You are on page 1of 40

Kan Hücreleri, Bağışıklık

ve Kan Pıhtılaşması
Bölüm 32: Alyuvarlar, Anemi ve
Polisitemi
Dr. Öğretim Üyesi Ayşe ÇİĞEL
İstinye Üniversitesi Tıp Fakültesi
Fizyoloji Anabilim Dalı
Alyuvarlar (Eritrositler)
 Esas işlevleri akciğerlerden dokulara oksijeni
ileten hemoglobini taşımaktır.
 Karbonik anhidraz enzimi içerirler.
 Hemoglobin mükemmel bir asit-baz
tamponudur.
 Bikonkav disk şeklindedirler. Ortalama çap
7.8 mikrometre ve kalınlık en kalın noktada
2.5 mikrometre merkezde ise 1 mikrometredir.
 Ortalama eritrosit hacmi 90-95
mikrometreküptür.
Alyuvarlar (Eritrositler) II
 Normalde bir mm3 kanda erkekte 5.2 milyon
(±300.000) ve kadında 4.7 milyon (±300.000)
eritrosit vardır.
 Eritrositler hücre sıvılarında hemoglobini
34gr/dl hücre düzeyine kadar yoğunlaştırma
yeteneğindedir. Yoğunluk hiçbir zaman bu
değeri aşmaz çünkü hücrelerin hemoglobin
oluşturma mekanizmasının metabolik sınırı bu
kadardır.
Alyuvarlar (Eritrositler) III
 Hematokrit değeri (normalde %40-45) ve her
bir hücredeki Hb değeri normal olduğunda
kandaki Hb miktarı erkeklerde 15gr/dl,
kadınlarda ise 14gr/dl’dir.

 Saf Hb’nin 1 gramı yaklaşık 1.34 ml O2 ile


bağlanma yeteneğindedir. Bu nedenle her dl
kanda erkekte yaklaşık 20 ml, kadında ise 19
ml O2 taşınabilir.
Alyuvarların Üretimi
 Embriyonik hayatın ilk haftalarında vitellüs
kesesinde (çekirdekli alyuvarlar), ikinci
trimesterde esas olarak karaciğerde (dalak ve
lenf düğümleri daha az miktarda), gebeliğin
son aylarından itibaren ve yaşam boyunca
kemik iliğinde yapılır.

 Şekil 32-1
Alyuvarların Üretimi II
 Dolaşan kandaki tüm hücreler yaşamlarına
kemik iliğinde, çok yönlü pluripotent
hematopoietik kök hücre adlı tek tip hücreden
kaynaklanarak başlarlar. (Şekil 32-2)
 Ara evre hücreler çok yönlü kök hücreye daha
fazla benzerler ancak özel bir hücre serisine
yönlenmeye başlamışlardır ve yönlenmiş kök
hücre olarak adlandırılırlar.
Alyuvarların Üretimi III
 Farklı yönlenmiş kök hücreler kültür
ortamlarında özel tipte kan hücrelerine ait
koloniler oluştururlar. Eritrositleri üreten
yönlenmiş kök hücreye, koloni oluşturan
birim-eritrosit denir ve CFU-E kısaltması bu
kök hücre tipini tanımlamak için kullanılır.
(CFU-GM granulosit ve monositleri
oluşturan )
Alyuvarların Üretimi IV
 Farklı kök hücrelerin büyüme ve çoğalmaları
büyüme uyarıcıları olarak adlandırılan
proteinler tarafından kontrol edilir. IL-3 farklı
tipteki tüm yönlenmiş kök hücrelerin büyüme
ve üremesini kolaylaştırır.
 Büyüme ve farklılaşma uyarıcılıarının
oluşumu kemik iliği dışındaki faktörler
tarafından kontrol edilir. (azalmış oksijen,
enfeksiyon hastalıkları)
Alyuvarların Farklılaşma
Evreleri
 Alyuvar serisine ait tanımlanabilen ilk hücre
proeritroblasttır. Çeşitli bölünmeler sonucu
bazofilik eritroblastlar oluşur.
 Daha sonraki kuşaklarda hücreler Hb ile
dolmaya başlar (max %34) ve çekirdek
küçülerek erir. (şekil 32-3)
 Olgun eritrosit formundan önceki hücre tipine
retikülosit denir. Retikülositler diyapedez
yoluyla kan kapillerine geçerler ve 1-2 gün
içinde olgun eritrosit halini alırlar. (Retikülosit
miktarı alyuvarların %1’inden azdır)
Alyuvar Üretiminin Düzenlenmesi-
Eritropoietinin Rolü
 Dokulara taşınan oksijen miktarının azalmasına
neden olan her koşul alyuvar üretim hızını
arttırır. (Yüksek irtifa, anemi, x ışınları, kalp
yetm)
 Böylece dokularda oksijenlenmeyi azaltan her
faktör alyuvar üretim hızının artışına yol açar.
 Azalmış oksijene yanıt olarak alyuvar üretimini
uyaran esas faktör eritropoietindir. (şekil 32-4)
Alyuvar Üretiminin Düzenlenmesi-
Eritropoietinin Rolü II
 Normal kişilerde tüm eritropoietinin %90’ı
böbreklerde geriye kalanı da esas olarak
karaciğerde yapılır. (Böbreklerde olasılıkla
tübülleri çevreleyen fibroblast hücreleri
tarafından yapılır.)

