You are on page 1of 26

RADYASYON HAKKINDA GENEL BİLGİLER

RADYASYONUN TANIMI VE TÜRLERİ


Radyasyon, uzayda elektromanyetik dalgalar veya parçacıklar biçimindeki enerji yayımı ya da
aktarımıdır. Bir başka ifade ile radyoaktif maddelerin “alfa, beta, gama gibi ışınlar
yaymasına” veya “uzayda yayılan herhangi bir elektromanyetik ışını meydana getiren
unsurların tamamına” radyasyon denmektedir. Atom, bilinen evrendeki tüm maddenin
kimyasal ve fiziksel nitelikleri taşıyan en küçük yapı taşıdır. Bir maddenin atom
çekirdeğindeki nötronların sayısı, protonların sayısına göre oldukça fazla veya oldukça az ise
bu tür maddeler kararsız bir yapı göstermekte ve çekirdeğindeki nötronlar alfa, beta, gama
gibi çeşitli ışınlar yaymak suretiyle parçalanmaktadırlar. (Şekil 1) Çevresine bu şekilde ışın
saçarak parçalanan maddelere radyoaktif maddeler denir.

Şekil 1: Radyoaktif atom


Radyasyonu farklı şekillerde sınıflandırmak mümkündür.

Şekil 2: Türüne göre radyasyonun sınıflandırılması


İyonize radyasyonun enerjisi yüksektir ve atomdan elektron koparabilme, atomu iyonlaştırma
etkisi vardır. Alfa, beta parçacıkları ile gama ve x-ışınları iyonize radyasyondur. Hem gama
ışını hem de x-ışını foton olarak nitelendirilebilirken aralarındaki fark; gama ışınlarının
çekirdekten yayımlanması, x-ışınlarının ise atomun çevresindeki yörüngelerde dolanan
elektronların hareketi sonucunda oluşmasıdır.
İyonize olmayan radyasyonun ise enerjisi düşüktür ve atomdan elektron koparamaz, dolayısı
ile atomda iyonlaştırıcı bir etkiye sahip değildir, enerji aktarımı ile atomu uyarır. Mikrodalga,
görünür ışık, radyo dalgaları, mor ötesi ışık iyonize olmayan radyasyondur.
Radyasyon Kaynakları
Varoluşlarından beri, tüm canlılar radyasyona maruz kalmıştır ve kalmaktadır. Radyasyon ve
radyoaktif maddeler (doğal ve yapay) çevremizde her an vardır. Radyoaktif maddeler
dünyamızın ve evrenimizin tüm kısımlarında bulunur, hatta her insanın vücudu hafif derecede
radyoaktiftir. Hayatımızın bir parçası olmasına rağmen, radyasyon yalnızca yüz yıldan biraz
uzun bir süre önce keşfedilmiş ve bazı uygulamalar için faydalı olduğu gözlenerek
kullanılmaya başlanmıştır. Radyoaktif maddelerden çok sayıda uygulama alanında
faydalanılır.

Şekil 3: Radyasyon kaynakları


Günlük yaşamımızda radyasyona maruz kalmamıza kozmik ışınlar, vücudumuzdaki
radyoaktif izotoplar ve topraktaki uranyumun bozunması gibi doğal süreçler veya
medikal(tıbbi) x-ışınları, endüstriyel gama ışınları gibi yapay kaynaklar sebep olabilir. Temel
olarak iyonlaştırıcı radyasyon kaynakları doğal ve yapay olmak üzere iki ana kategoriye
ayrılmaktadır.
Doğal Radyasyon Kaynakları
Doğal radyasyon kaynakları, insan katkısı olmaksızın doğada var olan radyasyon
kaynaklarıdır. Halkın maruz kaldığı radyasyonun yaklaşık %85’lik kısmı doğal radyasyon
kaynaklarıdır. Bütün canlıların etkisinde olduğu bu radyasyona çevre, fon ya da arka plan
(background) radyasyonu denilmektedir. Doğal radyasyon kaynakları kozmik radyasyon,
yerküre radyasyonu ve içsel radyasyon olmak üzere 3 ana başlık altında sınıflandırılır.
Şekil 4: Doğal radyasyon kaynaklarının oransal dağılımı
Kozmik Radyasyon
Dünya sürekli güneşten, diğer yıldızlardan ve uzaydan kaynaklanan radyasyona maruz
kalmaktadır. Bu radyasyon, parçacıklar ve elektromanyetik ışınlar içerir.
Kozmik radyasyona yer yüzeyinden ne kadar yüksekte maruz kalındığı önemlidir. Yükseklik
arttıkça maruziyet artar. Bir dağın tepesinde veya havada yol alan bir uçakta bulunan bir kişi,
deniz seviyesinde bulunan bir kişiden daha fazla kozmik radyasyona maruz kalır. Günlük
yaşamda, kozmik ışınlar nedeniyle maruz kalınan radyasyon dozunun dünya ortalaması 0,39
mSv/yıl’dır.
Yerküre Radyasyonu
Yeryüzünde doğal olarak bulunan radyoaktif elementlerin bozunması radyasyon maruziyetine
neden olur. Kayalar ve mineraller, toprak ve yerküre radyoaktif çekirdek içerir. Doğadaki
birçok izotop radyoaktiftir ve ışıma yaparak yerküre kaynaklı radyasyon dozuna katkıda
bulunurlar. Kaya ve topraktaki radyasyon çoğunlukla 14Karbon-14, Potasyum-40, Uranyum-
238 ve Toryum232 izotoplarından kaynaklanmaktadır. Toryum suda ve toprakta eser miktarda
bulunurken, potasyum ve karbon tüm organik maddelerde bulunur. Fosil yakıtlar ve doğada
mevcut kısa ömürlü radyoaktif elementlerin yaydığı gama ışınlarının da katkısıyla topraktan
maruz kalınan radyasyon dozunun dünya ortalaması 0,46mSv/ yıldır.
İçsel Radyasyon
İnsan vücudunda bulunan potasyum-40 ve karbon-14 izotoplarından dolayı içsel radyasyona
maruz kalınmaktadır. Doz miktarları kişiye göre değişkenlik göstermekle birlikte iç radyasyon
kaynaklı doz miktarları kozmik ve yerküre kaynaklı doz miktarlarından daha azdır. Maruz
kalınan içsel radyasyonun dünya ortalaması 0,23 mSv/yıl’dır.
Yiyecek, içecek ve teneffüs edilen havadan maruz kalınan radyasyon dozunun dünya
ortalaması yaklaşık olarak 0,25 mSv/yıl’dır. Doğal radyasyon seviyesini artıran sebeplerden
biri yer kabuğunda yaygın bir şekilde bulunan radyoaktif radyum elementinin bozunması
sırasında salınan radon gazıdır. Radyoaktif radon, yerküre içindeki ağır çekirdeklerin
bozunması sonucunda oluşmakta, yerküre üzerindeki çatlaklardan kaçarak atmosfere
girmektedir. Dolayısıyla radyoaktif radon gazı, solunan atmosferin de bir parçasını
oluşturmaktadır. Radon gazından dolayı dünya genelinde maruz kalınan radyasyon dozu
ortalama 1,3 mSv/yıl’dır. Radon gazı dışında doğal radyasyonun sağlık üzerinde bir etkisi
bulunmamaktadır.
Yapay Radyasyon Kaynakları
Canlılar doğal radyasyona maruz kaldıkları gibi yapay kaynaklı radyasyona da maruz
kalmaktadır. Yapay radyasyon kaynakları şu şekilde sınıflandırılabilir:
 Medikal (tıbbi) kaynaklar
 Kullanıcı ürünleri
o Endüstride kullanılan kaynaklar
o Tarımda kullanılan kaynaklar
o Hayvancılıkta kullanılan kaynaklar
o Günlük kullanım ürünleri
o Araştırmada kullanılan kaynaklar
Yapay kaynaklardan alınan radyasyon dozu büyük ölçüde kişinin gündelik yaşamına ve tıbbi
uygulamalarda geçirdiği süreçlere (tanı ve tedavi) bağlıdır. Örneğin radyoterapi tedavisi gören
bir hastanın ışınlanma düzeyi normalden çok daha fazladır. Yalnızca tıbbi süreçler değil,
kişilerin iş ortamı da alınan doz miktarlarını etkileyebilir. Nükleer tıp kliniğinde ilaçları
hazırlayıp hastalara vermekle görevli olanlar normal hayatlarında maruz kaldıklarından daha
fazla radyasyona maruz kalabilirler.

Şekil 5: Yapay radyasyon kaynaklarının oransal dağılımı


Radyasyon Çeşitleri
Radyasyonu; enerjisine bağlı olarak etkileşimde bulunduğu madde üzerindeki etkisine göre
iyonlaştırıcı radyasyon ve iyonlaştırıcı olmayan radyasyon olmak üzere iki gruba ayırmak
mümkündür. Yüksek enerjili ışınlar bir atoma çarptıklarında, dış yörüngede bulunan
elektronlardan birini koparıyorsa (iyon haline getirmek), iyonlaştırıcı (iyonize) radyasyon adı
verilir.

Şekil 6: İyonize radyasyonun atoma etkisi


İyonlaştırıcı olmayan radyasyon, bir atomdan veya molekülden bir elektronu tamamen
koparabilmek için atomları veya molekülleri iyonlaştırabilecek yeterli enerji taşıyan
kuantumlara sahip olmayan herhangi bir elektromanyetik radyasyon türüdür.
Şekil 7: İyonize olmayan radyasyon
İyonize radyasyon atomları iyonlaştırır ve bunun sonucu olarak molekül bağlarını da kırabilir.
Açığa çıkan serbest radikaller diğer hücrelere sızarak olumsuz kimyasal tepkimelere yol açar.
Böylelikle canlı organizmaların hücre yapılarında hasar oluşturabilir.
İyonlaştırıcı radyasyon, x-ışınları ve radyoaktif çekirdekten yayınlanan alfa, beta, nötron,
gama ışınları gibi radyasyonları kapsamaktadır. Alfa, beta, nötron parçacıkları ve gama
ışınları çekirdekten yayınlandığı için nükleer radyasyon olarak da adlandırılabilir.

