Professional Documents
Culture Documents
2018-08-01
6
6
Vî^uJ
J jV l
(• . u •^
SAtD HAVVA
AK6A
YAYIN •PAZARLAMA
Halıcılar Cad. Okumuş Adam Sk. 24
Fatih - İstanbul
Tel; 531 45 86
Aksa Yayın Pazarlama
San. veTic. Ltd. Şti.
Cİ991
'El Esas Fi's Sûnne' adıyla Tûriçe'ye kazandırılan bu eserin Türkçe'de tercüm e
ve yayın hakları nagir 'Darü's Selam' tarafından Aksa Yayın Pazarlam a San. ve
Tic. Ltd. Şirketine devredilmiş olup, her hakkı saklıdır. İçinde bulunan yazılar,
izin alınmadan tümüyle veya kısmen yayınlanamaz, kullanılam az.
ELESASFfSSÜNNE
ü n N e b e v i 3r y e
ilm i Danışman
ZiyaEıyılmaz
Çevirenler
Abduırahim Ali Ural • OıhanAktepe
M.Ahmet Varol • H.Ahmet Ö zd ^ r
Recep Çetintaş
Redakte ve İmla
Hamdi Çelebi
Dizgi - Mizanpaj
Cafer Petek
oğlu,
A bd u d V ^rj V avıraurı^ r»»r« 5
»r» V' »Wfv
o U zre’nin oğlu, o Zeydu'l-Lat'm oğlu, o Refide'nin oğlu, o S e v /in oğlu, o
K elb'in oğlu, o Burre'nin oğlu, o S a ’leb’in oğlu, o Huvan'm oğlu, o Umran'm
oğlu, o H ( ^ ın oğlu, o Kuda'a'nm oğludur.
A n n esi bir gün yakınlarını ziyarete gider. Bu arada eşkiyalar bir saldırı
düzenlerler ve Zeyd'i ailesinden alırlar. Daha sonra Zeyd'i, Hakim bin Huzam,
halası H atice bintu H uvaylid için satın alır. Onu Hz. Hatice (r.a) için, Resulul
lah (a.s)'ın satın aldığı da söylenmiştir. Hz. Hatice (cm) de, daha sonra pey
gam berlik gelm eden önce, Resulullah (a.s)'a hediye eder. Zeyd'in babası onu
bulm uş ve satın alm ak istemiş ama Zeyd, Resulullah (a.s)'ın yanında kalmayı
tercih etm iştir. Bunun üzerine Resulullah (a.s) da onu azad etmiş ve evlatlık o-
larak alm ıştır. B u nedenle ona, Zeyd bin Muhammed yani M uhammed’in oğlu
Z eyd de denilirdi. Resulullah (a.s) onu, çok fa zla severdi. Köleler içinde iUc
m üslüm an olan kişidir. Onun hakkında K ur’an-ı Kerim'de Inr çok ayet-i kerime
inmiştir. Bunlardan bazıları şunlardır:
1) Ahzab Suresi: 4
2) Ahzab Suresi: 5
12 ELESASFİ'SSUNNE
Tefsir alinüaıi bu ayeâerin Zeyd (r.a) haldanda inmiş olduğunda ittifak et
mişlerdir. Allah'ın ona nimet veımesi ile kastedilen, onu İslam ile şereflendir
mesi, Resulullah (a.s)'m onu azad etmesidir. Bu konu üzerinde tefsirle ilgili
bölümde durduk. Sonuç itibariyle, Allahu Teala, Kur'an-ı Kerim'de Zeyd
(r.a)'doı başka hiçlûr sahabinin ismini zikretmemiştir. Allah, Zeyd (r.a)'i İslam
ile şereflen^rmiş, Resulullah (a.s) da kölelikten azad âm iş ve azadlısı Ümmü
Eymen ile evlendinniştir. Eymoı ismi, beıdcet anlamındadır. Bu kadmdan,
Üsame bin Zeyd aduidaki o^u dünyaya gelmiştir. Ona "Sevgili oğlu sevgili -
Hibb bin Hibb" denilirdi. Daha sonra Resulullah (a.s) onu, halasımn kızı Zey-
neb binti Cahş ile evlendirdi. Onuıda amcası Hz. Hamza bin Abdulmuttalib'i
kardeş kddı. Daha önce ele alıp açıkladığımız gibi Mute Savaşı'nda Resulullah
(a.s), Zeydl bu savaşta kumandan olarak tayin etmiştir. Onun kumandanlığı,
Resulullah (a.s)'m amcasının oğlu Ca'fer lûn Ebi Talib'in kumandanlığından
önceye alınmıştır. Yani Mute Savaşı'mn ilk komutam Zeyd (r.a) olmuştur.
Hafiz Ibni Hacer diyor ki;
"Zeyd bin Harise, Bedir Gazvesine ve ondan sonraki savaşlara katılmıştır.
Mute Savaşı'nda, mûslûmanlann emiri iken şehid olmuştur. R esulullah (a.s)
bazı seferlere, Zeyd'i M e t e 'd e yerine halife olarak tayin ederek çıkm ıştır."
ü t tP “ * <^'j ^
"O, şuradadır. Yanına git, eğer seninle birlikte gelmek isterse ben engel ol
m am " dedi. Bunun üzerine Zeyd geldi:
"Ey A llah'ın Resulü, senin üzerine ben başkasını mı tercih edeceğim?" dedi."
Habale diyor ki:
"Bundan sonra, kardeşimle birlikte bir süre kaldım ve onun görüşünün, be
nim görüşüm den daha üstün olduğunu gördüm."
1818- Tirmizi (51676) 50-Kitabul-Menakıb. 40-2eyd bin Harise (r.a)'nin menkıbeleri ba
bı; "Bu hadis hasen garibdir" demiştir. Müstedrek, (3I2I4) "Bu hadisin isnadı sa
hihtir, ancak Buhari ve Müslim bunu kitaplarına almamışlardır" demiştir. Zehebi
de bu konuda Müstedrek'in müellifi olan lİakim'i doğulamaktadır.
1819- Buhari (71498) 64-Kitabul-Meğazi. 42-Zeyd bin Harise (r.a)'nin gazvesi babı;
Müslim (411884) 44-Kitabu Fedaili's-Sahabe. lO-Zeyd bin Harise ve Usame bin
Zeyd (r.a)'in faziletleri babı. Tirmizi (51676.677) 50-Kitabu'l Menakıb 40-Zeyd bin
Harise (r.a)'nin menkıbeleri babı. "Bu hadis hasen, sahihtir" demiştir.
14 ELESASFÎ’SSÜNNE
lah (a.s):
Allah’a yemin ederim ki, Zeyd, adeta emirlik için yaratılm ıştır ve o, insan
ların bana en sevimli olanı idi. İşte Zeyd'in oğlu Usame de bana insnaların en
sevimli olanlanndandır."
Hafız, İbm Eİn Şeybe'den sağlam bir isnadla Hz. Aişe (r.a)'nin şöyle söyledi-
ğiııi rivayet etmektedir
“Resulullah ( a j) Zeyd bin Harise'yi bir askeri birlik içine kattığında birliğin
başına emir tayin ederdi. Savaşa katılmadığı zaman da Z eyd bin H arise'yi ha-
life (vekil) olarak bırakırdı."
jı ijjj —>AY*
‘O l -k j^ J
"Ey Zeyd, sen benim azadlımsın ve beridensin, insanların da bana en çok se
vimli olanısın."
1821- Buhari, Selem bin Evka (r.a)‘nın şöyle söylediğini rivayet etmektedir:
"Resulullah ( a j) ile birlikte dokuz savaşa katıldım. İb n i H arise ile d e b ir
savaşa katıldım. O savaşta Resulullah ( a j ) . İbni H arise'yi üzerim ize em ir ta yin
etmişti."
1822- İbni Sa’d, Amr bin Şurahbil Hemadani (r.a)’den rivayet etmiştir:
"Resulullah (a.s)’a Zeyd, Ca'fer ve İbni Revaha'mn şehid edildikleri haberi
ulaşınca, Resulullah (a.s) ayağa kalkarak onların durumlarından söz etmeye
başladı. Önce Zeyd hakkında konuştu ve üç kez "Ay Allah'ım, Zeyd’i bağışla, ey
Allah'ım Z eyd ’i bağışla" dedi."
Ij^ oî ^ # 4Jl
üt
1823- Buhari ve Müslim, Hz. Aişe (r.a)'den şöyle rivayet etmişlerdir:
"Resulullah ( a j ) , gayet sevinçli bir halde yanıma geldi ve: "Köleci (köleleri
toplayıp b ir yerden bir yere nakleden) M udlici biraz önce Z eyd bin Harise ile
ü sa m e bin Zeyd'e bakarak "bu ayaklar birbirinin benzeridir" dediğini duy-
”Bir izci (iz tamyan, iz takib eden) ResuluUah ( a j ) ’ın bulunduğu yere girdi.
O sırada Osame bin Zeyd ile Zeyd bin Harise de orada bulunuyorlardı. G elen
kişi:
1) Burada köleci Mudlici denilirken, İbni A'ver bin Ca’dete Mudlici kastedUmektaUr. Bu
adam cahiliye döneminde köle ve esirleri toplayarak, bir yerden bir yere naklettiği
için bu ad ile anılmaktaydı. Bu konu Sahih-i Buliari şerhlerinde zikrelidiliyor. (Bkz.
Sahih'l-Buhari haşiyesi, CJÖ, sh. 12, Kitabu'l-Feraiz, Bab: 31’de geçen ilgili hadisin
fuayesi) Sidıihi Müslim'in, M ıd m m e d Fuad Abdulbaki tarcfindan düzenlenen
baskısınm dipnotunda, iz takibi işinin Mudlicioğullannda ve EsedoğuBannda oldu
ğuna işaret edilerek burada kastedilen kişinin Mudlicioğullanndan biri olduğu ifade
eıBliyor. (Bkz. Sahih Müslim, C.2, sh. 1082, ’Kitabu'r-Reda', Bab: l l ’de geçen ilgili
hadisin dipnotu.) Yine Sahihi Müslim'in Muhammed Fuad Abdulbaki tankından
düzenlenen baskısının dipnotunda konuyla ilgili olarak şu açıklamaya yer veriliyor:
"Kadı, Mazeri'den naklen şu bilgileri vermektedir: "Ûsame'nin çok siyah olması Zeyd
bittHarise'nin beyaz olması sebebimde cahiliye döneminde halk Ûsame’nin Z eyttin ne
sebinden olmadığı iddiasında bıdunarak onları kötülemekteydiler. Söz konusu iz ta-
kibcisi kişima bu iki kişinin renklerinin farklılığına rağmen neseblerinin aynı
ohbğuau, bhbirleriniu neseMerinden olduklarım İfade etmesi ResuluUah (a.s)'ı çok
seınndirdi. Cahiliye dönemi halkı iz takibçisinin neseb yönünden birbirine yakın izle
ri, ıraklan iyi teûntt ettiği kanaatinden hareketle, iz takipçisimn sözüne itibar etmek
te Uü. ResuluUah (a.s), onların haUanndaki iddia ve kınanudardan dolayı çok ra
hatsız oUuğundtm Zeyd ile ûsame'nin aym nesepten olmasına sevinmiştir. (Bkz
Sahihi Müslim, aym yer, 4 numarah dipnot.) (Bütün bu bilgiler, asıl m etinde olnm yv
ancak konunun tam olarak kavranabilmesini sağlamak amacıyla ilave edilmiştir.
(çeviren)
ZEYD BtN HARİSE (R A.) 17
Ûsame bin Z eyd son derece siyah birisiydi. Adeta zift gibiydi. Z eyd ise, p a
m uk kadar beyazdı." (1)
İbni Etn Haysenıe de, Resulullah (a.s)'ın vefatında Üsame'nin yirmi yaşında
olduğunu söylemektedir. Resulullah (a.s) onu büyük bir ordunun başına emir
tayin etmişti. Üsame gittiği seferden döıuneden, Resulullah (a.s) vefat etti. Bu
nedenle onuıda Hz. Ebu Bekir (r.a) ilgilendi. Hz. Ömer (r.a), rma çd k değer ve
rildi. İhsan etmede Üsame'yi, oğlu Abdullah bin Ömer'e tercih etmiştir. Hz. Os
man (r.a)'ın öldürülmesinden sonra, Üsame, fitnelere karışmamak için bir kena
ra çekilmiş ve vefatına kadar bu hal üzere kalmıştır.
Önce Şam'a bağlı olan Muzze'de ikamet etti. Sonra buradan Vadi'l-Kura'ya
geçti. Bir süre burada oturduktan sonra da Medine'ye gitti ve vefatına kadar bu
rada yaşadı. İbni Abdulberr bu rivayeti doğrulayarak, Üsame'nin hicri 54
yılında vefat ettiğini bildiımektedir. Tabiinin ileri gelenlerinden, Ebu Osman
Nehdi, Ebu Vail ve daha başkalan ondan rivayette bulunmuşlardır. Onun fazi
letleri ve üstünlükleri oldukça fazladır. Rivayet ettiği hadisler yaygın olan ve bi
linen hadislerdir.
Zehel» şöyle diyor
"Üsame, siyah tenli ve ince ruhlu biriydi. Oldukça zeki ve cesaretliydi. O nu
ResuluUak (a j), kendi eliyle terbiye etti. Resulullah (a.s), Ü sam e'yi ço k sever
di."
sürdü. "Bu konuda R esuM allah (a.s) ile kim konuşur?" dendiğinde, Resulullah
(a sY ın sevdiği kişi olan Ûsame bu i§e talip oldu. Gitti, Resulullah (a.s) ile
konuştu. Resulullah (a.s):
"Sen A llah'ın koyduğu had cezalarından herhangi birinin uygulanması nok
tasında aracı olm ak mı istiyorsun?" diye sordu. Sonra Resulullah (a.s) orada
bulunanlara şunları söyledi:
.îS^I ^ Ijîbjl
Biz bunun için m i bekledik?" dediler. Bu olaydan sonra Yemenliler, İslam 'ı
terk ettiler." Burada, daha sonra Hz Ebu Bekir (r.a) döneminde meydana gelen
dinden dönme olaylarından sözediliyor. (Çeviren)
oL if j f . :c J1İü î Ip ^ ı j j j — ^AYo
1825> Ahmed ve İbni Mace, Hz. Aişe (r.a)'den şöyle rivayet etmişledir:
"Usame’nin ayağı, kapının eşiğine takıldı ve düşmesi sonucu yaralandı. R e-
sulullah (a.s):
"Onun sıkıntısını gider" dedi. Ben biraz çekindim. Bunun üzerine R esulullah
(a.s) Üsame'nin yüzündeki kanı sildi, temizledi ve şöyle buyurdu:
Üsame cariye olsaydı, onu sevimli ve hoş göstermek için güzel süsler takar,
güzel elbiseler giydirirdim."
^ o>*li 4ı £
:3lî öt'
1828- Buharı, İbni Ömer (r.a)'den şöyle rivayet etmiştir:
"İbni Ö m er, mesciddeyken, mescidin bir kenarında elbiselerini sürüyen bir
adam a doğru baktı, sonra, "şu adam kim?" diye sordu.
"O adam , M uham m ed bin Ösame'dir" denildi. Bunun üzerine İbni Ömer
başım önüne eğerek şöyle dedi:
"Eğer Peygam ber (a.s) onu görmüş olsaydı, muhakkak id, onu severdi."
..o ü f 4 ^ o \r ^ iıı
Bir gün Hz. Ali (r.a) Üsame bin Zeyd ile karşılaştı ve ona şu soruyu sordu;
"Ey Üsame, biz seni kendimizden biri olarak görüyorduk. Şim di niye bizim
aramıza karışmıyorsun?" Üsame (r.a) ise Hz. A li (rM)’y e şu cevabı verdi;
"Ey Ebu Haşan, eğer sen aslanın bir dudağından tutm uş olsaydın, ben de
beraberce helak olmak ve beraberce yaşamak isteğiyle, seninle öbür dudağın
dan tutardım. Ama şu senin içinde bulunduğun durum var ya , vallahi bu işin
içine asla girmem."
Jp J l b d ^ * î ;jiî ö d ^ L syj
d r ;j d i j ii dU u ; o v ı i iT c d ;J iii
"Gittiğinde o sana soru soracak ve "sahibinin geri kalm asına sebep nedir?"
diyecek. Sen ona şöyle söyle:
"Üsame sana diyor ki, "eğer sen aslanın ağzına girm iş olsaydın, orada se
ninle birlikte olmayı arzulardım, ama senin içinde bulunduğun durum , bizim
hiç görmediğimiz bir iştir." Ben Hz. A li (r.a)'ye gittim , bana b ir şey verm edi.
Sonra Haşan, Hüseyin ve İbni Ca'fer’e gittim, onlar hayvanım ın yü klerin i d o l
durdular."
"Adam, "la ilahe illa'llah" dediği halde sen onu öldürdün ha?" diye sordu.
B en de:
"Ey A llah'ın Resulü, adam silahtan korktuğu için bu sözü söyledi" dedim.
Bunun üzerine Resulullah (a.s):
”Sen onun kalbini yarıp da, bu sebepten dolayı söylediğine baktın mı?" dedi.
Bu sözü o kadar çok tekrar etti ki, daha önce değil de, o gün müslüman olmayı
arzuladım."
Bir adam: "Allaha Teala "fitne kalmayıncaya ve din tam am iyle Allah'ın
oluncaya kadar onlarla savaşın" diye buyurmuyor mu?" diye söyledi. S a 'd ise o
adama şöyle cevap verdi:
"Biz fitne kalmayıncaya kadar savaştık. Sen ve arkadaşların ise fitn e olsun
diye savaşmak istiyorsunuz."
10,,,» of e o ,0 ı 0 f ^^ i ^ ^^ f »^
4j Ui Ij 4-İj IP o -UP •
j^ u J i aJi ûîı
1S32- Taberani ve İbni Hibban, Abdullah bin Atabe bin Mes'ud (r.a)'un
şöyle söylediğini rivayet etmektedirler
"Ösame’y i Hz. Aişe (m fin in odasının kapısında yan yatıp ayağını kaldırm ış
halde şarkı söylerken gördüm. Yine onu Resulullah (a.s)’ın kabrinin ya n ın d a
namaz kılarken gördüm. Ûsame kabrin yanında namaz kılarken M ervan ya n ın a
vardı ve:
"Sana herhangi bir kimse teklifte bulundu mu?" diye sordu. Kadın:
"Evet, M u'aviye ile Ebu Cehm teklifte bulundular" dedi. Bunun üzerine R e
sulullah (a.s):
"Ebu Cehm , oldukça sert huylu birisidir. M u’aviye ise fakir, malt mülkü ol
m ayan birisidir. İstersen, ben seni Ûsame'ye nikahlayayım m ? ” diye sordu."
Fatıma bintu Kays şöyle diyor:
"Ben önce Üsame'yi basite alarak "Ûsame'ye nü?" dedim. Daha sonra ise:
^4
‘ 4} ^ iid Sır :3u ^ı>Ji u'/j - u r t
.o U p p ^ a 3^3 ö M oU
1) Yazarın daha daiha önce de sözelliği gibi, Resulullah (a.s) Ûsame'yi bir askeri birliğin
başında emir olarak tayin etmiş, ancak Ûsame dönünceye k a ^ Resulullah (a.s)
ve/ar etnuşli. (Çeviren)
AMMAR BİN YASİR (R.A.)
İbni Hacer, Anımar bin Yasir (r.a) hakkında şu bilgileri vennektedir:
"Ammar, Yasir'in oğlu, o Amir'in oğlu, o M alik’in oğlu, o Kinane'nin oğlu, o
K a y s’ın oğlu, o Hüseyin'in oğlu, o S a ’lebeoğullarmcian Vedim'in oğlu, o M f m
oğlu, o H arise'nin oğlu, o Amir'in oğlu, o Yam'ın oğlu, o Ans'ın oğlu, o da Ma-
lik'in oğludur. Ansoğulları kabilesine mensuptur. Ebu'l-Yekzan olarak bilinir.
A nnesi, M ahzumoğullarının azadlılanndan olan Sümeyye'dir ve babası, ilk
m üslüm an olan kişilerdendir. Bunlar Allah yolunda çeşitli işkencelere maruz
kalm ışlardır. Resulullah (a,s) onların yanlarından geçer ve "sabredin ey Yasir
ailesi, size va'dedilcn cennettir" diye buyururdu. Ammar'ın Habeşistan'a hicret
edip etm ediği konusunda farklı görümler vardır. Medine'ye hicret ctnıiç ve R esu
lullah (a.s)'ın katıldığı bütün savaçlara katılmıştır. Ondan sonra da, Yemame
Savası'na katıldı ve bu savaşta kulağı kesildi. Daha sonra Hz. Ömer (r.a) onu
K ufe'ye vali tayin etti ve oranın halkına, Ammar'ın Hz. M uhammed (a.s)'in as
habının seçkinlerinden biri olduğu konusunda yazı gönderdi. Asım'ın Zer'den,
onun Abdullah'tan rivayet ettiğine göre, müslüman olduklarını ilk açığa vuran
yed i kişi arasında Ammar da vardır. Vebre'nin Hemmam'dan, onun da Am -
m ar'dan rivayet ettiğine göre, Ammar söyle söylemiştir:
"Ben müslüman olduğumda Resulullah (a.s)'ın yanında bes köle, iki kadın ve
H z. Ehu B ekir' (r.a)'den başka kimse yoktu."
"Ammar, esmet tenli, um n boylu, geniş omuzlu, koyu m avi (siyaha yakın)
gözlü, saçının aklığı değişmeyen biriydi."
"Seni görevden almakla sana fenalık ettik," dedi. Bu söze karşılık Am m ar:
"Eğer sen böyle düşünüyorsan, beni göreve getirmen de sonra görevden al
man da benim için kötülük olur," diye cevap verdi."
iu ii- ji ^ ^syJ - u Y * ı
• İ£ii\
^
1836- Tirmizi, Ebu Hureyre (r.a)'den şu şekilde rivayet etmiştir:
"Resulullah (a.s) Ammar'a şöyle söylemiştir;
iki _>Arv
.IjÜ I
Ui jâ J J j Up Jâ UJ
"Ey Allah'ın Resulü, bizim durumumuz hep böyle," dedi. R esulullah ( a j ) da,
'■'sabredin" dedi ve şöyle buyurdu: "Ey A llah’ım, Yasir ailesini bağışla"
A llah da ona kötü söyler. Kim Am m ar'm hakhndan bir ^ey eksiltirse, Allah da
onun hakkından eksiltir."
J liî KjL-y
.ijÛ I ^ vJU j
J lî ^U Jl ey iSyj —1A t f
■
" ,^ı 3>**j Ui 'j f A t
'â^ \ cÂ^yı j i î ^ ^ ü jii : j C i
"Sen cihada çok arzulusun ve sen cennet ehiindensin. Seni taşkın bir toplu
luk öldürecektir."Muaviye bu soruya şu karşılığı verdi: "Evet, duydum ."B unun
üzerine Amr:
"Öyleyse onu neden öldürdünüz?" diye sordu. M uaviye de: "Sen hala,
çocuksu düşünmeye devam ediyorsun. Onu biz m i öldürdük, onu, kendisini geti
renler öldürdü," diye karşılık verdi."
1845- İbni Sa'id ve Hakim Ebu Ubeyde bin Muhammed bin Ammar bin
Yasir (r.a)'den şöyle rivayet etmişlerdir:
“M üşrikler, A m m ar’ı, Resulullah (a.s)'a kötü söz söyleyip, kendi ilahlarından
1844- Tabakatu'l-Kübra (312471 Müstedrek (3/284) Hakim, bunun sahih olduğunu bildir
miş, Zehebi de onu onaylamıştır. Zehebi bunu Siyer (H347)'de rivayet etmektedir.
Siyer'üı taktikçisi: "Senedi basendir,'' demiştir.
1845- Tabakatu'l-Kubra (31249) Müstedrek (2/357). Hatim; "Bu hadis, Buhari ve Müs
lim'in şartlarına göre sahihtir. Ancak onlar kitaplarına almamışlardır" demiş, Ze
hebi de bu konuda Hakim'i doğrulamıştır.
34 EL ESAS Fİ’S SÜNNE
"Eğer onlar, tekrar aynı şeyleri yaparlarsa, sen de onların dediğini ya p "
buyurdu."
tjUp Cfİ
< >j •
ılidıÂj !â1
1847- Müslim, Ahmed ve İbni Sa'd, Ebu Sa'id (r.a)'in şöyle söylediğini ri
vayet etmişlerdir
"Resulullah ( a j ) bize mescidi inşa etmemizi emretti. Biz kerpiçleri teker te
ker taşım aya başladık. Ammar ise ikişer ikişer taşıyordu. Kafası tozlandı. Arka
daşlarım Resulullah (a.sydan bir hadis naklettiler. Ama ben o hadisi Resulullah
(a.s)'dan duymadım. Arkadaşların naklettiklerine göre, Resulullaha ( a j ) Am -
m ar'ın kafasındaki tozlan silerken:
"Ey Süm eyye’nin oğlu, seni taşkın bir topluluk öldürecek" diye buyurmuş."
Sı Ol Jİl Jİjli
(J u r j LL" ol JjJ
:jü . 4JI ^
.ü î^1 JLf-i Ol ; « — t t ^
1848- İbni Sa'd ve Abdurrezzak, Tank bin Şihab (r.a)'dan şöyle rivayet
etmişlerdir:
“B asra halkı, Nihavend üzerine savaş açtı. Küfe halkı da bu savaşta Bas-
ralılara yardım cı oldu. Kufelilerin başında Ammar bulunuyordu. Savaş sonun
da, Nihavendlilere karşı zafer kazanıldı. Basralılar, savaş ganimetlerinden Ku-
felilere b ir şey verm ek istemediler. Temim kabilesinden bir adam:
.libl ilil Uj JI (J ‘ ^
,u Q j î aıı
OJ» : ^ ^ ıjy ^
'' ti y', '.y‘ : I .»İl ' I'-"' . . — 1
■JzÂ* 't'-"* Jr;
1851- Ahmed, İbi Sa'd ve Hakim, Ebu Buhteri (r.a)'nin şöyle söylediğini
rivayet etmişlerdir:
"Sıffin gününde Ammar; "bana bir içimlik süt getirin" dedi. S ü t getirildi.
"Ben Resulullah (a.s)’m "Senin bu dünyadan içeceğin son şey, bir içimlik
süttür" diye söylediğini duydum" dedi. Sonra ilerledi ve öldürüldü."
. (Juu f'%111
J * ' üt ( ^ j S 3 «jUdi ^
ijosij U41; ı_ ^ u çd âîj >:
m, ^ i • ",
• jjp ^1
1852- Buhari bunu muallak olarak (yani senedini iskat ederek) rivayet etmektedir. Ancak
birçok hadisçi bunu mevsul olarak (senetli) rivayet etmiştir. İmam Ahmed, Abdur-
rezzak ve İbni Ebi Şeybe bunlardandır.
1853- Müstedrek (31388) Hakim bu rivayetin sahih olduğunu söylemiş, Zehebi de onu
doğrulamıştır.
_____________ RL ESAS Fİ’S SÜNNE
1854* Tirmizi ve Hakim, Haysem bin Ebi Sibıeti Ca'fi (r.a)'den şöyle riva-
y^eonişlerdin
"Medine'ye geldim. Yüce Allah’tan bana salih bir arkadaş verm esini diledim .
Allaku Teala da, Ebu Hureyre'yi arkadaş etti. Ebu H ureyre bana:
"Sen nerelisin" diye sordu. Ben Kı^e'liyim. İUm ve iyilik um arak bu ra ya g el
dim" diye cevap verdim. Ebu Hureyre (r.a) bana:
Duası kabul edilen S a d bin Malik, Resululldh (a.sYtn tem izlenm esine
yardıma olan ve ona nalinlerini veren Abdullah bin M es’ud, R esulullah ('a^/ın
sırdaşı Huzeyfe bin Yeman, kendisini yüce Allah'ın, R esulullah (a.s)'ın dili
üzere şeytandan koruduğu Ammar bin Yasir ve iki kitap sahibi Selm an, sizin
içinizde değil mi?" diye sordu."
Katade diyor lâ:"Burada kastedilen iki kitap; Incil ile K ur'an-ı K erim 'dir."
1855- İbni Sa'd ve Hakim, Abdullah bin Seleme (r.a)'nin şöyle söylediğini
rivayet etmişlerdir;
"Ammar bin Yasir'i Sıffin gününde uzun boylu bir ihtiyar halinde gördüm.
Kırbacı b ir eline aldı ve şöyle söyledi:
"Nefsim elinde olana yemin olsun ki, ben bununla Resulullah (a.s) ile bir
likte üç kez çarpıştım, işte bu dördüncüsüdür." Sonra da şöyle dedi:
"Nefsim elinde olana yemin olsun ki, savrulmuş hurma yaprakları haline
getirinceye kadar bize vursalar bile; yine de bizim hak yolda, onların ise batıl
yolda olduklarını söylerim."
1856- Taberani ve Abdullah bin Ahmed, Gülsüm bin Obr (r.a)'in şöyle
söylediğini rivayet etmişlerdir:
"Anbese bin Sa'id'in evinde, Abdi A ’la bin Abdullah bin A m ir bin K ureyzi
Kure§i'nin yanında bulunuyordum. 0 esnada bir adam gelip:
"Ammar'ı öldüren kişi kapıdadır, içeri girmesi için izin veriyor m usunuz?"
diye sordu. Oradakilerin bazdan adamı içeri alm ak istemediler. D iğer bir
hsm ı "Alın içeri" dediler. Adam içeri girdi. Adamın üzerinde yırtık p ırtık elbi
seler vardı. Adam:
"Ebu Adiye, Ammar'ın öldürülmesi nasıl oldu?" diye sordu. A diye de şöyle
cevap verdi:
j' ^ ^ ^ j3 AOV
J^-j W - U.J x ^ :Jıii 2j]| ^ jjç
.? iüfe Jjı
1857- Tirmizi, Amr bin Ğalib (r.a)'den şu şekilde rivayet etmiştir.
"Bir adam A m m ar bin Yasir (r.a)'in yanında Hz. Aişe (r.a) aleyhine sözler
söyledi. A m m ar (r.a):
"Çirkin ve sevim siz ki§i, hemen yanımdan uzakla§, sen Resulullah (a.s)'ın
sevgilisine eziyet m i ediyorsun," dedi."
1958- Bezzar ve Taberani, Bilal bin Yahya (r.a)'nın şöyle söylediğini riva
yet etmişlerdir:
"Hz. O sm an (r.a) öldürüldüğünde Huzeyfe getirildi ve kendisine:
"Ben, R esulullah (a.s)'ın "Ebu Yakzan fıtrat üzeredir, ölünceye veya ihtiyar-
layıncaya kadar bu hal onu terketmez" diye söylediğini duydum" dedi."
;JUİ * ^ ju îi 4 ^ ji' ^1 j t l i ^ )
•,û? ı>?
1959- Ebu Ya la, Bezzar ve Taberani, Ammar bin Yasir (r.a)'in azadlı ca-
nyesinden şöyle rivayet etmişlerdir;
:Jlİi i ^ 1 J p OiUİj ^
.ü lj # y i OÎ ii İl> « -U M
.«L^tcı J . j lU U» : ^ Jjl
1862- Ahmed, Tirmizl ve Hakim, Hz. Aişe (r.aVnin şöyle söylediğini ri-
vayat etmişlerdir:
Resulullah (a.s), Ammar, ne zaman iki şeyden birini seçmek zorunda
kalırsa, onlardan en doğru olanı, en yerinde olanı seçer" diye buyurdu."
1863- Nesai, Hakim ve Bezzar, Amr bin Şurahbil (r.a)’in, Resulullah (a.s)'-
ın ashabından bir kişiden şöyle rivayet ettiğini bildirmişlerdir:
Resulullah (a.s), "Ammar iliklerine kadar iman ile doludur" diye buyurdu."
1862- Ahmed, Müsned (6li 13) Tirmizi (51668) 50-Kitabu'l Menakıb. 35-Ammar bin Yasir
(r.a)'in menkıbeleri babı. "Bu hadis, basen, garibdir" demiştir. Müstedrek (3/388)
1863- Nesai (8/111) Kitabuj-İman ve Şerai'ih. İman sahiplerinin üstünlüğü babı. Müs
tedrek (3/392) Hakim sahih olduğunu bildirmiş, Zehebi de onu doğrulamıştır. Bez
zar, Keşfu'l-Estar (3/252) Haysemi de Mecma'u'z-Zevaid (9l295)'te "Ravileri,
Sahih'te isimleri bulunan ravilerdir" demiş. Hafız da, Feth'de "isnadı sahihtir"
diye söylemiştir.
44 ELESASFİSSÜNNE
"Muaviye nin yamnda olduğum sırada, iki kişi Ammar'ın öldürülm esi konu
sunda tartışarak içeri girdi. Her ikisi de, "onu ben öldürdüm" diyordu. A bdul
lah bin Amr bu durumu görünce:
“Her biriniz bu konuda arkadaşını tebrik etsin, ben Resulullah (a.s)'ın "Am-
mar'ı taşkın bir topluluk öldürür" diye söylediğini duydum" dedi. Bunun üzerine
Muaviye:
"Babam beni Resululah (a.s)’a şikayet etti. O (a.s) da "yaşadığı sürece baba
na itaat et Ve ona karşı gelme," dedi. Ben bunun için sizinleyim, ancak ça rp ış
mıyorum," dedi."
ABDULLAH BİN MES'UD (R.A.)
İbni Hacer, Abdullah bin Mes'ud (r.a) hakkında şu bilgileri veriyor
"Abdullah. M es'ud’un oğlu, o da Zühreoğullannm antla§mablanndan Ebu
A bdurrahm an G afil Huzeli'nîn oğludur. İlk müslüman olanlardandır. Jlk
dönem lerde müslüman oldu, Habeşistan ve Medine hicretlerine katıldı. Bedir
Savası'na ve daha sonraki savaşlara katıldı. Resulullah (a.s) ile sürekli birlikte
bulunm aya çalıştı. O (a.s)‘nun terliklerini veren kişiydi. Resulullah (a.s)'ın ve
fa tın d a n sonra da, Şam bölgesi fetihlerine katıldı. Hz. Ömer (r.a) onu Küfe
halkına İsla m i bilgileri öğretmesi için gönderdi."
İbni Kesir de Abdullah bin Mes'ud (r.a) hakkında şöyle diyor:
"İbni M es'ud, Resulullah (a.s)'dan sonra birçok çarpışmaya katılmıştır.
Y erm ük Savaşı ve daha başka savaşlar bunların arasındadır. Irak'tan hac için
geldi. Yolculuk esnasında doğu tarcfına düşen ve Medine'ye yakın bir yerde bu
lunan R ebeze'den geçti. Burada Ebu Zer'in vefatına şahid oldu ve defninde bu
lundu. Sonra M edine'ye geldi ve orada hastalandı. Hz. Osman (r.a) ziyaret için
onun yanına gitti. Medine'de altmış küsur yaşında iken vefat etti ve Baki me-
zalığına defnedildi."
Allah kendisinden razı olsun. Abdullah bin Mes'ud'ta, cihada iştirak, Resu-
luUah (a.s) ile birlikte çokça bulunmak ve O (a.s)'na hizmet etmek, çok ibadet
etmek ve geniş ilim gibi sıfatlann tümü biraraya gelmiştir. Küfe halkının fıkıhta
imamlan olması bile üstünlüğünün ortaya çıkması açısından yeterlidir. Onun
fıkıh medresesinden, mezheplerin en yaygını ve en derini olan Hanefi mezhebi
doğmuştur.
Abdullah bin Mes'ud, Kureyş lehçesi dışındaki helçeler üzere olan yaygın
okunuş şekillerinin, Hz. Osman (r.a) mushafında yazıldığı haliyle muhafaza
edilmesi konusunda, Hz. Osman (r.a) içtihadına muhalif bir içtihad üzereydi.
Bu nedenle kendi mushafını yakmamıştı.
J : » y i c.;: j i î ^ o fj oî ni S/j
.A , *, ^
y i ûl « l y Ul Ol :Jli ^ ıji' y ^
1866- İbni Mace (H49) Mukaddime 11-Resulullah (a.s)’m ashabının faziletleri üzerine
bir bab. Abdullah bin Mes'ud'un fazileti. Buradaki rivayette isimleri bulunan ravi-
lerden Asım bin Behdele dışında kalanlar, Sahih'le adları geçen ravilerdir. Söz ko
nusu kişi ise doğru sözlü olmakla birlikte hakkında bazı tereddütler bulunmak
tadır.
1867- Bezzar, Keşfu'l-Eslar (31248) Mu'cemu'l-Kebir (9158). Haysemi de Mecma'u'z-
Zevaid (9/287)'de "Bunu, Taberani ve Bezzar rivayet etmektedir. Her ikisinin ravi-
leri de Sahih'te isimleri bulunan ravilerdir" demiştir. Müstedrek (3I3I3) Hakim,
sahih olduğunu bildirmiş, Zehebi de onu doğrulamıştır.
1868- Ahmed, Müsned (İI379) Bunu Zehebi de Siyer (l/465)'de rivayet etmektedir. Tah-
kikçisi: "Bu, hasen hadistir," demiştir.
48 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
"Ey delikanlı, süt var m ? " diye sordu. "Evet, ama koyunlar benim değil" d e
dim.
"Hiç koça gelmemiş koyun var mı?" diye sordu. Kendisine b ir koyun getir
dim. Memesine el sürdü. Süt aktı. Sütü kaba sağdı. K endisi içti, H z. E b u B ekir
(r.a)‘e de verdi. Sonra memeye "sütünü çek" dedi, meme de çekti."
Ahmed tMirada. "sonra kendisine gittim," cümlesini ilave etmiştir. Daha son
ra her iki rouhaddis de birlikte şu ibareyi rivayet etmişlerdin
"Ey A llahin Resulü, bu sözden bana da öğret" diye söyledim. O , başım ı
okşayıp, "Allah sana rahmet eylesin, sen zaten öğretilmiş birisin" dedi."
:JÛ ^ c5s^ ^ ıŞ
Jlî lil ‘
j î ^ l J c -lİ ş « i
Hafız İbni Hacer, Isabe'de, Urve bin Zübeyr'in babasından şöyle rivayet et-
mdctedin
I 4j l İP ^ li-' üt
•«'W •> 4>>'
1870- Müstedrek (31314) Hakim sahih olduğunu bildirmiş, Zehebi de onu onaylamıştır.
1871- Müslim (4/J708) 39-Kitabu's-Selam. 6-Perde ve benzeri şeyleri kaldırma konusun
da bir kimseye izin verilmesinin caiz olduğuna ait bab.
1872- Müslim (4/1912) 44-Kitabu Fedaili's-Sahabe. Abdullah bin Mes'ud ve annesinin
faziletlerinden bazıları halikındaki bab.
50 ELESASFİ'S SÜNNE
1874- Hakim, Ca'fer bin Artır bin Haris (r.a)'in babasmdan şöyle rivayet et
miştin
"Readullah (a s) buyurdu ki:
"Önvnü Abd’in oğlunun sizin için razı olduğuna, ben de razı o ldum ."
y . jf ^ »LİİI o l y a
"Ey Allah'ın Resulü, Kur’an-ı Kerim sana nazil olduğu halde, onu sa n a ben
mi okuyacağım?”de£m .
^ <s'îj - ' A V I
1876- İbni Sa'd ve Hakim, Harise bin Mudaırab (r.a)'tan şöyle rivayet et
mişlerdin
"Hz. Ö m er (r.a) K ı^e kalkm a şöyle yazdı:
"Sen de, iza n m topla, ey İbni Mes'ud" diye karşılık verdi. İbni Mes'ud:
.LÜI 5 - l U İUa^U
"Abdullah’a verilen payı bana verin. Abdullah'ın çoluk çocuğu o paya B ey'
tu'l-M aldan daha layıktır." Bunun üzerine Hz. Osman (r.a) ona onbeşbin dir~
hem verdi."
1879- Müstedrek (3/318) Hakim, sahih olduğunu söylemiş. Zehebi de onu doğrulamıştır.
1880- Müstedrek (3/314) Hakim, sahih ohbığunu söylemiş, Zehebi de onu doğrulamıştır.
I ) Burada bir küçücük kap anlamına "kuneyf kelimesi kullamlmaktadır.
54 ELESASFÎ'SSÜNNE
"Ey Allah'm , senden k i ^ e dönmeyecek bir iman, bitm eyecek b ir nim et, so n
suzluk cennetlerinde ve alay-ı illiyyinde H z. M uham m ed ( a s ) ile b irlikte o lm a k
istiyorum."
"İste, isteğin veriliyor, iste isteğin veriliyor" diye iki kez tekrar etti. B e n R e
sulullah (a s )’m bu sûzünü Abdullah'a müjdelemek için gittim . A m a b u E b u B e
kir (rja)'in benden önce gitmiş olduğunu gördüm. O, zaten hayırlarda h ep Önde
giderdi."
J i ö
^
:3li ^
Of t'
3^ • - I
*U\ ı3 :J'i ^
üp y ı ^ \ !xi531A^ ^ \L j ^ ^ 3 .^-'3,4^
lii o»vlUI L?
fu* p } i J4-3 tj*]» ^ ^ 3 ^ 3Ü1 J > -3
^ 4J1 Jü J : ;> ci>,- b i f 'J3i ^ Jjı 3 ^ ;
1883- Ebu Ya'Ia, Kays bin Mervan (r.a)'dan $öyle rivayet etmiştir:
"Hz. Ömer (r.a), Arctfat'ta iken bir adam kendisine gelerek:
"Ey mü’m inlerin emiri, ben Kufe'den geldim. Kufe'de, m u shaflan kafasına
göre okuyan bir adam var" dedi. Hz. Ömer (r.a) bunun özerine sinirlendi,
kükredi, neredeyse kızgınlığından yürüyüşü yolun iki tarafını dolduracak gibiy
di. "Kimmiş o adam?" diye sordu. Adam:
'Yazık sana, insanlar içinde bu harekete ondan daha fa z la layık olan birisi
yoktur. Onun hakkında sana bir hadis rivayet edeceğim. R esulullah (a.s),
mü'minlerin işlerinden herhangi bir iş için bazen Hz. Ebu B ekir (r.a )’in yanında
sabahladığı olurdu. Bir gece yine onun yanında sabahladı. Ben de kendileriyle
beraberdim. Sonra Resulullah (a.s) yürüyerek çıktı, biz de O 'nunla birlikte
yürüyorduk. Bu arada mescidde namaz kılmakta olan bir adam gördük. R e su
lullah (a.s) durup onun Kur'an okuyuşunu dinlemeye başladı. Biz bu kişiyi tanır
gibi olduğumuzda Resulullah (a.s) bitlere şöyle söyledi:
"İste, istediğin veriliyor" diye buyurdu. Ben: "Vallahi onun ya nına g idip, bu
nun müjdesini kendisine vereceğim, dedim. Sonra m üjdesini verm ek için kendi
sine gittim, ama Hz. Ebu Bekir (r.a)'in benden önce giderek m üjdesini ulaştır
dığını gördüm. Gerçekten vallahi, onunla (Hz. Ebu Bekir (r.a) ile) h er ne za
man bir hayırda yarıştı isem mutlaka o beni geçmiştir."
I8S3-Haysemi, Mecma'u'z-Zevaid (9l287)'de: "Bunu Ebu Ya'Ia iki ayrı senetle rivayet
etmektedir ve bu senetlerden birin^ki rai’ilerin Kays bin Mervan dışında kalan
ları, Sahih'te isimleri bulunan ravilerdir. Bu kişi (Kays) ise sikadır" demektedir.
Kegınlığmdan yürüyüj yolunun ild yanını dolduracak gibiydi: Bu söz araplar
arasında yaygm olan bir kinayedir. Bir kimsenin aşırı derecede kızdığını, gadap-
landığını fade etmek için kulanılır.
ABDULLAH BİN MES'UD (R.A.) ___________________ 57
, <dJlJ-p- 5t.ijî 5^.1 jsj-T Oİ^_j tjjjîy» aJU aJ J^İlj (^jjl j>UJl oû" llît
"Biz "Zeyd'in kıraati" dedik. Bunun üzerine İbni Abbas: "Bakın, Resulullah
(a.s), C ibril (a.s)'e yılda bir kez, Kur'an'ı arzederdi. Vefat ettiği yıl, K ur’an’ı iki
kez arzetti. Son kıraat ise Abdullah’ın kıraati oldu." diye söyledi."
.JİLÜ ^1 ^ 7 ;Jlî ^ A
* - - > •*
.1' -.1 '"t: »T - ‘'
,
^aİ J I ıjLi ajI^-,«İ jki»
Cr! <j
1885- Ahmed, Ebu Ya'la ve Taberani, Hz. Ali (r.a)’den şöyle rivayet et
mişlerdir;
"Resulullah (a.s) İbni Mes'ud'a (ağaca tırmanmasım) emretti, o da tırmandı.
Sonra R esulullah (a.s), ondan kendisine bir şey getirmesini emretti. Abdullah
1884- Ahmed. Müsned (II325) Bezzar, Keşfu'i-Estar (31251) Haysemi de, Mecma’u'z-
Zevaid I9l288)'de "Bunu, Ahmed ve Bezzar rivayet etmekledir ve Ahmed'in rivaye
tindeki raviler, isimleri Sahih'te bulunan ravilerdir" diye söylemektedir.
1885- Ahmed, Müsned (I/1J4) Mucemu'l-Kebir (9/970) Haysemi de Mecma'u'z-Zevaid'
(9/288)'de şu açıklamayı yapmaktadır: “Bunu, Ahmed, Ebu Ya'la ve Taberani riva
yet etmektedir ve rivayetlerindeki raviler, isimleri Sahih'te yer alan ravilerdir" de
mektedir.
58 EL ESAS Fİ’S SÜNNE
“Kıyamet gününde mizanda, Uhud dağından daha ağır gelecek olan bir
ayağa mı gülüyorsunuz?'' diye buyurdu."
u J ı,
1886- Taberani, Bezzar ve Hakim, Abdullah bin Mes'ud (r.a)'dan şöyle ri
vayet etmişlerdin
"Ben ilk müslüman olan altı kişinin arasındaydım. O zam an yeryüzünde b iz
den başka nm lüm an yoktu."
jij # i l J 4 j o U âi :Jli
4 lı J ^ j oU İİj^İS. âjULpI j I 4 ; J OlT 4 ^
"Resulullah (a.s) vefat ettiğinde seni severdi ve o seni devlet işlerinde görev
lendirdi değil nü" diye sordu. A m r bin A s da ona şu karşılığı verdi: "E vet beni
görevlendirdi, ama beni sevdiğinden dolayı mı, yoksa benden istifade etm ek
için mi görevlendirdi bilmiyorum. Ama sana Resulullah (a.s)'ın kendilerinden
razı olarak v ^ a t ettiği iki adamdan söz edeceğim. Onlar, Abdullah bin Mes'ud
ile Am m ar bin Yasir'dir."
•ı,?^
"Am m ar'ı sizin üzerinize emir, Abdullah bin Mes’ud’u da yardımcı olarak
tayin ettim . B u ikisi Hz. Muhammed (a.s)'in ashabının seçkinlerindendirler. Be
d ir Savaşı'na katılmışlardır. Onlara uyun, sözlerini dinleyin. Abdullah'tan ya
rarlanm a konusunda sizi, kendi nefsime tercih ettim."
bir arkadaş ver," diye dua ettim. Bir toplulukla karşılaştım, yanlarına oturdum,
İçlerinden birisi gelip benim yanıma oturdu. "Sen kimsin" diye sordum. "Ebu
Derda" dedi. “Allah'tan bana salih bir arkadaş nasib etmesini dilemiştim,
deliğim kabul oldu" dedim. "Sen kimlerdensin?" dive sordu. "Kufe'liyim " d e
dim. Sonra bana şunları söyledi:
"Kitabı ve sünneti Öğrendi, sonra orada kaldı. Ancak bunlar kendisine yetti"
dedi. Ve hadisin devamını nakletti."
.’Jiî ji (*-^*~* Jj — ^A 5 \
Uaj^I JUÎ o li AİlI
'H
1891- Müslim, Ebu Ahvas bin Malik (r.a)'ten şöyle rivayet etmiştir:
"İbni Mes'ud vefat ettiğinde, Ebu Musa ile Ebu M es'ud E nsari'yi gördüm .
1890- Müstedrek (31318) Hakim: "Buhari ve Müslim'in şartlarına göre sahihtir. Ancak
onlar bunu kitaplarına almamışlardır" demiştir. Zehebi de onun bu açıklamasını
doğrulamaktadır.
1891- Müslim (411911) 44-Kitabu FedaiU's-Saliabe. 22-Abdullah bin Mes'ud ve annesi-
nin bazı faziletleri ile ilgili bab.
ABDULLAH BİN MES'UD (R.A.) 61
Biri arkadaşına:
"Ne dersin, arkasında kendi gibi birini bıraktı mı?" diye sordu. Arkadaşı:
"Biz alıkonduğumuz zaman, ona izin verilirdi, bizim bulunmadığımız zaman
da o bulunurdu (yani Resulullah (a.s)'ın yanına girmekten, O'nunla birlikte bu
lunmaktan alıkonduğumuz bazı zamanlarda, ona izin verilirdi ve yine bizim Re
sulullah (a.s) ile birlikte bulunmadığımız çoğu zamanlarda o bulunurdu. (Çe
viren)" diye cevap verdi."
Bir rivayette ise şöyle söylediği bildiriliyor
"Abdullah'ın arkadaşlarından bir gurupla birlikte Ebu Musa’nın evinde bu
lunuyorduk. Onlar mushafa bakıyorlardı. Bu arada Abdullah kalktı. Onun ar
kasından Ebu Mes'ud şöyle dedi:
Bir rivayette de, Zeyd bin Vehbi Cuheni'nin, "Huzeyfe ve Ebu M usa ile bir
likte oturuyordum ” diye söyledikten sonra yukandaki hadisi zikrettiği belirtil
mektedir. (2)
vU>' dİ :Jlî i ı s y j -^ A ^ t
etti. Vefatının bir sonraki yıl olduğu da söylenmiştir. Çoğunluk hicri 32 yılında
vefat etliğini söylemektedir."
^ :j İ y\ Jü ^
\2 yi ıLulj ^ 3
i»' ^ ^ *uS Û JU
Böylelikle Uneys, hem bizim develeri, hem de beraberinde bir o kadar daha de
veyi geri getirdi."
Abdullah bin Samit diyor:
"Ebu Z e r dedi ki: "Ey kardeşim oğlu, ben ResuluUah (a.s) ile buluşmadan üç
yıl önce nam az kıldım." "Kimin için?" diye sordum. "Allah için" dedi. "Ne tara
f a yöneliyordun?" diye sordum. "Rabbimin beni yönelttiği tarafa yöneliyor
dum. Yatsı vakti namaz kılardım. Gecenin son vakti olunca, bir elbise gibi ken
dimi örter, güneş üstümde yükselinceye kadar öylece kalırdım" diye söyledi.
Uneys:
“B enim M ekke’de bir işim var, sen benim işinti gör, beni serbest bırak"
dedi. U neys M ekke'ye gitti. Beni geride bıraktı. Sonra geldi. "Ne yaptın" diye
sordum . "M ekke'de senin dinin üzere olan bir adamla karşılaştım. Allah’ın ken
disini elçi olarak gönderdiğini sanıyor" dedi. "İnsanlar O ’nun için ne diyorlar"
diye sordum . "Şair, kahin, sihirbaz diyorlar" dedi. Uneys’in kendisi de şair idi..
Uneys:
"Sen bana izin ver, gidip bir bakayım" dedim. M ekke’y e geldim. En zayıf
adam larını bulup:
"Sizin şu alçak dediğiniz nerede?" diye sordum. Bana işaret ederek, "alçak"
dedi. B unun üzerine vadi halkı bütün kerpiç ve kemik parçalarım üzerime at
m aya başladı. Bayılıp düşmüşüm. Ayıldığımda kalktım. Kandan, kıpkırmızı bir
heykel haline dönmüştüm. Zemzem’e gelip üzerimdeki kanlan yıkadım ve suyun
dan da içtim. E y kardeşimin oğlu otuz gün ve gece orada kaldım. Bu sürede yiy
eceğim yalnızca zemzem suyu idi. Bununla birlikte karmımn kırışıkları kapana
cak kadar şiştim . H içbir açlık hissi de duymadım. Aydınlık bir gecede, Mekke
halkının uykuda olduklan ve Beyt’i de kimsenin tavaf etmediği bir zamanda
İsafa ve N aile adında iki kadın çıkageldi. Tavcf ederek benim yanıma kadar
geldiler. "Birini birine nikahlayın" diye söyledim. Onlar konuşmalarını kesme
diler ve bana doğru gelmeye başladılar. Ben:
"Odun gibi bir uzuv. Am a ben hiç aldırmam." (1) dedim. Bunun üzerine
1) Burada uzuv anlamında "henn" kelimesi kullanılmaktadır. Bu kelime ise gizli, kapalı
söylenmesi gereken şeyler için kinaye olarak kullanılır. Çoğunlukla da erkeklik ve
kadınlık uzuvları hakkında kullanılır. Burada "Odun gibi bir uzuv" derken, kendile
rinden söz etliği İsafe ve Naile'ye ağır bir şekilde küfretmek istemiştir. (Bu açıklamayı
müellif, Müslim’in haşiyesinden naklen vermektedir.)
66 EL ESAS Fİ’S SÜNNE
"Neyiniz var" diye sordu. Onlar: "Aşağılık, Kabe ile örtülerinin arasında"
dediler. Resululah (a.s): "Size ne söyledi?" diye sordu. Onlar:
"Bize ağız dolusu k ^ ü r etti" diye cevap verdiler. R esulullah (a.s) H a ceru l-
Esvetfe istilam a ti ve ona elini sürdü. Arkadaşı ile birlikte K a b e'yi ta v a f etti.
Sonra namaz kıldı. Namazım kıldıktan sonra, O'nu ilk kez İslam selam ı ile se
lamlayan ben oldum. Kendisine namazdan sonra "es-Selamu aleyke, ey A llah'ın
Resulü," dedim. "Ve aleyke ve rahmetu'llah" diye cevap verdi. Sonra "sen kim
sin?" diye sordu. "Gtfar'damm" dedim. Elini kaldırdı ve parm aklarını alnına
koydu. Kendi kendime, "Gıfar'da yetişmiş olmamdan hoşlanm adı her- halde"
dedim. Elini tutmak için yanına gittim. Arkadaşı beni alıkoydu. O , R esulullah
(a.s) hakkında benden daha bilgiliydi. Sonra kafasını kaldırdı, "ne k a d a r za
mandır buradasın" diye sordu. "Otuz gündür buradayım " dedim . "Yiyeceğin
neydi?" dedi. "Bu zaman içinde zemzem suyu dışında b ir yiyeceğim yo ktu . Bu
nunla birlikte kanunun kınşıkldcları kaybolacak derecede şişm anladım . H içbir
açlık lûssi de duymadım" dedim. Bunun üzerine R esulullah (a.s):
"Ey Allah'ın Resulü, bana izin ver de onun bu geceki yiyeceğ in i ben vere
yim." Resulullah (a.s) ve Hz. Ebu Bekir (r.a) yola koyuldular, ben de onlarla
birlikte çıktım. Hz. Ebu Bekir (r.a) bir kapı açtı. Bizim için T a ifin ku ru hurma-
lanndan getirdi. Bu, orada yediğim ilk yiyecek oldu. Sonra belli b ir süre
kaldım. Daha sonra Resulullah (a,s)'a gelerek:
"Ben sizin dininizden yüz çevirmem, ben de m üslüm an o ldum v e peygam bere
inandım" dedi. Daha sonra bineklerimize binerek kavm im iz G ıfa r'a g eld ik. On
ların da yansı müslüman oldu. Onlara İmam bin R ahada ö n d erlik ediyordu. O,
aynı zamanda kavmin lideri idi. (Gıfar kavminin) diğer y a n s ı ise:
Resulü (a.s) M edine"ye geldi, kalan yarası da müslüman oldu. Daha sonra Eş
lem kabilesi de Resulullah (a.s)'a gelerek, "Ey Allah’ın Resulü (Gıfar kavmi) W-
zim karde§imizdir, onların müslüman olması gibi biz de müslüman olmak istiyo
ruz" dediler. Bunun üzerine Resulullah (a.s);
'-ü fie
‘S u f JS > ‘-lh jÜ^li ^ Jj ^ ^ ^
f jlit:, ” 1; ’4 j J Jj j: ^ ^
^ ‘■‘r ■ •U / ü y j i ‘j i ^
ciîli VI ;j|V o î J\
• r ^ filjı JI ^_,ıA; j îj ^ j_ ^ -
"Şu vadiye git ve kendisine gökten haber geldiğini sanan şu adam bakında
benim için bilgi topla. Sözünü dinle, sonra bana haber ver." K a rd eşi M ekke'ye
vardı ve Resulullah (a.s)'ın anlattıklarım dinledi. Sonra E bu Z e r (r.a )’e geri
döndü ve şunları söyledi:
"Sen beni tam olarak tatmin edecek bir bilgi getirem edin" d iy e re k azığını
hazırladı, içerisinde su bulunan kırbasını yüklenip yo la çıktı. M ekke'ye geldi,
Mescid-i Haram'a girdi. Hz. Peygamber (a.s)'i araştırdı. O 'nu tanım ıyordu.
O’nu birine sormak da istemedi. Bu halde gece oldu. B ir y e re uza n ıp y a ttı. Hz.
Ali (r.a) onu gördü ve yabancı biri olduğunu anladı. H z. A li (r.a ) y a n ın a gitti,
ancak hiç konuşmadan ve birbirlerine herhangi bir şey sorm adan sa b a h oldu.
Daha sonra Ebu Zer (r.a) küçücük kırbası ile azığını alıp M escid ’e gitti. O gün
de öylece Hz. Peygamber (a.s)'i göremeden geçti. A kşam o lunca y in e yattığı
yere geldi. Hz. A li (r.a) tekrar yanından geçti. "Bu adam ın evini b u lm a zam anı
gelmedi mi?" dedi. Ebu Zer'i kaldırıp beraberinde götürdü. B irb irlerin e her
hangi bir şey sormuyorlardı. Üçüncü gün o lurca E bu Z e r (r.a) yin e aynı şeyleri
yaptı. Sonra yine Hz. A li (r.a) kaldırdı ve:
"Bana, senin buralara gelmene sebep olan şeyi söylem eyecek m isin ? " diye
sordu. O da:
parım. Yoluma devam edince, sen beni takib ederek girdiğim yere gir" dedi.
Böyle yaptılar. Ebu Zer (r.a) Hz. Ali (r.a)'yi takip ederek Resulullah (a.s)'m
yanına vardı. Orada Resulullah (a.s)'ın anlattıklarını dinledi ve hemen
müsliiman oldu. Hz. Peygamber (a.s) kendisine:
"Şimdi kavm ine git ve onlara bu haberi ulaştır. Benim sana emrim gelinceye
kadar da orada kal" dedi. Ebu Zer (r.a):
"Nefsim elinde olana yemin ederim ki, bunun haberini onlara açıktan
söyleyeceğim " dedi. Sonra Mescid'e geldi ve avazının çıktığı kadar bağırarak,
"Şehadet ederim ki, Allah'tan başka ilah yoktur ve yine şehadet ederim ki, Mu-
ham m ed (a.s) O'nun resulüdür" dedi. Müşrikler bunun üzerine, harekete
geçerek onu yere yatırıncaya kadar dövdüler. Daha sonra Hz. Abbas (r.a)
koşup yanına geldi ve; "Yazık size! Bilmiyor musunuz ki. o Gıfar'dandır ve sizin
Şam tarafına giden tüccarlarınızın yolu da, onların beldesinden geçmektedir"
diyerek E bu Zer'i kurtardı. Ebu Zer (r.a) ertesi gün yine aynı şeyi yaptı,
m üşrikler tekrar dövdüler. Hz. Abbas (r.a), yine koşarak geldi ve onu yine kur
tardı."
^ İİJ :Jü j j ^ L $ jj — ^
:J A # ^ J i :JUi . 1 ^
j öt ıS^ üt
Ağlama, ben Resulullah (a.s)'ın sizden bir adam çölde vefa t edecek,
mü’minlerden bir gurup kendisinin cenazesine iştirak edecek" d ed iğini duydum .
Resulullah (a.s) bu sözü söylediği zaman, benim le birlikte o m ecliste bulunan-
b n n hepsi, ye bir toplıduk içerisinde veya bir köyde vefat ettiler. O nlardan g e
riye benden başka kimse kalmadı. Ben bir çölün ortasında vefat ediyorum . Sen
yolu gözetle, benim söylediğimin doğruluğunu göreceksin. B en, n e aldatıldım ,
ne de yalan söyledim" detE. Kadıncağız o halde beklerken, birden b ir gurub in-
samn, binekleri üzerinde yaklaştıklarını gördü. Bunlar gelip yanında durdular.
Kadına "neyin var?" diye sordular. Kadın, "müslUmanlardan b ir k işi ölüm
döşeğinde ölürse eğer, onu kefenler misiniz?" dedi. A dam lar, "O kim d ir? " diye
sordular. Kadın: Ebu Zer" dedi. Gelenler, "analarımız babalarım ız o n a fe d a
olsun," diyerek hemen harekete geçtiler. (Ebu Zer) gelenlere:
"Size müjde olsun, siz Hz. Peygamber (a.s)’in sözettiği kim selersiniz. A llah
için size söylüyorum, içinizden a rif (baş, emire bağlı em ir), em ir veya posta
görevlisi olan kişi beni kefenlemesin" dedi. İçlerinden h erbirinin bu
görevlerden birini yürüttüğü anlaşıldı. Sadece ansardan b ir gencin b ö yle bir
görevi yoktu. Genç, "benim heybemde, annemin yünden ördüğü iki elbise var"
dedi. Ebu Zer de, "beni kefenleyecek olan sensin" diye söyledi."
Bir Açıklama
Ebu Zer, saydığı göıevlilerdra heıhangi birinin kendisini kef(mlemesini
şunun için istememiştir. Arif veya emirin işlerine haksızlık, ya da zulüm
kanşmış olabilir. Posta görevlisi ise, yalan haber taşıyan veya haksızhğa yol
açan bir mektup götürmüş olabilir. Ebu Zer, bu nedenle, bu konuda tiriz dav
ranmıştır.
Zehebi, Siyer'de (1) Zeyd bin Halid Cuheni'nin şöyle söylediğini bildirmiş
tir:
"Hz, Osman (r.a)’ın yanındaydım. Bir ara Ebu Zer (r.a) geldi. Hz. Osman
(r.a) onu görünce, "merhaba, ho§ geldin kardeşim" dedi. Ebu zer de, "merhaba
ho§ bulduk karde§im, sen bize azimet konusuda katı davrandın. Vallahi, eğer
beni kalçalarım üstüne sürünmeye azmettirseydİn gücümün yettiğince ya
pardım . B en Resulullah ( a j) ile birlikte filanoğullarıntn-duvarına (suruna)
doğru çıktım . Bana, "yazık sana,, benden sonra" dedi. Ben ağlayarak: "Ey A l
lah'ın R esulü, ben senden sonra kalacak mıyım?" diye sordum. O:
"Evet, eğer Sal dağının üstüne bina yapıldığını görürsen, mağrib tarafındaki
araziye yönel" dedi. Hz. Osman (r.a):
sîja\ ^ (S jj — ^
»* ^a a"... j * J
ıS >^1 (»-*4^
^ üî ^ ^ Öt
1897-Ahmed, Müsned (51159) Bunu, Zehebi de. Siyer (2173)'de rivayet etmektedir. Tah-
kikçisi, "ravileri sikadır" demiştir.
1) Siyer (2(70) tahkikçisi, ravilerinin sika olduklarım ifade etmiştir.
72 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
^ — ^A^A
"Ben senin kardeşin değilim, sen şişip kabarmadan önce ben senin kardeşin
dim" dedi."
"Ey Ebu Zer, ben seni» zayıf olduğunu görüyorum. B en kendi n efsim için ar
zuladığımı, senin için de arzuluyorum. İki kişinin (dahi) üzerine em ir o lm aya
caksın ve yetimin matına velayet etmeyeceksin."
Bir Açıklama
ZeheU diyor İd:
"Bu hüküm , dünya isleri konusunda zayıf görüşlülüğe bağb Mr hükümdür.
E ğ er k i o, yetim in malına vekillik etseydi, o malın belki tamamını hayır yolunda
harcar ve yetim i fa k ir bırakabilirdi. O, çok az naktar bir para bile biriktirmeyi
uygun görm ezdi, insanlara emirlik yapanlarda ise yumuşaklık ve müsamaha
karlık h u y la n m n bıdunması gerekir. Ebu Zer ise luddetli bir kişiydi. Bu yüzden
H z. P eygam ber (a.s), kendisine bu şekilde nasihatta bulunmuştur."
A - J j i Ul C -J İ3 : j u ^ jJ U iS y j — *
Ij I li C J İ O j î i i cU îû ‘> ^ 0
.J J J i - j iS ;'3b
1900- İbni Sa'd, Ebu Osman Nehdi (r.a)’den şöyle rivayet etmiştin
"Ebu Z e r (r.o/i güneşin doğduğu yöne doğru, bineğinin üzerinde uzanmış
halde gördüm . Uyuduğunu zannettim. Kendisine yaklaşıp: "Uyuyor musun, ey
Ebu Z er?" diye sordum. "Hayır, namaz kılıyordum" diye cevap verdi."
"Ey E bu Z er, senin de içinde bulunduğun kırk kişi ile tartıldığmı ve hepsine
ağır g eldiğim i gördüm ."
1900- Tabakatul-Kübra (4/236) Bunu Zehebi de. Siyer (2/8)'de rivayet etmekledir. Tah-
kikçisi de: "Ravileri sika^r" demiştir.
1901- Bezzar, Keyful-Estar (31265) Haysemi de, Mecma'u'z-Zevaid (9l230)'de, "Bunu,
Bezzar rivayet etmektedir ve Ravileri sikadır" demektedir.
74 Ff ■RSAS Fİ'S SÜNNE
J r-* J âJ mİIj 4 - ii lî
J** (j ^ y J ıiî
1903- Buhari, Zeyd bin Vehb (r.a)'in şöyle söylediğini rivayet etmiştin
"Rebze'den geçtim, (orada) Ebu Zer (r.a) ile karşılaştım. "Seni b u ra d a kal
maya zorlayan şey nedir?" diye sordum. O şöyle cevap verdi: "Şam 'da idim.
Muaviye ile aramızda, "Altın ve gümüşü biriktirip, A llah yo lu n d a harcam ayan-
lara, can yakıcı azabı müjdele" (1) ayeti hakkında ih tila f çıktı. M uaviye:
Bu ayet, ehl-i kitap hakkında inmiştir," dedi. Ben ise, "Bu a yet hem onlar
hak- kında, hem de bizim hakkımızda inmiştir," dedim. B u ko n u d a aram ızda
tartıştık. 0 , beni şikayet için Hz. Osman (r.a)'a yazı yazdı. H z. O sm a n (r.a) da
bana, "Medine'ye gel" dedi. Ben M edine’y e geldim. İnsanlar, sa n ki d a h a önce
beni hiç görmemişler gibi etrafıma yığıldılar. Ben bu durum u H z. O sm an (r.a)'a
söyledim. Hz. Osman (r.a) da "istersen bir kenara çekilir am a yin e b ize yakın
olursun," dedi, işte beni burada kalmağa yönelten neden budur. E ğ e r üzerim e,
bir Habeşli'yi bile emir tayin etseler, onun sözünü dinler, ken d isin e ita a t ede
rim."
Bir Açıklama
1902- Ebu Davud (4II01) Kitabu'l-Fiten ve'l-Melaliim. Fitne çıkarmak için gayrette bu
lunmaktan nehiy babı.
1903- Buhari (31271) 24-Kitabu‘z-Zekat. 4-Zekalı verilen malın kenz (biriktirilmiş mal)
olmayacağı babı.
DTevbe Suresi: 34
EBU ZER GTFARt (R.A.) 75
J ^ ıjjj —^ ^ • t
:Jü çü
76 EL ESAS Fİ’S SÜNNE
"Isa bin Meryam (a ^ )’in bir benzeri olan Ebu Z er g ibi doğru sö zlü ve v tfa -
kar birini, ne gökyüzü gölgelendirmiş, ne de yeryüzü üzerinde ta şm ıştır. H z.
Ömer (r.a) gıbta edercesine, "ey Allah'ın Resulü, bunu kendisine söyleyelim
nü?" diye sordu. Resulullah (a.s): "Evet, ona bildirin" diye buyurdu."
1905- Müslim, Ebu Zer Ğıfari (r.a)'nin şöyle söylediğini rivayet etmiştir:
"Ey Allah'ın Resulü, beni devlet kadrosunda görevlendirm eyecek ıtdsin?"
diye sordum. Resulullah (a j), elini omuzuma koyup:
"Ey Ebu Zer, sen zayıfsın, bu görev ise emanettir. H ak ederek ve gerekenleri
yerine getirerek görev başına gel. Yoksa bunlar olm adan görev üstlenm ek,
kıyamet gününde aşağılık ve pişmanlıktır." diye buyurdu."
:Jlî 4 ^ 1^' ^ ^ -u il ^ 1
1904- Tirmizi (SI669) 50-Kitabu'l-Menakıb. 36-Ebu Zer (r.a)'in mankıbeleri babı. Tilmi
zi; "Bu, hasen, garib bir hadistir" demiştir. Bu hadisi daha başkaları da rivayet et
mekte ve orada şu ^ade geçmektedir: "Ebu Zer, yeryüzünde İsa bin Meryem
(a.s)’in zühdü ile dolaşırdı." Metinde geçen "hased" kelimesi gıbta, yani özenti
anlamına gelen haseddir. Bu tür hased ise yerilmemiş, övülmüştür.
1905- Müslim (311457) 33-Kitdbül-İmare. 4-Zorunluluk dışında emirliğin keraheti babı.
1) Ebu Davud (31114) Kitabu'l-Vesaya. 4-Zaruret olmadığından emirlik almanın hoş
olmadığına dair bab.
EBU ZER GIPARİ (R.A.) 77
"Ey m ü'm inlerin emiri, sen beni onlardan (yani ayaklananlardan) zannettin
herhalde? Vallahi, ben onlardan değilim ve onları göremem (onlann zamamna
yetişem em )." (1) Daha sonraRebeze'ye gitmek için izin istedi."
"Bina SeVa‘y a (hdedinede bir dağ) vardığında oradan çık." R esu lu la h (a.s)
bunu söylerken eliyle Şam tarcfını işaret etti ve "emirlerinin sen i çağıracakla
rım sanmıyorum" diye buyurdu. Ebu Zer (rxı):
"Senin emrini tam olarak yerine getirmeme engel olana karşı savaşm ıyacak
mıyım?" diye sordu. Resulullah (a.s): "Hayır" diye buyurdu. E bu Z e r (r.a):
Bir Açıklama
Sözkonusu dunun ortaya çıkınca Ebu Zer (r.a), Şam tarafına gitti. Oradan da
Muaviye; "Ebu Zer Şam'ın durumunu bozdu" diye yazı yazdı. Hz. Osman (r.a)
kendisini çağırdı. Sonra ailesini arkasından gönderdiler. Yanlannda kese veya
benzeri bir şey buldular ve içinde para bulunduğunu sandılar. "M aşallah b u ne
parası böyle!" dediler. Hz. Osman (r.a) kendisine;
"Benim size ihtiyacım yok, bırak beni Rebze'ye gideyim ," dedi. Hz. Osman
(r.a) da izin verdi ve Ebu Zer (r.a) oraya gitti. Orada Hz. Osman (r.a)'m
görevlendirdiği Habeşi bir köle vardı. Bu köle Ebu Zer (r.a)'i görünce imamlığa
geçmekte biraz tereddüt etti. Ebu Zer (r.a):
"Geç, namazı kıldır, ben Habeşli köle de olsa dinlem ek ve ita a t etm ekle em-
rolundum. İşte sen Habeşli bir kölesin" dedi.
^ j l i i j i i r :j iî ^ - M . H
.U ja i jl Jİ p
ci O :Jü ^ ;:p _ , ^ ^,
.^131 ^ J i. - . l i İ l i , Su « U ii
« u îi j i ji j 4 i ^ 1^.
"O nlar b ir şeyden anlamazlar. Benim dostum Ebu Kasım beni çağırıp, "Ey
E b u Z er!" diye seslendi. Ben "evet" dedim. "Vhud’u görüyor musun?" diye sor
du. G üneşin bana doğru vurmasına rağmen baktım. Bir ihtiyaç dolayısıyla be
nim U hud'a bakm am ı istediğini sanıyordum. “Görüyorum" dedim. “Benim onun
kadar altınım ın olmasını arzulamazdım. Eğer olsaydı, üç dinardan başka hepsi
n i irtfak eder, dağıtırdım" diye buyurdu. Oysa bunlar, dünyalık birihiriyorlar,
b ir şeyden anlam ıyorlar," diye söyledi." Ben:
Ali bin Yezid, Sa'id bin Museyyeb'den, o da Huzeyfe (r.a)'den şöyle bir riva
yet nakletmiştir:
"Huzeyfe (r.a) diyor ki:
"Resulullah (a.s), beni hicret ile zafer arasında muhayyer kıldı. Ben zaferi
tercih ettim ."
mudur?" diye sordu. Huzeyfe (r.a) Irak fetihlerine katılmıştır ve Irak'ta ünlü
eserleri bulunmaktadır.
Zeheln de onun hakkmda şu bilgileri naklediyor;
"Huzeyfe (r.aynin Buharı ve Müslim'de oniki hadisi y e r alm aktadır. Sadece
Buhari'de yer alan hadislerin sayısı sekizdir. Sadece M üslim 'de y e r alan hadis
lerin sayısı da onyedidir. Resulıdlah (a j)'m Ahzdb gününde, y a n i H endek
Savaşı'nda düşmanın haberlerim toplayıp getirm esi için teşvik ettiği kişi Hu-
zeyfe (raYdir. Dinur'un savaş yoluyla fe th i de H uzeyfe'nin eliyle gerçekleş
miştir. Menkıbelerinin tamamtnm sayılması ise bir hayli sürer."
İnsanlarla hoş geçinmek konusunda, kendine özgü bir tavn vardı. Zehebi
bunu, Siyer'inde belirtmiştir. Bu üslup hakkında bilgi veren rivayetler arasında
Huzeyfe (r.a)'nin şöyle söylediği nakledilir:
"Her ne söz söylersem, o söz, benim yirm i kamçı ceza alm am ı önler. E ğer
b ö ^ e olmazsa bu sözü söylemem."
"Herkesin hem güzellikleri, hem de güzel olm ayah yanları vardır. İş te ben,
güzelliklerinden sözeder, bunun dışında kalanlardan sözetm em . B iri b en i öğle
yemeğine davet ettiğinde oruçlu olmadığım halde "ben oruçluyum " derim"
şeklinde cevap verdi."
"Hayır, ama senden başka kimseyi temize çıkaram am ," diye cevap verdi.
Yine Zdıebi, Zazan'dan rivayetle Hz. Ali (r.a)'ye, Huzeyfe (r.a) hakkında
som sorulduğunu, onun da: "Eğer ona m ûrufıkları ve çeşitli p ro b le m li konuları
sorarsanız bildiğini görürsünüz" diye cevap verdiğini naidetmektedir. (1)
"O nlara verdiğiniz ahdi bozunuz. Onlara karşı Allah'tan yardım dileriz"
diye buyurdu."
1912- Müslim (311414) 32-Kitabu'l-Cihad ve's-Siyer. 35-Verilen söz ve ahdi yerine getir
me babı.
1913- Müslim (412217) 52-Kitabu'l-Piten ve Eştari's-Sa'a. 6-Hz. Peygamber (aA)'ûı
kıyametin kopacağı saate kadar ortaya çıkacak olarian bildirmesi baln.
84 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
"Ey Allah'ın Resulü, biz cahiliyet ve şer içinde idik. A lla h bize bu hayrı
ulaştırdı. Bu hayırdan sonra yine şer var mıdır?" diye sordum . "E vet" dedi,
"Peki, o şerrin arkasından yine hayır gelecek m idir?" diye sordum . "Evet,
aynı zamanda onda ihtilaf ve ayrılık olacaktır" dedi.
•Ijlİ jî ^
.1
;,
"Ey Allah'ın Resulü, biz daha altı-yediyüz arasındayken, sen bizim hakkım ız
da endişeye mi kapılıyorsun?" diye sorduk. O:
J ûi*
.jUaiVi
"Şu zam andan bu yana Resulullah (a.s) ile bir ahdim yok" dedim. Bana kız
dı. B u kez ben:
"Beni bırak, Resulullah (a.s) a gideyim, onunla ak§am namazını kılarım. Be
nim ve senin için Allah'tan mağfiret dilemesini isterim" dedim. Gittim, kendi
siyle birlikte akşam namazını kıldım. Sonra kalkıp namaza durdum. Yatsı na
m azını da birlikte kıldık. Daha sonra Resulullah (a.s) ayrıldı. Ben de arkasın
dan gittim . Sesim i duydu, "kim o, Huzeyfe mi?" diye sordu. "Evet" dedim. "Al
lah sen i v e anneni bağışlasın, ne istiyorsun?" diye sordu ve daha sonra da şöyle
buyurdu:
"Bir m elek va r ki, bu geceden önce yeryüzüne hiç inmemişti. Bana selam
verm ek ve cennet kadtniannm seyyidesinin Patıma, cennet gençlerinin seyyid-
lerinin de H aşan ile Hüseyin olduğunu bana müjdelemek için RabbYnden izin
istem işti."
A nnesi bunu duyunca, "katıl oğlum geç kaldın" diye seslendi. Ben:
"Ey Ûmmü Sa'd, keşke Sa ’d'ın zırhı, üstünü kapatacak kadar olsa" dedim."
Ravi diyor:
"O sırada H z. A işe (rjj)'nin korktuğu üzere Sa'd'a ok isabet etti. Ok atan
kişi, "al bunu, ben İbni A rika'ym " diyordu. Sa'd bin Muaz (rji) da ona:
"Allah senin yüzünü cehenneme daldırsın" dedi."
Ç .- J -dJl ü î Ip ^ ( J j j —> •
iJİS'Vl j «lij liijİJi J Jisi J ^ } ^ j4-j oUj 4JiiiJI
(*—" ;,î.
j'j •; oM. İ mliü
lj tib ;'..i J mî j:.î
i j«İ^ İ r.r :jû .o ...
Li
1) Siyer in toMikçisi, "ravUeri sikadır" diye söylüyor. Siret Hişam, (21226) Avrtca Ah-
med,Uüsned(6ll4I) ^
SA’D BİN MUAZ (R.A)
<4 i) ^ jXS>
fi:.
U ■.f;iil a J ^ ;jli .,^. j > p .,ji^ p Sil 4 ,jS ^T, j r , ;JB
İa^ aîj ı_i^ 01 li» :Jlî . 0 .jutî Çi 4J1 J ^ ji; ırj-r
1922- tbni Sa’d, Mahmud bin Lebid (r.a)'den şöyle rivayet etmiştin
"Sa'd'a ok isabet edip atardamarından kanfişkırmaya boflaymca. onu yara
lıları tedavi eden Rufeyde adında bir kadına götürdüler. Resulullah (a.s) her
yanından geçişte ona (yani Sa’d'a):
"Nasıl sabahladın, nasıl akşamladın (durumun nasıl)?" diye sorardı. O da
durumunu bildirirdi. Sonunda bir gece geldi, durumu ağırlaştı ve kavmi kendi
sini bulunduğu yerden alıp Abduleşheloğullarmın evine götürdüler. Sonra Re
sulullah (a.s) geldi. Kendisine "Sa'd götürüldü" denildi. Bunun üzerine Resulul
lah (a.s) yola koyuldu, biz de O’nunla birlikle çıktık, öyle hızlı yürüyordu ki,
O'na yetişelim deken, nalinlerimizin bağlan koptu ve sırtlarımızdan ridalanmız
düştü. Ashabı neden bu kadar hızlı gittiUerini sordu. Resulullah (a.s):
"Meleklerin bizden önce yanına giderek. Hanzala'yı yıkadıklan gibi onu da
yakayacaklanndan endişe ediyorum" dedi. Sonunda eve varıldığında Sa'd (r.a)
yıkanıyordu. Annesi de:
"Eyvah Sa'd (r.a)'ın annesine, Sa'd (r.a)'ın başına gelenden.
Bir hale ve gül demeti" diyerek ağlıyordu.
Resulullah (a.s) "Acı ve ızdırap dolayısıyla ağlayan kadınlarm hepsi yalan
söyler, Sa’d (r.a)'ın annesi ise müstesnadır" dedi. Resulullah (a.s) Sa’d (rM)'ın
cenazesi ile birlikte çıktı. Cenazeye katılanlar:
"Ey Allah'ın Resulü, biz Sad (r.a)'ın cenazesinden h t^ f bir cenaze taşıma-
‘4 * Jl yji \J*
4 # 4 j4 3 jiî ^ c j ds ılüî
nın hükmüne başvurmak üzere kalelerinden indiler," dedi. Sa'd (ruı) da:
1925- İbni Sa'd, Amir bin Sa'd (r.a)'ın babasımn şu şekilde sOyledi|ini ri
vayet etmiştir:
Ji\ JP liiilp ^
1926- İbni Sa'd, Muhammed bin Şurahbil bin Hasene (r.a)'den şu şekilde ri
vayet etmiştir:
"Bir kişi, Sa'd (r.a)'ın kabrinin toprağından bir avuç toprak aldı ve onun
misk gibi koktuğunu gördü."
Aym rivayeti, Muhammed bin Amr bin Alkame de, İbni Munkedit'den nak
letmektedir.
Zeheln'nin Siyer'inde belirttiğine göre Muhammed bin Amr bin Alkame ba
basından, o da dedesinden Hz. Ai^e (r.a)'nin şöyle söylediğini rivayet etmiştir:
"Mûslümanlar için Peygamber (a.s) ile onun iki yakın arkadaşı Hz. Ebu Be-
kir (r,a) ve Hz. Ömer (ruj), yahut bunlardan herhangi biri dışında kalanlar
içinde, Sa'dbin Mu'az (r.a)'dan daha büyük kayıp yoktur." (1)
O'ı İÎJI d u j , ^ J jî
1?27- Hakim, Esma binti Yezid bin Seken (r.a)'den şöyle rivayet etmiştir:
"Sa'd bin Mu'az (r.a) ölünce, annesi hıçkırarak ağladı. Resulullah (a.s) da
kendisine:
"Gözyaşın dursun, üzüntün gitsin. Senin oğlun Allahu Teala'nın kendisine
güldüğü ve kendisi için Arş'ın titrediği ilk kişidir."
(jyij
1928- Ahmed, Hakim ve Taberani, Esme binti Yezid bin Seken (r.a)'den
şöyle rivayet etmişlerdir:
1927- Müsledrek (31206) Hakim sahih olduğunu söylüyor, Zehebi de onu doğruluyor.
1928- Ahmed, Müsned (61456) Müstedrek (31256) Hakim sahih olduğunu bildirmiş ve Ze
hebi de onu doğrulamıştır. Mu'cemu'l-Kebir (6112) (241467) Haysemi de Mecma’-
u'z-Zevaid (9l309)'de "Bunu, Taberani rivayet etmiş ve ravileri, Sahih'te isimleri
btdunan ravilerdir" demiştir.
1) Siyer (11206) tahkikçisi, senedinin hasen olduğunu söylemektedir.
SA'D BİN MUAZ (R.A) 99
1929- T irm izi, Enes bin Malik (r.a)'den şöyle rivayet etmiştir.
"Ben Resulullah (a.s)'ın "Sa'd bin Mu'az (r.a)'ın ölümünden dolayı arş titre
di" diye buyurduğunu duydum."
Bir adam Cabir'e:
"Bera, tabutun titrediğini söylüyor!" dedi.Bunun üzerine Cabir:
"O şu iki kişi arasındaki kinlerden kaynaklanıyor. Ben Resulullah (a.s)'ın
"Sa'd bin Mu'az (r.a)'ın ölümünden dolayı Rahman'ın arşı titredi" diye buyur
duğunu duydum," şeklinde cevap verdi."
Müslim'in bir rivayetinde de şöyle söylediği bildiriliyor:
1929- Tirm izi (51690) 50-Kiıabu'l-Menakıb. 51-Sa'd bin Mu'az'ın menkıbeleri babı. T ir
mizi: "Bu, kasen, sahih, garib bir hadistir" demiştir.
1930- Buhari (71123) 63-Kiıabu Menakıbı'l-Ensar. 12-Sa'd bin Mu'az'ın menkıbeleri
babı.
Arşın titremesi; Onun ruhunun, Rabb'i katındaki kıymet vederecesine binaen, ken
disine yükselmesinden dolayı olan sevincini ifade için kinaye amacıyla söylenilmiş
bir ifade. B ir kimse, bir şeyi içtenlikle karşılar veonakarşı içindefazla sevinç duy
arsa, kendisinde titreme durumu meydanagelir.
100 EL ESAS Fİ'S SUNNE
"Rahman Azze ve Celle'nin arp, ondan dolayı titredi" diye buyurdu," (1)
.K İ ı_i.v^ (Jl İUl o ^ ^ cL ı^ _^t Jjw jd»» ;JÛ îılL l^ U !/İ l Jj-İj
i f :J iî İİİI İU U ^ r-t
* 1^1
ü lT j — ı>î ^ J
*lı"*
.6IA1
A^ «y. (1)| i * t 3 *' * ;Jüi
1932* Buhari ve Müslim, Enes bin Malik (r.a)'den şöyle rivayet etmişlerdin
"Resulullah (a.s)'a ipekten bir cübbe kediye edilmişli. -O, ipek giymekten
nehyolunmuştu- İnsanlar kediye edilen bu cübbeye hayran kaldılar. Resulullah
(a.s) ise:
"Muhanmed'in canı elinde olana yemin olsun ki, Sa'd bİn Mu'az (r.a)’m cen
netteki mendilleri bundan daha güzeldir" diye buyurdu."
U rm izi ve Nesai'nin rivayetlerine göre ise, Vaki bin Amr bin Sa'd bin Mu’az
şöyle söylemiştir.
"Enes bin Malik geldi, ben yanına gittim. “Sen kimsin?" diye sordu. "Ben
Vaki bin Amr bin Sa'd bin Mu'az'ım" dedim. Bunu duyunca ağladı ve şunları
söyledi:
"Sen gerçekten Sa'd bin Mu'az (r.a)'a benziyorsun. Sa'd da, insaniarın en
irilerinden ve uzunlanndandı. Bir defasında Hz. Peygamber (a.s)'e ipekten bir
cübbe gönderildi, üzeri altın işlemeliydi. Resulullah (aa) onu giyip minbere
çıktı. Ayakta durdu -veya oturdu- İnsanlar ona dokunmaya başladılar ve "bu
nun gibi bir elbise hiç görmedik" dediler. Resulullah (a.s) ise şöyle buyurdu:
1) Mü'min Suresi: 18
ABDULLAH BİN Ö M E R (R.A .)
İbni Keâr, Abdulah bin Ömer (r.a) ile ilgili şu bilgileri veımektedir:
Z dıebi, Hz. Ali (r.a) ile Muaviye (r.a) arasında geçen tahkim gününden söz
etmekte ve bu konuda şu açıklamayı yapmaktadır:
"O gün, İmam Ali (ruı) ve Sa'd bin Ebi Vakkas'm etkinliğine rağmen, ibni
Ömer'e bey'at edilecek oldu. Eğer bey'at edilmiy olsaydı, ona karjı iki kiji dahi
ihtiUtfa düşmezdi. Ancak Allah onu korudu ve onun için hayırlı olanı nasip etti.
Sahik rivayete göre. Meri 75 yılının sonlarına doğru v^at etti. Malik:
"ibni Ömer (ruı) S7 yaşına ulaşmıştı" diyor. Ancak Zehebi'nin tercih ettiği
rivayete göre, 85 yıl yaşamıştır. Mekke'de Fahn mahallesinde muhacirler me
zarlığına d^nedildi"
Zehebi şöyle naklediyor:
"Çocukları: Safiyye binti Ebi Ubeyd bin Mes’ud Sakttfi'den; Ebu Bekir, Va-
kid, Abdullah, Ebu Ubeyde, Ömer, Hafsa ve Şevde.
Alkame Meharibiye'nin annesinden: Abdurrahman -kendisi de bununla
kûnyelenirdi (yani Ebu Abdurrahman olarak çağrılırdı). Kendisi için eş edin
diği bir cariyeden: Salim, Ubeydullah ve Hamza. Bir başka cariyesinden: Zeyd
ve Aişe. Bir başkasından: Bilal.
Çocuklarının tamamı onaltıyı bulmaktadır."
Hafız, 'İsabe' adlı kitabında şu bilgileri veriyor:
"Ebu Sa'd bin Arabi, sahih senet ile Salim Ebi Ca'd'tan, o da Cabir'den
şöyle bir rivayet naklediyor:
"Bizden her kim dünyalık elde etti ise, o dünyaya, dünya da ona meyletti. Ab
106 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
"Jbni Ömer (rM),fazilet ve üstünlükte Hz. Ömer (ruj) gibi vefat etti."
Bir başka rivayette de yine Ebu Seleme'nin şöyle söylediği bildiriliyor:
"Hz. Ömer (r.afin zamanında ona denk kişiler vardı. Ama İbni Ömer (r.afin
zamatunda ona denk kimse yoktu."
Begavi'nin 'Mu'cem'inde de hasen senetle Sa'di bin Museyyeb'in şöyle söyle
diği bildiriliyon
«Lı
1934* İbni Sa'd, Süleyman bin Bilal (r.a)'den, o da Zeyd bin Eşlem (r.a)'den
şöyle rivayet etmiştir:
“İbni Ömer (r.a), saçlarını sarıya boyardı. (Saçları uzun olduğundan) elbi
selerinin bir kısmım örterdi. Kendisine: "saçını sarıya mı boylıyorsun?" diye
soruldu. O da:
"Ben Resulullah (a.syın bu boya ile boyandığım gördüm," diye cevap verdi."
1935- İbni Sa'd, İbni Ömer (r.a)’in şöyle söylediğim rivayet etmiştin
Yine Zehebi'nin naklettiğine göre, İbni Ömer (r.a)'in, bir taş oluğu vardı,
içinde su bulunurdu. Genelde orada namaz kılar sonra yatağına geçerdi. Çok az
uyur, sonra tekrar kalkar, abdest abr ve namaz kılardı. Bu işi bir gecede dört
veya beş kez yapardı. (2)
"Ben İbni Ömer (r.a)'e ikibin dirhem borç verdim. O bana ikiyüz dirhem faz
lası ile iade etti." (3)
B ir Açıklam a
"Eğer karfılıklı anlaşma ile koşulmuş bir şart olmaz ve adet üzere verilmez
isefazlalık caizdir. Ama borç verilirken fazlası ile veya verilen şeyden daha iyi
si ile iade edilmesi şart koşularsa, bu haramdır. Verilende de bir hayır yoktur.
İbni Ömer (r.a)'in yaptığı bu hareketin, sünnette yeri vardır.
'Muvatta' ve 'Sahih-i Müslim'de nakledildiğine göre Zeyd bin Eslam, Ata bin
Yesara'dan, o da Ebu Rcfi'den rivayet ettiğine göre, Resululah (a.s) bir adam
dan, genç bir deve borç aldı. Sonra Resulullah (a.s)’a ganimet develerinden bir
gurup deve getirildi. Resulullah (a.s) Ebu Rafi’ye, borç aldığı adama genç bir
deve vermesim emretti. Ebu R tfi, bir süre sonra gelip, “ancak dört yaşında
seçkin bir deve bulabildim" dedi. Resulullah (a.s) da:
“Deveyi o adama ver, insanların seçkinleri borçlarım güzelce ödeyenlerdir"
diye buyurdu." Bu hadisi, Buhari ve Müslim, Ebu Hureyre'den rivayet etmekte
dirler.
Yine Zehebi'nin Asım'dan rivayet etliğine göre, Mervan, Ibni Ömer (rutfe
(Yezid'in ölümünden sonra) "Elini ver, sana bey'at edelim, sen Araşdann efen-
disisin ve fendimizin oğlusun," dedi. İbni Ömer (r.a) "Doğuda bulunan kişile
re ne yepacağız?" diye sordu. Mervan: "Bana bey'at edinceye kadar onların
boyunlarım vururuz" dedi. Bunun üzerine İbni Ömer (r.a):
"Vallahi, yaşımın yetmişe yaklaştığı bir sırada, iktidarım için bir kimsenin
öldürülmesini istemem" dedi." (1)
Mervan şöyle derdi;
"Ben birfitne görüyorum, tırpanları taşkın halde,
Gerçekten Ebu Leyla'dan sonra sultanlık galip geldi."
