You are on page 1of 69

ÇAĞDAŞ FIKIH

PROBLEMLERİNE GİRİŞ
VE ÇÖZÜM YOLLARI
PROJEM
ÇAĞDAŞ FIKIH PROBLEMLERİ NE DEMEK?

Daha önce olmayan yeni problemler mi?

Daha önceki meseleler günümüzde problem olabilir mi?

Öyleyse hükümler değişir mi?

- Zamanın değişmesiyle ahkamın değişmesi inkar


edilebilir mi?
HÜKÜMLERDE DEĞİŞİMİN ALANI VE SINIRLARI

Hangi hükümler değişir hangileri değişmez?

Taabbüdi-Talili ne demek? Daha önce duydunuz mu?


TABBÛDÎ-TALİLİ HÜKÜMLER

• * İnançla İlgili Hükümler


• * İbadetlerle İlgili Hükümler
• * Miktarlarla İlgili Hükümler
• Ör: Miras, İddet, Keffâret, Zekât Nisabı vb.
• * Haramlar-Helaller
• ! İslâm bilginleri hakkında kesin nas bulunmayan şeyler için haram ve helal hükmü
vermekten kaçınmış, bunun yerine “mekruh, sevimsiz, caiz, gayri caiz” gibi daha esnek
terimler kullanmayı tercih etmişlerdir.
Tıbbî kontrolden geçirilerek domuz etinin helalliğine
hükmedebilir miyiz?

Vücuda zarar vermeyecek ölçüde alkol alabilir miyiz?

Neden?
Sizce Çağdaş Fıkıh
Problemleri Hangi
Sebeplerden Dolayı Çıkmış
Olabilir?
ÇAĞDAŞ FIKIH PROBLEMLERİNİN OLUŞMA
SEBEPLERİ
• 1. Ulaşım araçlarındaki gelişme ve yerleşim merkezlerinin büyümesi;
• a. yolculuk mesafesi
• b. namazların birleştirilmesi
• c. uçakta ve otobüste namaz
• d. mikat yerleri
ÇAĞDAŞ FIKIH PROBLEMLERİNİN OLUŞMA
SEBEPLERİ
• Gök cisimlerinin hareketlerinin en ince detaylarına kadar hesaplanması
• a. dinî günlerin ve vakitlerin hesapla tespiti
• Mal kavramında, ekonomik alt yapıda ve temel ihtiyaçlarda meydana gelen değişmeler
• a. zekâta tâbi yeni malların ortaya çıkmasına
ÇAĞDAŞ FIKIH PROBLEMLERİNİN OLUŞMA
SEBEPLERİ
• Tıp ve gen teknolojisindeki gelişmeler
• A. organ, doku ve yumurtalık nakli
• B. beyin ölümü,
• C. ötenazi,
• D. tüp bebek,
• E. taşıyıcı annelik,
• F. kürtaj,
• G. cinsiyet tercihi,
• H. kök hücre ve klonlama,
• I. estetik operasyon
ÇAĞDAŞ FIKIH PROBLEMLERİNİN OLUŞMA
SEBEPLERİ
• Günümüzün kökten değişen maliye, finans ve ticaret alt yapısı klasik fıkıh geleneğinde ele alınmayan birçok yeni
kurum, kavram ve meseleyi fıkıhçıların gündemine taşımıştır.
• A. Modern şirket tipleri,
• B. bankacılık,
• C. yeni para sistemi,
• D. kıymetli evrak,
• E. faiz,
• F. kredi kartı,
• G. enflasyon,
• H. sigorta,
ÇAĞDAŞ FIKIH PROBLEMLERİNİN OLUŞMA
SEBEPLERİ

