You are on page 1of 37

SAĞLIK HİZMETLERİ MYO

TIBBİ DOKÜMANTASYON VE
SEKRETERLİK PROGRAMI

TDS123-Tıbbi Dokümantasyon ve Arşiv-I


Öğr. Gör. Aysel Arslan
Tıbbi dokümantasyonun
tarihçesi ve temel özellikleri

TDS123-Tıbbi Dokümantasyon
ve Arşiv-I

Hafta-3
TIBBİ DÖKÜMANTASYONUN TARİHÇESİ
Tıbbi dökümantasyonun tarihçesi, tıp tarihi ile ilgili bilgi ve belgelerin geldiği ilk
çağlara kadar uzanır.
Bu belgeler sayesinde günümüzün bazı hastalıkları ile ilgili en eski tedavi
yöntemleri hakkında bilgi sahibi olabilmekteyiz.
Yazılı belgelere dayanmayan tıp olarak tanımlanan tarih öncesi dönem yazının
bulunduğu (M.Ö. 3200) tarihe kadar olan yaklaşık otuz altı bin yılı
kapsamaktadır. Bu dönemin tıbbı hakkında bilgileri, tek hücreli canlıların var
olduğu dönemden, ilk insan olarak kabul edilen
Homosapiens’e kadar uzanan dilimde varolan hastalıklardan edinmekteyiz. Bu
hastalıklarla ilgili bilgiler; hayvanların ve ilk insanların iskelet fosillerinden
elde edilmektedir. Bunlar dışında efsaneler, hikayeler çizimler ve inanışlar
en fazla bilginin alındığı kaynaklardır. Örneğin bazı mağara çizimleri organ
veya diğer vücut parçalarının yerlerinden çıkarılması (ampütasyon)
hakkında bilgi vermektedir. Bu bilgiler zamanla ilk yazılı materyallere
dönüşmüştür.
• Sağlıkla ilgili ilk tarihi kayıtlar Nippur’da bulunan Sümer
dönemindeki (MÖ 2100) kil tabletlerden günümüze ulaşmıştır.
• Hammurabi’nin yaşadığı dönem çeşitli araştırmacılar tarafından değişik tarihler verilse de genelde M.Ö
2000 yılının başlarında hükümdar olduğu kabul edilir. Dünya tarihinde ilk kez bir bütün halinde yasa
koyan kişidir. Yasada tıp alanında daha çok cerrahlar ele alınmıştır. Yasalar cerrah başarılı olduğunda
cerrahı ödüllendirilir ve onurlandırılır, başarısız olduğunda da cezalandırılırdı. Bu özelliği ile de en eski tıp
yasasıdır.

• 215. maddesinde: Bir hekim, bir soylu kişinin ameliyat ile hayatını kurtarırsa yahut da göz kapağını açar
gözünü iyi ederse 10 gümüş alacaktır.

• 216. maddesinde: Eğer hasta halktan birisi ise, bu ödül 5 gümüşten oluşur.

• 217. maddesinde: Eğer hasta soylunun kölesi ise, ödül kölenin sahibince 2 gümüş olarak ödenir.

