You are on page 1of 97

CANLILIK VE ENERJİ

Enerji Nedir?

• Enerji iş yapabilme yeteneğidir. Çeşitli formlarda bulunur. Canlıların iş


yapması da enerjiyi dönüştürebilme yeteneğine dayanır.

• Enerji; Isı, ışık, hareket, elektrik ya da kimyasal enerji formunda olabilir.

• Enerji yok edilemez ve yoktan var edilemez, ancak farklı bir biçime
dönüştürülebilir.
Enerjinin Temel Molekülü
ATP
• Canlıların temel enerji kaynağı güneştir.

• Güneş enerjisi fotosentez reaksiyonları sırasında enerji molekülü olan


ATP’nin sentezinde kullanılır. Böylece güneş enerjisi kimyasal bağ
enerjisine dönüştürülür.

I. tip enerji dönüşümü II. tip enerji III. tip enerji dönüşümü
dönüşümü
(FOTOSENTEZ) (HÜCRERSEL
SOLUNUM)
ATP’nin Yapısı (Adenozin Trifosfat)
• Tüm canlılar tarafından sentezlenir.

• Bir hücrede üretilen ATP başka hücrede kullanılamaz. Çünkü büyük bir
moleküldür ve hücre zarından geçemez. Ancak çekirdek ve mitokondri
zarlarında geçebilir.

• Fazlası depolanamaz.
• Yapısında adenin bazı, riboz şekeri ve 3 tane fosfat bulunur. Fosfatlar
arasında iki tane yüksek enerjili bağ vardır.

• Adenin organik bazı ile riboz şekerinin arasında glikozit bağının kurulmasıyla
oluşan yapı adenozin olarak isimlendirilir.

• Adenozin molekülüne ester bağı ile bir fosfatın bağlanmasıyla AMP


(adenozin mono fosfat); AMP’ye bir fosfatın bağlanmasıyla ADP (adenozin
difosfat); bu moleküle bir fosfatın daha bağlanmasıyla da ATP oluşur.
ATP'nin Üretildiği Olaylar

• ADP gibi organik bileşiklere bir fosfatın bağlanması ile ATP sentezlenmesi olayına
fosforilasyon denir.

• Fosforilasyon ile enerji, ATP molekülünün sentezinde kullanılır.

• 3 çeşit fosforilasyon vardır;


Fotofosforilasyon
• Klorofil ve ETS elemanları sayesinde ışık enerjisinden ATP sentezlenmesidir.
• Ökaryotlarda kloroplastta, prokaryotlarda hücre zarı kıvrımlarında gerçekleşir.
• Fotosentez yapan hücrelerde gerçekleşir.

Substrat Seviyesinde Fosforilasyon


• Tüm canlılarda görülür. Tüm canlılarda görev alan enzimler ortaktır.
• Fermantasyon, Oksijenli ve oksijensiz solunumun glikoliz reaksiyonları, oksijenli
solunumun krebs evresinde gerçekleşir.

Oksidatif Fosforilasyon
• Oksijenli ve oksijensiz solunumun son evresi olan ETS’ de ve kemosentez
olayında görülür. Elektronların taşınırken indirgenme yükseltgenme
tepkimelerine bağlı olarak ATP sentezlenmesidir.
• Ökaryotlarda mitokondride, prokaryotlarda mezozomlarda gerçekleşir.
ATP'nin Harcandığı Olaylar
• ATP gibi fosforile olmuş bileşiklerden bir fosfat koparılarak ATP’nin
tüketilmesine defosforilasyon denir.

NOT: Sindirim, difüzyon , osmos ve


kolaylaştırılmış difüzyonda ATP harcanmaz.
Hücrede gerçekleşen kimyasal tepkimeler serbest enerji değişimine göre iki gruba ayrılır:

a. Ekzergonik tepkime
• Enerji açığa çıkaran tepkimelere (enerji veren) denir.
• Örnek: Defosforilasyon, oksijenli ve oksijensiz solunum solunum…

b. Endergonik tepkime
• Gerçekleşmesi için enerjiye ihtiyaç duyulan tepkimelerdir.
• Fosforilasyon, bütün biyosentez reaksiyonları, kasların kasılmasını, aktif taşıma,
hücre bölünmesi ve sinirsel iletimi sağlayan reaksiyonlar endergoniktir.
• Hücrelerde büyüme, üreme, hareket, biyosentez, aktif taşıma gibi yaşamsal
faaliyetler için gereken yapım ve yıkım tepkimelerine metabolizma denir.

