You are on page 1of 135

 Boşaltım sisteminin en önemli görevi homeostazı korumaktır.

Boşaltım
sistemi ile üreme sistemi embriyolojik benzerlik ve fonksiyonel ortaklık
(erkekte) sebebiyle urogenital sistem olarak tek bir sistem adı altında
da ele alınır.
 Boşaltım Sisteminin Fonksiyonları
 En önemli fonksiyonlarından birisi kanın hacmini ve basıncını idrarla su
kaybının düzenlenmesi yolu ile ayarlamasıdır.
 Sodyum, potasyum ve klor gibi elektrolitlerin plazma
konsantrasyonlarını ayarlar.
 Kalsitriol (aktif D vitamini) sentezi ile kalsiyum iyonunun seviyesinin
ayarlanmasına yardım eder.
 Kanın pH'sının dengelenmesine katkıda bulunur.
 Azotlu atık ürünler olan üre ve ürik asidin atılmasını sağlar.
 Toksinlerin uzaklaştırılmasında karaciğere yardımcı olur.
 Eritropoietin (eritrosit yapımını stimüle eden hormon) üretir.
 Glukoneojenezi (karbohidrat olmayan kaynaklardan glukoz yapımı)
karaciğer ile birlikte gerçekleştirilir.
Üriner sistem idrarı kandan
süzen böbrekler, böbreklerin
süzdüğü idrarı mesaneye
ileten üreterler, bu idrarı
içerisinde biriktiren mesane
(vesica urinaria) ve mesanede
toplanan idrarı da vücuttan
dışarı atan üretradan oluşur.
BÖBREK (ren, nephros)

Böbrekler, filtrasyon resorpsiyon ve eksekresyon fonksiyonları ile günde kendilerine gelen


1700 L kandan 2 - 2,5 L idrar oluşturduklarından "idrar üreten organ" anlamında organa
üropoetica olarak adlandırılır. Sağlı-sollu bir çift organ olan böbrekler, peritonun arkasında
(retroperitoneal konumda) olarak, omurganın iki yanında karın arka duvarına yaslanmış
şekilde bulunurlar. Skeletotopik olarak, sağ böbrek T 12 - L 3, sol böbrek T 11 - L 2
düzeyinde yer alır.

Alt kısmında karaciğerin bulunması nedeniyle, sağ böbrek soldakine oranla biraz daha
aşağıda bulunur. Böbreklerin uzun ekseni, omurgaya hemen hemen paraleldir.
Her bir böbrek yaklaşık 10-12 cm uzunluğunda, 5-7 cm
genişliğinde ve 2-3 cm kalınlığındadır. Sol böbrek sağ böbreğe
oranla biraz daha uzun ve dardır. Ağırlığı erişkinlerde 120-200
gr kadardır.
Böbrekler bir kuru fasulye şeklinde olup, facies anterior (ön yüz) ve

facies posterior (arka yüz) olmak üzere iki yüzü,

margo medialis (iç yan kenar, orta kısmında hilum renalis yer alır) ve

margo lateralis (Dış yan kenar) olmak üzere iki kenarı,

extremitas superior (üst uç, iki böbrekte iki üst uçta adrenal

bezler=glandula suprarenalis yerleşiktir) ve extremitas inferior (alt uç)

olmak üzere iki de ucu vardır.

Böbreğin orta kısmında vertikal yönde bulunan yarığa ise hilum renale

(hilus) denir.
Böbreği saran kılıflar
Böbreği içten dışa doğru üç kılıf sarar.
Capsula fibrosa (Renal kapsül): Böbreği dıştan saran ince fakat sağlam
fibröz bir kılıftır.
Capsula adiposa (Perirenal yağ kapsülü): Capsula fibrosayı dıştan saran
bir yağ tabakasıdır.
Fascia renalis (Perirenal fasya): Böbreği en dıştan saran fibröz doku
örtüsüdür. Böbreğin normal pozisyonda durmasını sağlar.
Böbreklerin yapısı

Taze bir böbreği kenarlarından geçen bir kesitle ikiye ayırarak kesit yüzeyini incelediğimizde,
renk ve fonksiyon bakımından farklı üç bölümden oluştuğunu görürüz, pelvis renalis, medulla
renalis , cortex renalis.

Pelvis renalis, tepesi hilum renale’den çıkmış, üreter’le devam eden, gövdesi sinus renalis içine
oturmuş, kas ve zardan yapılı, huni şeklinde bir bölümdür.

