You are on page 1of 17

ROCK & ROLL

DİĞER KAYNAKLAR

https://b-ok.org
https://openmedia.yale.edu/projects/iphone/departments/musi/musi112.html

The birth of rock & roll : music in the 1950s through the 1960s

https://archive.org/details/birthofrockrollm0000unse

https://melisashen.weebly.com/uploads/2/5/4/7/25478745/history_of_rock_n_roll_ppt.pdf

https://en.wikipedia.org/wiki/List_of_music_genres_and_styles

https://en.wikipedia.org/wiki/Origins_of_rock_and_roll

https://en.wikipedia.org/wiki/The_History_of_Rock_and_Roll

https://en.wikipedia.org/wiki/The_History_of_Rock_%27n%27_Roll

https://en.wikipedia.org/wiki/1960s_in_music

Rock ‘n’ Roll combines elements of Rhythm and Blues and Country and Western Music and
emerged in the mid-1950’s

Rock and Roll türüne zemin hazırlayan diğer türler, rock müziğin doğuşu, türün ilk örnekleri
swing, blues, country, western, r&b

Rock müziğin gelişiminde etkili olan türlerden örnekler

rock’ın kökenleri
rock çizgisi
rock’ın soyağacı, şeceresi
rock müziği açılış sekansı
freak zone, yüzey
rock’ın ayak izleri
rock’a giden ayak izleri
roket 88 - https://www.youtube.com/watch?v=JXwazleCVmc Caldonia, rock awhile,
rock awhile - https://www.youtube.com/watch?v=SlsCe-kjvF8

"Swing Chronicle", cazın yüzüncü yıl kutlamalarına, swing'in bir müzik motoru, bir felsefe, bir
yaşam tarzı, bir devrim, bir fikir ve ilham ajitatörü olarak keşfiyle ideal bir şekilde yanıt veriyor!

rock, son kırk yılın en popüler müziği olma özelliğini korumaya devam ediyor. bu kırk yıllık
süre içerisinde, onlarca ülkede yine onlarca alt türüyle rock, pek çok müzikal tavrı etkilemekle
kalmadı, kendine ait bir kültürü de yarattı. ortaya çıkışıyla bugün geldiği nokta arasında -
doğal olarak- önemli farklara sahip olan bu müzik türü, kendini müzik endüstrisine kurban
ettiği halde ve yine bu müzik endüstrisine rağmen ilkelerini korumaya çalışıyor.
artık "rock" denildiğinde akla ilk gelen şey, siyahlar giyinmiş uzun saçlı gençlerin sert, sinirli
tonlar eşliğinde kafa salladığı, dumanaltı konser salonları değil. rock'u artık yalnızca kendine
"rocker" diyen gençler de dinlemiyor.

ve asıl önemlisi rock artık "muhalif" olmakla eş anlamlı değil.

kapitalizmin özellikle metropollerde yarattığı adaletsizliğe tepki, bu sistemin getirdiklerini


kabul etmeme, dünyanın sömürülmesine karşı çıkma düşünceleriyle ortaya çıkan rock; bugün
müzik endüstrisi ve onun "piyasa"sının elinde ciddi savrulmalar yaşamaya devam ediyor.

rock, kapitalizmin bilinen kuralını sorunsuzca uygulayıp başarılı olduğu başlıklardan biridir,
demek yanlış olmayacaktır: muhalif olanı kendi kurallarına göre tekrar şekillendir, ondan
kazanmanın yollarını bul, böylece "isyan"ı yozlaştırdığın gibi para kazanmaya da devam et,
bir taşla iki kuş vur!
rock; 1960'lı yılların başında rock'n roll'a yeni bir biçim getiren ingiliz müzik grupları ile ortaya
çıktı. vokal melodi ve çoğu kez buna eşlik eden bir vokal armonisini destekleyen elektrik gitar,
bas gitar ve davulla yapılan müzik olarak tanımlanır. org, piyano ya da synthesizer da, alt
türlerin pek çoğunda kullanılır. yine "rock"un ilk dönemlerinde bakır ya da ağaç üflemelilere,
özellikle saksafona sıkça rastlanılır. üflemeli çalgıların 1990'lı yıllarla birlikte yavaş yavaş
etkisini kaybetmeye başladığını da ekleyelim.

rock, çok geniştir ve sınırlarının tanımı da bir o kadar belirsizdir. derdini sert tonlarda anlatan,
diğerlerine göre hızlıca ve kolaylıkla söylenip çalınabilen bu müzik türü, birçok müzik türünün
karışımıyla ortaya çıktı. rock'un ne olduğunu anlatmaya başlamadan önce onu ortaya çıkaran
bazı müzik türlerine göz atmakta fayda var.

1600'lerin başında afrika'dan amerika'ya getirilen siyah köleler, büyük pirinç tarlalarında
çalışmaya başladılar. köleler bu toplu çalışmalar sırasında hep birlikte şarkı söylüyorlar,
söyledikleri şarkıların sözlerinde de özgürlüğü, köleliğin getirdiği haksızlık ve adaletsizlikleri,
buna karşı olmayı, birliği, mücadele etmeyi ifade eden sözlere yer veriyorlardı. bir süre sonra,
cumartesi geceleri eğlenme hakkını elde eden köleler, bu eğlencelerde özgürlük
mücadelelerini yüksek sesle dile getirmeye başladılar. blues bu toplu çalışmalar ve eğlenceler
sırasında doğdu; köleliğin 1800'lerin ortalarında kaldırılmasında da etkili bir role sahip oldu.

bununla birlikte zorla hırıstiyanlaştırılan siyahlar, dinsel ayinleri sırasında dans, çığlık atma,
ritim tutma gibi afrika'dan getirdikleri bazı tapınma yöntemlerini hırıstiyan dualarına
soktular. gospel; siyahların beyazlardan aldığı ibadet yöntemlerinin içine "afrikalı" ritimleri ve
coşkuyu katarak ortaya çıkardıkları yeni bir müzik tarzının adı oldu.

dini içerikli müziklerin yanı sıra özellikle siyah olmayan göçmenler tarafından gitar, banjo ve
mandolin ile icra edilen folk da gelişimini sürdürmeye devam ediyordu.

1800'lerde köleliğin kaldırılmasının ardından diğer bölgelere giden siyahlar, kuzeyde irlandalı
ve iskoç göçmenlerden kemanı, güneyli göçmenlerden de gitar ve mandolini öğrenme fırsatı
buldu. 1900'lere gelindiğinde blues artık geniş çevrelerin tanıdığı bir müzik türü olmuştu.
müzisyenler, yaşadıkları değişik bölgelerin kültür ve etnik yapısından etkileniyor, bu
etkilenmeyi farklı blues türlerine kaynak yapıyorlardı. müzik endüstrisi de bu dönemde yeni
yeni oluşuyor, ırkçı tepkilerin olabileceği riskini de alarak blues kayıtlarından oluşan plakları
piyasaya sürmeye başlıyordu.

