You are on page 1of 314

5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.

c om

Güney Tümer/ Abdurrahman Küçük

Ocak Yayinlari

DINLER TARIHI 8

Dördüncü Baskiya Önsöz 8

Önsöz 9

I. BÖLÜM DINLER TARIHINE GIRIS. 9

A. DIN VE TARIH KELIMELERININ INCELENMESI 9

1. Din. 9

a. Dinin Lügat ve Terim Anlami 9

aa. Islâm'da Din. 9

ab- Diger Dinlerde ve Dillerde Din. 10

b- Dinin Tarifi 11
ba. Dinler Tarihi Arastiricilarina Göre Din. 11

bb- Islâm Bilginlerine Göre Din. 12

2- Tarih. 12

B- DINLER TARIHININ TARIFI 13

C- DINLER TARIHININ KONUSU. 13

D- DINLER TARIHININ METODU. 14

E- DINLER TARIHININ DIGER BILIM DALLARIYLA ILGISI 14

F- DINLER TARIHININ ÖNEMI, LÜZUMU VE GELISMESI 15

1- Dinler Tarihinin Önemi ve Lüzumu. 15

2- Dinler Tarihinin Gelismesi 16

a- Islâm Âleminde Dinler Tarihi Çalismalari 16

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 1/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

b- Batida Dinler Tarihi Çalismalari 17

c- Ülkemizde Dinler Tarihi Çalismalari 17

I.- Bölümün Bibliyografyasi 18

II- BÖLÜM. 19

A- DININ KAYNAGI HAKKINDA DEGISIK GÖRÜSLER. 19

B- DININ KAYNAGINA ISLÂM'IN BAKISI 22


C- Din Duygusunun Kaynagi 23

D- INSAN IÇIN DININ LÜZUMU. 24

E- MONOTEIZM (TEKTANRICILIK) 25

II- Bölümün Bibliyografyasi 25

III. BÖLÜM. 26

ILKEL KABILE DINLERI 26

A- ILKEL KABÎLE DINLERI ILE ILGILI KAVRAMLAR. 26

B- YASAYAN ILKEL KABÎLE DINLERININ ÖZELLIKLERI 28

C- YASAYAN ILKEL KABILE DINLERINDEN ÖRNEKLER. 28

III- Bölümün Bibliyografyasi 29

IV. BÖLÜM. 29

MILLÎ DINLER. 29

A- KONFÜÇYÜSÇÜLÜK. 30
1- Konfüçyüs'ün Hayati (M.Ö. 551-479) 30

2- Konfüçyüsçülükte Kutsal Metinler 31

3- Konfüçyüsçülükte Tanri Inanci 31

4- Konfüçyüsçülükte Ahlâkî Prensipler 32

B- TAOIZM. 34

1- Lao-tzu'nun Hayati (Lao-tse, dogumu M.Ö. 604 veya 570) 34

2- Taoizmin Prensipleri 34

3- Lao-tzu'dan Sonra Taoizm.. 35

C- SINTOIZM. 36

1- Tanri Anlayisi 37

2- Kutsal Yazilar 37

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 2/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

3- Âyin ve Ibadet 37

D- GELENEKSEL TÜRK DINI 38

1- Geleneksel Türk Dinî Inançlari 39

2- Ibadetler ve Gelenekler 42

3- Kam.. 44

4- Ahlâk Anlayisi 44
E- HINDUIZM. 45

1- Kutsal Kitaplar 45

2- Kast Sistemi 46

3- Dinî Kavramlar 46

a- Tanri: 46

b- Hulul (avatara:enkarnasyon): 47

c- Karma: 47

d-Tenasüh (Ruhgöçü: Sanskritçesi Samsara; Bati Dillerinde Reinkarnasyon, Transmigras


): 47

e- Yoga: 48

4- Dinî Âyin, Ibadet Ve Gelenekler 48

F- CAYNIZM. 49

1- Mahavira'nin Hayati 49

2- Tanri Anlayisi, Mezhepleri ve Kutsal Kitaplari 50

3- Ahlâkî Prensipler,Kurtulus ve Hidâyet Doktrini 50

4- Âyin ve Ibadet 51

G- SIHIZM. 51

1- Nanak'in Hayati 51

2- Sihizmin Dogusu. 52

3- Nanak'tan Sonraki Durum.. 52


4- Sihlerin Inançlari, Âyinleri ve Ibadetleri 53

H- ZERDÜSTÎLIK. 54

1- Zerdüst'ün Hayati 54

2- Gathalar-Avesta. 54

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 3/314
5/16/2018 3- Zerdüst'ün Getirdigi Dinî Prensipler 55 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

4- Zerdüst'ten Sonraki Dinî Hayat ve Mecusîlik. 55

5- Parsîlik ve Günümüzdeki Ates Kültü. 56

I- SABÎLIK. 57

1- Genel Bilgi 57

2- Kutsal Kitaplari ve Kitap Anlayisi 58

3- Inanç Esaslari 59

4- Ibadetleri ve Anlayislari 61

a- Vaftiz (Boy Abdesti) 61

b- Dua (Namaz) 62

c- Kurban. 62

d- Oruç 62

5- Kutsal Günler ve Bayramlar 63


6- Mabed ve Mabed Görevlileri 63

IV- Bölümün Bibliyografyasi 64

A- Konfüçyüsçülük. 64

B- Taoizm.. 64

C- Sintoizm.. 65

D- Geleneksel Türk Dini 65

E- Hinduizm.. 66

F- Caynizm.. 66

G- Sihizm.. 67

H- Zerdüstilik. 67

I- Sabiilik. 67

V- BÖLÜM. 68

BUDDIZM. 68
A- Budda'nin Hayati (M.Ö. 563-483) 68

B- Budda'nin Telkinleri/Buddizm'in Prensipleri 69

C- Budda, Ilk Buddistler ve Konsiller 70

D- Hindistan'da Mahayana'mn Dogmasi 72

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 4/314
5/16/2018 E- Mahayana'nin Hindistan'daki Kollari 73 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

F- Hindistan Disinda Buddizm.. 73

G- Çin Buddizmi 73

H- Burma Buddizmi 75

I- Seylan Buddizmi 75

J- Tayland Buddizmi 76

K- Japon Buddizmi 76

L- Buddizm'de Sekiz Dilimli Yol 78

M- Buddizmde Kutsal Metinler 79

N- Budizm'de Inanç Esaslari 79

O- Buddizmde Inançla Ilgili Kavramlar 80

a- Tanri: 80

b- Karma ve Tenasüh: 81
c- Nirvana: 82

d- Metteyya: 82

Ö- Buddizmde Ibadet, Ma'bet ve Ahlâk. 82

V- Bölümün Bibliyografyasi 84

VI- BÖLÜM. 85

ILÂHI DINLER. 85

A- YAHUDILIK. 85

1- Genel Bilgi 85

a- Yahudi, Ibranî ve Israil Terimleri 86

b- Tevrat'a Göre Yahudiligin Tarihçesi 87

c- Kur'ân-i Kerîm'e Göre Yahudilik. 89

2- Hz. Musa ve On Emir 90

a- Tevrat'a Göre Hz. Musa. 90


b- On Emir 91

c- Kurana Göre Hz. Musa. 92

3- Tevrat ve Zebur 93

a- Tevrat (Tora) 93

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 5/314
5/16/2018 b- Zebur 95 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

c- Kur'ân-i Kerîm'e göre Tevrat ve Zebur 95

ca- Kur'ân-i Kerîm'e göre Tevrat 95

cb- Kur'ân-i Kerîm'e Göre Zebur 96

d- Talmut 96

e- Yahudi Kutsal Kitabi'nin Yazilisi ve Muhtevasi Hakkindaki Görüsler 97

4- Yahudi Mezhepleri 97

a- Hiristiyanlik Öncesi Yahudi Mezhepleri 98

aa- Hasidîler (Ibr. Hasidim, Ing. Hasidaeans): 98

ab- Ferisîler (Perusim): 98

ac- Sadukîler (Sadukim): 98

ad- Essenîler (Issiyim): 99

Essenîler Ile Hiristiyanlik Arasindaki Iliski 99


ae- Zealotlar: 100

b- Ortaçag/Islâm Sonrasi Yahudi Mezhepleri 100

ba- Rabbanî Yahudilik: 100

bb- Karaîlik (Karaim): 100

bc- Iseviyye: 101

bd- Yudgâniyye ve Sazkaniyye: 101

c- Çagdas Yahudi Mezhepleri 101

ca- Ortodoks Yahudilik: 101

cb- Reformist Yahudilik: 102

cc- Muhafazakâr Yahudilik: 102

cd- Yeniden Yapilanmaci (Reconstructionist) Yahudilik: 103

d- Yahudi Dinine Uymakla Birlikte Yahudîler Tarafindan Yahudi Kabul Edilmeyen Sami
rîler (Somronim) 103

Samirîlerin Inanç Esaslari 104

5- Yahudilikte; Inanç, ibadet, Dinî Gelenek ve Bayramlar 104

a- Inanç 104

b- Ibadet 106

c- Dinî Gelenek ve Bayramlar 107

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 6/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

B- HIRISTIYANLIK. 109

1- Genel Bilgi 109

a- Incillere Göre Hiristiyanlik. 109

b- Kur'ân-i Kerîm'e Göre Hiristiyanlik. 110

c- Hiristiyanligin Tarihçesi 112

2- Hz. Isa. 113


a- Incillere Göre Hz. Isa. 113

b- Kur'ân-i Kerîm'e Göre Hz. Isa. 116

3- Teslis (Ekanim-i Selâse) 117

Teslisin Unsurlari: 118

a- Baba (Allah): 118

b- Ogul (Isa Mesîh): 118

c- Kutsal Ruh: 119

4- Inciller 119

a- Dört Incil 120

b- Yeni Ahit'in Yazilisi ve Muhtevasi Hakkinda Görüsler 120

5- Kilise ve Âyinler 121

a- Kilise. 121

b- Ibadet ve Âyinler 122


ba- Ibadet 122

bb- Âyinler (Sakramentler) 123

6- Temel Hiristiyan Mezhepleri 124

a- Katolik Mezhebi 124

b- Ortodoks Mezhebi 125

c- Protestan Mezhebi 125

db- Ermeni Kilisesi (Gregoryen Hiristiyanligi) 127

e- Diger Bazi Hiristiyan Mezhepleri ve Gruplari 128

ea- Ebiyonîtler: 129

eb- Maronîler : 130

ec- Cizvitler : 130

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 7/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

ed- Anglikan Kilisesi : 130

ee- Luteran Kiliseler : 131

ef- Reforme Edilmis Kiliseler : 131

eg- Presbiteryenler : 131

eh- Baptistler : 131

ei- Uniteryenler: 132


ek- Kuveykirlar (Ûuakers): 132

el- Metodistler: 133

em- Mormonlar: 133

en- Adventistler: 134

eo-Asopsiyonistler: 134

ep- Pentakostalistler (The Pentecostal Revival): 134

C- ISLÂM. 135

1- Genel Bilgi 135

a- Islâm'in Dogusu ve Dogdugu Çevredeki Inançlar 135

b- Din olarak Islâm.. 137

2- Iman ve Islâm.. 138

a- Iman. 138

b- Islâm.. 138
c- Iman île Islâm Arasindaki Münasebet 138

3- Iman Esaslari 138

a- Allah'a Iman. 138

b- Meleklere Iman. 139

c- Kitaplara Iman. 140

d- Peygamberlere Iman. 140

e- Ahirete Iman. 141

f- Kaza ve Kadere Iman. 141

4- Islâm'in Sartlari (Islam'daki Seklî Ibadetler) 142

a- Namaz 142

b- Oruç 142

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 8/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

c- Hac 143

d- Zekât 143

5- Islâm'da Ahlâk. 143

6- Islâm'in Özellikleri ve Diger Dinlerden Farkliliklari/Ayricaliklari 144

a- Islâm ve Diger Dinler 144

b- Islâm'in Diger Dinlerden Ayricaliklari 145


Altinci Bölümün Bibliyografyasi 146

A- Yahudilik. 146

B- Hiristiyanlik. 147

C- Islam.. 148

2- Mesîhî Hareketler 149

3- Yehova Sahitliginin Tarihçesi 150

4- Yehova Sahitlerinin Inançlari 150

B- MOONCULUK. 151

1- Hareketin Ortaya Çikisi ve Faaliyetleri 151

2- Moonculugun Görüs ve Düsünceleri 152

3- Günümüzde Mooncular ve Türkiye. 152

C- BABILIK VE BAHAÎLIK. 153

1- Babîlik. 153
2- Bahaîlik. 154

a- Bahâîligin Çikisi ve Gelismesi 154

b- Bahâîligin Temel Prensipleri 155

ba- Iman Esaslari 155

bb- Amelî Esaslar 155

bc- Dünya Görüsleri 156

c- Günümüzde Bahaîlik. 156

D- KADIYÂNÎLIK (AHMEDÎÜK) 157

1- Dogusu ve Gelismesi 157

2- Gulam Ahmed'in Iddialari ve Kadiyanîlerin Bazi Görüsleri 158

3- Bugünkü Durumu. 159

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 9/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

E- YIKICI CEREYANLARA KARSI TEDBIRLER. 159

Yedinci Bölümün Bibliyografyasi 161

VIII. BÖLÜM. 162

MISYONERLIK FAALIYETLERI VE GÜNÜMÜZDE DIYALOG ÇALISMALARI 162

A- MISYONERLIK FAALIYETLERI 162

1- Misyon-Misyoner-Misyonerlik. 162
2- Misyonerlerin Gayesi 162

3- Misyonerligin Tarihçesi 163

4- Misyonerlerin Çalisma Metodlari 165

a- Dînî Teskilatlar Kurma ve Yayin Yapma : 165

b- Okul ve Çesitli Tesisler Açma, Yardim Yapma : 165

c- Maskeli Teskilâtlar Kurma : 165

5- Misyonerlerin Yetistirilmesi 167

B- GÜNÜMÜZDE DIYALOG ÇALISMALALARI (HIRIS-TIYAN-MÜSLÜMAN DIYALOGUNA GENEL BIR BAKIS)

1- Misyonerlikten Diyaloga Geçis 167

2- Bir Diyalog Kurumu Olarak Hiristiyan Olmayanlar Sekreteryasi'nin Ortaya Çikis


i 168

3- Hiristiyan Olmayanlar Sekreteryasi'nin Diyalog Faaliyetleri 169

4- Diger Diyalog Kurumlari ve Faaliyetleri 171

5- Hiristiyanlarin Müslümanlara Yönelik Diyalog Çagrilarindan Duyulan Endiseler

6- Gerçek Anlamda Bir Diyalogda Aranmasi Gereken Prensipler 176

Sekizinci Bölümün Bibliyografyasi 176

A- Misyonerlik Faaliyetleri 176

B- Diyalog Çalismalari (Hiristiyan-Müslüman Diyaloguna Genel Bir Bakis) 177

IX- BÖLÜM. 177

KARSILASTIRMALAR. 177
A- GÜNÜMÜZDE YASAYAN DINLER ARASINDA, INANÇLA ILGILI BAZI NOKTALARDA, KISA BIR KARSI
IRMA 177

a- Din Adlari 178

b- Din Kurucusu/Peygamber 178

c- Dinlerin Inanç Sistemleri 179

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 10/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

d- Dinlerde Tanri 180

e- Dinlerde Kutsal Kitap/Metin. 181

f- Dinlerde Âhiret Anlayisi 182

g- Dinler Arasinda Islâm ve Farklari 184

B- DINLERDE IBADET VE MABED KONUSUNDA BIR KARSILASTIRMA. 185

1- DINLERDE IBADET. 186


a- Namaz Dua. 186

aa- Yahudilikte Ibâdet (Âyin, Dua): 186

ab- Hiristiyanlikta Âyin (Namaz, Dua): 187

ac- Hinduizmde Ibadet (dua): 188

ad- Buddizm'de Ibadet (dua) : 188

ae- Caynizm'de Ibadet: 188

af- Sihizm'de Ibadet: 189

ag- Sintoizm'de Ibadet (dua): 189

ah- Islâmdaki Namazin Diger Dinlerdekilere Göre Degerlendirilmesi: 189

b- Oruç 189

ba- Yahudilikte Oruç: 190

bb- Hiristiyanlikta Oruç: 190

bc- Hinduizmde Oruç: 191


bd- Caynizmde Oruç: 191

be- Islâm'da Oruç ve Diger Dinlerdekilerle Bir Mukayese. 191

c- Zekât 192

d- Hac 192

da- Yahudilikte Hac: 193

db- Hiristiyanlikta Hac: 193

dc- Hinduizmde Hac: 193

dd- Buddizm'de Hac: 193

de- Caynizm'de Hac: 194

df- Islâm'da Hac ve Degerlendirme: 194

2- DINLERDE MABED. 194

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 11/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

a- Islâm'da Mabed (Mescit, Cami) 195

b- Yahudilerde Mabed. 195

c- Hiristiyanlikta Mabed. 196

d- Hinduizmde Mabed. 196

e- Buddizmde Mabed. 196

f- Caynizmde Mabed. 196


g- Sihizmde Mabed. 196

h- Sintoizmde Mabed. 196

DINLER TARIHI

Dördüncü Baskiya Önsöz

Bu eser, günümüzde yasayan dinleri konu edinmekte ve onlarin tanitilmasini hedefleme


edir. Günümüz teknolojisi; dünyayi küçültmüs, insanlarin birbiri hakkinda bilgi edin
ve imkanlarini artirmistir. Yeryüzünde yasayan yaklasik 6.5 milyar civarinda insani
n 6 milyardan fazlasi su veya bu dinin mensubudur. Herhangi bir dine mensup olma
yanlar ile inanci bilinemeyenlerin orani genel nüfus içinde oldukça düsüktür. Bu dur
noglu için dinin ne kadar vazgeçilmez oldugunu ortaya koymaktadir.

Tarih boyunca oldugu gibi, günümüzde de vazgeçilmezligini koruyan dinler hakkinda bi


sahibi olmak her aydin için bir gereklilik olmustur. Hele bir ilahiyatçi, bir din gö
vlisi, bir "din bilgini" için bu, daha da önem kazanmaktadir. Bir din hakkinda karar
vermek,
de o dini dogru
karsilastirma olarak
yapmak, bilmeye
diger baglidir.
dinleri bilmeyleHem sahip oldugu
yakindan dini Bu
ilgilidir. bilmek hem
kitap, ki
siye sahip oldugu inanç hakkinda oldugu kadar, diger dinler ve inanislar hakkinda
da bilgi vermektedir. Kitapta, yer yer bazi karsilastirmalara, Islâm'a ve Türkiye'ye
yönelik bazi faaliyetlere yer verilmistir. Okuyucu kitlesi dikkate alindiginda bu
yaklasim, normal karsilanmalidir. DeskriptIf (nitelendirici) metoda uymayan baz
i degerlendireler de buna baglanmalidir.

Yasayan dinleri konu edinen bu kitap, dokuz bölümden olusmaktadir. Ilk iki bölüm; di
, Dinler Tarihi, din bilimleri ile ilgili genel bilgi ihtiva etmektedir. Üçüncü, dör
inci ve altinci bölümler; yasayan dinler hakkinda bilgiler içermektedir. Son üç bölü
retik (uzlastirmaci) dinî hareketler, misyonerlik faaliyetleri ve karsilastirmalar
yer almaktadir.

Dinleri tasnif etmek oldukça zordur. Islâm dünyasinda gen&i olarak dinleri "ilâhî di
"üâhî olmayan din" seklinde tasnif ötmek, alisilan bir yol olmustur. Okuyucuyu alisi
in disina çikarmak ve yeni tasniflere alistirmak zamanla mümkün olabilecektir. Bölüm
aparken Buddizm ile Yahudiligi belirlenen sems içine yerlestirmek, büyük sikinti olu
urmaktadir. Çünkü Buddizm, 'siâm ve Hiristiyanlik gibi, evrensel dinlerdendir. O, mi
erligi benimsemekte, baska dinden olanlardan taraftar edinmeye imkân tanimaktadir.
Bununla birlikte, Buddizm, ilâhî dinler arasinda sayilmamaktadir.Yahudilik'in de
evrenselligi tartisilmaktadir. Bundan dolayi, kitapta dinleri bölümlerken, farkli bi
r yol izterimistir. Ilkel Kabile Dinleri, Millî Dinler, Ilâhî Dinler seklinde bir bö

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 12/314
5/16/2018 e yapilmis; bu bölümlemede Buddizm'e yer verilmemis; Buddizm, ayri bir bölüm olarak
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

alinmistir. Aslinda genel bölümlemede cografi agirlikli tasnifin benimsenmesi ideald


ir. Cografi tasnifte; Kabile Dinlen Ilk siraya alinarak Uzakdogu Dinleri, Ön Asya
Dinlen (veya Ortadogu Dinleri), Avrupa Dinleri, Amerika Dinleri gibi bir bölümleme u
ygun gözükmektedir.

Kitapta az dipnot kullanma yolu benimsenmistir. Sadece bir iki bölümde, zorunlu olar
ak, fazla dipnot kullanilmistir. Çok az ve zorunlu dipnotlar hariç, genel dipnotlar
bölüm sonuna kaydirilmistir. Bibliyografya da, yazar soyadinin alfabetik sirasina gö
, yine bölüm sonuna konulmustur. Daha fazla bilgi edinmek isteyenler için, o konuyla
lgili, Türkçe ve yabanci kaynaklarin verilmesine özen gösterilmistir.

Konularla ilgili bilgiler objektif olarak sunulmakla beraber, yer yer bazi deger
lendirmelerden de kaçinilmamistir. Son Bölüm'de, yasayan dinlerin bazi hususlarda ka
ilastirilmasi, Karsilastirilmali Dinler Tarihi için bir örnek olarak düsünülmüstür.

Kitapta ele alinan dinlerin bazilarinda mezheplere de temas edilmis, ancak fazla
ayrintiya inümemistir. Bazi dinlerde ayrintiya girilmesi; okuyucuyu bilgilendirme
ye yöneliktir. Islâm kisminda, okuyucunun bildigi kabul edilerek.sadece genel bilgil
er verme yolu benimsenmistir.

Kitabin özet seklinde olan 1988 yilindaki ilk baskisinda, en az üç ciltlik genis bir
inler Tarihi yazacagimizi belirtmistik. Ancak, ilk baskiyi beraber yazdigimiz de
gerli insan, iyi bir Dinler Tarihçi olan meslektasim ve agabeyirn Prof. Dr. Günay Tü
rayrilmistir.
Bey, 22 Agustos 1995dolayi
Bundan tarihinde,geçirdigi elim birsözü,
ilk baskida verdigimiz trafik kazasi sonucu
beraberce yerinearamizdan
getirmemiz
mümkün olamamistir. 1992 tarihli ikinci baskida yaptigimiz ekleme ve düzenlemelere
eten ben, ilk baskidaki sözümüzü kismen de olsa yerine getirmek için kitabi yeniden g
eçirmis; baski hatalarini ve yanlis anlasilmalara yol açacak kisimlari düzeltmis; hem
n hemen her konuya bilgi ve kaynak eklemeleri yapmis; "din tarifi" basta olmak üze
re kendime ait bazi yaklasimlarimi da yansitarak üçüncü baskiyi yayina hazirlamistim
97'de yapilan üçüncü baskiya, Kur'ân'da zikredilen ve günümüzde mensuplari bulunan "
e ayri bir konu olarak ilâve etmistim. Ayrica önceki baskilarda "Eski Türk Inançlari
sligiyla yer alan konuyu da, günümüzdeki gelismeler ve dokümanlar isiginda, Tü
en az bir kesimin halâ bu inanislari yasattigi belirlendigi için, "Geleneksel Türk D
i" basligiyla yerlestirmistim. Böylece üçüncü baski, önceki baskilardan farkli bir d
lmisti.

Yayinci tarafindan, acil ihtiyaç oldugu gerekçesiyle, çok kisa zaman içinde yeni bir
ki yapilmasi gerektigi bildirildiginden, dördüncü baskida yapmayi planladigim düzeltm
re ve ilâvelere firsat bulamadim. Ancak, Dinler Tarihi'nin öneminin daha iyi anlasil
digi günümüzdeki yeni gelismeleri de dikkate alarak, genis bir Dinler Tarihi yazmaya
isacagimi belirtmek isterim.

Dördüncü Baskiyi sunarken, agabeyim Prof.Dr. Günay Tümer'i bir kez daha rahmetle ani
askida katkisi olan herkese tesekkür ediyorum.

Ankara, 22.02.2002 Prof. Dr. Abdurrahman KÜÇÜK[1]

Önsöz

Bu kitap, çogunlugu günümüzde yasayan bazi dinleri tanitma gayesiyle yazilmistir. Bu


için simdi varligini sürdüren bir dinin geçmisteki köklerine kisa bir temas disinda,
dinlere yer verilmemistir. Ilk iki bölümde din, dinler tarihi, din bilimleri hakkin
genel bilgi verildikten sonra dinlere geçilmistir. Son kisimlarda sinkretik dinî ha
reketlere, misyonerlik faaliyetlerine ve karsilastirmalara yer verilmistir.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 13/314
5/16/2018 Dinleri bölümlere ayirmak gerçekten zordur. Buddizm ile Yahudilik, tespit edilen sem
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

yerlestirilirken bu sikinti iyice hissedilir. Buddizm, Islâm ve Hiristiyanlik gibi


evrensel bir dindir; fakat siniflamada onlar gibi ilâhî menseli dinlere dahil edilm
emektedir. Yahudilik ise ilâhî dindir, ancak evrensel sayilmamaktadir. Biz, Imam-Hat
ip Meslek Liseleri için yazdigimiz "Dinler Tarihi" kitabindaki semayi, Buddizm'i a
yri bir bölüm yapma disinda, bu kitabimizda da muhafaza ettik. Ancak bu, daha sonra
yazakcaklarimizda da ayni semayi devam ettirecegimiz anlamina gelmez. Burada ide
al bir bölümlemenin cografî agirlikli olarak, ilkel kabîle dinlerini ilk maddeye alm
retiyle, Hint dinleri, Uzakdogu Dinleri, Önasya (veya Ortadogu) Dinleri seklinde ya
pilabilecegine isaret etmek isteriz. Ancak bu bölümlemede Iran'dan Hindistan'a kendi
cemaati ile göç etmis olan Parsîlik göze batacaktir. Bununla beraber baska çare de

. hareket
n Söylenenler yasayan
edilerek dinlere göredir. Tarihî dinler isin içine girerse yine çözüm,
bulunabilecektir.

Bibliyografya, yazar soyadinin alfabetik sirasina göre, her bölümün sonunda verilmis
Az dipnot verilerek metin çalismasiyla konu edinilen dinlerin tanitilmasi düsünülmü
pnotlar bölüm sonlarina konulmustur. Bilgiler objektif olarak sunulmakla beraber ye
er bazi degerlendirmelerden de kaçinilmamistir. En sonda yer verilen günümüzde yasa
dinleri bazi noktalardan karsilastirilmasi, Karsilastirmali Dinler Tarihi yönünde
n malzemenin bir ölçüde sunulmasi kadar, bunlarin kisa bir degerlendirilmesini de iç
almaktadir.

Kitabimizda ele alinan dinlerin mezheplerine temas edilmisse de bu hususta fazla


ayrintiya inilmemistir.

Eksikler mutlaka vardir. Yazarlar; bu eksiklikleri telâfi etmek üzere ayrica dipnott
u üç ciltlik genis bir Dinler Tarihi yazacaklarini hatirlatir, bu kitabin basimini g
erçeklestiren Dr. Bahattin ERGEZER'e ve emegi geçenlerin cümlesine tesekkür ederler.

Prof, Dr. Günay TÜMER-Prof. Dr. Abdurrahman KÜÇÜK[2]

I. BÖLÜM DINLER TARIHINE GIRIS

A. DIN VE TARIH KELIMELERININ INCELENMESI

1. Din

Din; insanla beraber varolmus, insanla beraber varolmakta ve öyle görünüyor ki insan
eraber varolacak bir kurumdur. Insanlik tarihinde ne kadar gerilere gidilirse gid
ilsin, dinî inançlardan yoksun bir topluma rastlanmamaktadir. Tarihî devrelerde oldu
kadar tarih öncesinde de insanoglunun bazi inançlara sahip olarak yasadigi, yapilan
ilmî arastirmalardan anlasilmaktadir. Bütün bunlar, toplumu ayakta tutan temel esas
rin basinda "din"in geldigini ortaya koymaktadir. Bunun yaninda felsefe, hukuk, a
hlâk gibi bazi insan ilimlerinin kaynaginin da din oldugu kabul edilmektedir. Hattâ
Viktor Kuzin {Victor Cousin), "Her sey, din etrafinda, din için, dinle teskil olun
du" diyerek "din"in konusunu ve alanini daha da genisietmetedir.

Insanlik tarihinde çok önemli bir yeri bulunan "din"in kelime ve terim anlamlarinin
verilmesi, bu kavramin anlasilmasina yardim edecektir. [3]

a. Dinin Lügat ve Terim Anlami

Dinin lügat ve terim anlamini Islâm ve diger dinlerdeki sekliyle ele alacagiz. [4]

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 14/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

aa. Islâm'da Din

Arap dilindeki "din" kelimesinin kökü ile ilgili olarak çesitli görüsler ileri sürül
Bu kelimenin Arâmî-Ibranî bir kökten geldigi, Orta Iran'dan alindigi, Öz Arapça oldu
silmakta, fakat kesin bir sonuca ulasilamamaktadir.

"Dâne-yedînu-dînen ve diyâneten" seklinde lügatlarda yer alan ve çogulu "edyân" olan

, su anlamlara
"seriat", gelmektedir:
kanun, yol, mezhep,Ceza, mükâfat, hüküm, hesap, Itaat, boyunegme, ibâdet, â
millet...

Bununla beraber borçlanma, ödünç alma anlamindaki "deyn" kelimesi de[5] "dâne-yedînu
elmektedir.

Arap Dilinde "din" kökünden gelen kelimelerin ifade ettigi çesitli anlamlar asagidak
sekilde gruplandirilmakta ve örneklendirilmektedir:

"1- Ceza, mükâfat, hüküm, hesap: Bir Arap atasözünde "Kemâ tedînu tüdânu" (Ettigini b
arsan onu görürsün) denilmektedir. Burada din kelimesi ceza, mükâfat, karsilik anlam
ullanilmaktadir. Fatiha Süresindeki "Mâliki yevmi'd-Dîn" (din gününün sahibi) Âyetin
" kelimesi ceza, hesap anlamindadir.

2- Itaat, tâat, teslimiyet, hizmet, ibadet: Araplar arasinda itaat, b


oyun egme anlaminda "Dintehum fedânu" (Onlara üstün geldin, onlar da itaat ettiler);
izmet anlaminda "Dinte'r recule" (Adama hizmet ettin) denilmektedir. Bakara Sure
sinin 132. Âyeti'ndeki "Innallâhestafâ lekumu'd-Dine" (Allah sizin için din seçti) i
nde "din" kelimesi; "seriat", tâat, boyun egme, ibadet anlamlarinda kullanilmistir.

3- Üstün gelme, hâkimiyet, zelil kilma, zorlama: Arap Dilinde "Dâne'n nâs" {In
i itaate zorladi), "Dinte'l kavme" (Kavmi zelil kildin, köle edindin) gibi misalle
rde "din"; itaate zorlama, zelil kilma anlamlarinda kullanilmistir. Nahl Sûresinin
52. Âyetinde "Ve lehû mâfi's-Semâvâti ve'l-ardi ve lehu'd-dînu vâsiben" (Göklerdeki
dekiierin hepsi Allah'indir. Din, daima onundur) ifadesinde "din" kelimesi; hâkimiy
et, itaat anlamindadir.

Ayrica Arapça'da hâkim, kahhâr, idare eden, hesaba çeken, cezalandiran anlaminda "d
elimesi de kullanilmaktadir. (Lügatlarda bu kelimenin Allah'in ismi oldugu da kayd
edilmektedir). Hz.

Muhammed'e bir defasinda "Yâ seyyidin nâsi ve deyyâne'l-Arab" (Ey insanlarin efendis
ve arab'in hâkimi) seklinde hitap edilmistir.

4- Âdet, yol, kanun, "seriat", mîllet, mezhep: Araplar; "Mâzâle zâlike dînî ve deyde
âdetim budur) demekle, din kelimesini "âdet" anlaminda kullanmis olmaktadir. Bir Ha
diste, "Innehu Aleyhisselâm kâne alâ dîni kavmini" (Resûlüllah kavminin âdeti üzerin
lmektedir. Bu hadîsin "dîni kavmihi" ibaresinde geçen din kelimesiyle Hz. Ibrahim'de
(a.s.) kalan tevhid, hac, nikâh, miras gibi hususlar yaninda, Hz. Muhammed'in (sas
) kavminin cömertlik, yigitlik gibi iyi örf ve âdetleri ifade edildigi, din ile kült
ve âdetler arasinda ilgi bulundugu üzerinde durulmaktadir.

Yusuf Sûresinin 76. Âyetinde, "Mâ kâne liye'huze ehâhu fi dîni'l meliki" cümlesinde
nine göre kardesini yaninda alikoymasi mümkün degildi), "din" kelimesi; "seriat", ka
n "yol" anlamindadir. En'am Sûresinin 161. Âyetinde, "Innenî hedânî rabbî ilâ sirati
n dînen kiyamen millete Ibrahîme hanîfen" (Bana gelince, Rab-bim, beni dogru bir yol
iletti. Dogru dine, dosdogru bir tevhidçi olan Ibrahim'in milletine) ifadesinde "m
illet"; din ve millet anlaminda kullanilmistir.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 15/314
5/16/2018 Kur'ân-i Kerim'de "din" kelimesinin geldigi kök ile ilgili kelimeler, yüzü askin âye
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

ukarida verilen dört grup anlami ifade ettikleri gibi, yer yer bu dört grup anlamin
tamamini içinde bulunduran bir "nizam"i da belirtmektedir. Bu nizami belirtmek ve
diger din kelimelerinden ayirmak üzere Kur'ân'da "dînu'l-hak" (hak din)[6], "Dinen k
emen", "dînen kayyimen" (dosdogru din)[7], "dînullah" (Allah'in dini)[8] gibi deyiml
er kullanilmaktadir. Bunun yaninda Kur'ân-i Kerîm'de "din" kelimesi, iki tarafi hed
alan anlamlari içinde bulundurmaktadir. Bu iki taraftan biri, Allah'a nisbetle, hâ
m olma, itaati altina alma, hesaba çekme, cezalandirma; öteki de kula nisbetle,boyun
egme, itaat etme, teslim olmadir. Bu iki taraf arasindaki münasebeti düzenleyen kan
un, nizam, yol, dindir.

Kur'ân-i Kerîm'de din terimi ile yüksek bir otoriteye boyun egme,
o otoritenin emir ve yasaklarina uyma; bu emir ve yasaklara uygun yasadigi takdi
rde mükâfat, aksi takdirde ceza görecegine inanma seklindeki bir hayat nizaminin kas
dildigi anlasilmaktadir.[9]

ab- Diger Dinlerde ve Dillerde Din

Her toplumda "din" kavramini ifade etmek üzere ayri bir kelime kullanilmaktadir.

Din kelimesi
den", sonrakitarihî derinlik
Farsça'da "din"içinde Avesta'da "daena";
gibi kelimelerle Pehlevî dilinde
ifade edilmekte; (Eskiâyin,
yol, mezhep, Farsça
ü
, tarz gibi anlamlara gelmektedir. Bugün din kavrami, sadece "din" kelimesi ile kar
silanmaktadir.

Ibranîce'de önceleri ibadet, kurban ve dua islerini nitelendirmek üzere kullanilan "
odath elohim" deyimi, ayni zamanda "din" kavramini da ifade etmekte idi. Din kavr
amini belirtmek üzere, arasira psikolojik terimler olan "yir'ah" (korku, hasyet), "
emanath" (iman) gibi kelimeler kullanilmistir. Ancak Kutsal Kitap sonrasi literatür
de "dath" kelimesi din için umûmî terim olmustur. Bu kelimenin Farsça "dâd"dan alind
zra ve Ester kitaplarinda hüküm, emir, kanun anlaminda kullanildigi ileri sürülmekt

Eski Yunanca'da din, korku ile karisik saygi anlamina gelen "thrioheya" kelimesi
yle ifade edilmekte idi (bu kelime, örf, âdet anlamina gelir).
Sözlüklerde, Türkçe'de kullanilan "din" kelimesinin Arapça'dan geldigi kaydedilmekte
slâm'dan önce Türklerin, din kavramini ifade etmek üzere, çesitli dönemlerde, "drm",
"nom", "den" gibi kelimeler kullandiklari kaynaklarda yer almaktadir. Bunlardan
"drm", "darm" din, akide anlaminda Sanskritçe "dharma"dan (Pali dilinde dhamma); "
nom", din, inanç, kanun anlaminda, Sogdca'dan geçtigi anlasilmaktadir. Ancak tarihî
vreleri içinde Türk boylan ve devletlerinde din kavramini ifade etmek üzere hangi k
elerin kullanildigini belirlemek güçtür. Bununla beraber Uygur Türkleri arasinda di
ezhebi ifade etmek üzere "din" kelimesinin kullanildigi görülmektedir. Arapça'daki "
kelimesinin kaynagi olarak Orta Iran gösterilmektedir.

Kisacasi Arapça, eski Iran ve eski Türkçe'deki din kelimesinin esas kaynagi konusund
kesin bir sonuca ulasilamamistir.
Bati âlemi, felsefî, ilmî bazi hususlarda, Rönesans'tan sonra eski Yunan'dan etkilenm
ne ragmen, "din" deyimini, eski Yunan'dan da, Hiristiyanligin içinden çiktigi Yahudi
likten de almamis, eski putperest Roma'dan almistir. Latince'de din deyimi için büyü
saygi, itina, titizlik gösterilen, ta'zim edilen sey anlaminda "religio" kelimesi
kullanilmakta idi. Bu kelimenin bir seyi vazife edinmek, tekrar tekrar okumak, y
apmak, ihmal etmemek, anlamina gelen ve uluhiyete karsi vazifesini titizlikle yeri
ne getirmeyi ifade eden "re-legere" den veya baglamak anlamina gelen ve insanla
Tanri arasindaki bagi ifade eden "re-ligare" den çiktigi ileri sürülmüstür. Bunun ya

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 16/314
5/16/2018 simdi Bati dillerinde kulanilan "religion" kelimesinde, belirtilen her iki anlami
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

n bulundugu da savunulmustur.

Hinduizm'in kutsal dili olan Sanskritçe'de din anlaminda "dhr" kökünden gelen "dharm
kelimesi kullanilmaktadir. Kelime, Sans-kritçe'den gelismis, Buddizmin kutsal dil
i olan, Pali dilinde doktrin anlaminda "dhamma" seklindedir. Bu kelime, din, hak
ikat, kanun, yol görev nizam, dogruluk, fazilet gibi anlamlan da içinde bulundurmak
dir. Dharma, insanlarin nasil davranacaklarini tespit eden "Disiplin"! belirtmek
tedir. Bunda, dinî ve ahlâkî düzen sözkonusu oldugu kadar Kozmik düzen de sözkonusud
im, Hinduizm'de oldugu kadar, Buddizm ve Caynizm'de de "Ebedî Kanun"u ifade etmek
için kullanilir.[10]

b- Dinin Tarifi

Asagida Dinler Tarihi arastiricilarinin üzerinde tartistiklari din tarifleri ele al


inacak ve daha sonra Islâm'daki din tarifine yer verilecektir. [11]

ba. Dinler Tarihi Arastiricilarina Göre Din

Dinin yüzlerce tarifi vardir. Din tarifleri, bir kitap dolduracak kadar çoktur. Çesi
i bilim dallarindan bilginler, kendilerine göre bir din tarifi yapmislardir. Bu ta
riflerin hiçbiri üzerinde bir birlik saglanamamistir. Din, Çok çesitli yönleri olan
gudur. Bu sebeple her bilgin, tarifini, onun

bir yönüne agirlik vererek yapmistir. Böylece çok çesitli tarifler ortaya çikmistir.
bu tariflerden birkaç tanesi misal olarak verilecektir:

"Din, insanin kutsal saydigi seylerle olan iliskisidir."

Rudolf Otto

"Din, ruhî varliklara inançtir."


E.B. Taylir (Tylor)

"Din, insanin sonsuzu kavramasini saglayan, akil ve mantiga tabi olmayan zihnî bir
meleke veya yetenektir."

Maks (Max) Müller

"Din, mutlak itaat duygusundan ibarettir."

Slayirmaher (Schleiermacher)

"Din, melekelerimizin serbest olarak kullanilmasini engelleyen yasaklar bütünüdür."


Salmon Reynah (S. Reinach)

"Din, bir inançlar, davranislar ve sosyal hayatin muayyen sartlarina göre olustur
ulmus kurumlar sistemidir".

W. Tilok (VVitold Tyloch) "Din, dua, kurban ve inançla kendini gösteren bir arzudur.
"

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 17/314
5/16/2018 Föyerbah (Feuerbach) Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

"Din, en yüksek içtimaî degerlerin suurudur."

Edvird S, Amis (Advvard S. Ames)

"Din, daima hayat sahibi bir Tanri'ya, yani bir Ilahî Suur ve Irade'nin kâinati yöne
igine ve insanlikla alâkali ahlâki münasebetleri elinde tuttuguna inanistir."

Ceymis Martinö (J. Martineau)

"Din, bir cemaatin meydana gelmesini saglayan âyin ve inançlar sistemidir."


E. Durkheim

Bu tariflerde din; kutsal kavrami, inanç, zihnî meleke, mutlak itaat duygusu, arzu,
içtimaî degerler suuru ve Tanri fikri gibi hususlara agirlik verilerek açiklanmak is
nmistir. Bu sekilde "din'in bir yönüne agirlik verilerek yapilan tarifler, herkesin
erinde birlestigi bir tarif olmamaktadir. Bu tariflerdeki ayrilik; bir yandan din
probleminin karisikligindan; öte yandan, bu tarifleri ortaya atan kimselerin sübjek
tif görüs, duyus ve sahip olduklari dünya görüsleriyle, yasadiklari ortamin umûmî ha
aynaklanmaktadir. Dinin gerçege yakin bir tarifi, yani bütün dinleri içine alacak bi
rifi, ancak din teriminin sinirlari belirlendikten sonra yapilabilmektedir. Bunda
n dolayi Din Bilimleri açisindan bir seyi "din" yapan hususlar söyle siralanmaktadir
: 1. Insanüstü
lanla olmayaniyüce varliklara
belirleyen inanç (Tanri-tanrilar,
hususlar, melekler,
3. Ibadet, dinî âyin cinler 4.
ve törenler, vb.), 2. bir
Ilâhi Kutsk
a dayandirilan kutsal kitaplar-metinler, sifahî gelenekler, ahlâkî kanunnameler, 5.
biatüstü, insanüstü kutsal varliklarla ilgili dinî duygular (korku, sir, güven, gün
nma, baglilik, tevbe vb.), 6. Insanüstü ile irtibat (vahiy, ilham, peygamber, dua, n
iyaz vb.), 7. Bir âlem ve insan görüsü, hayat ve ölüm ötesi inanci, 8. Hayat nizami,
, 10. Orjinal bir muhteva tasimasi, taklit olmamasi.11. Siyasî gayelerle veya çikar
hesaplariyle kurulmus olmamasi, saf ve temiz bir yapiya sahip bulunmasi...

Yukaridaki hususlari özetleyecek olursak, geneflikle bir dinde su elemanlar yerali


r: Tanri kavrami, inanç, ibadet, ahlâk, kutsal kitap, vahiy-ilham, peygamber-kurucu
ve cemaat. Bu elemanlari gözönünde tutarak Dinler Tarihi açisindan dini söyle tarif
iriz: "Din, bir cemaatin sahip oldugu, kutsal kitap, peygamber veya kurucu, Tanri
kavramini da genellikle
yaptigi ibadet, içinde bulunduran,
yerine getirmeye çalistigiinanç sistemi
ahlâkî ve bubütünüdür."
kurallar sisteme bagli olarak

Genel olarak da "din"i söyle tarif etmek mümkündür: Inanis ve davranis sekilleriyle,
anlararasi iliskileri düzenleyen ve insanlarin iyi isler yapmasini, baris ve huzur
içinde, birarada yasamasini saglayan genel kurallar bütünüdür. [12]

bb- Islâm Bilginlerine Göre Din

Islâm bilginleri, dinin çesitli tariflerini yapmislarsa da bu tariflerin birbirine ç


yakin oldugu dikkati çekmektedir. Bunlardan birkaç misal verecegiz.
Seyyid Serif Cürcânî (ö. 816/1413), "Ta'rîfât" baslikli eserinde dini söyle tarif et
"Din, akil sahiplerini Peygamberin bildirdigi seyleri kabule çagiran ilâhî bir kanun
r".[13]

Bu tarife biraz daha açiklik getiren bir baska tarif de su sekildedir: "Din, akil
sahibi insanlari, kendi irade ve arzulariyla bizzat onlar için hayirli olan seylere
sevk eden ilâhî bir kanundur. Yani o , Yüce Allah'in, zatî hayra, ebedî saadete u
re kullarina vaz'ettigi hükümlerdir".[14]

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 18/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Ayri bir din tarifi de söyledir: "Din, akil sahiplerini kendi iradeleriyle halde sa
lâha, âhirette felaha sevkeder"[15] (Taha-nevî).

Bu son tarif, dindar kimsenin dünya ve âhirette mesut olacagini anlatmak Istemektedi
r. Yukarida verilen bu üç tarif, asagi yukari, ayni muhtevayi içinde bulundurmaktadi
Bu tariflerin isiginda, Islam'a göre din; akil sahibi suurlu insanlari, kendi ira
de ve arzulariyla hayirli olan seylere sevkeden ilâhî bir kanundur. Din, peygamberl
in vahiy ve ilhama dayanarak teblig ettikleri seylerin bütünüdür. Din, insanlarin kem
rismek üzere takip edebilecekleri en dogru yoldur. Dini ancak Allah koyar. Hiçbir in
san, hattâ peygamberler bile ilâhî dini meydana getiremez. Peygamberlerin görevi sad

tebligdir.[16]
kli basinda olanDin, ancak insanlar
insanlara içindir.
iyi ve kötüyü Dinden onlar
ögretecek; fayda
onlari göreceklerdir.
iradeleriyle Çünkü
iyi seyleri
ya, kötülüklerden kaçinmaya yöneltecektir.

Gazzâlî de "din" i kul ile rabbi arasindaki muamele olarak tarif etmektedir.[17]

Asrimizdaki Islâm bilginlerince de dinin tarifi yapilmistir. Bunlardan biri söyledi


"Din, iman ve amel mevzuu olarak akil ve ihtiyara teklif olunacak hak ve hayir k
anunlarinin hey'et-i mecmuasidir ki millet ve seriat dahi tabir edilir."[18]

2- Tarih

Tarih, Arapça bir kelime olmakla beraber, ortak Sami "v-r-h" kökünden gelmektedir. B
a göre tarih, "ay"in tarifi demektir. Bu terim; bir taraftan, "bir hadisenin, tari
hî olayin vadesinin tayin ve tesbitini"; diger taraftan da, "bu olayin olus anini,
zaman devresini, kronolojisini" ifade etmektedir. Dolayisiyla bir olayin gününü, ay
i ve yilini bildirmek de "tarih" kelimesi iie ifade edilmektedir.

Kelime anlami disinda "tarih", bir ilim dalinin da adidir. Buna göre tarih; toplum
lari, milletleri etkileyen olaylari zaman ve yer göstererek anlatan; bu olaylar ar
asindaki sebep-sonuç iliskilerini gösteren bir bilim dalidir. Geçmisi gerçekte oldug
bi anlatmaya çalisan bu bilim dali, insanlarin yasayis ve medeniyetlerini de konu e
dinmektedir. Bunun yaninda tarih, millî suurun ve millî duygunun ana mayasi; millî b
ligin de temel harcidir.

Bir bilim dali olarak tarihi nitelendiren çesitli tarifler vardir. G. Monod, tarih
i "Insan eylem ve düsüncelerinin birbirini takip etmesi, gelismesi ve bir zincir olu
sturmasi bakimindan ortaya çikan olaylar bütünü" seklinde tarif etmektedir. E. Beru
in (Beruheim) ise, oldukça uzun bir anlatim içinde, "Tarih"! söyle tarif etmektedir:
Tarih Ilmi, insanlarin zaman ve mekân çerçevesinde husule getirdikleri gelismeleri-b
larin içtimaî bir bünyenin fertleri ve topluluklari sifatiyla yaptiklari eylemlerind
bu içtimaî hayatta söz konusu ayri durumlardaki rol ve önemlerini tayin ve tesbit e
psikofizik etkenlerin meydana getirdigi sebep sonuç iliskileri Çerçevesinde-sonuçlar
tibariyle inceler ve nitelendirir."

Tek basina bir gelisme gösteren hiçbir bilim dali yoktur, f-ler bilim dalinin digerl
eri ile çesitli yönlerden iliskisi vardir. Tarihin arkeoloji, cografya, sosyoloji, f
elsefe, hukuk, iktisat gibi bilim dallariyla iliskileri vardir. Tarihin felsefe
ile iliskisinden tarih felsefesi dogdugu gibi, felsefenin de bir tarihi vardir (F
elsefe Tarihi). Hukuk, tip, iktisat gibi alanlarin tarihi söz konusu oldugu gibi (
Hukuk Tarihi, Tip Tarihi, iktisat Tarihi), dinin, dinlerin de bir tarihi vardir.
Bir bilim dali olarak bu alan, Dinler Tarihi seklinde adlandirilmistir.[19]

B- DINLER TARIHININ TARIFI

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 19/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Dinler Tarihi, dinleri yer ve zaman göstererek inceler. Bu incelemeleri yaparken za


man zaman karsilastirmalara da yer verir. Bazi bilginler dinleri tarihî seyirleri i
nde olduklari gibi anlatmayi uygun bulurken, bazilari da karsilastirma yapmayi ge
rekli görürler. Her iki görüsün savunuculari da Dinler Tarihinin tarifinde bu hususl
e bulundurur. Bundan dolayi Dinler Tarihinin tarifi, tarihî ve karsilastirmali inc
emelere göre iki sekilde yapilabilir.

Tarihî incelemelere göre Dinler Tarihi; tarih ve filoloji metod-larint kullanarak di


nleri dogus ve gelismesinden inanç, ibadet, ahlâk vb. konularina kadar, tarihî seyir
nde inceleyen bir disiplindir. Karsilastirmali incelemelere göre Dinler Tarihi; di

erin diger dinlerle


lastirmali olan
olarak ele münasebetlerini
alan benzer, farkli ve ortak hususlarini karsi
bir bilim dalidir.

"Dinler Tarihi" deyimi, çogul kullanilisiyle ("dinler" seklinde) her dinin ayri ta
rihî bir vakia olarak ele alinmasi keyfiyetini ifade eder. "Din Tarihî", tarihî devam
iligi içinde, "din"in mahiyeti ve hakîkatini incelemek anlamina gelir. Dinler Tarih
bazi bilginler tarafindan titizlikle Din Mukayesesi ve Din Fenomenolojisinden a
yri tutulur. Bununla beraber pratikte tarihî bir dinin bu zikredilen iki disipline
bir ölçüde basvurulmaksizin incelenmesi zordur. Dinler Tarihi, büyük önemi bulunan
dalidir. Çünkü herhangi bir dinin tarihî verileri, bir degerlendirmeye girisilmeden
uygun bir sekilde belirlenmeli ve arastirilmalidir. Bu da ancak Dinler Tarihi y
ardimiyle mümkün olur.[20]

C- DINLER TARIHININ KONUSU

Dinler Tarihinin konusu, tarih sahnesinde görülmüs bütün dinlerdir. Günümüzde yasam
er bulundugu gibi, bugün mensubu kalmamis dinler de vardir.

Her iki din çesidi de Dinler Tarihinin konusudur. Dinler Tarihi, hak, bâtil ayrimi g
etmeksizin, hem ilâhî dinleri, hem de digerlerini inçeler. Tek tek dinlerin prensipl
ini, onlarin çikis ve gelismelerini konu edinir.

Kisaca ifade etmek gerekirse Dinler Tarihi, bugüne kadar gelmis veya gelmemis olsu
n, insanlik alemindeki bütün dinleri inceler, Icabinda karsilastirir.
Dinler, çesitli sekillerde siniflandirilmaktadir. Ancak bütün bilgin-lerce kabul edi
n bir din tarifi olmadigi gibi, kesin bir siniflandirma da yoktur.

Yoakim Vah (Joachim Wach), dinleri "kurucusu olan dinler", "geleneksel dinler"; Güs
tav Mensing (Gustave Mensching) ise "millî dinler", "evrensel dinler" seklinde ikiy
e ayirir. A. Simmel (Annemarie Schimmel) de dinleri; "ilkel kabile dinleri", "mi
llî dinler", "evrensel dinler" diye üçe ayirir.[21] Dinlerle ilgili bir baska tasnif
e söyle yapilmaktadir:

1- Sakramental (dinî âyin ve törene dayanan) din,

2- Profetik (Peygambere dayanan) din,


3- Mistik (tasavvufî) din.

Dinler, "ensâbî" ve "eskâlî" olarak da; çikis yerlerini esas alan cografî durumlarin
siniflandirilmaktadir. Bunlarin disinda da çesitli tasnifler yapilmistir.[22]

Islâm bilginleri, dinleri "hak dinler", "bâtil dinler" veya vahye dayanan ilâhî dinl
vahye dayanmayan tabiî dinler seklinde ikiye ayirmaktadir. Ibn Hazim (Ö.456/1064) ve
Sehristânî (Ö.548/1183) gibi Müslüman Dinler Tarihçileri, hak dinler karsiliginda "m

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 20/314
5/16/2018 bâtil dinler karsiliginda ise "nihai" deyimini kullanmislardir.[23] Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

D- DINLER TARIHININ METODU

Her bilim dalinin kendine mahsus bir metodu vardir. Dinler Tarihinin tarih, sosyo
loji ve filolojinin metotlarindan da faydalanmakla beraber, kendine has bir "nite
lendirici" (deskriptif) metodu vardir. Din Felsefesi hariç, diger din bilimleriyle
paylastigi bu "nitelendirici" metodu ile Dinler Tarihi, herhangi bir dinin savu

nmasini
lim üzerine
dali, alan
dinleri, teoloji (ilahiyat),
olduklari Kelâm
gibi ele alir. gibi dolayi
Bundan bilim dallarindan ayrilir.
Dinler Tarihi Bu ça
alaninda bi
lisan bilginler, aslinda bir dine mensup olsalar da, olmasalar da, ilmî arastirmala
rda tarafsiz davranmak zorundadir. Çünkü genelde Din Bilimleri, kuralkoyucu (normat
degildir; deger yargilariyla ugrasmaz, olaylari, oldugu gibi, ayrintilariyla tan
itir ve nitelendirir.

Dinler Tarihi'nde, nitelendirici metot yaninda, karsilastirma metoduna da basvuru


lur. Dinlerde çesitli fenomenler bulunur. Bu fenomenlerin belirlenmesi, fenomenoloj
ik metoda baglidir. Fenomenolojik me-todla belirlenen "fenomen"ler, karsilastirm
a metodu ile karsilastirabilir.[24]

E- DINLER TARIHININ DIGER BILIM DALLARIYLA ILGISI

Modern bilginler, bilimleri siniflandirirken, din ile ilgili bilim dallarini bir
ana böl um altinda biraraya getirmislerdir.

Daha sonra "Din Bilimleri" basligi altinda toplanacak bu bilim dallari; Dinler Ta
rihi, Din Fenomenolojisi, Din Sosyolojisi, Din Psikolojisi ve bazi bilginlere göre
Din Felsefesinden olusur.

Ortaçag'da Kilise tek otorite idi. Kilise, Hiristiyanlik disindaki dinlerle ilgilen
ilmesine izin vermiyordu. Sömürgecilik sonucu Bati, temasa geldigi toplumlarin, ilke
lsayesinde
kabilelerin dinlerini
serbest incelemeye
arastirma baslamis,
imkânlari Kiliseye
dogmustu. karsi
Böylece gerçeklestirilen
evrimcilik reform
cereyani moda ha
line gelmis, bu etkilerle dinin kaynagi hakkinda tezler ileri sürülmüs ve tartismala
baslamisti.

Dinin kaynagi konusundaki bu tartismalar, ileride üzerinde durulacagi gibi, evrimci


lik ve diger tezlerin ilk heyecaninin geçmesi ve karsi tezlerin ortaya atilmasiyla
, dinin ilmî ve tenkidî bir sekilde incelenmesinin gerektigini ortaya koymustur. Bu
lmî ve tenkidî arastirmalari yürütebilmek için üniversitelerin bünyesinde Dinler Tar
arastirma enstitüleri kurulmus; bu, yukarida adi verilen diger bilim dallari için d
e tekrarlanmistir. Bu bilim dallarinda zamanla yapilan çalismalar gelismis ve din
probleminin çesitli veçhelerini aydinlatmaya dayanan bu bilim dallarinin arasindaki
yakinlik göz önünde tutularak, bunlar Din Bilimleri basligi ile bir çati altinda top
istir.
Dinler Tarihi ile ayni Din Bilimleri çatisi altinda bulunan diger bilim dallari üzer
inde de kisaca durmakta fayda vardir.

Din Fenomenolojisi: Fenomen, görünen seydir. Fenomeno-loji, görünen seyin sistematik


rak tartisilmasidir. Dinin görünen, disa akseden yönlerini sistematik olarak inceley
bilim dali da Din Feno-menolojisidir. Din Fenomenolojisi, tarihî gelismesini dikk
ate almaksizin, dinî olgulari, görünen yönleriyle konu edinir. Çesitli dinlerin ibad
inlerini, kutsal yer, zaman, esya ve sahsiyetlerini inceler, ortak noktalari bulm

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 21/314
5/16/2018 aya çalisir. Bununla beraber dinde görünmeyen seyler de bulunur. Bunlar da bir zemi
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

erlesip kendilerini hissettirdiklerinde, tezahürleri ortaya çiktiginda inceleme konu


su olur.

Din Fenomenolojisi, dinî duygunun ve bu duygunun tezahürlerinin hemen hemen bütün dü


birbirine benzedigine isaret eder; bütün dinlerin aslinin ve gayesinin bir oldugunu
isbat etmeye çalisir. Bunun yaninda, dinî rumuzlarda gizli olan manayi ortaya çikarm
ve mecazî sözlerin kutsal anlamini çözmeye ugrasir.

Din Fenomenolojisi, materyelini Dinler Tarihi'nden alir. Ancak o, bu materyelini


tarihî olmaktan ziyade sistematik bir açidan degerlendirir. Böylece dinî prensipler

inîbazi
le fenomen ve gelismeleri
noktalarda karsilastirir.
birlesmesine Dinbilim
ragmen, bir Fenomenolojisi,
dali olarak,diger din bilimleriy
ayrildigi yönler de
vardir.

Din Sosyolojisi: Din-toplum münasebetlerini, bu münasebetlerden dogan olaylari ve d


gruplari inceler. Dolayisiyle bu bilim dali, sosyal dinî kurumlan, dinin devlet, m
illet, aileye karsi tutumunu, din alaninda meydana gelen sosyolojik olaylari, çesi
tli dinî cemaatlerin toplumla olan münasebetlerini konu edinir. O halde Din Sosyolo
sinin konusu, toplumun ana sekilleri ve dinin dis belirtileri ile sosyolojik süreçl
, bunlarin yapi ve kanunlaridir. Diger bir anlatimla bu bilim dali, tarih boyunc
a özel ve müsahedeye dayanan din ve toplum arastirmalarini; dinin sosyal hayattaki t
ezahürlerini konu edinir.

Din Sosyolojisi,
k üzerinde bir yandan
köprü kurmaya toplum, öte yandan din bilimlerine dayanir; bu iki aya
çalisir.

Din Sosyolojisi, dinin teorik, pratik ve sosyolojik anlatimlarini incelerken Din


Psikolojisi ve Karsilastirmali Dinler Tarihi ile konusunu paylasir. Tabiî ve dinde
n dogan gruplari incelerken, Din Bilimlerinin genel verilerinden ve toplum bilim
lerinden yararlanir. Yine dinî gruplardan olan "cemaat", mezhep, tarikat ve gizli c
emiyetler de Din Sosyolo-jisi'nin konulari arasindadir.

Din Psikolojisi: Bu bilim dali, modern psikolojiye paralel olarak gelismis ve on


un bir dali haline gelmistir. Din Psikolojisi her seyden önce, insana ait dinî hayat
in çesitli yönlerini psikolojik açidan inceler. Yani Din Psikolojisi dinin psikoloji
yönünü, ferdin dinî tecrübesini ve tecrübenin çesitli tezahürlerini açiklamaya çalis
o, dinin insan
Ruh-beden ruhundaki
iliskisi temel özelliklerini,
Ile çevre-kültür davranislara
etkilerinin bütünlügü etkilerini
içinde ele konu edinir.
alinan dinî in
dünyasinda çesitli gelismeler gösterir. Bu sebep-!e, Din Psikolojisi, dinî yetenekte
slayarak, insan tiplerini dikkatlice inceleyip özel tipolojiler tesbit eder; büyük d
sahsiyetlerin iç hayatlarini ele alarak onlarin ruhî halleriyle ugrasir. Kisinin di
uygu, düsünce ve yasayisi Din psikolojisi'nin konusudur. O, fertte din duygusunun n
il dogup gelistigini, ihtida ve inkâr olaylarini, dinden dogan ruhî gerginlikleri ve
süpheleri inceler.

Din Psikolojisi, genel psikolojinin bütün metodlarindan faydalanarak kendi alanina


ren konulari inceler. Bu bilim dali, dindarligin fert ruhundaki gelisim seyrinin
arastirilmasinda genel psikolojideki temel prensiplerden, verilerden hareket
eder, anketlerden, testlerden, gözlemlerden faydalanir.

Din Felsefesi: Din Sosyolojisi, Din Psikolojisi gibi konusu "din" olan Din Felse
fesi, "din"i felsefî açidan inceler. Bu inceleme sirasinda aklî ve tarafsiz bir yol t
tar. Bu bilim dali, Tanri inancina felsefî bir temel bulmaya çalisir. Bundan dolayi
Din Felsefesi alaninda çalisanlarin gayesi dinin hak veya batil oldugu meselesiyle
ugrasmak degil, dinî hükümlerin mantigini ortaya koymaktir. Bu gaye ile onlar, en b
ta Allah'in varligi ile ilgili delillerin tenkit ve tahlilini yapar, bunlarin ne
ölçüde tutarli ve basarili olduklari üzerinde durur.

Din Felsefesi'ni diger din bilimlerinden ayiran, ondaki hüküm verme özelligidir. Dig

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 22/314
5/16/2018 din bilimleri, nitelendirici metoda dayanarak dini meseleleri açiklamaya çalisirken
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

; Din Felsefesi, oniarin vardiklari sonuçlardan genis ölçüde yararlanir ve bu sonuçl


sigi altinda bir takim hükümlere ulasir. Hattâ Din Felsefesi, dini konu edinen bilim
allarinin vardiklari sonuçlan ve bu sonuçlara varmak için onlarin kullandiklari me
i hakkinda da hüküm verir.

Din Felsefesi, dinin mâhiyetini, insanin dinî hakîkatlarla alâkasini konu edinir, Bu
im dalinin ele aldigi konularin basinda Allah'in varligi, sifatlari, Allah-âlem il
iskisi, yaratma, âlemin gayesi, yeniden dirilme, peygamberlik ve vahiy gibi genis öl
metafizik bir karakter tasiyan meseleler yeralir. Ayrica ilim-iman, ilim-din, d
in-kültür (din-sanat, din-siyaset, din-dil- edebiyat), dinî tecrübe, dinî suur gibi

ar da bu bilim dalinin ugrastigi meseleler arasindadir.


Dinler Tarihinin bu belirtilenler ile yakin ilgisi disinda, destek aldigi birtak
im bilim dallari daha vardir. Bunlarin basinda tarih gelir. Tarih, yer ve zaman
göstererek geçmisteki olaylari ele alan bir bilim dali olmasi itibariyle, gerek geçm
teki dinler ve gerekle yasayan dinlerin tarihî gelismesi bakimindan Dinler Tarihin
e malzeme verir.

Dinî metinlerin degerlendirilmesi dile baglidir. Bu bakimdan, Din-Ier Tarihinin de


stek aldigi diger bir bilim dali da Filolojidir. Ayrica Mitoloji, Etnoloji, Arke
oloji, Sanat Tarihi, Folklor ve benzeri bilim dallarindan da Dinler Tarihi arast
irmalarinda faydalanilir.[25]

F- DINLER TARIHININ ÖNEMI, LÜZUMU VE GELISMESI

1- Dinler Tarihinin Önemi ve Lüzumu

Günümüzde, çesitli sebeplerle diger dinleri ögrenmek, bir aydin 'Çin kaçinilmaz vazi
gelmistir. Çünkü her aydinin genel kültürü içinde, Dinler Tarihi kültürüne de Ihtiya

Dinler Tarihi, çesitli dînleri en dogru biçimde ögreten bir bilim dalidir. Dinler Ta
sayesinde, dîn olgusu karsilastirilmali olarak daha iyi anlasilabilir.

Günümüzde insanlar ve toplumlar, bir yandan birbiriyle yakin ticari, iktisadî, siyâs
askerî, dinî münasebetler içindedir. Bu münasebetlerin saglikli bir sekilde yürümes
arin bilinmesine ve ona göre davranilmasina baglidir. Öte yandan basin-yayin, seyah
, sportif faaliyetler gibi vasitalarla insanlarin birbirleri hakkinda bilgi edin
me yol ve imkânlari artmistir. Bütün bunlar sonucunda diger inançlar ve hattâ geçmis
anlarin inançlari da merak konusu olmustur. Bunun yaninda dinlerarasi rekabet, mis
yoner faaliyetleri, insanlari hem kendi dinlerini, hem de diger dinlen daha iyi ögr
enmeye itmistir. Bir dini savunmak, diger dinleri iyi bilmeye bagli oldugu unutu
lmamasi gereken bir husustur. Aksi takdirde basariya ulasmak mümkün degildir. Bu, b
inler ve din mensuplari için geçerlidir. Her din mensubu; mensup oldugu dini, daha
i anlamaya, kavramaya ve diger dinler karsisinda savunmaya önem vemekte; en dogru
ve vazgeçilmez din saymaktadir. Bir kimsenin baska bir dini karalama ve kötüleme yo
gitmeden, kendi mensup oldugu dine bagli olmasini ve ona önem vermesini normal sa
ymak lazimdir. Bundan dolayidir ki Sehristanî, "el Milel ve'n-Nihal" adli eserini
yazmasinin sebebini", okuyanlara ibret, bundan ibret alanlara da bir isik olsun
diye bir özette topladim" ifadesinde ortaya koymaktadir.[26]

Islam Dünyasinda ve Müslümanlar arasinda Dinler Tarihi ve Karsilastirmali çalismalar


rsi menfi bir tavir oldugu anlasilmaktadir. Günümüzde de bazi kesimlerde ayni menfi
vira rastlanmaktadir. Türkiye'de Dinler Tarihine, özellikle baska dinlerden bahsedil
mesine olumsuz yaklasim dikkati çekmektedir. Halbuki Dinler Tarihi ve Karsilasti
rmali çalismalar hem faydali hem de Islâm'a uygundur. Bunu kavrayan ebu Hasan Ali el

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 23/314
5/16/2018 Hasan en Nedvî, özet olarak, bunun önemini söyle belirtmektedir: "Mukayeseli çalis
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

lan ihtiyaç büyüktür. Çünkü Müslüman, mukayese yapmadikça, Islâm'in ve bu ebedî ve k


ah'in kendisine verdigi nimetin degerini bilemez. Müslüman, Islâm'in ibadet ve inanç
slarini diger dindekiler-le mukayese etmedikçe, Islâm'a olan sükür ve övgüyü hakkiyl
demez". Nedvî, ayrica Hz. Ömer'in "Islâm'in içinde büyüyüp de Cahi-liye Dönemi'ni bi
imse Islâm'i merhale merhale bozabilir" dediginin rivayet edildigini de kaydetmekt
edir.[27]

Kanunî'nin, Süleymaniye Camiî Vakfiyesi'nde, Süleymaniye Camii imaminda aranacak vas


r arasina, "Islâm'in yüce gerçegini ortaya koyabilmesi için mukayeseli dinler ve di
arihini bilecektir" sartini da koydugu belirtilmektedir.[28] Bu, dört asir önce bile

Dinler Tarihi'nin
vermeye öneminin
çalisan Dinler kavrandiginin
Tarihi'nin delilidir. Bunun
ve Karsilastirmali için
Dinler bütün dinlen
Tarihi'nin önemioldugu
ve lüz
u ortadadir.

Dinler Tarihi alaninda ilk ve önemli çalismalari yapanlarin Müslüman bilginler ol


görülmekte ve dikkati çekmektedir. Çünkü onlar, bu konuda, Kur'ân-i Kerim'i örnek a
Kur'an-i Kerim'de diger dinler hakkinda bilgi verilmektedir. Müslümanlarin, Kur'ân
Kerim'de zikredilen diger dinlerle ilgili bilgileri hakkiyla anlayip dege
rlendirmeleri de yine ancak Dinler Tarihi sayesinde mümkün olabilmektedir. Bundan d
ayi hiçbir Müslüman, Dinler Tarihi'ne menfi bak-mamalidir. Müslüman bilginler ve Müs
Dinler Tsrihi'nin önemini kavramis ve diger dinlerle yakinen ilgilenmislerdir. Bu
ilginin çok çesitli sebepleri vardir.

Onlarin diger dinlerle ilgilenme sebeplerini söyle siralamak mümkündür:


1- Islâm'in yayilmasi sonucu Müslümanlarin hâkimiyetleri altinda bulundurduklari vey
msu olduklari topluluklarin inançlarini ögrenme ihtiyacinin dogmasi,

2- Islâm'i diger din ve inanç sahibi milletler arasinda yayabilmek "Çin onlarin
hip olduklari dinlerin ögrenilmesi ve Islâm'in üstünlüklerinin ortaya konu
esi,

3- Müslüman olanlar arasinda eski inançlarini devam ettirenlerin bulunmasi sebebiyl


bu inançlarin kaynaklarinin Islâm öncesine dayandiginin gösterilebilmesi,

4- Diger din ve mezheplerin Islâm inanç esaslarini bozmak yolundaki faaliyetleri ka


isinda Islâm'in
in ortaya savunulabilmesi,
konulabilmesi, diger din ve Inançlarin yanlis ve eksik noktalarin

5- Kur'ân'in kendisinden öncekileri tasdik etmesi, her kavme uyarici gönderildigini


onlarin "Islâm çizgizi" üzerinde bulunduklarini bildirmesi seklindeki bilgilerin iz
edilebilmesi ve degerlendirilebilmesi,

6- Islâmî müsamahanin gösterilebilmesi ve anlatilabilmesi,

7- Kur'an-i Kerîm'in, diger ilâhî kutsal kitaplarda Hz. Muham-med'in geleceginin yaz
i oldugunu haber vermesi dolayisiyle, hem bunun tetkiki hem de bu hususa diger d
in mensuplarinin dikkatinin çekilmesi.[29]

2- Dinler Tarihinin Gelismesi

Insanlar baskalarinin inançlarini merak eder, arastirip ögrenmek ister. Bu bilgiyi i


lk defa eski Yunan ve Roma yazarlarinda görüyoruz. Bunlardan Heredot (M.Ö.V. Yüzyil)
astirma yaptigi milletlerin dinleri hakkinda bilgi vermistir. Bu merak Ortaçag Avr
upasinda da vardi. Ancak diger dinlerden söz eden yazarlar, Hiristiyanlar kapilmas
in diye o dinleri kötüleme yolunu tercih ediyorlardi. Bu ölçüsüz gidise son veren Mü

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 24/314
5/16/2018 lar olmustur. Böylece dünyadaki çesitli dinler hakkinda biigi verilmis ve bu bilgile
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

bugün için de malzeme teskil etmistir.

Günümüzdeki modern Dinler Tarihi çalismalarinin baslangici bir buçuk yüz yila yakin
dayanmaktadir. Aslinda bu devreyi Islâm Âlemi ve Bati'daki bazi çalismalar hazirlam
tir. Bu çalismalarin gelismesi özet olarak söyledir:[30]

a- Islâm Âleminde Dinler Tarihi Çalismalari

Islâm Alemindeki Dinler Tarihi ile ilgili çalismalar açiklanmadan önce bu konuda ilk
nagin Kur'ân-i Kerîm oldugu belirtilmelidir.

Çünkü Kur'an'da "Ehl-i Kitap" deyimi kullanilmakta, Yahudilik, Hiristiyanlik üzerind


rulmakta, Hanîflik, Sabiîlik, Mecusîlik ve Putperestlikten de bahsedilmektedir.

Hicrî ilk yüzyilda dinî tartismalari ihtiva eden "makale"îer (daha sonralari "makâlâ
nci yüzyildan itibaren de diger dinlerle ilgili "reddiye" ler yazilmistir. Takip ed
en yüzyillarda firka-mezheplerle beraber diger dinlerden de bahseden "el-firak" (f
irkalar), "er-redd", "ed-diyânât" (dinler) ve "el-milel" (milletler) tarzinda eserle
r ortaya çikmistir. Bunlar, sonunda, "el-Milel ve'n-Nihal" sekline dönüsmüstür. Mile
dinler; nihai (dinler-mezhepler), bâtil dinler karsiliginda kullanilmistir.

Islâm Âlemi'nde Dinler Tarihi ile Ilgili olarak yazilmis çok sayida eser vardir. Bun
rdan birkaç örnek verelim: "el-Firak" tarzinda el-Bagdâdî'nin (Ebu Mansûr Abdulkâdir
Ö. 429/1038) "el-Fark Beyne'l-Firak"i ; "el-Milel ve'n Nihal" tarzinda el-Bakillânî
in (Kadi Ebu Bekir, Ö.403/1012) "El-Milel ve'n-Nihal"i, Ibn Hazim'in (Ebû Mu-hammed
Ali b.Hazm, Ö.456/1064) "Kitâbu'l-Fasl fi'l-Milel ve'l-Ehvâi ve'n Nihal"i; el-Esferâ
n (Ebu'l Muzaffer, Ö.471/1078) "el-Milel ve'n-Nihal"i ve Sehristânî'nin (Ebu'l-Feth
hammed b. Abdilkerîm es-Sehristânî, Ö.548/1183) "el-Milel ve'n-Nihal" adli eserleri,
e çesitli dinlere yer veren önemli kaynaklardir. "ed-Diyânât" tarzinda Hasan b. Musa
Nevbahtî'nin (Ö. 298/910) "el-Ârâu ve'd-Dfyânât"; "el-edyân" tarzinda Ebu'l-Maâlî Mu
dullâh'in (Ö. 485/1092)" Beyânu'l-Edyân"! Islâm Alemindeki genel anlamda ilk Dinler
çalismalari sayilabilir. "er-Redd" tarzinda yazilmis çok sayida eser vardir. Bunlar
a Gazâlî'nin (Ö.505/1111) "er-Reddü'l-Cemîl" i misal olarak verilebilir. Bütün bu ç
nda yalniz Islâm
" Kitâbu-I Esnam"öncesi Arap
i zikre rnüsrikligini
deger konu edinen Ibn Kelbî'nin (Ö.204 ? 206/81
bir çalismadir.

Islâm Âlemi'nde Karsilastirmali Dinler Tarihi alaninda da kayda deger çalismalar yap
mistir. Bunlarin en basta geleni el-Bîrûnî'nin (el-Beyrûnî) (Ebur-Reyhan Muhammed b.
el-Birûnî, Ö.440/1048 sonrasi, muhtemelen 453/1061) "el-Âsâru'l-Bâkiye" ve "Kitâbu'
'l-Hind" adli eserleridir.

Bunlarin yaninda Ibn Nedim'in (Ö.380/990) "Fihrisf'i; Muham-med b.el Huzeyl'in {Ö. 2
26/840) "Kitâbu'l-Mecûs ve "Kitâbu's Sane-viyye" si; Ebu'l-Abbâs Ahmed b. Muhammed e
rahsî'nin (0.286/ 899) "Risale fî Vasfi Mezâhibi's-Sâbiîn'i; Ebû Zeyd el-Belhî'nin (
) "Kitâbu Serâyii'l-Edyân'i; Abdullah b. Mukaffâ'nin (Ö.142/759) eski Iran dinleriyl
li tercümeleri vardir. Ayrica Arapça yazilmis çok sayida Dinler Tarihi ile ilgili es
lere rastlanmaktadir.[31]

b- Batida Dinler Tarihi Çalismalari

Bati'da modern anlamda Dinler Tarihi çalismalari Maks (Max) Müller (1823-1900) ile b
aslamistir. Maks Müller, 1856'da "Karsilastirmali Mitoloji" ve 1870'de yayinlanan
"Dinlerin Esasi ve Gelismesine Ait Ders Notlan" adli eserleri ile diger dinleri

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 25/314
5/16/2018 inceleme yolunu açmis ve büyük ilgi görmüstür. Ingiltere'de yerlesmis, Oxford Üniver
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Dinler Tarihi dersleri vermis olan Alman asilli Maks (Max) Müller,"Dogu'nun Kutsal
Kitaplari Tercüme Serisi"ni baslatmis, ilk defa "Din Bilimleri" deyimini kullanmi
stir. O ve takipçileri, dinlerin ilmî incelenisinde filolojiyi anahtar kabul etmis v
e dinin özüne ancak dil arastirmalari yoluyla gidilebilecegini ileri sürmüslerdir.

Daha sonraki yillarda Hollanda'da C.P. Tiyel (Tiele) ve Santopi dö la SosI (Chante
pie de la Saussaye), bu alanda önemli çalismalar yapmislardir. Böylece zamanla Paris
Brüksel, Roma gibi merkezlerde Dinler Tarihi, Üniversite ders programlari içinde yer
lmistir.

XIX.gelismistir.
nla Yüzyilin ikinci yarisindan
Günümüze kadar sonra
gerek Dinler Tarihi
dogrudan alaninda
dogruya yapilan
bu alanda çalismalar
ve gerekse zama
karsilas
rmali veya fenome-nolojik alanda yapilan çalismalar dikkati çekmektedir. Bu devrede,
çesitli ülkelerde zikredilen alanlarda bir hayli bilgin yetismistir. Bunlar arasind
a R. Pettazzoni, M. Elyad (Eliade), Van der Löv (Leeuw) basta olmak üzere, R. Otto,
G.Mensing (Mensching), J. Vah (Wach), F. Hay r (Heiler), G. Dumezii, E.G. Parrin
der, S.G.F. Brandin (Brandon), Erik F Sarp (Eric F. Sharpe), NInian Smart, M. Ki
tagawa, R.C. Zaehner, Uqo Bianchi, W. Cantvvell Smith, Ake V.Strom, Hans J. Scho
eps ve Michael Pye'yi sayabiliriz. Bati'da Dinler Tarihi ve Karsilastirmali Dinl
er Tarihi çok ilgi görmüs; çesitli üniversitelerde kürsüler kurulmus ve ilmî dergile
r.[32]

c- Ülkemizde Dinler Tarihi Çalismalari

Islâm Âlemi ve Bati'daki Dinler Tarihi çalismalarindan yararlanarak Osmanli Devleti


son devresinde bu alanda bazi çalismalar yapilmistir. Aslinda Islâm Âleminde yerles
s "Milel-Nihal" ve "Kasas-i Enbiyâ" tarzindaki eserlerin tercüme gelenegi XIX. yüzyi
kadar devam etmistir. Sonunda yenilestirme hareketleri çerçevesinde kurulan Darülfü
Edebiyat Fakültesinin 1874 yili ders programinda, Tarih-i Umumî ve Din-i Esâtîri'l E
in dersi bulunmaktadir.

II. Mesrutiyetten sonra 1911'de "Ulûm-i Seriyye" dersleri arasinda 6 saat "Târîh-i D
Islâm" ve Târîh-i Edyân" dersleri birlikte programda yeralmistir. 1914'de "Ulûm-i S
e Subesi"nin
'besi"nin Medresetu'l
ders Mütehassisîn'e
programinda dönüstürülmesinden
da "Târih-i Edyân" sonra
vardir. 1918'de "Kelâm, Tasavvuf ve
Medresetu'l-Mütehassis
edrese-i Süleymâniyye'ye çevirildiginde "Hikmet ve Kelâm Su'besi"nde yine bu ad alti
Dinfer Tarihi okutul-mustur.

Tevhîd-i Tedrisat Kanunu çikinca, Medrese-i Süleymâniyye Ilahiyat Fakültesi adini al


. Bu ilk Ilahiyat Fakültesinin ders programinda "Türk Târîh-i Dînîsi" ve "Târîh-i E
dir. 1933'de Ilahiyat Fakültesinin kapatilmasindan sonra kurulan Islâm Tetkikleri E
titüsünde, "Türk Dinleri ve Mezhepleri Tarihi", "Umumi Dinler Tarihi" dersleri vardi
1936'da bu Enstitü de kapatilmistir. 1949'da Ankara Ilahiyat Fakültesi, daha sonra
mam-Hatip Okullari, Yüksek Islâm Enstitüleri ve Erzurum Islâmî Ilimler Fakültesi açi
de Yüksek Islâm Enstitüleri de Ilahiyat Fakültesine çevrilmistir. Halen, Türkiye'de
etim hizmeti veren 24 Ilahiyat Fakültesi vardir.

Bütün bu belirtilen orta ve yüksek derecelKegitim kurumlarinda "Dinler Tarihi" dersi


eralmaktadir. Ilahiyat Fakültesinin çogunda Dinler Tarihi alaninda önemli çalismalar
tezleryapilmaktadir.

Dinler Tarihi olarak ülkemizde yayinlanmis belli basli eserler ve yazarlari sunlar
dir:

1- Semseddin Sami, Esâtîr (1878).

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 26/314
5/16/2018 2- Ahmet Mithat Efendi, Târîh-i Edyân (1911). Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

3- Mahmud Es'ad b. Emîn Seydisehrî, Târîh-I Edyan (1912-1915)

4- Es'ad, Târih-i Edyân, Istanbul (1911-1912).

5- M. Semseddin (Günaltay), Târîh-i Edyân (1922).

6- H. Ömer Budda, Dinler Tarihi (1935).

7- Ömer Riza Dogrul, Yeryüzünde Dinler Tarihi, Istanbul (1947).

8- Annamari Simel (Annemarie Schimmet), Dinler Tarihine Giris, Ankara (1955).

9- Mehmet Taplamacioglu, Karsilastirmali Dinler Tarihi (1966). 10,, Hüseyin G. Yur


daydin-Mehmet Dag, Dinler Tarihi (1978). 11. Ekrem Sarikçioglu, Baslangiçtan Günümüz
er Tarihi,(1983). [33]

I.- Bölümün Bibliyografyasi

- A. Hamdi Akseki, Islam, Istanbul 1943, 1-16

- Mehmet Aydin, Din Felsefesi, Izmir 1987, 1-14 vd.

- Ugo Bianchi, The History of Religion, Leiden 1975, 1-27, 36, 62, 66 vd.;

- Seyyid Serif Cürcâni, Ta'rifat, Istanbul 1253, 72

A Dictionary of Comparative Religion, nesr. S.G.F. Brandon, London 1970 (Bkz. Re


ligionsgeschichte, Comparative Religion, Phenomenology of Religion, Philospohy of
Religion, So-ciology of Religion Pychology of Religion mad.)

- D.B. Mc Donald, "Din", Islam Ansiklopedisi, Istanbul 1963., II 590-591

- Dictionnaire des Religions, (Basin Direktörü) Paul Paupard, France 1983, 1421-143
5, 1552

- Henry Dumery, Phenomenologie et Religions, Paris 1962, 4-6, 77-78.

- Mircea Eliade, La Nostalgie des Religions, Editions Gallimard 1971, 17-77 (In
g. The Ouest-History and Meaning in Religion, Chicago 1969, 12-37.) Bu eser, Me
hmet Aydin tarafindan "Di-nin Anlami ve Sosyal Fonksiyonu" basligiyla Türkçe'ye terc
e edilmis ve 1990 yilinda Kültür Bakanligi yayinlan arasinda çikmistir.

- Encyclopedia of Religion and Ethics, nesr. J. Hastings, New York 1951

- Robert S. Ellwood, Words of the VVorlds Religions, New Jersey 1977, 4-19

- Gazalî, Ihyâu Ulumi'd Din, Misir 1967, IV/531

- M. Semseddin (Günaltay), Tarih-i Edyan, Istanbul 1338, 3-13, 26-39

- The History of Religions, nesr. M. Eliade-M. Kitagawa, Chicago 1973.

- Historie des Religions, Editions Gallimard 1971, 1/3-59

- Ibn Manzur, Lisanu'i Arab, Beyrut 1958, Xlll/169-171

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 27/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

- Râgip el-Isfehâni, Müfredat, Kahire H. 318, H/26-27.

- Toshiko Izutsu, Kur'an'da Allah ve Insan, Çev. Süleyman Ates, Ankara 1975, 187-217
.

- Abdurrahman Küük, "Dinler Tarihi Dersinin Okutulmasinda Karsilasilan Zorluklar ve


Bunlarin Giderilmesinde Takip Edilecek Esaslari", Din Ögretimi ve Din Hizmetleri S
emineri, Ankara 1991, 275-282.

- Ahmet Mithad, Tarih-i Edyan, Istanbul 1911, 2-13

- Ebu'l Ala el-Mevdudi, Kur'an'a Göre Dört Terim, Çev. O. Cilaci -

I. Kaya, Istanbul 1982, 109-122. ,. .;

- Ebu'l Hasen Ali el-Haseni en-Nedvî, el Erkânu'l-Erbea, Beyrut 1968, 8.

- G. Mensching, Sociologie Religieuse, Paris 1951, 10-21.

- Michael Pye, Comparative Religion, London 1975, 220-251.

- Salamon Reinach, Histoire Generale des Religions, Paris 1976, 1-5

- Helmer Ringgren-Ake V. Ström, Religions of Mankind, Çev. N.L. Jensen, London 1966
, XVII.

- Ekrem Sarikçioglu, Baslangiçtan Günümüze Dinler Tarihi, Istanbul 1983, 13-18

- Annemarie Schimmel, Dinler Tarihine Giris, Ankara 1955, 3-7

- Ninian Smart, The Phenomenon of Religions, Gr. Britain 1978

- H. Joachim Schoeps, An Intelligent Person's Guide to the Religions of Mankind,


Çev. R-Clara VVinston, London 1967, 3-5, 48

Eric J. Sharpe, 50 Key VVords-Comparative Religions,*Gr. Britain 1971, 52-54

Mahmud Es'ad b; Emin Seydisetiri, Tarih-i Edyân, Istanbul 1911-1914, 3-12

Ebu'l Feth Muhammed b. Abdulkerim es-Sehristanî, ei-Milel ve'n Nihal, Kahire 1975

Muhammed Ali El-Famki et-Tahanev\ Istilahatu'l Fünun, Kahire 1963, 11/305.

Marguerite-Marie Thiollier, Dictionnaire des Religions, Belgique 1982, 312-313.

Hikmet Tanyu, "Türkiye'de Dinler Tarihi'nin Tarihçesi", A.Ü. Ilahiyat Fakültesi Derg
Ankara 1961, Vlll/109-124.

Zeki Veiidi Togan, Tarihte Usul, Istanbul, 1969, 6-23.

- Günay Tümer, "Çesitli Yönleriyle Din", A.Ü. Ilahiyat Fak. Der. Ankara 1986, XXVII
267.

- The Üniversel Jewish Encyclopedia, New York 1948, IX/125.

- G. Van Der Leeuvv, La Religion dans son Essence et ses Ma-nifestations (Phenom
enologie de la Religions), Fransizca'ya çev. Jacques Marty, Paris 1970, 654-79.

- J. Wach, Socioiogy of Religion, Chicago 1951, 130.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 28/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

- Elmahh Hamdi Yazir, Hak Dini Kur'an Dili, Istanbul 1/90. [34]

II- BÖLÜM

A- DININ KAYNAGI HAKKINDA DEGISIK GÖRÜSLER

Dinin
cak nasil
bir basladigini,
beige Kutsal
yoktur ve ilmî Kitaplarin
yollarla verdigi
bilebilmek debilgiler disinda, Bilinebilen,
mümkün degildir. ortaya koya ne
de insan varsa orada dinin oldugudur. Tarih boyunca ve insanlarin en eski kültürleri
nin karanlik zaman diliminde din, insan hayatinin her tarafina yayilmis ve onun
ayrilmaz bir vasfi olmustur. Bundan dolayi insan hayati ve insanlik tarihini anl
amak dini anlamakla bir tutulmustur. Din Bilimi, geçmiste de, günümüzde de dinsiz b
luma rastlamamistir. Fert plâninda dinsiz kimselerin bulunmus olmasi bu kurali deg
istirememistir. Bunun için din, insanla beraber varolmus ve insanla berabef de varl
igini sürdürecek bir "kurum" olarak görülmektedir.

Toplum hayatinin vazgeçilmez ana unsuru haline gelmis olan dinin kaynagi meselesi,
bilim adamlarini mesgul etmistir. XIX. Yüzyilin ikinci yarisindan sonra Darvvin'i
n evrim nazariyesinden etkilenerek dinin kaynagi hakkinda da çesitli görüsler ileri
tür. Darvvin'in
po-zitivist "TürlerinOgüst
propaganda, Kaynagi"
Komtbaslikli
(Augusteeseriyle 1859'da
Comte) ve baslayan
L. Buhner materyalist
(Lud-wig Buchner)ve
ile doruk noktaya ulasmistir.

Dinin kaynagi hakkinda kutsal kitaplarin verdigi bilgilerin disinda bir bilgi yo
ktur. Kutsal kitaplar, dinin kaynagini ilk insana ve dolayisiyla onu yaratan All
ah'a baglamaktadir. Aydinlanma Devri filozoflari da Çesitli dinlerin bir ilk dinde
n olustugunu ve din duygusunun insanda tabiî olarak bulundugunu savunmustur.

Antropolog Edvard Börnet Taylir (Edvvard Bürnette Tylor), 1871'de yayinladigi "Pr
imitive Culture" (Ilkel Kültür) baslikli kitabiyla, ln'n baslangicinin "Animizm"e da
yandigi nazariyesini ortaya atmistir. ü nazariyesinde, dinin kaynaginin Anim
izm oldugunu, Atalara Tapinma, Fetisizm ve Büyü gibi inançlari^ ondan dogdugunu i
ri
ni sürmüstür. Onun ile
yöneten ve ölüm Animizm
ondanNazariyesine göre hayat
ayrilan manevî, uyku, verici
rüya vebir
nefes alma vardir.
cevher gibi durumlard
Bu cevh
lk insan tarafindan hareket eden, canlilik gösteren irmak, Günes, Ay, agaç gibi varl
larda da var kabul edilmistir. Böylece insan; onlara korkusu, saygisi, ihtiyaci öl
e tapinmaya baslamistir. Önce bedenden ayri bir ruh fikrine ulasan insan, sonra çevr
esindeki hayvan ve maddelere, daha sonra da tabiî olaylara bu düsünüsünü uygulamisti
an çoktanricilik (Politeizm) dogmustur. Bir çok tanrinin kuvvetinin bir tek tanriya
verilmesiyle de tektanricilik (monoteizm) meydana gelmistir.

Animizmin politeizmin kaynagi oldugunu kabul etmekle beraber, animizmden önce bir
ilk safhanin bulundugunu kabul eden diger bir evrim nazariyesi "animatizm" adini
almaktadir. Animatizm, bir taraftan maddelerin husûsî bir kuvvete sahip olduguna, d
iger taraftan ruhlara inanilmasidir. Bu terim, bütün tabiatin canli olarak kabul edi
ldigini ifade etmektedir. Bu nazariyeye göre "ilkel insan", ayri ayri varliklara s
ahsiyet kazandirmadan önce, bütün âleme yayilan tek bir hayat veren "güç" düsünmüs o
bir kavram, "mana" fikri ile desteklenmis görünmektedir. Taylir'in ögrencisi olan R.
Marett'in, 1909'da, yayinladigi "Dinin Baslangici" adli kitabinda, ilk defa açikl
anan bu nazariyesinde, dinin kaynaginin, sahsiyeti bulunmayan umûmî dinamik güçte a
i tavsiye edilmektedir. Bu güç için bilginler "mana" deyimini kullanmaktadir.

Ingiliz Filozofu H. Spensir (Herbert Spencer), ilkel kabîle dinlerinin kaynaginin k


orku sonucu "atalara tapinma" oldugunu ileri sürer. H. Spensir, sosyolojik delille
re dayanarak, hayat korkusunun dinlerdeki üstün yerine isaret eder. Bu korkunun atal

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 29/314
5/16/2018 ara ibadeti, atalara ibadetin de diger bütün ibadet sekillerini gelistirdigini ve ta
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

nrilarin sivrilen veya kahraman olan atalardan seçildigini savunur; her dinde ata
lara sayginin yer aldigini göstermeye çalisir. Iskoç W.R. Simit (Smith)ve S. Reynah
einach) gibi bilginler, evrimi totemcilikten baslatirlar. Aslinda psikolog olan
Z. Fröyd'ün (Freud) dinin kaynagi ile ilgili bir nazariyesi vardir. Fröyd, "Totem ve
abu" adli kitabinda, totemciligi psikoanalitik acidan ele alir. Totemcilik, klan
üyelerinin kendilerinin "totem" denilen bir hayvan veya bitkiden geldiklerini san
ip onu kutsal kabul etmeleridir.

Totemci görüse göre, bütün insanlar, bir noktada, bu merhaleden geçmislerdir. Çesit
, kendilerini belli bir hayvan veya bitki (totem) ile kan bagi içinde akraba telâkki

etmislerdir.
lece, Totem'e
zamanla ilâhî tapinilirtapinma
varliklara ve özel ve
âyinlerle, belirli zamanlarda
kurban gelismistir. yenilmistir.
Bu nazariyeden B
simdi t
amamen vazgeçilmistir. Artik Totemcilik, herhangi bir hayvan veya bitkinin tüketimi
n iktisadî bir sebeple yasaklanmasi sonucu dinî bir görüntü kazanmis olmasi seklinde
maktadir.

J.G. Freyzir (Frazer), 1890'da, "Altin Dal" baslikli kitabinda ve bütün eserlerinde,
insanin, varlik güçlerine karsi ilk tepkisini hatali bir düsünüs tarzina dayanan "b
etleriyle onlari kontrol altina almaya çalismak oldugu üzerinde durur. Bu nazariye,
nsanin, büyü vasitalari etkisiz kalinca, dine döndügünü ileri sürer. Büyü, bir sahsi
degil, bir sahsiyeti bulunmayan güçlerle ilgilidir. Insan, ilmî teknolojinin yoklug
da tabiattaki bu güçleri kontrol altina alip onlardan faydalanmayi ummus ve büyü, a
dinin degil, ilmin öncüsü olmustur.

Sosyolog olan E.Durkaym (Durkheim), 1912'de yazdigi "Dînî Hayatin Ibtidaî Sekilleri"
dli eserinde, dinin kaynagini sosyolojik bir temele baglar. Bu nazariyeye göre, din
in temel fikri, "kutsal"dir ve o da toplumsal yaptirima dayanir. Kutsal, toplumu
n kutsal kabul ettigidir. Böylece o, toplumun kutsal kabul ettigi sey olarak aslin
da kendine tapindigini ifade eder. Yine ona göre inananlarin güvendigi bir manevî gü
ir, o da toplumdur.

Maks (Max) Müler'e (1823-1900) göre dinin kaynagi, tabiat olay-arinin insana verdig
korkudur. Bu görüse "Naturizm" denir. Naturizm, fizikî çevrede rastlanan kuvvet ve v
klarin kisilestirilmesi ve tanrilastirmasi demektir. Bu görüsü, bir sistem haline ge
ren M. Müller, Hinduizmin kutsal kitabi Vedaiara dayanmistir. Vedalar'daki tanri i
simlerinin tabiat olaylari ile yakin ilgisi bulundugunu ileri sürmüs; "Agni"nin ates
, "Dyaus"un
panyolca gökkelimelerinin
"Dios" anlamina geldigini, bu belirtmistir.
çiktigini kelimeden Fransizca
Müller,"Dieu"
hemen(Lat.
bütün Deus), Is t
dinlerde
adlari, basta ates olmak üzere, tabiat olaylarini ifade ve temsil ettigini; tabiat
kuvvetlerine tabiat üstü degerler verme meylini uyandirdigini ve dil yanilmalari sa
yesinde dinlerdeki bütün kutsal tasavvur ve inançlarin meydana geldigini ileri sürm
Müller, bilhassa "Günes tapinmasi" üzerinde durmus; fakat gökyüzü, daglar, taslar, a
genel olarak tabîî nesnelerle ilgili tapinmalardan da sözetmistir. Ona göre, ilk ins
n tabiat; büyük bir korku ve hayret sebebi, essiz bir mucize ve sonsuz bir harikadir
. O, dinî düsünceye ilk hiz veren seyi, bu hayret, korku ve saygida aramak gerektigi
, dinin kaynaginin tabiatçilik oldugunu; bunun daha sonra "atalara tapinma"ya yol
açtigini, böylelikle diger safhalarin ortaya çiktigini savunmustur.

Bütün bunlarin yaninda dinin kaynagini Yüce Tanri inanisina baglayan bir tez gelisti
lmistir. Bu teze göre, insanoglunun en eski inanci, tek Tanri inancidir. Taylir'in
animizm nazariyesine ilk ciddî itiraz, "Dinin Olusumu" baslikli kitabi ile, 1
898'de, ögrencisi Endriyuv Lang'dan (Andrew Lang) geldi. Lang, son arastirmalard
a elde edilen bilgilere göre Güneydogu Avustralya ilkel kabilelerinde animizme rast
madigini, fakat insanlarin ahlâkî âdaba uyup uymadigini denetleyen ve gökte bulunan
Yüce Tanri kavramina her yerde rastlandigini açikladi. Böylece Lang, dinin ilk sekli
n monoteizm (tektanncilik) oldugunu savundu. Lang'dan sonra benzer bir görüs Avustur
yali Cizvit papazi Wilhelm Smit (Schmidt) tarafindan savunuldu. Smit, bütün ilkel k
ilelerde bir Yüce Varlik inancinin bulundugunun delillerini ortaya koymayi gaye edi
ndi. Onun 1912-1955 yillari arasinda yayinlanan "Tanri Kavraminin Kaynagi" adli

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 30/314
5/16/2018 eseri bu tezin öncüsü oldu. Onun baskanligini yaptigi Viyana Etnoloji Ekolü, "ilkel
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

le inançlari" arasinda tesbit edilen Yüce Varligin merhametli, sefkatli, lütuf sahib
olarak tasavvur edildigi ve gökte varligini sürdürdügü sonucuna ulasti. Bu arastirma
nunda önce bir tektanncilik devresi bulundugu; sapmalarin, çoktanricilik gibi duruml
arin ondan sonra ortaya çiktigi görüsü agirlik kazandi. Nathan Söderblom da, "Tanri
nin Kaynagi" adiyla 1914'de yayinlanan kitabinda, bu konuya agirlik verdi. Yüce Va
rligin yaratici bir tanri, kabilenin ve içtimaî kurumlarinin kurucusu oldugu üzerin
mle durdu. Daha sonra R. Pettazoni, G. Wi-dengren, M. Eliade gibi bilginler bu t
ezi destekleyici ve gelistirici mahiyette çalismalar yapti.

Bazi nazariyelerin ortaya atilmasina sebep olan Darvvin'in evrim nazariyesi ise,

,önce pek ilgi


"Türlerin çekmesine
Kaynagi" adliragmen, zamanla
kitabiyle çok tenkitlere
dikkatleri üzerine ugradi. C. Darvvin (1809-188
çekmisti.

Aslinda evrimle ilgili olarak XVIII. Yüzyildan beri bazi nazariyeler ileri sürülmüst
rvvin'in dedesinin de aralarinda bulundugu bazi evrimciler, canlilarin çevreden etk
ilenip bazi özellikler kazandiklarini ve bu özellikleri irsiyetle sonrakilere intika
l ettirdiklerini, evrim konusu olan bazi organlarin ihtiyaçlar sonucu gelistigini
veya köreldigini iddia etmekte idiler.

Bir hekim ailesinden gelen Darvvin, tip tahsiline basladigi halde bitirememis, b
abasinin papaz olmasini istemesi üzerine "Isa'nin Kolejine devam edip diploma almis
tir. Seyahatleri sirasinda inceledigi hay-van türleri, etkilendigi kimseler ve bu
arada T.R. Malthus'un fikirleri, onda evrimle ilgili olarak ileri sürecegi hanlila
r
p,alemindeki
zayiflari hayat mücadelesi
ortadan sonucu
kaldirmasi "tabiîtemelini
iddiasinin ayiklama"nin kuvvetlileri
hazirlamistir. yerinde
Ancak biraki
o, A.R.
Valleys (VVallace) ona bir mektupla, mevcut türlerin basit hayat sekillerinin evr
imi sonucu ortaya çiktigini telkin etmesi üzerine, 1859'da, bu konudaki fikirlerini
açikladigi eserini yayimlamistir. Darvvin'in yasadigi yüzyilin genel havasina uygun
düsen, daha dogrusu o ortamin dogurdugu evrim nazariyesi, bir anda, büyük bir taraft
toplamistir.

Bati'da ilmî çevreler, aydinlar, dine, kiliseye düsmanlik duyanlarin, dinî duygular
flatmaktan siyasî, içtimaî, iktisadî sonuçlar Çikarmak isteyenlerin herbiri, ayri bi
ye ve planla bu nazariyenin tutunmasini, üstelik onun resmî, ilmî\bir "dogma"
masini saglamaya çalisti. XIX. Yüzyilin sonlari ve XX. Yüzyilin baslarinda yapilan a
stirma ve incelemeler, kesifler, buluslar hep evrimin lehine gelistirilmek isten
misti.
irlari Evrimcilerin
çözülüyordu. iddiasina göre insanin,
Bu durum, dinin hayatin,
sorumluluk canli varliklarin,
ve yaptirimlarindan tabiatin
bunalanlari s
heyec
ndiriyor ve derin bir nefes almalarini sagliyordu. Fakat bu nazariyeyi tereddütle k
arsilayanlar ve karsi fikirde olanlar da vardi. Böylece evrim nazariyesi sadece bi
yolojinin konusu olarak kalmamis, bütün bilim dallarina siçratilmis; evrim, bazi bi
adamlarinin bir "dogma"si haline gelmisti.

Darvvin, canlilarin tesadüflerle varlik kazandiklarini, bugünkü hallerine tabiî ayi


ile geldiklerini ileri sürüyordu. Bundan bir buçuk yüzyil önce, hayati olusturan en
asi, hücrenin sirri çözüldügünde gayeye ulasilacagi düsünülüyordu. Fakat, bugün dahi
ragmen, hücrenin karmasik yapisi konusunda son söz henüz söylenemedi. Belki hücreni
ayret verici yapisi Dar-win zamaninda bilinseydi, o nazariyesini ortaya atmaz, i
si tesadüfle izah etmeye kalkmazdi.

Evrimciler; hayatin suda bir tek hücrenin tesadüfen olusmasiyle basladigini, zamanla
dalgalarin karaya tasimasi sonucu yeryüzünde çesitli degismelerle bir çok canli
listigini ve böylece günümüzdeki canlilarin birbirinden evrimlesme ile meydana gel
ni ileri sürmüslerdir.

Hücrenin karmasik yapisina dikkati çeken evrime karsi olan düsünürler; bir taraftan,
cilerin cansiz kimyevi maddelerin ilk hayat sahibi, yasayan, sonra da üreyen tek hüc
reliye, basit bir hücreden olusan organizmaya nasil dönüstügünü; öte yandan, hayatin
hibi olmayan maddî varliklardan nasil olusabilecegi sorusunu sormakta ve bu sorular

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 31/314
5/16/2018 a evrimcilerden cevap alamamaktadir. Bu durumda hayat, ancak hayat sahibinden, y
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

ani yaratici bir Tanri'dan gelebilmektedir. Ne tesadüf, ne tabiat, ne madde, ne de


kendiliginden olusma yaraticidir. Ayrica, bugün, insan, elindeki bu kadar imkanlar
a ragmen, cansiz maddelerden bir hücre, basit bir canli varlik, maymundan insan ya
pamamaktadir. Evrimciler, ilmî verilerden çok, hayalî iddialara önem vermekte ve açi
adiklari olaylari tesadüflere havale etmektedir. Halbuki kainatta hiçbir sey tesadüf
degildir. Her seyin bir "olus kanunu" vardir. Evrimciler, yaratici bir Tanri'yi k
abul edemediklerinden, herseyi tesadüflerle izah etmeye çalismislardir. Halbuki, üze
nde 1'den 10'a kadar rakamlar yazili on kâgidi bir torba içinden rakam sirasina göre
ebilme, milyarda bir Ihtimaldir. Bu ve benzeri misalleri çogaltmak mümkündür.

Darvvin,
s insanin
bir hayvan maymundan
oldugunu ilerigeldigini açikça
sürmüstür. Onun söylememis, fakat
düsüncelerini dahainsanin akilla Darvvin
ileri götüren seçkinl
anin maymunun akrabasi oldugunu, milyonlarca senelik bir evrimden sonra bugünkü dur
geldigini, çok eski bir tarihte insana benzeyen gelismis maymunlarla insanin ilkel
tipinin ortak olduklari bir kökten ortaya çiktigini iddia etmislerdir. Onlara göre,
rtak halka, maymun gibi agaçta yasarken, dallardan asagiya inmis, toprak üzerinde ya
samaya baslamis, böylece zamanla degisiklige ugramistir. Darvvincilerin insanin me
nsei konusundaki nazariyelerine karsi çikanlar, maymunla insan arasindaki geçis sek
lerinin hiç bir zaman mevcut olmadigini savunmuslardir.

Evrimcilerin iddiasinin aksine, benzerlikle akrabaligin ayni seyler olmadigi anl


asilmistir. Evrimciler, geçis türlerinde eski-organlarin kaybolmasi üzerinde dururk
yenilerinin nasil meydana geldigini açiklayamamistir. Evrimcilerin kendilerini des
tekledigini ileri
tirilmis insan sürdükleri
kafatasi "Piltdown
oldugu insani"nin
anlasilmistir. fosilinin
Simdiki insansempanze
tipinde çenesi ile birl
iskeletlerin
bulundugu kütle tabakalarinin daha asagisindakilerde baska fosillere rastlanmamisti
r. Bunun, hayatin birdenbire basladigini ve çesitli canlilarin dogrudan dogruya or
taya çiktiklarini gösterdigi savunulmustur. Ayrica maymundan zaman içinde insan olma
lâzim gelirken, bu güne kadar böyle bir olay olmamistir. (Topraktan yaratilan insan
ine toprak olmaktadir. Yapilan deney ve incelemeler, hiç birseyin tesadüfî olmadigi
herseyin ilâhî irade dahilinde gerçeklestigini göstermektedir.)

Sayisiz canlinin ortaya çikisini "tesadüfe baglayan evrimciler, bugün mevcut olan tü
in taksimini tabiî ayiklama ile izah etmektedirler. Hayat savasinda kuvvetliler hay
atta kalip özelliklerini irsiyet ve üreme yoluyla sürdürmüs, zayiflarin türleri orta
mistir. Evrimcilerin bu nazariyeleri de çok tenkitlere ugramis ve zaman onlarin
yanildigini
rken, isbatlamistir.
sayilari Çünkü Mamut, Dinazor
milyarlarla sayilamayacak gibi
kadar çok dev canlilar
zayif yapili hayvanlarin
varliklarininesli
sürdü
bilmistir.

Öyle görünüyor ki evrim felsefesinin asil gayesi, kâinatin varligini bir yaraticiya
kalmaksizin açiklayabilmektir. Bu, materyalist felsefenin bir "can kurtaran simidi"
dir. Çünkü bu nazariyeyle, tesadüfen yaratilmis, basibos bir kâinat modeli ortaya ko
ta; insan da bu kâinat modeli içerisinde gayesiz ve endisesiz olarak bulunmakta; gün
edip, dünyayi bir imtihan yeri degil, zevk ve sefa yeri olarak düsünmektedir. Böyle
anin bütün yaratiklarin en sereflisi ve üstünükilindigi,en güzel biçimde yaratildig
i ortadan kaldirilmakta; insan, bir hayvan mesabesine indirilmektedir.

Darvvincilik, bu ve benzeri tenkitlere ugradigi gibi, evrimin dine uygulanmasi s


onucu ortaya atilan dinin Animizm, Totemcilik, Büyü, Atalara tapinma, Natuhzm'den (T
abiatcilik) gelistigi seklindeki tezler de çok tenkitlerle karsilasmistir. Maymunu
n insana bazi hususlarda benzemesi gibi, bu anilan tezlerdeki bazi noktalar da di
ne benzer; fakat din degildir; din, daha degisik bir olgudur. Animizm, Atalara t
apinma, Totemcilik ve Tabiatcilik; insanda, hayvanda, bitkide, cansiz seylerde ve
tabiat güçlerinde, görünmeyen, fakat kendini, varligini belli eden bir kuvvet arama
mektir. Ilkel Kabileler'de, çesitli sekillerde ifade edilen bir Yüce Tanri inanisini
n oldukça yaygin oldugu yapilan çalismalarla ortaya çikmistir. Bu Yüce Varligin gör
en, insanoglunun onu çesitli seylerde aramis olmasi mümkündür. Bunun yaninda Totemci
dinden daha çok bir bitki veya hayvan neslinin korunmasini hedef alan sosyal bir

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 32/314
5/16/2018 olgudur. Büyü ise, ilmin gelismedigi yerlerde ve devrelerde tabiata hâkim olmak iste
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

ni aksettiren bir teknik olarak göze çarpmaktadir. [35]

B- DININ KAYNAGINA ISLÂM'IN BAKISI

Islama göre insanligin ilk dini, tevhid dinidir. Dinin kurucusu, Yüce Allah'dir. All
ah, kâinati, insani yaratmis, kitaplar ve peygamberler göndermistir. Insanlar, bir e
rkek ve bir de disiden yaratilmistir. Hz. Âdem'e her seyin ismi ögretilmis ve kendis

i ile
m ilk kendi
peygamber olarak görevlendirilmistir.
devrindekileri Hz. Âdem,
irsat etmistir. Sonra Allah'dan
insanlar tevhidaldigi vahiyunut
esaslarini ve ilha
up, Allah'tan baska seylere, tabiat kuvvetlerine, kendi elleriyle yaptiklari put
lara tapinmaya ve bunlari Allah'a ortak kosmaya yöneldikçe; Allah da elçiler gönderi
lari "hak din"e, "hak yol"a davet etmistir. Hak din, Allah'in gönderdigi elçiler ve
kitaplar yoluyla akil ve irade sahibi insanlara bildirilmistir. Bunun için sapmalar
ondan sonra olmus, çok tanricilik tektanriciliktan sonra gelismistir.

Yüce Allah, insana kendisini bulmasi, gerçegi anlamasi için akil, emrettigi yolda yü
için irade, yanildiginda yolunu düzeltmesi için ömür vermis ve insani yeryüzünün ha
ir. Allah, bununla da kalmamis; insana gerçekleri ve vazifelerini ögretmek üzere zam
zaman elçiler ve kitaplar da göndermistir. Bazilarina kitap da verilen bu elçiler,
anin her tarafindaki insanlara uyari ve irsat vazifelerini yerine getirmislerdir.

Islâm, evrimcilerin anlattigi sekilde insanlarin ve dinlerin evrimini kabul etmez.


Kur'ân-i Kerîm Yüce Allah'in, insani en güzel biçimde[36] ve inanma ihtiyaci içinde
atmis oldugunu bildirmektedir. Insan, en güzel biçimde ve fitratinda Allah'i arama d
uygusu içinde yaratilmis olmasina ragmen, basibos birakilmamis, "Uyaricilarla dest
eklenmistir. Bu konuda, Kur'ân-i Kerîm'de söyle denilmektedir: "Biz, seni m
ci ve uyarici olarak gerçekle gönderdik.Geçmis her millet içinde de mutlaka bi
arici bulunagelmistir".[38] Bu "uyaricfnin vazifesi, "Andolsun ki her ümmete Alla
h'a kulluk edin, azdiricilardah kaçinin diyen bir elçi göndermisizdir"[3
seklinde açiklanmaktadir. Bu konuya daha açiklik kazandiran bir baska Âyetin anlami
a söyledir: "Biz elçi göndermedikçe azap etmeyiz".[40]Yine Ra'd Sûresi'nde "Her mill
ir yol göstereni vardir" denilmektedi?[41]AIIah, her peygamberi, gönderdigi millete
rahatça anlatabilsin diye, gönderdigi milletin dilinde göndermistir. Ibrahim Suresin
4. Ayeti'nde
endi kavmininbu husus söyle
diliyle belirtilmistir:
gönderdik..." Kur'an'in"Her peygamberi
Arapça onlara açiklasin
gönderilmesinin hikmeti dediye,
bun
ilgilidir. Kur'anda bu husus söyle belirtilmektedir: "An-lavasiniz, akledesinîz diy
e Kur'an'i Arapça olarak indirdik" {Yusuf, 2).

Zikri geçen elçilerden bazilarinin adlari Kur'ân-Kerîm'de verilmekte ise de, aslind
rin sayisi bunlarla sinirli degildir. Bu, Nîsa Sûresi'nin 164 ve 165. ayetlerinde su
sekilde açiklanmaktadir: "Peygamberlerden sonra insanlarin Allah'a karsi bir hüccet
eri olmamasi için, gönderilen müjdeci ve uyarici peygamberlerden bir kismini daha ön
ana anlatmis, bir kismini da anlatmamistik". Bu ve benzeri bazi âyetlerden, Hz. Mu
hammed'e kissasi bildirilen peygamberler yaninda bildirilmeyenlerin de bulundugu
anlasilmaktadir. Nitekim bir hadiste 124.000. peygamber gönderildiginden bahsedil
mektedir.[42]

Peygamberler; yollarini degistirdiklerinde, insanlari yeniden hak dine çagiran elçil


erdir. Kitaplar, peygamberlerden sonra, onlarin getirdikleri hükümlerin devamini sa
amistir. Ancak belirli peygamberlerin kitaplari vardir. Digerleri onlara tâbi olmus
lardir. Kitaplardaki hükümler iyi korunmayip degistikçe, bir sonraki kitap öncekini
ip tamamlamis, yenilemistir. Insanlar çogalip toplumlar gelistikçe, dinin hükümlerin
e durum ve ihtiyaca göre gelismeler olmustur. Kitaplar, önce "suhuf" (sahifeler: tab
letler, levhalar, papirüsten sahifeler) halinde iken sonra kitap haline dönüsmüs ve
-i Kerîm ile son seklini almistir. Ancak bu suhuf'tan kitaba, basit ahkâmdan mütekâm
hkâma dogru gelisme devam ederken tevhîd ve imanla ilgili öz degismemistir. Çünkü va

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 33/314
5/16/2018 nagi Yüce Allah'tir; peygamberler de ayni esaslari teblig etmislerdir.[43] Görüldügü
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Islâm'a göre, dinin kaynagi ilâhîdir. Bir ibtidaî durumdan (Totemizm, Animizm, Natu
ibi) çok tanriciliga, oradan da tektanriciliga geçis degil, kendi içinde bir tekâmül
usudur. Ilk insandan bu yana, Allah'in bütün elçileri ayni tevhid esasini teblig etm
erdir. Bu teblig anlasilsin ve tatbik edilsin diye her peygamber kendi kavminin d
ili ile gönderiimistir.[44]

Islâm, diger dinler arasinda, adini kendi kutsal kitabindan alan eaâne dindir.[45] K
ur'ân-i Kerîm'de Allah, "Bugün size dininizi ikmâl ettim, üzerinize olan nimetimi tam
im ve din olarak Islâm'a razi oldum" (Maide 3) demekte ve Islâm'dan baska bir din gü
ninkinin kabul edilmeyecegini {Bkz. Âl-i Imran, 85) bildirmektedir. Dolayisiyla Isl

'la din müessesesi ikmâl edilmis, Allah'in yarattigi insanlara olan nimeti tamamlanm
stir.

Hz. Muhammed, Allah'in elçisi ve son peygamberidir.[46] Bir Âyet-i Kerîm'de Hz. Isa'
n söyle dedigi bildirilmektedir: "Ey Israilogullaril Dogrusu ben, benden önce gelmis
olan Tevrat'i dogrulayan, benden sonra gelecek ve adi Ahmed olacak bir peygambe
ri müjdeleyen Allah'in size gönderilmis bir peygamberiyim" (Saff 6). Bu âyet ve dige
bazi âyetlerden[47]; peygamberlerin ayni esaslari teblig, vahyedilen kitaplarin ke
ndinden Öncekini tasdik ve te'kit ettigi, daha sonra gelecek olanlari müjdeledigi ve
peygamberler zincirinin son halkasinin Hz. Muhammed, kitaplarin sonuncusunun is
e Kur'ân-i Kerîm oldugu anlasilmaktadir.

Kur'ân-i Kerîm'de Hiristiyanlar ve Yahudiler "Ehl-i Kitap" kabul edilmektedir. Bu di


nlerin
oldugude asil, orijinal yapilari Itibariyle hak din ve ana "Islâm çizgisi" içerisin
açiklanmaktadir.[48]

Bütün bunlardan, Islâm Inancina göre, dinin kaynaginin vahiy ve nübüvvet oldugu anla
dir. Vahiy ve nübüvvet, tarihen sabittir. Ancak vahiy ve nübüvvet olmasaydi, Insan a
in dini bulup bulamayacagi konusunda çesitli görüsler vardir. Mu'tezile'ye göre akt
esaslari kesin olarak anlayabilir. Es'arîye göre akil, ilâhî hitabi anlamak için bir
adir; bundan dolayi o, vahiy ve nübüvvet olmaksizin dini Idrak edemez. Dolayisiyla p
eygamber gönderilmedikçe Allah'in varligini ve birligini bilmek Insanlara vacib degi
ldir. Mâturîdî'ye göre ise, vahiy ve nübüvvet olmasa bile, Insanlarin akillariyla Al
arligini, birligini bulmalari Icap ederdi. Hanefî bilginlerin çogunluguna göre akil,
llah'in varligini ve O'nun kemâl sifatlarini idrak edebilir. Bu da, akil yürütme ve M
hede Ile mümkündür. Bundan dolayi Insan, mükelleftir. Dinî Hükümleri anlamak Ise Ilâ
idir.
Dinin akla uygun ve insan fitratinda mevcut oldugunu bütün Islâm mezhepleri kabul ed
. Tartismali konu, mükellef olmada akil ve fitratin, vahiy ve nübüvvet olmaksizin, t
basina yetip yetmedigidir. [49]

C- Din Duygusunun Kaynagi

Din duygusu, fitrîdir. Din bilimleri alaninda yapilan arastirmalar, din duygusunun
fitrî oldugu gerçegini dogrulamaktadir. Max (Maks) Müller, yaptigi titiz ve ince ar
tirmalar sonucu, din duygusunun insan tabiatinda fitrî bir keyfiyet oldugunu açiklig
a kavusturmustur. Benjamin Constant, "Din, insan tarihine en fazla hâkim olmus bir
âmildir. Dinî hayat, tabiatimizin ezelî bir niteligi ve ondan ayrilmayan bir keyfiy
idir" demistir. Din duygusunu, korku, ümit veya herhangi bir vesile ile sonradan ka
zanilmis birsey gibi görmek yanlistir. Çünkü bu duygu, fitrî bir olgudur.

Insan, yaratilisindan bugüne kadar, her zaman ve her yerde, yüce, kudretli ve ulu bi
r varliga siginma ve yardim dileme ihtiyacini duymustur. Bu ihtiyaç, ondaki din du
ygusunun fitrî oldugunun delilidir.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 34/314
5/16/2018 Insan, diger varliklar arasinda en seçkin bir varliktir. Yüce Allah, onu yeryüzünün
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

kilmistir.[50] Daglarin, göklerin yüklenemedigi emaneti, vazifeyi o yüklenmistir.[5


Bu agir yüke katlanabilmesi için Yüce Allah onu çesitli istidat ve kabiliyetlerle d
mistir. Din duygusu da bunlar arasindadir. Rum Sûresinin 30. Âyetinde Cenâb-i Hak sö
buyurmaktadir: "Sen, yüzünü bir hanif olarak, dine, Allah'in fitratina çevir ki O, i
lari bunun (fitrat) üzerine yaratmistir. Allah'in yaratmasi degistirilemez".

Ayni konu ile ilgili Ebu Hureyre'den (R.A) rivayet edilen bir Hadîs-i Serîf de söyle
r: "Her dogan, Islâm fitrati üzere dogar. Sonra anasi, babasi Yahudi ise onu Yahudi,
Nasrânî (Hiristiyan) ise Nasrânî, Mecûsî ise Mecûsî yaparlar".[52] Bu Hadîste din d
igi; tertemiz, masum yaratilmis bir insanin, aile ve çevresinin etkisiyle onlarin

sahip insanin
ktaki oldugu dini kabulgünahkâr
dogustan ettigi belirtilmektedir. Ayrica
olarak aslî suç ile bu Hadîs
doâmasmin ile, insanin
aksine, Hiristiyanli
günahs
gu ve aldigi egitim ve terbiyeye göre sekillendigi ortaya konulmaktadir. [53]

D- INSAN IÇIN DININ LÜZUMU

Din, insanla beraber varolmustur, insanla beraber varligini sürdürmektedir ve insanl


a beraber varolacaktir. Tarihin hangi devresine bakilirsa bakilsin, dinsiz insan
bulunsa da, dinsiz bir toplum görülmemektedir. Nerede bir toplum varsa, orada bir de
din vardir. Insanlik tarihinde, insanin önemli sayilabilecek daha baska nitelikle
ri
ndebulunsa da, din, onun
din, canliligini en bariz
korumus niteligi
ve insan olmustur.
hayatinin Insanlik
ayrilmaz tarihinin
bir vasfi olma her dönemi
karakter
ini sürdürmüstür. Insan, her zaman kendisinin insanüstü baglari bulundugunu, ihtiyaç
ndini asan bir kudrete yönelmesi gerektigini düsünmüstür. Çünkü Insan, melekle hayva
ir yaratilisa sahiptir. Bu iki cinsin birbirine zit tabiat çizgileri, insanda sa-n
atkârâne bir sekilde birlesmistir. Insanin bu sekilde yaratilmasi, aday seçildigi ma
ma ulasmasi içindir. Bu makam; "Allah'in halifesi" olmasi, emanetin merkezinde bul
unmasi, emirleri yerine getirip nehiylerden kaçinmasi ve "kul" oldugunun suuruna v
armasidir.

Insanin veya toplumun dinden kopmasi mümkün degildir. O, hem tarihin her yerinde, he
m de hayatimizin her kösesinde kendini gösteren bir olgudur. Insanlara güç veren, top
u düzenleyen, fazilet ve iyilige yönelten, yalnizligi, sikintilari gideren, güven du
usu asilayan, sadece insanlara mahsus bir dost, bir arkadas olan dindir.
Insan maddî tarafi yaninda manevî tarafi da olan bir varliktir. Maddî yönü itibariyl
olojik ihtiyaçlarini karsilamaya, manevî dünyasi (tarafi) itibariyle de beslenmeye,
steklenmeye ihtiyaci vardir. Onun bu ihtiyaçlarini karsilayan, manevî olgularin en b
asta geleni dindi''. Belli bir kültüre ulasarak tarihte yer alan bütün milletlerin m
yalari bir dinî inançla sekillenmistir.

Din olgusu, fitrî (dogustan gelen) bir özellik olarak, insanin kendi °z varligi hakk
daki suur ile birlikte ortaya çikar ve bu suur ile birlikte gelisir. Insanin karsi
lastigi temel mes'ele, insanin kendisini ve âlemi kimin yarattigini arastirmasi, böy
lece kendi varligini asan düsüncelere varmasidir. Bu düsünceyle müsahhasdan mücerred
san, önce kendisinde çevresindeki varliklardan daha üstün bir öz, manevî varlik sezd
, kendisi ve çevresindeki varliklarin, tabiatin fevkinde bir Yüce Varlik'in, Allah'i
n mevcudiyeti suuruna da içten bir zorunluluk ve sezgi ile varir. Böylece her seyi v
ar eden bir yaraticinin bulundugunu kabul edip O'na baglanir. Insanin yüce bir kudr
ete gönülden bagli olmasi, onu kuvvetlendirir. Dua, niyaz, Allah'a siginma insani yü
ltir. Allah sevgisi ve bu sevgiden kaynaklanan korku insani pisirir, hamligini g
iderir; kuvvetli bir irade ve saglam bir karakter kazandirir. Böyle kimselerin içind
e yeraldigi toplumlarda fazilet yarisi baslar.

Din, fertleri mukaddes duygu ve aliskanliklarda birlestiren, toplumlari yükselten v


e gelistiren bir kurumdur. Din, insanlara yön veren, kanun ve nizamlarin kavusamad

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 35/314
5/16/2018 igi yerlerde de onlari iyi ve faydali seyleri yapmaya yönelten bir hayat nizamidir
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

. Çünkü din, anarsinin, haksizligin, adaletsizligin, kötülügün düsmanidir. Din, topl


rumayi gaye edinir. Tarihte iktisadî, maddî bakimdan güçsüz toplumlarin yasadigi gö
dinî duygulari zayiflamis, manen çökmüs toplumlarin varliklarini devam ettirebildig
k görülmemistir. Dinin zayiflamasi, arkasindan ahlâkî ve hukukî suçlari çagirir. Çün
ahlâk için hiçbir yaptirim gücü kalmaz. Helal-haram anlayisi kalkinca toplumun düze
lir; insanlari, insan gruplarini hiçbir sey tutamaz olur; anarsi ortaya çikar ve böy
ce çesitli sikintilar baslar. Halbuki her yerde kendini kontrol eden bir Yaradan'i
n varligina inanan insan, daima iyi olani yapip kötü olandan kaçmaya gayret eder. Di
olmayinca hayatin tadi kalmaz, ahlâk için de bir müeyyide bulunmaz.

Din,
t ahlâk
Akif için
Ersoy de bir söyle
bu hususu kaynaktir. Dinden kaynaklanmayan
dile getiriyor: ahlâk,
"Ne irfandir verenbekleneni vermez. Mehm
ahlâka yükseklik, ne
icdandir. Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandir".

Yalnizlik, çaresizlik, korku, keder, hastalik, musibet ve felâketler karsisinda ins


anin yegâne teselli kaynagi dindir.Insanin ölüm karsisindaki tutumunda en öne
rol, dine düsmektedir. Ahiret inanisi, sadece ceza ve mükâfat olarak degil, ayni zam
da, insanin içindeki ebed duygusuna cevap vermek bakimindan da önem tasimaktadir. In
san, ölümden degil, yok olmaktan korkmaktadir. Diger bazi dinlerde oldugu gibi, Islâm
da da insan, ölümle yok olmamakta, baska bir dünyada hayatina devam etmektedir. Bu h
tin disinda bir baska dünya inanci, insani yarinki hayata alistirmaktadir. Suçlardan
arinip ebedî bir kurtulusa ulasma, huzura, cennet gibi büyük bir nimete kavusma, Al
h'in rizasini elde etme ideali; insanda ümit ve arzu dogurmakta, dünyanin izdirap ve
sikintilarina karsi durmayi saglamaktadir.
Insan, yapisi itibariyle de dine muhtaçtir. Çünkü insan, ruh ve bedenden ibarettir.
n için bedenî ihtiyaçlari karsilamak nasil yasaminin bir geregi ise, manevî varligin
evami da ruhî ihtiyaçlarinin karsilanmasina baglidir. Fert için en önemli manevî des
yilik ve fazilet kaynagi olan dindir.

Din, ruhlarin yagmurudur. Milletler için lüzumludur. Çünkü onun yagmuru milletlerin
n gidasidir. Ümitsizlikten uzak, ümitle dolu olan hayatin gelenegine, nefretsiz bir
gelecege, hosnutluga ve sükûnete götüren, kuskulari ve hurafeleri gideren de "din"di

Bütün bunlara ragmen, din ve ahlâka lüzum olmadigini ileri sürüp, dini ilerlemeye ma
ilim ve fenniif din yerine kaim olmasini isteyen; dinin tabiî ve sosyal yetersizli
klerin bir yansimasi
yla beseriyetin ve insanlari
dinsizlesmek uyusturan
suretiyle bir afyon oldugunu
Ilerleyecegini savunan,
iddia edenler dolayisi
de bulunmustu
r ve bulunmaktadir. Bu düsüncede olanlar, kaldirmak istedikleri din yerine baska sey
leri koymaya çalismislardir. Ancak zamanla, insanlarin bu fikir sahiplerine tapar h
ale gelmeleri, dinsizligi dirî haline getirmeleri, insanin "birseye" inanmak zorund
a oldugunu göstermektedir. Toplumlari dinsizlestirmek için okullar açip, baski ile d
i ortadan kaldirmak, dinsizligi hâkim kilmak isteyen rejimlerde bile insanlardaki
lnanma, tapinma duygusunun söndürülernemesi; baskidan kaçip organlarda, kuytu yerle
adet eden ve âyin yapan insanlara rastlanmasi da inanmanin fitri ihtiyaç oldugunun
lilidir. Bunlara ilave olarak II. Dünya Harbi'nde, Marksist Blok'ta seflerin kilis
elere kosmasi, milletin ve papazlarin mabetlerde dua etmelerine izin verilmis ol
masi ve bu Blok'ta, 70 yildir dine baski uygulanmasina ragmen, dine yönelme duygusu
nun giderilememis oldugunun gözlenmesi, üzerinde düsünülmesi gereken bir baska husus

Sonuç olarak, dinsiz bir toplum yasayamaz. Dini kaldirmakla toplumlari ileri götüre
ni iddia edenlerin fikirlerinin din yerine geçirilmek istenmesi, dinsiz, inançsiz bi
r toplumun yasayamayacagini dogrulamaktadir. [54]

E- MONOTEIZM (TEKTANRICILIK)

Politeizm çoktanricilik demek oldugu gibi, monoteizm de tektanricilik anlamina gelm

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 36/314
5/16/2018 ektedir (mono: tek; teizm: tanricilik). Daha önce görüldügü gibi, dinin kaynagi konu
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Bati'da diger tezlere karsi monoteizmi savunanlar da olmustur. Onlara göre yeryüzün
ki diger dinler, tektanrici bir dinin bozulmus seklidir. Onlar, bu görüslerini ispat
amak için "ilkel kabîleler" üzerinde yogun bir arastirmaya girismislerdir. Bu arasti
alarin sonucu da onlari desteklemistir. Bunun yaninda tarihî devrelerdeki milletle
rin kalintilarindan tarih öncesi insanlariyla ilgili buluntulara kadar yapilan aras
tirmalar da onlarin görüslerini kuvvetlendirmistir.

Bugün Dinler Tarihi alaninda yapilan arastirmalar, geçmisin dinlerinde de, günümüzü
de de tektanri inanisi bulundugunu ortaya koymustur. Eski Misir'da (M.Ö. XIV. Yüzyi
a) IV. Amenofis,{*) "Aton" adli bir tek tanri inanci getirmistir. Eski Yunan'da

tektanri
bil Kraliinancini kabul eden
Buhtunnasir'in ve savunan yakin
tektanriciliga filozoflarin bulundugu
bir görüsü bilinmektedir.
olmustur. Sümerler'deBa
Tanri
insani balçiktan yaratip ona can verdigi görüsü yaninda, "mana" inancina sahip topl
rda "tektanri" inancinin bulun-

dugu belirtilmektedir. Islâm'dan önce Türklerde bir tektanri (Gök Tengri) nanci vard
erdüst, Eski Iran'a, tektanri inanisini getirmistir. Çinlilerde tarihî gelismesi içi
Sang-ti, Tien, Tao seklinde adlandirilan bir "Yüce Tanri" inanisi varolagelmistir.
Hindistan'da çoktanrili ve üçlemeli bir yapi içinde bile bir "tektanri" inanisi var
(Hind Kutsal kitabi Veda-lar'da "Tanri tektir" denilmektedir). Hiristiyanlikta üçlem
e (Baba-Ogul, Kutsal Ruh), günümüzde, bir tanrinin üç ayri tezahürü olarak izah edil
ahudi dininde de bugünün tektanri inanisi, hakim inanistir ve dinin temel unsurudur.
Islâm'dan önce Arap Yarimadasinda bir tek tanriya inanan Hz. Ibrahim'in getirdigi H
anîf DinI'ne uyan insanlar yasamaktaydi.
Bütün dinler arasinda tevhid inancini en saf ve sade sekliyle muhafaza eden, Islâm D
olmustur. Islâm'daki tektanri inanisini hem aydin, hem halk rahatlikla anlayabilm
ektedir. Çünkü Islâm'da Allah, birdir, dogmamis, dogurmamistir; esi, benzeri ve ort
ktur. Hiçbir seye muhtaç degildir. Hersey onunla kâîmdir. Kendine mahsus sifatlari v
mâ-i Hüsna'si {Güzel Isimler) vardir. Tanri ile insan, Yaradan'la yaratik arasindaki
esafe muhafaza edilmis; ne insan tanrtlastinlmis, ne de Tanri insanlastirilmisti
r.

Yahudilikteki "Tektanri", millilestirilip Yahudilere hasredilmis ve insanî sifatla


rla nitelendirilmistir. Hiristiyanliktaki üçleme (teslis), tek tanri seklinde yoruml
anmis, Hz. Isa tanrilastirilmis, Tanri da insanî niteliklerle nitelendirilmistir.

Bütün dinlerde dikkati çeken husus; Islâm'daki gibi saf bir tek tanri anlayisini kor
amis olmakla beraber, tektanri inanisindan da vazgeçilememis olmasidir. Hemen her
dinde ayrintilar farkli olsa da, özde bir "tektanri" telakkisi vardir. Zaten Islâm,
ilk peygamberlerden sonuncusuna kadar, bütün peygamberlerin tektanri, Allah inancin
teblig ettiklerini açiklamaktadir.

Kur'an'da, Firavun kavmiyle ilgili bilgiler vardir. Bu bilgileri veren ayetlerde


söyle denilmektedir: "Onlardan Önce Firavun kavmini imtihan ettik. Onlara da çok se
fli bir peygamber gelmistir" (Duhan, 17). "Firavuna bir elçi gönderdigimiz gibi size
de sahitlik edecek bir elçi gönderdik" (Müzzemmil, 15). [55]

II- Bölümün Bibliyografyasi

- A. Adnan Adivar, Tarih Boyunca Ilim ve Din, Istanbul 1969, 29-44, 392-444

A. Hamdi Akseki, isiâm, Ankara 1943

- Semseddin Akbulut, Darvin ve Evrim Teorisi, Istanbul 1980

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 37/314
5/16/2018 Ugo Bianchi, The History of RelIgion, LeIden 1975, 61 vd. Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

- Dictionnaire des Religlons, "Histoire Compare'e des Rellglons", "RelIgion", F


rance 1983

Emile Durkhelm, Dinî Hayatin Iptidaî Sekilleri, Çev. H. Cahit, Istanbul 1923, l-ll (
55-94 vd. y)

- Mlrcea Ellade, Traite' d1 Histoire des Rellgions, Paris 1975,15-41

- Mlrcea Eliade, La Nostalgle des Retiglons, Edltions Galllmard 1971, 79-107 (I

ng. The Ouest... Chicago 1969, 37-54)


- Slgmund Freud, Totem ve Tabu, Çev. Niyazi Berkes, Istanbul 1971, 5-29

Duane T. Glsh, Fosiller ve Evrim, Çev. Âdem Tatli, Istanbul 1984

- M. Semseddin (Günaltay), Tarih-i Edyan, Istanbul 1338, 22-26-36-60

- Ali Gürbüz, Darvin ve Tekâmül Nazariyesi, Istanbul, 1980

- Namik Kemal, Renan Müdafaanâmesi, Haz. Abdurrahman Küçük, Istanbul 1988

- Jean Holm, The Study of Religions, London 1977, 67 vd.

- David Hume, Din Üstüne, Çev. Mete Tuncay, Ankara 1979, 7-45

- Salomon Reinnach, Histoire Generale des Religions, Paris 1976, I/37

- Eric J. Sharpe, Comparative Religions, London 1975, 47-72[56]

III. BÖLÜM

ILKEL KABILE DINLERI

Ilket kabîieler, günümüzde yasamakta olan veya yakin zamanlara kadar yasamis buluna
gelismis bir hayat tarzina ulasamamis, geçimlerini avcilik, balikçilik ve toplayic
ilikla saglayan küçük topluluklara denir. Günümüzde Afrika, Avustralya, Pasifik Okya
va, Brezilya gibi yerlerde yasamaktadirlar.

Bati'da, uzun zaman ilkel kabile mensuplari barbar, vahsi, putperest olarak nitel
endirilmis; onlarin insan sayilip sayilmayacagi tartisma konusu olmustur. Kilise ön
ce onlarin insan olmadiklarini savunurken, 1512'de Papa II. Paul, Amerika yerlil
erinin de Âdem'den geldigini ilan etmistir.

Önceleri bunlar, "ilkel" (primitif) kelimesi ile ifade edilmistir. Daha sonra, etn
olojinin gelismesiyle, onlar için, "yazisiz halklar" veya "tabiat halklari" gibi d
aha yumusak deyimler kullanilmistir. Biz, çagin seviyesine göre onlarin yasayis tarz
ini gözönünde tutarak, "ilkel kabîle" deyimini kullaniyoruz. Bugün yeryüzünde yerle
eçmis ilkel kabîieler vardir. Bunlardan bazilari baska inançlari benimsemis olmakla b
raber, eski inanç, adet ve geleneklerinden de tam olarak kopamamislardir. Bugün ilke
l kabîle mensuplari dünya nüfusunun % 5'ini olusturmaktadir. Bu kabi-lelerin sahip o
uklari inanis seklini ifade etmek üzere "ilkel kabîle dinleri" deyimi kullanilmaktad
ir. Asagida bu dinlerle ilgili ortak kavramlar, özellikler ve örnekler verilecektir.
[57]

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 38/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

A- ILKEL KABÎLE DINLERI ILE ILGILI KAVRAMLAR

Ilkel Kabîle Dinleri'nde çesitli kavramlar vardir. Bu kavramlar, her kabîlede degisi
kelimelerle ifade edilse de, özde aynidir. Bu ortak kav- "amiardan en yaygin olanlar
i asagida kisaca açiklanacaktir.

1- Mana: Malenezyalilar, tabiat üstü, görünmeyen gücü ifade için mana" kelimesini ku
dir. Diger kabilelerde baska kelimelerle ifade edilse de ayni kavram mevcuttur.

Dinler
ar, Tarihi'nde;
bitkiler, ilkel
taslar vb.)kabîlelerde güçlü,
ve kisilerde etkili
{kabile veyasihirbaz
reisi, toplum hekim)
yönünden önemli seyle
bulundugu
kabul edilen gizli kuvveti ifade etmek için "mana" deyimi kullanilmistir. Ilkel kab
ile mensuplari, kendilerinin görünmez kuvvetlerle kusatildigina inanmaktadir.

Malenezyaca bir kelime olan "mana" gizli bir gücün, sakli bir enerji kaynaginin es a
nlamlisi olarak kullanilmaktadir. Bu kelime, bir seye veya bir insana mahsus, ta
biat üstü kudret, fevkalâde bir kuvveti ifade eder. Bu terimi ilk defa 1878'de Ingil
bilgini Kodrington (Codrington), Malenez-yalilar hakkindaki eserinde kullanmist
ir. Kodrington, "mana" adi verilen evrensel bir kuvvetin her seyde mevcut oldugu
nu; hem büyük, hem sahsî ruhlara inancin kaynagini teskil ettigini ileri sürmüstür.
bîle mensuplarina göre sekli acaip olan bir tasin veya çok basarili bir savasçinin
lari vardir. Ayni sekilde vücudun muayyen halleri, dogum ve ölüm gibi olaylar veya b
sihir sözü, bir kutsal ilahi mana ile doludur.
Ilkel Kabîle Dinleri'nde her mahlûkun bir mana'si vardir; onlara göre bazi insanlar,
azi cinler bile, hemcinslerinden fazla mana'ya sahiptir. Mana ile dolu olan herse
y, kiymetlidir. Ilkel insanlar kendilerinin çok büyük sayida görünmez kuvvetler tara
kusatildiklarini tasavvur edei^r.

Mana'ya sahip bulunduguna inanilan ve tasiyanlara güç verdigi kabul edilen degisik t
aslar, zincirler, muskalar, maskotlar ve kaba tasvirlere "fetis" denilir. Fetîs'in
kelime mânâsi "yapilmis"tir. Muskalar, tilsimlar, ugur getirdigi veya ugursuzlugu gi
derdigi kabul edilen seylerin Fetisizm'den kaldigi ileri sürülmektedir. Fetis kelime
sini, ilk defa, 1760'da yayimlanan "Fetis Tanrilar Kültü" adli eserinde dö Bros (Cha
es de Bros-ses,1709-1777) kullanmistir.

2- Yüce Tanri: Bütün ilkel kabilelerde yaratici bir tanri, Yüce bir varlik inanci va
. Ancak tasavvur sekilleri farklidir. Bu Yüce Tanri, hükmeder veya daha asagi derece
de bulunan ruh ve tanrilari yönetir. O, tabiat kuvvetlerini idare eder, yükseklerde
durur; izah edilemez; insanlari ve herseyi yaratir. Bu Yüce Tanri veya yüksek R
uh, gögün tâ ükseklerinden dünyaya hükmeden bir Yüce Varliktir. O'na, dinî hayatta,
verilmistir. Asagi ruhlar ve tanrilar, daha yakin ve samimî aörülür. Yüce Tanriya an
felaketlerde dua edilir.

F.W. Simit (Father VVilhelm Schmidt); yaptigi arastirmalar sonucu, önce bir Yüce Tan
ri inanisi, tektanricilik devresi bulundugunu, sonra animizm, fetisizm, çoktanricil
ik gibi sapmalarin oldugunu savunarak, dinin kaynagini baska sekilde açiklayan görüs
ahiplerine karsi mücadele etmistir. Simit, arkadaslari ile isbirligi yaparak arast
irmalara girismis ve önemli sonuçlar elde etmistir. Bu arastirmalar sonucu; hemen he
men bütün ilkel topluluklarda su veya bu sekilde bir Yüce Tanri kavraminin bulundug
lirlenmistir. Ölümünden sonra arkadaslari, bu çalismalari devam ettirmislerdir. Simi
olü (Viyana Tarihî-Kültürel Ekolü) diye bilinen bu grup, dinleri belli bir dinin bo
eya degistirilmis sekilleri olarak görmüs ve dinin Yüce Tanri tarafindan vaz'edildi
; Yüce Tanrinin var oldugunu savunmustur. Bu görüsün aksine görüs ileri sürenler olm
yapilan arastirmalar, Simit Ekolünün hakliligini ortaya koymus; dinin fitrî oldugunu
termistir.

3- Tabu: Tabu,[58] Polinezyaca bir kelimedir ve haram anlamina gelmektedir. Bi

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 39/314
5/16/2018 r seyin tabiatüstü ve tehlikeli kudretini belirtir. Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Bir Polinezya deyimi olan tabu, "mana gücü" bakimindan tutulmasi tehlikeli ve yasakl
i seylerin dokunulmazligini ifade eder. Mana inanisinin tabiî bir sonucu olarak ma
na'ya sahip okluguna inanilan kimseler, yerler ve nesneler kutsal, dolayisiyle t
abu kabul edilir. Kabîie reisleri, sihirbaz hekimler, mana güçlerinden dolayi kutsal
r ve dolayisiyle tabu'dur. Bundan dolayi murdar sayilan insan (meselâ âdet gören ka
ve maddeler de tabu olarak kabul edilir. Yeni dogmus çocuk, cenaze ve kanli bir s
ey de tabu sayilir.

Tabu'nun, sârî bir hastalik gibi, baska seylere geçtigi kabul edilir. Tabu sayilan s

e yaklasmak
tabinda Ahitiçin uzun hazirlik
Sandigini âyinferi gerekir.
tasiyan öküzlerin Totemler
tökezlemesi sonucutabu'dur. Yahudi
Uzza adli Kutsaldüsm
birisinin, Ki
si için, sandigi tuttugu

ve orada hemen öidügü yazilidir. Bazi yazarlar, tutulmasi, yaklasilmasi yasak sayild
i için, Yahudilerdeki Ahit Sandigini da tabu olarak görür.

4- Totem: Totem, kelime olarak, alâmet, isaret anlamina gelir. Deyim olarak totem,
genellikle ilkel kabile mensuplarinin kendilerine akraba saydiklari hayvan, bi
tki veya cansiz seylere verilen addir. Totem, kabilenin büyük atasi olarak kabul edi
lir. Ayni toteme bagli kimseler kendi aralarinda evlenmezler. Totem, yenilmez. O
, tabu kabul edilir. Ona dokunulamaz. Toplumlarin en ilkel sekli olan klanin inanç
ve teskilâtina, bu totem anlayisindan dolayi, "Totemizm" denilmistir. Dinlerin tot
emizm'den çiktigini
a, yeni dinler için savunanlar dasekli
bir,açiklama vardir. Onlara göre, "totem" yerine tanriyi koyunc
bulunabilmektedir.

Ilkel kabilelerde tabu ile kabile reisleri, totem inanisi ile de özelligi olan bir
hayvan veya bitkinin türünün korunmasi hedef alinmis olabilir. Totemizm aslinda di
aktan daha çok içtimaî ve iktisadî bir olgudur.

5- Saman: Kelimenin asli hakkinda çesitli görüsler vardir. Bir kisim arastirici, bu
limenin Tunguzca "saman"dan geldigini ileri sürerken, bir kismi da "ruhlarla deste
klenmis adam" anlamina gelen Sanskritçe "sra-mana"dan {Pali dilinde samana) veya "
kendinden geçmis kimse" anlaminda Sibirya mense'li bir kelimeden türedigini ileri sü
ektedir.

Ilkel kabilelerde
dir. Bunlardan dinîçogu
baska, âyinzaman
ve törenlerle
kendindenmesgul olan
geçerek rahipler
ruhlar ve sihirbaz
âlemine hekimler
aracilik yapmaya y
enekli sayilan kimseler de bulunur. Bunlara "saman" adi verilir.

Ilkel kabîle insanina göre saman, mana'ya sahiptir, ruhlara hâkim olabilir. Samanin
hirli oldugu kabui edilen bir davulu vardir. Davulun üzerinde gök ve yerin resmi bul
unur. Saman, bazi afsunlarla ruhlari bu davula girmeye zorlar. Bu arada vecde ge
lmek için bazi danslar yapar. Onun kendinden geçtikten sonra cennetleri ve cehenneml
eri dolastigi kabul edilir. O, orada, ata ruhlarindan bazi bilgiler alir. Asyali
lar arasinda samanin yüksek itibarini saglayan, bu alisilmamis bilgilerdir. Bu mev
kii kanabilmek için saman, bazi bedenî egzersizler yapar; yemesini ve içmesini en az
indirir.

Saman kelimesinden Samanizm türetilmistir. Yanlis olarak Türklerin eski dinî inançla
Samanizm denilmistir. Türklerin Samanizm diye bir dinleri olmamistir. Türkler'de "s
aman" kelimesi de yoktur (Kam vardir). Samanizm ne kendine özgü bir din, ne de büyün
seklidir. Her iki alani da ilgilendiren yanlari bulunan çesitli din ve dünya görüsl
i birlestiren bir inanç ve bir tekniktir. Bir teknik olarak Samanizm; degisik ve f
arkli sekillerde Kuzey ve Orta Asya'da, Eskimolarin yasadigi yerlerde, Orta Afri
ka ve Kuzey Amerika'daki ilkel kabîlelerde görülür. Bazi arastiricilar, Sibirya'da g
amanizm'i psikopatolojik belirtiler olarak açiklamaktadir.

6- Büyü: Büyü, tabiatüstü güçlerin yardimi saglanarak belirli bir gayeye ulasmak vey

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 40/314
5/16/2018 gerçeklestirebilmek için uygulanan islem ve eylemdir. Büyü, belli bir teknik ile be
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

kaideleri gerektiren ve büyücüler tarafindan uygulanan pratik bir sanattir. Büyü, tab
ri zorlayici bir yapi tasir; esyayi bir gayeye ulasmak için kullanmak ister. Bir c
emaati yoktur. Birkaç ortak nokta disinda, dinin karsisindadir (Büyü, olumlu veya ol
suz yönde kullanilabilir). Din ile büyü, farkli seylerdir. Insan, dinde Tanri'ya kul
k eder; büyüde insanüstü gücü kendi gayesine yöneltmeye çalisir. Dinin özü, alçak gö
e kendini yükseltmeye cür'ettir. Dinde bir cemaat vardir. Büyüde ise müsteriler vard
yeye ulasilinca, müsteriler dagilir.

Din ile büyü, bütün bunlara ragmen, ilkel kabîie insanlari arasinda birlikte yasar.
arsilik medenî toplumlarda büyü bilime dönüsmüs; S|mya, kimya; astroloji, astronomi

.
7- Efsane: Bu kelimeyi ifade etmek üzere Bati'dan dilimize aktarilan m'f kelimesi
Yunanca "mithos" dan (hikâye, masal anlaminda) gelir, anrilann, kahramanlarin, kâina
tin olusumunun hikâyeleridir. Mitoloji ise,

un efsaneleri içine alan ve onlari belli bir tarzda Inceleyen bir disiplindir.

''kel kabîle insanlarinin dünya ve kendilerini tasavvurdan ibaret bir çok efsaneleri
ardir. Bunlar, dünyanin nasil meydana geldigini ele alan yaratilmis masallarindan
günlük dinî âyin ve törenleri anlatan hikâyelere kadar uzanir.

Efsaneler, çogu zaman, açiklayici bir karaktere sahiptir ve su konulara cevap bulma
çalisir:
1- Tanrilarin nereden geldikleri (teogoni),

2- Kâinatin yaratilisi ve kâinattaki tabiî olaylarin olusumu (kozmogoni),

3- insanlarin nereden geldikleri (antropogoni),

4- Insanin ve dünyanin gelecegi (eskatoloji). Efsaneler; bunlardan baska, ilk günahi


, ilk ölümü, tufan hadisesini, tanrilarin insanlari nasil cezalandirdigini; diger y
n, avciligin ve hayvanciligin baslangicini, atesin elde edilisini, ilk ailenin, âd
etlerin ve içtimaî kurumlarin ortaya çikisini konu edinir. Dinî dünya görüslerini ya
aneler, kutsal sayilir; siirli bir dille, yalniz belli zamanlarda, belli kisiler
tarafindan anlatilir.
8- Ayin: Bir dinin pratigiyle ilgili kurallar ve törenler birligidir. Âyin kavrami,
dinî ve ahlâkî kurallarla ilgilidir.

Ilkel kabilelerde din, tapinma, büyü, ergenlik ve geçis dönemleriyle ilgili geleneks
enler yapilir. Bu törenlerde danslara da yer verilir. Ilkel kabîle mensuplari, dansl
ar yoluyla ruhî durumlarini bedenî hareketlerle açiga vururlar. Bu danslar, din ve b
e ilgilidir. Savas, av, totem, bolluk, ölüm, ergenlik âyinlerinin danslarinda genel
e maskeler takilir. Ayinlerde belirli kurallara uyma mecburiyeti vardir. Âyinler,
genellikle kapali bir düzen içinde Isler. [59]

B- YASAYAN ILKEL KABÎLE DINLERININ ÖZELLIKLERI

a- Ilkel Kabîle Dinleri bir kabîleye mahsustur; genellikle o kabilenin adiyla anilir
(Meselâ Ga, Maori, Alnu, Dinka, Nuer...dinleri gibi).

b- Bu dinler mahallî bir özellige sahiptir. Bu dinlerden evrensel bir din gelismemis
tir.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 41/314
5/16/2018 c- Bu dinlerin kutsal kitaplari ve yazili kaynaklari yoktur. Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

d- Ilkel Kabîle Dinlerinde genellikle bir Yüce Tanri Inanisi göze çarpar. Mer kabîle
endi diliyle ve kendisine mahsus bir sekilde adlandirir, Bu Yüce Varligin nitelikle
ri, diger tanri ve ruhlardan farklidir.

e- Ilkel Kabilelerde fert, dinin tabiî üyesidir. Ayri din seçme sansi yoktur.

f- Ilkel Kabilelerde kutsal olanla olmayan birbirinden ayrilmistir. Mana'ya sahi


p olan kutsaldir ve tabu'dur.

g- Ilkel
rucusu Kabîle
söz mensuplari
konusu degildir.büyüye ve büyücüye çok ilgi gösterir, h. Ilkel Kabîle Din

i- Ilkel Kabîle Dinlerinde ruhun çesitli sekillerde yasadigina inanilmakta, fakat ah


iretle ilgili telâkkilerinde açiklik görülmemektedir. [60]

C- YASAYAN ILKEL KABILE DINLERINDEN ÖRNEKLER

Bugün dünya nüfusunun %5'ini olusturan Ilkel Kabîle Dinlerine mensup insanlar, genel
e, dört kitada bulunmaktadir. Bu kabîlelerden, büyük gruplar halinde yasayanlar oldu
ibi, biranilir:
adiyla kaç yüzDinka
kisiyiDini,
geçmeyenler de vardir.
Maori Dini, Ilkel
Ainu Dini, GaKabîle
Dini, Dinleri genellikle
Pigme Dini gibi. kabil

1- Dinka Dini: Dinkalar, Güney Sudan'da yasayan bir gruptur. Din-kalar, "Cok" (kuv
vet) dedikleri insanüstü kuvvetlerin varligina inanirlar. Bu kuvvetlere bazen "Nhial
ik" de (Göktekiler) derler. Onlara dua eder, hediyeler sunarlar. Onlarin kendileriy
le yakindan ilgilendigine inanirlar. Ancak Dinkalar, Nhialik'i yukarida zikredil
en insanüstü kuvvetlerin en büyügü için sahsî ad olarak da kullanirlar. Onu yaratici
kendilerine hayat, kuvvet ve saglik verdigine, yagmur yagdirdigina inanir; ona d
ua ederler. Dualar, devamli tekrarladiklari cümleler halindedir.

2- Ainu Dini: Ainular, Japonya'nin kuzeyindeki adalarda yasarlar. Ainular, gögün en


yüksek tabakasinda bulundugunu kabul ettikleri "Kando-koro Kamui" dedikleri bir Yüce

iTann'ya inanirlar.
ve ruhlara Çok uzakta kabul
saygi gösterirler. ettikleri
Bu ruhlarin bu Yüceiyi,
bazisinin Varliktan baska
bazisinin daçok sayida
kötü tan
oldugun
kabul ederler. Bunun sonucu, fetis kullanma, fal, cin çikarma, büyü, atalara tapinma
u dinin nitelikleri arasinda göze çarpmaktadir. Ainular, Âhirete ve Yüce Tanri önünd
meye inanirlar.

3- Maori Dini: Güney Pasifik Okyanusu adalarinda yasayan Poline-zyalilardan bir gr


up, Maoriler diye adlandirilir.

Maoriler, Yüce Tanrilarina "lo" derler, lo'nun, herseyden önce var ve her seyin kayn
agi olduguna, yerde ve gökte yasayan her seyin en içinde bulunduguna inanirlar, lo,
bütün tanrilarin en büyügüdür. Onun adini ancak rahipler söyleyebilirler. Maorilerin
hiplerin onlara ögrettigi ilâhi tarzindaki özel dualardan ibarettir. Hep beraber bu
alari okurlar.
4- Ga Dini: Ga'lar, Gana'nin baskenti yakinlarinda yasarlar. Ga'lar, tabiata ve
insan islerine etkili çok sayida ruh ve kuvvet bulunduguna inanirlar; ancak bunlar
a tapinmazlar. Onlar, "Naa Nyonmo" dedikleri çok güçlü bir varliga inanirlar. O, gök
ar. Her seyi yaratan odur. Ancak onun kutsal yeri ve rahipleri yoktur. Ga'larin
baska tanrilari da vardir. Onlar için hazirlanmis kutsal yerleri ve görevli rahipler
i bulunmaktadir.

5- Namba'lar Dini: Güneybati Pasifik'te Malekula adasinda ilkel kabîle hayati yasaya

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 42/314
5/16/2018 n bir grub, kabîle erkeklerinin avret yerini örtmek için kullandiklari püsküle "nam
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

nildiginden, Namba'lar diye adlandirilmistir. Ingilizler bu ismin basina Türkçe "b


"küçük" anlamina gelen kelimeler, sonuna da çogul eki olan "s" harfini eklemislerdi
lece kabîle Büyük ve Küçük Nambalar olarak iki gruba ayrilmistir. Bunlar, "tabiatüst
aktadir. Bunlarin en üstünde, herseyin yaraticisi ve yönlendiricisi "Tana" adi
verilen bir Yüce kudrete inanilmaktadir. Bunun yaninda "iyi ve kötü ruhlarin her
aman kisilerin çevresinde bulundugu ve her davranisi kontrol ettigi kabul edilmekt
edir.

Hastalik, belâ ve ölümlerin sebebi "kötü ruhlar"dir. Kisinin hastalanmasi; vücuduna


girmesiyle, kabîle törenlerine uymamakla veya kabîle reisine saygisizlikla izah edil

ktedir.
n Ölüm,
insanlar kötü ruhlarin
ve kabîie en agir
reislerine görecezasi olarak
farklilik degerlendirilmektedir.
göstermektedir. Cenaze 100Ölüm
gün törenl
disari
ekletilmekte ve iskelet gömülmektedir. Reislerin iskeleti gömülmeden birakilmaktadir
n sonra 100 gün süreyle yas tutulmaktadir.

Nambalar'da "tabu"lar vardir. Yakinlar "tabu"dur ve mahremiyet esasi bulunmaktad


ir. Zina yasaktir ve zina isleyene çesitli cezalar verilmektedir. Bu ceza, evli ve
bekârlik durumuna göre artip eksilmektedir.

Sünnet olmak esastir. Çocuklar 10-12 yaslarindan sonra kabîle reisinin izniyle, top
sünnet edilmektedir. Erkek çocuk, ancak sünnet olduktan sonra "namba örtüsü" takab
odasina girebilmekte ve kabîledeki rütbe alabilme basamaklarina tirmanabilirle hakl
arina sahip olabilmektedir.

Kendilerine has dinî törenleri, danslari ve "kurban" usûlleri bulunmaktadir. [61]

III- Bölümün Bibliyografyasi

- David A. Brown, A Guide to Religions, London 1975,14-50

- Dictionnaire des Religions, France 1983

- Mircea Eliade, From Primitives to Zen.London 1967, 3-18

- Mircea Eliade, Traite d'Histoire des Religions, Paris 1975, 38- 41 (Ing. Patt
ems in Comparative Religion, Gr. Britain 1976, 30- 32)

- Robert S. Ellwood, VVords of the World's Religions, New Jersey 1977

- Bronislavv Malinovvski, MagIc, Science and Religion, Gr. Britain 1974,69-143

- Sedat Veyis Örnek, Etnoloji Sözlügü, Ankara 1970

- Dr. Nadir Paksoy, "Güneybati Pasifik'te, Büyük Nambaslarin Arasinda Kabîlede Yasa
abular, Yasaklar, Inanislar, Âdetler", Cumhuriyet Gazetesi (Ilavesi), 13.1.1985

- W. Radlof, Sibirya'dan (Seçmeler), Çev. Ahmet Temir, Istanbul 1976


Ninian Smart, The Religious Experience of Mankind, Gr. Britain 1965,45-78

Marguerite-Marie Thiollier, Dictionnaire des Religions, Belgique 1982[62]

IV. BÖLÜM

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 43/314
5/16/2018 MILLÎ DINLER Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Dinler Tarihi açisindan dinlerin ilkel kabîle dinleri, millî dinler ve evrensel dinl
tarzinda üçe ayrilabilecegini; Islâm bilginlerinin de dinleri "bâtil dinler" ve "i
ler" diye tasnif ettiklerini belirtmistik. Bir önceki bölümde Ilkel Kâbîle Dinleri h
a bilgi verdik. Bu bölümde millî dinler anlatilacaktir. Ancak Buddizm'in yeri, tarti
lmaktadir. Bu kitaptaki tasnifte BuddIzm'e ayri bir yer ayirmak, en uygun yol ola
rak görüldü. Bunun için Buddizm'i ayri bir bölüm yaptik. Bununla da evrensel hüviye
inlere bir geçis saglamis olduk.

Millî dinler,
urtulus bir topluluk
ve mutluluga ulasmaveya millete aitToplumun
söz konusudur. dinlerdir. Millî
bütün dinlerde
fertleri, buortaklasa bir
ortaklasa kur
lus ve mutlulugu paylasir. Ayni zamanda bu husus, toplumun bütün üyelerini birbirin
glayan bir bag vazifesi görür. Fert, kurbanlara ve kutsal törenlere katilmakla kend
llî tanrilariyla temas kuracagina inanir. Geçmiste de millî dinler vardi, günümüzde y
ari da vardir.

Bazen millî bir dinin hâkim oldugu çevreden eVrensel bir dinin çiktigi (Hinduizm'in
oldugu Hindistan'dan Buddizm'in çiktigi gibi), bazen de evrensel bir yapiya sahip
dinin millîlestiriidigi görülür (Yahudi dini gibi).

Millî dinlerden bazilari örnek olarak asagida anlatilacaktir. Bu örnekler dünyanin d


ik bölgelerinden seçilmistir. [63]

A- KONFÜÇYÜSÇÜLÜK

Çin'de, simdi, Yahudilik, Hiristiyanlik ve Islâm hariç olmak üzere, resmî nitelige s
n vardir. Çinlilerin San Kiao (Üç din) dedikleri bu dinler; Konfüçyanizm (Konfüçyüsl
Buddizm'dir. Konfüçyanizm ve Taoizm, yerli ve millî; Buddizm, disardan gelme ve evr
sel niteliklidir. Çin'de bu zikredilen dinlerden önce atalara saygi, gök ve tabiat t
rilarina tapinma, gelecekten haber verme, kutsal varliklara kurban ve "Sang-ti"
diye adlandirilan bir Yüce Varlik inanisi vardi. Çin halki dinî geleneginde atalar k
önemli idi. Çin'de her devrin dinî özelligi; atalara gösterilen baglilik ve saygidi
i ilkel
lik kabilelerde
ve aileye atalara
baglilik tapinma
hissi önemli iseBir
kadar degildir. de,Çin
Çinatasözünde
dininde kendini
söyle gösteren akrab
denilmektedi
seyin kökü göklerdedir. Insanin kökü ise atalarindadir." Çinli, "Gögün Oglu" sayilan
e ailenin reisi olan babaya itaat ve saygi gelenegine sahiptir. Çinliler, insanin
evlenmeden veya geride bir ogul birakmadan ölmesini büyük günah ve elemli bir azap s
ktadir. Ata ruhlarina ibadeti devam ettirecek bir ogul yoksa, ölü, felaket getiren
ayip bir mahluk seklinde, çok ugursuz bir hayat sürmeye mecburdur.

