You are on page 1of 9

Hristiyan felsefesinin problemleri

Giriş
Hristiyan felsefesi ortaçağ felsefesinin İslam felsefesi ile birlikte tamamını kapsadığı
söylenebilir bu iki kol ise (evet başka adlandırma bulamadım) genel manada ilkçağ
felsefesinden kök alır ve bu iki kolda da Aristo ve platon önemli bir yer tutar. Simdi ben
Hristiyan felsefesinin temel özelliklerini ve dönemlerini kısaca anlatarak Hristiyan
felsefesinin temel problemlerine döneceğim
1. Hristiyan felsefesinin temel özellikleri
Hristiyan felsefesinin özellikleri arasında en temelde şunlar vardır
1. inanç temellidir ve inancı akılla açıklama anlama ve temellendirme çabası vardır
2. dinsel otorite hakimdir ve kutsal kitaba karsı çıkılmaması öğütlenir
3. öncedende belirtildiği gibi ilkçağ felsefesinden -özellikle Aristo ve platon- çok fazla
etkilenilmıstir.
2. Hristiyan felsefesinde iki dönem
1. patristik dönem: M. S. 2 – M. S. 8 yüzyılları arasında geçen dönemdir bu dönemde
aquinas tarafından akılla inancı açıklama\temellendirme esas alınmakla beraber
felsefeciler aynı zamanda birer kilise babalarıdır ve aristoya kıyasla platon ve
Platonizm daha etkilidir
2. Skolastik dönem: M. S. 8 – M. S. 15 yılları arasında geçen dönemdir okul felsefesi
veya okullaşma gibi manalara gelir ve felsefenin eğitim alanlarına taşınmasını
sağlayarak teoloji merkezli bir çerçeve ile Hristiyanlığın yayılmasına katkı sunmuştur
bunun yanında patristik döneme kıyasla Aristo’nun ve Aristotelesçiligin etkisi fazladır
bu dönemin önemli filozofları: aquinalı thomes, anselm ve ockhamlı williamdır
3. Hristiyan felsefesinin problemleri
Hristiyan felsefesinin hemen hemen iki döneminde de teolojinin ön planda olması Hristiyan
felsefesinin problemlerinide çoğunlukla teolojiyle ilgili sorular yapmıştır Hristiyan
felsefesinin problemleri arasında I. tanrının varlığı problemi II. kötülük problemi III. Tümeller
problemi ve IV. Özgür irade problemleri temeldedir simdiyse bu problemleri açıklayarak
Hristiyan felsefesinde bunlara verilen yanıtları inceleyelim
I. Tanrının varlığı problemi: tanrının varlığı problemi yalnızca teolojik ve felsefi olarak
önemli değildir açıkçası bu problem hayatın her alanında bize eşlik edecek ve yaşamımıza yol
gösterecek bir numaralı problemdir kişi bu probleme dair kendi içinde verdiği yanıt ile
yaşamına devam edecek ve yasam tarzını ona göre şekillendirecektir tabi bu yine de yasayan
her insanın yaşamına sekil vermesi için bu problemle ilgilenmesi gerektiğini göstermez ancak
yinede bu problem öyle görünüyor ki yasayan ve tanrıya dair içinde sorular olan entelektüel
kişinin üzerine düşünmesi gereken bir sorudur
Tanrının varlığı problemi Hristiyan felsefesinde üzerinde detaylıca durulmuş ve Hristiyan
felsefesi içinde bize verilen bu yanıtlar problemi onlardan sonrada ele alacak kimselere büyük
bir miras bırakmıştır
Hristiyan felsefesi (veya kısaca HF) içinde probleme verilen yanıtlar 3 baslık altında
toplanabilir bunlar a. Kozmolojik b. Teleolojik c. Ontolojik a ve b genel manada aquinasın 5
yoluna c ise anselme dayanır simdi bunları ele alalım
A. aquinasın 5 yolu
Thomas aquinas summa theologica adlı eserinde tanrının varlığına dair 5 yol öne sürmüştür
bunlar
1. hareket etmeyen hareket ettirici

1. Nedenler ve hareket mevcuttur.


2. Tüm nedensellik veya hareket, önceden bir neden veya hareketi gerektirir. Çünkü şeyler
nedensiz yere gerçekleşemez ve hareket edemez.
3. Ancak bu nedensellik veya hareket zinciri sonsuza kadar geriye gidemez. Nitekim bu
imkansızdır.
4. Bu nedenle bir ilk nedensiz neden veya ilk hareketsiz hareket ettirici olmalıdır.
5. Nedensiz bir nedenin veya hareketsiz bir hareket ettiricinin en makul örneği Tanrı olacaktır
6. Bu nedenle Tanrı vardır.