• Tarım toplumundan endüstri toplumuna geçiş, nüfusun çoğalması, köyden kente göç,
geleneksel aile hayatı ve sosyal yapının değişmesi fıkhın da ilgi alanına giren bir dizi
ailevî ve sosyal problemi beraberinde getirmiştir.
• Yine gıda ve gen teknolojisindeki gelişmeler eskiden pek bilinmeyen birçok gıda
ürününün yanında, gıdalarda koruyucu, tatlındırıcı, renklendirici ve kıvam artırıcı olarak
kullanılan yüzlerce yeni katkı maddesini kullanıma sunmuştur.
ÇAĞDAŞ FIKIH PROBLEMLERİNİN OLUŞMA
SEBEPLERİ
• Birçoğu tamamen veya kısmen domuz ve alkol kökenli olan bu ürünlerden hangilerinin hangi şartlarda sağlıklı ve
helal olduğu dünyanın her yerinde dinî duyarlılığı olan Müslümanlar için önemli bir problem haline gelmiştir.
• Ayrıca hayvan kesimi ve temizlenmesi ile ilgili yeni teknik ve uygulamalar, bu konudaki sabit ölçü ve hükümlerin
yenibaştan değerlendirilmesi sonucunu doğurmuştur.
• Günümüzde yeni bir mahiyet kazanan sanat, spor ve eğlence faaliyetlerinin dinî açıdan birçok sakıncalı yönleri
bulunmaktadır. Bu problemlerin günümüz anlayış ve şartlarına göre tatmin edici çözümlere kavuşturulması çağdaş
İslâm bilginlerini en çok meşgul eden konular arasındadır.
• Küreselleşme olgusuna bağlı olarak toplumlar arası hareketlilik ve geçişgenlik artmış, siyasal, kültürel ve
ekonomik yapılar birbirine daha bağımlı hale gelmiş, dünya milletlerinin ortak katkılarıyla insan hakları ve çevre
ile ilgili küresel ölçekte yeni değerler, normlar ve standartlar ortaya çıkmıştır
ÇAĞDAŞ FIKIH PROBLEMLERİNİN ÇÖZÜMÜ
BU KONUDAKİ TEMEL YAKLAŞIMLAR
• Tarihselci
• Yeni Selefici
• Gelenekselci
• Akademik Yaklaşımlar
ÇAĞDAŞ FIKIH PROBLEMLERİNİN ÇÖZÜMÜNDE
TEMEL ESASLAR VE GENEL PRENSİPLER
• 1. Günümüz fıkıh problemlerine getirilen çözümlerin İslâm bilginlerinin üzerinde icmâ` ettiği ve İslâm
ümmetinin başlangıçtan beri aynı şekilde uygulayageldiği temel esas ve hükümlere ters düşmemesi
gerekir. Bunlar İslâm dinini sembolize eden ve zarûrât-ı dîniye adı verilen kesin emir ve yasaklardır.
• 2. Bu çözümlerin fıtratı, yani Allah'ın koyduğu dengeyi ve yaratılışı bozmaması, insanın onur ve
haysiyetini zedelememesi ve temel etik ve ahlakî değerleri ihlal etmemesi gerekir.
• 3. Güncel dini problemlere ilişkin doğru kararlar verilebilmesi için öncelikle ilgili olay veya
meselelerin bütün yönleriyle çok iyi araştırılıp incelenmesi, bu konuda ihtiyaç duyulması halinde
konunun uzmanlarından da bilgi alınması gerekir.
• 4. Maslahatların temin edilmesi ve mefsedetlerin giderilmesi sağlanmalı.
ÇAĞDAŞ FIKIH PROBLEMLERİN ÇÖZÜMÜYLE
UĞRAŞAN BİREY VEYA KURUMLAR
• 1. Mısır'da Ezher'e bağlı İslâm Araştırmaları Akademisi: 1961 yılında kurulmuştur. Farklı İslâm
mezheplerini temsil eden elli üyeden oluşmaktadır. Bunların bir kısmı -yirmi üyeyi aşmamak üzere- Mısır
dışındandır. Akademi 1964-1977 yılları arasında güncel dinî meselelerin tartışılıp karara bağlandığı sekiz
ilmî konferans düzenlemiştir. Bu konferanslarda sunulan bildiri ve kararların tamamın yayımlanmıştır.
• 2. Dünya İslâm Birliği Fıkıh Akademisi: 1976'da Mekke'de kurulmuştur. Başkan ve vekili dışında yirmi
üyesi vardır. 1978-1985 yılları arasında gerçekleştirdiği yedi toplantıda önemli konuları görüşüp karara
bağlamıştır. Bunlar Akademi tarafından çıkarılan dergide yayımlanmıştır. Bu toplantılarda ele alınan
konulardan bazıları şunlardır: Organ nakli, otopsi, cinsiyet değiştirme, sigorta, nüfus planlaması, ru'yet-i
hilâl, Müslüman-gayri Müslim evliliği, Cidde'de ihrama girmek, kutuplara yakın bölgelerde namaz
vakitleri, menkul kıymetler ve borsa.
ÇAĞDAŞ FIKIH PROBLEMLERİN ÇÖZÜMÜYLE
UĞRAŞAN BİREY VEYA KURUMLAR
• 3. İslâm Konferansı Teşkilâtı Fıkıh Akademisi: 1983 yılında İslâm Konferansı Teşkilatı’na bağlı olarak
kurulmuştur. Merkezi Suudi Arabistan'ın Cidde şehrindedir. Başlıca kuruluş amacı dünyanın her tarafındaki
Müslümanların karşılaştıkları çağdaş dinî problemlere çözümler üretmektir. Akademi'de ele alınan konuların
büyük çoğunluğu günümüz fıkıh problemleriyle ilgilidir.
• 4. Avrupa Fetva ve Araştırma Kurulu: Avrupa'da yaşayan Müslümanların dinî ihtiyaç ve problemlerine çözüm
üretmek üzere kurulmuş merkezi İrlanda'nın Dublin kentinde olan bir kuruldur. Kurul’un ilk açılış toplantısı
1997’de Londra’da yapılmıştır. Başkanlığını Yusuf el-Karadavî'nin yapmıştı.
• 5. Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu: Diyanet İşleri Başkanlığı’nın en üst ilim,
istişare ve karar organı olan kurul bir başkan ve on beş üyeden oluşur. Kurul bünyesinde çok sayıda uzman da
görev yapmaktadır. Kurul yeni ortaya çıkan ve önem arz eden dinî problemleri zaman zaman gündemine almakta
ve bunlarla ilgili kararlar üretmektedir.
İBADETLERLE ALAKALI GÜNCEL MESELELER
-1
• * Abdestte ayakların yıkanması
• * Çoraplar üzerine mesh edilmesi
• * Kurana dokunmak için abdestli olma
• * Namazların cem edilmesi
• * Namazların kısaltılması
BOYA, OJE, RUJ VE JÖLE GİBİ MADDELER
ABDEST VE GUSLE ENGEL OLUR MU?
Gusledecek veya abdest alacak kimsenin bedeninde veya abdest organlarında suyun deriye
ulaşmasına engel olacak bir madde bulunmamalıdır.
• Ancak mesleğini icra ederken tırnaklarına boya yapışan boyacı veya tırnaklarının
arasına çamur girip de çıkartamayan çiftçi ve benzeri meslek sahipleri bundan
müstesnadır.
• Fakat isteğe bağlı olarak vücuda sürülen ya da yapıştırılan ve suyun bedenle
temasına engel olan maddeler, bu ruhsatın dışındadır.
• Saça sürülen jöle ise bir tabaka oluşturmadığından abdest ve gusle engel olmaz.
TEDAVİ MAKSADI İLE CİLDE SÜRÜLEN İLAÇ
VB. MADDELER ABDESTE ENGEL OLUR MU?
• Merhem vb. maddelerin yıkanması, yapılan tedaviye engel teşkil etmiyorsa, bu organın
yıkanması gerekir.
• Eğer yıkamak zarar veriyorsa, ıslak elle üzerine mesh edilir.
• Mesh etmek de zararlı ise o da terk edilir.
• Bu maddeler deri üzerinde bir tabaka oluşturmuyorsa, abdestin geçerliliğine etki etmez
GÖZDEKİ LENS ABDEST VE GUSLE ENGEL MİDİR?

Gusülde ve abdestte gözün iç kısmını yıkamak farz değildir.

Zira gözlerin iç kısmını yıkamakta meşakkat vardır.


Ayrıca bu durum gözlere zarar da verebilir.