Her aile, ata ruhlarini özel koruyucu olarak görür ve evin güneybati kösesinde onlar
r yer ayirirdi. Her evde, üzerinde atalarin adlari özel tarzda yazilmis levhalar bu
nurdu. Aile reisi, evin ana salonunda veya atalar için ayrilmis olan yerdeki bu le
vhalarin önünde onlara yiyecek, tütsü gibi seyler sunardi. Nisan, evlenme gibi öneml
r de burada yapilirdi. Bütün ailenin önünde yapilan bu törende baba, üç tütsü çubugu
in önüne gelir (bu levhalar, üç-dört nesil korunup, atalara ait tapinaga birakilir);
larini alnina kadar kaldirip buhurdanliga koyar, ya üç kere diz çökerek dokuz vurus y
r ya da üç kere bas egerdi. Bazen atalar çagrilir, onlara önemli konular haber veril
ardim istenirdi.

Simdiki atalar kültü; levhalar, cenaze töreni ve mezar etrafinda odaklasir. Cenaze t
lerine çok önem verilir Mezarlar, ilkbaharda süpürülür ve oralara hediyeler sunulur
sonbaharda tekrarlanir). Mezarlar, bereket versin diye tarlalarda yaptlir. ,

Çinli'leri atalara saygi konusu kadar birlestiren ikinci bir husus, "YIn" ve "Yang

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 44/314
5/16/2018 " prensipleridir. Bu prensipler, üç Çin dinî geleneginde de bulunur. Yin, olumsuz; Y
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

ise olumlu durumu ifade eder. Yer ile gök arasinda meydana gelen her olayin bu iki
prensibin isbirligi yapmasindan meydana geldigi kabul edilir. Yin ve Yang prens
iplerini Çinli kötü-iyi. karanlik-aydinlik, soguk-sicak, disi-erkek, yer-gök gibi ör
e uygular.

Yer ve gögü temsil eden disi Yin ile erkek Yang prensiplerinin her ikisi de âlem düz
için gereklidir. Onlarin uyum kaynagi ve böylece âlemdeki bütün düzenlerin dayanagi
. Tao, dogruluk, yol, tabiî dünya nizami, dünyanin degistirilemez kanunlara göre gid
demektir. Tao deyimi, hem Konfüçyüs'ün, hem de Laotzu'nun fikir sisteminin temeli o
r. Ancak Konfüçyüs, kendisinin irtibatli bulundugunu açikladigi Yüce Varligi ifade

i (Shangdi-Changti:
n, Yukaridaki
Gögün Rabbi, gögün Hükümdar)Çin
kendisi demektir. ilegeleneginde
es anlamli Gök
"Tien"i tercih
önemli etmistir.
bir yer Tie
tutmaktad

Konfüçyüs tarafindan kurulan Konfüçyüsçülük; Çin'de, âlimlerin, ediplerin, bürokratl


imparatorluk ailesinin dini olarak kabul edilmistir. Bu din, Vu-ti (M.Ö. 140-87) z
amanindan baslayarak 1912 yilina kadar devlet dini olarak taninmistir. Imparator
, basrahip sifatiyla, bu ahlâkî-siyasî kültü, gelenekleri, dinî tören ve âdetleri de
tir. M.S. I. Yüzyil'da Buddizm'in Çin'e girmesi ve Taoizm'in M.S. II. Yüzyilda gelism
si sonucu, bu ülkede, ilk defa ferdî din seçimi sözkonusu olmustur. Son yediyüz sene
n'de resmî nitelige sahip "Üç din" (San Kiao), genis ölçüde bir "halk dini" de olust
ir. Burada, bunlardan Konfüçyüsçüiük ve Taoizm üzerinde durulacaktir. Çin Buddizm'in
er ayrilmayacak ve Buddizm Bölümü'nde temas edilecektir. [64]

1- Konfüçyüs'ün Hayati (M.Ö. 551-479)

Konfüçyüs kelimesi, Üstad K'ung anlaminda K'ung Fu Tzu'nun Latincesidir. Çinlilerde


K'ung Ch'iu (Chung Ni) seklindedir. Konfüçyüs, Çin'in büyük bilginlerinden, filozof
biri ve Konfüçyüsçülügün kurucusudur. Yin Krallik ailesinden kabul edilirse de a at
si hakkindaki bilgiler, sonraki kaynaklara ait olup, güvenilir bu|unmamaktadir.

Konfüçyüs, Çin'de simdiki San-tung'un bir bölümü olan Lu eyaletindeki Tsou'da dünya
inda babasini kaybetti. Hayatinin ilk yillari yoksulluk içinde geçmesine ragmen, Ögr
meye meraki dolayisiyla iyi bir egitim gördü. 19 yasinda evlendi ve iki çocugu oldu.
irmi
amak yasinda iken ögrenci
idi. Söhreti yayildi,yetistirmeye
taraftarlar basladi.
kazandi. Metodu, eskilerin
Lu'da pek hikmetini yoruml
önemli sayilmayacak memuri
yetlerde bulundu. Ancak o, eski hakîmlerin faziletlerine dayanan bir yolla insanla
ra baris ve refah getirebilecegini düsündügü siyasî bir sistem gelistirdi. Bu sistem
linde, bütün insanlarin saadeti için, insanin fitraten iyi olduguna itimat ve Örnek
in önemi yatmaktaydi.

Bu sistemine kulak verecek ve nasihatlerini dinleyecek bir hükümdar bulmak için kend
eyaletini terketti. Çin Imparatorlugu sinirlari içinde, bir bölgeden digerine, kendi
anlayacak yöneticiler aradi. Siyasî entrikalara alismis idareciler ona ilgi gösterm
i. Onun mizaci da siyasî ortama uygun degildi. Istedigine ulasamamis olarak geri dön
dügünde artik ihtiyarlamisti. Hayatinin son bes yilini meshur eserlerini yazmak, ög
i yetistirmek ve doktrinini ögretmekle geçirdi. Onun en önemli eseri Konfüçyüsçülük
dinin kurucusu olmanin disinda, teskilatçi olarak da saygi gördü. Ch'iu fu'da, bilge
isi olarak öldü. Ölümünden sonra söhreti her tarafa yayildi. Mezari, bir ziyaret (ha
oldu. Adina tapinaklar yapildi. 1912'ye kadar Çin Imparatorlari yilda iki defa, il
kbahar ve sonbaharda, ona hediyeler sundu.

Konfüçyüs, kendi hayatini su sekilde özetlemektedir: "15 yasinda kendimi ögrenmeye v


30 yasinda irademe sahip olabildim. 40 yasinda süphelerimden kurtuldum. 50 yasinda
Gök'ün emrini ögrendim. 60 yasinda sezis yoluyla herseyi kavradim. 70 yasinda dogru
lan seylere zarar vermeden, kalbimin bütün isteklerini yerine getirebildim."

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 45/314
5/16/2018 M Konfüçyüs, Konusmalar, Çev. Muhacldere Nabi Özerdim, Ankara 1974, 4; Vladimir
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

ieff, Religions du Monde Entier, Belgique 1989, 335.

Hayati boyunca Çin'in "kadînV'ligini ortaya koymaya ve kültürünü ihya etmeye çalisan
ini, "ben, eskileri seven ve onlarin bilgilerini elde etmek için bütün gayreti göste
bir kimseyim" seklinde vasiflandirmistir. [65]

2- Konfüçyüsçülükte Kutsal Metinler

Konfüçyüs, bütün eski Çin metinlerini gözden geçirdi. Onun gayesi; yönetimle ilgili b
rlamak, sosyal hayat ve törenlerle ilgili hususlari bir araya getirmek, yasayan ahl
ve geleneklerin devamini saglamak; böylece atalar kültüne dayali Çin medeniyetini o
koymakti.

Böylece Konfüçyüs ve ögrencileri, daha önceki Çin filozof ve mürsitlerinin yazilarin


ve yorumladilar. Konfüçyüs'e büyük bir baglilik gösteren ve ondan edebiyat, tarih,
ahlâk ögrenen ögrencileri, ölümünden sonra onun sözlerini de topladilar.

Konfüçyüsçülügün kutsal kitaplarini olusturan iki koleksiyon vardi. Bunlar; "Bes Kla
King) ve "Dört Kitap"tir (Se Chou).

Bes Klasik:
1- Degisiklikler Kitabi (Yi King): Mistik ve Metafizik olaylari,

2- Tarih Kitabi (Su King): Dokümanlari, tarihî bilgileri ve geçmise ait önemli vesik
i,

3- Siirler Kitabi (Si King): 305 muhtelif sarkiyi,

4- Törenler Kitabi (Li King): Âyin ve merasimferle ilgili hatiralari (Ahlâk ve adâb)

5- Ilkbahar ve Sonbahar Vekayinameleri (Kun Kiyu): Ilkbahar ve Sonbaharla ilgili


olarak günügününe yazilmis olaylari ihtiva eder.

Dört Kitap: XI. Yüzyilda Sung Hanedani sirasinda biraraya getirildi. Bu koleksiyon,
etici sinifin egitiminin temelini olusturdu. Yöneticiler, memur alinmasi için yapila
n imtihanlarda bu kitaplardan faydalanirlardi. Bu dört kitap sunlardir:

1- Konfüçyüs'ün Konusmalari (Lun Yü),

2- Mensiyus'un Sözleri (Mongtse),

3- Orta Yol Doktrini (Tchöng Yong),

4- Büyük Bilgi (Ta-Hio).

M. Semseddin, bu kitaplarin muhtevasi hakinda bilgi vermektedir. Bkz. M. Semsedd


in (Günaltay), Tarih-i Edyan, 247-248[66]

3- Konfüçyüsçülükte Tanri Inanci

Konfüçyüs'ün ögrettiklerinin Çin'in millî dini olmasi uzun bir gelismenin neticesidi
ndine "din kurucusu" unvanini vermemistir. Buna ragmen, onun dortrini kendinden

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 46/314
5/16/2018 sonra bir din olarak kabul edilmistir. Onun ana gayesi, ülkenin karisik olan siyasî
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

urumunu düzeltmek için, eski törenleri yeniden ihya etmek olmustur. O, asirlardan b
hüküm süren millî dinin geleneklerini yeniden canlandirmistir.

Konfüçyüsçülük, Konfüçyüs'e dayandirilan, Çin'e ait inanis ve âyinler birligidir. Çi


e kadar gerilere gidilirse gidilsin, büyük tanri olarak Gök Tanri bulunur. Bu, "Tien
ile ifade edilir. Bu gök tanri "Tien", yukaridaki tanri, gögün efendisidir. Onun asa
sinda, görünmeyen varliklar dünyasi; hava cinleri ve perileri; bulut, su, dag cinler
ve ata ruhlari bulunur.

Konfüçyüs, insanlar arasindaki iliskilerin önemi yaninda hayat, ölüm, seref hepsinin

eldigini
m ifade
etmistir. etmistir.
Ancak Sang-ti
o, bu yüce diyeifade
Varligi adlandirilan
için dahaYüce
önceVarliga inanis
kullanilan ondadeyimini
"Tien" da deva
ercih etmistir. Ona göre "Tien", o zaman anlasildigi üzere, gökte oturan, kötü hüküm
zalandiran, yeni hanedanlar kuran ve iyileri mükafatlandiran atalara verilen bir a
d degildir. Tien; yüce varlik, tabiat düzeninin idarecisi; her seyin üstündeki varli
aratici kudret idi. Bu konudaki diger terim, Tao'dur. Tao, insanin yürüyecegi dogru
yol, yani ahlâk prensibidir. Konfüçyüs, bu terimi de kullanmistir. Konfüçyüs, "sabah
kreden kimse, aksama rahat ölür" demistir. Konfüçyüs, kendisini koruduguna ve görevl
ine inandigi azametli bir yüce varliga inanmakta idi. Ona göre yüce hükümdar olan T
et ve ibadet edilmesi gereken bir varliktir. Kâinatin düzenini kuran O'dur.

Konfüçyüsçülügün belirli bir inanç sistemi, bir dinî teskilati yoktur; fakat kurucus
mi ve kutsal metinleri vardir. Konfüçyüsçülükte Tanri, düskün insanlari korumak için

»Tanri Yolu"nda yardimci olsunlar ve ülkenin her yaninda huzuru saglasinlar diye ögr
menler göndermektedir. O, uludur, yücedir, yerdeki insanlara hükmedicidir ve kötü o
alinca da hükmü amansizdir. Ölmek ve dirilmek, seref ve zenginlik, Tanri'nin takdiri
edir Tanri, herseyi açikça görür ve bütün islerde insanlarla beraberdiri»'[67]

4- Konfüçyüsçülükte Ahlâkî Prensipler

Konfüçyüsçülük, dinden daha çok bir ahlâk ve hikmet yolu olarak gösterilir. Konfüçy
et ve millet içindir. Gayesi, milleti siyasî bir terbiye ile saadete kavusturmaktir.

Konfüçyüs, dinî faaliyet olarak, Çin'in eski dinî tasavvurlarini ihyaya çalismistir.
kasa etmekten kaçinmasina ragmen, "öbür dünya"nin varligini inkâr etmemistir. O, yap
ahlarin cezasiz kalmayacagini, ve bunlarin karsiliginin öbür dünyadan daha çok bu dü
görülecegini; kötülük yapanin hatasini ödeyerek affedilmesini istemesi gerektigini b
ir.

Dua, ibadet bir vazifedir; fakat devamli degildir. Bu, dinî mânada, oruç tutulup tem
olduktan sonra ifâ edilen kurbandan ibarettir.

Konfüçyüs ahlâkinin ana temeli, "Büyük Bilgi"de kendini, ev halkini, milletini yönle
risi saglamanin yolunu bulma seklinde açiklanir. Konfüçyüs, "Konusmalar" da[68], dün
es seyi, herseye uygulayabilmek yetenegine "mükemmel erdem" demektedir. Bu erdemler
; agir baslilik, cömertlik, samimiyet, dogruluk ve nezakettir. Bun-'ari da söyle açi
amaktadir: "Agir basli isen, saygisizlik görmezsin. Cömert isen, herseyi elde edersi
n. Samimî isen halk sana güvenir. Dogru isen çok seyi basarirsin. Nazik isen baskala
ni hizmetinde kullanabilirsin". O, üstün insani, "Düskünlere yardim eder, zenginler
-Vetini artirmaz" olarak tarif etmektedir. Üstün insanla küçük insan arasindaki fark
le belirtir: "Büyük ve üstün insan erdemi, küçük insan ise rahatini düsünür. Üstün in
kafasini çalistirir, küçük insan ise kendi faydasini aramaya bakar. Büyük ve üstün
dogrulugu, küçük insan ise yalniz faydayi düsünür". Sadakati ve samimîyeti birinci p
mayi ve agirbasli olmayan bir bilgine saygi göstermemeyi tenbîh ediyor. Kendisi için
le söylemektedir: "Yasli olanlara rahatligi saglamak, arkadaslara samimiyetle, genç

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 47/314
5/16/2018 re de nezaketle davranmak isterim". Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Kendisinden tavsiye isteyen bir idareciye "dogruluktan ayrilma, yanlislarini düzel


t" demistir. Dogru olan birseyi görmek ve bunu yapmamak cesaretsizliktir. Insanlar
dogruluk için dünyaya gelmislerdir. Bir insan dogru yoldan ayrilip iyi bir hayat sür
se, ölümden kurtulusu sadece bir sans eseridir.

Konfüçyüse göre bir kimse dis güzellikten ziyade iyi ahlâka deger verirse, ailesine
en büyük gayreti gösterirse, efendisine bütün hayatinda bagli kalabilirse.arkadasla
olan iliskilerinde samimî ise, o insan için birsey bilmiyor denilse, bile, o insan b
ilgilidir. Kendini bilgiye verenler, üstün ve büyük insandir. Büyük ve üstün insanla

arinda düsünceli
eflilige ve dikkatli
önem verirler. olmaya,
Onlar; yüz ifadelerinde
akrabalarina, anne ve samimiyete, sözlerinde
babalarina iyi nezâke
muamele eder, h
alkini faziletle yükseltirler. "Eger 'büyük ve üstün insan' törenleri severse.halk s
ik etmeye cesaret edemez. Eger o dogrulugu severse halk ona uyruk olmaktan çekinme
z. Eger o sadakati severse halk samimî olur. Iste bunlari elde edince memleketin h
er tarafindan halk, çocuklarini arkalarinda tasiyarak ona gelecektir".

Konfüçyüsçülükte iyilik, dogruluk, edeplilik, akillilik ve güvenilebilirlik bes teme


ir. Bu, basari sartina bagli degildir. Çünkü Konfüçyüs, "Basari her zaman faziletin v
a delil olmaz. Hikmet ve fazilet, basari elde edilse de, edilmese de, herseye ra
gmen, iyilikte devam ve isrardir" demektedir. Konfüçyüs'ün telkini, su dört konu etr
dönmektedir:

1- Kültür,
2- Is Yönetimi,

3- Üste karsi dürüst davranma,

4- Verilen sözde durma.

Konfüçyüsçülükte bes temel insanî iliski vardir:

1- Amir ile Memur,

2- Anababa ile Çocuklar,

3- Kari ile Koca,

4- Kardesler,

5- Arkadas ve dostlar arasindaki iliski ve saygi. Bu bes temel, bütün hayatin en ön


iliskilerini içinde bulundurur. Insanin rahat bir hayat sürebilmesi için hayatin he
safhasinda orta yolu tutmasi, asiriliktan kaçinmasi, iyilige iyilik, kötülüge karsi
dalet göstermesi gerekir. Konfüçyüs, israfa karsidir ve ekonomik olmaktan yanadir. G
si sevmez, hayirseverligi ve adaleti iki mühim meziyet olarak görür. Onun "Yi" dedig
adalet, belli bir vaziyette yapilmasi mecburi olan harekettir. Bu degismez bir e
mirdir. Fertler, toplulukta birtakim seyleri yalniz o seyler Için yapmak zorundadi
r. Çünkü o seyler ahlâk icabi yapilmalidir; ahlâktan baska seyler için yapilirsa ada
llî etmez. Adaletin gerçeklesmesini menfaat önler. Konfüçyüs, adalet ve menfaat konu
hükme baglar: "Yüksek insan, adaleti; alçaklar da menfaati anlar".

Amirin riayet etmesi gereken ilk esaslar; yönettiklerinin güveni ve onlarin sevgisin
i kazanmasidir. Eger insanlar, korku ve dehsetle itaate zorlanirsa; yönetenle yöneti
len arasindaki bag kopar, isler zorlasir, ahlâk sarsilir ve nefislerde fesat meyda
na gelir.

Konfüçyüsçülükte genç, ana ve babasina sâdik ve diger büyüklerine saygi göstermelidi


baglilik, itaatsizlik etmemekle olmaktadir. Kisinin babasinin yolundan gitmesi;

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 48/314
5/16/2018 ancak ona bagli olmasiyla mümkündür. Eski Çin Atalar Kültü'nde ogulun bilgeligi ne o
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

sun babasindan önce sunulanlari yiyemez, sofraya uzana-maz.

Kari ve koca, kardesler, arkadas ve dostlar arasindaki iliskiler de belirli kura


llara baglanmistir: Evin erkegi, ailesi hayatta iken onuf birakip uzak diyarlara
gitmemelidir. Aileye hizmet ederken onlara tenkitte nazik olunmali, onlara terb
iye icaplarina göre hizmet edilmeli, aile sikintiya düstügünde de genç çocuklar aile
mci olmalidir. Büyük ve üstün insan kendini esas olan seye verir, bu esas sey meydan
lince prensipler gelisir, anaya babaya sadakat ve kardeslik sevgisi de kendini göst
erir. "Kendine uygun olmayan kimselerle arkadaslik etmemek" Konfüçyüs'ün tavsiyeler
ir. Bu arkadasligi da faydali ve zararli olmak üzere iki gruba ayirmaktadir: "Dürüs

amimi
s ve anlayisli bir arkadas faydalidir. Iki yüzlü, kurnaz ve çok konusan bir arka
zararlidir."

Konfüçyüs'ün ahlâk anlayisi devlet yönetiminde de geçerlidir. Ona göre memleketini e


ten bir kimse kutup yildizina benzer. Memleketi yönetmek, halki dogru yola götürmek
ektir. Eger halk dogru yola yöneltilirse kimse dogru davranmamaya cesaret edemez. M
emleketine hizmetten kaçman kimseye akilli denilemez.

Konfüçyüs'e "Bir ülkeyi idare etmeye çagrilsaydiniz ilk is olarak ne yapardiniz?" di


duklarinda söyle cevap vermistir: "Önce dili düzeltirdim. Dil düzgün olmazsa, kelime
eyi iyi anlatamazlar. Düsünceler iyi anlatilmazsa, yapilmasi gereken seyler iyi yapi
lamaz. Gereken yapilamazsa, ahlâk ve kültür bozulur. Ahlâk ve kültür bozulursa, ada
sasirir. Adalet yanlis yola saparsa, halk güçsüzlük ve sarhosluk içine düser. Ne yap
, isin nereye
nlardan dolayivaracagini
dil kadar bilemez. Bu sebeple söylenilen sözü dogru söylemeli. Hiçbir
mühim degildir".[69]

Konfüçyüs'e göre hükümeti iyi bir sekilde yönetmek için iktidarda olan kimsenin bes
vermesi ve dört kötü seyden kaçinmasi gerekir. Bes üstün sey; asiri derecede harcam
an faydali olmak, halkina pismanlik getirmeyecek görevler vermek, aç gözlülük etmede
digi seyi almak, gururlu olmadan itibar kazanmak, korkunç olmadan yüce olmaktir. Dö
sey ise; halki ögretmeden ölüme sürüklemek, buna "zulüm" denir. Onlari haberdar etme
olarak is yüklemek, buna "baski" denir. Acele olmayan buyruklar çikarip, sonra bunla
rin hemen uygulanmasini istemek. Buna "gaddarlik" denir. Genel olarak insanlara
birsey verirken veya mükafatlandirirken hasis davranmak. Buna "yersiz davranis" de
nir.

Konfüçyüsçülükte
na karsi borcundanana-baba saygisi;
kaynaklanir. evlat sevgisi
Toplumda önemli ahengin
ahenk aranir, bir yer tutar.
temeli,Bu da insanin
ailedir. A
ilede ana-baba sevgisi faziletlerin basinda gelir.

Konfüçyüsçülügün ahlâkî tarafi, diger yönlerinden daha agirlik tasimaktadir. Bu sist


idare sanati, soylular için siyasî bir ahlâk, halk için bir gelenege bagliliktir.

Konfüçyüsçülük, aileye ait faziletleri, disiplini, içtimaî düzeni, kardeslik sevgisi


gitimini içinde bulundurur. Bunun için de Konfüçyüs'ün ahlâkî sisteminde su dört faz
adir: Insanlik, adalet, davranis ve bilgi. [70]

B- TAOIZM
Çin millî dinlerinden biri de Taoizm'dir. Taoizm'i Lao-tzu (Lao-tse) kurmustur. Bu d
in, "Tao" kavrami üzerinde kurulmustur. Büyücüleri, rahip ve rahibeleri ve dinî sefl
rdir. Kendilerine has âyinleri; bu âyinlerin eski bir gelenegi vardir. Ilkbahar bayr
aminda ates yakilmakta; Taoist rahipler, yariçiplak durumda, atese pirinç ve tuz ati
p, yalinayak kosarak üzerinden geçmektedir.

Ölülerin, yasayanlari rahatsiz etmeksizin, mezarda güven içinde rahat ettigine inani
tadir. Mezarlarin seçilmesinde bazi kurallar vardir. Ölüye zarar gelmemesi için çesi

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 49/314
5/16/2018 dbirler alinmistir. Bu tedbirlere siki sikiya baglilik yüzünden, uzun zaman, mezarl
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

in bulundugu alanda arastirma yapilmasina izin verilmemistir. [71]

1- Lao-tzu'nun Hayati (Lao-tse, dogumu M.Ö. 604 veya 570)

Bir Çin filozofu ve Taoizm'in kurucusu Lao-tzu'nun hayati hakkinda fazla birsey bi
linmemektedir. Onun, hemen hemen efsanevî olan hayati, M.Ö. 100 yilina dogru Sseu-ma
Tsi'en tarafindan yazilmis.

Çin'in bir tarihi olan, "Che Ki" ile taninmistir. Lao-tzu'nun Honan'da dogdugu san
ilmaktadir. Asil adi, Li Tan'dir. Lao-tzu, ona verilmis lakaptir ve ihtiyar bilgi
n anlamina gelmektedir. Çok yasadigi söylenmektedir. Çu sarayinda arsiv memurlugu yap
istir. Konfüçyüs ile ayni yüzyil içinde yasamistir. Ikisinin bir vesileyle karsilasm
önemli bir olay sayilmistir. Bu karsilasma zamaninda Lao-tzu çok yasli, Konfüçyüs i
bir bilgindir.

Çu Hanedaninin yikilmaya yüz tuttugunu gören Lao-tzu, hükümet merkezini terked


atiya dogru gitmis, Honan geçidine geldiginde buranin muhafizi ve ögrencisi, Tsi, on
dan meslegi hakkinda birsey yazmasini istemis; o da, "Tao te King"i yazmistir. "
Tao", yaratici prensip; "te", insan fazileti; "king" de kitaptir. Bu kitap, bugüne
kadar, bütün Taoist düsüncelerin kaynagi olmakta ve "tao"nun ne oldugunu açiklamakt
Anlasilmasi oldukça
ida ilim adami, zorKing'i
Tao te olan bu kitap;
bati Çin'inçevirmeye
dillerine büyük klasikleri
çalismis,arasina konulmustur.
fakat pek basarili
olamamistir. Kitabin adi bile tam olarak tercüme edilememistir. Her mütercim, kitabi
n ismine çesitli anlamlar vermistir. Bu küçük kitabin sirrinin, en eski mistisizmin b
numunesi olmasindan ileri geldigi kabul edilmektedir. Lao-tzu, bu eserinde, misti
k tabir ve tasavvurlara anadilinde ilk defa bir sekil vermeye çalismistir. Bunun içi
n, seçtigi tabirler, gösterdigi remizler açik ve belli degildir.

Lao-tzu'nun 80 yasini geçtigi bilinmekte ise de, Ölüm tarihi kesin olarak bilinmemek
dir. Lao-tzu'dan hemen sonraki Taoizmin tarihî de karanliktir. Taoizmin daha sonra
ki gelismesi, Lao-tzu'dan sonra gelen ve Taoizm hakkinda bilgiler veren yazarlar
sayesinde kismen ögrenilebilmektedir. [72]

2- Taoizmin Prensipleri[73]

Lao-tzu'nun doktrininin temeli, mistik bir panteizm'dir. Taoist ahlâk zühde dayanir.
Tao, dünyayi yöneten sebeptir; insan onu bilmelidir.

Tao, âlemden önceki yaratici prensiptir. O;görülemez, isitilemez ve kavranilamaz. O,


lî ve ebedîdir; kendiliginden vardir; herseyde hazir ve nazirdir. O, hiçbir tasvire
gmaz. Herseyin temeli O'dur. O yokluk degildir. Tabiat ve evrenin var olmasi O'nu
n sayesindedir. O, herseyin arkasinda ve altindadir. HerseyI yaratan ve besleyen
de O'dur. Bundan dolayi Tao, bazen "Ana" diye de adlandirilir. Çünkü hersey O'ndan
lir. Tao'dan bir dogar, birden iki: Yin ve Yang; iki'den üç: Yin, Yang ve nefes; üç'
yaratilmis evren. Tao, gögün ve yerin kaynagi, yaratici ve ayni zamanda yasatici pre
nsiptir. Herseyi yaratan Tao'nun hiçbir seye ihtiyaci yoktur. Baska güçlerle rekabet
tmez. Dolayisiyla insanlar da Tao gibi rekabet ve hirstan uzaklasirlarsa, iyi bi
r hayata sahip olurlar.

Lao-tzu; insanlarin kanunlari dünyadan örnek alarak yaptiklarini, dünyanin "Gök"ten,


e Tao'dan aldigini, Tao'ya sahip olan bir memleketin uzun zaman var olacagini ve
dünyanin "Tao" vasitasiyla yönetilmesi durumunda seytanlarin kutsallik kazanamayaca
gini belirtmistir. Lao-tzu'ya göre "göksel Tao" mücadele etmez, fakat iyi bir yolda

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 50/314
5/16/2018 ma zafer kazanir; konusmaz, fakat cevap alir; çagirmaz fakat getirir, sakindir ve
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

planlari gayet mükemmeldir.

Lao-tzu, bilginlerin Tao'yu anlama ve kavrama durumlarini söyle açiklamaktadir: Yüks


bilginler, Tao'yu isittikleri zaman hareket ederleY ve ona dogru giderler; orta
dereceli bilginler, Tao'yu duyduklari zaman ne yaptiklarini bilmezler; asagi de
recedeki bilginler Tao'yu isittiklerinde kahkahalarla gülerler. Üstün ve mükemmel bi
san ise, sadece herseyin ruhu kendisinde olan Tao'yu izler.

Taoizm'de "Tao" ile beraber bir de "Te" kavrami vardir. Tao'nun erdemi veya onun
gizli gücü olarak bütün varliklarda bulunan "Te", "Tao"nun tabiattaki herseyi degis

n bilir,
i gücününmuhafaza
kendisidir. "Tao"
eder kaybolduktan
ve dünyanin seklinisonra "Te"
vücuda onun ayrilmaz
getirir. vasfi
Dünyanin olur,
sekli aki-k
vücuda ge
sonra ölümsüz "Te", onu hatadan korur ve yükseltir.

Bütün varliklari Tao meydana getirir; "Te" ise onlari besler, büyütür, madde olarak
verir, kuvvetini tamamlar. Bundan dolayi bütün varliklar Tao'yu yükseltir ve Te'ye d
er verir.

, Lao-tzu, ögretilerinde, ahlâkî degerler üzerinde de durmustur. Lao-tzu'ya göre ins


ak manevî faziletleriyle insandir. Örnek insan iyi, merhametli, sadik, dürüst ve müt
olmalidir. Onun bu vasiflari elde etmek için tavsiye ettigi yol menfîdir: Insan, Tao
'ya benzemeye çalissin; is yapmasi, is yapmamasi; çalismasi çalismamasi gibi olsun. V
vey (Wou wei: hiçbir sey yapmamak, sükûnet) prensibi, Taoizm'in ülküsüdür. Insan, d
a uyarak
bir yasamali,
sükûnet içinde gayret sarfetmek-sizin
yasarken, Tao'nun
dünyanin tabiî kanunlarina
nizamini muhafaza tabî
etmekolmalidir.
suretiyle,Böyle
mesut
ayat sürebilir. Hükümdar bile, böyle yapmakla, devletini en iyi bir sekilde idare ed
memlekette ne kadar fazla sey yasak edilirse, millet o kadar fakir olur. Insanlar
a karsi alinan tedbirler ne kadar ustalikla hazirlanirsa, onlarin arasindan, o k
adar inanilmaz hileler ortaya çikar. Ne kadar çok kanun ve emirler bildirilirce, o k
dar eskiya ve hirsiz zuhur eder.

Büyük adamlarin halki yönetim seklini Tao te King'te Lao-tzu, söyle açiklamaktadir:
arini bosaltirlar, midelerini doldururlar. Iradelerini zayiflatirlar, kemiklerin
i kuvvetlendirirler. Daima halki bilgisiz ve isteksiz birakirlar. Bilgili in
sanlar birsey yapmak cesaretini göstermezler. Vu vey (Wou wey) yaptiklari zaman h
erseyi iyi yönetirler". Lao-tzu, su tavsiyede bulunmaktadir: "Düsünecegin sey daima
i
anve derinve
dürüst olmalidir; birsey verirken
sadik olmalisin. iyi ve lütufkâr
Dürüst olursan memleketiolmalisin. Birseybir
iyi yönetirsin, söyledigin z
is yapmak
sen dogru ve kabiliyetli olmalisin".

Lao-tzu, dünyadaki insanlarin güzel olan seyleri güzel olarak bildiginde, çirkin ola
yleri de taniyacagini; iyi olan seyleri bildiginde, fena olan seyleri de bileceg
ini; böylece iyileri yayip, fenaliklardan kaçinacagini, baskasini kandirmaya çalisma
cagini söylemektedir.

Lao-tzu, prensip olarak, kibir ve gururu yermektedir. Yalniz kendisi için çalisan i
anlarin yükselemeyecegini, kendisiyle övünenlerin bir is göremeyecegini, çok yüksekt
an insanlarin bunu uzun zaman devam ettiremeyecegini belirtmektedir. Ayrica o, i
htirasinin esiri olan insanlarin büyük bir yanilma içinde olduguna ve hiçbir zaman b
ili olamayacagina da dikkat çekmektedir.
Lao-tzu, savasa karsidir. Bunun için o, savas aletlerini iyi görmez ve bunlari yükse
insanlarin kullanamayacagini söyler. Yüksek insanlarin baris ve huzura deger verece
ni açiklar. O, savasa karsi olmakla * beraber, devletin ferde fazla karismasin
i istemez.

Taoizm'e göre bu ahlâkî prensipler; sadece fertler için degil, milletlerarasi münas
için de geçerlidir. Saygi ve itaatle herseyin ele geçirilecegi; sevgi ile düsmanlari
le yenilebilecegi; kadinin itiraz etmeksizin itaat etmesiyle kocasini idaresi al

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 51/314
5/16/2018 tina alabilecegi savunulmaktadir. Lao-tzu'nun felsefesi; "iyilere karsi iyilik göst
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

eriyorum; iyi olmayanlara karsi yine iyilik gösteriyorum. Bu suretle hepsi iyi olur
" seklindedir.

Taoizm'de devlete müspet vazifeler düsmez. Harp tenkit edilir. Maddî ilerleme küçüms
kçok memuriyet ve müessese lüzumsuz görülür. Tao'nun devleti sessiz ve kendi kendine
. Belirli bir ideal, müspet bir hedef olmamali; bir sükûnet ve hareketsizlik durumu
kip edilerek, Tao'yu tanimaya gayret edilmelidir.

Lao-tzu, insanin kendine hakimiyetinin nefsini bilmekten geçtigini, iç dün


nin arastirilmasinin çok konusmaktan daha iyi oldugunu; baskalarini bilenin zeki,

kendini^bilenin
sine karsi zafer akilli, baskalarina
kazananin karsi
ise kudretli zafer kazananlarin
bulundugunu kuvvetli, kendi nef
belirtmektedir.

Lao-tzu, birseyi bilmeyen insanin en olgun insan oldugunu, bilinmeyen bir seyi de
biliyor görünmenin hastalik oldugunu söylemektedir. Lao-tzu'ya göre su üç seyi insa
rlendirdigi hazinesidir: Birincisi, nezaket, ve sevgi; ikincisi, ekonomi; üçüncüsü,
tür. Nezaket, bir insani yüceltir ve saygili yapabilir. Ekonomi, bir kimseye özgürlü
ndirir. Alçak gönüllülük ise, bir kimseyi yetenekli kilabilir. Halbuki insanlar; nez
birakarak küstah, ekonomik olmayi terkede-rek bagimli, alçak gönüllülügü terkederek
siz oluyorlar.

Lao-tzu'ya göre insanlar, doguslarinda zayif ve yumusaktir; öldükleri zaman kuvvetli


lur ve asillarina dönerler. Esasa dönüse sükûnet, sükûnete de mukadderat denir. Muka
dise ölümsüzlük, ölümsüzlügü bilenlere de akillidir denir.
Taoizm'de, ilâhî kaynakli dinlerdekine benzer, iyilik ve kötülük, alçak gönüllülük v
gibi ahlâkî prensipler bulunmaktadir. Ancak, ölüm ve ölüm sonrasindan bahsedilmesi
Cennet ve Cehennem kavrami konusunda pek açiklik yoktur. Bununla beraber ruhun öl
dünyada iyi bir hayat sürenlerin Tao'yla beraber olacagi gibi anlayislara rastlanma
ktadir. [74]

3- Lao-tzu'dan Sonra Taoizm

Lao-tzu'dan sonra Taoizm adini


de kalarak sekillenmistir. alanekoller
Degisik inanç sistemi, çesitli
olusmus ve din
farkli ve kültürlerin
mezhepler de etk
dogmustur
.

Taoizm'den kaynaklanan ekoller sunlardir:

1- Mistik Ekol: Temsilcileri Chuang-Tzu ve Lieh-Tzu'dur (M.Ö.IV. Yüzyil). Her iki fi


lozof da bu ekole ait kitaplar yazmistir. Chuang-Tzu, Lao-Tzu'nun ögretisini yükselt
mis ve güzellestirmistir. O da, Tao gibi genel bir tabiat kanununa inanmakta ve he
rseyin mistik bir duyguyla, meditasyon yoluyla anlasilabilecegini savunmaktadir.
Chuang-Tzu söyle demektedir: "Biz bu kanunu kesfedemeyiz, aklimiz buna ermez. Onu
ancak duygularimizla anlariz, bunun için kendimizi diger seylerden ayirmali ve ka
lbimizi bosaltmaliyiz".

Lieh-Tzu'nun ekolü ise, Taoizm'in popüler bir seklidir. O, kainatin sonsuz bir kanun
a göre hareket ettigini kabul etmektedir. Ona göre insanlar kendini bu kuvvete uydu
r, hiçbir is yapmaz ve ruhunu kuvvetlendirmeye devam ederse daha çok yasayabilir.

2- Ferdiyetçi Ekol: Temsilcisi Yang Tzu'dur {M.Ö.IV Yüzyil). Taoizm'den gelmekle ber
er ona hem yakin, hem de ondan uzaktir. Asiri bir kaderciligi savunur. Bu ekole
göre hersey kadere baglidir ve herseyi yöneten kaderdir. Felsefesinde Tao olmayan bu
ekol sadece ferdin refah ve saadetini düsünmüs; cemiyetin idaresine ait prensipler
gil, kendi kendini düzeltmek için kaideler getirmistir.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 52/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

3- Legalist Ekol: Bu ekolün temsilcisi Han-Fei-Tzu (olan.M.Ö. 230), Li-Ssu, Shang-Tz


u'dur. Bu ekolün görüsleri M.Ö. III. Yüzyilda Çin'de tatbik edilmistir. Bu ekole gör
ersey, yildizlarin yollari gibi, muayyen kanunlara göre hareket etmektedir. Bundan
dolayi bu ekol, devletin halki kendi haline birakmamasini ve kanunlara tâbi kilmas
ini savunmaktadir.

4- Simyaci Ekol: Chiang Tao ün (M.S. 34), bu ekolün savunucusudur. Bu ekol, dinî ve
elsefî olmaktan daha çok, sihirbazlikla ilgisi olan bir ekoldür. Sihir ve büyü büy
tutmaktadir. Büyücülükle ilgilendirilen bugünkü Taoizm, bu ekole baglanmaktadir.

M.Ö. ettigi
abul 221'de ileri
Çin Imparatoru'nun Taoizmi
sürülmektedir. kendine
Daha sonra ebedîBuddIzm
Taoizm, hayat saglayacak bir dininançla
ve diger mahalli olarak
n tesirinde kalmistir. Bud-dizm Çin'e geldigi zaman Taoistler, Çin'e gelen bu dinde
kendi fikirlerine benzeyen bazi hususlar bulmuslardir. Taoizm'e ait olan bazi Tan
rilar, Buddizm'in tesiri ile sekillerini degistirmistir. Buddizm en büyük tesirini T
aoizm'deki rahip cemaatinin gelismesinde göstermistir. Çünkü Lao-tzu'nun fikirlerind
u gibi cemaatlere ait tek söz bulunmamaktadir.

Lao-îzu, ilk planda, sadece ferdin kurtulusunu hedef alan sözler söylemistir. M.S. I
Yüzyilda Çin'de bir Taoist teskilât ortaya çikmistir. Bu teskilâtin Papa gibi bir di
vardir. O, siyasî bir kuvvete de sahiptir. Bu dinin büyüycüleri, rahip ve rahibeler
ir.

Buddizm ve diger
adi altinda mahallî inançlarin
bir yenilestirme etkileri
hareketi ortaya sonucu, XII.BuYüzyilda
çikmistir. hareket,"Gerçegi Gelistirm
rahiplerin evl
erini terketmesi, et yememesi gibi sert kurallar getirmistir.

Çin'de 1949'daki siyasî harekete kadar iki büyük Taoist mezhep varligini sürdürmüstü
Yayilan Birligi" ve "Tao'nun Toplanti Salonu" seklinde adlandirilan bu iki mezhe
be göre Tao, insanin bir bölümünü olusturdugu evrensel bir enerjidir. Insan, bu ener
oyun egerek saglik, zenginlik, çok çocuk ve huzurlu bir hayat elde edebilmektedir.
mezheplerin mensuplari, Tao ile bag kurabilmek için büyü, afsun ve tilsim'a basvurm
tadir. Çesitli dinlerden tasvirler alip tazim ve saygi gösterilmistir. 1957'de Pekin
'de "Çin Taoistler Birligi" kurulmustur. [75]

C- SINTOIZM

"Sinto" tanrilarin yolu demektir. Çin dilinde "Sin" veya "Sen": tabiat ruhu, tanri;
"to" {"tao"): yol anlamina gelmektedir. Japonca'da "Kami no miçi" seklinde ifade
edelin Sinto, Japonlarin yerli dinî inançlarini karsilamaktadir. Japonlar, VI. yüzyi
a, Buddizm Japonya'ya geldikten sonra, eski dinî inançlarini Buddizm'den ayirabilmek
için "Sinto" deyimini kullanmislardir. Sintoizm de bu deyimden türemistir.

Sintoizm; millî, iptidaî, politeist, diger dinlere tepki göstermeyen ve resmî inanç
ine sahip olmayan bir dindir. Bir kurucusu yoktur. Herhangi bir tarihî olaydan da
kaynaklanmamaktadir. Bu dinde tabiat güçlerine ve ruhlara tapinma göze çarpmaktadir.
seyde ruh görülmektedir. Bu dinin iki hususiyeti vardir:
1- Tipik bir millî dindir.

2- Tabiata perestis bu dinde Önemli bir rol oynamaktadir.

Japonya'ya Konfüçyüsçülük'ün, Taoizm'in ve Buddizm'in etkileri ile atalara tapinma,


kehanet, büyü, züht geldi. M.ö. VI. Yüzyilda baskentini kurmus Japonya'da Yamato Han
Amatera-su'nun nesli olarak hükmetmeye baslamis ve bu imparatora tapinma, bir kült
olusturmustur. 1868'lerde bir millî uyanis devresi baslamis ve Sintoizm de bunu körü

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 53/314
5/16/2018 emistir. Imparator kültü, bir devlet siyaseti haline gelmis ve devleti Sinto'nun de
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

egine baglamistir. Ikinci Dünya Savasi sirasinda Sintoizm çok toleranssiz olmustur.
Japonya'nin 1945'deki maglubiyetinden sonra, Sinto'nun devleti kontroi durumu ort
adan kalkmistir. Imparator, kendisinin tanri olmadigini ve artik tanrilarin zürriy
eti olarak kendisine tapimlamayacagim açiklamak zorunda kalmistir. [76]

1- Tanri Anlayisi

Sintoizm'de
in üstündekiruh veya tanriyi,
varliklari kutsal,üzere
ifade etmek acayip, sirli,
"karni" korkulan,
kelimesi güçlü,
(üstün, insananlaminda)
yüksek kavrayis
lir. Ruhun ölümden sonra yasadigina ve atalarin nesilleri koruduguna inanilir. Ölen
rkes "karni" olur. Ancak her karni tanri olmayabilir. Japonlar göremedikleri karni
lerin tanri evinde olduguna inanirlar. Sintoizm'de ruh ve tanrilarin sayisi konu
sunda verilen rakamlar oldukça kabariktir. Sekiz milyon tanri bulunduguna inanilir.
Bunlarin en büyügü Günes Tanriçasi Amaterasu'dur. Amaterasu'nun tanrilik sembolü ay
rkezî kült yeri Ise'dir. Ates tanrisi "Atago" önemli tanrilarindan olup tehlikelidir
Gök ülkesini günes tanriçasi Ama-terasu yönetir. Sintoistter, Amaterasu'nun bulundug
kült yeri olan Ise'deki bu yeri ziyaret edip, Amaterasu'nun dogusunu izleyerek "ha
ci" olurlar.

Sintoistler Amaterasu'dan baska ay, deniz ve firtina, ates tanrisindan gida, ev,
ocak,
da mutfak,
tanrinin belirli
içinde yerler,bir
yer aldigi yollar, çesitli
panteona mesleklerin
sahiptirler. tanrilarina
Bu panteona, kadar çok sa
Amaterasu'nun
neslinden geldigine inanilan Imparator da dahildir. Büyük devlet adamlarindan, kuma
ndanlardan da tanrilastirilanlar vardir. Saygideger insanlardan ölmüs bulunanlarin v
e bu arada atalarinin ruhlari "karni" kabul edilir.

Sintoizm'de tanrilar panteonunun zirvesinde bulunan Günes Tanriçasi Amaterasu, sadec


e Gök ülkesi'ni temsil eder. Dünyanin idaresi ise, bir tanrilar meclisinin elinde b
ur. Ay Tanrisi Tsukiyomi'nin rolünü kismen firtina ve deniz tanrisi Susanovva almist
ir. Ates Tanrisi Atago'dur. Eski zamanlarin gida tanrisi Inari, bugün "Prinç Adam" o
lmustur. Onun kutsal hayvani tilkidir. Bunun için mabedlerde tilki beslenir veya ti
lki heykelleri bulundurulur.

Sintoistler; dünyanin
kada da tanrilarin gök, yer yeralti
oturduguna; ve yeralti olmak üzere
dünyasinda ise üç tabakadan
ölülerin ibaret bulundugu
ve devlerin olduguna;
inanirlar.

Tanrilar, muhtelif resimlerle temsil edilmislerdir. Ancak onlarin b resimlerden


daha kiymetli birer timsalleri de vardir. Bu timsaller, halka gösterilmeyip mabetl
erin gizli bölümlerinde saklanir. Iki kutu içinde muhafaza edilen bu timsaller; bir
a, bir kiliç veya baska sembolik bir maddedir. [77]

2- Kutsal Yazilar

SIntoistlerin Tevrat, Incil ve Kur'ân gibi bir kutsal kitaplari yoktur; fakat Koji
ki ve Nihongi denilen kutsal vekâyinameleri vardir. Çin yazisinin kabulünden önce ke
erine has bir yazilari olmayan Japon-lar'in daha önceki dönemlere ait olaylari sözlü
rak rivayet edilmistir. Ilk olarak 712'de, Imparatorun emriyle, Kojiki yazilmist
ir. Bu kitapta tanrilarin kaynagi, insanlarin baslangici, imparator ailesinin ve
devletin ilâhî kaynagi gibi konular yeralmaktadir. Nihongi ise, 720'de yazilmis olu
p, Kojiki'nin yorumudur. Tanrilarin sayisi Kojiki'de 800.000,. Nihon-gi'de ise 8
0.000'dir. IX. ve X. Yüzyillarda tespit edilen din ve devlet kültüyle ilgili mecmual
ise, 1927 yilinda, 50 kitap halinde nesredilmistir. "EngIshiki", bunlarin en önem

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 54/314
5/16/2018 lilerindendir. [78] Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

3- Âyin ve Ibadet

Sintoizm, bilinen anlamda put kullanmaz. Tanrilara, tapinaklarda, onlari semboll


endiren nesneler (Mitama-Siro) vasitasiyla tapinilir. Senliklerde tanrilar gökten ça
girilir; bu nesneler onlarin vücudu veya hululü sayilir. Amaterasu'nun sembolü sekiz
eli ayna, Susano-vva'ninki kiliçtir.

Ibadet, tapinakta veya evde yapilir. Japonya'da yüzbin tapinak bulunur. Bunlarin e
n önemlisi, Ise'de Amaterasu adina yapilmis olanidir. Tapinaklarda genellikle ayna
, kiliç, mücevherli taç ve Amaterasu'nun heykeli bulunur. Bu ayna, kiliç ve mücevhe
n Amaterasu tarafindan torunu ilk Japon Imparatoruna verildigine inanilir. Tapin
aklarda ancak rahibin girebilecegi kutsal bir hücre ile yaninda ibadet edenlere ay
rilmis dua salonu yer alir. Buraya "miya" veya "cinca" denilir.

Ibadet, dua ve kurbanlardan (özellikle yemek kurbanlarindan) ibarettir. Eskiden ha


yvan kurban edilmesine ragmen, bugün hayvan

kurbani pek yoktur. Ayrica kendi arzulariyla, insan kurbani varken, bugün artik in
san kurbanina rastlanmamaktadir. Imparator Meyci'nin kabre konuldugu gün, General
Nogi veetmislerdir.
kurban karisi "harakiri" {karnina
Her insan biçak
duasinda saplayarak
kendi kendini
isteklerini öldürmek)
ifade ile kendilerin
edebilirse de, ib
adetin gerçek merkezi, rahiplerin resmî dualaridir. Eskiden asil ailelere mensup kad
inlar da rahibe vazifesi görmüslerdir. (Evlenen kadinlar mabet görevinden çekilir).
arin konulari farklidir. Bunlar; hastalik, kuraklik, deprem gib4 konularda olabi
lir. Dua, en basit sekilde yüz yikanip eller birbirine vurulduktan sonra zihnen ed
ilir. Mabetlerdeki dualar da ayni sekilde zihnen yapilabildigi gibi yüksek sesle d
e yapilabilir. En agir ibadet soguk su ile yikandiktan sonra, islak elbise giyip,
mabedin etrafinda yüz defa dönmektir. Ilahlara kesilen kurbanlar, takdimeler genel
kle sunlardir: Ipek kumas, renkli kagitlar, kiliçlar, yaylar, oklar, kalkanlar, gey
ik boynuzlan, ayi postlari, tuz, balik, sebzeler, pirinç rakisi, beygir, horoz, do
muz, yaban domuzudur.

Karnilere tapinma;
lir. Tapinaga duaolanin,
girecek okumak,agzini
pirinçsuyla
ve pirinç sarabive
çalkalamis sunmakla (kurban
özel tören olarak) yapi
temizligini yapm
olmasi gerekir. Bazi özel durumlarda bir nevî gusûl de yapilir. Temiz olmamak en bü
ir. Diger ahlâkî günahlar bunun yaninda hiç sayilir. Özel tören temizligini yaptikta
tapinaga giren, dua salonu önünde egilip sunacagini sunar, el çirparak tanrinin dikk
ini çeker ve duaya baslar. Büyük'bayramlardan (Matcuri) önce, bir veya üç gün "oruç"
ir.

Tapinak islerini rahipler idare eder. Rahipler, özel okul ve fakültelerden yetisir.
Rütbelerine göre rahipler yukaridan asagiya dogru siralanir. Imparator, birinci dere
cede rahiptir ve rahip kiyafetiyle tasvir edilir. Rahipler evlenebilir. Ibadet s
irasinda beyaz bir sapka, beyaz bir cübbe giyer ve bir baston tasirlar. Tapinaga, öz
el tören temizligi yapilarak girilir.

Sintoist olan kisi ayni zamanda baska dinlere de mensup olabilir. Bir Japon Sana
t Tarihçisi, Ortadogulu misafirlerine, "Sinto dogdum, Buddist olarak ölecegim, bu ar
ada Hiristiyanlik dahil bütün öteki dinlerin ögretilerine tümüyle açigim, benimkisi b
l, sizinkisi nasil bilmek isterdim" diyerek anlayisini ortaya koymustur. Bu anlay
is söyle formüle ediliyor: "Biz, Sintoist dogar, Buddist ölürüz". Bütün bunlara ragm
dinden olursa olsun bir Japon'un asil yolu "Japon-luk"tur. Japon dilinde dil ve
milliyet es anlamda kullanilmaktadir. Japon halki, belli bir dinden daha çok, gele
nesel halk inançlarinin etkisi altindadir. Ata'ya tapinmada amaç çile birliginin dev
etmesidir. Ruhun ölümden sonra yasadigina inanilsa da, iyi ve kötü amellerin karsil

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 55/314
5/16/2018 in görülecegi inancina rastlanmaz. Atalarin nesillerini koruduguna inanilmaktadir,
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

ndan dolayi ölen herkes "karni" olmaktadir.

Evlenmeler, görevli rahibin huzurunda, Sinto tapinaklarina bitisik evlenme salonla


rinda yapilir. Çocuklar 3, 5, 6 yaslarinda kutsal yere alinir ve bu sirada onlara
en güzel Japon kiyafetleri giydirilir. Cenaze islerini ise Buddist rahipler yerine
getirir. Yasli aile, mahallî Buddist tapinagini ziyaret eder.

Ibadetler, evlerde tanri rafi (kami-dana) yönünde yapilir. Önce el ve yüz yikanir, a
lkalanir. Iki defa eller birbirine çirpilip, diz üstü çökülerek, basi önünde dua edi

Sintoizm'de neyin ne
olan bu kurallara zaman denilmektedir.
"töre" ve nasil yapilacagi kurallara
Töreler baglanmistir.
vazgeçilmez Baglayici
emirler, uyulmasi gerek
görevler kabul edilmekte ve Japon kültürünün nesilden nesile aktarilmasini saglamak

Dinî ve millî bayramlari takvime baglanmistir. En büyük bayram Tanri'yi çagirmak, ta


önünde-hizmetinde bulunmak anlamindaki Matcuri'dir. Genellikle bu bayramdan önce üç
uç" tutulmaktadir. Dinî temizlik (Oh-harehe), mahsulü koruma (Toshikgoi) ve hasat iç
anri'ya tesekkür (Kanna-niîname) gibi bayramlar ela bulunmaktadir. [79]

D- GELENEKSEL TÜRK DINI

"Geleneksel Türk Dini" ile Türklerin kendilerine özgü dini inanislari, "özel dinleri
edilmektedir. Islam'i kabul etmis Türklerin önceki inanislari ile günümüzde bir mily
arindaki Türk kitlesinin yasattigi inançlar, ibadetler ve gelenekler burada "Gelenek
sel Türk Dini" ismiyle anilmistir.

Uzun tarihleri boyuncu Türkler, Islâm'i kabul etmeden önce, Yahudilik, Zerdüstîlik,
, Maniheizm ve Hiristiyanlik gibi dinlerle karsilasmistir. Türk boylarindan, bahse
dilen bu dinlerden birini kabul edenler olmustur. Ancak bu kabul edis, genele sâmîl
olmamis; bir boyla veya az bir grupla sinirli kalmistir. Çünkü Türkler, Islâm'in dis
temasa geldikleri dinlerin hiçbirisini, kendi inanç ve kültürleriyle bagdastiramamis
Bundan dolayi Islâm'a kadar, bütün Türk boylarinin kendi "özel dinleri" disinda an
ri bir dinleri olmamistir. Bu hassasiyet, Islâm'la karsilasinca degismis ve Türkler'
in
te,çok büyük
Islâm çogunlugu
disindaki toptan herhangi
dinlerden Islam'i din olarakgenel
birinin kabulkabul
etmistir. Islâm'iTürkler'in
görmemesinde toptan kabu
s
ip olduklari inançlarin etkisi olmustur.

Islâm'in disindaki dinlerin Türkler arasinda genel kabul görmemesi, o di


erin inanç sistemlerinin Türkler'in karakterlerine uygun düsmemesine baglanmaktadir.
kler aktiftir, bir "Tann"ya inanmaktadir, ahlâkî degerlere önem vermektedir ve "Ahi
Hayati"ni kabul etmektedir. Buddizm, Maniheizm, hatta Hiristiyanlik gibi dinlerd
e insanlari pasiflestirici esaslar agirliklidir. Bunlardan Buddizm, miskinligi ta
vsiye etmekte, Tanri anlayisi yansitmamakta ve "Ahiret Hayati"na önem vermemektedir
. Bundan dolayi Göktürkler, Buddizm'in diji olarak kabul edilmesini, kendi dini inan
arina, "töre"y§ ve, karakterlerine aykiri oldugu için reddetmislerdir. Göktürk Hakan
e Kagan'in Buddist tapinagi yaptirma istegine veziri Tonyukuk karsi çikmis ve enge
l olmustur. Tonyukuk, Buddizm'in Türklerin "özel dînleri"ne aykiri oldugunu ve Tür
i pasiflestirip felaketlerine yoiaçacagini savunarak karsi çikmistir. Bu tavriyla o,
Buddizm'in Türkler arasinda genel kabul görmesinin önünü kesmistir. Tonyukuk, Buddi
arsi Tektanri inancini ve töreyi savunmus, yabanci inanca ve kültüre karsi ko
ustur.

Maniheizm, akinci ruhunu öldüren, gnostik düalizmi esas alan ve senkretik bir dindir
Türkler'in özelliklerine aykiri olan bu din, Uygurlarin tahtina geçen Bögü Kagan'in
79) istemesine ragmen, Türkler'in tamaminin dini olamamis ve kabul edenler de uzun
üsre bagliliklarini devam ettirmemislerdir.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 56/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Yahudilik, Hazar Türkleri'nden az bir kismin; Hiristiyanlik da, sadece Gagauzlar il


e Çuvaslar'm benimsedigi bir din olmustur. Bu dinlerin Türk boylari arasinda genel
bul görmemesi; o dinlerin bütün Türkler'i tatmin edici bir anlayisi yansitmamasiyla,
di "özel inanç" ve kültürleriyle bagdasmamasiyle, karakterlerine uygun olmamasiyle i
edilmistir.

Islâm'la karsilasinca durum önceki dinlerden farkli olmus ve Türkler'in büyük çogu
tamamina yakini Islâm'i toptan ve gönülden benimsemistir. Günümüzde, dünyada me
boylarinin % 98'inin dini haline gelmis Islâm'in bu sekilde kabulü, onlarin "Tek Tan
rili bir inanci devam ettirmelerine ve Geleneksel Türk Dini ile Islâm arasinda büyük

zerliklerin
anri" olmasina
inancini baglanmistir.
devam ettirmisler veÇünkü Türkler,onlarin
bu inanislar çok eski çaglardan beri
hayatlarinda "Gök
etkili Tanri
olm
ustur.[80] Nitekim Mengü Han'in, din adamlarini huzurunda münakasaya çagi
iginda onlara, "Biz sadece tek Tann'nin varligina, onui, sayesinde yasadigim
iza ve onun emriyle öldügümüze inaniyoruz" demesi Mogollar'da da tek Tanri i
inin yasadiginin bir delilidir. Yine bütün Türk ve Mogol boylan arasinda"Gök Ta
inancinin bulundugunu ve bu "Yüce Tanri Inanci"ni diger milletlere göre en iyi onla
rin muhafaza ettirdigini belirten M. Eliade[81], Mengül Han'in Fransa Kralina gönder
digi bir mektupta iman formülünü söyle belirttigini kaydetmektedir: "Ebedî Tanri'nin
sudur: Gökte ancak sadece bir Tanri var ve yeryüzünde de sadece bir efendi, Tanri'ni
oglu Cengiz Han olacaktir". Zaten Orhun Kitabeleri'nde bir tek Tanri'nin v
arligi, ona gösterilen hürmet ve onun iradesiyle islerin oldugu inanci dikkati çekme
edir. Bu kitabelerde, herseyin yaraticisi ve yönlendiricisi olan tek Tanri inanci
açik bir sekilde
anifilik arasindaislenmistir. Bu "tektanriliBu
benzerlik bulunmaktadir. inanis" ile Oguz
benzerlik Islâm'dan
Kagan önce Araplar'daki
Destani'nda açik
görülmektedir. Destanda Oguz Han'in, tek bir Tanri'ya iman etmedikçe hiçbir kadini
e edinmedigi; putperestlige karsi açtigi mücadelede babasini bile affetmeyip onu tah
tindan indirdigi ve tek Tanri inanisini hâkim kildigi anlatilmaktadir (Bu, Hz. Ibr
ahim'in babasi Azer'le olan durumuyla karsilastirilmalidir).[82]

Bugün, dünyada 250 milyon civarinda Türk vardir. Bunlardan Geleneksel Türk Dini Inan
rini devam ettiren Altay-Sibirya Türkleri (Yakutlar, Tuvalar, Hakaslar, Sorlar, Al
taylar), 800-900 bin kadar tahmin edilmektedir.

Gagauzlar, 250-300 bin civarindadir ve Hiristiyandir; fakat mevcut Hiristiyanlard


an farklidir. Gagauzlar'm Kutsal Kitaplari Türkçe'dir, Hiristiyanlardan farkli inanç
e ibadetlere
hâkim sahiptir.Bunlardan
kilmaktadirlar. Onlar, eski Türk XVI.
baska, kültürünü devam
Yüzyilda Rusettirmekte ve bu
hakimiyetine kültürü
girmis Hir
ve Rus
Ortodoks Misyonerleri kanaliyle Hiristiyanlasttrilmis Çuvaslar vardir. Nüfuslari bir
milyondan fazla olan Çuvaslar da, Gagauzlar gibi, Türk kültürüne ait bazi özelikler
ait bazi terimleri yasatmaktadirlar. Onlarda Hiristiyanlik yüzeysel kalmis ve "Ge
leneksel Türk Dini Inanislari" canliligini korumustur.

Hazar Türkleri'nden 4-5 bin kadari Yahudiligin Karaim Mezhebine baglidir. Bunlar, s
adece Tevrat'la amel etmekte, Talmud'u kabul etmemekte, kendilerini Yahudiler dis
inda görmekte ve Türk olduklarini vurgulamaktadirlar.

Türkler'den Buddizm'e bagli olan çok az bir kitle vardir. Bunlarin disinda ana kitle
Müslümandir. Islâm'in disindaki dinleri din kabul eden Türk boylarinin toplami % 2
rindadir. Islâm'i din kabul edenler ise % 98'dir. "Geleneksel Türk Dini" hakkinda, b
urada, genel hatlariyla bilgi verilecektir. [83]

1- Geleneksel Türk Dinî Inançlari

Türkler'in, Yahudilik, Buddizm, Maniheizm, Zerdüstîlik, Hiristiyanlik ve Islâm'i din


rak tanimadan önce, kendi "inanç sistemleri"ne ne ad verdigi henüz aydinlanmis degil

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 57/314
5/16/2018 r. Ancak "Geleneksel Türk Dini" basligi altinda verdigimiz bu inançlara, degisik adl
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

ar verilmistir (Bazi arastiricilar Samanizm, bazilari Toyunizm, bazilari Tek Tan


ri Dini gibi isimler vermistir). Bunlarin hiçbiri, Türkler'in "özel dini inançlari"n
m olarak karsilayamamistir.

15-20 sene öncesine kadar, Türkler'in geleneksel inançlari "Samanizm" olarak adlandi
lmistir. Halbuki Türler'in ne Samanizm diye bir dinleri olmus ne de Samanizm tam o
larak dinî fenomeni ifade etmistir. O, bir tekniktir ve Türkler'in dinî inançlariyla
ilgisi yoktur.

Türkler, "Samanizm" diye adlandirilan teknikleri de, animizme ait unsurlari da, to

temizme
asina birait
dinbazi özelkileri
olarak de yasatmislardir.
algilanmamis; Ancak,
geleneklerde, dinîbunlar, hiçbir
inanislar zaman, yalniz
içerisinde, bazi teb
ikler seklinde, varligini sürdürmüstür. Bunun yaninda, Türk boylari arasinda paylasi
ugün de Sibirya-Altay Türkleri'nde canliligini ve varligini sürdüren "Geleneksel Di
nçlar" yasamaktadir. Buna Türkler'in "Milli inançlari" demek de mümkündür. Bu "Milli
yabanci dinlerden ve kültürlerden etkilendigi gibi, baska din ve kültürleri de etki
stir.

Geleneksel Türk Dini, hosgörüye dayali bir dindir. Bu dinin inanç esaslari, tek bir
i ve O'nun iradesinin herseyi kusattigi etrafinda olusmaktadir. Bundan dolayi Is
lâm'i kabul eden Türkler, eski dini inanislarina ait bazi hususlari, hiçbir degistirm
yapmadan devam ettirmis, bazi hususlarda ise sadece küçük degisiklikler yapmislard
Islâm'a çok aykiri gördükleri özellikleri atmislar veya baska sekiller altinda Islâm
büründürerek yasatmislardir.
ugramadan Islam'dan Eski inançlarina
sonra da devam ait
ettirmeleri, unsurlardan
eski birçogunu,
inanislarinin Islâmîhiçbir degi
öze uygun
dugunun delili sayilmaktadir. Zaten Türkler'in Islâm'i toptan ve isteyerek benimsem
eri, din olarak kabul etmeleri de bu "öze" baglanmaktadir.

Bütün bu belirtilen hususlara ragmen, seyyahlarin Türkler'in inançlariyla ilgili ola


verdikleri bilgiler arasinda, hatta ayni seyyahin verdigi bilgiler arasinda çelisk
iler bulundugu görülmektedir. Ancak üzerinde ittifak edilen ve Orhun Abideleri'nde b
gelesen Türkler'in "Tek Tanri", "Yüce Tanri" inancini bozulmadan ve en iyi sekilde y
asatmalaridir. Bunun disinda inanç, ibadet ve yasayistaki bilgiler, seyyahlarin gözl
emlerine dayanmaktadir. Bu gözlemlerde, bölgelerin, gruplarin, kabilelerin, bilgili
ve cahil gruplarin etkisi olmalidir. Bunu Türkiye'yi tam olarak bilmeyen arastrici
lar da günümüzde yapsa, farkli farkli inanislari tesbit etmeleri mümkündür. Aydinin,
nin, cahilin,
i inanç halkin, dinhatta
ve anlayislari, adaminin, camidekinin,
uygulamalari oldugudisaridakinin birbirinden
görülebilir. Bu farkl içi
sadece ülkemiz
l, her ülke için geçerlidir.

Türkler'in "Geleneksel Dinî Inançlari"nda iki anlayis, iki kol varolmustur. Bunlard
iri, "samanizm", totemizm ve politeizm ait unsurlara da yer veren "Halk Dinî"; dig
eri, Samanizm ve totemizm karsiti olan, Tek Tanriciligi merkez alan "Devlet Dini
"dir. Bu iki kol, farklilik gösterse de, birbiriyle bagdasmaz nitelikte degildir.
Birisi asiret, digeri ise büyük devletlerin hayat sartlari altinda gelisme göstermis
r {Misal olarak Uy-gurlarinki, Mogallarinki Devlet Dini'dir). Devlet Dini ile Ha
lk Dini'nin ayrildiklari noktalar yaninda, ortak olduklari noktalar, inançlar ve e
saslar vardir. Ortak noktalan ayrildilari noktalardan çoktur.

Çin, Bizans, Arap, Ermeni ve Süryanî kaynaklari, Türk boylarinin hepsinde Tek Tanri,
anri Inanci bulundugunu haber vermektedir. Hunlar, Göktürler, Uygurlar gibi Türk Dev
tlerinde, Türk boylarinin hemen hepsinde dinin merkezinde Gök Tanri {Yüce Tann, Tek
nri) inanci bulunmaktadir. Gök Tanri inancanin esaslarini, Orhun Kitâbeleri'nden tes
bit etmek mümkündür. Orhun Kitabeleri'nde, çok yerde, zikredilen "Tengri", bazen "Tü
grisi" seklini atmakta ve bir "Milli Tanri" niteligi tasimaktadir.

Türk lehçelerinde Tanri; "Tengri", "Tangara", "Tingir", "Gök Ten-girisi" ve bunlarda


türeyen kelimelerle ifade edilmistir. Kök/Gök Tengiri terimindeki Gök'ün, Tanri'nin
olarak, "Yüce" anlaminda kullanildigi kabul edilmistir. Bundan dolayi Gök Tanri, "Y

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 58/314
5/16/2018 e Tanrfdir. Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Türk boylarinin hemen hepsinde "Yaratici Tanri" olarak Tengri'ye .rastlanmaktadir.


Tengri, M.Ö. II. Yüzyilda, Hunlar'da "Semavî Büyük Tanri" sifatiyle meshurdur ve bu
la ululanmaktadir. Tengri veya Tanri kelimesi, Islâm'i kabul etmis Türkler arasinda,
Allah kelimesinin yaninda kullanilagelmistir. Türkler, Allah ve Tanri kelimesini
yanyana götürmüs, karsi karsiya getirmemistir. Yeri gelince'Tanri" demis (Tanri misa
ri, Tanri Buyrugu gibi); yeri gelince Allah demislerdir (Ezaninda, duasinda, kit
abinda, savasta ise Allah demistir).[84]

Orhun Abideleri'nde Tann'nin bütün yüce sifatlari sayilmistir. O yazitlardaki ifadel

de Türkler'in
andir, inandigi yaratandir,
hayat verendir, Tanri tektir, "Gökte"dir,
öldürendir, ezeiî vegöre
iradesine ebedîdir, esi ve yardim
hükmedendir, benzeri ed
o
r, cezalandirandir, kulun duasini kabul edendir, esirgeyen ve bagislayandir, hers
eyi en iyi bilendir, insanlara bilgi veren ve yol gösterendir.

Yine bu tarihi belgelerde, Kaganlari tahta çikaran ve müstakil devlet kurmalarini sa


glayan da Tanri'dir. Türklere Hakani veren de O'dur. Tanri (Tengri), Tük milletinin
hayat ve istiklâli ile ilgilenendir. Bilge Kagani, Kül Tigin Kagani tahta çikaran ve
asarili kilan da, Ton-yukuk'a basarilar ihsan eden de Gök Tengri'dir. Türkler'i zafe
rlere ulastiran da, iradesine boyun egmeyeni cezalandiran da O'dur.

Yukarida Gök'ün, asagida yerin ve ikisi arasinda da insanoglunun yaratildigina Inan


maktaydi. Bu inanç, orhun Anitlari'nda yer almaktadir.

Türkler, çok erken çaglardan beri "Gök Tanri Dini"ne ve "Tek Tanri", "Bir Tengri"ye
isa yönelmistir. Bu inanislar, Türk toplumlarinda, otoritenin saglanmasinda ve disi
inin dogmasinda önemli rol oynamistir.

Türkler'in, bu tek Tanri anlayisi, Çinliler'i de etkilemistir. Çinlilerin tek Tanri'


ifade etmek için kullandiklari "Tien" kelimesini Türkler'den aldiklari belirtilmekt
edir.[85]

Türk kültüründe din ile gerçek hayat, her zaman için yanyanadir. Türkler, bütün yüce
tikleri "Tanri"ya ve O'nun Isteklerine uymada büyük hassasiyet göstermistir.

Kainat, gök ve yer gibi, iki düzlemin kompozesi seklinde tasvir edilmektedir. Gökle
r, baslangiçta, yanyana bulunduguna ve Gögün yedi basamagi olduguna inanilmaktadir.
Yildiz gözlemciligi yaygin islerdendir. Ayin safhalari ugurlu ve ugursuz olarak ni
telendirilmektedir. Ay son çeyrek halde iken hiçbir ise tesebbüs edilmemektedir. Ayi
"dolunay" hali, ordunun harekete geçirilmesi için iyi bir zamandir. Kameri ayin son
günleri, cenaze merasimleri için en uygun anlardir. Çünkü bu günler, "sonu" isaret
tekrar dirilisi ilân etmektedir.

Türkler'de Âhiret inanci vardir. Insanin ölümlü olduguna, Tanri'nin tayin ettigi sür
a ölmek üzere dogduguna ve sadece Tanri'nin ölümsüz bulunduguna inanilmaktadir. Öbür
nci bir hayatin varligi, iyilik ve kötülüklere dair hesabin verilecegi, "Mahser, Gün
saplarin görülmesi için mahkeme kurulacagi ve ruhlarin ebedî oldugu kabul edilmekted

Türkler'de ölüm, sert ve tabiat disi bir hal, gerçeklesmesi gereken ilâhî bir is ola
l edilir. Ölüm, nefesin kesilmesi, ruhun bedenden bir kus gibi uçup gitmesi olarak g
. Ölülerin kefenlenerek gömülmesi gelenegi vardir. Ölen atalar için at, sigir ve dav
n edilir. "Ölü Asi" denilen ziyafetler yapilir. Iskeletin aldigi duruma göre ölümün
ayati hakkinda kanaatler olusturulur. Ölüm, ahiret ve cenaze törenleriyle ilgili anl
is ve gelenekler degismeden varligini sürdürmüstür. Günümüzde bu âdetler Müslüman olm
kisminda aynen, bir kisminda ise bazi degisiklige ugrayarak yasamistir.

Türker'de cennet ve cehennem inanci bulunmaktadir. Ölüye kesilen kurbanlar, "ölünün


iderken binecegi hayvanlar" olarak kabul edilmektedir. Iyi ruhlarin cennete, kötü ru

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 59/314
5/16/2018 hlarin cehennerne gidecegine inanilmaktadir. Cennet, gögün yüksekçe bir katindadir.
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

uhlar cennette ikâmet etmekte, Tanri ile insan arasinda sefaatçilik yapmaktadir.

Insanin yaninda iki melek bulundugu inanci vardir. Bunlarin ikisi de bütün hayati bo
yuncu insani devamli takip etmektedir. Sag omuzun yanindaki Yayuçi, insanin iyi ha
reketlerini; sol omuzundaki Körmös, kötü isleri yazmaktadir. Insanin ölümünden sonra
da Yayuçi ve Körmös sahitlik etmektedir.

Türkler, iyi ve kötü ruhlarin varligina inanmakta ve "ata ruhlarfna saygi göstermekt
. Geleneksel Türk Inanislari arasinda "Atalar Kültü" önemli bir yer tutmaktadir. Öim
ra saygi, ta'zim ve baglilik, Türkler'de önemlidir. Ölmüs, atalar için "kurban" kesi

dir. Bu durumlar,Atalarin,
sayilmaktadir. "ataerkilöldükten
aile"de sonra
baba dahi,
hakimiyetinin inanç sahasindaki
ruhlari vasitasiyla, aile belirtisi
fertlerini
korumaya devam ettigine inanilmaktadir.

Türkler, içinde hareketli bir hayat geçirdikleri tabiatin Tanri tarafindan yaratildi
ni kabul etmis ve kutsal saymislardir. Yer-Su (Yer-Sub), yeryüzünde yasayan iyi ruhl
arin bütünüdür, sonsuz bir varlik ve güzellik kaynagidir. Bunlarin Tanri tarafindan
mis kutsal hediyeler olduguna inanilmaktadir. Yer-Su ile ifade edilen kutsallik,
büyük imparatorluklar devrinde, giderek bir yurt inanci haline gelmistir. Gök Türk K
eleri'nde kutsal Yer-Su seklinde ifade edilen terimle hem koruyucu ruhlar hem de
vatan kastedilmektedir. Kutsal Yer-Su, Gök Türkler'in mukadderati üzerinde etkilidir

Türkler'de dag, irmak, göl, pinar, agaç, orman ve kaya kültleri, Türk yazitlarinda,
bbölümünü
adi altinda toplanmistir. Yer-Su
olusturmaktadir. Bunlarin kutsalligina
ruhlarini inanmak,
en önemli Yer-Su inançlarinin
temsilcisi, birkül
daglardir. Dag
i'ya ibadetle ilgili hale gelmistir. Türkler, daglarin Tengri'nin makami olduguna i
nanmislardir. Yüksek dag tepelerinin göge yakin olmasi bu inanisin kaynagi sayilmakt
adir. Bundan dolayi her boyun bir kutsal dagi olmustur.Gök Tanri'ya kurbanlar bu d
agda kesilmektedir. Ötüken ve Tanri Dagi'nin daglar arasinda özel bir yeri vardir. M
addes kabul edilen daglara, yilin belirli zamanlarinda, ziyaret yapilmakta ve ora
larda kurbanlar sunulmaktadir. (Örnek olarak Göktürler, her yil, besinci ayin 10-20.
leri içinde "Altin Dag"a çikip Tann'ya ibadet etmek suretiyle "hac" etmislerdir.)[86
]

Türkler arasinda su ve ates de önemli yer tutmaktadir. Ates, odundan, odun da su'dan
dogmaktadir. Su, yetistiricidir, saf ve temizdir. Suyun bollugu, bilginligin, ak
illiligin ve gücün sembolüdür. Suyu kirletmek yasaktir.
Ates, büyük temizleyicidir. Temizliginden süphe edilen seyler, iki ates arasinda geç
erek temizlenmektedir. "Tütsüleme" de bir temizleme islemidir.

Ocak, ailenin diregidir ve "tabu" anlayisi ile korunmaktadir.Ocak, kutsaldir; oc


agi, söndürmek ve küllerini dagtmak irkin yok olmasinin sebebidir. Suyun aziz, ates
e ocagin kutsal bilinmesi günümüze kadar yasatilmistir. Bugün de Türler arasinda en
a "Ocagin sönsün"dür. Bu beddua, hem soyun tükenmesini hem de kutsalligin yokolmasin
ade etmektedir. Bundan dolayi Ates'e su dökülmesi, yanan atesin söndürülmesi iyi gör
. Günümüzde ates ve ocakla ilgili deyimler, atasözleri çoktur.

Türkler, atese saygi göstermis ve insani kötülüklerden koruyan özelligi bulunduguna


ir. Atesin alevinden çesitli anlamlar çikarilmistir. Atesin alevinin yesilimsi olmas
i, yagmur yagmasina, mahsulün iyi ve bereketli olmasina; alevin kirmizi renkli olma
si savasa; sari renkli olmasi salgin hastaliga; siyah renkli olmlasi hakanin ölümüne
eya uzak yolculuguna isaret etmektedir.

Islâm'dan önce Türkler'de insan düsrgani ve gizli bir kuvvet seklinde tasavvur edile
ader" inancina da rastlanmaktadir.

Özetlersek Islâm'dan önce "Geleneksel Türk Dini Gelenegi"nde tek Tanri, ahiret, "has
cennet, cehennem, melek, seytan, ruh, ruhun ölmezligi ve kurban gibi inançlar vardi

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 60/314
5/16/2018 r. Dikkat edilirse bu inançlar, Islâm'in da emrettigi ve inanilmasini istedigi inanç
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

rdandir. Bu da, Türkler'in niçin toptan ve samimi olarak Müslüman oldugunu, diger di
göstermedikleri ilgiyi Islam'a gösterdigini, Islam'in Türkler'in % 98'ini teskil ed
büyük ekseriyetin dini haline geldigini açiklamaktadir. [87]

2- Ibadetler ve Gelenekler

Geleneksel Türk Dini'nde Ibadet karsiliginda "alkis", "yükünme" ve "ötünme" gibi kel

kullanilmistir.
bi Bu kelimeler, takdis, dua, ögme, secde etme, dileme ve arzetme gi
anlamlara gelmektedir.

Tek Tanri'ya inanan Türkler'de ibadet merkezi; Tanri'dir ve O'nun rizasini kazanma
dir. Bunun yaninda Türkler, atalara saygi duymus ve onlarla baglarini devam ettire
cek dinî mahiyetli uygulamalari devam ettirmistir.

Türklerin günlük muntazam ibadetleri ve ibadethaneleri oldugu konusu pek açik degild
Ancak Çin kaynaklari Tükler'de ibadet ve ibadethane (tapinak) bulundugunu haber verm
ktedir. Her Türk'ün ve Türk ailesinin sahsi ibadeti oldugu gibi, bizzat hakan tarafi
an yönetilen resmî ibadetleri, âyinleri de bulunmaktadir. Bunlar, resmi ibadet ve h
ibadeti seklinde gruplandirilmaktadir.

Resmî ibadet,
aki Cuma bas "din
Namazi adami"
gibi sifatiyla Hakan'in,
düsünülebilir). yönettigi
Devlet ibadettir
törenlerini (Bu,dinî
oldugu gibi Islam
tör
etme de Hakan'a aittir. Devlet ve din islerinin baskanligi birbirinden
ayrilmamis ve Hakan'da birlesmistir. Hunlar'dan itibaren Türkler'de büyük kurba
törenlerini Hakanlar yönetmistir.

Göktürk'ler, müsterek ayin ve bayramlarinda, kutsal yerlerde dua etmis, kurbanlar su


rken ve sefere çikarken önce bir mabedde zafer duasinda bulunmus, sonra ordulari har
ekete geçirmislerdir. Bu ortak ayin ve törenler disinda, istenildigi veya ihtiyaç du
ldugu zaman, bas açip, yüzü ve elleri göge kaldirip Tanri'ya duada bulunmuslardir.

Resmî törenlerden biri de, Hakan'in tahta çikma törenidir. Bu tören, bir nevi "Gög"e
bi, kutsal bir anlam tasimaktadir. Bu törenle Hakan'in "Gög"e çikmasi ve Tanri taraf
dan tahta oturtulmasi simgelenmektedir.
Halk ibadeti, halkin kendisine ait ibadet ve âyinlerini ifade etmektedir. Halk'in i
badeti de Yüce varliklara, özellikle Gök'e (Tanri) yöneliktir.

Ancak halkin ibadeti, mistik ve büyü ile içiçelik arzetmektedir. Herseyin görünmez g
tildigi anlayisi, görünmeyen güçlerle temas kurmaya, kam veya sihirbazlardan yardim b
emeye götürmüstür. Bir hastalik halinde ve ölüm aninda âyinler yapilmistir.

Türkler dualarinda Gök'e (yani Yüce Tanri'ya) yönelmislerdir. Göktürk Hakani, halk i
larini birbir saydiktan sonra, "Gök, imdi sen bize yardimci ol!" diye dua etmistir
. Yine Türk Hakani, kendisinin zavalli ve basit bir kimse oldugunu belirttikten so
nra, "Biricik duam, Gök beni yasatmayi uygun gördügü sürece, halkima elimden gelen i
yapmaya sevkedilmemdir" seklinde Tanri'ya yakarmaktadir. Görüldügü gibi Türk Hakanl
ualarinda, Gök Tanri'dan halkina iyi hizmet sunabilmesi ve elinden geleni yapmasi
için yardim istemektedir.

Ibadetleri, belirli zamanlarda ve tesadüfî olaylar dolayisiyla yapilanlar seklinde o


lmak üzere iki kisimdir. Belirli zamanlarda yapilanlar, ilkbahar, yaz ve sonbahar'
da yapilan âyin ve törenlerdir. Milattan önceki yillarda devlet kuran Hunlar'dan, gü
Yakut Tükleri'ne kadar Türk boylarinda bu bahar bayramlari ve âyinler yapilagelmist
. Bunlar, resmî nitelikte yapilan bayramlardir. Tabiatin yeniden dirilisi sembolize
eden ilkbahar âyininde at kurban edilmektedir. Kurbanlar ve dinî dörenler kamlar ta

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 61/314
5/16/2018 findan yönetilmektedir. Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Kam, din adami karsiliginda kulanilmaktadir. Kamlik, soydan gelmektedir. Ilkbahar


âyininde, kam, göklere çikmayi temsil etmekte ve özel ilâhiler söylenmektedir. Kesi
anirfetiyle ziyafet verilmektedir. Bu âyin, üç gün sürmektedir.

Asya Hunlari, ilkbaharda (Mayis ortalarinda) kutsal yerlerde Tanri'ya kurban sun
muslardir. Bu âyin için Hunlar'm yirmidört boyunun Basbuglari Lungçeng sehrinde topl
, Gök Tanri'ya, atalara, Yer-su ruhlarina kurban takdim etmislerdir. Sonbaharda te
krarlanan âyinden sonra, Kagân'la beraber orman etrafinda dolasmislardir.

Besinci
rban ayinedilmistir.
takdim ikinci yarisinda Gök Yüzyilda
M.S. III. Tanri'ya meydana
ve atalara "kurt-ata"
çikan magarasinin
Toba sülalesi önünde
devrinde de,
bahar'in ilk ayinda, Dogu'da bulunan tapinakta, Gök Tanri'ya kurbanlar kesilmistir
. Kurbandan sonra civara kayin agaçlan dikerek, kutlu orman meydana getirilmistir.
Ayni sekilde sonbaharin ilk ayinda da, Gök Tann'ya kurban âyini yapilmistir. Dinî ây
er ve kurban törenleri nizamnameye göre icra edilmistir.

Bahar bayramlarinda en önemli âyin, "at Kurbani" âyinidir. En uzun At Kurbani âyini,
ektedir. At kurbanina önceleri Kam'a görev düsmezdi, daha sonraki dönemlerde ona da b
görev düsmüstür.

Türkler, atin yaninda, öküz ve koyunlardan da kurban ederler. Türkler bu bayramlarda


banin yanisira at yarislari yaparlar, sarkilar söyler.

Ikinci gruba giren âyinler ise kötü ruhlara karsi veya adak hayvanini basibos birakm
kötü ruhlari kovmak ve yagmur yagdirmak amaciyla yapilmaktadir. Basibos birakilan h
ayvana "Iduk" denilmektedir.

Küçük âyinlerden en yaygin olani özel bir hayvani basibos birakmaktir. Bu hayvana id
ik, lyik, iyik, idik) denmektedir. Iduk aslinda "saliverilen, gönderilen" (yani Ta
nri için saliverilen, Tanri'ya gönderilen) demek iken, Türkler'in dini düsüncelerini
nlasmasi sonucunda "mübarek" ve "mukaddes" kavramlarini Ifade etmistir. Iduk denile
n bu dinî gelenek, Türkler Müslüman olduktan sonra da devam etmistir.

Türkler, idugu, belirli bir âyin ve törenle, ruhlardan birine binek hayvani olmak ga
siyle saliveriyor. Kimse bu hayvana dokunmaz ve o mübarek sayilir.
,
Türkler'den bir istegi, bir dilegi olan "saçi" sunar. Saçi, bütün Türk boylarinda "k
rban" olarak kabul edilir. Kanli kurbanlara "tayilga" veya "hayilga" denildigi g
ibi "saçi" ya da dini terim olarak "saçilga", yahut "çaçilga" denir. Saçi, her kavmi
i emegiyle kazandigi, kiymetli ve mübarek saydigi, nimetlerden biridir. Göçebe kavim
de süt, kimiz, yag; çitfçi kavimlerde bugday, dari, sarap; tüccar kavimlerde para sa
rak kullaniliyor.

Türkler, bahar bayraminda, ilk otu, taze kisrak sütünü saçi olarak sunuyor. Çocuk sa
ak isteyen anneler, mukaddes kabul edilen agaçlara, ata mezarlarina çaput baglayarak
, saçi ve kurban sunarak çocuk diliyor.

Türkler'in inançlarina göre kötü ruhlar, öldükten sonra yeraltina gider ve insanlara
ölüm, fakirlik, hayvan hastaligi gibi belalarin gelmesini saglar. Bunlarin fenalikl
arina ugramamak için, insanin kötü ruhlari saymasi, onlara baba ve reis demesi, bol b
l kurban takdim etmesi gerekmektedir.

Kötü ruhlara karsi yapilan âyinlerde kamlar, yeraltina indiklerini ve orada gezdikle
ni temsil ederler. Bütün âyinlere ragmen bir kimse hasta olursa, evinin yaninda ona b
r çadir kurulur ve tecrit edilir. Hastalik fena ruhlarin eseri oldugu için hizmetin
köle ve cariyeler bakar, çadir üzerine isaret konularak baskalarinin yaklasmamalari
glanir. Sadece kam hastanin yanina gider, kendine göre dualarla ve çesitli vasitalar

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 62/314
5/16/2018 la tedaviye baslar. Akrabasi bile, iyilesinceye kadar, kendi hastasini görmez ve öl
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

de orada merasimle defnedilir.

Atesin herseyi temizledigine inanan Türkler, kötü ruhlari kovmada atesi de kullanir
Baskurtlar ve Kazaklar, bir yagli paçavrayi tutusturup, hastanin çevresinde "aias a
las" diye dolastirirlar. Buna "alaslama" denilmektedir. Bu inancin izlerine Müslüman
Türklerde de rastlanmaktadir. Bu Anadolu Türkçe'sinde "alazlama" seklinde muhafaza
lmistir.

Türkler'in meshur âyinlerinden biri de, yagmur yagdirmak, havayi istenilen sekle sok
mak için yapilan âyinlerdir.

Islâm müelliflerine ait rivayetlere göre Nuh Peygamber, Türkistan'i, oglu v


'ün babasi sayilan Yafes'e verdigi zaman ona, bu kurak ülkede ne yapacagini sorar. B
abasi da ogluna yagmur yagdirma kudretini bahseder ve üzerinde "ism-i azam" duasi
yazili olan bir tas verir. Ihtiyaç halinde bu yazili tas ile Allah'a dua edilerek
yagmur yagdirilir. Buna, "Yada tasi" adi verilir. Çin, Hiristiyan ve Islâm kaynakla
nda Allah'in, Türklerin ecdadina yagmur yagdirma kabiliyeti verdigi zikredilmekted
ir.

Kasgarli Mahmut söyle demektedir: "Husûsi bir tas olan yada (yat) ile kahinlik yapil
ir, rüzgar ve yagmur celbedilir. Bu, Türkler arasinda çok yaygin olup buna Yagma boy
içerisinde bizzat sahid oldum. Orada bir yangini söndürmek maksadiyla yapilmis, yaz m
vsiminde Allah'in izni ile kar düsmüs ve bu surette yangin söndürülmüstür".

Türkler, ölüleri yikar ve kefenlerler. Kefene "esük" veya "esük" denilmektedir. Haka
pekli kumaslara sarilarak gömülmüstür. Ölülerin agaç ve kiymetli madenden yapilmis t
da gömüldügü dönemler olmustur. Ölüyle beraber mezara, ölünün bazi esyalari, silah m
nulmustur.

Türkler'de "yug" denilen cenaze âyinleri son derece önemlidir. Ölenin mertebesine ve
li yöreler göre yuglar, farklilik arzeder.

Bir kisi ölünce cenazesi çadira konulur. Bütün akrabasi, ölünün adina kurban olarak b
bir at kesip çadirin disina birakir. Bundan sonra hepsi feryad ederek at kosturup,
bunun etrafinda yedi defa dolanir ve çadirin giris kisminin önünden geçerken biçakl
ini yaralar. Sonra ölüyü gömmek için müsait bir gün tesbit edilir. Belirlenen günde
mezar kazilir.
da yine Gömmeferyad
at kosturup günü ölünün
eder vebütün
ölümüakrabasi,
takiben kurban için gibi
yaptiklari çesitli seyler yaralarl
yüzlerini getirir,

Türkler'de ölen için duyulan aci çesitli sekillerde bazi âyin ve törenlerle ifade ed
nlar, âdetleri üzere, saçlarini keserlerdi. Kahra-rnanlar için yüzlerini yaralayarak
akitirlar, böylece kanda gözyasi dökmüs olurlardi. Orhun Abidelerinde "Bunca millet
kulagin kesti." ifadesi Göktürk'lerde de ayni âdetin oldugunu göstermektedir.

Yug törenlerine "yugci", "sigirtçi" adi verilen kisiler katilir. Bunlardan yugci, öl
in maceralarini hikaye edip anlatir; sigirtçi, aglayicilik görevini yerine getirir.

Ötenin arkasindan yüksek sesle aglamak, agitlar yakmak bugün de bütün Türkler'de yas
âdettir. Yüz yirtmak, yaka yirtmak, saç yolmak, aglamak, dövünmek gibi hareketler ü
ligini ve ondan ayrilmanin verdigi izdirabi ölene anlatmak, onu buna inandirmak ve
ondan gelebilecek kötülüklere karsi korunmak inanciyla yapildigi kabul edilmektedir

Türkler'de yug törenlerinin Önemli bölümlerinden biri de, ölünün hatirasina "as verm
-i LugatI't-Türk'te "yog", "yogla", "yog-basan" kelimeleriyle ifade edilen bu ölü as
vermeyi Türkler bir vazife saymistir. Önce "As"in tamami, yahut bir kismi dogrudan ö
mezarina dökülür. Kalan yemek ise cenazeye katilan misafirlere, özellikle de fakirle
erilir. Bu ziyafet törenleri için yüzlerce hayvan kesilir. Ibn-Fadlan, Oguzlar'da,
sinden sonra, onun hayvanlarindan iki yüz kadarinin kurban olarak kesildigini, et
lerinin yendigini, baslarinin, ayaklarinin, derilerinin ve kuyruklarinin ayrilip

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 63/314
5/16/2018 , kesilmis agaçlar üzerine, kabrin basina asildigini haber vermektedir. [88]
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

3- Kam

Geleneksel Türk Dini'nde "kam", önemli bir yer tutar; önemli bir tip ve figür olarak
simiza çikar.

Türkler'de âyin ve törenleri yürütüp tuhlarla temasi olduguna inanilan kimselere "kam

llarda baksi)
limesine denilir.
dayanarak Kam, Tunguzca
Türklerin "saman"
eski dini, kelimesiyle
"Samanizm" es anlamlidir.
seklinde Samande
niteledirilmisse kebu
yanlistir (Degerli ilim adami, Türkiye'de ilk Dinler Tarihi profesörü, ilk defa Tür
ninin Gök Tanri-tektanri dini oldugunu savunan merhum' Hikmet Tanyu, saman kelimes
inin Türklere yabanci oldugunu, Türklerin Samanizm diye bir dinleri olmadigni, bu ad
landirmanin yanlisligini ortaya koymustur. Bkz. H. Tanyu, Türklerin Dini Tarihçesi,
stanbl 1978, 10-12; "Samanlik veya Samanizm", Türk Ansiklopedisi, XXX/203-205). Çünk
aman, dinde sadece bir elemandir. Öte yandan hiçbir dinde din adamina dayanarak o di
ne ad verilmemektedir (Hiristiyanliga Papaz Dini; Yahudilige Haham Dini denileme
yecegi gibi). Ayrica Çarlik Rusyasi devrinde Türk boylarindan bir grup, Rus Çarina g
erek, dinlerinin samanlik olmadigini belirtmis; Batili müstesrik ve misyonerlerin b
u nitelendirmelerine itiraz etmislerdir.

Kasgarli
i zamandaMahmut, "kam"
hekim ve kelimesini
sihirbazdir. Arapça
Onun "kâhin"insanlar
tanrilarla kelimesiyle karsilamistir.
arasinda Kam, ayn
aracilik yapan
yetenekli, seçkin kimse olduguna inanilmaktadir. Büyük tanrilara ve kötü ruhlara an
m âyin yapabilmektedir.

Kam, tanrilar tarafindan tayin edildigine, ruhlari emrinde bulundurduguna, tabiat


taki bazi sirlari bildigine inanilan genis hayalli, mistik ve sair tabiatli kims
edir. Vecd halinde iken ruhunun göklere yükseldigine veya yer altina indigine, kamli
k kudretinin onun basi üzerine gelip ebekusagi sekline girerek basini, vücudunu dold
urduguna inanilmaktadir. Bunun için kamin davulunda ebesukagi resmi bulunmaktadir.

Kam meslegi soydan gelir, ögrenmekle elde edilemez. Hiç kimse kam olmak istemez. Anc
ak bir kimse, ata ruhunun zorlamasiyla kam olmaya mecbur kalir. Kam adayi, yasli,
tecrübeliolur.
dinlardan bir kamin
Kaminyaninda egitilir.
âyin için Kamlar,
cübbesi, davuluçogunlukla erkeklerden,
ve külahi bulunur. [89] nadiren de ka

4- Ahlâk Anlayisi

Tarih boyunca Türklerin ahlâk anlayisi, bütün seyyahlarin, bütün arastiricilarin ve


arin dikkatini çekmistir. Islâmdan sonra Batililarin kendi milletlerine örnek göster
eri Türkler, Islam'dan önce de örnek ahlâk anlayisinin temsicileridir.

Ahlâkî bakimdan üstün özelliklere sahip Türkler, iyi niyetin, hosgörünün ve sadakati
de, sözde, iste dogruluk Türkler'in temel esaslarindandir. Cinayet, zina, yalan yere
yemin etme, aldatma, riyada bulunma, hirsizlik etme, adam öldürme, yerme ve ko-vucu
luk yapma, kibirli olma, onlarda rastlanmayan ve kötü görülen

davranislardandir. Bu davranislardan hirsizlik yapan, zina eden, yalan yere yemi


n eden ve sebepsiz olarak adam öldüren kimseye ölüm cezasi verilmektedir.

Zina yasaktir ve hatta Türkler'e yabancidir. Zina yapan kimseye siddetli ceza veri
lmektedir. Zina yapan bazi yerlerde yakilmakta, bazi yerlerde ise vücudu ikiye bölünm
ktedir. Homoseksüellik Türkler arasinda çok büyük bir günahtir.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 64/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Savastan kaçmak, kötü bir harekettir ve cezasi çok agirdir.

Türkler, yaltaklanmayi, yaldizli sözleri ve yapmacik hareketleri sevmezler. Hileli y


ollarla mal mülk edinmez, böyle yolla zengin olmayi tasvip etmezler. Arkadaslar aras
inda sevgi ve saygi esastir. Arkadas dediklerine, dost saydiklarina kötülük etmek iy
karsilanmaz ve basitlik sayilir.

Aile, devletin en küçük birimi kabul edilmekte ve mukaddes sayilmaktadir. Kari ve ko


birbirine ihanet etmekten, böyle bir harekete tesebbüsten çekinmektedir. Insanlar
inda adalet esastir, sinif farki yoktur; kararlarda istisareye önem verilmektedir.

Türkler, azimli, gayretli, hareketli ve çaliskandir. Beklemeye, durgunluga tahammül


yoktur. Atesli, hareketli, yigit, mücadeleci, disiplinli ve asker karekterli insan
lardir.

Vatan sevgisi, topraklarina baglilik, ülkelerini savunma Türkler'in en bariz vasifla


rindandir. Dünyada Vatan sevgisinin ve Vatana bagliligin en yüksek derecede bulundug
u milletin Türkler oldugu söylenirse, bir hak teslim edilmis olacaktir. Islâmdan önc
Islâm'i kabul ettikten sonra da bu özellik, Türkler'i diger milletlerden ayirmistir

Türkler'de, genel olarak, "Tek Tanri", Gök Tanri, Ahiret, öldükten sonra dirilme, ya
larinin hesabini verme, Cennet ve Cehennem gibi Inançlari; ahlâkli, faziletli olma,
zina'yi kötü görme, hak yolda mücadele etme (cihad), dogrulugu esas alma, aileyi muk
s bilme, vatan
yeralma, sevgisi,
hosgörülü olma, millete
misafirebaglilik, mazlumun
ikram etme, yaninda
inancina siki ve zalimin
sikiya karsisinda
bagli kalma gibi
lâkî davranislar bulunmaktadir. Bu inanç ve davranislar Türkler'in Islâm'i toptan ve
dütsüz kabul etmelerinin gerekçelerinden sayilmistir. .

Türkier'in bu inanç ve davranislarini,'onlar arasindan seçilmis ve gönderilmis "peyg


rlere baglayanlar da vardir. "Esmaûl Mürselin" adli eser, 24 Türk Peygamberin ismini
ermektedir.

Günümüzde "Geleneksel Türk Dini"ni devam ettiren az sayida da olsa Türk boylari vard
cak Türk boylarinin % 98 gibi büyük ekseriyeti Islam'i din olarak benimsemistir. Is
kabul eden Türkler, Islam'a aykiri olan inanç ve davranislari atmis; Islam'a aykiri
olmayan, Islam'in olmazsa olmaz emri ile çelismeyen örf ve adetlerini devam ettirmi
ir. Böylece
lardir. onlar,
Türkler, "Türk yücelmis,
Islâmla Islâmi"ni Islâm
olusturmus; islâm'inyayilmistir.
da Türkler'le en büyük hizmetkâri ve savu
"Türk Islâmsiz,
lmaz" sözü özlü söz halini almistir. Bati'da uzun yüzyillar, Islâm denince de Türk't
ce Islâm'dan bahsedilmistir. Türkler, idarede, ilimde, egitimde, büyük hizmetler yap
ardir. Islama gönülden bagli olan Türkler, ayrilmamacasina Islâmla bütünlesmis, et v
misali haline gelmistir. [90]

E- HINDUIZM

Hinduizm, Hint yarimadasinda yasamakta olan halkin çogunlugunun dinî inanç ve gelene
erini ifade eden bir kelimedir. Bu kelime, Indus nehrinin etrafinda oturan anlam
ina gelen Farsça bir kelimeden faydalanilarak Batililarca bu bölge halkinin dinini
ade etmek üzere kullanilmistir. Hindular ise kendi dinlerini "Sanatana Dharma" {ez
elî-ebedî din) diye adlandirirlar.

En geç M.Ö. 1500 yillarinda (bu tarihin M.Ö.2500-M.Ö.1500 arasinda, muhtemelen M.Ö.2
r oldugu sanilmaktadir), Dogu Avrupa steplerinden kopup gelen Arîler, Hindistan'i i
stilâ etmistir. Onlarin dinî inanç ve gelenekleriyle yerli koyu renkli halkinki birb
ine karismistir. Yüzyillar boyunca bir gelisme çizgisi takip eden bu karisimdan Hin
izm ortaya çikmistir.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 65/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Bu gelismeyi ana çizgileriyle bes devreye ayirmak mümkündür: 1. Vedalar devri (Tah. M
00 veya 1500-800), 2. Upanisadlar devri (M.Ö. 800-500/400), 3. Klasik devre (M.Ö. 50
0/400-M.S.500), 4. Orta Çagdaki Ilahiyat, felsefe gelismeleri devresi (Vedanta), 5
. Modern devre.

Hinduizm, millî bir dindir. Dünya nüfusunun asagi yukari %12'si bu dine mensuptur. H
duizm'in bir kurucusu, çok açik ve net bir âmentüsü {inanç sistemi) yoktur; fakat ço
bir kutsal kitap koleksiyonu vardir. [91]

1- Kutsal Kitaplar

Hinduizm'in kutsal kitaplarinin dili Sanskritçe'dir. Bu kitap koleksiyonunun en bas


inda Veda'lar yeralir. Veda, kelime olarak "Ilâhî bilgi" anlamina gelir. Hindistan'i
n en eski kutsal, metinleri olan Veda'lar dörde ayrilir:

1- Rigveda,

2- Sâmaveda,

3- Yajurveda,

4- Atharvaveda.

Rigveda, Tanrilari ta'zim için yazilmis 1017 ilâhiden ibarettir. Her ilâhi, 10 civar
da "âyef'ten olusmaktadir. Bu ilâhiler on kitaba (Mandala) ayrilmistir. Bunlarin en
zunu birinci ve onuncusudur. En uzun olanlarinda 191; en kisa olaninda 43 ilâhi bul
unmaktadir. RIgveda'nin ayri-bir edebî vezni bulundugundan yüksek sesle okunmaktadir
. Veda'larin en önemlisi ve en eskisidir. Bu veda, sükür ve dilek, takdis ve beddua
rzindaki dualari ihtiva etmektedir.

Sâmaveda, Melodiler vedasidir. Bu vedanin metni üç form halindedir. Ilki Rigveda'da


inan "ayetlerden, ikincisi çesitli konulardaki "ayef'lerden ve üçüncüsü rahiplerin o
elodili ilâhilerden ibarettir. Kurban esnasinda rahipler tarafindan okunmaktadir.

Yajurveda, kurbanla ilgili formüllerin vedasidir. Siyah Yajurveda ve Beyaz Yajurve


da olmak üzere iki kisimdir. Bazi kisimlari nesir seklinde, bazi kisimlari ise man
zum olarak yazilmistir; kurbanla ilgili sözleri ve dualari ihtiva etmektedir. Bu i
lâhîler, kurban esnasinda, alçak sesle mirildanarak söylenmektedir.

Atharvaveda, dördüncü vedadir. Kozmik (âlemle ilgili), mistik parçalardan ve büyüyle


alardan ibarettir. Brahmanlar, bu metinleri hayatin çesitli durumlarinda okumak mec
buriyetindedir. Diger veda'lardan sonraki devirlerde yazilmistir. Bu veda; 730 i
lâhilik bir kol-leksiyondur; halk inanislari, hekimlik, büyücülük gibi konularda da b
r ihtiva etmektedir.

Veda'iarda ilâhiler, niyazlar, dualar, yasayis kaideleri, tilsim, büyü gibi konular
ralir. Veda'larin "risi" denilen ve tabiatüstü güçlerle temasa geçtigi kabul edilen
mselere vahyedildigine inanilir. Aslinda Hinduizmin kutsal metinleri sadece Veda
'lardan ibaret olmayip genis bir koleksiyonu ihtiva eder. Bu koleksiyonu ikiye a
yirmak mümkündür:

1- "Sruti" (vahye dayananlar),

2- "Smriti" (destan seklinde olanlar). Veda'lar M.Ö. 600 yillarinda Samhitalar'in


içinde toplanincaya kadar, sözlü olarak nakledilmistir.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 66/314
5/16/2018 Veda'lar ve bu kutsal metinlerin tamamlayicisi mahiyetinde bulunan Brahmanalar, U
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

panisadlar ve Aranyakalar "Sruti"ye (vahye dayanan anlaminda); Mahabharata ve Ram


ayana destanlari, Manu Kanunnamesi, Puranalar "Smriti"ye girer.

Veda'lardan sonra, Hint ilahiyat ve felsefesinde Upanisadlarin önemli bir yeri var
dir. Upanisadlar; Tanri, âlem, ruh, ölüm ötesi, hayatin tekâmülü ve kaderi gibi konu
lir. Gelenege göre yüzden fazla Upanisad mevcuttur. Ancak bunlardan sadece elli tane
si, Mogol Hükümdari Sah Cihan'in himayesinde Farsça'ya tercüme edilmistir. Upanisadl
XIX. Yüzyilin basinda Farsça'dan Latince'ye çevrilmistir. Upanisadlarda telkin edile
bilgiler, kisa açiklamalar tarzinda, "sutralar halinde" bir serhi Badarayan tarafi
nda "Brahmasutra" adi altinda hazirlanmistir. Bu serhte âlemin baslangici, Brahma,

kâinatin gelecegi konusunda bilgiler vardir.


Mahabharata destani, 240 000 cümleden olusur. Dünyanin en uzun destanidir. Pandava'l
ara karsi Kaurva'larin savasi konu edilir. Hintlilerin efsanevî kahramanlik menkib
elerini ihtiva eder.

Bu destanin bir bölümü "Bhagavad -Gita" basligini tasir. Gita, Krisna'nin sarkisi dem
ktir (Krisna, Tanri Visnu'nun hulul ettigine inanilan efsanevî kraldir). Gita'da A
rjuna ile Krisna'nin diyalogu anlatilir ve Tanri'yi bulma yolu olarak "yoga" üzeri
nde durulur.

Önemli destanlardan biri de Ramayana'dir. Ramayana'nin Risi Valmiki tarafindan yaz


ildigi ileri sürülmektedir. Bunun M.Ö. IX. Yüzyilda yazildigi kabul edilmektedir. Bu
tan, Tanri Visnu'nun
lusmaktadir. Tulsidasavatarasi olan
tarafindan Rama'nin
serhi hayat hikayesidir.
yapilmistir. [92] 24000 beyitten o

2- Kast Sistemi

Hint toplumu çesitli siniflara ayrilir. Buna kast sistemi denir. Kast, "ayni isle
mesgul olan; atadan miras kalan haklari, vazifeleri ve âdetleriyle birbirine simsi
ki baglanan sahislar grubu"dur. Kast seçilmez, ancak onun içinde dünyaya gelinir. Bu
istem dört siniftan olusur: 1) Brahmanlar (rahipler, din adamlari), 2) Ksatriya (hük
dar sülâlesi ve savasçilar), 3) Vaisya (tüccar, esnaf ve çiftçi), 4) Sudra (Isçiler)
ast sistemine
lmazlar" girmeyen,
denir. kastHint
Kast yapisi disiinançlarina
kabul edilen gruplarBu
dayanir. dainançlara
vardir. Bunlara "dokunu
göre kastlar, yar
ici tanri Brahma'nin insan seklinde tasavvur edilen vücudunun çesitli yerlerinden y
atilmistir. Bundan dolayi toplum hayatinda görülen farklar, bu yaratilis olayina day
andirilir. Buna göre Brahmanlar, Brahma'nin agzindan, Ksatriyalar kollarindan, Vai
s-yalar midesinden, Sudralar da ayaklarindan yaratilmistir.

Brahmanlar, kast sisteminde en önemluve üstün yeri ellerinde tutarlar. Brahman kelim
, Sanskritçe'de Brahma'ya vakfolunmus kimse anlamina gelir. Brahmanlarin görevi
, kutsal kurban âyinlerini yönetmektir. Brahmanlar, kutsal bilgilerin (Veda'la
rin) muhafizidir. Dinî âyinleri icra, onlarin irsî hakkidir.

Ayni kasta mensup olanlar ancak kendi aralarinda evlenebilir, ayni sofrada yemek
yiyebilir. Meslekler de kastlara göre ayrilmistir. Ilk üç kasta dahil olanlar daha
ibarlidir. Sudra kastindan olanlar, diger kasttakilere hizmet ederler. Her kasti
n kendine mahsus nisan ve dügün merasimleri; yeme içme, giyim ve meslek kurallari va
ir. Kast sistemine karsi gelinmez. Kast sistemine karsi gelmek, karsi gelenin ka
sttan çikarilmasina sebep olur. Bu da o kimsenin varliginin sona ermesi demektir. [
93]

3- Dinî Kavramlar

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 67/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

a- Tanri:

Hinduizm, tanri kavramindaki degisik ifadeleri yadirgamaz. Her insan ve toplum,


kendi sahsiyetine ve gelenegine uygun bir sekilde Tann'ya yönelebilir. Hinduizme gör
e, her dinî gelenek Tann'yi kendine göre açiklar. Kimi onu kahredici bir kudret, kim
de kutsal bir sevginin kaynagi olarak görür. Fakat hepsi ayni sonuca ulasir. Hinduiz
m, peygamberli dinlerin vahiylerine de, Tann'nin kendini gösterdigi diger dinî sekil
lere de karsi çikmaz. Hindistan'da çok sayida tanri ve tanriça heykelleri göze çarp

li, bunu Tann'nin çesitli sekillerde görünüsü oia-rak telâkki eder.


Hindu tanrilar panteonunda bir üçleme dikkat çeker. Bu üçleme içinde Brahma, yaratic
, koruyucu; Siva ise yok edici tanridir. Bazi devrelerde ve bazi yerlerde Visnu
veya Siva'nin ön plâna çiktigi olmustur. Meselâ Siva'nin üstünlük kazandigi yerlerde
bütün hata ve kusurlardan uzak, âlemlerin Rabbi olarak görür. Âlemi o yikacak ve yi
ileyecektir.

Hinduizm'de çoktanricilik, üçleme, tanri-âiem birligi (panteizm) bulunmakla beraber


nrici inanis da vardir. Bir Rigveda cümlesi, "Tanri birdir. Hakîmler onu çesitli sek
lerde adlandiryorlar" seklindedir. Bir Hint atasözü de söyledir: "Kâinattaki bütün v
i sadece bir tanri doldurur." Tasvirlerin ise ibadet için yardimci semboller olara
k görüldügü ileri sürülmektedir. [94]

b- Hulul (avatara:enkarnasyon):

Avatara (Avatar), Tanri Visnu'nun insan seklinde cisimlesmesini ifade etmek üzere
kullanilan Sanskritçe bir kelimedir ve "Inen" anlamina gelmektedir.

Hinduizm, Tanri'nin tek tezahürü oldugu fikrine karsidir. Hintliler, Tann'nin kendis
ini tarihin her devresinde çesitli sahsiyetlere bürünerek insanlara gösterdigine ina
ar. Böylece Tanri, kötülügü yok edecek ve insanlara ihtiyaç duyduklari vazifeleri ve
ri bildirecektir. Peygamber konusunu da böyle açiklarlar. Ancak Hinduizme göre hiç
ygamber veya
devam edip dinin mesaji sonuncu degildir; bu is, hulul yoluyla, sonsuza kadar
gidecektir.

Hinduizm'de Visnu'nun zaman zaman kurtarici tanri sifatiyla dünyaya indigine ve za


manin icaplarina göre muhtelif sekillerde kendini gösterdigine inanilir. Visnu'nun
tli hululleri (avatara) vardir. Bunlardan iki Önemli "avatara"si Rama ve Krisna'dir
.

Hulul inanci, tanrilar veya yüksek ruhlarin beser hey'etiyle ilâhî alâkasini ifade e
Hulul, Insan hey'eti içine ilâhî varligin girmesiyle kötülügü yok etmek, Gita'da de
bi, Krlsna'nin agzindan insanlara, onlarin ihtiyaç duyduklari vazifelerini ve kanun
larini bildirmek için olur. Yine Gita'da söyle bir cümle yer almaktadir: "Ben çesitl
virlerde, çesitli sekillerde görünürüm." [95]

c- Karma:

Karma, bir sebep-sonuç kanunudur. Dolayisiyla insan, geçmiste ne yapmissa, gelecekte


onu görecektir. Insanin geçmisi, bugün kendisiyle karsi karsiyadir. Bugünün meyvel
n alinacaktir. Buna göre her hareket, eninde sonunda meyvesini verecektir, iyiden
iyi, kötüden kötü çikacaktir.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 68/314
5/16/2018 # Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Karma, fizikî âlemde oldugu gibi, ahlâkî ve zihnî âlemde de Insanin takip etmesi ger
kanun bulundugunu ifade eder. Ahlâkî bir kâinat nizami olan karma kanununa göre, bu
atta Islenen ameller, canlinin kaderine tesir eder ve onun tekrar vücut bulmasinda
rol oynar. Bunun neticesi olarak bütün canlilar, kendi durumlarini kendi emelleriyle
kazanirlar. Iyi bir canlinin durumu kötüye gidiyorsa, daha önceki hayatinda Isledig
kötü amellerin; eger Iyiye dogru gidiyorsa daha önceki hayatinda isledigi iyi amelle
n karsiligidir. Bu, daha önceki hayat seklinin ceza ve mükâfat olarak kendini gösterm
dir. Insan, geçmiste ne ekmisse, gelecekte onu görecektir.

Karma,
, her
eninde kararin
sonunda dogru veverecektir.
meyvesini yanlis sonuçKarma;
vermesini
muzu belirleyen
zehirli birseydir. Her davranis
meyve veren agaçtan
beklememeyi ifade etmektedir. Karma, ayni zamanda, mükâfat beklemeksizin hareket et
me anlamina da gelmektedir. Böylece sonuç bekleme arzusu firenlenmis olmaktadir. Bha
gavad-Gita'da Rab Krisna, söyle demektedir: "Siz, sadece vazifenizi yapmakla mükell
siniz. Eger bir semere hasil olursa, onu bana birakin."

Hinduizme göre, insan sonu olmayan bir tenasüh zinciri içerisinde gidip gelmektedir.
una göre ölüm, bir korku vasitasi ve bir yokluk degil, bir halden digerine geçistir.
ara göre karma doktrini, insanin arzularini gerçek anlamda ölümsüzlüge ulastirir. Bu
er Hintli, tekrar dünyaya geliste, iyi amellerle gelecekteki hayatini garanti alti
na almaya gayret sarfeder. Isledigi günahlar sebebiyle bitki veya hayvan olarak düny
aya gelmekten çekinir. Onlara göre, içinde dogduklari kast bile isledikleri amelleri
bir neticesidir. [96]

d-Tenasüh (Ruhgöçü: Sanskritçesi Samsara; Bati Dillerinde Reinkarnasyon, Transmigra


:

Karma doktrinine bagli olarak tenasüh, yani ruhun bir bedenden ötekine geçtigi inanc
dogdu. Böylece ölümden sonra devamli varolma, ruhun bedenden ayri oldugu fikri gelism
s oldu. Bu inanisa göre, ruh kendi derecesi içinde yüksek veya alçak olarak dogar. I
, yaptiklarina göre hayvan, bitki, insan veya tanri seklinde dogar {Buna göre insan,
kendi kaderinin mimaridir). Bu dogus, bir sebep sonuç iliskisi içinde gerçeklesir. M
nevî ve ahlâkî karsilik, yani yapilanlarin sonucu ruhun tenasühü ile mümkün olur. S
ta mutlugerek
orkmaya olmak, dogru Devamli
yoktur. hareketeyeniden
baglidir. Her sahis,
doguslarla islerinden
insan, sorumludur.
arzularina Ölümden k
ulasir, devam
li bir tatmin elde eder. O, tanri Brahma'da yasar. Bu inanisin Hintliyi kuvvetli
bir iyimserlige ulastirdigi ileri sürülmektedir.

Hint düsüncesinin temelini teskil eden tenasüh inanci, Yunanlilarda, Fisagorcularda


ni Eflatuncularda, Eski Misir'da, Mani-

heizm'de, Orfizm'de ve Gnostisizm'de rastlanan bir düsüncedir. Bazi Hiristiyan mezhe


plerinde ve Ihvânûs-Safâ gibi firkalarda da benzeri düsüncelere rastlanmaktadir. (Te
ancina, ayrica Harbiyye, Cenâhiyye, Hâbitiyye ve Hadesiyye, Hadbiyye, Muammeriyye, N
usay-riyye gibi itikadi mezheplerde, Bektasilikte, Yahudi Dönmelerinde de rastlani
r).[97]

e- Yoga:

Yoga, Sanskritçe, "baglamak", "birlestirmek" anlamina gelen Yuj veya "Joug" kökünden
elmektedir. Insanin enerjisini belli bir gayeye yöneltmeyi hedef alan bir disiplin
dir. Bir irade egitimi yoludur. Egzersiz ve antrenman anlamina da gelmektedir. G
ita'da insanlari kurtulusa ulastiran yol olarak gösterilir.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 69/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Yoga, insanin hem bedenî,hem de zihnî ve manevî gücünü bir araya getiren egzersizdir
apana yogi denir. Yogi, nefesine hakim olur ve zihnini bir noktada toplar. Böylece
o, beden ile ruh, hareket ile zihin, his üe sezgi arasindaki ahengi saglayarak eze
lîye, kâinatin degismez özüne ulasmaya; tabiat üstü güçlerle temas kurmaya çalisir.

Bu yoga sistemi, IV. Yüzyilda, Patanjali'nin Yoga Sutrasi'nda açiklanmistir. Buddist


ve Caynistler tarafindan uygulanmistir. Daha sonra diger grup ve kastlardan ayr
i olarak gelismis; ayri bir sistem halini almistir.[98]

4- Dinî Âyin, Ibadet Ve Gelenekler

Hinduizm'de ibadet her yerde yapilabilir. Tapinak vardir, fakat cemaatle ibadet y
oktur; ibadet, genelde ferdîdir. Ibadetin belirli bir sekli yoktur. Inançlarina göre
anri, her yerdeki ibadeti görebilmektedir. Bundan dolayi, ibadet; her yerde, her z
aman, her sekilde yapilabilmektedir.

Bir Hintli kendisiyle tapindigi tanri arasinda zihnini odaklastiracagi bir vasit
a arar. Bundan dolayi Hindistan'da çok sayida tanri tasviri bulunur. Ancak kisi hik
mete ulastiginda artik bu vasitalara ihtiyaci kalmayacagi kabul edilir.

Hintlilerde ortak bir


yemekten, Veda'lari ibadetbaslamadan,
okumaya sembolü, "Om"dur. Omherhangi
duadan, kelimesi,
birbir çesitönce
isten besmele gibi,Om
söylenir.
ilâhî kuvvetle dolu, kutsal sirli bir kelime olarak kabul edilir. Uzun, özel bir ta
da nefes alarak söylenir. Bu kelimenin harfleri, Brahma'yi veya Brahma-Visnu-Siva üç
mesini ifade eder.

Hintli, sabah safaktan önce kalkar, evde veya nehir kiyisinda yapabilecegi sabah ib
adetine hazirlanir; tanrisinin adini zikreder, yikanir. Gayatri Ilâhisini okur. Sa
bah Ibadetinde yüzünü doguya dönerek oturur. Vücudunun etrafina su sepeler. Nefesin
l eder. Tanrisinin putuna yakarir. Ögle ve aksam da bu yaptiklarini tekrarlar. Put
a hediye sunar.

Evlerde, genellikle, tapinilan puta tahsis edilen bir oda veya köse bulunur. Burad
a yakitap
sal Visnu'nun helezonu
okunarak ya daOnun
yaglanir. Siva'nin düzoturularak
önünde bir sütuna benzeyendalinir.
tefekküre putu vardir.
TütsüPut, kut
çubukla
ir. Kutsal oda ya da kösenin önüne isiklar, çiçekler, yiyecekler konulur. Putlara
ra taze meyve sunulur.

Diger tanrilara, atalara, misafirlere, kutsal inek gibi hayvanlara, fakirlere yi


yecek sunulur. Inekler, yer, gök ve hava âleminin anasi olarak görülür. Inek ve ökü
erde, alis veris ve is yerlerinde serbestçe dolasir. Yola yatarlarsa trafik ona gör
düzenlenir. Onlar kesilmez, yenmez. Hindistan'in bir çok eyaletinde inek kesimine i
n verilmedigi gibi, sigir eti hemen hemen hiç yenilmez. 1981'de Hindistan'in batisi
nda Kopargaoh sehrinde, Müslümanlarin dört kutsal inegi kestikleri yolunda söylentil
çikmasi üzerine büyük olaylar patlak vermis, Müslüman mahalleleri atese verilmis ve
esiz sokaga çikma yasagi konulmustur.[99] Et yiyen veya vejeteryan (et yemeyen, bi
tkilerle beslenen) Hindular yaninda, sehvet senlikleri yapan, siki bir züht hayati
süren Hindular da vardir. Hindistan'da bitkilerle beslenenlerin sayisi 1/4 civarin
dadir. Bunun yaninda, Müslüman olmayan Hintliler arasinda da domuz eti yememe aliska
nligi vardir.

Hinduizm'de tapinaklarda yapilan ibadet, evdekinin biraz gelismis seklid


ir. Brahmanlar, gecenin son 8. saatinde kutsal metinler okuyarak taptiklari putu
uyandirirlar. Boru çalinarak disardakilere ibadetin basladigi bildirilir. Disarida
kiler de yapilanlari seyre gelebilirler. Put yikanir, yaglanir. Önünde isiklar yakil
ir; ona çiçek, öglen ve gece yemek sunulur. O, gündüz istirahate, gece giydirilip uy

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 70/314
5/16/2018 irakilir. Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Tapinaksiz köy yoktur. Kasabalarin ve sehirlerin büyük tapinaklari vardir. Bu tapina


ar genis duvarlarla çevrilidir ve yanlarinda kutsal yikanmaya elverisli havuzlar b
ulunur.

Tapinaklarin yillik senlikleri vardir. Bu senliklerde putlar, arabalarla çekilerek


irmaklara götürülür, yikanir. Ayrica ilkbaharda, sonbaharda ve yeni yilda yapilan se
ler de vardir.

Hinduizm'in bazi mezheplerinde, reislerine ulûhîyet atfedilerek ta'zimde bulunulur.

müsettigine
ir kahramanlara ve azizlere
inandiklari de köy
mahallî yardim için dua edilir.
ulûhîyetlerine Köylüler,
kurban genellikle
sunarlar. Cinlerin çevresi
varligi
a inanilir ve onlardan korkulur.

Hindistanin dinî temayülüne göre insan, üç ayri yoldan kurtulusa gidebilir. Bunlarda
, ameller (yani kurbanlarla); digeri, bilgi ve marifet (yani ilâhî hakikati tanim
la); üçüncüsü ise, insanin sahis seklinde tasavvur edilen bir tanriyi severek ke
ona teslim etmesi vasitasiyle kurtulustur. Kurban, Hinduizmde çok önemli bir yer tut
ar. Veda'lann emrettigi dinî hayat kurbanlar etrafinda toplanmistir. Tanrilar bile
kudretlerini ancak kurbanlar sayesinde gösterebilmektedir. Tanrilarin takdim
ettikleri kurbanlar yeryüzündekilere örnek olmustur. Insanlari tanrilarla iyi münaseb
e bulunduran kurbanlardir. Tanrilara sunulan hersey kurbandir. Bunun yaninda yaz
ve kis gün döpümleri münasebetiyle kanli kurbanlar da takdim edilmistir. Ayrica büy
lik ve merasimleri
irasinda keçi, inekgerektiren kurban,
gibi hayvanlar "Soma"
kanli kurbanidir.
kurban Soma'nin
olarak takdim hazirliklari
edilmektedir. s
Tanril
arin öfkesini teskin etmek maksadiyle takdim edilen kurbanlar yaninda, özel hediyele
r de kurban olarak sunulmustur. Eski zamanlarda evin sahibi, bazen de karisinin
yardimiyle, tanrilara kurbanlar takdim etmistir. Fakat her kurban, gittikçe zorlasa
n hazirliklari gerektirmistir; her merasimden Önce ve sonra zühd ve riyazet gerekli
lmustur. Zamanla kurbanlari icra edebilmek ve kurban törenlerindeki vazifeleri yer
ine getirmek, Veda'lari okumak için bir rahip sinifi ortaya çikmistir. Bunlara Brahm
an adi verilmistir. Brahmanlarin isi, sadece kurban merasimlerini icra etmek degi
l, ayni zamanda sihir ve büyü yapmak, insan ve tanrilari idaresi altinda tutmaktir.

Hindistan'in ziyaret edilen yedi kutsal yeri vardir. Bunlarin en meshuru Benares
'tir. Bu kutsal yerlere yapilan ziyaretler ve "hac" seferleri, Hindulann hayatlar
inda önemli
ektedir. Birrol oynamaktadir.
yüzyil Hintliler,
öncesine kadar kadin,ölülerini yakmakta
ölen kocasiyla ve küllerini
birlikte Ganjsimdi
yakilirken nehrin
b
etten vazgeçilmistir.

Ibâdet, kutsal kitap, erkeklere ve kast sisteminin Ilk üç sinifina ait kabul edilirk
, Gandi'den bu yana biraz degisme olmustur. Ancak, hâlâ ilk üç sinif, omuzlarindan b
rine kadar iplikten yapma, ayri bir isaret tasirlar. [100]

F- CAYNIZM

Hindistan, irklar ve diller konusunda çesitlilik gösteren bir ülke olmasi yaninda, b
yasayan birçok dinin de çikis yeridir. Asagi yukari dörtbin yillik bir geçmise sahip
dugu kabul edilen Veda'lari esas alan, agirlik merkezini Brahmanlar olusturan ve
kast sistemine dayanan Hinduizmden sonra, M.Ö. VI. Yüzyilda Buddizm ve Caynizm; M.S
. XVI. Yüzyilda da Sihizm ortaya çikmistir. Hinduizmdeki kast sistemine ve Brahman
nifinin otoritesine karsi bir tepki olarak dogan bu dinlerden Buddizm (ileride müs
takil bir bölüm olarak incelenecektir), evrensel; Caynizm ve Sihizm, millî bir kara
e sahiptir. Bu son ikisi (Si-hizmdeki bazi istisnalar bir yana birakilirsa), Hin
distan disina çikmamistir. Bunlardan, burada, kisaca bahsedilecektir.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 71/314
5/16/2018 Hindistan'a mensup bir din olan Caynizm, bazi bilginlerce bir mezhep veya tarika
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

t olarak görülmüstür. Caynistlerin sayilari 3 milyon civarindadir. Bu dinin kurucusu


avira (M.Ö. 599-527) olarak gösterilirse de, aslinda Caynizm Parsva'ya (M.Ö. VIII. y
l) kadar geri giden bir geçmise sahiptir. Parsva'nin ortaya koydugu doktrini Mahav
ira gelistirmis ve sistemiestirmistir. Batili yazarlar Mahavira'yi önceleri bu dini
n kurucusu olarak gösterirlerken simdi onu reformcu olarak nitelendirmektedirler. [
101]

1- Mahavira'nin Hayati

Benares'te dogdugu kabul edilen Parsva'ya, "Parsvanatha" (muzaffer) adi verilmis


tir. Parsva, dünya hayatini terk etmis; her seyi ögrenince vaaza baslamistir. Yüz ya
nda ölünceye kadar, aylarca perhiz yapmistir. Parsva, Mahavira ve Budda'nin hayat h
eleri arasinda büyük benzerlikler dikkati çekmektedir. Her üçü de ksatriya (prensler
sçilar) kastindandir.

Parsva'nin doktrini ve cemaati, Vesali'li bir prens olan Vardhama-na tarafindan


yenilestirilmis ve gelistirilmistir. Vardhamana, otuz yasinda evini, karisini ve
çocugunu terketmis; rahiplik elbisesi giymis ve rahiplik isareti olarak saçindan be
s perçem koparmistir. Bir müddet sonra elbiselerini atarak çirilçiplak dolasmaya bas
stir. Otuz ay murakabe egzersizlerinden sonra o, onüç sene kendisini siddetli riyaze
te hasretmis
ceye ve bir agaç
kadar murakabe altinda
ile dolu bir düsünceye dalmistir.
züht hayati yasamis veRuhnihayet
göçü (samsara) çemberinin
ruh göçünden kurtulu
lunu bulmustur. Bundan dolayi Vardhamana'^a "büyük kahraman" anlamina Mahavira; "muz
affer" veya "insanî ihtiraslardan kurtulmus" anlaminda Cina denilmistir (Cina, Sas
kritçe bir kelime, bir terimdir).

Cina (Cayna),doktrinini asiller ve halk arasinda yaymistir. O, vaazlarini kutsal


dil olan Sanskritçe ve mahallî Magadhi lehçesinde yapmistir. Etrafinda çesitli kast
an insanlar toplamis ve büyük bir cemaat olusturmustur. Otuz sene kadar bu isi yürü
72 yaslarinda (M.Ö. 527'de) Bihar'da ölmüstür. Tirtankara (geçit yapan, tekrar edip
dogum çemberi selinden geçit bulan; yol gösteren) olarak Ma-havira'ya ta'zim edilmis
r. Onun Nirvana'ya varisi, Caynist takvimin baslangici olmustur. Caynizm kisa za
manda, önce Mahavira'nin memleketi olan Bihar-Orissa'da; daha sonra, M.Ö. III. Yüzy
, bir
ma, kitlik sebebiyle,
rahiplerin Hindistan'intartismayi
giyinmesi konusundaki güney ve batisinda yayilmistir.
ve arkasindan Ancakberaberin
da bölünmeyi bu yayil
de getirmistir.

Vardhamana taraftarlarina "Caynist" denir. Bu kelime, Mahavî-ra'ya atfedilen muzaf


fer anlamindaki Cina sifatindan türemistir. Cina'nm doktrinine de "Caynizm" denilm
istir.

Mahavira'nin (Cina) çagi ve memleketiyle Budda'ninki aynidir. Onlarin hayatlari, i


nançlari ve eserleri arasinda benzerlikler vardir. Ma-havira, Budda'dan önce dogmus;
fakat Budda'nin doktrinini va'zettigi dönemi görmüstür. Her ikisi de Brahmanlara, o
in âyin usûllerine düsmandir; umûmî ruh göçü teorisinden esinlenmektedir. Bu iki har
larin otoritesine karsi bir mukavemet; çoktanrictliga, çok kati kast sistemine ve ka
nli kurbanlara karsi bir reaksiyondur. Aralarindaki fark, Caynistlerin zühde daha b
bir yer ayirmalari ve kendi nefislerine iskencede daha asiri gitmeleridir. Halb
uki Buddizm, bu konuda daha müsamahakârdir. Caynistler ayrica, heykeltraslikta, ins
lari tamamen çiplak göstermektedirler.

Caynizm, Brahmanlarin etkisine ve bazi Hint düsünce sistemlerine karsi olarak ortay
kmasina ragmen, Hint düsüncesinin genel çerçevesini ve bazi mabet âyinlerinde Brahma
rolünü kabu! eder. Ahimsa'yi (siddete gitmeme, öldürmeme) prensip olarak alir; her
ratigi öldürmeyi yasak eder. Bundan dolayi ziraatla ugrasmaz, Is hayatini tercih ede
rler. Beslenme rejimi, oldukça sikidir. Beslenmeleri için biraz meyve ve biraz sebze

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 72/314
5/16/2018 kâfidir. Iyi bir Caynist içtigi suyu, aldigi havayi süzmek zorundadir. Bunun Için d
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

ima agzinda bir bez tasir, küçük bir canliyi öldürmemek için yürürken önünü süpürür.

2- Tanri Anlayisi, Mezhepleri ve Kutsal Kitaplari

Caynizm, ateist bir din olarak gösterilir. Bu ateizm tanrinin varligini, ruhun ebe
dîligini, kurbanin faydasini, kurtulusun Imkânini Inkâr etmek anlaminda degildir. Ma
vlra, Budda gibi, tanri fikri üzerinde durmamis olsa bile, bazi Caynist mezheplerd

e tanriM.S.
Fakat inancinin varoldugu
XV. Yüzyilda anlasilir.
kurulan Tapinaklarinda
Sthanakavasi mezhebi, tanri heykelleri
Ilk Caynizmin bulunur.
tanri tanimaz
bir karaktere sahip oldugunu savunmaya ve tapinaklardaki heykelleri, resimleri r
eddetmeye baslamistir.

M.Ö. III. Yüzyildan itibaren rahipler arasinda giyinme konusundaki tartisma, Caynis
eri iki mezhebe ayirmistir: 1) Digambara {hava giyinenler). Bunlar, Mahavira'ya
uyarak tamamen çiplak gezerler. Daha sonra Müslümanlar onlara asgari bir elbise giym
i kabul ettirmislerdir. 2) Svetambara (beyaz giyinenler). Bu ismi, üzerlerine giyd
ikleri beyaz elbiseden almislardir.

Bu iki mezhep arasinda doktrin bakimindan büyük farkliliklar yoktur. Yoga'yi uygula
ar; Cina, Tirtankara ve "mükemmel azizler"in varligina inanirlar. Tirtankaralarin
zamanin her ederler.
ugunu kabul devrinde 24 kadar oldugunu ve Mahavira'nin bunlarin sonuncusu bulund

Mahavira'nin vaazlari önce sözlü olarak rivayet edilmistir. Daha Sonra toplanan bir
nsil, bu vaazlarin bir kismini biraraya getirmeyi basarmis, ancak rivayetlerin büyük
bir kisminin kaybolmasini Önleyememistir. Sözlü rivayetlerden kalanlar, Mahavira'ni
den on asir sonra toplanan "Beyaz giyinenler" konsili tarafindan "Agama"lar veya
"Siddhanta" adli kitapta bir araya getirilmistir. Bu kitap "Ganipidaka" diye de
adlandirilmaktadir*. Bu kitapta, rahiplerin uymasi gerekli kurallar, Caynizmin ög
retileri ve efsaneleri yer almaktadir. Hava Giyinenler mezhebi, Beyaz Giyinenleri
n bu kitabini apokrif (gayr-i sahih) saymakta ve onu kabul etmemektedir. Onlar,
Caynistlerin bütün kitaplarinin Hint filozofu Sankara tarafindan yok edildigini Iddi
a etmektedirler. Kaybolan kitaplarin yerine, büyük üstadlarindan dört kisilik bir gr
meydanafelsefelerini,
larini, getirdigi bir eseri koymaktadirlar.
ahlâk ve Bu kitap
Ibâdet hakkindaki Caynistlerin
görüslerini ihtivakâinat tasavvurBu
etmektedir.
plarin sayisiz tefsirleri olmustur. Bu iki mezhebin sahih kabul ettikleri kitapl
ardan baska, pek çok Ilahiyat, hikâye ve ahlâk kitaplari da bulunmaktadir. [103]

3- Ahlâkî Prensipler,Kurtulus ve Hidâyet Doktrini

Caynist ahlâk prensibi, Mahavira'ya dayandirilan kutsal metinlerde yer almaktadir.


Ahlâkî kurafiar rahip olmayanlarda bile oldukça serttir. Bu kurallar su bes esastan
rettir: Öldürmemek, yalan söylememek, hiçbir sekilde çalmamak, mümkün oldugu kadar c
n kaçinmak, asgarî bir mal ile yetinmesini bilmek. Zühde götüren diger hususlar Ise,
ziyade rahip ve rahibeler içindir. Bunlarin çogunlugu manastirlarda yasamaktadir.

Kendi inançlarini yayma çabasi göstermeyen Caynistler, dürüstlüge ve sade bir hayat y
büyük özen göstermektedir. Caynizmin gaye ve hedefi, ruhu dogumla ölüm arasinda cer
n bagdan, karma'dan kurtarmak ve nirvana'yâ ulastirmaktir. Ancak bütün ruhlar bu hed
e ulasamaz, dogumla ölüm çemberinde ebediyen döner durur. Bunun yaninda özel kabiliy
hip ruhlar, sayisiz vücutlarin sonunda nirvana'nin sükûnetine girebilir. Bunu gerçek
irebilmeleri için karma maddesinin ruha nüfuz etmesini önlemeleri; ruhtaki mevcut ka
a'yi imha etmeleri gerekir. Karma'ya karsi kendini koruma, yukarida bahsedilen b

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 73/314
5/16/2018 es yasaga uymakla olabilir. Bu bes yasaga uymak; siki bir disiplin, güçlüklere sabi
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

efsin öldürülmesi, tahsil ve murakebe ile saglanir. Kisacasi siki bir züht hayatina
nler, dünyayi tamamiyla terkedebilen rahip ve rahibeler, ruh göçünden kurtulup nirva
a ulasabileceklerini ümit edebilirler.

Caynistlere göre, bu dine uyanlar ölümsüz ve ebedîdirler. Bu âlemin kurucusu yoktur.


ir ve yaratilmamistir. Onun cennetleri ve cehennemleri vardir. Cennetler, tanrila
rin yeridir. Cehennemler, Tirtankaralar ve kurtulusa ulasmis hayat cevherlerinin
bulundugu âlemin en üst bölümüne göre çok asagidadirlar. Tekrar bu dünyaya gelme zahm
tulmus olanlar, gökler âlemi üzerinde bir baska âlemde bulunurlar. Ortada, üstteki c
er ile alttaki cehennemleri ayiran, insanlar, hayvanlar gibi varliklarin meskûn ol

duklari
ir. bölge yeralir. Canli varliKlar, sahip olduklari duygulara göre siniflandiril
[104]

4- Âyin ve Ibadet

Caynistler, güzel mabetler insa etmislerdir. Caynist cemaatin idaresi, rahip ve rah
ibelerin elindedir. Önceleri gezici zahitler olarak yasayan rahipler, daha sonra m
anastirlara yerlesmislerdir. Kutsal yazilan okuyarak, ruh ve bedenlerini terbiye
ederek vakitlerini geçirirler. Rahipler gibi halk da, günlük belirli ibâdetleri yer
getirir. Ibâdet esnasinda Tirtankaralarla ilgili ilâhiler söyler, tefekkür eder, töv
ulunur, belirli
t ederler. Bununhareketleri
için nebatîyerine getirir,
gidalarla hiçbirsarhos
beslenir, canli edici
varligi incitmemeye
içkiler gayre
kullanmazlar.
hayvanlarin tedavi edildigi hastahaneler vardir. Dindar Caynistler, açliktan ölmeye
büyük önem verirler.

Semada pek çok tanrinin bulunduguna; fakat onlarin da ruh göçüne mahkûm olduguna, in
a kurtulus yolunda yardimlari olamiyacagina inanirlar. Bununla beraber Caynist m
abetlerde bulunan-heykeller takdis edilir. Önlerinde ilâhiler söylenir. Onlara meyve
e sebzeler sunulur. Önlerine lambalar ve tütsüler konur; putlari yikanir, yaglanir
lerle süslenir. Tirtankaralarin yasadiklari kabul edilen yerler ziyaret edilir; düny
evî istekleri için onlara ve tanrilara duada bulunulur. Bazi Caynistler, Hindu tanr
arina bile dua ederler. Mabetlerinde-ki ibadetler, rahipler tarafindan degil, ha
lk tarafindan idare edilir. Hin-duizm'in din adami olan Brahmanlar, ücretle Caynis
t mabetlerde çalistirilir. [105]

G- SIHIZM

1- Nanak'in Hayati

Sihizm, Hindistan'daki bazi gelismeler sonucu XVI. Yüzyilda ortaya çikmis, Islâm ve
duizm karisimi bir dinî harekettir. Kurucusu Nanak'tir (1469-1539). Günümüzde Hint d
siyasî hayatinda önemli bir yer tutan bu dinî hareketin 8-9 milyon mensubu vardir.
-hizm'in, Hindistan'a bagli millî bir dinî hareket olmakla beraber, dünyanin çesitli
lerinde üyeleri bulunmaktadir.

Orta Çag boyunca Hindistan'in dinî, siyasî ve içtimaî durumu Hindular arasinda hosnu
klara yol açmisti. Bu hosnutsuzlar grubu, gayelerinin gerçeklesmesini, Hindistan'da
eksik olmayan dinî re-formatörlerden bekliyorlardi, reformcularin ortaya arttiklari
fikirlere ilgi gösteriyorlardi. Yüzyillardan beri devam eden "tektanri inanc
yönündeki gelismeler, Islâm'in Hint yarimadasinda görülmesiyle daha da hizlanmisti.
zmdeki Mutlak Varlik ve onun birliginin politeizm içinde kaybolmasi karsisinda, Is

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 74/314
5/16/2018 lâm'in Allah inancindaki açiklik ve berraklik Hintlileri cezbetmeye baslamisti. Bun
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

yaninda, hak ve adalet ölçüsüne dayanan, kast ayrimini reddeden, insanlararasinda e


igi esas alan, takvadan baska üstünlük tanimayan, sultan ile köle arasinda f
görmeyen Islâm'in cihansümul esprisi Hindularin gönüllerinde ihtilâle sebep
Bir kismi bu dine baglanmis; bir kismi da kendi kültürlerinden kopamayarak Hindu
izm ile Islâm'i uzlastirmaya çalismisti. Dinî reform konusunda, XV. Yüzyilin ikinc
risinda, kendini kabul ettiren ilk büyük isim, Kabir/Kebir (M.S. 1435-1518) olmustur
. Kabir (Kebir), Hinduizmin bazi önemli kavram ve düsüncelerini muhafaza etmekle ber
er, "bir tek Tanri" inancini yerlestirmeye çalismisti. Kabir'den sonra aslin
da Müslüman bir hükümdar olan Ekber (1542-1605), dinî olmaktan daha çok felsefî b
zm içinde Hiristiyanlik ve Yahudilik de dahil, Hindistan'da bulunan bütün dinleri u

tirmayi
i denemisti.
yolda yürüyen, onuFakat bu denemelerin
sistemlestirerek en ilgi"SihiznV'in
bugünkü çekicisi veortaya
kalicisi, Kebir'in
çikmasini açtigN
saglayan
mkiydI.

Nanak, M.S. 1469 yilinda, simdi Nankana Sahib adini tasiyan, Lahor'un güneybatisin
a 60 km. mesafede bulunan, Talvandi Köyünde dogmustur. Nanak'in çocuklugu ve yetiski
ik çagi, bu köyde geçmistir. O, bu köyü terketmeden önce evlenmis ve iki oglu olmust
r olmasina ragmen o, yüksek sayilabilecek bir kasta mensup ailenin ve Hindu bir çevr
enin çocugudur.

Nanak, henüz genç iken, Talvandi Köyünü (Nankana Sahib) ter-kedip Sultanpur sehrine
orada Müslüman bir idarecinin hizmetine girdi ve senelerce bu görevini sürdürdü . B
larinda da ormana çekilip düsüncelere daldi. Rivayete göre, bu zahidâne gezilerinin b
, kendisine
ri'nin "Yaratici,
bulundugu" korku
seklinde ve düsmanliktan
va'zetme beri, dogmamis,
görevi verildi. zâti ile
Bunun üzerine kâim,
Nanak, yüce
1500 bir
yilina
dogru, vazifesini ve Sultanpur'u ter-kedip, bir tek ve gerçek olan "tann"si hakki
ndaki düsüncelerini yaymaya çalisti. Bu konudaki vaazlariyle söhrete kavusan Nanak,
l yerleri ziyaret etti ve muhtelif din mensuplariyla tartismalara giristi. Bu si
rada bir zengin tarafindan serefine Ravi Nehri kiyisinda kurulan Kar-tapur Köyüne ye
rlesti ve hayatinin son on yilini burada geçirdi. Bu köyde yeni inancini yaymaya bas
ladi. 1539 yilinda, 70 yasinda iken,bu köyde öldü. Geride iki ogul ve çok sayida Sih
kirt) birakti. [106]

2- Sihizmin Dogusu

Islâm'in Hindistan'a girmesinden sonra, Islâm ile Hinduizm arasinda bir uzlasma z
emini arama çalismalari baslamistir. Nanak'inki bunlarin en dikkat çekicisidir. Islâ
ikirlerden istifade eden Nanak, önceleri, bir din kurma iddiasinda bulunmamistir.
O, Hinduizm'in örf, âdet ve kültürünü tasfiye etmek; politeizmi, putçulugu ve kast s
rtadan kaldirip Islâm ile Hinduizm arasinda orta bir yo! bulmak istemistir. Önce si
sî olarak baslayan bu hareket, daha sonra dinî bir veçheye kavusmustur. Islâm mutasav
larinin etkisinde kalan Nanak, Kuzey Hindistan'da vaazlarda bulunmus ve sinkreti
st (uzlastirmaci) Sih hareketini ortaya çikarmistir. O, Islâm'in bir tek Tanri ve on
un sifatlari gibi bazi hususlarini benimsemistir. Ona göre Tanri; tektir, ebedîdir,
görünmez, sözle anlatilmaz, heryerde hazir ve nazirdir. Bunun yaninda o; hint felsef
inden gelen "Maya" ve "Nirvana" tasavvurlarini benimsemis, tenasüh fikrini kabul et
mis, fakat avatara'lara inanmayi reddetmistir.
Tanri'nin birligi, ibadette ilâhî adin tekrar tekrar zikredilmesi, çesitli kastlarda
insanlarin esitligi, putlara tapinmanin kötülügü, kardesçe sevginin önemi ve rehber
guru"ya ihtiyaç bulundugu seklinde özetlenen bu dinî anlayis Nanak tarafindan herkes
uygun bir sekilde sunulmus ve hayat nizami olarak sistemlestirilmistir. [107]

3- Nanak'tan Sonraki Durum

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 75/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Nanak, ölmeden önce, en sadik tilmizlerinden Angad'i Sihlerin "guru"su (rehber, havâ
olarak kendine halef tayin etti. Nanak'in ölümünden sonra, halefleri arasinda Nanak'
telkin ettigi tenasüh inanci geregi, onun ruhunun sirasiyla kendini takip eden "g
uru"ya geçecegi fikri ortaya çikti. Bunun için gurularin hepsi, Nanak'in yeni tezahü
rak görüldü. Iki yüzyila yakin bir süre cemaat, bir seri guru tarafindan idare edild
silsile, X. Guru Govind Singh'in 1708'de ölümüyle sona erdi.

Bu gurularin tilmizleri, önce "Nanakpanthiler (Nanak taraftarlari) olarak adlandir


ilmis ve bir müddet sonra "Sih" (Sanskritçe çirak veya tilmiz) adini almistir. Sahip

duklari
rmat" sistem dekullanirlar).
kelimesini Batililarca Sihizm olarak adlandirila gelmistir (Kendileri "Gu

Nanak'in 1539'da ölümünden sonra yerine 2. guru olarak Angad geçti. Nanak'in oglu Sr
and'a uyanlar Udasis cemaatini olusturdu. Bunlar sakal, sarik gibi hususlari yer
ine getirmemekle digerlerinden ayrildilarsa da yine Sih olarak kaldi. 1552'ye ka
dar guruluga devam eden Angad, Nanak'in siirlerini topladi. Pencap'ta kullanilan
Gurmukhi kutsal metni Angad'a dayandirildi. Sihler arasinda birligi ve beraberl
igi saglayan 3. guru Amar Das (Ö. 1574) oldu. O, kendisini ziyaret edenlerin sakirt
lerle birlikte yemek yemesinde israr etti. Öte yandan dogum ve evlilik âdetlerinde S
Ihlerin kendilerine mahsus törenler yapmalarini sagladi. Ondan sonra damadi Ram Da
s (Ö. 1581), misyoner faaliyetleriyle taraftar kazanma yolunu benimsedi ve 4. guru
olarak kisa bir süre görev yapti. Cemaat ve inanç bakimindan en önemli gelisme Ram D
n en küçükyapim
imandir) oglu isini
5. guru Arjun'un
sona zamaninda
erdirdi. oldu.
Bu mabedin Arjun,Ekber
yapimina Amrit-sar'da Altin Mabedi
Sah'in verdigi araz (H
i üzerinde Ram Das zamaninda baslanmisti. Yaninda havuz bulunan bu mabed, Sihler içi
n çok kutsaldi ve merkezî öneme sahipti; ziyaret ediliyordu. Yine Arjun zamaninda Si
erin kutsal kitabi olan Adi Granth biraraya getirildi; bu kitapta Sihle-rin dinî i
nanç ve ahlâkî kurallari ortaya konuldu. Arjun etkili bir hitabete de sahipti. Ancak
kber zamanindakinin aksine oglu Cihangir devrinde Arjun, hükümdara isyan eden oglu H
rev yanlisi oldugu gerekçesiyle, yakalandi ve cezalandirildi. Hargobind (Ö. 1664) ,
babasi Arjun'un 1606'da ölmesi üzerine 6. guru olarak Sihlerin basina geçti. Onun zam
ninda bu topluluk, Cihangir ve daha sonra oglu Sah Cihan'a karsi askerî teskilatla
nma yoluna gitti. Ancak düzlük yerlerde onun askerî gücü Mogollarinkine denk degildi
ebeple Himalaya eteklerindeki KIratpur'a çekildi. O ve 7. Guru Har Rai (Ö. 1661), ke
dilerine bagli Sihlerden zaman zaman ayri bulunmak zorunda kaldi. 8. Guru Hari K
ishen, amcasi
ktan büyük Teghalarak,
destek Bahadur'u (Ö. 1675)
Pencab'da 9.diredi.
ayak Guru olarak tayin
Sonunda edip öldü.
yakalandi T. Bahadur,
ve Delhi'de h
cezal
andirildi. Onun oglu Go-bind, 10. ve sonuncu Guru olarak, Sihleri askerî bakimdan
güçlendirdi.

Gobind'in baslica icraati, taraftarlarini "Khalsa" (Halsa) denilen bir cemaat te


skilati içinde siki sikiya kaynastirmasidir. Khalsa'ya girenler Pahul denilen bir
takdis merasiminden geçmekte ve "k" ile baslayan su bes esasi yerine getirmektedir
:1. Saç ve sakallarin kesilmemesi (kesh), 2. Tarak takilmasi (kangha) ve sarikla o
nlarin intizaminin saglanmasi, 3. Diz altinda baglanan kisa pantolon giyilmesi (
kach), 4. Sag bilek üzerine çelik bilezik takilmasi (kara), 5. Kama tasinmasi (kirpa
n).

Khalsa'ya pahu! merasimiyle giren üyelere "Sih adabi" açiklanirdi ve onlar "singh" (
aslan) olurlardi. Khalsa'ya kabul edilenler siki bir disipline alistirilirlardi.
Onlar, alkollü içki kullanmaz, sigara içmez, Islâmî usulle kesilmis et yemezlerdi. G
le birlikte guru silsilesi sona erdi. O, kendisine uyanlara artik Granth'i guru
edinmelerini söyledigi için, Sihler kutsal kitaplarini Guru Granth diye de adlandird
i. Arjun zamaninda Kutsal Metin belirlenmis olmasina ragmen Gobind, Arjun'un ve
babasi Tegh Bahadur'un ilâhilerini de içine alan genisletmeler yaparak metne son se
ini verdi. Bugün Gobind'e nispet edilen dinî ve felsefî yazilari içinde bulunduran D
Granth denilen ayri bir metnin bazi parçalari Sih ibadetinde ve diger bazi vesile
lerle kullanilirsa da bu Adi Granth'la bir tutulmaz. Âdi Granth, çogunlugu ilk, besi

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 76/314
5/16/2018 nci ve dokuzuncu guruya ait 6.000 ilâhiyi içinde bulundurmaktadir. Bunlarin 2.000'd
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

fazlasi Arjun'a aittir. Ilk düzenlemede agirlik Nanak'tadir. Sihlerin günlük ibadet
rinde merkezî öneme sahip sabah duasi da Nanak'a aittir. Adi Granth'da gurularinkile
r disinda Ferid (XIII. Yüzyil ?),

Nam Devir (1270-1350), Kabir (Kebir) (tah. 1440-1518) gibi Hindu ve Müslüman kaynakl
ar, özellikle bhakta'lar ve sâfiler'den alma ilâhîler de bulunmaktadir.

Gobind'in tuttugu yol bazi sosyal problemleri de beraberinde getirdi. Çünkü mahalli
önderlerinden birçogu, Ksatriya ve Vaisya gibi üst kastlardan olduklari için, Hindu
e bütün bütün baglarini koparmak istemiyorlardi. Böylece yeni cemaatte güç çogunlug

asan alâmetini
emel Jatlara geçti.
kabulBu Khalsa ile baglantisini
etmeyenlerin sürdürmekle
durumu iki grup beraber1.
ortaya çikardi: yeni cemaatin bes
Kesadharîler (t
s olmayan Sinler), 2. Sahajdhâriler (inancin bütün gereklerini yerine getirmek için
t isteyenler). Dinî kökleri Sri Chand'a dayanan Udasis cemaati de bu ikinci grup içi
e yer almaktaydi. Gurdvara denilen mabedlerin idaresi uzun süre bunlarin elinde kal
misti.

Sih askerî hâkimiyeti, Ranjit Singh'in (1780-1830) zamaninda, Pencap millî güçlerine
arak kurulmussa da bu Sih kralligi, Britan-yalilarla iki harp sonunda yikildi ve
ortadan kalkti (1849). Bununla beraber Ranjit Singh'in devrinde Sinlerin itibar
kazanmasi sonucu, Khal-sa'ya girmeseler de büyük sayida Hindu kitlesi Sihlere katild
i. Bunlar, bir veya iki erkek çocuklarini Kesadhari olarak yetistirdiler. Kesmir'd
e önceleri bunlar kuvvetli idiler.

XIX. Yüzyilin ikinci yarisinda Arya Samaj ve Hiristiyan misyoner faaliyetleriyle müc
adele gayesiyle ve Britanyali isgalcilere karsi SI-hizm'in itibarini güçlendirmek iç
reform hareketleri baslatildi. Khal-sa'nin destekledigi okullardaki egitim-ögreti
mi gelistirmek için düzenlenen SIgnh Sabha teskilati bunun örnegidir. Böyle faaliyet
Hinduizm'e geri dönüsü engelledigi gibi, onlardan yeni katilmalara da firsat verdi.
asis cemaatinin kontrolündeki mabetlerin bu yari Hindu çevreden alinmasi, Akali Dal'
in 1920'lerde kurulmasindan sonra, onlarin askerî politikalari sayesinde basarildi
. 1947'de Hindistan'in bagimsizligi üzerine Akaliler ve digerleri Pencap'ta ayri b
ir Sih eyaleti Istediler. Sonunda Hint Devleti bunu kabul etti.

XX. Yüzyilda Sahajdhârî Sihleriyle ilgili kayda deger bir gelisme, Kesadharîler aras
ayri bir Khalsa hüviyeti olusmasi sonucu, Hinduizm tarafindan yutulmaya baslamalar
idir. Bu yüzden
e uyanlar, Gobind'in
o Khalsa'ya reformunun
girenlere Singhyerinde
(aslan)olup olmadigi
lakabini gündeme
vermis gelmistir.
ve Singhizm'i Gobin
olu
sturmuslardir. Böylece Sihizm ile Singhizm arasinda bir ayrim yapilmaya baslanmist
ir. Bununla beraber Sihizmin ilahiyati pek degismemis; tek Tanri ve tenasüh inançlar
i devam etmistir. [108]

4- Sihlerin Inançlari, Âyinleri ve Ibadetleri

Sihler, bir tek Tanri'ya ve Adi-Granth adli kutsal kitaba, bir kimsenin fiillerin
in gelecek hayattaki haline tesir edecegine (karma) ve ruh göçüne (tenasüh) inanirla

Sihlerin ibadeti, basit ve sadedir. Dinî ve içtimaî faaliyetlerinin merkezi Amritsar


aki Altin Mabeddir (Harimandir). Altin Mabedin havuzunda ibadet kasdiyla yikanirl
ar. Mabette sembol olarak Adi-Granth ve bir kiliç bulunur. Seremonileri (âyin ve iba
detleri) basit bir duadan, bir nevi abdest almaktan (yikanmak) ve Amritsar'a "ha
c" için gitmekten ibarettir.

Dindar bir Sihin günlük ibadeti, üç dinî hüküm altinda toplanmaktadir:

1- Adi Granth'tan ve Guru Nanak'a ait pasajlardan ezber okunmasi,

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 77/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

2- Ailevî bir vecibe olarak her sabah toplanip Adi-Granth'tan herhangi bir yerin ok
unmasi,

3- Tapinaga (gurdvvara) ibadet için gidilmesi.

Sihizmin inanç ve ibadet usullerinde mezhepler arasinda bazi farklar vardir. Hindu
lardan tamamen ayri, farkli bir cemaat teskil eden Sihler, dogum ve evlenmelerde
Hindu âyinlerine riâyet etmez, brah-man'a ihtiyaç duymaz ve Veda'lara basvurmazlar.
ast yapisina dikkat etmeden evlenirler. Evlenmelerde Adi-Granth'dan metinler oku
nur.

Sihler, Hindular gibi, ölülerini yakar, fakat geride kalan dul kadinlarini yakmazlar
; dul kadin ve erkeklerin evlenmelerine izin verirler. Inege saygi inancini deva
m ettirirler, fakat genelde et yemekle, Hindulardan ayrilirlar.

Sihler, sigara ve sarap içmezler (simdi bu konuda oldukça müsamahakârdirlar). Trasli


trassiz olmak üzere de ikiye ayrilirlar. Nanak'a tabi olup Khalsa'ya dahil olmayan
lar, saç ve sakallarini tras eder; Khalsa'ya dahil olanlar uzatirlar. Ölüm cezasi, h
en hemen hiç uygulanmaz. Sahislara karsi islenen cinayetler, para ile karsilanir.

Sihler, talim ve terbiyeye önem verirler. Çocuklarini çocukluk çagindan itibaren sik
li, yorucu bir hayata alistirirlar. Onlar Hindistan'in en Iyi at binicileri ve as
kerleridir. Bundan dolayi bugün, Hindistan'in koruma ve güvenlik görevlilerinin çog
nu
er,Sihler olusturur.
Hind'in Askerlik
meshur iyi yaninda
kalite yünfü ziraata dave
kumaslarini önem verirler.
atesli Fabrika
silahlarini sahibidirl
bunlar imal ed
erler.

Bugün Hindistan'da 10 milyon civarinda Sih vardir. Sayilarinin azligina ragmen ask
erlik, tasimacilik, siyaset, spor, egitim ve ekonomi alanlarinda söz sahibidirler.
Hindularla, inanç ayriligi yüzünden, aralarinda zaman zaman tartismalar olmaktadir
09]

H- ZERDÜSTÎLIK

Iran dinleri içerisinde, tek Tanri inanisina yer vermesi bakimindan, en dikkat çekic
isi Zerdüstîlik'tir. Bu din, adini kurucusundan alir. Kurucusu Zerdüst'tür. Bu dine
ndigi tek tanri Ahura-Mazdah'a nisbeten "Mazdeizm" de denilir. Bati'da Zerdüstîlik,
"Zo-roastrisme" olarak adlandirilmaktadir. [110]

1- Zerdüst'ün Hayati

Zerdüst kelimesi (Zoroaster), Zarathustra'nin Yunanca karsiligidir (Zarath: güzel, d


ogru; üstra: develer demektir. Güzel develere sahip olan anlamini ifade eder. Halk d
ilinde Zerdüst, yasayan yildiz olarak nitelendirilir). Zerdüst'ün dogumu, M.Ö. 570
tahmin edilmektedir. Zerdüst, Iran dinleri üzerinde önemli bir etki birakmistir. Te
anrili bir inanç telkih ettigi için onu bir peygamber olarak kabul edenler bulundug
gibi, ona bir hakîm veya saman olarak bakanlar da vardir. Gatha'lar diye adlandiri
lan kutsal metinler ona dayandirilir.

Zerdüstîler ise söyle inanmaktadir:

Zerdüst, bir peygamberdir. Onun soyu "ilk insan"a dayanmaktadir. Babasinin adi Puru
sesb, anasinin adi Dogduye'dir. O, soylu ve mütevazi bir ailenin çocugudur. Azerbayc

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 78/314
5/16/2018 an'da dogmustur. Otuz yasinda ona peygamberlik görevi verilmistir. Taraftarlariyle
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Aivitak suyu kenarinda halvete çekilmistir. Halvete çekildiginin 45. gününde, Ürdi B
ayinda, bir gece sabaha karsi "miraca" çikmis ve ruhani yükselmenin sonuna varmisti
r. Vohumenah (Behmen) denilen melek gelmis, herseyden elini çekmesini ona tenbih e
tmis ve onu cennete götürmüstür. Ona, orada, feristehler (melekler) hürmet etmistir.
, sonra tanri Ahura Mazdah'in huzuruna çikmis ve "HAyir Dini"nin hükümlerini ögrenmi
. Tanri, ona yildizlarin ve gezegenlerin hareketinden haber vermis, cennet ve ce
hennemi göstermis, herseyin ilmini ögretmistir. Melekler, sonra, Zerdüst'in gögsünü
içindekileri çikarip temizlemis ve yerine koymustur. Bundan sonra Ahura Mazdah onu,
insanlari "Hayir Dini"ne davet etmekle görevlendirmistir. Zerdüst, "miraç yolculugun
n sonra maddi aleme, kendisine verilen kutsal kitap Avesta ile dönmüs ve getirdikler

ini teblige baslamistir.


