You are on page 1of 49

Osmanlı Devleti Tıbbı

D r. Ü l k ü c a n K a p l a n

Ankara Medipol Üniversitesi Tıp Fakültesi


İçerik

Osmanlı Tıbbı

o Klasik dönem
1. İslam tıbbının devamı olan klasik dönem
2. Batı tıbbını tanıma ve tercüme dönemi

o Batıya açılma ve modernleşme dönemi


Osmanlı Tıbbı

o XIII. yüzyıl sonlarında özellikle Batı Anadolu’da ortaya çıkan ve XV. yüzyılın ilk çeyreğine kadar siyasi
varlıklarını sürdüren Türkmen beylikleri, aralarında farklı siyasi teşekküller olsa da, kültürel altyapı,
anlayış ve değerler bakımından aynı temeli paylaşmışlardır.

o 1350-1450 arasında Anadolu’da iyice hissedilen Osmanlılaşma süreci toplumda önemli bir tepkiyle
karşılanmamış, Beylikler tedricen Osmanlı idaresi altına girmiştir.

o Osmanlı Beyliği Batı Anadolu’da birliği sağlamıştır. Bu terkip gittikçe yayılmış ve sadece Anadolu’da
değil, Rumeli’de de kendini göstermiştir.
Osmanlı Tıbbı

o Osmanlı Beyliği’nin XV. yüzyıl ortalarında Anadolu’da birliği sağlaması ve Fatih Sultan Mehmed’in
takip ettiği siyaset, kültür ve bilim politikası sayesinde İstanbul, kültür ve bilimde ileri durumdaki
Kahire, Şam, Bağdat, Tebriz, Meraga, Semerkand ve Buhara’nın yerini alarak Türk-İslam dünyasında
bilim ve sanat merkezi (dâru’l-ilm) olmuştur.
Osmanlı Tıbbı

o Devlet bir taraftan İslam kültürüne sahip çıkarken, diğer taraftan da fethedilen topraklardaki
kültürlerin birikimlerini Türk kültürüyle sentezleyerek Osmanlı Medeniyetini oluşturmuştur. Bu
sentezde en önemli özellik Türk unsurunun ve Türkçe'nin ön planda tutulmasıdır.

o Beylikler döneminde başlayan Türkçeleşme hareketini Osmanlılar devam ettirmiş, Selçukluların


aksine, saray ve divanda Türkçeyi egemen kılmışlardır.
Osmanlı Tıbbı

o Klasik dönem Osmanlı tıbbı, Anadolu Selçuklu tıbbi gelenekleri ile dönemin kültür merkezleri olan
Mısır, Suriye, İran ve Türkistan’dan gelen bilim adamları sayesinde gelişmiştir.

o Osmanlı tıbbı;
- tıbbi problemlerin çözümünü İslam tıbbında aramış,
- Rönesans sonrası Avrupa’da gerçekleşen büyük tıbbi gelişmeleri takip etmeye çalışmış,
- daha sonra tıbbi eserlerin tercümeleriyle tanışmış,
- bunları benimseyip İslam tıp geleneğinden Batı tıbbına yönelmiştir.
Osmanlı Tıbbı

• 5000 yıllık tıp tarihi sahnesinde yaklaşık 600 yıl görünen Osmanlı tıbbı 3 başlık
altında incelenebilir:

I. Beylikler Dönemi

II. Klasik Dönem


1. İslam tıbbının devamı olan klasik dönem
2. Batı tıbbını tanıma ve tercüme dönemi

III. Batıya Açılma ve Modernleşme Dönemi


1. İslam Tıbbının Devamı Olan Klasik Dönem

[1450-1730]

a) Tıp Eğitimi

b) Hekimbaşılık ve Hekimbaşılar

c) Hekimler ve Eserleri

d) Dârüşşifâlar
1. İslam Tıbbının Devamı Olan
Klasik Dönem

a) Tıp Eğitimi

o Hekimlerin bir kısmı, ülkenin çeşitli yerlerindeki dârüşşifâlarda, usta-çırak ilişkisi içinde, teorik ve
pratik bilgiler öğrenerek yetişirdi.

o Teorik ve pratik eğitim sonunda başarılı olanlara diploma (icazetname) verilirdi.

o Osmanlı devletinde hekim yetiştiren ilk tıp kurumu Kanuni Sultan Süleyman’ın Süleymaniye
Külliyesi [1556] idi.
1. İslam Tıbbının Devamı Olan
Klasik Dönem

a) Tıp Eğitimi

o Süleymaniye Külliyesi;
- Külliyede akli (felsefi, tabii) ve nakli (dini, edebi) ilimlerin tahsili için 4 medrese, dârülhadîs,
bağımsız tıp eğitiminin verildiği Süleymaniye Tıp Medresesi, Süleymaniye Dârüşşifâsı ve
eczahane vardı.