Yine Zehebi'nin Ömer bin Muhammed bin Zeyd'den, onun da babasından ri
vayet ettiğine göre;
"İbni Ömer (r.a) kölelerinden biri ile, kendisine kırkbin dirhem para verme
si koşuluyla onu azad etmek üzere anlaştı. Sonra köle Kufe'ye gitti. Orada ken
dine ait eşekler ile çalışıyordu. Onbeş dinar kadarını ödedi. Daha sonra birisi
yanına gelerek:
"Sen deli misin? Burada kendine eziyet ediyorsun. İbni Ömer (r.a) sağdan
soldan köleler satın alıyor, sonra onları azad ediyor. Git yanma "artık gücüm
kalmadı" diye söyle," dedi. Bunun üzerine köle anlaşma yazısını getirip:
"Ey Ebu Abdurrahman, artık gücüm kalmadı. İşte anlaşma, onu fesh et"
1) Siyer (31216) lahkikçisi isnadımn hasen olduğunu söylüyor. İbni Sa'd aym rivayeti
Tabakatu'l-Kiibra (4ll69)'da nakletmektedir.
ABDULLAH BİN ÖMER (R.A.) 109
_ 'Muaviye, Ibni Ömer (r.a)'e yüzbin dirhem gönderdi. Bir yıl geçmeden İbni
Ömer (rjı), bu parayı dağıttı. "(1)
Zehetn, Hazma bin Abdullah'ın şöyle söylediğini rivayet etmiştir:
Babam, yanında yiyecek bulunduğu zamanlarda yiyeceğini paylanacağı bi
risi gelmedikçe yiyeceklere elini sürmezdi. Bir defasında babamı İbni Muti ziya
ret etti. Babam Muti'nin vücudunun çok zayıf olduğunu gördü. Kendisi ile
konuntu. Jbni Ömer (rjs) de şöyle dedi:
"Yaklaşık sekiz yıldır, bir kerecik olsun karnımı doyurmuş değilim. Şimdi,
bir eşeğin su (2) içeceği kadar bir ömrüm kalmış, sen karnımı doyurmamı is
tiyorsun” (3)
^ üi ^ ^ U
İf4 * CSJİ C^)
•' ^ »t
1936-Mtt’cemu'l-Kebir (121272)
1) Siyer (3I2I9) lahkUcçisi isnadının sahih olduğunu söylemektedir.
2) Su konusunda en sabırsız hayvan eşek olduğundan onunla örnek verilmiştir. (Çev.)
3) Siyer (31218) Abdiırrezzak da Musennef(l]l312)'de rivayet ediyor. Siyer’in tMcikçisi,
isnadımn salâh olduğunu söylemektedir.
ABDULLAH BİN ÖMER (R.A.) 111
“İbni Ömer (r.a)'e; “Allah seni içlerinde yasmığı sürece, insanlar hayır
üzeredirler," dedim. Bana kızdı ve söyle dedi:
"Ben seni Iraklı sanıyorum. Sen kardeşinin kapısını ne için Uzatacağını bi
lir misin?" dedi." (2)
Ji#. c : J Û ıs'yj
"ibni Ömer (r.a) umre yaptığında, sakalını eliyle tutar, bir tutamdan faz
lasını alırdı."
Zehebi'nin Siyer'de, İbni Sirin'den rivayet ettiğine göre, bir adam İbni Ömer
(r.a)’e:
"Senin için hazmı kolaylaştırıcı ilaçlar yapıyorum" dedi. İbni Ömer (r.a),
"nasıl bir şeydir?" diye sordu. Adam:
"Öyle bir şey ki, yediğin yemek vücudunda ağırlık yaparsa, ilaçtan biraz
alırsın, hazmı kolaylaştırır" diye cevap verdi. Bunun özerine İbni Ömer (r.a):
Yine Zehebi, İbni Ömer (r.a)'in Dumetu'l-Cendel günü şöyle söylediğini bil
dirmiştin
"Muaviye büyük ve uzun bir devenin üzerinde gelerek; "Bu işe tamah eden,
boynunu uzatan kimdir?" diye sordu. Sadece o gün kendi kendime dünyayı
düşündüm ve içimden: "Sana ve babana darbe vuran, bu işe tamah etmektedir"
demek geldi. Ancak daha sonra cenneti ve nimetlerini hatırladım da, böyle
söylemekten vazgeçtim." (3)
Yine Zehebi'nin Nafî'den rivayet ettiğine gör, Muaviye, İbni Ömer (r.a)'e
yüzbin dirhem gönderdi. Yezid'e bey'at etmek istediğinde şöyle söyledi:
"Anladığım kadarıyla bu miktarı göndermekle Yezid'e bey'at etmemi istedi.
Eğer öyleyse, o zaman dinimi çok ucuza vermiş olurum." (4)
Yine Zehebi şöyle bildiriyor:
"Muaviye, Resulullah (a j)'ın minberinde İbni Ömer (r.a)'i öldüreceğine ye
min eni. İbni Ömer (rM) de o zaman Mekke'deydi. Bunun üzerine Abdullah bin
Silvan, İbni Ömer (r.a)'m yanına gitti. Birlikle bir eve girdiler. Ben kapıda
idim. İbni Safvan:
1) Siyer (3/222) tahrikçisi diyor ki, bunu Ebu Nu'aym nakletmiştir (1/300) ve ravileri
sikadır.
2) Siyer (3/224) tahrikçisi ravilerinin sika olduklarını söylemektedir.
3) Siyer (3/224) tahrikçisi ravilerinin sika olduklarını söylemeiaedir.
4) Siyer (3/225) talıkikçisi isnadının sahih olduğunu söylemekledir.
ABDULLAH BİN ÖMER (R.A.) 113
"Mmviye'nin seni öldürmesine izin verecek misin?" diye sordu. Vallahi eğer
aile efradım olmasıydı, seni savunmak için ona karşı savaşırdım," dedi. İbni
Ömer (r.a):
"Allah’ın haram kıldığı beldesinde değil miyim?" dedi. Hıçkırarak ağladığı
nı iki kez duydum. Muaviye yaklaşınca, İbni Safran onu karşıladı ve: "İbni
Ömer (r.a)'i öldürmeye mi geldin?" diye sordu. Muaviye: "Vallahi, ben onu
öldürmem," diye cevap verdi." (1)
1939< İbni Sa'd, Meymun bin Mihran (r.a)'dan şöyle rivayet elnu'ştir:
"Muaviye, İbni Ömer (r.a)'in içinde olanı öğrenmek amacıyla bir desiseye
başvurdu ve: “Ey Ebu Abdurrahman, insanların sana bey'at etmesine neden
izin vermiyorsun? Sen Resulullah (a.s)'ın sahabisisin. Mü'minlerin emirinin
oğlusun. Bu işe insanlardan en layık olanı sensin" diye söyledi. İbni Ömer:
"Insanlam hepsi bu söylediğin konuda aynı görüşteler mi?" diye sordu, Mu
aviye:
"Az bir gurup müstesna, evet" dedi. İbni Ömer (r.a):
"Eğer ki ortalıkta başıboş üç hayvandan başka hiç kimse kalmamış olsa bile
benim buna ihtiyacım yok" dedi. Bu söz üzerine Muaviye, İbni Ömer (r,a)'in hi
lafet için savaşmaya niyetinin olmadığını anladı. Muaviye:
"insanların hemen hepsinin aleyhlerine birleşmek üzere olduğu ve sana çok
sayıda mal ye arazi yazacak (bağışlayacak) birine bey'at etmek ister misin?"
diye sordu. İbru Ömer (rjs) de:
"Yazık sana! Çık yanımdan, benim dinim, sizin dinanmz ve dirheminizin
karşılığı değildir. Ben, temiz ve ak olarak bu dünyadan çıkmak istiyorum"
dedi."
"Ey butumuf ihtiyar" diye karşıltk verdi. Sonra Haccac, adamlarından bi
rine emretti, o da uhirU bir kargı aldı. Onunla ibni Ömer (r.a)in yanındaki
kişiye vurdu. Adam yaralandı ve o yaradan ötürü öldü. Haccac, (İbni Ömer
ziyaretine gitti. Selam verdi ama ibni Ömer (r.a) selamım almadı. Hac
cac kçnuştu, ama İbni Ömer (rut) onun sözlerine karşılık vermedi." (1)
1942- Buhari, Sa'id bin Amr (r.a)'ın şöyle söylediğini rivayet etmiştir
"Haccac, İbni Ömer (r.a)’in yanına gitti, ben de (İbni Ömer (r.a)'in)
yanındaydım. (Yaralı için) "Nasıldır?" diye sordu. "İyi" denildi. Haccac, “Kim
yaralandı?" diye sordu. İbni Ömer (r.a) de:
"Silah taşımanın helal olmadığı günde silah taşınmasını emreden kişi (yani
Haccac)yaralandı" diye cevap verdi."
:jü û : j iî ısjj
U g ı iiijı j i i î î p' J \j t j i ı ı İj:\C j i Ui o S û g id i ^
1943- İbni Sa'd, Sa’id bin Cubeyr (r.a)'den şöyle rivayet etmiştir;
"İbni Ömer (rjt) ölüm döşeğinde şöyle söyledi:
"Dünyadan, şu üç şeyden başka bir ş/rye üzülmüyorum. Öğle sıcddarındaki
susuzluk, geceleri çekilen sıkıntılar, zorluklar ve bitlere haksızlık eden o taşkın
topluluğa (yani Haccac'a) karşı savaşmayıpm."
Zehebi'nin Siyeı'de, Naii ve başkalarından rivayet etti^ne göte, bir adam
İbni Ömer (r.a)'e:
"Ey insanların en üstünü ve insanların üstün olammn oğlu!" diye seslendi.
4 1^1’ıSşj —1 ^ i i
<Ulj 4 :cii* |lJj cJ n-L#
A.-»».-» ıC-»J» j*j 4 ^ âLjUJİ jÜ 4jl İJ jîui
:jü» .üVl :ıiJî ^ 4<4^3* vZ-îSlj 44^ C..I1J.» t
Ol Ijjlî '4İ-i”j jsj 4İI1 Jiûkü 41-İIJJ3JI c ijjfs ■'-*<'
1945- İbni Sa'd, İbni Ömer (r.a)'in şöyle söylediğim rivayet etmiştir.
“Bizim fitne olayındaki durumumuz, çok iyi bildikleri bir ‘•«‘tdrdr yürüyen
bir topluluğun durumuna benzer. Onlar caddede yürürlerken, türden bir w « /
geliyor ve üzerlerini karanbk kaplıyor. Bunun üzerine bazıları sağa, bazıları ise
sola sapıyorlar. Ama böyle yaparlarken yollarını da şaşırıyorlar. Biz ise yüce
Allah'ın üzerimizden bu karanlığı kaldırması beklentisi içinde, olduğumuz yerde
kalıyoruz. Biz, ilk yolumuzu gördük, onu tanıdık ve üzerinde yürümeye başladık.
Kureys gençleri de, iktidar ve dünya adına çarpışıyorlar, can alıyorlar. İnsan
ların birbirlerini öldürmelerine esas olan şeyin (yani iktidarın), su dümdüz na-
imlerimle bana ait olmamasından dolayı hiç de sıkıntı duymuyorum.“
t!rî t* ıS jj —
“ibni Ömer (rM)'le birlikte Mekke'den çıktım. Onun bir tirit çanağı vardı,
bütün çoluk çocuğu, dostları ve her gelen onun etnfinda toplamrdt. H ata
bazdan ayakta yerlerdi. (İbni Ömer (rM)'in) beraberinde bir de devesi ve
üzerinde iki tane sefertası vardı. Bunların içeresinde su ve şıra bulunurdu. Her
1945- Tabakatul-Kübra (4/I7I) Zehebi de. Siyer (3l237)'de rivayet etmekter ve lahkik-
çisi: 'û n o d ı sahihtir" diyesöylemektedir.
1946- Tabakatu'l-Kübra (4H48) Bunu, Zehebi de. Siyer (3/239)'derivayet etmektedir ve
tahkikçisi: “İsnadı hasendir" diyesöylemektedir.
118 ELESASFİ'S SÜNNE
^ ) U ( J \ İ İ U İ O İ .a ilju y İJŞ\i â î 4\ 4 - ^
1947* İbni Sa'd, Abdullah bin Dinar (r.a)'dan şöyle rivayet etmiştir
"Abdulmelik emir olduğundan, İbni Ömer (r.a) ona bir yazı yazarak şöyle
dedi:
"Mü'minterİn em ri AbdulUdt Abdulmelik'e, Allah'm ve Resulullah (a.s)'ın
sünneti üzere, gücüm yettiğince itaat etmek ve söz dinlemek üzere bey'at ettim
Oğullarım da-bey'atı kabul ettiler."
"İbni Ömer (r.a) Mekke ile Medine arasındaki bir ağacın altına kaylule uy
kusu (gündüz öğle vakitlerindeki uyku) uyurdu. Rivayet edildiğine göre Resulul
lah (a.s) da böyle yapardı."
:Jlii ^ ^
.vlî’jJ' <J>■ ^4* ^ îîj 3^- i» (>'j 'i
.O
vi':ü J Ö‘ ^ 3 u ; > 3,» Jliî îiîil :3« p J'
olîıPİj iiiVÎ (iÎJ' tSjS-'j ^ i/
"Ben İbni Ömer (rM)'le birlikte yw w ken, yanında oklar bulunan siyah bir
adam gelerek okun ucundaki demiri, Ibni Ömer (r.a)'in ayağının ba§ parmağı
ile ibaret parmağı arasına soktu. İbni Ömer (rM) kemen eve götürüldü. Bacağı
psmişti. Haccttc ziyaretine geldi ve göyle dedi:
“Ey Ebu Abdurrahman, seni kim yaraladı. Söyle de ondan intikamım ala
yım." İbni Ömer (r.a):
"Allah ondan intikamımı almayacak mı? Allah ondan imikamımı mutlaka
alır! Allah'ın haram beldesinde silah taşınırsa, bu beldenin haramhğı ve güveni
nerde kalır?" dedi."
Ravi diyor ki:
Hadiste gerçek katilin, Allah'ın haram beldesine silah sokulmasına izin ve
ren Haccac'ın olduğuna işaret edilmektedir.
“Beyhald'nin Zûhd’ünde, sahih senetle, Ömer bin Muhammed bin Zeyd bin
Abdullah bin Ömer'den şu rivayet nakledilmektedir:
"Babamın şöyle söylediğini duydum:
"İbni Ömer (r.a), Resulullah (a.s)'ı ne zaman ansa ağlardı. Ne zaman Resu-
luUah (a.s)'m evinin civarından geçse, gözlerini kapatırdı." Bu rivayeti Daıimi
de, aynı bu şekilde Ebu Abbas'm tarihinde iyi bir senetle Nali'den nakletmekte
dir.
tbni Ömer (r.a): "İman edetUer içm kalplerinin Allah'ın zikri karşısında
Brpereceği vakit hala gelmedi nü?" (1) ayet>i kerimesiıü crtcudugunda Öyle bir
ağlardı ki, ağlamaktan peri$an hale gelirdi.
tbni Sa'd'ın kitabında, sahih senede nakledildiğine göre, Nah'e: "İbni Ömer
(r.a) evinde ne yapardı?" diye soruldu. "Her namaz için abdest alırdı. İki na
maz arasında Kur'an okurdu.”diye cevap verdi.
Taberani'nin Hilye'sinde iyi bir se n ^ e Nali'den rivayet edildiğine göre; tbni
Ömer (r.a) geceyi namada ihya eder, sonra da "Ey Ncfi, bizi sabah erkenden
lam dır" derdi. N afi "Hayır" diye cevap verince de, "Evet" dediıtinceye kadar
bo sözü tekrar ederdi. "Evet" deyince de oturur, sabaha kadar istiğfar ederdi.
"İbni Ömer (r.a) yolculuk esnasında oruç tutmaz, yolculukta olmadığı za
manda (hazerde) ise, nerdeyse oruçsuz gün geçirmezdi."
iili ^ ı|* ^ ı jj ^
1954- Buharı ve Müslim, AbduUah bin Ömer bin Hattab (r.a)'dan şöyle ri
vayet etmişlerdir
"Resulullah (a ^yın sağlığında bir adam, rüya gördüğünde, onu R esulullah
(a.sya anlatırdı. Ben de Resulıdlah (a.sya anlatacağım bir rüya görm ek iste
dim. Ben o zaman bekar bir gençtim. Resulullah (a.syın zam anında M escid'de
uyurdum. B ir defasında rüyada, iki meleğin beni alıp atege doğru götürdüğünü
gördüm. Bu ateş, bir kuyu gibi bina edilmişti. Yine kuyunun kenarlarına benzer
kenarlan vardı. İçerisine baktığımda tanıdığım b ir takım insanlar gördüm .
"Ateşten Allah’a sığınınm , ateşten Allah'a sığınınm , ateşten A llah'a sığınırım "
demeye başladım. Daha sonra bu iki meleğe bir başka m elek daha katıldı ve
bana "sen korkutulmadın" dediler. Ben bu rüyamı H afsa’y a anlattım . H afsa da
Resulullah (a j)'a anlattı. Resulullah (a.s):
"Abdullah, geceleri de namaz kılsa ne kadar iyi bir işi olurdu" d iye söyledi.
Salim diyor Id:
"Abdullah gecenin çok az bir kısmını uyku ile geçirm eye başladı."
Buharitıin rivayet ettiğine göre, İbni Ömer (r.a) şöyle söylemiştir:
"Rüyada avucumun içerisinde ipekten bir parça olduğunu gördüm . Bununla
cennetin neresine istesem uçabiliyordum. Bu rüyayı H afsa'ya anlattım . Hırfsa
da Resulullah (a.s)‘a anlattı. Resıdullah (a.s) da
Yine Buhari'nin bir başka rivayetinde, İbni Ömer (r.a)'in şöyle söylediği bil
diriliyor
"Resulullah (a.s)'fn ashabından bazı kim seler, gördükleri rüyayı R esulullah
(a.s)'a anlatırlar, Resulullah (a.s) da bu rüyalar hakkında bazı şeyler söylerdi.
Ben ise o zaman genç birisiydim. Evlenmeden önce, evim M escid'di. K endi ken
dime: "Sende bir hayır olsaydı, sen de diğerleri gibi rüya görürdün." dedim . B ir
. gece yattığımda; "Ey Allah'ım, bende bir hayır olduğunu biliyorsan bana bir
rüya göster" diye dua ettim. Uyuduğumda iki m elek geldi. H erbirinin elinde
demirden sopalar vardı. Beni alıp cehennem tarafına götürdüler. B en onların
arasındayken; "Ey Allah'ım , cehennemden sana sığınırım " diye A llah'a dua
ediyordum. Sonra baktım elinde dem ir sopa bulunan bir başka m elek, bana
gelerek şöyle söyledi:
"Sen korkutulm adın, sen nam azlarını çoğaltsan ne kadar güzel b iri o la
caksın. Sonra beni alıp götürdüler ve cehennem in kenarında durdurdular.
Baktım cehennem bir kuyu gibi bina edilm işti ve kuyunun duvarları g ib i duvar
ları vardı. H er iki duvar arasında elinde dem ir sopa bulunan b ir m elek b ekli
yordu. Cehennem in içerisinde zincirlere bağlanm ış adam lar görüyordum .
B aşları aşağıya çevrilm işti. O nlar arasında K ureyş'tan bazı kim seleri tanıdım .
B eni alıp sağ tarafa doğru götürdüler. Ben bu rüyayı H afsa'ya anlattım . Hcrfsa
daR esulullah (a .s)’a anlattı. R esulullah (a.s) da:
Nafi diyor ki; "Ibni Ö m er, bundan sonra sürekli şekilde nam az kılm aya
başladı."
"Babacığım, Usame bin Zeyd'e üçbin ayırıyorsun da, bana neden ikibin-
bejyûz ayırıyorsun? O benim katılmadığım herhangi bir çarpışm aya katılm ış
değildir. Babası da benim babamın katılm adığı bir çarpışm aya katılm ış
değildir," dedim. Bunun üzerine:
"Evet, doğru söyledin oğlum. Ancak onun babası, Resulullah (a.s) nazarında
senin babandan daha sevim li idi. Kendisi de, Resulullah ( a j ) nazarında senden
daha çok sevilirdi," diye cevap verdi."
Bir Açıklama
Hakim diyor ki;
"Her kim burada, Üsame'nin üstünlüğünün ortaya konduğuna d a ir b ir
düşünceye kapıyırsa bilsin ki, ben bu hadisi iki sebepten dolayı naklettim .
Birincisi: Hz. Ömer (r.a)'in oğlu hakkında, Üsame'nin onun katılm adığı he
rhangi bir çarpışmaya katılmamış olduğuna şahitlik etm esi. B u da İb n i Ö m er
(r.a)'in faziletlerinin en önemlilerindendir.
İkincisi de: Buhari ve M üslim, İbni Ömer (r.a)'in fa ziletleri ile ilg ili rivayet
lerin çoğunu, müsned hadisler hakkında koydukları şartlara uym aları sonucun
da nakletmişlerdir. Ben ise, onların rivayet etm edikleri m üsned sahih b ir hadisi
ortaya çıkarmaya gayret ediyorum."
"Ö lünce veya M uham m ed'i inkar edinceya kadar bu h a l ü zere ka ta ca ktır"
derdi. B ila l ise, bu işkence altında "Ehad, E had" (A llah b ird ir, A la h b ird ir) d er
di. B ir keresinde H z. E bu B ekir (r.a) yanından geçti ve kendisinin siya h te n li b ir
126 EL ESAS Fİ SSÜNNE
İ 4a Âİa
"Peygam ber (r.a) BilaVe sabah nam azında. "Ey B üal. m üslûm an olduktan
sonra işlediğin en yararlı ve değerli işinin ne olduğunu söyle. B en bu g ece cen
nette, önüm de senin nalinlerinin hışırtılarını duydum " dedi. B ila l (r.a ) de:
"M üslüman olduktan sonra şu hareketten daha üstün ve ya ra rlı b ir iş
işlem edim . B en gecenin veya gündüzün herhangi b ir vaktinde ne zam an tam a n
lam ıyla b ir taharette bulunursam , güzelce tem izlenip abdest alırsam (bu ta h a ret
ve abdestle) A llah'ın benim için takdir ettiğ i kadar nam az kılarım " d iye cevap
verdi."
"Hz. Ebu B ekir (r.a), efendim izdir ve seyyidim izi -yani B ila l'i- a za d etm iş
tir."
• * . '.a»
;İ«İJ. j * Jj* :J'* jji ^ > H oA
L*Ü .jİJiJlj o fj tj Up j ‘
L. Jp (*4^ ^ (j
"Bir ukiyeden fa zla vermeseydin de biz yine onu sana satardık,” dediler. Hz.
Ebu Bekir (r.a):
"Eğer siz onu yüz ukiyyeden daha aşağı satm asaydım z, ben yin e onu satın
alırdım" diye cevap verdi." (1)
•^ (^ j ji-i* ^ j 4 -jj
1959-MüsUm (411878) 44-Kitabu Fedaili's-Sahabe. 5-Sa'd bin Ebi Vakkas (ra)'ın fazi
telleri babı.
1) Siyer (1/353) lahHkçisi isnaduun sağlam olduğunu söylemektedir.
2) En'am Suresi: 52
BİLAL-t HABEŞİ (R. A.)
129
1*1 ^ * ’â ^ f
aUI
i Â
c /t
İÜ ^ î > ^
•l^>
1960- Buhari ve Müslim, Hz Aişe (r,a)’den şöyle rivayet etmişleıdin
"Peygam ber (a ^ ) M edine’ye hicret ettiğinde, H z. E bu B ekir ( r ^ ) ile B ila l
(r.a) hum m aya yakalandı. B en yanlarına gittim . "Babacığım , kendini n a sıl h is
sediyorsun? B ila l kendini nasıl hissediyor?" diye sordum . H z. E bu B e k ir (r.a ),
humma a teşi vücudunu sardığında şöyle söylüyordu:
"H er kişi ailesinin yam nda sabaha çıkarken, ölüm h er an g elip ken d in i ya ka
layabilir. Ö lüm insana nalininin bağından daha ya kın d ır." B ila l d e, hum m a
ateşi biraz azaldığında sesini yükselterek şu beyitleri okuyordu:
Ey AUah'm Şeyhe bin Rabi'a', Utbe bin Rabi'a ve Ûmeyye bin H a lef bizi
kendi toprağımızdan çtkanp veba toprağım attıkları gibi, sen de onlara le m t
eyle.”
Hz, Aişe (r.a) daha sonra $öyle söyledi:
"Resulullah (a.s):
"Ay Allah'ım , bize M edine'yi, M ekke'yi sevdiğim iz kadar veya daha fa zla
sevdir. Buranın dunm unu iyileştir, bizim için Ölçüsünü tartısını (yani içindeki
mal ve ürünleri) bereketlendir. Hummasını uzaklaştır" diye dua etti."
Hz. Aişe diyor ki;
"Medine'ye geldiğimizde orası en çok veba hastalığı bulunan b ir yerdi. Nm
han 'dan acı bir su akardı."
ü* oî (» ii
"Eğer B ilal gelirse sa m istediğin kızı veririz," dediler. B ilal gitti, ve "Ben B i
lal bin R ebah'm . Bu da kardeşim dir. Am a o, kötü huylu ve bozuk d in li biridir.
Eğer isterseniz, o m bu hanımı nikahlayın, istem ezseniz bırakın gitsin," dedi.
Onlar da:
"Senin kordesin olan kimseye kızım ızı veririz," dediler ve kızlarım verdiler."
4UI ^ ^ (jjj —
"Bilal’in durum u hurm anın durum una benzer. A cısını da, ta tlısın ı da yiyeb i
lirsin. Ü stelik B ilal'in bütün ürünleri tatlıdır."
1962- Müstedrek (31284) Hakim, sahih olduğunu bildirmekte. Zehebi de ona katılm akta
dır.
1963- Haysemi, Mecma'u’z-Zevaid (9l300)'de, "Bunu. Taberani Evsat’ında rivayet ediyor
ve isnadı basendir" diye belirtiyor.
UBEY bin KA'B (R.A.)
İbni Hacer, ’tsabe'de Ubey bin Ka'b (r.a) hakkında şu bilgileri veriyor:
"Ubeyb, Ka'b'ın oğlu, o Kays'm oğlu, o U beyd'in oğlu, o Zeyd’in oğlu, o M u-
aviye'mn oğlu, o Amr'ın oğlu, o M alik'in oğlu, o da N eccar'ın oğludur. Ensar-
dandtr. Neccar kabilesine mensuptur. Ebu M unzir ve Ebu Tufeyl olarak bilinir
di. Kur'an'ı güzel okuyanlardan birisidir. İkinci Akabe biatına katdm ışttr. B edir
Savaşı'na ve daha sonra Resulullah (a.s)'m bulunduğu savaşların tam am ına
katılmıştır. Resulullah (a.s); "İlim Ebu M ünzir'e kolay olsun" diye buyurdu. H z.
Peygamber (a.s), Ubey bin Ka’b'ın kendisine de; 'Y ü ce A llah sana K ur'an oku
mamı emretti" diye buyurmuştur. Hz. Ömer (r.a) de, onu m üslüm anlann k e n d i
si olarak tanım lar ve "Oku, ey Ubey!" derdi. B izzat R esulullah (a .s)’ın böyle
yaptığı bildirilmektedir. Hadis imamları, Ubey bin K a’b'ın rivayet ettiğ i hadis
leri Sahih'lerinde rivayet etmişlerdir. M esruk, Ubey bin K a'b'ı, altı fe tv a ehli
arasında saym ıştır."
Vakidi ise:
"Ubey bin K a'b'ın yakın çevresi ile bizim dostlarım ızın, onun h icri 22 sen e
sinde vefat ettiğini söylediklerini duydum " diyor. Ubey (r.a) öldüğü zam an H z.
Ömer (r.a); "Bugün m üslüm ûnların seyyidi öldü," denûştir. B u haberi b ild iren
Vakidi, "U bey'in, H z. Osman (r.a)'ın hilafeti dönem inde hicri 3 0 yılın d a vefa t
ettiğini söyleyenleri de duydum. Bu söz ise sözlerin en sağlam ıdır." diyor.
İbni Abdi Berr ise:
"Çoğunluğun rivayeti, U bey'in H z. Ö m er (r.a)'in h ilq feti dönem inde vefa t
ettiği yönündedir," diyor.
Ebu Nu'aym, Ubey'in hicri 30 yılında Hz. Osman (r.a)'ın hilafeti döneminde
vefat ettiğine dair rivayeti doğndamış ve sahih olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bu
na delil olarak da, Zer bin Hubeyş'in Hz. Osman (r.a)'ın hilafeti döneminde
Ubey (ra) ile karşılaşmasım göstermiştir.
Buhari, Tarih'inde Abdurrahman bin Ebezi'nin şöyle söylediğini rivayet et
miştir:
"Hz. Osm an (r.a) konusunda insanlar fa rk lı durum lara düşünce, bu durum u
Ubey'e söyledim o da bana bu konuda bilgi verdi." Beğavi de, onun kıssası ile
ilgili bölümde Hz. Osman (r.a)'ın öldürülmesinden önceki cuma günü vefat
ettiğini bildirmiştir.
tbni Hibban da şöyle söylüyor
"Ubey (r.a), H z. Ö m er (rM )'in hiltrfeti dönem inde M eri 22 yılın d a ve fa t
etm iştir. U bey'in, H z. O sm an (rM )'m h ilefeti dönem ine kadar ya şa d ığ ı d a
söylenm iştir."
Ebu Sa'id el Hudri’den geldiği sabit olan bir rivayete göre ise, mUslümaıilar-
dan bir kişi:
"Ey A llah'ın R esulü, bize dokunan şu hastalıklar karşısındaki durum um uz ne
olacak?" diye sordu. R esulullah (a.s) da şöyle buyurdu:
"Bir diken batm ası doM olsa aynıdır" diye cevap verdi. B u sö z H u rin e U bey
bin K a'b, yakalandığı hum m a hastalığım n ölünceye kadar kendini terketm em e-
si, ancak hacedan, um reden, cihaddan ve fa r z nam azları cem aatle kılm a kta n
kendisini alıkoym am ası için dua etti."
134 ELESASFİ’SSÜNÎSfE
Ahmed bin Hanbefin Milsned'inde, Nesai'de ve tbni Mace'de Ebu Kulabe ta
riki ileEnes (r.a)'in merfu olarak şöyle söylediği bildirilmiştir:
"Ümmetimin en çok Kur'an okuyanı Ubey bin K a'b'dır." Sahih'de de Resu
lullah (a.s)'m, bizzat Ubey (r.a)'in kendisine;
"Yüce Allah, sana Kur'an okumamı em retti" diye söylediği, Ubey'in "Bizzat
benim ismimi sana bildirdi mi?" diye sorduğu, Resulullah (a.s)'ın "Evet" diye
cevap verdiği, bunun üzerine Ubey (ra)'in gözlerinin yaşardığı bildirilmiştir.
Haysem hin Adiy, Ubey (r.a)'in hicri 19 yılında vefat ettigiııi bildirmiştir.
Yahya Mu'in ise, "17 veya 20 yılında vefat etti" demiştir. Vakidi de birdoı fazla
kimseden aldığı rivayetinde, "22 yılında vefat etti" diye büdiımiştir. Ebu
Ubeyd, İbni Numeyr ve daha bir çoklan bu ikinci rivayeti kabul etmişlerdir.
Fellas ve Halife ise, "Hz. Osman bin Afvan (rM )'ın h ilefeti dönem inde vefat
etti." demişlerdir.
Zehebi diyoriti:
"Ubey, Akabe biatına ve B edir G ezvesi'ne katıldı. H z. Peygam ber (a.s)'den
Kur'an'm tamamım topladı. Peygam ber (a.s)'e arzetti. Ubey ilim de ve am elde
önder durumundaydı. Allah kendisinden razı olsun... Z a rif vücutlu, b s a boylu,
beyaz saçlı ve beyaz sakallı biriydi."
Jü :jü ;î)l p, J \ ^
caA ( jî ^
UBEYBÎNKAB(R.A.) 135
1964* Buharı ve Müslim, Enes bin Malik (r.a)'den şöyle rivayet erim lerdir
"Resulullah (a.s) Ubey'e "Yüce A llah bana ’lem yekuni lle zin e kefem " su resi
ni sana okum am ı em retti" diye yazdı. Ubey (ra):
"Bizzat benim adım ı bildirdi m i?" diye sordu. R esulullah (a.s) "E vet" diye
cevap verince de U bey ( c m ) ağladı."
Benzer bir rivayette sure ismi verilmemişlir. Orada Ubey (r.a)'in "B izzat be
nim ism im i size b ildirdi m i?" diye sorduğu, Resulullah (a.s)'m da. "AUah, bana
senin ism ini bildirdi" diye cevap verdiği iriıde edilmiştir. Ravi de; "U bey, bu ce
vap üzerine ağlam aya başladı" diye bildimûştir. (1)
Buhari'nin rivayetinde de Resulullah (a.s)'ın Ubey bin Ka'b (r.a)'a:
"Yüce A llah bana, sana K ur'an okutm am ı em retti" diye buyurduğu, Ubey'in
"Allah bizzat benim ism im i bildirdi m i?" diye sorduğu, Resulullah (a.s)’ın
"Evet" diye cevap verdiği, bunun üzerine "Alem lerin R abb'inin indinde anıldım
m ı?" diye sorduğu, Resulullah (a.s)'ın "Evet" diye cevap verdiği ve bu cevap
üzerine Ubey (r.a)'in gözlerinin yaşardığı bildiriliyor. (2)
Bir Açıklama
Hafız, Fath'de şöyle diyor:
"Bu hadisten, insanın kendinden aşağı derecede de o lsa ilim eh li olan b irin
den ilim alm ak konusunda tevazu gösterm esinin yerinde b ir iş olacağı a n la şıl
m aktadır."
LJ» cjL
î» L** ‘,^1^ i} jt^ J lİ
1965- Ahmed ve Nesai, Kays bin Ubad (r.a)'dan şöyle rivayet etmişlerdin
"Mufıammed (a.s)’in ashabı ile görülm ek üzere M edine'ye gittim . Ubey'den
daha sevim lisini görmedim. Namaz kılındı. Hz. Ö m er (r.a), R esulullah (a j)'m
ashabı ile birlikte çıkıp geldi. Ben birinci scfia namaza durdum . B ir adam gel
di, içerdekileri süzdü. Benden başka herkesi tam dı. B eni kenara itti ve benim
yerime durdu. Ben kıldığım namazı anlayamadım. Namaz kılınca o şahıs; "Ey
oğul, Allah seni fenalığa düşürmesin, ben sana karşı yaptığına öyle bilgisizce
yapmadım. Ancak Resulullah (a.s) bize; "Benden sonra gelen sctfia bulununuz"
diye buyurmuştu. Ben cemaatin yüzüne baktım. Senin dışındakileri tanıdım "
diye söyledi. M eğer o kişi Ubey (r.a) im iş."
1966- Buhari, Abdullah bin Amr (r.a)'dan merfu olarak rivayet etmiştir:
"Kur'an okuyuşunu şu dört kişiden öğreniniz: İbni M es'ud, U bey, M uaz ve
EbuH uzeyfe'nin azadlısı Salim ."
1965- Ahmed, Müsned (5/140) Nesai (2/88) Kitabu'l-İmame. 23-Bir imamın ardından ki
min gelece^ ve sonra onun ardından kimin geleceği ile ilgili bab. İsnadı basendir.
1966- Buhari (7/101) 62-Kitabu Fedaili's-Sahabe. 26-Ebu Huzeyfe’nin mevtasının (azat
lısının) menkıbeleri babı.
1967- Ebu Davud (1/239) Kitabu's-Salat. Namaz esnasında imamın takılması halinde
imama hatırlatmada bulunulması babı.
UBEYBÎNKA’B(R.A.) 137
"Hz. P eygam ber (a.s) nam az kıldı, ancak nam azda (ayeti) şaşırdı. N am azı
bitirdiğinde U bey’e, "Sen de tizin d e nam az kıldın m ı?" diye sordu. O "E vet"
deyince, "Seni (unuttuğum u hatırlatm ada bulunm aktan) alıkoyan ne o ldu?" d iye
sordu."
Hattabi diyor ki:
“R esulullah (a.s), "seni alıkoyan ne oldu?" derken "benim sureyi şaşırdığım ı
gördüğünde hatırlatm ada bulunm aktan alıkoyan ne oldu?" dem ek istem ektedir.
Bu ifade nam azda imama hatırlatm ada bulunm anın caiz olduğuna d e lil te şk il
etm ektedir" demiştir.
aIii j û jü viuu ^ ts y ^ — ^
»A* cf-
1968- Tirmizi ve İbni Mace, Enes bin Malik (r.a)‘den rivayet etmişlerdir:
“R esulullah (a.s) şöyle buyurdu;
"Ü m m etim in içinde, üm m etim e en çok acıyan Ebu B ekir’d ir. A lla h ’ın
hükmünü yerine getirm e konusunda en ka tıla n Ö m er’dir. H ayada en ile ri dere
cede olanları O sm an'dır. A llah'ın kitabını en çok okuyanlan U bey bin K a ’b ’d ır.
F arzlar konusunda en bilg ilileri Zeyd bin Sabit'tir. H elal ve haram ı en iy i b ilen
leri M uaz bin C eb eld ir. D ikkat edin her üm m etin b ir em ini olur. B u üm m etin
em ini de E bu U beyde bin C errah'tır."
^ ^ ı; - .y j iî :jü 0 ^ J
"Ey Allah'ım , senden, beni senin yolunda cihada çıkm aya alıkoym ayacak b ir
humma istiyorum" diye dua etti. Ondan sonra Ubey (r.a)'de her kim elini sürse
onda hummanın sıcaldığını hissederdi."
Zehelri diyor ki:
"Onda devam eden bir hummanın bulunması biraz huyunun değişm esine se
bep olmuştur. Daha sonra Zer bin Hubeyş; "Ubey’e biraz geçim sizlik verdi"
demiştir."
"Ey Ebu M ünzir, senin nazarında A llah’ın kitabından hengi ayetin en üstün
kıymete sahip olduğunu bilir m isin?" diye sordu. Ben:
"Ey Ebu M ünzir, senin nazarında Allah'ın kitabından hangi ayetin en yüce
kıymete sahip olduğunu bilir m isin" diye sordu. Ben:
*•* ^«1» 1^ ^ ^ ^
-.-^j 3<’j *jî tv-JıT
"ResuluUah (a .s)’m zam anında dört ki§i K ur’an'ın tam am ını topladı. B un
ların hepsi de ensardandı: M uaz bin C ebel, Ubey bin K a'b, Z eyd bin S a b it ve
E b u Z eyd ."
Katade diyor ki:
"Enes’e "Ebu Z eyd kim dir?" diye sordu. "Am calarım dan b irisi" d iye cevap
verdi."
% f
jji j 'î -jü
"Ben K ur'an'ı, C ibril (a.s)'den alandan, daha taze iken aldım ."
J*' Jt iS y j — S S S i
Cj İ o U j î ijli
1974- İbni Sa'd, Utey bin Damra (r.a)'dan şöyle rivayet etmiştir;
"Medine halkının çehrin sokaklarına doluçtuklanm gördüm ve; "Bunlara ne-
oluyor?" diye sordum. İçlerinden biri:
"Sen bu memleketten değilsin herhalde?" diye sordu. Ben "evet, değilim "
diye söyleyince, "Bugün müslümanlann seyyidi Ubey bin K a’b (r.a) vefat etti"
dedi."
j g ü L î j i y j â üi :jii ^ p
1973- Buhari (8/167) 6S-Kitabu't-Tefsir. 7-"Herhangi bir ayeti nesheder veya unutturur
sak..." ayeti kerimesi ile ilgili bab. Ayetin metninde "unutturursak" anlamına
alınan "nunsiha" okunufu Kur’an-ı Kerim'in yedi kıraati içinde İbni Kesir ile Ebu
Amr'm dıçında kalan braat imamlannın tümünün ortak okuyuş şekliıSr. Buha-
ri'nin rivayetinde "ev nunsi’ba" ibaresi geçmebedir. Bu, "geriye bırahrsa..."
anlımt taşır. İbni Kesir ve Ebu Knv'ın kıraatlan da bu şekildeıür.
1974- Tabakatu'l-Kübra (3/501) Kavileri sikadır. Ayrıca bkz. Siyer (1/339)
1975- Tabakatu'l-Kübra (3/501) İsnadı sahihtir.
1) Bakara Suresi: 106
EBU TALHA ENSARİ (R.A.)
Ibni Hacer, İsabe'de Ebu Talha Ensari (r.a) hakkında şu bilgileri veriyor:
"İsm i Zeyd, babası Sehl, onun babası E sved, onun babası H aram , onun ba
bası Am r, onun babası Z eyd M enat, onun babası A m r. onun babası M alik,onun
babası A diy, onun babası Am r, onun babası M atiz, onun babası da N eccar'dtr.
Ensardan ve H azrec kabilesindendir. K ünyesi E bu Talha'dır. D aha ço k künyesi
ile bilinir. O nu S eh l bin Z eyd olarak isim lendirenler hata etm işlerdir. B u hata
da, İb n i L eh i'a ’nın A kabe biatm a katıla n la n n isim lerini sayarken, E b u ’l-
E sved'in, U rve'den naklettiği b ir rivayetten kaynaklanıyor. Ib n i S a 'd , M a'm un
bin İsa'nın, Ebu Talha'nın torunlarından E bu Talha adlı kişiye dayandırdığı ri
vayetinde şöyle dediğini söylüyor; "Ebu Talha'nın ism i Z eyd'dir. V e Ş u b e y it de
ona aittir:
(J4u ^ ü i ü j4 ^
"Ben seni elbette istiyorum, senin gibi b irisi reddedilm ez. A ncak sen ka fir
bir kişisin, ben ise müslüman bir kadınım. Eğer mûslüman olursan, bunu senin
için melûr olarak kabul eder ve senden ayrıca m ehir istem em ," dedi. Bunun
üzerine Ebu Talka (m ) mûslüman oldu ve Ümmü Selim ile evlendi."
Sabit Bennani şöyle diyor:
"Ben, Ümmü Selim'in mehrinden daha üstün b ir m ehir duym adım . O nun
mehri İslam 'dı."
^ y Jj ^\ ^ ^ 3 ^ t î J J — >5VA
X \ «DJ-li
1978- MüsUm (21947) 15-Kitabu'l-Hacc. 56-Sünnet olanın, kurban bayramı günü yerine
getirilmesi olduğuna dair bab.
1979- Buhari (3/325) 24-Kitabu'z-Zekat. 44-Yaktnlara zekat verme babı. M üslim (2/693)
12-Kitabu’z-Zekat. 14-Yakmlara nafaka vermenin ve sadakada bulunmanın üstün
lüğü babı.
Beyraha: Bu kelimenin okunuş şekli konusunda ihtilafa düşülmüştür. Kadı Beyzavi
diyor ki: "Bize bu kelime şeyhlerimizden ra'nın feth i ve dammı ile ba'nın da kesri
ile (yani Biyraha ve Biyruha olarak) rivayet edilmiştir. Yine ba ve ra’nın fe th i ile
(yani Beyraha olarak) de rivayet edilmiştir. Bu yer (yani söz konusu adı olan yer)
Mescid'in ön kısmında Cudeyleoğulları sarayı olarak bilinir. Burası da aynı tui ile
adlandırılan bir hahçedir."
Faik m ü ell^ diyor ki: "Bu kelime Fey'ala veznindedir. O da Berah kökünden gel
mektedir. Burası görünen düzlük bir arazidir."
Ben onunla iyiliğe kavuşmak ve onu Allah katında bir tasarruf kılm ak istiyo
rum: Yani ben onun dünyadaki öyle gelip geçici olan ve kısa zaman içerisinde
biten meyvasını istemiyorum. Aksine onun ahirette elime ulaşacak olan kalıcı, bit
meyen meyvesini istiyorum.
144 ELESASFİ'SSUNNE
"Ebu Talha'nın sesi, m üşrikler nazarında bir gurup insam n sesinden daha
şiddetlidir,"
7 2 249
^j/ / , ; Haysemi, Mecma'u'z-Zevaid (9l312)'de. "Bunu, Ah-
hih'if^h etmektedir ve Wriw» rivayette geçen raviler, isimleri Sa
hih te bulunan ravılerdir" diye belirliyor. ««ICIJU
•1) Bakara Suresi: 92
EBU TALHA ENSARİ (R.A.’l
145
"Seni hak üzere gönderene yem in ederim ki, benim yanım da sudan başka b ir
şey yo k diye haber gönderdi. Resulullah (a.s) bu kez b ir başka hanım ına haber
gönderdi. O da aynı şeyi bildirdi. H anım larının hepsi aynı şeyi b ildirdiler.
"Seni hak üzere gönderene yem in olsun ki, benim yanım da sudan başka b ir şey
yok." Bunun üzerine R esulullah (a.s):
"Kim bu kişiyi, bu gece m isafir ederse, A llah oha rahm et eylesin" diye bu
yurdu, Ensardan bir adam ayağa kalkarak:
"Ben m is tir ederim , ey A llah'ın R esulü" dedi. B u kişi, adam ı a lıp evine
götürdü. H am m ına; "yiyecek b ir şeylerin var m ı?" diye sordu. H anım ı d a , "ço
cuklarım ızın azığından başka hiç b ir şey yok" diye cevap verdi. O da:
"Sen onları b ir şeylerle oyala. M isafirim iz içeri girince, ışığ ı söndür, b izi de
yiyorm uş gibi göster. O yem ek istediğinde sen kalkar ışığı söndürürsün" dedi."
Ravi diyor ki:
“O nlar otururlarken, m isafir yem eğini yedi. Sabah olunca (E bu T alha), R e
sulullah (a.s)'ın yanına gitti. R esulullah (a.s), "Allahu Teala, sizin , dün akşam
m ist^rin ize yaptığınızdan çok hoşlandı" diye buyurdu."
Buhari'nin rivayetinde de (1) Ebu Hureyre (r.a)’nin şöyle söylediği bildiril
mektedir:
"B ir adam R esulullah (a .sya gelerek, "Ey A lla h 'ın R esu lü , ben fe n a halde
açım " dedi. R esulullah (a.s) hanım larına (yiyecek b ir şey h a zv la m a la n için )
haber gönderdi. Ancak onların yanında bir şey bulamadı. Bunun üzerine Resu-
luUah (aa):
"Bu adamı, bu gece m isafir edecek birisi yok mu, A llah ona rahm et eylesin"
diye buyurdu. Ensardan Ebu Talha (ra ) kalkarak:
"Ben m is tir ederim ey Allah'ın Resulü" dedi. Bu kişi hanım ına giderek ona:
Timıizi'nin Ebu Hureyre (r.a)'den rivayet ettiğine göre ise, ensardan bir
kişinin yanmda Ur misafir kaldı. Onun yanında çocuklanyla kendilerinin
azıklarından başka bir şey yoktu. Hanımına; "çocukları uyut, lam bayı da
söndür. Yanmda olan yiyeceği m ist^re yaklaştır" dedi. Bunun üzerine:
"İki kişinin üzerine em irlik yapm am ve onları da zem m etm em " dedi."
•jî" f'i* •^ . ^ ^ O
1983' Hakim, Hammad bin Seleme (r.a)'den, o da Enes bin Malik (r.a)'den
şu şekilde rivayet etmiştir:
"Ebu Talha (r.a), "savas size kolay da gelse, zor da gelse, A llah yolunda c i
hada çıkın" (1) ayet-i kerim esini okudu ve söyle söyledi:
"Allahu Teala bizim cihada çıkm am ızı istedi ve bunu bize em retti. B izim
genç olalım , ihtiyar olalım savasa çıkm am ızı istedi. B eni teçhiz (savas için do
natın) edin" dedi. Ç ocukları, "Allah sana rahm et eylesin. Sen R esu lu lla h
(a.s)‘ın, H z. E bu B ekir (r.a)’in ve H z. Ö m er (rM )'in zam anlarında sa va s ^ i n .
Bugün de senin adına biz savas ederiz" dediler. A m a o yin e d e denizde savasa
çıktı ve Savaşta öldü. Onu defnetm ek için b ir ada aradılar, ancak y e d i gün son
ra bir ada bulabildiler. B u süre içinde onun cesedinde h içb ir d eğ işiklik o l
m adı."
1984-Müstedrek (31353) H e^m , sahih olduğunu bildiriyor, Zehebi ise herhangi bir açık
lamada bulunntiıyor. İsabe'de de, isnadının sahih olduğu belirtiliyor.
MİKDAT BİN AMR (R.A)
tbni Hacer, Isabe'de Mikdat bin Amr (r.a) hakkında şöyle diyor
"M ikdat bin E sved, K indi A m r'ın oğludur, 0 , Sa'lebe'nin oğludur, o M a lik'in
oğludur, O R abi'a'nın oğludur, o Am ir'in oğludur, o da M etrud'un oğludur. -
H adram i olduğu da söylenm iştir- İbni K elbi diyor ki:
''Amr bin Sa'lebe, kendi kavm inde bir cinayet işlem iş, bu yüzden H adra-
m evt’e geçm işti. O rada K indi kabilesi ile anlaşm ıştı. Bu yüzden ona K in d i de
nirdi. Burada b ir kadınla evlendi ve ondan M ikdat dünyaya geldi. O na M ikdat
bin E sved denilm eye başlandı. Bu isim lendirm e yaygınlık kazandı ve bu isin d e
tanınır oldu. "Onları kendi babalarım nisbet ediniz" ayeti inince, M ikd a t'a da
M ikdat bin A m r denilm eye başlandı. Bununla birlikte şöhreti İb n i E sved o la ra k
yayıldı.
M ikdat, Ebu E sved olarak künyelenirdi. K ünyesinin E bu A m r o lduğu
söylendiği gibi, Ebu Sa'id olduğu da söylenm iştir, İlk dönem lerde m üslûm an
oldu ve H z. P eygam ber (a .s)’in am casının kızı D ıba'a bintu TSibeyr b in A b d ıd -
m uttalib ile evlendi.
Ter bin Hubeyş'in, Abdullah bin Mes'ud’dan rivayet ettiğine göre, mfisittman
olduklanm ilk açığa vuranlar yedi kişidir ve İbni Mes*ud bu yedi Id^ arasında
Mikdat'ı da saymıştır.
Muharik bin Tank, İbni Mes'ud'un şöyle söylediğini rivayet etmiştin
"K endisini başkalarından daha çok sevdiğim b ir arkadagı olayım diye Mik-
dat'la b irlikte b ir çarpışm aya katıldım ."
150 ELESASFİ'S SÜNNE
Begavi'nin Ebu Bekir bin Ayyaş’tan, onun Asım'dan, onun da Zer'den riva
yet ettiğine göre; "Allah yolunda, at üzerinde savaşan ilk kişi M ikdat bin Es-
ved’dir."
Musa bin Yakub Zema'i'nin halası, Karibe'den, onun Mikdat'ın kızı olan ha
lası Kerime'den, onun da babasutdan rivayet ettiğine göre, Mikdat şöyle demiş
tin
"Bedir Savaşı’na, Sebha adındaki bİr atında katıldım "
Yakub bin Selman'ın, Sabit Bunani'den rivayet ettiğine göre de, Samit Buna-
ni şöyle söylemiştin
"Mikdat ile Abdurrahman bin A y f oturuyorlardı. Abdurrahm an M ikdat'a:
"Neyin var, niçin evlenmiyorsun?" diye sordu. M ikdat (r.a) da: "Kızını bana
ver!" diye söyledi. Abdurrahman bu söze sinirlendi ve ona kızdı. B u durum u
M ikdat (r.a), Resululah (a.s)'a şikayet eti. Resulullah (a.s) da:
"Seni ben evlendiririm" diye buyurdu ve ona am casının kızı D uba’a binti
Zûbeyr bin Abdulm uttalib'i verdi."
Ya'kub bin Sufyan ile İbni Şahin'in, Mikdat (r.a)'m hanımı Keıime'ye daya
nan senetle rivayet ettiklerine göre, Mikdat göbekli biriydi ve onun nım bir
kölesi vardı. Rum köle, Mikdat (r.a)'a: "Senin göbeğini yarar ve yağından biraz
alırım , böylece sen de incelir rahatlarsın," dedi. Bu söz üzerine Mikdat izin
verdi ve köle yardı, sonra da dikti. Bundan dolayı Mikdat (r.a) öldü, köle de
kaçb.
Ebu Rabi'a îyadi'nin, Abdullah bin Buryede'den, onun babasından, onun da
Hz. Peygamber (a.s)'den rivayet ettiğine göre, Resulullah (a.s) şöyle buyurdu:
"Yüce Allah bana dört kişiyi sevmemi em retti ve kendisinin de onları sev
diğini bildirdi. "Ali, M ikdat, Ebu TLer ve Selm an." Bu rivayeti Tilmizi ile İbni
Mace nakletmişlerdir, senedi de basendir.
Mikdat, Resulullah (a.s)'dan birçok hadis rivayet etmiştir. Mikdat'tan da Hz.
Ali (r.a), Enes (r.a), Ebi Leyla (r.a) ve daha başkalan hadis rivayet etmi^eıdir.
Mikdafuı, Hz. Osman (r.a)'ın hilafeti döneminde, hicri 33 yılında vefat ettiği
konusuda ittifak edilmiştir. Öldüğünde yetmiş yaşında olduğu söylenmiştir.
Zdietn şöyle diyor:
MİKDAT BİN AMR (R.A.) 151
^ ‘J ^ JÎ t
:3 ü . ^ S > A - ur ^
Ben ve ıkı orkodojin, çekliğiniz sıkıntıdan dolayı çok zor durum daydık.
K endim izi Resululah (a.s)'ın ashabına arzetm eye geldik. B izi alıp evine
götürdü. Evinde üç keçi vardı. Resulullah (a.s), "şu sütü aram ızda paylaşın"
dedi. B iz sütü sağıyorduk, herbirimiz kendi payını içiyor, R esulullah (a .s)’a ken
di payını takdim ediyorduk."
"Resulullah (a.s) geceleyin gelir, uyuyan bir kim seyi uyandırm adan, uyam k
olana da sesini ancak duyuracak §ekilde selam verirdi. Sonra M escid'e g e lir
namaz kılardı. Sonra içeceğinin yanına gider, onu içerdi. Birgûn §eytan bana
vesvese verdi. O günkü payım ı içlim . Şeytan; “M uhammed, E nsar’ın yanına g i
diyor, onlar kendisine ikram da bulunuyorlar ve O da, onların yanında ih tiya cı
olan §eyi alıyor. K endisinin bu kadarcık içeceğe ihtiyacı yok" diye vesvesede
bulundu. Ben peygam berin payını da içtim . Bu içecek kam ım a girince ve onu
bir daha geriye çıkarm anın bir yolu olm adığını anlayınca şeytan beni pişm an
ettirdi. “Yazık sana, ne yaptın? P eygam berin içeceğini m i içtin? Şim di gelir,
içeceğini bulam az. B u kez senin aleyhine beddua eder, helak olursun. B öylelikle
hem dünyan, hem de ahiretin gider!" diye söyledi.
Benim üzerim de de b ir izar (uzun entari) vardı, onu başım a çektiğim de a-
yaklarım m eydana çıkardı. B u düşünce yüzünden benim uykum gelm ez oldu. İk i
arkadaşım ise uyudular. O nlar benim yaptıklarım ı yapm am ışlardı. Bu arada
Hz. Peygam ber (a .s) geldi, adeti üzere selam verdi. Sonra M escid'e g itti, na
mazını kıldı. Sonra içeceğinin yanına gitti, kabını buldu, am a içerisinde b ir şey
yoktu. O sırada başını göğe kaldırdı. Ben kendi kendim e; "Şim di senin aleyhine
ve ailene beddua edecek" dedim . O ise;
"Ey A llah'ım , b en i yed iren i sen yedir, beni içireni sen içir" diye söyledi. B en
izarıma dayanıp onu üstüm e çektim . Elim e bıçak alıp, keçilerin yanına gittim .
Hengisi iyi ise onu R esulullah (a.s) için keserim , diye düşünüyordum . B ir de
baktım ki, keçinin m em esi süt dolu. Sonra diğerine de baktım , hepsinin m em ele
ri süt doluydu. H z. M uham m ed (a.s)'in ailesine ait kabı alm aya gittim . O nlar bu
kaba sü t sağm ayı üm it etm iyorlardı. Ben onun içine süt sağdım . H atta üzerine
köpük geldi. B en bunu R esulullah (a.s)'a getirdim . O:
"Ey A llah'ın R esulu, iç" dedim . İçti, sonra bana uzattı. Ben:
"Ey A lla h 'ın R esulü, iç" dedim . Tekrar içti ve kalanı bana uzattı. R esulullah
(a.s)'m doyduğunu ve benim de onun duasına m uhatab olduğum u anlayınca,
güldüm. H atta gülm ekten yere düştüm . Bunun üzerine Resululah (a.s):
"Ey M ikdat, doğru olm ayan b ir hareket yaptın!" dedi. Ben de:
"Ey A lla h 'ın R esulü, şöyle şöyle bir olay oldu, ben de şöyle yaptım " diye du
rumu anlattım . H z. P eygam ber (a.s) de:
"Bu A llahu T eala'nın rahm etinden başka b ir şey değildi. (1) K eşke bana
1) Yani vakitsiz ve adeta aykırı bir şekilde memede sülün ortaya çıkması Allah'ın bir
rahmetidir. (Çeviren)
154 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
"Seni hak üzere gönderene yem in olsun ki, sen bundan nasibini aldıktan ve
ben de seninle birlikte nasibim i aldıktan sonra, başkalarının nasibleneceğine
aldırmam" dedim."
"Şayet adam mümin idiyse ve kafir bir topluluk içinde im anını gizliyor idiy
se, sonra imanını açığa vurduysa ve sen de onu öldürdüysen... Sen de daha ön
ce M ekke'de iken imanmı gizliyordun"
"Ey M ikdat, "la ilahe illa'llah" diyen bir adamı öldürdün m ü?" "La ilahe
illa'llah" diyen bir bir adamı nasıl öldürürsün?" diye buyurdu. Bu olay üzerine:
"Ey iman edenler, A llah yolunda savaşa çıktığınız zam an, kim in ne olduğunu
1987-Buhari (12/187) 87-Kitabu'd-Diyet. 1-Yüce Allah'ın, "Her Um, bir mü'mini kasden
öldürürse onun cezası cehennemdir..." ayeti kerimesi ile ilgili babda senedi veril
meksizin.
MİKDAT BtN AMR (R.A.) 155
iyice anlam aya çahsm . Size selam verene, dünya hayatının geçici nim etini
g ö z e le r i "sen m ü’m in değilsin" dem eyin. Çünkü A llah'ın yanında çok ganim et
ler vardır. Ö nceden siz de öyle idiniz. A llah size lütfetti. O halde iyice anlayın.
Çünkü A llah yaptıklarınızdan haberdardır" (I) ayet-i kerim esi indi. R esulullah
(a.s) da M ikdat (ruıya:
"O im anım gizleyen, m ü'm in b ir adam dı" diye buyurdu."
EBU KATADE (R.A.)
İbni Hacer, Ebu Katade Ensari Şulemi (r.a)'nin hayatı ile ilgili olarak şu bil
gileri veriyor;
"Ebu Katade bin Rub'i E nsarinin, meşhur olan rivayete göre ism i H arîs'dir.
Vatidi, İb i Kidah ve Ibni K elbi ise, isminin N u’man olduğunu ileri sürm ekte
dirler. İsminin Anır olduğu da söylenmiştir. Babası R ub'i, B eldehe'nin oğludur,
o Hunas'ın oğludur, o Ubeyd'in oğludur, o Ganem'in oğludur, o da Selim e'nin
oğludur. Ebu Katade, ensardan, H ezrec kabilesinden ve Sülem idir. A nnesi
Kebşe binti M ithar bin Harami bin Sevad bin Ğanem'dir, B edir Savaşı'na
katılıp katılmadığı konusunda ih tila f edilm iştir. M usa bin Ukbe de İb n i İshak
da, onun ism ini B edir Savaşı'na katılanlar arasında saym am ışlardır. U hud
Savaşı'na ve ondan sonraki savaşlara katıldığında ise ittifak edilm iştir. O naR e-
sulullah (a.s)'ın atlısı denirdi. Bu husus, M üslim 'in Sahih'inde nakledilen. Se
leme bin Ekva'dan rivayet edilen ve içerisinde Z i K arad kıssası ile daha başka
kıssalar bulunan uzun hadiste bildirilm iştir.
Ebu Katade'nin vefatı, Hz. A li (r.a)'nin hilafeti dönem inde K ıtfe'de oldu. H z.
A li (r.a)'nin onun cenaze namazım altı tekbirle kıldığı söylenm iştir. E bu K a
tade'nin Bedir Savaşı'na katılanlardan olduğu da söylenm iştir"
,S ^ ^ üt 45
01 ; î . > u :J ü i y l U i l ^1 İL ^ c
: i ü i İL Îİ :jü i .ÜJİ jL Jü .İ J İ 4 ; i : lû î .l : i i
"Huneyn gününde ResuluUah (a.s) ile birlikle çıktık. D üşm anla kar§ı kargıya
geldiğimizde müslûmanlarda bir korku ve dağınıklık başgösterdi. ( 1 ) 0 sırada
müşriklerden bir kigi müslümanlardan birinin üstüne çıkm ıştı. Ben bu kişinin
etrafından dönerek arkasından yanaştım ve omuzuna kılıç ile vurdum . Sonra
adam bana döndü beni öyle bir sıktı ki, o anda ölüm ün esintisini hissettim .
D aha sonra adamın kendisi öldü ve beni bıraktı. Daha sonra H z Ö m er bin H at-
tab (rjj) ile karşılaştım . "İnsanlara ne oluyor?" diye sordu. B en;"A llah’ın em ri"
dedim. Daha sonra m ü'm inler yeniden toparlandılar. R esululah (a.s) oturdu ve
söyle buyurdu:
“Kim bir kişiyi öldürürse, öldürdüğü kigi üzerinde bir hakkı olacak. Ö ldür
düğü kişinin üzerindeki varlığını ganim et olarak alm ak, kendi hakkı olacak."
Ben kalktım , "kim bana şahitlik eder" diye sordum ve oturdum . D aha sonra R e-
sulıdlah (aa) yine aym şeyi tekrarladı. Ben yeniden kalkarak; "Kim bana şahit
lik eder?" dedim ve oturdum. Arkasından ResuluUah (a.s) üçüncü kez yin e aym
şeyi söyledi. Ben yine kalktım. ResuluUah (a.s):
"Sana ne oluyor ey Ebu Katade?" diye sordu. Ben basım dan geçeni R esulıd-
lah (a a )’a anlattım. Orada bulunanlardan bir adam:
"Doğru söyledi, sözkonusu ganim eti ona ver" diye buyurdu. O da, verdi. B en
bu vesileyle aldığım zırhı satarak onun parasıyla Selem eoğıdlarının arazisinde
bir bahçe satın aldım. M üslüm anlıkta aldığım ilk ganim et budur."
1} Bu dağılma, ordunun tnr kısmında meydana geldi. Ama ResuluUah (a.s) ve O'nunla
birlikle olan bir gurup dağılmadılar. Bu konudtAi sahih hadisler bUinmektedir. Bu
olayın açıklaması, eserin önceki bölümlerinde, Huneyn Savaçı'nda açıklanmıştı.
ResuluUah (a j}’ın geri çeldi- mediğini söylemenin caiz (dmadığı konusunda
müslünanlarm İcma'ı vardır. Savaşlardan herhangi birinde ResuluUah (a.syın
geri çekildiğine dair hiçbi rivayet yoktur. Bilakis bütün savaşlarda daima üeri
gittiği ve sebat ettiği kesin olarak bildirilmekteıür. (Çeviren)
EBU KATADE (R.A.) 159
"Hz. A li (r.a), K atade (ra.)’nin üzerine cenaze namazı kıldırdı ve yed i tekb ir
a ld ı." i\)
Yine Zehebi şöyle bildinniştir;
"Hz. Ö m er (r.a), Ebu Katade (r.a)'yi gönderdi. Ebu K atade (ruz) de fa risile -
rin kralını kendi eliyle öldürdü. Kralın üzerinde onbeşbin dirhem değerinde b ir
tac vardı. H z. Ö m er (r.a) o tacı, Ebu Katade (r.a)'ye hediye etti." (2)
■* 1^ <1)1
1990-Ebu Davud (41358) Kitabu'l-Edeb. Bir adama "Allah seni korusun" diyen kimsenin
durumu ile ilgili bab. Burada verilen hadis, Müslim'in rivayet etmiş olduğu uzun
bir hadisin parçasıdır.
1) Siyer (21456) ravileri sikadır.
2) Siyer (2/452) ravileri sikadır.
SELMAN-I FARİSİ (R.A.)
İbni Hacer, Selman-ı Farisi (r.a) hakkında şu bilgileri veriyor
"Selman Ebu Abdıdlah Farisi. Ona Selam bin İslam ve Selm an el-H ayr da
denir."
İbni Hibban diyor ki;
"Selman el-Hayr'ın, ayrı bir ki§i olduğunu zanneden yanlış düşünm ektedir.
0 , aslen Ramhürmüz'lüdür. İsfahan'h olduğu da söylenm iştir. H z. P eygam ber
(a.syin gönderileceğini duyunca, O 'na kavuşm ak am acıyla yo la çıktı. Yolda esir
edildi ve M edine’de satıldı. Bundan dolayı köle olarak altkonuldu. D olayısıyla
ilk katıldığı savaş, Hendek Savaşı olm uştur. D aha sonra R esulullah (a .s)’ın bu
lunduğu savaşların hepsine ve Irak fetihlerine katılm ıştır.. M edain'evali olarak
tayin edilnûştir."
Selman bin Muğire'nin, Hamid bin Hilal'den rivayet ettiğine göre, Resulul-
lah (a.s) Ebu Derda ile Selman'ı kardeş kıldı. Buna benzer bilgi, onun hayatı ile
ilgili olarak Ebu Cuhayfe'den rivayet edilen hadiste de yer almaktadır. Orada
anlatıldığına göre, Resulullah (a.s) Ebu Derda'ya "Selman senden daha kav
rayışlıdır" diye buyurdu. Ebu Ubeyd'in bildirdiğine göre Selman (r.a) hicri 36
yılında vefat etti. Halife'nin bildirdiğine göre ise, hicri 37 yılında vefat etmiştir.
Abdurrezzak, Ca'fer bin Süleyman'dan, o Sabit'ten, o da Enes'ten şöyle rivayet
etmiştin
"İbni M es'ud ölümüne yakın bir zamanda Selman'ın yanına gitti." Bu rivayet
Selman'm İbni Mes'ud'dan önce vefat ettiğine delalet eder, tbni Mes'ud ise, hicri
34 yılından önce vefat etti. Selman'ın hicri 32 veya 33 yılında vefat ettiği
sanılmaktadır. Selman için ganimetten özel pay çıkınca (maaş gibi ganimet mal
larından bağlanan sürekli bir hisse) onu, sadaka olarak verdi. Kendisi hurma vs.
yaprağından bir şeyler örer, emeğinin kazancı ile geçinirdi.
Zehebi diyor ki;
"Hafız Ebu Kasım bin Asakir söyle demiştir:
"Bu kişi, Selman bin İslam'dır. Künyesi Ebu Abdullah Farisi'dir. F arisilerin
İslam'a ilk girenlerindendir. Resulullah (a.s)'a sahabi oldu, O'nun hizm etinde
bulundu ve kendisinden hadis rivayet etti.
Selman-ı Farisi'den İbniA bbas, Enes bin Malik, E bu Tttfeyl, E bu O sm an
Nehdi, Şurahbil bin Semet, Ebu Kurra Seleme bin Muavİye Kindi, A bdurrah-
man bin Yezid Nehai, Ebu Zazan, Ebu Zebyan Hüseyin bin C undebi el-C enbi ve
Karsa Sabi hadis rivayet etmişlerdir."
finde bulundu. Ancak o; “Bu kez Bi§ru bin Sa'd'm yanında misafir kalmak üzere
kendime söz verdim." dedi. Geldiğinde Ebu Derda'yı sordu. "Derda sınır göze
timinde" dediler. Sebnan-ı Farisi, "Sizin sınır gözetim yeriniz neresi?” diye sor
du. "Beyrut" dediler. O tarafa yöneldi. Selman (Beyrut’a varınca) şöyle seslen
di:
"Ey Beyrut halkı! Size, yüce Allah'ın sizi onunla sınır gözetimi (ribat) top
rağına götüreceği bir hadis rivayet edeyim nü? Ben Resulullah ('a.sj'ın şöyle
söylediğini duydum:
"Bir gün ve gece sınır gözlemek, bir ay boyunca gürutüzleri oruç tutmak,
geceleri ibadet yapmak kadar sevaptır. Kim bir gözetiminde iken ölürse, kabir
fitnesinden korunur. Ayrıca o kişi için iyi amelleri, kıyamet gününe kadar de
vam eder."{l)
dUL Jp J \ ö\ j j s JJ, İ îV
p
li .Sı :l^lî
"Ey Ebu Bekir! Olur ki, sen onları kızdırmışsındır, eğer onları kızdırdı isen
^ U >l J j :jü y
.^ \j^ - .j j ,4 ^ ^ ^
:i_^u . / I J;;ri ou :j û ;i^ıî
Zehebi'nin Siyeı'de Ebu Hurcyre (r.a)'den rivayet etti^ne göre, Hz. Peygam
ber (a.s):
"Eğer yüz çevirecek olursanız, Allah yerinize başka bir toplum getirir" (1)
ayeti kerimesini okudu. Ebu Hureyre (r.a):
"Ey Allah'ın Resulü, bunlar tümlerdir?" diye sordu. Resululah (a.s) da Sel-
man-ı Farisi'nin uyluğuna vurdu ve; "Bu ve kavmi, din, Süreyya yıldızında olsa
bile.farisilerden bir topluluk ona ulaşır" diye buyurdu." (2)
“Eğer ki. Süreyya yıldızında bile olsa, bunlardan bir gurup ona ulaşır."
t J>*»j 01^ û*
.«4^1 J AiU
"iman ve ilmin yerleri belidir. Bunları elde etmek isteyen, bulur." B u sözü üç
kez tekrar etti. Sonra şunu ilave etti:
"ilmi şu dört kişide arayınız; Ebu Derda, Selman, İbni M es'ud ve önceden
yahudi olup da sonra mûslümanlığa girmiş olan Abdullah bin Selam." B en R e-
sulullah (a.s)'m "Abdullah, cennetteki on kişinin onm cusudur" diye söylediğini
duydum," dedi."
0^ ".OLeJuJ .O ıJLİİl
fS-iS" 0|_j (jJU Ujbi lI.j S ' 0^ tlJUsf liJ jl (4JL^ OLO*^!
yorsan ne güzel. Ama öylesine bir tabiblik yapıyor, kendini adeta tabib gibi
gösteriyorsan, bir insanın canını almaktan kaçın. Sonra ateşe girersin" diye
yazdı."
Ebu Derda, öyle biriydi ki, iki kişi arasında hüküm verir, hükmüne başvuran
kişiler çıkıp gittikten sonra arkalarından onlara bakar ve, "Geri gelin, bana hi
kayenizi yeniden anlatın bakalım" diye söylerdi. Böyle birinin, kendini doktor
olarak göstermesi mümkün olabilir mi?"
"O'nun gerçek sahabisi. kendisi ile birlikte cennete girendir" diye söyledi.
Onlar:
"Biz Ebu Derda'nın yanından geldik" dediler. Selman, "Ebu D erda’m n he
diyesi nerde?" diye sordu. "Yanımızda herhangi bir hediye yok" diye karşılık
verdiler. Selman:
"Allah'tan korkun ve emaneti yerine ulaştırın. Onun yanından bana her kim
geldi ise mutlaka hediye getirmiştir" dedi. Onlar:
"Bizden böyle bir şey isteme. Bizim yanımızda bazı eşyalar var, onlardan is
tediğini al" dediler. Selman:
"Hediyeden başkasını kabul etmem" dedi. Onlar da:
"Vallahi bizimle herhangi bir şey göndermedi. Sadece "sizin aranızda bir
adam var ki, Resulullah (a.s) onunla başbaşa kaldığında, bir başkası aralarına
girmezdi. Onun yanına gittiğinizde, kendisine benden selam götürün" diye
söyledi" dediler. Bunun üzerine Selman:
"Ben de sizden bunun dışında ne hediyesi isteyeyim? Bundan daha üstün bir
hr.diye olabilir mi?" diye söyledi."
"Keşke tuz ile birlikte reyhan da olsaydı" dedi. Selman, su kabını götürüp,
onu rehin olarak bırakarak reyhan getirdi. Yemeği yiyince, arkadaşım:
“B izi veriği rızka kanaatkar eden Allah’a hamdolsun," diye söyledi. Selm an :
"Eğer sen kanaat etmiş olsaydın, bizim su kabı rehin olmazdı" diye söyledi."
^1 i s ' / j —
li J j û ^ ,» :Jlî (İJ - #
lîı ij ıli j l f i j tvl.L:i fil i L J İ cij lîı i u ^ j 'Jıı jjii
"Selman hasta olunca, Sa'd onu ziyaret etmek için K ufe’den yola çıktı.
Yanına vardı. Gittiğinde Selman ölüm hastalığında ve ağlamakta idi. Sa'd, se
lam verip oturdu ve "seni ağlatan nedir ey kardeşim Resulullah (a.s) ile arka
daşlık zamanını, o güzel çarpışmaları hatırlamıyor musun?" diye sordu. Sel
man:
"Öyleyse seksen yaşından sonra artık niçin ağlıyorsun?" diye sordu. Selman
(r.a):
"Benim sevgili dostum Hz. Peygamber (a.s), benden bir söz aldı, "sizden bi
rinin dünyadan alacağı miktar, bir yolcunun azığı kadar olsun" diye buyurdu.
Biz bu miktarı a§tık diye korkuyorum ve onun için ağlıyorum" peklinde cevap
verdi.”
:J \î aIc- i Ş ^ \ öu I p ^^^
‘ü i ûU b
1999- Buhari, Ebu Osman Nehdi (r.a)'den şöyle rivayet etmiştir
"Selman'ın, "Ben Ramekürmüz'denim" diye söylediğini duydum."
•v j J l ^
üLÛ— : J lî -Uj»-İ (S j j — t • * ^
dr^'* V*yr' lİ ^ (4
3ı İLIİ :3ü U
'-’J.r** ‘*=*î^ ^ Js
>
\> ..W-W
M-' ıi\»,i\
>r^u ' » ' - ■ . \'.î. :: ■ » . *
“*- . , , J
-
^ ^ «Jj» tV> ^ -iai itLî. ■• ‘' 1 \ '\> \ I
liâ .iC JÎ £i İİLİ V
, i, r ;, / . •'
i ü j ._4i «jj 6 â j ^ t .j jâ
V. '' •*
“' --^' ^ '^5 İÖİ ^ L, :S
^ -.u . U . ..,, . . .
^ ^ ^ il a S';i ,4i V
. i- ^
M \1 'lû- U ü i *J=^V
Ji, A i^ il C-İİ.1 ij .ailj;
.‘i'ii i â t \ ü 5 i ^ ji(i
i , ix i a ı i 4 >^>'1 ^ ı , 5 i ^ r - . ‘
-lk E Ş A ş _ F rş ş ^ ^ ^
172
A>. ^ t ; ’.
y 3 İ P Î iSi i , «»i ^
,
jji
. -
X
i^ ;' Jyi -
, :• ,,'iı '^/iiıi
.«4..',
^ *“'■•'
,Ç ^ I '-Jy' CS^
j . “ ‘'İİJ. j “3 -J
.4uifr\ o' O j*-^ ’-CJİ»
jfî, S > ^ ,4 1
.OUU *Aİ -.o lü c 4 ^ '
5?ELMAN-I FARİSİ (R.A.) 173
^-ûjı j y > jı
^ ‘U - \ ^ .« o u L ı, 4 . y » : ^ 4 J ^ 3 J \ i ;.'
.4 J
4» : j ü i .(^jUJ\ • ''. . .
"■ j * Sr**^ Â' iı. '
4AJj 1
" *^
174 E L E S A S F İS S Ü N N E
2001- Ahmed, İbnî Sa'd ve Taberani, Ibni Abbas (r.a)'dan şu şekilde riva
yet etmişlerdin
"Selman-t Farisi bana jöyle bildirdi:
"Ben Isfahan halkından farisi bir kişiydim. Orada Ciyy adı verilen bir köyün
halkından idim. Babam o köyün muhtarıydı. Allah’ın yaratıkları içinde onun
için en sevimli olan bendim. Bana olan sevgisi öyle bir noktaya geldi ki, bir ca-
riyenin kapatılması gibi beni eve kapattı. Ben mecusiliği yaşamaya çalıştım. Bu
dinde öyle bir noktaya geldim ki, mecusilikte sürekli yakılan ve bir an bile
sönmeye terkedilmeyen ateşin bekçisi oldum. Babamın geniş bir arazisi vardı.
Bir gün kendine ait bir binada işi vardı. Bana:
"Oğlum, ben bugün binada meşgul oldum, araziye bakamadım. Sen git de,
duruma bir bak" dedi. Bana bazı isteklerini de söyledi. Sonra da, "Pek fa zla
benden uzak kalma, çünkü sen uzun zaman benden uzak kalırsan, beni
düşündürürsün ve beni bütün işlerimden alıkoyarstn" diye söyledi.
Ben de onun arazisine gitmek üzere yola çıktım. Yolda Hıristiyan kiliselerin
den bir kiliseye uğradım. Onlar orada ibadet ediyorlardı ve ben de seslerini
duyuyordum. Ne yaptıklarına bakmak için yanlarına girdim. Onları gördüğüm
de yaptıkları ibadet hoşunu gitti. Onların yaptıklarına ilgi duydum. "Bu din, bi
zim üzerinde bulunduğumuz dinden daha hayırlıdır" diye düşündüm. Güneş
batmcaya kadar da onlardan ayrılmadım. Babanım arazisine de gitmedim. On
lara:
"Bu dini nerede Öğrenebilirim?" diye sordum. "Şam’da" diye cevap verdiler.
Sonra btA anu döndüm. Babam ise bütün işlerini bırakmış, beni aram aya ko
yulmuş, arkamdan bir adam göndermişti. Gittiğimde:
"Ey oğul, nerede kaldın?" Senden belli bir söz almamış m ıydım?" dedi. Ben:
"Ey oğul, o dinde hayır yoktur, senin ve ecdadının dini ondan daha hayırlı-
"Size Şam'dan hıristiyan tüccarlarından bir kafile gelirse, onlardan beni ha
berdar edin," diye bildirdim. Nitekim onlara Şam'dan bir kafile geldi. Beni on
lardan haberdar ettiler. Ben:
"Bu dinin bağlılarının en üstünü, ileri geleni kimdir?" diye sordum. "Kilise
deki papaz" diye cevap verdiler. Ona gittim:
"Ben bu dine ilgi duydum ve seninle birlikte kilisede kalıp hizmetinde bulun
mak istiyorum. Senden dini öğrenir ve seninle birlikte ibadet ederim" dedim.
"Gir" dedi. Girdim. Am a adam iyi birisi değildi. Bağlılarına sadaka verm eyi
emrediyor, onları bu işe teşvik ediyor, kendisine sadaka malı olarak bir şey gel
diğinde anlan kendi şahsı için biriktiyor ve sadakalardan fakirlere b ir şey ver
miyordu. Hatta altın ve kağıt para olarak yedi testi dolusu m al biriktirmişti.
Onun yaptığı bu işi görünce kendisinden nefret ettim.
Daha sonra afiam öldü. Hıristiyanlar onu gömmek için toplandılar. B en ken
dilerine:
"Bu fen a bir adamdı. Size sadaka vermeyi emrediyor, sizi buna teşvik ediyor,
siz sadaka getirince de onu kendi şahsı için biriktiriyor, fakirlere vermiyordu.
İsterseniz onun biriktirdiği bu servetin yerini size gösterebilirim. D olu dolu yedi
testi serveti var" dedim. Onlar bu serveti görünce, "Biz bu adamı asla
gömmeyiz," dediler. Sonra da çarmıha gerip taşladılar. Ardından bir başka
adam getirip onun yerine koydular. O zamana kadar gördüklerimden -yani beş
vakit namaz kılmayan- çok daha değerli bir insandı. Dünyaya karşı zahid kaldı,
ahirete de rağbetkar olmadı, gecede ve gündüzde beni hiç yormadı. D aha önce
herhangi bir şeyi onun kadar sevdiğimi hatırlamıyorum. Kendisine ölüm gelip
çatıncaya kadar onunla birlikte kaldım. Ölüm gelince:
"Ey filanca! Gördüğün gibi sana Allah'ın emri geldi. Valiahi, ben seni sev
diğim kadar bir şeyi sevmedim. Sen bana neyi emrediyor ve beni kim e vasiyet
ediyorsun" dedim. O da:
"Ey oğul, seni vasiyet edeceğim kişinin ancak M avsil'de olacağım sanıyo
rum. Sen ona git. Onu da benim halim üzere göreceksin," diye söyledi.
176 EL ESAS Fİ’S SÜNNE
"Filanca beni sana vasiyet eti, sana gelmemi ve seninle birlikte olmamı
öğütledi," diye söyledim. O:
"Kal ey oğul" dedi. Aynen daha önceki arkadaşının durumu üzere onunla
birlikte kaldım. Sonra ona da ölüm gelip çattı. Kendisine:
"Filanca beni sana vasiyet etmişti. Sana da gördüğün gibi Allah'ın emri gel
di. Sen beni kime vasiyet ediyorsun? Bana neyi emrediyorsun?" diye sordum.
"En doğrusunu Allah bilir ey oğul, ben Nusaybin'deki bir adamdan başkasını
bilemiyorum" dedi. Onu da denettikten sonra Nusaybin'deki kişinin yanına git
tim. Ona da ölüm gelip çatıncaya kadar diğerlerinin yanında kaldığım gibi
yanında kaldım. O da beni, rum diyarında bulunan Amuriye halkından bir
adamı vasiyet etti. Onun yanına gittim, onu da aynen diğerlerinin hali üzere
buldum. Onun yanında iş de yaptım ve kazandığımla koyunlarım ve develerim
oldu. Sonra ona da ölüm geldi ve beni kime vasiyet edeceği konusunda onunla
da konuştum. O:
"Ey oğul, bizim halimiz üzere birinin kaldığını bilmiyorum ki, senin ona git
meni emredeyim. Ancak, Harem diyarında çıkacak olan bir paygamberin
gönderilme zamanı yaklaştı. İki taşlık arasından, bitek olmayan hurm alık bir
beldeye hicret edecektir. Onda gizli olmayan alam etler bulunmaktadır. İki
mürek kemiği arasında peygamberlik mührü vardır. H ediye verileni yer, ancak
sadakayı yemez. Eğer sen bu beldeye ulaşabilirsen, git. O'nun çıkma zamanı
çok yaklaştı," diye söyledi.
"Beni arap toprağına götürür müsünüz, ben size karşılık olarak şu koyıtn-
lanmt ve sığırlarımı veririm?" dedim. Onlar da, "Olur" dediler. B en koyun-
lanmı ve sığırlarımı onlara verdim, onlar da beni yanlarına aldılar. Ancak
Vadi'l-Kura'ya geldiğimizde, bana haksızlık ettiler ve beni Vadi'l-Kura'da bir
yahudiye sattılar. Vallahi, ben orada hurmayı gördüm. Bu yerin daha önceki
(fendimin bana vasiyet ettiği yer olabileceği konusunda ümitlendim.
Köleük bağımla öyle kaldım. Yüce Allah da, peygam ber (a.s)'ini Mekke'de
SELMAN-I FARİSİ (R. A.) 177
gönderdi. Ben köle olduğumdan dolayı, O'nun durumu hakkında bana herhangi
bir şey söylenmiyordu. Sonunda Resulullah (a.s) Küba'ya geldi. B en sahibime
ait bir hurma üstünde iş yapıyordum. Vallahi ben orada iken, sahibimin am~
casının oğlu yanıma gelerek:
"Ey filanca, Allah Kayleoğullannın canım alsın. Onlar şu anda, M ekke'd en .
gelmiş olan ve kendinin peygamber olduğunu sanan bir adamın etrafında top
lanmış bulunuyorlar" diye söyledi.
Bu sözü duyar duymaz beni bir titreme aldı. Hatta sahibimin üstüne
düşeceğimi sandım. Sonra inip, "Bu haberin aslı nedir?" diye sordum. Sahibim
elini kaldırıp bana kuvvetli bir şekilde vurdu, "Bu işten sana ne, sen işine dön"
dedi. Ben de:
"Bir şey yok, bir haber duydum ve onun aslını öğrenmek istedim" diye
söyledim. Akşam oldu. Benim yanımda da bir miktar yiyecek vardı. Onu yanım a
alıp Resulullah (a.s)'ın yanına gittim. O, henüz Küba'da bulunuyordu. O ’na:
"Senin salih bir kişi olduğunu ve beraberinde garip durumda dostlarım a
olduğunu öğrendim. Benim de yanımda bir miktar sadaka vardı, buna en layık
kimselerin siz olacağınızı düşündüm ve getirdim. Sadaka şurdadtr, ondan ye."
dedim. "Sakla onu" dedi ve ashabına "şunu yiyin" diye seslendi. B en kendi ken
dime, "Bu efendimin bana saydıklarından bir özellik" dedim. Sonra döndüm ,
Resulullah (a.s) da M edine'ye geldi. Yanımda bulunanlardan bir m iktar b ir şey
topladım ve onu kendisine götürerek:
"Yazış, ey Selman (yani kölelikten kurtulmak için sahibinle m addi karşılık te
min edip verm ek üzere anlaş)" diye buyurdu. Ben de sahibim le üçyüz hurm a
a ğ a a dikm ek ve kırk altın verm ek üzere anlaşma yaptım . R esulullah ( a j ) asha
bına:
178 ELESASFİ'SSÜNNE
"Git ey Selman, bunların kuyularını kaz, bitirdiğin zaman barut gel, ben
bunları kendi elimle dikeyim" diye söyledi. Ben gittim fidanların kuyularım
kazdım, arkadaşlarım da kazma isine yardımcı oldular. Kazm a isini bitirince
Resulullah (a.s)'a giderek haber verdim. O da benimle birlikte çıktı. B iz O'na f i
danı götürüyorduk, O da keıuU eliyle dikiyordu. Selman ın cam elinde olana ye
min olsun ki, bu fidanlardan bir tanesi bile kurumadı ve adamın bütün hurma-
lanm diktim. Geriye mal olarak vereceğim miktar kaldı. Resulullah (a.s)’a
savaşlarından birinden, tavuk yumurtası gibi bir altın getirildi. B u kendisine
ulasmca:
"S M b i ile yazışma yapmış olan Farisi ne yaptı?" diye sordu. Sonra ben
yanına çağrıldım ve bana:
"Şunu al da onunla üzerindeki borcu öde" diye söyledi. "Bu benim üzerim
deki borcun ne kadarım karşılayacak ey Allah'ın Resulü?" diye sordum.
"Sen onu al, Allahu Teala onunla senin borcunu ödeyecektir" diye buyurdu.
Onu aldım, sahibim için bu altından kırk ukiyye tarttım. Bununla onların ala
caklarını ödedim ve böylece hürriyetime kavuştum. Daha sonra da Resulullah
(a.s) ile birlikte hür olarak Hendek Savası'na katıldım. B undan sonra Resulul
lah (a.s)'ın bulunduğu savaşlardan hiçbirini kaçırmadım."
ABDULLAH BİN KAYS (R.A.)
İbni Hacer, Abdullah bin Kays (r.a)'ın hayatı ile ilgili olarak şu bilgileri ver
mektedir
"Abdullah, K a ysın oğlu, o Süleym'in oğlu, oH addar'ın oğlu, o Harb'ın oğlu,
o Amir'in oğlu, o Ganem'in oğlu, o Bikr'in oğlu o Amir'in oğlu, o Adeb'in oğlu,
o Vail'in oğlu, o Nahiye'nin oğlu, o Cemahir'in oğlu, o da Eg’ar'ın oğludur. Ebu
Musa E j'ari olarak bilinir. Hem ismiyle, hem de künyesi ile m eşhur olmuştur.
Annesi Tabibe binli Vehebi bin Akk'dir. Müslüman oldu ve M edine'de vefat etti.
Ebu M usa Remle'de ikamet etti, Sa'id bin A s ile anlaştı, daha sonra müslüman
oldu ve Habeşistan'a hicret etti. Kendi beldesine döndüğü ve H abeşistan'a hic
ret etmediği de söylenmiştir. Hayber'in Fethi’nden sonra M edine’y e geldi. Onun
gemisi Ca'fer bin Ebi Talib'in gemisine tesadüf etti ve hep birlikte geldiler. R e-
sulullah (a.s) onu Zebid, Aden ve çevresi ile Yemen'in bazı bölgelerine am il ola
rak tayin etti. Hz. Ömer (r.a) de, onu Muğire'den sonra Basra'ya am il olarak
tayin etti. Bu görevde iken Ahvaz ve İsfahan'ı fethetti. Daha sonra da H z. O s
man lr.a) onu, Kıtfe’y e amil olarak tayin etti. D aha sonra, Sıfftn olayı üzerine
tayin edilen hakemlerin birisi oldu. Bu hakemlik olayından sonra her iki gurup
tan da ayrıldı."
İbni Sa'd ve Taberani, Abdullah bin Bureyde'den gelen bir rivayette, onun
yani Abdullah bin Bureyde'nin, Ebu Musa Eş'ari'yi vasfederek şöyle söylediğini
bildiriliyor:
"Narin gövdeli, kısa boylu, seyrek sakallı biriydi. Ebu M usa R esulullah
(a.s)'dan, dört büyük halifeden, Muaz'dan, İbni M es'ud'dan, Ubey bin K a'b'dan
ve Ammar'dan hadis rivayet etmiştir. Ondan, çocukları M usa, İbrahim , E bu
Burde, Ebu Beldr, hanımı Ümmü Abdullah, sahabeden Ebu Sa'id. Enes, T arik
bin Şihab, tabiinin ileri gelenlerinden Zeyd bin Vehb, E bu A bdurrahm an Sule-
mi, Ubey bin Umeyr, K eys bin E bi Hazim, Ebu Esved, Sa'id bin M useyyeb, Z e r
bin Hubeys, Ebu Osman Nehdi, Ebu R aft'i Saig, Ebu Ubeyde bin A bdullah bin
180 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
Mes'ud, Rüb'İ Hira§, Hattan Rakkaşi, Ebu Vail, Safvan, İbni M ahrez ve daha
başkaları hadis rivayet etmişlerdir."
Mttcahid Şalji'den rivayetle, Hz. Ömer (r.a)'in vasiyetinde, "ben bir amiri
bir yıldan fazla görevde tutmam, ama Eş'ari'yi dört yıl görevde tutun" dediğini
biltÛnniştir.
Kur'an okuması güzeldi ve güzel sesi vardı. Sahih'de merfiı olarak, "Bana
Davud ailesimn kavallarından bir kaval verildi" diye söylediği bildirUmekt^ir.
Hz. Ömer (r.a), onu gördüğünde, "Bize Rabb'imizi hatırlat. E y Ebu M usa,"
derdi.
Bir rivayette de, "Bizi Rdbbi'mize doğru özendir," diye söylediği ve onun da
Hz. Ömer (r.a)'in yanında Kur'an okuduğu bildirilmektedir.
Basra halkına fıkhı ve Kur'an okumayı öğreten kişi, Ebu Musa'dır. Şa*bi:
"ilim altı kişide zirveye ulaştı" demiş ve bu altı kişinin arasında Ebu Musa'yı da
saymıştır. Buhari de, Şa'bi tariki ile gelen bir rivayetinde onu alimler arasında
zi^tmiştir.
İbni Medini diyor ki;
"Ümmetin kadıları (yargıçları) dört kişidir. Hz. Ömer (r.a), H z. A li (ra ),
Ebu Musa (r.a) ve Zeyd bin Sabit."