Zerdüst, Yüce Tanri olarak telkin ettigi Ahura Mazdah ile yakin irtibati bulundugun
ilân etmistir. Ona göre âlemde mücadele eden, Iyilik ve Kötülük diye adlandirilan ik
ilkine "Spenta Mainyu", ikincisine "Angra Mainyu" denilir) vardir. Ahtfra Mazdah
'in bu iki ruhla alakasini bugün pek iyi bilemesek de o, iyilikle beraberdir. Insa
noglu, bu iki ruh arasindan birini seçmeye mecburdur ve bu seçimi onun kaderini etk
eyecektir.

Zerdüst'ün ölümünden sonra insanlar, onun karsi çiktigi Mitra, Anahita gibi tanrilar
tapinmaya basladi. [111]

2- Gathalar-Avesta

Zerdüst'ten sonra yine çoktanrili inançlar yayilmissa da ona nis-bet edilen kutsal G
ha'lar, Iran'da etkisini sürdürmüstür. Gathalar'in temel konusu Tann'dir ve Ahura Ma
olarak isimlendirilmistir.

Avesta, Eski Iran'in ve bugün Hindistan'da yasayan Iran asilli Parsîlerin kutsal kit
abidir. Dili Pehlevî'dir (Eski Farsça). Avesta (hikmet, bilgi anlaminda), üç bölümde
ktadir:

1- Yesna: Dinî törenlerde okunan ilâhîlerdir. Zerdüst'ün Gatha-lari bu bölümdedir. G


esta'nin
bir saygieski metinleri
görür. Pehlevîvedilinde
kisimlaridir. Gathalar,
Gatah'nin Zerdüst'ün
her siirine sözleriGatahlarin
"Gas" denir. sayilir ve hus
tamam
in 17 fasil, 338 kita, 896 misra ve 5560 kelimeden ibaret oldugu belirtilir. Ave
s-ta'daki Gatahlar; Esnud Gat, Ustud Gat, Spentmed Gat, Vonu Hister Gat ve Vehis
tvet Gat olmak üzere bes tanedir.

2- Yest: Yest, Yesna kelime ailesindendir. Ögmek, yalvarmak anlamina gelmektedir.


"Yest", Tanri'yi ögme, iyi güçlere ve meleklere (feristeh) yakaristir. Bu bölümde, ç
anrilara yöneltilen ilahiler yeral-maktadir. Günümüzde "yestler", siir halinde degil
e ölçülü, sairane ve yüksek hayalleri ihtiva etmektedir.

3- Videvdat: "Seytanlara karsi kanun" diye de adlandirilir; seytanlara karsi t


ilsimlar ve temizlenme kaideleri bu bölümde yer alir. 22 fasildir, dinî merasimlerde
kunmaz. Yeryüzünün yaratilisi, iyilik ve kötülük, yemin etmek, vaadini tutmak, a
ozmak, temizlik, yikanmak esaslari da Videmdat'ta belirtilir.

Avesta'nin büyük bir kisminin dili pek güç anlasilir. Avesta, Sapur II (309-380) zam
da biraraya getirilmistir. [112]

3- Zerdüst'ün Getirdigi Dinî Prensipler

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 79/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Zerdüst, Eski Iran'a "tevhîd. inanci"ni getirmistir. Onun getirdigi din, tektanriya
dayanmaktadir. Ondan önce Iranlilar, bir kisim tanrilara tapinmakta ve rahiplerin
hazirladigi uyusturucu bir kutsal içkiyi içmekle uygulanan Haoma kültünü devam ettirm
diler (Haoma, bütün âlemi sivi sekilde doldurduguna inanilan hayat tanrisi idi).

Zerdüst, insanlari düzeltmek ve dünyayi kurtarmak üzere faaliyete geçtigi zaman, Ah


ah'a ibadet, feristehlere (meleklere) hürmet, kötü güçlere (seytanlar gibi) lanet ve
kte yaris gibi konulari ögretisinin temeli yapmistir.

Zerdüst, daha sonralari Ormazd sekline dönüsmüs ve Islâm kaynaklarinda da "Hürmüz"

lmis olan
Daryus Ahura Mazdah'a
(tahminen ibadeti
M.Ö. 500'ler) vetelkin etti. Ahura
takipçileri MazdahBati
tarafindan (Hakîm Rab anlaminda),
Asya'ya getirilen ve b
irkaç yüzyil içinde Turfan'dan Habesistan'a, Indus nehrinden Ege Denizine kadar yayi
n bir Yüce Tanri'ydi. O, âlemin tanrisi Idi. Âlemin gayesi; yalanin, kötülügün hakik
dan yenilmesidir. Âlemdeki maddî ve manevî nizami yaratan, tabiat kanunlarini koyan,
hura Mazdah'dir. Ahura Mazdah, yetkin, güçlü, ezelî ve ebedî, herseyi gören bilen, h
areden bir "Iyilik Tanrisi"dir. Kötülük ve düsman Angra Menyu'dur. Islâm kültüründe,
men" denilmistir ve o, kötülügün kaynagi sayilmistir.

Ahura Mazdah önce manevî bir varlik olarak kabul edilirken sonralari, Zerdüst'ten ö
dugu gibi, onun nuru atesin ihtiva ettigi yaratilmamis bir isik olarak düsünülmüs ve
ce ates kültü gelistirilmistir (Mecusîlik). Ahura Mazdah'in yaninda alti bas melek b
nmaktadir. Bunlara Amesa Spenta'lar (Kutsal Ölümsüzler) denilmektedir. Bunlar; Iyi
,seklinde,
Adalet (veya Hakikat),
Ahura Ilâhî
Mazdah'in Irade Ülkesi,
sifatlari, Tevazu
çesitli (veyaveDindarlik),
veçheleri Mükemmeliyet
fonksiyonlari v
olarak tel
edilmektedir.

Zerdüst'e göre bir tarafta sagduyu, iyilik ve aydinliktan olusan "Asa" (Âlem Nizâmi)
i tarafta da suç, köttilük ve karanligi içinde bulunduran "Drug" (yalan, anarsi, fes
vardir. Insanin iyilik tarafini seçmesi gerekir. Insanin bu seçimi, öteki dünyada so
recektir.

Zerdüst'ün, ölümden sonraki muhakeme ile ilgili telkinleri vardir. Ahura Mazdah'a in
larin ruhu, ölümden sonra dördüncü gün muhakeme edilmektedir. O, önce Çinvat Köprüs
rü, bu âlemden ötekine götürmektedir. Dinsiz, bu köprüden geçemeyip cehenneme düsmek
kimse ise geçmekte ve cennete ulasmaktadir (ona, alti Amesa Spenta'ya sonradan kat
ilan "Itaat"
düsmekte; yo!iyi
ancak gösterir).
insanin Çinvat Köprüsünün
ruhu geçerken ortasi,
genis tarafikiliç yüzüve
dönmekte gibi
o daolmakta
geçme ve din
imkâni
ktadir.

Zerdüst, gelecek bir "âlemsümul muhakeme"den de bahsetmistir. Kendinden üç bin yil


rimen'in gücü zeval bulacak ve hakikat-adâlet ülkesi kurulacaktir. Böylece itaat ruh
re ulasacaktir. Muhakeme, ates ve erimis maden ile olacaktir. Bütün bu isler, Saosya
nt denilen kurtaricinin dogmasiyla gerçeklesecektir. O, Kansava Gölünde yikanan bir b
kirenin, o gölde bulunan Zerdüst'ün tohumuyla gebe kalmasi sonucu dogacaktir. Böylec
in dirilmesi baslayacaktir. Ilk insan Gayomart'in kemikleri hayat kazanacak, bütün Ö
r tekrar vücutlarina kavusacak ve bir yerde toplanacaktir. Iyiler, kötüler ayrilacak
iyiler cennete, kötüler cehenneme gidecektir. Cehennemde üç gün kalinacak, sonra bü
ar ates irmagindan geçecek, ates kötüleri temizleyecek ve seytanlarla bütünlesenler
erkes "Ahura Mazdah'in Ülkesi"ne girecektir.
Zerdüst'ten önce, "deva" denilen ve Ehrimen'in avanesi olan seytanlara, onlari yatis
tirmak üzere, kurban kesilirdi. Onlarin kurbanlardan çikan bugu ile beslendiklerine
nanilirdi. Böylece onlara ibadet edilmis olurdu. Zerdüst'ün kurban kesimi ile mücade
bu sebebe dayaniyordu. Zerdüst, sigir eti yemeyi de yasakladi {Hindistan'da da bu
yasak vardir. Islâm ile Yahudilikte ise domuz eti yemek yasaklanmistir).

Günah, insani kötü güçlerin esiri kilar; fazilet, iyiligin nihâî galebesine yardim
kte, dogru yasama, ahlâkî emirlere uyma esastir. Ahlâkî emirler; iyi düsünce, iyi sö

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 80/314
5/16/2018 diye özetlenir. Fakirlere, cömert davranma, yabancilara misafirperverlik, bütün lek
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

n uzak kalma, topragi sürme, sigirlara bakrria, sikici seyleri imha da faziletli is
lerden sayilir. Temiz hayvanlari, özellikle köpekleri öldürme büyük günahtir. Zina,
Bazi cinsî konular ve ölü bedenine temas, kirlenmeye yol açar; Özel âyinler gerekti

4- Zerdüst'ten Sonraki Dinî Hayat ve Mecusîlik

Zerdüst, ölümden sonra ahlâkî emirlere göre ceza veya mükâfattan bahseden ilk d

ak Mazdah'a
ra nitelendirilir. Onunirade
tapinmayi, iyilik
veve kötülük
ameli esasprensibi, insan insanin
alan Mazdeizm, iradesine dayanir. Böylece
aktifligine da
yanan bir dindir.

Zerdüst'ün telkinlerinin yayilmasi, Iran kabileleri içinde gittikçe artmistir. Bu te


ler, diger inanç sekillerinden etkilenip degistigi kadar, onlari etkileyip degisti
rmistir. Bugün Eski Iran dinî elemanlarinin hangisinin Zerdüst öncesi veya sonrasin
oldugu, hangisini Zerdüst'ün getirdigi konusunda büyük bir güçlük içindeyiz. Bununla
rdüst sonrasi Iran'da önemli bir kült haline gelen ve Islâm kaynaklarinda o bölgeni
ini ifade için kullanilan ates kültünün {ates pe rest I i k) Zerdüst'ten önce de mer
me sahip oldugunu biliyoruz. Bu kült, eski Ârilere dayanir.

Zerdüst'ten sonra rahipler, dinî temizlik idealini atesle sembollen-dirdiler. Avesta


'da
indabumillî
rahipler, "ates
birligin yakan"
sembolü seklinde
olarak nitelendirilir.
kutsal Sâsânîler
bir ates gelenegi devrindeMüslümanlar
vardir.[114] hükümdarin
ranlilari "atese tapicilar" seklinde nitelendirdiklerinde ates kültü, Iran dinî yapi
nin en göze çarpan özelligini teskil etmekteydi. Eski ates tapinaklarinin yikintila
nin incelenisi sonucu, bir salon halindeki ates hücresinin gün isiginin sizmasindan
korunmus bir sekilde yapilmis oldugu görülmüstür. Bu hücredeki kutsal atese insan el
ezdi, nefesle kirletilemezdi. Masa ve kürekle atesi besleyen rahipler, ellerine e
ldiven giyer, agizlarini örterler; günümüzdeki operatörlere benzer bir kiyafet ta
di. Kutsal hücredeki ates, âyinle temizlenmis odunlarla beslenir, bu hücreden evlere
linan ates artik söndürülmezdi.

Zerdüst, Dogu Iran'da yasamisti. Zerdüstîlik {Mazdeizm), Bati'ya dogru yayilirken Ra


a {Tahran yakininda) bu dinin merkezi olmustu. Ancak Zerdüst'ün telkinlerinden de uz
aklasilmaya baslanmisti.
unun yaninda, zamanlarinKabîle dinlerine
sonunda aitikinci
Zerdüst'ün "Yazata'lar" da tanri
defa yeniden edinilmisti.
gelecegi B
fikri orta
atildi. Onunla ilgili çesitli efsaneler yayildi. Ragha'da Zerdüstîlik, bir Med rahi
sinifinca yürütülüyordu. Bunlara Mecûsî (Maci'ler) deniliyordu.

Mecûsîler, aslinda Zervanist'ti. Zervan (Zurvan), zaman tanrisi olarak kabul ediliyo
rdu. Mecûsîler, zaman ve âlemin devreleri konusunda oldukça zengin bilgilere sahipt
düstîlik ile Zervanizm arasinda bir sentez kurmuslardi.

Ahamenidler {M.Ö. 550-331), Ahura Mazdah'a tapinmak, Zerdüst'e yer vermekle beraber,
Eski Iran tanrilari Mitra ile Anahita'ya da tapiniyorlar, kanli kurban sunuyorl
ardi. Böylece Zerdüst'ün yasakladigi seyleri yapiyorlardi.

Partlar (M.Ö. II. Yüzyil-M.S. III. Yüzyil), Zervanist idi. Zervan (Zurvan), Ohrmazd
ura Mazda'nin Pehlevîcesi, Islâm kaynaklarinda Hürmüz) ve Ehrimen'in (Zerdüst, Gatha
Angra Mainyu diyor) yaraticisi olarak kabul ediliyordu. Bu devirde bir üçleme mevcu
ttu. Bu üçlemeye Zervan, Ohrmazd ve Mitra (Mihr) girmekte idi. Ehrimen, bu üçlemenin
sisinda yer aliyordu. Mitra, kurtarici olarak görülüyordu. Boga kurbani, kültte önem
yere sahipti (Partlar'da ayrica Man-deizm ve Maniheizm seklinde iki din daha va
rdi).

Sasânîler devrinde (226-650), çesitli Iran dinleri birbiriyle mücadele halindeydi. Z


nist Mecusîlik, Maniheizm ve Mitraizm bunlardandi. I. Behram, Maniheizm'i yasakladi

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 81/314
5/16/2018 . Sasanîlerin mahallî kabilelerinde, eski Fars gelenegini yürüten ates kültü rahiple
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

tlara karsi Mecûsî gelenegi rahipleri "mobaflar üstünlük kazandi. Kendilerine mahsus
nist gelenek içinde Zerdüstîligi yasatan Mecûsîler oldugundan, bu din böylece Sasanî
lugunun devlet dini oldu (Erdesir zamaninda). Ancak bu, saf bir Zerdüstîlik degil,
rvanizmin bir hayli elemaniyla karistirilmis ve benligini kaybetmis bir bakiye i
di. Sapur II zamaninda "Avesta" yazdirildi. Bununla beraber bu gelismeler, Zerdüstîl
igi kati âyincilik ve sekilcilige düsürüp yayilmasini durdurdu. Zervanizm; zaman, gö
aderin her seyi kontrolü altinda tuttugu, insanin takdir edilen karsisinda bütün büt
dugu telkiniyle Islâm dünyasinda daha sonra görülecek Cebriye durumuna düstü.

Sasanî Imparatorlugu Müslümanlar tarafindan ortadan kaldirilmakla beraber, Mecûsî ge

nin Mobat'lari
düzenlendi. varliklarini
Ancak korudu. Hattâ
bu dinin mensuplari XIX. azaldi.
gittikçe Yüzyilda Pehlevî dilinde eski metinle

Iran, Müslüman oldu; ancak eski Iran gelenegi de tamamen ortadan kalkmadi. Bu topra
arda ortaya çikan Islâm mezheplerinde eski inançlarin izlerini bulmak mümkündür. Ceb
(Iran'da kalanlara "Ceber" denildigi hatirlanmalidir), Siî Imam ve Mehdî-yi Muntaza
r (Beklenen Mehdi) doktrinlerinde, dervis geleneklerinde bu görülebilir. [115]

5- Parsîlik ve Günümüzdeki Ates Kültü

Parsî, Iranli anlamina


düstî topluluguna bu adgelir. Özellikle
verilir. Bombay'da
Parsîler, 641'de oturan Kuzeybati
Müslümanlarin Hindistan'daki
Iran'i fethetmeleriZ
, VIIL Yüzyildan itibaren Hindistan'a göç eden Iranli'lardir. Iran'da kalip inançla
evam ettirenlere "CebeHer (Geber'ler) denir. Parsîler, önce Kathiavar'daki Diu, son
Gucarat'taki Sencen'e, daha sonra da simdi kaldiklari diger yerlerde ikamet ett
iler. Onlarin kaldiklari önemli bir merkez Surat yakinindaki Nausari'dir. Surat, B
atili tüccarlar için önem kazaninca Parsîler maddî refaha kavustular. Daha sonra tic
erkezi Bombay'a geçince onlardan çogu buraya göç ettiler. XIX. yüzyilin ilk yarisin
nya usulü ögrenim Bombay'a girdiginde Parsîler hizla bu kültürü benimsediler. Böylec
ve imalatta önemli bir durum kazandilar.

Hindistan'da yerlesen Parsîler, bir Hindu  kasti gibi teskilatlandilar. Onlarin büy
ir kismi simdi ileri gelen tüccarlar, endüstriciler ve bankerlerdir. Bundan dolayi,
Hindistan'a
ançlarini dagelmelerinden bu yana ticaretle
büyük bir muhafazakârlikla ugrasan
devam bir topluluk
ettirmislerdir. olarak
Gerçi kendi indaha
Müslümanlar
distan'i da fethetmislerdi; ancak Parsîler bu defa ne baska bir yere göç etmisler, n
de Iran'a dönebilmistir. Onlar, XV. Yüzyilda Iran'da kalan Ceber'lerle temas kurmus,
Pehlevî literatürünü getirtebil-mislerdi. Böylece Sapur II zamaninda tertiplenen Av
eski materyalle genisletilmis oldu. Ancak bu, önce XVIII. Yüzyilda takvimden kayna
an bir mezhep ayriligina yol açti. Sonra XIX. yüzyildaki reform hareketi kendini gös
rdi. Yeni arastirma ve incelemeler sonucu, rahip zümresinin âyin tarzinin Avesta'ya
uygun olmadiginin belirlenmesi üzerine bu yola gidilmisti. Bununla beraber bazi yo
rumlarla eski gelenegi savunanlar da vardi. Reform, tedricî olarak tuttu. Cemaatte
bir yandan dünyevîlesme, öte yandan da mecazî açiklama yollariyla muhafazakârligi s
teösofik egilimler agirlik kazandi.

Simdiki Parsîlik, kuvvetli monoteist karakterlidir. Merkezi âyine dayanan tanri semb
olü atestir. Kültün tapinaklari vardir. Bu tapmaklara Parsî olmayanlar alinmaz. Günd
defa atesin temizligini korumak için temizleme âyinleri yapilir. Bu âyinler, rahiple
n nezaretinde yürütülür. Âyinlerde Avesta'dan ilâhîler, parçalar okunur. Sunu ve kur
rilir. Ölüler, sehirden uzak "Dakhma" denilen ölü kulelerine (sessizlik kuleleri) b
ir. Bu kuleler, necis sayilir. Kuleler, 4-5 metre yüksekliginde, silindirik yapila
rdir. Terasinda çiplak ölüler sira halinde yatirilir. Yirtici kuslarin, akbabalarin
erini gagalamasi ve günesin kemikleri kurutmasi sonucu bu kemikler, kulenin içinde d
epolanir. Böylece topragin kirletiimedigine inanilir. Hindistan'daki Parsî topluluk
ri, bu dinî gelenegi devam ettirirler. Onlar, oturülmayan, cin, seytanin top oynadig

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 82/314
5/16/2018 i yerlere "sessizlik kulesi" derler. Halk, Dakhmalar'dan korkar. Dakhmalahn özel hi
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

zmetçileri vardir.

Parsîlikte ayrintili takdime veya kurbanlar bir sistem içinde yürütülür. Bu takdime
n sistemi, eski Iran dinî gelenegindeki Haoma veya benzeri Hint gelenegindeki Vedi
k Soma'dan rahiplerce ilk sikmayla elde edilen aci bir bitkinin suyu olan ve yin
e "haoma" diye adlandirilan sivinin takdimesi gibidir. Hayatini dogru sürdürme, ahl
e temizlik kurallarina bagli kalma "asa" diye adlandirilir (Vedik "rta" terimiyle
esanlamli). Ahura Mazdah'in Amesa Spentalari denilen alti sifati (veya melegi)
arasindan biri Ardibehest seklinde Tanri'nin kozmik yaratici düzenini ifade eder k
i asa da bu düzenle ilgilidir. Ahlâkî prensipler üç maddede Özetlenebilir: 1. Iyi dü

), 2. Iyi söz (hukhta), 3. Iyi is (huvarsta).


Iyilik, yardima önem verilmesi bu toplulugun ögretim ve sosyal refahini artirmistir:
Caynistler gibi Parsîler de kast sisteminin disindan evlenmeme gibi bazi özellikler
ini benimsemislerdir. Bununla beraber Avrupali'larla evlenenler vardir. Parsîlerin
az bir kismi diger dinlere dönmüs, fakat çogunluk günümüze kadar varligini devam ett
istir. Bugün sayilari Hindistan'da birkaç yüz bin kadardir.

1772'de Anguetil du Perron, bir Parsî Avesta nüshasini Fransa'ya getirerek, Avrupa'
eski Iran kültür, din ve literatürüyle ilgili çalismalari baslatmistir. [116]

I- SABÎLIK

1- Genel Bilgi[117]

Kur'an-i Kerim'de üç ayette[118] Sabiîlerden bahsedilmektedir. Bu ayetlerden ikisind


Sabiîler; Inananlar, Yahudiler, Hiristiyanlar ile; ayetlerin digerinde de Inananlar
, Yahudiler, Hiristiyanlar, Mecusîler ve "ortak kosanlar" ile beraber zikredilmekt
edir. Bunlardan ikisi birbirine yakin ifadeler tasimaktadir. Bakara Sûresi'nin 62.
âyeti söyledir: "Süphesiz inananlar, Yahudilerden, Hiristiyanlardan ve Sabiîler'den
lah'a ve Ahiret Gününe inanan ve iyi isler isleyenler için Rablerinden ecirler (kars
ik) vardir. Onlar için korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir".[119] Kur'an'da adi
n Sabiîleri, "Ehl-i Kitap" dinleri arasinda saymak uygun olacaktir.[120]
Kur'an'da sadece üç ayette kendilerinden bahsedilen, bunun disinda inanç ve ibadetle
n tarihi gelisimleri hakkinda ne Kur'an'da ne de Hadislerde bir bilgi olan Sabiîle
r'in kim oldugunu, sabip olduklari dinlerin neleri içerdigini ortaya koymak günümijz
n oldugu kadar, bir Dinler Tarihi kitabi için de önemlidir. Bunun için Sabiîler'in d
anci olarak bilinen Sabiîlik hakkinda bilgi verilecektir. Yapilan arastirmalar Sabîl
ik'in mensubu az da olsa, yasayan dinlerden oldugunu ortaya koymaktadir.

Sabiîler günümüzde, Irak'ta, Firat ve Dicle irmaginin birlestigi bölge ile Iran'in I
yakin kisminda, Karun irmagi boylarinda yasamaktadir. Bunun yaninda, Bagdat ve B
asra gibi sehirlerde de daginik sekilde yasayan Sabiîlere rastlanmaktadir. Ortadog
unun erken dönemlerinde önemli bir "dinî inanç" olarak yasamis oldugu anlasilan Sabi
in günümüzde sayisi oldukça azalmistir. Bugün Sabiîler'in sayisi 20.000 civarinda ta
lmekledir.[121]

Kur'an'da isaret edilen Sabiîler'e Islâm öncesinde Araplar'in degisik anlam ve mâna
ikleri anlasilmaktadir. Bazi Hadislerde, Araplar'in Hz. Muhammed'e ve ashabina "
sabiî" dedikleri nakledilmektedir. Bu isimlendirme "sabiî" kelimesine yüklenen, "dö
"ortaya çikmak", "degismek", "meyletmek" anlamlariyla irtibatlandirilmistir. Atala
rinin sahip oldugu "dini" terkederek tevhid esasina dayanan bir dini savunmaktan
dolayi Hz. Muhammed'e (sas)de, "dönmek", "meyletmek" ve "degismek" anlaminda sabiî
edikleri kaydedilmektedir.[122]

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 83/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Kur'an'da ve Hadislerde Sabiîler'in yer almasi, Kur'an'in vahyedil-digi dönemde dinî


ir topluluk olarak Sabiîler'in varoldugunu göstermektedir. Zaten Hicrî ilk yüzyilda
er, Müslümanlarin hakimiyeti altina girmis ve onlara zimmîlik statüsü taninmistir.
alife Me'mun zamaninda (170-218 H./ 786-833 M.) olmus ve bu konuda degisik rivaye
tler nakledilmistir.

SabiîlerIn dili Mandence'dir. Bu dilde sabaa, "vaftiz olmak" (boy abdesti almak) g
ibi anlama gelmektedir. Bundan dolayi sabiî kelimesinin "dönmek ile iglili degil bu
boy abdesti almak" anlamina gelen sabaa kelimesiyle ilgili olacagi ileri sürülmekted
ir.

Sabiîlik, M.Ö. 2000'li yillarin öncesine dayanan bir geçmise sahip oldugu tahminler
indadir. Nasil dogdugu, kim tarafindan kuruldugu veya yayildigi açik ve net olarak
bilinmemektedir. (Bundan dolayi Sabiîlik oldukça karisik ve karmasik bir dinî yapiy
sahiptir. Bir din kurucusu, peygamberi yoktur). Birbirine zit gibi görünen birçok ko
yu bira-rada bulundurmaktadir. Buna sebep Kutsal Kitaplarindaki bilgiler göster
ilmektedir. Buna, hem Sabiî literatüründeki bilgiler hem de Sabiîler'in gizli ve kap
toplum yapilari sebep olmaktadir.J3ünmüzde de Firat, Dicle ve Karun nehirlerinin ken
arindaki kasaba ve köylerde yasayan Sabiîler, komsularindan ayri olarak yasamakta ve
"kapali toplum yapilari"ni korumaktadir. Bu durum da, onlar hakkinda degisik görüs
e kanaatler olusmasina yolaçmaktadir.

Sabiîiigin ilk defa nerede ve ne zaman ortaya çiktigina dair çesitli görüsler vardir
ardan Sabiî kaynaklarindaki
tasimaktadir. görüsler,
Çünkü esas olan inançlarina dayanak
nasil inanilmasidir. yaptiklari
Bu kaynaklara için,
göre günümüzdin
Sabiîlik, b
lk tipidir ve Hz.Adem ile birlikte ortaya çikmistir. Sabiîiigin Kutsal Kitabi Ginza'
da; Adem için bir evlilik düzenlendigi, onun egitildigi ve kendisine bir kadin bahse
dildigi ve ailesinin çogaltildigi yeraimaktadir.

Sabiîlik'te bir din kurucusu, bir peygamber sözkonusu edilmemektedir. Sabiîler'e gö


iîlik "Isik Elçisi"nce ilk insana ögretilmis ve ondan sonra nesilden nesile aktarila
k günümüze kadar ulasmistir. Ancak Hz. Yahya, Sabiîlik'te önemli bir sahsiyet olarak
edilmekte; "dogrulugun peygamberi" ve "ilâhî elçi" olarak tanimlanmaktadir. Sabiîl
hyayi, ilâhî mesaji kendilerine getiren bir "elçi", bazi ibadetleri uygulayan ve ög
bir rehber, bir ögretmen ve "kötii güçleri" yenebilmek gayesiyle "isik yolu"nu izle
e kytsal metinleri teblig eden bir tebligci olarak kabul etmektedir. [123]

2- Kutsal Kitaplari ve Kitap Anlayisi

Sabiîler, genis bir dinî literatüre sahiptir. Bu literatürün dili, Sabiîleri'in dili
Mandence'dir. Günlük konusmalari Arapça olan Sabiîler, Mandence'yi sadece ibadet di
larak kullanmaktadirlar. Ibadetlerde kullanilan Mandence'nin manasini bilen ve a
nlayan çok azdir. Rahiplerden sadece bazisi ibadetlerde kullanilan Mandence'yi anl
ayabilmektedir.

Sabitler, deri üzerine yazmak yasak oldugundan, kutsal metinlerini genellikle papir
ten veya metalden levhalara yazmislardir. Kutsal metinleri yazma isi rahiplere t
ahsis edilmistir. Yazmada kullanilan mürekkep özel olarak hazirlanmakta ve kullanmad
an önce kutsanmak-tadir. Siradan Sabiîlere kutsal metinlerin okuyup yazilmasi ögreti
emektedir. Bu durum rahiplerin para kazanma istegine baglanmistir (Rahipler için k
utsal metinleri yazma bir geçim vasitasi olmustur).

Kutsal metinlerde yazili olan ögretilerin yabancilar tarafindan görülmesine iyi gözl
kilmamaktadir. Kutsal bilgilerin ehil olmayanlara gösterilmesi "zindiklik"tir. Bu a
nlayis dolayisiyle Sabitler, kutsal kitaplarini çok siki bir gizlilik içinde korumu
ardir.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 84/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Sabiîler'in en önemli kutsal kitaplari Ginza'dir. Ginza; Ginza Rabba (Büyük Hazine)
Sidra Rabba {Büyük Kitap) gibi adlarla adlandirilmaktadir. Ginza, Sag Ginza (Ginza
Ymina) ve Sol Ginza (Ginza Smala) gibi iki ana kisma ayrilmaktadir. Sag Ginza; G
inza'mn büyük bir kismini olusturmakta; mitolojik ve kozmolojik konulari içermektedi
Sol Ginza ise; ruh, ruhun kurtulusu ve "öbür dünya" ile ilgili konulari ihtiva etm
dir. Bu kisma, "Ruhlar Kitabi" da denilmeke-dir. Ilahiler seklinde olan bu kisim
, ölüler için düzenlenen .törenlerde okunmaktadir.

Sabiîler'in diger önemli bir kitabi da "Yahyanin Ögretileri"dir (Drasia d Yahya). Bu


itap, 37 kisimdan olusmaktadir. Bu kitapda genel olarak, çesitli konulardaki mitoo

ljik tasavvurlar ele alinmaktadir.


Sabiîler'in temel kutsal kitaplarindan biri de Qolasta'dir. "Koleksiyon" ve "Övgü"
mina gelen Ûolasta; günlük bir ibadet kitabi özelligindedir; çesitli dualaar ve ilah
(boy abdesti) vaftiz ve ölülerle ilgili törenler hakkindadir.

Sabiîlik'te temel kutsal kitaplardan baska, sadece rahiplerin kul-lanndiklari meti


nler de vardir. Bunlar; çesitli konulardaki gizli ögretileri ele almakta, dinî tören
e ilgili bilgiler vermektedir. Bu bilgiler, rahipler ve rahip adaylarinin kavray
abilecegi özel ve gizli bilgilerdir. Rahiplige geçis töreninde rahip adaylarinca oku
aktadir (Ehil olmayanlarin duymamasi için yüksek sesle okunmaz).

Bahsedilen kitaplar disinda divanlar, serhler ve tefsirler bulunmaktadir. Sihir v


e büyü ile
iklara, ilgili metinler
belalalara, vardir. karanlik
kötü ruhlara, Sihir ve güçlere
büyük ile
ve Ilgili metinler,
düsmanlara genellikle
kasi koruyucu ha
sifa
releri ifade eden metinlerdir.

Sabiîlik'te çanak çömlek gibi objelerle madenî levhalar üzerine yazilmis sir metinle
er tutmaktadir. Bu metinler, genellikle "kötü ve karanlik güçler, ugursuzluk, kara b
insanlara musallat olan seytanî ruhlara karsi yapilmis büyü bozma veya kötülüklere
i ruhlari çagirma mahiyetindeki sifreli ifadeleri ihtiva etmekteidir".[124]

3- Inanç Esaslari

Sabiîlik'in inanç esaslari, "sir dinleri"ne ait özelliklere sahiptir. Bu özellikler,


i arastiricilari farkli kanaatlere sevketmistir. Günümüzde Hiristiyanlik gibi dinler
varolan bazi "sir" tasavvurlarinin kaynagi Sabiîlige dayandirilmak istenmistir.

Bir dinde inanç esaslari denilince Yüce Varlik (Tanri), peygamber veya din kurucusu,
yaratilis , ölüm ve ölümden sonraki hayat gibi temel esaslar akla gelmektedir.

, Sabiîlik'te, bütün varliklari vareden bir "Yüce Varlik" inanci vardir. Bu "Yüce Va
Sabiîlik ögretisinin temelini olusturmaktadir. Bu temel ögreti, "hayat" inancidir.
biî literatüründe "Hayat"m ne oldugunu net olarak ortaya koymanin zor oldugu belirti
ektedir. Buna sebep, bu konuyla ilgili Ifadelerin sifreler seklinde olmasi gösteril
mektedir. Sabiîligin kutsal kitabi Ginza'da, "Hayafin ne oldugu su sekilde belirti
lmektedir: "Bütün islerin ötesinde olan kudretli, bilinmez Yüce Hayafin gücü ve ismi
cümlede, ayni zamanda Yüce Varligin niteligi, herseyin ötesinde ve bilinemez oldugu
klanmaktadir. "Hayat" inanci Sabiîligin özünü olusturmaktadir. Bundan dolayi, yukari
cümlede görüldügü gibi, Sabiîligin kutsal metinleri, "Yüce Hayat ismiyle" ifad
lamakta ve metin içerisinde de bu ifadeye çok sik rastlanmaktadir. Hatta dua mahiyet
inde olan kutsal metinler, "Hayat en üstündür, en yücedir" ifadeleriyle son bulmakta

Sabiîlik'te, birbirine zit iki "güc"ün varligi ve birbirine rekabet temeline dayana
r"dualizm" vardir. Bunlardan biri; isigi, aydinligi, hayati, verimliligi ve iyil
igi temsil etmektedir. Bu "güç", "Isik Alemi" olarak bilinmektedir. Digeri; karanli

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 85/314
5/16/2018 n, yoklugun, çirkinligin, eksikligin, kurakligin ve kötülügün temsilcisidir. Bu "gü
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

ranlik Alemi" denilmektedir. Bu iki "güç", bir rekabet içerisindedir. Onlarin rekab
hayatin sekil almasinin ve düzeninin sartidir. Bunlar, ayni zamanda birbirinin ayr
ilmaz parçasi ve birbirinin varliginin sartidir. Bu iki zit "güç"den Isik Alemi'nin b
sinda "Yüce Varlik" yeralmaktadir. "Yüce Varlik", hayati ve verimliligi sembolize ed
en Hayat'in kisilestirilmis hali olan "ilk Hayaf'tir. Isik Alemi'nin basinda ola
n "Yüce Varlik", kutsal metinlerde, degisik adlarla adlandrilmaktadir. Bu adlar ar
asinda; "Ilk Hayat", "Yüce Hayat", "Yüceligin Efendisi" ve "Kudretli Ruh" gelmektedi
r. Günümüzde Sabiîler arasinda, yaygin olarak Isik Krali anlamina gelen "malka d nhu
in kullanildigi belirtilmektedir. Sabiîlerin inancina göre "Isik Krali", en üstün öz
ere sahiptir ve bütün noksanliklardan uzaktir.

Sabiî dualizmindeki ikinci güç, "Karanlik Kralfdir. Bu güce, "malka d hsuka" denilme
ir. Bu "güç", Isik Krah'na karsi bir savas içindedir. Seytanlar, devler, kötü ruhlar
irler, canavarlar, erkek ve disi bütün kötü varliklar; "Karanlik KralTnm olusturdugu
nin varliklaridir ve dünya üzerinde yerlerini almaktadirlar.

"Isik Krah"na dahil olan "güçler"le, "Karanlik KralTna dahil olan güçler arasinda bi
dele vardir. Bu güçler, birbirini yok etmemekte, birbirine ihtiyaç duymakta, "dünyan
onundaki genel hesapta" bu güçlerin hesabi görülmekte ve Isik Krali, bütün güçleri y
hersey, yeniden ve temiz bir olusuma kavusmaktadir.

Sabiîlik'te, dünyanin yaratilisi ile ilgili inanis önemli bir yer tutmaktadir. Bu i
sa göre iki âlem vardir. Bu âlemden biri, "Karanlik Alem"dir. Karanlik Alem, tamamiy
,
Bukara sularla
âlemdeki kapli,
güçler, kötülük Alem"in
"Karanlik ve karanligin
disindapotansiyel bir güç
bulunan, hayat olarak varoldugu
ve verimlilik bir
ilkelerin
sahip olan "Isik Alemi"ne karsi ilgi duymakta ve "Isik Ilkelerini ele geçirebilmen
in yollarini aramaktadir. Bu güçlerin isteklerini bilen Yüce Varlik (Isik Krali), on
rin planlarini ögrenmek için, Isik Elçisi'ni (Manda d Hiia veya Hibil) Karanlik Alem
e göndermektedir.

Isik Alemi'nde varolan varliklarda hayat ve verimlilik ilkeleri sebebiyle devamli


bir hareketlilik ve canlilik bulunmaktadir. Bu âlemdeki varliklar, yeralti âleminin
karanlik ve kötülügünden uzak, yüce Isik Krali'nm etrafinda, iyilik, güzellik
r içerisinde varliklarini sürdürmektedir. Isik Alemi'nin varliklari, kendi âlemler
sinda olan Karanlik Alemi'ni ve oradaki varliklari merak etmislerdir. Onlarin bu
arzusu, Karanlik Alemi için bir dönüm noktasi olmustur. Isik varliklarinin "Karanli
le
eç,Ilk"Ikinci
temaslariHayat",
maddî âlem, yeryüzüHayat"
"Üçüncü ve insanin
ve yaratilis
"Dördüncü sürecini baslatmaktadir.
Hayat" seklinde üç safhaya
Bu safhanin sonuncusu olan "Dördüncü Hayat", Ptahil diye isimlendirilmektedir. Pta-
dünyanin yaraticisidir. Ancak sadece kara sudan yaratmayi basaramamis; Isik Ale
mi'nden aldigi hayat nurunu kullanarak kara suyu katilastirmayi, yani onun bir k
ismina hayat vermeyi basarmistir. Bu safhanin baslangici olan ve "Yüce Tanri"' ile
birlestiren "Ilk Hayat" (Bi-rinci Hayat) ise hiçbir kötülügün ulasamadigi, saf, tem
yüce "Isik Alemi"dir.

Yaratici Güç Ptahil, yeryüzünün karanlik ve kötü varliklarla doldugunu görmüstür. Pt


arin disinda, yeryüzüne hakim olacak bir varlik (Insan) yaratmak istemektedir. Bu is
tegini gezegenlere açmistir. Gezegenler, Ptahil'In bu teklifini kabul etmis ve Ilk
insanin (Adem) yatarilmasini uygun bulmuslardir. Bunun üzerine Ptahil (Yaratici Güç)
"Adem"i yaratmistir. Ancak bu yaratma isi basarisizlikla sonuçlanmis, yaratilan va
rlik cansiz bir varlik olmustur. Hiçbir sey, Adem'e can vermeye güç yetirememistir.
nun üzerine Ptahil, Isik Krah'na (Tanri) yakarmis ve O'ndan yardim istemistir. Is
ik Krali,

"Adem"e can vermis ve ilâhî ögretiyle görevlendirmistir. Ilâhî ögretiyi alan "Adem";
de bas egmis, O'na dua edip yakarmis ve kötü güçleri reddetmistir. Adem, basit ve kö
er ugruna insa edilen yeryüzünün islerini ve ihtiraslarini birakmis, "Isik Alemi"ne
lmistir. Isik Krali da "Adem"i mükafatlandirmistir.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 86/314
5/16/2018 Ilk insan "Adem"in bu durumunu "kötü güçler" kiskanmistir. Adem'e karsi planlar düze
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

lerdir. Kötü güçler, Adem'i dünyada yasamaya mecbur edecek komplolar hazirlamislardi
ak Isik güçleri, Adem'i kötü güçlere karsi korumak, onun evlenerek çogalmasini ve ku
saglamak için bilgiler, dualar ve ibadetler ögretmislerdir.

Sabitligin kutsal kitabi Ginza'da "Ptahil dünyayi yarattiktan sonra Adem'i kendi s
uretinde, Havva'yi ise Adem'in suretinde yaratti" seklinde ifade bulunmaktadir.
Yine Ginza'da Havva'nin Adem'e es olarak verilmesi, evlenmeleri, çocuklar ve onlard
an insanligin çogalmasi anlatilmaktadir.

Sabitlerde insan; ceset (pagria), ruh (nisimta) ve nefes veya candan (ruha) olusm

aktadir.
i Can veyabayagi
ifade etmekte, nefes,niteliklere
ruh ile hayat kazanan
sahip bedeninSabiîler
olmaktadir. her türlü arzu bedenden
ruhun, ve ihtiraslar
ve
yeryüzünden ayrildiktan sonra, Abatur'un terazisi'nde tartildigina, günahlarindan ar
diktan sonra can ile birlestigine ve beraberce "Isik Alemi"ndeki makamina gideceg
ine inanmaktadir. Sabitlerin inancina göre ruhun yeryüzüne indirilmesi ve bir beden
kulmasi, yeryüzüne hakim olan karanliga ve kötülüge son vermek içindir. Tanri'nin ta
arak algilanan bu durum kutsal kitap Ginza'da yeralmistir. Sabiîlik'te inanilan ve
güvenilen bilgi Tanri'nin (Isik Varligi) bilgisidir. Bu bilgi de ancak Tanri'nin
bildirdigi kadar bilinen bilgidir. Bu bilgi, Sabiî metinlerinde, "kurtarici gerçek"
(kusta) olarak adlandirilmaktadir.

Sabitlerin inancina göre ruh, maddî âleme yalniz gelmekte ve saskin vaziyette durmak
air. Bu durumda o kötü ve karanlik güçler tarafindan kusatilmakta, kendi benligini u
p yanlislar yapmaktadir.
Yanlisa ve yaratilisa aykiri hale düsmemek için Tanri, ona yardim etmek ve dogru yol
da yürümesini ve "Isik Alemi"ne yükselmesini saglamak için "Isik elçisi"ni görevlend
ir. Isik Elçisi (Ilahi Elçi) sahip oldugu "kutsal bilgi" sayesinde kötü güçler karsi
sari saglamaktadir. Onun kötü güçlere karsi savasirken kullanacagi maddî silahlari d
ir. Bu silahlar arasinda; zeytin ve menekse dalindan yapilarak basa giyilen küçük bi
taç da bulunmaktadir. Kötü güçlere karsi silah olarak kullanilan bu seyler, Sabiîler
adetlerinde de kullanilmaktadir.

Sabiîlik'te gerçek anlamda bir "peygamberlik inanci" bulunup bulunmadigi tartisilan


ir konudur. Bu, "peygamberlik"e bakistan ve yüklenilen nitelikten kaynaklanmaktadi
r. Buna ragmen Sabiîler, Hz. Yahya"yi kendi peygamberleri olarak açiklamaktadirlar.
Ancak Hz. Yahya'yi dinlerini
görmemektedirler. getiren
Çünkü onlar, ve Sabiîligi
Sabitligin teblig eden
"Isik Tanrisi" bir peygamber
tarafindan olarak
insanlara bild
gini ve dinlerin ilk örnegi oldugunu kabul etmektedirler. Onlar, peygamberi, Sabiî i
nanç ve Ibadetlerini yerine getirme konusunun büyük önderi olarak kabul etmektedirl
önderlerin, Isik Krali tarafindan Sabiîligin örnek temsicileri olmak ve Sabiîligi ru
ra ögretmek için gönderildigine, mucizevi bir surette dogduklarina ve yetistirildikl
ine inanilmaktadir.

Sabiîligin dini edebiyatinda peygamber "nbiha* terimi ile gösterilmekte ve onunla da


Hz. Yahya kastedilmektedir. Ancak Yahya'nin yeni bir ögreti getirdigini ve bu ugu
rda mücadele ettigini kabul etmemektedirler. Hz. ibrahim, Hz. Musa, Hz. Isa ve Hz.
Muham-med Sabiîlerce olumsuz olarak degerlendirilen sahsiyetlerdir. Bunlarla ilgi
li menfi kanaatlar vardir ve onlari, kötülük peygamberi", "yalanci", "katliam çocugu
bi sifatlarla anmaktadirlar.
Sabitlikte ölüm; bir yokolus degil, yeni bir hayatin baslangici; ruhun beden hapisha
nesinden kurtulup "Isik Alemi"ne yükselmesi yolunun ilk adimidir. Ruh bedenden ayri
linca beden, cansiz bir hale gelmektedir. Bedenden ayrilan~ruh ise; dünyada "ilahi
mesaj"a uygun yasamis, kötü seylerden yüz çevirmisse, "yükselis yolculugu"na baslama
. Dünyada hayir isteklerinin eseri bir durum yasamis olan ruh, "kapkara elbiseler
giymis" olarak bedeni terketmektedir.

Bedenden ayrilan ruh, mezardan çikarak 45 gün sürecek bir yolculuga baslamaktadir.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 87/314
5/16/2018 a iyi durumda olan ve iyi yasamis olan ruhun yolculugu 40 gün sürmektedir. Isik Alem
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

i'ne dogru yola çikan ruh, gidecegi yere ulasmasi için iki engelle karsilasmaktadir.
Bunlardan birisi, dünyayi kusatan yedi gezegendir. Ruhlar, bu engelleri geçerken, d
yada isledikleri günahlar oraninda iskence görmektedir. Bu iskenceyi yapan yerler Ma
tarta adi verilen gezegenlerdir. Ikinci engel ise Abatur terazisi"dir. Birinci e
ngeli geçen "Abaturun terazisi"ne ulasmaktadir. Dünyada ilahi mesaja uygun hareket e
tmis ruh, Matarta-lari (gezegenleri) hizla geçip "Abaturun terazisi"ne ulasmaktadi
r. Dünyada ilahi mesaja uygun yasamayan, kötülük yapmis ve kötü bir yasayis içinde bu
ise, Matartalarda azap çekmektedir. Burada iskence gören ruhlar, kurtulmak için Tan
an yardim istemektedir. Ruhlar günahlari oraninda iskence, eza ve cefa görmektedir.
Iyi ruhlar, simsek hiziyla; günahkar ve kötü ruhlar ise aci çeke çeke "Abatur teraz

asacaklar
arina veedecegine
devam orada tartilacaklardir. Iyiyükselecegine"
ve "Isik Alemi"ne ruhlar, bu tartilmada
günahkaryeterli
ve kötü görülerek yo
ruhlarin ise
lari oraninda cezalarini çekmek üzere tekrar geriye, gezegenlere dönüp cezalarini ç
emizlenecegine inanilmaktadir. Bu kötü ve günahkar ruhlarin Kiyamet'ten sonraki "Hes
Günü"ne kadar iskence görecekleri kabul edilmektedir.

Sabiîlikte; dünya hayatinin sonunda "Kiyamet Hayati"nin baslayacagi kabul edilmekted


ir. Kiyamet'en önce hava zehirlenecek ve bu zehirlenmeyle bütün canlilar yok olacakl
dir. Bunlari yeryüzü ve gezegenler takip edecektir. Kiyamet'ten sonra genel bir hesa
p dönemi baslayacaktir. Bu hesap, genelde, günahkar ve kötü ruhlar Için olacaktir.
ar, daha önce, "Abatur terazisi"nde yapilan hesabi basariyla verdikleri için, gidece
kleri yere, "Isik Alemi"ne ulasmis ve orada yerlesmislerdir. Kiyamet sirasinda y
eryüzünde bulunan iyi ruhlar da, öncekiler gibi, hizla "Abatur terazisinden geçip "I
Alemi"ne
daha önceyükseleceklerdir. Kiyametle
dünyadan ayrilarak beraber
iskence gören yeryüzünden
ruhlar, kurtarilansonra,
hesap verdikten günahkar ruhlaro
cehennem
rak nitelendirilecek "Suf Denizi"ne atilacak ve orada cezalarini çekeceklerdir. Bu
denizde günahlari oraninda kalan ruhlar, günahlarindan arinmis olarak, buradan çika
k ve Isik Elçisi Hibi! Ziva tarafindan "vaftiz" (takdis) edileceklerdir. Temizlenen
ruhlar, sirayla "Isik Alemi"ne alinacaklardir. [125]

4- Ibadetleri ve Anlayislari

Sabiîlikte insani kurtulusa götürecek yol, "Ilâhî Bilgi"yi elde etmektir. Bu bilgiy
tmek için gayret
kle kendisine göstermek
uygun gerekmektedir.
bir ortam hazirlamasi "Ilâhî Bi!gi"yi
lazimdir. elde edebilmesi
Uygun ortam için ruhun
da, bazi ibadetl
erin yerine getirilmesiyle, dini emir ve yasaklara uyulmasiyla olusmaktadir. Kisi
nin kurtulusu için ibadetler ilk basamaktir. Sabiîlerin inancina göre ibadetsiz, "I
gi"ye ulasmak ve bayagi âlemden kurtulmak imkansizdir. Bu ibadetler de Vaftiz (abd
est), Ayin ve Yemekler, Oruç, Dua (namaz), Kurban gibi uygulamalardir. [126]

a- Vaftiz (Boy Abdesti)

Vaftiz, Sabiîlerin en bariz özelliklerindendir. Vaftiz veya "Boy Ab-desti"nin su ile


, özellikle akarsu ile olmasi önemlidir. Safiîlikte vaftiz suyuna Yardna (Ürdün) adi
mektedir. Bu isim, Sabiîlerin ana vatani olarak Ürdün Nehri'nin havzasinin bilinmesi
en kaynaklandigi görüsü hakimdir. Sabiîlere göre Ürdün, Firat, Dicle ve Karun irmakl
Suyu"dur, yani Yardna'dir.

Sabiîlikte vaftiz, "Hayat Sulari"na girip çikmaktan ibarettir. Su ve suya girmek Sab
iîlikte, inancin ve ibadetin temelidir. Bundan* dolayi Sabiî, tarih boyunca hep irma
k kenarlarinda yasamaya gayret etmislerdir.

Sabiîlikte vaftiz, iki görev ifa etmektedir. Bunlardan birisi, manevi kirden ve pist

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 88/314
5/16/2018 ikten, yani güîiahlardan temizlenmektir. Digeri, Yüce Varligin (Isik Krali) dünyadak
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

msilcisi olan "Hayat Suyu" ile karisarak, Yüce Hayat'in (Tanri) bir parçasi haline g
elmektir.

Sabitlikte vaftiz, yapilis sekline ve zamanina göre üç çesittir. Bu vaftizler masbut


sama ve tamasa olarak isimlendirilmektedir. "Tam vaftiz" olarak adlandirilan mas
buta, en önemli vaftizdir ve her Sabiî nin, bu vaftizi, en az haftada bir gün yapmas
gerekmektedir. Haftanin bu günü de Pazar'dir. Pazar günü disinda evlilikte, dogumda,
gün ve bayramlarda, ölüye dokunmada, ciddi hastalikta ve yolculaktan dönüste masbuta
vaftiz) vaftizi yapilmaktadir. Yalan söylemek, kavga etmek ve küfretmek gibi günah s
ilan fiillerden sonra da bu vaftizin yapilmasi gerekmektedir. Tam vaftiz ra

hip gözetiminde
kleri, yapilmaktadir.
sonra da kadinlari vaftiz Kadin ve erkeklerden
etmektedir. olusan cemaatte
Vaftiz sirasinda rahip,
hem vaftizi önce er
yaptir
an hem de vaftiz olanlar beyaz tören elbisesi giymek zorundadir. Bu elbiseye "rast
a" adi verilmektedir. Kadinlar, erkeklerden farkli olarak, "rastalari (beyaz elbi
seler) üzerine siyah çarsaf giymektedir.

Tam vaftiz (masbuta), akar sularda (nehirlerde) veya akarsuya "bagli "vaftiz hav
uzlarinda yapilmaktadir. Bu vaftiz sirasinda; tahta parçasi, tütsü kabi, su kabi, su
m yagi, un, tuz ve benzeri maddelerin üzerinde yeraldigi çamurdan yapilmis bir masa;
bir sise, taze menekse dallari ve tören sirasinda rahibin tasidigi sopa gibi ayin
objeleri hazir bulundurulmaktadir. Tam vaftiz, rahibin gözetiminde, belli sira ve
kurallar dahilinde yapilmaktadir. Bu arada, rahip, önce adayin basini eliyle tutar
ak, üç defa suya daldirmakta; sonra islak parmagiyla sol kulaktan sag kulaga kadar ü
fa meshetmekte
aftiz ve nehirden
olup çiktintan sonra,avucuyla üç defa su
nehir kiyisinda alarak
siraya adaya
geçip içirmektedir.
rahip tarafindan Bütün
susam aday
yagi
yla soldan saga dogru üç defa meshedilmektedirler. Meshedilen adaylar, tekrar su kiy
isina gitmekte ve sag eliyle sag koluna üçer defa su atmaktadirlar. Vaftiz olanlara
ahip, önceden hazirladigi yiyecekten yedirmekte ve elinde tuttugu su kabindan su iç
metedir. Vaftizden sonra rahip, çömelmis olarak duran adaylarin arkasinda kapanis du
asi okumaktadir. Vaftizde sol elin kullanilmamasina dikkat edilmektedir.

Sabitlikteki ikinci vaftize, "risama" adi verilmektedir. Bu vaftizde rahibe ihti


yaç yoktur. Her Sabiî bunu kendisi yapabilmektedir. Bu vaftiz, her gün, gün dogmasi
e dinî törenden önce yapilmaktadir. Bu vaftizde okunan dualar vardir. Her Sabiî'ye b
alar çocuk yastayken ögretilmektedir. Risama vaftizi Islam'daki abdestle benzerlik g
termektedir. Bu vaftizi yapacak bir Sabiî, nehre girmeden önce ellerini, sonra üç d
ikamaktadir. Daha sonra
tmektedir. Bundan sonra eline su alarak
iki parmagini alnini
nehre soldan
sokarak saga
üçer dogru
defa olmak üzere
kulaklarini meshe
yikamakta
ve avucuna su alarak üç defa burnunu temizlemektedir. Bunlari yaptiktan sonra avucu
aldigi su ile üç defa agzini çalkaiamaktadir. Üçer defa dizlerini ve bacaklarini yi
adir. Son olarak önce sag ayagini iki defa, sonra sol ayagini bir defa suya sokara
k vaaftizini tamamlamaktadir. Bu vaftiz sirasinda çesitli dualar okunmaktadir. Günlü
olarak yapilan "risana vaftizi" alan her Sabiî, o gün, kötülüklere karsi korunduguna
aktadir.

Sabiîlikte üçüncü çesit vaftize, "tamasa" denilmektedir. Bu da ra-hipsiz ve nehre üç


a yapilmaktadir. Bu kirlenen her Sabiînin yapmasi gereken vaftizdir. Kadin, dogumd
an ve "âdeften sonra bu vaftizi almaktadir. Ölüye dokunmak, cinsî münasebette bulunm
a bosalmak nehre üç defa girip çikmak seklinde vaftiz olmayi gerektirmektedir. Üç de
re girip çikan Sabiî, sonra, eliyle basina üç kez su atmakta ve bu hareketleri yapar
cfua okumaktadir. [127]

b- Dua (Namaz)

Sabiîlikte "namaz", duadana ibarettir. Dua, Sabitlerin bütün hayatini kusatmaktadir.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 89/314
5/16/2018 aftizlerde ve ayinlerin her aninda dualar yer almaktadir. Ibadetin her çesidinde d
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

ua vardir.

Sabitlerin duasi, Yüce Tanri Malka d Nhura lle.O'un emrindeki Isik Elçisi Manda d Hi
ia'ya gibi isik varliklara yöneliktir. Isik varliklar ve ata ruhlari disindaki var
liklara dua etmek yasaktir.

Sabiî dualari, "Yüce Hayat'in ismiyle" ifadeleriyle baslamakta ve "Hayat Yücedir", "
yat en üstündür" ifadeleriyle sona ermektedir.

Günümüzdeki Sabitlikte dua, ayri bir ibadet tarzi degil, diger ibadetlerin ayrilmaz

parçasi gibidir.
abitler, Ancak kutsal
düzenli olarak, günlükmetinlerinde dua,
duaya (namaza) sekli
davet bir ibadetgünde
edilmekte, tarzi5 hükmündedir.
vakit dua etm
ri istenmektedir. Bunun yaninda günün 7 saatinde ve gecenin üç vaktinde gözlerin Ta
lmesi, dudaklarin O'na hamd etmesi de istenmektedir.

Sabiîler, diger ibadetlerde oldugu gibi, dualarina/namazlarinda da Kuzey'e yönelmekt


edir. Isik Krali'nin mekanin Kuzey olduguna inanilmaktadir. Bundan dolayi kible,
Kuzey gibi algilanmaktadir. [128]

c- Kurban

Sabitlerde kurban, âyin ve tören yemeklerinin bir parçasidir. Kurban geleneginin Is


lçisi Hibil Ziva (veya Manda Hiia) tarafindan em-redildigine ve ilk defa O'nun tar
afindan uygulandigina inanilmaktadir.

Kurban canlidir. Koç ve güvercin kesilerek kurban ibadeti yerine getirilmektedir. Ke


silecek kurban hayvanini kulagina, Yüce Tanri'nin adi, kurbanin fazileti, etinin t
emizligi ve sihhat kaynagi oldugu söylenmektedir.

Sabitlerde kurban bir rahip veya rahip yardimcisi vasitasiyle yerine getirilmekte
dir. Kurban töreninde 5 hususa dikkat edilmektedir. Bunlar söyledir: Kurbanda demir
biçak kullanilmasi, Hayvan bogazlanirken rahibin elinde 15 cm uzunlugunda bir sopa
tutmasi, Kurban töreni öncesinde rahibin biçak ve sopa ile yikanmasi, kesim sirasin
rahibin yönünü Kuzey'e çevirmesi, Rahibin kesim sonrasi elindeki sopayi nehire atma
Kurban edilen hayvanin temizligine inanilmaktadir. Bundan dolayi, vaftiz olup te
mizlenmeyen kimsenin kurbana dokunmasina izin verilmemektedir. [129]

d- Oruç

Sabitlikte oruç[130] önemli bir yer tutmaktadir. Oruç, günah ve kötülüklerden uzak d
inde degerlendirilmektedir. Sabiî kutsal kitabi Ginza'da inananlar, günah, kötü fiil
davraislardan kaçinmakla oruç tutmaya çagrilmaktadir.

Ginza'da inananlar, "Büyük Oruç" tutmaya çagrilmaktadir. Büyük Oruç da su sekilde aç


: "Bu dünyanin yiyeceginden, içeceginden uzak durmak seklindeki bir oruç degildir. I
fetsiz göz kirpmalara karsi gözlerinle oruç tut, kötülüge bakma ve onu yapma. Sana a
an kapilara kulak misafiri olmaktan sakinmak için kulaklarinla oruç tut. Kötü yalan
arsi agzinla oruç tut, yalanciligi ve dolandiriciligi sevme. Kötü düsünceleden saki
kaplerinle oruç tut ve kalplerinde kötülük, kiskançlik ve kavgayi barindirma... Cina
lemekten ve hirsizlik yapmaktan sakinmak konusunde ellerinle oruç tut. Sana ait ol
mayan evli kadina yanasmaktan uzaklasarak vücudunla oruç tut... Sana ait olmayan sey
lerin ardindan sinsice gitmekten sakinarak oruç tut..."

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 90/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Günümüzde Sabiîler, Kutsal Kitaplarinda yeralmamasina ragmen, yilin bazi günlerinde


emek suretiyle "oruç" tutmaktadirlar. [131]

5- Kutsal Günler ve Bayramlar

Sabiîler, yilin belirli günlerini kutsal gün^ve bayram olarak kutlamakta, bazi günl
ugursuz ve kötü gün olarak degerlendirilmektedir.

Ugursuz günler kötülük ve karanligin hakim oldugu günlerdir. Bu günlerde Sabitlerin


çikmasi, is yapmasi ve çesitli etkinliklerde bulunmasi yasaktir, manevî kirlenmenin
ebebidir. Bu günlerâe ölen kimselerin ugursuz bir ölümle öldükleri kabul edilmekte v
e ölmek bir Sabiî için felaket sayilmaktadir.

Sabiîlerin dinî bayramlari da vardir. Bu bayramlarin arasinda en önemli bayram, Panj


veya Parvania'dir. Bu bayram, Sumbulta ayinin sonu ile Gam Qaina ayinin baslangi
ci arasinda yer alan 5 ara günde kutlanmaktadir. Bu 5 gün, yilin ugursuz günlerinden
r. Bu günler boyunca yapilan dualarin ve yapilacak ibadetlerin kesinlikle kabul ed
ilecegine inanilmaktadir. Bu bayramda Sabiî, tören elbisesi giymektedir.

Sabiîlerin kutladigi diger bir bayram, Dihba Rabba Bayrami'dir. Bu bayram, yilin i
lk ayi olanNevruz
u bayrama, Qam Daula ayinin
Rabba baslangicinda
da demektedir. yapilan
Bu bayram yeni yil bayramidir.
arefesinde Sabiîler
Sabiîler, vaftiz b
olmak
ta, disaridaki islerini yapmakta ve bayramda kullanilacak et için hayvan kesmektedi
rler. Çünkü bayram günü hayvan kesmek yasaktir.

Sabiîlerin kutladigi diger bir bayram, Dihba Hnina'dir. Bu bayram, Taura'nin 18. Gün
baslamakta ve üç gün devam etmektedir. Bu bayram için vaftiz ve özel tören yemekler
maktadir.

Danja'dan 90 gün sonra Dihba Daimana Bayrami kutlanmaktadir. Bu bayram, ilk insan A
dem'in Isik Elçisi tarafindan vaftiz edilisi hatirasina yapilmaktadir. Bu bayramda
vaftiz olmaya büyük önem verilmektedir. [132]

6- Mabed ve Mabed Görevlileri

Sabiî mabedlerine mandi ve manda denilmektedir. Kutsal metinlerde manda, bimanda ve


ya bitmanda seklinde geçmektedir. Sabiî literatüründe mabed için maskna terimi de k
ktadir.

Sabiîlikteki mabed, diger dinlerdeki mabedler gibi cemaatin içide ibadet ettigi beli
rli bir yer degildir. Mabed, daha çok sembolik bir yapidir. Bundan dolayi mabed ta
pinaktan daha çok, "ayin kulübesi"dir. Bu kulübeye, belli durumlarda, sadece rahiple
girebilmektedir. Siradan bir Sabiînin buralara girmesi yasaktir. Bu kulübeler, irmak
kiyisinda yapilan, yönü Kuzey'e dönük, penceresiz basit-yapilardir. Kulübenin kapis
tarafindadir. Bu binalarda demir ve çivi kullanilmamaktadir. Kulübelerin önünde va
n havuz bulunmaktadir.

Sabiîler, âyin ve ibadet kulübesini, dünyanin en kutsal ve temiz mekani kabul etmekt
.

Sabiîlikte rahiplik vardir. Onlar, bir grup olusturmaktadir. Ancak rahipler, seçkin
bir sinif degildir. Sabiîlige mensup olan herkes, rahip olabilmektedir. Bununla be
raber rahip olabilmek için kisinin gerekli ve istenen sartlari tasimasi gerekmekte

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 91/314
5/16/2018 dir. Bu sartlar arasinda; vücut arizasinin bulunmamasi, sünnetli olmamasi, soyunda z
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

indiklarin veya dininden dönmüs olanlarin yeralmamasi vardir. Rahip olacak kimsenin
evli olmasi sarti aranmamakta, fakat evli olmasi ideal olarak görülmektedir.

Sabiîlikte rahip ve rahibe ayrimi yoktur. Kutsal metinlerde rahibelere de rastlanma


ktadir. Ancak günümüz Sabitlerinde rahibelere rastlanmamakta, din görevlisi sadece
erden ibaret kalmaktadir. Rahipler de, dört gruptur. Bunlar; rahip yardimcisi (asga
nda), rahip (tarmida), basrahip (ganzibra) ve lideri (ris ama)'dir.

Sabiî cemaatine dahil olan herkes, iki isme sahiptir. Bu isimlerin birisi gizli is
mi (astrolojik ismi), digeri de dünyevî ismidir. Bir Sabiînin gizli ismi (malvasa),

un dinî âyinSabiîlige
ilmaktadir. ve törenlerdeki ismidir.
dahil olan Atalarina
her kisi, dua veilkesine
gizlilik niyaz onlarin gizli ismiyle
uymak zorundadir. y
Sabi
ige giris töreni yoktur. Sabiî bir aileden dünyaya gelen her çocuk, cemaatin otomat
rak üyesi kabul edilmektedir. Disaridan kimsenin Sabiî olmasi, kutsal kitapfarinda y
asak olmamasina ragmen, mümkün degildir.

Çocuklarin, özellikle rahip çocuklarinin saçlarinin kestirilmemesine önem verilmekte


ahipler disinda, günümüzde, saç kesmemeye pek uyulmamaktadir.

Sabiîlikte yemeyle ve içmeyle ilgili kurallar vardir. Kisiyi'sarhos eden alkollü içk
in içilmesi; kendiliginden ölen veya baska bir hayvan tarafindan öldürülen hayvanlar
nin yenilmesi, dinî kurallara göre kesilmeyen ve Sabiî olmayan birisi tarafindan kes
en hayvanin etinin yenilmesi yasaktir. [133]

IV- Bölümün Bibliyografyasi

A- Konfüçyüsçülük

- David A. Brovvn, A Guide to Religions, Lonclon 1975, 89-93.

- A. Hilmi Ömer Budda, Dinler Tarihi, Istanbul^ 935t370-377.

- Wing-tsit Chan, "Religions of China", The Great Asian Religions, London 1969,
99-149.
- A. C. Graham, Confucianism, The Concise Encyclopedia of Li-ving Faiths, nesr.
R. C. Zachner, London 1971, 357-374.

- Guiliaume H. Dunstheimer, "La Chine Depuis les Han", Histoi-res des Religions
, Editions Gallimard 1976, III/375-382, 398-400, 411-413.

- Mircea Eliade, Histories des Croyances et des Idees Religieus Paris 1981.

- Lewis Hodoüs, Confucianism, The Great Reiigions of the Modern World, New Jersey
1947.

- Konfüçyüs, Konusmalar, Çev. Muhaddere Nabi Özerdim, Ankara 1963.


- Cheng te K'un, The Chinese, Our Religions, London 1975, 40-61.

- E. G. Parrinder, A Book of World Religions, London 1965, 35-38, 79, 126, 166.

- E. G. Parrinder, Asian Religions, London 1977.

- E.G. Parinder, The VVorld's Living Religions, London 1974, 89-96.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 92/314
5/16/2018 - Ezra Pound, Konfüçyüs, Çev. A. Yücel, Istanbul 1981. Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

- H. Ringgen-Ake V. Ström, Religions of Mankind Today and Yesterday, Ed. J.C.G. G


reig, tr. Niels L. Jensen, Gr. Britain 1966, 398-401.

- Saloman Reinach, Orpheus, Histoire Generale des Religions, Paris 1976, 1/217-
220.

- H. Joahim Schoeps, An Intelligent Person's Guide to the Reli gions of Mankind


, Çev. R.C. Winston, London 1967, 188-196

- Ninian Smart, The Religions Experience of Mankind, Gr. Britain 1977, 194-206.
- D. Howard Smith, Chinise Religions From 100 B.C. to the Pre-sent Day, U.S.A.
1971, 1X-XIII, 12-13.

- Lin Yutang, The VVisdom of China, London 1954.

- Marguerite-Marie Thiollier, Dictionnaire des Religions, Beigique 1982, 85-87.

- F. Tomlin, Les Grands Philosophes de L'Orient, Paris 1952, 264-276.

- The VVisdom of Confucius, Çevr. Lin Yutang, New York 1938. [134]

B- Taoizm

- David A. Brown, A. Guide to Religions, London 1975, 98-103.

- VVing-tsit Chan, Religions of China, The Great Asian Religions, London 1969, 1
50-162.

- A Dictionary of Comparative Reiigion, nesr. S.G.F. Brandon, London 1970, 189-2


03-5, 601-602. '"

- VV.A.C.H.
gions, Dobson,
London "The Religions of China", A Reader's Guide to the Great Reli
1977, 90-105.

. - Guiliaume H. Dunstheimer, "La Chine, Depuis Les Han", Histoire des Religions,
E. Gallimard 1976, III/388-392, 435-43'8.

- Werner Eichhorn, "Taoism", The Concise Encyclopedia of Living Faiths, London 19


71, 374-393.

- Mircea Eliade, Histoire des Croyances et des Idees Religieuse, Paris 1981, II
I/30-46.

- Levvis Hodous, "Taoism", The Great Religions of the Modern VVorld, New Jersey
, 1947, 22-44.
- Lao-tzu, Taoizm, Çevr. Muhaddere Özerdim, Ankara 1963.

- E.G. Parrinder, A. Book of VVorld Religions, London 1975, 82.

- E.G. Parrinder, The VVorld's Living Religions, London 1974, 97-102.

- E.G. Parrinder, Asian Religions, London 1977, 97-101.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 93/314
5/16/2018 - H. Ringgren-Ake V. Strörn, Reiigions of Mankind, Çev, J.C.G. Greig, Gr. Britain 1
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

966, 396-398.

- H. Joachim Schoeps, An intelligent Person's Guide to the Religions of Mankind,


Çev. R.C. VVinsîon, London 1967, 185-188.

- Ninian Smart, The ReligIous Experience of Mankind, Gr. Britain 1977, 211-220.

- Ninian Smart, Background to the Long Search, London 1977, 250-267.

- Annemarie Schimmel, Dinler Tarihine Giris, Ankara 1955, 16-19.

- D. Howard Smith, Chinese Religions, U.S.A. 1971, 69-112.

- F. Tomlin, Les Grands Philosophes de L'Orient, Paris 1952, 256-264.

- Lin Yutang, The Wisdom of China, London 1954, 23-65. [135]

C- Sintoizm

- G. Bovvnas, Shinto, The Concise Encyclopedra of Living Faiths, London 1971,


342-357.
- D.A. Brown, A Guide to Religions, 53-57.

- A Dictionary of Comparative Religions, nesr. S.G.F. Brandon, London 1970, 575.

- Histoire des Religions, E. Gallimard 1976, IM/495-540.

- Daniel C. Holtem, Shintoism, The Great Religions of the Modern VVorld, New Jer
sey 1947, 141-178.

- Bozkurt Güvenç, Japon Kültürü, Ankara 1983, 81-115.

- Joseph M. Kitagavva, Religions of Japan, The Great Asian Religions, London 196
9, 238-305.

- Joseph M. Kitagavva, The Reiigions of Japan, A. Reader's Guide to the Great Re


ligions, London 1977, 247-

- H. John Levvis, "The Shintoists", Our Religions, London 1973, 62-69.

- A.A. Masdusî, Yasayan Dünya Dinleri, Çev. N. Sadak, Istanbul 1981, 164-168.

- E. G. Parrinder, Asian Religions, London 1977, 116-135.

- E.G. Parrinder, The VVorld's Living Religions, London 1974, 111-124.

- E.G. Parrinder, A Book of VVorld Religions, London 1965, 35, 81, 131, 168.

- Salomon Reinach, Orpheus, Paris 1976, 1/221-223.

- H. Ringgren-Ake V. Ström, Religions of Mankind, Ed. J.C.G. Greig, tr. N.L. Jens
en, Gr. Britain 1966, 408-

- Ekrem Sarikçioglu, Baslangiçtan Günümüze Dinler Tarihi, Istanbul 1983, 180-184.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 94/314
5/16/2018 - Annamarie Schimmel, Dinler Tarihine Giris, Ankara 1955, 23-24. Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

- H.J. Schoeps, An Intelligent Guide to the Religions of Mankind, Çev. R.C. VVinst
on, London 1967, 199-203.

- Jean Swyngedouw, "Shinto", Dictionnaire des Religions, Fran-ce 1983, 1576-157


8.

- Ninian Smart, The Religious Experience of Mankind, Gr. Britain

1977, 252-258.

- Ninian Smart, Background to the Long Search, London 1977, 268-278.

- S.C. Woodwrad, Shinto, The VVorld's Religions, London 1965, 136-151. [136]

D- Geleneksel Türk Dini

- Durmus Arik, Azerbaycan Türklerinin Dini Tarihi ve Halk Inanislari {Basilmami


s Yüksek Lisans Tezi), Ankara 1995.

- Ebu
TürklerinOsman Amr b.Çev.
Faziletleri, Bahr el Sesen,
Ramazan Câhiz,Ankara
Hilafet
1967,Ordularinin
61-93. Menkibeleri ve

- Saadet Çagatay, "Türkçe Dinî Tabirler", Necati Lugal Armagani, Ankara


8, 191-197.

-Ismail Hami Dânismend, Tarihî Hakikatler, Istanbul 1979, Il/ 504-507.

- Ismail Hami Dânismend, Türk Irki Niçin Müslüman Oldu, Konya

1978, 60-82, 257-269.

- Mircea Eliade, Histoire des Croyances et des Idees Religieu-ses, Paris 1984 I
M/9-30.
- Mircea Eliade, Traite d'Histoire des Religions, Paris 1975, 62-66.

- Mircea Eiiade, Le Chammanisme et Les Techniques Archai-ques de L'Extase, Pari


s 1951, 17-27, 141-165, 197-201.

- Muharrem Ergin, Orhun Abideleri, Istanbul 1986, 18-98.

- Ünver Güney-Harun Güngör, Baslangiçtan Günümez Türklerin Dini Tarihi, Ankara 1997

- Harun Güngör, "Orta Asya'da Mani Dininin Yayilmasi ve Türk

Kültürüne Etkisi", Türk Dünyasi Arastirmalari, Istanbul, Ekim 1989, Sayi: 62, sahife
213.

- Abdulkadir Inan, Eski Türk Dini Tarihi, Istanbul 1976, 1-62 vd.

- Abdulkadir Inan, Tarihte ve Bugün Samanizm, Ankara 1972, 22-47, 72-90.

- Kasgârli Mahmud, Divanu Lugati't-Türk, Besim Atalay, Ankara 1939-1941, l-lll.

- Ibrahim Kafesoglu, Eski Türk Dini, Ankara 1980.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 95/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

- Saban Kuzgun, Islâm Kaynaklarina Göre Hz. Ibrahim ve Hanif-lik, Ankara 1985, 148-
162.

- Abdurrahman Küçük, "Islâmiyetten Önce Türkler'de Tek Tanri Inanci", Bogaziçi Dergi
1984, Sa. 22, sf. 28-31.

- "Ibn Fadlan Seyahatnamesi", Çev. Lütfü Dogan, A.Ü. Ilahiyat Fakültesi Dergisi, An
954, I-II/59-80.

- Oguz Destani, Haz. A. Zeki Velidî Togan, Istanbul 1982, 17-31

- Bahaeddin Ögel, Türk Kültür Tarihine Giris, Ankara 1978, 1/55-71.

- Bahaeddin Ögel, Türk Kültürünün Gelisme Çagteri, Ankara 1979, 302-317.

- W. Radloff, Sibiryadan, Çev. Ahmet Temir, Istanbul 1994, I-IV.

- W. Radloff, Sibirya'dan Seçmeler, Çev. Ahmet Temir, Ankara 1986, 212-240 vd.

- H. Ringgren-A. V. Ström, Religions of Mankind, London 1966, 240.

- Jean-Paul Roux, "La Religion des Turcs de l'Orkhon des Vll'e et Vlll'e siecles
", Revue de l'Histoire des Religions, 1962, 1-24, 199-231.
- J. Paul Roux, Türklerin ve Mogollarin Eski Dini, Çev. Aykut Ka-zancioglu, Istanbul
1994.

- J. Paul Roux, "Turkic Religions", The Encyloedia of Religion, Ed. M. Eliade, N


ew York 1987, XV/87-94.

- Ekrem Sarikçioglu, B.G. Dinler Tarihi, Istanbul 1983, 88-98.

- Annemarie Schimmel, Dinler Tarihine Giris, Ankara 1955, 14-15

- P. VVilhelm Schmidt, "Eski Türklerin Dini", Çev. Sadettin Buluç, Türk Dili ve Ede
ti Dergisi, Istanbul 1965, XIII/75-90.
- P.W. Schmidt, "Tukue'lerin Dini", Çev. Sadettin Buiuç, I.Ü. Edebiyat Fakültesi Tü
i ve Edebiyati Dergisi, Istanbul 1966, XIV/63-80.

- Hikmet Tanyu, Türkler'in Dinî Tarihçesi, Istanbul 1978.

- Hikmet Tanyu, Islâmliktan Önce Türklerde Tek Tanri Inanci, Istanbul 1986.

- Hikmet Tanyu, Türklerde Tasla Ilgili Inançlar, Ankara 1987, 38-61 vd.

- Hikmet Tanyu, "Türklerde Atesle Ilgili Inançlar", I. Uluslararasi Türk Folklor Ko


resi Bildirileri, Ankara 1976, 129-142 vd.

- Osman Turan, Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkuresi Tarihi, Istanbul 1979, 107-14.

- Münir Yildirim, Hikmet Tanyu ve Türk Dini Tarihi Arastirmalari Üzerine Bir Incele
, (Basilmamis Yüksek Lisans Tezi), Ankara 1996.

- Hakki Dursun Yildiz, Islâmiyet ve Türkler, Istanbul 1980, 3-42 vd. [137]

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 96/314
5/16/2018 E- Hinduizm Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

- John Clark Archer, "Hinduism", "The Great Religions of the Modern World, New J
ersey 1947, 44-90.

153

A.C. Basham, "Hinduism", The Concise Encyclopedia of Living Faiths, Gr. Britain
1971, 217-255.

The 1984,
ire Bhagavat Gita, Çev. Juan Mascaro, London 1970. Ahmet Çelebi, Mukarenatü'l Edyân,
IV/23-80.

A Dictionary of Comparative Religions, nesr. S.G. F.Brandon, London 1970, 330-33


3.

Sir Charles Eliot, Hinduism and Budhism, New York 1971, l-lll.

Anne Marie Esnoul, "L'Hindouisme", Histoire des Religions, E.G. 1970, 1/995-1103
.

Michel Delahoutre, "Hindouisme", Dictionnaire des Religions, France 1983, 705-70


8.

Kürsat Demirci, Hinduizm'in Kutsal Metinleri Vedalar, Istanbul 1991.

Mircea Eliade, Histoire des Croyances et des Idees Religieu-ses, Paris 1980, I/2
25-250, II/225-235.

Norvin J. Hein, Hinduism, A Reader's Guide to the Great Religions, London 1977, 1
06-156.

Edward VVashburn Hopkins, The Religions of India, New Delhi 1970,

Edward Moor, Hindu Pantheon, Delhfl968.

S.A. Nigosian, World Religions, Gr. Britain 1975, 103-139.

Swami Nikhilananda, Ruhun Kurtulusunda Hinduizm, Çev. Sedat Ümran, Ist. 1968.

E.G. Parrinder, Asian Religions, London 1977, 31-62.

LouIs Renou, Hinduism, New York 1962.

H. Ringgren-A.V. Ström, Religions of Mankind, Gr. Britain1966, 334-335.

- H.J. Schoeps, An Intelligent Guide to the Religions of Man-kind, London 1967,


148-160.

- Elizabeth Seeger, Eastern Religions, New York 1973, 7-55.

- Sehristânî, el-Milel ve'n-Nihâl, Beyrut 1975, II/250-255.

- Dharam Kumar Vohra, The Hindus, Our Religions, London 1973, 1-23.

- Ninian Smart, The Religious Experience of Mankind, Gr. BrItain 1977, 81-130.

- F. Tomlin, Les Grands Philosophes de L'Orient, Paris 1952, 231-255.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 97/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

- Upanisadlar, Der. Mehmet Ali Isin, Istanbul 1976.

- Valmiki, JRamayana, Türk. Tere. Ömer Riza Dogrul, Istanbul 1975.

- Ali Ihsan Yitik, Hint Kökenli Dinlerde Karma Inancinin Tenasüh Inanciyla Iliskisi,
Istanbul 1996. [138]

F- Caynizm

- A.L. Basham, Jainizm, The Concise Encyclopedia of Living Religions, Gr. Britain
, 1971, 255-263.

- Colette Caillat, "Le Jainisme", Histoire des Religions, E. Galli-mard 1970,


1/1105-1144.

- A Dictionary of Comparative Religions, nesr. S.G.F. Brandon London, 1970, 336-


7.

- Michel Delahoutre, "Jainisme", Dictionnaire des Religions, France 1983, 825-8


28.

- SIr Charles Eliot, Hinduism and Buddhism, New York 1971, I/ 105-129.

- Kendall W. Folkert, "The Jainas", A Reader's Guide to the Great Religions, Lo


ndon 1977, 231-247.

- S. Gopalan, Outlines of Jainism, New Delhi 1973.

- Edvvard W. Hopkins, The Religions of India, New Delhi 1970, 280-298.

- SirMonier Monier-Villiams, Hinduism, Londoti i 925, 221-224.

- E.G. Parrinder, The VVorld's LÎving Religions, London 1974, 53-57.


-E.G. Parrinder. A Böok of VVorld Religions, London 1965, 29.30

- E.G. Parrinder, Asian Religions, London 1977, 41-44.

- P.T. Raju, "Jainism", The Great Asian Religions, London 1969, 67-70.

- H. Ringgren-A.V. Ström, Religions of Mankind, Gr. Britain 1966, 332-334.

- K.M. Sen, Hinduism, Gr. Britain 1976, 63 vd.

- Ninian Smart, The Religious Experience of,Mankind, London 1977, 100-109. [139]

G- Sihizm

- A Dictionary of Comparative Religions, nesr. S.G^F. Brandon, London 1970, 576-


578. Muhammed Ikbal, "Sikhs", Encyclopedie de L'Islâm, Paris 1934, VI/435-441.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 98/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

- K.S. Duggul, Secular Perceptions in Sikh Faith, Delhi 1982.

- E.E. Kollet, A Short History of Religions, London 1948, 410 vd.

- Abdurrahman Küçük, "Sihizm", A.Ü. Ilahiyat Fak. Der. Ankara 1986, XXVI1I/391-417.

- W.H. Mc Leod, Guru Nanak And The Sikh RelIgion, Delhi 1978.

- Man's Religious Quest, nesr. VVhitfield Foy, London 1978, 265-313.

- A.A. Masdusi, Yasayan Dünya Dinleri, Çev. M. Sadak, Ist. 1981, 150-162.
- E.G. Parrinder, Asian Religiouns, London 1977, 51-55.

- E.G. Parrinder, A Book of VVorld Religions, London 1965,31.

-E.G. Parrinder, The VVorld's Living Religions, London 1974, 57-62.

- H. Ringgren-Ake V. Störm, Religions of Mankind, London 1966, 358.

- Khush Want Singh, "The Sikhs", A Reader's Guide to the Great Religions,London
1977, 223-231.

- Ninian Smart, Background to the Long Search, London 1977, 225-227.


- N. Smart, The Religous Experience of Mankind, Gr. Britain 1977, 177-179.

- Pamela Wylan, "The Sikhs", Our Religions, London 1973, 120-133. [140]

H- Zerdüstilik

-A Dictionary of Comparative Religion, nesr. S.G.F. Brandon, London 1970, 663.

-
83,Jacque Duchesne-Guillemin, "Mazdeisme", Dictionnaire des Religions, France 19
1068-1075.

- Mircea Eliade, Histoire des Croyances et des Idees RelIgieu-ses, Paris 1980,
1/316-347.

- R. Ghirshman, Iran, Gr. Britain, 1978, 314 vd.

- E.E. Kellet, A. Short History of Religions, London 1948, 373-392.

- Man's Religious Quest, nesr. W. Foy, Gr. Britain 1978, 599-659.

- S.A. Nigosian, VVorld Religions, Gr. Britain 1975, 173-191

- Williard G. Oxtoby, The Ancient VVorld, A. Reader's Guide to the Great Religi
ons, London 1977, 62-66.

- E.G. Parrinder, A Book of VVorld Religions, London 1965, 64-115.

- E.G. Parrinder, The VVorld's Living Religions, London 1974, 62-68.

- H. Ringgren-Ake V. Ström, Religions of Mankind, London 1966, 358.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 99/314
5/16/2018 - H.J. Schoeps, An intelligent Person's Guide to the Religions, London 1967, 76
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

-89.

- Ninian Smart, The Religious Experience of Mankind, Gr. Britain 1977, 302-315.

- Ninian Smart, Background to the Long Search, London 1977, 222-225.

- Sehristanî, el-Milel ve'n-Nihal, Beyrut 1975, I/233.

- I.J.S. Taraporevvala, The Religion of Zarathustfa, Tehran 1980.

- F. Tomlin, Les Grands Philosophes de l'Orient, Paris 1952, 131-150.


- R.C. Zaehner, The Teaching of Magi, London 1975.

- R.C. Zaehner, The Concise Encyclopedia of Living Faiths, Gr. Britain 1977, 20
0-217.

- Zerdüst'ün Galalari, ter. Ali Nihad Tarlan, Istanbul 1935. [141]

I- Sabiilik

- Ismail Cerrahoglu, "Kurian-i Kerim ve Sabitler", Ankara Üniversitesi


Ilahiyat Fakültesi Dergisi, Ankara 1962, X/103-116.

- Sinasi Gündüz, Son Gnostikler Sabitler, Ankara 1995.

- Remzi Kaya, Kur'an-i Kerim'e Göre Ehl-i Kitap ve Islam, Ankara 1994.

- Saban Kuzgun, Islam Kaynaklarina Göre Hz. Ibrahim ve Hanif-lik, Ankara 1985.

- Ibn Meymun, Delaletu'l Hairîn, Giris ve Notlarla Haz. Hüseyin Atay, A.Ü. Ilahiyat
ak. Yayinlari, Ankara 1974.

- Ekrem Sarikçioglu, Baslangiçtan Günümüze Dinler Tarihi, Istanbul 1983.


- Muhammed b. Abdulkerim b. Ebî Bekr Ahmed el-Sehristanî, el-Milel ve'n-Nihal, Tahk
ik: Muhammed Seyyid Keylanî, Beyrut 1975, II/5-57.

- Günay Tümer, Birunî'ye Göre Dinler ve Islam Dini, Ankara 1975.

- Elmalili Muhammed Hamdi Yazir, Hak Dini Kur'an Dili, IstnbuI (t.y.), Asil Nüsha
111/1750-1765; Sadelestirilmis Zaman Baski Ili/ 293-309.

- Carra de Vaux, "Sabitler, Al Sabia", Islam Ansiklopedisi, Istanbul 1967, X/9


-10. [142]

V- BÖLÜM

BUDDIZM

Buddizm, M.Ö. Vi. Yüzyilda Hindistan'da Budda tarafindan kurulmus ve evrensel nitel
kazanmis bir dindir. Bu din, Hindistan'da dogmus olmasina ragmen mensuplari dah
a çok bu ülke disinda bulunan, günümüzde yasayan büyük dinlerden ilk besi içine gir

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 100/314
5/16/2018 ige sahiptir. Simdi mensuplarinin sayisi 350-400 milyon civarinda gösterilmektedir
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

. Günümüzde en çok mensubu Hindistan, Çin, Mançurya, Mogolistan, Seylan, Tayland, Bu


boçya, Laos, Dogu Bengai, Vietnam, Bhutan, Birmanya, Singapur, Malezya, Tayvan, Tib
et, Kore, Japonya gibi Güney Asya ülkelerinde ve Uzak Dogu'da bulunmaktadir. Bazi ba
ti ülkelerinde özellikle yeni bir Buddist mezhep olan Zen Buddizm ilgi görmüs ve tar
r kazanmistir.

Buddizm adi bati ülkelerinde Budda'nin kurdugu din için kullanilmaktadir. Buddist A
a ülkelerinde bu din, Budda disiplini, dini anlaminda "Budda-Sâsana" diye bilinmekte
dir. Buddizm'in bir kurucusu, kutsal kitabi, doktrini, yap-yapma telkinleri, bir
cemaati vardir. Bununla beraber onun bir din, mezhep, tarikat ya da felsefî bir eko

l olup olmadigi tartisilmistir.

Buddizm, Asya ve Ön Asya'ya dogru yayilirken, I. Yüzyilda Bati Türkistan'da, daha so


a Dogu Türkistan'da Türkler bu dinle tanismistir. Ancak, içinde kutsal dilencilik, o
rup bagdas kurup tefekküre dalmak (meditasyon) bulunan bu din, onlara cazip gelmemi
stir. Et yemeye, kurban kesmeye, ata binip kiliç kusanmaya alisik, tabiatla hasir
nesir olmus Türkler; vejeteryan bir diyete dayanan Buddizm'e isinamamislardir. Onl
arin daha sonra Islâm'i büyük bir hevesle benimsemelerinde bu hususlar ve "cihat an
si" yaninda, Buddizm'de göze çarpmayan, ancak hem eski Türkler'de, hem de Islâm'da b
an kuvvetli tek Tanri inanci rol oynamisti.

160

Buddizm, Hz. Muhammed'in zamanindaki büyük dinlerden biriydi. Ancak, ne Kur'ân'da,


e Hadis kitaplarinda bu konu ile dogrudan ilgili bir bilgi yoktur. Bununla berab
er eski ve yeni bazi kaynaklarda, Kur'ân'in Tin Sûresi'nin 1. Âyetinde geçen incir'
Budda'nin altinda ilhama kavustugundan bahsedilen yabani incir agacini ifade et
tigi ileri sürülmektedir. Budda'nin dogum yeri olan Kapi-lavustu sehrinin ise Zu'l-K
ifl (Kif'Ii olan kimse, yani Arapça'da "p" harfi olmadigindan, Kapila'li) adindaki
peygamberin isimlendirilmesine sebep oldugu da belirtilmektedir[143]. Zu'l-Kifl
hakkinda Kur'ân, Hadis ve diger Islâm kaynaklarinda fazla bir bilgi yoktur. Sadece
Kur'ân'da iki defa zikredilmektedir.[144]

A- Budda'nin Hayati (M.Ö. 563-483)

Buddizm, M.Ö.VI. Yüzyilda, Hinduizm'deki Brahman sekilciligine, kast taassubuna kars


i bir hareket olarak ortaya çikmistir. Bu tepkiyi Caynizm, Ajivika hareketi de pay
lasmistir. Budda'nin babasi Suddho-dana, Himalaya eteklerinde simdiki Nepal'in b
ulundugu bölgede baskenti Kapilavastu olan küçük bir hükümdarligin basindadir. Budda
indistan'da bulunan bu hükümdarligin baskenti Kapilavastu yakinlarindaki Lumbini kor
ulugunda dogmustur. Adi Siddhartha Gota-ma'dir (Gotama aile lakabi). Sakya kabil
esine mensuptur. Bunun için ona Sakyamuni, yani "Sakya Kabilesinin Bilgesi, Sakyal
ilarin Sessiz Zahidi" denilmistir. Budda, ona "ilhama kavusmus , aydinlanmis, uy
anmis" anlaminda sonradan verilmis bir lakaptir. Ona sonradan verilen bir lakap d
a "Tathagata"dir (hakikate ulasan). Asil adi Siddhartha, gayesine ulasan anlamin
a gelmektedir.
Rivayete göre annesi Maya, Budda'nin dogumundan önce bir rüya görmüs ve bu rüyada on
k olan oglan çocugunun ilende meshur bir mürsid olacagi bildirilmistir. Maya, Budda'
nin karnina beyaz bir fil seklinde girdigini de görmüstür.

Annesi, zamani gelince Budda'yi Kapilavastu'dan ailesinin yanina giderken yolda


Lumbini Korulugunda dogurmustur. Gelenege göre Maya, bir kutsal Incir Agaci'nin da
lindan tutunmus ve o arada onun sagindan Budda dünyaya gelmistir. Tanrilar, onu be
yaz bir çamasir içinde bulmus ve ona banyo yaptirmislardir. Ona, her arzusuna, gaye

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 101/314
5/16/2018 ne kavusan anlamina gelen Siddhartha adi verilmistir. Dogumundan bir müddet sonra
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Siddhartha'nin annesi ölmüs ve o, teyzesi ve ayni zamanda da üvey annesi olan Mahap
jati tarafindan büyütülmüstür.

Siddhartha'nin babasi, oglunun gelecegini ögrenmek için, o zamanki âdete uyarak, fa


ara basvurmus ve onun ya kudretli bir hükümdar» veya bir "budda" olacagini ögrenmist
Bunun üzerine kral, oglunun budda olmasina engel olmak için çalismis; onu saray zevk
ri içine hapsetmis, refah içinde geçen bir hayat ve iyi bir egitim imkâni saglamisti
iddhartha, evlenme çagina gelince, yakin akrabalarindan birinin güzel kizi Yasodara
ile evlenmis ve Rahula (engel) adinda bir oglu olmustur.

Siddhartha,
basinin sarayda
yasagina mesut ve
uymayarak endiseden
saraydan uzak.bir
disari çikti;hayat yasiyordu.
gerçek Fakat bir
hayatin sarayda gün, ba
gördügünden
t olmadigini anladi. Çünkü o, ilk gün bir ihtiyara, ertesi gün bir hastaya, üçüncü g
ve dördüncü çikisinda da bir dilenci kesise rastladi. Gördükleri onu sarsti; her sey
ldugunu^anladi ve dünya nimetlerine sirt çevirdi. Bu düsünce, onu evini terketme ka
ulastirdi. Yirmi dokuz yasinda iken, bir gece, ailesi uykuda bulundugu bir sira
da, bir ata binerek evi terketti. Bir ormana vardi. Ormanda, üzerindeki mücevherleri
çikarip usagina verdi ve onu at ile geri gönderdi. Saçlarini kökünden keserek suya
Oradan geçmekte olan bir gezgincr rahip ile elbiselerini degistirdi. Siddhartha, s
arayi terkettikten sonra, eski âdetlere uyarak taninmis hikmet ve murakabe üstatlari
ni aradi, onlarin nezareti altinda zihnî gelismeyi saglayan yoga metodlarini ögrener
ek manevî sükûn ve huzura ulasmada ehliyet kazanmak istedi. Ancak o, insan, hayat ve
akikat hakkinda kendisine telkin edilen programlari begenmedi. Içinde bulundugu
zahitler grubunu
, alti yil, terkederek
bir deri yalniz
bir kemik basina kadar
kalincaya ormanaençekildi.
sert birGotama isminiyasamaya
züht hayati kullanarak
ba
sladi. Fakat bu hayat da onu tatmin etmedi. Sonunda ondan da vazgeçti. Hikmete ve
zihnî berrakliga ulasmak veya bedenî, zihnî igvalardan kurtulmak için riyazet ve
olunun kâfi gelmedigini; bu yolun vücudu zayiflatmak ve zihni bulandirmaktan
baska bir ise yaramadigini anladi. Çünkü o, önce saray hayatinin zevk ve sefasini, d
sonra da nefse iskence yoluyla ikinci bir asiriligi tatti. Böylece iki asirilik ar
asinda orta bir yol aramaya koyuldu. Bunun için yeniden yiyip içmeye basladi. Bu du
mda onunla çilede bulunan bes zahit, mücadeleden yilip maglûbiyeti kabul ettigini dü
k onu terketti. Gotama ise hakikat ve huzuru baska yollardan aramaya basladi.

Gotama, Uruvela yakininda Neranjara Nehri kiyisindaki yabani bir Incir Agaci (Bo
dhi Agaci) altinda oturup düsünceye daldi. Hayatin, ölümün, evrensel aci ve izdirabi
ini arastirmaya
lasti, basladi.ve
zihni aydinlandi Sonunda (35
"Budda" yaslarinda)
oldu. 1 Temmuzyer,
Bu aydinlandigi dolunayinda gayesine
Buddistler u
için kuts
al bir yer haline geldi (Bodhi Gaya).

Budda, bulmus oldugu hakikati yaymaya karar verdi. Ilk vaazini Benares'deki Sarn
ath Geyik Parkinda kendinden ayrilan bes zahide yapti. Bu vaaz, "Kanunun Tekerli
gini Döndürmek" diye adlandirildi. O, bu vaazinda, kendisinin dogru yolu buldugunu,
"Budda" oldugunu, onlara da bu yolu gösterecegini ve doktrinini (dhamma) ögretecegin
i söyledi.

Budda, Kusinagara'daki (Patna'nin kuzeybatisina 160 km. mesafede küçük bir sehir) U
-Pradest'te 80 yasinda ölünceye kadar, hayatinin son 40-50 yilini Hindistan'in kuzey
inde ve ortasinda vaazlarla geçirdi. Taraftarlari oldu. Bunlar arasindan "bhiksu"d
enilen dilenci rahiplerin meydana getirdigi "Sangha" diye adlandirilan teskilat d
ogdu. Sangha, dünyanin en eski bekâr rahipler teskilâtidir. Sangha, Budda ve buldugu
erçek, doktrin (dhamma) ile birlikte Buddizm'in temel prensipleri arasinda yer aldi
. Budda, uzun zaman kadinlarin Sangha'ya alinmasini reddetti; fakat halasi ve ka
risinin israrli ricalari üzerine, kadinlar da teskilâta dahil edildi, rahibe manasti
rlari da ortaya çikti. Daha sonraki devrelerde kesisler yaninda evli olanlar da ye
r aldi.[145]

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 102/314
5/16/2018 B- Budda'nin Telkinleri/Buddizm'in Prensipleri Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Buddizm'de Budda'nin doktrinine Pali dilinde "Dhamma" denilmektedir. Budda, Dhamm


a'yi, yani ulastigi hayat kanununu ilan ettiginde verdigi ilk vaazi "Kanunun Tek
erlegini Döndürmek" seklinde açiklamistir. Bunun için tekerlek Buddizmin sembolü olm
Budda, saray hayati ve çiie gibi iki asirilik arasindaki orta yolu telkin etmisti
r. Iki asirilik izdirapli iken orta yolda bilgi, kurtulus ve mutluluk vardir. Bu
orta yol, kisiyi elem ve keder denizi olan bu dünyadan, bir kere daha dönmemek üzer
kurtararak Nirvana'ya ulastiracaktir. Kisi, izdirap ve onun giderilmesi hakkind
aki gerçekleri ögrenir, iyi bir Buddist olarak yasarsa Nirvana'ya ulasmaktadir. Nirv

ana'ya ulasmak
nluguna için
kavusmak kötü huylaraKisi
gerekmektedir. sahip benligi,
ancak arzu ve
Nirvana'ya ihtirasi
ulasarak yoketmek, kurtul
tenasuhtan hikmet ol
abilmektedir.

Aslinda Buddizm, Caynizm, Ajivika hareketi, M.Ö. VI". Yüzyildaki kati brahman sekilc
iligine, kast taassubuna karsi çikisi da ifade etmekteydi. Bu sebeple Budda'nin dok
trini Brahmanlarca küfür olarak görüldü. Onlar, bu hükümlerini, Budda'nin doktrinine
tici tanriya, brahman âyin ve görevlerine yer verilmemis olmasina bagladi. Buddizm,
Hindistan'in kuzeydogusunda, Ganj nehrinin suladigi topraklarin güneydogusundaki Ko
sala (simdiki Oudh) ve Magadha (simdiki Bihar) kralliklarinin içinde yer aldigi, b
rahman kültürünün merkezinden uzak, Brahmanizm'in tam giremedigi bir cografi alanda
u.

Brahmanlarin Tanri'yi
tilabilen, zaaflari insanî nitelikler
bulunan, içerisinde
sihirden hoslanan, yaptigindan
insanlar pismanlik
tarafindan aczeduyan, alda
düsürülebi
bir varlik seklindeki açiklamalari karsisinda Budda sessiz kalmistir. Onun bu açikla
malara katilmadigi bellidir. Ancak Tanriyi inkâr eden bir ifadesi de yoktur. Buddi
stler'e göre bu kadar uzun müddet var olan âlemin nasil yaratildigi insan bilgisinin
insanin bilme gücünün ötesindedir. Insana düsen, manevî ilerleme, ahlâkî kötülükler
apfarin sebebi olan ihtiraslardan, tenasüh çemberinden kurtulmadir.

Buddizm'in ana telkini, insan Ile hakikat arasinda hayatin izdiraplarla dolu
olmasidir. Dört kutsal temel gerçek, Budda'nin kurtulus telkininin özünü olusturmakt

1- Insan varliginin mahiyeti izdirap, aci, kötülük, tatminsizliktir (dukkha). Dogum,


astalik, yaslilik, ölüm izdiraptir.

2- Izdirabin sebebi arzu, ihtirastir. Bu da yeni "karma" ve sudûra, yeni tenasüh ve


e yolaçmaktadir.

3- Izdirap dindirilmelidir. Yoksa fâni, süreksiz isler sürüp gidecektir. Bu sürekli


lanan devrelerden kurtulmanin yolu "Nirvana"dir (Nibbana). 4) Hürriyete, yeni hayat
a, Nirvana'ya ulasabilmek ancak Budda'nin sekiz dilimli yolu ile mümkündür. Bu sekiz
ilimli yol, ilk kutsal gerçegin kavranilmasi, ikincisinin anlasilmasi, üçüncüsünün
sini saglamaktadir. Ilk üç kutsal gerçek, Budda'nin telkininin felsefî yönünü, dolay
ece aydinlara bakan yanini kapsamaktadir. Dördüncü kutsal gerçek ise Buddizm'in ame
at yönünü, halka bakan, kisacasi onu din yapan veçhesini içinde bulundurmaktadir.

Budda, Vedalar'in otoritesini ve Vedik kurban sistemini, kisinin kendine eziyet


vermesini (yoga ve benzeri yollarla), ferdî ruhu, manastir düzeninde kast ayrimini
ddetti; Brahmanlarin ilgi duydugu metafizik meselelerden kaçindi. Ancak genel Hint
inançlari olan karma-tenasuh, feragat yoluyla tenasuhtan kurtulmayi muhafaza etti.

Budda'nin doktrininin felsefi yönü kötümserdi. Çünkü o hayatin tabiî olaylarini bir
ak görüyor ve bundan kurtulusu bütün arzu ve ihtiraslardan uzaklasmaya bagliyordu. B
linda Upanisadlar'da rastlanan hayat görüsünün gelistirilmis bir sekliydi.

Buddizm'in Hindistan'in meshur alti felsefe sisteminden biri olan Samkhya ile or
tak bazi noktalari bulundugundan bu sistemin Bud-dizm'den etkilendigi söylenebiime

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 103/314
5/16/2018 ktedir. Bu felsefî hususlar bir kenara birakilirsa, Buddizm'deki amelî ahlâk, insanl
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

a, hayvanlara, bütün varliklara sevgi ve sefkati ihtiva etmektedir. Iste bir din ola
rak Buddizm'in Brahmanizme karsi orjinalügi burada yatmaktadir. Zira Brah-manlar m
etafizik tartismalar arasinda isin bu yanini unutmuslardir (sonradan "bhakti" har
eketiyle, bu tamamlanmak istendi). Buddizm'in bir dünya dini haline gelmesinde bu
hususun ve Budda'ya olan asiri baglilik sonucu Mahayana hareketinde zamanla, Bud
dizm'in yayildigi çevrelerdeki temayüle göre, Budda bütün heykellerin kirilmasini em
olmasina ragmen, heykelleri yapilip ona tapinilmaya baslamasinin rolü olmustur. Düny
anin üç büyük evrensel dininden önce Buddizm, sonra da Hiristiyanlik, yayilabilmek v
r insanlar tarafidan kabui edilebilmek için, aslî prensiplerinden feragat etmek zoru
nda kalmistir. Bu konuda tek istisna Islâm'dir. Islâm, yayilirken böyle bir fedâkârl

ulunmamis,
olmustur. aksine onun yayilmasi, prensiplerinin siki sikiya korunmasi sayesinde

Buddizm'e felsefi-teolojik bir hareket, bir mezhep, bir tarikat olarak bakanlar b
ulunsa da, bu sistemde bütün bu hususlari akla getirecek noktalarin mevcudiyetiyle
raber, o bir kurucusu, kutsal kitabi, inanç esaslari, ayri cemaati, mabetleri, ken
dine has özellikleriyle daha ziyade bir din olarak nitelendirilmektedir. [146]

C- Budda, Ilk Buddistler ve Konsiller

Buddist literatüre
n sonra da Metteyya göre Budda'dan
(Maitreya) önce 24 Budda
gelecektir. daha
Budda gelmistir.
Tusita O, 25.
cennetinde Budda'dir.
iken, zamani gOn
elince dünyaya geldigi gibi, Metteyya da öyle yapacaktir. Buddist kaynaklarda Budda'
nin dogumundan öncesi, çocukluk ve gençlik yillari, sarayi terki, sonraki zühd hayat
ltinda 7 hafta geçirdigi Incir Agaci (Bo, Bodhi agaci) ve daha sonrasiyla ilgili çok
sayida mitolojik efsaneler yer almaktadir. Budda, Incir Agaci altindaki aydinla
nmaya kadar bir "Bodhisatva"dir (Budda adayi). Onun ilk sakirtleri; beraber züht h
ayatina girdikleri, onun zühdî yasayisi birakmasiyla ondan ayrilan, kendilerine buld
ugu gerçegi ilk va'zettigi, böylece Sangha'ya aldigi bes zahit ve Incir Agaci altind
a ona yiyecek getirip onun doktrinini kabul eden iki tacirdir. Daha sonra basta
toprak sahipleri, ticaret ehli, esnaf olmak üzere yiginla insan, içinde az sayida br
ahman da bulunarak, Buddist oldu.

Bunlardan bazilari
i va'zetmek Sangha'ya kesisOnlar,
üzere görevlendirdi. olarakbukabul edildi.
görevi Budda,
her yerde kesisleri
dolasip doktrin
insanlara kendil
ini tutma, basit ve sade bir yasayis, alçak gönüllülük ögreterek yerine getirecekler
esisler arasinda, ilk bes zahidden Assaji vasitasiyla hakikati ögrenen ve Budda ta
rafindan Sangha'ya alinan Sariputta ve Moggalana da vardi (Bunlar Budda'dan önce öld
er). Yine Budda'nin ölümünde onun da katilabilmesi için cesedin yakilmasi tehir edil
e ilk konsile baskanlik eden, Büyük Kasyapa ile ayni konsilde Vinaya metnini okuyan
Upali; Sangha'nin ilk ve önemli üyelerdendir. Ancak Budda'nin gözde sakirdi, yegeni A
anda idi (Yahudi dininde Hz. Harun'un Hz. Musa'ya, Hiristiyanlik'ta Yuhanna'nin
Hz. Isa'ya, Islâm'da Hz. Ali'nin Hz. Muham-med'e karsi durumu gibi). Ananda, sagli
ginda Budda'ya büyük bir ihtimamla hizmet etmis, onu yine diger bir yegeni olan Dev
atta'nin zehirleme tesebbüsünden kurtarmis, kadinlarin da ayrica Sangha'ya alinmala
konusunda üstadini ikna etmisti.

Budda, Kral Bimbisara'nin destegini kazandi. O, Magadha kralligi sinirlari içinde,


özellikle Rajagaha ve Sravasti etrafinda, geleneksel olarak Kuzeybati Hindistan'a,
Pencap'a kadar uzandigi söylenen alanda 40 seneden fazla dolasti. Ona topraklar,
yapilar bagislandiysa da o, bir yere bagli kalmadi. Bu bagislar arasinda bir kra
l çocugu olan Jeta'nin yagmurlu mevsimlerde kesislerin istirahat ve ikameti için ya
irdigi manastir (vihara) ve tahsis ettigi park en önemlisidir (Sravasti'de). Budda
, hayatinin sonuna kadar va'zetti, ögretti. Anlattiklari genellikle büyük bir sevk
kabul gördü. Zaman zaman ona muhalefet edenler de çikti. Gelenege göre 80 yasini ge
de artik ölecegini, böylece sakirtlerini ve görevini birakacagini anlayan Budda, ber

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 104/314
5/16/2018 erinde Ananda ile Uttar-Pradesth'te Malla'lilarin ülkesinde bulunan Kushinagara'ya
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

gitti. Orada bir sedir hazirlatip basi kuzeye gelecek sekilde sag yani üzerine ya
tti, Ananda ve kesislere son ögüdünü verdi ve tenbihlerde bulundu, son sakirdi Subha
onun telkiniyle Buddist oldu.

Budda, oradaki besyüz sakirdine, telkininde ve Sangha kurallarinda anlamadiklari b


ir sey olup olmadigini sordu. Sorusu üç defa tekrarlandi. Ananda, böyle birsey bulu
igini bildirdi. Budda da orada bulunan besyüz kisinin nihâî kurtulusunun garantili o
ugunu açikladi ve onlara söyle hitap etti: "Kardeslerim, simdi sizden ayrilacagim. H
er sey geçicidir. Kurtulusunuza gayret ediniz". Budda, bu sözleri sonunda nihâi Nir
'ya kavustu. Kasyapa'ntn da beraberinde besyüz sakirtle gelmesi üzerine Budda'nin ce

sedi
r yakildi,
stupa kemikleri
yapi Idi," diger ve kalintilar
parçalar muhafaza
da birer stupaedilip on parçaya
yapilip ayrildi.
koruma altina OradaSon
alindi. bi
raki stupalara bu on merkezden kalinti verildi.

Budda'nin ölümünden hemen sonraki yagmurlu devrede Kasyapa, özellikle Ananda'nin vâ


gu Budda'nin önemli konusmalari_ye Sangha kurallarinin tekrarlandigi Rajagaha (
Magadha kralliginin baskenti) konsiline baskanlik etti. Bu konsile besyüz rahip ka
tildi. Asagi yukari bir yüzyil sonra kesisler arasindaki fikir ayriligi dolayisiyl
a Vesa-li'de ikinci bir konsil toplandi. Bu konsile yediyüz rahip katildi. Ihtilaf
giderildi. Kral Kalasoka himayesinde gerçeklestirilen bu konsilde, ilkinde oldugu
gibi, sutta ve vinaya'nin yeni düzenlemesi yapildi. Üçüncü konsil, M.Ö. IM. Yüzyild
kan bir ihtilaf üzerine, kendisi de bir Buddist olan Imparator Asoka (M.Ö. 273-236)
zamanla toplandi. Bu konsil, bin kesisin katilmasiyla Rajagaha'nin yerini almis
yeni
rafi baskent
tutmadi.Pataliputta'da
O, daha ikinci (Patna) gerçeklesti.
konsil öncesi Asoka
baslamis (Asoka), fikir
doktrindeki bu konsilde bir ta
ayriliginin
yeniden alevlenmesi üzerine, tebaasi arasindaki ahengi saglamak ve mezhep kavgasin
i önlemek için böyle bir konsile destek verdi (Kons-tantin'in Hiristiyan tarihindeki
eri ile karsilastirilabilir).-_KonsiLSonunda-Sthavira denilen eskilerin geleneks
el görüsü tercih edildi. KarsjLgrup Sarvastivadin'ler, asagi Ganj ovasinin kuzeybati
ndan Madhura'ya dogru çekildi. Konsil sonrasi Buddizm, o günün Hindistan'indaki dört
lliktan birisi olan Magadha'dan Hindistan'a yayildi.

Asoka devrinde Magadha, tabiî kaynaklari, madenleri, tarim ve milletlerarasi ticar


etiyle bir imparatorluk haline geldi. Asoka Buddist olmadan önce topraklarini genis
letmek için giristigi savaslardan birinde bu kanli, katliamli zaferlerden igrenmey
e, canlilara karsi acima duymaya basladi. Eslerinden birisinin telkiniyle Buddist
olduktan
iyle sonraadadi.
savasmaya hayatini
O, ülkeler yerine
zaten güney gönüller
uç hariç kazanmaya,
hemen düsmanla
hemen bütün savasmahükmetme
Hindistan'a yerine n
Buddist düsünceleri, unutulmamasi için, Hindistan'in çesitli yerlerinde tas ve kaya
elere yazdirtti.

Böyle güçlü bir imparatorun himayesine kavusmak, Buddizm'e diger din ve mezheplere g
r devlet dini avantaji sagladi. Bununla beraber Asoka onlarin mensuplarina da ho
sgörülü davrandi. Bu devirde Buddizm'in propagandasi sadece bütün Hindistan'da degi
yabanci ülkelere kadar genislik kazandi. Bu faaliyetlerin ilk sonucu Seylan'in Bud
dizm'e kazandirilmasi oldu. Asoka, Seylan'a oglu (veya kardesi) Mahinda'yi gönderm
isti. Bunu Gandhara, Kesmir, Mysore ve zamanla batiya, Ön Asya, Suriye, Misir, Kuz
ey Afrika'ya gönderilen özel görevli kesisler takip etti. Türkistan'a Buddizm'in girm
nin (daha sonra bilinirken) Asoka zamaninda oldugunu ileri sürenler vardir. Ken-di
lerininkini en güvenilir ve Budda'nin telkininin orjinai sekli oldugunu ileri süren
Theravada BuddIzminin (simdi Seylan, Burma, Tayland ve Kamboçya'da) kutsal kitap m
etinlerinde Asoka'nin adi geçmez. Bundan Pali dilindeki kutsal metinlerin (Ti-Pitak
a) daha ?Á???¿???
??????????

???¤?????????????8???'??¶????????????[1]??????$???X?????????arindaki Budda'ya nisbet


edilen cümlelerin bizzat onun sözleri oldugunu kabul etmektedir. Ancak modern dil ç
malari Magadhi ile Pali arasinda önemli farkliliklar bulundugunu dâ ortaya koymustu
Bu konudaki tartismalar Theravada kutsal metinleri olan Tipitaka'nin dilinin Pal

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 105/314
5/16/2018 i olup onun çesitli parçalarinin Hindistan'in degisik bölgelerinden gelmesi dolayisi
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

a farkli mahallî dillerden kelime ve ifadelerin birlestigi, aradan yüzyillar geçtik


sonra da bu sifahi nakillerin yaziya geçirildigini göstermektedir. [147]

D- Hindistan'da Mahayana'mn Dogmasi

Asoka'dan sonra Imparatorluk küçük hükümdarliklara bölündü.

Asoka'nin
yerini ölümünden 100Bu
saglamlastirdi. yilina kadarki
devrede 330 senelik
önce Sung devrede
hanedaninin Buddizm Kuzey
hükümdarlari Hindistan'd
Buddizm'e kars
islarsa da M.Ö. 2. Yüzyilda kuzeybatida Greko-Hint hükümdarlarin himayesiyle Buddizm
landi. Bu hükümdarlardan Menander (Milinda), M.Ö. 100'de, Buddist oldu. O sirada Bud
zm Seylan'da her zaman devam edecek üstünlügünü saglamis ve Hindistan'dan Çin'e dogr
aya baslamisti. Hindistan'da ise öyle bölünmeler ortaya çikmisti ki gelenekçi Buddi
zhebe ayrilmisti. Bu arada kendisine "Büyük Araba" (Mahayana) adini veren ayri bir B
uddist mezhep dogdu. Bu adla insanlarin kurtu-lusundaki cihansümul gayelerini ifad
e eden ve ne zaman dogdugu kesin bilinemeyen (tahminen M.Ö. I. Yüzyil-M.S. I. Yüzyil
rasi) bu mezhebin mensuplari; gelenekçi eski muhafazakâr kanada, içinde Theravadin,
rvastivadin gibi 18 mezhebi bulunduran öncekilere "Hi-nayana" (küçük araba) adini ve
er.

Mahayanacilar;
e kurtulus yolu Hinayana mezheplerinin
gösterdiklerini, belirli,Hinayanacilar
kendilerinin az, sinirli bir alandaki
kadar akil, kimseler
irfan, hik
mete yer vermekle beraber onlardan daha fazla sevgi, sefkat üzerinde durduklarini
açikladilar. Bu yeni mezhebin bir diger özelligi de "Bodhisatva" (Budda adayi) kavra
mina getirdikleri yeni önem ve genislikdi. Onlara göre bütün insanlar, hatta "nefs"e
ip olmayan varliklar bile Budda olabilir, aydinlanmaya ulasabilirdi. Insan hayat
inin en büyük gaye ve ideali bu olmaliydi. Mahayanacilarin bu açiklamalari zamanin a
in kitlesi arasinda tartismalara yol açti. Böylece bu yeni mezhep mensuplari Pali ye
rine Sanskirt dilini kullanmaya mecbur kaldilar. Ancak onlarinki artik bir melez
Sanskrit.Budist Sankskriti idi (Kutsal Kitaplari Tri-pitaka). Mahayana'mn cihansüm
ul ideali, onun yayildigi yerlerdeki yerli dinlerden inanç ve uygulamalar almasina
yol açti. Iste bu etkilenmelerin ilki Hindistan'in kuzeybatisinda ve kuzeyinde Is
kitler (M.Ö. 130'larda), daha sonra Yüecilerle geldi. Yüeciler, Kusan Kralligini kur
lar ve önce
Roma, YunanPencab'i,
etkilerisonra Kuzey girdi.
Buddizm'e Hindistan'i
Aslindaele
bu geçirdiler. Böylece Zerdüstî,
etkiler, Mahayana'nin Hir
dogmasin
a yolaçtigi düsünülebilirse de, en azindan Mahayana'yi yönlendirdi.

Dördüncü Konsil, 120'lerde (128 veya 144) tahta çikan Kusan Imparatoru Kaniska zaman
toplanmistir. Asoka gibi o da Buddizm'i kabul edip desteklemistir. Jalandhar'da
{bazilarina göre Kesmir'de) toplanan bu konsili Theravadinler kabul etmemektedir.
Halbuki Therava-din kesislerin bu konsile katilmadigi yolunda kesin bir bilgi yo
ktur (Bütün Buddist mezhepleri ilk üç konsili kabul ederler. Sonraki konsiller ihtil
dir). Mahayana'nin kopmasiyla Buddizm'in ikiye ayrilmasi Dördüncü Konsil sonrasi olm
tur. Kaniska'nin adi Seylan dinî literatüründe geçmez. Artik Pali metinlerine dayan
i tarz Buddizm I. Yüzyildan itibaren Hindistan'da gözükmedi. Hinduizm'in etkisiyle B
izm'i de etkileyen Bhakti cereyani sonucu Budda, Brahmanlarin Ve-danta sistemind
eki müsahhas ulûhiyetin yerini alarak resmi, heykeli yapilan bir sahsiyete büründürü
celeri buna izin verilmemisti. Kaniska, üzerinde Budda'nin kabartmalari bulunan par
alar bastirdi. Budda, eski brahman inançlarindaki Rama ve Krisna gibi, insan biçimin
de dünyaya gelmis bir tanriya dönüstürüldü. Böylece Budda heykellerinin yapilmasina b

Mahayana Buddizminin yazili metinleri Sanskritçe düzenlendi. Hem Mahayanacilar, hem


de Hinayanacilar eski kutsal metinlerin (ne zaman düzenlendigi kesin olarak biline
mese de M.Ö. I. Yüzyila kadar Seylan'da yazili hale getirildigi anlasiliyor) mevsuki
yetini kabul etmekteydiler. Ancak Hinayanacilar, Mahayanacilarm kutsal metinlerin
i bunlarin eski gelenekte bilinmedigini ileri sürerek kabul etmiyorlardi. Mahayana

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 106/314
5/16/2018 lar da buna kendi kutsal kitaplarindaki Nirvana'ya ulastiracak doktrin yorumuyla
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

ilgili açiklamalarin Hinayananinkini düzenieyenlerce anlasilamadigi, bunlarin son d


erece yüksek gerçekler oldugu; öncekilerinkinin zihnen gelismemis kimseler için muva
hakikattan baska bir sey olmadigini söyleyerek cevap veriyorlardi {Tartismanin ta
fsilati için bkz. L de la Vallee Poussin, "Mahayana", ERE, VIII, 335). [148]

E- Mahayana'nin Hindistan'daki Kollari

I. Yüzyildan
ari baslayarak
içinde kalmis Mahayana Buddizmi
Bati Türkistan'a, diger bir koldan
koldan Kusansizdi.
da Çin'e Imparatorlugunun sinirl
Hindistan'da II. Yü
da Buddist düsüncenin analitik prensiplerinin Mahayana içinde gelistirilmis bir sekl
olan Madhyamika ekolü ortaya çikti. Bu ekolde Buddist mantik analizi en yüksek dorug
a ulasti. Ekolün kuruculari Najarguna ve ögrencisi Aryadeva idi. 226'da Kusan Impara
torlugu yerini küçük beyliklere birakti. Magad-ha, IV. Yüzyilda önemli bir devlet ol
devrede Hinduizm yeniden canlanmaya basladi. Öte yandan suuru gerçek bilmeyen Buddi
st Madhyamika ekolünün asiri zihinciligine karsi Asanga ve kardesi Vasu-bandhu'nun b
slattigi suuru gerçek bilip onu temizleme ve aydinlatma yoluyla manevî hakikati dogr
udan dogruya kavramaya dayanan Yoga-cara (Vijnanavada) ekolü ayni yüzyilda ortaya çi
i. Mahayana'nin Hindistan'da son gelisme merhalesi VIN. Yüzyilda Mantrayana ve daha
sonra Vajrayana ekolleriyle oldu.

Hinduizm, VIII.
çekindikleri vebüyük
iki IX. Yüzyillarda Sankara
filozofun da (788-820)
etkisiyle ve Kumarila
ataga kalkti. gibi Buddistlerin
Yogacara ekolünün önem
meditasyon metot ve disiplinini daha ileri götüren Mantrayana; mantra, yani kutsal i
lâhiler, semboller ve jestlerde odaklasan gayri Buddist elemanlara yer vererek aydi
nlanmayi saglama yolunu tuttu. Kismen karsilastigi kuvvetli muhalefet, kismen de
bozulmaya yüz tutmasi sonucu Buddizm, gittikçe artan bir sekilde Hinduizm'e yaklasm
aya ve itibarini kaybetmeye basladi. 712'de Sind'in, Müslümanlarca alinisi bu gidisi
hizlandirdi. Iste, bu sirada Mant-rayana'ninkine büyülü afsunlari katarak uzak nirv
a hedefinden ziyade zihnî tecrübeyi yogunlastirmayi esas alan ve Dogu Hindistan'da
imdiki Bihar, Orissa, Bengal) gelisen Vajrayana veya Tantra ortaya çikti. Bu, Tant
rik Hinduizmin bir kopyasi idi. Bu sebepie XII. Yüzyildan itibaren ortadan kaybold
u. Bengal'deki Pala hanedani hükümdarlari (800-1050) Buddizm'i korumusken, onlardan
sonraki Sena hükümdarlari Hinduizm'i tuttular. Buddizm, 1200'de Magadria'nin Müslüma
in eline geçisiyle
lkmamisti. Hindistan'dan
XVI. Yüzyilda silinmeye
Bengal'de hâlâ az basladi. Oudh'da
bir taraftari 1220'de
vardi. Aynihenüz ortadan
yüzyil ka
ortalari
Orissa'dan Buddizm çekilmisti. Kesmir'de 1340'da bu dine son verilmisken Nepal'de
o, Hinduizm'e yakinlasarak bozulmus bir sekilde günümüze kadar geldi. [149]

F- Hindistan Disinda Buddizm

Mahayana; Çin'e Chen-yen, Japonya'ya Shingon adlariyla intikal etti. O, günümüze kad
elen sekliyle 9-11. Yüzyillar arasinda Tibet'teydi. O sirada Buddizm, misyoner kes
isler vasitasiyla Deken ve Hint yarimadasinin batisinda yayilmakta idi. Doguda A
soka zamaninda Seylan'a gitmisti. Onun Bengal Körfezinden karsiya Burma'ya, Tayland
'a girmesi milâdin ilk yüzyillarinda Mahayana sekliyle oldu. Sonra Seylan'dan gelen
Theravada Buddizmi buralarda hakim oldu. Thera-vada Buddizmi Hinayana'nin 18 kol
undan günümüze gelen tek eski Buddizm seklidir. Seylan ve Tayland'dan Theravada Budd
mi, Kamboçya ve Laos'a yayilirken; Mahayana Buddizminin de Çin'den Vietnam'a girmesi
13-14. Yüzyillarda oldu. Bu ülkelerde ve digerlerinde Buddizm tarihi, cografî, mill
mahallî sartlara göre sekillendigi gibi iki önemli Buddist mezhep elemanlarinin yer
er kaynastigi da gözden kaçmamaktadir. Hindistan'da Buddizm'in Tantrik veya Vajrayan
a sekli Hindu bhakti ve Tantrik kültlerine yerini birakti; manastirlar ortadan kal
kti, artik kuzeydogudaki küçük bir topluluk disinda 13. yüzyildan itibaren gözükmez

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 107/314
5/16/2018 unla beraber Seylan'in % 6O'i; Burma, Tayland, Laos ve Kamboçya'nin % 9O'i hâlâ Bud
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

tir. Seylan'dan Pali diline dayanan Buddizm'le ilgili bilgiler XIX. Yüzyilda Avrupa
ve Amerika'ya geldi. Böylece basta Ingiltere, Almanya ve Amerika Birlesik Devletl
eri'nde Budda'nin hayati ve doktrinine ilgi artti. Bu ülkelerde bugün, dogudan gelme
kesisler de yasamaktadir. Batida kesis olmayan Buddistler de artmaktadir. Bunlar
dan Sangha'ya alinanlar da vardir. Günümüzde Hindistan'da aydinlar arasinda Hinduizm
en memnuniyetsizlik sonucu bu eski mirasa dönenler oldugu gibi, kast disi kimseler
n Buddizm'e girmis ayri bir topluluk da bulunmaktadir. [150]

G- Çin Buddizmi

Çin, Tibet ve Japon Buddizminin herbirinin kendine mahsus özellikleri ve Hint Buddiz
minden farkli yanlan vardir. Bununla beraber üçünde de en bariz ortak yan Mahayanist
lmaktir. I. Yüzyildan itibaren merkezî Asya Ipek Yolu boyunca Çin'e kadar gelen Bud
, Han Hanedani'nin sonunda (tan. 220) daginik yabanci gruplarina münhasir kalmisti
. Bununla beraber onun II. Yüzyihn ortalarinda saray çevrelerini etkiledigi de kayde
dilmistir. Bu konuda Buddistlerin ilk yardimcilari Taoist bilginler oldu. Buddis
t fikirleri tercüme etmek için Taoist deyimler kullanildi. Böylece iki din arasindak
benzerlikler ortaya çikti. Han hanedaninin yikilmasi sonucu Kuzey Çin'i isgal eden
i olmayan halklara 300 senelik hakimiyetleri sirasinda Mahayanaci kesisler siyasî,
askerî islerde danismanlik yaptilar. Onlar sihirbazlikta da büyük söhret kazandila
dist
. vaizler, özellikle Fo T'u-teng (ö. 349) hemen hemen bütün Kuzey Çin'i inançlari

O sirada meshur bir tercüme ekolü Kumarajiva'nm (344-413) baskanliginda baskent Ch'a
ng-an'da çalismakta idi. Böylece Çin bilginleri irsat ediliyordu. Fa Hsien adli mes
n seyyahi, 399'da, Hindistan'a gitmek ve oradaki ziyaret yerlerini görmek üzere Ch'
g-an'dan yola çikti. Alti senelik yolculuktan sonra alti sene de Hindistan'da gezme
k, çesitli ekollerin kutsal kitaplarini toplamak ve kopya etmek için harcadi; 414'te
dönüsünde Buddist kutsal kitaplarini tercümeye basladi; ayrica meshur seyahat hatir
ini kaleme aldi. IV. Yüzyilda tahsilli ve zengin kimseler Sangha'yi himayeleri alt
ina alip tercüme masraflarini üstlendiler, manastir ve ma'betler kurdular, Buddizm'i
n bes ahlâk kaidesini benimsediler.

Güney Çin'de
ayanist iki
Dhyana temayül
Ekolü; gelisti:
nihâi hakikgjZihni kontrol ihtirasi
meseleleriyle bastirmayi
ilgilenen, esas
Mahayana edinen özde
sutra'larina
yanan, Sangha ile aydinlar arasindaki irtibati saglayan Prajna Ekolü. Bu devrede T
ao An (312-385), Hui Yuan (344-416) ve Tao Sheng (360-434) gibi yetiskin sahsiy
etlerin etkisiyle büyük manastirlar yapildi, Vinaya kaideleri tercüme edildi ve Maha
na'nin spekülatif fikirleri yayildi. Böyle büyük Çinli üstadlarin eserlerinden Sui v
hanedanlarinin ayri,Mahaya-nist ekolleri içinde gelisen fikirleri ögrenebilmekteyiz.
Konfüçyüsçü ve Taoist klasiklerle Mahayanist eserlerdeki fikir ve telkinler birlesi
aya ayri bir Çin buddist gelenegi çikti. Iste bu gelenek içinde T'ien T'ai, Temiz Ül
Cennet), Hua Yen ve Ch'an ekolleri gelisti.

Bunlardan T'ien T'ai, T'ang Hanedani zamaninda, Chih K'ai (538-597) tarafindan gün
eydogu Çin'deki T'ienT'ai dagindaki meshur manastirda ortaya atildi. Chih, Hintli
Najarguna'ya dayanmaktaydi. O, bütünlük fikrine önem verdi. Bütün ve parçalari özdes
e bütün Buddalar, bir kum tanesinde mevcut idiler. Mutlak Akil, âlemi onun mükemmell
içinde kucaklamaktaydi. Özde ikisi ayni Idi; ancak görevde farkli idiler. Bu ekolde
nin pratik ifadesi zihni bir yere toplama ve her seyin içyüzünü kavrama yoluyla man
n ve hikmete baglanmistir. Ekol, sadece Çin'de degil, IV. Yüzyilda Buddizm'e kapisin
i aralayan Kore'nin güneyinde de tutunmus, IX. Yüzyilin ilk yarisinda da Japonya'ya
"TendaI" adiyla geçmistir.

Temiz Ülke (ChIng Tu) ekolü, muhtemelen Çin'de en eski Ma-hayana toplulugudur. "Beya
Lotus" adi altinda Hui Yüan tarafindan kuruldugu sanilan ekolün adi sonraki

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 108/314
5/16/2018 takipçilerinden bir grup tarafindan simdiki haline döndürülmüstür. Ekolün temel f
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

ihni, kisiye sonsuz inayet, güç, fazilet verebilecek olan Budda ve Bodisat-va'lara d
dürerek onlarin yardimini kazanmaktir. Ekolün dayandigi sutra'da, askin (transandant
al) Budda için Amitabha (ezeli isik) deyimi kullanilmaktadir. Iste kisi kurtulusa
ulasmak için ona böyle bir cenneti verecek olan Amitabha Budda'ya (Japonya'da Amida)
kendisini adamaktadir. Cennete hükmeden ezelî Budda'ya iki BodIsatva (Budda olmay
r merhale kalmis semavi varliklar), Kuan-Yin ve Ta Shih Chih yardim etmektedir.
Bunlardan Kuan-Yin (aglamayi isiten) adina Çin'de tapinaklar yapilarak kadin ve çocu
klari koruduguna inanilan bu Botisat-va'ya büyük alaka gösterildi. Onu Taoistlerin a
tanriçalarindan ayirmak imkansizdi. Bu Temiz Ülke Ekolünü (Ching T'u) en iyi dile g
n Shan-tao (613-681) oldu.

Hua Yen Ekolü, ilk iki ekol Hintli Najarguna'ya dayanirken, yerli Çin düsüncesini gö
si bakimindan önemli sayilan bir harekettir. Diger Buddist ekoller (meselâ Ch'an) va
r olan da, olmayan da hayaldir derken bu ekol, hedefte cihansümul ve bütün fenomenal
ezahürlerin temeli olan sürekli sabit bir zihin telkin etmektedir. Ekolün ilk üstadi
shun (557-640), en iyi açiklayani ise Fa-tsang'dir (643-712).

Ch'an Ekolü, Çin zekâsinin orjinal bir mahsulüdür. Ch'an, Sans-kritçe "dhyana"dan çi
ekol, Meditasyon Ekolü diye bilinmektedir. Ekolün gayesi, ikilik sözkonusu olmayan
varlik halinde afakî ve enfusînin üzerine çikarak hakikati birden kavramaktir. Ch'a
ek hakikatin felsefî veya dinî düsünce, meditasyon veya âyin, büyü uygulamasi ile
Budda hikmeti oldugunu telkin etti. O ögrenilemez, kitaplardan veya mürsitlerden al
inamazdi. Ch'an, düsünce ve mantikî idrakin durdugu anda ortaya çtkan bir manevî ayd
ayi
yla esas edindi. Her
benzerlikleri sey Budda
vardi. aklinin
Daha önce bir egzersizlerinden
dhyana tezahürü idi. Ch'an'in Tibetolsa
bahsedenler Mahamudra'si
da eko
lün baslangici Bodhidhar-ma'ya (470-543) dayandirildi. O, 520'de Çin'e geldigi kabul
edilen Hintli bir kesis idi. Ekole hizmet eden üstadlar arasinda temel metni yaza
n Hui Neng (ö. 713) sonrasinda meditasyon salonu bütün Ch'an manastirlarina girdi.
n yaninda kesis olmayan bütün Buddist erkek ve kadinlarin evlerinde meditasyon yapma
lari tesvik edildi. Ch'an ekolü Sung Hanedaninin Yeni Konfüçyüsçü hareketini etkiled
, Japon Zen'iyle bu ülkenin medeniyetinde unutulmayacak izler birakti.

Çin'de, 420'de, 1786 ma'bet ve 24.000 erkek ve kadin kesis vardi. Buddizm'in gitt
ikçe gelisen gücü, sarayi etkilemesi, kesis hayatinin Konfüçyüsçü aile ve ahlâk te
rsan doktriner veçhesi tenkitlerin çogalmasina yol açti ve arkasindan siddetle enge
yi getirdi. Tang Hanedani devresi (618-907), Buddizm'in Çin'de en olgunluga ulasti
gi
de yillar da olsa
bu hanedan ilk imparator^Kao
Buddizm'e Tsu
mültefit idi. Buile baski basladi.
devrede Orta AsyaBununla beraberile
ve Hindistan genel
baglant
ilar olusturuldu. Çin'e birçok yabanci getirtildi. Meshur Çinli bilgin ve seyyah Hs
ang (Chuang) (tan. 596-664), Orta Asya yoluyla Hindistan'a gitmek üzere, 629'da yo
la çikti. 645'de geri <löndü. Hindistan'da 10 yil boyunca seyahat etti ve geri döndü
tirdigi çogu Yogacara ekolüne ait eserleri, imparatorun himayesinde, hayatinin sonu
kadar tercüme etmeye çalisti. IX. Yüzyilda Çin Buddizmi zirvesine ulasti. Manastir
tinin refahi, itibari, Ihtisami arkasindan fesat getirdi. Imparator Wu-Tsung, 84
5'te görülmedik bir zulüm baslatti, 4000 ma'bede el kondu veya tahrip edildi, 250.0
rkek veya kadin kesis tekrar dünyevî hayata döndürüldü. Buddist sanat eserleri ve ki
yakildi. Tang Hanedani zamaninda 8-10 Buddist ekol parlamisti; ancak Sung haneda
ni zamaninda Temiz ülke ve Ch'an ekolleri faaliyetlerini devam ettirebildi.

Mogol Yüan Hanedani, 1280-1368 tarihleri arasinda hükmederken Çin'de, Tibet veya Lam
Buddizmi önde gelen dindi. Mahayana'nin bir uzantisi olan Lamaizm, Mogolistan'da X
VI. Yüzyila kadar sathi ölçüde, sonra siyasî otorite olarak, 1920'ye kadar hükmetmis
onra ise Sovyetler Birligi içindeki bir halk cumhuriyeti hüviyetiyle dine karsi kamp
anya sonucu rahipler baska mesleklere yönlendirilmis, rahip sayisi 100.000'den 200
'e indirilmis, manastirlar devlet kontrolü altina girmis, Buddizm'in etkisi süratle
azalmistir.

Çin'de son yedi yüzyilda, manastirlarda züht hayati yasayan kesislerden ayri Buddizm
içinde Buddist, Taoist elemanlar birbirine karismis bir halk dini tarafindan yutul

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 109/314
5/16/2018 mustur. Aydinlar, halk kitlelerinin bu dini telakkilerine pek karismamis; ancak
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

onlari bir hurafe yigini olarak hakir görmüslerdir. XIX. yüzyilin sonlari XX. Yüzyi
slarinda özellikle T'ai Hsü (1890-1947) ile Çin Buddizmi bir zihni uyanis ve ahlâkî d
s yasamistir. Fakat komünizm ve Mao tse Tsung ile o, yine bulutlarin arkasina girm
istir. [151]

H- Burma Buddizmi

Burma Buddizmi
renler Güneydogu olusmus
ve girmeyenlerden Asya'da,iki
diger yerlerde
veçhe oldugu
arzeder. gibi,
Bu iki manastir
veçhe hayatina
biri digeri gi
olmaksi
zin düsünülemeyecek bir iliski içindedir. Burma'da, Theravada disinda, az sayida tec
edilmis Ma-hayana manastirlari vardir. Mahayana'nin mensuplari kuzeydeki daglik
bölge ve dogu Burma Shan eyaletlerinde yasayan mahallî Gurka ve Rangoon'daki Çin top
luklarindandir.

Buddizm, Burma'ya III. Yüzyilda geldi. Burma'da, önce Sarvasti-vada ve Mahayana, San
skritçe'ye dayanan Buddizm vardi; daha sonra Pali Buddizmi yerlesti. VII. Yüzyildan
itibaren hem Theravada hem de Sarvastivada mensuplarinin Burma'da bulundugu Çi
nli seyyahlarin kayitlarindan anlasilmaktadir. Mahayana Buddizminin Asagi Bu
rma'da VIII-IX yüzyillarda bulundugu görülmektedir. Özellikle Prome'deki bu tip Budd
oraya Kuzeydogu Hindistan'daki Ben-gal'den gelmistir. Çok geçmeden bu Buddizm Hindi
stan'daki
da Tantrikgelismeyi
Buddizmintakip ederek
bozulmus birTantrik yapiyaMon'lar,
sekli vardi. ulasti. Güneydogu
Yukari Burma'da XI.yerlest
Burma'da Yüzyil
iklerinde artik Burma kralliginda merkezî nehir etrafinda yasayanlara günümüz
dar gelecek Theravada Buddizmini getirdiler.

Bu Theravada Budizmi ile yerli mahallî inançlarin zaman içindeki karisimi Burma Budd
mini olusturdu. Bu noktada Burma'nin diger Theravada ülkeleri özellikle Seylan ile
tibati oldu. XIX. Yüzyildaki Britanya istilâsi Burma'daki Sangha teskilâtinin gelene
el yapisina zarar verdi. Burma 1947'de istiklâlini kazaninca Sangha eski itibarini
kazandi. 1956'da Budda'nin nirvana'ya kavusmasinin 2500. yildönümü Ran-goon disinda
l olarak halkin yardimlariyla hazirlanmis bir magara salonunda Tipitaka'nin bütün m
ninin okunmasi ve gözden geçirilmesiyle gerçeklestirilen bir Buddist konsiliyle kutl
di. 1961'de Rangoon Parlamentosunda, nüfusun % 20'sini olusturan Buddist olmayan ha
lktan
karar bir ayrim
1962'de ortayaNe
general çikarmamak üzere Buddizmi
VVin'in askeri resmî
hükümetince din kilan bir
feshedilmisse de karar alindi. Bu
bu bagimsizlik
devresinde Burma'da Buddizm himaye edilmistir.

Burma'da manastirlar, halkin moral ve egitim islerinde yardimci olmaktadir. Krall


ar tarafindan yaptirilan pagodalar {tapinak gibi kutsal yer) dikkat çekicidir. Birço
k sehir ve kasabalarda kesis olmayanlar da manastirlara baglidir. Halk tarafinda
n hibe edilmis altin yapraklarla kapli Rangoon Shwe Dagon Pagoda'si Mandalay'dak
iler gibi ziyaret yeridir. Senlik günleri, büyük insan kitleleri buralarda toplanmak
dir. [152]

I- Seylan Buddizmi

Seylan Buddizmi eski Buddizm'in önemli bir merkezidir. V. Yüzyilda Pali dilinde yazi
lmis bir vekayinameye göre Budda Seylan'a üç defa gelmistir. Bir defasinda o Sumanak
a tepesine çikmis ve orada ayak izi kalmistir. Burasi simdi "Adem zirvesi" diye bi
linmektedir. Bu rivayetin tarihî bir dayanagi bulunmasa da bu yer, simdi önemli ziya
ret merkezlerinden birisidir.

Seylan'da halk, bu adanin Budda'nin telkinatinin muhafizi olduguna inanmaktadir.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 110/314
5/16/2018 Asoka zamaninda Seylan krali Buddizm'i kabul edince baskent Anuradhapura'da bir
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

"vihara" (manastir) açtirmistir. Bu vihara'nin ilk sakinleri, Asoka'nin oglu Mahi


nda ile beraber oraya gelen sangha üyesi kesislerdir (bhikku). Seylan'da uzun asirl
ar basta gelen mezhebin ilk müjdecileri bunlardir.

Hindistan'dan V. Yüzyilda gelip bu Mahavihara cemaatinin bir üyesi olan Buddhaghos


a, Tripitaka üzerine yazilmis Sinhalese serhlerini Pali dilinde yeniden kaleme
aldi, ayrica Buddist telkinatin genis bir özetini yapti. Bu iki eser Seylan Thera
vada geleneginin gelismesinde önemli katkida bulundu. Seylan'a BuddIzm'in gelisind
en 1815'deki Ingiliz isgaline kadarki devrede ülkeyi idare edenin Buddist olmasi i
stendi. Miladin ilk yüzyilinda yasamis bir kralin Mahavihara'ya degil, münferit

kesislere hediye vermesi Abhayagiri mezhebini dogurdu.


Telkin ve manastir düzeninde farkli bir özellige sahip olmasa da bu yeni mezhep, dis
etkilerin odagi oldu. Önceki Mahavihara'nin kesisleri, Theravada gelenekçiliginin k
oruyucu bekçileri olarak, Abhayagiri dogmadan önce, Theravada kutsal metinleri olan
ipitaka'yi I. Yüzyilda yazili hale getirdi. Yeni mezhep, Abhayagiri mensuplari, he
m Theravada, hem de Mahayana telkinatini Inceleyerek disa açik bir yol takip etti.
Daha sonra bir üçüncü mezhep, Jetaana da bir önceki mezhebin yolunu tuttu.

Sonraki yüzyillarda bu üç mezhep Seylan'daki Sangha'nin temelini olusturdu. Bu yüzy


a Güney Hindistan ve Hindu etkisi giderek artti ve bu etki, 11-12 Yüzyillarda Visnu,
Siva gibi Hint tanrilarina tapinaklar yapilmaya kadar vardi. Bununla beraber yi
ne 11. Yüzyildaki millî uyanis sonucu Buddizm yeniden güç kazandi. Theravada gelenek

ealtinda
ilgili mezhepler
Abhayagiribirlestirildi. Hint Buddistlerinden
kesisleri nezaretinde baslamis kültsaglanan Budda'nin
bu devrede yenidendisiyl
canland
irildi. Buna diger bir yadigâr, Budda'nin sadaka kâsesi de eklendi (simdi bu kâse k
tir). Portekizliler 16. Yüzyilda baskenti alip bu disi ortadan kaldirdiklarini ile
ri sürmüslerse de yerli halk onun taklit olduguna, esas yadigarin hâlâ Kandy'de mevc
ulunduguna inanmaktadir.

Seylan'da halk kesislerin yasadigi vihara'lari kutsal ziyaret yeri olarak görürler.
Ilk vihara'lar, içinde bir yadigarin gömülü oldugu daga-ba'lar (pagoda) ve bir de "B
acf'ndan olusan bir bütündür. Simdi Anuradhapura'daki Bo Agaci'nin Budda'nin altinda
lhama kavustugu Gaya'daki agaçdan kesildigi ve Mahinda'nin kizkardesi tarafindan S
eylan'a getirildigi söylenmektedir. IV. Yüzyildan bu yana Budda'nin heykellerinin
ugu yerler, dagaba ve bo agaçlariyla birlikte bugün de Seylan'daki vihara'larin degi
smez özellikleri
len Hint olmustur.
tanrilarinin Ayrica
putlari vihara'lara
da girmis, 12. Yüzyildan
15. Yüzyildan itibaren
itibaren "Devalaya"
de onlar deni
ayni yapi
da, ayri bir bölümde yer almistir.

Sangha, Portekiz, Hollanda ve Ingiliz istilâsi sirasinda geri planda kalmisken 19.
Yüzyilin sonlarina dogru güç kazanmistir. Zamanla iki Buddist üniversite (Vidyalanka
Vidyodaya) kurulmustur. 1947'den bu yana Buddizm'in gelismesiyle millî kalkinma at
basi sürdürülmektedir. [153]

J- Tayland Buddizmi

Tayland Buddizmi, Vietnam disinda diger Güneydogu Asya ülkelerindeki gibi Theravada
mezhebindedir. Taylandlilarin % 94'ü Buddisttir. Tayland'da Buddizm'in tarihçesi 6.
Yüzyila dayanmaktadir. Merkezi asagi Burma'da olan Mon kralliginin bir bölümü olan T
nd'in güneyinde önce Hinayana hakimdi. 8-13. Yüzyillar arasi bölgede Mahayana önde
zhepti. Kimerlerin ülkenin büyük bir kisimini ele geçirmesi sonucu 11-14. Yüzyillar
da onlarin Hindu gelenegi üstünlük kazandi. 14. Yüzyilda Çinlilerle yakinliklari bil
aylarin millî tarihi basladi. Bu yüzyilda Seylan'a giden Siyamli kesisler dönüslerin
ayland'da kaldilar ve oradaki yeni Buddist gelismeleri yaydilar. Bu zamandan itib
aren Tayland'da Theravada Buddizmi hakim oldu. Hanedan ve baskent degisiklikleri,

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 111/314
5/16/2018 disaridan gelen isgaller akabinde 1851'de tahta çikip 17 sene hükmeden Mongkut, bir
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Buddist kesis olarak modern Tayland'in temellerini atti ve Buddizm'de reform say
ilabilecek Sangha teskilatiyla ilgili yenilikler yapti. Onun yaptiklari simdiki
Tay Buddizmi üzerinde derin izler birakti. Oglu da babasinin yolunda gitti. Modernl
estirme çabalari yaninda, Tipitaka'yi Tay nitelikleri içinde, fakat Avrupâî ciltler
nde bastirmasi dikkat çekicidir. II. Dünya Savasi'ndan bu yana gittikçe artarak Tayl
d'in sehir bölgelerinde bati etkisi kendisini göstermekteyse de sehir disi bölgelerd
Buddizm kültür, inanç ve gelenekleri de agirligini belli etmektedir.

Vietnam, 939'a kadar 1000 yillik bir süre Çin Imparatorlugunun bir eyaleti olarak ka
ldi. Bu sürede Çin'den her hususta, bu arada dinî bakimindan da etkilendi. Bugün de V

nam'da Buddizm, Taoizm bu etkilenme sonucu hâlâ ayaktadir. [154]

K- Japon Buddizmi

Buddizm'in Çin yoluyla VI. Yüzyilda ulastigi Japonya, bu dinle ilgili gelismeler ba
mindan önem tasimaktadir. Buddizm kozmoloji ve eskatolojisi, ayrintili manevî disipl
in ve yetistirme sistemleri, teskilâtli rahip tesekkülleriyle Japon halkinin hayatin
da baslica dinî güç haline geldi. Felsefî düsünceyi kamçiladi, sanat ve edebiyati, ö
etik duygulari etkiledi. Bu din, bir halk dini olarak bir yandan ölü ayinleri getir
ken, diger yandan dünyevî çikarlar için büyüsel ve tabiatüstü yardim iddiasinda da b
ddist
di. Jodo ve Shingon mezhepleri Japonya'da dogdu ve Amida Budda inancini köklestir

Bunlardan Jodo; Honen tarafindan 1175'de kuruldu, Shinran {tah. 1173-1263) taraf
indan da gelistirildi. Çinlilerin "Temiz Ülke" (Ching T'u) ekolünün Japonca karsilig
an Jodo'ya göre Budda ezeli nur, çok merhamet, hikmet, sevgi sahibi bir varlik olara
k sunuldu ve bu mezhep, iman ve inayet ile kurtulusu telkin ederek, Japonya'da B
uddizm'in en popüier sekli haline geldi. Amida, Japon Buddizminde askin (transanda
ntal) Budda için kullanilan bir addir. Hindistan'daki Mahaya-na'da bu askin Budda,
ezelî Hayat ve ezelî Nur olarak bilinmektedir. Amida'nin, kullarini saadet ülkesi c
nete gönderecegine inanilmaktadir. Kurtulus için en kolay yol olarak görülen, Jodo'n
aponya'da birbirinden az farkli dört kolu vardir: Jodo (1970'lere dogru taraftan 4
milyon kisi), Shinshu (13 milyon), Yuzunembutsu ve Ji ((taraftarlari fazla degil)
. Bunlardan
smistir. O, halkin enkisvelerini
manastir çok tuttugu atmis,
Shinshudur ve 1173-1263
evlenme tarihleri
ve aile hayatinin arasindaenge
kurtulusa yerle
l olmayacagini ileri sürmüstür.

Jodo'dan daha da önce, tahminen 806'da, Kobo Daishi (774-835) tarafindan kurulan d
iger bir Japon Buddist mezhebi mistik ve uzlastirmaci (sinkretist)yapili Shingon
'dur. Birçok dinlerin tanri ve melekleri Shingon'da (Çincesi "Chen Yen": dogru söz)
du bütün âlemi kusatan Budda'nin tezahürleri olarak görülmektedir. Bu mezhepte âlemi
görülebilir ve kavranilabilir sekilde takdim edilmeye ve sembollendirilmeye çalisilm
tir. Kobo Daishi (Kukai), Çin'de kendini yetistirmistir ve Japonya'da panteist ve
mistik yapili, Tantrik mezhebini telkin etmistir. Ona göre âlem, Budda'nin dista tez
ahür etmis seklidir. Onun gerçek vücudu birbirini tamamlayan iki parçadan olusmustur
hnî, maddî. O, Hinduizm, Konfüçyüsçülük, Taoizm ve diger Buddist mezhepleri de içine
e mezhepleri 10 gelisme derecesi içinde görmüstür. Bu piramitte en üstte Buddaligin b
ddesligi gerçeklesmis Shingon'un mistik panteizmi bulunmaktadir. Onun uzlastir
maci tutumu Ryobu Sinto'nun ortaya çikmasini saglamistir. Böylece ortaçag Japonyas
a XII. Yüzyilda baslayan ve XIII. Yüzyilda en canli devresini yasayan Buddizm'd
en etkilenmis Sinto kendini göstermistir. Birlesik Sinto-Buddist kutsal yerlerinde
her iki dinin rahiplerinin birbiriyle kaynastigi, Sinto kutsal yerlerinde Buddist
ayinlerin icra edildigi görülmüstür. Böylece Sinto felsefî bakisi ve ahlâkî muhtev
kle beraber tek basina Sinto taraftarlari bu gidise siddetle karsi çikmislardir.
Böylece Meiji devrinin baslarinda bu kaynasma bozulmus ve ondan sonra da doktrin
ve tören olarak bir daha görülmemistir.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 112/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Kobo Daishi gibi Hei devrinin diger meshur sahsiyeti, Japon Buddist ekolü Tendai'y
i kuran Dengyo Daishi'dir (767-822). Çin'de T'ien T'ai idealist telkinatini ögrendik
ten sonra Dengyo Daishi (Saicho), Japonya'ya döndü ve Tendai'yi kurdu. Tendai, Japon
Buddizminin birlestirici gücü oldu. Tendai'nin esasi, bütün sirlar, faziletler ve h
in bir kimsenin kendi suurunda Buddaligi gerçeklestirebilmesi için olduguna dayanmak
tadir. Dengyo Daishi, kurtulus ve Buddaligi kazanmanin en genel gaye oldugunu açikl
adi. O, Hiei Daginda (Kyoto yakinlarinda), büyük bir Tendai merkezi olarak, asirlarc
a devam edecek bir manastir kurdu, Shingon ile birlikte Tendai, Japonya'da dinî in
anç ve felsefî düsüncenin itici gücü oldu.

Çin'de
ist 'Ch'an"
ekolleri diye parladi
içinde bilinen,ve
Japonya'da Zen adinikalmayip
sadece Japonya'da alan Bud-dizm'in bir sekfi,
bütün dünyaya Budd
yayildi. Bu
li ve etkili mezhep, bir iç tecrübeyi gelistirme yoluyla hakikatin dogrudan ve mist
ik olarak kazanilmasina dayanir. Zen Buddizm, kutsal metinlere, söz ve kavramlara,
onlara dayanan yorumlamalara degil, Buddizm'in esas öz ve ruhunu aksettirdigini idd
ia ettigi kendi telkinatina önem verir. O, derûni manevî aydinlanmayi gerçeklestirme
isir. Bunun için, insanin cehaleti dolayisiyla gerçeklestiremedigi Budda tabiatinin
itratinin temel tasi oldugunu iddia ederek meditasyon veya murakabe uygulamalari
ni tesvik eder. Zen, en güzel sanat ve edebiyat eserlerinin ilhamini vererek Japon
kültürünün üzerinde büyük ve derin bir etki birakti. Zen'in prensipleri "Judo" ve "K
iç oyunu) askerî sanatlarina, çay törenlerine, çiçek tanzimi, çiçek bahçesi peyzaji
gulandi. Zen manastirlari sessizlik, düzen, temizlik ve titiz dinî disiplinleriy-le
ikkat çekicidir. Kesislerin hayati meditasyon, ibadet ve faal el isleriyle geçer. Zü
uygulamalari
kendini için
idrak ve büyük
Budda bir tesvik
tabiati söz konusu
esit sekilde degildir. Pratik islerde ve meditasyo
bulunur.

Zen Buddizmin Japonya'da birkaç kolu vardir. Bunlardan Soto, Çin'de Tung-shan{807-86
9) ve Ts'ao-shan (840-901) tarafindan kuruldu. Baslica felsefesi Mutlak ile nisbîni
n fenomenal bakimdan birligi idi.

Egitim, meditasyonda bagdas kurup oturarak konsantre olmak, bes merhale sistemi
(gerçek nefsi tanimaktan, mutlak gerçekle tam birligin gerçeklesmesine kadar) bu tar
n esaslarini olusturuyordu. Gerçek irfana kavusma sessiz aydinlanma ile gerçeklesec
ine inaniliyordu. Japonya'ya bu hareketi getiren Dogen (1200-1253), halka mâleden K
ei-zan (1268-1325) oldu. Dogen, 23 yasinda Çin'e gitti, 1227'de aydinl
anmayi kazanmis olarak Japonya'ya geri döndü. Ilk müstakil Zen manastiri 1236'da onu
ayak
tin, olmasiyla kuruldu. O, insan
ego'nun tasfiyesiyle, kötüvearzularin
bütün seylerin özünün Budda
giderilmesiyle fitrati tam
ve kendine oldugunu; bu
hakim olm
la gerçaklesecegini telkin ederek bu manastirda kesis olan, olmayan kimseleri yesti
stirdi. O, meditasyonda bagdas kurup oturma ve beli dik tutma tarzinda "Zazen" u
ygulamasini destekledi. Zazen tekniginde zihin bütün alakalarindan, arzu, fikir ve h
lerinden arindirilmak yo-luyle nefes almanin düzenlenmesi, böylece "satori" denilen
büyük haz ve sekînete ulasma hedefi Zen meditasyon geleneginin gayesidir. Sa-toride
dda adayi, kendi Budda fitratini esas hikmet görerek zihnî bir ayrima gitmeksizin, B
udda zihninin suuruna, saf suur olarak, varmak ister. Bu tecrübe, zihnî veya duygusa
l olarak nitelendirilirse satori olmaz. Satori, tarif ve tasvirin ötesinde bir tec
rübedir. Temelde o, insanin, bedenindeki suursuz güçlerden hürriyetini kazanarak, ma
lüge kavusmasidir. Iste Dogen, Zazen'de Buddizm'in ana prensibinin bulundugu, Budda
fitratinin böyle çiçeklenecegini savundu. Felsefî yönden onun monistik panteizmi;
nligi bir kenara iterek, Mutlakla fenomenal âlemin denklenmesine dayaniyordu. Dogen
, diger Zen üstadlarinin aksine, sutra'larin okunmasini Buddist kutsal nesnelere
tazim gösterilmesini savundu. Öte yandan o, Zen üstadlarinin sakirtlerine,
hni hürriyeti kazanmak ve "satori"yi bir anda gerçeklestirmek için verdikleri egzers
leri (koan) ikinci dereceden buldu. O, Buddizm'in kollara ayrilmasina ve bu arad
a Soto'nun da bir mezhep olarak ortaya çikmasina karsi idi. Bununla beraber Eiheij
i Tapinaginda (Echizen eyaletinde) Soto telkinleri günümüze kadar sürüp geldi.

Zen mezhebinin diger bir kolu da Rinzai'dir. Bu mezhep Çin Bud-distlerinden Lin Ch
i veya l-hsüan (ö. 867) tarafindan kuruldu ve Eisai (1141-1215) tarafindan da Japony

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 113/314
5/16/2018 a'ya sokuldu. Rinzai, Soto'dan ani aydinlanma kazanmada alisilmisin disinda vasi
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

ta kullanmasiyla ayrildi. Bu farkliliklar; vurma ve haykirma, anlasilmaz söz ve pa


radokslar kullanmak, sakirtlere egzersiz vermek gibi seyler idi. Eisai (Zencho Ko
kus-hi), iki defa Çin'e gitti, orada Lin-Chi mezhebinde aydinlanmaya ulasti. Japon
ya'da ilk Rinzai tapinagini 1191'de kurdu. Zen gelenegini Kama-kura'ya soktu. Di
nî hamiyet ve millî ideali birlestiren, yorumlar yapti. Zen meditasyonunu açikladi v
Zen'In müstakil bir ekol olarak bilinmesini, taninmasini sagladi. Çayi Japonya'ya i
getiren o olmasa da, Japon çay kültürünün babasi olarak telakki edildi. Rinzai tapin
i kültür ve sanat merkezleri oldu. RinzaI'yi yenilestiren büyük Zen üstadi Hakuin (1
68), Dogen gibi bir üne sahip oldu. O, 24 yasinda aydinlanmaya ulasmisti. 1716'da
artik Tokugavva devrinde en güçlü Buddist merkez olarak Shoinji tapinaginda sürekli

ak üzere
elerle yerlesti.
içten Hakuin'in Zen birlesti.
sanat kabiliyetleri çevresindeO,aydinlanma, kuvvetlikolay
Amida geleneginin vecd tarzini
ve mistik tecr
kötüle
ve Zen meditasyonunun mukayese kabul etmez gücünü ve "koan" egzersizlerini savundu.
nun mistik tecrübesi üç deyimle özetlenebilir: Büyük Süphe, Büyük Aydinlanma, Büyük

Üçüncü bir Zen Buddist kol da Obaku'dur. Kurucusu Ingen'dir (1592-1673). Ingen, 60 y
i geçmisken devamli davetler sonucu Çin'den 20 sakirdiyle birlikte Japonya'ya geldi.
Digerleri gibi Obaku da Çin kaynaklidir. Obaku, XVII. Yüzyilda sür'atle yayildi. Zü
ygulamalari dolayisiyla Rinzai'den biraz ayrilmakta olan Obaku, ani
aydinlanmanin üstün inayete dayandigini, daha az kabiliyetli olanlar için tedrîcî y
aha uygun düsecegini telkin etti. Ani Satori'ye ulasmak için zazen ve koan, tedrici
yoldan aydinlanmak için de Amida Budda'nin adini herkesin onun cennetinde dogacagi
na inanarak, devamli tekrarlamasina agirlik verir. Amida, bir kimsenin zihninin d
isinda varligi
. Çin etkisi bulunmayan,
Obaku'nun her mimarisi
tapinak duygulu varliktaki Budda ruhu kendini
ve dini törenlerinde olarak kabul edilir
aksettirir.

Japonya'da Buddist kesislerin gayretiyle son 1000 yili askin bir süre içinde eski ye
rli din Sinto, Buddizm'in içinde eridi. Bu iki dinin iliskileri büyük degismeler geç
. Önceleri karsilikli hosgörü içinde baslayan iliskiler, XVII. Yüzyildan itibaren
nizm ve yabanci düsmanligi sonucu Sinto'yu canlandirdi ve onun millî inanç haline ge
sine yol açti. Buddizm baski gördü. Buddist rahip zümresi sikici sinirlamalara maruz
di. Bu arada belirtilmelidir ki Hiristiyanligin Japonya'ya girmesinde Buddizm'e n
efret duyan Sogun Nobunaga'nin büyük rolü olmustu. Bugün Japonya'da materyalist fiki
, din disi hayat ve dinden uzaklasma Japonya'daki bütün dinlerin ortak problemidir.
I. Dünya Savasi sonucu Devlet Sintosu ortadan kalkmissa da, yeni gelisen bir yigin
sinkretist Sinto mezhebi, içinde Buddizm de bulunan bazi dinler, gizli bilimler, t
elkinle tedaviden
ezhepleriyle olusan karmasik
gelenek-lesmis yapilara
bir hayata sahiptir.
sahipse de ilkBuddizm, Japonya'da
canliligini çesitli m
kaybetmistir.
[155]

L- Buddizm'de Sekiz Dilimli Yol

Çesitli mezhepleri, çesitli ülkelerde kazandigi degisik inançlari, farkli uygulamala


bazi dinlerle kaynasmis sekilleri olsa da Buddizm'in kendine mahsus bir yapisi v
ardir. Bu yapinin temeli, izdirabin kaynagi olan arzu ve ihtiraslarin giderilmes
inde basvurulan Sekiz Dilimli Yoldur. Bu sekiz madde, Mana Parinibbana Sutta'da
geçen üç ana maddenin sonradan genisletilmis seklidir ve eski metinlerde bulunmamakt
ir. Üç ana madde sunlardir: Sila (ahlâk), Samadhi (flieditasyon), Panna (hikmet).

Sila'ya Sekiz Dilimli Yoldan üç madde girer: dogru söz, dogru davranis (Is), dogru ge
(hayat). Dogru söz ve dogru davranisa her Buddistin uymasi gereken bes emir açiklik
getirir: Öldürmemek ve zarar vermemek, çalmamak, duyularini yanlis yola yöneltmemek
lan-yanlis konusmamak, içki-uyusturucu kullanmamak. Dogru geçim bes yasagi içine ali
Kasaplik, meyhanecilik, esrarcilik, silah ve zehir imalatçiligi yapmamak. Iyi bir
Buddist, çocuk düsürmeye karsidir. O; avlanmaz, balik tutmaz, silah kullanmaz; et,
ve zehir satin almaz, zina yapmaz.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 114/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Buddist, her durumda hayati koruyacaktir. Buddist, çocuk düsürmeye karsidir; fakat d
um kontrolüne karsi degildir. Buddist mümkün oldugu kadar, hakikata uyar tarzda konu
ak, baskalarini rencide edecek konusmalardan kaçinmak zorundadir.