Pelvis renalis, proksimalde büyük ve küçük kaliksler şeklinde böbrekler içine girer. Koyu renkli
olan dış kısmına cortex renalis, daha açık renkli ve çizgili görünümlü olan iç kısmına ise
medulla renalis denilir. Orta kısmında bulunan boşluğa da sinus renalis denilir.
Medulla renalis
Medulla renalisi pyramis renalis (Malpighi piramitleri, medulla
piramitleri) denilen 8-10 adet koni şeklindeki yapılar oluşturur. Bu
piramitlerin basis pyramidis denilen taban kısımları böbreğin dış yüzüne,
papilla renalis denilen tepe kısımları ise sinus renalise bakar.
Cortex renalis

Papillaları hariç olmak üzere, medulla piramitlerinin her tarafını saran böbrek dokusudur.

Kortikal kısmın iki kısmı vardır.

Birinci bölüm böbreği bir kabuk gibi sarar. Bu bölüm, capsula fibrosa (renal kapsül) ile
medulla piramitlerinin taban kısımları arasında bulunur.

İkinci bölüm ise medulla piramitleri arasında uzanan kısımdır. Sütun şeklinde
görüldüğünden bunlara columna renalis (Bertin sütunları) denilir.
Sinus renalis
Böbrek, her iki kenarından geçecek şekilde ön-arka yarılarına
ayrıldığında, hilum renale’nin böbrek içerisinde bir boşlukla devam
ettiği görülür. Bu boşluğa sinus renalis denilir. Sinus renalisde pelvis
renalisin üst bölümü, calix renalisler, böbrek damarları ve bunlar
arasındaki boşlukta da yağ dokusu bulunur.
Üreterin hilum renale bölgesinde, böbrek içinde genişlemiş bölgesi renal pelvistir.

Renal pelvis, dallanır ve sayıları 2-3 tane olan calix major (major kaliksleri) oluşturur.

Calix major dallanıp sayıları 4-14 tane olan calix minorları (minor kaliksleri) meydana

getirir.
Nefron: Böbreklerde en küçük işlevsel
birim nefrondur. Her böbrek 1-2 milyon
nefron içerir. İdrar nefronlarda
oluşturulur.
Nefron iki esas bölümden yapılıdır.
Başlangıç kısmına böbrek cisimciği
(corpusculum renale, renal korpüskül)
denir.
Böbrek cisimciğini kapillerlerin yaptığı
yumak (glomerulus) ve glomerulusu saran
Bowman kapsülü meydana getirir.
Glomerulus kanın ilk süzüldüğü yerdir. Buna
glomerular filtrasyon denir.
Glomeruluslarda, bowman kapsülüne
giren afferent arteriyol, kapsül içinde
kapiller damar yumağını oluşturduktan
sonra, bowman kapsülünü efferent
arteriyol olarak terk eder.

Kan glomerulusların kapiller bölgesine


afferent arteriyol ile getirilir, gelen
kan, burada sözüldükten sonra,
efferent arteriyol ile götürülür.

17
Nefronun diğer kısmı renal
tübül kısmıdır. Renal tübülün 3
parçası vardır.

Süzülen idrar Bowman


kapsülünden renal tübülün ilk
parçası olan *proksimal tübüle
(tubulus proksimalis) geçer.

Proksimal tübülü *Henle kulbu


ve *distal tübül (tubulus
distalis) izler.
Nefronu toplayıcı tübüller ve toplayıcı kanallar izler, bunlar idrarın nakli

ile ilgilidirler ve idrar buralardan geçerken içerdiği fazla su geri emilir.

Toplayıcı kanallar böbreğin medullar kısmında bulunur.


Nefron Bölümlerinin Başlıca Fonksiyonları

Nefron Bölümü Başlıca Fonksiyonu


Glomerul Glomerular filtrat oluşturmak için kanın
süzülmesi
Proksimal Tübül Filtrelenen sıvının, elektrolitlerinve
besinlerin (örneğin glukoz) büyük
kısmının reabsorbsiyonu; organik
iyonların sekresyonu; sidiğin
asitleştirilmesi
Henle kulbu Konsantre sidik oluşturulması; sidiğin
asitleştirilmesi
Distal Tübül ve Toplayıcı Tübül Belirli elektrolitlerin (örneğin Ca2+
iyonları) reabsorsiyonu yönünden
idrarda gerçekleştirilen son
değişiklikler
Toplatıcı kanal Değişik yoğunluklarda sidik oluşumu; K+
  dengesi açısından önemli
İdrar Yolları
Böbreğin süzdüğü idrarı mesaneye taşıyan
boru sistemidir.
Bu yolları yukarıdan aşağıya doğru sırasıyla;
calix renalis minor,
calix renalis major,
pelvis renalis ve
üreter’den oluşur.
Bunlardan sadece üreter böbreğin dışında
olup, diğerleri sinus renalisin içinde bulunur.
Üreter

Sağ ve sol iki üreter bulunur. Bunlar

böbrekler ile sidik kesesi (mesane, vesica

urinaria) arasında uzanan, dar lümeni olan ve

idrar taşıyan borulardır.

