You are on page 1of 34

Yugoslavya-Makedonya’dan Türkiye’ye

1952-67 “Kitlesel” Göçü ve Bursa’daki


Göçmen Kesimi

Halim ÇAVUÞOÐLU*

Giriþ

Türkiye, Osmanlý’nýn daðýlma ve çökme, Cumhuriyet’in ise kurulma ve yükselme


süreçlerine paralel olarak [1988-1991 arasýnda Irak’tan sýðýnan ve bir süre sonra
geri dönen 460-500 bin arasýndaki göçmen (Kaynak v.d., 1992: 7, 28, 155) hariç],
en son 1989’da Bulgaristan’dan gelen 300 bin göçmenle (Toðrol, 1991: 60)1 birlikte,
iki yüzyýlý aþan bir süredir çevre bölgelerden, özellikle de Balkanlar’dan yönelen
“kitlesel” göçlerin hedefi olmuþtur. Söz konusu bölgelerin ve Balkanlar’ýn (Osmanlý
öncesinden itibaren bölgede bulunan küçük Türk topluluklarýna ek olarak),
Anadolu’dan Türkmen gruplarýnýn gelerek yerleþtiði/getirilerek yerleþtirildiði topraklar
olduðu dikkate alýndýðýnda, bu göçleri hareketlilik tipi açýsýndan kýsmen de olsa
“vatana dönüþ” (repatriation) veya “dönüþ göçü” (return migration) diye
nitelemek olasýdýr (Bovenkerk, 1974: 5-6; Kocacýk, 1997: 137-138). Anadolu
topraklarýna bu çerçevedeki ilk göç hareketi, 1785-1800 döneminde Balkanlar,
Kafkasya ve Kýrým’dan gerçekleþmiþtir (Aktüre, 1985: 896).

*
Öðr.Gör.Dr., Hacettepe Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü
1
Ayrýca ayrýntýlý bilgi için bkz. Beðlan Toðrol, 112 Yýllýk Göç 1878-1989 (1989 Yazýndaki Üç Aylýk
Göç’ün Tarihi Perspektif Ýçinde Psikolojik Ýncelemesi), Boðaziçi Üniversitesi Atatürk Ýlkeleri ve
Ýnkýlap Tarihi Enstitüsü, BÜ Matbaa, Ýst. basýlmýþtýr, Ýstanbul 1989.

mülkiye Cilt: XXX Sayý:251 151


Türkiye’ye, 19. yüzyýlýn sonlarýndan itibaren yoðun göç veren çevre bölgelerden
biri de “Yugoslavya-Makedonya” topraklarýdýr2. Bu topraklar içinde ve bu
topraklarla Osmanlý’nýn henüz egemen olduðu Balkan topraklarý arasýnda, kýsmen
de Anadolu topraklarý yönünde, Osmanlý’nýn “Müslüman” ölçütüne uygun ilk
“kitlesel” göç hareketleri 1877-78 Osmanlý-Rus savaþýyla (“93 Harbi”) baþlamýþ3,
1912-13 Balkan Savaþý’yla da aðýrlýklý olarak Anadolu topraklarý yönünde devam
etmiþtir4. Söz konusu topraklardan son “kitlesel” göç hareketi ise Cumhuriyet’in
“Türk soyundan olan veya Türk kültürüne baðlý bulunan”5 ölçütüne uygun
olarak, 1952-67 döneminde tamamen Anadolu topraklarý yönünde gerçekleþmiþtir.

Osmanlý’nýn ve Cumhuriyet’in yukarýda geçen göçmenlerle ilgili ölçütlerin,


birbirinden ayrý ve farklý içerikte sosyo-kültürel yapýlara dayandýðýný, ayrý ve farklý
içerikte sosyo-kültürel bütünleþme çabalarýna karþýlýk geldiðini ve her birinin
kendi içinde tutarlý ve kaçýnýlmaz olduðunu vurgulamakta yarar vardýr. Ölçütlere
uygun olarak, Osmanlý ve Cumhuriyet dönemi göç hareketlerinin baþlýca ortak yönü,
Türk soyundan olmayanlara da göç olanaðý tanýmýþ olmalarýdýr. Yalnýz
Cumhuriyet’e ait ölçüt, Türk soyundan olmayanlarýn Türklerle biyolojik ve/veya
kültürel olarak bütünleþmiþ bulunmalarýna dikkat etmekte iken, Osmanlý’ya ait
ölçütte böyle bir dikkat söz konusu olmamýþtýr. Bununla birlikte, Osmanlý’nýn
“Müslüman” ölçütü yine de tarihi, etnik ve kültürel olgular nedeniyle, bu dönem
göçlerinin de Cumhuriyet’in ölçütüne çok yakýn bir içerikte gerçekleþmesini
saðlamýþtýr. Küçük fark, Osmanlý döneminde ölçüte uygun olmayan göçmen sayýsýnýn,
Cumhuriyet döneminde dikkatten kaçanlardan oldukça fazla olmasýdýr. Bu da,
“Müslüman” ölçütünün, Ýmparatorluðun zýmmi’lere kýyasla üst düzeyde hak ve
özgürlükle donattýðý, birinci derecede koruma ve kollama kaygýsý duyduðu
“Müslüman” milleti olgusuyla tutarlý ve kaçýnýlmaz olmasýndan kaynaklanmýþtýr.
Neredeyse “Rum-Ortodoks” milletini oluþturan tüm etnik unsurlarýn Ýmparatorluða
karþý ayaklandýðý ve pek çok durumda etnik ayrým yapmaksýzýn “Müslüman” milletini

2
Bu çalýþmada, “Yugoslavya-Makedonya” topraklarý tanýmlamasý ile þu topraklar kastedilmektedir:
Balkanlar üzerinde tarihte ilk olarak “Ýllir(i)ya”, “Pannon(i)ya” gibi adlarla anýlan, 7. yy’dan
itibaren “Sýrbistan” olarak geçen, Osmanlý döneminde kýsmen “Rumeli” olarak ifade edilen, 1929’dan
sonra “Yugoslavya” adý verilen, eski (“Yugoslavya Federal Sosyalist Cumhuriyeti” bünyesindeki
Kosova ve Voyvodina özerk bölgelerini de kapsayan) Sýrbistan ve Makedonya federe cumhuriyetlerinin
üzerinde bulunduðu, günümüzde ise baðýmsýz Yugoslavya Federasyonu ile Makedonya Cumhuriyeti ve
Kosova tarafýndan paylaþýlan topraklar.
3
Ayrýntýlý bilgi için bkz. Bilal N. Þimþir, Rumeli’den Türk Göçleri-Belgeler I 1877-78, II 1879, III
1880-1885, (3 cilt), TTK Yayýnlarý, TTK Basýmevi, Ankara 1989.
4
Ayrýntýlý bilgi için bkz. Yusuf Halaçoðlu, Balkan Harbi Sýrasýnda Rumeli’den Türk Göçleri (1912-
1913), TTK Yayýnlarý, TTK Basýmevi, Ankara 1994.
5
Dýþiþleri Bakanlýðý, “No: 183 , 843/412/3186, 06 Temmuz 1963, Belgrad Büyükelçiliði’nden Dýþiþleri
Bakanlýðý’na”, Dýþ Türkler (Belgeler) (iç.), T.C. Dýþiþleri Bakanlýðý AZEM Dairesi, Ankara 1969, s.
645.

152 mülkiye Cilt: XXX Sayý:251


oluþturan tüm sivil etnik unsurlara dehþet salmaktan kaçýnmadýðý bir dönemde,
Ýmparatorluðun, göçmen olarak (“Müslüman” milleti içerisinden) sadece “Türk
soyundan olan veya Türk kültürüne baðlý bulunan” kimselerin alýnacaðý ölçütünü
koymak suretiyle kendisine, kurucusu olduðu devletin ideolojisine ve kuruluþ
felsefesine bir de kendisinin ihanet etmesi beklenemezdi. Bu arada, Cumhuriyet’in
ölçütü de (yeri geldiðinde ayrýntýsýyla deðineceðimiz) Yugoslavya-Makedonya’daki
“çok-etnikli” (multi-ethnic) ve “çok-kültürlü” (multi-cultural) sosyal yapýya
olduðu kadar, “Türk kimdir ?” sorusuna açýklýk kazandýran içeriðiyle Cumhuriyet’in
“ulus” ve “ulus-devlet” yapýlanmasýna da uygun ve kaçýnýlmaz bir ölçüttür. Sonuç
olarak vurgulamak gerekirse; “Müslüman” olmak, Osmanlý dönemi göçlerinde
“doðrudan ve baðýmsýz tek ölçüt”, Cumhuriyet dönemi göçlerinde ise “dolaylý
ve baðýmlý bir ölçüt” olarak dikkate alýnmýþtýr. Ancak her iki dönem göçmenlerinin
aðýrlýklý ortak niteliði, Türk soyundan olmak veya Türk kültürüne baðlý bulunmak
olmuþtur.

Türkiye’deki 1952-67 Yugoslavya-Makedonya göçmenlerinin yüzyýllarca yerleþik


bulunduklarý topraklarý terk etmelerine yol açan hakim “itici” dýþagöç (emigration)
nedenini, “etnik tabakalaþma sistemi” çerçevesinde “ast”, “çoðunluk-azýnlýk
iliþki örüntüleri” çerçevesinde de “azýnlýk” statülerine tabi olmalarý, Türkiye’yi
tercih etmelerine yol açan hakim “çekici” içegöç (immigration) nedenini ise
kendilerini “Türk ve/veya Müslüman”, Türkiye’yi “Anavatan ve/veya Müslüman
ülke” olarak görmeleri oluþturmuþtur. Göçmenlerin, göç etmeden önce (Osmanlý
dönemi göçleri sayesinde) “Türkiye’de akrabalarýnýn, yakýnlarýnýn ve
hemþehrilerinin bulunmasý” ise, dýþagöç ve içegöç hareketlilikleri bakýmýndan
“aracý/kolaylaþtýrýcý” bir neden olarak iþlev görmüþtür.

Göçün gerçekleþmesinde genelde Yugoslavya (YFSC) devletinin, özelde


Makedonya’nýn (MFC) ulusal çýkarý oldukça büyük oranda “etnik”,
“ekonomik” ve “sosyo-kültürel” aðýrlýklýdýr. Açýkça ifade etmek gerekirse, bu
ulusal çýkar a) Bir bütün olarak tabi olduðu “ast” ve “azýnlýk” statüleri çerçevesinde
kendisine uygulanan ve çeþitli görünümlerde somutlaþan “asimilasyon” ve
“yoksullaþtýrma” amaçlý politikalarýn (ciddi hasarlar yaratmýþ olmakla birlikte)
beklenen iyimser/yeterli sonuçlarý vermediði Türk “etnik” grubundan b) Türk
“etnik” grubunun, daha önce Arnavutlaþtýrma politikalarý uygulanan ve Türkçe’yi
unutmaya yüz tutarak neredeyse anadil olarak Arnavutça konuþur hale gelen (ancak
“Türk bilinci” taþýmayý sürdüren) kesiminden c) Anadilleri Arnavutça olduðu halde,
kendileri tarafýndan ve özellikle Arnavut “etnik” grubunun kentsel kesimi tarafýndan
“Osmanlý” ve bunun (onlara göre) eþanlamlýsý (müradifi) olarak “Türk” görülen
(Osmanlý döneminde baþlayan Türkler’le biyolojik ve/veya kültürel bütünleþme
sürecinde bulunan) köylü Arnavutlar’dan d) Türk “etnik” grubunun geniþ