- Süleymaniye Tıp Medresesi bir ihtisas medresesiydi. Talebelerin buraya gelmeden önce
klasik medrese tahsili görmesi gerekiyordu.
1. İslam Tıbbının Devamı Olan
Klasik Dönem

a) Tıp Eğitimi

o Süleymaniye Külliyesi;
- Teorik bilgiler Süleymaniye Dârüşşifâsında uygulanıyordu.

- Tıp medresesinden mezun olanlar, öncesinde klasik medrese tahsili gördükleri için ilmiyye
sınıfından kabul ediliyor, gerektiğinde ilmiyye kadrolarında görev alabiliyorlardı.

- Tıp eğitiminde mantık ve klasik tıp kitapları okutuluyor, tıbbın temeli kabul edilen anatomi
Galenus ve İbn Sînâ’nın eserlerinden takip ediliyordu.
1. İslam Tıbbının Devamı Olan
Klasik Dönem

a) Tıp Eğitimi

• Hekim olmanın bir yolu da üstat hekimlerin evlerinde özel dersler alarak tıbbi yönden
bilgilenmek, daha sonra hocanın verdiği icazetle hastanelerde pratik yapmaktı.

• Arapça ve Farsça bilen meraklılar ise bu dillerde yazılmış önemli tıp kitaplarını okuyup teorik tıbbi
bilgileri öğrenerek hekimsiz muhitlerde hastaları tedavi ediyorlardı.

• Cerrahlık, binlerce yıl tıbbın dışında bir meslek olarak kabul edildiğinden, eli bu işe yatkın
kimseler tarafından yürütülmüştür..
1. İslam Tıbbının Devamı Olan
Klasik Dönem

a) Tıp Eğitimi

• Bütün ortaçağ toplumlarında olduğu gibi Osmanlı’da da XIX. yüzyıla kadar cerrahlığı öğreten resmi bir
kurum yoktu.

• Cerrah ve kehhâller, barışta ve savaşta, Yeniçeri teşkilatının personeli olarak, cerrahbaşı ve


kehhâlbaşının denetiminde, usta-çırak ilişkisi içinde çalışırlardı.

• Serbest çalışan cerrah ve kehhaller gerektiğinde sarayda, orduda ve resmi kurumlarda görev
alabiliyordu. Evliya çelebi döneminde İstanbul’da 400 dükkanda 700 cerrah, 40 dükkanda 80 kehhal
bulunuyordu.
1. İslam Tıbbının Devamı Olan
Klasik Dönem

a) Tıp Eğitimi
o Anadolu Türk beylikleri, Mısır ve İran’dan iltica eden veya davet edilen hekimlerin yanı sıra, XV. yüzyıl
ortalarından itibaren, Avrupa’dan Hıristiyan ve Yahudi hekimler de gelmeye başlamıştı.

o Az sayıda da olsa dış ülkelere giden hekimler de vardı.

o Hekimlik yapanların hiçbir sorumluluğunun olmaması mesleği yozlaştırmış, ehliyetsiz


mütetabbibler halka zarar vermeye başlamıştır. Bu yüzden, hekimbaşı başkanlığında bir jüri
hekimlik yapanları zaman zaman imtihan etmiş, başarılı olanlara icazet vermiş, başarısız olanları
meslekten uzaklaştırmıştır.
1. İslam Tıbbının Devamı Olan
Klasik Dönem

b) Hekimbaşılık ve Hekimbaşılar

o Hekimbaşılık, II. Bayezid döneminde müesseseleşen ve divan’a


(bakanlar kurulu) dahil olmadığı halde ülkenin sağlık politikasını
yürüten bir kurumdu.
1. İslam Tıbbının Devamı Olan
Klasik Dönem

b) Hekimbaşılık ve Hekimbaşılar

o Hekimbaşılık devletin en yüksek ilmi kadrolarından biri olup maaşı devlet kadrosunda çalışanların
en yükseklerindendi.

o Maaş haricinde, Tekfurdağ (Tekirdağ) gelirlerinin bir kısmı arpalık* olarak tahsis edilir; kış, bahar ve
bayramlarda hükümdar tarafından akçe ile taltif edilir; yılda 2 defa kıymetli kumaşlar verilirdi.