Şekil 8: İyonize radyasyon


İyonlaştırıcı radyasyonun türüne göre enerjisi ve enerjisine göre giriciliği değişmekte ve buna
göre enerjisini soğuracak malzemeler farklılık göstermektedir. Alfa parçacığını durdurmak
için bir kâğıt parçası yeterli olmakta iken, beta parçacıklarını durdurmak için alüminyum
kullanılması gerekmektedir. Gama ve x-ışınları için kurşun iyi bir soğurucudur. Nötron
parçacıklarını durdurmak için ise beton gerekmektedir.

Şekil 9: Radyasyon türlerine göre soğurucu malzemeler


İyonlaştırıcı olmayan radyasyon ultraviyole ışık, güneş ışınları, bilgisayarlar, cep telefonları,
televizyonlar, cep telefonları ve radar dalgalarından yayılan elektromanyetik dalgalar, mikro
dalgalar, baz istasyonlarından yayılan elektromanyetik sinyaller ve benzerlerini içermektedir.
İyonlaştırıcı (İyonize, İyonizan) Radyasyon
İyonize radyasyon atomun yörüngesinde dolanan elektronlara enerji aktarır ve elektronların
serbest hale gelmesine neden olur. Elektromanyetik dalga ve parçacık olmak üzere iki başlık
altında sınıflandırmak mümkündür. Hastanemiz Radyasyon Güvenliği Komitesi iyonize
radyasyon güvenliğinden sorumludur.