mülkiye Cilt: XXX Sayý:251 153


kesiminden 1912’den itibaren “tecrit” edilmek suretiyle, sýrasýyla Sýrplaþtýrma-
Bulgarlaþtýrma-Sýrplaþtýrma-Makedonlaþtýrma politikalarýyla karþýlaþtýklarý ve büyük
ölçüde bu dilleri konuþabildikleri halde, tam olarak asimile edilemeyen, büyük
çoðunluðu itibarýyla “Türk bilinci”ni koruyan (Osmanlý döneminde baþlayan diðer
Türklerle biyolojik ve/veya kültürel bütünleþme sürecini, belirtilen nedenlerle çok
yavaþ da olsa, devam ettirebilen) Torbeþler’den e) 1912-1951 arasýnda iradeleri
hilafýna, “Türk” olarak tanýnmadýklarý ve (1953 nüfus sayýmýna kadar) “Arnavut”
etnik grubu/nüfusu hanesine kaydedildikleri, açýkça “Arnavut” muamelesi gördükleri
halde, “Türk bilinci”ni ve kültürünü taþýmayý sürdüren Kosova Türkleri’nden f)
Hemen her uluslararasý “kitlesel” göç hareketinde (haklarýndaki önyargýlar ve
kalýpyargýlar nedeniyle) gözlenebildiði gibi, Müslüman olanlarý itibarýyla olanaklar
ölçüsünde Rom (Çingene) “etnik” grubundan kurtulmaya, ve son olarak g) Tüm
bu kesimlerden göçe katýlacaklar arasýndan ekonomik gücü yerinde/iyi olanlarýnýn
malvarlýklarýna (devlet ve diðer etnik gruplar lehine) sýkýþýk zamanda yok pahasýna
sahip olmaya dayanmýþtýr. Türkiye’nin baþlýca ulusal çýkarý büyük ölçüde benzer,
“etnik”, “insani” ve “sosyo-kültürel” aðýrlýklýdýr. Açýkça bu çýkar a) Bir bütün
olarak “Türk” etnik grubu dahil, öngörülen “Türk soyundan olan veya Türk
kültürüne baðlý bulunan” ölçütüne uygun olmalarý þartýyla, kendilerine baþkalarý/
ötekileri tarafýndan atfedilen isimler ve sýfatlar ne olursa olsun, yukarýdaki tüm
kesimleri, “soydaþlar” ortak adý altýnda, kýsmen de olsa içinde bulunduðu “ast” ve
“azýnlýk” statülerinden ve bu statülerin somut görünümlerini oluþturan
“asimilasyon” ve “yoksullaþtýrma” amaçlý politikalardan kurtarmaya ve b)
Geçmiþteki olumlu ve iyimser deneyimden hareketle, bir “kültür ve nüfus deposu”
olarak algýlanan “soydaþlar” ortak adý altýndaki bu gruplarýn içinden “göçmen”
olarak alýnacak kesimin, Cumhuriyet’in baþýndan itibaren ülkede giriþilen “Türk”
ortak adý ve bilinci altýndaki ve dolayýsýyla da “tek millet” esasýndaki sosyo-kültürel
dönüþüme ve sosyal bünyede bu doðrultudaki bütünleþme düzeyinin yükselmesine
katkýda bulunmalarýný saðlamaya dayanmýþtýr.

A. YUGOSLAVYA - MAKEDONYA’DA TÜRK VE KÜLTÜR


VARLIÐININ KISA SOSYAL TARÝHÇESÝ

Yugoslavya-Makedonya topraklarý (daðýlmaya raðmen günümüzde de), bölgede


“sonuç” olarak gözlenen, yer-yer içiçe geçmiþ, oldukça karmaþýk “çok-etnikli”
ve “çok-kültürlü” yapýyla dikkati çekmektedir. Bunun baþlýca “neden”i, bu
topraklarýn tarih boyunca, farklý soylardan gelen ve farklý kültürlerin taþýyýcýsý olan
birçok gruba ev sahipliði yapmasý, bunlar arasýnda kurulan iliþki örüntülerinin içeriðine
ve düzeyine baðlý olarak da çeþitli biyolojik karýþýmlara ve sosyo-kültürel olgulara
sahne olmasýdýr. Söz konusu topraklar, hemen her zaman bölge içi ve bölge dýþý
gruplara çekici gelmiþ, bundan dolayý da burada karþýlaþan grup ve kültürlerin

154 mülkiye Cilt: XXX Sayý:251


arasýndaki iliþki örüntüleri, neredeyse kaçýnýlmaz bir biçimde “çatýþma”,
“asimilasyon” ve “zorla-asimilasyon” olarak belirmiþtir. Bu genel olgularýn
yanýsýra, dikkatlice gözlendiðinde bu topraklarda “tecrit”, “sömürü”,“çoðulculuk”,
“uyumlaþ(týr)ma”, “kültürleþme”, “amalgamasyon” ve hatta “erime potasý”
gibi neredeyse diðer tüm iliþki örüntüleri örneklerine rastlama olasýlýðý da oldukça
yüksektir. Tüm bu olgulara katkýda bulunan nedenler arasýnda, daðýlan YFSC devleti
tarafýndan izlenen politikalarýn da önemli payý olduðunu gözardý etmemek
gerekmektedir. Sonuçta, hemen tüm bölge uzmanlarýnca özellikle Makedonya
kesimine atfedilen “Makedon salatasý”, “ýrklar müzesi”, “barut fýçýsý”,
“Balkanlar’ýn kalbi” gibi sýfatlar; söz konusu iliþki örüntülerine, bunlarýn yol açtýðý
(tam olarak ayrýþtýrýlmasý zor, tehlikeli ve gereksiz) “çok-etnikli” ve “çok-kültürlü”
yapýya, dolayýsýyla da biyolojik karýþýmlara, bunlar arasýndaki çeþitli sosyo-kültürel
olgulara ve tüm bu konularýn, neredeyse bölgedeki tüm “etnik” gruplar ve bunlarýn
kültürel yakýnlýk veya benzerlik mesafesindeki akraba ya da koruyucu (hami) ülkeleri
bakýmýndan geçerli olan, hassas ve tehlikeli durumuna iþaret etmektedir.

Tahmin edileceði üzere, belirtilen hassas ve tehlikeli durum, atalarý bölgede


oldukça uzun bir kültürel varlýk ve egemenlik geçmiþine sahip olan “Türk” etnik
grubu ve Türkiye için de geçerlidir. Unutmamak gerekmektedir ki, Türkiye, derin
tarihi baðlarýn yanýsýra, (Osmanlý ve Cumhuriyet dönemleri boyunca kabul ettiði
göçmenler aracýlýðýyla) sadece Yugoslavya-Makedonya’dakilerle deðil, Balkanlar’ýn
hemen her bölgesinde “soydaþlar” ortak adý altýndaki tüm gruplarla yaþayan
akrabalýk baðlarýna, biyolojik ve sosyo-kültürel baðlara ve dolayýsýyla akraba ve
koruyucu statülerine de sahip en önemli bölge ülkesidir.

Yugoslavya-Makedonya’da Türk ve kültür varlýðýnýn kökleri, 3. yüzyýla dek


uzanmaktadýr. Ýlk olarak Orta Asya bozkýr kültürünün taþýyýcýlarý olarak Hunlar
378’de bu topraklara ulaþmýþ, ardýndan Avarlar ve kendilerine tabi Bulgarlar,
Peçenekler, Uzlar, Kuman-Kýpçaklar göçü burada sona erdirmiþ, Bizans ve bazý
küçük Anadolu beyleri ile Osmanlý tarafýndan Anadolu’dan getirilen, bazýlarý bizzat
kendileri gelen Türkmenler de (ki daha sonra kendilerine “Yörük” denmiþtir) yine
bu topraklar üzerinde yerleþik bir yaþam biçimi sürdürmüþtür. Bu açýdan bakýnca
2005 yýlý itibarýyla (tüm Balkanlar bakýmýndan geçerli olduðu gibi) Yugoslavya-
Makedonya’daki Türk ve kültür varlýðýnýn 1627 yýllýk bir geçmiþe sahip olduðu
anlaþýlmaktadýr. Söz konusu topraklarýn 1372’de Osmanlý sýnýrlarý içine alýndýðý ve
1912 itibarýyla da buradaki Osmanlý egemenliðinin son bulduðu bilinmektedir. Buna
göre, bölgedeki Türk ve kültür varlýðýnýn; 994 yýlý Osmanlý öncesi döneme, 540 yýlý
Osmanlý dönemine, 93 yýlý ise Osmanlý sonrasý döneme aittir (Gürün, 1981: 248-
254; Hoffman, 1977: 464; Kafesoðlu, 1992: 116-119; Kurat, 1992: 178; Ostrogorsky,
1981: 66, 374, 424; Uzunçarþýlý, 1961, 1.c.: 171-173).

mülkiye Cilt: XXX Sayý:251 155


1) Osmanlý Öncesi Dönem (378-1372)

Bu dönemde bölgede varlýk gösteren Türk gruplarý, baþlýca 3 kesimden oluþmaktadýr:


a) Ýlk kesim: Orta Asya bozkýr kültürünün taþýyýcýlarý olarak Karadeniz üzerinden
bölgeye gelen ilk kesimin büyük çoðunluðu; egemenlik kurma amaçlý “çatýþmalar”
ve aðýrlýklý olarak þiddet uygulamaya, daha az olarak da ödüllendirmeye dayalý zorla
ve gönüllü “asimilasyon” çabalarý çerçevesinde kýsmen yok edilmiþ, kýsmen de
biyolojik ve/veya kültürel asimilasyona uðramýþtýr, örneðin, 11. yy’da 3 kale ve geniþ
araziden oluþan ödül karþýlýðýnda Peçenek lideri Kegen ve kendisine baðlý 20 bin
Peçenek vaftiz edilmiþtir. Yenilgiye uðrayan ve esir düþen baþka bir Peçenek lideri
Turak ve öndegelen 140 yardýmcýsý ise Ýstanbul’a götürülerek kendilerine sunulan
(rütbe ve niþanlar karþýlýðýnda) vaftiz veya ölüm seçeneklerinden ilkini tercih etmek
zorunda býrakýlmýþtýr. Bunlarýn dýþýnda kalan kýsým ise, kanlý çatýþmalarla yenilgiye
uðratýldýktan/güçten düþtükten sonra, genellikle güvenli daðlýk bölgelere sýðýnarak
yerleþmiþ, ancak aðýrlýklý olarak yaþam biçimlerine uygun bu türden belli bölgelere
(ekonomik, özellikle de gerektiðinde askeri amaçlarla kullanýlmak üzere), bizzat Bizans
tarafýndan yerleþtirilmiþtir, örneðin Niþ ile Sofya arasýna Peçenekler (11. y.y), Vardar
ve Ege Makedonyasý topraklarýna Uzlar (11.yy), Makedonya, Filibe, Ropçoz ve
Bosna’ya Peçenekler (11. yy), Trakya ve Makedonya’ya Peçenekler (12. yy) Bizans
tarafýndan yerleþtirilmiþtir. Ýþte (bazý örnekler vermekle yetindiðimiz) bu son kýsmý
oluþturan gruplarýn sadece çok küçük kesimleri ancak, daðlar sayesinde yabancý
gruplardan ve kültürlerinden, diðer bir ifadeyle onlarla çatýþma, kültürleþme gibi
deðiþmeye yol açabilen iliþki örüntülerinden olabildiðince uzak (“tecrit” edilmiþ halde)
kalabildiklerinden, biyolojik varlýklarýný ve taþýyýcýsý olduklarý bozkýr kültürüyle uyumlu
sosyo-kültürel yapýlarýný (bu çerçevede Bozkýr dönemi Türk dinini) Osmanlý dönemine
kadar sürdürebilmiþtir (Eröz, 1983: 11-13; Gürün, 1981: 248, 255-256, 277; Hoffman,
1977: 464; Kafesoðlu, 1992: 116; Kurat, 1992: 178; Mustafa, 1995: 9; Ostrogorsky,
1981: 310-317, 349; Sander, 1989: 32). Nitekim Sait Mustafa’ya göre de, en son
1238’de 40 bin Kuman ailesinin zorla vaftiz edilmesi sýrasýnda bunu reddeden gruplar,
Bosna, Hýrvatistan ve Balkan yarýmadasýnýn diðer bölgelerine sýðýnmýþtýr (Mustafa,
1995: 9). b) Ýkinci kesim: Çeþitli dönemlerde Bizans tarafýndan benzer bölgelere ve
özellikle Selanik çevresine yerleþtirilmiþ olan Vardar ve Konyar Türk gruplarýdýr
(Feher, 1985: 70; Memiþoðlu, 1991: 12-13). c) Üçüncü kesim: Bizans’ýn sonuna
doðru Aydýn’daki Umur Bey ve Ýzmir’deki Çaka Bey tarafýndan diðer bölgelerin yaný
sýra, ayný bölgelere yerleþtirilmiþ olan (Müslüman) Türkmen gruplarýdýr. Sadece adý
geçen iki beyin, bölgeye ilk çýkýþ yýllarý olan 1065 ile 1340’lý yýllar arasýnda Anadolu’dan
en az 200 bin Türkmen’in (Batý Trakya ve Rodoplar’ýn yaný sýra) Yugoslavya-
Makedonya topraklarýna yerleþmesini saðladýðý bilinmektedir (Memiþoðlu, 1991: 12-
13). Dolayýsýyla, bu dönemin sonuna doðru, bozkýr kültürüne özgü “savaþçý ve (sürü
ve binek hayvaný besiciliði aðýrlýklý) yarý-göçebe yaþam biçimi” baþta olmak