 Böbrek dokusu hipoksisi→hipoksi ile uyarılabilir


faktör (HIF-1) artışı→hipoksi ile uyarılabilir
genin uyarılması→mRNA trankripsiyonunda
artış→Eritropoietin sentezi artışı
Alyuvar Üretiminin Düzenlenmesi-
Eritropoietinin Rolü III
 Hipoksi, böbreklerde değil de vücudun diğer
bölgelerinde olduğu zaman da, böbrek
eritropoietin salınımını uyarır. Özellikle epinefrin,
norepinefrin ve bazı prostoglandinler eritropoietin
üretimini uyarır.
 Düşük oksijenli ortam dakikalar içinde
eritropoietin salgısının artmasına yol açar. Bu
artış 24 saatte maksimuma ulaşır. Ancak dolaşım
kanında yeni eritrositlerin görülmesi 5 günü bulur.
Alyuvar Üretiminin Düzenlenmesi-
Eritropoietinin Rolü IV
 Eritropoietin kemik iliğinde hematopoietik kök
hücreden proeritroblast üretimini uyarır.
Ayrıca oluşan proeritroblastların evreleri
hızlıca geçmesine neden olur.
 Her iki böbreği çıkarılmış hastalarda ve böbrek
hasarlarında derin anemi gelişir.
Alyuvarların olgunlaşması-B12
vitamini ve folik asit gereksinimi
 Alyuvarların olgunlaşmalarında iki vitamin B12 ve
folik asit önemlidir. Her iki vitamin de DNA sentezi
için gereklidir. (Timidin trifosfatın yapımında farklı
yollarda yer alırlar)

 Bu vitaminlerin eksikliğinde kemik iliğindeki


eritroblastik hücreler üreme hızlarının yavaşlaması ve
olgunlaşma yetersizliğine ilaveten makrosit olarak
adlandırılan normalden büyük, hücre zarı dayanıksız
oval şekilli alyuvarlar üretirler.
Vitamin B12’nin sindirim kanalından
yetersiz emilimine bağlı olgunlaşma
kusuru Pernisiyöz Anemi
 Pernisiyöz aneminin temel nedeni atrofik mide
mukozasının normal mide salgılarını yetersiz
üretmesidir.
 Mide bezlerinde bulunan paryetal
hücrelerinden gıdalardaki B12 vitamini ile
bağlanarak onu emilim için uygun hale getiren
İntrensek faktör adlı glikoprotein salgılanır.
 İntrensek faktör B12 vitamini ile sıkıca bağlanır
ve onu sindirilmekten korur.
 Bağlı durumda iken, intrensek faktör ileumun
mukoza hücrelerinin fırçamsı kenarı
zarlarındaki özgül reseptör bölgelerine
bağlanır.
 Reseptöre bağlanan kompleks kana taşınır. Bu
nedenle intrensek faktör yokluğu, emilim
bozukluğu sonucu B12 vitamininin eksikliğine
neden olur.
 Günlük gereksinim 1-3 mikrogramdır.
(depolarda yaklaşık 1000 kat bulunmakta)
Folik asit eksikliğine bağlı
olgunlaşma kusuru
 Folik asit yeşil sebzelerde, bazı meyvelerde ve
etlerde (karaciğer) bulunur.

