You are on page 1of 22

DİLİN KÜLTÜR VE DÜŞÜNCEYLE İLİŞKİSİ 1.

DİL - KÜLTÜR İLİŞKİSİ


Tabiat üzerinde insanlar teker teker var olmuşlar, topluluklar halinde
yaşamışlardır. Öteki canlılardan farklı olarak duygu, düşünce, konuşma, gelişme
ve yenilenme gibi özelliklere sahip kılınan insanoğlu, maddi ve manevi
ihtiyaçlarını karşılayabilmek, tabiatla mücadelesinde başarılı olabilmek, diğer
insanlarla ilişkilerini düzene koyabilmek için çeşitli sosyal teşkilatlanmalara
yönelmiştir.
Aileden başlayan bu sosyal teşkilat halkalarının sonuncusu millettir. İnsanlık
tarihinde görülen gelişim ve değişimler aslında milletleşme sürecinin evreleridir.
İster birey bazında isterse toplum bazında düşünülsün her sosyal çevre bir
geçmişin mirası üzerine kurulmuştur. Bu miras fertten aileye, boydan soya,
milletten ümmete, ümmetten insanlığa kadar uzayan değerlerin, davranış
tarzlarının ve yaşam biçimlerinin oluşmasını sağlamaktadır.
Dil ve toplum birbirinden bağımsız düşünülemeyen, biri olmadan diğeri
açıklanamayan iç içe iki kavramdır. İnsan demek, dil demektir, ama dil demek de
birçok bakımdan toplum demektir. Dil olmadan ortak bir yaşam, ortak bir yaşam
olmadan da dil düşünülemez. Dil ve toplum iç içe olan iki yapı, kurum veya
gerçekliktir. Dil toplumun anlaşmasını sağlarken (iletişim işlevi), toplum dilin
hayat bulmasını ve devamlılığını sağlar. Dil olmadan toplum, toplum olmadan dil
olmaz. Her toplumun bir dili vardır. Dil toplumu meydana getiren yapı taşıdır.
Toplumun toplum olabilmesi dil aracı iledir. Bir milletin yaşayış biçimi, inançları,
gelenekleri, dünya görüşü, çeşitli nitelikleri ve hatta tarih boyunca bu toplumda
meydana gelen çeşitli olaylar üzerinde hiçbir bilgimiz olmasa, yalnızca dil bilimi
DİLİN KÜLTÜR VE DÜŞÜNCEYLE İLİŞKİSİ 1. DİL - KÜLTÜR İLİŞKİSİ

1.1. KÜLTÜRÜN TANIMI


Kültür kavramına dilimizde karşılık arayan ilk düşünürümüz Ziya Gökalp’tir.
Gökalp kelimenin Latince kökünü dikkate alarak kavramı Arapça “hars”
kelimesiyle karşılamıştır. Uzun sayılabilecek bir süre kullanılan bu kavrama
karşılık olarak Türk dil kurumu “ekin” kelimesini önermiştir. Hars ve ekin
kelimeleri dile yerleşme imkânı bulamamış, kültür imlasıyla kelime dilimize
yerleşmiştir.
Kültür, çok yönlü, ‘bin bir suratlı, bukalemun’ gibi bir kavram. Kişiden kişiye,
dünya görüşünden dünya görüşüne değişen, başkalaşan tanımları var.
Kavramın kökeni Latince cultura kelimesi. Latince manası toprağı işlemek,
ekip biçmek, kısaca tarım. Kelimenin kökü: Cult. Kök itibariyle kelimenin
tapınma ve ibadet anlamları da var. Kültür, bir milletin yüzyıllarca devam
eden ortak yaşayışından doğan, nesilden nesile aktarılarak biriktirilip
çoğaltılan maddi ve manevi değerlerin, birikimlerin ve davranış
tarzlarının toplamıdır. Kültürün, kelime olarak değilse de anlam ve
muhteva bakımından insanlığın tarihi kadar eski olduğuna kuşku yok. Kültür
insanın çevresini yaşanabilir kılma çabasının, eşyayı kullanma ve ona
hâkim olma tarzının ürünüdür. Daha farklı bir söyleyişle, kültür insanın
tabiatla giriştiği mücadeleden elde ettiği kazanımların bütünüdür. Bundan
dolayıdır ki birçok düşünür kültürü insanın tabiata ilave ettiği her şey olarak
DİLİN KÜLTÜR VE DÜŞÜNCEYLE İLİŞKİSİ 1. DİL - KÜLTÜR İLİŞKİSİ

