You are on page 1of 182

Mehmed

ȄDZLJDɧɷȲ˃
150˃ŔɻǩȢƌŔ
5ȲǍʙɻʄŔȢ
ɻǩǍǩȜ
€ɷʄDZȄȊŝȊƟ
žƟǝȜƟƌ ȄDZLJDɧɷȲ˃
150 ˃ŔɻǩȢƌŔ
#NƧTǤS@MĘŨǤÏƧÏLĘƸRSHJKgKD
,DGLDCģųJHEģ$QRNXģģ8@ǯÏMC@
%@SHGģ!DKDCHXDRHģ2@M@Sģ8@XÏMK@QÏģ-Nģ
(2!-ģ    
 ģ!@RJÏ ģǃRS@MATK ģ Q@KÏJģ
ģ Q@KÏJģ ģģ.B@Jģ
%@SHGģ!DKDCHXDRHģ-TRQDSģ`NKO@Mģ2@M@Sģ&@KDQHRH
/1.)$Ę8c-$3Ƹ,Ƹ
ACTKK@Gģ* 1&(+(
KÜRATÖR
.RL@Mģc92.8
*.+$*2Ƹ8.-
, ģ1TX@Mģ2.8# -
,DGLDCģųJHEģ%HJHQģUDģ2@¨M@Sģ5@JEÏ
2$1&ƸĘ# -(ǣ, -(ĘUDĘ,$3Ƹ-+$1
/QNE ģ#Q ģ3TQF@Xģ - 1
2$1&ƸĘUDĘ* 3 +.&Ę3 2 1(,
AC{RRDK@Lģ%$1Ǯ 3.Ʊ+4
2$1&ƸĘ$*Ƹ!Ƹ
ǮHE@ģ8@Q@SÏKLÏǯģ*d`d*$1
ACTKK@Gģ*c2$
2$1&ƸĘ48&4+ ,
%NSNFQ@EHJ@ģ&{YDKģ2@M@SK@Q
! 2*(
,-ģ! 2(,ģ
2DQSHEJ@ģMNģ

ģ Q@KÏJģģS@QHGHMCDģ%@SHGģ!DKDCHXDRHģUDģ,DGLDCģųJHEģ$QRNXģ%HJHQģUDģ2@M@Sģ5@JEÏģHǯAHQKHƲHģHKDģC{YDMKDMDMģ
¥#NƲTǯS@MģųǯÏƲÏLģǃRSHJKgKDģ ģ,DGLDCģųJHEģ$QRNXģģX@ǯÏMC@¦ģRDQFHRHģCNK@XÏRÏXK@ģA@RSÏQÏKLÏǯSÏQ
ǃRS@MATKģģ ģCopyright 'DQģG@JJÏģL@GETYCTQ ģ
%@SHGĘ!DKDCHXDĘ!@ǤJ@MKÏƧÏ
JǯDLRDSSHMģ,@G@KKDRHģ CM@Mģ,DMCDQDRģ!TKU@QÏģ5@S@Mģ"@CCDRHģ-Nģ%@SHGģǃRS@MATK
3DKDENMģ ģģģ
VVV E@SHG ADK SQ
Mehmed
ȄDZLJDɧɷȲ˃
150 ˃ŔɻǩȢƌŔ

5ȲǍʙɻʄŔȢ
ɻǩǍǩȜ
€ɷʄDZȄȊŝȊƟ
Zulmü alkışlayamam, zâlimi aslâ sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdâdıma sadırdı mı, hattâ boğarım...
– Boğamazsın ki!
– Hiç olmazsa yanımdan koğarım.
Üç buçuk soysuzun ardında zağarlık yapamam;
Hele hak nâmına haksızlığa ölsem tapamam.
Doğduğumdan beridir âşıkım istiklâle,
Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lâle.
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum.
Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim.
Adam aldırma da geç git, diyemem, aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım.
Zâlimin hasmıyım amma severim mazlûmu...
İrticâın şu sizin lehçede manâsı bu mu?

Mehmed Âkif Ersoy


Safahât, Altıncı Kitap
Kıymetli İstanbullular,
Bir milleti diliyle, duruşuyla ortaya koyduğu eserlerle, vermiş olduğu mücadelelerle
âdeta yeni baştan var eden büyük şahsiyetler vardır. Sessiz sedasız gidişlerinin ardından
onlardan kalan izler hiç silinmeden sonsuza dek yaşarlar. Bu izler, mevcudiyetlerini devam
ettirmek isteyen milletler için bir rehberdir. Ancak bu izlerin görünür olması, milli ruh ve
heyecanımızı besleyen o şahsiyetlerin hatıralarının yaşatılmasıyla, elbette eserlerinin
layıkıyla anlaşılmasıyla mümkündür.
İstiklal şairimiz Mehmed Âkif Ersoy, kültür ve düşünce hayatımızın şüphesiz en önemli
simalarından biri, yakın tarihimize damgasını vurmuş çok yönlü bir aksiyon insanıdır.
Toplumsal ve siyasal bunalımların had safhaya ulaştığı bir dönemde, baş eseri Safahât’ı
oluşturan şiirleriyle aziz milletimize bir kurtuluş reçetesi sunmuş, zor zamanları aşmanın
çaresini millî değerlerimize sımsıkı tutunmakta bulmuş, tüm İslam dünyasına bu yolu işaret
etmiştir.
Sadece yazıyla, şiirle değil, bizzat yaşayarak, Anadolu’yu karış karış gezerek, anlatarak,
haykırarak hak bildiği bu yolda hayatının sonuna dek yürümüştür. İstiklal mücadelemizin
en kritik evrelerinde; dergilerde, gazetelerde yüreklerde şimşek gibi çakan birkaç mısrayla,
dilden dile yayılan destanlarla görünmüş, minberlerde, kürsülerde coşkulu hitaplarla
umudun ve yeniden dirilişin sancağını vatan sathında yükseltmiştir.
Edebî yeteneğini gerçekçi bakışıyla ustaca birleştiren Mehmed Âkif’in fikirleri, insanlığın
içinde bulunduğu durumu bütün açıklığıyla ortaya koymuş olmak bakımından günümüz
toplumları için de geçerlidir. Vatanına, milletine, değerlerine bağlılığıyla, üstün karakteri ve
onurlu duruşuyla merhum Mehmed Âkif Ersoy, özellikle gençlerimiz için yegâne örnektir.
Cumhuriyetimizin 100. yılını idrak ettiğimiz bir dönemde, aynı şuuru taşıyan, ülkesinin
ve milletinin istiklal ve istikbalini kendisine dert edinen nesiller yetiştirmek en büyük
arzumuzdur.
Merhum, Fatih’te doğup yetişti; ona göre burası İstanbul içinde bir İstanbul idi. İstiklal
şairimiz Mehmed Âkif Ersoy’un en az eserleri kadar, hayatıyla da iyi bilinmesi gerektiğini
düşünüyor, doğumunun 150. yılı münasebetiyle düzenlediğimiz sergi vesilesiyle İstiklal
şairimizi yeniden Fatih’le, siz değerli hemşehrilerimizle buluşturmanın mutluluğunu
yaşıyorum.
Merhum şairimizi rahmet, minnet ve şükranla anarken serginin oluşmasında desteklerini
esirgemeyen Mehmed Âkif Ersoy Fikir ve Sanat Vakfı Başkanı Mehmet R. Soydan
beyefendiye şükranlarımı sunarım.

M. Ergün TURAN
Fatih Belediye Başkanı
Hattat Fatih Özkafa’nın ta’lik hattı ile
“Mehmed Âkif” çalışması.
MEHMED ÂKİF SERGİSİ MÜNASEBETİYLE
Çeşitli yıl dönümleri vesile kılınarak anma programları yapmak artık neredeyse
yerleşik bir gelenek haline gelmiş bulunuyor. Tarihe iz bırakmış olan önemli
şahsiyetlerin bıraktıkları izlerin unutulmaması ve bunların yeni nesillere örneklik
teşkil edebilmeleri için hâtıralarının yaşatılması, toplumun kültürel tekâmülü
açısından hayli önem arz etmektedir. Biz de Vakıf olarak bu geleneğe uyarak bu
gibi tarihleri vesile kılıp Mehmed Âkif’i çeşitli yönleriyle “anmak” ve “anlatmak”
gayreti içerisinde bulunuyoruz. Türk edebiyatında mümtaz bir yere sahip ve
millî şair unvanını haiz olan Âkif’in söz konusu anma toplantılarında öncelikle
edebî kişiliğinin ele alınması düşünülse dâhi, bizim asıl önceliğimiz ve gayretimiz
mütefekkir şairimizin, “boyun eğmeyen duruşuna” ve “toplumcu zihin dünyasına”
dikkatleri çekebilmektir. Zira şairliğin ötesinde idealist bir fikir adamı vasfıyla
sahip olduğu ve eserlerinin içine gömerek edebî bir üslupla bizlere sunduğu
idealleri, inancı ve görüşleri, her şeyden önce kendisinin hiçbir ikbâl, hiçbir
kuvvet ve menfaat karşısında eğilmeyen malûm erdemli duruşunu doğurmuştur.
Topluma bıraktığı belki de en önemli mirası, onun tavizsiz surette sergilediği bu
fikirleri ve ahlakî duruşudur diyebiliriz.
Bizim bugün hayranlıkla ve gıptayla andığımız bu tavrının muhtemelen kendisi
farkında bile değildi. Çünkü bunlar onun tabii karakteri halinde seyrediyordu
ve olması gereken bir hâl idi. İşte bu ahlakî düşünceye olan inancı sebebiyle,
gelişmiş ve faziletli bir toplum hayaliyle bütün eserlerinde şu dört hususu ağırlıklı
olarak ele almış olduğunu görmekteyiz; “ahlâk”, “eğitim (ilim)”, “çalışma” ve
“taassupla mücadele”. Safahât’ının neredeyse hemen her mısraında bu hususlara
rastlamamız mümkündür. Ona göre bir toplumun insanca yaşayabilmesi ancak
bu dört hususa sarılarak cehaletin karanlığından kurtulmasıyla mümkün
olacaktır. Toplumculuk olarak vasıflandırabileceğimiz bu düşünceleri doğrudan
vatanperverlik olarak da nitelendirebiliriz. Ancak bu toplumculuk anlayışının
esasta doğrudan insanı merkeze aldığı da bir gerçektir. Buna mukabil bireyin
toplumsal sorumluluk duygusunu hamaset ile değil, bizzat çalışarak ifade etmesi
gerekmektedir. Yani toplumculuğun ve vatanperverliğin ete kemiğe bürünmüş
hâli doğrudan azim ve çalışmaktır. “Bekâyı hak tanıyan sa’yi bir vazife bilir; / Çalış
çalış ki bekâ sa’y olursa hakkedilir” diyen şairimize göre “istikbal” ve “istiklâl”
ancak çalışma ile hak edilir ve elde edilebilir.
Toplumun cehaletin pençesinden kurtulması ve gelişmesi ideali onun sadece
zihnî nazarını değil, bilfiil hayatını da şekillendirmiş olduğundan ömrü boyunca
toplumsal sorumluluk duygusuyla hareket etmeyi kendisine şiar ve vazife
edindiği gibi -ihtiyaç duyulduğunu hissettiği anda- en küçük tereddüte dâhi
mahal vermeksizin her şeyini terk edebildiğine defalarca şahit olunmuştur.
Sadece sanatını değil, mesleğini, varını, yoğunu hatta ailesini ve kendisini dahi
hiç tereddüt etmeksizin cemiyete fedâ etmesini bilmiştir.
Âkif, Arapça ve Farsçanın yanı sıra Fransızcaya olan yüksek vukufiyeti sayesinde
doğuyu ve batıyı bizzat kendi lisanlarıyla okuyarak tanımış, belki de bu sâyede
hür düşünceye sahip olabilmiştir. İşte bu hür düşünebilme kabiliyeti kendisinin
yenilikçi ve ıslahatçı fikirlerden etkilenmesine yol açmıştır. “Doğrudan doğruya
Kur’an’dan alıp ilhâmı, / Asrın idrakine söyletmeliyiz İslâm’ı” dizeleriyle açıkça ifade
etmiş olduğu zihin dünyası; akılcı, ahlâk temelli ve yenilikçi bir ruha sahip olduğu
gibi dini, gündelik siyasetin dışında ve üstünde telakki etmekte ve Müslüman
toplumlar arasında güçlü bir gönül beraberliğini hedef almaktaydı. Kendisi ferdi
hayatında son derece dindârane bir yaşantı içinde olduğu halde, insanları ve
toplumları inançlarından ve fikirlerinden dolayı hiçbir surette ayrıştırmadığı
ve ötekileştirmediği gibi, tam bir fazilet numunesi olarak; “Mü’minlere imdâda
yetiş merhametinle, / Mülhidlere lâkin daha çok merhamet eyle” niyazıyla,
inanmayanlara dâhi merhamet dileyecek kadar ahlâkî erdem ve yüce bir
gönüllülük sergileyen Âkif, üstün insanî özellikleriyle çok yönlü bir aydın ve kâmil
bir insan olarak gönüllerde taht kurduğu gibi hâlen topluma rehberlik etmektedir.
Doğumunun 150. yılı münasebetiyle, 63 yıllık mütevazı hayatından bazı kesitleri
yansıtmak amacıyla düzenlenen bu sergide emeği geçen herkese teşekkürlerimi
bir borç bilirim.