156 mülkiye Cilt: XXX Sayý:251


üzere, pek çok kültür unsuru arasýndaki benzerlik/yakýnlýk; “tecrit” edilmiþ haldeki bu
Orta Asyalý (ve henüz Bozkýr dinine mensup bulunan) gruplarla ilk barýþçý “temas”ý
(ve buna uygun iliþki örüntülerini) kurabilenlerin, bölgedeki ikinci ve üçüncü Türk
kesimlerini oluþturan Türkmen gruplarý olmasýný saðlamýþtýr.
2) Osmanlý Dönemi (1372-1912)
Bu dönemde, bölgede bulunanlarýn (Bizans’ýn sonuna doðru) kurmuþ olduklarý ilk
“temas”ýn (ve buna uygun iliþki örüntülerinin) ardýndan, bunlara Anadolu’dan yeni
getirilerek/gelerek eklemlenen Türkmen gruplarý aracýlýðýyla, Orta Asya’lý (Müslüman
olmayan) küçük Türk gruplarýnýn Müslüman olmalarý saðlanmýþtýr (Ortaylý, 1979: 85;
Sarýnay, 1995: 10; Shaw ve Shaw, 1983, 2. c.: 54, 136; Shaw, 1982, 1. c.: 37; Uzer,
1979: 82-83). Sait Mustafa, Osmanlýlar’ýn Yugoslavya-Makedonya topraklarýna ayak
basmasýndan sonra Ýslam dinini kabul eden Peçenekler’in bir kýsmýnýn Megleno
bölgesindekiler olduðunu belirtmektedir (Mustafa, 1995: 9). Bunlar, Osmanlý’nýn
parçalanma döneminde, özellikle de Osmanlý sonrasý dönemde baþlayýp neredeyse
günümüze kadar uzanan süreçte (Bulgaristan’da ve Yunanistan’da, Türk “etnik”
gruplarýnýn çoðunluðunu oluþturan anadili Türkçe olan kesimiyle biyolojik ve kültürel
bütünleþme sürecinin devam ettiði bir sýrada, bunu önlemek ve kendilerine katmak
amacýyla, “tecrit”, gönüllü ve zorla “asimilasyon”, zaman-zaman da “çatýþma”
gibi iliþki örüntüleri baþta olmak üzere çeþitli politikalarla Hristiyanlaþtýrýlarak
Bulgarlaþtýrýlmaya ve Yunanlýlaþtýrýlmaya çalýþýlan bir diðer bozkýr dönemi Türk
topluluklarý kökenli Pomaklar gibi)6 sýrasýyla Sýrplaþtýrma-Bulgarlaþtýrma-Sýrplaþtýrma-
Makedonlaþtýrma politikalarýyla karþýlaþan, nadiren “Çýtaklar”, “Poturlar” ve
“Kurkiler” olarak adlandýrýlan (bazýlarýnca Makedonya’nýn Pomaklarý olarak da ifade
edilen) Torbeþler’dir. Andrews, “Çitak(lar)” olarak belirttiði Yugoslavya-
Makedonya’daki bu Türk kesiminin, “muhtemelen” güney Slav soyundan (bize göre
yukarýda geçen Bozkýr dönemi Türk topluluklarýndan) geldiðinin ileri sürülmesine
raðmen, kendilerini genellikle Türk saydýklarýný ve bu insanlara (“Çitak” hariç !)
“Torbeþ” (Torbesi), “Potur” (Poturi) ve “Kurki” adlarýnýn/sýfatlarýnýn (Müslüman
deðil) Hristiyan komþularý tarafýndan atfedildiðini kaydetmektedir (Andrews, 1989:
102)7. Kýsaca, Osmanlý döneminde Müslümanlaþan bu Türk kesimine ek olarak
6
Ayrýntýlý bilgi için bkz. Halim Çavuþoðlu, Balkanlar’da Pomak Türkleri: Tarih ve Sosyo-Kültürel
Yapý, Detay Basým Cilt ve Mücellithanesi, Ankara 1993.
7
Burada, araþtýrmaya deðer önemli bir tespit olarak, Bulgaristan’da ve Yunanistan’da bozkýr dönemi
Türk topluluklarý kökenli diðer Türk kesimi Pomaklar’ýn da “muhtemelen” Slav, Bulgar (zayýf
olarak da Yunan) soyundan geldiklerinin ileri sürüldüðüne, bu insanlara da “Pomak” adýnýn/sýfatýnýn
ilk olarak (Müslüman deðil) yine Hristiyan komþularý tarafýndan atfedildiðine dikkat çekmek isteriz.
Bu tespiti daha da önemli ve araþtýrmaya deðer kýlan (þahsýmýzýn da Batý Trakya’da bizzat yaþadýðý,
tanýk olduðu, gözlediði) bir husus þudur: Anadili Türkçe olan Türkler, Pomaklar’a aþaðýlama ifadesi
olarak “Küflü Pomak”, “Balkan Ayýsý”, “Aaren” þeklinde hitap ederken, Pomaklar buna karþý
aþaðýlama ifadesi olarak “Sen nesin ? Çitaksýn (!) çýrýlçýplaksýn” nitelemesinde bulunmaktadýrlar.

mülkiye Cilt: XXX Sayý:251 157


Osmanlý’nýn “din temelli” bir tabakalaþma sistemi olan “millet (ümmet) sistemi”
çerçevesinde bölgede bulunan çok sayýda Arnavut, Boþnak ve diðer köken mensubu
da, bu yeni dini benimsemiþtir. Konunun önemi þuradadýr: Bu olgu (Boþnaklar’dan
ziyade), özellikle Arnavutlar bakýmýndan sadece Müslüman olmakla sýnýrlý kalmamýþtýr.
Tarihi kayýtlar ve sosyolojik göstergeler (tam ve kesin sayýlar ortaya koymak olasý
olmamakla birlikte) Müslümanlaþan Arnavutlar’dan küçümsenemeyecek büyüklükte
bir kesimin (en üst düzeyde hak ve ayrýcalýk sahibi olmak ve yönetici kadrolarýnda yer
almak amacýyla) “gönüllü” olarak Türkler’le biyolojik ve/veya sosyo-kültürel
bütünleþme sürecine girdiðini ve zamanla Türkleþtiðini ortaya koymaktadýr. Çünkü,
Osmanlý’nýn “din temelli” tabakalaþma sisteminin özellikle “çok-etnili” ve “çok-
kültürlü” niteliðe sahip ilk iki tabakasý da (üstte “Müslüman” milleti, altta “Rum-
Ortodoks” milleti) kendi içinde “etnik ve kültürel temelli” bir tabakalaþmaya sahiptir.
“Müslüman” milleti tabakasýnda en üst konum esas itibarýyla yönetici durumdaki
azýnlýk bir Türk grubuna ve “Türk” renkli Ýslam kültürüne aittir. Zamanla bu gruba,
Türkleþen Arnavutlar’dan azýnlýk bir Arnavut grubu da eklenmiþtir. “Rum-Ortodoks”
milleti tabakasýnda ise bu konum azýnlýktaki bir Yunan grubu ve “Yunan” renkli Ortodoks
kültürü ile (her zaman bir Yunanlý olan ve her Rum-Ortodoks kilisesinde þahsýndan
hayýrla ve dua ile söz edilmesi zorunluluðu bulunan Rum-Ortodoks Patriði ve Rum-
Ortodoks Patrikhanesi tarafýndan her Rum-Ortodoks kilisesine zorunlu ibadet dili olarak
yerleþtirilen Yunan dili aracýlýðýyla) Yunanlýlaþan azýnlýk bir Arnavut, Slav ve Bulgar
grubuna aittir. Demek istediðimiz þudur: Osmanlý döneminde özellikle Rum-Ortodoks
Arnavutlar’ýn bir kesimi (Rum-Ortodoks Slavlar’ýn ve Bulgarlar’ýn bir kesimi gibi)
“Rum-Ortodoks” milleti tabakasýnýn en üst konumunda yeralmak amacýyla
Yunanlýlaþýrken, Müslümanlaþan Arnavutlar’ýn bir kesimi de “Müslüman” milletinin
en üst konumunda yeralmak amacýyla Türkleþmiþtir. Yunanlýlaþan Arnavutlar ve
Yunanlýlar, Türkleþen Arnavutlar’ý “Türk” olarak görürken, Türkleþen Arnavutlar ve
Türkler de Yunanlýlaþan Arnavutlar’ý “Yunan” olarak görmektedir. Bu genel gerçeðe
dayanarak Osmanlý Ýmparatorluðu hakkýnda yaptýðý “Türk-Yunan Ýmparatorluðu”
nitelemesi abartýlý olmakla birlikte, Kitsikis’in “Türkler, Müslüman Arnavutlar’ýn
(ya da Türkarnavutlar’ýn) dayanýþmasý ile Ýmparatorluðun birinci, Yunanlýlar
ikinci halký idiler” tespiti, yerinde bir tespittir. Sadece ilginç olanlara deðinmek
gerekirse örneðin Bernard Lewis, Namýk Kemal’in annesinin Arnavut doðumlu bir
mutasarrýfýn kýzý, “Kamus-ý Türki” nin yazarý Þemsettin Sami Fraþeri’nin (1850-
1904) Arnavut kökenli olduðunu, her ikisinin de Türk milli bilincinin yaratýlmasýnda
katkýlarý bulunduðunu belirtmektedir (Arnakis, 1963: 143; Hoffman, 1977: 477; Kitsikis,
1978: 53-54; Koloðlu, 1993: 87-88; Lewis, 1993: 140, 345; Nuri Paþa, 1979, c.I-II: 68-
69; Ortaylý, 1995: 86, 92; Sander, 1989: 32; Sarýnay, 1995: 10; Toros, 1985, 4.c.: 1011;
Uzer, 1979: 82-83; Vucinich, 1963: 99). Yine Mehmet Akif Ersoy gibi, Koca Sinan
Paþa da böyledir (Daniþment, 1971: 11-15, 17-21, 24-25, 27, 29, 33).

158 mülkiye Cilt: XXX Sayý:251


Yukarýdaki olgularýn ve (ayrý bir araþtýrma konusu oluþturacak kadar uzun)
Türkleþen Arnavutlar gerçeðinin, Türkiye’ye göçlerle ve bölgede varlýðýný halen
sürdüren “soydaþlar” ortak adý altýndaki gruplarla ilgisi ve önemi çok açýktýr :
Bölgeden 1877-78 ve 1912-13 dönemlerinde, “kitlesel” olmamakla birlikte 1923-
1950 döneminde ve aþaðýda belirteceðimiz gibi 1952-67 döneminde Anadolu’ya
ulaþan göçmen kitleleri içinde (Türkleþmiþ olanlarýn yanýsýra, Türkler’le henüz
biyolojik ve/veya kültürel bütünleþme sürecinde bulunan ve bu iki olgu dýþýnda Boþnak
bilincinde ve Boþnak olarak kalan görece az Boþnak’ýn yanýsýra) Türkleþmiþ olan
Arnavutlar, Türkler’le henüz biyolojik ve/veya kültürel bütünleþme sürecinde bulunan
Arnavutlar ve sayýca daha az olmakla birlikte bu iki olgunun dýþýnda (Arnavut
bilincinde Arnavut olarak) kalan Arnavutlar da yer almýþtýr. Ve pek doðaldýr ki,
bunlarýn geride kalan akrabalarý ve dolayýsýyla bunlar arasýnda da kendileri gibi bu
üç olgu içinde bulunanlarý vardýr. Açýkça, (“etnik kimlik” konusunda her zaman
aslolan ve aslolmasý gereken) “etnik bilinç” ten baðýmsýz olarak, “etnik köken”
açýsýndan bakýlacak olursa; Osmanlý döneminde (ve bu döneme oranla azalmýþ
olmakla birlikte, günümüzde de) gerek Türkiye’deki Yugoslavya-Makedonya
göçmeni bir ailenin, gerek Yugoslavya-Makedonya’daki “Türk” etnik grubu içindeki
bir ailenin akrabalarý arasýnda, Türk olanlarýn yanýsýra ve ayný anda, Arnavut ve
hatta Boþnak kökenlilerin bulunabildiðini görmek olasýdýr. Söz konusu üç köken
mensuplarýnýn akrabalarý arasýnda, (özellikle bu köken mensuplarýnýn tutumu ve
yetersiz temas nedeniyle) Torbeþ ve Rom sayýsýnýn ise düþük kaldýðýný, bunun da
aðýrlýklý olarak bu kesimlere gelin vermek deðil, gelin almak þeklinde kurulan
akrabalýklar olduðunu eklemek isteriz.

a) Osmanlý Sonrasý Dönem (1912-2005)

