You are on page 1of 10

1) https://drive.google.com/file/d/1FQVTFbwCUc-WQsCSmi9yOPVtQXR_EnG2/view?

usp=sharing

2) Deşifre:

Eylül (G): Merhaba burak bey hoşgeldiniz

Burak (D): Merhaba hoşbulduk

Eylül (G): Ben Eylül Yağan. Bursa Uludağ Üniversitesi Psikoloji bölümü son sınıf öğrencisiyim.
Zaten görüşmemize başlamadan önce size bir bilgilendirilmiş onam iletmiştik. Fakat sözel olarak da
söylemek istediğim birkaç nokta var. Öncelikle sizin de bildiğiniz gibi görüşmemiz kayıt altına alı-
nacak. Ama bu görüşmeyi görüşme teknikleri dersi kapsamında bir öğretim görevlisiyle paylaşa-
cağım. Burada değerlendirilecek olan şey sadece benim görüşmeci yeteneklerim olacaktır. Onun
dışında burada konuşulanlar kesinlikle burada kalacaktır. Yalnız birkaç istisnai durumumuz var za-
ten bunları da onamda görmüştünüz fakat ben tekrar etmek istedim. Bir başkasına ya da kendinize
zarar verme durumları ortaya çıkarsa eğer bilgileriniz üçüncü kişilerle paylaşılabilir. Ancak bu tabii
ki yine izin izniniz ve bilginiz doğrultusunda olacaktır. Bu şekilde. Siz de kendinizi biraz tanıtabilir
misiniz?

Burak (D): Tabii ki de. İsmim Burak Özgün. 24 yaşındayım. Antalyalıyım. Bursa Uludağ üniver-
sitesinde Psikoloji bölümü son sınıf öğrencisiyim. Bu şekilde. Şu an mezuniyet aşamasındayım, fi-
nal haftasındayız. Pandemiden dolayı Antalya’da ailemleyim, onlarla kalmaya, yaşamaya devam
ediyorum. Kısaca bu şekilde.

Eylül (G): Hı hı. Memnun oldum öncelikle. Peki sizi buraya getiren sebepleri bana biraz anlatabilir
misiniz?

Burak (D): Tabii yani aslında bir sebep yok bir çok sebep var. Hani zorunda kaldığım sebepler bi de
gerçekten gelmek istediğim sebepler var. Öncelikle zorunda kaldığım taraflardan bahsedeyim.
Kendi isteğim doğrultusunda olmayan sebepler. Şöyle dediğim gibi şu an mezuniyet aşamasın-
dayım. Bir çok planım var mesela bunların birincisi, en çok İstediklerimden birisi yurtdışında Yük-
sek lisans yapmak Avrupa veya Amerika diğeri askerlik o da bir an önce hem yapmam gerekiyor
hem de istediğim bir şey diğeri de herhangi bir yerde deneyim kazanmak için birkaç yıl çalışmak.
Tabii Yüksek lisanstan önce. Yüksek lisansa giriş şartlarından değil de daha çok kendi terapi
sürecinden geçmiş olmak yüksek lisansa giriş sürecinde diğer adaylardan sizi bir kaç adım öne
taşıyor şu an. O yüzden size gelmemin ilk sebeplerinden biri buydu. Yüksek lisans süresine daha
kolay bir şekilde kabul edilmek. İkincisi dediğim gibi kariyer planlarımdan bahsettim gerçekten
hani şu an mezuniyet aşamasındayım ve bütün okul hayatı boyunca demiyim de üniversiteye
başladığımdan itibaren bütün bu dönem sonları benim için çok stresli olmuştur, her zaman yardıma
ihtiyaç duymuşumdur açıkcası. Bu zirve yaptığı bir dönem olduğu için bir sebep olarak da birincisi
daha nesnel tabii ki de bu da özel bir sebebim size gelmek için. ve geliş sebeplerim bu şekildeydi.

Eylül (G): Anlıyorum. Yani anladığım kadarıyla genel hatlarıyla üç tane sebep saydınız. Yüksek
lisansa başlamak istiyorsunuz özellikle yurtdışında yapmak istiyorsunuz, askerliğinizi aradan çıkar-
mak istiyorsunuz ve aslında deneyim kazanmak istiyorsunuz şu an hayatınıza baktığım zaman

Burak (D): Evet

Eylül (G): Ve ilk sebep yani Yüksek lisans için terapiden geçmeyi bir avantaj olarak gördüğünüz
için Bu amaçla geldiniz.
Burak (D): Aynen öyle kesinlikle

Eylül (G): Anlıyorum. Okul hayatınızda sınav dönemlerinin sizin için genelde stresli olduğundan
bahsettiniz, yardıma ihtiyaç duyduğunuzdan bahsettiniz nasıl bir stres bunu biraz daha açıklar
mısınız bana?

