You are on page 1of 14

ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ MİMARLIK FAKÜLTESİ MİMARLIK BÖLÜMÜ İÇM312 SİNEMA

VE MEKAN

DOGVİLLE FİLM
ANALİZİ
18920025 HURİ NUR ÖZTÜRK
DOGVİLLE FİLMİNİN KÜNYESİ DOGVİLLE FİLM AFİŞİ

Yönetmen: Lars von Trier


Yapımcı: Vibeke Windeløv
Yazar: Lars von Trier
Anlatıcı: John Hurt
Çıkış tarihİ: 19 Mayıs 2003
(Cannes)
Süre: 178 dakika
Oyuncular: Nicole Kidman, Lauren
Bacall, Chloë Sevigny,Paul Bettany,
Stellan Skarsgård, Udo Kier, Ben
Gazzara, James Caan

Cannes Film Festival 2003 nominee


European Film Awards 2003
Danish Film Awards (Robert) 2004
DOGVİLLE FİLMİNİN YAPIMI

Yönetmen Von Trier, Dogville'i bir tiyatro oyununu andırır biçimde


stüdyoda çekerek ve neredeyse hiç dekor kullanmayarak uzamsal
gerçekliği yok sayar. Dogville kasabası, bir sahne üzerinde tebeşirle
çizilerek gösterilmiştir. Binalar ve sokaklar sadece yerdeki
çizgilerden ibarettir ve neresi olduğu, kime ait olduğu üzerinde
yazmaktadır. Dekor olarak neredeyse hiç eşya yoktur.

Oyuncular birçok eşya varmış gibi davranmaktadır. Hatta bazı


canlılar bile görüntüde olmamasına rağmen, ses efektleriyle varlığı
belli edilmektedir (örneğin köpeğin sadece havlaması duyulur,
oyuncular o var gibi davranır; ama görüntüde bir köpek görünmez).

Oyuncular profesyoneldir ve birçok hareketi yaparmış gibi, birçok nesne


de varmış gibi davranırlar. Oyuncuların hareketleri ve filmde olduğunu
düşünmemiz istenen şeyler ses efektleriyle belirtilir.

John Hurt filmin anlatıcısı olarak yer alır, film 9 bölümden


oluşmaktadır. Temel çekimler Sony HDW-F900 kamerasıyla Trollhättan,
İsveç'te gerçekleşmiştir.
DOGVİLLE FİLM
KARAKTERLERİ

Grace Margaret Mulligan: Kasabaya sığınan genç bir


kaçak kadın.

Tom Edison, Jr. : Kasabanın yazar ve filozof olmak


isteyen genç entelektüeli. Grace’i kasabaya tanıtır.

Kasaba Sakinleri: Ma Ginger, Liz Henson, Chuck ,


Ceketli Adam, Jack McKay, Koca Adam, Vera, June,
Bill, Tom Edison, Sr. ,Bayan Henson, Ben, Gloria,
Martha, Olivia, Jason

Anlatıcının sesinin tanımına göre Dogville, “Rocky


dağlarında çok küçük bir kasaba olup hayat sakin ve
insanlar yoksul olmakla birlikte kendilerini dürüst ve
iyi olarak överler”
DOGVİLLE FİLM ÖZETİ VE YORUMU

(Tom Edison jr’ın Grace’i ilk kez misafir edişi)


Dogville, 1932 yılının 12 Mart günü Rocky dağlarındaki küçük
bir kasabaya sığınan genç bir kaçak kadın olan Grace Margaret
Mulligan’ı anlatır. Tom Edsion Jr., bize filmin başında
tanıştırılan ilk Dogville sakinidir. Kasabanın yazar ve filozof
olmak isteyen bu genç entelektüeli, gangsterlerden kaçarak
madende saklanmakta olan Grace ile karşılaşır ve bu durumu
“misafirperverliği” unuttuklarını düşündüğü bu küçük kasaba
sakinlerini, “kabul ve içine alma” erdemleri bakımından
eğitmek için bir fırsat bilir.

