Professional Documents
Culture Documents
Dinler Tarihii
Dinler Tarihii
DİNLER TARİHİ
Öğr. Gör. İsa ABİDOĞLU
Dinler Tarihi
Din ve Mezhep
• Farklı dinlerden etkilenen ve inanç ve ibadetler konusunda birbirinden
farklı dinlerden etkiler taşıyan inanç ve dinlere Senkretik Dinler denir.
Örneğin İslâm ile Hindu geleneğinden birçok unsur taşıyan Sih dini
senkretik bir din olarak tanımlanabilir. Yine son dönemlerde ortaya çıkan
ve Hristiyanlıkla Yahudilikten etkilenen Yahova Şahitleri, Hristiyanlıkla
Budizmden birçok unsur taşıyan Moonculuk veya Sayentoloji gibi
hareketler senkretik akımlar olarak değerlendirilebilir.
• Müstakil bir dini inanç olmanın ötesinde belli bir simge ve belli ritüellerle
kendisini ifade eden inanç gruplarına ise kült inançlar denir. Genel
kabullerin ve alışılmışın dışında, çoğunluk tarafından kabul görmeyen ve
dışlanan, az sayıda takipçisi olan bir inanışı temsil eder. Satanizm buna
örnek verilebilir.
Dinler Tarihi
Dinlerin Sınıflandırılması
• Batı'da genelde pozitivist bir yaklaşımla dinler, tabiilerinin sosyolojik
gelişmelerine bağlı olarak ilkel dinler ve gelişmiş dinler olarak ikiye
ayrılmıştır.
• Dinler kendi dışındaki dinleri batıl görerek genelde dinleri hak dinler ve
batıl dinler olarak sınıflandırmışlardır ancak her din kendisini hak din
olarak görüp diğer bütün dinleri batıl dinler olarak sınıflandırmıştır.
• Bunların dışında dinler özelliklerine bağlı olarak şu şekillerde de
sınıflandırılmışlardır:
Evrensel Dinler - Milli Dinler
Monoteist - Politeist Dinler
Gnostik Dinler
Bölgesel sınıflandırma ( Afrika, Asya, Uzakdoğu dinleri vs.)
Dinler Tarihi
Din ve Mezhep
İç nedenlerden dolayı veya başka kültürlerle karşılaşmalarının doğurduğu
etkenlerle bir din içerisinde gerçekleşen itikadî, siyasi ve fıkhi farklılaşmaların
neden olduğu dinin bir alt kolu ya da ekolleri konumundaki fırkalarına
mezhep denir.
Ortodoks Mezhepler: Çoğunluğun inancını ifade eden merkezi din anlayışına
sahip, egemen siyasal güçle özdeşleşen dinsel yorum. Kendisinin asıl doğru,
kabul edilebilir öğretiyi savunduğunu iddia eden mezheplerdir.
Heterodoks Mezhepler: Merkezi din anlayışının dışında kalan görüş ve
akımlardır. Çoğunluğa karşı azınlığı ve resmi din anlayışına karşı muhalefeti
temsil eden akımlar heterodoksal mezhepler olarak değerlendirilmişlerdir.
Heretik Akımlar: Dinsel inanç ve değerlere getirdikleri yorum ve bakış
açısıyla yaygın din anlayışının temel değerlerinden sapma temayülü
gösterdikleri düşünülen ve sapkın inanç ve uygulamaları nedeniyle
cezalandırılmayı hak ettiklerine inanılan akımlardır.
Dinler Tarihi
Zerdüştlük / Mecusilik
Mecusiliğin kurucusu Zerdüşt'tür.
bu dindeki tanrı için kullanılan Ahura-Mazda ismine istinaden,
"Mazdaizm" veya ülkeye atfen "Parsizm" denir.
Kur’an bu din için "Mecûs" deyimini kullanır. (Hac 22/17)
Mecusi ismi eski İran toplumsal sınıfında yönetici-rahip sınıfını ifade eden
(Magian) Mecuş'tan gelir.
İbadetlerinde kullandıkları ateş yakma âdetinden dolayı, "Ateşperest"
olarak da isimlendirilirler.
Dinler Tarihi
Zerdüştlük
• Zerdüştlük çeşitli dönem ve aşamalardan geçerek bugünki halini almıştır.
• Birinci Aşama: Zerdüştle başlayan ve mazdaizm olarak da adlandırılabilecek olan,
monoteizmin esas olduğu, Zerdüştün peygamber oluşunu esas alan ve evrensel karakter
arzettiği dönem.
• İkinci Dönem: Zerdüştlüğün heretik yönü olarak kabul edilecek ve magian (mecuş)
olarak adlandırılan çeşitli kültür ve dinlerden zerdüştlüğe geçen sınıfın kendi kültürleri
ile zerdüştlüğü karıştırarak ortaya koydukları senkretik dönem.
• Üçüncü Dönem: Mecusiliğin düalist bir yapıya dönüştüğü bu süreçte, eski İran'ın Mitra
kültü Zerdüştlüğe adapte edildi. Işık ve güneş tanrısı Mitra Zerdüştçü öğretilere
uyarlandı. Bu dönemde mecusilik Sasanilerin resmi dini olmuş ve başta Ortadoğu olmak
üzere Hindistan'a kadar birçok bölgede yayılmıştır.
• İslami dönemde mecusilik gücünü yitirmiş ve küçük topluluklar tarafından kabul edilen
ve yaşanan bir dine dönüşmüştür.
MİTRA DİNİ/ KÜLTÜ: Zerdüşt dini öncesi İran’ın güneş, adalet ve savaş tanrısı MİTRA (Mithra, Mithras)
idi.
Dinler Tarihi
Zerdüştlükte İnanç
• Zerdüşt, kendisini tebliğ hizmetine çağıran tanrıyı "Ahura-Mazda" diye
adlandırıyordu.
• Zerdüşt, Ahura-Mazda adını verdiği Allah'ı; bütün varlıkların kendisinden
zuhur ettiği, "Gerçek nizam ve fiiliyatın yaratıcısı ve rabbi" olarak
sıfatlandırır.
• Varlıklara hayır ve şerri takdir eden O'dur. Her şeyi bilen ve gören, iyiliğe
iyilikle, kötülüğe kötülükle karşılık veren O'dur. Ancak iyiyi ve kötüyü
kader olarak, önceden takdir etmemiştir. Bu sebeple kader değişebilir.
• İyi ve kötü kuvvetler mücadelesinde insan iradesi serbesttir. Tanrının
bütün varlıkları yarattığı günden beri yalancılar da doğrular gibi,
fiillerinde serbesttir.
Dinler Tarihi
Zerdüştlükte İnanç
• Mecuşların etkin olduğu ve düalizmin hakim olduğu dönemde ise Ahura-
Mazda'nın sadece iyi ve temiz varlıkları yarattığı, emrindeki melekleri ile
baraber bütün canlıları iyiliğe ve güzele sevk etmek istediği, Angra-
Mainyu'nun (Ehrimen) kötü ve temiz olmayan varlıkları yarattığı ve
emrindeki şeytanların da kötülüğe ve yanlış yola sevk etmek istediğine
inanılır.
• Dünyada bu iki kuvvet, mutlak hâkimiyeti sağlamak için birbirleriyle
mücadele halindedirler.
• Bu kuvvetler, yalnız ahlâkî değil, metafizik olarak da anlaşılırlar.
• Pozitif bir kuvvetle, negatif bir kuvvet, yaratıcı bir kuvvetle, yıkıcı bir
kuvvet ezelden beri karşı karşıya bulunmaktadırlar. Bazen, aydınlık ve
karanlık olarak yan yana getirilirler.
Dinler Tarihi
Zerdüştlükte İnanç
• Aydınlığın efendisi Tanrı Ahura-Mazda, karanlığın efendisi ise Şeytan
Angra-Mainyu sayılır. Bu zıt kuvvetlerin mücadelesinde, nihâî zafer
Ahura-Mazda'nın olacaktır. Onun mutlak hâkimiyeti, güneş gibi aydınlık
olacaktır. Bu sebeple, Mazdaistler (Mecusiler) ideal temizlik ve aydınlığın
sembolü olarak, ateş yakarlardı.
• Kendilerine ateş yakan anlamına Asravan denirdi. Onların bu geleneği
Müslümanların dikkatini de çekmiş ve onları "Ateşperest" olarak
vasiflandırmışlardır.
• Ateşe çöp ve benzeri kirli/pis şeyler atılmaz, ateş kirletilmez. Ateşte
kullanılan yakıtların temiz ve kuru olmasına özel bir itina gösterilir.
Dinler Tarihi
• Mecusiliğe göre, yaratılıştan kıyamete kadar zamanın süresi her biri üçer
bin sene devam eden, dört devreden meydana gelen 12.000 senedir.
• Dördüncü devrede (9.000-12.000 yıllarında) insanlara yardım etmek için
Ahura-Mazda Zerdüşt'ü gönderir.
• Zerdüşt'ten sonraki ikinci bin yılda, yine Zerdüşt'ün zürriyetinden bir
peygamber gelecek ve bu durum üçüncü bin yılda da tekrar edecektir.