Burak (D): Tabii şöyle sanırım ben kendi düşünceme göre üniversiteden itibaren bu sınav dönem-
lerinin geçmesinin sebebi Üniversiteden önce daha kötü bir öğrenci olduğumdan dolayı açıkçası
çokta umursamıyordum sınav dönemlerini öyle bir kaygım yoktu. Ancak üniversitede bu başlayınca
ve nasıl mücadele etmem gerektiğini bilmediğim için sanırım daha çok zorlandım bu konuda ama
şöyle oldu diyebilirim Üniversiteye başladığımızda birinci sınıfta herhangi bir gelecek kaygım ol-
madıği için ve net bir kariyer hedefim olmadığından dolayı yani sınav dönemlerinde pek şey
yaşamıyordum tabii liseye göre değil ama üniversitenin üçüncü ve dördüncü sınıfına oranla birinci
sınıfta pek böyle dertlerim yoktu söyle ki birinci sınıfa derslerden aa’yla cc’ yle geçmişim ama
geçmişim sadece tek derdim oydu. Sonrasında tam olarak kesin bir şey söyleyemem ama ee ikinci
sınıfta açıkçası sınıfta bir kız arkadaşım vardı benden daha çalışkan birisiydi. sanırım onunla be-
raber çalışarak biraz not ortalamamı toparlamaya çalıştım ve birisiyle beraber çalışıyor olmak tabii
ki de güven veriyordu ve diğer önceki dönemlere nazaran birazcık daha rahat geçtiğini hatırlıyorum
o sınav dönemlerinin ve başarılı olarak da bitirmiştim sınav dönemini ki sebebini bilmiyorum ama
kız arkadaşımla birlikte sınavlara çalıştığımız dönemde çok rahattım ki lisede de ben psikoloji
bölümünü yine bir kız arkadaşımla beraber çalışarak kazanmıştım çünkü. Yani ben ona oranla çok
daha vasat bir öğrenciydim lisede. Sosyal destek demek istiyorum sanırım. bu stresli süreçte biriyle
beraber olabilmek aynı amaçta biriyle beraber olup beraber mücadele edebilmek sanırım iyiydi.
Ama bu dönemde pandemiden dolayı memleketimize geldik falan bu sebeple çok daha yalnız
kaldığımı düşünüyorum o yüzden bu beni biraz etkiledi ve artık evet artık yardım almam gereken
noktaya geldim dedim.

Eylül (G): Anladım. Yani siz aslında lisede ve üniversitenin başlarında ders konusunda çok da
stresli olmayan bir yapıya sahiptiniz. ama sizi genelde başarıya iten şey arkadaşlarınız olmuş
arkadaşlarınızla birlikte birbirinize destek olarak çalışmak sizi itmiş. Doğru değil mi

Burak (D): Ya evet

Eylül (G): Ama anladığım kadarıyla şu an siz ailenizin yanına döndünüz bu pandemi koşulları sebe-
biyle ve o motivasyonu kaybettiğinizi ve yalnızlık hissettiğinizi görüyorum doğru mu?

Burak (D):Ya şöyle aslında motivasyonu kaybetmek gibi düşünmüyorum ben galiba. Şöyle yalnı-
zlığımdan dolayı sınavlarım düştü işte yalnızlığımdan dolayı. işte gerçi yine motivasyonumu kay-
betmeye bağlanıyor evet doğru.

Eylül (G): Doğru. Peki şu an sizin başarı durumunuz mu düştü yani sizi en çok etkileyen bu yalnı-
zlık mı yoksa başarınız düştü bu mu etkiliyor ya da mezuniyetinize yaklaştıkça olan stres mi etkili?
Sınavlarınız mesela…

Burak (D): Evet yani sanırım belli aralıklarla bazı motivasyonel durumlara ihtiyaç duyuyorum gibi
düşünüyorum galiba. Şöyle dediğim gibi okulda başarılı olmayınca bir şekilde hayatın başka bir
yerlerinde başarılı olmalıyım diye düşünüyorum yani düşündüm bugüne kadar. Yani orada başarılı
olmazsan burada başarılı olurum başarısızlık, başarısızlık, başarısızlık, başarısızlık… Bir süre sonra
gerçekten yıldırıyor. Bu sebeple şeyi hatırlıyorum mesela 2020 yazında Amerika’da çalışmak ve
gezmek için Work and Travel programına katılmak için başvuru yapmıştım 2019 kışında. Yani ilk
başlarda tamam Amerika’ya gideyim geliyim işte dilimi geliştireyim, yeni yerler göreyim,
çalışayım… Tabii ki böyle şeyler düşünüyordum ama onlara yaklaştıkça yoğun motivasyonumun
farklı olduğunu fark ettim biraz. Ya Amerika’ya gidiyorum ama orada kazanacağım şeyler benim
için önemli değil Amerika’ya gitmek etrafımda bir başarı olarak görülüyor gideyim yeter hiç mutlu
olmayayım ama gideyim. Yani bunu düşündüğümü çok iyi hatırlıyorum ve bu da tamamen benim
okulda akademik olarak başarısız olduğum döneme denk geliyor. Tamam şu alanda başarısızım, bu
alanda başarısızım ama sunda başarılı olayım ki En azından kendine olan inancımı kaybetmeyeyim.
Bu şekilde sanırım. Ancak böyle olunca da şeyi kaybediyorum yani çok güzel bir şey yaşama ihti-
malim var deneyimleme ihtimalim var böyle olunca ise tamamen onu bir kenara bırakıp ya başarılı
olmalıyım insanlara başarılı görünmeliyim. Ve bunu düşündüğünüzde geri kalan güzel şeyleri
gözardı etmiş oluyorsunuz. Yani sizin insanlara önce kendimizi kanıtlayıp sonra evet ya ben
başarılıymışım demeye dönüyor bu şekilde açıkçası.

Eylül (G): Zaman içinde mutlu olma duygusundan ziyade başarıyı hissetmek istediniz.

Burak (D): Kesinlikle öyle. Evet ama ya bunun çok patolojik olduğunu düşünmüyorum şöyle ki
evet biraz motivasyonun etkisi vardı ama sonrasında oradaki mutluluğumu yaşayabildim. O yüzden
bunun sadece bir motivasyonel bir süreç olduğunu düşünüyorum açıkçası.

Eylül (G): Anladım.

Burak (D): Ama beni 3 4 ay oyaladığını da hatırlıyorum


Eylül (G): Peki şimdi siz bana geçmiş bir deneyiminizden bahsettiniz. Work and Travel sürecinde
bunu yaşadığınızı anlattınız ama ine de güzel anlar yaşaya bildiniz yani work and travel sadece
başarı düşüncesi ile etrafınızdakileri kaçırmamışsınız

Burak (D): evet

Eylül (G): Peki şu anda da o zaman yaşadığınız gibi yaşantılarınızda aynı şekilde mutluluk değilde
başarı gözüyle mi bakıyorsunuz? Hala aynı bakış açısıyla mı bakıyorsunuz sizce?