Mehmet R. Soydan
Mehmed Âkif Ersoy Fikir ve Sanat Vakfı Başkanı
MEHMED ÂKİF’İ NİÇİN VE NASIL ANMAK GEREKİR?
Merhum Mehmed Âkif’in hayatı hakkında pek çok detayı Mithat Cemal Kuntay’dan
öğreniriz. Kuntay, İbnülemin Mahmut Kemal’in meşhur konağında tanıdığı büyük
şairi o kadar çok sevmiş ki; otuz beş yılını, onu sesine, sohbetine, şiirine, acılarına ve
mücadelesine ayırmış. En azından İstanbul’da olduğu zamanlarda, varlığı bir millete şeref
veren bu adamın yanında bir vakanüvis gibi dolaşmaktan hiç yakınmamış.
Mithat Cemal’in anlattığına göre Mehmed Âkif çocukluk yıllarında tanıdığı Neyzen Tevfik’e
yaşadığı sürece sahip çıkmış ve destek olmuş. Fatih’te, Sarıgüzel mahallesinde temizliği ve
titizliği ile meşhur İpekli Tahir Efendi’nin oğlu olan Âkif, kötü odalarda, sokaklarda rindane
yaşayan bu ilginç adamla dostluk etmekten, onu evinde ağırlamaktan hiç çekinmemiş.
Hatta Neyzen’in musikide gelişmesine katkıda bulunmuş. O kadar ki Neyzen’i bahane
ederek bir musiki usulü, besteler öğrenmiş, bu alanın üstatlarıyla tanışmış. İş o raddeye
gelmiş ki Tamburi Aziz, Udi Asım, Hafız Kemal gibi dehalar, en güç besteleri icra etmek için
Âkif’in arzusunu bekler olmuşlar.
Yine aynı kaynaktan öğreniyoruz ki Âkif kâh Alphonse Daudet’nin “Jack” romanındaki siyahi
çocuk hakkında saatlerce konuşabilen kâh Şeyh Bedrettin’in “Varidat”ını beraber okuyup
tartışmak için gece yarısı Musa Kazım Efendi’yi yatağından kaldıracak kadar heyecan dolu
biriydi.
Bu hatıralar Âkif’in hayata bakışı hakkında ipuçları veriyor. Kendisiyle ilgili söylenen,
“inanmışlık”, “dürüstlük”, “temizlik” gibi üstün vasıfların yanı sıra Mehmed Âkif’in müthiş
donanımlı bir aydın olduğu da ortaya çıkıyor.
Bugünden bakınca, onun sarsılmaz bir imanla bütünleşen donanımını layıkıyla idrak
edebilmek öyle kolay değil. Bitmez tükenmez savaşlar, toprak kayıpları, işgaller ve vatan
mücadelesiyle geçen zor yıllarda Âkif, kendisi gibi inanmış bir avuç insanla, sanki bütün bir
medeniyeti sırtlamışlar, kan ter içinde uzun bir yol yürümüşler gibi geliyor.
Böyle büyük bir şahsiyete odaklanınca, Türk milletinin, bütün Müslümanların, hatta bütün
insanlığın yükünü onun taşıdığını her zerrenizle hissediyorsunuz.
Mithat Cemal’e göre Mehmed Âkif’in yanında durmak da kolay değildi. Öyle günler geldi
ki büyük vatanperver, büyük mütefekkir, büyük şair Âkif’i sevmek bile büyük bir cesaretti.
Âkif denildiği vakit gözleri ışıldayan en yakın dostları dahi öyle bir an geldi ki onu içlerinden,
uzaktan sevmek zorunda kaldılar.
Hayatı boyunca çilesi bitmeyen Âkif’i nasıl anmak gerekir? Ondan birkaç sararmış fotoğrafı
duvara asarak mı?
Cumhuriyet’imizin 100., Âkif’in doğumunun 150. yılında, onu anmak adına
söyleyebileceğimiz tek şey var: Hakkınızı helal ediniz. Kendi ülkemizde özgürce
yaşayabiliyorsak, aldığımız her nefeste, yediğimiz her lokmada hakkınız var. Sizi her gün
ansak yine de borcumuzu ödeyemeyiz.
Âkif’i ve ailesinin zor hayatını anlatmaya çalıştığımız “Doğuştan Âşığım İstiklâle” sergisinin
büyük emektarı Mehmet Ruyan Soydan Beyefendi’dir. Daha düne kadar hatırlarımızda
Âkif’in birkaç fotoğrafı vardı. Bir Mehmed Âkif albümü, sergisi yapmak mümkün
değildi. Ruyan Beyin gayretleri, zaman zaman bir dedektif gibi iz sürmesi sayesinde
artık fotoğraflar, orijinal kitaplar, mektuplar ve belgelerden oluşan muazzam bir Âkif
koleksiyonundan bahsedebiliriz. Ruyan Bey ve onun şahsında Mehmed Âkif Fikir ve San’at
Vakfı, güncel yayınları ve çalışmalarıyla büyük şaire milletçe vefamızı göstermek üzere
bizlere ön ayak oluyorlar. Sergimizin danışmanı ve metin yazarı Turgay Anar hocamızın
emekleri de çok kıymetli. Kendilerine minnettarız.
2021 yılında faaliyete geçen Fatih Belediyesi Nusret Çolpan Sanat Galerisi’nde dördüncü
kez biyografik anlatımlı bir sergi açıyoruz. Her zaman olduğu gibi projeyi duyduğu andan
itibaren desteğini bizden esirgemeyen sevgili Başkanımız M. Ergün Turan’a şükranlarımı
sunuyorum.
“Sessiz yaşadım, kim beni nerden bilecektir!” diyen büyük şairi elimizden geldiği kadar
bilmeye tanımaya çalıştık.

Osman ÖZSOY
Sergi Küratörü

Doğuştan
Âşığım
12 İstiklâle
ƒ1ƒ¥-
Mehmed Kur’ân’lı Ev:
Âkif Ersoy Çocukluk ve
7F‘ƒ- Kronolojisi Gençlik Yılları

LER
17 25

Mektep, Güreş “Edepli” ve İstiklâl Aşkına:


ve Dil: “Vicdanlı” Bir Milletin Kalbinde
Daima Birinci Devlet Memuru Bir Mebus
35 45 57

Ummanı Gören Safahât Şairi: Mısır’da Bir


Irmaklar: Dost ve Bir Hisli Yürek Gurbetzede:
Yakın Çevresi 87 Otuz Asra Bedel
69 Üç Gece
109

İstiklâl Marşı İle Dalgalı Bir Kükremiş


Vatan Toprağına Ömür: Mehmed Bir Sel: İstiklal
Gömülmek Âkif Ersoy’un Ailesi ve İstikbâlin
123 133 Marşı
159
1873 ⸺⸻ Mehmed Âkif İstanbul Fatih Sarıgüzel’de doğdu.

¡ơǠȟơƎ ȇǴljFɭɽȶˊ‘ɭȶȥȶȍȶǿǴɽǴ
1877 ⸺⸻ Mehmed Âkif 4 yaşında mahalle mektebine başladı.
1879 ⸺⸻ Âkif, 7 yaşında Emir Buhari İlkokulu’na başladı.
1882 ⸺⸻ 3 yıllık ilkokulu bitirerek, 9 yaşında Rüştiye’ye girdi.
1885 ⸺⸻ 12 yaşında Mekteb-i Mülkiye’nin lise kısmına başladı.
1887 ⸺⸻ 14 yaşında, Mekteb-i Mülkiye’nin yüksek kısmına girdi.
⸻ Evleri yandı ve babası öldü.
1888 ⸺⸻ Âkif, 15 yaşında, Baytar Mektebi’ne girdi.
1892 ⸺⸻ 19 yaşında, bilinen ilk şiirlerinden “Destur”u yazdı.
1893 ⸺⸻ 20 yaşında, Baytar Mektebi’ni bitirerek memurluğa başladı.
1894 ⸺⸻ 21 yaşında, İsmet Hanım’la evlendi. Edirne’de gezici görevde
bulunuyor.
1896 ⸺⸻ 23 yaşında, Beşinci Ordu’ya at satın almak için Adana’ya
sonradan Şam’a kadar gitti.
1897 ⸺⸻ Bazı şiirleri Resimli Gazete’de yayımlandı (24 yaşında).
Cemaleddin Efganî İstanbul’da öldü.
1905 ⸺⸻ Orman ve Meadin ve Ziraat Nezareti Beşinci Şube Baytar
Müfettiş Muavinliği’ne atandı.
1906 ⸺⸻ İlk görevinin yanında, (33 yaşında) Halkalı Ziraat Mektebi’ne
kompozisyon öğretmeni olarak da atandı.
⸻ “Küfe”yi yazdı.
1907 ⸺⸻ (34 yaşında) Çiftlik Ziraat Mektebi Türkçe öğretmenliğine atandı.
1908 ⸺⸻ “Seyfi Baba”yı yazdı.
⸻ Mehmed Âkif, İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne kaydoldu.
⸻ Sebilürreşad’ın ilk sayısı ve Âkif’in bu dergide ilk manzumesi
“Fatih Camii” yayımlandı.
⸻ Darülfünun Edebiyat Müderrisliği’ne atandı.
1911 ⸺⸻ (38 yaşında) İlk kitabı Safahât Birinci Kitap adıyla yayımlandı.
1912 ⸺⸻ Yazılarının yayınlandığı Sıratı Müstakim, 183. sayıdan sonra adını
Sebillürreşad olarak değiştirdi.
⸻ (39 yaşında) Safahât, İkinci Kitap “Süleymaniye Kürsüsünde” yayımlandı.
⸻ Âkif İstanbul’dan Mısır’a gitti.
1913 ⸺⸻ Âkif, Mısır’dan İstanbul’a döndü.
⸻ Âkif (40 yaşında) Beyazıt Camii Kürsüsü’nde halkı birliğe ve yurt
savunmasına çağırdı.
⸻ Fatih Camii Kürsüsü’nde konuştu.
⸻ Âkif memurluktan istifa etti.
⸻ Mayıs-Haziran Safahât, Üçüncü Kitap “Hakkın Sesleri” yayımlandı.
⸻ “Fatih Kürsüsü’nde” uzun manzumesi Sebilürreşad’ta yayımlandı.
⸻ Âkif’in ilk “Tefsir Şerif”i yayımlandı.
1914 ⸺⸻ “Fatih Kürsüsünde” kitap olarak yayımlandı. Yılın ilk aylarında Âkif
Mısır’a gitti, Medine’ye kadar yolculuk yaptı. Aralık ayında Almanların
elindeki esir Müslüman askerlerine savaşın gerçeklerini anlatmak
amacıyla Almanya’ya gönderildi.
1915 ⸺⸻ Âkif (42 yaşında) Berlin Hatıraları’nı bitirdi.
⸻ Berlin Hatıraları yayımlanmaya başladı.
⸻ Sebilürreşad yayınına 5,5 ay ara verdi. (Ali Ekrem Bolayır’ın
Âkif’in İstibdat şiirinde Mahmut Şevket Paşa hakkında yaptığı
değerlendirmeden dolayı)
1916 ⸺⸻ Âkif (43 yaşında) Teşkilat-ı Mahsusa tarafından Arabistan’a gezisi 4-5
ay sürdü.
⸻ 5,5 aylık aradan sonra Sebilürreşad yeniden yayımlandı.
⸻ Sebilürreşad 20 ay kadar yeniden kapandı.
1917 ⸺⸻ Safahât, Beşinci Kitap, Hatıralar yayımlandı; (44 yaşında) Âkif,
Lübnan’a geri döndü; Dârü’l-Hikmeti’l-İslâmiye başkâtipliğine atandı.
1918 ⸺⸻ Sebilürreşad, yeniden yayına başladı.
⸻ “Süleymaniye Kürsüsünde” nin üçüncü basımı, Hakkın Sesleri ve
Hatıralar’ın ikinci basımları yapıldı.
⸻ Âkif’in “Hâlâ mı Boğuşmak” manzumesi yayımlandı.
Doğuştan
Âşığım
18 İstiklâle
1919 ⸺⸻ Âkif (46 yaşında) Asım, Sebilürreşad’ta yayımlanmaya başlandı.
1920 ⸺⸻ (47 yaşında) Dârü’l-Hikmeti’l-İslâmiye üyeliğine atandı.
⸻ Âkif Balıkesir’de Zağanos Paşa Camii’nde halkı düşmana ve
bozgunculara karşı birlik olmaya çağırdı.
⸻ Şeyhülislamlık fetvası yayımlandı. Âkif (47 yaşında)
İstanbul’dan gizlice Anadolu’ya geçti.
⸻ Dârü’l-Hikmeti’l-İslâmiye’deki görevine son verildi.
⸻ Biga’da adaylar arasında en yüksek oyu alarak mebus seçildi.
⸻ Burdur Mebusluğu Meclis’te onaylandı.
⸻ Halkı isyancıların propagandalarına karşı uyarmak üzere
Konya’ya gönderildi. Daha sonra Burdur ve Antalya’ya gitti.
⸻ Mehmed Âkif, Meclis’te ant içti.
⸻ Burdur Mebusluğu’nu tercih ettiğini Meclis Başkanlığı’na
bildirdi. (18 Temmuz’da görüşülüp onaylandı.)
⸻ Basın ve Haber alma Genel Müdürlüğü, Meclis Başkanlığı’ndan
Âkif’in “irşat” için Kastamonu’ya gönderilmesi iznini istedi.
⸻ Kastamonu’ya geldi.
⸻ Batı Cephesi Komutanlığı’nın isteğiyle, Maarif Vekâleti’nin İstiklâl
Marşı yarışması açtığı haberi Hâkimiyet-i Milliye’de yayımlandı.
⸻ Açıksöz’de ilk manzumesi “Kır Ağası’nın Rüyası” yayımlandı.
⸻ Kastamonu Nasrullah Camii’nde Sevr Anlaşması’nı anlatarak
halkı birliğe ve milli mücadeleye çağırdı. Avrupa’ya karşı
Moskova yönetimiyle iyi ilişkiler geliştirilmesini savundu.
⸻ Sebilürreşad’ın Anadolu’daki ilk sayısı Kastamonu’da, Âkif’in
Nasrullah Camii konuşmasıyla yayımlandı.
⸻ Kastamonu ilçelerinde yaptığı konuşmalar neşredilmeye başladı.
⸻ Âkif ve Eşref Edip Kastamonu’dan Ankara’ya gitti.
1921 ⸺⸻ Sebilürreşad’ın Ankara’da ilk sayısı yayımlandı.
⸻ Maarif Vekili Hamdullah Suphi Tanrıöver bir mektupla
Mehmed Âkif’e başvurarak İstiklâl Marşı Yarışması’na
katılmasını istedi.