(kynk: Tanrı’nın Varlığına Dair Kozmolojik Argümanlar – Thomas Metcalf)

2. İlk Neden
1.Dünyada, şeylerin nedeni olduğunu görebiliriz. (muhtemelen aquinas burada bir tür yeter
sebep ilkesine işaret ediyor)
2.Ancak bir şeyin kendisinin nedeni olması mümkün değildir
2.1çünkü bu, kendisinden önce var olmasını gerektirir ki bu bir çelişkidir.
3.Sebep olunan şeyin kendisi varsa o zaman onun da bir nedeni olmalıdır.
4.Ancak bu sonsuz uzunlukta bir zincir olamaz (bilfiil sonsuzun imkânsızlığı problemi)
5.bu nedenle, başka herhangi bir şeyin neden olmadığı bir neden olmalıdır.
6.Bu varlık ancak tanrı olabilir
Bu argüman islam dünyasında hudus delili olarak ele alındı islam dünyasında en ateşli
savunucusu gazzali olduğu söylenir cagdas dönemde William lane craig adında Hristiyan bir
felsefeci tarafından kelamın kozmolojik argümanı olarak tekrardan canlandırıldı

3. Olasılıktan Gelen Argüman (olumsallık demek istedi yani galiba)


1.Dünyada olması mümkün olan ve olmaması mümkün olan şeyler görüyoruz.
2.Başka bir deyişle, çabuk bozulan şeyler.
4.Ama eğer her şey olumsal ve dolayısıyla varoluştan çıkma kapasitesine sahip olsaydı, o
zaman şimdi hiçbir şey olmayacaktı.
5.Ama şimdi işler açıkça var.
6. Bu nedenle, yok edilemez bir şey olmalı: gerekli bir varlık.
7.Bu varlık ancak tanrı olabilir
islam dünyasında imkan delili olarak anılır
4. derece argümanı
1.Dünyada iyilik, hakikat, asalet vb. Derecelerde değişen şeyler görüyoruz.
1.1Örneğin, iyi çizilmiş daireler kötü çizilenlerden daha iyidir, sağlıklı hayvanlar hasta
hayvanlardan daha iyidir.
2.Üstelik bazı maddeler diğerlerinden daha iyidir çünkü canlılar cansızlardan daha iyidir ve
hayvanlar da bitkilerden daha iyidir, 3.tanıklığı olarak hiç kimse bir ağacın uzun ömürlülüğü
uğruna aklını kaybetmeyi seçmez.
3.1Ancak bir şeyi "daha fazla" veya "daha az" olarak yargılamak, ona göre yargılanan bazı
standartlara işaret eder.
3.2Örneğin, farklı boylarda insanlarla dolu bir odada en az birinin en uzun olması gerekir.
4.Bu nedenle, en iyi ve en doğru olan ve çoğu varlık vb. Olan bir şey vardır.
(Aquinas daha sonra önermeyi ekler: bir cinste en çok olan şey, o cinsteki diğer her şeyin
sebebidir.)
5.Bundan, her şeyde iyiliğe neden olan en iyi varlığın var olduğu sonucuna varır
6.bu varlık ancak tanrı olabilir
Açıkça bu argümandan hiç birsey anlamadım kantın en mükemmel iyinin tamamlanması
argümaına benziyor desek olmayacak tarihin ilk aksiyolojik argümanı desek olacağını yine
zannetmiyorum bu argüman moralimi bozdu simdi diğerine geçebiliriz
5. Nihai Neden veya Sonlardan Tartışma
1.Dünyadaki çeşitli akıllı nesnelerin düzenli bir şekilde davrandığını görüyoruz.
2.Bu şans eseri olamaz, çünkü o zamandan beri tahmin edilebilir sonuçlarla davranmazlar.
3.Bu yüzden davranışları ayarlanmalıdır.
3.1.Ancak zeki olmadıkları ve davranışları nasıl belirleyeceklerine dair hiçbir fikirleri
olmadığı için kendi başlarına ayarlanamaz. 4.Bu nedenle, davranışları başka bir şey tarafından
ve dolaylı olarak zeki olması gereken bir şey tarafından belirlenmelidir.
5. Bu varlık ancak tanrı olabilir
(not bu 5 yolun özetinin çogu https://stringfixer.com/tr/Quinque_viae adlı siteden alınmıs
argümantasyon ise bana aittir)
Bu argüman b’de bahsettigimiz teleolojik argüman veya tasarım argümanlarının bir örneğidir
1. 2. 3. Yollar ise kozmolojik argümanın farklı modellemelerinden ibarettir ilk neden ve
hareket etmeyen hareket ettirici argümanları evrenin bir İLK hareket ettiricisine odaklanırken
bana öyle geliyor ki olumsallık argümanı bir ilk nedenden bağımsız olarak evrenin nihai
nedenine odaklanmıştır.
B. anselmin ontolojik argümanı
Yukarıda sunulan kozmolojik ve teleolojik argümanlar (her ne kadar 3. Yol olan olumsallık
argümanı yeter sebep ilkesi ve evrenin varlığının olumsal –varlığı ve yokluğu
düşünüldüğünde celiskiye düşülmeyen veya daha basit olarak varlığı ve yokluğu
düşünülebilen denilebilir diye hatırlıyorum- a priori bilgi kategorisine sokabildiğimiz için
empirik bir doğası olmadığı dusunuluyorsada) empirik bir doğası mevcuttur anselmin tanrının
