You are on page 1of 9

ROSE CROIX ya da GÜL HAÇ

Tanju KORAY

İnternet’le haşır neşir olanlar ABD kaynaklı A.M.O.R.C. (Ancient Mystique Order of Rose-
Croix), Belçika kaynaklı Rose-Croix Universitaire de Belqiue, Hollanda kaynaklı Lectorium
Rosicrucianum (gerçek adı) ya da şimdiki adı ile Rose-Croix of Harlem, İngiltere’de doğduğu
halde ABD’de gelişmiş olan Golden Dawn, gene Amerikan menşeli Stella Matunita, Alpha-
Omega ve Astrum Argenteum isimli sitelerle karşılaşabilirler.

Bunlar bugün yaşamakta olan ve ilk Rose-Croix’lardan geldiklerini söyleyen dernekler,


kuruluşlar. Bunların içinde en yaygın olanı AMORC. Merkezi Kalifornia’da San Jose. Ana
bina geniş bir parkın içinde. Parkta bir müze, bir Mısır sanatları galerisi, büyük bir mabet, bir
planeterium, bir bilim müzesi, laboratuar ve dershaneleri ile bir üniversite, bir araştırma
kitaplığı, bir kayıt stüdyosu, bir aditorium ve idare binaları var.

Uluslararası yönetimin adı Süprem Büyük Loca. Başındakinin sıfatı imparator. Beş yıl için
seçiliyor. Ulusal juridiksiyonlarla irtibat halinde. Aslında bu jüridiksiyon coğrafi bölgeyle
değil, dil ile ilgili. Esas olan İngilizce konuşulur olması. Her Büyük Loca, kendi bölgesindeki
locaların, şapitrlerin ve pronailerin başında. Pronai en küçük organizma, azami 30 kişiden
meydana geliyor.

Pronai mabette değil, harici mekanlarda toplanıyor. Kuruma ilk gireceklerin kabulü harici
mekânda oluyor. Bir pronai 30 kişiye vardı mı bir şapitr kuruyor. Şapitr mabet olarak
düzenlenen bir yerde toplanıyor. Şapitr ile Locanın uyguladığı ritüel aynı, ancak şapitr Mabet
derecesinde inisiyasyon yapabiliyor.

Bir şapitr 50 kişi oldu mu, Locaya dönüşüyor, ama bir şartla: kendine ait bir mekanı ve bir de
mabedi olacak. İşte o zaman mabet dereceleri dedikleri ve 9 derece olan inisiyasyonları
yapabiliyor.

Nasıl bu kuruma giriliyor? Bunlar açık toplantıları için ilan veriyorlar. Katılan müracaat
formu isteyebiliyor. Ya da tanıdıklar vasıtasıyla müracaat ediliyor. Soruşturma yok. Kabul
edilene bir süre sonra posta ile bilgiler gönderiliyor. Bu aşağı yukarı 15 ay sürüyor. Bugüne
kadarki uygulama ilk müracaatlarından sonra devam edenlerin ancak %10 olduğunu
göstermiş. Dayanan olursa o zaman bir locaya kabulünü isteyebiliyor. Ondan sonra Locanın
ve şapitrin toplantılarına katılabiliyor. İstemese evine postayla ders göndermeye devam
ediliyor. Zorlama yok.

Ne olduklarını kendileri şöyle açıklıyorlar:

AMORC uluslararası bir kardeşlik ve felsefe organizasyonudur. Dinsel veya inançla ilgili bir
hüviyeti yoktur ve benzer hiçbir hareketin içinde veya yanında değildir. Ana ilkesi, tam bir
bağımsızlık içinde en geniş toleranstır. Her türlü bağnazlığın karşısındadır ve vicdan ve
düşünce özgürlüğünü temel haklar olarak görürü. Yaş, milliyet, sosyal sınıf ve din ayrımı
yapmaksızın kadın ve erkeklere açıktır.
Bugün yaşamakta olan Rose Croix kurumlarının içinde en fazla adını duyurmuş olanlar ayrıca
BOTA (Builders of the Adytum) ile OTO (Ordo Templi Orientis). Bir de gittikçe kendine
daha iyi bir yer etmeye çalışan Golden Dawn (Altın Şafak) var.

