You are on page 1of 5

Siyasi süreç ve diplomatik müzakereler, Şubat 1921 -

Ekim 1923[değiştir | kaynağı değiştir]


Bu dönemde Büyük Millet Meclisi'nin etkinlikleri çizilen sınırların dünyaca kabulünü ve bu sınırlar
içinde Cumhuriyet ile yönetilecek devletin ilanını kapsamaktadır.[kaynak belirtilmeli]

Londra Barış Konferansı, Şubat 1921 ve Mart 1922[değiştir | kaynağı


değiştir]
Ana madde: Londra Barış Konferansı

The Sphere gazetesinin 1-5 Mart 1921'de "Ankara Hükûmeti ve Talepleri" başlığıyla yayımladığı harita.
Başlığın altında verilen bilgi: "Kemalistler ya da milliyetçiler, gölgeli alanı etkin biçimde kontrol ediyorlar.
Onlar, Yunanlar tarafından Ege'den sürüldüler fakat Trakya'yı, İzmir'i, Ermenistan'ı ve Basra Körfezi
altındaki bütün Mezopotamya'yı talep ediyorlar".

1921 yazında Londra Barış Konferansı ile İtilaf Devletleri Sevr Antlaşması'nı Ankara Hükûmeti'ne
kabul ettirmek istediler. Ankara Hükûmeti'nin kesin tavrı karşısında Yunan ordusu bu kez
Ankara'yı ele geçirmek üzere harekete geçti. Sakarya Meydan Muharebesi bir güç gösterisi
olarak gerçekleşti. Sonraki yıl 1922'nin ilk yarısı sonuçsuz barış müzakereleri ile geçti. Bu
dönemde değiştirilmiş Sevr Antlaşması ortaya atıldı. Bu yeni çözüm Sevr hükümlerini
yumuşatılmış şekli olmaktaydı.

Çanakkale Krizi ve Mudanya Mütarekesi, Eylül-Ekim


1922[değiştir | kaynağı değiştir]
Ayrıca bakınız: Çanakkale Krizi ve Mudanya Mütarekesi

İzmir'in kurtuluşundan sonra Fahrettin Altay komutasındaki TBMM Süvari Kolordusu kuzeye


yöneldi ve birkaç gün sonra Birleşik Krallık işgalinde bulunan Çanakkale Boğazı karşısında
mevzilenerek Britanyalıların çekilmesi için bir ültimatom verdi. Çanakkale Krizi adı verilen bu olay
üzerine, 15 Eylül'de başbakan David Lloyd George başkanlığında toplanan Birleşik Krallık
kabinesinin Liberal Partili bazı üyeleri ültimatomu reddederek, Birleşik Krallık ile Türkiye arasında
savaş çıkmasına yol açacak bir politika[78] benimsedi. Ancak Britanya kamuoyunun sert tepkisi
üzerine koalisyon ortağı olan Muhafazakâr Parti hükûmetten çekildi. Lloyd George hükûmeti 19
Ekim'de düştü. 11 Ekim'de Birleşik Krallık ile Ankara hükûmeti arasında Mudanya'da ateşkes
imzalandı. Ateşkes anlaşması en kısa zamanda İsviçre'nin Lozan (Lausanne) kentinde bir barış
konferansı toplanmasını öngörüyordu. Bu süreçte ABD de bölgede bulundurduğu gemileri artırma
yoluna gitmiştir. İzmir kurtarıldıktan 19 gün sonra ABD, 13 yeni savaş gemisinin Türkiye sularına
gönderilmesini kararlaştırmıştır.[79] Toplam sayıları 20'yi aşan bu gemiler ancak Lozan
Antlaşması'nın imzalanması ardından Türk denizlerinden çıkmışlardır. Zaten USS Scorpion adlı
gemileri 1908-1923 arası Amiral Bristol komutasında istihbarat görevi dahil olmak üzere
İstanbul'da bulunmuştur.

Saltanatın kaldırılması, 1 Kasım 1922[değiştir | kaynağı değiştir]


Ayrıca bakınız: Saltanatın Kaldırılması

Sultan Vahideddin İstanbul'dan Malta'ya gitmek üzere ayrılırken

1 Kasım'da TBMM, İstanbul hükûmetinin hukuki varlığına son vererek Türkiye'nin tek ve
tartışmasız hakimi oldu.
Şeklen "halife" unvanını koruyan VI. Mehmet Vahdettin 10 Kasım'da son cuma selamlığına
katılmış; ancak yaşamına ve özgürlüğüne yönelik tehditleri gerekçe göstererek 17 Kasım sabahı
Boğaziçi'nde demirli bulunan Britanya zırhlısı ile Malta'ya gönderilmiştir. Bunun üzerine 19
Kasım'da TBMM, veliaht Abdülmecit Efendi'yi halife ilan etmiştir.[kaynak belirtilmeli]