1930'lu yıllarda blues, louis armstrong, ella fitzgerald ve billie holiday gibi sanatçıların
çabalarıyla, caz ile buluştu. müzik, katıldığı her formla birlikte yeni bir forma bürünüyordu.
1940'lı yıllara gelindiğinde blues, teknolojiyi de kullanarak gücünü artırmaya devam etti.
blues'in en iyi yorumcusu olarak kabul edilen b.b. king, 1948 yılında ilk siyah radyosu
olan wdia'da program yapmaya başladı. bu, siyah toplumun hakları için önemli bir
gelişmeydi. çalgılardaki yenilikler ve genç müzisyenlerin çabaları "jump", "boogie" "r&b"
(rhythm and blues) gibi yeni yeni formları ortaya çıkarmakta gecikmedi. öbür yandan gitar,
banjo ve kemana dayanan ve daha çok beyazların icra ettiği 'folk' da 'country' gibi formlarla
gelişimini sürdürüyordu.

isimlerini belki de aklımızda tutmaya zorlanacağımız bu türler içerisinde rock'n roll'a ve


dolayısıyla rock'a geçişteki son yapı taşı r&b'dir (rhtyhm and blues). r&b'nin oluşmasında,
1940'lı yıllarda ekonomik nedenler yüzünden güneyden kuzeye göç eden siyah blues
ustalarının, gittikleri yerlerde piyano ve nefesli çalgılarla tanışması etkili olmuştur. r&b, o
güne kadar oluşturulan bütün siyah müzik türlerinin bir karışımıyla ama 'blues'un armonik
çatısı altında oluşmuş bir müzik türüydü. ilk dönemler yalnızca siyahların radyo
istasyonlarında çalan bu yeni tür, kısa süre sonra alt ve orta sınıf beyaz gençleri de etkilemeye
başladı. 1950 yılına gelindiğinde beyazlar da r&b yapmaya başladı ama beyazların yaptığı bu
müzik türüne ilginçtir, "rock'n roll" adı verildi. bu isim değişikliğini ünlü rock'n roll
piyanisti fats domino şu şekilde anlatmıştır: "biz, new orleans'da 15 yıl öncesine kadar rock'n
roll'a 'r&b' derdik".

"beyaz" rock'n roll özellikle genç kesimleri çok etkiledi. gençlerin önlenemez "değişim"
talepleri kendini bu müzik türünde bulmaya başladı. bu durum, siyahların yaptığı müziğe
geleneksel karşı çıkış tavrını sürdüren beyazları da pazara dâhil ettiği için tam anlamıyla
müzik endüstrisinin ekmeğine yağ sürdü. chuck berry ile başlayıp elvis presley ile tanınan bu
tür, abd'nin 2. dünya savaşı sonrası dünyaya pazarlamağa çalıştığı yeni bir kültürün de aracısı
olacaktı. bütün dünya rock'n roll ile uyumaya, rock'n roll ile uyanmaya başlamıştı. ne yazık ki
rock'n roll'un ömrü umulandan daha kısa oldu. 1960'lara gelindiğinde gerek gençlik gerek
müzik endüstrisi daha yeni bir müzikal türe ihtiyaç duyuyordu.

bu geçiş döneminin şüphesiz en önemli ismi "60 gençliğinin lideri" bob dylan'dı. dylan'ın
yaptığı şarkılar, form olarak, ne rock'n roll ne de folk içerisinde tanımlanabiliyordu. toplumcu
folk şarkıları dinleyerek büyümüş olan dylan, woody guthrie'nin bu toplumcu-politik folk
müzik geleneğini dönemin yeni müziğiyle birleştirdi.

ortaya çıkan müziğin adı "folk rock" olurken dylan da özellikle "blowin' in the wind" ve
"masters of war" (savaşın efendileri) şarkılarıyla 1960'lara damgasını vuran ve "protest şarkı"
kavramını ortaya çıkaran müzisyen oldu. yüzyılın en önemli müzisyenlerinden kabul edilen
dylan, şarkılarında emperyalist savaşlara, silah tekellerine, siyahlara yönelen ırkçılığa, sosyal
eşitsizliklere ve sınıf farklılıklarına dikkat çekiyordu. bob dylan'ı anlatmak başlı başına bir yazı
konusunu oluşturacağı için, şimdilik onun 'rock'un oluşmaya başladığı dönemde çok önemli
bir role sahip olduğunu bilmemiz yeterli olacaktır.

abd'de rock'n roll'un yarattığı etki kısa süre içerisinde başka ülkelerde, özellikle ingiltere'de
farklı bir biçime büründü. 2. dünya savaşı sırasında ingiltere'ye gelen abd askerleri, savaş
sonrasında ülkelerine dönerken beraberlerinde getirdikleri birçok blues ve rock'n roll
albümünü ingiltere'de bırakmıştı. ingiltere'de bu albümleri dinleyen bir kuşak büyüyordu.
60'lı yıllara gelindiğinde rock'n roll dinleyen bu genç ingilizler, 30'lu yılların blues
gitaristlerinden etkilenmekle birlikte blues, boogie, gospel, r&b türleri arasında yeni bir tarzın
peşine düştüler. bu tarz sonraki 40 yıl içerisinde dünya gençliğini en çok etkileyecek müzik
türü olan rockolacaktı.

rock'un en önemli isimlerinden "the rolling stones" işte tam bu dönemde kuruldu. onu kısa
süre içerisinde ortaya çıkan beatles ve animals takip etti. bu grupların erken dönem
müziklerinde abd kökenli rock'n roll, blues ve r&b etkileriyle birlikte kısa süre içerisinde hızla
gelişen yeni bir tarzın ana çizgilerini görürüz. bu dönüşüm özellikle beatles'ın yaptığı müzikte
karşımıza çıkar. beatles ilk dönem albümlerinde daha önce değindiğimiz blues, gospel,
boogie ve rock'n roll yapmış fakat ikinci albümlerinden itibaren bu tarzlardan uzaklaşmaya
başlamıştır. dönemin en çarpıcı isimlerinden biri de eric clapton olacaktır. "cream"de gitar
çalan clapton, ciddi blues etkilerinin yanı sıra yeni bir gitar çalımının öncüsü olacaktı.
clapton'u rock'un efsane isimlerinden jimi hendrix takip etti. hendrix, sanılanın aksine blues
kalıplarından çıkmadan ve hatta böyle bir çaba göstermekten kaçınarak gitarda arayışlarına
devam ediyordu.

