You are on page 1of 12

TEVBE

“ ‫التوبة‬Tevbe” kavramı, İslam dininde çok önemli bir yeri olan bir kavramdır. Ama maalesef
zaman içerisinde, Müslümanlar arasında İslam’ın onlarca kavramı gibi bunun da, anlamı
sığlaştırılmış, yozlaştırılmış ve içi boşaltılmıştır.

Şu anda Müslümanlar her türlü kusuru; günahı işleyip arkasından “tevbe yarabbi!” diyerek
tevbe ettiğini sanarak günahlarının affedildiğine inanmaktadır.

İşte bu nedenle “Tevbe” sözcüğü ve kavramı üzerinde tahlil yapmayı bir iman borcu
biliyoruz.

‫الوبة‬Tevbe, lügatlerde: “Günahtan pişmanlık duyarak Allah’a itaate dönmektir, yönelmektir”


diye tanımlanır. (Lisanü’l Arab, c.1 , s. 635, 636 “tvb” mad.)

Sözcüğün asıl anlamı, “dönmek” demektir. Kur’an’da bu sözcük farklı türevleriyle, (fiil, isim)
110 kez yer almıştır. Bu ayetlere baktığımızda bu sözcüğün hepsinin “kul” ile “Allah” için
kullanıldığını; yani “Kulun Allah’a tevbesi” veya “Allah’ın kullara tevbesi” olarak
kullanıldığını, bunların dışında başka bir anlamda kullanılmadığını görüyoruz.

Aşağıda değişik alt başlıklarda görüleceği gibi kulun tevbesi (kötülükten Allaha itaate
dönüşü) ve Allah’ın tevbesi (kullarını cezalandırmaktan dönüşü) mutlak olmayıp, bir bilgi
neticesinde oluşmaktadır. Yani bu, tepkisel bir eylemdir. Tevbe, kişinin hayata bağlanmasına,
ümitlerin sönmemesine vesile olan bir rahmet kapısıdır.

Bunu kul açısından ele alırsak: Kişi, yaptığı kötülüğün, kötülük ve zararlı bir hareket
olduğunu bilecek, bu konuda bilinçlenecek ve yaptığı kötülükleri bir daha yapmamaya kesin
olarak karar verecektir.
37-39
Sonra da Âdem, Rabbinden birtakım kelimeler aldı/kendine vahyedildi; Biz dedik ki:
“Hepiniz oradan inin. Artık size Benim tarafımdan bir kılavuz geldiğinde, kim kılavuzuma
uyarsa, onlar için hiçbir korku yoktur; onlar mahzun da olmayacaklardır. Ve küfretmiş;
Allah’ın ilâhlığını, rabliğini bilerek reddetmiş ve âyetlerimizi yalanlamış kimseler; işte onlar,
ateşin ashâbıdır. Onlar, orada temelli kalıcıdırlar.” Sonra da Allah, onun tevbesini kabul etti.
Kesinlikle O, tevbeleri çokça kabul eden, çok tevbe fırsatı verenin, çok merhametli olanın ta
kendisidir. (Bakara/ 37- 39)

54
Hani bir zamanlar Mûsâ toplumuna, “Ey toplumum! Şüphesiz siz altına tapmakla kendi
kendinize haksızlık ettiniz. Gelin hemen Yaratıcınıza tevbe edin de benliklerinizi değiştirin.
Böylesi, Yaratıcınız nezdinde sizin için hayırlıdır” demişti. Sonra da Yaratıcınız tevbenizi
kabul etti. Şüphesiz Yaratıcınız, tevbeleri çokça kabul eden, çok tevbe fırsatı verenin, engin
merhamet sahibinin ta kendisidir. (Bakara/ 54)
54
Ve âyetlerimize inanan kimseler sana geldikleri zaman hemen: “Selâm olsun size! Rabbiniz
rahmeti Kendi üzerine yazdı. Şüphesiz sizden her kim bilmeyerek bir kötülük işleyip de sonra
arkasından tevbe eder ve düzeltirse; şüphesiz ki Allah, kullarının günahlarını çok örten, onları
cezalandırmayan ve bağışı bol olandır, engin merhamet sahibidir” de! (En’am/ 54)
133-135
Ve Rabbinizden bağışlanmaya, bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcama yapan,
öfkelerini yutan, insanları affeden, çirkin bir hayâsızlık işledikleri ya da kendi kendilerine
haksızlık ettikleri zaman, Allah’ı hatırlayıp hemen günahlarından dolayı bağışlanma isteyen, –
Allah’tan başka günahları bağışlayan kimdir?– yaptıkları kötü şeylerde bile bile ısrar
etmeyen, Allah’ın koruması altına girmiş kişiler için hazırlanmış eni göklerle yer kadar olan
cennete koşuşun. Ve Allah, iyilik, güzellik üretenleri sever. (Al-i Imran/ 133, 135)
64
Ve Biz, her elçiyi sadece, Allah’ın izniyle/ bilgisi ile itaat olunsun diye gönderdik. Ve eğer
onlar şirk koşmak sûretiyle kendilerine haksızlık ettikleri zaman sana gelseler de Allah’tan
bağışlanmalarını isteselerdi, sen de onlar için bağışlanma isteseydin, kesinlikle Allah’ı
tevbeleri çokça kabul eden, çok tevbe fırsatı veren, çok merhamet eden olarak bulurlardı.
(Nisa/ 64)
110
Kim bir kötülük işler yahut kendi kendine haksızlık eder, sonra da Allah’tan bağışlanma
dilerse, Allah’ı çok bağışlayıcı ve çok merhametli bulur. (Nisa/ 110)