Dolayısıyla gözdeki lens, gusle ve abdeste engel değildir.


DİŞ DOLDURTMAK, KAPLATMAK VEYA TEL
TAKTIRMAK ABDEST VE GUSLE ENGEL OLUR MU?

• Dolgu, kaplama, tel taktırma, implant yaptırma veya sabit protez, abdest ve guslün sıhhatine engel olmaz.
• Ancak çıkarılıp takılabilen/sabit olmayan dişlerin gusül abdesti esnasında ağzı yıkarken (mazmaza)
çıkarılması gerekir.
• Diş dolgusu yapıldıktan ve dolguyu korumak için üstü de kaplandıktan sonra, dolgu ve kaplamanın dışı,
dişin dış kısmı hükmünü alır.
• Bu sebeple, ağız yıkanınca, kaplama yapılan dişler de yıkanmış sayılır.
• Bu nedenle kişi, tedavi amaçlı olarak dişlerine dolgu veya kaplama yaptırabilir ve abdest ya da gusül alıp
ibadetlerini yapabilir. Söz konusu tedavinin abdestsiz, cünüp veya âdetli iken yapılması da mümkündür
ABDESTLİ OLUP OLMADIĞINI UNUTAN
YA DA ABDESTİNDEN ŞÜPHE EDEN BİR
KİMSE NE YAPMALIDIR?
NAMAZDA VEYA NAMAZ DIŞINDA AĞLAMAK
ABDESTİ BOZAR MI?
• Sadece namaz esnasında, dünyalık bir endişe ile ses çıkararak ağlamak kişinin namazını
bozar, abdestini bozmaz.
• Bununla birlikte namazda Allah korkusu, cennet veya cehennemin hatırlanması vb.
nedenlerle ağlamak abdesti bozmayacağı gibi namaza da zarar vermez.
BAYILMA VE AKLINI YİTİRME ABDESTİ
BOZAR MI?

• Az ya da çok süre bayılmak, çıldırmak, akıl hastası olmak, normal yürüyemeyecek ölçüde

sarhoş olmak veya sara (epilepsi) nöbeti geçirmek gibi aklın algılama gücünü gideren

şeylerle abdest bozulur.

• Bunların kendileri abdest bozucu değildir. Bu durumda olanlar, ne yaptıklarını

bilmedikleri için abdestleri bozulmuş olur.


DİŞ ETİNDE KANAMA MEYDANA GELEN
KİŞİNİN ABDESTİ BOZULUR MU?

• Hanefîlere göre bedendeki bir yaradan çıkıp yaranın dışına akan kan abdesti bozar. Diş

etinden çıkan kan ise karıştığı tükürüğün yarısı veya daha fazlası kadar olduğunda abdesti

bozar

• Şâfiîler ?
KULAK AKINTISI ABDESTİ BOZAR MI?

Bir ağrı ve sızı olmaksızın kulaktan, göbek ve gözden çıkan akıntı abdesti bozmaz.
• Ancak akıntı, ağrı ve sızıyla çıkarsa Hanefîlere göre abdest bozulur. Zira ağrı, yaranın
varlığına delildir. Yaradan akan sıvı da abdesti bozar
• Şâfiî mezhebine göre ?
TROMBOSİT VERMEK ABDESTİ BOZAR MI?

• Trombosit, kan içinde bulunan ve kanın pıhtılaşmasını sağlayarak kanamayı durduran hücrelerdir.
Halk arasında beyaz kan olarak da bilinmektedir. Trombosit iki şekilde elde edilir:
• a) Normal kan verme yöntemi ile: Bu yöntemde normal kan vermek söz konusu olduğu için
abdest bozulur.
• b) Aferez cihazı ile: Bu yöntemde aferez cihazı ile gönüllünün bir kolundan kan alınır, içindeki
trombositler ayrılarak diğer koldan gönüllüye geri verilir. Bu yöntemle alınan kan, her ne kadar
diğer koldan aynı kişiye geri verilmekte ise de kanın dışarıya çıkması söz konusu olduğundan
aynı şekilde abdest bozulur. Bu hükümler Hanefî mezhebine göredir.
• Şâfiîlerde ?
PROTEZ GÖZ VEYA GÖZDEN AKAN İLTİHAP
ABDESTİ BOZAR MI?
• Hanefiler?
• Şâfiler?
HANEFÎ MEZHEBİNE MENSUP BİR
KİMSENİN BİR YERİ KANARSA ABDEST
KONUSUNDA ŞÂFİÎ MEZHEBİNİ TAKLİT
• EDEBİLİR
Herhangi bir yeri kanayan Hanefî Mİ?
mezhebine mensup bir kişinin, abdest almada zorluk

yaşama, Cuma, Cenaze ve Bayram namazlarına yetişememe gibi endişelerle Şâfiî

mezhebini taklit etmesinde bir sakınca yoktur. Zira mezhepler arasında ihtilaf olan

konularda, belli bir mezhebe bağlı kalmak zorunlu olmayıp, mazerete binaen başka bir

mezhebin görüşü ile de amel edilebilir (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, I, 177).


ELBİSEYE BULAŞAN BEBEK KUSMUĞU
NAMAZA ENGEL OLUR MU?
ALKOL İÇEREN MADDELERİN TEMİZLİKTE
KULLANILMASI CAİZ MİDİR?

• İspirto, kolonya vb. sıvılarla, temizlik amacıyla üretilen alkollü maddelerin içilmesi

haram olmakla birlikte temizlikte kullanılmaları caizdir. Namaz kılmadan önce bu

ürünlerin sürüldüğü yerlerin yıkanması da gerekmez.


ÇIPLAK AYAK ÜZERİNE MESH EDİLEBİLİR Mİ?