varlığı lehine sunduğu ontolojik argümanlar ise empirik olmayan bir doğası vardır anselmin
klasik ontolojik argümanı su sekilde sunulabilir
1. Tanrı’nın ondan daha büyüğünün hayal edilemeyeceği bir varlık olduğu (yani hayal
edilebilecek en büyük olası varlık) kavramsal bir gerçektir (veya deyim yerindeyse, 2. Tanrı
zihinde bir fikir olarak vardır.
3. Zihinde ve gerçekte bir fikir olarak var olan varlık, diğer her şey eşit olduğunda, sadece
zihinde bir fikir olarak var olan bir varlıktan daha büyüktür.
4. Böylece, eğer Tanrı zihinde sadece bir fikir olarak var ise, o zaman Tanrı’dan daha büyük
bir şeyi (yani var olan en büyük olası varlığı) hayal edebiliriz.
5. Ancak Tanrı’dan daha büyük bir şeyi hayal edemiyoruz (çünkü hayal edilebilecek en büyük
olası varlıktan daha büyük bir varlığı hayal edebileceğimizi varsaymak çelişkilidir).
6. Bu nedenle Tanrı vardır.
bu argümanı kendi dönemi içinde değerlendireceğim o yüzden modern felsefe içerisinde
kantın eleştirilerine bu yazıda cevap vermeyeceğim (ortaçağ sonuçta)
argümana ilk eleştiri anselmin çagdası gaunilodan (G) simdi herhangi bir x kavramı olsun ve
x’in bundan daha büyüğünün tasavvur edilememesi kavramsal bir gerçek olsun öyleyse
anselmin akıl yürütmesi gereği biz x yerine ne koyarsak koyalım ister tanrı ister bir ada ister
bir bilgisayar biz bu akıl yürütme sonucu o x’i kanıtlayabiliyor olacağız öyleyse argüman
hatalı olmalıdır G bunu bir ada örneği üzerinden aynı anselmin akıl yürütmesini kullanarak
gösterir onun argümanı su sekildedir
1. Mükemmel bir adanın, bundan daha büyüğünün hayal edilemeyeceği bir ada olduğu
kavramsal bir gerçektir (yani, düşünülebilecek en büyük olası ada).
2. Zihinde bir fikir olarak mükemmel bir ada vardır.
3. Zihinde ve gerçekte bir fikir olarak var olan mükemmel ada, yalnızca zihinde bir fikir
olarak var olan bir mükemmel bir adadan daha büyüktür.
4. Böylece eğer mükemmel bir ada, sadece zihinde bir fikir olarak var ise, o zaman
mükemmel bir adadan daha büyük bir ada (yani var olan en büyük olası ada) hayal edebiliriz.
5. Ama mükemmel bir adadan daha büyük bir ada hayal edemiyoruz.
6. Bu nedenle, mükemmel bir ada vardır.
Ancak bu argümanın ilk öncülü acık bir biçimde hatalıdır zira biz kendinden büyüğü tasavvur
edilebilen bir ada her zaman düşünebiliriz
Örneğin, bir kişi bol meyve vermenin, bir ada için harika bir özellik olduğunu düşünürse, o
zaman, belirli bir ada ne kadar büyük olursa olsun, her zaman daha büyük bir ada hayal etmek
mümkün olacaktır. Çünkü meyve için içsel bir maksimumluk, yani bolluk yoktur. Bu nedenle
mükemmel ada kavramı tutarsızdır. (kaynak: musa yanık, anselmin ontolojik argümanı)
Yani biz x yerine ne koyarsak koyalım bu onu kendinden daha büyüğü tasavvur edilemeyen
bir şey yapmayacaktır sonuç olarak G’nin sunmus olduğu eleştiri her ne kadar argümanda
önemli bir kısmı yakalamış olsa da eleştiri tutarlı değildir
Anselmin ontolojik argümanına bir diğer eleştiri aquinastan gelmiştir o tanrının varlığına
inanırken ontolojik argümanın bir tanrı kanıtlaması olduğunu düşünmemektedir ona göre tanrı
kelimesini duyan herkesin kendinden daha büyüğü tasavvur edilemeyen bir varlık olduğunu
düşünemeyeceğini söyler
Buradaki fikir şudur ki, farklı insanlar farklı Tanrı kavramlarına sahip olduklarından, bu
argüman eğer doğruysa, sadece Tanrı fikrini aynı şekilde tanımlayanları ikna etmek için bir
işe yarar. -musa yanık
‘’Bu eleştirideki sorun, ontolojik argümanın Tanrı’yı tanımlamadan yeniden ifade
edilebilmesidir. Bunu görmek için (1). öncülü kaldıralım ve “Tanrı” nın her bir örneğini
“Daha büyük hiçbir şeyin tasavvur edilemeyeceği bir varlık” ile değiştirelim. Öyleyse sonuç,
bundan daha büyüğünün tasavvur edilemeyeceği bir varlığın var olduğu olacaktır ve bunu
Tanrı olarak adlandırmak da oldukça doğaldır. Yine de Aquinas’a göre, ontolojik argümanda
ikinci bir problem daha vardır. Aquinas’ın görüşüne göre, herkesin daha büyük bir şeyin hayal
edilemeyeceği bir varlık olarak aynı Tanrı kavramını paylaştığını varsaysak bile, “bu,
kelimenin ifade ettiği şeyin gerçekte var olduğunu anladığı anlamına gelmez, yalnızca
zihinsel olarak var olduğu anlamına gelir.”