1. 2. KÜLTÜRÜN UNSURLARI
Kültür her değer gibi değişik nitelikteki parçalardan meydana gelmiş
uyumlu bir bütünlüktür. Bütünü anlamak parçaları tanımakla mümkündür.
Ancak parçaları bütünün yerine koyma yanlışlığından kurtulmak
gerektiğini de unutmamak gerekmektedir. Kültürü oluşturan unsurları
genelleyerek saymak gerekirse şu listeyi oluştururuz: Dil, din, dünya
görüşü, ahlak anlayışı, hukuk sistemi, folklor, tarih ve sanat.

A) Dil: Dil bir milletin ses dünyasıdır. Her milletin eşyayı algılama ve
seslendirme tarzı farklıdır. Kâinatı kendine göre seslendiren her millet
kâinatı ve hayatı kendi zevkine göre adlandırır. Dil bir milletin düşünce
sistemini yansıtır. Bu nedenle dil milli hafızanın, milli hatıraların,
duyguların, düşüncelerin, bütün maddi ve manevi değerlerin hazinesidir.
Dil fertleri birbirlerine bağlayan, onları bir arada tutan, onların millet
olmalarını sağlayan en önemli bağdır. Dil milli kültürün sözlü ve yazılı
geleneğe dayanan bütün ürünleri etkileyen en kıymetli unsurudur. Bu
nedenledir ki her millet kendi dilini milli sembolleri arasında sayar ve ses
bayrağı olarak selamlar.
DİLİN KÜLTÜR VE DÜŞÜNCEYLE İLİŞKİSİ 1. DİL - KÜLTÜR İLİŞKİSİ

1. 2. KÜLTÜRÜN UNSURLARI

B) Din: İnsanın çeşitli ve değişen görünüşler altındaki duyular üstü ilahi


gerçekleri ve sonsuzu kavramasını sağlayan, akıl sahiplerini kendi
tercihleriyle dünyada ve ahrette kurtuluşa çağıran, kişinin kendi
çabasıyla öğrenemediği sadece vahiy kanalıyla elde edebildiği
gerçekleri öğreten, inanç, ibadet, ahlak ve yaptırım içeren sistemdir.
Fertleri manevi yönden tatmin eden, kişiliğinin gelişmesine ve ahlaki
değerlerine kaynaklık eden, törenleriyle sosyal hayatı renklendiren din,
sosyal bir kurum olarak kültürün içinde yer alır. Ancak din de dil gibi
kültürün sıradan bir parçası değil yapıcısı ve renklendiricisidir. Fertlerin
kendisiyle ve çevresiyle uyumlu bir hayat sürmesini sağlayan inanç ve
ibadetler, yaşayış tarzını derinden etkilerler. Öyle ki aynı dine inanan
farklı milletlerin kültürlerinde geniş çaplı benzerlikler oluşur. Ancak bu,
dinin yaşama geçirilirken farklı algılayış ve yorumlara uğramasına engel
teşkil etmez. Din kültürü şekillendirir. Her ne kadar kültürün bir unsuru
sayılsa da din, hayatın her anını kapsayan hükümleriyle kültürün diğer
bütün ürünlerine tesir eder. Dini, kültürün unsuru yapan hayata geçiriliş
biçimidir.
DİLİN KÜLTÜR VE DÜŞÜNCEYLE İLİŞKİSİ 1. DİL - KÜLTÜR İLİŞKİSİ
1. 2. KÜLTÜRÜN UNSURLARI
C) Dünya görüşü: Bir toplumun bütün fertlerini etkileyen ve
şekillendiren hayat felsefesidir. Ferdi tutum ve davranışlardan aileye,
toplumsal yapıdan devlet anlayışına kadar milli hayatın bütün
aşamalarına tesir eden kavrama ve algılama biçimidir. Bütün kültürlerde
olduğu gibi Türk kültürünü de şekillendiren özgün bir dünya görüşü
vardır
D) Ahlak anlayışı: İyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı, güzel ile çirkini
birbirinden ayırmayı, iyiyi, doğruyu, güzeli hayata hâkim kılmayı öngören
vicdani hükümlerin toplamıdır. Her milletin kendine özgü bir ahlak
sistemi vardır.
E) Hukuk sistemi: Yazılı esasa bağlanmış olan kısmı ile hukuk
toplumun hayat tarzını tanzim eden ve devlet yaptırımıyla desteklenen
kaideler bütünüdür. Yazılı olmayan hukuk ise örf ve adetler ile töredir.
F) Tarih: Tarih terim olarak geçmişin bilinen, yazılı vesikalarla takip
edilebilen kısmıdır. Her insan topluluğu beli bir süreç içerisinde
milletleşir. Toplumlar aynı geçmişin hatıralarıyla ve aynı soya
mensubiyet duygusuyla millet olurlar. Türk milleti tarihinin eskiliği
açısından dünyanın kadim milletlerinden biridir. Bizim tarihimiz vatan
tarihi değil millet tarihidir. “İl gider töre kalır” ilkesiyle hareket eden
DİLİN KÜLTÜR VE DÜŞÜNCEYLE İLİŞKİSİ 1. DİL - KÜLTÜR İLİŞKİSİ