1
Tarih içinde ortaya çıkıp kaybolmuş olanlar da var: Güneş Kurumu, Işık Kurumu, Işık
Kilisesi, Küp taş kurumu, Helios, Işığın hizmetkarları gibi.

Bir de Rose Croix’larla kan bağlantısı olanlar ya da Rose Croix adını kullanmadan aynı
paralelde olan kurumlar da çıkmış: OKRC (Ordre Kabbalistique de la Rose-Croix), Rose
Croix Catholique et esthetique, FARC (Freres Aines de La Rose Croix), Association
Rosicrucienne de Max Heindel, Hermetic Brotherhood of Luxor var. Yaşamıyorlar.
Etkiledikleri kurumlar da var. Bunların başında Illumines’ler ve Kohen seçilmişleri geliyor.
Cagliostro da.

İlk defa ortaya çıktığı haliyle Rose-Croix daha başka. Etkileri önemli. Yalnız bundan önce bu
hareketin ortaya çıkışından önce Avrupa’da neler olup bitmiş onları görmekte fayda var.

1453’de biz İstanbul’u alıyoruz. Bugün hala bir çağ kapatıp yeni bir çağ açtık diyoruz ama
batı kitapları öyle bir şey söylemiyor.

Evet ortaçağ bitmiştir, Avrupa’da bir şeyler olmaktadır. İktisadi değişimler var, kapitalizme
geçiş gibi.

1492’de Christof Colomb, 1497 Vadco de Gama, 1520’de Magellan. Yeni ürünler Avrupa’ya
gelmeye başlıyor. Şirketler, kumpanyalar kuruluyor. Yeni kentler doğuyor, kentlerde büyüme
zenginleşme var.

Yönetimler sarsılıyor

İktisadi gelişme geniş halk topluluklarında karmaşa yaratıyor, doğaldır. Yönetimlerde radikal
değişmeler oluyor. Çünkü yöneticiler ya da asiller değişimleri kontrol etmekte zorlanıyorlar.
Kolay yolu seçenler var, bu değişimlerin içinde yer alarak geniş halk toplulukları ile işbirliği
içine girmek. Çünkü asiller sıkışmakta olduklarının farkındalar.

Entellektüel ya da bilimsel devrimler oluyor


Felsefe, eğitim, siyasal teorilerde yeni görüşler, yeni uygulamalar var. Yazılı basın başlamış.
1448’de Gutenberg İncil’i basmış bile. Toplumsal isteklere uygun yayınlar yapılıyor.

Din ve mezhep savaşları var

Reform denilen gelişme bir asır kadar sürüyor. Bu hareketle birlikte daha önce Hıristiyan
dünyasının sahip olduğu üniter yapı da bozuluyor. Sonunda anlaşılıyor ki herkesi kapsayacak
ortak bir din anlayışı kabul ettirmek mümkün değil, birlik ancak yöresel olabilir.

Tanrı, kilise, fert, devlet ilişkileri sorgulanıyor.

15. yüzyılın sonlarından itibaren ortaya birtakım düşünce kurumları, akademiler, kolejler,
çıkıyor. Bunlar gizli örgütler. Hemen hemen hepsinin ortak bir amacı var, bütün kıtayı sarmış
olan savaşlara ve din kavgalarına çözüm bulmak.
Birtakım düşünürler var bu devirde:

Francis Bacon (1560-1626)


Rabelais(1494-1553)

2
Thomas More (1486-1535)

Bunların inançları geçmişteki uygarlıklarda bilgeliğin ya da bizim deyimimizle akıl ve


hikmetin kaybolmuş olduğu. Eğer bu bilgeliği bulacak olurlarsa Tanrı’yı, evreni ve insanı
yeni bir şekilde kavrayıp anlayabilecekler.