Burak (D): Yani bu sanırım biraz çok değişken bir gün farklı bir gün farklı desem daha doğru olur.
Şöyleki yani bazen gerçekten böyle sadece gün içinde yaşadığın mutluluklar bile ya evet hayatın
amacı da demek istemiyorum ama evet yani hayatta da çok şeyler gerekmiyor buna bazen okey
diyebiliyorken bazen de yetmiyor sanırım etrafımdaki insanlarla da çevremle de biraz alakalı
olduğunu düşünüyorum söyle ki yani arkadaşlarımla konuşunca tamam yapmalısın, yapmalısın
bunu yapmalısın, şunu yapmalısın, kaç yaşındasın, şöyle böyle ama babamla konuşunca ya da bunu
annemle konuşunca duygularım farklı. Ama babamın gelip bana ‘’ne yapıyosun yaparsın Şöyle ya-
parsın böyle yaparsın’’ O konuşmadan sonraki duygularım çok farklı bunu çok net hatırlıyorum ve
biraz da çevremdeki insanlarla alakalı olduğunu düşünüyorum bunun.

Eylül (G): Yani hayatınızda öneme sahip insanların anladığım kadarıyla mesela annenizin daha sıkı
bir tutum yani daha sıkı derken daha yapmalısın tarzında bir tutum sergilediğinde daha mı çok
başarı odaklı oluyorsunuz ya da babanız daha yaparsın edersin daha rahat bir şekilde yaklaştığımda
rahatlıyor musunuz aslında?

Burak (D): Kesinlikle rahatlıyorum söyle ki babam bunu söylediğinde evet başarmalıyım başar-
malıyım en azından. Ama annemle bunu konuştuğumda ya başaramazsam ne olacak kötü bir şey
olacak mutsuzluğa gidiyor. Ama babamla konuştuktan sonra ya evet ben de biraz daha olumlu yön-
lere odaklanıyorum aslında ‘’yani evet şunları şunları yaptım aslında şu konularda şu konularda
başarılıyım’’. Daha olumluya odaklanıyorum. Ama dediğim gibi sadece yani aslında sadece ailemin
stresi de değil. Çevredeki insanlardan kastım tabii annem babamdı ama şunu fark ettim ki bizim
üniversitede yakın arkadaş grubumuz başarılı bir grup bu arada. Yani not ortalaması en az 3 olanlar
ve 3 yapmaya çalışanlar Yani öyle bir grup Ben de dediğim gibi birinci ikinci sınıfta biraz savsak-
ladığımdan dolayı not ortalamam 2.70 civarı 3’e tamamlamaya çalışan gruba dahil oluyorum. Şöyle
dördüncü sınıfa başladığımızda sadece bir ortak dersimiz vardı o arkadaşlarla ben de tek olduğum
derslerde bir sürü yeni arkadaşlarla tanışmış oldum. Hani o gruptan sıyrıldım açıkçası gerçekten
aslında benim arkadaşlarımın çok başarılı olduğunu ve sınıftaki ortalama insanların bile onların
gözünde biraz başarısız olduğunu gördüm ki öyle gruplara düştüm. İşte ‘’Burak yapar, Burak bir
kontrol etsin, Burak zaten bunu yapıyor.’’ Gruptaki en kötüyken bir anda grubun en iyisi oldum bu
da biraz şeyi görmeme neden oldu, yani demek ki biraz gerçekten çevremdeki insanlardan etkileniy-
orum onların görüşlerinden gibi oldu açıkçası. Biraz kendimi çevreme göre ayarlıyorum sanırım. O
insanların yanında daha mutlu iken tabii ki de akademik olarak bahsediyorum, not kaygısı işte
bilmem neler yoksa yakın arkadaşlarımla çok güzel vakit geçiriyoruz ama bu konular açıldığı za-
man özellikle onların yanında bazen kaygılandığımı hatırlıyorum. Ama diğer bahsettiğim gruplarda
bu benim için sanırım bir motivasyon oluyor.

Eylül (G): Anladım peki bu anlattıklarınız hani bu başarılı olan yakın arkadaş çevrenizde içinde
yaşadığınız stres genel olarak baktığımız zaman sizi iyi anlamda mı etkiliyor diyebilirim yoksa kötü
mü hani anlattıklarınıza göre iyi bir yanı var gibi ama kötü bir yanda anlatıyor gibisiniz bana

Burak (D): Ya evet yani şöyle tabii ki iyi bir yanı var. Bir insanın nasıl tanımlandığını etrafındaki
beş kişinin ortalamasını alarak tanımlandığına inanan birisiyim. Gerçekten insan etrafındaki beş
kişinin ortalamasıdır. Ama yakın arkadaşlarım tabii ki de beni ileriye taşıyor yani onlar sayesinde
ders çalışmaya başlıyorum veya ‘’ya kanka şu bu üniversiteye bakalım yüksek lisans için ya da yük-
sek lisansı yurtdışında yapalım.’’ Bu fikirler benim hep o arkadaş çevremden çıkıyor veyahut şey
gibi mesela Ben Amerika’ya gideyim, yurtdışına çıkayım. Bu fikirler bu gruptaki bir arkadaşım
vesilesiyle olmuştu. O daha önce gittiği için yani. Ama diğer gruplarda zaten arkadaş çevremin
hedefleri çok düşük olduğu için siz de onlarla beraber daha düşük hedefler koyuyorsunuz ve o hede-
fleri tutturma potansiyeliniz zaten çok yüksek olduğu için hani çok fazla bir emek harcamadan
olduğu için tabii ki de kaygı düzeyi çok daha düşük oluyor onlarla birlikteyken. Ama kendini
geliştirmek açısından bu gelişim süreci yakın olduğum arkadaş grubumla biraz sancılı oluyor diye-
bilirim tabii ki de mesleki ve akademik olarak çok daha yararlı oluyor diyebilirim. Bu şekilde.