Ancak üçüncü bin yılda gelen ve bir çeşit mehdi diyebileceğimiz teblîğcinin
ismi Saoşyant olacak ve dünyaya hâkim olarak yeryüzünü şer
kuvvetlerden temizleyecek, Zerdüşt'ün tebliğini yenileyecek, dünya
Zerdüşt müminleri ile dolacaktır.
• Bin yılın sonunda ise, hâkimiyeti Ahura Mazda'ya teslim edecek ve bu
suretle dünya son bulacaktır.
Dinler Tarihi
İbadet Şekilleri
Kutsal Kitapları
Sabiîlik
Sabiilikten Kur'an'da üç yerde (Bakara 2/62, Maide 5/69, Hac 22/17)
bahsedildiği için erken dönemlerden itibaren birçok İslam âliminin ilgisini
çekti. Miladî 9. asrın ilk yarısına kadar Sâbiîlerin Güney Irak'ta yaşadıkları
ve kendilerine özgü bir dinlerinin olduğu değerlendirildi.
Halife Me'mun döneminde, o zamana kadar Sabiilik-le hiçbir ilgisi olmayan,
çevrelerinde "Putperestler" ve "Harranîler" gibi adlarla tanınan ve
geleneksel Asur-Babil politeizmini devam ettiren bir grup vardı. Halife
Me'munun, onların putperest yapılarını İslam Devletinde zimmî (anlaşmalı)
statüsüyle yaşamalarına mani olarak görmesi ve onları, ya Müslüman
olmaları ya da Kur'an'da adı zikredilen gruplardan birine girmeleri
konusunda tehdit etmesiyle "Sâbiî" ismine sığındılar. Harranlı putperestler
böylelikle Sâbiî ismini aldılar ve birçok Harranlı bilgin (ünlü Sabit ibn Kurrâ
ve ibrahim ibn Hilâl gibi) kendi inançlarını (Sâbiîlik adı altında) hararetle
savundular.
Dinler Tarihi
Kadim Sabiilik
Sâbiîlik m.ö. son iki yüzyıl içerisinde Filistin-Ürdün bölgesindeki heterodoks Yahudi
gruplar içerisinden çıkar. Bu tarihte resmi Yahudilik anlayışına karşı çıkan "Kumran
Cemaati" olarak da bilinen Esseniler, Vaftizciler ve Nasuralar, bunlar arasında en
önemlileriydiler. Sâbiîlik açısından özellikle Nasuralar dikkat çekicidir. Nitekim o
dönemde İsa a.s. ve cemaati de onlar tarafından ilk zamanlar Nasuralar ismiyle isim
lendirildiler.
Sabiiler tarafından "Büyük bir önder" ve "Bir ışık peygamberi" olarak adlandırılan
Yahya da büyük ihtimalle Nasuralar cemaatıyla ilişki içerisindeydi. İsa'nın çağdaşı
olan Yahya, Yahudiliğe karşı çıkmış ve Kudüs dışında kendi cemaatını kurmuştu. İsa
da Yahya'nın vaazlarını dinlemeye gelirdi. Yahya'nın faaliyetleri resmi Yahudi
teşkilatını telaşlandırmıştı.
Sâbiî sözcüğü ise Mandence’de “vaftiz olmak” ya da “suya daldırmak” anlamına gelen
“sab” fiilinden türetilmiştir ve Araplar tarafından, Mandenlerin en dikkat çeken ve sık
uyguladıkları ibadetlerinden biri olan vaftiz uygulaması nedeniyle, bu topluluğa bir ad
olarak verilmiştir.
Dinler Tarihi
Kutsal Kitapları
Sâbiîierin kutsal kitapları iki ana grupta toplanır: Yazılı metinler ve sır
metinleri.
Yazılı metinler: Sâbiî kutsal kitapları arasında en önemli yeri oluşturan temel
kitapları Ginza, İki ana kısma ayrılır: Yahya’nın Öğretileri ve Kolesta.
"Hazine" anlamına gelen Ginza yaklaşık 600 sayfadan oluşur. Âdem'in kitabı
diye de adlandırılan bu kutsal kitap, çeşitli dualar, teoloji, mitoloji, ölüm ve
ölüm sonrası hayat ve benzeri konuları ihtiva eder. Yahya'nın Öğretileri, adın
dan da anlaşılacağı gibi büyük ölçüde Yahya'yı, onun hayatı ve öğretilerini
konu alan bir kitaptır.
Kolasta (koleksiyon ya da övgü) ise gusül, ayin yemekleri ve benzeri
ibadetlerle ilgili dua ve uygulamaları konu alan günlük ibadet kitabıdır
Dinler Tarihi
Tanrı Tasavvurları
Sabiilerin tanrı tasavvurlarının temelinde gnostik bir dualizm mevcuttur. Bu dualizme göre
bir tarafta ışık ve nur âlemi, diğer tarafta ise karanlık âlemi bulunur. Işık âleminin başında
"Yüce Hayat" "Kudretli Ruh" ve "Yüceliğin Efendisi" gibi isimler de verilen Malka d
Nhura (Işık Kralı) bulunur. Malka d Nhura, en üstün niteliklerle mücehhez ve bütün
eksikliklerden münezzeh olan yüce varlıktır.
Dualizmin diğer kanadını oluşturan karanlık âlemi de ışık âleminin hayat
prensibinden oluşmasına karşılık, yokluk, eksiklik ve düzensizliği sembolize eden
kaos ya da Kara Su'dan oluşmuştur. Yönlerden güneyde olduğuna inanılan bu
âlemin başında zaman zaman Ur ya da "Büyük Canavar" diye de adlandırılan
Malka d Hşuka (Karanlık Kralı) bulunur. Malka d Hşuka, karanlık âlemindeki
sayısız kötü varlığın yaratıcısı ve yayıcısı olarak nitelenir. Birçok olağanüstü
nitelik ve güçlere sahip olan bu varlık, kötü ve karanlık vasıfların tümüne
sahiptir. Etrafında sayısız kötü varlık, devler, şeytanlar, kötü ruhlar, canavarlar ve
benzeri varlıklar bulunur.
Dinler Tarihi
Sabiilikte Cennet/Cehennem
Sâbiîler'e göre dünya hayatının sonunda kıyamet olacak bütün canlılar yok
olacak, ardından da yeryüzü ve yeryüzünü çevreleyen gezegenler ve burçlar yok
edileceklerdir. Kıyamet sonrası günahkâr ruhlar için hesap yapılacaktır.
Her Sabii, kutsal elbisesi olan beyaz rastasını giymek zorundadır. Zira rastasız
olarak ölmek, ölüm sonrası büyük cezalara maruz kalmak demektir. Genellikle
Sabiiler, dış elbiselerinin altına rastalarını da giyerler
Dinler Tarihi
Sabiilikte ibadet
Sabiiler ibadetlerini evlerinde ya da Mandi adını verdikleri ibadethanelerde
yaparlar.
Sâbiî ibadetleri arasında en önemli olanı Masbuta, tamaşa ve rişama adı verilen
üç vaftizdir.
Masbuta: Tam vaftiz olarak da adlandırılır, rahip gözetiminde bir akarsuya dalıp
çıkmak şeklinde yapılan bir boy abdestidir. Bu vaftizin her Sâbiî tarafından
haftada en az bir kere pazar günü yapılması zorunludur.
Tamaşa: Dini kirlenmeler sonrası bir Sâbiînin rahibe gereksinim duymaksızın
kendi başına nehre üç kez dalıp çıkması şeklinde yaptığı gusüldür.
Rişama: İslam'daki normal abdeste benzer bir yıkanmadır.
Vaftizin mutlaka bir akarsuda ya da akarsudan açılan kanallarda yapılması
gerekir. Sâbiîler akarsuları ilahi ışık âlemiyle ilişkili olarak görür ve onları "Hayat
suyu" diye adlandırırlar
Dinler Tarihi
Sabiilikte İbadet
Sâbiîierde rükûlu ve secdeli bir namaz olayı yoktur. Ancak kuzeye dönerek
yapılan günlük dua ayini vardır. Sâbiîler günün belirli saatlerinde (Ginza'ya
göre 3 kez gündüz, 2 kez gece) Yüce Işık Kralı'na dua ederler.
Sâbiîlikte yiyip içmeme şeklinde bir oruç söz konusu değildir. Bunun yerine
Sâbiîler eli, dili, kalbi, kulağı ve diğer organları kötülükten uzak tutmak
şeklinde bir oruca davet edilirler.
Sâbiîler, yılın çeşitli gün ve saatlerini uğursuz olarak adlandırır ve o
zamanlarda iş yapmamaya, dışarı çıkmamaya gayret ederler. Öte yandan
belirli günlerde de bayram yaparlar. Bayramlar arasında en önemli olanı bir
çeşit bahar bayramı olarak kutladıkları beş günlük Panja ya da Parvania
bayramıdır.
Dinler Tarihi
Hinduizm
• Sanatana dharma ismi ile Hindular kendi dinlerini ifade ederler.
• Fars dilinde “indus nehrinin doğusunda yaşayanlar” anlamına gelen Hinduizm
kelimesi kullanılmıştır.
• Hinduizm dünyada varlığını devam ettiren en eski dindir.
• Hinduizmʼi devlet dini ilan eden tek ülke Nepalʼdir.
• Herhangi bir şahsı kurucu, herhangi bir kutsal metni tek başına bağlayıcı
görmezler. Herhangi bir doktrini dogma olarak kabul etmezler.