* Osmanlı Devleti'nde çeşitli idarî ve askerî görevlilere gelirlerine ek olarak verilen tahsisat.
1. İslam Tıbbının Devamı Olan
Klasik Dönem

b) Hekimbaşılık ve Hekimbaşılar

o Hükümdarla birlikte askeri sefere katıldıklarında yüksek derecede yolluk alırlardı.

o Hasta devlet ricaline (devletin ileri gelenlerine) gönderildiklerinde büyük bahşişle ödüllendirilirlerdi.

o Evliya Çelebi’ye göre hekimbaşıların emrinde, baltacılar, muhzırlar (mübaşir), hünkar kapıcısı,
yeniçeri çuhadarı ve 100 kadar hizmetçi (huddam) vardı.
1. İslam Tıbbının Devamı Olan
Klasik Dönem

b) Hekimbaşılık ve Hekimbaşılar

o XIX. yüzyıldaki Batılılaşma çabaları sırasında 1837’de kurulan Sıhhiyye Dairesi , 1838’de
kurulan Meclis-i Umûr-ı Sıhhiyyenin (Karantina Meclisi), 1840’da kurulan Meclis-i Umûr-ı
Tıbbiyye gibi kurumların faaliyete geçmesi ve problemleri çözmeyi üstlenmesiyle
hekimbaşıların yetkileri ellerinden alınmış;

o Hekimbaşılık unvanı seretibbâ-i şehriyârî’ye dönüştürülmüş [1844];

o Sultan Abdülaziz’in iradesiyle lağvedilip [1850] 1923’te saltanatın kaldırılmasına kadar saray
hekimliğiyle sınırlandırılmıştır.
1. İslam Tıbbının Devamı Olan
Klasik Dönem

b) Hekimbaşılık ve Hekimbaşılar

o Birkaç kişi haricindekiler klasik Osmanlı medreselerinde tahsil görüp ilmiyeye intisap etmişti.

o Hiçbiri resmi tıp tahsili görmemiş, üstatlardan veya kitaplardan bilgi edinmişti.

o Birçoğu medreselerde, bazıları darüşşifalarda; bazıları mahkemelerde kadı olarak çalışmıştı.

o Bir kısmı ise müneccimbaşılık, hatta devletin en yüksek görevlerinden biri olan Anadolu ve
Rumeli kazaskerliğine kadar yükselmişti.
1. İslam Tıbbının Devamı Olan
Klasik Dönem

b) Hekimbaşılık ve Hekimbaşılar

o Aralarında hükümdara yakın olanlar; sarayda büyük vezirlerin dahi yürümek mecburiyetinde
olduğu yolu at üzerinde gitmesine sultan tarafından müsaade edilecek kadar saygı duyulanlar vardı.

o Bir kısmı, sultanın vefatına yol açan hastalığında yanlış tedavi uyguladığı gerekçesiyle hapsedilmiş;

o Emîr çelebi ise IV. Murad’ın yasağına uymadığı gerekçesiyle intihara zorlanmıştı.
1. İslam Tıbbının Devamı Olan
Klasik Dönem

b) Hekimbaşılık ve Hekimbaşılar

o Görevleri:
• Hükümdar ailesinin sağlığını korumakla yükümlüydü.
• Padişahın yemeklerinin, ilaçlarının ve gücünü arttıracak macunların hazırlanmasına
nezaret ederdi.
• Nevruz’da çeşitli maddelerden hazırladığı Nevruziyeyi devlet ricaline takdim ederdi.
• Sarayda kullanılacak mum ve sabunların formüllerini hazırlardı.
1. İslam Tıbbının Devamı Olan
Klasik Dönem