Ancak bu davetsiz misafirin Dogville’de kalabilmesi için kasaba halkından da


izin almak zorundadır. İlk etki pek de olumlu değildir. Başlangıçta hiç kimse
Grace’in hizmetlerini kabul etmeye yanaşmaz fakat nihayetinde Tom’un
önerisiyle, “zorunlu olduğunu düşünmedikleri ama yapılmasından hoşnut
olacakları işlerini” yapması şartıyla Grace’in kalması konusunda Dogvilliler ikna
olur.
DOGVİLLE FİLM ÖZETİ VE YORUMU

Ancak aylar sonra Dogville’e tam üç kez polis gelir. Artık Grace’i
saklamak topluluk için sadece riskli değil kanun dışıdır. Grace’in
bulunduğu yeri bildirene verilecek büyük ödülü de öğrenmelerine
karşın Dogville ahalisi, onu kasabadan atmak yerine, yapmakta
olduğu hizmetlere artık Grace’i zorlar ve ücretinde kesintiye
giderler. Topluluk, Grace’i gittikçe daha çok sömürmeye başlamıştır.
Nihayetinde erkek nüfus tarafından cinsel taciz kurbanı olur.

Tom Jr., Grace’in kasabadan kaçmasına yardım eder gibi görünse


de aslında sadece onu aldatarak kasabadaki esaretini kesinleştirir.
Grace kasabanın esiri olur ve erkeklerin tecavüzlerini, sömürüyü ve
her türlü kötüye kullanmayı, tacizi kabullenmesi beklenir. Son
bölümde Dogville halkı Grace’i gangsterlere teslim etmeye karar
verdiklerinde beklemedikleri bir sürprizle karşılaşırlar. “Büyük
adam” yani Grace’in kaçtığı gangsterlerin başı babası çıkar ve
aralarındaki konuşmadan, babasının insanlara karşı kullandığı
zalim yöntemleri yüzünden kızı ile arasında anlaşmazlık olduğunu
öğreniriz.
DOGVİLLE FİLM ÖZETİ VE YORUMU

Grace’in babasını terk etme nedeni, insan varlığının özünde iyi


olduğunu kanıtlama isteğidir. Şimdi ise deneyimi başarısızlıkla
sonuçlanmıştır. Babası ona gücünü paylaşmayı teklif ettiğinde
önce bu öneriyi kabulde tereddüt gösterir. Film boyunca Grace, acı
ve ihanete hemen hemen insanüstü bir kabulle katlanmıştır. Öyle
ki babasıyla karşılaştığında bile ilk önce kendisini fiziksel,
psikolojik ve cinsel yönden aşağılayan kasaba halkının
bağışlanması gerektiğini ve babasının mahkum edici hükümlerinin
onun kibrini gösterdiğini söyleyip, karşı tutum alır. Babası ise bu
sözleri nedeniyle Grace’i tanıdığı en kibirli insan olarak tanımlar.

Bu diyaloğun nihayetine doğru babasından daha da vurucu şu soru gelir. «Onları


seviyor musun?» Bu sorunun cevabını düşünürken Grace, yol kenarındaki çalı
üzümlerini fark eder. Önce bir an bu çalılığı, geleceğin potansiyel meyvelerinin
umut verici işareti olarak görse de, mevcut durumlarının gerçekliğini kavrar. Ve
kendini kasabalıların yerine koyup empati kurmaya çalışsa da, onların
davranışlarını kendi nazarında haklı çıkaramayacağını anlar. Babasına dönüp:
“Dünyanın onsuz daha iyi olacağı bir kasaba varsa bu Dogville’dir” der.
Nihayetinde babasının teklifini kabul eden Grace, Tom Edison Jr.’u bizzat kendisi
infaz ettikten sonra gangsterlerin Musa (köpek) dışında tüm kasabalıları
öldürüşünü ve yakışını seyreder.
DOGVİLLE FİLM ÖZETİ VE YORUMU

Filmin son sahnelerinde, çocuklar dahil kasaba halkının korkunç


katli ve ağlayan anneler, makinalı silahlar, gitmeden evvel
yakılan kasaba, gangsterlerin arabalarıyla uzaklaşmaları, köpeğin
havlamaları gerçekleşir. Dogville kasabasındaki köpeğin adının
Musa olması da elbette tesadüf değildir. Musa, filmin başlarında
sahne zeminindeki çembere çizili bir şekilden ibarettir ancak son
makinalı silahın da ateşlenmesiyle çizgi köpek, canlı bir köpeğe
dönüşür, ayağa kalkar ve havlamaya başlar. İşte şimdi
Dogville’de sağ kalıp hüküm süren Musa’nın yasalarıdır (Fibiger,
2003)