• Basit moleküllerden kompleks yapılı moleküllerin sentezlenmesine anabolizma


(yapım) karmaşık moleküllerin basit moleküllere parçalanmasına katabolizma
(yıkım) denir.

• Yapım tepkimeleri enerji gerektiren endergonik, yıkım tepkimeleri ise genellikle


enerji açığa çıkaran ekzergonik tepkimelerdir.
• Enerjinin ATP ve ADP arasındaki dönüşümü ATP döngüsü olarak
adlandırılır.
FOTOSENTEZ
• Fotosentez güneşten gelen ışık enerjisi kullanılarak organik madde
sentezlenmesidir. Bu sayede ışık enerjisi, sentezlenen organik maddelerdeki
kimyasal bağ enerjisine dönüştürülür.

• Fotosentetik bakteriler, bazı arkeler, öglena, algler ve yeşil bitkiler fotosentezi


gerçekleştiren canlılardır.

• Bitkiler gündüz fotosentezle ürettikleri oksijenin tamamını atmosfere vermez.


Oksijenin temel kaynağını oluşturan grup aslında alglerdir.
Fotosentezin Bulunuşu
Fotosentezin aydınlatılma süreci bilim insanlarının bitkilerin nasıl beslendiklerini
merak etmeleriyle başlamıştır.

• Aristóteles : Bitkiler ihtiyaç duydukları besini topraktan kökleriyle alır.


• Jan Baptist van Helmont : Bitkiler yalnızca topraktan aldığı su yardımıyla beslenir.
• Joseph Priestley : Bitkiler havayı temizler.

• Jan Ingenhousz : Bitkiler güneş ışığı sayesinde yeşil kısımlarıyla havayı temizler.
• Nicolas Theodore De Saussure : Fotosentezin günümüzde bilinen denklemini
netleştirir.

• Theodore Wilhelm Engelmann : Fotosentez hızının ışığın dalga boyuna göre


değiştiğini keşfeder.

• Niel : Fotosentez sırasında açığa çıkan oksijen H2O’dan gelir.

• Robert Hill : Açığa çıkan oksijenin sudan geldiğini kanıtlar. Bunun için H 2O’daki
oksijen atomlarının izotoplarını kullanmıştır.

• Melvin Calvin ve arkadaşları : C14 izotopu içeren CO2 moleküllerini kullanarak


karbonhidrat sentezi sırasında gerçekleşen ışıktan bağımsız reaksiyonlarda sırasıyla
oluşan maddeleri belirler. Calvin ve arkadaşları bu çalışmalarıyla 1961’de Kimya
alanında Nobel ödülü kazanmışlardır.
Fotosentezde Görev Alan Yapılar

KLOROPLAST

FOTOSİSTEMLER FOTOSENTEZ IŞIK ENERJİSİ

PİGMENTLER
1-KLOROPLAST
• Fotosentez; ökaryot canlılarda kloroplastlar içerisinde, prokaryot canlılarda ise
sitoplazma ve hücre zarı kıvrımlarında gerçekleşir.

• Kloroplast; bitkilerin yapraklarında, genç gövdelerinde ve olgunlaşmamış


meyvelerinde bulunur.
• Bitki hücresi, alg ve öglenada bulunur.

• Çift katlı zar ile kuşatılmıştır. Zarlar seçici geçirgen yapıda ve düzdür.

• İçerisinde ince ve yassı kesecikler hâlinde tilakoitler bulunur. Tilakoitlerin üzerinde


ışığın emilimini (soğurulmasını) sağlayan pigmentler yer alır.

• Tilakoitler üst üste dizilerek granum adı verilen yapıları oluşturur.

• Kloroplast içerisindeki granumların tamamına ise grana denir.