b) Hekimbaşılık ve Hekimbaşılar

o Görevleri:
• Saraydaki 5 hastahane ile 2 eczahanedeki cerrah, kehhal ve hekimlerin düzenli
çalışmasını sağlardı.
• Muhtelif yerlerdeki hastahanelerin hekim tayin ve azillerini yapardı.
• Hükümdarın emriyle, İstanbul ve civarındaki yerli-yabancı hekimlerin imtihanlarını ve
teftişlerini yapma, başarısızları meslekten uzaklaştırma, muayenehane sayısını azaltma
yetkisine sahipti.
1. İslam Tıbbının Devamı Olan
Klasik Dönem

c) Hekimler

• Sabuncuoğlu Şerefeddîn • Îsâ (Sakızlı)


• İbrâhim Bin Abdullah • Sâlıh Bın Nasrullah (Ibn Sellum El-Halebî)
• Ahî Çelebi • Hayâtîzâde Mustafa Feyzî
• Nidâî • Nûh
• Şirvânlı Şemseddîn-İ İtâkî • Şaban Şıfâî (Ahmed Bin Şaban)
• Emîr Çelebi (Seyyıd Mehmed) • Kâtıbzâde Mehmed Refî‘
• Zeynelâbıdîn Bın Halîl • Gevrekzâde Hâfız Hasan
1. İslam Tıbbının Devamı Olan
Klasik Dönem

d) Dârüşşifâlar

• Bursa, Yıldırım Bayezid Dârüşşifâsı [1400]


• İstanbul, Fatih Dârüşşifâsı [1470]
• Edirne, II. Bayezid Dârüşşifâsı [1488]
• Manisa, Hafsa Sultan Dârüşşifâsı [1539]
• İstanbul, Haseki Dârüşşifâsı [1550]
• İstanbul, Süleymaniye Dârüşşifâsı [1557]
• İstanbul, Atik Vâlide Bimârhânesi [1579]
• İstanbul, Sultan I. Ahmed Dârüşşifâsı [1621]
Bursa, Yıldırım Bayezid Dârüşşifâsı (A. S. Ünver)
1. İslam Tıbbının Devamı Olan
Klasik Dönem

İstanbul, Süleymaniye Dârüşşifâsı [1557]

o Kanuni Sultan Süleyman tarafından, Eski Saray arazisi


üzerinde, 63 500 m2’lik meyilli bir alanda yaptırılan
külliye, merkezde cami olmak üzere, 4 medrese, sıbyan
mektebi, dârülhadîs, dârülkurra, tıp medresesi,
dârüşşifâ, dârûhane (eczahane), imaret, kütüphane,
sebil, tabhane, mülazım hücreleri, hamam ve 36 göz
dükkandan müteşekkildir.

o Günümüzde medresenin avlusuna Süleymaniye Doğum Süleymaniye Medresesi ve Dârüşşifâsı (A. S. Ünver)

Evi inşa edilmiş durumdadır.


1. İslam Tıbbının Devamı Olan
Klasik Dönem

İstanbul, Süleymaniye Dârüşşifâsı

o Süleymaniye Tıp Medresesi ve Dârüşşifâsının Türk tıp tarihinde ayrı bir yeri ve önemi vardır. Zira, o
zamana kadar hastahanelerde yapılan tıp eğitimi, hastahane dışında müstakil bir medresede yapılmaya
başlamış, bu medresenin müderrisinin sarayda hekimbaşılık yapacak kadar bilgi sahibi olması şart
koşulmuştur.

o 1557 tarihli vakfiyesine göre, tıp medresesinde müderris, 8 danişmend, bevvab, ferraş, noktacı; dârüşşifâda ise
hekimbaşı, 2 hekim, 2 kehhâl, 2 cerrah, 2 eczacı, ilaç deposu memuru, vekilharç, bevvab, aşçı, kâsekeş, kayyum,
ferraş, hademe, çamaşırcı ve tellak olmak üzere 27 kişi görev yapmıştır.

o Başta her türlü hastalığın tedavi edildiği bir sağlık kurumu olan Süleymaniye Dârüşşifâsı, 1843’ten sonra
yalnız akıl hastalarının koruma altına alındığı bir yer olmuş, daha sonra yapılış amacı dışında kullanılmıştır.
Osmanlı Tıbbı

