Voltaire'in Deist Tanrı Anlayışı Voltaire Metafizik Üzerine İnceleme'sinde Tanrının varoluşu üzerine iki uslamlama öne sürer. Birincisi nedensellikten yola çıkan uslamlamadır. Burada dünya bir saate benzetilir: zamanı göstermek üzere işleyen bir saati gören kişinin, onun zamanı göstermek amacıyla bir usta tarafından yapılmış olduğu sonucunu çıkarması gibi, doğanın gözleminden de onun zihin sahibi bir yaratıcı tarafından yapılmış olduğu sonucu çıkarılmalıdır. Eş deyişle evrenin bilinçli bir planlamanın sonucu olarak oluşturulduğu, bu planlamayı yapan bir zekânın bulunduğu bunun da Tanrı olduğudur. İkinci uslamlama ise olumsallıktan uslamlamadır: Bu, doğadaki şu ya da bu özellikleri taşıyan şeylerin zorunlu bir nedeni olmalıdır düşüncesini içerir, çünkü bu olumsal şeylerin başka türlü değil de böyle olmalarını isteyen bir yaratıcı tin bulunmalıdır; bu da Tanrı'dır. Ancak daha sonra Voltaire, bu uslamlamayı bir tarafa bırakarak, kendini daha çok birincisiyle sınırlamıştır. Sanatçı ya da usta, doğa denen sanat yapıtını belli ilkelere ya da yasalara uygun olarak oluşturmuştur. Bir din hocası, Tanrı'yı çocuklara anlatırken, "Newton onu bilgeler için tanıtladı." demiştir (Çünkü pek çok deist eğilimli kişi Newton'un keşfettiği fizik yasalarını doğaya Tanrı'nın yerleştirdiğine inanmaktaydı). Voltaire, Tanrı'nın varoluşuna duyduğu inancı sonuna dek sürdürmüştür ama Tanrı'nın dünya ile ilişkisi hakkındaki görüşleri zamanla biraz değişmiştir. Önceleri dünyada görülen kötülüklerin Tanrı ile hiçbir ilişkisi olmadığını savunurken özellikle 1755 büyük Lizbon depreminden sonra kötülüğün de bir bakıma Tanrı' dan çıktığını savlama yoluna gitmiştir. Dünya Tanrı'nın zorunlu bir yaratmasının sonucudur "ve kötülük dünyadan ayrılmaz olduğu için o da zorunludur. Öyleyse Tanrı'ya bağımlıdır; ama Tanrı onu ortaya çıkarmayı seçmiş değildir. Tanrı'yı ancak onu özgürce yaratmışsa kötülükten sorumlu tutabiliriz." (Copleston) Deizm, evrim teorisine karşı değildir. Deizme göre insan, tanrının oluşturduğu kurallar çerçevesinde, daha ilkel canlıların evrimleşmesi sonucu oluşmuş olabilir. Bir tanrıya inanmak, o tanrının, insanı aşama geçirmeksizin bir anda yarattığı fikrine de inanmayı gerektirmez. Semavi dinlerde yani Musevilik, Hıristiyanlık, İslam gibi dinlerde insanın, önceden evrim geçirmeksizin yaratıldığına inanılır. Bu inanış deizmde yoktur. Tanrıyı istediği kadar gücü olan ölümsüz bir varlık olarak görürler. Albert Einstein' dan alıntı deizmin tanrı tanımı için iyi bir örnek olacaktır: " Benim dinim kendini zayıf aklımızla algılamamız zor olan sonsuz güç sahibi üstün ruha alçak gönüllü bir şekilde hayran olmaktan ibarettir. Bu üstün düşünen gücün duyguları derinden etkileyen ikna ediciliği, ki bu kendini anlamak mümkün olmayan evrende ifşa eder, benim tanrı anlayışımı oluşturur."