• Granumların içinde yer aldığı renksiz sıvı ortama stroma adı verilir. Stromada halkasal
DNA, RNA, ribozom ve çeşitli enzimler bulunur.
2- IŞIK ENERJİSİ
• Işık, dalgalar hâlinde hareket eden ve foton denilen enerji yüklü taneciklerdir.
• Işık elektromanyetik olarak bilinen bir enerji formudur. Elektromanyetik dalgalar
arasındaki uzaklık dalga boyu olarak isimlendirilir.
• Dalga boyu yaklaşık 380-750nm (nanometre) arasındaki ışık enerjisi, fotosentezde
etkilidir. Bu ışık insan gözüyle görülebildiğinden görünür ışık (beyaz ışık) olarak
tanımlanır.
• Bir prizmadan geçirilen ışığın dalga boyuna göre yapılan sıralama ve dağılımına
elektromanyetik spektrum denir .
NOT: Fotosentez sadece görünür ışığın emilmesi (soğurulması,
absorblanması) sonucu gerçekleşir.

NOT: Işığı geçirme veya yansıtma durumunda fotosentez


gerçekleşmez.
Engelmann Deneyi:

• Engelmann, ışığın farklı dalga boylarının fotosenteze etkisini alg ve bakterilerle yaptığı
deneyle göstermiştir.

• İpliksi bir yeşil algi, beyaz ışığı prizmadan geçirerek elde ettiği kırmızı, turuncu, sarı,
yeşil, mavi ve mor renklerle ışıklandırmıştır. Fotosentezde ortaya çıkan oksijen
miktarını saptamak için oksijenli ortamda yaşayabilen aerobik bir bakteri türü
kullanmıştır. Deney sonucunda bakterilerin alg üzerinde en çok mor, mavi ve kırmızı
3- FOTOSENTEZ PİGMENTLERİ

• Görünür ışığı soğuran maddelere pigment denir.

• Işık bir maddeyle karşılaştığında, yansıtılabilir, geçirilebilir ya da soğurulabilir.

• Eğer ışık cisim tarafından emilirse ışık enerjisi olmaktan çıkar, ısıya ya da
kimyasal enerjiye dönüşür. Fotosentezin mekanizması da bu esasa dayanır.

• Fotosentezde klorofiller ve karotenoitler adlı pigmentler önemli rol oynar.


Klorofil

• Klorofilin yapısında C, H, O, N (protein) ve Mg elementleri bulunur.

• Sentezi sırasında demir katalizör olarak görev alır.

• Klorofil görünür ışık spektrumunun mavi-mor ile kırmızı bölgelerindeki ışığı soğurur.
Yeşil ışığı ise yansıtır. Böylece klorofil yeşil renkte görülür.

NOT: Klorofili olmayan hücreler fotosentez


yapamaz.

NOT: Klorofil sentezi için ilgili gen ve ışık


gereklidir.
Karotenoitler

• Bitkilerde plastitlerde bulunan sarı ve turuncu renk veren pigment grubuna


karotenoitler denir.

• Karotenoitler, klorofillerin soğuramadığı dalga boylarındaki ışınları soğurarak


fotosentezde kullanılan ışık spektrumunu genişletir. Soğurdukları ışık enerjisini klorofil
a’ya aktararak fotosenteze yardımcı olurlar. Aynı zamanda klorofillere zarar
verebilecek olan fazla ışığı soğururlar. Böylece bitkiyi zararlı ışınlara karşı korurlar.
(2006-ÖSS)
Fotosentezde aynı klorofil molekülünün
tekrar tekrar kullanılabilmesini
aşağıdakilerden hangisi sağlar?
A) Ortamda ADP moleküllerinin
bulunması
B) Oksijenin sudan ayrılması
C) Yüksek enerjili elektron enerjilerinin
ATP lerde tutulması
D) P ∼5C P ∼ bileşiğinin serbest
karbondioksiti tutması
E) Elektron taşıma sistemine elektron
aktarılması
AYT
2020
4- FOTOSİSTEMLER

• Işığı soğuran pigmentler, proteinler ve


diğer organik moleküller, tilakoit zarda
fotosistem denilen birimler hâlinde
düzenlenmiştir.