• 5000 yıllık tıp tarihi sahnesinde yaklaşık 600 yıl görünen Osmanlı tıbbı 3 başlık
altında incelenebilir:

I. Beylikler Dönemi

II. Klasik Dönem


1. İslam tıbbının devamı olan klasik dönem
2. Batı tıbbını tanıma ve tercüme dönemi

III. Batıya Açılma ve Modernleşme Dönemi


2. Batı Tıbbını Tanıma ve Tercüme Dönemi

[1730-1827]

a. Eğitimde Yenileşme Çabaları

b. Hekimler ve Eserleri
2. Batı Tıbbını Tanıma ve
Tercüme Dönemi

a. Eğitimde Yenileşme Çabaları

o Osmanlı devletinde XVII. yüzyılda başlayan siyasi gerilemeye paralel olarak bilimsel hayatta da
gerileme başlamış, bu durum XVIII. yüzyılda da devam etmiştir.

o Avrupa’da bilim süratle gelişme kaydederken Osmanlı toplumu bunu takip edememiştir.

o XVIII. yüzyıldan itibaren ülkedeki gerilemeyi tespit eden devlet adamları bazı sistemlerde
değişiklik yapmaya başlamışlardır. Bu arada İslam tıbbında klasik eserler kullanılmaya devam
etmiştir.
2. Batı Tıbbını Tanıma ve
Tercüme Dönemi

a. Eğitimde Yenileşme Çabaları

o Batı’daki yeni tıp anlayışını temsil eden eserler tercüme edilerek veya buralardan yapılan
alıntılara yorumlar katılarak tıbbi eserler kaleme alınmaya başlanmıştır.

o XIX. yüzyılın başında, Süleymaniye’de tıp eğitimi devam ederken, III. Selim, donanmanın hekim
ihtiyacını karşılamak amacıyla Tersane Tıp Mektebini (Tersane Tabibhanesi) kurdurmuştur.
2. Batı Tıbbını Tanıma ve
Tercüme Dönemi

Tersane Tıp Mektebi (Tersane Tabibhanesi)

o Tabibhane’nin 1807 tarihli nizamnamesinde,


- talebelerin çoğunun İtalyancaya aşina olması ve İtalyanca kitapların temininde zorluk
çekilmeyeceği gerekçesiyle tıp eğitiminin İtalyanca yapılmasına;
- eğitim için gerekli aletlerin Avrupa’dan getirilmesine;
- Viyana, Paris ve Londra’da yayınlanan tıp kitap ve dergilerinin temin edilmesine,
- tabibhanede bir kütüphane kurulmasına karar verilmiştir.
2. Batı Tıbbını Tanıma ve
Tercüme Dönemi

Tersane Tıp Mektebi (Tersane Tabibhanesi)

o Tıbbın temeli olan anatomi dersinin ne şekilde verileceği, bunun için gerekli ölülerin nereden
temin edileceği, öğrencilerin sırayla gece-gündüz nöbet tutacakları, eğitimini tamamlayanların
devlete 4 yıl mecburi hizmet yapacağı gibi konular da belirtilmiştir.

o Tıbbın modernleşmesi açısından güzel bir başlangıç olan bu teşebbüs, devletin içine düştüğü
siyasi kargaşadan, etkilenmiş ve çalışamaz duruma gelmiştir.
2. Batı Tıbbını Tanıma ve
Tercüme Dönemi

b. Hekimler ve Eserleri
o Batıda yazılmış tıp kitaplarını tanıma ve tercüme etme dönemi XVII. yüzyılın ortalarında Sâlih bin
Nasrullah’ın Paracelsus’un görüşlerini şerh mahiyetindeki Arapça eserinin farklı isimlerle
tercüme edilmesiyle başlamıştır.

o Bu dönemde Batı tıbbını takip etmeye çalışan hekimler şunlardır:


• Ömer Şifâî (Derviş Ömer Şifâî, Bursevî) Ali Münşî
• Abbas Vesîm
• Suphizâde Abdülazîz
• Şânîzâde Mehmed Atâullah
Osmanlı Tıbbı

• 5000 yıllık tıp tarihi sahnesinde yaklaşık 600 yıl görünen Osmanlı tıbbı 3 başlık
altında incelenebilir:

I. Beylikler Dönemi

II. Klasik Dönem


1. İslam tıbbının devamı olan klasik dönem
2. Batı tıbbını tanıma ve tercüme dönemi