1. 2. KÜLTÜRÜN UNSURLARI
G) Halk Bilimi (Folklor): Bir milletin yaşamının bütününü kapsayan ve
temelinde o milleti oluşturan insanların ortak ve yaygın davranış
kalıplarının, yaşama biçiminin, belirli olaylar ve durumlar karşısında
tavrının, çevresini ve dünyayı algılayış biçiminin, geleneksel ve törensel
yaşamının, kurumlarının, bir ucuyla geçmişe bir ucuyla zamanımıza
uzayan geleneklerinin, göreneklerinin ve inançlarının toplamıdır. Aynı
zamanda bir milletin maddi ve manevi alandaki birikimlerini konu edinen,
bunları kendine özgü yöntemlerle derleyen, sınıflandıran, çözümleyen ve
yorumlayan bilimin de adıdır. Folklor, Halk hayatının veya kültürünün
ilmidir. Medeni bir millet içinde okumuş insanların kültürüne zıt olarak
yaşayan büyük kalabalıkla onun gelenek yoluyla, tecrübeleriyle elde
ettiği maddi ve manevi bilgilerin tümüdür. Folklor alanına girecek
olayların temel özelliği gelenek yoluyla zaman ve mekân içinde nesilden
nesile geçmiş olmasıdır. Bu geçiş sırasında “Ya ustadan çırağa, ya
babadan oğula, ya da kulaktan kulağa” şeklinde bir yol izler. Folklorun
canlı kaynağı halk hayatıdır. Doğumdan ölünceye kadar geçen devrede
bütün törenler, gelenek ve görenekler, halk sanatları, hurafeler… vb.
sözlü ve elle tutulur kaynaklardır.
DİLİN KÜLTÜR VE DÜŞÜNCEYLE İLİŞKİSİ 1. DİL - KÜLTÜR İLİŞKİSİ
1. 2. KÜLTÜRÜN UNSURLARI

Sanat: İnsan davranışlarının dört gayesi vardır: Menfaat, gerçeklik, iyilik


ve güzellik. İnsanların menfaatlerinden vazgeçmeleri, gerçeğe ilgisiz
kalmaları, iyilik ve doğruluğa ulaşma çabasını terk etmeleri mümkün
değildir. Bu eğilimler içerisinde güzel olana ulaşma, onu algılama, onun
gerçekliğini sembolik olarak ifade etme gayreti sanatı doğurur. Sanat;
duygu, düşünce ve hayallerin bir malzeme aracılığıyla heyecan ve
hayranlık uyandıracak şekilde ifadesidir. Duygu, düşünce ve
hayallerin güzellik olgusuna bağlı kalınarak, heyecan ve hayranlık
uyandıracak bir tarzda dil ile aktarılmasına edebiyat; ses ile
aktarılmasına müzik; ışık ve gölge ile aktarılmasına resim; yapı
malzemeleriyle aktarılmasına mimari; plastik malzeme ile aktarılmasına
heykel (yontu) denir. Her milletin güzellik karşısında ürperişlerini içeren,
geçmişin birikimiyle zenginleştirilmiş bir sanatı vardır. Bu sanat
birikiminin kıymeti o milletin evrensel değerlere katkısıyla orantılıdır. Türk
Milletinin tarihi süreci içerisinde resim ve heykel sanatlarında dini
sebeplerle yeterince ürün verilememiştir. Bu sanatların bir nevi karşılığı
olarak hat, minyatür ebru ve süsleme sanatları geliştirilmiştir. Milletimiz,
edebiyat, müzik ve mimaride oldukça zengin bir birikimle dünyanın
DİLİN KÜLTÜR VE DÜŞÜNCEYLE İLİŞKİSİ 1. DİL - KÜLTÜR İLİŞKİSİ
1. 3. KÜLTÜR UNSURU OLARAK DİL

