You are on page 1of 49

TÜRK İSLAM SANATINDA SÜSLEME 3. SINIF 1.

DÖNEM

MİNYATÜR ANLAMI:Minyatür el yazması kitapları süslemek için sulu boya


ile yapılan resimler hakkında kullanılan bir tabirdir,İtalyanca ,minyatura,
kelimesinden alınmadır.
Ortaçağ avrupasında el yazması kitapların bölüm başlarındaki ilk harfler minium
denilen maden kırmızısı (sülüğen) ile süslenip boyanırdı.
Minyatür kelimesinin Türkçede Arapçada ve Farsçada bir karşılığı yoktur.
Türk dünyasında eskiden beri minyatüre nakış,nakış yapanada nakkaş
denilmiştir.
Bizde nakış boya ile resim yapmak anlamında kullanılmış bir tabirdir.
Boya ile resim yapanlara nakkaş tablo insan resimi yapanlara musavvir veya
şebih , manzara ve tezyinat yapanlara da tarrah adı verilmiştir.
Ressam tabiri Tanzimat dan sonra kullanılmaya başlamıştır.

Türklerde resim ve minyatür sanatlarının tarihi onların orta asyada tarih


sahnesine çıktıkları devre kadar uzanır.
Resim ve minyatürün bir Orta Asya Türk sanatı olduğu 19.yy ın ikinci
yarısından bu yana arkeolog ve sanat tarihçileri tarafından Türklerin ana yurdu
olan Orta Asya toprakları üzerinde yapılan kazı ve araştırmalar neticesi
kesinlikle ortaya koymuştur.
Orta Asyada Türklerin en eski resimleri hakkında Çin tarihlerinde birçok bilgiye
rastlanmış olup adı geçen tarihlerde Göktürklerden bahsedilirken Türklerin
büyüklerine ait mezarlar üstüne birer bina inşa ettikleri ve bu binaların
duvarlarının ölünün hayatındaki çeşitli hadiselerin resimleri ile süsledikleri ifade
edilmektedir.
Amerikalı arkeolog Raphael Pumpelly nin 1908 de Orta Asyadan Hubert
Schmidtin 1904 te Ön Asyada Aşkabad civarındaki Anav şehrinde yaptığı
arkeolojik kazılar Orta Asya medeniyetinin Pumpeliy e göre MÖ 9000 Schmidt
e göre ise MÖ 4500 yıllarına kadar uzandığını ortaya koymuştur.
Çanak çömlek gibi ele geçen eşyalarda raslanan şekil ve motif örnekleri
Türklerde plastik sanat başlangıcının bu tarihler arasında olduğunu
göstermektedir.