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 19


⸻ Meclis Kürsüsü’nde tek konuşmasını yaptı. Tevfik Paşa Hükümeti’ne
yumuşak bir cevap yazılmasını önerdi. Mustafa Kemal buna karşı çıktı.
⸻ Elcezire Cephesi Komutanı Nihat Paşa, Âkif’e bir mektup yazarak
Nasrullah Camii Konuşması’nı övdü. Onun Diyarbakır’da kitapçık
halinde basıldığını haber verdi.
⸻ “İstiklâl Marşı” Hâkimiyeti Milliye ve Sebilürreşad’ta yayımlandı.
⸻ İstiklâl Marşı konusu Meclis’e getirildi. Seçimin Meclis genel
kurulunda yapılması kararlaştırıldı.
⸻ İstiklâl Marşı Meclis’in ikinci çalışma yılının açılışında okundu,
alkışlarla karşılandı.
⸻ (Âkif 48 yaşında) İstiklâl Marşı Meclis’te tartışılarak kabul edildi.
⸻ Marş için beste yarışması açıldı.
⸻ Âkif’in de içinde olduğu Anadolu’da bir İslam kongresi için hazırlık
kurulu ilk toplantısını yaptı.
⸻ Besteci Ali Rıfat Bey, bestelediği İstiklâl Marşı’nı Kadıköy Apollon
Tiyatrosu’nda çaldı.
⸻ “Bülbül” Sebilürreşad’ta yayımlandı.
⸻ Sebilürreşad-Hükümet ilişkileri Meclis’te tartışıldı.
⸻ Âkif’in de üye olarak gösterildiği Birinci Grup Mustafa Kemal Paşa
tarafından kuruldu.
⸻ Âkif’in Afgan Elçiliği’ni ziyareti Açıksöz’de yayımlandı.
⸻ 2,5 aylık bir aradan sonra Sebilürreşad yeniden Ankara’da
yayımlandı.
⸻ Âkif ve arkadaşlarının İstanbul’daki ahlaksızlıkların kınanmasıyla ilgili
önergesi tartışılarak kabul edildi.
1922 ⸺⸻ (Âkif 49 yaşında) “Leyla” Hâkimiyeti Milliye’de yayımlandı.
⸻ Üç milletvekiliyle birlikte Âkif’in, askerlerin bayramını kutlamak
üzere cepheye gittiği açıklandı.
⸻ Âkif, Eğitim Komisyonu Başkanlığı’ndan istifa etti.
1923 ⸺⸻ 2 ay ve 7 günlük bir aradan sonra Sebilürreşad yeniden yayımlandı.
⸻ Sebilürreşad’ın Ankara’da son sayısı çıktı.

Doğuştan
Âşığım
20 İstiklâle
⸻ Mehmed Âkif 50 yaşında, İstanbul’a döndü.
⸻ Sebilürreşad, 3 yıl sonra yeniden İstanbul’da yayımlanmaya
başladı.
⸻ Abbas Halim Paşa’nın çağrısına uyan Mehmed Âkif kışı
geçirmek üzere Mısır’a gitti. (1924 baharında dönecek,
kışın yeniden gidecek,1925 baharında tekrar gelecek ve
sonbaharında yeniden gidecektir.)
1924 ⸺⸻ Âsım kitabı neşredildi.
1925 ⸺⸻ Sebilürreşad’ın son sayısı yayımlandı.
⸻ Hükümet, diğer bazı yayım organlarıyla birlikte
Sebilürreşad’ı kapattı.
⸻ Sebilürreşad’ın sahibi ve müdürü Eşref Edip Fergan, İstiklâl
Mahkemesi’nde yargılanmak üzere tutuklandı.
⸻ Mehmed Âkif (52 yaşında) Mısır’a gitti.
1926 ⸺⸻ Annesi 90 yaşında İstanbul’da öldü. 53 yaşındaki Âkif,
Mısır Darülfünunu Edebiyat Şubesi, Edebiyat-ı Türkiye
müderrisliğine atandı. (1936’ya kadar)
1928 ⸺⸻ Ömer Rıza Doğrul, Safahât’ın mevcudu tükenmiş ciltlerini
yeniden bastırdı. Kabil Elçiliği’ne giden Hikmet Bayur,
Mısır’da Âkif’ten Kur’an çevirisini istediyse de alamadı.
1932 ⸺⸻ Mısır’a giden Eşref Edip, Âkif’in Kur’an çevirisini ondan alamadı.
1933 ⸺⸻ Âkif (60 yaşında), Mısır’da Safahât’ın yedinci kitabı Gölgeler’i
bastırdı.
1935 ⸺⸻ Mısır’da hastalanan Âkif (62 yaşında), tedavi olmak için
Lübnan’a gitti. Oradan Antakya’ya geçti.
1936 ⸺⸻ 63 yaşına giren Âkif hasta olarak İstanbul’a geldi.
⸻ Mehmed Âkif, İstanbul’da siroz hastalığından vefat etti.

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 21


Âkif’in ömrünün büyük
kısmının geçtiği Fatih Semti
ve kürsüsünde vaazlar
verdiği Süleymaniye Camii.
Y
akın tarihimizde “hayatı”, “davası”,
“ahlâkı”, “inancı” ve “milleti” için
hiçbir şahsi hesap gütmeden hareket
eden, inandığı değerler uğrunda dosdoğru
bir ömür süren bir şair yaşadı: Mehmed Âkif
Ersoy… “Şair”, “başmuharrir”, “mütercim”,
“mütefekkir”, “milletvekili”, “veteriner”,
“ülkesini savunan inançlı bir kahraman”,
“İstiklâl Marşımızın” yazarı… Ülkemizde, bütün
bu sıfatları her anlamda dürüstçe taşıyabilen
kaç insan vardır? Mehmed Âkif, bu sıfatları
layıkıyla taşıyabilme yürekliliğini hayatının
her anında başarıyla göstermiş, “samimi”,
“mücadeleyi hiçbir zaman bırakmamış” ve
“örnek alınması gereken” inanmış bir insan…
“Doğduğundan beri istiklâle âşık” olan Mehmed
Âkif, muhteşem eserleri ile geleceğimizi her
daim aydınlatacak bir zirve…. Her sıfatı ardında
bıraktığında ise sadece ismiyle bile bizlere bir
gelecek ufku çizen Mehmed Âkif Ersoy…

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 23


Kur’ân’lı Ev:
Çocukluk ve
Gençlik Yılları
Mehmed Âkif’in hayatında
önemli yeri olan, babası
dolayısıyla eğitim aldığı,
mutlu mesut çocukluk
hatıralarıyla hayatına anlam
katan ve şiirlerinde de
dikkat çekici bir şekilde yer
bulan Fatih Camii.

26
Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 27
Âkif’in doğduğu
muhit olan
Sarıgüzel Mahallesi
ve Sarı Nâsuh
Sokağının da yer
aldığı Fatih semtinin
19. yüzyıl haritası.

Doğuştan
Âşığım
28 İstiklâle
Mehmed Âkif’in
okuduğu
“Emir Buhari
Mektebi”ni
gösteren 19.
yüzyıldan kalma
bir harita. Onun
başarılarla dolu
eğitim hayatının
ilk durağı bu ilk
okulda başlar.

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 29


Mehmed Âkif’in
mezun olduğu
Fatih Merkez
Rüştiyesi’nin verdiği
“Şehadetnâme”
(Mezuniyet Belgesi)

Doğuştan
Âşığım
30 İstiklâle
Fatih, sadece yerleşim açısından
İstanbul’un kalbi değil aynı zamanda
“ilmin”, “kültürün”, “sanatın”,
“edebiyatın” kestirmeden söyleyecek
olursak medeniyetimizin ve bizi
biz yapan bütün hikâyelerin de
“atardamarıdır”. Mehmed Âkif’in 150
yıl önce doğduğu Fatih Sarıgüzel’de,
Sarı Nasuh Sokağında 12 numaradaki
evde, İslam inancıyla dopdolu ve
baba tarafından Arnavutluk’tan, anne
tarafından Buhara’dan gelen iki kutlu
kol birleşir. Osmanlı’nın payitahtına
ilmini ilerletmek için “hicret eden”,
“temiz” lakabını her anlamda hak eden
Fatih Camii “Dersiâmlarından” Tahir
Efendi ile inancı ve ibadetiyle örnek,
ince hisleriyle yüksek karakterli Emine
Şerife Hanım’ın evladı olan Mehmed
Âkif 1873’te dünyaya gelir. Midhat
Cemal’in ifadesiyle “içindekilerin
beş vakit namazlarını kazaya
bırakmadıkları”, “tavanları secdeyle
kubbeleşen odalar”la döşeli, en önemli
mücevheri Kur’an-ı Kerim olan ve
onun anlamı üzerinde ısrarla durulan,
ondan her anlamda hayat cevherleri
çıkarılan bir evdir. Mehmed Âkif’i işte bu
“Kur’ân’lı ev” hayata hazırlamıştır.

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 31


Mehmed Âkif’in çocukken ailesiyle
birlikte bir süre ikamet ettiği
Bayramiç’teki evleri.

Doğuştan
Âşığım
32 İstiklâle
Mehmed Âkif’i
edebî açıdan
etkileyen ve
hocası Muallim
Naci.

Hocası Muallim Naci’nin


edebiyat terimlerini açıklayan,
edebiyatı anlamak ve belki de Şahsiyetiyle
daha da sevmek için baş ucu Mehmed Âkif’i
kitap: Istılahât-ı Edebiye. derinden
etkileyen Mehmed
Kadri Nâsıh’ın
Zulüm ve Adl
kitabı.

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 33


Halkalı
Ziraat ve
Baytar
Mektebi
Mektep,
Güreş
ve Dil:
Daima
Birinci
Mezunu olduğu Halkalı Ziraat
Mektebi’nin eski bir görseli.