Yine Buhari ve Ebu Teyyah tanki ile Hasen'in şöyle söylediğini rivayet et
mektedir
"Basra halkı için Basra'ya Ebu Musa'dan daha hayırlı bir yolcu gelmedi."
sonra Ebu M usa'yı Basra emirliği görevine getirdi Ahvaz ve İrfahan'ı feth ed en
Abdullah bin K ays’dır. Hz. Osman (ruı) onu bir sûre görevinde tuttu, sonra o*
radan aldı. Onun yerine Abdullah bin Amir'i tayin etti. O da, Kıtfe’de ikam et et
meye başladı. Oranın halkı kendisinden ilim almaya başladılar. H z. O sm an
(r.a) da Said bin As'ı görevden aldıktan sonra Küfe emirliğine onu getirdi."
Beğavi diyor ki;
"Bana gelen habere göre Ebu Musa, hicri 42 yılında vefat etmiştir. H icri 44
yılında, altmış küsur yaşında iken vefat ettiği de söylenmiştir."
Birinciyi İbni Numeyr ve başkalan, İkinciyi ise, Ebu Nuaym ve başkalan ile
ri sürüyorlar. Ebu Bekir bin Ebi Şeybe, "Ebu Musa 63 yıl y a ş a d ı" diye
söylüyor. İbni Haysem ve daha başkalan da, "hicri 50 yılında öldü" diye belir
tiyorlar. Halife ise, AbduUah bin Kays’ın hicri 51 yılında öldüğünü söylüyor.
Medayini de, "Hicri 53 yılında öldü" demektedir. Kufe'de mi, yoksa Mekke'de
mi öldüğü konusunda da ihtilaf edilmiştir.
Zehebi şöyle diyor:
"Abdullah bin Kays bin Suleym bin Haddar bin Harb. Büyük imam. Resulul-
lah (a.s)'ın sohbetinde bulundu. O'nun sahabisi oldu. Ebu Musa Eş'ari olarak
bilinir. Fıkıh alimidir ve Kur'an öğreticisidir."
Abdullah bin Kays (r.a). ResuluUah (a.s)'a Kufan okuyanlar arasında sayıl
maktadır. Basra halkına Kurian okumasını öğretti ve onlan din konusunda bilgi-
l^dirdi. Onun önünde de. Hattan bin Abdullah Rakkaşi ile Ebu Reva Utaridi
Kur'an okumuşlardır.
Buhari ve Müslim'de (1) Ebu Burde bin Musa'dan, onun da babasından riva
yet ettiğine göre, ResuluUah (a.s);
"Ey Allah'ım , Abdullah bin Kays'ın günahını bağışla ve onu kıyam et günün
de güzel b ir yere koy" diye buyurdu.
ResuluUah (a.s) Kays ile Muaz'ı, Zebid ve Aden'e amil olarak tayin etti. Hz.
Ömer (r.a) zamamnda. Küfe ve Basra emirlikleri yaptı. Hayber Fethi güıderinde
Medine'ye geldi (2), savaşa katıldı ResuluUah (a.s) ile birUkte cihad etti ve Re
suluUah (a.s)'tan iUm ^dı.
Sa'id bin Abdulaziz şöyle diyor:
îbni Mende, "Ebu Musa, Hz. Ömer (r.a) zamanında, İsfahan'ı feth etti" de
miştir.
Aceli ise, şu açıklamayı yapmıştır:
"Hz. Ömer (r.a) Abdullah bin Kays (rM)'ı Basra'ya emir olarak gönderdi. 0 ,
bu şehrin halkına dini konuları ve Kur'an okumayı öğretti. Tüster'i (Horosan
bölgesinde bir şehir) fethetti. Sahabe içerisinde ondan daha güzel sesli kimse
yoktu."
J) Tttbakatu’l-Kübra (6!16)
ABDULLAH BİN KAYS rR A ;> 183
İbni Bureyde de, "E fa ri, kısa boylu, seyrek sakallı ve narin vücutlu biriydi."
danıştır.
UiL: :Jü ^ o .. t
UİOİI ûl .J jl> l3 û .Ol ^
,oO‘l j| j Jû iL i. Jü _ ^ 3 J \ 3^.^||3 İS^;
^ b O iı J ı b y j ıı^jü . j ii _ ^ 3 î ^ Su?-3
j i cis; f i i L ^ a J i k ü i ;3 b
^ . '^ ‘« ^ -5 ^ 5 4 »
.U..1 ii : ;0 i,. :a jü ,U İİİ
2 ”T w iA â .î i i A
‘r ^ , ^ 4£
•i' Jr >
^ “ji
'J ^ r j-Tt j-'f LS&
U ■-
» . j- Lî- - . y - v4 '..il
^ ' N: ,^
' ' i1î \^ı <4İiı
i .
'*r .1 '-
İTlII' ftP- lU 1 ^'1 111'. '■ . ' '*"■■’ ‘^'■’
■ ->j •>‘- b ^ >U1 iU , „ j û j ; ,,■ .f ,.^ . . : . « .
J us J>UJ
184 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
4İJ1
"Allah Resulü (a.s) bizi buraya gönderdi ve burada kalmamızı emretti. Siz
de bizimle kalın," diye söyledi. Onunla birlikte kaldık ve en sonunda hep bir
likte geldik. Hayber fethedildikten sonra Resulullah (a.s) ile buluştuk. Resulul
lah (a.s), bize Hayber'in ganimetlerinden pay ayırdı. Hayber Fethi'ne kendisi
ile birlikte katılanlann dışında, bizden başka kimseye p ay ayırmadı. Sadece
Ca'fer ve arkadaşları ile birlibe bizim gemimizde gelenlere, bu fe tih e katılan-
larla birlikte pay verdi. İnsanlardan bazıları bize, (yani gemi ile gelenlere) "Biz
hicrette sizi geçtik" diyorlardı.
"Biz hicrette sizi geçtik, bu sebeple biz Resulullah (a.s)’a sizden daha layı
klı," dedi. Esm a bu söze kızdı, şöyle söyledi:
"Ey Ömer, hayır vallahi, siz Resulullah (a.s) ile birlikte idiniz. O sizin aç
olam nm doyuruyor, bilgi sahibi olmayanınıza öğüt veriyordu. Biz ise, H abeşis
tan'da, uzaklarda, itilmişler ülkesinde idik. Biz buna Allah ve Resulü (a.s) için
katlandık. Allah'a yem in ederim ki, senin söylediğini Resulullah (a.s)'a söylem e
dikçe yemek yem iyecek ve su içmeyeceğim. Biz eziyete maruz bırakılıyor ve teh
dit ediliyorduk. Bunu ResulıJlah (a.s)'a söyleyecek ve O'ndan istekte buluna
cağım. Allah'a yem in ederim ki, yalan söylemeyecek, sözü saptırmayacak ve bu
rada söylenene ilave yapmayacağım."
"O bana, sizden daha layık değildir. Onun ve arkadaşlarının sadece bir hic
reti var. Siz gem i halkının ise, iki hicreti vardır..."
Ebu Burde, "Ebu M usa'nın Esma'ya, bu hadisi sık sık tekrar ettirdiğini gö
rürdüm," demiştir.
Iİp j 3^ ıS y j —^ •f
:____ ij___________u i \ j ^
Tann yammza bir topluluk gelecek, onlar İslam'a karşı sizden daha ince
yüreklidirler" diye buyurdu. Ertesi gün Eş'arUer geldiler. Yaklaştıklarında ade
ta gûrlercesine şu beyti okuyorlardı:
"yarın sevgililere kavuşuruz,
2004- İbni Sa'd ve Hakim, lyad Eş’ari (r.a)'den şöyle rivayet etmişlerdir:
"Allahu Teala, kendisimn onları seveceği, onların da kendisini seveceği bir
topluh^ getirir" (1) ayet-i kerimesi indiğinde, Resulullah (a.s):
:Jli ^ JLİ;
-/f^ - .r ^ : . r ^ ^rî
. ^ : ü 'i l l i 01 : J I İ İ çau; ^ !jU u : o i İ i
Vl VÎ :*4S j / \ .liUli
2005- Buhari ve Müslim, Ebu BuıdeYıin, Ebu Musa (r.a)'dan şöyle rivayet
ettiğini bildiımişlerdin
"Resulullah (a.s) Huneyn'den sonra Ebu Am ir'i bir ordunun başında Ev-
tas'm (1) üzerine gönderdi. Ordu orada Dureyd bin Same ile karşılaştı, D ureyd
öldürüldü ve adam larım da Allahu Teala yenilgiye uğrattı."
"Ey Allah’ım. Ebu A m iri bağışla" diye dua etti. O dua ederken kultuklarının
beyazlığını gördüm. Sonra duasına şöyle devam etti:
"Bana da dua et, Ey Allah'ın Resulü, benim için de bağışlanma dile" dedim.
Hz. Peygamber (a.s):
Ebu Burde, "Bu dualardan biri Ebu Amir, diğeri de Ebu M usa içindir"
demiştir.
yS"J^ J ^
^ .((Uil i j âi iJiA Ol» Jlİi .OL^ âII
"Müjde olsun" dedi. Bedevi adam: "Sen bana "müjde olsun" sözünü çok
söyledin" diye konuştu. Resulullah (a.s) adeta kızgın bir halde bekleyen Ebu
Musa ile Bilal'e dönerek:
"Bu adam m üjdeyi reddediyor, onu siz kabul edin" diye söyledi. Onlar, "Ka
bul ettik, ey Allah'n Resulü," dediler. Sonra Resulullah (a.s) içerisinde su bulu
nan bir bardak istedi. Onunla ellerini ve yüzünü yıkadı. Sonra o bardağın
içerisine ağzından su boşaltarak "Bundan için, yüzünüze sürün ve sevinin"
dedi. Ebu M usa (r.a) ve Bilal (r.a), bardağı aldılar ve Resulullah (a.s)'m
söylediğini yaptılar. Ömmü Seleme de, örtünün arkasından, "Anneniz için de
kabınızda bulunandan biraz ihsanda bulunun," diye seslendi. Ona da bardak-
takinin bir kısmını ihsan ettiler."
4 İJİL ^ t S |1 ^1 , . I |^ f ^ ^ • I ^ '' U . .
aSj Jİ ^ Jf- aAjJ> J t- JU>-t —T * * V
“Ey Allah'ım senden başka ilah olmayan, tek, samed (her şeyden müstağni,
hiçbir şeye ihtiyacı olmayan), doğurmamış ve doğurulmamtş, hiçbir şey kendi
nin dengi ve benzeri olmayan Allah olduğuna şehadet ederek dilekte bulunuyor
um" diye dua etmeye başladı. Resulullah (a.s) ise şöyle buyurdu:
"Canım elinde olana yemin olsun kİ, adam Allah'a ism-i azarm (en büyük
adı) ile dilekte bulundu ki, o adı ile dilekte bulununca, Allah istenileni verir ve
onunla dua edilince, duaya icabet eder."
"Hayır, bilakis itaatkar bir mü'min, itaatkar bir mü'min" dedi. B u arada
E ş’ari'mn Mescid’in bir kenarında Kur’an okuduğu anlaşıldı. Bunun üzerine R e
sulullah (a j):
2007-Ahmed, Müsned (51349) Haysemi bunu Mecma (9/358, 359)'da rivayet etmiş ve,
"Bunu Ahmed rivayet etmekledir. Sahih'te de Abdullah bin Kays’a Davud ailesinin
mizmarlanndan (kavallarından) bir mizmar verildiği rivayeli yer almaktadır. Bu
radaki rivayette "Davud’un mizmarlanndan" ifadesi geçmektedir. Ahmed’in riva
yetindeki raviler, isimleri Sahih’te yer alan ravilerdir," demiştir.
ABDULLAH BİN KAYS (R.A.) 191
bildirdim ve bunun üzerine Abdullah bin Kays, bana: "Sen benim dostumsun,
Resululah (a.s)'tan bana hadis bildirdin" dedi."
Zehebi, Siyer'de şöyle diyor;
"Esved bin Yezid’in §öyle söylediği bildirilmijtir:
"Kufe'de Hz. A li (r.a) ve Ebu Musa (r.a)’dan daha bilgili olan birini görm e
dim." (1)
Yine Zehebi'nin bildirdiğine göre, Mesruk şöyle söylemiştir:
"Sahabeden yargıda bulunanlar yargı -kaza- konusunda kendilerinin hü
kümlerine başvurulanlar şu altı kişiydi: Hz. Ömer (r.a), Hz. A li (r.a), Ibni
Mes'ud (r.a), Ubey (r.a), Zeyd (r.a) ve Ebu Musa (r.a)" (2)
"Şam’da kırk adam vardır. Onlardan hangisi ümmetin işini üstlense, onu ye
rine getirebilir. O nlara haber gönder" Daha sonra içlerinde, Ebu M usa (ruz) da
bulunan bir topluluk geldi. Hz. Ömer (r.a) ona:
"Orada cihad ve sınır koruma görevi var," diye söyledi ve sonra da onu B as
ra'ya gönderdi."
bıraktın?" diye sordu. "İnsanlara Kur'an öğretir bir halde bıraktım" diye cevap
verdim. Bunun üzerine, "O, gerçekten zeki biridir. Ama bunu kendisine söyle
me" dedi." (l)
.î^ 4 L: JÜ LL*J
"Bundan sonra bil ki, Amr bin As bana istediğim şey üzere bey'at etti. A l
lah’a yemin ederim ki, eğer sen de onun bey'at ettiği üzere bana bey'at edersen,
senin iki oğlundan birini Kufe’ye vali tayin edeceğim. Diğerini de Barsa valisi
yapacağım. Senin de her türlü ihtiyacının karşılanmasına yardımcı olacağım.
Ben sana kendi yazımla mektup yazıyorum. Sen de bana kendi el yazınla cevap
yaz" diye mektup yazdı. Ebu Musa (r.a) da, Muaviye'ye şöyle cevap verdi:
"Sen bana ümmetin en önemli işi ile ilgili bir konuda yazı yazdın. Rabb'imin
önüne çıktığım zaman O ’na ne diyeceğim? Senin teklif ettiğin şeylere benim ih
tiyacım yok. Ve's-Selamu aleyk."
'j k j . ç j ı ; ; ^ .ü û ^ -1 tp İL J î
01 JJ di ^ ^ ^ 13jî ^ c^:
.1 *" ^ I ,*•' i * , , , ^
.\ j U j ^ c-lif- ^ :Jli
til ^ «İT
■J.^ İ l ll U
. i î ; ' i>ı s
2015- ibni Sa'd, Ebu Musa (r.a)’m şöyle söylediğini rivayet etmiştir:
Burun deliğimin cife kokusu dolması, kadın kokusu ile dolmasından daha
sevimlidir.
2016> İbni Sa'd, Ünımü Buısun'un azatlısı Abdımahman (r.a)'dan şöyle ri
vayet etmiştir;
"£bn Musa E j'ari ile Ziyad, Hz. Ömer (r.a)'in yanına gittiler. Hz. Ö m er
(r.a). Ziyad’m parm ağında altın yüzük gördü. "Altın süs eşyaları kullanm aya mı
başladınız?" diye_ sordu. Ebu Musa: "Berûm yüzüğüm denürdendir" dedi. B u
nun üzerine Hz. Ö mer (rjı):
"Bu daha fenadır. Birisi yüzük takacak olursa gümüş yüzük taksın" dedi."
j' j iA 0<' ^V
ij 1 y- * t*
2017- İbni Sa'd, Ebu Burde(r.a)’nin boasının şöyle söylediğini rivayet et
miştin
"Resulullah ( a j ) bize, C a fe r ile birlikte Necaşi'nin yurduna gitm em izi em
retti. Kureyş. A m r ve Umare bin Velid'i arkamızdan elçi olarak gönderdi. O nlar
Necaşi için araiarında hediye de topladıiar."
İbni Akabe, İbni İshak ve Ebu Ma'şer, Ebu Burde'nin babası olan Ebu Mu
sa'yı Habeşistan'a hicret edenler arasında zikretmemektedirler.
cjL^I ıjjl i S j j ^^
:c.U»_^ ^ ^
2019- İbni Sa'd, Ebu Burde (r.a)'nin şöyle söylediğini rivayet etmiştir:
"Kendisinde çıban çıkınca Muaviye'nin yanına gittim. "Gel yanım a ey
kardeşim oğlu" dedi. Baktım, çıban kökünü dışarı vermiş. "Korkulacak bir şeyin
yok" dedim. 0 sırada oğlu Yezid içeri girdi. Muaviye oğluna:
"Eğer başa getirilirsen, bundan öğüt al, onun babası benim kardeşim -veya
dostum- idi. Ancak ben çarpışmada onun görmediğini gördüm" diye söyledi."
Yine İbni Sa'd, Ebu Musa (r.a)'mn "Benim kabrimi derin yapın" diye söyle
diğini bildiımiştir. (2)
4ÎI J :J lî ^ ^*
’Ebu M usa (r.a) evinde otururken, insanlardan bir gurup yanına geldi. On
lara Kur an okumaya başladı. Sonra Resulullah (a.s)'a bir adam gelerek:
"Ey Allah'ın Resulü, Ebu Musa (r.a)'dan senin hoşlanacağın bir şey söyleye
yim mi, evinde oturmuş, insanlardan bir gurup yanına toplanmış ve o da K ur’an
okumaya başlamış" diye söyledi. Resulullah (a.s):
"Beni onlardan birinin göremeyeceği bir yere oturtabilir misin?" diye sordu
O, "evet" dedi. D aha sonra Resulullah (a.s) çıktı. Adam Resulullah (a.s)'ı gu
ruptan hiçbirinin göremiyeceği bir yere oturttu ve Resulullah (a.s) buradan Ebu
Musa (r.a)'nın kıraatim dirüedi. Sonra da "Ebu Musa, Davud ailesininin m iz-
marlarından bir m izm ar üzere okuyor" diye buyurdu."
;Jü ^ jJ S \ ıJ j'j •n
"Dün gece senin kıraatim dinlerden beni bir görseydin. Sana, D avud ailesi
nin tm zm arlanndan bir mizmar verilmiş."
Bir Açıklama
2020- Haysemi, Mecma'u'z-Zevaid (9/360)'de şöyle diyor: "Bunu, Ebu Ya'la rivayet et
mektedir ve isnadı basendir."
2021- Buhari (9/92) 66-Kitabu Fedaili'l-Kur'an. 31-Kur'an okumada sesin güzel olması
babı. Müslim (1/546) 6-Kilabu Sdlati'l-Musafırin ve Kasriha. 34-Kur'an okuma
esnasında sesi güzelleştirmenin müslehabhğt babı.
198 E L E S A S F İS S Ü N N E
"Ey Allah'ın Resulü, vallahi, eğer senin dinlediğini bilseydim, senin için onu
daha da süslerdim" diye söyledim." Burkani, bunu Müslim'in tahric ettiğini söy
lemektedir.
Bu fazlaLk, bizdeki Müslim'de ydrtur. Buhari ve Tirmizi'nin rivayetinde de
"Dün gece senin kıraatim dinlerken beni bir görseydin" ifadesi bulunmuyor.
"Abdullah bin Selam ’m isnû daha önce Husayn idi, Resulullah (a.s) onu A b
dullah olarak değiştirdi. Ondan, oğulları Y usuf ile Muhammed, ayrıca sahabe
den Ebu Hureyre, Abdullah bin Ma'kıl, Enis, Abdullah bin H am ala, H arset bin
Hurr, Kays bin Ubad, Ebu Selem bin Abdurrahman. ve daha başkaları hadis ri
vayet etmişlerdir."
Sahih bir hadiste Sa'd bin Ebi Vakkas (r.a)'dan şöyle rivayet edilmiştir:
"Hz. Peygamber (a.s)'in, Abdullah bin Selam'dan başka, yeryüzünde yürü
yen herhangi bir kimse için "bu cennet ehlidir" diye söylediğini duymadım."
"İlmi Ebu Derda, Selman, İbni M es'ud ve önceden yahudi iken sonra
müslûman olan Abdullah bin Selam’da arayın. Ben Resulullah (a.s)'ın, "Abdul
lah bin Selam cennetteki on kişinin onuncusudur" diye buyurduğunu duydum."
İbni Asakir de, iyi tur senetle Ebu Burde bin Ebi Musa'mn şöyle söylediğini
rivayet etmiştir:
"Medine'ye vardım, orada Abdullah bin Selam (r.a)'ı b ir sohbet halkasında
ABDULLAH BİN SELAM (R.A.) 201
oturmuş halde ve üzerinde hayır siması kendini belli eder bir şekilde gördüm "
Zebidi de, Abdullah bin Selam (r.a)'ın kardeşinin oğlunun şöyle söylediğini
bildinniştir:
"Hz. Osman (rjz)'ın öldürülmesi istendiğinde, Abdullah bin Selam (r.a) gele
rek, "sana yardım etmek istiyorum" dedi. Sonra Abdullah dışarı çıkarak şöyle
söyledi:
"Benim ismim cahiliyede başka idi, Resulullah (a.s) beni Abdullah olarak
adlandırdı. Yüce Allah'ın kitabında benim hakkımda ayet indi. "İsrailoğulla-
rından bir şahid de bunun böyle olduğuna şehadet edip de inanmışken, siz yine
de büyüklük taslarsınız, bana söyleyin kendinize yazık etmiş olmaz mısınız?" (1)
ayeti benim hakkımda indi. Yine, "İnkar edenler, "Sen peygamber değilsin,"
derler (2) ayeti kerimesi de benim hakkımda inmiştir:"
"Ey insanlar aranızda selamı yayın, yemek yedirin, akraba ile bağlantıyı
sürdürün. Bu takdirde emniyet içinde cennete girersiniz."
Abdullah bin Selam (r.a), Resulullah (a.s)'ın cennete gireceğine şahedet
ettiği kimselerdendir. Aym zamanda o, cennete gireceği kesin olanlardandır.
Zehebi de onun hakkmda şu bilgileri veriyor:
"Abdullah bin Selam bin Haris. Bilgin, önder. Cennete gireceği bildirilen
lerden, Ebu Haris, İsrailoğullarından. Ensar ife antlaşmak idi ve Resulullah
(a.s)'ın ashabının seçkinlerindendi.
1) Ahkaf Suresi: 10
2) Ra'd Suresi: 43
202 E L E S A S FtS S Ü N N E
Ondan Eb Hureyre, Enes bin Malik, Abdullah bin M a'kıl, Abdullah bin Han-
zale, İbni Ğasil, kendi oğtdlan Yusırfile Muhammed, Bi§r bin Şeğaf. Ebu Sa’id
Mukri, Ebu Burde bin Ebi Musa. Kays bin Ubad, Ebu Seleme bin Abdurrah-
man. Ata bin Yesar, Zurare bin Eyfa ve daha bankaları hadis rivayet etmişler
dir.
IİJ Jlî J! ı S jj —t •t T
AijJl jj J l_j,**İ9İj
2022- Ahmed, Tirmizi ve Hakim, Abdullah bin Selam (raydan şöyle ri
vayet etmişlerdir
"HzJ*eygamber (a.s) Medine'ye geldiğinde, insanlar kendisini görm ek için
koşuştular. Ben de koşuşanlardandım. Kendisini gördüğümde, O 'nun yüzünün
yalancı birinin yüzüne benzemediğini anladım. O'ndan duyduğum ilk söz de şu
oldu:
cjd ü* ^
d i a 4 -lil ;Jtt
tAİJl u ;JÛÎ ^ 3* J^' Ji' 'ı^ ],
AP>İ .(,^^1 ^ 1 » ;JÜÎ ^ ili ^ ,^ ' ^
^ ;\^ t^jJi ü) j ^
"Ey Allah’ın Resulu, arkamızdan bir atlı geliyor" dedi. R esulullah (a.s) ar
kasına baktı ve: "Ey Allah’ım onu yere düşür!" diye dua etti. Bunun üzerine at
adamı yere düşürdü, sonra kalkıp kişnemeye başladı. Bunun üzerine adam:
"Ey Allah'ın peygamberi, bana istediğin şeyi emret" dedi. R esulullah (a.s)
da:
"Olduğun yerde dur, kimsenin arkadan bize yetişm esine izin verm e" diye
buyurdu. Böylelikle günün ilk vakitlerinde Resulullah (a.s)'m peşine düşürek
onu öldürme çabasına giren adam, günün sonunda O ’nun için silah tutmaya,
O’nu savunmak için bekçilik yepmaya başladı. Resulullah (a.s) H arre mev
kiinde konakladı. Sonra ensara adam gönderdi. Onlar da R esulullah (a.s) ile
Hz. Ebu Bekir (r.a)'in yanına geldiler. Resulullah (a.s)’a selam vererek, "güven
içinde ve emirlerinize itaat edileceğinin bilincinde olarak bineklerinize binebi
lirsiniz" dediler. Resulullah (a.s) ve Hz. Ebu Bekir (r.a) bineğe bindiler. Gelen
ler de Resulullah (a.s)'ın ve Hz. Ebu Bekir (r.a)’in önünde silahlarıyla koru
macılık yapıyorlardı. Medine’de, "Allah’ın peygam beri geldi, A lla h ’ın pey
gamberi geldi," diye söylemeye başladılar. Halk koşup geldi ve "Allah’ın pey
gamberi geldi" diye seslenmeye başladı. Hz. Peygam ber (a.s) ilerlem eye devam
ederek, Ebu Eyyub’un evinin yanında bineğinden indi. Abdullah bin Selam , aile
sine ait bir hurma ağacının üzerinde onlar için hurma toplarken, bu gelişten
haberdar oldu ve ailesine de bundan sözetti. Sonra acele ederek topladığı hur
maları bile bırakmadan, onlarla birlikte gitti. Abdullah, R esulullah (a.s)'ın
sözlerini dinledikten sonra ailesinin yanına döndü. Resulullah (a.s):
"Git bize öyle uykusu (kâylule) uyuyacağımız bir yer hazırla" diye bu- yur
du. Ebu Eyyub (ruı) da "Allah’ın bereketi üzerine kalınız" dedi. Allah'ın pey
gamberi (a.s) geldiğinde Abdullah bin Selam (r.a) geldi ve şöyle dedi:
"Şehadet ederim ki, sen AUah’ın Resulüsün, getirdiğin de hakdır. Yahudiler
beni seyyitleri ve seyyitlerinin oğlu, en bilgilileri ve en bilginleri olarak bilirler.
Onları çağır ve benim müslüman olduğumu duymalarından önca, onlara beni
sor. Eğer onlar benim müslüman olduğumu duyarlarsa, benim hakkımda, bende
bulunmayan şeyleri söylerler" dedi. Resulullah (a.s) (yahudilere) haber gönder
di, onlar da geldiler ve yanına oturdular. Resulullah (a.s) kendilerine:
"Biz böyle bir şey bilmiyoruz" dediler. Resulullah (a.s) onların bu sözü
karşısında davetini üç kez tekrar etti, onlar, üçünde de aynı şeyi söylediler. B u
nun üzerine Resulullah (a.s):
"Abdullah bin Selam, aranızda nasıl biri olarak bilinir?" diye sordu. Yahu
diler:
"Allah korusun, o hiç müslüman olur mu!" diye söylediler. Bunun üzerine
Resulullah (a.s):
"Ey İbni Selam, çık yanlarına" diye buyurdu. Abdullah bin Selam (r.a) çıktı
ve şöyle dedi:
206 ELESASFİ'SSÜNNE
"Ey yahudiler topluluğu! Kendinden başka ilah olmayan Allah'a yemin ol
sun ki, siz O'nun, Allah'ın Resulü olduğunu, getirdiğinin de hak olduğunu bili
yorsunuz," Yahudiler:
O"- —y * T t
Ja I ^ (J^j (jf ;jLâ* ı<J-<ı<a* “u* ^
t (JIj
2024* Ahmed ve Hakim, Sa'd bin Ebi Vakkas (r.a)'dan rivayet etmişlerdir:
"Rasulullah (a.s)'a bir çanak içerisinde tirit getirildi. Yedi, biraz da arttı.
Resulullah (a.s):
"Şu yoldan cennet ehlinden olan bir adam gelir ve çanakta kalan fazlalığı
yer" diye buyurdu."
îu : C i :j û i 'j : ; . ^ _ t . r«
( iilj J j U jkU ii y , f i l
} j^ iil» :J_^
(^ ' ^ ( J j j —T • T %
2026- Ahmed, Abdullah bin Selam (r.a)'ın oğlu Yusuf'un şöyle söylediğini
^ q ı^ cJr :Jti ^ ^ » YV
J) j ‘# > ;: J ^
!^ı o u ; : :jii' .l îr j l î r j i ] ju j ş j , ^
‘j > Jü - .(^şİ*î :Î Si c ü i .« :i : J
^ f%İVl Jp c J lj 'iAİjj iU ij
.fSL. ^ illi;:
2027- Buharı, Kays bin Ubbad (r.a)'ın şöyle söylediğini rivayet etmiştir:
''Medine'nin Mescid'inde, içlerinde Resulullah (a.sym asluA ından bazı kim
selerin de bulunduğu bir topluluğun arasında oturuyordum. O esnada yüzünde
huşu (Allah korkusu ve zûhd) bulunan bir adam içeri girdi. İçerdekilerden biri-
si, "Bu adam cennet ehlinden biridir, bu adam cennet ehliıtden biridir," diye
söyledi. Adam kısa kısa iki rekat namaz kıldı, sonra çıktı. Ben adamın peşine
takıldım. Adam evine girdi, ben de kendisi ile birlikte girdim. Koraıştuk,
aramızda biraz yakınlık oluşunca kendisine, "sen biraz önce M escid'e gir
diğinde bir adam senin için "cennetlik dedi" dedim. Bunun üzerine şöyle
söyledi:
"Kimin cennet ehli olacağını Allah daha iyi bilir. Bunu niçin söylediklerini
sana bildireceğim. Ben bir keresinde uyurken, rüyada bir adam yanım a gelerek
bana; "kalk ve elimden tut," dedi. Ben onunla birlikte çıktım. B ir de sol tarttfa
doğru çıkan bir takım yollarla karşılaştım. Bu yöne doğru gidecek oldum . "O
210 ELESASFİ'S SÜNNE
yöne gitme," diye söyledi. Bir de baktım, sağ yanımızda da dümdüz bir yol
uzanıyor. Adam bana, "ݧte bu yola gir," dedi. Adam beni bir dağa götürdü.
Sonra, "Tırman" dedi. Ben tırmanmayı başaramadım ve düştüm. Bunu birkaç
kez tekrarladım. Daha sonra adam beni aldı ve bir direğin yanına götürdü.
Direğin ucu gökte, altı ise yerdeydi. Tam ucunda da b ir kulp vardı. Bana, "Bu
nun üstüne tırman" diye söyledi. "Ben buna nasıl tarm ananm , bunun ucu
gökte" dedim. Adam elimi tuttu ve beni ilerletti. B ir de kendimi halkaya tutun
muş halde buldum. Daha sonra direğe vurdu ve direk düştü. Bense halkaya
asılı halde duruyordum. Öylece sabahladım. D ana sonra Resulullah (a.s)‘a
gelerek bu rüyayı kendisine anlattım. Resulullah (a.s):
“O sol yanında gördüğün yollar solcuların, sol yöne gitm eyi tercih edenlerin
yollandır. Sağ yamnda gördüğün yollar ise, sağcıların, sağ yöne gitm eyi tercih
edenlerin yollandır. Dağ ise, şehidlerin derecesidir. Sen ona ulaşamayacaksın.
Direk ise, İslam direğidir. Kulpa gelince, o da İslam'ın kulpudur. Sen ölünceye
kadar buna bağlı kalacaksın" diye buyurdu" (1)
)l\ > İ l k : J l :J ü i ^ ^
.(lAiyı ç-p y
"Bunları bana az önce Cebrail (a.s) haber verdi" dedi. İbni Selam (r.a):
"Bu, m elekler içinde, yahudilerin düşmanı olan melektir," diye söyledi. Da
ha sonra Resulullah (a.s) şunları söyledi:
"Kıyamet alametlerinin illâ, doğuda yanıp batıda görülecek olan bir ateştir.
Çenet ehlinin yiyeceği ilk yiyecek, balığın ciğerinin fazlasıdır. Çocuğa gelince,
eğer erkeğin suyu, kadının suyunu aşarsa çocuk babaya benzer, kadının suyu
erkeğin suyunu aşarsa, o zaman da çocuk anneye benzer."
Abdullah bin Selam (rM) bunun üzerine:
"Şehadet ederim ki, Allah'tan başka ilah yoktur ve yine şehadet ederim ki,
sen O'nun peygamberisin" dedi ve sözüne şöyle devam etti:
"Abdullah bin Selam sizin aranızda nasıl biri olarak bilinir?" diye sordu.
Yahudiler:
"Allah onu böyle bir şeyden korusun" dediler. Resulullah (a.sj bu soruyu
tekrar ederek üç kez kenelerine aym şeyi sordu, onlar da hep aym cevabi ver
e le r . Bunun arkasından Abdullah bin Selam (rM) çıkarak:
,J4-: 4 ' :cK > ÎUİ JIİİ . jlU İ k vUÎ u r :J_^' lljiU ^ j4-j
^ ' J i ^ U JjlJ 1y u ^ li
2029- Hakim, Avf bin Malik Eşca'i (r.a)'den şöyle rivayet etmiştir;
"Hesulullaft (a.s) ile birlikte olduğum bir sırada dtgarı çıktık, beraberce ya-
hudilerin bir havrasına girdik. Resulullah (a.s):
"Ey yahudiler topluluğu, bana Allah'tan ba§ka ilah olm adığına ve Mu-
hammed (a.s)'in O'mın peygamberi olduğuna şehadet eden oniki adam gösterin.
Yüce Allah şu göğün altında, size karşı olan gadabını bağışlasın" dedi. Yahudi
ler bu söz karşısında sustular ve bir tanesi bile cevap vermedi. R esulullah (a.s)
bunu yine tekrar etti, ancak yine bir tek cevap veren olmadı. Bunun üzerine Re-
sulullah (a.s):
"Sen olduğun yerde dur ey Muhammed," diye seslendi. Sonra bu adam, "Ey
yahudiler topluluğu, beiû nasıl biri olarak tanırsınız" diye sordu. O nlar da:
"Allah'ın kitabım senden daha iyi bilen, onu senden daha iyi kavrayan birini
bilmiyoruz. Senden önce de baban böyleydi. Ondan önce de deden böyleydi,"
dediler. Bunun üzerine adam:
jt :JÛ l'iji ıS y j —^
Buhari'nin naklettiği bir başka rivayette (2) de Ebu Burde (r.a)'nin şöyle
söylediği bildirilmiştin
" M e t e 'y e gittim. Abdullah bin Selam (cm) ile karşılapım . Bana, "Benim
evime gelmez misin, sana şıra ve hurma ikram ederim," dedi. Sonra da şöyle
konuştu:
"Sen, faizin yaygınlık kazandığı bir toprak üzerinde bulunuyorsun. Senin bir
adam üzerinde hakkın olduğunda, o sana bir yük saman veya bir yük arpa ya~
hut bir yük yu lcf hediye eder. Bu faizdir" Nadr, Ebu Davud ve Vehb, evle ilgisi
ni zikretmemişlerdir.
Hafız İbni Hacer, Feth'de diyor ki:
"Bu söylenilenin, Abdullah bin Selam'tn kendi görüşü olması ihtimali vardır.
Yoksa fıkıh alimlerine göre, önceden şart koşulması halinde fa ize girmektedir.
Bununla birlikte vera açısından bu tür hediyelerden kaçınmanın uygun olaca
ğını da söylemek gerekir."
2031- Buhari ve Müslim, Sa'd bin Ebi Vakkas (r.a)'dan rivayet etmişlerdir:
"Resulullah (a.s)'ın yeryüzünde, Abdullah bin Selam ’dan başka biri için "bu
cennet ehlindendir" diye söylediğini duymadım. Şu ayet de onun hakkında in
miştir:
"De ki; Eğer bu kitap, Allah katından ise ve siz de onu inkar etmişseniz, İs-
railoğullanndan bir şahid de, bunun böyle olduğuna şehadet edip d e inanmış
ken, siz yine de büyüklük taslarsanız, bana söyleyin kendinize ya zık etm iş olmaz
mısınız?" Doğrusu Allah zalim milleti doğru yola eriştirmez." (1)
Valddi de, Cerir'in hicri 40 yılımnm ramazan ayında Resulullah (a.s)'ın hu
zuruna gittiğini, Resululah (a.s)'ın kendisini bu tarihten sonra meydana gelen
Zul-Hulasa'ya gönderdiğini ve onun, Resulullaha (a.s) ile birlikte aynı yıl
gerçddeştirilen Veda Haccı'na katıldığını ileri sürmektedir. Bu konuda bir te
reddüt vardır. Çünkü Şerik'in Şeybani'den, onun Şa'bi'den, onun da Ceıiı'den ri
vayet ettiğine göre Cerir:
"Resulullah (a ^ ) bile "kardeşiniz Necaşi öldü" diye buyurdu..." diye söyle
miştir. (hadis bu şekilde devam ediyor).
Bu hadisi Tâberani nakletmektedir. Bu hadis, Cerir'in müslüman oluşunun
hicri 10 yılından önce olduğuna işaret etmektedir. Çünkü Necaşi'nin ölümü, bu
tarihtm önceydi.
Hz. Ömer (r.a), Cerir'i, Irak savaşlannda bütün Becile'lilerin önüne geçirmiş
ti. Onlann Kadisiye fethinde büyük katkılan olmuştur. Daha sonra Cerir
Kufe'de kalmaya başlamıştır. Hz. Ali (r.a) de onu Muaviye'ye elçi olarak gön
dermiştir. Sonralan Cerir, her iki guruptan da aynlarak ve ölüm tarihi olan S i
ya da bir başka rivayete göre 54- yılına kadar Kaıkisiya'da ikamet etmiştir. Sa-
hih'te Resulullah (a.s)'ın Cerir'i, Zul-Hulasa'ya genderdiği ve onun bu yeri
yıktığı bildirilmektedir.
İbrahim bin İsmail Kuheyli'nin "Cerir'in boyu altı zira idi" diye söylediği ri
vayet edilmektedir. Taberani de, Hz. Ali (r.a)'nin merfu olarak, "Cerir bizden,
ehl-i beydendir" diye söylediğini bildirmiştir. Cerir'den, sahabeden Enes bin
Malik hadis rivayet etmiştir. Malik (r.a)'in, "Benden büyük olduğu halde, bize
hizmet ederdi" diye söylediği bildirilmiştir. Bu rivayeti Buhari ve Müslim nak-
letmiştir.
İbni Kesir şöyle diyor:
"Cerir bin Abdullah Beceti (r.a), nmide suresinin inmesinden sonra müslü
man olmuştur. Müslüman oluşu hicri 10 yılının ramazan ayında gerçekleş
miştir. Resulullah (a.s) bir hitabette bulunurken önüne geldi. Onun varışından
önce Resulullah (a.s) konuşmasında:
tZ " ^ ^ ^ ^33 -T t
LL^ ^ JJi;. < jJJ* ^ .Jj,
.ğ ^ i U ;Jlî IiİJlL*
"Ey A lla h ’ın kulu, Resulullah (a.s) benim durumumla ilgili bir şey konuştu
mu?" diye sordum. O da:
"Evet, o seni en güzel şekilde andı. Konuşurken bir ara konuşmasını kesip
"şimdi şu kapıdan yanınıza, Yemen halkının en hayırlılarından bir kimse gire
cek. D ikkat edin, onun yüzünde melek dokunmasının izi vardır" diye buyurdu"
dedi. Ben bunu duyunca, Allahu Teala'nın bana olan lüftundan dolayı hamdet-
tim."
Kendisinden Enes, Kays bin Ebi Hatim, Ebu Vail, Şa'bi, Hemma bin Haris,
kendisinin dört oğlu, Munzir, Ubeydullah , İbrahim ve Eyyub, ayrıca Şeh bin
Hav^eb, Ziyad bin İlaka, torunu Ebu Zur'a bin Am r bin Cerir, Ebu İshak Sebi'i
ve daha başkaları hadis rivayet etmişlerdir.
Cerir, Resulullah (a.s)'a, her miislümana öğütte bulunmak ve her müslüma-
nın iyiliğine çalışmak üzere bey'atte bulunmuştur."
"Evet, ben Resulullah (a.s)'ın küçük abdest bozduktan sonra abdest aldığını
ve abdestinde m enleri üzerine meshettiğini gördüm" diye söyledi."
İbrahim diyor ki:
"Bu durum, soranların oldukça ilgisini çekti. Çünkü C erir son möslûman
olanlardandı (yani Resulullah (a.s)’ın sağlığında müslüman olanların sonuncu-
lanndandı.)"
Bu, tabiin alimlerinin ilgisini çekmiştir. Zira Ceriri’in geç müslüman olanlar
dan olması, bu konudaki hükmün men.suh olmadığına işaret etmektedir.
• jü y u j j t —^ :Jlî . ^4^
.4İÎ :Jlİi jlw> J) t aJJI J
2034- Buharı ve Müslim, Cerir bin Abdullah Beceli (r.a)'den şöyle rivayet
etmişlerdir:
"Resulullah ( a j ) bana:
"Ey A llah'ım , onu doğru yolda sabit kıl ve onu doğru yolda giden, başkala
rını da doğru yola ileten biri eyle."
Yine Zehebi, İbrahim bin Cerir (r.a)’den, Hz. Ömer (r.a)’in: "Cerir (r.a) bu
2034-Buhari (7/131) 63-Ktabu Menakıbı'l-Ensar. 21-Cerir bin Abdullah Beceli ile ilgili
rivayetler babı. Müslim (4/1926) 44-Kiiabu Fedaili's-Sahabe. 29-Cerir bin Abdul
lah'ın faziletleri babı.
1) Siyer (2/535) Ravileri sikadır.
220 EL ESAS FÎ'S SUNNE
"Allah sana rahmet eylesin, sen cahiliyede iyi bir efendi (seyyid) idin. M üs
lümanlığa girdikten sonra da iyi ve güzel bir seyyid oldun."
Yine Zehebi'nin Şa'bi'den naklettiğine göre, Kadisiye gününde Sa'd bin Ebi
Vakkas (r.a)'m sağ tarafında Cerir bin Abdullah (r.a) bulunuyordu. (3)
CABİR BİN ABDULLAH (R.A.)
VE BABASI
ABDULLAH BİN AMR BİN HARAM (R.A.)
îbni Hacer, Cabir bin Abdullah (r.a) hakkında şöyle diyor:
"Cabir, Abdullah'ın oğludur, o Amr'm oğlu, o Haram'ın oğludur, o K a'b'm
oğludur, o Ğanem'in oğludur, o Ka'b'm oğludur, o da Selime'nin oğludur. En-
sardandır ve Süjemidir. Çeşitli rivayetlere göre, Ebu Abdullah, Ebu Abdurrah-
man ve Ebu M uham m ed olarak künyelenirdi. Resulullah (as)'dan çok hadis ri
vayet edenlerden biridir. Kendisinden de, sahabeden bir çok kim se hadis
rivayet etmiştir. Ondan ve babasından hadis rivayet edilmiştir. Sahih'te kendi
sinden nakledilen bir rivayete göre o, Akabe bey'atına katılanlardandır. H accac
bin Savva fın Ebu Zubeyr'den, onun da Cabir'den rivayet ettiğine göre, Cabir
şöyle demiştir:
Beğavi de, Asım bin Amr bin Katade'nin şöyle söylediğini bildirir;
"Cabir, bize geldi. Gözü yaralanmış, saçına ve sakalına da sarı bir boya
sürmüştü."
Ebu Hilal tanki ile gelen bir rivayette de, Katade'nin şöyle söylediği bildiril
miştin
"Resulullah (as)'ın ashabından Medine'de en son ölen kişi Cabir (r.a)'dir."
Beğavi: "Su yanlıştır, en son ölenleri Seki bin Sa'd'dır." demektedir. Yahya bin
Bukeyr ve daha başkalan da, Cabir'in hicri 78 yılında vefat ettiğim söylemiş
lerdir. Ali bin Medini ise:
"Cabir uzun bir ömür yaşadıktan sonra öldü ve H accac’m kendi üzerine ce
naze namazı kılmaması için vasiyette bulundu." demiştir.
“Resulullah (a j)'a babamın üzerinde olan bir borçla geldim ..." (hadis ol
dukça ucundur.)
Yine Cabir (r.a)'den rivayet edilen bir hadiste onun şöyle söylediği bildirili
yor
"Babam Uhud gününde öldürüldüğünde, yüzünden elbiseyi açmaya
başladım" (hadis devam ediyor). Yine bu hadiste, "Melekler onu kanatlan ile
gölgelendirmekteydiler," ifadesi geçmektedir. Tiımizi de Cabir (r.a)'den rivayet
edilen bir hadiste, onun şöyle söyle^ğini bildiriyor:
"Resulullah ( a j ) benimle karşılaştı ve, "Ey Cabir, ne oluyor, seni üzgün
görüyorum?" diye buyurdu. Ben:
"Ey Allah’ın Resulü, babam öldürüldü, geriye borç ve çoluk çocuk bıraktı"
dedim. Bunun üzerine Resululah (a.s):
CABÎR BİN ABDULLAH (R.A) VE BABASI 223
"Sana bir §ey söyleyeyim mi? Allah her kim ile konuktu ise, ancak perde ar
kasından konuşmuştur. Senin baban ile ise, perde olmaksızın konu§tu ve "ey ku
lum, iste vereyim " diye buyurdu," seklinde konuştu, (hadis devam ediyor). Ca-
bir (r.a) diyor ki:
"Babamın yerini altı ay sonra değiştirdim, kendisinde daha önceden görm e
diğim (yani değişikliğe uğramış halde) bir tek sakalındaki bir kaç tüy vardı. Bu
tüylere toprak karışmıştı."
U ü ^ ili
c J lj L. jî # ^ 1 JUİ
224 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
2036- Ahmed, Ebu Davud, Tirmizi ve Nesai, Cabir (r.a)'den şu şekilde ri
vayet etmişlerdir;
"Uhud Savaçı'nda halam, babamın cenazesini bizim kabristanım za gömmek
için getirdi. Bunun üzerine Resulullah (a.s)’ın görevlendirdiği b ir münadi,
"ölüleri, öldürüldükleri yerlere geri götürünüz," diye seslendi."
Kırmızı tenli, saçları dökülmüş biriydi. Uzun boylu değildi. Am r bin Cemuh
ise, uzun boyluydu. İkisi birlikte sel akıntılığına gömiUdüler. Sel bıadann kabir
lerini egti. Üzerlerinde çizgili, benekli bir bez k ^ e n vardı. Abdullah yüzünden
yara alnustı ve eli de yarası üstündeydi. Eli kaldırıldı, kan yeniden bolalm aya
başladı, eli tekrar yaranın üstüne konuldu ve bu kez kan durdu."
Cabir (r.a) dedi İd:
"Babamı, kabri içerisinde gördüm. Adeta uyuyor gibiydi. Durumunda hiçbir
değişiklik olmamıştı. Bu iki olay arasında 46 yıl vardır. İldsi (Abdullah bin Am r
ve A m r bin Cemuh)'nin yerleri değiştirildi. Toplanık bir halde ve taze taze m e
zarlarından çıkarıldılar,"
Cabir dedi ki:
"Muaviye, Uhud'da göze açtırınca, (sel baskını oldu ve) ölülerimize gidip
bakmamız söylendi. Gittik, onları vücutları taze, kol ve bacakları toplanık bir
halde kabirlerinden çıkardık."
Sabah başladı ve savaşta ilk öldürülen kişi oldu. Onunla birlikte kabre bir
başkası daha gömüldü. Daha sonra onu kabirde bir başkası ile bırakmaya pek
gönlüm razı olmadı. Altı ay sonra onu mezarından çıkardım, sanki biraz önce
konulmuş gibi aynen koyduğum günkü gibi duruyordu. Sadece -kulağında bir
değişiklik olmuştu."
‘ıji^ ^ j kŞ J j —T • t*A
U Nl ^).î Dİ ^ yi
jı ^ . y y j ^ û t^ ^
.ı^*U»pi t. y . y j
2038- Buharı, Cabir (r.a)'in şöyle söylediğini etmiştin
"Babam borçlu bir halde vefat etti. Resulullah (a.syın yanına giderek, "Ba
bam geriye borç bıraktı, benim yanımda ise onun hurmalarından elde edilecek
gelirden başka bir şey yok. Ama o hurmalardan elde edilecek gelir yılla r boyun
ca onun borcunu karşılamaz. Alacaklıların taşkınlıkta bulunmaması için benim
le gelir misiniz?" dedim. Hurma yığınlarından bir yığının etrafında dolaştı, ala
caklıları çağırarak, "Buradan alın" dedi. Böylelikle onların bütün alacaklarım
verdi, üstelik onlara verdiUeri kadar da bize kaldı."
ptygmberligin Mmtam
CABİR BİN ABDULLAH (R.A) VE BABASI 227
"Ey Rabbi'im beni dirilt, tekrar senin yolunda öldürüleyim," dedi. Allahu
Teala "Benim daha önceden "onlar dünyaya bir kez daha döndürülmezler diye
kesin hükmüm vardır," diye buyurdu. Daha sonra da şu ayet indirildi: "Allah
yolunda öldürülenleri, ölüler sanmayın, onlar diridirler,." (1)
.tJjLl ^ «njjIAv»!
Resulullah (a.s)'dan Hz. Ömer (rjı)'den, Hz. Ali (rM)'den, Hz. Ebu B ekir
(r.a)'den, E bu Ubeyde (rM)'den, Mıtaz bin Cebel (ruıfden, Zubeyr (r.a)’den ve
daha başkalarından çok miktarda hadis nakletmiştir.
2039- Tirmizi (5/230) 48-Kitabu Tefsiri'l-Kur'an. 4-Ali İmran Suresi hakkında gelen riva
yetlerden bazıları ile ilgili bab. Tirmizi: "Bu hadis, buradaki rivayet tankı ile
hasen, garibdir" demiştir. MOstedrck (31203) Hakim, sahih olduğunu bildirmekte,
Zehebi de onu doğrulamaktadır.
2040- Ahmed, Müsned (3/375) İsnadı kavidir.
1) Ali İmran Suresi: 169
228 ELESASFİ'SSÜNNE
Cabir (rjı)’e dayandırılan bir başka hadiste de gene aynen bu şekilde bildi
rilmektedir."
Onun, doksandört yıl yaşadığı söylauniştir. Buna göıe Bedir gününde onse-
kiz yaşuıda olması geriyor.
İbni Adan, Ubeydullah bin Kfikson'in şöyle söylediğini rivayet etmiştin
"Cabir bin Abdullah (rja), ömrünün sonuna doğru, duyduğu bazı hadisler
için M ekke'ye gitti, sonra Medine'ye döndü."
Cabir bin Abdullah (r.a)'ın, kısas hadisini, bizzat Abdullah bin Uneys'ten
diıdenıek için, Mısır'a gittiği rivayet edilmiştir.
Siyer'i tahkik eden Şeyh Şu'ayb şöyle diyor:
"Doğru olan, onun bu amaçla Şam'a gittiğidir. İmam Ahmed, 'Müsned'inde,
Buhari ‘E debu'l-M i^ed'inde, Hatib Bağdadi de, 'RiMe'sinde rivayet ettiğine
göre, Abdullah bin Muhammed bin Ulaiyl, Cabir bin Abdullah (r.a)'ın şöyle
söylediğini bildirmiştir:
"Bir adamın Resulullah (a.s)'dan bir hadis duyduğunu öğrendim. Bunun
üzrerine bir deve satın aldım, deveye yolluklarımı bağladım, ona ulaşmak için
bir ay yolculuk ettim. En son Şam'a vardım. Abdullah bin Uneys'in bu kişi
olduğunu öğrendim. Kapıcıya, "Cabir geldi der misin?" dedim. "İbni Abdullah
mı?” diye sordu. "Evet" dedim. Biraz sonra (Abdullah bin Uneys) elbiselerini
sürüyerek yanım a geldi. Beni kucakladı, ben de onu kucakladım ve şöyle
söyledim:
"Resulullah (a.s)'dan kısasla ilgili olarak, bir hadis duyduğunu öğrendim.
Ben de, bunu duymadan, senin veya benim öleceğimden endişelendim." O da
şöyle cevap verdi:
"Ben Resulullah (a.s)'ın şöyle söylediğini duydum:
"Kıyamet gününde insanlar -veya kullar diye söyledi- çıplak, sünnetsiz ve
buhem olarak haşredilirler." Resululah (a.s)'a: "Buhem" nedir diye sorduk.
"Beraberlerinde kimse bulunmaksızın" diye buyurdu ve şöyle devam etti:
"Sonra birisi, uzaktakinin de aynen yakındaki gibi işiteceği b ir sesle. "Ben
melikim, ben hesaba çeldciyim, cehennem ehlinden birinin, dayak atm aya
varıncaya kadar, cennet ehlinden herhangi bir kimsenin onun üzerindeki bütün
hakları alınmadıkça (kısas yapılmadıkça) cehenneme girmesi uygun olm az,"
diye seslendi. Biz:
230 ELESASFÎ’SSÜNNE
Hafız İbni Hacer. Feth'de bu hadisin, hasen olduğunu ifade etmektedir. Ha
kim ise. sahih olduğunu söylemiş, Zehebi de Hakim'i doğnılamıştır.
Zehebi diyoriti:
"Cabir (r.a)'in, Şam'ın kuşatmaya alındığı zaman, ben H alid’in ordusunun
içindeydim" diye söylediği rivayet edilmiştir."
Zeyd bin Eşlem: "Cabir'in gözleri kapandı (kör oldu)" diye bilditmiştir.
Valtidi, Yahya bin Bukeyr ve başkaları, Cabir (na)*»! hicri 78 yıluida öldü
ğünü bildiımişleıdir.
Ebu Nuaym ise. Cabir (r.a)'in hicri 77 yılında öldüğünü söyloniştir.
Doksandört yıl yaşadığı da söylenmiştir. Ömriinün sonuna doğru düşkün bir
2043- Bezzar, Cabir bin Abdullah bin Amr bin Haram (r.a)'dan şöyle rivayet
etmiştir
"Babam, bana bir çorba (harira çoçbası) hazırlamamı söyledi. Hazırladım.
Sonra çorbayı Resulullah (a.s)'a götürmemi söyledi. Resulullah (a.s):
ili ^^
Baki Inn MaMed, Müsned'inde Ebu İshak'm şöyle söylediğini rivayet etmiş
tir:
"Müslümanlar Yemame günü müşriklerin üzerine yürüdüler ve ardan, içeri
sinde Allah düşmam Müseyleme'nin bulunduğu bir bahçeye sığınm aya mecbur
bıraktılar. O gün Bera bin Malik (r.a):
"Kalk ey Bera," diye seslendi. Sonra, atına bindi, Allah'a ham d ve sena ettik
ten sonra şöyle dedi:
"Ey Medine halkı! Bugün sizin için Medine yok, sadece A llah ve O 'nun cen
neti var." Sonra bir hande yaptı, Medineliler de onunla birlikte ham le yaptılar.
Bunun üzerine Yemame halkı yenilgiye uğradı. Bera, Yemama koruyucusu ile
karşı karşıya geldi. Ona vurdu ve yere düşürdü, Yemame koruyucusunun
kılıcını aldı ve onunla kırılıncaya kadar çarpıştı."
BERA BİN MALİK (R.A.) 235
Tinmizi'nin Enes (r.a)'den rivayet ettiğine göre, Resıüullah (a.s) şöyle buyur
muştur:
"Nice saçı başı dağınık, toz toprak içinde kendisini fazla kimsenin tanıma
dığı ve önem sem ediği insan vardır ki, yemin edecek olsalar, Allah yeminlerinin
gereğini gerçekleştirir. İşte Bera bin Malik (rjt) anlardandır."
ber (tt.s)'in hizmetçisi olan Enes bin Malik'in kardeşidir. Uhud Savaşı'na katıl
mış ve ağaç altındaki bey'ate iştirak etmiştir.”
Bize ulaşan habere göre Bera, Museyleme'ye karşı verilen savaşta, arka
daşlarından kedisini, düşmamn ok yağmunma tuttuklan kale duvarına çıkar-
malannı ve oradan bahçeye bırakmalannı istedi. Buraya girdikten sonra onlara
karşı durdu, kendilerini zor dununda bıraktı ve bahçe duvarını açmcaya kadar
onlaria savaşti. O gün seksen küsur yara aldı. Bu yüzden Hahd bin Velid
Bera'yı tedavi için, bir ay başında durdu.
Bera'nın çaıpışmalan sırasında, ikili çarpışmalarda cesaretleriyle ün kazan
mış yüz kadar insanı öldürdüğü de rivayet edilmiştir.
ûrî |^> • -^ 6 ^ —t • t O
.1^1 J u ^ 4Î11 J p p î ^
ûl «.Ijj İj O j T ^ LiAj ^
"Nice za ytf görünen vefezla önemsenmeyen, eski elbiseli insan vardır ki, Al
lah aıhna yenûn edecek olsalar, Allah yeminlerini doğru çıkarır. B era bin Ma
lik anlardandır" diye buyurdu. Bera, müşriklere karşı bir çarpışm ada bulundu.
Mûslümardar o çarpışmada zor durumda kalmışlardı. Kendisine:
"ResuM lah ( a ^ ) sem ti Allah adına yemin etmen halinde, Allahu Teala'mn
senin yem inini doğru çıkaracağım bildirdi. Haydi Rabbinin adına yemin et" de
diler. Bunun üzerine Bera:
"Nice saçı, başı dağınık, toz toprak içinde, eski elbiseli, görenin kendisini
önemsemediği kim se vardır ki, yemin edecek olsa, Allah yeminini doğru çıkarır.
Bera bin M alik anlardandır."
^ o* o ; ^ ,uPi ^3
2046- Tirmizi (5/693) 50-Kitabuİ-Menaktb. SS-Bera bin Malik'in menkıbeleri babı. Tir
mizi: "Bu hadis, buradaki rivayet tariki ile sahihtir" demiştir.
2047- Miistedrek (3/291) Hakim, bunun sahih olduğunu bildirmekle. Zehebi de onu doğ-
ruianuAtadtr. Hcfiz da. bunu Isabe’de Beğavi'den nakille rivayet etmekle ve: "Bu
nu. aynı zamanda Ebu Nu'aym. HOye'de rivayet etmektedir" demekledir
238 ELESASFt'SSÜNNE
Bir rivayette de Enes'in, "Ey kardeşim, Allaku Teala, sana Kur'an'ı verdiği
halde sen. kaside m i söylüyorsun" dediği bildirilmiştir.
—t * t a
Zaıe kdimesi. Zar kdimesinin tdr kişiye delalet eden şddidir. Bdueyn'ddd
Zare kaynağı ünlüdür. Zare de burada büyük bir köydür. Meızubanu'z-Zare de
bu köydoıdi. Fetih kitaplannda bu konu hakkında açıklayacı bilgiler bulunmak
tadır. Zare. Hz. Ebu Bekir (r.a)'in hilafeti döneminde, hicri 12. yılında fiethedil-
miş ve halkı ile anlaşma yapılıhıştır.
Bera bin Malik (r.a) hicri 20 yılında Tüster'in fethi günümle şehid edilmiştir.
İLlİJi ^ Ol
"Kavarirden uzak dur" diye buyurdu. Bunun üzerine Bera sustu. Resulullah
(a.s) onun sesini, kadınların dinlemesini istememişti."
"Musa bin Enes'e, "Enes, Resulullah (a.s) ile birlikte kaç savaşa katıldı?"
diye sordum. "Sekiz savaşa" diye cevap verdi."
İbni Seken'in rivayet ettiğine göre, Safvan bin Hubeyre, babasının .şöyle
söylediğini bildirmiştir:
"Sabit Bumıni dedi ki: "Enes bin M alik (r.a) bana, “Şu R esulullah (as)'m
tiklerinden bir tüydür. Onu dilimin altına koy" dedi. Ravi, "Sabit onu (Enes'in)
dilinin altına koydu ve o tüy, dilinin altında olarak drfnedildi" demiştir.
ENES BİN MALİK (R.A.) 241
Bu rivayeti İbhi Şahin nakletmektedir. Sa'd bin Ufeyr, Haysem bin Adiy ve
Mu'temir tnn Süleyman ise Enes (r.a)'in, hicri 91 yılında vefat ettiğini söyle
mektedirler. tbni Şahin şöyle diyor:
"Osman bin Ahm ed, Hanbel'den, o Mu'temir bin Süleyman'dan, o da Ha-
mid'den benzer bir rivayette bulunmuş ve §u ilaveyi yapmıştır:
" 0 , 99 y ıl yaşamıştır."
İbni Sa'd'ın Vakidi'den, onun Abdullah bin Zeyd Huzeli'den rivayet ettiğine
göre, Abdullah tnn Zeyd 92 yılında Enes bin Malik (r.a) ile göriişmüştUr. Ebu
Nu'aym Kufi ise şöyle diyor:
"Enes (r.a) hicri 93 yılında vefat etmiştir."
Medaini ve Halife de aym tarihi vennekte. Halife ise "Enes (rjj). 103 yıl
yaşamıştır" şeklinde ilavede bulunmaktadır. İbni Şahin'in Yahya bin Bu-
keyfden rivayet etitğine göre, Enes (r.a) 101 yaşında vefat etmiştir. Bukeyr
(r.a), 107 yıl yaşadığım söylemektedir şeklinde açıklamada bulunmuştur.
Beğavi, Ömer bin Şubbe'den, o da Muhammed bin Abdullah Ensari'den Imna
benzer bir rivayet nakletmiştir.
Taberani, Enes (r.a)'in şöyle söylediğini rivayet etmiştir:
"Ûmmü Süteym, Resulullah (a.s)'a:
"Ey Allah'ın Resulü, Enes (r.a) için Allah'a dua et" dedi. Resulullah (a.s) da:
"Ey Allah'ım , onun malını ve çocuğunu çok eyle ve kendisi için onları bere
ketli kıl" diye buyurdu."
"Allah'ım, onun malını ve çocuğunu çok eyle ve onu cennete sok" diye dua
242 E L E S A S F İ'S S U N N E
Taberani, "Ebu Hureyre'nin, Enes (r.a)'den bunun dışında herhangi bir ha
dis rivayet ettiğini bilmiyoruz" demiştir.
Muhammed bin Abdullah Ensari ise şöyle diyor:
"İbni Avn'ın, Musa bin Enes'tan rivayet ettiğine göre, Hz. Ebu Bekir (r.a)
halifeliğe getirildiğinde, Enes (r.a)'e kendisini zekat toplam a göreviyle, Bah
reyn tarafına göndermek için adam yolladı. 0 sırada Hz. Ö m er (r.a) yanına gir
di, onunla istişarede bulundu. Hz. Ömer (r.a):
"Onu gönder, o gerçekten akıllı bir katiptir" diye söyledi ve H z. Ebu Bekir
(r.a) de gönderdi. Enes (r.a)'in menkıbeleri ve fa ziletleri oldukça fazladır."
Zehbbi, Enes bin Malik (r.a)'in hayatı ile ilgili olarak şu bilgileri veriyor:
"İmam, müftü, fetva ehli, fetva verme derecesinde b ir laşi, K ur'an öğretidsi,
hadisçi, İslam'ın çokça bilgi aktaran bir ferdidir. K ünyesi E bu H am za'dtr. En-
sardan, Hazrec kabilesinden, Neccariler kolundan v e M edinelidir. Resulullah
(a.s)'ın hizmetçisi ve hammlar tarıftndan akrabasıdır. Onun öğrencisi, bağlısı
ve sahabilerinden en son vrfat edenidir."
^ :Jlî ^ (İLli i i j j — t * O )
J iîâ i t ^ Jll Ulj o U j
ö 4 ^ lijlao
.lU Îi d ^ ^ ^ JÜ i . # >î»
"Ben, on yağında iken Resulullah {a.s) Medine'ye geldi ve ben yirmi yadında
iken vefat etti. Annelerim beni O'nun hizmetinde bulunmaya tegvik ederlerdi.
Resulullah (a.s), evimizde bizi ziyaret etti, biz O'na evdeki koyuntanmızdan bi
rinin sütünden ikramda bulunduk. Resulullah (a.s) için evimizdeki bir kuyudan
su verdik, Resulullah (a.s) bunu içti. Hz. Ömer (r.a) kendisine -Hz. Ebu Bekir
(r.a) de sol yanında idi-:
"Ey Allah'ın Resulu, Ebu Bekir'e de su ver" dedi. Fakat Resulullah (a.s) sağ
yanındaki bir bedeviye ikram etti ve sonra da "sağdan sağa doğru sırayla" diye
buyurdu."
Zehebi şöyle diyor:
"Enes (r.a), Resulullah (a.s) ile sohbetini (arkadaşlık ve dostluğunu) en ka
mil derecede yaptı. Ve hicret ettiği tarihten vefatına kadar, en güzel şekilde
O'nun hizmetinde bulundu. Resulullah (a.s) ile birlikitie birdan fa zla savasa
katıldı. Ağaç altında yapılan bey'ata (Rıdvan bey'atına) da iştirak etti."
•f^İ'
"Ey Allah'ın Resulü, bu Enescik benim oğlumdur, sana hizim et etm esi için
getirdim. Onun için Allah'a dua eder misin?" dedi. R esululgh (a.s) da:
^ e s dedi ki:
"Vallahi, malım gerçeklen çok. Çocuklarımla, onların ço cu kla n m n sayısı
(torunlarım) ise bugün yüzü asmaktadırlar."
"Ey Allah'ın Resulü, bu senin hizmetçin Enes, onun için A llah'a dua eder
misin?” dedi. Resulullah (a.s) da:
"Ey Allah'ım, onun matım ve çocıddanm çok eyle v e ona verdiğin §eyi de
bereketli kıl" diye buyurdu."
2052- Müslim (411929) 44-Kitabu Fedaili's-Sahabe. 32-Enes bin Malik'in faziletleri babı
2053- Buhari (1İIİ44) 80-Kitabu'd-Da'avat. 26-Resulullah (a.s/ın, hizmetçisine uzun
ömürimiik ve çok mal sahibi olmakla dua etmesi babı. Müslim, (411928) 44-Kitabu
Fedaili's-Sahabe. 32-Enes bin Malik'in faziletleri babı.
ENES BİN MALİK (R.A.) 245
•■*^J ^ -Hj j
‘. r ^ f* # İP' J ‘ü ^
.İS\aj
"Ey Allah'ın Resulü, çok sevdiğim bir küçücük varlığım var," dedi. Resulul-
lah (a.s), "Nedir o?" diye sordu. Ömmü Süleym:
"Senin hizmetçin Enes" dedi. Bunun üzerine Resulullah (a.s) dünya ve ahire-
tin hayırlarından ne varsa, hiçbirini bırakmaksızın benim için diledi ve:
"Ey Allah’ım, ona çok mal ve evlat ver ve onun için bunları bereketlendir."
dedi. Ben §u ensarın en çok mala sahip olanlanndanım . K ızım Ümeyne'nin
bana bildirdiğine göre, Haccac’ın Basra’y a girişinde, benim sülbümden
yüzyirmi küsur kişi toprağe verildi."
"On yıl onun hizmetinde bulundu. Hz. Peygam ber (a.s) onun için dua etti.
Kendisinin yılda iki kez meyva veren bir bahçesi vardı. O bahçede b ir de misk
kokusu elde edilen kokulu bir ağaç (reyhan) bulunm aktaydı."
,LİJİ 4İİI
Zehebi, Musa bin Enes'ten rivayetle, Enes (r.a)'in çeşitli savaşlara katıldığım
söylemiştir.
Enes bin Şirin de şöyle söylemiştir;
"Enes bin Malik (r.a), yolculukta da, ikamet halinde d e (hazerde ve ste rd e )
insanların en güzel namaz kılanıydı."
"Ey Enes, "hayvan türünden bir şey getirdin mi?" diye sordu. "Evet" dedim.
"Sen onu bize getir, mallar senin olsun" dedi. Ben, "Mallar, hayvan türünden
daha çoktur," dedim. "Öyle de olsa mallar senin olsun" dedi. H z. Ö m er (r.a)’e
dört bin kadar hayvan verdim."
"Ben ensartn, Resulullah (a.s) için bir şeyler yaptıklarını gördüm. Onlardan
herhangisi ile karsüassam, kendisine hizmet ederim."
Resulullah (a^)'ın Enes (r.a)'e, "Ey çifte kulaklı" dediği de rivayet edilmiştir.
Resulullah (a.s) bazı ilimleri sadece ona öğretiyordu. Enes (r.a), Resulullah
(a.s)'dan rivayetinde, Resulullah (a.s)'ın bir defada dokuz hammım dolaştığını
ve buıüann hepsi için ayn bir gusiil aldığım bildirmiştir.
Halife bin Hayyat şöyle diyor:
"İbni Zübeyr, Yezid’in ölümünden sonra, Enes bin M alik (r u tfe yazdı. O da
Basra'da halka kırk gün namaz kıldırdı. Enes (r.a), Tüster'in fe th in d e bulundu.
Oranın sahibi Hürmüzan'ı Hz. Ömer (r.a)'e Enes (r.a) getirdi. Bu kiçi daha son
ra güzel bir müslüman oldu. Allah kendisine rahmet eylesin."
Seleme bin Verdan, "Ben Enes (r.a)'in basında siyah b ir sarık gördüm.
Onun bir ucunu arkasından sarhtnustı," diye söyleniştir.
Ebu Talut Abdussdam da, "Ben Enes'in basında sarık gördüm ," deniştir
Hammad tnn Selemetıin, Humey'den, onun da Enes (r.a)'den rivayet ettiğine
göre Enes (r.a), "Hz. Ömer (r.a) yüzüklere Arapça yazı yazm aktan bizi neytetti."
demiştir. Enes (r.a)'in kendi yüzüğünde kurt veya tilki resm i b u la n ıyo rd u ." (1)
îbni Silin, “E nes (r.a)'in yüzüğünün süsü, oturmuş halde bir aslan resmi
demiştir. (1)
Müsenna bin Sa'id şöyle demiştir
"Enes (r.aYin "sevgilimi, yani Peygamber (a j)'i rüyada görmediğim gece
yoktur, dediğini duydum " Enes bunu söyledi ve ağladı." (2)
Rivayet edildiğine göre, "Bize hadis rivayet etmeyecek misin?" diye sorul
duğunda, E nes (r.a): "Ey oğul, çok şey rivayet eden karıştırır" diye cevap verdi.
(3)
Rivayet edildiğine göre, Enes (r.a) yüzüğüne, "Muhammedun Resululah"
yazısı yazdıımışb. Hdaya gireıkoı yüzüğünü çıkanrdı. (4)
Ibni Avn, "Enes (rjıy in üzerinde, yün kumaştan atkı, sank ve cübbe gör
düm," demiştir. (5)
Abdullah bin Salimi Eş'ari, Ezber bin Abdullah'ın şöyle söylediğini rivayet
etmdctedin
"Ben E nes bin M alik (r.a)’in üzerine, gece baskını yapan atlıların içerisin-
deydim. O da (Enes de) Haccac'a karşı insanları harekete geçirenlerdendi ve
Ibnu'l-Eş'as'la beraberdi. Kendisini (o gece baskınından sonra) Haccac'a getir
diler ve o da eline "Haccac'ın azatlısı” diye yazdı."
Ebu Yekzan: "E nesin C arif vebasında seksen oğlu öldü," demiştir. Yetmiş
oğlunun öldüğü de söylenmiştir.
Eyyub'un şöyle söylediği rivayet edilmiştir:
"Enes, oruç tutmaktan ötürü iyice gücünü yitirdi. Bir tekne tirid yaptı, sonra
Enes bin Malik (r.a)'e dayandınlan hadis sayısı (müsnedi) 2286’dır. Bunlann
180'ini hem Buhari, hem Müslim rivayet etmektedir. Sadece Buhari'nin rivayet
ettiği hadislerin sayısı seksen, sadece Müslim'in rivayet ettiği hadislerin sayısı
ise doksandır.
1) Siyer'in tahkikçisi dtiyor ki: "Carif taunu hicri 69 yılında Basra'da vuku buldu." Me
daini, bu olayı yaşayanlardan birinin şöyle söylediğini rivayet etmektedir: "Taun
(veba) üç yıl k a ^ r devam etti. Bu salgında yaklaşık »kiyüzbin kişi öldü.." Başkaları
da diyor lar ki: "Bu taunda, Enes'in kendi çocuklarından ve onların çocuklarından
toplam yetmiş kişi ölmüştür."
Buhari (81179) 65-Kitabu't-Tefsir. 2-Bakara Suresi, 25-"Sayılı günler" babında mual
lak olarak şöyle bir rivayet nakletmektedir: "Enes bin Malik (r.a), yaşlandıktan sonra
bir yıl veya iki yıl süreyle her gün bir fakire et ve ekmek verir ve kendisi orucunu
yerdi."
Hafız da diyor ki: "Abd bin Humeyd'in, Nasr bin Enes'ten, onun da Enes (r.a)'ten ri
vayet ettiğine göre, Enes (r.a), iyice yaşlanmış olduğundan dolayı ramazan orucunu
yedi ve bunun yerine her gün bir fakir doyurdu. Biz bunu Muhammed bin Hişam bin
Melasa'ın 'FevaitTinde, Mervan'ın Muaviye'den, onun da Humeyd’den rivayeti tankı
ile verdik. Orada diyor ki: "Enes (r.a) vefat ettiği yılın (ramazanında) oruç tutmaktan
dolayı iyice güçsüz düştü. Ben oğlu Ömer bin Enes'e "Oruca güç yetirebiliyor mu?"
diye sordum. "Hayır" dedi. Enes (r.a) kendisi de kaza etmeye geç yetiremiyeceğini
anlayınca, teknelerle et ve ekmek istetip, birçok fakiri doyurdu ve üzerine düşenden
fazlasım yaptı."
ENES BİN MALİK (R.A.)
251
2058- Müslim (3/1693) 38-Kitabu'l-Edeb. 6-Bir kimsenin kendi oğlu olmayan birine "ey
oğlum" diye hitap etmesinin caizliği babı. Tirmizi (5/131) 44-Kitabu'l-Edeb. 62-
"Ey oğlum" diye hitap etmek konusunda gelen rivayetler babı. Tirmizi, "Bu hadis,
buradaki rivayet tankı ile basen, sahih, garibdir" diye belirtiyor.
2059- Buhari (8/173) 65-Kitabu't-T^sir. 15-"Yüzünii göğe çevirip durduğunu görüyoruz.
Seni hoşnud o k s a lın kıbleye elbette döndüreceğiz..." ayeti kerimesi ile ilgili bab.
252 ELESASFİ'SSUNNE
"Bugün ilmin yansı gitti," diye söyledi. "Bu nasıl oluyor, ey E bu M uğire?"
diye kendisine soruldu. O da: "Arzularına dü§kün bir adam Resulullah (a.s)'dan
rivayet edilen bir hadis konusunda bize muhalefet ettiğinde "gel onu bizzat ken
disinden duyana gidelim" derdik," diye cevap verdi."
iJ İJjljj
"Enes (rx ıy i nerede namaza durdurdu?" diye sordu. O da: "Sağ tarafına,"
diye cevap verdi. (Enes (r.a)’in rivayeti devam ediyor): Sonra bize, aile c/-
radm ıza dua etti ve bizim için dünya ve ahiretin bütün hayırlarım diledi. An
nem:
"Ey A llah'ın R esulü, senin küçük hizmetçin var. Onun için de Allah'a dua
et!" diye söyledi. B u kez benim için de bütün hayırları diledi. Duasının sonun
da:
"Ey A llah'ım , onun malını ve evladını çok eyle ve bu şeyleri onun çin bere
ketli kıl" diye söylemişti."
RESULÜLLAH (A.S)’IN
SEÇKİN ASHABI
SABİT BİN KAYS (RA.)
EBUHUREYRE (RA.)
HATİB BİNEBİBALTAA (RA.)
CULEYBİB (RA.)
HARİSE BİN ŞÜREKA (RA.)
KAYS BİN SAD (R.A.)
HALİD BİN VELİD (RA.)
AMR BİN EL AS (RA.)
EBÜ SVFYAN (R.A.)
MUAVİYE (RA.)
ABBAD BİN BİŞR (R.A.)
DIMAD BİN SALEBE (RA.)
ADİY BİN HATEM (R.A.)
SEMAME BİN USAL (RA.)
AMR BİN ABESE (RA.)
HABBAB BİN ERETT (RA.)
SALİM (RA.)
AMİR BİN RABİA (RA.)
ABDULLAH BİN CAHŞ (RA.)
SÛHEYB BİN SİNAN (RA.)
OSMAN BİN MAZ'VN (RA.)
MUAZ BİN CEBEL (RA.)
AMR BİN CEMUH (RA.)
HARİSE BİN NUMAN (RA.)
SABİT BİN KAYS (R.A.)
İbni Hacer, S ^ it bin Kays (r.a) hakkında şu bilgileri veriyor
"Sabit, K a ys'tn oğlu, o Şem m as'tn oğlu, o Zuheyr’in oğlu, o M alik'in oğlu, O
İm ru'u’l-K ays'ın oğılu, o M alik'in oğlu, o Sa'lebe'nin oğlu, o Ka'b'm oğlu, o da
H ezrec'in oğludur. E nsardan ve H azreç kabilesindendir.
Musa bin Enes'in, babasından rivayet ettiği ünlü bir hikayede ResıduUah
(a.s)'ın onu cennetle müjddediği bildirilmektedir. Bu hadisin ashm Müslim ri
vayet etmektedir.
Zehebi onun hayab ile ilgili olarak şu bilgileri veriyor;
"K ünyesi E bu M uhanuned. Ebu Abdurrahman olduğu da söylenm iştir.
A nnesi H in d Taiye'dir. Kebşe bintu Vakid bin İtnabe olduğu da söylen- m iş-
tir. A nneden kardeşleri; Abdıdlah bin Revaha ile Am r bintu Revaha'dtr. K endisi
Cemile bintu A bdullah bin Ubeyy bin Selul’un kocastydı. Bundan M uhanuned
isim li oğlu dünyaya gelm iştir."
2064- Hakim, İsmail bin Muhammed bin Sabit bin Kays (r.a)'tan şu şekilde
rivayet etmiştir:
"Sabit bin Kays:
"Ey A llah'ın Resulu, ben helak olm aktan korkuyorum . A lla h u T eala, yap
madığımız bir şeyle övülm ekten dolayı sevinm ekten b izi nehyecUyor, Bense,
övülm eyi seviyorum , Allahu Teala bizi kendini beğenm ekten nehyediyor. Bense
güzelliği seven bir adamım. A llahu Teala seslerim izi, sen in sesinden fazla
yükseltm ekten bizi nehyediyor. B ense g ü r sesli b ir adam ım ." d ed i. B unun üzeri
ne Resulullah ( a j): "Ey Sabit, övülen b iri olarak yasam ak, se h id o la ra k ölmek
ve cennete girm ek istem ez m isin?" diye buyurdu."
2063- Müstedrek (3/234) Hakim bunun sahih olduğunu bildirmekte, Zehebi de onu doğ
rulamaktadır.
2064- Müstedrek (3/234) Hakim sahih olduğunu bildirmekte, Zehebi de onu doğrula
maktadır.
SABİT BİN KAYS (R.A.)
259
"Ey A lla h 'ın R esulü, senin için ben onun hakkında bilgi alırım ," dedi. Yanı
na gitti, o evinde bağım önüne eğmiç oturuyordu. "Neyin var?" diye sordu. "Fe
na, sesim i R esıdıdlah (a.syın sesinden daha fa zla yükseltiyordum , bu yüzden
bütün am elim boğa g itti ve o cehennem ehlinden oldum" diye söyledi. Adam R e-
sululah (a.s)'ın yam na g itti ve söylediklerini aynen Resulullah (a.s)'a bildirdi.
M usa bin E nes dedi ki:
"Adam ikinci kez onun yam na büyük bir m üjde ile döndü. R esulullah ( a j)
ona: "Sen ona g it ve "Sen cehennem ehlinden değilsin, bilakis sen cennet ehlin-
densin" diye söyle" dedi."
Bunun üzerine Sabit: “Şu ayet (yukarıda geçen ayet) indi. B iliyorsunuz ki, ben
sizin ResuJullah (a.s)'ın yanında en yüksek sesle kon u şa m m zm . Ş u halde ben
cehennem ehlindenim ," diye söyledi. Sa'd, bunu R esululah (a .s)'a bildirdi. Bu
nun üzerine R esulullah (a.s): "Bilakis o cennet ehlindendir" diye buyurdu. Bu,
H anm ad'ın Enes'ten naklettiği rivayetin m etnidir.” (1)
Müslim'in naklettiği tur rivayetle İndirildiğine göre. Sabit bin Kays bin
Şenunas, ensann hatibi idi. MÜsUm, "daha sonra b u a yet in in ce..." diyerek,
Sabit'in sözü ile ilgili rivayeti nakletmektedir.
Süleyman Temimi'nin rivayet ettiği hadiste de şn ilave yer almaktadın
"Biz onu, aram ızda yürüyen, cennet ehlinden b ir adam ola ra k g ö rü r olduk."
(2)
J ü .« ^ y i J i î ^ .S ı» ; j l ü J I İ U , » > Ü iy u J iî
•J?
2066- Ahmed, Enes bin Malik (r.a)'den 0 y le rivayet etmiştir:
'E y intan edenler, seslerinizi Peygam berin sesinden fa z la yükseltm eyin...”
(3) ayeti indi. S<û>it bin Kays bin Şenunas (rxı) da yü ksek se sli b iri id i. B u ayet
2066-A)med.M üsned(3ll37) ^
1) Müslim (lllIO ) 1-Kitabu l-İman. 52-Mü’minin amelinin boya gideceğinden korkması
ile iigili bab.
2) Müslim ( liilİ ) I-Kitabu l-İman 52-Mü’minin amelinin boşa gideceğinden korkman
ile ılgılt bab
3) Hucurat Suresi: 2
SABİT BİN KAYS(R.A.) 261
imnce:
"ResuluUah (a.s)'tn yanında sesini yükselten ben idim. Benim amelim boğa
gitti. Ben cehennem ehlindenim ," dedi ve üzgün bir halde ailesinin yanıruia
oturdu. R esulullah (a.s) onu aradı. Bunun üzerine cemaatten bazıları yanına
giderek:
"Resulullah (a.s) seni aradı, neyin var?" diye sordular o da: "Ben, R esulul
lah (a .syın yaranda sesim i yükseltiyor ve yüksek sesle konuşuyordum, bunun
için am elim boşa g itti ve ben cehennem ehlindenim," dedi. Ona gidenler R esu
lullah (a .syın yanına döndüler ve söylediğini O'na bildirdiler. Bunun üzerine
R esulullah (a.s):
2067- Buhari, Musa bin Enes (r.a)'den Yemame Savaşı'ndan söz ederek
şöyle söylediğini bildinnektedir:
"Enes bin M alik, Sabit bin Kays (r.ayın yanına gitti. B aldırları açılm ıştı ve
üzerine kâfür sürünifyoru. Enes:
"Ey am cam , sen i alıkoyan nedir ki gelm iyorsun?" diye sordu. O da: "Şim di
geliyorum , ey kardeşim oğlu," diye söyledi ve k ^ ü r sürünm eye devam e tti, son
ra geldi oturdu. K onuşm ada insaidann dağılm alarından söz edildi. O da:
u c,S ı> ^ 4^ ; ı^
"O zırh, fila n fila n yerde, bir sem erin altındaki b ir tencerededir," diye
söyledi ve kendisine bazı vasiyetlerde bulundu. D aha sonra o ta r if ettiğ i yere
baktılar, zırhı orada buldular ve vasiyetlerini de aynen y erin e g etird iler,"
jJ i u r ^ ü t
2068- Müstedrek (31245) Hakim bu hadis sahih demekte, Zehebi de onu doğrulamakla
dır.
2069- Tinmzi (51667) 50-Kilabu'l-Menakıb 33-Mu'az'ın menkıbeleri babı. Tirmizi: "Bu
hadu hıısendir" demiştir. Müstedrek (31233) Hakim sahih olduğunu bildirmekte.
Zekân de onu doğrulamaktadır.
SABİT BİN KAYS(R.A.) 263
"Resulullah (a .s); "Sabit bin Kays bin Şemmas, ne kadar güzel bir adamdır"
diye buyurdu."
"Kalk onların konuynacılanna cevap ver" diye buyurdu. Sabit (r.a) kalktı.
A llah’a ham dettikten so m a edebi ve gayet güzel bir konuşma yaptı. Onun bu
hareketinden. R esulullah ( a j) ve müslümaniar son derece memnun kaldılar."
o/'
Ebu Abdullah diyor ki: "Bu hadisin, İbm Abbas (r,a)'ın rivayetine m utabi
(1) b ir riva yeti yoktur."
"Sabit bin K ays'ın bu hanım ının kim olduğu konusunda ih tila f edilm iştir.
Basra alim leri onun Cemile bintu Vbey, M edineliler ise H ubeybe bintu Sehl
olduğunu Söylem işlerdir."
Burada iki ayn hanımla, iki ayn olay yaşanmıştır. Ancak her iki haberin de
meşhur olması, her iki haberin isnaduun sahih olması ve rivayeâerindeki
siyakmın faiklı olması, bu ihdlafi ortaya çıkamııştır.
Zehebi diyor ki;
"Muhammed’in, bu olaydan sonra doğduğu, kadının onu kundağa sararak
Sabit'e gönderdiği, Sabit'in de bebeği R esulullah (a .s)’a götürdüğü ve Resulul-
lah (a j)'ın onun ağzına kendi ağzında ıslattığı bir yiyecek verdiği, ism ini Mu-
hammed koyduğu ve süt'anne bulduğu bildirilm iştir."
l)B unu Hakim tahric etmiş Haysemi de Mecma (9/321-322)'da zikretm iştir. Haysemi
diyor ki: "Bunu, Taberani rivayet ediyor. Sabit bin Kays (r a fın h zım n kim olduğunu
bilmiyorum. Senedinde geçen diğer raviler ise Sahih'te isim leri geçen ravilerdir.
İfadeden anlaşıldığına göre, burada kemüsinden söz edilen Sabit bin Kays (ra fın
tazı sahabedendir. Çünkü "babamdan duydum" ifadesi kullanılmaktadır. En doğru
sunu ancak Allah bilir" Siyer'üı taUdkçisi de söyle diyor: "H tfiz bunu Metalîbu'l-
Aliye'de rivayet etmekte ve Ebu Yala'ya dayandırmaktadır." Busiri de söyle diyor:
"Hadisin aslı, Buhari, Müslim ve Tırmizi'de Enes'ten rivayet edilen hadistir."
EBU HUREYRE (R.A.)
İbni Hacer, ’lsabe'de, Ebu Hureyre (r.a) ile ilgili olarak şu bilgilen veriyor:
"İmam N evevi, kitaplanm n değişik bölümlerinde şöyle diyor:
"O tuz d eğ işik rivayetin en doğru olanına göre, Ebu Hureyre (r.a)'nin asıl
adı A bdurrahm an bin S a h r'd ır" Kutbu'l-Halebi de diyor ki, "Ebu H ureyre (r.a)
ile babasının isim leri hakkında kırkdört ayrı rivayet gelm iştir. Bunlar H akim 'in
'K una' adlı kitabında İsti'ab'da ve İbni Asakir'in Tarih'inde sayıbnakadır."
Bu kadar çok isim sayılmasının sebebi şudur: Kendi özel adı üe ilgili olarak
on, babasımn adı hakkmda da on kadar isim bulunmaktadır. Bir de bunlann nis-
beti (terkibi) ile ilgili değişik rivayetler gelmiştir. Ancak bunlann hepsi senetli
olarak aktarılmış değildir.
Hadisçiler, sahabenin en çok hadis rivayet edeninin, Ebu Hureyre (r.a) oldu*
ğu konusunda görüş tndiği içindedirler. Ebu Muhammed bin Hazm'ın bildir
diğine göre, Bddy bin MaHed'in Müsned'inde, Ebu Hureyre (r.a)'den rivayet
edilen beşbinüçyüz küsur hadis bulunmaktadır.
İbni Sa'd'm sahih senetle rivayet ettiğine göre tkrime, Ebu Hureyre (r.a)'nin,
her gün onikibin teşbih çektiğini ve "günahım m iktarınca teşbih çekm ekteyim "
diye söylediğini bildirmiştir.
Ebu Abbas Serrac'ın tarih kitabı 'Helye'de, sahih senetle, Mudarib bin Cüz
ün şöyle söylediği rivayet edilmektedir;
"G eceleyin yürüyordum , tekbir getiren bir adam gördüm. Yanına varıp: "Bu
nedir?" diye sordum . Bana şöyle cevap verdi: "Allah'a çok şükrediyorum . B en;
B usre bintu Ğ azvan'ın ücretlisi idim. Bineğimin ihtiyacını görm eleri ve benim
de kam ım ı doyurm aları karşılığı, onlar bineklerine binip yola çıktıklarıruia, b i
neklerini sürecek, konakladıklarında da kendilerine hizm et edecektim . A llahu
Teala onu benim le evlendirdi, işte ben bineğe biniyorum, indiğim de de o hizm e-
266 EL ESAS Fİ’S SÜNNE
İbni Ebi'd-Dunya, her iki Muhtasar'ında, sahih bir senetle Ebu Seleme bin
Abdurrahman'ın şöyle söylediğini rivayet etmektedir:
"Çok ağn ve acı çektiği bir sırada Ebu H ureyre (r.a )’nin ya n ın a g ittim , ken
dini kucağıma yatırdım ve "Ey Allah'ım , Ebu H ureyre (r.a)'ye şifa ver" diye dua
ettim . O ise; "Ey Allah'ım , bunu geri çevirm e" diye söyledi ve bu sözü iki kez
tekrar etti. Sonra da: "Eğer ölebiliyorsan öl, Ebu H ureyre (r.a )'n in canı elinde
olan Allah'a yem in olsun ki, insanların üzerine öyle zam an g elecektir ki, bir
adam kardeşinin kabri etrafında dönecek ve o sahibi için d ilekte bulunacak"
diye söyledi" Bu hadis, Ebu Hureyre (r.a)'den meıfu olarak gelmiştir.
Ebu Hur^ıe (r.a)'nin ismi hakkında, çdt değişik rivayetler gdmiştir. Bun-
lann en doğrusu, Abdurrahman bin Sahr’dır. "İbni Ğ anm " (ddugu da söylen
miştir. Kendisinden g d «ı meşhur rivayete göre, bir kara kedinin yavrulan ile
künydenmiştir. Ebu Hureyre (r.a) bu konuda şöyle der:
EBUHUREYRE (R.A.) 267
K endisinden d e, gerek sahabeden, gerekse tabiinden pek çok tim se hadis ri
vayet etm ip ir. K endisinden rivayette bulunanların sayısının setizyüzü bulduğu
söylenm iştir."
"Sen kim lerdensin?" diye sordu. "Devs’tenim" dedim. Bunun üzerine R esu
lullah (a .s):
"D evs'te ha yırlı b ir kim senin bulunduğunu sanmıyordum" diye buyurdu," (1)
'Y a zık benim babam a. E zd toprağında, çok küçük bir gurup dışında, bütün
adam ların ik i tera zisi bulunurdu. B iri kendi için, diğeri de insanlardan hsm a k
için" diye söyledim ." (2)
J Ij j, (irî
^ ^
Oİ J f ts'' cs^
2071- Buharî, Muhammed (r.a)'in şöyle söyledi|ini rivayet etmektedir:
"EbuH ureyre (rM /nin yanında idik. Ûzerinde ketenden kırm ızı boyalı ik i el
bise vardı. Burnunu tenûzledi ve: "Bak bak, Ebu H ureyre (r.a ) ketene burnunu
siliyor. Ben geçm işte, Resululah (a.s)'ın m inberi ile H z. A işe (r.a )'n in odası
arasında baygın düşerdim . B ir kim se gelir, ayağını boynum a koyar ve beni
mecnun (deli) zannederdi. Oysa bende delilde fila n yo ktu , o şekild e 'tp şjtp
bayılmamın sebebi, açlıktan başka bir şey değildi." diye söyledi."
:J lî J j- ij L ılO :c iî Ub : J Û ;;Saİ J\ _
Jp S j J li S j ^Jpl Jp O jjtjS 4^*)CN1 (J>L>1 iiİ J l Jil_j :J lî .«J
^ > Si < j i 4 ,^ j . ^ 5
r ^ i ’l ^ <İj: i i j ^ ^ 1 jı
: 1 li .«^M j W 1 ^ > :JÜ . 1 L^
"Ebu H irr" diye seslendi. Ben: "Buyur, ey A llah'ın R esu lü " dedim . "Şenle
ben kaldık" diye b ı^w d u . "Doğru söyledin ey A llah'ın R esu lü " dedim . Bunun
üzerine. O tur ve iç diye buyurdu. Ben de oturdum ve içtim . S o n ra yin e "İç"
dedi, ben de içtim. Bu şekilde, "iç" sözünü, o kadar çok tekra r e tti ki, sonunda:
H ayır sem hak üıere gönderene yem in olsun ki, a rtık onu a la ca k bİr yerim
demek z o r u n ^ kaldım. Bunun üzerine "öyleyse bana ver" d iye bu
yurdu. Ben de bardağı kendisine verdim. O da kalanını içti."