• Işığın kimyasal enerjiye dönüştürülmesi


bu birimlerde gerçekleşir.

• Fotosistem bünyesinde çok sayıda


klorofil ve karotenoit pigmentleri içeren
ışık toplayıcı yapılar (anten kompleksi)
ile özelleşmiş moleküllerin bulunduğu
bir tepkime merkezi vardır.
Klorofilin Işık Tarafından Etkinleştirilmesi
• Işık kloroplastın tilokoit zarlarında bulunan fotosistem adı verilen birimler
tarafından tutulur.
• Her bir fotosistemin yapısında ışık absorbe eden pigmentler bulunur. Bu yapılar
fotosistemde anten kompleksi ve tepkime merkezi denen kısımlarda bulunur.
• Anten kompleksi çok sayıda klorofil içerir ve ışığı toplayıp tepkime merkezine iletir.
• Klorofil ışığı soğurunca elektronlar serbest kalır. Serbest kalan elektronlar
indirgenme yükseltgenme kurallarına göre granumda bulunan ETS elemanlarından
aktarılır. Bu sırada ATP üretilir.
• Fotosistem I ve fotosistem II olmak üzere 2 tip fotosistem vardır.

• Her ikisinde de merkezde klorofil a pigmenti bulunur. Ancak kolorofil a


farklı proteinlerle birleştiğinden ışık emme özellikleri farklıdır.

• FS I'de ışığın en iyi emildiği dalga boyu 700nm, FS II'nin ise 680 nm'dir.
Canlıların Fotosentezindeki Farklılıklar
• Bitki, öglena, alg ve siyanobakterilerde;

• Kükürt bakterilerinde;

• Hidrojen bakterilerinde;
Bitki Siyanobakteri Mor Kükürt Bakterileri
Gerçekleştiği Yer Kloroplast Sitoplazma ve hücre zarı Sitoplazma ve hücre zarı

Yan Ürün O2 O2 S
Elektron Kaynağı H2 0 H2 0 H2 S
Karbon Kaynağı CO2 CO2 CO2
Enerji Kaynağı Işık Işık Işık
AYT 2021
Bütün fotosentez tepkimelerinin ortak özellikleri:

• Işık enerjisi kullanılır.


• Klorofil görev yapar.
• CO2 indirgenir (=özümlenir, =kullanılır.)
• İnorganiklerden organik besin sentezlenir.
• Glikoz ve su oluşur.
• Enzimatik tepkimelerdir.
• Fotofosforilasyon ile ATP üretilir.
• ETS görev yapar.
• Hidrojen ve elektron kaynağı kullanılır.
Fotosentezin Evreleri
Fotosentez olayının bazı evreleri ışığa bağımlıyken bazı evrelerinde ışık doğrudan
kullanılmaz. Bu nedenle fotosentez reaksiyonları ışığa bağımlı reaksiyonlar ve ışıktan
bağımsız reaksiyonlar olarak iki basamakta incelenir.
1) Işığa Bağımlı Tepkimeler (Işıklı Evre Tepkimeleri)

• Granumda (tilakoit zar) gerçekleşir.


• Fotosentez tepkimeleri ışığın klorofili uyarmasıyla başlar. Bu nedenle ışık olmadan
fotosentez gerçekleşmez.
• Bu reaksiyonlar klorofil, ETS elemanları ve enzimler arasında geçen bir dizi
indirgenme ve yükseltgenme olaylarını içerir.
• Amaç; ışıktan bağımsız tepkimeler için gerekli ATP ve NADPH üretmektir.
Işığa bağımlı reaksiyonlarındaki elektron akışı;
H2O →FS II → FS I →NADPH şeklindedir.
1. Klorofil molekülünün ışık enerjisini soğurmasıyla elektronlar klorofil pigmentinden
ayrılır ve klorofil yükseltgenir.

2. Elektronlar granumları oluşturan tilakoit zarlardaki ETS moleküllerinin birinden


diğerine ve en son NADP⁺ molekülüne aktarılır.