A) Dil Kültürün yapıcısı ve taşıyıcısıdır: Dil, insanın iç dünyası ile dış


dünya arasında köprüdür. O, bir yanıyla toplum hayatının bütün yönlerini
kapsarken diğer yanıyla bireysel bilincin derinliklerine uzanır. Dil hem bir
kurumdur hem de ruhsal bir örgüdür. İç dünyamızın karmaşık, derin ve
zengin ürünleri dil ile dış dünyaya taşınır. Dil, kültürünün aynası, kültürel
aktarımın en etkin vasıtasıdır. Bir toplumun yaşayış biçimi, gelenekleri,
dünya görüşü, inançları, ahlak anlayışı, bilim teknik ve sanata katkıları o
toplumun diline yansır. Kültürün ve uygarlığın en önemli belirtisi ve aracı
dildir.
B) Dil kültürün üreticisidir. Dil insanların bir arada yaşamalarını,
birlikte üretmelerini sağlar. Birlikte yaşamanın sonucunda maddi ve
manevi değerlerin oluşması önemli ölçüde dilin varlığına bağlıdır.
Birbiriyle dil aracılığıyla iletişim kuran insanlar düşüncelerinin ve
emeklerinin ürünü olan bir birikim oluştururlar. Dil, milleti meydana
getiren öğelerin en önemlisidir. Dil olmadan toplum olabilmek, ortak
değerler üretebilmek mümkün değildir. Yani bir topluluğun millet haline
yükselebilmesi ancak dil ile gerçekleşir. Bir milletin ruhu ve yaşama
biçimi dilinde şekillenir. Dil milletin dünya görüşünü, hayat felsefesini
DİLİN KÜLTÜR VE DÜŞÜNCEYLE İLİŞKİSİ 1. DİL - KÜLTÜR İLİŞKİSİ
1. 3. KÜLTÜR UNSURU OLARAK DİL

C) Dil kültürün aktarıcısıdır. İnsanlar ürettikleri maddi ve manevi


değerleri, birikimleri ve davranış tarzlarını nesilden nesile aktararak
çoğaltır ve biriktirirler. Bu aktarımda sanatın diğer dalları da kullanılabilse
bile asıl aktarım aracı dildir. Dil olmasaydı değerlerin geçmişten bugüne
taşınması, nesilden nesile aktarılması mümkün olmazdı. Kültüre ait her
unsur dille oluşturulmuş ve dille aktarılmıştır.

D) Dil kültürün aynasıdır. Toplumda elde edilen bütün bilgi, bulgu ve


deneyimler dil ile saklanır ve taşınırlar. Dil insana ait her tür ürünün
üreticisi, saklayıcısı ve taşıyıcısıdır. Bir milletin kültürünü görmek ve
anlamak için bakılacak en parlak ayna dildir. Kültürün maddi birkaç
öğesi dışında neyi varsa yazılı ve sözlü metinler içindedir. Bir milletin
kültürünü anlamak evvela dilini anlamak demektir. Dil toplumun ruhunun
aynasıdır. Bir toplumun kültür seviyesini ve dünya görüşünü tespit etmek
isteyenlerin, o toplumun dilini incelemeleri yeterlidir.
DİLİN KÜLTÜR VE DÜŞÜNCEYLE İLİŞKİSİ 1. DİL - KÜLTÜR İLİŞKİSİ
1. 3. KÜLTÜR UNSURU OLARAK DİL