Lozan Barış Konferansı, Kasım 1922[değiştir | kaynağı değiştir]


Ayrıca bakınız: Lozan Barış Konferansı

20 Kasım 1922'de toplanan Lozan Barış Konferansı'nda Türk delegeleri İsmet Paşa ve Dr. Rıza


Nur Bey idi. 4 Şubat 1923'te konferans anlaşma sağlanamadan dağıldı. Türkiye'de, müzakere
edilen anlaşmanın Mîsâk-ı Millî sınırlarından taviz verdiğini belirterek dayatılan koşullara direnen
Meclisin feshedilerek yeni Meclis üyelerinin seçilmesi üzerine, 23 Nisan'da yeniden toplanan
konferans, 24 Temmuz 1923'te Lozan Barış Antlaşması kabul edildi.[kaynak belirtilmeli]

Lozan Antlaşması, 24 Temmuz 1923[değiştir | kaynağı değiştir]


Ayrıca bakınız: Lozan Antlaşması

Bu antlaşma ile Türkiye Mîsâk-ı Millî sınırlarının büyük bir parçasını kapsayan Doğu


Trakya, Anadolu, Güneybatı Kafkasya ve Kuzey Mezopotamya üzerindeki egemenliğini kabul
ettirdi. Osmanlı Devleti tarafından 1878'de Rusya'ya karşı geçici olarak Birleşik Krallık idaresine
verilip Birleşik Krallık'ın 1914'te topraklarına kattığı Kıbrıs[80] ve yine Osmanlı Devleti
tarafından Uşi Antlaşması ile 1912'de Yunanistan'a karşı geçici olarak İtalya idaresine verilen On
İki Ada[81] üzerindeki tüm haklarından vazgeçti; Batı Trakya'da da bazı koşullarla Yunan
egemenliğini kabul etti. Türkiye ayrıca İstanbul ve Çanakkale Boğazlarının silahsızlandırılarak
Türkiye başkanlığındaki uluslararası bir komisyonun yönetimine bırakılmasını da kabul etti. Bu
durum, 1936 yılında imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile Türkiye'nin tam egemenliği lehine
değiştirildi.[82] Osmanlı borçlarının bir kısmı silinirken, bakiyesinin uzun vadede ve uygun
koşullarla Türkiye tarafından ödenmesi de kabul edildi.[kaynak belirtilmeli]
Türkiye'deki gayrimüslim azınlıklara uluslararası hukukun koruması altında bazı haklar tanındı.
Buna karşılık Türkiye'nin idari, hukuki, adli ve mali konulardaki bağımsızlığı onaylandı. Ekonomik
ve siyasi kapitülasyonlar ise tamamıyla kaldırıldı.[83]
Antlaşmaya ekli bir protokolle, Türkiye'deki Rum azınlığı ile Yunanistan'daki Müslüman Türk
azınlığın (bazı istisnalarla) zorunlu mübadelesine karar verildi.[kaynak belirtilmeli]

Cumhuriyetin ilanı, 29 Ekim 1923[değiştir | kaynağı değiştir]


Ayrıca bakınız: Türkiye'de cumhuriyetin ilanı

29 Ekim 1923 günü Atatürk, milletvekilleri ile görüştükten sonra taslağı hazırlanan "Cumhuriyet"
önergesini Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne verdi. Meclis önergeyi kabul etti. Böylece, Türkiye
devletinin yönetim biçimi "Cumhuriyet", adı ise "Türkiye Cumhuriyeti" olarak belirlendi. Atatürk,
kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk "Reis-i Cumhur"u (Cumhurbaşkanı) oldu.[kaynak belirtilmeli]
Yardımlar[değiştir | kaynağı değiştir]
Sovyet yardımları[değiştir | kaynağı değiştir]
Ana madde: Türk Kurtuluş Savaşı'nda Sovyetler Birliği-Türkiye ilişkileri

Kurtuluş Savaşı'nın sürdüğü sırada, Afyonkarahisar'da Mustafa Kemal Atatürk Rusya Sovyet Federatif


Sosyalist Cumhuriyeti heyetiyle çay molasında. Soldan sağa; Batı Cephesi Komutanlığı Kurmay
Başkanı Asım Gündüz, Batı Cephesi Komutanı Tümgeneral İsmet İnönü, Sovyet Rusya temsilcisi K.K.
Zvonarev, Sovyet Rusya büyükelçisi Semyon Aralov, Azerbaycan Sovyet Sosyalist
Cumhuriyeti temsilcisi İbrahim Ebilov ve Birinci Ordu Komutanı Ali İhsan, 31 Mart 1922 günü sabahı.