• Hinduizmʼi diğer geleneklerden ayıran ölçütler şunlardır:
1. Vedaların mutlak otorite olduğunu kabul ederler.
2. İneğin ve Brahmanların kutsallığını kabul ederler.
3. karma, samsara ve mokşa ile ilgili Hint dini – felsefi okullarca gerçek
olarak kabul edilirler.
Dinler Tarihi
Hinduizm’e giriş
Yakın döneme kadar Hint dinine mensup olmak için anne – babanın herhangi
bir kasttan olması gerekliydi. Ancak modern Hinduizmʼde batılılarda bu dine
girebilmektedir.
Ezeli hakikatleri gören olarak Rşi’ler (gören), en erken dönemde Hinduizm’in
adı konmamış peygamberleridir.
Rşiʼler sessiz derin düşünenler (muni) olarak adlandırılırlar.
Hinduizm’de bütün Hinduların inandığı bir tanrı olmadığı gibi hepsi için
geçerli bir ibadet şekli de yoktur.
Hindular, Herhangi bir dini uygulamayı zorunlu görmedikleri gibi bir
grup için temel olan bir şey başka bir grup için gerekli olmayabilir.
Tek bir tanrıya inandıklarını söylerken bile birçok tanrıya kulluk
edebilmektedirler.
Dinler Tarihi
İnanç Sistemi
Alemin bir yaratıcısı yoktur. Yoktan da varedilmemiştir.
Zamanın bir başlangıcı ve sonu yoktur. Daireseldir. Sürekli döner bu
yüzden de ahiret anlayışı yoktur.
Hinduizmde üç yüz milyondan fazla tanrı bulunur. Ancak her Hindu
sadece bir tanrıya inanır. Kimisi Brahma'ya, kimisi Şiva'ya, kimisi
Vishnu'ya.
Milyonlarca tanrı arasından üç büyük tanrı öne çıkar ve bir anlamda
teslisi-üçlemeyi oluşturur. Brahma yaratıcı, Vişnu koruyucu, Şiva ise
yokedici tanrı olarak nitelenir.
Ancak Hinduların geneli Brahma'ya tapınır. O nedenle Hindu dinine
Brahma dini de denir.
Din adamları ise Brahman olarak isimlendirilmiştir.
Dinler Tarihi
İnanç Sistemi
Kast sistemi: Kast sisteminin Hinduizmin sistematikleştirenleri olan Aryanlar
tarafından yerli halkı kendilerinden uzak tutmak için oluşturulduğu tahmin
edilmektedir. Bu sistem vedalara da konmuş ve ilahi bir yasa olarak kabul
edilmiştir.
Brahminler: Bilginler ve din adamları (Vedaların koruyucuları)
Kşatriyalar: Prensler, savaşçılar ve yöneticiler
Vaisyalar: Çiftçi ve esnaf ve sanatçılar
Sudralar: Yoksul işçi, hizmetçi ve köleler.
Bütün bu sınıfların altında bir de kast sistemine dâhil edilmeyen paryalar
(dokunulmazlar) bulunur.
Dinler Tarihi
Karma-Samsara-Mokşa
Karma: İş, amel, eylem anlamına gelen karma sistemine göre; kişi
yaptıklarından yaşarken sorumlu olduğu gibi yeniden dünyaya geldiğinde de
bu yaptıklarının sonucu olarak belli bir kastta dünyaya gelir. Buna göre bu
hayatında herhangi bir kastta dünyaya gelen kişi daha önceki yaşamındaki
amellerinin sonucu olarak dünyaya gelmiştir.
Hindu inancına göre ölümden sonra ruh yaşar ve dünya yaşamındaki fillerine
göre bir yol izler. Bu döngüye samsara denir. Ölümle birlikte maddi bedenden
ayrılan ruhun önünde üç yol vardır.
Mokşa: Devayana'ya (Tanrılar âlemi) giden yoldur. Bu yol, dünya hayatında
nefsini yenmiş, tenasühünü tamamlamış, insanlığın zirvesine ulaşmış
tanrılaşmış (devalaşmış) ruhlar içindir ve bu ruhlar artık dünyaya dönmez ve
başka bir hayata zorunlu tutulmazlar.
Dinler Tarihi
Hinduizm’de İbadet
Hindu dini ve felsefesinin ortak hedefi mokşay, gerçekleştirmektir. Bunun üç yolu vardır.
1. Cayna – marga (bilgi yolu) 2. Karma – marga (amel – eylem yolu) 3. Bhakti – marga (aşk
ve zühd hayatı ile bağlanma yolu).
• Hinduizm’de Varanasi diğer ismiyle Banares şehri tanrı Şiva’nın koruduğu şehir olarak bilinir
ve Hindular hac ibadetlerini bu şehri ziyaret ederek yaparlar.
• Ganj nehrinin suyu kutsal kabul edilir. Asla kirlenmediğine inanılan bu nehrin iyileştirici
olduğu düşünülür.
• Hindular ibadetlerine İslam’daki besmeleye benzer ‘Om’ sözcüğüyle başlarlar.
• Evin bir köşesi tapınılan puta tahsis edilir. ve ona tapınılır. Buna puja adı verilir.
• İbadet (puja) daha çok bireysel bir faaliyettir. Toplu ibadet yoktur.
• Günlük ibadetler dua, tanrı heykellerine tazim ve sunak sunmadır.
• Bu ibadetler ilk üç kasta mensup Hindularca güneş doğmadan, tam ortadayken ve batış
esnasında yapılır.
• Kadınlar ibadete katılmazlar. Veda metinlerini okumaları yasaktır.
Dinler Tarihi
Hinduizm’de İbadet
• Doğum, Ölüm ve Evlilik gibi geçiş dönemlerinde yapılan dinsel törenlere
samskara denilir.
• Yoga ruhsal gelişim için zorunlu bir egzersiz ve uygulamadır.
• Yeni yıl bayramı olarak Ekim/kasım aylarında Divali bayramı, Şubat/Mart
bayramlarında baharın gelişini sembolize eden Holi bayramları vardır.
Hindistan’ın en renkli festivallerinden Diwali, büyük ışık gösterileri ile kutlanıyor.
Işıklar Bayramı olarak ta adlandırılan, Hindu inancına göre iyinin kötüye galip
gelmesini temsil eden bir dizi dini olayların sonu olan Divali Festivali boyunca
iyiliğin kazanmasını temsil eden ışıklı gösteriler yapılıyor. Evlerini ve sokaklarını
özel ışıklarla dekore eden Hintliler, mum yakarak da evlerini kötülüklerden
temizlediklerine inanıyor.
• Ölen kişinin cesetleri yakılır. Ölüyü yakmak erkek evladın işidir. Bundan
dolayı erkek evlat sahibi olmak önemsenir.
• Sati geleneği diye kadının ölen kişiyle birlikte yakılması geleneğidir.
Dinler Tarihi
Dinler Tarihi
Dinler Tarihi
Dinler Tarihi
Dinler Tarihi
Dinler Tarihi
Dinler Tarihi
Kutsal Kitaplar
Simriti (akıl kaynaklı)
Ramayana ve Mahabharata destanları
Puranalar: Avatarların tarihi
Dharma-Şastralar: dini yasaların kitapları
Dinler Tarihi
Budizm
Budizm Hinduizm'e, özellikle onun tanrı anlayışına, kurban
uygulamalarına ve kast sistemine karşı ortaya çıkmış bir dindir.
Budizm uyanmış, farkında olan kişi anlamındaki "Buddha" kelimesinden
türetilmiş bir kavramdır.
Kurucusu "Tarihi Buda" da denilen Siddhartha Gautama'dır.
Hayattaki acıların kaynağını açıklamak amacıyla yaptığı uzun çalışmalar
sonucu ızdırabı sona erdirecek bir manevi anlayışa ulaştığı ve böylelikle
"Buddha"lığa eriştiği kabul edilir.
Dinler Tarihi
Budizmin Mezhepleri
• MÖ 3. yy'da Kral Ashoka'nın Budizmi benimsemesiyle bu din yayıldı ve
O'nun döneminde Budizmin üçüncü konsili gerçekleştirildi. Budizm tarihinde
önemli bir yere sahip olan Kral Aşoka Budizmin yayılmasına hem komşu
ülkelere, hem Ortadoğu'ya (özellikle İran'a) hem de Afrika ve Yunanistan'a
kadar uzanan birçok bölgeye Budist misyonerler göndermek suretiyle büyük
katkılarda bulunmuştur.
Budizm Okulları (Ekolleri)
• Güney Budizmi, Theravada (yaşlıların öğretisi), Takipçileri başlıca
Bangladeş, Çin, Kamboçya, Laos, Malezya, Myanmar, Sri Lanka, Tayland ve
Vietnam'da bulunur. Hinayana (küçük taşıt) Budizmine (eskilerin yolu) göre,
acı çekmekten kurtulmanın tek yolu, yaşamdan el etek çekerek, Nirvana 'ya
ulaşmakla elde edilebilecek olan ahlak yetkinliğidir. Hindistan'da o zamana
kadar şifahi olarak nakledilen Budizm'in kutsal metinleri MÖ 25 yılında Pali
dilinde yazıya geçirilmiş ve Pali Kanon olarak bilinmiştir.