Elektromanyetik Radyasyon
Elektromanyetik radyasyon x-ışınları, gama ışınları gibi iyonize radyasyonlar ile ultraviyole
(morötesi) ışık, infrared (kızılötesi) ışık, radar, mikrodalga, radyo dalgaları, görünür ışık vb
içeren iyonize olmayan radyasyonları içermektedir.
x-ışınları
x-ışınları 1895 yılında Alman fizikçi Wilhelm Röntgen tarafından keşfedilmiştir. X-ışınlarının
elde edilmesinde 1913 yılında William David Coolidge tarafından geliştirilen sıcak katodlu
Röntgen tüpleri kullanılmaktadır.
Elektrik enerjisini x-ışınına ve sıcaklığa dönüştüren x-ışını tüpleri basitçe anot ve katot olmak
üzere iki elemandan oluşur. Tüpün negatif tarafını oluşturan katot, kap şeklinde bir girintinin
içerisinde küçük bir tel sarımdan (flaman) meydana gelir. Katodun temel görevi elektron
üreterek anota odaklamaktır. Tüpün pozitif tarafını oluşturan anodun ise elektrik enerjisini x-
ışınına dönüştürmek ve olay sırasında meydana gelen ısıyı dağıtmak gibi iki temel işlevi
vardır.
x-ışını tüpünde elektrik enerjisi, flamanı ısıtarak termoiyonik salma yoluyla elektron üretmek
ve üretilen bu elektronları anoda doğru hızlandırmak için kullanılır. Bu nedenle x-ışını
tüpünde iki akımdan söz edilebilir. Birincisi katot flaman akımı, ikincisi anot-katot arasına
yüksek voltaj uygulandığında ortaya çıkan ve katottan anota akan akım (mA)’dır.
Anotta hedef madde olarak atom numarası (Z=74) ve erime noktasının (3370 0C) yüksek
olması nedeniyle genellikle tungsten kullanılır. Katottan gelen elektronların ant üzerine
düştüğü noktaya odak noktası (focal spot) denir. Burada elektron enerjisinin ancak %1’i x-
ışınlarına, geri kalanı ise ısı enerjisine dönüşür. Anot üzerindeki ısı problemini azaltmak için
dakikada 2800-10800 devir yapacak şekilde döndürülür.
Şekil 10: x-ışını tüpünün temel bileşenleri
Hızlı elektronlar x-ışını tüpünün anotunda iki farklı yöntemle x-ışını üretirler: Bunlardan ilki
elektronların hedef atomun çekirdeği ile etkileşmesidir. Bir elektron bir çekirdeğin yakınından
geçerken çekirdeğin pozitif yükü elektronun negatif yüküne etki eder ve onu kendine doğru
çekerken yönünü değiştirir. Yolundan sapan elektron yavaşlayarak enerji kaybeder. Enerjinin
korunumu yasası gereğince, elektronun ilk enerjisi ve son enerjisi arasındaki enerji farkına
eşit bir elektromanyetik radyasyon (x-ışını) yayılır. Bu şekilde üretilen radyasyona genel
radyasyon veya frenleme radyasyonu (Bremsstrahlung) denir. Hedefe çarpan demetteki
elektronlar farklı enerjilere sahiptirler ve durgun hale gelene kadar birçok etkileşme yaparak
enerji kaybederler. Bu nedenle frenleme olayı ile üretilen radyasyonun enerji spektrumunda
geniş bir dağılım görülür. Bu dağılımın maksimum değeri elektronların hızlanma
potansiyeline bağlıdır.
İkinci tur x-ışını oluşumu ise hedefe çarpan hızlı elektronların anot maddesinin yörünge
elektronları ile etkileşmesi sonucu oluşan karakteristik x-ışınlarıdır. Herhangi bir atom için K,
L, M tabakalarının enerji düzeyi en düşük olan K seviyesidir. Yüksek hızda bir elektron
atoma çarptığı zaman K yörüngesindeki bir elektronu atomdan uzaklaştırır. Bu olaydan kısa
süre sonra L tabakasında bulunan başka bir elektron, K tabakasında oluşan bu elektron
boşluğunu doldurmak üzere L tabakasından K tabakasına geçer. Bu durumda L tabakasının
enerji seviyesi ile K tabakasının enerji seviyesi arasındaki farka eşit olan bir radyasyon
yayınlanır. Bu radyasyona karakteristik x-ışını denir çünkü maddenin karakteristiğinden
dolayı üretilmiştir.
x-ışınlarının özellikleri
 x-ışınlarının dalga boyu 0,04-1000 Å arasında değişmekle birlikte tanısal alanda
kullanılanları 0,5 Å dalga boyundadır. İnsan gözü 3800-7800 Å arasındaki dalga
boyundaki ışığı seçebildiğinden x-ışınları gözle görülemez ve mercekle
saptırılamazlar.
 Elde edildikleri enerji düzeyleri farklı olduğundan aynı demet içinde farklı dalga
boyunda x-ışınları bulunabilmektedir. Bu nedenle x-ışını heterojen bir ışın demeti
şeklinde ve polikromatik özelliktedir.
 Dalga karakteri taşıdığından x-ışınları ışık hızı ile (c=3x108 m/s) hareket ederler.
 Yüksüz oldukları için elektrik ve manyetik alanlarda sapmazlar.
 Madde içinde saçılabilir ve soğurulabilir.
 Madde içinde iyon çifti oluşturur.
 Kırınım, girişim, kutuplanma gibi dalga özellikleri gösterirler.
 Fotoğraf filmi üzerinde görüntü oluşturur.
 x-ışınları kimyasal etkiye sahiptir. X-ışınına maruz kalan maddenin kimyasal
yapısında bazı değişiklikler oluşur. Yapısında değişiklik oluşan maddelerden en
önemlisi vücudun büyük kısmında bulunan sudur. Suda iyonlaşma sonucunda serbest
radikaller meydana gelir. X-ışınının kimyasal etkisi ile bazı madensel tuzlar renk
değişikliği gösterir.
 Maddeyi iyonize ederek biyolojik ve kimyasal hasar meydana getirirler.
 Düşük enerjili ışınlar değişik voltaj ve amperli Röntgen cihazlarıyla sağlanarak teşhis
ve yüzeysel tümörlerin (3 cm’den az derinlikte olan) tedavisinde kullanılmaktadır.
 Yüksek enerjili x-ışınları (4-25 MeV) günümüzde lineer hızlandırıcılarda elde
edilmektedir ve derine yerleşmiş tümörlerin tedavisinde kullanılmaktadır.
 X-ışınları maddenin yapısının (kristal yapısı, organik maddelerin molekül yapıları)
incelenmesinde, teknik malzeme kontrolünde, kimya ve fizik araştırmalarında
kullanılmaktadır.
Gama Işınları (γ)
Gama ışınlarının kaynağı atomun çekirdeğidir ve bu yönüyle nükleer radyasyon olarak
nitelendirilmektedir. Gama ışınları atom çekirdeğinin enerji seviyelerindeki farklılıklardan
meydana gelir. Atom çekirdeğinden bir alfa parçacığı veya beta parçacığı ayrıldıktan sonra
çekirdekte fazladan enerji oluşur ve atom kararsız hale gelir. Kararsız haldeki atom kararlı
hale geçme eğilimindedir atomun fazladan sahip olduğu enerjiyi çekirdeğinden ayırmasıyla
gama ışınları oluşur.
Gama ışınlarının özellikleri
Gama ışınları ile x-ışınları benzerdir, aralarındaki fark orijinleridir. Gama ışınları çekirdekten
yayınlanır.
 X-ışınlarından daha kısa dalga boyuna (0,05-1 Å) sahip olup penetrasyon ve
iyonizasyon yetenekleri x-ışınlarına göre daha fazladır.
 Radyoaktif elementlerin yaydıkları gama ışınlarının enerjileri 12 keV-2,5 MeV
arasındadır.
 Yüksüz oldukları için elektrik ve manyetik alanda sapmazlar.
 Enerji şiddetleri mesafenin karesi ile ters orantılı bir şekilde azalacak şekilde değişir
ve madde ile etkileşerek enerjilerini Fotoelektrik Olay, Compton Saçılması ve Çift
Oluşumu olayları ile kaybederler.
 Gama ve x-ışınlarının, alfa ve beta parçacıklarına göre madde içine nüfuz etme
kabiliyetleri çok daha fazla, iyonlaştırma etkileri ise çok daha azdır.
 Madde içinden geçerken üstel fonksiyon şeklinde şiddet azalmasına uğrarlar.
Parçacık Radyasyonu
Parçacık radyasyonu alfa, beta, nötron, proton ve elektronlardır.
Alfa(α) Parçacıkları
Alfa parçacığı, parçacık ışınları arasında yüksek derecede iyonlaştırıcı bir iyon formudur. İki
proton ve iki nötronun helyum çekirdeğine benzer bağları sebebiyle He +2 olarak gösterilir.
Uranyum ve radyum gibi bir çekirdek tarafından alfa ışınımı olarak da bilinen bir işlem ile
yayılır. Madde ile etkileşerek enerjilerini uyarılma ve iyonlaşma olayları ile kaybederler.
Beta(β) Parçacıkları
Beta parçacıkları, bazı radyoaktif atom çekirdeklerinden salınan yüksek hızlı ve enerjili
elektron veya pozitronlardır. Salınan bu parçacıklardan ayrıca beta ışını denen iyonlaştıran bir
ışınım olarak da söz edilir.
Uyarılma ve iyonlaşmanın yanı sıra, beta parçacıkları bir atomun çekirdeğinin yakınından
geçerken hızla çekirdeğin pozitif çekim alanına doğru çekilir. Bu aslında negatif bir hızlanma
olup parçacığın geliş doğrultusunu değiştirerek yavaşlatılması anlamına gelir. Bu olay
sonucunda beta parçacığının enerjisi yavaşça azalarak kaybolur. Bu olayla aynı anda,
kaybolan beta enerjisine karşılık x-ışınları salınımı olur. Beta parçacıklarının bu şekilde enerji
kaybetmelerine Bremsstrahlung (frenleme radyasyonu) denir.
Nötronlar
Nötron, sembolü n veya n0 olan bir atomaltı ve nötr parçacıktır. Nötron radyasyonu veya