Osmanlý sonrasý dönemde, ulusal ve uluslararasý geliþmelere ve çýkarlara paralel


olarak Yugoslavya, Arnavutluk ve Türkiye’nin bölgedeki “etnik” gruplarla ve özellikle
de yukarýdaki olgularla ilgili hassasiyeti giderek yükselme kaydetmiþtir. Konumuzla
ilgili etnik gruplar açýsýndan bakýldýðýnda, iç ve dýþ unsurlarýn etkisiyle özellikle
Türkler’in ve kentsel kesimdeki Arnavutlar’ýn “kendi sosyal bünyeleri ile
bütünleþme” olgularýnýn ve buna paralel olarak “etnik” milliyetçilik bilinçlerinin
sürekli yükselme kaydettiði görülür. Sözkonusu olgu ve bilinç, kýrsal kesimdeki
Arnavutlar arasýnda ise çok aðýr bir seyir izlemiþtir. Genel olarak kýrsal kesimdeki
Arnavutlar, Türkiye’deki göçmenlerin, yukarýda anlatýlan ilk iki olguyu yaþamakta
olan (yani kýsmen Türkleþmiþ olan, kýsmen Türkler’le biyolojik ve/veya kültürel
bütünleþme sürecinde bulunan ve kýsmen de Arnavut bilincinde Arnavut olarak
kalan) gerideki akrabalarýdýr. Bu çerçevede, Türkler ile kentsel kesimdeki Arnavutlar
arasýnda (az-çok gözlenebilen) temas, etkileþme ve evlilik iliþkileri de sürekli düþüþ
göstermiþtir. Yükselen “etnik” milliyetçilik, Türkler’in, kýrsal kesimdeki Arnavutlar’la

mülkiye Cilt: XXX Sayý:251 159


temas, etkileþme ve evlilik iliþkilerinde de düþüþe yol açmakla birlikte, bu, göreli
olarak daha yavaþ hýzda ve aðýrlýklý olarak da kýz almak þeklinde süzmüþtür. Buradan
çýkan sonuç þudur: Kentsel kesimdeki Arnavutlar’a gelin verilen Türk kýzlarýnýn
çoðu Arnavutlarla biyolojik ve/veya kültürel asimilasyona, Türklere gelin alýnan
Arnavut kýzlarýnýn da çoðu Türkler’le biyolojik ve/veya kültürel asimilasyona
uðramýþtýr. Türklerin kýrsal kesimdeki Arnavutlarla temas, etkileþme ve evlilik iliþkileri
ise, yukarýda belirtilen olgu, süreç ve bilinç düzeylerindeki farklýlýklar dolayýsýyla,
aðýrlýklý olarak Türkler ve Türk kültürü lehine sonuç vermiþtir. Kýsaca, Türkler’in;
kýrsal kesimdeki Arnavutlar’dan gelin aldýklarý kýzlarýn çoðu Türkler ve Türk kültürü
içinde asimile olurken, gelin verdikleri kýzlarýn da büyük kýsmý yeni ailesinin Türkler
ve Türk kültürü ile “uyumlaþma”, “kültürleþme”, “asimilasyon” gibi olgular
sürecine girmesini saðlamýþtýr. Burada gözardý edilmemesi gereken husus; kýrsal
kesimdeki Arnavutlar’ýn, daha Osmanlý döneminde, Türkler ve Türk kültürü ile söz
konusu olgularý, süreci ve iliþki örüntülerini, kentsel kesimdeki Arnavutlar’a kýyasla
çok daha yoðun yaþamýþ olduklarý gerçeðidir (Oran, 1993(a): 117; Oran, 1993(b):
133)8.

Yukarýdaki olgular yaþanýrken, ayný anda, Türkler üzerinde zorla “asimilasyon”a


dayalý “Sýrplaþtýrma”, II. Dünya Savaþý’ndan sonra (Yugoslavya’nýn Arnavutluk’la
birleþme hayalleri çerçevesinde) “Arnavutlaþtýrma”, kýrsal kesimdeki Arnavutlar
üzerinde ise “Arnavut milliyetçiliðini geliþtirme” çabalarýna hýz verilmiþtir. Kesin
sonuca götürememekle birlikte, tüm bu uygulamalarýn ve çabalarýn Türkler ve
kültürleri bakýmýndan bazý hasarlara yol açabildiðini söylemek olasýdýr. Yine, günümüz
Makedonya devletinde son yýllarda atýlan bazý umut verici adýmlar hariç, 1912’den
2000’li yýllarýn baþlarýna kadar Türk dilinde eðitim görmelerine izin verilmeyen (ve
zaten anadili Türkçe olan Türkler’le henüz biyolojik ve/veya kültürel bütünleþme
sürecinde bulunan) Torbeþler üzerinde sýrasýyla uygulanan Sýrplaþtýrma-
Bulgarlaþtýrma-Sýrplaþtýrma-Makedonlaþtýrma politikalarýnýn da, bu insanlarýn
taþýyýcýsý olduklarý kültürün bazý unsurlarý bakýmýndan hasarlar yaratabilmiþ olduðunu
eklemek gerekmektedir. Türk “etnik” grubunun çoðunluðunu oluþturan anadili
Türkçe olan kesimin, anadili Torbeþçe olan bu kesimden fiziki olarak uzakta
bulunmasý/tutulmasý; aralarýndaki temas, etkileþme ve evlilik iliþkilerinin, dolayýsýyla
da aralarýndaki (biyolojik ve kültürel) bütünleþme düzeyinin düþük kalmasýný saðlamýþ
ve bu durum, ilgili politikalarýn yöneldiði amaca uygun olarak söz konusu hasarlarýn
oluþmasýný kolaylaþtýrmýþtýr. Bununla birlikte ilgili politikalarýn belirttiðimiz “açýk”
iþlevlerine raðmen, Torbeþler’de (birkaç yýl öncesine kadar anadili Türkçe olan

8
Ayrýca bkz. Dýþiþleri Bakanlýðý, “No: 183, 843/412/3186, 06 Temmuz 1963 Belgrad Büyükelçiliði’nden
Dýþiþleri Bakanlýðý’na”, Dýþ Türkler (Belgeler) (iç.), T.C. Dýþiþleri Bakanlýðý AZEM Dairesi, Ankara
1969, s. 644.

160 mülkiye Cilt: XXX Sayý:251


çoðunluk kesimden “tecrit” edilmiþ olarak “Yasak Bölge”de tutulan ve “zorla
Müslümanlaþtýrýlmýþ Yunanlýlar olduklarý” yönünde yoðun propagandalara ve
baský politikalarýna uðrayan Batý Trakya’daki Pomaklar’da da görüldüðü gibi9
kendilerinin Bulgar, Sýrp veya Makedon deðil, Türk olduklarý için bu propaganda
ve politikalarla karþý-karþýya kaldýklarý kanaatinin hakim olmasý ve kendilerinde
“Türk” bilincinin daha da geliþmesi yönünde “gizli” iþlev de gösterdiðini
vurgulamakta yarar vardýr10.

Yukarýda ana hatlarýyla temas ettiðimiz baþlýca itici nedenlerin etkisiyle,


Yugoslavya-Makedonya’dan Türkiye’ye 1923-1960 döneminde “göçmen”,
“mübadil” ve “sýðýnanlar” olarak 269.101 kiþi göç etmiþtir. Bu sayý, ayný dönemde
Türkiye’ye çeþitli ülkelerden gelen tüm göçmenlerin % 22.4’üne karþýlýk gelmektedir
(Geray, 1962: 11, 13).

Öte yandan, kaynaklara göre; “kitlesel” kýsmý itibarýyla 1952-1967 göçüne yol
açan somut itici nedenlerin baþýnda “Zirai Islahat Kanunu” (1931) gelmektedir.
Bu kanunla arazi ve çiftlikleri bedelsiz olarak istimlak edilen Türkler; “çiftçilik”
ten sadece ‘ana geçim kaynaðý’ olarak deðil, sosyo-kültürel yapýlarýyla uyumlu
‘baþlýca yaþam biçimi’ olarak da yoksun býrakýlmýþtýr. Bununla baðlantýlý bir diðer
itici nedeni, “Türkler’in hak ve özgürlüklerinin kýsýtlanmasý” oluþturmuþtur. Bu
kýsýtlama II. Dünya Savaþý’na kadar sürekli katýlaþarak devam etmiþ, savaþ yýllarý
(194l-1944) ise çok daha etkili somut itici nedenlerin ortaya çýkmasýný saðlamýþtýr.
Alman, Ýtalyan ve Bulgar iþgallerini yaþayan Türkler, özellikle Bulgarlar’ýn baskýn,
soygun ve adam kaçýrma eylemlerinin hedefi olmuþ, Torbeþler üzerinde zorla
“asimilasyon”a dayalý Bulgarlaþtýrma, diðer Türkler üzerinde Arnavutlaþtýrma,
yukarýda sözü edilen kýrsal kesimdeki Arnavutlar üzerinde ise Arnavut
milliyetçiliðini geliþtirme çabalarý bu dönemde baþlatýlmýþtýr. Bu çerçevede Torbeþ
çocuklarýnýn o ana dek Sýrpça olan eðitim dili Bulgarca olarak yerleþtirilmiþ, diðer
Türk ve söz konusu Arnavut çocuklarýnýn devam ettikleri okullara, Türk öðretmenler
yerine, özellikle kentsel kesimde yetiþmiþ Arnavut milliyetçisi öðretmenler atanmýþtýr.
Türk öðretmenlerini, Türk çocuklarýna eðitim vermekten alýkoymanýn ve onlarý
neredeyse tamamen Arnavut milliyetçisi öðretmenlerin insafýna býrakmanýn bir baþka
yolu da kýsa sürede bulunmuþtur. Bu, Türk öðretmenlere, “Komünist Parti”ye üye
olmalarý için yapýlan dayatmadýr. Kýsaca, bu partiye üye olmanýn doðal sonucu/

9
Ayrýntýlý bilgi için bkz. Halim Çavuþoðlu, Batý Trakya Türkleri’nin “Yasak Bölge”deki Bir Yerleþim
Birimi: Pomaklar’la Meskun Þahin Nahiyesinin Sosyo-Kültürel Yapýsý, Hacettepe Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Anabilim Dalý, 01 Þubat 1991, Ankara.
10
Dýþiþleri Bakanlýðý, “No: 183, 843/412/3186, 06 Temmuz 1963 Belgrad Büyükelçiliði’nden Dýþiþleri
Bakanlýðý’na”, Dýþ Türkler (Belgeler) (iç.), T.C. Dýþiþleri Bakanlýðý AZEM Dairesi, Ankara 1969, s.
642, 649-650.

mülkiye Cilt: XXX Sayý:251 161


varsayýmý, iþ ve gelir sahibi olarak kalmak ve yukarýda sözü edilen zorla
“asimilasyon” çabalarýna ve Türk çocuklarýna verilen eðitimin “asimilasyon”
endeksli yanlý ve onur kýrýcý içeriðine karþý çýkmamak, tepki göstermemektir. Yeni
itici nedenler, savaþ yýllarýndan sonra da oluþmaya devam etmiþtir. Savaþ sýrasýnda
iþgalcilere karþý sözde yeterli mukavemet göstermedikleri gerekçesiyle(!), çok sayýda
Türk, köy meydanlarýnda “Partizanlar” tarafýndan kurþuna dizilmiþ, ailelerine teslim
edilmeyen cesetlerinin akýbeti hiçbir zaman öðrenilememiþtir. Tüm bunlara paralel
olarak çýkarýlan yeni “Soyadý Kanunu” (1946), zorla “asimilasyon”a dayalý
Arnavutlaþtýrma çabalarýnýn son adýmýný teþkil etmiþtir. Bu kanunla, Türkler’in daha
önce “-yeviç” ve “-yeva” ekleriyle Sýrpça’ya ve Sýrp “etnik” grubuna uyarlanmýþ
olan soyadlarý, bu defa “-i” eki sayesinde Arnavutça’ya ve Arnavut “etnik” grubuna
uyarlanmýþtýr. Açýkça, sosyo-kültürel hedefe uygun olarak Türkler soyadlarý itibarýyla
Arnavutlaþtýrýlmýþtýr. Son önemli itici neden de, zorla “asimilasyon” çabalarýna karþý,
yerel Türk aydýnlarýnca (halký, bölge Türklerinin genel Türk tarihi ve kültürü içindeki
yeri konularýnda aydýnlatmak suretiyle) barýþçý mücadele amacýyla kurulan “Yücel”
(1947) derneði ile ilgilidir. Kýsa zamanda farklý ve aðýr suçlamalarla takibe alýnan
dernek üyelerinden önde gelenler idam, diðerleri ise aðýr hapis cezalarýna çarptýrýlmýþtýr
11
.