- diz çökerek yaşamayın!-

ingiltere'de bu gelişmeler yaşanırken abd, uzun yıllar etkisini sürdürecek bir "çiçek çocukları"
deneyimini yaşıyordu. abd'nin emperyalist savaş politikalarının ardından vietnam'a
saldırması, bu savaşta birçok vietnamlı'nın ve amerikalı'nın ölmesi "çiçek çocukları"
hareketini tetiklemiş, bu da doğal olarak dönemin müziğine yansımıştı. abd'nin vietnam'ı
işgalini ve bir bütün olarak amerikan değerlerini protesto eden on binlerce genç ütopik bir
yaşam kurma düşüncesiyle san fransisco yakınlarında bir kasabaya yerleşti. bu gençler her
türden emperyalist işgale, baskıcı sistemlere, savaşa karşı çıkıyor, sabahlara kadar yaktıkları
ateşler etrafında şiirler okuyor, şarkılar söylüyor, uyuşturucu kullanıp "cinsel özgürlük",
"tabular yıkılsın" sloganlarıyla toplumsal özgürlük taleplerini dile getiriyordu. ünlü "savaşma
seviş" sloganı bu hareketin bir ürünüdür. bu topluluğu oluşturanların çoğunluğu orta sınıf
beyaz gençlerdi. aynı yıllarda doğu dinlerine olan ilgi de artmıştı. bu doğu modasıyla birlikte
müzisyenlerin ve dinleyicilerin uyuşturucuya olan ilgileri de bir anda artmış ve özellikle lsd,
henüz yasaklanmadığı için aspirin kadar çok kullanılır hale gelmişti. çiçek çocukları'nın adını
"karşı kültür" koydukları bu tarz bütün dünyada ünlenecek "hippi" akımını doğurdu. hippi
olmak bir yaşam felsefesi haline geldi, avrupa'dan asya'ya ve çoğunlukla "moda" olarak
algılanarak kısa sürede bütün dünyaya yayıldı.

ingiltere'de ortaya çıkan ve yükselişini sürdüren rock'un yolu işte tam böyle bir dönemde ve
ilginç bir şekilde çiçek çocukları ile kesişti. dolayısıyla bu karşı kültürün sözcülüğünü de rock
grupları yapmaya başladı. artık rock, içeriğinde ağırlıklı olarak dünya sorunlarına ve çözüm
yollarına da yer veriyordu: the doors"yabancı bir elin yardımını bekliyorum" derken, rolling
stones "yuvarlanan taşlar gibi evsiz olmak"tan bahsediyor, the who "yaşlanmadan ölmek
istiyorum" diyordu. bu genç kesimin en önemli politik tavrı emperyalist savaşlara karşı
olmasaydı. akademik değer yargılarına, kapitalist eğitim ve yaşam biçimlerine de karşıydılar.
fakat çok kısa bir süre içinde "çiçek çocuk" olmak da bir "moda" haline getirildi. çiçek
çocukları, tepkiselliklerine tutarlı bir politik yaklaşım katamadıkları ve çözüm anlamında yeni
bir şey öneremedikleri için 70'li yıllar ve woodstock konserleriyle birlikte tarih sahnesinden
çekildiler.

60'lı yılların başında ingiltere'de takım elbiseli, kravatlı kolej çocukları beatles ve onun tam
karşıtı hırpani rolling stones ile ortaya çıkan rock, 70'lere geldiğinde egemenlerin gözünde
çiçek çocuklarının da etkisiyle ile birlikte deyim yerindeyse "serseri"leşmeye başlamıştı.

bütün bunların yanı sıra bob dylan'ın 'protest rock'u bütün dünyada yankısını bulmuş, tam
anlamıyla bir patlama yaratmıştı. savaş karşıtı gösteriler dylan'ın şarkılarıyla başlayıp
bitiyordu. dylan, 'rock'u ısrarla politik çizgide tutuyordu. aynı yıllarda ingiltere'de beatles'tan
ayrılan john lennon da sol politik söylemlerle özellikle entelektüellerin ve aydınların ilgisini
çekmeye başlamıştı. lennon, din, cinsellik ve medya ile uyutulan, kendisini akıllı, sınıfsız ve
özgür sanan insanlara -böyle düşündüklerinde- bir hiç olduklarını hatırlatıyor, yaşamın onurlu
gerçekliğini "işçi sınıfı kahramanı" olmakta görüyordu.

çiçek çocuklarına göre çok daha politik bir çıkış olan 68 öğrenci hareketleri müziğin de
çehresini değiştirdi. 68 kuşağı, artık eski çiçek çocukları kadar iyimser ve pembe düşler içinde
değildi. pasifist olmak yerine daha aktif bir mücadeleyi benimseyen bu akım müziğe de ilham
vermekte gecikmedi. soğuk savaş rüzgârlarının estiği 70'li yıllar bütün dünyada radikal ve sert
politik olaylara sahne oldu. doğal olarak da gençlik bu sert, acımasız gerçeklerden payına
düşeni alarak isyancı bir çizgiye her zaman yakın durdu. aynı yıllarda dünyada kapitalizmin
yoz değer yargılarına ve burjuvazinin yerleşik düzenine karşı kitlesel bir karşı çıkış
yaşanıyordu. doğal olarak müzikal biçim de değişmeye başlamış, garip bir biçimde tınılar
gittikçe elektrikleşmiş, ritimlerde daha da sertleşme başlamıştı. dünyanın en ünlü müzik
topluluklarından pink floyd işte bu yeni dönemin öne çıkan ismiydi. grup, en ünlü
şarkılarından "another brick in the wall/ duvardaki başka bir tuğla"da eğitim sistemine köklü
bir eleştiri getiriyordu:

"eğitime ihtiyacımız yok / düşüncelerin kontrol altına alınmasına da ihtiyacımız yok /


sınıflarda aşağılanmaya da / öğretmenler çocukları rahat bırakın / hey, öğretmen, rahat bırak
o çocukları / hepsi duvarda yalnızca başka bir tuğla / çevremde silahlara ihtiyacım yok / beni
sakinleştirecek uyuşturuculara ihtiyacım yok / duvardaki yazıyı görüyorum / bir şeye
ihtiyacım olduğunu sanma sakın / duvardaki tuğlalarsınız siz hepiniz…"

pink floyd'un yanı sıra, konserlerinde şov ve görsel efektleri kullanan genesis, senfonik
rock'un öncüleri the moody blues, jethro tull ve yes, 'hard rock'ta deep purple, who ve led
zeppelin dönemin gözde grupları oldu.
60'lardan 70'lere girildiğinde müzik grupları da "süper", "mega" gruplar haline dönüşmeye
başlamıştı. gruplar daha kapsamlı turnelere çıkıp stadyumları dolduruyor, görkemli sahne
şovları ile her konseri daha törensel bir atmosfere çeviriyordu. 60'larda kurulan jethro tull, the
moody blues ve pink floyd gibi ingiliz grupları, teknik açıdan kusursuzlaştılar. black
sabbath, led zeppelin gibi gruplar müziğin çizgisini sevimli hippi kültüründen uzaklaştırıp
daha karanlık ve mistik temalar üzerinde yoğunlaştılar. kuzey amerika'da ise stills and
nash ve the eaglesgibi gruplar pink floyd gibi grupların aksine her şeyin akustik olmasından
yana bir tavır içine girdiler.