Kabala ve hıristiyan felsefesiyle tamamlanmış olan Zerdüşt, Hermes, Pitagor, Eflatundan


mülhem sistemlerin bir devamlılığını düşünüyorlar.

Rönesans hareketi

Düşünce şu: ortaçağ kötü idi. Gerçek bilgelik, güzellik çok eskiden vardı. Bunu getirmek için
çok eskiye gitmek lazım. Bilinen en eski de roma grek antikçağı. Çünkü rönesans insanı
ortaya çıkarıyor, bu antikçağda da insan dünyanın, yaratılanın merkeziydi. Akıl ve iman
birbirine karşı değildir. Ruhsal olanla zaman içinde var olan birbirinden ayrı şeylerdir. Eğtim
insanı güçlendirir. Sorgulama insanı güçlendirir ve dengede tutar.

Erasmus çıkıyor, Hıristiyani bir humanisme ortaya koyuyor.

Makyavel, iktidar üzerine düşünmeye başlıyor.

Thomas More ideal bir toplum düşlüyor.

Rabelais zevklerden bahsedip yeni bir hayat felsefesini öne çıkartmaya çalışıyor.

Montaigne bilgelikten bahsediyor.

Reform :

Kilise adamlarının tavır, yaşam biçimleri (dinsel mücadeleler, lüks, papalık otorite ve baskısı,
endüljansların alım satımı) bir reaksiyon doğuruyor. Martin Luther (1483-1546) çıkıyor,
endüljans alım satımı dolayısiyle Papalığa kafa tutuyor 1517’de. 95 tezini Wittemberg’de bir
şatonun kapısına astırıyor. 1520’de Reformla ilgili 3 yazısı yayınlanıyor ve Papayı
reddediyor. 1521’de Papa afaroz ediyor.

Jean Calvin (1509-1564), yanında Ulrich Zwingli, din reform hareketine katılıyor, İngiltere’de
8. Henri 1534’de İngiltere Kilisesinin başına geçiyor.

Reforma Papalık karşı durmaya çalışıyor. 1542’de Lüther’e cevap için 19. ökümenik konsey
toplanıyor. 1545-1563 arasında 30’lar Konsili 25 toplantı yapıyor, 3. Paul disiplini sağlıyor
gibi gözüküyorsa da, geç kalınmış oluyor. Hıristiyan birliği bozulmuş artık: güney, latin
katolik, kuzey protestan, İngiltere Calvin’e daha yakın anglikanizme geçiyor.

1555’de Augsburg’da bir barış imzalanıyor ama nede anlaştıkları belli değil. 1619’a kadar bir
sessizlik var. 1618’de 30 yıl savaşları var.
İnşaacılar :

Rönesans ve Reformun gotik inşaacılar üzerinde menfi tesiri olmuştur. Artık katedral,
manastır, şato inşa edilmiyor. Locaların adı kalmış, yaşamak için aralarına meslekten
olmayanları almaya başlıyorlar.

3
Şimdi gelelim konumuza.

1614-1620 yılları arasında Avrupa efsanevi bir isimle çalkalanıyor: Christian Rose Croix ya
da Christian Rosenkreutz.

Gene bu 6 yıl zarfında 400’den fazla metin ortalıkta dolaşıyor. Bunların en önemlisi ve ilki
Kassel’de 1614’de yayınlanan Fama (Yankılar) Fraternitatis (Fama fraternitatis des löblichen
ordes des Rose-Croix = en ziyade iltifata mazhar RC kurumunun kardeşliğinin akisleri ya da
Tüm dünyanın Yeniden Yapılandırılması). 147 sayfa. İyilerle kötüleri, samimilerle
münafıkları anlatıyor. Ahlaki ve sosyal reformlarla alay ediyor. Tövbenin Kilise yoluyla
değil, gönülle olacağını söylüyor. Eflatun, Aristo, Pitagor öğretileri ile İncil’in öğretilerini
karşılaştırıyor. Gerçek bilgelere yol gösteriyor.