III. Batıya Açılma ve Modernleşme Dönemi


Batıya Açılma ve
Modernleşme Dönemi

o Çağdaş Eğitimin Başlaması

o Hekimler

o Hastaneler

o Karantina

o Çiçek Aşısı
Çağdaş Eğitimin Başlaması

o Modernleştirilmeye çalışılan ordunun hekim ve cerrah ihtiyacını için karşılamak amacıyla 14 Mart
1827’de Vezneciler’deki Tulumbacı konağında 4 yıllık eğitim veren Tıbhâne-i Âmire (Dârü’t-Tıbb-ı
Âmire) açılmıştır.

o 1832’de Topkapı Sarayı deniz kıyısındaki Hastalar Odasında Cerrâhâne kurulmuş, başına Fransız
bir cerrah getirilerek ciddi bir kuruma dönüştürülmüştür.

o 1838’de modern bir tıp fakültesinin ihtiyaçları göz önüne alınarak tamir edilen Galatasaray’daki
Enderun Ağaları Mektebine taşınılmıştır.
Çağdaş Eğitimin Başlaması

o Galatasaray’daki Enderun Ağaları Mektebi, 1839’da Viyana’dan ders nazırı ve muallimi olarak
Bernard’ın katılmasıyla adı Mekteb-i Tıbbiyye-i Adliye-i Şâhâne dönüştürülerek 17 Şubat
1839’da açılmış, 11 Mart'ta öğretime başlamıştır.

o Bu dönemde eğitim dili Fransızca olmuş, botanik bahçesi, ayda bir çıkarılan tıbbi dergi,
laboratuvarlar ve daha da önemlisi disseksiyon ile modern tıp fakültesi hüviyetini kazanmıştır.
Osmanlı devletinde hekimbaşı, hekim ve askeri öğrenci kıyafetleri
Çağdaş Eğitimin Başlaması

o 1839 Tanzimât-ı Hayriyye fermanıyla azınlıkların da Tıbhâne-i Âmire’ye girmeye hak


kazanmasıyla, hoca ve öğrencilerin ekseriyetini yerli gayrimüslimler teşkil etmeye başlamıştır.

o Türk hekim yetişmemesini yabancı dilde eğitime bağladığından, tıp kitaplarını Türkçeye
tercüme edebilecek bir kadro hazırlamak amacıyla, Türk öğrencilerin en başarılılarından
seçtiği grup için özel bir sınıf (Mümtaz Sınıf) açılmış [1857], gayrimüslim hocaların muhalefeti
yüzünden 2 yıl sonra sınıfı kapatılmıştır.
Çağdaş Eğitimin Başlaması

o 1862’de, tıp eğitiminin Türkçe yapılmasını, kitapların Türkçeye tercüme edilmesini, tıp
bilgilerinin tartışıldığı Türkçe bir dergi yayınlanması savunan mümtaz sınıf öğrencilerinin
kurduğu dernek; 1865’de hocaları Binbaşı Dr. Ahmet Bey ile birlikte hazırladıkları tüzükle resmileşip
Cemiyet-i Tıbbıye-i Osmaniyye adıyla kurulmuştur.
Çağdaş Eğitimin Başlaması

o Derneğin çabalarıyla tıp eğitiminin Türkçe olması yolundaki mücadele şiddetlenmiştir. 1866’da
sivil sağlık işleri için hekim yetiştirmek üzere Türkçe tıp eğitimi veren Mekteb-i Tıbbiyye-i
Mülkiye kurulmuş, Mart 1867’de eğitime başlamıştır.

o 1870’de Askerî tıbbiyede de Türkçe eğitim kararı alınmıştır.

o Böylece 31 yıl süren Fransızca tıp öğrenimi sona ermiş oldu.