Biz bu ayetler ışığında kulun tevbesini şöyle tanımlayabiliriz: “Tevbe, “Tevbe ya Rabbi “
demek olmayıp bilinçlenerek, kararlılıkla kusurları terk edip, Allah’a” itaate
yönelmedir.” Kısacası tevbe, kişinin hayatındaki gerçekleştirdiği bir bilinçli devrimdir, Ölüp
canlanıp yeni bir kimlik; salih kul kimliği kazanmaktır.
54
Hani bir zamanlar Mûsâ toplumuna, “Ey toplumum! Şüphesiz siz altına tapmakla kendi
kendinize haksızlık ettiniz. Gelin hemen Yaratıcınıza tevbe edin de benliklerinizi değiştirin.
Böylesi, Yaratıcınız nezdinde sizin için hayırlıdır” demişti. Sonra da Yaratıcınız tevbenizi
kabul etti. Şüphesiz Yaratıcınız, tevbeleri çokça kabul eden, çok tevbe fırsatı verenin, engin
merhamet sahibinin ta kendisidir. (Bakara/54)
56
Sonra Biz, kendinize verilen nimetlerin karşılığını ödersiniz diye sizi ölümünüzün ardından
dirilttik/zilletten kurtarıp onurlu duruma getirdik. (Bakara/56)
243
Kendileri binlerce kişi iken ölüm korkusuyla yurtlarından çıkan, sonra da Allah’ın
kendilerine “Ölün/canınız çıksın!” deyip, sonra da kendilerine bir hayat verdiği kimseleri
görmedin mi/hiç düşünmedin mi? Şüphesiz Allah, insanlara karşı bir armağan sahibidir.
Velâkin insanların pek çoğu kendilerine verilen nimetlerin karşılığını ödemiyorlar. (Bakara/
243)

Allah açısından ele alırsak, Allah da kulun bu kesin kararı karşısında kulun
cezalandırılmamasının, cezalalandırılmasından daha yararlı olduğunu bilecek ve kulu
cezalandırmaktan dönecektir, vazgeçecektir. Ve de kulun kusurlarını örtüp gizleyecektir.
Allah’ın bir ismi de “Tevvab” olup Kur’an’da, on bir kez yer alır. Ayrıca “Tevbeleri
kabul etti, eder (cezalandırmaktan vaz geçti, geçer, O, tevbeleri kabul edendir)” şeklinde de
onlarca Allah’ın vaadi vardır. Allah’ın Tevvab oluşu, yani hatalı kullarının kusurlarını örtüp
onları cezalandırmaması, bir başka ifade ile onlara mağfiret etmesi olarak ifade edilir.
“Mağfiret” sözcüğünü aşağıda ayrı olarak açıyoruz.

… Allah, sizin kendinize hainlik ettiğinizi bildi de tövbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. …
(Bakara/ 187)
66
Şimdi Allah, sizden hafifletti ve sizde şüphesiz bir zaaf olduğunu bildi. O hâlde sizden
sabreden yüz kişi olursa ikiyüzü yenerler. Ve sizden bin olursa Allah’ın izniyle/ bilgisiyle
ikibini yenerler. Ve Allah sabredenlerle beraberdir. ( Enfal/ 66)

…. Sizin onu kuşatamayacağınızı bildi de size tövbe nasip etti. O hâlde Kur’an’dan kolay
geleni okuyun! …. (Müzzemmil/ 20)
121
Bunun üzerine ikisi de mal-mülk, altın tutkunu oldular. Hemen çirkinlikleri kendilerine
açılıp görünüverdi. Ve kendi zararlarına, cennet yaprağından örtüp istifçiliğe başladılar.
Âdem, Rabbine asi oldu da şaşırdı/azdı.
122
Sonra Rabbi, onu seçti de tevbesini kabul etti ve ona doğru yolu gösterdi. /Ta Ha/ 121, 122)

Rabbimiz, onlarca ayetinde, Rahman, Rahıym, Tevvab, Gaffar, Gafir, Gafûr ve Afüvv
sıfatları gereği kusurlu kullarını tevbeye davet etmiştir.
30
Mü’min erkeklere, bakışlarından bir bölümünü kısmalarını ve ırzlarını korumalarını söyle.
Bu, onlar için daha arındırıcıdır. Kuşkusuz Allah, onların yapıp ürettiklerine derin bilgi
sahibidir.
31
Mü’min kadınlara da, bakışlarından bir bölümünü kısmalarını ve ırzlarını korumalarını
söyle. Zînetlerini de –açıkta olanlar hariç– belli etmesinler. Örtülerini de göğüs
yırtmaçlarının üzerine sarkıtsınlar. Ve süslerini, kocaları, babaları, kocalarının babaları,
oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin
oğulları, kadınlar, yeminlerinin sahip oldukları, kadına ihtiyaç duymaz olmuş erkeklerden
kendilerinin hizmetinde bulunanlar ve kadınların savunmasız yerlerini [dübür ve cinsel
organlarını] henüz anlayacak yaşa gelmemiş çocuklar dışındakiler için belli etmesinler.
Süslerinden gizlemiş olduklarının bilinmesi için ayaklarını vurmasınlar. Ve ey mü’minler!
Başarıya ermeniz için hepiniz topluca hatânızdan Allah’a dönüş yapın! (Nur( 30, 31)
8
Ey iman etmiş kimseler! Saf, katışıksız/ samimi bir hatadan dönüş ile Allah’a dönün. Umulur
ki Rabbiniz, Peygamber’i ve o’nunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı, ışıklarının
önlerinde ve sağlarında koşacağı, “Rabbimiz! Işığımızı tamamla, bizi bağışla, çünkü Sen her
şeye güç yetirensin” diyecekleri günde sizin kötülüklerinizi örter ve sizi, içlerinden ırmaklar
akan cennetlere sokar. (Tahrim/ 8)
54
Hani bir zamanlar Mûsâ toplumuna, “Ey toplumum! Şüphesiz siz altına tapmakla kendi
kendinize haksızlık ettiniz. Gelin hemen Yaratıcınıza tevbe edin de benliklerinizi değiştirin.
Böylesi, Yaratıcınız nezdinde sizin için hayırlıdır” demişti. Sonra da Yaratıcınız tevbenizi
kabul etti. Şüphesiz Yaratıcınız, tevbeleri çokça kabul eden, çok tevbe fırsatı verenin, engin
merhamet sahibinin ta kendisidir. (Bakara/ 54)