Dinler Tarihi
Budizmin Öğretileri
Öğretileri (Dharma - Buddhadharma)
• Triratna (üç mücevher): Budistlerin her eyleme kendileriyle başladıkları üç
mücevher, "Buddha'ya (aydınlanmış olana) sığınırım, Dharma'ya (öğretiye)
sığınırım ve Sangha'ya (cemaate) sığınırım" şeklinde dile getirilen, Buddha,
dharma ve sanghadan oluşur. Bunlar aynı zamanda bir kimseyi Budist yapan
esaslardır ve bu yüzden de Budist âmentüsü olarak kabul etmek mümkündür.
1. Buddha: Tanrısal gücün tezahürlerinden sadece biridir ve son olarak
yeryüzüne inerek dünyayı aydınlatacak olan Buddha Maitreya Buddha'dır.
Dinler Tarihi
Triatna
2. Dharma: "Kozmosun yasası", "eşyanın doğası", "zihin, iyi hayat ve manevi
yolun yasası" gibi anlamlarda kullanılan, Buddha'dan önce de olan ve kendi
sinden önceki buddhalar gibi kendisi tarafından da keşfedilmiş olan öğretiyi
ifade eder. Bu yüzden Asya'da Budistler Budizm için Buddha'nın dharması
deyimini kullanırlar. Darma'nın birinci yönü, Buddha'nın Isipatana'da
bulunan Geyik Parkı'ndaki ilk vaazında dharmanın özü olarak ortaya
koyduğu Dört Seçkin Hakikattir. Bunlar:
a. Dukkha (Acıyı kabullenmek): "Doğum acıdır, yaşlanma acıdır; hastalık acı
verir; ölüm acıdır, hoşlanılmayan şeylerlerle birlikte olmak acıdır, hoşlanılan
şeylerden ayrılmak acıdır, hak ettiğin şeyi elde edememek acıdır".
b. Samudaya (Acının kökeni): Acının sebebi arzudur ve bu da arzu duyduğu
şeylerin bir gerçekliğinin olmadığını bilmemekten ibaret olan cehaletten
kaynaklanır.
Dinler Tarihi
Triatna
c. Nirodha: (Acının kaldırılması). Buddha varlığını ve sebebini tespit ettiği
acının kaldırılmasının da mümkün olduğunu söyler. Eğer dukkhaya sebep olan
cehaletten kaynaklanan arzu ise, arzunun ortadan kaldırılmasıyla acı da
ortadan kalkacaktır.
d. Margha (Sekiz seçkin yol): İnsanı, yaşadığı acıdan kurtulacak hale
getirecek olan, kendi kendini disipline etme yolu, Budizm'in sembolü olan ve
sekiz parmaklı tekerlekle gösterilen sekiz dilimli yoldur. Bunlar; doğru bilgi,
doğru anlama, doğru konuşma, doğru eylem, doğru yaşam, doğru çaba, doğru
düşünme, doğru yoğunlaşmadır.
Dinler Tarihi
Triatna
3. Sangha
Budistlerin kendisine sığındıkları üçüncü mücevherdir. Cemaat anlamındadır.
Erkek ve kadın keşişler ile laiklerden oluşur. Keşişler yaşadıkları hayatta
nirvanaya ulaşmaya çalışırlar ve bu yüzden getirişi olan herhangi bir iş
yapmazlar. Laikler ise kendilerini nirvanaya ulaştırmasını umdukları yeni bir
doğumu beklerken keşişleri desteklemekle görevlidirler. Keşişlerin ve
keşişelerin, elbiseler ve sadaka kâseleri dışında hiçbir şeyleri yoktur. Saçlarını
tıraş eder ya da oldukça kısaltır ve renkli elbiseler giyerler.
Dinler Tarihi
Nirvana
"Sönme, "sakinleşme" anlamına gelir. Cehaletin ortadan kalkması
durumudur. Bu Budistlerin ulaşmak istedikleri nihai ve değişmeyen sonsuz bir
haldir. Buddha, ilk beş talebesi ve daha sonraki talebeleri, insanlar arasında
yaşarken bu duruma ulaşmışlardır.
Hindistan'daki dinlerin ortak özelliklerinden biri Samsaraya yani ruhun
ölümden sonra tekrar dünyaya dönmesi döngüsüne inanılmasıdır.
Hindistan'da doğan dinlerin hepsi bu döngüden kurtulmak için yollar
önerirler.
Dinler Tarihi
Budizm’de ibadet
Evlerde yüksek ve göze çarpacak bir konumda Buddha heykeli bulunur.
Genelde lotus pozisyonunda yapılmış olan Buddha heykeline yüzü dönük ola
rak yapılır. Burada yapılan ibadet mabette yapılana benzer ancak ondan daha
kısadır.
• Budizmde Vihara olarak adlandırılan ve genelde kampüs veya külliye
şeklinde inşa edilmiş dini yapılar bulunur. Bu yapılar, içerisinde bir kimsenin
günlük tüm ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik imkânların mevcut olduğu
yapılardır. Viharalar genel ibadet salonu (pagoda), meditasyon salonu,
misafirhane, kutsal emanetler binası ve özel olarak düzenlenmiş bir avludan
oluşur.
Budizm’de İbadet
• Mabetlerde (pagoda) toplu ibadetler yapılmaz.
• İnsanlar ibadet için tek başlarına ya da grup halinde uygun buldukları
mabetlere gelir ve orada ibadetlerini yaparlar, insanlar mütevazı elbiseler
giyer ve bir saygı işareti olarak mabede girmeden önce ayakkabılarını
çıkarırlar.
• Burada sükûnet içerisinde ellerinin avuç içlerini birbirlerine yapıştırmış bir
şekilde, Buddha'nın heykelinin önünde yerlere kapanırlar.
• Takdime olarak, yiyecek, çiçekler ve mum sunulur.
• Kadınlar ve erkekler ellerini birbirine bitiştirip, yüzleri yere doğru çok
saygılı bir şekilde dururlar.
• Sonra keşiş, kutsal metinden bir parçayı melodili bir şekilde tilavet eder.
Bunu Dharma hakkındaki bir konuşma takip eder.
Dinler Tarihi
Budizm’de bayramlar
■ Budistlerin kutladığı bayramların en önemlisi Vesakdır. Bu bayram,
Buddha'nın doğumu, aydınlanması ve ölümünün anısına kutlanan bir
bayramdır. Genellikle mayısın on dördü, bayramın zirvesini teşkil eder. Evler
ve caddeler süslenir, fakirlere ve keşişlere hediyeler verilir.
Dinler Tarihi
Budizmde bayramlar
• İkinci bayram ise, yağmur mevsiminin arkasından yapılır. Yağmur mevsimi,
Buddha'nın gökte ikamet ettiği ve orada dharma'yı toplanmış olan tanrılara
tebliğ ettiği zamandır. Hiçbir evlenme töreninin ve bayramın yapılmadığı
yağmur mevsiminin sonunda, Buddha'nın gökten dönüşünün anısına dolunay
zamanında büyük bir bayram yapılır. Evler ve pagodalar aydınlatılır. Yakılan
lambalar, Buddha'nın yeryüzüne dönüşüne işaret eder.
• Budizm, bugün dünya üzerinde yaklaşık 500 milyon civarında İnananı
bulunan bir dindir. İlk önce Hindistan'da ortaya çıkmış, daha sonra zaman
içinde Güney, Güneydoğu ve Doğu Asya'da Çin, Japonya, Kore, Moğolistan,
Nepal, Sri Lanka, Tayland ve Tibet gibi ülkelerde yayılmıştır.
Dinler Tarihi
Jainizm/Caynizm
Geleneksel anlamda Jain Dharma olarak bilinen din ve felsefe.
• Kurucucusu Kevalin (her şeyi bilen), Arhat (ulu) ve Mahavira (büyük
kahraman) olarak da adlandırılan Vardhamana'dır. MÖ. 6. yüzyılda,
kurtuluşa kurbanla ulaşılacağını kabul eden Vedacı yaklaşıma ve kast
sistemine karşı alternatif kurtuluş yollan arayan ve bulduklarını söyleyen,
Buda'nın da içlerinden biri olduğu bağımsız gezici dervişler'den biridir.
• Vardhamana cina kabul edilir. Cayinizmde cina; her zaman mevcut, yok
olmaz geleneğin, hakikatin ve yolun yayıcısıdır. Her cina, bu geleneği yeniden
canlandırır, yeni bir şey ortaya koymaz; çünkü yol her zaman aynıdır. Yirmi
dört tane olduğu kabul edilen ve insanları kurtuluşa götürecek yolu inşa
edenler anlamına gelen "tirthankaralar olarak da adlandırılan cinalar
grubunun sonuncusu Vardhamana'dır. Bu yirmi dört tirthankaradan tarihsel
bir şahsiyete sahip olanlar Vardhamana ve kendisinden önceki cina olan
Parşva'dır. Parşva'nın MÖ. 9. yüzyılda yaşadığına inanılır.