• 218. maddesinde: Eğer bir cerrah, bir bronz neşter ile bir soylu kişiye önemli bir ameliyat yapar ve hasta
ölürse veya gözüne yaptığı bir ameliyatla gözünü kaybetmesine neden olursa, eli kesilir.
Daha sonra, Asur Krallığı döneminde (MÖ
7.yy) rastlanılan sağlıkla ilgili kil
tabletlerdeki bilgilerin kendilerinden önceki
dönemlere (MÖ 3000 ya da daha eski
dönemlere) ait bilgilerin kopyası olduğu
zannedilmektedir. Süryanice yazılmış olan
Asur belgelerinde; Asurlu hekimlerin,
Sümer formüllerinden ve reçetelerinden
yararlandıkları görülmektedir.
Mısırlılar döneminin papirüslerinin sağlık
dokümantasyonu tarihi için çok önemli
belgeler olduğu kabul edilir.
Edwin Smith papirüsü (MÖ. 1600) başta kafa
yaralanmaları olmak üzere, 48 farklı
hastalığın belirtileri, muayene teknikleri,
tanıları, büyü formülleri, duaları ve
manipülasyonlarından
bahsetmektedir.Dünyanın en eski cerrahi
dokümanıdır.
Ebers papirüsü (MÖ. 1550) ) Mısır tıbbının günümüze
kadar gelen en kapsamlı kanıtlarından biridir. Bir ders
kitabı niteliğinde olup 9 bölüm, 500 madde ve 876
reçeteden oluşmuştur. Bölümlerinin başında kalp ile ilgili
bölümü gelmekte olup, kalbi kan, gözyaşı, ter vb tüm
sıvıların taşındığı merkez olarak kabul eder.
Belgeden anlaşıldığı kadarı ile böbrek çok bilinen bir
organ değildir. Akıl hastalıkları içinde depresyon ve
demans (bunama) dahil bilgiler gözlenir. Bunların dışında
doğum kontrolü, gebelik, barsak hastalıkları, parazitler,
göz hastalıkları, deri problemleri, diş tedavileri, apse ve
tümör cerrahisi, kemik çıkıkları ve yanıklara da yer
verilmiştir.
Kahun’un jinekolojik papirüsü (M.Ö 1900) ilk
bölümünde kadınların üreme ilgili
hastalıklarının tedavisine yer verir.Otuz
dört olgu ile ilgili bilgilere yer verilmiştir.
İkinci bölümü veteriner hekimlik ile ilgili bilgi
verir.
Eski Yunan Tıbbına Ait Kayıtlar
Eski Yunan medeniyetinde hastaların tedavi edildikleri Aesculapia adı verilen
mabetlerin sütunları, buralarda kalan hastalara uygulanan teşhis ve
tedaviler hakkında bilgi alınan yerler olmuştur. Bu mabetlerin Yunanistan
dışında Anadolu ve Roma’da ki örneklerine de rastlanılmıştır.Bu mabetleri
800 yıl çalışır durumda kaldığı anlaşılmıştır. Buralara başvuran hastaların
bir gece uyuduğu, daha çok ruhsal tedaviler uygulandığı, tanrıların reçeteleri
ile iyileştikleri yazılı metinlerden anlaşılmaktadır.
Yunan kentlerinden biri olan Epidaurus Asklepios’ında MÖ 350 yılına ait
hastaların isimleri, şikayetleri, hastalıklarına yer verilmektedir. Bu
hastalardan 70 tanesinin tamamen iyileştiği söylenmektedir. İyileşen
hastaların hikayeleri de tunç levhalara yazılarak tapınağın duvarına reklam
için asılmaktadır. Cerrahi iyileşmelerin bazıları, karın apsesinin açılması,
vuruk sonrası vücutta kalan yabancı maddenin çıkarılması şeklindedir. Bu
işlemler için hastalara opium adı verilen ve uykuyu (Yunanca ’da