^ <>' i i ı / i - t >vr
j, ^ ^ ^ -
j u ü 4 ... .
® . » i J .; ; J i :J İ
Lfiü' îı^ " ^11. ' ■» « «4^ İJU>^ ül ^ İ J
ı i 4 * j 4 J .j < .» 4 l l v l « .İ 4 i ^ - ! ,4 j , ......................... ^
F.BU HUREYRE (R A .)
271
"Ey A lla h 'ın R esulü, ben annemi İslam 'a çağırıyordum, o ise kabul etmekten
kaçınıyordu. O nu bugün yine çağırdım, senin hakkında hoşlanmadığım sözler
söyledi. E bu H ureyre (r.a)'nin annesine hidayet vermesi (doğru yola iletm esi)
için A llah'a dua eyle," dedim . Resulullah (a.s) da:
"Ey A llah'ım , Ebu H ureyre'nin annesine hidayet ver" diye dua etti. R esulul
lah (a.s)'ın duasından dolayı, sevinçle çıktım. Eve gelince kapıya yöneldim ,
kapının içerden kilitli olduğunu gördüm. Annem ayaklarımın hışırtısını duydu
ve: "Yerinde dur, ey Ebu H ureyre" diye seslendi. Ben dışardan su sesleri duyu
yordum. A nnem guslünü yaptı, üstünü giyindi, acele olarak başörtüsünü örttü,
sonra da kapıyı açtı. Sonra:
"Ey E bu H ureyre (r.a), ben şehadet ediyorum ki, Allah'tan başka ilah yoktur
ve yine şehadet ediyorum ki, M uhammed (ra ) O'nun kulu ve peygam beridir,"
dedi. B en hem en R esulullah (a.s)'ın yanına döndüm. Sevinçten ağlayarak
yanına vardım .
"Ey A lla h 'ın R esıdü! M üjde! Allahu Teala duam kabul etti ve Ebu H ureyre'-
nin anasım hidayete erdirdi" dedim O da Allah'a hamd ve sena ettikten sonra
"hayırlı o lsun" diye buyurdu. Ben:
"Ey A lla h 'ın R esulü, beni ve annemi mü'min kullarına sevdirm esi, onları da
bize sevdirm esi için A lla h ’a dua et" dedim. Resulullah (a.s) da:
j i i j J . d Ol :Jli - t * Vİ
"Kim elb isesin i ya ya r ki, benim §u hadisimi alsın, sonra da onu göğsüne top
lasın. O bundan sonra duyduklarının hiçbirini unutmaz" diye buyurdu. Ben,
üzerim deki cübbeyi yaydım . Sözünü bitirinceye kadar öylece sakladım. Sonra
onu göğsüm e topladım . Bu olaydan sonra Resulullah (a.s)'ın bana söylediği
hiçbir şeyi unutm adım . Eğer Allahu Teala'nın kitabında şu iki ayet olmasaydı,
size h içbir şe y i riva yet etm ezdim :
"Kim elb isesin i yayar kî. o benden duyduğu hiçbir şeyi unutmasın" diye bu
yurdu. B en elbisem i yaydım . 0 sözünü bitirdi, sonra onu kendime topladım .
Bundan sonra O 'ndan duyduğum hiçbir şeyi unutmadım." (3)
4 ^ :Jlî J i û J l ıs y j - t . V O
Tjüİ d j j cU İ jl^Î d i
it ıioi :^ î @
.LjJj Jji ; ol İİJİ ^ İJJJI J p 4Î
2076* Hakim, Sa'id bin Ebi Haşan (r.a)'den şöyle rivayet etmiştir:
"Resulullah (a.s)'ın ashabı içinde, Resulullah {a.s)'dan, Ebu H ureyre (r.a)'-
den daha çok hadis rivayet eden olmamıştır. M ervan, M edine em iri olduğu
sırada, onun hadislerinin tümünü yazdırmak istedi, ama o kabul etmecU ve:
"Sen de bizim rivayet ettiğim iz gibi rivayet et," diye söyledi.
“Sen rivayet ettiğin bütün hadisleri yazdırdığım ızı biliyor m usun?" diye sor
du. Ebu H ureyre (r.a):
"Bunu gerçekten yaptınız mı? diye sordu. "Evet" dedi. "Ö yleyse onu bana
okuyun" diye söyledi. O nlar da ohıdular. Ebu H ureyre (r.a) bunun üzerine:
"Siz bunu bellem issinizdir, eğer beni dinlerseniz bunu imha edersiniz" diye
söyledi."
Ravi diyor ki:
"Bu söz üzerine (M ervan), onu (yazılan metni) imha etti."
^ 0İ5" U ^ J j C/t ^
Sı j ^*4*^ o*
DERSLER VE ÖĞÜTLER
Siyer'in tahldkçisi diyor ki:
"Bu hadis, Ebu H ureyre (r.a)'nin, R esulullah (a .s)'ın ashabı içinde, Abdul
lah'tan başka, kendisinden daha çok hadis rivayet edenin olm adığım iddia
ettiğine delildir. Bununla birlikte Abdullah bin A m r'dan riva yet edilen mevcut
hadisler, Ebu H ureyre (ra fd e n rivayet edilen hadislerden ço k daha azdır.
1- Abdullah, öğretim ile ilgilenm ekten çok, ibadet ile ilgileniyordu. B u yüz
den rivayetleri, Ebu Hureyre (r.a)'den daha az olm uştur.
Ebu Hureyre (ra ) ise ölümüne kadar orada, fe tv a ve h adis riva yeti için gay
ret sarfediyordu. Bu durum Ebu H ureyre (r.a)'den hadis a lanların çokluğu ile
de kendini gösterm iştir. Buhari, Ebu H ureyre (r.a)'den ta b iin e m ensup sekizyüz
kişinin hadis aldığını söylem ektedir.
3- Resulullah (a.s), Ebu H ureyre (r.a)'ye ona sö yled iklerin i unutm am ası için
duada bulunmuştu.
4- Abdullah, Şam 'da ehl-i kitaba a it çok sayıda kita p eld e etm iş v e bu kitap
ları inceleyip onlarda bulunan bilgileri başkalarına aktarıyordu. B u yüzden ta
biin im andan, ondan hadis alm aktan kaçınıyorlardı.."
"Bilinen hadis h ıfzla rın d a n herhangi biri tarafından sahih olduğu ifade
edilm eksizin herhangi bir hadisin R esulullah (a.s)'a dayandırılm ası doğru
değildir. Eğer bir kimse, bilinen bir hadis hafızı tarafından sahih olduğu bildi
rilmeyen bir hadis için, "Resulullah (a.s) buyurdu ki" diye sö ylerse, hakkında,
Resulullah (a.syın; "Benim söylem ediğim bir şeyi bana isnad eden, ateşteki (ce
hennemdeki) yerini hazırlasın" sözünün m uhatabı olur. Ş u halde hatibler, ya
zarlar, öğretm enler ve vaizler, bilinen hadis hafızlarından herhangi b iri yoluyla
sahih olduğuna şehadet edildiğini bilm edikleri bir hadisi aktarm aktan sakın
mak durumundadırlar.
Hadisin sıhhat derecesini bilm edikleri zam an, bunu T irm izi ve N esai gibi
meşhur hadis m üelliflerine dayandırm aları, ya n i b unların kitaplanıuian
a ra p ın lıp yerlerini bulm aları gerekir. A ncak bu şekild e sorum luluktan kurtu-
labüirler. İnsanların ellerinde dolanan birçok ah la k ve va a z kita b ı g ib i, ilim
adam larının nazarında hiçbir değeri bulunm ayan kita p la rı ellerinde
dolaştırm ılann söylediklerine asla itibar edilem ez. H ad isin b u tü r kitaplara
dayandırılm ası yeterli değildir. B öyle yq>makla, okuyucu sorum luluktan kurtul
m uş olam az."
J Ui
"Resulullah (a.s)'a: "Ey Allah'ın Resulü, senden bazı şeyler duyuyor am a on
ları ezberim de tutanayorum," dedim. "Cübbem (rtdam) yay" diye buyurdu.
Yaydım . Bana b ir çok şey söyledi, bu söylediklerinden hiçbirini unutm adım ."
Tiımizi'nin bir başka rivayetinde, Ebu Hureyre (r.a)'nin şöyle söylediği bildi-
lümektedir:
"Resulullah (a.sym yanına gittim . Elbisem i yanına yaydım . Sonra onu alıp,
kalbim in üstüne topladı. Bundan sonra (söylediklerini) unutm adım ." (2)
Zdteb, Siyeı'de, Muhammed t»n Kunase Bsedi'den, o da tshak bin Sa'id'den,
o da babasından, (babasımn) şöyle söylediğini rivayet etmektedir:
"Ebu H ureyre (rjı), H z. A işe (r.a)'nin yanına gitti. H z. A işe (r.a) ona:
"Ey Ebu H ureyre, Resulullah (a.s)'dan çok rivayette bulunuyorsun," dedi.
Ebu H ureyre (r a ) de: "Evet vallahi, ey anneciğim , beni ondan (R esulullah
(a.s)'tan:, ne ayna, ne sürm e, ne de yağ alıkoyuyordu" dedi. Bunun üzerine H z.
U C •n ^ lİJjl 1:^LJ li
^ Jıı iijuL; o ır iji tiı^f li .-jıs ? ü j u Siı i J Î j j i j ?i:L j
•*ı/^ ^ ı J ü a İCji j »T^i
:Jlİi
2080- Müstedrek (3/509) H M m bunun sahih olduğunu bildirmekte, Zehebi de onu doğ-
rulamaktadır.
2081- Muvatta (2/571) 29-Kitdbu't-Talak. İ5-Gerdeğe girmemiş olanın boşanması bd».
1) Siyer (2/604) Ravileri sikadır. Bunu Hafız, ’İsabe’sinde zikretm ekte ve İbni Sa'ıfa nis-
bet etm ekte^. İsnadmm da ceyyid (iyi -isnadda bir derece) olduğunu söylemektedd.
Bu rivayet İbni Asakir’in Tarih'inde de yer almaktadır. İbni K esir de, ‘el-Bidaye'de
Sa'id'den rivayetle nakletmektedir.
EBU HUREYRE (R.A.) 281
lya s bin B ukeyr gelerek, hanımıyla gerdeğe girmeden, onu üç talakla boşayan
adam ın durum unu sorar. O da, onu Ebu Hureyre (rjı) ile İbni Abbas’ın yanına
gönderir. B u ikisi o zaman, Hz. Ai§e (rM)'nin yanında idiler. (M uaviye) yan
larına gidip k o n ı^u sorar. İbni Abbas, Ebu Hureyre (r.a)'ye: "Şuna fe tv a ver.
ey Ebu H ureyre, sana zor bir mesele geldi," diye söyler. Ebu Hureyre (r.a) de:
"Bu durum daki b ir talide, talak-ı bain (1) olur, ûç talak ise kadım adama
haram kıla r" der. Ardından İbm Abbas da aynı şeyi söyler."
Bir Açıklama
Oıdar, bu dunundaki bir talakın, bain talak olacağını bildinneklediıler ki, bu
Kuı’an nassı ile sabittir. Üç talakın birden verilmesinin ise, büyük bain ola
cağım ve dolayısıyla kadııım bir başka adamla evlenmeden, bu adama helal ol
mayacağım bildinnektediıler. Bu ise, ilim adamlanmn üç talakm bir kerede ve
rileceği konusunda icmaya vanşlaıından asırlar sonra ortaya çıkan aksi görüşü
çürütmektedir. Bu görüş İbni Teymiyye'nin görüşüdür.
iiT j ^ J \
yaptığı harekete karşı çıkardım " anlamınadır. Hz. Aişe (r.a) aynı zamanda; Ha
disi, bdli düzen içinde aktannanın (tertUin). onu öyle peş peşe sıralayıp dök
mekten (senletmelden) daha uygun olacağım açıklamıştır.
Hahz diyor ki;
"Çok hadis aktarm ası ve belleğinde çok şey bulunm ası d o layısıyla, ondan
hadis aktam asım n istenilm esi halinde, vaktin y e te rli olm adığından dolayı, Ebu
Hureyre (r.ay<kn özür dUenUnuştir." Belagat düinden biri de; "K ısaltm ak isti
yorum , çünkü kefiyeler ağzım da birikip izdiham oluşturuyor." der.
Ve İbni Avn, Eyyub, M uhammed bin Şirin, Ebu H ureyre ta n k ıy la gelen ha
dislerdir." (1)
Ebu Hureyte (r.a) gibi, hafizası güçlü ve ilmi geniş olan birinin bu çağda bu
lunması ddukça zordur.
Zdıebi, Siyeı'de Ebu Osman Nehdi'nin şöyle söylediğini rivayet etmektedir;
"Ebu Hureyre (r.a)’y e yedi kez m isafir oldum . O, hanım ı ve hizm etçisi, gece
leyin birbirlerini takip ederek kalkarlardı. B irisi nam azını kıla r, so n ra diğerim
uyandırırdı, o kalkar namazını kılar, sonra diğerini uyandırırdı. B en:
"Ey Ebu H ureyre (r.a), orucu nasıl tutuyorsun (ya n i n tfile o ruç tutm ak için
hangi zam anlan seçiyorsun)?" diye sordum . "Ayın b a şından üç g ün oruç tu
tarım " diye cevap verdi,"
Jü .o-Uf 1.5^ ^
1) Siyer (21609) Havileri sikadır. Hafız da bunu 'İsabe’de zikretm iş ve Ahmed'in Zuhd'-
ünde yer aldığım bildirmiş, isnadının da sahih olduğunu söylem iştir.
EBUHimEYRE(R.A.)
283
^ jd ı Nj c a , t fc ; i i l ı ; ^ ^ ^
tdUIp J t ı; ;jiî ı i y ^ ı ^
.O lj> / .
2083- Malik, Humeyd bin Malik bin Huseym (r.a)‘in şöyle söylediğini ri
vayet etmiştir:
"A kik'deki arazisinde, Ebu Hureyre (r.a) ile birlikte oturuyordum. Bu strada,
yanına M edine'den, hayvanlar üzerinde bir takım insanlar geldiler ve yanında
indiler." H um eyd diyor ki:
"Ebu H ureyre (r.a) bunun üzerine: "Anneme git ve "oğlun sana selam
söylüyor ve 'yiyecek bir peyler versin' diye söylüyor" de," dedi. (Annesine gittim
ve) bir tabağa üç ekm ek, biraz zeytinyağı ve biraz da tuz koydu. Tabağı basım a
koydum ve bunu onlara (Ebu Hureyre (r.a) ile m isqfirlerine) getirdim , önlerine
koydum , E bu H ureyre (r.a) bunu görünce tekbir getirdi ve: "Yiyeceğim iz ild
siyah §ey, su ile hurmadan başka bir şeyin olmadığı zamandan sonra, b izi ek
m ekle doyuran A llah'a hamdolsun." dedi. M isafirler yiyecekten b ir şey yem edi
ler. G ittiklerinde de Ebu Hureyre (r.a):
"Ey kardeşim in oğlu, koyunlarına bak, onların ağız ve burunlarım sil, ken
dilerini tem izle. O nların bulunduğu tarafta namaz kıl. O nlar, cennet hayvan
larındandır. Canım elinde olana yemin ederim ki, insanlam üzerine öyle b ir za
man gelir ki, insanlar için bir gurup koyun, M ervan'ın sarayından daha
kıym etli olur."
it ^ A
<1)1 ^ c/" o*'
2 0 8 3 -M m atta
(21933) 49tKitabu Sıfatı'n-Nebi (a.s) 10-Yiyecek ve içecek konusunda
gelen rivayetleri toplayan bab. Senedi sahihtir. Buhari de, Kitabu'l-Edeb’de Ebu
Uveys'in Malik'ten rivayeti ile vermektedir. Nesai, Hamid'i sika olarak tanıtmak-
tadır.
284 EL ESAS FÎ’S SUNNE
ts lii ^
'b-
"Ben, A llah'ın ve kitabının düşmanı değilim , bila kis bunlara düşm an olanın
düşmanıyım," Hz. Ömer (r.a) "Peki bu m allar sana nereden ka ld ı? " diye sordu.
"Atlann yavruları, kendime a it kölelerin gelirleri ve b irb irin i ta kib en gelen he
diyeler" dedi. Sonra bu m alları araştırdılar ve dediğinin doğru olduğunu an
ladılar."
Bundan sonra Hz. Ömer (r.a) yine kendisini va li tayin etm ek için onu çağır
dı ama o kabul etmedi. Bunun üzerine H z. Ö m er (r.a):
"Sen (devlet) görevi alm ak istem iyorsun, oysa senden daha h a yırlı olan biri
si, Yusuf (r.a) böyle bir görevi, bizzat kendisi isted i," dedi. E bu H ureyre (r.a)
de: "Yusuf (r.a), peygam ber torunu, peygam ber oğlu b ir peygam berdir. Bense
Umeyme oğlu Ebu H ureyre'yim . İki ve üç şeyden korkuyorum " dedi. H z. Ömer
(r.a): "Beş şeyden dem ek istem iyor m usun?" diye sordu. E bu H ureyre (r.a) de:
"Bilgisizce b ir şey söylem ekten, aam asızca hüküm verm ekten, sırtım ın dö
vülm esinden, m alım ın alınm asından ve şe re f ve ırzım a ka rşı kö tü sö z söylenil-
mesinden korkuyorum " diye cevap verdi."
ji çı j ij > ,ja ^ ^
J U i; » İİ ^;i □ j
Bir Açıklama
Zehebi Siyer'de, Ebu RaE'nin şöyle söylediğini bildiımektedir:
"M ervan bazen, M edine'de Ebu Hureyre (r.a)'yi yerine bırakırdı. O da
üstünde bir sem er bulunan ve kafasına liften bir yular takılm ış olan bir eşeğe
biner yola çıkardı. B ir adamla karşılaşır ve: "Yoldan çekilin, em ir geldi," derdi.
Bazen çocuklar, geceleyin Arap oyunu oynayarak yanına gelirlerdi. O nlar bu
oyunlarını oynarlarken, emirin farkında olmazlardı. Bunun üzerine aralarına
girer, ayaklarını yere vururdu. Çocuklar bunun üzerine korkar ve kaçarlardı.
Bazen de beni akşam yemeğine çağırırdı ve: "Kemiği emire bırak" derdi. B a
kardım , akşam yem eği olarak getirdiğinin, zeytinyağı ile yapılm ış tirid olduğu
nu görürdüm ." (1)
Bunlar Ebu Hureyre (r.a)'nin insanlara yaptığı şakalardan bazılandır. O çok
şakacı ve latifeci birisiydi, Allah kendisinden razı olsun.
Yine Zehebi, Siyer’de, Salebe bin Ebi Malik Kurazi'nin şöyle söylediğini ri
vayet etmektedir:
Ebu H ureyre (r.a), M ervan'm vekilliğini yaptığı bir sırada, sırtında bir bağ
odun olarak çarşıya girdi ve: "Emir için yolu açın" diye söyledi." (1)
it
Cf- -‘ij Ol —t « A l
> 3 _ İy /J ı r J ^ 33 - t . AV
2086-Müstedrek (31508) Hakim sahih olduğunu bildiriyor, Zehebi de, "(hadisin senedin
de ismi geçen) Hamed bin Şu'ayb, zayrf biridir" diye söylüyor. Siyer'in tahkikçisi
(21616) de: "Ancak o, bu hadisin rivayetinde tek kalmamıştır. Fadi bin Ala'nm ri
vayet ettiği bir hadis buna mutabidir ve FadI da saduk (doğru, güvenilir) biridir"
diye söfiüyor.
l ) Siyer (21614) Havileri sikadır.
EBUHUREYRE(R.A.)
287
U ’} û \ ; j ü i .« J» \ j5 İ A İİ t 5 j\ L ^ y ^ 1 ) ; J ü ^
/d)i j » : :
j i t-dlb ;l^' J iiî J | 4 ^ »Jblü J
uı oJi: ^ ^ ^ ^y_, - t . aa
3 zd \ ^ ^ ü ii y J \ J iC j J[p > 4 ? tîiU J i y y
îjjhaİİİI y» i Jlji Sü
2088- Hakim, Asım bin Muhammed (r.a)'in babasının şöyle söylediğini ri
vayet etmiştir:
"Ebu H ureyre (r.aynin cuma günü ayakta, minberin iki topunu tutarak:
"Doğru sözlü olan ve söylediği de doğrulanan Ebu'l-Kasım (a.s) bize bildirdi
ki." diye söyleyerek imamın çıkması için imam odasının kapısının açıldığını
doyuncaya kadar hadis rivayet etmeye devam eder, bundan sonra otururdu."
Zehebi Siyeride Umeyr bin Hani'il-Ansi'den rivayet etmiştir
2087- Ahmed, Müsned (212) Müstedrek (31511) Hakim, sahih olduğunu söylemekte, Ze
hebi de onu doğrulamaktadır.
2088- Müstedrek (2/352) Tirmizi (5/685) 50-Kiıabu'l-Menakıb, 47-Ebu Hureyre (r,a)'nin
bazı menkıbeleri babı. Tirmizi: "Bu hadis, hasen garibdir" demiştir.
1) Bir ağırlık ölçüsü. Burada kişimn alacağı sevap kastediliyor.
288 EL ESAS FÎ'S SÜNNE
"Ebu H ureyre (r.a); "Ey A llah’ım, beni altm ış yılın a ulaştırm a" diye söyledi
ve bu yılda veya bundan bir y ıl önce vefat etti."(1)
İbni Sa'd'ın bildirdiğine göre Şu'be, Muhanuned bin Ziyad'm: "Ebu Hureyre
(r.a)’mn üzerinde, ketenden bir giysi gördüm " dediğini rivayet etmiştir. (2)
Bunlara şu kişiler de ilave edilm ektedir: Talha, A b durrahm an, İm ran bin
H üseyin, Ebu B eldrSakafi, Ubade bin Santit, M uaviye.
İbni Hazm, daha sonra bazı sahabilerin isim lerin i verm ektedir. E b u Ubade,
Ebu'd-Derda, Ebu Zer, C erir ve H assan bu isim ler arasında y e r alm aktadır."
^ il jıî iü !
^ A ^»1 A ı; ;A ü i f t j
"O nları a l ve azık çantana koy. Şu veya çu azık çantana. Onlardan b ir şey
alm ak istediğin zam an elini sokup al, ama onları öyle yere serme" diye buyur
du, Bu hurm adan şu kadar, Allah yolunda azık çantası içerisinde taşıdım . On
dan devam lı yer, karnım ızı doyururduk. Hz. Osman (r.a)'ın öldürüldüğü güne
kadar sonu gelm edi, ama o olaydan sonra kesildi."
"Resulullah (a.s)'dan bizim duym adığım ız şeyleri duym uş olm asından hiç
şüphe etmem. Çünkü o fa k ir biriydi, bir şeyi yoktu, R esululah (a -sfın m isafiriy
di, eli Resulullah (a.s)'ın eli ile beraberdi (yani O 'nunla b irlikte yer-içerdi), biz
se mal m ülk ve ev bark sahipleri idik. R esulullah (a .s)'ın yanına ancak günün
başı ile sonunda gidebiliyorduk. Bunun için onun R esu lu lla h (a .s)’dan bizim
duymadığımız şeyleri duymuş olm asından hiç şüphem iz yo ktu r. S onra üzerinde
hayır taşıyan bir insanın (hayırlı bir insanın), R esulullah (a .s)'ın söylem ediği
bir şeyi O'na nisbet edeceğini de düşünem eyiz."
^ ^ 4J1 ju : 01
2091- Ahmed ve Hakim, Ubeyy bin Ka'b (r.a)'dan rivayet etmişlerdin
"Ebu H ureyre (r.a), başkalarının soram adıklan b ir takım konuları Resulul
lah (a.s)'a sorm ak konusunda cür'etli id i."
'^1 'i ^ lS j j — t * ^Y
.U jA ; Jl ^ Oy
^ ^ > İ j Û İ i ^syJ « Y »
c ;;^ S ij 0 ^ s j c^.>jı S j c > ^ ı jr T Sı >
^ s4 ^ - ( / — , / “ gs*J — J4-Jİ1 ( Î J ^ îj
d\i L? üir U Uliiij \I< 44ÎÎ |>.f' 'î" ^ û ı
.1^, u jU ü 'î|;;^ı o
J llj t j ; s j uî :JIİ ^
1) Mümtekine Suresi: 1
294 ELESASFİ'S SÜNNE
yo zd u n " dedi...
Merdeviye de Enes bin Malikten rivayet ettiği bir hadiste bu olayı zikret
mekte ve olayla ilgili olarak söz konusu ayetin indiğini bildirmektedir, tbni
Şahin de, İbni Ömer'den kuvvetli senetle rivayet ettiği bir hadiste bunu şöyle
bildiriyor:
"Müslim ve daha başkalannın bildirdiklerine göre E bu Zsibeyr, Cabir'den
rivayet eder ki; "Hatib bin E bi B alta'a'm n bİr kölesi, H a tib 'i şik a y e t için Resu
lullah (a s)'a gelip "Ey AlUdı'ın R esulü, H atib cehennem e g id ecektir" diye
söyledi. R estdullah ( a j) da: "Hayır, o B edir ve H udeybiye'de bulunm uştur"
diye biQfurdu."
l ) Mümiehine Suresi: 1
HATİB BİN EBt BALTA’A (R.A.) 295
2096> Buharı ve Müslim, Hz. Ali (r.a)'nin katibi UbeyduUah bin Ebi Rafi’in
şöyle söyledi^ni rivayet etmişlerdir:
Hz. Ali (r.a) nîn söyle söylediğini duydum: "Resulullah (a.s) beni, Zübeyr'i
ve hfikdt^ı gönderdi ve: "Ravdatu Hak'a (I) gidin, orada, yamnda mektup bu
lunan bir cariye var, ondan mektubu ahn" diye söylet. Biz yola çıktık, at-
lavmzt kopurarak yürüttük. Sonunda kadına ulaçtık ve: "Mektubu çıkar," de
dik, Kadtn: "Yanımdamektupfüan yok," dedi. Biz: "Ya mektubu ortaya pkanr-
sın. ya da eUıiselerini çıkarırsın" de^k. Sonunda kadm saç örgülerinin arasın
dan mektubu çıkardı. Sonra bu mektubu Resulullah (a.s)'a getirdik. Bir de
baktık ki mektıq>, Hatib bin Balta'a'dan Mekke halkından bir takım müçriklere
yazılnuç ve Resulullah (a.syın bazı çalıçmalan hakkında onlara haber veriyor.
Bunun üzerine Resulullaha (a.s): "Ey Hatib, bu nedir?" diye sordu. 0 da:
"Bana karçı acele etme, ey Allah'ın Resulü! Ben Kureyçlilere yapışmış (onlarla
bağlantı içinde olan) bir adamdım. -Simyan dedi ki "Kureyşlilerin antlaşmalısı
(hal^) idi, yoksa bizzat onlann mensubu değildi.-” Seninle birlikte olan diğer
2096-Buhari (6II43) 57-Kitabu FedaiU's-Sahabe. 36-Bedir Savaçı’na katdanların fazi
letleri , Hatib bin Ebi Balta'a'mn hikayesi ile ilgili bab.
1) Ravdatu Hah: Buradaki Hah kelimesi, doğru olan okuyuşa göre noktalı ha'larda
(haeyn-i mücemeteyn) ile yazılmaktadır. Bütün ilim adamları ve kitapları bu çekilde
okunduğunu bildirmektedir. Burası Mekke ile Medine arasında ve Medine'ye daha
yakut tü yerd ir.
HATÎB BtN EBİ BALTA’A (R.A.) 297
"O B edir Savaşı'na katılm ıştır. Ne biliyorsun belki de, Allahu Teala, Bedir
ehlinin fiille rin e m uttali olmuş ve "istediğinizi işleyin, ben sizi bağışladım” diye
buyurm uştur" dedi. Bunun üzerine Allah Azze ve Celle şu ayet-i kerimesini in
dirdi:
1) Burada kastedilen Süfyan, bu hadisi, Amr bin Dinar'dan rivayet eden kişidir. Yani bu
radaki ara açıklamayı S i^a n yapmaktadır. Hadisi Si^yan'dan alan ravi ise A li bin
Abdullah'nr. (Buhari'nin rivayetine göre) imam Buhari ise hadisi A li bin Abdul
lah'tan almıştır. (Çeviren)
2) Mümlehine Suresi: 1
CULEYBİB (R.A.)
İbni Hacer, Culeybib (r.a) ile ilgili olarak şu bilgileri v ^ y o r
"Culeybib (r.a)'in nisbeti yoktur. Bu isim C ilbab ism inin ta sg irid ir. (1)
M üslim ’in Hammad’dan, onun Sabit'ten, onun K inane bin N u'aym 'dan, onun
Ebu Berze Eslemi'den rivayet ettiğine göre, H z. P eygam ber (a .s)'e gazvelerin
den birinde Allahu Teala zafer ve ganim et nasib etti. R esu lu lla h (a.s): “B ir
kaybınız var mı?" diye sordu. "Filanca, fila n ca kayıp" dediler. B unun özerine
Resulullah (a.s): "Ama ben C uleybib’in kayıp olduğunu görüyorum ” d iye buyur
du ve sonra hadisini söyledi." Bu rivayeti N esai nakletm ektedir.
İbni Abdilberr, onun hayatı ile ilgili olarak yazdıkları a rasında, "A llah ve
Peygam beri bir jeye hükm ettiği zam an, inanan erkek ve kadına, a rtık islerinde
başka bir yolu seçm ek yaraşm az. A llah’a ve Peygam bere bas baldıran şüphesiz
apaçık bir şekilde şapm ış olur" (2) ayeti kerim esinin onun h ika yesi ile ilg ili ola
rak indiğini bildirm ektedir. Ancak bu açıklam a gerek E n es’in , gerekse Ebu
B erze'nin hadisinin m evsul olan (3) isnadlarının hiçbirinde göriU m em ipir."
1) Arapçada bir ismin Fu’ayi veya Fu’ay’ila veznine sokulmasına tasgir, bu vezne sokul
mak suretiyle elde edilen isme de ism-i tasgir denilir. Türkçe'de ism in sonuna "dk,
cık" eklerinin getirilmesi suretiyle elde edilen isimlerin benzer §eUidir. K edi, kedicik
gibi. Arapçası: Hirre, Hureyre (Çeviren)
2) Ahzab Suresi: 36
3) Mevsul: Bir hadisin senedinde bir kopukluk olmaması ve her ravinin hadisi kendi
şeyhinden duyarak veya alarak elde etmiş olmasıdır. (Çeviren)
CULEYBİBCRA.) 299
lopl^ -^l Ü' ^ . aİjlpU Jİİ :J\İ .«il; Uİ3 J a iJıi '.Ü; UI3 ^ l'âi
2097- Ahmed, Müsned (31161) Bunun bir benzerini de Bezzar uzun şekilde rivayet etmek
tedir. Kesfiil-Estar (301275,276) Kitabu Alamati'n-ffubuve. Culeybib'in menkıbe
leri babı. Haysemi de Mecma (9l368)'da: "Bunu Ahmed ve Bezzar rivayet etmek
tedir ve Ahmed'in rivayetinde geçen raviler, isimleri Sahih’te bulunan ravilerdir."
demiştir.
2098- Mûstim (1918) 44-Kitabu Fedaili’s-Sahabe. 27-Culeybib (r.a)’in faziletleri babı.
300 EL ESAS Fİ'S SÛNNE
"Bir kaybınız var m ı?" diye sordu. O nlar: "Evet, fila n , fila n , fila n kayıp" de
diler. Sonra yine: "Bir kaybınız var m ı?" diye sordu. O nlar: “H a yır" dediler,
Resulullah (a.s): "Ancak ben, Culeybib'in kayıp olduğunu görüyorum , onu ara
yın" diye Incyurdu. C uleybib ölüler arasında araştırıldı. Sonunda, öldürm üş
olduğu yedi m üşriğin yam nda buldular. En sonunda m ü şrikler de onu öldür
m üşlerdi. Sonra R esulullah (a.s) yanına gidip durdu ve: 'Y e d i k işiy i öldürdü.
Bu benden, ben de andanım. Bu benden ve ben de andanım " d iye buyurdu."
Ravi diyor ki;
"Onu R esulullah (a.s) kendi elleriyle kabre indirdi. K abre indirilm esinde Re
sulullah (a .s)‘tn ellerinden başka da kim senin eli değm edi."
Ravi: "Onun için m ezar kazıldı ve bu m ezara konuldu," diye söylemiş ama
yıkanıp yıkanmadığı konusunda bir şey söylememiştir.
tLiJıı \j,\ o ır 0 4 - Ol ^ j^ î
:jü .«iB -l ^ ^ ^
J OJ. g ;
V V -i-
> 1 Jl< <tU J ^ j 4)1 .U1 D i :Jij j
® ^ ^
0! ÜJ.1 JJu
...jS L u , .JB .,4 5 ^ . i â
r JO :
y u .I Î 4 İ İ ^
^ ^ Ş İ İ J i ,i > U > ^ ^
rtJLEYBİB (R.A.)
301
jl Ul_, ^ İÜ jî, ^ ^
*'!! ^ r
J il ^1 jlÜJ'ı/l J oir Uİ :cj>‘ Jlî .ülî- i;l J 'l' p' ^
:J B .« lo T İJ5" j ; 4 j V j d ;» v lJ » ^ 1 | :JÛ ^ ^ J j|
"O lur, bu bizim için b ir şere f ve göz nurudur ey Allah'm Resulü" diye söyle
di. R esulullah {a.s}: "Ben onu kendim için istemiyorum" dedi. Adam: "Öyleyse
kim in için ey A llah'ın Resulü?" diye sordu. "Culeybib için" dedi. Bunun üzerine
adam: "A nnesiyle istişarede bulunayım" dedi. Adam hanımına, "Resulullah
(a.s) kızını istiyo r" diye söyledi. Hamm: "Olur, hem de göz nim eti olur," dedi.
Bu kez adam : "Ama kendisi için istemiyor, Cuieybib için istiyor" diye hatırlattı.
Kadın:
"H asedçi C uleybib için nü, hasedçi Cuieybib için mi? Vallahi, katiyen ona
verem eyiz," dedi. B u cevabı alan adam, hanımının söylediklerini Resulullah
(a.s)'a bildirm ek üzere kalktığında, kız: "Beni sizden kim istedi?" diye sordu.
A nnesi durum u kıza bildirdi. K ız: "Siz, Resululah (a.s)'ın emrini geri nü çeviri
yorsunuz? S iz beni O 'na bırakın, O beni zayi etmez," dedi. Daha sonra babası
R esululah (a.s)'m yanına giderek neticeyi bildirdi. Resululah (a.s): "Onun işi
olacak" diye söyledi ve bu kızı Culeybib'e nikahladı.
D aha sonra R esulullah ( a j ) gazvelerinden birine çıktı. Allahu Teala zqfer
ve ganim et nasib edince Resulullah: "Bir kaybınız var mı?" diye sordu. "H ayır"
dediler. B unun üzerine Resulullah: “Ama ben Culeybib'in kayıp olduğunu görû-
yorum" diye buyurdu. Sonra da: "Onu arattırın" dedi. Onu, kendisinin öldür
müş olduğu yedi kişinin yatanda buldular. M üşrikler onu öldürm üşlerdi.
"Ey Allah'ın Resulü, o şurada, kendisinin öldürmüş olduğu yed i kişinin ya
mada. Müşrikler sonunda onu öldürmüşler," dediler. Resululah (a.s) yanına
geldi ve:
'Yedi kişiyi öldürdü, sonra onu öldürdüler. O benden, ben de ondanım " diye
Uâ veya üç kez söyledi. Daha sonra Resululllah (a.s) onu kendi elleriyle mezara
koydu. Otum için mezar kazıldı. Resulullah (a.syın kolları onun tabutu oldu.
Resulullah (aa) onu bizzat kendisi kabre koydu."
Ravi burada onun yıkanıp yıkanmadığı hakkında bir şey söylemiyor. Sabit
(hadisi rivayet eden ravilerden biri -Çeviren-) dedi ki:
"Ensardan, ondan (Cıdeybib (r.a)'in hanımım kastediyor olm alı -Çeviren)
daha çok turfaka atan hanım yoktu. İshak bin Abdullah bin E bi Talha da Sabit'e
söyle bildirdi:
"Sen ona Resıdıdlah (a j}'ın nasıl dua ettiğini biliyor m usun? "Ey A llah'ım
onun (o kadmın) üzerine hayırları peçpese akıt ve onun hayatını zo r ve sıkıntılı
etme" diye dua etti."
Ravi: "Ensardan, ondan daha çok nafaka alan hanım yoktu," diye söyloniş-
tir."
HARİSE BİN ŞÜREKA (R.A.)
îbni Hacer, Harise bin Şüreka (r.a) ile ilgili olarak şu bilgileri veriyon
"Harise, Sureka'm n oğlu, o H aris'in oğlu, o Adiyy'in oğlu, o M alik’in oğlu, o
A m ir'in oğlu o Ğ anm'ın oğlu, o Adiyy'in oğlu, o Neccar'ın oğludur. Ensar-
dandır ve N eccar kabilesine mensuptur. Annesi, Enes bin M alik'in halası olan
Rubey bintu N adr'dır. B edir gününde §ehid edilm iştir.
"Eğer cennette ise sabredeceğim, eğer öyle değilse, kendim i ağlam ak konu
sunda serbest bırakacağım," diye söyledi. Resulullah (a.s):
"Ey Ömmü Harise, cennette bir takım dereceler bulunmaktadır. Senin oğlun
isefirdevs-i a'la*ya ulaştı," diye buyurdu."
"Ey Allah Resulünün amcasının oğlu, ben yolda kalmıy bir yolcuyum ," dedi.
Bunun üzerine Abdullah atının üzengisinden ayağını kaldırdı ve "Sen ayağım
koy ve su bineğe bin, bu binek üstündekilerle birlikte senin olsun. Çantada
olanları da al. Kılıcı da gizlemiyesin, o Hz. A li (r.a)'nin kılıçlarından bir
kılıçtır" dedi. Adam arkadaşlarının yanına büyük bir deve ile döndü. Çantaya
baktılar, içinde dörtbin dinar para, ipekten s<ıllur, sarıklar ve daha bayka
yeyler vardı. Bunların en kıym etlisi de Hz. A li (r.a)'nin kılK iydı.
KAYSBÎNSAD (R.A) 307
Kays bin S a ’d'ın en cöm ert olduğunu ileri süren, onun yanma gitti. Yanına
vardığında uyuyordu. C ariyesi gelen adama: "Ne istiyorsun?” diye sordu.
Adam: "Ben yolda kalm ış b ir yolcuyum ," dedi. Bunun üzerine cariye: "Senin ih
tiyacın onu uyandırm aya değecek kadar değil, şu kesenin içerisinde yediyüz di
nar var, şim dilik K a ys’ın evinde bundan başka para yok. Deve otlaklarındaki
kölemizin yanına g it, oradan bir deve ile bir de köle al ve git, Allah yolunu açık
etsin," dedi. K ays uykusundan uyamnca, cariye yaptığı hareketi kendisine bil
dirdi. K ays da, bu yaptığı harekete teşekkür için onu azletti ve: "Keşke beni u-
yandırsaydın da, ona öm ür boyu yetecek miktarda mal verseydim, belki bu se
nin verdiğin onun ihtiyacım tam karşılam ayabilir," dedi.
Arabe E vsi'nin en cöm ert olduğunu ileri süren kişi de ona gitti. Vardığında
namaza gitm ek üzere evinden çıktığını ve iki kölesine dayanarak yürümekte
olduğunu gördü. O zam an gözleri kör olmuştu. Adam: "Ey Arabe," diye seslen
di. Arabe: "Söyle" dedi. Adam : "Ben yolda kalmış bir yolcuyum" dedi. Bunun
üzerine A rabe, kölelerini kenara çekti ve sağ elini sol eline vurarak ellerini
çırptı ve: "Eyvah! E yvah! Vallahi, ben Arabe'nin malından herhangi bir şey
bırakarak sabah veya akşam etmem, ama şu iki köleyi al!” dedi. Adam: "Bunu
yapamam," dedi. B u kez Arabe: "Eğer onları almazsan, onlar hürdürler, ister
sen onları azad et, istersen al" dedi. Sonra da duvarlara tutuna tutuna (namaza
gitmek için) yoluna devam etti. Adam bu iki köleyi alarak arkadaşlarının
yanma gitti. B unun üzerine halk, İbni Ca’fer'in en fa zla mal bağışladığına, bu
nun hiç basite alınam ayacağına, ancak verdikleri içinde en kıym etli şeyin bir
kılıç olduğuna, K a ys’ın cariyesini kendi bilgisi dışında malından ihsanda bulun
maya ve m alı hakkında hüküm vermeye yetkili kıldığına, yaptığı ip en memnun
kddığına ve teşekkür için de onu azad ettiğine, ancak bunların içim le en
cöm ertlerinin A rabe E vsi olduğuna, çünkü onun elimle bulunanın tamamını ih
san ettiğine, bunun ise az m ala sahip olanın gösterdiği müstesna bir gayret
olduğuna hükm ettiler."
Süfyan-ı Servi'nin söylediğine göre Amr, Ebu Salih'in şöyle söylediğini bil-
dimtiştin
"Sa'd bin U bade, m alını çocukları arasında bölüştürüp kendisi Şam tarafına
doğru yola çıktı ve orada vefat etti. Kendisinin ölümünden sonra da bir çocuğu
dünyaya geldi. Bunun üzerine H z. Ebu Bekir (r.a) ile Hz. Ömer (ra ), K ays bin
Sa'd (ra )'ın yanına gelerek: "Senin baban malım bölüştürdü, ancak hanm um n
ham ileliğini ve şu çocuğun dünyaya geleceğini bilemedi. Siz kardeşler olarak
onun için m alınızdan b ir şeyler paylaştırın" dediler. Bunun üzerine K ays: "Ben
Sa'd'ın yaptığım kıskanıyor değilim ama bana düşen pay onun olsun," dedi."
İbni Ebi Hayseroe de şöyle der:
308 EL ESAS Fl’S SUNNE
"Kays bin Sa d , sürekli ştı şekilde şehadet parmağını kaldırırdı -yani dua
ederdi- (1). Muhammed bin Ebu Huzeyfe Mısır'da galibiyet gösterdi ve oradan
Hz. Osman (ra)'ın Anır bin el As'tan sonra naibi Abdullah bin E bi Sarh'ı
çıkardı. Hz. A li (r.a) kısa bir süre onu orada tuttu ve sonra yerine Kays bin
Sa'd'ı geçirip onu azletti. Kays oraya girdiğinde iyi iş gördü ve bu yeri elinde
tuttu. Onun buraya girmesi hicri 36 yılında olmuştur. Onun tutumu M uaviye'ye
ve Amr bin el-As'a ağır geldi. Bu ikisi, onun Hz. A li (r.a)'ye karşı kendi tarafla
rında yer alması için mektuplar yazdılar ama bunu kabul etmekten kaçındı. Bu
nunla birlikte, insanlara karşı onlarla birlikte (M uaviye ve A m r ile) olduğunu
söyler oldu. Kalpten ise Hz. A li (r.a) ile birlikte idi. Onun bu davranışının habe
ri Hz. AH (r.a)'ye ulaştı. Bunun üzerine onu görevinden alarak M ısır'a Eşter
Nehai'yi gönderdi. Eşter Mısır'a varamadan, Remle'de vefat etti. Bunun üzerine
Hz. A li (r.a) Muhammed bin Ebi Bekir'i gönderdi. M uaviye ve Am r onu önem
semediler ve M ısır diyarını onun elinden almadan bırakmadılar. Gönderilen
Muhammed bin Ebi Bekir öldürüldü ve ölmüş bir eşeğin cifesi (cesedi) arasında
yakıldı. Kays da, görevinden alındıktan sonra M edine'ye geçti. D aha sonra da
Irak'a Hz. A li bin Ebi Talib (r.a)'in yanma gitti. Hz. A li (r.a) öldüriilünceye ka
dar bütün savaşlarında onunla birlikte oldu. O öldürüldükten sonra ise, M ua
viye'ye karşı çarpışmak üzere Hz. Haşan bin A li (r.a) ile birlikte yola çıktı.
Kays o zaman ordunun başında bulunuyordu. Hz. Haşan (r.a), M uaviye ile
anlaşma yapınca, bu durum Kays'a ve onu sevenlere dokundu. K ays (r.a), M ua
viye'ye itaatten (onun adamları arasına girmekten) kaçındı. Bu gelişm elerin ar
kasından da Medine'ye geçti. Bir süre sonra da ensardan bir heyetle birlikte
Muaviye'nin yanına giderek, aralarında şiddetli bir tartışm a ve karşılıklı azar
lama oldu. Ama sonuçta Kays (r.a) ona bey'at etti. Bu tartışm a esnasında bir
birlerine hayli ağır laflar söylemişlerdi. Ama sonra M uaviye ona hayli ihsanda
bulundu, onu öne geçirdi ve kendi yanında ona değer verdi. Kays (rja)'ın, gelen
heyetlerle birlikte M uaviye'nin yanında olduğu sırada, M uaviye’y e Rum (Bi
zans) Imparatoru'ndan gelen bir mektup takdim edildi. Rum İm paratoru m ek
tupta:
1) Burada Kays (r.a)’ın dua ederken şehadet parmağını nasıl kaldırdığı gösteriliyor.
Ancak bu kaldırış şekli yazıda ifade edilmemiştir. (Çeviren)
If AYS BİN S A P (R.A)
309
"Böyle yapmakla istedim ki. bu şalvarın
Kays'ın şalvarı olduğu bilinsin, heyetler de şahid olsun!
Demesinler ki. Kays çıkıp gitti, bu şalvarsa.
Bir ihtiyara veya Semud'a ait alelade bir şalvardır.
Ben Yemen beldesinden bir seyyidim şüphesiz,
İnsanlar ya seyyid olurlar, ya da seyyidlerin bağlıları.
Onlara benim gibiyse oyun yap, benim gibisi onların üzerinde
Pek sert olur, yaratılış olarak da erkeklerin en uzunuyum.
Benim aslım, beni insanlar içinde üstün kıldı.
En uzun adamdan bir kulaç daha uzunum..."
Ravi diyor İd:
"Muaviye heyet içerisinde en uzun adamı istedi, şalvarı, adamın burnunun
fttzasına tutup sarkıttı, şalvar yere değdi,"
Bir rivayette bildirildiğine göre de:
"Bizans imparatoru, Muaviye'ye ordusundan iki adam gönderdi. Bunlardan
birinin, rumların en güçliisü, diğerinin de en uzunu olduğu düşüncesindeydi.
Muaviye'ye:
"Bak bakalım , senin kavm inin içinde uzunluk ve güçte bu iki adama üstün
gelecek kim se va r m ı? E ğer bunlardan üstün gelecek birilerini bulabilirsen,
sana şu kadar esir, şu kadar hediye göndereceğim, eğer bulamazsan benimle üç
yıl barış yap," diye bildirdi. Bu ild adam gelince, M uaviye: “Bu güçlü adamın
karşısına kim çıkar?" diye söyledi. Oradakiler; "Onun karşısına ancak şu iki
adamdan b iri çıkabilir, M uhammed bin Hanefiye, ya da Abdıdlah bin Zübeyr"
dediler. H z. A li bin E b i Talib (r.a)'in oğlu olan Muhammed bin Hanefiye getiril
di. insanlar M uaviye'nin yanında toplanınca Muaviye, M uhammed bin H ene-
fiye'ye:
"Sana niçin adam gönderdim , biliyor musun?" diye sordu. "Bilmiyorum"
dedi. Bunun üzerine gelen rumun durumunu ve pek güçlü olduğunu ona anlattı.
M uhammed bin H a n e y e rum ların adamına:
rayım, yoksa sen mi oturuyorsun?" diye sordu. Rum: "Sen otur," dedi. Mu-
hammed bin Hanefiye oturdu, rum adama elini verdi. Adam bütün gücüyle, onu
yerinden kıpırdatmak veya kaldırabilmek için oynatmak istedi ama ne yaptıysa
bunu başaramadı ve onu yerinden kaldırabilmek için bir yo l bulamadı.
Böylelikle rum yenilmiş oldu. Beraberinde olan rum elçileri de onun yenildiğini
açıkça gördüler. Daha sonra Muhamnıed bin Hanefiye ayağa kalkarak ruma:
"Sen otur," dedi. Adam oturdu ve elini Muhammed'e uzattı. M uhammed çok
h sa bir zamanda onu yerinden oynatıp hai'oya kaldırdı ve sonra yere attı. Bu
durum M uaviye'nin çok hoşuna gitti. Sonra Kays bin Sa'd yerinden kalktı, in
sanlardan uzak bir köşeye çekildi, orada şalvarını çıkardı ve gelen uzun boylu
ruma verdi. Adam şalvarı giydi, göğüslerine kadar çıktı. Şalvarın yanları ise
yerlere uzamyordu. Rum mağlubiyeti kabul etti ve krallarına M uaviye için ge
rekli olanı bildirdi.
Ensar. halkın gördüğü bir yerde şalvarını çıkarmasından dolayı Kays bin
Sa'd'ı azarladı, o da mazeretini ifade için yukarıda geçen şiiri okudu. Böyle
yapmaktaki amacının rumlara karşı daha kuvvetli delil ortaya koym ak ve on
ların çabalarını bütünüyle boşa çıkarmak olduğunu ifade etti."
Humeydi, Sufyan bin Uyeyne'den, o da Amr bin Dinar'dan rivayetle şöyle
söylemiştir:
"Kays bin Sa'd, iri cüsseli ve kafası küçük olan bir adamdı. Çenesinde sakal
vardı. İri bir eşeğe bindiği zaman ayaklan yere değerdi."
Vakidi, Halife bin Hayyat ve daha başkaları diyoilar ki:
"Kays (r.a), Muaviye'nin hilafeti döneminin sonlarında M edine'de vefat
etfmştir." İbni Cevzi, onun vefatını bu yılda (yani o yılın olaylan arasında) zik
retmektedir. Bu konuda onun söylediğini esas almak daha uygundur.
İbni Hacer 'İsabe'de diyor ki:
"Kays bin Sa’d bin Ubade bin Duleym. Ensardan ve H azrec kabilesindendir.
Künyesi hakkında değişik rivayetler bulunmaktadır. E bul-F adi, Ebu Abdullah
ve Ebu Abdûlmelik olduğu söylenmiştir."
Buhari, Tarih’inde, Meryem bin Es'ad'ın şöyle söylediğini rivayet etm ekte
dir;
Cerrah bin Melik Behrani, Ebu Rafi'den, Kays bin Sa'd (r.a)'ın şöyle söyledi
ğini livayet etmektedir:
“E ğer ki, Resulullah (a.s)'ın; "Hile ve oyun atehtedir, (cehennemdedir)" diye
söylediğini duymuş olmasaydım, bu ümmetin güç yetirem iyeceği derecede hile
çevireni olurdum ." (1)
îbni Uyeyne, Amr'ın şöyle söylediğini rivayet etmektedir:
“K ays (r.a) dedi ki: "Eğer id, müslümanlık olmasaydı (yani mûslüman olma
saydım ) Arapların güç yetirem eyeceği derecede oyun çevirirdim."
Zühri'den de şöyle bir rivayet nakledilir:
"Kays(r.a): Arapların dahilerinden sayılıyordu. Görüşüne değer verilen bi
risiydi. Şöyle söylenilm iştir:
"Fitne ortaya çıktığı zaman Arapların dahileri (edatu'l Arap) beş kişiydi:
M uaviye, Am r, Kays, M uğire, Abdullah bin Budeyl bin Verka H uza'i." (2)
Kays (r.a) ve îbni Budeyl, Hz. Ali (r.a) ile birlikte idiler. Amr bin As ise
Muaviye ile birlikte idi. Mugite, hakemler hüküm verinceye kadar Taifte her
itd taraftan da uzak olarak yaşıyordu.
Avf, Muhammed'in şöyle söylediğini rivayet etmiştir:
"M uhammed bin E bi Bekir ile M uhammed bin Ebi Huzeyfe bin Utbe, H z, Os
man (r.a)'a karşı en şiddetli olanlardı. Hz. A li (r.a), Kays bin Sa'd‘ı M ısır’a vali
yaptı. O , ihtiyatlı davranan biriydi. Onun "eğer müslûman olmasaydım, M ua
viye taraftarlarının birbirlerine düşeceği, kendi içlerinde çalkanacakları oyun
lar yapardım ," diye söylediğini öğrendim. Muaviye ile Amr, kendilerine bey'at
etm esi çağrısı ile ona mektup yazdı. 0 da kendilerine içerisinde çok ağır sözler
bulunan cevabi bir m ektup yazdı. Bu sefer onlar da ona sert bir m ektup yazdı
lar. B u m ektup üzerine Kays (r.a), Muaviye ile Amr'a yumuşak ifadeler taşıyan
bir m ektup yazdı. Bu mektubu okuduklarında, onun kendi hilesi ile onlara bo
yun eğm ek istem ediğini anladılar. Bu s ^ e r Şam'da onun (yani Kays'ın) kendile-
1) Bu rivayetin isnadı basendir. Hile ve oyun (el-Mekr ve'l-Hadi’a): Bu iki fiili işleyen
kimse, içinde dıştan gösterdiğinden farklı bir gaye taşır. Bu iki hareketten kınanmış
olanı, bunları işleyenin muhatabı açısından zararlı sonuç, hoş olmayan durum ortaya
çıkaracak bir gaye taşımasıdır. Resulullah (a.s)'ın bu hadiste kasdettiği de budar. Ha
diste: "Bu iki fiil, onları işleyeni cehenneme iletir" denilmekedir. Bu açıklamayı
Ragıb yapmaktadır.
2) Abdullah bin Budey hin Verkai Huzai kıymetli bir sahabidir. Huzaa kabilesinin
başkanlığı ona kadar gelmiştir. Konuşması fasih (edebi tarzda) olan biriydi. Mekke'
nin feth i günü müslüman olmuş, Huneyn Savaşı'na ve .sımraki savaşlara katılmıştır.
Sftin'de öldür ülmüştür.
314 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
fine tabi olduğu sSykntisim yaydılar. Bu söylenti Hz. A li {rji)‘y e ulaştı. B u kez
onun çevresi: "Mısır’a, Kays (r.a)’ın Muaviye’y e bey'at ettiğini bildir," dediler.
Hz. A li (rjı) de Muhammed bin Ebi Bekir ile Muhantmed bin E bi H uzeyfe’y i
Mısıra gönderdi. İbni Ebi M ekir'i de emir (vali) tayin etti. Kays (r.a)'a onun
görevden alındığı haberini ulaştırdıklarında, Hz. A li (r.a)'nin aldatıldığım an
ladı ve Muhammed’e: "Ey kardeşim oğlu, kendini M ısır halkından sakındır. On
lar sizi teslim ederler ve siz de öldürülürsünüz," dedi. Aynen söylediği gibi de
oldu."
Ztihri'nin şöyle söylediği bildirilnıiştin
"Kays (r.a) Medine'ye geldi, orada Esved bin Ebi B akteri ile M ervan, ken
disine karçı gece vakti suikast düzenlemek üzere anlaştılar. Bunun haberi Kays
(r.a)'a ulaştı. O da: "Beni görevden alsa da, benim H z. A li (r.a)’y i terketm em
çirkin bir hareket olur. Vallahi, ben onun yanına gideceğim ," dedi ve yanına
gitti. Orada Hz. A li (rM)'ye M ısır'da onun neye dayandığım anlattı. B öylelikle
Hz. A li (ruı) Kays’ (r.a)'ı, daha sonra bütün içlerde dinledi ve onu ordusunun
basma geçirdi. Muaviye de, Mervan ile EsvetTi kınamak için b ir adam gönderdi
ve "Siz A li'yi Kays ile güçlendirdiniz değil mi? Valaki, eğer ona yüzbin askeri,
yardım için göndermiş olsaydımz, Kays (r.a)'ı onun yanına gönderm eniz kadar
beni kızdırmış olmazdınız" diye bildirdi."
Hişam bin Urve'nin babasından rivayet ettiğine göre Kays (r.a), H z. Ali (r.a)
ile beraber ve onun ordusunun başında idi. Beraberinde de beşbin kişi vardı.
Bunlar Hz. Ali (r.a)'nin öldüğünde, başlanm traş ettiler. Hz. Haşan (r.a), Mua-
viye'nin yanına bey'at etmek için girince, Kays (r.a) bu bey'ata ginnekten
kaçuıdı. Adamlanna:
"isterseniz en aceleci kiçi öldürülûnceye kadar sizinle çarpışırım , isterseniz
sizin için eman alırım" diye söyledi. Onlar "Eman al" dediler. Adanılan ile bir
likte Medine'ye doğm yola çıkınca Sırar'a (1) vanncaya kadar, onlar için hergün
bir deve kesiyordu.
Sa'id bin Abdunahman bin Hasan'ın şöyle söylediği rivayet edilmektedir.:
"Kays bin Sa'd, ensardan bir gurup içerisinde M uaviye’nin yam na gitti. M u
aviye:
(a.sym vasiyyetini gözet" dediniz. H eyhat, süt kabı özür göstermekten kaçm ı
yor." (1) diye konuştu. Bunun üzerine Kays bin Sa'd (r.a) şöyle söyledi:
"Biz senin tartandan, A llah'ın bildirdiği şekliyle bütün bir halde ve
başkalanm n ilavelerinden uzak bir İslam istiyoruz, çeşitli gurupların seni
üzerine çektikleri şeyi değil... Sana karşı düşmanlığımıza gelince, eğer istersen
onu üzerinden kaldırırsın. H kive (yengiye) gelince, bu doğrudur. İşin senin
aleyhine dönm esi, bizdeki bir hoşnutsuzluğun neticesiydi. Senin h lK in t körelt
mem iz ise, k en esin e itaati, A llah’a itaat saydığımız bir kişi ile beraber olma
m ız sebebiyleydi. Resulullah (a.s)’ın bize yönelik vasiyetine gelince, ona kim
inam rsa biz onu gözetiriz. "Süt kabı özür göstermekten kaçmıyor" sözüne ge
lince, A llah'tan başka senin için engel olacak bir el yoktur. A rtık durumun orta
da." M uaviye' de:
drî
2101- Buharı ve Tirmizi, Enes bin Malik (r.a)'den şöyle rivayet etnûşlenlir:
"Kays bin S a'd (r.a) Resulullah (a.s)’ın yanında, bir em irin yanındaki emni
yet am iri konum unda idi. Ensari: "Yani onun m uhtelif işlerine velayet eden,
gelişm eleri kontrol eden kişi idi," dem iştir."
"Resulullah (a.s)'a ulaşmak amacıyla yola çıktım . H alid bin V elid (rM ) ile
karşılaştım. Bu olay, M ekke'nin fethinden önce idi ve H alid de M ekke ta
rafından geliyordu. "Ne tarqfa gidiyorsun, ey Ebu Süleym an?" diye sordum .
"Vallahi, müslüman olmaya gidiyorum" dedi. Epey sonra, "Ben de sadece
müslüman olmak amacıyla geldim" dedim. Birlikte ulaşmayı arzuladığm ız yere
vardık. H alid öne geçti, müslüman oldu ve bey'at etti. Sonra ben de R esulullah
(a.s)'a yaklaşıp bey'at ettim, sonra ayrıldım. H alid daha sonra Zeyd bin H arise
ile birlikte Mute Gazvesi'ne katıldı. Üçüncü sıradaki em ir de şehid edilince,
bayrağı o aldı ve savaşçıların yerlerini değiştirdi."
Sahih'te de bildirildiği gibi, o sırada Resulullah (a.s) da, halka hitab ederek
HALÎD BİN VELtD (RA.) 317
durumu kendilerine bildinniştir. Halid bin Velid, Resulullah (a.s) ile birlikte
Mekke'nin fethine katılmış, bu fetihde büyük gayret saffetmiş ve beraberindeki
CecimeoğuUan ile birlikte önemli hamlelerde bulunmuştur. Bundan sonra da,
Huneyn ve Taif fetihlerine katılmış ve Uzza putunu yıkmıştır. Buhari, Müslim
ve daha başka hadis kitaplannda, onun Resulullah (a.s)'dan rivayet ettiği hadis
leri bulunmaktadır. Aynca İbni Abbas'tan, Cabir'den, Mikdam bin Mu'addi
Kerb'den, Kays bin Ebi Hazimi'den, Alkarna bin Kays'tan ve daha başkala-
nndan rivayette bulunmuştur.
Tilmizi, Ebu Hureyre'nin şöyle söylediğini rivayet etmektedir:
"Resulullah (a.s) ile birlikte bir konak yerinde konakladık. Bu sırada değişik
kim seler yanım dan geçiyor, Resulullah (a.s) da: "Bu kimdir?" diye soruyor ben
"Filancadır" diye cevap veriyordum. En son H alid geçti. Resulullah (a.s) yine:
"Bu kim dir?" diye sordu. Ben: "Halid bin Velid" diye söyledim. Bunun üzerine:
"Evet A bdullah, bu A llah'ın kılıçlarından bir kılıçtır" diye buyurdu." Bu hadisin
ravileri sikadır.
Resulullah (a s) H^lid'i, Ukeydir-i Dume'ye gönderdi, o da onu esir aldı.
Enes'ten ve Amr l^n Ebi Seleme'den rivayet edildiğine göre, Resulullah (a.s)
Halid'i Ukeydir-i Dume'ye gönderdi, onu tutup getirdiler. (Resulullah (a.s))
onun kanım lavman yapb ve cizye veımesi şartıyla onunla aıdaştı. Hz. Ebu Be
kir (r.a) de Halid bin Velid'i dinden dönenlerin üzerlerine gOııderdi ve Halid,
onlara karşı çok şiddetli bir şekilde çarpışta. Hz. Ebu Bekir (r.a) daha sonra onu
fars ve lum ordularına karşı verilen savaşlann emiri yaptı. Buralarda da çok
önemli etkinliği oldu. Şam'ı fethetti.
Ya'kub bin Süfyan, Ebul-Esved tankı ile Urve'ıün şöyle söylediğini rivayet
etmektedir.
"HaUd, Yem am e'tdn i§ini bitirince Hz. Ebu Bekir (r.a) kendisine Şam üzeri
ne yürüm esini em retti. Aynu'n-Nanûr yoluna girdi. D um etu'l-Cendel'den CudV-
nin kızını esir aldı. Sonra Şam 'a ulaktı ve orada Allah dUçmamm yenilgiye
uğrattı. H z. E bu B ekir (r jı) onu buramn valisi yaptı. Daha sonra H z. Ö m er
(r.a)'in kendisini azletm esine kadar bu göreve devam etti."
tbni Ebi Dünya, Katade'nin şöyle söylediğini bildirmektedir.
"Resulullah (a s ) H alid (rsı)'i Uzza putunu yıkm ak üzere gönderdi. O da g itti
ve yıktı "
Ebu Zur*a Dımeşki diyor ki:
"Ali bin A bbas'tn Velid'den, onun Vahçi'den, onun babasından, onun da de
desinden rivayet ettiğine göre, H z. Ebu Bekir (ru ), H alid bin Velid (rxı) ile din
318 ELESASFİ'S SÜNNE
Zekat olayını anlabıken bildinliğine göre, ResuluUah (a.s): "H alid ve Ebu
Hureyre zırhlarını ve malzemelerini Allah yolunda hasretm iştir" diye buyur
muştur.
Buhari'de de, Kays bin Ebu Hazim tankıyla rivayet edildiğine göre, Halid
bin Valid (r.a) şöyle söylemiştir;
"Mute günü, elimde dokuz kılıç kırıldı. Ancak Yemen yapım ı enli b ir kılıç
dayanabildi."
çökertilmisti ki, Resulullah (asYın ashabından bazıları Hz. Ebu Bekir (r.a)'e
kokarak:
"Ne oluyor, senin daha çok ihtiyacın olduğu halde Hz. Ömer (r.a )'î yola çı~
karıyorsun. Üstelik ne yapıyosun, senin açından gereken işi gördüğü halde,
Halid (r.a)'i görevden alıyorsun," diye söylediler. Hz. Ebu B ekir (r.a): "ne ya
pabilirim?" diye sordu "Ömer (ra )’e emredersin yerinde kalır, H alid (r.a}'e de
yazı yazarsın, o da işinin başında kalır" dediler. O da dedikleri gibi yaptı. H z.
Ömer halifeliği kabul ettiğinde, Halid (r.a)'e kendi em ri olm aksızın bir tek ko
yun, bir tek deve dahi kimseye vermemesini yazdı. Bunun üzerine H alid {r.a)
daha önce Hz. Ebu Bekir (rtt)'e yazdığının aynısını ona da yazdı. H z. Ömer
(r.a) de: "Eğer daha önce Hz. Ebu Bekir (r.a)'e yapm asını söylediğim bir işi
kendim yapmazsam, Allah’a karşı doğru (sadık) bir kim se olam am ," dedi ve onu
görevden aldı. Daha sonra Hz. Ömer (r.a), H alid (r.a)'i vazife alm aya çağırdı.
O da, her hareketinde kendini serbest bırakmadığı sürece kabul etm eyeceğini
ifade etti. Bunu da Hz. Ömer (ra ) kabul etmedi."
Malik; "Hz. Ömer (r.a), Halid (r.a)'e benziyordu." diye söylemdedir.
Zübeyr de şöyle söylemiştir
"Halid (ra )’e ölüm geldiğine, Hz. Ömer (r.a)'e vasiyette bulundu. H z. Ö m er
(r.a) de vasiyetini kabul etti. H alid (ra ) hakkında bir kaside okuyan birini duy
du ve: "Allah H alid (r.a)’e rahmet eylesin," diye söyledi. Tuhayha bin Ubeydul-
lah da ona şöyle söyledi:
Bunun üzerine Hz. Ömer (ra ) de: "Ben, H alid (r.a)’i izinsiz öne geçm esi ve
mal (yani beytu'l-mala ait mallar) hakkında istediği gibi hareket etm esi dianda
bir şeyini tenkid etmiyordum," dedi."
Halid bin Valid (r.a) hicri 21 yılında Humus şehrinde vefat etmiştir. Me
dine'de vefat ettiği de söylenmekte^r.
tbni Kesir, 'El-Bidaye ve'n-Nihaye'de şu bilgileri veımektedin
"Halid (r.a) Velid’in oğlu, o M uğire'nin oğlu, o Abdullah'ın oğlu, o Ö m er'in
oğlu, o da Mahzum'un oğludur. Kureyşten ve M ahzum kabilesindendir. K ünyesi
Ebu Süleyman'dır. Allah'ın kılıcı olarak tam nır. Cesaretiyle ünlü olanlardandır.
Cahiliye döneminde de, müslüman olduktan sonra da yenilm em iştir. Annesi,
Lâbabe bintü Haris ile müminlerin annesi M eymune binti H aris'in kızkardeşi
olan Esma binti Haris'tir"
HALİD BİN VELÎD (R.A.) 321
Vakidi diyoıld:
"Halid bin Valid (r.a), hicri 8 yılının, sefer ayının ilk gününde müslüman
olmuştur. Mute Savacında bulunmuş, o gün, bir çok kimse emir olarak tayin
edilmiş ve en son olarak emirlik sırası ona gelmişti. Halid bin Velid (r.a) o gün,
benzeri hiç görülmemiş çok şiddetli bir çarpışma yaptı. Elinde dokuz lalıç
kırıldı. Yemen yapımı enli bir kılıçtan başkası onun çetin mücadelesine dayan
madı."
Rivayet edildiğine göre, Yermük Savaşı'nda Halid (r.a)'in kalasuvası (başa
giyilen madeni başlık) tam çarpışma esnasında yere diişttt. Onu elde etmek için
hayli uğraştı. Bundan dolayı tenkid edilmce:
"Onun içinde. Resulullah (a.s)'tn başının ön tarafının (nasiyesirûn) saçların
dan tüy bulunmaktadır. O benimle olduğu sürece ben hep zafer kazanmışımdır."
demiştir.
Ahmedln Müsned'inde, Hz. Ebu Bekir Sıddık (r.a)'tan rivayet edildiğine
göre Hz. Ebu Bekir (r.a) Halid (r.a)'i dinden dönenlerin üzerine açılan savaşta
emir olarak tayin edince;
"Ben Resulullah (a.sym "Halid bin Valid, Allah'ın kılıçlarından bir kılıçtır.
Allah onu kafirlere ve münafıklara karşı çekmiştir" diye buyurduğunu duydum."
demiştir. (1)
Sahih'te de şu rivayet yer alıyor:
"Resulullah (a.s): "Halid'e gelince, siz Halid'a haksızlık ediyorsunuz. O,
zırhlarını ve savaş malzemelerini Allah yoluna hasretti"diye buyurmuştur." (2)
Mekke'nin Fethi'ne ve Huneyn Gazvesi'ne kablmışbr. Resulullah (a.s)'ın
sağlığında Beni Gezime üzerine emir olarak sefer düzenlemiştir. Hayber
Savaşı'na katılıp katılmadığında ihtilaf edilmiştir. Mekke'nin Fethi'nde şehre or>
dudan bir gurup üzerine emir olarak girmiştir. Bu çarpışmada Kureyş'ten pek
çok kimseyi öldürmüştür.
Resulullah (a.s) onu Uzza putunu yıkmaya gönderdi.Bu put, Havazin kabi
lesinin putuydu. Bu putun önce tepesim kırdı, sonra da darmadağın etti. Yıkar
ken de:
"Ey Uzza, sen ulu değil, ki^iir dayanağısın. Allah'ın seni küçük düşürdüğü
nü gördüm. (K ı^ a n e k e la subhanek, inni raevytu'llahe ahanek")"&yt söylüyor
du. Sonra bu putu yıktı. Resulullah (a.s)‘ın vefatından sonra Hz. Ebu B ^ ir (r.a)
pardın. Amcaoğluna hased ettin," diye söyledi. Hz. Ömer (r.a) de:
"Sen yakınların (akrabaların) yakınısın, bu konulma amcanoğlunu kızdırır,"
diye söyledi."
Halid (r.a)'den rivayet edildiğine göre, o hanımlanndan birini boşadı ve:
"Ben onu bir şüphe dolayısıya boşamadım. Ancak o benim yanımda hiç hasta
olmadı, bedenine, kafasına veya vücudunun herhangi bir yerine bir çey gelme
di," dedi.
Seyf ve başkalannın rivayet ettiklerine göre:
"Hz. Ömer (r.a), Halid (r.a)'i Şam valiliğinden ve Musenna bin Harise'yi
Irak valiliğinden azlettiğinde; "Ben bunları, ancak insanların, dini Allah'ın za
fere ulaştırdığını, bunların yardımlarıyla zafere ulaşılmadığını, kuvvetin tama
mıyla Allah'ın elinde olduğunu bilmeleri için azlettim," diye söyledi."
Yine Seyften rivayet edildiğine göre Hz. Ömer (r.a), Halid (r.a)'i Kunas-
rin'den azlettiği zaman kendisine:
"Sen benim nazarımda büyük bir kıymete sahihsin. Ve sen, benim yanımda
izzet sahibisin. Bundan sonra, benden sana karçı hoşlanmayacağın bir hareket
olmayacaktır." dedi.
Abdullah bin Mübarek dedi ki:
"Halid bin Velid (r.a)'e ölüm geldiğinde söyle söyledi:
"Ben, çarpışma alanında öldürülmeyi istiyordum, ama bana yatağımın
üstünde ölmekten başkası mukadder kılınmadı. La ilahe illa'llah sözünden son
ra, benim en çok ümitlendiğim amelim, göğün yağmur yağdırdığı, benim de
zırhlarımı giyinmiş halde kafirlere saldırmak için fırsat kollayarak geçirdiğim
gecedir." Sonra da şunları söyledi:
"Ben öldüğüm zaman, silahımla atıma bakın ve onları Allah yoluna adayın."
Vefat edince de, Hz. Ömer (r.a) cenazesinin peşinden gitti ve bu sırada: "Ve-
lid'in hanımlarının ve ailesinin, üzerlerine toprak saçmamak ve hıçkırıklar
çıkarmamak şartıyla Halid için ağlamak haklarıdır," dedi." Buharı, bu rivaye
tin bir bölümünü muallak olarak veriyor ve orada Hz. Ömer (r.a)'in:
"Bırakın onları, üzerlerine toprak saçma ve hıçkıraklar atma durumları ol
madıkça Ebu Süleyman için ağlasınlar." (1) diye söylediğini bildiriyor.
I) Buharı (3!160) 23-Kitabu'l Cenmz. 33-Ölü için hıçkırmak konusunda hos karşılan
mayan hardcetter babı.
324 ELESASFİ'SSÜNNE
1) Hz. Ömer (r.a) bu sözü ile şunu söylemek istemektedir: Benim yanandan ayrıldıktan
sonra ellerini kınamam emrediyorum. Çünkü kadınm kocasından başkası için üç
günden fazla yas lutması, üzgünlük göstermesi uygun olmaz. Kına yalanasım şunun
için istemişlir: Onun ellerini kınalaması, Halid (m )'e üzülmeyi ve yas tutmayı,
bıraktığına işaret olacaktır.
326 ELESASFİ'SSÜNNE
"HaUd (ruı) vrfat ettiğinde atı, kölesi ve silahı dıgında bir mirası buluna
madı.'’
Ebu Ali Himazi şöyle diyor
"Hi§am bin Bakteri, Mahzumoğullanndan bazı kimselerle birlikle Hz. Ömer
bin Hattab (r.ayın yanma gitti ve Hz. Ömer (rut) ona:
"Ey Hişam, Halid (r.a) baklandaki şiirini bize oku," diye söyledi. O da oku
du. Hz. Ömer (r.a) de:
"Sen Ebu Süleyman rahimahullah'ı hakkıyla övememişsin. O, §irki ve ehlini
zelil etmeyi çok istiyordu. Onun hakkında kötü konuşan, Allah'ın gazabına ma
ruz kalır," dedi ve sonra da şöyle söyledi: "Allah, Temimoğullarıntn canını
alsın. Söyledikleri şu şiire bakın :
"Geçmiş olana da, gelecekte (donlara da de ki.
Kamçım gibi, bir başka benzerine hazırlansın.
Benden sonra yaşayanın bana bir yararı olamaz.
"Allah, Ebu Süleyman'a rahmet eylesin. Allah katında olan, onun için daha
önce içerisinde bulunduğu şeyden daha hayırlıdır. Mutlu olarak öldü, övgüye
layık bir hayat sürdü. Ancak zamanın uykuda olmadığını gördüm ."(1)
Hicri 8 yılının sefer ayında müslüman olarak Meret etti. Sonra savaşlara
katılmaya başladı. Mitte Savaşı'na katıldı. Resulullah (a.syın ondan önce emir
tayin ettiği üç kişi şehid edildi. Bunlar; azadhsı Zeyd, amcasının oğlu iki kanat
sahibi Ca’fe r ve İbni Revaha'dır. Bunların şehid olmalarından sonra ordu ku-
mandansız kalmıştı. Bunun üzerine Halid (r.a) derhal kumandanlığa geçti. Bay
rağı aldı, düşmanın üzerine hamle yaptı ve zafer kazanıldı. Resulullah (a.s) da
onu Allah’ın kılıcı olarak adlandırdı ve:
"Halid, Allah'ın müşriklere karşı çektiği bir kılıcıdır," diye buyurdu.
Halid (r.a) Mekke'nin fethinde ve Huneyn Gazvesinde bulundu. Resulıdlah
(a.s)'ın sağlığında zırhlarını ve malzemelerini Allah yoluna hasretti. Dinden
dönenlerle Museyleme'ye karşı savaştı. Irak'a sefer düzenledi ve başarı sağladı.
Daha sonra Irak ile Şam (Suriye) topraklarının başlangıcı arasındaki çölü, be
raberindeki askerlerle birlikte beş gecede katetmek suretiyle beşeri ölçüleri
aşan olağanüstü bir iş başardı. Şam savaşlarına da katıldı. Vücudunda kılıç
yarası bulunmayan bir karış yer kalmamıştı. Çok sayıda da ok yarası almıştı.
Hz. Ebu Bekir Sıddik (r.a) onu, bütün ordu kumandanlarının baş kumandam
yapmıştı. Ebu Ubeyde ile birlikte Şam’ı kuşatmaya almış ve orasını fethet-
mlştir."
is L i : j ı i j j ı J y, y ^33 _ r > . r
2102- Taberani ve Bezzar, Abdullah bin Ebi Evf (r.a)'den şöyle rivayet et
mişlerdir:
"Abdurrahman bin Avf(r.a), Halid bin Velid (r.a)'i Resulullah (a.s)'a şikayet
etti. Resulullah (a.s) da:
"Ey H alid, Bedir ehlinden (Bedir savaşına katılmışlardan) olan bir Idmseye
eziyet etme. Sen Uhud miktarı altın bağışlasan, yine de onun ameline ulaşamaz-
S M ."diye buyurdu. Bu kez Halid (r.a): "Bana kötü söylüyorlar, ben de onlara
cevap veriyorum" dedi. Resulullah (a.s) bunun üzerine: "Halid’e eziyet etmeyin,
o Allah’ın kılıçlarından bir kılıçtır, Allah onu kafirlerin üzerine yöneltmiştir"
diye buyurdu."
^ ^ y i Ol İHI » Y >. r
tı-.j.ıgt* Jjj Jjj ^ijJl ■i’-i# ;ju i (•■teî^ Ol J-> t/'i^ ^ i j j û^iji
■
— Olij-İj »I^J — 8v_,^lİ Â>-Ijj j?^l j*J tuL-tvti 0:>^l ^
İUI ^ y . . 4JJI J ı_ y ^
"Bayrağı Zeyd aldı, öldürüldü. Sonra Ca’fe r aldı o da öldürüldü. Sonra İbni
Revaka aldı o da öldürüldü." Bunları söylerken gözlerinden yaşlar dökülüyor
du. Daha sonra da: "Şimdi de onu Allah'ın kılıçlarından bir kılıç aldı ve sonun
da Allah zafer nasib etti," diye buyurdu."
2103- Buhari (7II00) 62-Kitabu Fedaili's-Sahabe. 25-Halid bin Velid'in menkıbeleri ba
bı
2104- Buhari (71515) 64-Kitabu’l-Meğazi. 44-Şam topraklarında yapılan Mute Savaşı
babı.
HALİD BtN VELtD (R.A.) 329
2105- Haysemi Mecma'u'z-Zevaid (9l350)'de: "Bunu, Ebu Ya'la rivayet etmektedir ve ra-
vileri Sahih'te isimleri bulunan ravilerdir" diye söylemektedir.
2106- Haysemi Mecma'u'z-Zevaid (9l350)'de: "Bunu Taberani Evsat ve Kebir'de rivayet
etmektedir ve ravileri sikadır" demektedir.
1) Siyer (1/368) Ravileri sikadır ama hadis mürseldir. Ahmed de duayı Müsned
(3/4J9)’inde Abdurrahman bin Huneys Temimi'den sahih isnadla rivayet etmiştir.
330
EL ESAS Fİ’S SÜNNE
"Ey Allah'ım! Halid'in yaptığından beri olduğumu sana bildiririm" diye bu
yurdu."
(*j I l3 j ji j
lİL. Jjlj :Jli ?4İİI ^ JÛÎ
2109- İbni Sa'd, Hişam bin Urve (r.a)‘nin şöyle söylediğini rivayet etmiştir:
"Süleymoğullarında dinden dönme hareketi oldu. Hz. Ebu Bekir (r.a), on
ların üzerine H alid bin Velid (r.a)'i gönderdi. O da onların erkeklerini ahırlara
doldurdu, sonra yaktı. Hz. Ömer (r.a), Hz. Ebu Bekir (r.a)'e:
"Bir adamın, Allah'ın azabı ile azab etmesine izin veriyor musun?" diye
söyledi. H z. Ebu Bekir (rut) de:
"Vallahi ben. Allah'ın, düşmanına karşı çekmiş olduğu bir kılıcı ktmna soka-
mam," diye söyledi ve sonra da Halid (r.a)'e emir verdi, o da Müseyleme'nin
üzerine yürüdü."
2108- Buhari (8156) 64-KUabu'l-Meğazi. SS-ResuhıUah (aj)'ın Halid bin VeM i, Cezi-
meoğullannın üzerine göndermesi olayı ile ilgili bab.
2109- Tabakatu’l-Kübra. RavHeri sikadır, ancak hadis mürseldir.
AMR BİN EL AS (R.A.)
İbni Kesir, Anır bin d As (r.a) hakkında şöyle diyor;
"Amr, As’m oğlu, o Vail'in oğlu, o Hişam'ın oğlu, o Sa'd'ın oğlu, o Sehm'in
oğlu, o Amr'ın oğlu, o Hasis'in oğlu, o Kab'tn oğlu, o İM’ey’in oğlu, o da Ga-
lib'in oğludur. Kureyş'ten ve Sehm kabilesindendir. Künyesi Ebu Abdullah'tır.
Ebu Muhammed olduğu da söylenir. Cahiliye döneminde Kureyş'in liderlerin
den birisiydi. KureyşIilerin, mûslümanlardan kendisine hicret edenleri memle
ketlerine geri göndermesi üzere Necati'ye gönderdikleri elçileriydi. Necagi ada
leti sebebiyle onun isteğini kabul etmemiş ve bu konuda Am r bin el As'a öğüt
vermişti. Amr'ın, Necaşi'nin önünde müslüman olduğu da söylenmektedir. Ama
doğru olan rivayete göre o, Halid bin Velid (r.a) ve Osman bin Talka Abderi,
Mekke'nin fethinden altı ay kadar önce müslüman olmuşlardır.
"Amr (rM)'ı minberde gördüm. Gözlerinin siyahı çok siyah, beyazı çok be
yazdı. Kaşlarının arası açıktı ve kısa boyluydu."
Zübeyr bin Bddcar ile Vakidi, heıbiri ayn sotede, onun Habeşistan toprak-
laıında ikoı Neca^'nin önünde müslüman olduğunu bildirmdctedirier. Zübeyr
bin Bekkar'ın bildiıdiğine göte, Inr adam Amı'a; "Sen bâylesine a h llı iken
müslüman olman neden bu kadar gecikti?" diye sordu. O da şöyle cevap verdi;
"Biz, önümüze geçmiş olan bir kavmin içindeydik. Onların hayalleri dağlar
bifyüklüğündeydi. Resulullah (a.s) peygamber olarak gönderilince, biz onlara
sığındık. Onlar gidince ve iş de bize kalınca baktık ve düşündük. Gördük ki, hak
bütün açıklığı ile ortada. Bu durumda benim kalbim İslam'a ısındı. Daha önce,
kendilerine yardımda gönüllü davranıp bu kez yavaş davranmam, Kureyş'in
bendeki değişimi anlamalarına neden olmuştu. Bana bir genç gönderdiler. Bu
genç benimle konu üzerinde tartıştı. Ona:
"Senin ve senden öncekilerin Rabbi olan Allah adına soruyorum, biz mi
daha doğru yoldayız yoksa farisiler ve rumlar mı?" diye sordum. "Biz daha
doğru yoldayız" dedi. "Biz mi daha rahat bir hayat sürüyoruz onlar mı?" diye
sordum. "Onlar" dedi. Bunun üzerine: "Eğer, dünyadaki üstünlükten başka bir
üstünlük sÖzkonusu değilse ve onlar her konuda bizden daha ileridelerse bizim
onlara üstün olmamız nereden anlaşılacak? Benim kalbime doğdu ki, Hz. Mu-
hammed (a.s)'in, ölümden sonra dirilme olacağı ve her iyilik sahibinin iyi
liğinden, kötülük sahibinin de kötülüğünden dolayı gereken karşılığı bulacağı
konusunda söyledikleri hakdır. Artık ısrar etmenin de bir hayrı yoktur," dedim."
Beğavi de, iyi (ceyyid) bir senetle tabiinden olan Amr bin t^ak'ın şöyle
söylediğini rivayet etmektedir
"Ca'fer bin Ebi Talib, Habeşistan'a gitmek için Resulullah (a.s)'dan izin iste
di." Umeyr dedi ki:
"Amr bin el A s bana şöyle söyledi: "Onun yerini görünce, vallahi şu adamla
334 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
İbrahim bin Muhacir, Şa'bi'den o da, Kabisa bin Cabir’den şöyle bir rivayet
nakleden
"Kabisa dedi ki: "Amr bin el As (ra ) ile birlikte oldum. Ondan daha açık
okuyuşla, daha üstün ahlaklı ve içi ile dışı birbirine o kadar çok benzeyen bir
başka adam görmedim."
Amr (ra), Hz. Ömer bin Hattab (ra) zamanında Mısır valiliğine tayin edildi.
Bu beldeyi fetheden de odur Hz. Osman (ra) da onu bu görevinde bir süre tut
muş, sonra azlederek yerine Abdullah bin Ebi Saıh'ı tayin etmişti. Bu kişi Hz.
Osman (ra)'ın süt kardeşiydi. Bu sebepten dolayı Hz. Osman (ra)'m emrine
uydu ve tanındığı yere çekildi. Daha sonra belli bir süre herhangi bir yöneticilik
görevi almadı. Hz. Ali (r.a) ile Muaviye arasında fitna olayı çıkıncaya kadar da
öylece kaldı. Bu olaydan sonra da Muaviye'nin tarafına geçti. Onunla bitlikte
onun savaş plaıdanm hazırladı. Sonra hakem tayini olayı meydana geldi. Bunun
ardmdan Muaviye'nin donattığı bir ordunun başmda Mısır'ın üzerine yürüdü.
Hicri 38 yılından, öldüğü yıl olan 43 yılına kadar da burada Muaviye'nin vali
liğini yaptı. Sahih olan rivayet böyledir. İbni Yunus ve mesdeyi derinlemesine
inceleyen araştırmacılar da böyle olduğunu belirtmektedirler. Bundan bir yıl
önce öldUğü söylendiği gibi, daha sonra öldüğü de söylenmiştir.
Amr bin el-As- (r.a)’ın ölümü üzerinde çeşitli ihtilaflar vardır. Hicri 46
yıhnda öldüğü söylendiği gibi, 48 yılında öldüğü ve hatta daha sonra öldüğü de
ileri sürülmüştür.
Yahya bin Bukeyn "Yaklaşık 90 yaşma kadar yaşadı" demiştir.
İbni Berki'nin, Yahya İbni Bukeyr'den onun da, Leys'ten rivayet ettiğine gö
re, doksan yaşmda iken vefat etmiştir.
Zehet», 'Siyeru A'lami'n-Nubela'da şöyle söylemektedir:
“A m r bin A s (r.a). Kureyş'in dahisi ve hayat adamıydı. Aynı zamanda kav
rayış. deha ve olgunlukta darb-ı mesel haline getirilmiş bir kişidir.
H icri 8 yılının ilk zamanlarında müslüman olarak Resulullah (a.s)'a hicret
etmiştir. Beraberinde Halid bin Velid (r.a)'le, Kabe'nin örtüsünden sorumlu Os
man bin Talha da bulunuyordu. Resulullah (a.s) onların gelmelerinden ve
müslüman olmalarından dolayı çok sevinmiş ve ferahlık duymuştur. Resulullah
(a.sj onu bazı orduların kumandanı yapmış, çeşitli seferlere çıkarmıştır. Riva
yet etliği bazı hadisler de bulunmaktadır."
2110- Ahmed, İbni Sa'd ve Hakim, Ebu Hurere (r.a)'den şu şekilde rivayet
etmişlerdir:
"ResuluUah (a j) “As'm iki oğlu Amr ile Hişam mümindirler" diye buyur
du."
"Ey insanlar, sizin kaçışınız Allah'a ve Resulüne doğru değil miydi?" diye
buyurdu ve sonra da şöyle söyledi: “Şu iki mü'min adamın yaptığı gibi neden
yapmadınız?"
2110- Ahmed, Mûsned (21304) Tabakatu'l-Kübra (41191) Müstedrek (31240) Hakim sahih
olduğunu bUdirmiş. Zehebi herhangi bir açıklamada bulunmamıştır.
2111- Ahmed, Mûsned (4/203)
2112- Ahmed, Mûsned (4H5S) İsnadı hasendir. Tirmîzi (51687) SO-Kitabu'l-Mencdab. 49-
Amr bin el-As’ın menkıbeleri babı.
^^ B İ N E L A S n t 337
’R esulullah (a.s)'tn "İnsanlar müslüman oldular, Amr bin As ise iman etti"
diye buyurduğunu duydum."
2113- Ahmed ve Hakim, Musa bin Ali (r.a)'nin babasının şöyle söyledi^ni
rivayet etmiştir:
"Amr bin el A s (r.a)'ın şöyle söylediğini duydum:
"Resulullah (a.s) bana adam gönderdi ve: "Üstüne elbiseni giy, silahını da
kj^an, sonra bana gel" diye haber verdi. Yanına gediğimde abdest alıyordu.
Önce kafasını kaldırıp bana doğru baktı, sonra bakışını indirerek:
"Ben seni bir ordu üzerine göndermek istiyorum. Allah seni selamete kavuş
turur ve bol ganimet verir. Güzel bir arzu ile senin malının olmasını arzuluyor
um" diye buyurdu. Ben:
"Ey Allah'ın Resulü, ben mal için müslüman olmadım. Ancak İslam'a ve Re
sulullah (a.s) ile birlikte bulunmaya karşı olan istek ve arzum dolayısıyla
müslüman oldum" diye söyledim. Bunun üzerine: "Ey Amr, salih insan için sa-
lih mal ne güzeldir." diye buyurdu."
2113-Ahmed, Müsned (4/197) Senedi sahihtir. Müsledrek (212) Hakim sahih olduğunu
bildirmiş, Zehebi de onu doğrulamıştır.
338 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
2115- Ebu Davud ve Hakim, Amr bin el A.s (r.a)'dan rivayet etmişlerdir:
2114- Buhari (8174) 64-Kitabu'l-Meğazi, 63-Zalu's-Selasil Gazvesi ile ilgili bab. Müslim
(4Iİ856) 44-Kitabu Fedaili's-Sahabe. Hz. Ebu Bekir (r.a)'in faziletleri babı.
2115- Ebu Davud (1192) Kilabu't-Tahare. Cünüb birinin şiddetli soğuğun sağlığına
zarar vermesinden korkması halinde, teyemmüm etmesinin caiz olacağı babı.
Hakim bunun bir benzerini (IH77) rivayet ederek sahih olduğunu bildirmiş, Zehe
bi de sahih olduğunu te'yid etmiştir. Buhari bu rivayeti Sahih'inde muallak olarak
(senetsiz bir şekilde) vermekledir. Hafız, hadisin rivayetinin kavi olduğunu, Munzi-
ri de hasen olduğunu ildirmiştir.
1) Nisa Suresi: 29
AMR BtN EL AS (R.A.) 339
"Amr bin As (r.a) peşpeşe oruç tutar ve iftar vaktinde aldığı akşam yemeğin
de çok az, sahur vaktinde ise daha çok yemek yerdi. Onun şöyle söylediğini de
duydum: "Ben Resulullah (a.s)'ın "Bizim oruçlarımızla, kitap ehlinin oruçları
arasındakifark, sahur yemekleridir" diye söylediğini duydum,"
"Ey Allah m , sen bize emrettin, biz terkettik (emrini yapmadık), sen bizi neh-
yettin, biz işledik. Artık bizim için tek sığınak, senin bağışlamandır." Bu sözlerr
onun son sözleri oldu ve sonra vefat etti."
J ji
2117-Ahmed, Müsned (4/199) İsnadı sahihtir. İbni Sümeyye ve İbni Ümmi Abd: "Babam
(Abdullah bin Amr'ın babası) Ammar bin Yasir ve ibni Mes'ud."
AMR BİN EL AS (R. A.)
341
Sü C-^ w bü l. u t ,ç i' g j J iî ^
jJİ ç5jJ J_^ 1_^1 P illi ^ |_4ij
■^■^j c^'j' > ' j ‘A ör^k:' j i
t-M
W J ^ - ■İÎ-'' ^-i- ^ u . .lü , j .. j ,, .•■
^-' , . ^ ^
0 ~ ■^^U ^ o, J i ^ - ...^ J, ^
^ .a -u . ^ ^
^ - --J»' - A
V, ü , * ^ ^ ^r; ı . ^
uL, u w i j a i ü i , .ju ^ ^ ^
c-lK" U i :^Jı^UJ^ J \î 5y
"Biz seni doğruluyor, sana inamyor ve senin peşinden geliyoruz. Kim sana
karşı savaşırsa, biz ona karşı savaşırız" dediler. Bu kişi onların yamna gitti. Biz
onların üzerine gittik, kendilerine karşı savaştık. Anut O. bizim (ileri gelenleri
mizi) öldürdü, bize galip geldi ve daha başka arap topluluklarına da ulaştı ve
onlara da üstün geldi. Eğer arkamdakiler, sizin yaşadığınız hayatı bilecek olsa,
bir tanesi kalm ayıp sizin bu yaşayışınıza katılmak için gelir" dedim. Adam
güldü ve şöyle söyledi:
Arkasında bir hayli mal köle ve arazi bıraktı. Tamam, altın dolu olmak
üzere, yetmiş deve sandığı altın bıraktığı söylenmektedir."