Doğuştan
Âşığım
36 İstiklâle
Bu Kur’anlı evde dünyaya gelen Mehmed Âkif,
eğitim hayatına çok erken yaşta başlar. Babası
Tahir Efendi onu geleneğe uygun bir şekilde
henüz 4 yaşındayken Fatih’teki Emir Buharî
mahalle mektebine gönderir. Daha sonra İbtidâî
Mektep, Fatih Merkez Rüşdiyesi ve son olarak
da Mülkiye Baytar Mekteb-i Âlîsi’ne devam
eder. Babasından aldığı Arapça derslerinin yanı
sıra Fatih Camisinde Farsça klasikleri okutan
Esad Efendi’nin derslerinin müdavimidir. Dil
öğrenme sevdası, ilerde şiirleriyle hislere
tercüman olacak bu genç talebeyi başka bir
edebiyat iklimine hazırlar. Türkçe onun daha
sonra yazacağı şiirlerinde aktüel zamanın net bir
fotoğrafını çekecek kadar doğal bir işlevdedir.
Mahallesinde “Kıyıcı Osman Pehlivan”la
güreş tutacak kadar da kendisine güvenen;
her yönüyle titiz, dikkatli ve çalışkan bu genç,
okuduğu okullarda daima birincidir. Babasının
vefatı, evlerinin yanması bile onu yıldırmaz.
Fakat hayat, birçok defa sırtını yere sermek için
ona hücum edecektir…

Mehmed Âkif’in eğitim hayatında önemli


bir yeri olan, Fatih Sarıgüzel’den yürüyerek
gittiği ve mezun olmaktan her zaman
gurur duyduğunu söylediği Halkalı Ziraat
Mektebi’nde öğrenciyken çekilmiş bir fotoğrafı.

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 37


Mülkiye Baytar
Mekteb-i
Âlisine kabul
edilecek
öğrencilerin
kabul şartlarını
gösterir belge.

Doğuştan
Âşığım
38 İstiklâle
Mülkiye Baytar Mekteb-i Âlîsi’ne dahil olacak talebenin şerâ’it-i kabûliyesi
Mekteb, leylî ve müddet-i tahsîliyesi dört sene olup talebe meccânen kabul olunur. Alelusûl
müsabaka imtihanıyla mektebe alınacak talebe ber-vech-i âtî evsâfı hâiz olmalıdır:
1. Teb’a-i Devlet-i Osmaniye’den olmak.
2. Sinnleri onaltıdan dûn ve yirmiden efzûn olmamak.
3. Vücudları(nın) rükûb ve nüzûle sâlih ve ve ilel-i emrâzdan sâlim bulunduğuna
dair tabib raporunu ve lâ-akall üç sene evvel aşılanmış olduklarını mübeyyin aşı
ilmühaberini ibraz etmek.
4. Vukûât-ı kabîha geçirmedikleri ve şimdiye kadar hapis ile mücazât edilmedikleri ve
sû-i ahlâk ashâbından olmadıkları hakkında ve en son bulundukları mektebden veya
ikâmet eyledikleri mahalleden hüsn-i ahlâk şehadetnâmesini hâmil bulunmak.
5. Bir (üç) kıt’a yeni çekilmiş kartonsuz fotoğraf ibrâz etmek.
6. Dersaadet ve vilayât mekâtib-i idâdiyesiyle Mekteb-i Sultânî ve Daru’ş-Şafaka’dan
mezun olmak ve bu babdaki şehadetnâme veya tasdiknâmelerini ibrâz etmek.
7. Ulûm-ı idâdiyeyi mekâtib-i hususiyede tahsil etmiş olduklarını mübeyyin
şehadetnâme veya tasdiknâmeyi hâmil bulunanlar, müsâbakat imtihanında
fevkalade ibrâz-ı liyâkat eyledikleri takdirde kabul olunabilirler.
8. Mektebe girmek üzere müsâbakat imtihanına tâlib olanlar, nihayet üç yüz yirmi
…… senesi şehr-i …… gâyesine kadar Ticaret ve Ziraat Nezâreti’ne veyahud
Sultanahmed’de Yol Sokak’ta Mülkiye Baytar Mektebi müdiriyetine bâ-istid’â
müracaat etmelidirler. Verilecek istid’ânâmelerde bâlâda zikrolunan şehadetnâme ve
evrak-ı sâire rabtolunmalıdır.
9. Müsâbakat imtihanı sene-i hâliye şehr-i Eylül’ünün ………… günleri mektebde bir
hey’et tarafından icra olunacağından, tâliblerin eyyâm-ı mezkûrede sabahleyin
alafranga saat dokuzda isbat-ı vücud eylemeleri lâzımdır.
10. Müsâbat imtihanı ber-vech-i âtî mevâddan icra olunur:
(1) Mükemmel hesab; (2) Hendese (mestaha kısmı); (3) Cebir (bir mechullü
mu’âdelâtın nihayetine kadar); (4) Hikmet (câzibe ve harâret bahisleri); (5) Kimya-
yı gayr-i uzvî (şibh-i me’âdin kısmı); (6) Coğrafya-yı umumi; (7) Türkçe kitâbet; (8)
Fransızca imlâ ve tercüme).
11. İmtihanlar tahrîren icra olunur. Ulûm ve fünûndan müsâvî derecede numero
kazananlardan Türkçe kitabetinden kudretli olanlar tercih olunurlar;
12. Müsâbakat imtihanını kazananlar(ın) mektebe kabul olunabilmek (olunabilmeleri)
için, nezdlerinde altışar don ve gömlek ve üçer el ve yüz havluları ve on ikişer mendil
ve çorab bulunmak (bulunması) ve mahal-i ikameti Dersaadet’te olmak üzere birer
veli dâhi irâe etme (etmeleri) icab eder.

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 39


Halkalı Ziraat ve
Baytar Mektebi’nin
Baytariyye kısmının
birinci sene
talebelerinin emraz-ı Muhterem Refiklerim!
ummiye dersleri
Şeref-i intisâbıyla bahtiyar olduğumuz şu silk-i celil-i
imtihanı öncesi
şakirdan-ı fetânet- baytarinin uluvv-i kadr ü mâhiyyeti hakkında uzun uzadıya
nişandan Mehmed serd-i makalâta hacet göremiyorum. Çünki her bir eriniz o
Âkif Efendi’nin, fennin lezâ’iz-i tahsiliyle şirin-i mezâk olduğunuz cihetle bu
hocalarına ve hususdaki beyânatım bî-luzûm derecesine tenezzül eder.
arkadaşlarına
hitaben okuduğu Bab-ı vâlâ-yı maa’rifin umma küşâde, vesa’it-i te’allümün
nutuk. ezher cihet mukemmel ve âmâde bulunduğu şu zamân-ı
sa’âdet-nişân-ı terakkide arzu-mendân-ı i’tilâ da’imâ iktisâb-i
muvaffakiyetle haiz-i fahr u mübâhât olmakdadırlar.
Asrımızda bir ferd yokdur ki sarf-ı nakdine-i gayret eylediği
hâlde heveskâr-ı visâli olduğu şâhid-i fâzıl ü ilme dest-res
ü mulâkî olamasın. İşte nezd-i şâhanelerinde tababet-i
baytariyyenin elzemiyyet ve ehemmiyyeti ma’lüm ve
müsellem bulunan pâdişâh-ı dil-agâh efendimizin evlâd-ı
vatana bir lutf-i cemil-i şehriyârileri bulunan şu darulfünûn-ı
feyz-nümnû, bâlada serd eylemiş olduğum müdde’âlara bir
bürhan-ı celi-i kâfi olmak üzere irâe ederim.
Bu günkü günde dahi tababetin esası ve teşhis-i marazın
medâr-ı a’lâsi bulunan "ilm-i emrâz-ı umumiyye-i hayvanat-ı
ehliyye" dersine bir seneden beri bezl eyledigimiz mesa’i ve
gayretin semeresini iktitafa mazhariyyetle ayrıca kâmyâb
oluyoruz. İmtihanımıza lutfen ve tenezzülen teşrif ile bizleri
tesrir ve taltif buyuran mümeyyizin-i kirâm hazeratına, müdir-i
hamiyet-şi’ar ve mu’allim-i zî-iktidâr efendilerimize merreten
ba’de uhrâ teşekkürler takdim eder ve Cenab-ı Hak hâmi-i ilm
ü hüner, şehinşâh-ı ma’arif-perver efendimiz hazretlerinin
ömr ü iclâl-i şehriyârilerini rûz-efzûn buyursun, du’a-yı
vâcibü’I-edâsıyla hatm-i makâl eylerim. (Padişâhım çok yaşa)
Sabah, 28 Haziran 1892

Doğuştan
Âşığım
40 İstiklâle
Üzerinde "Mehmed
Âkif" mührü bulunan
Mehmed Refet Paşa’nın
tercüme etmiş olduğu
meslekî bir çalışma
olan Emrâz-ı Baytâriye
kitabı... (Ahkâm-ı Emrâz-ı
Umûmî’nin mükaddime
sayfası)

Mülkiye Baytar Mektebi Âlisi


Ders Programı

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 41


Mülkiye Baytar Mekteb-i Âlisinin
hoca ve talebeleri (arka sırada +
işaretli olan Mehmed Âkif’tir.)

Halkalı Ziraat
ve Baytar
Mektebi

Doğuştan
Âşığım
42 İstiklâle
Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 43
Edepli ve
Vicdanlı
Bir Devlet
Memuru
Doğuştan
Âşığım
46 İstiklâle
İlim yolundaki gayreti, bütün
zorluklara rağmen yılmayan mizacı
ve dikkatiyle iyi bir eğitim alan
Mehmed Âkif, devlet memuru
olarak ilk görevine 1893’te Orman,
Meâdin ve Ziraat Nezareti Beşinci
Umûr-ı Baytariye ve Islâh-ı Hayvanât
Şubesinde başlar. Daha sonra,
1906’da Halkalı Ziraat Mekteb-i Âlîsi
kitabet-i resmiye (kompozisyon)
hocası; 1907’de Çiftlik Makinist
Mektebi, Türkçe öğretmeni; 1908’de
Darülfünûn Edebiyat Fakültesi’nde
Türk Dili ve Edebiyatı hocası; 1909’da
Umûr-ı Baytariye Müdür Muavinidir.
1913’te de halkı edebiyat yoluyla
aydınlatmaya çalışan Müdafaa-i
Milliye Heyeti Neşriyat Şubesi’nde
görevlidir. 1918-1920 yıllarında
Şeyhülislâmlığa bağlı olarak
Dârü’l-Hikmetü’l-İslâmiyye’nin
başkâtibidir. Mehmed Âkif, devlet
memuru olarak “Anadolu”, “Rumeli”
ve “Arabistan”daki Edirne, Şam,
Halep, Adana, Mısır, Necid, Medine
ve Lübnan’a gider. Birinci Dünya
Halkalı Ziraat Mektebi Âlisi
Mecmuası Savaşı’nda Teşkilât-ı Mahsusa’nın
bir görevlisi olarak da Almanların
esir aldığı Müslümanların durumunu
teftiş etmek için Almanya’ya seyahat
eder.

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 47


Hazîne-i Fünûn Allah’ı seversen nazarımdan güzer etme
dergisinin 25. sayısında Müştakını başın için olsun heder etme!
28 Aralık 1893’te (16
Kânûnuevvel 1309) Kurbân oluyor bir nigeh-i hışmına ruhum
yayımlanan ilk şiiri. Şiir,
Sevdâ-zededen böyle dirig-i nazar etme!
günümüz harfleriyle
şöyledir:
Ey mâh yetiş bezm-i safa zulmet içinde
Herkes uyuyor gayrdan asla hazer etme!

Aşkın ne azâb olduğunu sen de bilirsin


Gel hatırımı kırma beni pür-keder etme!

Ben kuyunu terk eyleyemem âh garibim -


Bâbındaki nevmîdini me’yûs-ter etme!

Tard etme kapından şu ciğer-sûzu yazıktır


Hûnâbına rahm et de anı derbeder etme!

Ey nûr-i dü-çeşmim! Bu temaşaya doyulmaz


Doğuştan
Allah’ı seversen nazarımdan güzer etme!
Âşığım
48 İstiklâle
Mehmed Âkif ve
Ferid Kam imzalı
“Dârülfünûn’da
Ulûm-ı Şer’iyye
Şubesi Türkçe
imtihan sorusu ve
zarfı”.

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 49


Doğuştan
Âşığım
50 İstiklâle
Darülfünûn Edebiyat
Fakültesi hocaları
bir arada.(İkinci sıra,
sol baştan itibaren
Şehbenderzade
Filibeli Ahmed Hilmi,
Hüseyin Daniş, Namık
Kemalzade Ali Ekrem
(Bolayır), Müftüoğlu
Ahmet Hikmet, İsmail
Hakkı, Hace-i Evvel
Ahmet Midhat Efendi,
Babanzade Ahmet
Naim, Mehmed Âkif
(Ersoy), Reşad Bey,
Saffet Bey, Şevket Bey,
Fehmi Bey.)

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 51


Mehmed Âkif ve Ahmed
Hikmet Müftüoğlu’nun
gözetiminde yapılan
ve aralarında İbrahim
Alaeddin Gövsa ve Nevzat
Ayasbeyoğlu’nun da
bulunduğu muallimlik
imtihanı değerlendirme
yazısı ve not cetvelleri.