Ancak sağ böbreğin biraz aşağıda bulunması

nedeniyle, sağ üreter sol üreterden 1 cm

kadar daha kısadır.


Üreter peritona sıkı yapışmıştır. Bu

nedenle periton kaldırıldığında onunla

birlikte gelir.

Üreter;

pars abdominalis,

pars pelvica

pars intramuralis

olmak üzere üç bölümden oluşur.


Pars abdominalis (abdominal bölüm): Pelvis
renalisten üreterin pelvis boşluğuna
geçtiği ilium kemiği üzerindeki a.iliaca
communisleri çaprazladığı yere kadar
uzanır.

Pars pelvica (pelvik bölüm): Üreterin iliak


damarları çaprazladığı yerden idrar
kesesine girdiği noktaya kadar olan
bölümdür.

Pars intramuralis (duvar içi bölümü): Üreter’in


idrar kesesi duvarı içinde yer alan 1,5-2
cm’lik en kısa bölümüdür.
Her bir üreter’in idrar kesesine girdiği deliğe ostium üreteris denir.
Üreter duvarı tunica mucosa, tunica muscularis ve tunica adventitia olmak üzere 3 katmandan
yapılmıştır.
Mukozanın lümene bakan kısmı çok tabakalı değişici epitel ile döşelidir. Epitel dokunun altında
bağ doku bulunur.
Tunica muscularis, içte longitudinal, dışta sirküler uzanan düz kas hücrelerinden yapılmıştır.
T. muscularis’teki periodik kasılmalar idrarın mesaneye itilmesine yardım eder.
Dış tabaka olan tunika adventitia gevşek bağ dokusundan yapılmıştır.
Mesane (Vesica urinaria)
Böbreğin süzdüğü idrarı içerisinde bir süre
için biriktiren ve dışarıya atılmasını sağlayan
kas ve zarlardan yapılmış bir kesedir.

Mesanenin şekli ve pozisyonu, içerisindeki


idrarın miktarına göre değişir.

Pelvis boşluğunda, symphysis pubis (simfizis


pubis)’in arkasında bulunan armut biçiminde ve
kese şeklinde bir organdır.

Mesanenin kapasitesi 350-500 cm3


civarındadır. 200 cm3 e kadar idrar ihtiyacı
hissedilmez.
Mesane’(vesica urinaria)nin 4 parçası vardır.

a. Apex vesicae: Mesane’nin sivri üst bölümü olup doluluk oranına göre karın ön
duvarı veya symphysis pubis ile komşuluk yapar.

b. Fundus vesicae: Mesane'nin taban kısmıdır. Sağ ve sol üreter buraya açılır.

c. Corpus vesicae : Apex ve fundus arasında kalan mesane'nin en büyük bölümüdür.

d. Cervix vesicae : Mesane'nin en alt dar bölümü cervix (mesane boynu) olup,
buradan ostium urethrae internum denilen delikle urethra çıkar.
URETHRA (Uretra)

Üretra (Urethra) mesane'de toplanmış olan idrarı dışarı atmaya yarayan, mukoza ile kaplı, kassal bir borudur.
Kadında sadece idrarın geçtigi bu yol, erkekte aynı zamanda gerektiğinde ejekulatın atılması için de kullanılır.

Urethra’nın iki deliği vardır. Mesanenin içine açılan deliğine ostium urethrae internum, dışarıya açılan deliğine
ostium urethrae externum denir.
a. Urethra feminina (Kadın üretrası): Mesane boynundan başlayıp,

symphysis pubis’in arka-aşağısından geçerek vulva'da sonlanan 3-4 cm

uzunluğunda bir borudur.


b. Urethra masculina (Erkek üretrası) : Mesane boynundaki ostium urethrae internum
ile glans penisin tepesindeki ostium urethrae externum arasında uzanan 20 cm
uzunluğunda bir borudur.

Erkek üretrası, hem üriner hem de genital sistemin unsurudur.