Samadhi, bir hedefe zihnini yöneltmek, konsantre olmak anlaminda meditasyona delâlet
eder. Bu ana maddeye dogru muhakeme, dogru murakabe girer. Budda'dan telkinini,
bir kelime ile özetlemesi istendiginde o, "sati" (muhakeme, düsüncelilik) cevabini v
ir. Dogru muhakeme, Buddistin söyledigi, yaptigi, düsündügü islerde gösterdigi zihin
igi, zihnî nüfuz zarafetini ifade eder. Dogru murakebe de bir yandan zihnin bir konu
ya yöneltilmesi, nefesin kontrolü, akla gelen düsüncelerin tahlili, onlarin özüne in

yi, kötü
neden veya nötr olduklarinin
kaynaklandiginin anlasilabilmesi;
belirlenmesi öteiçine
gibi hususlari yandan hirs, kin, hile vb. seyl
alir.

Panna, Buddistin hayatinin üçüncü ve en yüksek seviyedeki durumuna isaret eder. Bu â


nsan ile ilgili gerçeklerin önce inanç olarak kabulü, sonra da tecrübî olarak hedefe
asi gayedir. Panna'ya dogru anlayis, dogru düsünce, dogru niyet girer. Dogru anlayis
, âlemi ve insan varligini dört kutsal gerçege göre anlamadir. Dogru düsünce; zihnin
l arzu, kötülük, zulüm gibi tutumlardan arindirilmasidir. Dogru niyet (ceht, gayret)
sonunda pisman olunacak veya basarisizliga düsülecek yollara gitmeyip ihlasla zihi
e iyi duygular beslemeyi ifade eder.

Budda, geride bir kitap birakmadi, yerine geçecek bir kimseyi de belirlemedi. O, h
erkesin kendisine isik tutmasini istedi. Ancak telkinini yasatmayi kurdugu Sangh
a
n teskilâti üstlenmisti.
muhafaza edimesi fikri Budda'nin cenaze
ortaya atildi. töreninde
Böylece ilk onun
konsilsözleri ve islerinin
Budda'nin unutulm
ölümünü takip e
içinde Rajagaha'da toplanip daha sonra Pali metni denilecek kutsal kitabin ilk si
fahi çalismalarini baslatti. Bu çalismalar Vesali'deki II. Kon-sil'de de devam etti.
Kral Asoka zamanindaki III. Konsil'de Pali metninin 3. bölümü tamamlandi. Pali met
rinde Asoka'nin adinin geçmemesini bu metinlerin daha önce tamamlanmis olmasina (M.Ö
3. Yüzyil) baglayanlar varsa da en eski Buddist Pali tarihî vekayinamesi olan Dipava
msa'ya göre Pali metinlerinin yazili hale intikali M.Ö. I. Yüzyilin ikinci yarisinda
eylan'da oldu. [156]

M- Buddizmde Kutsal Metinler

Theravada Buddistlerince sahih görülen Pali metinlerine Tipitaka (üç sepet) denir. E
ki Buddist kutsal kitabi olan Tipitaka üç bölüme ayrilir:

1- Vinaya-Pitaka (disiplin sepeti): Sangha ve kesisler ile ilgili usul ve kaidel


eri içine alir. Rahip olan, olmayanlarla ilgili hususlar, rahip ve rahibelerin uym
asi gerekli kaideler, ayinler, vaaz, beslenme, giyinme gibi konular bu bölümde yer a
lir. Bu bölümün en eski materyelini; suçlu kesisin suçunu Itiraf ettigi ve topluca ke
rin 200 kadar suçu ihtiva eden listeyi okuyup suçlunun cezasini da tayin ettigi, iki
si itirafa hasredilen aylik dört kutsal günde (dolunay ve yeni ayla ilgili) okunmas
et haline gelmis olan Patimokha kaideleri olusturur.

2- Sutta-Pitaka (vaazlar sepeti): Budda ve bazi sakirtlerinin devirlerindeki kims


elerle konusmalari, vaaz ve hitabelerini içine alir. Bes Nikaya'dan olusur. Bu kol
eksiyonda Buddizm öncesi dogum hikâyelerini de ihtiva eden Jata-ka ve doktrinin bir
etini veren Dhammapada gibi kitaplar da vardir. Sutta'lar, Ananda'nin Rajagaha K
onsilinde "Böylece isittim" diye Budda'nin ölümü sonrasinda naklettigi seylerdir. Ti
ka'nin en önemli kismi Budda'nin fikirlerini veren, bunun için "dhamma sepeti" de de
nilen bu kisimdir.

3- Abhidhamma-Pitaka (genisletilmis doktrin, felsefî ve psikolojik yorumlar sepeti


) : Suttalarda halk için ve savunma tarzindaki doktrinin yedi kitap içinde özetlenme

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 115/314
5/16/2018 ve baslikli listeler halinde sistem-lestirilmesinden ibarettir. Buddizm'in fels
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

efe ve psikolojisi bu bölümdedir.

Theravada kolundan olmayan Buddist mezheplerin kutsal kitaplari (Tripitaka), en b


asta Sanskritçe'den Çince'ye tercümeler, Tibetçe ve Buddist melez Sanskritçe olarak m
za edilmistir. Çin Buddist kutsal kitap metinleri (San Tsang), özellikle Çin ve Japo
Mahayana'si için en önemli kaynaktir. Buddizm'in Çin'e girmesinden itibaren Sanskri
tinlerin elde edilmesine ve tercümesine büyük ilgi gösterilmistir. Zamanla bu tercüm
kataloglarinin yapilmasi gerekmistir (eskilerin en meshuru 730'da tamamlanan K'
ai Yüan). Çince Tri-pitaka, J. Takakusu tarafindan 1924-1932 arasinda 85 cilt halind
e basilmistir (Bu genis koleksiyonun az bir kismi Ingilizce'ye çevirilmistir).

Theravada kutsal metni gibi üç bölümden ibaret olsa da, diger Buddist mezheplerin ku
kitap bölümlerinin muhtevasi ve yapilarinda farkliliklar vardir. Meselâ Tipitaka'ni
Sutta-Pitaka bölümünde bir Çin koleksiyonunda ilk dört "nikaya"'ya tekabül eden dört
unur. Sarvastivada'nin Abhidharma-Pitaka'si, Theravada'ninkinden, bazi konu basl
iklari uysa da, kitap adlari bakimindan tamamen farklidir. Çin kutsal metnine birçok
Çin Buddist yazilari (Zen de dahil) alinarak dördüncü bir bölüm olusturulmustur. Ay
etninde üç bölümde de birbirine karsi her iki tarafin kutsal yazilari da bulunmaktad
Ancak belirtilmelidir ki Hinayana taraftarlari, Mahayana'nin kutsal metinlerini
bunlar tarihen bilinmiyor diye kabul etmek istemezler. Mahayanacilar ise; Hinaya
na'nin kutsal metinlerini güvenilir bulmakla beraber, kendi sutra'larina kendileri
nin inandiklarini, onlarin da tarihî kökeni bulundugunu, Budda'nin onlardaki gerçeg
lkin ettigini, fakat Hinaya-nacilarin anlayamadiklarini, Nirvana'ya ulastiracak
gerçek doktrinin ken-dilerininkinin oldugunu ileri sürmektedirler. [157]

N- Budizm'de Inanç Esaslari

Buddizm'de iman ikrarina "tri-ratna" (üç cevher) denir: "Budda'ya siginirim, dhamma'
ya (doktrin) siginirim, sangha'ya siginirim". Bu iman ikrari Pali metninde (Samy
utta-Nikaya'da) geçmektedir. Sutta'lardan birinde; Budda'nin kim simsiki üç cevheri
ziletlerine güvenirse onun karsiya geçmek üzere nehre girdigini (sotapanna), yani ay
nlanmaya kavusmaya,nirvanaya ulasmaya namzet oldugunu söyledigi anlatilmaktadir. I
man Ikrarfndaki üç cevherden birisini kabul etmeyen Buddist sayilmamaktadir. Rahip o
lsun
. veya olmasin bütün Güneydogu Asya Buddistleri, üç esasi ayri bir ezgi ile okuma

Budda, üç cevherin ilkidir. O, dinin kurucusudur. Ancak Buddist telakkiye göre, Gerç
(dhamma) bilmesiyle digerlerinden temayüz eden bu insan, zaman içinde dünyada gerçeg
len kalmayinca gelmesi beklenen Budda'lardan birisidir. Bu anlamda daha önce 24 Bu
dda gelmistir. Buddizm'in kurucusu Budda, bunlarin yirmibesincisidir. Theravada
düsüncesine göre Budda nihâi duruma erisince bedenî hayatiyla ebedilesmistir, artik
mekân boyutlari içindeki âlemle bir iliskisi kalmamistir. Mahayana'ya göre, Budda'la
insanlarin yardim için basvurduklari askin varliklardir.

Dhamma, Budda'nin telkininin esasini, doktrinini, cihansümul hakikati ifade etmekle


Hiristiyanlik'ta Hz. Isa, Islâm'da Kur'an'in yerine benzer bir öneme sahiptir. Dham
ma, ontolojik olarak Budda'dan öncedir. Budda, dhamma'nin ifadesi, tarihî tezahürüdü
da'lar zaman zinciri içinde gider, gelirler; fakat Dhamma ebedîdir. Bu, bir anlamda
unanca Logos'a tekabül eden bir durumdur. Buddistler, Dhamma'ya bu anlamda siginir
lar. Budda'nin hitabeleri, bu Dhamma gerçegini konu edinmistir. Bu gerçek, doktrindi
r. Bu gerçege uygun yasanan hayat, Budda tarafindan "istikamet" olarak nitelendiri
lmistir. Buddist inanca göre Budda'dan önceki 24 Budda gibi ondan sonra da, simdiki
Budda devresini takiben Budda'lar gelecektir. Her Budda, insanlarin hakikati kay
betmesi üzerine doktrini telkin için gelmektedir. Pali metninde ilki ve en önemlisi M
tteyya olmak üzere gelecek 10 Budda adi verilmektedir. Pali gelenegine göre bunlar,
Hind kozmolojisinin 4 bölgesinden biri olan Jambudipa (Hindistan'da) bölgesinden ge

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 116/314
5/16/2018 ktedir. Her Budda, Dhamma'yi ögütlemedikçe, bir Sangha kurmadikça ve dine tutunmadi
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

ana'ya girmez.

Sangha, dünyanin en eski bekâr kesisler, rahipler toplulugudur. Rahipler manastirlar


da topluca münzevî olarak yasarlar. Ayrica rahibe toplulugu da vardir. Dilenci rahip
lere "bhiksku" (Pâli: "bhikkhu"), rahibelere ise "bhikshuni" (Pâli: bhikkhani") den
. Ruhban hayati fakirlik, bekârlik ve sessizlige dayanir. Katil, hirsiz, esir, ask
er, bulasici hastaliga yakalanan, bedenî maluliyeti olanlar disinda herkes rahip ve
ya rahibelige basvurabilir. Rahip olmak için en az 20 yasinda olmak gerekir. Ancak
15 yasini bitiren teskilata alinabilir. Hattâ 7 yasini bitiren bile, eger ailesi r
azi ise alinabilir. Baska din ve inançlardan dönenler, bir sinama devresinden sonra

rahiplige kabul rahibin


giyer, yetkili edilebilirler. Teskilâta
önünde üç ilkikrarinda
defa iman giren saçbulunur.
ve sakalini keser,
Rahiplik san en
adayi elbise
az
ahip önünde baskan rahip tarafindan imtihan edilir. Imtihan olumlu sonuçlanirsa kend
ine, dört vacip, dört büyük günah baskan tarafindan belletilir. Bir rahip, bu günahl
risini islerse muvakkat olarak veya süreklice Sangha'dan çikarilabilir. Rahip, Sangh
a'dan kendi Istegiyle de ayrilabilir, evlenebilir. Ancak rahip ve rahibe iken ev
lenme yasaktir. Buddistler arasinda en büyük ayrilik, rahiplerle rahip olmayanlar ar
asindadir. Rahip olmayanlar, Nirvana'ya eremezler (önceki hayatinda rahip olanlar
hariç).

Rahibin sadece bir takim elbisesi olur ve o da üç parçadan olusur: Gömlege benzer bi
tlik, bir kusakla bagli ve dize kadar varan bir çesit etek, dizlere kadar inen ve
bir tarafindan sol omuza atilmis (böylece sag omuz çiplak birakilmis) bir örtü. Kiya
eskiden sariportakal
di Burma'da (Tayland, Kamboçya
rengi, ve Seylan'da
Japonya'da siyah).hâlâ öyledir),
Ayrica rahibinorta çagdaiçin
yiyecek ise kirmizi
sadaka k
esi, ayda iki defa kullanmak üzere tras biçagi, tesbihi bulunur. Rahip günde bir de
le) yemek yer, tam bir cinsi perhiz sürdürür, hiçbir eglenceye katilmaz, para alip v
, mal edinmez. Ayda iki defa rahiplerin suç itirafinda bulunduklari dolunay ve yen
i ay günlerine, uposatha (upavasatha) günleri yani oruç günleri denir. Bu âdet, Brahm
'deki soma kurbani devresindeki oruç günlerinden aktarilmistir. Yeni ayin ve dolunay
in 7. günlerine de oruç günleri denir; fakat bu günlerde itiraf yoktur. Bu günlerde
olmayanlar da en iyi elbiselerini giyerler, dindar Buddistler dünyevî islerle ugrasm
azlar. Rahiplerin suç itirafi, en az dört rahipten olusan toplulukta olur. Patimok-
kaidelerini okumasi sirasinda okuyucu, her bölüm sonunda, bulunanlarin böyle bir s
eyip islemediklerini sorar. Varsa itirafi dinler, cezayi takdir eder. Buddist ma
nastirlarina "vihara" denir. Sayisi 227'ye varan birtakim kaidelere, ufak tefek
farklarla, bütün Buddist manastir ve ekollerinde büyük bir titizlikle uyulur. [158]

O- Buddizmde Inançla Ilgili Kavramlar

a- Tanri:

Budda'nin ve Buddizm'in tanri konusundaki tutumu daima tartisilagelmistir. Budda


'nin yaratici Tanri hakkinda ne söyledigi açik degildir. Aslinda onun devrinde tanri
kavrami bilinmeyen bir kavram degildi. Ancak Brahmanlar, Tanriyi, insanlar tara
findan zarar verilen, yaptigindan pisman olan, aldatilabilen, sihirle etki altin
a alinabilen, zaaf ve düskünlükleri bulunabilen bir varlik olarak nitelendiriyorlard
Iste Brahmanlara ve onlarin temsil ettigi dine tepki olarak yaratici Tanri ve o
na yöneltilmis diger dinî kavramlara (ibadet, kurban vb.) ilgisiz, hatta karsi görül
eravada Buddizmi, Caynizm ve Ajivika hareketi; kurtulus, ahlâk, gerçek gibi seylere
yer vermekle tanri, ruh, kurban, kurtulusu inkâr eden Karvaka materyalistlerinin di
ne karsi ateizminden farkliydi.

Hint geleneginde monoteist, politeist, monist ve panteist tanri anlayislari vard


i. Budda'dan nakledilen iman ikrari, Üç Cevher arasinda veya Sekiz Dilimli Yol'la il
gili maddelerde tanri ile ilgili bir anlatima rastlanmaz. Ancak Budda'nin tanriya

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 117/314
5/16/2018 karsi söyledigi bir söz de bize intikal etmemistir. Bu konudaki sessizligin, Yahudi
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

lerin ahiret inançlarinda oldugu gibi, kutsal metinden kaynaklandigi dikkatten kaçma
maktadir. Pali metni Budda'dan asagi yukari dört yüzyil sonra yaziya intikal ettiril
-mistir. Bu uzun sifahi devrede gelismeler, ihtilaflar gözönünde bulundurulursa dur
aha iyi anlasilacaktir. Bunun*yaninda Buddistlerin ilgilerini kainatin kimin tara
findan yaratildigindan çok izdiraptan, tenasüh çemberinden kurtulmak çekmistir. Ayn
nokta olarak Budda'nin Hiristiyanlik'ta Hz. Isa'nin oldugu gibi, ilgi odagi hali
ne gelmesi, onun tanrilastirmasina yol açmistir. Budda bütün putlarin kirilmasini^em
tmesine ragmen onun heykelleri yapildi, zamanla tanrilastirildi. Eger bir tanri k
avrami olmasaydi Budda'ya böyle bir durum nisbet edilmezdi.

Caynizm
avasi de bir
adli Buddizm gibimezhebi
Caynist ateist taraftarlarinin
bir elin olarak nitelendirmektedir. Ancakoldugunu
önceki Caynizm'in ateist Sthanak i
leri sürmeleri hatirlanirsa, benzeri bir durumun sonraki Theravada Buddistlerince
ileri sürülmüs olabilecegi düsürülebilmektedir. Bunun yaninda Buddizm, yayildigi y
birçok din, inanç, kültle karismistir. Böylece Mahayana'nin çesitli ülkelerde ayri
rkli bir tanri anlayisi olusmustur. Bu anlayis, insanligin kaderini elinde tutan
bir yaratici Tanri yerine, ezeli Budda'yi koymakla gerçeklestirilmistir. Adi-Budda
kavrami Nepal ve Tibet'ten Buddist Asya ülkelerine yayilmistir. Bu kavramin Islâm'i
n, Asya'da gelismesi sonucu, Buddizm'de de Islâm'daki gibi bir tanri kavrami bulund
ugunu göstermek üzere gelistirildigi de ileri sürülmüstür {Bk. DCR, 29 b). Budda böy
k Varlikla bir tutulunca onun üç tabiati oldugu gündeme getirilmistir (Budda-kaya).
nlardan ilki Budda'nin mutlak, ezeli varlik olarak dharma, yani gerçekle iliskili
vücudu (dharma-kaya); ikincisi semavî, ölümsüz ve mes'ut varligi; üçüncüsü de Gotama
ligidir. Tibet'te
te, dinî lider Avalokitesvara,
Dalay Lama onun bir Budda'nin merhametini
hululü olarak ve hikmetini
görülmektedir. Yineifade
Nepaletmek
ve Tibet
i Budda'nin pratik bir dhar-ma-kaya ifadesi, Çin ve Japonya'da da Amitabha (amida)
adiyla yayginlasmistir. Bu; iradesi, hikmet ve sevgisi bulunan, inayet, merhamet
, kudret ve bilgi sahibi bir yüksek ulûhiyeti ifade etmektedir. [159]

b- Karma ve Tenasüh:

Hint dinlerinde ortak "karma" ve "tenasüh" (samsara) inançlari Buddizm'de de vardir.


Karma; is, davranis anlamina gelen, fakat çogu defa isleri yöneten, bu ve gelecek h
ayatta
Vedalarbir çok maddî
devrinde etkileri
gözükmez, bulunan kanunu
Upanisadlarla ifade
ortaya eden
çikar. bir terimdir.
Karma, Bu terim,
bu ve gelecek esk
hayatda-
sosyal farkliliklar, iyi-kötü kaderin önceki hayatta yapilan iyi-kötü isler sonucu
gunu ifade eder. Budda'dan önce karma böyle bilinmektedir. Karma kisinin içinde bul
gu kast dilimine göre degismeyen görevi, bir çesit mecburi kader anlayisidir. Budda
adî davranisa isaret etmistir. Her sey yapilan fiile, o da anlayisa baglidir. Karm
a, Buddizm'de, anlasilmasi zor bedeni bir güç olarak görülmektedir. Karma-nan çikma
yat cevheri asli bilgisini yeniden kazanacak ve orada hareketsiz kalmak üzere âlemin
zirvesine yükselecektir. Iste bu hayat gücü, bir dinamo gibi, insanin hislerini, üm
rini, sevdiklerini-sevmediklerini ve ömür boyu yaptiklarini, potansiyel olarak tasiy
arak, yeni bir varliga aktarmakta yeterli imkana sahiptir. Dolayisiyla karma, ki
sinin iradesiyle yaptigi seyi ve bunun sonucunu kapsar. Yapilanlar, kisi için kaçila
mayacak bir sonuç getirir. Herkes böyle bir karma'yi miras alir. Bunu diger karma ta
kip eder. Bu bir determinizm degildir. Çünkü kendi karmasi içinde herkes iyi veya kö
pmakta hürdür. Kisinin kendi karma'si onu mecbur etmemektedir. Buddist görüse göre y
rma için önemli olan davranis degil, iradedir. Karma'nin semerelerini fail ya bu hay
atta ya yeni dogumda veya daha sonraki dogumda görecektir. Buddist görüse göre hirs,
ve hilenin aldattigi kimsenin karma'si kötü, aksi de iyidir.

"Budda'dan önce Hindistan'da tenasüh ve karma inanisi var miydi? Budda bu iki kavram
i insanda sürekli bir nefs, ruh bulunmadigini ifade eden "anatta" doktrini ile nas
il uzlastirdi?" sorusu Buddistler için önemli bir konuyu ortaya çikarir. Zira bu Hin
stan'da tamamen Bud-distlere has bir doktrindir. Buddistler, ayri bir ruh yerine

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 118/314
5/16/2018 ruhsal tezahürleri (duygu, irade, suur, idrak vb.) bedenle bir bütün olarak almak y
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

uyla insan kavramina giderler. Yani insan, bedenle zihnî özelliklerin bir bütünüdür.
güzel bir anda, dogumda bir araya gelmistir; aci bir anda, ölümde ayrilacaklardir. B
dizm'de beserî bir fert, 5 "khanda" (grup) içinde düsünülür. Bunlar bedenî, hjssî, s
parçalardir. Bu 5 grup, ömrün çesitli safhalarinda degisik görüntüler ve nitelikler
Ruhu kabul etmemek ve "anatta" doktrini Buddistleri tatmin etmedigi için "Pudgalava
din'ler" denilen bir mezhep, ferdî ruha yeniden yer vermek zorunda kalmis; fakat di
gerleri bu gelismeye karsi çikmislardir.

Karma ile ilgili ve ülkemizde daha çok bilinen bir buddist dtnî ve felsefî kavrami t
tür (samsara: yeniden dogus, tekrar-tekrar gelme). Tenasüh, bir hayattan ötekine geç

ifade
bir eder.
hayat Ondan kaçinmak
süresinde mümkün
anlasilmasi degildir. Zira
gerçeklesmez. Buddist
Tenasüh ana izdirap
bitmek bilmeyendoktrininin, te
bir yeniden do
s silsilesidir ve içinde bir eziyet, çile yumagi tasir. Tenasuh, sadece insan seklin
de degil, en küçük sinekten insana kadar bütün canli kategorilerini içine alan bir ye
ayata dönüstür. Ancak sadece insan olarak gelindiginde tenasuhtan kurtulup Nirva-na'
kazanmak mümkün olabilir. Bu arada belirtilmelidir ki "Buddizm'de tenasuhla yeniden
dogan nedir?" sorusu, ruhu kabul etmeyen Bud-distlerin onun yerine ikame ettikl
eri kavrami anlamak kadar zordur. [160]

c- Nirvana:

Nirvana (Pali dilinde Nibbana), kelimesinin kökü oldugu kabul edilen "nibbati" fiili
, üfleyerek serinletmeyi ifade etmektedir. Ilk Buddist geleneginde bu kelime, "ser
inlemis", yani arzu ve ihtiraslarin, kötülüklerin atesinden kurtulmus, sakinlesmis i
al adam olmayi dile getiriyordu. Böyle bir insan "aydinlanma"ya kavusmus, Nirvana'
ya ermis olarak nitelendiriliyordu. Buddizm böylece yeni bir insan tipi getirmis ol
uyordu. Bu insan, "klesa" denilen ve sayisi mezheplerarasinda 10, 16, 26, 30 ola
rak degisen manevî kirlerden arinmis, fakat ömrünün geri kalan kismini tamamlayan bi
mse idi. Bu kimse, "klesanirvana"ya ulasmis, ömrü bitip cismanî hayata veda edince d
Nirvana tamamlandigindan "pari-nirvana"ya varmis sayiliyordu.

Nirvana (nibbana), Pali metinlerinde durgunluk, dinginlik, huzur, - arinmislik v


e ölümsüzlük seklinde nitelendirmektedir. Bazi batili bilginler

Nirvana'yi yokolma seklinde anlamislarsa da bu isabetli degildir. rBudda, insani


duygu ve arzulan bir atese benzetmis, Nirvana'yi da bu atesin sönmesi seklinde açik
lamistir. Budda'nin bas sakirdi Sariputta îtlpatissa, Nirvana'yi "Istek ve tutkula
rin, kin ve nefretin yokolmasi,

yanilarak yolunu sasirmaktan kurtulma" seklinde tarif etmistir.

Hinayana mensuplarina göre Nirvana; varlik, ihtiyarlik, ölüm ve izdiraplardan kurtul


dir. Ancak Nirvana; yokolma degil, yüce gerçegin gerçeklesmesi, ihtirasin yokolmasid
. Mahayana mensuplarina göre de Nirvana yokolma degildir; fakat o , bir baris, mükem
mellik kazanma, hikmet kemaline ulasma, sonsuz mutluluga kavusmadir. Mahayana fe
lsefî ekollerinin gelismesiyle Nirvana, Budda'nin mahiyeti ile ilgili Mutlak kavram
i, nihâî realite ile bir tutuldu.
Buddizm'de Nirvana'ya ulasmis bir kimsenin ölüm sonrasiyla ilgili açik bir bilgi yok
r. Öldükten sonra Budda'nin ne oldugu sorusu Buddizm'de hep sorulagelmistir. Budda'
n kendisi de Nirvana'ya erismis bir kimsenin öldükten sonra varligini sürdürüp sürdü
konusunda kesin bir açiklama yapmamis, bu konuda herhangi bir sey söylemenin yaran
mayacagini savunmustur. Çesitli varliklardan birisinin seklinde tenasuhla tekrar dü
aya gelinecegini kabul eden Bud-dizm'e göre, kötü amel isleyenler kötü karmalariyla
ulunduklari kalpa'nin sonundaki cehennemde, iyiler de gökde, cennette tanrilarla b
irlikte {Mahayana'ya göre) ikamet ederler. Ancak bu cennet-cehennem devresi ilâhî di

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 119/314
5/16/2018 erdeki gibi nihâî ve devamli degildir. Bud^ distler, tanrilarin saadetli hayatlarini
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

n da geçici oldugunu kabul ederler. Onlara göre gerçek saadet, nihâî, tenasuhsuz kur
yani izdirapli hayata tenasuhla tekrar, tekrar gelmekden muaf olma, ancak Nirvan
a'ya kavusmakla mümkün olabilir. [161]

d- Metteyya:

Hiristiyanlik'taki Mesih, Faraklit gibi Buddizm'de gelecek bir kur-tarici sahsiy

et, inanci
reya), esasve beklentisi
adi vardir.
Ajita'dir. Bu deva'lar
O, simdi kurtaricinin secere,
âleminde sülale
Tusita adi MetteyyaOnun
cennetindedir. (Mait
h
ayatinin safhalari, Gotama Budda'ninkiyle benzer olarak geçecegi kutsal metinlerde
yazilidir. Bu gelecek Budda inanci ile ilgili eskatolojik ümitler, diger bir deyi
mle âhiret beklentileri, bir kurtarici tasavvuru içinde, bir çesit Buddist mesihçili
larak özellikle Orta Asya ve Burrfta basta olmak üzere, Buddist ülkelerde önemli bir
u olusturur. Tibet ve Mogolistan daglarindaki kayalara "Gel, Maitreya, gel!" yaz
isi kazilmistir. Budda, dini tamamlayamadigini, kendinden sonra Metteyya, yani h
erkese, âlemlere rahmet bir kimsenin gelip bu isi tamamlayacagini ifade etmistir (
Le Saint Coran, trc. Muhammed Hamîdullah, Paris 1989, s. 375) Metteyya, simdi "Bodi
satva"dir. [162]

Ö- Buddizmde Ibadet, Ma'bet ve Ahlâk

Ibadet ve dua, ulûhiyet anlayisina baglidir. Bu sebeple bazi dinler tarihçileri, Bud
dizm için varsaydiklari ateizme paralel olarak, bu dinde dua ve ibadet bulunmadigi
ni yazmislardir. Bununla beraber onlar da Buddistlerdeki dinî baglilik v
e dinî uygulamalarin farkindadirlar. Budda zamaninda bütün is, izdirabin kavrani
asi ve giderilmesiyle ilgili dört kutsal gerçek, Sekiz Dilimli Yol, kisacasi Nirva-
'dir. Budda sonrasi, ondan kalanlarla ilgili stupa, onun heykellerinin konuldugu
yerler olarak pagodalar ortaya çikmistir. Vihara'lar (manastirlar), ilk seklini Bu
dda devrinde gezici kesisler ve yardim toplayicilarin biraraya geldigi bahçelerden
(arama'lar) almistir. Öte yandan magaralardaki basit ikamet yerleri zamanla muhtes
em
la magara
ilgili manastirlarina dönüsmüstür.
olarak belirlenmistir. AyricaBudda'dan sonra kutsal
dinî vesilelerle seyler,
kutlanan yerler
senlik ve günl
günleri de
vardir.

Ister Sangha üyesi, isterse de kesis veya rahip olmayan kesimden olsun bir Buddist,
"Üç Cevher" (Buddist amentüsü), "Sekiz Dilimli Yol" ve "bes emr"e baglidir. Bes emi
de en önemlisi "ahimsa"dir (öldürmemek, zarar vermemek). Buddizm'de canlilar birbiri
n akrabasi sayilir, hiçbir canliyi incitmemek hedef alinir. Tenasüh inancina göre bu
hayvan olanin sonraki hayatta insan, insan olanin da hayvan olarak gelebilecegi
kabul edildiginden hayvanlara zarar vermekten çekinilir. Hayvana zarar verenin son
raki hayatta dünyaya hayvan olarak gelecegine ve ayni muameleyle karsilasacagina in
anilir. Bundan dolayi bir Buddist için kan dökmemek, zarar vermemek çok önem tasir.

Hindistan'da önce "cetiya" denilen tümsek veya toprak yiginiyla ilgili halk kültü, B
zm'de Asoka zamanindan itibaren kesis olmayan Buddist halk kesiminin içinde Budda
ve önemli Buddist erenlerinin (arahant) hatiralarinin saklandigi için tazimde bulund
uklari stupa'lara dönüsmüstür. Buddist kutsal metinlerinden Maha Parinibbana Sutta'y
Ananda, Budda'ya ölümünden sonra ondan kalanlarin nereye konulacagini sormus; o da
upa yapilip orada muhafaza edilmesini istemistir. Buddizm arastirmacilari bazi se
beplere dayanarak bu bilgiyi isabetli bulmamaktadirlar. Ilk stupalar, genellikle
tastan yapilmis yari küre, kubbe ve etrafi parmaklikli yapilardir. Hindistan disi
ndaki stupalara örnek, Burma BuddIstlerinin günümüze kadar haftada bir defa ziyaret
leri, içinde Budda'nin saçindan bir tutam saklanan Rangoon civarindaki Shway Dago

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 120/314
5/16/2018 n verilebilmektedir. Seylan'da stupa'dan gelismis Buddist kutsal yapilarina "da
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

gaba" denilmistir. Bununla beraber bu iki kelime her zaman ayni anlama da gelmez.
Bütün stupa'lar dagaba degildir. Çünkü onlarin bir hatira odasi bulunmayanlari da v
Avrupa'da Portekizliler ve Ingilizler'den kaynaklanarak daga-ba'nin pagoda hali
ne getirildigi düsünülmektedir. Ancak bu konudaki bilgi eksiligi Farsça'daki "bütg
(Put evi) kelimesinin unutulmasindan ileri gelmektedir. Pagodalarda Budda'nin he
ykeli bulunmaktadir. Önceleri bulunmazdi. Buddizm disaridan etkiler almis ve bu deg
ismeler olusmustur. Ilkin Hindistan'da M.Ö. 1. Yüzyil ve milad arasi ya bhakti dinda
rligindaki tanri kavramindan veya Kuzeybati Hindistan'daki helienist etkilerden b
u heykel kültüne bagli tanrilastirma eylemi gelismistir. Bu gelisme, çesitli Asya ül
rinde mahallî tezahürler göstermistir.

Bir Buddist pagoda'ya girdiginde Budda'nin heykeline ta'zimde bulunur. Ona çiçek, tü
sunar, isik, ates, mum yakar. Bu arada sunduguyla ilgili bazi seyler okur. Meselâ
"Ben bu güzel isigi Aydinlanmis Olana sunuyorum. Bu degerli hareketle karanligi da
gitmak istiyorum" der. Buddist, Budda'nin heykeli karsisinda ta'zim davranisi ol
arak diz çöker, ellerini yüzünün önünde avuçlarini birlestirmis oldugu halde tutar;
durumlarinda alnini yer©, koyarak tam secdeye kapanir. Manastir toplanma salonlari
nda topluca tazimler, genellikle kutsal metinler veya bunun için hazirlanmis yazil
ardan okunarak birlikte yapilir. Bu is kesisler için her gün sabah-aksam tekrarlanir
. Kutsal günlerde kesis olmayanlar da günün özel programina katilabilirler. Bu progr
sabit bir sekli yoktur. Programin düzeni ve genisligi, yönetici yetkili kesise bagl
idir. Kutsal günlerde genellikle ileri gelen bir kesis Buddizm'in telkinati veya a
hlâkî, manevî emirleri konusunda vaaz verir.

Çin Buddizminde az sayidaki tahsilli kesis ve mistik disinda dindar Buddlstler için
udda'lar ve bodisatva'lar tapinma nesnesidir. Bu, Amida'ci veya Temiz Ülke mezhebi
ne bagli olanlar için böyledir. Bu mezheplerin manastirlarindaki ezberden birlikte o
kuma salonlarinda Âmitabha {askin Budda ebedî isik) ve iki büyük yardimcisinin heyke
i bulunur. Bunlara "Budda'nin adina" diye ta'zim edilir, tapinilir. Bunun sebebi
, bütün canli varliklari kurtarma ve bir budda olmadir. Bununla beraber Çin'deki Bud
st ve Taoist tapinaklarda kesis veya rahip olmayanlar; hastaliktan kurtulma, refa
h, basari, oglan çocugu isteme gibi dünyevî sebeplerle tapinirlar. Çin'deki bu Amida
inmasini gerçek bir teizm olarak görenler vardir. Onlar, Amitabha'nin asagi yukari t
anri sifatlarina sahip oldugunu; Avalokitesvara'nin, bir bodisatva olarak, kurta
riciligini; Temiz Ülke'de yeniden dogmanin ebedî kurtulusa tekabül ettigini kabul e
rler. Bu sebeple yine onlar, dindar Buddistle-rin alçakgönüllülükle atesli bir sekil
uzun uzun gönülden dua ettiklerini de buna eklerler.
Budda ile ilgili olarak, ondan sonra, belirlenen kutsal seyler sunlardir:

1- Budda"nin heykelleri,

2- Budda'nin hatiralari,

3- Bo veya Bodhi Agaci. Budda heykelleri asagi yukari M.Ö. I. Yüzyilda kullanilmaya
aslamadan önce Budda'yi temsil eden semboller olarak Budda'nin hatiralari, Bo Agac
i vardi. Budda heykelleri, genellikle onun oturup bagdas kurmus Incir Agaci alti
ndaki meditasyona dalmis halini tasvir eder. Ayakta ve yatan heykelleri de vardi
r. Budda heykelleri yaninda, Hiristiyanlik'ta Meryem, azizler ve meleklere tekabül
eden Bo-disatva'lann heykellerine de ta'zim gösterilir. Budda'nin öldükten sonra ya
lmis cesedine ait bazi kalintilar, hatiralarin hâla büyük pagoda'larda bulunduguna i
nilir. Mesela Seylan'da Kandy'de Kutsal Dis Tapinaginda onun disi, Burma'd
a Rangoon'da Shwe Dagon Pagodasinda ise saçi bulunmaktadir. Bodhi (Bo) Agaci, Budda
'nin Neranja-ra nehri kiyisinda simdiki Gaya, Uruvela'da aydinlanmaya ulastigi i
ncir cinsinden agaçtir. Budda'nin gözde sakirdi Ananda'ya sorularak bu agacin tohum
fidani alinip yetistirildigi ve birçok yere dagitildigi ileri sürülmektedir, Aslinda
utsal agaç kültü, Budda'dan önceki Hindistan'in bir gelenegidir. Budda ile dogrudan
i degildir.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 121/314
5/16/2018 Budda ile ilgili kutsal yerler olarak ziyaret edilen Kuzeydogu Hindistan'da dört ye
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

r vardir:

1- Budda'nin Nepal'deki dogum yeri olan Lumbini,

2- Bihar'da simdi Bodhi Gaya denilen aydinlanma yeri,

3- Ilk vaazini verdigi Benares yakinindaki Sarnath'daki geyik parki,

4- Öldügü yer olarak Uttar-Pradesh'te Kushinagara. Bu dört yer, adlan verilmeksizin


metnindeki Maha-parinibbana Sutta'da geçmektedir. Lumbini, Kapilavastu'dâ bir koru

idi. Imparator
Gaya'da Asoka
bir Seylan burayi
krali ziyaret etmis
tarafindan "Büyükve üzeri kitâbeli
Aydinlanma bir de
Manastin" sütun diktirmisti
yaptirildi. Sarnath,
Budda devrinde içinde hikmet ve ilahiyat konularinin tartisildigi bir geyik parki
idi. Asoka burada da bir sütun diktirmisti. Sarnath'da manastir kalintilari büyük b
alani kaplamaktadir. Burada yapilmis Iki stupa bilinmektedir. Kushinagara {eski
adi Kusinara), Budda'nin bedeninin ölümü sonrasr yakildigi yerdir. Burada bir stupa
apilip onun kalintilari orada muhafaza edilmistir. Genis manastir kalintilari yan
inda stupanin da bugün ayakta olmadigi görülmektedir. Bütün bu dört yer ziyaret edilm
. Çinli meshur seyyah Fahsien ve Hsüan Tsang da buralari ziyaret etmis ve haklarinda
bilgi vermislerdir.

Buddistlerin kutsal günleri aylik ve yillik olarak iki çesit olup' Budda'yla ilgilid
ir:
1- "Mahallî" manastirlarda Patimokha kurallarinin okundugu dolunay ve yeni ay günler
ine eklenen iki çeyrek ay^ gününden olusan dört Uposattha günü kutsal bilinir. Seyla
günler Hiristiyanlarin pazar günü gibi tatildir. Burma ve Tayland'da böyle degildir
lletlerarasi pazar tatil günüdür. Bu dört gün gelenege, göre kesis olmayanlar için d
nidir. Onlardan daha dindar olanlar, Sekiz Dilimli Yol ile ilgili çalisma yapar, o
ruç tutar ve manastirda r meditasyona vakit ayirirlar. Güney Asya ülkelerindeki Budd
tlerden,. yaslilara ait az bir kesim, böyle yapar. Kesisler Uposottha günlerinde, sa
arini yeniden kazirlar.

2- Mayis ayinin dolunay gününde, yillik kutsal gün olarak, Budda'nin dogumu, aydinla
asi ve nihaî nirvana'y^a gir-v mesi kutlanir ve anilir. Güneydogu Asya ülkelerinde b
ortak
yle tatil günüdür.
kutlanir. Buüç
Bu günden gün, Buddizm'i
ay önce subattanitan
dolunayyayimlarla, özel törenler
günü,. Budda'nin manastirvedisiplin
halk sen
ini ilân ettigi Vinaya'ya atfen kutlanir. Yine yillik bir dinî devre, Muson yagmurl
i dolayisiyla kesislerin manastirlardan ayrilmamaya mecbur kaldiklari Temmuz'un
ilk günü ayin dogmasindan Aralik dolunayina kadarki süredir. Kesisler bu sürede halk
azlarla egitirler. Buddistlerin senlikleri ya böyle kutsal günler dolayisiyla veya m
anastir hayatindaki kesislerin görevlendirilmesi, derecelendirilmesi, giydirilmesi
gibi vesilelerle yapilir.

Buddizm'de ahlâk, kisinin tutum ve davranisiyla aydinlanmaya ulasmasi gayesine bag


lidir. Bes temel ahlâkî prensip kesis olsun, olmasin her buddisti baglar. Bunlara ke
sis olmayanlar için üç, kesis olanlar için de bes emir daha eklenir. Sekiz Dilimli Y
a bütün Bud-distler içindir. Ayrica kesisler için Patimokkha kurallari vardir. Kadin
a da ahlâk-fazilet esastir. Bekâret, en yüksek idealdir. Buddist felsefesi, cinsî ta
i, bütün kötülüklerin kaynagi olarak görür. Buddizm'in ilk bin yillik gelismesinde e
kir edilmisse de, zamanla bazi tavizler verilmistir. Buddist cömert olacak, maddî se
ylere baglanmayacaktir. Yeni pagoda ve manastir yaptirmak, kesis adayina kefil o
lmak, hayir islerine yardim etmek, kesislere yiyecek yardimi yapmak, misafir agi
rlamak gibi yardim, yardimlasma, dayanisma faaliyetleri tesvik edilir.

Buddist; zihnini, nefesini, bedenini kontrol edecek; hareketlerini yavaslatacak;


kin, nefret, hirs, hile, sehvet gibi kötü huylardan uzaklasacak; zihni olgunluk ve
arlakligi, bedenî sükuneti kazanacaktir. Bir-Buddistin yaptigi, söyledigi ve düsündü

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 122/314
5/16/2018 in farkinda olmasi, bunu gün boyunca sürdürmesi istenir. Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Buddistler, önemli kimselerin mezarina çiçek sunar, mum yakarlar. Ölüler yakilsa da
l bir uygulama degildir. Çocuklar, çok fakir kimseler yakifmaz, gömülür. Yakilmayan
er açik bazi alanlara konup onlarin vahsi hayvanlarda parçalanmasi, kokusmasi, bozul
asindan kesislerin ibret almasi Istenir. Günümüzde ceset için uygulamalar farklidir
an'da ancak zengin aileler yakma yönüne giderler, büyük çogunluk ölüleri gömerler. Gü
da hem yakma, hem de gömme yoluna gidilir, ancak yakma daha alisilmis yoldur. Bu, öl
den sonraki 3-7 gün arasinda yapilir. Bu yakma isinde, 7 gün boyunca çesitli kesis g
plarinin büyük katkilarinin geçtigi, çesitli törenler icra edilir. Bu törenlerde, öl
lgili âleme geçmesi için yardim gibi, özde Buddizm'e uymayan (Buddizm'de ruh kavrami

olmamasi
lan açisindan)
telkin seyler
de yer alir. yapildigi
Burma gibi,gibi
ve Tayland ölünün ailesini
nüfusun teselli,
çogunun doktrinle
Buddist oldugu ilgil
yerl
erde ölüyü yakma, aile üyeleri ve dindaslar arasinda malî ve dinî yakinlik olus
a inanilir. Buddistler, tesbihi kutsal görür. Onlarin bazi inanç ve dinî gelenekler
eplere göre degisir. [163]

V- Bölümün Bibliyografyasi

Andre Bareau, "Le Buddhisme Indien", Histoire des Religions, Ed. Gallimard 1970,
1/1146-1215.

A Dictionary of Comparative Religion, nesr. S.G.F. Brandon, London 1970, 152-157


.

DictionnaIre des Religions, France 1983, 196-206.

Sir Charles Eliot, Hinduism and Buddhism, New York 1971, I-

Richard A. Garol, Buddhism, New York 1962. George Grimm, The Doctrine of Buddha,
Delhi 1973 Ilhan Güngören, Buda ve Ögretisi, Istanbul 1981.,

Erich From, Psikanaliz ve Zen Budizm, Çev. Ilhan Güngören, Istanbul 1981.

E.W.
ism, Hopkins, The Religions
New York 1962. of India,
Trevor Ling, New Delhi
The Buddha, Gr.1970. Christmas
Britain 1976. Humphreys, Buddh

Man's Religious Ouest, nesr. W. Foy, Gr. Britain 1978, 171- 265.

S.A. Nigosian, VVorld Religions, London 1975, 139-173.

H. Oldenberg, Le Bouddha, Fransizcaya ter. A. Foucher, Paris

-1921, 1-14, 98-136, 148-173, 261-270.

- E.G. Parrinder, Asian Religions, London 1977, 62-87.

- E.G. Parrinder, The VVorld's Living Religions, London 1974, 68-111


- E.G. Parrinder, A Book of VVorld Religions, London 1965, 32, 71, 120, 161.

- A. Kari Relschauer, "Buddhism", The Great Religions of the Modern VVorld, New
Jersey 1947.

- VValter Ruben, Buddhizm Tarihi, Çev. Abidin Itil, Ankara 1947.

- Frank E. Reynolds, "Buddhism", A Reader's Guide to the Great Religions, Londo

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 123/314
5/16/2018 n 1977, 156-223. Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

- H. Ringgren-Ake, V. Ström, Religions of Mankind, London 1966, 359-390.

- H.J. Schoeps, An intelligent Person's Guide to the Religions of Mankind, Lond


on 1967, 161-181.

- Ninian Smart, The Religious Experience of Mankind, Gr. Britain 1977, 109-150,
220-228, 258-268.

- Ninian Smart, Bakcground to the Long Search, London 1977, 49-105.

- DT. Suzuki, An introduction to Zen Buddhism, Gr. Britain 1977.

Edward J. Tomas, The History of Buddhist Tought, London 1971.

F. Tomlin, Les Grands philosophes de l'Orient, Paris 1952, 194-230.

F. Tomlin, The iife of Buddha, London 1975. Alan W. VVatts, The Way of Zen, Gr.
Britain 1979.

Russel Webb, "The Buddhists", Our Religion, London 1973, 23-40[164]

VI- BÖLÜM

ILÂHI DINLER

Allah tarafindan, peygamberler vasitasiyla insanlik âlemine gönderilen, vahiy mahsul


olan dinlere "Ilahî Din" denilmektedir. Yüce Allah tarafindan gönderilen bütün peygam
rin teblig ettigi din, ilâhî din olarak nitelendirilmekte ve kabul edilmektedir. Bu
ellikleriyle ilahi dinler vahiy mahsulü sayilmakta ve vahiyle ilgilendirilmektedir
. Bu vahiy de, Allah'in {C.C.) insanlar arasindan seçtigi kimselere özel bir tarzda
bilgi vermesi olarak algilanmaktadir. Vahyi alan kimseler, yani peygamberler, onu
insanlara bildirmekte ve ona uymalarini istemektedir. Zamanla, bir peygamberin g
etirdigi hükümlereemirler
da yeni elçilerle insanlarin uymakta ihmal
yenilenmekte göstermesi, dogru yoldan
ve pekistirilmektedir. Islamîayrilmasi
anlayistadurum
bu g
isme, din olarak Islâm, kitap olarak Kur'ân, peygamber olarak Hz. Muhammed Ile nokta
anmistir.

Ülkemizde "ilâhî din" yerine "semavî din" deyimi kullanildigi, bazen bu deyimin basl
apildigi da görülmektedir. "Semavî" kelimesi; göge ait, gökle ilgili bir anlam da iç
ir. Bu anlamiyla semavi kelimesi, "ilâhî" kelimesinin tam karsiligi olmadigi gibi, b
ir mekân da ifade etmektedir. Islâmî anlayista Yüce Allah mikandan münezzehtir. Dola
a din, bir mekâna degil, dogrudan ulûhiyete nispet edilmelidir. Bu terimin ancak gög
nri'nin mekâni olarak gören dinler için dogru bir nitelendirme olabilecegi belirtilm
idir. Çünkü bazi dinlerde gök tanrilari (sky gods) bulunmaktadir. Yüce Tanri (high g
rim ve kavrami özde farklidir. Ilâhî dinlerde Yüce Tanri inanci oldugundan, bu "sem
imi yine uygun düsmemektedir.
Kur'ân-i Kerim, Hz. Âdem'den Hz. Muhammed'e kadar gelen vahye ve peygamberlere dayan
an dinî gelenege "Islâm" adini vermektedir. Yahudilik ve Hiristiyanlik, hatta Kur'a
da adi geçen dinler de ilâhî din olarak nitelendirilmektedir.

Islâm, Kutsal kitabi Kur'ân'in geldigi gibi yazilmasi, ezberlenmesi özelligiyle dinl
arasinda ayri bir yere sahiptir ve "hak din" geleneginin en iyi örnegini yansitma
ktadir. "Hak din" deyimi, Kur'ân-i Kerîm'de dört yerde geçmektedir[165]. Kur'ân-i Ke
azi sûrelerinde yer alan ve ayni sekilde baslayan üç âyet[166], konuya açiklik getirm

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 124/314
5/16/2018 ir. Bu âyetlerden ikisine ait ortak ibarenin meali söyledir: "Ortak kosanlar isteme
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

de, O, peygamberini, bütün dinlerin üzerine üstün kilmak üzere, hidayet ve hak din
di".[167]

Ilâhî dinler basligi altinda, burada, Yahudilik, Hiristiyanlik ve Islâm islenecektir


Aslinda "Ilâhî Din" basligi altinda bu dinlerin islenmesi, kitabin büyük oranda muha
nin Müslümanlar olmasi ve bu çevrelerde Ilâhî dinden onlarin anlasilmis olmasindan d
ir. Biz de, yaniisda olsa, bu genel kuralin disina çikmayi uygun bulmadik. [168]

A- YAHUDILIK

1- Genel Bilgi

Yahudilik, yasayan ilâhî kaynakli dinlerin en eskisi, fakat mensubu en az olanidir.


ugün yeryüzünde Yahudilik'i din olarak benimseyenlerin sayisi 18-20 milyon civarind
. Bunlarin 4.4 milyonu Israil'de, 6 milyonu A.B.D.'de, geri kalani Avrupa'da ve
dünyanin diger ülkelerinde yasamaktadir.

Yahudiligin Dinler Tarihi'nde özel bir yeri bulunmakta ve bu din, ilâhî kaynakli en e
ki din olarak nitelendirilmektedir. Geçmisi birkaç bin yil geriye giden bu dinin en
emli özelliklerinden
larinda biri, Israilogullari
genis yer ayrilmasidir. ile Tanri
Bundan dolayi arasindaki
bu din, "ahd"e
bir "ahit" dini kutsal
olarak kitap
da b
ilinmektedir. Israilogullarinin basina gelen bütün sikintilarin onlarin bu ahde uyma
malarindan, verdikleri sözü yerine getirmemelerinden kaynaklandigi, hem kendi kutsa
kitaplarinda hem de Kur'ân-i Kerîm'de belirtilmektedir.

Yahudilik'in Babil Sürgünü'nden sonra millî bir din haline getirildigi kanaati yayg
Ancak bu din, tek Tanri'ya, vahye dayanan kutsal kitaba ve peygamberlere yer ver
mesiyle millî dinlerden, millîlestirilip bir irka tahsis edilmesiyle de ilâhî d
rden farkli bir durum göstermektedir. Aslinda bugünkü Yahudiligin bir din mi, irk
i, millet mi oldugu pek açik degildir. Tartismayi bir kenara birakarak, onun kendi
ne ait özellikleri ve nitelikleri bulunan bir din oldugu, benzerinin bulunmadigi ve
bu sebeple de tarifinin güç oldugu söylenebilmektedir. Çünkü Yahudilikte din ile ir
rmis,
r alanbirini digerinden
"Balam" ayirmak
hikayesin-deki suzorlasmistir. Onu en iyi,"Iste
cümle tarif etmektedir: kutsal kitaplarinda
ayrica ye k
oturan bir
avimdir ve milletler arasinda sayilmayacaktir".[169]

Kutsal kitaplarinda yer alan ifadelere dayanarak Yahudiler, kendilerini dünya mille
tleri arasindan seçilmis kavim olarak görmektedir. Onlara göre, Tanri, Sina'da bu ka
i kendine muhatap kilmis, onlarla ahitlesmis, onlardan emirlerine uyacaklarina d
air söz almis ve Hz. Musa'nin sahsinda Tora'yi (Tevrat'i) onlara göndermistir. Yahud
i dininin odak noktasi, Kudüs'teki Ma'bed'dir (Ibranice, Bet ha-Mikdas; Arapça, Beyt
u'l-Makdis). Tahrip edilmeden önce Ma'bed'in bir odasi Ahit Sandigi'na ayrilmistir
. Yahudiligin sembolü, yedi kollu samdan ve alti köseli yildizdir.

Bu kavim, dünya literatüründe Yahudi, Ibranî, Israilogullari gibi terimlerle adlandi


aktadir. Konunun daha iyi anlasilabilmesi, bu terimlerin bilinmesine baglidir. Bu
sebeple, burada, bu terimler kisaca açiklanacaktir. [170]

a- Yahudi, Ibranî ve Israil Terimleri

Yahudi: Ishak oglu Yakub'un oniki' oglu vardi; dördüncü oglunun adi Yahuda'dir. Onun
dina izafeten Israilogullarina Yahudi denilmistir. Filistin'in güney bölgesinde kuru

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 125/314
5/16/2018 lan Yahuda Kralligi da ayrica bu adin kaynagi olarak ileri sürülmektedir. Zira Ürdün
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

tisi, Samariye'nin güneyindeki bölge, Yahuda adina nispet edilmistir..Esaretten son


umûmî olarak halk Israilliler diye adlandirilirken, sahislar birbirine Yahudi demis
lerdir. Böylece onlarin torunlari da günümüze kadar bu isimle anilmislardir.

Sehristanî, Yahudi kelimesinin Arapça "hade" kökünden "dönmek" ve "tevbe etmek" anla
eldigini, bu ismin Yahudilere verilmesinin de Hz. Musa'nin "Biz sana dönüp yalvardik
" sözü sebebiyle oldugunu belirtmektedir.[171]

Ibranî: Bu kelime, "Ibrî" veya "Hibrî" kelimelerinden gelmektedir. Bu kelimeler, M.


XIV. Yüzyillarda Filistin'de görülen göçebe bir kabîlenin adidir; "öte tarafin insan

minda, Firat
Yahudilere buve Ürdün
ad, nehirlerinin
Ken'an ülkesinin öbür kiyisindan
yerlileri gelmis
tarafindan olan göçmenleri
.verilmistir. ifade
Yahudi etme
Kutsal
Kitabi'nda Kenan'a atif yapilmaktadir.[172]

Israil : Bu kelime, Tanriyla ve insanlarla güresip yenen anlaminda Yakub'a Ta


nri tarafindan verilmis bir lâkabdir. Bu husus, Tevrat'ta yer almaktadir.[173] Evr
ensel Yahudi Ansiklopedisinde kelimenin asil anlaminin belirsiz oldugu, Tevrat'ta
"Tanri ile güresen" seklinde yer almasina ragmen, "Tanri ile mücadele eden" anlamin
a gelebilecegi belirtilmektedir.[174] Taberî, Hz. Yakub'a "gece içinde Allah'a giden
" anlaminda "Israil" denildigini kaydetmektedir.[175] On iki Yahudi kabilesi de
Israil adiyla anilmaktadir.[176] Ancak belirtilmelidir ki bu ad, Hz. Süleyman'dan
sonra ikiye ayrilan ülkenin kuzeyde kalan bölümünü olusturan kabîlelerin kralligini
irmek üzere kullanilmistir. Bununla beraber, Babil Sürgününden sonra Yahuda'ya geri
brânîler,
slardir. Yahuda kabilesine mensup olmalarina ragmen, genelde Israilliler adini almi

"Israil" kelimesine, ilk defa, II. Ramses'in oglu Merneptah (M.Ö. 1232-1224) taraf
indan diktirilen ve "Israil Aniti" diye anilan kitabede rastlanmaktadir.

Yahudi inancina göre Yakub'a bu ad, Tanri tarafindan verilmistir. Bundan dolayi Ya
hudilik millî bir din, Yehova da millî bir tanri olarak kabul edilmistir. Onlara gör
Israilogullari, seçkin bir kavimdir. Bu ad, sonradan genelde bütün Yahudileri içine
ak bir sekilde kullanilmistir. Simdiki Israil Cumhuriyeti de bu adi kullanmaktadi
r.

Kur'ân'da 40 âyette, 41 defa "Benî Israil" (Israilogullari) kelimesi geçmektedir. Bu


erde, Allah'in
re karsi Israilogullari'na
Israilogullari'nin verdigi
verdikleri nimetler
sözler hatirlatilmaktadir.
ve onlarin Bu nimetle
sözlerinden dönmeleri islen
stir: Allah'a inanmalari, O'ndan baskasina kullukta bulunmamalari, ibadet etmele
ri, namaz kilip zekât vermeleri, peygamberlere uymalari, adam öldürmemeleri; anaya, b
aya, akrabaya ve yoksullara iyilik yapmalari, kendilerine haram ettikleri disinda
ki bütün yiyecekleri yemeleri, sözlerinden dönmemeleri.

Bu kavim, Ken'an diyarina (Filistin) yerlesmeden önce Ibranî, orada Israilli, Sü


'den sonra da genelde toplum olarak, Israilogullari, ferd olarak da Ya
hudi diye adlandirilmistir. Ancak bu üç terim, birbirinin yerine kullanilmis ve kull
anilmaktadir. Üçüyle de ayni din mensuplari ve ayni topluluk ifade edilmektedir. [17

b- Tevrat'a Göre Yahudiligin Tarihçesi

Yahudiligin tarihçesi, kutsal kitaplarina dayanir. Kutsal kitap, âlemin ve ilk insan
in yaratilisindan peygamber Malaki'ye kadar geçen olaylari içinde bulundurur; ayni z
amanda onlarin kutsal tarihini olusturur.

Samî irktan sayilan Ibrâniler, Kildânîlerin Ur sehrinden çikarlar ve Harran'a gelirl


8] Tanri (Yahve), Abram'a {Hz. Ibrahim) Harran bölgesinden Ken'an diyarina göçetmesi

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 126/314
5/16/2018 emreder. O da karisi Sara'yi, kardesinin oglu Lut'u (Hz. Lut) ve Harran'da kaza
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

ndiklarini da yanina alarak Ken'an diyarina varir. O vakit orada Ken'anîler bulunu
yordu. Tanri, Abram'a görünüp o ülkeyi onun zürriyetine verecegini bildirir. Abram d
ine görünen Rab için bir mezbah yapar. Ülkede kitlik çikinca Abram Misir'a gider. Mi
yaklastiklarinda Abram, karisi Saray'a söyle diyor:

"Iste biliyorum ki, sen görünüsü güzel bir kadinsin ve olur ki, Misirlilar seni görü
un karisidir, derler ve beni öldürürler; fakat seni sag birakirlar. Senin yüzünden b
i davranilsin, senin sebebinle canim yasasin diye: Onun kizkardesiyim, de. Ve vak
i oldu ki, Abram Misir'a girdigi zaman, Misirlilar kadinin çok güzel oldugunu gördül
e FIravun'un emîrleri onu gördüler ve onu Firavun'a medhettiler; kadin Firavun'un sa

yina alindi.
sigirlari Ve onun
oldu. yüzünden
Ve Rab Firavun
Abram'in Abram'a
karisi karsi
Saray'dan iyi davrandi;
dolayi, veve
Firavun'u onun
onunkoyunlari,
sara
yini büyük vuruslarla vurdu. Ve Firavun, Abram'i çagirip dedi: Bana bu yaptigin nedi
Bu senin karin oldugunu niçin bana bildirmedin? Niçin bu benim kizkardesimdir, dedi
n, ben de onu kari olarak aldim? Ve simdi, iste karin, al ve git. Ve onlarin hak
kinda Firavun adamlarina emretti; onu ve karisini ve kendisine ait olan her seyi
gönderdiler".[179]

Abram ve beraberindekiler, Misir'dan böylece çikarlar. Çok zengindirler. Çobanlari


daki bir tartismadan sonra Abramla Lut, birbirinden ayrilirlar. Lut, sarka dogru
gider. Abram ise Ken'an diyarinda oturur. Abram, bulundugu bölgede hâkimiyetini kabu
l ettirir ve bu arada esir edilen kardesi (daha önce kardesinin oglu olarak belirt
ilir. Bkz. Tekvin XII : 5. Kars. Tekvin XIV : 14-16) Lut'u kurtarip yanina alir.
[180]
Bu olaylardan sonra Rab, rüyasinda Abram'a görünür, ona yardim edecegini bildirir. A
, O'ndan zürriyet ister. Tanri da ona verecegini va'deder. Karisi Saray'in teklifi
erine cariyesi Hacer'le evlenir ve ondan Ismail dogar. Bu sirada Abram, seksen a
lti yasindadir.[181] Dok an dokuz yasina geldiginde Tanri ona görünür ve onun zürriy
i çogaltacagini bildirir. Bunun üzerine Abram, yüzüstü düser ve Aliah onunla söyle k
en ise, iste, ahdim seninledir ve birçok milletlerin babasi olacaksin ve artik adin
Abram (yüce baba anlaminda) çagirilmayacak, fakat adin Ibrahim {cumhurun babasi anl
aminda) olacak; çünkü seni birçok milletlerin babasi ettim. Ve seni ziyadesiyle sem
ilacagim, ve seni milletler yapacagim, ve senden sonra zürriyetine, Allah olmak için
seninle ve senden sonra zürriyetinle benim aramda ahdimi, nesiilerince ebedî ahit o
larak sabit kilacagim. Ve senin gurbet diyarini, bütün Ken'an diyarini, sana ve send
en sonra zürriyetine ebedî mülk olarak verecegim ve onlarin Allah'i olacagim".[182]
Allah, Ibrahim'den ve zürriyetinden gelecek olanlardan ahit olarak her erkek çocugu
sünnet edilmesini ister. Yine Allah, Ibrahim'e, karisi Saray'in bundan sonra Sara
(prenses anlaminda) olarak çagirilmasini ve ondan bir ogul verecegini, adinin da I
shak olacagini bildirir. Böylece Sara, Hacer'i kiskanmaktan kurtulmus olacaktir.

Ibrahim, ahit geregi, kendisi doksan dokuz, Ismail de on üç yasinda iken, ayni gün s
t olurlar. Öte yandan Sara, Ishak'i dogurur. Ibrahim, oglu Ishak'i sekiz günlük iken
net ettirir. Çocuk büyüyüp sütten kesildiginde Ibrahim, oglu için büyük bir ziyafet v
rada Ismail'in güldügünü gören Sara, Ibrahim'den onu kovmasini ister. Bu durum Ibrah
gürünür. Ancak Allah, Ibrahim'e, Sara'nin dedigini yapmasini, çünkü neslinin Ishak'i
çagirilacagini söyler. Hacer, Ismail'i alip çöle gider.[183]

Birgün Allah, Ibrahim'i denemek için, ondan biricik oglu ishak'i kurban etmesini ist
er.[184] Ibrahim, emri yerine getirmek üzere bir mez-bah yapip biçagi eline aldigind
a Rabbin Melegi göklerden ona seslenip çocugu bogazlamamasini, çünkü emri yerine ge
i bildirir. Bunun üzerine Ibrahim, gözlerini kaldirdiginda, çalilikta bir koçun hazi
dugunu görür ve onu kurban eder. Bu olay üzerine Rab, ona sözünü yerine getirdigin
yi, zürriyetinin düsmanlarinin kapisina hâkim olacagini ve zürriyetinden gelen bütün
erin mübarek kilinacagini bildirir.[185]

Ibrahim, yüz yetmis bes yasinda iken ölür. "Ve ogullan Ishak ve Ismail onu Mamre kar

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 127/314
5/16/2018 sinda olan Makpela Magarasina, Hitti Tsohar oglu Efron'un tarlasina, Ibrahim'in
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Het ogullarindan satin aldigi tarlaya gömdüler. Ibrahim ve karisi Sara oraya gömüldü
e vaki oldu ki, Allah Ibrahim'in ölümünden sonra oglu Ishak'i mübarek kildi".[186]

Ishak'in çocugu olmadigindan Allah'a yalvarir, Esav ve Yakub adli iki oglu olur. B
ir gün ülkesindeki kitlik dolayisiyla Ishak, FUistîlerin krali Abimelek'in ülkesi Ge
'ya gider. Orada karisini kizkardesi olarak takdim eder. Durumu anlayan Abimelek
, niçin böyle yaptigini sorar. O da, elinden alinip kendisine zarar gelme korkusunda
n böyle yaptigini söyler.[187] Abimelek, bunun üzerine onlari korur. Varlik sahibi o
rlar. Ancak Filistîler, onlari kiskanip ülkelerinden çikarirlar.

Ishak
e yaslanip
kendisini gözleri
mübarek görmez Esav,
kildirir. oluncabunu
Yakub, babasinin çok
ögrendiginde sevdigi Esav'in
kizip yerine hilesöy
onu öldürecegini il
ub, Haran'a gitmek üzere ayrilir. Geceledigi bir yerde rüya görür. Rüyasinda yerden
ru yükselen bir merdiven vardir. Bu merdivenden Allah'in melekleri çikip inmektedir.
Basi, göklere ermistir. Rab, ona söyle diyor: "Baban Ibrahim'in Allah'i ve Ishak'in
Allah'i Rab benim: üzerinde yatmakta oldugun diyari sana ve senin zürriyetine verec
egim; senin zürriyetin yerin tozu gibi olacak, garba ve sarka, simale ve cenuba ya
yilacaksin; ve yerin bütün kabileleri sende ve zürriyetinde mübarek kilinacaktir..."
8]

Yakub, uyaninca burasi Allah'in evidir ve bu, göklerin kapisidir deyip oraya "Beyt
-el" {Allah'in evi) adini koyar, yoluna devam edip Haran'a varir. Orada annesini
n kardesi Laban'in yaninda çalisir. Onun, Laban'in iki kizindan ve bunlarin yanind
a gelen
ina iki de
Ken'ana cariyeden on iki oglu ve bir kizi olur. Onlari alip babasinin yan
döner.

Yakub, çocuklari arasinda en fazla Yusuf'u sever. Kardesleri bundan doiayi onu kis
kanirlar. Yusuf, bir rüya görüp onu kardeslerine anlatir. Rüyasinda kardesleriyle bi
te bir tarlada bugday demetleri bagladiklarini, kendi demetinin dik durdugunu, öte
kilerin demetlerinin Ise kendisininkinin etrafini kusatip egildigini söyler. Karde
sleri, bu rüyadan onun kendilerine hâkim olacagini çikarirlar ve ona karsi kin ve ki
ançliklari artar. Yusuf, diger bir rüyasinda Günes, Ay ve on bir yildizin kendisine
cde ettigini görür. Bu rüyayi babasi ve kardeslerine anlattiginda babasi onu azarlay
"Gerçek, ben ve anan ve kardeslerin yere kadar sana egilmek için mi- gelecegiz?" de
r. Kardesleri onu kiskanir, babasi da bu sözü yüreginde tutar. Yakub, Yusuf'u sürüle
atmakta olan kardeslerinin yanina gönderince onlar da onu elbiselerini çikararak bi
kuyuya atarlar.
satarlar. Daha sonra
Babalarina, da kuyudan
kardeslerini birçikarip onuyedigini
canavarin Misir'a giden tüccarlara
söyleyip yirmi
onun kana güm
batir
ilmis entarisini gösterirler.

Yusuf, Misir'da Firavun'un bir memuru olan Potifar tarafindan satin alinir. Poti
far'in karisi Yusuf'a asik olup ilgisine karsilik görmeyince iftira ederek onu hap
se attirir.[189] Yusuf, hapiste iken, Firavun'un gördügü bir rüyayi tabir ederek h
ten kurtulur ve Firavun'un yaninda önemli bir mevkiye yükselir.[190] Daha sonra Fi
listin'de bulunan babasi Yakup ve kardeslerini Misir'a getirtir. Israilogullari,
böylece Misir'a yerlesmis olurlar.[191] Misir'da önceleri rahat bir hayat g
eçirmekte olan Yahudiler, zamanla büyük sikintilara, kölelige düserler.[192] Onlari
intilardan kurtarip "Arz-i Mev'ud"a (vaadolunmus toprak Filistin) döndüren Mose (Hz
Musa) olur (Tah.M.Ö.1250).

Musa, Firavun'un ordusunun Kizil Deniz'de bogulup onlari takip edememesi sonucu,
Yahudileri Sina'ya getirir. Burada, Sina Daginda, Hz. Musa'ya Tevrat ve On Emir
verilir. Yahudiler Sina Çölünde kirk yil dolasirlar. Musa'dan sonra Yesu, onlari Fi
stin'e götürür.[193] Filistin'de Hâkimler ve Krallar devrinden[194] sonra Kral David
. Davud 1013-973), Kudüs'ü alir ve Yahudilerin en parlak devresini baslatir.[195] Og
lu Kral Slomo (Hz. Süleyman: M.Ö. 973-933), babasi tarafindan hazirlatilan yer
e kutsal Ma'bed'i yaptirir. O zamana kadar bir çadirda muhafaza edilen ve içinde On
Emir tabletleri bulunan kutsal Ahit Sandigi, Ma'bedin bir odasina konulur.[196]

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 128/314
5/16/2018 Hz. Süleyman'in ölümünden sonra, krallik, güneyde Yahu-da.kuzeyde Israil olmak üzere
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

yrilir.[197] On kabile^ Israil'e; ikisi de Yahuda Kralligina tâbi' olur. Önce Israil
Kralligi, Asurlular tarafindan M.Ö. 721'de; sonra da Yahuda Kralligi, Babilliler
tarafindan M.Ö. 586'da yikilir. Ma'bet, tahrip edilir ve Yahudiler Babil'e sürgün ed
ir. Sürgünde Yahudi halki, Ezra'nin etrafinda birlesir ve M.Ö. 538'de Kudüs'e döner.
t, M.Ö. 520'den sonra yeniden onarilir.[198]

Yahudi Kutsal Kitabi, önceki peygamberler kadar, sonraki küçük peygamberlere de yer
r. Babil Sürgünü devresinde Isaya, Yeremya gibi peygamberler gelmistir. Ilya-Mesih't
önceki peygamber, Mala-ki'dir. Malaki, Kutsal Kitap'taki son Peygamberdir.

Yahudi M.Ö.
a'bet, tarihinde Kudüs,
168'de yagmaIskender'den sonra Agid'lerin
edildi. Makkabiler, ve Se-iefkî'lerin
yeniden hâkimiyeti elineda,
sagladilarsa geçti.
M.Ö
63'de baslayan Roma esareti devresi, M.S. 70'de Roma'li kumandan Titus'un Kudüs'ü ve
bu arada Ma'bedi de yakip yikmasiyle sonuçlandi. Yahudiler, dünyanin her tarafina d
agildilar. Ma'bed'den arta kalan Bati Duvari (Aglama duvari) yüzyillarca onlarda m
illî ve dînî suuru ayakta tutmustur. Mesîh inancinin verdigi ümit, onlarda bu suurun
li varligini sürdürmesini saglamistir. [199]

c- Kur'ân-i Kerîm'e Göre Yahudilik.

Kur'ân-i Kerîm'de
enî Israil", Yahudilerden
"Yehûd" bahsedilen
gibi deyimlerle âyetlerin
bahsedilen sayisibulundugu
âyetler oldukça fazladir.
gibi, bir Onlarda
kismind
zi peygamberler konu edilirken {meselâ Hz. Yakup gibi), Yahudiler hakkinda da bilg
i verilir. Ayrica "Ehl-i Kitap" deyiminin genel çerçevesine onlar da girer.

Kur'ân-i Kerîm'de Yahudiler ile ilgili olarak verilen bilgiler söyle tasnif edilebil
:

1- Allah tarafindan Yahudilere bahsedilen nimetler.

2- Uymalari gereken dînî hükümler.

3- Kendilerine peygamberler tarafindan getirilen hükümleri ve teblîgâti degistirmele


yanlis yorumlamalari ve dogru yoldan sapmalari.
4- Allah'a karsi ahitlerini bozmalari, verdikleri sözden dönmeleri ve bunu âdet edinm
leri.

5- Yahudilerin, yaptiklari islerin kötülügünden dolayi, zillet ve meskenete ugramala

6- Yeryüzünde fesat çikarmaya çalismalari.

7- Bazi peygamberlere ve salih kimselere iftira etmeleri veya onlari öldürmeleri.

8- Basit çikarlari ugruna hakikatlara yüz çevirmeleri.

9- Allah'in Yahudilere tavsiyeleri.


Kur'ân-i Kerîm'de, Yahudilerin tarihçesiyle ilgili olarak, Hz. Musa'ya kadarki devre
akkinda yer alan bilgiler su sekilde özetlenebilir:

Hz. Ibrahim, Yüce Allah'in seçkin kildigi peygamberlerden biridir[200]. O, ne Yahudi


, ne de Hiristiyandir. O, müsriklerden de degildir. Allah'i bir taniyan gerçek Müslüm
ardandir.[201] Yüce Allah, onu dost edinmistir.[202] O, çok içli, yumusak huylu, mis
irperver ve kendini Allah'a adamis, dosdogru bir kimsedir.[203] O, vazifesini tam
yapan[204] ve kendisine suhuf verilen[205] bir peygamberdir.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 129/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Hz. Ibrahim'e göklerin ve yerin sirlari, yakînî bilgi bahsedilmistir. Bu konuda Kur'
Kerîm'de söyle denilmistir: "Biz ibrahim'e, yakînen bilenlerden olmasi için, gö
ve yerin melekûtunu söylece gösteriyorduk".[206] Hz. Ibrahim; Allah'tan gayri p
lara, yildizlara, Ay ve Günes'e tapinan babasi Âzer ile kavmine karsi, görmeye
isitmeyen, konusmayan, hakkini savunamayan, faydasi veya zarari olmayan, rizik
vermeyen; batan, zeval bulan seylere, Seytan'a tapinilmayacagim anlatma
ya çalismistir. O, kendisinin Yüce Allah'a tapindigini, ona hiçbir seyi ortak kosmad
ini, onlari ve yonttuklarini O'nun yarattigini, bundan dolayi O'na ibadet ve sükre
tmek gerektigini, çünkü O'na dönülecegini bildirmistir. Kavmi, hattâ babasi bile, bu
uymamistir. Onlar, ona, babalarini da böyle bulduklarini söylemislerdir.[207] Hz. I

brahim,
p düsmaninin
vermistir: putlar, ^dostunun
"Beni yediren dade
de, içiren Âlemlerin Rabbioldugumda
O'dur. Hasta oldugunu bana
belirterek
O sifasöyle ce
verir.
Beni öldürecek, sonra da diriltecek O'dur. Âhiret Gününde, yanilmalarimi bana bagisl
i umdugum O'dur".[208] Hz. Ibrahim vazifesini yapmis, tebligde bulunmustur. Anc
ak yaptiklari ve savunduklari dolayisiyle Hz. Ibrahim Ates'e atilmis; fakat Yüce
Allah onu atesten kurtarmistir.[209]

Kur'ân-i Kerîm, Hz. Ibrahim'le ilgili olarak verdigi kissalarda, insanlara, Allah v
iret inanci konusunda yol göstermekte, ibret vermekte ve onlari düsünmeye davet etm
dir.[210]

Yüce Allah, Hz. Ibrahim'i ve onun soyundan gelenleri peygamber kildi. Onlara iyi is
ler islemelerini, namaz kilmalarini, zekât vermelerini emretti.[211] Hz. Ibrahim,
Allah'tan iyilerden
il ve Ishak'i olacak bir çocuk istedi.[212] Allah da ona ihtiyarliginda Isma
verdi.[213]

Çocuk kosma çagina geldiginde babasi, rüyasinda onu kurban ettigini gördü ve bunu on
cuk (islam kaynaklarda Ismail oldugu belirtiliyor), babasina emrolunan seyi yeri
ne getirmesini, kendisini sabredenlerden bulacagini söyledi. Böylece Hz. Ibrahim og
nu kurban etmek için yani üzere yatirdi. Yüce Allah, rüyasindaki emre bagliliklari d
isiyle, bir kurbanlik gönderdi.[214] Hz. Ibrahim'e ihtiyarliginda bahsedilen Iki og
uldan biri olan Hz. ismail, dogru, uysal, sabirli, sözünde sadik bir kimse olarak Ce
brail araciligiyla kendisine vah-yedilen Allah'in bir peygamberidir; çevresine zekât
i, namazi emretmistir.[215]

Hz. Ishak da dogru, salih, mübarek kilinmis, hidayete erdirilmis, ahiret yurdunu düs
en, gönülden
ah'in Allah'a
bir lütfü bagli
olarak bir peygamberdir.[216]
bahsedilmis Hz. çok
ve annesi bu olaya Ishak, annesi çok yasli
sevinmistir.[217] iken
Hz. A
Isha
da, Hz. Ibrahim ve Hz. Ismail gibi, kendisine vahyolunan peygamberlerden olmustu
r.[218]

Hz. Yakub, Hz. Ishak'in ardindan müjdelenen, kendisine vahiy indirilen peygamberle
rden, dinde kuvvetli, halis, salih, sabirli, hidayete erdirilmis bir kimse idi.[
219] Hz. Yakub'un en sevgili oglu Hz. Yusuf; ih-lasli, ilim ve hikmet sahibi, güze
l bir yaratilisa sahip, rüya tabirini bilen, kendisine vahiy gelen peygamberlerden
di.[220]

Hz. Yusuf, çocuklugunda bir gün babasina "rüyamda on bir yildiz, Günes ve Ay'in bana
de ettiklerini gördüm" dedi.[221] Bu rüyayi dinleyen babasi, ona, bunu kardeslerine
latmamasini tenbih etti.[222] Ayrica Hz. Yakub, ona, Allah (C.C.) tarafindan seçil
ecegini, kendisine rüya tabiri ögretilecegini, daha öncekilere oldugu gibi, Allah'in
em ona, hem Yakub ailesine nimetini tamamlayacagini söyledi.[223] Kardesleri,
rüyasinda gördügü gibi, Hz. Yusuf'u kiskandilar. Onu ortadan kaldirmayi planl
ar. Babalarini ikna ederek onu yanlarinda götürüp kuyuya attilar. Yusuf'u bir kurdun
edigini söyleyip onun kanli gömlegini babalarina gösterdiler. Bir yolcu kafilesi, Yu
f'u kuyudan çikarip beraberlerinde Misir'a götürerek bir vezire satti. Vezirin karis
Yusuf'un kendisine sahip olmasini istedi. Yusuf reddedince, kadin ona iftira ett
i. Bundan dolayi Yusuf zindana atildi. Zindanda rüya tabir etti. Misir meliki, bir
rüya gördü. Bu rüyayi kimse tabir edemedi. Yusuf'la beraber hapishanede kalmis arkad

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 130/314
5/16/2018 onu melike tavsiye etti. Melikin rüyasini yorumlayan Yusuf, saraya alindi. Misir
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

hazinesine memur yapildi. Bir müddet sonra, zahire atmak için Misir'a gelen kardesl
i, onun huzuruna çiktilar. Yusuf, kardeslerini tanidi, bir vesite ile ailesini Mis
ir'a getirtti. Israilogullari, böylece Misir'a yerlestiler.[224]

Hz. Yusuf zamaninda Misir'a yerlesmis olan Israilogullari, daha sonra, Firavun'u
n zulmüne ugrayarak, uzun bir esaret hayatt yasamaya basladilar. Onlari bu sikinti
dan Hz. Musa kurtardi. [225]

2- Hz. Musa ve On Emir


a- Tevrat'a Göre Hz. Musa

Yusuf'un ölümünden sonra Yahudiler Misir'da çogalmaya basladi. Yeni Firavun Yus
n yaptigi hizmetleri unuttu ve Yahudilerin çogalmalarindan endiselendi. O, ileride
ülkelerine yönelecek bir tecavüzde, onlarin düsmanla birlikte olmasi korkusuyla,onl
eziyet etmeye basladi. Bu arada onlarin çogalmalarini önlemek için, her dogan erkek
gun öldürülmesini emretti. Musa, böyle bir devrede dünyaya geldi. Annesi onu ancak ü
saklayabildi. Sonra onu ziftle sivanmis bir sepete koyup irmaga atti. Nil kiyis
indaki sazliklara biraktigi sepetin akibetini, kizkardesi Meryem takip ediyordu.
Nüde yikanan Fir'avun'un kizi, onu irmakda buldu, bir Ibrani' çocugu oldugunu
anlayip
im onaFiravun'un
söyledi. acidi. Meryem,
kizi gelip çocugu
bunu kabul emzirmek
edince için
gidip bir Ibrani
çocugun kadinigetirdi.
öz annesini çagirabilec
Çoc
na teslim edildi ve çocuga sulardan çekilmis anlamina gelen "Mose" (Musa) adi verild
i.[226] Musa, gençlik yillarinda Yahudilerin yanina gider, onlarin sikâyetlerini din
lerdi.

Bir defasinda, Misirlilardan birinin bir Yahudi'yi dövdügünü gördü. Yahudi'yi koruy
liyi öldürdü. Olayin duyulmasi üzerine Musa, Mid-yan'a kaçti. Orada Midyan kâhininin
e evlendi.[227] Kâhinin sürüsünü otlatirken, Tanri'nin melegi, Horeb'de bir çati ort
ates alevinde, ona göründü. Yanan çalinin atesi bir türlü bitmek bilmiyordu. Bunu me
geri dönen Musa'yi çalinin ortasindan Allah çagirip söyle dedi: "... Ben, babanin A
'i, Ibrahim'in Allah'i , Ishak'in Allah'i ve Yakub'un Allah'iyim. Ve Musa yüzünü ört
lah'a bakmaga korkuyordu. Ve Rab dedi: Gerçekten Misir'da olan kavminin sikintisin
i gördüm...
benim Onlarin
kavmimi, feryadini isittim;
Israilogullarini çünkü
Misir'dan onlarin
çikarmak acilarini
için bilirim...
seni Firavun'a Ve simdi g
göndereyim".[
8]

Böylece Musa, Yahudileri Misir'dan çikarmak üzere görevlendirilmis oldu. Kardesi Har
a ona yardimci verildi. Bu görevi yerine getirmek üzere Musa, Misir'a geri döndü. O,
ailogullarini Misir'dan çikarip Ken'an diyarina götürmek istedigini, bunun Allah'in
ri oldugunu söyleyince Firavun, "Allah kimdir ki ben ona itaat edeyim" diyerek onl
ari saraydan kovdu. Ikisi arasinda mücadele basladi. Is, mucize göstermeye kadar var
di. Firavun, bütün sihirbazlarini topladi. Onlar da bütün hünerlerini ortaya koydul
'nin asasi kocaman bir yilan olup onlarin bütün sihirlerini yuttu. Bütün bunlara ra
iravun, Israilogullarinin Misir'dan çikmalarina izin vermedi. Bunun üzerine Rab Yahv
e, Misirlilara belâ verecegini, insandan hayvana kadar bütün ilk doganlari öldürece
dirdi. Allah, Musa vasitasiyle Misir topraklarina on felâket verdi. Firavun, bu is
lerin vuku-buldugunu görünce, Israilogullarinin Misir'dan çikmalarina izin verdi.

Israilogullari, Kizil Deniz'e dogru yola çikti. Ancak Firavun, verdigi karardan pi
sman olarak onlarin arkasina düstü. Kizil Deniz'e gelince Musa, elini denize uzatti,
sular yarildi, Israilogullari geçti; sonra tekrar Musa elini uzatti, sular eski h
aline döndü ve Firavun ile ordusu boguldu.[229]

Kizildeniz'den geçtikten sonra, Mara'da aci suyu içemeyen Israilogullari için Allah,
usa'ya suya bir dal parçasi atmalarini bildirdi; su tathlasti. Çölde yiyecekleri bit

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 131/314
5/16/2018 ce Israilogullari Musa ve Harun'a söylenmeye basladilar. Allah, göklerden ekmek yagd
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

iracagini bildirdi. Musa da onlara aksam üstü et (bildircin eti), sabahleyin de ekme
kle doyacaklarini söyledi. Gökten beyaz kiragi tanecikleri seklinde "man" diye adlan
dirdiklari ilâhî gida yagdi (balli yufka gibi bir sey). Kirk sene man yediler. Sonra
lari su sikintisi çektiler ve Allah'a yalvardilar. Allah, Musa'ya elindeki asasiyl
e bir kayaya vurmasini emretti. O da bir kayaya vurdu, ondan su fiskirdi.

Israilogullari, Misir'dan çikislarinin üçüncü ayinda Sina Çölü'ne geldiler. Orada Al


gi'ndan Musa'yi çagirarak, onlara verdigi nimetlere karsilik, Israilogullarindan i
yi bir kavim olma sözünü almak üzere, onu görevlendirdigini bildirdi. Musa emri yeri
irdi, sözü aldi ve Rabbe bildirdi. Üçüncü gün, Tanri, Sina Dagi'nin üzerine, dagin te

içinde indi, Musa'yi yanina çagirdi ve ona On Emri verdi.[230]


Musa, Israilogullarini çetin ve uzun bir mücadele devresinden sonra ve'dedilen topra
klara yaklastirdi ve 120 yasinda iken öldü.[231]

b- On Emir

Hz. Musa'ya Sina Dagi'nda vahyedilen On Emir, Tevrat'in iki ayri bölümünde geçer.[23
u On Emir söyle siralanir:

1- Seni Misir diyarindan, esirlik evinden çikaran Allafi benim.


2- Benden baska tanrin olmayacak. Boslukta, yerin üstünde

veya altinda, denizlerin derinliklerinde mevcut olan varliklarin resimlerini yap


mayacak, onlara hiçbir surette tapmayacaksin.

3- Allah'in ismini bos yere agzina almayacaksin.

4- Cumartesi (sebt) Gününü daima hatirlayip onu kutsal kilacaksin. Haftanin al


gününde çalisacak yedincisinde istirahat edeceksin. Cumartesi Günü, Allah'ina tahs
is umûmî dinlenme günüdür. O gün, ne sen, ne oglun, ne kizin, ne usagin, ne de hayv
ca hiçbiriniz çalismayacaktir.

5- Anne ve babana hürmet edeceksin.

6- Öldürmeyeceksin.

7- Zina yapmayacaksin.

8- Çalmayacaksin.

9- Yalan sehadette bulunmayacaksin.

10- Hiç kimsenin evine, barkina, karisina, hizmetçisine, öküzüne, esegine velhasil s
t olmayan bir seye göz dikmeyeceksin.[233]

Bu On Emir, Yahudilerin temel prensiplerini içinde bulundurur. Hz. Musa, Sina Dagi
'ndan indiginde iki tas tablet (levha) üzerinde yazili olarak bu emirleri getirmis
tir.[234]

c- Kurana Göre Hz. Musa

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 132/314
5/16/2018 Hz. Musa, Yüce Allah'in Israilogullari'na gönderdigi, kendisine kitap verilen büyük p
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

amberlerden biridir.

Israilogullari Misir'da çogalip varlik sahibi olunca, Firavun, bunu önlemek Için, ma
arini ellerinden aldi, onlari esir yapti ve yeni dogan erkek çocuklarinin öldürülmes
emretti.[235] Musa dogunca, annesi onu bir müddet sakladi. Daha fazla saklayamayac
agini anlayinca, Allah'in ilhami üzerine onu bir sandik Içinde suya birakti. Firavun
'un adamlari onu buldu; karisinin istegi üzerine çocuk öldürülmedi. Annesi ona süt a
apti. Musa büyüyüp ergenlik çagina ulasinca, ona Allah tarafindan hikmet ve ilim ver
.[236]

Hz. Musa,iki
düsman, halkin haberi
adami olmadan
dögüsür bir
buldu. gün sehre
Kendi indi.olan
soyundan Biriadam
kendi soyundan,
ondan digeri de
yardim isteyince,
ardimina kostu ve onun düsmanina bir yumruk atti. Adam öldü. Mazlumu korurken olsa d
, bu durum onu üzdü ve Allah'tan af diledi. Olay duyuldu. Hakkinda öldürme karan ali
i haberini ögrenen Hz. Musa, orayi terketti. Medyen'e gitti.[237] Orada evlendi. K
ayinpederiyle kararlastirdiklari süreyi tamamlayinca ailesiyle birlikte yola çikti.
Sina Dagi'na yöneldiginde karanlik bir gecede yolunu sasirdi. Bu arada bir isik gör
Isinmak ve yolunu bulmak için atesin bulundugu tarafa gidince, "Ben, süphesiz senin
abbinim; ayagindakini çikar, çünkü sen, kutsal bir vadi olan Tuvâ'dasin" diyen bir h
karsilasti. Orada, ayrica kendisine Allah'dan baska tanri olmadigi, ona ibadet
etmesi, dosdogru namaz kilmasi bildirildi. Asasi ile ilgili mu'cize verildi ve F
iravun'a gitmesi emredildi. Kardesi Harun da ona yardimci kilindi.[238]

Hz.
ininMusa ve Hz.
serbest Harun, Allah'in
birakilmasini emrini Firavun,
istediler. Firavun'ateklifi
teblig kabul
ettiler ve Israilogullar
etmedigi gibi, Hz. M
usa'nin peygamberligini tuhaf karsiladi. Firavun, Hz. Musa ile Allah'in "Âlemlerin
Rabbi" olmasi konusunu tartisti.[239]

Firavun, Hz. Musa'dan peygamberligi ile ilgili mu'cize göstermesini istedi. Hz. Mu
sa asasini yere birakti, o da bir ejderha oluverdi. Bunun üzerine Hz. Musa, Firavun
ve adamlarini ülkesinden çikarmak isteyen bir büyücü olmakla suçlandi. Firavun'un b
erlerini göstermek üzere toplandi. Hz. Musa'nin asasi, onlarin hünerlerini sergiledi
eri ip ve degnekleri yutuverdi. Bu durum karsisinda bütün büyücüler, hep beraber sec
apanip "Âlemlerin Rabbina, Musa ve Harun'un Rabbina iman ettik" dediler. Firavun,
hepsini, ellerini ve ayaklarini çaprazlama kesmekle tehdit etti; fakat hiçbiri, kar
indan vazgeçmedi.[240]

Firavun, Hz. Musa'yi Misirlilarin dinini degistirecegi endisesiyle, öldürmek istedi;


fakat ailesinden iman eden biri, bunu engelledi. Sonunda Hz. Musa'ya kavmini gec
e yola çikarma emri gefdi. Bunun üzerine Hz. Musa, kavmini Misir'dan çikardi. Firavu
ve adamlari, onlari takibe basladi. Hz. Musa'nin beraberindekiler, yakalanma kor
kusuna kapildi. Yüce Allah, ona asasini denize vurmasini emretti. Hz. Musa asasini
denize vurunca, deniz ikiye ayrildi. Hz. Musa ve adamlari, karsiya geçti. Onlari
takip eden Firavun ve beraberindekiler boguldu.[241]

Hz. Musa ve Israilogullari, Firavun'un zulmünden kurtulup yollarina devam etti. Isr
ailogullari, putlara tapan bir kavim görünce, Hz. Musa'dan kendilerine öyle tanrilar
apmasini istediler. Hz. Musa, onlara "Sizi âlemlere üstün kilmis olan Allah'dan bask
bir tanri mi arayacagim?" dedi. Onlara Firavun'un zulmünü ve Allah'in onlara yardim
i hatirlatti. Sina'ya vardiklarinda yiyecek-içecek sikintilari oldu. Allah, onlara
su, kudret helvasi ve bildircin ihsan etti.

Hz. Musa'ya Yüce Allah Tur-i Sînâ'ya çikmasini, orada 30 gün oruçlu olarak ibadet et
mretti. Hz. Musa bu süreyi tamamlayinca, ona 10 gün daha oruç tutmasi ve ibadetleri
amamlamasi emredildi. Hz. Musa, bütün bunlardan sonra, Allah'in cemâlini görmek iste
Yüce Allah da bunun imkânsiz oldugunu; daga bakmasini, tecelli ettiginde dag dayana
lirse, onun da kendisini görebilecegini bildirdi. Hz. Musa, daga baktiginda, Cenâb-
Hakk'in tecellisi sonucu, onun yerle bir oldugunu gördü, düsüp bayildi. Kendine geld
de, tevbe etti. Yüce Allah, ona, uymalari gereken bütün kurallari ihtiva eden levhal

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 133/314
5/16/2018 i verdi. Hz. Musa, kavmine bu levhalari getirdiginde, onlarin bir altin buzagiya
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

taptiklarini gördü, daha önce verdikleri sözden döndükleri için, onlara kizdi. Kavm
e etmelerini istedi. Onlar da tevbe ettiler. Yüce Allah, tevbelerini kabul etti.[2
42]

Hz. Musa, getirdigi levhalardaki hükümleri kavmine teblig etti ve onlari islaha deva
m etti; ancak onlardan siddetli bir itiraz gördü. O zaman Yüce Allah, Tûr-i Sînâ'yi
basina indirmekle tehdit etti; onlardan namaz kilacaklarina, zekât vereceklerine,
peygambere uyacaklarina dair söz aldi. Ancak Israilogullari, sikintida iken söz ver
sikinti biter bitmez sözlerini unuttular ve bunu da aliskanlik haline getirdiler.[
243]

Filistin göründügünde Hz. Musa, va'dedilen topraklara dönebilmek için, orada bulunan
dele etmeleri gerektigini Israilogullarina söyledi. Ancak onlar, Hz. Harun hariç, on
u tek basina biraktilar. Bunun üzerine Hz. Musa, Rabbine dua edip, kendileriyle fâsi
klarin arasini ayirmasini istedi. Allah da, "Muhakkak orasi kendilerine kirk yil
haram edilmistir. Onlar (olduklari) yerde sersem sersem dolasacaklardir. Artik o
fâsiklar güruhuna karsi tasalanma"[244] buyurdu.

Bundan sonra Israilogullari, çöllerde yollarini kaybettiler. Bir kismi helak oldu, b
ir kismi da yillarca çöllerde dolasti. Allah'a karsi gelmeleri, onun Âyetlerini inkâ
meleri, haksiz yere peygamberleri öldürmeleri, onlara uymamalari ve taskinlik yapmal
ari yüzünden, Israilogullari gazaba ugradi.[245]

3- Tevrat ve Zebur

Yahudilerin kutsal kitap külliyati, Tanah (yazili dinî edebiyat) ve Talmut {sözlü di
biyat) seklinde ikiye ayrilir. Yahudilerin Tanah adini verdikleri kutsal kitapla
rina Hiristiyanlar Eski Ahit derler. Tanah, üç bölümden olusur: Tora (Tevrat), Neviim
Ketuvim. Tanah adi, bu üç bölümün Ibranice bas harflerinin birlestirilmesinden meyd
lmis bir kelimedir. (Bazen Tora, kutsal kitabin tamamini ifade etmek ve Tanah'la
esanlamli olmak üzere de kullanilir). Tanah'in ihtiva ettigi kitaplarin sayisi kon
usunda sadece Yahudilerle Hiristiyanlar arasinda degil, Hiristiyanlarin kendi ar
alarinda da ihtilaf vardir. Yahudiler ve Pro-testanlarca apokrif (sahih olmayan)
sayilan bazi kitaplar (Tobit, Judith, I ve II. Makkabiler, Hikmet, Eklesiyastik
,
ikBaruh, Yeremya'ninkanonik
ve Ortodokslarca Mektubu, Daniel'e
(sahih) YunancaYahudiler
sayilir. ilâveler,
veEster'in Bakiyesi),
Protestanlarca, Katol
Hirist
iyanlar tarafindan Eski Ahit diye nitelendirilen Yahudi kutsal kitabi T*anah'in
39 kitaptan olustugu kabul edilir. Yahudiler ise Tanah'i , bazi kitaplari birles
tirerek, 24 kitap olarak kabul ederler. Yahudilerin tasnifi söyledir: Tora 5, peyg
amberler 8, kitaplar 11. Bunlarin formülü, 5+8+11'dir.[246]

a- Tevrat (Tora)

Tora:Tevrat; kanun, sariat, emir, ders, rehber gibi anlafnlara gelir. Yahudi kut
sal kitabinin birinci bölümüne Arapça Tevrat, Ibranîce Tora denir. Bu ilk bölüm, bes
olusur. Bes kitabi ifade etmek üzere Ibranîce "humas", Arapça "el-Esfâru'l-Hamse" (s
kitap, çogulu esfâr), Yunanca "Pentateukhos" {penta: bes, teukhos: kitap), bati dil
erinde Pentatök (Pentateuch-Pentateugue gibi) kelimeleri kullanilir.

Bes kitabin, Allah'in 7704 kelimeyle Hz. Musa'ya verdigi dinî esaslari ihtiva etti
gi kabul edilir.

Modern bazi bilginler, Yesu kitabinin da Bes Kitapla ayni kaynaktan geldigini kab
ul etmekte, onu da Bes Kitaba ekleyerek hepsini Heksatök (Hexateuch=Alti kitap) ba

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 134/314
5/16/2018 sligi altinda toplamaktadirlar. Bazisi da, Tesniye'yi, Tora'nin Bes Kitabi disin
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

da degerlendirmektedir. Bu degerlendirmeye göre Tora, 4 kitaptan olusmaktadir. Onl


ar, simdiki Bes Kitabin metinlerinin üç ana kaynak veya gelenekten geldigi düsüncesi
irler: 1) Yahvist, 2) Elohist, 3) Ruhban metinleri. Ancak belirtilmelidir ki, bu
nlarin disinda birkaç kaynak daha ilâve edilmektedir. Tora metinlerindeki çeliski ve
utarsizliklar birbiriyle uyusmayan tekrarlar, arastiricilarin dikkatini çekmis ve b
lece, önce Tanrinin adini Yahve, daha sonra da Elohim olarak zikreden iki ayri kay
nak belirlenmistir. En eski kaynak olmasi tahmin edilen Yahvist metinler, M.Ö. 1000
yillari civarinda; daha fazla teolojik meseleler üzerinde duran Elohist metinler,
M.Ö. 800'lerde yazilmis olmalidir. Bundan bir yüzyil sonra, bilinmeyen birisi bu iki
, belki de daha fazla kaynaktan gelen metinleri biraraya getirmistir. Hz. Musa'n

in M.Ö.
rinin XIII.
M.Ö. Yüzyilarasinda
1000-400 civarinda yasadigi gözönünde
vukubuldugunun bulundurularak
günümüzde bütün
tesbit edilmis bu Toraçeliski
olmasi, metin
tarsizliklarin sebebi sayilmaktadir.

Tora, yazili ve sözlü olarak ikiye ayrilir. Yazili Tora, Yahudilere göre, Yahve'nin
na Daginda Musa'ya vahyettigi kitaptir. Sözlü Tora ise, yazili Tora'nin açiklamasi o
rak nesilden nesile intikal eden ve Yahudilerce o olmaksizin yazili Tora'nin anla
silmasinin mümkün olamayacagi kabul edilen Talmud'dur.

Yazili Tora'ya Hz. Musa'dan sonra gelen peygamberlerin sözleri de eklenmis, böylece
Hiristiyanlarca Eski Ahit, Yahudiler'ce Tanah denilen kutsal kitap, tahminen M.S.
II. Yüzyilda Yavne'de (Jamnia) toplanan bir meclis tarafindan nihaî hale kavusturu
ustur. Kur'ân-i Kerîm'de Israilogullarina verildigi belirtilen Tevrat ile Yahudileri
nTanah'in,
kutsal kitabi olan baska,
Tora'dan Tanah'in kasdedildigi
Neviim anlasilmaktadir.
(peygamberler) Yahudi kutsal
ve Ketuvim (kitaplar) kitabi de
bölümleri
vardir. Genel tasnife göre Tora 5, Neviim 21, Ketuvim ise 13 kitap olmak üzere Tanah
39 kitaptan olusmaktadir.[247] Bunlarin muhtevasi hakkinda asagida kisaca bilgi
verilecektir.

Tora ; Bu bölümde, tarihî bilgiler disinda Allah'in Yahudilere Musa vasitasiyla verd
i dinî esaslar bulunur. Tora'da yer alan bes kitap sunlardir:

1- Tekvin (Ibr. Beresit : Genesis : Yaratilis): Bu bölümde, ilk insanin ve kâinatin


ratilisi; Âdem'in isledigi suç, yeryüzüne inisi ve çocuklarinin hikâyesi anlatilir
a Tufan olayindan, Yusuf'un Misir'daki hayatindan ve Israilogullarinin Misir'a
gelislerinden bahsedilir; 50 baptir.

2- Çikis (Semot: Exodus) : Bu kisimda, Israilogullarinin Firavundan çektikleri, Mus


nin ortaya çikisi ve Misir'dan Sina'ya gidisleri anlatilir; 40 baptir.

3- Levililer (Vayikra:Leviticus) : Burada, Kâhinler ile yardimcilarinin Çadir Ma


bedindeki (Miskan) görevleri ve bazi önemli ahlâkî kurallar anlatilir. Ayrica günahl
efareti, haram kilinan yiyecekler, yasaklanmis evlilikler, dinî âyinler, bayramlar
adaklar yer alir; 27 baptir.

4- Sayilar (Bamidbar : Numeri): Sayilar, Israilogullarinin çölde geçirdikleri hayat v


olaylardan, birtakim sayimlardan, bazi seriat kanunlarindan, kayadan su çikarilmas
indan, ölû*m ve yilan vasitasiyla sifadan bahseder; 36 baptir.

5- Tensiye (Dvarim :Deuteronomium : Ikileme, tekrarlama): Tesniye'de; Musa'nin ölm


eden önce din konusunda Yahudilere verdigi ögütler, Musa'nin ölümü, gömülmesi ve tut
atilir; -Musa zamaninda bulunmayan birçok âdete ve geleneklere temas edilir; bazi sa
riat kanunlari tekrar edilir; insanlarin birbirine ve Tann'ya karsi nasil davran
malari gerektigi açiklanir; 34 baptir.

Neviim (Peygamberler) : Bu bölümde peygamberler, öncekiler 6, sonrakiler 15 kitap olm


k üzere siralanir. (Yahudilerce ilk peygamberler 6; sonrakiler de, 12 küçük peygambe
r kitap sayilarak, 4 kitaptir. Tamami 10 kitap ediyor). Toplam 21 kitap, Hz. Musa
'dan sonraki peygamberlerden bahseder. Hz. Musa en büyük peygamberdir.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 135/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Yahudilerce Neviim bölümündeki peygamberlerden öncekiler, "Ilk Peygamberler" {Neviim


onim), sonrakiler "Son Peygamberler" (Neviim Ahoranim) diye tasnif edilir.[248]

1- Ilk Peygamberler: Bu bölümde yer alan kitaplarda Hz. Musa'nin ölümünden sonra Yah
in Tanri tarafindan va'dedilmis topraklara yerlesmeleri, kralligin kurulusu, kra
llarin idaresi ve davranislari, Yahudilerin putperest topluluklarla yaptiklari müca
deleler ve Kutsal Ma'bedin {Bet ha-Mikdas) kurulusu, yikilisi anlatilir.

Ilk peygamberlerden bahseden kitaplar sunlardir: Yesu, Hâkimler (Softim), I ve II.


Samuel (Smuel), I. ve II. Krallar (MelahIm).

2- Son peygamberler: Bu bölümde yer alan kitaplarda peygamberlerin putperestlige ka


i devamli mücadeleleri, tek bir tanri fikrini bütün insanlara yaymak için gösterdikl
yret, halka dinî telkinleri ve ögütleri anlatilir.

Son peygamberlerden bahseden kitaplarin basliklari su sekildedir: Isaya (Yesaya)


, Yeremya (Yirmiya), Hezekiel (Yehezkel), Hosea (Osea), Yoel, Amos, Obadya (Ovad
ya), Yunus {Yonah), Mika (Miha), Nahum, Habakkuk (Habakuku), Tsefanya, Haggay (H
agay), Zekerya (Zaharya), Malaki (Malahi).

Ketuvim : Kitaplar, yazilar anlamina gelen Ketuvim, Yahudi Kutsal Kitabinin üçüncü b
turur ve bu bölümde yer alan 13 kitap (Yahudilerce 9 olarak tasnif edilir) sunlardir
:

1- Mezmurlar (Tehilim): Yahudilerce çogu Kral David (Hz. Davud) tarafindan yazildi
gi ileri sürülen 150 Mezmur'dan olusur. Mezmur'lardan 73'ünün Kral David'e ait oldug
ileri sürenler de vardir. Mezmur'larin bazilari dinî âyinlerde, bazilari da Yahudi b
ramlarinda ve önemli günlerde okunur (Bugün Hiristiyan Kiliselerinde de Mezmurlar il
arak okunmaktadir).

2- Süleyman'in (Slomo) Meselleri (Misle): Bu kitap, Kral Süleyman'a (Hz. Süleyma


atfedilir. Atasözleri, ahlâk ve dogru yolu gösteren sözleri ihtiva eder; 31 baptir.

3- Nesideler Nesidesi (Sir asirim): Kral Süleyman'in bir saheseri olarak kabul edi
lir. Bu kitapta Allah ile Yahudiler'in karsilikli sevgi baglari, iki nisanlinin
birbirine karsi sevgilerine benzetilerek anlatilir; 8 baptir.

4- Eyüp (Îyov-Job): Bu kitapta Iyov'un (Hz. Eyüp) ibret verici hikâyesi ve Tann'nin
esine boyun egisi anlatilir; 42 baptir.

5- Vaiz (Kohelet): Bu kitap, Kral Süleyman'a atfedilir. Kitapta hayatin zevkleri t


eker teker siralanir; onlarin geçici ve bos oldugu anlatilir. Neticede de yalniz
Allah korkusu ve Allah'in emirlerine uymanin bos olmadigi hükmüne varilir; 12 bapti
r.

6- Rut : Bu kitap, hâkimler zamaninda vukubulan bir olayi hikâye eder. Bu olayda yab
anci bir kadin olan Rufun dul kalmasi ve hiçbir tesir altinda kalmadan Yahudi Dini
ni kabul etmesi ve kayin validesi Neomi ile birlikte yasamasi konu edilir; 4 bap
tir.

7- Ester : Bu kitapta Yahudiler'in Ester adli bir Yahudi kizi tarafindan kesi
n bir katliamdan kurtarilislari anlatilir. Pers Krali Ahasveros'un veziri
Haman (Aman), kraldan ülkesindeki Yahudileri yok etme yetkisi alir; fakat kralin k
arisi olan Ester, kadinligini kullanarak, Yahudileri kurtarip Haman'la adamlarini
n öldürülrrîtesini saglar. Kitap, 10 baptir.

8- Yeremya'nin Mersiyeleri: Kudüs'ün, dolayisiyla Yahudi devletinin yikilmasi üzeri


eygamber Yeremya'nin duydugu büyük üzüntüyü dile getiren bir mersiyedir; 5 baptir.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 136/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

9- Daniel: Bu peygamber, Kutsal Ma'bedin yikilisi ve Yahudilerin Babil'e sürgünü dev


sinde yasamistir. Zamaninda gördüklerini bu kitapta toplamistir; 12 baptir. M.Ö. 16
rihinde yazildigi tahmin edilmektedir. Yunan Krali Antiyokus Epifanes'in baskisi
sirasinda Yahudilerin dinlerine sadik kalmasini saglamak üzere yazilan bu kitap, Ya
hudi folklorunun taninmis kahramani DanIei'e nisbet edilmistir. Daniel kitabi, a
pokaliptik literatürün[249] Hiristiyanlarca Eski Ahid diye adlandirilan Yahudi Kutsa
l Kitabindaki gelismesinde önemli bir yer tutmaktadir. Bunun yaninda ölüm ötesi, öld
nra dirilme ve yargilanma konusunda Daniel Kitabinda verilen bilgi bu husustaki Y
ahudi inanci için kaynak teskil etmektedir. (Gelecek hayatla ilgili olarak Daniel
kitabinda yer alan bu bilgiler, Iran tesirine baglanmaktadir. Çünkü ondan önceki dön

ahudiler arasinda ve önceki kutsal kitaplarinda bu konuda bilgiye.rastlanmamaktadi


r).

10 ve 11. Ezra (Üzeyir) ve Nehemya : Bu kitaplar, Yahudilerin Babil esaretinden dönü


erini, Kudüs'ün ve Ma'bedin yeniden tamirini anlatir. Ezra 10 bap; Nehemya ise 13 ba
ptir.

12 ve 13. I ve II. Tarihler (Divre Ayamim) : Dünyanin kurulusundan Babil esaretinin


sonuna kadar geçen bütün olaylar bu kitaplarda özetlenir. I. Tarihler 29; II. Tarih
6 baptir. [250]

b- Zebur

Zebur, Arapça kitap, Ibranîce mektup anlamina gelir. Islâm'da Hz. Davud'a indirilen
tsal kitabin adidir. Ibranîce "Sefer Tehilim" (Sarkilar Kitabi) diye adlandirilmak
tadir. Bati'da Zebur'un kitap olarak tek bir adi yoktur; Yetmisler Tercümesinde (S
eptuagint) çesitli baplar Mezmur (Yun. psalmos) diye adlandirdigindan, tamamina Me
zmurlar (Ing. Psalms) denilmesi âdet haline gelmistir. Mezmurlann ancak bir kismi
Davud'a nisbet edilmektedir.

Mezmurlarda, Tevrat'ta oldugu gibi, Yahudi dininin kurallariyle, ibadet sartlari


yle, kurumlarla ve onlarin yönetimiyle ilgili emirler yoktur. Sadece, insanlara iy
iligi, dogrulugu, fazileti ve ahlâkî meziyetleri tavsiye eden telkinler vardir.

Yahudilerin ibadetlerinde ve günlük hayatlarinda Mezmurlann önemli bir yeri vardir (


ristiyanlarda da ayni öneme sahiptir). Seytana uyma tehlikesi karsisinda, buhranli
anlarda, cesaretin kirildigi, canin sikildigi, yalnizlik, endise, hastalik ve a
gri zamanlarinda belirli Mezmurlar okunur.

Yahudiler, sinagogdaki evlenme törenlerinde, Sabat Günü'nde evde ve ibadethanelerdek


dinî ayinlerde, ölülerin gömülmesi sirasinda Mezmurlardan parçalar okurlar. Mezmurla
li bir melodi ile söylenmesi gelenek haline gelmistir. Ibadet sirasinda, ibadet yönü
udüs'e göre belirlemek üzere, duvara üzerinde Mezmurlar yazili levhalar asilir. Bu
ara "Mizrah Levhasi" denilir.

Gelenege göre Mezmurlar'in atfedildigi Davud (M.Ö. 1013-973)[251], Yahudiler indinde


önemli bir yere sahiptir. Bu önem, onun Kudüs'ü almasi, büyük bir saray yaptirmasi,
in insasini düsünmesi ve kudretli bir hükümdarlik kurup Yahudilerin en parlak devre
aslatmasindan kaynaklanir. Yahudilere göre Kral Davud (Hz. Davud), Saul'den (Saul)
sonra Ibranîlerin ikinci kralidir. Kirk yil krallik yapmistir. Davud'un hayati, k
rallik devresi ve karakteriyle ilgili bilgiler, Yahudi Kutsal Kitabinin I. ve II
. Samuel, I. Krallar ve I. Tarihler basligini tasiyan kitaplarinda yer alir. Bu
kitaplarda Davud'un Yahudiler üzerindeki etki ve nüfuzu, devlet adamligi ve kumandan
ligi övülmekle beraber, onun karakterinin iyi ve kötü yönleri de yer alir. Davud, Be
m'li bir Yahudi ailesinden gelen, çobanlik yapan, güzel sesli, sair, savasçi bir kim
dir. Saul'ün bir savasta öldürülmesi üzerine, otuz yasinda iken, Hebron'da meshedile

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 137/314
5/16/2018 aglanarak) kral olmustur. Daha sonra da bütün Israil'in krali seçilmistir. Davud, Ku
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

alarak Israil'in baskenti yapmis, Ma'bed'i insa etmeyi düsünmüsse, de bu , oglu Kral
eyman'a (Hz. Süleyman) nasip olmustur.

Yahudi Kutsal Kitabina göre Davud; güçlü bir kumandan, mes-hedilmis bir kral, haneda
rmus ve Yahudileri genis topraklara hâkim kilmis bir kimse olmakla beraber, ayni
zamanda emrindeki bir savasçinin karisini begenip ona sahip olan, adami da sava
sta ön safa sürdürüp desise ile ölümüne sebebiyet veren bir kimsedir.[252]

c- Kur'ân-i Kerîm'e göre Tevrat ve Zebur


ca- Kur'ân-i Kerîm'e göre Tevrat

Hz. Musa'ya vahyedilmis oldugu kabul edilen Tevrat, Kur'ân-i Kerîm'de ismen 18 defa
geçer. A'lâ Sûresi'nin 19. Âyetinde de Hz. Musa'ya verilen sahifelerden bahsedilir. A
h (C.C.) tarafindan gönderilen dört büyük kitaptan ilki olan Tevrat'in içinde, hiday
r ve Allah'in hükümlerinin bulundugunu bildiren Kur'ân-i Kerîm, Hz. Isa ve Hz. Muhamm
in onu dogrulayici olarak gönderildigine isaret eder.[253] Kur'ân, bu konuya söyle a
ik getirir : "Sana Kitabi hak ile ve kendinden öncekini dogrulayici olarak indirdi
. Bundan önce de, insanlara dogru yolu göstermek için, Tevrat ve Incil'i indirmisti
54] Bununla beraber Kur'ân, Yahudilerin Tevrat'in hükümlerini uygulamadiklarini, Tev
t'in hükümlerini ve verdigi bilgilen gizlediklerini, degistirdiklerini (tahrif ettik
lerini),yanlis
klerini, bâtiliyorumladiklarini, bile bile,
hakka tercih ettiklerini hasîs menfaatleri ugruna
bildirmektedir.[255] Bundan bu yolaKur'ân,
dolayi gitti
Tevrat, Incil gibi kutsal kitaplarin aslî seklini tasdik etmekte ve dogrulamaktadi
r.[256]

Yukarida belirtilenler, Mâide Suresi'nin 44. Ayetinde söyle açiklanmaktadir : "Gerçe


Tevrat'i biz indirdik, onda hidayet ve nur vardir. Kendisini Allah'a teslim etm
is peygamberler, onunla Yahudilere hüküm verirlerdi. Rabbânîler ve bilginler de, All
n kitabini muhafazaya memur olmalari sebebiyle, onunla hükümde bulunurlardi. Hepsi
onun üzerine sahit idiler. O halde insanlardan degil, benden korkun. Âyetlerimi az
ir bahâya satmayin. Kim Allah'in indirdigi ile hükmetmezse, iste kâfirler onlardir."

Kur'ân, Tevrat'in Yahudilere helâl ve harami getirdigini, yenilip yenilmeyecek seyle


ri açikladigini
ölenleri belirtir.[257]
cennetle Ayrica Tevrat
mükafatlandiracaginin ve Incil'de inanan
müjdelendigini, de Allah'in kendi yolunda
insanlarin simalarin
ibadetlerini yerine getirmelerinin nisanesi olarak izlerin.bulundugunu bildirir.
[258] Yine Kur'ân, Tevrat ve Incil'de Hz. Muhammed'in müjdelenmesin! söyle açiklar:
ar ki yanlarindaki Tevrat ve Incil'de yazili bulduklari o Elçi'ye, o ümmî peygambere
yarlar".[259] Ayni husus, bir baska Âyette söyle yer alir: "Meryem oglu Isa da 'Ey I
srailogullan, ben size Allah'in elçisiyim; benden önce gelen Tevrat'i dogrulayici ve
benden sonra gelecek Ahmet adinda bir peygamberi müjdeleyici olarak geldim' demist
i".[260] Kur'ân'da Tevrat'i yüklenip de hüküm ve emirlerini yerine getirmeyen Yahudi
esprili bir sekilde kinanmaktadir.[261]

Allah Tevrat'i insanlara yol gösterici olarak indirmistir.[262] O, Hz. Musa'ya. Ki


tab'i (Tevrat), iyilik isleyenlere ni'meti tamamlamak, her seyi uzun uzadiya açikl
amak, dogruyu göstermek ve rahmet olmak üzere göndermistir[263]. Tevrat, dogruluk re
eridir. Allah, Israilogullarini, akil sahipleri için bir ögüt ve dogruluk rehberi ol
Kitab'a (Tevrat) vâris kilmistir.[264]

cb- Kur'ân-i Kerîm'e Göre Zebur

Zebur, Hz. Davud'a Allah tarafindan verilen dört büyük kitaptan biridir. Tevrat'tan

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 138/314
5/16/2018 ra gönderilmistir.[265] Kur'ân-i Kerîm'de Zebur kelimesi üç yerde geçer. Kur'ân'da
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

elimesi vardir. Bu kelime, suhuf'lara da samil olmak üzere, genelde kitap anlamina
gelen zebur kelimesinin çoguludur.

Kendisine Zebur verilen Hz. Davud'un adi Kur'ân'da 16 defa geçer, çesitli vesilelerl
. Hz. Davud, Hz. Muhammed tarafindan da ümmetine örnek olarak gösterilmistir. O, All
'a dönük bir kimse idi. Hz. Davud'a peygamberlik, ilim, hitabet, güzel ses, fazilet,
ikmet, mülk verildi; yeryüzünde halîfe kilindi, demirden zirh yapma ögretildi, Allah
bih etmek üzere daglar ve kuslar ona bagli kilindi.[266]

Zebur
d'a hakkinda
böyle Kur'ân'da,
bir Kitabin Tevrat ve
verildigine Incil
temas kadar bilgi bulunmamakta,
edilmektedir. sadece
Hz. Davud hakkinda Hz. Ku
Yahudi Davu
tsal Kitabinda irer alan kadin hadisesi Kur'ân'da yoktur. Zira Yahudi geleneginde,
çok önem verilse de, Davud bir kraldir. Islâm'da ise hem kral hem de bir peygamberd
. Peygamberler, masumdur.[267]

d- Talmut

Daha önce Yahudilerin kutsal kitap külliyatinin Tanah ve Talmut seklinde ikiye ayril
digindan bahsedilmisti. Bu külliyatin yazili olmayan ikinci bölümüne, yani sözlü gel
lmut denilmektedir.
bu yorum Talmut
sözlü olarak "ögrenim"Daha
yapilmistir. anlamina
sonragelir ve Tevrat'in
ögrenilecek yorumudur.
konularin Önceleri
akilda tutulama
cak kadar çogalmasi, zaman zaman Tevrat ve tefsir ögreniminin yasaklanmasi, Yahudi D
ini'nin istikbalini tehlikeye düsürmüstür. Bu durumu gözönüne alan Yahudi din bilgi
ler), sözlü Tevrat'i yaziir hale getirmislerdir. Meydana getirilen bu yazili metne T
almut denilmistir,

Talmut, Yahudiler indinde, Tevrat kadar öneme sahiptir. Onun da ilham ve vahiy mah
sulü oldugu kabul edilmektedir. Genelde, Tal-mut'u kabul etmeyen kimse Yahudilerce
gerçek Yahudi sayilmamaktadir.

Talmut» iki bölüme ayrilir: Misna ve Gemara. Misna (tekrar ederek ögrenim anlaminda
ahudiligin dinî, ahlâkî kurallarinin açiklanmasindan ibarettir. O, Ibranîce'
.S. 190-200
emara yillarigözden
(son olarak arasinda Yahuda ha-Nasi
geçirilen, an'ane(135-220)
haline tarafindan
gelmis derlenmistir.
"ögrenim", G
"Ögren
" anlaminda) Ise Misna'nin açiklanmasini ve bunlarin bir esasa baglanmasi içi
n Rabbilerin tartismalarini ihtiva etmektedir. Gemara, Yahudi din bilginlerinin a
hlâk ögretimini misallerle canlandirmakta; ahlâkî, hukukî, felsefî ve sosyal konular
s olarak bahsetmektedir. Ge-mara'nin iki ayri versiyonu vardir: BabIl ve Kudüs Gem
arasi. Babil'de yapilmis olanina Babil Talmud'u; Kudüs'tekine de Kudüs Talmudu deni
ektedir. Kaynaklarda, Babil ve Kudüs Gemarasi seklinde oldugu gibi (Babil Gemarasi
nin dili Dogu Aramcasi, ötekinin ise Bati Aram-casidir), Babil ve Kudüs Talmudu sekl
inde de geçmektedir. Kudüs Tal-mudunun toplanmasi, M.S.IV.; Babil Talmudununki ise V
II. Yüzyila kadar gelmistir. Babil Talmudu, Kudüs Talmuduna göre daha uzundur; daha
gun ve daha detayli fikirleri ihtiva etmektedir. Farkli zaman, farkli yer ve sar
tlarda Talmud tefsir edilmis ve açiklanmistir.[268]

e- Yahudi Kutsal Kitabi'nin Yazilisi ve Muhtevasi Hakkindaki Görüsler

Yahudi Kutsal Kitabini olusturan bölümlerin ilk nüshalari bugün elde bulunmamaktadir
nah'i olusturan kitaplar M.Ö. Xlll-I. Yüzyillar arasinda yazi ile tespit edilmis olm
asina ragmen bugün elde bulunan en eski Ibrani elyazmasi nüshalar, M.S.VII. ve X. Yü
ila aittir. Hz. Musa'nin M.Ö.XIII. Yüzyilda yasadigi gözönünde bulundurulursa, bu uz

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 139/314
5/16/2018 içerisinde cereyan eden olaylar sebebiyle, ilk nüshanin günümüze kadar korunabilmesi
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

imkânsizdir.

Hz. Musa, taslara yazilmis ilk Tevrat nüshasini Israilogullarinin bilginlerine ve i


leri gelenlerine teslim ederek onun Ahit Sandigina konulup korunmasini istemistir
. Israilogullan, Kudüs'ü alip Kutsal Ma'bed'in yapilmasindan sonra, Ahit Sandigi'ni
onun bir odasinda muhafaza altina almislardir. Ma'bed'i yaptiran Hz. Süleyman Ahit
Sandigini açtirdiginda, içinden sadece On Emir yazili iki tablet (levha) çikmistir.
aha önce Israilogullan yedi defa dinden dönmüsler, putlara tapmislar ve Tevrat'i unu
uslardir.

Tevrat,
n, 3 veyatek nüsha idi.
7 senede Ezberleme
bir, Ahit gelenegi
Sandigindan yoktu
çikarilip veokunmasi
halka çogaltilmamisti. Ancak onu
Hz. Musa tarafin
dan vasiyet edilmistir. Ezra (Hz. Üzeyr) zamanina kadar Tevrat kaybolmus, bulunmus
, Yahudiler sürgüne gönderilmistir. Ma'bet yikilmis ve sürgün dönüsü tekrar onarilm
i ve Hiristiyan bilginler, Tevrat'in Ezra zamaninda (M.Ö. V. Yüzyil) yeniden ilhamla
yazildiginda fikirbirligi etmektedir. M.Ö. II. Yüzyilda Suriye Krali Antiyokos Epif
anes, Ma'bed'i yakip yikmis, eldeki Tevrat nüshalarini parçalamistir. Ma'bet, M.S.
e Romalilar tarafindan tamamen yikilmistir. Bütün bu olaylar sebebiyle Yahudi kutsa
metinlerinin ilk sekillen günümüze gelmemistir. Bugün Yahudilere ait Ibranîce, Hiris
ara ait Yunanca ve Samirîlere ait Samirî Dilinde metinlerin verdigi bilgiler birbiri
ni tutmamaktadir. Ayrica herbir nüsha içindeki bilgiler arasinda da çeliskiler ve fa
liliklar vardir. Bunlardan birkaç misâl verilecektir:

1-
ak Tekvin'in ilkYine
geçmektedir. iki babinda Allah'in
I. ve II. adi
bablarda bir yerde
yaratilis Elohim,birinde
hikâyesi digerinde Yahve olar
insandan baslaya
k, ötekinde insanda biterek verilmektedir. Insanin yaratilisi da, bir tarafta Tann
'nin Insani kendi suretinde, "erkek ve disi" olarak birden; öteki tarafda ise önce e
rkek ve onun kaburga kemiginden kadinin yaratildigi seklinde yer almaktadir.

2- Iki defa On Emirden,[269] iki defa yasak yiyeceklerden[270] ve iki defa da Is


rail lakabiyla Yakub'un adlandirilisi[271] olayindan bahsedilmektedir. Ancak veri
len bilgiler arasinda fark vardir.

3- Tufan olayinin anlatilmasinda Tufan'in bir yerde 40, öteki yerde 150 gün sürdügü;
n gemisine getirilen hayvanlarin her cinsinden bir yerde 2, öteki yerde 7 çift alin
gi söylenmektedir.[272]

4- Hz. Ibrahim'in ve Hz. Ishak'in karisini kizkardesi olarak takdim ettigi yer a
lmakta ve bu birkaç yerde de tekrarlanmaktadir.[273]

5- Hz. Lût'u kizlarinin sarap içirerek sarhos etmeleri ve onunla zina yapmalari yer
almaktadir.[274]

6- Yüce Allah'a insanî nitelikler verilmektedir. Onun âlemi alti günde yaratip yedin
dinlendigi, ruhunun sularin üstünde estigi, Hz. Yakup'la gürestigi, Yakub'un onu ye
p Israil adini aldigi zikredilmektedir.[275]

7- Hz. Musa'ya nisbet edilen Tevrat'in son bölümünde (Tesniye) onun ölümü ve gömülme
tadir.[276]

8- Tanri, Israil'in sayimi için, bir yerde, Davud'u görevlendirmekte; bir baska yerd
e, ayni konunun, seytanin tahrikiyle oldugu belirtilmektedir.[277]

Allah'a ve peygamberlere yakismayacak nitelikler verilmesi, çeliskiler ve tutarsiz


liklar, Yahudilerin kutsal kitaplarinin geldigi gibi muhafaza edilmediginin, fark
li sekillerde yorumlandiginin, degisik zamanlarda ve degisik kimseler tarafindan
yazildiginin delili sayilmistir. Bu hususlar, Kur'ân-i Kerîm'de yer alan, Tevrat'in
anlis yorumlanmasi, kelimelerin yerlerinden oynatilmasi, onun hükümlerine uyulmamasi
ile ilgili beyanlari dogrulamaktadir.[278]

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 140/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

4- Yahudi Mezhepleri

Yahudi mezheplerini üç ayri grup halinde incelemek mümkündür. Bunlardan birincisi, M


Yüzyilda Makkabiler devrinde var olan Hiristiyanlik öncesi Yahudi mezhepleri (Klasik
Mezhepler), ikincisi Islâm sonrasi Yahudi mezhepleri (Ortaçag Mezhepleri),
de günümüzdeki Yahudi mezhepleridir (Modern dönem mezhepleri).[279]

a- Hiristiyanlik Öncesi Yahudi Mezhepleri

aa- Hasidîler (Ibr. Hasidim, Ing. Hasidaeans):

Adlari, Ibranice "dindarlar" anlamina gelen bu mezhep mensuplari, M.Ö.II. Yüzyil bas
larinda IV. Antiyokus'un Helenlestirme siyasetine karsi çikmis ve iskence görmüslerd
. Onlar, Makkabîleri desteklemisler, ancak, siyasete ilgi duymadiklari için, basariy
a ulasildiktan sonra kendilerini Mabed'in onarimina ve temizlenmesine vakfetmisl
erdir. Onlarin dinî hükümlere siki sikiya bagli fakîhleri vardir. Onlar, Ferisî
ve Essenîlerin öncüleridir.

Bu mezhebin, XVIII. Yüzyilda Dogu Avrupa'da Rabbi Israei ben Elieser (1698-1759) t
arafindan kurulmus, Talmud'un yavanligini savunup Kabbala'ya dayanarak, vecd içinde
, Tann'yla birlik saglamaya çalisan ve Panteizm'e meyletmis bir Yeni Çag mistik Yahu
dî mezhebi olan Hasidiler (Hasidim) ile, isim benzerligi disinda, bir alâkasi yoktur
.[280]

ab- Ferisîler (Perusim):

Ferisîlik kelimesinin Ibranîcesi "Perusim"dir ve "P.R.S." kökünden gelmektedir. Ik


lami bulunmaktadir:
1- Kendini ayri tutmak veya saf ve temiz olmayan sahis veya esyadan uzaklasmakti
r.

2- Açiklamak, tefsir etmektir. Bunlar, Hasidîlerin devamidir; M.Ö. II. Yüzyildan


baren Tora'ya harfi harfine bagliliklariyla taninirlar. Onlar, kendilerine bilgi
nler veya dirt kardesleri denilmesini isterler.

Ferisîlik, daha sonraki Yahudilige sekil veren büyük bir mezheptir. Yahudilik, Feri
n prensipleri dogrultusunda sekil almis ve gelismistir. Ferisîligin prensipleri do
grultusunda gelisen ve devam eden Yahudilik, Islâm döneminde Rabbani Yahudilik, Mode
rn dönemde ise, Ortodoks Yahudilik adini almis ve daima ana bünyeyi teskil etmistir.
Ferisîler, yazili Tevrat'in (Tora) yaninda, Hz. Musa'dan sözlü olarak nakledilegele
r de sözlü Tevrat kabul etmislerdir. Bu sözlü Tevrat, yazili Tevrat'in yorumu olan v
a sonra yaziya geçirilmis bulunan Misna ve Talmud'dur. Ferisîler, yazili Tevrat'ta
lunmayan fakat, sözlü Tevrat'ta yer alan naslardan hareketle bir inanç sistemi gelis
rmislerdir. Onlar, herseyi Allah'in kontrol ettigine, hür iradenin varligina, ölümde
sonra dirilmeye, ceza ve mükafata ve Davud'un soyundan bir Mesîh'in gelecegine inanm
aktadir. Cennet, cehennem ve meleklerin varligini da kabul etmektedir.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 141/314
5/16/2018 Onlar, Israil'in putperest krallarina düsmanliklariyla bilinirler. Tarihçi Josephus,
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Talmud ve Yeni Ahit onlar hakkinda hayli bilgi verir. Incil'lerde onlarin Isa M
esih'e düsmanca davranislari, onun da onlarin katiligini kötülemesinden bahsedilse d
doktrinde, özellikle âhiret konularinda bir benzerlik vardir. Birçok Ferisî, Kudüs
an Kilisesine katilmistir. Bir topluluk olarak Ferisîler, 70 yilindan sonra görünmez
r. Ancak onlarin inançlari Rabbinik Yahudilikle yasamistir. Ferisîler millî kültürün
negin korunmasindan vanadirlar. Bu mezhebin mensuplarini genellikle orta sinif ol
usturur.[281]

ac- Sadukîler (Sadukim):

Sadukîlik, Tevrat'in hükümlerinin tatbikati ve mabed hizmetleri konusunda, yani itik


ve amelde Ferisîlige karsit olmasi ile taninan bir mezhebin adidir. Sadukî (Sadu-ki
m) kelimesinin mensei hakkinda kesin bilgi yoktur. Bazi arastirmacilar, bu mezhe
bin mensuplarinin Hz. Süleyman'in baskâhini Sadok'un soyundan geldigini savunmakta v
e bundan dolayi bu mezhebe "Sadukîm" denildigini ileri sürmektedir. Ferisîlerin Yahu
dünyasinin mutlak hakimi olmalarindan dolayi, Sadukîler hakkinda fazla kaynak yoktu
r.

Sadukîler, Ferisîlerin aksine aristokrat sinifi teskil etmis ve Romali idarecilerle


isbirligine girismislerdi. Isa Mesih'i bertaraf etmeye çalismalari, sosyal ve siya

asidüzeni ellerinde
için çaba tutma arzularindan kaynaklanmisti. Yahudilerin Helen kültürüyle
göstermislerdi.

Sadukîier, eski Yahudiligin savunucusu olduklarindan, sonradan ortaya çikan ve Feris


erin benimsedigi sözlü Tevrat'i kabul etmemislerdir. Bunlar, kendi inanç ve ameller
yazili Tevrat'taki naslardan çikardiklarindan, sözlü Tevrat'i kabul eden Ferisîlerin
rine muhalefet etmislerdir. Ferisîlerin ziddina olarak su görüsleri benimsemislerdir
Insan kendi kaderini belirler. Ruh ölümsüz degildir. Yeniden dirilme yoktur. Yazih T
rat'in disinda Tevrat yoktur. Tevrat hükümleri har-fiyyen ve yorumsuz uygulanmalidir
.

Sadukîlerin Ferisîlerden ayrildiklari en önemli husus, yeniden dirilme ve gelecek d


r (Olam-ha-Ba). Bu farkin sebebi de, daha önce belirtildigi gibi, Sadukîlerin yalniz
Tevrat'i esas almis olmalaridir.
Genel olarak kabul edildigine göre Sadukîlik, Mabed'in Romalilar tarafindan tahribin
den sonra halk üzerindeki etkisini yitirmis ve, zamanla, tarih sahnesinden silinmis
tir.[282]

ad- Essenîler (Issiyim):

Essenîlik, Ferisîlik ve Sadukîlik'in çagdasi olan, mistik yapili bir mezheptir. Bu m


p hakkinda yeterli kaynak bulunmamaktadir.

"Issiyim" ismi yeni metinlerde yer almaz. Yunan kaynaklarinda bu mezhebin taraft
arlari "Essaioi" (Latince'de "Essaei"), "Essenoi" isimleriyle anilmaktadir. Ibran
ice sekli olan "Isiyim" kelimesine ilk kaynaklarda rastlanmamaktadir. Muhtemelen
, Italyan Yahudi arastirmaci Azariah dei Rossi, Latince "Essaei" kelimesini Ibra
nice "Issiyim" seklinde trans-kribe etmistir. "IssiyinY'in ifade ettigi anlam ha
kkinda degisik görüsler vardir. Bu görüslerden "Issiyim" kelimesinin "dindar zahidle
nlamina geldigi görüsü kabul görmüstür.[283]

Issiyim'e "Ölüdeniz Yazmalari Mezhebi" de denilmektedir. Bunun sebebi; 1947'de Ölüde

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 142/314
5/16/2018 deki Kumran magaralarinda bulunan yazmalarin bu mezhep hakkinda bilgi vermis olma
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

sidir. Issiyim hakkindaki bilgiler daha çok bu Kumran Yazmalan'ndan elde edilmistir
. Kaynaklarin verdigi bilgiye göre Essenîler, toplu halde, komünal hayat yasarlardi.
ezhep, bir sir tarikati gibiydi. Mezhebe girisin ritüel belli kurallarr vardi. Mez
hep üyeleri daima beyaz giyerdi. Tarimla ugrasirlardi. Bekâr yasamayi tercih ederler
di. Ticaret yapmaz, mal mülk Istemez, hayvan eti yemezlerdi. Abdestvari temizlige ön
em verirlerdi. Muhtemelen M.Ö. II. Yüzyilda ortaya çikmis, 66-70'deki Yahudi savasin
ortadan kalkmislardir. Bunlar, Tora'nin âyin ve ibadet kurallarini titizlikle yer
ine getiren, siki bir hayat disiplinine sahip olan, üç yil bir adaylik devresi geçir
, esyasi ortak bir topluluktu. Essenîler inançlari saglam Yahudiler olmakla beraber
onlarin Günes'e tazim gösterdigi ve tenasuha inandiklari ileri sürülmüstür. Bazi bil

Kumran cemaatinin Essenîlerden bir grup oldugu düsünülmektedir.


Essenîlerin inanç esaslari Ferisîlerinkine yakindir. Essenîler kadercidir. Insanlar
dogmadan aydinlik veya karanlik taraflardan birine aittir. Kaderleri ebediyyen te
spit edilmistir. Bu, yildizlara yazilmistir. Essenîler, ölümden sonra dirilmeye ve s
yargilamaya da inanirlar. Melek inanci bakimindan Ferisîlerden ayrilmamakla berab
er görüsleri daha teferruatlidir. Meleklerden kutsal yaratiklar, "Göklerin Ogullari"
larak bahsedilmektedir. Melekleri yaptiklari islere göre siniflandirirlar: "Isikla
r Prensi", "Karanlik Melegi", "Gerçeklik Melegi", "Tahrir Melegi", "Mastemah" (Sey
tan) Bunlarin disinda birde "Muhafiz Melekler" vardir. Bunlar da Gabriel, Mihael
, Rafael, Suriel veya Uriel'dir. Essenîler Mesih'e de inanirlar.

Essenîler, çölün manevîyatiyla yasiyorlardi; Kudüs (Jarusalem) kültüne katilmaktan k

aOnlarin ritlerigörülmektedir.
Iranî etkiler (törenleri), özel mitleri
Bunlarda vardir.son
özellikle Bu kült
gününve ritlerde
gelmis pitagorcu,
oldugu kanaati ha
bu
dir. Bu günler, Tanri tarafindan Ibrahim'e yapilmis su vaadin gerçeklestirilecegi gü
erdir: Israil büyük halk olacak; o, hem kendi hem de herkesin kurtulusunu garanti e
n seriatini bütün dünyaya empoze edecektir.[284]

Essenîler Ile Hiristiyanlik Arasindaki Iliski

Bazi arastirmacilar, aralarindaki birtakim benzerliklerden dolayi, Essenîler ile H


iristiyanlar arasmda bag kurmakta; Hiristiyanligin Essenîligin bir kolu ve devami
oldugunu ileri sürmektedir.
n Yazmalarinda, Onlari
Essenîler ile bu görüsearasinda,
Hiristiyanlar sevkeden sasirtici
amil, Kumran Yazmalaridir.
derecede Kum
benzerlik
ler bulunmustur. Yine bazi Yahudi arastirmacilar da, Hiristiyanligi, Essenîligin b
ir kolu olan Yahudi Mezhebi olarak görmektedir.

Essenîler ile Hiristiyanlar arasindaki benzerlikler sunlardir:

1- Filistin'deki ilk Hiristiyanlar ile bu mezhep mensubu topluluklarin "Eda" keli


mesi ile isimlendirilmesidir.

2- Essenîligi idare eden oniki kisilik idareci grubu, Hristiyanliktaki Oniki Havarî'
yle benzerlik göstermektedir.

3- Essenîligin oniki kisilik idareci grubunun üçü daha yüksek mevki sahibidir. Bu, K
in üç diregi Yakub, Kifas ve Yuhanna'yi hatirlatmaktadir.

4- Mezhepte, düzenli bir teskilat halinde "Mevakrim" (müfettisler) vardir ve Hiristi


yanliktaki Bishoplarin karsiligidir.

5- Mezhep mensuplari kendilerini "Çölde yol hazirlayanlar" diye tarif ederler. Ayni
kelimeleri Vaftizci Yahya da Ahd-i Atik'den alarak kendi vazifesini tarif ederke
n kullanmistir.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 143/314
5/16/2018 6- Bugüne kadar Yunanca metinler halinde intikal eden ilk Kilisenin apostolik kurul
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

usuna ait dokümanlar, tekrar Ibranî veya Aramî dillerine tercüme edilecek olursa if
arasinda büyük benzerlikler oldugu ortaya çikar.

7- Her ikisinde "mesih inanci" vardir.

Essenîlgin Sonu: Titus'un son Yarfudi direnisini de kirarak Mabed'i tahrip ettigi
70 yilina kadar Lut Gölü kenarinda yasayan Essenîlerin bundan sonraki tarihi bilinmem
ktedir.

Buraya kadar ele aldigimiz ilk Yahudi mezheplerinden Sadukîlik ve Essenîlik, Yahudil

er arasinda
isîlik ise, yayginlasmadigindan, kisa
genis halk tabakalarina zamanda
yayilma tarihbuldugundan,
imkâni sahnesinden silinmistir.
degisik yapi Fer
ve adla
rla günümüze kadar gelmistir. Ferisîlik, Islâm döneminde Rabbanîlik (veya Rabbinik),
Ortodoks" adini almistir.[285]

ae- Zealotlar:

Kisacasi, isgalciye direnenlerdir. Onlar, siddete basvurmakta tereddüt etmemislerd


ir. M.S. 6 yilinda Galile'li Yahuda tarafindan Yahudiye'nin Roma Imparatorluguna
katilmasina karsi çikmak üzere kurulmustur. Zealotlar, dinî bir mezhepten daha çok,
asî ve ideolojik bir mezhep hüviyetindedir.
Zealotlar, Roma Imparatoruna haraç ödemeyi ve onu "rab" tanimayi reddettiler. Onla
r, Israil'in Rabbi Yahve'den baskasini rab edinmek dinden dönmektir diyerek ayakla
ndilar. Isyan bastirilip Yahuda öldürüldükten sonra Romalilar ile Yahudi isbirlikçi
arsi gerilla direnisine geçtiler. Bu, 66 ayaklanmasina kadar böyle devam etmistir. K
udüs'ün kusatilmasinda Zealotlar Mabedi korumuslardir. 70'de Kudüs düsünce bunlar,
a gidip oradaki Yahudileri ayaklandirmaya çalismislardir. Daha sonra yakalanmisla
r ve Imparatora "rab" demedikleri için iskence ile öldürülmüslerdir. Masada'da 73 y
dar kadinli çocuklu 960 Zealot, Romalilara teslim olmaktansa, ölünceye kadar direnm
tercih etmistir. Yahudi tarihçisi Josephus (37-100), Kudüs'ün düsüsündeki suçu zealo
istir. Isa Mesîh'in bir Sakirdi Zealot asillidir. Çarmih olayinin da iki zealot aras
inda geçtigi ileri sürülmektedir. Zealot lakabinin Yahudi Kutsal Kitabaninin Tora bö
i Sayilar
otlarin 25/6'da
asiri bir "Tanri için gayretli"
kolu "sicarii" (kamaliifadesinden geldigi
adamlar) adini iieri sürülmektedir. Zea
tasimaktadir.[286]

b- Ortaçag/Islâm Sonrasi Yahudi Mezhepleri

Ortaçag Islâm Döneminde Yahudi dünyasinda iki büyük Yahudi mezhebi vardir. Bunlardan
erisîligin devami olan Rabbanî Yahudilik; digeri ise, bu mezhebin karsisinda yerala
ve kismen Sadukî görüsleri benimseyen Karaîlik'tir.[287]

ba- Rabbanî Yahudilik:

Rabbanî Yahudîlik, ilk dönem Yahudî mezheplerinden gelenekçi Ferisîligin bir devamid
M.S. 5. Yüzyilda Talmud çalismalarinin tamamlanmasindan sonra tesekkül etmistir.

Rabbanî Yahudîler, Yazili Tevrat'tan ziyade, önceki hahamlarin çesitli meselelerdeki


rinden olusan Talmud'a önem vermis ve Tevrat'i sadece ibâdet alanina hapsetmislerdir
, Bagdat yakinlarindaki Sura ve Pumpethi Talmud akademilerinin en parlak dönemini

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 144/314
5/16/2018 yasadigi siradf* Talmud Serhçiligi Ön plana çikmis ve tek ser'i kaynak Talmud olmust
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

. Rabbanî Yahudîler, Talmud'un disindaki yeni olusumlara karsi kati davranmislardir.


Rabbanî Yahudîlerîn Talmudcu bu kati tutumu, zamanla, tepkilere yol açmistir.[288]

bb- Karaîlik (Karaim):

Karaîlik, Rabbanî Yahudiligin kati Tal-niudculuguna en önemli tepkiyi gösteren ve bu


adar, ufak bir çjrup da olsa, varligini devam ettiren bir mezheptir.

"Karaim", kelime olarak Ibranice "K-R-A" kökünden gelir ve Arapça "Kiraat" kelimesi
e ayni anlamdadir. Tanah'i çok okumalarindan, Talmud'u ve diger Rabbanî eserieri ka
l etmemelerinden dolayi bu mezhebin mensuplarina "Karaim" adi verilmistir.

Karaîligin Mensei hakkinda pekçok fikir ileri sürülmüstür. Rabbanî Yahudîlige aykir
olmasindan dolayi daima heretik bir mezhep olarak görülmüstür.

Karaîlik, yapi olarak, Rabbanî Yahudiligin öncüsü Ferisîligin karsisindaki Sadukîlik


numdadir. Karaîler, Sadukîler gibi, Rab-banîlere karsi Talmud'u ve diger Rabbanî tîs
reddetmis, Tanah'in disinda delil kabul etmemislerdir.

Karaîligin kurucusu
en D!avid, Yahudî olarak Anan
cemaatinin ben David
baskanligi gösterilmektedir.
mücadelesinde Rabbanîhapse
yenik düsüp, Yahudîlere göre
girdiginde
a Imam Azam Ebû Hanife ile görüsmüs ve mezhebin ilkelerini ondan almistir.

Karaîlik, Talmud'u reddetme nokrasinda Sadukîlerle ayni görüste, fakat, âhiret ve me


ilçjili meselelerde onlardan ayrilmaktadir.

Karaîligin benimsedigi iman esaslari "On Emir" sayisinca olup sunlardir:

1- Bütün varliklari yaratan Allah'tir.

2- O, âlem yaratilmadan önce vardi; yardimcisi yoktur.

3- Bu âlem sonradan yaratilmistir, hadistir.


4- Allah, Musa'ya ve Tanah'da adi geçen bütün peygamberlere hitap etmistir.

5- Musa'nin koydugu kanunlar haktir.

6- Tevrat'in dilini bilmek dinî görevdir.

7- Kudüs'teki Mabed, dünya "Idarecisi"nin makamidir.

8- Mesih'in gelmesine ve yeniden dirilmeye intizar haktir.

9- Hesap günü vardir.

10- Bu hesaptan sonra mükafat ve ceza haktir.

Karaîlerde ibâdet, günde, sabah ve aksam olmak üzere, iki defa farzdir. Nisan'in 13'
aslayan 70 günlük oruçlari vardir. Siyon'un büyük önemi vardir. Bundan gaye; Israil'
lmasi, Mabed'in yeniden insa edilmesidir. Evlenme ve diger bazi hususlarda Tevrat
'a uymaktadirlar.

Karaîlik; Rabbanî Yahudiligin baskisi karsisinda fazla yayilma alam bulamamistir.


Bugün küçük bir grup Misir'da ve Israil'de yasamaktadir. Hazar Türklerinden çok

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 145/314
5/16/2018 grup da Karaim'dir. Ancak bunlar, Türklük özelliklerini devam ettirir ve kendilerini
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

k görürler. Bu özellikleriyle digerlerinden ve Yahudilerden ayrilirlar. Türkçe Tevra


vardir ve Türk kültürüne ait özelliklerini yasatirlar.[289]

bc- Iseviyye:

Adini kurucusu, Ebû Isâ Ishak b. Yakub el-Isfahânî'den almistir. Ebû Isâ, Halife Man
ninda yasamis, son Emevi Halifesi Mervan b. Muhammed el-Hammar zamaninda fikrini

yaymaya
nen baslamistir.
Mesîh oldugunu, Yahudilerden
Yahudileri büyükiçin
kurtarmak bir çogunluk
Allah'in ona uymustur.
kendisini O, kendisinin
gönderdigini ilerib
tür. Yahudilerin günde üç defa olan ibadetini, yediye çikarmis, bu ibadetleri yerine
melerini taraftarlarina emretmis; Kudüs'ten ayri kalindigi müddetçe et yenilip, sar
lmesini yasaklamistir. Tevrat'ta emredilen dinî hükümlerin bir kisminda diger Yahudi
rden ayrilmistir.[290]

bd- Yudgâniyye ve Sazkaniyye:

Iseviyye'nin kurucusunun ölümünden sonra yerine Yudgân geçmistir. O, Iseviyye'nin bi


m
, inançlarini muhafaza
insanin mutlak etmis,savunmus,
hürriyetini cennet-cehennem ile ilgili
bir Israil dinîgibi
Peygamberi Inançlari te'vile gitm
görünmüstür.

Yudgân, taraftarlarina, zühdü, çokça namaz kilmayi emretmis; et ve içkiyi yasaklamis


rat'in te'vili üzerinde durmus; kadere meyletmis; fiilin kula ait oldugunu savunmus
tur. Bu mezhep mensuplari, Hz. Isa ve Hz. Muhammed'i peygamber kabul etmeleriyle
taninmaktadir.[291]

c- Çagdas Yahudi Mezhepleri

1789 Fransiz Ihtilâli'nin


s ve sarsmistir. meydana getirdigi
Fransiz Ihtilâli'nden sonradegisiklikler Yahudî Dünyasini
Avrupa'da Yahudilere da etkile
karsi tavir degis
mis ve Yahudiler, kismen de olsa, rahata kavusmustur. Bu rahat ortam Yahudilerin
Yahudilik anlayisini etkilemistir.

Yillardir beklenen Mesih'in gelmemesi de Yahudilerin ümidini kirmistir. Bunun üzerin


e Avrupa Yahudileri, bulunduklari ülkenin sartlan altinda yasamaya karar vermistir
. Bu ise onlarin geleneksel Ortodoks Yahudilik anlayisini gözden geçirmelerine sebep
olmustyr. Çünkü, geleneksel Yahudiligin Yahudi kimligi ve inançlari hakkindaki gör
cut duruma uymamaktaydi. Neticede Yahudiligi çagdas dünyanin sartlarina uydurma çali
alarindan dört ayri mezhep ortaya çikmistir.[292]

ca- Ortodoks Yahudilik:

Ortodoks Yahudilik, diger mezheplerin ayrilmasiyla ortaya çikmistir. Bu mezhep, Fer


Isîlikle baslayan ve Rabbanî Yahudilikle gelisen ana akimin günümüzdeki yansimasidir

Tevrat, Talmud ve diger Rabbinîk eserlerden elde edilen klasik Yahudi seriati Hala
kha'ya bagli gruba günümüzde Ortodoks adi verilmistir. Ortodoks Yahudilik, Yazili T
t'in Tanri tarafindan Hz. Musa'ya yazdirildigina ve Sözlü Tevrat'in (Misna, Talmud)

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 146/314
5/16/2018 da sözlü olarak vahyedildigine inanmaktadir. Ortodoks inançta, Yahudîlerin Tevrat'i
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

unlarina uymadiklari için sürgüne gönderildikleri yer almaktadir. May-monides'in onü


ik iman esaslari dogma olarak kabul edilmektedir. Ortodoks Yahudîlige göre, Yahudi
lki, tevbe eder ve Tevrat'in bütün kurallarini gözetirse; Mesih gelecek, sürgün sona
k ve Yahudiler gerçek evine dönecek, Mabed yeniden insa edilecektir.

Ortodoks Yahudilik, bu sebeplerden dolayi, Yahudi seriati Ha-lakha'da bir degisi


klik yapmaya, yeniden yorumlamaya gitmez. Bununla beraber onu, günümüz sartlarinda
yabilmek Için, hileli yollarla (hile-i seriyye) ayakta tutmaya çalisir. Mesela; Hala
kha'ya göre Cumartesi günü ates yakmak yasaktir. Ortodoks Yahudiler, otomatik elekt
ayarlayici ile, elektrikli esyaya dokunmadan atesten yararlanir. Bunun, Halakha'

ya aykiri
re olmadigini
dokunmazlar. Kaserileri sürerler.
(koser) Cumartesi
kuralina günü,
siki sikiya araba kullanmaz,
uyarlar elektrikli
(Kaser, yiyecek ve içecal
eklerin dine uygunluk kuralidir). Kaser kuralina uygun olmayan yiyecekleri yemez
, bu tür yiyecek satan dükkanlardan alisveris yapmazlar. Ayrica, Kaser kurali gereg
i, et ile sütü birarada yemezler; et pisen kapta süt, süt pisen kapta da et pisirmez
Ortodoks Yahudîler, kendi disinda kalanlari gerçek Yahudî kabul etmezler. Ortodoks
mayan Yahudî günahkârdir. Ortodoks Yahudîlerin büyük çogunlugunun Siyonist ol
ri sürülen görüslerdendir.

Israil'de, Ortodoks Yahudilik "devletin resmî mezhebidir. Yakin zamanlara kadar dig
er Yahudî mezheplerin faaliyetlerine izin verilmiyordu. Son zamanlarda bütün mezhep
Israil'de teskilat kurmaya baslamistir; fakat bumezhepler, devletin kaynaklarind
an pay almamaktadir. [293]

cb- Reformist Yahudilik:

Reformist Yahudilik, XIX. yüzyilin baslarinda Alman Yahudileri arasinda çikmistir. I


lk fikir babasi Abraham Geiger iie Moses Mendelsohn'dir. Mendelsohn (1729-1786),
Orta Avrupa'da yasayan Yahudileri bulunduklari ülkenin kültürüyle asimile olmaya
r. Reform, daha sonra Amerika'ya tasinmis ve asil gelismesini Amerika Yahudileri
arasinda göstermistir. Reformist Yahudifer, bugün Amerikan Yahudilerinin %40'ini ol
usturmakta ve çogunlugu teskil etmektedir. Israil'de de 5-6 bin civarinda Reformis
t Yahudi vardir.

Reformist Yahudiler "Ortodoks" görüsleri benimsemezler. 1885 Pittsburg Platformunda


aldiklari kararlarda Ortodoks inançlari reddetmislerdir. Onun yerine sunlari benims
emislerdir:

1- Yahudilik en yüce Tanri fikrini sunar.

2- Reform, bedensel dirilmenin yaninda, cehennemdeki semavî ceza ve mükafatla ilgili


bütün inançlari reddeder.

3- Reform, artik sahsî Mesih'in gelisini beklemez.

4- Yahudilerin Filistine dönüsü arastirilmaz.

5- Yahudiler artik bir millet degil, bir cemaatdir.

6- Israil, tek Tanri ögretisini telkin eden bütün inançlara hosgörülüdür.

7- Sosyal adaleti saglamak Yahudinin görevidir.

8- Eski Yahudi seriatinden sadece modern hayata uygun olanlar kabul edilebilir.
Yiyip içme, giyinme, rituel temizlik ile ilgili dinî kurallar kaldirilmistir.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 147/314
5/16/2018 9- Yahudilik sürekli gelisen bir dindir. Geçmisle bagini korur; fakat, artik Tanah v
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

e Talmud bütünüyle baglayici degildir.

10- Yahudilik ile bilim çatismaz. KutsafVitaptaki mucize hikayeleri ve diger olayla
r eskilerin geleneginden baska birsey degildir.

Bu prensipler, bazi tepkilerden dolayi, 1937'de kismen degistirilmis


tir.

Bugün Reformist Yahudilik, lâiklesmis Yahudilik seklini almis durumdadir. Yahudilig


sadece kültürel bir olgu olarak bakilir. Tanah'in ilâhîligi ve günlük hayattaki etki

smalidir.
rkekler Sabat kurallarini,
yanyana Kaser kurallarini
oturur. Sinagoglarda gözetmezler.
kadinlar da Sinagogda
haham olarak kadinlarla
görev alir e
ve âyinleri
yönetir. Sinagogda basa kipa giyilme zorunlulugu yoktur. Dis evlilik kabul edilir
.

Yahudilige ihtidada hiçbir sinirlama yoktur. Diger din ve inançlara saygiyla bakilir
. Dinde yenilik taraftari olarak bilinirler. Sinagog âyinlerini azaltmis, müzige yer
vermis, Cumartesi yasaklarinin bazisini kaldirmislardir. Talmud'u inkâr etmis, Me
sihciligi reddetmislerdir.

Reformist Yahudîlik, bu asiri reformlari neticesinde, bugün kriz yasamaktadir. Yahud


i kimligi hakkinda problemleri vardir. [294]

cc- Muhafazakâr Yahudilik:

Muhafazakâr Yahudîlik, Reformist Yahudîlik'e bir tepki olarak dogmustur. Reform ha


tinden bazi hahamlar, 1885 Pittsburg platformunda alinan kararlara muhalefet etm
istir. Basta Isaac Bermays ve Zacharia Franklen olmak üzere muhalif hahamlar ayri b
ir grup olusturmustur. Bu gruba Muhafazakâr (Conservative) Yahudîlik adi verilm
istir. Bugünkü muhafazakâr Yahudîlige asil kimligini veren ise Solomon Schatter
stur. Bunlar, bugün Amerika'da, Reformist Yahudilik'ten sonra ikinci büyük mezhepti
srail'de Ortodoksluktan sonra ikinci sirayi alir.

Iik ortaya
gogda çiktigi
Ortodoks dönemlerde
Siddur Muhafazakâr
dua kitaplarini Yahudîlik, Ortodoksluktan
kullanirlardi. ayirdedilemezdi
Kadinla erkek ayri ayri otur
urlardi. Tek fark ibadetin Ibranice yerine Ingilizce yapilmasiydi. Muhafazakâr Yah
udilik, yapisi itibariyle Ortodoks Yahudiligin Amerikan versiyonuydu. Daha sonra
lari, Reformist ile Ortodoks Yahudîlik arasinda, orta bir çizgiye çekildi.

Bugün, Mahafazakâr Yahudîlik eski Yahudî seriati Haiakha'yi reddetmez; ancak degiseb
ligini kabul eder. Sinagogda, Reformda oldugu gibi, kadin erkek yanyana oturur,
kadinlar haham olabilir. Kadin, "minyan" denilen on kisifik cemaate katilabilir.
Sabat kurallarini uygulamada Ortodokslar kadar titiz degillerdir. Dis evliligi
kabul etmezler. Yahudilige ihtida konusunda Ortodokslar kadar titiz davranirlar.
Reformistlerin aksine, Yahudî bir anneden dogmayan çocugu Yahudî kabul etmezler.

Mahafazakâr Yahudîligin en belirgin özelligi ise Siyonist olmasidir. Solomon Schatte


"Katolik Siyonist Israil" teorisini ortaya atmistir. [295]

cd- Yeniden Yapilanmaci (Reconstructionist) Yahudilik:

Yeniden Yapilanmaci hareketi, 1983'de, 102 yasinda ölen Amerikan Yahudîsi Mordecai M
nahem Kaplan kurmustur. Kaplan, daha önce Muhafazakâr Yahudilik içerisinde yeralmist

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 148/314
5/16/2018 . O, uzun süre Muhafazakâr Yahudîlik akademisi "The Jevvish Theological Seminary"de
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

et etmistir. Daha sonra o, Muhafazakâr Yahudîligin ortaya çikis amaçlarina ters düst
iyle, Muhafazakâr Yahudîlikten ayrilmis ve 1968'de kendi grubunu kurmustur. Grubun a
dini ise "Yeniden Yapilanman" (Reconstructionism) olarak belirlemistir. Bugün bazil
ari, Yeniden Yapilanmaci hareketi muhafazakârligin sag kanadi olarak tanimlamaktad
ir.

Mordecai Menahem Kaplan, önemli bir Yahudî düsünür ve filozofudur. Onun düsünceleri
Muhafazakâr ve hatta modern Ortodokslara bile tesir etmistir. Onun, "JudaIsm as a
Civilisation" isimli eseri Yahudî dünyasinda kabul görmüstür.

Kaplan, Yahudîligi,
bugüne kadar Yahudî sebebini
geçerli olusunun halkinin kültür
ilâhî degeri
olusunda degil,olarak görmekte;
kültürel Yahudî
deger olusund
tadir. Yahudî kanunu ise, muhafaza edilmesi gereken bir kültür unsurudur. Çünkü bun
rin dramatik bir sekilde, halk olusunun ifadesidir. Kaplan, kendi yazdigi ibadet
kitabinda, diger Yahudî mezheplerinin ibadet kitaplarinda varolan "Seçilmis Halk"
ancina yer vermemistir. Ona göre, Yahudiler de, diger halklar gibi bir halktir. Ta
un Yahudileri degil, Yahudiler Tann'yi seçmistir. Bu yüzden "Seçilmis Halk" inancin
nlami yoktur. O, Siyonizmi de benimsemektedir.[296]

Kaplan'in fikirleri çerçevesinde olusan Reconstructionist hareketin inançlari Reform


Yahudîliginkine yakindir. Ölümden sonra dirilmeyi, âhireti reddeder. Bu hareket, T
in Tanri vahyi degil, Israilogullarmin tarih boyunca olusturduklari bir eser old
ugunu ileri sürer. Mesihciligi kabul etmez. Reformist ve Muhafazakârlarda oldugu gib
i Sinagogda kadin erkek yanyana oturur. Kadinlar haham olabilir.
Yukarida zikredilenlerin disinda Amerikan Yahudileri arasinda ortaya çikan baska uf
ak ve radikal gruplar da vardir. 1966'da kurulan Humanistik Yahudilik bunlarin e
n asirilarindandir. Hümanist Yahudiler, Tanri'yi irkçi bir sovenist, Tevrat'i da sov
enist doküman olarak degerlendirirler.[297]

Bu mezhepler disinda da Yahudi gruplari vardir. Bunlari "Ortodoks Yahudîler", Yahud


Cemaati disinda görürler. Bunlarin en basinda gelenlerinden biri, bugün halen varlig
i davam ettiren Samirîler'dir. [298]

d- Yahudi
rîler Dinine Uymakla Birlikte Yahudîler Tarafindan Yahudi Kabul Edilmeyen Sami
(Somronim)

"Somronim", Ibranîce "S-M-R" fiil kökünden türemis "görüp gözeten, birseyi dikkatle
anlamina gelmektedir.

Samirîlerin tarihi oldukça eskidir. M.Ö. 722 yilinda Kuzey Israil Kralligi yikilinca
Asur Imparatoru Sargon, Israil halkini yerlerinden alip Asur'a ve Medlerin Sehir
lerine sürmüs (II. Krallar, XVIII/11); Babil, Kuta ve Avva'dan adamlar getirerek Isr
ailogullarinin yerine yerlestirmistir (II. Krallar, XVII/24). Böylece Somron sehri
nin sakinleri ortaya çikmis ve bunlara "Somronim" denmistir.

Tanah'in II. Krallar Kitabinda Samirîlerin nasil Yahudîlestigi anlatilir.


Yahudîler, Yahudilige ihtida eden Samirîleri Yahudi olarak kabul etmez. Yahudilige i
htidanin mümkün olmasina ragmen, Samirîlerin samîmî olmadiklari bahanesiyle onlari Y
Cemaatindan saymazlar. Yahudiler, Samirîleri sürekli dislamislardir. Hatta Samirîler
ullaniyor diye Ibranî harfleri ile yazilan Aramca'yi terketm islerdir {Bkz. Sanhed
rin 21 b).

Yahudîler, tarih boyunca, hiçbir zaman Samirîleri gerçek Yahudî olarak görmemislerdi
Samirîler, tipki Yahudiler gibi, yok olmadan günümüze kadar gelmistir. Halen Israil

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 149/314
5/16/2018 Nablus ile Tel Aviv yakinlarindaki Holon kentlerinde yasamaktadirlar.Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Yahudîler ile Samirîler arasinda birçok fark vardir. Yahudîlerin Tevrat'i ile Samirî
Tevrat'i arasinda alti bine yakin fark bulunmaktadir. Samirîler, Kudüs'ün yerine Ge
m'i kutsal mekân olarak kabul ederler ve kendilerini gerçek Yahudî olarak görürler.

Samirîlerin Inanç Esaslari

Itikadda
tan dayanaklari
ibarettir. sadece Tevrat'tir.
Inanç esaslari Tevrat
da buna uygun ise Musa'ya
olarak bestir: vah-yedilen bes kitap

1- Esi ve yardimcisi olmayan Allah tektir. Sifatlari insan sifatlarina benzemez.