yani üç farklı profilde arkadaş gruplarınız var yani aslında sizi akademik anlamda iyiye itiyorlar…

Burak (D): kesinlikle

Eylül (G): Ama bu biraz stresli bir yoldan geçiyor

Burak (D): Evet kesinlikle. Size şeyden de bahsetmek istiyorum ya bunlar okuldaki arkadaş
çevremdi aslında. Bir de söyle yani tabii ki de daha öncesinden de arkadaştık ama pandemi döne-
minde kendim memleketimde olduğum için eski arkadaşlarımla çok sık görüşüyoruz küçük bir
yerde yaşıyorum ben Çok fazla yapılcak bir şey yok özellikle kışın. O yüzden genelde akşamları so-
hbet ya da okey gibi böyle oyunları oynamakla geçiyor günlerimiz. Bir de o arkadaşlarım ilkokul-
dan beri arkadaşlarım olduğu için bütün aşamalardan beraber geçtik ve hepsi burada kaldı dediğim
gibi küçük bir yer birisi babasının dükkanına devam ettirdi. Yani küçük işlerde çalışıyorlar falan.
Bu şekilde böyle üç farklı bir gruba gire çıka diyeyim size sanırım ben de biraz dalgalanma yaşıyor
olabilir miyim diye düşünmüştüm kendi kendime bir dönem yani bu kadar farklı tabiri caizse bir
nevi kültür şoku olarak mı geliyordu bana böyle sorularım vardı.

Eylül (G): yani üç farklı profilde arkadaş gruplarınız var

Burak (D): evet


Eylül (G): Ve onlar arasında gidip geldikçe biraz kendinizi belki de tam olarak tam olarak ait hisset-
tiğiniz bir grup olmaması bize bu şekilde dalgalanmalar hissettiriyor sizin tabirinizle

Burak (D): evet aslında şöyle yakın olduğum arkadaş grubunla birlikteyken kesinlikle oraya ait
hissediyorum ama tam tersi. O iste memleketteki arkadaşlarla olduğumda tamamen oraya ait
hissediyorum. Bu durum benim kafamı karıştırdı dediğiniz gibi yani hangisi? İkisiyle beraberken de
tam olarak ait hissediyordum .Ama tam olarak neredeyim bu soruyu kendime çok sormuştum
dediğim gibi

Eylül (G): hı hı anlıyorum. Peki şu an için geleceğiniz konusunda kişiliğiniz konusunda sürekli ken-
dinizi sorgulama aşamasındasınız herhangi bir karar aldınız mı kendinizle ilgili. geleceğinizle ilgili?

Burak (D): Mesleki bir karardan mı bahsediyorsunuz yoksa duygusal yani nasıl bir insan olmalıyım
nasıl bir insanım gibi mi?

Eylül (G): Genel olarak sadece tek bir konu hakkında sormuyorum evet sen bunu yapmalıyım ya da
evet ben bu yola gitmeliyim böyle olmalıyım dediğiniz sizi rahatlatan ya da rahatsız eden?

Burak (D): hıhı ya şöyle ee yani tabii ki de bir çok şey var. Öncelikle nasıl bir insan olmak isterim?
Nasıl bir insan olursam gelecekte daha mutlu olurum bunu anlatayım. Şöyle çok fazla bir şey is-
temiyordum aslında gelecekte nasıl bir insan olayım yani kesinlikle hem bu bahsettiğim bir örnek
vereyim bu bahsettiğim yakın arkadaş grubumla yakın olmak bir yandan bir yandan da hiç irtibatı
koparmadan ee memleketteki arkadaş grubumla beraber olmak ikisi de biraz zor ama bu dengeyi
hep gözetmeye çalıştım. Bazen de şu konularda zorluyor bunu sorduğunuz soruya bağlamak istiyo-
rum mesela memleketteki arkadaş grubum böyle çok şeylerle dalga geçtiğini hissettim açıkçası ben
oraya ait hissetmeye çalışırken o arkadaşlarım o ufak dokundurmalarla ‘’okuyorsun işte senin de bu
akşam dersin vardır gelemezsin. Abi sen okumuş adamsın.’’ Böyle dokundurmalar biraz itmişti ama
dediğim gibi kopmak istemediğim için açıkçası biraz da farklı olduğum için. Bu süreçleri onlardan
kopmamak adına ve hayatımda böyle bir arkadaşlık ilişkisi kurmak için yani çünkü önceki yıllara
göre İnsan ilişkilerinde çok daha iyi durumda olduğumu düşünüyorum kendi kendime yani kastım
şu insan ilişkilerinde iyi olmak yanında mutlu olduğum sevdiğim insanlarla beraber bir hayat
geçirmek aslında. Bu konuda ilerde olmak istediğim insan bu gayet düzenli, düzgün düzgün ilişkili,
sosyal ilişkili bir hayat. Yakın arkadaşlarımla iki tarafa da uymaya çalışarak.

Eylül (G): hıhı. Memleketteki arkadaşlarımızın dokundurmalarından bahsettiniz. Tam olarak size
nasıl hisler uyandırdı?