Doğuştan
Âşığım
52 İstiklâle
Mehmed Âkif’in
imzasının da
yer aldığı Dar’ül
-Hilafeti’l-Âliye
Medresesi
diploması.

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 53


Telif ve Tercüme Dairesi
âzâsından İsmail Hafız
Efendi’nin taht-ı riyâsetinde
Dârülfünûn felsefe müderrisi
Ahmed Naim ve lisân-ı arabî
muallimi Şevket Bey’lerle
Dârülfünûn muallimin-i
sabıkasından Mehmed Âkif
Efendi’den mürekkep teşkil
olunan “Kâmus-ı Arabî Tertib
Encümeni” nin tayin yazısı ve
çalışma esasları.

Doğuştan
Âşığım
54 İstiklâle
İstanbul Dârülfünûn
Hocalarının Haftalık
Ders Saatleri ve
Maaşlarını Muhtevi
Cetvel (MAKÜ
arşivi). Mehmed
Âkif ile ilgili bilgiler
evrakta üçüncü
sıradadır.

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 55


İstiklâl Aşkına:
Milletin
Kalbinde Bir
Mebus
Birinci Meclis Albümü, Burdur
Mebusu Mehmed Âkif Bey, Meclise
İltihak Tarihi: Haziran (1)336

Doğuştan
Âşığım
58 İstiklâle
Devletinin içinde bulunduğu zor şartlar karşısında canla
başla çalışan bir devlet memuru ne yapabilir ki? Mondros
Mütarekesi’nden sonra Osmanlı topraklarının işgal edilmeye
başlanması Mehmed Âkif’in vatanı savunma kararlılığını daha
da perçinler. 16 Mart 1920 tarihindeki Mebusan Meclisi’nin
işgalciler tarafından dağıtılması, bundan böyle asıl söz
söyleme yetkisinin Anadolu’da bir araya gelen Milli Mücadele
taraftarlarına geçtiğinin açık bir delilidir. Mehmed Âkif, 23 Ocak
1920’de Balıkesir’de Zağanos Paşa Camii’nde işgale direnmenin
haklılığı üzerine müthiş bir vaaz verir. Bu gür sesli İslam şairi,
Milli Mücadele’nin önderleri tarafından halkı aydınlatmak
amacıyla Ankara’ya davet edilir. Meclis’in açılmasından sadece
bir gün sonra, yani 24 Nisan 1920’de Ankara’ya ulaşır. Burdur
mebusu olarak ilk meclise girer. Konya ve Kastamonu’da Milli
Mücadele’nin önemini anlatan, ayaklanmaların bastırılmasının
önemini vurgulayan ve halkı vatan savunmasına, bu haklı
mücadeleye katılmaya davet eden vaazlar vermeye devam eder.

İstiklâl Marşı’nın
yazılmasına
şahitlik eden,
milletimizin bir
hafıza mekânı:
Taceddin Dergâhı.

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 59


Milletin kalbinde ve sadece milleti
için çalışmaya azmetmiş bir mebus:
Mehmed Âkif Bey (Burdur mebusu).

Doğuştan
Âşığım
60 İstiklâle
Büyük Millet Meclisinde
Reis Gazi Mustafa Kemal
Paşa meclis âzalarına hitap
ederken.

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 61


Mehmed Âkif’in
Kastamonu Nasrullah
Camii’nde yaptığı
konuşma, Nasrullah
Kürsüsünde ismiyle
Diyarbakır Vilayet
Matbaası’nda
bastırılarak halka
dağıtılmıştır.

Doğuştan
Âşığım
62 İstiklâle
Osmanlı’nın zor zamanlarında, Sevr Antlaşması’nın
mahsurlarını anlatmak bir vatan borcuydu.
Halkı birliğe ve Milli Mücadele’ye çağırmak ise
daha da zorlu bir sorumluluktu. Mehmed Âkif’in
verdiği hutbe ile halkın öz benliğindeki yerini
sağlamlaştırdığı Kastamonu Nasrullah Camii.

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 63


6 5 1 2 3 4

Milli Mücadelede Birinci Ordu Kumandanı (Sakallı) Nureddin Paşa (1),


Karesi Mebusu Abdulgafur Efendi (2), Ankara Mebusu Ali Fuat Paşa (3),
Kayseri Mebusu Atıf Bey (4), Burdur Mebusu Mehmed Âkif Bey (5),
Erkan-ı Harbiye Reisi Emin Bey (6) ve
Ankara'daki Birinci Ordu karargâhından diğer görevliler.

Doğuştan
Âşığım
64 İstiklâle
Büyük Millet Meclisi’nin orduya gönderdiği
Kurban Bayramı tebriği, 4 Ağustos 1338 (1922).
(Soldaki fotokartın arka tarafı)

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 65


Mehmed Âkif’in milletvekili
olarak meclise girdiği Burdur
şehrinin eski bir fotoğrafı.

Doğuştan
Âşığım
66 İstiklâle
Mehmed Âkif’in Bursa’nın
Yunanlılar tarafından işgali
dolayısıyla yazdığı meşhur
Bülbül şiirinin yer aldığı bir
kart. Kartın sağında İslam Şairi
Mehmed Âkif Bey, solunda
Şark Musiki Cemiyeti Reisi Ali
Rifat Bey’in fotoğrafları yer
almaktadır.

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 67


Ummanı
Gören
Irmaklar:
Dost ve Yakın
Çevresi
Mehmed Âkif’in ismi ve mücadelesiyle
anılan Sırât-ı Müstakîm ve Sebîlürreşâd’ı
çıkaran Eşref Edib (Fergan).

Doğuştan
Âşığım
70 İstiklâle
Kendini bildi bileli çevresinde her zaman kıymetli insanlar görebileceğimiz bir
şahsiyettir Mehmed Âkif... Çevresindeki dostlarıyla birlikte koca bir “çınar” ağacını
anımsatan Mehmed Âkif; asıl şahsiyetini, çevresine dal budak salan insanların
oluşturduğu samimi “atmosfer” ile bulmuştur. “Çınar ağacının” toprağın derinlerine
doğru saldığı ve bir insanı değil de belki daha çok bir medeniyeti ayakta tutan
“kök”lerine daha yakından baktığımızda onun başını göklerde neden dimdik tutmaya
devam ettiğini daha iyi anlayabiliriz. Mehmed Âkif’in uçsuz bucaksız ilim, şiir
ummanını gören ve onun köklerinden beslenen birçok “hezarfen” simalar ile yolumuz
kesişir: Babanzâde Ahmed Naim’den Eşref Edib’e, Midhat Cemal’den Şerif Muhiddin
Targan’a, Said ve Abbas Halim Paşalardan Ömer Rıza Doğrul’a, Hasan Basri Çantay’dan
Ali Rıfat Çağatay’a, Hafız Âsım Şakir’den Muallim Vahyi’ye, Mahir İz’den Fuad Şemsi
Bey’e, Ali Şevki Hoca’dan Muhammed Abduh’a… Her biri yakın tarihimizin kıymetli
simaları olan ve alanlarında otorite sayılan bu insanlar, Mehmed Âkif’le uzaktan
yakından temasta bulunmuş, onun dostluğunu kazanmış ve sohbet halkasının bir
parçası olmuştur.

“Şark’ın
Yegâne Dâhî-i
San’atkârı”
Şerif
Muhiddin
(Targan).

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 71


Said Halim
Paşa’nın Fransızca
olarak kaleme
aldığı ve Mehmed
Âkif tarafından
tercüme edilen
İslamlaşmak
kitabının müellif
nüshası.

Doğuştan
Âşığım
72 İstiklâle
Sadrazam Said
Halim Paşa’nın
“Islahatımızın
Esasları” isimli
eserinin Mehmed
Âkif’in el yazısıyla
nüshası.

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 73


Mehmed Âkif’in can yoldaşı
Babanzade Ahmed Naim Bey.

Mehmed Âkif’in “Kardeşim


(Babanzâde) Ahmed Naim
Bey’e” şeklinde imzaladığı
Safahât.

Doğuştan
Âşığım
74 İstiklâle
Eğitimde
yenilikçiliğin
yılmaz bir
savunucusu
(Ceditçi)
bir seyyah:
Abdürreşid
İbrahim.

Şair, düşünür,
mütercim:
(Ömer) Ferid Kam.
Âkif’in,“Bülbül” şiirini
kendisine ithaf ettiği
Hasan Basri Çantay.
Çantay, Millî Mücadele
esnasında Mehmed
Âkif’i Büyük Millet
Meclisi’nin açtığı
yarışmaya katılarak
İstiklâl Marşı’nı
yazmaya ikna eden
dostlarındandır.

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 75


Osmanlı Devleti’nin ilk
istihbarat kurumu olan
Teşkîlât-ı Mahsûsa’nın
kurucusu ve ilk başkanı...
Hayatı, hizmetleri ve
mücadelesiyle efsanevi bir
sima: Kuşçubaşı Eşref Bey.

Doğuştan
Âşığım
76 İstiklâle
Kuşçubaşı
Eşref Bey’in,
Âkif’in
kendisine
gönderdiği
mektuplarıyla
ilgili notları ve
mütalaaları.

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 77


Mehmed Âkif ile genç
bir yaşta tanışan
ve onun güvenini
kazanan ve daha
sonra da onunla ilgili
temel kaynaklardan
birinin de yazarı olan
Midhat Cemal Kuntay.

Kandilli
Rasathânesi’nin
kurucusu ve ilk
müdürü olan
(Mehmet) Fatin
Gökmen.

Doğuştan
Âşığım
78 İstiklâle
Mehmed Âkif, Şerif Abdülmecid
ve Sinop mutasarrıfı Hüseyin
Nahit Bey ile tavla oynarken son
derece mesut... Onun belki de tek
tebessüm ettiği anı yakalayan bu
fotoğraf, Âkif’in başka bir yönüne
de ışık tutuyor.

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 79


Şair Rıza Tevfik
(Bölükbaşı) ve
Mehmed Âkif’in
ney dersleri aldığı
Neyzen Tevfik
(Kolaylı).

Mehmed Âkif’in Neyzen


Tevfik’e güzel bir hediyesi:
“Yâr-ı kadim ve müebbedim
(Neyzen) Tevfik’e hatıra-i
muhabbetimdir” şeklinde
ithaflı ve imzalıdır..
Doğuştan
Âşığım
80 İstiklâle
Şemseddin Günaltay’ın
Mehmed Âkif’e “Edib-i
bülend-pâye fâzıl-ı muhterem
Âkif Beyefendiye hâtıra-i
tebcilimdir” sözleriyle ithaf
edip imzaladığı “Zulmetten
Nura” kitabı.

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 81


Mehmed Âkif’in hâmisi ve
dostu Abbas Halim Paşa.

Doğuştan
Âşığım
82 İstiklâle
Mehmed Âkif’in kendi yazısı
ile Abbas Halim Paşa’nın
vefatı üzerine yazdığı “Kasr-ı
Gülşen” şiiri.

Kasr-ı Gülşen’sin evet, lâkin gönüller şen değil!


Durduğum, mâzîne hürmet, yoksa neşvemden değil.
Var mı loş sinende cânandan kalan nûr izleri?
Ey yeşil yurt, istenen senden odur, sinen değil...
4 Eylül 1935

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 83


Bir üslup
dâhisi şair:
Süleyman
Nazif.

Mehmed Âkif hakkında


yazılan ilk kitap
Süleyman Nazif’indir.
Onun 1924 yılında
neşredilen “Mehmed
Âkif” kitabı, bir şairin
başka bir şairin edebî
dünyasını anlamaya
çalışması açısından son
derece değerlidir.

Doğuştan
Âşığım
84 İstiklâle
Mehmed Âkif’in
Safahât’ın altıncı
kitabı olan Asım’ın
yayımlanması
vesilesiyle
devrin ünlü
edebiyatçılarıyla
Mısır Apartmanı’nda
çekilmiş fotoğraflar.
Soldan sağa doğru:
Süleyman Nazif,
Cenab Şehabeddin,
Abdülhâk Hâmid,
Sami Paşazâde
Sezai, Mehmed Âkif
ve Midhat Cemal.