bütün bu gelişmelerle birlikte rock da artık müzik endüstrisinin en önemli gelir kaynağı
olmayı başarmıştı. plak satışları ve konser gelirleriyle, rock, pazar payının artık en büyük
dilimini oluşturuyordu. özellikle beatles ile başlayan yan ürün pazarı da ticari kazancın
artmasını, grupların birer fenomene dönüşmesini sağlıyordu. örneğin beatles abd'ye ayak
basar basmaz sansasyonlar yaratmaya başlamış, beslenme çantalarından bardaklara, sakız
paketlerinden john lennon yastıklarına kadar bir yan ürün pazarı oluşmasına neden olmuştu.
artık rock, müziğin olduğu kadar modanın da yüzünü değiştirecek, pazarı daima canlı
tutacaktı.

rock daha önce hiç olmadığı kadar çok ciddiye alınıp popülerleştikçe müzisyenler de
kendilerini "klasik müzik" icracıları mozart, beethoven gibi ilahlaştırmaya başladı. bu
müzisyenler milyonlarca dolarlık elektronik aletler, stüdyolar, villalar, okyanusta satın alınan
adalarla zenginlik içerisinde yüzerken, 'rock'un muhalif çizgisinden de gittikçe
uzaklaşıyorlardı.

işte tam böyle bir dönemde bütün bu gelişmelere bir tepki olarak "punk rock" ortaya çıktı.
anti-tez the clash ve sex pistols'ın öncülüğünde ortaya çıkmış, özellikle 70'lerin başlarındaki
'rock'a ve tabii ki onun müzisyenlerine lanet okumaya başlamıştı. bu yeni akıma göre rock
artık para, şan, şöhret aracı olarak kullanılmaktaydı, ticariydi ve bu, hızla terk edilmesi
gereken bir tutumdu. punk özellikle ingiltere'de yaydığı anarşist düşünceler nedeniyle devlet
tarafından tedirginlikle karşılandı. punk yapan gençler çoğunlukla işçi mahallelerinde elden
düşme çalgılarla müzik yapan işçi çocuklarıydı. anti-faşist ve anti-kapitalist düşüncelere uzak
olmayan bu gençler özellikle kraliçe'nin ırkçı ve aileleri üzerindeki kapitalist programlarına
karşı çıkıyordu. öyle ki sex pistols'un "god saves the queen / tanrı kraliçe'yi korur" isimli
şarkısı ülke çapında en çok dinlenen şarkı olunca kraliçe'nin iktidarına gölge düşürecek
tartışmaları tetiklemişti:

"tanrı kraliçeyi korur / onun faşist rejimini / sizi geri zekâlı yaparak / potansiyel bir hidrojen
bombasına dönüştürürler / tanrı kraliçeyi korur/ onda insanlık aramayın / zaten ingiltere
rüyasının bir geleceği de yok"

punkçular 70'li yılların uzun ve karışık gitar soloları ile dolu şarkıları yerine kısa ve özentisiz
şarkılar yapmaya başlayıp, o güne değin hiçbir rock türünde görülmeyen şiddet ve kargaşaya
yaslandı. 70'lerin ikinci yarısında 'rock'un isyankâr misyonunu yüklenen 'punk'ta kalite ve
hoşa gitme kaygısından uzak bir anlayış hâkimdi. hatta sex pistols sahnede o kadar basit ve
deyim yerindeyse "ilkel" çalıyordu ki, izleyenler ister istemez "bunu ben bile çalabilirim"
kanısına kapılıyordu.

mükemmel olma kaygısından uzak punk, hızla genişleyerek 'rock'a yeni bir nefes kazandırdı.
fakat her zaman olduğu gibi müzik endüstrisine eleştiriler getiren ve onun en büyük düşmanı
olan bu akım da kendini diğer bütün rock çılgınlıkları gibi kısa sürede endüstri tarafından
yutulan ve "moda" haline getirilen bir akım olmaktan kurtaramadı.

rock, 80'li yıllara heavy metal patlamasıyla girdi. kökeninin 1960'lı yıllarda hard rock'a
dayandığı bu "karmaşık" ama bununla birlikte olabildiğince "sert" müzik akımı, küfür etmeyi
kendine amaç edinmişti. tepkisini sert tınılar içerisinde çığlık çığlığa küfrederek ifade etmeye
çalışan bu akım, demokratlar, anarşistler hatta ırkçılar gibi çok farklı kesimlerden kitleleri
etkilemeyi başarmıştı.

deep purple, led zeppelin, cream ve black sabbath gibi gruplar hard rock'un sert tınılarının
arasından heavy metal'i ortaya çıkaracak önemli bir işlevi yüklendiler. bu grupların "düşene
kadar sallan" konserleri saatler süren dini ayinlere dönüşüyordu. black sabbath, hard
rock'tan heavy metal'e dönüşümün son halkasını oluşturdu. grup, gerek kullandığı giysiler,
gerek şarkı sözlerinde işlediği temalar bakımından ülkemizde de çok tartışılan "satanizm"e
açık kapı bırakıyor, bu davranışıyla çocuklarını korumak isteyen ailelerin korkulu rüyası
olmayı başarıyordu.

aslında 80'li yılların rock açısından çok verimli yıllar olmadığı açık. bunda o yıllarda ingiliz ve
abd emperyalizminin dünyaya daha çok müdahale etmeye başlamasının, kapitalizmin dünya
ekonomisini kendi çıkarına baltalamasının payı büyüktür. kitle iletişim araçlarının gelişimi ve
bu araçların politik nedenlerle "rock"a önem vermemesi, türü zor bir döneme sokar. artık
müzik elektronikleşmiş; tv izlemek kitlelerin birincil kültürel faaliyeti durumuna gelmiş;
şarkılar video klip olmadan anlamsızlaşmış; gitarın yerini elektronik, yapay sesler almıştır.
irkçı ve hatta doğrudan faşist propaganda yapan rock gruplarının ortaya çıkması tam da bu
yıllara rastlar. irkçı ingiliz grubu iron maiden, nazi taraftarı kiss, açılımı "anglo sakson beyaz
protestanlar" olan ırkçı wasp (white anglo saxon protestans) ve sağcı quenn dönemin popüler
grupları haline gelmiştir. bu gruplar abd ve ingiliz emperyalizminin destekçisi oldukları gibi,
müzik endüstrisine geçici bir soluk da aldırmışlardır.

kimilerince saçma bulunan kostümleri, ağır makyajları olan bu gruplar, 90'ların başına kadar
ayakta durmayı ancak başarabilmişlerdir. aerosmith, ac/dc gibi gruplarla ciddi etkiler yaratan
heavy metal, 90'lı yıllara doğru kendi içinde başka türlere evrimleşecek ve giderek etkisini
kaybedecektir. guns and roses yukarıda adı geçen gruplar gibi değildir. grup, heavy
metal/hard rock akımı içerisindeki grupların belki de en çok tanınanı, ticari olarak en çok
kazananıdır. kendine has bir tarz yakalamış, bunda oldukça başarılı da olmuştur. grubun
çalışmaları yıllar sonra bile pek çok genç müzisyen için ilham kaynağı olmuştur.

bütün bu gelişmelere rağmen solcu rush ve talking heads, yine irlanda'nın iradestekçisi ünlü
grubu u2, rock'un isyancı yanıyla kitlelere seslenmeye devam ediyordu. bir tavır olarak solda
duran dire straits şarkı sözleri ve tartışmasız müzik kalitesiyle özellikle eğitimli kesimlerin ve
aydınların baş tacıydı.

bob geldof'un öncülüğünde önce afrika'daki açlar için düzenlenen liveaid, sonra mandela için
düzenlenen barış konserlerine katılan onlarca müzisyen bütün kirlenmelere rağmen rock'un
muhalif ve dayanışmacı yanından örnekler verdiler. status quo, joan baez, black
sabbath, sting, u2, eric clapton, led zeppelin, bob dylan, dire straits gibi ünlü müzisyenler bu
tür konserlerde rock'un konser ve albüm performanslarının dışında başka şeyler de
yapabileceğini göstermiş oldular.