 Şupru gibi intestinal emilim bozukluğu olan


hastalarda B12 ve folik asit emilimi
güçleşmiştir.
Hemoglobin Yapımı
 Yapım proeritroblastlarda başlar ve retikülosit
evresinde bile devam eder.
 Şekil 32-5
 Polipeptit kısmının amino asit içeriğine bağlı
olarak çeşitli farklılıklar vardır. Zincirlerin
farklı tipleri alfa, beta, gama ve delta
zincirleridir.
 En sık rastlanan hb çeşidi olan HbA, iki alfa ve
iki beta zincirinin birleşmesinden oluşmuştur.
Hemoglobin Yapımı II
 Şekil 32-6
 Her Hb molekülünde dört demir atomu
bulunur. Bu atomların her biri bir molekül
oksijen ile bağlanabildiğinden her Hb
molekülü toplam 8 oksijen atomu taşır.
 Zincir anormallikleri Hb molekülünün fiziksel
özelliklerini değiştirebilir. Örneğin orak
hücreli anemide glutamik asit valin amino
asidi ile yer değiştirmiştir.
Hemoglobinin oksijenle birleşmesi
 Hemoglobin molekülünün en önemli özelliği
oksijenle gevşek ve tersinir olarak bağlanır.
(Solunum fizyolojisi Bölüm 40)
 Oksijen demir atomunun koordinasyon
bağlarından bir tanesine zayıf bir bağla
bağlanır. Bu zayıf bağ kolayca bozulabilir.
Ayrıca oksijen iyonik oksijen olarak değil,
moleküler oksijen olarak taşınır. Böylece
dokularda çözünmüş oksijen kolayca doku
sıvılarına ve hücre içine geçer.
Demir Metabolizması
 Demir Hb yapısında ve vücuttaki diğer temel
maddelerin yapısında da önemli fonksiyon
göstermektedir. (miyoglobin, sitokromlar, peroksidaz,
katalaz)
 Vücuttaki toplam demir miktarı ortalama 4-5
gramdır. Yaklaşık %65’i Hb’dedir.
 %4 miyoglobinde, %1 ise hücre içi hem
bileşiklerindedir.%0.1 kanda transferrin proteini ile
birleşik halde; %15-30 kadarı ise RES ve karaciğer
parankim hücrelerinde ferritin olarak
depolanmaktadır.
Demirin taşınması ve depolanması
 İnce barsaklardan emilen Fe kan plazmasında
bulunan apotransferrin ile birleşerek transferrini
oluşturur ve plazmada taşınır.
 Kandaki fazla Fe vücudun tüm hücrelerinde fakat
özellikle hepatositlerde ve daha az olarak kemik
iliğindeki RES hücrelerinde birikir.
 Hücre sitoplazmasına giren Fe apoferritin proteini ile
bağlanarak ferritini yapar. Ferritin şeklinde depolanan
bu demire depo demir denir.
 Şekil 32-7
Demirin taşınması ve depolanması II
 Depo olarak saklanan demirin küçük miktarı
hemosiderin adı verilen çözünmeyen formdadır. Bu
durum özellikle vücuttaki toplam demir miktarı
apoferritin depo havuzu kapasitesini aşacak miktarda
olduğu zaman geçerlidir.
 Kandaki Fe miktarı azaldığı zaman ters yönde
hareketle depo demir havuzundan ayrılan demir
transferrin halinde taşınarak vücudun ihtiyaç duyulan
bölgelerine taşınır.
Demirin taşınması ve depolanması III
 Transferrin molekülü kemik iliğindeki
eritroblastların hücre membranlarındaki
reseptörlere kuvvetle bağlanır. Böylece demir
eritroblastların içine endositoz ile geçer.
 Hipokromik anemi 32-3
 Yıkılan eritrositlerdeki Hb monosit-
makrofajlar ile sindirilir ve ortaya çıkan
serbest demir ferritin olarak depolanır.
 Günlük demir kaybı yaklaşık 0.6 mgr’dır. Bu
miktar kadınlarda menstrüel dönemde
1.3mg/gün kadardır.
 Apotransferrin karaciğer tarafından yapılarak
safraya salgılanır ve duodenuma akar. Barsakta
apotransferrin diyetle alınan demir (hb ve
miyoglobin) ile birleşerek transferrini yapar.
Oluşan transferrin barsak epitel hücrelerine
pinositoz ile alınarak plazmaya geçer.