119
Sonra şüphesiz senin Rabbin, bir cahillikle günah işleyen, sonra bunun ardından tevbe eden
ve düzelten kimseler içindir. Şüphesiz ki senin Rabbin, bundan sonra kesinlikle çok
bağışlayan ve çok merhamet edendir. (Nahl/ 119)
1-4
Elif/1, Lâm/30, Râ/200. Bu Kur’ân, Allah’tan başkasına kulluk etmeyin; sadece Allah’a
kulluk edin diye, âyetleri,
şirk koşarak yapılan yanlışı; kendi zararlarına işi ve kargaşayı engellemek için konulmuş
kanun, düstur ve ilkeler içertilmiş/bozulması engellenmiş,

bir de en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapan, her şeyin iç yüzünü/gizli
taraflarını da iyi bilen tarafından ayrıntılı olarak açıklanmış bir kitaptır: “Şüphesiz ben sizin
için O’nun tarafından bir uyarıcı ve bir müjdeciyim. Ve Rabbinizden bağışlanma isteyin,
sonra O’na tevbe edin ki, sizi adı konmuş bir süre sonuna kadar güzelce yararlandırsın. Ve
her fazilet sahibine armağanlarını versin. Ve eğer yüz çevirirseniz, ben sizin aleyhinize olan
büyük bir günün azabından korkarım. Dönüşünüz yalnızca Allah’adır. Ve O her şeye gücü
yetendir.” (Hud/1-4)
50-52
Âd’a da kardeşleri Hûd’u elçi gönderdik. O, dedi ki: “Ey toplumum! Allah’a kulluk edin.
Sizin için O’ndan başka ilâh yok. Siz uydurmacılardan başka bir şey değilsiniz. Ey toplumum!
Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum. Benim ecrim ancak beni yoktan yaratan
üzerinedir. Hâlâ akıllanmayacak mısınız? Ey toplumum! Rabbinizden bağışlanma isteyin,
sonra O’na tevbe edin ki, üzerinize gökten bol bol göndersin ve sizi kuvvetinize kuvvet
katarak çoğaltsın. Ve günahkârlar olarak sırt çevirmeyin.” (Hud/ 50- 52)

61,62
Semûd’a da kardeşleri Sâlih’i elçi gönderdik. O, dedi ki: “Ey halkım! Allah’a kulluk edin.
Sizin için O’ndan başka ilâh yok. O, sizi yeryüzünden oluşturan ve size orada ömür
geçirtendir. Artık O’ndan bağışlanma isteyin. Sonra O’na tevbe edin. Şüphesiz Rabbim çok
yakındır, yakarışlara cevap verendir.” Dediler ki: “Ey Sâlih! Sen, bundan önce, aramızda,
aranan/ümit beslenen bir kişiydin. Şimdi kalkmış, atalarımızın kulluk ettiklerine kulluk
etmemizi mi yasaklıyorsun? Ve hiç şüphesiz biz, bizi çağırdığın şey hakkında kafaları
karıştıran bir kuşku içindeyiz.” (Hud/ 61, 62)

88-90
Şu‘ayb: “Ey toplumum! Hiç düşündünüz mü? Şâyet ben, Rabbimden bir delil üzerinde
bulunuyorsam ve şâyet O, bana Kendi katından güzel bir rızık ihsan etmişse!? Ve Ben, size
karşı çıkmakla sizi menettiğim şeylere kendim düşmek istemiyorum. Ben, sadece gücümün
yettiği kadar ıslah etmeyi istiyorum. Başarıya ulaşabilmem de ancak Allah iledir. Ben,
yalnızca O’na işin sonucunu havale ettim ve ancak O’na yönelirim. Ve ey toplumum! Bana
karşı gelmeniz sakın sizi, Nûh toplumunun veya Hûd toplumunun veya Sâlih toplumunun
başlarına gelen musibetler gibi bir musibete uğratmasın. Ve Lût toplumu sizden pek uzak
değildir. Ve Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O’na tevbe edin. Şüphesiz ki, benim
Rabbim çok merhametlidir, çok sevendir” dedi. (Hud/ 88- 90)
67
Fakat tevbe etmiş, iman etmiş ve düzeltici işler yapmış kimseye gelince; o, kurtuluşa
erenlerden olmayı umabilir. (Kasas/67)
222
Sana kadınların aybaşı hâlinden de soruyorlar. De ki: “O, bir eziyettir. Onun için aybaşı
hâlinde kadınlardan çekilin ve temizleninceye kadar onlarla cinsel ilişkide bulunmayın. Artık
iyice temizlendikleri zaman da Allah’ın emrettiği yerden onlara varın. Şüphesiz Allah,
hatadan iyice dönenleri sever ve çok temizlenenleri sever.” (Bakara/ 222)
33
Hâlbuki sen içlerinde iken Allah onlara azap edecek değildi. Bağışlanma diledikleri sürece
de Allah onlara azap edici değildir. (Enfal/ 33)
10
Ya Allah’ın size armağanları ve rahmeti olmasaydı!… Ve şüphesiz Allah, tevbeleri çokça
kabul eden, çok tevbe fırsatı veren, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapan
olmasaydı… (Nur/ 10)
31
Eğer siz, yasaklandığınız şeylerin büyüklerinden sakınırsanız, kötülüklerinizi sizden örteriz.
Ve sizi saygın giriş yerine girdiririz. (Nisa/ 31)
9
Toplanma günü için sizi toplayacağı gün; –işte o gün, karşılıklı aldatma/aldanma günü;
kimin kimi aldattığının ortaya çıktığı gündür– kim Allah’a inanır ve sâlihi işlerse Allah, onun
kötülüklerini örter ve onu, içinde sonsuza dek kalıcılar olarak altlarından ırmaklar akan
cennetlere sokar. İşte bu, büyük kurtuluştur. (Tegabun/ 9)
72
Andolsun, “Allah, Meryem oğlu Mesih’in kendisidir” diyen kimseler kesinlikle kâfir;
Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden birileri olmuşlardır. Hâlbuki Mesih, “Ey
İsrâîloğulları! Benim Rabbim ve sizin Rabbiniz Allah’a kulluk edin. Şüphesiz kim Allah’a
ortak koşarsa kesinlikle Allah ona cenneti haram eder, onun barınağı da Ateş’tir. Ve şirk
koşarak, küfrederek yanlış; kendi zararlarına iş yapanlar için yardımcılardan kimse yoktur”
demişti.
73
Andolsun, “Allah üçün üçüncüsüdür” diyen kimseler kesinlikle kâfir; Allah’ın ilâhlığını ve
rabliğini bilerek reddeden birileri olmuşlardır. Oysa tek ilâh’tan başka ilâh yoktur. Eğer
söylediklerinden vazgeçmezlerse, kesinlikle onlardan kâfirlere; Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini
bilerek reddetmiş olan kimselere acı veren bir azap dokunacaktır.
74
Hâlâ onlar, Allah’a hatalardan dönüş yapmaz ve O’ndan af dilemezler mi? Allah çok
bağışlayandır, çok merhamet edendir. (Maide/ 72-74)