Burak (D): Eee yani nasıl hisler uyandırdı bunu tarif edebilir miyim bilmiyorum ama söyle buradaki
memleketteki arkadaşlarım çoğu konuda rekabetçi insanlar. Çoğunluğu ticaretle ilgilenen insanlar
ve hani işleri gereği sürekli böyle İnsan ilişkisi kovalayan ve rekabetçi insanlar olduğunu söyleye-
bilirim. Sürekli bir yarış içindesin ve şeyden bahsettim hani akşamları okey oynuyoruz falan çok
basit bir okey oyunu Bazen çok iddialar koyarız ortaya kaybeden bir sonraki el çayları koyar gibi..
Bazen gerçekten o kadar büyük kavgalar çıkıyor ki aramızda sen şöyle yaptın ben böyle yaptın
aramızda küfür edenler ,birbirlerine ayrılanlar falan ayrılan demeyeyim de böyle gözleri dolan bir
kelime söylesek dokunsak ağlayacak o duruma geliyor. Ben sonrasında şöyle fark ettim ama bu
arkadaş yani direkt bu aramızdaki okumuşluk okumamışlık farkını şöyle fark ettim; o insanların
neler düşündüğünü bu arkadaşlarla hani yakın sayılırız aileler birbirlerini tanıyor böyle annemlere
dert yanarken keşke burak gibi olsaydım keşke böyle olsaydım. Asla benim yüzüme öyle bir şey
söylemediler. Benimle konuşurken şöyle derler; “ “salaksın oğlum okuyorsun mantığında. Cebinde
kaç para var?, benim şu kadar var”ama şimdi ortamda ben yokken annemlere babamlara
söylemeleri açıkçası ben onları öyle düşünüyormuş gibi düşündüm. Bi yalan veya ekstra bir mecaz
aramadım yani. Annemle samimi değiller söyledikleri doğru olabilir diye düşünmüştüm. Ki bu şek-
ilde. Bir de şöyle anlatayım bu ikisi aramızdaki rekabetçiliğe bazen üzülüyorum. Aramızdaki reka-
betçilik gerçekten dostluğumuza ket vuruyor bu yoksa basit bir rekabetçilik mi diye düşünmüştüm.
Şöyle diyeyim bu pandemiden dolayı Amerikan vizesine başvuru şirketin işleri falan sekteye
uğramıştı pek belli değildi yazın başına kadar gidecek miyiz, kalacak mıyız. Arkadaşlarım hep şöy-
leydi ya nereye gidiyorsun, gidemezsin bu sene olmaz. Klasik tepkileri vardı ama sonra ben de
kendime çok dikkat etmeye çalıştım çünkü onların gözünde Amerikaya gitmenin çok güzel bir şey
olduğunu biliyordum. Sevincimi kendi içimde yaşadım tabiki de. En basitinden haberi şöyle vermiş-
tim ; “ abi ben gidiyorum son bir kez görüşelim.” “Abi nereye gidiyorsun?” dediler. “Öyle mi? Abi
çok sevindik” “çok sevindik ya gerçekten çok sevindik” daha bir gün önce “gidemezsin, nereye
gidiyorsun?” Diyenler onlar sanıyorum 15 yıldır dediğim gibi verdiği tepkiler biraz öyle ayırt
edilebilir açıkçası. Ben cümlemi tamamlamadan “abi çok sevindim” diye abartılı sevinçli tepki ver-
mek açıkçası bana biraz şey geldi nasıl söylesem çok dürüst gelmedi ama buna üzüldüm biraz
açıkçası. Kafamdaki şuydu; “gerçekten dost değil miyiz?” Çünkü dostunsa eğer istediği bir şey
yaşayacaksa sende olmasa bile senin imkanın olmasa bile buna çok sevinirsin kafamdaki soru
buydu açıkçası

Eylül: Yani aslında siz çocukluğunuzdan beri yakın arkadaşsınız yani yakın arkadaş olarak tanım-
lıyorsunuz birbirinizi. Aileleriniz de tanışıyor hatta ama aranızda garip bir rekabet var. Yani bu
okey oyununda bile garip bir şekilde yükselen rekabet var ve siz dostluğun gerektirdiklerinden biri
olarak sizin adınıza iyi bir gelişmede sizin adınıza mutlu olmalarını beklerken aslında bu mutlu-
luğun samimi olmadığını ve sizi üzdüğünü söylüyorsunuz. Peki benim merak ettiğim bir şey var bu
noktada; ama hala da süren bir yakın arkadaşlığınız var. Sizi şu an bağlı tutan şey ne sizce? Bir şek-
ilde bir rekabet var. Bir şekilde samimiyeti yakın olarak hissedemiyorsunuz ama hala da hayatınızda
aktif bir şekilde yer alıyorlar. O bağlayan ya da sizi onlarla görüşmeye devam ettiren nedir mesela
sizce?

Burak : Yani şöyle bir çok sebep olabilir birçok sebep var açıkçası. Birincisi en büyük sebep pan-
demiden dolayı memleketlere döndük Bursa’da ki arkadaş grubunan hangileriyle daha görüşücez
farklı şehirlerdeyiz tabii ki görüşücez yakınlığımız devam ediyor ama eminim ki sekteye uğrayacak.
Senede iki en fazla üç kez görüşeceğiz. Ve yakın arkadaş birileriyle yakın olma ihtiyacı sanırım on-
lara bağlı tutuyor. Onlar her zaman burada olması önemli değil de böyle bir insanım. Yani uzağa gi-
den yakın arkadaşlarım tekrar arayıp soran birisi olduğum için de bu olabilir. Bunun nedenini
bilmiyorum açıkçası. İkincisi olarak da insanlarla hala yakın olmaya devam etmemin sebebi yani bi-
raz kendime merhametli demek istemiyorum ama çok kolay şartlarda yaşayan insanlar değiller
arkadaşlarım ve onların bu zor şartlarını göz ardı etmeyip hem de böyle sonuçta yakın arkadaşlarım
ve 20-23-24 yaşları arasındaki çocuklar hepsi. Hayatta idealleri olan insanlar. Ancak imkanı ol-
mayan insanlar ve karşılarında nispeten görece imkanı olan insanı bir kısmı üzmesi. Üzer demek is-
temiyorum ama en azından düşündürür. Onu göz ardı etmek istemiyorum o yüzden yakınlığımı de-
vam ettiriyorum.