Araştırmacılar bu kitabın 1612’de Venedikte Traiano Boccalini diye birisinin yayınladığı


Ragguagli di Parnaso’nun Almanca çevirisi olduğunu söylüyorlar.

Kitabın ilgi çekmesi Christian’ın hayat hikayesinden dolayı.

1378’de Ren kıyısında yaşayan fakir fakat soylu bir ailenin çocuğu olarak doğmuş. 4
yaşındayken bir manastıra yerleştirmişler, Yunanca, Latince, İbranice ve sihir öğrensin diye.
16 yaşına geldiğinde din kardeşlerinden birine emanet edilmiş, Kutsal Topraklara gidip hacı
olsun diye. Kıbrıs’a geldiklerinde arkadaşı ölmüş. O da yoluna tek başına devam etmek
durumdan kalmış. Arabistan’a gelince hastalanmış. Ermişler onu iyileştirmişler. Bu arada ona
doğayla ilgili gizemli bilgileri vermişler. 3 yıl bir yerde onu eğitmişler. Onlardan aldığı kitabı
bir yılda çevirmiş ve yanına alarak oradan ayrılmış. Sonra Lübnan’a, Suriye’ye, Fas’a gelmiş.
Fez kentinde bir süre kalmış, burada da ilahi bilgileri almış. Görevi kazandığı bilgeliği
Hıristiyanlık dünyasına yaymak ve doyasıya altını ve kıymetli taşı olacak gizli bir örgüt
kurmak. Sonra İspanya’ya geçip burada herkesten uzak vahşi doğanın içinde 5 yıl tek başına
kalır. Sonra 3 sadık kalfa bulur, onlara sadakat yemini ettirdikten sonra temel metinleri
yazdırır. Onlarla birlikte hastaları tedavi ettikleri, ümitsizlere ümit ışığı verdikleri Kutsal
Ruhun yeni mabedini kurar. 7 yıl sonra, aralarına başkalarını da alırlar (aralarına alacaklarının
bekar ve cesur olması temel şart) ve Kardeşliği kurarlar.

Kitabın yazdığına göre: bu soylu yolcular görevlerinin gereği yeryüzüne dağılırlar. Bu


insanları birbirlerine bağlayan yükümlülükler şöyle:

1. İyilik için dahi olsa, hasta tedavisinden başka bir iş yapmak yasak,
2. Kıyafet bakımından bulunulan yörenin adetlerine uyulacak, kendi özel kıyafetlerini
giymek için direnilmeyecek,
3. Geçerli bir mazereti olmaksızın, yıllık toplantıya mutlaka katılınacak,
4. Herkes mutlaka değerli ve önemli bir insanı kuruma katmak zorunda, gerektiğinde
kendi yerine o devam etsin diye,
5. Rosenkreutz’un mektupları tanışma işaretleri olark kullanılacak
6. Kurum bir asır gizli tutulacak.

Her biri bu şartlarda ömürlerini sürdürürler. Zamanla ilk yola çıkanlar da ölür. Christian da.
Kurum yeni katılanlarla devam etmektedir.

4
Christian’ın ölümünden 120 yıl kadar geçer, örgütten biri bir gün Christian’ın anıt mezarını
bulur.

Mezar şöyle tarif edilmektedir:

Kapıyı açtığımızda yedigen bir salonla karşılaştık. Tavanı kubbeydi. Kenarların boyu 7 ayak,
yükseklik 8 ayaktı. Güneş almıyordu ama kubbenin ortasındaki başka bir güneş burayı
aydınlatıyordu.

Salonun ortasında daire biçiminde bir kürsü vardı. Üzerinde bir daire vardı, içinde Jesus mihi
omnia (Isa benim herşeyim) yazıyordu.