• “Ey iman edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi ve -başlarınıza mesh edip- topuklarla
beraber ayaklarınızı yıkayın.” (Mâide, 5/6) buyrulmaktadır. Ehl-i Sünnet mezheplerinin tamamı, bu âyet-i kerimede
emredilenlerin; yüzün, dirseklerle birlikte kolların ve topuklarla birlikte ayakların yıkanmasının farz olduğu konusunda görüş
birliği içindedirler.
• Hz. Peygamber ve ashabının abdest alırken ayaklarını yıkadıklarına dair tevatür derecesine yakın bir şekilde nakledilen hadisler
(Buhârî, Vudû 7, 24, 28, 38, 39, 41, 42; Müslim, Tahâret, 3, 4, 18; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, XI, 558, 672; bkz. Kettânî,
Nazmu’l-mütenâsir, s. 59) ayakları yıkamanın farz olduğuna delildir.
• Ayrıca Hz. Peygamber (s.a.s.), abdest alırken ayaklarını mesh eder gibi yıkayıp da topuklarına su ulaşmayan kişileri gördüğünde,
“Topukları ateşte yanacakların vay hâline!” (Buhârî, Vudû 27, 29; Müslim, Tahâret, 25-30) buyurmuştur. Yine Hz.
Peygamber’in (s.a.s.), abdest alıp da ayağı üzerinde kuru yer kalan birisi yanına geldiğinde ona, “Dön de abdestini tam al”
(Müslim, Tahâret, 31; Ebû Dâvûd, Tahâre, 67; İbn M, Tahâra, 139) buyurmaları, abdestte ayakların yıkanmasının farz olduğuna
delildir. Bu âyet-i kerime ve hadislerden hareketle fakihler, abdestte çıplak ayak üzerine mesh etmeyi caiz görmemişlerdir.
ÇİZME VEYA BOT ÜZERİNE MESH CAİZ
MİDİR?

• Ayakları aşık kemikleri ile birlikte mest gibi örten bot, çizme, potin vb. giyecekler de
mest hükmündedir. Bu itibarla bir kimse, abdestli olarak giymiş olduğu çizme veya
botların üzerine mesh edebilir ve bunları çıkarmadan namaz kılabilir. Ancak botun veya
çizmenin üzerinde ya da altında namaza engel bir pislik varsa bunu temizlemesi gerekir.
VARİS ÇORABI ÜZERİNE MESH YAPILABİLİR
Mİ?

• Varis tedavisi için ayağa giyilen özel çoraplar, kırık-çıkık üzerindeki sargı hükmündedir.
Kırık-çıkık üzerindeki sargıya mesh edilebilir. Bu itibarla, abdest alırken varis
çoraplarının üzerine mesh edilmesinde bir sakınca yoktur. Fakat ayağın yıkanması
gereken yerlerinin bir kısmını örtmeyen bir varis çorabı giyilmişse açık kalan kısımların
yıkanması gerekir
ÇORAP ÜZERİNE MESH ETMEK CAİZ MİDİR?

• Bu ihtilaf, öncelikle Resûl-i Ekrem’den (s.a.s.), çorap ve ayakkabı üzerine mesh ettiğine dair gelen rivayetlerin sıhhatindeki görüş

ayrılıklarından kaynaklanmaktadır. Ayrıca Hz. Peygamber’in(s.a.s.) üzerine mesh ettiği çorapların keyfiyeti konusunda farklı

görüşler ileri sürülmüştür.


• Hanefi mezhebince tercih edilen görüşe göre, şu şartları taşıyan çoraplar üzerine mesh etmek caizdir:
• a) Ayağa giyilmiş olarak normal bir yürüyüşle yaklaşık 5 km veya daha fazla yürüyecek kadar dayanıklı olması,
• b) Ayağa giyildiğinde bağsız olarak durabilecek kadar sağlam ve kalın olması,
• c) Ayakları aşık kemikleriyle beraber örtmesi,
• d) Suyu emerek hemen ayağa su geçirmemesi,
• e) İçini göstermeyecek kadar kalın olması gerekir.
• f) Mestlerin her birinde -ayak parmaklarının küçüğü ile- üç parmak kadar delik, yırtık ve sökük olmaması gerekir
BESMELE VE NİYET UNUTULDUĞUNDA GUSÜL
VEYA ABDEST SAHİH OLUR MU?
• Farz mı sünnet mi?
İHTİLAM OLMAK GUSLÜ GEREKTİRİR Mİ?

• Kural: yaşlık var mı yok mu?


• Kadın=erkek
AKUPUNKTUR BANTLARI ABDEST VEYA
GUSLE ENGEL MİDİR?

• Akupunktur tedavilerinde, kullanılan iğnelerin ve üzerlerindeki bantların tedavi süresince


çıkartılıp takılmaları mümkün değilse ya da çok büyük zorluk gerektiriyorsa, kullanılması
gerekli olduğu müddetçe gusül ve abdeste mani olmaz. Bu durumda sargı bezi üzerine
mesh hükümleri geçerli olur.
CÜNÜP OLARAK UYUMAK, YEMEK VE
İÇMEKTE BİR SAKINCA VAR MIDIR?
CÜNÜP OLAN KİMSE YIKANMAK İÇİN SU VE
UYGUN BİR YER BULAMAZSA NE YAPAR?

• Yıkanmak için su bulamayan veya soğukta gusül abdesti aldığı takdirde hastalanacağı

kanaatinde olan ya da gusül abdesti alabileceği uygun bir yer bulamayan cünüp kimse,

teyemmüm ederek namazını kılar. Çünkü bu noktada zaruret oluşmuştur.


ÂDET DÖNEMİNDE, LOHUSALIKTA
YAHUT CÜNÜPKEN GENEL VÜCUT
TEMİZLİĞİ YAPMAKTA BİR SAKINCA VAR
MIDIR?
• Bazı kaynaklarda cünüplük, lohusalık ve hayız hâllerinde gusletmeden saç ve tırnakları kesmenin,

koltuk ve kasık temizlemenin tenzihen mekruh olduğu değerlendirilmesi yapılmıştır (el-Fetâva’l-

Hindiyye, V, 338). Ancak bu konuda sağlam bir delil bulunmamaktadır. Nitekim diğer bazı

kaynaklarda, yapılan bu değerlendirmenin uygun olmadığı da ifade edilmiştir. Bu sebeple cünüp,

lohusa ve hayız hâlinde olanların gusletmeden saç ve tırnaklarını kesmesinde; koltuk ve kasık

temizliği yapmasında bir sakınca yoktur.