3. Böylece NADP⁺ indirgenir. Bu sırada açığa çıkan enerji ile su molekülleri elektron (e⁻),
proton (H⁺) ve O₂’e ayrıştırılır (fotoliz).

4. Fotoliz ile oluşan protonların NADP⁺ tarafından tutulmasıyla NADPH oluşurken


elektronlar, yükseltgenmiş durumdaki klorofile aktarılır.

5. O₂ molekülü ise serbest kalır.

6. Klorofilden ayrılan uyarılmış elektronlar ETS aracılığıyla alıcı durumdaki klorofil


molekülüne dönerken, taşıdığı enerjinin büyük bir kısmını kaybederek ilk hâline ulaşır.
Kaybedilen bu enerji ile ATP sentezi gerçekleşir (fotofosforilasyon).
IŞIKLI EVREDE;

Işık soğurulur.

Elektron transferi olur. ETS görev alır.

Klorofil katalizör gibi görev yapar.

Klorofil indirgenir ve yükseltgenir.

ATP üretilir.
• NADP indirgenir. NADPH2 oluşur.
• Işık yardımıyla su parçalanır. O2 açığa çıkar.

NOT: Elektron kaynağı su ve klorofildir.


NOT: Su hem elektron (fotosistem için), hem
oksijen (atmosfer için) hem hidrojen (NADP için)
kaynağıdır.
(ÖSS FEN-2 / 2008)
Fotosentezde aşağıdaki olaylardan hangisi ilk olarak gerçekleşir?
A) Oksijen üretilmesi
B) ATP sentezlenmesi
C) Suyun ayrıştırılıp elektronlarının klorofile iletilmesi
D) Elektronun ferrodoksin tarafından tutulması
E) Klorofildeki elektronun enerji düzeyinin yükseltilmesi
KEMİOZMOTİK HİPOTEZ
• Işığa bağımlı reaksiyonlarda gerçekleşen fotofosforilsyon ile ATP sentezi
kemiozmotik hipoteze göre açıklanır.
• Kemiozmotik hipotez,“Zar yüzeyleri arasındaki proton derişimi farkı ATP sentezini
sağlar” şeklinde ifade edilebilir.
• Tilakoit zarda biriken protonlar yoğun oldukları tilakoit boşluktan stromaya
geçerken tilakoit zardaki ATP sentaz enzimi aktif hale gelir ve ADP’ye fosfat
eklenerek ATP üretilmesini sağlar.
2) Işıktan Bağımsız Tepkimeler (Calvin Döngüsü)

• Kloroplastların stromasında gerçekleşen bu reaksiyonlarda ışık doğrudan


kullanılmaz. Ancak ışığa bağımlı reaksiyonlarda açığa çıkan ATP enerji kaynağı,
NADPH ise hidrojen kaynağı olarak kullanılır. Dolayısıyla ışıktan bağımsız
reaksiyonlar, ışık reaksiyonlarına bağımlıdır.

• Bu reaksiyonlarda karbon ve oksijen kaynağı olarak kullanılan CO₂ bir dizi


reaksiyon sonucu karbonhidratlara dönüşür.

• Calvin döngüsü, enzimlerin kontrolünde gerçekleştiğinden, sıcaklık değişimlerine


karşı duyarlıdır.
1. Kalvin döngüsü, 1 karbonlu CO₂ in, 5 karbonlu bileşik olan ribuloz difosfat (RDP)
molekülüne eklenmesiyle başlar. Bunu rubisko (ribuloz bifosfat karboksilaz)
enzimi sağlar.

2. CO₂’ in RDP’ ye katılmasıyla 6 karbonlu kararsız bir ara bileşik oluşur.

3. Oluşan bu 6 karbonlu ara bileşik molekülü hızla parçalanarak iki adet 3


karbonlu fosfogliserik asit (PGA) molekülünü oluşturur.