Eylül : hıhı
Burak: Şimdi şöyle bunları düşünmediğimiz zamanlar normal şartlarda arkadaşlarımla çok eğleniy-
oruz. Bu sürekli olmuyor bu düşünceleri. Bu o basit oyun gibi olaylar olduğunda rekabetçilik oyun-
lar olduğunda düşünceler aklıma geliyor. Gerçekten nasılız.

Eylül: Anlıyorum zor şartlar dediniz ideali olan ama zor şartlar olan insanlar bunun bir açıklaması
mı?

Burak: Yani şöyle aslında arkadaş grubumuzda yakın arkadaş grubumuzda 4-5 kişilik kimisi tama-
men 20 yaşında ama hayatını burada bizim gözümüzde bizim arkadaş grubumuzda çok sakin
yaşayan çok fazla gelecekle ilgili planı olmayan kendi halinde arkadaşımız. Mesela diğer arkadaşlar
da bu durumda ama bundan muzdarip olanlar olduğu için biraz böyle
Eylül: Aslında farklı şeyler mi yapmak istiyor hayatlarında?
Burak: Yani tabiki şöyle “kanka Amerikan’ya gidiyorsun bir şeyler yapalım bak buradan bir şeyler
götür, oradan bir şeyler getir ticaret yapalım, para koyalım, biz de gidelim, bizi de götür, çalışalım,
şöyle yapalım, böyle yapalım” biraz hayatlarını değiştirmek isteyen insanlar.

Eylül: Anlıyorum yani aslında bu sizin tabiriniz tam olarak nasıl bilmiyorum ama bu durum onlara
karşı bir sempati beslemenize yol açıyor diyebilir miyim?

Burak: Yani sempati diyebilir miyiz emin değilim ama sadece bu benim dostluğumuzu sorgulatan
durumlara ufak bir set olmuş oluyor. Adamlar bu konuda canı sıkılıyor olabilir bu yüzden böyle
davranıyor olabilirler gibisinden.

Eylül: Kendinizce evet bulmadığınız noktalar var, ama. Bunun sebeplerini de bağlıyorsunuz bazı
şeylere.

Burak: Evet hani bir de yani bazı yaşanan durumları, aramızdaki ufak sürtüşmeleri diyeyim unut-
tuğum düşünüyorum, çok çabuk unutuyorum. Sanırım gerçekten de unutmak istiyorum. Onlarla
gerçekten yakın olmak istediğimi eminim bu arada.

Eylül: Anladım hayatınızda kalmalarını istiyorsunuz ilerleyen süreçlerde de.

Burak: Evet ve onların da istediğinden emin değilim ama sanırım onlar da istiyorlardır.

Eylül: Neden emin değilsiniz?

Burak: Neden emin değilim çünkü çok böyle gerçekleri yüzyüze konuşan insanlar değiller, şaka
yollu. Birbirimize çok kötü şakalar yapar yapar, “kanka işe şaka yaptım” demeyiz. Şakayı yapar
kırabildiğimiz kadar kırarız. Ben de öyleyim arkadaş grubunda. Davranış şeklimiz böyle açıkçası
kırabildiğimiz kadar kırar en sonunda ağlamazsa bunu unutmayı ya da yarı yolda bırakmayı tercih
ediyoruz. Ama tam tersine mesela üniversitede yakın arkadaş olduğum grubumla böyle değil.
Eğleniyoruz, gülüyoruz bir problem olduğunda gruplar arası grup içinde bir problem olduğunda
bunu karşılıklı oturup konuşarak çözebiliyoruz.. tamamen bunu da şeye bağlıyorum aslında arkadaş
grubunun entelektüel seviyesinin yüksekliğine bağlıyorum. O arkadaş grubum üniversitedeki
karşına alıp ciddi konuşabileceğim insanlar . Ben şöyle düşünmüştüm, ki aramızdaki samimiyetten
dolayı da gayet inandırıcı şekilde geçmişte yaşanan bu problemler çözülüyor. Ancak entelektüel se-
viyesinin sebebi şuydu; memleketteki arkadaşlarımda karşımıza alıp konuşmamız onların tabiriyle
söyleyeceğim; kız gibi. Böyle tabir ederler mesela, sen kız mısın? Ne alaka? Ya off bırak şu işleri
bunun gibisinden.

Eylül : Anlıyorum. Yani sınıf arkadaşlarınız zaten psikoloji okuyorlar yani daha entelektüel se-
viyeleri yüksek ve oturup düzgün bir şekilde iletişim kurabiliyorsunuz sorunlarınız konusunda da.
Ama memleketteki arkadaşlarınız daha şaka yoluyla birbirinizi kırarak daha aslında sağlıklı ol-
mayan bir iletişim içinde oluyorsunuz. Anladığım kadarıyla da ciddi şekilde konuşmayı dene-
mişsiniz, kız gibi olayını biliyorsunuz. Denediniz diyebilir miyiz?

Burak: Yani denedim mi aslında o tabiri durumu açıklayabilmek için anlatayım. Bir örnek vereyim
size yine bir gün okey oynayacaktık sanırım arkadaşlarla benim etik ödevim vardı etik ödevine
katıldıktan sonra böyle toplandık yine ben. Ben toplantıdan sonra arkadaşların yanına gittim falan
işte bugün naptın ne ettin şöyle böyle… normalde genelde söylemem onlara ödevim vardı, ders
vardo derim geçerim. Nedenini bilmiyorum ağzımdan kaçtı etik dersinin ödevi vardı. Ne olduğunu
sorguladır. Ne demek falan diye sorguladır. Ben de üzerinde çalıştığımız vakayı anlattım ve tepki-
leri şuydu salak aferin dedi senden de bu beklenir ödevimizde cinsel istismara uğramış ve ilgili ku-
rumlara bilgililendirilip bilgilendiririlmemesi hakkında etik bir ikilem ve arkadaşlara bunu anlattım
ki beni çok zor dinlediler onu söyleyebilirim hani ve bu benim ufak konuşmamı dinlemeleri. Onlar
için zor oldu yani sıkıldılar biraz ama büyük ihtimal beni de kırmamak için o kadar anlattı gibisin-
den. Şöyle bir tepki verdiler biz de bu arada ödevde bildirmeme. Yoluna gitmiştik bana söyle bir
tepki verdiler tepki şu aferin lan senden de bu beklenirdi işte neyi bildireceksin zaten üff bırakın bu
işleri işte yani. Dünya böyle bir yer değil dünya tozpembe değil bu şekilde.