enkoimesis) sağlayarak işlemi kolaylaştıran maddelerin verildiğini de
kaynaktan öğreniyoruz.
Günümüzde kullanılan birçok tıp terimi modern tıbbın
babası kabul edilen Hipokrat (MÖ 460 -MÖ 370) ve
onun takipçileri döneminden gelmektedir. Hipokrat
hastalıkları akut (birden hızlı gelişen), kronik (yavaş
gelişen), endemik (yaygın), epidemik (salgın) şeklinde
sınıflamalarla tanımlamıştır.
Göğüs cerrahisi ve bulgularını da ilk kez yazılı hale
getirmiştir. Hipokrat iyi bir gözlemci olup, tüm
gözlemlerini yazılı metinlere çevirmiştir. Hasta ile ilgili
gözlemlerin kaydedildiği notlar ilk ciddi tıbbi
dökümantasyon yöntemi olarak kabul edilir.
Galen hastalarının nabız, tansiyon ve günlük
gözlemlerinden elde ettiği notları kitap haline
getirmiştir.
Doğu Tıbbına Ait Kayıtlar
Batı dünyasının yanı sıra doğunun ünlü tıp bilim adamları da Hipokratın
yolundan ilerlemiş olup, kendi gözlemlerini sonraki kuşaklara
aktarmışlardır. Bunların en ünlülerinden birisi olan
Razi , (854-932), önce İran’da daha sonra da dokuzuncu yüz yılda
Bağdat’ta kurulan bir hastanede çalışmalar yapmıştır. Razi,
hastalarını tedavi süresince dikkatle gözlemiş ve teşhis ve tedavisini
bu gözlemler sırasında elde etmiş olduğu bilgilere göre
yönlendirmiştir. Teşhis sırasında özellikle nabız, idrar, yüz rengi ve
terleme gibi gibi göstergeleri göz önünde bulundurmuştur. Razi’nin
113 kitap yazdığı söylenmektedir. Bu kitapların yarısı tıbbi konularla
ilgilidir. Râzî ilk defa Ortadoğu ülkelerinin çoğunda yaygın olarak
görülen çocuk hastalıklarından çiçek ve kızamığın tanılarını vermiş
ve bunlar arasındaki farkları belirlemiştir.
Râzî'nin hastalıklara ilişkin incelemelerini içeren Hâvî (Bütün Bilgiler)
adlı kapsamlı bir yapıtı vardır. Burada, baştan ayağa doğru bütün
beden hastalıklarını sıralayarak, bunlara ilişkin bilgileri
sıralamaktadır.
İbn Sina 980-1037, Buhara yakınlarındaki Afşana’da doğmuştur. (MS.980)
hastalık ve sağlık düzeneklerinin nedenlerini sorgulamış büyük, küçük kan
dolaşımını, kanın bedendeki görevini, doğum mekanizmasını açıklamış,
sağlığın korunmasında, beden eğitimi, beslenme ve uyku işlevlerinin esas
unsurlar olduğunu ileri sürmüştür. Kânun isimli eseri , Latinceye çevrilmiş ve
17. yüz yıla kadar batı üniversitelerinde klasik başvuru kaynağı olarak
kullanılmıştır. Kanun 1650 yılına kadar Fransa’da Montpellier Tıp
Fakültesi’nde okutulmuştur. Küçük değişiklikler dışında Kanun adlı kitap
günümüz tıp fakültelerinde de koruyucu hekimlik dersi için okutabilecek
seviyede bir eserdir.
Kânun beş ana kısımdadır.
I. Genel konular (bu kısım daha ziyade felsefeye ayrılmıştır);
II. Alfabetik sıraya göre basit ilaçlar;
III. Baştan ayağa doğru lokal hastalıklar;
IV. Ateş ve diğerleri gibi genel hastalıklar;
V. Bileşik ilaçlar.
Hint Uygarlığında günümüze ulaşan ve birçok