İDRAR OLUŞMASI

* Nefronlarda idrar oluşmasında üç aşama vardır


* Filtrasyon
* Geri emilme (reabsorbsiyon)
* Salgılama (Sekresyon)
 Filtrasyon
 Su ve solütlerin glomerüler kapillerlerden süzülmesi
 Reabsorbsiyon
 Tübüler lümen içindeki filtrattan su ve solütlerin emilerek geri alınması
 Sekresyon
 Solütlerin peritübüler sıvıdan (ve kandan) tübüler lümen içine taşınması
(atılması)
İdrar üretimi homeostasisi korur

 Kan hacmini ve kompozisyonunu düzenleyerek

 Artık ürünleri (çoğunlukla azotlu bileşikleri) uzaklaştırır

 Üre

 Ürik asit

 Amonyak

 Ayrıca sodyum ve hidrojen iyonları gibi fazla miktarda bulunan iyonlar da

uzaklaştırılır

.
Glomerulus: Filtrasyonun gerçekleştiği yer
 Glomerulustaki kanı Bowman kapsülünden ayıran yapılar şunlardır:
 Tek tabakalı glomerüler kapiller hücreleri
 Bazal membran (lamina densa)
 Bowman kapsülünün tek tabakalı hücreleri (visceral epithelium- Podocytes).
Podositler ayak şeklinde (pedisel) uzantılara sahiptir. Bu uzantıların arasında
filtrasyon yarıkları bulunmaktadır.
Bunların hepsine birden filtrasyon membranı denir
İdrar oluşumun genel görünümü

Figure 26.9
Glomerüler filtrasyon
Mekanizma: Sıvı akımı

Hareketin yönü : Glomerüler kapillerden Bowman kapsülü

boşluğuna
Hareketi sağlayan güç: Basınç garadyeni (net Filtrasyon
Basıncı=NFP)
Filtrasyonu etkileyen basınç çeşitleri:

Glomerüler hidrostatik basınç (GHP)

Kan kolloid osmotik basıncı (BCOP)

Bowman kapsülü hidrostatik basıncı (CHP)


 

Moleküler ağırlık ve yarıçapın geçirgenlik üzerine etkisi

  Moleküler Moleküler  
Madde ağırlık (g) yarıçap (A°) Geçirgenlik

Su 18 1.0 1.0

Sodyum 23 1.4 1.0

Üre 60 1.6 1.0

Glikoz 180 3.6 1.0

Myoglobin 17,000 19.5 0.75

Albumin 69,000 35.5 <0.01


Glomerüler filtrasyon
 Glomerüler hidrostatik basınç (GHP) sıvıyı Bowman kapsülünün boşluğuna

doğru hareket ettirir.


 Bowman Kapsülü hidrostatik basıncı (CHP), GHP’ye zıt yönde kuvvet

uygulayarak sıvının kapiller içinde kalması yönünde etki eder.


 Kan kolloid ozmotik basıncı (BCOP) sıvıyı kana doğru çekerek GHP’ye zıt

yönde etki eder.


Glomerüler filtrasyon
 Glomerüler kapiller içinde:
 GHP (Glomerüler hidrostatik basınç) =55 mmHg,

 CHP (Kapsüler hidrostatik basınç) =15mmHg,


 BCOP (Kan kolloid ozmotik basıncı) =30
 Net Filtrasyon Basıncı (NFP) = GHP–(CHP+ BCOP)
NFP = 55-(15 + 30) =10 mmHg
Glomerüler Filtrasyon

Figure 26.10
Glomerüler Filtrasyon

Figure 26.10a, b
Glomerüler filtrasyon hızı (GFR)

Glomerüler filtrasyon hızı (GFR); bir dakikada


glomerüler kılcal damarlardan Bowman boşluğuna süzülen
plazma hacmi olarak tanımlanır.

GFR = Kf x Net filtrasyon basıncı

Böbreklerde üretilen filtrat miktarı 125 mL/dak = 180

L/gün
 Filtrasyon katsayısı, glomerüler kılcal damar yüzey alanı ve

geçirgenlik ile ilgilidir: 1 mmHg’lık filtrasyon basıncıyla her iki

böbrekten süzülen filtrat miktarı olarak tanımlanır.