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 85


Safahât
Şairi:
Bir Hisli
Yürek
Doğuştan
Âşığım
88 İstiklâle
Mehmed Âkif’in hayatında, bir milletin bir yüzyılda yaşadığı
birçok şeyi görebiliriz. Ama daha çok da üzüntüleri,
kederleri ve eleştirileri...Buna rağmen o, sorumlu bir şairdir
her zaman... Onun şiirlerini bir araya getirdiği Safahât isimli
kitabı sadece devrinin sosyal manzaralarını aktaran bir şiir
kitabı değil, zaman zaman “sessiz çığlıklarıyla” zamanın
dramını en çarpıcı şekilde ortaya koyan bir “ayna”, bazen
aykırı fikirleri en açık şekilde dile getiren bir “işaret fişeği”,
bazen de karanlıktan aydınlığa çıkışı gösteren güvenli bir
“patika” ve çoğu zaman da mütevekkil bir ruhla hakikati
bütün acıtıcı yönlerine aldırmadan, dobra dobra haykıran
bir “vicdan”… Safahât’ın başındaki şu mısralar tam da onun
hislerinin apaçık tercümanıdır:

Bana sor sevgili kari’, sana ben söyleyeyim,


Ne hüviyyette şu karşında duran eş’arım:
Bir yığın söz ki, samîmiyyeti ancak hüneri;
Ne tâsân nu’ bilirim, çünkü, ne san’atkarım.
Şi’r için “göz yaşı” derler; onu bilmem, yalnız,
Aczimin giryesidir bence bütün âsârım!
Ağlarım, ağlatamam; hissederim, söyleyemem;
Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bîzârım!
Oku, şayed sana bir hisli yürek lâzımsa;
Oku, zîra onu yazdım iki söz yazdımsa.

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 89


Doğuştan
Âşığım
90 İstiklâle
Mehmed Âkif’in
son derece değer
verdiği dostu ve
son zamanlarında
yanından ayrılmayan
Fuad Şemsi Bey’den
Uğur Derman’a intikal
eden Mehmed Âkif’in
nüfus tezkeresi. Şairin
tezkeredeki fotoğrafı
da dikkat çekicidir.
(Uğur Derman arşivi).

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 91


Safahât Birinci Kitab.

Doğuştan
Âşığım
92 İstiklâle
Safahât Safahât
İkinci Kitab: Üçüncü
Süleymaniye Kitab:
Kürsüsünde. Hakkın
Sesleri.

Safahât Safahât
Dördüncü Beşinci
Kitab: Fatih Kitab:
Kürsüsünde. Hatıralar.

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 93


Safahât Altıncı Kitab: Âsım.

Doğuştan
Âşığım
94 İstiklâle
Safahât Yedinci Kitap: Gölgeler
(Mısır 1352/1933). Mehmed
Âkif’in eski harflerle Kahire’de
bastırdığı, bir kısmı daha önce
yazılmış kırk bir şiirinden
meydana gelen son kitabıdır.

Safahât Yedinci
Kitab: Gölgeler’in
Arapça
Tercümesi Ez-
Zilâl (Tercüme
İbrahim Sabri
Bey)

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 95


Âsım kitabının neşri
üzerine Süleyman
Nazif’in Servet-i
Fünûn’da kaleme
aldığı “Bir Mucize-i
Şiir” başlıklı yazısı.

Doğuştan
Âşığım
96 İstiklâle
Mehmed Âkif’in kullandığı cep saati.
Bu cep saati, şairin vefatından sonra
kızı Suad Argon’a, ondan da Suad
Hanımın kızları Selma ve Ferda Argon’a
intikal etmiştir.

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 97


Mehmed
Âkif’in
kartviziti.

Bihi
İki gözüm Nuri Beyefendi,
Huzurunuza takdime cüret-yâb
olduğum şu zat benim eski kapı
yoldaşlarımdandır.
Meşihâtca bir işi varmış.
Teshili kâbil olur da taraf-ı
kerîmanelerinden diriğ-i âtıfet
buyurulmazsa minnettar
olacağım pek tabiidir, iki gözüm
Nuri Beyefendi
14 Teşrinievvel sene (1)330.
Mehmed Âkif

Akbaba dergisinde
yayımlanan
Mehmed Âkif’in bir
karikatürü.
Doğuştan
Âşığım
98 İstiklâle
Mehmed Âkif, Şerif Ali Haydar
Paşa’nın köşkünde uzaklara
dalmış bir halde.

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 99


Abdülaziz
Çâviş,
Anglikan
Kilisesi’ne
Cevab,
Mütercimi:
Mehmed
Âkif, İstanbul,
Şehzadebaşı,
Evkâf-ı
İslamiye
Matbaası,
1341-1339.

Mısırlı mücadele ve
hareket adamı, âlim,
gazeteci ve yazar:
Abdülaziz Çâviş.

Abdülaziz Çâviş,
İçkinin Hayat-ı
Beşerde Açtığı
Rahneler (Zararlar),
Mütercimi: Mehmed
Âkif, Ankara Ali
Şükrü Matbaası,
1341-1339.
Doğuştan
Âşığım
100 İstiklâle
Mehmed Said Halim Paşa,
İslâmlaşmak, Sebilürreşad
Kitabhanesi Neşriyâtı, Dârül-
Hilâfe, Hukuk Matbaası, 1337.

Son devrin önemli devlet


adamlarından Said Halim Paşa.

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 101


Muhammed Ferid Vecdi, Müslüman Kadını,
mütercimi Mehmed Âkif, Sırat-ı Müstakim
mecmuasında tefrika edildikten sonra
ayrıca kitap şeklinde basılmıştır, İstanbul,
Ahmed Sakî Bey Matbaası, 1325.

Doğuştan
Âşığım
102 İstiklâle
Mısırlı İslâm düşünürü, yenilik
hareketinin öncülerinden
Muhammed Abduh.

Mehmed Âkif, Hanoto


(Hanotaux)’nun Hücumuna
Karşı Şeyh Muhammed
Abduh’un İslâmı Müdafaası,
Sebilürreşad Kitabhanesi:8,
Tevsi-i Tıbâat Matbaası, 1331.

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 103


Hüseyin Kâzım Kadri,
Mehmed Âkif’in ilmine,
irfanına, nüktedanlığına ve
hoş sohbetine hayran olduğu
can dostu; devlet, siyaset ve
fikir adamı. Beylerbeyi’nde
oturduğu yıllarda vaktinin
çoğunu onunla sohbet ederek
geçirirdi.

Şehbenderzâde Filibeli Ahmet Hilmi, Âkif’in yakın


arkadaşlarından ve Sırat-ı Müstakim mecmuasının
yazar kadrosunda da bulunan çok yönlü fikir adamıdır.
Şehbenderzâde Ahmed Hilmi kelâm, felsefe, tasavvuf,
tarih, şiir, roman ve tiyatro eserleri kaleme almıştır.

Doğuştan
Âşığım
104 İstiklâle
Mehmed
Âkif’in portre
fotoğrafı.

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 105


Kurucuları Ebül’ulâ
Zeynelâbidin
(Ebül’ulâ Mardin) ve
H. Eşref Edip (Fergan)
olan ve Mehmed
Âkif’in ismiyle anılan
Sırat-ı Müstakim
mecmuası. 14
Ağustos 1324’te (27
Ağustos 1908) Sırât-ı
Müstakîm adıyla yayın
hayatına başlamıştır.
Mecmua, toplam
yedi cilt ve182 sayı
yayımlanmıştır. Yayın
hayatı boyunca İslâm
âleminin uyanması
ve yükselmesi
için çalışmayı en
mukaddes görev
kabul etmiştir.

Doğuştan
Âşığım
106 İstiklâle
Mehmed
Âkif’in
ismiyle anılan
Sebilürreşad
mecmuası.

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 107


Mısır’da
Bir Gurbetzede:
Otuz Asra Bedel
Üç Gece
Mehmed
Âkif ve
ailesinin
Kahire’de
Hilvan
semtindeki
evi.

Doğuştan
Âşığım
110 İstiklâle
Mehmed
Âkif’in oğlu
Tahir Ersoy
Kahire’de.

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 111


Muhtemelen Hintli
Müslümanların İstanbul’a
geldiklerinde İslam şairi
Mehmed Âkif’e hediye
ettikleri Lahorî örtü.

Doğuştan
Âşığım
112 İstiklâle
Mehmed Âkif’in, Prens Abbas Halim Paşa’nın daveti üzerine gittiği Mısır, bir gurbetzede
olarak onu daha da hüzünlendirir. Yaklaşık on yıl orada kalacaktır. Bu yıllar, onun için geçmek
bilmeyen maddi ve manevi sıkıntıların da doruk noktasıdır artık. Çok zamanlar Hilvan’dan
Mısır’a inmek için yol parası bile bulamayan Âkif, tutunacak dal arar çevresinde. Bahanelere
sığınır… Mısır’a son gidişinde, on seneden fazla vatanına gelemez. Kendisiyle yapılan son
röportajlardan birindeki şu cümleler onun vatan hasretinin bir kor haline gelmiş özeti gibidir:
“Mısır’dan üç gecede geldim. Bu üç gece, otuz asır kadar uzun sürdü. Orada on bir yıl kaldım.
Fakat bir an oldu ki, on bir gün daha kalsaydım, çıldırırdım.”

Mehmed Âkif’in ilk Mısır ziyareti.. Abbas Halim Paşa’nın


davetlisi olarak gittiği Mısır’da Giza’daki piramitlerin
önünde bir hatıra fotoğrafı... Fotoğraftakiler soldan sağa
şöyledir: Prens Abbas Halim Paşa, Mehmed Âkif Bey,
Emekli Bahriye Albayı Nuri Efendi, Ressam Halil Paşa...
Önde ayakta duran kişi, Devlet Şurası Azasından Kadri Bey.

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 113


Mehmed Âkif’in torununa
duyduğu özlemi dile
getirdiği kendi el yazısıyla
“Ferda Kadın” başlıklı
şiiri.

Ferdâ Kadın

Ferdâ Kadın! Ferdâ Kadın!


Ben görmeden sevdim seni.
Sen galiba gördün beni,
Pek ihtiyar, hoşlanmadın

Ferdâ Kadın! Ferdâ Kadın!


Ey yavrumun ilk yavrusu
Pek tatlı şeysin doğrusu
Lakin neden çirkin adın?

Yok yok, adın cidden güzel


Dünyada her şeyden güzel
Aydan güzel, günden güzel
Ay, gün nedir? Senden güzel
Hatta derim: Benden güzel
Zira ’yarın’ ’dün’den güzel..”

Doğuştan
Âşığım
114 İstiklâle
Mehmed Âkif,
oğlu Emin ile
Kahire’de.

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 115


Mehmed Âkif’in ülkeden ayrıyken
Kahire’de neşrettiği Safahât
Yedinci Kitab: Gölgeler’in yazma
nüshası.

Doğuştan
Âşığım
116 İstiklâle
Mehmed Âkif’in
Hilvan’dan
imzalayarak kızı
Suad Hanıma
gönderdiği bir
fotoğrafı.

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 117


Kahire yıllarından bir hoca,
bir yadigâr: Yozgatlı İhsan
Efendi.

Doğuştan
Âşığım
118 İstiklâle
1 Şubat 1937
tarihinde
Er-Risale
mecmuasında
Abdulvahab
Azzam’ın
yayımladığı
"İslam Şairi"
başlıklı yazısı.

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 119


Doğuştan
Âşığım
120 İstiklâle
Mehmed Âkif’in kendi el yazısıyla Abbas Halim Paşa’ya ithaf ettiği “Bir Âriza” şiiri.

Bir Âriza

Ey bâd-i sabâ, uğrayacaksın yâ şimale? Ey Heybeli iklîmine kıştan çekilenler,


Bilmem, bir işim var, sana etsem mi havâle? Ey Afrika temmüzunu efsane bilenler!
Vakta ki sekiz yüz mili bir nefhada geçtin; Ey Maltepe’den Pendik’! bir hamle sayanlar!
Vakta ki bizim yerleri rü’yâ gibi seçtin; Ey yağ gibi üç çifte kayıklarla kayanlar,
Dikkatle bakın: Marmara’nın göğsüne yatmış, Ey çamların altında serilmiş, uzananlar!
Sırtındaki örtüyse bütün zümrüde batmış, Ey her nefes aldıkça ömürler kazananlar!
Bir, Heybeli, derler - bileceksin - ada vardır, Siz, camları örter, sakınırken cereyandan;
Etrafı da az çok ona benzer adalardır... Biz bodruma sarkar da kaçarken galeyandan!
Gördün yâ ? Evet. Şimdi bu sahilde biraz dur; Siz, mercanın a’lâsını attıkça şişerken;
Herkes gibi Abbas Paşa’nın köşküne başvur. Biz, kumda çirozlar gibi piştikçe pişerken!
Sen yolcu adamsın, bakan olmaz ki kusûra... Siz, Marmara âfâkını dürbünle süzerken;
Arz ettirerek ismini, çıktın mı Huzûra, Biz, poyrazı görsek diye, damlarda gezerken!
Hilvanlıların hepsinin ihlasını, ilkin, Siz, yelkeni açmış, suyun üstünden akarken;
Bir bir sayıver. Bitti mi defter, de ki: Biz küplere binmiş, size hasretle bakarken!
"Lâkin , İnsaf ediniz: Kopmayacak şey mi kıyâmet ?
Mevzun düşürür saçmayı bir saçma adam var, Elbette kopar. Dinle Paşam, ceddine rahmet:
Manzum sayıklar gibi manzume sayıklar! Ben Heybeli’den vazgeçerim şimdilik, ancak,
Zannım, mütekaâid şuaradan olacak ki: Üç beş gün için pek hoş olur Remle’de kalmak.
Hiçbir yenilik yok, herifin her şeyi eski.
Hilvan, l Ağustos 1345 (1929)
Hâlâ ne sakaldan geçebilmiş, ne bıyıktan;
Âsârı da memnun görünür köhne kılıktan.
Hicrî, kamerî ayları ezber sayar amma,
Yirminci asır zihnine sığmaz ne muamma!
Ma’müre-i dünyâyı dolaştıysa da, yer yer,
Son son, ’Hadi sen, kumda biraz oyna!’ demişler."
Yâhu! Sorunuz bir: Bakalım takati var mı?
Kaynarken adam oynamak ister mi? Sarar mı?