2- Musa; Allah'in yegane resulü ve bütün devirler için de peygamberdir. Vahy onunla
ulmustur. Onun gibi peygamber bir daha gelmeyecektir.

3- Tevrat, mükemmel ve tamdir, hiçbir zaman degismeyecek ve neshedilmeyecektir.

4- Gerizim dagi ebedî hayat yurdu, bereket dagi ve Allah'in yeryüzündeki tek makamid
.

5- Yeniden dirilme günü olacaktir. Iyiler cennetle, kötüler cehennemle mükafûtlandi


Samirîierin ibadet sekilleri Müslümanlarinkine çok benzer. Müslümanlar gibi abdest a
Abdestte, sirasiyla, elleri, agzi, burnu, yüzü, kulaklari, sag ve sol ayagi yikarlar
. Abdest esnasinda Tevrat'tan parçalar okurlar. Ibadet dili Aramca'dir.

Sinagoglari, Müslümanlarin mescidi gibidir. Içeride masa veya sira bulunmaz. Ibadetl
inde rükû ve secde vardir. Müslümanlarin namazina benzer sekilde namaz kilarlar. Bun
dolayi bazi arastiricilar, bu durumu, uzun süre Islâm ülkelerinde, Müslümanlarin yön
ltinda yasamalari dolayisiyla »Müslümanlarin etkisine baglamaktadir. Halbuki Yahu
ler de asirlarca Müslümanlarin idaresinde yasamislardir. Fakat böylesine bir etkile
söz konusu olmamistir. Bundan dolayi böyle bir etki iddiasi tutarli degildir. Bu, an
cak
ildeSamirîlerin Hz. olmalariyle
devam ettirmis Musa seriatini,
izah diger Yahudilerden
edilebilir. [300] daha çok aslina yakin bir sek

5- Yahudilikte; Inanç, ibadet, Dinî Gelenek ve Bayramlar

a- Inanç

Yahudilikte, bütün Yahudilerce kabul görmüs dogmatik iman esaslari yoktur. Kur'ân'da
u sekilde Tevrat'ta ve diger Yahudî Kutsal Kitaplarinda nelere inanilmasi gerektig
ine dair sistematik bilgi bulunmaz. Tevrat'ta (Çikis 20. Bab ile Tesniye 6. Bab'da
) yeralan On Emir'de (Asarat ha-divarîm), sadece Allah'a iman meselesi üzerinde duru
lmaktadir. Peygamberlere, kitaplara, kaza ve kadere, hayir ve serrin Allah'tan o
lduguna ve hattâ âhiret hayatina inanmakla ilgili kesin ifadeler Tevrat'ta yeralmama
ktadir.

Yahudilikte Allah birdir; yaratilmamistir, önü-sonu yoktur, yücedir, herseyi bilir,


varliklarin Rabbidir. Alemlerin yaraticisi ve sahibi de O'dur. Tanri'nin en sevg
ili milleti, Yahudi milletidir. Tanri, onlari seçmis ve onlarla Sina'da ahitlesmis
tir. Bu ahitlesme, Hz. Musa'nin sahsinda Israilogullariyla olmustur. Varligina,
birligine inanilan Allah, görülemez, resim ve heykeli yapilamaz. Bununla beraber ona

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 150/314
5/16/2018 yorulmak, güresmek, dinlenmek gibi insanî nitelikler atfedilir. Onun en sevgili mil
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

leti Yahudî milleti oldugundan O, onlarin millî tanrisidir. Tanri'nin birligi Tevrat
'ta söyle ifade edilir: "Dinle ey Israil; Tanriniz Rab, bir tanridir".[301]

Bütün insanligi aydinlatmak, uyarmak, mutlu kilmak için Tanri Israilogullarini seçmi
. Bütün Yahudi Peygamberleri de bu sebeple ortaya çikmis ve seçilmislerdir. Tanri, i
lari aydinlatmak için "nebî"leri görevlendirmistir. Yahudî Kutsal Kitabi Tanah'in bi
Neviim (nebîler) olarak Isimlendirilmektedir. Nebi, Ibrani Dilinde kendisine görev
rilen, çagirilan kimse demektir. Yahudilikte en önemli yer, Hz. Musa'ya (A.S.) aitti
r. Çünkü Tora (Tevrat) ona verilmistir. Hz. Musa'dan sonraki peygamberler iki grup a
inda (önceki peygamberler, sonraki peygamberler) ele alinip Malaki ile sona erdiri

lir. Ilya-Mesîh, beklenir.


Tanri, sürekli olarak âlemi yönetir. Onu biraktigi gün, âlemin sonu gelmis demektir.
'nin kudreti sonsuzdur. O'nun gücü yetmeyecek is yoktur. O, bütün varliklara hâkimdi
mde onun iradesi disinda bir varlik, bir olus yoktur. Tanri, bir gün bir görevli gön
rerek bütün haksizliklarin, zulümlerin ortadan kalktigi evrensel bir devlet kuracakt
. Bu "Tanri'nin Kralligi11 kalici olacaktir. Bu Krallik, gökte degil, yeryüzünde ola
k; Tanri'nin idaresinde ve insanlarin emegiyle kurulacaktir. Bu inanç, Yahudilerin
it kaynagidir. "Tanrinin Devleti" Mesîh'le kurulacaktir.

Yahudilik'te âhiret inanci, tarihî bir gelisme takip eder. Yahudi Kutsal Kitabi'nda,
DanIel Kitabina kadar, âhiret inanci hakkinda açik ifadelere pek rastlanmaz. Isaya'
da "Senin ölülerin dirilecekler; benimkilerin cesetleri kalkacaktir. Ey sizler, top
k26:19).
içinde yatanlar, uyanin dirilme
seklinde yeniden ve terennüm edin...
inancina ve her
delîl yer ölülerini
sayilabilecek disari
ifadeler atacak"
vardir. Da(I
-niel kitabinda ise ebedî hayatla ilgili su ifadeler yer almaktadir: "Ve yerin top
raginda uyuyanlardan birçogu, bunlar ebedî hayata ve sunlar utanca ve ebedî nefrete
anacaklar. Ve anlayisli olanlar gök kubbesinin pariltisi gibi, birçogunu salaha dön
er de yildizlar gibi ebediyen ve daima parlayacaklar" (Daniel 12:2-3)*

Eski Misir Dini'nde oldugu gibi eski Yahudî Dini'nde de yeniden dirilme inancina d
elîl sayilabilecek metinlerin günümüze ulasmamis olmasindan dolayi, eski Yahudilikte
t inancinin bulunmadigi, Yahudilerin sonradan bu inanci (yeniden dirilme, yargi,
cennet-cehennem) Iran'dan aldigi ileri sürülmektedir. Eski Yahudilikte iyi olsun, kö
lsun bütün insanlarin öldükten sonra "Seol" adi verilen bir yere gidecekleri, orada
rli bir sekilde varliklarini sürdürecekleri, ruhlarin mezarda kalacagi inanci vardir
. Bunun umumî
ktedir. birsonra
Ölümden kaderhayat,
oldugu, ölümden
kismen sonra kismen
mezarda, bir muhakemenin bulunmadigi
de Yahve (Tanri) veya kabul edilm
insanlarla
münasebette olmaksizin, ölülerin bir gölge gibi varliklarini sürdüreceklerine inani
minde, yani Seol'de geçecektir.

Tanah'in aksine Talmud'da âhiretin mahiyeti hakkinda detayli bilgiler vardir; fakat
bu bilgiler zaman zaman birbiriyle çelismektedir. Sa-muel, bu dünya ile âhiretin ay
oldugunu ileri sürmektedir (Bkz. Bera-him 68 b). Berekot'da ise âhiretin bu dünyaya
enzemedigi belirtilmektedir. Çünkü orada yeme, içme, üreme, çalisma, düsmanlik, hase
gibi dünyevî seyler olmayacaktir. Salihler baslarinda taçla, ilâhî lezzeti tadacakl
(Bkz. Berekot 17b). Ros Ha-Sana'da, bedeniyle günah isleyen Yahudiler Yahudi olmay
anlar gibi cehenneme gidecekler ve orada oniki ay müddetle cezalandirilacaklardir (
Ros Ha-Sana, 17 a).

Yahudilerin Fars ve Yunan kültürüyle temasa geçmelerinden sonra aralarinda kelâmî ta


r baslamistir. Bu tartismalar, Allah'in sifatlari, Israilogullarinin seçkinligi, M
esîh ve ölümden sonraki hayat çerçevesinde cereyan etmistir. Bunlarin en önemlisi, ö
hayat ile ilgilidir. Bu husustaki tartisma genelde ilk Yahudî mezheplerinden Ferisî
kle Sadukîlik arasinda cereyan etmistir. Sadukîler Tevrat'tan baska ser'î kaynak ta
diklarindan, Tevrat'ta âhiretle ilgili bir seyin bulunmadigini iddia ederek âhireti
inkâr etmislerdir. Ferisîler ise, Tevrat'in disinda sözlü gelenegin de Musa'ya Sina'
erildigini, ser'î kaynak olarak kabul edilmesi gerektigini, ölümden sonraki hayatin v
rligina inanmanin zorunlu bulundugunu kabul etmektedir. Ferisîlere göre, ölümden son

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 151/314
5/16/2018 irilmeyi inkâr edenlerin âhirette yeri yoktur (Bkz. Talmud Babli, Sanhedrin 90 a)
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

. Onlar, sözlü gelenek isiginda, ölümden sonra hayatin varolduguna ait


illeri Tevrat'tan çikarmaktadir (Bkz. Sanhedrin 90 a).

Daha sonra, yukarida verilen "metinlerden de anlasilacagi gibi, Yahudilikte âhiret


inanci konusunda bir gelisme olmus, yeniden dirilme, ebedî hayat, yargilanma inanç
ri ortaya çikmistir. Böylece iyi insanlar yargilanip temize çiktiklarinda Aden (Ede
enilen cennete gideceklerdir (Aden, Babil dilinde bahçe anlamina gelen Edinu veya A
denu kelimesinden gelir). Kötüler ise cehenneme gidip cezalarini çekeceklerdir. Cehe
em kelimesi, Ibranice "6e bne Hinnom" (Hinnom Ogullarinin Vadisi) kelimesinden çik
ip önce Gehenna, sonra da simdiki seklini almistir. Yahudilikte cennet-cehennem, y

argi
n çokgünü ile ilgili
azi hariç, digeremirler
suçlularTalmud'da açiklanir.
oniki aylik Talmud'un
bir ceza sonunda bildirdigine göre, kötü
cennete gideceklerdir.

XII. Yüzyila kadar belli bir inanç sistemine sahip olmayan Yahudiler, Tevrat'i tefs
eden din bilginleri "sayesinde, Islâm ve Hiristiyanliktaki gibi, iman esaslarini
benimsemislerdir. Yahudîlikte Iman esaslarinin belirlenmesine ilk defa Yahudi filo
zof Iskenderiyeli Philo (M.Ö. 20-M.S. 50) tesebbüs etmistir. Onun dört maddelik iman
saslari daha çok tevhidle ilgilidir. Philo'dan sonra ikinci isim Irak'taki Sura Ta
lmud Akademisinde baskanlik etmis olan Rabbi Saadya Gaon'dur (veya Islâm dünyasinda
adiyla Saîd el-Feyyumî). Gaon'un sekiz maddelik iman esaslari Islâmî özellik göste
'in birligi, âlemin hâdisligi, vahy, ceza ve mükafaat, yeniden dirilme ve Mesîh, Gao
iman esaslarini olusturur. Bu bilginlerden Rabbi Mose ben Maymon (Mûsâ b. Meymûn: M
monides: 1135-1204), Yahudîler için, su 13 esasi biraraya getirmis ve bu esaslari iç
de bulunduran inanç sistemi benimsenmis ve günümüze kadar gelmistir.
Tam bir imanla inanirim ki:

1- Allah, var olan herseyi yaratti ve onlara O hükmeder.

2- Allah birdir ve O'ndan baska tanri yoktur.

3- Allah'in bedeni yoktur ve hiçbir sekilde tasvir edilemez.

4- Allah'in baslangici yoktur ve nihayeti olmayacaktir.

5- Ibadet sadece Tann'ya mahsustur. O'ndan baska i6adete lâyik olan yoktur.

6- Peygamberlerin bütün sözleri dogrudur.

7- Efendimiz Musa, bütün peygamberlerin en büyügüdür.

8- Elimizde olan Tevrat, Allah tarafindan (Hz.) Musa'ya verileliginin aynidir ve


degistirilmemistir.

9- Dinimiz Ilâhî bir dindir ve degistirilemez.

10- Allah, insanlarin bütün hareket ve düsüncelerini bilir.

11- Allah, emirlerini yerine getirenleri mükâfatlandirir, getirmeyenleri cezalandir


.
12- Allah, Mesîh'i (Masiah) gönderecektir ve geciktigi halde yine beklerim.

13- Ruhum ölümsüzdür ve Allah, diledigi zaman ölüleri hayata kavusturacaktir.

Musa b. Meymûn'a göre bu esaslardan birini kabul etmeyen kimse, kâfir olmakta ve Yah
cemaatinden çikmaktadir.

Mose ben Meymûn'un iman esaslari, bugün, Sefarad ve Askenaz Ortodoks Yahudî

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 152/314
5/16/2018 rce kabul edilmektedir. Bu onüç maddelik iman esasi, hem Sefarad, hem de Askenaz Yah
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

udîlerinin dua kitabi "Siddur"larda yeralmakta ve hergün, sabah ibadet vakti olan "S
harif'te, söylenmektedir.

Reformist Yahudîler, Ortodokslarin kabul ettigi Mose ben Meymûn'un iman esaslarini k
abul etmez. Onlar; Mesîh'e, ruhun ölümsüzlügüne, yeniden dirilmeye, ceza ve mükafaat
Onlara göre Yahudîlik, sadece bu dünyayla ilgilidir. Bundan dolayi, Sadukîler gibi
in varligini kabul etmezler. Ayrica Tevrat'in ilâhîligine (Tora min ha-Samayim) de i
nanmazlar.

Reformist Yahudilikten ayrilip ayri bir mezhep olusturan Muhafazakâr Yahudiler, ina

nçlakonusunda
igi ilgili birçok meselede
onlardan farkliOrtodoks
görüse Yahudilere yakindir.
sahiptirler. BunlarinAncak âhiret
bir kismi ve Tevrat'in
Reformistlerin,
bir kismi da Ortodokslarin görüsünü benimsemektedir. Yeni bir hareket olan "Yenide
lanmaci Yahudîlik", inançla ilgili bazi konularda Reformistlerin görüslerini kabul e
tedir.

Mesîh inanci, Yahudîler için çok önemlidir. Mesîh, ergeç gelip Yahudileri kurtarip d
i saglayacaktir. Böylece Tanri'nin Kralligi kurulacak ve Yahudîlerin dünya hakîmiyet
erçeklesmis olacaktir. Mesîh, Ibranice yaglanmis anlamindaki "Masiah" kelimesinden
lmektedir (Israil krallarindan Saul ve Davud, yaglanarak ise baslamislardir). Ya
hudîler, kendilerini kurtarmak üzere, Davud soyundan Allah tarafindan gönderilecek
eyi ifade etmek için bu terimi kullanmaktadirlar. Bu, Yahudîlerin gelecekle ilgili üm
tlerinin kaynagidir (apokaliptik literatür bu konuyu isler). Mesîh inancinin dayanag
i, Yahudi
Isaya Kutsal Kitabindaki
Kitaplarindadir. bazi ifadelerdir.
Yahudilere Bu ifadelerin
göre "Yahve" agirligi,
Mesîhi gönderip Daniel ve
Yahudîleri kurt
ak ve düsmanlarini da cezalandiracaktir. Babil sürgününden sonra baslayan bu ümit,
a sayisiz Mesîh'in ortaya çikmasina yolaçmistir. Bu Mesîhler gelip geçmis, Yahudîler
l topraklara yeniden dönme arzusunu canlandirma disinda, geride pek birsey birakma
mistir. Ancak XVII. Yüzyilda Izmir Yahudîleri arasindan çikan "Sabtay Tsvi (Sabatay
vi) Hareketi", bunlarin en dikkat çekicisi ve kahcisidir. Onun mensuplari bugüne kad
ar varliklarini devam ettirmistir. Bu hareket, Osmanli Imparatorlugunun sinirlari
içinde cereyan etmis, fakat bütün dünya Yahudilerinin ilgisini çekmistir. Padisah I
met, Sabatay Sevi'den Mesîhliginin ispati olarak mucize göstermesini ist
eyince o, kurtulusu müslüman olmakta bulmus, daha sonra bu görünüs altinda eski inan
devam ettirmistir. Ölümden sonra mensuplari da ayni yolu takip etmislerdir. Onlar gö
e Müslüman-Türk; içten Yahudilige, Sabatay Seyi'ye ve onun belirledigi ilkelere bagl
. Türklere
isim TürkBirisi
tasirlar. ve Müslüman olduklarini;
Müslüman-Türk, Yahudilere
digeri de YahudîBundan
Yahudî ismidir. olduklarini
dolayi söylerler.
onlara "Dö
enilmis ve bugüne kadar bu adla bilinegelmislerdir.[302]

b- Ibadet

Yahudîler, ibadetlerini "sinagoglarda (kendileri "Bet ha Kneset" derler) yaparlar.


Sinagog, Kudüs'teki Ma'bed'in yikilmasindan sonra Yahudîlerin ibadet için kullandik
ri yapilara verilen addir. Türkiye'de havra olarak bilinir. Sinagoglarda rulo hali
nde elyazmasi Tevrat tomarlarinin saklandigi "Aron ha-Kodes" denilen Kudüs'e yönelik
bir kutsal bölme vardir.
Sinagoglarda Yahudîlerin dinî ve millî sembollerinden biri olan yedi kollu samdan (M
ora) bulunur. Onlarin diger sembolü, Kral David'in mührü olarak kabul edilen iki üçg
meydana gelmis "Magen David" denilen alti köseli bir yildizdir.

Ibadet esnasinda en önemli an, Tevrat rulolarinin bohçalar içerisinden çikarilmasi v


ham tarafindan okunmasidir. Sinagog'da Yahudîler sesli bir sekilde Tevrat parçalarin
i okurlar. Okunan ilâhîler Ibranîce'dir. Yahudîlerde ibadet, sadece sinagogda degil,
erde de yapilir. Evlerde, giris kapisinin pervazinda "Mezuza" denilen, uzun bir

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 153/314
5/16/2018 boru içine rulo halinde konmus Tevrat'tan cümleler yazili, mahfazalar asilidir. Eve
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

giris ve çikisda Yahudîler, Mezuza'ya dokunup parmaklarini öperler. Ibadet sirasind


düs'e dönülür; buna "mizrah" dogu yönü denilir. Basa bir takke, sirta da bir cübbe a
inlar, ibadete katilamaz. Ancak baslari örtülü olarak ibadeti seyredebilirler.

Yahudîlikte ibadet, Islâm'da camideki husu ve belirli bir disiplin içinde yapilan ib
ete benzemez. Yahudî ibadetinde bir düzen, disiplin yoktur. Herkes caninin istedigi
ibi ilâhîlere katilir veya yanmdakilerle sohbet eder. Sinagogun içinde cemaat dolasi
birbiriyle konusur, okunanlari dinleyen pek azdir. Onlara göre sinagog, bir tapina
ktan ziyade, bir toplanti yeridir. Ilâhîler, Yahudî ibadetinin esasini teskil eder.

Yahudîlikteki
. ilâhîsöyledir:
Baruh'un ilâhîsi ve dualara Baruh'un ilâhîsi ile Sema Israel Duasi en iyi örnek o

Hamdedin Tanri'ya,

Adi yüce olana hamdedin.

Hamdedin, evet, Tanri'ya hamdedin,

Adi Yüce olana;

Bugün de, sonsuzluga kadar da.

Eskiden
arlar. beri Yahudîler dinlerine bagliligi ve imanlarini Sema Israel Duasi ile açikl

Dinle (Isit) Israel,

O, bizim Tanrimizdir, O tektir;

Onun için sev

Onu, Senin Tanrini,

Bütün kalbinle, bütün caninla, bütün gücünle...

Hayli
rlar. uzun olan
Dindar bu duayi, hayatinda
Yahudilerin Yahudiler,dua,
dogumdan ölüme
en büyük kadar
rolü bütün hayatlarinda daima t
oynar.

Yahudilerde ibadet, günlük ve haftalik olmak üzere ikiye ayrilir. Günlük ibadet; sab
ve aksam yapilir. Haftalik ibadet, Cumartesi günü Singogda olur.

Sabah âyininde bir dua atkisi (Tallit) alinir. Elbisenin altinda tasinan küçük bir k
parçasi da (arba kanfot) bunun yerine kullanilabilir. Sabat'in (sebt) disindaki gü
erde sabah âyininde iki dua kayisi baglanir. Bu kayislara, içindeki kagidin üzerine
vrat'in Çikis ve Tesniye bölümlerinden[303] ikiser parça yazili birer küçük kutu tak

Dualarin en önemlisi sayilan 16 tanesi, ayakta yapilir. Ötekileri okurken, dize gelm
e, vücudu sallama, secde etme gibi hareketler yapilir. Dua ederken geleneklere bag
li Yahudilerde özel elbise giyme usûlü de vardir.
Günde üç vakit yapilan günlük ibadet, 13 yasina girmis en az 10 kisinin katilmasiyla
ir. Bu, tercih edilen bir durumdur. Mecburî hallerde fert, tekbasina da dua edebili
r.

Haftalik Cumartesi ibadeti (Sabat:Sebt), Cuma aksami Günes'in batisiyla baslar, Cu


martesi aksami sona erer. Bu ibadet, Sinagogda yapilir. O gün, ates yakmak, çalismak
, hatta tasit kullanmak bile yasaktir. Yahudi inancina göre Tanri âlemi alti günde y
tmis, yedinci günü istirahat etmistir. Bunun için Yahudîler, yedinci gün olan Cumar

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 154/314
5/16/2018 nlenmeye ve Ibadete tahsis etmislerdir. Cumartesi onlar için resmî tatil günüdür.
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Sinagog, Islâm'daki "cami" gibi, topluca ibadet edilen yerdir. Sinagogda toplu ibad
et ancak erginlik çagina ulasmis (onüç yas) en az on erkekle yapilabilir. Buna "Miny
" denir. Ibadeti haham veya cemaatten biri yönetir.

Sinagoglarin belli bir mimarî stili yoktur. Iklime ve kültüre göre yapi sekli degisi
gösterir. Ancak bütün sinagoglarda mutlaka üç eleman yeralir. Bunlar; Aron Ha-Kode
a-Tamid ve Teva'dir. Aron Ha-Kodes, içinde Tevrat tomarlarinin bulundugu yerdir, c
amideki "mih-rab" benzeri bir fonksiyona sahiptir ve giris kapisinin tam karsisi
nda yer alir. Üzeri, kaliteli bezden dokunmus; Yahuda aslani denilen aslan resimler

i, yedi
nice kollu samdan
yazilarla (Menora),
süslenmis altigen
bir örtü Davud Yildizi (Magen David) ve çesitli Ibra
ile Örtülüdür.

Sinagoglar kutsal yerlerdir. Oralarda heykele benzer seyler bulunmaz. Çünkü bunlari
lundugu yerde ibadet yasaktir. Sinagoga mütevazi' elbiseyle girmek ve basi örtmek ge
rekir. Bas açik olarak Sinagoga girmek, oranin kutsalligina ve Tanri'ya saygisizlik
kabul edilir. Bunun için Musevî erkekleri baslarina "Kipa" denilen ve takkeye benz
en birsey giyer. Kadinlar da baslarini örtülü tutar. Sinagogda Ibadet ederken kadinl
la erkekler ayri ayri oturur. Kadinlar için, genelde, arka tarafta, camilerdeki "M
ahfil"e benzer, ayri bir bölüm bulunur.[304]

c- Dinî Gelenek ve Bayramlar

Günümüz Yahudîlerinde dogumdan ölüme kadar birtakim dinî vazifeleri, gelenekleri yer
e mecburiyeti bulundugu inanci yaygindir. Yeni dogan çocuga belirli bir süre içinde
konulur. Kizlara ad verme töreninin sadeligi, onlarin erkekler kadar itibar görmeyi
slerindendir, Çocuk, sekizinci gün sünnet edilir. Sünnette geleneklere uygun törenl
ir. Sünnet edilecek çocugu tutan kimseye kirve anlamina gelen "Sandek" denilir. Sand
ek'in gelenekleri, dinî konulari iyi bilmesi gerekir.

Tevrat'ta Ibranî kadinlarinin çok güçlü olduklari, ebesiz dogurduklari belirtilmekle


er, Talmud'da onlarin lohusalikta ölmeleri üç sebebe baglanmaktadir: Aybaslarina ald
is etmemeleri, hamur ayirmada ve Sabat kandilinin yakilmasinda kusur islemeleri.

Çocuk sünnet edilince ailesi besigin etrafinda toplanir, besige bir Tevrat tomari (b
ir müddet çocugun basi üzerinde tutulur), mürekkep ve kalem konulur. Böylece çocugun
rat hattati olmasi dilegi gösterilmis olur. Tevrat'i ögrenmesi ve korumasi için dua
ilir.

Yahudiler, çocuklara okula baslamadan önce en azindan bir sabah, bir de aksam duasi
retirler. Okula törenle gidilir. Haham, bu konuda bir konusma yaparak ögretimi basla
tir. Çocuga Sinagogda 6-7 yasinda dinî egitim verilir. Her erkek çocuk, oniki yasini
ir ay geçince, seriatin oglu anlaminda "Bar Mitzva" adini alir. O, artik Yahudi se
riatina uymak zorundadir. Bu, bulûg çagina erme anlamindadir. Çocuk artik sinagoga
eye, "tefilim" denilen ibadet kayisini, "tallit" denilen dua atkisini kullanmaya
baslar. O, oruç tutmakla da mükelleftir; Sinagogda Tevrat okumaya çagrilir.

Yahudîlikte evlenme, dinî bir hükümdür. Evlenme kurallari Talmud'da belirtilmistir.


k isteyen çift, nikâh gününden önce nikâh muamelesini yerine getirecek hahami ziyare
Haham da onlara Yahudî Dininin evlilik konusundaki esaslarini anlatir. Bu konuda h
ahamlar çok genis yetkilere sahiptir. Haham, yerine göre evlilige izin vermeyebili
ahudilerde baska din mensuplariyla evlenmek caiz degildir. Bununla beraber böyle b
ir evlenme olursa, dogacak çocugun Yahudî Dini kurallarina göre yetistirilmesi sart
sulur (uzun bir deneme devresinden sonra, bazi gayelerin gerçeklesmesi içfn, baska
n mensuplariyla evlenmeye müsamaha gösterilmistir).

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 155/314
5/16/2018 Yahudîlikte evlenmeyi gerçeklestiren islem nikâhtir. Nikâh, iki sahit önünde yapilir
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

ikâhi, belirli bir paranin veya degerli birseyin verilmesi, bir belgenin imzalanma
si ve zifafla tamamlanir. Nikâh, genellikle sinagogda yapilir. Evlenme günü yeni çif
uç tutar ve tören ögle vakti yapilir. Evlenme töreni, çiftin daha önce yaptiklari ha
temizlenmelerine yönelik bir günah itirafi seklindedir. Gelinin oruç tutmasi disin
ir aksam öncesinden hamamda suya dalmasi gerekir. Cemaatten evlenme izni alma,
ancak bu sarta baglidir

(Yahudîlerde gusûl, ya tamamiyla suya dalmak veya akan su, yagmur suyu ile yikanmak
suretiyle olur).

Gelin
ar. anasi, damat
Ilâhîler babasiyla
okunur. sinagogda
Haham, bir bardak "hubba" denilen
sarap alip Örtünün sonra,
dua ettikten altindagelinle
yerlerini ali
damat
saraptan içerler. Sonra damat, gelinin duvagini açar ona, "Bak, sen bana bu yüzük il
sa ve Israil Seriati geregince nikahlandin" der ve yüzügü onun parmagina takar. Geli
n evlenmeyi kabul ettigini söylemesi gerekmez. Nikâh böylece tamamlanmis olur.

Yahudilikte kadinin bosanma hakki yoktu. Erkek, istedigi zaman karisini bosayabi
lirdi. Simdi ülkelere göre degisik uygulamalara rastlanmaktadir. Cenaze gömüldükten
atemli kimse yedi gün evde kalip ta'ziyeleri kabul eder.

Günlük hayatta, ilâhî huzur hissi, Yahudinin bütün davranislarini hazirlar ve yönlen
nir uyanmaz bir Yahudinin ilk düsüncesi, Tanri'ya ait oldugudur. Sabah yikandiktan s
onra ilk görev, Sabah Duasi yapmaktir. Duadan önce, Tora'nin ögrenimi ve incelenmesi
ariç, hiçbir çalismaya tesebbüs edilemez.
Tanri'nin, insani dinledigi düsünüldügü için dua ve yakarmalar O'na yöneltilir. Talm
iturji'nin bazi metinleri, duanin en samimî anlamda yapilmasini ister ve kabul edi
lmesinin buna bagli oldugunu açiklar. Ferdî duanin yaninda, zaman içerisinde, belirl
anlarda, müsterek olarak söylenmeye ayrilmis, önceden olusturulmus formüllerde kolle
dua da gelistirilmistir. Bu dua, umumî toplantida bulunamayan fert için de zorunlud
ur.

Yahudilikte, dinî bayramlar oldukça fazladir. Bunlarin önem derecesi ve anlamlari b


rinden farklidir. Kronolojik olarak bu bayramlari su sekilde siralamak mümkündür:

1- Ros ha Sana: Yahudi takviminde yilbasidir. Islâm'da oldugu gibi Yahudilikte de


dinî
inde takvim günese
baslayip degil,
iki gün aya
devam göreYahudi
eder. belirlenir. RosRos
inancinda ha Sana, Tisri
ha Sana, (Eylül-Ekim)
kâinatin ayin
ve insanin
kaderinin yeniden yaratilisini ifade eder. Yahudiler, bu iki günü ibadet ve tövbe i
egerlendirmeye çalisir. Bu günlerde eglence yapilmaz.

2- Yom Kippur: Ros ha Sana'nm ilk gününden itibaren devam eden on günlük tövbe zaman
onundaki keffaret (günahlari örtme) günüdür. Yom Kippur'da hayat adeta durur. Yahudi
günde devamli ibadetle mesgul olur. Hiçbir is yapilmaz; Israil'de gazete çikmaz, r
ve televizyon yayin yapmaz, araba kullanilmaz, Arife günü aksamindan baslayip ertes
i gün aksamina kadar, yirmialti saat oruç tutulur. Yahudi inancina göre, Ros ha San
(Yilbasi) plani yapilan insanin bir yillik kaderi, Yom Kippur'da yapilan ibadet
ve tövbe derecesinde, onaylanarak son seklini alir.

3- Pesah (Fisih): Pesah, Misir'dan çikisin anisina kutlanan dinî "hac" bayramidir. N
isan ayinin onbesinde baslar 8 gün devam eder. Bu bayramin özelligi, bayram süresinc
mayali hiçbir sey yenme-mesidir. Onun için Türkiye'de, yanlis bir kullanim olarak, b
bayrama "Hamursuz" bayrami derler. Pesah'dan önce evde en küçük bir parça bile mayal
ey birakmamak gerekir. Tevrat'in emriyle bu yasak edilmistir. Pesah'in baska bir öz
elligi "seder" yemegidir. Bu yemekte sofra oldukça mükellef bir sekilde donatilir.

4- Savuot: Haftalar Bayrami veya On Emir'in verilisi bayramidir. Tevrat'in Tanri


tarafindan Yahudilere verilisini kutlama bayramidir. Sivan (Haziran-Tem m uz) ay
inin altisinda^ kutlanir, iki gündür.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 156/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

5- Sukkot: Çadirlar Bayramidir. Sukkot, Yahudilerin Misir'dan çiktiktan sonra kirk y


il çölde dolasmalari anisina yapilan bir hac bay* ramidir. Yahudîler eskiden bu bayr
da Kudüs'e hacca giderlerdi. Bugün bu gelenek devam etmemektedir. Sukkot, sekiz gü
. Eglence yönü agirliklidir. Her Yahudi, Sukkot günleri boyunca, bir gelenek olarak
lerinin yanina çadir kurar. Çadirlarda millî oyunlar oynanir. Bu bayramin baska bir
ligi, bayram süresince elde "Lulav" tasinmasidir. Lulav, dört bitkinin dallarinin bi
raraya getirilmesiyle olusmus bir demettir. Bu gelenek bugün yaygin degildir; sade
ce "Haredi" denilen asiri dindar grup bu gelenegi oldugu gibi devam ettirmektedir
.

6- Simha bayram
sonunda Tora: Tevrat'in hatim bayramidir.
yapilir (Yahudîlerde Herbir
herkesin yilTevrat'i
bir defa vardir.
Tevrat hatmedilir ve
Tevrat'a saygi,
herseyin basinda gelir. Bir toplulukta Tevrat yere düsürülürse, orada bulunanlarin
oruç tutmasi gerekir). Sukkot'un hemen ertesi günü kutlanir. Tevrat tomarlari kuca
arak Sinagog'daki "Bima"nin etrafinda dans edilir. Dinî ve eglenceli bir bayramdir.

7- Purim: Seker Bayrami.Buraya kadar siralananlar Yahudîlerin dinî bayramlari ik


en, Purim ve Hanuka millî bayramlardir. Purim, Kudüs'te bir, diger yerlerde iki gün d
vam eder. Bu bayram, Yahudîlerin Iran'da Ester adli Yahudi kizinin sayesinde katli
amdan kurtulmalarini hatirlatir. Bunun için neseli eglenceler yapilir, oyunlar o
ynanir.

8- Hanuka: Kandil Bayramidir. Hanuka, Ibranice'de açilis, kut-lama^anlamina gelmek


tedir.
rihî birSuriye Krali M.S.
bayramdir. Antiyokus'a karsi Yahudilerin
168'de Yahudilerin zaferini(Selevkoslar)
Seleuicuslara hatirlatir. Millî ve müca
verdigi ta
dele sirasinda Mabed'deki Yedi Kollu Samdan'in (Menorah) bir günlük yagla sekiz gün
nmasi anisina yapilan bayramdir. Kislev (Kasim-Aralik) ayinin onbesinde baslayip
sekiz gün devam eder. Normal günlerden tek farki, Hanukiya denilen dokuz kollu samd
andan hergün birinin yakilmasidir.[305]

B- HIRISTIYANLIK

1- Genel Bilgi

Günümüzde dünyanin her tarafinda mensuplari bulunan ve dünya nüfusunun 1/5'inin dini
ristiyanlik, Filistin bölgesinde dogmustur. Bu evrensel dinin 1.400.000.000 civari
nda mensubu vardir. Hiristiyanlik, vahiy ve kutsal kitaba dayanan, özde tektanrili
olmakla beraber, sonradan üçlemeye (teslis) yer vermis ilâhî kaynakli bir dindir.
de peygamber, melek, âhiret, kader gibi dinî kavramlar bulunmaktadir. Ancak bu kavra
mlarin açiklanisi Islâm'dakinden farklilik göstermektedir.

Hiristiyanlikta Isa, merkezî bir öneme sahiptir. Bugünkü Hiristiyanlik, Yahudiligin


ibadet ve gelenekleriyle Yunan-Roma (Greko-Romen) âleminin kültlerini birlestiren b
ir kurtarici tanri dinidir.

Hiristiyanlik, Nâsirali Isa'yi merkez alan bir Yahudi Mesîhî hareketidir. Isa, Isra
gelecek Tanrinin Kralligina hazirlamak istemistir. Ancak bugünkü Hiristiyanlik, Isa
'nin havarilerinin arasina sonradan giren Pav-lus'un yorumlariyle degisik bir ni
telik kazanmistir.

Hiristiyan, Mesîh'e bagli demektir. Bu kelime, Yunanca "Hris-tos"tan gelmektedir.


Ibranîcesi Masîah'dir, yaglanmis anlamini Ifade etmektedir. Krallar vazifeye ba
amadan önce kutsal yagla yaglandiklarindan Yahudiler, gelecek kurtaricilar
ini böyle adlandirmislardi. Hz. Isa da bir Yahudi ve Mesîh oldugunu açiklamisti. Ya
er, ona inanmadilar. Çünkü onlar, Mesîh'in Davud soyundan gelecegine, Kral olacagin

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 157/314
5/16/2018 ece Yahudileri kurtaracagina ve onlari dünyaya hâkim kilacagina inaniyorlardi. Halbu
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

ki Hz. Isa, bir peygamber olarak, insanlari dogruluga, kardeslige, sevgiye, feda
kârliga, kisacasi hak yola çagiriyordu. Yahudi din adamlari, dinin özünden kopmus, s
cilige ve çikarciliga düsmüslerdi. Hz. Isa'nin söyledikleri onlarin isine gelmedi. A
halkdan saf, temiz, günahkâr da o!srfa samimî bazi kimseler ona inandi. Bunun sonucu
resmî Yahudi çevreleri ve Romalilarin dikkati Hz. Isa ve etrafindakilerin üzerine ç
ldi. Ancak Yahudiler; çesitli istilâlar, savaslar, esaretler, sikinti ve baskilar so
nucu, kendilerini bunlardan kurtarip Hz. Davud devrindeki ihtisama u
lastiracak, onlari dünyaya hâkim kilacak bir kurtarici, kral beklemekteydi. Hz. Isa
onlara, gelecek Tanrinin Kralligindan bahsetmekle beraber, onlari dünyevî degil, uhr
evî, manevî, ahlâkî konulara çagiriyordu. Bu davete uymak istemeyen ve menfaatlerini

da tutan
nlar, Yahudiler,
bu çarmih olayiçarmih olayinin
üzerinde vukubulmasina
inançlar sebebYahudiler,
gelistirirken; oldu. DahaMesîh
sonramuzaffer
Hiristiyaol
rmihda ölemez diyerek Hz. Isa'nin Mesîh olmadigina hükmetti ve onu peygamber olarak
bul etmedi. Böylece Yahudiler, Hz. Isa'yi âsî, suçlu, siradan bir insan olarak görür
istiyanlar da onu tanrilastirdi. Islâm, çarmih olayina yeni bir anlayis getirip çarm
a gerilenin Hz. Isa olmadigini açikladi. (Nitekim Inciller'de Hz. Isa'nin havariler
le, çarmihdan üç gün sonra, 40 gün sürecek birlikteliginden bahsedilmektedir). Bunu
Islâm, Hz. Isa'nin, Tanri'nin degil, Meryem'in oglu oldugunu; Allah'in kulu ve elçi
bulundugunu belirtti. Böylece Hiristiyanlarla Yahudiler arasindaki ihtilâf konusu a
ydinlandi, orta yol bulundu.[306]

a- Incillere Göre Hiristiyanlik

Inciller'de "Hiristiyan", "Hiristiyanlik" gibi terimler yer almaz. Bu terimler, I


lk defa, Hz. Isa'dan 20-30 sene sonra, Antakya'da kullanilmistir.[307] Bu incill
er, Hz. Isa'yi merkez almakta ve onun hayat hikayesi kitabi niteligi tasimaktadi
r.

Hiristiyanlik, aslinda monoteist bir dindir. Inciller'de ve diger yazilarda bu hük


me ulastiracak ifadeler vardir. Allah'in birliginden söz edilmektedir.[308] Fakat
yine ayni metinlerde bir kisim ifadeler, mecazî deyimler, daha sonralari bir üçleme
layisina yol açmistir. Bu konuda Incil yazarlari, kendilerine kadar gelen riv
ayetleri toplamis ve degerlendirmislerdir. Kilisece sahîh (kanonik) tutulan bu I
ncil metinlerinde
ir. Yine Isa "Tanri'nin
bu metinlerde Oglu",
Isa için "bir Allah da
peygamber" ve"Baba" olarak nitelendirilmekted
"peygamberden ziyadesi" deyimi d
e vardir. Incillerde, Isa'nin Allah'a dua ettigi de, bunun yaninda bazi kimse
lerin Isa'ya secde kildigi da, onun günahlari bagisladigi da yeralmaktadir.

Incillerde Allah ile ilgili açiklamalar Isa'ya nazaran pek azdir. Bununla beraber A
llah'in "Gögün ve yerin Rabbi" oldugu da, "Bir" oldugu da belirtilir.

Hiristiyan Kutsal Kitabinda üçleme açikça hiçbir yerde zikredilmemektedir. Ancak "B
ba biriz", "Babanizin ruhu", "Allah'in ruhu" gibi deyimler, zamanla Allah'in yan
inda Isa ve Kutsal Ruh'un da tanri sayilmasina kadar varan yorumlara yol açmistir.
Bu yorumlari ilk baslatan, havarilere sonradan katilan Pavlus olmustur. "Isa'ni
n asrinin en büyük ilâhiyatçisi" diye nitelendirilen Pavlus.bugünkü Hiristiyanligin
oiarak görülmektedir. Modern bilginlere göre günümüzün Hiristiyanligi, Hz. Isa'nin
nizamdan çok, Pavlus'un yorumlaridir. Hattâ denilebilir ki sonraki yüzyillar da Hiri
iyanlar, dinî inançlarini Incillerden çok, onun yazilarina dayandirdilar. Pavlus'un
lkinleri, Allah'i degil, Isa Mesîh'i agirlik merkezi olarak almistir. Ona göre Isa,
sadece bir insan degif, Tanri'nin kudretiyle diriltilen bir kimsedir. Isa, Mesîh i
di. Pavlus, Isa'nin dogumu, hayati, telkin ve faaliyetleriyle ilgilenmez. Onun od
ak noktasi sadece Isa'nin haça gerilmesi ve tekrar di-rilmesidir. Hz. Isa'nin üzerin
de durmamasina ragmen, Pavlus, aslî suç hakkindaki düsüncelerinde pek titizdir. Ona
nsan, kati Tevrat gayretiyle degil, Isa'nin ölümü ve yeniden dirilisiyle kendini büt
irecek olan vaftiz yoluyla ancak kurtulabilmektedir.[309]

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 158/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Pavlus'a göre Tevrat'in gayesi, bir aynada suretin aksi gibi, insana günahkâr tabia
göstermekti. Ölümün sebebi ise günah idi ve Pavlus, günahin kaynagini insanligin bab
Âdem'in itaatsizligine kadar geri götürüyordu[310]. Bu aslî suç inanci, sadece Pavl
gil, birçok Yahudi din bilgininin de görüslerinden biriydi. Ancak bu görüs, Hiristiy
kadar Yahudilerin arasinda taraftar bulamamisti.

Pavlus'a göre, bütün insanlar günahkârdir. Pavlus, "aslî suç" görüsünü bu noktadan b
e her dogan, Âdem'in yedigi yasak meyvenin suçuyla dünyaya gelmektedir. Bu suç, onla
yaptiklari kötü seylerden degil, kirli ve günahkâr tabiatlarindandir. Ancak Isa, ins
rin tabiatindaki bu kötülüge çare bulmustur. Isa'nin ölümü bütün insanligin günahi I

ere, kendini
erindeki kurbandelilidir.
zaferinin etmedir. Isa'nin
Âdem veyeniden dirilisi iki
Isa, insanligin de, temsilcisidir.
bu kefaretin, ölüm ve ins
Biri, güna
anliga günahi getirmis; öteki, bu günahi giderecek' yolu bahsetmistir. Bu yol, vafti
ir. Kisi, vaftizde, Isa'nin ölüm ve yeniden dirilisiyle kendini bütünlestirerek kur
lecektir.[311]

Aslinda Isa'nin kimligi ve yeniden dirilisi konusundaki Pavlus'un düsünceleri, bir ç


problemi beraberinde getirmistir. Bu problemler, söyle siralanabilir: Isa'nin Tan
ri ve insanla iliskisi nedir? O, bir insan veya tanri olarak telâkki edilebilir mi
? Yoksa o, kismen tanri, kismen de insan midir? O, bir bakima "Tanri'nin bir yar
atigi" mi, yoksa ondan sudur etmis bir varlik midir? Kültürel temelleri baska olsa d
a, bütün insanlar günahkâr ve Isa'nin yolundan ayri olmakla imtihani kaybetmis mi o
Âdem'den gelen bütün insanlar, otomatik olarak günahkâr dogduklarindan, Isa'nin ölü
en dirilisiyle yargilanabilirler mî?
Yirmi yüzyila yakin bir süre geçmis olmasina ragmen bu sorular henüz cevaplandinlabi
degildir. Bu hususlar, Hiristiyanlikta sayisiz düsünce akimlari, mezhep ve firkalar
in dogmasina yol açmistir.

Isa'nin tabiati, üçleme, Kutsal Ruh, aslî suç, sünnetin ve Yahudi dinî gelenegindeki
im yasaklarin kaldirilmasi gibi konulardaki tartismalar, bölünmeler, mezhepler ve hâ
evam etmekte olan kopmalar, sapmalar, ayrilmalar da büyük ölçüde Pavlus'un görüsler
istiyan Kutsal Kitabindaki bazi ifadelerden kaynaklanmistir.

Bugünkü Hiristiyanlik, görüldügü gibi, Pavlus'un yorumlarina dayanir.

Aslinda Incillerdeki
bir kisim "Babamdan isittigim",
ifadeler degerlendirilirse, bugün"Bana verdigin sözler",
Hiristiyanlarin "Indiler"
ellerinde gibi
bulunan Indil
erden önce de bazi Indilerin mevcut oldugu anlasilir. Luka Incili'nin basinda bulu
nan su cümleler, bu konuya açiklik kazandirir: "Aramizda vaki olmus seylerin hikâyes
i, baslangicindan gözleriyle görenlerin ve kelâmin hizmetçisi olanlarin bizlere nakl
klerine göre tertip etmeye birçok kimseler giristiklerinden, ben de , ta basindan b
i hepsini dikkatle arastirip tahkîk ederek, ey faziletli Teofi-los, oldugu gibi si
rasiyle sana yazmayi münasip gördüm; ta ki sana ögretilen kelâmin dogrulugunu bilesi
2]

Dikkati çeken diger bir husus da, en önemli Incil yazari Luka'nin Pavlus'un ögrencis
olmasidir. Bundan dolayi kutsal metinler, ilk Kilise, ilk Hiristiyan inançlari, ki
sacasi Hiristiyanlik Pavlus'un eseridir. Pavlus'un getirdikleri çikarilirsa, Hz. I
sa bir peygamberdir; Allah birdir; sünnet vardir, domuz eti yemek yasaktir. Dolayi
siyle asli korunamamis, degisime ugramis olsa da, Incil Hiristiyanliginda tevhid
izleri bulmak mümkündür (Üçleme gibi inançlar sonradan ortaya çikmistir). Bu tarz H
ik, Hiristiyanlar kabul etmeseler de, Barnaba Incili ve Ebionit-lerin kutsal met
inlerinde daha açik bir sekilde göze çarpmaktadir. [313]

b- Kur'ân-i Kerîm'e Göre Hiristiyanlik

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 159/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Kur'ân-i Kerîm'de Hiristiyan için "Nasrânî", Hiristiyanlar için de "Nasârâ" kelimele


aktadir. Ancak "Ehl-i Kitap" deyiminin yer aldigi Âyetlerde Hiristiyanlar da muhat
ap alinmistir[314]. Al-i Imran Süresindeki su ayet buna bir örnektir: "De ki : Ey E
-i Kitap! Aramizda esit olan bir kelimeye gelin. Yalniz Allah'a tapalim ve O'na
hiçbir seyi ortak kosmayalim; birbirimizi Allah'tan baska tanrilar edinmeyelim..."
[315]. Bu Âyette Yüce Allah, inananlar arasinda ortak noktanin Allah'in varligi ve b
irligi (tevhid) oldugunu, Hiristiyanligin aslinda tevhit inancinin bulundugunu be
lirtmektedir. Yine Kur'ân, Hz. Ibrahim için "ne Yahudi, ne de Hiristiyandi" derken o
nun "hanîf" ve "müslim", yani tevhid ve Islâm çizgisinde oldugunu da açiklamaktadir[
Böylece Kur'ân, her üç ilâhî dinde de büyük peygamber sayilan Hz. Ibrahim'in, Yahudi

iristiyanliktaki
i asiriliklardan uzak oldugunu, tevhid yolunun önemli bir temsilcis
bulundugunu bildirmektedir.

Kur'ân-i Kerîm, genellikle Hiristiyanlar), Yahudilerle birlikte ve hitap sirasina gö


, Yahudilerden sonra muhatap alir. Yahudi ve Hiristiyanlar, sadece kendilerinin
cennete girebileceklerini ileri sürüp tartismaya girismektedirler.[317] Onlardan her
biri dogru yol olarak kendi dinini ileri sürmekte, karsisindakinin ancalco dine gi
rmekle kurtulabilecegini söylemektedir.[318] Buna karsilik Yüce Allah, onlari, Alla
a ortak kosulmayan "Ibrahim'in Dini"ne uymaya çagirmaktadir.[319] Çünkü Âyet, Hz. Ib
in, "Rabbi (Ibrahim'e) 'Islâm ol', demisti. O da Âlemlerin Rabbina teslim oldum, ded
i"[320] seklinde, "Islâm yolu"nu tutup teslim oldugunu belirtmektedir. Bu yol, dig
er peygamberlerin de yoludur: "Allah'a, bize indirilene, Ibrahim'e, Ismail'e, Ish
ak'a, Ya'kub'a ve torunlarina indirilene; Musa ve Isa'ya verilene ve diger peyga
mberlere
z Allah'aRab tarafindan
teslim verilene
olanlariz, inaniriz, onlar arasinda bir ayrim yapmayiz, bi
deyin".[321]

Kur'ân, bütün peygamberlerin yolunun "Islâm" oldugunu, onlarin Müslüman olarak ölmey
a vasiyet ettiklerini[322], Allah'a (c.c.) kendilerini teslim olanlardan kilmasi
, nesillerinden de "teslim" olan bir ümmet göndermesi için duada bulunduklarini[323]
ikredip su soruyu yöneltmektedir: "Yoksa siz, Ibrahim, Ismail, Ishak, Ya'kub ve to
nlarinin Yahudi, yahut Hiristiyan olduklarini mi söylüyorsunuz? Deki : Siz mi daha i
yi bilirsiniz, yoksa Allah mi?".[324]

Kur'ân'a göre, Yahudiler gibi, Hiristiyanlar da verdikleri sözde durmadiklari için,


mete kadar aralarina düsmanlik ve kin salinmistir. Hz. Muhammed (sas), onlara da gön
derilmis bir elçidir. O, Ehl-i Kitap'in gizledikleri ve sakladiklari seylerin çogunu
onlara
ri açiklamistir.
ve sevgilileri" Ancak Yahudi
olduklarini ve Hiristiyanlar,
söyleyerek, kendilerinin
Hz. Muhammed'e "Allah'in ogulla
karsi çikmislardir. Onlar
eyr'i, Isa'yi Tanri'nin oglu kilan kimselerdir ve insanlari tanrilastirdiklari içi
n küfre girmislerdir.[325] Halbuki Allah, tektir, birdir, ortagi yoktur, mutlak hüküm
sahibidir, hiçbir seye muhtaç degildir; dogurmamis, dogurulmamistir. Kur
'ân, bu konuyu çözüme kavusturmus ve onlarin bu gibi iddialari bir Âyet-i Kerîme'de
plandirilmadir: "Öyleyse Allah, Meryem oglu Mesih'i, annesini ve yeryüzünde olanlari
hepsini yoketmek istese, Allah'a karsi kimin elinde bir sey var?".[326]

Kur'ân-i Kerîm, Hz. Isa'nin da (as) Yüce Allah'in kulu ve elçisi oldugunu, onun da t
teblig ettigini açiklar. Hz. Isa'nin tanrilastirmasina karsi çikar, onun bir peygam
ber oldugunu ve kendisine Incil verildigini belirtir. Incil, bir hidayet ve nur k
aynagidir; ögüt vericidir, yol göstericidir. Onda, Hiristiyanlarin, Allah'a, âhiret
anmalari ve iyi isler yapmalari emredilmistir. Fakat Ehl-i Kitap, kitaplarindakil
ere uymamis, dinlerinde asiri gitmis, ahitlerini bozmus, uygulamalari gereken hüküm
re sirt çevirmistir. Yahudi hahamlari gibi, Hiristiyan rabbânîleri de üzerlerine düs
yapmamis, çevresindekileri günah söz söylemekten, düsmanliktan ve haram yemekten a
islardir. Halbuki Hz. Isa ve Incil, Tevrat'i dogrulayici, daha sonra gelecek, ad
i Ahmed olan, peygamberi müjdeleyici olarak gönderilmistir. Kur'ân'da, Incil sahiple
nden Allah'in onda indirdigi ile hükmetmeleri istenmis, böyle yapmayanlarin sapitmis
oldugu bildirilmistir.[327]

Bununla beraber onlardan Allah'a ve ahiret gününe inanan ve iyi isler yapanlar için k

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 160/314
5/16/2018 rku yoktur[328]. Halbuki onlar; "Meryem oglu Mesih'i tanri edinmislerdi. Oysa o,
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

«Ey Israilogullari, benim Rabbim ve sizin Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin» diyen
bir elçiden baska bir sey degildir".[329]

Meryem oglu Isa'yi tanri edinen Hiristiyanlar, "Allah, üçün üçüncüsüdür"[330] diyere
sapmislar, tevhit çizgisinden uzaklasmislardir. Tevhidden uzaklasan Hiristiyanlar
i Yüce Allah, dinlerinin özüne, tevhit ve Islam yoluna çagirmaktadir.[331] Allah, H
hammed'in sahsinda, bütün din mensuplarina, aralarindaki ihtilaflar konusunda söyle
urmaktadir: "Sana da kendinden önceki kitaplari dogrulayici ve onlari kollayip kor
uyucu olarak bu Kitab'i gerçekle Indirdik. Onlarin aralarinda Allah'in indirdigi il
e hükmet ve sana gelen gerçekten ayrilip onlarin keyiflerine uyma! Sizden herbiriniz

için
i, birsize
fakat seriat, bir yol belirledik.
verdiklerinde Allah
sizi sinamak isteseydi,
istedi. hepinizi
Öyleyse bir tek ümmet
hayir islerine kosun,yapard
hep
inizin dönüsü Allah'adir. O, size ayriliga düstügünüz seylerin hakîkatini haber vere
]

Kur'ân-i Kerîm'e göre mü'minler, Yahudi ve Hiristiyanlari velî edinmemelidirler. Çün


rbirlerinin velileridir.[333] Mü'minlere en yaman düsman, Yahudiler ve müsriklerdir.
z Hiristiyanlariz" diyenler, sevgice mü'minlere daha yakindir. Çünkü onlarin içinde
nmeyen kesisler ve rahipler vardir.[334]

c- Hiristiyanligin Tarihçesi

Hz. Isa'nin dogdugu yillarda Filistin, Roma Imparatorlugu'nun hâkimiyeti altinda i


di. Yahudiler, çesitli mezheplere bölünmüs, dinî konular çikar meselesi olmustu. Ku
sal Ma'bet ticaret yeri haline getirilmis, sekilcilik samimîyeti bogmustu. Tektanri
inanisina sahip Yahudiler, putperest Romalilardan kurtulma yollarini ariyorlard
i. Bunun için bir kurtarici, Mesih bekliyorlardi. Hz. Isa, bu sirada ortaya çikti. O
, insanlari dogru yola çagirdi. Fakat Havariler disinda ona çok az kimse inandi. Sik
et üzerine "Çarmih hadisesi" oldu. Hz. Isa'dan sonra inananlarda bir artis basladi.
z. Isa'nin telkinlerine karsi bir ilgi uyaninca, Roma'nin baski ve zulmü de artti.
Hz. Isa'dan bir müddet sonra ona inananlar bir araya geldi. Onlar kendilerini "Hi
ristiyan" olarak adlandiriyordu. Hiristiyanlik, ona inananlar vasitasiyle, degisi
k bölgelere ulastiriliyordu. Ancak Pavlus'un Hiristiyan olusu cemaata yeni bir ham
le kazandirmakla
a sebep beraber,
oldu. M.S. fikrî ayriliklarin
49 yillarinda Havariler vedogmasina ve yakinlari
Hz. Isa'nin onlarin ikiye ayrilmasin
toplanip mes
eleleri müzakere etti. Bu toplanti, Havariler Konsi-li diye bilinir. Ihtilâfin çikis
oktasi, yeni Hiristiyan olanlarin Yahudi âdetlerine uyup uymayacaklarindan baslaya
n bir kisim konulardi. Bu ilk Konsilde, Pavlus'un temsilcisi oldugu görüse ta'viz ve
rildi. Böylece Pavlus, hem sonraki Hiristiyanlikta yerini almis hem de Hz. Isa'nin
tanrilastirmasina kadar varan, onun tabiatiyle ilgili konulari baslatmis oluyor
du. Pavlus'a karsi çikanlarin basinda "havarilerin reisi" Petrus ve "Ebionitler"in
reisi Yakobus bulunuyordu.

Bu ilk "Yahudi-Hiristiyanlar", diger Hiristiyanlardan farkli özelliklere sahiptile


r. Bunlar, Hiristiyanligi Yahudiler arasinda yaymayi gaye edinmislerdi; bu dinin
Yahudilerin disinda yayilmasini istemiyorlardi. Bu sebeple Yahudi dinî geleneginde
n bazi seyleri, yeni dinle birlikte yürütüyorlardi. Yahudi geleneginden koruduklari
devam ettirdikleri seylerin basinda da tevhid geliyordu.

Roma Imparatoru Neron, 64'deki Roma yanginindan ma'nen Hiristiyanlari sorumlu tu


tuyordu. Bundan dolayi Hiristiyanlara karsi siddetli bir baski ve zulüm devresi ba
sladi. Pavlus ve Petrus, Roma'da öldürüldü[335]. Roma tanrilarina saygi göstermeyen
iyanlar hapsedildi, iskenceye tâbi tutuldu ve öldürüldü. Bununla beraber Hiristiyan
lmaya devam etti ve II. Yüzyilin sonlarina dogru, Ön Asya'dan Güney Galler'e kadar o
n alanda varligini hissettirdi. Bu gelismeden, tabiî olarak, Roma Imparatorlugu da
etkilendi. 313'de Imparator Konstantin'in Hiristiyanlara karsi müsamahasi basl

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 161/314
5/16/2018 adi. Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Böylece Hiristiyanlar, serbest olarak inançlarini yaymaya ve yasamaya basladi.

Yukarida temas edilen Hiristiyanlar arasindaki ilk ihtilaflara giderek yenîleri ekl
endi. Konstantin, bu ihtilaflari gidermek için 325'de Iznik'de (Nicaea) bir konsil
topladi. Hiristiyan inançlari, bu konsilde tartisildi. Imparator Konstantin'in de
stegiyle, Hz. Isa'nin tanriligini reddedip onun yaratik oldugunu savunan Aryüsçüler
rsi, Isa'nin tanriligini savunan Pavlus gelenegine tâbi olanlar hâkimiyet sagladi. Ö
e EbionItlerin yasattiklari tevhid, Hz. Isa'nin sadece peygamber olmasi, sünnet, b
ir çesit abdest-gusül gibi inanç ve gelenekler IV. Yüzyildan sonra artik görünmez ol

Imparator Büyük Teodosyüs (Theodosius), 380'de Hiristiyanligi tek resmî inanç haline
di. Roma Piskoposu, digerleri karsisinda güç kazandi ve Papa (Baba) unvanini aldi. 4
76'da Roma'nin siyâsî yönden çöküsü sonucu Papa, sadece Kilise'nin degil, bütün Bati
i oldu. Roma'ya karsi Dogu Kiliselerini Bizans Patrikligi temsil etmeye basladi.
Ayrica Iskenderiye ve Antakya'da da patriklikler vardi. Doguda Ermenî, Süryanî, Hab
ve Kibtî Kiliseleri millî ve müstakil bir durumda idi.

Batida Irlanda Kilisesi, hür bir kilise idi. IV. Yüzyilda Roma'ya bagli olarak Vizig
otlar; V. Yüzyilda ise Bulgarlar, Franklar Hiristiyan oldu. Daha sonra Anglo-Sak
sonlar bir Roma misyoner hey'eti vasitasiyle Hiristiyanliga girdi. VIII. Yüzyi
la geride kalan Avrupa ülkelerinin Hiristiyanlasmasi basladi. Alman ve Iskandinav ül
keleri Hiristiyanlasti. Saksonlar, VIII. Yüzyilda zorla Hiristiyanlastirildi. Danim
arkalilar, IX. Yüzyilda
iristiyanlasmasi Hiristiyanlar
1000 yillarinda arasinda
tamamlandi. yer aldi.
Slavlarin Norveç, Izlanda
Hiristiyanliga ve Isveç'in
girmesi, R
oma ile Bizans arasinda rekabet konusu oldu. Polonya, Bohemya, Moravya ve Baltik
ülkelerinde Roma; Rusya ve Balkan ülkelerinde Bizans galebe çaldi.

Batida Hiristiyanlik, siyasî münasebetler, misyoner faaliyetleri ve bazen de zorla y


ayildi. Bu yayilma devresi, XI. Yüzyilda Iskandinav ülkelerinin Hiristiyanlastirilma
siyla tamamlandi.

Bütün bunlar olurken, bu gelismeler, beraberinde iç mücadeleler de getirmisti. Bu di


siyâsî mücadeleler, 1054'de kesin bölünmeye yolaçti. Roma Kilisesi'ne "Katolik" (evr
laminda), Bizans Kilise-si'ne de "Ortodoks" (öze bagli anlaminda) denildi. Bununla
beraber Islâm'in yayilmasi karsisinda Türklere karsi Haçli Seferleri baslatildi. An
k Haçli Seferleri
düsmanlik öyle birbile onlarin
noktaya bir araya
varmisti gelmesini
ki Haçli saglamaya
Seferleri yetmedi.
(1096-1204) Aralarindaki
sirasinda Latinle
n Bizans'ta yaptiklari zulüm ve haksizlik karsisinda Ortodokslar, Türk sarigini "kar
dinal" (Latin-Katolik) külahina tercih eder hale gelmislerdi. 1453'de Türkler, Bizan
s'a son verdi ve Istanbul'daki çesitli Hiristiyan gruplarina, hiç kimsenin yapamayac
agi sekilde, dînî müsamaha gösterdi.

Batida Sarlman (Charlemagne), Papa ve piskoposlara dünyevî otorite tanidi. Böylece K


ise ve devlet arasinda Orta Çag'da büyük sikintilara yol açan gerginlikler baslamis
. Filistin'deki kutsal topraklari Müslümanlardan kurtarmak gayesiyle Haçli Seferler
baslatan ve yetkilerini kötüye kullanan Roma Kilisesi, reform hareketlerinin sebebi
oldu.[336]

2- Hz. Isa

a- Incillere Göre Hz. Isa

Hz. Isa'nin hayati ile ilgili bilgiler, Hiristiyanlarca kabul edilen dört Incil'e
dagilmis durumdadir. Bu bilgiler, asagida özetlenecektir.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 162/314
5/16/2018 Allah, Cebrail'i Galile'nin Nasira sehrinde Davud soyundan Yusuf'un nisanlisi
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Meryem'e gönderir. Melek, Meryem'e, Allah'in huzurunda inayet bulacagini, bir ogla
n doguracagini, bu oglana "Allah'in Oglu" denilecegini, adinin Isa konulacagini,
Davud'un tahtinin ona verilecegini bildirir. Ayrica bu dogumun Kutsal Ruh vasita
siyla olacagi da haber verilir[337]. Bu siralarda Yahuda sehrinde Zekeriya'nin k
arisi Eli-zabet bir çocuk dogurur. Allah'in emrettigi gibi çocugun adi Yahya konulu
338]. Kayser Avgustus tarafindan nüfus sayimi yapilmasi emredilir. Herkes yazilmak
için kendi sehrine gider. Yusuf da yazilmak için, nisanlisi Meryem ile Nâsira'dan Be
lehem'e gelir. Orada iken Meryem oglunu dogurur. O civarda bulunan çobanlara Rabbi
n bir melegi, bir kurtaricinin dogdugu müjdesini verir. Bu kurtarici, "Rab MesîrTdir
. Onlar da, bu kurtariciyi görmek üzere, Beytlehem'e gider ve orada Meryem ile berab

er çocugu bulurlar.
dönerler. Onun bir
Çocuk, sekizinci kurtarici
gün olduguna
sünnet edilir, inanip
adi Tanri'ya hamdederek geriye
Isa konulur.[339]

Isa, kirk günlük olunca, Meryem ile Yusuf, onu Tann'ya sunmak üzere Kudüs'e götürürl
Israil'in kurtulmasini bekleyen Simon adinda bir adama Kutsal Ruh, Mesîh'i görmeden
ölmeyecegini bildirir. Ruh'un sevkiyle Simon, Ma'bed'e gelir. Isa'yi kucagina ali
r. Kurtariciyi gördügünden dolayi Tann'ya sükreder. Isa'nin anasiyle babasi, çocuk
beraber Nâsira'ya geri dönerler.[340]

Kral Hirodes zamaninda müneccimler, Yahudilerin Krali Mesîh'in dogdugunu haber veren
yildizlari görürler. Mesîh'i görmeye gelirler. Hirodes, müneccimlerden dogan çocuk
bilgi alir, onu bulmalarini ister. Müneccimler, Meryem ile Isa'yi bulurlarsa da, Hi
rodes'e haber vermezler[341]. Müneccimlerden sonra melek, Yusuf'a rüyasinda görünüp
irodes'in Isa'yi
Yusuf da öyle öldürmek
yapar. istedigini,
Kral Hirodes, bunun içintarafindan
müneccimler onu ve anasini Misir'a götürmesini
aldatildigini anlayip iki
eya daha küçük yastaki çocuklarin öldürülmesini emreder. Hirodes'in ölümünden sonra
suf'a görünüp haberi verir. Bunun (jzerine Yusuf, çocukla anasini alir, geri dönüp N
erlesir.[342]

Isa oniki yasinda iken gelenege uyarak Fisih Bayrami dolayisiyle Kudüs'e götürülür. A
babasi geldikleri yere dönerken küçük Isa Kudüs'te kalir. Onlar, bunu farketmez. Dah
a ailesi, Isa'nin orada kaldigini farkedip ararlar. Onu Ma'bed'de muallimler ara
sinda dînî tartismalar yaparken bulurlar. Isa'nin sordugu sorular ve verdigi cevapl
, oradakileri hayretler içerisinde birakir. Ailesi onu alip Nâsira'ya geri döner.[34

Isa delikanlilik çagina geldiginde, Vaftizci Yahya Yahudileri tevbe ettiriyor ve v


aftiz ediyor.
ecegini O, kendisinin
bildiriyor. su ile,Yahudiler,
Onunla beraber kendinden büyük
sonrakinin KutsalMesîh'i
bir ümitle Ruh'la vaftiz ed bas
beklemeye
rlar[344]. Bu sirada Isa, vaftiz olmak için Ürdün'e gidiyor. Vaftizci Yahya onu vaft
ettiginde Kutsal Ruh güvercin seklinde gelip onun basina konuyor ve gökden "Benim s
evgili oglum budur. Ondan hosnudum" diyen bir ses isitiliyor.[345]

Yahya zindana atildiktan sonra Isa, Galile'ye gider. Vaktin tamam oldugunu, Tanr
inin Kralliginin yakinda gelecegini, tevbe etmelerini ve "Incil'e iman getirmeler
i"ni bildirir[346]. Üç gün sonra, Kana'da, bir dügüne gider. Suyu sarap yaparak iik m
zesini gösterir. Bir gün sonra balik mu'cizesi bunu takip eder.[347] Inananlar çogal
. O da, inananlar arasindan bir gün; "havari" adini verdigi oniki kisi seçer. Havari
ler sunlardirrSimon (Petrus), kardesi Andreas, Yakup, kardesi Yuhanna, Filipus,
Bartelomeus, Matta, Tomas, Alfeus'un oglu Yakup, gayretli denilen Simon, Yakub'u
n oglu Yahuda, Isa'ya ihanet eden Yahuda Iskariyot.[348]
Günün birinde insanlar sehirden akarak Isa'nin etrafinda toplanirlar. Isa, onlara v
z eder; ne demek istedigini çesitli misallerle açiklar.[349] "Göklerin Hükümdarligi"
sanlarin sahip olacagi en degerli sey oldugunu bildirir. Tanri'nin Hükümdarligina gi
rebilmek için bütün varliklarini vermeye hazir olmalarini teblig eder.[350] Isa, hav
ilerine nasil dua edeceklerini ögretir. Bu duada Tanri'ya "Baba" denilmesini, dile
erini "Göklerdeki Baba"dan istemelerini bildirir.[351]

Isa, kötü ruhlara karsi kudretini gösterir. Seytan ve cinlere hükmedip onlari kaçiri

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 163/314
5/16/2018 ] Yine Isa, inmeli bir hastanin günahlarini affedip onu sifaya kavusturur[353]. Bi
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

r kötürümü iyilestirir[354]. Isa, ölü bir kiza "Talitakum" (Kizim, sana kalk diyorum
k onu diriltir[355]. Bir gün kayikta giderken gölde büyük bir firtina olur. Kayik b
baslayinca sakirtleri feryat eder, Isa da rüzgâra ve göle emreder, her taraf sütlim
ur. Böylece göldeki firtinayi dindirir[356], Isa, bes bin kisilik bir toplulugu bes
ekmek ve iki balikla doyurur. Bes ekmek ve iki baligi takdis ederek sakirtlerine
verir, onlar da halka dagitir; hepsi yiyip doyar. Istf, Petrus'u su üzerinde yürütü
ayikta olanlar, Isa'ya "Gerçekten sen Allah'in Oglusun" diyerek onun ayaklarina kap
anirlar.[357]

Isa, havarilerin arasinda, kendisinin kim oldugunu sorar. Petrus, ona "Sen Mesih

, Allah'in Oglusun"
tutmalarini cevabinikendine
ister. Petrus'u verir. vekil
Isa, Simon Petrus'u tasdik eder, bunu gizli
seçer.[358]

Isa, küçük çocuklari takdis eder[359]. Kendisini dinleyenlere Tanri'yi ve komsuyu sev
i ögütler[360]. Yasanilan dünyanin sonunun gelecegini, "ahiret mahkemesi"nin kurula
ni bildirir. Isa, havarilerine, Kudüs'e gidilecegini, orada peygamberlerin "Insanog
lu" hakkinda bütün yazdiklarinin yerine gelecegini, putperestlerin eline verilecegi
, onunla alay edilecegini, üzerine tükürülecegini ve kirbaçlandiktan sonra öldürülec
üç gün sonra dirilecegini söyler.[361]

Isa, "Allah'in Ma'bedi"ndeki saticilari disari çikarir, oranin kendi evi, dua evi
oldugunu bildirir[362]. Paskalya (Fisih:Pesah) Bayrami geldiginde Baba'ya gidece
gi saatin yaklastigini haber verir. Yemekten kalkip sakirtlerin ayaklarini yikar
ve bir peskirleyazicilar
Baskâhinlerle siler; sakirtlerine de birbirlerine
ise Isa'yi nasil öyle yolunu
öldüreceklerinin yapmalarini tavsiye
ararlar. eder.
Oniki hav
iden biri olan Yahuda Iskariyot, onlara Isa'nin yakalanmasi için yardimci olur. Is
a, oniki havari ile sofraya oturunca, ekmegi alip sükrettikten sonra kirar ve onla
ra söyle der: "Bu, sizin için verilen benim vücudtfmdur. Bunu, beni anmak için yapin
Yemekten sonra kadehi de alip "Bu kadeh, sizin için dökülen benim kanimla yeni ahid
r" diyerek ayni sekilde kadehi onlara verir. Kendisini ele verecek olanin elinin
, kendisiyle birlikte sofraya uzandigini haber verir.[363]

Isa, havarileriyle Getsemani denilen yere varir. Ölüm korkusuna kapilir. Isa, onlara
, "Kalkin gidelim, iste bana ihanet edecek olan yaklasiyor" der. Isa, henüz konusu
rken oniki havariden biri olan Yahuda ile beraber baskâhinier ve kiliçli sopali kal
alik bir insan grubu gelir. Yahuda, "Kimi öpersem odur. Onu tutun" diye onlarla da
ha önceden
hepsi anlastigindan,
onu terkederek Isa'ya yaklasir ve onu öper. Isa, yakalanir; sakirtlerinin
kaçarlar.

Isa, hakaretler altinda meclisin önüne getirilir, "Eger Mesih isen bize söyle" derle
Isa da "Eger size söylersem inanmayacaksiniz. Eger size sorarsam, cevap vermeyece
k ve beni serbest birakmayacaksiniz. Fakat bundan sonra Insanoglundan her gücü yeten
Allah'in saginda oturacaktir" cevabini verir. Hepsi "Öyle ise sen Allah'in Oglu m
usun" diye sorunca Isa, "Evet, ben oyum" der. Onlar da "Artik sahitlere ne ihtiya
cimiz var? Zira kendi agzindan isittik" derler. Sabah olunca, bütün baskâhinlerle ka
in (halkin) ihtiyarlari toplanip Isa'nin suçluluguna, ölüm cezasini hakettigine kara
verirler.[364]

Isa'yi baskâhin Kayafa'nin evine götürürler. Bu sirada Petrus, onlari uzaktan takip
. Bir cariye onu tanir ve onun Isa ile beraber oldugunu söyler. Petrus, "Kadin, be
n onu tanimam" diye inkâr eder. Bu inkâr isi üç defa tekrarlanir. O sirada horoz öte
, dönüp Pet-rus'a bakar. Petrus, Isa'nin "Horoz ötmeden önce üç kere beni inkâr edec
is oldugunu hatirlar, pisman olup aglar. Isa'yi ele veren Yahuda, Isa'nin mahkum
oldugunu duyunca, ihaneti karsiliginda almis oldugu otuz gümüs lirayi Ma'bede firla
tir ve gidip kendini asar.[365]

Isa, daha sonratRomali vali Pilatus (Pilate) tarafindan sorguya çekilip yargilanma
k üzere hükümet konagina götürülür. Pilatus, disari çikip bu adama karsi ne sikâyeti
orunca onlar, "Eger bu adam kötülük etmemis olsaydi, onu sana getirmezdik" cevabini v

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 164/314
5/16/2018 rirler. Pilatus, "Onu siz alip seriatiniza göre yargilayiniz" deyince Yahudiler, "
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Kimseyi öldürmek hakkimiz yoktur" derler. Bunun üzerine Pilatus içeri girer, Isa'yi
ip ona, "Yahudilerin Krali sen misin? diye sorar. Isa, "Sen bunu kendinden mi söylüy
orsun, yoksa baskalari mi benim hakkimda söylediler?" deyince Pilatus, "Ben Yahudi
miyim? Seni kendi milletin ve baskâhinleri bana teslim ettiler. Sen ne yaptin?" s
eklinde bu soruyu cevaplandirir. Isa, ülkesinin bu dünyada olmadigini söyler. Bunun
ine Pilatus'un "Öyleyse sen kral misin?" sorusuna Isa, "Evet, kralim" cevabini ver
ir.[366]

Isa'nin haça gerilmesi istenir. Pilatus, onun dogru bir adam oldugunu, bunun için on
un kanina girmek istemedigini söyler. Fakat bütün halk, Isa'nin haça gerilmesinde is

eder.
ni Pilatus,
affetme Barabbas'i
adeti usule
vardi. O da göre saliverir
Yahudilere, "Isa'yi(valinin bayramlarda
mi, yoksa Barabbas'isuçlulardan
mi saliverbiri
eyim" diye sormustu). Isa'yi kirbaçlattiktan sonra, haça gerilmesi için, onlara tesl
eder. Valinin askerleri, onun elbiselerini çikarir, üzerine erguvanî bir kaput örte
ikenlerden örülü bir taci basina koyar ve sag eline de bir kamis verirler. Sonra diz
Selâm sana ey Yahudilerin. Krali" diye onunla alay eder, üzerine tükürür ve kamisla b
vururlar. Daha sonra da elbiselerini giydirir, haça germek üzere götürürler.[367]

Isa'yi götürdükleri yer Golgota (Kafa Kemigi) diye anilir. Saat 6'dan 9'a kadar bütü
a karanlik çöker. Kirene'li Simon haçi tasimaya zorlanir. Saat 9'a dogru Isa, "Allah
, Allahim, beni niçin biraktin?" diye çagirir. Orada bulunanlardan bazisi, "Ilya'yi
giriyor" der. Birisi, sirkeye batirilmis bir süngeri kamisa takar ve "Bakalim Ilya
onu kurtarmak için gelecek mi?" diyerek Içmesi için ona verir. Fakat Isa, yüksek se
yeniden seslenip
iye ayrilir. ruhunuojan
Karsismda teslim eder. .Ma'bedin
yüzbasi, perdesi
onun ruhunu yukaridan
nasil teslim asagiya
ettigini kadar "Bu
görünce, ik
am hakikaten Allah'in oglu idi" der. Aralarinda Mecdelli Meryem, küçük Yakup ile Yus
'un annesi Meryem ve Salome bulunan birçok kadin uzakta» bu durumu seyreder.[368]

Isa'nin bacaklarinin kirilmasi istenir. Fakat öldügü için bundan vazgeçilir. Askerle
iri, onun bögrünü mizrakla deler. Oradan hemen kan ve su çikar.[369] Isa'nin cesedin
bre koymak, üzere pi-latus'tan izin alirlar. Yahudilerin âdeti üzerine onu kokulu ot
rla beraber kefene sarip mezara koyarlar.[370]

Cumartesiden sonra Mecdelli Meryem ile diger Meryem, Isa'nin mezarini görmeye geli
rler. Isa'nin kabrinin bos oldugunu farkederler. Melek, onlara Isa'nin ölüler arasin
dan kiyam ettigini, Galife'ye gittigini ve orada onu görebileceklerini söyler. Onlar
daIsa,
r. sevinçte sakirtlere
onlara, haber vermek
kardeslerine için kosarlar.
Galile'ye Birdensöylemelerini
gitmelerini bire Isa ile karsilasirla
ve onu
orada görebileceklerini bildirir.[371]

Isa, sakirtlerinin yanina gelir. Onlara, "Size selâmet. Babam, beni gönderdigi gibi
ben sizi gönderiyorum" deyip üzerlerine üfler ve "Kutsal Ruh'u alin. Kimin günahlari
agislarsaniz, ona bagislanmis olur ve kimin alikorsaniz, ona alikonmus olur" der
.[372] Böylece Isa, havarilerine günahlari affetme yetkisi vermis olur.

Isa, Petrus'u, Kilise'nin basi ve kendi vekili seçer. Ona kendini sevip sevmedigin
i sorar. Petrus'un olumlu cevabi üzerine Isa ona, "Koyunlarimi güt" der. Bu soru ve
cevab aralarinda birkaç defa tekrarlanir.[373]

Onbir havari, Galile'ye, Isa'nin tayin ettigi daga giderler. Orada, Isa'yi gördükler
i zaman, ona secde ederler. Fakat bazilari süpheye düser. Isa, onlarin hepsine söyle
itap eder: "Gökde ve yeryüzünde bütün hâkimiyet bana verildi. Simdi, siz gidip bütün
sakirt edin. Onlari, Baba, Ogul ve Kutsal Ruh adiyle vaftiz edin; size emrettigi
m her seyi tutmalarini onlara ögretin. Iste ben, dünyanin sonuna kadar her gün sizin
beraberim".[374]

Indilere göre ölümünden üç gün sonra dirilen ve kirk gün havarilerle birlikte yasay
in ülkesi hakkinda konusur; onlara iman edip vaftiz olanlarin kurtulacagini, iman
etmeyenlerin ise cehenneme gidecegini bildirir. Isa'ya inananlarin cinleri kovac

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 165/314
5/16/2018 aklarini, ellerine yilan alabileceklerini, zehir içerlerse ölmeyeceklerini ve hasta
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

iyilestirme gibi mu'cizelere sahip olacaklarini haber verir. Bunlari söyledikten s


onra Isa, göge yükselip Baba'nin sagina oturur. Onlara Kutsal Ruh'u gönderir. Hepsi
tsal Ruh'la dolar. Kutsal Ruh'un kendilerine verdigi sözlere göre, baska baska dille
rde konusmaya baslarlar. Halk, bu durum karsisinda sasirir. Petrus, onlara bir k
onusma yapar, tevbe etmelerini, Isa-Mesîh namina vaftiz olmalarini söyler. Böylece
Hiristiyanlar, havarilerin ögrettikleri sekilde bir cemaat halinde yasamaya baslar
lar.[375]

Yukarida Indilere göre Hz. Isa'nin hayati özetlendi. Indilerde Hz. Isa için hem "All
'in Oglu", hem de "Insanoglu" deyimleri kullanilmaktadir. Ayrica o, "Rab", "Kral"

, "Yahudilerin
Adem Krali",
oglu" seklinde "Mesih", "Allah'in
de Indilerde Kuzusu", "Yusuf
nitelendirilmektedir. oglu",
Ayrica "Davud oglu","k"
o, "peygamber",
udretli bir peygamber" olarak da belirtilmektedir. Bu gibi deyimler ve bir kisim
ifadeler, Hz. Isa'nin sahsiyeti konusunda büyük bir karisiklik meydana getirmekte
Diger yandan Inciller'de, Hz. Isa'nin Meryem'e Kutsal Ruh'la ilkah edilecegini
bildirirken, Meryem'le Yusuf nisanli gösterilmekte ve beraber yasadiklari yer alma
ktadir.

Matta Incil'inde, "....beni kabul eden, beni göndereni kabul eder. Bir peygamberi
peygamber oldugu için kabul eden, peygamber karsiligini alacaktir" (Matta, 40-41)
denilmektedir. Bunun yaninda "Ben ve Baba biriz", "Baba'nin bende ve benim Baba'
da oldugum"[376] gibi ifadelere de rastlanmaktadir. Hz. Isa'nin gerçek sahsiyeti,
bir sonraki konuda görülecegi gibi, Kur'ân-i Kerîm'de en açik ve aslina uygun sekil
lmaktadir.
Hz. Isa'nin dogum tarihi Miladî Takvim'in baslangici sayilmis ve bu tarih sifir (0
) olarak alinmistir. Ancak, daha sonra yapilan hesaplamalara göre, onun bu tarihten
4, 6 veya 10 sene önce dogdugu tesbit edilmistir. [377]

b- Kur'ân-i Kerîm'e Göre Hz. Isa

Kur'ân-i Kerîm'de adi geçen dört seçkin aile vardir.[378] Hz. Isa'nin annesi Meryem b
dan "Âl-i Imrân"a mensuptur.

Benî Isrâîl'den Imrân'in karisi (Islâm kaynaklarinda Hanne, Hiristiyan kaynaklarinda


hamile kalir ve karnindakini Allah'a adar. Bir kizi olur, adini Meryem koyar. O
nu ve soyunu korumasi için Allah'a dua eder. Meryem'in himayesi Hz. Zekeriya'ya ve
rilir/ Adaga uyularak Meryem Ma'bede konulur, orada hayatini ibadetle geçirir. All
ah tarafindan riziklandirilir. Hz. Zekeriya, oraya her geldiginde Meryem'in yi
yecegini hazir bulur. Zekeriya, ona, bu kimden diye sordugunda, "Al
lah tarafindan" cevabini alir.

Meryem; iffetli, temiz, faziletli olarak büyür ve annesinin duasina uygun her çesit
erden uzak tertemiz bir sahsiyete ulasir. Bir gün melek, ona söyle seslenir: "Ey Mer
yem! Allah, seni seçip temizledi ve seni dünyalarin kadinlarina üstün kildi. Ey Mery
Rabbtn divanina dur. Secde et. Rüku edenlerle birlikte rükû1 et".[379]

Yüce Allah, Meryem'i önemli bir durum için hazirliyordu. Bu durum Ö'nun kudretinin b
ecellisi olacak; Hz. Âdem'in anasiz-babasiz yaratilmasindaki hikmet tekrarlanacak[
380], anali-babali yaratilmaya iyice alismis, bunu aliskanlik haline getirmis ve
bundaki ilâhî kudreti görme basîretini kaybetmis olanlar için ayri bir imtihan konu
ine gelecekti. Böylece Yüce Allah, bununla yaratmanin bütün çesitlerini bildigini[38
kendi koydugu yaratilis kanunlarinin üstüne çikabilecegini göstermis olacakti.

O an gelir. Cebrail, Meryem'e insan seklinde görünür. Meryem, ir-kilir ve ondan Alla
a siginir. Cebrail, kendisinin Allah'in ona bir erkek çocuk verecegini müjdelemek üz

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 166/314
5/16/2018 e görevlendirildigini söyler. Meryem, kendisinin iffetli bir kimse oldugunu, kendisi
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

ne hiç kimse dokun-mamisken bunun nasil vukubulacagini sormasi üzerine Cebrail, bunu
n Allah'a kolay oldugunu söyler. Bütün yaratilislardaki mu'cize, burada da kendini g
rir..Meryem'e kimse dokunmamistir. Allah, diledigini yaratabilir. O, "ol" der, di
ledigi de oluverir[382]. Öyle de olur.[383]

Melekler, Meryem'e Isa'yi söyle müjdeler: "Ey Meryem! Allah, sana kendinden bir sözü
i Meryem oglu Isa olan Mesih'i, dünya ve ahirette serefli ve Allah'a yakin kilinan
lardan olarak müjdeler. Besikte ve yetiskinlikte, insanlarla konusacak ve iyilerde
n olacaktir... Ona kitabi, hikmeti, Tevrat'i ve Incil'i ögretecektir. Onu Israilog
ullarina elçi yapacaktir..." (Âl-i Imrân 45-49).

Meryem, gebe kalinca uzak bir yere çekilir. O, bir hurma agacinin altinda, dogum s
ancilari içinde bunaldiginda birisi ona söyle seslenir: "Sakin üzülme! Ttebbin karni
bulunani serefli kilmistir..." Meryem dogum yapinca çocugunu alip gelir. Onu kinar
lar. Bu durum karsisinda Meryem, besikteki çocugun cevap vermesini isaret eder. Be
sikteki çocukla nasil konusabileceklerini sorduklarinda, çocuk da, kendisinin Allah'
in kulu ve elçisi oldugunu, Allah'in ona kitap verecegini, insanlara yararli olmak
üzere gönderildigini, namaz kilmak, zekât vermek ve annesine iyi davranmakla emred
gini söyler.[384]

Kur'ân'da "Allah'in Kelimesi", "Ilâhî ni'mete ermis" ve "salihler-den" olarak nitele


irilen Hz. Isa, büyür, peygamberlikle görevlendirilir. Allah'in emirlerini Israilogu
arina teblig eder. Alacaliyi iyi etmek, körlerin gözünü açmak, ölüleri diriltmek, su
yapmak gibi mu'cizeler gösterir; fakat Israilogullari, ona inanmazlar.[385]
Hz. Isa'nin yaninda yer alan havariler, "Biz Allah'in (dininin) yardimcilariyiz.
Allah'a inandik. Sen sahit ol ki biz teslim olanlariz (Müslümanlariz)" derler. Hava
riler, Hz. Isa'ya uyarlar. Incil'e inanirlar. Onlar, peygamberleri taniyan, Alla
h'in birligini bilen kimselerdir. Havariler, Hz. Isa'dan bir mu'cize olarak Rabbi
nin gökten bir sofra indirip indi-remeyecegini sorarlar. Bunu kalblerinde kanaat h
asil olmasi için isterler. Hz. Isa, "...bizi riziklandir. Sen rizik verenlerin en h
ayirlisisin" diye dua eder. Sofra iner, yerler. Böylece onun hak peygamber oldugun
a inanirlar.[386]

Benî Isrâîl, Hz. Isa ve havarilerin Allah yolundaki çalismalarini önlemek için Isa'y
karar verirler. Allah da onlarin planlarini bosa çikarir[387]. Isa sanarak ona ben
zeyen baska
. Halbuki birini
onlar yakalayip
Isa'yi degil,çarmiha gererler.
baska birini "Meryem ogluIsa'yi
öldürmüslerdir. Isa Mesih'i
Allah öldürdük" de
kendi katina
seltmistir.[388]

Hz. Isa'nin ref'i (yükseltilmesi) olayindan sonra ona inananlar artar. Ancak Hiris
tiyanlar da, Israilogulian gibi, ana yolu kaybederler, sapitirlar. Zira onlardan
bir kismi Hz. Isa'ya Allah, bir kismi Allah'in oglu, bir kismi da üçden biridir diy
erek küfre düserler[389]. Onlarin bu taskinliklari karsisinda Yüce Allah söyle buyur
"Ey Ehl-i Kitap! Dininizde taskinlik etmeyin. Allah hakkinda ancak gerçegi söyleyin
Meryem oglu Isa Mesîh, Allah'in peygamberi, Meryem'e ulastirdigi kelimesi ve O'nda
n bir ruhtur. Allah'a ve elçilerine inanin, üçtür, demeyin. Çünkü Allah, yalniz bir t
ir".[390]

Kur'ân, Allah'tan baskalarini tanrilastiran Hiristiyanlari uyarmak üzere, Yüce Allah


n Hz. Isa'ya su soruyu soracagini ve alacagi cevabi temsîlî olarak söyle anlatir: "E
Meryem oglu Isa! Sen mi insanlara, beni ve annemi Allah'dan baska iki ilah olara
k benimseyin", dedin? 'Hasa, Sen yücesin, benim için gerçek olmayan bir seyi söyleme
nim haddime degildir! Eger demis olsaydim, sen bunu bilirsin...".[391]

Kur'ân, Hz. Isa'nin gerçek sahsiyetini onun Israilogullarina su hitabiyla açiklar: "
Israilogullari! Dogrusu ben, benden önce gelmis olan Tevrat'i dogrulayan ve bende
n sonra gelecek ve adi Ahmed olacak bir peygamberi müjdeleyen Allah'in size gönderi
is bir peygamberiyim".[392]

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 167/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

3- Teslis (Ekanim-i Selâse)

Bu baslik altinda Hiristiyan inançlarinin en önemlisi olan üçleme (teslis) anlatilac


r. Ancak, daha önce, Hiristiyan inançlarini özet oEa-rak vermekte fayda vardir. Bunl
dan bir kismina daha önce yer yer temas edilmisti.

Hiristiyanlikta inanç esaslari üzerinde asirlardir tartismalar yapilmaktadir. Bir k

imsenin
rina Hiristiyanliga
giren girisi, Kutsal
esaslar, Hiristiyan vaftiz Kitabi'nda
ve iman ikrariyle ol-v yer
açik olarak maktadir.
almaz.Iman ikra
Bu esaslar
, ilk Havariler Konsili'nden baslayarak özellikle 4 ve 5. Yüzyillardaki konsillerde
tesbit edilmistir. Daha sonraki konsillerde de, diger konular yaninda, inançla ilg
ili olanlarn bir esasa baglanilmasina çalisilmistir. Ancak inançlar konusunda Kilise
ler, mez-heplerarasi ortak konular bulundugu gibi, farkli olanlar da vardir. Biz
burada hemen hemen bütün Hiristiyanlarca kabul edilen Havariler Inanç Sistemi (Hava
ler Kredosu) denilen ortak inançlari verecegiz.

IV. Yüzyila ait üç bölümlü ve oniki maddeli Havariler Inanç Sistemi su sekildedir:

I. 1- Ben, Tanri'ya, kudretli Baba'ya;

II. 2- ve O'nun biricik oglu Rab Isa'ya,


3- Bakire Meryem ve Kutsal Ruh'tan dogmus olduguna,

4- Pilatus zamaninda çarmiha gerildigine, öldügüne ve gölmüldügüne,

5- Üçüncü gün ölüler arasindan dirildigine,

6- Göklere yükseldigine,

7- Baba'nin saginda oturduguna,

8- Oradan ölüleri ve dirileri yargilamak üzere inecegine;

III. 9- Ve Kutsal Ruh'a,

10- Kutsal Kilise'ye,

11- Günahlarin bagislanacagina,

12- Ölülerin dirilecegine, sonsuz hayata, inanirim.

Yukarida siralanan oniki madde, üç bölüme ayrilabilmektedir. Bunlardan ilki Tanri, i


isi Isa ve üçüncüsü de Kutsal Ruh'la, dolayisiyle Kilise ile ilgilidir. Bundan dolay
stiyan inançlari, teslis'in üç maddesi etrafinda kümelenmektedir.

Hiristiyan Kutsal Kitabi'nda teslis kelimesi ve teslise imani açiklayan sarîh (açik)
ir ifadeye rastlanmamaktadir. Bununla beraber Hz. Isa'nin havarilere "Baba, Ogul
ve Kutsal Ruh ismiyle vaftiz eyleyin"[393] seklinde emir verdigi bilinmektedir.
Ancak ilk konsilferde bu konu tartisilmis; Iznik Konsili'nde (325 tarihinde) Ba
ba ve Ogul'un, Istanbul Konsili'nde de (381 tarihinde) Kutsal Ruh'un tanriligi ^
karara baglanmistir. Böylece bugüne kadar kabul edilegelen "teslis inanci" ortaya ç
stir.

Yahudi geleneginde tektanricilik hâkim olmasina ragmen böyle bir çevreden çikmis ola
ristiyanlikta teslisin yer almasi, Isa'nin tanrilastirmasinin teolojik bir sonuc

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 168/314
5/16/2018 u olarak görülmektedir. Kutsal Ruh'un da ayri bir ilâhî varlik olarak görülmesi, üç
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

rtaya çikarmistir. Bu duruma çare bulmak için, Baba, Ogul ve Kutsal Ruh'un bir ulûhi
n üç ayri tezahürü oldugunu ihtiva eden teslis formülü bulunmustur. Yunanca üçleme
, ilk defa Antakyali Teofilos tarafindan muhtemelen 180 yillarinda kullanilmisti
r. Üçleme doktrini, Hiristiyanlara göre, tek basina insan akliyle degil, ancak ilham
anlasilabilen bir sirdir. Bundan dolayi teslis, "izah edilmesi zor, fakat inani
lmasi gerekli bir sir" olarak formüllestirilmistir. Ancak belirtilmelidir ki tesli
s, Hiristiyanlarin ilk defa bulduklari bir doktrin de degildir. Diger bazi dinle
rde ve felsefî-teolojik cereyanlarda, Hiristiyanliktan önce, teslise rastlanmaktadir
. Sümerlerde Anu-Enlil-Ea; Misir'da Osiris-Isis-Horus; Hinduizmde Brahma-Visnu-Siv
a; Tibet'te Om-Ha-Hum seklinde; Eski Yunan'da Zeus etrafinda kurulan teslis (Zeu

s-Hera-Apollo) dikkati çekmektedir.


Hiristiyanlik yayildikça, yayildigi alanda hâkim din, inanç ve kültürlerin etkilerin
rtulamamis, onlarin bazi özellik ve niteliklerini benimsemistir. Böylece aslî bünyes
bulunmayan teslis inanci, Hiristiyanliga sonradan giren çok çesitli unsurlardan sad
ece birisidir.[394]

Teslisin Unsurlari:

Teslis; Baba, Ogul, Kutsal Ruh gibi üç unsurdan olusur: [395]

a- Baba (Allah):

Hiristiyanlikta teslisin ilk ve asil unsuru, Baba'dir. Hiristiyanlikta Allah, Ba


ba olarak nitelendirilir. Allah, en mükemmel ve sonsuz saf bir ruhtur. O, her seyi
n yaraticisi ve sahibidir. Sonsuzdur, her yerde vardir ve her seyi bilir. Fakat
Allah'da bütün bu özellikler ayri degil, bir bütün olarak birlesiktir. Allah, her se
Kimse onu göremez (Hiristiyan Kilisesi'ne göre, varligi görülmeyen Allah, Mesîh Isa
siyle görünmüstür).

Hiristiyanlara göre, Allah'in


nlari günahtan kurtarmak özü sevgidir.
için dünyaya Allah,göstermistir.
göndermekle bu sevgiyi biricik oglu
Allah'in Isa'yi
özü, Babain
A
Allah ve Kutsal Ruh Allah olarak görünürse de o yine birdir. Bölünmez bir özdür, ce

Çünkü bu cevher, ruhtur. Ruhta bölünme kabiliyeti yoktur. Bunun için de Allah birdir
mukaddes üçlüktür.

"Kutsal Üçlük'ün üç sahsinin herbiri Tann'dir: Baba Tanri, Ogul Tanri ve Kutsal Ruh
Bunlar bir Tanri'nin degisik tezahürleri, sifatlari olarak izah edilmeye çalisilmakt
adir. Hiristiyanlarca bu üçlük, "izah edilmesi zor, fakat inanilmasi gereken bir sir
olarak formüle edilmistir.

Dört Incil'de de Tanri'nin birligi, yüceligi, sonsuz gücü, yaraticiligi vardir. Indi
Tanri'nin varligi konusunda ayrintili bilgi ve düsünceler ileri sürmez. Yalniz Tanr
nin önsüz-sonsuz oldugundan bahseder. Indilerden meselâ Yuhanna Incili, Tanri konusu
a yalniz "var idi" der, baska bir açiklamada bulunmaz[396]. Bununla beraber bu dur
um, Tevrat'ta da öyledir.

Hiristiyan inancina göre "Baba" olarak nitelendirilen Tanri, nurdur; Isa da onun og
ludur. Tanri , Isa'nin sahsinda insan ile birlesmistir. Isa'nin bedeni insan, ru
hu tanridir. Onda tanrilik bir öz vardir. Insani Tanri ile birlestiren, sevgidir.
Tanri, insani Âdem'den beri devam edip gelen aslî suçtan kurtarmak için oglunu gönde
r. O da çarmihta kendini feda ederek insanligi kurtarmistir. [397]

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 169/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

b- Ogul (Isa Mesîh):

Baba, Ogul, Kutsal Ruh birbirinden farkli olarak telâfi edilmistir. Aralarindaki mün
asebet, 381'de Istanbul'da toplanan konsilde söyle açiklanmistir: Tanri Baba, dogmam
is, dogurulmamistir. Oglu Isa ise dogmus, dogurulmustur. Kutsal Ruh, Tann'dan çikm
istir. Daha sonra 431'deki Efes Konsili'nde Meryem, Tanri'nin Anasi, Tanri Dogur
an (Teotokos); Isa ise gerçek bir tanri, ilâhî-beserî iki tabiata sahip bir insan ve
a ile ayni cevherden kabul edilmistir. Kadiköy Konsili'nde ise (451'de) Isa'da bir

sahisda
si ayri iki
bakimindan tabiatin
beserî Isa'yibulundugu,
dogurdugu Bakire Meryem'in,
karar altina Baba'si
alinmistir. tarafindan
Ancak ilâhî,
bu karara Isa a
'da tek tabiat bulundugunu, yani onda ilâhi tabiatla beserî tabiatin birlestigini sa
vunanlar itirazda bulunmus ve daha sonra bu görüs taraftarlari Monofizit olarak adla
ndirilmistir.

Bazilari, özellikle Hicaz Bölgesi Hristiyanlari, teslisi, içinde yine Isa bulunmakla
eraber, Kutsal Ruh'un yerine Meryem'i koyarak kurmuslardir. Hiristiyanlikta Isa
ve Meryem konusunda yazilanlar; "Kris-toloji" ve "MariyolojI" diye adlandirilan
iki ayri bilim dalinin olusmasina yol açmistir.

IncIllere göre Isa konusu islenirken, onun sahsiyetiyle ilgili tartismalara yolaçaca
k Incil ifade ve deyimlerine; ayrica Pavlus'un Isa'nin ölümü, dirilmesi ve tanriligi
a
tüilgili görüslerine
olaylar, dedetemas
mu'cizeler edilmisti.
katilabilir. Bütün"Allah'in
Böylece bunlara Isa'nin dogumu, hayatindaki
Oglu" deyimiyle baslayan ge
lisme, onun tanri kabul edilmesine kadar varmistir.

Pavlus, Hiristiyanligi, merkezi Isa'nin insani kurtaran ölümü olan bir sir dini hali
getirmistir (Eski Yunan'daki gibi). Bu yeni görüste Isa, ilk sakirtlerinin gördügü
yalniz tarihî bir insan olarak degil, ölen, di-rilen ve göklere yükselen Rab (Kyrios
arak tasvir edilmistir. Bu "Kyrios" terimi, Hiristiyan teolojisine göre hem muallim
, hem ilâhî Rab, hem de kral anlamlarini içinde bulunduran bütün seref unvanlarini i
der. "Kyrios" lakabi, Isa'ya yöneltilen dualarda büyük bir önem tasir. Dolayisiyle e
en beri Hiristiyanlar, ilâhî Rab olarak kabul ettikleri Isa Mesîh'e dua veya onun ad
le Tanriya niyaz ettiler.

Hiristiyanlikta Isa," insan


. Baba Allah, insanlara, seklinde
sevgi bir ilah"tir.
ve merhametini Allah,için,
göstermek Isa'da
Isabeden-lesmistir
Mesih suretinde ya
klasmis ve aralarinda yasamistir. Böylece Allah'in inayeti, insanlara Isa Mesih va
sitasiyle erismistir. Isa'ya tapinmak, ona kul olmak, Baba Allah ile temas kurma
ktir. Çünkü o, Baba ile ayni cevherdendir ve Baba gibi mükemmeldir. O, gerçek Allah'
, çesitli mucizeleriyle, ölmesi ve sonra dirilmesiyle "Tanri" oldugunu göstermistir.
llah'in ogludur. O, ayni zamanda gerçek insandir.

Bir insanin tanrilastirmasi; peygamberde görülen mu'cizelerin Allah'a degil de o ins


ana verilmesinden kaynaklandigi gibi, tarihte benzeri görülen olaylardan da etkilen
s olabilir. [398]

c- Kutsal Ruh:

Hiristiyanlikta teslisin üçüncü unsuru, Kutsal Ruh'tur. 381 tarihinde Istanbul'da t


n konsilde Kutsal Ruh'un Baba ve Ogul gibi tanri olduguna karar verilmistir. Kat
oliklere göre Kutsal Ruh, hem Baba hem de Ogul'dan çikar. Ortodokslar ise Kutsal Ruh
'un Ogul yoluyla Baba'dan çiktigina inanirlar.

Kutsal Ruh, Baba ile ayni cevherden, fakat ayri bir mahiyet olarak kabul edilmekt

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 170/314
5/16/2018 edir. Baba'nin bütün kudret ve iradesini kendinde tasimaktadir. Baba, Ogul ve Kutsal
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Ruh, tek bir cevherde toplanmis üç ayri sahistir; hepsi de ebedîdir.

Kutsal Ruh, Isa'nin vaftizinde, onun tanriligini açiga vurmak için bir güvercin sekl
de üzerine konmustur. Kutsal Ruh, Allah gibi her yerdedir. Fakat o, öldürücü günahl
olan inanmislarin içinde oturmaktadir. Kutsal Ruh, iyi düsünceler verir; tevbe, dua
e niyaz ögretir. Sembolü, beyaz güvercindir. Kutsal Ruh, vaftiz ile insana gelir. Bab
'dan çikan, Ogul'da bütün dolulugu ile duran ve Ogul'dan Insanlara verilen Ruh Alla
r. Fail ve müessir Allah, budur. Baba bütün islerini bu Mukaddes Ruh ile yapar ve da
a onunla kudretini gösterir. Kutsal Ruh, azizlere ve iyilere peygamberlerin ve hav
arilerin seslerini ilham eder. Kilise'yi Allah'in nimeti ve armaganlariyle doldu

rur. Kilise'yi hatalardan o korur.


Sonuç olarak Hiristiyanlikta Baba Allah, yaratici; Isa Mesih, kurtarici ve Kutsal R
uh da takdis edicidir. [399]

4- Inciller

"Incil", kelime olarak müjde, iyi haber anlamina gelir. Inciller, Hiristiyan Kutsa
l Kitabi'nin (Kitâb-i Mukaddes: Bible. Yunanca Biblia: Kitap) bir bölümü olan Yeni A
te bulunur. Diger bölüm, Eski Ahit adini alir. Hiristiyanlar, bir baska dinin (Yahud
iligin) kutsal kitabina
k Hiristiyanlarin kendi
elindeki Eskikitaplari içinde bölüm
Ahit, Tanah'in olarak
Yunanca'ya yer veren
Yetmisler tek örnektir.
Çevirisi olmak A
la beraber, içindeki kitap sayisi ayni degildir. Eski Ahit, 39 kitaptan ibarettir.
Yeni Ahit ise 27 kitap ihtiva eder. Dolayisiyle Hiristiyan Kutsal Kitabi toplam
66 kitaptir.

Yeni Ahit'te 4 Incil, 21 mektup, Resullerin Isleri ve Vahiy vardir. Bunlar III.
Yüzyildan sonra Yunanca yazilan 27 kitaptir. Yeni Ahid'e giren bu kitaplarin havar
ilerden geldigi ve sahîh oldugu kabul edilmektedir. Bununla beraber Inciller'in Hz.
Isa'nin eseri olmadigini, sonradan ve ihtiyaca göre yazildigini, Isa'nin düsünceler
den uzaklasildigini ileri sürenler de bulunmaktadir. Ayrica, Inciller'de, Isa'nin
söylediklerinin tamami yeralmadigi gibi, Isa'ya ait olmayan bazi fikirlerin de yer
aldigini kabul eden Hiristiyanlar ve hattâ Hiristiyan din adamlari vardir. Günümüzde
iller'in, Kur'ân gibi
yan din bilginleri ve degil, Hadîsler
yazarlari gibi düsünülmesinin gerektigini dile getiren H
bulunmaktadir.

Hiristiyan Kutsal Kitabi'nin her iki ana bölümü için Kilisece sahîh (kanonik) görülm
ler bulunmaktadir. Bunlara apokrif metinler denilir. Apokrif metinler üzerinde teo
loglar ve mezhepler arasinda tartismalar vardir. Eski Ahid'in Yunanca'ya Yetmisl
er Çevirisi'ndeki bazi yazilar, Yahudilerin Kutsal Kitabina tahminen M.S. II. Yüzyil
da Yavne'de (Jamnia) toplanan konsilce dahil edilmemistir. Asagi yukari M.Ö. 300-M
S. 100 yillari arasindaki Yahudi hayat ve düsüncesi yaninda, ayni zamanda Hiristiyan
ligin baslangiç yillari hakkinda da bilgi veren bu yazilardan hangilerinin Hiristi
yan Kutsal Kitabi'na (Eski Ahid kismina) alinabilecegi konusunda ilk Kilise yetk
ilileri arasinda fikir ayriliklari sürüp gitmisse ,de, bunlardan bir kismi Vulgat'a
(Jerome tarafindan, tahminen 4O4'te, Papa Damasus'un emriyle Hiristiyan Kutsal Ki
tabi'nin Latince'ye çevirisi) alinmis ve sahih görülmüstür. (Bu yazilarin listesi da
Yahudi Kutsal Kitabi Tanah tanitilirken verilmisti). Protestan liderler, bunlarin
okunmasinda fayda bulunmakla beraber, onlardan bir doktrin çikarilamayacagini iler
i sürmüslerdir. Trent Konsili'nde (1548 yilinda) bunlarin sihhati yeniden vurgulanmi
stir.

Yeni Ahid'in apokrifleri, bazisi ikinci yüzyila kadar geri giden yazilardir. Isa v
e diger Yeni Ahit sahsiyetleriyle alâkali bu yazilar, Yeni Ahid'e dahil degildir.
Bunlar, kanonik olmamakla beraber, halk seviyesinde ilk Hiristiyan hayat ve düsünce
ni aksettirmeleri bakimindan önemli bulunmaktadir. Bu yazilar, dört gruptur:

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 171/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

1- Inciller: Bunlardan "Ibranîlere Göre" ve "Tomas Incili" gibi bir kismi, ilk sifah
gelenegi ihtiva eder. Digerleri, Isa'nin çocuklugu ve hayati ile ilgili daha fazla
bilgi edinmek gayesiyle umûmî arzu üzerine yazilmistir. Bunlara "Tomas'm Çocukluk In
", "Nikodemus Incili", "Protoevangelium", "Marangoz Yusuf'un Tarihi" misal olara
k verilebilir.

2- Petrus, Pavlus, Yuhanna gibi ilerigelen kimselerin yaptiklarini anlatan "Resu


llerin Isleri".

3- Mektuplar: Isa ile Abgar'in haberlesmesi, Pavlus'un kayip mektubu, Lentuluus'

un Mektubu gibi.
4- Vahiyler: Petrus'unki gibi. [400]

a- Dört Incil

Dört Incil; Matta, Markos, Luka ve Yuhanna Indileridir. Bir takim ayriliklara ragm
en, ilk üç Incil arasinda benzerlik bulundugundan bunlara Sinoptik Inciller denilir
Sinoptik Indilerin 60-85 yillari arasinda yazildigi düsünülmektedir. Dördüncü Incil
anna Incili ise 100 yilindan sonra yazilmis olup ilk üç Incil'in yorumlarini da ihti
va etmektedir.
Metin arastirmalari sonucu çogunlugu olusturan bir kisim bilgin, en eski Incil'in
Markos Incil'i oldugu kanaatine ulasmistir. Matta daha sonradir. Luka Incili, il
k iki Incil'e dayanmaktadir. Ancak üç Incil'in de ele geçmemis Âramca bilinmeyen bir
il'e dadandigi kabul edilmektedir. Hz. Isa'nin, M.Ö. 6 veya 4 yilinda dogdugu, vaft
izinin 28, hizmetinin baslamasinin 30 ve çarmih olayinin 33 yasinda iken oldugu göz
bulundurulursa, eldeki en eski Incil'in ondan en az 30 sene sonra yazildigi anl
asilmaktadir.

Hz. Isa'nin sakirtleri arasinda okuma yazma bilenler yok denecek kadar azdir. In
dilerde verilen bilgiler, agizdan agiza nakledilen rivayetler halindedir. Indiler
in yaziya geçirilmesi konusu, bilinmeyen noktalari çok olan bir konudur. Eldeki Indi
lerde Hz. Isa'nin
ana verdigin onlari
sözleri yazdirdigini
onlara belirten
verdim" (Yuhanna ifadelere
17:8,14) gibirastlamak zordur.
açiklamalar Gerçi
vardir. "b
Ancak
Indilerin nasil yazildigi konusunda netlik yoktur. Bazi kaynaklarda ilk Hiristi
yanlarin IncIlleri bulundugu kaydedilmektedir. Bu Incüler, Yahudiler ve Romalilari
n takibi dolayisiyle, yazarlarinca korunmak için bazi yerlerde saklanmis veya ele
geçirilerek yok edilmistir. Bugünkü Indilerin bilinmeyen kaynaklarinin bunlar arasi
bulundugu ileri sürülmektedir.

Sonraki Indilerin yazilmasinda; sözlü gelenegin tesbit edildigi, önceki bazi Indiler
n faydaianildigi yolunda iddialar varsa da bu konuda kesin bir kanaata ulasilamam
aktadir. Ancak bazi Hiristiyan kaynaklarinda bu Incil metinlerinin üç veya dört def
gistirildigi de açiklanmaktadir. Bu, daha önce de temas edildigi gibi, ilk Hiristiya
nlarin arasinda çikan fikir ayriliklari dolayisiyle olmustur. Onlar, kendi görüsleri
desteklemek veya inanmayanlari ikna etmek için böyle bir yola gitmislerdir. Ayrica
Indilerin yazilmasinda belirli ölçülerin olmadigi, bunlarin kontrol edilmedigi, her
gelenin Incil yazdigi ve böylece yüz civarinda Incil'in ortaya çiktigi ileri sürülen
endir. Eldeki dört Incil, bu yüz kadar Incil arasindan birbirlerine en yakin bulunar
ak seçilmis ve bunlarin sahîh oldugu, Kutsal Ruh'un himayesi altinda yazildigi kabul
edilmistir. Kilise, ayrica Pavlus, Petrus, Yuhanna, Yakub ve Yahuda'nin mektupl
arini, Resullerin Isleri (tahminen Luka'nin) ve Vahiy (Yuhanna'nin vahyi) kitapl
arini da sahih sayarak hepsini Yeni Ahid'e dahil etmistir.

Kilise'nin sahih saymayarak Yeni Ahit disinda biraktigi Indiler ve yazilar arasi

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 172/314
5/16/2018 nda Ebionitlerin Incili ve Barnaba Incili meshurdur. Bu Indiler; Allah'in birlig
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

ini, Hz. Isa'nin Allah'in kulu ve resulü oldugunu, ilâh olmadigini, çarmiha gerileni
o olmadigini ve Hz. Isa'dan sonra bir peygamber gelecegini bildirmektedir. Bunla
rda verilen bilgilerle Kur'ân'da verilen bilgiler arasinda uygunluk görülmektedir. [
1]

b- Yeni Ahit'in Yazilisi ve Muhtevasi Hakkinda Görüsler

Kilise, Inciller
toplayarak kesinyaninda, birmetin
bir kutsal kisimbulunmamasi
mektup ve kitaplari da Yeni
eksikligini Ahit adi
gidermek altinda A
istemistir.
ncak bunlar, bizzat Hz. Isa'nin söyleyip yazdirttigi sözler degildir. Çünkü o, Ârâmc
ta idi. Halbuki Yeni Ahit metinleri Yunanca'dir (Eldeki en eski Yeni Ahit metinl
eri Yunanca'dir).

Inciller, belirli bir senetle Hz. Isa'ya dayanmamaktadir. Meselâ Luka, Incili'nin
basinda Teofilos adli bir dostuna hitap eder, onun için yazdigini açiklar[402]. Bu y
azilar, tabiî ki Hz. Isa'ya degil, Luka'ya aittir. Hattâ metin incelemeleri sonucu,
n kuvvetli Incil olarak kabul edilen Luka Incili'nin bazi bölümlerinin ona ait olma
gi da ortaya çikmistir.

Simdi Yeni Ahid'i olusturan kitaplarda çeliski gibi görünen ve farklilik gösteren hu
ardan birkaç misal olarak verilecektir:
1- Hz. Isa'nin nesebi, Luka Incilinde Matta Incilinden farkli anlatilir. Meryem'
in kocasi Yusuf, Luka'ya göre Heli'nin, Matta'ya göre Yakub'un ogludur (Bkz. Luka ll
i:23; Matta I: 16).

2- Markos Incili'nde "Incil", Allah'a ("Allah'in Incili" seklinde), Pav-lus'un R


omalilara mektubunda Hz. Isa'ya nisbet edilir ("Oglumun Incili" seklinde) (Bkz.
Markos 1:14; Romalilara 1:8-10). Ayrica, ayni Markos Incili'nde bir yerde "Isa M
esih'in Incili", diger bir yerde de "Allah'in Incili" denilmektedir (Bkz. Markos
1:1; 1:14).

3- Luka Incili'nde bir yerde "Kurtaricim Allah", diger bir yerde de "Kurtarici R
ab Mesih" denilmektedir (Bkz. Luka 1:47; 11:11).
4- Hz. Isa için sik sik hem "Allah'in oglu", hem de "Yusuf oglu", "Davud oglu", "Âde
m oglu" deyimleri kullanilmaktadir.

5- Bir Incil'de bulunan bilgi, ötekinde yoktur. Bazen bir bilgi, dört Incil arasinda
sadece bir tanesinde bulunup ötekilerde bulunmaz. Bazen de üç Incil'de yeralan bir b
lgi, dördüncüsünde yeralmaz. Meselâ Hz. Isa'nin Vaftizci Yahya tarafindan vaftizi Ma
arkos ve Luka'da mevcut iken Yuhanna'da yoktur (Bkz. Matta Ili: 3-17, Markos I:
9-12, Luka III: 21-22, 4:1).

6- Ilk üç Incil'e göre Hz. Isa'nin esas memleketi Galile, Yuhan-na'ya göre Yahudiye'
(Bkz. Matta XIII: 54-58, Markos Vl:4, Luka IV:29 Yuhanna IV:3, 43-45). Matta ve
Luka'ya göre Isa Bethlehem'de dogmustur (Bkz. Matta ll/1;Luka IV/4,15). Markos ve
Yuhanna'da bu konuda bir açiklik bulunmamaktadir ve Isa'nin Galile'den geldigi bel
irtilmektedir (Bkz. Markos 1/9; Yuhanna VH/42).

7- Matta'ya göre oruçlu olup Hz Isa'ya soru soranlar Yuhan-na'nin talebeleri, Markos
'a göre Yazicilar ve Ferisîlerdir (Bkz. Matta IX: 14, Markos II: 18).

8- Hz. Isa ErIha memleketinden çiktiginda, kendisine Matta'ya göre iki, Markos'a gör
bir kör, gözlerinin açilmasi için basvurmustur (Bkz. Matta XX:30, Markos X:46).

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 173/314
5/16/2018 9- Matta ve Markos'ta Hz. Isa'nin görevi Vaftizci Yahya hapse atildiktan sonra, Yu
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

hanna'da ise hapisten önce basladigi kaydedilmektedir (Bkz. Matta IV:12-17, Markos
1:14-15, Yuhanna Ili: 22-26, IV:1-3).

10- Havarilerden Isa'yi ele verecek kimsenin tarifi Indilerde farkli olarak zikr
edilmektedir. Bu, Yuhanna Incilinde Isa'nin lokmayi batirip kendisine verdigi ki
msedir; diger Inciller'de ise eli Isa'nin eliyle beraber sofraya uzanan kimsedir
(Bkz. Yuhanna XIII: 26, Markos XIV: 20; Matta XXVI: 23 Luka XXII: 21)

11- Kudüs'e giderken Hz. Isa'nin sipaya binmesi, bindirilmesi seklinde birbirine t
ezat teskil eden ifadeler yaninda, konuyla ilgili farkli anlatimlar göze çarpmaktadi

r (Bkz. Markos Xl:7; Matta XXI: 5; Luka XIX: 30-35; Yuhanna Xll:14).
12- Zebedi'nin zevcesi Meryem'in Mesih'e gelmesi konusu, Matta ve Markos'ta fark
li bir sekilde anlatilmaktadir. Luka ile Yuhanna Indilerinde ise bu konuda bir s
ey yeralmamaktadir. (Bkz. Matta XX: 20-22; Markos X:35-40).

13- Matta'da Yahya'nin (Hz. Yahya) bir yerde çekirge ve yaban baligi yedigi, bir b
aska yerde de yiyip içmedigi söylenmektedir {Bkz. Matta lll:4; XI: 18-19).

14- Inciller'de Tanri'yi görme konusunda farkli, birbiriyle çelisen açiklamalar bulu
aktadir (Bkz. Yuhanna V: 37, XIV: 7-9; Matta XVIII: 1-14; Markos IX: 1-8).

En kuvvetli Incil sayilan Luka Incilinin yazari, Pavlus'un talebesi-dir ve ha


varilerden
a yazmistir. degildir.
O, Incilini,Luka, Incili'ni
diger Indileri Pavlus'un
inceleyerek telkinleri
yazdigini dogrultusund
en basta söylemekte
dir. Ancak diger Indilerle Luka Incili arasindaki farklar gözönünde bulundurulursa,
onunki veya digerlerininki dogru degildir. Digerlerine bakildiginda, onlarin bi
rbirleriyle ve kendi içinde çeliskiler, tutarsizliklar, farkli açiklamalarla dolu ol
gu, bazen birinde bulunan bir anlatimin ötekinde bulunmadigi göze çarpmaktadir. Bütü
arin yaninda onlarin muhteva ve ifade tarzi bakimindan insan eseri oldugu, yazar
in kendi görüslerini aksettirdigi ilk bakista anlasilmaktadir.

Bu gibi çeliskilerin ve farkliliklarin Allah'a nisbet edilen bir kitapta bulunmaya


cagina ve bir peygamberin kendini tanrilastirip Tanri'yi da in-sanlastirmayacagi
na göre, Hiristiyan Kutsal Kitabi'nin sonradan ve insan tarafindan yazildigi, fark
li sekillerde yorumlandigi ve degisiklige ugradigi anlasilmaktadir. [403]

5- Kilise ve Âyinler

a- Kilise

Kilise, Yunanca "eklesya" (ecclesia) kelimesinden gelmektedir. Bu kelime, meclis


, cemaat anlamindadir. Sonralari ibadet yeri için de kullanilmistir. Isa'nin yolun
u benimsemis olanlarin bir yerde meydana getirdigi topluluk, "Kilise" diye adlan
dirilmistir.

Ilk Hiristiyanlarin ibadet ettikleri ayri bir yer yoktu. Onlar, uygun yerlerde t
oplaniyorlardi. Daha sonra bu toplanmalar, Kilise özel mülküne kavusunca Kiliseler
oldu. Nihayet IV. Yüzyilda ma'betli devre baslamis ve Hiristiyanlar Kilise adini
verdikleri yapilarda ibadetlerini yapma imkâni bulmuslardi.

Hz. Isa'ya göre 12 Havari, baslayan yeni devrenin ilk nüvesiydi. Onlarin lideri Petr
us'tu. Petrus, Isa'nin çarmihta ölmesi ve tekrar dirilisinden sonraki Pentakost gün
sal Ruh'un Kudüs'te ilk Hiristiyan toplulugu üzerine dökülmesi sonucu meydana gelen
se'nin basi oldu. O gün, onlar, çesitli dilleri konusur olmuslardi. Cemaata 3.000 ki
si katildi. Ilk Kilise, Kutsal Ruh vasitasiyle ilâhî güçle dolmustu. Böylece Kilise'

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 174/314
5/16/2018 sa'nin bedenî hatirasiyle degil, ma'nevî varligiyle bütünlesmis oldugu kabuf edilmis
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

O günden sonra Isa'nin Kilise'de hazir bulunduguna inanildi.

Pavlus, önce kati bir Hiristiyan düsmani iken, 32 yilinda Sam yolunda Isa'yi ma'
nen gördügünü iddia ederek Hiristiyan oldu. Daha sonra Hiristiyanligin Yahudi olmaya
arasinda yayilmasinda büyük rol oynadi. Basta Petrus ve Pavlus, ilk Hiristiyanlar,
sitli yerlere giderek oralarda cemaatlar olusturdu. Bu cemaatlar, dinî âyin ve töre
i, ibadet islerini yürütmek üzere birer idareci seçti; bu idareciler, ruhban sinifin
aslangici oldu.

Petrus ve Pavlus, Roma'da öldürüldü. Onlarin mezarinin Roma'da bulunmasi, Roma Kilis

nin bütün Hiristiyanligi


kurulmustu. temsilortaya
Görüs ayriliklari ettigiçikti.
iddiasina yolaçti.IV.
Konstantin, Bu sirada mahallî
Yüzyilda Kilisele
Hiristiyanliga
bestlik taniyip görüs ayriliklarini gidermek istedi. Böylece konsiller devresi basla
s oldu.

325'de Iznik'te toplanan konsilde, Isa'nin mahluk oldugunu savunan Aryüsçülere kars
sa'nin tanriligini, Baba'nin Oglu olarak onunla ayni cevherden geldigini ileri süre
nlerin görüsü kabul edildi.

381'de Istanbul'da toplanan ikinci Konsilde Kutsal Ruh'un da Baba ve Ogul'la ayn
i cevherden oldugu, bundan dolayi onun da ilah sayilmasi gerektigi kararlastiril
di.

431'de
r tanriEfes Konsili'nde,
ve iki Bakire
tabiata sahip birMeryem'in Tanri'nin
insan oldugu Anasi
kararina oldugu,
varildi. Mesîh'in
Ancak gerçek bi
bu konsild
e Isa'nin insanlik ve tanrilik unsurlarinin birlesme konusu halledilemedi. Bunun
için 451'de Kadiköy Kon-sili toplandi. Bu konsilde Isa'nin iki tabiata (insanî ve il
ahip olma konusunda önceki konsilde halledilemeyen hususlara yeni açiklamalar getiri
lerek karar altina alindi. Ancak Isa'da insanî ve ilâhî iki tabiatin birlestigini sav
nanlar (Monofizitler), bu konsilde alinan kararlari kabul etmediler ve ayrildila
r. Böylece Hiristiyan dünyasinda ilk ciddî bölünme ortaya çikmis oldu. Her Kilise, k
hakli oldugunu, geleneginin havarilere dayandigini ileri sürüyor ve kendi dinî konul
ini halletmek için özel konsiller (sinod'lar) olusturuyordu.

Kadiköy (Kalkedon) Konsili'ni digerleri takip etti. 869'da Istanbul'da yapilan 8.


Konsil'de Kutsal Ruh'un kimden çiktigi ve Roma Kilisesi'nin otoritesi gibi konular
tartisildi. Bu tartismalar,
asirlarca dogu Dogu ve
ile bati arasinda Bati Kiliselerinin
üstünlük, ayrilmasina
âyin ve ibâdet usulü ile yolaçti. Zaten
doktrinde gergi
di. Nihayet 1054'te Roma Papa'sinin Istanbul Patrigini afaroz etmesiyle kesin bölünm
e ortaya çikti. Dogu Kilisesi Ortodoks, Bati Kilisesi de Katolik adini aldi.

XVI. Yüzyilda Bati Kilisesi kendi içinde bir defa daha bölündü. Çünkü reform hareket
sti. Bunun sonucu Protestanlik ortaya çikti. Böylece çesitli Kiliseler dogdu. Her Ki
se, bir mezhep görünüsü kazandi. [404]

b- Ibadet ve Âyinler

ba- Ibadet

Hiristiyanlikta ibadet, kiliselerde cemaatla ve papaz nezaretinde yapilir. Bunun


la beraber ferdî dua ve "oruç" da vardir. Kilisenin sembolü, "haç"tir. Hiristiyanla
li vesilelerle haç çikarirlar. Ibadete çagri, çanla olur. Ibadetler; günlük, haftali
liktir.

1- Günlük Ibadet: Ibadet, öncedeo günde yedi defa yapilmakta iken, sonralari
ah, aksam olmak üzere ikiye indirilmistir. Kilise, toplu ibadetleri ferdî ibadetten

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 175/314
5/16/2018 tün gördügü için, mecburî olmasa da, sabah ve aksam ibadeti papaz nezaretinde kilis
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

r. Ibadet saatleri, iklime ve hayat sartlarina göre ayarlanir. Bu ibadetlerde Hiri


stiyan Kutsal Kitabi'ndan parçalar okunur. Ayrica ilâhîler söylenir.

2- Haftalik ibadet: Pazar günü, sabah ve aksam olmak üzere iki vakitte yapilir. Paza
günü yapilan ibadetin Hiristiyanlar için büyük Önemi vardir. Her Hiristiyan, Kilisey
olarak gelmeye itina gösterir. Bu ibadete katilmak, Katoliklerde mecburî, digerle
rinde farklidir. Öyle mezhep vardir ki senede birkaç defa Pazar ibadetine

katilmayi yeterli görür. Bunu Kilise'ye bagliligin bir isareti olarak kabuf eder. Çü
r Hiristiyan, bir Kiiise'ye kayitlidir.

Hiristiyanlikta Pazar Gününe verilen önem, bu günün Hz. Isa'nin dirilis günü olarak
mesinden kaynaklanir. Pazar Günü, Ekmek-Sarap Âyîni (Evharistiya) ile Isa'nin ma'nev
na istirak edilmis olunacagina inanilir. Bu ibadet, mutlaka kilisede ve papaz nez
aretinde olur.

Pazar ibadetinde Hiristiyan Kutsal Kitabi'ndan parçalar okunur, ilâhîler söylenir, d


dilir, vaazlar verilir.

3- Yillik Ibadet (Noel, Epifani, Paskalya, Haç Yortusu, Meryemana Gönü): Bayram ve
günü seklindedir. Kilise yili, normal yildan farklidir. Bazi bayramlarin günü sabitt
bazilari her yil yeniden tesbit edilir. Meselâ Noel sabittir; Paskalya ise 22 Mar
t-19 Nisan arasinda bir Pazar Günü yapilir ve hersene yeniden tesbit edilir. Kilise
yilinda genellikle dört devre bulunur:
1- Advent devri: Isa'nin dogum gününü hazirlayan dört haftalik bir tevbe zamani,

2- Noel devri : Isa'nin dogum günü,

3- Büyük Paskalya Oruç Hazirligi,

4- Paskalya devri.

Yillik ibadetlere birkaç misal:

Noel : Isa'nin dogusunun hatirasina yapilan bir bayramdir. Hiristiyanligin ilk üç yü


ilinda
lanmasiböyle bir25
Bati'da gelenek yoktur.
Aralik'ta, Bu,
Dogu veIV. Yüzyilda
Ermeni baslamistir.
Kilisesi'nde Isa'nin dogumunun
6 Ocak'tadir. Noel, 24 kut
Aralik aksami Hiristiyanlarin kilisede âyinle ve evlerinde yaptiklari kutsal gece
eglencesiyle baslar. 25 Aralik sabahi ise, kilisede senlikler yapilir. Ikinci b
ayram günü olan 26 Aralik'ta genellikle misafirler agirlanir, ziyafetler verilir, ha
staneler ve kimsesiz çocuklar ziyaret edilir.

Ilk Noel, 336'da, Roma'da, kutlanmistir. Aslinda Isa'nin dogum yili ve günü kesin ol
arak bilinmemektedir. Hiristiyanlar, Romalilarin Iran'dan aldiklari Mitra Dini'n
deki ölümsüz Günes Tanrisi'nin dogum günü bayramini Isa için kullanmaya basladilar.
st Roma bayrami, 21-31 Aralik tarihleri arasinda kutlaniyordu. Aziz Nikolas ile.
"Noel Baba" arasinda bir ilgi olmadigi gibi Miladî takvim yili baslangici olan yi
lbasi ile Noel Bayrami'nm da bir ilgisi yoktur. Noel Baba, Noel gecesi çocuklara h
ediyeler dagittigina inanilan efsanevî bir kisidir; gerçek bir sahsiyet degildir. Bu
gün kutlanan Noel gecesiyle ilgili olarak yapilan çamli, eglenceli uygulamalar, dinî
lmaktan çikip tamamen folklorik bir mahiyet almistir.

Hiristiyanlikta Noel, belli bir tarihin yildönümü olmaktan daha çok, insanlara bir "
" getiren "Tann'nin Oglu"nun, yeryüzünde Tanri'nin ci-simlesmis bir sekli olarak gör
sidir.

Noel ile ilgili ve onun devami olarak kutlanan diger bir Hiristiyan bayrami Epi
fani'dir (Epiphanie). Bu kelime "görünme", "beliris" anlamindadir. Soylulara,

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 176/314
5/16/2018 çobanlara çocuk Isa'nin görünmesidir. Baslangiçta bu bayram, Noel'inkine bagla
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

r. Sonradan kutlanma günü ve sekillerinde Kiliseler arasinda ayriliklar olmustur. Ba


ti'da, Noel 25 Aralik'ta, Epifani 6 Ocak'ta; Dogu Kiliseleri'nde, Gregoryen Erme
ni Kilisesi'nde, Noel ile Epifani, baslangiçta oldugu gibi, birlikte 6 Ocak'ta kut
lanmaktadir. Önceleri bu bayram, Isa'nin Betlehem'de {Beyt Lahim), Ürdün nehrinde
aftiz esnasinda, Kana'da bir dügünde kendini göstermesi, "Tanriligini açiklamas
atirasina kutlanmistir. Daha sonra Isa'nin vaftizinin hatirasina kutlanan bir ba
yram olmustur. Bu, Isa'nin dogumunu, sünnetini ve "Tanriligini" da hatirlatmaktadi
r.

Aslinda Hiristiyanlik öncesi dönemlere, eski inanç ve kültürlere ait ve onlarin kara

tigi olan ölen


ristiyanî ve dirilen
bir sekle tanri bayramlari, kutlamalari Hiristiyanliga da geçmis; Hi
bürünmüstür.

Paskalya : Ibranîce geçis anlamina gelen "pesah", Yunanca "paskhalia"dan gelir. Hiri
stiyanligin ilk devirlerindeki Yahudi Pesah bayramina denk olan bir bayramdir. O
zaman Hiristiyanlar, Isa'nin Pazar Günü dirilisini her Pazar kutlarlardi. Kilise tes
kilatinin yerlesmeye basladigi sirada kiliselerde özel bir Paskalya günü kabul edild
Paskalya en büyük Hiristiyan bayramlarindan biridir. Paskalya, Dogu Kilisesi Için
lidir. Insani ebedî ölümden kurtaracagina inanilan Isa'nin yeniden dirilisi olayi Ki
se'nin ve her insanin hayatinin merkezi sayilmaktadir. Ortodokslar ile Katolikle
rin Paskalyalari arasinda tarih bakimindan fark vardir.

Haç Yortusu; Haç, birbirine dik iki agaç ve benzeri seylerden meydana gelen sekle de
lmektedir. Hiristiyanlik
a'nin çarmih öncesi
olayindan sonra haç,devrelerde de çesitli
Hiristiyanlari digermilletlerde haç sembolü vardir
dinlerin mensuplarindan ayira
n bir sembol haline gelmistir. Bu sembol, Hiristiyanlara Isa'nin çarmihta çektigi a
lari ve ölümünü hatirlatmaktadir. Bu ani hatirlamak için Hiristiyanlar (Protestanla
aç sembolünü kiliselerinde, mezarlarinda, yol kavsaklarinda, üzerlerinde bulundurmak
r. Konstantin zamaninda Isa'nin çarmiha gerildigi agaçlarin bulundugu (326 yilinda)
savunulmus ve bu olayin hatirasina, bir bayram baslatilmistir. Ortodoks haçinin ko
llari genellikle birbirine esittir, Latin (Katolik) haçinin alttaki kolu digerlerin
den uzundur.

Meryemana Günü : Meryem'in günahsizligini, lekesizliglini, ahlâkliligini ve iffetin


nitmak için Roma'da 1477'de baslatilan bir anma günüdür. Advent devresine dahil oldu
an anilma günü yildan yila degisir.

Protestanlar hariç, Katolik ve Ortodoks Kiliseler, Meryem'e büyük saygi duyarlar; on


el dualar, bayramlar ve ilâhîler tahsis ederler. Isa gibi Meryem'in de günahsiz olud
unu kabul ederler. [405]

bb- Âyinler (Sakramentler)

Kilise, mensuplarina, Isa tarafindan konuldugunu açikladigi yedi "sakrament"! bild


irdi ve onlardan buna uymalarini istedi. (Sakrament, kutsal sey, âyin anlamina gel
ir.) Zamanla sakramentler konusunda ihtilaf çikti. Kiliseler birbirinden ayrildikta
n sonra, kabul edilen sakramentle-rin sayisinda görüs ayriliklari oldu. Katolik ve O
rtodokslar, yedi sakrament kabul etti. Gregoryen Ermeniler, bunlardan altisini; P
rotestanlar ise iki tanesini benimsedi. Unitaryenler ve Kuveykirlar (quakers), T
anri ile insan arasinda hiçbir seyi kabul etmemekte ve bunlarin hepsini reddetmekte
dir. Bu sakramentler sunlardir:

1- Vaftiz (bapteme batem) : Sakramentlerin ilki vaftizdir. Hiristiyan olmak da


, bir Kilise'den digerine geçmek de vaftizle olur. Vaftiz olmak, Hiristiyan olmanin
ilk sartidir. Vaftiz âyini, Baba, Ogul, Kutsal Ruh adina yapilir ve Hz.Isa tarafi
ndan konuldugu kabul edilir. Vaftiz, Isa'nin ma'nevî vücuduna istirak edisi, Kutsal

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 177/314
5/16/2018 Ruh'la yeniden dogusu ifade eder. Aslî suçun vaftizle giderilebilecegine inanilir. V
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

aftiz, Yunanca suya batirmak anlamina gelir. Vaftiz, kilisede yapilir. Kilisele
r arasinda vaftiz uygulamasi farklidir. Suya daldirmak, batirmak, su sepe-lemek
ve su dökmek gibi çesitli yollarla vaftiz yapilabilir. Vaftiz yapilacak olanin yasi
Kiliselere göre degismektedir. Genellikle küçük yaslarda yapilir. Vaftizsiz ölenin
n temizlenmedigi için, günahkâr öldügü kabul edilir.

Bunun için herkesi vaftiz etme, bir ideal olarak, bir "sevap unsuru" olarak görülür

2- Ekmek-Sarap Âyini (Euchahsîie: Evharistiya: Ökarist) : Bu âyin, Hiristiyanlikta ö


sakramentlerden ikincisidir. Evharistiya, çarmiha gerilmeden önce Hz. Isa'nin havari

lerle yedigi
Hz. Isa, Son böldü,
ekmegi Aksam Yemegi'nin
parçaladi;hatirasidir. Incillere
bu benim etimdir göre,
diyerek son aksam
havarilere yemeginde
verdi. Sonra b
r kâse içindeki sarap için, bu benim kanim deyip onlara içirdi. Pavlus, bu olayin yo
nu yapti. Kilise, onu âyîn haline getirdi. Önce senede bir defa yapilirken, sonr
her hafta yapilir oldu.Eski Hiristiyanlar, Evharistiyayi bir çesit kurban olar
ak gördüler. Bugün de kiliselerde yapilan Evharistiya âyininde verilen ekmek ve sar
kurban olarak nitelendirilir.

Evharistiya, Pazar Günü kilisede yapilan bir âyindir. Bu âyinde Kiliseler arasinda,
ve kültürlerden kaynaklanan, farkli bazi noktalar disinda genelikle ayni seyler yap
maktadir.

3- Kuvvetlendirme (Confirmation: Konfirmasyon): Vaftiz edilen çocugun, takdis edilm


is bir yagla,
mesidir. vücudununDogu
Bu sakrament, çesitli yerlerinin vaftizden
Kiliseleri'nde yaglanmasidir.
hemen Vaftiz
sonra,âyîninin kuvvetlend
Bati Kiliseler
i'nde ise daha sonra yapilmaktadir. Vaftizle konfirmasyon arasinda yakin bir ilg
i bulundugundan bunlarin arka arkaya yapilmasi tercih edilmektedir.

Yaglanmis çocuk, kilisenin bu is için ayrilan yerine götürülür. Orada ona Konfirmasy
i yedirilir; yiyemeyecek durumda ise dudagina dokundurulur. Böylece o, kilisenin b
ir üyesi olur.

4- Günah Itirafi (Penitence) : Kaybolan vaftiz inayetini yeniden elde etmek için yap
lan âyindir. Günah isleyen, günahlarini itiraf eder. Kilise adina affetme yetkisine
hip papaz, itirafta bulunanin günahlarini bagislar. Kisi, ne kadar günahkâr olursa o
un, pisman olup tevbe ve itirafta bulunursa, günahlari affolunur; kaybettigi inaye
ti yeniden kazanir. Bazi durumlarda papaz, kefaret olarak, ceza takdir edebilir.
5- Son Yaglama (Extreme-Onction) : Takdis edilen yagin, hem sifa, hem günahlarin b
agislanmasi, hem de rahat ölüm için hastalara sürülmesi âyînidir.

6- Rahip Takdisi (Ordre, Ordo) : Kilise hiyerarsisinin üç üst merhalesinde bulunan d


akos, papaz ve piskoposlarin takdîsi âyînidir. Bu görevler, sadece tayinle degil, ta
âyîniyle verilir. Takdis, piskopos tarafindan yapilir.

7- Nikâh (Mariage): Katolik Kilisesi'ne göre nikâh, Isa ile Kilise arasindaki çözülm
asebetin bir sembolü ve bundan dolayi kutsal bir sakramenttir. Bir âyîn olarak evli
k, iki kisinin anlasmasinin Kilise tarafindan takdis edilmesi ve bu çiftin kilis
ede mukaddes bir bagla baglanmasidir. Evlilik, Tann'nin meydana getirdigi bir kur
um sayildigi için, ilk çaglardan beri kutsal sayilmistir. Evlenme âyînleri, genellik
adinin bagli bulundugu kilisede yapilir. Katolik ve Ermeni Kiliseleri, bosanmaya
kesinlikle izin vermez. Ortodoks Kiliselerinde bosanmaya, belirli sartlara bagli
olarak izin verilmektedir. [406]

6- Temel Hiristiyan Mezhepleri

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 178/314
5/16/2018 Hiristiyanlar arasinda inanç, âyîn gibi konulardaki ihtilaflarin ilk asirlardan it
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

aren basladigindan ve Kadiköy Konsili ile ciddî bölünmelerin ortaya çiktigindan


dilmisti. Daha sonra XI. Yüzyilda Dogu-Bati kopmasina, XVI. Yüzyildan sonra da refor
m hareketini digerlerinin takip ettigine temas edilmisti. Bu bölünmelerden sonra or
ya çikan belli basli mezhepleri, su sekilde siralamak mümkündür: Katolik, Ortodoks,
stan ve Monofizit. [407]

a- Katolik Mezhebi

Hiristiyan dünyasinda en fazla mensubu bulunan bir mezheptir. Bu mezhep, kendisini


Hz. Isa'nin vekili Petrus'a baglamaktadir. Ruhanî reisi Papa'dir. Papa, bugün, ayni
zamanda Vatikan Devleti'nin baskanidir. Papa'yi kardinaller seçer. Hiyerarside, p
iskoposlar ve rahipler kardinallerden sonra gelmektedir. Bu mezhebin baslica özelli
kleri sunlardir:

1- Dînî baskan, Papa'dir. Papa, Isa'nin vekili, Petrus'un halefidir.

2- Papa, yanilmaz otoritedir. Roma, diger Kiliselerin ruhanî merkezidir ve hepsinde


n üstündür.

3- Kilise, evrenseldir (katolik kelimesi, evrensel anlamina gelir); onun disinda


kurtulus
l'in yoktur.
yorumu KiliseKilise, Kutsal Ruh tarafindan sevk ve idare edilmektedir. Inci
eliyledir.

4- Kutsal Ruh, Baba ve Ogul'dan çikar.

5- Isa'da, Ilâhî ve insanî, iki tabiat vardir.

6- Gelenek kabul edilir.

7- Isa gibi Meryem de günahsizdir, aslî suçtan uzaktir. Meryem, Tanri yaninda sefaat
bulunabilir. O, göge yükselmistir.[408]

8- Azizler de Tanri katinda sözcü olur, sefaatte bulunabilir. Onlarin resimleri ve k


utsal emanetlerine saygi gösterilir. Adlarina hemen her gün âyîn düzenlenir.
9- Insan, aslî suçun içindedir. Buna karsi kötülüge temayül, günah degildir, günaha
h çikarma çok önemlidir. Bunun, günah çikarma hücresinde, papaza itiraf seklinde olm
kir. Ergenlik çagina giren her Hiristiyanin yilda en az bir defa günah çikartmasi 12
'de toplanan Lateran KonsiIi'nde karara baglanmistir.

10- Sakramentler, yedi tanedir. Ruhban zümresi evlenemez. Ruhban sinifi disinda o
lanlardan evlenenler bosanamaz. Kilisede yapilmayan nikâh, sahîh sayilmaz. Bosandik
tan sonra evlenme zina kabul edilir. Vaftiz, su dökülerek yapilir. Vaftiz olmadan öl
, cehennemlik sayilir. Evharistiya Âyîni'nde ekmege maya katilmaz. Evharis-tiya'da
kmek-Sarap Âyîni'nde) konfirmasyon, ilk komünyondan sonra herhangi bir vakitte yapil
.

11- Yirmi bir konsil ve kararlarini kabul ederler.

12- Cuma günü et ve yagli yiyecekler yemezler. Bogulmus hayvan etini ve kanini muba
görürler.

13- Son yargi gününü, cenneti, cehennemi ve a'rafi kabul ederler.

14- Âyin dili Latince'dir (1965'deki II. Vatikan Konsili'nde degisik dillerde yapi
lmasina izin verilmistir). [409]

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 179/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

b- Ortodoks Mezhebi

Ortodoks, dogru görüs/ve inanç anlamina gelir. Roma'nin üstünlük iddiasina karsi Biz
ikligi, kendisinin dogru yolda bulundugunu, üstün oldugunu belirtmek üzere bu adi a
tir. 1054'deki Dogu-Bati ayriligindan sonra Bizans, Ortodokslugun merkezi olmust
ur. Birbiriyle inanç ve âyînler bakimindan ortak yönleri bulunan birçok Ortodoks Ki
zans'a bagli idi. 1453'ten sonra Rus Ortodoks Kilisesi, Istanbul Ortodoks Patrik

ligîyle mücadeleye
Rus Ortodoks giristi.
Kilisesi Ancakhalini
patriklik o, 1917'deki
aldi. Rus Ihtilalinden sonra bundan vazgeçt

Ortodoks dünyasinda dört büyük patriklik vardir. Bunlar; Istanbul, Iskenderiye, Anta
ve Kudüs'tür. Çok sayida millî kiliseler, bu dört patriklige baglidir. Ancak özerk v
özerk Kiliseler de vardir. Monofizit Kiliselerle beraber bu sayilanlar, tek bir "
Dogu Kiliseleri" basligi altinda gösterilmektedir. Istanbul Patrikligi; Fener Patr
ikligi veya Rum Ortodoks Patrikligi diye de adlandirilir.

Ortodokslarin özellikleri, Katoliklerden ve diger Hiristiyan mezheplerinden ayrildi


klari noktalar genellikle sunlardir:

1- Ruhanî baskanlari Patrik'tir.

2- Papa'nin üstünlügünü, Isa'nin vekili oldugunu, yanilmazligini kabul etmezler. Kut


h'un Ogul yoluyla Baba'dan çiktigini ileri sürerler.

3- Ilk yedi konsili ve kararlarini kabul ederler. Sonraki konsilleri ve kararlar


ini kabul etmezler.

4- Ikon'lara genis yer verir, saygi gösterirler (Ikon; Isa, Meryem ve azizleri tas
vir eden, özel bir tarzda yapilmis olan, kilise ve evlerde bulunan resimlerdir).

5- Ibadet, her ülkenin diliyle yapilir.

6- Haçlarinin kollari birbirine esittir. Sagdan sola haç çikarirlar.

7- Evharistiya Âyîni'nde ekmege maya, saraba su katarlar.

8- Konfirmasyon, vaftizden hemen sonra yapilir.

9- Papazlar evlenebilir. Kesisler, Piskoposlar ve Patrikler evlenmez. Bosanma, ba


zi sartlara bagli olarak vardir.

10- A'rafi kisa bir bekleme yeri olarak kabul ederler. Günahkâr bir kisi, günah dere
sine göre, bir bedel ödeyerek hatasindan kurtulabilir. [410]

c- Protestan Mezhebi

Protestan kelimesi, baskaldiran, itiraz eden anlamina gelir. XVI. Yüzyilda Martin
Luther (1489-1546), Roma Katolik Kilisesi'nin günahlari bagislamasi, bunu mâlî bir k
nak haline getirmesi, Kutsal Kitap yorumu ve hüküm çikarmayi kendi inhisarinda tutma
, âyîn dilinin Latince olmasi gibi hususlara karsi çikarak ilk itirazi baslatti. Bu

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 180/314
5/16/2018 tanrilastirmasindan kaynaklanan, asirlarca çözümlenememis bir çikis noktasina sahipt
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

u iddiayi monoteist gelenekle bagdastirmak gerekiyordu. Ancak bu defa iki tanri o


rtaya çikiyordu. Aryüs (tahminen 250-336), bu çeliskiyi gidermek için, Tanri'nin ogl
an Isa'nin ezelî olmadigini, Baba tarafindan yaratildigini, onun tanriliginin son
radan Baba tarafindan bahsedildigini ileri sürünce, Iznik Konsili'nde (325 yilinda),
Isa'nin Baba gibi ezelî ve ona esit, onunla ayni cevherden oldugu karara baglandi
(Aryüs'e, daha sonra Kutsal Ruh'un tanriligini da savunan Athanasyus-tahminen 296
-373-karsi çikmisti). Böylece ikinci bir tanri olmaksizin onun da tanri oldugu karar
altina alinmisti. Ancak bu defa Isa'nin Baba Tanriyle belirtilen rabitasi baska
bir soruya yolaçti. Eger o gerçekten Tanri ise o zaman nasil gerçek bir insan olab
ekti?... Apollinaryus (tahminen 310-390), Isa'nin beserî bir beden ve ruha sahip i

ken oldugu,
hip "Logos"un (Kelâm)
böylece onunbeseriyetini
bütün beserî zihnini istilâsi sonucu
kaybettigini Isa'nin
ileri sürmüs vekusursuz
Istanbultanrilig
Konsili
381 yilinda), Aryus gibi, Kilise'den atilmisti.. Nestoryus (382-451), bir baska
açiklama getirdi: Isa'da biri ilâhî, öteki beserî iki ayri sahis vardi. O da Efes K
e (481 yilinda) ayni akibetle karsilasti, Kristoloji alaninda Monofizit görüs, Isa'n
in bir tek tabiata, sadece ilâhî tabiata sahip oldugunu savunuyordu. Kalkedon Konsi
'nde karsi görüsün basariya ulasmasi sonucu ayrilan Monofizit Kiliseler üzerinde bü
ski basladi.

Süryanîler de bu kaderi paylasiyorlardi. Ancak bir Gassâni emiri-nin, imparatoru, Sâ


karsi Süryanilerin birlestirilmesi konusunda ikna etmesi sonucu takdis edilen iki
piskopostan biri olan Yakob Bar-dayos, Suriye Monofizitlerini teskilatlandirdi.
Bunlara Yakubîler denildi. Misir ve Suriye'nin Müslümanlarin eline geçmesiyle Yâkub
yildizlari
im ve kültürparladi. Ehl-i Kitap
hareketlerinde olarak onlara iyi muamele edildi. Onlar da, bil
rol aldi.

Günümüzde Türkiye'de Süryani Kadim Kilisesi'ne bagli olanlarin sayisi 25.000 civarin
Bunlar, Istanbul, Mardin, Antakya gibi illerimizde yasarlar. Yeni patrikleri, "A
ntakya Patrigi" diye adlandirilarak, Sam'da seçilmistir.

Süryanilerin inanç, ibadet, teskilât özellikleri söyledir:

1- Üçlemeyi üç sifat olarak ifade ederler. Bu üç sifat bir cevherde toplanir ve bir v
et olusturur.

2- Allah'a, meleklere, vahiyle gelen kitaplara, peygamber ve resullere, ölüm ve kiy


ete,
h'tancennet
hiçbirve cehenneme,
ser seytanin
gelmedigine insanin düsmani olduguna, irade hürriyetine, Alla
inanirlar.

3- Süryaniler'in benimsedigi dinî temel prensipler sunlardir: Allah'a iman, kiyamet


gününden sonra Isa'yla beraber ebedî hayat ve saadete kavusmak ümidiyle yasamak, her
sevmek.

4- Süryaniler; Iznik (325), Istanbul (381) ve Efes (431) Konsilleri-ni, bu konsill


erde alinan kararlari kabul ederler.

5- Monofizit olmakla beraber bazi meselelerde Ermeniler'den ayrilirlar. Örnek olar


ak Ermeniler, Isa'nin vücudunun, diger insanlardan farkli olmamasina ragmen, ebedî v
e çürümekten muaf olduguna inanir; Süryaniler ise Isa'nin insanî varliginin fânîligi
eder.
6- Kilise, Isa tarafindan kurulmustur ve ebedîdir. Ancak onun dünyevî bir idarecisi
ktur. Patrik, Petrus'un halefidir. Bununla beraber bu temsil patrigin sahsinda de
gil Kilise'dedir.

7- Havarilerden gelme üç dinî rütbe derfecesi vardir:

a- Diyakos-luk : Okuyucu, mürennim, mürettip, basdiyakos, basdiyakos baskani,

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 181/314
5/16/2018 b- Kesislik (Papazlik): Kesis, horepiskopos (baspapaz), Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

c- Episkopos-luk: Episkos, metropolit, mafiryan (patrik mülhaki), patrik.

8- Ibadet veya sakramentler tartismalidir. Ülkernizdeki Süryanîler'e, göre s


rdir : namaz, oruç (perhiz), vaftiz, evlenme, ölüm-defin.

9- Namazda kible Dogu'dur. Pazar ve bayram günleri disindaki günlerde ibadetler sec
deli ve rek'atlidir. Pazar ve bayramlarda ruhanîlerin baskanliginda büyük âyînle
lir. Komünyonlara önem verilir. Yedi namazin vakitleri sunlardir : Sabah, kustuk, ög
, ikindi, aksam, yatsi, geceyarisi. Bu namazlarin dördü farz, üçü sünnet sayilmistir

, ikindi, yatsi sünnettir. Sabah, ögle, aksam namazlari kilisede topluca kilinir.
10- Yillik bes oruç ve perhiz söyledir: Büyük oruç (40 güne Elem Haftasi'nin 7 günü
Ninova orucu (3 gün. Hidirillas), Subatta. Haziran basi perhizi, 3 gün {Hav
arilerin orucu sayilir). Agustos Perhizi (10-15'inci günleri arasi, Meryemana Oruc
u). Aralik Perhizi (15-25'inci günleri arasi, Hz. Isa'nin dogus bayrami, orucu, No
el).

Bu oruçlardan 48 günlük olani hem perhiz hem de oruç olarak tutulur. Digerlerinden N
a orucu da perhiz ve oruç olarak tutulur. Geri kalanlar, hep perhiz olarak yerine
getirilir.

11- Süryanîler de vaftiz olurlar. Vaftizi mâ'nevî, sünneti sihhî bir olay olarak gör
Tanri'nin
lmayi insanda ne fazla, ne eksik bir uzuv yaratmadigini ileri sürer ve sünnet o
reddederler.

12- Süryanîlerde bosanma olamaz. Zina, tibbî gereklilik ve 3 mu'teber sahidin ifades
disinda bosanma yoktur. Tek evlilik kabul edilir.

13- Ruhanîlerden diyakos ve papaz sinifindan olanlar evlenebilir. Bekâr iken b


rütbeleri alamazlar. Diyakosluktan diyakos baskanligina kadar yükselenler, k
arisi ölünce evlenebilir. Papaz sinifindan olanlar karisi öldükten sonra evleneme
. Istifa ederse evlenebilirler. Episkos sinifi rahipler ve diyakos baskanligina k
adar yükselenler, karisi ölünce evlenemezler. Karisi ölen bir papaz, eger lâyiksa, e
os, hatta patrik de olabilir.

14- GünahMaddî
verilir. itirafi Süryanîler'de
ceza, kiliselere,de ruhanîlere yapilir.
hastanelere, Islenen yardim
hayir yerlerine günaha göre maddî-manM
seklindedir.
anevî ceza ise namaz ve oruçla yerine getirilir. Takdir edilen cezalar yerine getiri
lince ilgili ruhanîye haber verilir, itiraf biter. Kisi tevbesini ruhanînin huzurund
a yapar.

db- Ermeni Kilisesi (Gregoryen Hiristiyanligi)

Ermeni genel ismi altinda bilinen toplulukLHiristiyanligin yayildigi ilk yillard


a, Thade (Thadeus: 35-43) ile Barthelemy {Bartholemeus:46-60) tarafindan aydinla
tildiklarini, 301 yilinda da Türk asilli Aziz Grigor'un (Gregoire) öncülügünde topta
stiyanligi benimsediklerini kabul ederler. Onlar, toplu olarak Hiristiyanligi il
k kabul edenlerden olduklarini ve "ApostolIk" (havarilere ait) bir özellik tasidik
larini ileri sürerler.

Ermeniler, Aziz Grigor'a, kendilerini Incil'in isigi ile aydinlattigi için, "aydin
latici" anlaminda "Lusavoriç" derler. Bu Grigor, ilk Ermeni Kilise-si'ni Eçmiyazin'd
e (Rusya'da Erivan yakininda) kurar ve onu 25 yil kadar yönetir. Ölümünden sonra bu
se, onun ogullari ve ailesinden gelenlerce yönetilir. Bu Eçmiyazin Kilisesi'nin Erme
niler yaninda önemli bir yeri vardir. Onlara göre, Isa, Eçmiyazin'e inmis, Ermeni Ki

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 182/314
5/16/2018 sesi'ni kurmus; onu Dogu ve Bati'daki Kiliselerden müstakil olarak ortaya çikarmisti
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

r. Bundan dolayi Eçmiyazin, "Allah'in yegâne mevlûdunun indigi yer" anlamina gelir. A
rica "Kutsal Yag"in yapildigi "Sag El" (Azîz Grigor'un "Sag Eli"), ilk havarilerde
n bazisinin mezari orada bulunduguna inanildigi için Eçmiyazin husûsî bir öneme sah
rmeniler'in en yüksek dinî makami olan katolikosluk orada kurulmus, 901 ile 1441 yil
lari arasi hariç, bugüne kadar da varligini ve itibarini (Ermeniler arasinda) sürdürm

Ermeniler, Hiristiyanligi kabul etmelerinden 451'deki Kalkedon (Kadiköy) Konsili'n


e kadar, bazi ayriliklarina ragmen, genel Hiristiyanlik içinde yer almislardir. Ka
lkedon Konsili'nde Isa'da iki tabiat bulundugu (ilâhî ve insanî) karar altina alinmi
ir. Bu görüs karsisinda Isa'da yalniz bir tabiat (ilâhî ve insanî tabiatin birligi) b

ugunu savunanlar
jçin, bu Konsil'eda bulunmaktadir. Ermeniler
katilamamislardir. kendi
Daha sonra da iç mes'eleleriyle
ögrendikleri ugrastiklari
bu kararlari kabul e
tmemislerdir. Kadiköy Konsili'nde alinan kararlara karsi çikan, Isa'da bir tabiat bu
lundugunu kabul eden ve "Monofizit" diye adlandirilan Kiliseler ortaya çikmistir. B
unlarin basinda da Ermeniler ve Süryanîler gelmektedir.

Kiliselerinin millî özellige sahip oldugunu, Isa'nin yaydigi Hiristiyanlikta bu özel


gin bulundugunu, Isa'nin insanî tabiatinin ilâhî tabiati içinde eriyerek tek bir tab
olusturdugunu, Hiristiyanliklarinin kadîm ve apostolik karakter tasidigini savunan
Ermeniler; daha sonra Katolik ve Ortodoks diye ikiye bölünecek olan, Hiristiyanlard
an ayrilmislardir. Bundan sonra Ermeniler, Hiristiyan Dünyasi'nda, ayri bir Hirist
iyanligin temsilcisi olmus; Gregoryen Hiristiyan Mezhebi, Gregoryen (kendileri "L
usavorçagan" derler) Ermeni Kilisesi olarak bilinegei-mistir. Bu Gregoryen Hiristi
yanligi, Türklere
Gregoryen ait bazi özelliklere
Hiristiyanligi, "Türk kokan"sahiptir. Kurucusu niteligindedir.
bir Hiristiyanlik Türk kökenlidir.BuBundan
ve asdo
agida belirtecegimiz özelliklerinden dolayi hem Katolik hem de Ortodokslarin baski
ve zulmüne maruz kalmislardir. Bizans hâkimiyeti döneminde, ayri inanca sahip olmal
i yüzünden çok zulüm görmüsler ve hâkim Hiristiyan unsurlari onlara kendi inançlari
ebilmek, onlari kendi içlerinde eritebilmek için her türlü yolu, metodu denemislerdi
nlar, bu sikintidan, Türklerin Malazgirt Zaferi sonucunda Anadolu'ya gelmesiyle ku
rtulmuslardir. Türklerin hâkimiyeti altinda, rahat ve huzur içinde, serbestçe dinî
badetlerini yerine getirmislerdir. Fâtih Sultan Mehmet, Istanbul'u aldiktan sonra,
Istanbul Ermeni Patrikligi'ni kurdurmus (1461 yilinda), Rumlara verilen hak ve y
etkilerin aynisini onlara da vermis, din islerinde ve içislerinde onlara serbestli
k tanimistir.

Ermeniler, Türklerin
. Bugüne kadar hâkimiyetinde
Gregoryen rahat
Kilisesi'nin ve huzur
varligini içinde
sürdürmesi varliklarini
Türkler sürdürm
sayesinde olmus
Buna ragmen misyoner faaliyetleriyle Türk topraklarinda gözleri olan süper güçler,
ler'e elatmis; bir kismi onlari Kato I i ki estirmeye çalisirken, bir kismi Protest
an yapmaya bir kismi da Türkler'e karsi isyan ettirmeye ugrasmislardi
r. Buna ragmen hâlâ Türkler'in hâkimiyet ve idareleri altinda Ermeniler ve Süryani
n hürriyeti içinde serbestçe yasamakta, varliklarini sürdürmektedir.

Gregoryen Ermeni Kilisesi'nin Özellikleri ve Diger Hiristiyan Kiliselerinden Farkla


ri:

1- Gregoryen Ermeni Kilisesi millîdir (Ermenilerde Kilise ve millet bir ve ayni se


ydir; içice girmistir). Bütün kiliselerin millî oldugu kabul edilir.

2- Ruhanî baskan, "katolikos" (milletin temsilcisi anlaminda) diye adlandirilir.

3- Ermeni Kilisesi'nin Merkezi, Erivan yakinindaki Eçmiyazin'dedir. EçmIyazin, Isa'n


in indigi yer anlamindadir. Kilise'nin Petrus tarafindan degil, Isa tarafindan gön
derilen havariler tarafindan, dolayisiyle Isa tarafindan kuruldugunu kabul etmek
tedirler. Bundan dolayi da Papa'nin liderligini, Hiristiyan Kilisesi için, bir dog
ma olarak kabul etmezler.

4- Bugün Gregoryen Ermenilerin Eçmiyazin'de (birinci derece) ve Beyrut'ta (ikinci de

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 183/314
5/16/2018 rece) katolikosluklari; Istanbul ve Kudüs'te patriklikleri vardir. Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

5- Gregoryen Ermeni Kilisesi, dogmalarin kesin kaynaginin ökümenik konsiller oldugun


u ve ökümenik konsil olarak da ilk üç konsili kabul eder. Ondan sonra yapilan konsil
kabul etmez. (Ortodokslar yedi, Katolikler yirmi bir konsili kabul eder). Ilk üç ko
nsilde Isa-Mesîh'in ve Kutsal Ruh'un tanriliginin, Isa'nin tabiatlarinin birligini
n açiklandigina inanirlar.

6- Dogma'larin izahinda Ermeni Kilisesi, eski izahlarf titizlikle muhafaza eder;


dogmatik tarifleri açiklama* yetkisinin de sadece gerçekten ökümenik olan konsi
de oldugunu kabul eder.

7- Isa'da tek tabiat kabul eder (Ilâhî ve insanî tabiatlarin Isa'da birlestigine ina
r).

8- Filyök (Filioque : Kutsal Ruh'un "ve Ogul'dan" çikmasi mes'elesi) takisini


reddeder.

9- Papa'ya ait otoriteyi ve onun yanilmazligini kabul etmez. Kilise'nin günahlari b


agislamasi görüsünü reddeder.