Ortasındaki sarı plakette de şunlar okunuyordu.

1 . Boşluk hiçbir yerdedir.


2. Yasanın boyunduruğuna,
3. İncil’in özgürlüğüne,
4. Tann’nın şanına dokunulmaz

Bir yıl sonra gene Kassel’de Confessio Fraternitatis (pek muhterem RC kardeşliğinin
Avrupa’nın bilim adamlarıyla hükümdarlarına açıklanması) yayınlanıyor. Bu da 12 sayfalık
bir kitapçık. Papanın engerek yılanı gibi aldatıcı olduğunu, papanın hegemonyasından
kurtulmak gerektiğini, Tanrı’ya varmak için kardeşliğin gösterdiği Hıristiyanlık yolundan
gitmek gerektiğini ve de mutlaka Kutsal Metinleri incelemek lazım geldiğini söylüyor.

Gene bir yıl sonra Christian Rose Croix’nın 1549 yılındaki Kimyasal Evlilikleri çıkıyor,
Strasbourg’da. Alegorik bir roman. 146 sayfa. Bunda Christian Rosen Creutz’un 81 yaşında
olduğu sırada yaşadığı 7 gün, fiziksel ve sembolik sınavlardan geçişi, ermiş olarak yaşadıkları
anlatılıyor.

Bu üç kitabın yazarı bilinmiyor. Ama Jean Valentin Andreae (1587-1654) isimli bir teolog ve
papaz’a yakıştırılıyor. Ancak araştırmalar ancak son kitabın ona ait olabileceğini gösteriyor.
Zaten Andreae 1616’da kurumdan ayrılıyor, başka kuruluş arayışları içine giriyor.

Galiba kitaplar kollektif bir çalışmanın sonucu, Andreae başrolü üstlenmiş olabilir.

1622 yılında Paris’in duvarlarına afişler asılıyor. “Biz Rose Croix Kardeşlerinin temel
Kolejinin vekilleri, bu şehirde görünür ve görünmez olarak kalıyoruz. Doğruların yüreklerini
çevirdikleri En Yücenin lütfuyla hemcinslerimiz insanları ölüm hatasından kurtarmak
amacımızdır.”

Herkeste bir merak. Kim bu görünmez olabilenler, hangi dil olursa olsun konuşabilenler,
herkesin ruhuna girebilenler, iç aydınlanma yolunu arayanlara kendilerini tanıtanlar? Diye
herkes soruyor.
Louis bir araştırma yaptırıyor. Kendisine gelen rapor şöyle:

Bu Rose Croix Kardeşler ücretsiz hasta tedavi ediyorlar. Senede bir defa toplanıyorlar,
Toplantıları gizli. Üstadlarının ortaya koyduğu firkirlerden daha iyisi yok diye iddia ediyorlar.
Kendilerine uygun olanları seziyorlar. Bunlar açlık, susuzluk çekmezler, hasta olmazlar.

5
Şeytanı bile istedikleri gibi idare ediyorlar. Bir şarkılarıyla incileri, kıymetli taşlan
çekebiliyorlar. Papanın Hıristiyanlığa karşı olduğunu söylüyorlar...”

Altın Rose-Croix

İlk RC manifestosundan yaklaşık yüz sene sonra Samuel Richter isimli bir papaz Sincerus
Renatus takma adıyla “Felsefe taşının kusursuz hazırlanışı, Altın RC Kardeşliği tarafından”
diye bir kitap yayınlar.

Kitap 3 bölüm, ilk 2 bölüm tamamen simya üzerine. Son bölümde dereceler üzerine kurulu
olduğu anlaşılan kurumun 52 kuralı yer alıyor.

Mesela:

Pazardan başka bir gün bir arada yemek yiyemiyecekler.