Alegorik tarzı olan filmin sonunda ise perdenin David Bowie’nin “Genç
Amerikalılar” şarkısı eşliğinde Amerikan buhranının ve yoksulluk, şiddet ve
özgürlük hareketlerinden görüntülerin akarak kapandığını görürüz. Ve Trier’in,
gerçek bir köpek, gerçek evler, gerçek dağlar ve günışığından tamamıyla gerçek
bir film yaptığını anlarız. Köpeğin canlanışı sembolden kendi varlığına,
gerçekliğe dönüşümüdür. Trier’in müzik seçimi ve görüntüler bize aynı zamanda
fantezi ve gerçeklik arasındaki zıtlığı da göstermektedir (Richter, 2011).
DOGVİLLE FİLM ANALİZİ

Tüm maddi ve teknolojik olanakların sonuna kadar zorlandığı


görsel efektler ve animasyonlarla bezeli filmlerin karşısında,
duvarları tebeşirle çizilmiş evlerin olmayan kapılarından
giriyormuş gibi yapılan Brechtvari bir tiyatro sahnesi olarak
yarattığı Dogville ile yönetmenin aslında yaptığı tam da Brecht
gibi, bize çok yakın olduğu, gözümüzün içine sokulduğu için
göremediğimiz gerçekleri, gözümüzün önünden biraz
uzaklaştırıp görünür kılmak ve yadırgatmaktır. Böylece,
Hollywood’un izleyicilere yaptığı büyüyü bozan, yaratılan
görsel efektlerle izlenenin bir film olduğunu unutturan düzenini
yapı bozumuna uğratan Dogville, bu anlamda Amerikan ana
akım sinemasına da meydan okumaktadır (Güney, 2004).

Filmin başında Dogville’in yüzünü seyirciye ilk kez gösterdiği sahne, kasabanın
kuşbakışı bir görüntüsüdür. Bu açılış, yönetmenin seyirciye tanrısal bir bakış
bahşetmesinin bir göstergesi olarak okunabilmenin yanı sıra seyircinin daha filmin
en başında stüdyo kasabanın tamamını görüp, bu pek de alışık olmadığı sinemasal
mekânı gözünde bütünlüklü bir biçimde canlandırabilmesini kolaylaştıran pratik
bir çözümdür aynı zamanda. Dogville kasabasında evleri birbirinden ayıran
duvarların olmayışı seyirciye tüm mekânlarda gelişen olayları gözleyebilme fırsatı
verir (Yıldırım, 2012:33-43). Seyirciler olarak hepimiz birer yorumcuyuzdur artık
ve bu katkı da filmin ifadelerine daha evrensel bir boyut vermektedir.
DOGVİLLE FİLM ANALİZİ

Film, özellikle baş kadın karakterin işlenişi bakımından da


Brecht’in eserlerinden ilham almıştır. Trier’in her iki filminin de
başkarakteri Grace, Brecht’in bir yapıtındaki Jeanne Darc’ın
versiyonu olan Joan’ı hatırlatır. Her iki kahraman da dünyayı
daha iyi bir yer yapma konusunda kendilerine idealist bir görev
yüklemişlerdir. İkisi de kötü davranışların çoğunun, koşulların
kurbanı oldukları için amellerinden sorumlu tutulamayacak
insanların eylemleri olduğu varsayımını paylaşır.

Grace, tecavüzlere, aşağılanmaya, değersizleştirilmeye muhalefet etmek


konusunda isteksiz davranıp, zayıf kalmış ve kendisine baskı uygulayanları
affetmeye yönelmiştir. Yine her iki kahraman da hayal kırıklığına uğradıklarında
ideal misyonları ortadan kalkmaz ama potansiyel yok edicilere dönüşürler
(Brighenti, 2006: 96- 111).
DOGVİLLE FİLM ANALİZİ

Testimonial Adalet: Musa’nın Adaletine karşı İsa’nın Adaleti

Nezaket ve incelik anlamını da içinde barındıran Grace sözcüğü,


Hıristiyan teolojisinde Tanrı tarafından bize verilmiş sevgi ve
merhamet, Tanrı’dan insana yönelmiş ama insanın layık olmadığı
iyilik ve lütuftur. Hak etmek için insanın bir şey yapmasına gerek
olmayan, insanlığın kurtuluşu için verilmiş Tanrı’dan gelen bir
armağandır. Grace, Tanrı ile insan arasında özel bir ilişki
yaratmakla kalmayıp dünya üzerindeki insanlar arasında da özel bir
ilişki yaratır.