Tevbenin zamanı – Tevbenin işe yaramayanı

Ayetlerden anlaşıldığına göre insanın ömrünün sonunda tevbe etmesi ve inançsız insanların
tevbe etmeye yeltenmesi işe yaramamaktadır.
133-135
Ve Rabbinizden bağışlanmaya, bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcama yapan,
öfkelerini yutan, insanları affeden, çirkin bir hayâsızlık işledikleri ya da kendi kendilerine
haksızlık ettikleri zaman, Allah’ı hatırlayıp hemen günahlarından dolayı bağışlanma isteyen, –
Allah’tan başka günahları bağışlayan kimdir?– yaptıkları kötü şeylerde bile bile ısrar
etmeyen, Allah’ın koruması altına girmiş kişiler için hazırlanmış eni göklerle yer kadar olan
cennete koşuşun. Ve Allah, iyilik, güzellik üretenleri sever.
136
İşte bunların karşılığı, Rablerinden bağışlanma ve içinde sonsuza dek kalacakları altından
ırmaklar akan cennetlerdir. Yapıp edenlerin karşılığı/ödülü ne güzeldir! (Âl-i Imran/ 133-
136)
90
Şüphesiz imanlarının arkasından, küfreden; Allah’ın ilâhlığını, rabliğini bilerek reddeden,
sonra da küfürü; gerçeği örtme işini artırmış olan şu kimseler; onların hatalardan dönüşleri
asla kabul olunmayacaktır. Ve işte onlar sapıkların ta kendileridir. (Al-i Imran/ 90)
48
Şüphesiz Allah, Kendisine ortak kabul edilmesini asla bağışlamaz. Bunun altındaki
günahları dilediği kimseler için bağışlar. Kim Allah’a ortak tanırsa, şüphesiz pek büyük bir
günah işlemiş olur. (Nisa/ 48)
116
Hiç şüphesiz, Allah, Kendisine ortak kabul edenleri bağışlamaz. Bunun aşağısında kalanları
ise, onlardan dilediğini bağışlar. Kim, Allah’a ortak kabul ederse elbette o uzak bir sapıklıkla
sapmıştır.

(Nisa/ 116)