E) Dil, milli bilincin yansımasıdır. Aynı dili konuşan toplum bireylerinde


ortak bir bilinç oluşur ve bu bilinç bireyler arasında sıkı bağlar meydana
getirir. Çünkü ortak dil, milli hatıraların, duyguların, düşüncelerin, bütün
maddi ve manevi değerlerin, ortak buluş ve yaratışların hazinesidir. Dilin
bu konumu onun sosyal bir kurum olarak nitelenmesine yol açar. Bir dil,
yalnızca kelimeler ve kelimelerin kullanım kurallarından ibaret değildir.
Dil, bir kültürün düşünme biçiminin simgesel ifadesidir. Her toplumun
düşünce biçimi yaşadığı tarihsel süreçte oluşur. Diller arasındaki farklar
sözcük ve kural farklılıklarından daha ziyade bu tarihsel süreçlerin
ortaya çıkardığı düşünme ve algı biçimlerinde aranmalıdır. Sözcükler,
terimler, deyimler ve kalıp sözler bu farklı düşünce ve algı biçimlerinin
ifadede kullanılan biçimleridir. Bir dili öğrenmek aslında o dili kullanan
kültürün düşünme biçimini öğrenmek demektir. Dil milleti meydana
getiren öğelerin en önemlisidir. Dil olmadan toplum olabilmek, ortak
değerler üretebilmek mümkün değildir. Yani bir topluluğun millet haline
yükselebilmesi ancak dil ile gerçekleşir. Bir milletin ruhu ve yaşama
biçimi dilinde şekillenir.
DİLİN KÜLTÜR VE DÜŞÜNCEYLE İLİŞKİSİ 1. DİL - KÜLTÜR İLİŞKİSİ
1. 3. KÜLTÜR UNSURU OLARAK DİL

F) Dil, bir toplumun dünya görüşünün seslendirilmiş şeklidir. Dil


toplumdan ve kültürden ayrı tutulamaz. Çünkü toplumun hiçbir unsuru
dilden ayrı değildir. Toplumun dini, sanatı, felsefesi, tekniği, folkloru,
ahlakı, hukuku, düşünceleri ve hatıraları dil ile iç içedir. Dil, hayatın
bütün alanlarında, günlük hayatın en yalın olaylarında, bilimin bütün
aşamalarında, dini hayatın bütün katmanlarında vardır. Maddi ya da
manevi hayatın her olgusu için dil olmazsa olmaz kabilinden bir
önceliktir. İnsan, bir kültürün içine doğduğu gibi bir dilin de içine doğar.
Zihni kalıpları, düşünme biçimleri dille şekillenir. Kültürel örgütlenme dil
ve yazının üstüne oturur. Dil ve kültür birbirinden ayrılamazlar. Kültürel
değerler, bilim ve düşünce dille birlikte yükselir, çünkü bu değerlerin
yükselişi de çöküşü de birliktedir. Biz dilde sadece düşünce kalıplarını
değil değerlendirme biçimlerini de hazır buluruz. Kelimelerimizde belli bir
takım değerlendirmeler nesnellik kazanmıştır. Bu yüzden dilin değerler
dünyamız ve davranışlarımız üzerinde mutlak bir etkisi vardır. Dil
kültürün oluşumunu sağlayan birincil unsurdur. Dil olmasa toplum ve
millet olmaz. Birlikte yaşamak zorlaşır. Birlikte yaşamak zorlaşınca ortak
değerler üretmek de zorlaşır. Bu durum dilin kültürün en kıymetli yapı
DİLİN KÜLTÜR VE DÜŞÜNCEYLE İLİŞKİSİ 1. DİL - KÜLTÜR İLİŞKİSİ
1. 3. KÜLTÜR UNSURU OLARAK DİL
G) Dil, edebiyatın malzemesidir: Sanat, duygu, düşünce ve hayallerin
güzellik olgusuna bağlı kalınarak ve çeşitli malzemelerden yararlanılarak
dış dünyaya aktarılmasıdır. İnsan davranışlarının dört ana gayesi vardır:
Menfaat, gerçeklik, iyilik ve güzellik. İnsanların menfaatlerinden
vazgeçmeleri, gerçeğe ilgisiz kalmaları, iyilik ve doğruluğa ulaşma
çabasını terk etmeleri mümkün değildir. Bu eğilimler içerisinde güzel
olana ulaşma, onu algılama, onun gerçekliğini sembolik olarak ifade
etme gayreti sanatı doğurur. Öyleyse sanat bir duygu, bir düşünce veya
bir hayalin maddi bir malzeme ya da ses veya sözden faydalanmak
suretiyle heyecan ve hayranlık uyandıracak şekilde ifadesidir. Sanatın
beş ana kolu olan edebiyat, musiki, mimari, resim ve heykel dalları
kültürlerin en görünür alanlarıdır.
Her milletin güzellik karşısında ürperişlerini içeren, geçmişin birikimiyle
zenginleştirilmiş bir sanatı vardır. Bu sanat birikiminin kıymeti o milletin
evrensel değerlere katkısıyla orantılıdır. Türk Milletinin tarihi süreci
içerisinde resim ve heykel sanatlarında dini sebeplerle yeterince ürün
verilememiştir. Bu sanatların bir nevi karşılığı olarak hat, minyatür ebru
ve süsleme sanatları geliştirilmiştir. Bununla beraber milletimiz, edebiyat,
DİLİN KÜLTÜR VE DÜŞÜNCEYLE İLİŞKİSİ 1. DİL - DÜŞÜNCE İLİŞKİSİ