Anavda Kazanda ve Sibiryada Minusinkde yapılan arkeolojik araştırmalar


neticesi bulunan Kurganlarda ele geçen taş,demir,tunç aletler ve tezyine motifler
resimler bu medeniyetin Mezopotomya medeniyetinden daha eski olduğu fikrini
vermektedir.
UYGUR DÖNEMİ:Eski Türk sanatının mümessilleri Uygur Türkleridir.
MÖ 1. Yy dan MS 13.yy kadar Orta Asyada ayrı ayrı devletler kurarak yaşayan
ve köklü kültürü ile tarihte derin bir iz bırakmış olan Uygur Türkleri güzel
sanatlar özellikle resim ve minyatür sanatı sahasında önemli bir yer işgal
etmişlerdir.
Türkler resim sanatı sahasında ise üç din çerçevesi içerisinde faaliyet
göstermişlerdir.
Bunlar Maniheizm Budizm ve İslam devirleridir.
MS 6.yy ve 9.yy arası Mani daha sonra Budiliği benimseyen Uygurlarda resim
sanatı bu iki din görüş ve anlayışının neticesi bir çeşit dini mahiyette ve
İslamiyet devri resimlerinden farklı bir anlayış ve şekilde bezeklik diye anılan
duvar ve tavan resimleri tarzında özellikle mabet ve manastırlarda kendini
göstermiştir.
Mani ve Budizm dinlerinin saikleri uygurlar Maninin kitabını birçok nüsha
olarak istinsah edip çoğaltmışlar resimlemişlerdir.
Budilikle ilgili kitapları da aynı şekilde resimleyen Uygur Türkleri Buda mabet
ve manastırlarının duvarlarını Budanın hayatına ait dini resimlerle
süslemişlerdir.
8.yy ortalarından kalan ve Uygur Türklerinin Hoça merkezleri olmak üzere
Turfan bölgesinde meydana getirdikleri en eski minyatürler daha sonraki Türk
minyatür sanatının kaynakları olmuştur.
Duvar resimleri yanında bu minyatürler hem sayıca az hem de çoğu parçalar
halinde olmakla beraber gerçekçi üslupları ve portre özellikleri bakımından Türk
minyatürlerinin karekteristik gelişmesinde kaynak olmuştur.
Bunlar Uygur duvar resimlerinin küçültülmüş örneklerinden başka bir şey
değildi.
Uygur prensleri ve mabede adak getirilen kafirleri canlandıran tasvirler
kıyafetleri ve yüz hatları bakımından çok realist bir anlayışla resmedilmiştir.
Komposizyon simetrik bir sıralama halindedir.
Başta en çok koyu mavi ve kırmızı olmak üzere hep parlak canlı renkler
kullanılmıştır.
Bunlar İranlı şairlerin ay yüzlü badem gözlü diye güzelliklerini methettikleri
tiplerdir.
Uygur resim ve minyatür üslubunun etkileri 15.yy içlerine kadar devam etmiştir.
Doğu Türkistanın kuzeyinde geliştirdikleri bu üslubu yine Türkler kendileri
Abbasi ve İlhanlı devirlerinde batıya getirmişlerdir.
Gaznalilerin Leşkeri Bazar Sarayı duvar resimlerinde ve Büyük Selçukluların
merkezi Reyde bulunan duvar resimlerinde Rey ve Keşanda minai denilen yedi
renkli keramiklerindeki figürlerde Uygur resminde tanıdığımız Türk tiplerinin
10-12.yy da yaşadığı görülür.
Büyük Selçuklu İmparatorluğunun Irak ve Suriyede Bağdat Musul Halep Şam
gibi merkezlerinde de 12. Ve 13. Yy da aynı gelenek maden keramik ve
minyatür sanatlarında devam etmiştir.
-Anadolu Selçukluların en parlak devri olan Alaeddin Keykubat zamanından
kalma bir minyatürlü yazma Uygur-Selçuklu üslubunun en önemli
eserlerindendir.
-Topkapı Sarayı Hazine kitaplığında bulunan V arka ve Gülşah adındaki bu eser
bir aşk hikayesini anlatan farsça mesnevi olup aslen Azerbeycanın Hoy
şehrinden gelen Nakkaş Mehmed ibn Abdulmümin tarafından Konya da 13.yy
ilk yarısında minyatürlenmiştir.
-Bunun içindeki ufak boyda 71 minyatür kendi kıyafetleriyle Türk tiplerini deva
ettirmektedir.
-Kubadabad Sarayı çinilerindeki figürler ve Uygur resminde görülen Türk
tiplerinin benzerleridir.
-V arka ve Gülşah mesnevisindeki minyatürlerin Büyük Selçuklu minai
keramiklerinde canlandırılan Türk tipleriyle benzerliği açıktır
-Bu minai kaselerde birinde bir savaş sahnesi canlandırılmıştır savaşçıların
adlaarıda figürrlerin altına yazılmıştır.
-Bu kase Washington Freer Gallery de bulunmaktadır.
EMEVİ DÖNEMİ: İslamın erken dönemlerinden itibaren resim sanatı varlığını
Emevi döneminden kalan anıtlar gösterir.
Kubbetüs Sahra ,mozaiklerle süslü olup geç antik geleneği devam ettirir.
Akantus dalları girlandlar akantus ve vazodan çıkan çiçeklerin tasvirleriyle
süslüdür.
Şam emeviye caminin avlusundaki revak duvarlarında yer alan mozaiklerde bir
şehrin manzarası içinde saraylar ve evler ağaçlar arasında görülmektedir.
Bu tasvirler üslup olarak geç antikiteye bağlanır.
Dini yapıların dışında saraylardada duvar resimleri izlenir.
Kuseyir Amranın zengin duvar resimlerinden taht salonundaki hükümdar
resimleri antik Bizans geleneğine bağlıdır.
Hamadaki burç yıldız ve çıplak figürler hayvan figürleri doğu ve batı
antikitesinin bir sentezini oluşturur.
Genellikle Kuseyr Amranın freskleri batı geç Bizans ve helen roma geleneğine
bağlıdır.
Hırbet El Mefcerde ise bir ağacın iki yanındaki hayvan gruplarını gösteren
zemin mozaiklerinin batı geç antikitesinde freskler ve stuko şeklinde sanatsal
öğeler ağırlıklıdır.
Sarayın fresklerinde antikiteye bağlı motif ve figürlerin yanı sıra part-sasani
geleneğinde avcılar ve müzisyen motiflerin işlendiği komposizyonlar
görülmektedir.
HUNEFERİN ÖLÜLER KİTABI:
HUNEFERİN ÖLÜLER KİTABI,YARGI SAHNESİ