nötron ışını (0n1); özellikle atomik fizyon (nükleer parçalanma-bölünme) veya nükleer füzyon
(atomik kaynaşma-birleşme) esnasında, kararsız ya da aktif atom çekirdeği tarafından bir
nötronun yayınlanmasıdır. Nötronlar genellikle yapay şekilde oluşturulmaktadır.
Nötron parçacığı, doğal hidrojen dışındaki bütün atomların çekirdeklerinde yer alan temel
parçacıktır.
Protonlar
Atom çekirdeğinde yer alan artı yüklü atomaltı parçacıktır. Pozitif ışınlar adı verilen bu artı
yüklü iyon demetleri ilk defa 1886’da Eugen Goldstein tarafından bulundu. Pozitif ışınların
elektrik ve manyetik alanların etkisinde sapmaları ise 1898’de Wilhelm Wien ve 1906’da J. J.
Thomson tarafından incelendi.
İyonlaştırıcı Olmayan (Non-İyonize, Non-İyonizan) Radyasyon
İyonlaştırıcı olmayan radyasyon, bir atomdan veya molekülden bir elektronu tamamen
koparabilmek için atomları veya molekülleri iyonlaştırabilecek yeterli enerji taşıyan
kuantumlara sahip olmayan herhangi bir elektromanyetik radyasyon türüdür. Yakın
ultraviyole ışınlar, görünür ışık, kızılötesi, mikrodalga, radyo dalgaları, alçak frekans ve radyo
frekansı (uzun dalga) iyonlaştırıcı olmayan radyasyona örnektir.
Yakın Ultraviyole Işınları
Ultraviyole ışınları cilt yanıklarına ya da katarakta yol açabilir. Ultraviyole ışınları enerjilerine
göre yakın, orta ve uzak ultraviyole olarak sınıflandırılır. Yakın ve orta ultraviyole ışınları
teknik olarak iyonlaştırıcı değildir, ancak bütün UV dalga boyları bir ölçüye kadar iyonlaşma
ile benzer fotokimyasal tepkimelere sebep olabilir (DNA hasarı ve kanser gelişimi de bunun
içindedir.). 10 elektron voltun üzerindeki UV radyasyonu (125 nm'den daha kısa dalga boyu),
iyonlaştırıcı olarak düşünülür.
Görünür Işık
Işık ya da görünür ışık, 400 ile 700 nm ya da 380 ile 750 nm dalga boyları arasında insan
gözüyle görülebilen elektromanyetik radyasyon aralığıdır. Daha genel bir tanım yapılacak
olursa, fizikçiler, ışığı, görülebilir ya da görülemeyen bütün dalga boylarının elektromanyetik
radyasyonu olarak adlandırır.
Kızılötesi
Kızılötesi (IR) ışınım, yaklaşık olarak 1 ve 430 terahertz (THz) aralığında bir frekans
seviyesine denk gelen 0.7 ile 300 mikrometre (μm) aralığında bir dalga boyuna sahip olan
elektromanyetik radyasyondur. Kızılötesi dalga boyları görülebilir ışığın dalga boyundan daha
uzundur, ama mikrodalga THz ışınımının dalga boyundan daha kısadır. Parlak güneş ışığı,
deniz seviyesinde metre kare başına 1 kilovattı (kW) aşan parlaklık yaratır. Bu enerjinin 527
vattı (W) kızılötesi radyasyon, 445 vattı görünür ışık ve 32 vattı ultraviyole radyasyonudur.
Mikrodalga
Mikrodalgalar, 1 metre kadar uzun ya da 1 milimetre kadar kısa olabilen, ya da bu rakamlara
denk olarak, 300 Mhz (0.3 Ghz) ve 300 Ghz arasında frekanslı dalga boylarına sahip olan
elektromanyetik dalgalardır. Bu genel tanımın içinde hem UHF hem EHF (milimetrik dalga)
vardır ve çeşitli kaynaklar farklı sınırlar kullanır. Uygulamalar arasında cep telefonları, hava
durumu radarları, hava alanlarındaki x-ray cihazları, mikrodalga fırın, uzaktan algılama
uyduları ve radyo ve uydu iletişimi bulunmaktadır.
Radyo Dalgaları
Radyo dalgaları, elektromanyetik spektrumda kızılötesi ışınlardan daha uzun dalga boyuna
sahip olan bir elektromanyetik radyasyon türüdür. Diğer elektromanyetik dalgalar gibi radyo
dalgaları da ışık hızında hareket eder. Doğal yollarla oluşan radyo dalgaları şimşek ya da
astronomik nesneler ile meydana gelir. Sabit ve hareketli radyo iletişimi, radyo-televizyon
yayıncılığı, radar ve diğer navigasyon sistemleri, uydu iletişimi, bilişim ağı ve diğer birçok
uygulama için yapay olarak oluşturulan radyo dalgaları kullanılır. Radyo dalgalarının farklı
frekansları, atmosferde farklı yayılma özelliklerine sahiptir. Uzun dalgalar Dünya'nın bir
kısmını sürekli olarak kaplayabilir. Daha kısa dalgalar ise iyonosferden yansıyabilir ve
Dünya'nın etrafında dolaşabilir. Çok daha kısa dalga boyları çok az bükülür veya yansır ve bir
görüş çizgisinde hareket eder.
Çok düşük frekans (VLF)
Çok düşük frekans (VLF), 3 ile 30 kHz aralığındaki radyo frekanslarıdır. Radyo
spektrumunun bandındaki bant genişliği fazla olmadığından, radyo navigasyonunda olduğu
gibi yalnızca en basit sinyaller kullanılır. Çok düşük frekans, dalga boyları 10 ile 1 mira metre
aralığında olduğundan (10 km' ye denk gelen ve artık kullanılmayan metrik birim), aynı
zamanda mira metre bandı ya da mira metre dalgası olarak bilinir.
Aşırı düşük frekans (ELF)
Aşırı düşük frekans (ELF), 300 Hz ile 3 kHz aralığındaki radyasyon frekansıdır. Atmosfer
bilimde genellikle verilen alternatif tanımda bu aralık 3 Hz ile 3 kHz'dir. Bu konu ile ilgili
manyetosfer bilimde, daha düşük frekanslı elektromanyetik dalgalar (3 Hz'in altında oluşan
frekans), ULF (Ultra Low Frequency- Aşırı Düşük Frekans) aralığındaki frekanslar olarak
düşünülür. ULF de, bu sebeple, Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU- International
Telecommunications Union) radyo bandında farklı olarak tanımlanmıştır.
Termal Radyasyon
Dünyada en çok karşılaşılan sıcaklıklarda oluştuğunda kızılötesi radyasyon ile eş anlama
gelen termal radyasyon, bir nesnenin yüzeyinin termal enerjisini elektromanyetik dalgalar
şeklinde yansıtma sürecidir. Akkor ampul tarafından yayılan görünür ışık ve kızılötesi ışınlar
gibi evlerde bulunan ısıtıcılardan, kızılötesi ısıtma lambalarından veya fırınlardan yayılan
kızılötesi radyasyon termal kaynaklara örnektir. Termal radyasyon, moleküllerdeki yüklü
taneciklerin hareketinden kaynaklanan enerji elektromanyetik dalgaların ısı ve ışık yayan
enerjiye (radyan enerji) dönüşmesiyle oluşur.
RADYASYON DOZ BİRİMLERİ
1977’de ICRU (International Commission on Radiation Units and Measurements,
Uluslararası Radyasyon Birimleri ve Ölçümleri Komisyonu) SI (The International System of
Units) birimlerinin kullanılmasını tavsiye etmiştir.
Aktivite Birimi: Aktivitenin özel birimi Curie (Ci) ve SI sistemindeki birimi de Becquerel
(Bq)’dir. Aktivite, radyoaktif çekirdeğin tanecikler veya elektromanyetik ışımalar yayarak
kendiliğinden parçalanmasıdır.
1 Ci, 1 gramlık 226Ra’nın saniyede yaptığı bozunum sayısıdır ve bu da saniyede 3,7x10 10
bozunmadır. Bq ise saniyede bir kez bozunan radyoaktif çekirdeğin aktivitesidir. Ci ve Bq
arasında 1 Ci=3,7x1010 Bq bağlantısı vardır.
Işınlama Birimi: Işınlamanın özel birimi Röntgen (R) ve SI sistemindeki birimi
Coulomb/kg’dır. Normal şartlar (0 0C ve 760 mmHg basınç) altında 1 kg kuru havada 2,58
Coulomb’luk elektrik yükü oluşturabilecek miktardaki x-ışını veya gama ışını miktarına 1
Röntgen (R) denir.
1 R = 2,58x10-4 C/kg 1 C/kg = 3876 R
Soğurulan Doz Birimi: Soğurulan dozun özel birimi rad (radiation absorbed dose) ve SI
sistemindeki birimi Gray (Gy)’dir. Gy, 1 kg maddeye verilen radyasyon enerjisinin miktarını
ifade eder. Bir Gy, 1 kg maddeye 1 joule ’lük radyasyon enerjisi verildiğinde absorbe edilen
enerji miktarına eşittir. 1 rad, 100 gram maddeye 100 erg’lik radyasyon enerjisi verildiğinde
absorbe edilen radyasyon enerjisi miktarına eşittir. İki birim arasında 1 Gy = 100 rad eşitliği
vardır.
1 Gy = 1 j/kg 1 rad = 100 erg/gr
Eşdeğer Doz Birimi: Eşdeğer dozun özel birimi rem (roentgen equivalent man) ve SI
sistemindeki birimi Sievert (Sv)’dir. Eşdeğer doz hem fiziksel hem de biyolojik faktörleri
içeren bir birimdir; soğurulan doz ile rölatif biyolojik etkinliğin (RBE) bir fonksiyonudur.
Rölatif biyolojik etkinlik (RBE), belirli bir biyolojik etkiyi meydana getirmek için 250 kV’lık
x-ışını dozunun herhangi bir radyasyonun aynı biyolojik etkiyi meydana getirmesi için gerekli
olan doza oranıdır. RBE radyasyonun tipine göre 1-20 arasında farklı değerler alabilir. RBE
değeri x-ışınları, gama ışınları ve beta parçacıkları için 1, hızlı nötronlar için 10, yavaş
nötronlar için 3, alfa parçacıkları için 15, ağır iyonlar için 20’dir.
1 Sv = 1 J/kg
1 Sv = 100 rem