Bu biraz belirsiz pasajın doğal bir yorumu, Aquinas’ın Anselm’in argümanının (2). öncülünü,
zihnimizde, “daha büyük hiçbir şeyin hayal edilemeyeceği bir varlık” kavramını hayal
edebilmemiz mümkün olmakla beraber, neyin olduğuna dair hiçbir fikrimiz olmadığı
gerekçesiyle reddetmesidir. Bu cümleler gerçekten anlamlıdır. Nitekim Tanrı, bildiğimiz diğer
hiçbir gerçekliğe benzemez; sonlu şeylerin kavramlarını kolayca anlayabilsek de, sonsuz
büyüklükte varlık kavramı, sonlu insan anlayışını gölgede bırakır. Elbette “daha büyük hiçbir
şeyin hayal edilemeyeceği bir varlık” ifadesini, daha tanıdık olan sonlu kavramlarla
ilişkilendirmeye çalışabiliriz, ancak bu sonlu kavramlar, Tanrı’nın yeterli bir tanımı olmaktan
uzaktır.

Bununla birlikte argümanın başarısı, daha büyük bir şeyin tasavvur edilemeyeceği bir varlık
kavramını tam olarak anlamamıza bağlı değildir. Örneğin bir doğal sayı kavramının, tam bir
anlayışına sahip olmadığımız halde (bu ne anlama gelirse gelsin), bundan daha büyük hiçbir
şeyin hayal edilemeyeceğini düşünelim, böyle bir şeyin olmadığını görecek kadar iyi
anladığımızı düşünelim. Tartışmayı başarılı bir şekilde yapmak için, Anselm’in görüşüne
göre, maksimum derecede büyük bir varlık kavramının bundan daha eksiksiz bir şekilde
anlaşılmasına gerek yoktur. Kavram tutarlıysa, o zaman kavramın asgari düzeyde anlaşılması
bile argümanı kabul etmek için yeterlidir.’’
bu eleştiri hakkında çok birsey bilmediğimden yalnızca musa yanıktan alıntı yaparak geçmeyi
uygun buldum bana öyle geliyor ki G’nin eleştirisi gibi aquinasın elestiriside (her ne kadar
üzerine fazla düşünme fırsatı bulamamış olsam bile) başarısızdır
bunun dışında daha önce belirttiğim gibi modern felsefede kant gibi filozoflar tarafından da
argüman eleştirilmiştir bunun dışında çağdaş dönemde ateist felsefeci graham oppy tarafında
güçlü eleştirilere tabi tutulduğu iddia edilir tabi benim o elestirilerdende haberim yok bunun
dışında argüman alvin plantinga tarafından modal mantık ile tekrardan ele alınmış ve güçlü
bir şekilde savunulmuştur
bu bölüm boyunca musa yanık’ın https://www.islamicrophone.com/2020/11/21/anselm-
tanrinin-varligina-dair-ontolojik-arguman/ sitesinde bulunan yazısından faydalandım
II. kötülük problemi
Yahudi-hristiyan ve islami anlayışa göre tanrı herşeyi bilen herşeye gücü yeten ve sonsuz iyi
olan varlıktır bu önermeler kümesi A olsun peki A’ya rağmen nasıl oluyorda evrende bu
kadar acı ve ızdırap var olabiliyor Augustinus (MS. 354- MS. 430) adında biri yüzlerce yıl
önce bu soruya cevap aradı
Aslında kötülük probleminin tarihi çok daha eskiye epiküre dayanır ondan sonra –ve belki çok
daha önce- birçok insan bu konuda düşünmüştür augustinustan sonra david hume bu argümanı
savunmuştur
Augustinusun iyilğin eksikliği teodisesine geçmeden önce teodisenin ne demek olduğundan