 Filtrasyon katsayısı doğrudan ölçülemez, fakat glomerüler filtrasyon

hızının filtrasyon basıncına bölünmesi ile hesaplanabilir. GFR = K f x

Filtrasyon basıncı’dır. Bu durumda filtrasyon katsayısı; Kf = GFR /

Filtrasyon basıncı’dır. Değerler yerine konacak olursa K f = 125/10 =

12,5 mL/dk/mmHg bulunur. Bunun anlamı; 1 mmHg basınç farkıyla her

iki böbrek glomerüler kılcal damarlarından 1 dakikada 12,5 mL filtrat

süzülür demektir.
Filtrasyon basıncını değiştiren faktörler GFR’yi de

değiştirir. Bunlar arasında:


Kan basıncında (KB) artış

Plazma protein miktarında azalma

Kanama
GFR hızını değiştiren faktörler

KB’da artış= GHP’da artış = GFR’da artış

Plazma proteininde azalma= BCOP’da azalma= GFR’da

artış. Ödeme neden olur.

Hemoraji= GHP’da azalma= GFR’da azalma


GFR’yi düzenleyen mekanizmalar

GFR’yi düzenleyen mekanizmalar iki şekilde kontrol edilebilir.

1. Kan akımını ve glomerulusun çıkışını düzenleyerek

2. Filtrasyonun gerçekleştiği kapiller yüzey alanını


değiştirerek

Afferent arteriol efferent arteriolden daha geniştir.


Afferent arteriol ve Henle kulpunun macula densa
kısmındaki jukstaglomerüler aparey (JGA)
jukstaglomerüler hücreleri içermektedir.
GFR düzenlenmesi : Kan akımının ayarlanması

GFR üç mekanizma ile düzenlenir.

1. Renal Otoregülasyon

2. Nöral regülasyon

3. Hormonal regülasyon

Bu mekanizmaların üçü de kan basıncını ayarlar ve


kan akımını düzenler.
Afferent Arteriyolün GFR’ye Etkisi
Renal Otoregülasyon
KB artarsa=Böbreğe gelen kan akımı arttığı için
GFR artar=Afferent arteriol gerilir.
Daha çok filtrat üretilir=İdrar hacmi artar=JG
hücreler hacmi ve iyonik konsantrasyonu
kontrol eder=macula densa JG hücrelerin
vazodilatör salgısını durdurur = Afferent
arteriol kasılır=KB düşer =GFR düşer
Kan basıncındaki düşmeden dolayı GFR azaldığı
zaman afferent arteriolde vazodilatasyon
olacaktır. JG hücreler vazodilatör madde salgılar
Bu sadece lokal bir kontroldür.
GFR’nin nöronal düzenlenmesi

Sempatik sinir lifleri afferent ve efferent arteriolleri

innerve eder.
Normalde sempatik stimülasyon zayıftır fakat hemoraji ve

egzersiz esnasında artabilir.


Hemorajide kan hacmini korumak, egzersizde de diğer vücut

kısımlarına daha fazla kan göndermek için vazokonstriksiyon


meydana gelir.
GFR’ye etkili Hormonlar ve Otokoidler

Böbrek kan akımı (RBF) ve glomerüler filtrasyon hızına (GFR) etki


eden çok sayıda hormon ve otokoid (böbreklerden salgılanan ve lokal
olarak etki eden vazoaktif maddeler) vardır. Vazokonstrüksiyon
yaparak böbrek kan akımı ve glomerüler filtrasyon hızını azaltan
faktörler epinefrin, norepinefrin, anjiyotensin II ve
endotelin'dir. Vazodilatasyon yaparak böbrek kan akımı ve
glomerüler filtrasyon hızını artıran faktörler prostaglandinler
(özellikle PGE2 ve PGI2) ve nitrik oksit’tir (EDRF= endotel derivated
relaxing factor).
Afferent ve efferent arteriyol norepinefrin salgılayan

sempatik sinirlerle inerve edilir. Ayrıca norepinefrin ve


epinefrin adrenal medulladan salgılanır ve kan seviyeleri
sempatik sinir aktivitesine paralel olarak artar.
Norepinefrin ve epinefrin arteriyoller (başlıca afferent
arteriyol) üzerindeki 1 adrenerjik reseptörlere bağlanmak
suretiyle vazokonstriksiyona neden olurlar. Böylece böbrek
kan akımı ve glomerüler filtrasyon hızını azaltırlar. Ayrıca
norepinefrin, jukstaglomerüler hücrelerdeki 1 adrenerjik
reseptörlere etki ile renin salgılanmasına neden olur.
 Anjiyotensin II güçlü bir damar daraltıcıdır. Anjiyotensin II'nin