VAKİTLERİN OLUŞMADIĞI YERLERDE
NAMAZLAR NASIL KILINIR?
NAMAZLAR CEM EDİLMEK
(BİRLEŞTİRİLMEK) SURETİYLE KILINABİLİR
Mİ?
• Geçerli bir mazeretin olması durumunda namazlar birleştirilerek (cem’ edilerek) kılınabilir.
• Hanefî mezhebine göre cem sadece hacılar için söz konusudur. Arefe (arife) günü Arafat’ta ikindi
öne alınarak, Müzdelife’de akşam-yatsı (cem-i te’hir) kılınır. Bunun dışında cem caiz değil
• Diğer mezheplerde sefer, yağmur, fırtına gibi mazeretlerle caiz. Delil: İbn Abbas’ın “Resûlullah
(s.a.s.) Tebûk seferinde öğle ile ikindi, akşam ile yatsı namazlarını birleştirerek kıldı.” haberidir.
Hanefiler?
• Mesela seferde olmak, imtihan saatiyle çakışmak, doktorun ameliyatta iken namazı vaktinde
kılamaması gibi zarûret ve ihtiyaç hâllerinde öğle ile ikindi, akşam ile yatsı namazları, cem-i
takdim veya cem-i te’hir ile kılınabilir.
NAMAZDA NİYET SADECE KALBEN
YAPILSA YETERLİ OLUR MU? KILINAN
NAMAZA FARZ YA DA SÜNNET DİYE
NİYET ETMEK GEREKİR Mİ?
NAMAZDA OKUNMASI FARZ OLAN
KIRAATİ, DUDAKLARI KIPIRDATMADAN,
SADECE ZİHİNDEN GEÇİRMEKLE
• Konuşma yetisine sahip kişinin namazda Fâtiha ve diğer sureleri, dili ve dudağı
NAMAZ SAHİH OLUR MU?
kıpırdatmaksızın ve ses çıkartmaksızın zihinden geçirmesi okuma (kıraat) sayılmaz.
Böyle yapmakla namazın rüknü olan kıraat yerine getirilmiş olmaz. Kişinin kendi
duyabileceği bir sesle, fısıldar gibi, harfleri yerlerinden çıkartarak ve eğer yanında
başkaları varsa onları rahatsız etmeyecek bir şekilde okuması gerekir (Merğînânî, el-
Hidâye, I, 352-353)
NAMAZDA TA’DÎL-İ ERKÂNIN HÜKMÜ NEDİR?

• Ta’dîl-i erkân, namazın rükünlerini düzgün, yerli yerinde ve düzenli yapmak demektir.
Ta’dîl-i erkâna yakın anlamda kullanılan “tuma’nîne” kelimesi, yapılmakta olan rükne
hakkının verildiğine kanaat getirilmesi ve yapılan işin içe sinmesi hâlini ifade eder ki
ta’dîl-i erkâna riayetin sonucudur. Ta’dîl-i erkân özellikle rükûda, kavmede (rükûdan
kalktıktan sonraki duruşta), secdede ve celsede (iki secde arasındaki oturuşta) söz konusu
olur. Hanefî mezhebindeki kuvvetli görüşe göre, sayılan dört yerde ta’dîl-i erkân vaciptir.
Diğer bazı mezheplere ve Hanefîlerden de İmam Ebû Yûsuf’a göre ise ta’dîl-i erkân
farzdır
TEK BAŞINA NAMAZ KILAN BİR KİMSE
KIRAATİ, GİZLİ OLMASI GEREKEN

NAMAZLARDA SESLİ YAPARSA NAMAZI
Namazın vaciplerindendir.
SAHİH OLUR MU?
• Namazın vaciplerinden herhangi birinin bilerek terk edilmesi durumunda namazın
yeniden kılınması; unutularak yapılmaması hâlinde ise sehiv secdesi yapılması gerekir.

• Dolayısıyla gizli okunması gereken yerde, açıktan okuyan kişi, bunu bilerek yapmışsa
namazını yeniden kılmalı; farkında olmadan yapmışsa namazın sonunda sehiv secdesi
yapmalıdır
ÜZERİNDE RESİM OLAN ELBİSEYLE NAMAZ
KILINABİLİR Mİ?

• Üzerinde canlı varlıkların resimlerinin bulunduğu elbise ile namaz kılmak mekruhtur.
Mümkünse bu elbiseler çıkarıldıktan sonra namaz kılınmalıdır. Böyle bir elbise ile namaz
kılınması mekruh ise de, bu şekilde kılınan namaz geçerlidir. Ancak, bakanın kolayca fark
edemeyeceği şekilde küçük resimler bu kapsamda değildir.
BİR NAMAZ HEM KAZA HEM SÜNNET NİYETİ
İLE KILINABİLİR Mİ?

• Bir namaz hem kaza hem de sünnet niyetiyle kılınamaz. Kılınacak namazın ne olduğu
kesin olarak tayin edilerek ona niyetlenilmesi gerekir. Hem kaza namazına, hem de vaktin
sünnetine birlikte niyet edilirse bu namaz, kaza namazı olur. Hem kaza namazı hem de
vaktin sünneti kılınmış olmaz (el-Fetâva’l-Hindiyye, I, 73).
BAŞKA MEZHEPTEN OLAN BİR İMAMIN
ARKASINDA NAMAZ KILINABİLİR Mİ?
imamın kendi mezhebine göre namazı bozulmadığı sürece, hangi mezhepten olursa olsun
ona uyan kişinin de namazının tamam olur.
Bu görüş, selefin uygulamalarına muvafık olduğu gibi cemaat ruhunun gereğiyle de
uyumludur. Nitekim İmam Ebû Yûsuf, kan aldırdıktan (hacamat) sonra abdest almadan
imamlık yapan Halife Harun Reşid’in arkasında namaz kılmıştır.
Ayrıca imamın kendi mezhebindeki şartlara aykırı bir davranış içinde bulunup
bulunmadığını araştırmak da gerekmez
CEMAATLE NAMAZ KILARKEN ÖN SAFTA
MEYDANA GELEN BOŞLUĞU
DOLDURMAK İÇİN ÖNDEKİ SAFA
• Cemaatle namaz kılarken ön saftaki boşluğu doldurmak için ileri yürümek amel-i kesîr
YÜRÜMEK CAİZ
sayılmadığı gibi namazı da bozmaz.MİDİR?
Aksine böyle yapmak müstehaptır (İbn Âbidîn,
Reddü’l-muhtar, II, 312-313, 388-389; Tahtâvî, Hâşiye, s. 323)
SEFERÎLİĞİN BAŞLANGICI NASIL
BELİRLENİR?