Eylül: Yani aslında siz orada bir çözümleme yapıyorsunuz ve ciddi bir İşlemden geçiyor bu süreç
Ama sizin okusa konuşmanızı dinlemekte bile zorluk Çekiyorlar ve dümdüz bir şekilde yargıya
vardılar aslında

Burak: Evet yani bu olayı aslında anlatma sebebim şuydu: O arkadaşlarımın aslında anlama kapa-
siteleri kesinlikle zayıf değil aslında çok zeki çocuklar ama sebebi bu değildi,sebebi şuydu yani
benim bunu düşünmem. Bu adamların verdikleri tepkiyi kastediyorum. Bu adamlar benim yaptığım
mesleğe saygı duymuyorlar. Benim düşündüğüm buydu açıkçası yani ortada uzun uzun incelenmesi
gereken bir konu varken; of prosedürle ne uğraşıyorsun bildirme geç demeleri, yani ben bunu tama-
men mesleğime saygısızlık,kendime saygısızlık olarak atfettim biraz. Yani ben artık bu süreçte yıl-
lardır farkında olmadan oturmuş bir davranış biçimi olarak düşündüm açıkçası. O an söylerken
farkında olmuyorlar zaten. Böyle davranmayı öğrendiler yıllardır. Yıllardır aynı pozisyondayız,
aynı okuldan çıkalı on yıl olmuş, arkadaşlar ve iş hayatına girmiş kişiler ve okumaya devam etmiş
kişiler olarak o süreçten itibaren bu davranış yavaş yavaş oturdu. Ama şunun farkında değiller diye
düşünüyorum bu anlattıklarımı onlara anlatsam "Kimden bahsediyosun abi" diyecekler.

Eylül: Peki Burak bey yani anladığım kadarıyla hayatınızın şu an bir geçiş dönemindesiniz ve doğal
olarak sizde stres yaratan bazı durumlar var. Öncelikle üç farklı arkadaş grubu arasında kendinizi
bulmaya çalışıyorsunuz onun dışında yurtdışında yükseklisans yapmak gibi,kariyerinizi ilerletmek
gibi. Üstünüzde sorumluluğun bir yükü var anladığım kadarıyla aynı zamanda yine askerlik gibi
birçok insanın zorunda olduğu yapması gereken işlerde var ve hayatınızı bir şekilde yoluna koy-
maya çalışıyorsunuz. Burada ilişkilerinizde yaşadığınız bazı sıkıntılar da var. Bunlara yine
önümüzdeki seansa değinmek isterim daha ayrıntılarını öğrenmek isterim. Seansın başında beklenti-
leriniz olarak düşünebileceğim yüksek lisansa başvuru yaparken kendi terapinizden geçmenizin
sizin için bir avantaj olduğunu düşündüğünüz için buraya geldiğinizi söylemiştiniz. Peki başka bek-
lentileriniz var mı terapiden?

Burak: Tabii ki de var açıkças. Bu anlattığım arkadaşlık ilişkilerinden daha doğrusu kendi kimliğimi
tanımlama çabamı sizinle beraber biraz daha pekiştirmekti. Birincisi yüksek lisanstı belki de yani
"Yüksel lisans sadece bir bahane de olabilir mi?" diye de düşündüm açıkçası. Çünkü sanırım bir ho-
camız bahsetmişti bize "Yüksek lisans önemli bir artı olarak görülür." diye. Ancak taş çatlasın
yüzde onluk bir katkıdan fazlası olacağını sanmıyorum açıkçası. Yani dediğim gibi işler bir raddeye
geldikten sonra bu yüksek lisans kılıfı bir öncel olmuş olabilir belki.

Eylül: Anlıyorum belki aklınızda kendinizle de çeliştiğiniz bazı konular var. Bunlara yine sizde is-
terseniz eğer önümüzdeki seansa değinmek isterim. Geldiğiniz için çok teşekkür ederim. Bir son-
rakinde görüşmek üzere kendinize iyi bakın.

3) Görüşme Teknikleri Dersi Dönem Sonu Görüşme Raporu Taslağı


Görüşme Tarihi: 12 Haziran 2020
Görüşmeci: Eylül Nuriye Yağan
Danışan: Burak Özgün

1. Danışanı tanıtıcı bilgiler: Burak 24 yaşında, Bursa da yaşıyor Bursa Uludağ Üniversitesi’nde
psikoloji bölümü son sınıf öğrencisi. Pandamı şartlarından dolayı son zamanlarda ailesinin
evinde yani Gazipaşa’ da kalıyor.

2. Başlıca yakınmaları: üniversitenin son senesinde olması ve gelecekte yapmak istedikleri


onun için stres yaratıyor. Farklı arkadaş gruplarına dahil olmuş ve o arkadaşlarının moti-
vasyonu kendini oldukça etkilemiş. Bazı dönemler de çok fazla başarı odaklı düşüncelerle
meşgul olup mutlu olmayı es geçtiğini anlatıyor.