tıbbi bilgileri içeren yazılı belgelerde,
hastalıklar ve hastalıklarla ilgili koruyucu
önlemler, çok sayıda bitkisel kökenli ilaçların
hazırlanışı gelişmiş bir teknikle
gerçekleştirilebilen katarakt, mesane taşına
üretradan girişimde bulunma gibi cerrahi
girişimler ve bu alanda geliştirdikleri duyarlı
araçları içeren bilgiler mevcuttur.
Hastanelerde Tıbbi Kayıtlar
Dökümantasyonun en gerekli olduğu yerler olan
hastanelerin geçmişi yine eski Yunan
medeniyetlerine uzanır.İlkçağlarda Eski Yunanlılar,
sağlık tanrısı Asklepios adına Anadolu'da
kurdukları bazı tapınakları hem hastalar için tedavi
ve dinlenme yeri, hem de doktorlar için bir eğitim
merkezi olarak kullanırlardı. Mısır, Babil ve
Hindistan'da da bu tip yerlere rastlamaktayız.
Çok savaşan Roma’lılarda da hastaneler askerlere
bakım verme yeri iken, MS 4. yüzyılda kurulan
kilise hastaneleri tüm halka hizmet vermeye
başladı.
Tüm ortaçağ boyunca Avrupa'daki
hastanelerin ya da latince adı ile
hospitiumların çoğu manastırların yönetimi
altında rahip ve rahibeler tarafından
hizmet veren kuruluşlar halinde çalıştı. İlk
örneği Fransa’da kurulan Tanrı’nın evi
anlamına gelen Hotel Di’eu’dur.
Bu binalarda hastalara ait kayıtlarında
tutulduğunu biliyoruz.
Ortaçağ döneminde Londra'da açılan St.
Bartholomew Hastanesi'nde ilk açıldığında
yatan bazı hastaların kayıtları bugün hala
mevcuttur. Bu hastanedeki tıbbi
dokümantasyon kitaplığı tüm hastanelere
önderlik etmiştir. Bartholomew Hastanesini
Daha İyi Yönetmek İçin Kural ve Düzenler adlı
kitap 1667 yılında yazılmış ve kayıtların önemi,
gizliliği, kayıtlarla ilgili kurallar ve saklama
biçimleri hakkında düzenlemeler belirtilmiştir.
Amerika kıtasına baktığımızda, ilk hastaneler 1700 yıllarında
liman yakınlarında kurulmuştur. Bu hastanelerde kayıtlar
kısaltmalarla kullanılmıştır. Hastane kayıtlarını sistematik
tutan ilk hastane 1752 yılında Philadelphia’da kurulan
Pennsylvania hastanesidir. Bu hastanenin sekreteri olan
Benjamin Franklin tarafından hastaneye başvuran hastalara
birer numara verilmiş olup, Bu kayıtlarda hastanın adı, adresi,
şikayetleri, kabul edilme ve taburcu olma tarihiyle taburcu
olduktan sonraki sonuçları hakkında bilgiler mevcuttur. Bu
dönemde hayati istatistikler konusunda da çalışmalar
yapılmaya başlanmıştır. Jhon Grant hayati istatistikler üzerine
ilk çalışmayı yapmıştır. Daha sonra William Petty ve Edmund
Halley de hayati istatistikler üzerine çalışmalar yapmışlardır.
Daha sonra kurulan 1771 yılında kurulan New York
hastanesinin 1790 dan itibaren tuttuğu kayıtlı bilgileri
günümüz dosyalama yöntemine son derece
benzemekteydi.
1821 de Boston’da kurulan Massachusetts General
Hospital kurulduğu ilk günden beri kayıtları var olan ilk
sağlık kuruluşu iken,
1911 de kurulan Virginia hastanesi ise klinik kayıtları ayrı
ayrı dosyalarda saklayarak arşivlemeye başlamıştı.