 Emilim hızı günlük birkaç mg’dır. Emilim hızını
demir depolarının düzeyi belirler.
Alyuvarların yaşam süresi ve yıkımı
 Alyuvarların ortalama yaşam süresi 120 gündür.
 Alyuvarlarda bulunan sitoplazmik enzimler 1. hücre
zarının şeklini devam ettirmesinde 2. iyonların zarda
geçişinde 3. Hb ‘deki demirin ferrik form yerine
ferroz formda tutulmasında 4. alyuvar proteinlerinin
oksidasyonunun önlenmesinde görev alırlar.
 Yaşlanan eritrositlerde bu metabolik sistemler
giderek zayıflar. Sonuçta alyuvarların çoğu dalağın
kırmızı pulpasından geçerken sıkışarak parçalanır.
(Bu bölgede geçiş aralığı 3 µm )
Hemoglobinin yıkımı
 Alyuvarların parçalanmasından sonra ortaya
çıkan Hb karaciğerde Kupffer hücreleri,
dalakta ve kemik iliğinde makrofajlar
tarafından hızla fagosite edilir. Açığa çıkan Fe
tekrar kana geri verilir.
 Hb molekülünün porfirin kısmı biyokimyasal
reaksiyonlar sonrası bilirubine çevrilip safraya
salgılanır.
Anemiler
 Kan kaybı anemisi: Yeterli Fe hızla barsaklardan
absorbe edilemez. Hipokrom mikrositer anemi ortaya
çıkar.
 Aplastik anemi: İşlevsel kemik iliği yokluğudur.
Gamma ışığı radyasyonu, aşırı x-ışını uygulaması,
kimyasal maddeler, ilaçlar sonucu ortaya çıkar.
 Megaloblastik anemi:B12 ve folik asit eksikliği
sonucu görülür. Eritroblastlar yeterli hızda
bölünememesi sonucu hücreler normalden büyük
garip şekilli ve dayanıksızdır. (Gasterktomi ve
intestinal şupru)
Anemiler II
 Hemolitik anemi: Herediter sferositoz’da alyuvarlar
çok küçüktür ve bikonkav disk yerine küreseldir.
 Orak hücreli anemide anormal beta zinciri sonucu
oluşan hemoglobine HbS adı verilir. Bu hastalar
düşük yoğunlukta oksijenle karşılaştığında alyuvarlar
oraklaşarak zedelenirler ve yıkılırlar.
 Eritroblastosis fetalis’de fetüsün Rh pozitif
alyuvarları Rh negatif annenin antikorları tarafından
saldırıya uğrarlar.
Aneminin dolaşım sistemi işlevine
etkileri
 Aneminin dolaşım sistemine en önemli etkileri
kalbin debisinin ve sonuçta kalbin
pompalamaya bağlı iş yükünün artmasıdır.
 Anemide oksijen taşıma kapasitesi azalmış
olduğu için, egzersiz yapan anemili kişilerde
dokuların oksijen gereksinimi çok
artacağından akut kalp yetmezliği gelişebilir.
Polisitemi
 Sekonder polisitemi: Yüksek irtifada yaşayan
kişilerde veya kalp yetersizliğinde olduğu gibi
dokulara oksijen bırakılmasında yetersizlik
nedeniyle, doku hipoksik olmaya başladığında
kemik iliğinde daha fazla alyuvar üretilir.
 Bu duruma sekonder polisitemi denir. Eritrosit
sayısı 6-7milyon/mm3 düzeyindedir.
Polisitemi II
 Sekonder polisiteminin en sık rastlanılan tipi 4000-
5000m yüksekte yaşayan kişilerde görülen fizyolojik
polisitemidir.
 Polisitemia Vera (Eritremi): Alyuvar üreten
hemositoblastik hücre serisinde genetik bozukluk
nedeniyle olur. Hematokrit %60-70, alyuvar sayısı 7-
8 milyon/mm3 olabilir.
 Bu hastalarda toplam kan hacmide artmıştır. Kan
viskositesi normalin 3 katına artar.
Polisiteminin dolaşım sistemi işlevine
etkisi
 Viskosite artışı kalbe venöz dönüş hızının
azalmasına yol açar.
 Bununla beraber kan hacminin artması venöz
dönüşün armasına neden olur. Bu iki nedenden
dolayı kalp debisi büyük oranda değişiklik
göstermez.
 Polisitemili bireylerin çoğunda kan basıncı
normaldir, ancak üçte birinde basınç
yükselmiştir.

You might also like