Birimi
Terim Dönüşüm
Özel Birim SI Birimi

Curie (Ci) Becquerel (Bq) 1 Ci=3,7x1010 Bq


Aktivite
3,7x1010 parçalanma/saniye 1 parçalanma/saniye 1 mCi=37 MBq

Işınlama Röntgen(R) 1 C/kg=3876 R


Coluomb/kg
Dozu 1 R=2,58x10-4 C/kg

Soğurulan 1 Gy=100 rad


rad Gray (Gy)
Doz 1 rad=0,01 Gy

Eşdeğer Doz rem Sievert (Sv) 1 Sv=100 rem


1 rem=0,01 Sv

RADYOBİYOLOJİ
Radyobiyoloji, iyonize radyasyonun biyolojik sistemler üzerindeki etkilerini araştıran bilim
dalıdır. İyonize radyasyon hücrede serbest radikaller oluşturur, kimyasal bağları koparır,
makro moleküllerde çapraz bağlar oluşturur ve DNA, RNA gibi yaşam için gerekli
moleküllere hasar verir. Radyasyondan en çok etkilenen organlar kemik iliği, genital organlar,
göz merceği, cilt, sindirim sistemi epiteli; en az etkilenen organlar ise sinir sistemi ve
kaslardır. Radyasyon öncelikle hücreyle etkileşir; hücreler dokuları, dokular da organları
etkiler.
Radyasyonun Kromozoma Verdiği Hasarların Sonuçları
Vücuttaki birçok organ veya doku, önemli sayıda hücre kaybına rağmen faaliyetlerini normal
bir şekilde sürdürebilir. Yine de hücre kaybı belli bir sayının üstüne çıktığında ışınlanan
kişilerde gözlenebilir hasarlar meydana gelecektir. Etki eşiğini aşan akut doz almış kişilerde
ortaya çıkan bu tür hasarlarda Deterministik Etki denir.
Radyasyonun hücreye olan bir diğer etkisi Stokastik Etkidir. Stokastik etkide belli bir eşik doz
yoktur, meydana gelme olasılığı maruz kalınan doz ile artar ama şiddeti doz ile artmaz.
Stokastik etkilere tek bir hücrede meydana gelen hasarlar neden olur; kanser ve mutasyon
stokastik etkinin sonuçlarıdır. Doku dozu arttıkça çok daha fazla sayıda hücre hasar görecek
ve stokastik etkilerin meydana gelme ihtimali artacaktır. Bu nedenle çalışanların maruz
kaldığı dozun takip edilmesi, stokastik etkilerin önlenmesi için önemlidir.
Kromozom Hasarlarına Etki Eden Faktörler
 Radyasyonun Özelliklerine Bağlı Faktörler
Hasarın büyüklüğünü, radyasyonun çeşidi ve sahip olduğu enerji belirler. Doz hızı ve maruz
kalış süresi de diğer belirleyici faktör olup 1 Gy’lik bir dozun bir saatte alınması sonucu
oluşacak hasar, aynı dozun bir hafta boyunca alınması sonucu oluşacak hasardan büyük
olacaktır.
 Organizmanın Özelliklerine Bağlı Faktörler
Oksijen konsantrasyonu yüksek dokular ile sık sık bölünen, tam olarak farklılaşmamış ve
bölünme safhasında olan hücrelerdir bu hücrelerin radyasyona karşı duyarlılığı fazladır.
Radyasyona duyarlılık yaşa, cinsiyete ve organizmanın sağlığına göre de değişebilir.
Biyolojik Etkilerin Sınıflandırılması
 Erken Etkiler (Akut Işınlanma Etkileri)
Vücudun belli bir bölgesi, tamamı veya büyük bir kısmı kısa bir zaman dilimi içerisinde
büyük miktarlarda radyasyon dozuna maruz kaldığında ortaya çıkabilecek hasarlar kişiden
kişiye değişmekle birlikte genel olarak birkaç gün veya birkaç hafta içerisinde şiddetli
hasarlar, hastalıklar ve hatta ölüm meydana gelebilir. Akut ışınlanmalar olarak adlandırılan bu
tip ışınlanmalar genellikle radyasyon kazası sonucu meydana gelen istem dışı ışınlanmalardır.
Akut ışınlanmalar sonucu meydana gelebilecek etkileri genel olarak, akut radyasyon
sendromları ve bölgesel radyasyon hasarları olarak sınıflandırmak mümkündür.
Akut Radyasyon Sendromları (ARS)
Vücudun tamamının veya büyük bir bölümünün akut bir ışınlamaya maruz kalması sonucunda
gelişen Akut Radyasyon Sendromları (ARS) iyonlaştırıcı radyasyonların en önemli
deterministik etkisidir.

ARS, Başlangıç Devresi

Lenfositler radyasyona karşı en duyarlı kan hücreleridir. Mutlak lenfosit sayısındaki en küçük
bir düşme, erken teşhis aşamasında ışınlanma seviyesini gösterebilecek en iyi ve en yararlı
laboratuvar testidir.
ARS’nin ilk günlerinde akut doza bağlı lenfosit sayısındaki (G/L) değişim. G/L; 10 9
hücre/litre

ARS Derecesi Doz (Gy) Lenfosit Sayısı (G/L)

İlk ışınlamadan 6 gün sonra

Klinik öncesi safha 0,1-1,0 1,5-2,5

Hafif 1,0-2,0 0,7-1,5

Orta 2,0-4,0 0,5-0,8

Şiddetli 4,0-6,0 0,3-0,5

Çok şiddetli 6,0-8,0 0,1-0,3

Öldürücü >8,0 0,0-0,05

ARS, Gizlenme Evresi

ARS Kritik Devre


Bölgesel Radyasyon Hasarları (BRH)
Vücudun belli bir bölgesinin, genellikle bir kaza sonucu, kısa bir sürede ve bir defada yüksek
dozlara maruz kalması sonucu görülen etkiler Bölgesel Radyasyon Hasarları olarak
adlandırılır. Bu tür kazalarda genellikle eller ve parmaklar, nadiren de vücudun diğer kısımları
etkilenir. Eldeki yanıklar, radyasyon kaynağına dokunulması veya elin birkaç saniye için bile
olsa kaynağa çok yaklaştırması sonucu meydana gelir. Yanığa sebep olan ısı değil kaynağın
radyasyon şiddetidir ve ne yazık ki, vücut ısıya gösterdiği refleksi radyasyon şiddetine
göstermez. Bölgesel ışınlanmalar sonucu meydana gelen bu hasarlar, akut radyasyon
sendromlarına göre daha sık karşılaşılan olaylardır.