Tevbe, sadece, ahırete yönelik değildir. Dünya da da söz konusudur. Toplumsal


suçlarda, suçlu yakalanmazdan evvel, yaptığı kötülüğün bilincine ererek kamu
otoritesine teslim olup suçunu itiraf ettiği zamanda da onun tevbesi kabul olur. O kişi,
cezalandırılmaz affa mazhar olurlar.
33,34
Allah’a ve Elçisi’ne karşı savaşan; bozum yapmaya teşebbüs etmiş olan ve yeryüzünde
kargaşa çıkarmaya çalışanların –siz onlar üzerine güçlü olmazdan/onları yakalayıp denetim
altına almazdan önce hatalarından dönenler hariç– karşılığı, ancak öldürülmeleri veya
asılmaları yahut ayak ve ellerinin çaprazlama/ arka arkaya kesilmesi, ya da bulundukları
yerden sürgün edilmeleridir. Bu, onlar için dünyada bir aşağılıktır. Âhirette de onlar için
büyük bir azap vardır. Artık iyi bilin ki Allah, çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.
(Maide/ 33, 34)
38
Hırsız erkek ve hırsız kadın; bunların yaptıklarına karşılık, Allah’tan bir engelleyici
uygulama olarak hemen ikisinin de gücünü/güçlerini kesin. Ve Allah, en üstün, en güçlü, en
şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olandır, en iyi yasa koyan, bozulmayı
iyi engelleyen/sağlam yapandır.
39
Sonra kim yaptığı haksızlıktan sonra tevbe eder ve düzeltirse, bilsin ki şüphesiz Allah, onun
tevbesini kabul eder. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. 40Göklerin ve
yerin sahipliğinin, yönetiminin Allah’a ait olduğunu bilmedin mi? O, dilediğine azap eder,
dilediğini de bağışlar? Ve Allah, her şeye en iyi güç yetirendir. (Maide/ 38-40)
4
Ve evli, hür kadınlara zina isnadında bulunup, sonra dört tanık getiremeyen kimseler; hemen
bunları seksen kamçı ile kamçılayın ve onların tanıklığını ömürleri boyu kabul etmeyin. Ve
onlar, yoldan çıkmışların ta kendileridir.
5
Ancak iftira attıktan sonra tevbe eden; iftiracılığını itiraf ve bir daha yapmayacağına söz
veren ve düzelten kimseler hariçtir. Artık, şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok
merhametlidir. (Nur/ 4, 5)
80
Ey İsrâîloğulları! Sizleri düşmanınızdan kurtardık ve dağın sağ yanında size söz
verdik/dağın sağ yanını size buluşma yeri olarak belirledik. Üzerinize de kudret helvası ve
bıldırcın/bal indirdik. –81Sizi rızıklandırdığımız şeylerin temizlerinden yiyin ve bunda aşırı
gitmeyin, sonra üzerinize gazabım iner. Kimin üzerine de gazabım inerse, kesinlikle o iner
[düşer, mahvolur]. 82Ve şüphe yok ki Ben, tevbe eden, iman edip sâlihi işleyen, sonra da
kılavuzlandığı doğru yolu bulan kimse için çok bağışlayıcıyım.– (Ta Ha/ 80- 82)
53
De ki: “Ey nefislerine karşı sınırı aşmış olan kullar! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin.
Şüphesiz Allah, günahları tümden bağışlar. Şüphesiz O, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet
edicidir.
54
Ve size azap gelmeden önce Rabbinize yönelin ve O’na teslim olun. Sonra yardım
edilmezsiniz.
55-58
Ve ansızın azap gelmeden,

kişinin, “Allah’ın yanında, yaptığım ölçüsüzlüklerden dolayı yazık bana! Doğrusu ben alay
edenlerdendim” demesinden

yahut “Allah, bana doğru yolu gösterseydi, her hâlde ben Allah’ın koruması altına girmiş
kimselerden olurdum” demesinden

veya azabı gördüğü zaman, “Bana bir geri dönüş olsaydı da ben de o iyilik-güzellik
üretenlerden olsaydım” demesinden önce Rabbinizden size indirilenin en güzelini izleyin.”
(Zümer/ 53- 58)
37-39
Sonra da Âdem, Rabbinden birtakım kelimeler aldı/kendine vahyedildi; Biz dedik ki:
“Hepiniz oradan inin. Artık size Benim tarafımdan bir kılavuz geldiğinde, kim kılavuzuma
uyarsa, onlar için hiçbir korku yoktur; onlar mahzun da olmayacaklardır. Ve küfretmiş;
Allah’ın ilâhlığını, rabliğini bilerek reddetmiş ve âyetlerimizi yalanlamış kimseler; işte onlar,
ateşin ashâbıdır. Onlar, orada temelli kalıcıdırlar.” Sonra da Allah, onun tevbesini kabul etti.
Kesinlikle O, tevbeleri çokça kabul eden, çok tevbe fırsatı verenin, çok merhametli olanın ta
kendisidir. (Bakara/ 37- 39)
39
Sonra kim yaptığı haksızlıktan sonra tevbe eder ve düzeltirse, bilsin ki şüphesiz Allah, onun
tevbesini kabul eder. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. 40Göklerin ve
yerin sahipliğinin, yönetiminin Allah’a ait olduğunu bilmedin mi? O, dilediğine azap eder,
dilediğini de bağışlar? Ve Allah, her şeye en iyi güç yetirendir. (Maide/ 39)
54
Ve âyetlerimize inanan kimseler sana geldikleri zaman hemen: “Selâm olsun size! Rabbiniz
rahmeti Kendi üzerine yazdı. Şüphesiz sizden her kim bilmeyerek bir kötülük işleyip de sonra
arkasından tevbe eder ve düzeltirse; şüphesiz ki Allah, kullarının günahlarını çok örten, onları
cezalandırmayan ve bağışı bol olandır, engin merhamet sahibidir” de! (En’am/ 54)
59-61
Sonra onların ardından kötü bir nesil geldi ki, salâtı [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek
olmayı; toplumu aydınlatmaya çalışmayı] kaybettiler/hayatlarından çıkarıp attılar. Ve
şehvetlerine uydular. Bundan dolayı tevbe eden ve iman eden ve sâlihi işleyenler hariç onlar
azgınlıklarının cezasıyla karşılaşacaklardır. İşte tevbe eden, iman eden ve sâlihi işleyenler
cennete; Rahmân’ın [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah'ın]
kullarına –görmedikleri hâlde– vaat ettiği Adn cennetlerine girecekler ve hiçbir şekilde
haksızlığa uğratılmayacaklardır. Şüphesiz O’nun vaadi kesinlikle yerini bulacaktır. (Meryem/
59-61)
68-71
Ve işte Rahmân’ın kulları, Allah ile beraber başka bir ilâha yalvarmazlar. Allah’ın haram
ettiği canı öldürmezler. –Ancak hak ile öldürürler.– Zina da etmezler. –Ve kim bunları
yaparsa, günahla karşılaşır. Kıyâmet günü azabı kat kat olur ve orada, alçaltılarak sürekli
olarak kalır. Ancak tevbe eden, iman eden ve sâlihi işleyenler bunun dışındadır. İşte Allah,
onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Ve Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir. Ve her
kim tevbe eder ve sâlihi işlerse, kesinlikle o, tevbesi kabul edilmiş olarak Allah’a döner.–
(Fürkan/ 68- 71)
19
Şüphesiz, inanan kimseler içinde aşırılığın, iffetsizliğin yayılmasını seven kimseler, dünyada
ve âhirette acı veren bir azap onlar içindir. Ve Allah bilir, siz bilmezsiniz.
20
Ve sizin üstünüze Allah’ın armağanı ve merhameti ve şüphesiz Allah, çok şefkatli ve çok
merhametli olmasaydı!…
21
Ey iman etmiş kimseler! Şeytanın adımlarını izlemeyin. Ve kim şeytanın adımlarını izlerse,
şunu bilsin ki o, aşırılıkları, iffetsizlikleri ve tüm çirkinlikleri emreder. Ve eğer üstünüzde
Allah’ın armağan ve merhameti olmasaydı, sizden hiçbir kimse sonsuza dek temize çıkmazdı.
Fakat Allah, dilediğini temize çıkarır. Allah, en iyi işitendir, en iyi bilendir. (Nur/ 19-21)
54
Ve âyetlerimize inanan kimseler sana geldikleri zaman hemen: “Selâm olsun size! Rabbiniz
rahmeti Kendi üzerine yazdı. Şüphesiz sizden her kim bilmeyerek bir kötülük işleyip de sonra
arkasından tevbe eder ve düzeltirse; şüphesiz ki Allah, kullarının günahlarını çok örten, onları
cezalandırmayan ve bağışı bol olandır, engin merhamet sahibidir” de! (En’am/ 54)
145,146
Şüphesiz ki münâfıklar –tevbe edenler, düzeltenler, Allah’a sıkıca sarılanlar ve dinlerini
Allah için arıtan kimseler müstesna; artık bunlar, mü’minlerle beraberdirler ve Allah,
mü’minlere büyük bir ecir verecektir –, Ateş’ten, en aşağı tabakadadırlar. Sen de onlara bir
yardım edici bulamazsın. (Nisa/ 145, 146)
159,160
Şüphesiz indirdiğimiz açık delilleri ve doğru yol kılavuzunu, Biz, kitapta insanlara apaçık
gösterdikten sonra gizleyen kimseler; işte onlar; onları Allah ve dışlayanlar, dışlayıp gözden
çıkarır. Ancak günahtan dönüş yapan ve düzeltenler ve açık delilleri ve doğru yol kılavuzunu
açıkça ortaya koyanlar başkadır. İşte onlar, Ben onların tevbelerini kabul ederim. Ve Ben
tevbeleri çokça kabul eden, çok tevbe fırsatı veren, çokça merhamet edenim. (Bakara/ 159,
160)
117
Andolsun ki Allah, Peygamber’e ve en zor saatinde O’na uyan Muhacirlere ve Ensar’a,
kendilerinden bir kısmının kalpleri az kalsın kayacak gibi olmuşken, tevbe nasip etti. Sonra da
onların tevbelerini kabul etti. Şüphesiz O, onlara çok şefkatlidir, çok merhametlidir.
118
Geri bırakılanlardan o üç kişinin de tevbelerini kabul etti. Öyle ki, yeryüzü bütün
genişliğine rağmen onlara dar gelmeye başlamıştı, benlikleri de kendilerini sıkıntıya
sokmuştu. Allah’tan kurtuluşun, ancak Allah’a sığınmakta olduğuna da iyice inanmışlardı.
Sonra Allah, onlara dönmeleri için tevbe nasip etti de tevbelerini kabul etti. Şüphesiz ki Allah,
tevbeleri çokça kabul eden, çok tevbe fırsatı verenin, çok merhametli olanın ta kendisidir.
(Tevbe/ 117, 118)