'ûi ^ jj\ i t ^ ı ^ ı
.oU Jlj L*
2120- İbni Sa'd, Abdullah bin Amr (r.a)'dan §öyle rivayet etmiştir:
"Babam bana şöyle vasiyette bulunmuştur.
"Ey oğul, ben öldüğüm zaman, beni güzelce su ile yıka. Sonra elbise ile ku
rula. Sonra ikinci kez tatlı soğuk su ile yıka. Sonra yine elbise ile kurula. Sonra
üçüncü kez, içinde bir miktar kafur bulunan sü ile yıka. Sonra yeniden elbise ile
kurula. Daha sonra bana kefenlerimi, üzerine de zırh giydir. Ben kasımları
olan biriyim. Sonra beni tabuta koyduğun zaman, beni orta bir yürüyüşle götür.
Sen cenazenin arkasında ol. Cenazenin önü melekler için, arkası ise insanlar
içindir. Beni kabre koyduğun zaman da üzerime tane tane toprak dök." Bunları
vasiyet ettikten sonra;
"Ey Allah'ım, sen bize emrettin, biz emrini zayi ettik. Bizi nehyettin, biz yine
işle d i. Artık bir mazeretimiz yok ki, özür dileyeyim. B ir yüce güç yo k ki, yardım
dileyeyim. Ancak Allah'tan başka ilah yoktur" dedi ve bu sözü, ölünceye kadar
tekrar etti."
S i^ a n (r.a) da:
"Cenneti isterim," dedi."
Ya'kub bin Süfyan ile tbni Sa'd'ın sahih senetle naklettiklerine göre, Sa'id
bin Müseyyeb babasının şöyle söylediğini rivayet etmiştir:
"Yermük gününde bütün sesler kısıldı. Sadece bir adamın sesi çıkıyor ve o
da: "Ey Allah'ın yardımı, yaklaş, gel,",diye sesleniyordu. Baktık o adam Ebu
Süfyan'dı ve oğlu Yezid'in bayrağı altında böyle sesleniyordu." Ebu Süfyan'ın
gözünün o gün çıktığı da söylenmdctedir. Begavi'nin sahih senetle rivayet
ettiğine göre, Ebu Süfyan kör olduktan sonra oğlunun yardımı ile Hz. Osman
(r.a)'ın yanına gitmiştir.
Ali bin Medini: "Ebu Süfyan, Hz. Osman (r.a)'ın hilafetinin ilk altı yılı
geçtikten sonra vefat etmiştir," demektedir. Haysem de: "Dokuz yılı geçtikten
sonra vefat etmiştir," demektedir. Medaini ise: Hicri 34 yılında vefat ettiğini
söylemiştir. Ebu Süfyan'ın Hz. Osman (r.a)'ın halifeliği döneminde hicri 31, 32,
33 ya da 34 yılında vefat ettiği de bildirilmiştir. Ebu Süfyan (r.a)'ın 93 yıl
yaşadığı bildirilmiştir. Valddı, 88 yaşında vefat ettiğini bildirirken, daha değişik
rivayeüerde bulunanlar da olmuştur.
Zehebi de Ebu Süfyan (r.a) hakkında şu bilgileri vermektedir:
"Ebu Simyan (r.a), Uhud ve Hendek Savaşlarında Kureyş'in başı ve kuman
danıydı. Onun oldukça zor işleri vardır. Ancak sonunda Islâm ona ulaştı ve
Mekke'nin Fethi gününde bir bakıma zoraki ve korkudan müslüman oldu. Ancak
bir süre sonra iyi bir müslüman haline geldi.
Arapların dahilerinden, önemli konularda görüşlerine başvurulan ve değer
verilenlerindendi. Huneyn Savaşı'na katıldı ve damadı olan Resulıdlah (a s),
ona ganimetlerden yüz deve ile kırk ukiyye dirhem verdi. Bununla onun kalbini
İslam'a ısındırmayı amaçlıyordu. Böylelikle, Hübel putuna kulluk etmekten vaz
geçerek İslam'a yöneldi.
T a if çarpışmalarına da katıldı ve buradaki çarpışmalarda gözü çıktı, ikinci
gözü ise Yermuk gününde çıktı. O günde, Allah'ın izniyle, imanı iyi bir dereceye
ulaşmıştı. Yürmük gününde müslümanlan cihada teşvik ediyordu ve oğlu Ye
zid'in bayrağı altında: "Ey Allah'ın yardımı, yaklaş (gel)" diye haykırtyordu. Yi
ne o gün, atlı gurupların arasına durarak: "Allah, Allah, siz İslam'ın kahraman
lan ve arap toprağının bitkilerisiniz. Bunlar ise şirkin adamları ve rum topra
ğının bitkileridirler. Ey Allah’ım, bu senin günlerinden bir gündür. Ey Allah'ım,
yardımını ulaştır" diye sesleniyordu."
Eğer ondan rivayet edilen bu olay gerçek ise, ona bu sebeple gıbta etmek
348 EL ESAS F i S SÜNNE
kaldırmasın," diye söyledi. Bir bedevi annesine: "Ona böyle söyleme, ben onun
kavmine reis (seyyid) olacağı düşüncesindeyim," diye söyledi. Annesi de: "Sa
dece kavmine reis olursa, Allah onu kaldırmasın (yükseltmesin)," diye söyledi."
Ebu Nuaym diyor İd:
"Muaviye, yazı yazmasını ve hesap yapmasını bilen, fasih konuşan hilim sa
hibi ve vakarlı biri idi." Halid bin Ma'dan'dan rivayet edildiğine göre: "Uzun
boylu, beyaz tenli, kısa saçlı biriydi. Resulullah (a.s)'ın sahabesinden olmuş ve
onun katipliğini yapmıştı."
Ibni Abbas> "Sultanlık için Muaviye'den daha tatlı (daha uygun) birini
göremedim" demiştir.
Beğavi, senediyle birlikte şöyle bir rivayet nakletmektedir:
"Hz. Ömer (r.a) Muaviye (r.a)'ye baktığı zaman: "Bu arapların Kisra'stdır,"
diye söylerdi."
İbni Sa'd da, Medaini'nin şöyle söylediğini nakletmektedir:
"Muaviye (r.a), daha çocukken, Ebu S i^ a n ona baktı ve: "Benim bu oğlum,
akıllıdır ve o, kavmine baş olacak bir yaratılışa sahiptir," diye söyledi. Bunun
üzerine Hind: "Sadece kavmine mi? Eğer araplann tümüne başlık etmezse onu
yitireyim" dedi."
"Ben, kaza umresi sırasında müslüman oldum ama Mekke'nin Fethi gününe
kadar imanımı babamdan gizledim." Babası cahiliye döneminde Kureyş'in ileri
gelenlerindendi. Bedir Savaşı'ndan sonra Kureyş'in reisliği ona geçmişti. Müş
rikler tarafinda savaşların kumandanı oydu. Çok mal sahibi ve emirlerine itaat
edilen bir başkandt. Müslüman olduğunda da:
"Ey Allah'ın Resulü, bana emret, geçmişte müslümanlara karşı savaştığım
gibi, şimdi de kafirlere karşı savaşayım" diye söylemiş, Resulullah {a.s) da
"evet" diye cevap vermiştir. Ebu S i^ a n : "Mııaviye'yi kendine katip yap" demiş,
Resulullah (a.s) ona da "evet" demiştir. Daha sonra kızı Izze binti Ebi Süfyan'ı
Resulullah (a.s)'a nikahlamak islemiş ve bu konuda, o kızın, kızkardeşi olan
Ümmü Habibe'nin yardımını talep etmişti. Ancak bu isteği olmamış ve Resulul
lah (a.s) böyle bir şeyin helal olmayacağını kendisine anlatmıştı."
"Hz. Osman (r.a)'t öldürenleri bana teslim etmediği sürece, ben ona bey’at
etmem. Çünkü o (Hz. Osman (r.a)) haksız yere öldürülmüştür. Allahu Teala:
"Haksız yere öldürülenlerin velisine bir yetki tanımışızdır" (1) diye buyurmak
tadır" dedi."
l)İsra Suresi: 33
MUAVİYE (R A .) 353
ğünü bildirmişlerdir.
Muaviye (r.a)’nin arkasında onu seven, ona bağlılıkta hayli ileri giden ve
onu pek üstün tutan pek çok kimse vardı. Bunlar ya, Muaviye kendilerini iyilik,
hilim ve ihsan ile idare ettiğinden dolayı, ya da Şam diyarında dünyaya gelip
onun sevgisiyle büyüdüklerinden dolayı ona bu derece bağlı idiler. Bunların az
bir kısmı sahabedendi. Kalanların arasında da tabiinin seçkinlerinden pek çok
kimse bulunuyordu. Bu kimseler, onunla birlikte Irak halkına karşı savaştılar.
Nefse aldanmaktan Allah'a sığınırız, ona bağlılıkta ileri gidenlerin bazıları,
ehl-i beyt düşmanlığı konusunda ileri gittiler. Onlar böyle yaparken, Hz. Ali
(r.a)'nin ordusu ve onun yönetimi altındaki insanlardan, hariciler dışında ka
lanlar da, Hz. Ali (r,a)'nin sevgisi, onunla birlikte olma ve ona düşmanlık edene
buğz ve yaptıkları hareketten de uzak olma temennisi ile kendilerini gösterdiler.
Bunlardan bazdan taraftarlıkta ileri gittiler.
Artık, sevgiyi ileri götüren, kinde de aşırı giden insanlardan başkasının
görülmediği bir bölgede yetişenin nasıl olacağını Allah bilir. Böyleleri ara
sında insaf ve itidal çizgisini insanların yakalaması ne kadar da zordur. Hakkın
bütün açıklığı ile ortaya çıktığı, her iki tarafın durumunun da netlik kazandığı
bir dönemde bizi yarattığından dolayı, Allahu Teala'ya şükrediyoruz. Biz bu za
manda tarafların her birinin dayanaklarını öğrendik, durumu gördük, mazeret
beyan ettik, Allah'tan bağışlanma diledik, orta yolu tutmayı yeğledik, herkes
için uygun düşebilecek bir te'vil getirmek suretiyle haddi aşanlara acıdık, yahut
da inşallah Allahu Teala'nın bize öğrettiği şekilde:
"Ey Rabb'imiz, bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla,
kalbimizde iman etmiş olanlara karşı bir kin bırakma” (1) dedik. A ym şekilde,
Sa'd bin Ebi Vakkas, Jbni Ömer, Muhammed bin Mesleme, Sa'id bin Z eyd ve
daha başkaları gibi, her iki gurubtan da uzak kalmayı tercih edenlerin durum
larını da normal karşıladık. Her iki gurubu da küfürle itham eden ve Hz. Ali
(r.a)'ye karşı savaşan ve dinden çıkan haricilerden de beri olduk. Hariciler ce
hennemin köpekleridirler. Onlar dinden çıkmışlardır. Ancak bununla birlikte
onların sonsuz olarak cehennemde kalacakları kesin olarak söylenemez. Burum
gibi puta tapanlar ve haçlara kullek edenler hakkında da böyle kesin bir şey
söyleyemeyiz."
Önce Hz. Ömer (r.a)'in, sonra Hz. Osman (r.a)'m Mam'ın stratejik sımr
bölgelerinden olan bir bölgeye, birini emir tayin etmesi, onun da bu yeri bütün
gücüyle koruması, görevini tam ve hakkıyla yapması, her ne kadar bazıları bir
kereye mahsus sıkıntı çekseler de, insanlanm cömertlik ve yumuşaklığı ile se-
vindimıesi o kimsenin derecesini anlamamız açısından yeteılidir. Yönetim işte
1) Haşir Suresi: 10
MUAVİYE(R.A.) 355
böyle olacakbr. Her ne kadar ResuluUah (a.s)'ın diğer sahabileri, ondan çok
daha üstün, hayırlı ve salih idilerse de, Muaviye (r.a) yönetimi ele almıştı.
Üstün akh, son derece yumuşak tutumu, gönül genişliği, kuvvetli ddiası ve isa*
bedi görüşe sahip olması ile bütün ülkeyi yönetmişti. Onun hakkında dbetle
çeşitli mesdeler ve düşündürücü noktalar vardır. Heıkesin dönüşü ise sadece
Allah'adır.
Muaviye (r.a), yönetimi altmdakilere kendiıü sevdiımesiıü biliyordu. Yirmi
yr kadar Şam valiliği, sonra da yirmi yıl süreyle halifelik yapıruştır. Bu süre
zarfında devleti içinde ona kanş ayaklanan hiç kimse olmamıştır. Aksine
değişik milletler ona yanaşmış, araplan ve arap olmayardan da yönetimi altına
almıştı. Mekke. Medine, Mısır, Şam (Suriye). İrak, Horasan, Fars, Cezire,
Yemen, Meğıib (Kuzey Afrika) ve daha başka ülkeler onun yönetimi altında
k ^ ıştır.
İsmail bin Umeyye'doı rivayet edildiğine göre, Hz. Ömer (r.a) Muaviye
(r.a)*yi Şam'da tek kişi haline getirdi ve ona aylık seksen dinar bağladı. Yaygın
olan rivayete göre ise, onu Şam'da tek kişi haline getiren Hz. Osman (r.a)'dır.
Safer ayının ilk gün (Sıffin) savaş ateşlendi, çok kimse öldürüldü, Şam tarafı
sıkıntıya düştü. Bunun üzerine Şam, yani Muaviye'rün tarah mushaflan havaya
kaldırdılar ve:
"Sizi Allah'ın kitabına ve onun içindeki hükme çağırıyoruz" dediler. Bu, Amr
bin As'ın bulduğu bir tuzaktı. Bu gelişme üzerine banş yaptılar ve Ezruh'ta (1)
biraraya gelmek ve karşılıldı iki hakem tayin etmek üzere bir yazı yazdılar. Bir
lik sağlanamadı ve Hz. Ali (r.a) kendi adamlan arasında aynlık ve bozulma ile
birlikte Kufe'ye döndü. Onlann arasında hariciler gurubu ortaya çıkarak, hakem
olayına karşı geldiler ve:
"Allah'tan başkasının hükmüne başvurulmaz" dediler. Muaviye (r.a) ise ken
di adandan arasmda birlik ve dayamşma ile geri döndü. Hicri 38 yılının zilkade
ayında, Şam halkı Muaviye (r.a)'yi halife tamyarak bey'at etti. O, zaman zaman
baskın guruplan gönderiyor ve onlar da Hz. Ali (r.a)'nin tarafmda olanlan yahut
Hz. Osman (r.a)'ın öldürülmesine yardımcı olanlan öldüriiyorlardı. Busr bin Ebi
Ertah'ı da, insanlan sorguya çekmek üzere Hicaz ve Yemen tarahjna gönderdi.
O da, Yemen'de Ubeydullah bin Abbas'ın iki oğlu Abdurrahman ile Kusm'u
öldürdü. Daha sonra hicri 40 yılının ramazan ayında da Hz. Ali (r.a) şehid edil
di.
Hz. Haşan (r.a) Muaviye (r.a) ile anlaşma yaptı, ona bey'at etü ve bu olayın
l)Ezruh: Şam (Suriye) yakınlarında bir şehirdir. Belka ve Amman beldelerine yakın bir
yerde bulunmaktadır. Hicaz topraklarına da sınırdır.
356 ELESASFİ'S SÜNNE
gerçekleştiği yıl 'cemaat yılı' olarak adlandınidı. Muaviye (r.a) Kufe'ye vali ola
rak Muğire bin Şu'be'yi, Basra'ya Abdullah bin Amir bin Kureyz'i, Medine'ye
kardeşi Utbe'yi, daha sonra da Mervan'ı, Mısır'a Amr bin As'ı tayin etti. Hicri
30 yılında da insaıüann başında hacca gitti. Şam'da yargı görevini Fedale bin
Ubeyd yürütüyordu.
Hicri 56 yılımn receb ayında da umre yaptı. Onunla, Hz. Hüseyin (r.a), îbni
Ömer, îbni ^beyr ve İbra Ebi Bekir arasında kendinden sonra Yezid'e bey'at
etmek konusunda bir konuşma oldu. Sonunda: “Ben size bir şey söyleyeceğim,
karşı çıkmayın, yoksa sizi öldürürüm," dedi ve bir konuşma yapb. Kendilerinin
bu konuda bey'atte bulunduklarına dair açıklamada bulundu. Onlar da sustular
ve karşı çıkmadılar. Bu görüşmeden sonra gitti. Ziyad'ın kardeşi olduğunu ileri
sürdü ve onu Muğire'den sonra Küfe valiliğine tayin etti. Hucr bin Adiy ile
adandan bakında ona yazı yazdı ve onlan kendisine gönderdi. O da, onlan boş
ve geniş bir arazide öldürdü. Muaviye daha sonra Küfe ile birlikte Basra'yı da
Ziyad'ın idaresine verdi. Ziyad öldükten sonra da, oğlu UbeyduUah bin 29yad
bu iki şehrin valiliğine getirildi.
"Ziyad için neseb iddiasında bulunuiduğu zaman, Ebu Bekre ile görüştüm
ve: "Bu yaptığınız da ne oluyor? Ben Sa'd bin Ebi Vakkas'ın şöyle söylediğini
duydum:
Bir Açıklama:
2121-Müslim (1180) 1-Kiabu'l-İman. 27-Bile bile babasını inkar edenin, iman durumu
nun nasıl olacağı babı.
MUAV^yE (R.A.) 357
"Hayır vallahi, ben çok iyi biliyorum ki, o benden daha üstündür ve emirliğe
de benden daha layıktır. Ama siz, Hz. Osman (r.a)'ın haksız yere öldürüldüğü
nü, benim de onun amcasının oğlu ve kan hakkını isteyen kişi olduğumu bilmi
yor musunuz? Siz ona gidin ve Hz. Osman (r.aym katillerini bana vermesini
söyleyin, o zaman ben ona teslim olurum" dedi. Onlar bu kez Hz. A li (r.a)‘nin
yanına gittiler ve kendisiyle konuştular. Ancak o, söz konusu kişileri Muaviye'ye
vermedi." (1)
Yine Zehebi Siyer'de, Enes'in şöyle söylediğini bildinnektedir;
"Irak halkından üç kişi, Muaviye. Amr bin As ve Hubeyb bin M esleme’yi
öldürmek üzere anlaştılar. Muaviye'ye hilcffet üzere bey'at edilmesinden sonra
yola çıktılar. Iliya'ya (2) geldiler. Mescid'de sabah namazını kıldılar. Muaviye
(r.a) sabah namazına çıkınca tekbir getirdi. Secde edince adamlardan biri, ken
disiyle Muaviye arasında secde halinde olan koruma görevlisinin sırtına ka
pandı. Bu halde Muaviye'nin kalçasına hançer sapladı. Muaviye saftan ayrıldı
ve; "Siz namazınızı tamamlayın," dedi. Adam da tutuklandı. Doktor: "Eğer
hançer zehirli değildiyse herhangi bir tehlike söz konusu değil," dedi. Sonra da
doktor panzehir hazırladı ve hançeri yaladı. Zehirli olmadığını gördü ve tekbir
getirdi. Oradakiler de tekbir getirdiler ve "mü'minlerin emiri için herhangi bir
tehlike söz konusu değil," diye söylediler. "(3)
1) Siyer (31140) Kavileri sağlamdır. Bunu İbni Kesir, 'el-Bidaye ve'n-Nihaye (8tI29)'de
zikretmektedir.
2) Illiya, Kudüs şehrinin bir adı.
3) Siyer (31143) Kavileri sağlamdır.
MUAVİYE (R.A.) 359
Jl 4 jıî ^ yj _ tn T
»«.'iJ ı.'O j^ Ja&- J ^ liü ıliiiîajli .^,S>- ^ \1^
j Up _j i4 lİTi) ;JÜÎ çlL J 'i Jl Lij'l ^
tek bir imam etrt^nda birleşmeleri dolayısıyla bu yıl "cemaat yılı" olarak ad
landırıldı. Bu yıl hicri 41 yılıdır."
İbni îshak da şöyle diyor:
"Muaviye (r.a)'ye halifeliği üzere, hicri 41 yılının rebiülevvel ayında, Kırfe'-
ye girdiğinde bey’at edilmipir."
Ebu Ma'şer de diyor ki:
"Hz. Haşan (rjı) ona, cemaat yılında, cemaziyelevvel ayında, Ezruh'ta bey’
at etmiştir."
Zehebi'nin Siyer'de, Kasım bin Muhammed'den rivayet ettiğine göıe, Mua
viye, hacca gitmdc üzere Medine'ye vardığmda, Hz. Aişe (r.a)'nin yanına gitti.
Bu ikisi arasında geçen konuşmayı Hz. Aişe (r.a)'nin kölesi Zdcvan'dan başka
dinleyen olmadı. Hz. Aişe (r.a) ona:
"Kardeşim Muhammed’in intikamı için, seni öldürecek bir adam tutmuş
cağımdan korkmuyor musun?" dedi. O da: "Doğru söyledin," diye cevap verdi.
Daha sonra Hz. Aiğe (r.a) ona bazı nasihatlarda bulundu ve onu (Resulullah
(a.s)'ın çizgisine) uymaya teşvik eti. Dışarı çıktığında, Zekvan'a dayanarak:
"Vallahi Resulullah (a.s)'ın dıçında, Hz. Aiçe (r.a)'dan başka belağatli, edebi
konuşan bir hatib görmedim" diye söyledi."
.«dÜiJI aŞ öLc*^l« ^
tahmin etmiyorum. Ben Resulullah (a.s)'ın “iman, haddi aşmaya karşı bir
bağdır" diye söylediğini duydum," dedi."
Zdıebi Siyer'de, Misver bin Mahreme'den şöyle bir hadis rivayet eder:
"Misver bin Mahreme, Muaviye (r^yn in yanma gitti. O da onun ihtiyacım
karşıladı. Sonra yalm z bir yerde onunla başbaşa kalarak: "Ey Misver, imamları
niçin kınıyorsun?" diye sordu. O: "Bizi bununla uğraştırma ve iyilik yap" dedi.
Muaviye (r.a) ise: "Hayır vallahi, beni ayıplaman konusunda içinde olanı bana
söyleyeceksin" dedi. Misver: "Seni kınadığım her konuyu sana açıklamışımdır,"
dedi. Bu kez Muaviye:
"Ben günahtan uzak olduğumu ileri sürmüyorum. Ey Misver, genelin işlerini
düzeltmek için ne gibi işler gerçekleştirebildiğimizi bize sayar mısın? İyilikler
on kat karşılık getirirler. Yoksa iyilikleri bırakıp, hataları im sayacaksın?" diye
sordu. O da: "Sen, hatalardan başka bir şeyi hatırlamıyorsun," dedi, Muaviye
de:
"Peki senin, bana göre Allah'tan daha çok mağfiret dileme hakkımn ol-
maşım gerektiren şey nedir? Vallahi, ben iyilikler konusunda senin yaptığın ka
darını yapamıyorum. Ama vallahi, Allah'ın emrine göre olan bir işle, başkala
rına karp Allah'ı tercih ederim. Ayrıca ben, amellerin kabul edileceği, iyilikle
rin karşılık göreceği ve Allah'ın bağışlaması dışında günahların da cezalan
dırılacağı bir din üzereyim," diye söyledi."
İbni Abbas (r.a)'ın azatlısı Kuıeyb'den rivayet edildiğine göre Misver, Mua-
viye'nin yatsı namazını kıldığını, aıkasından da sadece iki rdcat vitir namazım
kıldığım, bu bir rekatta ilave yapmadığım görür ve onun böyle yaptığım İbni
Abbas'a bildirir. İbni Abbas da:
"Doğru yapm ıştır ey oğul bizden hiç kimse Muaviye kadar bilgili d e ğ i l i . O
namaz bir rekat, beş rekat, yedi rekat veya daha fazla kılınır," diye söyler. (2)
1) Siyer (3/150) Ravileri sikadır. Abdurrezzak da buna benzer bir metinle aym rivayeti
Musannaf (lll344)'ta nakletmişlir.
2) Şıtfü'nin Müsned'i (11108) Ravileri sağlamdır.
362 ELESASFİ’SSUNNE
“Hz. Osman (r.a) öldürülüp ayrılıklar çıktığında, bütün halk Muaviye (r.ay
nin etrafında toplandı. Bu zaman içinde düşmana karşı bir tek saldırı yapılama
dı. Muaviye halkı bir çok kez gazveye çıkardı. Daha sonra oğlunu, sahabeden
bir gurup ile kara ve deniz savaşlarına çıkardı. Hatta oğlu Haliç'i geçerek,
Konstantiniyye (İstanbul) halkına karşı, bu şehrin kapısında savaş verdi. Sonra
kapı kapandı." (1)
Zehebi diyor İd;
"Zübeyr bin Bekkar şöyle söylemiştir:
"Muaviye, resmi mühür divanı (evrakların resmiyet kazanması için protokol
divanı) kuran. Nevruz ve Mihrican'ın kutlanmasını isteyen, camiye bağlı olarak
saraylar yaptıran, bir müslümanı tutuklatıp idama mahkum ederek (yani Hucr
bin Adiyy ile arkadaşlarını) öldüren ilk kişidir. Aynı şekilde başında koruma
görevlileri tutan ve tutukluları, önünde zincire vurduran ilk kişidir. Yine İslam
devletinde ilk kez hadım edilmiş hizmetçiler görevlendiren kişi de odur. Ayrıca
minberin basamaklarını ilk kez onbeşe çıkaran da odur. Kendisi de: "Ben, sul
tanların (kralların) ilkiyim" demiştir."
Bir Açıklama
Seline, Resulullah (a.s)'ın;
"Benden sonra halifelik otuz yıl sürecektir. Ondan sonrası sultanlık olur"
diye buyurduğunu rivayet etmiştir. Peygamberliğin hilafeti otuz yılım tamam
ladı. Ardından Muaviye'ye vazife verildi. 0, gösteriş ve şekle çok önem verdi.
Onun rütbesine ulaşabilmiş bir sultan hemen hemen yok gibidir. Keşke ar
kasından oğlu Yezid'i veliahd tayin etmeseydi de, ümmete kendi liderlerini ken
di iradeleriyle seçme hrsatı vermiş olsaydı.
Muaviye, adaletli yanımn, haksızlık ve zulüm yanına ağır basan seçkin sul
tanlardandı. Bununla birlikte o, bir takım yanlışlıklardan da kurtulamamıştır,
Allah kendisini affetsin.
Ebu Muhher şöyle söylemiştir:
"Muaviye'nin üzerine Dehhak bin Kays Fuhri namaz kıldırdı ve bana ulaşan
bilgiye göre, Cabiye kapısı ile küçük kapı (Babu's-Sağır) arasına gömüldü."
1) Siyer (31150) Bunu Ebu Zur'a, Tarihu Dımeşk’ adlı kitabında (1Iİ88,346) belirtmek
tedir.
MUAVİYE(R.A.) 363
‘u-â*- je - j) ^ iS3J ^^
jl jj c Ji .c--< tij-i.f’
ı_ ^ : J l î ı* j» s ^ V
2124* Ahmed, Ebu Davud ve Tİrmizi, Sa'id bin Cumehan (r.a)'ın, Resulu-
lah (a.s)ın azatlısı Sefine'den şüyle söylediğini rivayet etmişlerdir;
''Resulullah (a,s); "Benim ümmetimde halifelik oluz yıl sürecektir. Ondan
sonra sultanlık olur" diye buyurdu"
Sa'id dedi ki;
"Sefine bana: "Hz. Ebu Bekir (r a fin halifeliği iki yıl sürdü, Hz. Ömer
(r.a)'ihki on y ıl sürdü, Hz. Osman (ruzYınki oniki yıl sürdü, Hz. Ali (rM)’ninki
ise altı y ıl sürdü," diye söyledi. Ben S^ıne'ye:
c S iU J \ ) ^ :3 \İ ijL t ^ 4ÎJ1 ^ ^
2124-Ahmed, Müsned (51220) Ebu Davud (41211) Kilabu's-Sunne. Halifeler babı. Tirmİ-
zi (41503) 34-Kitabul-Fiten. 48-Halfelik hakkında felen rivayetler btün. Tirmizi:
"Bu hadis, basendir, senedi de basendir" demiştir. Ibni Hibban ve Hakim, hadisin
sahih olduğunu bütümûş, Zehebi de Hakim'i doğrulamı§lır.
364 ELESASFİ’S SÜNNE
Eğer birisi: "Resulullah (a.s) bedduaya, kötü söze ve lanetlenmeye layık ol
mayan birine nasıl beddua eder, kötü söz söyler ve lanet okur?" diye sorarsa
ona cevabımız ilim adamlarının cevabı olur. Bu cevabın özü iki başlıkta topla
nabilir:
Birincisi: Burada ona layık olmakla kastedilen kişinin, Allah katında ve ken
di içinden böyle bir şeye layık olmasıdır. Ancak dış görünüş itibarıyla böyle bir
şeyi haketmiş olabilir ve Resulullah (a^) da şer'i bir emareye dayanarak onun
böyle bir şeyi hakettiğini ^ade etmek isteyebilir. Görünmeyen tartanda ise
böyle bir şeye layık olmaz. İşin batım ve zahiri yönünden farklı durumlar
sözkonusu olur. Zahiren layık olduğunu gösterecek şer'i bir emare bulunur,
batınen ise böyle bir şeye layık olmayabilir. Resulullah (aa) ise zahire göre,
yani her şeyin görünen tarafına göre hükmetmekle görevlidir, sırları ve gizli ka
lan ta rtıla n ise ancak Allah bilir.
İkincisi: Resulullah (a.s)'ın kötü söylemesi, aleyhte dua etmesi veya benzeri
ile asıl o ifadelerin taşıdığı anlam kastedilmez de, arapların konuşma esnasında
adet üzere söyledikleri Uflar gibi alelade bir şekilde söylenmiş olur. Mesela,
'ellerin topraklansın,' 'boğazın kesilsin' gibi sözler, beddua anlamı taşıdığı hal
de, konuşma sırasında kasıtsız bir şekilde anlamları dışında kullanılırlar. Yuka
rıdaki hadiste geçen "yaşın büyümesin", Muaviye ile ilgili hadiste geçen, "Allah
karnını doyurmasın" ifadeleri ve benzeri ifadeler, taşıdığı anlamlarla ilgili
söylenmiş sözler değildir.
2126- Taberani, Kays, yani İbni Ebi Hazim (r.a)'den rivayet etmiştir:
"Muaviye (r.a), kardeşine: "Bineğinin arkasına yolcu (redif) al" diye söyle
di. O ise kabul etmedi. Bunun üzerine: “Ne kadar fena bir şekilde edeblennüş-
sin" dedi. Babası Ebu Süfyan da: "Kardeşini bırak." dedi."
S ır z f : . ö\ ^ ^ >t v
a j
.j y tş j^ \ —t 1 YA
:c J ü / 's i l d U ^ o i r ü ' :J J İ
J L U -J j ^ ( 3 ^ < 1 ^ J j î l Ol . - _a L I
"Ben yerimden kıpırdadım ve "İslam adına sana ve babana karşı savaş ve
renler, bu işe senden daha layıktırlar" diye söylemek istedim ama benden bu
nun dışında da cemaati dağıtacak, kan dökülmesine sebep olacak sözlerin ri
vayet edilmesinden korktum ve Allahu Teala'nm cennetlerde hazırladığı nimet
leri hatırladım." Hubeyb de: "Ben korundum ve tehlikeden beri oldum," dedi."
^ ^13«W1 is Yj —Y^Y^
u -0 '
2129- Taberani, tshak bin Yesar (r.a)'dan şu şekilde rivayet etmiştir:
"Muaviye'yi çölde gördüm, saçları ve sakalı ağarmıştı."
rivayet ettiğine göre Abdullah'ın babası, Hz. Aişe (r.a)'nin şöyle söylediğini bil
dirmiştin
"Ensardan üç ki^i vardır ki, fazilette bunların üstüne çıkan kimse yoktu.
Bunların hepsi de Abdu'l-Eşheloğullarındandı: Sa'd bin Muaz, Abbad bin Biçr
ve Useyyid bin Hudayr." (1)
ResuluUah (a.s) onunla Ebu Huzeyfe bin Utbe bin Rabi'a'yı kardeş kılmıştı.
Ebu Sa'id el Hudri'den zayıf bir isnadla rivayet edildiğine göre, Abbad bin
Bişr (r.a)'in şöyle söylediği rivayet edilmiştir.
"Bir gece rüyada, göğün benim için açıldığını, sonra üzerime kapandığım
gördüm, inşaallah bu şehitliğin işaretidir."
Hz. Aişe (r.a)'ıün şöyle söylediği bildirilmiştir:
"ResuluUah (as) benim odamda teheccüd namazı kıldı. Sonra Abbad bin
Bişr'in sesini duydu. Ve: "Ey Aişe, bu Abbad bin Bişr'in sesidir" dedi. "Evet"
dedim. Bunun üzerine, "Allah'ım, onu bağışla" diye buyurdu,” (2)
Abbad bin Bişr bin Kayzi ise ensardan ve HariseoguUanndandır. Hz. Pey
gamber (a.s)'in zamamnda kavminin başkanlığım yapmıştı. Namaz esnasında
Kabe tarafına dönmelde ilgili bir hadis rivayet etmiştir. En doğru olam Allah bi
lir.
Abbad bin Abdullah bin Zübeyr "Beni babam, sırf Abbad el-EşheU’nin ismi
ni taşıyayım diye böyle adlandırdı" diye söylemiştir.
(ioi ö\ i \ ^ iîjı ^
% ^ ' '
^ J*' o* O* ıDirj c«»jli jji
:J lâ t O i û L i i i Jl :0
û- Iş-k ^ ^ aUI ^ .J ü i ;J lî
»4^ ^ İ A İ ^ J 4 ,0 ^ 4i J ^ \ û|ı : ^ 411 Jü i
fy 0li iU /jj
2131- Müslim, Abdullah bin Abbas (r.a)'dan şu şekilde rivayet etmiştir:
"Dımad, Mekke'ye geldi. Şetme Ezd'indendi. Cin çarpmasına karşı rukye ya
pardı. Mekke halkından basit, aşağılık sözler duydu. Onlar: "Muhammed mec
nundur" diyorlardı. Dımad: "Keşke bu adamı görebilsem, belki Allah benim
elimle ona şifa verir," diye söyledi. Resulullah ( a j) ile görüştü ona:
"Ey Muhammed (a.s), ben bu cin çarpmasına karşı rukye yaparım. Allah be
nim elimle dilediğine şifa verir. Sana da yapayım mı?" dedi. Resulullah (a.s):
"Kavmin için de nü?" diye sordu. O: "Kavmim için de" dedi. Resulullah (a.s)
bir seriyye gönderdi. Bunlar o kavme vardılar. Seriyyenin başkanı askerlere:
"Bunlardan herhangi bir şey aldınız mı?" dedi Onlar: “Bir su kabı aldık" dedi
ler. Seriyye başkam da: "Onu geri verin, bunlar Dımad (r.a)'ın kavmidir," dedi.
Söylemişti. Kalktı, ellerimi tuttu. Bu sırada yanında küçük çocuk bulunan bir
kadın geldi: "Bizim sana söyleyecek bir meselemiz var," dediler. Onlarla gitti,
ihtiyaçlarını gördü. Sonra gelip elimden tuttu ve evine kadar götürdü. Küçük
kızı ona bir yastık verdi. Yastığın üzerine oturdu. Kız da önüne oturdu.
“Allah'tan baçka bir ilah biliyor musun?" diye sordu. "Hayır" dedim. "Al
lah'tan başka büyük bir sey biliyor musun?" diye sordu. "Hayır" dedim. Bunun
üzerine: "Yahudiler, Allah'ın kendilerine gedab ettiği kimseler, hırıstiyanlar ise
delalete düsen, sapıtan kimselerdir," diye söyledi."
İbni Mübarek'in 'Zühd* adlı eserinde naklettiğine göre ibni Uyeyne, Şa'bi'-
den, o da Adiy bin Hatem (r.a)'den "Her ne zaman namaz vakti girdi ise, ben
içimde namaz kılmaya karçı bir arzu ve sevk duymuşumdur" diye söylediğini ri
vayet etmiştir.
Çok cömert biriydi. Ahmed, Temim bin Taıfa'nın şöyle söylediğini rivayet
etmektedir:
“Bir adam Adiy bin Hatem (r.a)'den yüz dirhem istedi. O da: "Ben Hatem'in
oğlu iken, sen benden yüz dirhem istiyorsun, vallahi sana bunu vermeyece
ğim," dedi." Bu rivayetin senedi sahihtir.
Zehebi, onun hayatı hakkında şu bilgileri veımektedin
"Kavminin ileri geleni. Künyesi Ebu Vehb ve Ebu Tarif. Tay kabilesinden
(Tai). Resulullah (a.s)'ın sahdbisi. Cömertliği darb-ı mesel haline gelen Hatem,
Tayy'ın oğludur.
Adiy (r.a) hicri 7 yılının ortalarında Resulullah (a.sa)'m yanına geldi. Resu
lullah (a.s) da ona ihsanda bulundu ve kendisine hürmet etti.
Halid bin Velid ile birlikte Şam yolu üzerindeki Semave çölünü katedenler-
dendir. Halid, onu ganimet mallarının beçte biri ile Hz. Ebu Bekir (r.a)'e
gönderdi. Bir süre Kufe'de ikamet etti, sonra Cezire'da bulunan Karkisiya
şehrinde kalmaya başladı."
"Bu adamın yanına gitsem, eğer doğru sözlü ise, O'na uyarım" dedim. Medi
ne'ye gittiğimde insanlar beni karşıladılar. Resulullah (a.s) bana: "Ey Adiy,
ADtY BİN HATEM (R.A.) 375
mûslüman ol, selamete kavuşursun," diye buyurdu."Benim kendi dinim var" de
dim. O: "Ben senin dinini senden daha iyi bilirim, sen kavmine başkanlık etmi
yor musun?" dedi. "Evet" dedim. "Sen Rakusi değil misin (1), ganimet mal
larının dörtte birini (2) yemiyor musun?" dedi. "Evet" dedim. "Bu şey senin di
nine göre sana helal olmaz. Sen bunun için (dinini) yıktın" diye söyledi ve sonra
yine:
"Ey Adiy, müslüman ol, selamete kavuşursun. Sanıyorum seni müslüman ol
maktan alıkoyan, etrafımdaki insanlarda gördüğün fakirlik ve bütün insanların
bize düşmanlık konusunda birleşmiş olmalarıdır. Sen Hiyere'ye (3) gittin mi?"
dedi. "Hayır gitmedim, ama yerini biliyorum," dedim, "öyle bir zaman gelecek
ki, devesinin üstüne oturmuş bir kadın, yanında bir yol arkadaşı bulunmaksızın
Hiyere'den yola çıkarak Kabe'yi tavaf edebilecektir. Ve bizim için Kisra hâzine
leri fethedilecektir" dedi. "Hürmüz'ün oğluKisra'nın mı?" diye sordum.
"Hürmüz'ün oğlu Kisra'nın. Ve ayrıca o kadar çok mal akacak ki, bir kimse,
zekatım vereceği birini bulma konusunda düşünecektir" diye buyurdu. Adiy
(r.a) şöyle söylemiştir:
"Ben bunlardan iki tanesin gördüm, Allah'a yemin ederim ki, üçüncüsû -yani
çok malın akması- da gelecektir." (4)
Ebu Ubeyde şöyle söylemiştir:
"Adiy bin Hatem, Sıffin Savaşı'nda Hz. Ali (r.a) ile birlikte Tay kabilesinin
başındaydı."
Sald bin Abduırahman, İbni Sirin'in şöyle söylediğini rivayet etmiştin
"Hz. Osman (r.a) öldürüldüğünde, Adiy: "Bunda iki keçi birbirine boynuz at
maz (5)" diye söyledi. Sıffin gününde de onun gözü çıktı. Kendisine: "Sen bu ko
nuda iki keçi boynuzlaşmaz" dememiş miydin" diye hatırlatıldı. O da: "Evet, bir
çok göz de çıkarılır" dedi. Oğlunun da bu olayda öldürüldüğü söylenmiştir."
Sü
"Ey müminlerin emiri, sen beni tanıyor musun?" diye sordum. O: "Onlar ka
firliği seçerken, sen müslûman oldun, onlar arkalarını dönerlerken, sen imana
yöneldin. Onlar haksızlık ederken, sen vefakarlık ettin. Onlar inkar ederken,
sen kabullendin" dedi. Bunun üzerine Adiy: "Öyleyse aldıng etmem," dedi."
"Ey mû'minlerin emiri, sen beni tanıyor musun?" diye sordum. Güldü ve
söyle söyledi:
"Evet vallahi, ben seni iyi tanıyorum. Onlar inkar atiklerinde, sen iman et
tin. Onlar yüz çevirdiklerinde, sen iman tankına yöneldin. Onlar haksızlık ettik
lerinde, sen vefakarlık ettin. Resulullah (a^Ym yiriaüi ve ashabının yüzlerini
ağartan ilk zekat Tay kabilesinin zekatıdır. Bunu Resulullah (aaYa sen getirip
teslim etmiştin." Sonra da özür Eleyerek: "Ben ihtiyaçtan do/c^ı sıkıntıya dü§en
bir topluluk için bu malı ayırdım. Bunlar, aynı zamanda aşiretlerinin boslum-
tandır. B u itibarıyla, iyilikte bulunmamız gerekiyor. Bu açıdan ihtiyaçlar fa z
ladır" dedi. A diy (r.a) de: "Öyleyse ben (bana mal verilmesine) aldırış etmem,"
d e d i." 0 )
1) Ahmed, Müsned (1/45) Ayrıca Müslim'de bu hadisin bir kısmı rivayet edilmektedir.
Bkz. (4/1957) 44-Kitabu Fedaüi's-Sahabe. 47-Ğfar ve Eşlem kabilelerinin faziletleri
ile ilgili bab.
SEMAME BİN USAL (R.A)
tbni Hacer, Semame bin Usal (r.a) hakkında şunlan söylüyor:
"Semame, Usal'ın oğlu, o Nu'man’m oğlu, o Seleme'nin oğlu, o Uteybe'nin
oğlu, o Sa'lebe‘mn oğlu, o Yerbu'un oğlu, o Sa'lebe'nİn oğlu, o DueVin oğlu, o
da Hanife'nin oğludur. Hanife kabilesine mensuptur, (hangidir). Künyesi, Ebu
ümame Yenumi’dir. Buharide, onun hakkında bir hadis geçmekte ve Sa’id
Makberi tankıyla Ebu Hureyre (r.a)'nin §öyle söylediğini bildirmektedir:
"Resulullah (a.s) Necd tarafına bir atlı gurubu gönderdi. Bunlar, Semame
bin Usal denilen Hanifeoğullarına mensup bir adamı getirdiler ve bunu Mes-
cid'in direklerinden bir direğe bağladılar. Daha sonra Resululdh (a.s) çıktı
(yani Mescid’e açılan bir kapıdan dışarı çıktı) ve: "Semame'yi salın" diye bu
yurdu. Serbest bırakılınca, Mescid'in yakınında bulunan bir hurmalığa gitti,
orada gusletti, sonra Mescid'e geri geldi ve: "Şehadet ederim ki, Allah'tan
başka ilah yoktur ve Muhammed O'nun peygamberidir" dedi." Buhari bu olayı,
daha uzun olarak da rivayet etmektedir.
Ibni İshak da bu olayı, Meğazi'de Sa'id Makberi'den uzun olarak rivayet et
mektedir, Onun rivayetinin baş tarafında, Semame'nin Resulullah (a.s)'a
saldırmış olduğu, Resulullah (a.s)'ın da onu öldürmek istediği ve kendisini bun
da başarılı kılması için Rabb'ine dua ettiği, müslüman olduktan sonra da umre
için Mekke'ye gittiği ve: "Canım elinde olana yemin ederim ki, size Yemame'den
bir dane (arpa buğday danesi) dahi gelmez" diye söylediği bildirilmektedir. Bu
rası (Yemame) Resulullah (a.s)'tn izin vermesinden önce Mekke halkının yiye
cek kaynağıydı." Aynı rivayeti, Humeydi de, Ebu Süfyanın, îbni A cian’dan,
onun Sa'id'den, onun babasından, onun da Ebu Hureyre (r.a)'den rivayeti
tankıyla nakletmektedir."
|)U # «111 ^
kİ i* üi ç
" V
c Ji U :Jli U Çiia:, u, :jıiî .ui'ı oi: Sır. ik dJi
öi ^ ^ ili ; r > .İ jlİ u o j : i juiı
01 -İ13 c iî U ^4 ^ ;jıiî t'iUı :jüî .juîl
I) Mü'minun Suresi: 76
380 EL ESAS Fİ’S SÜNNE
:J îl î ^ J l î ılı» . ' j ^ ol » J l j . - ^ k
J^ J - ^ 'j ‘ ^ i • ( J J -*J ^
0
4İ)I
"Sana daha önce söylediğim gibi. Eğer mal arzuluyorsan, iste ne kadar is-
tersen verilir" diye söyledi. Resululah (a.s) onu yine bir ertesi güne kadar
bıraktı. D aha sonra: "Neyin var (durumun nasıl), ey Sumame?" diye sordu.
"Sana daha önce söylediğim hal üzereyim. Eğer iyilik edersen, tefekkür ede
cek birine iyilik etmiş olursun. Eğer öldürürsen de kan sahibi birini öldürmüş
olursun. M al arzuluyorsan, iste ne kadar istiyorsan verilir" tüye söyledi. Resu
lulah (a.s): "Sümame'yi salın" dedi O da. Mescidin yakınında bulunan bir hur
malığa gitti. Orada gusletti, (yıkandı) Sonra Mescide geri döndü ve:
"Şehadet ederim ki, Allah'tan bafka ilah yoktur ve Muhammed O'nun kulu
ve Resulüdür. E y M uhammed, vallahi yeryüzünde senin yüzünden daha çok
kızdığım, buğz ettiğim bir yüz yoktu. Şu an ise senin yüzün, benim için bütün
yüzlerden daha sevindi hale geldi. Vallahi, benim için senin dininden daha çok
buğz ettiğim din yoktu. Şim di ise, senin dinin benim için bütün dinlerin en se
vimlisi oldu. Vallahi, senin beldenden daha çok buğz ettiğim bir belde yoktu.
Şimdi ise, senin belden benim için bütün beldelerin en sevimlisi oldu. Beni, um
reye gitmek için yola çıkmışken, senin atlıların yakaladı. Şimdi ne düşünüyor
sun?" diye sordu. Resulullah (a.s) onu müjdeledi ve umresini yapmasını emret
ti. Mekke'ye vardığında, bir kimse ona: "Meylettin mi?" diye sordu. O: "Hayır,
ama Resulullah (a.s) izin verinceye kadar size Yemame'den bir buğday tanesi
dahi gelmez" diye söyledi."
"Semame bin Usal Hanefi, Mescid'e yakın bir yerde bulunan bir hurmalığa
giderek orada gusletti (yıkandı). Sonra Mescid'e girdi ve;
"Şehadet ederim ki, Allah'tan baçka ilah yoktur ve Muhammed O'nun kulu
ve peygamberidir. E y Muhammed, vallahi yeryüzünde senin yüzünden daha çok
kin duyduğum, buğz ettiğim bir yüz yoktu. Şu an senin yüzün, benim için bütün
yüzlerin en sevim lisi oldu. Senin atlıların, ben umreye gitmek üzere yola
çıkmışken beni yakaladılar. Şimde ne düşünüyorsun?" diye söyledi. Resulullah
( aj ) da onu müjdeledi ve umre etmesini emretti." (1)
sorması ile ilgili olayı aktannaktadır. İbni Mes'ud ondan önce müslüman ol
masına rağmen, ondan hadis rivayet etmiştir. Yine sahabeden Ebu Umame Ba-
hili ile Sehl bin Sa'd, tabiinden Şurahbil bin Semet, Sa'dan bin Ebi Talha, Su-
leym bin Amir, Abdunahman bin Amir, Cubeyr bin Nefir, Ebu Selam ve daha
başkaları ondan hadis rivayet etmişlerdir.
îbni Sa'd Amr bin Abese (r.a)'nin müslüman olmadan önce, putlara ibadet et
mediğini söylemektedir. Ebu Yala'mn, Lokman bin Amîr'in, Ebu Umame'den,
onun da tbni Abese'den rivayeti tankıyla bildirildiğine göre, Amr bin Abese
şöyle söylemiştir:
"Ben müslümanlann dördüncüsü olduğumu gördüm. (Yani benim bildiğim
kadarıyla müslümanlann dördüncüsüyüm)" Yine bu vecihle (yani aym isnada)
Ebu Ahmed, Hakim'in rivayetine göre "Ben İslam’ın dörtte biriyim" diye
söylemiştir.
Ebu Nu'aym, Ka'b'm köM^nden birinin şöyle söylediğini rivayet etmekte
dir
"Mikdad bin Esved, Amr bin Abese (r.a) ve Ş<4i bin Hubey Huzeli ile birlikte
yola çıktık. A m r bin Abese (r.a) bir gün çobanlık yapıyordu, öğle vakti onu
görmek üzere gittim. Bir de baktım; bir bulut onu gölgelendiriyor ve onun
üstünden hiç ayrılmıyor. Kendisini uyandırdım. Bana: "Bu öyle bir şeydir ki,
eğer bu durumu bir kimseye bildinüğini öğrenirsem aramız bozulur" diye
söyledi. Vallahi, ben de o ölünceye kadar bunu kimseye söylemedim."
Hakim Ebu Ahmed diyor ki:
"Amr bin Abese (r.a) Şam'da ikamet etti. Humus'ta vefat etmij olduğunu
sanıyorum. Fitne olayı ve Muaviye'nin halifeliği ile ilgili olaylarda ondan söz
edilmemiştir."
Zehebi diyor ki:
"Amr bin Abese bin Halid bin Huzeyfe, emir imamdır. (Yönetici ve önder
dir.) Künyesi Ebu Huceyh'tir ve Süleym kabilesine mensuptur. (Sülemi) Becile
oğullarından (Becell)'dır. İlk müslüman olanlardandır. Hakkında; "O, İslam'ın
dörtte biridir," denilen üşidir. Becileoğullan, Süleym kabilesinden bir koldur.
Am r bin Abese (r.a) YernUik Savaşı'nda ordu kumandanlarından biriydi." (1)
1) Yani Amr bin Abese'nin Bedir Savaşı'na katıldığı iddiasında bu ikisine katılan yoktur.
İsabe'de bu konuda şu açıklama geçmektedir: "Muhammed bin İsa Bağdadi, sahabe
den Humus'ta ikamet edenleri sayarker, Amr bin Abese'den söz etmekle ve onun Bedir
Savaşı'na katılan ilk muhacirlerden olduğunu ileri sürmektedir. Abdu's Samed bin
Sa'id de onun bu görü^inü doğrulamakta ve aym şeyi söylemekledir." İbni Asakir de
diyor ki: "Bu ikisi böyle söylemişlerdir, ancak onun (yani AmFın) Bedir Savap'na
katüması konusunda, kimse kendilerine l^lılmamışiır.
384 EL E S A S Fİ'S S V N N E
Ob iU , :Jli fiUL-j
J-I •■JU-Vj :JUîli. İW^ cJi ..
V
I .10. İUİ ek-'V ikj, :3b
:JB .B 3^ liB.au! jı 3 uj 31^
^ ^ 3_ ^ . ^
^ < v î. i : . a O .A
^ l-5^ A^Jij l(^U iMjİjjj j;>. / ı İl 11 . , •»
^ ‘ ^ ^ ^ r
5%-aJl ûU *1 » . .^|, I .
' . , * r ijU > J I U „ ,j o î ı ^ j ( O lL - i
0"na acıdım. Sonunda M ekke'de O'nun yanına vardım. "Sen nesin?" diye sor-
dum."Ben peygamberim" dedi. "Peygamber nedir?" diye sordum . "Beni Allah
gönderdi” diye söyledi. "Allah seni ne ile gönderdi.?" dedim.
"Allah beni akraba ile bağlantıyı korumak, putları kırm ak, A llah'ı b ir tuta
rak O’na hiç bir §eyi ortak Asm am ak için gönderdi." diye söyledi. "Bu inanç
üzere seninle birlikte kim var?" diye sordum. "Bir hür, b ir de köle." diye
söyledi. O zaman O ’nunla birlikte iman etmişlerden H z. Ebu B ekir (r.a) ve B ilal
vardı."Ben de sana uyacağım" dedim.
"Sen şim di buna güç yetiremezsin. Benimle insanlar arasındaki durumu
görüyorsun. Ancak ailenin yanma dön, açığa çıktığına duyunca yanım a gel"
diye söyledi. Ben de ailemin yanına döndüm. D aha sonra R esulullah (as) M e
dine'ye hicret etti. Ben o zaman ailemin yanındaydım . O 'nun hakkında haberler
toplamaya başladım. Medine'ye gidip gitm ediğini insanlardan soruyordum . So
nunda Yesrib yani Medine halkından bir gurup insan geldi. O nlara: "Şu M e
dine'ye gelen adam ne yaptı?" diye sordum. O nlar: "İnsanlar hızla etrttfm da
toplandılar. Kavmi onu öldürmek istedi, ama başarılı olam adılar." diye cevap
verdiler. Bunun üzerine Medine'ye geldim. Resulullah (a.s)'ın yarana vardım.
"Ey Allah'ın Resulü, beni tanıyor musun?" diye sordum . "Evet, sen beni
Mekke'de karşılayan kişi değil misin?" dedi. "Evet" dedim. Sonra da:
"Ey Allah'ın Resulü, Allah'ın sana bildirdiği ama benim bilm ediğim şeyleri
bana öğret. Bana namazı öğret" dedim.
"Sabah namazım kıl. Sonra güneş doğup yükselinceye (kuşluk va kti olun
caya kadar) hiçbir namaz kılma. Güneş doğarken, şeytanın ik i boynuzu
arasından doğar ve bu vakitte kafirler ona (yani güneşe) secde ederler. Sonra
namaz kıl. B il ki ruunaz, (meleklerin) huzurunda ve (onlam ) şahitlikleri ile
yapılan bir ameldir. Gölge, bir ok boyu oluncaya kadar böyle nam az kılm aya
devam edelnlirsin. Sonra namaz kılm ayı bırak. Çünkü bu va kitte cehennem
kızdırılır. Güneş batı tarta n a yöneldikten sonra da, (m eleklerin) huzurunda ve
şahitliU erİıuk gerçekleştireceğin nam azm kıl. İkiruli nam azım kıhncaya kadar
namaz kılmakta serbestsin. Bundan sonra güneş batm caya kadar ruunaz
kılmaktan kaçın. B il k i o (güneş) şeytanın iki boynuzu arasından b atar ve o es
nada kefirler güneşe secde ederler." Ben:
"Ey Allah'ın Resulü, abdest nasıldır? Bana ondan da söz et" dedim .
"Sizden her kim abdestini güzelce alır, ağzına su verir, burnuna su verir,
sonra güzelce bu sulan çıkarırsa, yüzündün, ağzındım ve genzinden günahları
dökülür. Sonra Allah'ın em rettiği şekilde yüzünü yıkarsa, yüzünün günahlan
sakabm n etnfindan su ile beraber dökülür. Sonra dirseklerine kadar ellerini ve
kollanm yıkadığında da ellerinin günahlan parm aklanndan su ile beraber
AMR BİN ABESE (R .A .) 387
tbni İshak ise, Habbab (r.a)'m, ondokuz kişinin müslüman oiraasmdan sonra
mMüman olduğunu ve onunla müslümanlann sayısmın yirmiye tamamlandığı
nı söylemektedir.
Ş -i:V
2135- İbni Mace ve İbni Şa'd, Ebu Leyla Kindi (r.a)'den şu şekilde rivayet
ebni^erdir
H z . Ömer (r.a) Habbab (r.a)’a: “Yaklaş, bu m eclise A m ar hariç, senden
daha layık kimse yoktur," diye söyledi.
Ravi diyor ki:
" 0 da ona (Hz. Ömer (rM)’e) sırtında, Kureyş'in kendisine yaptığı işkence
lerden kalan izleri gösterdi."
^ 'i'/- p' * ^ • «A i
ıiJ r ;j iî oirf jjjij jUJıı » y\ yi
"Ey Muhammed, ayetlerim izi inkar eden ve: "Bana elbette m al ve çocuk ve
rilecektir," diyeni gördün mü? 0 görülm eyeni m i görüyor, yoksa Rahm an
katından bir söz m ü alm ıştır.?" (1) m ealindeki ayet-i kerim eler indi."
2135- İbni Mace (1154) Mukaddime. Il-Resululah (a.s)'m ashabının faziletleri babı.
Habbab'ın faziletleri. İbni Mace eklemelerde "bunun isnadı sahihtir" demiştir.
Aynca: TtAokatul-Kübra (3/165)
2136- Buhari, bunun bir benzerini (81429) 465-Kitabu’t-Tefsir. 10-"Ey Muhammed, ayet
lerimizi inkar eden ve bana elbette mal ve çocuk verilecektir diyeni gördün mü?"
ayeti kerimesi ile ilgili babda rivayet etmektedir. Yine, Tabakatul-Kübra (2/324)
1) Meryem Suresi: 68-77
HABBAB BİN ERET (R .A .)
391
T
&ır. sadece M üslim de de bir hadisi yer almaktadır." »■*»<•*
:JIİ :JIİ fy; ,4-î ;? 0^1 c-ti jJ ÎUI uî :JIİ ?f>- If !,!> '
1^' ûl iliU ^L-l : _ ; x .L- ^1 __ ^ :j 3 jıjT î^l,
j*3 j ^ J\î Uj^ İL -^ I caİ 01 OJDİ d :J1İÎ ÇHî;^L(
Jli Ü :jıi ^
2137- Buhari, Alkam e bin Kays Neha'i (r.a)'den şöyle rivayet etmektedir:
''İbni M es'ud ile birlikte oturuyor idik. O sırada Habbab (r.a) geldi ve: "Ey
Ebu Abdurrahm an, bu gençler senin gibi okuyabiliyorlar mı?" diye sordu. İbni
M es'ud:
edilecek bir rivayet değildir. Aksine o hicri 67 yılında Kırfe'de v^a t etmiş ve na
mazım da Hz. Ali (rut) kıldırmıştır."
Habbab (r.a)'ın yetmişttç yıl yaşadığı söylenmiştir. Hicri 19 yılında vefat
eden ve namazını da Hz. Ömo’ (r.a)'in kıldırdığı söylenen kişi, Utbe bin
öazvan'ın azatlısı olan Habbab'dır. O da sahabi ve muhacirdir.
SALİM (R.A)
Ibni Hacer, ‘İsabe'de Salim (r.a) bakında şu bilgileri vermektedir:
"Salim, Ebu Huzeyfe bin Utbe bin Rabi'a bin Abdi Şems'in azatlısıdır. İlk
müslüman olanlardandır. Buhari: "Onun sahibi ensardan bir kadındır," demiş
tir. Ibni Hibban da: "Söz konusu kadının adının Leyla olduğunu söylemektedir.
Sebite binti Y u’ar olduğu da söylenmektedir. Bu kadın Ebu Huzeyfe (r.a)'nin
hanımıydı. İbni Sa'd böyle söylemektedir. İbni Şahin de şöyle diyor:
"Ibni Ebu Davud'un şöyle söylediğini duydum: "Bu kişi. Salim bin Ma'kıl'-
dır. Ensardan Patıma binti Yu'ar denilen bir kadının kölesiydi. Onu yaptığı bir
adak için azad etti. Sonra o da Ebu Huzeyfe'ye giderek onun velayetine girdi.
Bu konu Salim (r.a)'in hayatı ile ilgili bölümde gelecektir. Söz konusu kadının
Selma adını taşıdığına dair bir rivayet bulunmaktadır.
Ibni Mende, bu Salim'in, Salim bin Ubeyd bin Rebi'a olduğunu sanmaktadır.
Ebu Nu'aym da, onun bu rivayetini alarak düzeltmektedir. Bu kişi, Ebu Huzeyfe
bin Utbe bin R ebi’a'nın kölesidir. Ancak arada kitabın sayfalan düşmüş ve do
layısıyla sayfalar birbirine karışmıştır."
Ebu Huzeyfe, Salim (r.a)'i ResuluUah (a.s)'ın Zeyd bin Harise'yi evlaflık
edirunesi gibi kendisine evlatlık edinmişti. Bu bakımdan Ebu Huzeyfe (r.a) onu,
kendi oğlu gibi görüyordu. Ona, kardeşinin kızı olan Fabma binti Vdid bin
Utbe'yi nikahlamıştı. Yüce Allah:"0/ı/arı kendi öz babalarına nisbet ediniz" a-
yetini indirince, sahabeden kendisine evlatlık edinenler, avladıklarım öz baba-
lanna iade ettiler, babası bilinmeyenler de efendilerine, velilerine verildiler. Bu
konuyu Malik, Muvatta'da ZUhri'den, o da Urve'den aynen bu şekilde rivayet et
mektedir. Malik'in rivayetinde. Salim (r.a)'in emzirilmesi olayı da geçmekte
dir. Buhari'nin İbni Ömer'den nakledilen bir hadiste bildirdi^ne göre. Salim
(r.a) Ebu Huzeyfe'nin azadısıydı. Küba Mescidi'nde ilk muhacirlere imamlık et
mekteydi. Bu muhacirlerin arasmda Hz. Ebu Bekir (r.a) ve Hz. Ömer (r.a) de
394 EL ESAS Fİ S SÜNNE
"Ey Allah'ın Resulü, Salim (r.a)'i daha önce çocuk görürdük. B enim yanım a
girer çıkardı, ben bunda bir beis görmezdim. (Yani herhangi b ir külfete girm e-
den onu karşılar, adeta ennesiymiş gibi davranır ve bir yabancı kadının ona
karşı yapması gerektiği şekilde örtünmezdim -m üellifin açıklam ası) Şim di onun
hakkında ne diyorsun" dedi."
2138-Talmkaiu’l-Kübra (3/87) havileri sikadır, ancak hadis mürseldir. Bunun bir benze
rini de Müslim (2/1077) 17-Kitabur-Reda 7-Büyümüş bir çocuğun emzirilmesi
bdbt'nda rivayet etmektedir.
396 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
"Onu emzir, emzirdiğin zaman, neseb yönünden haram olanlar (mahrem sa
hipleri) sana haram olur," diye söyledi."
Ummû Seleme dedi ki: "Resulullak (a.s)'ın hanım ları, bu şekilde sü t emmiş
olanlann (yani sü t çağım geçirdikten sonra süt emmiş olanların) yanlarına gi
rip çdcHudanna izin verm ezler ve: "Bu, sadece Salim (r.a)'e özgü b ir ruhsattır"
diye söylerlerdi."
jA ^ 0] :c_Ü ^ U ıjlii
jJl 4İ)aI>Jİ9 :jLî» t î i i i i J j i |JÜ. I3Ü (4*Llj
J <U1 J J amj ^ yt
2139- Ahmed, Müsned (6H65) Müstedrek (31226) Hakim sahih olduğunu bildirmiş. Zehe-
bi de onu doğrulamışta,
2140- Buhari (2II84) lO-KiUdml-Ezan, 54-Kölenin ve kölelikten azad edilmiş olanm
imamlık etmeâ babı.
■SALİM(R.A.) 397
"UbeyduUah bin E bi Ca'd'ın, Abdullah bin Had'dan rivayet ettiğine göre Sa
lim (rM ), m ra sım H z. Ömer bin Hattab (r.a)’a sattı. Tamamı ikiyüz dirhem tut
tu. O da bunu annesine verdi ve: "Bunu sen ye," diye söyledi."
Salim (r.a) ile efendisi Ebu Huzeyfe'nin, şehid edildiklerinde birinin başı,
diğerinin ayaklan üzerine düşmüş halde bulunduklan söylenilmiştir. Allah her
ikisinde de razı olsun.
Rafi'den şöyle rivayet edilmiştin
"Hz. Ö m er (r.a): “Arap esirlerinden kim benim öHmüme yetinirse o, Allah'ın
/nalındandır," diye söyledi. Sa'idbin Zeyd:
"M üslûm anlardan birine bu konuda (yani senden sonra halifeliğe kimin
geçeceği konusunda -M ütercim) işarette bulunsan, insanlar bu konuda sana
güvenirler. H z. Ebu B ekir (r.a) böyle yaptı ve insanlar da ona güvendiler," diye
söyledi. Bunun üzerine o:
"Arkadaş çevrem de kötü bir hırs görüyorum. Ben bu işi şu altı kişiye bıraka
cağım," dedi. Sonra da: "Şu iki kişiden biri, benim zamamma yetişteydi ve bu
işi onlardan birine bıraksaydm , kendisine güvenirdim. Bvadar: Ebu Hu
zeyfe'nin azatlısı Salim (r.a) ile Ebu Ubeyde bin Cerrah'tır," diye söyledi." (1)
Eğer bu rivayet sahih ise. söz konusu iki kişinin, Hz. Ömer (r.a) nezdinddd
büyüklük ve itibarım gösterir. Aynca bu hadis, imametin (yani halifeliğin) Ku-
reyş'ten olmayan birine verilmesinin caiz olacağına da ddalet eder. En doğm-
sunu ancak Allah bilir.
^ J îlU i ^ L i, J
S/î, â l i . J j - â j â Jı â ıf '-Jİ â-û ı l i J 1,. : g s A ju
oijii jii ur ^
2141- Ahmed, .Amr bin As (r.a)'dan şöyle rivayet etmiştin
"M edine'de b ir panik vardı. Ebu Huzeyfe'nin azatlısı Salim (r.a)'in yanına
gittim . O, kılıcının tutacaklarının üzerine oturmuş bir halde duruyordu. Ben de
2141-Haysemi bunu Mecma'u'z-Zevaid (9/300)’de rivayet etmekte ve- "Bunu Ahmed ri
vayet etmektedir ve ravileri de, isimleri Sahih'te buhman ravüerdir"'diye sövle-
mektedir.
I ) Ahmed, Müsned (H20)
398 EL ESAS FÎ'S SITM^
Vakidi de:
"Hz. O sm an (rxı)'tn öldürülmesinden birkaç gün sonra v ^ a t etti," diye sOy-
1) Ahzab Suresi: 5
400 ELESASFİ'SSÜNNE
Abdullah bin Amir bin Rahi'a'dan rivayet edildiğine göre: însanlann Hz. Os
man (r.a)’a ağır eleştiriler yönelttiklerinde. Amir bir rüya göımüş ve kendisine;
“Kalk, Allah'ın senifitneden korum asm iste," diye söylenilmiştir.
Amir, Hz. Osman (r.a)'ın öldürülmesinden kısa bir süre önce hicri 35 yılmda
vefat etmiştir.
.Ij 4j -Lfi
"Resulullah (a.s) bizi bir seriyye olarak gönderdi ve: "Sizin üzerinizde (se-
riyye kom utanı olarak) içinizde açlığa ve susuzluğa en dayanıklı olacak kiçiyi
göndereceğim ," diye söyledi. Sonra da Abdullah bin Cahs gönderdi.
B öylelikle o, İslam 'da ilk em ir (kumandan) oidu."
Serrac, Z irr bin H ubeys’in söyle söylediğini rivayet etmektedir:
"İslam 'da ilk bayrak Abdullah bin Cahs (r-aYın komutasına verilmiştir."
"Resulullah (a.s) Abdullah bin Cahs (r.a)'t Nahle'ye gönderdi." Urve daha-
sona bu olayla ilg ili hikayeyi uzun bir şekilde naklelmistir. Taberani'nin naklet
tiğine göre Ebu's-Suvar, Cundeb bin Abdullah Beceli’nin söyle söylediğim ri
vayet etm iştir:
İbni Ebi Hatem, Abdullah bin Cahş (r.a)'m Resulullah (a.s)'ın sohbetinde bu
lunduğunu ifade etmektedir. Uhud gününde, Allahu Teala'ya kendisine şehidlik
nasib etmesi için dua etmiş ve bu savaşta şehid düşmüştür. Sa'd bin Ebi Vakkas
ile Sa'id bin Museyyeb ondan hadis rivayet etmişlerdir. Beğavi'nin bildirdiğine
göre, İshak bin Sa'd bin Ebi Vakkas babasından şöyle rivayet etmiştir;
"Abdullah bin Cah§ (r.a) Uhud gününde Sa'd bin E bi Vakkas'a; "Gelmiyor
musun, dua edelim!" diye söyledi. Sa'd bin Ebi Vakkas diyor ki:
"Kenar bir yere çekildik. Ben: "Ey Rabbi’m, eğer yarına ulagır ve düşmanla
kargı kargıya gelirsek, beni pek giddetli ve katı bir adam la kargı kargıya getir.
Onunla senin yolunda çarpıgayım. Sonra bana zafer nasib et, onu öldüreyim ve
üstündeki ganimetleri alayım," diye dua ettim. Abdullah bin Cahg (r.a) da:
"Amin" dedi. Sonra Abdullah:
"Ey Allah'ım, beni çok katı ve kinli olan biriyle kargı kargıya getir. O beni
alsın, burnumu ve kulaklarımı kessin. Ben de sana vardığım da "Senin ve R e
sulünün yolunda böyle oldu" diyeyim ve sen de "doğru söyledin" diyesin,"
dedi."
i l Uble: IriA'ta Basra’y a dörtfersah mesırfede olan ve Medine tantftndan giderken Bas
ra'dan önce gelen bir beldedir.
404 EL ESAS Fİ'S SUNNE
siydi. Adeta üzerini kım ıızı bir ten kaplamıştı. Başındaki saçları sıktı v e kına
sUrünürdü. Mustaz'aflardan, yani sahipsizliği sebebiyle m üşrilderin ağır işken
celerine uğrayanlardandı. Allah yolunda işkence görüyordu. E n so n hicret eden
ler arasında Hz. Ali bin Ebi Talib (r.a) ile birlikte hicret etti. B irlikte, rebiülev-
vel ayının ortalannda M edine'ye ulaştılar v e B edir G azvesi'ne katıldılar. İbni
Adiy, Suheyb’in şöyle söylediğini rivayet etmektedir;
"Rabb'in, türlü eziyete uğratıldıktan sonra hicret eden, sonra A lla h uğrunda
savaşan ve sabreden kimselerden yanadır. Rabb'in şüphesiz, bundan sonra da
bağışlar ve merhamet eder." (1)
Beğavi’ııin naklettiğine göre, Zeyd bin Eslam, babasının şöyle söylediğini ri
vayet etmektedin
"Hz. Ömer (r.a)'le birlikte yola çıktım. Aliye'de Suheyb (rM )'in yanına kadar
gittik. Suheyb Hz. Ömer (r.a)'i görünce: "Ey insanlar, ey insanlar," diye seslen
di. Hz. Ömer (r.a): "Ona ne oluyor, insanları neden çağırıyor?" diye sordu.
"Kölesi Yuhannes'i çağırıyor" diye söyledi. Daha sonra ona: "Ey Suheyb, sende
üç şeyi eksik görüyorum. Nesebin arap nesebi am a araplar g ib i konuşa
mıyorsun. B ir peygam ber ism i ile künyeleniyorsun (Ebu Yahya olarak kûnyele-
nirdi) B ir de malını saçıp savuruyorsun," diye söyledi. B unun üzerine o da:
"Malum saçıp savurmam konusunda b il ki, onu hak yoldan baçka b ir yere
harcanuyorum. K ü tlem e gelince, beni o şekilde H z. Peygam ber (a.s) bizzat
kendisi kûnyelendirdi. Araplara intisabım hakkında şunu b il ki, ben daha
l)N aM Sureâ: 10
SÜHEYB BİN SİNAN (R.A.) 405
küçükken, rum lar beni esir ettiler, ben de onların dillerini kavradım," diye ce
vap verdi."
Hz. Ömer (r.a) vefat ettiğinde üzerine cenaze namazını Suheyb (r.a)'in
kıldırmasım ve insanların bir imamın arkasından toplanmasına kadar Mescid'de
imamlığı Suheyb (r.a)'in yapmasını vasiyet etti. Bu rivayeti Buhari, Tarihinde
nakletmektedir.
Humeydi ile Taberani'nin Sitte tankıyla Suheyb (r.a)'den rivayet ettiklerine
göre Suheyb (r.a) şöyle söylemiştir:
"Resulullah (a.s)'ın bizzat katıldığı gazvelerin hepsine katılmış bulunuyo
rum. H er ne zam an bir seriyye gönderdiyse ben de katıldım. Ne zaman bir ga
zaya çıktıysa, ben sağında veya solunda yer aldım, ne zaman arkadan endişe et
tilerse ben arkada bulundum. Resulullah (a.s)'ı, vefatına kadar hiçbir zaman
benim le düşm an arasında bırakmadım."
Suheyb (r.a) hicri 38 yılında vefat etmiştir. Hicri 39 yılında vefat ettiği de
söylenmiştir.
Zehebi onun hayatı hakkında şöyle diyor:
"Suheyb (r.a), Ebu Yahya Nemiri'dir, Nemir bin Kasıt'tandır. Rumi olarak
tanınır. İlk m üslüm an olanların ileri gelenlerinden ve Bedir Gazvesi'ne katılan-
lardandır."
1) Tabakatu'l-Kübra (31227)
2) Mûstedrek (3/400) Hakim bu rivı^etin sahih olduğunu söylemiş, Zehebi de onu
doğrulamştır.
406 ELESASFİSSÜNNE
Ebu Osman'dan rivayet edildiğine göre, Suheyb (r.a) hicret etmek iste
diğinde Mdcke halkı kendisine: "Faldr ve aşağılık b ir kişi idin, yanım ıza geldin,
durumun değişti," diye söylediler. Bunun üzerine o: "Eğer m alım ı size bırakır
sam, yolumu açar mısınız?" diye sordu. Onlar da: "Evet" dediler. O da mahnı
onlara bıraktı. Bu day Resululah (a.s)'a ulaştı. O da: "Suheyb kar etti, Suheyb
kar etti," diye buyurdu." (1)
Ya'kub bin Muhammed Zühri diyor ki:
"Hüseyin bin Huzeyfe bin Sayfı, babasından ve halalarından, onlar Sa'id bin
Museyyeb'den, onlar da Suheyb (r.a)'den (Suheyb’in) şöyle söylediğini rivayet
etmişlerdir:
"Bana, sizin hicret edeceğiniz belde gösterildi. İki kayalık arasında çorak
bir arazi. Hbcer veya Yesrib olabilir." (2)
"Birkaç ıddyye altın verirsem, benim yolum a devam etm em için serbest
bırakır m ısınız?" diye sordum. Onlar bu teklifim i kabul ettiler. K endilerine:
"Kapının eşiğinin altım kazıyın, altınları orada bulacaksınız. A yrıca filanca
kadından da iki hülle (cübbe) alın," diye söyledim . Sonra yolum a devam ettim.
Resulullah (a.s)'ın yanına O, Küba'da iken vardım . R esulullah (a.s) beni
görünce: "Ey Ebu Yahya, satışın karlı çıktı" diye üç kez söyledi. B en d e: "Bunu
sana Cibril (a.s)'den başkası haber vermiş olam az" diye söyledim ."
"Ey Ebu B ekir, olur İd, sen onları kızdırmış olabilirsin, eğer onları kızdırdıı
isen, b il ki R abb'ini kızdırmışsındır" diye buyurdu. Bunun üzerine Hz. Ebu Be
kir (r.a) onların yanlarına döndü ve:
"ilk onûç ki§iden sonra müslüman olm uştur. O ve oğlu Saib, ilk hicrette ce
maatle birlikte Habeşistan’a hicret ettiler. Daha sonra K ureyş’in m üslüm an
olduğu haberi kendilerine ulaşınca geri döndüler. Osman, V elid bin M uğire’ye
komşu oldu. Sonra onun komşuluğunu bıraktığı ve R esulullah (a.s)'ın yolu
üzere olmayı tercih etti. Lebid bin Rabi’a ile arasında geçen olayın hikayesi ve
rilmiştir. Orada ifade edildiğine göre Lebid:
"İyi bil, Allah'tan başka her şey batıldır," diye beyt söyler. O sm an bin
M az’un da: "Doğru söyledin," der. Lebid: "Her nim et m utlaka sonunda yo k ola
caktır," diye sözüne devam eder. Osman:
"Yanlış konuştun, cennet nim eti yok olm az," diye söyler. Bunun üzerine on
lardan aşağılık biri kalkarak Osman’ın gözüne tokat ata r ve bu yüzden gözü
morarız."
Buhari ve Müslim'de de Sa'd bin Ebi Vakkas'ın şöyle söylediği rivayet edil
mektedir;
"Resulullah (a.s) Osman bin M az'un’u, kendini tamamen zühd hayatına kap
tırıp dünya ile hiç ilgilenmemesine izin verdi. Eğer izin verseydi biz de kendim i
zi hadım ettirirdik."
iniştir:
"Ey A llah'ın R esulü, ben gazvelerde bekar olmayı arzulayan bir adamım.
Bana hadım olm ak için izin ver de hadım olayım" diye söyledim. "Hayır, ama
ey İbni M az'un, sen oruca devam et" diye söyledi."
Bezzar da, Kudame bin Musa'nın babasından, onun da dedesi Kudame bin
Maz'un'dan rivayeti tankıyla bir hadis nakletmekte ve "Onun, bundan başta
hadisini bilmediğini söylondctedir. Buhari ve Müslim'de, Ummul-Ala'nın
şöyle söylediği rivayet edilmdctedin
"Osman bin M az'un (r.a) öldüğünde; "Ey Ebu Saib, sana şahidim, Allah
sana ikram da bulunm uştur" diye söyledim. Bedir Gazvesi'ne katıldıktan sonra
hicretin ikinci yılında v ^ a t etti. 0 , muhacirlerden Medine'de v ^ a t eden ve Baki
kabristanına defnedilen ilk muhacirdir."
Tiımizi'nin naklettiğine göre Kasım, Hz. Aişe (r.a)'nin şöyle söyediğini ri
vayet etm iştir;
"Resulullah (a,s), Osman bin Maz'un vefat ettikten sonra onu öptü. Öperken
ağlıyor ve gözlerinden damla damla yaş akıyordu. Resulullah (a.s)'ın oğlu
İbrahim vefat ettiğinde de;
"Bizim salih geçm işim iz olan Osman bin Maz'un a kavuş," diye buyurdu. B ir
kadın Osm an bin M az'un (r.a)'un ardından kaside okuyarak şöyle söyledi:
ilyİ :cJÜ ^ ^ İJ —t u r
tlUj t ^1 ‘ ^ y ^ -5 ÇıiiîLÎ
"Ey Osman, ruhbanlık bizim üzerimize fa rz kılınm adı. Senin için bende bir
ölçü ve örnek yok mu? Vallahi, sizin içinizde A llah'tan en çok korkan ve A l
lah'ın koyduğu sınırlan en çok gözeten benim" diye buyurdu."
Zehebi, Ubeydullah bin Utbe'nin şöyle söylediğini bildiımektedir:
"Resulullah (a.s) bugün M edine'de M az'un ailesinin evlerinin yerin i işaret
ledi. H icri3 yılının saban ayında vefat etti."
,âi ji- j ^ - ^
2144- Ebu Davud (31201) Kitabu'l-Cenm. Ölüyü öpme babı. Tirmi« ızızm ı s, ,r . u ;
Cenaiz. I4-Olüya öpme konusunda gelen rivayetler hah, r - ‘
hasen sahihtir" demiştir. Müstedrek (3/190) Hakim m A/A «w T “” ‘ fjî
Zehebi de onu doğrulamaktadır. "" bH^mukU.
2145- Muvatta (1/242) 16-Kitabu'i-Cenaiz. 16-Cetuaeler cami-; u
Jbni Abdilberr bunu Hz. Aişe (r.a)'den mevstd olarak r iv a v ^ ^ '- mürseldir.
ftyuyef tıtnufHr,
412 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
2144»- Buharı, Harice bin Zeyd bin Sabit (r.a)'den, Resulullah (a.s)'a bey'at
eden hanımlaıdan, Ümmül Ula (r.a)'nın kendisine şöyle söylediğini rivayet et-
nuştin
"Ensar, muhacirlerin kimlerin evlerinde kalacağına dair aralarında kur’a
çekmelerinde Osman bin Maz'un (r.a) onların (yani Ümmül Ula ailesinin) his
sesine düştü."
"Resulullah (a.s) M uaz (r.a)'ı Yemen'e gönderirken şöyle söyledi: "Ben senin
din ve dinle ilgili olarak üzerine yüldenen görevler konusundaki gayretini
gördüm . Sana güzel bir hediye verdim. Sana bir şey hediye edildiği zaman onu
hU m l et."
"Dönüşte, kendisine hediye edilmiş otuz baş getirdi." Yine aym isnadla bitdi-
414 EL ESAS Fİ’S SÜNNE
"Muaz (rjı), üstün nitelikli güzel bir gençti. A llah'tan her ne istese verilirdi."
Muaz (r.a)'ın menkıbeleri gayet çoktur. Yemen'den Hz. Ebu Bekir (r.a)'in ha
lifeliği döneninde dönmüştür. Vefab hicri 17 yılında veya daha sonra Şam'da
vebadan ölmüştür. Çoğunluğun rivayeti bu yöndedir. Otuzdört yıl yaşamışbr.
Ömrü hakkmda daha farklı rivayetler de bulunmaktadır.
Zehebi, onun hakkmda şöyle diyor;
"Seyyid ve imamdır. Künyesi Ebu Abdurrahm an'dır ve ensardandır. Hazrec
kabilesinden, M edineli ve B edir G azvesi’ne katılanlardandır. B ıyıkla n yen i ter
lemiş bir delikanlı iken Akabe Bey'atına katılm ışır. R ivayet ettiği birkaç hadis
bulunmaktadır,"
1) Burada "baş" ile neyin kastedildiği belirtilmiyor. Ancak daha sonraki rivayetlerden
anlaşıldığına göre bu "baş"tan kastedilen kölelerdir.
2) Munkatı: İsnadı muttasıl olmayan demektir. Bir hadisin senedinde kopukluk olur, ra-
vUer arasında zaman bakımından ayrılık olur, arada bir ravi atlanırsa, buna munkatı
denir.
MUAZ BÎN CEBEL (R.A.) 415
oTjiJI :Jlî ^ ı ş i S y j ^t V
y -h üi
Katade dedi ki: "Ebu Zeyd kimdir?" diye sordum. "Amcalarımdan biri" diye
cevap verdi,"
• , •* î
cT'' â ih Jj —^ ^ i ^
tOUif- frU>- Ijüf- <dJl j UÎlİİj t^ y\
f .*iı, ' f •« î . #
y \ <»yl 0 ^ öli*
2149- Tirmizi ve İbni Mace, Enes (r.a)'in merfiı olarak şöyle söylediğini ri
vayet etmişlerdir;
"Ümmetimin içinde, ümmetime en çok m erham et eden kişi E bu B ekir'dir. Al
lah'ın dinini uygulamak konusunda en katı olan Ö m er'dir. H ayada en ileri se
viyede olan Osman'dır. H elali ve haramı en iyi bilen M uaz'dır. F arzları en iyi
bilen Zeyd'dir. H er ümmetin de bir em ini olur, bu üm m etin em ini ise, Ubey-
de'dir."
2150- Ahmed, Ebu Davud ve Tirmizi, Muaz (r.a)’m şöyle söylediğiıd ri
vayet etmişleıdir:
"Resulullah (a ^ ) beni Yemen'e tayin edince: "Sana bir dava getirildiği za
man ne ile hükmedeceksin?" diye sordu. "Allah'ın kitabında bulunan hükümle
hükmederim. Orada bulamazsam, Resulullah (a.s) ne ile hükmetmiş ise onunla
hükmederim" dedim. "Peygamberin hükmettiği şeyler arasında bulamazsan?"
diye sordu. "Kendi reyimle içtihadda bulunurum ve umursamazlık yapmam" de
dim. Bunun üzerine göğsüme vurdu ve:
"Allah Resulünün elçisini, Allah Resulünün razı olacağı şeye muvaffak kılan
Allah'a hamdolsun" diye buyurdu."
fi " ^ I ^ t
-.a * 1V
2151- Buhari ve Müslim, Sa'id bin Ebi Burde (r.a)'den babasının şöyle
söylediğini rivayet etmişlerdir:
"Sesulullah (a.s) Ebu Burde'nin dedesi Ebu Musa ile Muaz (r.a)'ı Yemen'e
gönderdi ve:
"Kolaylaştırın zorlaştırmayın, müjdeleyin nefret ettirmeyin ve gayretli olun"
dedi. Ebu Musa:
"Sarhoşluk veren her çey haramdır" diye buyurdu. Yola çıktılar. Muaz (r.a),
Ebu Musa'ya: "Kur'an'ı nasıl okuyorsun?" diye sordu. "Ayakta, oturarak ve
bineğimin üzerinde. Değiçik zamanlarda parça parça okuyorum," diye cevap
verdi.
"Ebu Bekir ne kadar güzel bir adamdır, Ömer ne kadar güzel bir adamdır.
2151- Buhari (8162) 64-Kitabu'l-Meğazi. 60-Veda Haccı'ndan önce Ebu Musa ve Mu'az-
'tn Yemen tarafına gönderilmesi babı. Müslim de hadisin bir kısmını (311359) 32-
Kitabu'l-Cihad ve's-Siyer 3-Kolaylaştırmayı ve nefret ettirmemeyi emretme babı'n-
da, bir kısmım da (311587)' 36-Kitabu'l-Esribe 7-Sarhos edici her çeyin sarab, her
türlü şarabın da haram olduğunun açıklanması babında rivayet etmektedir.
2152- Tirmizi (5/666) 50-Kitabu'l-Menakıb 33 Muaz bin Cebel ve Zeyd bin Sabit'in
rnenkıbeleri babı. Tirmizi: "Bu hadis basendir" demiştir. Hadisin isnadı basendir.
İbni Hibban da sahih olduğunu bildirmektedir.
MUAZ BİN CEBEL (R.A.)
419
Muaz bin Cebel ne kadar güzel bir adamdır."
Ls^ csjj —t y OT
.411 aÎJI L aÎİIj UİJ ;cJi «aIji J'ı
"Sana, her namazın arkasından okuyacağın bazı şeyler öğreteyim mi: “Rab-
bi a'ınni ala zikrike ve sükrike ve husni ibadetik: Ey Rabbim bana seni zikret
mek, sana şükretmek ve sana güzelce ibadet etmek konusunda yardımcı ol."
Zehebi Siyer'de, Şa'bi'nin şöyle söylediğini bildinnektedir:
"Abdullah: "Muaz (r.a), şüphesiz Allah’a boyun eğen ve O'na yönelen bir
önderdi" diye okudu. Ferve bin Neyfel; Muaz kelimesini Ibrahim diye düzeltti.
Abdullah aynı şekilde tekrar etti. Sonra da:"Burada geçen "ümmet: önder" keli
mesi, "insanlara hayrı, iyiliği öğreten" anlamındadır. "Kanıt" kelimesi "Allah'a
boyun eğen, O'na ibadet eden" anlamındadır. Muaz (rxı) da böyle idi," diye
söyledi." (1)
Hayyan da, Şa*bi'den buna benzer bir rivayet nakletmiştir. Kendisine:
"Ey Ebu Abdurrahman, sen {ayette geçen ibareyi) unuttun herhalde," diye
söylendi. O da: "Hayır, ancak biz onu (yani Muaz'ı) İbrahim'e benzetirdik,"
dedi." (2)
Muhanuned bin Sehl bin Ebi Hasme de babasının şöyle söylediğini rivayet
etmiştin
"Resulullah (asYın sağlığında üçü muhacirlerden, üçü ensardan aln kişi fe t
va veriyordu. Muhacirlerden: Hz. Ömer (r.a), Hz. Osman (r.a) ve Hz. A li (rxı),
Ensardan ise: Ubey bin Ka'b, Muaz ve Zeyd."
Niyar Esleme'den rivayet edildiğine göre, Hz. Ömer (r.a) bu kişilerle isti
şarede bulunuldu. Hz. Ömer (r.a)'in istişarede bulunduklan arasmda Muaz da
sayılmıştır.
Musa bin Uley bin Rabah, babasınuı şöyle söylediğini rivayet etmiştin
"Hz. Ömer (r.a) Cabiye'de insanlara hitabette bulundu (hutbe verdi) ve:
"Kim fıkıh öğrenmek istiyorsa, Muaz bin CebeVin yanına gitsin," dedi" (1)
1) Bunu Ebu Nuaym, Hilye (1(231)'de uzun şekliyle rivayet etmekte. Hakim de Müsted-
rek (3(273)'de muhtasar olarak vermektedir.
422 E L E S A S F İS S U N N E
nedir?" diye sordu. "Bunlar bana hediye edildi" dedi. Hz. Ömer (r.a): "Bunları
Hz. Ebu Bekir (r.a)'e teslim e t" dedi. Muaz (rjz) ise, onun söylediğini yapmadı.
O gece yattı. Rüyada kendisinin ateşe doğru sürüldüğünü, Hz. Ömer (r.a)'in ise
arkadan onu kendine doğru çektiğim gördü. Sabah olunca, "Ey İbni Hattab, se-
nin sözüne uymaktan başka bir yol göremiyorum," dedi." Ravi, olanları an
lattıktan sonra: "Hz. Ebu Bekir (ra ) bu köleleri kendisine verdi," diyor ve de
vam ediyor: "Ertesi sabah olunca Muaz onları yani köleleri namaz kılarken
gördü. "Kimin için namaz kılıyorsunuz?" diye sordu. "Allah için" dediler. Bu
nun üzerine "Siz de Allah içinsiniz (yani Allah rızası için hürsünüz)"diye
söyledi.” (1)
Sa'id bin Museyyeb'den rivayet edildiğine göre Hz. Ömer (r.a) Muaz (r.a)'ı,
Kilabogullannın veya başka bir kabilenin zekaüannı toplamak üzere görevlen
dirdi. Gitti, topladığı mallan, hiçbir şey bırakmaksızın onlann arasında bölüş
türdü ve kendisi, çıkarken üzerine almış olduğu eski cübbesi ile geri döndü.
Narinin şöyle söylediği rivayet edilmiştir:
"Hz. Ömer (r.a), Ebu Ubeyde ile Muaz (r.a)'a şöyle bir yazı yazdı: "Salih
adamları araştırın, yargı alanında onları görevlendirin ve onların geçimlerini
de sağlayın."
Eyyub'un Ebu Kulabe'den ve daha başkalanndan şöyle bir rivayeti vardır:
"Resulullah (a.s)'ın ashabı bir adamın yam na uğradılar. Adam : "Bana
öğütte bulunun," dedi. Onlar da bazı öğütlerde bulunmaya başladılar. Muaz
bin Cebel (r.a) de oradaki cemaatin en arkasında idi. Adam ona da: "Allah
sana rahmet eylesin, bana öğüt ver," dedi. 0 : "(Arkadaşlarım) hiç çekinmeden
sana öğüt verdiler. Ben senin durumunla ilgili olarak özlü bir şey söyleyeceğim.
Bil ki, sen dünyadaki nasibinden kaçamazsın. Am a sen ahiretteki nasibine daha
çok muhtaçsın. Öyleyse ahiret nasibin ile işe başla. D ünya nasibin de sana
ulaşacak ve düzene girecektir. Daha sonra da her nereye gitsen seninle birlikte
gelecektir," diye söyledi."
Hamid bin Hilal'in naklettiğine göre Abdullah bin Samit, Muaz (r.a)'m şöyle
söylediğini rivayet etmiştin
"Müslüman olduğumdan beri sağ yanıma hiç tükürmedim." (2)
1) Ebu Nuaym, Hilye (ll231)'de bu rivayeti mürsel olarak nakletmektedir. Hakim ise,
Müstedrek (3l272)'de bunu tavsil etmiş (yani senedini ilk ravisine kadar çıkar-
mtş)'ıir. Hakim orada, A'meş'in Ebu Vail'den, onun da Abdullah'tan rivayeti tart-
layla vermekte ve sahih olduğunu bildirmekle, Zehebi de onu doğrulamaktadır.