EVRE/BELİRTİ DOZ ARALIĞI (Gy) BELİRGİNLEŞME ZAMANI (Gün)

Eritem 3-10 14-21

Epilasyon >3 14-18

Kuru deri dökülmesi 8-12 25-30

Yaş deri dökülmesi 15-20 20-28

Su kabarcığı oluşumu 15-25 15-25

Ülser (açık yaralar) >20 14-21

Nekroz (doku ölümü) >25 >21

Radyasyon duyarlılığı en fazla olan bölgelerden biri de üreme organlarının bulunduğu


bölgedir. Yumurtalık ve testisler radyasyona karşı çok duyarlıdır. Erkeklerde 0.3 Sv,
kadınlarda ise 3 Sv’lik tek bir ışınlama dozu alınması sonucunda döllenmede geçici kısırlık
meydana gelebilir. Küçük doz alımlarında, kadınlarda geçici yumurtlama ve regl durması
gözlenebilir ve bu birkaç ay sürebilir.
Göz merceği de radyasyona karşı çok duyarlıdır. Bir defada maruz kalınacak 0.5 ila 2 Sv
arasındaki bir radyasyon dozu fark edilebilir saydamlık kaybına neden olabilirken 5 Sv’lik bir
doz katarakt oluşumuna yol açabilir.
Gecikmiş Etkiler (Kronik Işınlama Etkileri)
Uzunca bir süre içinde aralıklı olarak düşük dozlara maruz kalınması yani kronik olarak
ışınlanması sonucu meydana gelebilecek etkiler yıllar sonra ortaya çıkabilir. Bunun sebebi ise,
doz düşük dahi olsa tekrarlanan ışınlamalarda organizmanın bir sonraki ışınlamaya kadar
hasarı onaramaması ve hasarın gittikçe artmasıdır. Kronik olarak ışınlanan kişilerde, yıllar
sonra, katarakt, malignite, doğal ömür sürelerinde kısalma ile sonraki nesillerde kalıtımsal
bozukluklara rastlanabilir.
RADYASYONDAN KORUNMA
Radyasyona karşı korunmada ana fikir, uluslararası kuruluşlar tarafından belirlenen (tolere
edilebilen) dozları bilmek ve radyasyon çalışanları ile çevre halkının bunun üzerinde doz
almasını önlemektir. Radyasyondan korunmada hedef;
 Doku hasarına sebep olan deterministik etkileri önlemek,
 Stokastik etkilerin meydana gelme olasılıklarını kabul edilebilir düzeyde sınırlamak,
 Uluslararası Radyasyondan Korunma Komisyonu (ICRP) tarafından Müsaade
Edilebilir Maksimum Doz (MEMD), bir insanda ömür boyunca hiçbir önemli vücut
hasarı ve bir genetik etki meydana getirmesi beklenmeyen iyonlaştırıcı radyasyon
dozu olarak tarif edilmiştir.
 ICRP’nin tavsiyesine göre radyasyon çalışanları için müsaade edilen maksimum doz
sınırı, birbirini takip eden beş yılın ortalaması 20 mSv ve 1 yılda en fazla 50 mSv
olacak şekilde belirlenmiştir. Toplum üyesi kişiler (halk) için ise bu sınır 1 yılda 1
mSv’i geçmeyecek şekilde belirlenmiştir. 7
Radyasyona Maruz Kalma Sınırları ve Azaltılması
 Uygulamaların Gerekliliği (Justification): Işınlamanın zararlı sonuçları göz önünde
bulundurularak net fayda sağlamayan hiçbir radyasyon uygulamasına izin
verilmemelidir.
 Etkinlik (Optimizasyon, ALARA): Tedavi amaçlı tıbbi ışınlamalar hariç radyasyon
ışınlaması gerektiren durumlarda bireysel dozların büyüklüğü; ışınlanacak kişilerin
sayısı, olası tüm ışınlamalar için ekonomik ve sosyal faktörler göz önünde
bulundurularak mümkün olan en düşük dozun alınması sağlanmalıdır. Maruz
kalınacak dozlar mümkün olduğunca düşük tutulmalıdır.
 Kişisel Doz-Risk Sınırları: Bireylerin normal ışınlanmaları, izin verilen tüm
ışınlamaların neden olduğu ilgili organ ya da dokudaki eşdeğer doz ile etkin doz
değerleri Radyasyon Güvenliği Yönergesinin ilgili maddelerinde belirtilen yıllık
doz sınırlarını aşmamalıdır. Alınmasına izin verilen dozlar sınırlandırılmalıdır.
 Radyasyon Güvenliği Yönetmeliği Madde 10: Yıllık doz sınırları sağlığa zarar
vermeyecek şekilde uluslararası standartlara uygun olarak, kurum tarafından
radyasyon görevlileri ve toplum üyesi kişiler için ayrı ayrı belirlenmiştir. Yıllık
toplam doz aynı yıl içindeki dış ışınlama ile iç ışınlamadan alınan dozların
toplamıdır. Kişilerin, denetim altındaki kaynaklar ve uygulamalardan dolayı bu
sınırların üzerinde radyasyon dozuna maruz kalmalarına izin verilemez ve bu
sınırlara tıbbi ışınlamalar ve doğal radyasyon nedeniyle maruz kalınacak dozlar
dahil edilemez.
 (Değişik: RG-29/9/2004-25598) Radyasyon görevlileri için etkin doz
ardışık 5 (beş) yılın ortalaması 20mSv’i, herhangi bir yılda ise 50mSv’i
geçemez. El ve ayak veya cilt için yıllık eşdeğer doz sınırı 500mSv, göz
merceği için 150mSv’dir. Cilt için en yüksek radyasyon dozuna maruz
kalan 1cm²’lik alanın eşdeğer dozu, diğer alanların aldığı doza
bakılmaksızın ortalama cilt eşdeğer dozu olarak kabul edilir.
 (Değişik: RG-29/9/2004-25598) Toplum üyesi kişiler için etkin doz
yılda 1mSv’i geçemez. Özel durumlarda; ardışık beş yılın ortalaması
1mSv olmak üzere yılda 5mSv’e kadar izin verilir. Cilt için yıllık
eşdeğer doz sınırı 50mSv, göz merceği için 15mSv’dir.
 18 yaşından küçükler Tüzüğün 6. maddesine göre radyasyon
uygulaması işinde çalıştırılamazlar. Bu Yönetmeliğin 15. maddesinin
(b) bendinde belirtilen alanlarda, eğitim amaçlı olmak koşuluyla,
eğitimleri radyasyon kaynaklarının kullanılmasını gerektiren 16-18 yaş
arasındaki stajyerler ve öğrenciler için etkin doz, herhangi bir yılda
6mSv’i geçemez. Ancak el, ayak veya deri için yıllık eşdeğer doz sınırı
150mSv, göz merceği için 50mSv’dir.
 Radyasyon Güvenliği Yönetmeliği Madde 11: Normal uygulamalarda ortaya çıkan
ve yıllık doz sınırları üzerinde etkin doza maruz kalmayı gerektiren, fakat
ışınlanmanın dışında başka yöntemlerin bulunmadığı özel durumlarda kurumun
izniyle yapılan ışınlanmalardır. Özel durumlarda ışınlamaya maruz kalacak
radyasyon görevlileri için doz sınırları herhangi bir yılda 50mSv’i, birbirini takip
eden 10 yıl içinde ortalama yıllık 20mSv’i ve toplamda 100mSv’i geçemez. Yıllık
etkin dozun beş katından fazla radyasyon dozu almış radyasyon görevlileri ile
çocuk doğurma çağındaki radyasyon görevlileri özel bir durum için planlanmış
ışınlanmalarda görevlendirilemezler.
 Radyasyon Güvenliği Yönetmeliği Madde 12: Hamileliği belirlenmiş kadın
çalışan, çalışma şartlarının yeniden düzenlenebilmesi amacıyla yönetimi haberdar
eder. Hamileliğin bildirilmesi kadın çalışanın çalışmasına engel teşkil etmez,
gerekiyorsa çalışma koşulları yeniden düzenlenir. Bu nedenle, doğacak çocuğun
alacağı dozun mümkün olduğu kadar düşük düzeyde tutulması sağlanır ve toplum
için belirlenen doz sınırlarına uyulur.
 Emzirme dönemindeki kadın çalışanlar, radyoaktif kontaminasyon riski taşıyan
işlerde çalıştırılmaz.
 Araştırma amaçlı tıbbi ışınlanmalar ve gönüllü ve ziyaretçiler için izin verilen
ortalama yıllık doz düzeyleri ise 29 ve 30. maddelerde belirtilen düzeyleri
geçmemelidir.
 Radyasyon Güvenliği Yönetmeliği Madde 29: Kişiye net bir yarar sağlamayan,
alacakları doz ve risk hakkında kişilerin bilgilendirildiği, kişilerin ve Etik
Komitenin yazılı onayı alınmış araştırma amaçlı gönüllü ışınlanmalarda, halk için
bir yıllık en yüksek izin verilen doz düzeyi aşılamaz. Çok özel durumlarda Kurum
tarafından onaylanmak koşuluyla radyasyon görevlileri için izin verilen ortalama
yıllık doz düzeyine izin verilebilir.
 Radyasyon Güvenliği Yönetmeliği Madde 30: Gerek görülen hallerde tıbbi tanı ve
tedavi altındaki hastalara gönüllü ve bilinçli olmak koşuluyla yardım etmek
isteyen veya hasta ziyareti için gelen kişilerin alacakları etkin doz, tanı ve tedavi
süresince 5mSv değerini aşamaz. Nükleer tıp hastaların taburcu edilebilecekleri en
yüksek radyoaktivite düzeyleri 31. Maddede belirtilmiştir.
 Radyasyon Güvenliği Yönetmeliği Madde 31: I-131 radyoaktif maddesi verilen
hastalar vücuttaki radyoaktivite miktarının 400MBq’e düşmesi halinde taburcu
edilir. Taburcu edilen hastaya diğer kişilerle temasları ve radyasyon korunması ile
ilgili alınacak önlemlerle ilgili yazılı talimatlar verilir. 100MBq’in altındaki
radyoaktivite ile taburcu edilen hastalar için özel önlem alınması gerekmez.
Radyasyondan Korunma Standartları
Radyasyondan korunmanın sınırlarını belirlemek amacıyla 1931 yılında toplanan Amerikan
Ulusal Radyasyondan Korunma Konseyince, bir kişinin bir yılda tüm vücudunun alabileceği
maksimum müsaade edilebilir doz, 50000 mrem (500mSv) olarak belirlenmiştir. Bu rakam o
dönemden günümüze çok sayıda değişiklikler geçirerek son olarak 5000 mrem/yıl (50mSv)
olarak değişmiştir.
Mesleği nedeniyle radyasyon alan binlerce kişi araştırılmış ve oldukça az kişinin bu rakamın
biraz üzerine çıktığı görülmüştür. Bu çalışmalarda radyoloji teknisyenlerinin %70’inin yılda
10 mrem’den (0.1mSv) az doz aldığı ve yalnız %3’ünün 1000 mrem/yıl (10mSv) dozunu
geçtiği gösterilmiştir.
Maksimum müsaade edilebilir doz sınırı 5000 mrem/yıl (50mSv) olarak yaklaşık 30 yıldır
kullanılmaktadır. Bu değerin gerçekten çalışanların sağlığını uygun şekilde koruyacak bir
sınırda olduğu günümüzde artık iyice kabul edilmiş ve benimsenmiştir. Maksimum müsaade
edilebilir doz tüm radyasyon çalışanları için standardize edilmiş ve bu dozun tüm çalışma
hayatı boyunca alınacağı da göz önüne alınmıştır.
ICRP Doz Sınırlamaları