-153Kötülükleri işleyip de sonra arkasından dönen o kimseler ve iman edenler için de hiç
şüphe yok ki, Rabbin bundan sonra yine de affedici ve merhamet edicidir.- (A’raf/ 153)

Ayetlerden açıkça anlaşıldığına göre, Rabbimiz, küfürden, şirkten, münafıklıktan,


müslümanlara karşı savaştan, zina iftirasından, hırsızlıktan, uğursuzluktan hangi suç olursa
olsun, kendine ailesine topluma kötülüğün bilincine ererek hayatında değişim yapanları
cezalandırmaktadır. Bir taraftan şirki, küfrü sürdüürken bir taraftan da tevbe edenlerin
tevbesini ise kabul etmemektedir.

MAĞFİRET- İSTİĞFAR

“ ‫المغفرة‬Mağfiret” sözcüğü “örtmek, gizlemek, perdelemek” anlamındaki “ ‫غفر‬ğfr” sözcüğünün


türevlerindendir. Bu sözcük Arapların “elbiseni siyaha boya, çünkü siyah renk kiri örter,
gizler” deyimlerinden gelmektedir. (Lisanü’l Arab, c. 6, s. 646, “gfr” mad.)

Kur’an’da “ ‫غفر‬gfr” kökünden türemiş 234 sözcük bulunmaktadır. Bunlardan 229’u Allah’a
nisbet edilmiştir. Bu sözcük, Allah’a nisbet edilirse “allah’ın, kulunun günahlarını örtmesi,
gizlemesi, kimsye ifşa etmemesi dolayısıyla da cezalandırmaması” demek olur. Biz buna
kısaca “Allah’ın kusurları bağışlaması” diyoruz. Bu sözcük, kullara nisbet edilirse “başkasının
kusurunu görmeme; hoşgörü” anlamıyla ifade edebiliriz.

Bunun örneği Kur’an’da sadece bir ayette mevcuttur:


263
Örfe uygun/herkesçe kabul gören bir şekildeki söz ve bağışlamak, kendisini incitme, başa
kakma izleyen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah zengindir/hiçbir şeye muhtaç değildir,
yumuşak davranandır. (Bakara/ 263)

Rabbimzin, “Gafir, Gafûr ve Gaffar” isimleri de “Gfr” kökünden türemiş kelimelerdir.