10- Sakramentleri alti kabul eder. Son Yaglama'yi kabul etmez ve uygulamaz.

11- Evharistiya'da (Ekmek-Sarap Âyini) ekmege maya, saraba su katmaz. Hepsinin saf
ve temiz
kabul olmasi esas alinir. Ekmek ve sarabin Isa'nin etiyle kanina dönüstügü inanc
etmez.

12- Vaftiz, çocuklara yapilir ve tam olarak suya daldirma veya batirmayla olur. Günüm
e su serpmek veya dökmek seklinde uygulama da vardir (Su kaynatilir ve çocugun anas
tarafindan vaftiz suyunun ilik olup olmadigi kontrol edilir). Vaftiz edilen, vaft
iz günü hangi azîzin bayrami kutlaniyorsa, onun adini alir {Ermenilerde yilin yarisi
utsal gün ve bayramlarla geçmektedir).

13- Vaftiz, Konfirmasyon ve Evharistiya (Hostie) ayni anda yapilir.

14- Kilisece günahlarin bagislanmasini kabul etmez; büyük günahlarda itirafi kabul
r; fakat hemen olmasinin lüzumuna inanmaz. Daha sonra da (kendi kendine) olabileceg
ini
rafikabul eder.olarak
sakrament Papazlarin günah çikarma yetkileri oldugunu kabul etmez. Tevbe ve i
alirlar.

15- Gregoryen Ermeniler çok dikkatli sekilde organize edilmis kilise hiyerarsisine
sahiptir. Kilise hiyerarsisi söyledir: Diyakos (papaz yardimcisi), papaz (priest),
piskopos (bishop), patrik ve katolikos. Ayrica vartabetler (akademik unvana sah
ip, evlenmemis papazlar) bulunur.

16- Piskoposlar ve piskopos adaylari evlenemez. Evlenmis olanlar terfi edemez, bu


lunduklari hiyerarsinin bir üstüne yükselemez. Ancak karisi ölen, evlenmemek sartiyl
elir. Patrik ve katolikoslar bekârdir.

17- A'raf ve özel bir yargilamayi kabul etmezler.

18- Ermeni Kilisesi'nde kanli kurban (hayvan kurbani) vardir.

19- Son karar mercii ruhban ve laiklerden olusan meclistir.

20- Zina disinda bosanmaya izin verilmez. Ermeniler arasinda çok küçük yasta, bazen
ogar dogmaz nisanlanma (besik kertme) yoluyla evlenme usulü vardir.

21- Ermeniler, ikonlari eski putperest âdeti sayarak reddederler. Evlerinde kutsal
bir sey bulundurmazlar.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 184/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Gregoryen Ermeniler arasinda misyoner faaliyetleri, dinî ve daha çok siyasî sebepler
, etkili olmustur. Neticede Katolik ve Protestan olan Ermeniler ortaya çikmistir.
Fransa'nin tavassutu ite Istanbul'da 1830'da Katolik Ermeni Kilisesi; Amerika ve
Ingiltere'nin destek ve himayesiyle de 1847 yilinda Protestan Ermeni Kilisesi re
smen tesekkül etmistir. Bugün dünyada Gregoryen Ermeniler disinda, Katolik ve Prote
Ermeniler de bulunmaktadir. Türkiye'de, büyük çogunlugu Istanbul'da olmak üzere, 45
n civarinda "Ermeni" vardir.[411]

e- Diger Bazi Hiristiyan Mezhepleri ve Gruplari

Önceki sahifelerde Hiristiyanlar arasindaki görüs ayriliklarina, bunlara bagli olara


ortaya çikan Kilise ve mezheplere temas edilmisti. Ancak Hiristiyanliktaki mezhep
ve gruplar bunlardan Ibaret degildir bunlarin sayisi yetmisden fazladir. Bunlari
n bir kismi (Ebiyonitler hariç), V. Yüzyildan sonra ortaya çikmis ve günümüze kadar g
bir kismi da, Reform hareketiyle ve ondan sonra görünmeye baslamistir. Bunlardan bi
kismi radikal, bir kismi da Hiristiyanliktan uzaklasmis dinî hareketler, gruplardir
.

Biz, bunlarin bugün varligini sürdüren bazilarina geçmeden önce, bu mezhep ve grupla
bir kisminin olusumunda rolü olan Reform hareketleri hakkinda kisa bilgi verecegiz
.
XVI. Yüzyilda Papa X. Leon, Sen Piyer Kilisesi'nin yapilmasinda para sikintisina düs
tü. Endülüjans kâgitlari çikartti. Para verenlere, bunlardan vererek, ma'nevî lütufl
i. Katolik Kilisesi, halktan agir vergiler almakta, bedenî cezalar uygulamaktaydi.
Mâlî imkânlarini genisletmek için Kilise çesitli yollara basvurmaktaydi. Endülüjans
dan birisi oldu.

Kilise, bir taraftan Hiristiyanlarin mâlî imkânlarini sömürürken, diger taraftan da


ydugu Inançlari zorla kabul ettirmeye çalismaktaydi. Kilise'ye ters düsen bilime ve
lim adamlarina karsi sert tedbirler almaktaydi. Karsi çikan bilim adamlarini afaro
z ediyor ve dinsizlik ile suçluyordu. Engizisyon mahkemelerinde binlerce Insan cez
alandirilmisti.

Kilise, bütün bunlari "din" adina yapiyordu. Bu sirada bilime büyük önem veren, bilim
larina saygiyi ön planda tutan, Allah'la kul arasinda vasita kabul etmeyen, insani
dogustan saf ve temiz kabul eden Islâm; her tarafta yayilmaktaydi. Hiristiyan Dünya
si'ndaki bu baski ve taassup karsisinda Islâm'in toleransi, insanlarin uyanmasina
vesile oluyordu. Istanbul'un alinisi, Hiristiyan Dünyasi'nin yikilmaz kabul edilen
kalelerinden birinin düsüsü, Avrupa'da da kipirdanmalara sebep olmustu. Rönesans ba
is ve bunun akabinde dinde reforma ihtiyaç oldugu gündeme gelmisti.

Reform hareketinin en hareketli öncüsü, bir Alman rahibi olan Martin Luther'dir. 151
de Endülüjans satislarina karsi vaaz ederek ve VVittenberg Saray Kilisesi kapisina 9
5 maddelik tezini asarak reform hareketini baslatmistir. Roma'ya gittiginde, haya
lindeki Roma'nin manevî havasini bulamamis ve bizzat içinde bulundugu ruhban teskilâ
nin kötülüklerle içice oldugunu görmüstür. Bütün bunlar, onun bu çikisinin sebepleri
Luther'in bu çikislari ve astigi ferman, bütün Almanya'da yayilmis ve çesitli tartism
ra yolaçmistir. Bunun üzerine Papa tarafindan afa-roz edilmis, ancak o, afaroz em
irnamesini halkin gözü önünde yakmistir. Böylece Papa'nin buyrugunu yakan ilk kis
stur. Eyalet Beyi'nin arzusu ile Luther, Worms Meclisi'nde imparator tarafindan
sorguya çekilmis, Papa ve Konsil'in yanilmazligi aleyhindeki yazilarini reddetmesi
stenmis; fakat o, bunu kabul etmemistir. O sirada prenslerin baskisindan usanan
köylülerin ayaklanip hürriyet istemeleri hareketinde Luther tarafsiz kalmistir.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 185/314
5/16/2018 Luther, tövbeye, papazlarin Kilise'nin rahmetiyle günah çikarmalarina kars
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

kmis; hidâyetin tamamen Tann'nin lütfuyla olacagini ileri sürmüstür. Hidâyet edile
in, papazlarin takdisi ve azizlerin araciligi olmadan, Tanri'ya serbestçe ulasabil
ecegini savunmustur.

Luther, Ortaçag Kilisesi'nin kisitlamalarini kaldirmis, Almanlar için Kitab-i Mukadd


es'i Almanca'ya tercüme etmistir. Kilise'nin araciligi olmadan herkesin okuyup yoru
m yapabilecegini bildirmistir.

Luther gibi ayni konu ve problemlerle ugrasanlardan biri de, Isviçre'de Ulrih (Ulr
ich) Zvvingli'dir (1484-1531). O da, Kilise'ye karsi tepki göstermis ve daha ahenk

li bir çözüm
ortaya yolu yardimci
koymasina bulmustur. Isviçre'nin
olmustur. politikgöre,
Zwingli'ye durumu, Zvvingli'nin
komünyon görüslerini
âyininde da
Isa ruhen bu
ur. O, Evharistiya üzerinde Luther ile tartismaya girmistir. Bu konuda, Luther ile
Zvvingli anlasmaya varmak istemislerse de, kendilerine engel olunmasi sebebiyle
, basarili olamamislardir. Zvvingli, Isviçre'deki bir iç savasta taraftarlariyla bir
likte, Protestanlik ugrunda öldürülmesi sonucu, gayesine ulasamamistir. Fakat Isviç
ilk kivilcimi parlatmistir.

Jan KalvIn (Jean Calvin: 1509-1564), Reformcularin ikinci kusagindan sayiliyordu


. Hukuk tahsilinden sonra protestan fikirleri benimsemege baslamisti. Fransa'yi t
erkettikten sonra Basel'e yerlesti. Orada, 1536'da, "Hiristiyan Dini'nin Ögretimi"
adli eserini yazdi. Hayatinin sonuna kadar Protestanligi sistemli bir sekilde y
aymaya çalisti. Ilâhî kudret ve degismeyen arzuyu, reformlarin en önemli hususu ola
lamak istedi. Hidâyetin
iyle oldugunu açikladi. ve küfrün, hidâyete ulasmanin kaynaginin Tann'nin degismez k

Iyi ameller Luther için imanin; Kalvin için ilâhî seçkinligin isaretidir. Kalvin'e g
evlet" getirilebilirdi. Bunu, kurdugu disiplinli bir cemaatle uygulamayi denemist
ir.

Katolik Kilisesi'ne karsi baslayan reform hareketi, yeni bir mezhebin dogmasina y
ol açmistir. XV. Yüzyilda baslayip bu güne kadar devam eden Portestanlik, bu hareket
neticesidir. Bugün dahi çesitli mezhep, grup ve firkalar ortaya çikmakta, etrafina
raftarlar toplamaktadir. Luther ile baslayan Reform'un neticeleri söyle özetlenebil
:

1- Kilise'nin her dedigi dogru degildir ve onlar da tenkit edilebilir.


2- Yanilmaz bir otorite yoktur ve Hiristiyanligi bilen herkes otoritedir (Kilise ön
de olmakla beraber millî kiliseler önemli bir mevkiye sahiptir).

3- Hiristiyanlikta temel esas Kitab-i Mukaddes'tir ve ondan herkes istifade edebi


lir.

4- Evharistiyada yenilen ekmek ve sarabin Isa'nin vücudu ile ilgisi yoktur. O, bir
hatira yemegidir.

5- Hiç bir kimse, bir baskasinin günahini bagislama yetkisine sahip degildir.

6- Isteyen herkes, kendi anadilinde ibadet edebilir ve Kutsal Kitab'i baska dill
ere tercüme edebilir.

7- Ruhban sinifi da evlenme hakkina sahiptir.

8- Katolik Kilisesi, bazi konularda taviz verebilir.

Bu hareket, Katolik Kilisesi'nin kati ve dogmatik tutumlarina karsi ortaya çikmasi


na ragmen Hiristiyanligi inkâr etmemis, Hiristiyanliga yeni yorumlar getirerek, on
a ayri bir yön ve hiz vermistir. Protestanlik; Hristiyanligin donukluktan kurtulma

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 186/314
5/16/2018 sinin, çagin gereklerine göre anlasilip yorumlanmasinin, ülkelerce benimsenmesinin s
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

ti olmustur.

Simdi, çok sayida mezhep ve gruplara örnek olmak üzere, Hiristiyan topluluklarda
bazisi tanitilacaktir: [412]

ea- Ebiyonîtler:

Yahudi
nice asilli fakir"
"yoksul, ilk Hiristiyanlardan bir cemaatin
anlamindadir. Bundan dolayiüyeleridir.
hasimlari, Ebiyonit kelimesi Ibra
"fakirler-yoksullar"
(ebiyonit) kelimesini onlari küçümsemek için kullanmislardir. Onlar ise, ebiyonitlig
akirligi), Isa'nin "Dagdaki Vaazi"nda[413] bahsettigi muhtevada ve "ruhta fakir
olanlar" manasinda anlamaktadirlar.

Bunlar, Isa'nin Tanriligini reddeder; sünnet olurlar. Reisleri olarak Hz. Isa'nin
kardesi Yakobus'u kabul ederler. Yahudi âyin ve ibadetlerini yerine getirirler. Paz
ari kabul etmekle beraber Sabbat'a (Cumartesi) uyarlar. Isa'yi son Yahudi peygam
beri olarak tanir, fakat Mesîh oldugunu kabulde tereddüt ederler. Pavlus'u samimî bi
Hiristiyan görmez ve onu dönme (içi baska, disi baska) sayarlar. Pavlus'tan önce "kom
" âyininin hatira olarak kutlandigini ve Hz. Isa'nin "kan kadehi" yerine su kadehi
ni koydugunu savunurlar. Ekmek-Sarap âyînindeki "ekmek ve sarab"in Hz. Isa'nin "eti
ve kant" oldugu görüsünü reddederler.
Kan dökmeyi reddettikleri için et yemezler ve ideal hayatin bitkilerle beslenmek ol
gunu savunurlar. Boy abdestine benzer dinî banyo gelenegine sahiptirler. Cünüplük ve
ilâmdan sonra yikanirlar.

Ebiyonîtlerin V. Yüzyila kadar yasadiklari, ondan sonra görünmez olduklari;


kismi Hiristiyan gruplara, bir kisminin "gnostik" gruplara katildiklari ileri sürülm
ektedir. Bunun yaninda "Ebionit" karaktere sahip Hiristiyanlarin günümüze kadar gel
ve halâ varoldugu da belirtilmektedir. [414]

eb- Maronîler :

Hz. Isa'da "Yalniz bir hareket gücü", "yalniz bir arzu" (monotelisme) bulundugunu ka
bul eden Dogu Hiristiyanlan'ndan bir gruptur. Bunlar, VII. Yüzyilda Azîz Moran adli
bir ruhanî ile önem kazanmis ve VIII. Yüzyildan sonra Maronîler adiyla bili-negelmis
ir. Bunlar, daha sonra eski Inançlarini terkederek, Kadiköy Konsili'ni kabul ettikle
rini açiklayarak, Katoliklige yaklasmislar; 1445'de Floransa Konsili'nde Katolikli
gi kabul etmislerdir. Maronîler, önce komsulari olan ve "heretik" (sapik) saydiklari
Hiristiyan gruplarla; sonra Müslümanlarla çatismalara girmislerdir. Önceleri Sünnîl
i Dürzîlerle isbirligi yaparken, sonralari onlarla da kanli kavgalar yapmislardir.

Dünyanin çesitli yerlerine dagilmis olmalarina ragmen, bugün, Suriye ve Lübnan'daki


lik cemaatini teskil etmektedirler. Âyînle ilgili kitaplari için Arapça'yi kabul ed
kat Süryânî harfleriyle yazarlar, ibadetlerde Süryanîce'yi kullanirlar. Papazlarin t
en önce evli olmalarina izin verirler. Maronîler, Suriye ve Lübnan'da yaklasik 400.
Misir'da 15.000 civarindadir. [415]

ec- Cizvitler :

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 187/314
5/16/2018 1534 yilinda Paris'te Loyola'li Ignas (Ignace de Loyola) tarafindan kurulmus, Ro
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

ma Katolikligine bagli ve "Isa'nin Arkadaslari" adiyle bilinen bir Hiristiyan tar


ikatidir.

Kurulusunda, Filistin'e gitmeden önce, Isa'nin askerleri olarak, fakirlik, iffet v


e itaat ahdi ile birbirine baglanan alti ögrenciyi ihtiva etmektedir. Kudüs'e gitme
muktedir olamayan bu grup, baska bir grupla tanisarak Venedik'te kalmistir. 153
7'de Roma'ya, va'zetmek, tel-kinatta bulunmak için gelmisler ve 1540'da Papa II. P
aul tarafindan tarikatin kurulusu tasdik edilmistir. Bu tarikat, üyelerinin sertlik
leriyle, askerî karakteriyle ve entellektüel özellikleriyle digerlerinden ayrilmakta
r. "Karsi Reform" hareketinde önemli rol oynamislardir.

Loyolali Ignas'in tesbit ettigi kaideler, günümüzde de devam etmektedir. Gruba kati
her cizvit; iffetli olmaya, fakir kalmaya ve bastaki idarecilerin istedigi her y
ere misyoner olarak gitmeye yemin etmektedir.

Cizvitler, tarikatin kurulmasindan bu tarafa, bazen iyi karsilanmislar, bazen ta


kibata ugramislardir. Daha sonra prestijlerine kavusmus ve Hiristiyanlar arasind
a etkili olmuslardir. Bugün dünyanin her yerinde üyeleri bulunmakta ve misyonerlik f
liyetlerini sürdürmektedirler. Sayilari, yaklasik olarak 30-40 bin civarindadir ve 3
2 koldan faaliyette bulunmaktadirlar. [416]

ed- Anglikan Kilisesi :

XVI. Yüzyilda, Reform hareketinden sonra Ingiltere'de ortaya çikmis bir Hiristiyan m
ezhebidir.

Anglikanizm, Protestanligin Ingiltere'ye mahsus bir seklidir. O, Katoliklikle Re


form hareketi Protestanlik arasinda uzlastirmaci bir yol takip etmektedir. VIII.
Henry ve daha sonra I. Elisabeth döneminde, Roma ile olan mücadelelerinden sonra, K
atoliklikle baglarini kesmis olan Ingilizler, o dönemin görüsleriyle modern hosgörü
da bir orta yol takip etmislerdir. Ingiltere'ye has olan bu mezhep, Kutsal Kitab
'a bagli ve kismen reforme edilmis bir Katoliklik olarak görülmektedir. Anglikanlik,
teskilât ve kült hayati bakimindan Katoliklige yakindir. Liturji, doktrin ve dinî t
bikat, Umumî
rada dini Dua Kitabi'nda
liderligin önemli(The
bir Book
yeri Of Common Prayer) düzenlenmistir (1552'de). Bu
vardir.

Anglikanlar, Papa'nin otoritesini reddederler. XVI. Yüzyildan beri Latince yerine


Ingilizce'yi kullanirlar; Kutsal Kitab'i Ingilizce olarak taraftarlarina sunarlar
. Anglikan Kilisesi'nin basi kral ve kraliçedir. Bu Kilise, devletin resmî Kilisesid
ir ve devlet tarafindan korunup desteklenir. Kili-selerdeki âyin ve törenlerde millî
k esastir. Resmî Anglikanizm, Kalvi-nizmle Katolik dogma arasinda bir uzlasma ve u
yusma saglar. Anglikan Kilisesi, Kutsal Kitab'i, iman esaslarini, müsterek ibadet k
itabini esas alir ve iki sakramenti temel kabul eder. Diger bes sakramentin yeri
farklidir (Bütün Hiristiyan mezheplerinde vaftiz ve evharistiya esastir).

XVIII. Yüzyildan itibaren Anglikanizm, Amerika, Kanada, Hindistan, Avustralya, Yeni


Zelanda, Afrika gibi yerlere yayilmistir. Bu Kiliselerin çogu bagimsizdir, fakat a
na Kilise ile ayni inanç, ayni merasim, âyin ve törenleri paylasirlar.

II. Vatikan Konsili'nden (1962-1965) beri Katoliklikle Anglikanizm arasinda anla


sma zemini aranmaktadir. Mensuplari, dünyada 70 milyon civarindadir. [417]

ee- Luteran Kiliseler :

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 188/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Baslica bulunduklari yerler, Almanya, Amerika Birlesik Devletleri ve Iskandinav ül


keleridir. Bu Kiliseler, Roma Katolik Kilisesi'nden ayrilmislarsa da, Amerika Bi
rlesik Devletleri ve bazi Alman Kiliseleri disinda, piskoposlar, Kilise'nin yapi
sindaki bazi düzenlemeler, evharistiya {mass) ve kilise yili gibi bazi özellikleri d
evam ettirmislerdir. Kilise dili, daima millî dildir. Vaazlar, Kutsal Kitap'tan seçi
lmis kisimlarin açiklamasi ve uygulanisiyle ilgili hususlarf içinde bulundurur. Iba
tin büyük bir bölümünü vaazlar ©lusturur. Diger bölüm ise dualar, Kutsal Kitap'tan o
ltar (kilisede papazin, koronun bulundugu ön kisim) servisidir. Komünyon, sik olsa
, servisde daima bulunmaz.

Üç sakrament
ldir ve sikça vardir : Vaftiz,
yapilmaz. Günah Itirafi,
Konfirmasyon, Evharistiya.
çocuk önceden Ancak günahsonra,
yetistirildikten itirafi
14mecbur
yasin
yapilir.

Kilise yili, Roma Katolik azizlerine ait günlerden çogunu almaz. Kristmas, eski Alma
n dininden aldigi bir kisim uygulamalara yer verir. Oruç-perhiz devreleri uygulanm
az. Kilisede görevi bulunmayanlar için

Kutsal Kitap okuma, dua ve kiliseye devam önemlidir. Mensuplari, dünyada 100 milyon
civarindadir. [418]

ef- Reforme Edilmis Kiliseler :

Bati Avrupa, Iskoçya ve Amerika Birlesik Devletieri'nde 50 milyonu geçen mensubu bul
unan ve Presbiteryen tarzda ihtiyar meclisleriyle yönetilen, 140 müstakil Kiliseden
lusan topluluk. Bu kiliseler, demokratik yollarla seçilmis meclis ve komitelerce i
dare olunur. Papaz yoktur; servislere "pastör" denilen kimseler tarafindan nezaret
edilir. Ibadet yerleri son derece sade olup burada dua, Kutsal Kitap okunmasi, va
az ve ilâhi isleri yürütülür. Katolik devreden kalma bazi kilise bölmeleri günümüzde
n kullanilmaktadir. Bu kiliselerde resim-heykel gibi seyler bulunmaz. Sakra-mentl
er ikidir: Vaftiz (bir itaat davranisi olarak), Evharistiya komünyonu (bir hatira
yemegi olarak).

Müstakil cemaatleriyle
milyon) ve Metodistler,Kongregasyonalistler (Ingiltere'de
Reforme Edilmis Kiliselere ve Kuzey Amerika'da
pek yakindirlar. [419] 7-8

eg- Presbiteryenler :

Piskoposlugu reddeden, "Ihtiyar Meclisi" tarafindan yönetilen Kalvinist sistem Prot


estanlarin yer aldigi Reforme Kilise mensuplarina\yerilen addir.

Onlar, Presbiteryanizm'in havariler tarafindan vaz'edilmis bir sistem oldugunu ka


bul ederler. Modern Presbiteryen Kilisesi, reformdan etkilenmis ve dinî muhtariyet
kazanmistir. Bu hareket, Isviçreli U. Zwingli (1484-1531) tarafindan ortaya atilm
is, Fransiz J. Kalvin (1509-1564) tarafindan da gelistirilmis ve 1572 yilinda Kr
aliçe Elizabet devrinde Ingiltere'ye girmis, çesitli tartismalara yolaçmistir.

Bu kilise, "presbiter" diye adlandirilan "yaslilar, kidemliler" tarafindan yönelti


ldigi için bu ismi almistir.

Disiplin Kitabi'nda geçen Kilise düzeninin kurallarini ve yazili iman ikrarini kabul
eden yönetici ihtiyarlarla ögretici ihtiyarlardan (papaz: minister) olusan mahallî
r heyete ruhanî niteligi olmayan bir kimse baskanlik eder. Mahallî heyetlerin üstünd

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 189/314
5/16/2018 lirli bir bölgede Presbiteri denilen ve piskopos görevi yüklenen bir üst idare merke
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

ulunur. Bu merkezi her alt topluluktan seçilmis birer temsilci ile ögretici ihtiyarl
ar yürütür. Papaz görevi yapan ihtiyarlari seçmek de bu kurulun isidir. Bu Presbiteh
erinde de bir genel meclis bulunur. Bu idare sekli XVII. Yüzyil Isviçre sehir-devlet
sisteminden örneklenmis ve degisik ülkelerde de benimsenmistir. Bir Katolik rahibi
olan John Knox (1505-1572), Iskoçya'da Presbiteryen Kilisesi'ni kurmustur. Daha so
nra Irlanda, Galler, Ingiliz dominyonlari, Amerika gibi ülkelerde de faaliyetler ba
slamistir. Ingiltere'de Presbiteryenler zulüm görmüslerdir.

Presbiteryenlerin temel doktrinleri, 1643-1644 yillari arasinda, Ingiltere'de "W


estminster Asamblesi" tarafindan tesbit edilmis, "West-minster Iman Ikrari"nda açi

klanmistir.
sina ragmen,Bu Presbiteryen
âyin Kiliseleri'nde
ve törenlerindeki dogmalar
kolaylik konusunda
ve sadelik ihtilaflar
hepsinde aynidir.bulunma
Mabetleri
gösterissizdir. Ilâhîler, Kitab-i Mukaddesten alinmaktadir. Tann'ya dua ve ibadetler
gizli bir sekildedir. Zühd ve riyazete önem verirler. Ilk Kiliseleri ve ilk Hirist
an lan taklit etmeye çalisirlar. [420]

eh- Baptistler :

Bugün 30 milyon civarinda mensubu bulunan Hollanda'da dogmus bir Protestan mezhepti
r. Bu mezhep, eski Anabaptistlerle Ingiliz Kongregasyonalistlerinin inançlarinin b
ir karisimindan ibarettir.
Anabaptistler, küçük çocuklara vaftiz yapilmasina karsi reformist bir gruptur. Bunla
521-1525 arasi Almanya'daki köylü ayaklan-masina katilmislardir. Luther zamaninda An
abaptistler, bir cemaatin üyesinin sahsî iman ve itaatini yetiskin iken vaftiz olmak
veya yenilemekle gösterebilecegini ileri sürdüler. Onlar, Dagdaki Vaaz'in cemiyett
sa'nin Seriati" olarak uygulanabilecegini belirtip, onu odak edinerek, çogu defa E
ski Ahid'i reddettiler. Aslinda Menno Simons da (öl. ^1561) bir Katolik papazi olm
asina ragmen, çocuk vaftizini (hattâ bütün resmî kredolari, askerî hizmeti vb.) redd
"Mennonit" hareketini kurmustu.

BaptIzm; vaftizde vücudun suya tamamen batirilmasina dayanan, bunu, kisinin Isa'ya
kendi iradesiyle imaninin kesin bir sembolü olarak gören ve dolayisiyle sadece yetis
kinfere buislemidir.
ir hatira isin uygulanabilecegini kabul
Istenen, kesin ve açikeden
bir bir mezheptir.
ikrardir. [421]Bu mezhepte komünyon b

ei- Uniteryenler:

Bu deyim, Teslis'i (Üçlü bir Tanri anlayisi) reddeden, bir tek Tanri'yi kabul eden d
düsünce ve mezhep taraftarlarini ifade etmektedir.

"Uniteryen" adi, "Tann'nin Birligi" inancindan gelmektedir. Hiristiyanl


igin aslinda olmayan ve Pavlus ile ortaya çiktgi ileri sürülen teslis doktrinine kar
, ilk yüzyilda baslayan ve Aryus'la sekillenen bir muhalefet bulunmaktadir. 32
5 yilinda yapilan Iznik Konsili'nde Aryus'un görüsleri reddedilmistir. Bu tar
ihten sonra Aryus'un görüsleri Aryanizm adiyla biline gelmistir. Ancak "Uniteryanizm
" adiyla bir hareket haline gelmesi XVI. Yüzyildadir. Avrupa'da ve Ingiltere'de Uni
ta-ryenligin yayilmasi Reformasyon devresinde ve sonrasinda Kutsal Kitab'in serb
est ve bagimsiz incelenisiyle at basi yürümüstür. Böylece üçlemeye karsi tenkitler,
ve sonrasinda ortaya çikmistir. Ispanya'da Michael Servetus (1511-1553), bu y
olda hayatindan olmustur. John Biddle (1616-1662), Ingiliz UniteryenlIginin bab
asi diye nitelendirilirken Faustus Socinus (1539-1604), Isa Mesih'in sahsi ile i
lgili inançlari, onun sadece insan oldugu seklinde netlestirmistir.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 190/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Bu hareket, bir çok Hiristiyan memlekette yasaklanmis ve taraftarlari göçetmege zor


istir (XVII. Yüzyilda). 1605 yilinda yazilan "Cracovie Ilmihâli" ile bilgi sahibi ol
an küçük gruplar, Hollanda'da, Almanya'da ve Jean Sigismond'un krallik döneminde Tr
anya'da ortaya çikmistir.

Uniteryen hareketi, dinî konulardaki genis toleransiyla, XVIII. Yüzyilda gelismesini


sürdürmüstür. Saygi gören bir piskopos olan Theophilus Lindsey, Uniteryenler toplan
apmis ve toplanti yeri mabet olmustur. Ilim adami olan Joseph Priestley, Unitery
enlerin liderligine getirilmistir. Fakat bu yeni hareketin üyeleri sürgün ve hattâ
ilina kadar ölüm cezasiyla cezalandirilmistir. Onlarin çogu, merkezi Boston'da bulun

ve "Amerika
eniden UniteryenUniteryenler,
teskilatlanan Cemiyeti"nin1825
kuruldugu Amerika'ya
yilinda, göçetmistir.
"The British Ingiltere'de
and Foreign Unitar y
ian Association" (Britan-yali ve Yabanci Uniteryenler Birligi) olusturmuslardir.
O günden bu tarafa da varliklarini sürdürmüslerdir. Birçok Avrupa ülkesinde teskil
birlikte, en yogun olarak Amerika, Kanada, Macaristan, Polonya, Transilvanya ve
Ingiltere'de faaliyette bulunmus olan Unitaryenler; bugün, Avrupa ve Amerika ülkeler
inde yasamaktadirlar.

Uniteryenler'in inanç esaslari; Tann'nin birligi, Tanri'yi ve insanlari sevmekten,


ebedî bir hayata inanmaktan ibarettir.

Inançla ilgili meselelerde, otoritelerin belirledigini degil, aklin kabul ettigini


; çesitli din ve görüslere karsi hosgörüyü esas alirlar. Hz. Isa'nin hatirasina gere
iyi gösterirler,
. Hiristiyan ancak
Kutsal "Tanriligi"ni
Kitaplarini insanreddeder ve "yanilmaz"
tecrübesinin oldugunu
bir belgesi olarak kabul
görür,etmezler
fakat y
arlarinin, insan olduklari için, hata yapabileceklerini ileri sürerler. Uniteryenle
insanin günah islemege, hata yapmaga egilimi olsa da, asil itibariyle günahkâr oldu
na inanmazlar. Onlar, cehennem ve ahiret konusunda farkli düsünceye sahiptirler. Tan
ri'nin her dönemde insanlara dogru yolu göstermek için peygamberler gönderdigini kab
derler. Isa Mesîhi de bunlarin en üstünü olarak görürler.

Onlar, dualarda herhangi bir destek ve dilekte bulunmayi Tanri'nin isine kar
isma olarak telakki ederler. Ölümden sonra insan ruhunun yasadigina; ahiret hayatin
nasil ve nerede olacagini bilemeyeceklerine, fakat Tanri'ya sevgilerinden dola
yi cehennemde olmayacaklarina inanirlar. [422]

ek- Kuveykirlar (Ûuakers):

XVII. yüzyilda George Fox tarafindan kurulmus bir Hiristiyan dinî hareketidir.

G. Fox (1624-1691), Anglikan Kilisesi'nden bekledigini bulamayinca, 1652 yilinda,


"Hakîkat Dostlari Cemiyeti"ni veya daha kisaltilmis olarak "Dostlar Cemiyeti"nI k
urmustur. Bu dinî hareket, Ilk Hiristiyanligin manevî ve sâde sekline dönmeyi, hiçbi
i olmaksizin, dogmalar, resmî âyin ve törenlere ihtiyaç duymaksizin, sessizlik ve di
halinde, "Tanri" ile temas kurmayi prensip olarak benimsemistir.

Sahip oldugu fikirlerden dolayi mahkeme önüne çikan Fox, titremeye basladigi için o
"Titreyenler (Ûuakers) adi verilmistir. Bu ismin onlara "Tanri Kelâmi" önünde titrem
inden dolayi verildigini belirtenler de olmustur. Kuveykirlar çok fazla zulüm görmüs
ve deli diye hapsedilmislerdir.

Kilise'nin ve hattâ Kutsal Kitab'in (Bible) otoritesini reddedip sadece Kutsal Ruh'
un otoritesini kabul ederler. Tanri'nin direkt olarak insan kalbinde ortaya çiktig
ina inanan Kuveyktrlar; ibadet, kredo, sak-rament, rahip ve din görevlisi kabul et
mezler (Bu yönleriyle Mennonitle-re benzerler). Onlar, sessizce düsünceye dalma topl
tilari yaparlar ve Kutsal Ruh'un ilhamini beklerler.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 191/314
5/16/2018 Kuveykirlar, büyük bir kayitsizlik gösterir, basina buyruk olarak yasar; herkese "se
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

diye hitap eder ve hiç kimseye selâm vermezler. Sâde giyimleri, dürüstlükleri, yard
likleri, agirbasliliklari ile taninirlar. Kuveykirlar, öldürmek için hiçbir bahane k
etmez, inançlari geregi askerlik yapmaz ve andiçmeyi Istemezler. Kölelige de karsid
lar ve dünyada barisi temel prensip olarak alirlar.

Kuveykirlar'in "Dostlar Cemiyeti", baskalarina, savaslarda savaszedelere yardim


ederler. Sakramentli bir Inanci benimseyen Ku-veykirlar'da ibâdet tamamen ruhîdir; h
er samîmi taraftari aydinlatan Iç isiga inanilir. Toplanti salonlari, basit ve sâded
. Evlenmeler, basit bir dinî törenle olur. Üç büyük toplanti zamanlari vardir: aylik
e yilik. En önemlisi, yillik olanidir.

Kuveykirlar, Hiristiyan ülkelerinde oldugu kadar, Hiristiyan olmayan ülkelerde de m


yonerlik faaliyetinde bulunurlar. Sayilari, bugün oldukça artmistir. A.B.D.'de halen
150.000 civarinda Kuveykir vardir. Ingiliz dominyonlarinda, Çin'de, Danimarka'da,
Fransa'da, Almanya'da, Hollanda'da; Japonya, Hindistan, Isveç, Norveç, Isviçre gibi
erlerde de Kuveykirlar bulunmaktadir. Bugün dünyada yaklasik 300.000 kadar taraftarl
ari vardir. [423]

el- Metodistler:

XVIII. Yüzyilda
aya çikmis Protestan
mezhep ilâhiyatçi John VVesley'in (öl. 1791) ögretileri neticesin
mensuplaridir.

VVesley, kardesi Charles ve arkadaslari George Whitefield (bunlar, Anglikan papaz


laridir), Anglikan Kilisesi bünyesinde, Oxford Üniversitesinde, bir manevî hayat met
u vaz1 ederek dinî bir uyanisi baslattilar. Bunlar, dua ve oruçlarinda yeni bir yol
tutmalari, Oxford hapishanesindeki tutuklulari düzenli olarak ziyaret etmeleri, yo
ksul çocuklarin egitim ve ögretimlerini üstlenmeleri, dinî günlerde ve benzeri seyle
todik bir düzen takip etmeleri sebebiyle "Metodistler" diye adlandirildilar. Metod
istler, aktif küçük bir grup olarak basladilar, fakat devamli arttilar. Ingiltere Ki
sesi mensubu olmalarina ragmen VVesley kardesler, heyecanlarindan dolayi, ibadet
yerlerinden kovuldular.

Amerika'da bir Metodistoldu.


eler ve farklilasmalar piskoposluk kuruldu.
19.32 yilinda Ingiltere'de
Britanya Metodistler
Metodist arasinda
Kilisesi'ni ortayabölü
çik
aran ilk birlesme, 1917 yilindadir. Ayrica bagimsiz Metodist gruplar da bulunmak
tadir.

1936'da Metodist Kilisesi için bir kitap hazirlandi. Bu kitapta; sabah duasi, tesl
is inanci, kisa dualar, komünyon âyini, ergenlik ve çocukluk vaftizinin su serpilere
yapilis sekli, çocuk doguran annenin tebrik edilmesi, yeni taraftarlar için rehberli
k kurallari ve benzeri hususlar yeralir.

Bugün, dünyada, Metodistlerin toplam sayisi 25-30 jnilyon kadardir. [424]

em- Mormonlar:

Joseph Smith tarafindan 1830'da New York'da kurulmus dinî hareketin mensuplari bu
adla anilirlar.

J. Smith (1805-1844), bazi ilhamlardan sonra, 1823'de Ver-mont'taki Sharon'da yo


ksul taraftarlarina, Moroni adli bir melegin kendisine vahiy getirdigini açikladi.
Moroni, ona New York'daki Cumorah'da bir tepeye gömülü, eski Misir dilinde yazilmis m

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 192/314
5/16/2018 tinleri ihtiva eden altin tabletleri haber vermisti. Smith, bu metinleri buldugu
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

nu, okudugunu ve melek vasitasiyle tercüme ettigini (Urim ve Thummin için bkz. Çikis
8:30) ileri sürdü va basina bunlari dikte etti. Böylece 1830'da Mormon Kitabi basild
Taraftarlarinin Tanri'nin sözü kabul ettikleri Mormon Kutsal Kitabi'na göre yeni b
ilise kuruldu. Bu Kilise, "Isa'nin Son Gün Azizleri Kilisesi" diye adlandirildi. T
araftarlara "Mormonlar" denildi.

J. Smith'e göre Amerikalilar, Israil kabilelerinden gelmis ve kizilderililerle bey


azlardan olusmustur. Isa, dirildikten sonra, beyazlar arasinda faaliyette bulunm
us, fakat onun kilisesi kizilderililerce tahrip edilmistir. Son beyazlar, XV. Yüzy
ilda yasamis Mormon ile oglu Moro-ni'dir. Tabletleri onlar gömmüs ve Smith de bulmus

tur.
Smith, yeni Kudüs'ün Kirtland'da kurulmasina dair, 1831'de bir vahiy aldigini açiklam
stir. Bu yeni inanç sistemi, orada, büyük bir gelisme göstermistir. Degisik yerlerde
aftar bulmak için, 1835'de, 12 kisiyi misyoner olarak göndermislerdir. Ilk Mormon mi
syonerleri Liver-pool'e ulasmis ve 8 ay içinde 200 kisiyi kendi inançlarina kazandi
islardir.

Mormonlar, dinî ve siyasî muhalefetle karsilasmis, Kirtland'i terke-derek Missouri'y


e; orada da ayni muhalefetle karsilasinca Mississipi'yi geçerek Illinois'e gitmisl
erdir. 1840'da "Nauvoo" sehrini kurmuslar ve basarili olmaya baslamislardir. Ing
iltere ve güney bölgelerden birçok taraftar, bu yeni kurulan sehre göçetmistir.

Basarili
yeni birgeçen birkaç
"vahye" yildançok
dayanarak sonra Smith,telkin
evliligi Mormonetmis
Kitabi'nda aksi bulunmasina
ve uygulamistir. ragmen,
Buna karsi
konulmus; Smith, kardesi ve bir taraftariyla birlikte, kalabalik bir hapishaneye
konulmustur. Kisa bir müddet sonra da mahkûmlar tarafindan öldürülmüslerdir. Bundan
u dinî hareketin lideri martir (sehit) olarak kabul edilmistir.

Smith'ten sonra Mormonlar'in basina, ölümünde geride 17 hanim ve 49 çocuk birakan Br


m Young geçmistir. O, "Oniki Havariler Konseyi" adina Mormonlar'i Utah'a kadar götürm
. Utah'ta "Büyük Tuz Gölü" kiyisinda, "Tuz Gölü Sehri"ni kurmuslardir. Bu sehre de,
e ve Iskandinav ülkelerinden birçok göçmen (mormon) gelmistir. Bu sehir çok kisa bir
da gelismis ve 1850'de Amerika hükümeti tarafindan Utah eyalet yapilmistir. Brigham
Young da ilk vali seçilmistir.

Mormonlar burada çok güçlenmisler ve büyük bir Mormon tapinagi meydana getirmislerdi
"Isa Mesîh'in Son Gün Azîzleri" olarak kendilerini gören Mormonlar'in inanç sistemi
Smith tarafindan tesbit edilmistir. Kilise'nin basi baskan olarak isimlendirilme
ktedir.

Mormonlar Tanri'ya. Isa Mesih'e ve Kutsal Ruh'a inanirlar. Onlara göre; Incil Tanr
i'nin sözüdür, dogru olmak üzere, tercüme edilebilir. Mormon Kitabi da Tann'nin sözü
yeniden dönecegi yer Amerika'dir, Yeni Kudüs Amerika'da kurulacaktir; bizzat Isa hü
ar olacak,-dünyayi yenileyecek ve tipki cennet gibi yapacaktir. Isa, bin yillik bi
r saltanat sürecek ve ona inananlar, yardimci olanlar (Mormonlar) kurtulacaklardir.

Vaftizde suya daldirmayi uygularlar. Kudsiyette gelismeyi ve hattâ ilâhîlige yükselm


kabul ederler. Inanç esaslari arasinda yera-lan çok kadinla evlilik, 1895'te W. VVoo
druft tarafindan kaldirilmistir. Komünyon, tütün ve içki yasak oldugundan, sadece ekm
su ile yapilir.

Mormonlar, siddetli bir misyonerlik gayreti içindedirler ve bütün dünyada faaliyet g


ektedirler. Her üye iki yil misyonerlik yapmalidir. Misyonerlik faaliyetleri, bugün
4000'den fazla kadin ve erkek Mormon tarafindan sürdürülmektedir. Bunlarin büyük Çog
ençtir ve hayatlarini misyonerlik faaliyetine adamislardir. Fransa'da 10-15 bin, Dün
yada 8 milyon kadar Mormon bulunmaktadir. [425]

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 193/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

en- Adventistler:

1831 yilinda VVilliam Miller (1782-1849) adli bir çiftçi tarafindan Amerika Birlesik
Devletleri'nde kurulmus bir Mesîhî harekettir. Bunlar, Isa'nin gelisini umutla bekl
eyen bir gruptur. Miller, Eski Ahit üzerinde çalismis, Isa'nin ikinci gelisinin önce
843'de, olmayinca 1844'de vuku bulacagi kanaatine ulasmistir. O, ikinci gelisin ço
k yakinda vuku bulacagina dair konferanslar vermeye baslamis ve bunun için de "The
MIdnight Cry" adli bir gazete çikarmistir. Miller, Isa'nin ikinci gelisinin 22 Ek

imilân
k 1844'de olacagi
edilen seklinde
tarihte bir vahiy Miller
Isa gelmeyince, aldigini
buaçiklamis ve bunuve
isten vazgeçmis ilân etmistir. ise
taraftarlari Anca
baska tarihler vermeye devam etmistir.

Ikinci gelis tarihi ve ruhun ölümsüzlügü konusunda ileri sürülen muhtelif görüsler,
plesmeye yolaçmistir. Bu grubun asil hizbini temsil eden ve ölümden sonrasi ile ilgi
inançta Katoliklige bagli kalan "Incile bagli Adventistler" ortadan kalkmistir. B
ugün ise "Ikinci Advent Adventistieri" ile "Yedinci Gün Adventistleri" bulunmaktadir
. Bunlarin da en önemlisi ve misyoner karatere sahip olani, Yedinci Gün Adventistler
i d ir.

Yedinci gün Adventistleri, Kitab-i Mukaddes'in kurallarina siki sikiya uyarlar. 18


44'de Isa'nin "Seçkinlerin yazilmasini baslattigini kabul ederler. Ruh'un öldügüne,
iz
ne âdil olanlarin,
inanirlar. hakkiKutsal
Yahudi kabul edenlerin
Kitabi'na (yani
diger kendilerinin) öldükten
Hiristiyanlarin sonra dirilece
göstermedigi sadakati
gösterir; ibadet günü olarak, Pazar yerine, Cumartesi'ni kabul eder ve bugünün yasa
a uyarlar. Ahlâkî sert kurallar uygularlar. Bir Adven-tist, et yemekten, kahve, çay,
ve alkol içmekten kaçinmak zorundadir. Vaftizi suya batirma seklinde uygularlar.

Yedinci Gün Adventistleri'nin genel merkezleri VVashington'dadir. Dünyada 5 milyon,


Fransa'da ise 10-15 bin civarinda taraftarlari bulunmaktadir. Türkiye'de de faaliye
t göstermekte, Ermeni ve Süryaniler arasinda propagandalarini sürdürmektedirler. Ist
l'da bir Adventist Kilisesi vardir. [426]

eo-Asopsiyonistler:

1843'de Papaz Emmanuel d' Alzon tarafindan kurulmus olan cemiyet üyelerine verilen
Isimdir.

Bu grubun gayesi; Katolik düsüncesini basin yoluyla ögretmek ve yaymaklar. Bunun içi
ansa'da çok sayida eser, dergi ve gazete çikarmislardir. Bu gazete ve dergilerin en
taninmislari "La Croix" ve "Le Pelerin"dir. [427]

ep- Pentakostalistler (The Pentecostal Revival):

Amerika Birlesik Devletleri'nde Los Angeles'de, 1906'da, zenci vaiz W. J. Seymour


'un gayretiyle ortaya çikmis ve Norveç'li Thomas Barratt tarafindan ayni yil Avrupa'
ya yayilmistir. Bu dinî hareket, günümüzde, dünyada, 3 milyon civarinda üyeye sahipt

Bu hareketin mensuplari, Kutsal Ruh'un vaftizi denilen bir aydinlanma ile kazani
lan ihtidaya önem vermektedir. Böyle bir aydinlanma, arkasindan alâmet olarak çesitl
llerde konusmayi getirecektir (Görüldügü gibi hareket Hiristiyanlikla Zen Buddizmi
iran sinkretist bir gelismedir). Bu harekete bagli cemaatlar, birbirlerine karsi

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 194/314
5/16/2018 müstakildir. Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Harekete bagli üyeler, ilk Hiristiyanlar hakkinda Kutsal Kitapla kaydedilen seyler
e göre kendi hayatini düzenlerler. Pentakostalistlerde bir teskilat ve servis düzeni
akimindan konulmus kurallar yoktur. Isveç'teki Pentakostalist orani diger ülkelerden
daha fazladir. [428]

C- ISLÂM

1- Genel Bilgi

a- Islâm'in Dogusu ve Dogdugu Çevredeki Inançlar

Dünya nüfusunun, % 23'ünün (yaklasik 1.350.000.000) dini olan Islâm, VII. Yüzyilin h
inda Arabistan'da dogdu. Bu dinin dogusu esnasinda yeryüzünde çok sayida din vardi.
slâm'a ihtiyaç var mi idi?" sorusu, Batili bir tarihçinin (P.K. Hitti) "Aslî sekli i
slâmiyet, Samî kavimlere ait dinlerin mantikî mükemmellesmesidir" cümlesinde cevap b
adir.

O siralarda dünyada büyük bir huzursuzluk vardi. Savaslar, haksizliklar, zulümler, p


hükümler, maddecilik
etek çekmisler, kendi almis yürümüstü.düsünüyorlardi.
kurtuluslarini Manevî hayattanMevcut
zevk alanlar, bu gidise
dinler, Insana yönkarsi
verm
terli olamiyordu. Zira zaman, bu dinlerin ilk aslî hüviyetini almis götürmüs; geride
smalar, tatminsizlikler, ayriliklar kalmisti. Bir uyariciya, insanlari mutluluga
ulastiracak yeni bir yola ihtiyaç vardi.

Bu gidise karsi uyarici ses, Arabistan'dan geldi. O devirde Arabistan, kitalar ar


asi ticaret yollarinin geçtigi, önemli limanlari bulunan bir ülkeydi, Hz. Ibrahim'in
tahminen M.Ö. 2000) kurdugu Kabe, bir dinî merkez olarak Kudüs'teki Tapinaktan daha
kiydi. Bundan dolayi Kabe'yi içinde bulunduran Mekke, yüzyillar boyunca hem dinî hem
e ticarî bakimdan Arap yarimadasinda önemli bir rol oynamaktaydi. Araplar, ülkeleri
iklimi sebebi ile göçebe idi. Ancak sehir hayati yasayan yer ve bölgeler de vardi (
kke, Medine, Yemen gibi). Araplar, kabîleler halinde yasarlardi. Bu kabîlele
r arasinda
am aylar) savasdevamli geçimsizlikler
yapmamak çikar,
gelenek olmustu. savaslar
Mekke olurdu. Ancak
yakinlarindaki yilda dört
panayirlar, ay (h
bu süre
de kurulurdu. Bu panayirlarda siirler okunur, hitabelerde bulunulurdu. Araplarda
yaziya dayanan gelenek kuvvetli degildi. Okuma yazma bilenler azdi. Ancak siire
karsi ilgi çoktu. Ukaz Panayiri'nda yarismalar yapilir, kazanan siirler altinla ya
zilip Kâ'be duvarina asilirdi. Yedi kasîde böylece meshur olmustu ("Muallakat-i Seb'
). Arap dilinde, bu alanda, büyük ifâde gücü vardi.

Iste Hz. Muhammed (571-632), böyle bir çevreden geldi. Mekke'nin ileri gelen on aile
sinden Hasim ogullari kabîlesine mensuptu. Babasi Abdullah, annesi Âmine idi.

Hz. Muhammed'in hayati ile ilgili yeterli bilgi bulunmaktadir. Peygamberler arasi
nda hayati hakkinda en fazla bilgiye sahip olunan da Hz. Muhammed'dir. Çocuklugund
aki agirligi, gençligindeki "emin"ligi, olgun yasindaki firâsetî de bilinmektedir. B
olgun yas kirka ulasinca Nur Dagi'nin Hira Magarasinda, 610 yilinin Ramazan Ayin
in 27. günü, Yüce Allah'in melek elçisi. Cebrail, ona seslendi. Kendisinin Cebrail o
unu, Yüce Allah'in kendisini, Muhammed'i peygamber seçtigini haber vermek üzere görev
dirdigini bildirdi ve ona abdesti, temizlenmeyi ögretti. Hz. Muhammed'e (s.a.s.) üç
a "Oku!" dedi. O, her defasinda okuma bilmedigini söyledi. Melek, onu kollari aras
ina alip daha kuvvetli sikarak birakti ve söyle dedi:

"Yaratan Rabbinin adiyla oku!

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 195/314
5/16/2018 O, insani bir kan pihtisindan yaratti. Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Oku! Rabbin nihayetsiz kerem sahibidir. Kalemle yazmayi ögreten O'dur. Insana bilm
edigini O ögretti" (Alâk, 1-5).

Islâm Dini böyle basladi. Bu sirada Arap toplumu ahlâk bakimindan bir çöküntü içinde
putlara tapiniyor, çesitli hurafeler, batil-bos inançlar içinde ömür tüketiyordu. Hz
'den sonra bu topluma bir uyarici gelmemisti. Bununla beraber Hz. Ibrahim'den ka
lma yüce, tek, her seye kadir bir tanri fikri varligini devam ettirmekte idi. Sayi
si az da olsa "Hanîf" denilen kimseler vardi. Bunlar putlara tapmaktan titizlikle
kaçinmaktaydi.

- Arabistan'in kuzeyindeki Bizans'in dini Hiristiyanlik, Sasanîlerin ise Mecûsîlik't


Batiya düsen Habesliler de Hiristiyan idi. Ancak bu dinlerin Araplara etkileri faz
la olmadi. Bunun yaninda, Arap yarimadasinda Yemen, Taif ve Medîne gibi yerlerde Y
ahudiler; Yemen'de (Necran) Hiristiyanlar bulunmaktaydi. Ayrica Mecusîlik ve Sâbiîli
de vardi.

Araplarda puta tapicilik yaygindi. Putlar, tastan, tahtadan ve madenden yapilirdi


. Madenden insan seklinde yapilan puta "sanem" (çogulu "esnam"); yine insan seklin
de, fakat tastan veya agaçtan yapilan puta "vesen" (çogulu "evsân") ve belirli bir se
li olmayip tapmak için kullanilan taslara da "nusub" (çogulu "ensâb") * denilirdi.
e'de, Arap kabîleleri sayisinca, 360 put vardi. Bu putlarin içinde en büyügü "Hübel"

Araplarin
Ka'be gibibunlardan baskada
bu tapmaklara "tâgut"
saygi denilen
gösterentapinaklari vardi (sayisi
Araplar, onlarin 100 kadardi).
önünde kurban keser, ku
oklari çekerler ve tavaf ederlerdi. Bellibaslilari; "Uzza" (Batn-i Nahle'de), "Lâf
aif'de) ve "Menaf'tir (Kudeyf'de).

Araplar, Allah'i biliyor, ancak putlari Allah'la kendi aralarinda araci kiliyorl
ardi. Putlari Allah ile kendi aralarinda ortak tutan Araplarin bu tutumuna "müsrik
lik" adi verildi. Kisi kabilesinden çikmadikça putunu degistiremezdi. Degistirirse ç
kötü karsilanirdi. Evlerde de put bulundurulur ve ona ta'zim edilirdi.

Arabistan'da putatapicilik disinda yildizlara, atalara ta'zim kültleri de vardi.

Içlerinde kizlarini diri diri gömüp merhamet etmeyen, elleriyle yaptiklari putlara t
zim eden,
onunda da bazen un ve
kitlikta onubenzeri
yiyen; yiyecek
maddeye,maddelerinden
servete, dünyaput yapan,
malina, ona ibadet
eglenceye eden, is
kapilmis
nsanlarin bulundugu Arap toplumundan bir peygamber çikmisti. Hz. Muhammed, sahsiye
ti, güzel ahlâki, dogrulugu, zekâsi, kisacasi bütün meziyetleri ile daha çocuklugund
inden itibaren dikkatleri üzerine toplamisti. Ona "Muhammedu'l-Emîn" demislerdi. Ç
an bilmiyor, kavminin hafifliklerine katilmiyor, dürüstlükten ayrilmiyordu. Kâ'be'ni
arilmasinda "Hacerü'l Esved"i yerine koyma konusunda çikan kabileler arasi tartisma
, onun bir örtü getirtip her kabileden bir temsilciye tutturup kendisinin de onu el
riyle alip bu örtünün ortasina koyu-vermesiyle hemen orada sonuçlanivermisti. Ancak
kavmini dine davete gelince durum yine böyle mi olacakti?

Ilk Vahiyden sonra, 40 günden 3 yila kadar sürdügü tartismali olan, zor bir devre on
kliyordu. Bu devreye geçmeden vahiy üzerinde biraz durulmalidir.

Vahiy, sadece peygamberlerin ulasabilecegi normalin üstünde bir bilgi edinme yoludur
. Ilham, onu anlamaya biraz yardimci olabilmektedir. Ancak bu bir deney ve gözlem k
onusu degildir. Peygamberlerle sinirlidir. Ancak peygamberin çevresinde bulunanlar
in bu konuda gözlem sanslari vardir. Kâinatin yaraticisinin, insana, yine onun gibi
bir insan ile, onu niçin yarattigini, görevlerini, hayatin ve kâinatin sonunu akil i
sonuçlandirilmayacak konulari haber vermesi için vahiyden baska daha güzel hangi yo
olabilir? Dolayisiyie peygamberler, sadece insandir; vahyi veren Yüce Allah'tir. B
ir Âyette Hz. Muhammed'in (s.a.s.) sahsinda bu gerçek söyle ifade edilmektedir: "De
: Ben de sizin gibi bir insanim; ancak bana tanrinizin tek bir Tanri oldugu vahy

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 196/314
5/16/2018 olunuyor" (Kehf, 110). Bu husus, sairin "Muhammed bir insandir, ancak diger insa
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

nlar gibi degil. O, taslar arasindaki yakut gibidir" demesiyle tezat olusturmaz.

Yukarida vahiy konusunda peygamberin çevresindekilerin imkânindan söz edilmisti.


itekim Hz. Muhammed'in ilk vahyinin sahidi yoksa da, sonrakilerin olmustur. Saha
be, yirmi sene civarindaki bir devrede, bu olaya sahitlik etmistir. Onlarin verdi
kleri bilgilere göre, Hz. Muhammed, böyle durumlarda önce heybetli bir ses ile vahy
zir hale getiriliyordu. Sonra vecd hali onu kavrayip öyle heyecanlandiriyordu ki;
o sakin ve agir sahsiyet, soguk bir günde buram buram terliyordu. Bu anda büyük bir
ilik ona baski yapiyor, eger bir deve üzerinde ise hayvan onu tasiyamaz oluyor, ye
re çökmek zorunda kaliyor; sayet çökmezse bacaklari yay seklinde egriliyor ve sanki

lacakmis gibi bir


çatirdadigini durum aliyordu.
saniyordu. Yaninda
Ayrica an oturup
viziltisi dizi
gibi birönündekine degen,
ses duyuldugu bacaklarinin
da verilen bil
giler arasindadir.

Iste bu baslangiçlarin sonucunda, gök gürültüsünden sonra yagmurun gelmesi gibi, Aye
il olmus ve yine böylece gelen bazi Âyetlerde insanlardan, hattâ cinlerden bu sözler
ir benzerini ortaya koymalari istenmisti. (Kur'ân Âyetlerinin nazim ve nesirin üstün
egisik bir üslûbu vardir. Âyetlerin hem dil yapisi ve okunus musikisi, hem de anlam
nisligi pek çarpicidir). O edebiyat ve siit devrinde ümmî bir kimseye karsi meshur s
rler âciz katmisti. Dil ile ona karsi çikamayinca kiliçlar çekilmisti.

Bu daha sonraki gelismelerle ilgili hususlari bir kenara birakirsak vahyin hem H
z. Muhammed'e, hem de kavmine bir takim problemler getirdigini söyleyebiliriz. Hz.
Muhammed,
iyor, bazennefret ettigi
bir dagdan büyücü ve
kendisini kâhinler
asagiya gibibile
atmayi bir duruma mi düstügü
düsünüyordu. konusunda
Bu gibi ter
durumlarda
ebrail ona görünüyor, gerçekten Allah'in elçisi oldugunu ona hatirlatiyordu. Böyle a
ereddütler geçirip acaba bu durum Allah (c.c) tarafindan bir görevlendirme mi, yoksa
eytanî bir tahrik mi diye endiselendiginde ona ilk teselli daima sadik esi Hz. Hat
ice'den (r.a.) söyle geliyordu: "Sen, kendi menfaatini gözetmez, hayir islersin. Al
lah, senin üzerine seytani musallat etmez".

Hz. Musa'ya (a.s.) Sina Dagi'nda 80 yasinda vahiy gelmisti. Budda, 35 yasinda, b
ir incir agaci altinda ilhama kavusmustur. Bundan dolayi Kur'ân'daki Tîn süresindeki
Incir" ile Irtibat kurup Budda'nin sahsiyetine aydinlik getirmek isteyenler vard
ir.

Hz. Muhammed'e
sa'ya (a.s.) 30vahiy gelmeye
yasinda baslamis
ilk vahiy ve birKutsal
gelmisti. süre kavminin yanina dönememisti.
Ruh (Müslümanlara Hz. Ib
göre Cebrail)
güvercin gibi gelip basina konmus, sonra kirk gün çölde bir deneme devresi geçirmist
Isâ ile ilgili çarmih olayi, o 33 yasinda iken olmustu (Müslümanlarin inancina göre
a ölen, Hz. Isa'nin hain sakirdi Yahuda'dir; Incillerdeki "Ey Allah'im beni niçin te
rkettin" cümlesi, ona aittir). Yani Hz. Isa'nin hizmeti üç yil sürdü. Hz. Muhammed'e
n 40 yasinda iken gelmeye basladigi ve onun 43 yasinda "resul" oldugu belirtilir
. Bu üç seneye varan devrede vahyin kesildigini gören müsriklerin "Allah'in seni ter
ti" demeleri üzerine Cebrail'in Duhâ Sûresini getirdigi nakledilir. Bu Sûrenin bir â
e, "Rabbin seni terketmedi, darilmadi da!" denilerek, Peygamberin kalbi hosnut ki
liniyordu. Ancak önemli olan husus, "Rabbinin nimetine gelince (baskalarina) durma
yip söyle" seklinde tebligin baslatilmasi emriydi.

Bu noktada Hz. Muhammed'e (s.a.s.) ilk inananin kesinlikle Hz. Hatice oldugunu söy
leyebiliriz. O, Hz. Muhammed'in durumunu akrabalarindan biri olan Nevfel oglu Var
aka'ya ulastirdi. Varaka, Hiristiyan dinindeydi. Olayi dinleyince Hz. Musa'ya ge
len büyük melegin Hz. Muhammed'e gelmis oldugu müjdesini verdi. Daha sonra Hz. Muham
d'le karsilasinca, ona "Sen bu ümmetin peygamberi olacaksin. Sana gelen, Musa'ya g
elen büyük melektir. Sana yalanci diyecekler, eziyet'edecekler, yurdundan çikaracakl
, seninle harbedeceklerdir. Ben sayet o günlere yetisirsem, sana Allah için yardim e
derim" demistir. Varaka'nin Müslüman olup olmadigi konusunda kesinlik yoktur.

Hz. Muhammed, dedesi Abdulmuttalib'in ölümü üzerine kendisini yanina alan amcasi Ebu

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 197/314
5/16/2018 ib'in oglu Ali'yi, kitlik dolayisiyle kalabalik ailesi içinde sikinti çekmemesi
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

, evinde barindirmakta idi. Bes yasindan itibaren Hz. Muhammed'in yaninda bulun
an Hz. Ali, Hz. Muhammed ile hanimi Hz. Hatice'nin Kur'ân okuyup Allah'a dua ettikl
erini görünce ne yaptiklarini sordu. Hz. Muhammed, ona "Biz, kâinati yaratan Allah'
cde ediyoruz. O, bana peygamberlik verdi. Putlara tapmayi yasakladi. Allah birdir
, ortagi ve benzeri yoktur..." dedi ve Kur'ân okudu. Hz. Ali, duydugu âyetler karsis
inda hayran kalmisti. Müslüman olmak istedi. Ancak aklindan önce babasina danismak g
. Sonra bundan vazgeçti. Hz. Muhammed'in yanina geldi. "Allah beni y
aratirken Ebu Talib'e sormadi. Ben, Allah'a Ibadet etmek için neden ona sormaya lüzu
m göreyim" dedi ve Müslüman oldu.

Hz. Ali
ed'in gibi ilk
azatli müsiümanPeygamberin
kölesiydi. olanlardan yaninda
biri de kalmayi
Harise oglu Zeyd'di.
tercih Kendisi
etmisti Hz, Müslüm
ve üçüncü Muhamm
fini kazanmisti.

Hz. Ebû Bekr, serefli ve zengin bir tüccar idi. Hz. Muhammed'in yakin dostu idi. Mek
keliler arasinda itibari fazla idi. Hz. Muhammed, evinin disinda ilk onu Islâm'a ça
rdi. O da tereddütsüz Müslüman oldu. Çünkü o, Peygamber'in sahsiyetine büyük güven d
Ebû Bekr'in vasitasi ile birçok kimse Islâm'a girdi.

Ilk Müslümanlar, ibadetlerini gizli yapiyorlardi. Çünkü zulüm ve baski altinda idile
nde Hz. Ömer ile Müslüman sayisi kirki bulabildi. Bundan sonra Müslümanlar inançlari
madilar. Açikça ibadet etmeye ve dinlerini yaymaya basladilar. Islâm'in dogusu böyle
u. [429]

b- Din olarak Islâm

Adini kendi kutsal kitabindan alan, Kutsal Kitabi (Kur'ân-i Kerîm) ilk seklini günüm
dar degistirmeyen tek din Islâm'dir. Günümüzde bir milyari geçen insanin dini olan I
renseldir. Bir milletin, bir zümrenin, bir bölgenin dini degildir. Islâm, insanligin
rtak manevî mes'alesidir.

Aslinda bütün peygamberlerin teblig ettigi din, "Islâm"dir denilebilir. Islâm, ma'n
agaç gibidir. Bu agaç, en ekmel meyvesinde nüvelenmis, isimlenmis ve gayesine ulasmi
ir. Islâm; ilâhi
vahiylerle dinlerin
en son seklinigenel
almisadi
ve iken, Hz.kadar
kiyamete Muhammed'e yirmiihtiyaçlarina
insanligin üç yillik bircevap
sürede
ve
recek bir muhtevaya kavusmus, tamamlanmis, ikmal edilmis dinin özel adidir. Niteki
m bu durum Maide Sûresi'nin üçüncü âyetinde su sekilde açiklanmistir: "Bugün size di
ttim, üzerinize olan ni'metimi tamamladim ve din olarak Islâm'a razi oldum."

Kur'ân-i Kerîm, bütün peygamberlerin, basta tevhit olmak üzere, inanç bakimindan ayn
ri teblig ettiklerini açiklar. Bu inanç esaslari, Islâm'in özünü olusturur. Aslinda
Adem'e (a.s.) kadar geri gider. Peygamberler tarihi içinde zaman ve mekâna göre degi
n, ilâhî vahyin sadece ahkâm" yönü olmustur. Böylece Hz. Muhammed'e kadar gelen "Isl
i" tedrîcî gelismesinin son ekmel noktasina Islâm Dini ile ulasmistir.

Islâm'in hitabi, bütün insanligadir. Hz. Muhammed'in bütün insanliga gönderildigi,


'de açikça yer almaktadir[430]. Kur'ân-i Kerîm'de ayrica "Yâ eyyühennâs!" (Ey insanl
inda da ayni husus düsünülmelidir.

Islâm, inanç, ibadet ve ahlâkî hükümlerinde ferdi oldugu kadar, toplumu da hedef ali
er düzeldikçe, toplum da ona bagli olarak düzelecek ve ideal bir toplum ortaya çikac
r. Islâm, dünya-ahiret dengesini kurarak, orta yolu tavsiye ederek, insanlarin birli
k Içerisinde beraberce huzurlu olarak yasamalarini gaye edinir.

Islâm, çesitli Islâmî bilim dallarinin ana konusu oldugundan, burada ayrintili bilg
lmeyecektir. Ancak diger dinlerle karsilastirilabilmesi için o, anahatlahyle tanit

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 198/314
5/16/2018 ilacak ve bir kisim özellikleri üzerinde durulacaktir. Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Islâm'i iman, ibadet ve ahlâk seklinde üçe ayirarak Islemek gelenek haline gelmisti
de bu çerçeveye uygun olarak önce iman ve islâm terimlerini, sonra Imanin Esaslan'n
slâmin Sartlari'ni (seklî ibadetleri) ve Islâm'da ahlâk konularini, sonuç olarak da
diger dinlerden farkliliklarini ve farkli oldugu hususlarin özelliklerini ele alac
agiz. [431]

2- Iman ve Islâm

a- Iman
Kelime olarak "iman", Inanip itimat etmektir. Terim olarak ise mutlak tasdik anla
mindadir. Böylece iman, bir seyi dogru olarak kabul etmek ve onun dogruluguna inan
maktir. Tasdikin üç mertebesi vardir:

1- kalb ile,

2- dil ile,

3- fiil ile tasdik. Di! ile tasdik, kalbin tasdikiyle birlesirse bu, gerçek bir ta
sdik olur. Bu tasdikin sahibine "mü'min" denir. Böyle oimayip kisinin agziyla söyled
i kalbindekini tutmazsa bu, görünüsteki bir tasdiktir. Bu sekildeki bir tasdikin sah
ine "münafik"
yapilmasi denir.
gerekeni Fii! ile
yapmasi tasdik, kisinin
ve yapilmamasi inandigini
gerekeni isiyie göstermesidir. Yani
de yapma-masidir.

Iman "dil ile ikrar, kalb ile tasdik ve uzuvlarla ame!"dir. Ancak bunlardan ilk
ikisi imanin aslî rüknü iken amel, imanin aslî rüknü degildir, kemâlîdir. Ameli olma
olabilir. Bazi hadislerde imanin 60 veya 70 küsur su'besi oldugu belirtilir. Bunla
rin alti tanesi (Imanin esaslari), imanin asil rükünleri (Asl-Î iman); geriye kalanl
i kemâlîdir (Kemâl-i îman). Bu noktada su hadîs-i serifi hatirlamakta fayda vardir:
zin iman bakimindan en kâmil olaniniz, ahlâk bakimindan en güzel olaniniz
r." [432]

b- Islâm

Kelime olarak "Islâm", teslim olmak, itaat etmek, boyun egmek demektir. Terim olar
ak Islâm; Peygamber'in haber verdigi seyleri kabul ve onlara bütün varligiyle teslim
lmak demektir. Dolayisiyle Islâm, kalben teslim olmakla beraber, zahiren Allah'in v
e Peygamberlerimin emirlerine uymaktir. Bu anlamda her mü'min, müslim; her müslim d
indir. Mü'min ile müslim ayri ayri hükümlere tâbi degildir. Iman ruh, islâm onun bed
Islâmsiz iman, imansiz islâm olmaz.

Islâm, Hz. Muhammed'in teblig ettigi dinin de adidir. [433]

c- Iman île Islâm Arasindaki Münasebet

Kur'ân-i Kerîm ve Hadîs-i Seriflerde "Iman" ve "islâm" kelimelerinin kullanilisi, I


ginlerini bu iki kelimenin arasindaki münasebeti arastirmaya yöneltmistir. Lügat bak
indan iman ile islâm kelimeleri arasinda fark vardir. Iman, daha husûsî; islâm, daha
r. Iman, tasdik; islâm, teslimiyettir. Tasdikin bulundugu yerde, teslimiyet de var
dir. Fakat her teslimiyet, tasdik degildir. Sözü, yahut isiyle teslimiyet gösterdigi
alde, kalbiyle teslim olmamis kimseler vardir.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 199/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Serî bakimdan islâm ile iman birdir. Mü'min ile müslim ayni hükümlere tâbi'dir (Öldü
enaze namazi kilinir, Müslüman mezarligina gömülür, Müslümanlara varis olur). Hz. Mu
aninda insanlar, mü'min, kâfir ve münafik olmak üzere üç kisimdi; ayrica bir dördünc
Bu konuda Imâm-i A'zam Ebu Hanîfe söyle diyor: "..lügat bakimindan iman ile islâm a
a fark vardir: fakat seriat bakimindan islâmsiz iman, imansiz islâm olmaz." [434]

3- Iman Esaslari

Iman, iki bölüme ayrilir:

1- Icmâlî iman: Kelime-i Tevhîd ve Keli-me-i Sehadet,

2- Tafsîlî Iman: Âmentü.

Iman esaslari, Kur'ân-i Kerîm'de vardir. Imanin bir arada alti esasi hadisle sabitti
r. Bu alti esasin "Âmentü" ile baslayan Ibaresi Imâm-i Â'zam'in "Fikhu'l-Ekber" adli
abindan yayginlasmistir. Bu maddeler sirayla ele alinacaktir. [435]

a- Allah'a Iman

Allah'a iman, Âmentü'nün ilk esasidir, dinin de temelidir. Din, öncelikle Allah'a im
sasina dayanir. Asagi yukari her din, Allah'a inanmayi temel prensip edinir. Her
devirde Allah'a inanmayan insanlar bulunmustur, fakat tarihin hiçbir devresinde b
ir toplumun bütünüyle Allah'i Inkâr ettigi görülmemistir. Demekki Allah'a inanmak no
nu inkâr etmek anormal bir davranistir. Ilmî buluslar, Allah'a inanmayi zayiflatmami
s, aksine kuvvetlendirmistir.

Kur'ân-i Kerîm'de Allah'a iman üzerinde önemle durulur. Bazen yarattigi seylere baka
düsünerek, ibret alarak Allah'a iman telkin edilir. Bazen Allah'a ve elçisine inanm
konu edinilerek peygamberlerin O'na inanmayi telkin ettikleri belirtilmis olur.
Bazen de Allah'a
erektigi ve âhiret
hatirlatilir gününeinanmasi
ve Allah'a iman üzerinde durularak
tavsiye edilir. insanoglunun akibetini düs
Kur'ân'da ve hadîslerde, b
u yolda, birçok metodun takip edildigi bilinmektedir.

Allah'in varligi, birligi, yüce sifatlari ve güzel isimleri (Esmâ-i Hüsnâ) üzerinde d
izin verilen insanoglu, O'nun zatini düsünmekten menedilmistir. Bu konuda yasak çizg
i asan, Allah'in zatiyle sifatlarini birbirine karistiran, Allah'in bazi varlikla
ra (meselâ tabiata, insana vb.) hulul ettigine inanan insan ve toplumlar, yanlis s
onuç ara ulasmis (panteizm, insani tanrilastirmak, Tanri'yi insanlastirmak gibi),
Allah'a ortak kosmus, dogru yoldan uzaklasmislardir. Bu yanlis sonuçlarla karsilas
mamak için Hz. Muhammed'in su ögüdü ibret vericidir: "Allah'in varligini anlamak iç
bakin, yere bakin, kendi nefsinize bakin; bütün bunlarin yaratilisindaki incelikle
ve bunlarin kendiliginden olup olmadigini düsünün. Çünkü bunlar, Allah'in varligin
ni gösteren belirtilerdir. Ancak Allah'in zatini düsünmeyin. Çünkü buna kudretiniz y
Yine bir baska hadîste o, "Kalbine ne geJir-se, Allah ondan baskadir" demekledir.
Bu iki hadîsten insanin kendi varligindan baslayarak gökdekr ve yerdeki canli, cansi
z varliklar üzerinde dikkatle düsünmesi gerektigi anlasilmaktadir. Böylece insan, bu
liklari var eden yüce bir varligin farföna varacak ve bu üstün varliga gönülden bagl
r.

Islâm'da Yüce Allah; vardir, birdir; dogurmamis, dogurulmamistir; ezelî ve ebedîdir;


ve benzeri yoktur, hiçbir sey O'nun benzeri degildir; hiçbir seye muhtaç degildir, h
r sey O'na muhtaçtir. Her seyin yaraticisi ve Rabbi O'dur. Esi ve ortagi yoktur. O

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 200/314
5/16/2018 , hayy ve hayat vericidir. Her seyi bilir, görür, isitir. Her seye gücü yeter. Her
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

yaratir, riziklandirir, yokeder. Her sey, O'nun iradesiyle meydana gelir. O, ak


il sahiplerine hitap eder, kitap yollar. O, her yerde hâzir ve nazirdir; zaman ve
mekândan münezzehtir. Gözlerimiz, bu dünya sartlarinda O'nu görmeye muktedir degildi
ah'i görmek, ancak cennette mümkün olacaktir. Dünyada insanlar, gayba inanmaya mecbu
. Allah'a iman, gaybîdir.

Görüldügü gibi bir din için en önemli ve temel olan Allah inancinda Islâm, çok ölçül
'da üçleme seklinde Allah'in sifatlari baska varliklara verilmez, yaratiklara dagiti
lmaz. Bunun yaninda yaratiklarin sifatlari da Allah'a atfedilmez. Allah'a kötü güç,
an denk tutularak "ikileme"ye gidilmez. O'na hiçbir sey ortak kilinmaz. Putlardan,

canli-cansiz varliklardan O'na araci, yardimci, hizmetçi tayin edilmez.


Islâm'da Allah, insanlara sah damarindan daha yakindir. Bütün dualar, dogrudan dogru
O'na yöneltilir. Yalniz O'na ibadet edilip, yalniz O'ndan istenir. Kalblerin hâkimi
, yerin-gögün Rabbi O'dur. O, diledigini yapar; diledigini azîz, diledigini zelil k
; diledigine hikmeti verir. Mülkün sahibi O'dur. Mülkünde istedigini yapar. Din güng
i de O'dur. O, Tek Tanri'd ir. [436]

b- Meleklere Iman

Insan, ruhruhî
gibi, ona ve bedenden ibarettir.
yönden benzeyen Insana bedenî
yaratiklar yönden
da vardir. benzeyen
Bunlar; yaratiklar
melekler bulundug
ve cinlerdir.

Melekler; nurânî, latif varliklardir; yemek, içmek, evlenmek, çogalmak, dogmak, ölme
niteliklerden uzaktir. Allah'a isyan etmezler. Durmadan Allah'i tesbih ve O'na i
badet ederler. Allah tarafindan kendilerine verilen vazifeleri aynen yerine geti
rirler.

Dört büyük melekden baska, yazici Hafaza (Kirâmen Kâtibîn), sorgulayici Nekir ve Mün
sitli görevleri bulunan sayisiz melekler vardir.

Melekler; insanlari hayirli ve güzel islere tesvik ederler, insanlara hayir dua ve
sefaatta bulunurlar, iman sahiplerini destekler, ilâhî cezalari yerine getirirler.

Melekler, insanlar için bir ma'sumîyet örnegidir. Insan, ruhî yönünü gelistirerek, a
nlastirarak ve günahlardan, kötülüklerden arinarak meleklesmeyi gaye edinir. Melekle
tihan altinda degildir. Insanlar için imtihan bulundugundan basarili insan, melekt
en üstündür.

Melekler, görünmeyen varliklardir. Insan, bazi suçlari, kendisini kimsenin görmedigi


erek yapar. Bundan dolayi meleklerin varligi, caydirici bir rol oynar. Insan,
meleklere inanç sayesinde kötülüklerden, günahlardan uzaklasir, hayirli islere yönel

Kur'ân-i Kerîm'de görünmeyen varliklar olarak melekler yaninda cinlerden de bahsedil


Bir Sure'nin adi "Cin"dir. Cinler, melekler gibi ma'sum olmayip, Insanlar gibi i
mtihan altindaki varliklardir. Mü'minleri de vardir, kâfirleri de.

Görünmeyen varliklara inanç, bütün dinlerde vardir. Ancak bu varliklarin mahiyeti ve


ri birbirine karistirilmistir. Bazi dinlerde melekler, cinler veya görünmeyen diger
arliklar tanrilastirilmistir. Bazen onlara "Tanri'nin Kizlari" da denilmistir. Öte
yandan melekle seytan arasindaki fark kaybolmustur. Islâm, bu görünmeyen varliklari
tasnifini, görevlerin en güzel biçimde açiklamistir. Diger dinlerin formüll
is iman esaslari arasinda melek inancina rastlanmamaktadir. [437]

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 201/314
5/16/2018 c- Kitaplara Iman Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Islâm'da iman esaslarindan biri de kitaplara imandir. Kur'ân-i Kerîm, "Allah'a, mele
erine, kitaplarina, peygamberlerine" (Bakara 285) imandan bahsederken, görüldügü gib
itaplara imani yalniz kendisiyle sinirlandirmamaktadir. Kitaplara iman, "suhuf" v
e dört kitaba imani içine almaktadir. Suhuf, o günkü yazi imkânlariyle tesbit edilen
tler, levhalar, çesitli malzemeden yapilmis (meselâ papirüs)- sahife-lerdir. Suhuf o
rak bugüne gelebilmis bir sey yoktur. Suhuf'lar'dan sonra büyük kitaplar gelmistir.
nlardan Hz. Musa'ya "Tevrat", Hz. Davud'a "Zebur", Hz. Isa'ya "Incil" ve Hz. Muh
ammed'e "Kur'ân-i Kerîm" verilmistir. Kur'ân-i Kerîm'de diger kutsal kitaplarin muht

i hakkinda bilgi verilmekte ve "Zebur"dan ise sadece ismen bahsedilmektedir.


Kur'ân, kendisi disindaki kutsal kitaplarin tahrif edildiklerini belirtir. Bundan
dolayi Müslümanlarin büyük çogunlugu, Kur'ân ve Hadîs'te zikredilen "kitaplara iman"
arafindan gönderilmis kitaplarin aslina iman olarak anlamaktadir. Onlara göre, bugün
ldeki kutsal kitaplar (Tevrat, Incil, Zebur), çok büyük degisikliklere ugramistir.
ebeple onlarin bugünkü sekli "Allah kelâmi" olarak görülmektedir. Yeryüzünde mevcut
plar içerisinde Kur'ân'dan baska aslini muhafaza edebilmis bir baska kitap yoktur.

Kur'ân-i Kerîm, son peygamber Hz. Muhammed'e (s.a.s.) yirmi seneyi askin bir süre iç
vahiy yoluyla gönderilmistir. Kur'ân, Hz. Peygamber tarafindan hem yazdirilmis hem
ezberlettirilmis hem de kontrol edilmistir. Böylece onu muhafaza edecegini va'dede
n Yüce Allah'in bu va'di yerine gelmistir[438]. Kur'ân, hem sözü, hem mana-siyle All
elâmi oldugubuIçin,
rdigi halde taklit
çagriya olunamaz
cevap ve olunamamistir
verebilen çikmamistir. da. Zira Kur'ân kendini taklide

Kur'ân, belli bir millete hitap eden, sinirli bir zaman için gelmis bir kitap degild
ir. Dünyanin sonuna kadar gelecek bütün insanlik âlemi onun muhatabidir. Kur'ân, geçm
ahsetmekte, hal üzerinde durmakta ve gelecek için de yol göstermektedir. [439]

d- Peygamberlere Iman

Peygamber, Farsça bir kelimedir. Kur'ân-i Kerîm'de Allah'in seçip görevlendirdigi ki


ipeygamberler
ifade etmek üzere "resul"
yaninda, veonlara
bir de "nebî" tâbi'
kelimeleri kullanilir. Kendisine
olan peygamberler kitap verilen
vardir. Peygamberler,
insanlara Yüce Allah'in emir ve yasaklarini bildirirler. Insanlarin kurtulus ve s
aadete ulasmalari, onlarin getirdigi hükümlere uymalarina baglidir. Peygamberler de
insandir; yer, içer, evlenir, çoluk çocuk sahibi olurlar. Ancak onlar, ayni zamanda
adan bir insan da degildirler. Beden ve ahlâk bakimindan insanlar tarafindan tenki
de ugramayacak ölçüde mükemmeldirler. Peygamberlerde "stdk", "emanet", "ismet", "fe
ve "teblig" gibi ortak özellikler bulunur.

Insanlar, kendi gayretleriyle peygamber olamazlar. Peygamberlik, Allah tarafindan


verilir. Peygamber, vahiy ve mu'cize ile desteklenir.

Kur'ân-i Kerîm'de, adi geçen 25 peygamber ve peygamber olup olmadigi tartisilan üç k


sinda da peygamberler bulundugu, her topluma peygamber gönderildigi âyetlerle açikl
stir. Bu peygamberlerin sonuncusu, Hz. Muhammed'dir. Onun peygamberler arasinda müs
tesna bir yeri vardir. Çünkü ondan sonra peygamber gelmeyecektir. O, peygamberlik d
inin mühürleyicisi ve peygamberler zincirinin son halkasidir.

Hz. Muhammed'in, diger peygamberler arasindaki yeri konusunda Imam Ahmed ve Tirmi
zî'nin rivayet ettigi hadis söyledir: "Benim Peygamberler içindeki yerim su örnekte
idir: Bir adam evini insa ediyor, tamamliyor, içini dösüyor ve bir tuglalik açik yer
akiyor. Insanlar evi ziyaret ediyolar, gliyorlar, görüyorlar ve hayrete düserek; 'Ah
eske suraya da bir tugla konulsaydi1 diyorlar. Iste elçiler içinde ben o tugla konum

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 202/314
5/16/2018 undayim" {Fethü'r Rabbani, XXI/283; Camiu's Sagir, V/204 (Hadis no:5733)
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Hz. Muhammed'in getirdigi "nizam", kendisi hayatta iken uygulama zemini bulmus ve
o, Yüce Allah'in bu lütfunu hayatta iken görmüstür. Bu, hemen hemen hiçbir peygambe
olmayan bir imtiyazdir. Onun getirdigi nizam, bütün eski dinlerin hükmünü kaldirmis
iyamete kadar devam edecek "tek nizam" onunkidir. Kur'ân-i Kerîm gibi günümüze kadar
nal sekliyle gelebilmis ve kiyamete kadar da muhafaza edilecegi va'dedilmis tek
kutsal kitap ona verilmistir. O, bütün insanlara gönderilmistir; bütün âlemlere rahm
i'raç, Yüce Allah'in ona bahsettigi üstünlük delillerinden birisidir.

Islâm'da, Hz. Muhammed de dahil, peygamberlerin belirli nitelikleri vardir. Onlar,

diger insanlardan,
onlar, ma'sumluk,
yine de bir insan olarakahlâk veedilip
kabul faziletleriyle ayrilirlar. Bununla
tanrilastirilmazlar. beraber
Onlarin elinde
zuhur eden mu'cizeler, onlara degil, Allah'a nisbet edilir. Islâm'da bütün peygambe
er haktir. Peygamberlik noktasinda aralarinda bir ayrim yapilmaz. Bununla berabe
r onlardan bazilarinin diger bazilarina üstün kilindigi da kabul edilir (kitap veril
mesi, sahsî fazîlet ve yerine getirdigi görev gibi yönlerden).

Diger ilâhî din mensuplarindan Yahudiler, Hz. Isa ve Hz. Muham-med'i; Hiristiyanlar,
Hz. Muhammed'i peygamber olarak kabul etmezler. Fakat Müslümanlar, bütün peygamberl
kabul ederler. Diger ilâhî dinlerde peygamberlere bakis, Islâm'daki gibi degildir.

Yahudilikte Hz. Yakup Tanri ile gürestirilir. Hz. Ibrahim'in karisini Firavun'a ka
rdesim diye takdim ettigi, Hz. Lut'un sarhos olup kizlariyle zina yaptigi, Hz. D
avud'un bir
aplarinda kumandanin
yer karisini
alir. Yahudiler ele geçirmek
Üzeyr'e (Ezra) için onu savasa
"Allah'in Oglu" yolladigi da kutsal
dediler (Yapilan kit
aras
tirmalar sonucu Yemen'de bir Yahudi toplulugunun bu inanca sahip oldugu tesbit e
dilmistir[440]). Onlar, "MesîtV'i bir peygamber olarak degil, dünyevi hakimiyet sahi
bi bir kral olarak görürler. Hz. Harun'u Allah'in degil, Hz. Musa'nin peygamberi ol
ak nitelendirirler.[441]

Hiristiyanlikta ise Hz. Isa, "Tann'nin Oglu" ve tanri, havariler de Isa'nin resu
lleri olarak nitelendirilir. Hz. Isa'ya secde ve dua edildigi; onun günahlari bagi
sladigi Indilerde belirtilir. Hiristiyanlara göre Mahke-me-i Kübrâ'nin idare edicisi
e Isa'dir.

Hinduizmde Tanri Visnu, insanlarla münasebet kurmak için, dünyaya iner, bazi insanla
hulul eder.(hululü).
atara"sidir Bu din mensuplarina görepeygamber
Bazi dinlerde peygamberler, onlarin
yoktur. tanrilarinin
Bazilarinda birer
Ise bir "avva
kurucu
rdir, fakat bu kurucunun ne oldugu kesin olarak belli degildir.

Bütün bu hususlar gözönünde bulundurularak, 124.000 peygamber geldiginden bahseden


mmed'in bir hadîsine göre, tarihen bilinen birçok meshur sahsiyetin aslinda bir peyg
ber oldugu düsünülebilir: Iran'da Zerdüst; Yunan'da KserYçfanes; Çin'de Konfüçyüs.La
Hindistan'da Budda... [442]

e- Ahirete Iman

Kur'ân-i Kerîm'de ve hadîslerde "Allah'a ve Âhiret Günfrne inananlar" seklindeki hit


a Âhiret Günü'nün önemi belirtilmistir. Âhirete iman da, Allah'a iman gibi, gaybîdir
ninda Kiyamet'in ne zaman kopacagini Allah'dan baska kimse bilemez (Bu, "Mu-gayy
ebât-i Hamse", bilinemeyen bes husus arasindadir).

Âhiret, yani insanin ölümünden, kiyametin vukuundan sonra neler olacagi, Islâm'da sö
nir: Insan, öldükten sonra tekrar dirilecek, dünyada yaptiklarindan hesaba çekilece
a veya mükâfat görecektir. Dünya, ebedî degildir. Kiyametten sonra bütün insanlar di
hser hayati baslatilacak, bunu hesap, kitap, ceza-mükâfat, cennet-cehennem takip ede

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 203/314
5/16/2018 cektir. Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Islâm'daki âhiret inanci, fert ve topluma sorumluluk duygusu kazandirir. Dünyada yap
larinin karsiligini görecegini düsünen insan, ölçülü, dengeli olmaya; iyi ve mesru s
ip kötülüklerden kaçinmaya çalisir. Ahirete iman, kisiyi ihtiraslardan kurtarir, hay
ci ve sikintili olaylarina tahammülünü ve sabretmesini saglar.

Islâm disindaki ilâhî dinlerde de öldükten sonra dirilme inanci vardir. Yahudilikte
onusu pek fazla islenmemis, dünyevî yön daha agirlik kazanmistir. Hiristiyanlikta is
ikinci bir âlem inanci bulunmakla beraber, Hiristiyanlar, "son"un her an gelecegi k
orkusu içerisinde ruhban hayatina agirlik vermislerdir. Islâm, dünya âhiret dengesi

arak, her iki


zelî-ebedî dindeki
oldugu asiriligi
kabul edilir. gidermistir. Hinduizm
Bu dinlerde tenasüh aibi bazi
inanisi din-lerde
bulundugu içinâlemin
âhiretean
ona göredir. [443]

f- Kaza ve Kadere Iman

Kader, ileride olacak seylerin Yüce Allah tarafindan önceden bilinip tesbit edilmes
ir. Kaza ise, bu bilinen ve tesbit edilen seylerin zamani ve yeri geldiginde All
ah tarafindan yaratilmasidir. Kaza ve kadere inanmak demek iyi ve kötü, hayir ve se
ne varsa hepsinin Allah tarafindan ezelde takdir edildigine ve zamani gelince de
yine Allah tarafindan bu takdire göre yaratildigina inanmak demektir.
Kisinin irade hürriyeti, diger bir deyimle seçim hürriyeti vardir. Ancak bu seçim hü
i, Yüce Allah'in hazirlamis oldugu imtihan sartlari çerçevesindedir. Insanin ne zama
hangi anne-babadan doÖacagi; boyu, rengi, kalbinin ve midesinin çalismasi kendi eli
nde degildir. O, iradesinin disindaki seylerden sorumlu da degildir. Insanin ira
desiyle seçtigi isleri yaratmak Allah'a mahsustur. Insan neyi seçerse, Allah onu yar
atir. Imtihan sartlarini hazirlayan Allah, seçen insan; insanin seçtigine göre yarat
Allah'tir. Yüce Allah, insanin neyi seçecegini ezelden bildiginden, bu bilgisine gö
, Levh-i Mahfuz'da olacaklari yazmistir. Allah yazdigi için insan Allah'in yazdigi
sekilde hareket etmiyor, fakat Allah, insanin ne sekilde hareket edecegini bildi
gi için, o sekilde yaziyor. Bu konu, "Ilim ma'luma tâbi'dir" seklinde formüle edilmi
ir. DolayisIyle insanin sorumluluktan kurtulmak üzere "Ne yapalim alin yazim böyleym
is"
ek, demeye
gereklihakki yoktur.
tedbirleri Insana
almak ve düsen, yapmasi gerekeni
bütün bunlardan yapmak,Allah'a
sonra gerisini çalismak, gayret
birakip etm
tevek
kül etmektir.

Islâm'da hem çalismak, emek hem de iradesinin disindaki sonuçlari tevekkülle karsil
vardir. Ahiret inanisindaki denge, kader inanisinda da bu sekilde kendisini göste
rmektedir. Islâm'da insan, fiilen yaparak, dua ederek bir seyin olmasini isteyebi
lir. Ancak istedigi gerçeklesmedigi takdirde hayirli olanin böyle olduguna kanaat ge
tirmek de vardir. Bu husus, bir âyette söyle ifade edilir: "Sizin iyi sandiginiz ha
inizda kötü, kötü sandiginiz da iyi olabilir; Allah bilir, siz bilmezsiniz" (Bakara
. Diger dinlerde böyle açik-seçik bir kader anlayisina rastlamak mümkün degildir. Me
istiyanlikta, konu aslî suçla ilgilendirilerek tartisilir (aslî suç oldugu için mi k
yül vardir, yoksa kötülüge temayül oldugu için mi aslî suç vardir seklinde). Hinduizm
inanisi bir çesit kader anlayisi haline getirilmis ve insanin bugünkü hayati, bir ön
i hayatinin tabiî sonucu olarak görülmüstür. Gelecek hayat ise bugünkü hayatin sonuc
r. Kast dilimleri, bir "karma" sonucu olarak degerlendirilmektedir. Bud-dizmde k
arma, iradî davranisa dayandirilir. [444]

4- Islâm'in Sartlari (Islam'daki Seklî Ibadetler)

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 204/314
5/16/2018 "Islâm'in Binasi" Hadisinde Hz. Muhammed, Islâm'in bes sartini açiklamistir. Buna gö
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

slâm'in bu bes sartini yerine getiren bir kimse, Allah'a karsi olan seklî ibadet bor
cunu ödemis olmaktadir. Aslinda kisinin yaptigi hersey kulluk görevidir, ibadettir.
Islâm'in bes sartindan ilki, Allah'a ve Peygamberine sehadettir. Bu imanin özü, Islâm
da baslangiç noktasidir. Bu sart yerine getirilmedikçe, ötekileri yapmanin önemi yo
. Islâm'in Sartlarinin geri kalan maddeleri dört büyük seklî ibadeti açiklamaktadir.
namaz, oruç, zekat ve hac'dir.

Ibadet, kulluk demektir. Kulluk, ancak Allah'a yapilir. Amelî tatbikat, imani kuvve
tlendirir. Ibadetler, iman nurunu koruyan bir mahfazadir. Ibadetin seklini ve mik
tarini Yüce Allah belirtmistir. Islâm'in Sartlariyle ilgili hususlar, Kur'ân-i Kerîm

sitli âyetlerinde
yapilmaktadir. yer almaktadir.
Allah Ibadet,
katinda, O'nun Allah'in
rizâsina hakkidir
en uygun ve yalniz
olan ibadet, O'nun rizâsi
samimiyetle ve
devamli yapilanidir. Ibadetin çoklugundan ziyade devamli olmasi önemlidir. Ibadetl
in vakitleri ve ibadet yapanin niyeti, iç ve dis temizligi bu iste önemlidir. Ibade
ruhun gidasidir.

Bu dört ibadet sirayla anlatilacaktir. [445]

a- Namaz

Bes vakit
bedenî namaz,
bir ergenlik
ibadettir. Tekçagina
basinagirmis, akilli her
da kilinabilir. kadin
Ancak ve erkekkilmak,
cemaatla üzerinedaha
farzseva
olan
p sayilmaktadir. Günlük namaz disinda, haftalik Cuma Namazi, farzdir (farz-i ayn). Y
tJJik namaz olarak Bayram Namazlari vaciptir. Vakte bagli olmayan Cenaze Namazla
ri, farz-i kifâyedir.

Namaz, dinin diregi, mü'minin mi'racidir. Namazin içinde Islâm'in sartlarini teskil
en diger esaslar da yeralir. Namaz kilan bir sey yiyip içmedigi için namazda bir çes
oruç da vardir. Namazda Tahiyyât Duasi'nda Sehadet Kelimesi de bulunur. Namaz kilan
Kâ'be'ye yöneldigi için, namaz içinde sembolik bir hac da yer alir. Namaz kilan mad
irini bir tarafa birakip namaza vakit ayirdigi için, namazda zekâtin esprisi de vard
ir. Bunun için namaz, vakit vakit kilinan ve kulun Yüce Allah'in dîvanina durarak O'
n rizâsini aradigini isbat ettigi bir ibadettir.

Hiçbir dindeki ibadette namazin oniki farzinin tamamt bulunmaz. Ancak bunlardan bi
ri veya birkaçi bulunabilir. Vakit kavrami, hiçbir dinde Islâm'daki kadar belirli ve
isiplinli degildir. Hiçbir dinde niyet Islâm'daki kadar ibadetin ana rüknü olmamisti
slâm'da ibadet suuru, niyetle baslar. Yine hiçbir dinde ibadetten önce Islâm'daki ha
en ve necasetten temizlenme kadar titiz bir hazirlik göze çarpmaz.

Namazin disindaki farzlar, namaz süresince devam eden farzlardir. Namazin içindeki
rzlar, intikalî farzlardir. Biri, digerini takip eder. Böylece namazda hem ayakta du
rma hem de oturma; hem rükû hem de secde bulunur. Bunun yaninda namazda okuma da var
dir, yer yer sessizlik de vardir. Bütün bunlar niyeti takip eden baslangiç tekbiriyl
baslar.

Namazda kul, Rabbinin huzurunda oldugunun suurundadir. Bu suur (konsantrasyon) o


nun kalbini ve fiillerini nurlandirir. [446]

b- Oruç

Her yil Ramazan Ayi'nda bir ay oruç tutmak, her Müslüman üzerine farzdir. Orucun vak
fecirden aksama kadardir. Oruçlu, oruçlu oldugu müddetçe, yemez, içmez, ruhî hayatla

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 205/314
5/16/2018 ayan cinsî zevklerden sakinir. Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Oruç, Allah rizasi için yapilan bedenî Ibadetlerin en önde gelenlerinden bindir. Bi
hî faydalari bulunsa da oruç, dinî bir görevi yerine getirmek üzere tutulur. Oruç, i
uvvetlendirir. Oruçlu iken helâli terkedebilen Müslüman, orucun disinda da harama el
tmamak aliskanligini kazanir. Ramazan bir ibadet ayidir. Birçok kimse, Ramazan Ayi
dan sonra ibadetlerini devamli yapma, disiplinli bir hayata ulasma imkâni bulur.

Kutsal kitabinda oruçla ilgili en fazla bilgi bulunan din, Islâm Dinidir. Islâm'dak
uç, belli bir zümreye mahsus degildir. Geceli gündüzlü de degildir, sadece gündüze m
Perhiz de degildir. Sinirlari, ayrintilari açik-seçiktir. Hastaya, misafire, yasliya

, sartlari
ya içinde, kola'yliklari
önemini kaybetmis, vardir.
perhiz sekline Bazi veya
dönüsmüs dinlerde
asirioruç
zühtyoktur. Bazilarinda
uygulamalari iseg
haline
. Hz. Musa'nin ve Hz. Isa'nin 40 gün oruç tuttuklari bilinmektedir. Ancak, günümüzd
ler ve Hiristiyanlar arasindaki uygulamanin o günkü ile ilgisi pek kurulamamaktadir
Paskalya'dan önce Hiristiyanlarin uyguladiklari 40 günlük perhiz devresi oruç olma ö
ini kaybetmis gibidir, mecburî degildir. [447]

c- Hac

Zengin ve saglikli Müslümanin ömründe bir defa yapacagi mâlî ve bedenî ibadettir. Bü
kiblesi Kâ'be'yi
fat'ta vakfe, tavaf,
haccin ikiPeygamberimizin bir deve
önemli farîzasidir. Haci üzerinde Veda Medine'de
adayi, ayrica Hutbesi'niMescidu'n-
verdigi A
Nebiyy'i ziyarst etmektedir. Hac'da, Islâm'in çiktigi, çesitli gelismeler geçirdigi
k yerlerdeki bütün Islâmî hatiralar yasanmaktadir.

Haci adayi, kefen gibi "ihram" giyerek Yüce Allah'a "Lebbeyk...", "buyur Rabbim, s
en ecelle, kefenle çagirmadan, ben ihramla huzuruna geldim", dermisçesine ma'nevî bi
havaya girer. O, en sevdiklerini Allah'a ibadet, O'nun rizasini kazanma gayesiyl
e bir müddet için geride birakmis, ihram sartlari içinde bir velî hayatina kavusmust

Hac, ayni zamanda dünyanin her tarafindan gelen Müslümanlar için bir sûra, bir kongr
yetindedir. Kabul olunan H^cin (hacc-i mebrûr), günahlari gidecegi inanci yaygindir
Ancak bu söylenilenler, ticarî-turistik bir zihniyete dayanmayan, sirf Allah rizasi
için yapilan bir hacca göredir.
Bütün dinlerde kutsal kabul edilen yerler vardir. "Haci" olmak için buralar ziyaret
ilir. [448]

d- Zekât

Zekât, mâlî bir ibadet olup varlikli kimselerin yapmasi gereken bir farîzadir. Zekât
rin zenginin malindaki hakkidir. Zekât, artma ve temizlenme anlamina gelmektedir. Z
ekât veren kimse, servetini temizlemis olmaktadir. Böylece temizlenerek eksilen ser
t, gerçekte çogalmakta ve bereketlenmektedir.
Zekât, çesitleri (altin, gümüs, para, ticaret mallari, küçük ve büyük bas hayvanlar
ikleri (üzerinden bir yil geçmesi, artici olmasi gibi) belirlenmis mallarin, belirli
oranlarda, uygun yerlere-kisilere verilmesidir.

Dünyada "Biri yer, biri bakar, kiyamet bundan kopar" kabilinden zenginlerin hayati
na bakip onlari kiskanarak düzen degistirmek üzere ayaga kalkan varliksiz kesimler,
anarsiye ve totaliter rejimlerin dogmasina yolaçarlar. Aslinda çok fazla olmayan zek
in verilmesiyle zaman içinde orta zümre olusur ve çogalir, denge saglanmis olur. [44

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 206/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

5- Islâm'da Ahlâk

Islâm Dini'nde ahlâk, iman ve ibadetten sonra üçüncü esastir. Peygamberimize "Din ne
e sorulunca "Güzel ahlâktir" cevabini vermistir.

Islâm ahlâkinin kaynagi ilâhî vahiydir. Bu yönüyle o, diger ahlâk sistemlerinden ayr
ahlâkinda insan davranislari niyete baglidir. Bir hadîste, "Ameller, niyetlere göred
" denilmektedir. Gerçekten de mü'minin niyeti esastir.

Islâm, ahlâkî kaynagini Hz. Muhammed'den alir. Insanlar için en güzel örnek olan Pey
izin ahlâki da Kur'ân'dan kaynaklanir. O, güzel ahlâki tamamlamak üzere gönderilmist
n güzel ahlâk üzerindedir. O'nu Yüce Mevlâ terbiye etmistir.

Islâm ahlâki, "beyne'l-havfi ve'r-recâ" (Korku ve ümid arasinda) bir çizgi takip ede
ah sevgisi ve korkusu mü'minin bütün davranislarinin temelinde yer alirsa, o olgun b
ahlâka ulasir. Hikmetin basi Allah korkusudur. Bu korku; sevgi, saygi ve ta'zime d
ayanan bir korkudur. Takva, bu olgunlugun sonucu elde edilen bir mertebedir. Yüce A
llah'in katinda ikrama en lâyik olan kullar, ondan en fazla korkan mut-takîler, takv
a sahipleridir.

Müslüman, tevhid inancini ahlâkî davranislarina da aksettirir. Allah'tan baskasina t


maz, taabbüt etmez. Allah'dan baskasindan istemez. Allah'dan baskastndan korkmaz.
Toplum hayatinda iyilikler tavsiye edilir, kötülüklerden kaçinmak ögütlenirse; ortak
standardi olusturulmus olur. Dolayisiyle Islâm ahlâkinda toplum düzenini saglayan,
rdi ve toplumu huzura kavusturan, insanlari saadete ulastiran temel prensipler m
evcuttur.

Sonuç olarak Hz. Muhammed, sahabîler, velîler örnek dav-ranislariyle nasil Islâm'in
p benimsenmesine yolaçmislarsa; onlari örnek edinen Müslümanlarin da sadece dilleriy
egil, davranislariyle, kisacasi hal diliyle (lisân-i hâl) Islâm'i anlatmalari, yansi
alari gerekir. [450]

6- Islâm'in Özellikleri ve Diger Dinlerden Farkliliklari/Ayricaliklari

Buraya kadar çesitli dinler ve bu arada "ilâhî dinler "de islendi. Son olarak anahat
riyle Islâm Dini üzerinde duruldu. Görüldügü gibi, her dinin kendine ait özellikleri
u özellikler verilirken yer yer karsilastirmalar da yapildi ve Islâm'in farkliliklar
ina, dinlerin en ekmeli olduguna temas edildi. Burada önce Islâm ve di
ger dinler karsilastirilacak, daha sonra da Islâm'in özellikleri ve diger dinlerde
n farkli oldugu hususlar, maddeler halinde siralanacaktir. [451]

a- Islâm ve Diger Dinler

Kur'ân-i Kerîm'e göre Islâm, "hak din"[452], "dosdogru din" dir[453]. Yüce Allah'in
aki gerçek ve makbul din Islâm olup[454] bu din, O'nun razi oldugu, begendigi dindir
[455]. Hz. Muhammed, "Allah'in elçisi ve peygamberlerin sonuncusu"dur[456]. Hz. Mu
ham-med'in "benden sonra peygamber yoktur" dedigi rivayet edilmektedir. Verilen Ây
et ve Hadîste Hz. Muhammed'in son peygamber oldugu açikliga kavusturulmustur. Ayrica
yine bir âyette, Yüce Allah, Kur'ân'i kendisinin yolladigini, onu kendisinin koruya
gini va'detmektedir (HIcr.9). Daha önceki hiçbir kitapta bu garanti yoktur. Nitekim

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 207/314
5/16/2018 Hz. Muhammed, Kur'ân'i, 23 senelik bir devrede yazdirmis, ezberletmis ve kontrol et
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

tirmistir. Böylece bu asil metin, aynen muhafaza edilerek, günümüze gelmis yegâne Ku
itap daha sonraki nesillere teslim edilebilmistir.

Bu açiklama, Islâm'in diger dinlere farkinin ilk maddesini baslatmistir. Bu maddede


Kur'ân'in akil ve bilim önünde tazeligini koruyabilmis yegâne kitap oldugunu belirt
gereklidir.

Islâm evrensel bir dindir. Mesaji bütün insanligadir. Bir Âyette bu husus söyle beli
ktedir: "Biz, seni ancak bütün insanlara müjdeleyici ve uyarici olarak gönderdik" {S
, 28). Yalniz Hiristiyanlik ve Buddizm, Islâm gibi evrenseldir. Diger dinler millîdi

r. Bunlardan
görüntü Yahudi dini, aslinda evrensel iken sonradan millîlestirilmis gibi bir
kazanmistir.

Islâm, tektanrili bir dindir. Bu dinde üçleme, ikicilik, ortak kosmak yoktur. Yüce A
'in sifatlari; yaratiklara, baska varliklara, insanlara, canli, cansiz varliklar
a verilmez. Tabiati olusturan elemanlar, tabiat güçleri kutsallastinlmaz. Ailah'dan
baskasina tapinilmaz. Yüce Allah'in kendine mahsus sifatlari, Güzel Isimleri (Esmâ-i
nâ) vardir. Halbuki Hiristiyanlik ve Hinduizm'de üçleme vardir. Hinduizm, ayrica çok
ili bir dindir {Her iki dinde tektanri inanisi bulunsa da). Buddizm, tanri kavram
ina sonradan kavusmustur {bu dinde dua yoktur). Taoizm sonralari çesitli dinlerden
tanrilar almistir. Yahudi dininde her ne kadar tektanri inanisi korunmussa da T
anri'ya istirahat etmek, güresmek gibi yakisiksiz sifatlar verilmistir.

Hz. Isa,
kline Budda,
girdigi Konfuçyüs
(avatara) tanrilastirilmistir.
kabul Hinduizm'de
edilmektedir. Yahudi Dinin'dezaten
bazi tanrilarin insan
peygamberlere y se
akisiksiz durumlar nisbet edilmektedir. (Hz. Yakub'un Allah'la güresmesi, Hz. Davu
d'un bir kumandanin karisina göz dikmesi gibi). Islâm dininde Hz. Muhammed, sadece b
ir insandir. Kendisine vahiy gelmektedir. O, Allah'in kulu ve elçisidir. Onun görev
e uygun nitelikleri vardir.

Islâm, Allah ile peygamber arasindaki çizgiyi korumustur. Bu çizgiyi peygamber, hiçb
ekilde geçemez (Meselâ Islâm'da Hesap Günü'nün sahibi sadece Allah iken Hiristiyanli
etki Hz. Isa'ya verilmistir). Ayrica Islâm'da, Hiristiyanliktaki Kilise ve Buddizm
'deki Sangha gibi bir rahip teskilâti, ruhbanlik, hiyerarsi, aracilik, misyonerlik
yoktur. Yüce Allah ile kulun arasina fetis, put, peygamber, rahip, melek gibi hiçbi
r sey girememektedir. Fert, hürdür, serbesttir. Dogrudan dogruya Allah'tan istenilme
kte, sadecesenden
r ve ancak O'na dua edilmektedir.
yardim Nitekim Fatiha
dileriz" hitabiyla sûresinde
bu hususa isaret"Ancak sana kulluk ede
edilmektedir.

Islâm'da günah isleyince tevbe edilir, affetmesi için ancak Yüce Allah'a basvurulur.
ah'dan baskasina günah itirafi yoktur. Halbuki Hiristiyanlik ve Buddizm'de böyle deg
ildir. Rahip, rahip zümresinin varligi bu noktalarda kendisini belli eder. Hiristi
yanlikta genellikle rahip bulunmaksizin sakramentler uygulanamaz.

Tarîhî gelismesi içinde Islâm aslî yapisini koruyabiimistir. Bu hüküm, diger dinler
anamaz. Hinduizm farkli dinlerden çesitli elemanlar almis, bunlarin bir yigini hal
ine gelmistir. Belirli kurucusu, inanç sistemi, ibadeti olmamistir. Taoizm de dige
r dinlerden bir çok eleman almistir. Hiristiyanlik, daha en baslarda Pavlus'un yoru
mlariyla degisik bir yapi kazanmis, gittigi yerlerdeki kültlerden etkilenmistir. B
u hususta Islâm'in farkliligi, bir ölçüde, Kutsal Kitabi'nin degismeden günümüze ula
ginden gelmektedir (Diger dinlerin kutsal kitaptan daha sonralari yaz ih hale get
irildiginden asil yapi tam olarak korunamamistir).

Islâm'daki inanç esaslari, dinî kavramlar, sade, kuvvetli, açik seçik, anlasilmasi,
lmasi, kabulü kolay, akli-mantigi zorlamayan maddelerdir. Halbuki meselâ inkarnasyon
(huftil), aslî suç, tenasüh, gibi kavramlarda bu kolaylik bulunmaz. Islâm'in tarihî
mesinde kutsal kitabi ve dinî kavramlarinin açikligi sebebiyle konsillere rastlanma
Fakat evrensellikte ona arkadaslik eden iki büyük dinde (Hiristiyanlik ve Buddizm)
konsillere ihtiyaç duyulmustur.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 208/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Önem tasiyan bir nokta olarak, Islâm'da dünyaya günahsiz gelindigine inanilir. Bu d
iristiyanliktaki aslî suç, Hint dinlerindeki tenasüh yoktur. Her dogan, Islâm yarati
üzerine temiz, suçsuz dogar. Zümer suresinin 7. ye Fâttr suresinin 18.. Ayetinde be
ildigi gibi, kimse baskasinin suçunu yüklenmez. Sorumluluk, ferdîdir. Suç ve beden,
ir (Dogustan gelen suç yoktur, bir beden bir ruh içindir. Önceki kimselerin veya önc
hayatlarin suçu dogustan gelir seklinde Hiristiyanlik ile Hint dinlerinin benzerli
k tasiyan doktrinlerini Islâm kabul etmez).

Islâm'da agir, asiri züht emirleri, güçlük yoktur. Kolaylik, kolaylastirma vardir.
mmed, "Din, kolayliktir"; "Kolaylastiriniz, güçlestirmeyiniz; müjdeleyiniz, nefret

ttirmeyiniz"
i diyerek
öldürmemek için Islâm'in
önce bu niteligini
yer süpürülür. belirtmistir.
Caynizm'in Caynizm'de
bir mezhebinde dünyayürürken küçük
mali diye elb
lâm'da böyle asiri buyruklar yoktur. Evlenmemek veya bosanmamak (bazi Hiristiyan mez
heplerinde oldugu gibi) seklinde sert kayitlar göze çarpmaz.

Islâm'da dünya-âhiret dengesi vardir. Meselâ Yahudi Dini'nde âhiret motifi çok net o
lenmemistir. Gözler dünyaya çevirilmistir. Hiristiyanlikta tersine, gözler âhirete d
stir. Islâm'da dünya, âhiretin tarlasidir. Bir âyette belirtildigi gibi dünyadan nas
unutulmayacaktir. Islâm'da çalisilmayan gün yoktur. Çalisma ve kazanma, ekmek-alint
Zekât ve hac gibi ibadetlerin yapilabilmesi, maddî imkâna baglidir.

Islâm'da ibadet ve ahlâkla Ilgili konular gelismistir. Islâm'in her an istedigi kull
da vardir (iman), ömürde bir defa istedigi kulluk da (hac). Tabiî senede (bir defa
kât; bir aymeselâ
r. Halbuki oruç),Bud-dizm'de
haftada (Cuma Namazi),
dua, günde cemaatle
Hinduizm'de (bes vakit namaz)
ibadet istedikleri
olmadigi de var
gibi Hiris
tiyanlikta âyinler papaz nezaretinde kiliseye tahsis edilmistir. Yahudi dininde ku
rban yikilan Kudüs Tapinagi'na bagli görüldügünden uygulanmamaktadir. Islâm'da iba
aatle hem de tek basina; hem camide hem cami disinda her yerde yapilabilmektedir
.

Islâm; sadece zühde, tasavvufa, ahlâka, felsefeye, gelenege dayanan ve her seyi topl
aya çalisip asil hüviyetini kaybeden bir din degildir. Bu dinde ölçü, akil, bilim, dü
nme, çalisma, fert ve toplum konularina gereken yer ayrilmistir.

Islâm'in kendi orijinalligini gösteren yukarida bir bölümü siralanan hususlar yanind
r dinlerle paylastigi noktalar da vardir. Bunlarin en basta geleni tektanri kavr
amidir. Islâm,
nlerin kitap vebu Yüce Tanri kavraminin
peygamberlerine de yer en ideal
verir. seklineKerîm'de
Kur'ân-i sahiptir. Islâm,
ancak 25 diger ilâh
peygamberi
adi bulunur (üç tartismali olanla 28). Ancak dünyada hayli peygamber görev yapmisti
en hemen bütün topluluklarda Yüce Tanri inanisinin bulunmasi bunun bir isbatidir.

Islâm; vahiy, âhiret, kader, melek-seytan, helâl-haram (yap-yapma), nefsi terbiye, i


lik, erdem gibi birçok elemanlarini diger dinlerle paylasir. Ancak Islâm'da bu elema
nlar, bir ölçü içinde, asiriliklardan uzak olarak yer alir. Bir misal olarak temizli
le alalim.

Temizlik önce dis ve iç temizligi olarak ikiye ayrilir.

Dis temizliginde;

1- Beden (Islâm'da pis sayilan seylerin bedenden giderilmesi, yikanmak, dis temizli
gi, bedenden tirnak ve benzeri kesilmesi istenilen seylerin atilmasi, sünnet, abde
st, boy abdestinin maddî temizligi vb.),

2- Elbise (pis sayilan seylerin temizlenmesi veya kirliligin giderilmesi), 3) Çevr


e ve gida temizligi (kendimizi tehlikeye atmamamizi emreden Âyete göre suyun, havan
, evin, kentin; imanin en asagi derecesinin yolda ayaga takilan tasin bir kenara
atilmasi oldugunu açiklayan Hadîs'e göre yol temizligi) gibi maddî elemanlar bulunu

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 209/314
5/16/2018 Iç temizlik, çok daha genistir: Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

1- Kalp temizligi (önce tasdîkî, sonra yakînî Iman ile sekten süpheden, kötü düsünce
ndirmak, tövbe ile günahtan temizlenmek),

2- Ahlâk temizligi (kötü ahlâki atip iyilerini benimsemek),

3- Düsünce-niyet-davranis temizligi (iyi davranis, ihlâs kazanmak),

4- Vicdan temizligi (suçluluk duygusu içinde kalmamak; kul hakkini almamak, helallas
mak),

5- Hükmî temizlîk (abdest, boy abdesti, Islâm'in bes sartinin her bir maddesinin uy
si ile günahlardan arinmak) gibi bir çok hususu içinde bulundurur. [457]

b- Islâm'in Diger Dinlerden Ayricaliklari

1- Islâm hak ve iiâhî dindir; vahye dayanir; evrenseldir; mesaji bütün insanligadir;
ete kadar geçerlidir.

2- Islâm, adini kutsal kitabindan alan; kutsal kitabi peygamberi tarafindan yazdi
rilan,
lebilen; ezberlettirilen ve tazeligini
aktl ve bilim önünde kontrol edilen, böylelikle
koruyabilen degismeden
Kutsal Kitab'a günümüze
sahip kada
olan dindi
r.

3- Islâm'da tevhîdin en güzel ve en orjinal sekli vardir. Islâm en mücerret, en mükem


ah inancini yerlestirmistir. Islâm'da Allah'in sifatlari, yaratiklara, baska varli
klara; insanlara, canli-cansiz varliklara verilmez. Islâm'da Yüce Allah insana benze
tilmez; O, hiçbir seye benzemez, ne Tanri insanlastirilir, ne de insan tanrilastir
ilir. Islâm'da Allah'in Esmâ-i Hüsnâ'si (Güzel Isimleri) vardir. Islâm'da Allah'dan b
a tapinilmaz, dua edilmez; Allah'dan baskasindan istenilmez; Allah'dan baskasina
secde, rüku' edilmez, kurban kesilmez, yemin edilmez, tövbe edilmez, günah itirafi
bulunulmaz.

4- Islâm'in belirli bir inanç sistemi, peygamberi, kutsal kitabi vardir.


5- Islâm'da Allah tarafindan gönderilen bütün peygamberlere inanilir; aralarinda bu
ada bir ayirim yapilmaz. Peygamberler, Yüce Allah'in kulu ve elçisidir. Islâm'da pey
mberler tannlastirilmaz. Onlara yakisik almayan durumlar isnat edilmez, uygun ol
mayan deyimler kullanilmaz. Onlar için ortak bes özellik kabul edilir.

6- Hz. Muhammed, son peygamberdir. Ondan baska hemen hemen hiçbir peygamber ve din
kurucusu, getirdigi nizamin kendisi hayatta iken uygulama zemini buldug
unu, devlet oldugunu görmemistir.

7- Islâm'da en yüksek otorite, Kur'ân'dir. Dünyanin her tarafindaki Kur'ân


i aynidir.

8- Islâm'da dünya-âhiret dengesi vardir. Dünya âhiretin tarlasidir.

9- Islâm'da inanç esaslari, dînî kavramlar; sade, kuvvetli, açik-seçiktir; anlasilma


tilmasi, kabulü kolaydir; akli, mantigi zorlamaz.

10- Islâm, kolaylik ve müjde dinidir. Kimsenin zorla Müslüman yapilmasini kabul etme
albleri fethederek yayilmayi esas alir. Dili, irki, dini ne olursa olsun Kelime-
i Sehadet getiren herkesi Müslüman sayar. Sinif, zümre, irk farki gözetmez, kimseye
yaz tanimaz. Esitlik ve adalet esasina dayanir.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 210/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

11- Islâm; akla hitap eder, akilliyi sorumlu tutar, akla ve bilime ön planda yer ver
ir. Islâm'da ölçü, akil, bitim, düsünce, ögrenme, çalisma konularina; fert ve toplum
ne gereken yer verilmistir.

12- Islâm'da insan, en güzel biçimde yaratilmis, yeryüzünde halife kilinmistir. Dog
len suç yoktur. Insan, ma'sum ve Islâm fitrati üzere dogar. Islâm'da sorumluluk, suç
den ferdîdir.

13- Islâm'da ibadet ve ahlâkla ilgili hükümler gelismis ve nihâî hale gelmistir. Is
c hariç, ibadet, belirli bir yere bagli degildir, her yerde yapilabilir. Duruma göre

hem cemaatla
da'vet ezanlahem tekIbadette
olur. basina olabilir. Ma'bette
Allah ile kulun resimkimse
arasina ve heykel bulunmaz.
giremez. Ibadete
Islâm'da ruhb
an sinifi da, afaroz da yoktur. Evlenmeme ve bosanmama seklinde sert, agir ve
asin züht emirleri de yoktur. Ancak iç ve dis temizlige önem verilmektedir. Sünnet
.

14- Islâm, kadina gerçek hakkini ve degerini vermistir.

Bütün bu ve benzeri özellikleriyle, ayricaliklariyle Islâm, her devirde, her yerde


i kabul ettirir. [458]

Altinci Bölümün Bibliyografyasi


A- Yahudilik

- Baki Adam, Yahudi Kaynaklarina Göre Tevrat, Ankara 1997.

- W.F. Albight, Yahvveh and the Gods of Canaan, London 1968.

- Nesim Bahar, Ibrani Tarihi, Istanbul 1969.

- D.A. Brovvn, A. Guide to Religions, London 1975, 104-122.

- Seymour
igions, Cain,1977,
London "Medieval and Modern Judaism", A Reader's Guide to the Great Rel
321-345.

- Ahmet Çelebi, Yahudilik, Çev. Ö.F. Harman-A.M. Büyükçinar, Istanbul 1978.

- A Dictionary of Comparative Religion, nesr. S.G.F. Brandon, London 1970, 364,


374, 378-385, 451-2, 620.

- Mircea Eliade, Histoire des Croyances et des Idees Religieu-ses, Paris 1980,
I/348-380, 111/161-190.

- Isidore Epstein, Judaism, A Historical Presentation, Gr. Britain 1972.

- Mustafa Erdem, Hz. Adem (Ilk Insan), Anara 1993.


Ahmet Hikmte Eroglu, Osmanli Dev|etinde Yahudiler, Ankara 1997.

- George Fohrer, History of Israelite Religion, London 1975.

- Sigmund Freud, Musa ve Tektanricilik, Çev. E. Sevil, Istanbul 1976.

- David Goldstein, "The Jews", Our Religions, London 1973, 69-89.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 211/314
5/16/2018 - Ernest Gugenheim, "Le Judaisme", Histoire des Religions, E.G. 1972, II/697-74
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

5.

- Ernest Gugenheim, Le Judaisme dans la Vie Ûuotidienne, Paris 1970.

- Ibranî Din Bilgisi (Özetler), Istanbul 1969.

- Mordecai Kaplan, Judaism as a Civilisation, USA 1981.

- Mehmet Katar, Hiristiyanlikta, Yahudilikte ve Islâm'da Tövbe, Ankara 1997.

- Yehezkel Kauîman, The RelIgion of Israel, Çev. Moshe Green-berg, London 1961.
-Yasar Kutluay, Islâm ve Yahudi Mezhepleri, Ankara 1965, 114-218.

-Yasar Kutluay, Siyonizm ve Türkiye, Istanbul 1973, 11-73, 389-395.

- Saban Kuzgun, Hazar ve Karay Türkleri, Ankara 1985, 147-210.

- Abdurrahman Küçük, Dönmeler Tarihi, Ankara 1992 (Gözden geçirilmis ve genisletilmi


baski).

- Abdurrahman Küçük, "Yahudilikte Arz-i Mevud Anlayisinin Boyutlari", AÜIFD, Ankar


92, XXIIl/101-111

-Abdurrahman Küçük, "Ahid", TDVIA, Istanbul 1988. I/532-533.

- Abdurrahman Küçük, "Ahid Sandigi", Istanbul 1988. I/535.

-Abdurrahman Küçük, "Arz-i Mevud", TDVIA, Istanbul 1991, MI/ 442-444.

Maimonides, Commentory on the Tractate Sanhedrin, trans by Freed Rosner, New Yor
k 1981, 155-156.

Man's Religious Quest, nesr. W. Foy, London 1978, 351-417.

Ebu'l Hasen Ali el-Hasenî en-Nedvî, el Erkânu'l-Erbea, Beyrut 1968, 63-66, 171-174,
9-268.
Abraham A. Neuman, Judaism, The Great Religions of the Modern VVorld, New Jerse
y 1947, 224-284.

- S.A. Nigosian, VVorld Religions, London 1975, 7-43.

- Hayrullah Örs, Musa ve Yahudilik, Istanbul 1966, 316-446.

- James Parkes, A History of The Jewish People, Gr. Britain 1969.

- The Jewish Encyclopedia, Copyright 1904.

- The Universal Jewish Encyclopediea, New York 1948.


- E.G. Parrinder, A Book of VVorld Reiigions, London 1965, 16, 52, 88, 140.

- E.G. Parrinder, The VVorld Living Religions, London 1974, 143, 164.

- Vicomte Leon de Poncins, Judaism and the Vatican, Çev. T. Tindal-Robertson, Lond
on 1967.

- Salomon Reinach, Orpheus, Histoire des Religions, Paris 1976, 1/248-311.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 212/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

- Ernest Renan, Histoire de Peuple d'Israel, Paris, 1/1-34, 127-165, 11/82-192.

- H. Ringgren-A.V. Strom, Religions of Mankind, Landon 1966, 113-137


^

- Roy A. Rosenberg, Judaism: History, Practice, Faith, USA 1991, 64-65.

- H.J. Schoeps, An Intelligent Person's Guide to the Religions of Mankind, Lond


on 1967, 207-227.

- Annemarie Schimmel, Dinler Tarihine Giris, Ankara 1955, 100-116.


- Gershom G. Scholem, Majör Trends in Jevvish Mysticism, New York 1974.

- Siddur (sefaradi), New York 1981, 43-44.

- Sylvam D. Schvvartzman, The History of Reform Judaisme, 1953.

- Ninian Smart, Background to the Long Search, London, 1977, 159-184.

- Robertson Smith, The Religion of The Semites, New York 1972.

- Sehrisîânî, el-Milei ve'n-Nihal, Kahire 1975, 1/210-220.

- Hikmet Tanyu, Tarih Boyunca Yahudiler ve Türkler, Istanbul 1979, 1/15-126 vd.

- Hikmet Tanyu, "Yahudiligin Kutsal Kitaplari ve Esaslari", A.Ü. Ilahiyat Fak. De


rgisi, Ankara 1967, XIV/95-

- Kurt Uruby, "Judaism", Dictionnaire des Religions, France 1983, 868-74.

- Yahudilikte Kavram ve Degerler, Hazirlayanlar: Suzan Aialu -Klara Arditi ve A


rkadaslari, Istanbul 1996.

- R.J. Zwi Werblowsky, "Judaism", The Concise Encyclopedia of Living Faiths, Lo


ndon 1971, 3-40.

- Zaferu'l-Islâm Han, Yahudilik'de Talmud'un Mevkii ve Prensipleri, Çev. Mehmet A


in, Istanbul 1981. [459]

B- Hiristiyanlik

- Muhammed Atâurrahîm,. Jesus Prophet of Islâm, England 1977.

- Donald Attvvater, Christendom, London 1969.

- Mehmet Aydin, Müslümanlarin Hiristiyanliga Karsi Yazdigi Reddiyeler ve Tartisma


nulan, Konya 1989.

- G. Barker, O'nun Izinde (Hiristiyanlik ve Laiklik Tarihi), Istanbul 1985.

- La Bible, Paris 1977.

- David A. Brown, A Guide to Religions, London 1975, 155-182.

- Chateaubriand, Genie du Christianisme, Paris 1966, l-ll.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 213/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

- The Concise Encyclopedia of Living Faiths, London 1977, 40-166.

- Horton Davies, Christian Deviations, Gr. Britain 1972.

- Giussupe Descuffi, Hiristiyan Dini, Izmir 1963.

- J.G. Davies, The Christian Church, London 1965.

- A Dictionary of Comparative Religion, nesr. S.G.F. Brandon, London 1970, 138-


139, 190-195, 310, 359, 372-373.

- Dictionnaire des Religions, France 1983.

- C.H. Dodd, The Founder of Christianity, London 1971.

- Muhammed Ebû Zehra, Hiristiyanlik Üzerine Konferanslar, Çev. Akif Nuri, Istanbul
78.

- Emile GIIIabert, Saint Paul ou le Closse oux Pieds d'Argile, Edi-tions M'tano
ia 1974.

- Rene Guennau, "Les Missions Cathologues", Histoire des Religions, Ed. Gali. 19
72, 11/1144-1187.

- Ch. Guignebert, Jesus, Paris 1938.

- Harold A. Guy, "The Christians", Our Religions, London 1973, 89-104.

- Harun Güngör, Gagauzlarin (Gagavuzlar) Dinî Inanislari Üzerine Bir Arastirm


nkara 1982 {basilmamis doktora tezi).

- Alfred Hail, The Beliefs of A Unitarian, Gr. Britain 1932.

- Mc Veigh Harrison, First Century Christianity, New York 1958.

- Leonard Hadgson, The Doctrin of TrInity, London 1964.

- A. Houtin, Courte Histoire du Christianisme, Paris 1924.

- J.L. Hromadka-G.G. Walsh-John A. Mackay, Eastern Orthodo-xy, Roman Cathoficism


, Protestantism; The Great Religions of the Modern World, New Jersey 1947, 284
-307, 307-337, 337-371.

- P. Luigi I. annitto, Hiristiyan Dininin Esaslari, Istanbul 1982.

- Xavier Jacop, Incil Nedir? Tarihi Gerçekler, Ankara 1985.

- R. Janin, Les Eglises Oriantales et !es Rites Orientaux, Paris 1955.

- Mehmet Katar, Hiristiyanlikta, Yahudilikte ve Islâmda Tövbe, Ankara 1997.


- S. Kaloustian, Saints and Sacrements of the Armenian Church, New York 1
969

- Abdurrahman Küçük, "Ermeni Katogikoslugu ve Meselesine Dair Bir Arsiv Vesikasi Üz


e", A.Ü. Ilahiyat Fak. Dergisi (IFD), Ankara 1983, XXVI/727-750.

- Abdurrahman Küçük, Ermeni Kilisesi ve Türkler, Ankara 1997.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 214/314
5/16/2018 - Pierre de Lobrrolle, The History and Literatüre of Christianity, Çev. H. VVilson,
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

London 1968.

- John H. Leith, Creeds of the Churches, Oxford 1973.

- Man's Religous Quest, nesr. W. Foy, London 1978, 417-467

- Thomas Michel, Hiristiyan Tanribilimine Giris, Istanbul 1992.

Einar Molland, Christendom, London 1965.

Ebu'l-Hasen Ali el-Hasenî en-Nedvî, el-Erkânu'l-Erbea, Beyrut 1968, 67-69, 175-176,


9-268.

S.A. Nigosian, World Religions, London 1975, 43-47.

Malachia Ormanian, L'Eglise Armenienne, Lübnan 1954.

- The Oxford Dictionary of The Christian Church, Ed. F.L. Cross, New York 1983.

- E.G. Parrinder, Jesus in the Ûuran, London 1965.

- Salomon Reinach, Orpheus, Paris 1976, 11/515-558.

- Ernest Renan, VIe de Jesus, Paris 1944.


- H. Ringgren-Ake V. Ström, Religions of Mankind, London 1966, 137-175.

- Ekrem Sarikçioglu, Baslangiçtan Günümüze Dinler Tarihi, Istanbul 1983, 206-274.

- Ekrem Sarikçioglu, Dinlerde Mehdi Inanci ve Tasavvurlari, Erzurum 1976 {basilmam


is doçentlik tezi).

- H.J. Schoeps, An Intelligent Person's Guide to the Religions of Makind, Londo


n 1967, 242-313.

- Annemarie Schimmel, Dinler Tarihine Giris, Ankara 1955, 117-150.

- Ninian Smart, The Religious Experience of Mankind, Gr. Britain 1977, 401-475.

- Ninian Smart, Background to the Long Search, London 1977, 105-159.

- Süreyya Sahin, Fener Patrikhanesi ve Türkiye, Istanbul 1980.

- Sehristânî, el-Milel ve'n- 'Nihal, Kahire 1975, 1/220-229.

- Muhammed Hamidullah, Islam Peygamberi, Çev. Salih Tug, Istanbul 1980, MI.

- Abdullah Tercüman, Hiristiyanliga Reddiye, Istanbul 1970.

- Marguerite-Marie Theollier, Dictionnaire des Religions, Belgi-que 1971.

- Etienne Trocme, "Le Christianisme des Origines ou Concile de Nicee", Histoire


des Reiigions, Ed. Gali. 1972, 11/185-260.

- Günay Tümer, Hiristiyan ve Islâm Dinlerinde Meryem, Ankara 1979 (basilmamis doçen
tezi).

- H.H. Walsh, Christianity, A Reader's GuIde to the Great Reli-gions, London 19

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 215/314
5/16/2018 77, 345-407. Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

- G. VVelter, Histoire des Sectes Chretiennes, Paris 1950.

- Hüseyin G. Yurdaydin-Mehmet Dag, Dinler Tarihi, Ankara 1978, 184-200. [460]

C- Islam

- 407-467.
, Charles J. Adams, "Islâm", A Reader's Guide to the Great Reli-gions, London 1977

- A. Hamdi Akseki, Islâm, Istanbul 1943.

- A. Hamdi Akseki, Islam Fitrî, Tabiî, Umûmî Bir Dindir, nesr. H.T. Feyizli, Ankara
1.

- David A. Brown, A Guide to Religions, London 1975, 182-218.

- Mircea Eltade, Histoire des Croyences et des Idees Religieu-ses, Paris 1984,
111/71-93.

- Mustafa Erdem, Hz. Adem, Ankara 1993.


- Toufic Fahd, "L'Islâm et Les Sectes Islâmiques", Histoire des Religions, Ed. Gali.
1976, lti/3-179.

- Ismail Râgi el-Fârûkî, "Islam", The Great Asian Religions, London 1969, 307-379.

- Fazlurrahmân, Islâm, Çev. M. Aydin, Istanbul 1981.

- H.A.R. Gibb, "Islâm", The Concise Encyclopedia of Living Faiths, London 1977, 1
66-200.

- Muhammed Hamidullah, Islâm Peygamberi, Çev. Salih Tug, Ist. 1980. l-ll.

- Edvvard J. Jurji, "Islâm", The Great Religions of the Modern World, New Jersey
1947, 178-224.

- Man's Religous Quest, nesr. W. Foy, London 1978, 467-529.

- Muhammed Naseem, "The Muslims", Our Religions, London 1973, 89-104.

- Ebu'l-Hasen Ali El-Hasenî en-Nedvî, el-Erkânu'l-Erbea1, Beyrut 1968.

- S.A. Nigosian, World Religions, London 1975, 77-103.

- E.G. Parrinder, A Book of World Religions, London 1965, 12, 60, 100, 147.

- E.G. Parrinder, Asian Religions, London 1977, 5-31.

- E.G. Parrinder, The VVorld's Living Religions, London 1947, 9-31

- H. Ringgren-A.V. Ström, Religions of Mankind, London 1966, 175-202.

- Maxime Rodinson, Mohammed, Gr. Britain 1976.

- H.J. Schoeps, An Intelligent Person's Guide to the Religions of Mankind, Lond

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 216/314
5/16/2018 on 1967, 227-242. Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

- Meviâna Siblî, Asr-i Saadet (Islâm Tarihi), Ter. Ömer Riza Dogrul, Istanbul 1977-
.

- Ninian Smart, Background to the Long Search, London 1977, 184-218.

- Ninian Smart, The Religous Experience of Mankind, Gr. Britain 1977, 475-543.

- W. M. Watt, Modern Dünyada Islâm Vahyi, Çev. M. Aydin, Ankara 1982.

- J. Alden VVilliams, Islâm, New York 1962. [461]

baslattigina inanirlar. Onlara göre; 1914'te hayatta bulunan nesil, onun yeryüzüne i
rek beraberindeki 144.000 Yehova Sahidiyle bütün siyasî kuruluslari, devletleri, mil
tleri, kisacasi "Seytanin güçleri"ni yokedecegini görecektir. Böylece yeryüzünde de
Kralligi kurulmus, dünyaya hâkim olan Seytan safdisi birakilmis olacaktir. Bu, Arm
edon Savasiyle saglanacaktir.

2- Mesîhî Hareketler

Yehova Sahitlerinin mahiyetinin anlasilabilmesi, Mesihî hareketlerin bilinmesine ba


glidir. Önce Yahudilikte, sonra hem Yahudi hem de Hiristiyan dinlerinde zaman zama
n büyük bir ilgi toplayan Mesîhî hareketler olmustur. Yahudilikte Mesîh, Yahudileri
ud devrindeki ihtisama ve dünya hakimiyetine ulastiracak ideal bir kral olarak" be
kle-negelmistir. Bu ideal, aslinda Babil Sürgünü ve çesitli sikintilar sonucunda or
mis ve dinî-millî bir veçhe kazanmistir. Böylece XVIII. Yüzyilin ortalarina kadar hem
men her yüzyilda Mesîhler ortaya çikmistir. Bunlarin arasinda Yahudileri uçarak Kudü
cegini va'dederek mensuplarinin herseylerini sattirip daglik bir burundan tepeüstü d
enize atlatan Giritli Mose, yine Iran Yahudilerini ayni metod-la Kudüs'e götürmek is
yen David Alroy da vardir. Bu Mesîh adaylari hem aldatmis hem de aldanmislardir. Z
ira içlerinde o kadar Mesîh olduguna inanani vardi ki; basini uzatip, kilicin kesmey
ecegini iddia ederek, basindan olmustu. Bütün bunlara ragmen Mesîh gelmedi, beklenen
r gerçeklesmedi.

Hiristiyanlikta ilk yüzyillar, Hz. Isa'nin "ikinci dönüsü" beklentisi içinde geçti. A
manla diger konular ön plana çikti ve bu husus, bir inanç konusu olarak, gelecege bi
kildi. Bu konuda, aslinda, tacillerin telkini de o dogrultuda idi. Matta Incilin
de söyle denilmektedir: "Isa, Zeytinlik dagi üzerinde otururken, sakirtleri ayrica g
elip ona dediler: Bize söyle, bu seyler ne zaman olacak? Ve senin gelisine, dünyani
sonuna alâmet ne olacak? Isa cevap verip onlara dedi: Sakin kimse sizi saptirmasin
! Çünkü bir çoklari Mesîh benim diye benim ismimle gelip bir çoklarini saptiracaklar
r çok yalanci peygamberler kalkip bir çoklarini saptiracaklar.. O zaman eger bir kim
e size: Iste

Mesîh burada, yahut surada derse inanmayin. Çünkü yalanci Mesîhler ve yalanci peygam
kalkip büyük alâmetler ve harikalar yapacaklar; söyle ki, mümkünse seçilmis olanla
iracaklar. Iste size önceden söyledim. Eger size: Iste çöldedir deseler de çikmayin.
iç odalardadir, deseler de inanmayin. Çünkü simsegin sarkta çakip garpta dahi görül
oglunun gelisi de böyle olacaktir... Insanoglunun gögün bulutlari üzerinde kudretle v
izzetle geldigini görecekler... Fakat o gün ve saat hakkinda ne göklerin melekleri
de Ogul, yalniz Baba'dan baska, kimse bir sey bilmez. Imdi uyanik olun. Çünkü Rabbi
zin hangi gün gelecegini bilmezsiniz... Zira sanmadigniz saatte insanoglu gelir".[
462]

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 217/314
5/16/2018 Bu cümlelerden; yalanci, sahte Mesîhlerin, peygamberlerin gelecegi, insanlari sapti
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

cagi; Mesih surada-burada diye iddiada bulunanlara inanmamak gerektigi, "insanogl


u"nun gelisinin insanlarca biline-miyecegi anlasilmaktadir.[463]

Incillerdeki bu gibi açiklamalardan, âlemin sonu ve Mesîh'in gelisinin yalniz Allah


rafindan bilinebilecegi anlasildigindan, ana Hiristiyan kitle bu konuda ihtiyatl
idir. Ancak Protestanlar, Katoliklere göre daha fazla kutsal kitaplariyle mesgul o
lduklarini ispatlama gayreti içinde, bu bir kenarda duran Mesîhî konulara el attilar
Böylece onlar, Yahudilerin "kabbala" denilen kutsal kitabin harf düzeninden gelecek
ilgili sirlar çikarmak usulünden faydalandilar.

Yahudi bu
ibaren Mesîhî
çesithareketleri
hareketler XVIII. Yüzyil ortalarindan
Hiristiyanlik sonra
Âleminde ortaya gözükmez
çikmaya iken, Bunlar,
basladi. ayni tarih

iki yol takip ettiler: 1) Hesaplamak, 2) Rüyada veya vizyonda ilhamla bilgi almak.
Bunlardan ilkine J.A. Bengel'in (1687-1752), ikincisine de E. Swedenberg'in (16
88-1752) sistemleri misal olarak verilebilir.

Yehova Sahitlerini anliyabilmek hususunda, bu konuda, en önemli Mesîhî hareket , "Ad


ntizrrT'dir. Bu hareketin kurucusu W. Miller (1782-1849), Isa'nin dönüs tarihini ön
843, sonra 1844 olarak Kutsal Kitap'tan hesaplama yoluyla çikardi. Taraftarlar, he
rseylerini terkederek büyük bir ümitle beklemelerine ragmen, hayal kirikligina ugrad
Sonradan E. White (1827-1915), yeni bir yorum getirdi, verilen tarihin dogru ol
dugunu, Isa'nin geldigini, gökte muhakemeyi baslattigini ileri sürdü. Yehova Sahitli
hareketinin kurucusu da bu görüsü aynen kopya etti.

Mesîhî hareketler, böyle hesaba, ilhama dayananlarindan hulûlî olanlarina kadar büyü
ilik göstermektedir. Bahâîligin kurucusu Mirza Hüseyin Ali'den (1817-1892) Hintli ço
isnamurti'ye kadar Isa'nin kendilerine hulul ettigini ileri sürenler de olmustur.
Son iki yüzyil böyle hareketlerle doludur. Kaynagi, kökü, gayesi ile söyledikleri, y
ri birbirini tutmayan, uçtaki saf kimselerin hiçbir sey bilmedigi, gizli, özel metod
rla yönetilen, hemen büyük çogunlukla Mesîhî, Kab-balist, sirrî, mistik, kapali açik
mlan bulunan ve çesitli dinlerin içinden baslatilan bir hayli cereyan ve hareket, z
anla "din'lestirilmek istenmektedir. Bu cereyanlardan biri de Yehova Sahitleri'd
ir. [464]

3- Yehova Sahitliginin Tarihçesi

Yehova Sahitlignin kurucusu C.T. Razil'dir (Charles Taze Rus-sell: 1852-1916). R


azil, ciddî bir dinî egitim görmedi. Ancak bir Kitab-i Mukaddes toplulugu kurdu, ken
ni grubun "pastör"ü seçti. 1879'da "Siyon'un Tarassut Kulesi" dergisini çikartmaya b
di, birkaç sene sonra da ayni ad altinda bir cemiyet kurdu (daha sonra "siyon" kel
imesi atildi).

Razil, kurdugu cemiyetin yüzde doksan hissesini elinde tutuyordu. Karisi, evindeki
evlatliga kur yaptigi iddiasiyla, Razil'dan ayrildi. Razil, bir defasinda "Mu'ci
zeli bugday" satisi dolayisiyle kendisini itham eden bir gazeteyi; bir defasinda
da gerçekte dinî bir hüviyeti, derin arastirmasi ve klasik dillere vukufu bulunmadi
ni yazan bir risale yazarini mahkemeye verdi. Ancak mahkemeleri kaybetti. Bu mah
kemelerde onun sahsiyetiyle ilgili bazi önemli hususlar ortaya çikti: "Pastör" olma
, 14 yasindan sonra bir tahsil görmedigi, klasik dilleri bilmedigi, yalan söyledigi,
hatta yalan yere yemin ettigi, çikarci oldugu gibi.

Razil, büyük iddialarina ragmen öldü. Yerine hareketin avukati J.F. Rutherford (1869
2) getirildi. O, zamanla teskilâti ele geçirdi. Kendisinin "Yehova'nin Sözcüsü" oldu
nandigindan ve Razil'in sahsiyetinin yiprandigina kanaat getirdiginden "Russelis
tler" adini 1931'de "Yehova Sahitlerine çevirdi. Yüzden fazla eser yazdi. Fakat o da
va'dedilen olaylari görmeden öldü. Yerine N.H. Knorr (1977'ye kadar) geçti. Bunun z

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 218/314
5/16/2018 inda Gilead'da Kutsal Kitap Mektebi kuruldu ve 15.000 civarinda Krallik misyoneri
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

yetistirildi. Knorr'dan sonra teskilati bir idare heyeti yürütmektedir. Bu idare he


yetinin altinda çesitli hizmet kademeleri vardir. [465]

4- Yehova Sahitlerinin Inançlari

Yehova Sahitleri'nin inanç ve âdetleri söyle maddeiendirilir:

1- çok
ha Mukaddes Kitap, Tanrinin
güvenilmelidir. "YeniSözüdür
Ahit", ve hakikattir.
ruhî Mukaddes
Israillilerle Kitaba her
yapilmistir. türlü insan
Tanrinin s
Kanunun
insanlarin kanunundan ziyade itaat edilmelidir. Yehovanin Sahitleri, bütün insanlara
, Mukaddes yazilardaki hakikati bildirmek sorumlulugu altindadir. Mukaddes Kitabi
n ahlâk standardina uyulmasi sarttir.

2- Tanri tektir ve ismi Yehova'dir. Tanri, dünya üzerindeki kötü sistemi Armegedon H
ile ortadan kaldiracaktir. Tanri, her fert için kader veya alin yazisi çizmemistir;
herkes davranislarindan bizzat sorumludur.

3- Isa Mesîh, Tanri tarafindan mu'cizevî olarak dogmasi saglandigindan, Tanrinin


Ogludur ve Tanriya esit degildir. Isa'nin insan öncesi hayati vardir; Tanrinin ya
rattigi ilk varliktir. Isa Mesîh, bir haç üzerinde degil bir direk üzerinde ölmüstür
atini, insanligin
'mn kurbanligi kurtulusuIsa
yeterlidir. için gerekli
Mesîh, olan fidye
ölümünden olarak
sonra ödemistir.
ruhî bir Kurtulus
sahis olarak için
diril-t
ve su anda, ruhî varlik olarak yasamaktadir. Isa'nin yönetimindeki "Gökte
Tanrisal Krallik", yeryüzünü adaletle ve sulh içinde yönetecektir. Bütün milletlerd
e sayilari 144.000 olan sadece küçük bir sürü, Isa Mesih ile birlikte hüküm sürmek ü
cektir. Isa, cemaati kendi üzerine bina etmistir (Petrus'un üzerine degil). Dua, tan
ri Yehova'ya ancak Isa Mesîh vasitasiyla yapilir. Isa, Tanriya hizmet etmekde taki
p edilmesi gereken bir örnek birakmistir. Isa'da ilâhî tabiat bulunmaz.

4- Ilâhî Krallik, yeryüzüne insan için en iyi hayat standardini getirecektir. Yeryü
veya yok edilmeyecektir. Kötülük ebediyen yok edilmis olacaktir. Hayata götüren yol
k bir tanedir. Simdi biz son günlerde yasamaktayiz.

5-
ir.Insanlik, Âdem'in günahindan
Ölüler, insanligin dolayi ölmektedir.
müsterek mezarina Insan
gidecektir. onu, kurtulmak
Ölümden ölümle birlikte yok etm
için yegâne
mektir. Bu da Ye-hova Sahidi olmaya baglidir. Âdem'den miras alinan günah sona erec
tir. Insan, tekâmül etmemis, fakat yaratilmistir.

6- Cehennem diye insanlarin ruhlarinin azap çektikleri bir yer yoktur.

7- Din, sadece Yehova Sahitlerininkidir. Digerleri sahtedir.

8- Seytan, bu dünyanin görülmez yöneticisidir.

9- Tapinmada suret, resim, haç, tesbih, mum kullanilamaz. Mabed yerine "Krallik S
alonlari" kullanilacaktir.

10- Ruh çagirmak, fal bakmak, büyücülük, ispirtizma yasaktir.

11- Yehova Sahidi, dinlerarasi isbirligi faaliyetine katilamaz. Yehova Sahidi, ke


ndini bu dünyadan uzak tutmalidir. Yehova'nin sahidi, Yehova'nin askeridir; askerl
ik yapmaz, bayragi put olarak görür.

12- Agizdan veya baska bir yolla bedene kan almak "Tanrinin Kanunu"nun ihlâlidir.

13- Yehova Sahitleri, millî marsi, mülî duygulari, millî sinirlari kabul etmez.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 219/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

14- Sebt Günü, sadece Yahudilere verilmistir ve Musa'nin Kanunu ile birlikte son bu
ustur.

15- Ruhanî sinifi, dinî rütbe veya unvanlar Kutsal Kitaba uygun degildir.

16- Sakramentlerden sadece vaftiz ile Ekmek Sarap Âyinini "Hatira Yemegi" sekl
inde nitelendirerek kabul ederler. Vaftizin çocuklara degil, yetiskinlere
ve tamamen suya daldirmakla olacagina inanirlar.

17- Kendini Yehova Sahitligine adama (vakif), vaftiz vasitasiyla sembolize edili

r.
18- Yehova Sahidi olmayan herkes onlara göre "keçi"dir ve onlara karsidir. [466]

B- MOONCULUK

1- Hareketin Ortaya Çikisi ve Faaliyetleri

Moonculuk, Kuzey Koreli Sun Myung Moon tarafindan Güney Kore'de kurulmus bir harek
ettir. Hareket, Kore'de
ligi", "Birlesik "Tong Teskilati"
Aile", "Moon I", Bati'dagibi
ise "Birlesik Kilise", "Kutsal Ruh Bir
adlarla adlandirilmistir.

Moon, 1920 yilinda, Kuzey Kore'de, köylü bir aileden dünyaya gefmistir. O, önce Budd
ir, sonra Protestan Hiristiyan Kiliselerinden biri olan Presbiteryen Kilisesine
katilmistir. Daha sonra, Yehova Sahitlerinin inancina benzer bir anlayisa yönelen
Moon; 1936'da, Hz. Isa'nin kendisine görünerek, "Tanri Kralligi"ni kurma görevini te
if ettigni iddia etmistir. Onun bu iddiasi Presbiteryen Kilisesi tarafindan sapi
k bir iddia olarak görülmüs ve o, Kiliseden kovulmustur. Bunun üzerine Moon, Güney K
gitmistir.

Kilise'den kovulusunu takibeden yirmi yil içerisinde Moon'un, Hz. Musa, Buddha ve
hatta bizzat Allah'la konustugu söylentisi etrafa yayilmistir. Moon'un telkinleri
taraftarlarinca kaydedilmis ve Ingilizce "Di-vine Principe" (Ilâhî Prensip) adi alti
nda nesredilmistir.

Kore'de diger din mensuplari ve idarî çevrelerin muhalefet ve baskilariyla karsilasa


n Moon ve taraftarlari, zaman zaman hapse atilmislardir. Fakat, Moon'un fikirler
i, taraftar toplamaya devam etmis, 1950 yilinin sonlarinda Güney Kore'nin sinirlar
ini asarak Japonya'ya ve Bati'ya yayilmistir. Neticede, 1954'de, Güney Kore
'nin baskenti Seul'de, bütün dinleri birlestirmeyi amaçlayan, sinkretik (uzlastirma
) "Birlesik Kilise" hareketi ortaya çikmistir. Bu hareket, daha yaygin kullanimla,
Moonculuk (Mooncular) olarak da isimlendirilmistir.

Moonculuk hareketi, 1959'da, Amerika'ya tasinmis ve burada gelismeye, çesitli kesi


mlerden taraftar toplamaya devam etmistir. Mooncular tarafindan Milletlerarasi k
ongreler düzenlenmis ve bu kongrelere çesitli üklekerden ileri gelen bilim adamlari
et edilmistir. Bu tür faaliyetler halen devam etmektedir.

Hareket, malî kaynak temin etmek için, ticarî hayata el atmis; balikçilik, bitkisel
careti gibi yollarla zenginlesme imkâni bulmustur. Moonculuk, bir yandan sermaye k
azanmak için çalisirken, diger yandan kültürel faaliyetlere yönelmistir. Yüksek tah
rmalari için bir "Ilahiyat okulu" kurulmustur. Mooncular, bütün bunlarin yaninda bas
yayina da el atmis, Tokyo, New York ve daha sonra VVashington'da gazete çikarmisla
rdir. "New York City Tribüne" isimli, siyasî-kültürel nitelikli gazete, önde gelen k
n okudugu iddia edilen bir gazetedir. Bu gazete, güvenlikle ilgili konulara, özellik

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 220/314
5/16/2018 le Dogu'daki gelismelere ayrintili bir sekilde yer vermektedir. Gazete, 1976'dan
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

beri, ailevî ve muhafazakâr degerleri savunmaktadir. Amerika'nin bazi resmî yayinla


da bu gazeteden zaman zaman iktibaslar yapmaktadir. Amerika'da yayinladiklari d
iger bir önemli gazete de "The Washington Times"dir. VVashington'da yayinlanan iki
gazeteden biri olan bu gazete, Moon'a göre Amerika'da en hizli büyüyen gazetedir ve
nun, en üst seviyede politikacilardan halk temsilcilerine kadar varan çok sayida oku
yucu kitlesi vardir. Ayrica, Ortadogu'da yayinlanan "Middle East Times" (Ortadogu
Ahvâli) adli Ingilizce, gazete, onlarin 1983'den itibaren Kibris'ta çikardiklari bir
gazetedir.

Birlesik Kilisenin "Free Press International" adinda bir de haber ajansi bulunma

ktadir.
he News"Bu teskilât tarafindan
(Haberlerin mâlî yönden"The
Iç Yüzünü Kavrama), desteklenen dergiler
VVorld and de vardir:
I" (Dünya "Insight
ve Ben), "Free P
ernational" (Milletlerarasi Hür Basin).

"Birlesik Kilise"ye katilanlar, genellikle iyi tahsil görmüs, yirmi yasini geçmis, o
a sinifa mensup gençleridir. Japonya'da ve Bati'da bütün vaktini bu dinî harekete ay
lar (fultaym üyeleri), toplulugun merkezlerinde kalmakta, Kore'dekiler ise bu isi
kendi evlerinde yürütmektedirler. Kendini tamamen harekete vakfeden üye sayisi Batid
onbini geçmezken, Doguda bu rakam, asagi yukari, Bati'dakinin iki kati kadardir. F
ultaym üyelerin hayat tarzi, hareketin teolojisinin gerektirdigi "yenilestirme"yi
saglamak için, çok çalisma ve fedakârliga dayanir. Hareketin mal varligini artirmak
a yeni katilmalar saglamak için çok zaman harcanir. Üyelerden evlilik öncesi ve hatt
nrasinda hizmet için bekâr kalmalari beklenir. Iki üç sene hizmet etmis üyeler Moon t
ndan eslendirilir;
dis edilir. Takdis,yüzlerce,
önemli birhatta binlerce
âyindir. Ayricaçift
her ayni anda ay
tarafta, birveevlendirme
yilin ilktöreniyle
gününde
hareketin kutsal günlerinde and içilir. [467]

2- Moonculugun Görüs ve Düsünceleri

"Birlesik Kilise"nin teolojisi, yeni bir dinî anlayis üzerine kurulmustur. Bu harek
mensuplari, Mesîhî bin yillik devre anlayisina sahiptir. Onlar, hayatlarini "Gögün
igi"nin yeryüzünde yeniden hâkim olmasi gayesine adamislardir. Bu noktada diger Mesî
eni dinî hareketlere ve bir bakima Yehova Sahitlerine benzemektedir. Moon'un "Ilâhî
nsip" kitabi,
orumunu Hiristiyan
sunmaktadir. Kutsal Tanri,
Bu kitapta Kitabinin, bütüntemel,
birtakim dinlenevrensel
birlestirmek üzere, göre
prensiplere yeni âle
bir
mi yaratan, zatî nitelikleri bulunan bir varliktir. Bütün yaratiklar olumlu ve olums
(erkek ve disi) elemanlardan ibarettir. Bunlar, sira Ile, daha büyük bir bütün tesk
tmek üzere, bir verme-alma iliskisi vasitasiyla, daha genis fertler içinde birlesmek
tedir. Âdem ve Havva, Tann'nin onlarla bir sevgi verme-alma iliskisi içine girebilec
egi için yaratilmistir. Aslî gaye; onlarin evlilikle takdis edilecekleri bir mükemm
k merhalesine ulasmalari ve böylelikle onlarin çocuklari, çocuklarinin çocuklari Tan
le tam uyumlu, günahsiz bir dünya kurmalariydi. Bu, olmadi. Kovulma, sadece bir yasa
k elmanin yenilisi degil, bütün güçlerin en üstünü olan sevginin istismarini içinde b
ir itaatsizligin sonucudur. Tanri, basmelek Lusifer'e (seytan) Âdem iie Havva'ya göz
kulak olmasini istemisti. Ancak o, Tanri'nin Âdem'e olan sevgisini kiskandi ve Ha
vva ile (ruhanî bir sekilde) cinsel iliski kurdu. Bunun üzerine Havva, Âdem'i kendis
le (bedenî) cinsel iliski kurmaya ikna etti. Bu sekilde, Tanri merkezli degil de,
Lüsifer merkezli; vaktinden önce, zamansiz birlesme sonucu Aslî Suç, sonraki bütün n
geçti. Tarih, Havva ile Seytanin âdi davranisiyla bozuldu. Moon'un "Ilâhî Prensip"
i, bu olayi söyle bitirmektedir: Bütün tarih, Tanri ve insan tarafindan âlemin Tanr
istedigi duruma getirilmesi girisimi olarak görülebilir. Kutsal Kitab'in bazi. anah
r figürleri de bunu göstermektedir.

"Ilâhî Prensip"e göre yanlisin düzeltilmesi Mesîh ile gerçeklesecektir. Mesîh ve kar
e Havva'nin yapamadigini yapacaktir. Onlar, Gerçek Ana-Babayi olusturacaklar ve onl
arin evlilikte takdis ettikleri kimseler, aslî suçsuz dogan çocuklara sahip olacakla

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 221/314
5/16/2018 ir. Bütün bunlarin olabilmesi için insanin Mesîh'i kabul etmeye hazirlanacagi bir ku
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

s olmalidir. Böyle bir kurulus, geçmisin kötülüklerini, kötü borçlarini silecek, iyi
garantisi olacaktir. Mesîh'in rolü, aslî suçtan âzâde, beserî ana-babadan dogma bir
lenecegi bir istir. "Ilâhî Prensip"e göre Isa böyle bir kimse idi, âlemi yeniledi. A
aftizci Yahya'nin hatasi sonucu evlenme firsati bulamadan öldürüldü. Böylece o, âlem
ir kurtulus getirdiyse de, ölümüyle bedenî bir kutulus saglayamadi. Isa'dan önceki d
e sonraki iki bin yil arasindaki çok sayidaki benzerleri günümüzün "Ikinci Gelis Zam
lduguna delâlet ettigi kabul edilebilir.

Iste bu düsünceler altinda Birlesik Kilise Mensuplari, Moon ve karisinin gerçek ana-
ba olduguna inanmaktadir. Hareketin mensuplarina ait literatüründen Moon'un, kendis

i Mesîh olarak
uplari gördügü
da Moon'u ve takipçilerinden
Tanri'nin de böyle
göndermisi" kabul görmelerini bekledigi anlasilmakt
etmektedir.

Mooncular'in sigara, içki kullanmalari, zina yapmalari kesinlikle yasaktir. [468]

3- Günümüzde Mooncular ve Türkiye

Birlesik Kilisenin telkinleri her tarafta muhalefetle karsilasmistir.

Bu hareketin beyin yikama yoluyla veya zihin kontrolü teknikleriyle üyelerini celbet
tigi veteskilat
ldigi, alikoydugu, aileleri
baskisiyla böldügü, liderleri
yürütüldügü, lüks
komünizme içinde
karsi bir yasarken üyelerinin
hareket olarak isti
programla
ey Kore haber alma teskilâtiyla (KCIA) alâkasi bulundugu, silah imâlâtiyla ugrastigi
aya hâkim olup Moon'la bir teokrasi kurmak istedigi, fitneci bir teskilât oldugu, ve
rgi ve muhaceret kurallarini bozdugu gibi suçlamalar yapilmistir. 1982'de, Amerika
n Federal Mahkemesi, vergi yolsuzlugu suçuyla, Moon'u onsekiz ay hapse mahkum etmi
stir. Bu olay sonrasinda Moon, faaliyet alanini Güney Amerika, Avrupa ve Ortadogu'y
a yöneltmistir. Hareket, 1989'lara kadar, antikomünist mücadelesini sürdürmüstür. Sim
Amerika'da Muhafazakârlarin destegini kazanmaya çalismaktadir. Ancak Amerika'daki P
testan çevreler Moon'u ve taraftarlarini kabullenememistir. A.B.D.'de Hiristiyan K
iliseleri Millî Konseyi'nin Moonculuk hakkindaki karari söyledir: "Bu bir Hiristiyan
Kilisesi degildir".

Mooncular, ülkemize
Müslüman Hem de olan
de Mooncu son onyil içinde,
Mu-hammed dört
Yahya misyoner göndermistir.
Thompson'dur. Bunlardan
O ve iki arkadasi, biri
gördükl
tepki sonucu, geri dönmüstür. Dördüncü görevli kalmis ve dünyanin çesitli yerlerin
politikacilarin, bürokratlarin, gazetecilerin, bilim ve din adamlarinin davetini üst
lenmistir. Bu, bütün dünyada yapilagelmektedir (onlar meshur siyaset adamlarinin, ba
n mensuplarinin toplantilarina katilmalarini, bütün masraflari üstlenerek, saglarla
Mooncular; Istanbul'da, Ortadogu'ya hitap eden "Middle East Times" gazetesinin Tür
kiye temsilciligini açmak ve "Dünya Dinleri Üzerine Gençlik Semineri" düzenlemek gib
ramlari yaninda, 22-26 Eylül 1991'de (President Otel'de), "Council for the VVorld
Relgions" (Dünya Dinleri Konseyi) toplantisini gerçeklestirmistir. Bu toplantinin be
lli basli konularindan biri de "Islâm-Hiristiyan Diyalogu"dur. Dünya Dinleri Konseyi
Yönetim kurulu Baskani Dr. Frank Kaufmann; bu toplantidan sonra bir dergiye beyana
tta, önce Hiristiyanken sonra Buddist oldugunu, daha sonra "Birlesik Kilise"ye kat
ildigini belirtmis ve "Dogu Bloku ülkelerinde uzun zamandir yeraltinda yapilan faa
liyetleri, artik legal olarak gerçeklestirecegiz" demistir.