Buna karşın 20.yy başında Amerika Birleşik devletlerinde


ki birçok hastane kayıtlama teknikleri açısından
yetersiz görünmekteydi.
Yakınçağ Dönemindeki Kayıtlar
• Amerika hastaneler birliği (American Hospital Association-AHA) ilk kez 1902
yılında hastane kayıtlarının düzeni ve standartı ile ilgili bir toplantı
düzenlemiştir. Buradaki amacın hasta bakımının iyileştirilmesi ve kalitenin
arttırılmasıdır. Bununla ilgili olarak ilk defa hastaların kayıtlarının ve
dosyalarının nitelikli,sağlam ve standart tutulmasıyla ilgili sorunlar
tartışılmıştır.

• 1919 yılında Amerika Cerrahlar Birliği, verilerin standartlaşmasının yararlı


olacağı düşüncesi ile standartlaşmadan beklentilerini yayınlamıştır. Her
hasta için doğru ve ayrıntılı kayıt tutulması ve hastanede ulaşılabilir bir
yerde saklanması, birliğe üye olabilmenin bir koşulu olarak belirlenmiştir.
Burada amaç hasta bakımı, hukuksal işlemler ve tıp araştırmaları için
standart ve çok etkin bir kayıt sisteminin kurulmasıdır.
• Daha sonra 1928 yılından itibaren çeşitli ülkelerde tıbbi dokümantasyon
birlikleri kurulmuştur. İlk resmi tıbbi dokümantasyoncu olarak bilinen Grace
Whiting Myers, Kuzey Amerika Tıbbi Dokümantasyon Birliği’nin ilk
başkanlığını yapmıştır. 1960’lı yıllara gelindiğinde hastanelerin %70’inden
fazlasında kabul edilebilir kayıt sistemi oluşturulmuştur.
1920 lerden itibaren tüm hastanelerde her hasta için bir dosya
tutma dönemi başlamıştır.
Bazı hastanelerin, birbirine benzer hastalık ve tedavilerin
kayıtlarını genel bir sınıflandırma çerçevesinde indekslemeye
başladıkları görülmektedir.
Gelişmeler hastalıkların uluslar arası sınıflandırma listesi ile
birlikte hastalık numaraları kullanılarak kodlanması sürecinin
başlamasına neden olmuştur.
El yazısı ve ortalama 6 sayfa ile başlayan hasta kayıtları, daha
sonra daktilo ile yazılarak daha çok kalıcı olması sağlanmıştır.
Bu kayıtlarda hastalık öyküsü ve muayenesine ilave olarak öz
geçmiş, soygeçmiş, alışkanlıklar ve ameliyat sonuçları gibi
eklemeler yapılmıştır.
Hastanelerin standart hale getirilmesi ile ilgili en
önemli çalışma1952 yılında kurulan “Joint
Commission on Accredition of Hospital
(JCAH)” kurulumu ile başlar. Bu kuruluş"
hastanelerin akreditasyonu sağlamayı
amaçlamıştır.
Bu akreditasyon içinde hastane kayıtlamaları
çok önemsenmiştir. Gelişen bilişim teknikleri
ise günümüzün kayıtlama, arşivleme, bilgiye
her yerden ulaşması için dönüm noktasını
oluşturmuştur.
Türkiye’de Tıbbi Dokümantasyon İle İlgili
Çalışmalar
• Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarında sağlık hizmetleriyle ilgili ilk çalışma
1936 yılından itibaren başlamıştır. 1936 yılında Sağlık Propagandası ve
Tıbbi İstatistik Genel Müdürlüğü, o dönemin en önemli hastalıkları olan
verem, frengi ve sıtma gibi hastalıklarla mücadele için kurulmuştur. 1950’li
yıllardan başlayarak Sağlık Propagandası ve Tıbbi İstatistik Genel
Müdürlüğü tarafından veri toplama ve kayıt sistemini geliştirmek için
çalışmalar yapılmaya başlanmıştır.
Bu çalışmaların önemlileri şu şekilde sıralanabilir:

• 1955 yılında veri toplama ve kayıt sistemi geliştirilerek daha hızlı veri
toplama ve akış sağlanmaya çalışılmıştır. Bu amaçla yeni sisteme uygun
sağlık kayıtları ve veri toplama formları geliştirilmiştir.
• İl sağlık müdürlükleri bünyesinde istatistik şube müdürlükleri, diğer sağlık
• kuruluşlarında da istatistik birimleri kurulmuştur.
• Sağlık kayıtları yeniden düzenlenerek istatistik birimlerinde görev yapacak
• personelin hizmet içi eğitimi sağlanmıştır.
• Sahadan toplanan bilgiler bir araya getirilerek Türkiye Sağlık İstatistik Yıllığı
yayınlanmaya başlanmıştır.
• 1965-1982 yılları arasında başta Dünya Sağlık Örgütü olmak
üzere Devlet Planlama Teşkilatı, Devlet İstatistik Enstitüsü ve
İçişleri Bakanlığına düzenli veri aktarılmasına çalışılmış ve bu
amaca ulaşmak için standart formlar geliştirilmiştir.
• Türkiye’de sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi ve halkın sağlık
düzeyinin yükseltilmesine yönelik bu anlaşma çerçevesinde
Türkiye Birinci Sağlık Projesi geliştirilmiş ve bu proje içerisinde
bir Sağlık Enformasyon Sistemleri Bölümü kurulmuştur.
• Sağlık Enformasyon sisteminin amacı; tüm Türkiye’yi kapsayan
ve sağlık sektöründe görevli her kademe yöneticinin gereksinim
duyduğu bilgileri sağlayacak bilgisayar destekli bir sistem
kurmaktır.
• Son dönemde uygulamaya sokulan sağlıkta dönüşüm projesi ile
Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın bütün bileşenleri arasında
uyumun sağlanabilmesi için entegre bir sağlık bilgi sistemine
ihtiyaç olduğu vurgulanmaktadır.
Tıbbi Dokümanların Temel
Özellikleri
Tıbbi dokümantasyonun amacı kime, niçin, nerede, ne
zaman ve nasıl bir hasta bakımı verildiğinin
kanıtlanmasını sağlamaktır. Günümüzde sağlık
kurumlarındaki modern tıbbi ve cerrahi metotların
oldukça karışık işlemler haline dönüşmesi, hastalara
verilen hizmetlerin tüm ayrıntıları ile belgelenmesi
zorunluluğunu ortaya koymuştur. Tıbbi kayıtlar ve
özellikle hasta dosyaları hastaya verilen tıbbi bakım ve
tedavi hizmetlerinin değerlendirilmesinde önemli bir
kaynak niteliğindedir. Bu nedenle tıbbi kayıtların, hasta
bakımı, tıbbi araştırmalar, bilimsel çalışmalar sağlık
kurumları yönetimi, adli tıp, finansal yönetim ve halk
sağlığı açısından önemi tartışılmaz bir gerçektir.
Bu temel özellikler şu şekilde
sıralanabilir:
• Tıbbi dokümanlar eksiksiz olarak hazırlanmalıdır.
• Doğru bilgiler içermelidir.
• Zamanında düzenlenmiş olmalıdır.
• Kullanılabilir nitelikte olmalıdır.
• Araştırma ve bilimsel çalışmalara kaynak
niteliğinde olmalıdır.
• Yasal zorunluluklara cevap verecek şekilde
hazırlanmalıdır.
• Kişisel bilgiler içerdiğinden gizliliği ve güvenliği
sağlanmalıdır.
Tıbbi Dökümantasyonun Hasta Açısından Önemi
Hastanın tıbbi dokümantasyonu sağlık kuruluşuna başvuru
anından itibaren başlayan tüm bilgileri içerir. Her bireyin kendi
sağlığı ile ilgili kendisine yapılan işlemleri bilme hakkı vardır.
Tıbbi dokümantasyonlar bireylerin, kendileri ile ilgili yapılan
işlemleri ayrıntılı biçimde öğrenmelerini sağlar. Bu ise
hastanın tedavi olduğu sağlık kurulumuna ve sağlık
çalışanlarına güven duymasına neden olur. Tıbbi dokümanlar;
1. Hastanın hastalığı ile ilgili tıbbi seyrini gösterir.
2. Hastaya kendi sağlığı ile geçmiş işlemlerini hatırlatarak
gelecekteki işleri için zaman kazandırır.
3. Hastanın aynı işlemleri tekrarlaması sonucu doğacak gereksiz
ve yeni harcamaları önler.
4. Hastaya kısa zamanda doğru tanı konabilmesini sağlar
5. Hastaya etkili tedavi yapılabilmesini sağlar.
Tıbbi Dokümantasyonun Hastane Yönünden Önemi
Sağlık kurumlarında hastalara uygulanan tedavi yöntemleri ve
tedavi yöntemleri sonucu ortaya çıkan sonuçlar, hastalar için
hazırlanan dosyalar içinde saklanmaktadır. Bir anlamda hasta
dosyaları tedavinin başarısını değerlendirmeyi sağlayan
kanıtlardır. Bu tür kayıtlar, hastanede sunulan hizmetlerin
kalitesini inceleme bakımından da yararlı olmaktadır. Buna
göre;

1. Hasta için gereksiz tetkik ve tedaviler engellenerek hastaya


zaman kazandırılır. Bu zaman sağlık kuruluşu için önemli olup
bir başka hasta için gereken bir zamana dönüştürülebilir.

2. Tedavilerin ve tedavi kurumlarının çalışma başarısı hasta


dosyalarındaki bilgilerden sağlanabilmektedir.
3. Sağlık kurumları, ölen hastaların ölüm
nedenlerini kayıtlarından inceleyebilirler.

4. Kaynakların verimli kullanılmasını


sağlayarak ekonomik planlama ve sağlıklı
finansal
politikalar belirlenebilir.
Tıbbi Dokümantasyonun Hekim Yönünden Önemi
Doktorlar, tıbbi kayıt sistemlerine özel olarak katkıda bulunan
kişilerdir.Doktorlar hastalarının önceki ve yeni sağlık
durumlarını hasta dosyalarına bakarak,hastasının sağlık
durumundaki olumlu ve olumsuz değişiklikleri takip edebilirler.
Bilimsel kurallara uygun olarak tutulan bir hasta
dosyası,hastaya yapılan tedavinin başarılı olup olmadığı
hakkında doktora bilgi verir ve gerekirse tedavinin veya
uygulanan yöntemin yeniden gözden geçirilmesini sağlar.