Radyasyon Çalışanları ve Toplum Üyesi Kişiler İçin Doz Limitleri

Görevli Halk

Yıllık Etkin Doz 20 mSv 1 mSv

Yıllık Göz 150 mSv 15 mSv


Eşdeğer Cilt 500 mSv 50 mSv
Doz El-Ayak 500 mSv 50 mSv

Doz Azaltılması
1. Dış Radyasyon Dozunun Kontrolü; Zaman, Mesafe ve Zırhlama
Radyasyon kaynağının bulunduğu ortamda kalma süresi mümkün olduğu kadar kısa
tutulmalıdır. Radyoaktivitenin bulunduğu ya da radyoaktif ortamda optimum izolasyon
sağlanmalı, bu ortamlarda kurşun önlük, kurşun eldiven, kurşun enjektör ve enjektör taşıyıcı,
kurşun cam ve maşa kullanılmalıdır. Bu ortamları çevreleyen duvarların yeterli beton kalınlığı
ve/veya kurşun zırhlaması olmalıdır. Maruz kalınan radyasyon dozu, uzaklığın karesi ile ters
orantılı (1/R2 kuralı) olarak azaldığından radyoaktif kaynaklardan mümkün olduğunca uzak
mesafede durulmalıdır.

Şekil 11: Doz azaltma prensipleri

 Tıbbi Radyoaktivite Dozunun Azaltılması


Radyolojide en az radyasyon dozu ile (Optimum kV ve minimum mA, cihaz
kalibrasyonlarının yapılması) en iyi görüntüyü elde edecek koşulların oluşturulması, film
tekrarının yapılmayarak hasta dozunun azaltılması, nükleer tıpta hastanın radyasyon
maruziyetini azaltmak için tekrarlı testlerden kaçınılması, optimum görüntü elde edilebilecek
en az dozun uygulanması ve görüntüleme cihazlarının bakım/kalite kontrollerinin
yapılmasıdır.
 Alternatifi Olan Non-radyoaktif Yöntemlerin Kullanılması
Işınlanmanın zararlı sonuçları göz önünde bulundurularak net bir fayda sağlamayan hiçbir
radyasyon uygulamasına izin verilmemeli, alternatif diğer yöntemler (ultrason gibi)
uygulanmalıdır.
2. İnternal (Vücut İçi) Radyasyon Dozunun Kontrolü
Radyonüklidler vücut içine 4 farklı şekilde alınabilirler:
 İnhalasyon (soluma)
 Ağız yolu
 Absorbsiyon (emilim)
 Enjeksiyon
Özellikle açık radyoaktif kaynak kullanılan Nükleer Tıp laboratuvarı başta olmak üzere; çeker
ocak, tek kullanımlık eldiven ve koruyucu cam kullanılmalı, radyasyon alanında yemek
yenmesi ve sigara içilmesi engellenmeli ve ağızla pipetleme yapılmamalıdır. Sadece
radyoaktif ortamda kullanılmak üzere önlük ve ayakkabı tahsis edilmeli, keskin uçlu
radyoaktif aletler için dayanıklı ve izolasyonlu çöp kutuları ayrılmalıdır.
Hamilelik ve Tıbbi Işınlama
Dünyada her yıl binlerce kadın iyonize radyasyona maruz kalmaktadır. Bu maruziyet yeterli
bilgi sahibi olunmadığında gereksiz yere büyük anksiyetelere ve gebeliklerin
sonlandırılmasına neden olmaktadır. Oysa birçok hastada bu uygulamalar tıbbi olarak yerinde
olup fetüs için radyasyon riski minimaldir. Fetal radyasyon riski, gebeliğin evresi ve
absorblanan doz ile ilişkilidir. Radyasyon riski oraganogenezis ve fetal periyotta en
yüksekken, bu risk 2 ve 3. trimestrelerde giderek azalır.
Radyasyon ile oluşan malformasyonlarda eşik radyasyon değeri 100-200 mGy olup, sıklıkla
merkezi sinir sistemi problemleri ile ilişkilidir. Fetal doz 100 mGy’lik düzeye 3 pelvik BT ya
da 20 konvansiyonel direkt grafi (x-ışını) işlemine dahi ulaşmaz. Bu doza pelviste floroskopi
eşliğinde yapılan girişimsel işlemlerde veya radyoterapi ile ulaşılır.
Merkezi Sinir Sistemine Ait Malformasyonlar
Merkezi sinir sistemi özellikle konsepsiyon sonrası 8-25. haftalarda radyasyona duyarlıdır.
100 mGy üzerindeki fetal dozlarda mental fonksiyonlarda (IQ) azalmaya yol açabilir. 1000
mGy seviyelerindeki dozlarda ise ciddi mental retardasyon ve mikrosefali gelişebilir.
Lösemi ve Diğer Kanserler
Radyasyonun, erişkin ve çocuklarda lösemi ve diğer bazı kanserlerin gelişim riskini artırdığı
gösterilmiştir. 100 mGy’lik fetal dozda relatif risk %1,4 olup bu normal insidanstan %40
artışa işaret eder. Alınan radyasyon dozuna göre SAĞLIKLI çocuk doğurma olasılığı:

Doz Malformasyon olmama olasılığı Kanser olmama olasılığı (0-19 yaş)

0 mGy %97 %99,7

1 mGy %97 %99,7

5 mGy %97 %99,7

10 mGy %97 %99,6

50 mGy %97 %99,4

100 mGy %97 %99,1

>100 mGy Olası Yüksek

Hamilelik Öncesi Işınlama


Hamilelik öncesi, gonadları ışınlanmış ebeveynlerin doğacak çocuklarında kanser veya
malformasyon oluşma riskinde artış gösterilememiştir. Radyonüklid tedavi sonrası hamilelik
düşünen kadınların vücudundaki rezidüel radyoaktivitenin 1 mGy’lik potansiyel fetal dozu
geçmemelidir. (1 mCi=37 MBq)
Radyonüklid tedavisi sonrası beklenecek süre
 I-131 Hipertiroidi 800 MBq ve I-131 Tiroit Kanseri 600 MBq, 4 ay
 I-131 MIBG Feokromositoma 7500 MBq ve P-32 Fosfat Polisitemi vb. 200 MBq, 3 ay
 Sr-89 Klorür kemik metastaz 150 MBq, 24 ay
 Y-90 Kolloid Malignite 4000 MBq, 1 ay
Hamilelik Potansiyeli Olan Hastaların Değerlendirilmesi
Doğurganlık çağındaki tüm kadınların hamilelik durumları mutlaka sorgulanmalı ve aksi ispat
edilene kadar adet günü gecikmiş tüm kadınlar hamile kabul edilmelidir. Hasta bekleme
alanlarında ve tüm radyoaktif ortam girişlerine hamileleri uyarıcı işaretler/yazılar
yerleştirilmelidir.
Hamile Radyasyon Görevlileri İçin Doz Sınırları
(24.03.2000/23999 Radyasyon Güvenliği Yönetmeliği Madde 12) Hamilelik durumu ortaya
çıkan ya da hamilelik planlayan personel, çalışma şartlarının yeniden düzenlenebilmesi
amacıyla bu durumunu ilgili birim amirine derhal yazılı olarak bildirir. Hamile personelin
yıllık doz limitleri, Radyasyon Güvenliği Yönetmeliği’nde belirlenmiş toplum için belirlenen
doz sınırlarını aşamaz. Hamileliği belirlenmiş olan radyasyon görevlileri ancak gözetimli
alanlarda çalıştırılır. Emzirme dönemindeki kadın çalışanlar, radyoaktif kontaminasyon riski
taşıyan işlerde çalıştırılamaz.
Rutin Radyolojik ve Nükleer Tıp Uygulamalarında Maruz Kalınan Fetal Doz
Konvansiyonel Röntgen (x-ışını) Uygulamalarında Maruz Kalınan Tahmini Fetal Dozlar