Kimsenin inancı sorgulanmayacak.
Çıraklık 2 yıl sürecek, herkes çırakı eğitecek.
Yabancıların önünde konuşmak yasak.
Kardeşler kadın almayacaklar.
Bir kardeşin kimliği belli olursa, kentten ayrılacak.
Kimse 10 yıldan fazla vatanında kalmayacak.
Kimse servetini belli etmeyecek.
Kabulde 6 kişi bulunacak.

Yemin sırların kimseye açıklanmayacağı, örgütün yerinin söylenmeyeceği, canı pahasına


sırları saklayacağı, üzerine yapılacak

Bunların piri Elie Artiste. Ezelden beri varmış. Dünyanın sonu geldiğinde gene ortaya
çıkacakmış.

Gittikçe bunlar simya ve büyü üzerine yoğunlaşıyorlar. 1755’de simyacılar bu ilk kitabı
alıyorlar ve küçük gruplar kurarak Avrupa’ya yayılıyorlar. Polonya kralı II. Stanislas’ın
bunlara katıldığı söyleniyor. Masonluktaki semboller onlarda da var, biraz farklı, B sütunu baş
aşağı, J kırık, akasya dalı, tuz, kükürt, cıva var.

Eski Sistem Altın Rose-Croix

RC gittikçe daha fazla ve daha farklı orgaize olmaya gidiyor. 1777’de Berlin’de Üç Küre
locası ritüelleri yeniden düzenliyor ve Eski Sistem Altın RC’yi kuruyor. 9 dereceli bir sistem.
Masonik bir kuruluş olan Coens Seçilmişlerine benziyor. Bir süre sonra kurumun başına
Stricte Observance Templiere masonluğuna mensup iki adam geçiyor: Bischoffswerder ve
Wöllner.

Bu kurum birçok dergi yayınlıyor. İddialarına göre, eski ve gerçek masonluğun tek
temsilcileriymişler; madenlerin değişimi ve hastalıkların iyileştirilmesi ile ilgili sırlar onların
elindeymiş.

Bischo ve WölIner gerçekten de Prusya tahtının adayı Frederic-Guillaume’u iyileştirmişler.


Bir vantriloğu kullanmış, bir iki ayna oyunu ile Jules Cezar ve Leibnizin ruhlarını
canlandırmışlar. 1786’da tahta çıkar çıkmaz WölIner’in inanç işleri, Bisch’ı savaş bakanı

6
yapıvermiş. Bir yıl sonra bu iki adam, artık tatmin oldukları için, kurumu uykuya
yatırıvermişler.

S.R.I.A

19 yy’ın 2. Yarısından sonra RC olduklarını iddia eden yeni gruplar orataya çıkıyor. Kimisi
kısa ömürlü oluyor, kimisi devam ediyor.

1867’de Robert Wentworth Little Societas Rosicruciana in Anglia diye bir kurum kuruyor.
Her ne kadar ilk üyeleri arasında mason olmayan ve asıl adı da papaz Constant olan Eliphas
Levi olsa da İngiltere Birleşik B.L.’nın tanıdığı obediyanslardan üstat masonları alıyor.
ABD’de bugün de devam ediyor. Yaptıkları iş masonluk derecelerini Hıristiyan, kabala ve
spekülatif simya bakışı altında incelemek. İnisiyatik olmaktan çok salt fikrî bir kurum.
Bununla beraber 9 deceresi var.

Hermetic Order of the Golden Dawn (Altın Şafak)

1888’de SRIA’nın üç üyesi, Dr Westcott, Mathers ve Woodman daha ziyade Altın Şafak diye
bilinen bu kurumu kuruyorlar. Efsanelerine göre, özel simyasal bir şifre sistemiyle kodlanmış
olan gizemli elyazmaları bulunmuş, çözüldüğünde bunun ilk alman RC kurumunun ritüelleri
olduğu anlaşılmış. Westcott Anna Sprengel diye biri vasıtasıyla alman müritlerle temas
geçmiş, onlar kurumu İngiltere’de canlandırmasına izin vermişler. 1900’de Westcott’la
Mathers’in arası bozulunca, Mathers hikayeyi Westcott’un kendisinin uydurduğunu
açıklayıvermiş.