Dinler Tarihi
İnanç Esasları
AŞRAVA
Karmik maddenin Jiva'ya akışını durdurma anlamına gelen "aşrava"
durumunun gerçekleşmesi için; önce doğru bilgi ve nefsi kontrol amacıyla
disiplinli davranışlar sergilenmeli, oruç tutulmalı, belli yiyecekleri yememeli,
ıssız yerlere çekilerek tefekküre dalınmak, işlenen günahlardan ders alınmalı,
istek ve arzular öldürülmeli, züht hayatı tercih edilmeli ve meditasyonla
benlik yok edilmelidir. Böylece Karma'nın akışı durdurulur, sonrasında ruh
mokşaya ulaşır ve madde ile bağı kesilip civa (ruh) asli haline döner.
Diğer dinlere karşı tavrı, eleştirmeme ve tenkid etmeme şeklindedir. Jainler
rekabet etmez ve inançlarını yayma endişesi taşımazlar.
Dinler Tarihi
Kutsal Kitapları
Mahaviranın sözleri derlenmiş olmakla birlikte yaklaşık 1000 yıl kadar şifahi
olarak nakledildikten sonra MS 5. yüzyılda toplanan bir konsilde Ağama
olarak adlandırılan bir kutsal kitap külliyatı şeklinde yazıya geçirilmiştir.
Doğru Davranış ve Ahlak İlkeleri
Manastır hayatına başlayacak kişilerin uyması gereken ve "beş büyük
yemin/mahabavrata" olarak da adlandırılan ilkeler vardır. Bunlar keşiş için:
var olan herhangi bir canlıya zarar vermeme (ahimsa), yalan, uydurma söz
söylememe (safya), çalmama (asfeya), bekâr bir hayat sürme (brahma-carya)
ve dünyayı terk etme (aprigraha). Keşiş olmayan laikler için ise, son ikisinin
yerini iffet ve kanaatin alması dışında aynıdır.
Dinler Tarihi
Hindistan'da çok eski bir doktrin olan ahimsa, Cayinler'de önemli bir yer
işgal eder. En küçük canlılar da dâhil başka hiçbir şeye zarar vermeksizin
yaşamak gerektiğine işaret eder. Çünkü her canlı ezeli ve ebedidir. İyi bir
cainist içtiği suyu ve soluduğu havayı süzmek zorundadır bu nedenle cainistler
ağızlarına peçe takarlar ve yürürken önlerini süpürürler. Buda et yemeye izin
verirken, bu Cayinizmde tamemen yasaktır. Hatta meyve bile yemeyip sadece
sebzeyle beslenmeyi tercih ederler. Hava karardıktan sonra küçük canlıların
görülemeyeceği endişesi ile geceleyin yemek yemezler. Digambara keşişleri ise
günde bir defa yemek yerler. Gerçek bir dindar keşiş, bir sivrisineği yutmak
korkusuyla suyu içerken bile süzerek içer
Dinler Tarihi
Bayramları
• Cayinlerin kutladıkları en çok bilinen bayramı erkek ve kadın keşişlerin yağmur
mevsimi için sığınakta oldukları ağustosta kutlanan Pajjsanadır. Bu bayramı
Svetambaralar sekiz Digambaralar on gün olarak kutlarlar. Bu günlerde mümkün
olduğu ölçüde oruç tutulur ve meditasyonlar yapılır. Son günde keşiş olmayan Cayinler
bir önceki yıl düşünce, söz ya da fiili olarak yapmış olabilecekleri herhangi bir suçtan
dolayı bütün varlıklardan af dilerler. Ailenin en yaşlılarının en gençlerden ve
işverenlerin işçilerinden af dilemeleri adettir. Bu bayram, keşişleri ve laikleri bir araya
getirir ve cemaat kimliğini güçlendirme işlevi de görür.
Dinler Tarihi
SİHİZM
Sihizm, on beşinci yüzyılda Güney Asya'nın Pencap bölgesinde ortaya çıkan
ve farklı bölgelerde mensubu bulunan bir inanç sistemidir.
Sihizmin bir inanç grubu olarak ortaya çıkışı bugün Guru Nanak olarak
bilinen kişinin, otuz yaşlarında yaşadığı, kendisinin dini bir lider olmasıyla
sonuçlanan dini tecrübeden kaynaklanır. Bein Nehri'nde banyo yaparken
yaşadığı Tanrı'nın çağrısına muhatap olma mistik tecrübesinden üç gün sonra
sahip olduğu her şeyi terk etti ve "Ne Hindu ne de Müslüman vardır, öyleyse
ben hangi yolu takip edeceğim? Ben Tanrı'nın yolunu takip edeceğim. Tanrı
ne Hindu ne de Müslüman'dır ve ben Tanrı'nın yolunu takip edeceğim"
sözünü tekrar etti. Bundan sonra hayatını Tanrı'nın yolunu tebliğe hasretti.
Ravi Nehri'nin kenarındaki Kartarpur kasabasını inşa eden ve etrafında
kendisini takip etmeye başlayan bir sihler grubu oluşturan Guru Nanak
1539'da vefat etti.
Dinler Tarihi
Bu gurulardan biri olan Guru Ram Das, Amritsar şehrinin inşasına başladı. Guru
Arjun, Sihleri hususi bir elbiseyle tanıştırdı. Amritsar'da bir ibadet mekânı inşasına
başladı ve Sihlerin kutsal kitabı olan Adi Granth'ı derledi. Daha sonra bu metni,
Harimandir (Tanrı'nın Evi) ya da Darbar Sahip olarak adlandırılan yeni ibadet
mekânına yerleştirdi. Bu alan bugün Altın Tapınak olarak bilinir.
Sihlere kendilerine özgü ve onları başkalarından görünüş bakımından da ayrı
olmalarını ve kimlik olarak farklı olduklarını gösterecek, beş kutsal sembolden oluşan
bir giyim tarzı geliştirdi. İkincisi ise Ekim 1708'de suikasttan aldığı yaralardan dolayı
ölmeden önce, oğulları arasında guruluk kavgasına engel olmak maksadıyla yerine Adi
Granth'ı guru olarak tayin etti ve o zamandan sonra Sih kutsal kitabı Guru Granth
Sahib olarak adlandırılmaya başlandı.
Dinler Tarihi
İnanç Esasları
Her sihin yenmek zorunda olduğu beş kötülük (şeytan) bulunur: Benlik, öfke,
hırs, maddi bağlılık ve şehvet. Sahip olması gereken beş erdem vardır bunlar
da: Memnuniyet, hayırseverlik, şefkat, olumlu tutum ve tevazu.
Sihler de karma inancını esas alırlar ve insanların iyi işlerinin onların manevi
gelişimine yardımcı olacağını, başka şekilde daha fazla ilerleyemeyeceğini ka
bul ederler. Dolayısıyla her ruh tenasüh gereği tekrar dünyaya gelir.
Geçici cennet ve cehennem bölgeleri yoktur; onlar bu dünyadaki hayat
şartları olarak kabul edilirler.
Tanrının sürekli olarak anılması, onun inayetinin ve kurtuluşun yolunu
hazırlar. Bunları gerçekleştiren Tanrı hakkında tam bir bilince sahip olur ve
bu da onun Tanrı'yı tam olarak idrak etmesiyle sonuçlanır. Tanrı'nın bilgisine
sahip olan kişidir. O artık Karma yasasına tabi değildir ve başkalarına
maneviyat yolunda liderlik eder.
Dinler Tarihi
■ Sih panthı (sih cemaati/toplumu) içinde herhangi bir ayrım söz konusu değildir.
Hinduizm'deki gibi manevi rehber ve öğretmen anlamında ve bu özelliğe sahip olduğu
düşünülen herkes için kullanılan guru sıfatı Sihizm'de yalnızca "On Guru" için
kullanılır. Sih guru-ları hakikatin yani Tanrı bilgisinin vahyedicileri olarak faaliyet
gösterirler.
• Tüm Sihler şu değerlere inanmak zorundadır:
Eşitlik: Tanrı katında tüm insanlar eşittir.
Tanrı'nın ruhu: Tüm yaratıklar Tanrı'nın ruhuna sahiptir.
Kişisel hak: Her kişinin yaşama hakkı vardır.
Davranışlar: Kurtuluş kişinin hareketleri, davranışları doğrultusunda edinilebilir.
Aile hayatı yaşamak: Bir aile olarak yaşanması teşvik edilir.
Paylaşım: Kutsal metine göre her Sih kazancının ve hayatının en az %10'unu tanrının
ve diğer insanların hizmetinde harcamalıdır.
Tanrı'nın takdirini kabullenmek: Mutlu olaylarla kötü olayları aynı
şekilde görebilecek şekiide, Tanrı'nın takdir ettiği her türlü olayı (iyi veya
kötü) kabullenebilmek.
Hayatın dört meyvesi: Hakikat, memnuniyet, tefekkür ve Naam. Sihler,
Tanrı'yı isimlendirmek için en çok Nam (isim) kelimesini kullanırlar.
Putlara tapınmanın, dünyayı terk etmenin ve kehanetlere ve mucizelere
inancın reddi
Şekilciliğin, taassubun, manastır hayatından caydıran bira, şarap ve
uyuşturucu kullanımının reddi.
Dinler Tarihi
Kutsal Metinleri
Yasaklanan Davranışlar
İbadetleri
• Sih ibadetinin merkezini Guru Granth Sahib oluşturur. Sih ibadeti onun
huzurunda yapılır. Her Sihin evinde Guru Granth Sahib'in bulunduğu bir
odanın olması ve her gün ondan belli bir parçayı ezbere okuması ve bunu her
sabah ve akşam yapması gerekir.