70'lerin son döneminde ortaya çıkarak "kötü müzik yapan" punk akımı yine bu yıllarda
etkisini sürdürüyordu. depeche mode, eurythmics gibi gruplar da dönemin moda klavye ve
elektronik tınılarını rock'un içine sokarak etkili olmaya çalıştılar. abd'de yaşayan siyahların
alternatif müziği rap, bu yıllarda popülerleşmiş ve sadece siyahları değil beyazları da kendi
dinleyici profili içerisine almayı başarmıştı.

80'ler için; rock'un klasik akımlarının yanı sıra pek çok yeni akımın ortaya çıktığı ama sonuç
açısından bakıldığında gerek işlev gerek müzikal kalite anlamında 70'lerin çok gerisinde olan
bir dönemdir, demek yanlış olmayacaktır.

90'lara gelindiğinde her şey birbirine girdi. rap ve yukarıda adı geçen metal, can çekişiyor,
müziğin yazı dizimizde değinmediğimiz diğer bazı popüler türleri de "erotik" video kliplerle
evimize konuk oluyordu. dünya gençliğinin en büyük kültürel faaliyeti, evde oturup mtv
izlemekten öteye gitmiyordu. kitap okuma alışkanlıkları kaybettirilen kitleleri doğru
çözümleyen müzik endüstrisi, televizyonlardaki müzik kanalları ile yeni bir çılgınlığı ülkeden
ülkeye yayıyor, var olan ya da yenileri denenen akımları bir günde baş tacı ediyor ya da yerin
dibine batırıyordu. teknoloji ve müzik endüstrisi, dolayısıyla para, yine müziğe tercih
edilmişti.

müzik adına olumlu gelişmeler da yok değildi. 90'lı yıllar yeni bir akım olan ve bugün de
etkisini sürdüren grunge ile bizi tanıştırdı. iş güç sahibi olamamış, düzenin kaybetmeye
zorladığı gençlerin garajlarda ortaya çıkardığı abd seattlekökenli bu "umarsız" müzik akımı
özellikle nirvana ile bütün dünyada yeni bir çılgınlığa ulaştı.

hüzün ve karamsarlıkla bezenmiş, müzikal yanını yetmişli yılların "hard rock"undan,


felsefesini de "punk"tan alan bu alternatif rock akımı; birçok yeni grubun oluşmasının ve bu
grupların ciddi işler yapmasının önünü açtı. grunge müzisyenleri "kirli" bir gitar tonu
kullanıyor, sosyal yabancılaşma, olaylara ve kişilere ilgisizlik, özgürlük gibi temalara
değiniyordu. eğitimsiz ve çoğunlukla umutsuz bir alt ve orta sınıf kitleye seslenen
grunge; nirvana, pearl jam, soundgarden, red hot chili peppers gibi gruplarla 80'lerde etkisini
ve kalitesini kaybeden rock'a yine yeni bir soluk kazandırma işlevini yüklendi. bu gruplara,
farklı bir akım içerisinde olduğu halde r.e.m.'i de eklemek gerekir. r.e.m. ticari olma kaygısı
gütmemiş, yaptığı şeyin kendisine önem vermiş, kaliteyi düşürmediği gibi kendini
geliştirebilmiş müzik gruplarının başında gelir.

abd'de bunlar olurken rock'un anavatanı ingiltere'de ise oasis ve blur öncülüğünde yeni bir
akım oluşmuştu: britpop. endüstri bu akımı yeni bir "ingiliz istilası"na dönüştürmeye çalışsa
da, bunda çok fazla başarılı olamadı. yaptıkları müziğin temeline gitarı koyan bu gruplar, orta
sınıflardaki ingiliz gençleri etkilemeyi başarmıştı. yine radiohead, dönemin en nitelikli grubu
olarak kabul ediliyor, rock ayakta durmaya ve iyi ürünler vermeye çalışıyordu.

aynı yıllarda ingiltere kökenli manic street preachers da farklı duruşuyla ilgi çekiyor, şarkı
sözlerinde ve katıldıkları etkinliklerde sol politik bir tavrı koruyordu. grup üyeleri 80'lerin
başında galler'de maden grevlerine tanık olmuş, "sınıf mücadelesi" kavramıyla iç içe
büyümüştü. kendisini sosyalist olarak adlandıran grup küba'da konser bile vermişti.

bununla birlikte artık her şeyi belirleme hakkını elde etmiş bir müzik endüstrisi vardı ve bu
müzik endüstrisi "bunalımlı" grunge çılgınlığının sona ermesini, "sakalları kesilmiş ve saçları
taranmış pırıl pırıl gençler"in işbaşı yapmasını istiyordu. grunge 90'lı yılların sonuna doğru
etkisini yitirerek yavaş yavaş müzik arenasından çekildi.

gözden kaçamayacak kadar büyük bir gerçek var: müzik ve özellikle rock, on yılda bir kendini
yeniliyor, ciddi çıkışlar yaşıyor, hem kendine hem de müzik endüstrisine soluk aldırıyor ama
bir süre sonra yine o aynı müzik endüstrisinin programına dahil oluyor; tüketiliyor ve etkisini
kaybediyor.