4. Daha sonra oluşan bu iki PGA molekülünün her birine ışığa bağılımlı
reaksiyonlarda üretilen ATP’den birer fosfat grubu aktarılır ve iki adet
difosfogliserik asit (DPGA) oluşur.
5. Oluşan DPGA’da yine ışığa bağımlı reaksiyonlarda üretilen NADPH’ın elektronlarını
alarak indirgenir ve bu sırada bir fosfat grubu kaybederek fosfo gliseraldehit (PGAL)
molekülüne dönüşür.

6. Oluşan PGAL’den bir kısmı şeker yapımında kullanılmak için döngüden çıkarken,
diğerleri döngüyü sürdürür.

7. Bu sırada da yine ışığa bağımlı reaksiyonlarda üretilen ATP’den birer fosfat grubu
döngüyü devam ettiren fosfogliseraldehitlere (PGAL) aktarılarak Kalvin döngüsünü
başlatan RDP’ın yeniden sentezlenmesi sağlanır.
KARANLIK EVREDE;

• Işıklı evreden gelen NADPH2 ve ATP ile birlikte atmosferden alınan CO2 kullanılır.

• NADPH2 CO2 'nin indirgenmesinde elektron verici olarak görev yapar.

• Enerji kaynağı ATP, hidrojen kaynağı NADPH2, karbon kaynağı CO2'dir.

• Işık tepkimelerinde üretilen ATP karanlık evredeki ara bileşikleri aktifleştirir.


NOT:
• Fotosentez sonucu açığa çıkan oksijenin temel kaynağı sudur.

• Sudaki hidrojen atomu glikozun ve açığa çıkan suyun yapısına katılır.

• Karbondioksitteki karbon atomu glikozun yapısına katılırken oksijen atomu


hem glikozun hem de açığa çıkan suyun yapısına katılır.
Fotosentezin Işığa Bağımlı ve Calvin Döngüsünün Karşılaştırılması
NOT: PGAL, glikozun yanı sıra amino asit, yağ asidi, gliserol gibi organik
moleküllerin sentezine de katılır.
NOT:
• Genel olarak fotosentez ürünü olan glikoz bitkide nişastaya dönüştürülerek
depo edilir.
• Bu durumun amacı, bitki hücresinin osmotik basıncını dengelemektir.
• Eğer glikoz şeklinde kalmış olsa suda çözünen glikozlar osmotik basıncı
arttıracağından hücre çok fazla su alacak ve bu da aşırı şişmeye neden
olacaktır. Nişasta suda çözünmediğinden osmotik basıncı artırmaz.

NOT: Kloroplast içinde gerçekleşecek tepkimelerde görevli


enzimlerin üretim yeri kloroplast stromasında bulunan
ribozomlardır. Bu enzimler, hücre sitoplazmasındaki ribozomlarda
üretilmez.

NOT: Bitkiler gündüz fotosentezle ürettikleri oksijenin tamamını


atmosfere vermez.
Fotosentez Hızını Etkileyen Faktörler

• Fotosentez hızını klorofil taşıyan bir hücrenin birim zamanda kullandığı CO 2 veya
ürettiği O2 miktarı belirler.
• Fotosentez hızı fotosenteze etki eden faktörlerden miktarı en düşük olana göre
belirlenir. Bu duruma minimum kuralı denir.
• Bu nedenle faktörlerden birinin eksik olması ya da olmaması fotosentezin
yavaşlamasına veya durmasına neden olur. Ancak bir faktör normalin üstünde
ise hız da değişiklik olmaz.
• Fotosentez hızını etkileyen faktörler;
1) Çevresel (Dış) Faktörler
a) Işığın Dalga Boyu
• Bitkiler fotosentez yaparken elektromanyetik spektrumdaki görünür ışığı kullanır.
• Fotosentez mor, mavi, yeşil, sarı, turuncu ve kırmızı ışıkta gerçekleşebilir.
• Fotosentez hızı mor, mavi ve kırmızı ışıkta yüksekken yeşil ışıkta en düşüktür.
• Mor ışık diğer görünür ışıklara göre daha fazla soğurulur.
b) Işık Şiddeti
• Işıksız ortamda fotosentez yapılmaz.
• Işık şiddeti arttıkça fotosentez hızı belli bir değere
kadar artar, sonra sabit kalır.