Öte yandan, 1912-1951 arasýnda varlýklarýnýn tamamen reddedilmesi ve


kendilerinin “Arnavut” muamelesi görmesi, Kosova’daki Türkler bakýmýndan esas
itici nedeni oluþturmuþtur. Kosova’daki Türk varlýðýný tanýma yolunun farklý bir
vesileyle (Türkçe eðitime izin verilmesiyle) açýlmasýnýn, göçün baþlangýç yýlý olan
1952’nin hemen öncesine getirilmesi ve göçün devam ettiði sýrada yapýlan 1953
nüfus sayýmýnda, isteyenin kendini “Türk” yazdýrabilmesine olanak tanýnmasý;
Yugoslavya (YFSC) devletinin, Türk “etnik” grubunun (her þeye raðmen
Arnavutlaþmayan) bu kesiminden de (ve muhtemelen Arnavut “etnik” grubunun
nüfusu aleyhine) kurtulmak istemiþ olabileceðine dair yargýlarý güçlendirmektedir.
Kosovalý yazar Recepoðlu’na göre; “1953 yýlýnda yapýlan nüfus sayýmýnda tüm
Yugoslavya’da 254.000 kiþi kendini Türk bildirirken,Kosova’da 34.538 kiþi
41 yýl sonra kendini Türk bildirebilmiþtir” (Recepoðlu, 1994: 5).

11
Dýþiþleri Bakanlýðý, “No: 183, 843/412/3186, 06 Temmuz 1963, Belgrad Büyükelçiliði’nden Dýþiþleri
Bakanlýðý’na”, Dýþ Türkler (Belgeler) (iç.), T.C. Dýþiþleri Bakanlýðý AZEM Dairesi, Ankara 1969, s.
641-643 ; Dýþiþleri Bakanlýðý, “No: 186, 25 Temmuz 1968, Yugoslavya’daki Soydaþlarýmýzýn Durumu
Hakkýnda AZEM Dairesince Hazýrlanmýþ Bir Rapor”, Dýþ Türkler (Belgeler) (iç.), T.C. Dýþiþleri
Bakanlýðý AZEM Dairesi, Ankara 1969, s. 661-662 ; Dýþiþleri Bakanlýðý, “No: 187, 114/68, 21 Ekim
1969, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliði’nden Dýþiþleri Bakanlýðý’na”, Dýþ Türkler (Belgeler)
(iç.), T.C. Dýþiþleri Bakanlýðý AZEM Dairesi, Ankara 1969, s. 672-673 ; Dýþiþleri Bakanlýðý, “No:
188, 1746/685-3186, 26 Ekim 1968, Belgrad Büyükelçiliði’nden Dýþiþleri Bakanlýðý’na”, Dýþ Türkler
(Belgeler) (iç.), T.C. Dýþiþleri Bakanlýðý AZEM Dairesi, Ankara 1969, s. 680.

162 mülkiye Cilt: XXX Sayý:251


Konuya, Türkiye açýsýndan bakýnca, yeni devletin; Yugoslavya-Makedonya’dan
da, somut bir gerçeklik olarak Türkiye sýnýrlarýný aþan yaygýn ortak “etnik” bilince
ve ana kültür kalýplarýna uygun davranarak, ülkede giriþilen “Türk” ortak adý ve
bilinci altýndaki ve dolayýsýyla da “Türk milleti” esasýndaki “sosyo-kültürel
dönüþme” ve sosyal bünyede bu doðrultudaki “bütünleþme” çabalarýna karþýlýk
gelen bir “göçmen alma” politikasý izlediði anlaþýlmaktadýr. Kýsaca, 2510/1934 sayýlý
Ýskan Kanunu’nun 3. maddesinde de yer verildiði gibi, Türkiye’nin bu husustaki
politikasý “ Türk soyundan olan veya Türk kültürüne baðlý bulunan kimselerin
göçmen olarak yurdumuza kabul edilebileceði” 12 þeklinde ortaya konan ölçütte
ifadesini bulmuþtur. Türkiye’nin bu ölçütü, daha önce anlatýldýðý biçimde, birçok
grup arasýnda biyolojik karýþýmlara ve çeþitli sosyo-kültürel olgulara sahne olan
Yugoslavya-Makedonya’ya uygun bir ölçüttür. Amaçlarýndan biri de, Osmanlý’nýn
“Müslüman” ölçütüne dayanan “göçmen alma” politikasýnýn, Anadolu’da
gerçekleþtirilmeye çalýþýlan sosyo-kültürel dönüþüm, oluþum ve bütünleþme olgularý
önündeki, küçük de olsa, olumsuz etkilerini gidermektir. Yeterince çaðdaþ, insani,
ulus ve ulus-devlet yapýlanmasýna, açýkça Anadolu’yu aþan sosyo-kültürel gerçekliðe
uygun, tutarlý ve kaçýnýlmaz olan bu ölçüt, ilgili maddedeki nitelikleri taþýyanlara,
hem sahip çýkýlacak, hem de belirtilen amaçlara katkýda bulunacak kimseler ve
gruplar olarak bakýldýðýný ortaya koymasý bakýmýndan da büyük önem taþýmaktadýr.
Hemen hatýrlatalým ki, Türkiye, 1923-1930 döneminde “mübadil” olarak
Yunanistan’dan gelen göçmenler hakkýnda tarihi, siyasal ve sosyo-kültürel nedenlerle
uygun bulduðu (ve bizim de isabetli gördüðümüz) “Müslüman olanlar” (Türkiye’den
gidenler için de “Müslüman olmayanlar”) ölçütü hariç, her zaman Ýskan
Kanunu’nun 3. maddesinde geçen ölçüte ve dolayýsýyla da bu ölçütte anlamýný bulan
gerçekçi göçmen kültür politikasýna itibar etmiþtir.

Yukarýda çizilen tablo, aslýnda Türkiye’nin 1923’ten itibaren, söz konusu süreçte
katettiði olumlu mesafeyi de içinde gizlemektedir. Bu mesafenin elde edilmesinde,
küçük de olsa izlenen iskan ve yardým politikalarýnýn katkýlarý olmuþtur. Bu çerçevede,
bazý göçmen gruplarýnýn yerli gruplar içinde, bazý yerli gruplarýn da göçmen gruplarý
içinde biyolojik ve kültürel olarak bütünleþmesi hedeflenmiþtir. Nitekim, tespiti yerinde
ancak deðerlendirmesi yanlýþ olmakla birlikte, Andrews de örneðin Bulgaristan
göçmenleri gibi, Yugoslavya-Makedonya göçmenlerinin de terk ettikleri topraklardaki
koþullara ve yaþam biçimlerine benzeyen bölgelere yerleþtirilmeleri için “sistemli”
bir politika izlendiðini belirtmektedir. Yine ona göre, ilk baþlarda aðýrlýklý olarak Trakya
ve Batý Anadolu bölgelerine yerleþtirilen farklý göçmen gruplarýnýn böylece

12
Dýþiþleri Bakanlýðý, “No: 183 , 843/412/3186, 06 Temmuz 1963 Belgrad Büyükelçiliði’nden Dýþiþleri
Bakanlýðý’na”, Dýþ Türkler (Belgeler) (iç.), T.C. Dýþiþleri Bakanlýðý AZEM Dairesi, Ankara 1969, s.
645.

mülkiye Cilt: XXX Sayý:251 163


birbirleriyle biyolojik ve kültürel olarak bütünleþmeleri amaçlanmýþtýr (Andrews,
1989: 98). Andrews’in (“sistemli” nitelemesi hariç) sözkonusu olgu, amaç ve
politika ile ilgili tespiti doðrudur ancak deðerlendirmesi yanlýþtýr. Çünkü her göçmen
grubu, içegöç (immigration) hareketiyle girdiði ülke topraklarýnda, dýþagöç
(emigration) hareketiyle terk ettiði topraklardaki “ekolojik-tabii” ve “sosyal”
çevrelerin benzerini/yakýnýný bulmak ve hatta oluþturmak eðilimindedir. Trakya ve
Batý Anadolu, tüm Balkan göçmenleri bakýmýndan, gerek “ekolojik-tabii” gerek
“sosyal” çevre olarak göçmenlerin, terk ettiklerine en benzer/yakýn bölgelerdir.
Bu nedenle, bu türden bölgelere yerleþtirilmeleri için “sistemli” bir politika
izlenmesine gerek olmadýðý gibi, böyle bir politikanýn göçmenlerin yapabileceðinden
fazlasýný baþarmasý da olasý deðildir. Nitekim 1952-67 Yugoslavya-Makedonya
göçmenleri de yerleþmek amacýyla, aðýrlýklý olarak Türkiye’nin benzer bölgelerini
tercih etmiþtir. Az-çok “sistemli”, ancak zorlama içermeyen ve baþarýlý
nitelendirilemeyecek politika, göçmenlerin çeþitli olanaklarla donatýlmak suretiyle,
farklý “ekolojik-tabii” ve “sosyal” çevrelere yerleþtirilmesi konusunda izlenmiþtir.
Örneðin 1930’lu yýllarda gelen Yugoslavya-Makedonya göçmenlerine çekici kýlmak
amacýyla Elazýð’da toprak tahsis edilmiþ olmasýna raðmen, sýrf sözkonusu çevrelerin
yokluðu/eksikliði nedeniyle, önemli bir kýsmý bölgeye hiç gitmemiþ, gidenler ise ayný
nedenle bir süre sonra burayý terkederek, Bursa gibi, Batý Anadolu’nun diðer
bölgelerine yerleþmeyi tercih etmiþtir. Andrews’in deðerlendirmesinden imalý olarak
anlaþýldýðý gibi, göçmenlerin ne Elazýð’a (veya baþka bir bölgeye) yerleþmeleri ne
de burayý terk etmeleri konusunda bir zorlama söz konusu olmamýþtýr. Andrews’in,
göçmenlerin sözde “yerleþtirilmeleri için sistemli bir politika” takip edilmiþ olduðu
deðerlendirmesinin yanlýþ olduðunu, Doðanay’ýn sunduðu veriler de açýkça ortaya
koymaktadýr. Cumhuriyet döneminde Yugoslavya-Makedonya’dan toplam 305.158
göçmenin geldiðini belirten Doðanay’a göre, 1950’ye kadar gelen göçmenlerden
sadece 14.494’ü (% 4.7’si) devlet tarafýndan iskan edilmiþtir (Doðanay, 1997: 198).
Gerçekte, bir ölçüde kendiliðinden iþleyen sosyoloji kanunlarý, bir ölçüde de
Cumhuriyet’in bu kanunlara ve sosyolojik gerçeklere uygun ve asla zorlama
içermeyen çabalarý, yukarýda belirttiðimiz amacý çok erken yýllarda belirginleþtirmiþtir.
Bu çerçevede “Türk Dil Kurumu” ve “Türk Tarih Kurumu” ile “Dil-Tarih ve
Coðrafya Fakültesi” baþta olmak üzere, çok erken yýllarda kurulan çeþitli örgütlere
yüklenen ve Atatürk’ün söylevlerinde açýkça gözlenen iþlevler de (Türk dilini, tarihini,
kültürünü ve uygarlýða katkýsýný ortaya koymak, bunlara iliþkin bilgiyi, sevgiyi ve
bilinci geliþtirmek gibi) söz konusu amaca büyük katkýda bulunmuþtur. Konumuz
itibarýyla sadece göçmen gruplarý bakýmýndan söylemek gerekirse, bugün artýk örneðin
ne 1821-1829 Mora, ne de 1877-1885 Bulgaristan ve Yugoslavya-Makedonya bölgesi
göçmenlerinin torunlarýný “grup” olarak tespit edebilme olanaðý kalmamýþtýr. Ayný
gerçek, 18. yüzyýl sonlarýnda Eðriboz Adasý’ndan, 1912-1913 Balkan Savaþlarý
sýrasýnda eski Yugoslavya-Makedonya topraklarýndan göç edenlerin torunlarý

164 mülkiye Cilt: XXX Sayý:251


hakkýnda olduðu kadar, bunlar arasýnda yer alan (ve o dönemde Türkleþen ve
Türklerle biyolojik ve/veya kültürel bütünleþme sürecinde bulunan kesimleri bir yana)
Arnavut bilinci taþýyan Arnavut kökenlilerin torunlarý için de geçerlidir. Hatta daha
yakýn bir tarihte, 1923-1930 döneminde Yunanistan’dan gelen göçmenlerin torunlarýný
da sosyolojik alan araþtýrmalarýna konu olabilecek açýklýkta “grup” olarak tespit
edebilmek, artýk olanaklý deðildir. Kýsaca tüm bu göçmen gruplarý, baþlangýçta belirgin
olan ilk yerleþim yerleri, mahalleleri ve taþýyýcýsý olduklarý az-çok farklýlaþmýþ kültür
unsurlarý itibarýyla, tüm sosyo-kültürel yapýya dahil olmuþ ve tüm sosyal bünye ile
bütünleþmiþ bulunmaktadýr. Nitekim, geçtiðimiz aylarda kamuoyu yoklama kurumu
“Eurobarometre” tarafýndan AB üyesi 25 ülke ile aday ülkeler Bulgaristan,
Romanya, Hýrvatistan ve Türkiye’de yapýlan (basýna da yansýyan) “anadil
araþtýrmasý”, Cumhuriyet’in katettiði olumlu mesafeyi göstermesi bakýmýndan iyimser
bir sonuç ortaya koymuþtur. Buna göre Türkiye’de “anadilim Türkçe” diyenlerin
oraný % 93’tür (Hürriyet, 24 Eylül 2005: 27).
B. 1952-1967 “KÝTLESEL” GÖÇÜ
“Kitlesel” niteliði 1967’de sona eren 1952 Yugoslavya-Makedonya
göçmenlerinin; a) büyük çoðunluðu, (1991’de “Yugoslavya Federal Sosyalist
Cumhuriyeti” (YFSC)’nden baðýmsýzlýðýný ilan edecek olan eski) “Makedonya
Federe Sosyalist Cumhuriyeti” (MFSC)’nden (günümüzdeki Makedonya
Cumhuriyeti topraklarý) b) küçük bir kýsmý “Sýrbistan Federe Sosyalist
Cumhuriyeti” (SFSC) bünyesindeki “Kosova Özerk Bölgesi”’nden (günümüzde
BM gözetimindeki Kosova topraklarý) c) çok azý da “Sýrbistan Federe Sosyalist
Cumhuriyeti”’nden (günümüzdeki Yugoslavya Federasyonu topraklarý) göç etmiþtir.