3. Şikayetin öyküsü: aslında başlıca şikayetlerinin başlangıcı üniversite döneminin başına


dayanıyor. Üniversitenin ilk iki senesinde sınav ve gelecek kaygısı yaşamazken görece
başarılı bir arkadaş grubuna dahil olduktan sonra kaygı seviyesi yükseliyor ve daha başarı
odaklı yaşıyor. Ona yakın olan insanların ondan beklentileri danışanı etkiliyor. Bazen
başaramazsam ne yapacağım gibi düşünceler kafasında dolanırken bazen de daha önce
birçok şey yaptım, başarılı biriyim gibi kendine olan güvenini temellendirebiliyor.

4. Kişisel ve sosyal öykü: küçük bir yer olan antalya/ Gazipaşa da doğmuş ve üniversiteye
kadar orada büyümüş. Daha sonrasında üniversite için bursaya taşınmış. Bursada iki arkadaş
grubu var. Biri daha başarılı ve danışanı başarılı olmak konusunda iten insanlar. Diğer grup
ise görece daha az başarılı ve aslında da danışana çok da eksik olmadığını hissettir

5. Geçmiş medikal öykü (varsa): Danışanın ilk görüşme anında belirttiği bir medikal öykü bu-
lunmamaktadır.

6. Aile öyküsü: Danışan ilk görüşmede ailesinden kısa da olsa bahsetmiştir. Annesinin
danışanın geleceği konusunda babasına göre daha sıkı bir yaklaşım içinde olduğunu ve bu
durumun danışanın geleceği konusundaki stres seviyesini etkilediğini anlatmıştır. Aile
öyküsünün detayları ilerleyen seanslarda alınacaktır.

7. Olası tanı(lar) ya da klinik işaret(ler): Danışan ilk görüşmede bir tanısı olduğundan bahset-
memektedir. Stres yaşadığı konular olmakla birlikte tanı alacak boyutta belirtilerden bahset-
memiştir. Yine de bunun detayları ilerleyen seanslarda ele alınacaktır.

8. Sürdürücü faktörler: Danışanın okulun son dönemini hala bitirmemiş olması ve gelecek
konusunda yaşadığı stres ve çevresinin farklı boyutlardaki beklentileri sürdürücü etmenler
olabilir. Ayrıca danışanın pandemiden ötürü ailesinin yanında kalması ve yalnızlık çekmesi
de önemli bir faktör olabilir.

9. İhtiyaç duyulan bilgiler: Ailesiyle ilişkisi ve danışanın semptomları daha detaylı sorgulan-
malıdır

4) Görüşmeyi tekrar izleyip genel hatlarıyla değerlendirdiğim zaman eksik noktalarımın çok fazla
olduğunu gördüm. Öncelikle girişte kendimle ve bilgilendirilmiş onamla ilgili detay verirken her
şeyi tam söyleyip söylemediğimi kafamın içinde tartmaya çalışırken çok duraksayarak konuştum ve
heyecanımı direkt belli etmiş oldum. Ayrıca görüşmenin 50 dakika süreceğini söylemeyi unuttum ki
bu çok büyük bir hataydı. Ayrıca başta ilk görüşmelerde danışanla ilgili not tutmam gerektiğini
düşünerek kameradan ziyade önüme bakmaya başladım ama çok kısa bir süre sonra kayıt aldığım
için bunun anlamsız olduğunu fark ettim ve danışana zaten not tutacağım diye bir bilgilendirme de
yapmamıştım. Kamerada not tuttuğumda gözükmediği için danışana doğru bakmamamın rapport
açısından zarar vereceğinden endişeliyim. Ama dediğim gibi bu durum ilk üç dakikada gerçekleşti
ve sonrasında bunu bıraktım ve danışana odaklandım. Eksik noktalarımdan bir diğeri danışana
yeterli zamanı vermeyip aceleci davranmamdı. Görüşmenin bazı noktalarında danışan bir süre du-
raklayıp devam etmek istiyor ve ben maalesef buna izin vermeden yeni bir soru soruyorum. Bu rap-
porta zarar verebilir ve danışan iyi dinlenilmediğini hissedebilir. Ama bazı yerlerde de buna dikkat
ederek danışana yeterli zamanı veriyorum. Görüşmenin bazı noktalarda açık uçlu alternatifler
varken kapalı uçlu sorular sormayı tercih ediyorum. Bu tamamen o an ki heyecanım ve durumu pro-
fesyonel bir şekilde yönetebilecek durumda olmamamdan kaynaklanıyor. Dersimizde intihar
riskinden bahsederken ilk görüşmede mutlaka her danışanınızda intihar düşüncesi olup olup ol-
madığını sorguladığınızı söylemiştiniz. Bunu aklımda bulundurmama rağmen konunun çok farklı il-
erlemesi ve intihar düşüncesini sorgulamamın görüşmenin yönünü çok değiştireceğini düşündüğüm
için akışı bozmamak adına sorgulamadım. Hep ilerleyen dakikaları bekledim ama uygun zamanı
bulamadan görüşmeyi bitirdim. Ama şu an düşündüğümde sonuç aşamasında danışanın anlattık-
larını özetlemeden önce kısa bir şekilde bu ihtimali sorgulayabilirdim. Görüşmenin güçlü yanlarını
düşündüğüm zaman danışanın anlattıklarına kontrolü kaybetmeden sadık kalmam yani konudan
konuya atlamamam diyebilirim. Ayrıca danışanın yaşadığı olaylarda hissettiklerini söylediğinde bu
hissin bende uyandırdığı duyguyu kabul etmekten ziyade danışana göre bunun ne anlama geldiğini/
ne olduğunu sorgulamam da görüşmenin güçlü taraflarından sayılabilir. Buna ek olarak danışanın
benimle paylaştığı konularda aynı onun anlattığı metaforlar üstünden yanıt vermem ve yeni sorular
sorabilmem danışanda iyi dinlenildiği hissiyatını uyandırmış olabilir ve rapporta pozitif bir katkı
sağlamış olabilirim.

081711052
Eylül Nuriye Yağan

You might also like