İnsanoğlunu öteki varlıklardan ayıran en büyük özellik


zekâsının ve düşünme yeteneğinin varlığıdır. Zekâ, duygu
ve düşünce sistemi insanın iç dünyasını kuran öğelerdir.
Hayal eden düşünen ve duygulanan kimse bunların
sonuçlarını davranışlar veya söz olarak kendi benliğinin
dışına aktarır. İç âlemimizdeki her tür değer ancak dış âleme
aktarılınca kıymet kazanır. Başka bir zihne aktarılamamış bir
düşünce, başkalarıyla paylaşılamamış bir duygu hiçbir
kıymet hükmü taşımaz. Görülüyor ki insan varlığının dış
dünyası ile iç dünyası arasındaki sürekli ve dengeli bağlantı,
yavaş yavaş ve öğrenme yoluyla elde edilen dil ile
kurulabilmektedir. Bu bakımdan dil insan benliğinin ayrılmaz
bir parçası ve zengin bir ürünüdür. Dil ile düşüncenin
nitelikleri bakımından iki ayrı işlem oldukları benimsense bile
musiki, resim, heykel, mimari gibi sanat kolları istisna
sayılırsa düşünce ve duygu ürünlerinin insan benliğinin
DİLİN KÜLTÜR VE DÜŞÜNCEYLE İLİŞKİSİ 1. DİL - DÜŞÜNCE İLİŞKİSİ

İnsan zekâsının, insandaki sınırı çizilemeyen duygu ve düşüncelerin


ürünleri insan benliğinin dışına dille aktarıldığına göre dil ile düşünce iç
içe girmiş durumdadır. Karşılıklı ilişkiler açısından bunları birbirinden
ayırmak mümkün değildir. Dilimiz, düşünce ve duygularımızın yansımış
görüntüleridir. Anadilleri insanlara bir düşünce düzeni benimsetir. Yani
insanlar anadillerinin kuralları ve kavramlarıyla düşünürler. Anadilin
kavramları ve cümle kuruluşu düşünceyi etkiler. Dil olmadan düşüncenin
gerçekleşemeyeceği, özellikle soyut kavramların dile bağımlılığı, dil ile
düşünce arasındaki ilişkiyi iyice karmaşık hale getirmektedir. Dil ile
düşünce bir varlığın iki yüzü gibi birbirine yapışık, birbirinden
soyutlanamayacak nitelikte iki öğedir. Dille düşünce arasındaki ilişki eski
çağlardan günümüze kadar üzerinde tartışılan, hâlâ önemini yitirmemiş
ve çözüme erdirilmemiş bir konudur. “Dil olmaksızın düşünülebilir mi?”
ya da “Dil düşünceyi biçimlendiriyor mu?” sorularının disiplinler arası bir
yaklaşımla irdelenmesiyle dil ve düşünce arasındaki sıkı ilişki daha da
anlaşılır hale gelmektedir. İnsanlar düşüncelere sahiptir ve düşünceler
dil elbisesine girerler.
DİLİN KÜLTÜR VE DÜŞÜNCEYLE İLİŞKİSİ 1. DİL - DÜŞÜNCE İLİŞKİSİ