Kýsaca belirtmek gerekirse, o dönemde YFSC topraklarý üzerinde varlýk gösteren


etnik gruplarýn sayýsý 25’in üzerindedir. YFSC’nin etnik gruplarla ilgili düzenlemesi,
oldukça karmaþýk ve özellikle de “Müslüman” nüfus konusunda önyargýlý,
parçalayýcý ve ince hesaplýdýr. Bunlar arasýnda en dikkat çekici olaný, çok geniþ bir
“etnik” grup olduklarý halde Boþnaklar’a yapýlan uygulamadýr. Boþnaklar, 1971’e
kadar nüfus sayýmlarýnda kendilerini “Sýrp”, “Hýrvat” veya “Baðýmsýz” yazdýrmak
zorunda býrakýlmýþ, 1971 nüfus sayýmýnda ise kimliklerini/kökenlerini (yine “Boþnak”
deðil) “Müslüman” olarak belirtebilmelerine izin verilmiþtir. Bu nüfus sayýmýnda
“Müslümanlar” olarak Boþnak nüfusun 1.729.932 olarak ortaya çýktýðý görülmüþtür.
Ayný nüfus sayýmý verilerine göre, tüm kesimler (Boþnak, Arnavut, Türk, Torbeþ,
Goran, Rom) hesaba katýldýðýnda ülkedeki Müslüman nüfus 3.110.000 yani toplam
nüfusun % 15’idir (Hadzic, 1975: 119, 121, 133). Bu nüfus sayýmýndan sonra
Boþnaklar, “Müslümanlar” dini kimliði/kökeni altýnda “ulus” (nation) olarak
tanýnmýþtýr (Poulton, 1993: 11, 49, 68). Açýkça belirtmek gerekirse; YFSC süresince
etnik gruplardan sadece 6’sý [Sýrplar, Hýrvatlar, Slovenler, Müslümanlar (Boþnaklar),

mülkiye Cilt: XXX Sayý:251 165


Makedonlar ve Karadaðlýlar] anayasal açýdan “uluslar” (nations) olarak, diðer
tüm etnik gruplar [Arnavutlar, Romlar, Macarlar, Türkler, Bulgarlar, Çekler, Ýtalyanlar,
Romenler, Rutenler, Slovaklar, Ulahlar, Almanlar, Yugoslavlar, Avusturyalýlar,
Yahudiler, Polonyalýlar (Lehler), Ukraynalýlar, Grekler vb] ise “ulusallýklar”
(nationals) olarak tanýnmýþtýr (Poulton, 1993: 15).

Geray’ýn sunduðu verilere göre Yugoslavya-Makedonya’dan Türkiye’ye, 1952-


1967 döneminde tamamý “serbest göçmen” olarak gelenlerin sayýsý 175.392, aile
sayýsý ise 45.338’dir. Söz konusu dönemde 1956; “kiþi sayýsý” olarak (31.969 kiþi),
1958; “aile sayýsý” olarak (8.741 aile) en çok göçmenin geldiði yýl olmuþtur. Bu
arada 1952 ise gerek “nüfus sayýsý”nýn (73 kiþi), gerek “aile sayýsý”nýn (32 aile) en
düþük seviyede kaldýðý yýl olarak yerini almýþtýr. Göçün hemen baþlangýcýnda gözlenen
yavaþ hareketliliðin ve düþük sayýnýn nedeni (bölge insanlarýnýn göçle ilgili kararsýzlýðý
deðil), Türkiye’nin 1952 ve 1953 yýllarýnda sýnýr kapýlarýný kapatmýþ olmasýdýr. Bilindiði
gibi 1950 ve 1951 yýllarýnda Türkiye, Bulgaristan’dan yönelen “kitlesel” bir
“soydaþ” göçüne de (154.393 kiþi) kucak açmak durumunda olmuþtur. Türkiye’ye
bu dönemde Yugoslavya-Makedonya’dan gelen göçmenlerin, yýllara göre nüfus ve
aile sayýsý daðýlýmý aþaðýdaki tabloda gösterildiði gibidir (Geray, 1962: 8, 13, EK:1,
EK: 2; Yücelten, 1974: 1094):

Yýllar Nüfus Aile


Sayý % Sayý %
1952 73 0.04 32 0.07
1953 1.113 0.68 303 0.66
1954 9.728 5.94 2.437 5.37
1955 17.000 10.38 4.047 8.92
1956 31.969 19.53 8.083 17.82
1957 30.162 18.42 8.250 18.19
1958 30.137 11.24 8.741 19.27
1959 18.403 11.24 4.795 8.37
1960 13.304 8.12 3.417 7.53
1961 7.091 4.33 1.801 3.97
1962 3.399 2.07 1.286 2.83
1963 2.603 1.59 996 2.19
1964 1.288 0.78 318 0.70
1965 1.998 1.22 333 0.73
1966 3.672 2.24 783 1.72
1967 3.452 2.10 716 1.57
TOPLAM 175.392 100.00 45.338 100.00

166 mülkiye Cilt: XXX Sayý:251


Yugoslavya-Makedonya’dan 1923-1960 döneminde “göçmen”, “mübadil” ve
“sýðýnanlar” olarak gelen 269.101 kiþiden % 56.4’ünün l953-1960 döneminde
(sadece 7 yýl içinde) göç etmiþ olmasýný dikkate deðer bulan Geray, bu durumun
“Tito rejiminin Müslüman ve Türk unsurlara karþý tutumunun bir sonucu”
olarak deðerlendirildiðini belirtmektedir (Geray, 1962: 11, 13).

Tablo’daki verilere raðmen, göç’ün 1967’den sonra da devam ettiðini vurgulayan


Hamza’ya göre de, 1952-1975 döneminde yaklaþýk 296 bin kiþi Türkiye’ye göç
etmiþ, 1996 itibarýyla da bu sayý 350 bine ulaþmýþtýr (Hamza, 1996: 15). Solak ise
Yugoslavya-Makedonya’dan “asimilasyon uygulamasý” nedeniyle Türkiye’ye göç
edenlerin sayýsýnýn 1946-1961 döneminde 160 bin, 1962-1970 döneminde de 50 bin
kiþi olarak gerçekleþtiðini savunmaktadýr (Solak, 1995: 7).

Bu arada, Balkan Savaþlarý’ndan itibaren Türkiye’ye bir göç hareketi baþladýðýna


iþaret eden Hoffman, sadece 1950’li yýllarda göç eden Türkler’in sayýsýnýn 100 bini
aþtýðýný belirtmektedir. Hoffman’a göre bu sayý, Yugoslavya-Makedonya topraklarý
üzerindeki toplam Türk nüfusunun yaklaþýk yarýsýný oluþturmaktadýr. Bu çerçevede
Türk kökenli olmayan çok az sayýda Müslüman’ýn da Türkiye’ye göç ettiðini
vurgulayan Hoffman, Türk raporlarýnda göçmen sayýsýnýn 1946-1960 dönemi
itibarýyla 102.000, 1950-1958 dönemi itibarýyla da 104.372 olarak belirtildiðini
kaydetmektedir (Hoffman, 1977: 485, 489).

Öte yandan Türk Dýþiþleri Bakanlýðý belgelerinde, Yugoslavya-Makedonya’dan


gelen göçmenlerin sayýsý 1952-1968 dönemi itibarýyla “170 bine yakýn” olarak
ifade edilmektedir. Ayný belgelerde göçmen sayýsý 1952-1960 döneminde 150 bin,
yine 1952-1963 döneminde ise 165 bin olarak belirtilmektedir. Buna göre 1960’ta
150 bin olan göçmenlerin sayýsý, 1963’te 165 bine, 1968’de de 170 bine yükselmiþtir13.
Sözkonusu belgelerde, Yugoslavya-Makedonya’da kalarak göç etmeyen
“soydaþlarýmýz” sayýsý ise en az 180 bin, en çok 200 bin olarak kaydedilmiþtir14.

Bilgiseven ise, “dördüncü göç” olarak vurguladýðý bu göç hareketiyle Türkiye’ye


gelenlerin sayýsýný “500 bin civarýnda” olarak belirtmektedir. Bilgiseven’e göre:

13
Dýþiþleri Bakanlýðý, “No: 186, 25 Temmuz 1968, Yugoslavya’daki Soydaþlarýmýzýn Durumu Hakkýnda
AZEM Dairesince Hazýrlanmýþ Bir Rapor”, Dýþ Türkler (Belgeler) (iç.), T.C. Dýþiþleri Bakanlýðý
AZEM Dairesi, Ankara 1969, s. 665 ; Dýþiþleri Bakanlýðý, “No: 188, 1746/685-3186, 26 Ekim
1968, Belgrad Büyükelçiliði’nden Dýþiþleri Bakanlýðý’na”, Dýþ Türkler (Belgeler) (iç.), T.C. Dýþiþleri
Bakanlýðý AZEM Dairesi, Ankara 1969, s. 679 ; Dýþiþleri Bakanlýðý, “No: 183 , 843/412/3186, 06
Temmuz 1963, Belgrad Büyükelçiliði’nden Dýþiþleri Bakanlýðý’na”, Dýþ Türkler (Belgeler) (iç.), T.C.
Dýþiþleri Bakanlýðý AZEM Dairesi, Ankara 1969, s. 645-646.
14
Dýþiþleri Bakanlýðý, a.g.e., s. 661, 666, 676, 678, 689.

mülkiye Cilt: XXX Sayý:251 167


“... Dördüncü göç, bazý Türklerin Türkiye’ye baðlanma düþüncesi ile kurduklarý
YÜCEL teþkilatýnýn kurulmasýndan sonra bu teþkilat üyelerinin idamý üzerine
baþlamýþtýr. Ýdam edilenlerin akrabalarý katliam korkusuna kapýlarak kendilerine
kapýlarýný açan Türk hükümetinin bu hareketinden yararlanmýþlardýr” (Bilgiseven,
1987: 60).

Burada hemen belirtmek gerekmektedir ki, Bilgiseven’in sözünü ettiði YÜCEL


teþkilatý üyelerinin idamýnýn 1952 göçünde önemli bir “itici” nedeni oluþturduðu
doðrudur. Bununla birlikte, “bazý Türklerin” YÜCEL teþkilatýný “Türkiye’ye
baðlanma düþüncesi ile kurduklarý” kaydýný (herhangi bir kanýt sunmadýklarý ve
baþka hiçbir kaynakta karþýlaþmadýðýmýz için) doðru “bilgi” olarak kabul etmediðimiz
gibi, farkýnda olmadan haksýz bir suçlama ve maalesef söz konusu teþkilat üyelerinin
idamýný meþrulaþtýran talihsiz bir ifade olarak niteliyoruz.

YÜCEL teþkilatý, daha önce andýðýmýz 1944-1947 döneminde hüküm süren


baskýlarýn bir sonucu olarak kurulmuþtur. Türk Dýþiþleri Bakanlýðý belgelerinde bu
konuda þu bilgiler yeralmaktadýr :

“... tazyiklerden bunalan birkaç þuurlu Türk münevveri, ki aralarýnda öðretmenler


ekseriyeti teþkil etmekte idi, 1947 yýlýnda biraraya gelerek bir gizli cemiyet kurmaða
karar veriyor ve cemiyetlerinin adýný Yücel Cemiyeti koyuyorlar. Git gide köylere
kadar nüfuz eden ve bir aralýk mensuplarýnýn adedi 500’e kadar yükselen Cemiyetin
elli kadar faal azasý bir taraftan komünistleþtirme diðer taraftan Arnavutlaþtýrma
siyasetine karþý Türklüðü koruma hedefiyle faaliyete baþlýyorlar. ... Makedonya
Cumhuriyeti içindeki Arnavut teþekkülleri açýkça Arnavutluk Hükümeti tarafýndan
beslenmekte idi. Yücelciler ise ne Türkiye’den ne de baþka bir devletten alaka ve
yardým görmedikleri halde uzun zaman mevcudiyetlerini muhafazaya muvaffak
olmuþlardýr... Nihayet (...) adlý iki hainin Yücelcileri Hükümete ihbar etmeleri
neticesinde elli kadar fedakar Türk milliyetçisi yakalanýp muhakeme edilmiþ, üçü
idama, diðerleri hapis cezasýna mahkum edilmiþlerdir” 15.