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 121


İstiklâl Marşı
İle Vatan
Toprağına
Gömülmek
Mehmed Âkif,
bir süre tedavi
gördüğü Şişli
Sağlık Yurdunda.

Hâmisi kabul edilen Abbas Halim Paşa’nın Mısır’da 1935’te vefatına, artan vatan
özlemi ve kendi hastalığı da eklenir. Mehmed Âkif, nihayet 1936 Haziran’ında yurda
dönmek için vapurla yola çıkar. Yanında biricik hayat arkadaşı, eşi İsmet Hanım
vardır. Vapur Çanakkale’den geçip İstanbul’un camileri görününce Âkif gözyaşlarını
tutamaz. Hasta haliyle de olsa artık vatanındadır.
Şişli Sıhhat Yurdu onun ilk tedavi merkezidir. Burada yirmi gün kaldıktan sonra
Abbas Halim Paşa’nın çocuklarına ait olan ve Taksim İstiklâl Caddesi’nde bulunan
Mısır Apartmanı’na yerleşir. Burada da iyileşemez. Birkaç hafta sonra Said Halim
Paşa’nın oğlu Halim Bey’in Alemdağı’ndaki çiftliğine taşınır. Hastalığının artması
üzerine tekrar Beyoğlu’ndaki Mısır Apartmanı’na döner ve 27 Aralık 1936’da Hakk’ın
rahmetine kavuşur. Beyazıt Camisindeki cenaze namazından sonra şairin kıymetini
bilen, ona değer verenlerin omzunda çıktığı son yolculuk Edirnekapı’da “İstiklâl
Marşı” okunarak noktalanır.

Doğuştan
Âşığım
124 İstiklâle
Mehmed Âkif’in
yurda döndükten
sonra kaldığı İstiklal
Caddesi’nde bulunan
Mısır Apartımanı.

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 125


Said Halim
Paşa’ya ait olan
ve Mehmed
Âkif’in yurda
döndükten sonra
bir müddet
yaşadığı Alemdağ
Baltacı Çiftliğinin
tapusu.

Doğuştan
Âşığım
126 İstiklâle
Mehmed Âkif’in cenaze merasimi. Şair, İstanbul
Üniversitesi öğrencilerinin, onun her daim
kıymetini bilen gençlerin ve sevenlerinin
omuzlarında son yolculuğuna uğurlanırken.
(Yusuf Cağlar arşivi)

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 127


Mehmed Âkif’in kabrinin günümüzdeki
yerine nakli sırasında çekilmiş bir fotoğraf.

Doğuştan
Âşığım
128 İstiklâle
Mehmed Âkif’in
vefatından sonra
defnedildiği ilk
kabrini gösteren
fotoğraflar.

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 129


Mehmed Âkif’in
vefatından
sonra kabrinin
yapılabilmesi
amacıyla çıkarılan
“Âkif’in Kabri İçin”
kitapçığı.

Doğuştan
Âşığım
130 İstiklâle
Mehmed Âkif’in Heykeltıraş Yavuz Görey
tarafından yapılan büstü.

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 131


Dalgalı
Bir Ömür:
Mehmed
Âkif Ersoy’un
Ailesi
Buharalı Hekim Boyabatlı
Hacı Baba Hanım

Buharalı (Tacir)
Nureddin Ağa Mehmed Efendi Hanım

İpekli Tahir Efendi Emine Şerife Hanım


(d: 1241/1826 -v: 1304/1888) (d: 1251/1836 -
v: 1342/1926)

Ârif Efendi (Çobanoğlu) Nuriye Hanım (Çobanoğlu) MEHMED ÂKİF BEY


(d: 18.. - v: 19..) (d: 1290/1873 - v: 27.12.1936)
(Ârif Efendi)

Selma Hanım

İbrahim Naim Bey


(d: 19.. - v: 19..)

Hâlet Hanım Cemile Hanım Emin Bey


(d: 1326/1908 - v: 1998) (d: 1900 - v: 19.07.1981) (d: 1908 - v: 24.01.1967)
(Fevzi Aslangil) (Ömer Rıza Doğrul)
(d: 1893 - v: 13.03.1952)

Nâzan Hanım Rezzan Hanım Bülent Bey


(d: 1922 - v: 2006) (d: 15.09.1930 - ...) (d: 19.. - v: 1961)
(Dündar Güler)
(d: 05.04.1929 - ...)

Doğuştan
Âşığım
134 İstiklâle
Mehmed
ȇǫljFɭɽȶˊ
òȶˊŔǐŔƃǬ (Tophane-i Âmire
Veznedarı) Hasibe
Mehmed Emin Bey Hanım

İsmet Hanım
(d:1878 - v: 19.04.1944)

Feride Hanım Tahir Bey Suad Hanım


(d: 1902 - v: 1982) (d: 1915 - v: 12.04.2000) (d: 1906 - v: 26.02.2000)
(Muhiddin Akçor) (Ayten Hanım)(d: 1945 - ...) (Ahmed Argon)
(d: 1900 - v: 1982) (d: 1899 - v: 10.07.1957)

Nihâl Hanım Seyhan Hanım


(d: 1924 - v: 2008) (d: 1935 - ...)
(Midhat Oranos) (Erol Sağıroğlu)
(d: 1924 - v: 2006)

Ferdâ Hanım Selma Hanım


(d: 01.07.1932 - v: 21.12.2012) (İlker Türkozan)
(Celâl Güney) (d: 1940 - ...)

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 135


Nurettin
Ağa Hekim Hacı
Baba tarafından
Baba
dedesi, Arnavutluk’taki Anne tarafından
İpek kasabasının dedesi. Buhara kökenlidir.
Suşisa Buhara’dan Anadolu’ya
köyündendir. gelerek Boyabat’ta evlenmiş;
sonra karısını alıp Tokat’a
Mehmed yerleşmiştir.
Tahir Efendi
Âkif’in babası eski
medrese ulemasından,
ilmi ve ahlâkıyla
tanınmıştır. 1826’da Emine Şerife
doğmuş, 1888’de Hanım
vefat etmiştir. Âkif’in annesi, 1836’da
doğmuş, 1926’da Âkif’in
Mısır’da bulunduğu yıllarda
İstanbul’da vefat etmiştir.
Küplüce Mezarlığında
medfundur.
Nuriye Hanım
M. Âkif’in kız kardeşi. Doğum
ve ölüm tarihi bilinmemektedir.
Nuriye Hanım, Arif Hikmet [Koyunoğlu]
ile evlenmiştir. Çiftin dört yaşında ölen
Selma dışındaki tek evlatları Fatma Halet
Şaziment Hanım (1326/1908 - ? Mayıs 1998.)
Mehmed Âkif
7 Mayıs 1998’de Zincirlikuyu Mezarlığına Ersoy
defnedilmiştir. Müziğe istidadı olan piyanist
Ahmet Fevzi Aslangil (1325/1909- 22
Ağustos 1965) ile Ankara’da evlenmiş,
[24 İkincikanun 1935] çocukları İsmet Hanım
olmamıştır.
Âkif’in eşi. Tophane-i
Âmire Veznedarı Mehmet
Emin Bey’in ve Hasibe Hanım’ın
kızıdır. 1878’de dünyaya gelmiştir.
1 Eylül 1898’de Mehmed Âkif
ile evlenmiştir. 19 Nisan
1944’te vefat etmiştir.
Topkapı Mezarlığı’na
defnedilmiştir.
Doğuştan
Âşığım
136 İstiklâle
Cemile Doğrul Feride
Mehmed Âkif’in en büyük Akçor
kızı. 1900 yılında doğmuş, Mehmed Âkif’in ortanca
19 Temmuz 1981 tarihinde vefat kızı. 1902 yılında doğan
etmiştir. Şair babanın şair kızı olan [Memduha] Feride Hanım 1982
Cemile Doğrul’un “İlk Acı”, ikinci baskısına yılında vefat etmiştir. Mehmed
da “Ceylan” adını verdiği şiir kitabı Âkif’in talebesi olan Muhittin
bulunmaktadır. Aslen Burdurlu olan ve 1893 Akçor (1900-1982) ile
yılında Kahire’de dünyaya gelen Ömer Rıza evlenmiştir.
Doğrul (1893-1952) ile evlenmiştir. Bülent
(?-1961) adında bir oğlu ile Nazan (1 Mehmet
Nisan 1922-2006) ve Rezzan (15 Emin Ersoy
Eylül 1930 -20??) adında iki Büyük oğlu. 1908’de
kızı olmuştur. İstanbul’da doğmuştur.
24 Ocak 1967’de vefat
etmiştir.
Süheyla
Tahir Ersoy Karan
Manevî Kızı. Askeriyeden
Küçük oğlu. 1331’de
emekli, Balıkesir milletvekili İslam medeniyet kültürü ile
[1915] doğmuş-12 Nisan
Hayrettin Karan (1890-1964) ile yoğrulmuş ailelerin yaşadığı
2000’de vefat etmiştir. Ayten
evliliğinden Doğan Karan (15
Hanım’la (25 Şubat 1946) 17 evler, o devirlerde ilmin, kültürün
Temmuz 1923-21 Haziran 2004)
Nisan 1973’te evlenmiştir. ve ahlakın mektebidir. Âkif’in
Tan Karan (24 Mart 1925-13
Edirnekapı Mezarlığında Sarıgüzel’de yaşadığı bu aile
Temmuz 2000) isimli iki
medfundur. yuvası, onun benliğine sinen
çocuğu olmuştur.
bilgi, görgü ve güzelliklerin de
merkezidir. Kendisi birçok zorlukla
karşı karşıya kalmasına rağmen
Suad
ailesine hayatının güzelliklerini
Argon
yaşatmak istemiştir.
Mehmed Âkif’in küçük
kızı. 1906’da doğmuş, 29 Bir şiirinde de geçtiği gibi “dalgalı”
Şubat 2000’de vefat etmiştir. bir ömürde yolunu kaybetmeden
Baytar Binbaşısı Ahmet Ali Argon ile dosdoğru yol almak onu zorlamış
(1899-10 Temmuz 1957) 1925 yılında olmalıdır. Âkif’in omuzlarına binen
evlenmiştir. Bu evlilikten [Fatma] geçim sıkıntısı, eşi ve çocuklarına
Ferda (1927-2012), Selma (1 Ekim Fatma da sirayet etmiş, dalgalı ömrü
1944) adlı çocukları olmuştur. Ferda Argon zaman zaman sert fırtınalara
Suad Hanım Edirnekapı
Mehmed Âkif’i gören son tutulmuş olsa da mesut ve mazbut
Şehitliğinde
gözlerden olan Suad Hanım’ın ailenin birlikteliği yıllar boyu
medfundur.
kızı [Fatma] Ferda Hanım, 27 sürmüştür.
Haziran 1927’de doğmuş, 21
Aralık 2012’de vefat etmiştir.
Torunu Ferda Argon için
Âkif’in yazdığı şiir, onun
son çocuk şiiridir.
Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 137
Kız kardeşi Nuriye Hanım,
yanında Halet Hanım’ın
evlatlığı olan küçük Şule ile...

Doğuştan
Âşığım
138 İstiklâle
Kız kardeşi
Nuriye
Hanıma ait
karne.

Nuriye
Hanımın
tesbihi.

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 139


Mehmed Âkif’in
seccadesi.

Doğuştan
Âşığım
140 İstiklâle
Eşi İsmet Hanım.

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 141


Eşi İsmet
Hanım,
çocukları
Tahir ve Suad.

Doğuştan
Âşığım
142 İstiklâle
Âkif’in eşi İsmet Hanım’ın kızı
Suad’a Kahire’den gönderdiği
bir mektup.

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 143


Mehmed Âkif’in oğlu Emin
(Ersoy) mektepte. (Öndeki
küçük erkek çocuğu)

Doğuştan
Âşığım
144 İstiklâle
Mehmed Âkif’in kızları Feride ve Suad.

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 145


Mehmed
Âkif’in
oğulları Emin
ve Tahir ile
Kahire’de
çektirdiği bir
fotoğrafı.