Ocak-Subat 1992 yilinda, Amerika'da, Türkiye'den çagirdiklari ilim adami, siyasetçi


basin mensuplarina, masraflari teskilâta ait olmak üzere, 40 günlük seminer düzenle
dir. Bu çesit faaliyetler devam etmektedir.

Hareketin bir baska faaliyeti de, her yil baska bir ülkede düzenledigi gençlik kampl
idir. Degisik ülkelerden çesitli dinlere mensup gençler, masraflari teskilâta ait o
re, bu gençlik kamplarina davet edilmektedir. Bu kamp süresince (onbes gün gibi), kam

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 222/314
5/16/2018 a katilan din mensubu gençler arasinda diyalog kurulmaya çalisilmaktadir. Ülkemizden
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

e, zaman zaman, bu kamplara katilanlar olmustur.

Halen dünyada iki milyon civarinda müntesibi vardir. Bunun 400.000'i Güney Kore'de,
00 kadari Fransa'da, geri kalani Amerika ve diger ülkelerdedir. [469]

C- BABILIK VE BAHAÎLIK

1- Babîlik

BâbîIik, Imâmiyye Sîasi içinde tesekkül eden Seyhîlik adli bir tarikatin mahsulüdür
Seyh Ahmed el-Ahsâî (ö. 1241/ 1826); Hz. Muhammed'in hakikatinin kendinden önceki pe
berlerde kismen belirdigini; sonra bizzat Hz. Muhammed ve Oniki Imam'da apaçik bir
tarzda tecelli ettigini; ancak bu hakikatin bin yil gizli kaldiktan sonra simdi
kendisinde, kendisinden sonra da müridi Kâzim Restî'de (Ölümü 1259/1843) ortaya çikt
istir. Kâzim Restî, 26 yaslarindayken, Seyh Ahmed el-Ahsâî ile görüsmek üzere Tahran
ir. Sonra o, el Ahsaî ile birlikte Kerbela'ya gelmis ve orada onun talebesi olmust
ur. Kâzim Restî, hocasinin görüslerine uymakla kalmaz, ayni zamanda zuhurunun çok ya
dugunu söyledigi MehdI'nin vasiflarini da açik bir sekilde bildirmistir. Ancak nitel
ikleri bu kadar açik olarak bildirilen Mehdi, Kâzim Restî'nin ölümünden sonra zuhur
.Restî'nin
Onun tariflerine
1843'te göre bu Mehdi,
ölümünden talebeleri
sonra, arasindan
talebeleri Mirza
yerine bir Alive
halef Muhammed'dIr. Kâzim
"Mehdi" aramaya b
mislardir. Ali Muhammed de, bundan istifade ederek, ortaya çikmis ve "Babîlik"! kur
mustur.

Hocasi Kâzim Restî'nin ölümünden sonra o, 1844'te, Siraz'da kendisinin beklenen imam
bir "Bab" (Kapi) oldugunu ilan etmistir. Ileri sürdügü sapik fikirleri karsisinda,
lâm âlimleri faaliyete geçmis ve Mirza Ali Muhammed, 1850'de, idam edilmistir.

Iste Mirza Ali Muhammed Riza'nin baslattigi bu harekete "Babîlik" adi verilmistir.
Babîlik, XIX. Yüzyilin önemli dinî cereyanlarindan birisi ve Bâhâlîgin de baslangi
Babîlik ve Bahaîlik, Islâm'a karsi bölücü ve yikici emeller besleyen Siyonist ve "h
"nin emrinde ve hizmetinde bir fesat cereyanidir, Isrâiliyat ile süslenmis sathî ve
mamen tutarsiz fikirlerden ibarettir.[470]
Mirza Ali Muhammed, önce kendisinin beklenen Mehdi'ye açilan "Bab" (Kapi), kisa bir
müddet sonra bizzat "Mehdi" oldugunu iddia etmistir. Mirza Ali, "Allah daha önceden
Muhammed'i göndermis oldugu gibi simdi de beni göndermistir. Beyan'da indirilenden b
aska bir seye asla uyma; çünkü o size fayda vermez" demektedir.

Mirza A|i, bu konuda, oldukça ileri gitmis ve kendisini Hz. Muhammed ile mukayese e
tmeye baslamistir. Hz. Muhammed'in 40 yasinda ilâhî vahye mazhar olmasina ragmen ken
isinin £5 yasinda iken "âyef'ler aldigini ve hepsinin de fevkatöde "mûciz" oldugunu
istir. Ayrica o söyle demistir: "Ben Muhammed'den daha faziletliyim. Nitekim benim
Kur'ân'im da Muhammed'in Kur'ân'indan daha üstündür. Muhammed beserin bir Kur'ân sûr
a aciz oldugunu söylemisse, ben de beser benim, Kur'ân'imin bir harfini bile yapmaya
acizdir, derim. Iste size kitabim el-Beyan; bol bol okuyunuz. Kur'ân'dan daha fas
ih ibareleri oldugunu, içindeki hükümlerin Kur'ân ahkâmini kaldirdigini göreceksiniz
'nin, el-Beyan adli eserinde su ifadeler yer almaktadir: "el-Beyan'da nazil olan
dan veya ondan çikan harfler ilminden, yahutta el-Beyan'a taalluk eden seylerden b
aska hiç bir sey ögrenmeyiniz".

Bâbîlikte, vahyin devam edecegi ve Müslümanlarin inandigi gibi peygamberligin de son


mayacagi kabul edilmektedir. Bâb'a göre seriat, her bin yilda bir degismektedir. Nit
ekim Babîlik de Islâm'dan bin yil sonra zuhur etmistir. Bundan sonraki seriat da, Bâ
kten bin yil sonra zuhur edecektir. Ona göre Hz. Âdem'in çagi ile kendi zamanina kad

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 223/314
5/16/2018 12210 yil geçmistir. Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Mirza Ali (Bâb), Kur'ân-i Kerîm'de emrolunan namaz, oruç, evlilik, bosanma ve miras
ibadet ve muamelatla ilgili hükümleri ilga etmis, âhiret ve kiyamete dâir esaslari
eyfine göre te'vil etmistir. Ona göre Hz. Muhammed'in nübüvvet çagi 1260/1844'de son
stir ve kendisi Islâm dininin hükümlerini degistirmekte mutlak hürriyete sahiptir.
dolayi, keyfî degisiklikler yapmistir.

Mirza Ali Muhammed'in en önemli eseri, Kur'ân ile mukayeseye çalistigi "el-Beyân"idi
ir kismi Arapça, bir kismi da Farsça birkaç eseri daha vardir.

Mirza'niniddia
oldugunu çok övündügü, Kur'ân-idil
ettigi el-Beyan, Kerîm'in
ve dilhükmünü
bilgisineshettigini
hatalariyla,söyledigi ve herkesin
edebî yönden düsüklü
dolu bir kitaptir. Ayrica bu eserdeki fikir, düsünce zaaf ve bozukluklari onun vahi
y mahsulü olmasi bir yana, siradan bir bilginin eseri olmasini bile mümkün kilmamakt
ir. Kur'ân'i taklide çalismis, fakat gülünç olmaktan öteye gidememistir. Buna misal
l-Beyân'dan bir kaç cümle durumu iyice anlasilir kilacaktir: "Ondan sonra gelen bes
si : Öküze binmeyiniz, esek sütü içmeyiniz. Esek üzerine, ne de baska bir hayvana g
vurmayiniz. Allah'in size farz ettigi budur; belki sakinirsiniz. Hayvana gemsiz
ve özengisiz binmeyiniz. Ancak bunlarla binersiniz. Kendinizi koruyamiyacaginiz h
ayvanlara binmeyiniz. Allah sizi bunlardan siddetle nehyetmistir".[471]

2- Bahaîlik

a- Bahâîligin Çikisi ve Gelismesi

Bâb diye taninan Mirza Ali Muhammed'in ölümüyle Babîlik duraklamadi, onun talebeleri
lan Mirza Hüseyin Ali ile daha genis boyutlara ulasti. Mirza Hüseyin Ali, 12 Kasim 1
817'de, Tahran'da dogdu. Saraya mensup oldugundan iyi bir tahsil görmüstü. Babasinin
en sonra, 20 yaslarinda iken, saraydan ayrilarak muhtelif yerleri dolasmaya basla
di. Otuz yaslarinda iken Molla Abdulkerim Kazvînî'nin yol göstermesi ile Mehdiligini
lân etmis bulunan Mirza Ali Muhammed'e baglandi. Tahran'da Mirza Ali'nin görüslerini
aymaya basladi. Bâbîlerin Nasûriddin Sah'a karsi giristikleri basarisiz suikast tese
den sonra, diger
faretlerinin Bâbîlerle
hükümete birlikte,
yaptigi tevkif edilerek
baski üzerine hapse
dört aylik bir atildi. Rus ve sonra
tutukluluktan Ingiliz
15 se
Ek
852 tarihinde Bagdad'a sürgün edildi. Böylece Mirza Hüseyin Ali ve ailesi Bagdad'a y
sti. Bâbîlerle arasinda bir takim anlasmazliklar ortaya çikinca Mirza Hüseyin Ali gi
Bagdat'tan kaçti.

Bagdat'taki âlimlerin ve halkin sikayeti üzerine, Iran ve Osmanli hükümetleri arasin


arilan anlasmaya istinaden, 1863'de, Bâbîlerin Istanbul'a sürgün edilmesine karar ve
i.

Mirza Hüseyin Ali, bu sürgünden önce Bagdat'in kenarinda oniki gün, yakin dostlariyl
toplantisi yapti. Mirza Hüseyin Ali, bu toplanti günlerinin birinde, Bâb'in halife
lmayi yeterli görmeyerek, va'dedilenin, yani Allah'in ortaya çikaracagi zâtin kendis
oldugunu ileri sürdü.
Karar geregi, 3 Mayis 1863'de Bagdat'tan Istanbul'a getirilen Mirza Hüseyin Ali, M
irza Yahya Nuri ve yakinlari, burada dört ay tutulduktan sonra, 1864 yili basinda t
opluca Edirne'ye sürüldüler. Orada Iki kardes arasinda tartisma ve düsmanlik son had
buldu. Bunlar isi, birbirlerini zehirleme tesebbüsüne kadar ilerlettiler. Mirza Hüs
in Ali, Edirne'de, kardesi Mirza Yahya Nuri'yi saf disi birakti. O, kendisine, a
yni zamanda, "Bahaullah" adini takti. Bu adi kendisine taktiktan sonra, yakin do
stlarina, kendisinin "Allah'in ortaya çikaracagi Zât" oldugunu açikladi. Böylece
kendi etrafinda toplanmaya çagirdi. O, ayrica büyük devletlerin baskanlarina mektu

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 224/314
5/16/2018 yazarak kendisine uymaya davet etti. Bu faaliyetleriyle o, Bâbîlerin çogunlugunca,
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

halefi ve Bahâîligin gerçek kurucusu olarak kabul edilmeye baslandi. Daha sonra Akk
ya sürülen Hüseyin Ali, 29 Mayis 1892'de, orada öldü.

Mirza Hüseyin Ali'ye (Bahaullah) nisbetle "Bahaîlik diye ortaya çikan bu hareket, ça
zda da canli sekilde faaliyetlerini sürdürmektedir. Bahaîlik, Islâm'a karsi çevrilen
entrikalarin son merhalesini teskil etmektedir. Bu hareketin, Mecûsî bâtinîligi ile b
ayip, milletlerarasi Siyonizm, misyonerlik ve Islâm'a karsi olan emperyalist güçler
ardimiyla desteklenip beslendigi ileri sürülmektedir.

Mirza Hüseyin Ali, irili ufakli bir çok eser ve risale yazmistir. Bunlarin ilki el-

'öir. Mirza
pek çok dileHüseyin
tercümeAli'nin Bagdad'da
edilmistir. Eser,iken yazdigi
bâtinî bu eserin
tev'iller, asli Farsça'dir.
asilsiz hikâyeler veBu ese
temel
dialarla doludur. Mirza Hüseyin Ali'nin "ilâhî irade semasindan geldigini iddia etti
diger eseri, "Kitabu'l-Akdes"ö'\r. O, daha önceki kitaplarin insanliga yetmedigi iç
, "Kitabu'l Akdes" ile neshedildiklerini ileri sürmüs; Kur'ân-i Kerîm'ih üslûbunu ve
taklit etmeye çalismistir. Bu iki eser Bahâîler için önemlidir. [472]

b- Bahâîligin Temel Prensipleri

Yahudilik, Hiristiyanlik ve Islâm'dan alinmis esaslarla kendilerini ayri bir dine


mensup olarak göstermeye çalisan Bahâîler, iman ve ibadetle ilgili birtakim hükümle
rler. [473]

ba- Iman Esaslari

Bahâîlere göre Allah'a, kitaplarina, resullerine, kiyamete, Bâb ve Bahâ'ya inanmak,


saslarindandir. Ancak bu iman esaslarinda, Islâm inancindan sapmislardir.

Bahaullah da kendisinin zikreden (zâkir), zikredilen (mezkûr) ve "Tur'da konusan" ol


dugunu ileri sürmüstür. Böylece Bahâ, Tann'nin kendisinde sahislasmis oldugunu ileri
yani ilâhlikvücuduna
h, Bahâ'nin iddiasinda bulunmustur.
hulul Talebeleri
etti", "Bahaullah, de onun
kendini içinetti"
izhâr "Bahâdemektedirler.
bizzat ilâhti",Ba"A
göre Allah, bir kralin teb'asina muhtaç olusu gibi, yaratiklarina muhtaçtir. Teb'asi
kral olmiyacagi gibi mahlûku olmayan Halik yoktur. Varlik, Allah'in ezeliyet ve eb
ediyeti gibi ebedîdir.

Bahâîlere göre peygamberler, Allah'in zuhurudurlar. Bunun için de peygamberlere, neb


ya resul demek yerine, "Tanri zuhurlari" adini vermektedirler. Onlarin inançlarina
göre Allah, kullarina tecelli edebilmek için, onlara muhtaçtir.

Bahâullah'a göre peygamberlerin beserî ve ilâhî iki vasfi vardir. Onlar, beserî nite
itibariyle yer içer, uyur, hastalanir ve ölür; ilâhî nitelikleri itibariyle ise Alla
ksettigi tertemiz bir aynadirlar. Peygamber, ilâhî niteligi ile bir anlamda Tanridi

Bahâîlere göre, Hz. Âdem'den bu yana gelip geçmis bütün nebî ve resuller, sadece Tan
an Bahâ'yi müjdelemek için gönderilmislerdir. Çünkü o, bütün dinlerin sözünü ettigi
r, Bahâ'nin görüsleri ve zuhuru için birer baslangiç olarak indirilmislerdir. Hepsi
sandir ve Bahâ'nin gelisi ile tamamlanmistir. Hz. Muhammed'den sonra, önce vazifesi
okuz yil süren Bâb gelmistir. Bâb'dan sonra ise Bahaullah gelmistir. Ondan sonra da p
ygamberler gelecektir. Hz. Muhammed son peygamber degildir. Hz. Âdem ile baslayan n
ebîler devri, Bâb ile sona ermis ve Bahâî devri baslamistir. Bu devir de en az 500.0
il devam edecektir.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 225/314
5/16/2018 Bahâîlere göre insan öldügü zaman, kiyamet kopmaktadir. Cesetlerin yeniden dirilmes
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

degildir. JDiri olan, ebediyyen ölmeyecek olan ruhlar, insanlarin dünyadaki islerin
e göre lütufa veya azaba ugrayacaktir. Azap, ruhun, âhiretteki gelismesiyle birlikte
ona erecektir; lütuf ve bagis ebedîdir.

Bahâîler, Bahâullah'in bütün yanlisliklari düzelttigine, cennet ve cehennemin gerçek


rettigine inanirlar. Bahâullah'a göre cennet Allah'a yakinlik, cehennem de O'nun bag
isindan mahrum olmaktir.

Bahâîler, daha önceki mukaddes kitaplarin insanliga yetmedikleri için. Kitabu'l-Akd


neshedildigini ve onun da vahiy mahsulü oldugunu kabul ederfer. Ayrica Kur'ân-i Kerîm

in hükümlerinin de geçmis oldugunu iddia ederler. [474]

bb- Amelî Esaslar

Bahâîlikte, bazi amelî hükümler mevcuttur. Onbes yasini bitiren her kiz ve erkek Bah
mis yasina kadar, Bahâîligin hükümlerini yerine getirmesi farzdir. Bunlar; namaz, or
c, zekât, kutsal âyetlerin okunmasi gibi hususlardir.

Namaz: Bahâîlere göre namaz, samimî bir kalple Allah'i anmadir. Namaz ferdîdir; kims
yurmadan ve kimsenin davetine lüzum kalmadan kilinir. Aslinda Bahaullah'in kutsal
kelimelerinin tekrarindan
) sehrine yönelerek ibaret bir dua olan namaz, Bahâî kiblesi olan Akkâ (Israi
yerine getirilir.

Namaza baslamadan önce, el ve yüzün yikanmasindan ibaret olan abdest alinir. Su yoks
veya suyu kullanamiyacak derecede hastalik varsa, abdest yerine, bes defa "Temizl
er temizi Tanri'nin adi ile" demek yeterli sayilmaktadir.

Namaz üç çesittir: Büyük namaz, orta namaz, küçük namaz.

Bu üç çesit namazdan birine karar verip kilmak kâfidir. Karar verilen ve kilinan di
i namazlarin artik o gün kilinmasi vacip degildir. Namaz, bazi hareketlerle duadan
ibarettir.

Oruç ; Bahâîlerde
da, 19 oruç, Bahâîlerin
gün olarak tutulur. ondokuzuncu
21 Mart günü ayi olan Alâ
oruç bayramidir. ayinda,
Ayni yani
zamanda 2 Mart-21
bugün, Bahâî My
ayidir. Oruç, günesin dogusundan batisina kadar hiçbir sey yiyip içmemek, kötülükle
durmaktir. 15 yasindan küçük, 70 yasindan büyükler, hamileler ve emzikli kadinlar or
lef degildirler.

Hac: Yalniz erkeklere ve malî durumu iyi olanlara farzdir. Bu sartlari tasiyanlar,
Allah'in yeryüzündeki iki mübarek evi olarak gördükleri ya Bâb'in Sirâz'daki evini
ah'in Bagdat'ta ikamet ettigi evi ziyaret ederler.

Zekat : Farz olan zekât, vergi olarak atihir. el-Beyân'a göre, sene içinde azalmamas
rtiyle, sermaye üzerinden mallarin beste biri nisbetinde alinacagi söylenen zekât; B
atbikatinda bazi farkliliklara ugramistir. Bahâullah'in Kitabu'l-Akdes'inde, Kur'ân-
i Kerîm'de zekât için konulan hükümlerin aynen benimsendigi görülmekle beraber, bir
% 19'undan ibaret bir vergiden söz edilir. Zekât, "Umumî Adalet Evi"nin gelir kayna
durumundadir.

Kutsal Âyetlerin Okunmasi: Her sabah ve aksam, yorgunluk vermeyecek kadar Bahâullah
n dualarini, sözlerini okumak, her Bahâî için vaciptir. Bundan baska her Bahâî için g
efa abdest alip kibleye (Akkâ'ya) dogru oturup, 95 defa "Allahu ebhâ" (tekbir) deme
dinî bir hükümdür.

Evlenme ve Bosanma : Evlilik, Bahâîlikte dinî bir farz degildir; fakat makbul ve tes

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 226/314
5/16/2018 k edilen bir istir. Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Onbes yasindan küçük olanlarin evliligi caiz degildir. Nisan ile nikah arasindaki fa
la 95 günden fazla olamaz. Nikah ile gerdek ayni günde olur. Nikah, Bahâîlerin inand
ri kutsal kitaplardaki sekil ve dualarla yapilir. Nikah esnasinda erkegin kadina
mihr vermesi sarttir. Mihr, sehirlerde 19 miskai altin; köylerde ise 19 miskal gümü
(Bir miskal yaklasik dört gramdir). Bahâîlerin, Bahâi olduklarini gizlememeleri sa
, Bahâî olmayanlarla evlenmeleri caizdir. Bu durumda evlilik ve nikah, Bahâî usulüne
pilir.

Bahâîlikte bosanma olabilir; fakat hos karsilanmaz. Her iki taraf geçimsizlik durumu

a bosanma
r senelik talebinde bulunabilir.
bekleme müddeti verir. Ruhanî Mahfil,
Bu müddet çiftlere,
zarfinda anlasmakesin ayriliktan
ve birlesme evvel, bi
saglanamazsa
Mahfil onlari bosar.

Kitabu'l-Akdes'te çok kadinla evlilige izin verilmesine ragmen, Abdulbahâ, esitligin


saglanamiyacagi gerekçesiyle tek kadinla evliligi esas kilmistir. [475]

bc- Dünya Görüsleri

Bahâîlige göre dinî hakikat, mutlak degil, izafîdir. Bahâullah'in gayesi; kendisinde
en peygamberlerin
ihtiyaçlarina telkinlerinde
cevap bulunan esas hakikatlari,
verecek, problemlerine, fenaliklarinaiçinde yasadigimiz asrin
ve kararsizliklarina ta
tbik edilebilecek tarzda yeniden ifade etmektir.

Bahâîler, kendilerini "evrensel" kildigina inandiklari dünya görüslerini ve bas


rensiplerini su basliklar altinda ele alirlar:

1- Insanlik âleminin birligini {bütün insanlar kardes olmali),

2- Bütün dinlerin birligini (onlara göre bütün milletlerin dini, bir tek din olmali)

3- Dil ve yayin birligini (insanlar için ortak bir dilin bulunmasi),

4- Kadin, erkek esitligini,


5- Her türlü dinî, irkî, millî, vatanî, siyasî ve benzeri taassuplarin terkedi I mes

6- Din ve ilim arasinda ahengi,

7- Genel ve mecburî ögretimi,

8- Asin zenginlik ve fakirligi kaldirarak içtimaî meseleleri dinî esaslarla çözmeyi,

9- Genel barisi (Mirza Hüseyin Bahâ'nin gelisinin dünyaya barisi getirdigine inanirl
),

10- Mesîh'in Ruhu'l-Kudüs'ten oldugunu kabul ederler. [476]

c- Günümüzde Bahaîlik

Dünya'da 3 milyon civarinda mensubu olan Bahâîler, özellikle yaptirdiklari mabetler


inde propaganda faaliyetlerine yönelmislerdir. Bugün dünyanin birçok büyük merkezind
ri vardir. Türkiye'de de mabet yapma girisiminde bulunmuslar, fakat Bahaîlik din ola

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 227/314
5/16/2018 rak kabul edilmedigi için, mabet yapilmasina izin verilmemistir. Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om Ülkemizde Bahâî
agandasi yogun bir sekilde yapilmaktadir.

Bâbilîk ve Bahâîligin insanliga yeni bir sey getirmedigi görülmektedir. Bahâîligin


ve benimsedigi dinî hükümler, kismen Yahudilik, Hiristiyanlik ve bilhassa Islâmdan a
is unsurlardir. Siîligin Seyhîlik tarikatini sekillendiren fikirler Bahâîlikte yeni
kaliba sokulmustur. Bunun kaynagi; Siîligin Mehdi inancindan dogan bazi anlayislar
, müfrit batinî te'viller ve Hurûîîlik'tir.

Bahâilige Siîligin sapik bir tarikati denilebilecegi gibi, Islâm? firkalar arasinda
lâm kültüründen kaynaklanan, fakat Islâm dairesinden çikan sapik firkalardan biridi

ebilir.
Bahâîler, kendilerinin ayri bir dine mensup olduklarini, Bahâîligin cihansümul bir d
ilmasi gerektigini ileri sürmektedirler. Bunun için de hukukî bir karar almak için u
mislardir. Onlarin bu gayretleri, Amerika, Israil ve Avrupa'nin bazi ülkelerinde s
emeresini vermis; buralarda, ayri dine mensup insanlar olarak, bazi azinlik hakla
n elde etmislerdir. Ülkemizde de bu yolda tesebbüsleri olmustur. Ayri dine mensup sa
yilmalari ve Bahâîligin yeni bir din oldugu yolunda aldiklari bilirkisi raporlarini
delil olarak kullanmislarsa da Türk Yargitayi, Bahâîligin ayri bir din sayilamayacag
a karar vermistir.[477]

Çesitli inanç sistemlerini uzlastirma tesebbüsü olarak degerlendirilen Bahaîlik; Isl


si çevrilen tarihî entrikalarin birini ve son merhalesini teskil ettigi; yikici Batî
lik ile baslayip,
e görmüs "Siyonist
ve görmekte oldugu"veseklinde
haçli dünyasinin, emperyalistlerin aleti olarak vazif
görülmektedir.[478]

D- KADIYÂNÎLIK (AHMEDÎÜK)

1- Dogusu ve Gelismesi

Kadiyanîlik, XIX. Yüzyilin sonlarina dogru Mirza Gulam Ahmed Kadiyanî tarafindan kur
an firkaya verilen addir. Firka, önce, kurucusunun adindan dolayi Mirzâiyye, sonra
mensup
1900 oldugu yerden
tarihinde dolayibir
yayinladigi Kadiyanîyye diye
bildiri ile anilmistir.
firka, Ancak,
"Ahmediyye" Gulam'in
adini 4 Kasim
almistir. Bu
hareket, "mehdîlik" konusuyla dogmustur.

Mirza Gulam Ahmet, 1839/1840 yilinda, bugün Pakistan sinirlari içinde kalan Lahor se
hrinin güneydogusunda, Pencap eyaletinin Gur-daspur bölgesindeki Kâdiyân'da dogmustu
ulam'in ailesinin, 1526'dan 1857'ye kadar sürecek Gurkanli Devleti'ni (Hind-Türk Imp
aratorlugu) kurmak üzere Babür ile birlikte (tahminen 1530 yillarinda) Hindistan'a g
iren Türk'lerden oldugu ileri sürülmektedir.

Iyi bir egitim gören Mirza Gulam Ahmed, babasinin istegiyle 1864'de Sialkot'a {Pak
istan'da bir sehir) memur olarak gitmis ve burada bir süre çalismistir. O, Sialkot'
, günlük isi disinda, inzivaya çekilmis; devamli Kur'ân, Tefsir, Hadis okumus; diger
ler ve temasa geçtigi misyonerlerden Hiristiyanlik hakkinda genis bilgi edinmis, o
nlarla ve Hindûlarla tartismalara girmistir.

Gulam'in, "melankoli" disinda, basagrisi, kalp çarpintisi, dizanteri, seker ve his


teri gibi hastaliklari oldugu belirtilmistir. Bu hastaliklarin, Gulam'in sahsiye
tini ve psikolojisini etkiledigi ileri sürülmüstür. O, 1876'li yillarda, Allah'in hu
na çiktigini ve vahiyler almaya basladigini iddia etmistir. Babasi Gulam Murtaza'n
in ölümüyle Gulam Ahmed'in hayatinda yeni bir devre baslamistir.

Gulam Ahmed, babasinin ölümünden sonra, inzivaya devam etmis ve "riyâzef'te bulunmus

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 228/314
5/16/2018 1877-1878 yillarinda gazetelerde Hindûlara ve Hiristiyanlara karsi yazilar yazmis
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

tir. Gulam'in kisiligi yazdigi bu yazilarla öne çikmistir. O, 1880'de, "Barâhin-i Ahm
diyye" adli kitabinin ilk iki cildi ile yayin hayatina girmistir. Bu kitabin ilk
iki cildinde Islâm'i diger dinlere karsi savunmustur. Bundan dolayi Mü
anlar, önceleri, kitapta bulunan "ilâhî ilhamlara", kerametlere, kehanetlere, sahs
melere tepki göstermemis ve ondan süphelenmemislerdir. Üçüncü ve dördüncü cil
hyin kesilmedigini, Hz. Peygamber'e tam anlamiyla uyan birisinin, Peygamber'e ver
ilen zahirî ve batinî bilgilerle bezenecegini ve bu kimselerin, sezgiye dayanan bilg
ilerinin peygamberlerin bilgisini andirdigini söylemistir.

Bunun yaninda, bu yoldan pek çok vahiy aldigini bildirmistir. Ayrica Ingiliz Hükümet

e övgülerde
rak bulunarak
yazacagini "Cihad"in
söyledigi gereksizligi
"Barâhin-i üzerinde
Ahmediyye"nin durmustur.
besinci Baslangiçta
cildi 1905'de 50 cilt
yayimlanmis;
fakat, söz verdigi diger ciltleri yazamamistir. Bu duruma, besle elli arasindaki
farkin sifirdan ibaret oldugu seklinde bir savunma yapmistir.

Gulam Ahmet, kendisini, 1885'de, o yüzyilin (Ondördüncü Hicrî) "Müceddidi" ilan etmi
ni yilin Eylül ayinin sonunda, Urduca kaleme aldigi, "Surne-i Çesm-i Arya" (Arya'ni
Gözüne Sürme) adli kitabini yayimlamistir. 1888 tarihinde, Luziyana'da, bir bildiri
yinlamis ve Allah'in kendisine taraftarlarindan "bey'at" alarak ayri bir "cemaat
" olusturmasini buyurdugunu bildirmistir. Ahmed, 1891'de, hayatinin üçüncü döneminin
asini ilan etmistir. Aldigi vahiylerle bildirilen parolada, Isa b. Meryem'in tabiî
bir ölümle öldügü, kendisinin Müslümanlarin bekledigi "Mesîh" ve "Mehdî" oldugu iddi
Bu konudaki görüsleri, arka arkaya yayimlanan, "Feth-i Islâm", "Tavzih-i Meram" ve "
ale-i Evham" adli Urduca kitaplarda açiklanmistir.
Gulam Ahmed, 1893-1894 yillarinda yeni kitaplar yazmistir. Arapça yazilmis olan bu
eserler; "Kerâmâtu's-Sâdikîn", "Hamâmetu'l-Busrâ", "Nûru'l-Hak" ve "Sirru'l-Hilâfe"
n bütün dillerin anasi oldugu fikrini ispatlamak için 1895 yilinda yazdigi eser, "Mi
nu'r-Rahmân"dir. O, 1895 yilinin Eylül ayinda, Nanak'in Islaman gerçegine inanmis ve
indûlarla Müslümanlari birlestirmis bir aziz oldugunu ileri sürmüstür. Gulam, aralik
, Lahor'da "Dinler Konferansina katilmis ve bir teblig sunmustur. Sundugu bu teb
lig, hakkinda övgüler yapilmasina ve ilgi odagi olmasina sebep olmustur.

Mirza Gulam Ahmed, daha sonraki yillarda "Sinkretik din" (uzlastirmaci din) anla
yisina yönelmistir. 1904 Kasim'inda Sialkot'da kendisinin, Müslümanlar için "Mehdî",
tiyanlar için "Mesîh", Hindular için de "Krisna" oldugunu ilan etmistir.

Mirza'nin, Ekber Sah gibi, dinlerarasi bir uzlastirma faaliyetinin son perdesi
ni sahneye koymak gayreti içine girmis oldugu görülmektedir. Ona göre bütün
ir zamanda, kendileri için birer kurtarici beklemektedir. O halde bütün dinlerin bek
dikleri kurtarici, bir tek kisi olursa, dinlerarasindaki uzlasmazlik kaldirilmis
ve dinler, dolayisiyle insanlik, ahenkli bir bütün haline gelmis olacaktir. Ancak g
erek Ekber, gerek ayni düsüncenin ürünü olan ve ayni gayeyi tasiyan Babîlik-Bahâîlik
asamamistir.

Hareketli geçen yillardan sonra hastaliklari sebebiyle zayif düsen Gulam Ahmed, 26 M
ayis 1908 tarihinde, Lahor'da ansizin ölmüstür. Cenazesi Kâdiyân'a nakledilmistir. M
taraftarlarinin ziyaret yeri olmustur.

Mirza Gulam Ahmed'in ölümünden sonra görüsleri taraftar toplamaya devam etmis ve ne
sinkretik Kadiyânîlik/Ahmedilik Hareketi" ortaya çikmistir. Kadiyanîlik, Kadîyân Ahm
Lahor Ahmedîleri olarak varligini sürdürmüstür.[479]

2- Gulam Ahmed'in Iddialari ve Kadiyanîlerin Bazi Görüsleri

Gufam Ahmed, 1885 yilinda yayimladigi bir bildiri ile, kendisinin Onddokuzuncu Yüz

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 229/314
5/16/2018 yil için Allah tarafindan müceddid (yenileyici) olarak tayin olundugunu bildirmistir
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

. Bu konuda; "Allah beni bu yüzyil ve bu zaman için imam ve halife kildi ve beni bu
yüzyilin basinda, insanlari karanliklardan aydinliga çikarmam için müceddid olarak g
i" demistir.

Mirza Gulam Ahmed'in mesîhlik iddiasi, dogrudan dogruya Isa b-Meryem'in tabiî bir öl
öldügü esasina dayanir. 1891 tarihinde Müslümanlarin Isa'nin ref'i (yükseltilmesi)
a yanlislik içinde bulunduklarini, onun da diger nebîier gibi öldügünü ve Allah'in
Isa'nin gücü ile Mesîh olarak gönderdigini ileri sürmüstür. Bu konuda, "Eger, Isa b
erdi, binaenaleyh onun benzerinin de peygamber olmasi gerekir denilirse, cevap ol
arak derimki: Efendimiz (Müham-med s.a.s.) beklenilen Isa için peygamberligi sart ko

smadi;
da bütün açiklikla,
bir özelliginin onun Kur'ân
bulunmadigini seriatina
açikladi" tabi müslüman
ve "Beni bir adamO'na
Allah gönderdi. olacagini, bun
iftira etme
melunlarin isidir. O, beni beklenilen Isa yapti ve dünyaya gönderdi" demistir.

Gulam Ahmed, mesîhlik iddiasi ile birlikte mehdîligini de söyle ortaya koymustur: "M
olarak görevim, Allah'in birligini, semavî alâmetlerle yeniden kurmaktir. Efendim gi
ben de Mukaddes Ruh'la yardim edildim. Eski Peygamberlere, Musa'ya Sina'dan, Is
a'ya Seir'den, Muhammed'e Hira'dan görünen Rab, bana bütün hasmetiyle göründü".

Mirza'nin baslangiçta, peygamberligin son bulmasi konusundaki inanci, Müslümanlarink


ile ayni idi. Yani, nübüvvet Muhammed (s.a.s.) ile kesilmis ve kiyamet gününe kadar d
ndan sonra bir peygamber gelmeyecektir. 1901 yilinda bir "Cuma Hutbesi"nden sonr
a taraftarlarindan Mevlevî Abdülkerim'in, Mirza için "nebi" ve "resul" sifatlarini
anmasina itiraz etmemis
uhaddes" (kendisine veedilip
hitap bu husus açikça konusulmaya
konusulan) olarak tayinbaslamistir.
edildigini Önce kendisinin
söylemis, sonr
a, Muhaddesligi bir anlamda cüz'î nebilik olarak nitelendirmis; tam nebîligin kapan
ni, fakat cüz'î nebiligin açik kalacagini savunmustur.

1901 yilinda Gulam Ahmed, yeni bir hüviyetle ortaya çikmistir. Bu yilda "Ilhami Hutb
esi"ni nesretmistir. Bunun mukaddimesinde; bu kitabi "kullarin Rabbi"nden ilhaml
a aldigini, bir bayram gününde Cebrail'in isbirligi ile hazir olanlara okudugunu; bu
nlarin vahiy y6luyla aldigi âyetler oldugunu açiklamistir. Bu, bir nevî, onun peygam
rligini ilan etmesi demektir.

Nihayet 1902 yilinda su ifadelerle gerçek niyetini ve durumunu açikça ortaya koymust
: "Tekrar tekrar söyledigim gibi, size okudugum bu sözler, kati ve kesin bir sekilde
Kur'ân
in, dinîve Tevratbana
islerde gibiitaat
Allah'in sözüdür.
etmesi BenHer
gerekir. Allah'in zillî ve
Müslümanin, Buruzî
benim nebisiyim.
Mev'ud Ve
Mesîh oldug
inanmasi gerekir. Çagrimin ulastigi herkes beni islerinde hakan tanimaz, benim Mev
'ud Mesîh olduguma inanmaz ve bana gelen vahiylerin Allah'tan geldigini kabul etme
zse, bir Müslüman bile olsa, zamaninda kabul etmesi gereken seyi reddettigi için sem
arda cezayi hak etmistir, sorumludur".

1904 yilinda, kendisinin Müslümanlar için "Mehdî", Hiristiyanlar için "Mesîh", Hindu
e "Krisna" oldugunu iddia etmis ve söyle demistir: "Bana vahyolunduguna göre Raca Kr
isna, benzeri Hindu Kisiler ve Avataralar arasinda bulunmayan, çok büyük ve kâmil bi
andi. O, zamaninin bir Avatarasi, yani nebîsi idi ve kutlu ruhu Allah'tan almisti.
.. O, devrinin gerçek bir nebîsi idi, fakat sonralari ögretisine birçok bozukluk sok
. Yüce Allah, âhir zamanda onun manevî bir mümessilini çikaracagini vaad etmisti ve
imdi Allah, bu sözünü benim vasitamla gerçeklestirmis bulunmaktadir".
Kadiyânîlere göre Meleklere iman sarttir. Onlar, Allah'in yarattigi manevî varliklar
Melekler gözle degil, ruhla görülebilirler. Melekler vahiy getiren, Allah'in buyruk
rini elçilerine ögreten, iman sahiplerine kuvvet veren, insanlar için sefaatte bulun
, insanlarin ruh bakimindan yücelmelerini ve iyi islere yönelmelerini saglayan varli
klardir.

Kadiyanîler, Kitaplara iman konusunu, "vahy" ile içice ele almaktadir.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 230/314
5/16/2018 Gulam Ahmed, Hz. Muhamdde'den sonra nebevi (seriat getiren) vahyin gelmeyecegi görüs
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

benimseyerek, gerçek nebîlik için Cebrail'in mutlaka gelmesi gerektigini ileri sürm
r.

Gulam Ahmed, "seriatin", Kur'an ve Hz. Muhammed'le en olgun haline geldigini ve


tamamlandigini; ancak seriat getirmemekle birlikte, Cebrail'in kendisine geldigi
ni iddia etmistir.

Lahor Ahmedîieri, Hz. Muhammed'In sefaatini kabul etmekle beraber, asil sefaat eden
in Allah oldugunu, fakat Kur'an-i Kerim'de meleklerin de sefaatçi olduklarinin beli
rtildigini savunmaktadir.

Ahmedîlerin itikadî konulardaki en ilginç görüsleri Âhiretle ilgilidir. Ahmedîlere g


eni bir durum degildir; gerçekte o, simdilik manevî hayatimizin tam ve kusursuz bir
imajidir; âhiretin nimetleri manevîdir.[480]

3- Bugünkü Durumu

Ahmedîyye'nin her iki kolu da, Pakistan Parlementosunun, uzun görüsmelerden sonra, a
igi 7 Eylül 1974 tarihli karariyla, Pakistan'da "Islâm disi bir azinlik" olarak kabu
l edilmistir. Bununla onlar, Pakistan Anayasasi'nin diger azinliklara tanidigi h
aklardan ancak
sorgulanan yararlanabilen
firka mensuplari,bir duruma düsmüstür.
dolambaçli Çesitlikurtulmuslardir.
cevaplar vererek tarihlerde mahkeme önüne
Ancak za
man zaman, faaliyetlerine sinirlar getirilmistir. Kadîyanîler, Pakistan disinda, dü
in pek çok ülkesine yayilmis ve görüslerini yayma gayretine girmistir.

Pakistan'daki Ahmedîler, kendilerini gizleyeceklerini, ama yine de Ahmedîlige inanac


aklarini, disaridakilerin de hiçbir sey olmamisçasina faaliyetlerine devam edecekler
ini ifade etmeslerdir. Lahor Ahmedîieri, kararin kendileri için haksizlik oldugunu;
kendilerinin Gulam'in nebitigine inanmadiklarini ve ona inanmayanlara "kâfir" demed
iklerini ileri sürmüslerdir. Onlarin, Pakistan'da yayin yapma ve propaganda faaliyet
lerinde bulunma, özel okul açabilme ve isletebilme imkânlari kisitlanmistir.

Kadiyanîlik mensuplari için bugün 5-6 milyona varan sayi verilmektedir. Bu sayi aba
li kabul edilmektedir.
kalabalik Milyonlarla
olduklari yerler ifade
Afrika ve edilen için
Ingiltere Pakistan
10 bindisindaki Ahmedîlerin ena
sayisi verilmektedir;
ncak, bu da, abartilmis olarak degerlendirilmektedir. 1960'lardaki tahminlerer^gör
e Bati Afrika'da 35 bin, Dogu Afrika'da 5 bin dolayinda Ahmedî vardir. Amerika için
verilen rakam 1975 itibariyle, 50 bindir. Günümüzde, Pakistan da dahil olmak üzere b
daki Kadiyanîlerin toplam sayisinin iki milyonu asmayacagi ileri sürülmektedir.

Kadiyanîlik'in bilhassa Siyah Afrika'daki propaganda faaliyetleri çok yogundur. Bura


da putperest zencilerle birlikte Hiristiyanlasmis olanlari da "mezheplerine celb
etmektedirler. Fakat yapilan istatistikler, yeni mûhtedîlerin çok geçmeden mezhebi t
dip, ekseriyeti teskil eden Müslüman cemaatine katildiklarini göstermektedir.[481]

Gelirleri üç kaynaga dayanir. Bunlarin basinda zekât gelmektedir. Bazilari kendisi v


r, bazilarindan da görevliler toplar. Digeri, her ay yapilan mecburî ödemelerdir. He
Kadiyanî aylik gelirinin onaltida birini vermek zorundadir. Bunlarin disinda Kadiy
anî olan kimsenin öldügü zaman malinin onda birini mezhebe ayirmasi ve bunu vasiyeti
azmasi istenir.

XIX. Yüzyil Hint cografyasinin bir proto-tipi olarak degerlendirilen Kadiyanîlik içi
su kanaate varilmistir: "Hemen hepsi de, Islâm kültür tarihinde daha önce söylenmis
le, bunlarin hem bozuk bir sentezi hem de gerek bunlarin ve gerek Hiristiyan mis
yonerlerinin temsil ettigi görüslerin bir antitezidir"[482]. Bu hareket, Islâm'daki
i degerler ve düsünceler üzerine, Hind dünyasina ait düsünceleri, Hiristiyanliga ait

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 231/314
5/16/2018 layislari yerlestiren, onlari kaynastirmaya çalisan bir sentezdir, sinkretik bir h
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

arekettir.[483]

E- YIKICI CEREYANLARA KARSI TEDBIRLER

Hemen hemen tarihteki her fikrin, her akimin ve her dinin karsisinda çesitli cerey
anlarin ortaya çiktigi görülmektedir. Her hâkim görüsün mutlaka muhalifleri de olage
slâm, baslangicindan beri, yikici cereyanlara ve karsi saldirilara hedef olmustur.

Bu cereyanlar,
er'in Hz. Muhammed'in
ir-tihalinden sagliginda
sonra, Müslüman pek sayisi
olanlarin etkiliartmis;
olamamistir. Ancak
bu sayi Peygamb
arttikça çesitl
kir ve cereyanlar da Müslümanlarin arasina sizmistir. Bunlarin basinda Isrâiliyat ge
ektedir. Isrâiliyat, fikirde, kültürde kendini göstermekle baslamis, daha sonra fi
ata dönüsmüstür. Müslümanlar arasina sizan bazi fikir ve düsünceler, zamanin idaresi
lerine göre, bazi haksizliklari bahane ederek, karsi saldiriya ve yeni gruplar olu
urmaya baslamistir. Neticede hem inanç ve hem de fiiliyat yönünden ayriliklar ortaya
mistir. Bunlar öyle bir noktaya varmistir ki; sahabeler bile birbirine karsi kiliç ç
ecek hale gelmistir.

Böylece Islâm'in yayilma alani genisledikçe, çesitli inançlara mensup kimselerden Mü


nlarin sayisi arttikça; Müslümanlar arasinda farkli düsünceler, çesitli mezhepler ve
lar ortaya çikmistir. Her cereyan da etrafina bir takim insan gruplarini toplayip
faaliyetlerini genisletmeMüslümanlarin
ketlere sahit olmaktayiz. gayreti içinegüçlenmesi,
girmistir. Hiristiyanlik
Hemen hemen her yüzyilda hem
karsisinda bu tür
say
m ilim hem medeniyet hem de inanç bakimindan rakip olmasi, galebe çalmasi Hiristiyan
lar için büyük bir tehlike teskii etmistir. Bu gelismeyi kiliç ve silah zoruyla dur
için Haçli Seferleri düzenlenmistir. Fakat bu da netice vermeyip, kaleler bir bir dü
ye baslayinca (Istanbul'un fethi gibi), bunu durdurmak için, çesitli sinsî yollara b
vurulmus, nifak tohumlari saçilmis ve Müslümanlari çesitli gruplara bölmeye, çesitli
lara kaydirmaya gayret sarfedilmistir. Bunda oldukça basarili da olmuslardir.

Bu gayret ve faaliyetler, Islâm'in yegâne kalesi ve temsilcisi Osmanli Imparatorlug


un gerilemesine, nihayet parçalanmasina sebep olmustur. XVI. Yüzyilda baslayan bu fa
aliyetler, XVII. Yüzyilda meyvelerini vermeye baslamis ve nihayet emellerine ulasmi
slardir. Bu sinsi cereyanlar, XIX. ve XX. Yüzyilda çesitli yeni taktik ve stratejil
le gittikçe
ardan, mevkigeliserek
ve makam ve kuvvetlenerek
hirslarindan, varligini
menfaat sürdürmüstür.
duygularindan, Bu cereyanlar,
kiskançlik, kin ve sahsî
reka
bet konularindan gayet ustaca faydalanmasini bilmektedir.

Bencil, çikarci, cahil ve hatta ruhen hasta kisilerin öncülük ettikleri bu gibi cer
r, kiyamlar, dinsî hareketler, kisa zareanda etraflarinda birçok insan toplayabilmi
ir. Toplumjarin içtimaî ve kültürel yapilari, bu tür cereyanlar için oldukça müsaitt
le cahil, kültürsüz toplumlarda gelisen ve bazen çok tehlikeli boyutlara varan bu tü
yanlar, çogunlukla dinî kültür ve bilgiden mahrum kisilere cazip gelmektedir. Bazen
den cahil kisileri ruhî bosluktan kurtaran bu gibi cereyanlar, toplumda tutunabilme
kte ve hatta yüzlerce, binlerce mensup edinebilmektedir. Bu hareketler, zaman zama
n hem toplum hem de Islâm için tehlikeli olmustur ve olmaktadir. Ülkemizde de, yilla
a oldugu gibi, simdi de bu tür cereyanlara ve onlarin zararlarina rastlanmaktadir.

Yikici cereyanlar, çesitli dünya güçlerinin dinî, siyasî, iktisadî, kültürel gayeler
eri gruplasmalardir. Onlar, kendilerinin de ayri bir din, ayri bir cemaat oldukl
arini ileri sürmektedir. Ancak, tarihî gelisme içinde, en eski tarihî devrelerden it
en, din denilen orjinal kurumun nitelikleri, özellikleri, diger taklit hareketlerd
en daima farkli olagelmistir. Günümüzde de dine benzetilerek olusturulan hareketler
eyanlar, ne kadar ustalikla taklit edilirse edilsin, orijinal bir din sayilamazl
ar. Bunlar, dinsî hareketler, din taklitleri, "türedi dinler"dir. Çesitli dinlerden b
zi elemanlar alinarak ortaya çikarilan bu hareketler; bazen dinî ve cinsî sapiklikla
a, bazen siyasî ideolojilerle, bazen gizli güçlerin hesaplariyla bir arada yürütülme

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 232/314
5/16/2018 Genellikle insan çalmak, sartlandirmak, toplumlari pasiîize etmek, dünya dengeleri k
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

ak, iktisadî-ticarî sonuçlar elde etmek, siyasî gelismeler saglamak için özellikle y
a binlerce din iddiali hareket, mezhep ve tarikat bozmasi cereyanlar dünyayi istil
a etmistir. Amerika'da son on senede buna benzer binlerce hareketin ortaya çikaril
digi söylenirse mübalaga edilmemis olacaktir.

Bu cereyanlar, hiçbir dine hayat hakki tanimazlar. Tek gerçek onlarinkidir. Millet,
toplum, milliyetçilik, toplu yasama âdabi gibi seyleri ciddiye almazlar. Aglarina dü
leri Insanlara hiç bir hürriyet, sahsî fikir, tasarruf, mülkiyet birakmamaya gayret
ip onlari esir ederler, kukla, robot gibi kullanip militanlastirirlar. Böyle insan
lardan toplumlarina, vatan ve milletlerine hiç bir fayda gelmez.

Yikici cereyanlar, büyük vaadlerde bulunurlar. Cennete sadece kendilerinin gidebilec


egini, sadece onlarin kurtulusa erisebilecegini ve sadece onlarin mutluluga ulas
abilecegini ileri sürerler. Ümitleri istismar, onlarin en büyük dayanagidir. Bunalim
, geçim zorluklan içinde bunalan, ilgiden yoksun, sefkat veya merhametten uzak kalmi
s, hayatta basariya ulasamamis, aile baglari gevsemis, kendine güven duymayan kims
eler onlarin avlaridir. Özellikle gençler için tehlike büyüktür. Bu cereyanlar arasi
turucudan, seksden, spordan, elektronik cihazlardan faydalananlar da vardir.

Genellikle bu gibi cereyanlarin kendilerini en güzel kamufle vasitalari Mesîhî konul


olagelmistir. Günümüzde de Mesîhî hareketler, bir yandan insanlarin ümit, mutluluk
ni istismar edip bazi menfaatler elde etmekte, diger yandan da dini istismar ede
rek bazi siyasî sonuçlara ulasmaktadir.

Mesîhî hareketlerin arkasina siginan güçler din takiitieriyle büyük dinleri yipratma
inda bazi gayeleri gerçeklestirmek istemektedirler.

Aslinda din istismar edilmemeli ve kötü niyetlerle kullanilmamalidir.


azi menfaatler, çikarlar, siyasî entrikalar, milletlerarasi hesaplar, gizli emeller,
dünyevî gayeler için din alet edilmemelidir.

Ülkemiz, çesitli dünya güçlerinin heveslerinin yöneldigi, üç kit'anin ortasinda yer


me sahip bir bölgedir. Islâm Alemiyle, Türk Dünyasiyla olan iliskileri ve çesitli dü
eleri gözönünde bulundurulursa, yikici cereyanlarin niçin ülkemize ayri bir önem ver
daha iyi anlasilir. Bunun yaninda, ülkemizdeki anarsik olaylarin, yikici ve bölücü f
yetlerin sebepleri kavranilmis olur.

Bu cereyanlara karsi alinacak tedbirleri söyle siralayabiliriz:

1- Insanimizi dinî ve millî kültürle beslemek; aklen ve ruhen tatmin etmek.

Bunun için ;

a- Insanimiza, özellikle gençlerimize, her yasta ve her çagda ders, seminer ve konfe
nslarla Islâm'i ve millî kültürümüzü iyi bir sekilde ögretmek, benimsetmek.

b- Radyo-televizyon programlariyla dinî kültürü kuvvetlendirici, dinî ve millî suuru


ici yayinlara agirlik vermek.

c- Bu konuda kitap ve brosürler bastirmak ve vatandasin okumasini saglamak.


2- Yikici cereyanlar karsisinda ;

a- Yikici cereyanlari tanitmak.

b- Bu cereyanlarin zararlarini ve tehlikelerini çesitli yollarla anlatmak, tanitmak


.

c- Basta gençler olmak üzere, bütün halki bu zararli faaliyetler karsisinda uyarmak.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 233/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

d- Bu tür cereyanlarin sirf Islâm'i, millî birligi ve beraberligi parçalamaya yöneli


gu; emperyalist emeller tasidigini ve kökünün disarida bulundugunu belirtmek.

e- Yikici cereyanlarin mahiyetini ve dayandiklari prensipleri çok iyi bilen ihtisa


s sahibi kimseler yetistirmek; bu konularda ilmî arastirmalar yaptirmak.

3- Dinî kuruluslar ve din adamlari yönünden ;

a- Vaiz, imam-hatip, müftü gibi din görevlilerini, yikici cereyanlar karsisinda yayi
ar, kurslar, yazilarla uyarmak ve yetistirmek.

b- Vaaz ve hutbeler yoluyla zaman zaman halki bu konuda uyarmak.

c- Mahallî tedbirler alinmasina çalismak.

d- Idarî mercilerle ve halkla bu konuda isbirligi yapmak.

4- Devlet kuruluslari açisindan ;

a- Millî birlik ve beraberligi korumakla yükümlü bulunan görevlileri bu konuda yetis


.

b- Bu görevlilere hem Islâm hem de Türk örf ve âdetlerini iyice ögretmek.

c- Yikici cereyanlarin en zararlilarini tesbit edip onlara karsi tedbirler almak


ve vatandasin, onlarin agina düsmesini, çalinmasini önlemek.

d- Kanunî müeyyideler getirmek.

e- Baska inançlara saygili olmayan, vatani yikmaya, milleti bölmeye, Islâm'i yok et
ye çalisan yikici cereyanlara bu hürriyeti vermemek.

5- Müslümanlar açisindan ;

a- Aralarinda birligi saglamak (asgarî müstereklerde).

b- Karsilikli müsamaha.
c- Yikici cereyanlarin agina düsenleri tatlilikla, incitmeden, sahsiyetini rencide
etmeden uyarmak.

d- Dogru ve gerçek olani ögretmek.

e- Islâmi bilgileri köklü ve derin bir sekilde elde etmelerini saglamak.

f- Sinsî propagandalarin arkasindaki gayeyi sezmek.

g- Herkese hemen kanmamak, ihtiyat payini elden birakmamak.[484]

Yedinci Bölümün Bibliyografyasi

- Muhsin Abdulhamid, Islâm'a Yönelen Yikici Hareketler .(Babîlik ve Bahâîligin Içyü


im Yeprem-Hasan Güleç, Ankara 1975, 69-255.

- M. Zerrin Akgün, Islâmiyet Bakimindan Bâbîlik.Bahâîlik ve Hukukî Durumlari, Ankar

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 234/314
5/16/2018 - Esmahan Aykol, "Amerikan Moon Tarikati Türkiye'yi Örgütlüyor", Nokta, 13 Ekim 199
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

a: 3, 36-40.

- Bahâî Dini, Istanbul 1985 (Türkiye Bahâi'ler yayini).

- Baha'i World Faith, Illinois 1952.

- Eilen Barker, "Unification Church" The Encyclopedia of Reli-gion, XV/141-143.

- J.E. Esselemont, Bahaullah ve Yeni Devir, Ter. Mecdi Çelebi, Istanbul 1932.

- Ethem Ruhî Figlali, Babîlik ve Bahaîlik,.Ankara 1981.


- Ethem Ruhi Figlali, Kadiyanilik, Izmir 1986.

- Yves de Gibon, "Moonisme", Dictionnaire des Religions, Paris 1983, 1144-1145


.

- Cl. Huart, "Bab" ve "Bahâuliah", Islâm Ans., Istanbul 1970, Il/ 163-165, 223.

- Yasar Kutluay, Islâm ve Yahudi Mezhepleri, Ankara 1965.

- S.M. Moon, Divine Principle, Washington 1973.

- Outline of the Principle, Level 4 (New York 1980).


- Ali Rafet Öskan, Yedinci Gün Adventizmi, (Yayinlanmis Doktora Tezi), Ankara 1995.

- N. Özsuca, Bahai Dini, Ankara 1967.

- Sevki Rabbani, Bahaullah'in Dini, Ter. Mecdi Inan, Istanbul 1974.

- Julien Ries, "Baha'ie", Dictionnaire des Religions, France 1983, 143-144.

- F. Sondag, S.M. Moon and the Unification Church, Nashville 1977.

- Ninian Smart, The Religious Experience of Mankind, London 1971.

- Sehristârtî, el-Milel ve'n Nihâi, Kahire 1975 (Keylâni'nin Zeyli), 11/41-56.

- Hikmet Tanyu, Tarih Boyunca Yahudiler ve Türkler, Istanbul 1979, I/264-273.

- Hikmet Tanyu, Yehova Sahitleri, Ankara 1973.

- Günay Tümer, Yeni Dokümanlarin Isiginda Yehova Sahitleri, Istanbul 1987.

- S.T. Ünal-A. Akdamar, Türkiye'de Laiklik Ilkesi ve Yehova Sahitleri, Kule Kitaplar
i, Istanbul.

- Ahmed Yezdanî, Bahaî Dinine Toplu Bakis, Çev. S. Can, 1960.

- Muhammed Zerendî, Nebil Tarihi, Çev. Minu Derahsan, Sabit, Ankara 1973. [485]

VIII. BÖLÜM

MISYONERLIK FAALIYETLERI VE GÜNÜMÜZDE DIYALOG ÇALISMALARI

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 235/314
5/16/2018 A- MISYONERLIK FAALIYETLERI Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

1- Misyon-Misyoner-Misyonerlik

Misyon ve Misyoner kelimeleri Latince "missio" kelimesinden türemistir. Ingilizce'


de ve Fransizca'da misyon (mission) ve misyoner (missionaire-missionary) seklind
e kullanilmistir.

Misyon kelimesi, sözlükte, görev, yetki, vekâlet; bir kimseye bir isi yapmasi için v

özelyaymayi
ligi vazife anlamina gelir. kendisini
vazife edinmis, Doyayisiyle misyoner
bir yetkili, görevli
fikrin yayilmasina kimse;
adamis kimseHiristiyan
demek
tir. Bu görev ve yetki diplomatik olabildigi gibi, dinî de olabilmektedir. Dinî faal
et ve propaganda için kendisine özel bir görev verilen din adami, rahip ve rahibe, m
yoner olarak adlandirilmaktadir.

Bu kelime, bugün genellikle kiliselerin Hiristiyanligi Hiristiyan olmayan ülkelerde


aymak gayesiyle olusturduklari kuruluslar ve bu kuruluslarda faaliyet gösteren kims
eler için kullanilmaktadir.Bu gaye ile kurulan kuruluslara misyon; bu misyonlarda
^azife yapanlara misyoner; bu faaliyete de misyonerlik denilmektedir.

Misyon, misyoner ve misyonerlik kelimeleri, özel olarak Hiristiyanliga, genel olar


ak da diger evrensel dinlere samil bulunmaktadir. Böylece kendi dinî inanç ve kanaa
ini
nde,bir ülkede
baska yaymaya
inanç çalisanolan
ve düsüncede herkese misyoner
insanlari denilmektedir.
mensubu Misyonerler,
bulunduklari baskagay
dine kazanmayi di
edinirler. Misyoner kuruluslari, bu isi organize eden, misyoner yetistiren odakl
ar olarak çalisir.

Bir din bilimi olan Dinler Tarihi alaninda çalisan bazi dinler tarihçileri, misyoner
ligi genel anlamda kullanirlar. Bu münasebetle dmleri misyonerlige yer verip verme
melerine göre de tasnif ederler. Misyo-nerli dinler, beili sinirlara bagii olmayan
, mesajini her tarafa, herkese yaymaya çalisan dinlerdir. Belli bir bölgeye, belli b
ir guruba bagli olan, baskalarina aktarilmayan dinler de misyonersiz dinlerdir.
Bu ölçüye göre Hiristiyanlik, Islâm, Buddizm misyonerii; geri kalan dinler de misyo
inler olarak görülür.

Misyonerlik, özel olarak


din, inanç, fikir, Hiristiyanliga
tarikat ve gruplarinsâmil kilinmasina
basvurdugu ragmen,
bir yayilma genelde diger
metodudur. Çünkübazi
dog
abul ettigi inanç, düsünce, fikir ve kanaatini yaymak, mensuplarini çogaltmak isteye
r teskilat, misyonerlige basvurur. Bu, yayilmak, taraftar kazanmak isteyen hemen
hemen her dinîfikrî kurulusta temel esaslardandir. [486]

2- Misyonerlerin Gayesi

Yeryüzünde bazi fikir, düsünce, din ve inanç sahipleri, onlarin yayilmasini istemez.
rin basinda sir dinleri mensuplari gelir. Bazilari da yayilmak, çogalmak isterler.
Bunlar, yegâne dogrunun ken-disininki ve tek kurtulusun da onda oldugu inanç ve gay
esine sahiptir. Bunun için herkesin ayni inançlara sahip olup saadete ermesi hedefle
ir. Ancak bunlarin bir kismi, kendi din ve inançlarindan kuvvetli bir digeri karsi
sinda, kendi mensuplarinin onu benimseyip ayrilmamasi için faaliyette bulunma gere
gini duyarlar. Bu arada baska din, inanç ve fikir mensubu insanlari da kendisinink
ine katmaya çalisirlar. Bunda basarili olmasa da en azindan rakib dinin mensuplari
nin zihnini karistirmaya veya kendi mensuplarini birlik içinde tutmaya çalisirlar.

Tarihte, sahip oldugu fikir, inanç, din veya mezhebi hâkim kilma veya yayma gayesiyl
e çesitli mücadele ve savaslara sahit olmaktayiz. Bugün de ideolojisini veya inancin

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 236/314
5/16/2018 dünyaya hâkim kilma mücadele ve savasi devam etmektedir. Bunlarin yaninda dünyanin b
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

bölgesinde yogun faaliyet gösteren misyoner teskilatlari vardir.

Hiristiyan misyonerlerinin gayesi; yeni Hiristiyanlar kazanmak, en azindan kendi


mensuplarini birlik içinde ayakta tutabilmek, Bati emper-ryalizmi'nin nüfuz alanini
genisletmek olarak görülmekte ve anlasilmaktadir. Roma Katolikligi, Avrupa'y
a hâkim oldukta sonra, dünyanin her tarafinda yasayan insanlari Hiristiyanlastirmaga
çalismistir. Bu arzusuna ulasmak için önce kiliç yolunu denemis ve böylece Haçli Se
baslamistir. Bu seferler, öncelikle Islâm dünyasina yönelmisti. Bu sirada dünyaya hâ
gayesindeki Hiristiyanligi durdurabilecek tek din Islâm, tek kuvvet Müslümanlardi.
lâm, günden güne ilerlemekte, mensuplarinin sayisi da artmakta idi. Ancak Hiristiyan

yasi Müslümanlarin
azanmis ilerlemesini
ve Türkler Islâm'i kiliç
dünyaya zoruyla
yaymaya durdurmayi basaramadi.
cehdetmislerdi. Çünkü
Türkler, XVII. Müslüman
Yüzyilin o
ina dogru Avrupa'nin merkezine kadar ilerlemislerdi.

Müslüman Türklerin basarisi, Hiristiyan Kilisesinin basarisini iflâs ettirmistir. Is


ul alinmis, Islâm'in gayesi, hosgörüsü ve akla uygunlugu insanlari büyülemistir. Bu
iristiyanlara ve Hiristiyan dünyasina çesitli yollarla Islâmî yayilmayi durdurmak ka
tir. Bunun için çesitli toplantilar yapilmis, çesitli teklifler görüsülmüstür. Takip
k yol üzerinde durulmustur. Bunlardan biri de misyonerliktir. Misyonerlik faaliyet
inin ana gayesi; yeni propaganda metodlariyla Hiristiyanligi yaymak, mensuplarin
i artirmak ve bu arada Müslüman olanlari Hiristiyanliga kazanmaktir. Hiristiyanliga
kazanamadiklari takdirde, onlari kendi dinlerinden sogutmak hedeflenmistir. Bunun
için gizli çalisma metodlari gelistirilmis; insanlara ve yasadiklari yerlerin özell
lerine göre
e tarikat taktikler
anlayisi, bubulunmustur.
anlayislara Kongrelerin birinde;
olan baglilik Islâm
üzerinde Dünyasi'ndaki
durulmus tasavvuf
ve tartisilmis;
seyhleri veya ileri gelen müritleri kandirmak, kendilerine "alet etmek", onlari y
aniltmak ve bu gayeye ulasabilmek için de eleman yetistirip bu teskilâtlara sokmak s
uretiyle Müslümanlari ikna edebilecekleri kararina varildigi belirtilmektedir. Çünkü
anlik, ayniyle mukabeleyi gerektirmektedir. Bu konuda en tesirli silah, ondan gözük
ek, sinsice yapilanidir. Tarihte de en tesirli propaganda yolu bu olmustur. [487
]

3- Misyonerligin Tarihçesi

Dünyada mevcut dinlerden bazilari, yayilma gayesi gütmez. Bunlardan bir kismi yukari
da temas edildigi gibi, "sir dinleri" seklinde olup hususiyetlerinin baskalari t
arafindan ögrenilmesini istemez. Bir kismi da, Yahudilik gibi, evrensel çerçeveden ç
belli bir kavme hasredilmistir. Bunun için baskasinin o dine girmesi mümkün degild
Onun için bu din yayilmak, taninmak ve benimsenmek arzusu tasimaz. Bir kismi ise m
illet, kabîle veya ilkel kabile dinleri seklindedir, millîdir. Öte yandan bazi dinl
de {Eski Avrupa, Mezopotamya ve Ön Asya) tanri alis-verisi vardir. Bu dinlerde, d
igerlerinin tersine, zorla kabul ettirme yoktur. Bir kabîle veya millet, temasa ge
ldigi veya fethettigi kabîle veya milletin tanrilarini kendi istegiyle benimser, a
lir ve kendi tanrilari arasina katar.

Islâm'a göre Allah tarafindan gönderilen elçiler, belirli bir topluluga gönderilmis
esine ragmen onlarin davet metodlari ve getirdikleri hükümlerde umumîlik vardir. Elç
insanlarin Allah'i bilmelerini, hak yolda yürümelerini ve saadeti elde etmelerini
ye edinmislerdir. Çünkü hedef; insanlarin bir arada, baris içinde yasamalari ve kur
aridir. Mücadelede, tebligde yakindan uzaga dogru gitme esastir. Hz. Muhammed de (
sas), Kur'ânin metoduna göre, tebligini yakindan uzaga dogru yapmaya çalismistir. As
i yukari ilâhî dinlerde bu, ortak niteliktir.

Islâm'dan önceki dinlerden Yahudilik'e ve Hiristiyanliga geçmeden, bazi dinlerin mis


nerlik konusundaki tutumlarina gözatmakta fayda vardir. Bunlardan M.Ö. VI. Yüzyilda
ndistan'da ortaya çikan Buddizm, misyonerlige yer verip dogdugu yerin sinirlarindan

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 237/314
5/16/2018 tasarak Çin, Kore, Japonya, Güney ve Güneydogu Asya'ya yayilmistir. Bugün de Buddizm
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

felsefesinin çesitti ülkelere yayildigina ve faaliyetlerini çesitli yerlerde göste


e sahit olmaktayiz. Yine M.S. III. Yüzyilda Maniheizm, bütün insanlara hitap etmek i
iasiyla ortaya çikmistir, sinkretik {uzlastirmaci, karma) bir dinî harekettir. Bu di
nî hareket; Hiristiyan, Mecûsî ve Hint inançlarinin bir sentezi mahiyetindedir. Bu
tin kurucusu olan Mani, gezginci bir kimsedir. Mani ve rahipleri gittikleri her y
erde inançlarinin propagandasini yapmislardir. Her yerin özelliklerine uygun olarak
inançlarini (Maniheizm'i) yaymaya çalismislardir. Fakat Maniheistler, zaman zaman et
kili olmuslarsa da, belirli bir devreden sonra varliklarini devam ettirememisler
dir.

Yukarida kisaca
isyonerlik temas ettigimiz
niteligine Yahudilik,
sahip degildir. Yahudilere
Bir kimsenin hasredil-digi
Yahudi için için
dinine girmesi dinî yönden
Yahu
di ana-babadan dogmasi genel ilke haline gelmistir. Yahudilik, Yahudilerle özdesle
smis bir din özelligi kazanmistir. Baskalarinin Yahudilige girmesi için özel bir ga
güdülmemektedir. Bunun için de bir propagandaya ihtiyaç duyulmamaktadir. Yahudiler
iyetlerini siyasî, iktisadî ve kültürel yönden kurmaya gayret ettikleri ve bundan do
nlar, siyâsi misyonerler olarak kabul edilmektedir. Kimsenin Yahudiligi kabul etmes
ini istemedikleri, fakat herkesi kendi gayelerine hizmet ettirmek istedikleri idd
ialar arasindadir. Dinî olmamakla beraber misyonerligi siyasî, iktisadî ve kültürel
ruluslari vasitasiyla gerçeklestirmeye çalistiklari yaygin olan kanaattir.

Islâm Dinine gelince, Hz. Muhammed, Islâm'i gerek Araplara ve gerekse diger milletle
re teblig etmeye çalismistir. Sahabeler ve ondan sonra gelenler de Islâm'i yaymak iç
büyük
ir gayret
sömürü sarfetmislerdir.
araci Müslümanlar,
olarak kullanmamis, Islâm'i
sadece teblig yaymada dünyevî
vazifesini yerine hiçbir menfaat g
getirmislerdir.
un ilk misali, Hz. Muhammed'in, onu yolundan çevirebilmek için, "Ya Muhammed; mal is
tiyorsan mal, reisliK istiyorsan seni basimiza reis yapalim, yeter ki sen bizim
ditiimize dokunma" denildiginde, "Bir elime Ay'i, öbür elime de Günes'i verseniz, s
man etmedikçe ben bu isten vazgeçmem" cevabinda bulmaktadir. Fakat dini kabulde de
l sözlerle hakki tebligi esas almistir. Islâm'da zorlama yoktur. "Dinde zorlama yokt
ur"[488], "Ya Muhammed insanlari Rabbinin yoluna hikmetle ve güze! sözlerle davet et
ve onlarla en güzel sekilde mücadele et"[489] ve "... Peygambere düsen sadece tebli
ir" (Nur, 54) âyetlerinde tebligin metodu ortaya konulmustur.

Islâm, tarih boyunca, yayilmasinda zor ve yogun bir propaganda metodunu kullanmami
stir. Çünkü eger zor kullanilsaydi, ta Viyana'ya kadar giden, üç kitaya hükmeden Tür
lâm
had yegâne vetebligi
etmis ve hâkim unsur
esas olurdu. Aksine
almislardir. Türkler, sadece
Müslümanlar bilir "I'lâ-yi
ki zorla Kelimetullah" yolu
inanandan fayda g
mez. Fakat Müslümanlarin yapmak istemedigini diger dinden olanlar, bilhassa Yahudi v
e Hiristiyanlar, bilerek yapmislardir. Onlar, görünüste Müslüman olarak, Müslümanlar
yoluna gitmislerdir. Iste Islâm, yayilma, dünyaya din olarak hâkim olma durumuna g
ce, onun karsisinda mensuplarini günden güne kaybetmekte olan Hiristiyan kiliseleri
yeni taktiklere girismislerdir. Bunlardan birisi de misyonerlik faaliyetleridir.

Misyonerlik genel bir anlam ifade etmesine ragmen günümüzde; Hiristiyanlikla özdes h
gelmistir. Misyonerlik denilince ilk akla gelen, Hiristiyanlik propagandasi olmu
stur. Onun için Hiristiyan misyonerliginin tarihçesine gözatmakta fayda vardir.

Aslinda Hz. Isa'nin (a.s.), baslangiçta, dini yayma idealinin olmasi pek tabîdir. Çü
din, ilâhîdir ve evrenseldir. Gayesi de dogru yoldan ayrilmis insanlari dogru yola,
hak yola davet etmektir. Hz. Isa, akla uygun hak dini, tevhid dinini yaymaya çali
siyordu. Kur'ân, Hz. Isa'nin "Ben, benden önce gelen Tevrat'i tasdik ve benden sonra
gelecek adi Ahmed olan bir peygamberi müjdelemek üzere gönderildim"[490] dedigini b
irmektedir. Fakat, Hz. Isa'nin teblig ettigi dine Hz, Isa'nin zamaninda, inananl
arin sayisi azdi. Hz. Isa'dan sonra ona uyanlar artmis, onun getirdigi esaslarda
ve yorumunda, çesitli vesilelerle degismeler olmustur. Bunun içindir ki Müslümanla
ah'in Hz. Isa'nin da haber verdigi Hz. Muhammed'i gönderdigini, artik teblig siras
inin Islâm'in oldugunu ve buna ragmen Hiristiyanlarin teslis esasina dayanan dini
yaymaya çalistigini, Hz. Isa'nin tasvip etmedigi yolu benimsediklerini kabul etmek

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 238/314
5/16/2018 tedir. Hz. Isa'dan sonraki ilk asirlarda Hiristiyanlarin arasinda ayriliklar olm
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

us ve mücadeleler devam etmistir. Islâm, onlarin ihtilafa düstükleri konularin dogru


bildirmistir. Buna ragmen onlar, hem kendi aralarinda, hem de Islâm Dini mensupla
rina karsi mücadelelerine devam etmislerdir. Önce hâkimiyeti elde eden Katolikler, m
onerlik faliyetlerine baslamislardir.

Hiristiyan misyonerleri, hareket noktasi olarak, Hz. Isa'nin su sözünü almislardir:


mdi siz gidip bütün milletleri sakirt edinin. Onlari Baba, Ogul ve Kutsal Ruh ismi i
le vaftiz eyleyin, size emrettigim herseyi tutmalarini onlara ögretin"[491]. Bunun
üzerine havariler, dünyanin dört bir yanina dagilmis, Hz. Isa'nin ögrettiklerini yay
a baslamislardir. Bugünkü Hiristiyan misyonerleri de Havarileri ilk misyonerler ola

k kabul etmekte
sözlerinin ve onlarin
insanlar yolundan
arasinda "Tanri gittiklerini
Devleti" tesisileri
edin sürmektedirler. Isa'nin Yah
seklinde yorumlanmasi, bu
udiler'den sonra, ikinci bir "arz-i mev'ud" ideali dogurmustur.

Ilk devrelerde Hiristiyanligin yayilmasinda önemli faaliyetler gösterenler arasinda,


Hiristiyanligin siddetli düsmani iken bir vizyonla, Sam yolunda, Isa'yi görüp onun
ndisine niçin böyle eziyet ettigini sormasindan sonra, Hiristiyan olan "Yahudi dönme
" Pavlus yer almaktadir. Pavlus; çalisma alani olarak putperestlerle Avrupalilari s
eçmis, Hiristiyanligi onlara kabul ettirebilmek için, Hiristiyanliktaki bazi hükümle
egistirmis, bazi hükümleri kaldirmis, bazilarini faaliyet gösterdigi toplumlarda var
lan inançlarla degistirmis ve böylece Hiristiyanligi onlara benimsetmeye çalismistir
Pavlus'un yaninda o devrede ve ondan sonraki devrelerde çesitli Hiristiyan azîzleri
isyoner olarak görev yapmislardir. Havariler ilk yüzyilda, Hiristiyanligi yaymak içi
bugünkü Azerbaycan'i ve Ermenistan'i da içine alan bölgeye gitmislerdir.
"Ermenistan'in toptan Hiristiyan olmasini saglayan ve Ermeni krali Tridat'i Hiri
stiyan eden Gregor[492] olmustur. M.S. 313'de Konstan-tin, Hiristiyanliga sempat
i duymaya baslamis ve Istanbul'u bassehir yapmistir. Imparator Konstantin Hirist
iyanlara din hürriyeti tanimistir. Bundan sonra Hiristiyanlar, bir devlet destegin
de, dinlerini yaymaya baslamislardir. Hiristiyanlik, Roma hâkimiyetinde olan Sam,
Misir, Habesistan, Yemen, Avrupa ve Anadolu'da merkezlere kavusmustur. Bununla b
eraber ayriliklar ortaya çikmistir. Bu anlasmazliklara son vermek için de konsiller
oplanmistir.

Konstantin, ilk konsili 325'de Iznik'te (Nicea) toplamistir. Ayrilmalar ve dolay


isiyle konsiller birbirini izlemistir. 451 "de Kadiköy Konsili ile ayriliklar zirv
eye çikmis, Monofizitler
kopmustur. (Ermeniler,
Böylece mücadeleler Süryaniler,
dönemi baslamis veHabesliler, Kiptiler) ana Kiliseden
devam etmistir.

Katkedon (Kadiköy) Konsili'ncien iki asir sonra, Islâmin zuhuru Hiristiyanfigt sarsm
aya basladi. Artik onlar için mücadele edilecek yegane güç Müslümanlar olu
Islâmin gelismesi onlari düsündürüyordu. Zamanla Hiristiyan kaleleri d
Anadolu, Selçuklu Türkleriyle beraber hem Islâmlasiyor hem de Türklesiyordu. Bu hâdi
Hiristiyanlarin ayriliklari birakip Müslümanlara karsi ortak cephe olusturmasina yol
açti. Böylece Haç'm yerini alan Hilâl'i kaynaginda bogmak için asirlarca süren Haçli
baslatildi. Fakat neticede Müslümanlar kazandi. Islâm yayildi ve ilerledi. Sonunda
iristiyan dünyasinin (Bizans'in) kalesi Istanbul, 1453'de düstü ve Türkler Istanbul'
thetmis oldu. Iste bundan sonra silahla netice almanin mümkün olmadigi kanaatine v
aran Hiristiyanlar, Türkleri, dolayisiyle Müslümanlari durdurabilme yollarini görüsm
kongreler düzenlemeye basladi. Çesitli ülkelerde bulunan görevlilerinden raporlar is
i. Sunulan raporlar degerlendirildi; Müslümanlari içten zayiflatmanin ve y
manin tek çikar yol olabilecegi sonucuna varildi. Hatta, bu arada, Islâm ülkelerine
erilmek için Arapça'yi ve "Islâm felsefesini iyi biten misyoner papazlar yetistirece
okullar açildi. Burada yetistirilen papazlar Islâm ülkelerine gönderildi.

Ingiltere'de 1646'da Ingiliz parlementosu, Hiristiyanligin nesri için bir cemiyet


kurdu. 1662'de Vatikan'da Propaganda Bakanligi kuruldu. Bu teskilat, Paris'te mi
syoner papaz okulu açti, sonralari bunlara yenileri eklendi. Bu teskilâtlar zamanla
eni subeler açmaya devam etti. Bu siralarda Martin Luter, Kalvin ve Zwingli ile Pr

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 239/314
5/16/2018 otestanlik zuhur etmisti. Almanya, Isviçre, Danimarka, Amerika ve Rusya'da binden
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

fazla teskilat kuruldu. Misyonerlik faaliyeti bakimindan basta Ingiltere ve Amer


ika ve daha sonra Fransiz katolikleri gelmektedir. 1820'den sonra sahnede Amerik
an misyonerleri görülmektedir. Ingilizlerin metodunu takiple ise baslayan Amerikan m
isyonerleri, köken olarak protestandir. Fakat faaliyetleri Hiristiyanlik için olmust
ur.

Türkiye'de ise hemen hemen ilk misyoner hareket, 1701 ytlinda, Sivas'ta Ermeni Mek
hitar ile baslamaktadir. O, Ermeniler arasinda millî suuru uyandirmaya çalisti.

Ermeniler arasinda Katolik propagandasi 130 sene kadar sürdü ve nihayet Osmanli Devl

eti, Fransa'nin
tanidi. tavassutu
Daha sonra ile,misyonerler,
Amerikali 1830'da Katolik Ermenileri Ermeniler
Protestanligi ayri bir cemaat olarak
arasinda yayma
ya basladi. Amerika ve Ingiltere'nin destegiyle 1847'de de Protestan Ermeniler a
yri bir cemaat olarak kabul edildi.

Kisaca tarihî gelisimini sundugumuz misyonerlik faaliyetleri, memleketimizde ve Isl


dünyasinda durmus degildir. Her yerin özeliklerine göre faaliyet göstermektedir. Ül
e, Katolik, Ortodoks, Protestan, Ermeni Kilisesi gibi büyük Hiristiyan mezhepleri, k
ilise ve okullariyla faaliyet göstermektedir. Müslümanlar yaninda bu hiristiyan gur
ra yönelik de misyoner faaliyetleri bütün canliligiyla sürmektedir. Bunlarin yaninda
entistler, Baptistler, Mormanlar'dan sinsî ve dinsî bir görünüs altinda yogun faaliy
ren, tehlikeli boyutlara ulasmis Yehova Sahitleri'ne kadar bir yigin dinî cereyan
vardir. Bu konuda ayrica dogudan gelen meditasyon, tenasüh, hulul gibi fikir, inanç
ve
dabedenî-zihnî tekniklerin
unutmamak gerekir. [493]arkasina siginan veya bunlari istismar eden ce-reyanlari

4- Misyonerlerin Çalisma Metodlari

Misyonerler, çesitli metodlarla çalisirlar. Göstermelik olarak bazen açik faaliyetle


aninda (kanunlar çerçevesinde), çok defa gizli ve dolayli faaliyetlerde bulunurlar.
metodlarda her zaman din ilk sirayi almayabilir. Ilmî ve içtimaî sahalarda faaliyetl
ini yogunlastirir; vereceklerini bu kisveler altinda vermeye çalisirlar. Misyonerle
r giristikleri faaliyetlerde basarili olabilmek için çesitli metodlar uygularlar. Bu
nlari söyle siralayabiliriz. [494]

a- Dînî Teskilatlar Kurma ve Yayin Yapma :

Misyonerler, önce faaliyete geçecekleri yeri tesbit eder ve orada bir teskilât kurar
r. Bu teskilati o bölgeye göre yetistirilmis elemanlar yürütür.

Misyonerler, Kitab-i Mukaddes'i, dinî kitap, brosür ve dergilen o ülkenin dilinde ne


eder ve dagitirlar. Çesitli telkinler, maddî ve manevî yardimlarla Hiristiyanligi se
irmeye çalisirlar. Müslüman olan ülkelerden geri kalmis olanlarin geri kalmisliklari
stismar eder ve bunu Islâm'a baglayarak mensuplarini Islâm'dan sogutmak isterler. Di
nî kuruluslari vasitasiyla kendi dinlerini üstün göstermek, diger dinlerin kutsal k
rinda çeliski zannettikleri hususlari öne çikararak, dinî bilgileri yeterli sekilde
yamamis insanlari tesbit edip onlari kendi dinlerine çekmeye çalismak, bunlari yapam
adiklari yerde, sahip olduklari dinden sogutmak veya ona düsman yapabilmek, fakir
aile insanlarinin fakirliklerini istismar etmek onlarin taktiklerinden bir kismin
i olusturur. [495]

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 240/314
5/16/2018 b- Okul ve Çesitli Tesisler Açma, Yardim Yapma : Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Azinlikta bulunan Hiristiyan çocuklarinin egitim ve ögretimlerini içinde yasadiklari


oplumun çocuklarindan üstün hale getirirler. Bu vesile ile, bu okul ve kuruluslarin p
opagandasini yaparak, Hiristiyan olmayan ailelerin çocuklarinin da oralara akin etm
esini saglarlar. Buraya çektikleri baska dinden çocuklari Hiristiyan yapmaya, bunu
yapamazlarsa onlarin en azindan millî ve dinî karakterini bozmaya ugrasirlar. Hiri
stiyan çocuklarini ise daha da suurlandirirlar. Bu okullarda, yabanci dil ögretimi v
ermek görüntüsü altinda, misyoner papazlari derslere sokup Hiristiyanlik propa
asi yaparlar. Bu gayelerini gerçeklestirmek, telkin vasitalarini çogaltmak için

e okullarda
ri, propagandaya
pansiyonlar ve kamplaryönelik kitaplarin
kurarlar. çogunlukta
Bu teskilâtlar, oldugu
maddî kütüphaneler,
ve manevî musiki
yardim yapmakta
kaçinmazlar. Bu gaye ile kolejler, yabanci okullar ve kuruluslar açarlar. Bu okullar
da yetisenlere dolgun ücretli ve etkili isler bulmakla da onlari cazip hale getiri
rler. Bu vesileyle kanca taktiklari gençleri kendi idealleri dogrultusunda suur
landirmaya çalisirlar. [496]

c- Maskeli Teskilâtlar Kurma :

Bu teskilât mensuplari, kilik-kiyafet, dil, din, örf ve âdet gibi kültüre yönelik yo
nde bulunduklari
sirlar; yani sinsitoplumdanmis
ve iki yüzlügibi görünür
hareket ve gayelerine erismek için perde arkasin
ederler.[497]

Misyonerler, gidecekleri yerlerin özelliklerine göre yetistirildikleri için çok bece


idirler. Maskeli çalistiklari için kuzu postuna bürünerek saf halki kolayca aldatabi
er. Bunlarin hedefi siyasî ve dinî bakimdan milleti kargasaya düsürmek, halki her tü
lemeye karsi kayitsiz ve hattâ düsman yapabilmek, geri kalmis halde birakmaktir. Bu
hususta bazi yollara basvururlar. Meselâ Müslümanlara, "Asr-i Saadet'te teknik var m
di? Elbise var miydi? Diyanet teskilâti var miydi?" seklinde sorular sorarak onlari
bütün sonradan olan seyler aleyhine kiskirtir ve hatta olmayacak seyleri saf inanmi
s insanlara yaptirarak devlet güçleriyle karsi karsiya getirirler. Ayrica hâkim unsu
a çesitli yönlerden nüanslari olan insanlari karsi karsiya getirerek; hem devleti ac
hem de Müslümanlari birbirine düsürmeye çalisirlar. Müslümanlarin çesitli gruplara
iflamasina, bölünmesine ve birbirine düsman olmasina gayret gösterirler.
Bu maskeli teskilatlarin Osmanli Imparatorlugu içinde yaptiklari faaliyetlere birçok
önrek vardir.

1877'de Ingiliz Liberal Grup Lideri Lord Gladston, Avam Kama-rasi'ndaki konusmas
inda, dünyayi Osmanli Imparatorlugu aleyhine kiskirtmak için agirligini koymus ve Ru
sya karcisinda Osmanli'yi yalniz birakmistir. Bu konusmasi sirasinda elinde tutt
ugu Kur'âni göstererek "Bu kitap yeryüzünde kaldikça bu Batak katliami gibi vahsetle
eryüzünden eksik olmaz!" diye haykirmistir. Halbuki Batak Köyünde ve diger yerlerdek
ulgar ihtilâli"ni, misyoner teskilatlarinin yetistirdigi talebeler yapmistir.

Cihan Harbi mütârekesinde Loyd George, Türklerin Hirisîiyanlari katlettiklerini iddi


mis ve onlarin Avrupa'dan kovulmasini, Ayasof-ya'nin da tekrar kilise yapilmasin
i istemistir.

Misyonerler, yalniz Hiristiyanlari ayaklandirmaga çalismakla kalmiyor, Türklerin


giristikleri yenilik hareketlerini Islâmclan uzaklasmak olarak gösteriyorlardi. Bu
vesileyle Müslüman Araplar ve diger Islâm unsurlarla Türklerin arasini açmaya çalis
i. Yine I. Dünya Harbi'nde Mekke Emirini Hilâfet makamina karsi isyan ettiren, ç
rap-larini Türk ordularina arkadan saldirtanlar bu maskeli misyonerler olmustur. B
u maskeli misyonerlerden maskesi düsen sadece meshur Ingiliz casusu Lavvrens'tir.
Halbuki onun arkasinda ortaya çikmamis nice benzerleri vardir.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 241/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Misyonerlerin çalisma metodlarini özetlersek, genelde dün de, bugün de ayni metodlar
lükte oldugunu görürüz. Bu metodlar-dan bazilari söyledir;

1- Misyonerler, Hiristiyanligi yaymak için gittikleri ülkenin önce dinî, içtimaî ve k


umunu incelerler. O ülkenin kültürünü yozlastirmaya ve yikmaya çalisirlar.

2- Milleti millet yapan maddî ve manevî degerleri yikmaya ugrasirlar. Önce mevcut kü
itme, sonra da ona istedikleri gibi bir sekil verme yolunu takip ederler.

3- Islâm ülkelerindeki faaliyetlerinde genç neslin dinden ve millî degerlerden uzak

smesine çalisirlar.
elerinde kurtariciBundan
din sonra hiçbir
olarak deger tanimayan
Hiristiyanligi kisilere,
sunarlar. bunalim devr

4- Israrla gayelerinin dünya barisini gerçeklestirmek oldugu üzerinde dururlar.

5- Hiristiyanligin kolay, Islâmdaki namaz, oruç gibi ibadetlerin zor oldugunu ileri
sürerler; haftada bir kiliseye gitmekle dinî vecibelerden kurtulmanin mümkün olabile
ni telkin ederler. Hiristiyanligin sevgi ve kolaylik; Islâm'in zahmet ve siddet di
ni oldugunu islerler.

6- Insanlarin kiliseye giderek, papaza günah itirafinda bulunarak sorumluluktan ku


rtulup rahatlayacagini söylerler. Böylece insanlarin ruhî durumlarina hitap etmeye ç
ip kurtulusu hedef alirlar. Onlara göre Isa'nin gelmesi yakindir. Isâ gelecek ve ina
nan Hiristiyanlari kurtaracaktir. Bunun için herkesin bir an önce Hiristiyan olmasi
isterler.

7- Misyonerleri, göndereceklerini ülkelerin özelliklerine, o yerin insanlarinin Hir


yanligin hangi konularini bilip hangilerine itiraz edebileceklerine göre yetistirir
ler. Bazan Müslümanlarin inançlarina hos görülü davranir, Isa'ya "Tann'nin Oglu" dem
nirlar. Hatta önce Islâmî bilgilerle Müslümanlara yaklasirlar.

8- Savas, yangin, deprem gibi sikintili anlari seçip yardimlarda bulunarak semati
kazanmaya çalisirlar.

9- Sarkiyatçi, oriyantalist yetistirip ilmî inceleme adi altinda Müslüman aydininin


ini bulundirmaya, kafasina bazi fikirleri sokmaya çalisirlar.

10- Siyasî isleri çok iyi takip edip Müslüman ülkelerdeki bazi gelismeleri gayelerin
lendirmek isterler.

11- Dünya siyasetini, siyasî gelismeleri yönlendirip, Müslüman ülkeleri birbirine


an sayisini azaltmaya veya Müslümanlarin elindeki tabiî Imkanlari heder etmeye
isirlar.

12- Müslümanlarin her meselesine el atip bunlari kendileri çözümlemek isterler. Bu


ayeleri, gelismeleri kendi kontrollerinde tutmak ve menfaat elde etmektir.

13- Zaman zaman diyalogdan bahsederek sulhçu bir görünüs altinda karsi tarafi pasifl
rmek, yaniltmak Isterler.

14- Tarikatlara adam yerlestirerek veya bazi asiri akimlari destekleyerek, onlari
su veya bu sebeple tahrik ederek, bazi gayelerini gerçeklestirmeyi düsünürler. Müsl
n arasina ajanlar yerlestirmeye özen gösterirler.

15- Ilmî, edebî eserlede, özellikle filimlerde konunun içine ustalikla Hiristiyanlig
indinci, hos gösterici sahneler yerlestirerek kafa ve gönüllere girmeye çalisirlar.

16- Haçli Seferlerinde gerçeklestiremediklerini, modern, ileri bir hayat görüntüsü a


müzikten, tiyatroya, spora, siyâsete kadar) çesitli vesilelerle gerçeklestirmeye çal

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 242/314
5/16/2018 r. Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

17- Objektifligi, tarafsizligi, hümanistligi kimseye birakmazlar.

18- Turistik geziler vesilesiyle gittikleri yerlerde kitap dagitma, iyilik yapma
ve benzen yollarla propaganda yaparak; Hiristiyanligi sevdirmeye ve benimsetmeye ça
lisirlar. Bazi insanlara sagladiklari seyahat imkânlariyla onlari kendilerine bagl
amaya çalisirlar.

19- Çesitli yardim kuruluslari kurar veya kurulmus olanlara girerler. Böylece fakir
e yoksul kimselerle temas kurarlar. Maddî yardim, yakinlik gösterisi, sefkat ve merh

amet duygulari altinda sempati toplar, insan çalmaya çalisirlar.


20- Misyonerler, çekmege çalistiklari kimseleri belirli yollarla kendilerine baglar
r. Bunun için edebî yollara, hitabet ustaliklarina bas vururlar. Ilmî gelismeleri ço
i takip edip bunlardan faydalanirlar. [498]

5- Misyonerlerin Yetistirilmesi

Misyonerlerin ana gayesi; Hiristiyanligi yaymak ve yeni Hiristiyanlar kazanmakti


r. Bundan dolayi bu isi yapacak kimselerin kültür seviyeleri ve hitabetlerinin mükemm
lsahsiyet
olmasi, gittikleri veyabulunmalari,
ve kabiliyette içinde bulunduklari
siyaseti,toplumda
çalisma kendilerini
metodlarini kabul ettirecek
çok iyi bilmeler
i ve uygulamalari gerekmektedir. Bu gayelerine varmak için Misyoner teskilâtlar, mi
nerlerini çok iyi yetistirmeye son derece dikkat ederler. Misyonerler söyle yetistir
ilir:

1- Okullardan, ailelerinin izniyle en zeki ve çaliskan çocuklar seçilir ve misyonerl


hizmetlerine göre hazirlanir.

2- Misyonerlik için seçilen çocuk, genç veya sahis, misyonerlik yapacagi ülkenin oku
da özel egitim altina alinir. Hedefine varabilmesi için suurlandirilir.

3- Hiristiyanlik iyice ögretilir. Hiristiyan heyecani verilir. Misyonerlik hizmeti


için, dünyanin en ücra yerlerine seve seve gidecek sekilde vazife suuru ve sevgisi
ilanir.

4- Misyonerlere mümkün oldugu kadar meslekî egitim de verilir. Doktorluk, misyonerli


faaliyeti için çok önemli bir vasitadir. Hastahane hizmetleri, hemsirelik, misyonerl
için en önemli ve tesirli vazifelerdendir.

5- Her misyonere, malî yönden büyük bir destek saglanir. O da bulundugu ülkedeki iss
kir ve kimsesizlere malî destek saglayarak Hiristiyanlik propagandasi yapar.

6- Misyonerler, bagli olduklari teskilatla irtibatini daima devam ettirecek sekil


de yetistirilir. Kendisinin yalniz basina basaramadigi veya yetersiz kaldigi yer
de teskilat onun yardimina kosar.

7- Islâm ülkelerinde faaliyet gösterecek misyonerlere Arapça, Islâmî bilgiler ve Isl


si ögretilir. Bunun yaninda onlar, Müslümanlarca Hiristiyanliga yöneltilecek tenkit
hususlarinda çok iyi hazirlanir. Onlara ne gibi itirazlarin yapilabilecegi ve o it
irazlara nasil cevap verecekleri ögretilir. Ayrica Islâm'a veya Müslümanlara hangi h
arda tenkit yöneltebilecekleri veya gençlerin zihinlerini hangi noktalarda çelebile
eri hususlarinda yetistirilirler.

8- Her misyonere, teoloji (ilahiyat) tahsili yaninda, diger tahsiller de yaptiri


lmaya çalisilir.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 243/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

9- Misyonerin birden fazla dil ögrenmesi tesvik edilir.

10- Çesitli yardim dernekleri kurmalari, omlarda görev almalari ve bu yollarla dolay
li olarak propaganda yapmalari saglanir.

11- Islâm ülkelerinde dinî tedrisat yapilan yerlerdeki zeki, fakir ve yardima muhtaç
ciler tesbit edilir. Bu ögrenciler, dil ögretme, maddî yardim, gezi imkâni gibi yoll
elde edilmeye çalisilir.

12- Taninmis meshur sahsiyetleri veya kendileriyle baska gayelerle temas kurmus k

imseleri
larin Hiristiyanligi
adlarini kabul etmis gibi gösterirler. Vaftiz listeleri nesredip on
kullanirlar.

13- Küçük edebî ve romantik brosürlerle insanlarin hissiyatina tesir etmeye çalisirl

14- Bikmadan, usanmadan propagandaya devam ederler. Netice alamiyacaklarina kanaa


t getirdikleri insanlarin pesini biraksalar da ümitlendiklerini takip etmekten vaz
geçmezler.

15- Telefon rehberlerindeki isimlere mektup, brosür ve kitap gönderirler.

16- Kadinlara, kadinlar kanaliyla aileye ve dolayisiyle cemiyete nüfuz etmeye çalisi
rlar. [499]

B- GÜNÜMÜZDE DIYALOG ÇALISMALALARI (HIRIS-TIYAN-MÜSLÜMAN DIYALOGUNA GENEL BIR BAKIS)

1- Misyonerlikten Diyaloga Geçis

Kelime olarak Diyalog; karsilikli konusma iki veya daha fazla kisinin karsilikli
konusmasi anlamina gelmektedir. Daha genis anlamda ise diyalog; farkli irk ve kül
türlerden insanlarin, medenî ölçüler içerisinde, birbiriyle konusmasi ve anlasmasi y

Dinî alanda "Diyalog"; ayni dinden kaynaklanan gruplarin kendi aralarinda oldugu g
ibi, farkli
ettirme dinlere
yoluna mensupbirbirlerine
gitmeden, insanlarin, inanç
sicak ve
ve düsüncelerini zorla birbirlerine
hosgörüyle bakabilmesi, kab
ortak mesel
er etrafinda konusabilmesi, tartisabilmesi ve isbirligi yapabilmesi anlamina gel
mektedir.

Bu çerçeve içerisinde, tarihte, hem Hiristiyanlarin kendi aralarinda hem Müslümanla


r din mensuplari arasinda "diyalog" faaliyetlerine rastlanmaktadir. Ancak bu, Hi
ristiyanlarin II. Vatikan Kon-sili'nden sonra gündeme getirdikleri resmî "Diyalog" s
eklinde olmamis; tabiî ve kendiliginden olusmustur. Hiristiyan dünyasinin, Müslümanl
karsi Haçli Seferleriyle baslattigi ve Misyonerlik Faaliyetleriyle devam ettirdigi
sogukluk ve düsmanlik II. Vatikan Konsili'nde giderilmeye çalisilmistir.

XX. Yüzyil'in baslangicindan itibaren dünyada meydana gelen siyasî ve ekonomik gelism
ve degismelerden Hiristiyan Kiliseleri, özellikle Katolik Kilisesi de etkilenmist
ir. Bundan dolayi Katolik Kilisesi, Kiliseler arasinda varolan anlasmazliklari v
e düsmanliklari gidermek, bazi alanlarda isbirligi yapabilmek için bir "Konsil" topl
amaya karar vermistir. Yapilan görüsmeler sonucunda, üç yil sürecek (1962-1965) bir
in Vatikan'da toplanmasi saglanmistir. Konsile 141 ülkeden 2860 kadar temsilci
katilmistir. Papa XXIII. Jean, Konsili açis konusmasinda, Kilise'nin çem
berini kirmasini, disariya açilmasini, disariyla ilgilenmesini istemis ve bütün insa
arla "diyalog"a girmenin önemini vurgulamistir. Papa'nin bu mesaji, Konsil'in gündem
ini ve tartisilacak konularin ne olacagini belirlemistir. Bunun üzerinde Kon-sil'd
e, ayrilmis Hiristiyanlar! yeniden kazanma ve onlara yaklasma yollari üzerinde dur

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 244/314
5/16/2018 ulmustur. Bunun yaninda, asirlar boyunca, Hiristiyanlarla Müslümanlar arasinda devam
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

eden düsmanliklarin unutulmasi için gayret sarfedilmesi istenmistir.[500]

Katolik Hiristiyanlarin, Vatikan Konsili'nde, diger Hiristiyan mezheplerine mensu


p olanlar yaninda, Müslümanlarla "diyalog" yollarini arama gayretleri; tarihte yasan
mis ve tesirleri asirlarca sürmüs "Haçli Seferleri" anlayisinin yanlisliginin kavran
masi ve o savaslarin zararlarinin telafisi seklinde degerlendirilebilir. Günümüzdek
lismeler için bu çesit tesebbüsler normal görülebilir. Çünkü insanlar bugün, eskiye
leriyle daha yakin ticarî, siyasî, askerî, dinî ve kültürel münasebetler içerisinded
sebetlerin saglikli bir sekilde yürütülmesi; karsilikli hosgörü ve iyi niyet esaslar
glidir. XXI. yüzyila girerken, hemen hemen, her dinin hâkimiyet alaninda oldugu gibi

, Müslümanlarin
erde hâkim
Müslümanlarin oldugu yerlerde
bulunmasi Hiristiyanlarin,
da; karsilikli olarak, herHiristiyanlarin hâkim oldugu
iki tarafin birbiriyle iyi m
asebetler içerisine girmesini zorunlu kilmaktadir. [501]

2- Bir Diyalog Kurumu Olarak Hiristiyan Olmayanlar Sekreteryasi'nin Ortaya Çikis


i

1962 yilinda baslayan II. Vatikan Konsili'nde, Kiliselerarasi diyalog yaninda, di


ger din mensuplariyla diyaloga girmenin önemi üzerinde durulmus ve 1964 yilinda, "Hi
ristiyan Olmayanlar Sekreteryasi" kurulmustur. Bu Sekreterya'ya üst seviyede bir K
ardinal baskanlik
le, bölgesel etmektedir.
piskoposlar Sekreterya,
ve çesitli devamli
uzmanlarla olarakyaparak
isbirligi Roma'daçalismasini
bulunan birsürdürm
ekip
r. Ilk baskanligini Kardinal Marella (1964-1973) yapmistir. Daha sonra, sirayla
Kardinal Pignedoli (1973-1980) ve Mgr. Jean Jadot (1980-1984) baskanlik görevinde
bulunmustur. Günümüzde de bu görevi kardinal Arinze yürütmektedir .[502]

Hiristiyan Olmayanlar Sekreteryasi'nin bünyesinde,ilk kurulusundan itibaren, Islâml


ilgili bölüm bulunmaktadir. Bu bölümün ilk baskanligini, on yil süreyle, Afrika Misy
Toplulugu'ndan Fr. Couq yapmistir. Couq'un ayrilmasindan sonra bölümün basina, Rum M
kit Patrigi V. Maximos'un Roma Temsilcisi Suriyeli Abou Moukh getirilmistir. Abou
Moukh'tan sonra Islâm masasinin sefligini Dr. Thomas Mic-hel yapmistir. Michel'de
n sonra, 1994 yilinda, Lübnanli Dr. Halid Akes-heh Islâm masasinin sefi olmustur.
Islâm bölümünün bir kismi Roma'da, bir kismi da degisik Islâm ülkelerinde görev
an 11 tane danismani vardir.[503]
Sekreterya'nm kurulusundan itibaren Islâm ülkeleriyle "diyalog" yollari aranmis ve H
iristiyanlarin Müslümanlarla "diyalog"a girmeleri 1966 Broumana-Lübnan Kongresinden
nra baslamistir. Dünya Kiliseler Konseyi'nin, "Dünya Misyonu ve EvangeliznV'program
in bir parçasi olan Broumana Kongresi'ne katilanlar; Hiristiyanlarin Islâm hakkinda
konusmayi birakmalari ve Müslümanlarla konusmaya yönelmeleri gerektigi üzerinde durm
r. Burada, ayrica, Hiristiyan Dünyasi'nda Islâmla ilgili olarak yapilacak çalismalar
Müslümanlarla yapilacak Diyalog'a tasinabilecek nitelikte olmasi da tavsiye edilmis
tir.[504]

3- Hiristiyan Olmayanlar Sekreteryasi'nin Diyalog Faaliyetleri

19 Mayis 1964'de Papa VI. Paul tarafindan kurulmus olan Hiristiyanlik Disi Dinle
r Sekreteryasi, 1974'e kadar, kayda deger aktif faaliyet gösterememistir. Bu, Sekr
eterya'nm ilk yillarda takip ettigi politikadan kaynaklanmistir. Çünkü Sekreterya ku
ldugunda, diyalogun dogrudan degil, mahallî kiliseler yoluyla sürdürülmesi öngörülmü
ika, basarisizlik üzerine, Kardinal Pignedoli'nin baskanligi sirasinda, 1974 yilin
da, degismis ve danismanlarin tavsiyesi üzerine, Sekreterya'nin diyalog çalismalarin
a bizzat katilmasi kararlastirilmistir.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 245/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Sekreterya'nin diyalog programlari çerçevesinde ilk önemli faaliyeti, 1974 yilinda


lmistir. 1974 NIsan'inda Sekreterya'nin baskani Kardinal Pignedoli, Kral Faysal
ve bazi dinî liderlerle görüsmek üzere Suudi Arabistan'a gitmistir. Ayni yilin Eylül
a Kardinal Pignedoli, Sekreteri Fr. Abou Moukh ile birlikte KahIre'deki Islâmî Arast
irmalar Yüksek Konsili'ni ziyaret etmistir. Daha sonra, Ekim ayinda, Pignedoli'nin
ziyaretine cevaben, Adalet Bakani baskanliginda bir grup Suudi Arabistanli hukukçu
, görüsmelerde bulunmak üzere, Vatikan'a gitmis ve Papa VI. Paul tarafindan kabul ed
mistir.

Sekreterya'nin Islâm Komisyonu ilk toplantisini 1975 yilinda yapmistir. Bu topla

ntisinda Komisyon,
Christians ilk baskisi
and Muslims" 1969'dayeniden
adli eserin yapilan gözden
"Gui-delines for Dialogue
geçirilmesine karar Between
vermistir.
misyon, ayrica, Islâm'in teolojik yapisi hakkinda çalisma yapilmasini, diger bir ifa
deyle, Islâm'in "kurtulus tarihi"ndeki yerini Hiristiyanlarin nasil gördügünün tespi
esini teklif etmistir.

Belirlenen program geregi, diyalog ziyaretleri devanf etmis; 1975 Eylül'ünde, Mgr. R
ossano Türkiye'deki dinî liderlerle görüsmüs ve Fr. Abou Moukh da Nijerya'ya giderek
y'deki Hiristiyan Müslüman münasebetleriyle ilgili bir konsültasyona katilmistir. Fr
ou Moukh daha sonra birkaç bati Afrika ülkesini de ziyaret etmistir.

Sekreterya'nin Hiristiyan-Müslüman diyalogu programi çerçevesinde gerçeklestirdigi i


emli faaliyet, 2-6 Subat 1976 tarihlerinde Libya'nin Tripoli kentinde yapilan "Müsl
an-Hiristiyan Diyalogu" Semineri'dir.
Libya Basbakani Abdusselam Callud, Italya'yi ziyaret sirasinda Vatikan'a da ugra
mis ve Papa VI. Paul tarafindan kabul edilmistir. VI. Paul görüsme sirasinda, Vati
kan'in Libya'da bir elçilik açmak ve Libya'yla münasebetleri gelistirmek arzusunda
ldugunu bildirmistir. Callud da, bu görüsü paylastiklarini, ancak Islâm ile Hiristi
ik arasindaki baglarin daha genis bir çerçevede tartisilmasini yararli gördüklerini b
rtmistir.

Basbakan Callud'un temaslarini takiben Kardinal Rossano baskanliginda bir Vatika


n heyeti, 2-5 Kasim 1975 tarihlerinde Libya'yi ziyaret etmis ve Trablusgarb'da I
slâm'a Çagri Dernegi Genel Sekreterligi yetkilileri ile görüsmeler yapmistir.

Görüsmeler
seminer 1-5sonunda bir Islâm-Hiristiyanlik
Subat 1976 diyalogu semineri
tarihlerinde gerçeklestirilmistir. için anlasmaya
Seminere, varilmis
konusmaci olar
ak, her iki taraftan onikiser kisi katilmistir. Ayrica, muhtelif ülkelerden gözlemci
olarak, çok sayida din adami da bulunmustur. Türkiye'den de yedi kisilik bir heyet
ye-ralmistjr.[505]

Seminerde ele alinan konular sunlardir:

1- Islâm ve Hiristiyanligin modern dünyada bir hayat ideolojisi olma sanslari,

2- Tanri inancinin sosyal adalet idealine erismedeki rolü,

3- Islâm ve Hiristiyanlik arasindaki ortak inanç temelleri,

4- Batil itikadlar ve iki dinin müntesiblerini[506] birbirine düsüren hurafelerle mü


le metotlari.

Bu seminerin neticesinde, Vatikan'in istegi dogrultusunda, Bin-gazi'de bir Katol


ik Kilisesi açilmistir.

1976 Haziran ayinda, Kardinal Pignedoli, Mgr. Rossano ve Fr. Abou Moukh ile birl
ikte Iran'a gitmis, Sah ve bazi dinî liderlerle görüsmelerde bulunmustur. Pignedoli,
aha sonra ayni yilin Eylül ayinda, Fr. Abou Moukh ile birlikte Kuzey Yemen'i ziyar

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 246/314
5/16/2018 et etmistir. Taki-beden yilin baharinda, Mgr. Rossano, Irak, Pakistan, Banglades
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

ve Hindistan'a giderek çesitli kesimden dinî liderlerle görüsmeler yapmistir.

Kardinal Pignedoli, Mgr. Rossano ve Fr. Abou Moukh'un bu ziyaretlerinin karsilig


i olarak, daha sonraki yillarda, çesitli Islâm ülkelerinden delegeler Roma'ya gelmis
e görüsmeler yapmistir.

Kardinal Pignedoli, Islâm ülkelerine yaptigi ziyaretleri daha sonra da devam ettirmi
stir. 1978 yili Nisan ayinda, yanina Mgr. Rossano ile Sekreterya danismanlarinda
n Fr. Ary Roest'I alarak Misir'a gitmis ve orada, el-Ezher Hocalariyle Peygamber
lere inanç, baris, isbirligi ve yeni bir diyalog zirvesinin yapilmasi konularinda

konusmalar
edoli yapmistir.
dünyadaki Bu yillarda
bütün katolik daha bazidiyalogla
piskoposlara gelismeler de olmustur.
ilgili 1977'de
birer mektup Pign
göndermis,
rin tavsiye ve tekliflerini almistir.

Sekreterya'nin 1979'da gerçeklestirdigi en önemli faaliyet; üyeleriyle bazi danisman


e eksperlerini biraraya getirmesidir. Bu toplantiya gözlemci olarak, Yunan Ortodoks
Kilisesinden Baspiskopos At-hanasios Yannoulatos ile Dünya Kiliseler Konseyi'nden
Dr. Mulder ve Dr. Samartha katilmistir. Çünkü Sekreterya, Hiristiyanlik disi dinler
diyaloga girerken, diyalogun Kiliselerarasi Ökümenik boyutunu da daima gözönünde bu
mustur.

Bu toplantinin gayesi; kaynak temin etmek ve gelecek için plan yapmak olmustur. To
plantida Müslümanlarla diyalog konusu da ele alinmis ve Mgr. Rossano, yaptigi konusm
ada, "Müslümümanlarla Diyalog, gelecekte kilisenin temel görevlerinden biri olacakt
mistir.

1979 yilinda Papaliga seçilen II. John Paul, selefi VI. Paul tarafindan kurdurulan
Sekreterya'nin diyalog faaliyetlerini desteklemis ve yetkilileri, bu hususta çali
smalarini devam ettirmeleri için tesvik etmistir. II. John Paul'un bu olumlu tavri
üzerine Sekreterya faaliyetlerine hiz vermistir. Mgr. Rossano, Mayis 1979'da Lübna
Suriye ve Irak'i; Bro Sabanegh ise bütün Arap ülkelerini dolasmistir.

27 Haziran 1980'de Kardinal Pignedoli'nin ani ölümü üzerine, Sekreterya'nin basina B


li Mgr. Jean Jadot getirilmistir. 1981 yili, Sekreterya'nin yayin faaliyetleri b
akimindan önemlidir. Ilk baskisi 1969'da yapilan Fr. Maurice Borrmans'in hazirlam
is oldugu "The Guidelines for Dialogue Between Christians and Muslims" baslikli
eserin
Diger gözden geçirilmis
yayin ise, yeni
Papa II. baskilari
John Paul'un ve çesitli
Islâm dillere
ülkelerine tercümeleri
yaptigi yapilmistir[5
ziyaretleri sirasin
da Müslüman-Hiristiyan diyalogu üzerine yaptigi konusmalardan derlenen kitapçiktir.

Mgr. Jadot'un baskanligi döneminde, Kardinal Pignedoli'nin dönemine nazaran, Sekrete


rya'nin toplanti faaliyetleri pek olmamistir. Bununla birlikte, Sekreterya'nin i
leri gelenleri Vatikan'in diger kuruluslarinca düzenlenen faaliyetlere katilmislard
ir. 1981'de Dr. Saba-negh, biri Roma'da, digeri de Kahire'de olmak üzere, "Konrad
Ade-naur Foundation" tarafindan düzenlenen iki seminerde teblig sunmustur. Roma'da
ki seminerin konusu "Inanç ve Kültür", Kahi-re'dekinin konusu ise "Tolerans"tir.

Dr. Sabanegh,ayni yil, daha birçok faaliyete aktif olarak katilmistir. Bunlardan b
iri, "International Progress Organization" tarafindan 17-19 Kasim tarihlerinde R
oma'da düzenlenen "Islâm ve Hiristiyanlikta Monoteizm" konulu seminerdir.
1982 senesinde Mgr. Rossano ve Dr. Sabanegh Ürdün'e gitmis ve Prens Hasanla bir Müsl
-Hiristiyan Diyalogunun imkânlari üzerinde durmuslardir.

1982 senesi, Sekreterya'ya yeni bir güç kazandirmistir. Uzun süre Endonezya'da kalar
Islâm hakkinda tecrübesini artiran Fr. Tho-mas MicheI, Sekreterya'nin Asya masasina
getirilmistir. MicheI Sekre-terya'daki ilk faaliyetlerinden olarak, Fransiskenl
erle Müslümanlar arasinda bir diyalog olusturmayi gaye edinen, Italya'nin Assisi ken
tindeki "Aziz Fransuva ve Islâm" konulu toplantiya Dr. Sabanegh ile birlikte katilm

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 247/314
5/16/2018 stir. Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Ekim 1983'de Roma'da toplanan Katolik Kilisesi Piskoposlar Si-nodu'nda Sekretery


a'nin baskani Mgr. Jadot, Sekreterya'nin çalismalari hakkinda bilgi sunmustur. Mgr.
Jadot, konusmasinda, diyalogun yerel kiliselerin en önemli görevi oldugunu, Islâmla
iyalogun ise birinci derecede ehemmiyet arzettigini ifade etmistir.

Dr. Sabanegh ve Fr. MicheI, 1983 yilinda yapilan toplantilarda görev almislardir.
Dr. Sabanegh, mahallî kiliseleri diyaloga tesvik amaci güden Kuzey Afrika Episkopal
Konferansi'na; Fr. MicheI ise, Asya Piskoposlar Federesyonu tarafindan Varanasi'd
e (Benares) düzenlenen "Asya'daki Müslümanlar Arasinda Hiristiyan Varligi" konsültas

na katilmistir.
1984 yilinda Mgr. Jadot, saglik durumunu ileri sürerek, baskanliktan istifa etmis
ve onun yerine, Papa John Paul tarafindan Mgr. Francis Arinze tayin edilmistir.
Arinze, daha önce Nijerya'nin Onitsha Baspiskoposlugunda bulunmustur.

Mgr. Arinze'nin ilk faaliyetlerinden biri 23-31 Agustos 1984'de Nairobi'de düzenle
nen "IV. Assembly of the World Conference on Reli-gion and Peace" konferansidir.
Bu konferansa, dünyanin bütün bölgelerinden, Bahai, Buddist, Hiristiyan, Hindu, Cay
, Yahudi, Müslüman, Sintoist, Sih, Zerdüstî temsilciler katilmistir.

Mgr. Arinze, selefi Mgr. Jadot'a oranla baskanliginin ilk yillarinda, birçok faali
yette bulunmus ve çesitli toplantilara katilmistir. Bunlardan biri, Ürdün Prensi Has
'in baskani bulundugu "Al-Beyt Foundation"la yaptigi temastir.
Mayis 1985'de, Sekreterya, "Islâm'da ve Hiristiyanlik'ta Kutsallik" konulu bir kol
logyumun organize edilmesine yardim etmistir. Kollog-yum, Roma'daki "Pontifico I
stituto di Studi Arabie D'lslamistica" tarafindan düzenlenmis ve kollogyumda sunul
an tebligler "Islamochris-tiana" dergisinde yayinlanmistir.

25 Ocak 1986'da, Papa John Paul, dünyadaki bütün dinî liderlere, Italya'nin Assisi
de yapilacak olan baris için dua gününe, birlikte dua etmek için, davette bulunmustu
ua, 27 Ekim'de yapilmistir. Sekreterya, diger dinlerden dua törenine katilacak dinî
liderlerin gelmesine katkida bulunmustur. Duaya birçok müslüman da katilmistir.

1986 yili, Sekreterya'nin faaliyetleri bakimindan oldukça yogun geçmistir. Fr. Zago
, 20-21 "Avrupa'yi
asyonumun Mart tarihlerinde, Lüksemburg'da
tehdit eden Islâm" düzenlenen Avrupa
konulu toplantisina; Piskoposlar
Cardinal Arinze veKonsü
Fr
. Michel, 21-23 Nisan tarihlerinde CERES tarafindan Tunus'ta organize edilen IV.
Müslüman-Hiristiyan Konferansina katilmislardir. Daha sonra Fr. Michel, Ortadogu Ki
liseler Konsili'nin Kibris'taki "Ortadogu'da Müslüman-Hiristiyan Münasebetleri" konu
toplantisina gitmistir. Kardinal Arinze ise, 14-20 Ekim tarihlerinde Nijerya'da
düzenlenen, Anglopon Bati Afrika Episkopal Birligi'nin "Islâm ve Hiristiyanlik" ko
lu konferansinda hazir bulunmustur.

Ekim 1986'da Sekreterya'da görev degisikligi olmus; Islâm masasi sefi Fr. Zago, Sekr
eterlige, Mgr. A. Salama da onun yerine getirilmistir.

1987 yili Sekreterya'nin Türkiye'ye yönelik faaliyetleri bakimindan önemlidir. Bu yi


an itibaren Sekreterya Türkiye'deki faaliyetlerine hiz vermistir. 13-21 Mayis tari
hlerinde Sekreterya'nin Baskani Kardinal Arinze Türkiye'yi ziyaret etmistir. Istan
bul'daki Episkopal Konferans toplantisina katilan Arinze, bu esnada bazi dinî lide
rlerle de görüsmüs ve Ankara Üniversitesi'nde bir konferans vermistir.[508]

Kardinal Arinze'nin ziyaretinden sonra Ankara Üniversitesi ile Roma Pontifical Gre
gorian Üniversitesi arasinda karsilikli isbirligi anlasmasi imzalanmistir. Bu anla
sma geregince, Fr. Thomas Michel Türkiye'ye gelmis; 1987'de Ankara, 1988'de Izmir
ve 1989'da Konya Ilahiyat Fakültelerinde Hiristiyanlik üzerine ders ve konferanslar
vermistir. Thomas MichePin bu faaliyetlerine karsilik olarak, Ankara Ilahiyat Fa

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 248/314
5/16/2018 kültesi'nden Prof. Dr. Hüseyin G. Yurdaydin Roma'ya gitmis, 1987-1988 Ögretim Yilind
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Gregorian Üniversitesi ile Pontificai Institu-te of Arabic Studies'de Islâm Tarihi ü


rine dersler vermistir. Daha sonra Roma'da, Türkiye'deki Ilahiyat Fakültelerinden 12
ögretim üyesi ile Roma'daki Katolik Enstitülerinden bir o kadar uzmanin katildigi b
kollogyum düzenlenmistir. Bu kollogyum vesilesiyle daha önce imzalanan anlasma yen
enmistir. Bu toplantilara, daha sonra, Ankara'da (1990) ve Vatikan'da (1991) olm
ak üzere, devam edilmistir. Bu anlasma çerçevesinde Ankara Üniversitesi Ilahiyat Fak
ögretim üyeleri Vatikan'a, Gregorian Üniversitesine bagli bazi görevliler de Ankar
elmistir.

Sekreterya, bu yillarda, Türkiye'ye yönelik faaliyetlerinin yaninda diger bölgelerde

e çalismalarini sürdürmüstür.
1989 yilinda Sekreterya'nin bünyesinde bir degisiklik olmustur. Islâm masasi sefi Mg
r. Salama, Papa II. John Paul tarafindan Iskenderiye Katolik Kiptî Patrikligine ya
rdimci tayin edilmis; onun yerine ise, daha önce Türkiye'deki bazi Ilahiyat Fakültel
inde Hiristiyanlik üzerine dersler vermis olan ve o zaman Asya masasi sefi görevini
sürdürmekte bulunun Fr. Thomas Michel getirilmistir. Halen bu görevi Dr. Halid Akesh
sürdürmektedir.

Vatikan bünyesinde kurulan Hiristiyanlik Disi Dinler Sekreter-yasi'nin, yukarida z


ikredilenlerin disinda, daha birçok faaliyeti olmustur. Sekreterya, halen, Müslümanl
in bulundugu bütün ülkelere yönelik faaliyetlerini, daha organize bir sekilde, devam
irmektedir. Sekreter-ya'nin bu faaliyetleri, yayin organi "Bulletin" ile yine Ro
ma'daki Pontifi-cio
slamochris-tiana" Instituto
adli yillikdi Studi Arabi
derginin e D'lslamistica'nin
"Dokümanlar" yayin organi
kisminda tafsilatli "I a
olarak
nlatilmaktadir.[509]

4- Diger Diyalog Kurumlari ve Faaliyetleri

Diyalog, "Saint-Siega Sekreteryasi" veya Kilise Ökümenik Konseyi gibi kuruluslarin


isbirligiyle sürdürülmektedir. Bunun disinda, bazi kuruluslarin insiyatifiyle de ça
alar yapilmistir. 1971 yilinda, merkezi Cenevre'de olan "Zamanimizin Inanç ve Ideol
ojileri ile Diyalog Komisyonu" (D.C.I.) kurulmustur. Kiliseler Ökümenik Konseyi, bu
urulusun
nin "Dünyabünyesinde,
Misyonu ve Islâm Alt Komisyonu
Evange-lizm" Bölümü
programi açmistir.kurulusundan
çerçevesinde, Bu Komisyon,itibaren,
Dünya Kilise
çes
ülkelerde Diyalog faaliyetinde bulunmustur.[510]

D.C.I.'nin düzenledigi faaliyetlerden bazilari sunlardir:

Brumana (Lübnan) Toplantisi: 12-18 Temmuz 1972. Bu toplantiya 25 Hiristiyan ve 20


Müslüman katilmistir. Diyalog hususunda, karsilikli saygi, birbirinin inancina sehâd
, din ve vicdan özgürlügü atmosferinin yaratilmasi gibi konular ele alinmistir.

Acra (Gana) Toplantisi: 17-21 Temmuz 1974. D.C.I.'nin girisimi ile yirmi kadar Müs
lüman ve Hiristiyan Afrikali biraraya gelmis ve su konulari ele almistir: Inanç, se
det ve çalismada Afrikali Müslüman ve Hiristiyanlarin isbirligi; Tanri ve insan cema
inin birligi.
Hong-Kong Toplantisi: 4-10 Ocak 1975. D.C.I'nin girisimi ile otuz kadar Hiristiy
an ve Müslüman biraraya gelerek, Müslüman ve Hiristiyanlarin sosyal yasayislari; Gün
Asya'da iyi niyetli çalisma ve danisma ortami meselesini ele almistir.

Cenevre-Chambesy (Isviçre) Toplantisi : 26-30 Haziran 1976. Dokuz Hiristiyan ile dör
t Müslümanin katildigi bu toplantida "Hiristiyan Misyonerligi ve Islâm Dâvasi" konus
rtisilmistir.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 249/314
5/16/2018 Beyrut (Lübnan) Toplantisi : 14-18 Kasim 1977. Bu toplantida yirmi civarinda Hiris
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

tiyan ve Müslüman, "Insanligin Gelecegi Açisindan Inanç, Bilim ve Teknik" konusunu t


smistir.

Cenevre-Chambesy (Isviçre) Ikinci Toplantisi : 12-14 Mart 1979. Yine D.C.I.'nin gi


risimi ile düzenlenen bu toplantida bes Müslüman ile on Hiristiyan, birarada yasayan
iristiyan ve Müslümanlar konusunu ele almistir.

Yukarida zikredilen bütün faaliyetler Hiristiyanlar tarafindan düzenlenmistir. Topla


ilara katilan Hiristiyan ve Müslümanlarin sayisi dikkatle incelendiginde, genelde Mü
anlarin azinligi teskil ettigi görülmektedir. Bundan ve diger bazi hususlardan, Hiri

stiyan
rin tarafin,daima
seçiminde, ele alinan
kendi konularin tespitinde
lehlerine olmak veMüslüman
üzere, toplantiya katilacak
tarafa baskinelemanla
çikmaya ve
lü elinde tutmaya çalistigi anlasilmaktadir.

Katolik Hiristiyanlarin yaninda Ortodoks Hiristiyanlar da, 1984'Iü yillardan basla


yarak, Müslümanlarla "diyalog"a girmis ve bir seri toplantilar düzenlemistir... "Mü
e Hiristiyan Konsültasyonu" (Muslim-Christian Consultation) adi ite yapilan diyalo
g toplantilari, Isviçre-Chambesy Ökümenlik Patrikligi Ortodoks Merkezi ile Ürdün Kra
Akademisi'nin organizetörlügünde baslamistir. Her yil, bir merkezde olmak üzere, top
i yapilmaktadir. Altincisi da, 10-14 Eylül 1989 tarihlerinde, Istanbul'da yapilan b
u toplantilarin ilk besi (1984-1988), sirayla Ürdün veya Isviçre'de gerçeklestirilmi
. Istanbul'da yapilan ve "Dinde Çogulculuk" konusu etrafinda yapilan VI. Toplanti,
Türkiye Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanligi ile Ürdün Kraliyet Islâm
eti
lan Arastirmalari Akademisi'nin
tebligler kitap isbirligi ile yapilmistir. Bu toplantilarda sunu
haline getirilmistir.[511]

5- Hiristiyanlarin Müslümanlara Yönelik Diyalog Çagrilarindan Duyulan Endiseler

Yukarida gelisimine kisaca temas edilen "Diyalog Faaliyetlerine hem Katolik Hiri
stiyanlarin hem Ortodoks Hiristiyanlarin hem de Protestan Hiristiyanlarin, birden
bire ve yogun bir sekilde, ortaya çikip, "Diyalog" adi altinda Müslümanlara yaklasm
süphe ve ihtiyatla karsilanmistir. Müslümanlar yaninda Yahudi, bazi Hiristiyan ve di
r din mensuplari arasinda da bu çesit süphelere rastlanmaktadir.

Hiristiyanlarin, Haçli Seferleri denemesi ve baslangici miladî ilk asra kadar geri g
iden, Anadolu'nun ve Istanbul'un Türkler tarafindan fethedilmesiyle de "modern" bi
r anlayisa kavusan "Misyonerlik" faa-liyetlerinden sonra, birdenbire, dönüs yapip, "
Diyalog"a yönelmeleri bu süphelerin kaynagi olmustur. Günümüzde madenî ve medenî old
insanî kabul edilen böyle bir faaliyetin, yani "Diyalog"un süpheyle karsilanmasinin b
rkaç sebebi vardir:

1- Bu sebeplerden birisi, bizzat II. Vatikan Konsili'nin Kilise ile ilgili olan Üçü
Lumen Centium-Insanlann Isigi) yeralan ifadelerden kaynaklanmaktadir. Lumen Genti
um adli bölüm içinde "Kilise ve Hiristiyan olmayanlar" basligi altindaki kisimda söy
enilmektedir:

"Nihayet Incil'i henüz kabul etmemis olanlarin, çesitli biçimlerde Tanri'nin Halki'n
katilmalari için yola koyulmalari öngörülmüstür... Ama Tanri'nin Kurtulus tasarisi,
'yi taniyanlarin hepsini ve bunlarin arasinda özellikte Ibrahim Peygamberin imanin
i uygulayarak, bizimle birlikte merhametli ve Kiyamet Günü'nde insanlari yargilayaca
k olan tek Tanri'ya tapan Müslümanlari da kucaklayacaktir.., Kilise, Tanrirnin seref
ini yükseltmek ve bütün bu umutsuz insanlarin kurtulusunu gerçeklestirmek için Ef
z'in 'Her yaratiga Incil'i vaazedin' (Markos, 16/16) seklindeki buyrugunu dai
ma hatirlayarak, özenle bütün dünyaya Incil'in yayilmasini amaçlayan Misyonlari
kindirmakta ve desteklemektedir",

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 250/314
5/16/2018 "Kilise'nin Misyonerlik Karakteri" basligi altinda da su hususlara yer verilme
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

ktedir: "Gerçekten de Peder tarafindan Ogul'un gönderilmesi gibi, Mesîh Is


da Havarilerini: 'Öyleyse gidin ve bütün insanlari Peder, Ogul ve Kutsal Ruh adina v
iz edin, size emrettiklerime uymayi onlara ögretin ve egitin; iste dünyanin sonuna
dar bütün günler sizinle beraber olacagim' (Matta, 28/18-20) diyerek yollamistir. (B
a beni görderdigi gibi, ben de sizi gönderiyorum. Yuhanna 20/21). Mesîh
a'nin Kurtulusunun hakîkatini müjdelemeyi amaçlayan bu önemli buyrugu, Kilise yeryüz
inirlarina varincaya kadar yerine getirmek için havarilerden teslim almistir (Bkz.
Hav. Is. 1/8). Bundan dolayi Havari Pavlus'un 'Vaaz etmez isem vay halime' (Kori
ntoslu-lara I Mektup, 9/16) seklindeki sözlerini Kilise kendisine
söylemiscesine, mevcut olmayan yerlerde cemaatler tam anlamiyla kuruluncaya ve bun

lar etmektedir."[512]
vam Incil'i yayma görevini sürdürecek hale gelinceye kadar, Misyonerlerini göndermey

II. Vatikan Konsili döneminin ikinci Papasi VI. Paul da, Konsili ziyaretinde söyle d
emistir: "Incil, 'her yaratiga Incil'i vaaz için tüm dünyaya gidin' demektedir. Ben
e buna sunlari da ilave ediyorum: 'Misyonerlik için yeni yollar hazirlamak, yeni v
asitalari gözden geçirmek, yeni enerjiler meydana getirmek' gerekir".[513]

Görüldügü gibi II. Vatikan Konsili'nde, bir taraftan diyalog gündeme gelmis, dige
an Kilisenin görevinin yeryüzünde herkes Hiristiyanligi kabul edinceye kadar süreceg
rarlastirilmistir. Buna göre, Kilisenin görevini hakkiyla yapmasi, bütün insanlarin
stiyan olmasina baglidir. Bu görev, Indilerin ifadelerinden[514] ve Pavlus'un "Vaa
z etmez isem vay bana" [515] sözünden çikarilmaktadir. Yuhanna Incil'indeki "Sen
eni gönderdigin
e, Isa'nin gibi bütün
bu tebligatinin ben de onlari ulastirilmasi
insanlara dünyaya gönderiyorum"[516]
yolunda bir emirsözlerini
saymistirK
Aslinda Hz. Isa'nin, peygamberliginin geregi olarak, Allah'in emirlerini insanlar
a ulastirma yolunda gayret göstermesi ve Havarilerinin de bunun devam ettirmesi no
rmaldir. Onlar, bunu yaparken, "Irsad ve tebligi" esas almislardir. Ancak Hiristi
yanlik'in yayilmasinda takip edilecek yol Pavlus'la yeni bir anlayisa kavusmustu
r. Bunu, Pavlus'un su sözlerinden anlamak mümkündür: "Imdi benim ücretim nedir? Inci
lan selahiyetimi ifratla istimal etmek için, Incil'i meccanen arzetmektir. Çünkü her
en azadken, daha çok adam kazanayim diye, kendimi herkese kul ettim. Yahudileri ka
zanayim diye Yahudilere Yahudi gibi davrandim. Kendim seriat altinda olmadigim h
alde, seriat altinda olanlari kazanayim diye, seriat altinda olanlara seriat alt
inda gibi davrandim. Allah'a karsi seriati olmayanlardan degil, ancak Merih'in se
riati altinda olarak seriati olmayanlari kazanmayim diye, seriati olmayanlara ser
iati olmayan gibi
r ne suretle davrandim.
olursa Zayiflan kazanayim
olsun, bazilarini diye,
kurtarayim zayiflara,
diye, zayif oldum.
herkese hersey oldum; Heps
he
ini Incil için yapiyorum, tâ ki ondan hissedar olayim".[517]

Pavlus'un Korintoslular'a Mektubu'nda yeralan cümlelerde onun, Hiristiyanligi yaya


bilmek için, Yahudilerle Yahudi, Putperestlerle putperest, diger inançlarda olan in
nlarla da onlarin inancinda imis gibi hareket ettigi görülmektedir. Pavlus'un bu ik
i rolü, daha sonraki Hiristiyan misyonerleri için örnek alinmis ve onun sözleri bayr
stirilmistir.[518]

Pavlus'un Hiristiyanlik'i yaymaktaki ikinci yolu-metodu, bugün Hiristiyanlarin ençok


sözünü ettikleri, "sevgi"dir. O, bunu da söyle açiklamaktadir: "Eger insanlarin ve m
erin dilleriyle söylersern, fakat sevgim olmasa, ses çikaran bir bakir, yahut öten b
zil olmus olurum. Eger peygamberligim olursa, bütün sirlari ve her ilmi bilirsem ve
eger daglari nakledecek bütün bir Imanim olursa, fakat sevgim olmazsa bir hiçim"[51
. Pavlus, yapacaklarini, uyanik ve imanda kararli olarak "sevgi" ile yapmalarini
su sekilde formüle etmektedir: "Uyanik olun, imanda kararli bulunun, yetenekli-ka
biliyetli kimseler olun, kuvvetli olun. Herseyiniz sevgi ile olsun".[520]

Bunun için de Kilise, bir yandan diyalog derken, öte yandan da misyonerleri gönderme
ve onlari desteklemeye devam etmektedir[521]. Bu durum da, "diyalog"un, sartlar
i ve metodu degismis bir "misyonerlik" seklinde görülmesine yol açmistir. Böyle bir
degisikligi Hiristiyanlar için bir zorunluluk halini almistir. Çünkü; Miladî ilk as

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 251/314
5/16/2018 baslayan Hiristiyanligi yayma yolu olarak görülen Misyonerlik, Müslüman v
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

ger din mensuplari arasinda "antipati"ye yolaçmistir. Hangi sekilde olursa olsun b
ir Hiristiyan'in, Hiristiyan olmayan birine yaklasmasi ihtiyat ve süpheyle karsila
nmistir. Hiristiyanlar, kendilerine karsi olan menfi tutumu degistirme, asirl
ardir bütün gayretlerine ragmen basarisizliklarini basariya çevirme yolu
"sicak" münasebetlerde görmüslerdir. Bu yol, II. Vatikan Konsiii'nde "Diyalog" s
linde olgunlasmistir. Bu da, Müslümanlar arasinda uzun zaman görev yapmis "Misyonerl
in ulasmis olduklari kanaatin neticesidir[522]. Islâmî gelismenin silahla durduram
ayacaginin anlasilmasi üzerine "Misyonerlik" faaliyeti sistemli olarak baslatilmis
tir. Haçli Seferlerinden sonra ortaya çikan (1208) ve Papa III. Innocente tarafinda
da onaylanan Fransisken tarikatinin kurucusu Franços d'Assise, Müslümanlar

i"karsi yapilan Haçli


ile yaklasilacagi, Islâmî Seferleri'nin faydasizligi
gelismenin bu yolla ve Müslümanlara
durdurulabilecegi ancak
kanaatini "Se
uygulam
aya koymustur. Daha sonra Fransisken tarikatina katilan Ispanyol Raymond Lulle,
ayni metodu benimsemis, Arap dili ve Islâm felsefesini ögrenerek, Müslümanlar ara
faaliyet göstermistir[523].

Bütün gizli ve açik faaliyetlerine ragmen Hiristiyan Misyonerleri, Müslümanlar arasi


tenilen neticeye ulasamamis ve antipati ile karsilanmislardir. Misyonerlere kars
i takinilan menfî tavir, onlari daha sempatik metodlar benimsemeye sevk etmis görünm
tedir. Bu metod da; Müslümanlarin kalbini Hiristiyanliga isindirma, onlari etkileme
yolu olarak "sevgi", "samimiyet" ve Müslümanlarin inançlarina "saygili davranmaktir
yolu merkezi Londra'da bulunan "International Missionary Concil" sekreterligind
e bulunmus VVilliam Paton, özetle, söyle belirtmektedir: Müslümanlara yaklasmakta d
iülkelerine
olmaliyiz.yayilmis
Hiristiyanin
olan Müslümana ilk mesaji
büyük misyoner doktrin
okullari, degil,
kolejler ve"sevgi" olmalidir.
hastaneler Isl
bu yaklasi
n göstergesidir, sahitleridir. Eger Hiristiyanin ilk mesaji sevgi olursa, burada,
Hiristiyanlik'ta Müslüman'a cazip gelecek unsur, Isa Mesîh'in karakteridir. Tecrübel
r Islâm arastirmacisinin anlattigina göre Modern Müslümanlar, Muhammed'de Isa-Mesîh'
akterine dayali bir figür olusturmaya çalismaktadir. Isa-Mesiîh'in karakteri Müslüma
Hiristiyanlarin ona olan tutumlarini anlamaya götürecektir, Müslüman, Isa'da Tanri'
ahlâkî karakterini görecektir.[524]

Uzman bir misyoner olan Erich Bethmann'in, basarili olmalari için, Misyonerlere ta
vsiyelerinin basinda "sevgi" gelmekte ve Müslümanlara sevgi ile yaklasmak gerektigin
i savunmaktadir[525]. Bunun yaninda o, Müslümanlarin inanci konusunda Hiristiyanlari
n nasil bir tavir takinmasi gerektigini özet olarak su sekilde dile getirmektedir:
Müslümanlarin
alanci dininden
peygamber ve dinî kurumlarindan
olarak bahsetmek, Müslüman'in konusurken çok dikkatli
Isa için "Fahise'nin ol.demesi
oglu" Muham-med
gib
birseydir (Bu ne kadar basarili ise, o da o kadar basarilidir). Sen, "Muhammed I
slâm Peygamberidir" demekle hiçbir sey kabul etmis olmazsin[526]. Ayrica, Isa'dan Al
lah oglu diye bahsetme; çünkü Müslümanin nazarinda bu bir küfürdür.[527]

Misyonerlerin Hiristiyanlik1! yaymaca ve Müslümanlara yaklasmada takip edecekleri me


totlar, "Method of Mission Work Among Moslems" adli kitapda da tavsiye edilmisti
r. Bunlardan birisinin su oldugu belirtilmektedir: "Birinci planda öyle yapalim ki
Müslümanlar, onlari sevdigimize kânî olsunlar. Böylece onlarin kalbine girmeyi ögre
ruz. Misyonerlere gerekli olan, zahirde bütün Dogu ve Müslüman milletlerin adetlerin
ygili olmalidir. Tâ ki bununla kendilerini dinleyenler arasinda, fikirlerini yayma
firsatina kavusabilsinler. Meselâ 'Hz. Isa mutlaka Allah'in ogludur1 demekten kaçini
lmali ki buna inanmayan kimseler nefret etmesinler. Onlara yaklasmak mümkün olunca i
stenildigi sekilde propaganda yapilabilir.[528]

Islâm ülkelerinde uzun zaman görev yapip, Müslümanlari yakinen taniyan Hiristiyanlar
siyeleri II. Vatikan Konsili'nde gündeme gelmis, tartisilmis ve Müslümanlara yaklasm
metodunda degisiklige gidilmesinin kabul görmüs oldugu anlasilmaktadir. Konsil'de Hi
ristiyan olmayanlara, Müslümanlara Hiristiyanlarin müspet bakmasi, sicak, samimî ve
i ile yaklasmasi kararlastirilmistir. Bu kararda Müslümanlarin, Isa Mesîh'i, ilah kab
l etmeseler de, peygamber olarak onu ve annesini yüceltmis olmalari etkili bir uns
ur olarak görülmüstür. Yine bunun yaninda Hiristiyanlarin, Islâm hakkinda konusma ye

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 252/314
5/16/2018 lümanlarla konusmaya agirlik vermesi istenmistir. Hiristiyan Dünyasi'nda Islâmla ilg
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

i çalismalarin, Müslümanlarla diyaloga tasinabilecek nitelikte olmasi da tavsiye edi


istir.[529]

Kur'ân'nin sinirlarini belirledigi esaslar içerisinde Müslümanlar, diger din mensupl


a "en güzel sekilde ve hosgörü" ile yaklasmis; Islâm ülkelerinde Müslüman olmayanlar
a günlük hayatta, beraber ve isbirligi içerisinde yasamistir. Müslümanlar, diger di
lariyla olan münasebetlerinde müsamaha ve adaleti temel olarak benimsemis, Kur'ân'i
abbinin yoluna hikmetle, güzel ögütle çagir; onlarla en güzel sekilde tartis" (Nahl,
emriyle hareket etmistir. Islâm'in hosgörüsü ve Müslüman'in anlayisi, din olarak Isl
s alanlara kisa zamanda yayilmasina sebep olmustur.

Islâm'in yayilmasi karsisinda Hiristiyanlarin gerilemesi ve Hiristiyanlarca kutsal


kabul edilen yerlerin Müslümanlarin eline geçmesi; Hiristiyan dünyasi'nda ikili bir
arruz"un baslamasina vesile olmustur. Bunlardan birisi Haçli Seferleri, digerleri
Misyonerliktir. Her iki tavir da müslümanlar üzerinde menfi tesir meydana getirmis,
r Hiristiyan "Misyoner" görülmüs, ihtiyatla karsilanmis ve Müslüman-Hiristiyan yakin
ini dondurmus, asgarî seviyeye düsürmüstür. Bunu normal seviyeye çikarmak, Haçli Sef
baslayan ve "Misyonerlikle doruk noktasina ulasan menfi durumu müspete çevirmek içi
iristiyan dünyasinda arayislar baslamis ve yeni "olusumlar"a ihtiyaç hissedilmistir.
Bu "olusum", Müslümanlar arasinda faaliyet gösteren misyonerlerin ve Oryantalistle
raporlarinda yeralmistir. Uzun zamanin mahsulü olan raporlar ve görüsler Katolik Kil
esi'nce degerlendirilmis ve "Müslüman-Hiristiyan Diyalogu" planinda etkisini gösterm
tir. Bu, tartismalara yolaçmis ve Hiristiyanlar arasindaki farkli anlayislardan ka
ynaklanan ayriliklari
Müslüman-Hiristiyan giderme
münasebetlerininyolu da,tipi
yeni bir "diyalog" tartismalarinda
olan "Diyalog", görülm
müsbet karsilanm
r. Burada önce karsilikli sevgi ve saygi sözkonusu edilmistir. Bu hareketin öncüleri
alarinda Tunus Arap Dilleri Enstitüsü'nün kurucusu P. Demersaman, Louis Massignon v
rçok ülkenin Hiristiyan Oryantalistleridir. Bunlarca önerilen teklif, Kilisece de k
edilmis ve II. Vatikan Konsili'nde Hiristiyan olmayan Dinler konusundaki açiklamad
a müsahhaslasmis ve "Hiristiyanlik Disi Din-ier Sekreteryasf'nda Islâm Bölümü kurulm
[530]

2- Diyalog'da süpheye yolaçan diger bir husus; diyalog çalismalarinda gö


almis olan kimselerin, daha önce bizzat Misyonerlik görevlerinde bulunmus olmalarid
. Il. Vatikan Konsili'nde olusan "Hiristiyanlik Disi Dinler Sekreteryasi"nin bas
kanligina getirilen Kardinal Pignedoli, bu göreve getirilmeden önce, "Halklari Hiris
tiyanlastirma Cemaatinin
baskanligini üstlenen sekreterligini
Fr. Couq, yapmistir.
Afrika Misyonerler Sekreterya'nin
Toplulugu Islâm
(Beyaz Babalar) B
üyeligi
nde bulunmustur.[531]

Bunun yaninda Müslümanlar arasinda "diyalog" adi altinda ve "tolerans" yollari denen
erek Hiristiyanlastirma çalismalarinin yapildigi, Hiristiyanlarin sayisini artirma
gayreti içiritle bulunduklari dikkati çekmektedir. Endonezya'da, eger dogruysa, k
endilerinin verdigi istatistiklerde, bir yilda Hiristiyanlarin yüzdesi artarken Müs
nlarinkinin azalma göstermesi bu süpheleri artirmaktadir. Çünkü bu artis, normai bir
degil, ancak Hiristiyanlastirma yoluyla olabilecek bir artistir.[532]

3- Diyalog'un "Misyonerlik"in yeni bir sekli olarak görülmesidir. Bu, Hiristiyan ara
stiricilar ve hatta "diyalogcular" arasinda tartisma konusu olmustur. VVilfred C.
Smith, Diyalogu "Misyonehik"in bir sekli olarak görmenin erken oldugunu belirtirke
n bazi ipuçlari vermektedir. O, söyle demektedir: "'Diyalog' kelimesi, son yillarda
hem Roma Katolik hem de Protestan Kilisesi'nde ön plana çikmistir. Büyük hareketler

(Misyonerlik) halâ zihinlerdedir. Fakat bu düsüncenin önceki Evangelis-tik Misyoner


eketin bir tarnsformasyonu olup-olmadigini söylemek henüz erkendir"[533]. Islamo-Chr
istiana dergisindeki bir makalesinde Taylor, bu konuyu açikça söyle ortaya koymaktad
: "... Müslümanlar arasindaki Misyonerlik (mission), çalismalari diyalogun önemini o
a koymustur. Burada sözkonusu 'diyalog1, misyonerlige bir alternatif degil, bizzat
sartlara uygun misyonerliktir (mission)".[534]

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 253/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Kanaatimizce Taylor, burada, "Diyalog"un nasil anlasilmasi gerektigini ortaya koy


mustur. Bunun yaninda bir Katolik Baspiskoposu olan Antonio Jose Peteiro Freire,
1990 yilinda, "Diyalogu" çagin ayirdedici özelligi görmekte ve II. Vatikan Konsili'
en sonra, Katolik Kilisesi'nin "Misyonu"nu icra etmek için "Diyalog"u seçtigini beli
rtmektedir[535]. Ayrica, Türk gazetelerinde yeralan haberlere göre, Papa'nin Katoli
misyonerlerinin faaliyetlerini artirmasi yolundaki raporunu[536] ve "AT'a Müslümanla
rin alinmasini istemiyor" seklinde yorumlanan görüslerini[537]; Kiliseler Birliginin
Türkiye'ye yönelik "Bölücü faaliyetleri" destekleyen faaliyetlerini[538] de ilave
rekmektedir.

Katolik
ki Hiristiyanlar
samimiyetlerini yaninda Ortodoks
degerlendirmek Hiristiyanlarin
lâzimdir. da tavrini ve 1984'lerde,
Ortodoks Hiristiyanlar, "Diyalog"daMüsl
anlarla "DiyaIog"a girmislerdir. Ortodoks Hiristiyanlarin temsilcisi sifatiyla "D
iyalog toplantilarini organize eden Isviçre Ortodoks Merkezi Baskani Metropolit Pr
of. Dr. Damaski-nos Papandreou'dur. Yunanistan'da Müslüman Türklere karsi takip edil
dinî siyasete, öncelikle Diyalog çalismalarinin faydasina inanmis gibi görünen Metr
Damaskinos'un karsi çikmasi beklenmistir. Çünkü Yunanistan'da Müslüman Türklere kar
lan siyasette basrolleri bizzat rahipler ve metropolitler oynamistir[539]. Bunla
r ve gelisen olaylar karsisinda, ne Damaskinos'un ne de Istanbul'da yapilan "Diy
alog Toplantisina Yunanistan'dan katilan ve aralarinda hukukçularin da bulundugu t
ebligciierin müsbet bir tavrina rastlanmistir. Halbuki bunlar Istanbul toplantisin
in "Sonuç Bildirisi"ne katilmis ve kabul etmislerdi. Böyle "çift standartli" tavirla
ister istemez "Diyalog"un samimiyetine gölge düsürmektedir.

Yukarida üç madde altinda özetlenmeye çalisilan hususlar gözönüne alindiginda; Hiris


misyonerlik faaliyetlerinden vazgeçmedikleri, "DIyalog"u da bunun kilifi ve çagin s
artlarina uydurulmus "misyonerlik" olarak görüldügü gibi bir kanaat uyanmaktadir.

Kilise, bir yerde Hiristiyanligi yerlestirmek için üçlü bir yol takip etmistir. Biri
rudan Hiristiyanlastirma; digeri o ülkenin aydinlarinin eserlerine nüfuz etme ve kül
erine girme; üçüncüsü Bati Medeniye-tiyle Hiristiyanligi ayni gösterme gayretidir[54
Slav miletlerinin din degistirmesinin, Hiristiyanlasmasinin Misyonerlerin parlak
bir zaferi olarak görüldügü[541] gözönünde bulunursa isin önemi daha iyi anlasilir.

Hiristiyanlarin 1964'de baslattiklari "Diyalog"u Islâm, diger dinlere sicak bakisi


nda ve Hiristiyanlar! Ehli Kitap görüsünde göstermistir. Bunun için, "Diyalog" ismiy
asa da, uygulamadaki
yayildigi örneklerle,
döneme kadar bugün "diyalog"
geri gitmektedir. diyebilecegimiz
Kur'ân'in bir anlayis,
yaklasimi Müslümanlar Islâm'
tarafindan
ma uygulanmis ve halen de uygulanmaktadir. En güçlü dönemlerinde bile Türkler, hâkim
altindaki diger din mensuplarina hosgörü örneklerini göstererek ve isbirligi yapar
iyi misal olmustur.

Günümüzde, inanan insanlar arasinda, giriste belirtilen anlamda, diyalog çalismalari


faydali bulundugu kanaatindeyiz. Bu, insanî ve ahlâkî bir davranistir. Art niyet tas
ayan, samimî ve gerçek anlamdaki bir diyalogda Müslümanlarin da istifadeleri olacakt
Islâm'da "teblig" esasi vardir. Islâm Ilkeleri'nin, gerek Müslümanlara ve gerekse Mü
lmayanlara ulastirilmasinin yolu tebligdir. Islâmî tebligde, aldatma, kandirma, bask
i yapma, hileli yollara sapma gibi esaslara yer yoktur. Açiklik, samimiyet ve dogr
uluk temel prensiptir. Bu rpetodu Kur'ân su sekilde ortaya koymaktadir: "Ey Muhamm
edi Bundan ötürü sen birlige çagir ve emrolundugun gibi dogru ol; onlarin heveslerin
ma ve söyle de: 'Allah'in indirdigi Kitab'a inandim, aranizda adaletle hükmetmekle e
mrolundum. Allah, bizim de Rabbimizdir, sizin de Rabbi-nizdir; bizim isledikleri
miz bize, sizin isledikleriniz kendinizedir"[542]; "Ey Muhammedi Rabbinin yoluna
, hikmetle, güzel ögütle çagir; onlarla en güzel sekilde tartis; dogrusu Rabbin, dog
da olanlari da sapitanlari da iyi bilir"[543]; "Ehl-i Kitap ile en güzel bir sekil
de mücadele edin ve 'Bize indirilene de, size indirilene de inandik. Bizim Tanrimi
z da, sizin Tanriniz da birdir. Biz O'na teslim olanlariz (müslümanlariz) deyin"[544
]. Kur'ân hak ve hakîkat yolunu açikladiktan, mesajini ulastirdiktan sonra, inanip-I
nmamayi insanin ihtiyarina birakir; inanip, yararli is yapmanin kisinin menfaati

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 254/314
5/16/2018 ne oldugu hakîkatini de ortaya koyar. Neticede "Sizin dininiz size, benimki de ban
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

adir"[545] prensibini yerlestirerek, bugünkü "Diyalog" çalismalarindaki ölçüyü ve me


ciz sekilde açiklar.

Islâmla ilgili olarak verdigimiz bu bilgiler; sadece "teblig" ile "misyonerlik" ara
sindaki farki belirtmek ve Müslümanlarin da gerçek anlamdaki bir "diyalog"dan korka
birseylerinin bulunmadigini ortaya koymak amacina yöneliktir. Aslinda Müslümanlar d
akikî anlamdaki bir "diyalog"a kendi düsüncelerini tasimamalidir.[546]

6- Gerçek Anlamda Bir Diyalogda Aranmasi Gereken Prensipler

Biz, herkesi, Allah'in bir yaratigi ve kutsal bir emaneti bilmekte; Yunus Emre'n
in, "Yaratilmislari severiz Yaratan'dan ötürü" ifadesindeki anlayisla görmekteyiz. B
n dolayi yazdiklarimizin isiginda, bugün, insanî ve insanî oldugu kadar da medenî bi
vranis oiarak degerlendirdigimiz "diyalog faaliyetlerimin hedefine ulasmasi ve i
stenilen gayenin elde edilmesi için, su hususlarin gözönünde bulundurulmasinda fay
tmekteyiz:

1- Diyaloglarda, sinsî, gizli, siyasî gayeler güdülmemeli; samimiyet esasi be


enmeli; "Misyonerlik"in veya "propaganda"nin yeni bir metodu gibi görülmemeli ve bu
sit görüntüler giderilmelidir.

2- Diyalog olsun diye dinî emirlerde te'vile, zorlamaya gidilmemeli, her din oldugu
gibi sunulmalidir. Bütün gerçekler ortaya konulduktan sonra, Kur'ân'in ifadesiyle,
in dininiz size, benim dinim bana" deni-lebilmelidir.

3- Diyalog toplantilarinda her din; inanç, ibadet, muamelet ve ahlâk esaslariyla da


ortaya konulabilmeli; ayrildiklari noktalarla, ortak noktalar belirlenebilmeli v
e bu gerçekler bilindikten sonra herkes kendi dininin sinirlari içinde kalabilmelidi
r. Diyalog'da sadece "tolerans", "sevgi" gibi konularla sinirli kalinilmamali, i
lk adim, dinî meseleler konusunda, günlük hayatla ilgili esaslarda ve yardimlasma h
unda olmalidir.

4- Her dinin mensuplari, diger din mensuplariyla diyaloga girmeden önce, kendi
dinine mensup gruplar arasinda diyalogu gerçeklestirmeye çalismalidir.
5- Müslüman ülkelere yönelik "Misyonerlik" çalismalarinin sona erdirilmesi için orta
alinmalidir.

6- Zulme ugrayan milletler yaninda, din ve milliyet farki gözetilmeden, yera


linmalidir.

7- Diyalog, esit sartlarda ve esit zeminlerde olmalidir. Her dini temsilen uzma
n kisiler, bu sahada uzmanlasmis kisiler diyalog çalismalarinda görev almalidir.

8- Diyalog, lafta kalmamali, fiiliyatta da kendini göstermelidir. Gerçek samimiyet,


karsilikli saygi ve sevgi esasina dayanmalidir.

9- Din konusunda ortak noktalardan hareket edilmeli; farkli din mensuplari, inanç
ve ahlâkî degerler yönünden birbirlerini, anlamaya yönelmelidir.
.

10- Diyalog taraftarlari, karsi taraftakilehn de kendi dinini kesin dogru ve gerçe
k bildigi hakikatini gözönünde bulundurmalidir.

11- Her din mensubu, kendi mensubu oldugu dinden taviz vermeden, diger din mensup
larina da "dindas11 muamelesi yapabilmelidir.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 255/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

12- Diyalogda, sadece temas kurulan dinlerin degil, dünyada mevcut olan bütün dinler
mensuplari da ayni ölçüler içerisinde degerlendirilmelidir.

13- Diyalogda taraf olan dinlerin âlimleri ve kurumlari, kendi aralarinda münasebe
tleri siklastirman, dinlerin yasakladiklari fiiller karsisinda ortak har
eket edebilme yollan aramalidir.

14- Türkiye ve hatta Müslüman ülkeler için, bu "Diyalog" faaliyetlerinin faydali olm
eniyorsa; diyalog, resmî bir politika çerçevesinde ve belirli bir kurumca yürütülmel
ristiyan taraf, organize olarak ve resmî sayilabilecek bir politika ile bu isi yürütm

ktedir.
ma Türkiye'de
Enstitüsü de bu isi
veya Merkezi" yürütecek
kurulmali vebir "Dinlerarasi
bu isi Iliskiler
çalisma alani olarak(Diyalog)
seçecek, ve
hemArast
Isl
m de Hiristiyanligi iyi bilen, birkaç dilde konusup yazabilen elemanlar yetistiril
melidir. [547]

Sekizinci Bölümün Bibliyografyasi

A- Misyonerlik Faaliyetleri

- A Dictionary of Comparative Religion, nesr. S.G.F. Brandon, London 1970, 124-1


25, 444-46.
- Hüseyin Atay-AIi A. Aydin, Yehova Sahitlerinin Iç Yüzü, Ankara 1973; Samiha Ayverd
isyonerlik Karsisinda Türkiye, Istanbul 1969.

- Osman Cilaci, Hiristiyanlik Propagandasi ve Misyoner Faaliyetleri, Ankara (t.y


.).

- T.G. Djuvara, Türkiye'yi Parçalamak için 100 Plan, Ter. Yakup Üstün, Istanbul 197

- Muhibbiddîn el-Hatib, Islâm Âleminde Misyonerlik Faaliyetleri, Ter. Yusuf Uralgir


, Ankara 1977.

- Dogan Irdel Hayatbulan, Zaman ve Sonsuz Olay, Bati Almanya 1983 (Misyonerlik Y
ayinlarindan).

- Histoire Üniverselle des Missions Catholiques, Paris 1956, I-IV.

- E. Kirsehirlioglu, Türkiye'de Misyoner Faaliyetleri, Istanbul 1963.

M. Asim Koksal, Hiristiyan Propagandalari Münasebetiyle Açiklama, Ankara 1982.

- Abdurrahman Küçük, "Ermeni Meselesi Üzerine Bir Arastirma", Millî Egitim ve Kültü
Ankara 1982, sa.: 17, s.55-67

- Saban Kuzgun, "Misyonerlik ve Hiristiyan Misyonerligin Dogusu", Erc


iyes Üni. Ilahiyat Fak. Der. 1984, sa.: 1, s. 59-82
- Seni Mutlu Edecek Iyi Haber, Mukaddes Kitap Kurslari Dernegi Yayimlari, Istan
bul (t.y.) (Misyonerlik Yayinlarindan).

-Tanri Insan Sorunlar, Almanya 1974 (Misyonerlik Yayinlarindan).

- H. Ringgren -A.V. Ström, Religions of Mankind, London 1966, 167-169.

- Hikmet Tanyu, Yehova Sahitleri, Ankara 1973.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 256/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

- Günay Tümer, Yeni Dokümanlarin Isiginda Yehova Sahitleri, Istanbul 1987.

- S.T. Ünal-A. Akdamar, Türkiye'de Laiklik Ilkesi ve Yehova Sahitleri, Kule Kitapla
ri, Istanbul. [548]

B- Diyalog Çalismalari (Hiristiyan-Müslüman Diyaloguna Genel Bir Bakis)

- Mehmet Aydin, Hiristiyan Genel Konsilleri ve ti. Vatikan Konsili, Konya 1991.

- MaurIce Bormans, Müslümanlarla Hiristiyanlar Arasinda Diyaloga Yönelisler, Çev.


met Ümit, Istanbul 1988.

- Erich W. Bethmann, Bridge to Islam, Gr. Britain 1953.

- Concile Occumenique Vatican II, Paris 1967.

- Sir Charles -Eliot, Avrupa'daki Türkiye, Çev. Adnan Sinar-Sevket Serdar Türet, Te
an 1001 Temel Eser, II/22, 49, 50.

- M.L. Fitzgerald, "The Secretariat for Non-Christians is Ten


454 Years Old", Islamochristiana, Rome 1975, Sayi: 1.

- M.L. Fitzgerald, "Twenty-Five Years of Dialogue", Islamochristiana, Rome 1989,


Sayi : 15.

- Ali Isra Güngör, Vatikan-Misyon ve Diyalog, Ankara 1997.

- M. Halidi- Ö. Ferruh, Islâm Ülkelerinde Misyonerlik ve Emperyalizm,


Ö. Sekerci, Istanbul 1985.

- Jacque Jomier, "Dialogue Islamo-Chretien", Dictionnaire des Religions (DR), P


aris 1983.
- G. Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, Çev. F. Isiltan; Ankara 1981.

- Raymond Sugranyes de Franch, "Raymond Lulle, Ses lde"es Missionnaires", HUMC,


I.

- W. Paton, Christianity in the Eastern Conflicts, London 1937.

- VVilliam Paton, Jesus-Christ and VVorld Religions, London 1938.

- A. Perbal, "Projects, Fondation et Debuts de la Sacree Congrâgation de la


Propagande", Histoire Üniverselle des Mis-sions Catholiques (HUMC), Paris 1957, C
.ll.
- Paul Peupard, "Concile Vatikan II", Dictionnaire des Religions (DR), Paris 19
83.

- J. Richard, "Les Missions chez mes Mongols aux XIIIg Siec-les", HUMC, Paris 19
56, I.

-Ahmet Riza, Bati'nin Dogu Politikasinin Ahlaken Iflasi, Fransizca'dan


Çev. Ziyad Ebuzziya, Ankara 1988.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 257/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

François Raillon, "Chretiens et Musulmans en Indonesie : Les Vois de la Tolerance"


, islamochristiana, Sayi: 15.

VVilfred C. Smith, Religious Diversity, New York 1976.

Tanri'nin Ailesi {Lumen Gentium), Latince'den Türkçe'ye Çev. Padre Vinconzo R. Succi
Istanbul 1984.

John B. Taylor, "The Invoivement of the VVorld Concil of Churc-hes in Internatio


nal and Regional Christian-Muslim Dialogue", Islamochristiana, Rome 1975, Sayi:

I. [549]

IX- BÖLÜM

KARSILASTIRMALAR

A- GÜNÜMÜZDE YASAYAN DINLER ARASINDA, INANÇLA ILGILI BAZI NOKTALARDA, KISA BIR KARSI
IRMA

Günümüzde dünyada çesitli


e bir ada ahalisine dinlerin yasamakta
ait olabilirken, bazisi oldugunu görmekteyiz.
bir milletin, Bubirçok
bazisi da dinlerden bazi
milletin
dinidir.

Yüzyilimizda hâlâ ilkel kabileler bulunmaktadir ve bunlar dünya nüfusunun % 5'ini ol


aktadir. Ilkel kabîleler, Okyanus adalarinda, Güney ve Orta Afrika'da, Avustralya'da
, Hindistan içerisinde, kutuplarda bulunmaktadir. Ilkel Kabile Dinleri adlarini kab
ile adlarindan almaktadir: Nuer, Ga, Maori, Ainu, Dinka, Pigme dinleri gibi.