BİLGİ:Hanedanlık,Yeni Krallık,MÖ yaklaşık 1275,Teb,Mısır(British Museum)


KONUSU:Resim yeni krallıkın 19.Hanedanlığında hükmeden Firavun 1.Setinin kahyası ve
katibi Huneferin yargısını işlemektedir.
Huneferin yaşadığı dönem refahın yeniden başladığı dönemdi.
Kendi Yargı Sahnesi gibi pek çok sanat eseri ve kaligrafi özel sipariş üzerine yaratılmıştır.
Huneferin Gün Yüzüne Çıkma Yrgı-kıyamet sahnesi bölümü ölüm kitabının üçüncü
bölümünde yer alır.
45x90.5 cm büyüklüğündedir.
Yani 1:2 en-boy oranına sahiptir.
Papirus üzerine kök boya ile yapılmıştır.
Resim belirgin çizgilerle iki ana bölümle ayrılılrlar.
Yukarı sol köşedeki ilk kısım bir bölüm alt taraftaki sahne ise ikinci kısımdır.
İlk bölümde Hunefer Mısır Tanrılarının tapınağının önünde diz çöküyor.Tanrılar
teker teker tanıtılmıştır.
Ra-güneş tanrısı hemen huneferin önünde
Atum
Shu -rüzgar veya havanın somutlaşmış hali
Tefnut -nem tanrıçası
Geb-toprak tanrısı
Nut -gökyüzü tanrıçası
Horus-gökyüzü,güneş,krallık,koruma ve şifa ile bağlantılı genellikle bir şahin
veya bir insan çocuğu olarak gösterilen büyük bir tanrı. genellikle Osiris ve
İsisin oğlu olduğu söylenir.
İsis-osirisin karısı horusun annesi cenaxze törenleri annelik koruma ve sihirli
bağlantılı. Yunan ve roma dininde de önemli bir tanrı oldu.
Nephthys-isisin yanında osirisin yasını tutan set in eşi
Hu-söz
Sia-algı
Güney Kuzey ve Batı yollarının kişileştirilmeleri de hepsinin arkasından geliyor.
Bu 14 tanrı Yargı Sahnesinin ikinci kısmında gözetmen ve tanık olarak yer
alacaklar. Her tanrının elinde ANKH vardır.
HUNEFERİN ÖLÜLER KİTABINDAN BİR SAYFA AĞIZ AÇMA
MERASİMİ

Üst sahnenin en önemli parçası tanrı Anubis tarafından desteklenmiş olarak


gösterilen huneferin mumyasısır.
Huneferin karısı ve kızı yas tutar ve üç rahip ritüel gerçekleştirir.
Beyaz kuşaklı 2 rahip ağız açılması ritüelini gerçekleştirir.
Sağdaki beyaz bina portal kapısı ve küçük piramidiyle tamamlanmış bir mezarın
temsilidir.
Bu özelliklerin her ikiside Thebes deki bu tarihe ait gerçek mezarlarda
görülebilir.
Mezarın solunda mezar girişinin bir yanında duran stelin resmi bulunmaktadır.
Mısır sanatının normal gelenekleri izlenerek içeriğinin tamamen okunaklı olması
için normal boyuttan çok daha büyük olarak gösterilmiştir.