A) Dil, düşüncenin en yetkin aktarıcısıdır. Dil ile düşüncenin nitelikleri


bakımından iki ayrı işlem oldukları benimsense bile musiki, resim,
heykel, mimari gibi sanat kolları istisna sayılırsa düşünce ve duygu
ürünlerinin insan benliğinin dışına yalnız dille aktarılabileceğini kabul
etmek zorundayız. İnsan zekâsının, insandaki sınırı çizilemeyen duygu
ve düşüncelerin ürünleri insan benliğinin dışına dille aktarıldığına göre
dil ile düşünce iç içe girmiş durumdadır. Karşılıklı ilişkiler açısından
bunları birbirinden ayırmak mümkün değildir. Dilimiz, düşünce ve
duygularımızın yansımış görüntüleridir. Anadilleri insanlara bir düşünce
düzeni benimsetir. Yani insanlar anadillerinin kuralları ve kavramlarıyla
düşünürler. Anadilin kavramları ve cümle kuruluşu düşünceyi etkiler. Dil
olmadan düşüncenin gerçekleşemeyeceği, özellikle soyut kavramların
dile bağımlılığı, dil ile düşünce arasındaki ilişkiyi iyice karmaşık hale
getirmektedir. Dil ile düşünce bir varlığın iki yüzü gibi birbirine yapışık,
birbirinden soyutlanamayacak nitelikte iki öğedir.
DİLİN KÜLTÜR VE DÜŞÜNCEYLE İLİŞKİSİ 1. DİL - DÜŞÜNCE İLİŞKİSİ

B) Dil, insanın iç dünyası ile dış dünyası arasındaki köprüdür.


İnsanın öteki canlılardan ayrılan en önemli yanı konuşma ve düşünme
yeteneğine sahip olmasıdır. İnsan dil yeteneğini içine doğduğu kültürel
ortamda hazır bulur, ama sonradan öğrenir ve geliştirir. Üstün
yeteneklerle donatılan insan, bu yetenekleri sayesinde dili de bilim,
teknik ve sanatla birlikte geliştirir. Eğer insan dil yeteneğinden yoksun
olsaydı diğer yeteneklerini kullanarak bilim, teknik ve sanat alanlarında
başarılı olamazdı. Başka insanlarla bir arada olma yani toplum
oluşturma, duygu ve düşünceleri başkalarıyla paylaşarak çoğaltma,
sözlü ya da yazılı metinler haline getirerek saklama dilin insana
kazandırdıklarındandır. Dil olmasaydı bilimde, teknikte ve sanatta
yaşanan gelişmeler olmayacağı gibi onların aktarılması da mümkün
olmazdı. Bu nedenledir i insanın dünyadaki yerini ve konumunu
belirleyen en önemli etken dildir.
DİLİN KÜLTÜR VE DÜŞÜNCEYLE İLİŞKİSİ 1. DİL - DÜŞÜNCE İLİŞKİSİ

C) İnsan varlık âlemini dil sayesinde tanır ve iç dünyasına taşır.


Bilgiyi dil ile elde eder. Dil olmadan insanın sosyalleşmesi, başka
insanlarla ortak bir dünya kurması ve toplumsal başarılar üretmesi
mümkün değildir. İnsan dil sayesinde başka insanlarla anlaşabilmekte,
onlarla kendisi arasında bağlar kurabilmektedir. Dil ile düşünce
arasında, ilişkiyi aşan bir bağıntı vardır. Dil ile düşünce iç içedirler. Dil
düşüncenin kalıplara (harf, sözcük, cümle) dökülmüş, somutlaşmış
biçimidir. İnsan, sözcüklerle ve imajlarla düşünür. İmajlar isimlendirilmiş
hayallerdir. Onlar da birer sözcük ya da cümle gibidirler. Bunların hepsi
(hareket, ses, kelime, cümle) birer bildirişim aracı, birer işaret, yan-dildir.
Dilsiz düşünce, düşüncesiz dil olmaz. Doğru düşünmek için, dile hâkim
olmak gerekir. Doğru konuşmak ve yazabilmek için de düşünme şarttır.
Düşünmek eylemi için “sessiz bir konuşma” denmesi de bundandır.
DİLİN KÜLTÜR VE DÜŞÜNCEYLE İLİŞKİSİ 1. DİL - DÜŞÜNCE İLİŞKİSİ