bahsetmekte yarar var
Teodise kavramı, grekçede tanrı ve adalet anlamına gelen iki kelimenin bir araya
getirilmesinden oluşturulmuştur bu yeni kavramın keşfi genellikle lebinize atfedilir. Bir teknik
terim olarak o. ‘’kötülük olgusu karşısında tanrının adaleti ve haklılığını savunma’’ anlamında
kullanılır (cafer sadık yaran kötülük ve teodise syf. 91)
Bir teist, ‘’kötülük nereden geldi’’ veya ‘’tanrı kötülüğe neden izin veriyor?’’ gibi sorulara
cevap verdiği zaman o bir teodise ortaya koyuyor demektir (aynı eser aynı syf.)
Augustinus kötülüğün yokluğun eksikliği olarak ortaya çıktğını iddia etti ona göre kötülük
ontolojik olarak var olan bir şey değil özünde iyiliğin eksikliği olarak ortaya çıkmaktadır bu
teodise augustinusun dini anlayışıylada yakından ilgilidir
Aynı zamanda augustinusa göre ahlaki kötülük insanların özgür iradesinden kaynaklanırken
doğal kötülüklere sebebiyet veren ise şeytan ve avanesidir
Bu düşünceler burada eleştiriye tutulmayacak ancak augustinusun düşüncelerinin bir teodise
olarak savunulması zor görünmektedir.
III. tümeller problemi
Bu problem metafizik ve mantık ekseninde dönen bir tartışmadır tümeller gerçekten var mıdır
varsa nasıl vardırlar? Bu problem ortaçağda üzerinde en çok durulan tartışma olmuş haliylede
birçok fikir ortaya çıkmıştır şimdi bunlara değinelim
1. adcılık: bu görüşe göre kavramlar yalnızca adlardan ibarettir bizim dışımızda bir gerçekliğe
sahip değillerdir sadece nesneler vardır kavramlar ise bunlara taktığımız isimlerden ibarettir
epikürcüler daha ileri giderek kavramlar yalnızca sesten ibarettir dediler roscellin ve ockham
bu görüşü savunanlar arasındadır
2. kavram realizmi: bu görüşe göre kavramların nesnelerden bağımsız bir gerçekliği vardır
bunlar genellikle platonun yolundan giden augustinus ve anselmus gibi kişilerdir
3. kavramcılık: bu görüşe göre tümeller ne yalnızca bizim verdiğimiz isimlerden ibarettir nede
bizden bağımsız bir gerçekliğe sahiptirler kavramların bir gerçekliği vardır ama bunlar
nesneden bağımsız degil nesneye içkindir Abaelardus, Albertus Magnus ve Thomas aquinas
bu görüşü savunan filozoflardandır

Sonuç yerine
Şüphesiz Hristiyan felsefesinin 3 temel problemi olan tanrının varlığı kötülük problemi ve
tümeller problemi hala büyük tartışmalara yol açmaktadır ve ortaçağda yaşamış olan bu
filozofların konularla ilgili yazdıkları ise şühesiz düşüncemizin gelişimine büyük katkıda
bulunmuştur

Mutlu son
Klasik teizm genel manada 1. Tanrı maksimum (veya sonsuz)
derecede kadirdir 2. Tanrı maksimum (veya sonsuz) iyidir ve 3. Tanrı
maksimum (veya sonsuz) hürdür seklinde temel önermeleri olan (bu
epistemik manada bir temel degil) ve genel olarak semavi dinler
denilen 3 büyük dine verlen addır

You might also like