2000'li yıllara girerken bu gerçek çok daha net bir şekilde kendini hissettiriyordu. rock geçici
çıkışlarını yapmış, tekrar gerileme sürecine girmişti. işte tam böyle bir süreçte "numetal" ve
"rap metal" yine rock'un alt akımlarından etkilenerek ve aslında var olan bir şeyin döneme ve
piyasaya uygun hale getirilmesiyle ortaya çıktı. bu yeni akımlar, 80'li ve 90'lı yılların heavy
metal tınılarına 2000'li yılların popüler hip-hop vokallerinin ve dj'lerin rap altyapılarının
katılmasıyla oluşmuştu. linkin park ile tanınan bu yeni akımlar ciddi bir kesimin (doğal olarak
müzik endüstrisinin) dikkatini çekmeyi başardı.

numetal'i ve rap metal'i tek başına bir akımın içine yerleştirmek bu yanıyla çok mümkün
olmasa da temelinde heavy metal ve hip-hop olduğu açık. 90'lı yıllarda bazı rock grupları
metal müziğin üstüne hip-hop vokalleri denediler. sert tonlardan uzak duran ciddi bir rock
müzik dinleyici kitlesi vardı.

bu kitle günlük hayat içerisinde etkisini gittikçe artıran hip-hop'a da yakın duruyordu. işte bu
iki farklı müzik türünü bir potada eritme düşüncesi çıkış noktasında ticari olmasa da ardından
çok ciddi bir pazar yaratmayı başardı. kalite yerine doğrudan lise çağındaki gençliği
hedefleyen bu gibi yeni akımlar 2000'li yılların başında rock'un başka bir noktaya evrilmesinin
de adı oldu.

yazı boyunca 'rock'u ve onun nasıl geliştiğini, günümüze gelirken ne tür aşamalardan
geçtiğini anlatmaya çabaladık. rock, sanayi toplumunun gelişmesine paralel bir gelişme
göstererek karmaşıklaşmaya devam ediyor. makineleşme döneminde mekanikleşen tınılar,
üretimin gitgide bilgisayarlarla programlandığı günümüzde bir öncekine benzer bir şekilde
elektronikleşiyor. rock'un altın dönemi olan 70'li yıllara dönmemiz mümkün olmasa da
üretim devam ediyor, yeni gruplar ve şarkılar ortaya çıkıyor. bu devinimin önüne
geçilmeyeceği de çok açık. eskilerden daha farklı ve yine "iyi" albümler ve sanatçılarla
tanışacağız… "bu dünyaya ait olmamak" düşüncesiyle, ortaya başka müzik grupları çıkacak,
aynı düşünceyi savunan başka müzik türleri…

rock, dünyada neler olup bittiğine gözlerini açan bir dönem gençliğinin hayallerinin ve
umutlarının müzikal olarak dışavurumuydu. kapitalizmin ve endüstrinin onu kendi çıkarları
doğrultusunda "moda" yapması da, emperyalizmin 'rock'u dünya gençliğine karşı bir
yozlaştırma aracı olarak kullanması da bu gerçeği değiştirmeyecek. 'rock'u şu an cılız da olsa
emperyalizme karşı dünya halkları cephesinden kullananlar da var; olması da kaçınılamaz.
rock belli ki bir süre daha "alternatif" olmanın göstergesi olacak. sisteme "ağır" eleştiriler
getiren şarkıların pek çoğu yine rock olacak. bundan en azından benim kuşkum yok.

teknik olarak 'rock'un geçen kırk yıl içerisinde aldığı biçimler bundan sonra ne olacağı
konusunda da bize ciddi ipuçları veriyor. kırk yıl içerisinde yaklaşık 150 alt tür oluşturmuş
rock. birçok alt tür, bir başkası ile kesişmiş, birbirinden ayrılmış, içinden başka türler çıkarmış.
oturup 'rock'la ilgili yazı yazmak bu açıdan bakıldığında çok da kolay değil… folk
rock, progressive rock, alternative rock, indie rock, britpop, punk, funk metal, hard
rock, heavy metal, grunge, garage, underground, rap metal, thrash metal, black metal, gothic
metal, doom metal, hardcore, new wave, pop/rock, acid rock... bunları tek tek, gerek teknik
gerek felsefe olarak değerlendirmek, önemli temsilcilerinden örnekler vermek, büyükçe bir
kitabın sayfalarını da aşacaktır. yazı boyunca dönemler ve alt türler incelenirken
anlattıklarımıza yardımcı olması açısından bazı grupların, kişilerin ismini
andık. metallica gibi, cranberries gibi, alanis morissette gibi ismini anmadığımız pek çok grup
ve sanatçı da oldu. bunu yapmamızda yine işlenen konunun genişliği etkili oldu. konunun
genişliği nedeniyle söylediklerimiz sanırız anlaşılmıştır.

yazı boyunca 'rock'un anavatanı olan ingiltere ve abd dışındaki ülkelerdeki gelişimine
değinmekten özellikle kaçındık. bu, birçok şeyin birbirine karışmasına neden olacaktı. çok
rahat bir şekilde anlaşılabileceği gibi 'rock'la birlikte onlarca ülkede onlarca alt tür ortaya
çıktı. ingiltere dışında öncelikle kıta avrupa'sına daha sonra da bütün dünyaya yayılan rock,
ülkemizde de yerel motiflere dayanan yeni bir tür ortaya çıkardı: "anadolu rock/pop" olarak
adlandırılan bu alt tür, batıda ortaya çıkan 'rock'u temel alıyor ama ezgilerde ülke
topraklarına yaslanıyordu. türkiye topraklarında 'rock'un ortaya çıkışı, geçirdiği aşamalar ve
bugün geldiği durum başlı başına başka bir araştırmanın konusunu oluşturacaktır. 'rock'un
hemen her ülkede benzer bir sürece girdiğini biliyor olmak şimdilik yeterli olur.

'rock'u anlatırken ortalama olarak on yılda bir ortaya çıkan "yeni" ve kendini yenileyen
alternatif türlerin, kısa süre içerisinde "moda" haline geldiğinin, bunun da endüstri tarafından
pazara soluk aldırması için kullanıldığının altını çizdik. müzik endüstrisi bu kapitalist
karakteriyle her zaman böyle oldu, bu sistem olduğu sürece de endüstrinin davranışı yine üç
aşağı beş yukarı bu şekilde olacaktır. deneysel çalışmaları, bazen var olana olan tepkinin
bazen de bir arayışın sonucu olarak ortaya çıkan "yeni" ürünleri pazar haline getirmenin ve
bundan para kazanmanın oldukça zor olduğu gibi bir gerçek de var. sistem şu şekilde işliyor:
deneysel çalışmalar genellikle küçük yapımcıların, ülkemizde de örnekleri bulunan "idealist"
müzik şirketlerinin sırtına yükleniyor. riski alan küçük işletmeler zor koşullarda bu "yeni"
olanı piyasaya sokmaya çalışırken olanakların azlığı nedeniyle çoğu kez yeniliyor, geriliyor. az
da olsa başarı kazanan yapımları tekeller satın alıp bu "yeni" olanı bir anda moda yapıyor,
milyonlara varan satış rakamlarına ulaşıyor. tekeller kazanıyor, piyasa geçici bir nefes alırken
tüketici "yeni" bir sürecin kültürel etkisi altına giriyor. rock, buna en çok tanık olan müzik
türlerinin başında gelir.