Grace, Dogville sakinlerinin makul olmayan aşırı taleplerine koşulsuz kendini


teslim ederek “Grace” sözcüğünün anlamının tam hakkını vermektedir. Dogville
kasabası halkı, Grace’in yardımı olmadan bir gün geçiremeyecekleri noktasına
gelecek kadar onun cömertliğine güvenirler. Grace verdikçe, kasabalılar daha fazla
bencil ve huysuz olurlar. Grace’in bağışlayıcılığı ise kasaba halkından gördüğü
taciz ve kötü muameleyi bitimsiz devam ettirecektir. Tam da bu noktada koşulsuz,
sınırsız adanmışlığının çarmıhta kurban edilerek sonuçlandığı İsa ile her iki filmin
ana karakteri olan Grace arasında paralellik kurmak mümkündür.
DOGVİLLE VE MEKAN ÜZERİNE

Dogville’de mekan sınırları sadece çizgisel olarak belirtildiği


için mekanlar, soyut olarak varmış gibi görünür, o şekilde
algılanır ve zihinde tamamlanır. Dogville’i diğer sinema
filmlerinden ayıran en önemli özelliği fazla fiziksel mekan
yoğunluğunun olmamasıdır. Bu durum fiziksel mekan yerine
algısal mekanı vurgular.
Dogville’de evleri, mekanları birbirinden ayıran duvarların
sadece sınır çizgileriyle belirtilmiş olması: seyirciye tüm
sahneye hakim olma ve olayları birden fazla açıdan izleyip
gözlemleme imkanı sunmaktadır. Bir nevi somut olan duvarların
kaldırılmasıyla algısal durum başkalaşmıştır.

İzleyici, Dogville’in kurmaca mekanına dahil olup bu alandaki


farklılığın farkına varır. Yönetmen az malzeme ile dekor aydınlatma
işitsel ve görsel efektler ile çok yönlü mesaj vererek zıtlıklar
üzerinden derin anlatım gerçekleştirmiştir. Tıpkı mimaride olduğu
gibi «Less is more.» noktasında sinema mimarlık ile ortaklık kurmuş
olur.
Ekonomi, Politik, Göçmenlik ve Cinsiyet

Grace’in amorf karakterin üç bileşeni olduğunu söyleyebiliriz:


Kapitalizmin icadı sırasındaki işçi sınıfı, ekonomik sebeplerle
gelen bir göçmen ve kapitalist düzen tarafından acımasızca
sömürülen bir kadın. Grace’in gelişinden önce kapitalizm öncesi
üretim modelinin (herkesin ihtiyacı kadar ürettiği ve tükettiği ve
sofistike bir iş bölümüne ihtiyaç olmayan) hüküm sürdüğü
kasabada ciddi bir emek arzı görmek mümkün değil.

Grace’in gelişiyle birlikte daha önce hiç de ortada olmayan


çocuk bakıcılık, eğitim, hasta bakıcılık, temizlikçilik gibi
mesleklerin ortaya çıkışına şahit oluyoruz..Grace’in emeğini
satın alan Dogvilleliler, karşılığında ona kalacak yer ve para
veriyorlar.

Para önceden de kullanılıyordu elbette ama Grace’in gelişi ile Marx’ın işaret ettiği üzere Ürün-Para-Ürün döngüsü Para-Ürün-Para
bir değiş-tokuş aracı olmaktan çıkarak amaçsızca biriktirilmek döngüsüne dönüyor. Böylece paranın tüketim değeri için değil;
istenen bir ürüne dönüşüyor. Grace de saatlerce usanmadan sadece biriktirmek için biriktirilen bir ürün haline geldiğini
çalışarak biriktirdiği bu paralarla sonunda ne işe bile yaradığı görüyoruz. Bunun yanında işverenler ile Grace arasındaki güç
belli olmayan 7 biblo alıyor ve onlara inanılmaz bir şekilde ilişkisinin Grace’i adeta 19.yüzyıl başı Manchester’ında 16 saat
bağlanıyor. çalışan işçiler gibi yaşamaya zorladığını görüyoruz.
KAYNAKÇA

https://unutulmazfilmler.pw/dogville.html

https://tr.wikipedia.org/wiki/Dogville#/media/Dosya:Dogville_afi%C5%9F.jp
g

Dogville_Filminde_Mekan_ve_Algi_Icerik_A.pdf

Lars Von Trier’in Dogville Ve Manderlay Filmleri İle Hukuku Düşünmek


(Sevtap METİN)

https://tr.wikipedia.org/wiki/Dogville

https://www.imdb.com/title/tt0276919/fullcredits

https://filmhafizasi.com/bir-degisik-film-denemesi-dogville/

You might also like