• Günümüzde şehirler genişlemiş, İstanbul örneğinde olduğu gibi, iki ucu arasındaki mesafe
neredeyse sefer mesafesi olacak kadar uzamıştır. Bu nedenle İstanbul gibi büyükşehirlerde
yaşayan kimseler, yolculuğa kendi araçlarıyla çıktıklarında, ikamet ettikleri ilçenin
belediye sınırlarını geçtikleri andan itibaren seferî sayılırlar ve haklarında seferîlik
hükümleri sabit olur. Yolculuğa otobüs, tren, uçak ve gemi gibi umumi vasıtalarla
çıkılması hâlinde ise seferîliğin başlangıç noktası olarak otogar, gar, havalimanı ve
limanlar esas alınabilir
ULAŞIM ARAÇLARINDA FARZ VEYA NAFİLE
NAMAZLAR KILINABİLİR Mİ?
• Otomobil, otobüs, uçak ve tren gibi ulaşım araçlarında nafile namaz kılmak caiz ise de, normal durumlarda farz
namazların kılınması uygun görülmemiştir.
• Günümüzde, otobüs, tren ve uçak ile seyahat edenler, namazlarını ayakta ve kıbleye dönerek kılmaları
genellikle mümkün olmadığından, oturdukları yerde îma ile kılabilirler. Bununla birlikte namazlarını yolculuk
öncesinde veya sonrasında ya da mola yerlerinde cem ederek de kılabilirler. Ancak otobüs firmalarının yolcuların
dinî hassasiyetini gözeterek mola zamanını namaz vakitlerine denk gelecek şekilde düzenlemeleri tavsiye edilir.
Cem, yalnızca öğle ile ikindi ve akşam ile yatsı namazları arasında olabilir. Öğle ile ikindinin cemi, ikindiyi öğle
vaktinde öğle namazından sonra (cem-i takdim) ya da öğleyi ikindi vaktinde ikindi namazının öncesinde kılmak
(cem-i tehir) şeklinde yapılabilir. Akşam ile yatsının cemi de yatsıyı akşam vaktinde akşam namazından sonra
(cem-i takdim) ya da akşamı yatsı vaktinde yatsı namazından önce kılmak (cem-i tehir) şeklinde yapılabilir. Cem
edilecek namazlar ara verilmeksizin peş peşe kılınır. Ayrıca cem-i takdim hâlinde birinci namaza başlarken, cem-i
tehir hâlinde ise birinci namazın vakti içinde cem yapmaya kalben niyet edilir
ORUCA BAŞLAMAK İÇİN HİLALİN GÖRÜLMESİ
ŞART MIDIR?
-Hz. Peygamber (s.a.s.), “Hilali (Ramazan hilalini) görünce oruca başlayınız ve hilali (Şevval hilalini) görünce
bayram ediniz. Hava bulutlu olursa içinde bulunduğunuz ayı otuza tamamlayınız.” (Buhârî, Savm, 5, 11;
Müslim, Sıyâm, 3-4, 7-9) buyurmuştur.
“Biz ümmî bir toplumuz; hesap ve okuma yazma bilmeyiz. Şunu biliriz ki ay, ya 29 ya 30 gündür.” (Buhârî, Savm, 13; Müslim, Sıyâm,
15; Ebû Dâvûd, Savm, 4) buyurarak, kamerî aybaşlarının belirlenmesinde hesap yöntemine de başvurulabileceğine işaret etmiş olmaktadır. Çıplak gözle görülsün ya da görülemesin, ay
mutat hareketlerine devam etmektedir. Kur’an-ı Kerim’de güneş ve ayın bir hesaba göre hareket ettiği (Rahmân, 55/5), bunların, diğer fonksiyonlarının yanında aynı zamanda birer hesap
ölçüsü kılındığı (En’âm, 6/96), yılların sayısını ve hesabı bilmemiz için aya menziller tayin edildiği (Yûnus, 10/5), gökler ve yer yaratıldığı zaman on iki ay meydana gelecek şekilde bir
nizam konduğu (Tevbe, 9/36), ayın yeryüzünden hilal şeklinde başlayıp kademe kademe farklı şekillerde görülmesinin insanlar ve hac için vakit ölçüleri olduğu (Bakara, 2/189) ifade
edilmektedir. Buna göre Hz. Peygamber (s.a.s.), kamerî aybaşlarının belirlenmesi konusunda çıplak gözle görmeyi, başvurulacak yegâne yöntem olduğu için değil, belki o günkü şartlar
içinde en sağlıklı sonuç veren yöntem olduğu için öngörmüştür. Hilali gözlemlemenin amacı Ramazan ayının girip girmediğini belirlemektir. Bu sebeple, hilali çıplak gözle görme dışında,
bizi bu amaca ulaştıracak başka yöntemlerden yararlanmak da mümkündür. Bugün, insanoğlunun ulaştığı teknolojik gelişmişlik, ayın hareketleri konusunda en ince ayrıntıyı bile izleme
imkânı sunmaktadır. Artık ince astronomik hesaplar yoluyla, gelecek birkaç yıllık namaz vakitlerini gösteren takvimleri hazırlama imkânı bile doğmuştur. Dolayısıyla kamerî ayların
başlangıçlarını hesap yöntemiyle belirlemek meşrudur.
ORUCU BOZAN-BOZMAYAN DURUMLAR

• Ağda veya epilasyon yaptırmak oruca engel olur mu?