D) İnsan zekâsı somuttan soyuta yükselerek gelişmiş ve düşünce


olgusuna ulaşmıştır. Bu gelişim sürecinde dil, hem düşünceyi
oluşturmuş hem de düşünceyle birlikte var olmuştur. Aslında dil,
düşünceyi tamamlayan, onu geliştiren bir yeteneğin olgunlaşmasıdır. Bu
bakımdan dil ile düşünce karşılıklı olarak birbirlerini oluştururlar.
Şu diyalog çok manidardır:
-İnsan neden konuşur?
-Düşündüğü için.
-İnsan neden düşünür?
-Konuştuğu için.
DİLİN KÜLTÜR VE DÜŞÜNCEYLE İLİŞKİSİ 1. DİL - DÜŞÜNCE İLİŞKİSİ

E) Dil, insan benliğinin ayrılmaz bir parçasıdır. İnsan zekâsının,


insanda sınırı çizilemeyen duygu ve düşünce kabiliyetinin sonuçları
kendi benliğinin dışına ancak dille aktarılabilir. Bu bakımdan dil ile
düşünce iç içe girmiş durumdadır. İnsan dil ile düşünür. Dilin gelişmesi
düşünmeyi düşünceye, düşüncenin gelişmesi de dile bağlıdır. Çeşitli
medeniyetlerin meydana getirilmesini sağlayan düşünce, gelişmesini
dile borçludur. Öyle ki sonuçta dil düşünmenin de bir vasıtası olmuştur.
Anadilimizden cümleler kurarak düşünürüz. Bunları dile getirdiğimizde
adına konuşma deriz. Dil olmasa düşünce ve duygu da gelişmezdi,
insan topluluğu ilerlemez, bir medeniyet oluşturamazdı. Yine
insanoğluna bahşedilen din hayatı ile sanat hayatı da dil temeli üzerine
kurulmuşlardır.
DİLİN KÜLTÜR VE DÜŞÜNCEYLE İLİŞKİSİ 1. DİL - DÜŞÜNCE İLİŞKİSİ

F) Dil, ile düşünce bir madalyonun iki yüzü gibidir. Düşünce ile dil
arasında sıkı bir ilişki bulunduğu ve düşüncemizi düzene sokan ilişkileri
dile borçlu olduğumuz bilinmektedir. İnsanoğlunu öteki varlıklardan
ayıran en büyük özellik zekâsının ve düşünme yeteneğinin varlığıdır.
Zekâ, duygu ve düşünce sistemi insanın iç dünyasını kuran öğelerdir.
Hayal eden düşünen ve duygulanan kimse bunların sonuçlarını
davranışlar veya söz olarak benliğinin dışına aktarır. Bu aktarımın
aracısı dildir. Bu da demektir ki dil insanın düşünme yetisinin ve
zekâsının dışavurumudur.
DİLİN KÜLTÜR VE DÜŞÜNCEYLE İLİŞKİSİ 1. DİL - DÜŞÜNCE İLİŞKİSİ

G) Dil, insanın iç dünyası ile dış dünyası arasındaki köprüdür. İç


âlemimizdeki her tür değer ancak dış âleme aktarılınca kıymet kazanır.
Başka bir zihne aktarılamamış bir düşünce, başkalarıyla paylaşılamamış
bir duygu hiçbir kıymet hükmü taşımaz. İnsan varlığının dış dünyası ile iç
dünyası arasındaki sürekli ve dengeli bağlantı, yavaş yavaş ve öğrenme
yoluyla elde edilen dil ile kurulabilmektedir. Bu bakımdan dil insan
benliğinin ayrılmaz bir parçası ve zengin bir ürünüdür.
DİLİN KÜLTÜR VE DÜŞÜNCEYLE İLİŞKİSİ 1. DİL - DÜŞÜNCE İLİŞKİSİ

H) Dil, veri saklama sistemidir. Dil bir işaretleme (kodlama) sistemidir


ve bu sistem sayesinde bilgiler (veriler) ses kalıbındaki yapılarla insan
hafızasında kalıcı olabilmektedir. Bebeklik dönemimize dair çok az şey
hatırlıyor oluşumuz o yaşlarda dil yeteneğimizin henüz yeterince
gelişmemiş olmasıyla alakalıdır. Ne kadar kelime varsa, kişi ne kadar
çok kelime biliyor ve kullanıyorsa o kadar kodlama yapabiliyor demektir.
İnsan hafızası kodlamayla yani işaretlemeyle çalıştığı için adı olmayan
bir görüntünün bellekte kalıcı olması mümkün değildir. Bu özelliğiyle dil
sahip olduğu kelimelerle bir veri saklama sistemi olarak
değerlendirilebilir.

You might also like