Doğuştan
Âşığım
146 İstiklâle
Mehmed
Âkif’in Suad
Argon’a bir
mektubu.

Kızım Su’âd,
Sana dedisi, kodusu bol bir mektûb yazabilmek için üç-dört nüsha gönderirim. Annen iyidir. Bir türlü
genişce bir zaman bekledim; çünkü şu günlerde yemeğini pişiriyor, dikişini dikiyor. Bir-iki senedir Ammî
fazlaca meşgûlüm. Baktım ki bir bu kadar daha Ahmed isminde yaşlı başlı bir adamımız var. Bulaşık,
beklesem, mî’âdı geçikdirmekten başka bir netîce hâsıl çay, süpürge, çarşı işleri tamâmıyla onun üzerinde. Bu
olmayacak, her ne olursa olsun diye kalemi ele aldım. cihetten râhat ediyoruz. Tâhir iyi çalışıyor. Sene yarısı
Kurban Bayramı’na ancak elinize vâsıl olur, dediğin imtihânında sınıflarının 41 kişiye bâliğ olan talebesi
mektûbunuz 25 günde Hilvan’a gelmesin mi? Ne kadar içinde kendisi üçüncü oldu. Bilhâssa hendeseyle başı
memnun olacağımızı elbette hesâb edebilirsin. pek hoş. Cum’a günü kendisini tazyîk edeyim de sana
Hamd olsun, âfiyetiniz, râhatınız yerinde imiş; me’kûlât üç-beş satırlık bir mektûb yazsın. Zira başka zamanlar
ile mahrûkât husûsu da te’mîn edilmiş. Artık bir yeyip meşgûl.
bin şükretmekten başka yapacak iş yok demektir. İnşâallah gelecek mektûbumu uzunca yazarım.
Mâşâallah Ahmed’in terfî’i de yaklaşmış. Tabî’î o Annenle birlikte olarak Ahmed’in, senin, Cevâd’ın,
zaman daha râhat geçinirsiniz. Ma’amâfîh bütün dünya Ferdâ’nın gözlerinizi öper ve cümlenizi Cenâb-ı
buhranlar, işsizlikler, açlıklar, felâketler içinde inlerken Hakk’ın sıyânetine emânet ederiz kızım Su’âd. Şimdilik
bizim bu hâlimiz en mes’ûd bir haldir. Bunu hiçbir Allah’a ısmarladık.
zaman hatırdan çıkarmaya gelmez.
fî 14 Şubat 1934
Yedinci Safahât’ı basdırdım, ancak daha beş-altı gün Baban
sonra matbaadan tesellüm edebileceğim. Tabî’î size İmza (Mehmed Âkif)

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 147


Ahmet Ali Argon, kızları
(Fatma) Ferda ve Selma
Argon ile.

Doğuştan
Âşığım
148 İstiklâle
Damadı Baytar
Binbaşısı Ahmet Ali
Argon ve kızı Suad
Hanım.

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 149


Mehmed Âkif’in küçük oğlu
Tahir Ersoy ve Ayten Güneş’in
evlilik cüzdanı.

Doğuştan
Âşığım
150 İstiklâle
Küçük oğlu Tahir
Ersoy ve küçük kızı
Suad Argon.

Küçük kızı
Suad Argon’un
gözlüğü.

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 151


M. Âkif’in kız kardeşi Nuriye Hanım’ın kızı
Fatma Halet Şaziment ve eşi Ahmet Fevzi
Aslangil’in evlilik cüzdanı.

Doğuştan
Âşığım
152 İstiklâle
Kızı Cemile Doğrul’un şiir kitabı.

Halet Aslangil,
Cemile Doğrul
ve çocukları.

Âkif’in büyük kızı Cemile


Hanım’ın eşi Ömer Rıza Doğrul.

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 153


Tahir Ersoy’un ablasına Kahire’den gönderdiği
kartpostallar.

Osmanlı Türkçesiyle yazılmış bu kartta şunlar


yazılıdır: Hilvan’da (Tevfik Palace) Oteli. Ama
şimdilik bu otel mektebdir. Seninle buralarda
bazı geceler gezişirdik.

Doğuştan
Âşığım
154 İstiklâle
Osmanlı Türkçesiyle yazılmış bu kartta şunlar yazılıdır:
(Hayvanat Bahçesi)
Fil ve filin önünde (Dede) sade başı gözüküyor ve
filin (yanında!) Filin ufak yavrusu (Bahçede gezinti
yaparlarken).

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 155


Kartpostalda şunlar yazılıdır:
Hilvan’ın en büyük oteli.
Seninle Goncagül Han’a gitmediğimiz zaman bu otelin
önünde piyasa ederdik değil mi?
Doğuştan
Âşığım
156 İstiklâle
Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 157
Kükremiş
Bir Sel:
İstiklâl ve
İstikbalin
Marşı
Sebilürreşad
mecmuasının
468. sayısında (9
Cemaziyelahir
1339-17 Şubat 1337)
yayımlanan İstiklâl
Marşı.

Doğuştan
Âşığım
160 İstiklâle
Mehmed Âkif, Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını
ilan eden marşın yazarıdır. Milli Mücadelenin dolu
dizgin sürdüğü sırada, İstiklâl uğruna girişilen
mücadeleyi dosta ve düşmana anlatacak bir marşa
ihtiyaç vardı. Marşın seçilmesi için bir yarışma
düzenlenir. 23 Aralık 1920 tarihinde başvuru süresi
bitecektir. Yarışmaya gönderilen eserler devrin Maarif
Vekâletince (Millî Eğitim Bakanlığı) kurulan bir edebi
heyet tarafından değerlendirilecektir. Kazanan esere
500 lira ödül verilecektir. Yarışmaya birçok şiir katılır.
Fakat milletin hislerine tercüman olacak yeterlilikte
bir şiir bulunamaz.
Mehmed Âkif, bu yarışmaya birkaç sebepten katılmaz.
Bunlardan ilki, Âkif’in milletvekili olmasıdır, ikincisi
marşın yarışmayla seçilmesi, üçüncü ve belki de en
önemlisi, kazanan kişiye devrin ekonomik şartları
düşünüldüğünde yüksek miktarda bir ödül verilecek
olmasıdır. Hamdullah Suphi (Tanrıöver) ve Hasan
Basri (Çantay) marşın ancak Mehmed Âkif tarafından
yazılabileceğini biliyorlardı. Onu yarışma ve ödül
konularında ikna ederler. Yarışma ve ödül meselesinin
onun istediği şekilde çözülmesine dair söz aldıktan
sonra Mehmed Âkif marşı yazmaya başlar. O; İstiklâl Marşı’nı Meclis’te
Taceddin Dergâhındaki ikameti, Millet Meclisi ve coşkuyla okuyan milletvekili
günlük işlerinin arasında ve belki de hayatının her Hamdullah Subhi (Tanrıöver).
saniyesinde marşa çalışır. Kısa bir sürede marşı yazar
ve eserini Meclise gönderir. Millî marş olarak resmen
kabul edilmeden önce devrin birkaç süreli yayınında
bu eser yayımlanır. Millet Meclisi, Hamdullah
Suphi’nin yer yer alkışlarla kesilen Âkif’in “kahraman
ordumuza” ithaf ettiği şiirini, 12 Mart 1921 tarihindeki
oturumunda milli marş olarak kabul eder. Para
ödülünü kabul etmeyen Âkif, onu yoksul kadınlara ve
çocuklara örme işleri öğretmek üzere açılan Dar’ül-
Mesai isimli bir kuruluşa bağışlar. İstiklâl Marşı’nı da
’Bu marş, benim değil, bana ilhâm eden milletimindir,
milletimin sesidir.’ diyerek şiirlerini topladığı Safahât
adlı yedi ciltlik eserine dâhil etmez.

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 161


İstiklâl Marşı,
yazarı olan
Mehmed Âkif’in
fotoğrafı ile.

Doğuştan
Âşığım
162 İstiklâle
Hatıra-i Zafer
afişinin sağında
ve solundaki
dairelerin içinde
İstiklâl Marşı’nın
ilk beyti yazılıdır.

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 163


Gazi Paşa ve
kumandanlar
(Görselin
altındaki kare
bölümde İstiklâl
Marşı’nın son
dizeleri yazılıdır.)

Doğuştan
Âşığım
164 İstiklâle
Gazi Paşa ve
kumandanlar
(Görselin
ortasında İstiklâl
Marşı’nın ilk iki
dizesi yazılıdır.)

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 165


Doğuştan
Âşığım
166 İstiklâle
İstiklâl Marşı (Osmanlıca metin) Orhaniye Matbaası- Halk Kütübhanesi

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 167


İ
stiklâl Marşı’nın Meclis’teki kabulünden hemen sonra 13 Mart 1921
tarihinde, Meclisin ikinci başkanı olan Dr. Adnan Adıvar, Maarif
Vekâletinden İstiklâl Marşı’nın hemen bestelenmesini ister. Bu amaçla da
marşın bestelenmesi için Maarif Vekâleti bir yarışma düzenler. 17 Mart 1921
tarihli gazetelerdeki ilanda 500 lira ödüllü “Maarif Vekâletinin Müsabakası”
bütün bestekârlara duyurulur. 31 Mayıs 1921’e kadar gelen besteler toplanır.
Vatan topraklarında hâlâ kurtuluş savaşının devam etmesi ve istenilen
tarzda hisleri coşturacak bir bestenin olmaması sebebiyle beste yarışması
sonuçlandırılamaz. Yarışmaya gönderilen bestelerin bir aralar “Paris Müzik
Akademisi”nde değerlendirilmesinin istenilmesi süreci daha da uzatır.
Fakat bu sıralarda bazı bestekârların besteleri yurdun çeşitli yerlerinde
söylenmektedir. Edirne ve civarında Ahmet Yektâ Mardan, İzmir ve Eskişehir
civarında İsmail Zühtü, Balıkesir ve yöresinde Hasan Basri Çantay, İstanbul’un
Rumeli yakasında Mehmed Zâtı Arca, Anadolu yakasında Ali Rifat Çağatay,
Ankara ve civarında ise Osman Zeki Üngör’ün besteleri okunmaktadır. Bu
kadar farklı bestenin milli marş söylenirken icra edilmesi tartışmaları daha da
alevlendirir. Şubat 1923’te İstiklâl Marşı bestesi tekrar gündeme gelir.
Maarif Vekâleti 12 Şubat 1923 tarihinde İstanbul Maarif Müdürlüğüne bir
yazı yazarak yarışmaya gelen bestelerin Musiki Encümeni Reisi Ziya Bey
başkanlığındaki bir komisyona havale edilmesini ister. İstanbul Maarif
Müdürlüğünün Maarif Vekâletine yazdığı 19 Temmuz 1923 tarihli cevabi
yazıda komisyonun “Şark Musikisi Cemiyeti Reisi Ali Rıfat Beyefendi’nin tertip
ettikleri marşın resmi ve millî marşların tanziminde nazar-ı dikkate alınması
lazım gelen bütün niteliklere haiz olduğu anlaşılmasına binaen birinci derece
kabul edildiği” belirtilir. Beste tartışması bu seçime rağmen bitmez. Ali Rıfat
Çağatay’ın bestesi, 1924’ten 1930 yılına kadar milli marş olarak icra edilir.
1930 yılından sonra Osman Zeki Üngör’ün bestesi icra edilmektedir.

Doğuştan
Âşığım
168 İstiklâle
İstiklâl Marşı’nın Ahmed
Yekta Bey tarafından yapılan
bestesi “Hamparsum”
notalarıyla.

İstiklâl Marşı’nın
diğer bir bestesi.
Bestekâr İsmail
Hakkı Bey, yine
“Hamparsum”
notalarıyla

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 169


Doğuştan
Âşığım
170 İstiklâle
İlk olarak kabul
edilen Ali Rıfat
(Çağatay)’ın
İstiklâl Marşı
bestesi.

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 171


Doğuştan
Âşığım
172 İstiklâle
Ali Rıfat
(Çağatay)’ın
bestesinin farklı
bir baskısı.

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 173


Doğuştan
Âşığım
174 İstiklâle
Bugün halen
kullanmakta
olduğumuz Zeki
(Üngör) Bey’in
İstiklâl Marşı
bestesi.

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 175


Zeki Bey’in
bestesinin harf
inkılabından
sonraki baskısı.

Doğuştan
Âşığım
176 İstiklâle
Mehmed Zâti
(Arca) Bey’in
İstiklâl Marşı
bestesi.

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 177


İstiklâl Marşı (Karton Plak-1960).

Doğuştan
Âşığım
178 İstiklâle
Hattat Fatih Özkafa’nın celî divâni
hattı ile “Hakkıdır Hakka Tapan,
Milletimin İstiklâl” çalışması.

Mehmed Âkif Ersoy 150 yaşında 179

You might also like