Savaşta Ankara Hükûmeti'ne destek veren Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'nin Türkiye


temsilcisi İbrahim Ebilov (sağdan ikinci), Azerbaycan-Türkiye dostluk ilişkilerinin güçlendirilmesinde önemli
bir rol oynadı. Girişimi ile Trabzon ve Samsun şehirlerinde Azerbaycan konsoloslukları açıldı. Ebilov'un
verimli diplomatik faaliyeti ve doğrudan katılımı sayesinde Sovyet cumhuriyetleri ile Türkiye arasında bir dizi
ikili ve çok taraflı antlaşma imzalandı. Nahçıvan'ın özerkliğinin temelini oluşturan
1921 Moskova ve Kars antlaşmalarını diğer Nahçıvanlı diplomat, Sovyet-Türk müzakerelerinde Azerbaycan
delegasyonunun başkanı Behbud ağa Şahtahtinski ile birlikte Ebilov da imzaladı.

1917 yılında gerçekleşen Ekim Devrimi'nin ardından kurulan Sovyetler Birliği, Rus İç


Savaşı (1918-1922) sürerken aynı yıllarda Anadolu süren Kurtuluş Savaşı'na yardımlarda
bulundu. Bu dönemde yeni kurulan Sovyetler, Batılı devletler ile savaşan Türkiye heyeti ile
diplomatik ilişkiler geliştirdi ve Türkiye'ye para ve silah yardımı gönderdi.[84]
Moskova'dan gelecek yardımları organize edip ilk resmî sevkiyatı gerçekleştiren kişi Halil
Kut oldu.[85] İstanbul'da tutuklu olan Halil (Kut), kaçarak Sivas'a geldi. Mustafa Kemal
tarafından Nahçıvan üzerinden Azerbaycan'a gönderildi. Halil Kut, Dışişleri Bakanı Çiçerin ve
yardımcısı Lev Karahan'la görüşüp antiemperyalist bir cephe önererek askerî ve mali yardım
talep etti. Ardından Harbiye Komiseri Lev Kamenev ile de görüşülerek, gizli tutulmak kaydıyla bir
milyon altın lira, 60 bin tüfek, 108 sahra topu ve 12 ağır top yardımı yapılmasında uzlaşıldı.
Azerbaycan'daki (Enver Paşa'nın üvey kardeşi) Nuri (Killigil) Bey'in faaliyetleri[86] nedeniyle bir
gecikme yaşansa da 2 Temmuz 1919 tarihinde yardım heyeti yola çıktı. Heyet yardımın ilk taksidi
olan (125.000 lira karşılığı) 500 kg altın ve Çiçerin'in Mustafa Kemal'e yazdığı mektubu da
yanında taşıyordu.[87] Halil Kut, 3 Ağustos 1920 tarihindeki raporunda, 6 sandık içinde, 500 kg altın
para ile yola çıkıldığını, yanlarında iki müslüman Kızıl Ordu kurmay subayı ve 20 kadar asker
olduğunu da yazmıştır.[88] Azerbaycan üzerinden Anadolu'ya geçerken Ermeni saldırıları nedeniyle
yardımın tümünün toplu biçimde ulaştırılması mümkün olmadı. Heyet bölündü ve altınların üçte
biri[89] Halil Kut tarafından Karaköse'de (bugünkü Ağrı) Tümen komutanı Cavit Bey'e (bir başka
kaynağa[90] göre ise Kâzım (Orbay) Bey'e) teslim edildi.[91][92][93]
27 Ağustos günü Karaköse'ye varan Sovyet heyetinin getirdikleriyle birlikte toplam altın miktarı
400 kg oldu. Altının bir kısmı yolda terk edilmek zorunda kalmıştı.[87] Cavit Bey Sovyet heyetini 8
Eylül günü Erzurum'a ulaştırdı. Heyeti karşılayan Karabekir hemen Ankara'ya telgraf çekerek
olumlu haberi bildirdi, 200 kg altını Doğu Cephesi'nin gereksinimleri için ayırdıktan sonra kalan
200 kg altını Sovyet heyetiyle birlikte Ankara'ya gönderdi.[88] Halil (Kut)'un olumlu görüşmelerinin
ardından Anadolu mücadelesi için kritik önemde olan 4-11 Eylül 1919 tarihlerindeki Sivas
Kongresi'ne Mahmudov adında bir Sovyet temsilcisi katıldı.[94][95]
Yardımların toplam miktarları hakkında kesin bilgiler yoktur ve var olan bilgi ve belgeler arasında
tutarsızlıklar bulunmaktadır. Bunun temel nedeni, Ankara Hükûmetinin alınan yardımları mümkün
olduğu kadar gizli tutmak istemesiydi. Özellikle Karadeniz yoluyla gelen yardımların bilinmesinin
denetimleri artıracağından, bunun da yardımların ulaşmasında güçlük çıkaracağından endişe
ediliyordu.[96] Ayrıca özellikle teslim sırasında kayıt tutulmadığı durumlar, askeri malzemelerin
farklı isimlerde kaydedilmesi gibi unsurlar da belgelerdeki istatistiklerin birbiriyle uyumlu
olmamasına yol açmıştır. Fakat genel kabul gören Sovyet belgelerine göre Sovyetler tarafından
Kurtuluş Savaşı için yapılan toplam 125.000 TL değerindeki altın yardımının yanında, gönderilen
silah ve mühimmat listesi şöyledir:[97][98][99]