fizyolojik konsantrasyonlarında efferent arteriyoldeki etkisi daha


belirgindir. Çünkü efferent arteriyol angiotensin II’ye afferent
arteriyolden daha duyarlıdır. Fizyolojik konsantrasyonlarda angiotensin
II, efferent arteriyollerde vazokonstriksiyon ile glomerüler hidrostatik
basıncını ve dolayısıyla glomerüler filtrasyon hızını artırır. Ancak,
yüksek konsantrasyonlarda hem afferent, hem de efferent
arteriyollerde vazokonstriksiyona neden olur ve böylece hem böbrek
kan akımını, hem de glomerüler filtrasyon hızını azaltır.
Hemoraji sırasında norepinefrin, epinefrin ve
anjiyotensin II; renal kan akımı ve glomerüler
filtrasyon hızını azaltır.
Hemoraji, arteryel kan basıncını düşürür ve
baroreseptör refleks aracılığıyla böbrek sempatik
sinirlerini aktive eder (Şekil 16). Norepinefrin,
afferent ve efferent arteriyollerin şiddetli
vazokonstriksiyonunu sağlar ve bu yüzden renal kan
akımı ve glomerüler filtrasyon hızı azalır.
 Prostaglandinlerin normal koşullarda böbrek kan akımı ve glomerüler

filtrasyon hızınının düzenlenmesinde önemi yoktur. Hemoraji gibi


patolojik durumlarda prostaglandinler (özellikle PGE2 ve PGI2)
böbreklerde lokal olarak üretilir. Prostaglandinler özellikle afferent
arteriyolde vazodilatasyon yaparlar. Böylece sempatik sinirler ve
anjiyotensin II'nin vazokonstriktör etkisini (özellikle afferent
arteriyolde) azaltırlar. Prostaglandinlerin bu etkisi önemlidir. Çünkü
afferent arteriyollerin daralmasını önleyerek glomerüler filtrasyon hızı
ve böbrek kan akımındaki aşırı azalmayı engeller. Aynı zamanda
iskeminin zararlı etkilerini önler. Prostaglandin sentezi, sempatik sinir
aktivitesi ve anjiyotensin II tarafından uyarılır. Benzer şekilde nitrik
oksit, böbreklerde aşırı damar daralmasının önlenmesinde önemlidir.
Nitrik oksit, bütün vücut damarları endotelinden salgılanan ve damar
direncini azaltan bir otokoiddir.
Hem oraji

Kan basıncı

Sem patik sinir R enin sekresyonu


aktivitesi
Angiotensin II

R enal arteriyollerde
vazokonstriksiyon

R BF ve G FR Tübüllerde sodyum
ve su geri em ilim i

Böbrek sodyum
ve su atılım ı
GFR’nin Hormonal regülasyonu
GFR regülasyonuna iki hormon katkıda bulunur.

ANP (gerildiği zaman atriyumlar salgılar) filtrasyon

için kapiller yüzey alanını artırarak GFR’yi artırır


Angiotensin II. Renin vasıtasıyla üretilir. JGA
tarafından salgılanan güçlü bir vazokonstriktördür.
GFR’yi azaltır.
NO: Vazodilatasyona yol açarak GFR’yi artırır.
KLIRENS KAVRAMI
 Böbreklerde idrar oluşturulması sırasında, kan plazması belli
maddelerden arındırılmaktadır.
 Böbreklerin 1 dakika içerisinde herhangi bir A maddesini kaç ml
plazmadan arındırdıklarını belirlemek için klirens değeri
kullanılmaktadır. Klirens değerinin birimi ml/dk’dır ve aşağıdaki formüle
göre hesap edilmektedir.

Plazma klirensi (pk) = Maddenin idrardaki konsantrasyonu (mg / ml) x


Idrar hacmi (ml/dk) /
Maddenin plazmadaki konsantrasyonu (mg / ml)

 Örneğin: Bir A maddesinin idrardaki konsantrasyonu 2mg/dk, idrar


volümü 1ml/dk ve maddenin plazma konsantrasyonu 0.01 mg / ml ise;
 A maddesinin klirensi = 2x1 / 0.01 = 200 ml/dk
 Bu sonuca göre böbrekler, A maddesini, 1 dakika içerisinde, 200 ml
plazmadan arındırabilmektedir.