• Amrit sanskar (pahul) töreni: Khalsaya katılma töreni. İki ağızlı bir
hançerle karıştırılmış olan şekerli su (amrit) adayın saçlarına, vücuduna
serpilir ve ondan içirilir. Bu içeceğin adayı bir aslana döndürdüğü, onu bir
savaşçı haline getirdiği kabul edilir. Bu törenden sonra aday, Khalsanın bir
üyesi olur ve isminin sonuna Singh (aslan) lakabı eklenir. Khalsanın bir üyesi
olduğunun bir göstergesi olarak beş şeyi taşıması gerekir. Bunların her biri
"k" ile başladığı için "kakka" olarak adlandırılırlar.
Kesh. Kesilmemiş, uzatılmış saçlar (azizliğin doğal görünüşü)
Kanga, küçük bir tarak (düzen)
Kaçça, dizlere kadar olan beyaz don (iffet)
Kara, çelik bilezik (itidal)
Kirpan. kılıç, bugün hançer (guruya adanmışlık/ bağlılık, asalet, güç ve
cesaret).
Sihlerde bütün dinlerde görülen hac, oruç ve kurban gibi ibadetler yoktur.
Dinler Tarihi
• Ölmekte olan insana, Vahe Guru, Vahe Guru (Muhteşem Guru) kelimesini
birkaç kez söylemesi teşvik edilir. Ölü yıkanır ve inancın sembolleri giydirilir,
bir tabutla yakma yerine getirilir. Küller ertesi gün toplanır ve yakınlarda
bulunan bir nehre ya da akarsuya atılır. Yakmak için gerekli malzemelerin
bulunmadığı yerlerde ölülerini gömerler. Mezarların üzerine büyük abidevi
binaların yapılması yasaktır.
Sihler eğitim öğretim, askerlik ve ata binmeye çok önem verirler. Bu sebeple
Hindistan'ın koruma ve güvenlik görevlilerinin çoğunluğunu sihler teşkil et
mektedir.
HİNT DİNLERİNİN ORTAK ÖZELLİKLERİ
1. Karma inancını kabullenmeleri
2. Yeniden doğuş veya yaratılışın kabulü
3. Samsarayı kabullenme
4. Döngü veya samsaradan kurtuluş arayışı
Dinler Tarihi
Her şeyin yaratıcısı olan Tao, evreni bazı ilkeler çerçevesinde idare etmektedir.
Bunların başında, iki zıt ilkeyi temsil eden "Yin ve Yang" gelir. Kâinattaki her
şey, olumlu-olumsuz, iyi-kötü gibi her türlü zıtlığı temsil eden Yin ve Yang
ilkesine göre meydana gelmekte ve hareket etmektedir. Yanan bir mumda
olduğu gibi. Yanmakta olan ip ve parafin, alevi besler. Alevin ısısı ise bu ikiliyi
tüketir. Sonunda fitil veya mum bittiğinde, alev de tükenecektir.
Üzerinde durulan bir diğer konu ise "vu-vey" (wu wei) prensibidir. Bu
anlayışa göre, Tao'nun kendisi hiç hareket etmediği halde evrende uyumlu bir
hareket ve işleyiş vardır. Aynı şekilde, iyi bir yönetici de devletin uyumlu
işleyişine fazla kanun çıkararak müdahale etmemeli, kendi haline
bırakmalıdır.
Lao-Tzu ahiret inancıyla ilgili direkt bir açıklamada bulunmamış ama
Budizmin etkisiyle sonraki dönemlerde Taoizm'de; İnsanların bu dünyada
yaptıkları iyi veya kötü işlerin karşılığını hem bu dünyada hemde hem de
gelecek dünyada görecekleri inancı gelişmiştir.
Lao-Tzu'ye göre, insanın sonsuz mutluluğu elde etmesi, başkalarını mutlu
etmesine bağlıdır.
Taoizm'de şamanistik ve büyüsel unsurların yanında, özellikle MÖ. 2.yy.'dan itibaren
Budist düşünce ve ritüeller ile yoga dâhil edilmiştir. Bu etkilenmenin sonucu olarak
Taoizmde tanrıların sayısı artmış ve onlara da ibadet edilir olmaya başlanmıştır.
Taoizm'de ibadet, Tao'ya ve çeşitli tanrılara yapılmaktadır. Taoistlerin evlerinde, kapı
önlerinde yer alan dolapların içinde tanrı tasvirleri ve putları bulunmaktadır. Her
taoistin kendini yakın hissettiği tanrılar vardır. Bunlar içerisinde en meşhur olanı, savaş
tanrısı Kvan-Ti ile zenginlik tanrısı Shin'dir.
Taoist ibadetin amacı, gerçek mutluluğun elde edilmesi ve bu dünyada hayatın ebedi
olarak sürdürülmesidir. Bu amacın; Tao ile birikte olmakla, "iş yapmadan çok iş
yapmak' olarak tarif edilen 'vu-vey' ilkesini tatbik etmekle, şiddet ve kibirden uzak dur
makla, sükûnet ve tevazu sahibi olmakla gerçekleştirilebileceğine inanılır. Söz konusu
ölümsüzlüğü elde etmek için simya, aşırılıktan uzak, sade bir hayat yaşamak, perhiz
kurallarına uymak, büyü ve yoga yapmak yardımcı uygulamalar olarak tatbik
edilmiştir.
Taoizmde İbadet
Çin dini geleneklerinin karışımı ibadetler. Budist, şaman, büyü…
Rahipler, dini törenleri, cenaze törenlerini idare eder, mabedlerde falcılık yapar.
Tao’ya ve diğer tanrılara tapılır.Evde, kapı önlerinde yer alan dolaplarda tanrı
tasvirleri ve putlar bulunmaktadır.
Taoist yakın hissettiği tanrılara ibadet eder. Kvan-Ti (savaş tanrısı), Shin(zenginlik
tanrısı) gibi…
Mabetlerde rahipler trampet ve gong çalar, ışık ve tütsü yakar.
İlk bahar bayramında yarı çıplak ateş üzerinden geçerler.
Taoizm 'e göre insan raks ve sarhoşlukla vecde ulaşabilir. Hayatını tehlikesiz bir
şekilde yaşamak ve sürdürmek isteyen insan iyi bir yemek rejimi oluşturarak
aşırılıktan kaçınmalıdır. Böylece ölümü biraz daha geciktirmiş olur. Tao, ilkelerini
uygulamak için ısrarlı olmamış, daima mütevazi ve sakin bir hayat sürmeyi tercih
etmiştir.
Taoizm günümüzde Çin, japonya, Kuzey ve Güney Kore'de yaygın bir din olmasına
karşın tarftarlarının büyük bir çoğunluğu Güney Kore'de yaşamaktadır. Taoizm'in
toplam taraftar sayısı yaklaşık olarak 95.000.000 civarındadır.
Ahiret İnancı
• Şintoizm yaklaşık 2500-3000 yıl önce ortaya çıkmış, dünyanın en eski dinleri
arasında yer alır. Japonların Milli Dini karakterini sergilemektedir. Şintoizm'in
Japonca'da karşılığı Kami-Nomiçi'dir (Tanrıların Yolu).
• Çok tanrılı bir inanca sahip olan bu dinde sekiz milyon ilahın varlığından
bahsedilir. Gök-yer, dağ, ırmak, gök gürlemesi vs. ilah olabilir.
■ Animist bir yaklaşıma sahip olan Şintoizmde "Kami" denilen; hayat için
önemli olan; rüzgâr, yağmur, ağaç, dağ, ırmak ve bereket gibi kavram ve
şeylerin şeklini alan kutsal ruhlara tapınılır. Bu Karnilerin başı imparatorluk
ailesinin karnisi olan "Amaterasu"dur (güneş tanrıçası). Bu sebeple
imparatorluk ailesi de tanrılaşmış ve onlara da tapınılmıştır. Amaterasu'nun
sembolü sekiz köşeli aynadır.
Bu din temel olarak milli birliği sağlamayı ve tek merkezden yönlendirmeyi
amaçlayan milli bir din olarak karşımıza çıkmaktadır. Şintoistin anavatanına
yönelik hararetli sevgisi, Japon halkının kendi ülkelerine olan bağlılığında
ifadesini bulmaktadır.
Şintoizmin herhangi bir kurucusu yoktur. Şinto türbeleri Japonya'da 100
binin üzerindedir. Türbelerde hiçbir resme tapılmaz. Şintoizm'de tanrıların
putları yoktur. Sadece, onları temsil eden ayna, kılıç gibi birer sembolleri
(mitama-şiro) vardır. En önemli tapınak, Japonya'nın ise şehrindeki
Amaterasu adına yapılmış olan tapınaktır.
Sunak üzerine günlük olarak taze yiyecekler, su, tütsü vb. şeyler konur,
ibadet etmek isteyen kişi mabede gider, elini, yüzünü ve ayaklarını
Müslümanların abdest aldıkları gibi yıkarlar. Mabetteki kıymetli eşya
karşısında diz çöker. İbadetini tamamlar ve dışarı çıkar. İbadeti rahipler
idare eder. Eskiden ibadette kurban bulunmasına rağmen, günümüzde
rastlanmamaktadır. İbadet için temizliğe çok önem veren Japonlar bunu
ihmal etmeyi büyük günah sayarlar. Bazı özel durumlarda İslam inancındaki
gusüle benzer bir temizlik yaparlar.