Hekimler

Mustafa Behçet Efendi ve kardeşi Abdülhak Molla


Hastaneler
o Klasik Osmanlı dârüşşifâları XIX. yüzyılda fonksiyon değiştirip akıl hastalarına barınak olmuştur.

o XIX. yüzyıldan itibaren sivil ve askeri hastaneler yapılmaya başlamıştır. Yeni bir mimari anlayışla inşa
edilen bu kurumlara aşağıdaki kurumlar örnek verilebilir:

Sivil Hastaneler Askeri Hastaneler


- Medine Pertevniyal Valide Sultan [1876], - İstanbul Haydarpaşa,
- Rusçuk Gurebâ [1863], - İzmir,
- Selânik Hamîdiye, Konya Gurebâ [1900], - Şam [1847],
- İzmir Gurebâ-i Müslimîn [1850], - Halep Ramazaniye,
- Şam Hamîdiye Gurebâ [1899], - Vidin [1814],
- İstanbul Bezmiâlem Valide Sultan [1843], - Rusçuk,
- İstanbul Hamîdiye Etfâl [1899], - Kosova [1889],
- İstanbul Beyoğlu [1865]. - Trabzon [1883].
Karantina

o Bulaşıcı hastalıklardan korunmak amacıyla, özellikle Hindistan ve Afrika gibi hastalığın yaygın
olduğu bölgelerden gelen gemiler bir süre belirli yerlerde bekletilerek hastalıklı olup olmadığı
kontrol edilmiştir.

o Karantina adı verilen bu uygulama, 1348’de İtalya’da başlatılmış, Avrupa’nın hemen hemen
bütün liman kentlerinde uygulanmıştır. Bu toplantılarda önemli kararlar alınmıştır.

o Avrupa devletleri bulaşıcı hastalıklara karşı daha ciddi tedbirler almak için 1851’den itibaren
uluslararası toplantılar tertip etmeye başlamıştır. Üçüncüsü 1866’da İstanbul’da yapılmıştır.
Karantina

o XIX. yüzyılda Avrupa’da kolera salgınları artınca tedbirleri yürütecek sağlık teşkilatları kurulmuş,
1831’de İstanbul’da ortaya çıkmasıyla Osmanlı devleti de bazı tedbirler almıştır.

o 1837’de Abdülhak Molla başkanlığında kurulan Karantina Meclisi (Meclis-i Tahaffuz) salgınlarla
mücadele etmiş, 1866’da İstanbul’da toplanan milletlerarası sağlık konferansı ışığında hazırlanan
[1867] Kolera Nizâmnâmesi yüzyılın sonuna kadar yürürlükte kalmıştır.
Çiçek Aşısı

o XVIII. yüzyılda yaklaşık 60 milyon insanın çiçek hastalığından öldüğü Avrupa’da, İngiltere’nin Osmanlı
sefirinin hanımı Lady Mary Montagu [1689-1762], Edirne’de gördüğü aşılamayı benimseyip
çocuklarına uygulatmış ve bunu İngiltere’deki arkadaşına yazdığı mektupta anlatmıştır [1717].

o Latin asıllı Osmanlı hekimi Emanuel Timonius’un 1713’te yazdığı Latince makalesinin Londra’da bir
dergide [1714], Caspar Neumann’ın yaptığı Almanca tercümesinin 1745’te Berlin’de yayınlanmasıyla
Avrupa çiçeğe karşı korunma yolunu öğrenmiştir.
Çiçek Aşısı

o İngiliz hekim Edward Jenner [1749-1813], köylülerin görgü ve tecrübelerinden faydalanarak


yıllarca sürdürdüğü gözlemlerini, 1798’de yayınladığı eserinde çiçek aşısında bilimsel metodu
açıklayarak ortaya koymuştur.

o Temeli, inek çiçeğine tutulmuş hayvandan insana bulaşan veya bulaştırılan lezyondaki sıvının
diğer bir insana aşılanmasıyla oluşan püstüllerden alınan maddenin insandan insana
bulaştırılarak çiçeğe karşı bağışıklık geliştirilmesidir.
Çiçek Aşısı

o Hasta inekten alınan materyal doğrudan çocuklara aşılandığında şiddetli reaksiyonlar


oluşabilmiştir. Komplikasyonları olmayan bu metod (vaccination), önceki metodu
(variolation) ortadan kaldırmıştır.

o Jenner’in eseri, basımından 3 yıl sonra, 1801’de hekimbaşı Mustafa Behçet efendi tarafından
Risâle-i Telkih-i Bakarî adıyla İtalyancasından tercüme edilmiştir.

o Jenner’in çiçek aşısı metodu Osmanlı’da uygulanmaya başlamıştır.


Teşekkür Ederim

You might also like