büyük bir çoğunluğa göre 'rock'un 60'lı yılların başında ortaya çıkışından 70'li yılların ikinci
yarısındaki "serseri" 'punk'a kadar olan dönem 'rock'un altın dönemi olarak adlandırılır. bu
dönem, aslında, bir tür tanımlaması içermeyen "klasik rock" ifadesiyle anlatılır. beton
mahallelerde yaşayıp fabrikalarda çalışan insanların köye dönüş özleminde olduğu gibi
'rock'un "altın dönemi"ne övgüler düzülür. eskinin kalitesi göklere çıkartılırken bugünün
kalitesizliği yerilir. böyle olunca da hemen her "yeni" grup eskilerden ünlü bir şarkıyı "cover"
yapar, video klipler çekilir ve tekrarlamacı müzik de nihayetinde kendini tekrar eden bir
müziğe dönüşür.

bugün aradan geçen onca yıla rağmen "seçki" albümleriyle, "best of"larla pazar diri
tutulmaya çalışılıyor. yeni kuşaklara pink floyd dinlemeden, beatlesdinlemeden gerçek bir
"rocker" olunamayacağı anlatılırken, nirvana'nın efsane solisti "kurt cobain" tişörtleri hala
yok satıyor. aslında değişen bir şey yok, sistem kendini tekrarlamaktan başka bir şey
yapmıyor.

endüstri ne derse desin rock ortaya çıktığı dönemdeki "muhalif" ya da "alternatif"


kimliğinden bir hayli uzaklaşmış durumda. ama rock, bize göre hala, kültürel bağlarını
ailelerinden gitgide daha erken yaşlarda koparan gençlerin bütünleşme ve yetkinleşme
sürecini ifade ediyor. çeşitlilik, gençliği kendi kültürüyle, kendi kahramanlarıyla ve kendi
kavgalarıyla var olan ayrı bir toplum haline getirir. sistem ise gençliğe gelecekteki "tüketici"
görevini öğretir: kurallara boyun eğmek, dünyadaki her şeyi sahiplenmeye çalışmak fakat
bununla birlikte yetişkinlerden kendini ayırmak için de "yeni"nin peşinde koşmak. böylece,
sistem tarafından, hem gençliğin doğal muhalif-aydın yapısına engel konmamış, ama
kontrollü kılınmış, hem de rock gibi gene doğası gereği muhalif-isyankâr bir misyonu olan
müzik, tehlikeli kulvarlara sokulmamış olacaktır. yine de, bu döngüye giren her genç bireysel
de olsa özgürlüğün kanallarını bir parça aralayabilmiş demektir. elbette, bu özgürlüğün grup
ya da toplumsallaşması bireyin, bir sonraki pratiği ile ilgili olacaktır. müziğe, bir mücadele ve
devrimci pratik ve görevleri tamamlama alanı olarak bakılamayacağı ortadadır. fakat bu
pratik toplumsal ve mücadeleci kimliği başlatacak olan, bireysel özgürleşme hareketine
kaynaklık eden, en azından bunla sınırlı olarak bırakılmaya çalışılan, 'rock', gene ezber bozan,
sistem dışına taşan o ruhu ile toplumsal duyarlılıkları ve örgütlü mücadele gereksinimlerini
de, bireyde yaratmak durumundadır. ne mutlu ki, dokusu da, kökeni de, geleceği de buna
uyumludur.

müzik artık bir ilişki biçimidir, kimliktir. bugün "ne tür müzikten hoşlanıyorsun?", "kimi
dinliyorsun?" sorularına verilen cevaplar ister istemez bir tavrı, bir duruşu, kimliği ifade
etmektedir. bir şeyin kalitesinin onun çok satıp-satmadığıyla ölçüldüğü günümüzde bu tür
sorulara "iyi" ve "doğru" cevaplar vermenin ne kadar zor olduğu sanırız gözlerden
kaçmayacaktır.

rock; çırpınıyor –her zaman çırpınıyordu-, yenileniyor –her zaman yenileniyordu-,


karmaşıklaşıyor –her zaman karmaşıktı- ve yaşıyor… ve biz hala john lennon'un
"düşle"sindeki gibi umutluyuz:

"cennetin olmadığını hayal et / denersen kolay olduğunu göreceksin / altımızda cehennem


yok / üstümüzde sadece gökyüzü / tüm insanların bugün için yaşadığını hayal et /

ülkelerin olmadığını hayal et / zor değil / uğruna öldürecek ve ölecek bir şeyin olmadığını / din
de yok / tüm insanların barış içinde yaşadığını hayal et /

hayalperest diyebilirsin bana / ama tek değilim ben / umarım bir gün sen de katılırsın bize / ve
bir bütün olur dünya o zaman

malın ve mülkün olmadığını hayal et / merak ediyorum, yapabilir misin bunu? / ne açlık var ne
aç gözlülük / bütün insanlar kardeş / bütün insanların dünyayı paylaştığını hayal et"

kaynakça
gürültüden müziğe, jacques attali, ayrıntı yayınları
wikipedia, the free encyclopedia
rockepedia, the encyclopedia of rock music
ekşi sözlük

kültür ve sanat yaşamında tavır


The Ultimate History Of Rock & Roll Collection – müzik listesi

CD1 - Rock's Pioneers

1 Good Golly Miss Molly - Little Richard 2:04


2 Willie and the Hand Jive - Johnny Otis 2:38
3 Little Darlin' - The Diamonds 2:07
4 16 Candles - Johnny Maestro 2:54
5 Blue Suede Shoes - Carl Perkins 2:12
6 The Green Door - Jim Lowe 2:09
7 Personality - LIoyd Price 2:25
8 Just Walking in the Rain - Johnnie Ray 2:47
9 Come Go with Me - The Del-Vikings 2:36
10 My True Love - Jack Scott 2:47
11 Rebel Rouser - Duane Eddy 2:50
12 Singing the Blues - Guy Mitchell 2:24
13 Charlie Brown - The Coasters 2:14
14 At the Hop - Danny & the Juniors 2:37
15 Party Doll - Buddy Knox 2:18
16 Great Balls of Fire Lewis 1:57

CD2 - R&B Greats

1 Long Tall Sally - Little Richard 2:02


2 Whispering Bells - The Del-Vikings 22:30
3 Rockin' Robin - Bobby Day 2:28
4 Let's Go, Let's Go, Let's Go - Hank Ballard 2:27
5 Sorry (I Ran All the Way Home) - The Impalas 2:28
6 Heart and Soul - The Cleftones 1:42
7 Yakety Yak - The Coasters 1:45
8 (I Don't Know Why) But I Do Henry 2:14
9 Hey Little Girl - Dee Clark 2:00
10 So Much in Love - The Tymes 2:19
11 Earth Angel - The Penguins 2:49
12 Stagger Lee - LIoyd Price 2:52
13 Love Potion No. 9 - The Clovers 1:55
14 Western Movies - The Olympics 2:22
15 Save the Last Dance for Me - The Drifters 2:34