Günümüzde yasayan millî dinler; Konfüçyüsçülük, Taoizm, Hinduizm, Caynizm, Sihizm,


liktir. Yahudi dini, önce evrensel iken sonra Babil sürgününü müteakiben millîlesti
indistan'daki Parsîlik, aslinda bir Iran dinidir. O, Mecusîligin kalintisidir; bir
eplasman" dinidir.

Asrimizda da evrenselligini sürdüren üs büyük din; Buddizm, Hiristiyanlik ve Islâm'd


izm; Asya ülkelerinde, çikis yeri olan Hindistan'da (çok az sayida), Tibet, Çin, Ko
ponya, Hindi Çinî'de (Laos, Kamboçya, Vietnam) ve Hint adalarinda nüfus yogunluguna
tir. Hiristiyanlik; Avrupa'da, Amerika'da, Avustralya'da yaygin ve dünyanin diger
yerlerinde de mensuplari bulunan bir dindir. Islâm; Bal-kanlar'da, Anadolu'da, Asy
a ülkelerinde, Kuzey ve Orta Afrika'da yaygin ve dünyanin her tarafinda mensuplari b
ulunan bir dindir.

Üç büyük evrensel din, dünya nüfusunun yarisini olusturmaktadir. Ilkel Kabîle Dinler
a, geriye kalan miktar millî dinlere mensup olanlarin sayisidir.

Günümüzde bu sayilanlara ilâveten ayrica "din"lestirilmis, mez-hebimsi, tarikatimsi,


lit, sun'i, türedi, din görüntüsü altinda siyasî, ticarî, iktisadî, kültürel gayeler
r, cereyanlar da vardir. Bunlari konu disinda tutulmustur.

Bunun yaninda, dinleri bir bir ele alip uzun boylu anlatma yerine günümüzdeki dinler
yer alan inanç sistemi (amentü-kredo), tanri kavrami, ahiret, kurucu-peygamber, ku
al metin, dinin adi, ibadet-âyin sistemi, mezhepleri, aktüel degeri gibi hususlar ü
nde durulmustur. [550]

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 258/314
5/16/2018 a- Din Adlari Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Önce dinlerin adlarindan baslayalim. Ilkel kabîle dinleri, o kabîlenin adina göre ad
irilir.

Millî dinlerden Konfüçyüsçülük'e bu ad, Batililar tarafindan verilmistir. Çinliler,


nlere "Ju-çiya" (edipler) derler.

Hinduizm, Batililarca verilmis bir addir. Hindular, dinlerine "Sana-tana dharma"


(ezelî, ebedî din) derler.

Buddizm de batililarca kullanilan bir addir. Buddistler, Asya'da bu din için "Budd
a Sâsana" (Budda disiplini) adini kullanirlar. Kelime, Budda'dan kalan ahlâkî-manevî
nsipleri, ibadet diye yapilan seyleri, meditasyonu (tefekkür-mürakabe) ve sosyal ili
skileri ifade eder.

Taoizm, "tao" deyiminden kaynaklanir. Tao; yol nizam; bir ferdin, bir hükümdarin, bi
r devletin tutmasi gereken yol, gök nizami'nin insan davranisina verdigi örnektir.

Sintoizm, Japonlarin Buddizm ile karsilastiklarinda daha önceki inançlarini ifade et


mek üzere kullanilmistir. Kelime, Çince "Shen-tao"dan (tanrilarin yolu) gelmektedir.

Caynizm, bu adi, reformcusu Mahavira'ya verilen "cina" (Muzaffer) lakabindan gele


n "cayn, cayna" kelimelerinden almistir.
Sihizm ve Sin Dinî Hareketi ise "Sakirtler" anlamina gelmektedir.

Parsîlik, Iranliligi ifade eden Fars (Pers) kelimesinden kaynaklanmistir.

Yahudilik, Hz. Yakup'un 12 oglundan olan Yehuda'ya mensubiyetten bu adi almistir.


Tarihî gelismesi içinde ikiye ayrilan devletin güneydeki bölümüne de bu ad verilmis
ica Israil ve Ibranî kelimeleri de ayni gaye için kullanilir).

Hiristiyan kelimesi, I. Yüzyil içinde ilkin Antakya'da kullanilmistir. Bu dine bagli


olanlara Antakya'da Hiristiyan denilmistir. Kelime Yunan-ca'da "yaglanmis" anla
mina gelen ve Ibranî Dili'nde "Masiah" tarzinda yazilan Hiristos, Mesîh kelimesinden
kaynaklanmis olup "Mesih'e bagli" anlamina gelmektedir.
Islâm, her hangi bir kimse veya grup tarafindan degil, dogrudan dogruya dinin kuts
al kitabindan gelen bir addir. Kelimenin geldigi kök Islâm'dan önce Arap toplumunda
llanilmis olmakla beraber, "Islâm" tarzi Kur'ân'la baslamistir. Kelime; teslim olmak
, boyun egmek, itaat-inkiyat anlamlarina gelmektedir. [551]

b- Din Kurucusu/Peygamber

Burada dinlerin kurucusu veya peygamberleri konu edilecektir. Ilkel Kabîle Dinleri
nde bir kurucu söz konusu degildir. Hinduizm ve Sintoizm Için de durum aynidir.
Konfüçyüsçülügün kurucusu, Kung Fu-tzu'dur (M.Ö. 551-479). Ona "Büyük Mürsid" denili
tinde dünyaya geldi. Babasini 3 yasinda kaybedince yetim büyüdü, yoksulluk çekti. Bu
eraber büyük bir sevkle tahsilini tamamladi ve bir muallim oldu. O ögrencilerine tar
, edebiyat ve hikmet ögretiyordu. Sosyal düzen ve idare ile ilgili çalismalar yapti.
istemini uygulayacak bir idareci arayarak bütün Çin'i dolasti. Ömrünün son 5 yilini
asiklerine hasretti. Ögrencileri, onun ve öncekilerin telkin ve talimlerini birlest
di.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 259/314
5/16/2018 "Lao-tzu" (ihtiyar bilgin anlaminda) diye lakaplandirilan Li Poh-Yang da {Dogumu
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

M.Ö. 600 veya M.Ö. 571?) büyük bir Çin hakîmi idi. Lao-tzu, sarayda arsiv memuru id
iye ayrildigindan ondan bir kitap yazmasi istendi, "Tao te-king"i (Tao fazilet k
itabi) yazdi.

Buddizm'in kurucusu, "Budda" (aydinlanmis, uyanmis) diye la-kaplandiriian Siddha


ttha Gotama'dir (M.Ö. 563-M.Ö. 483). Budda, Hi-malaya eteklerinde Sakya kabilesinin
hükümdarinin oglu olarak simdiki Nepal'de Lumbini korulugunda dogdu. Sarayda yasadi,
29 yasinda, oglunu, karisini ve saray hayatini terketti. Alti sene çile h
ayati sürdürdü. Iki hayat tarzi da onu tatmin etmemisti. O, gerçegi ariyordu. Otuzbe
sinda Neranjara nehri kiyisinda bagdas kurup tefekküre dalmis iken, bir Temmuz gec

esi dolunayinda
rmenin zihni
yolunu buldu veaydinlandi,
ömrünün gerigerçegi, orta yolu
kalan kismini ve hayattaki
bunlari izdiraplari
ögretmekle geçirdi. gide

Caynizmin kurucusu olan Parsva da (M.Ö. VIII. Yüzyil), reformcusu olan "Mahavira" (
kahraman) lakapli Vardhamana da (diger lâkabi Cina: muzaffer anlaminda) aristokrat
zümreden, Hint Kast yapisinda Ksatriya sinifindan idi. Mahavira'nin (M.Ö. 599-527)
lesi 13 sene sürdü. O da sarayini, çoluk çocugunu terketmisti.

Parsîlik, Iran'dan Hindistan'a gelmis ve bölgeden etkilenmis olmasina ragmen, Zerdüs


unutmus degildir. Zerdüst'ün ne zaman yasadigi kesin olarak bilinmemektedir. Bununla
beraber M.Ö. 7'nci veya M.Ö.6'inci Yüzyilda yasamis olmasi kuvvetli bir ihtimal dah
indedir. Zerdüst, tek tanrili bir inancin Iran'daki en kuvvetli temsilcisidir.

Nanak, Sihizm'in kurucusu


dir (1469-1538). ve ilk
Bir müslüman "guru"
ailenin su (mürsit,
yaninda rehber)
yetismis olan olarak
Nanak, kabul edilmekte
Hinduizm ile Islâm
Dini'ni birlestirmek istemistir.

Ilâhî kaynakli dinlerden Yahudiligin en büyük Peygamberi Hz. Musa'dir. Yahudiler, on


se (Sudan çekilmis anlaminda) demektedir. M.Ö. XVI-XIII. Yüzyillar arasindaki bir z
diliminde yasadigi düsünülmektedir. M.Ö. XIII. Yüzyilda yasamis olmasi ihtimali dah
tlidir. Yahudileri Misir'daki esaretten kurtarmis ve Sina daginda vahiy almistir
. Tora (Tevrat) ve On Emri, Yahudilere, o getirmistir.

Hz. Isa'nin Milad diye bilinen tarihten 6 veya 10 sene önce dogdugu kabul edilmekt
edir. Bu konudaki hatanin Ortaçagda yasamis bir Hiristiyan kesisin düzenledigi takvi
mden kaynaklandigi bilinmektedir.

Isa, Mesîh oldugunu açiklamis; fakat Yahudiler kabul etmemis ve böylece çarmih olayi
ubulmustur.

Hz. Muhammed, MS.571 yilinda, Mekke'de dogdu. Dogumundan önce babasini, 6 yasind
a annesini kaybetti. Yetim büyüdü. Kirk yasinda ona vahiy gelmeye basladi. Altmisüç
a vafat etti.

Islâm, hem Hz. Musa'yi ve hem de Hz. Isa'yi Peygamber olarak kabul etmektedir. Hir
istiyanlik ise Hz. Musa'yi kabul etmekte; fakat Hz. Muhammed'i kabul etmemektedi
r. Yahudilik ikisini de kabul etmemektedir. Zerdüst, Konfüçyüs, Lao-tzu, Budda, Mah
gibi din kuruculari da birer Peygamber olarak degerlendirilebilir. Hinduizmde Vi
snu, insan suretinde dünyaya gelip insanlara bir örnek önder (Rama, KrIsna) gibi kab
edilmistir. Onlara göre bu bir çesit peygamber anlayisidir. Onlar, ayrica diger din
lerin önemli sahsiyetlerini Visnu'nun bir "avata-ra"si (hulul) olarak görürler.[552]

c- Dinlerin Inanç Sistemleri

Dinlerin inanç sistemlerine gelince, bu konuda Hiristiyanlarin "kredo", Müslümanlari


"âmentu" deyimlerini kullandiklari belirtilmelidir. Hinduizm, Sintoizm, Konfüçyüsçül

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 260/314
5/16/2018 nlerde bir âmentü-kredo söz konusu degildir, Buddizm'de bu konuda "tri-ratna" (üç ce
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

vardir: "Budda'ya sigindim Dhammaya sigindim, Sangha'ya yigindim". Bu cümledeki "D


hamma", doktrin; "Sangha" \s%bekâr rahipler toplulugu, cemaatidir.

Yahudi Dini'nde Mose ben Meymun'un (Ibni Meymun, Maimoni-des: 1133-1204) düzenledi
gi 13 maddelik inanç sistemi XIII. Yüzyildan bu yana, Yahudilerin âmentüsü olmustur
ce yoktu). Bu âmentü söyledir: "Tam bir imanla inanirim ki;

1- Allah, var olan' her seyi yaratti ve onlara O hükmeder,

2- Allah birdir ve ondan baska tanri yoktur,

3- Allah'in bedeni yoktur ve hiçbir sekilde tasvir edilemez,

4- Allah'in baslangici yoktur ve nihayeti olmayacaktir,

5- Yalniz Allah'a dua etmeliyiz,

6- Peygamberlerin bütün sözleri dogrudur,

7- Musa, bütün Peygamberlerin en büyügüdür,

8- Elimizde olan Tora, Allah tarafindan Musa'ya verildiginin aynidir ve degistir


ilmemistir,

9- Dinimiz, ilâhî bir dindir ve degistirilemez,

10- Allah, insanlarin bütün hareket ve düsüncelerini bilir,

11- Allah, emirlerini yerine getirenleri mükafatlandirir, getirmeyenleri cezalandi


rir,

12- Allah, Mesih'i (Mesiah) gönderecektir ve geciktigi halde yine beklerim,

13- Ruhum ölümsüzdür ve Allah, diledigi zaman ölüleri hayata kavusturacaktir.

Hiristiyanlarin IV. Yüzyila ait, üç bölümlü ve oniki maddeli Havariler Kredosu söyl

1- Ben, Tanri'ya, Kudretli Baba'ya,

2- ve O'nun biricik oglu Rab Isa'ya,

3- Bakire Meryem ve Kutsal Ruh'tan dogmus olduguna,

4- Pilatus zamaninda Çarmih'a gerilmis ve gömülmüs olduguna,

5- Üçüncü gün ölüler arasindan dirilmis olduguna,

6- Göklere yükselmis olduguna,

7- Baba'nin saginda oturmus olduguna,


8- Oradan ölüleri ve dirileri yargilamak üzere inecegine,

9- ve Kutsal Ruh'a,

10- Kutsal Kilise'ye,

11- Günahlarin bagislanacagina,

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 261/314
5/16/2018 12- Ölülerin dirilecegine inanirim. Bu maddeler üç gruba ayrilabilir. Bu gruplardan
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Tanri, ikincisi Hz. Isa ve üçüncüsü de Kutsal Ruh'la ilgilidir. Dolayisiyla bütün H
redolari teslisin (üçleme) üç maddesi etrafindan kümelenmektedir.

Islâm'da imanin alti esasinin besi Kur'an'da, tamami hadislerde arka arkaya sirala
nmaktadir. Bildigimiz "Amentü", Imam-i A'zam Nu'man b Sâbit'in (80-150) "el-Fikhu'l-
Ekber" (En Büyük Bilgi) baslikli eserinden yayginlasmistir: Allah'a, peygamberlere,
meleklere, kitaplara, Ahiret Gününe ve Kadere inanirim. [553]

d- Dinlerde Tanri

Dinlerde Tanri kavramina girmeden önce belirtilmelidir ki bazi dinlerde farkli isim
lerle, farkli sekillerde nitelendirilse de bütün dinlerde bir yüce Tanri inanisi bul
dugu arastirmalar sonucu belirlenmistir.

Ilkel kabîle dinlerinde totemist, animist inançlar, büyü, atalar kültü yaninda bir d
lik, Yüce Tanri, Yüce Ruh inanci vardir.

Hinduizm'de politeizm, panteizm, monizm yaninda monoteizm de vardir. Brahma, Vis


nu ve Siva'dan olusan teslisde (üçleme) Brahma yaratici; Visnu, yapici, koruyucu; Si
va ise yikici, yokedici güçtür. Bütün bunlarla beraber en önemli Hint Kutsal Kitabi V
n Rigveda
erde bölümünde söyle bir cümle vardir: "Tanri tektir, fakat hakîmier onu degisi
nitelendiriyorlar".

Buddizm ve Caynizm, ateist dinler olarak nitelendirilir. Ancak bu ateizm; Tanri'


yi inkâr anlaminda degil, sahsî kurtulusu, Nirvana'da (Nib-bana) ferdî davranisi, ka
tli kisi seçimini ön plana alma seklindedir.

Sihizm'de monoteizm esastir. Tanri, "Allah" ve "Rama" olarak adlandirilir.

Parsîlik, Zerdüst Dini'nin ve Mecusîligin bakiyesidir. Zerdüst, Iran'a monoteist, te


bir inanis getirmisti. Bu dinde Yüce Tanri "Ahura Mazdah" diye adlandirilmaktadir
. Simdi Parsîlik, Mecusilik'teki ates kültünü devam ettirmekte ve bu inanisin nefsin
ir monoteizm sürdürmektedir.

Konfüçyüsçülük'ten de önce Çin'de uzun devrelerde Yüce Tanri "Sang-ti" diye adlandir
amaninda ise "Tien" kelimesi kullanilmakta idi.

Taoizm, Çin'deki "Tao" deyimini, uluhiyeti ifade sadedinde, kendine mahsus bir anla
tim tarzi içine çekmisti. Aslinda çok anlamlari bulunan "Tao", âlemin anasi idi. He
ondan gelmisti. Basi sonu yok+u. Hiçbir seye muhtaç degildi.

Japonya'da politeist, animist bir inanis sekli uzun devreler devam etmisti. Tanr
i ve ruh gibi varliklar "karni" kelimesiyle ifade ediliyordu. Onlar, tabiatta bi
r çok seyleri tanrilastirmalardi. Sekiz milyon, sekizyüz bin rakamlariyla ifade edil
en tanrilari vardi. Imparatorlari da tanri kabul . ediliyordu. O, kültün basi idi. B
ununla beraber en büyük tanri "Amate-rasu" (Günes Tanriçasi) idi. Onlara göre impara
un neslinden gelmisti.
Yahudilik, en eski monoteist dinlerdendir. Bu dinde Tanri, Yahve (Yehova), Elohi
m kelimeleriyle adlandirilir. Onun adi bos yere agza alinmaz (On Emre göre). Ayric
a Hâ-sem ve Rab anlaminda "Adonay" kelimeleri kullanilir. Yahve yalniz Israil'in R
abbidir ve Yahudilerle Mose (Hz. Musa) vasitasiyla ahitlesmistir. Yahve, tek Ra
b'dir, yaraticidir. Tanri'nin basi ve sonu yoktur. Âlemi yaratirken, alti günde bu i
si yapmis, yorulmus, yedinci gün (Cumartesi, sebt: "Sabat") dinlenmistir. Yahudile
rdeki Cumartesi günü hiçbir sey yapmamak, bu hükme baglanmaktadir. Yakup, Yah
fe güresmis ve O'nu yenmis, bu sebeple Yakub'a "Israil" (Yahve'yi yenen) denilmisti

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 262/314
5/16/2018 r. Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Hiristiyanlik da, özde monoteist olmakla beraber, üçlemeye (teslis) gitmis bir dind
me, Baba, Ogul ve Kutsal Ruh'dan olusur. Bu üçü ayni cevherdendir. Bununla beraber ü
ri ayri sahislara sahiptir. Baba, yaratir; Ogul, kurtarir; Kutsal Ruh da takdis e
der. Isa Mesîh'de hem ilâhî hem de beserî, iki tabiat vardir.

Islâm'da Allah vardir, birdir; ezelîdir, ebedîdir. O, hiçbir seye benzemez. Varligi
sindendir. O'nun da, peygamberinin de resim ve heykeli yapilmaz. Peygamber, O'nu
n sadece kulu ve elçisidir.

Görüldügü
de, gibi,
vardir. bütün
Ancak bazidinlerde
dinlerdebir Varlik inanci,
bu yüce varligin su veya
nitelikleri bu adla, su veya bu
farklilastirilmis; o, i
bazen bir panteon, bazen de teslisin içine oturtulmustur. Islâm'da tevhid, en açik-
k ve sade bünyeye kavusmus, Allah'la Peygamberin, insanlarin, yaratiklarin arasind
aki çizgi belirginlesmistir. [554]

e- Dinlerde Kutsal Kitap/Metin

Dinlerde kutsal kitap, kutsal metin, daha genis bir karsilastirmayi gerektirir.
Ancak, bu karsilastirmaya, burada kisaca temas edilecektir.

Ilkel kabîlelerde yazi olmadigindan bir kutsal metin de söz konusu degildir.

Hinduizm'de çok sayida ve hacimli, dili Sanskritçe olan kutsal metinler vardir. Bunl
ar genelde ikiye ayrilir:

1- Sruti, yani vahye-ilhama dayananlar,

2- Smriti, yani destânî olanlar. Ilk grubun en önemli metinleri, Vedalar'dir. Bunla
"risi" denilen hakîm kimselere vahyolun-duguna inanilir. Bununla beraber Rig-veda,
Yajur-veda, Atharva-veda ve Sâma-veda diye adlandirilan bu metinlerin kime ait ol
dugu bilinmez, belirli bir yazan yoktur. Vedalari, ayni gruptaki Brahmanalar, Up
anisadlar ve Aranyakalar takip eder. Ikinci gruptaki destânî metinlerin en önemlisi
habharata Destani ve onun
ir. Onu, Ramayanalar, bir bölümü
Purana-lar olanKanunnamesi
ve Manu Gita'dir. Butakip
destan, dünyanin en uzun dest
eder.

Buddizm'in kutsal metinleri PalI dilinde yazilmis Ti-pItaka'dir (Üç sepet). Üç bölüm
r.

1- Vinaya-Pitaka),

2- Sutta-Pitaka,

3- Abhid-hamma-Pitaka. Bu metinler, Budda'dan çok sonra, M.Ö. I. Yüzyilda Seylan'da


ziya geçirilmistir. Hinduizmin metinleri gibi bunlar da asirlarca sifahî olarak nakl
edilmistir.

Caynizm'in kutsal metinleri, "Agama" veya "SIddhanta" diye adlandirilmaktadir. On


bir bölümden olusmaktadir. Mahavira'dan çok sonra yaziya geçirilmistir.

Sihizm'in kutsal kitabi "Adi-Grant"tir. Metin içinde sadece Nanak'in degil, Ferit
ve Kabir'in siirleri ile ilâhîler de yer almaktadir.

Parsîligin kutsal kitabi, "Avesta"dir. Üç bölümdür:

1- Yesna,

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 263/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

2- Yest,

3- Videvdat. Zerdüst'e nisbet edilen "Gatha'lar", bunlardan ilki içindedir.

Konfüçyüsçülügün kutsal metinleri, bes kitap ve dört klasiktir. Bes kitap;

1- Siir kitabi,

2- Tarih kitabi,

3- Ayin kitabi,
4- Degisiklikler kitabi,

5- Ilkbahar ve Sonbahar vekayinâmesi'dir. Dörf klasik ise;

1- Konfüçyüs'den Seçmeler,

2- Orta Yol Doktrini,

3- Mensiyus'den Seçmeler,

4- Büyük Bilgi'dir. Bu metinler, Konfüçyüs'den sonra talebeleri tarafindan toplanmi


ari ona, bazilari daha öncekilere ait bilgileri ihtiva eden metinlerdir.
Taoizm'in kutsal metni, "Tao te-king" dir (Tao'nun fazilet kitabi); anlasilmasi
güç, mistik bir metindir.

Sintoizm'de bildigimiz anlamda olmasa öa, "Kojiki" ve "Nihongi" (açiklamalari Engisi


ki) kutsal vekayinâmeler olarak saygi görür. Bu metinler, bütün Japonya'nin imparat
nedaninin belirli tarihlere kadar tarihçesini ihtiva eder.

Yahudiligin kutsal kitabi "Tanah"dir. Üç bölümdür:

1- Tora,

2- Neviim,
3- Ketuvim. Tora bes kitaptan olusur ("esfâr-i hamse": Pentatök). Tora, Sina'da Mose
'ye (Hz. Musa) Yahve tarafindan vahyedilmistir. Içinde "On Emir" iki yerde geçer. Ne
vIim, Peygamberler; Ketuvim, kitaplar demektir. Sifahî gelenek oian ve Hz. Musa'ya
vahyedildigi kabul edilen diger kutsal kitap Talmud'tur. O da, kutsal kitap olar
ak saygi görmektedir.

Hiristiyanlar, Yahudilerle ilgili bu kutsal kitabi kendi Kitab-i Mukaddeslerinin


(Bible) ilk bölümüne alip ona "Eski Ahid" derler, ikinci bölüm "Yeni Ahid"dir. Yeni A
e Inciller (Markos, Matta, Luka ve Yu-hanna), 21 Mektup, Resullerin Isleri ve Va
hiy yer alir. Hiristiyanlarin tasnifine göre Yeni Ahid 27, Eski Ahid ise 39 kitapta
n olusur. Eski Ahid'de bir kisim apokrif (sahte, sahîh olmayan, kanonik sayilmayan
) metinler konusunda Hiristiyan mezhepleri arasinda ihtilaf vardir. Protestanlar,
Yahudiler'e uyarak, bu konuda, Katolik ve Ortadokslar'dan farkli görüse sahiptirler
. Inciller Hz. Isa'dan sonra yazilmistir. Yüzlerce metin arasindan birbiriyle alâkal
i dört tanesi seçilmis ve Kilise onlari muteber saymistir. Bunlarin ilk üçüne"Sinopt
iller" (birbirine benzeyen) denilir. Döndüncüsü, Yuhanna ise tasavvufî bir metindir
illerin arasinda da hayli farkli ifadeler vardir. Bazen birisinde bulunan ötekinde
bulunmaz. Bunlar, Hz. Isa'dan sonra yazilmis metinlerdir. Matta'nin, 86; Markos
'un, 66-75; Luka'nin, 80-90; Yuhanna'nin, 100-200 yillarinda yazildigi tahmin ed
ilmektedir. Bu metinlerin ne dereceye kadar Hz. Isa'ya nisbet edilebilecegine, I
nciller'de onun çarmih olayinin da anlatilmasi misal olarak verilebilir (Tora'da H

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 264/314
5/16/2018 z. Musa'nin ölümünün de yer aldigi gibi). Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Islâm'in kutsal kitabi Kur'ân-i Kerîm'dir. Kur'ân, Hz. Muhammed'e 20-23 sene içinde
sûre sûre nazil olmustur. Peygamber, gelen vahiyleri, kendine ait sözlerle karistir
amis, kendisinden Kur'ân'dan baska bir sey yazilmamasini emretmistir. O, âyet ve sûr
eri vahiy kâtiplerine hem yazdirtmis hem ezberletmis hem de yazilanlari kontrol et
mistir. Böylece Kur'ân, Hz. Ebubekir zamaninda bir araya getirilmis, Hz. Osman zama
nda ise çogaltilmistir. Günümüze tek nüsha olarak intikal etmistir. Günümüzde yasaya
utsal kitaplarinin hiçbiri, Kur'ân hariç, peygamberi veya din kurucusunun zamaninda
zilmamistir. Bu sebeple çok sayida nüshalar, bu nüshalar arasinda tutmazliklar, ihti
flar, çeliskiler ortaya çikmis, bu da dinlere intikal etmistir. Kur'ân'in böyle zaaf

talari bulunmamasi Islâm Dini'nde de kendini belli etmistir. [555]

f- Dinlerde Âhiret Anlayisi

Yine bir karsilastirma konusu dinlerin âhiret Inançlaridir. Insan ve âlemin sonu, bi
yerde dinlerin en önemli mesajlarini olusturur. Meselâ Kur'ân, "Allah'a ve ahirete i
nma"yi sik sik bir arada zikreder.

Ilkel Kabîle Dinlerinde bu konuda fazla bir seyle karsilasmiyoruz.

Hint
dir. dinlerinde âlem kadîm olarak kabul edilir. Onlarda ölüm ötesinde tenasüh, ruh g

Buddizm'de ruh kavrami yoksa da tenasüh vardir. Tanri kavraminda oldugu gibi, yine
bu konunun ayri bir anlatimi bulunmaktadir. Buddizmde insan, bir beden-zihin bir
ligi içinde düsünülür. Bununla beraber yine de bir "Pudgala vadin" kavrami olusmust
da asagi yukari ruhun yerine kullanilan bir deyimdir.

. Hinduizm'de insan Brahma'ya, Buddizm'de "nirvana"ya (nibba-na) ulasinca tenasu


htan kurtulur. Caynizm'de de tenasül? ve kurtulus vardir. Sihizm ne kadar monoteis
t bir karaktere bürünmüsse de tenasuhtan kopamamistir. Buddizm'de cennet-cehennem i
ri vardir. Ancak orada devamli kalinacagina inanmazlar. Onlarin kozmolojik inançla
rina göre uzun zaman dilimlen ve devreleri vardir. Bunlara "kalpa" derler. Dört devr
e
invardir:
devami Âlemin sona
devresi. Öitermesi
kalpa,devresi, karisiklik
yüzbinlerce devresi,Kalpalarin
yil sürebilir. âlemin teskili
sonu devresi,
da gelmez.âl
r Kalpa'nin Bud-dasi sonunda da cenneti ve cehennemi vardir. Kalpa'larin sonu yo
ktur. Insan için son, Nirvana'ya ulasmaktir. Âlem için bir sona inanmazlar. Hinduizm
n eski sekli olan Vedizm'de, Veda ilâhîlerinde de görülecegi gibi, ölen kimsenin ya
yakilmak suretiyle temizlenip Ates Tanrisi Agni tarafindan göklerdeki kutsal varl
iklarin arasina gönderildigi veya toprak dünyasinda kaldigina inanilirdi. Upanisadla
r devresinde (M.Ö. 8-4. yüzyillar arasi) bu inanç degisti ve tenasuha inanilmaya bas
ndi. Sonraki hayat, bir "karma" tüzahürü olarak görülüyordu. Ruhlar, ya dünyevî zemi
cennet-cehennemde yeniden dogmaya mahkumdu. Ancak bu durumlar sürekli degildi. Bi
r ruh, zaman olur bir cehennemde (naraka) azap çeker, zaman olur bir cennette saad
eti yasayabilirdi. Bhakti kültünde cennet, Tanri'nin Ikâmetgâhi ve bir hürriyet yeri
k kabul edildi. Bütün bunlara ragmen bir üst siniftan Hindu'nun cenaze töreninde ölü
alarina sunulan hediyeler, onlari yatistirmak gayesini, onlardan korkuldugunu, b
u Vedik inançlarin hâlâ yasadigini gösterir.

Parsîligin dayandigi Zerdüstî inanca göre, ölüyü bekleyen, altinda erimis madenler b
at Köprüsü'nü geçme imtihani vardir. Ruh, eger bu köprüyü geçebilirse, ameline göre
uca ulasir. Alemde Ohrmazd (Hürmüz) ve Ehrimen arasindaki mücadele, ölülerin dirilis
akemesi ve kötülerin erimis madenlere atilmasiyla sona erecektir. Sonunda kötülük yo
cek ve günahlarindan arinmis olan günahkârlar da dahil bütün geri kalanlar, ebedîlik
iden diriltilmis olacaktir.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 265/314
5/16/2018 Konfüçyüsçülügün bir eskatolojisi yoktur. Bir hüküm günü, kiyamet ve yeniden dirilis
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

rastlanmazken, Bud-dizm'in Çin'e girmesi sonucu bu dindeki tenasüh, özellikle zaman


ategorileri gibi inançlar Taoizm'e geçmistir. Bu konuda Buddist ve Taoist telkinat
edir: Ölür ölmez ruh, ölülerden seçilmis 10 hâkimden olusan bir mahkeme önüne getiri
ir tarafsizlikla o kimsenin akibeti konusunda karar verirler. Buddist ve Taoist m
itolojiye göre ruh, bu karara göre, cennet veya cehennemlerden birinde bir müddet ka
r. Böylece nirvanaya (nibbana) ulasincaya kadar ruh, sayisiz tenasuhlar geçirir. Çin
uddizm'inde Budda'dan 3000 yil sonra Buddizm'in çökecegine, bu sirada Maitreya (Mi L
o Fo) denilen kurtaricinin gelerek, bin yillik bir kurtulus devresini baslatacagi
na, böylece bütün canlilarin kurtulacagi bir hayat devresi yasanilacagina inanilir. M
itreya, Tusita Cenneti'nden inecektir.

Japonlarin da eskatolojileri yoktur. Onlar öldükten sonra kisinin ruhunun yasadigina


inanirlardi. Buddizm'in gelisiyle Çin'deki gibi inançlar ortaya çikti.

Yahudi gelecegine göre ölüm hayatin sonu idi. Kalan sey, "Seol" denilen yerde, keder
varliklardan Ibaretti. Öldükten sonra bir muhakeme olduguna dair eldeki kaynaklarda
ki îmalar kapalidir. Metin tarihlerindeki ihtilâf bu konuda kesin bir sey söylemeyi m
kilmamaktadir. Ölümden sonra hayat, mezarda ve ölüler âleminde (Seol) geçecektir. Ö
âleminde, bir gölge gibi varligini sürdürecektir. Ölmüs kimselerin ne Yahve ile, ne
r insanlarla bir münasebeti vardir. Eski Misirlilar'da, Ken'anîler'de hayata dönüs i
ri bulunmaktadir. Zerdüstîler'de ahiret inanci kuvvetlidir. Kaynaklar, Yahudilige v
onlarin kutsal kitabina yeniden dirilme inancinin Iran'dan geçtigini, Daniel Kitab
i'nin 12:2. cümlesine dayanarak ileri sürmektedirler. Yahudiler, Iran'da, M.Ö. 6. Yü
da esir olarak
onudaki 50 yil bulunmuslardir.
belirsizlik, Daniel Kitabi ise
kutsal metin yetersizliginden M.Ö. 2. yüzyilaYahudilik't
kaynaklanmaktadir. aittir. Bu k
e yeniden dirilme ve ölülerin muhakeme edilmesi inanci M.Ö. 2. yüzyilin sonlarinda, b
çevrelerde, ortaya çikmis ve M.S. 70'ierde artik yerlesmistir. Bu eskatoloji, münfe
t kaderden daha çok, Israil'in kurtulusu ve Yahudi olmayanlarin cezalandirilmasini
konu edinen Apokaliptik (gelecekten haber veren) literatüre bagliydi ve gelisi, mev
cut dünya düzenine son verecek Mesih fikrini içine almaktaydi. Eski Vahudi mezhebi
Saddukîler, bu inanci, Tevrat'ta bulunmadigi için, kabul etmediler. Digerlerinin b
konudaki inançlari ise ayri bir âlemde degil, dünyada bu isleri kabul etmek tarzinda
di. Yahudi dinî ve siyasî inançlarinin en önemlisi Mesîh inanci oldu. Mesîh, Kral Da
Davud) soyundan gelecek ve yeryüzünü kaplamis dinsizlik, ahlâksizlik, bereketsizlik
un gelisiyle son bulacak; bereket avdet edeceft, çöller cennetlesecek, insanlar düze
cek, vahsi hayvanlar evcillesecektir. Mesîh, Mabed'i yeniden kuracak, bütün dünyaya,
udi olsun-olmasin
kusatacak; Ye'cüc herkese hükmedecektir.
ve Me'cüc'ü Yahve imha Tevrat'i bütün milletlere ögretecektir. O,
edecektir.

Mesîh'in hakimiyeti dünyanin 6 bininci yilinda sona erecektir. Bin yillik bir devred
en sonra insanlar diriltilecek, ceza-mükâfat göreceklerdir. Maymonides'in hazirladig
13 maddeli inanç esaslarinda (dünyanin sonunda umûmî muhakeme) ceza-mükafat, mesih,
rilmesi de Yahudilerin mutlaka inanmasi gerekli hususlar arasinda sayilmaktadir.

Hiristiyanlar, beklenen Mesîh'in Isa olduguna inandiklarindan dolayi eskatolojiler


ini buna göre belirlemislerdir. Onlara göre, öldükten sonra dirilen ve göge yükselen
, kiyamete yakin geri dönecektir. Âlemin sonu yakindir. Filistin'de ilâhî mesih devl
kurulacaktir. Bu ilâhî devlet, kiyametin baslangici olacaktir. Mesîh'in gelisini in
arin kalplerinden kötülük, istek ve arzularinin çikarilisi, peygamberlerin va'detti
yeni kalplerin takilmasi gibi olaylar takip edecektir. Ilâhî hâkimiyet, ansizin gerç
siverecektir. Ancak havarilerden itibaren bu beklenti bir türlü gerçeklesmedi. Bu,
l kirikligi dogurdu. Bununla beraber haftanin ilk günü, Pazar, hasir günü olarak kab
ildi. Isa'nin bir pazar günü dünyaya geri dönecegi, ahiret hayatini baslatacagina in
iyordu. Ilk yüzyillar, hep bu beklenti ile geçti. Ahire-tin yakin oldugu inanci bir
zühd hayati dogurmustu. Bütün ahiret hallerinin gerçeklesmesi Isa Mesîh'in ikinci g
baglanmisti. O, zelzeleler, harpler, kitliklar akabinde gökten, bulutlarin arasinda
n simsek çakar gibi ansizin geliverecekti. Onun gelmesiyle bir devre geçecek, bu dev
ede Mesîh hükmedecekti. Bu devre iyilerin dirilmesinden itibaren baslayacak, bitimin
de de kötüler yeniden dirilecek ve genel muhakeme bunu takip edecekti. (Milenyum: bi

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 266/314
5/16/2018 n yillik devre inanci 5. yüzyildan itibaren pek gözükmese de Protestanlar onu diril
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

lerdir). Hiristiyanlik'ta iki muhakeme vardir: Ilki, ölür ölmez kisi yaptiklarindan m
hakeme edilir ve A'rafa gönderilir (A'raf'i kabul etmeyen Hiristiyan gruplari da v
ardir). O, orada ikinci muhakemeye kadar kalir. A'raf'da beserî günahlarini itiraf e
tmemis olmaktan suçlu bulunmayan ölü ruhlari, affedilebilir; küçük günahlarinin kef
er. Burada beden-siz bir durumda olmalarina ragmen bedenî azap çektikleri seklinde k
uvvetli bir kanaat hakimdir. Ancak a'rafdaki azap muvakkat, cehennemdeki farkli v
e ebedîdir. Orta çagdaki "Papalik Endülüjans Beratlari", A'raftaki "zayif ruhlari" a
me gayesiyle düzenlenmisse de bu tavir, reformcularin A'rafi inkârlarina yol açmisti
Hiristiyan inanisina göre ölen kimse ilk muhakemesi sonunda A'rafda kalacak, burada
onun ruhu beserî günahlarinin kefaretini ödeyecek, Isa'nin ikinci gelisinden sonra

slayacak
ektir. olan
Daha bin Hz.
sonra yillik devrenin
Isa'nin basinda iyiler,
baskanliginda sonunda
büyük genel ise kötüler
muhakeme yeniden
kurulacak diril
ve sonund
a iyiler cennete, kötüler cehenneme gidip orada ebedî kalacaklardir.

Islâm Dini'nde kiyametin küçük ve büyük alâmetleri vardir. Bu alâmetlerden sonra ans
kopacaktir. En sonunda Yüce Allah, "mülk kimin" diye soracak ve yine bu sorunun cev
abini kendi verecektir. Insanlarin tek tek ölümüyle ilgili melek Azrail, kiyametle
li olani Israfil'dir. Her ölenin, kabir sorgulamasiyle karsilasacagi, iyi ise basi
nda yapilan telkini isitip sorulara cevap verecegi, kötü ise veremeyecegi inanci ya
indir. Kiyamet sonunda yeniden dirilme, mahser, hesap-kitap vardir. Herkes, yapt
igi zerre kadar hayrin ve serrin karsiligini görecektir. Ilâhî adalet tecelli ede
k, suçlar, suçlular ortaya çikacak, organlar insanlarin yaptiklarina sehâdet edecekt
Iki melek her insanin yaptiklarini bilip sehâdet edecektir. Bunlara, "Kirâmen Kâtibî
yazici
sonucumelekler denir); kimsenin
bazilarinin amel kimseye faydasi
defteri dokunmayacaktir.
sagindan, Hesap-kitap
bazilarinin da solundan veril
ecektir. Mîzan ve kul haklarinin ödenmesi sonucu kisi, eger mü'min ise, Sirat Köprüs
e'nnet'e gider; mü'min degilse veya günahlari agir geldiyse Cehennem'e düser. Günahk
n mü'min, günahi kadar Cehennem'de kalir, cezasini çeker, sonra Cennet'e gider (A'ra
inanci farklidir.) Cennet 8, Cehennem 7 tabakadir. Herkes ameline göre yerlestirili
r. Cennet, ne sicak, ne de soguk, altindan irmaklar akan, bahçeli-kösklü bir mekândi
rada ihtiyarlik, hastalik, çalisma ve ibadet yoktur. Hem bedenî hem de manevî zevkle
ve bu arada en önemlisi rü'yet (Yüce Allah'i görme) cennetin nimetlerindendir. Cehen
de ates azabi (soguk olani da vardir) ve en kötüsü Cen nefte ki I eri görüp "keske t
olsaydik da..." diye hayiflanmak vardir. Cennet ve Cehennem, ebedîdir.

Dinlerde âhiretle ilgili inançlarda Hint dinleri arasinda âlemi sonsuz görüp tenasu
ak; Çin-Japon
Yahudilik, dinlerinde ölümden
Hiristiyanlik sonraöldükten
ve Islâm'da sadece sonra
ruhun yasadigini kabul
ceza-mükâfat, etmek; Zerdüst
Cennet-Cehenneme
rmek bakimindan benzerlikler vardir.

Hint dinlerindeki, tenasüh anlayisi, bu.son siralanan dinlerde yoktur. Bu dinlerde


ruh, bir bedenle sorumluluk altina girmistir; Islâm, ahi-rete bakis bakimindan dig
er iki ilâhî dinden ayrilmaktadir. Yahudilikte ayri bir âlem, Öte dünya pek net degi
Her sey bu dünyada gibidir. Gözler, dünyaya çevrilmistir. Hiristiyanlik'ta her sey â
göredir, âhiret yakindir; bu, asiri bir züht hayatina, ruhbanliga, dünya nimetlerin
rke yol açmistir. Islâm'da dünya-âhiret dengesi vardir. Gaybi kjmse bilemez, Kiyame
ilinmeyen bes sey arasindadir (Mugayyebât-i Hamse). Kisi için çalismak esastir. Düny
nasip de unutulmayacaktir. Dünya âhiretin tarlasidir. Islâm'da ruhbanlik yoktur. I
a âhiret muhakemesini Yüce Allah yürütür. Zira "Din gününün sahibi" O'dur. Hiristiya
görev Hz. Isa'ya verilmistir. [556]

g- Dinler Arasinda Islâm ve Farklari

Dinlerin adlari, dikkat edilecek olursa o din kurucusu ve peygamberi veya dayandi
gi uluhiyet tarafindan verilmemis, sonradan onlara atfedilmistir. Bunun tek isti
snasi "IslânV'dir. Islâm, Kur'ân-i Kerîm'de hem yeni din hem de dinin dayandigi "tev

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 267/314
5/16/2018 caddesi"nin genel adi olarak kullanilmistir. Batili müstesrikler (Oryentalistler),
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

önce bu din için "Muhammedanizm" kelimesini kullanirken, sonra hatalarini anlamis,


"Islâm" adina alismislardir. Tekrarlarsak, dinlerin adlari Islâm disinda dinin ana o
toritesinin Ötesindeki bir kaynakdan geldigi, genel olarak bir kabîle, millet veya k
isiye bagliligi ifade ettigi görülmektedir.

Yasayan dinlerin kurucu veya peygamberleri ya Önasya ya Çin veya Hindistan'da yasami
slardir. Bunlardan bazilarinin getirdigi nizam sadece kendi ülkesinin sinirlari içi
nde kalmis, bazilarininki de bu sinirlardan tasmis, diger ülkelere, hatta bütün düny
yayilmistir. Bu dinlerden bazilari ihtida kabul eder, bazilari da etmez. Bu sahs
iyetler, sadece bir sosyal siniftan degil, çesitli tabakalardan çikmislardir. Sadec

bir devirde
istemi degil,
haline çesitli
geldigini devirlerde pek
hayatlarinda yasamislardir. Getirdikleri
görmemislerdir. Bunun teknizamin devlet
istisnasi Hz. sM
uhammed'dir. O, ayni zamanda Yüce Allah'in kulu ve elçisi olarak kalmis, tanrilastir
ilmamistir. Islâm'da, peygamberler için ismet (masumluk, günah islememek), sidk (dog
luk), teblig (kendisine vahyolunani, tevhidi bildirmek), emanet (emin, güvenilir o
lmak) ve feta-net (zeki, uyanik olmak) gibi ortak nitelikler kabul edilir. Peyga
mberler arasinda bir ayrim yapilmaz; ancak bazilarinin bazilarindan daha faziletl
i olduguna inanilir. Peygamber ve din kuruculari, genel olarak ya yetim-babasiz
veya baba ocagini terketmis kimselerdir. Hepsinde ahlâk, fazîlet, nefse hâkimiyet, t
va, teblig, maddeden feragat esastir. Asagi yukari hepsinin tahsili vardir. Hz.
Muhammed ümmî olmakla müstesnadir. Islâm'da Allah'in sifatlarinin Peygamberinkiyle
irilmamis olmasi dikkatten kaçmamaktadir.

Dinlerden inanç
e bulunmayip sistemi
sonradan bulunanlarindaYine
belirlenmistir. bu sistem
Islam (kredo),
bu konudadinin özünde,
istisna kutsal
teskil metni
etmekt
edir. Islâm'da "âmentü", Kur'ân ve Hadîslere dayanir. Hadiste alti maddesiyle aynen
mâm-i Â'zamin yaptigi; sadece mevcut ibareyi birkaç kelime ilâve ederek ferdî ikrar
getirmekten ibarettir).

Dinlerde tanri kavrami çok karmasik bir görüntü arzeder. Bir dini din yapan bu çok ö
vramin bazi dinlerde pek belirgin olmadigi, bazi dinlerde ise politeist, panteis
t, monist bir karakter gösterdigi görülmektedir. Monoteist olan dinlerde bile tanri
vraminin bir üçlem içinde açiklanmaya çalisilmasi, peygamberle tanrinin birb
karistirilmasi, sifatlar konusunda hataya düsülmesi yaninda; Islâm'da melek, peygamb
ve Tanri'nin sifatlarinin birbirine karistirmamis olmasi dikkat çekmektedir. Islâm'
da Tanri kavrami sade, açik ve herkesin anlayabilecegi makul bir anlatima kavusmust
ur.
Kutsal metin, bir dinin geleceginin ve degerinin garantisidir. Belirtilen dinleri
n kutsal kitaplari (Japonlannkine kutsal vekayiname denilebilir), hem çok hacimli v
eya nüshali hem de sayica çoktur. Ancak kutsal metinlerle llgili'vahiy* Inanci, heme
n hemen bütün yasayan dinlerde yaygindir. Bununla beraber bu husus biraz da vahiyden
ne anlasildigina, diger bir anlatimla vahyin nasil anlasildigina baglidir. Mese
lâ Islâm'da vahiy sadece Peygamberle ilgili bir konu iken, Hiristiyanlar Incil yazar
larina da, hattâ Katolikler Papa'ya da vahiy geldigine inanirlar. Günümüzde mevcut k
l metinler arasinda çok nüshasi bulunmayan, yani elimizde tek nüshasi olan kitap, Ku
'dir. Kur'ân'in hacmi, dikkat çekecek kadar matluba uygundur. Kur'ân en iyi korunmus
asli üzere günümüze intikal etmis tek kutsal kitaptir. Kur'ân'in muhtevasiyle diger
kitaplarinki karsilastirilira, bazi benzer noktalar yaninda, farkli noktalar da
açikça görülür. Kur'ân, akla ve bilime daha çok yer verir.
Dinlerde âhiret inançlari Uzakdoguya, Hindistan'a ve Önasya'ya göre farkli görüntüle
Çin'de ve Japonya'da öldükten sonra ruhun varligini sürdürmesiyle sinirli inanci, B
'in getirdigi tenasüh ve kozmoloji genisletti ve böylece bir mahallî eskatoloji olus
. Diger evrensel dinler de, kendi âhiret inançlarini gittikleri yerlere tasidilar. B
u durumda iki önemli eskatolojik odak göze çarpmaktadir:

1- Hint "âlem kadîm, ruh dâim" inanci ki karma ve tenasüh bu inancin iki önemli kar
igidir.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 268/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

2- Önasya ilâhî dinlerinin eskatolojisi: Önasya dinlerinde dünya-ahiret dengesi, Yah


in ilkine, Hiristiyanligin da ikincisine talip oimasiyle tek standartli kalmisti
r. Islâm bu iki kefeyi dengede tutmakla kalmamis , suç ve bedeni ferdî kilarak, dig
ki evrensel din, Hiristiyanlik ve Buddizm'den ayrilmistir. [557]

B- DINLERDE IBADET VE MABED KONUSUNDA BIR KARSILASTIRMA

Her
ine dinde, inançtan sonra
getirilmektedir. ibâdet gelmekte
Ibadetlerin ve o dininarzusu,
yerine getirilme inanç esaslarina
ibadetlerinuygun olarak ye
yapilabilec
egi bir yeri ortaya çikarmistir. Yasayan dinlerin bazisinda ibadet yeri bulunmamak
ta, bazisinda bazi ibadetler mabede bagli kilinmakta, bazisinda bir mabedde yapi
lan ibadet ferdî yapilandan üstün görülmekte ve cemaatle yapilmasi tesvik edilmekte

Dinin temel unsurlarindan olan ibadet; Hiristiyan ilâhiyatçi Saint -Augustin'e göre,
Tanri'ya dogru sevgi dolu bir gayret"; Saint Jean Da-mascen'e göre "Ruhun Tanri'ya
dogru yükselmesi" veya "Tann'dan uygun olan seylerin istenmesi"dir.[558]

Kur'ân-i Kerîm'de, insanin Allah'a karsi kulluk görevini yerine getirmesi de[559], m
lerin putlara tapinmasi ve dua etmesi de ibadet olarak belirtilmektedir[560]. Zâri
yât Suresinin 56'inci Ayeti'nde Allah; "Ben, Cinleri ve insanlari ancak bana ibade
t etsinler
"Her (kulluk
millete etsinler) diye bir
takip edebilecekleri yarattim";
ibadet Hac
yoluSuresinin 67'inci Ayetinde
kildik" buyurmaktadir. de,
Ibadett
e iki husus vardir: 1- Allah'a tapinma, ibadet, itaat ve saygi arzusu, 2- Allah'
in iyilik, lütuf ve nimetlerini isteme ve bu nimetlere sükretme arzusu. Zaten A.H. A
seki de, ibadeti, "Allah'a saygi ve ta'zim göstermektir"[561] seklinde tarif etmek
tedir.

Genel olarak ibadet konusunda çesitli tarifler yapilmaktadir. Bunlardan birkaçi söy
r: Ibadet; Kulun inandigi ve baglandigi Yüce Varlik'a, Allah'a karsi kulluk borcun
u yerine getirmesi; samimî olarak O'ndan yardim talep etmek için kurmaya çalistigi m
evî bir irtibat halidir. Ibadet; insanin Tanri'nin teveccühünü kazanmak için yaptig
r, eylemdit". Ibadet; Yaratici ile diyalog, Yaratici'ya ulastiran bir köprüdür.

Tarihî eserler,ve
h'a karsi arkeolojik
"kulluk borcu"nu kazilar,
yetine her dönemde
getirmeye kulun ortaya
çalistigini kul oldugunu idrak edip
koymaktadir. Alla
Geçmiste
.oldugu gibi bu gün de Insan, ayni görevleri yerine getirme gayreti içinde bulunmakt
ir. Insanoglu, varoldugundan bu tarafa, bazi dinlere ve bunlara bagli olarak da
Tanri veya Tanrilara, Yüce Varliga inanagelmistir. Inanmakla da kalmamis, yaratili
sinin bir geregi olarak, inandiklarina uygun olarak bazi davranislari ile bunu göst
ermeye ve kul oldugunu Isbatlamaya Çalismistir. Çünkü insan her ne kadar yeryüzürtün
kilmmissa da, ihtiyaç, siginma ve yardim dileme duygusu içinde yaratilmistir. Bu eks
ikligini, zayifligini farkeden insan; eksikligini tamamlamak, hamliktan tamliga
ulasmak istemistir. Bundan dolayi insan, daha kuvvetliye, daha mükemmele, Yüce Var
liga, yani Allah'a baglanmak ve teslim olmak ihtiyacini kavramistir.

Bütün dinlerde dikkati çeken husus; inanilan, baglanilan "Yüce Varlik" ile insanlar
inda manevî yakinlasmayi saglayan çesitli ibadet sekillerinin bulunmasidir. Ibadeti
lmayan din yoktur.

Dünyadaki insanlarin büyük çogunlugu, her hangi bir dinin mensubudur ve mensubu bul
ari dinin hükümlerini yerine getirme gayretindedir. Bu dinlerdeki ibadetler; sekil,
kemiyet ve keyfiyet bakimindan farkli olsa da gaye ve anlam bakimindan birbirine
yakindir. Dinler Tarihi alaninda yapilan son arastirmalardan elde edilen benzer
bulgular, ilkel kabilesinden gelismisine kadar bütün toplumlardaki ve dinlerdeki "
ilk dinin", tevhid dininin kalintilari olarak degerlendirilmekte; yasayan dinler
in Inanç ve ibadetlerdeki anlam yakinliklari buna baglanmaktadir. Tektanrili dinle

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 269/314
5/16/2018 rde insan Tanri karsisinda korku, inanç, umut ve baglilik içinde bulunmakta ve bunu
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

da "ibadet" ile göstermektedir,

Ilmî arastirmalarin varmis oldugu bu netice, Kur'ân-i Kerim'in, Islâm'in, 1400 sene
teblig ettigi hakikatleri teyid etmektedir. Çünkü Islâm'a göre insanligin ilk dini,
id" dinidir. Ilk insan ile din baslamistir. Sonra insanlar çogaldikça, zaman zaman,
yer yer dogru yoldan uzaklasmis, Allah'tan baska seylere de tapmaya baslamis; bu
nun üzerine Allah, elçiler göndererek onlari uyarmis, "Hak Din"e, "Hak Yol"a davet e
istir. Böylece Hak Din, Allah'in gönderdigi peygamberler ve kitaplar ile akil ve ir
e sahibi insanlara bildirilmistir. Tev-hid'den ve Hak Yol'dan ayrilmalar, çok çesitl
i tanrilara yönelmeler daha sonra olmus ve çesitli dinler ortaya çikmistir.

Allah; insanlara dogru ve egri yolu gösterdigini[562], seytandan kaçinip Allah'a kul
luk etmelerini elçileri vasitasiyla teblig ettigini[563], elçi göndermedikçe azap et
cegini[564]; açikça anlatabilmeleri için her peygamberi kendi kavminin diliyle gönde
ini[565] bildirmektedir. Yine Ilk dinin Tevhid dini oldugunu, Hz. Muhammed'e kad
ar bütün peygamberlerin ayni esaslari teblig ve telkin ettiklerini, bunlarin Islâm
i üzerinde ceryan ettigini; son din olan Islâm'in, ilk "Islâm Dini" geleneginin t
etmis sekli bulundugunu[566]; Islâm ile din müessesesinin ikmâl edildigin
Allah'in insanlara olan nimetinin tamamlandigini[567]; Allah katinda dinin Islâm o
ldugunu[568], fakat insanlarin çogunun bunu bilmediklerini[569] Kur'an açiklamaktadi
r.

Ibadeti ele alirken, Islâm'da ibadetle namaz, dua, oruç, zekât ve haccin kastedildig
i göz
bit önünde bulundurarak,
ettikten sonra bir nevidiger dinlerdeyapmaya,
fenomenoloji de bunlari aramayi uygun
fenomenolojik bir bulduk. Bu çerçev
yaklasimla m
eseleye bakmaya; yasayan dinlerden bir kismini ele alarak mevcut ibadet tarzlari üz
erinde kisaca durmaya çalistik. Ancak, her dini kendi mantigi içinde degerlendirmek
gerektigini hatirlatarak, Islâm'daki ibadet sekillerini ve diger dinlerde bunlara
yakin olanlari ortaya koymaya gayret ettik. [570]

1- DINLERDE IBADET

a- Namaz Dua

Namaz, Kur'ân'da "Salât" kelimesi ile ifade edilmektedir. Arapça "salât", kelime ola
namaz, dua, niyaz, rahmet, magfiret, istigfar gibi anlamlara gelmektedir. Bu ke
lime anlami yaninda "salat"; Hicretten iki yil kadar önce, Hz. Muhammed'In Miraç Muc
izesi ile Müslümanlara günde bes vakit farz kilinan, belli bir disiplin içinde, kiyam
iraat, rukia ve secde ile yerine getirilen özel bir ibâdet tarzini ifade etmektedir.

Salât kelimesi dua anlamina da gemektedir. Mecburî ol/an namaz yaninda duada serbe
stlik vardir. Dua, belirli bir sarta bjagli degildir. Islâm disindaki dinlerde, du
a, yakarma, tevbe seklinde IJulun inandigi tanriya karsi görevlerini yerine getird
igi bazi davranislar bulunmaktadir.

Islâm'daki Namaz; vaktin girmesiyle farz olur; ön /hazirlik yapildiktan sonra niyet
ile baslar ve belirli bir disiplin/içerisinde sartlarinin yerine getirilmesiyle ifâ
edilir.

Islâm'a mahsus olan namaz, aklin ve kalbin katildigi bir ameldir. Bu namaz, beden
için kiyam, rüku, secde; dil için dua ve tesbih; akil için düsünme ve anlama; kalp i
ve manevî bir ijezzettir.

Allah, namazin suurlu olarak ve husu içinde kilinmasini emretmis[571], böyle kilinan

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 270/314
5/16/2018 namazin "hayâsizliktan ve fenaliktan alikoydugunu"[572] belirtmistir. Kur'ân, bu öz
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

likleriyle namazin önceki ümmetlere, Hz. Ibrahim'e ve soyundan gelenlere[573], Hz. M


eryem'e[574] ve Hz. Isa'ya zekâtla birlikte emreditdigini haber vermektedir[575].
Bes vakit namaz farz kilinmadan önce Hz. Muhammed'in, sabah ve yatsi olmak üzere, gü
e iki vakit namaz kildigi da bilinmektedir.

Allah, Kur'ân-i Kerîm'de, Hz. Muhammed'in risâletinden ve namazin farz kilinmas


dan önce, kendilerine namaz farz kilinan milletlerin sonraki nesillerinin namazi bi
raktiklarini, sehvetlerine uyduklarini[576]; mü'minleri Mescid-i Harâm'a girmekten a
likoyan müsriklerin "Kabe'deki namazlarinin islik çalmak ve el çirpmaktan baska birs
olmadigini"[577] ortaya koymakta ve Müslümanlara su ihtari yapmaktadir: "Allah'a d

taat edin. O'ndan korkun. Namazi dosdogru kilin 've sakin müsriklerden olmayin"[57
8].

Bugün mensubu olan dinlerde ibadet, belirli yerlerde konusma, dua, yakarma seklind
e ferdî veya cemaat halinde sesli veya sessiz olarak yerine getirilmektedir. Asagi
da bu dinlerin bazilarinda ibadet (namaz, dua, âyîn) ele alinacaktir: [579]

aa- Yahudilikte Ibâdet (Âyin, Dua):

Yahudilikte namazin emredilmesi, hükümleri ve durumunda bir aciklik yoktur. Bunun iç


bütün yüzyillar
tarih boyunca boyunca kilinagelen
kildiklari nam'az sudurnamaz konusunda
diyebilmek tek ve
zordur. açik bir
Yahudi sekilden
Kutsal bahsetm
Kitabi'n
da namazi emreder, gç^ jjjr hü^üm bulunmamakla beraber, namaz ve dua Allah'a ya ^ma
ilesi kabul edilmistir. Dua ve ibâdet anlamina gelen Ibranice^ »-rephillah" kelimesi
, Yahudilerdeki namaza ve ondan kasde-dilen anlt^ ge|mektedir

YahuCjj KUtsa| Kitabi'nda (Tanah) geleneksel ibadetler, hemen hemen kurbanJara h


asredilmektedir. Kurbanlar ile ibadet arasinda bir bag bulunmakiadjr Kurbarii ibâd
etin esasini teskil etmektedir. Mecburî ibadet, Tanah t^ ^abed'de gerçeklestirilen â
nler çerçevesinde mezmurlar seklindedir. Mabed'e bagli olmayan ibadet merasimi, Babi
l Sürgünü'nden sonra ortaya çikmistir.

Mabed döneminde dindar Yahudiler, ferdî ve cemaat halinde namazi sabah, ögle ve aksam
olmak üzere
pilmakta üç.vakitte
olan yerine getirmislerdir.
günlük; Cumartesi Bugün
(Sabat) Sinagog'ta de Yahudiler'de
yapilmakta sabah, ögle
olan haftalik; ve
yalniz
Kipur gününde yapilmakta olan yillik ibâdet, âyin, dua bulunmaktadir.

Sabah duasi (tefillat sahrit), günlük isler baslamadan önce; ögleden sonraki dua (t
lat minhah), günün yarisi geçtikten sonra; -aksam duasi (tefillat arvit), resmî bi
a olarak, günes battiktan sonra yapilmaktadir. Bu, günlük üç duaya, ilâve bir kurban
dugu "mussaf" duasi da dahil edilmektedir. Sabah duasinda, diger vakitlerden far
kli olarak, dua atkisi (tallit) örtülmekte; sol paziya ve alina muska ' seklinde "Du
a Kayisi" takilmaktadir.

Yahudilikte ibadet ferdî ve cemaat halinde yapilir. Ferdî.ibâdet evlerde; cemaatle ib


t Sinagog'da (havra) 12 yasini bir ay igeçmis en az on kisinin bulunmasi ile yerin
e getirilir. Ibadette kadinlarla erkeklerin ayri olmasi gerekir ve kadinlar sadec
e baslan örtülü olarak disaridan ibadeti seyredebilir. Önemli an, Tevrat rulolarinin
lar içerisinden çikarilmasi ve haham tarafindan okunmasidir. Tevrat okunurken basin
ir takke ile örtülmesi sarttir. Cemaat sesli bir sekilde, Tevrat parçalarini okur.

Yahudiler, Allah'in huzuruna çikmak için lüzumlu hazirliklari yapmakla emrolundukla


an, dua ayininden öncö hazirlik yapar, vücutlarinin bazi kisimlarini yikarlar. (Yahu
likte takdis edilmis suya el daldirmak veya bilege kadar el yikamak abdest almak

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 271/314
5/16/2018 sayilir). Yom Kipur'da bütün vücut yikanir. Topraga el sürerek teyemmüm de vardir. Ö
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

elbiseleri giyilir. Dua sirasinda Kudüs'e dönülür; buna "Mis-rah" (Dogu yönü) denili
a seklinde olan namaz, alçak bir yerde, ayaklar bitisik olarak ve ayakta olur.

Ayaklar bitisik, eller uzatilmis, bas öne egilmis, gönül Allah'a baglanmis olarak du
edilir. Bundan dolayi buna "Amidah" (Ibranîce, ayakta durma) denilir. Dua eden, sükü
ve ta'zim esnasinda rükû'a varir ve "besmele" çekerek kalkar. "Amidah" duasindan son
üç adim geri giderek saga sola egilir (Yahudiler'in cografî dagilimlarina göre fark
n ve törenleri olmustur).

Dualari arasinda bazi Aramîce eski dualar bulunmasina ragmen, Yahudi ibâdet dili Ibr

anîce'dir.
ada Misna, yapilmistir.
dualar Grekçe diger dillerdeXIX.
dua yüzyildan
edilmesini kabulkonusma
sonra, etmektedir. Hellenik
dilinde diaspor
ve dualarda Ibr
anîceye sadik kalinmistir.

Yahudilik'te ibadet (âyin), Islâm'da camide husu ve belirli bir disiplin içinde yapi
n ibadete benzemez. Yahudi ibadetinde belirli bir düzen ve disiplin yoktur. Cemaat
Sinagog'da dolasir, birbiriyle konusur.

Okunanlari dinleyenler azdir. Onlara göre sinagog, bir mabedden daha çok bir toplant
i yendir. [580]

ab- Hiristiyanlikta Âyin (Namaz, Dua):

Hiristiyanlikta ibâdet iki esasa dayanmaktadir:

1- Hz. Isa'nin ibadet {âyin, dua) konusundaki telkini,

2- Hz. Isa'nin yasayan ibâdeti (âyin, dua).

Hiristiyan Kutsal Kitab'mda Isa tarafindan tavsiye edilmis dinî bir uygulama bulun
maz. Ancak, orada, kalben dua edilmesi yer almaktadir.

Dua konusunda da Hz. Isa'nin telkinleri menfî ve müsbet olmak üzere Iki sekildedir.
. Isa;.
lilik Putperestler,
içinde Ferisîler gibi telkin
yapmak gerektigini[582] ibâdet etmistir.
etmemek[581]; onu ibâdet
Isa'nin odaya kapanarak ve giz
ettigi, namaz k
ildigi ve geceyi ibadetle geçirdikten sonra havarilerini seçtigi[583] tartisilan kon
ulardir.

Hiristiyanlikta dua, âyin, 325 Iznik Konsili'nde kabul ve tesbit edilmistir. Vatik
an, Iznik Konsili'nde kabul edilen dua (namaz) konusunda zaman zaman degisiklik y
aparak Katolik Hiristiyanlara bildirmistir. Ileri gelen kiliseler de , daha sonr
a ortaya çikan protestanlar da kendilerine göre degisiklikler yapmislardir.

Hiristiyanlikta mevcut ibadet (âyin) su özellikleri ihtiva etmektedir:

1- Tanri, Ibadetin tek kaynagidir (Tanriya yönelmek, vaftiz olmak).

2- Ibadetin gayesi, Tanri'da birlesmektir (Ekmek-Sarap âyini, kurban yolu ile).

3- Ibadet nitelik bakimindan hayati degistirici olacaktir (Ruh, yeni dünyaya yönelme
li, gözler de o dünyaya çevrilmelidir).

4- Tann'nin iradesinde birlesme, ancak Kutsal Ruh'un öncülügünde gerçekl


lebilecektir (Kurtulus, Kutsal Ruh'un öncülügünde olabilecektir).

Bu dört husus, Hiristiyanlarin kurtuluslarinin temel dört noktasidir. Ibadet; Tann'n

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 272/314
5/16/2018 in Hiristiyanlara bir sirridir. Bu sir, Tanri'ya varmak ve onu tanimaktir. Tanri
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

ya varmanin ve O'nu tanimanin yolu da duadir. Dua Isa merkez olmak üzere, Tanri (P
eder) ve Kutsal Ruh etrafinda dönmektedir.

Bugün Hiristiyanlikta, özel âyin vardir ve buna Katolik Kilisede "Messe" (Mass) deni
ektedir. Âyin, kiliselerde cemaatle ve papaz nezaretinde yapilmaktadir. Bu âyinler;
lük, haftalik ve yilliktir. Kiliseler arasinda uygulamada bazi farkliliklar buluns
a da, genelde öz ayni sayilmaktadir.

Günlük ibadet (âyin): Sabah ve aksam olmak üzere günde iki defa yapilmaktadir. Kilis
lu halde yapilan ibadeti ferdî yapilandan üstün görmüstür. Bunun için, mecburî olmas

abah
t ve aksam,
sartlarina kilisede,
göre papaz nezaretinde yapilmaktadir. Zamani, iklime ve haya
ayarlanmaktadir.

Haftalik Ibâdet (âyin): Pazar günleri sabah ve aksam olmak üzere günde iki vakittir v
isede yapilmaktadir. Pazar günü yapilan âyinin (Messe) özel bir yeri ve önemi vardir

Yillik Ibâdet (âyin): Noel, Paskalya ve Haç Yortusu'dur.

Kiliselerde yapilan âyin; rahiple cemaat arasinda konusma; tevbe, günahlarin bagis
lanmasi için dua ve Kitab-i Mukaddesken parçalar okuma seklindedir. Kutsal kitap o
kunurken ayaga kalkilir. Pazar ayininde (Messe), diger günlerdekinden farkli olara
k, duruma göre, bir vaaz ve inanç tazeleme vardir. Hz. Isa'nin sifatlari sayilirken,
cemaat (isteyen) diz çökmektedir. Mess âyininde, ayrica, oturma ve ayakta durma da b
lunmaktadir.
ilarak ve dua Fakat cemaatin
edilerek buna uyma mecburiyeti
bitirilmektedir. [584] yoktur. Âyin; "Ekmek-Sarap" dagit

ac- Hinduizmde Ibadet (dua):

Hinduizmde ibâdet, inandirici ve tutarli sözler vasitasiyle haberlesmedir. Bu haber


sme, büyülü sözler söyleme, dilekte bulunma, yakarma, tavassut, övgü ve bilhassa ta
de icra edilmektedir^ 4

Hinduizmde ibadetferdîdir
yoktur. Ibadet, her yerdeveyapilabilmektedir.
belirli bir sekle Mabed
bagli vardi?,
degildir.fakat cemaatle
Tanri'nin heribâdet
yerde
ki ibadeti gördügüne inanilmaktadir. Bundan dolayi, ibâdet, her yerde, he
man ve her sekilde yapilabilmektedir. Bir Hintli, kendisi ile tapindigi ta
nri arasinda zihninin odaklastiracagi bir vasita aramaktadir. Bundan dolayi çok sa
yida tanri tasvirleri bulunmaktadir.

HInduizm'e mensup olan biri, sabah safaktan önce kalkar, evde veya nehir kiyisinda
, yapacagi sabah ibadetine hazirlanir; tanrisinin adini zikreder ve yikanir. Yüzünü
guya dönerek oturur. Vücuduna su sepeler. Nefesini kontror eder. Tanrisinin putuna y
akarir. Ögle ve aksam yaptiklarini tekrarlar. Evlerde, genellikle, tapinilan puta
tahsis edilen bir oda veya köse bulunur. Onun önünde tefekküre dalar. Hintli, tanris
evindeki bir misafir olarak kabul eder, ona hosgeldin der. Tanrisinin putunun ay
aklarini yikar, güzel kokulu bir agaç ve pirinç takdim eder. Puta ipten gerdanlikla
kilir, alnina koku sürülür, tütsü verilir, fener yakilarak etrafinda dolandirilir.
meyve konulur, çiçek sunulur. Sonunda veda edilir.

Mabedlerde yapilan ibadetler, evdekinin biraz gelismis seklidir. Brahmanlar gece


nin sekizinci saatinde kutsal kitap okuyarak putu uyandirirlar. Boru çalinarak dis
aridakilere ibadetin basladigi bildirilir. Put yikanir, yaglanir, elbise giydiri
lir. Önünde isiklar yakilir; çiçek ve yemek sunulur. Put, gündüz istirahate, gece uy
akilir. Put, bayram ve özel günlerde bir kral gibi gezmeye çikarilir; arabalarla çek
ek irmaklara götürülür ve törenle yikanir.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 273/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Hinduizmde ibadette kurban önemli yer tutar. Tanrilara sunulan her türlü takdime "ku
an" olarak kabul edilir. Tanrinin öfkesini gidermek için özel hediyeler de "kurban"
rak sunulur.

Hinduizmde ibadet eden kimse, özellikle dinine bagli olan, tapinmaya baslamadan önce
büyük bir hazirlik yapar: yikanir, temizlenir, yiyeceklerini sinirlar, nefsini fre
emeye çalisir. Sükunet içinde kutsal sözleri durmadan tekrarlar. Kutsal kitaplari o
da ferdî ibadettendir. Yapilmasi gereken ibadetler, ferdin evinde yapilacak cinsten
dir. Kisi bunlari sabah, kusluk ve aksam olmak üzere günde üç vakitte yapar.

Ölüler yakilir, külleri Ganj nehrine dökülür. Yakllamayanlar Ganj'a birakilir. [585]

ad- Buddizm'de Ibadet (dua) :

Buddizm'de "Yüce Varliga" karsi belirli bir ibâdet ve dua söz konusu degildir. Budd
nrilastirilmis ve ibâdet ona yöneltilmistir. Budda'ya dua edilmekte ve ondan bazi se
yler istenmektedir. Bir Budist, tapinaga (Pagoda) girdiginde, Buda'nin heykeline
ta'zimde bulunmaktadir. Budda'nin putuna çiçek, tütsü, meyve, sebze sunulmakta ve t
dalmakla ibadet yerine getirilmektedir. Buddist'in evinde Budda'nin heykeli bul
unmaktadir.

Buddizm'de tek ibadet; rapihlerin ayda iki defa, aybasi ve ayin ondördüncü günlerind
"Oruç günü" bir araya gelip yaptiklari" alenî ve resmî itiraf "dir,

Budist için üç sey önemlidir. Budda'nin heykeli, Budda'nin hatiralari ve Budda'nin a


da ilhama kavustugu Bodhi Agaci. [586]

ae- Caynizm'de Ibadet:

Caynistlerin idaresi rahip ve rahibelerin elindedir. Önceleri gezici zahitler ol


arak yasayankutsal
ve rahibeler rahipler, daha sonra
yazilan okuyarak, ruh ve manastirlara
bedenleriniyerlesmislerdir. Rahipgeçi
terbiye ederek vakit
rirler. Halk da, bunlar gibi günlük belirli ibadetleri yerine getirir; Tirtankarala
ile ilgili ilâhîler söyler, tefekküre dalar ve tövbede bulunur; belirli hareketleri
r; hiç bir canliyi incitmemeye gayret eder. Onlar, "Ahimsa Prensibi"ni siki bir sek
ilde yerine getirir, nebatî besinlerle beslenirler. Caynistler, mabetlerinde bulun
an heykelleri takdis eder; önlerinde ilâhiler söyler, meyve ve sebze sunarlar. Putl
önlerine lamba, tütsü koyar; yikar, yaglar ve çiçeklerle süslerler. [587]

af- Sihizm'de Ibadet:

Tek tanriya inanan Sinlerin ibadetleri basit ve sadedir. Dinî ve içtimaî faaliyetler
in merkezi Amritsar Altin Mabedi'dir. Altin Mabedin havuzunda ibâdet kastiyle yika
nilir.

Âyin ve ibadetleri basit bir duadan, bir nevi abdest almaktan (yikanmak) ve Amrits
ar'a "hac" için gitmekten ibarettir. Dindar bir sinin günlük ibadeti, üç dinî hüküm
anir:

1- Adi Grant'tan ve Gru Nanak'a ait pasajlardan ezber okumak,

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 274/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

2- Ailevî bir vecibe olarak, her sabah toplanip, Adi Grant'tan herhangi bir yer ok
umak,

3- Mabede (gurdvvara) ibadet Için gitmek. [588]

ag- Sintoizm'de Ibadet (dua):

Sintoizm'de
(bilhassa ibadet,
yemek tapmak veya
kurbanlari) evde yapilmaktadir. Ibadet, dua ve kurbanlardan
ibarettir.

Tanrilara ibadet; dua etmek, pirinç ve pirinç sarabi sunmakla yerine getirilir. Iba
t için tapinaga girecek bir Sintoistin, agzini su ile çalkalamis ve özel âyin temizl
i yapmis olmasi gerekir. Bazi özel durumlarda bir nevi "gusül" de yapilir. Özel tör
izligini yaptiktan sonra tapinaga giren, dua salonu önüne gelip sunacagini sunduktan
sonra, el çirparak tanrinin dikkatini çeker ve dua etmeye baslar. [589]

ah- Islâmdaki Namazin Diger Dinlerdekilere Göre Degerlendirilmesi:

Namaz; ergenlik çagina gelmis akilli her kadin ve erkek üzerine farz olan bedenî
ir ibâdettir. Tek basina da cemaatle de, kilinmaktadir. Günlük namaz disind
haftada bir kilinan Cuma Namazi, yilda iki defa kilinan Bayram namazi ve vakte
bagli olmayan Cenaze Namazi vardir.

Namaz dinin diregi, mü'min'in miracidir. Namazin içinde Islâm'in sartlarini teskil e
n diger esaslar da bulunmaktadir. Namaz kilan, bir sey yiyip içmedigi için, namazda
bir çesit "Oruç"; namazda, Tahiyyat-Duasi'nda sehadet kelimesi yeraldigindan "Kelime
-i Sehadet11; namaz kilan Ka'be'ye yöneldigi için namaz içinde sembolik bir "Hac"; n
az kilan maddî gelirini bir tarafa birakip namaza vakit ayirdigi için namazda bir çe
t "Zekât" da vardir. Bunun için namaz; vakit vakit kilinan ve kulun Yüce Allah'in di
nina durarak O'nun rizasini aradigini isbat ettigi bir ibadettir.

Hiçbir dindeki ibadette namazin 12 farzinin tamami bulunmaz. Ancak bunlardan biri
veya birkaçi bulunabilir. Vakit kavrami, hiçbir dinde Islâm'daki kadar belirli ve di
plinli degildir. Çünkü Allah, vakitleri belli bir farz olarak namazi bildirmistir (B
. Nisa, 103). Hiçbir dinde niyet, Islâm'daki kadar ibadetin ana rüknü olmamistir. Is
ibadet suuru, niyetle baslar. Yine hiçbir dinde ibadetten önce Islâmdaki ha-desten
necasetten temizlenme kadar titiz bir hazirlik göze çarpmaz.

Namazin disindaki farzlar, namaz süresince devam eden farzlardir. Namazin içindeki
rzlar ise, intikalî farzlardir; biri digerini takip eder. Böylece namazda hem ayakta
durma hem de oturma; hem rükû hem de secde bulunur. Bunun yaninda namazda, okuma da
/yer yer sessizlik de vardir. Bütün bunlar, niyeti takip eden baslangiç tekbiriyle b
lar.

Namazda kul Rabbinin huzurunda oldugunun suurundadir. Bu suur, onun kalbini ve f


tilerini nurlandirir.

Bütün bu özellikleriyle, Islâmdaki namaz, diger dinlerle mukayese edilemeyecek bir


edir ve Islâm'a has bir ibâdettir. [590]

b- Oruç

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 275/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Kur'ân'da, Allah, söyle buyurmaktadir: "Ey Inananlar! Sizden öncekilere oldugu gibi
uç size de farz kilindi. Olur ki sakinirsiniz" (Bakara 183).

Akli selim tarafindan açik olarak görülen faydalari ile fitrata uygun düstügü için o
llah, kullarina rahmet, ihsan, siper ve kalkan olarak orucu her millete farz kil
mistir.

Tarihte bilinen hemen hemen bütün dinlerde oruç var oimus ve mensuplarindan da tutma
ri istenmistir. Bugün de mevcut dinlerin çogunda oruç veya perhiz seklinde bir ibâde

r almaktadir. [591]

ba- Yahudilikte Oruç:

Yahudilik, Hz. Musa tarafindan emredilmis "Keffaret" orucunu benimser. Yahudiler


, belirli ve alisilmis birçok bayramdan, özellikle Yom Kippur'dan önce oruç tutar. "
aret" orucu tutulmasi mecburî olan oruçtur.

Bunun yaninda Yahudi takviminde belirtilmis oruç günleri de vardir. Meselâ, Babil es
etinde çekilen izdiraplari hatirlatan {Temmuz, Agustos, Tishril, Tebet aylarina ra
stlayan) oruçlaraltinda
n hâkimiyetleri bu çesittendir.
yasarken Bazi Talmud yorumculari,
bu oruçlarin Yahudiler
mecburî, bunun disindabaska devletleri
mecburî olmadig
-naatindedirler. Yahudilerin maruz kaldiklari diger felâketleri hatirlatmak için tut
alan oruç günleri zamanla ötekilere ilâve edilmis, fakat çogunluk tarafindan ilgi gö
için mecburî sayilmamistir. Bazi küçük degisikliklerle bu çesit oruç sayisi 25 güne

Yahudilerin ikâmet ettikleri çesitli ülkelere göre degisen mahallî oruçlari da vardi
uçlar, Yahudilerin o ülkelerde çektikleri izdiraplari sembolize etmektedir. Diger ta
ftan ayni amaçla bazi Yahudi zümrelerince tutulan oruçlar da vardir. Bunlar sadece,
em için degil, bazi kisilerin yasadiklari müstesna günler içindir. Bazi Yahudi zümre
rasinda sene basinda oruç tutma gelenegi yaygindir. Bunlardan baska halka agir gele
n kanun ve emirleri protesto etmek veya ülkede yagmur yagmayip kitlik basgösterdigin
de yalvarmak gayesiyle hahamlar tarafindan konulan ve tutulmasi emredilen oruçlar
da vardir.
Yahudi tarihinde öteden beri yaygin olan oruç çesitlerinden biri de bazi sahislarin
ttugu oruçtur. Bu oruç ferdîdir; günahlari affettirmek veya bir musibet aninda Alla
ahmetini celbetmek gayesini tasimaktadir. Ancak bu oruçta, bu konuda, bilgili ve söz
sahibi olma sarti vardir. Korkulu rüya gören kimsenin de arkasindan hemen oruç tutm
i gerekmektedir.

Yahudilerde oruç, safagin sökmesinden ilk yildizin dogmasina kadar devam eder. Keffa
ret günü orucu ile Agustosun 9'una rastlayan oruçlar bir aksamdan ötekine kadar devam
er. Mutad oruçlar için konulmus ayri bir hüküm ve gelenek yoktur. Yahudilerin Kutsa
plarinda oruç, nefislerin alçaltilmasi, ona azab edilmesi ve oruçlunun hiç bir Is y
si olarak belirtilir (Bkz. Levililer, XVI/29-31; XXIV/26-28; Sayilar, XXIX/7).

Agustosun ilk 9 günü ile 17 Temmuz ve 10 Agustos arasindaki bâzi günler yalniz et yem
e içki içme yasagini tasiyan kismî oruç günleridir. Ayrica, "Beyt ha-Kineset"te (Mab
Sinagog-Havra) Tevrat yere düserse haham (Rav) alir. O kimse ve orada buluriknlar (
bütün cemaat) 30 gün oruç tutmaya mecbur olur. Buna "Cumhur (cemaat) Orucu" (Taanit
ur) denir. Taanit, nefse eza etmek demektir. Yalniz cemaat reisi (rav), Taanit O
rucu (topluluk orucu) koyabilir.

Yahudiler ve Hicazdaki Araplarin birçogunun tutageldikleri "Asure Orucu" vardi. Hz


. Muhammed Medine'ye geldiginde Yahudilerin Asure Orucunu tuttuklarini gördü. Bunun

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 276/314
5/16/2018 erine "Bu nedir?" diye Sordu. "Bu hayirli bir gündür; Allah'in Benî Israil'i (Israil
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

ullarini) düsmanlarindan kurtardigi gündür. Hz. Musa da bu günde oruç tutmustur" ded
Hz. Muhammed, "Ben, Musa'ya sizden daha yakin ve lâyigim" buyurdu; o günün orucunu tu
tu ve tutulmasini da emretti.

Ramazan Orucu farz kilininca bu orucun üç gün olarak (birgün önce ve bir gün sonra o
) tutulmasini tavsiye etti. [592]

bb- Hiristiyanlikta Oruç:

Hiristiyanlikta oruç, tarihî gelisimi içinde çesitli degisikliklere ugramistir. Hz.


peygamberliginden önce 40 gün oruç tutmus ve bunun disinda Yahudilikteki "Keffaret"
rucunu da yerine getirmistir. Isa döneminde ve Hiristiyanligin ilk yillarinda oruç ç
takdir edilen bir ibadet seklidir.

Kur'ân, önceki milletlere de orucun farz kilindigini belirtmektedir. Ancak, bu orucu


n mahiyeti ve sartlari hakkinda kesin bilgiye sahip degiliz. Hz. Isa'nin oruç konu
sunda hükümler koymadigi, geride bazi prensipler biraktigi ve bu konuda kiliseye ser
bestiyet tanidigi belirtilmektedir. Bununla beraber Tertulliyen, "Oruç Üzerine" bas
kli eserinde havarilerden kalma mecburî bir oruçtan bahsetmektedir.

Bugün Hiristiyanlikta
tik oruç iki çesit oruç vardir: Ökaristik (Le Jeûne Eucharistique), Ekl
(Le Jeûne Ecclesiastique).

Ökaristik Oruç: Bu oruç, KomInyondan (Ekmek-Sarap âyini) önce belirli bir süre kati b
in yenilmesinin yasaklanmasidir. Ökaristiya'yi (Ekmek-Sarap âyinini) karsilamaktan d
olayi "Ökaristik Oruç" diye adlandirilmistir. Bu oruç, eskiden gecenin saat 12'sind
ominyon zamanina kadar hiçbir sey almamak (yememek-içmemek) seklinde iken simdi, II.
Vatikan Konsilinden sonraki degisiklikle, KomInyondan 1 saat önce hiçbir sey yememe
k ve 3 saat öncesinden alkol almamak seklinde icra edilmektedir.

Eklesiyastik Oruç (Le Jeûne Ecclesiastique) : Bu oruç, Katolik kilisesinde 40 günlü


dönemidir. Kilise takvimine göre yilin belirli dönemlerinde yerine getirilen bir "K
faret" (Tevbe) uygulamasidir. Bu oruç, günümüzde, oldukça hafifletilmis ve azalmisti
ulmasi; gündüz tek bir yemek almak, sabah ve aksam da hafif yiyeceklerle yetinmek s
lindedir.

Ortodokslar oruçta eski gelenege baglidir. Onlarda orucun daha sert ve uzun dönemler
i vardir. Bazi cemaatler (gruplar) hariç, Protestanlar orucu reddederler. Bunlarda
n Anglikan Kilisesi oruç günlerini tayin ve tesbit etmis; fakat takip ve tatbik edil
ecek hükümleri oruçlunun vicdanina ve sorumluluguna birakmistir.

Hiristiyanlikta orucun ülkelere göre degisen hüküm ve gelenekleri vardir. Bazilari


a ve meyve yemekten kaçinir; bazilari yalniz kuru ekmek yer; bazilari da bunlarin
hiçbirini yemez. Bazilari hayvanî besinleri yemeyip nebatî besinleri yiyerek orucu g
klestirir. [593]

bc- Hinduizmde Oruç:

Hinduizm'de nefis temizligi için senenin belirli günlerinde ve bayramlarda oruç tut
. Hinduizm mensuplarinin dua ve ibadetle geçirdikleri özel günleri vardir. Bu günler
unluk yemek yemez, bütün gece kutsal kitaplarini okuyarak ve tanriyi düsünerek vakit
irler. Oruç daha çok, çok sayida besini yememe seklindedir (bir nevi perhizdir). Bu h
l, bütün Hinduist gruplarda yaygindir.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 277/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Bazi günlerde yalniz kadinlar oruç tutar ve "Tanrinin kadinlik sifatlarinin tecellig
i" olan tanriçaya dua ederler. Bu günlere, özel bir önem verildigi için, "And" denil
günler nefsi temizlemeye ayrilmis günlerdir. Gayeleri de ruhanî (manevî),
gida ile ruhu gidalandirmaktir.

Brahmanlarda oruç genis bir yer tutmakta ve uygulanmaktadir. Brahmanlar, hâlâ mahall
larin 11 ve 12'inci gülerifide oruç tutarlar. Böylece tuttuklari orucun sayisi, bu
negi devam ettirenlere göre, 24 güne ulasmaktadir. [594]

bd- Caynizmde Oruç:

Caynistlerde oruç genis bir yer tutar. Daha agir sartlar ve hükümler tasir. Caynistl
arka arkaya 40 gün oruç tutarlar. Bu oruç, çok sayida besini yememe seklindedir. Ca
tler hakli bir sebep için oruçia intihan kabul ederler. Ayrica Caynistlerdeki "Ahims
a Prensibi" yaygindir. Bu prensibe göre hiçbir canliya zarar vermeme bir ibadettir.
[595]

be- Islâm'da Oruç ve Diger Dinlerdekilerle Bir Mukayese

Orucun en belirli ve en özel sekline Islâm'da rastlanmaktadir. Islâm'daki orucun sar


ari, zamani ve hükümleri açiktir. Istisnalar bir tarafa, keyfî bir durum söz konusu
r. Hiçkimsenin, hiçbir kurumun belirtilen hükümleri degistirme yetki ve selâhiyeti y
Kitap ve Sünnetle tesbit edilmistir.

Islâm disindaki dinler, oruç günlerini baslangiç ve sonuçlariyla belirlememis, bagla


ler koyarak tam bir ibâdet disiplini haline sokamamis; isi tamamen oluruna birakmi
stir. Birçok dinde insanlar, oruç tutacaklari günleri seçmekte, sayilarini tayin etm
, tamamen veya kismen yeme ve içmeden kesilme sekilerinden birini tercihte serbest
birakilmistir. Bu din mensuplari bazi yiyecekleri birakmak ve bazilarini tercih
etmekle emrolunmuslardir. Hint dinlerinde bu sekildeki uygulamalara rastlanmakta
dir. Bu din mensuplarinin
i da yalniz bazilariveya
bir kaç çesit yemekle et, bazilari ateste
tuzlu suyla piseni yememekte; bazilar
yetinmektedir.

Bu keyfî durumlar orucun kiymet ve kuvvetini zayiflatmis; oruçtan bekleneni verememi


stir. Orucun Istege birakilmasi insanlarin haddi asmalarina, oruçtan beklenen ahla
kî fayda ve fonksiyonlarin kaybolmasina sebep olmustur.

Islâm, bütün ibadetlerde oldugu gibi, oruçta da köklü bir yenilik ve tamamlama getirm
Islâm, orucu belirli bir disiplin ve kurala baglamis; insanlarin keyfî tasarrufundan
çikarmis, fitrata en uygun, en kolay, manevî faydalari en fazla içinde bulunduran,
rt ve topluma en çok etkili bir hale sokmustur.

Islâm'in yaptigi yeniliklerden biri de; Yahudilikte matemin ve tarihî felâketlerin h


irasi olan orucu, ugursuz ve karanlik bir çerçeveden kurtarip iyimserligin hakim ol
gu aydinlik ve sevinç verici, sonu bayramli bir devreye dönüstürmesi ve umûma sâmil k
ir.

Yahudi Kutsal Kitabinda oruç nefsi alçaltma, ona eziyet etme olarak yeralmis; mukîm
sun, misafir olsun oruçlunun hiçbir sey yapmayacagi belirtilmistir.[596]

Islâm, bütün lüzumsuz kayit ve hükümleri kaldirarak orucu nefse iskence etmekten ve
aktan çikarmis; Allah'a yaklasma vesilesi olan bir ibâdet kilmistir. Islâm akil bali
olan her Müslüman için, istisnalar bir yana.orucu mecburî kilmis; insanin gücünün d

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 278/314
5/16/2018 , nefse eza verecek seylerle mükellef tutacak hükümler koymamis; sahurun geciktiril
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

ni müstahap saymis; sahura kalkmayi, iftarda acele etmeyi sünnet kilmis; gece ve gün
uyumayi, istirahat etmeyi mubah addetmis; san'atla, ticaretle ve faydali islerle
ugrasmayi serbest birakmistir. Islâm disindaki dinlerin çogunda oruç, günes aylariy
esap edildigi için, belirli bir mevsimde donup kalmasini gerektirmis, matematik he
saplara, astronomik bilgilere ve bir takvimin yapilmasina ihtiyaç hissettirmistir.
Islâm'da oruç hilâle baglanmis, kameri aylar esas alinmis ve bundan dolayi en az 45
il yasayan ihsan, her mevsimde oruç tutmanin zevkini tadabilmistir. [597]

c- Zekât

Islâm'in bes sartindan biri olan zekât Kur'ân'da genel olarak, namazla birlikte zik
lir. Kelime olarak zekât; artma, çogalma, temizleme anlamina gelir. Terim olarak, Is
lâm'da nisaba mâlik olan bir Müslümanin malinin belirli bir kismini fakirlere veya i
aç sahiplerine vermesidir.

Islâm'daki zekâtin bir benzerine hiçbir dinde rastlanmaz. Zekatin hem ibâdet olarak
vî yönü hem de sosyal ve iktisadî bir sistem olarak dünyevî bir yönü vardir. Yahudi v
n Kutsal bitaplarinda Islâm'daki zekât benzeri mecburî bir ibadet listemi bulmak zor
r. Ancak ahlâkî ve ruhî yönelmelerden öteye geçmeyen genel mahiyette bazi tavsiyeler
irilmis olarak bulunur. Kimlere, hangi maldan ve ne kadar olduguna dair bir sey çi
karilamaz. Halbukitarafindan
ir. Hiristiyanlar Islâm'da Kur'ân, HadîsFransizca
hazirlanmis ve Fikih bazi
kitaplarinda
lügat ve açik olarak belirtilm
ansiklopedilerde
zekât karsiligi kelimeye ya rastlanmamakta veya "aumone legale: mecburî sadaka" keli
mesi altinda sadece Islâm'daki zekat ele alinmaktadir.

Bazi arastiricilar; Yahudilerde zekât mallarinin Beyt-i Mukaddes'in zekât sandigina


verildigini; 1/10'u veraset yoluyla haham olan Harun soyundan kabul edilen Leviüle
re taksim edildigini; 1/60'i diger dinî makam sahiplerine ayrildigini ve çok az mikt
ari da Beyt-i Mukaddes1! (Beyt-Ha-Miktas-Süleyman Mabedi) ziyarete gelenlerin agir
lanmalarina harcandigini belirtmektedirler.

Allah, Kur'ân-i Kerîm'de, Yahudiler'den Allah'tan baskasina ibadet etmeyeceklerine,


na babaya, yakinlara, yetimlere ve yoksullara iyilikte bulunacaklarina; Insanlar
a
i,iyi
çoksöz
azisöyleyeceklerine, namazi dosdogru
hariç, yüz çevirdiklerini kilip zekat
beyan etmektedir vereceklerine
(Bkz. dair söz aldig
Bakara, 83).

Yahudiler, kendilerine vazifelerini hatirlatanlari, üzerlerine farz kilinmis olan


zekât ve sadakalarin verilmesini isteyenleri terslemis; bazen de kovmuslardir. All
ah'a fakirlik isnad etmis, Allah'a "Zorla almak" suçlamalarinda bulunmuslardir. "G
erçekten Allah fakirdir, biz zenginleriz" (Al-i Imrân 181); bazen de "Allah'in eli b
aglidir" (Maide 64) demislerdir. Kur'ân, Yahudi ve Hiristiyanlara bildirilen hükümle
n gerçegini de ortaya koymakta ve Müslümanlara su hususu hatirlatmaktadir: "Ey iman
enler! Hahamlarin ve Rahiplerin çogu, insanlarin mallari batil sebeplerle yerler. (
Onlari) Allah yolundan men ederler. Altin ve gümüsü yigip da Allah yolunda harcamaya
ari elem verici bir azab ile müjdele" (Tevbe 34).

Yukarida belirtilen âyetlerden; Yahudilere ve Hiristiyanlara zekât ve sadakanin emre


dildigi, ancak onlarin buna uymadiklari yanasilmaktadir.

Bugün Yahudilerde oldugu gibi Hiristiyanlarda da farz olan bir zekâta açik olarak ra
lamak mümkün degildir. Hiristiyan Kilisesi, oruç günlerinde, yemediklerini baskalari
bölüsmeyi mensuplarina tavsiye etmekte ve bunu da herkesin vicdanina birakmaktadir.
[598]

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 279/314
5/16/2018 d- Hac Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Hac, genel olarak, dinî mecburiyet veya mucize elde etmek gayesiyle kutsal bir yer
e dogru gerçeklestirilen yolculuktur.

Tarihin her döneminde, büyük saygi duyulan bu yerlere dogru yolculuk yapildiginin iz
e rastlanmaktadir. Hac olayi, dinî antropolojinin temel konularindan biridir. Dinî a
kd olarak hac, övgülü bir karakter tasimaktadir. Hac, bir kurtulus vasitasi, temizlem
vesilesi ve bir ibadet törenidir. Haccin insan hayatinda ayri bir yeri ve önemi var
dir.

Hemen hemen her dinden Insanlarin gidip ziyaret ettigi "Mukaddes yerler" bulunmak
tadir. Bu yerlerin ziyaret edilmesi tesvik edilmekte, bunun için de bir takim sart
lar ve hükümler konulmaktadir.

Insan, daima ta'zim edecegi ve yaklasmak konusundaki istegini tatmin edecegi, as


kini söndürebilecegi, arzularini yöneltecegi ve gözüyle görebilecegi bir sey aramakt
ni sekilde günahlarini af-fettirebilmek, hatalarini bagislattirabilmek için uzun ve
yorucu bir isi, mesguliyeti de arzulamaktadir. Bunun yaninda insan, her zaman, d
in kardesleriyle ve manevî baglarla bagli bulundugu kimselerle bir araya gelebilec
egi büyük toplantilara da ihtiyaç duymustur. Bundan dolayi tarihin her döneminde ins
r, Allah'a ve inandiklari kutsal varliklara ibadet etmek ve kurban kesmek için büyük
oplantilar yapmislardir. Zaten Allah, Hac Suresi 34. Âyette bunu söyle belirtmektedi
r. "Biz, her ümmete, ibadet mahiyetinde kurban kesmeyi mesru kildik".
Tarihî eserler ve arkeolojik kazilar, geçmis topluluklarda da bu çesit toplanti ve ib
detlerin bulundugunu göstermektedir. Tarih de ayni hususta bilgi sunmaktadir. Eski
dinlerin toplanti ve ibadetlerinin tam olarak, nasil oldugunu, zamanini, hükmünü ve
urallarini ortaya koymak oldukça zordur. Bunun Için ilâhî menseli dinlerdfen baslay
yada mevcut olan dinlerdeki "Hac" ibadetine göz atmak uygun olacaktir. [599]

da- Yahudilikte Hac:

Yahudilikte hac, Beyt-i


Hac, Savvat (Gül Mukaddes'e
Bayrami), (Bet ha ekmek,
Pesarv (Mayasiz Mikdas=Süleyman
Fisih) ve Mabedi) yapilmaktadir.
Kipur (Kefaret, günah çi
rma) bayramlarinda yapilmaktadir. Bu hac; küçükler, körler, kadinlar, akil ve beden
liklari olanlar hariç, her Yahudiye farzdir. Yahudilik, ibadeti yerine getirecek he
rkesin beraberinde Tanri'ya sunacagi bir takdime götürmesini gerekli kilmistir.

Kadin ve çocuklar hariç tutulmus olmasina ragmen, birçok kadin kocalari, çocuklar da
veynleri ile haccedebilmektedirler. Bu ziyarette büyük sayida kurbanlar kesilmekte
derileri de karsiliksiz olarak hacilarin hizmetinde bulunanlara verilmektedir.

Yahudi Kutsal Mabed'inin Romalilar tarafindan yakilip yikildiktan sonra (MS.- 70


),. bir müddet oraya bagli ibadetler yapilamamis ve kurbanlar sunulamamistir. Mabed
'in yikilmasindan sonra geriye kalan Baü Duvari, "Aglama Duvari" (Hakotel ha-Mavra
vi) olarak görülmüs ve ziyaret edilmistir. Selahaddin Eyyûbî'nin Kudüs'ü fethetmesi
er hac etme serbestligine kavusmus; 1492 yilinda Ispanya'dan Osmanli Imparatorlu
guna siginan Yahudilerden hac için Kudüs'e gidenlerin sayisinda artislar olmustur.

meshur ofan kral peygamber ve veli kimselerin kabirlerinin ziyaret edilmesi de y


aygindir: Sion Dagi'nda Hz. Davud'un mezari, Karmel Dagi'nda Ilyas Magaralari, M
eymonides'in mezari, Haham Meir ve Talmudik önemi olan diger yerler.

Yahudiler, Süleyman Ma'beti'nin "Bati Duvan"nin karsisinda, 17 Temmuz aksamindan 1


9 Agustos'a kadar, 23 gün devamli toplanmakta ve bu ibadeti yerine getirmektedir.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 280/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Belirtilen bu yerlerin disinda Yahudilerin çesitli ülkelerde ziyaret ettikleri kabir


ler ve mahallî ziyaret yerleri de bulunmaktadir. [600]

db- Hiristiyanlikta Hac:

Hfrîstiygtnlikta, Hz. Isa'nin-yasadigi ve hatiralarinin bulundugu yerler ile ilk Hi


ristiyan azizlerinin mezarlari hac yerleridir. Hz. Isa'nin dogdugu Bethlehem (Be

ytlahim)sonra
düs'ten en büyük
Romasaygi gören
en çok "hac"
ziyaret yerlerinden bfridir;
edifertferlerden 4sS*nin
olmustur. yasadigi
Kudüs'ten sonrayerler il
Roma'ni
"hac" merkezi olmasi Petrus ve Pavlus'un mezarlarinin orada bulunmasindan kaynak
lanmistir. Bu gelenek yerlesip yayginlastiktan sonra Roma'ya ziyaret hiç eksik olm
amistir. Hac gayesiyle Roma'ya böylece akin edilmesi "Bütün yollar Romaya çikar" at
nu olmustur.

Günümüzde Hiristiyan hac yerlerinde bazi degisiklikler olmus, yeni yeni ve mahallî z
et yerleri ortaya çikmistir. [601]

dc- Hinduizmde Hac:

Hindistanda ziyaret edilen yedi kutsal yer bulunmaktadir. Hima-laya'nin yüksek tep
eleri, Ganj ve Jamna nehrinin kiyilari, Brindaban ve bilhassa iki bin tapinagin
bulundugu Benares bunlardandir. Bu kutsal yerlere yapilan ziyaretler, "hac" sefe
rleri Hindularin hayatinda önemli rol oynamaktadir. [602]

dd- Buddizm'de Hac:

Sadik Budistler için Budda'nin hayatinin geçtigi v© hatiralarini tasiyan yerlerkutsa


ziyaret yerleridir:
Budistlerin hac yerleri sunlardir:

1- Budda'ntn Nepaj&eki dogum yeri olan Lumbini.

2- Budda'nin altinda ilhama kavustugu Bodhi agaciyla Bodh Gaya.

3- Budda'nin "nirvana"ya ulastiktan sonra ilk vaazini verdigi Benares yakinindaki


Sarnath Geyik Parki.

4- Budda'nin öldügü Uttar-prades sehri. Ganj da kutsal yerier-dendir.

Ayrica Budda'nin kutsal esyalarinin bulundugu stupalar ziyaret yerleridir (Rivay


ete göre 84.000 stupa vafdir). Ancak bütün Budist gruplar "hacca" ayni önemi vermezl
Bunun yaninda her Budist memlekette kutsal hac yerleri bulunmaktadir. Meselâ Tibet
te: Lhosa, Samye, Gaden, Tashilimpo, Sera. Bugün Hindistanda ise su yerlerdir: Ben
ares yakininda Sarnath, Modh-Gaya, Ajanta, Sanehi ve eski Stupalar. Bu yerler, Bu
dda'ya ait tapinmada önemli bir yer tutar.

Bu kutsal yerlerde bayramlar yapilir, panayirlar kurulur. [603]

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 281/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

de- Caynizm'de Hac:

Ziyaret edilen çok yer bulunmaktadir.

Hindistanda Buddizm, Caynizm ve Hinduizm'de mabetler ve mukaddes yerler çoktur. Ora


larin büyük serefe ve özel kutsalliga sahip olduguna inanilmaktadir. Dinî önderlerin
rda hakîkata ulastigi, bazi ilâhlarin oralarda özel olarak tecellî ettigi inanci bul
ktadir.

Bu yerlerde
büyük dinî havaya
çogunlugu bürünen
Ganj nehri bayramlar
kiyisinda ve panayirlarGanj
bulundugundan, yapilmaktadir. Kutsal yerler
nehrinde yikanmanin da bü
fazilet sayildigidan kalabaliklar halinde buralarda toplanilmaktadir. Bu toplanti
larin bazisi senede bir, bazisi birkaç defa ve bazisi da, Ganj'la Jamna nehrinin b
irlestigi yerde oldugu gibi, oniki yilda bir yapilmaktadir. [604]

df- Islâm'da Hac ve Degerlendirme:

Islâm'da hac, Mekke'ye yapilmaktadir. Haccedilmege en lâyik yer de Beytuilah'dir (Kâ


e). Orada açik âyetler vardir. Burasi ilâhî menseli üç dinde de kabul edilen Hz. Ibr
hatirasini tasimaktadir.
yaret edilen Bunun
Medîne, Kudüs gibidisinda, Müslüman
yerler de vardir;tarafindan mukaddes
ancak bunlar haccinkabul edilip zi
rükünlerinden
ldir.

Islâm; hayalde mücerretligi, düsüncede yüceligi, irade ve niyette temizligi, amel ve


katta ihlasi, Allah'dan baskasi iie alâkayi kesmeyi isteyen bir dindir.

Diger din mensuplarinda oldugu gibi, Yahudi ve Hiristiyanlar hac ve ziyarette as


iri gitmislerdir. Ziyaret yerlerine verdikleri önem, oralari takdis etmeleri, bu y
erlerin ugrunda katettikleri uzun ve mesakatli yolculuklar, onlarin duygu ve düsünc
erine hâkim olmus, takdis ve ta'zimde haddi asip sirke düsmüs ve Allah'tan baskalari
tapmalarina yol açmistir. Hz. Muhammed, bu gibi asin davranis ve âdetlere karsi tep
ki göstermis, böyle âdetlerin ümmetine sirayet etmesinden endise duymus; kendi kabri
her türlü sirk
taliginda bile ve
onutapinmadan uzak kalmasi
mesgul etmistir. Buna için
sebepgayret göstermistir.
de; Yahudi Bu endiseler son
ve Hiristiyanlardak
i mezar ve türbelere tapinma fitnesinden ümmetini korumak istemesidir.

Hz. Muhammed; Yahudi ve Hiristiyanlarin peygamberlerinin, azizlerinin mezarlarini


secde yeri yaptiklarini belirterek, kendi kabirinin tapilan bir yer yapilmamasi
ni istemistir (Bkz. Buhari, Tecrid-i-Sarîh Tercümesi, Ank. 1972, 11/367-381). [605]

2- DINLERDE MABED

Kur'ân'in temiz elbiselerle girilmesini istedigi Mabed, genel olarak bir ulûhîyete,
bir varliga saygi göstermek için yapilmis önemli yapidir. Özel olarak, Mabed, Allah
arsi kulluk görevini yerine getirmek için insanlarin biraraya geldikleri yerdir.

Din deyince, akla o dine inanan insanlarin yerine getirecegi görevler ve bu görevler
in ifâ edilecegi mabedler gelmektedir. Her din, insanlarin biraraya gelip ibadet e
decekleri, kendi aralarinda toplanabilecekleri yer mes'elesini ortaya çikarmistir.
Hemen hemen bütün dinler, ilk ortaya çikip yayilmaya basladigi siralarda, belirli bi
toplanti yerine sahip olmamistir. Biraraya gelmeler inananlardan birinin evinde
veya müsait bir yerde olmustur. Zamanla mensuplarin sayisinda artis Olunca, umûma sâm

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 282/314
5/16/2018 l yerler ortaya çikmistir. Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Yeryüzünde ilk "mabed"in Hz. Adem ile basladigi ileri sürülmekte; Kur'ân, bu yerin "A
in evi" Kabe oldugunu belirtmektedir[606]. Dünyada meshur olan, bütün peygamberlerc
et .gören bu makam, Hz. Ibrahim ve Hz. Ismail ile yüceltilmis[607]; ^onunda putlard
tamamen temizlenerek asil gayesine hizmet etmesi Hz. Muham-med ile gerçeklesmisti
r.

Yahudi Kutsal Kitabi'nda (Tanah), Allah'in Hz. Ibrahim'e, Hz. Ya'kub'a Allah için
bir mezbah yapmayi emrettigi; onlarin da bu emri yerine getirdikleri[608]; Hz. Y
akub'un yaptigi yerin admi^el Beyte!" koydugu[609]; Tanrinin evinin istenilen se

kilde bir "Mabed" olarak Hz. Süleyman tarafindan gerçeklestirildigi[610] görülmekted


Kur'ân'da, Ka'benin yüceligi, fazileti ve haccedilmesi disinda bir bilgiye rastlanma
maktadir. Fakat Tanah'ta, Süleyman Mabedi'nin (Bet ha-Mikdas) yapilisi, eni, boyu,
yüksekligi ve diger teferruat yeralmaktadir. Kutsal iki kitapla belirtilen bu mab
edler, sonrakilere model .olmustir. O dinin mensuplari arttikça mabedler de çogalmis
tir. Yeryüzündeki mabedleri iki kisma ayirabiliriz:

1- Allah tarafindâti yapilmasi emredilen mabedler (Ka'be ve Yahudi Kutsal Kitabi'n


dâki bilgilere göre Süleyman Mabedi).

2- Sonradan ortaya çikan mabedler.

Her
bed;dinin veya
o dinin her toplumun
muhtevasina kendine
göre mahsus ibâdet
sekillenmekte; yerleri,
yâ aslî mabedleri
görevin vardir. Her
i/yani "Allah'in evi"ma
v
esini ifâ etmekte; ya bir toplanma yerV'Tanfinin bulundugu yer" fonksiyonunu icra
etmekte; ya da sadece dinî liderlerin heykellerinin bulundugu yer, "putevi" hüviyet
i' tasimaktadir,.

Asagida bugün yeryüzünde mevcut olan dinlerden bazilarindaki mâbedlertiakkmda bilgi


lecektir. [611]

a- Islâm'da Mabed (Mescit, Cami)

Islârn'çJa ibadet yeri cami veya mesciddir. Cami, "bir yere toplayici, ye bir araya.
getirici" anlamindadir. Islâm'da cami ile esanlamda on, mescid,;,,"dik,durmak, egi
lmek, bas egmek, alni yere koymak" gibi, ajarnjara, gelen, bir mekân ismidir.

Mescit kelimesi, Kur'ân'da, "Mescidu'l Haram"[612], "Mescidim Aksa" Için1 kullanilmi


stir[613]. Islâm'dan önce mukaddes bir türbe'de Taniya adanmis ve içinde Tann'ya dua
len ibadet yerleri de "rheö-cid" ile ifade edilmistir. Su âyette umûmî anlamda kulla
istir: "Allah insanlarin bir kismini diger bir kismiyla savmamis olsaydi herhald
e manastirlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah ismi çokça anilan mescidler yiki
yok olurdu..." (Hac, 40).

Mekke'de, ilk Müslüman cemaatin husûsî bir ibadet yeri yoktur. Peygamber, Ali ve en e
arkadaslariyle birlikte, Mekke'nin dar sokaklarinda, gizlice namaz kilmaktaydi.
Hz. Muhammed, umumiyetle bazen Ka'be civarinda, bazen kendi evinde, tek basina n
amaz kilmistir.

Islâmî hükümler, esas olarak, bir ibâdetgâhin mevcudiyetini" zarurî kilmistir. Allah
her yer birdir ve namaz vasitasi ile Allah'in huzurunda secdeye varmak her yerd
e mümkündür; Hz. Muhammed, bütün dünyayi bir mescid olarak tanidigini belirtmis; bu
a Namaz zamani geldiginde namazin kilinmasini ve .-.biç mescidde kilinmasini istem
istir.[614]

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 283/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

Mescid, daha baslangiçta, cemaat halinde ibadöt için kullanilmistir. Cemaat arttikç
id, cemaatin dinî ve siyasî merkezi haline gelmistir. Cami, mü'minlerin, namaz kilm
n, peygamberlerin etrafinda toplandiklari yer olmustur. Peygamber orada, Mü'minler
i Allah'a itaate davet etmis, Müslümanlarin dinî ve siyasî meselelerini halletmistir

Islâm'da ibadet yeri mescid ile baslamistir (Mescid-i Nebevî, Küba Mescidi). Medîne M
idi, Islâm'daki camilerin umûmî sekline örnek olmus; ibadet yeri vasfi agirlik kazanm
ir. Bu ilk mescidler, Müslümanlarin çogaldigi, Islâm'in yayildigi yerlerde, yenileri
takviye edilmis ve büyük camiler ortaya çikmistir. Bu camiler, Islâm'in isareti ve o
nin Müslüman oldugunun delili olmustur. Müslüman olan toplum, Islâmi duygusunu cami

sitmis;
erde islemeleriyle,
camileri yapi tarzlariyla
vücuda getirmistir. oha millet,
Zamanla verdigi mabedlerle
önemi göstermis; fethettigi
bir ve ayni yerl
sayilir ha
le gelmistir. Böyle niabedlerin insasi dinî sevap vesilesi olmus ve hayirda yaris ba
slamistir. Hatta Türk sairlerinin, düsünürlerinin siirlerine, millî marslarina konu
ur. Yahya Kemal, "Süleymaniyte'de Bayram Sabahi" siirinde;

"Ulu mâbed, seni ancak bu sabah anliyorum;

Ben de bir varisin olmakla bugün magrurum";

Mehmet Akif Ersoy da,

"Degmesin ma'bedimin gögsüne nâmahrem eli


Bu ezanlar ki sahadetleri dinin temeli" diyerek mabede verilen önemi en iyi sekild
e göstermislerdir. [615]

b- Yahudilerde Mabed

Yahudi'lerde mabed önemli bir yere sahiptir. Mabed, Yahudilerin dinî merkezi olmustu
r. Yillarca kendilerini mabedle bir ve ayni gören Yahudiler, Babil Sürgünü (M.Ö. 586
bedi" yeniden yapmis ve M.S. 70'de yakilip yikilip yok edilmesinden sonra, hep o
nun hayaliyle,
gönlünde onu yenidenYahudiler,
taht kurmustur. ihya etmenin ülküsüMikcfas
Beyt-ha ile yasamislardir. Bu mabed
denilen Süleyman Yahudiler
Mabedine bagli
larak yaptiklari ibadetleri (Kurban gibi) bir müddet yapamamislardir. Sonralari bu
mabed örnek alinarak, gittikleri yerlerde, ibadet yeri olarak "Beyt-ha-Knesset" (
Sinagog, havra) vücuda getirmislerdir.

, Yahudilerin toplanma yeridir. Kudüs Mabedi'nden uzakta kaldiklari sürece, ibadetle


rini yerine getirecekleri, Ahit Sandigini muhafaza edecekleri yer olarak büyük mabed
modeli sinagoglar insa etmislerdir. Buralarda, ibadetler, dualar yerine getiril
mekte ve kutsal kitap okunmaktadir. Mabedler, Yahudilikte, Ahd-i Atik'in (Tanah)
sem-bojpj "Israil'in gerçek tanrisi", Tanrinin görünmez varligin bulundugu yerciir,
anrinin evidir.

Yahudiler için Süleyman Mabedinde, bir Tanri ile bir ma'bed ayni övgüde birlesmistir
r yil çok sayida Yahudi, Süleyman Mabedi'ni ziyaret etmekte; mecburî dualarini yerin
getirmektedir. Bati Duvari (Aglama Duvari) önünde geleneklerini sürdürmektedir.

;; Sinagog (Beyt-ha Knesset), ibadet yapilmasi, kutsal kitaplarin okunmasi ve di


nî emirlerin ögrenilmesi için Yahudi cemaatinin toplandigi yapiyi ifade eder. Topla
ar, Sabbat günü ve günde üç defa olur. Bu sinagoglarda yapilan ibadetlerde kurbanlar
lmaz. Kurbanlar ancak Kudüsteki Süleyman Mabedinde icra edilebilir.

1- "Sinagogda, Tevrat özel bir dolapta saklanir, törende okunur ve dua edilir. Sinag

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 284/314
5/16/2018 ogdaki tören son derece sadedir. 12 yasini bir ay geçmis 10 erkekle sinagogda ibadet
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

yapilir. Kadinlar ibadete katilamaz $e erkeklerle bir arada olamazlar. Kadinlar


in yeri ya arkada ya perde yJBya kafesle kapatilmis yan taraflardadir. Bugün din,
Yahudilerin tek devleti olan Israil'in temelidir. Israil, bir bakima dinî devletti
r. Hastanelerde, her yapilan mahallede muhakkak bir mabed (Bet-Ha-Knesset) vardi
r. Her üniversitenin de bir mabedi bulunmaktadir.

Islâmdaki cami disiplini Yahudi mabedlerinde yoktur. Halk sohbet için de buraya gelm
ektedir. [616]

c- Hiristiyanlikta Mabed

Hiristiyanlarin ibadet yerlerine, mabedlere Kilise denilir. Kilise, Tanri'nin ev


i kabul edilir. Kilise, meclis veya cemaat anlamina gelmektedir. Hiristiyanlikta
Kilise'nin fonksiyonu diger ibadet yerlerinden farklidir. Kilise'nin hem bina he
m de teskilat anlami var. Bina olarak, Hiristiyanlarin ibadet ettigi yeri kasdet
tigi gibi, teskilat olarak, "Ruhban sinifini" da ifade etmektedir. Kilise, Isa'n
in manevî vekili kabul'edilmektedir. Katolik, Ortodoks, Anglikan gibi kiliseler var
dir. Kiliseler arasinda yapilan ibadetlerde bazi farklar bulunmaktadir. Sabah, a
ksam ve pazar günleri ibadet kiliselerde yapilmaktadir. Mabed, "Kominyon Âyini", tev
be ve benzeri ibadetlerin yapildigi yerdir.

Hiristiyanlikta da ilk zamanlar bir mabed yoktur. Ibadej, evieri müsait olanlarin
evlerinde veya katakomp denilen yeralti mabedlerinde yapilirken, daha sonra muht
esem kiliseler ortaya çikmistir. Hiristiyanlar millî kültürlerinin temelinin kilisel
atildigini kabul ederler. Kilise, hem milletin hem de dinin odak noktasidir. [6
17]

d- Hinduizmde Mabed

Hinduizmde ibadet her yerde yapilabilir anlayisi olmakla beraber,

mabed de vardir. Mabedlerde ibadet, evdekinin biraz gelismis seklidir. Mabedleri


n yillik senlikleri vardir. Bu senliklerde putlar arabalarla çekilerek, irmaklara
götürülür, yikanir.

Tapinaksiz köy yoktur. Kasaba ve sehirlerde büyük mabedler vardir. Bu mabedlerin yan
da, kutsal yikanmaya elverisli, havuz bulunmaktadir. [618]

e- Buddizmde Mabed

Buddizmde mabed, putevi anlaminda "pagoda" kelimesiyle belirtilir. Pagodalarda B


udda'nin heykelleri bulunur. Pagoda'ya giren bir Buddist, Budda'nin heykejine ta
'zimde buiunur; ona çiçek ve tütsü sunar. [619]

f- Caynizmde Mabed

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 285/314
5/16/2018 Caynist Mabedlerinde heykeller bulunmaktadir (Tirtankaralar). Bji heykeller önünde i
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

lâhiler söylenir, onlara meyve ve sebze sunulur; önlerine lamba ve tütsüler konulur.
ykeller yikanir, yaglanir ve çiçeklerle süslenir. Mabeerde ki ibadetler rahipler tar
indan degil, halk tarafindan idare edilir. [620]

g- Sihizmde Mabed

Sihlerde
lari dinî vemuhafaza
bu mabedde içtimaî edilir.
faaliyetlerin
Burayamerkezi Amritsar
"haci" olmak içinAltirî Mabe-di'dir.
gidilir. Kutsal
Bunun yaninda g k
urdvvara denilen mahallî mabedleri de vardir. Bunlar, sihlerin hayatinda önemli rol
oynar. Gurdvvara'da yapilan ibadet, Kutsal Kitaptan pasajlarin okunmasindan ibar
ettir. Buraya giren bir Sih, hemen Kutsal Kitab'a kadar ilerler, alnini yere daya
r ve bir takdimede bulunur. Cemaat, sihlerin geçmis sikintilarini dile getiren ve m
uzaffer olmasini isteyen dualari beraber okur. [621]

h- Sintoizmde Mabed

Japoya'da 100.000
aterasu adina civarinda
yapilmis Ma'bed
olanidir. bulunmaktadir.
Mabedlerde Bunlarin
genellikle en kiliç,
ayna, önemlisi Ise'dekitaç
mücevherli Am v
Amaterasu'nun heykeli bulunur. Ma'bedler tanrilarin mekâni olarak görülür. Ma'bedle
adet edenlere ayrilmis salonlar vardir. Tanrilara tapinma, dua okumak, pirinç ve p
irinç sarabi sunmakla olur. Mabed islerini rahipler idare eder.

Islâmdaki ma'bed disiplini ve ma'bedi "Allah'in evi" kabul edip saygi gösterme anlay
isi hiç bir dinde yoktur. Yahudilerde ma'bed, sohbet yeridir. Ibadette bir disiplin
söz konusu degildir. Hiristiyanlarda da kiliseler bir toplanti, papazla cemaat ar
asinda konusmalarin cereyan ettigi; diger dinlerde de genelde tanri heykellerine
hizmet sunma yeri. [622]

--------------------------------------------------------------------------------

[1] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 2002
[2] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 2002

[3] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 2002

[4] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 2002

[5] Bkz. Bakara 282; Nisa 11-12: (Ey inananlar ! Birbirinize belirli bir süre için,
borçlandiginizda; onu hemen yaziniz).

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 286/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

[6] Bkz. Fetih 28; Saff 9; Tevbe 29-33

[7] Bkz. En'am 161; Rum 43; Tevbe 36; Yusuf 40

[8] Bkz. Nur 2; Nasr 2

[9] Bu konuda bkz. Tevbe 29, 33; Gâfir 26; Âl-i Imrân 19, 85; Enfâl 39; Nasr 1 -3. P
Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 2002: 1-4.

[10] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 200

.
[11] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 200

[12] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 200
.

[13] Seyyid Serif Cürcânî, Ta'rifât, Istanbul H. 1253, 72

[14] Abdusselâm el-Eknî, Cevheretü't-Tevhid Serhi

[15] Muhammed Ali el-Fârûkî et-Tahânevî, Kessâfu Istilâhâti'l-Fünûn, Kahire 1963, M/

[16] Bkz. H. Akseki, Islâm, Istanbul 1943, 1-16


[17] Gazâlî, Ihyâu Uiûmi'd-Din, Misir 1967, IV/53

[18] Eimaiili Hamdi Yazir, Hak Dini Kur'an Dili. Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Ab
durrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 2002: 8.

[19] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 200
0.

[20] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 200

[21] Bkz. J. Wach, Sociology of Religion, Chicago 1951, 130; Paris 1951, 130; G.
Mensching,
ne Sociologie
Giris, Ankara 1955, 3Religieuse, Paris 1951, 10-21; A. Schimmel, Dinler Tarihi

[22] Dinlerin çesitli sekilde tasnifleri için ayrica bkz. M. SemseddIn (Günaltay), T
ih-i Edyan, Istanbul 1338 (1922), 26-36.

[23] Bkz. Ibn Hazm, "Kitâbu'l-Fasl fi'l-Milel Ve'l-Ehvâi Ve'n-Nihal" ve Sehristanî,


l-Milel ve'n-Nihal". Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinl
nkara, 2002: 10-11.

[24] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 200
12.

[25] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 200
15.

[26] Sehristanî, el Milel ve'n-Nihal, Beyrut 1975, 1/11.

[27] Ebu'l Hasen Ali El-Hasenî en-Nedvî, el-Erkânu'l-Erbeâ, Beyrut 1968, 8

[28] Bkz. Aydin Taneri, Türk Devlet Gelenegi, Ankara 1981, 194. (Biz, Kemal Edip Kür
kçüoglu tarafindan hazirlanmis "Süley-maniye Vakfiyesi" Ankara 1962 isimli eserde Di
er Tarihi ile ilgili sartlari bulamadik).

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 287/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

[29] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 200
18.

[30] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 200

[31] Bunlarin disinda da Islâm Dünyasi'nda bazi çalismalar ve bu sahayla ilgilenenl


lmustur. Bunlardan bazilari için bkz. M. Semseddin, Tarih-i Edyan, 13-18

[32] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 200
21.

[33] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 200
22.

[34] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 200
26.

[35] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 200
34.

[36] Tîn Sûresi 4

[37] Rum Sûresi 30

[38] Fâtir Sûresi 24

[39] Nahl Sûresi 36

[40] Isrâ Sûresi 15

[41] Ra'd Sûresi 7

[42] Nisa Suresi 164-165. Peygamberlerin sayisi konusunda çesitli rivayetler va


rdir. Bunlardan en yaygin olani 124.000 peygamber geldigini açiklayan hadistir. Ah
med b. Hanbel'in "MÜsned"inde Ebû Umâme'den rivayet edilen bu hadis söyledir: "Enbiy
ayisi 124.000'dir. Bunlarin içinden 315'! resul'dur".

[43] "Nuh'a, ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiglmiz, Ibrahim'e, ismail'e,


Ishak'a, Yakub'a, torunlarina, Isa'ya, Eyub'a, Yunus'a, Harun'a ve Süleyman'a vah
yettlgimlz gibi, sana da vahyettik" (Nisa 163). Ayrica bkz. Bakara 136.

[44] "Kendilerine apaçik anlatabilsin diye her peygamberi kendi kavminin dili ile
gönderdik" (Ibrahim 4).

[45] "Allah katinda din, Islâm'dir" (Al-I Imrân 19)

[46] Bkz. Ahzab 40

[47] Bkz. Mâlde 46-48

[48] Hz. Musa, kavmine söyle demisti: "Ey kavmim, eger siz gerçekten Allah'a Iman et
tiyseniz. O'na ihlas Ile teslim olmus Müslümanlarsaniz, artik ancak O'na güvenin, da
nin" (Yunus 84). Havariler de Hz. Isa'ya söyle demislerdi: "Biz Allah'in yardimcil
ariyiz. Allah'a inandik. O'na teslim oldugumuza sahit ol" (AH Imrân 52). (Ehf-i Ki
taptan bir grup, Kur'ân-i Kerîm isittikleri zaman) "Buna inandik. Süphesiz ki bu, Rab
imizden gelen bir haktir. Hakikat biz, daha önceden müslüman olmus kimseleriz" (Kasa
53).

[49] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 200

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 288/314
5/16/2018 38. Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

[50] Bkz. Bakara 30

[51] Bkz. Ahzâb 72; Hasr 21

[52] Bkz. Buhârî, Cenâiz, Bab 92; Tecrîd-i Sarîh Tercemesi, IV/ 529

[53] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 200
39.

[54] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 200
42.

[55] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 200
43.

[56] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 200
46.

[57] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 200

[58] Tabu kelimesinin, "Taptiklari" anlaminda Türkçe Tabgu'dan geldigi ileri sürülme
ir (Bkz. Refik Özdek, Türklerin Altin Kitabi, Tercüman Yay. Istanbul 1990, I/9).

[59] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 200
52.

[60] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 200
53.

[61] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 200
55.

[62] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 200
56.

[63] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 200
[64] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 200
59.

[65] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 200
61.

[66] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 200

[67] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 200
63.

[68] Bkz. Robert Ernest Hume, Ilham Hazinesi, Redhouse Yayinevi, Istanbul 1968,
s. 7,8,20,26,56 Konfüçyüsçülük ile ilgili bilgilerin çogu için bkz. Konfüçyüs, Konusm
erdim, Ankara 1974.

[69] Faruk K. Timurtas, "Bozulan Türkçemiz", 2 Subat 1979, Tercüman Gazetesi, sf. 2

[70] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 200
67.

[71] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 200

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 289/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

[72] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 200
68.

[73] Taoizm'in Prensipleri basligi altinda verilen bilgilerde temel kaynak; Lao-
tzu, Taoizm, Çev. Muhaddere Nabi Özerdim, Ankara 1978 adli eser olmustur.

[74] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 200
72.

[75] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 200

74.
[76] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 200

[77] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 200
76.

[78] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 200

[79] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 200
78.

[80] Bahaeddin Ögel, Türk Kültür Tarihine Giris.Ankara 1978, 1/57-61; B. Ögel, Türk
me Çaglari, Anka-ra1979, 311-312.
[81] Bkz. Mircea Eliade, Traite d'Histoire des Religions, Paris-1975, MI/ 65 ve
Türkler'deki Gök Tanri hanci için ayrica 62 66. sahifeler arasi ve M. Eliade, Histoi
des Croyonces et des Ideas Religieuses, Paris 1984 111/10-13.

[82] Bkz. Oguz Destani, Haz. Zeki Velidî Togan, (Istanbul 1982 (2. Baski).

[83] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 200
81.

[84] Türkler, savaslarda "Allah Allah" diye düsmanlarina hücum edip son nefeslerinde
Allah" diyerek göz kapamak, Allah lafzina Esmâ-i Hüsnâ içinde Ism-i Azam olarak hürm

"zikretmekle beraber,
de demislerdir. yeri geldikçe
Mevlid'de "Birdir "Tanri
Allah, dostu", "Tanri
O'ndan artik buyrugu",
Tanri "Tanri Misafiri
yok" denilir.

Kur'ân-i Kerim'de Yüce Allah, kendisi için genellikle Allah, kendinden gayri tapinma
onusu edilmis seyler için "ilâh" kelimesini kullanir. (Mesela; Lâ ilahe illallah:Al
tan baska Tanri yoktur). Allah lafzi, Ism-i Azam'dir. Allah'in Esmâ-i Hüsnâ'si vardi
Bununla beraber Allah'in kendisi için "Ilâh" kelimesini kullandigi da olmustur : "I
lâhuküm ilâhun vahidun : Ilâhiniz bir tek Ilâh'dir (tanri)" (Bakara, 163; Nahl, 22 vd

Allah kelimesinin çogulu yoktur. Ilâh kelimesinin çogulu "âlihe"dir. Eger sadece All
elimesi kullanilabilir, Tanri (ilâh) kelimesini kullanmayalim denilirse bu, hem Ku
r'an'in tarzina uymaz, hem de bazi mahzurlar ortaya çikarir. Mesela bir mütercimin ç
irdigi romanin basligi "Allah'lar Susamisti" seklindedir. Allah kelimesi çogul olm
adigindan, burada Tanri kelimesinin kullanilmasi gerekeceginden mütercim hatalidir
. Ancak mütercimin yaptigi bu hata, Allah'in da, Tanri'nin da dilimizdeki yerini gös
termesi bakimindan düsündürücüdür. Dolayisiyla Allah için Tanri kelimesini kullanmak
zur görmediklerinden atalarimiz, her iki kelimeyi de kullanmislar; onlari yanyana
yürütmüsler, karsi karsiya getirmemislerdir.

[85] Bkz. Ögel, Türk Kültür Tarihine Giris, 1/61

[86] Ismail Hami Danismend, Türk Irki Niçin Müslüman Oldu, Konya 1978 (2. baski), 79

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 290/314
5/16/2018 [87] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 200
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

87.

[88] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 200
93.

[89] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 200
94.

[90] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 200
96.

[91] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 200
97.

[92] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 200
99.

[93] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 200
100.

[94] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 200
.

[95]
-101.Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 200

[96] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 200
-102.

[97] Yasar Kutluay, Islâm ve Yahudi Mezhepleri, (Ankara 1965), 218; A. Yasar Ocak,
"Bektasi Menakipnamelerinde Tenasüh", II. Milletlerarasi Folklor Kongresi Bildi
rileri, (Ankara 1982), IV/397-408; A. Schimmei, Dinler Tarihine Giris, (Ankara 19
55), 252. Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara
: 102-103.

[98] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 200
.
[99] Hindistan'da bazen camiye girmis bir kutsal inegin çikarilmasi bile Müslümanl
la Hindular arasinda büyük olaylara yolaçmaktadir. Hindistan'da 250 milyon k
sal inek oldugu belirtiliyor. Bu ineklerin kesilmesi haberi, Hindularin kendi ar
alarinda da Sinlerle de olaylara sebep olmaktadir. Hint yönetimi, yillardir inegi
asil konumuna getirmek için ugrasiyor; fakat basarili olamiyor. Inegi, Hintlilerin
anasi gibi görmeyi devam ettiren tarikatlar vardir.

[100] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
3-106.

[101] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
6-107.
[102] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
7-108.

[103] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
8-109.

[104] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
0.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 291/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

[105] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
1.

[106] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
1-113.

[107] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
3.

[108] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20

3-117.
[109] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
7-118.

[110] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
8.

[111] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
8-119.

[112] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
9-120.

[113] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
0-122.

[114] Hz. Muhammed'in dogdugu gün, dogum mucizesi olarak, Kisra'nin Sarayinda ondört
sütun yikilmis, Mecûsîlerin o güne kadar sönmeyen kutsal atesi sönmüs ve Sâvâ Gölü
lî, Asr-i Saadet, Ter. Ö. Riza Dogrul, Istanbul 1977, 1/125).

[115] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
2-125.

[116] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
5-127.

[117] Sabiîlik konusunda basvurdugumuz ve yararlandigimiz ana kaynak Sinasi Gündüz'ü


on Gnostikler Sabiîler, Inanç Esaslari ve Ibadetleri" (Ankara 1995) adli eseri olmus
tur.

[118] Bkz. Bakara Sûresi, 62; Maide Sûresi, 69; Hac Sûresi, 17.

[119] Krs. Için bkz. Maide Sûresi, 69.

[120] Bkz. Remzi Kaya, Kur'an-i Kerim'e Göre Ehl-i Kitap ve Islam, Ankara 1994, 17
8, 190-192, 202-203.

[121] Sinasi Gündüz, Son Gnostikler Sabiîler, Ankara 1995, 1.

[122] Bkz. Ismail Cerrahoglu, "Kur'an-i Kerim ve Sabiîler", A.Ü. Ilahiyat Fakül
si Dergisi (IFD), Ankara 1962, X/103-104.

[123] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
7-129.

[124] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
9-131.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 292/314
5/16/2018 [125] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

1-137.

[126] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
7.

[127] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
7-139.

[128] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
9-140.

[129] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
0.

[130] Birunî'nin "el-Kanun" adli kitabinda Sabiîler'cle üç çesit oruç oldugundan bah
kaydedilmektedir. (Bkz. Günay Tümer, Birunî'ye Göre Dinler ve Islâm Dini, Ankara 197
).

[131] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
1.

[132] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
1-142.

[133] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
2-143.

[134] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
6-147.

[135] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
7-148.

[136] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
8-150.

[137]
0-152.Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20

[138] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
2-154.

[139] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
4-155.

[140] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
5-156.

[141] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
6-157.
[142] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
8.

[143] Bkz. Muhammed Hamidullah, Islâm Peygamberi, çev. Salih Tug, Istanbul 1980, 1/7
00-701.

[144] Bkz. Sâd, 48; Enbiyâ, 85. Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük,
lari, Ankara, 2002: 159-160.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 293/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

[145] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
0-163.

[146] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
3-165.

[147] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
5-168.

[148] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20

8-170.
[149] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
0-171.

[150] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
2.

[151] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
2-176.

[152] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
6-177.

[153] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
7-179.

[154] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
6-180.

[155] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
0-185.

[156] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
5-187.

[157]
7-188.Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20

[158] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
8-190.

[159] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
1-192.

[160] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
2-194.

[161] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
4-195.
[162] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
5.

[163] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
5-201.

[164] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
1-202.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 294/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

[165] Tevbe 29, 33; Fetih 28; Saff. 9.

[166] Tevbe 33; Fetih 28; Saff. 9.

[167] Tevbe 33; Saff. 9.

[168] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
3-204.

[169] Sayilar XXIII:9

[170] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
4-205.

[171] Bkz. Ebu'l Feth Muhammed b. Abdilkerim es-Sehristanî, el Milel ve'n-Nihal, 1


/210

[172] Bkz. Tekvin IX: 22-27, XII: 5-6, XVII: 6-8, XLII: 29-32

[173] Tekvin XXXII: 28, XXXV: 9-15; Hosea XII: 4-5

[174] The Universal Jevvish Encyc. V/613. Bu lakabin aslinda Tanri yolunda
mücadele eden anlamina geldigi düsünülebilir.

[175] Taberî, Târîhu't-Taberî, I/320

[176] Çikis III: 16

[177] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
5-207.

[178] Tekvin XI : 27-30

[179] Tekvin XII : 11-20

[180] Bkz. Tekvin XIII-XIV. Bap.

[181] Tekvin XV-XVI. Babp

[182] Tekvin XVII: 1-8

[183] Tekvin XVII: 19-27, XXI-XXII. Bap.

[184] Islâm'da ise Hz. Ismail

[185] Tekvin XXII: 1-20

[186] Tekvin XXV: 8-11

[187] Abram'in ayni davranisini karsilastirmak için bkz. Tekvin XII: 10-20, XVI: 6
-12.

[188] Tekvin XXVIII: 13-15.

[189] Tekvin XXXIX: 20

[190] Tekvin XLI: 40

[191] Bkz. Tekvin X L III. Bap

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 295/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

[192] Çikis I: 12-13

[193] Bkz. Çikis VH-XL. Bap; Yesu I-XXIV. Bap.

[194] Bkz. Hâkimler ve Krallar.

[195] Bkz. II. Samuel V-IX. Bap

[196] Bkz. I. Krallar V-IX Bap.

[197] I. Krallar XI-XII. Baplar vd.


[198] Bkz. Daniel, Ezra, Ester

[199] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
7-212.

[200] Al-i Imrân 33-34; Meryem 58-59

[201] Al-i Imrân 67, 95; Meryem 43-47.

[202] Nisa 125

[203] Hud 75; Tevbe 114; Meryem 41: Buhârî, Tecrîd-i Sarîh Tere. XV/107.
[204] Bakara 124.

[205] A'lâ19.

[206] En'am 75

[207] En'am 74-80; Enbiya 58-67; Saffat 85-95; Meryem 44; An-kebut 17, Suarâ 70-82
.

[208] Suarâ 79-82

[209] Ankebut 24; Enbiya 70; Saffat 93.


[210] Bkz. Bakara 260; En'am 76-79; Saffat 85-94; Enbiya 58-65.

[211] Enbiyâ 73.

[212] Saffat 100-101.

[213] Ibrahim 39.

[214] Saffât 102-107.

[215] Saffât 101; Meryem 54-55; Enbiyâ 85; Sâd 48; Bakara 156; Âl-i Imrân 84; Nisa 1

[216] Enbiyâ 72; Enam 84; Saffât 113; Sâd 45-47.

[217] Zâriyât 29-30; Hûd 72-73; Meryem 49; Saffât 112; En'âm 84-87.

[218] Nisa 163; Hud71.

[219] Bakara 136; Âl-i Imran 84; Nisa 163; Hud 71.

[220] Yusuf 4-8, 15,21-24; Enam 84; Mü'min 34.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 296/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

[221] Yusuf 4.

[222] Yusuf 5.

[223] Yusuf 6.

[224] Yusuf 7-100

[225] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
2-215.

[226] Çikis 1:8-22; 11.1-7.

[227] Çikis 11:11-17.

[228] Çikis III: 1-13.

[229] Çikis VII: 9-12; XII: 12-14; XIV: 21-31.

[230] Çikis XVI-XIX. Bap.

[231] Tesniye XXXIV: 1-12. Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Y
ari, Ankara, 2002: 215-217.

[232] Çikis XX: 1-17; Tesniye V: 6-21.

[233] Kur'an'da "Oniki Emir" seklinde yer almaktadir (Krs. için bkz. En'am, 151-15
2; Isra, 22-39).

[234] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
7-218.

[235] Bakara 49-50; Kasas 4.

[236] Kasas 7-14

[237] Kasas 15-22.


[238] Tana 10-20; Kasas 29-32.

[239] A'râf 103-105; Suarâ 18-28.

[240] A'râf 106-126.

[241] Mümin 26-34; Suarâ 52-67; Yunus 90-92.

[242] A'râf 138-141, 160

[243] A'râf 142-145; Tâhâ 83-97; Bakara 54.

[244] Mâide 26. Ayrica bkz. Maide, 20-26.

[245] Bkz. Bakara 47-52, 61, 83-85. Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küç
ak Yayinlari, Ankara, 2002: 218-221.

[246] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
1.

[247] Yahudiler; I ve IL Samuel'i, I ve II. Krallar1!, Ezra ve Nehemya'yi, I

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 297/314
5/16/2018 ve II. Tarihler'i birlestirirler. Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

[248] Bkz. Ibrani Din Bilgisi (özetler), Istanbul 1969, 8-11; Nesim Bahar, Ibran
i Tarihi, Istanbul 1969.

[249] Apokaliptik Literatür: Gelecekte ne olacagini, Tanri'nin gayesi yönünden konu


dinen literatürdür.

[250] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
1-226.

[251]
da kralYahudilere göre krallik süresi
oldugu hatirlanmalidir), olarak kaynaklarina
Hiristiyan gösterilen bugöre,
tarihM.Ö.
(Hz.1000-961'dir.
Davud'un 30 yas
Kr
alliginin sonu ile ölüm tarihi ayni zamana gelen Hz. Davud'un mezari, Kudüs yakinind
i Sion Dagi'ndadir.

[252] Bkz. II. Samuel II: 1-27. Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük,
ayinlari, Ankara, 2002: 226-227.

[253] Mâide 43-46; Sâff 6.

[254] Al-i Imrân 3-4. Ayrica bkz. Al-i Imrân 50; Mâide 43-46.

[255] Bakara 41, 75; Mâide 13, 41, 44, 46-48, 66-68, 79.

[256] Al-i Imrân 3-4; Nisa 46-48.

[257] Al-i Imrân 93.

[258] Tevbe 111; Fetih 29.

[259] A'râf 157.

[260] Sâff. 6.

[261] Cum'a 5.

[262] Âl-i Imrân 3-4; Mâide 43-46.


[263] En'am 154-157; Ahkâf 12.

[264] Mü'min 53-54. Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinla
ra, 2002: 227-229.

[265] Enbiyâ 105; Nisa 163; Isrâ 55.

[266] Bakara 249-250; Sâd 17-26; Nemi 15; Enbiyâ 78-79; Sebe1 10-13.

[267] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
9.

[268] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
9-230.

[269] Çikis XX: 1-7; Tesniye V:6-21.

[270] Levililer ll:l; Tesniye XIV: 1-29

[271] Tekvin Vll:24-31; XXXV: 10.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 298/314
5/16/2018 [272] Tekvin Vil:4,12,17,24; Tekvin VII:9-10,14-16. Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

[273] Tekvin XI!:10-13; XX:1-3; XXVI:6-12.

[274] Tekvin, XIX: 30-36.

[275] Tekvin ll:2; XII:10-13; XX:1-3; XXVI:6-12

[276] Tesniye XXXIV:4-8

[277] II. Samuel XXIV:1-6;I Tarihler XXI:1-7.

[278] Mâide 13, 44-48, 68; Cuma 5. Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçü
Yayinlari, Ankara, 2002: 230-232.

[279] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
2-233.

[280] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
3.

[281] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
3-234.

[282]
4-235.Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20

[283] Bkz. David Flusser, The Spiritual History of the Dead Sea Sect, translated
into English by Carol Glucker, Tel-Aviv 1989, 10.

[284] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
5-236.

[285] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
6-237.

[286] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
8.
[287] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
8.

[288] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
8-239.

[289] Karailer için bkz. Saban Kuzgun, Hazar ve Karay Türkleri, Ankara 1985, 154-215
. Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 2002:
0.

[290] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
0-241.
[291] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
1.

[292] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
1.

[293] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
1-242.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 299/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

[294] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
2-244.

[295] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
4.

[296] Bta. Mordecai Kaplan, Judaism as a Civilisation, USA. 1981, 23 vd.

[297] Bu hareket ve görüsler için bkz. Shervvin T. Wine, Judaism Beyond God, A Radic
New Way to be Jewish, USA. 1985

[298] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
5-246.

[299] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
6-247.

[300] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
7-248.

[301] Tesniye Vl:4.

[302] Bkz. Abdurrahman Küçük, Dönmeler Tarihi, Ankara 1992. Prof. Dr. Günay Tümer, P
Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 2002: 248-253.
[303] Çikis XIII: 1-10, 11-16; Tesniye VI: 4-9; XI: 13-21.

[304] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
3-256.

[305] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
6-260.

[306] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
1-262.

[307] Resullerin Isleri XI: 26


[308] Yuhanna V:44

[309] Bkz. Pavlus'un Romalilara Mektubu VI: 3-11

[310] Pavlus'un Romalilara Mektubu V: 18-21.

[311] Pavlus'un Romalilara Mektubu V: 18-21; Galatyalilara II: 3-15; I Koninto


slulara XV: 2-13.

[312] Luka I: 1-4 (Luka Incili, Hiristiyanlarca en kuvvetli Incil olarak kabul ed
ilir).

[313] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
2-265.

[314] Bkz. Bakara, 62, 111, 113; Âl-i Imran, 67.

[315] Ai-i Imran 64.

[316] AI-i Imran67

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 300/314
5/16/2018 [317] Bkz. Bakara 111 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

[318] Bkz. Bakara 113, 135

[319] Bakara 130, 135

[320] Bakara 131

[321] Âl-i Imrân 84

[322] Bakara 132.

[323] Bakara 128

[324] Bakara 140

[325] Mâide 12-18; Tevbe 30

[326] Mâide 17

[327] Mâide 46-47, 62-69, 72-77; Sâff 6.

[328] Mâide 69

[329] Mâide 72, 75


[330] Mâide 72-75

[331] Mâide 46-47

[332] Mâide 48

[333] Mâide 51

[334] Mâide 82. Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari,
2002: 265-267.

[335] Pavlus
iristiyan ve Petrus'un
mezhepleri Roma
arasinda Kiiisesi'ni
farkli görüslerkurmalari,
vardir. orada ölmeleri konusunda H

[336] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
7-270.

[337] Luka I: 26-38

[338] Luka I: 39-80

[339] Luka II: 1-21

[340] Luka II: 21-40

[341] Matta II: 1-12

[342] Matta II: 13-23

[343] Luka II: 41-52

[344] Markosl:4-9

[345] Matta III: 13-17

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 301/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

[346] Markos I: 14-15

[347] Luka V: 1-11

[348] Luka VI: 12-16

[349] Luka VIII: 4-15

[350] Matta XIII: 44-48

[351] Luka Xl:1; Matta V: 9-13


[352] Luka IV: 31-36

[353] Markos II: 1-12

[354] Matta VIII: 5-13

[355] Markos V: 22-24, 35-42

[356] Matta VIII: 23-27

[357] Matta XIV: 13-33

[358] Matta XVI: 13-19

[359] Markos X: 13-16

[360] Luka X: 25-37

[361] Luka XVIII-XIX. Baplar

[362] Matta XXI: 16-17

[363] Luka XXII: 14-22; Yuhanna XIII. Bap

[364] Matta XXVI: 46-68; XXVII: 11-45; Luka XXII: 47-71


[365] Matta XXVI: 57-75; XXVII: 1-5; Luka XXII: 54-71

[366] Yuhanna XVIII: 28-37

[367] Matta XXVII: 11-37

[368] Markos XV: 24-41

[369] Yuhanna XIX: 31-37

[370] Yuhanna XIX : 38-47

[371] Matta XXVIII: 1-10

[372] Yuhanna XX: 19-23

[373] Yuhanna XXI: 15-18

[374] Matta XXVIII: 16-20

[375] Markos XVI: 15-16; Resullerin Isleri 11:1-20, 30-47

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 302/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

[376] Yuhanna X: 30, 38; XIII: 3, 16

[377] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
0-277.

[378] Bkz. Âl-i Imran Suresi, 33 (:Gerçekten Allah, Adem'i, Nuh'u, Ibrahim Ailesini
e Imran Ailesini alemler üzerine seçkin kilmistir).

[379] Al-i Imrân 42-43

[380] Al-i Imrân 59


[381] Yasin 79

[382] Al-i Imrân 33-47

[383] Meryem 21

[384] Meryem 23-33

[385] Nisa 171; Mâide 110; En'am; 85 Saff 6

[386] Al-i Imrân 52-53; Mâide 111-112

[387] Al-i Imrân 54-55

[388] Nisa 156-158

[389] Mâide 72-73; Tevbe 30

[390] Mâide 171

[391] Mâide 116

[392] Saff 6. Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, An
2002: 277-280.

[393] Matta XXVIII: 19

[394] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
0-282.

[395] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
2.

[396] Bkz. Yuhanna 1:1-3

[397] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
2-283.

[398] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
3-285.

[399] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
5.

[400] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
5-287.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 303/314
5/16/2018 [401] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

7-288.

[402] Bkz. Luka I: 1-3

[403] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
8-291.

[404] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
1-293.

[405] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
3-296.

[406] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
6-298.

[407] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
8-299.

[408] Papalik; Meryem'in Isa gibi günahsizligini 1854'te, göge yükseldigini 1950'de
karara baglamis ve bu hususlari dogma olarak ilan etmistir.

[409] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
9-300.
[410] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
0-301.

[411] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
7-311.

[412] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
1-314.

[413] Matta V:1-11

[414]
4-315.Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20

[415] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
5.

[416] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
5-316.

[417] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
6-317.

[418] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
7-318.
[419] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
8.

[420] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
8-319.

[421] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
9-320.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 304/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

[422] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
0-321.

[423] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
1-322.

[424] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
2-323.

[425] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20

3-325.
[426] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
5-326.

[427] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
6.

[428] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
6-327.

[429] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
7-333.

[430] Sebe 28

[431] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
3-335.

[432] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
5.

[433] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
5.

[434] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
6.
[435] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
6.

[436] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
6-338.

[437] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
8-339.

[438] Bkz. Ibn Hazm, Kitabul fasi fil Milel ve'n Nihal, Beyrut 1975, I/99

[439] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
9-340.

[440] Hicr 9.

[441] Bkz. Çikis VII: 1 (Kohen olarak Hz. Harun'un görevlendirildigi hakkinda bkz.
kis XXX. Bap)

[442] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
0-342.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 305/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

[443] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
2-343.

[444] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
3-344.

[445] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
4-345.

[446] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20

5-346.
[447] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
6-347.

[448] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
7.

[449] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
7-348.

[450] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
8-349.

[451] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
9.

[452] Saff 9; Tevbe 33; Fetih 28

[453] Rum 30

[454] Al-i Imrân 19, 85

[455] Mâide 3.

[456] Ahzâb 40.

[457] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
9-353.

[458] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
4-355.

[459] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
5-368.

[460] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
8-372.

[461] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
2-373.

[462] Matta XXIV : 4-45

[463] Kurân-i Kerim'de "Meryem Oglu" deyimiyle nitelendirilen Hz. Isa, Indilerde "
Insanoglu" seklinde zikredilir. Ayrica ondan "peygamber", "peygamberlerden de öte"
, "Tanri'nin Oglu", "Rab", "Davud'un Oglu", "Kuzu" vb* sekillerde de söz edilir. I
slâm'da da gaybi ancak Allah bilir, insanlar bilemez (Bkz. En'am, 59; Nemi, 65; Lo
kman, 34).

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 306/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

[464] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
6-378.

[465] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
8-379.

[466] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
9-381.

[467] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20

1-383.
[468] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
3-384.

[469] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
4-386.

[470] Bkz. E. Ruhi Figlali, Babîlik ve Bahailik, Ankara 1981, 5 vd

[471] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
6-388.

[472]
8-390.Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20

[473] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
0.

[474] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
0-392.

[475] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
2-393.

[476] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
4.
[477] 13.10.1962 tarih ve 1252 esas, 2435 sayili karar.

[478] Fazla bilgi için bkz, : Ethem Ruhi Figlali, Babîlik ve Bahailik, Ankara 1981;
Muhsin Abdulhamid, Islama Yönelen Yikici Hareketler (Babilik ve Bahâiligin Içyüzü),
aim Yeprem-Hasan Güleç , Ankara 1975; Hikmet Tanyu, Tarih Boyunca Yahudiler ve Türkl
, Istanbul (Ikinci baski), I/264-273; sevki Rabbani, Bahaullah'in Dini, Ter. Mec
cli Inan, Istanbul 1974; Baha'i Dini, Istanbul 1985; Ninian Smart, The Religious
Ex-perience of Mankind, London 1971, Giris. Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurr
ahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 2002: 394-395.

[479] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
5-398.
[480] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
8-400.

[481] Bkz. Yasar Kutluay, Tarihte ve Günümüzde Islâm Mezhepleri, Ankara 1968, 144

[482] Bkz. E. Ruhi Figlali, Kâdiyânîlik, Izmir 1986, 185-186.

[483] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 307/314
5/16/2018 1-402. Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

[484] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
2-407.

[485] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
8-409.

[486] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
1-412.

[487] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
2-413.

[488] Bakara, 286

[489] Nahl', 125

[490] Saff, 6

[491] Matta XXVIII: 19-20

[492] Gregor'un lakabi "aydinlaticidir. (Gregory: Gregoire: Kirkor)

[493]
3-419.Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20

[494] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
9.

[495] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
0.

[496] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
0.

[497] Aytunç Altinda!, 22.9.1997 tarihinde STV'nin saat 21.00'deki programinda Türki
ye'deki
dece bir"Manevi Cihazlandirma
örnektir. Benzerleri Dernegi"ni
de vardir. Misyonerlerin kurdugunu ileri sürmüstü. Bu

[498] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
1-424.

[499] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
4-426.

[500] Bkz. Concile Occumenique Vatican il, Paris 1967, 696; M.L. Fitzgerald, "Th
e Sekretariat for Non-Christians is Ten Years Old", Islamochristiana, Rome 1975,
I/88-90; Paul Peupard, "Concile Vatikan II", Dictionnaire des Religions (DR), P
aris 1983, 305-308

[501] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
6-427.

[502] Bkz. Fitzgerald, "Secretariat for Non-Christians...", Islamochristiana, I/8


7; Maurice Borrmans, Müslümanlarla Hiristiyanlar Arasinda Diyaloga Yönelisler, Çev.
ehmet Ümit, Istanbul 1988, 140.

[503] Bkz. Fitzgerald, "Secretariat for Non-Christians...", Islamochristiana, I/8


7; Fitzgerald "Twenty-five years of Dialogue" Islamochristiana, Rome 1989, XV/114

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 308/314
5/16/2018 . Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

[504] Bkz. John B. Taylor, "The Involvement of the World Concil of Churches in I
nternational and Regional Christian-Muslim Dialogue", Islamochristiana, Rome 197
5, I/97; Fitzgerald, "The Secretariat for Non-Christians...", Islamochristiana,
1/87-88; Jacque Jomier, "Dialogue Islamo-Chretien", Dictionnaire des Religions (
DR), Paris 1983, 411. Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayin
Ankara, 2002: 427-428.

[505] Bu kisimdaki bilgiler için bkz. M.L. Fitzgerald, "Twenty-Five Years of Dialo
gue", Islamochristiana, XV/109-120.

[506] Bu seminerin hazirlik çalismalari, katilan delegeler ve sunulan tebligler, "


Documents of Research of Seminar of the Islamic-Christian Dialogue" adi altinda
Libya Hükümeti tarafindan 1981'de bastirilmistir.

[507] Kitap, Fransizca olarak, "Orientations pour un Dialogue entre ChrGtiens et


Musulmans" adiyla 1981'de Paris'te basilmistir. Kitap, 1984'de Flemenkçe'ye, 1985
'de Almanca'ya, 1986'da Arapça'ya, 1988'de Italyanca ve Türkçe'ye, 1989'da da Ingi
zce'ye tercüme edilmistir

[508] Kardinal Arinze'nin bu konferansta yaptigi konusma Isla-mochristana'nin 19


87 yili sayisinda "Interreligious Dialogue at the Service of Peace" adi altinda
yayinlanmistir (Bkz. a.g.d. yil 1987, 13).

[509] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
8-435.

[510] M. Bormans, 140-145; J. Jomier, DR, 412

[511] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
5-437.

[512] Tann'nin Ailesi (Lumen Gentium), Latince'den Türkçe'ye Çev. Padre Vincenzo R.
cci, Istanbul 1984, 36-38.

[513] Bkz. Mehmet Aydin, Hiristiyan Genel Konsilleri ve II. Vatikan Konsili, Kon
ya 1991, 80.
[514] Bkz. Matta, XXVIIl/19-20; Markos, X1M/9-11; Yuhanna, XVI1/18-21.

[515] Korintoslular'a I. Mektup, 1X715.

[516] Yuhanna, XVII/18-21. 450

[517] Korintoslulara I. Mektup, IX/18-23

[518] Bkz. Tann'nin Ailesi, 37.

[519] Kontoslulara I. Mektup, Xllt/1-3.

[520] Korintoslulara I. Mektup, XVI/13-14; La Bible, Paris 1977

[521] Bkz. Lumen Gentium (Tann'ntn Ailesi), 37; A. Perbal, "Pro-jets, Fondation
et Dâbuts de la Sacree Congregation de la Propagande", Histoire Üniverselle des Miss
ions Catholiques (HUMG), Paris 1957, 11/109-110.

[522] Bkz. Ahmet Riza Bati'nin Dogu Politikasinin Ahlaken Iflasi, Fransizca'dan Çe
v. Ziyad Ebuzziya, Ankara 1988, 83-90, 117-118; G. Ostrogorsky, Bizans Devleti T
arihi, Çev. F. isiltan, Ankara 1981, 490-527; M. Halidî-Ö. Ferruh, Islam Ülkelerinde

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 309/314
5/16/2018 yonerlik ve Emperyalizm, Çev. Ö. Sekerci, Istanbul 1985, s.71; J. Jomier, "Dialogue.
Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

..", DR, 412.

[523] Bkz. Richard, "Les Missions Chez les Mongols aux Xllle Sie"cles", Histoire
Üniverselle des Missions Catholiques (HUMC), Paris 1956, 1/177-178; Raymond Sugra
nyes de Franch, "Raymond Lulle, Ses Ideees Missionnaire", HUMC, I/ 207-210, 216-
218; G. Berker, O'nun Izinde, Istanbul 1985, s. 71; Marguerite-Marie Thiollier,
Dictionnaire des Religions, Belgique 1982, 147, 223-224.

[524] Williarn Paton, Jesus-Christ and World Religions, London 1938, 33-34; Ayri
ca Bkz. W. Paton, Christianity In the Eas-tern Conflicts, London 1937, 9-10.

[525] Bkz. Erich W. Bethmann, Bridge to Islam, Gr. Britain 1953, 204-205.

[526] Bethmann, 205; Ayrica Bkz. 205-208.

[527] Bethmann, 208.

[528] M. Halidi-Ö. Ferruh, 59.

[529] Bkz. Concile Oecumenique Vatikan II, 696, 692-700; Fitzge-rald, "The Secre
tariat for Non-Christians...", Islamo-Christiana, I/88-90; John B. Taylor, "The
Involvement of the World Concile...", Islamo-Christiana, I/97; Bormans, Müslümanlarl
a Hiristiyanlar Arasinda Diyaloga Yönelisler, 79-80.

[530] Bkz. J. Jomier, "Dialogue...", DR, 412.

[531] Bkz. Fitzgerald, "The Secretariat for Non-Christians...", Isla-mochristian


a, 1/87; Fitzgerald, "Twenty-Five Years of Dialogue", Islamochristiana, XV/114; B
aki Adam, "Misyonerlikten Diyaloga: Tarihî Gelisimi Içerisinde Hiristiyanlarin Müslüm
ara Yaklasimi", Ankara 1990 (Basilmamis Doktora Semineri), 17-18, 22-23.

[532] Bkz. François Raillon, "Chretiens et Musulmans en Indonesie: Les Vois de la


Tolerance", Islamo-Christiana, XV/ 153-157.

[533] Wilfred C. Smith, Religious Diversity, New York 1976, 150

[534] J.B.
onerlik Taylor,
olarak a.g.m.,
tercüme Islamochristiana, I/97 (Burada mission kelimesi, misy
edilmistir).

[535] Bkz. A.J. Poteiro Freire, "Dialogue With Islam", L'Osservatore Romano, N.
42-15 October 1990, 3

[536] Bkz. Zaman Gazetesi, 23.5.1991,1

[537] Bkz. Milliyet Gazetesi, 19 Ekim 1990.

[538] Bkz. Zaman Gazetesi, 23.5.1991,1.

[539] Bkz. Milliyet Gazetesi, 30.6.1990.

[540] Bkz. J. Danielou, "L'ldee Missionnaire dans L'Eglise", HUMC, 1/19-22

[541] Bkz. Sir Charles Eliot, Avrupa'daki Türkiye, Çev. Adnan Sinar-Sevket Serdar T
et, Tercüman 1001 Temel Eser, Il/22,49-50.

[542] Sura, 42/15

[543] Nahl, 16/125

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 310/314
5/16/2018 [544] Ankebût, 29/46 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

[545] Kâfirûn, 109/6.

[546] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
7-446.

[547] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
6-448.

[548] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20

2-453.
[549] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
3-455.

[550] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
7-458.

[551] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
8-459.

[552] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
9-461.

[553] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
1-462.

[554] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
2-464.

[555] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
4-467.

[556] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
7-472.

[557]
2-474.Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20

[558] Andre Dodin, "Priere Chretienne", Dictionnaire des Religiöns, France 1984, 1
352

[559] Kehf, 110; Meryem, 65

[560] Yunus, 29; Meryem, 82; Ahkâf, 5

[561] A. Hamdi Akseki, Islâm Dini, ^nkara-1976,

[562] Beled, 10;-in

[563] Nahl, 36

[564] Isrâ, 15

[565] Ibrahim, 4

[566] Al-i Imrân, 52; Yunus, 84; Kasas, 53; Saf, 6

[567] Mâide, 3

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 311/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

[568] Al-i Imrân, 19.

[569] Rum, 30.

[570] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
7-478.

[571] Nisa, 43; Hac, 77

[572] Ankebut, 45.

[573] Enbiyâ, 73: Bakara, 83.

[574] AI-i Imrân, 43

[575] Meryem, 31-32, 55-59

[576] Meryem- 55-59

[577] Enfâl, 35

[578] Rum, 31

[579]
7-478.Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20

[580] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
8-480.

[581] Matta, VI/5-7; XV/7; XXII/13-15

[582] Matta, VI/6-8

[583] Matta, 111/7; XIV/22; XVI1/5; Markos, l/35;lll/13; VI/45-48; Luka, V/16;
VI/12-14; IX/18; XXI/37.

[584]
0-482.Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20

[585] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
2-483.

[586] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
3.

[587] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
4.

[588] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
4.
[589] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
4.

[590] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
5-486.

[591] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
6.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 312/314
5/16/2018 Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

[592] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
6-487.

[593] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
8-489.

[594] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
9.

[595] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20

9.
[596] evi!i!er, XVI/29-31; XXIII/26-28; Sayilar, XXIX/7

[597] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
0-491.

[598] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
1-492.

[599] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
2-493.

[600]
3-494.Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20

[601] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
4-495.

[602] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
5.

[603] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
5.

[604] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
5-496.
[605] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
6-497.

[606] AI-I Imrân, 96-97

[607] Bakara, 124, 128

[608] Tekvin, XII/7-10; XXVIII/18-20; XXXV/I

[609] Tekvin, XXXV/5-8.

[610] Krallar, Bap: VI ve VII.


[611] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
7-498.

[612] Bakara, 143-191; Maide, 2; Enfâl, 34-35; Tevbe, 17, 19, 28; Isrâ, 1; Hac, 25;
Fetih, 25-27.

[613] Isrâ, 1.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 313/314
5/16/2018 [614] Buhârî, Enbiya, 40; Müslim, Kitabu'l-Mesacit, 4,9. Abdur ra hma n Küç ük - Dinle r Ta r ihi - slide pdf.c om

[615] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
8-499.

[616] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
0-501.

[617] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
1.

[618] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
1.

[619] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
1-502.

[620] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
2.

[621] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
2.

[622] Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Ocak Yayinlari, Ankara, 20
2.

http://slide pdf.c om/re a de r/full/a bdur ra hma n-kue c ue k-dinle r-ta r ihi 314/314

You might also like