Saraç’a (1995: 286) göre de “1948-49 Yüce (Türklere ait dayanýþma


teþkilatý)” aleyhinde rejime karþý eylemlerde bulunma suçlamasýyla açýlan davada
idama mahkum edilen Türklerin sayýsý 5 olup mezarlarýnýn nerede olduðu hala
bilinmemektedir. Mahkeme tarafýndan aðýr hapis cezalarýna mahkum edilenlerin
sayýsý da, yine Saraç’a göre 19’dur. Oran (1993b: 136) ise, 1930’lu yýllarda henüz

15
Dýþiþleri Bakanlýðý, “No: 183 , 843/412/3186, 06 Temmuz 1963, Belgrad Büyükelçiliði’nden Dýþiþleri
Bakanlýðý’na”, Dýþ Türkler (Belgeler) (iç.), T.C. Dýþiþleri Bakanlýðý AZEM Dairesi, Ankara 1969, s.
643. Not: Belgelerde “hain” olarak belirtilen iki Türk’ün ismini, gereksiz ve yararsýz bir tartýþmaya
yolaçmamak için yazmadýk.

168 mülkiye Cilt: XXX Sayý:251


“komünistlerde ateist tema yok” iken Türklerin dini ve milli haklara kavuþmak
için Komünist Partisi’ne destek verdiklerini belirtmekte ve “bu desteðe raðmen
savaþtan sonra umduðunu bulamayýþ, Türkleri 45-46’daki “Yücel” gizli
örgütünü kurmaya itmiþ olmalý” demektedir. “Yücel”in savaþ sonrasý dönemde
Türkler’in uðradýklarý duruma bir tepki þeklinde belirdiðini vurgulayan Oran’a (1993b:
133-134, 136) göre; 1948’de açýða çýkarýlan cemiyetten 4 Türk idam edilmiþ ve
bundan sonra artýk Türklere “komünizm düþmaný” olarak bakýlmaya baþlanmýþtýr.
Hamza (1996: 15) da idam hükmü giyen “Yücel” üyelerinin sayýsýný 4 olarak
vermektedir.

Türkiye’ye 1952 göçünde; zorla komünistleþtirme ve kýsa süren Arnavutlaþtýrma


çabalarý ardýndan Yugoslavlaþtýrma yönünde baþvurulan ideolojik ve siyasi içeriðe
sahip “manevi baskýlar” da baþlýca itici nedenler arasýnda yer almýþtýr. Bunun
yanýsýra ilk kez 1931’de baþlatýlan zorunlu ve bedelsiz istimlak hareketi çerçevesinde
Türklerin geniþ arazilerinin ellerinden alýnmasý, rejimin karakterine uygun olarak
Türklerin arazi ve emlak sahibi olmalarýnýn engellenmesi, vergi tarhýnda ve zirai
kotalarýn tespitinde farklý muamele yapýlmak suretiyle Türklere geniþ çapta yönelen
“ekonomik baskýlar” kabaca diðer itici nedenler grubunu oluþturmuþtur. Bir
“ulusallýk” (nationality) ve demografik anlamda bir “azýnlýk” grubu olarak,
(diðerleri gibi) Türklerin de temel haklarý gerek Yugoslavya gerek Makedonya
anayasalarý ile güvence altýna alýnmýþ olmasýna raðmen; göç öncesinde ve göçün
yavaþladýðý 1960’lý yýllarýn sonuna dek, yukarýdaki baský ve ayrýmlarda hemen hiçbir
deðiþiklik gözlenmemiþtir 16. Gerçekten de baský ve ayrýmlarýn temel iþlevleri; Türk
nüfusunu azaltmak, bu çerçevede “Yugoslav” kimliði altýnda eritmek (zorla
asimilasyon), buna yanaþmayanlarý ise göçe zorlamak þeklinde belirmiþtir. Bu
amaçlara uygun olarak, 1960’lý yýllarýn sonuna dek:

“... Cahil ve geri kafalý hocalar vasýtasýyla soydaþlarýmýzýn dini inançlarý


irticaa varacak þekilde körüklenmekte ve Atatürk inkýlaplarý yerilerek
soydaþlarýmýzda Türkiye’ye ve Türkler’e karþý nefret ve husumet duygularý
uyandýrýlmaða” çalýþýlmakta idi.

16
Dýþiþleri Bakanlýðý, “No: 183 , 843/412/3186, 06 Temmuz 1963, Belgrad Büyükelçiliði’nden Dýþiþleri
Bakanlýðý’na”, Dýþ Türkler (Belgeler) (iç.), T.C. Dýþiþleri Bakanlýðý AZEM Dairesi, Ankara 1969, s.
647-648 ; Dýþiþleri Bakanlýðý, “No: 186, 25 Temmuz 1968, Yugoslavya’daki Soydaþlarýmýzýn
Durumu Hakkýnda AZEM Dairesince Hazýrlanmýþ Bir Rapor”, Dýþ Türkler (Belgeler) (iç.), T.C.
Dýþiþleri Bakanlýðý AZEM Dairesi, Ankara 1969, s. 663-664 ; Dýþiþleri Bakanlýðý, “No: 187, 114/68,
21 Ekim 1969, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliði’nden Dýþiþleri Bakanlýðý’na”, Dýþ Türkler
(Belgeler) (iç.), T.C. Dýþiþleri Bakanlýðý AZEM Dairesi, Ankara 1969, s. 668, 671-672 ; “No: 188,
1746/685-3186, 26 Ekim 1968, Belgrad Büyükelçiliði’nden Dýþiþleri Bakanlýðý’na”, Dýþ Türkler
(Belgeler) (iç.), T.C. Dýþiþleri Bakanlýðý AZEM Dairesi, Ankara 1969, s. 680-681.

mülkiye Cilt: XXX Sayý:251 169


Bununla birlikte, küçük bir grup hariç, Türkler o dönemde, sosyal bünyelerine
uygun hale getirdikleri dinlerine, Türk-Ýslam kültürü esasýnda baðlý kalmýþlar, yine
yapýlan gözlemlerde özellikle Müslüman olmayan bir erkekle evlenmek “hicap
verici” kabul edildiðinden bu gibi evliliklere de pek nadir rastlanabilmiþtir17.

Yukarýdaki bilgilerden anlaþýldýðý üzere, 1952 göçmenlerinin bünyesinden çýktýðý


Yugoslavya-Makedonya Türkleri, bulunduklarý topraklarda; sosyo-kültürel olarak
bir “millet”e (ethnos’a), Türk milletine ait/iliþkin anlamda bir “milli” (ethnik-i)
ve sosyolojik anlamda bir “ast” ve “azýnlýk” grubudur. Kendileriyle kurulan iliþki
örüntüsü bir deðil, birkaç türdür: Anayasalara ve yasalara göre kuramsal olarak
“çoðulcu”, ancak uygulama ve dolayýsýyla içerik olarak “ast” ve “azýnlýk”, dolayýsýyla
da düþmanca ve eþitsizliðe dayalý bir iliþki örüntüsü. Buna paralel olarak yardýmcý
iþlev saðlayan “sömürü” ile buna eþlik eden “tecrit”. “Tecrit” örüntüsünün, özellikle
Torbeþler ve Batý Makedonya’daki diðer Türklerle kurulmasýna öncelik verilmiþtir.
Aslýnda sosyal bünye ile bütünleþ(tir)me modeli olarak iþlev göstermesi
beklenemeyecek olmasýna raðmen, “tecrit” örüntüsü; sözkonusu Türkler üzerinde
bazý olumsuz sonuçlara yol açabilmiþtir. Þöyle ki, Yugoslavya’nýn kurulduðu ilk
yýllardan itibaren “tecrit” örüntüsüne mahkum edilen Torbeþler’in Türk dilinde eðitim
almalarýna hiçbir zaman izin verilmemiþ ve bunlarýn hemen tamamýnýn anadili önce
Sýrpça, Bulgar iþgali döneminde Bulgarca, Makedonya Cumhuriyeti’nin kurulmasýyla
da Makedonca olarak yerleþmiþtir. Batý Makedonya’da çok sayýdaki Türk de
(Arnavutlaþtýrma çabalarý çerçevesinde) zamanla Türkçeyi çok zor konuþur hale
gelmiþ, neredeyse anadil derecesinde bilinen dil Arnavutça olmuþtur. Bununla birlikte,
her iki grupta yaygýn bilinç “Türk bilinci” dir. Buna ek olarak 1952 göçü döneminde
Doðu Makendonya’daki Arnavutlar da doðal olarak Arnavutça konuþmakta idiler.
Ancak bunlar arasýnda özellikle köylü Arnavutlar da kendilerini (yukarýdakiler gibi)
“Türk” sayýyor ve Türkiye’ye göç etmek istiyordu. Nitekim bunlarýn, Yugoslavya-
Makedonya makamlarýyla ve kendilerini Arnavutlukla özdeþleþtiren “Arnavut bilinci”
ne sahip kentli Arnavutlarla aralarýndaki “emik-etik” (içeriden-dýþarýdan) bakýþlarýn
içeriði de buna uygunluk gösteriyordu. Ýþte bu hassas ve kendine özgü durum;
farklý bir “etnik” (milli) grubu, sosyal bünye ile bütünleþ(tiril)mesi bakýmýndan
güçlükler ve hatta geleceðe iliþkin sorunlar yaratabileceði kaygýsýyla “göçmen”
olarak almak istemeyen Türkiye’yi göç sýrasýnda meþgul etmiþ, nadiren de olsa,
özellikle Arnavutça konuþan ancak “Türk bilinci” taþýyan, kýsaca Türkler ve
kültürleriyle bütünleþme sürecinde bulunan göçmen adaylarýndan talepleri
reddedilerek küstürülenler olmuþtur. Nitekim, günümüzde bile bölgede yaþayan çok

17
Dýþiþleri Bakanlýðý, “No: 187, 114/68, 21 Ekim 1969, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliði’nden
Dýþiþleri Bakanlýðý’na”, Dýþ Türkler (Belgeler) (iç.), T.C. Dýþiþleri Bakanlýðý AZEM Dairesi, Ankara
1969, s. 670-673.

170 mülkiye Cilt: XXX Sayý:251


sayýdaki Arnavut kökenlinin “Ýslam” dini ile “Osmanlý” ve dolayýsýyla “Türk” kimliðini
özdeþ kabul ettikleri, ancak öte yandan Osmanlý kimliðine, Osmanlý egemenliði
dönemine ve kaçýnýlmaz bir þekilde Türkler’e ve Türkiye’ye en aðýr eleþtiri ve
hakaretlerin ise özellikle kentli bir grup Arnavut milliyetçisi yazardan geldiði
bilinmektedir. Oran’a göre de:
“Çünkü bu ülkede [Makedonya’da] en azýndan orta yaþlý Arnavutlar
arasýnda Müslümanlýk ile Osmanlýlýk özdeþ kavramlardýr. Buna örnek
olarak da, birçok Arnavut’un yemin ederken, hala, ‘Türklük dinimin hakký
için’ demesini gösterebiliriz” (Oran, 1993a: 117; Oran, 1993b: 133).