Alt sahnenin sağında ağız açma ritüeli için gerekli olan çeşitli aletlerin
bulunduğu bir masa bulunmaktadır.
Solda hayvan canlıyken kesilen bir buzağının ön ayağının sunulduğu bir ritüel
gösterilmektedir.
Daha sonra hayvan kurban edildi.
Buzağı sıkıntı belirtileri gösterdiği şekilde yurumlanabilecek annesiyle birlikte
gösterilir.

Dioskorides’in Materia Medica’sı (Kitab el Haşaiş):

-Dioskorides Klikya bölgesinde Anazarba’da doğmuş M.S 1.yy’da yaşamış bir hekimdir.

-Hekim olmasının yanında Botanik bilimiylede uğraşmış, Roma ordusu ile gezerken çeşitli ülkelerdeki
bitkileri inceleme fırsatı bulmuştur.

-Bu alandaki en önemli kitaplarından birini yazmıştır.

-Kitabın adı Grekçe olmakla beraber,daha çok Latince adı olan “Materia Medica” olarak bilinir.

-Kitapta 600’den fazla bitkisel, 35kadar hayvansal,90 kadar madensel nesne ele alınmış bir çoğuda
resimlerle tanıtılmıştır.

-Eserde bitkilerin bulunduğu yer özellikleri, tıbbi etkileri, kullanım şekilleri, yan etkileri, dozajları,
bitki yetiştirme metodları ve hatta veterinerlik ve tıp dışı kullanımlarıda verilmiştir.
-Bunlardan en eskisi 1083 Leiden Nusha’sıdır

-Bundan başka, Paris Bibliotheque Nationale’da 2 tane, Meşhed’de İmam Rıza nushası 1 tane,
Ayasofya Nushası 3 tane (Bugün Süleymaniye Kütüphanesi’de), Topkapı Sarayı Müzesi’nde 2 tane,
Oxford Bodleian Kütüphanesi 1 tane, Bologna Üniversitesi kütüphanesi’nde 1 tane, Paris’te özel bir
koleksiyonda 1 tane, Londra British Müzesi’nde 1 yazma bulunmaktadır. British Müzesi’ndeki yazma
ile Topkapı Sarayı’nda ki Memlük Dönemi yazaması dışındaki diğer yazmalar 11.yy sonundan
14.yy’a kadar olan dönem içinde yapılmıştır. Kitapta yaklaşık 4700 karışım bulunmakatadır.
Dioskorides Nushaları:

Süleymaniye Kütüphanesi’nde bulunan Ayasofya’dan getirilen Nusha: Eser tarih, yazar ve


nakkaş isimlerini içermesi bakımından çok önemlidir. 1225’te Abdullah ibn-i Fadl tarafından
yapılmıştır. Tam nushadır. Minyatürlerin büyük bir kısmı özellikle insan figürlü sayfalar çalınıp yurt
dışındaki özel koleksiyonlara dağıtılmıştır.

Süleymaniye Kütüphanesi’nde bulunan Ayasofya’dan getirilen 2. Nusha: Eser 185 yapraktan


ibarettir. Süleyman İbn-i el Hac Mümin el Harami adı bulunur. Eser tarihsizdir.

Topkapı Sarayı Müzesi III. Ahmet Kütüphanesi’nde bulunan Nusha: Eser Behnam İbn-i
Musa, İbn-i Yusuf El Mafsili tarafından 1229’da kopya edilmiştir. Olasılıkla Suriye Hükümdarı Şems
El Din Ebul Fadail Muhammed için yazılmıştır. Eserin minyatürleri diğer yazmalardan farklıdır.
Kuvvetli bir Bizans etkisi görülür.

Topkapı Sarayı Müzesi III. Ahmet Kütüphanesi’nde bulunan 2. Nusha: Yazma iki kısımdır.
Birinci kısım Arapça olup Ali İhtiyar bin Hüseyin Horasanlı tarafından 1461 yılında yazılmıştır. İkinci
kısım ise Farsça’dır. 1462 yılında Ali İbn-i Şerif El Hüseyin tarafından yazılmıştır.
Oxford Bodleian Müzesi’nde ki Nusha: 1239’da Bağdat ta El Hasan İbn-i Ahmet İbn-i
Muhammed El Nasavi için yazıldığı kayıtlıdır. 210 yapraktır.