Bu kökten türeme bir sözcük de çokça kullanılan “ ‫اإلستغفار‬istiğfar” sözcüğüdür. Bu sözcüğün


anlamı “bağışlanma isteme” demektir. O nedenle “istiğfar bir dua türüdür. Kulun suç
işlemesinden sonra, tevbe etmesi ve Allah’tan kendisini affetmesini istemesidir. Tevbe kişiye
özeldir. Herkes kendisi kendi adına tevbe eder. İstiğfar ise bundan farklıdır. Kişi kendisinin
bağışlanmasını isteyebileceği gibi, başkasının; anasının babasının, çocuklarının,
arkadaşlarının, komşularının vs. bağışlanmalarını da Allah’tan isteyebilir. Ancak kâfirlere
istiğfar edilmesi yasaklanmıştır .

Aynı tevbe konusunda olduğu gibi, Rabbimiz kullarını, itiğfara (kusurlarının bağışlanmasını
istemeye) çağırmıştır.

Allah’ın bağışlamayacağı; örtbas etmeyeceği tek suç, şirktir.

İstiğfar ve mağfiret ile ilgili de yukarıda arzettiğimiz gibi Kur’an’da yüzlerce ayet vardır.
Burada birkaçını arzederken diğerlerinin Kur’an’dan bakılmasını öneriyoruz.
6
Ve onlar senden, iyilikten önce kötülüğü çabuklaştırmanı isterler. Hâlbuki onlardan önce
onlara iz bırakan cezalar gelip geçmiştir. Ve gerçekten senin Rabbin, yanlış işlerine karşılık
insanlar için cidden bağışlama sahibidir. Ve kesinlikle senin Rabbin, azabı/ kovuşturması
cidden çok çetin olandır. (Ra’d/ 6)
11
Şüphesiz sen o öğüt, hatırlatma olan Kur’ân’a uyan ve görülmeyen, duyulmayan, sezilmeyen
yerlerde bile Rahmân’a [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah'a]
saygıyla, sevgiyle, bilgiyle ürperti duyan kimseyi uyarırsın. Sen hemen onu bir bağışlanma ve
çok şerefli bir ödül ile müjdele. (Ya Sin/ 11)
53
De ki: “Ey nefislerine karşı sınırı aşmış olan kullar! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin.
Şüphesiz Allah, günahları tümden bağışlar. Şüphesiz O, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet
edicidir.

(Zümer/ 53)
35
Şüphe yok ki İslâm dinine giren erkekler ve İslâm dinine giren kadınlar, mü’min erkekler ve
mü’min kadınlar, saygıda duran erkekler ve saygıda duran kadınlar, doğru erkekler ve doğru
kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, huşulu erkekler ve huşulu kadınlar, sadaka
veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını
muhafaza eden erkekler ve ırzlarını muhafaza eden kadınlar, Allah’ı çok anan erkekler ve
Allah’ı çok anan kadınlar; Allah, onlar için bir bağışlanma ve çok büyük bir ödül
hazırlamıştır. (Ahzâb/ 35)

İman ederek salihatı işleyenlerin de Allah’ın mağfiretine ulaşacakları aşağıdaki


âyetlerde açıklanmaktadır:
9
Allah, iman eden ve düzeltmeye yönelik işler yapan kimselere vaat etmiştir: Bağışlanma ve
büyük ödül yalnızca onlaradır. (Maide/ 9)
133-135
Ve Rabbinizden bağışlanmaya, bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcama yapan,
öfkelerini yutan, insanları affeden, çirkin bir hayâsızlık işledikleri ya da kendi kendilerine
haksızlık ettikleri zaman, Allah’ı hatırlayıp hemen günahlarından dolayı bağışlanma isteyen, –
Allah’tan başka günahları bağışlayan kimdir?– yaptıkları kötü şeylerde bile bile ısrar
etmeyen, Allah’ın koruması altına girmiş kişiler için hazırlanmış eni göklerle yer kadar olan
cennete koşuşun. Ve Allah, iyilik, güzellik üretenleri sever.
136
İşte bunların karşılığı, Rablerinden bağışlanma ve içinde sonsuza dek kalacakları altından
ırmaklar akan cennetlerdir. Yapıp edenlerin karşılığı/ödülü ne güzeldir! (Âl-i İmrân/133-
136)
157
Eğer Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz de, Allah’tan bir bağışlanma ve rahmet,
kesinlikle onların topladıklarından daha hayırlıdır. 158Andolsun, ölseniz veya öldürülseniz de
kesinlikle Allah’a toplanacaksınız. (Al-i Imran/ 157, 158)
74
Ve iman eden, hicret eden ve Allah yolunda var gücüyle gayret eden o kimseler ile
barındıran ve yardım eden kimseler; işte bunlar, gerçek mü’minlerin ta kendileridir. Bunlar
için bir bağışlanma ve saygın bir rızık vardır. (Enfâl/ 74)
31,32
Göklerde ne var, yerde ne varsa; yaptıklarıyla kötülük sergileyenleri cezalandırması,
iyileştiren-güzelleştiren kimseleri; –bazı küçük sürçmeler dışında– günahın büyüklerinden ve
iğrençliklerden çekinip kaçınan kimseleri de “En güzel” ile ödüllendirmesi için Allah’ındır.
Hiç kuşkusuz, senin Rabbin bağışlaması geniş olandır. Sizi, hem topraktan oluşturduğu
zaman, hem de annelerinizin karnında ceninler hâlinde bulunduğunuz zaman, en iyi bilen
O’dur. O hâlde nefislerinizi temize çıkarmayın. Allah’ın koruması altına girmiş kimseyi O
daha iyi bilir. (Necm/ 31, 32)
221
Ve ortak koşan kadınları, iman edinceye kadar nikâhlamayın. İman etmiş, kâfirlerin
himayesindeki bir köle kadın, –sizin çok hoşunuza gitmiş olsa da– ortak koşan bir kadından
daha hayırlıdır. Ortak koşan erkekleri de iman edinceye kadar nikâhlamayın; iman etmiş bir
erkek köle, –sizin çok hoşunuza gitmiş olsa da– ortak koşan bir erkekten daha hayırlıdır.
Ortak koşanlar ateşe çağırırlar, Allah ise Kendi bilgisi ile cennete ve bağışlanmaya çağırır. O,
öğüt alıp düşünürler diye insanlara âyetlerini ortaya koyar. (Bakara/ 221)
21
Rabbinizden bir bağışlanmaya, Allah’a ve elçilerine inananlar için hazırlanmış, genişliği
gökle yerin genişliği gibi olan cennete yarış yapınız. İşte bu, Allah’ın, dilediğine verdiği
armağandır. Onu dilediğine verir. Ve Allah, büyük armağan sahibidir. (Hâdîd/ 21)
55,56
Öyleyse dileyen onu düşünür, öğüt alır. Ve onlar, Allah’ın dilediği dışında, öğüt alamazlar.
O, sakındırmaya ehildir ve affetmeye ehildir. (Müddessir/ 55, 56)