c) Sıcaklık
• Tepkimelerde çeşitli enzimler görev alır.
• Sıcaklık enzimlerin çalışmasını etkilediğinden
fotosentez hızını da etkiler.
• Sıcaklığın belli değere kadar artışı tepkimelerin hızını
arttırır. Belli bir değerden sonra sıcaklığın artışına bağlı
olarak hız yavaşlar ve durur.
• Fotosentez için optimum sıcaklık 25-35°C arasındadır.
(1997 ÖSS): Bitkiler genel olarak, uygun ışık
şiddetinde ve ortalama 33 0C de yoğun biçimde
fotosentez yapıp en fazla miktarda oksijen ve
glukoz üretebilmektedir.
Buna göre, ılıman bölgede yaşayan ve
yapraklarını döken bitkilerin, aşağıdaki
dönemlerin hangisinde dışarıdan aldıkları oksijen
miktarı en fazladır?
A) Kışın, gündüz B) Sonbaharda, gündüz
C) Kışın, gece D) Yazın, gece
E) Yazın, gündüz
d) Karbondioksit Miktarı
• Işıktan bağımsız tepkimelerin başlaması
için gereklidir.
• Ortamdaki CO2 miktarı attığında
fotosentez hızı belli miktara kadar artar.
Ancak sonra sabit kalır.

NOT: Eğer bitkinin fotosentez yaptığı ortama kireç suyu, KOH veya Ba(OH)2
(Baryum hidroksit) maddeleri konulursa fotosentez olumsuz etkilenir.
Çünkü bu moleküller karbondioksit tutucudurlar; ortamdaki
karbondioksiti tutarak canlının fotosentez yapmasını engeller ve
fotosentez hızını düşürür.
e) Su miktarı
• Stomaların açılması bitkideki su oranına bağlıdır.
• Ayrıca fotosentez enzimlerinin çalışması için su
oranının belirli bir değerde olması gerekir. Bitkide su
miktarı %15’in altına düşerse enzimler çalışmayacağı
için fotosentez durur.

f) CO2 ve ışık şiddetinin birlikte etkisi


• Doyma noktasına kadar fotosentez hızını CO2 belirlerken doyma noktasından itibaren
ışık şiddeti belirleyici faktör olmaktadır.

g) Ortamın pH’sı

h) Mineraller
2) Genetik Faktörler

a) Kloroplast Sayısı
• Yapraktaki kloroplast ve klorofil miktarı arttıkça fotosentez hızı da artar.
• Koyu yeşil yapraklı bitkilerde kloroplast miktarı fazladır.
• Yaprakta fotosentezin en yoğun gerçekleştiği bölüm kloroplast ve klorofil
miktarı en fazla olan palizat parankimasıdır.
b) Yaprak yapısı ve sayısı
• Bitkideki yaprakların yüzey genişliği ve sayısı arttıkça fotosentez hızı da artar.
• Yaprak konumu da fotosentez hızını etkiler. Aynı bitkinin doğrudan ışık alabilen
yaprakları, ışığı tam alamayan alt kısımdaki yapraklara oranla daha hızlı
fotosentez yapar.
c) Stoma sayısı, konumu ve büyüklüğü
• Stoma yaprakta gaz alışverişini sağlar. Stoma sayısı ne kadar fazla olursa bitki CO2
den daha çok faydalanır. Bu durum da fotosentez hızını olumlu yönde etkiler.
• Stomaların yapısı, büyüklüğü ve dağılışı da fotosentez hızı üzerinde etkilidir.
Stomalar yüzeye yaklaştıkça gaz difüzyonu kollaylaşacağı için fotosentez hızını
arttıracaktır.

d) Epidermis ve kutikula kalınlığı


• Yaprakların yüzeyini örten, epidermis hücreleri tarafından salgılanan mumsu
tabakaya kutikula denir.
• Epidermis ve kutikula kalınlaştıkça güneş ışığını daha az geçireceğinden
fotosentez hızı yavaşlar.

e) Enzim miktarı
• Fotosentezde özellikle ışığa bağımlı olmayan tepkimelerinde pek çok enzim görev
yapmaktadır. Fotosentez enzimleri ne kadar fazla ise fotosentez de o derece hızlı
gerçekleşir.
KEMOSENTEZ
• Bazı canlıların güneş enerjisi yerine inorganik maddelerin( NH 3, H2S, Fe, S, NO2,
H2) oksidasyonu ile açığa çıkan kimyasal enerjiyi kullanarak organik madde
sentezlemesi olayına kemosentez denir.