Uygulama Ortalama Doz (mGy) Maksimum Doz (mGy)

Abdomen 1,4 4,2

Toraks <0,01 <0,01

IVP, Lomber ve vertebralar 1,7 10

Pelvis 1,1 4

Kranium/Torakal <0,01 <0,01


Vertebralar

Floroskopi ve BT Uygulamalarında Maruz Kalınan Tahmini Fetal Dozlar

Uygulama Ortalama Doz (mGy) Maksimum Doz (mGy)

Baryum (Üst GİS) 1,1 5,8

Baryum enema 6,8 24

Kranial CT <0,005 <0,005


Toraks CT 0,06 1,0

Abdomen CT 8,0 49

Pelvis CT 25 80

Konvansiyonel Nükleer Tıp Uygulamalarında Maruz Kalınan Tahmini Fetal Dozlar

Uygulama Uygulanan Aktivite Erken Gebelik Doz 9.ay Doz (mGy)


(MBq) (mGy)

Kemin sint. 750 4,7 1,8

Akciğer sint. 240 0,9 0,9

Karaciğer kolloid 300 0,6 1,1

Tiroit sint. 400 4,4 3,7

Böbrek (DTPA) 300 9,0 3,5

İşaretli eritrosit 930 6,0 2,5

I-123 tiroit uptake 30 0,6 2,5

I-131 tiroit uptake 0,55 0,04 0,15

Gebeliğin Sonlandırılması
Fetal dozun 100 mGy’den düşük olduğu durumlarda radyasyon riski nedeniyle gebeliğin
sonlandırılması uygun değildir. 500 mGy’den yüksej dozlarda ciddi fetal hasar riski
bulunmaktadır.
100-500 mGy arası fetal dozlarda ise olgu bazında değerlendirme yapılmalıdır.
Gebe veya Gebelik Potansiyeli Olan Hastalara Yönelik Dikkat Edilecek Kurallar
1. Hasta bekleme alanları ve radyolojik tektik/girişim yapılan alanlara, gebelere yönelik
uyarı işaretleri yerleştirilmelidir.
2. Gebe kadınlarda iyonize radyasyonla yapılacak tetkikler öncesi tanı koymak için USG
ya da MRG gibi non-iyonize tetkiklerin ilk tercih olarak seçilebilme durumu
değerlendirilmelidir.
3. Hastayı muayene eden hekim radyolojik tetkik istemi yaparken kadın hastaların
gebelik durumunu sorguyıp HBYS’ye kaydederek gerektiğinde radyolojik tetkik
öncesi B-HcG istemi yapmalıdır.
4. Randevu bankosunda sekreter doğurganlık çağındaki tüm kadınların gebelik
durumunu sorgulamalı; hastanın gebe olduğunu belirtmesi durumunda istemi yapan
hekime yönlendirmeli, gebelik durumu yoksa tetkik randevusu planlanmalıdır.
5. Radyolojik tetkik yapılması gerekliyse ve hastanın gebelik durumu sorgulanamıyorsa
(bilinçsiz hasta vb.); hastanın aciliyetinin uygun olması durumunda B-HcG testi
istenip sonuca göre tetkik planlanmalıdır.
6. Gebe hastalarda hekim radyolojik tetkikin çekilmesini istiyorsa bunu sistem üzerinde
yazılı olarak belirtmeli, aynı zamanda hekimin çekim öncesi yazılı onayı alınmalıdır.
7. Gebe/gebelik şüphesi olan hastalarda röntgen çekimlerinde, “Gebe ya da Gebelik
Şüphesi Olan Hastalarda Pelvis Bölgesine x-ışını Kullanılarak Yapılacak Tetkik ve
Girişimsel İşlemler Öncesi Hasta Bilgilendirme ve Rıza Belgesi” anlatılmalı, hasta
veya yakınına imzalatılmalı ve belgenin bir nüshası verilmelidir. Belgenin bir nüshası
da radyoloji biriminde arşivlenmelidir. Hastanın işlemi kabul etmemesi durumunda
işlem uygulanmamalıdır.
8. Gebe hastalara pelvis dışı çekimlerde kolimasyon, görüntülemesi yapılacak anatomik
bölgeye ayarlanmalı, hastaya uygun koruyucu ekipman (gonad koruyucu, tiroit
koruyucu ya da kurşun önlük) giydirilmeli ve röntgen çekimlerinde çekim
parametreleri düşük radyasyon dozuna ayarlanmalıdır.
9. Skopi ya da radyolojik tetkikler yapılacağı zaman çekim süresi kısa tutulmalı, daha
sonra fetal dozun hesaplanabilmesi için x-ışını parametrelerinin kayıtları tutulmalıdır.
Ayrıca olası bir doz ölçümü durumunda kullanılmak üzere CT ünitesi ve portable
işlem yapılan hastalarda doz bilgileri bilgisayar kayıtlarında saklanmalıdır.
10. İyonize radyasyonla yapılan tetkikler sonrası hastanın gebe olduğu öğrenilmişse
hastaya iyi bir danışmanlık hizmeti verilmeli ve normal kontrollerine devam etmesi
gerektiği anlatılmalıdır. (Örneğin sağlıklı bir bebek doğurma ihtimalinin diğer
popülasyona kıyasla yüksek olduğu ancak çok düşük bir ihtimalle kanser gelişebilme
riski olduğu gibi)
11. Nükleer Tıp’ta randevu aşamasında hastanın gebelik durumu sorgulanmalı ve
HBYS’ye kaydedilmeli, gebelik ya da şüphesi olan durumlarda işlemi yapan hekime
yönlendirilmelidir. Tetkik yapılmasına karar verildiğinde alınması gereken koruyucu
tedbirler ve radyasyon güvenliği açısından bilgilendirme, ilgili uzman doktor veya
asistan doktor tarafından yazılı/sözlü olarak yapılmalıdır. Hastadan bilgilendirmenin
yapıldığı konusunda yazılı olarak taahhüt alınmalıdır.
12. Radyonüklid tedavi aldıktan sonra gebelik planlaması yapan hastalar; hasta
bilgilendirme ve rıza belgelerinde belirtilen süreye uymaları konusunda
bilgilendirilmeli, gerekli durumlarda Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniğinden
konsültasyon istenmelidir.
13. Radyasyon Onkolojisi Kliniğinde radyoterapi alacak kadın hastalar gebe kalmamaları
konusunda bilgilendirilmelidir. Hastanın gebe olması durumunda radyoterapi
uygulanmamalıdır.
Çocuk Hastalara Yönelik Çekimlerde Dikkat Edilecek Kurallar
Çocuk/bebeklerde x-ışını kullanılarak yapılan tetkiklerde uygun radyasyon koruyucu
ekipmanlar kullanılmalı, kolimasyon; görüntülemesi yapılacak anatomik bölgeye göre
ayarlanmalı ve tetkik çekimlerinde pediatrik doz seçimi yapılmalıdır.
Nükleer Tıp, Radyasyon Onkolojisinde tetkik/tedavi uygulanacağı durumlarda,
bebek/çocuğun tetkik/tedavi sırasında hareket etmemesi için ihtiyaç durumunda anestezi
hekiminin görüşü alınmalıdır. Hastanın hekimi tetkik/tedavi öncesi anestezi uzmanına hasta
hakkında bilgi vermelidir, sedasyon uygulaması anestezi uzmanı tarafından
gerçekleştirilmelidir. Anestezi uzmanı tarafından hastanın ailesi işlem öncesi bilgilendirilir ve
rızaları alınır. Tetkik/tedavi bitiminde anestezi uzmanı hastanın ailesi ile görüşerek dikkat
edilmesi gerekenlerle ilgili bilgi vermelidir. Anestezi uzmanından “gidebilir” onayı alınmadan
hasta bölümden gönderilmez. Bebek/çocuklar için gerektiğinde IV olarak hidrasyon desteği
sağlanmalıdır.
Radyasyon Alanlarının Sınıflandırılması
Radyasyon alanları, 23999 sayılı Radyasyon Güvenliği Yönetmeliği 15. maddesine göre
sınıflandırılmıştır. Maruz kalınacak yıllık dozun 1 mSv değerini geçme olasılığı bulunan
alanlar radyasyon alanı olarak belirlenir ve radyasyon alanları radyasyon düzeylerine göre
sınıflandırılır:
Denetimli Alanlar
Radyasyon görevlilerinin giriş ve çıkışlarının özel denetime, çalışmalarının radyasyon
korunması bakımından özel kurallara bağlı olduğu ve görevi gereği radyasyon ile çalışan
kişilerin ardışık beş yılın ortalama yıllık doz sınırlarının 3/10’undan (6 mSv/yıl) fazla
radyasyon dozuna maruz kalabilecekleri alanlardır. Bu alanda çalışan veya çalışmaya yeni
başlayacak olan personel radyasyon ve radyasyon güvenliği konularında eğitim almış
olmalıdır. Eğitimleri her yıl belirli periyotlarla yenilenmelidir. Denetimli alanların girişlerinde
ve bu alanlarda aşağıda belirtilen radyasyon uyarı levhaları bulunması zorunludur:
Radyasyon alanı olduğunu gösteren temel radyasyon işaretleri ve simgeleri
Radyasyona maruz kalma tehlikesinin büyüklüğünü ve özelliklerini anlaşılabilir şekilde
göstermek üzere gerekli bilgi, simge ve renkleri taşıyan işaret
Denetimli alanlar içinde radyasyon ve bulaşma tehlikesi bulunan bölgelerde geçirilecek
sürenin sınırlandırılması ile koruyucu giysi ve araçlar kullanılması gerektiğini gösteren uyarı
işaretleri
Gözetimli Alanlar
Radyasyon görevlileri için yıllık doz sınırlarının 1/20’sinin aşılma olasılığı olup 3/10’unun
aşılması beklenmeyen, kişisel doz ölçümü gerektirmeyen fakat çevresel radyasyonun
izlenmesini gerektiren alanlardır. Radyasyon alanları, 23999 sayılı Radyasyon Güvenliği
Yönetmeliğinin 20.maddesine göre “Görevleri Gereği radyasyona maruz kalan kişilerin
çalışma koşulları aşağıdaki şekilde sınıflandırılmaktadır.
Çalışma Koşulu A: Yılda 6 mSv’den daha fazla etkin doza veya göz merceği, cilt, el ve
ayaklar için yıllık eşdeğer doz sınırlarının 3/10’undan daha fazla doza maruz kalma olasılığı
bulunan çalışma koşuludur.
Çalışma Koşulu B: Çalışma Koşulu A’da verilen değerleri aşmayacak şekilde radyasyon
dozuna maruz kalma olasılığı bulunan çalışma koşuludur.
Radyasyondan Koruyucu Aygıtlar
Koruyucu giysi ve teçhizatı Radyasyon Güvenliği Yönetmeliği 22. Madde ‘Yapılan işin
niteliğine uygun koruyucu giysi ve teçhizat kullanılır’ şeklinde tanımlamıştır. Bu amaçla;
kurşun önlük, eldiven, gözlük, boyunluk, paravanlar, tiroit ve gonad koruyucular ile kurşun
camlar yaygın olarak kullanılmaktadır. Koruyucu aygıtların kalınlıkları 0.125-0.25-0,5-1mm
gibi kurşun eşdeğeri olarak belirlenmiştir. Kurşun koruyucuların içerisindeki kurşun
tabakalarının çatlama riski nedeniyle kurşun önlükler katlanmamalı, saklanırken askıya
asılmalıdır. Kalite kontrol testleri en az yılda bir kez ve ihtiyaç duyulduğunda yapılmalıdır.
Ölçüm ve İşaretleme
Kontaminasyon Ölçümü ve Dekontaminasyon
Açık radyoaktif kaynak kullanılan birimlerde, personelin rutin kontaminasyon (bulaşma)
kontrolü yapılmalıdır. Bulaşma şüphesi varlığında ‘alan monitörü’ ya da ‘Geiger-Müller
Cihazı’ ile radyasyon taraması yapılmalı, kontamine alan işaretlenerek uygun
dekontaminasyon metotları uygulanmalıdır.
Etiketleme ve İşaretleme
 Denetimli alanların girişlerinde ve bu alanlarda aşağıda belirtilen radyasyon uyarı
levhaları bulunması zorunludur:
 Radyasyon alanı olduğunu gösteren temel radyasyon simgeleri,
 Radyasyona maruz kalma tehlikesinin büyüklüğünü ve özelliklerini anlaşılabilir
şekilde göstermek üzere gerekli bilgi, simge ve renkleri taşıyan işaretler,
 Denetimli alanlar içinde radyasyon ve bulaşma tehlikesi bulunan bölgelerde
geçirilecek sürenin sınırlandırılması ile koruyucu giysi ve araçlar kullanılması
gerekliliğini gösteren uyarı işaretleri.
Personel Ölçümü ve İzleme
Radyasyon Güvenliği Yönetmeliği’ne göre Çalışma Koşulu A durumunda görev yapan
kişilerin uygun kişisel dozimetre (cep, yüzük, bilek, film vb.) kullanması zorunludur.
Dozimetre hizmeti, kurum ve kurum tarafından uygun görülen kuruluşlar tarafından verilir
dozimetrik değerlendirme sonuçları merkezi doz kayıt sistemine işlenir. Dozimetre hizmeti
verecek kuruluşların uygunluk ölçütleri ile ilgili çalışma usul ve esasları kurum tarafından
belirlenir.
Rutin eğitim, araştırma, bilimsel çalışmalarda kullanılacak radyoaktif madde kullanım yeri ve
şekli radyasyon güvenliği açısından uygun olmalıdır.
16-18 yaşları arasındaki öğrenci ve stajyerlere sadece gözetimli alanlarda eğitim izni
verilebilir.
Daha önce ve halen zehirli, kimyasal, biyolojik maddeler ve diğer tehlikeli koşullara maruz
kalarak çalıştırılan kişiler radyasyona maruz kalmayı gerektirecek görevlerde
çalıştırılmamalıdır.
Radyasyonlu alanlarda yapılan işin niteliğine uygun giysi ve donanım (kurşun önlük, gonad
koruyucu, kurşun paravan, tiroit koruyucu vb.) kullanımı sağlanmalı ve denetlenmelidir.
Radyasyon Güvenliği Yönetmeliği Madde 23: Çalışma koşulu A’da çalışmak üzere işe
alınacak radyasyon görevlilerinin sağlık durumlarının yapacakları göreve uygunluğunu
belirlemek amacıyla işe başlamadan önce uygun olup olmadığı hakkında sağlık raporu
alınmalı ve çalıştıkları süre içinde yılda en az bir kez tıbbi muayeneleri ile hematolojik ve göz
kontrolleri yaptırılarak takip edilmeli, kayıtları tutulmalıdır.
Denetimli alanlarda çalışan personelin kullanmakta olduğu dozimetreler Radyasyon
Güvenliği Birimi tarafından kontrol edilerek kayıtları tutulmalı ve sonuçları komitede
değerlendirilmelidir.
Hastalar ve Yakınları İçin Radyasyon Koruyucularının Kullanımı
Tüm çekim odalarında farklı boyutlarda radyasyon koruyucu ekipman bulunur ve
gerektiğinde yapılacak işlemin niteliğine göre hasta ve/veya hasta yakınları için koruyucu
ekipman kullanılmalıdır.
Ziyaretçiler
Ziyaretçiler denetimli alanlara kesinlikle, gözetimli alanlara ise radyasyondan korunma
sorumlusundan izin almadan girmemelidir. İzin verilen ziyaretçilerin giriş ve çıkış saatlerinin
kayıtlarının tutulması, radyasyondan korunma sorumlusu tarafından sağlanmalıdır.
Araştırma Amaçlı Çalışmalar
İnsan Çalışmaları
Araştırma amaçlı tıbbi ışınlamalarda izin verilen ortalama yıllık doz düzeyleri, Radyasyon
Güvenliği Yönetmeliğinin 29.maddesine göre; “Kişiye net bir yarar sağlamayan, alacakları
doz ve risk hakkında kişilerin bilgilendirildiği, kişilerin ve Etik Komitenin yazılı onayı
alınmış araştırma amaçlı gönüllü ışınlamalarda, halk için bir yıllık en yüksek izin verilen doz
düzeyi aşılamaz. Çok özel durumlarda Kurum tarafından onaylanmak koşuluyla radyasyon
görevlileri için izin verilen ortalama yıllık doz düzeyine izin verilebilir.
Hayvan Çalışmaları
Radyoaktif madde uygulanan hayvan kafesleri etiketlenerek, uygulanan radyoaktif madde
cinsi ve dozu belirtilmelidir. Radyoaktif madde uygulanmamış non-radyoaktif hayvanlar ile
ayrı ortamlarda tutulmalıdır. Havaya radyoaktivite karışma riski nedeniyle uygun
havalandırma sistemleri kullanılmalıdır. Hayvan atıkları radyoaktif atık işlemi görmelidir.
Hayvan bakıcıları radyasyon güvenliği konusunda eğitilmelidir.
Hayvan Çalışmaları İçin Radyasyon Güvenlik Kuralları
Radyoaktif uygulamalar içeren çalışmalarda kullanılan denek hayvanları birer mobil
radyasyon kaynağı olarak değerlendirildikleri için barındırılmaları veya sevkiyatlarında
radyasyondan korunma prensiplerine bağlı kalınmalıdır.
Sorumlu araştırmacı radyasyon güvenliği konusunda bilinçlendirilmeli ve çalışmaları
sırasında dozimetre takmalıdır.
Uygulama sonrası hayvanlar canlı kalacak ise; deney hayvanları biriminde ayrı bir bölüm
tahsis edilerek, giriş bölümünde radyasyon ikaz işaretleri bulunmalıdır. Araştırma kayıtlarını
içeren dokümanlar; kullanılan radyoaktif maddenin cinsi, miktarı, çalışılan hasta sayısı tekrar
kullanılması için yüzey ışınlama değerini içeren bilgileri kapsamalıdır.
Uygulama sonrası sakrifiye edilen hayvanlar katı radyoaktif atık işlemine tabi tutulmalıdır.
Denek hayvanları radyoaktif poşeti içine konmalıdır. Poşet üzerine kullanılan radyoaktif
madde, toplam aktivite, işlem tarihi, poşet yüzeyi ışınlama değeri ve ıslah tarihini içeren
etiketleme yapılmalıdır.
Radyoaktif ceset olarak tanımlanan bu atıkların dış ışınlamaları önerilen radyasyon seviyesine
düşene kadar patoloji ile konsültasyon yapılarak özel olarak hazırlanacak formal içinde ayrı
bir yerde bekletilmelidir.
Katı radyoaktif atık ölçüm ve atık ıslah işlemleri radyasyon güvenliği komitesi ile iş birliği
içerisinde yürütülmelidir.

You might also like