Golden Dawn SRIA’nın aksine hem mason olmayanları hem de kadınları alıyor. 9 derecesi
aynen var ama bir de 10. yu ilave etmişler. Kabaladaki sefirot ağacına uysun diye. İnisiyasyon
ritüelleri Izis, Eleusis misterlerinden ülhem. Grek-Mısır karışımı bir havada cereyan ediyor,
örneğin 6. Derecede Oziris’in ölümü ve dirilişi canlandırılıyor.

Bu da iç kavgalar dolayısiyle eriyor. Ama bundan bir sürü başka kurum da ortaya çıkıyor.

Masonluk ve RC

Kuruma girmek isteyenler çok, giremeyen de çok. Avrupa’da müracaat formları dolaşıyor,
afişler asılıyor. Taleplerin incelendiği, giriş sınavları yapıldığı, tanışma işaretleri olduğu,
dönemsel ve düzenli toplantılar yapıldığı söyleniyor.

Kitapları takiben 20 yıl içinde kurum İngiltere’de de ortaya çıkıyor, ilk 2 kitap İngilizceye
çevriliyor. Fransa, Hollanda, Avusturya ve Almanya’da kitaplar çoğalıyor.

İngiltere’de asıl 17.yüzyılın ikinci yarısından sonra kurum kendini daha ziyade belli ediyor,
iki önemli adam var: Robert Fludd ve Elias Ashmole. Bu 2 isim dolayısiyle Masonluğun
RC’nin devamı olduğu söyleniyor.

Bir de İskoç kaynaklarında kimin yazdığı bilinmeyen 1638 yılına ait bir şiir içinde geçen Biz
Rose-Croix kardeşleriyiz, biz masonların kelimesine sahibiz ve iki görünüşlüyüz.

Bu iki görünüş, o zaman halkın arasında yaygın olan bunların istedikleri zaman göründükleri,
istedikleri zaman da kaybolduklarını anlatıyor.

7
1629’da Frizius imzalı (Robert Fludd’un takma adı) Summum bönüm isimli bir kitap çıkıyor.
Burada tolerans prensipleri, çeşitlilikteki birliktelikten bahsediliyor. Deniyor ki “Bütün inanç
farklılıkları onlar için, yani RC’Ier için, gerçek mistik bilgeliğin temel yasalarının dışında
kalır, ister daha mütevazi, ister daha yüksek sınıflara mensup olsunlar, bu insanlar birbirlerini
inançlarına göre değerlendirmezler. Bu saygıdeğer insanlar kutsal kitabın ahlak yasasını esas
alıp buna gönülden uyarlar”.

Elias Ashmole, bilindiği gibi, bugünkü Masonluğun atası gibi kabul edilen biri. Kendi
notlarından, 16 Ekim 1646’da Warrington’da mason olduğunu ve 10 mart 1682’de Londra’da
bir locaya davet edildiğini öğreniyoruz. Kendisi tanınmış bir simyacı ve RC’Iarı açıkça
savunan biri.

Invisible College ve daha sonra dönüştüğü Royal Society Rose-Croix olduklarını


söyleyenlerle dolu. Masonlar da bunların içinde, işte yumuşak geçiş, etkileme yolu.

Kardeşlik, yardımlaşma, mutlak tolerans, simya ve metafizik merakı, kabala, simya


sembolleri ve daha başka devrimci sosyal konular her 2 kurumda ortak noktalar.

Sonuç

Rose-Croix’dan bahsedenler, genellikle, “17. yüzyılda böyle bir kurum ortaya çıkmıştır, gizli
bir kurumdur, Leibniz, Descartes gibi devirlerinin önemli, değerli düşünürleri bu kuruma üye
olmuşlardır. Bu kurum Tampliyelerden arda kalanlar tarafından kurulmuştur, geleneklerini
operatif Masonluğa aktarmışlardır.” Diyorlar.