• Azot , kükürt, demir, hidrojen bakterileri ve bazı arkeler kemoototrof canlılardır.

• Sadece prokaryot canlılarda görülür.

• Sitoplazmada gerçekleşir.

• Klorofil ve ışık kullanılmadığından gece gündüz gerçekleşebilir.


• Kemosentez iki reaksiyon basamağından oluşur.

 I. aşama ile kimyasal enerji kazanılır.


 II. aşmada ise bu kimyasal enerji ile besin sentezlenir.
• Kemosentetik canlılar bazı molekülleri bir başka inorganik moleküle dönüştürebilme
kapasitesine sahiptir.
• İnorganik maddeler oksijen ile tepkime vererek başka inorganik maddelere dönüşür.
Bu olaya oksidasyon denir.
• Oksidasyon sonucu bir miktar enerji açığa çıkar.
• Kemosentez yapan canlılar bu enerjiyi sitoplazmalarında enzimatik tepkimelerle su
ve karbondioksitten besin elde etmede kullanır.
• Kemosentez tepkimelerinde oksijen açığa çıkar. Ancak bu oksijen atmosfere
verilmez. Canlı kendisi kullanır.

NOT: Kemosentezde ETS kullanılır,


oksidatif fosforilasyon yapılır.
Azot Bakterileri

Kükürt
Bakterileri
• Nitrit bakterilerinin amonyağı nitrite dönüştürmesi ve nitrat bakterilerinin nitriti nitrata
dönüştürmeleri birer indirgenme-yükseltgenme tepkimesidir.
• Bakteriler aracılığıyla amonyağın nitrite ve nitritin nitrata dönüştürülmesi süreci
nitrifikasyon olarak isimlendirilir.
• Doğada organik atıkların bozunmasıyla oluşan amonyak, nitritifikasyon sayesinde canlıların
kullanımı için hazır hâle getirilir.
• Bu sayede kemosentetik canlılar azot döngüsünün devamlılığında önemli bir rol oynar.
FOTOSENTEZ ve KEMOSENTEZİN ORTAK ÖZELLİKLERİ

1. İnorganik maddelerden organik madde sentezlenir.


2. CO2 tüketilir. (CO2 özümlemesi yapılır.)
3. ATP sentezlenir, harcanır.
4. Enzimatik reaksiyonlarla gerçekleşir.
5. ETS görev yapar. NADP+ indirgenir.
6. Oksijensiz ortamlarda gerçekleşebilirler.
7. Hidrojen kaynağı kullanılır.
NOT: H2S ‘ü fotosentez
yapan bakteriler elektron,
kemosentez yapan
bakteriler enerji kaynağı
olarak kullanır.
Kemosentez sayesinde;

• Ortamdaki zararlı maddeler yok edilir. Petrol ile kirlenen su kıyılarına gübre
püskürtülerek kemosentetik bakterilerin çoğalması, dolayısıyla petrolün
parçalanması hızlandırılabilmektedir. Benzer şekilde, atık suların arıtılması
sürecinde açığa çıkan çamura kemosentetik bakteriler ve arkeler ilave edilerek
bu atıkların gübre olarak kullanılabilecek düzeye kadar parçalanması sağlanır.
• Bakteriler ihtiyacı olan besinleri üretir.
• Bitkiler için gerekli bazı tuzlar üretilir.
• Kimyasal enerji kazanılır ve ATP üretilir.
• Doğada birçok maddenin devirli olarak kazanılması sağlanmış olur.
• Kemosentetik mikroorganizmalar uranyum, altın ve bakır gibi madenlerin
cevherlerinden ayrıştırılması (biyomadencilik) işlemlerinde de kullanılmaktadır.

You might also like