• Makyaj yapmak ve saç boyamak orucu bozar mı?
ŞEKER HASTALARININ UYGULADIKLARI
İNSÜLİN İĞNESİ ORUCU BOZAR MI?
İğnenin orucu bozup bozmayacağı, kullanılış amacına göre değerlendirilebilir. Ağrı dindirmek,
tedavi etmek, vücudun direncini artırmak, gıda vermek gibi amaçlarla enjeksiyon yapılmaktadır.
Gıda ve keyif verici olmayan enjeksiyonlar, yemek ve içmek anlamına gelmediklerinden orucu
bozmazlar. Ancak gıda ve/veya keyif verici enjeksiyonlar orucu bozar (DİYK 22. 09. 2005 tarihli
karar). Şeker hastalarının kullandıkları insülin iğnesi bu nitelikte olmadığı için orucu bozmaz.
Diğer yandan ehil doktorların, oruç tutmasının sağlık açısından zararlı olacağı teşhisini koyduğu bir
hasta, Ramazan’da oruç tutmayabilir. Böyle bir kişi, eğer iyileşme ihtimali varsa orucunu daha
sonra kaza etmek üzere bırakır; böyle bir ihtimal yoksa Ramazan ayının her günü için birer fidye
verir. İnsüline bağımlı olarak yaşayan hastaların da oruç tutmaları sağlıklarına zarar veriyorsa oruç
tutmayabilirler. Tutamadıkları oruçlarının sayısınca her gün için bir fidye verirler
DAMARDAN VERİLEN RADYOAKTİF MADDE
ORUCU BOZAR MI?
• Bazı hastalıkların teşhisi amacıyla hastalara damar yoluyla besleyici niteliği olmayan
radyoaktif maddenin verilmesi orucu bozmaz. Çünkü bu şekilde verilen söz konusu
madde besleyici ve vücudu kuvvetlendirici mahiyet taşımamaktadır
GÖZ DAMLASI ORUCU BOZAR MI?

• Konunun uzmanlarından alınan bilgilere göre, göze damlatılan ilaç, miktar olarak çok az
(1 mililitrenin 1/20’si olan 50 mikrolitre) olup bunun bir kısmı gözün kırpılmasıyla
dışarıya atılmakta, bir kısmı gözde, göz ile burun boşluğunu birleştiren kanallarda ve
mukozasında mesâmat (gözenekler) yolu ile emilerek vücuda alınmaktadır. Kaldı ki bu
işlem yeme içme yani gıdalanma anlamı da taşımamaktadır. Dolayısıyla göz damlası
orucu bozmaz (DİYK 22. 09. 2005 tarihli karar; bkz. Kâsânî, Bedâî’, II, 98).
ENDOSKOPİ, KOLONOSKOPİ YAPTIRMAK, MAKAT VEYA
FERÇTEN ULTRASON ÇEKTİRMEK ORUCU BOZAR MI?

• Midedeki hastalığı tespit amacıyla mideyi görüntülemek veya mideden parça almak için yaptırılan
endoskopide, ağız yoluyla mideye tıbbî bir cihaz sarkıtılmakta ve işlem bittikten sonra çıkarılmaktadır.
Kolonlardaki hastalığı teşhis etmek amacıyla, bağırsak içini görüntülemek veya parça almak için yapılan
kolonoskopide, makattan bağırsaklara cihaz gönderilmekte ve işlem bittikten sonra çıkarılmaktadır.
Kolonoskopide, hemen daima, endoskopide de genellikle, incelenecek alanın temizliğini sağlamak
amacıyla cihaz içinden su verilmektedir. Endoskopi veya kolonoskopi yaptırmak; makat veya ferçten
ultrason çektirmek; yeme, içme anlamına gelmemekle birlikte, çoğunlukla cihaz içinden su verildiği için
oruç bozulur. Ancak söz konusu işlemlerde cihazların kullanımı sırasında sindirim sistemine su, yağ ve
benzeri gıda özelliği taşıyan bir madde girmemesi durumunda endoskopi, kolonoskopi yaptırmak, makat
veya ferçten ultrason çektirmek orucu bozmaz (DİYK 22. 09. 2005 tarihli karar; bkz. Kâsânî, Bedâî’, II,
98; İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, III, 367, 369, 376).
ANESTEZİ ORUCU BOZAR MI?

• Anestezi acı ileten sinir yolları üzerinde iletimin değişik seviyelerde engellenmesi demektir. Lokal, bölgesel ve genel
anestezi olmak üzere, üç türlü anestezi vardır. Küçük ameliyatlarda ameliyat bölgesinin yakın çevresine iletimi
engelleyen ilaçların verilmesi ile oluşan anesteziye lokal anestezi (sınırlı uyuşturma) denir. Vücudun daha geniş
bölgeleri, örneğin belden aşağısı veya bir yarısı iletimin omurilik düzeyinde engellenmesi için omuriliğe veya
omuriliğe varmadan geniş bir sinir grubunun oluşturduğu bağlantı yerleri üzerine ilaç verilerek oluşturulan
anesteziye bölgesel anestezi denir. Hastanın uyutulup ağrının duyulması beyin düzeyinde engellenirse, bu tür
anesteziye genel anestezi denir. Anestezi, nefes yolu veya iğne ile vücuda ilaç verilerek oluşturulmaktadır. Nefes
yolu veya iğne ile yapılan anestezi, mideye ulaşmadığı gibi, yeme-içme anlamı da taşımamaktadır. Ancak bölgesel
ve genel anestezide, acil durumlarda ilaç ve sıvı vermek amacıyla damar yolu açılarak, bu açıklık işlem süresince
serum vermek suretiyle sağlanmaktadır. Bu itibarla, lokal anestezi (sınırlı uyuşturma) orucun sıhhatine engel
değildir. Bölgesel ve genel anestezide serum verildiği için oruç bozulur (DİYK 22. 09. 2005 tarihli karar; bkz.
Merğînânî, el-Hidâye, II, 263-264; Kâsânî, Bedâî’, II, 98).
ORUCU BOZAN-BOZMAYAN BAZI DURUMLAR

• * Astım hastalarının kullandığı sprey ve astım ilacı orucu bozar mı?