Bologna Üniversitesi Kütüphanesi’nde bulunan Nusha: 274 sayfa olup 1244 tarihlidir.

Paris Dens Smore Koleksiyonunda bulunan Nusha: Parça halindedir.

Londra British Müzesi’n de bulunan Nusha: 1334 tarihli olup, Memlük Dönemi’nde yapılmıştır.

Meşhed İmam Rıza Kitaplığı’nda bulunan Nusha: Artuklu Emiri Necmettin Alp için Nihran İbn-i
Mansur tarafından Süryanice’den Arapça’ya çevrilmiştir. 284 yaprak olup677 bitki 284 hayvan
tasviri içerir.

Paris Bibliotheque Nationale’da bulunan Nusha: Eser 124 yaprak olup 160 minyatür içerir.
Paris Bibliotheque Nationale’da bulunan 2. Nusha: İspanya’da bulunmuş Fransa’ya getirilmiştir.

135 yaprak olup 101 bitki minyatürü içerir.

El Sufi’nin Sabit Yıldızlar Kitabı:

El Sufi’nin Sabit Yıldızlar Kitabı (Kitab el Kevakib Es Sabite):

Sabit Yıldızlar adlı eser Astronomi alanında yazılmıştır. Büveyhiler zamanında Adüd el Devle
tarafından hazırlanmıştır. Rey’li Abdurrahman El Sufi hazırladığı için El sufi adı ile anılmıştır. Bu
yazmaların minyatürleri Atlas, Farnese ve Putoleme’nin resimli yazmaları ile Aratos’un
Pinomena’sının ikonoğrafyasını içerir. Genel tip bakımından 9.yy’a ait olup gökteki yıldızlar hakkında
bilgi veren kitabın, 11.12.13.yy’lardan gelen yazmaları bulunmaktadır.
Oxford Bodleian Müzesi’nde ki Nusha: Bu yazma El Sufi’nin oğlu tarafından 1009 tarihinde
yazılmıştır. Bu bakımdan 965 civarında yazılan orjinal eseri temsil eder. Çeşitli burç ve yıldız
tasvirleri içerir. Bu tasvirler yeryüzünde sabit bir noktadan gökyüzüne bakıldığında görüleceği gibi çift
çift gösterilmiştir.

Buradaki insan figürleri farklı bir figür anlayışını yansıtır. Ortaya çıkan üslubun benzeri 7.yy’da
Hotan’lı sanatçı “ Wei Chih I. Seng” figürlerinde bulunur. 620-630 yıllarında Çin de çalışmış olan bu
sanatçının kıvrak ve süsleyici çizgi üslubunun kökeni gibi görülür. Bu üslup Orta asya resim
üslubudur. Bodleian yazmasındaki figürler köşeli dolgun bir yüz ve bu yüzü çeviren saçları ile dikkat
çekmektedir. Bu yüzden benzerlerini 10.yy duvar resimlerinde de görebiliriz.

Ayasofya Kütüphanesi’nden Süleymaniye Kütüphanesi’ne getirilen 3. Nusha: 1135’de Mardin


de yazılmıştır.
Vatikan Bibliotheque Apostolica Kütüphanesi’nde bulunan Nusha: 1224 yılında Fas’ta
yazılmıştır. Etkileşim olduğu için diğer nushalardan farklılık gösterir.

Topkapı Sarayı Müzesi III. Ahmet Kütüphanesi’nde bulunan Nusha: Kesin tarihi yoktur.
11312de Musul da yapılmış olabilir. Buradaki Minyatürde burç sembolleri, örgülü saçlı Selçuklu
kadın tipi ile resmedilmiştir.

Minyatürde zemin,çerçeve ve mekan olgularının bulunmaması dikkat çekicidir. Taht’ta oturan


kadının arksında yastık olması Dioskorides’le bağlantılı olacağını düşündürür. Taht’ın ayaklarındaki
aslan başı, Bizans ve Sasani etkili olduğunu gösterir. Kadının vücudundaki mavi renk gökyüzünü
temsil eder ve gökyüzü kadın vücuduyla özleştirilmiştir. Özellikle elbisenin üzerindeki işaretler ve
gökyüzündeki yıldızlarla ilgili anlatımlarla bir sembolizme gidilmiştir.