Hastaya uygulanan bir tedavi konusunda yapılan adli veya idari


soruşturmalarda hasta dosyasındaki bilgiler,gerektiğinde
doktorun kendini savunması açısından bir güvence
oluşturur.Bu anlamıyla hasta dosyaları tüm sağlık çalışanları
açısından birer savunma aracıdır.
Tıbbi Dökümantasyonun Adli Tıp
Yönünden Önemi
Adli tıp için en önemli kaynak hasta dosyalarıdır. Bu
dosyalar adli tıp vakalarında, hem hastane hem de
hekimler için büyük önem taşırlar. Aldıkları
hizmetten memnun olmayan yada kendilerine
yanlış" tedavi uygulandığını düşünen kişiler tedavi
gördükleri sağlık kurumlarını ya da bu kurumlarda
çalışan sağlık personelini adli makamlara şikayet
edebilirler. Bu durumlarda kurumun ya da
personelin kendisini savunmak için kullanacağı tek
delil ve en iyi savunma aracı, düzenli ve sıralı
tutulmuş hasta dosyaları ya da kayıtlarıdır.
Adli tıbbı ilgilendiren olaylarda bilirkişi olarak
görevlendirilen hekimler, düzenli tutulmuş, eksiksiz
ve tarihine göre düzenli sıralanmış dosyalara
ihtiyaç duyarlar Ancak özenli ve düzenli tutulmuş
dosyalar iyi birer kanıt ve güvenilir belgeler olabilir.
Diğer taraftan sağlık kuruluşuna, öldürme, yaralama,
taciz gibi davalardan ötürü başvuran kişilerin tıbbi
özellikleri kendi hasta dosyalarına kayıtlanır ve bu
dosyalar daha sonra konu ile ilgili adli davalarda
kanıt olarak kullanılır. Bu dosyalar gerek şahıs
gerekse Cumhuriyet savcılıkları için en önemli
belgeyi teşkil eder.
Tıbbi Dokümantasyonun Halk Sağlığı Yönünden Önemi
Her bölgenin kendi mahalli sağlık problemleri vardır.Bir bölgenin bazı
hastalıkları diğer bölgeden daha fazla olabilir.Bölgesel sağlık
problemlerini tespit etmede,bulaşıcı hastalıkların oluş ve yayılış
nedenlerini belirlemede,beslenme bozuklukları,çevre sağlığı
önlemlerinin yeterliliği ile iş sağlığı ve meslek hastalıkları ile ilgili
verileri de hasta dosyaları arşivinde bulmak mümkündür.
Sağlık hizmetlerinin en önemli kolunu koruyucu sağlık hizmetleri
oluşturur. Koruyucu sağlık hizmetlerinin amacı toplum sağlığını
etkileyen her türlü unsuru ve bunların yaygınlığını saptamak ve
toplumu bunlardan korumaktır. Bunun için gerekli istatistiksel bilgiler
hasta dokümanlarından ve tıbbi arşivlerden sağlanır. Örneğin bir
yörede görülen suçiçeği hastalığının yılın hangi mevsiminde daha
çok olduğu ve bunu önlemek için ne yapılması gerektiğinin
planlanması için arşiv taraması gereklidir.
Tıbbi Dokümantasyonun Tıbbi Araştırmalar Yönünden
Önemi
Klinik araştırmalar için gerekli olan verilerin çok iyi kayıtlandığı
ortamlar gereklidir. Gerekli veriler dosya taramalarında yeterli
olarak bulunamaz ise o klinik çalışma istenen değerde olmaz.
Hasta dosyaları arşivleri insan sağlığı ile ilgili araştırma yapan
doktorlar,araştırmacılar,diğer sağlık çalışanları ve öğrenciler
için kullanılabilecek bilgiler,tecrübeler ve uygulamalar
bakımından gerçekten önem taşıyan birimlerdir.
Hasta dosyaları arşivi,sağlıkla ilgili mesleklerin,özellikle
asistanların eğitiminde yararlanılabilecek önemli birer
laboratuvar ve hasta dosyaları ise etkili birer ders aracıdır.

You might also like