2) Tabakutu'l-Kübra (31586) Müstedrek (31271) Haysemi de, Mecma'u'z-Zevaid
(9l3ll)'de vermekte ve "Bu rivayeti Taberani nakletmekte ve ravileri Buhari'nin
Sahih'inde isimleri geçen ravilerdir" demektedir.
MUAZ BİN CEBEL (R.A.) 423
1) Ankebut Suresi: 45
2) Ebu Nuaym, Hilye (11235)
3) Tabakaıu'l-Kübra (3/588)
Ürdün Vadisi: (Gavr-t Ûrdün)'de bulunan Amvas köyünde bir veba salgım oldu. Bu,
gerçekten büyük bir vaba salgınıydı. Bu salgında sahabe ve tabiinin ileri gelenlerin
den pek çok kimse hayatım kaybetti. Bu salgın hicri 18 yılında meydana gelmiştir. Bu
rada Ürdün Vadisi olarak tercüme ettiğimiz Gavs-t Ürdün i k kastedikn bölge,
Ürdün'ün Filistin topraklarına biliştiği yerde bulunan Salt dağlarmı indUaen sonra
Ürdün Nehri boyunca ve deniz seviyesinden daha düşük olan bölgedir. Bu bölgeye
Gavr-ı Ürdün denmekledir. (Çeviren)
AMR bin CEMUH (R.A.)
İbni Hacer, Amr bin Cemuh (r.a) hakkında şu (»Igileri veriyor;
"Amr, Cemuh’un oğlu, o Zeyd'in oğlu, o Haram'ın oğlu, o Ka'b'ın oğlu, o
Ğanm'tn oğlu, o da Selime'nin oğludur. Ensardandır ve Selime kabilesi mensu
bu (Sûtemi)'dur. Ensann ileri gelenlerindendir. Uhud'da şehid edilmiştir.
İbniK elbide:
"Amr bin Cemuh (ruı) ensar içinde en son müsliiman olan k işid ir" diye
söylüyor. Hz. Ali (r.a): “Am r bin Cemuh {rjo), Resulullah (a.s) evlendiği zaman,
onun velime yemeğini (düğün yemeğini) verirdi" diye bildirmiştir. Bunu Ebu
Nuaym, ’M a'rife'de rivayet etmektedir."
"Amr bin Cemuh (ra ) Resulullah (a.s)’m yanına gelerek: "Ey Allah'ın Re
sulü, şayet öldürûlOnceye kadar Allah yolunda çarpışırsam, şu ayağımla
yürüyerek cennete girer miyim?" diye sordu. Resulullah (a.s) da: "Evet" diye
cevap verdi. 0 zaman ayağı topaldı." İbni Ebi Şeybe senedini vererek, Ebu Ka-
tade'nin bu konuşmaya şahit olduğunu ve şöyle söylediğini bildirmektedir:
"Amr bin Cemuh (r.a), Resulullah (a.s)'a gelerek: "Ey Allah'ın Resulü, ne
dersin, öldürülünceye kadar Allah yolunda çarpışırsam, sence şu ayağımla cen
nete girebilir miyim?" diye sordu, Resuluilah (a.s) da: "Evet" diye cevap verdi."
Amr topal idi. Onunla, kardeşinin oğlu Uhud gününde öldürülmüşlerdir. 0 za
man Resulullah (a.s) yanlarına gitti ve: "Ben seni, ayağın düzelmiş halde cen
nette yürür halde görüyorum," diye buyurdu. Resulullah (a.s) em ir verdi, o ikisi
AMR BİN CEMUH (RA.) 425
cennete gitmek üzere kalkın" diye buyurdu. Topal olan Am r (r.a) kalkıp: "Vatla-
hi, cennette onun üzerine (yani topal olan ayağımın üzerine) atlayacağım" diye
söyleiU ve öldûriUünceye kadar çarpıcı."
Asım Wn Ömer (r.a)'den rivayet edildiğine göre Amr bin Cemuh (r.a)'un
miislUman olması biraz gecikti. Onun Menaf adı verilen bir putu vardı. Seli-
meoğullannın gençleri ise iman elmişler, ona da biraz zaman taıuyorlardı. Ge
celeyin ayrılıp gidince, put evine girerde putu yerinden alıp bir kuyunun pis
liğine yüzüstü attılar. Sabah Amr geldiğinde, bu durum onu üzdü. Onu atıldığı
yerden alarak yıkadı ve güzel koku sürdü. Daha sonra gençler aym işi tekrar
yapblar. Sonunda Amr putun ne olduğunu kavradı ve müslüman oldu. Put
hakkında da bazı beyitler söyledi. Bu şiirlerden şu örnekler bulunmaktadır:
"Vallahi eğer ilah alsaydın, kuyunun içinde,
Muhammed Inn Müslim'in, Amr bin Dinar ile Fıtr bin Hidife'den, onlann
Nubeybe bin Ebi Sabit ile îbni Uyeyne'den, onlann da tbni Munkediri'den ri
vayet ettiklerine göre Resulullah (a.s):
"Ey Selimeoğullan, sizin seyyidiniz (başkanınız) kimdir?" diye sordu. "Cedd
bin Kays'dır. Ancak biz onu pek cimri biliyoruz" dediler. Resulullah (a.s):
"Cimrilikten daha kötü bir hastalık yoktur. Fakat sizin seyyidiniz (başkanınız),
beyaz tenli cömert (veya bey ez kıvırcık saçlı) A m r bin Cemuh'dur" diye buyur
du." (l)
1) Bu rivayetin ravileri sikadır, ancak rivayet mürseldir. Ebu Nuaym, onu Hilye'de Ibni
Uyeyne'mn İbni Munkedir'den, onu» da Cabir'den rivayeti tarikiyle vermektedir. Bu-
hari de Edebul'-Mtrfred"de Abdullah bin Ebi’l-Esved tankıyla vermiştir. Abdullah bin
Ebi'l-Esved diyor ki: "Bize Hamid bin Esved'den, o da Hacca'cu's-Savvaftan rivayet
etti. O, kendisine Ebu Zübeyr'in rivayet ettiğini bildirdi. O da Cabir'in rivayet ettiğini
söyledi. Cabir de Resulullah (a.s)’ın buyurduğunu bildirerek söz konusu hadisi zikret
ti. Bu sened kuvvetlidir.
AMR BİN CEMUH (R.A.) 427
Taberi ile Hasen bin S in a n 'ın bildirdiklerine göre, M uham m ed bin Ebu Fu-
deyk, Muhammed bin Osman'dan, o da babasından (babasının) şöyle söylediği-
HARİSE BİN NUMAN (R.A.) 429
ni rivayet etmiştir:
"Harise bin Nu'man (r.a)'ın gözleri kör olmuştur."
Yine onun Harise bin Nu'man (r.a)‘dan rivayetine göre: "Harise'nin gözleri
gitmişti. Namazgahından odasının kapısına kadar bir ip germişti. Bir fakir gel
diği zaman, (Harise) yanındaki eşyadan (yiyecek vs. yığınından) bir sey alır,
sonra ipin bir ucuna tutunarak fakirin yanına gelirdi. Aile ^ a d t "biz senin ye
rine bu işi yaparız" diye söylerler, ancak o: "Ben Resulullah (a.s)’ın “fakire eli
nizle bir şey vermek, sizi kötü durumlara düşmekten korur" diye buyurduğunu
duydum," derdi."
Zehebi de onun hayab hakkında şunlan söylüyor;
"Çocuklarının isimleri Abdullah, Abdurrahman, Şevde ve Ommü Gülsüm'-
dûr. Kendisi Ebu Abdullah olarak künyelenirdi.
Bedir Gazvesi'ne ve Resulullah (aj)'ın bulunduğu diğer gazvelere iştirak
etmişti. H adis rivayet ettiğini bilmiyoruz. Çok dindar, hayırsever ve annesine
çok iyilik eden birisiydi."
Fıkıhçı kadın Amre'nin (1) oğludur ve hadisçi Ebu Rical Muhammed bin
Abdurrahman bin Abdullah bin Harise bin Nu'man, onun neslindendir.
2154- Ahmed ve Taberani, Abdullah bin Amir bin Rabi'a (r.a)'dan şu şekil
de rivayet etmişlerdin
^ S li-: ^ I S i l i i j : j ü .Ç ^ İJÛ I il ii it s u, :
2155- Ahmed, Musa bin Ukbe (r.a)'nin şöyle söyldiğini rivayet etmiştir:
"Bana Ebu Seleme, Resulullah (a.s) Cibril (a.s) ile fisıldaşırken onun yanma
uğrayan adamdan rivayette bulundu. Ebu Seleme zannına göre, o kişi ara-
lanndaki konuşmayı duyabilir endişesiyle Resulullah (a.s)'a yaklaşmaktan
kaçındı. Ertesi sabah olunca Resulullah (a.s):
"Dün akşam yanımdan geçerken, bana selam vermekten seni alıkoyan ney-
di?" diye sordu. "Senin bir kimse ile gizlice konuştuğunu gördüm, size yak
laşmamdan hoşlanmayacağım sandım" diye cevap verdi. Resulullah (a.s):
"O tişinin kim olduğunu biliyor musun?" dedi."Haytr" dedi. ResuluU A (aa)
bu kez:
^ jıî :cJii ^ ^s Yj _ r 1 0 1
2156-Akmed, Müsned (6!İSİ) İsnadı sahihtir. Müstedrek (31208) Hakim sahih olduğunu
bildirmiş, Zehebi de onu doğrulamıştır. Haysemi de Mecma'u'z-Zevaid (9l313)’te
şu açıklamayı yapmaktadır; "Bu hadisi, Ahmed ve Ebu Ya'la rivayet etmektedir.
(Ebu Ya'la'nın) ravileri, Sahih'te isimleri bulunan ravilerdir”Htfız İsabe'de bunu
Nesai'nin rivayet ettiğini bildirmekte ve "isnadı sahihtir" diye söylemekledir.
RESULULLAH (A.S)’IN
SEÇKİN ASHABI
Zeyd bin Erkam, Abdullah bin Revaha’nm yanında kalan bir yetim çocuktu.
Onunla birlikte Mute Gazvesi’ne çıktı. Bir gece Abdullah'ın şu beyitleri
söylediğini duydu:
"Beni kendine yaklaştırdın ve yükümü,
"Bre inaldık, Allah bana şehitlik nasib edecek ve sen de yolluğun iki parçası
arasında geriye döneceksin diye sana ne oluyor?" dedi. Rivayetin kalan
kısmında, onun Mute Savaş’ında Zeyd bin Harise ile Ca'fer (r.a)’in şehid edil
mesinden sonra, nasıl şehid edildiğine ait hikaye yer almaktadır."
Leyla'dan rivayet ettiğine göre ResuluUah (a.s) konuşma yaparken Abdullah bin
Revaha (r.a) yaıuna gider, O'nu dinler. O esnada ResuluUah (a.s) "oturun" diye
söylerdi. Abdullah da o esnada Mescid'in dışında olmakla birlikte bulunduğu
yere oturaidu. ResuluUah (a.s) konuşmasuu bitirinceye kadar da orada beklerdi.
Bu dunun ResuluUah (a.s)'a ulaşmıştı. ResuluUah (a.s) da: "Allah, senin Allah'a
ve Resulüne itaat konusundaki hırsını artırsın" diye buyurmuştur." (1)
2157- İbni Sa'd, İbni tmran Gevni (r.a)'den şöyle rivayet etmiştir:
"Bir keresinde Abdullah bin Revaha (rxt) bayıldı. ResuluUah ( a j ) yanına
geldi ve: "Ey Allah'ım, eğer eceli geldi ise ona ölüm ü kolayladır, eğer değilse
ona şifa ver" diye buyurdu. Bunun üzerine bir rahatlık duymaya başladı ve:
"Ey Allah'ın Resulü, annem: "Vay kollarım, vay sırtım" diyordu. B ir melek:
"Sen söyle misin?" diyerek demirden bir çubuk kaldırdı. "Evet" deseydim o
çubukla beni dövecekti," diye konuştu."
^ j i 0L«Jl ^ ( J j j —Y \ oA
.4 ^ lorij ıiirı_,
^ L>.l ı ^ î ı S j j —t \
,fji s?
I ^ O'S' u '^1 1»^ Ui
Ya da zorla geçirileceksin!...
Nice zamandır gönlün rahattı.
Ne oluyor, fim di cenneti pek arzulamıyorsun" Sonra da öldürülünceye kadar
çarpıştı.
Müdrik bin Umare, İbni Revaha (r.a)'mn şöyle söylediğini bildirmiştir:
"Resululbh (a.s)'ın Mescidi'ne giderek önünde oturdum. "Sen fiir söylemek
istediğinde, onları nasıl diziyorsun?" diye sordu. "Şöyle bir bakınıyor, (veya
§una bakıyor) sonra söylüyorum" dedim. "Hadi, müdrikler için b ir gey söyle"
dedi. Herhangi bir hazırlık yapmamıştım. Hemen şöyle söyledim:
f j il /ly jU ö' y
^ jiiM J * l;j ^ ^L^’l
# h Ry fi
Jjı § Jjı 'j \ \i :j j ıii
"Üesıdıdlah (a.s) kaza umresinde önünde Abdullah bin Revaha (r.a) olarak
Mekke'ye girdi. Ibni Revaha (r.a) da önünden giderken §u beyitleri okuyordu:
"Ey kefir çocukları, O ’nun yolunu açın.
Bugün, O'nu küçük düşürmenizden ötürü sizi vuracağız.
Baykuşları uyudukları yerlerinden uçuracak.
Hz. Ömer (r.a): "Ey İbni Revaha, Resulullah ('a.j/m önünde ve üstelik A l
lah’ın hareminde şiir söylüyorsun" diye hatırlatmada bulundu. Hz. Peygamber
(a.s) de ona: "Bırak onu ey Ömer, onun beyitleri (müşriklere) ok yağmurundan
daha sert bir etki yapar" diye buyurdu."
ç j y Ü :JIİ ^ jJ l Cf- ı S y ’j — T \ ^ \
2161* Ahmed ve İbni Mübarek, Bekir bin Abdullah Müzeni (r.a)'den şöyle
rivayet etmişlerdir:
"Sizden cehenneme uğramayacak yoktur" (1) ayeti inince, Abdullah bin Ra-
vaha (r.a) ağlayarak evine gitti. Kadın (hanımı) geldi, o da ağladı. Sonra hiz
metçi (ceriyesi) geldi, o da ağladı. Aile firadı geldiler, onlar da ağlamaya baş
ladılar, Düşünce ağlamaları kesilince: "Ey aile bireyleri niçin ağlıyorsunuz?"
diye sordu. "Bilmiyoruz ama, senin ağladığını gördük, bunun üzerine biz de
ağladık," dediler. 0 da:
2162-Hilyetu’l-Evliye (W 18)
1) Meryem Suresi: 71
2) İbni Hişam diyor ki: "Bana Abdullah bin Ebi Bekir'in rivayet etliğine göre Resulullah
(a.s) Abdullah bin Revaha (r.a)'yt müslümanlarla yahudilerin haklarını belirlemek
(yani yahudilerden alıncak cizyeyi tasbit) için gön^rdi. Onlar: "Bize haksızlık edi
yorsun" diye söylediklerinde. "Bu (tayin ettiğim şey) isterseniz size olsun, isterseniz
bize olsun" dedi. Bunun üzerine yahudiler de: "Gölder ve yer işte bununla (yani bu
âdletle) ayakla durmaktadır" diye söylediler. Yani, Abdullah bin Revaha (r.a) gide
rek, herhangi bir bahçede bulunan ürün hakkında tahminde bulunuyor, mesela bu yüz
veskdir diyor, onun elli veskini miislümanlara ayırıyordu, itirazları halinde ise: “Eğer
kabıd etmezseniz, biz hepsini alır sonra sizin sehminiz olan "yarım"ı ki, o da elti vesk
eder, size veririz" demiş oluyordu.
444 EL ESAS FI’S SUNNE
jy . y ı j y Cj :J ü t ^ cJjj —t ^
fû i .4 ^ ^ i î İ3l : c U i p u c.ırî ^
iÎJi ^ â îj 4 ^ .jû î, ^ ^
V jî ^ jii^ \ : j l i i ^ .J),
. J i l i : 'Jl : J İ j ^ il ^
İ» J (** V j
0 ^ 1 ^ 4 İ ^ \ i c4pı ,i3j ^ ^ l- ^ 4,
2165~Ahm ed, M üsned (3165) Ebu Sa'id e l H udri'nin, Ebu Hureyre/'den riva yeti ile.
M u'cem u’l-K eb ir (1616) B ezzar, K eşfu’l-E siar (3/261) H aysem i d e M eana'u'z-
Z evaid'de |iı açıklam ayı yapm akladır: "Bunu, T aberani ve A hm ed daha in c e
n am az konusunda geçm iş olan uzun h a d im içinde riv a ye t etm iştir. Yine B ezzar'm
r h n ^ ıle r i a rasın da y e r alm aktadır. A h m ettin nam az konusunda geçen rivayetin in
ra v ile ri, Sahih'te isim leri bulunan ravilerdir."
UBADE BİN SAMİT (R.A.)
İbni Hacer tsabe'de, Ubade bin Samit (r.a) hakkında şu bilgileri veriyor
"Ubade, Samit'in oğlu, o Kays'm oğlu, o S a rm 'ın oğlu, F uhr'un oğlu, o
Kays'ın oğlu, o Sa'lebe'nin oğlu, o Ğanm'ın oğlu, o Salim 'in oğlu, o A y fın oğlu,
o Am r’m oğlu, o A yfın oğlu, o da H azrec'in oğludur. U bade bin Sam it ensar-
dandır ve Hazrec kabilesine mensuptur. K ünyesi ise E bu V elid'dir. H alife bin
Hayyat diyor ki:
"Annesi, Kurretu’l-ayn B inli Ubade bin N adla bin A cian'dır. B edir Gazve-
si'ne katılmıştır."
ladm , durum un nasü, geceyi nasıl geçirdin?" diye sorarlar. O da: "Allah'ın ni
m eti ve fa zlı üzere sabahladım " diye cevap verir.
Abdussamed bin Sa'id, Tarihu Humus'da der İd: "0, Filistin'in kadılığını
(yargıçlığım ) üstelenen ilk kiçidir."
İbni İshak'ın Meğazi'sinde zikredilen nienkıbderinden Urinde, İbni tshak
babasına İshak bin Yesar'dan. Ubade bin Velid bin Ubade lun s«tnit (r.a)'in
şöyle söylediğini rivayet etmektedir.
“Kaynukaoğulları (Bern Kaynuka). kendisiyle antlaşmalı olduktan Abdullah
bin U beyy'in kendilerine verdiği emir dolayısıyla çanpnaya girijtikerinde, yine
onlarla Abdullah bin Ubeyy gibi antlaşması bulunan Ubade bin Samit yürüdü
ve onlarla olan antlaşm asm bırakıp Allah'ı ve Resuhdldh (a^Yı seçtiğini bil
dirdi. Bunun üzerine şu ayet-i kerime indi:
"Ey im an edenler, yahudi ve hıristiyanlan kendinize dost edinmeyin. Otdar
birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onlara dost olursa, o da anlardandır. Al
lah zulm eden kim seleri doğru yola eriştirmez." (1)
Halife, Ebu Ubeyde'nin Humus valiliğine getiTildigini. sonra bu görevden
alınarak yerine Abdullah bin Kuıt'un tayin edildiğini bildirm^edir.
İbni Sa'd onun hayatını anlatııken, Muhanuned bin Kab Kurazi tankıyla
verdiği bir rivayetinde, onun ResuluUah (a.s)'ın sağlığında Kufan'ı toplayan
kişilerde olduğunu ifade etmektedir. Aynı şekilde Buhari de bir başka vedhten
(bir başka rivayet yoluyla) Muhanuned bin Ka'b'a dayanan bir senede bu bilgiyi
nakletmekte ve şu ilaveyi yapmaktadn:
"Yezid bin E bi S i^ a n , Hz. Ömer (rzı)'e: "Şam halkının, kendilerine Kur'an
öğretecek, dini konularda kendilerini bilgilendirecek birine ihtiyaçları ver" diye
yazdı. Hz. Ömer (r.a)' de Muaz, Ubade ve Ebu Derda'yı gönderdi. Ubade Filis
tin'de kaldı."
Serrac'da Tarih'inde şöyle bildiriyor
“Kuteybe’nin Ceriri'den, onun Mansur'dan, onun M ücahid'den, onun da Cu-
nade'den rivayet ettiğine göre Cunade;
"Ubade'nin yanına gittim. Din ilimlerinde kendini çok iyi yetiştirm işti." diye
söylem iştir. B u rivayetin senedi sahihtir."
İshak bin Rahuye'nin Miisned'i ile Taberani'nin ’Mucemul-Evsafında nakle
dildiğine göre İsa bin Sinan,Yala bin Şeddad'ın şöyle söylediğini rivayet etmiş
tir
J ) M aide S u resi: 51
454 EL ESAS FI’S SUNNE
1 ) K a vileri sikadır.
UBADE BİN SAMİT (R. A.) 455
"Ubade bin Sam it (r.a) Şam'da iken, şarap yüklü bir kalır yakınından geçti.
"Bu nedir, yağ mıdır?" diye sordu. "Hayır, filancaya satılan şaraptır" denildi.
Bunun üzerine pazardan büyük bir bıçak aldı, sonra gidip bir tek tulum bırak
m aksızın o şarap tulumlarını kesti. Ebu Hureyre de o sıralarda Şam’da idi. (Bu
şaraplar kendisine götürülen) filanca Ebu Hureyre'ya adam göndererek:
"Kardeşin Ubade'nin bize fenalık yapmasına neden engel olmuyorsun? Sabah
olunca kalkıp çarşıya gidiyor, orada ehl-i zimmetin dükkanlarını ifsad ediyor,
dağıtıyor. Akşam olunca da gidip Mescid'de oturuyor, bizim ırzlarımıza ve
hayam ıza sdvm ekten başka iş yapmıyor," diye bildirdi."
^ iS 'İ j —T
• o ij > L . Aiij ^ ;î)i J b >
2166-Müstedrek (31355) Hakim sahih olduğunu bildirmiş, Z ehebi d e onu doğru lam ıştır.
1) Siyer'in tahkikiçisi :"Bu rivayetin senedinin basen olması ihtimali kuvvetlidir." diyor.
456 ELESASFİ S SÜNNE
etmiştir."
jr ^ Jl* 01 j ( #SIİ ^ lS j j —t ^ 1A
"Ubade uzun boylu, cüsseli ve güzel görünüm lü b ir adam dı. H icri 3 4 yılın
da Rem le’de v ^ a t etm iştir. V tfa t ettiğinde yetm isiH yaçında bulunuyordu."
"Hz. Peygamber (a.s) bir bedeviden bir a t satın a ld ı..." hadis böyle devam
ediyor. Bu hadisin içerisinde Resulullah (a.s)'ın: “K im in için H uzeym e şahitlik
ederse, o yeterlidir," diye buyurduğu ifade edilm ektedir. D arekutni'nin de:
"Ebu H anife’nin Hammad'dan, onun İbrahim ’den, onun E bu A bdullah Cede-
li'den, onun da Huzeyme bin Sabit (r.a)'den rivayeti ta n kıyla bildirdiğine göre,
Resulullah (a.s) Huzeyme'nin şahitliğini iki adam ın şa h itliğ i yerin e saym ıştır.
Buhari'de de Zeyd bin Sabit'in şöyle söylediği bildirilm ektedir:
"Onu (yani aradığı bir K ur’an ayetini -m ütercim -) R esulıdlah (a .s)'ın şalûtli-
ğini, iki kişinin şahitliği yerine saydığı H uzeym e b in S a b it (ru ı)'in yanında bul
dum."
^ 4İ )1 ^ S fi p'
jA jA j <ıJL>- AaP l )I ^ iS jJ — * *V •
1^' ^ *^1 • ‘
l* 4İIİJ tV J lİ i ?«>İ1L Jaiol Ji J p p J l | : J lİ Î
2170- Ebu Davud, Umare bin Huzeyme (r.a)'nin Resulullah (a.s)'ın ashabın
dan dan amcasından şöyle rivayet etmiştir:
"Hz. Peygamber (a.s) bir bedeviden bir at satın aldı. H z. P eygam ber (a.s)
atımn parasım ödem esi için, bedevinin kendisini takip etm esini istedi. Resulul
lah (a.s) hızlı yürürken bedevi yavaştan alıyordu. B azı kim seler bedevinin
karşısına çdanaya ve onunla atı konusunda pazarlık etm eye başladılar. Resulul
lah fa.s/ın atı satın aldığının farkında değillerdi. B edevi, R esulullah ( a j) ‘a ses
lenerek: "Sen bu atı alıyorsan al, yoksa satıyorum ," dedi. R esulullah fa.s) be-
devinin bu seslenişini duyunca durdu ve: "Ben onu senden satın almamış mıy
dı/»?" diye söyledi. Bedevi: "Hayır vallahi, ben onu sana satm a^m ," dedi. Re-
sulullah (a.s): "Aksine ben onu senden satın aldım," dedi. Bedevi: "Öyleyse
şahid getir," dedi. Huzeyme bin Sabit: "Ben senin onu satın aldığına şahİtlUc
ederim " dedi. Resulullah (a.s) Huzeyme'ye dönerek: "Neye göre şıM tlik ediyor
sun?" diye sordu. Huzeyme: "Senin doğrulamana dayanarak ey Allah'ın Re
sulü," diye söyledi. Resulullah (a.s) da onun şahitliğini iki adamın şahitliği ye
rine saydı."
2^hebi diyor ki;
"Katede, E nes’in şöyle söylediğini rivayet etmiştir:
"Ensar'dan iki gurup birbirine karşı övündüler. Ensar tarafı: "Meleklerin
kendisini yıkadığı H am ala bin Rahib bizdendir, yine kendisi için arşın sallan
dığı S a'd bizdendir, aynı şekilde kendisini arıların koruduğu Asım bin Ebi'l-Ek-
lah ve şahidliği iki adamın şahitliği yerine sayılan Huzeyme bin Sabit bizden
dir," diye söylediler." (1)
Zehebi diyor ki:
"Huzeyme (r.a) hicri 37 yılında Sıfpn'de öldürüldü. 0 , Hatmeoğullarımn
bayrağım taşırdı. M ute Savaşı'nda da bulunmuştu."
Ebu Bekir bin E bi Şeybe ile İbni Ebi Asım 'ın bildirdiğine göre Ebu'l-Hayr,
Ebu Rehm'den, o da Ebu Eyyub'den söyle rivayet etm iştir:
"Ey A llah'ın Resulü, bana yem ek gönderiyordun. B akıyor, senin parm ak izle
rini gördüğüm yerlere parm aU arum koyuyordum . A m a bu yem ek dolu (yeme
m işsiniz) dedim. 0 da: "Evet, içerisinde soğan va r, m eleklerin rahatsız olabi
leceğinden dolayı ben yem ek istem edim , am a siz yiyin iz." diye buyurdu."
EBU EYYUB ENSARİ (R.A.) 463
J ^ \v >
W ; p ^ 1 . : jB f L j ,4^ ;îft J L . sî
464 EL ESAS Fİ’S SÜNNE
2171- Ahmed, İbni Hibban, Hakim ve Taberani, Ebu Eyyub Ensari (r.a)'-
den şöyle rivayet ebnişleıdin
"ResuluUah (a ^) söyle buyurdu:
'Teklifte bulunacağın kadının adını önce gizli tut. Sonra abdest al, abdes-
tinde titizlik göster. Sonra Allah'ın sana nasib ettiği kadar bir nam az kıl. Sonra
Rabb'ine hamdet, O'nu yücelt (temcid et) Sonra: "Ey A llah'ım senin gücün ye
ter, benim gücüm ise yetmez. Sen bilirsin, ben ise bilm em . Sen bütün gizlililderi
bilmektesin. Eğer bana, filancayı -burada düşündüğün hanım ın adını anarsın-
dinim için, dünyam için ve ahiretim için hayırlı görüyorsan bana onu nasib et"
diye söylersin."
.'K* -^1
01 .v’ (*f — T ^VY
• i b' dh. :JUİ 4llj Û\ JU Jli
2172- Haldin, Sa’id bin Museyyeb'in Ebu Eyyub Ensari (r.a)’den şöyle bir
rivayeti cdduğunn naldâmiştin
"EbuEyyub (r.a) ResululUdı (a.s)'tn sakalından bir kısım (tüy) aldı. Resulul-
lah (a.s): "Sendefenalıkbulunmasın, ey EbuEyyub"diye buyurdu."
Zdıebi diyor ki:
İshak bin Süleyman Razı. Ebu Sinan'dan, o da Hubey bin Et» Salnt'tm ri
vayet âm iştir
"Ebu Eyyub (rjs) Basra'ya İbni Abbas (rMftn yanına gitti. İbni Abbas (r.a)
onun için evini boşalttı ve; "Ben sana karçı, senin ResuluUah (a.s)'a karçt
yaptığın gibi yapacağım. Üzerinde ne kadar borç var?" diye söyledi. "Yirmi
2171- Ahmad, Müsned (51423) İbni Hibban. Mevaridu'z-Zam'an, Hadis: 177 Mu'cemu'l-
Kebir (41133) Müstedrek (11314) Hakim bunun sahih olduğunu bildirmekte, Zehebi
de om doğrulamaktadır.
2172- Mûstedrek (31462) Hakim, sahih olduğunu bildirmekte, Zehebi de onu doğrular
maktadır.
EBU EYYUB ENSARÎ (R.A.) 465
bin” dedi. İbni Abbas (r.a) kırk bin (para) yirmi köle ve ev e§yast verdi.” (1)
İbni Uleyye'nin Eyyub’den, o da Muhaımned'den rivayet etmiştir.
"Ebu Eyyub (r.a) Bedir Sava^ı'na katıldı. Bir yıl dışında savaşlardan hiç ge
ri kalmadı. O yıl, ordunun başına bir genç getirildi ve bundan dolayı savaşlar
dan geri kaldı. Sonra pişman olmaya başladı ve;
"Kim başa geçirilirse, benim ona bağlanmam gerekir" diye söyledi. Daha-
sonra ordunun başında Yezid bin Muaviye'nin olduğu bir sırada hastalandı.
Yezid onu ziyaret ederek: “Bir ihtiyacın ver mı?" diye sordu. O: "Evet, öldüğüm
zaman beni al, sonra beni düşman toprağına götür ve orada uygun bulduğun
bir yere göm. Eğer uygun bir yer bulamazsan, beni göm, ondan sonra geri dön"
diye söyledi
Ö ldüğü zaman onu aldı, götürdü ve gömdü. Götürürken:”YOce Allah: "Ken
dinizi ağır da hissetseniz, hafif de hisselseniz (isteseniz de istemeseniz de)
savaşa çıkın (2) diye buyuruyor. Ben de kendimi ya ağır ya da lu fif hissediyo
rum ," diye söylüyordu." (3)
Hemmam'ın, Asım bin Behdele'den, onun da bir başkasından rivayetine göte
Ebu Eyyub (r.a) Yezid'e: "İnsanlara benden selam söyle, beni alıp mümkün
olan en uzak yere kadar götürsünler" diye söyledi. Kavi diyor ki: "İnsanlardan
orada bulunanlar onun dediğini yaptılar."
Vakidi diyor ki:
"Ebu Eyyub (r.a) Yezid'in babasının halife olduğu dönemde, Konstantiniyye
üzerine sefer düzenlendiği yıl vefat etti. Bana ulaşan haberlere göre, rumlar
^ ^sjj -Y w r
tü(J jU\i i i j i i l j j j Jjj Jj*»j Ol
1) Neccar: Ebu Eyyub'un yıJcan dedelerinden biridir. Ayrıca oduncu anlamına da gel-
nüktedir.
2) İbni Asakir'in Tehzib'inde, Neccar'ın bir adamı yüzünden baltalaması sebebiyle bu
şekilde adlandırıldığt ifade edilmiştir.
EBU EYYUB ENS ARİ fR.A.') 467
J (/jJ i (►L'J
^ Jil M y- ^
U Jiii Lj-» *iı.Ui tili y\ tjiî füi»
\i ;jLa ^ J\ ^ ;JÜ ^ /Jll y . '} lOİ
2174- Ahmed ve Taberani, Cubeyr bin Hefir’den, Ebu Eyyub (r.a)'un şOyle
2173- Ahmed, Müsned (51420) İsnadı sahihtir. Taberani (4/126) M üşterek (3/461) Ha
kim bunun sahih olduğunu inldirmekıe. Zehebi de onu doğrulamaktadır.
2174- Ahmed, Müsned (5/414) Mu'cemu'l-Kebir (4/186) Ravileri sikadır, ancak Bakiyye
miidellis (tedlis yapan) biridir. Hadis aym zamanda an'analııhr. (yani hadisin se
nedi oldukça uzun olduğundan içinde "an" edatı çokça geçmektedir.
Tedlis: Havinin şeyh in in içiıtiği ve ifiimediği hadisleri birbirinden ayırt etmeksi
zin rivayet etmesidir. İşitmediği hadisleri de işitmiş olduğu vehmini vermek sure
tiyle. bu hadislerdeki zayıflığı gizlemeye çalışmış olur.
468 E L E S A S F İ'S SÜNNE
"Ey Allah’ın Resulü, bu çanaktakini neden yem edin?" diye sordu. Resulullah
(a.s): "içinde soğan gördüm" dedi. Ebu Eyyub (r.a) "Bizim soğan yem em iz he
lal değil midir?" diye sordu. Resulullah (a.s): "H ayır siz yiyin . A m a bana, size
gelmeyen geliyor" diye buyurdu."
:jü c - t >vo
y} 4
Ojji-ıJ \j :JlİÎ t
01 j ^ \ ^ 01 :JU» . ^ y \ bl b i ı J ı
îiiu L jr T % cÇ : ^
217S- Taberani, Salim bin Abdullah bin Ömer (r.a)'den rivayet etmiştir:
"Benim düğünüm oldu. Babam insanları davet etti. D avet ed ilenler arasında
Ebu Eyyub (r.a) da vardı. Evim i yeşil bir b itki ile örtm üşlerdi. E bu E yyub (r.a)
geldi, başım eğdi. Sonra evin öyle örtülü halde olduğunu gördü: "Ey Abdullah,
duvarları örter m isiniz?" diye sordu. Babam utanarak: "K adınlar üstün geldi,
ey Ebu Eyyub!" diye cevap verdi. Bunun üzerine:
Jıı ^ ^
"Ebu Eyyub (r.a) bu duruma ktzdt ve bir daha hiç onunla konulm am ak üzere
yemin etti, Ebu Eyyub (r.a) sonra Abdullah bin A bbas'ın yanm a gitti. Durumu
ona bildirdi. Ebu Eyyub (r.a)'un Resulullah (a.s) için evini terkettiği gibi, Ab
dullah da onun için evini terketti ve; "Ne istiyorsun?" diye sordu. "Benim isleri
me bakacak dört köle bulunmasını istiyorum" diye söyledi. A bdullah da: "Ben
den sana yirm i köle" diye cevap verdi."
^^5 ^ —X>VA
y\ i:âıS./ı«
.Jİ4» UO
"Ey Ebu Eyyub, söyle söyle günde, kişnem ekte olan siyah-beyaz atın sahibini
kim öldürdü?" diye sordu. Ebu Eyyub (r.s):
"Öldüğüm zaman beni götürün, düşm anla karsılasttğım z zam an beni ayak-
lanntzm altına atın. Ben size R esulullah (a .s)’dan duyduğum In r hadisi nakle-
"Kim A llah’a şirk koşmadan ölürse, cennete girer" dediğini duydum" (1)
Vdid, Sa'id bin Abdulaziz'den rivayede şöyle der:
"M uaviye, hicri 55 yılında oğlunu karadan ve denizden sefere çıkardı. Bun
lar H aliç’i geçtiler. Sonra Kanstantiniyye halkı ile sahrin kapısında çarpıştılar.
Sonra şehrin kapısı kapatıldı."
AsmaTnin babasından rivayet eniğine göre Ebu Eyyub, Konstantiniyye su
runun altına d^edSnıiş, üzerine de Ur türbe yapılmıştır. Sabah olunca rumlan
"Ey arap topluluğu, dün gece sizin basınıza bir sey geldi herhalde" dediler.
Müslümanlan
"Peygam berim zin ashabının büyüklerinden olan bir adam öldü, vallahi
eğer onun kabri esilirse, bir daha arap toprakları üzerinde, çan çalınamaz," de
diler. Rumlar kuraklığa uğradıklannda onun kabrinin yanına giderek onu güzel
ce açığa çıkanılaıdı. Böylece kendilerine yağmur yağ^nlııdı.
Halife: “Ebu Eyyub hicri 50 yılında vefat etmiştir" demektedir. Yahya Un
Bukeyr ise hicri 52 yılında vefat ettiğini bildinnektedir.
“Ey Allah'ın Resulü, sana karsı bir yanlış hareketim m i oldu?" diye sordu.
Resulullah (a.s) da: "Hayır, ama Kur'an öne geçirilir,” diye cevap verdi. Zeyd,
Resulullah (a.s) için vahiy katipliği yapm ıştır. A nnesi, N uvvar b in ti M alik bin
M uaviye bin Adiyy'dir. Babası Bu'as Savası'nda öldürülm üştür. B u'as Savası
Resulullah (a.syın hicretinden bes y ıl önce olm uştu. H z. E bu B ekir (rus) za
manında Kur'an't toplayan Zeyd (r.a)'dir. O nun bu görevi yürüttüğü Sahih-i Bu-
hari'de bildirilm ektedir. H z. Ebu B ekir (r.a) ona: “Sen a kıllı b ir gençsin, seni it
ham altında bulundurmayız," diye söylem işti."
Enes'ten rivayet edildiğine göre ResuluUah (a.s) “sizin feraizi (miras ilmini)
en iyi bileniniz, Zeyd'dir." diye buyunmuştur. Bunu Ahmed, sahih senetle riva
yet etmektedir. Ancak bu rivayetin senedinin illetli (gayri sahih) olduğu da söy
lenmiştir.
İbni Sa'd, sahih senetle rivayette bulunarak şöyle söylemiştir;
"Zeyd (r.a) fetva ehlinden (dini meselelerde fetva verebilecek kapasitede
olanlardan) idi. Bunlar altı kişi idiler: Hz. Ömer (r.a), Hz. Ali (r.a), İbni
M es'ud, Ubeyy, Ebu Musa ve Zeyd bin Sabit." Bununla ilgili olarak Vakidi de
senedini vererek bir rivayette bulunmakta ve Kıbısa'nın şöyle söylediğini bildir-
mdctedir
“Z eyd (r.a) M edine'de, kazada (yargıda), fetvada, kıraatta veferaizde (yani
nüraslarm bölüştürülmesi ile ilgili ilimde) baş durumdaydı."
Zeyd (r.a), hicri 42, 43 ya da 45 yılında vefat etmiştir. Vefatında 51,52 veya
55 yaşında olduğu söylenmiştir. Çoğunluğun görüşü hicri 45 yılında öldüğü yo
lundadır. Öldüğünde Ebu Hureyre: "Bugün, bu ümmetin alimi öldü. Ümit edilir
İd, A llah İbni Abbas'ı onun yerini doldurmaya muvaffak kılar," diye söylemiştir.
1) Buas: Medine-i Mûnevvere'den iki günlük uzaklıkta bulunan bir yerdir. Bu yerde Evs
ve Hazrec kabileleri arasında gerçekleşen savaş olmuştur. Söz konusu savaş bu yerin
ismiyle adlandırılmaktadır.
474 ELESASFİSSÜNNE
lannı öğrenmesini emretti. O da: "Ben onlara inanm am (veya ben onlara gü
venmem)" dedi.
j -^ k
Zeyd'in çocukları: Harice, Süleyman, Yahya, U m are, İsm ail, E s'ad, Ubade,
Ishak, Hasene, Amra, üm m ü İshak, Ümmü G ülsüm . B u çocukların anaları. Be
dir Savaşı'na katılanlardan Sa’d bin R ebi'in kızı Ümmü Sa'd'dır."
Yine M uaz bin Enes'in kızı Amra'dan onun, İbrahim , M uham m ed, Abdurrah-
man ve Ümmü Hasen İsim li çocukları dünyaya gelm iştir. Ç ocuk aruısı bir cari-
yeden de, Abdurrahman, Ubeydullah ve Ümmü G ülsüm isim li çocukları dünya
ya gelnuştir. B ir başka çocuk anası cariyeden (Ü m m ü V eled'den) Suleyt, üm
ran, H aris, Sabit, Sc^yye, Karibe ve Ümmü M uham m ed isim li çocıdclan dün
yaya gelm iştir." (1)
Buhari, Müslim ve Nesai'nin bildirdiklerine göre Zeyd (r.a), Ebu Sa'id ola
rak künyelenirdi. Yine Ebu Harice dendiği de olurdu. Muhammed bin Ahmed
Mukaddimi: "Onun iki künyesi vardı," diye söylemektedir.
Harice, babasının şöyle söylediğini rivayet etmektedir
"Ben onbir yaşında iken R esulullah (a.s) M edine'ye geldi. (H arice'nin bildir-
oi j yb ıJ jj —T ^A ♦
J\ ^ :a ;j j i i o JLü i ^ ^ 1 f J û ' ;IÎ i: j 3 i ; ^,3
2180- Ahmed, Buharı, Ebu Davud, Tirmizi ve Hakim, Harice bin Zeyd
(r.a)'den şöyle rivayet etmişlerdir:
"Babam Zeyd (r.a) bana şöyle bildirdi: "ResuluUah (a.s) Medine'ye geldiği
zam an, ben H z. Peygamber (a.s)'in yanına götürüldüm. O benden hoşlandı. “Ey
A llah'ın Resulü, bu NeccaroğuUarmdan bir çocuktur. Allaha Tetda'nın sana in
dirdiklerinden on küsur sureyi ezberlemiştir" diye söylediler. Bu, ResuluUah
(a.s)'ın çok hoşuna gitti ve bana:
"Ey Zeyd, benim için yahudUerin yazışım oku. Ben kitabım konusunda onla
ra p ek güvenemiyorum" diye söyledi. Ben de bunun üzerine onların yazılarını
öğrendim . Onbeş gecelik bir çalışma sonucunda onların yazılarını seçmeye
başladım . Bundan sonra, onlar ResuluUah (a.s)’a yazı yazdıUan zaman yazıla
rım okuyor ve kendilerine cevap verilmesi gerektiğinde onlara yazılacak yazıla
rı yazıyordum ."
"Ey Allah'ın Resulü, ben körüm" diye söyledi. O esnada, "M ü'm inlerden
özürsüz olarak yerlerinde oturanlarla, mallarıyla ve canlarıyla A llah yolunda
cihad edenler ept değildir" (1) ayet-i kerimesi indi."
^ :Jli ^ J ^ J liî _ Y ^A f
t>Jl j^\i i\/jj \j^ji .jg
u ğ : A i! ^ fj1 f i Jaj ^
iî
2183- Ahmed, Şurahbil bin Sa'd (r.a)'dan şu şekilde rivayet etmiştir;
"Esva/’ta Zeyd bin Sabit (r.a) ile beraberdim. Orada ku lla r bulm uştum . Bun
lar benim elime kondular, sonra uçtular. Zeyd (r.a) kuşlan aldı ve bıraktı. Son
ra da enseme vurarak: “Anan yok olsun. Sen Resulullah ^a.5)'ın M edine'nin iki
2181- Ahmed, Müsned (51182) isnadı sahihlir. Möstedrek (31422) Hakim sahih olduğunu
bildirmekte, Zehebi de onu doğrulamaktadır.
2182- Buhari (2598) 65-Kitabu't-Tefsir. 18-Mü'minlerden savaçtan geri kalanlarla sava-
ja katılanlarm bir olmayacağı babı.
1) Nisa Suresi: 95
^ Y D B İ N SABİTrR A^
j fe j ii i i a i w U j.ı '• • - . i
-U î M M*-İt liî'li <:-
'î: • î î ”* ~ J ^ ' ûl Jlii JL-Î l i . 01 - ü
t-1 ol c i,. ^ 1 , .01^1 i - , • •“
m ,j« j ^ - i l - n f . .r - ı ?
j liy , a i. -i
> vü ii^ ^ J - f
> ^ )> ır jj j jıy lî-lıı m . - . .■
, -•• - 1 ^ ‘ - s : .<“ 4İ3
o_^ ^ :o J î .Ol^ilı -- 4, i î ^
^ a , j i :Jü t ^ i, M
jtj^ ^
^^S3-Ahmed, Mûsned İSI192) Rmiier arasında yer alan Şurahbil, hadis konusunda
ıraz gevmek bin olarak bilinir. Ancak Buhari ve Müslim'in Ebu Hureyre'den
oloı^^k ttyttytj etmiş oldukları bir hadisle bu hadis kuvvet kazanmaktadır.
iT?, , ^ ^ f" te n in iki kayalığı arasında haramdır" badesi geçmdıtedir.
Müslim m Sa d’dan riv ^ e t ettiği bir hadiste de Resulıdlah (ajYın jâyle s^lediği
bildiriliyor: "Ben Medine’nin iki kayalığı arasını haram kılıyor, bu bölgenin diken
lerinin ve ağaçlarının kesilmesini, av hayvanlarının öldürülmesini yasaklıyorum."
Medine-i Münevvere biri doğuda, biri batıda bulunan ve şehri kuşatan iki kayalık
arasında bulunmaktadır. Hadisin metninde geçen "kayalık" anlamında "Labbe"
kelimesi, ateşten yahbnısçasma simâyah haldeki kayalık için kullanılan bir keli
medir. Hadisten anlaşıldığına göre Resulullah (a.s) söz konusu bir kaydltğı ve bu
iki kayalığın arasında kalan mevkiyi yasak etmiştir.
Evsaf: Medine dvannda söz konusu iki kaydığın arasında bulunan bir mevkidir.
Muvatta’da bir adamın söyle söylediği rivayet ediliyor: "Ben Evsefta olduğum
sırada Zeyd bin Sabit yanana geldi. Nuhes denilen bir kus avlamıştım. Zeyd bu
kuşu e lim in alarak salıverdi."
478 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
"Siz Allah Resulü (a.s)'nün yapmadığı bir işi nasıl yapabiliyorsunuz," dedim .
"Vallahi, bu iş hayırli bir iş olur" dedi. Hz. Ebu Bekir (r.a) bunu bana o kadar
hatırlattı ki. sonunda Allahu Teala Hz. Ebu Bekir (r.a) ve Hz. Ö m er (ru tfın kal
plerini meylettirdiği fikre benim kalbimi de m eylettirdi. Ben de hurm a yaprak
larından, kürek kemiklerinden ve insanların hafızalarından K ur'an-ı K erim ’i
araştırmaya ve ayetlerini toplamaya başladım. Tevbe suresinin son ayetlerini
yani "size içinizden bir peygamber geldi ki..." ayetinin başından Barae suresi
nin sonuna kadarki kısmı başka kimsede bulamazken, Ebu H uzeym e E nsari'de
bulabildim. Toplanan sahfeler, (yani Kur'an-ı Kerim 'in cem edilm iş hali) Hz.
Ebu Bekir (r.a)’in yanında duruyordu. Vefatına kadar onun yanında kaldı.
Daha sonra Hz. Ömer (r.a)'e geçti. Ondan sonra da Hafsa binti Ö m er (r.a)'e ."
Asım, Şati'nin: "Zeyd (ruz) insanlara iki şeyde üstün gelmiştir: Feraiz (mi
ras ilm i) ve K ur'an konularında" diye söylediğini rivayet etmektedir.
"Eğer üzerine böyle bir §ey tahakkuk edeceğim dügünöyorsun, m û’m inlerin
em rinin yemin etmesini işem ekten vazgeçme" diye söyledi."
Abdullah bin Mes'ud'dan rivayet edildiğine göre Zeyd (r.a) ana baba aym
kızkardeşlerin mirasında, babadan, kız ve eıkdc kardeşlernı ve ana baba Ur
lazkardeşleıin hisselerinin üçte iki olduğunu, kalanının da kızlara değil yalruz
erkeklere verileceğini söylerdi.
Mesnık Medine'ye gâdi ve Zeyd (r.a)'in bu konuyla ilgili fetvasını duydu ve
hayret etti. Arkadaşlanndan bazılan ona: "Sen Abdullah'm fetva sm terk nü
ediyorsun?" diye sordular. O öa:."Medine'ye geldim. Zeyd bin ScAit (ra )'i itim
de ruhun sahiplerinden gördüm,” dedi. Burada Zeyd (r.a)'in söz konusu mi-
Şabi'dan rivayet edildiğine göre Mervan, Zeyd bin Sabit (r.a)'i çağırdı. Onu
dinlemek üzere de perde arkasında bir gurup insan saklandı. Sonra sorular so
rulmaya başladı. Verdiği cevaplan da perdenin arkasındakiler yazıyorlardı.
Zeyd durumun faikına verdi ve: "Ey Mervan, haksızlık ediyorsun, ben kendi gö
rüşümü söylüyorum," dedi." (3)
İbrahim bin Humeyd Ruvasi de bunun benzerini İbni Ebi Halid'den rivayet
etmekte ve "sonra bu yazdıklarını ima ettiler" diye ilave etmektedir.
İbni Siıin'in şöyle söylediği rivayet edilmiştir:
"Ebu Velid bize haccettirdi. Biz de Siıin'in yedi çocuğu idik. B izi M edine’ye
götürdü. Orada Zeyd bin Sabit'in yanına götürdü ve: "Bunlar Sirin 'in oğulla
ndır" diye söyledi. Zeyd: "Bunlar bir anadan, şu ikisi bir anadan, şu ik isi de bir
anadan," dedi. Söyledikleri doğruydu. Muhammed, M a'bed ve Yahya b ir ana
dandı." (4)
"Zeyd bin Sabit (r.a) ailesi içinde, insanların en şakacılarından idi. Halk
arasında ise insanların en ciddilerinden, en vakarlılarındandı."
Zeyd (r.a)'in bizzat kendinden rivayet edildiğine göre Hz. Ebu Bddr, Kuı'-
an'm sahifelere yazımı ve insanlann ağızlanndan kürek kemiklerinden ve
değişik parçalarından toplanarak derli toplu bir kitap haline getirilmesi konu
sunda ona güvendi. Onun topladığı bu sahifeler uzun bir süre korundu. Başlan
gıçta Hz. Ebu Bekir (r.a)'in yanındaydı. Daha sonra Hz. Ömer (r.a) te^m aldı.
Daha sonra da mU'minlerin annesi Hafsa (r.a)'mn yamnda kaldı. Hz. Osman
(r.a)'ın, bilinen Osman mushahra yazmıdan üzere Zeyd bin S^it ile Kureyş'ten
bazı kimseleri görevlendirmesine kadar da onun yaranda kaldı. Söz konusu Os
man mushahndan da şu ana kadar halen yer yüzünde bulunan milyonlarca mus-
haf çoğaltılmıştır. Ümmetin elinde bu Kur'an'ın aslından başka heıhangi bir
Kur'an nüshası da yoktur. Allah'a şükürler olsun....
Hafsa, Asım'dan, o da Ebu Abdurrahman Sulemi'den, Ebu Abduırahman'ın
şöyle söylediğini rivayet etmiştir:
"Hz. A li (rM )'ye kıraati konusunda herhangi bir muhefetle bulunmuş deği
lim . H z. A ise (r^ y n in okuyuşlarım derler, sonra hac dönemlerinde Medine'de
bunları Z eyd'e arzederdim . İkisinin '"tabutu" kelimesinden başka her- hangi bir
kelim ede de ih tila f ettiklerini görmedim. Zeyd (r.a) bu kelimenin sonunu "ha"
ile (yani tabuh olarak) , H z. A li (ra ) ise "ta" olarak (tabut olarak) okumak
taydı."
1) Zeyd (r.a) ezan sesi duyulmayan bir bölgede oturmakta olduğundan dolayı böyle bir
gecikme olayı meydana gelmiştir.
2) Beyhaki, Sûneni'l-Kübra (8/32)‘da rivayet etmektedir. Raviteri sikadır.
4S4 EL ESAS Fİ'SSÜNNE
duk. U m Abbas(rja):
"İjte ilim adam larm n gidici böyledir. Bugün büyük b ir ilim toprağa göm ül
dü." diye söylendi," (1)
Zeyd bin Sabit (r.a)'ten sonra kim Mesani (Kur'an) ile ilgilenecek?"
Zeyd (r.a)'in vefat tarihi ile ilgili olarak değişik tarihler veıilmdctedir. Ta
rihçilerin imamı ve Ondeti dan Vabdi, onun hicri Sİ yıluida ve 56 yaşında iken
vefat ettiğini söylemdctedir. Vefat tarihi konusunda Yahya bin Bukeyr ve Mu-
hammed bin Abdullah bin Numeyr de Vakıdi'nin söylediğini dogıuluyoılar.
Ebu Ubeyd ise 45 yılında vefat ettiğini belirtmekte, fakat doğru olanın 56
yılında vefat ettiği görüşü olduğunu ifade etmektedir.
Ahmed bin Hanbel ile Amr bin Ali ise hicri 51 yılında vefat ettiğini söyle
mektedirler.
Medaini, Haysem ve Yahya bin Ma'in hicri 55 yılında vefat ettiğini söyle
mişlerdir. Ebu Zinad ise 45 yılında vefat ettiğini söylüyor. En doğrusunu Allahu
Teala bilir.
C esaretli biriydi. Koşuda atları bile geçerdi. Ağaç altında yapılan Rıdvan
B ey'atı'nda R esulullah (a.s) ile birlikte ölünceye kadar müdafaada bulunmak
üzere bey’a t etm iştir. Buhari bunu, olayla ilgili hadisinde bildirmektedir, Hicri
64 yılın d a öldüğü söylenmektedir. Vakidi ise onun verdiği bilgiyi doğrulayarak,
seksen y ıl yaşadtğtnı söylemektedir. Ancak bu bilgi, y ı^ n d a k i v ^ a t tarihi ile
ilgili rivayet ışığında incelendiğinde yarüışlığı ortaya çıkmaktadır. Çünkü buna
göre Selem e'nin H udeybiye anlaşmasında yaklaşık on yaşlarında olması gere
kir. Bu ya şta ki birinin ise ölünceye kadar çarpışmak üzere bey'at etmesi söz ko
nusu olam az. D aha sonra İbni Sa'd'tn k ita b ın ^, Muaviye'mn hikmetinin son
larına doğru vefat ettiğinin bildirildiği görülmektedir. Belazuri de bu şekilde
bildirm ektedir"
berime bin Ammar'm İyas'tan, onun da babasından (yani Seleme bin Ekva
(r.a)'dan) rivayet ettiğine göre Seleme t»n Ekva (r.a) şöyle söylemiştir:
"Ben ve Resulullah (a.s)'tn kölesi Ribah, Resulullah (a.s)’m (el konulan de
velerim geri almak üzere) yola çtkttk. Ben Talha'ya a it bir atla çıktım . Abdur-
rahman bin Uyeyne de'bir deve sürüsüne baskın düzenledi, çobanını öldürdü.
Develeri de yamndaki bir atlı gurubu kovalamaya başladılar. Ben:
"Ey Ribah, şu ata bin. Onu Talha'ya götür ve R esulullah (a .s)’a da haber
ulaştır," dedim. Kendim de bir tepenin üzerine oturdum. Sonra üç kez: "Ya Şa
haba" diye bağırdım. (Onaya çıkan) halkı da peşlerinden kovaladım . O nlara ok
atmaya ve atlanm da kılıçla boğazlamaya başladım. Bu olay, ağaçların çok
olduğu bir yerdeydi. İçlerinden bir atlı bana doğru dönünce, bir ağacın altına
saklandım. Geçince de arkasından ok attım . D aha sonra yin e ötekilere o k a t
maya devam ettim. Bir yandan da:
diye beyit söylüyordum. Bir adamı sırtından vurdum. D ar bir yere sıkıştığım za
man dağın tepesine tırmanıyor ve üzerlerine taş savuruyordum . R esulullah
(a.s)'ın develerinden alabildiklerinin tümünü geri alıp arkam a alıncaya ve
böylelikle onların tamamını kurtanneaya kadar karşılıİdı bu şekilde devam et
tik. Sonra ok atmaya devam ettim. Hatta onlar da otuzdan fa zla ok attılar. Aynı
şekilde üzerlerindeki yükleri hafifletmek amacıyla otuzdan fa zla da cübbe
bıraktılar. Yere attıkları her şeyin üzerine taşlar atıyor ve onları R esulullah
(a.s)'ın yolu üzerinde topluyordum. Kuşluk vakti biraz geçince, U yeyne bin
Bedr onlara yardıma geldi. Onlar, dar bir yola sıkışm ışlardı. Ben dağa tırm an
dım. Uyeyne: "Bu nedir?" diye sordu Onlar: "Şu sıkıntı ile karşı karşıya geldik..
Seher vaktinden bu yana bizim peşim izi bırakmadı. E llerim izdeki h er şeyi aldı,"
diye söylediler. Uyeyne: "Arkasında bir istek (destek) olduğunu görm eseydi
şimdiye kadar sizi bırakırdı. İçinizden bir gurup adam onun yanına g itsin ," de
di. Dört kişi bana doğru tırmanmaya başladı. O nlara sesim i duyurduğum da:
"Siz beni lamyor musunuz?" diye sordum. "Sen kim sin?" dediler. "Ben E kva'm n
1) Bunu Ahmed Müsned (4l46)'de rivayet etmektedir. Ebu Davud (3143) Kitabu'l-Cihad.
Geceleyin baskın düzenleme (gece baskınları) babı. İsnadı basendir.
SELEME BİN EKVA (R.A.) 487
oğluyum . H z. M uhammed (a.s)'m yüzüm keremli kılana yemin ederim ki, sizden
b ir adam ne kadar isterse istesin bana ulaşamaz. Ben de sizden birine ulaşmak
istersem , onu kaçırm am ” diye söyledim, içlerinden bir adam: "Ben de öyle
sam yorum ," dedi.
B en, R esulullah (a.s)'ın atblarm n ağaçların arasından çıkagelmekte olduk
larını görünceye kadar yerimde kaldım. İlk gelenler Ahram Esedi, Ebu Katade
ve M ikdad idi. Bunun üzerine mûşrilder kaçtılar. Ben inerek Ahram'ın atının yu
larından tuttum . "Senin yolunu kesebilecekleri ihtimali vardır. Arkandan müslû-
m anlar sana ulaşıncaya kadar yerinde dur" dedim. "Ey Seleme, eğer Allah'a ve
ahiret gününe inanıyor, cennetin ve cehennemin hak olduğunu biliyorsan şehid
olm am a engel olm a." dedi. Ben atımn yularım bıraktım. Abdurrahman bin U-
yeyne'ye arkadan yetişti. Bunlar birbirlerine kılıç darbeleri indirdiler. Ahram,
Abdurrahm an'ın atını boğazladı. Sonra Abdurrahman onu öldürdü. Abdurrak-
m an. A hram 'ın atına geçti. Bunun ardından Ebu Katade, Abdurrahman'a arka
dan yetişti. B unlar da kılıçla vuruştular. Abdurrahman, Ebu Katade’nin atını
boğazladı, ardından da Ebu Katade onu öldürdü ve atının üzerine bindi.
B en topluluğun izi üzere koşmaya başladım. Bizim arkadaşlarımızın toz-
lanndan b ir şey görem iyecek kadar gittim. M üşrikler gün batısından biraz önce
Zu K arad adlı üzerinde su bulunan bir yola giriyorlardı. (I) Benim arka
larından koşarak gittiğim i gördüler. Beni görünce, o yoldan dönerek dar bir
yola girdiler. Bu arada güneş battı. Ben bir adama arkadan ok attım. "Al sana,
ben E kva'ntn oğluyum . Bugün intikam günüdür" diye söyledim. Adam: "Anam
beni yitirsin , E kva kabilesinden biri mi Bukra'ya saldıracak?" diye söyledi.
Ben: "E vet, ey nefsinin düşmanı," diye söyledim. Kendisine ok attığım kişi Buk-
ra idi. K endisine birinci okun ardından bir ok daha attım. Üzerine iki ok yapış
tı. A rkalarında iki at daha bıraktılar. Bu iki alı Resulullah (a.s)'ın bulunduğu
yöne doğru sürdüm . O da, müşrikleri üzerinde geri çevirdiğim Zu Karad yolun
daki suyun yanındaydı. O, beşyüz (kişinin) arasındaydı. Benim geriye gönder
diğim develerden b ir deveyi Bilal boğazlamıştı. Bu deve Resulullah (a j) için
kızartılıyordu.
l)Z u Karad: Medine'den Hayber taıfina düşen yönde ve Medine'den iki günlük uzaklık
ta bulunan bir sudur. Buharı Sahih'inde diyor ki: "Bu, Hayber'e düzenlenen seferden
üç gün önce gerçekleştirilen ve müslümanların Resulullah (a.s)'ın işareti ile baskın
gerçekleştirdikleri gazvedir." Hafız da aynısım söylemiştir. Bu hadis, İyas bin Seleme
bin Ekva'nın babasından rivayetine dayamyor. Bu olayla ilgili olarak Müslim'in riva
yet elliği hadisin sonunda Seleme bin Ekva'nın "sonra döndük gazveden Medine'ye
geldik. Vallahi bundan sonra da üç geceden fazla kalmadan Hayber seferine çıktık,"
diye söylediği bildiriliyor. İbni Sa'd da şöyle diyor: "Zu Karad Gazvesi, hicri 6 yılının
rebiülevvel ayında gerçekleşmiştir. Cemaziyelevvel ayında gerçekleştirildiği de
söylenmiştir." İbni İshak ise, şaban ayında gerçekleştiğini söylemektedir.
488 ELESASFİ'SSÜNNE
”Ey Allah'ın Resulü, beni bırak ashabından beşyüz kişi seçeyim , yatsı vakti
onların üzerine gideyim, içlerinden bir tek haberci dahi kalm asın" diye söyle
dim. "Sen bunu yapar mısın, ey Seleme?" diye sordu. "Evet" dedim . B u söz
üzerine güldü. Yanan ateşin ışığında azı dişlerini gördüm. Sonra da: "O nlara
şimdi Gatqfan toprağında ziyn et veriliyor," diye söyledi.
Sonra bir adam gelerek, onların Gatafan kabilesinden filancanın yanına
uğradıklanm, o kişinin de onlar için bir deve kestiğini, devenin derisini yüzm e
ye başladıklarında bir tozun kalktığını gördüklerim ve bundan dolayı kaçtıkla
rım haber verdi. Bunun üzerine Resulullah (a.s): "A tlılarm ızm en hayırlısı
(üstünü) Ebu Katade'dir. Piyadelerimizin (yayalarımızın) en hayırlısı (üstünü)
de Sekm e'dir" dedi. Bana ganimetten hem atlı, hem de yaya hissesi verdi. M e
dine'ye dönüşte de beni bineğinin terkisine bindirdi.
Kuşluğa doğru, Medine ile aramızda çok az m esafe kalm ıştı. H alkın arasın
da (koşuda) hiç geçilemeyen bir adam vardı. "M edine'ye doğru ya rış edecek b ir
adam yok mudur?" diye seslendi. Bu sözü birkaç kez tekrar etti.
"Sen kerem sahibine keremde bulunmaz, şerefli insana hürm et gösterm ez
misin?" diye söyledim, "Resulullah (a.s) dışında hayır" dedi. Ben:
"Ey Allah'ın Resulü, anam babam sana fed a olsun, beni bırak da şu adam la
yarış edeyim" dedim. Resulullah (a.s): "İstiyorsan yap" dedi. B en adam a "geç"
dedim.
Ona karşı (yani onu geçmemek üzere) bir, ya da iki tepe sabrettim . B u sıra
da nefesimi topluyordum. Sonra hızla koşmaya başladım. A rkasından yetişip
sırtına vurdum ve: "Vallahi, ben seni geçtim" dedim. Yahut buna benzer b ir söz
söyledim. Adam güldü ve: "Ben de öyle düşünüyorum" diye söyledi. B öylelikle
Medine"ye vardık."
Bir rivayette de Yezid'in, Seleme bin Ekva (ra.)'mn şöyle söylediğini duy
duğu bildirilmiştin
"R esulullah (a.s) ile birlikte yedi gazveye katıldım. O nun (kendisi katılma
dan) gönderdiği seriyyelerden dokuz seriyyede bulundum. Bir keresinde başı
m ızda H z. Ebu B ekir (r.a), bir keresinde de Usame vardı." (2)
2188- İbni Sa'd, Abdurrahman bin Rezin (r.a)'den şöyle rivayet etmiştir;
"Rebze'de (3) Selem e bin Ekva (ra)'nın yanına gittik. Karşımıza deve ayağı
gibi b ir el çıkardı ve: "Ben bu elimle Resulullıdı (a.sya bey’at etlim" diye söyle
di. Sonra da: "Biz O'nun elini aldık, sonra da o eli öptük" diye sözüne devam
e lti.”
2187- Buhari (71517) 64-Kitabul-Meğazi. 45-Resıdullah (asYm Usame bin ZeyıTi, Cu-
heyne kabilesine ait Hurukat bölgesine göndermesi ile ilgili bab.
2188- Tabakalul-Kübra (41306) İsnadı basendir.
1) Yezid bin Ebi Ubeyd, bu hadisi Seleme bin Ekva (raydan alan ravidir. Hadisi Yezid"-
den alan ravi de Dahhak bin Mdhled (ruYdir. (Çeviren)
2) Buhari bu hadisi yakandaki (2187 nolu) hadisi rivayet ettiği yerde rivoyer etmektedir.
Ayrıca Müslim (3H448) 32-Kitabul-Cihad ve's-Siyer 49-Resulıdlah (a jyın çıktığı
gazvelerin sayısı babında rivayet etmektedir.
3) Rebeze: Medine'nin köylerindendir. Zdtu Arak'a yakın ve Medbıeye üç mU uzaklık
tadır. Hicaz yolu üzerinde bulunmaktadır. FeyıYden Mekke ta n ın a yola çıkfld^ğmda
bu istikamete gidilir.
490 EL ESAS Fİ S SÜNNE
2189- Taberani, lyas bin Seleme (r.a)'den babasının şöyle söylediğini bil-
dimiştin
Resulullah (a.s) beni bir çok kez bineğinin terkisine aldı ve b ir çok kez de
yüzümü okşadı. Bu okşama hadiseleri iki elimdeki parm ak sayısınca olm uştur."
^ ı ^ ’ı J i . ^ jU J ı is y j - t ^ ^ .
iâ J ıjUİfr jd lU :Jü J, ^ ^^ ^
üî J j J i - (ISVJÎ İJ 2J1Iİ Jl
j j j (juL
2191- Buhari, Yezid bin Ebi Ubeyd (r.a)'den şöyle rivayet etmiştir:
"Hz. Osman (r.a) öldürüldüğünde Seleme, Rebze'ye çekildi. Burada bir ka
dınla evlendi. O kadından çocukları oldu. Ölümünden birkaç gün önce buradan
ayrıldı ve M edine'ye geldi." (1)
1) Hıtfız, Feth’de ^ y o r ki: "Bu rivayaten. fehir difinda ibadiyede) ne kadar sürt kaldığı
da anUsfibnaktadır. Bu süre yaüofik kırk yıl kadardır. ÇStddi Hz. Osman (r.a>*m
öbUinameâ olayı hicri 3S yılının zilhicce ayında meydana getnufü. Seleme'mn ttfa i
tarihi ise saMh olan rivayete göre, hicri 74 yılmdada.
EBU DERDA (R.A.)
İbni Hacer İsabe'de, Ebu Deıda (r.a) hakkında şu bilgileri vennektedir:
“Uveymir Ebu Derda... Hem künyesi ile hem de ism iyle tanınm aktadır. İsm i
konusunda ihtilafa dürülmüş ve isminin Amir, Uveymir'in de lakabı olduğu söy
lenmiştir. Böyle olduğunu Amr bin Ğalas, onun çocuklarından birine dayan
dırarak rivayet etmektedir. Asmai de bu iddiada bulunmaktadır. K eadim i'nin ri
vayetinde de böyle bildiriliyor. Babasının adı hakkında ihtilcfa düşülm üştür.
Babasının adının Amir, Malik, Sa'lebe, Abdullah veya Zeyd olduğu söylenm iş
tir. Babası ensardan ve Hazrec kabilesinden olan İbni Kays bin U m eyye bin
Amir bin Adiyy bin Ka'b bin Hazrec’dir.
"Uveymir ne güzel bir süvari (atlı)dir," diye buyurmuştur. Yine: "O benim
ümmetimin hakim (düşünürü, hikmet sahibi olanı)dır," diye söylem iştir. M ua-
viye onu, Hz. Osman (r.a)'ın halifeliği döneminde Şam 'ın kadılığına tayin
etmiştir.
"Ebu Derda (r.a) ve Kab Ahbar, Hz. Osman (rxı)’ın halifeliğinin bitm esin
den iki yıl önce vrfat etmişlerdir."
Vaktdi ve diğer bazı tarihçiler ise "hicri 32 yılında vefa t etm iştir.” diyorlar.
Hadiscilerin h A u l ettiği en doğru rivayete göre ise H z. Osman (rM )'tn halife
liği döneminde vefat etm ipir.
"Ebu D erda (r.a) örnek, öncü ve imam. Şam’ın kadısı. Resulullah (a.syın sa
f i l i s i . Ebu D arda Uveymir bin Zeyd bin Kays. Uveymir bin Amir de denil
m iştir. Yine İbni Abdullah denildiği de söylenmiştir. İbni Sa'lebe bin M duUah
E nsari H azreci olarak da anılmıştır. Bu ümmetin hakimi, düşünürü ve hikmetli
konuşanıdır. Şam ’daki Kur'an hctfızlarınm ve kıraat ehlinin seyyididir."
Ebu Derda (r.a)'yi gördüğünü ileri sürenlerin sonuncusu Harun Reşid döne
mine kadar yaşamış olan bir yaşb adamdı. Ebu İbrahim Tercümani, tshak bin
Haris'in şöyle söyle^ğini rivayet etmiştir;
"Ebu D erda’yı gördüm. Şisik burunlu, ela gözlü biriydi ve saçı ile sakalını
sarıya boyardı." Haysemi'den rivayet edildiğine göre Ebu Derda şöyle söyle
miştir;
"Resulullah (a j)'ın peygamberlikte görevlendirilmesinden önce ticaret
yapıyordum . İslam gelince ticaretle ibadeti birleştirmeye çalıştım ama birleg-
m edi. B unun üzerine ticareti bıraktım, kendimi ibadete verdim," (2)
’) Burada Kur'an okuyuşunu kontrol ettirmek için ezberlediği veya topladığı Kur'an
nasslarım okuyarak arzetmesi anlatılmaktadır. (Çeviren)
) Bunu İbni Sa'd, Tabakat (71391)'da rivayet etmektedir. Haysemi de, MeenuYu'z-Zeva-
id (9/367)'de naklediyor ve: "Bunu Taberam rivayet etmektedir. Ravileri de Sahih-i
Buhari’de isimleri geçen ravilerdir" demektedir.
494 EL ESAS Fİ’S SÜNNE
Bir Açıklama
En uygun olan, dhadla tnıUkte ticated, yani iki i$i biraraya getirebilmektir.
Onun söylemek istediği de budur. Bu yol, sdefien bir cemaatin ve sufilerin yo
ludur. Bu konuda insanlann tabiat ve karakterlerinin farklı olması gayet
doğaldır. Bazı insanlar ilâ i$i bir araya getirmeye güç yetirebilir. Hz. Ebu Bddr
(r.a), Abduırahroan bin Avf gibileri böyledir. İbni MObaıdc de böyle olaıdar-
dandır. Bazılan ise bu şekilde iki işi İmlikte yürütmeye güç yetiımnez, ibadete
daha çok ağırlık veriiler. Bazılan başlaııgıçta ikisini biılikte yürütmeye güç ye
tirirken, yaşı ilerieyince artık bunu sürdürmede başarılı olamarlar. Bunun tersi
de olabilir. Ama önemli olan, hanımın ve çoluk çocuğun haldannı mutlak suret
te gözdmektir. Sa'id bin Abdulaziz şöyle söylemiştir:
"Ebu Derda (r.a) Bedir Günü müslüman oldu. Daha sonra U hud Sava$ı'na
katıldı. Resulullah (a.s) Uhud Sovagı'nda ona, dağın üzerinde bulunanları ora
dan uzaklastırmasını emretti. O da tek başına bu kişileri uzaklaştırdı. M üslü
man olması ise biraz gecikmişti."
Şur^h bin Ubeyd Humusi şöyle söylemiştin
"Uhud gününde Resulullah fa.s/ın ashabı dağıldığında. Ebu D erda R esulul-
lâh (a.s)’ın etrafında toplananlar arasında idi. M üşrikler onlara üstten bak
maya başlayınca, Resulullah (a.s): "Ey A llah’ım , onları bizim üstüm üze
çıkarma" dedi. Bundan sonra müslümanlardan bazıları hızla koşarak R esulul-
lah (a sfın etrcfmda toplanmaya boşladılar. Bunların arasında U veym ir Ebu
Derda da vardı. Sonunda müşrikleri yerlerinden söktüler. Ebu D erda o gün çok
güzel mücadele vermişti. Resulullah (a.s) da onun hakkında: "U veym ir ne ka
dar güzel süvari (atlı)dir" diye buyurmuştu."
"Eğer bir kim seye yaran olacak bir şey olsaydı veya bir kimseyi savunabile
cek durum da olsaydı, önce kendini savunur ve önce kendine yaran olurdu" diye
söyledi. Ebu D arda da: "Bana, banyoda su hazırlayın," diye söyledi, gusletti,
hüllesini giydi, sonra Resulullah (a.s)'ın yanına gitti. Resulullah (aa)'m mecli
sine doğru yaklaşırken İbni Revaha ona baktı ve:
"Ey A lla h ’ın Resulü, bu Ebu Derda, bize katılmak için geldiğini sanıyorum"
dedi. R esulullah (a.s) da:
"O m üslüm an olm ak için geliyor. Rdbbim bana Ebu Derda'mn müslüman ol
m asını vaad etti" diye buyurdu."
Avni bin Huceyfe'nin, babasından rivayet ettiğine göre Resulullah (a.s) Sel-
man de Ebu Darda'yı kardeşleşrirmişti. Sdman onu ziyarete gddi. Vardığında
Ününü Derda iş elbisesi giymişti. Selman (r.a) ona: "Bu ne haldir?” diye sordu.
"İlim ve iman yerindedir (bunların yerleri bellidir). Kim bunları ararsa bu
lur" diye söyledi ve bu sözü üç kez tekrar etti. Sonra da: "İlim i şu d ö rt kişinin
yanında arayınız: Uveymir Ebu Derda, Selman, İbni M es'ud ve önceden yahudi
olup sonra mûslümatdığa giren Abdullah bin Se- lam 'tn" diye söyledi."
"Sahabenin ilm inin altı kişide son noktasına ulaşmış olduğunu gördüm: Hz.
Ö m er (r.a), H z. A li (r.a), Ubeyy, Zeyd, Ebu Derda ve fbni Mes’ud'da. Bunların
ilim leri de H z. A li (r.a) ve Abdullah'ta son noktasına ulaştı." (1)
Hz. Ömer (r.a)*in hilafeti dönemi gelince, Yeâd bin EU Süfyan ona: "Şam
halkı b ir hayli çoğaldı ve şehirleri doldurdular. Onlann kendilerine Kıa'an't
öğretecek ve d in i k o n u la r^ kendilerini bilgilendirecek binlerine ihtiyaçlan
var. O nlara bunları öğretecek adamlar göndererek bana yardımcı ol" diye
yazdı. Hz. Ömer (r.a) de beş kişiyi çağırarak: "Kardeşleriniz, Kur'an ve dini bil
g ileri öğretecek kim seler göndermekle kendilerine yardımcı olmamızı isliyorlar.
A llah size rahm et eylesin, içinizden üç lûşi ile bana yardımcı olun. Eğer fahri
olarak bunu üstlenen üç kişi varsa, onlar çıksınlar" dedi. Onlarda: "Bu konuda
aram ızda kur'a çekecek değiliz," dediler. Ebu Eyyub için: "Bu yaşb bir ihti
yardır," Ubeyy için de: "Bu da hastadır," dediler ve Muaz, Ubade ve Ebu Der
da bu görev Ue gönderildiler.
Hz. Ömer (r.a) de: "Çalışmaya Humus'tan başlayın. O orada insanları deği
şik durum larda bulacaksınız. İçlerinde kavrayış sahibi olanlar vardır. Böyle bi
rini gördüğünüzde, insanlardan bir gurubu ona yöneltin. Onları öğrenimde bel
li b ir seviyeye geldiklerini gördüğünüzde bir kişi orada (Humas'ta) kalsın, bir
kişi Şam ’a gitsin, bir kişi de F ilistin'e geçsin," dedi. Bu flç kişi Humus'a gittiler.
Halkımn belli bir seviyeye geldiğini gördüklerinde, Ubade bin Samit orada
kaldı. Ebu Derda (r.a) Şam'a gitti, Muaz da Filistin'e geçti. Muaz orada Amvas
(3) veba hastalığma tutuldu ve vefat etti. Daha sonra Ubade (r.a) Filistin'e geçti.
O da orada vefat etti. Ebu Derda (r.a) da vefatına kadar Şam'da kddı. (4)
Yahya bin Sa'id'in şöyle söylediği rivayet edilmiştir
"Ebu Derda (r.a) iki ki§i arasında hüküm verdiğinde ve o kim seler arka
larını dönüp gittiklerinde: "Geri dönün, bana davanızı yeni baştan bir kez daha
anlatın," diye söylediği olurdu."
İbni Ebi Layla'ran şöyle söylediği rivayet edilmiştir:
“Ebu Derda (r.a) Mesleme bin Muhalled'e:
"Selamun aleyke. Bundan sonra şunu biliniz ki kul, A llah’a isyan olan b ir a-
mel işlerse, Allah ona buğzeder. Allah ona buğzettiğinde de kullarını da ona
bttğzettirir" diye yazdı."
Ebu Derda (r.a)'mn şöyle söylediği bildirilmiştir;
"Ben, bazen size bir iş emrediyor ama kendim yapm ıyorum . A ncak um ulur
kİ, Allahu Teala bana ondan dolayı (emretmemden dolayı) sevap verir."
Sa'd bin İbrahim’in babasından rivayet ettiğine göre Hz. Ömer (r.a), İbni
Mes'ud, Ebu Zer ve Ebu Derda'ya:
"Resulullah (a j)’dan rivayet ettiğiniz bu hadis de neyin nesi?" diye sordu."
Bir Açıklama
Hz. Ömer (r.a)'in içtihadı, insanların Kur'an-ı Kerim dışmda bir şeyle fazla
uğraşbnlmamalan için, rivayeti zorunlu olanlar dışında Resulullah (a.s)'dan faz
la hadis rivayet edilmemesi yönündeydi. Ayrıca etrafmda kendileriyle istişare
edebilmesi için seçkin sahabe gurubunu yanmda tutuyor, bütün sahabilerin
değişik beldelere dağılmalanna mani oluyordu. Böylelikle başkentin kuvvetli
bir merkez olma özelliğini kommaya çalışıyordu.
Zehebi diyor ki:
"Müslim bin Mişkem’in şöyle söylediği rivayet edilm iştir:
"Ebu Derda (r.a) bana "Meclisimizde olanları say" diye söyledi. Saydık; bi-
naltıyüz küsur kişi vardı. Bunlar Kur'an okuyor ve onar onar birbirleri ile ya rı
şıyorlardı. Sabah namazını kıldıktan sonra, diğer kişileri bıraktı, bir cüz Kur'an
okudu. M eşelisinde bulunanlar dikkatle onu dinliyor ve Kur'an kelim elerinin te
laffuzuna kulak kabartıyorlardı, İbni Amir, onların içinde öne geçerûytU." (1)
I)Ravileri sikadır.
EBU D ERD A (R.A.) 499
"Ebu D erda (r.a) namaz kılar, sonra Kur'an okutur ve kendisi de okurdu.
K alkm ak istediğinde arkadaşlarına: "Gideceğimiz herhangi bir velime (düğün
vs. yem eği) veya alâka (1) var mı?" diye sorardı. "Evet" derlerse (gider). De
ğilse; "Ey A llah'ım , seni şahid tutarım ki, ben oruçluyum" diye söylerdi. Kıra-
atta (K ur'an okum asının öğretiminde) böyle halkalar oluşturma usulüna başla
tan kişi de odur."
Ebu Derda (r.a)'nın "Bir saatlik tefekkür (düşünce), bir gecelik neftle ibadet
ten üstündür" diye söylediği rivayet edilmiştir.
1) Alâka: Yeni doğan bir çocuk için, doğumun yedinci günimde kesilen kurban.
soo ELESASFİ’SSÜNNE
çekersin?" diye soruldu. "Parmakların hata etm esi dıpnda, günde yüzbin kez”
diye cevap verdi."
Bilal bin Sa'd'dan rivayet edildiğine göre: "Ebu D erda (r.a) "kalbin ayrılığa
dürmesinden Allah'a sığınırım" diye söyledi. "Kalbin ayrılığa dürm esi nedir?"
diye sondduğunda: "Benim için her vadide bir m al bulunm asıdır" diye cevap
verdi. Ebu Deıda (r.a)'nın ;öyle söylediği rivayet edilmiştir;
"Uç rey olmasaydı dünyada kalmayı arzulamazdım. G ündüzün sıcak vakitle
rindeki susuzluk (yani oruç tutup da gündüz sıcak bastırdığı vakitlerde susuzluk
çekmek), geceleri secde etmek ve meyvelerin iyilerinin seçilm esi gibi, sözün
güzelini seçebilen insanlarla birlikte oturup sohbet etm ek..."
Abdullah bin Mutre'den rivayet edildiğine göre, Ebu Derda (r.a) şöyle söyle
miştir
"Allah'a, adeta O'nu görüyormuş gibi ibadet et. N efsini ölüler arasında say.
Mazlumun duasından son darece sakın. B il ki, sana kanaat verecek az şey, seni
yoldan çıkaracak çok şeyden daha hayırlıdır. Yine iyiliğin eskim eyeceğini ve
günahm n unutulmayacağını da akimdan çıkarma... M azlum un dualarından iyi
ce sakın. Bu dualar, adeta ateş korları gibi Allah'a yükselir."
Ldonan bin Amir, Ebu Darda (r.a)'mn şöyle söylediğini rivayet etmiştir;
"Çok mal sahipleri de yer, biz de yeriz. Onlar içerler, biz de içeriz. O nlar
giyerler, biz de giyeriz. Onlar bineklerine binerler, biz de bineriz. O nların ba-
kadurduklan fazla malları vardır, bunlara biz de bakarız. A m a bu fa zla m al
ların hesabı onların üzerinedir, biz ise bu hesaptan uzağız. Z enginler, ölüm
anında bizim gibi olmayı arzu eder, bizi onlar gibi olm ayı arzu ettirm eyen A lla-
ha’a hamdolsun. Zengin kardeşlerimiz, bize karşı ne kadar da insaflıdırlar. Din
üzere bize sevgi beslerler, dünyalık konusunda ise bize düşm anlık ederler."
EBU DERDA (R.A.) SOI
"Ey C übeyr, bu ümmet üstün ve güçlü iken, Allah'a karçı geldiler ve gördü
ğün durum a düçtüler. Kullar Allah'a isyan ettikleri zaman, onlar Allah nazarın
da ne kadar da küçük olurlar. (Burada bu ümmet denilirken hıristiyanlar kaste
dilm iştir -Ç eviren)"
Ebu Derda (r.a)'ın Kur'an öğretimi halkalannda binden fada insan bulunur
du. Bunlann her on kişisinin başında bir murakıb olurdu. Ebu Derda (r.a) ayak
ta buıdann arasında dolaşırdı. İçlerinden bir adam okumasını tamamlayınca,
Ebu Derda (r.a)'ın yanına gider, okumasını bir de ona arzederdi.
Ebu Derda( r.a)'ran: "Kim ölümümü çok anarsa, ferahlığı ve rahatlığı az
olur ve başkalarına hasedi de azalır" diye söylediği rivayet edilmiştir. Vakıdi,
Ebu Misher ve İbni Numeyr, Ebu Derda (r.a)'nm hicri 32 yılında vefat ettiğini
söylemişlerdir. Halid bin Ma'dan ise Ebu Derda'nm hicri 31 yılında vefat
ettiğini bildinniştir. Bu yanlışbr. Çünkü Sevri'nin A'meş'ten, onun Umare bin
Umeyfden, onunda Hureys bin Zübeyr'den rivayet ettiğine göre, Hureys: "İbni
Mes’ud'un ölüm haberi Ebu Derda'ya ulaşınca: "Artık onun arkasından onun
gibi birisi kalmadı!" dedi," diye bildirmiştir. Abdullah bin Mes'ud'un vefatı ise
hicri 32 yılındadır. Bu rivayetten anlaşıldığı gibi Ebu Derda (r.a) hicri 32
yılından sonra vefat etmiştir. İsmail bin Ubeydullah'ın rivayet ettiğine göre
Ubeyduüah Eş'ari şöyle söylemiştir;
"Ebu Derda (r.a), Hz. Osman (r.a)'ın öldürülmesinden önce vefat einiiştir,
Allah ikisinden de razı olsun. Ebu Derda (r.a) Hz. Osman (r.a)'ın öldiiriUme-
sinden üç yıl önce vefat etmiştir."
"D edesi Abdu Yeğuz, ResuluUah fa.sl'm dayısıdır, Abdullah Mekke'nin Fethi
gününde m üslüm an oldu ve ResuluUah (a.s), Hz. Ebu Bekir (r.a) ve Hz. Ömer
(r.a) için katiplik yaptı. Hz. Ömer (r.a)'in zamanında Beytulmal (devlet hâzine
si) sorum lusu idi ve onun yanında emirlik yaptı. Hafsa (r.a)'nın rivayet ettiği
hadiste bildirildiğine göre Hz. Ömer (r.a): "Eğer senin kavminin karsı Çıkma
sından çekinm eseydim , Abdullah bin Erkam'ı arkamdan halife tayin ederdim"
diye Söylem iştir."
Saib bin Yezid de; "Allah'tan, ondan daha çok korkan birini görmedim"
diye söylemiştir. Begavi'nin Abdullah bin Zübeyt'den rivayet ettiğine göre Re-
sulullidı (a.s) Abdullah bin Erkam bin Yegusb katip olarak çalıştırdı. Resulul-
lah (a.s) adına krallara cevap yazardı. ResuluUah (a.s) nazannda o kadar güven
kazanmıştı ki, ResuluUah (a.s) bazı krallara yazı yazması için ona emir verir, o
yazıyı yazar, mühürü basar ve güvenilirliğinden dolayı ResuluUah (a.s) yazdığı
şeyi okumaya gerek duymazdı. ResuluUah (a.s) ayra şekilde Zeyd bin S ^ t’i de
karip olarak çalıştınyordu. Zeyd (r.a) vahiy katipliği yapıyordu. İbnİ Eıkam'ın
da Zeyd bin Sabit'in de bulunmadığı zamaıdaıda yazıcıya gerek duyulduğunda
yamndakilerden birine katiplik yapbnyordu. Hz. Ömer (r.a), Hz. Ali (r.a), Hdİd
bin Sa'id, Mugire ve Muaviye gibi isimler de ResuluUah (a.s)'a katipUk yapı
yordu.
Muhammed bin Sadaka Fedeki'nin, Malik bin Enes'ten, onun Zeyd bin Es-
lon'den, onun da babasından rivayet ettiğine göre Hz. Ömer (r.a) şöyle söyle
miştir;
504 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
“Resulullah (a.s)'a bir yazı yazıldı. Resulıdlah (a.s) Abdullah bin Erkam
ZShri (rjaYye: "Şunlara benim adıma cevap yaz," diye buyurdu. Abdullah gelen
y a z ^ aldı, ona cevap yazdı. Sonra o yazdığını getirip R esulullah (a.s)'a göster
di. O da: "Doğru yaşnufsm " diye buyurdu. Ben: "Resullulah (a.s) senin yazdı-
ğına razı oUu,"diye söyledim. Bu durum benim gönlümde yer etti ve neticede
onu, Beytulmal (Hazine) sorumlusu yaptım."
Abdullah bin Erkanı Resulullah (a.s)*dan hadis rivayet etmiştir. Ondan da,
Abdullah bin Utbe bin Mes'ud, Hz. Ömer (r.a)'in azadlısı Eşlem, Yezid bin Ka-
tade ve Urve rivayette bulunmuşlardır.
İbni Seken diyor ki: "Abdullah bin Erkam, Buhari'nin Tarihu's-Sağir'inde
yer alan bilgilere göre Hz. Osman (r.a)'ın halifeliği dönem inde v ^ a t etm iştir."
îbni Hibban'ın sağlam rivayetlerinde ise, hicri 44 yılında vefat ettiği bildiril
miştir. Ancak bu bilgi hatalıdır.
Malik diyor ki; "Bana ulaşan bilgiye göre Hz.Osman (r.a) A bdullah için
(hâzineden) otuzbin dirhem ayırdı. O ise bunu kabul etm ekten kaçındı ve: "Ben
Allah için çaltpım," dedi.
Rivayet edildiğine göre Hz. Ömer (ra ), Abdullah bin E rkam 'a: "E ğer sen
erken müslüman olsaydın ve bu yolla İslam 'ın ilk dönem lerinde hizm etler ver
miş olsaydın, hiç kim seyi senin önüne geçirmezdim" dem iştir. Yine H z. Ö m er
(r.a):"Abdullah bin Erkam (r.afdan daha çok A llah’tan korkan birini görm e
dim" diye söyledi."
UbeyduUah bin Abdullah bin Utbe, babasının şöyle söylediğini rivayet et
miştir
"Vallahi, Abdullah bin Erkam (r.a)'dan daha çok A llah'tan korkan b ir adam
görmedim."
OSMAN b in EBFL AS (R.A)
tbni Hacer, Osman bin Ebi'l As (r.a) hakkında şu bilgileri veriyor.
"O sm an, E bu'l-A s'm oğlu, o Bişr'in oğlu, o Abd'tn oğlu, o Dehman’m oğlu, o
A bdullah'ın oğlu, o da Hemmam'm oğludur. SakifoğuUanndan (S a h ^yd ir.
K ünyesi Ebu A bdullah'tır. Hayatının son dönemlerinde Basra'ya yerleşmiştir.
S a k if h eyeti ile birlikte müslûman olmuştur. Resulullah (a.s) onu Taife amil
(idareci) yapm ıştır. Hz. Ebu Bekir (r.a) ve Hz. Ömer (r.a) de onu bu görevde
tutm uştur. D aha sonra hicri 15 yılında H z Ömer (r.a) onu Umman ve Bahreyn
üzerine idareci olarak atamıştır. Sonra Basra'ya yerleşmiş ve Muavîye'nin ha
lifeliğ i dönem inde burada vefat etmiştir. Hicri 55 yılında vefat ettiği söylendiği
gibi h icri 51 yılında vefat ettiği de söylenmiştir. Sakifoğullarının irtidat olayını
önleyen odur. O nlara karşı bir konuşma yaptı ve:
Burada kendinden söz edilen Osman, Osman bin E bi A s'dır ve dedesine nis-
bet edilerek Osman bin Bi§r denmiş olabileceği gibi, kastedilen kişinin onun
amcası olduğu da ifade edilmiş olabilir."
Zdıebi, Ziyefde şu bilgileri vennektedin
"Osman bin Ebi'l As, fa ziletli ve güvenilir biz emirdir. Taifli ve S a lâ f kabile
sinden Abdullah Sakafi'mn babasıdır.
Hicri 9 yılında Saldf heyeti arasında ResuluUah (a.sym yanına gelm iştir. B u
heyetin hepsi mûslûman olmuşlardı. ResuluUah (a.s) Osman bin E bi A s (r.a)'ın
akıllılığını, hayır ve din konusundaki gayretini görünce, onu başlarına em ir
yapmıştır. Heyette olanların yaşça en küçükleri idi.
Daha sonra Hz. Ebu Bekir (r.a) onu T a if em irliğinde tutm uştur. A rkasından
da Hz. Ömer (r.a) onu aynı görevde devam ettirm iştir. H z. Ö m er (r.a) onu son
radan ordunun başına geçirmiş ve onun eliyle Tuvvec (1) fethedilm iştir. Tuv-
vec'i şehir haline getiren de kendisi idi. Daha sonra ise Basra'ya yerleşm iştir."
Haşan Basri, Osman bin Ebil As (r.a)'dan söz etmiş ve: "Ben ondan daha fa
ziletli bir insan görmedim. Annesi, ResuluUah (a.s)'ın doğumu olayında bulun
muştu" diye söylemiştir.