Pseudo Galen El Yazması: Kitab El Tiryak, Muhanres Granmatikos adını taşıyan geç antik yazarın
eseri 12.yy’da İslam yazarları tarafından çevrilmiş ve kopyalanmıştır. Hekim Antromokos’un
maceralarını anlatan eserin 12.yy sonunda yapılmış 2 kopyası vardır. Bunlardan biri Paris
Bibliotheque Nationale’da, diğeri ise Viyana Bibliotheque Nationale’da bulunur.

Paris Bibliotheque Nationale’da bulunan Nusha: Kimliği bilinmeyen Muhammed adlı birisi için
1199’ da yazılan eser, minyatürlerinin çeşitliliği ile dikkati çeker.

Paris nushasındaki resim ön sayfa minyatürü olarak hazırlanmıştır. İki ejderin bir madalyon
oluşturduğu düzlem ortaya yerleştirilmiştir. Bu ejderle meydana gelen kompozisyonun köşelerinde
düğüm motifi dikkati çekmektedir. Madalyon içinde bağdaş kurmuş bir hükümdar elinde bir hilal tutar
şekilde tasvir edilmiştir. Hükümdarın iki yanında mahiyeti ve diğer figrülere yer verilmiştir. Bu
madalyon dört melek tarafından taşınmaktadır. Kompozisyon sembolik olarak son derece önemlidir.
Bu hükümdarın Zengi hükümdarı “Bedreddin Lulu” olduğu söylensede eserin yazıldığı dönemde
hükümdar değildir. Hilal tutan figür Ay’ı, ejderler ise bulutları sembol ettiği düşünülürse, yağmurun
yağması ve bir bereket sembolizmine sembolik olarak yer verilmiştir. Özellikle kişinin önemli olması,
o kişinin bereketli olması yada bir bereket duası niteliği taşımaktadır. Figürlerdeki yüz’lerin Uygur
tipinde ele alındığının görülmesi açısından da önem arzeder. Figürler 12. ve 13.yy Selçuklu yüz
karakterleri seklindedir.

Viyana Nationale Bibliotheque’da ki Nusha: Tarihsiz olan yazmanın en önemli minyatürü yine ön
sayfa minyatürüdür. Kırmızı zemin üzerinde yine bir kompozsyona yer verilmiştir.

Merkeze yerleştirilen bir Emir bulunmaktadır. Emir soldadır, karşısında ise kendisine ziyafet
hazırlayan kişiler ile tasvir edilmiş bir ziyafet sahnesidir. Yemeği hazırlayanın önünde bir mangal
üzerinde tavuk budları yer alır. Bilinen bir ziyafet sehnesi şeklindedir. Emir’in daha büyük olarak
uygulanması ve arkasındaki muhafızların varlığıya onun gücü ve önemini vurgulanmıştır. Bu krali
anlatım özellikle ev içi atmosferi olarak günlük hayattan bir yaşam konusu ile bu krali figürle birlikte
sunulması açısından önemlidir. İki yanda ise bu ana temayı destekleyen nitelikteki figürler Emir’in
huzuruna çıkmayı beklemektedirler. Bu durum minyatürde Emir’in büyüklüğünü gösteren bir başka
unsurdur. Kompozisyonun üst bölümünde ise bir av sahnesi tasvir edilmiştir. Sanat eserlerinde
13.yy’da sıklıkla ele alınan kullanılan bir konudur. Genellikle keramik ve madenlerde işlenilen bu
temanın minyatürde de işlenmesi açıısndan önemlidir. Özellikle mekan ve çerçeve vurgusu dikkati
çeker. Kompozisyonun altında ise minyatürlerde nadir görülen bir kervan sahnesi yer alır. Özellikle
atlar üzerinde kadın ve erkekler bir yolculuk halinde işlemesi bakımında önem arzeder. Kompozis da
özellikle ön sayfada bir kaç konunun bir bütün olarak sunulması bakımında dikkati çeken başka bir
unsurdur.

You might also like