68
GFR’nin Ölçülmesi
 Glomerulusta dakikada 125 ml plazma (veya 180 L/gün) temizlenir

 Bir madde filtre oluyor ve sonra da hem geri emilmiyor hem de

fazladan sekresyona uğramıyorsa o zaman bu maddenin idrardaki


miktarı onun plazma klirensidir (glomerulus tarafından dakikada
temizlenen plazma miktarı =plazmadaki miktar/dak)
 Plasma konsantrasyonu 3 mg/L ise günlük temizlenen miktar:

3 x 180 L/gün = 540 mg/gün

(known) (unknown) (known)


Kan akımı ve GFR’nin
otoregülasyonu
Renin-Anjiyotensin sistemi
Makula densa feedback
mekanizması
Kan akımı ve GFR’nin düzenlenmesinde
Miyojenik mekanizma
Damar duvarının gerilmesi hücre dışından
hücre içine kalsiyum girişini artmasına ve
damarın kasılmasına yol açar.
Bu mekanizma damarın aşırı gerilmesinin
önlenmesinde kullanılır.
Böylece, arteryel basınç arttığı zaman böbreğe
gelen kan akımı ve GFR’nin aşırı artışı
önlenmiş olur
Reabsorbsiyonun yönü

Reabsorbsiyonun rotası tübüler lümene bakan


hücrelerdir.
Lümene bakan yüzdeki hücre membranına apikal
membran denir.
Hücrenin interstisyel sıvı tarafına bakan yüzlerindeki
membrana da bazolateral membran denir.
Reabsorbsiyon materyalinin izlediği yol :

Lümen apikal hücrenin intraselüler sıvısı ISS kan kılcal damarı


Reabsorbsiyonun rotası
Böbreklerde filtrasyon, geri emilim ve sekresyon
Reabsorbsiyon Yolları
Ozmoz – su (PT, Henle’nin inen ince kolu)
Difüzyon – Na+, K+, Cl-, üre
Kolaylaştırılmış difüzyon – Glukoz ve AA (PT’ün proksimal
kısmında)
Na+ ile birlikte taşınma – Glukoz, amino asit, Ca2+ vb.
Reabsorbsiyonun çoğu PT tarafından gerçekleştirilir
Taşınmanın aktif ve pasif yolları
Sodyum taşınmasının ana
mekanizması
Sekonder aktif taşınma
mekanizmaları
Glukozun maksimum
transportu
PT’de Reabsorbsiyon
Glomerüler filtrasyon proteinsiz plazmaya benzeyen bir
sıvı (filtrat) üretir.
PT üretilen filtratın % 60-70’ni reabsorbe eder.
Maddelerin reabsorbsiyonu aşağıdaki gibidir:
Su= % 99 Amino asit= % 100
Glukoz = % 100 Üre = % 50
Sodyum = % 99.5 Potasyum=% 100

PLAY Animation: Early Filtrate Processing

PLAY Animation: Glomerular filtration


Plazma ve filtrat içerikleri
Tübülün çeşitli bölgelerinde emilen ve salgılanan
maddeler
Sodyum reabsorbsiyonu
Böbrekte sodyum geri emilimi
Zorunlu su reabsorbsiyonu
PT’de suyun emilimi
PT’de maddelerin yoğunluğu
Henlenin inen ve çıkan ince
kolu
Henle Kulpunun çıkan kalın kolu
Distal Tübülün ilk bölümü
DT’ün ikinci bölümü ve
Toplayıcı Kanallar
Peritübüler Kapilerlerden Geri Emilim
Aldosteronun Etkisi
ATRİYAL NATRİÜRETİK PEPTİD (ANP)

NaCl alımı ve ekstraselüler sıvı  zaman sağ atriyum kas hücreleri


tarafından salgılanır. Böbreklerden natriüreze (Na + atılmasına) neden olur.
ANP’nin beyin dokusunda iki ayrı formu bulunmuştur. Bunlar (BNP ve
CNP) yapı bakımından dolaşımdakilerden ve diğer dokulardakinden
küçüktürler.

BNP: Domuz beyninden izole edilmiştir. BNP, insanda beyin dokusunda


değil kalp dokusunda bulunur.

CNP: İnsanda beyinde bulunurken kalpte bulunmaz.

ANP, BNP ve CNP farklı genler tarafından kodlanır. ANP’nin yarı ömrü kısadır
ve nötral endopeptidaz tarafından metabolize edilir.
ANP’NİN RESEPTÖRLERİ

ANPR-A, ANPR-B VE ANPR-C olmak üzere 3 tip reseptörü vardır.

ANP ANPR-A reseptörüne karşı fazla afinite gösterir.

CNP ANPR-B reseptörüne karşı fazla afinite gösterir.

ANPR-C reseptörü ise her üç peptidi de bağlar.


ANP’NİN ETKİLERİ

Glomerül mezenşial hücrelerdeki ANP reseptörü üzerinden (glomerül


hücreleri dilate ederek filtrasyon alanını genişletir) GFR hızını artırarak
ve tübülleri dilate etkileyerek natriüreze neden olur.