Ondan Sa'id bin Museyyeb, Nali bin Cubeyr bin Mut'am, Yezid, Mutaıraf,
Abdullah bin Şihhırtn iki oğlu Musa bin Talha ve daha başkaları hadis rivayet
etmişlerdir.
JU ; JT j jJ -tjl ^ 13
1) Tuvvec: İran topraklan içince bulunan bir şehir. Hicri 31 yılında fethedilmiştir.
OSMAN BİN EBtL AS (R. AA
507
îjl U ji i j ı i r j i uii g ıi ^ ^ ..
"isterseniz çıktıktan sonra, benim için bir süre beklemeniz şartıyla eşyaları
nızın başında durabilirim " dedim. Onlar da: "Evet, bunu kabul ediyoruz" dedi
ler. G irdiler ve çıktılar. "Bizi götür" diye söylediler. "Nereye?" diye sordum.
"Ailene" dediler.
"Ben ailem den ayrılıp ResuluHah (a.s)'ın kapısına kadar gelerek, O'nun ka
p ısında hüllem i giydim . Şim di O'nun yanına girmeden geri döner miyim? Bana
bildiğiniz şekilde söz verm iştiniz" diye hatırlatmada bulundum. "Hadi acele et,
biz senin kofana takılan soruları cevaplandırmaya yeteriz. Hiç bir şey bırak
m aksızın b iz O 'na sorduk" diye söyledUer. Ben içeri girdim, "Ey Allah'ın Resu
lü, yü ce A llah'ın beni dinde kavrayışlı (fakih) kılması ve ilim sahibi etmesi için
dua eyle" dedim . "Ne söyledin?" diye sordu. Sözümü tekrarladım. "Sen benden,
arkadaşlarından hiç birinin istemediği bir şeyi istedin. Git, sen onla rın ve kav-
m inden etrafınıza toplanacak olanların hepsinin emirisin" diye buyurdu."
* ' <<*r t ^ •
J-rf2glâ lilj tİj^LsJl li jvpi Jlj Olj > - P l
2194 Müslim, Osman bin Ebi'l As Sakafi (r.a)'den şöyle rivayet etmiştir.
"Resuhdlah (a j) ona: "Kavmine imamlık (önderlik) yap" diye söyledi. Os
man bin Ebi'l A s (r.a) diyor ki: "Ben "Ey Allah'ın Resulü, ben içim de biraz te
reddüt hissediyorum,"dedim. Resuhdlah (a.s) "Yaklaş" dedi. Sonra beni önüne
oturttu, el ayasını göğsümde iki mememin arasına koydu ve: "D eğiş" diye
söyledi. Ardından da aym şekilde el ayasım sırtım a, iki omuzumun arasına koy
du ve sonra: "Kavmine imamlık et! Kim bir kavme im am lık ederse, hafiften
alsın, (1) Onların içinde yaşlısı vardır, hastası vardır, zayıfı vardır, ihtiyaç
içinde olam vardır. Biriniz yalnız başına namaz kılarken, istediği gibi kılsın,"
diye buyurdu."
. jsr-1 4jbl
2195- Ebu Davud ve Nesai, Osman bin Ebi'l As (r.a)'dan şu şekilde rivayet
etmişlerdir;
"Ey Allah'ın Resulü, beni kavmime imam kıl" diye söyledim . "Sen onlartn
imamısın. Kendini onların en zayıf olanının durumuna göre ayarla. B ir d e ezan
okuma karşılığında ücret almayacak bir müezzin bul" diye sö yled i."
^ ^ c J o i l ü i ;ju ç l u i î j û y 14..
4, - ^ 14i ; i j I4L. ^ ^
l^'l Ijîj
"Resulullah (a.s) elini benim yüzüme sürdü ve bana dua etti." A hm ed’in bu
hadisi rivayetinde "Benim güzelliğimi artırdı" ibaresi ilave edilm ektedir ve bu
ilave, yalnız onun rivayetinde vardır. Bu ilavede şöyle diyor: "Bir çoklarının
bana bildirdiklerine göre o, siyah saçlı ve siyah sakallı olarak (yani saçı, sakalı
hiç ağarmadan) yüz küsur yıl yaşam ıştır."
Bir kişinin Inr başka tanktan rivayet ettiğine göıe Ebu Nuheyk şöyle söyle
miştir;
“Ebu Zeyd bana şöyle bildirdi:
İbni Sa'd, Ebu Umame'nin Şam'a yerleştiğini söylemiştir. Taberani ise onun
Uhud Savaşı'na kabldığına işaret eden bir rivayet nakletmektedir, ancak senedi
zayıftır. Ebu Ya'Ia da, Ebu Galib tankı ile Ebu Umame'nin şöyle söylediğini
nakletmektedir:
"ResuMlah (a.s) beni bir kavme gönderdi. Yanlarına gittim .V ardığım da be
nim karnım açtı, onlar ise kan yiyorlardı. Bana: "Sen de buyur," dediler. "Ben
sizi bundan nehyetmek için geldim" diye söyledim. Sonra p e k bitkin b ir halde
uyudum. Rüyamda bir kişi, içinde içecek bulunan bir tabakla yam m a geldi. O
içeceği içtim. Bu içecek benim kam ım ı doldurdu. B öylelikle hem ka m ım doydu,
hem susuzluğum gitti. Daha sonra (yani uyandıktan sonra) içlerinden b ir adam
kendilerine: "Sizin kavminizin ileri gelenlerinden bir adam yaranıza geldi, ona
süt vermediniz" diye söyledi. Bu söz üzerine barut süt getirdiler. B en: "Benim
ona ihtiyacım yok" diye söyledim ve kendilerine karnum gösterdim . Bunun
üzerine en soramculanna kadar müslüman oldular.". Bunu Beyhaki, Ddlail'de
fiv a ^ ebndcie ve Resulullah (a.s)'ın onu kendi kavmi olan Battile kavmine
göndemüş olduğu konusunu ilave etmektedir.
EBU UMAME BAHİLİ (R.A.) 513
İbni Hibban, Ebu Umame'nin SıfRn’de Hz. Ali (r.a) ile biıUkte olduğunu bil-
diımektedir. Ebu Umame Bahili hicri 86 yılında vefat etmiştir. İbnu'l-Berid bu
tarihte vefat ettiğinde ihtilaf olmadığım söylemektedir. Ancak buna muhalif ri
vayetlerde bulunanlar olmakta ve hicri 81 yılında vefat ettiği bildirilmektedir.
Bunu Muhammed bin Sa'd nakletmektedir. Abdussamed bin Sa'id diyor ki:
"V afat ettiğinde 106 yaşında bulunuyordu." Ebu Umame'den sahih olarak ri
vayet edildiğine göre Resulullah (a.s) altmışüç yaşında iken vefat etmiştir. Bu-
hari, Tarih'inde Abdulhamid bin Ratû'a'nın şöyle söylediğini rivayet etmddedir
"Ebu Umame (r.a)'yi, Velid bin Abdulmelik'in idarede olduğu sırada hicri
86 yılın d a onu Velid'in yanından çıkarken gördüm. Kendi oğlu Velid de hicri 94
yılında vefat etm iştir."
yoktur" diye söyledi. Ebu Umame (r.a)'nin, hanımının ve hizm etçisinin oruçsuz
olduktan pek görülmezdi."(!)
k A ^ k k
çocuktum. Benim başımı sıvazladı ve: "Bu çocuk b ir asır yaşar" diye söyledi.
Gerçekten de Abdullah bin Busr (r.a) y it yıl yaşadı."
Bunun bir benzerini de Seleme bin Havvas, Muhanuned bin Kasım'dan ri
vayet etmektedir. Onun rivayetine göte Muhanuned bin Kasun, İbni Busr ile
köyünde birlikte bulunuyordu. Ancak onun rivayetinde şöyle bir ilave vardır:
"Abdullah bin Busr (r.a) dedi ki: "Ben "Ey Allah'ın Resulü, asır nedir?" diye
sordum. "Yüzyıl" diye cevap verdi."
Sahihi Buhari 'de de Hariz bin Osman’dan rivayet edildiğine göre Haris bin
Osman, Abdullah bin Busr'a "Hz. Peygamber (a.s) yaşlı m ıydı?" diye sordu. O
da; "Çenesi ile alt dudağı arasında beyaz kıllar vardı" diye cevap verdi. (1)
Ününü Haşim Taiyye şöyle söylemiştin
"Abdullah bin Busr’u abdest alırken gördüm. O sırada canı çıktı. A llah ken
disinden razı olsun." Ebu Zur’a Dımeşki de diyor ki; "H icri 100 yılından önce
vefat etmiştir," Abdussamet bin Said Hafız ise:
Jp *1' ^ ^ ^A
"R esulullah (a.s) ile buluşmak üzere çocuklarla birlikte Tebük'ten yola
çıktık." Yine Sahih-i Buhari ve Sahih-i Müslim'de Muhammed bin Y usıfun
Saib’den rivayetine göre teyzesi Saib'i rahatsız olduğu bir sırada Resulullah
(a.s)'a götürdü. R esulullah (a.s) da onun başını sıvazladı, kendisi için dua etti.
Sonra abdest aldı, Saib bu abdest suyundan içti ve Resulullah (a s)‘ın peygam
b erlik m ührüne baktı. Saib'in anneannesi. Şurayh Hadramiyye'nin kızı Ommü
A la'dır. A la bin H adram i de dayısıydı. Resıdıdlah (as)'dan bazı hadisler riva
yet etm iştir."
"Ben daha yedi yaşında iken, babam beni Resulullah (a.s) ile birlikte haccet
tirdi." (\)
Oıayd bin Abdurrahman'dan rivayet edildiğine göre Saib (r.a)'in vefatı hicri
94 yılında olmuştur.
Vakidi, Ebu Muhsir ve çoğunluk, onun hicri 91 yılında vefat ettiğini söyle
mektedir. Haysem bin Adiyy ise farklı bir rivayet nakletmekte ve "80 yılında
vrfat etti" diye söylemektedir.
"Bilal, Cumhoğullanndan bİr cariyeye aitti. Ona M ekke'nin sıca k ta şla n ile
işkence ediyorlardı. Allah'a ortak koşması için, bu sıcak ta şla n sırtın a yapış
tırıyorlardı. O ise "ehad, ehad: Allah bir Allah bir" diye söylüyordu. V araka bu
halde onun yanından geçiyor ve: "Bir, bir ey B ilal, vallahi siz bunu öldürürse -
niz, ben onun için yas tutacağım" diye söylüyordu." B u hadis m ürsildir ve ri
vayeti iyidir.(2) Bu rivayet Varaka'ntn, Resulullah (a sY m insanları İslam 'a da
vet etmeye başladığı döneme kadar, hatta BilaVin m üslüm an olm asına kadar
tbni Adiy, Kanul'de İsmail bin Maculi’nin babasından, onun Şa'bi'den, onun
Cabir’den, onun da Resutullah (a.s)'dan rivayeti tankıyla bildiidiğine göre Resu-
522 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
Burada adı geçen Zeyd, Zeyd bin Amr bin Nufeyl’dir. Bu kişi Hz. İbrahim
(a.s)'in dini üzere olan haniflerdendi. Ancak onun hakkında açıklayıcı bilgi yok
tur. Bunu Muhammed bin Osman bin Ebi Şeybe, Tarih'inde bu tankla rivayet
etmektedir, Zübeyr'in bildirdiğine göre Ebu Muaviye, Hişam'dan, o Urve’den, o
da babasından Hz. Aişe (r.a)'nin şöyle söylediğini rivayet etmiştir:
"Resulullah (a.s) Varaka'ya sövülmesinden n eh yetti" Bu rivayet Meğazi'nin
ziyadelerinde Yunus bin Bukeyrie dayandmlarak nakledilmektedir. Yine Hi-
şam'ın Urve'den, onun da babasından rivayeti tankıyla şöyle bildirilmiştir:
"Varaka'nın bir kardeji, bir adamla sövüştü. Adam da Varaka'nın adını ana
rak ona sövdü. Bu olayın haberi Resulullah (a.s)'a ulaştı. Bunun üzerine R esu
lullah {a.s); "Sen benim Varaka'yı bir, ya da iki cennette gördüğüm ü biliyor
musun?" diye buyurdu ve ona sövülmesini men etti." Bunu Bezzar da Ebu
Usame'nin Hişam'dan mürsel olarak rivayeti tankıyla nakletmektedir. Ahmed,
İbni Lehi'a'nın Ebu Esved'den, onun Urve'den, onun da Hz. Aişe (r.a)'den ri
vayeti tankıyla naklettiğine göre Hz. Hatice (r.a) Resulullah (a.s)'a Varaka bin
Nevfel'in durumunu sordu. O da;
"Ben onu, üzerine beyaz elbiseler giyinm iş olarak gördüm . Sanıyorum ce
hennem ehlinden olsaydı, üzerinde beyaz elbiseler olm azdı" diye buyurdu."
^ ^ lS j j —t H ^
1) Bir hadisin senedinde ravi teke düşerse, buna müfred denilir. Burada İsmail'in baba
sından rivayetinde müfred kalması ile kastedilen, aynı rivayeti onun baba- sından
nakleden başka bir kişinin bulunmadığıdır. Yani İsmail, harsından rivayetinde tek
kalmaktadır. (Çeviren)
VARAKA BtN NEVFEL (R.A.) 523
Musa bin Ukbe'nin, Zübeyr'in azatlısı Ebu Habibe'den rivayet ettiğ in e göre
Hakim bin Hizam şöyle söylemiştir:
"Fil olayından onüç yıl önce dünyaya geldim. Abdulm uttalib, oğlu A bdul
lah'ı kesmek istediğinde ben aklı eren bir çocuktum. H akim 'in babası F eccar da
öldürüldü. Bu olaya Hakim kendisi de katıldı."
diye söylerdi. Künyesi Ebu Halid'di. Zübeyr: "Vifade yani Kabe'yi ziyarete ge
lenleri ağırlam a görevi Hakim’in elinde olduğu sırada İslam'a girdi" diye
söylemiştir. Hakim (r.a) iyilikte bulunur, idcraba ile ilişkiyi iyi bir biçimde
sürdürürdü.
KureyşIilerin nesebleıi ve bu kavme ait haberler hakkında bilgi sahibi idi.
Hicri 50 yılmda vefat etmiştir. Hicri 54 veya 58 yılında vefat ettiği de söylen
miştir. Yine hicri 60 yılında vefat ettiği de rivayet edilmektedir. 120 yaşına ka
dar yaşamıştır. Ömrünün yansmı cahiliye üzere, yansını da İslam'da geçirmiş
tir. Buhari. Tarih'te şöyle diyor:
"H akim , hicri 60 yılında 120 yaşında iken vefat etmiştir." Bu rivayeti İbra
him bin Münzir nakletmiştir.
ZeheU de Siyer'de, Hakim (r.a) hakkında şu bilgileri vemıektedtr
"M ekke'nin F ethi gününde müslüman oldu ve iyi bir müslümanhk üzere de
vam etti. K ureyş'in ileri gelenlerinden, akıl danışmanlarından ve seçkinlerin-
dendi. H z. H atice (r.a) onun halasıydı. Zübeyr de amcasının oğluydu. Ticaret
yapm ak için Şam 'a gitm işti. Rivayet edildiğine göre o, kuvvetli bir yemin yap
m ak istediğinde "Bedir Günü'nde beni ölümden kurtarana yemin olsun" diye
söylerdi."
1) Siyer'in tahkikçisi diyor ki: "Ficar, taşkaüdc etmek sının aşmak anlamına gelmekte
dir. Cahiliye çağında insanlar, haram aylarda savaşa girişirlerdi. Bu savaşa girenle
rin tamamı, sının aşmış ve taşkınlık etmiş oluriardı. Dolayısıyla bu savaşlara Ficar
Savaşları adı verildi. Arablartn dön ficar savaşı vardır. En son Ficar Savaşına Resu
lullah (a j) da amcaları ile birlikte katılmıştır. O zaman yırım yaşmda idi. Bu savaş,
Kureyş kabüesi ve yandaşlan ile, Kaysu Aylan arasında meydana gehnipir.
526
EL ESAS FÎ'S SÜNNE
yurm ıqtur.” (y)
■- ^ 4ı J :, y i
ta m a h ile alırsa, aldığında kendisi için bir bereket olmaz. Bu durumda adeta
yiyip de doym ayan biri gibi olur. Veren el, alan elden daha hayırlıdır."
Hakim diyor Vd:
"Ben de: "Ey A llah’ın Resulü, senden sonra artık dünyadan ayrılıncaya ka
dar kim seden b ir şey almam" dedim. Hz. Ebu Bekir (r.a) kendisine bir şeyler
verm ek için H akim (r.a)'i yanına çağırırdı, ancak o kabul etmekten kaçınırdı.
D aha sonra H z. Ömer (r.a) kendisine ihsanda bulunmak için onu çağırdı, o
yine kabul etm ek istemedi. Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a):
"Ey m üslûm anlar topluluğu, sizi Hakim (r.a) konusunda şahid tutarım ki,
ben A llahu Teala’nm şu ganimet mallarından, onun hissesine tahsis ettiğini
kendisine arzediyorum , o ise kabul etmekten kaçm yor." dedi. Halam Resulullah
(a.s)’dan sonra vefat edinceye kadar, kimseden bir şey almadı. Allah kendisin
den razı olsun."
"H akim (r.a) Kabe'nin içinde dünyaya geldi ve yüzyirmi yıl yaşadı."
Irak bin Malik'ten rivayet edildiğine göre Hakim bin Hizam (r.a) şöyle söy
lemiştir:
"Hz. M uham m ed (a j) cahiliye döneminde, insanlar içinde en çok sevdiğim
kişiydi." K endisine peygam berlik gelince ve hicret edince Hakim, hacc mevsi
m ine ka fir olarak girdi. Zi Yezen'e ait bir hüllenin satılmakta olduğunu gördü.
B unu R esululah (a .s)’a hediye etmek üzere elli dinara satın aldı. Bunu alıp Me
d in e’y e R esulullah (a ^ )’a getirdi. Onu hediye olarak kabıd etmesini istedi. A n
cak R esıdulah (a.s) kabul etmekten kaçındı. Ubeydullah diyor ki: "Sanıyorum
(R esulullah (a.s)): "Biz müşriklerden bir şey kabul etmeyiz, ama istersen para
sıyla a lırım " diye söyledi." Kaçılm akla birlikte ona hediyeyi ver^." (1)
Haldm (r.a) neseb ilminde bilgi sahibi, nefis konusunda kavrayışlı ve yttksdc
konum sahibi biriydi.
Haysemi Medaiıü, Ebu Ubeyd ve Şebab, Haldm (r.a)'in tdcri 54 yılında vefat
ettiğini söylemdctedirier. Allah kendisinden razı olsun, ölüm hastahğı es
nasında Hakim'in yanma gidildiği, o esnada "Allah’tan baçka ilah yoktur, ben
şim diye kadar senden korkardım, simdi ise senden Smiiliyim" diye sOymdde
olduğu biltürilmiştir.
2201- Hakim, Hassan bin Bilal, o da Hakim bin Hizam (r.a)'dan şu şekilde
rivayet etmiştir:
"Hz. Peygam ber (a.s) onu Yemen'e vali olarak tayin ettiği zaman, "Temiz ol
m aksızın (yani gusüllü ve abdestli olmaksızın) Kur'an'a el sürme" diye söyledi."
* ^ \^ \ j » l f'j»- ıS jj —t t «Y
lilJ 4,iL. L»
2201- Müstedrek (31485) Hakim sahih olduğunu bildirmekte, Zehebi de onu doğrulamak
tadır.
2202- Buhari (3/301) 42-Kilabu’z-Zekat. 24-Müsrik iken sadalm verip sonra mûstüman
obuan durunu ile ilgili bab. Müslim (IH 13) I-KitdnH-İman. 55-Kafir bir kimse
nin daha sonra müslüman olması halinde amelinin ne olacağı babı.
530 EL ESAS FÎ'S SÜNNE
"Kays bin Asım cahiliye döneminde şarabı kendi nesine yasak etmişti. Daha
sonra Tem im oğullarının heyeti içinde ResuluUah (a.s)'ın yanına geldi ve
m üslüm an oldu. ResuluUah (a.s) da: "Bu, Vebr (1) halkının seyyidi (^endi-
siyd ir" d iye buyurdu. Cömert bir seyyid idi. Haşan, hasen bir senetle rivayet
ettiğine göre Kays bin Asım (r.a) şöyle söylemiştir;
"Eğer yaşarsam , sayı olarak çok az şey bırakacağım." Haşan dedi ki: "Val
lahi dediğini ya p tı, sonra da vasiyetini zikretti."
Kays, ResuluUah (a.s)'dan bazı hadisler rivayet etmiştir: Ondan da iki oğlu
Hakim ile Hüseyin, oğlunun oğlu Halife bin Hüseyin ile Ahnef bin Kays, Men-
fa'a bin Tev'em ve daha başkalan hadis rivayet etmişlerdir. Nu'man bin Beşir
diyor ki:
"Hz. Ömer (r.a)'in "Diri diri toprağa göm ülenlere, hangi günahtan ötürü
gömüldükleri sorulduğunda..." ayeti hakkında sor" diye söylediğini duydum ."
Ravi diyor ki:
"Kays bin Asım (ra ) ResuluUah (q s)'ın yanına gelerek: "Ben cahiliye
çağında sekiz kızı diri diri gömdüm" dedi. ResuluUah (a.s) da: "O nların h er biri
için bir köle azad et" diye buyurdu. Kays: "Benim develerim var" diye söyledi.
ResuluUah ( a j) da: "İstersen her biri için bir deve kurban et" diye buyurdu."
Halife bin HOseyn'in dedesi, Kays bin Asım (r.a)'dan rivayet ettiğine göre
Kays müsKiman olduğunda ResuluUah (a.s) ona su ve sidre ile gusletmesini em
retti... Ahmed ve Nesai'nin Hakim bin Kays (r.a)'m babasından rivayeti tarikiyle
KAYS BÎN ASIM MİNKARI (R.A.) 533
îbni Hibban "Kays (r.a)'ın otuzûç çocuğu vardı," diye söylemektedir. Beğa-
vi'nin İbni Ebi Hayseme'den, onun Yahya bin Mu'in'den, onun da Kays bin
Asım'dan rivayet ettiğine göre Kays, Ebu Hirase olarak künyeleniıdi. İbni Şa
hin Medaini'nin, Ebu Ma'şer'den rivayeti tankıyla bildirdiğine göre Ebu
Ma'şeriin adanılan şöyle söylemişlerdir:
'Temimoğullarının heyeti gelmeden önce R esulullah (a.s)'m yanına K ays
bin Asım (r.a), Nu'aym bin Bedr ve Am r bin Ehtem geldi. H z. P eygam ber (a.s)
Kays bin Asım'ın biraz gerilerde kaldığım gördü. Utbe R esulullah (a .s)'a : "Ba
na izin ver savaşıp onların adandanm öldürüp kadınlarım da esir edeyim " diye
söyledi. Resulullah (a j) bu söze pek itibar etmedi. K ays (r.a) öne g eçti. H z.
Peygamber (a.s): "Vebr halkının seyyidi (efendisi)dir" diye buyurdu. Sonra
Kays (r.a), Resululah (a.s)'ın önünde durup müslüman oldu. N u'm an bin M uk-
rin Resıdullah (a.s)'a:
"Ey Allah'ın Resulü, onu m isafir etmeme izin ver" dedi. R esulullah (a.s)
“Evet" dedi. Akşam yemeği yerlerken Nu'man'ın kardeşi "Utbe ne kadar fen a
söz söyledi" diye konuştu. Kays; "Ne söyledi?" diye sordu. O da ne söylediğini
bildirdi. (Kays) ertesi sabah Resulullah (a.s)'ın yanına giderek: "Benim geri
dönmeme imkan var mı?" diye sordu. Resulullah (a.s): "H ayır" diye cevap ver
di. Kays da: "Eğer geri dönmeme imkan olsaydı, U tbe'ye ve kadınlarına aşa
ğılığın ne olduğunu gösterirdim" diye söyledi."
RESÜLULLAH (A.S)’IN
SEÇKİN ASHABI
"Kim ölüm üne bey'at eder (kim ölünceye kadar savaşmak üzere bey'at
eder)?" diye seslendi. Amcası Haris ile dörtyüz müslümarda birlikte Dirar bin
E zver b ey'a t etti. İkrim e bazı atlıların üzerine emir idi. Bu olay Hz. Ömer
(r.a)'m h ila feti dönem inde hicri 15 yılında oldu. O olayda Dtrar'dan başka hep
si öldürüldü. M ercu 's-S ı^er gününde öldürüldüğü de söylenmiştir. Bu olay Hz.
Ebu B ekir (r.a)'in hilafeti döneminde hicri 15 yılında olmupur. Onun, Tim d-
zi'nin Sünen'inde M us'ab bin Sa'd 'ın kendisinden rivayeti tankıyla gelen bir ha
d isi bulunm aktadır. Orada şöyle söylediği bildiriliyor:
"R esulullah (a.s)'ın yanına gittiğim gün bana "Binekti muhacire merhaba,
m erhaba" diye söyledi." Ancak bu rivayet munkatıdtr. Çünkü Mus'ab, İkrime'-
ye ulaşm am ıştır. İkrim e'nin Resulullah (a.s)‘m yanına gidiş olayı Darekutni,
H akim ve İb n i M erdeviyye, Esba bin Nasr'ın Seddiy bin Mus'ab bin Sa'd'dan,
538 ELESASFİ'SSUNNE
onun da babasından rivayeti tankıyla kesintisiz bir senetle rivayet etm iştir.
Orada ravi diyor U:
“Mekke fethedilince, Resulullah (a.s) dört adam ve iki kadın aracılığıyla in
sanlara güven (eman) verdi." Rav{ daha sonra hadisin devam ım bildiriyor.
Orada bildirildiğine göre Ikrime (r.a) deniz ta rçın a kaçarak gem iye bindi. D e
nizde şiddetli bir fırtına çıktı. Geminin sahipleri: "İhlaslı olunuz, sizin taptığınız
ilahlarımzın burada bize bir yaran olamaz" diye söylediler. Bunun üzerine
Ikrime: "Eğer denizde beni ihlastan başkası kurtaram azsa, karada da ondan
başkası kurtaramaz. Ey Allah'ım, kendim için sana söz veriyorum , eğer beni şu
içinde bulunduğum durumdan kurtanrsan M uhammed'in yanına giderek elleri
m i O'nun eline koyacağım. O'nu ancak qffedici ve kerem sahibi b iri olarak bu
lacağım" diye söyledi. İşte bu olaydan sonra gelip m üslüman o ld u ."
"İklime (rjı) kuvvetli bir yemin yeptığı zaman: "Hayır, beni B ed ir gününde
kurtarana yemin olsun ki," diye söylerdi." Resulullah (a.s) M ekke'ye gird iğ i za
man İkrime (r.a) ve Sefvan bin Umeyye bin H alef oradan kaçtılar. R esulullah
(a.s) onlara eman vermek üzere arkalarından birini gönderdi. O nları bağışladı,
onlar da Resulullah {a j)'ın yanma geldiler."
"Resulullah (a.s) bana, Mina halkı arasında, bu günlerde kimsenin oruç tut
m am ası için seslenm em i emretti."
Zehebi diyotld:
"Ebu Huzafe Sehmi (r.a) ilk mûslümanladarubr. H abeşistan'a hicret etm iştir.
Resulullah (a.s) onu Kisra'ya elçi olarak göndermiştir. D aha sonra Şam 'a cihad
için çıkmış, Kaysariyye'de esir edilmiştir. Onu esir alanlar, taşkın padişahla
rına götürdüler. Padişah onu dininden çevirmeye çalıştı am a o, padişahın al
datmacalarına kanmadı. Ebu Sa'id bin Yunus ile İbni M ende, onun B edir
Savaşı'na katıldığını söylemektedirler,"
• lA ı;, : ^ ’J ), jıü
:j ü (û U y j i ( jU J l ^ ^ -tî-U j i i i j j j - » t t • i
2204- ibni Mace, Ömer bin Hakem bin Sevban (ra.)'dan rivay^ etmiştir.
"D urun, ben size şaka yapıyordum" dedi. Resulullah (a.s)'tn yanına geldikle
rinde bu olayı anlattılar. O da:
"Kim size isyan niteliğinde (yani Allah'a karşı gelme anlamı taşıyan) bir işi
em rederse, ona itaat etmeyin" diye buyurdu."
ıjî' ji- ıS y j —t t * 4
AİİİJ^ ^ ;dil J j- ij Oi
(X
2205- Buharı, Ubeydullah bin Abdullah bin Utbe (r,a)'den, o da İbni Ab-
bas'tan rivayet etnüştin
"R esulullah (a.s) Abdullah bin Huzafe Sehmi (ra ) ile Kisra’y a mektup gön
derdi. B u m ektubu, Bahreyn'in büyüğüne iletmesini emretti. Bahreyn'in büyüğü
d e K isra 'ya iletti. K isra bu mektubu okuyunca yırttı."
Z ühri diyorki: "Resulullah (a.s) da onlar hakkına yüce Allah'ın onları iyice
dağıtıp parçalam ası için duada bulundu. ”
J^' ^ ^ <S5J - t t . n
.* ij^ i j .j ^ il
ûe # ^ 1 oî .^ 1 ^ ^jyj .v
js! ûl (i^LJl ^ i* (jjAl Jc- ^lî d i i ı,j- L iJ l
"Kim bana bir şey sormak istiyorsa sorsun. Vallahi, h er n e konuda soru so-
rarsanız §u yerin u k bulunduğum sürece size o konu ile ilgili cevap vereceğim"
diye buyurdu."
Enes dedi ki:
"İnsanlar çokça ağladüar, Resıdullah (a.s) da bir çok kez '"Bana sorun"
diye buyurdu. B ir adam kalkarak: "Benim gideceğim yer neresidir?" diye sor
du. "Ate§ (cehennem )" diye söyledi. Bunun ardından Abdullah bin Huzrfe (r.a)
ka lktı. "Benim babam kimdir ey Allah'ın Resulü?" diye sordu. "Senin baban Hu-
zttfe'd ir" diye cevap verdi. Sonra yine sık sık "Bana sorun, bana sorun" diye
söyledi. D aha sonra Hz. Ömer (ra ) dizleri üzerine çökerek:
I ) Siyer (2/14) Bunu İbni Asakir, Tarih'inde Beyhaki tankıyla rivayet etmiştir. Yine İbni
Asakir'in kitabında bu hadisin, İbni Abbas'ian mevsul olarak rivayet edilen bû şahidi
bulunmaktadır.
544 EL ESAS FÎ'SSÜNNE
tek^ed iyo r, o ise kabul etmiyordu. En sonunda Abdullah ağladı. K rala ağladı
ğını söylediler. Kral onun korktuğunu sandı. Geri getirilm esini em retti. “N için
ağlıyorsun?" diye sordu. Abdullah şöyle dedi:
“Şu anda bir tek can (ateşe) atılıyor ve gidiyor. İsterdim ki, keşke saçlarım ın
sayısınca canım olsaydı da Allah yolunda ateşe atılsaydı" diye cevap verdi. Bu
nun ardından taşkın kral: “Başımı öpersen seni serbest bırakırım ?" dedi. A b
dullah: “Bütün esirleri de serbest bırakacak m ısın?" diye sordu. “E vet" dedi.
Bunun üzerine başını öptü. Abdullah esirleri alarak H z. Ö m er (r.a)'e getird i ve
başından geçen olayı anlattı. Hz. Ömer (r.d) de:
“Abdullah bin Huzctfe (rjıYnin başını öpmek, her m üslüm am n üzerine bir
görevdir. İlk olarak de ben öpüyorum" dedi ve başını öptü."
Bir Açıklama
Bu rivayette bazı dersler ve hikmetler yer almaktadır. Özellikle iman gücü
ile nefis gücü biıbirine kanşmış olan bazı katılık yanlıları için dersler bulun
maktadır. İman gücü, yerine göre azimetleri, yerine göre de ruhsatlan tercih et
meyi gerektirir. Burada Abdullah bin Huzafe (r.a), müslümanlann tüm esirlerini
kuıtaımasına kargılık Hiraki'ın başım öpüyor. Bu, iman gücünün, nefis gücüne
tercih edilmesinin bir örneğidir. Bir çok müslümanlan nefis gücü, duruma uy
gun fetvaya göre hareket etmekten alıkoymaktadır. Bazı müslümaıdar ruhsatlar
yerine bir takım kahramanhk ömdderi göstermeyi severler. Oysa bu gösterdik
leri kahramanlıklann, İslam'a ve müslümanlara hiç bir yaran yoktur. Abdullah
bin Huzafe (r.a)'nin yapbğı hareket, böyle olan müslümanlar için bir derstir. Bu
radaki ibret, o anki konumun güç ve zayıflığından ileri gelmiyor, ibret ve
çıkarılacak ders, müslümanlann kafirlerle ilişkilerinde de müslümaıdarla
iBşIdleıinde de şeriabn hükmü ile hareket etmesinden kaynaklamyor. Müslü
man, şeriatta bir esas fetvamn, bir de istisnai fetvanm bulunduğuna, işlerin bir
ruhsat taraflmn, bir de azimet tarafimn olduğuna bakıp yerine göre ruhsat ta-
rafinm azimet tarafından daha kuvvetli olduğunu aıdamak zorundadır. Bu tür
incelikleri, ilim,takva ve tevfiki üzerinde taşıyan basiret sahiplerinden başkalan
anlayamazlar..
Zehebi diyor ki:
"Velid bht M üslim’in, Ebu Am r ve M alik bin Enes’ten rivayet ettiğ in e göre:
"Kaysariye halkı İbnl H uzafe’y i esir ettiler. K ralları onun yanına getirilm esi
ni emretti. Abdullah bir çok şeyle imtihan edildi, hepsinde de sabretti. D aha
sonra içerisinde şarap ve domuz eti bulurum bir eve kapatıldı. Öç gün orada b ir
şey yemeden durdu. Kralın adamları durumu gördüler. K rala: “İyice boynu
bükülmüş, eğer oradan çıkarılm azsa ölebilir" dediler. K ral A bdullah'ı oradan
ABDULLAH BÎN HUZAFE SEHMİ (R.A.) 545
"Zaruret hali, bana o iki çeyi helal etmiçti. Ama ben, senin İslam hakkında
ileri geri konuşmanı istemedim," diye söyledi. Bundan sonra knd: "Başımı öp,
senin için yüz esiri serbest bırakayım," diye söyledi. "Eğer bu dediğim yapacak
san evet" diye söyledi ve başım öptü. Kral da onun için yüz esiri serbest bıraktı
ve onu da gönderdi."
Taberi diyor ki: "Abdullah uzun boylu, kırmızı tenli bîriydi. Bilekleri gayet
gûçlüydü. Saçı ve sakalı beyazdı. Ömrünün sonunda gözleri kör olmuştu.
İbni Sa'd da söyle diyor: "Abdullah babasından önce müslüman oldu. Abdul
lah'ın, babasından sadece oniki yas küçük olduğu söylenmektedir. B u konudaki
rivayeti Buhari Şa’bi'den naklediyor, ibni Yunus ise babasından yirm i yas
küçük olduğunu ileri sürmektedir." Vakidi diyor ki:
Hicri 68 yılında vıfat ettiği söylendiği gibi, 69 yılında vefat ettiği de söylen
miştir."
Bize gelen rivayete göre babasından önce müslüman olmuştur. Rivayet edil
diğine göre ismi önceden As'tı, Müslüman olduktan sonra Resıdullah (a.s) Ab
dullah olarak değiştirmiştir.”
Abdullah bin Amr bin As (r.a)'ın bir çok üstünlükleri ve menkıbeleri bulun
maktadır. İlim ve amelde önemli bir konuma sahipti. ResuluUah (a.s)'dan pek
çok hadis nakletmiştir. Hz. Peygamber (a.s)'in izni ile bir çok şeyi de yazmıştır.
Sahabenin, kendisinden Kur’an dışında bir şey yazmalanm hoş karşılama^en
ResuluUah (a.s), Abdullah’a kendinden hadis yazması için izin vermiştir, bmin
yazı ile kayda alınması konusunda sahabenin ihtilafa düşmesinden sonra, bunun
caiz ve müstehab olacağı konusunda icma meydana gelmiştir. Bu konuda
başlangıçtaki mahzur, sahabilerin ilgilerinin sadece Kur'an üzerine çekilmesi
amacım taşıyordu. Yine Kur'an'ın yazılmak suretiyle Sünneti Nevebiyye içinde,
onun dışında kalanlardan aynlması ve ayn bir konuma kavuştundması
amaçlanıyordu. Ancak daha sonra endişe duyulan durum ve kanşma ihtimali or
tadan kalkıp Kur'an'ın, insanlann sözleri ile karışmayacağı kesiıde^nce. hadis
lerin de yazılmasına izin verilmiştir. En doğrasunu Allah bilir.
Siyer'in tahkikçisi diyor ki;
" İ b r ü Kayyım ( k m ) Tehzibu's-Sünen' adlı kitabında şu açıklamayı yapmak
tadır; "ResuluUah (a.s)’ın başlangıçta, kendisinden hadis yazılmasını yasak
ladığı sahih rivayete dayanmaktadır. Buna izin vermesi ise sonraki dönemde
olmuştur. Bu izin, nehy hadisini neshetmiş olur. Hz. Peygamber (as) Mekke'mn
Fethi’ne katılan savaşçılara "Ebu Şah için yazın" diye buyurdu. Burada verdiği
hutbesini E bu Şah kendisi için yazılmasını istemişti. ResuluUah (a.s) da Ebu
Şah'ın isteğinin yerine getirilmesini istemiş, Abdullah bin Amr'ın hadis yaz
masına izin vermişti. Bununla ilgili hadis, nehy hadisinden sonradır. Çünkü Ab
dullah, yazm a işini kesmiş değildir. Vefat ettiğinde deyazdıüan duruyordu. Bu
Sadıka diye adlandırdığı sahnesidir. Hadis yazımım nehyeden emir sonra gei-
ndş olsaydı, Resulıdlah (a.s)'ın Kur'an'dan başka yazılmış olan her şeyin imha
edilmesine a it emrine uymak için Abdullah da söz konusu sahifesini imha eder
di. Abdullah'ın bu sahifeyi imha etmeyip saklaması, yazma işi ile ilgili iznin ne-
hiyden sonra olduğuna işaret etmektedir. Açık olan budur. Allah'a hamdol-
sun..."
.«dü> JP
2208- Buhari ve Müslim, Abdullah bin Amr (r.a)'dan şöyle rivayet etmiş
lerdir:
"Resulullah (a,s) b a m "Her ay Kur'an'ı oku" dedi. Ben: "Bundan dahafaz-
lasım güç yetirebilirim" dedim. "Yirmi gecede bir oku" dedi. "Bundan daha
fazlasım güç yetirebilirim" dedim. "Yedi gecede bir oku. Bundan daha kısa
süre içinde okumaya çalışma" diye buyurdu."
En son Resulullah (a.s) ona üç gece içinde Kuran'ı hatmetmesi üzere izin
vemûş, üç geceden daha kısa sürede okumasını yasaklamıştı.
:Jli OÎ ^U !l ^ i)lx p İP J \ ı^ jj - t t *^
2209- Ebu Davud, Abdullah bin Amr bin As (r.a)'dan rivayet etmiştir:
"Resulullah (a.s): "Kim Kuran'ı üç geceden daha tasa sürede okursa, onu
anlayamaz" diye buyurdu."
DERSLER VE ÖĞÜTLER
Zehetu diyor ki:
"Kur'an'ın bu kadar süre içinde okunmasına ait izin. Kur'am n o zamana ka
dar inmiş olan ktsmmn okunması içindi. Daha sonra Kur'an'ın kalan kısmı in
dirildi. Kur'an-ı Kerim'in tamamının okunması için en kısa süre üç gecedir.
Bundan daha kısa süre içinde Kur'an'ı okuyan onu anlayamaz ve anlamı
üzerinde düşünemez. Eğer, bir h ı^ a içinde usulüne uygun (tertil üzere) okur ve
gereken kurallara uyarsa, bu oltbıkça makbul bir amel olur. D in kolaylıktır.
"Ancak ben, hem ibadet ediyor, hem uyuyorum. Hem oruç tutuyor, hem iftar
ediyorum. Kadınlarla nikahlanıyorum, et de yiyorum. Kim benim sünnetimden
1) Kur'an'ı Kerim'in Vakı'a Suresinin bir kaç yerinde ashab-t yeminden söz edilmekte,
bunların özellikleri sayılmakla ve bunların ahirette ne gibi nimetlere kavuşacaklan
bildirilmektedir. (Çeviren)
2) Buhari (4/220) 30-Kitabu's-Savm. 56-Bülün yılın oruçu geçirilmesi Imbt. Müslim
(2/816) 13-Kitabu's-Sıyam. 35-Bütün yılı oruçlu geçirmenin kendisine zararlı olan
kimselerin bundan alıkonması babı.
3) Buhari (4/22) 30-Kitabu's-Savm. 59-Hz. Davud (aj)'un orucu ile ilgili bab. Müslim
de bu hadisi yukarıda zikri geçen babda rivayet etmiştir.
550 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
"Her kim ibadetinde, düzenli bir şekilde sürdürdüğü nafile ibadet ve zikirle
rinde, Resulullah (a.s)'ın sünnetine uymazsa pişman olur. Ruhbaniyet yoluna
girer ve kendi karekterine kötülük etmiş olur. Resulullah (a.syın hayatı, ümme
tine üstün nitelikli amelleri öğretmekle geçmiştir. Kendisi ile gönderilen hayat
sistemi içinde bulunmayan ruhbanlık ve miskinlik (tebettül) gibi işlerden uzak
durmayı emretmiştir. Bunun için bütün yılı oruçlu geçirmeyi, hiç iftar etmeden
iki gün ardarda oruç tutmayı, son onda birlik kısım hariç gecenin çoğunu iba
detle geçirmeyi, evliliğe güç yetirenlerin bekar kalmasını yasaklamıştır. Yine et
yemekten kaçınmayı da nehyetmiştir. Buna benzer çeşitli emir ve nehiylerde bu
lunmuştur. Bunların pek çoğunu bilmeden ibadet eden kimse m azurdur ve
yaptıkarı karşılığında sevap da alır. Hz. Muhammed (a,s)'in koyduğu ölçüleri
bile bile ve bu ölçüleri aşacak şekilde ibadette bulunan sınırı aşmış ve yanılgıya
düşmüş olur. Allah katında amellerin en sevimlisi az da olsa sürekli olanıdır.
Yüce Allah bize de, size de sünnete en güzel şekilde uyma anlayışını bahş etsin.
Arzulara uymaktan ve sünnet çizgisine muhalefet etmekten bizi uzak tutsun."
:cJî :Jlİ ^ U il ^ ^ *
:Jlî j -jii' ı;
2210- Alımed ve Ebu Davud, Abdullah bin Amr bin As (r.aVdan şöyle ri
vayet etnuşlenfan '
ABDULLAH BİN AMR BİN AS (R.A.) 551
"Ey Allah'ın Resulü, senden duyduğumu yazayım mı?" diye sordum. "Evet"
dedi. "Kızgınlık ve memnuniyet faillerinin her ikisini de mi?" diye sordum,
"Evet, ben hakk (doğru) olandan başkasını söylemem" diye cevap verdi."
^ î>:> ^ iş j^ \ ^yj N
S \ ^ 3 ILJ JİİÛ
2110-Ahmed, Afüsned (2H61,162) Ebu Davud (31318) Kitabu'l-İlm. ilim kitabında bir
bab. Darimi (II125) Mukaddime. Kimlere ilim (yani hadis) yazmaları için izin ve
rildiği babı.
2211- Buhari (1/206) 3-Kitabu'l-İlm. 39-İlmin (yani hadisin) yazılması babı.
2212- fiüye (1/288) Kavileri sikadır.
552 ELESASFrSSÜNKTF
"Sen gündüz oruç tutup, gece namaz mı kılıyorsun?" diye sordu. "Evet" de
dim. "Ancak ben bazen oruç tutuyor bazen tutmuyorum. Namaz kılıyor ve uyku
uyuyorum. Kadınlara da dokunuyorum, (yani kendi kadınlarıma karsı kocalık
görevimi yerine getiriyorum) Kim benim sünnetimden yüz çevirirse, benden
değildir" diye buyurdu,"
o li ı^l ;J ü ıjjj — t Y ^i
kendi yanm a geldiğimizden beri dağarcığını yoklamayan bir adam” diye söy
lerdi. Bu durum uzun sürünce babam bunu Hz. Peygamber (ajt)'e bildirdi. O
da: "Onu benimle buluktur" diye buyurdu..."
^ j î 4İJİJIİ ^ !ui-ı
"Her ayda üç gün oruç tutman senin için yeterlidir. İyilikler on katı ile
karşılanır (her iyiliğe on katı kadar karşılık verilir) Böyle yaptığın zaman, (yani
her aydan üç gün oruç tuttuğun zaman) bütün yılı oruçlu olarak geçirmiş gibi
olursun" diye buyurdu. Ben:
"Ey A llah'ın Resulü, ben kendimde yeterli güç görüyor ve benim için daha
fazla sın a izin vermeni istiyorum" diye söyledim. "Öyleyse bir gün tut" diye
söyledi. Ben:
"Dala fazlasına güç yetirebilirim" diye söyledim. "Yedi gün tut" diye söyle
di. Bu şeldlde bir yandan artırma isteği, bir yandan da günlerin artırılması ile
ayın yansına ve yılın yarısına kadar çıkardı. Sonunda Resulıdlah (a.s):
"Ailenin senin üzerinde hakkı vardır, kölenin senin üzerinde hakkı vardır,
misafirinin senin üzerinde hakkı vardır" diye buyurdu. Abdullah, yaşı ilerleyip
ihtiyarladığında "Resulüllah (a.s)'ın ruhsatını kabul etmiş olsaydım, bu benim
için ailemden ve malımdan daha sevindi olurdu" diye söylüyordu."
Bir Açıklama
MUsIümanın hayatında esas olan, nefsini nafilelerden gücünün yettiği ka
darını yerine getinneye alıştıımasıdır. Eğer adak söz konusu değilse, nefsini
bazı nafile ibadetlere bağlaması doğru değildir. Böyle olduğunda gün gelir
gücünü yitirir ya da heıhangi bir engeli ortaya çıkar ve nafileleri yerine getire
meyecek duruma düşebilir. Kaynaklarda bildirildiğine göre ResuluUah (a.s)
yaşlandığında, önceden yapmakta olduğu bazı nafileleri hafifletmişti. Abdullah
bin Amr (r.a) da aym şeyi yapmış olsaydı, kendisi için herhangi bir sorumluluk
söz konusu olmazdı. Ancak ResuluUah (a.$)'ın onun sağlığında bu görevi yerine
getinniş olması, O'nun vefatından sonra da aynı durumu korumasımn gerektiği
düşüncesinden hareket etmişti. Bu düşünce, veraya giden bir düşüncedir ve bir
zorunluluğu yoktur. Biz ResuluUah (a.s)'uı konuyla ilgili sözüyle, şeriatın g ^ ş
tutulması gerektiğini ve nefsin dar sınırlara kapatılmaması gendctiği sonucunu
çıkannz. Burada özellikle şeriatın mübah saydığı konularda, adeta bir fiarziyet
vamuş gibi düşünen, şeriatın mendub saydıklannı farz telakki eden, yahut bu
nun tersine şeriatın caiz kıldığım haramlar suufina sokan bazı gurup ve an
layışlara hatırlatmada bulunmak istiyonız. Kişi iyi niyetle hareket ederek nefsi
ni bazı nafilelere bağlamaktan ve harama düşmemek amacıyla bazı mubahlar-
dan uzak durmaktan dolayı elbette sevap kazamr. Ancak söz konusu guraplar,
geniş olam daraltmakta, kolayı zorlaştınmaktadırlar. Özdlikle kendilerine uyu
lan, söz ve tavsiyeleri aynen tutulan önder duramundaki müslümanlar için konu
daha da önem kazanmaktadır.
.Jîlif İ J j j uû
2216- Ahmed, Hanzala bin Huveylid Anberi (r.a)'den şöyle rivayet etmiştir
"M uaviye'nin yanında olduğum bir sırada içeri iki adam girdi. Ammar'ı han
gisinin öldürdüğü konusunda aralarında tartışıyorlardı. Bu iki adamdan her
biri: "Onu ben öldürdüm," diyordu, Abdullah bin Amr (r.a) bunlara:
"Sizden herbiriniz bundan dolayı arkadaşını tebrik etsin. Ben Resulullah
(a.s)'ın: "Onu (yani Ammar'ı) taşkın bir gurup öldürür" diye söylediğini duy
dum ," dedi. Bunun üzerine Muaviye:
"Ey Am r, kendini bilmezini (kendini bilmez çocuğunu) bizden uzak tutar
m ısın? B ize karşı ne düşünüyorsun?" dedi. Abdullah (r.a) da bu söz üzerine:
"Babam betti Resulullah (a.s)'a şikayet etti. O da: "Sağ olduğu sürece, babana
ita a t et" diye buyurdu. Ben bunun için sizinleyim. Ama çarpışmıyorum" diye
konuştu."
Bir Açıklama
Resulullah (a.s)'m buradaki emri genel bir emirdir. Ancak Abdullah ve
fasından dolayı genel kuraUan, kendi şahsında da genelleştinniş, yani kendisi
için bütünüyle geçerli saymıştır. Ancak fetva, gend kurallann kanşıklık göster
meyen ve konumla ilgili özel kuraluı uygulanabileceği nitelikte açık olan özd
durumlar için aynen uygulanamaz. Müslüroana düşot özd dunındaıda anlarla
ilgili özd hükümlere uymaktır. Abdullah bin Amr (r.a)'ın fetva gereğince Mua
viye'nin yaranda değil, Hz. Ali (r.a)'nin yanında bulunması gerdeliydi. Onun
gayet açık (dan özel hükme göre hareket etmesi gerekirdi. Ancak o, kendine
göre içtihatta bulunmuş ve gend hükümleri kendi şahsı için de gend kabul
etmiştir. İnşaallah, Allah katında niyetinden ötürü edr kazamr.
.dju k A 4Îİ
2217- İbni Sa'd, İbni Ebi Muleyke (r.a)'den şöyle rivayet etmiştin
2218-Müstedrek (3/527)
ABDULLAH BİN AMR BİN AS (R.A.^ 557
"Eğer benim Sıffindeki hal ve görüntüme bir deve tanık olsaydı, kakülleri
ağarırdı.
H ızlıca duruma hakim oldular, bizden bazı birlikler sabit kaldılar, bazı bir-
likler de boyun eğdiler.
"Sonra da bize: "Sizin Ali'ye bey'at etmenizi gerekli görüyoruz" dediler. Biz
de "çarpışmamızı yerinde buluyoruz" dedik..."
t/* '4 S i
:c-U»
^ lysİA' Ol il ^iSl
- ’. h
den paniğe kapıldılar. Ben silahlı olarak çıktım. Ebu Huzeyfe'nin kölesi Salim'e
baktım. Üzerinde silah, sakin sakin dolaşıyordu. "Şu salih adama uyacağım"
dedim. Adam geldi, Resulullah (a.syın kapısımn önünde oturdu. Ben de onunla
birlikte oturdum. Resulullah (a.s) kızgın bir halde dışarı çıktı ve:
"Ey insanlar, bu basitlik nedir, bu düzensizlik nedir? Şu iki mümin adamın
yaptığı gibi yapamadınız mı?" diye söyledi."
Zehebi diyor İd:
"Selman bin Rebi'a Ganevi'den rivayet edildiğine göre Selman, Muaviye'nin
döneminde köylerden toplanan bir gurubun içinde hacca gitti. (Selman diyor
ki):
"AbdullahUn Mekke'nin aşağı kısımlarında oturmakta olduğunu öğrendik.
Ona uğramak istedik. Gayet kalabalık ve ağır yükleri bulunan bir kafile ile
karşılaştık. Kafile üçyüz deve ile yola çıkıyordu. Bu üçyüz deveden yüz tanesi
güçlü yük ve binek develeri, ikiyüz tanesi de normal binek develeri idi. (1) Ab-
duilah'ın insanların en mütevazisi olduğu söyleniyordu. "Bu nedir?" diye sor
duk. "Kardeşleri için, onları bunlara bindirir ve yanında misafir olanlara ikram
eder" diye söylediler. Hayret ettik. Sonra "O zengin bir adamdır" diye söyledi
ler. Daha sonra onun Mescid-i Haram'da olduğu bildirildi. Yanına gittik. Kısa
boylu, gözlerinde çapak olan biriydi. İki cübbeye sarılmış, basında da bir
imame (sarık) vardı. Nalinleri de sol tarafına aşmıştı."
Süleyman bin Rebi'in şöyle söylediği rivayet edilmiştir:
"Basra hacılarından bir gurupla birlikte Mekke’ye doğru yola çıktık. "Resu
lullah ( a jfın sahabilerinden bir adamla görûsebilsek" diye arzu ediyorduk.
Bizi Abdullah bin Amr (r.a)’m yanına götürdüler. Evine gittik. H em en yakı
nında üçyüz kadar devenin bulunduğunu öğrendik. "Abdullah bin A m r (r.a)
bunların tümüyle birlikte mi haccetti?" diye söylenildi. "Evet. B unlar köleleri
ile dostlarından oluşmaktadır" denildi. Daha sonra evine girdiL Saç ve sakal
lan beyaz, üzerinde çizgili iki cübbe, basında sarık (imame) ve gömleği olmay
an bir halde idi."
"Abdullah bin Amr (r.a) ile birlikte Mescid-i Haram'a girdim. Husayn bin
Numeyr'in ordusunun Kabe'ye saldırı düzenlemesinden dolayı Kabe ateş almış,
taşları sağa sola sıçrıyordu."
Ubeyd bin Sa'id diyor ki:
“Abdullah bin Amr (r.a) durup ağladı. Yanaklarına doğru akmaya başlayan
gözyaşlarına bakmaya başladım. Bunun üzerine:
“Ey insanlar! Vallahi eğer Ebu Hureyre (ra), "Siz Peygamberinizin çocuğu
na karşı savaşır, Rabb'inizin evini yakarsınız" diye haber verseydi, "Ebu Hu-
reyre'den daha yalancı kimse yoktur," derdiniz. Ama siz bunu yaptınız. Allah'ın
gadabını bekleyin. Allah sizi kendi içinizden guruplara ayıracak ve bir kısmını
zın fenalığını, diğer bir kısmınıza tattıracaklır," dedi."
Abdullah bin Amr (r.a) hicri 7 yılından sonra müslüman olmuş, hicret etmiş
ve savaşlardan da bazılanna katılmıştır.
Ebu Ubeyd diyor ki:
"Abdullah bin Amr (r.a), Sıffin Savaşı'nda Muaviye'nin ordusunun sağ kana
dı üzerinde bulunuyordu. Halife bin Hayyat, Muaviye'nin K ıfe valiliğine tayin
ettiği kişileri sayarken, onu da zikretmekledir. Orada, Muaviye'nin daha sonra
Abdullah'ı görevden alarak yerine Muğire bin Şu'be'yi tayin ettiğini söylemek
tedir,"
Abdullah (r.a)'a babasmdan miras olarak çok miktarda Mısır altım kalmıştır.
Sahabenin zengin ve mülk sahipleıindendi. Katade: “Abdullah, şişmanca bir
adamdı" diye söylemektedir.
Ahmed bin Hanbel, Abdullah bin Arar (r.a)'ın hicri 63 yılının karanlık gece
lerinden bilinde vefat ettiğini söylemiştir. Yahya bin Bukeyr
"Abdullah bin Am r (r.a), hicri 65 yılında Mısır'da v ^a t etti ve küçük evinde
defnedildi," demiştir.
ölüm tarihi konusunda Halefîyye, Ebu Ubeyd, Vakidi, Fellas ve daha
başkaları da aynı şeyi söylemektedirler. Sahih olan da budur. Halife, Taifte
öldüğünü söylerken, bazılan da Mekke'de öldüğünü söylemişler- dir. tbni Bedri
Ebu Bekir de Abdullah (r.a)'ın çocuklanmn babalanmn Şam'da öldüğünü
söylediklerini belirtmiştir.
MUHAMMED BİN MESLEME (R.A.)
İbni Hacer. Muhanuned bin Mesleme (r.a) hakkında şu bilgileri venniştir:
"Muhammed. Mesleme'nin oğlu, o Seleme'nin oğlu, o Halid'in oğlu, o
Adiyy'in oğlu, o MecdaYnm oğlu, o Harise'nin oğlu, o Hazrec’in oğlu, o Amr'ın
oğlu, o Malik’in oğlu, o da Evs'in oğludur. Ensardan, Evs kabilesine ve bu ka
bilenin Harisoğullan koluna mensuptur. (Harisi) Künyesi Ebu Abdurrah-
man'dır. MedineU’dir. Adu'l-E§heloğullarmn antlaşmalısı idi.
"M uhammed bin Mesleme (r.a) Hz. Ömer (r.a)'in yanında, ülke içindeki bazı
zor konuların çözüme kavuşturulması için tutuluyordu" demiştir. Muhammed
bin M eslem e (r.a) Kufe'de kendi için saray yaptıran Sa'd bin Ebi Vakkas'm du
rumunu ve daha başka konuları incelemek üzere Hz. Ömer (ro) tarcfindan
görevli olarak gönderilmiştir."
İbni Mübarek'in 'Zühd'de bildirdiğine göre İbni Uyeyne, Ömer bin Sa'id'den,
o da Abaye bin Rufa'a'dan (Abaye'nin) şöyle söylediğini rivayet etmektedir:
"Hz. Ömer (r.a)'e, Sa'd bin Ebi Vakkas'm kendi için bir saray yaptırdığı ve
onun için özel bir kapı koyduğu haberi geldi. Hemen Muhammed bin Mesleme
(r.a)'yi Kırfe'ye gönderdi. Hz. Ömer (r.a) kendisine ulaşan bir konuyu bizzat
araştırırdı. Bu yüzden Muhammed bin Mesleme (r.a)'yi gönderdi. İbni Mes-
leme'ye:
"Sa'd'm yanına git ve kapısını yak" dedi. İbni Mesleme (r.a) Kufe'ye giti.
Kapının yam na vardığında çakmağını çıkararak kapıyı yaktı. Durum Sa'd’a ha
ber verildi. Sa'd dışarı çıktı. Muhammed bin Mesleme (r.a) de olayın mahiyetini
kendisine anlattı."
Resulullah (a.s)'ın onu bir keresinde Medine'de yerine vekil tayin ettiği bildi
rilmiştir. Allah kendisinden razı olsun, o fitneden uzak duranlardandı. Ceniel ve
Sıffin olaylarına katılmamıştır. Kendi için ağaçtan bir kılıç edinmiş ve Rebe-
ze'ye çekilerek bir süre orada kalmıştır.
Hz. Ömer (r.a), onu Cuheyne kabilesinin zekatlarını toplaması için görev
lendirdi. Hz. Ömer (rM)'in anullerinden (valilerinden) biri kendisine şikayet
edildiği zaman, onun durumunu ortaya çıkarması için M uham m ed (rM)'i
görevlendirirdi. Arkasında yirmi erkek, altı kız çocuk bırakmıştır. A llah kendi
sinden razı olsun. Cabiye'ye gitmişti. Burada Hz. Ömer (r.a) ordusunun başın
da görevliydi."
"Ey Allah'ın Resulü, bu adama karşı, daha önce kim seye karşı yapmadığın
bir davramşta bulunuyordun. Bu nedenle onunla konuşmanı kesm ek istemedim.
O kişi kimdi, ey Allah'ın Resulü?"diye söyledim. "Cibril (a.s)'di. Bana: "Şu Mu
MUHAMMED BİN MESLEME (R.A.) 563
hammed bin Mesleme. Selam vermedi. Eğer selam vemû^ olsaydı, biz de sel
amı- nı iade ederdik (selammn karşılığım verirdik -Çeviren)" diye söyledi"
şeklinde cevap verdi. Bunun üzerine ben:
"Sana ne söyledi ey Allah'ın Resulü?" diye sordum. "Bana komşu hakkında
öğüt verip durdu. Hem de komşuyu komşuya mirasçı yapmamı emredecek ka
dar..." diye cevap verdi." (1)
1) Hadisin senedinde ismi geçen Abbad bin Musa Sa'di'nin sika olduğunu İbni Hib-
ban'dan başka söyleyen olmamıştır. Haşan diye kastedilen Hasenu'l Basri ise Mu
hammed bin Mesleme (r.a)'den hadis duymuş değildir. Ancak "Cibril (a.s) bana
komşu konusunda o kadar öğütle bıdundu İd, komşuyu komşuya mirasçı kılacağım
sandım" hadisi. Hz. Aişe (ra) ve İbni Ömer (r.a)'den sahih olarak rivayet edilmişlir.
Bu hadisi, Buhari ve Müslim rivayet etmektedir.
2) Tebük: Vadil-Kura ile Şam arasında bir yerdir. Burada Tebük Savaşı meydana
gelmiştir.
3) Buhari (7/336) 64-Kitabu'l-Meğazi. 15-Ka'b bin Eşrefin öldürülmesi babı. Müslim
(3/1425) 32-Kitabu'l-cihad ve's-Siyer. 42-Yahudilerin Tağutu Ka'b bin Eşrefin
öldürülmesi babı.
564 EL ESAS Fİ'S Sf'TNNTî
cT^* ûi Aİiıi İJ Jliî lUii ı^l* JU lif! V ■ j ' ^ '- i * > * j|: JlİÎ
•(TJ J i' -^y ûî j i i l i lÂ^. u ;;j,
"Hz. Osman (rjı) beni elli allı ile birlikte Zu Hu^ab'a gönderdi. Emirimiz
Muhammed bin Mesleme Ensari (r.a) idi. Bir adam yanımıza geldi. Boynunda
mushaf, elinde kılıç vardı ve gözlerinden yaşlar akıyordu. "Şu bana, şununla şu
içindekini vurmamı emrediyor" diye söyledi. Muhammed bin M esleme (r.a):
"Otur, sen doğmadan önce, biz bununla bunun içindekini vurduk” diye
söyledi. Dönünceye kadar da onunla konuşmaya devam etti."
. Jb^Jl C i ^ J ;-
2221- Ebu Davud, Sa'leb bin Dabi'a (r.a)'dan şöyle rivayet etmiştir:
"Huzeyfe’nin yanına gittik. "Ben, fitnelerden etkilenmeyecek bir adam tanı
yorum" dedi. Çıktık kurulu bir halde çadır gördük. "Sizin şehirlerinizi saran
durum iyice aydınlanıncaya kadar, onlardan bir şeyin beni etkilemesini iste
dim," dedi."
2220- Miistedrek (3/436) Hakim sahih oluduğunu bildirmiş, Zehebi de onu doğrula
mıştır.
2221- Ebu Davud (4/216) Kitabu's-Sunne. Fitne zamanında ileri geri konuşmayı bırak
maya delalet eden rivayetler babı.
MUHAMMED BİN MESLEME (R.Aj^ 565
ona "Fitne sana zarar vermez" dediğini duydum," dediği bildirifmistir." (1)
2222-Müstedrek (3/433)
1) Ebu Davud (2221) notu hadisin geçtiği "Sizin şehirlerinizden bir şeyin beni sarma-
m asm istedim" fadesi ile "fitne iyice dağılıncaya kadar, bana fitnenin dokunabile
ceği bir yerde oturmak istemiyorum" demek istemiştir.
HASSAN b in s a b it (R.A.)
ZdıeU Siyeı'de, Hassan bin Sabit (r.a) hakkında şu bilgileri vennektedir:
"Münzir’in oğlu, o Haram'ın oğlu, o, Amr'm oğlu, o Z eyd M enat'm oğlu, o
Adiyy'in oğlu, o Amr'm oğlu, o Malik'in oğlu, o da Neccar'm oğludur. M û'min
şairlerin seyyididir. Ruhu'l-Kuds ile desteklenmişti. Künyesi Ebu Veiid'di. Ebul-
Haşim olduğu da söylenmektedir. Ensardardtr ve Hazrec kabilesine mensub-
dur. Ve bu kabilenin Neccaroğulları kolundandtr. (Neccari) M edinelidir ve Fu-
rey'a'nm oğludur. Resulullah (a.s)'ın şairi ve sahabisi idi."
Sa'id bin Müseyy^'in bildiıdigine göre Hz. Ömer (r.a) Hassan (r.a)'ın yaran
dan geçti. O da o sırada Mescid'in içinde bazı şiirler söylüyordu. Hz. Ömer (r.a)
göz ucuyla ona doğra baktı. Hassan (r.a) bunun üzerine;
"O nun ( y a n i M e scid 'in ) için d e, senden dah a h ayırlıları varken, ben gen e çtir
sö y lü y o r d u m " d e d i. H z. Ö m e r (r s t) d e: "Doğru söyledin," dedi." (2)
" A lla h ’ın R e su lü n ü savu n du ğu sü rece A llah , H assan'ı Ruhu'l-Kuds ile d es
te k le m e k te d ir " d iy e buyururdu." (3)
"Ey k a rd e şim in o ğ lu , bundan u zak durm adığın sü rece san a karşı yem in ed e
r im ( s a n a iltifa t e tm e y e c e ğ im e yem in ederim -Ç eviren ) Şüphesiz o, Allah'ın R e
s u lü (a .s )'n ü sa v u n u y o r idi." d iy e söyledi." (4)
Bir Açıklama
Hassan (r.a)'m iftira (ilk) olayındaki rolüne rağmen Hz. Aişe (r.a)'mn kızkar-
deşinin oğlunu Hassan (r.a)'a sövmekten alıkoyması, mUslümaran kalbinde kin
taşımayacağını ve kalbindeki hiddetini yenmesi gerektiğini gösteımdctedir. Bu
hadiste, müslUmanın; hiddet duyduğu kişinin gıyabında, açığa vurması ya da bir
başkasının böyle bir şeyle kendi kalbindeki hiddeti dile getirmesine izin venne-
sinden kaçuunası gerektiğine de işaret edilmektedir. Böylesi güzel davranışlara,
"Senin adına onlara karşı etten bir kıl (kılıç) çekeceğim. Benim, kargının
ulaşamayacağı yerlere ulaşan bir söz söyleme aletim vardır" diye söyledi ve
sonra dilini çıkardı. Onunla burnuna dokundu. Adeta bir erkek yılanın dili gibi
bir dili vardı. Dilinin bir yanında da siyah bir ben vardı. Sonra da onunla
çenesine dokundu."
"Onlarda neseb bilgisi (veya nesebin önemi) var. Ebu Bekir'e git. O, Ku-
reyş'in nesebini en iyi bilendir. O sana benim nesebimi sıralar" diye söyledi.
Hassan (r.a):
"Seni hak üzere gönderene yemin olsun ki, senin ve nesebin adına onlara
karşı etten kıl (kılıç) çekeceğim." diye söyledi. Sonra onları hicvetti. Bunun
üzerine Resulullah (a.s):
"(Gönüllere) şifa verdin, kendin de şifa buldun" (yani sözlerinle gönlüm e ra
hatlık verdiğin gibi, kendin de huzur buldun -Çeviren)" diye söyledi." (1)
"Annesi, beraberlerinde bazı kadınlar bulunarak Hz, Ai$e (r.a) ile birlikte
Kabe’yi tavaf etti. Kadınlar Hassan (r.aYa sövmeye başladılar. Bunun üzerine
Hz. Aişe (r.a):
"Ona sövmeyin. Allah'ın "onlar için acıklı azab vardır" (l) sözünde bildiri
lenler ona ulaştı. Gözleri kör oldu. Ben Allah'ın, Ebu Sufyan bin Haris hak
kında söylediği şu sözlerden ölürü onu cennete sokacağını umuyorum:
Şairin "sizin fenanız hayırlınız için feda olsun" sözü hakkında Suhayli şöyle
söylemektedir;
"Sözün görünüşünde bir sevimsizlik bulunmaktadır. Çünkü adet üzere, "şu,
ikisinin fenasıdır" denmez. Böyle olduğunda her ikisinde de her bir fenalık du
rum unun olması gereldr. Ancak Sıbeveyh diyor ki: "Mesala bir kimsenin muha
tabından daha aşağı mertebede olduğunu ifade etmek amacıyla "senden daha
fe n a (şerli) biri ile karşılaştım" dersin. Bu söz, var olan bir fenalık durumunu
ortadan kaldırır. Yine Resulullah (a,s)'ın "erkelderin saflarının fenası sonuncu
sudur" diye buyurması da buna bir örnektir. Bu söz ile Resulullah (a,s) arkada
ki safın, öndekine göre sevaptan daha az nasib alacağını ifade etmek istemekte
dir."
Bu söz üzerine Hz. Aişe "Ancak sen böyle değilsin" diye buyurdu. Ben:
"Yüce Allah "Onlardan, o yalanın en büyüğünü yüklenene de büyük bir azab
vardır" (1) diye buyurduğu halde, sen ona izin mi veriyorsun" dedim. Hz. Aişe
(r.a): "Körlükten daha büyük hangi azab olabilir?" dedi."
Yine Hz. Aişe (r.a): "O, Resulullah (a.s)'ı savunuyordu" veya "Resulullah
f.05)'ı savunmak için hiciv söylüyordu" diye söylemiştir." (2)
Hudeyc bin Muaviye'nin Ebu İshak'tan, onun da Sa'id bin Cubeyr’den riva
yet ettiğine göre Sa'id bin Cubeyr şöyle söylemiştir:
"İbni Abbas'a, "Lanetllk Hassan geldi" diye söylenildi. Bunun üzerine İbni
Abbas: "O, lanetlik değildir, Resulullah (a.syın yanında canıyla ve diliyle cihad
ediyorlardı." dedi." (3)
Zehebi diyor ki:
"Bu söz, onun bizzat savaşlara katıldığına işaret etmektedir."
Bir Açıklama
Hassan (r.a) hakkında genel olarak bilinen, onun savaşlara çok az katıldı
ğıdır. Bunun nedeni de onun daha önce de geçtiği gibi İslam'a girdiği zaman,
yaşımn hayli ilerlemiş olmasıydı. Bazılan onun savaşlara katılmayışım, uygun
tdroayan birtakım seb^lerebağlamışlardır. Onlann ileri sürdükleri bu sebepler
insamn gönlünü mutmain edecek sağlam deliller değildir. O, savaşlara katılma
yışından dolayı kınanmamış ve cezalandınlmamıştır. Bu konuda Resulullah
(a.s)'m kendisini kınadığına dair bir rivayet de gelmemiştir. Bu nedenle savaş
lara katılmadığı için mazur sayılmaktadır.
Zehebi diyor ki:
"Abde bin Süleyman'ın Ebu Hayyan (r.a) Teymi'den, onun da H ubeyb bin
Ebi Sabit'ten rivayet ettiğine göre Hassan (r.a) Resululiah (a.s) hakkında şöyle
bir şiir söyledi:
1) Nur Suresi: 11 -
2) Buharı (71436) 64-KUabu’l-Meğazi. 34-İfiira olayı babı. Müslim (411934) 44-Kitabu
Fedaili's-Sahabe. 34-Hassan bin Sabit (r.a)'in faziletleri babı.
3) Bunu Ebu'l'Ferec Eğani'de rivayet etmektedir. Bu kitap da İbni Asakir'in tanzim ettiği
bir Idtaptır.
HASSAN BİN SABİT (R.A.) 571
"Hassan (r.a)’t gördüm, gözlerinin arasına doğru sarkan bir kakülü vardı,"
diye söylemiştir.
İbni İshak, Hassan (r.a)’ın hicri 54 yılında vefat ettiğini söylem iştir. H aysem
bin Adiyy ile Medaini ise hicri 40 yılında öldüğünü belirtm işlerdir. Onun C e
bele bin Eyhem ile Muaviye'ye heyetlerle gittiği olm uştur. İbni Sa'd is e M ua-
viye'nin döneminde öldüğünü söylemektedir.
"Acele etme. Ebu Bekir, Kureyş'in nesebini en iyi bilen kişidir. Benim de on
ların arasında nesebim var. (Ebu Bekir) benim nesebimi senin için çıkarsın
(tesbit etsin)" diye buyurdu. Hassan (r.a) da Hz. Ebu Bekir (r.a)'in yanına gitti.
Sonra döndü ve:
"Seni hak üzere gönderene yemin ederim ki, seni onların arasından, hamur
dan kılın çekilmesi gibi çekeceğim" diye söyledi.
DERSLER VE ÖĞÜTLER
Hassan bin Sabit (r.a)'in hayatı İslam davetçilerinin alacaklan derslerle dolu
dur. Onun hayan çok büyük bir önem arzetmektedir. Bu açıdan onun hayatını
burada vermiş bulunuyoruz.
dahiliye döneminde şiir, kamuoyunu etkilemede en güçlü silah idi. Müslü
man şairlerden her biri geri kalmaksızın, İslam'a yardım ve ona çağrıda bulun
muşlardır. İslama dokunacak fenalıkları bertaraf etmede, düşmanlarına karşı
onu savunmada ya da bazı durumlara açıklık getinnede İslam şairleri bütün
güçlerini ortaya koyarak bir şeyler yapmaya çalışmışlardı. Bu bize, İslam da
vetçilerinin, kamuoyunu etkilemek için önlerindeki bütün meşru yollan kullan-
malannın, var güçlerini sarfetmelerinin gerektiğini göstermektedir. Şaire şairle,
konuşmacıya konuşmacı ile cevap vermek ResuluUah (a.s)'ın adeti idi. Bu da
İslam davetçileri için bir ölçü ve tutunulması gereken bir kulptur. Hikmet ve
fetva sınırlan dahilinde gazeteye gazete ile, kitaba kitab ile, bildiriye bildiri ile
karşı durmak gerekiyor.
Hassan (r.a)'ın hayatından çıkaracağımız ölçülerden biri de şiir ve beyanın,
İslam davetinde önemli bir yeri olduğudur. Yüce Allah Peygamberine "Onlara
etkili sözler söyle" (1) diye buyurmaktadır. ResuluUah (a.s), şairlerinden çoğunu
etkilemiş ve onlann şiirlerinin, düşman üzerindeki etkisinden söz etmiştir.
Bazdan için dua da etmiştir. Bu, İslamın, şiirin önemini kabul etmeyip ileri geri
söz söyleyen kişilere çok güzel bir cevapbr. İslam davetçileri günümüzde
şiirden yararlanacaklan gibi çağın etkin propaganda araçlanndan da yararlana
caklardır.
HUCR BİN ADÎY (R.A)
İbni Hacer, Hucr bin Adiy (r.a) hakkında şu bilgileri vermektedir:
"Hucr, A riyy’in oğlu, o Muaviye’nin oğlu, o Cebele'nin oğlu, o Adiyy'in oğlu,
o R abi'a’nın oğlu, o da Muaviye Ekrem'in oğludur. Kind'dendir. Hucr bin Ed-
ber ve H u c r H ayr olarak bilinirdi. İbni Sa'd ile Mus'ab Zübeyri, Hakim'in ri
vayetine dayanarak naklettikleri bir haberde şöyle bildirmişlerdir:
"H ucr ve kardeşi Hani bin Adiyy Resulullah (as)'ın huzuruna çıktılar. Yine
bunlar, H u cr bin Adiyy'in Kadisiyye seferine, bundan sonra da Cemel ve Sıffin
vakalarına katılmışlardır. Bu olaylarda Hz. Ali (rafnin yanında, yer alarak
onun taraftarlarından olmuşlardır. Azra ovasında, Muaviye'nin emri ile öldü
rüldükleri bildirilmektedir. Söz konusu ovayı Hucr fethetmişti, öldürülmesi de
orada olmuştur. Bu bilgileri, İbni Kelbi aktarmaktadır. Ya'kub bin Siifyan,
Hucr'un adını, Sıffin olayında Hz. Ali (r,a)'in emirliğini yapmış olanların
arasında saymaktadır. İbni Seken ve başkalarının İbrahim bin Eşter'in ba
basından rivayeti tankıyla verdikleri habere göre İbni Eşter'in babası ve Hucr
bin Edber, Rebeze'de Ebu Zer’in vefatı sırasında hazır bulunmuşlardır."
Buhari, İbni Ebi Hatim -babasından rivayetle-, Halife bin Hayat ve İbni
Hıbban ise onu tabiiler arasında zikretmektedir. Burada değişik bir görüş vardır
ya da yanılgı söz konusudur.
İbni Kani, onun hayatını veriıken Şu'ayb bin Harb'ın Şu'be'den, onun Ebu
Bekir ibni Hafs'tan, onun da Resulullah (a.s)'ın ashabından olan Hucr bin
Adiyy'den rivayeti tankıyla Resulullah (a.s)'ın:"Bır topluluk şarap içer, ama
onu kendi adından başka bir adla çağırırlar" diye buyurduğunu bildirmektedir.
etti. Bunun üzerine Hucr ve cemaatin içindeki diğer fertler Ziyad'ın üzerine
çakıl taslan atmaya başladılar. Ziyad hutbeden indi. Sonra olayı Muaviye'ye
bilerdi. Muaviye de “Onu benim yanıma gönder" diye cevap yazdı. Hucr. Mua-
viye'nin yanına gidince:
"es-Selamü aleyhe, ey 'mü'minlerin em ri" diye seslendi. Muaviye:
"Ben gerçekten mü'minlerin emiri miyim?" diye sordu. Hucr: "Evet" dedi.
Sonra Muaviye onun öldürülmesini emretti. Hucr:
"Benden demiri çözmeyin, kanlanm da yıkamayın (yani üzerimden k ılıa
kaldırmayın, kanlarımı da yıkamayın -Çeviren) ben Muaviye İle hesap yerinde
karsı karsıya geleceğim ve ondan hesap soracağım," diye söyledi."
Rüyanı, Taberani ve Hakim, Ebu İshak'dan şöyle bildirmektedirler:
"Hucr bin Adiyy'i: "Ben bey'atım üzereyim. Kendim o bey'att bozmayacağım
gibi, bozulmasını da istemem" diye söylerken gördüm ."
Üstün konum sahibi bir kişi, kendisine itaat edilen bir emirdi. İyilikle mua-
mel eder, buna son derece özen gösterirdi. Fenalıklara karsı çıkmada önde ge
lirdi. Hz. Ali (r.a) taraftarlarındandı. Allah her ikisinden de razı olsun. Sıffin
Savası'na enûr sıfatı ile katılmıştır. Salih ve çokça ibadet eden bir abid idi."
Taberani'nin sahih bir senetle Sa'id bin Ebi Hilal'den, onun da Ebu Esved
Dueli'den rivayet ettiğine göre Ebu Esved Dueli şöyle söylemiştir:
"Basra'ya gittim. İmran bin Hüseyin (r.a) orada idi. Hz. Ömer (r.a) Basra
halkına dini konuları öğretmesi için onu oraya göndermişti."
Taberani ve İbrü Mende sahih bir senetle, İbni Sirin'in şöyle söylediğini ri
vayet etmişlerdir;
"Basra'ya yerleşen sahabilerden İmran (r.ayın önüne geçen olmadı."
"Hz. H aşan (r.a) buna benzer söz söylerdi. O, fitne olaylarından uzak durdu
ve çarpışmalara girmedi. Ebu Nu'aym: “İmran, duası kabul edilen biriydi," diye
söylemektedir."
Basra kadılığını üstlenmişti. Hz. Ömer (r.a) onu, Basra halkma dinlerini
öğretmesi için göndermişti. Hz. Haşan (r.a) Basra'ya kendileri için İmran bin
Hüseyin (r.a)'den daha hayırlı birinin gelmediğine dair yemin ederdi.
Zarura: "İmran bin Hüseyin (r.a)'i ipek giymiş bir halde gördüm" diye söyle
miştir.
Mutarrif bin Abdullah şöyle söylemiştir:
"İmran bin Hüseyin (ruz) bana dedi ki: "Sana bir söz söyleyeceğim. Umulur
ki, A llah sana onunla bir yarar sağlar. Resulullah (a.s) hacc ile umreyi
birleştirdi, (yani ikisini aynı zamanda gerçekleştirdi.) Ölümüne kadar da bu
tünelden nehyolunmadt. Bu işi, haram eden Kur'an ayeti de inmedi. -Melekler-
bana selam vermekte idiler. Dağlama yapınca bunu (yani selam verme işini)
bıraktılar. O hareketi terkedince, yine selam vermeye başladılar" (1)
Bir Açıklama
Mdeklerin İmran bin Hüseyin (r.a)'e selam vermeleri, bir müslümanın gayb
alemi ile iribat kurabileceğine delil oluşturmakladır. Bu da Allah'a yönelmiş in-
sanlann -keşf ehlinin- açıkladıktan bir dunımdur. Bunun garip karşılanması ge
reksizdir. Kur’an-ı Kerim Meryem'i sıddıklıkla vasfetmektedir. Bununla birlikte
melekler ona hitabda bulunmuşlar ve ona seslenmişlerdir. MUslümanlardan
böyle bir dunımla kaışı karşıya gdodeıin bunu şer'i bir maslahat gördüğü za
man anlatmalan gerekir. Bunu dinleyen müslümanm da eğer anlatanın yalan
cılık ya da günahkarlığına tanık olunmamışsa ve söylenilende de şer'i açıdan bir
uygunsuzluk yoksa duyduğunu doğrulaması caizdir. Bu, İmran'ın söylediği
dağlama yapma ve benzeri tedavi yoUanmn caiz olduğuna dair hükme de ters
düşmez. Ancak tmran için kemalin ancak dağlama yapılmadan gerçekleştiği
anlaşılmaktadır.
Zehebi diyor İd;
"İmran, Resulullah (a.s) ile birlikte birden fazla savasa katılnuştır. Kendi
kavminin beldesinde oturuyor, Medine’y e de ara sıra geliyordu."
Hakem bin A'ıec, îmran bin Hüseyin (r.a)'in şöyle söylediğini bildirmiştir;
"Resulullah (a.s)’a bey'at ettikten sonra, sağ elimle erkeklik organıma do-
kwme§ değilim." (1)
İmran bin Hüseyin (r.a) fime olayından uzak durmuş ve Hz. Ali (r.a) ile bir
likte savaşmamıştır.
Ebu Katade'den şöyle rivayet edilir:
"İmran bin Hüseyin bana "Mescid'e devam et,"dedi. "Ya hana karşı durulur
sa?" diye sordum. "0 zaman evinde dur" dedi." Orada da bana karşı durulur
sa?" diye sordum. "Biri canımı ve malımı almak amacıyla benim karşıma çıkar-
1) Ahmed, bunu Müsned (4l439}'de rivayet etmekledir. Senedinde geçen raviler sika
dırlar. Ayrıca Hakim, Müstedrek {3l472)'de sahih olduğunu söylemiş. Zehebi de bu
hadise muvıtfakat etmiş ve sahih olduğunu bildirmiştir.
2) İbni Sa’d, Tabakatu'l-Kübra (41287) Aynı hadisi Haysemi de Mecma’u'z-Zevaid
(91381)’de rivayet etmekte ve: "Bunu Taberani rivayet diyor, ravileri de isimleri Bu-
hari'nin Sahih'inde geçen ravilerdir" diye söylemektedir.
3) İbni Sa'd (41287)
İMRAN BİN HÜSEYİN (R.A.) 583
sa, o zam an onu öldürmenin helal olduğum görürüm'’ diye cevap verdi," (1)
"Vallahi, benim hakkımda haksız bir hüküm verdin, (doğruyu ortaya çıkar
m ak için) gereken araştırmayı da yapmadın." diye söyledi. İmran: “Bu nasıl
oldu?" diye sordu. "Benim aleyhime yalan yere şahitlikte bulunuldu" diye söy
ledi. Bunun üzerine İmran: "Bu benim malımda olsun (yani bu hüküm benim
m alım da uygulansın -Çeviren). Vallahi bundan sonra, bu meclisle bir daha
(hüküm verm ek üzere) bulunmayacağım," dedi." (6)
nimet bahşettiği zaman, onun üzerinde görülmesini ister" diye buyurdu ." (I)
İbni Şirin şöyle söylemiştir:
"İmran bin Hüseyin (r.a)'in kamından otuz yıl süreyle sarı su çıktı. Sürekli
şekilde buyuranın tedavisi için dağlama yapılması kendisine teklif edildi, ancak
o bunu kabul etmedi. En son vefatından iki yıl önce kabul etti ve dağlama
yaptırdı," (2)
2224- Hakim, İbrahim bin Ata (r.a)'nın babasından şöyle rivayet etmiştir:
"Uyad ya da Ziyad'ın oğlu, İmran bin Hüseyin (r.a)'i zekat toplama m em u
ru olarak gönderdi. Yamnda hiç bir şey almadan geri döndü. Kendisini gönde
ren: "Mallar nerede?" diye sordu. O da: "Sen beni m al için gönderdin. B iz de
Resululah (a.syın döneminde olduğu gibi mallan (yani zekat mallarını) usûlüne
göre aldık, sonra yine Resulullah ( a s )in döneminde uygulandığı şekilde,
usulüne göre hak sahiplerine dağıttık," diye cevap verdi."
<s"y* t^îîyi
» I •
.JLj^ Ji* Uj
"Hanımını bir mecliste (yani bir kerede) üç kez boşayan adamın durumu ne
dir?" diye sordu.
2225- Müstedrek (31471) Hakim sahih olduğunu bildirmiş, Zehebi de onu doğrulamıştır.
2226- Müstedrek (31472)
SÜHEYL BİN AMR (R.A.)
tbni Hacer, Süheyl bin Amr (r.a) hakkında şu bilgileri vermektedir;
"Süheyl Amr'm oğlu, o Şems'in oğlu, o Abdud'un oğlu, o Nasr'ın oğlu, o Ma-
lik'in oğlu, o Hasel'in oğlu, o Amir'in oğlu, o da Lueyy'in oğludur, Kureys'ten
ve Amiroğullan kabilesindendir. (Amiridir) Kureyş'in konuşmacısı (hatibi) dir.
Künyesi Ebu Yezid'di.
"Süheyl önce Mekke’de, sonra Medine'de kalmıştır. Ibni Sem i onu, Şam 'a
yerleşenlerin ilkleri arasında saymaktadır. Hudeybiye'de barış işini Süheyl
üstlenmişti." Bu konuda Resulullah (a.s)'a baş vurmesı ve O'nunla konuşması
Buhari ve Müslim'in sahihlerinde ve daha başka kaynaklarda geçmektedir.
"Sana o işten hiç bir şey düşmez. Allah ya tevbelerini kabul edip onları
feder ya da zalim olduklarından dolayı onlara azab eder (ne isterse onu yapar.
Sana bir şey lazım gelmez.)" ayetini indirdi." (1)
Ahmed bu konudaki hadisi rivayet etmiş ve "daha sora onların hepsi tevbe
etti" ibaresini ilave etmiştir. Humeyd bin Zenceviye Kitabul-Emval'da, tbni El»
Hüseyin'in şöyle söylediğini rivayet etmektedir;
"Resulullah (a.s) Mekke'yi fethettiğinde Kabe'ye girdi. Sonra çıktı. Elini
kapının kolluğum koydu. "Ne duruyorsunuz?" diye sordu. Süheyl bin Am r:
"Beni bırak, Süheyl'in iki ön dişini çıkarayım, bir daha biza karşı söz
söyleyenlesin" diye söyledi. Resulullah (a.s):
"Onları bırak, belki o dişler bir gün seni hoşnut eder" diye buyurdu. Resu
lullah (a.s) vefat ettiğinde Süheyl (r.a) ayağa kalkarak:
"Kim M uham m ed'e kulluk ediyor idiyse, muhakak ki Muhammed ölmüştür.
Kim de A llah'a kuluk ediyor idiyse, muhakkak ki Allah diridir ölmez" diye
konuştu." Bu rivayetin ilk kısmını İbni İshak'ın Meğazi'sinde Yunus bin Bu-
keyr'in naklettiği bildirilmektedir. Ondan sonra Muhammed bin Amr Un Ata ri
vayet etmektedir. Şu rivayet de Muhamiliyat'ta geçer: Sa'id bin Ebi Hindin
Umıe'den, onun da Hz. Aişe (r.a.)'den rivayeti tankıyla mevsul olarak nakledi
lir:
"İbni K a leviye diyor ki: "Hz. Ömer (r.a)'in "iki ön dişini çıkarayım" sözün
deki sır şudur: Süheyl'in üst dudağı yarıktı. Üst dudağı yarık olan Mrisi, iki ön
dişi çıkarıldığı zam an konuşanuız..."
Ebu Kurra'nm İbni Ebi Hüseyin tankıyla rivayet ettiğine göre Resullulah
(a.s) Süheyl'den kendisine Zemzem suyu ikram etmesini istedi. Buhari'nin Ta-
rih'inde ve Barudi'nin rivayet ettiklerine göre Humeyd, Hasan'm şöyle söyledi
ğini bildirmiştin
"M uhacirler v e ensar Hz. Ömer (raYe bağışlananlardan bir topluluk geldi,
birbirlerine bakm aya başladılar. Süheyl bin Amr (r.a) onlara:
"Kendi nefislerinize kızınız, toplum davet edildi, siz de davet edildiniz. Onlar
acele ettiler, siz yavaştan aldınız. Cennetin kapılanna çağrıldığınız zamanki du
rumunuz n a sıl olacak" diye söyledi ve sonra cihada çıktı." Bunu İbrü Mübarek
Cihad'da daha aynntalı bir şekilde vennektedir.
İbni Şahin de Sabit Bunani'nin şöyle söylediğini rivayet etmektedir
588 EL ESASA Fİ’S SÜNNE
"Suhayi bin Amr (r.a) şöyle söyledi: "Vallahi müşriklerle birlikte olduğum
zamanki M umu, mutlaka müslümanlarla birlikte de sürdüreceğim. (Yani müş
riklere destek için ne yaptıysam, aynısını müslümanlara destek için yapacağım.
-Çeviren) Müşriklerin yanında ne harcadtysam, aynısım müslümanlar için de
luırcayacağım."
İbni Ebi Hayseme şöyle den
I
"Süheyl (rM) hicri 128 yılında taun hastalığından ötürü ölmüştür. Yermûk'te
öldürüldüğü de söylenmektedir. Ancak en meşhur olan rivayet birincisidir ve
taundan ölmüş olması kuvvetli ihtimaldir. Bununla ilgili rivayeti İbni Sa'd, Ebu
Sa'd bin Fudala’y a dayanan bir isnad ile vermektedir. Bu kişi, Resulullah
(a.s)'ın sohbetinde bulunmuş idi. Ben ve Süheyl bin Amr, Şam yolculuğunda ar
kadaş olduk. Onun şöyle söylediğini duydum:
"Ben Resulullah (a.s)’m "Sizden birinizin Allah yolunda ömründe bir saat
durması, bütün ömrü boyunca ailesinin yanında çalışmasından (amel etmesin
den) daha üstündür (hayırlıdır) diye söylediğini duydum. Bundan sonra Süheyl:
"Ben ölünceye kadar, sınır gözcülüğü yapar ve Mekke’y e dönmem," diye
söylemiştir
Ravi diyor İd;
"Gerçekten de Süheyl Amvas taunundan olan ölümüne kadar Şam ’da kal
maya devam etti."
1) Hadisin metninde "şehide emrukum" ifadesi geçiyor. Süheyl'in adı olan kelime de
"kolaylık!’mdanana gelen "Sehl”kelimesinin tasgiridir. (Çeviren)
2) Buhari bu hadisi bundan daha uzun bir şekilde rivayet etmiştir. (5/329) 54-Kitabu’ş-
Şurut. 15-Kendileri ile savaşılması caiz olan topluluklarla cihad ve barış yapıl
masında ortaya konulacak şartlar ve bu şartların yazılması ile ilgili bab. Burada
İkrime’den n'vı^er edildiğine göre Süheyl bin Amr geldiğinde Resulullah (a.s) "Sizin
için iŞeriniz kolaylaşı" diye buyurmuştur.
SÜHEYL BİN AMR (R.A.) 589
güç istiyorsa işte güç," diye söyledi. Süheyl eli açık, cömert ve edebi konuşabi
len biriydi. Resulullah ('a.j)'m vefatı sırasında Mekke'de Hz. Ebu Bekir (rxı)'in
M edine'de yaptığı konuşmaya benzer bir konuşma yapmıştı. Dinleyenleri sakin
leştirip, İslam'ı yüceltmişti."