Ölüler yaşayanlara muhtaçtır. Kendilerine ikram yapıldığı, mezarın üzerine
yiyecek, içecek, eşya vs. konulduğu sürece mesut olurlar. Onlara göre "Aile
bir dindir, aile ocağı ise tapınaktır." Ölülere karşı görevini yapan insan,
yaşayanlara karşı olan vazifelerini de yerine getirmiş olur.
Kutsal metinleri, Japonya Kayıtları Kokiji (Eski Olayların Kayıdı) Nikorg
Yengişiki (Yengi döneminin Enstitüleri)' dir.
Evlenme törenleri mabetlerin bitişiğindeki evlenme salonlarında rahipler
tarafından icra edilir. Cenaze törenlerini ise Budist rahipler yönetir. Japonlar
"Biz Şintoist doğar, Budist ölürüz" derler.
Günümüzde Şintoizm milli bir din olması nedeniyle Japonlar arasında
yaygındır. Başta Japonya olmak üzere Japonların yaşadığı diğer ülkelerde de
yayılma imkânı bulmuştur. Günümüzde Şintoistlerin sayısı 100 milyon'un
üzerinde olduğu tahmin edilmektedir.
8.-10. yüzyıllar arasında imparatorluğun emriyle derlenen Kojiki ve Nihongi
metinleri kutsal kabul edilir.
Sözlü olarak nakledilmişlerdir.
Bu ikisi haricinde 1927’de bir araya getirilmiş 50 ciltlik şifahi kültür ürünü
kutsal metin daha vardır.
Kojiki (eski olayların hikayesi) : 712 yılında İmparatoriçe Gemmei’nin
emriyle Ono-Yasumaro isimli bir subay tarafından sözlü rivayetlerden
derlenmiştir. Mitolojik dil ile o vakte kadar Japonya’dan, tanrılardan,
imparatorun kutsallığından, insanın kökeninden bahseder.
Nihongi: Kojiki yorumudur. 720 yılında 31 cilt olarak kayda geçirilmiştir.
Kami İnancı: Tanrısal güç-tabiat ruhları-yaşam güçleri
gibi tabiattaki her şeyde, dağlarda, ormanlarda,
mağaralarda, sularda, bitki ve hayvan gibi canlı
varlıklarda ve gökyüzünde çok sayıda bulunan kutsallık.
Japon imparatorları (mikado) yaşarken de kamidir.
Bir kami kendi başına ne iyi ne de kötüdür. İnsanların
kamilerle olan ilişkisi kamiyi insanın lehine veya aleyhine
çevirebilir.
Şintoizm’in devlet dini olması ile birlikte imparatorun
kamisi olan Güneş tanrıçası Amaterasu, diğer kamilerin
üstünde kabul edilmiştir. Her kabilenin kendi kamisi
vardır. 10.yy.’da 3000 civarı kami ve onlara ait tapınak
tespit edilmiştir.
Ölen kişinin ruhu kami olabilir ancak her kami tanrı
değildir.
Şintoizm’de ölümden sonra ruhun yaşadığı ve ataların
ruhlarının sonraki nesilleri koruduğu inancı vardır.
“İse” şehrinde Amaterasu’nun tapınağından güneş doğuşunu izlemek hac
vazifesidir.
Gıda tanrısı İnari’nin sembolü tilki olduğundan tapınaklarda beslenir.
Bayramlar tarım kültüründen kaynaklıdır. 3 gün perhiz ve kamileri çağırma
ile başlar. Her kami kendi eşyasına girer. Mesela, Amaterasu 8 köşeli
aynaya hulul eder.
1. Matsuri Bayramı: Tanrı’yı çağırma, ona hizmet etme.
2. Toşikgoy Bayramı: Mahsulü koruma
3. Kanna-niname Bayramı: Hasat için Tanrı’ya teşekkür
4. Oh-harehe Bayramı: Dini temizlik
Japonlar arasında gelişen bir diğer inanç ise Zen Budizmi'dir. Meditasyonu ön plana
çıkaran bir mezhep olan Zen Budizmi'ne göre, bedenini ve nefesini sıkı bir terbiyeye
tabi tutan kişinin zihni, birden bire mantık bağlarından kurtulur ve ani bir aydınlanma
gerçekleşerek hakikate dair ilhama kavuşur. Bu mezhep, iç tecrübenin geliştirilmesi ile
kutsal bilginin doğrudan elde edilebileceğini kabul eder çünkü insan fıtratının,
kendisinde mayalanmış olan Buda tabiatını gerçekleştirebilecek yani 'aydınlanabilecek'
kapasite ile donatılmış olduğunu kabul eder.
■ Zen Budizmi, aydınlanmanın meditasyon dışında yapılan günlük işler vasıtasıyla da
gerçekleşebileceğini savunur. Bu durum, Japon sanatı, edebiyatı ve estetiğinin gelişimini
doğrudan etkilemiştir. Yapılan işi farklı bir meditasyon olarak değerlendiren Zen
Budizmi, kendini halkın hayatında düzen ve insicam ideali olarak, manastırlarda ise
temizlik, sesizlik, disiplin ve çalışma şeklinde göstermiştir. Keşişler, toplumda
çalışmayan insanlar olarak değil, meditasyon, el sanatları ve zanaatla uğraşan bir kesim
olmuştur. Budizm'inin, Japon kültüründe, özellikle de muharip güçler olan
'samurayların' terbiyesinde ve ahlaklarında önemli tesirleri olmuştur.
Dinler Tarihi
Yahudilik
Yahudilik/Kutsal Kitapları
• Tevrat okunurken, başın muhakkak bir takke veya şapka ile örtülü olması
gerekir.
Baş açık havraya girilmez ve usulünce abdestli olmak gerekir.
Havrada Tevrat yere düşerse hem haham hem de orada bulunan cemaat 30
gün oruç tutar.
Toranın tamamlandığı gün Yahudiler için bayramdır: Tora'nın hatim
tamamı günü (Simha Ha-Tora): bu günde tora röleleri tahtlara konarak
sokaklarda dolaştırılır ve mabedler arası ziyaretler gerçekleştirilir.
Eğer bu imkân yok ise havranın içerisinde dolaştırılır.
Tanah’ın ikinci kısmı
Nevüm/Nebiim (Peygamberler)
ilk nebiler ve sonraki nebiler olmak üzere iki kısma ayrılmaktadır.
Ketuvim (Yazılar)
• ilâhi ve münâcâtlar (Mezmûrlar ve Mersiyeler), aşk şiirleri (Neşîdeler
Neşîdesi), hikmetler (Meseller, Eyub, Vâiz) ve târihler (Rut, I ve II. Târihler,
Ester, Ezrâ, Nehemya) gibi yazılardan meydana gelmektedir. Bu bölümdeki
Daniel kitabı ise hem tarihî hem apokaliptik türdedir.
2. Talmud (Rabbani Literatür)
Meryem genç bir kız olduğunda (16 yaşlarında) bir melek kendisine görünerek
Tanrı tarafından bir oğulla müjdelendiğlni haber verir. (Ali imran 3/35-47,
Meryem 19/16-34)
Hristlyanlığa göre İsa her ne kadar Meryem'in oğlu olarak dünyaya gelse de
aslında Tanrı'nın nuru olarak onun bedeninde dünyaya gelmiştir. Bu olay
üzerine Yusuf Meryem'le evlenir ve vakit dolunca Beytlehem'de bir gece
sığındıkları bir ahırda İsa dünyaya gelir.
• isa'nın mahiyeti Hristiyan mezhepleri arasında tartışmaya neden olmuş; bazı
Hristiyan mezhepleri Yusufun isa'nın babası olduğunu kabul ederken
(Protestanlar) çoğunluğu Meryem'in evlenmeden önce isa'ya hamile kaldığına
İnanır. İsa'nın doğum tarihi ise gün, ay ve yıl olarak net olarak tespit edilemese
de Hristiyan dünyasında Batı kiliseleri tarafından 25 Aralık Doğu kiliseleri
tarafından ise 6 Ocak olarak kabul edilir. Doğduğu yıl konusunda şimdilerde
farklı anlatımlar söz konusudur.
Matta'ya göre isa Büyük Herodes'in (MÖ. 73-MÖ. 4) zamanında doğmuştur
(Matta, 2:1), Luka'ya göre ise Roma imparatoru Augustus'un emri üzerine
Suriye valisinin gerçekleştirdiği sayım sırasında yani MS. 6 ya da 7 yılında
doğmuştur. (Luka, 2:1-7)
İsa a.s. çocukluğunu Nasıra kentinde geçirmiş ve 30 yaşına geldiğinde Vaftizci
Yahya tarafından vaftiz edilmiştir. Vaftizci Yahya (Yahya a.s.) İsa a.s.'ın tey
zesi ile Zekeriya a.s.'ın oğludur. Yahudiler tarafından peygamber olarak
görülmemiş ve başının kesilerek şehit edilmesine sebep olmuşlardır.