Malzeme Adet

Tüfek 39.000

Makineli
327
tüfek

Top 54

Fişek 63.000.000

Top mermisi 147.000

Avcı botu 2

El bombası 4.000

Kılıç 1.500

Gaz maskesi 20.000

1921 yılında da nisan, mayıs ve kasım aylarında üç bölüm şeklinde toplamda 6.500.000 altın
ruble yardımı yapılmıştır. Sovyetler'in bu süre zarfında verdiği altın ruble yardımı toplamda
17.500.000 rubleyi bulmuştur.[100] 1922 yılında Josef Stalin ve Grigol Orconikidze gibi Gürcü
liderler yardımın kesilmesini savunmuşlarsa da, Vladimir Lenin ve Lev Troçki yardımın sürmesini
sağlamışlardır.[97]
Atatürk'ün Sovyet yardımları sonrasındaki görüşü şöyledir:[101]
« Eğer Rusya’nın desteği olmasaydı yeni Türkiye’nin … istilacılar üzerindeki zafer
kıyaslanmayacak kadar çok daha büyük kayıplarla kazanılabilirdi veya belki de hiç mümkün
olmazdı. Rusya Türkiye’ye hem manevi, hem de maddi yardım göstermiş ve milletimizin bu yardımı
unutması suç olur. »
(Mustafa Kemal)

Sovyetler'in Kurtuluş Savaşı'na katkısı, Büyük Taarruz öncesindeki rakamlara göre %35
dolayında olmuştur. Asıl büyük kazanımlar, başta İstanbul olmak üzere işgal altındaki yerlerden
kaçırılan silah ve mühimmat, satın alımlar, İmalat-ı Harbiye ve Tekâlif-i Milliye Emirleri yoluyla
temin edilmiştir.[102][103] Ayrıca 16 Mart 1921 tarihli Moskova Antlaşması ile verilen siyasi destek de
çok önemlidir.[kaynak belirtilmeli]

Diğer[değiştir | kaynağı değiştir]

Uşak'ta 6 Ocak 1923'te çekilmiş bir fotoğraf (Frédéric Gadmer, Albert Kahn Koleksiyonu). Yunan ordusu
1922 sonbaharında batıya doğru kaçarak kırları yok etti. Uşak'taki bu lokomotif, Yunan ordusunun geri
çekilmesi sırasında bu bölgede meydana gelen tahribatı göstermektedir.

Birleşik Krallık, Batı Anadolu'yu işgal eden Yunanistan kuvvetlerine politik ve parasal destek
vermiş fakat Yunan hükûmetinin ısrarlı talebine rağmen Yunan ordusunda danışman ve subay
bulundurmaktan kaçınmıştır. Yunanistan'a Birleşik Krallık'ın askeri yardımı 1922 başlarında
kesilmiştir. Kurtuluş Savaşı sırasında düzensiz Türk kuvvetleri Adana, Maraş, Antep ve Urfa'yı
işgal eden Fransız ordusuna karşı savaşmıştır. Aralık 1919-Mayıs 1920 arasında altı ay süren
çatışmalar, 31 Mayıs 1920'de ateşkes ile sonuçlanmıştır. Bu tarihten sonra Fransa uluslararası
planda genellikle Ankara Hükûmetini desteklemiş, Ekim 1921'de Anadolu'dan çekilen Fransız
kuvvetleri, Türk tarafına önemli boyutta silah ve mühimmat teslim etmiştir.[kaynak belirtilmeli]
1919 mayısında İzmir'in Yunanlarca işgalini kendi çıkarlarına yönelik bir saldırı olarak
değerlendiren İtalya, Kurtuluş Savaşı süresince Türk tarafını desteklemiştir. 1919 yazında
Kuşadası cephesinde Yunan ve İtalyan kuvvetleri çatışmıştır.[kaynak belirtilmeli]

You might also like