CD3 - Teen Idols

1 Venus Avalon - Frankie 2:20


2 The Night Has a Thousand Eyes - Bobby Vee 2:31
3 Wild One - Bobby Rydell 2:17
4 The Twist - Chubby Checker 2:36
5 Sheila - Tommy Roe 2:07
6 Love Letters in the Sand - Pat Boone 2:17
7 Because They're Young - Duane Eddy 2:02
8 Poetry in Motion - Johnny Tillotson 2:24
9 Runaway - Del Shannon 2:25
10 Teen Angel - Mark Dinning 2:35
11 Mr. Bass Man - Johnny Cymbal 2:35
12 Halfway to Paradise - Billy Fury 2:18
13 Lightnin' Strikes - Lou Christie 2:50
14 Tiger - Fabian 2:25
15 Secretly - Jimmy Rodgers 2:34

CD4 - Rockin Instrumentals

1 Walk, Don't Run - The Ventures 2:09


2 Pipeline - Chantays 2:10
3 Telstar - Tornadoes Seventy-Four 3:12
4 Rinky Dink - Dave Baby Cortez 2:56
5 Tuff - Ace Cannon 2:34
6 Memphis - Lonnie Mack 2:30
7 Last Night - The Mar-Keys 2:34
8 Red River Rock - Johnny & the Hurricanes 2:10
9 Let's Go - The Routers 2:08
10 Forty Miles of Bad Road - Duane Eddy 2:10
11 Teen Beat - Sandy Nelson 2:24
12 Out of Limits - The Marketts 2:06
13 Raunchy - Billy Justis 2:22
14 Wipe Out - The Surfaris 2:16
15 No Matter What Shape (Your Stomach's In) - The T Bones 2:25

CD5 - Girl Group Sound

1 It's My Party - Lesley Gore 2:15


2 Then He Kissed Me - The Crystals 2:31
3 My Boyfriend's Back - The Angels 2:11
4 Will You Love Me Tomorrow - The Shirelles 2:30
5 Leader of the Pack - The Shangri Las 2:48
6 Shoop Shoop Song (It's in His Kiss) - Betty Everett 2:13
7 My Guy - Mary Wells 2:45
8 Tell Him - The Exciters 2:21
9 Chapel of Love - The Dixie Cups 2:50
10 I Can't Stay Mad at You - Skeeter Davis 2:09
11 He's So Fine - The Chiffons 1:50
12 Maybe - The Chantels 2:34
13 Rescue Me - Fontella Bass 2:48
14 Hello Stranger - Barbara Lewis 2:40
15 Do the Bird - Dee Dee Sharp 2:09
16 Dancing in the Street - Martha & the Vandellas 2:38

CD6 - The Vocal Groups

1 Five O'Clock World - The Vogues 2:05


2 Goin' Out of My Head - Little Anthony & the Imperials
3 Denise - Randy & The Rainbows 1:57
4 She Cried - Jay & the Americans 2:36
5 Blue Moon - The Marcels 2:09
6 Since I Don't Have You - The Skyliners 2:41
7 The Boy from New York City - The Ad Libs 2:54
8 Wonderful! Wonderful! - The Tymes 2:42
9 Come Softly to Me - The Fleetwoods 2:24
10 Diane - The Bachelors 2:28
11 Only You (And You Alone) - The Platters 2:35
12 Bread and Butter - The Newbeats 1:56
13 Go Away Little Girl - The Happenings 2:21
14 Rhythm of the Rain - The Cascades 2:30
15 You Belong to Me - The Duprees 2:48
16 So This Is Love - The Castells 2:38

CD7 - The Great Bands

1 Happy Together - The Turtles 2:52


2 Windy - The Association 2:49
3 She's Not There - The Zombies 2:26
4 Bend Me, Shape Me - The American Breed 2:11
5 Come and Get It - Badfinger 2:21
6 The Letter - The Box Tops 1:54
7 Surfin' - The Beach Boys 2:15
8 Hippy Hippy Shake - The Swinging Blue Jeans 1:45
9 Surfin' Bird - The Trashmen 2:14
10 Lady Willpower - Gary Puckett & The Union Cap 2:41
11 Silence Is Golden - The Tremeloes 3:18
12 Baby Come Back - The Equals 2:30
13 Tobacco Road Nashville - The Nashville Teens 2:40
14 Western Union - The Five Americans 2:23
15 Wild Thing - The Troggs 2:34

CD8 - Soul Explosion

1 Soul Man - Sam & Dave 2:36


2 Knock on Wood - Eddie Floyd 3:00
3 It's All Right - The Impressions 2:57
4 If You Don't Know Me by Now - Harold Melvin & The Blue Notes 3:35
5 B-A-B-Y - Carla Thomas 2:47
6 Patches - Clarence Carter 3:10
7 Turn Back the Hands of Time - Tyrone Davis 2:35
8 When a Man Loves a Woman - Percy Sledge 2:56
9 Tighten Up - Archie Bell & The Drells 2:38
10 Only the Strong Survive - Jerry Butler 2:37
11 Stand by Me - Ben E. King 3:03
12 Make Me Your Baby - Barbara Lewis 2:27
13 Whatcha See Is Whatcha Get - Ron Banks 4:19
14 Harlem Shuffle - Bob & Earl 2:50
15 Cool Jerk - The Capitols 2:41
16 What Becomes of the Brokenhearted - Jimmy Ruffin 3:03

CD9 - Easy 70's

1 Precious and Few - Climax 2:43


2 Fallin' in Love (Again) - Joe Hamilton 3:14
3 Yellow River - Christie 2:48
4 The Night Chicago Died - Paper Lace 3:35
5 Beautiful Sunday - Daniel Boone 2:58
6 Indiana Wants Me - R. Dean Taylor 2:53
7 Here Comes That Rainy Day Feeling Again - The Fortunes 2:55
8 Undercover Angel - Alan O'Day 3:10
9 Love Grows (Where My Rosemary Goes) - The Edison Lighthouse 2:51
10 Hitchin' a Ride - Vanity Fare 2:37
11 Sugar Baby Love - The Rubettes 3:24
12 I'd Like to Teach the World to Sing (In Perfect Harmony) - The New Seekers 2:31
13 Midnight at the Oasis - Maria Muldaur 3:27
14 Nice to Be with You - Gallery 2:48
15 My Baby Loves Lovin' - White Plains 2:32
16 I'd Love You to Want Me - Lobo 4:09

CD10 - Those Were The Days

1 Those Were the Days - Mary Hopkin 5:05


2 Treat Her Like a Lady - Cornelius Brothers & Sister Rose 2:41
3 She'd Rather Be with Me - The Turtles 2:17
4 Love Is All Around - The Troggs 2:40
5 Hawaii Five-O - The Ventures 1:44
6 In the Summertime - Mungo Jerry 3:40
7 Baby, Now That I've Found You - The Foundations 3:07
8 The Birds and the Bees - Jewel Akens 2:07
9 You Don't Own Me - Lesley Gore 2:30
10 Saturday Night at the Movies - The Drifters 2:38
11 Forget Him - Bobby Rydell 2:07
12 Little Woman - Bobby Sherman 2:22
13 My Maria - B. W. Stevenson 2:24
14 Reflections of My Life - Marmalade 3:56
15 Indian Reservation - Paul Revere & Mark Lindsay 2:55

You might also like