• * Kulağın yıkattırılması orucu bozar mı?
• * Fitil kullanmak, lavman yaptırmak orucu bozar mı?
• * Burun damlası orucu bozar mı?
• * Aşı olmak veya iğne yaptırmak orucu bozar mı?
• * Denize girmekle, yıkanmakla oruç bozulur mu?
• * Diş fırçalamak orucu bozar mı?
KUSMAK ORUCU BOZAR MI?

• Miktarı ne olursa olsun kendiliğinden gelen kusuntu orucu bozmaz. Aynı şekilde mideden
ansızın ağza yükselip tekrar mideye dönen şeyler de oruca zarar vermez. Kişinin kendi isteği
ile ağız dolusu kusması hâlinde ise oruç bozulur. Hz. Peygamber (s.a.s.), “Oruçlu kimse
kendisine hâkim olamayarak kusarsa ona kaza gerekmez. Her kim de kendi isteği ile kusarsa
orucunu kaza etsin.” (Ebû Dâvûd, Savm, 32; Tirmizî, Savm, 25) buyurmuştur. Bununla
birlikte, kustuğu için orucu bozuldu zannıyla yemeye içmeye devam eden kimsenin orucu
bozulur. Böyle bir kimseye keffâret değil, gününe gün kaza gerekir (İbnü’l-Hümâm, Feth, II,
332; el-Fetâva’l-Hindiyye, I, 226).
ORUÇLA ALAKALI FARKI MESELELER

• Ramazan ayını ve bayramı başka ülkelerde geçirenler, o ülkelerin


hesaplarının/takvimlerinin Türkiye’den farklı olması hâlinde bayramlarını
Türkiye’ye göre mi, bulundukları ülkeye göre mi yapmalıdırlar?
• Başka bir ülkede bulunan bir müslüman, bayramını bulunduğu ülkeye göre yapar.
Bayram coşkusunu, bulunduğu yerdeki müslüman kardeşleriyle birlikte yaşar.
• Kutup bölgelerinde oruç nasıl tutulur?
• Uçakla seyahat eden oruçlu kişi iftarını nereye göre yapar?
• Kadınlar gebelik dönemlerinde oruç tutabilirler mi?
KADINLAR ÖZEL GÜNLERİNDE ORUÇ
TUTABİLİRLER Mİ?
• Özel günlerindeki bir kadının namaz kılması ve oruç tutması haramdır. Bu durumdaki kadının namazı ve
orucu sahih olmaz. Fakihler bu konuda görüş birliği içindedirler

• Âdet süresince terk edilen namazların kaza edilmeyeceği, oruçların ise temizlendikten sonra tutulacağı
hususlarında da bütün mezheplerin görüş birliği vardır

• Söz konusu icmânın dayanağı Hz. Peygamber’in (s.a.s.) hadisleri ve sahabe uygulamasıdır.

• Nitekim Hz. Âişe bu konuda kendisine sorulan bir soru üzerine; Resûlullah döneminde âdet gördüklerinde
tutmadıkları oruçları kaza etmekle emrolunduklarını, kılmadıkları namazları ise kaza etmekle yükümlü
tutulmadıklarını söylemiştir (Buhârî, Hayız, 20; Müslim, Hayız, 69).
ZEKAT VE KURBAN

GÜNCEL FIKHÎ MESELELER


ZEKAT GEREKEN-GEREKMEYEN MALLAR

• Bir öğrencinin burs olarak aldığı para nisap miktarına ulaşırsa zekât vermesi gerekir mi?
• Büluğ çağına ermemiş zengin çocukların malından zekât vermek gerekir mi?
• Kira gelirleri zekâta tâbi midir?
• Ticaret veya yatırım amaçlı alınan taşınmaz mallar için zekât vermek gerekir mi?
- Ticaret veya yatırım amaçlı yani daha sonra değerlenince satmak üzere alınmış olan
taşınmazların zekâtları her yıl piyasa değerleri üzerinden verilir. Ev, dükkân, tarla veya bağ-
bahçe yapma niyetiyle satın alınan arsalar ise zekâta tâbi değildir.
KADINLARIN, ZİYNET EŞYASINDAN ZEKÂT VERMELERİ GEREKİR
Mİ?

• Altın ve gümüşten yapılmış ziynet eşyaları, zekât için gerekli diğer şartları da taşıdığı
takdirde Hanefîlere göre zekâta tâbidir. Bu itibarla altından yapılmış ziynet eşyaları,
80.18 gr. veya daha fazla olup üzerinden de bir yıl geçmiş ise kırkta biri oranında
zekâtları verilir. Altın ve gümüş dışındaki maden ve taşlardan mamul ziynet eşyası ise
zekâta tâbi değildir (İbn Nüceym, el-Bahr, II, 243). Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî bilginlerine
göre ise, kadının normal olarak takıp kullandığı ziynet (takı) eşyası, aslî ihtiyacı
sayıldığından bunlardan zekât gerekmez (Nevevî, el-Mecmû’, VI, 46; İbn Kudâme, el-
Muğnî, IV, 220).
HİSSE SENETLERİ İÇİN ZEKÂT VERMEK
GEREKİR Mİ?
• Bir şirketin hisse senetlerini satın alan kişi, bu şirketin bina, makine ve demirbaşlarına
hissesi oranında ortak olmuş olur. Bu durumda hisse sahibi, şirketin elde edeceği kâr ya
da uğrayacağı zarara ortaktır. Şirketin kâr etmesi durumunda hisse sahibine isabet eden
kâr payı, tek başına ya da başka birikimlerle birlikte nisap miktarına ulaşır ve üzerinden
bir yıl geçerse % 2,5 oranında zekâta tâbi olur. Söz konusu hisselere, elde tutulup kâr
payından yararlanmak amacı ile değil de, alınıp satılmak amacıyla sahip olunursa, bu
hisseler ticaret malı olarak değerlendirilir. Zekâta tabi diğer mallarla birlikte nisap
miktarına ulaşırlarsa piyasa değerleri üzerinden ve % 2,5 oranında zekâtları verilir
(Zühaylî, el-Fıkhu’l-İslamî, II, 774, 799)
FAKİR KİRACIDAN ALINACAK KİRA BEDELİ,
ALINMAYARAK ZEKÂTA SAYILABİLİR Mİ?

You might also like