Müşriklere ve münafıklara, mağfiret etmek hususunda Allah Teâlâ Kur’ân-ı Kerim’de


şöyle buyurmuştur:
80
Onlar için ister bağışlanma dile, ister dileme. Onlar için yetmiş kere bağışlanma dilesen de
yine Allah, onları bağışlamayacaktır. Bu, onların Allah’ı ve Rasûlü’nü kabul etmemeleri
nedeniyledir. Allah, hak yoldan çıkmışlar toplumuna kılavuzluk etmez. (Tevbe/ 80)
113,114
Kendilerine, cehennem ashâbı oldukları iyice belli olduktan sonra Peygamber’e ve iman
etmiş kişilere, akraba bile olsalar, ortak koşanlar için bağışlanma dilemek yoktur. İbrâhîm’in
babası için bağışlanma dilemesi de yalnızca ona vermiş olduğu bir sözden dolayı idi. Sonra
onun, Allah için bir düşman olduğu kendisine açıkça belli olunca ondan uzaklaştı. Şüphesiz
İbrâhîm, çok içli, çok halim birisi idi. (Tevbe/ 113,114)
285,286
Elçi, kendi Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü’minler de. Hepsi Allah’a, doğal
güçlerine/haberci âyetlerine, kitaplarına ve elçilerine iman ettiler: “Biz Allah’ın elçileri
arasında ayırım yapmayız.” Ve “Biz duyduk ve itaat ettik. Rabbimiz! Bağışlamanı dileriz,
dönüş ancak Sanadır. Ey Rabbimiz! Eğer terk ettiysek ya da yanıldıysak bizi tutup sorguya
çekme! Ey Rabbimiz! Bize bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır sorumluluk/sıkıntıya sokacak
şeyler yükleme! Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmeyeceği yükü de yükleme! Ve affet bizi,
bağışla bizi, merhamet et bize! Sen bizim yardımcı, yol gösterici, koruyucu yakınımızsın. Ve
de kâfirler toplumuna; Senin ilâhlığını, rabliğini bilerek reddeden toplumlara karşı yardım et
bize” dediler.

Allah, hiç kimseye gücünün yeteceğinden başka; kapasitesi dışında yük yüklemez. Herkesin
kazandığı kendi yararına ve kendi yaptığı zararınadır. (Bakara/ 285, 286)
151
Mûsâ dedi ki: “Rabbim! Beni ve kardeşimi bağışla! Bizi rahmetinin içine al. Ve Sen
merhametlilerin en merhametlisisin.” (A’raf/ 151)
86
Ve babamı da bağışla, şüphesiz o sapıklardan oldu.

(Şuarâ/ 86)
35-41
Ve hani bir zaman İbrâhîm: “Rabbim! Bu şehri güvenli kıl! Beni ve oğullarımı putlara
tapmamızdan uzak tut! Rabbim! Şüphesiz putlar insanlardan birçoğunu saptırdılar. Şimdi kim
bana uyarsa, artık o, şüphesiz bendendir; kim bana karşı gelirse… Artık Sen şüphesiz çok
bağışlayan ve çok merhamet edensin. Rabbimiz! Şüphesiz ben çocuklarımdan bir bölümünü
salâtı ikame etmeleri [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma
kurumları oluşturmaları-ayakta tutmaları] için, Senin dokunulmazlaşmış Ev’inin yanında,
ekinsiz bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! Verdiğin nimetlerin karşılığını ödemeleri için artık
Sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir. Ve onları bazı meyvelerden
rızıklandır. Rabbimiz! Şüphesiz Sen bizim gizlediğimiz şeyleri ve açığa vurduğumuz şeyleri
bilirsin. –Ve yerde ve gökte, hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz.– Tüm övgüler, ihtiyarlık hâlimde
bana İsmâîl’i ve İshâk’ı lütfeden Allah’adır; başkası övülemez. Şüphesiz ki Rabbim duamı
çok iyi işitendir. Rabbim! Beni salâtı ikame eden [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek
olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturan-ayakta tutan] biri kıl! Soyumdan da.
Rabbimiz! Duamı da kabul et! Rabbimiz! Hesabın kurulduğu günde benim için, anam-babam
için ve mü’minler için bağışlamada bulun!” demişti. (İbrâhîm/ 35-41)
19
Öyleyse, şüphesiz Allah’tan başka ilâh diye bir şeyin olmadığını bil! Kendi günahın için,
mü’min erkekler ve mü’min kadınlar için bağışlanma dile. Ve Allah, sizin gezip dolaştığınız
yeri ve durduğunuz yeri bilir. (Muhammed/ 19)

You might also like