Kan basıncını azaltır

Damar düz kaslarının vazokonstriktör maddelere cevap verirliğini


(duyarlığını) azaltır.

Adrenal bezlerin aldosteron salgısını artıran uyaranlara karşı cevap


verebilirliğini azaltır.
Vazopressin (ADH) salgısını inhibe eder.

Renin salgısını inhibe ederek Anjiyotensin II düzeyini azaltır.

ANP, BNP ve CNP ikinci haberci olarak cGMP’yi kullanır.


İnülin Klirensi
Plazmanın, birim zamanda
bir maddeden temizlenen
miktarına klirens
(clearance=C) denir.

GFR=C= Uinülinx V /Pinülin


C= 125 x 1 / 1 = 125 ml
PAH Klirensi
Böbrek Plazma Akımı CPAH= UPAHxV/PPAH =5.85 x 1 /0.01 =585
Ekstraksiyon oranı (EPAH)=Arteriyel PAH Kons. – Venöz PAH Kons. /Plazma PAH Kons

Total Böbrek Plazma Akımı (TBPA) = PAH Klirensi/EPAH


TBPA= 585/0.9 = 650 ml/dk

Böbrek Total Kan Akımı =TBPA/(1-Hematokrit)


Hematokrit= 0.45 ise
Böbrek Total Kan Akımı =650/(1-0.45)
= 1182 ml/dk
Ekstraselüler ozmolarite
Dilüe idrar oluşturulması
Bir günde çıkarılması gereken
zorunlu idrar hacmi
Zorunlu İdrar Hacmi (ZİH)=Vücuda alınan iyon ve metabolizma artığı
ürünlerin günlük miktarı / Böbreklerin idrarı
maksimal konsantre
edebildikleri değer

ZİH= 600 mOsm/gün / 1200 mOsm/lt = 0.5 lt/gün


Zıt Akım Mekanizması
Konsantre İdrar Oluşturulması
Ürenin Tekrarlayan Dolaşımı
Vaza rektada da zıt akım vardır
ADHnın İdrar Hacmine Etkisi
Ozmoreseptör – ADH Feedback Mekanizması
MİKSİYON (İŞEME)
MİKSİYONUN ÖZETİ
İdrar ultrafiltrat olarak süzülür

Toplayıcı kanallardan renal kalikslere gelir, kaliksler gerginleşir

Üreterler boyunca peristaltik kasılmalar başlar
(PS uyarı kasılmaları artırırken, S uyarı inhibe eder)

İdrar mesaneye gelir
İdrar yokken kese basıncı sıfırdır
300 ml’den sonra basınç hızla artar ve kese gerilir

Gerim reseptörlerinden başlayan sinyaller pelvik sinirler içinde omuriliğe girer
Sinyaller güçlü ise Miksiyon Refleksi başlar

 Yine refleks olarak motor uyarı, pelvik sinirler içindeki PS liflerle kese
duvarındaki gangliyona gelir

Kısa post gangliyonik lifler detrusor kası uyarır
Miksiyon refleksi yeterince güçlü ise, pudendal sinir ile
eksternal sfinkter inhibe edilir ve gevşer

Ponsta ve serebral kortekste miksiyonu kolaylaştırıcı ve inhibe edici merkezler
vardır
Miksiyon refleksini inhibe edebilirler,
Eksternal sfinkteri istemli olarak kapalı tutabilirler,
İşeme ortamı olduğunda miksiyon refleksini başlatarak
eksternal sfinkteri inhibe edebilirler

Abdominal kaslar kasılarak kese basıncı artırılır
İdrar posteriyor üretraya gelir
Gerim reseptörleri uyarılır

Eksternal sfinkter gevşer
Tüm idrar boşaltılır
Miksiyonun Kontrolü
Potasyum emilim ve salgısı
Ca+2 Emilimi
Ca emilimi
Ca+2’un intraselüler sıvıya
geçişi
PT de Fosfat Emilimi
Thirst – regulation of water intake

Angiotensin II

Sumit Kumar & Tomas Berl


From RO-Phy 3, pg 5

Marples et al, Am.J.Physiol March, 1999


AQP 2 type water channels
(aquaporins) stored in sub-
apical recycling vesicles are
inserted into the apical
membranes with the help of
microtubules. Water leaves
by the AQP3 and AQP4
constitutively expressed in the
basolateral membranes.

Remember, another member


of the water channel family
we discussed was AQP1,
found in the PT and
descending thin limb, which
contributes to high water
permeability in early nephron.

AQP1 is not regulated by


ADH.
Sumit Kumar & Tomas Berl

You might also like