Hristiyanlara göre bu vaftizden sonra kutsal ruh İsa ile birleşmiş ve Isa tebliğ
görevine başlamıştır. Kendisine inananlar içerisinden 12 kişiyi seçmiş ve hava
ri olarak adlandırmıştır. Peygamberliğe başladıktan sonra Isa a.s.'ın
gösterdiği mucizelerden bazıları şunlardır: Yiyeceklere bereket katması,
insanların içinden cin ve şeytanları çıkarması, hasta ve kötürümleri
iyileştirmesi, körlerin görmesini sağlaması, ölüleri diriltmesi, havarilerinden
bazılarını su üzerinde yürütmesi ve rüzgâra-fırtınaya hükmetmesi.
Isa a.s.'ın Kur'an-ı Kerim'de bildirilen mucizeleri ise şunlardır:
1. Ruhu'l-Kudüs'le desteklenmesi (2/87, 253 vd.)
2. Beşikteyken konuşması (3/46)
3. Çamurdan kuş şekline benzer bir şey yapıp onu diriltmesi (3/49)
4. Ölüleri diriltmesi (3/49)
5. Anadan doğma körü ve abraşı iyileştirmesi (3/49)
6. İnsanların yediklerini ve sakladıklarını bilmesi (3/49)
7. Semadan sofra indirmesi. (5/112-115)
Yahudi yüksek şurası-meclisi olan Senhedrin mahkemesi tarafından kâfir İlan
edilmiş ve ölüme mahkûm edilmiştir. Kendilerinin bu emri uygulama İmkânı
bulunmadığından Roma valisi Pontus Platusa başvurmuşlar, vali de Isa a.s.'ın
yakalanıp kendisine getirilmesini istemiştir. Havarilerinin arasından kendisine
ihanet eden Yahuda Iskaryot İsa a.s.'ı ele vermiş, İsa a.s. vali tarafından
çarmıha gerilme cezasına çarptırılmış ve Yahudiler tarafından 33 yaşında
Golgota'da çarmıha gerilmiş, daha sonra da gömülmüştür. Isa a.s. ölümünden
üç gün sonra dirilmiş, havarileriyle 40 gün kaldıktan sonra göğe çekilmiş,
Tanrı'nın sağ yanına oturmuştur. Göğe çekilmesinden önce havarilerine
insanların günahlarını bağışlama yetkisi vermiş (ki bu yetki onlardan kiliseye
geçmiştir), Petrusu kendisinin vekili ve kilisenin başı seçmiştir. Isa a.s.'ın
yaşadığı bu çileli dönem "Passion" olarak adlandırılır.
Hz. İsa'nın çarmıhta son nefesini vermeden önce söylediği son sözleri Matta'ya
göre "Allah'ım, Allah'ım! Beni neden terk ettin?" (Mata, 27:46-50), Luka'ya
göre "Baba! Ruhumu sana teslim ediyorum" (Luka, 23: 46), Yuhanna'ya göre
"Her şey bitti" (Yuhanna, 19: 30) olmuştur.
İsa sonrası dönem
çıkışının anısına kutlanır. Her yıl farklı günlerde kutlan- j makla birlikte
genelde ağustos ayının 15'ine yakın pazar gününde yapılır. Protestanlar hariç,
Katolik ve Ortodoks kiliseleri Meryem'e büyük saygı duyarlar, ona özel dua
lar, bayramlar ve ilahiler tahsis ederler.
Ascension: Vakti değişken bayramlardan olup, Paskalya'dan 40 gün sonradır.
Hz. İsa'nın göğe çıkmasının hatırasına kutlanır.
Pentlkost: Kutsal Ruh'un Havariler üzerine inişinin hatırasına, Paskalya'dan
50 gün sonra yedinci pazar günü kutlanır.
Sakramentler
• Sakrament, "Hristiyanların, kendi kurtuluşları için isa'nın acı çekişi
(passion), ölümü ve dirilişini ifade eden paskalya sırrına İştirak etmeleri
amacıyla İsa Mesih tarafından kurulan bir alamettir" diye tarif edilmektedir.
Katolikler ve Ortodokslara göre Hristiyan sakrament-lerinin sayısı yedidir ve
bunlar sırasıyla; vaftiz, evha-ristiya, konflrmasyon/ krizmasyon, tevbe, evlilik,
rahip takdisi ve hastaların yağlanmasıdır.
0 Vaftiz: Genel anlamda, Adem a.s.'la Havva'nın İşlediği ilk (aslî) günahtan
arınmak için yapılır, ilk günah inancı Hristiyanlık'ta önemli bir unsurdur; bu
günahtan kurtulmanın tek yolu da vaftiz olmaktır. Vaftiz edilen kişinin, o
zamana kadar İşlediği bütün günahlarından kurtulacağına dair kesin bir
inanç vardır.
0 Evharlstiya: Ekmek şarap ayini. İsa'nın havarile-riyle yediği son yemeğin
anısına yapılır.
0 Konfirmasyon/Krizmasyon/Kuvvetlendirme:
Konfirmasyon, daha önce vaftiz edilmiş ve Hris-tiyanlığı kabul ettiğini
kilisede cemaat huzurunda ilan etmiş olan erginlerin, bu imanlarına devam
ettiklerini, engellere ve imtihanlara rağmen imanda sabit olduklarını te'kid
etmeleri ve onların imanlarının papaz tarafından onaylanmasıdır.
0 Hastaları Yağlama: Mesih'in Passion'u (çarmıhta acı çekmesi) ve dirilişinin
hatırasına uygulanan hastaları yağlama sakramentl, hastaları kutsal yağla
yağlamak yoluyla ve rahiplerin dua-sıyla, onların acısını dindirmek ve bu
hastalıktan kurtarmak için oluşturmuştur. Bu sakramentle, hastayı ölüme
hazırlanmak gerektiğine ve sakra-mentln manevi etkilerine dikkat çekilir.
Kilise'de de yapılır.
0 Tevbe: Günah işleyip pişman olan bir Hristiyan, papaza samimi olarak
itirafta bulunur. Bir daha günah Işlememeye azmettiğini belirtir. Tevbesi
sayesinde vaftizden sonra işlemiş olduğu her türlü günahın affedileceğine
inanır. 11. yüzyılda ilk defa Fransa'da piskoposlar ve günah çıkarıcı papazlar
tövbe yerine, kilisenin aracılığını ve "para karşılığı günah bağışlama" diye
tanımlanabilecek endüljans mecburiyetini getirmişlerdir.
0 Evlilik: Kilisede yapılmayan nikâh sahih sayılmaz. Katoliklerde evlenenler
boşanamazlar. Eğer boşanıp da yeniden evlenirlerse zina yapmış sayılırlar.
Ruhban sınıfı evlenemez. Ortodoks kiliseleri belirli bazı olaylarda evliliğin
bozulabileceğini ve daha sonra yeni bir evliliğin kurulabileceğini kabul eder.
Papazlar evlenebilirler, ancak keşişler, piskoposlar ve patrikler evlenemezler.
Protestan kiliselerine göre ise, eşlerin Tanrı huzurunda sözleşmeleri otantik
olarak dini bir güvenirlik içerir ve bu kesinlikle bir sakrament özelliği taşı
maz. Evlilikle ilgili birliğin bozulmazlığı düşüncesi Protestan kiliseleri
0 Rahip Takdisi (Din Adamları Tayin Etme): Hristiyanlık'ta İsa Mesih'in ilk
vekilleri havariler, sonra kilise babaları ve ondan sonra da kilise hiyerarşisi
içinde yer alan din adamlarıdır. Din adamlığı görevi, ibadeti idare etme ve
imanlıları akdis etme, tövbe ile insanları Tanrı'ya götürme olup, bu yetki de
rahip takdisi sakramentl ile intikal eder. Bu sakrament, takdis edilecek şahsın
üzerine papazın ellerini koyması ve o sırada bu sakramente ait dua ve sözlerin
okunması şeklinde uygulanır. Katoliklere göre din adamları hiyerarşisi
aşağıdan yukarı şöyledir: diyakos, rahip, piskopos ve papa. Ortodokslukta
hiyerarşi ise şöyledir: diyakos, papaz, keşiş, metropolit, patrik. Protestanlıkla
kilise hiyerarşisi yoktur, kilisenin her türlü işiyle uğraşan pastör ünvanlı bir
görevli bulunmaktadır. En büyük otorite incil'dir.
Hristiyan Mezhepleri
• Ekümenik konsiller olarak isimlendirilen ilk yedi konsilde zaman zaman
tartışmalar alevlense de, Aryus, Nestoryus, Monofizitizm gibi olayları istisna
tutulursa Hristiyanlıkta herhangi büyük bir bölünme yaşanmamıştı. Ancak 764
yılında yapılan II. İznik Konsill'nde "ikon" konusu ve 869 yılında istanbul'da
yapılan Sekizinci Konsll'de Kutsal Ruh'un kimden çıktığı ve Roma Kilisesi'nin
otoritesi gibi konular tartışıldı. Bu tartışmalarda Doğu kilisesi Batı kilisesinden
farklı düşündüğünü ilan etti. Doğu kilisesi ve Batı kilisesi arasında bu tür dinî ve
siyasi mücadeleler yüzyıllardan beri aralıksız devam etti ve nihayet 1054 yılında
iki