İbni Sa'd, Hanzala bin Sufyan Cumahi'nin şeyhlerinden rivayetle şöyle söy
lediğini bildinniştir:
“Resulullah (a.s)'ın ashabının hayatları konusunda Ebu S a id el Hudri'den
1) Ebu Said (r.a)ln müsnedi (yani Müsned kitaplarında ona dayandırılarak rivayet edi
len hadisler) mükerrerlerle birlikte 1170 hadistir. Buhari ve Müslim'de bunlardan 43
tanesi yer almaktadır. Sadece Buhari'nin rivayet ettiği hadislerin sayısı 16'dır. Sade
ce Müslim'in rivayet ellikleri ise 52'dir.
EBU SAİD EL HUDRt (R.A.) 591
"Sizden biri, hakkı görür veya bilirse insanlardan korkarak onu söylemekten
çekinmesin."
Ebu Sa'id dedi ki: "Bu anlayış (yani insanlardan korkmak dolayısıyla hakkı
söylemekten çekinme) benim, Muaviye'nin önüne çıkmama neden oldu. Gittim
kulaklarım doldurdum , sonra döndüm."
"Resulullah (a.s) Ebu Sa'id (r.a)'in ziyaretine geldi. Biz kendisine koyun
uyluğu sunduk. B iz ona, Resulullah (a j)'t görmesinden ve O'nun sohbetinde bu
lunm asından dolayı "Seni tebrik ederiz" dedik. "Sen, bizim O'ndan sonra neler
yaptığım ızı bilm iyorsun," dedi,"
592 EL ESASA Ff’SSÜNNE
Ali Ca'd Şu'be'den, o Sa'id bin Yezid'den, o Ebu Nadra'dan Ebu Sa'id'in şöy
le söylediğini rivayet etmiştin
"Konuğunuz, söz sözü harekete geçirir."
Babası Malik, Uhud Savaşı'nda şehid edilmiştir. Ebu Sa'id Hendek Sava-
şı'na ve Rıdvan bey'atına katılmıştır. Resulullah (a.s)'dan pek çok hadis rivayet
etmiş ve rivayetlerinde güzel bir üslup izlemiştir. Yine Hz. Ebu Bekir (ra)'den,
Hz. Ömer (ra)'den ve sahabeden bir guruptan hadis rivayet etmiştir. M üçtehid
fakiMerden biri idi."
İsmail bin Ayyaş, Akil bin Mudrik'ten, o da merfiı olarak Ebu Sa’id el Hudri
(r.a)'den şöyle söylediğini rivayet eder:
"Sana düşen Allah korkusuna (Takva'llah'a) sarılmaktır. Bu, her şeyin
başıdır. Yine cihada' devam et. Bu, İslamiyet'in ruhbanlığıdır. Allah'ın zikrine
ve Kur'an'ı okumaya da devam et. Bu, senin gök ehli arasındaki ruhun ve yer
ehli arasında anılma vesilendir. Hakkı söylemek dışında susmayı tercih et.
Böyle yaptığın zaman, şeytana üstün gelirsin."
"Ebu Sa'id Huneyn Savaşı'nda bir mağaraya girdi. Yanına bir adam gitti.
Sonra çıktı. Şam halkından bir adama: "sana öldürebileceğin bir adam
göstereyim m i?" diye söyledi. Şam tarafından olan adam mağaranın kapısına
kadar geldi. E bu Sa'id'in boynunda da kılıç vardı. Adam Ebu Sa'id'e: "Çık,"
dedi. Ebu Sa'id: "Çıkmam, içeri girersen seni de öldürürüm," dedi. Adam
yanına girdi. Ebu Sa'id kılıcı ile vurdu ve: "Ben ve kendi günahınla göç git ve
cehennem (ate§) ehlinden ol" dedi. Adam: "Sen Ebu Sa'id el Hudri misin?" diye
sordu. "Evet" dedi. Bunun üzerine adam: “Benim için mağfiret dile, Allah seni
bağışlasın" diye söyledi."
Abdullah bin Ömer, Vehb bin Keysan'ın şöyle söylediğini rivayet etmiştir:
"Ebu S a 'id el Hudri (ra.)'yi ipek giyerken gördüm."
İbni Adan, Osman bin Ubeydullah bin Ebi Rafi'in şöyle söylediğini rivayet
etmiştir:
"Ebu S a 'id (r.a)'i gördüm. Kardeşim gibi btyıldannı traş ederek iyice kısal-
tırdı."
1} Ebu Davud {{312i) Kitabu'l-İlm, Kıssalar babında bunun bir benzerini rivayet etn ik
tedir. Siyer'in tahkikçisi hadisin ravilerinden biri olan Ala bin Beşir hakkında, İbni
Medini'nin şöyle söylediğini bildirmektedir: "O, meçhuldür {yani adalet yönünden du
rumu bilinmemektedir -Çeviren) Ondan Mualla dışında kimse hadis rivayet etme
miştir." İbni Hibban da onu sikalar arasında saymaktadır. Hadisin diğer ravileri
sikadır. Konuyla ilgili olarak Ahmed, Tirmizi ve İbni Mace'nin Ebu Hureyre'den riva
yet ettikleri bir hadis yer almaktadır. Buradaki hadiste "müslümanların fakirleri zen
ginlerinden yarım gün önce cennete girerler ki, bu da {dünya yılı ile) beşyüz yıla
denktir" ifadesi geçmektedir. Bu rivayetin senedi basendir. Tirmizi ve İbni Hibban
sahih olduğunu söylemişlerdir.
MUĞİRE BİN ŞUBE (R.A.)
tbni Hacer, Mugire bin Şu1)e (r.a) hakkında şu bilgileri vennektedir:
"Muğire Şu'be'nin oğlu, o Ebu AmirUn oğlu, o Mes'ud'un oğlu, o M u'attib’in
oğlu, o Malik'in oğlu, o Ka'b'ın oğlu, o Amr'ın oğlu, o Sa'd'ın oğlu, o A \ f m oğ
lu, o da Kays'ın oğludur. Sakife kabilesindendir. (Sakafi). Künyesi Ebu İsa veya
Ebu Muhammed'dir. Taberi, "Ebu Abdullah olarak künyelenirdi," diye söyle
mektedir. İri boylu, kalın kollu, iki omuzu arası geniş, kızıl ve kıvırcık saçlıydı.
Saçlarının arasını bölmezdi. Hudeybiye umresinden önce müslüman olmuştu.
Söz konusu umreye ve Rıdvan bey'atma katılmıştır. Bu olayla ilgili olarak on
dan da söz edilmektedir. Resulullah (a.s)'dan hadis rivayet etmiştir."
'T a ifte S a k if kabilesinin putlarım yıkma i§inde Ebu Sûfyan ile birlikte idi.
Hz. E bu B ekir (rut) onu Nuceyr halkmm üzerine göndermişti. Yermük Savaşı'na
çıkanirmstı. D aha sonra Sa'd tarafından Rûstem'e elçi olarak gönderilmiştir."
Sahihi Buhari'de Nu’man bin Mukaıran'm Farisilere kaışı savaşması olayı ile
ilgili hikayede Muğire'nin, Nu'man tarafından tmr Kays'a elçi olarak gönderil
diği beliıtilmdctedir. Bu yerlerin fetihlerine de katılmıştır.
Zehebi diyor ki:
"M uğire bin Şu'be komutandı. Künyesi Ebu İsa idi. Ebu Abdullah olduğu
söylendiği gibi, E bu Muhammed olduğu da söylenmiştir. Sahabenin ileri gelen
lerinden. cesaretli ve oyun yapmasını iyi bilenlerdendi. Rıdvan bey'atında bu
lunmuştur. H eybetli ve uzun boylu bir adamdı. Yermük Savası'nda gözü git
mişti. G özünün Kadisiye Savaçı'nda gittiği de söylenmiştir."
Şa'bi'den rivayet edildiğine göre Muğire Şam'dan Kufe'ye beş kez gitmişti.
Ma'mer, Zühri'nin şöyle söylediğini rivayet etmektedir:
"İs becerm ede insanların dahileri bes kişiydi. Bunlar: Kureys kabilesinden
A m r ve M uaviye. Ensardan Kays bin Sa'd. Sakif kabilesinden Muğire. Muhacir
lerden A bdullah bin Budeyli bin Verka Huzai... Kays ve İbni Budeyl, Hz. A li
(r.a) ile beraberdi. M uğire bin Ş u b e de her iki taraftan uzak durarak yalnız kal
mayı tercih etm işti."
1) Bttzak: Mekke yakınlarında bir yer. Buzak diye "za” He okunduğu gibi "Busak" şeklin
de "sad" ile de okunur ve İkincisi daha meşhurdur.
2) Vbulle: Dicle ırmağının Büyük Basra yakınından geçtiği yerdeki kıyısında, Basra'ya
doğru uzanan Körfez bölgesinde bir yer.
MUĞİRE BİN ŞUBE (R.A.) 597
du. "Allah için bir amacın var m ? " diye sordu. O da:
"Vallahi, ben keşke bunu bilndş olsaydım diye arzuladım. Vallahi ben onun
öldürülm esini doğru görmedim. Ey Ebu Yekzan, sen evine girsen ve şu karanlık
açtim caya kadar kılıcım bırakıp beklesen, sonra ay doğduğunda birlikte gözle-
rimiz görür halde yürümeye başlasak olmaz mı?" diye söyledi. Bunun üzerine
Ammar:
"Gözlerimin gördükten sonra kör olmasından Allah'a sığım rm " diye söyle
di. M uğire de:
"Ey E bu Yekzan, seli gördüğün zaman, onun ahntısından uzak dur" dedi."
"Amr'ı Kufe'ye, oğlunu da Mısır'a emir tayin edersin. Kendin de aslanın iki
çenesi arasına oturmuş gibi olursun," diye söyledi. Muaviye: "Peki sen ne düşü
nüyorsun?" diye sordu. Muğire: "Ben senin için Kufe'ye yeterim," d ed i Mua
viye de: "Öyleyse yap" d e d i Sabah olunca Muaviye Amr'a: "Ben şöyle düşün
düm," diye konuştu. A m r durumu anladı. "K ıfe emirliğini yapacak kişiyi sana
göstereyim m i?" diye sordu. "Evet, göster" dedi. Muğire:
"Ben sen i orduların ve arazinin üzerine emir yapmıştım. Sonra Hz. Ömer
(r.a) ve H z. O sm an (ru tfın benden önceki uygıdamalannı hatırladım," diye
söyledi. O da: "Kabul ettim," dedi."
"Size Allah korkusunu, söz dinlemeyi ve size emir gelinceye kadar itaat et
meyi öğütlüyorum. Muğire için Allah’tan mağfiret dileyin, Allah onu bağışlasın.
O, cfiyeti (huzur içinde olmayı) severdi."
ilim adamlan Küfe emiri Mugire'nin hicri 50 yılının şaban ayında, yetmiş
yaşında iken öldüğünü söylemişlerdir,
1) Şiir metninde geçen "za mi'lak" ibaresi ile ilgili Şeyh Şu'ayb diyor ki: "Raculun
mi'lak" ifadesi, hakkını almak için üzerinde özellilkle duran ve bunları iyi kavrayan
bir davacı (hasım) için kullanılır. Mi'lak: Belağatli (edebi konuşan) dil, anlamı taşır."
Jbni Dureyd, yukarıdaki şiirde geçen ibareyi "za miğlak" olarak (ayn değil ğayn ile)
rivayet etmektedir. Zemahşeri, ’Mibred'den naklederek diyor ki: "Kelime meczun ayn
(ayn-i mühmele) He rivayet edildiğinde ibare "öyle bir dava ortaya koyar ki, ondan
kurtulmak mümkün değildir" gibi bir anlam taşır. Harakell ğayn (ğayn-ı mu'cme) He
rivayet edilirse, o zaman da ibarenin şu şekilde yorumlanması gerekir: Öyle birisi ki,
hasmının (aleyhine davacı olduğu kimsenin) delilerinin tamamını etkisiz hale getirir,
onu adeta delilsiz bir vaziyette bırakır." Bu konuda Ta'cu'l-Urus'un "alaka" (ayn, lak,
hrf) maddesine bakına. Metinde geçen iki beyit ise şair MuhelheVe aittir. Mıdielhel
bu beyitleri kardeşi Kuleyb'in arkasından ona ağıt için söylemiştir.
Bu İh' beytin uzun bir ağıt kasidesinden alınmış olduğu anlaşılmaktadır. Beyitte geçen
ifadelerin kasidenin başı ve sonu ile ilişkisi bulunduğundan dolayı buradaki ibareler
net bir şekilde anlaşılmıyor ve bu ibarelerle nelerin kastedildiği açık olarak ortaya
çıkmıyor. Bundan dolayı beyitlerin tercümesinde de bir kapalılık dikkati çekiyor,
(Çeviren)
600 EL ESASA Fİ’S SÜNNE
2227- Ebu Davud, Zeyd bin Eslam (r.a)'den, o da babasından şu şekilde ri
vayet etnüştin
"Hz. Ömer (ruı), Ebu İsa diye künye alan bir oğlunu dövdü. M uğire bin Ş u
be de Ebu İsa olarak künyelenmisti. Hz. Ömer (r.a) ona:
"Ebu Abdullah olarak künyelenmen sana yetmiyor mu?" diye sordu. O da:
"Beni Resulullah (a.s) künyeledi," diye cevap verdi. Bunun üzerine Hz. Ömer
(r.a):
"Resululbh (a.sym geçmiş ve gelecek bütün hataları bağışlanmıştı. B iz ise
kendi halimiz üzereyiz, ne olacağımızı bilmiyoruz," dedi. Bundan sonra M uğire
(r.a), ölümüne kadar hep Ebu Abdullah künyesi ile çağrılır oldu."
ji
"Yüzüğümü kasıtlı olarak kabrin içine attım. Sonra da Resulullah (a.s)'a eli
mi sürmek ve O'na insanlar içinde en son veda eden kişi olm ak için "elimden
yüzüğüm düştü" diye söyledim."
NECAŞİ (R.A.)
Zehebi, Necaşi (r.a) hakkında şu bilgileri veriyor:
"Necasi'nin asıl adı Ashama'dır. Habeşistan'ın kralı idi. Sahabeden sayıl
maktadır. M üslümanlığı güzel olmuştu. Hicret etmemiş. Resulullah (a j)'ı da
görmem iştir. B u itibarla bir yönden tabii, bir yönden de sahabidir. Hz. Peygam
ber (a.s)'in sağlığında v ^ a t etmiştir. Resulullah (a.s) onun için gıyabi cenaze
namazı bildirmiştir. Resulullah ('a.jj'ın ondan başka biri için gıyabi cenaze na
mazı kıldırdığına a it kesin rivayet yoktur. Bunun da sebebi şuydu: O, hıristiyan
b ir topluluğun arasında ölmüştü. Bu topluluğun içinde onun üzerine cenaze na
mazı kıldıracak biri yoktu. Çünkü onun yanında muhacir olarak bulunan saha-
biler, H ayber Savaşı’nın olduğu yıl Medine'ye hicret etmek üzere onun yanın
dan ayrılm ışlardı.
"G idenler hakkında Necaşi ile konuşmadan önce, bütün subaylara hediyele
rim verin. Sonra da Necaşi'nin hediyelerini verin. Daha sonra Necaşi, yanına
giden m ûslüm anlarla konuşmadan önce, onları size teslim etmesini iste-
602 EL ESASA Fİ'S SÜNNE
yin”dediler.
Bu ikisi yola çıktılar, Necaçi (r.a)'nin yanına vardılar. Biz onun yanında,
hayırlı bir memlekette, hayırlı bir kom§u ile birlikle yasıyorduk. Bu ikisi, Neca§i
(r.a)'nin subaylarının tamamına hediyelerini verdiler. Kendisine hediye verdik
leri her subaya da: "Kralın memleketine bizim içimizden, kendi dinlerini terke-
den, sizin dininize de girmeyen kendini bilmez bir takım çocuklar sığındılar.
Bunlar bizim de sizin de tanımadığına yeni bir din ortaya çıkardılar. Bizi krala
bu gelenlerin kavimlerinin ileri gelenleri, bunları kendilerine geri verilmesi için
gönderdiler. Biz onlar hakkında kralla konuştuğumuz zaman, siz kralın onlarla
konuşmamasını ve onları bize teslim etmesi için istişarede bulunun. Onların ka-
vimleri onların daha kavrayışlı ve onların kendilerine yaptıkları ayıplar konu
sunda daha bilgilidirler" dediler. Subayların hepsu bu teklife "evet" dediler. Bu
ikisi daha sonra Necaşi (r.a)‘ye hediyelerini götürdüler. Necaçi (r.a) bu hediye
leri kabul etti. Sonra kendileriyle konuşmaya başladı. Bu ikisi söze başlayarak
söyle söylediler:
"Ey kralı Senin ülkene bizden kendini bilmez bir takım çocuklar sığındılar.
Bunlar kendi kavimlerinin dinlerini terkettikleri gibi, senin dinine de girm edi
ler. Yeni uydurma bir din ortaya çıkardılar. Bu dini ne biz tanıyoruz, ne de sen
tanıyorsun. Bizi sana, onların babalarından ve amcalarından ileri gelenler on
ları geri vermen için gönderdiler. Onlar bunlardan daha kavrayışlı kimselerdir.
Kendilerine karçı i§ledikieri ayıplan da iyi bilmektedirler."
Abdullah ve Amr için Necaçi (r.a)'nin, yanına sığınan kiçilerin sözlerini din
lemesinden daha fena bir sey olamazdı. Kralın etrafındaki subay ve ileri gelen
ler: "Bunlar doğru söylüyorlar ey kral, o gelenleri bunlara teslim et," dediler.
Necasi (r.a) sinirlendi.
"Kendi kavminizin dinini terkettiğiniz, sonra benim dinime veya başka bir
dine de girmediğiniz çu din nedir?" diye sordu. Müslümanlar adım ı konuşan
NECAŞİ (R.A.) 603
"Ey kral! B iz cahiliyet içinde yaşayan bir topluluk idik. Putlara tapar, leş eti
yer, fen a lık la r işler, akraba bağlarını koparır, komşuluk konusunda uygunsuz
davranırdık. İçim izde güçlü olanlar zayıf olanları yerdi. Yüce Allah içimizden
bir elçi (resul) gönderinceye kadar, biz bu hal ite re devam ettik. Gelen elçiyi,
temiz nesebi, doğruluğu, emanete riayet etmesi ve iffetliliği ile tanımaktaydık.
Bizi A llah'a çağırarak, yalm zca O'nu ilah bilmemizi, yalmzca O'na kulluk etme
mizi, önceden bizim ve babalarımızın tapmakta olduğu Allah'tan ayrı olarak
tapınılan ta p a n yapılı şeyleri ve putları terketmemizi istedi. Bize doğru sözlü
olmayı, em aneti yerine ulaştırmayı, akraba ile bağlatıyı sürdürmeyi, güzel
komşuluk etmeyi, haramlardan ve insanların kanlarından el çekmeyi emretti.
Fenalıklardan (Fuhşiyattan), yalan sözden, yetim malı yemekten, temiz kadına
iftira atm aktan bizi nehyetti. Bize, hiç bir şeyi ortak koşmadan Allah'a ibadet et
meyi emretti. Yine namazı, zekatı ve orucu emretti."
"O elçinin Allah'tan getirdiklerinden, senin ezberinde bir şey var mı?" diye
sordu. "Evet" dedi. "Onu bana oku" dedi. Ca'fer de, "Kaf, ha, ayn, sad'ın (yani
M eryem suresinin) başından biraz okudu. Vallahi, Necaşi bunu duyunca göz
yaşları ile sakalı ıslanıncaya kadar ağladı. Yanındaki din bilginleri de kendile
rine karşı b u ayetler okununca, önlerindeki kitaplar ıslanıncaya kadar ağla
dılar. N eca şi (r.a) bunun üzerine şöyle söyledi:
'Y a lla h i yarın ona bunların ayıplarım haber vereceğim ve onların yeşiltile-
rini kökten sökeceğim ," dedi. Gönderilen bu iki adamın bizim hakkımızda en
çok korku taşıyanı Abdullah bin Ebi Rabi'a da:
604 EL ESASA Fİ'SSÜ N N E
"Yapma, her ne kadar bize kar§ı düşman olsalar da, onların da yakınları
var," diye söyledi. Amr:
"Ey kral, bunlar Meryem oğlu İsa hakkında p ek büyük bir söz söylüyorlar,
istersen onlara bir elçi gönder ve kendilerine onun hakkında ne söylediklerini
sor" dedi. Kral da bunu sormak için elçi gönderdi.
1) Müsned'de "Ona üzüldüğümüzde daha şiddetli l»r şekilde ondan önce bir şeye üzül
müş değildik" ifadesi geçmektedir.
NECAŞİ (R.A.) 605
arın olduğu yere kadar ulaştı.) Olayları gördü. Biz de Necasi'yi üstün getirmesi
için A llah'a dua ettik. Sonunda Habeşistan'ın yönetimi tamamen onun eline
geçti. R esulullah (a.s) Mekke'de iken, O'nun yanına dönünceye kadar, Necasi
(rM)'nin yanında hayırlı bir yerde kaldık." (1)
"Senin ülkende bir adam var. Bu adamın amcasının oğlu bizim memleketi-
mizdedir. B u kişi insanların sadece bir tek ilahlarının bulunduğunu sanmak
tadır. E ğer sen bu (yanındaki) adamı ve arkadaşlarını öldürmezsen, bir daha
ben ve arkadaşlarım katiyen sana bu damlayı akıtmayız" diye söyledim. Necasi
(r.a): 'Onun yanına git ve onu bana çağır" dedi. "O, benimle birlikte gelmez,
yanım da bir elçi gönder" dedim. O, arkadaşlarının arasında konuşmakta oldu
ğu bir sırada yanına gittik. Ona "Cevap ver" diye söyledi. Kapıya vardığımızda
ben: "Amr bin el As'a izin ver," diye seslendim. Ca'fer de:
"Allah'ın hizbine izin ver" diye seslendi. Onun sesini işitti. Benden önce ona
izin verdi." (2)
"Bunlara binin, eğer ben yenilirsem çekilip gidin. Ben üstün gelirsem yeri
nizde kalın" dedi. Sonra yazı yazmaya koyuldu ve Allah'tan başka ilah ol-
1 ) Ahmed (11201,209) İbni Hisam ve İbni Ishak, ravinin sema'ına (hadisi duyarak aldı
ğını ifade ettiğine) ait açık bir ibare kullanmakladır. Rivayeti Haysemi de Mecma'-
u'z-Zevaid (6/24)'de rivayet etmekte ve söyle söylemektedir: "Bunu, Ahmed rivayet et
mektedir ve ravileri, Buhari'nin Sahih'inde geçen ravilerdir. İsnadı da kavidir."
2) Bezzar. Kesful Estar (2/297) Bu rivayeti Haysemi de Mecma'u'z-Zevaid (6/29)'de
uzun bir şekilde vermekte ve söyle söylem ekte^: "Bunu, Taberani ve Bezzar rivayet
etmektedir. (Senedde adı geçen ravilerden olan) Umeyre bin İshak, İbni Hibban ve
daha başkaları sika olarak tamimaktadırlar. Onun hakkında pek tereddüte yol
açmayacak bazı tenkidler bulunmaktadır. Senedde geçen diğer ravilerin hepsi Buha
ri'nin Sahih'inde isimleri geçen ravilerdir."
606 EL ESASA Fİ'S SÜNNE
^ ls"
.o l^ jl }
2229- Buhari ve Müslim Ebu Hureyre (r.a)'den rivayet etmişlerdir:
"Resulullah (a.s) Necaşi (r.a)'nin ölümünde onun ölüm haberini duyurdu ve
sahabilerini alıp namazgaha gitti. Sonra onlan s a f halinde dizip dört tekbirle
N ecaşi (r.a) için cenaze namazı kıldırdı."
2229- Buhari (3/116) 23-Kitabu'l-Cenaiz: 4-Ölünün ailesi adına kendisi bizzat ağıtta bu
lunan kimsenin durumu ile ilgili bab. Müslim (2/656) Il-Kitabu'l-Cenaiz. 22-Ce-
naze için tekbir getirilmesi babı.
2230- Müslim (2/657) daha önce belirtilen yerde (yukarıdaki hadisin geçtiği yerde.)
1) Ebu Davud (2/235) Kitabu'n-Nikah. Mehir babı. Nesai (6/119) Kileüm'u-Nikah. Mehir
vermede adeletli davranma babı.
608 EL ESASA Fİ’SSÜNNE
^ ai /j2 i _TTr>
İ>Jj> p : M j ^ ; : J ^
Bir Açıklama
örnek alınacak bir kişiliğe sahip olması ve İslam ümmeti tarihinde, özellikle
de son dönemlerinde çokça tekrar edilen bir takım uygulamaların bulunması
sebebiyle Necaşi (r.a)'nin hayatını burada vermeyi uygun gördük. Açık nass-
lann şehadet ettiği üzeıe o, müslUman olmayan bir topluma. İslam hükümlerin
den başka hükümlerle hükmeden müslüman bir yönetici idi. Bununla birlikte,
ittifakla onun müslümardann seçkinlerinden olduğu kabul edilmiştir. Bu durum,
küfür düzeni içinde, o düzende görev almış olan herkesin kafir olamayacağına
işaret etmektedir. Bu mesele, çağımızın en tehlikeli mesdelerinden biridir. Eğer
herhangi bir zulüm ve zorlanma olmaksızın fetvayı geniş tutmazsak, İslam
ümmetinin varacağı sonuç, yönetim oıganlannda çalışanlar arasında hiçbir
müslümamn kalmamasını gerektirir. Bunun yam sıra mUslümanlar deneyim
güçlerini yitirir hizmet ve kendi insamm gözetme hısatını da kaçırmış olurlar.
Bundan dolayı biz diyomz ki, devlet işlerinde ve kurumlannda çalışma konusu,
ehli tarafından verilecek basiretli fetvıüara ihtiyaç duymaktadır.
Bunun yam sıra, Resıdullah (a.s)'m ashabı ile Necaşi (r.a) arasında geçen o-
layla ilgili hikaye ve Necaşi (r.a)'nin ülkesine sığınan müslümaıdann orada her
hangi bir tebliğ çalışması yapbklanna dair sahih bir rivayetin bulunmaması,
İslami literatürddd siyasi sığınma edebi konusunda da bilgi vermdctedir. Buna
göre bir müslüman herhangi bir beldeye siyasi olarak sığınmak zorunda kalırsa
şartlar ve kanun müsaade etmediği takdirde, onun orada herhangi bir tebliğ faa
liyeti ya{«nası zorunlu de^l& . Esbab-ı Nüzul konusunda aktanlan bir rivayete
göre Ca’fer Habeşistan hınstiyanlanndan bazılannı eUdlemiş, onlar da Resulul-
lah(a.s)'ı ziyaret ederde O’nun huzurunda müslüman olmuşlardır.
USEYD b in HUDAYR (R.A.)
İbni Hâcer, Useyd bin Hudayr (r.a) hakkında şu bilgileri vermektedir:
"Useyd Hudeyr'ın oğlu, o Simak’ın oğlu, o Atik'in oğlu, o İm r Kays'ın oğlu, o
Zeyd'in oğlu, o da Abdu'l Eşhel'in oğludur. Ensardan ve Esheloğulları kabilesi
mensubudur. (E§heli) Ebu Yahya ve Ebu Atik olarak künyeletürdi. Babası H u
dayr, Buas Savaşı’nda (1) Evs kabilesinin atlısı ve balkanı idi. Useyd, İslam 'a
ensar içinde ilk girenlerdendi. Akabe gecesinde görevlendirilen temsilcilerden
di. Sa'd bin Mu'az'dan önce, Mus'ab bin Umeyr'in aracılığıyla müslüman ol
muştur. Bedir Savaşt'na katılıp katılmadığı konusunda ihtilaf edilmiştir.
İbni S a ’d diyor ki:
"Büyük mevki sahibi kamil bir kişi di. Resulullah (a.s) onunla Zeyd bin Ha-
rise'yikardeşleştirmişti. UhudSavaşı'nda dağılmayıp yerinde sebat edenlerden
di. Uhud Savaşı'nda yedi yerinden yara almıştır."
Hz. Aişe (r.a)'nin şöyle söylediği rivayet edilmiştir:
"Ensardan üç kişi vardır ki. ensardan hiç biri, bu iç kişinin derecesine
ulaşamaz. Bunların üçü de A b d ü l Eşheloğullarındandır: Sa’d bin M u'az, U seyd
bin Hudayr (r.a) ve Abbad bin Bişr."
İbni Seken'in İbni Uyeyne'den, onun Hişam'dan, onun Urve'den, onun da ba-
I) Buas: Medine yakınlarında bir yer. Cahiliye döneminde bu yerde Evs kabilesi ile
Hazrec kabilesi arasında bazı olaylar olmuştu. O vakitte de Hazrec kabilesi Evs kabi
lesine üstün gelmişti. Bu vakitle, Evs kabilesinin başında, burada hayatı verilen
kıymetli sahabi Useyd’in babası Hudayr bulunuyordu. Hazrec’in başında ise Ömer
bin Nüman Beyadi vardı. Her ikisi de öldürülmüşlerdir.
H N H U D A Y R (R .A .)
dilmijtir
İbnitshak diyor ki:
"Useyd fr.aj. Bedir Savaşı’ma katılmamış olan Akabe naktbidir. Yani o,
Akabe’de bulunan temsilcilerden Bedir Savaşı'na katılmamış olandır. E bu Yah
ya olarak künyelenirdi. Oseyd’in biraz şakacı olduğu ve çok güzel bir huya sa
hip olduğu söylenmiştir.
Biraz şakacdık tarc^ olan Useyd {reyden rivayet edildiğine göre Useyd bir
keresinde Resulullah (a j)'ın yamnda idi. Resulullah (a.s) ona yanında bulunan
bir öd çalısı ile vurdu sonra: "Bana yaklaş" dedi. O da: "Yaklaşırım” dedi. Son
ra da "Senin üzerinde gömlek var, benim üzerimde ise gömlek yok" dedi. Hz.
Peygamber ( a j) gömleğini çıkardı. Resulullah ( a j) gömleğini çıkarınca, U seyd
(r.a) onun böğrünü öpmeye başladı ve: "Ben de işte bunu istemiştim ey Allah'ın
Resulü," diye söyledi", (l)
"Ey Allah'ın Resulü, Useyd (r.a) bize imamlık ediyor. Bununla birlikte o has-
’j i . _xtro
î> i il v )^ \
ol jlT j v) <
• cl(J|
"Senin sesini dinlemek için yaklaşmış olan melekler idi. Eğer okum aya de
vam etseydin, insanlar onlara bakmaya başlarlar, onlar insanlardan saklan
mazlardı" diye buyurdu."
lullah (a.s)'a gelerek olayı anlattı. Resulullah (a.s) "Bu, Kur'an ile inen sekine
(huzur verici §ey)'dir."‘ diye buyurdu."
îbni Hacer Fethiil Bari'de "Bu ki§i Useyd bin Hudayr' (r.a)'dı" demiştir.
Useyd (r.a)'in başına gelen olaya yakın bir olay da Sabit bin Kays bin Şem-
mas'ın başına gelmiştir. Onun olayı da Bakara Suresini okuması sırasında ol
muştur. Ebu Davud mürsel bir tankla rivayet ederek şöyle diyor:
"Resulullah (a.s)'a "Dün gece Sabit bin Kays'ın evinin lambalarla par
ladığını görm edin mi?" diye soruldu. Bunun üzerine Resulullah (a.s) "Olur ki o,
Bakara Suresini okuyordu" diye buyurdu. Sonra Sabit'in kendisine: "Bakara
Suresini m i okuyordun?" diye soruldu. Bakara Suresi ile Kehf Sureâni birlikte
okumuş olması yahut her ikisinden de bazı bölümler okumuş olması ihtimali
buluıunaktadır.
ABDULLAH BİN ÛMMÜ MEKTUM (R.A.)
İbni Hacer İsabe'de, Abdullah bin Ümmfl Mektum (r.a) hakkında şu bilgileri
vemıektedin
"Amr bin İbni Mektum. Kureyş'ten. Adının Abdullah olduğu da söylenmek
tedir. Daha çok Amr olarak bilinmektedir. Kays bin Zaide bin Esam'ın oğludur.
Arada Kays'ı zikretmeden. Amr bin Zaide diye söyleyenler de bulunmaktadır.
Bunun yanı sıra Zaide'nin yerine Kays'ın ismini zikredenler de vardır.
Annesinin adı, Ommü Mektum Atike binti Abdullah bin Ankese bin A id bin
Mahzum’dur. Kendisi m ü’minlerin annesi Hz. Hatice (r.a)’nin dayısının
oğludur. Hz. Halice (r.a)'nin annesi, Kays bin Zaide’nin kız kardeşidir ve adı da
Fatıma’dır. Amr bin Ûnunü Mektum Mekke’de ilk dönemlerde müslüman olm uş
tur. İlk muhacirlerden idi. Hz. Peygamber (a.s) hicret etmeden önce M edine’ye
gelmiştir. Resuluilah (a.s) savaşlara çıktığında, genellikle onu yerine vekil
bırakır, o da cemaate namaz kıldmrdı.
"Neseb ve siyer konusunda bilgi sahibi olan ilim adamlarından bir gurubun
rivayet ettiğine göre Resulullah (a.s) İbni Ömmû Mektum'u onüç kez yerine ve
kil bıraktı. Ebva, Bevat ve Zu’l-Aşire Savaşlarında, Kerez bin Cabir’in ele
geçirilmesi am acıyla çıktığı gazvede, Suveyk, Gatafan, Uhud, Hamra'ul-Esed,
Necran, Zatu'r-Rika savaşlarında ve Veda Haccmda çıkarken Medine’de yerine
onu bırakmıştır. Bedir Savaşa'na çıkarken de onu vekil olarak bırakmıştı. Daha
sonra Ebu Lubabe'yi yoldan çevirince onu bıraktı."
Katade'nin Enes'ten rivayet ettiğine göre de Hz. Peygamber (a.s) İbni Mek
tum'u yerine bıraktı." Abese Suresi'nde Ümmü Mektum (r.a)'dan söz edilmekte
dir. Yine "müminlerden savaşa çıkanlarla oturanlar bir olmaz..." (1) ayeti keri
mesi inince, özürlü olanları müstesna kılan "özürlü olmaksızın" ibaresi, onun
hakkında inmiştir. Bununla ilgili rivayet Buhari'de ve Sünende, Asım bin Ebi
Rezin'in İbni Ümmü Mektum (r.a)'dan rivayeti tankıyla bildirilmiştir. Orada
İbni Ümmü Mektum'un "Ey Allah'ın Resulü ben kör (derir) bir adamım..." diye
söylediği bidiriliyor ve sonra hadisin devamı veriliyor. Hadis, cemaatle namaz
kılmanın önem i konusundadır. En doğru olanı Allah bilir."
1) Nisa Suresi: 95
2) İbni Sa'd (41206) Hakim Müstedrek (31634) Ravileri sikadır.
618 EL ESASA F İ’S SÜNNE
•CVj*
j il ojiUJ J OjJiPİilI J il
J J p ^ 4İİI OlTj —
> ;îjı j 3:^ > > iî J iis _
2237- Ebu Davud (31131) Kitabu'l-Harac ve’t-İmare ve'l-Fey'. Kötürüm birine velayet
(emirlik, idarecilik) verilmesi babı. İsnadı basendir.
2238- Ebu Davud (41129) Kitabu'l-Hudud. Resulullah (a.s)"a söven hıMandaki hüküm
babı. Ravileri sikadır.
1) Ravileri sikadır.
620 EL ESASA Fİ'S SÜ N N E
.;j 4U c*b;^ ç ij
2240-Tabakatun-Kübra (4/212)
1) Ebu Davud (3/11) Kitabu'l-Cihad. Özürden dolayı savaştan geri hgb, Rivaye
tin isnadı basendir.
2) Tabokatu’l-Kübra (4/212)
ESAD BİN ZURARE (R.A.)
İbni Hacerİsabe'de, Esad bin Zurare (r.a) hakkında şu bilgileri veımektedir:
"Es'ad Zurare'nin oğlu, O Udas'ın oğlu, o Ubeyd'in oğlu, o Sa'lebe'nin oğlu,
o Ğanm’m oğlu, o Malik'in oğlu, o Neccar'ın oğludur. Künyesi Ebu Umame'dir.
Ensardandır. Hazrec kabilesine mensuptur. Ve Neccaroğullanndandır. (Necca-
ri) Ensardan ilk müslüman olanlardandır. Her iki Akabe Biatına da katılmıştır.
Kabilesi içinde temsilci idi. Temsilciler arasında ondan daha küçüğü yoktu.
Onun Akabe gecesinde ilk bey'at eden kişi olduğu söylenmiştir."
Hakim'in Zeyneb binti Nebit'e dayanan bir senetle bildirdiğine göte Resulul
lah (a.s) (Zeyneb binü Nebifin) annesi ile teyzesini, içerisinde inciler bulunan
altm ve külçe küpelerle süsledi. Bunlann babalan Esad bin Zurare (r.a) idi. On-
lan Resulullah (as)'a vasiyet etmişti.
Abdurtezzak’m Ma'ıner'den onun Zühti'den, onun da Ebu Umame bin SeM-
'den rivayet ettiğine göte, (Ebu Umame) şöyle söylemiştir;
ESAD BtN ZURARE (R.A.) 623
"Resulullah (a.s) Esad bin Zurare (r.aYnin yanma gitti. O, Akabe gecesinde
temsilcilerden biriydi. "Diken" hastalığına tutulmuş ve vücudunu iyice ya h n ıj-
tı." (1) Hadis böyle devam ediyor. Bunu aynı şekilde Hakim de Yunus'un
Zühri'den rivayeti tankıyla nakletmektedir. Sabit olan rivayet budur. Bunun bir
de Abdul A'la'nın Ma'mer'den, onun Zühri'den, onun da Enes'ten rivayeti tan
kıyla gelen şekli vardır ki, onu Hakim nakletmektedir ve şazdır (2) Bir de İbni
Ebu Zi'b’in Zühri'den, onun Urve'den, onun da Hz. Aişe (r.a)'den rivayet ettiği
bir şekli bulunmaktadır ki, o da şazdır. Bir de Zum'a bin Salim'in 2Sihri'den,
onun Ebu Umame bin Sehl'den onun da Ebu Umame Esad bin Zurare (r.a)'den
rivayeti ile gelen şekli var ki, bu Abduırezzak'm rivayet ettiği şekle uymamak
tadır. Çünkü o, "Ebu Umame Esad bin Zurare'den” sözü ile ondan rivayette bu
lunmayı kasdetmemiş, Esad bin Zuraıe'nin hikayesinden nakilde bulunduğunu
ifade etmiştir. Doğm olam Allah bilir. Meğaâ alimleri ve Tarihçiler onun Resu
lullah (a.s)'ın sağhğında. Bedir Savaşı’ndan önce vefat ettiğinde ittifak etmişler
dir.
Siyer'de şöyle deniliyor;
"Esad bin Zurare (r.a) seyyid... Neccaroğullannın temsilcisi. Künyesi Ebu
Umame. Ensardan, H ezrec kabilesinden ve sahabenin büyüklerinden. Şiddetli
boğaz ağrısından ötürü ölmüş ve şehid olmuştur." (3)
1) Diken hastalığı (şevke): Bedenin üzerinde ve yüzde kırmızılığa sebep olan bir has
talık. Biz hastalığın adım aynen sözlük anlamı ile tercüme ettik. (Çeviren)
2) Şazz: Bu konuda genelin rivayetine ters düşen rivayete şazz demlirlladis ıstılahında,
güvenilir bir ravinin rivayetine aykırı bir rivayette bulunan ve bu rivayetinde tek
kalan kimsenin rivayetine şazz demlir. (Bu konuda daha geniş bilg için bkz. Talat
Koçyiğit, Hadis Istılahları, 405-408, Ankara, 1980 Çeviren))
3) Metinde Ölüm sebebini açddamak için kullanılan Zehbe kelimesi Boğaz ağrısı, yahut
boğazın gitmesine sebep olaa bir hastalüc veya öldürme anlamındadır.
624 ELESASFİ'SSÜNNE
(a.s) de:
J* * 4UI J_j—'J iS ^ ‘
.*U- ^ ^ <4İ>-
(damayacağı yani salih bir kıd olması halinde, ona belanın gelmeyeceği inancım
taşıyorlar. Bu inanç, bir çok şer’i nassa ters düşmektedir. Bundan önce de bun
dan sonra da hüküm yalmzca Allah'ındır. Ve sonucu yalmzca Allah Teala belir
lemektedir.
Zehebi diyor ki;
"Hz. Ai§e (ra.Ynin söyle söylediği bildirilmiştir:
l)IbniSa'd (31309
2} İbrüSa'd (31610)
3)İbmSa'd(3l6J0)
EBU DÜCANE (R.A.)
tbni Hacer, Ebu DOcane (r.a) hakkında şu bilgileri vennektedin
"Ehu D ü ca n e Ensari. Adı Sım ak bin Harabe. Simak bin Evsi bin Harabe ola
rak da Söylenm iştir. B ed ir Savast’na katıldığı hususunda ittifak edilmiştir. Ali,
onun Y em am e'de seh id edildiğini söylemiştir. İbni İshak'ın Yezid bin Seken
tankıyla g elen b ir senetle bildirdiğine göre Uhud Savasında çarpışma kızı
şınca, M u s’a b b in U m eyr (rM) ölünceye kadar Resulullah ( a j) ’ı savundu. 0 -
nunla birlikte E b u D ücane Simak bin Harase de üzerindeki yaralar iyice çoğa-
lıncaya k a d a r savunm ada bulundu. Onun Museyleme'yi öldürenlerin arasında
yer aldığı söylenm iştir. M üslim 'in Sahih'inde ondan söz edilmektedir."
Ebu Dücane'nin çok şey ifade eden bir kılıcı vardı. Resulullah (a.s) bu kılıcı
ortaya koyarak;
"Kim bu kılıcı hakkım vermek üzere alır?" diye buyurdu. İnsanlar onu al
makta tereddüt ettiler. Ebu Dücane (ra.): "Onun hakkı nedir ey Allah'ın R e
sulü?" diye sordu. Resulullah (a.s) da: "Allah'ın sana fetih nasib etmesine veya
öldürülmene kadar, onunla Allah yolunda savaşmandır" diye buyurdu. Ebu
Dücane (r.a) bu şartla kılıcı aldı. Uhud Savaşı’nda hezimetten önce, alnt açık
ve başı dik olarak ve de düşmana karşı gururlu bir halde kılıcıyla ortaya çıktı.
Üzerinde bir gömlekle başına sarmış olduğu kırmızı bir sarıktan başka b ir şey
yoktu. Gürlercesine şiir söylüyor ve şöyle diyordu:
"Ben bir adamım ki, sevgili dostum benden söz almıştır.
:Jlİî 4İJI j jl ^ Tt T
-o jîii ;Jlî
2242- Müslim, Enes (r.a)'ten şu şekilde rivayet ebniştir:
"Resulullah (a.s) Uhud Savaşı'nda eline bir kılıç aldı. "Benden bunu kim a-
lacak?" diye sordu. Orada bulunanların hepsi ellerini uzattılar. H er biri “Ben,
ben" diye söylüyordu. Resulullah (a.s) “Bunu hakkı ile kim alır?" diye buyurdu.
Bunun üzerine orada bulunanlar biraz durakladılar, Sim ak bin Haraşe Ebu
Dücane (r.a): "Ben onu hakkı ile alırını" dedi. Sonra o kılıcı aldı ve onunla
müşriklerin başlarım doğradı."
j Ji :cJlİÎ 0^ l | J L İ J •'jA
632 EL ESAS Fİ'SSÜNNE
:J lî ^ cJLö U V j 4 jj ^ jj fl
li :Jlî ‘Lh i
2244- Buhari, Hişam bin Urve (r.a)‘nin babasından ve Patıma bintu Mun-
zir'den Esma'mn şöyle söylediğini rivayet etmiştir:
"Resulullah (a.s) hicrete niyet ettiğinde babamın evinde O'mm yolluğunu
hazırladım. Yolluğunu ve yol suyunu koyduğum kabın ağzım bağlayacak bir şey
bulamadım. Babama: "Bunları bağlamak için kemerimden başka bir şey bula-
madtm." dedim. Ba- bam: "Onu ikiye ayır ve onunla bağla," dedi. İşte bunun
için "Zatün-Nikateyn: Çifte kemerli" diye adlandırıldım.”
, onl ar seni iki kemer ile aşağılıyorlar. Bu iki kemer neyin nesidir
biliyor m usun? B en geçmiçte kemerimi ikiye ayırmış ve bir parçası ile Resulul-
0 (a.s) m kırbasının (su kabının) ağzını, diğeri ile de yolluğunu bağlamıştım."
Bundan son ra Ib n i Z ü b eyr "iki kemerlinin oğlu" diye aşağılandığı zaman "Al
lah a yem in o lsun kİ, böyle biri olmaktan şeref duyuyorum" diye söylerdi."
.•rfS'ij İ 3 İ ;J jB .c -> ^ .J . S3 J j k S3 JU ^ J
1 ' c. -1' 'l'ti .'A ' 'îı» î . ı'i '*11 ** 'î '
14İ^
•(/rf'j LS^ ^
2246- Buharı ve Müslim, Esma bintü Ebu Bekir (r.a)’den ;u şekilde rivayet
etmişlerdir:
"Zübeyr benimle evlendiğinde, yeryüzünde atından başka herhangi bir malı,
mülkü, kölesi yahut başka bir §eyi yoktu. Onun atının alcfmı verir, yiyeceğini
temin eder, bakımını yapardım. Katın için hurma çekirdiği döverdim. (1) Ona
alaf verirdim. Su çekerdim. Onun (yani katırın) kovalarını bağlardım, (2) Ha
mur yapardım. Ekmek pişirmesini iyi beceremezdim. Ensardan olan komşu
1) Burada Resulullah (a.s)'ın, arazinin tümünden ayırandı ona mahsus kıldığı, onun
mülkiyetine verdiği kısım kastediliyor. Bu kısım bir mehir olarak da verilmiş olabilir.
Ayrıca Bkz. Müslim, C. 4, sh. 1716, Kitabu's-Selam. Bab: 14
2) Burada söz konusu yerin Medine'den uzaklığı kastediliyor. Bir fersah üç mil mesafeye
eşittir. Buna göre söz konusu yer, Medine'den ila mil uzaklıkta olmaktadır. Bkz.
Müslim, aym yer.
3) Aynı hadisin Buhari'deki rivayetinde bu bölüm şu şekilde geçmektedir: "Erkeklerle
birlikte yola gitmekten utandım ve Zûbeyr ile onun kıskançlığını hatırladım. Zûbeyr
insanların en kıskancı idi. Resulullah (a.s) da benim utandığımı anladı ve yoluna
devam etti. Sonra Zûbeyr'in yamna gittim. "Ben Resulullah (as) ile karşılaştım.
Başımda çekirdek kabı vardı. Onunla birlikle ashabından bazı adamlar da vardı. Re
sulullah (.as) ben bineyim diye bineğini çökertti. Ancak ben utandım ve seıün
hskançhğtm düşündüm’ ıBy söyledim. Bunun üzerine. ’Vallahi başında çekirdek kabı
taşıman benbn için onunla birlikte bineğe binmenden daha fenadır" tüye söyledi.
Daha sonra Hz. Ebu Bekir (rjı) bana, at bakunı işini üzerimden alan bir hizmetçi
gönderıü ve böylelikle adeta beni azad etmiş M u ." Buradaki rivayet Müslim'in rivay
etinde bir kopukluk veya bir düşme olMleceği ihtimalini ortaya çıkarıyor. Çünkü
Müslbn'in rivayetinde, anlam baktmndan da bir kopulduk dikkati çekiyor. (Çeviren)
ESMA BİNTÜ EBU BEKİR (R.A.) 635
"Hz. P eyg a m b er (a.s) M ekke'den ayrılınca, Hz. Ebu Bekir (r.a) onun serveti
nin tam am ını -k i b eşb in veya altıbin idi- beraberine aldı. Dedem Ebu Kuhafe de
o sırada k ö r o lm u ştu . "Bu adam sizi canı ve malı ile sıkıntıya soktu" diye söyle
di. Ben; "H ayır, kesinlikle. A ksine bizim için p ek çok hayır bıraktı" diye söyle
dim. D aha so n ra b ir ta kım taçlar topladım. Onları evin duvarlarındaki delik
lere doldurdum . B u n la rın üzerlerini de elbiselerle kapattım. Sonra onun (yani
Ebu K u h a fe’n in ) elin d en tutup, elini bu elbiselerin üzerine koydum ve "içte bize
bunları b ıra ktı" ded im . O d a :“E ğer hurdan bıraktı ise, o zaman olur" dedi." (2)
Sahih'te bildirildiğine göre Esma (r.a) Resulullah (a.s)'a: "Ey Allah'ın Resulü
annem geldi, g ö rü şm e k istiyor (kendisi de müşriktir), onunla görüşeyim mi?"
diye sordu. R e su lu lla h (a.s) da: "Evet, annen ile görüş" diye cevap verdi." (3)
"Ben, H z. A i§e (r.a) ve E sm a ’dan daha cömert bir kadına rastlamış değilim.
Bu ikisinin c ö m e rtlik le ri d e fa rk lı nitelikteydi. Hz. Aiçe (r.a) bir şeyleri üstüste
biriktirir, y a n ın d a b e lli b ir yekun oluçtuğu zaman, bunu gerekli yerlere
1) Müslim (411717)
2) İbni Hiçam (11448) İbni İshak'tan nakledilmiştir. İsnadı sahihtir.
3) Buhari (101413) 87-Kitabu'l-Edeb. 7-Müsrik bir baba ile ilikleri sürdürme babı.
Müslim (31696) 12-Kitabu'z-Zekat 14-Mü§rik de olsalar, yakınlara, kocaya, çocukla
ra ve anne babaya r u f aka temin etmenin ve sadaka vermenin fazileti babı.
636 ELESASFİ'SSÜNNE
uloitırırdı. Esma (rM) ise yanında ertesi güne bir §ey bırakmazdı."
Faüma bintü Munzir'den rivayet edildiğine göre Esma (r.a) bir hastalığa ya
kalanır, elinin altındaki bütün köle ve cariyeleri azad ederdi. (2)
l^l t ? 1 1 V
2247-Müsledrek(4l66)
1) İbni Sa'd 181253)
2) İbni Sa'd (81253)
ESMA BİNTÜ EBU BEKİR fR.A.’t 637
"Esnta (r.a ) S a 'id bin e l A s zamanında, hırsızlara karşı kendi için bir hançer
temin etti. O zam an hırsızlar Medine'de iyice çoğalmışlardı. Esma (r.a) bul
duğu bu h a n çeri başının altına koyardı." (1)
2248* Müslim, Ebu Nevfel bin Ebi Arkeb (r,a)'den uzunca bir hadiste föyle
rivayet etmiştir:
"Ya g elirsin , y a h u t saçlarını çeke çeke yanıma kadar sürüyecek bir adam
gönderirim." d iy e h a b e r gönderdi. Esm a (rjı) yine kabul etmedi ve: "Vallahi,
beni sa çla rım d a n sü rü y e c e k birini göndermedikçe senin yanma gelmem," diye
haber verdi. S o n u n d a H a cca c kendisi yola çıkarak onun yanma gitti. "Allah'ın
düşmanına y a p tık la rım hakkında ne düşünüyorsun?" diye sordu. Esma (r.a) da
şöyle ceva p ve rd i:
Duyduğuma göre sen ona “ey çifte kemerlinin oğlu" diye hitab ederek haka
rette bulunuyormujsun. Vallahi, ben gerçekten çifte kemerliyim. Bu iki kem er
den biri ile Resulullah (a.s) ile Hz. Ebu Bekir (r.ayin yol azıklarını bineklerine
bağladım, diğeri de bir kadının kullanmadan edemeyeceği norm al kemeridir.
Resulullah (a.sytn bize söylediği bir sözü var, "Sakıf kabilesinin içinden b ir y a
lancı, bir de helak edici çıkar" diye buyurdu. Yalancıyı gördük. (1) H elak edi
ciye gelince, zannediyorum o senden baçkası değildir."
Ravi diyor ki:
"Bu söz üzerine Haccac kalkıp gitti, lüçbir cevap vermedi."
Zehebi, ibni Ebi Muleyke'nin şöyle söylediğini rivayet etmektedir:
"Jbni Zübeyr'in bağına gelenlerden sonra. Esma (r.aynın yanına gittim. Şöy
le söyledi;
"Bu adamın Abdullah’ı astığını öğrendim. Ey Allah'ım! Abdullah'ın ölüsü
yanıma getirilip tütsüsünü yapıp güzelce kefene sarmadıkça benim canımı
alma!"
Gerçekten de daha sonra Abdullah'ın ölüsü yanına getirildi. Esma (r.a) da,
gözleri görmez halde, onu elleri ile tütsüledi ve kefenini sprdı."
l ) M üslim bu yalan cı kişin in M uhtar bin Ebu U beyd S akafi olduğunu b ild irm e k led ir.
B kz. h a k sin g e ç tiğ i y e r.
Ü M M U HARAM (R.A.)
Zehebi, Ümmii Haram (r.a) hakkında şu bilgileri vermektedir;
"Ûmmü Haram, Milhan'ın kızı, o Halid'in oğlu, o Zeyd'in oğlu, o Haram'ın
oğlu, o Cundeb'in oğlu, o Amir"in oğlu, o Ğanm'ın oğlu, o Adiyy'in oğlu, o da
Neccar'ın oğludur. Ensardan, Neccar kabilesine mensup ve Medine'lidir.
Ûmmü Süleym’in kızkardesidir. Enes bin Malik'in teyzesi ve übade bin Sa-
mit'in esidir. Ebu İsa Tirmizi'nin Cami'si hariç,bütllr. hadis kitaplarında Ûmmü
Haram'ın hadisi bulunmaktadır. Üstün seviyeli hanımlardan birisidir,
Enes'in söyle söylediği rivayet edilmiştir:
"Ben, anem ve teyzem Ûmmü Haram dışında kimsenin bulunmadığı bir
sırada Resulullah (a.s) yanımıza geldi ve "Kalkın size namaz kıldırayım" diye
buyurdu ve bize normalfarz namaz dışında bir namaz kıldırdı." (1)
ÜMMÜ H A R A M (R.A.) İLE İLGİLİ RİVAYETLER
^/'1^9 : J l î ? Aİ)1 j b U :c .L ü : c J li ^(
^ t4İ)l Je-* 51JP
Jî Js=^- j U İ . JJ
Bir Açıklama
Nevevi şöyle söylemektedir;
"ilim adamları, Ommü Haram bintü Mühan'ın Resulullah (a.s) ile arada bir
akrabalık bağının bulunması sebebiyle namahrem olmadığında ittifak etmişler
dir. Ancak bunun neden böyle olduğu konusunda ihtilaf edilmiştir. İbni Abdi'l
Berr ve daha başkaları Ûmmü Haram (r.a)’ın Resulullah (a.s)'ın süt teyzelerin
den biri olduğunu söylemektedirler. Bazı ilim adamları ise, onun babadan veya
dededen teyzesi olduğunu ifade ediyorlar. Çünkü Abdulmııttalib'in annesi Nec-
caroğullarındandı."
"Ümmû Siileym (r.a)'in kocası Malik bin Nadr öldü. Sonra onunla E bu talka
Zeyd bin Seki Ensari evlendi. Talha'dan Ebu Umeyr ile Abdullah’ı dünyaya ge
tirdi. Huneyn ve UhudSava^'lanna katıldı. Han ntlann seçkinlerindendi."
"0, Resulullah (a.s)'a iman etti. Bundan sonra Enes'in babası geldi. Daha
önce kayıptı. "Aşka mı kapıldın?" diye sordu. Ümmü Süleym (r.a) de: "Hayır
aşka kapılmadım, ama iman ettim" diye söyledi,"
Sonra Ümmü Süleym (r,a) Enes'e "la ilahe illa'llah" de. "Eçhedu enne M u-
hammeden Resulullah" de" diye telkinde bulunmaya başladı. O da söylediğini
yaptı. Bunun iterine çocuğun babası kadına: "Benim oğlumu bana karşı boz
ma" dedi. Kadın da: "Ben onu bozmuyorum" dedi. Bundan sonra M alik evinden
çıktı. Bir düşmanı onu yakaladı ve öldürdü. Ümmü Süleym (r.a): “Enes, kendisi
memeyi bırakmadıkça ben onu sütten kesmem ve Enes konuşuncaya kadar da
evlenmem," dedi. Daha sonra ona Ebu Talha evlenme teklifinde bulundu, E bu
Talha o zaman henüz müşrikti."
"Ebu T a lka Ûnımii Siileym 'le evlendi. Bunların aralarındaki mehir İslam
(Ebu Talha'nın İsla m 'a girm esi) oldu. Û nm ü Süleym (r.a) Ebu Talha'dan önce
müslüntan olm uştu. Sonra E bu Talka ona (evlilik) teklifinde bulundu, "Ben
müsliiman oldum , sen de müslüman olursan seninle evlenirim" dedi, O da
müslüntan oldu ve böylelikle aralarındaki mehir (Talha'nın müslüman olması)
oldu."
oi' —T To ^
,Vl-» iİM \^\ " * ,J
.JU» \* *"
ji \'
c I jI ^^ \
Jl '*1 caJ *
^ Ja ı \ ^ j \ ^1|
ÜmraÜ Süleym (r.a) Enes bin MaLk(r.a)ın annesidir. Buradaki ifa d e ile
(Enes bin Malik) sürekli olarak gidip gelm eyi kasdetm iş olabilir. Çünkü R esu -
lulah (a.s) Enes’in teyzesi olan Ümmü Haram'ın yanına giderdi.
‘r*'- ^ y (jjj
2253- Buhari 17/40) 62-Kitabu FedaiU’s-Sahabe. 6-Ömer bin ilattab (r.a)'tn menkıbeleri
babı. Müslim (4/1908) 44-Kitabu FedaiU's-Sahâbe. 19-Enes bin Malik'in annesi
Ümmü Süleym'in faziletleri babı.
2254- Tabakatu'l-Kübra (8/428)
1) Müslim (4/1908) 44-Kitabu Fedaili's-Sahabe. 19-Ûmmü Süleym'in faziletlerinden bir
kısmı babı.
ÜMMÜ SÜLEYM (R.A.) 645
2255-Tabakutu'l-Kübra (81428)
1) T im izi (41306) 27-Kitabu'l-Eşribe. 18-Bu konudaki ruhsallarla ilgili rivayetler babı.
İbni Mace (211132) 3-Kitabu'l-Eşribe. 21-Ayakla su içme babı. Buradaki rivayetin
isnadı sahihtir.
2) Buhari (11/70) 79-Kitabu'l-İsti‘zan. 41-Birilerini ziyaret ederek onların yanında öğle
uykusu uyuyanın durum u babı. Müslim (4Iİ816) 43-Kitabu’l-Fedail 22-Resuluiİdh
(aj)'ın terinin kokusu ve onunla teberrükle bulunma babı.
646 ELESASFİ’SSÜNNE
caoğullarımn bir emanet aldıklarını biliyor musun? Sonra onu yanlarında tut
muşlar. Daha sonra bu emanet kendilerinden istenmiş, ama bu istek onlara ağır
gelmiş" dedi. Ebu Talha : "Hiç insaflı davranmamışlar" diye cevap verdi. Örn-
mü Süleyam (r.a) de: "İşte senin oğlun da Allah'tan bir emanet idi, onun ruhu
nu aldı," dedi. Bunun üzerine Ebu Talha, "inna lillah..." dedi ve A llah'a ham-
detti."
Sabah olunca Ebu Talha Resutullah (a.s)'ın yanına gitti. Resulullah (a.s)
onu görünce: "Dün geceki davranışınızdan dolayı Allah size lutfeylesin" diye
bvyuröa.
Ûmmü Sûleym (r.a), Abdullah bin Ebi Talha'ya hamile kaldı. Sonra onu bir
gece dünyaya getirdi. Benimle birlikte Resulullah (a.s)'m yanına gönderdi. Ben
yanıma bir kaç güzel hurma aidini. Bebeği Resulullah (a.s)’a götürdüm. G it
tiğimde, develerine yiyecek veriyor ve onlara nişan koyuyordu. “Ey Allah'ın R e
sulü, Ûmmü Süleym (r,a) dün gece çocuk dünyaya getirdi" diye söyledim. H ur
malardan bazılarını ağzında çiğneyerek çocuğun ağzına koydu. B ebek dilini
çıkardı. Resulullah (a.s) "Ensann sevgilisi hurmadır" diye söyledi. "Onun
adını da koy, ey Allah'ın Resulü" diye söyledim. "O Abdullah'tır" dedi." (1)
Sa'id bin Mesnık Sevil. Abaye bin Ra&'a'nın şöyle söylediğini rivayet et-
mektedir;
"Enes'in anası Ebu Talha'nın nikahı altındaydı." Daha sonra yukandakine
benzer bir rivayeti zikretmiş ve Resulullah (a.s)'m "Ey Allah'ını, onların gecele
rine bereket ver" diye söylediğini bildirmiştir.
Benzeri bir rivayette ise Hind'in burada "Sen Bedir gününde bize çocuk mu
bıraktın?" diye söylediği bildiriliyor/ Onun, kocasının malından onun izni ol
maksızın kendine yetecek kadar bir miktar alması halinde bir sorum luluk olup
olmayacaağı hakkında soru sorması da Buhari ve Müslim'in Sahih'lerinde nak
ledilmektedir. Burada kendisine: "Kocanın malından iyilikle, sana ve çocuk
larına yetecek kadar al" diye cevap verildiği ifade edilmiştir. Bu olay. H işam
bin Urve'nin babasından, onun da Hz, Aişe (r.a)'den rivayeti ile nakledilmiştir.
Abdullah bin Muhammed bin Urve,'genelin rivayetine ayk&ı bir rivayet naklet
miş ve rivayeti Hişam'dan aldığını, onun babasından, onun da H ind'den riva-
HİNP B ÎN T Ü U T B E ( R .A .) 649
yet ettiğini sö ylem iştir. B u rivayeti İbni Mende naklediyor. Bu rivayetin baş to
ru n d a şöyle den iliyo r:
"Ebu S ü fy a n 'm m a lın d a n daha önce de bir miktar alıp harcamıjlıtn," dtıll.
Ebu Süfyan d a ; "B en im m alım dan her na aldıysan, senin için helaldir" dedi"
Ebu Ömer dedi ki: "Hind, Hz. Ömer (r,a)'in hilafet dönemindi, Ut, Ehu Bı-
kir (rM)'den lasa b ir süre sonra vefat elti, Ebu Kuhafe İle aynı ilindi vtfat
etmişti." Emsal'ın mlielifi, onun Ebu Süfyan'm emlriığj dOrt^ninc. !(«(# dit»
sonrasına kadar yaşadığına ait bilgiler nakletmekledir. Çünkü Hm Sülym'm
Hl Osman (r.a/ın hilafeti döneminde öldüğünde ihtilaf ^ibnenûfiüf- kid'
onsakişinin tâldirdiğine göre bir adamMuaviye'ye" Batuı Hind'i nüafdıf dtyi
lüjdedl ktoaviye "O artık çocuktan kesilmlfllr ve evlenmeye ihtiyod ytdîiar*
(üyesöyledt Bunun Özerine adam, "Öyleyse berd filoma yen eoli
Noaviyedeşöyle b^it söyledi:
"Beyaz gebe kalmak istedi, buna gücü yetmeyince
Develerin yumurtalanm istedi,
Yaıü adam elde
650 EL ESAS Fİ’S SÜNNE
^ ^ ^ ^_,u 4! i «tYön
u ;î .iiîU:. J iî ^ \ } ı ot
^ dil Jü J iî ^ 1^— j î ^
"Nefsim elinde olana yemin ederim ki, benim için de aynı" diye cevap verdi.
Daha sonra Hind:
"Ay Allah Resulü, Ebu S i^ a n pek cimri bir adamdır. Onun matından çocuk
larımın ihtiyacı olan yiyeceği alsam (yani onun haberi olmadan) benim için b ir
vebal otur mu?" diye sordu. ResuluUah (a.s):
"Senin onları geçindirmek için gerekeni almandan dolayı üzerine bir vebal
yoktur" diye söyledi."
DERSLER VE ÖĞÜTLER
GOçlO ve koıkusuz bir şahsiyete sahip örnek bir kadın olması nedeniyle bu
rada Hind bintü Utbe'nin hayat hikayesini verdik. O, İslam'a ve müslümanlara
karşı çok boyutlu çalışmalarda bulunmuştu. İslam'a ve müslümanlara karşı in-
sanları savaşa teşvik edebilmek için bütün gücünü kullanıyordu. Kalbinde kin
ve intikam duygulan bulunuyordu. Bütün bunlara rağmen müslüman oldu ve
müdümaıdığı da kabul edildi. Bu, Allah yoluna davet edenler için, hayatta ol
duğu sürece bir insandan ümit kesmemeleri konusunda önemli bir ölçüdür. İs
lam davetçileri, İslam i^n elde edecekleri zafer ve başanlar ile insanların kalp
lerinde değişimler meydana getireceklerdir. Yaıü Allıüı davasımn yolculan, in
sanlardan umud kesmeyecekler ve her hal ve şartı İslam'ın istikbali için kullan
maya çalışacaklardır.
Ifind'in müslüman olması, çeşitli olaylara işaret etmektedir. En güçlü şahsi
yetler bile sonunda ResuluUah (a.s)'ın şahsiyeti karşısında erimiş ve teslim
olmuşlardır. İslam yücelik, büyüklük ve azametli, güçlü şahsiyeüeri bile etki
leyebilmektedir. Bu, İslam davetçilerinin çıkarmaları gereken önemli bir derstir.
İslam, başan ve zafer gücünü taşunakla birlikte, başkalannın güvenlerini
elde edebilen, yeterlilik sahibi yüksek şahsiyetleri kazanmaya da ihtiyaç duy
maktadır. Bu tür şahsiyetlerin müslüman olmalan ile başkalan da teslimiyeti
kabul ederek İslam dairesine girerler.
Burada davetçiler için bir başka ders daha bulunmaktadır: İnsanlann İslam'ın
çağnsına cevap vermeleri, kişisel veya kabilevi intikam ve gadabını tatmin
duygusundan önce gelir. Hind, Hz. Hamza (r.a)'nın kaımnı yardı, oradan
ciğerini çıkanp çiğnedi. Buna rağmen ResuluUah (a.s) onu kabul etti.
ResuluUah (a.s), bazı kimselerin İslami davete karşı cezayı gerektirecek bir
takım cinayetler işlemelerinden dolayı bu kimselerin kanlannı helal kılmıştı.
Ama bunların sayısı genel sayı içinde oldukça azdır.
Böyle cinayet işleyenlerden pek çoğu daha sonra müslüman olmuş, Resulul-
lah (a.s) da oıüan affetmiş ve müslümanlıklanm kabul etmiştir. Vahşi de bu af
fedilenlerden biridir. Gerek Vahşi ve gerekse Hind daha sonra İslam'a yararlı
pek çok işler başarmışlardır. Halid bin Velid'in de konumu bunlar gibidir.
NESİBE BİNTÜ KA’B (R.A.)
îbni Hacer îsabe’de, Nesibe bintü Ka'b (r.a) hakkında şöyle diyor:
"Nesibe, Ka’b'ın kızı, o Antr'ın oğlu, o A yfın oğlu, o Anır'ın oğlu, o M eb-
dul’un oğlu. 0 Amr'ın oğlu, o Ğanm'ın oğlu o, Mazin'ın oğlu, o da N eccar’ın
oğludur. Ensardandır. Lakabı Ûmmü Umare'dir. Hem adıyla hem de künyesi ile
tanınmıştır,
İbni Jshak'ın, Yunus bin Bukeyr'den ve başkasından ondan ikinci Akabe bey -
atı ile ilgili olarak rivayet ettiğine göre Hazrecoğullarından bu bey'ata
altmışHd erkek ile iki kadın katılmıştır. Bildirildiğine göre Resulullah (a.s) bu
iki kadından da bey'at almış, ancak onlarla el sıkışmamıştır. Bu itd kadın için
şartları anıklamış, onlar da kabul etmişlerdi. Bu bey’ata katılan iki kadın; M a
zin bin Neccaroğullarından Nesibe bintü Ka'b (r.a) ile onun kızkardeşi idi."
İbni Hişam Ziyadat'ında, Ününü Sa'd bintü Sa'd bin Rebi'in şöyle söyledi^ni
bildi mıektedlr
"Ümmü Umare'nin yanına gittim. "Ey teyze, bize rivayette bulun" dedim .
Şöyle dedi: "Uhud gününde yanımda bir su kabı olarak çıktım. Su kabının
içerisinde de su vardı. Resulullah (a.s)'ın yanına vardım. O, ashabının arasında
idi. Üstünlük müslümanlardaydı, rüzgar da müslümanların lehine esiyordu.
Müslümardar yenilgiye uğrayınca, Resulullah (a.s)'ın yanında durdum.
Doğrudan çarpışmanın içine girdim. Kılıçla saldırılara engel oluyor, b ir yan
dan dayayla ok atıyordum. Bu çarpışmada, kuvvetli bir yara aldım,"
Damra bin Sa'id Mazini, ninesi olan Nesibe (r.a)'den şöyle rivayet etmiştir:
"Nesibe (r.a) Uhud Savast'na katılmıştı ve söyle diyordu:
Mus'ab bin Damra bin Sa'id. babasımn şöyle söylediğini rivayet etmiştir.
“H z. Ö m er ( r a f e ganim et m al olarak ipek elbiseler geldi. Bunların içinde
gayet g ü zel b ir ipek elbise vardı, onu Ûmmü Umare (rM fye gönderdi."
Oğlu Habib bin Zeyd bin Asım'ı Museyleme öldürmüştü. Diğer oğlu Abdul
lah bin Zeyd Mazini ise ResuluUah (a.s)'ın abdest alış şeklini rivayet eden
kişidir. O da Hane gününde öldürülmüştü. Museyleme'yi kendi kılıcı ile öldü
ren de odur.
Siyer'in tahkikçisi diyor ki;
"Harre, siyah kayalarla dolu olan arazilere denilir. Böyle siyah kayalıklar
daha çok ResuluUah (a.s)'ın şehri Medine'nin etrafında bulunuyordu. Burada
anlatılan Harre ise Vakım kayalığıdır. Burası Medine'nin iki kayalığının
doğusuna düşmektedir. Çarpıçma burada meydana geldiği için, bu isimle
anılmıştır. Hurre çarpışmasının sebebi ise suydu:
"Medine halhnın ileri gelenleri, Yezid bin Muaviye'nin kötü yönetim inden
dolayı ona verdikleri bey'atlarını bozdular ve ona karsı çıktılar. Bunun üzerine
Yezid. onlara karçı bir ordu hazırladı. Baçına da Müslim bin Ukbe M eriyy'i
geçirdi. Bu ordu ile Yezid'e karçı çıkanlar, hicri 63 yılının zilhicce ayının
çıkmasına üç gün kala Medine yakınlarında karşılaştılar. M edineliler ordu
karsısında yenilgiye uğradı. Bu olayda sahabenin hayatta olanlarının önem li
bir kısmı ile tabiinden olan müslümanlann ileri gelenleri açıktan, insanların
gözleri önünde zulüm ve haksızlıkla öldürüldüler."
İbni Abdilberr ise onun Bedir Savaşı'na değil, Uhud Savaşı'na katıldığım
söylemiştir. Abdullah'ın Bedir Savaşı'na katılmadığı doğrudur. En doğmsunu
Allah bilir.
ÜMMÜ EYMEN (RA)
İbni Hacer Isabe'de, Ümmü Eymen (r.a) hakkında şu bilgilen vermektedir:
"Ömmii Eymen (r.a) Resulullah {a.s}'ın azatlısı ve onun bakıcısı yani dadı-
sidir. Ebu Ömer, adının Bereke olduğunu bildirmiştir. Bereke, Sa'lebe'nin kızı
dır, o A m r'ın oğlu, o Hısnın oğlu, o Malik'in oğlu, o Seleme'nin oğlu, o Amr'ın
oğlu, o da Nu'man'ın oğludur. Kendisine Ömmii Zaba da denilirdi." İbni Ebi
H aysem e diyor ki:
"Ebu Umame, C erir bin H azim’den Osnuın bin K asm 'ın şöyle söylediğini ri
vayet etmiştir:
İbni Seken de bunun bir benzerini Hişam bin Hasan'm Osman'dan rivayeti
tankıyla nakletmektedir. Orada şöyle bildiriliyor:
"ümmû Eymen Mekke'den Medine'ye doğru hicret için yürüyerek yola çıktı.
Yamnda azık yoktu." Bu rivayetin devamında şöyle deniyor: “Ûnınıü Eymen
dedi ti: "Güneşin battığı sırada birden basımın üstünde asılı bir kapla karşılaş
tım." Yine bu rivayette Ümmü Eymen (r.a)'in şöyle söylediği bildiriliyor:
"Bundan sonra sıcak günde oruç tutar, susamak için güneşin altında dola
şırdım. Ama bu olaydan sonra susamadım." Abdullah bin Musa, Fadayi bin
Merzuk'tan Sufyanbin Uyeyne'nin şöyle söylediğini rivayet etmiştir:
"ümmü Eymen (r.a)'e güzel güzel hediyeler verir ve onun önüne geçerdi.
Resulullah (a.s) "Cennet ehlinden bir kadınla evlenmek kimi hoşnut ederse,
Ümmü Eymen'le evlensin" diye buyurdu. Onunla Zeyd bin Harise evlendi..."
<İU j* ^ ^ Oj ^ t î j j —YYOV
^ 1 JL.I Jl 'i),
•Jü 'T y
"Hayır vallahi, onları sana veremez, onları bana verdi." diye söylemeye baş
ladı. H z. Peygam bar (a.s): "Senin olan şudur" dedi. O ise "Hayır vallahi" di
yor, ya h u t buna benzer bir şey konıışıtyordıı. Hz. Peygamber (.as) yine "Senin
olan şudur" diye kendisine verdiği şeyi bildiriyordu. Sanıyorum, bunun on mis
lini veya on misline yakınını söylemişti. Veya benzer bir şey konuşmuştu."
"Hz. Peygam ber (a.s) Ummü Eymen (r.a)'in yanına gitmek üzere çıktı. Ben
de O 'nunla birlikte çıktım. Ömmü Eymen (r.a) ona, içinde içecekler bulunan bir
kap uzattı. Bilmiyorum, (Resıdullah (a.s)) o sırada oruçlu muydu, yoksa içmek
m i istem edi (kabı almadı). Bunun üzerine Ömmü Eymen (r.a) O'na bağırmaya
ve sinirlenm eye başladı."
2257- Tabakatu’l-Kübra (8/225) İsnadı sahihtir. Buharı ve Müslim de bunun bir benzeri
ni rivayet etmişlerdir:
2258- MüsUm (3/1907) 44-Kitabu FedaiÜ's-Sahabe. 18-Ümmü Eymen'infaziletleri babı.
658 EL ESAS FÎ'S SÜNNE
Bir Açıklama
İmam Nevevi diyor ki:
'Verdiği içeceği içmekten kaçınmasından doiayı bağırmaya ve yüksek sesle
kortusmaya baçladt.." Hadisinin genel anlamı çudur: “Hz. Peygamber (a.s) y a
oruuçlu olduğundan veya bir ba§ka sebepten ötürü içecek kabım Ömmü Eym en
(r.a)’e geri verdi. Ûmmü Eymen (r.a) de bu duruma kızdı ve yapılan harekete
kar§ı çıkar bir çekilde konuçtu. 0 , Resulullah (a.s)'ın bakımı ve büyütülmesi iie
ilgilendiğinden dolayı, O'na zaman zaman öğütte bulunurdu."
Vj ıjsJ j i ii tj J - Q)\
•V-'V t .^ b
2259- İbni Sa'd, Usame bin Zeyd (r.a)'in azatlısı Harmele (r.a)'den şu şekil
de rivayet etmiştin
"Onun (Harmele’nin) İbni Ömer ile birlikte oturduğu bir sırada H accac bİn
Eymen içeri girdi. R u h i ve secdesini tam yapmadan bir namaz kıldı. İbni Ö m er
onu yanm a çağırarak:"Sen namaz bidığını mı sanıyorsun? Sen nam az kılma-
git namazı yemden h l," dedi. Adam döndü, ama namazı yenilem edi. İbni
Ömer "Bu kimdir?" diye sordu."
"Ben: "Haccac bin Eymen bin Û nm ü Eymen” dedim. Bunun üzerine İbni
Ömer:"Eğer Resulullah (a.s) bunu görseydi, mutlaka severdi" diye söyledi."
^ J j-'j İT ^ tjU»'' * . ^
Slî U :İJ ü i 4LlâiP U U :14J s c i ; l^Jl U^l
jJİp U,:ü»*g^
"Bizimle gel. Ümmü Eymen'in yanma gidelim. Daha önce Resulullah (a ^ fın
ziyaret ettiği gibi, onu ziyaret edelim." dedi. Ününü Eymen'in yamna git~
tiğinüzde ağladı. Hz. Ebu Bekir ( r ^ ) ve Hz. Ömer (rjı) kendisine "Niçin
ağlıyorsun? Resulullah (a.s)'m Allah katında olması daha hayırlıdır" dediler.
Bunun üzerine: "Ben Resulullah (a.s)'ın Allah katında olmasının daha hayırlı
olduğunu bilmediğim için ağlamıyorum. Ben, gökten vahyin kesildiğine ağlıyo
rum," dedi. Onun bu sözü Hz. Ebu Bekir (r.a) ve Hz. Ömer (r.a)'i de ağlattı."
Vakidi, Ümmü Eymen (r.a)'in Hz. Osman (ra.)'ın hilafeti döneminde vefat
ettiğini bildiımiştir. Hakim, Mus'ab bin Abdullah'ın şöyle söylediğini rivayet et
mektedir
"Resulullah dadısı ve adazlısı Ümmü Eymen (r.a) Hz. Osman (r.a)'tn
hilafetinin ilk dönemlerinde vefat etnüştir."
2261- Buhari ve M ü slim , Ümmü A tiyye (r.a)'den şö y le rivayet eön işlerd ir:
Bir Açıklama
Şeyh Şu'ayb diyor ki:
"Hakkımızda kesin bir yasak da konulmadı" sözü ile "bizimle ilgili diğer ya
saklarda olduğu gibi, bu yasak te'kidli ve kesin bir şekilde gelmemiştir" demek
istemektedir. B ir bakıma söyle söylemiş olmaktadır: Haram olmamakla birlikte,
bizim cenazelerin peşinden gitmemiz hos karşılanmamış, mekruh sayılnustır."
Kurtubi diyor ki:
"Ûmmü, Atiyye (r.a)'nin sözünün zahiri anlamından çıkarıldığına göre bura
daki nehy, tenzihi nehyhdir. İlim adamlarının çoğunluğu da bu şekilde söyle
mektedirler."
4ijı ^ f{ ^ ^syJ - t n t
J ^ 3; - t t n r
"Ey mü'mirüerin emiri, onu da ResuluUah (a.s)'ın senin yanında olan kızına
ver" diye söylediler. Hz. Ömer (r.a): ''Önımü Selit buna daha layıktır. Ömmü
Selit ensar kadınlarının ResuluUah (a.s)'a bey'at edenlerindendir" dedi. Hz.
Ö m er {r m ) sonra "O, bize Uhud gününde (su) hrbalarım taprdı." dedi.”
“Bundan sonra, bir takım topluluklara neler oluyor da A llah’ın kitabında bu
lunmayan çeşitli şartlar ortaya sûrifyorlar. Allah’ın kitabında yer alm ayan he
rhangi bir şart batıldır. B u şekilde yüz şart belirlemiş olsa bile. A llah’ın kitabı
en doğru olandır. Allah’ın şartı da en kuvvetli olandır. İçinizden "sen filancayı
azad et, velast ise bana ait olsun" diyenler, ne yapm ak istiyorlar. Vela, kim
azad ederse onundur."
1) Müslim yukarıdaki hadisin geçtiği yerde rivayet etmiştir. Burada kadm n köle koca
sını seçip onun hakmdald hükümlerin kendisi için de geçerli olması ile, hürriyeti
se ç e ri kocastmn köleliğinin kendisi için bağlayıcı bir yüzü olmaması arasında bir
tarcih yapması kastediliyor. (Çeviren)
BERÎREfR.A.->
665
o ''*■ »» »*»»«>■bUı
«K H 1"^ 1 f «o»M o4 f « ) o « . fal
fefoWe m uhayyer kılmazdı.' Bu nvayette bundan sonra" ibaresi yoktur.
‘İS T İÎ . l u i ^ jî .^ î j,
'.I »
l^îil Sljl \çJ L ^ >LS% J , 01^ :cJlî .LiJlp ^ t j j j —Yt %O
:JÜÎ . ^ ^ O / J i .li.'ilj l i ^ ' öî
.IfiİÂi Ojlis-U . 4Jl .c .üîfrj :cJlİ #j;pl jlî
}*)» :Jlİî ^ ^ îiJi o ^ ö i .d :cJ\İ
• ' fJ'' "^1 ' ' ' ,4ieL^
Î- ' ' I. ^"T-
-Ig.
"Sen onu satın al, sonra da azad et, Vela, azad edene aittir." Ben de azad et
tim. Resulullah ( a j) onu (köle olan kocası ile birlikte kalıp, onun sahiplerinin
tahakkümüne girmekle, hürriyeti seçmek) arasında muhayyer kıldı. 0 da nefsini
(yani hür olmayı) seçti. İnsanlar ona sadaka^ verirler, o da gelenleri bize hediye
ederdi. Bunu da Resulullah (a.s)’a bildirdim.
"0 gelenler, kendisi için sadakadır, sizin için ise hediyedir, onları yiyin"
diye buyurdu."
.4j* ^1 J ^ j j l ^ iSyj — t y \ \
2265- MBsUm (2/1123) 2-Kitabu’l-ltk. 3-Velamn azad edene ait olacağı babı.
2266- Tabakatu’l-Kübra (81259) Ravileri sikadır, ancak hadis mürseldır.
BERtRE(R.A.)
667
•V
Bir Açıklama
Berire (r.a)'nin hikayesinde dınacak çeşitli dersler ve ibretler bulunmaktadır.
Bunlardan bazdan şuıdatdın
İslam, kaduun konumunu yükselbniştir. Berim (r.a) gibi bir kadın, bağlayıcı
olmadıkça Resulullah (a.s)'ın bir başkası adına aracılık euuesini bile reddet
miştir.
•A yn ı şekilde Berire (r.a)’nin kocasımn, onun aricasında ddaşması olayında
ve buna engel olunmamasında, İslam'ın günaha düşUlmediği sürece caiz olan
kıymetli duygulan gözetmesine, bu gibi duygulann açığa vunılmasına fırsat
veımeâne ddil vardır. Sevgi duygusu ve bu duygunun iffiet sınırlan içinde
açıklanması da aynen bunun gibidir.
Bir Açıklama
ResuluUah (a.s)'ın "Sen bunu bırak" sözü ile ilgili olarak Şeyh Şu'ayb Emeut
diyor ki;
"Bu sözü ile ResuluUah (a.s), kendisinin "gaybı bilen" biri olarak tanımlan
masını hog karçılamadığını ortaya koymuntur. Çünkü bu, yalnız Allah'a mahsus
olan bir sıfattır. Nitekim ayeti kerimede:
"De ki, göklerde ve yerde, gaybı Allah'tan başka bilen yoktur" diye buyuru
luyor, A yrıca yüce Allah bir ayeti kerimesinde de peygamberine hitaben şöyle
buyuruyor:
"De ki, Allah'ın dilemesi dışında ben kendime bir fayda veya zarar verecek
durum da değilim. Eğer ki, gaybı biliyor olsaydım, iyiliği daha da artırırdım,"
ResuluUah (a.s)'ın gaybden haber verdikleri yüce Allah'ın kendisine bildirmesi
ile edindiği bilgilerdi. Yoksa 0 , kendi özelliği ile bu şekilde bir ilme sahip
değildi. Yüce Allah ayeti kerimesinde:
^
4İİI J j ^ j j ^ j Cj * li/
2269* Ahmed ve Taberani, Rubeyy bintü Muavviz bin Afra (r.a)'dan şui
Bir rivayetle de "Bana avucumu dolduracak kadar süs eçyası veya altın ver
di" ifadesi geçmektedir.
Ol ‘/ i J * ii\^ dUU —Y t V ^
"Ben oruçluyum, bugün de çok soğuk bir gün, gusletmem gerekir m i?" diye
sordu. Onlarda "Hayır,dediler."
Abdurrezzak'm. İbni Ebi Melike'den rivayet ettiğine göre Hz. Ebu Bekir
(r.a) vefat ettiğinde, onu bir kadın (yani kendi eşi) gusletti. Kendisi böyle va
siyette bulunmuştu. (2)
"Doğru konuştun. Siz Resulullah (s.a.s.) ile birlikte idiniz. Aç olanınızı doyu
ruyor, bilmeyeninize öğretiyordu. Biz ise uzaklarda, vatanlarından kovulmuş o-
larak yasıyorduk. Vallahi senin bu sözünü Resulullah (a.s.)’a söyleyeceğim,"
dedi. Sonra (Resulullah (a.s.)'ın yanına) geldi. (Resulullah (a.s.) da) "İnsanlar
bir kez hicret ettiler, siz ise iki hicret ettiniz" diye buyurdu."
•0 » lil
"Bunu diyen yanlış konuşmuştur. Sizin ifci hicretiniz var. Bir kez Necasi'nin
yam na hicret ettiniz, bir kez de benim yanıma hicret ettiniz" diye buyurdu."
Şa’bi'nin şöyle söylediği rivayet edilmişrin
"Kadının cenazesine (naasma) işaret koyan ilk Hsi Esma'dır. Habeşistan'da
htristiyanlann böyle yapmakta olduldannı görmüştü." (1)
• ı^ J ^ '3
2272- Tabakatu'l-Kübra (8128) Bunu Buharı ve Müslim de daha uzun bir şekilde rivayet
etmektedirler. Buharı (7/484) 64-Kitabu'l-Meğazi. 48-lIayber Gazvesi babı. Müs
lim (411946) 44-Kitabu Fedaili's-Sahabe. 4l-Ca'fer bin Ebi Talib, Esma bintu
Umeys ve bunlarm gemilerinde bulunan sahabilerinfaziletleri babı.
2273- Tabakatu'l-Kübra (81281)
1) İbni Sa'd Tabakat (81281)
674 EL ESAS Fİ’S SÜNNE
2274' Müslim, ResuluUah (a.s.)'m haccı ile ilgili olarak uzun bîr hadisi Ca-
bir bin Abdullah (r.a.)'dan şöyle rivayet etmiştir;
"Zu'l-Huleyfeye vardığımızda Esma bintu Umeys, M uhammed bin E bi B e
kir'i dünyaya getirdi. Bebeği ResuluUah (a.s.)'a gönderip "Ne yapayım?" diye
sordu, 0 da: "Guslet, sonra güzelce elbiseye bürün, sonra da ihrama g ir” diye
buyurdu."
Zehebi Siyer'inde Kays'ın şöyle söylediğini bildirmiştir;
“Hz. Ebu Bekir (r.a.) kendisini Esma'nın gusletmesini vasiyet etti" Katade
de: "Onun (yani Hz. Ebu Bekr (r.a.)'i) hanımı, Bintu Ümeys gusletti" diye söy
1
lemiştir." ( )
Rivayet edildiğine göre; Hz. Ebu Bekir (r.a.) Esma bintO Ümeys (r.a.)*in
boşaıunasını istedi ve "bu senin daha çok kuvvet kazanmana vesiledir" diye
söyledi. Esma (r.a.) da günün sonunda yeminli olduğunu hatırlattı. Daha sonra
su istedi ve içti. Sonra da; "Bugün yeminini bozmuş biri olarak bunun peşinden
bir sey almam," diye söyledi. (2)
M ^'ûv Abdullah bin Ebi Bekir'den rivayet ettiğine göre Esma (r.a.), Hz.
Ebu Bekir (r.a.)'i yıkadı sonra da muhacirlerden orada bulunardara "Ben bugün
oruçluyum, bugün de pek soğuk bir gündür, bu halde gusletmem gereldr m i?"
diye sordu. Onlar da "Hayır" dediler. (3)
Ebu İshak'm Mus'ab bin Sa'd'dan rivayet ettiğine göre Hz. Ömer (r.a.) gelra
ganimet mallanm sahabiler arasında bölüştürdü. Esma bintu Umeys (r.a.)'e de
bin dirhem ayırdı. (4)
Zdceıiyya bin Ebi Zaide, Amir'in şöyle söylediğini duyduğunu bildirmiştir;
"Hz, A li (r,a.). Esma bintu Umeys (r.a.yie evlendi ve onun iki oğlu M uham
med bin Ebi Bekir ile Muhammed bin C afer birbirlerine karçı övündüler ve
herbiri "Ben senden daha üstünüm, babam da senin babandan daha üstündür"
diye söylediler."
"Bunun üzerine Hz. Ali (r.a.) annelerine "Sen bunların arasında hüküm ver"
diye söyledi. O da: "Ben Arapların içinde Cafer'den daha üstün bir genç ve Hz.
Ebu B ekir (r.a.)'den daha faziletli bir yaslı görmedim," diye söyledi. Bunun
üzerine H z. A li (r.a.) "Bize bir §ey bırakmadın. Eğer §u söylediğinden farklı bir
şey söylem iş olsaydın, sana kızardım" diye söyledi. Esma da: "Üç hayırlı kişi
var ki, sen bunların en geride olanısın" diye söyledi."
El Esas Fî's Sünne adlı eserinuzin ikinci bölümü olan İslam Akaidi bölümü
ne başlıyonız. Eserimizin ikinci bölümü, dört ciltten meydana gelecektir.
İslam Akaidi ile ilgili hükümleri açıklayan ikinci bölümümüz de gene sünnet
metinleri çerçevesinde ele alınacakbr.
mişti. Ama ResuluUah (a.s.) vefat ettikte sonra, ashabın pek çoğu için içtihad
kapısı açılmış oluyordu. Kuşkusuz ki, bu insanlann pek çoğu da müçtehiddi...
Sahabe arasında meydana gden olaylann temelinde bu içtihad olayı yatmak
tadır. Her biri içtihada başvurmuştur. Kimisi isabet etmiş, kimiâ etmemiştir.
İsabet eden iki ecir, etmeyen ise bir ecir sdacaktır. Biz buna inanmaktayız.
Sahabe arasında meydana gden olaylar, pek çok bakımdan ders ve ibretin
alınması gereken olaylardır. İslam ümmetinin en padak dönemi en pürüzsüz ve
en huzurlu dönemi kuşkusuz ki, ResuluUah (a.s.)'ın sağ olduğu dönem ile Hz.
Ebu Bekir (r.a.) ile Hz. Ömer (r.a.) zamanıdır. Bu dönemler içinde müslUman-
1ar, yekvücutlardı ve aralarmda en küçük bir mesele bile bulunmuyordu.
3. Şüpheden annma. Hak için fedakarlık. Hak adına kendisini ortaya atma
konulan, ashab arasında insanlık tarihinin hiç bir döneminde ulaşılamayan bir
konumda bulunuyordu. Fedakarlık noktasında insanlık tarihi içinde örnek
gösterilebilecek nesiUer olmuştur ama bunların çoğu batıl uğruna fedakarlık
etmişlerdir ve bu fedakarhğın AUah indinde hiç bir değeri de yoktur. Yine Hak
adma fedakarlıkta bulunan nesiUerden söz edilebilir. Ama bunlann da önemU
bölümü, fedakar olmakla birlikte, sözleri ile yaşayışlan birbirine ters olabilmek
tedir.
Ancak ve ancak AUah Resulünün yetiştirdiği nesil, bu olumsuduklann dı
şında tutulabilmektedir. Tarih boyunca insanlık içinde örnek gösterilebilecek en
temiz, en saf, en fedakar, en bereketli, en ihlaslı nesildi bu nesil... Bunun tek se
bebi vardı, o da bu neslin bizzat ResuluUah (a.s.) tarafmdan yetiştirilmiş, O'nun
terbiyesi altında eğitilmiş olmasıydı.
Bu örnek nesil içinde şehid olanlar vardı. Bu neslin içinde canı ve malıyla
kendisini AUah yoluna adayanlar olmuştu. Bu neslin içinde, ailesi ve tüm sahip
olduklanyla fedakailığın içinde destanlaşan insanlar yetişmişti.
Ashabın bu özeUiklerini derinlemesine incelediğimizde, onların bir benzeri
nin ne şimdiye kadar geldiğini, ne de şimdiden sonra gelebileceğinin mümkün
olamayacağım anlamış oluruz.
AUah hepsinden razı olsun...
İÇ İN D E K İL E R
KADIN SAHABELER