Bu Rose-Croix kurumu ile ilgili ortaya atılmış teorilerinin en fazla söylenenenidir ama
bununla ilgili hiçbir kanıt da mevcut değildir.

Rose-Croix bir ideoloji olarak 1616’da ortaya atılmıştır, tam Avrupa’da çalkantıların fazla
olduğu bir zamanda çıkmıştır. Sonra buradan Fransa ve İngiltere’ye yayılmıştır. Rose-
Croix’dan, hem kurum hem de bu kurumun üyesi olarak, simyayla meşgul olan her türlü
ezoterist anlaşılmıştır. Çünkü o devirde simya biraz fazla ön plana çıkmıştır. Simya da
madenlerin transformasyonu ile ilgili gizli araştırmaların genel adıdır. Tabii bu pratiğin diğer
tarafında, düşünme bakımından, bilgi yoluyla insanın yenilenmesi üzerine mistik doktrinler
vardır.

RC’lara göre sorunlara bilgi ve sanatla çözüm bulunabilir. Sistemin bütün parçaları
birbirleriyle uyumlu olmalıdır. Çünkü hakikat tektir, devamlıdır ve daima kendine benzer.
Bunlar ırk ve sosyal sınıf farkı gözetmezler.
Ancak ilginçtir, Masonluk her türlü takibata uğradığı halde, bunlara dokunulmamıştır. Ya da
dokunulacak kimse bulunamamıştır.

Yoksa bu Rose Croix Kardeşlik Kurumu adı olup da kendisi olmayan sembolik bir Kurum
muydu?

Not:

Neden adı Rose-Croix yani Gül-Haç? İsa’nın dramını sembolize eden haçla gül nasıl bir arada
oluyor?

8
Haçın yukarı doğru atılışını, hamlesini kesen insani stabilite, durgunluk bizi gizemsel bir
geleceğe, ikilemli bir güce sevkediyor. Haç, kutsal bir nesne olarak, birleşmenin işaretidir.
Dört kol, güneş çarkı gibi, ilk hareketi yarattıkları için dinamik oluyor.

Gül, hayat demek, kokusu uçup gidiyor. Haç ise ölümü ifade ediyor. İşte bu adamlar ebedi
olana süreli olanı katmaya çekinmiyorlar.

Dört kolun birleşmesiyle oluşan beşinci nokta, gizli merkez. Sembolizmde bu nokta dişiliğin
ilhamı, vahyi, soyut Bayan olarak görülüyor. O zaman Güzellik ebedi oluyor, ıstırap da
sevgiden başka birşey değil. Geçici an ile ölümsüzlük birbirine karışıyor ve haçın üzerindeki
gül yeniden doğan bir damla kan oluyor.

Bir yorum böyle. Bir başka yorum da şöyle olabilir.

Haç’ı İsa’nın çarmıhından, dinsel anlamından uzaklaşarak ele alacak olursak, daha ilk
çağlardan beri yaratıcı ateşin çıktığı merkez olarak kabul edildiğini görüyoruz. Bu ateş hem
maddeye hâkim olmakta hem de maddeyi döllemektedir.

Gül, kırmızı rengiyle, yaratıcı düşünceyi ifade etmektedir. Aynı zamanda da güzellik ve
sevginin remzidir.

İkisi bir arada, iyi, güzel ve doğru bilgide birleşmektedir.

Gene benzer bir başka yorum da şöyle olabilir, ölüm ve ıstırabın sembolü üzerinde haçla
üzerinde açan gül, sevginin temel ilkeleri iman, ümit, şefkat erdemlerini sembolize ediyor.

Tanju Koray, "Rose Croix ya da Gül Haç", GEOMETRİ 10. Yıl Kitabı, s. 313-332.

You might also like