Oran, ayrýca daha önce “fazla Arnavut yanlýsý” olarak tanýnan Arnavut kökenli
Meþihat Baþkaný Süleyman Recebi’nin “Türk Demokratik Partisi”nin kurultay
davetine katýldýðýna, burada yaptýðý konuþmada “Osmanlýcý” gözüktüðüne, ya da
en azýndan öyle konuþtuðuna iþaret etmektedir (Oran, 1993(b): 138).
Yeri gelmiþken bir hususu hemen belirtmek gerekmektedir. 1952 göçü, alýnacak
göçmen sayýsý ve göçmen adaylarýnda aranacak nitelikler konusunda keyfiyetin
Türkiye’ye ait olduðu bir uzlaþmaya dayanarak gerçekleþmiþtir. Uzlaþma, diðer
tarafa ise, kendi yurttaþlarý olmalarý itibarýyla göçmen adaylarýna yardýmcý olmak
görevini yüklemiþtir. Bu çerçevede Türkiye’nin konuya yaklaþýmý, (Ýskan Kanunu’nun
3. maddesinde de yer verildiði gibi) “Türk soyundan olan veya Türk kültürüne
baðlý bulunan kimselerin göçmen olarak yurdumuza kabul edilebileceði”
þeklinde ortaya konmuþtur18. Bu çerçevede bir göçmen adayýnýn baþvurusuna,
bölgedeki Türk konsolosluklarý/temsilcilikleri tarafýndan Türkiye’ye “serbest göçmen
vizesi” verilebilmesi için izlenen iþlem süreci, ana hatlarý itibarýyla þöyledir :

a) Aday, yerel makamlardan “milli” (etnik) kökeninin Türk olduðunu belirten


belge alacaktýr.
b) Aday, yerel makamlardan aldýðý “milli” (etnik) kökeninin Türk olduðunu belirten
belge ile bölgedeki Türk konsolosluðuna/temsilciliðine baþvuracak ve burada uzman
memurlar tarafýndan (elindeki belgeye dayanarak, ancak belgeye raðmen) Türkçe
bilip bilmediði, Türk kültürüne baðlý olup olmadýðý, Türk bilinci taþýyýp taþýmadýðý
sýnanacaktýr.
c) Baþvuru sýrasýnda adaydan (varsa) Türkiye’de akrabalarý ile ilgili (yakýnlýk
derecesi, nerede ikamet ettikleri gibi) ayrýntýlý bilgiler istenecektir.

18
Dýþiþleri Bakanlýðý, “No: 183 , 843/412/3186, 06 Temmuz 1963, Belgrad Büyükelçiliði’nden Dýþiþleri
Bakanlýðý’na”, Dýþ Türkler (Belgeler) (iç.), T.C. Dýþiþleri Bakanlýðý AZEM Dairesi, Ankara 1969, s.
644-645.

mülkiye Cilt: XXX Sayý:251 171


d) Bölgedeki Türk konsolosluklarý/temsilcilikleri ile Türkiye’deki makamlar
arasýnda yapýlacak bilgi alýþveriþine dayanarak yürütülecek araþtýrmanýn/tahkikatýn
sonucuna göre, baþvurunun uygun bulunmasý halinde adaya “serbest göçmen vizesi”
verilecek, aksi takdirde verilmeyecektir.

Ýþte bu iþlem sürecine iliþkin çalýþmalar/yazýþmalar sýrasýnda, Torbeþ adaylarýn


“göç” baþvurularý ilk anda “dil” dolayýsýyla bir tedirginliðe yolaçmýþsa da, Türk ve
Türk bilincine sahip olmalarý dolayýsýyla bu tedirginlik kýsa sürede aþýlmýþtýr. Ancak
Türk dilini hiç konuþamayan ya da çok zayýf konuþabilen ve anadil derecesinde
Arnavutça bilen adaylar ile ilgili sýkýntý bir süre devam etmiþtir. Sonuçta, gerekli
bilgilerin elde edilmesiyle yerel makamlardan “Türk” olduðuna iliþkin belge ile
baþvuran adaylardan (Osmanlý’dakine oranla) çok küçük bir kesimin Arnavut bilinci
taþýyan Arnavutlardan oluþtuðu, ancak büyük çoðunluðun kýsmen Arnavutlaþtýrma
politikalarýyla karþýlaþmýþ Türk kökenlilerden, kýsmen de yukarýda belirtilen Arnavut
kökenli köylülerden oluþtuðu ve bu son iki kesimin de kendi kimliðini “Türk” olarak
ortaya koyduðu ve “Türk bilinci” taþýdýðý anlaþýlmýþtýr. Dolayýsýyla, anadil ve
Türkiye’deki akrabalar konusunda, baþlangýçta öngörülen kurallarýn zamanla
yumuþatýlmasý yoluna gidilmiþtir. Nitekim, Belgrad Büyükelçiliði’nden Türk Dýþiþleri
Bakanlýðý’na gönderilen 6 Temmuz 1963 tarihli resmi yazýda sözü edilen Arnavut
kökenli köylüler hakkýnda þu bilgilere yer verilmektedir:

“Gerek Kosmet’te [Kosova ve Metohiya], gerek Makedonya’da yaþayan


Müslüman Arnavutlar’ýn münevveri ve köylüsü arasýnda temayül ve hissiyat
bakýmýndan büyük fark vardýr. Köylü Arnavut için, týpký köylü Bosnalýlar için olduðu
gibi, Müslüman ve Türk kelimeleri birbirinin müradifidir ve ayný manayý ifade eder.
Köylü Arnavutlar’da dini hisler kuvvetli olduðu için, bunlar dinsiz bir devlet olarak
tanýdýklarý Arnavutluk’tan ziyade dinin serbest olduðu Türkiye’ye baðlýdýrlar ve ...
kendilerini Türk hissederler. ... Kosmet ve Makedonya’daki Arnavut münevverlerine
gelince, bunlar koyu þoven ve Arnavutluða derin milli hislerle baðlýdýrlar” 19.

Ayný yazýnýn bir baþka yerinde de bu konuyla baðlantýlý olarak þu bilgiler


aktarýlmaktadýr :

“Arnavutluðun elli seneden beri emeli Batý Makedonya’yý da içine alan büyük
bir Arnavutluk kurmaktýr. Bu emelin Doðu Makedonya’ya, Üsküp’e kadar
uzanmamasýnýn sebebi oradaki Arnavutlarýn Türkleþmiþ olmasý, hepsinin Türkiye’ye
gitmeye can atmasý, binaenaleyh “self-determination” prensibine göre bu bölgenin
19
Dýþiþleri Bakanlýðý, “No: 183 , 843/412/3186, 06 Temmuz 1963, Belgrad Büyükelçiliði’nden Dýþiþleri
Bakanlýðý’na”, Dýþ Türkler (Belgeler) (iç.), T.C. Dýþiþleri Bakanlýðý AZEM Dairesi, Ankara 1969, s.
644.

172 mülkiye Cilt: XXX Sayý:251


elveriþli þartlar arzetmeyiþi idi ve [bunlarýn] da Türkiye’ye gitmesi Makedon
makamlarýnýn pek iþine gelmiþtir” 20.

Bu göç sayesinde Yugoslavya-Makedonya makamlarý, göç edeceklerin ellerinde


kalan mallarýný sýkýþýk olan zamanlarýnda çok ucuz þartlarda devretmeleri sayesinde
büyük yarar saðlamýþ ve bu insanlarýn önemli bir kýsmýndan kurtulma yolunu tecrübe
etmiþtir. Bu arada, 1966 yýlý itibarýyla, göç etmeye aday olanlardan önemli bir kýsmýnýn
bölgede yaþama kabiliyetlerini kaybetmiþ, iþsiz, fakir ve eðitim düzeyi düþük
kimselerden oluþtuðunu, 1964-1966 yýllarý arasýnda tek bir lise veya üniversite mezunu
hali vakti yerinde birinin göç için baþvurmadýðýný resmi yazýþmalarda yer alan son
bir bilgi notu olarak eklemek isteriz.

Priþtine’de Türkçe yayýnlanan TAN gazetesinde çýkan bir yazý, buraya dek ifade
edilenlerin yanýsýra, bu insanlarýn kendilerine içten, Türkiye’ye dýþtan bakýþlarýný
yansýtmasý bakýmýndan önem taþýmaktadýr. Þeraffettin Ömer tarafýndan kaleme
alýnan “Azýnlýk Kerameti ve Umut” baþlýklý yazýda þöyle denmektedir:

“Türkiye Dýþiþleri Bakaný (…)’ýn konuþmasý... gerçekten gereken düzeydeydi.


Ne var ki Türkiye dýþýnda Balkanlarda yaþayan Türk azýnlýðý kastederken ‘Türk
kültürüyle benzerlikleri olan bazý gruplarýn Türkiye ile iþbirliðinde köprü rolü
oynadýklarýný’ vurgulamasý azýcýk kulaðýmýzý týrmaladý. Bazý Balkan ülkelerinde Türk
azýnlýðýn durumu gözönünde bulundurularak böyle yumuþak bir uslup ve zafiyetin
gösterilmiþ olabileceðinin farkýndayýz. Ancak Yugoslavya’da yaþayan Türk azýnlýðý
(Makedonya’daki Türk halký dahil) Türk kültürüyle ‘benzer, bazý, gibi birtakým v.b.
gruplar’ deðil, özbeöz kendini Türk bilen, sayan ve Türk kültürünü geniþletme
yönünde çýrpýnan insanlardýr. Azýnlýk olmanýn kerameti midir nedir pek bilinmez
ancak burada Türkler ‘unutulmuþluða’ karþý gereðinden fazla duyarlýdýrlar. Nitekim
deðerli meslektaþýmýz Mehmet Ali Birand’ýn birkaç ay önce yayýnlanan ‘32. gün’
yayýnýnda Kosova sorununa deðinirken burada yaþayan Türk azýnlýðý ‘unutmasý’ da
gözümüzden kaçmadý. Oysa kendisi yýllar önce ‘Tan’ redaksiyonunu ziyaret etmiþ
buradaki Türk varlýðý hakkýnda bilgi edinmiþti” (Ömer, 1996: 1).

C. BURSA’DAKÝ GÖÇMEN KESÝMÝ

Tanýmlama (betimleme) amaçlý, açýkça durum tespitine yönelik “sayým tipi” alan
araþtýrmasý uyguladýðýmýz Bursa’da yerleþik 1952-67 kitlesel (bulgularýmýza göre
1952-92) göçmen kesiminin “sosyo-kültürel yapýsý ve sosyal bünye ile

20
Dýþiþleri Bakanlýðý, “No: 183 , 843/412/3186, 06 Temmuz 1963, Belgrad Büyükelçiliði’nden Dýþiþleri
Bakanlýðý’na”, Dýþ Türkler (Belgeler) (iç.), T.C. Dýþiþleri Bakanlýðý AZEM Dairesi, Ankara 1969, s.
646.

mülkiye Cilt: XXX Sayý:251 173


bütünleþme durumu”, araþtýrmanýn baþlýca odaðýný oluþturmuþtur. Araþtýrma,
göçmen kesiminin sosyo-kültürel yapýsýna ek olarak, kendi içindeki ve tüm toplumla
arasýndaki biyolojik ve/veya kültürel bütünleþme sürecini ve yönünü ortaya koymayý
amaçlamýþtýr. Bir ilk olmasý bakýmýndan araþtýrmayý, Bursa Örneði diye nitelemek
olasýdýr21.

Araþtýrmaya, toplam 11 mahallede [(Gülbahçe (Bahar), Zafer, Namýk Kemal,


Elmasbahçe(ler), Fatih, Demirtaþ, Atýcýlar, Selamet, Yediselviler, Gazcýlar (Kiremitçi),
Hamzabey)] yerleþik 3900 (%100) haneden oluþan evrenden rastlantýsal örnekleme
tekniðiyle seçilen 195 (%5) hane dahil edilmiþtir. Bulgular, hane reislerine [(18 kadýn
(%9.2), 177 erkek (%90.8)] anket tekniði çerçevesinde 63 sorudan oluþan soru
cetveli ve özgür görüþme tekniði uygulamak suretiyle toplanmýþtýr. Hane reislerinin
anadilleri sýrasýyla Türkçe (% 47.7), Torbeþçe (% 26.1), Arnavutça (% 25.7) ve
Romca (% 0.5) olarak belirmiþtir. Hane reislerine “Etnik kökeniniz nedir?” sorusu
yöneltilmemiþtir. Ön araþtýrmalarýmýz ve ön gözlemlerimiz, böyle bir sorunun anlamlý
olmayacaðýný, hatta olumsuz iþlev gösterebileceðini ortaya koymuþtur. Çünkü daha
göç hareketinden önce kendi içinde bütünleþme sürecini baþlatan ve bunu hala
devam ettiren göçmen kesiminde etnik köken, etnik bilinç ve anadil arasýnda henüz
gerekirci (zorunlu) bir paralellik bulunmamaktadýr. Böyle bir soru, özellikle bu
nitelikteki bir göçmen kesiminde (“etnik kimlik” konusunda aslolan ve aslolmasý
gereken) “etnik bilinç”i esas alanlar bakýmýndan anlamsýz kalacaðý gibi, rahatsýz/
rencide edici iþlev de gösterebilmektedir. Önceki baþlýklar altýnda da vurguladýðýmýz
üzere, Yugoslavya-Makedonya’dakiler arasýnda olduðu gibi, Türkiye’deki bölge
göçmeni bir ailenin akrabalarý arasýnda da ayný anda Türk, Torbeþ, Arnavut, Boþnak
ve istisna da olsa Rom etnik kökenden olana rastlamak olasýdýr. Nitekim Andrews
de örneðin Makedonya ve Kosova bölgelerinden gelen göçmenler arasýnda “Çitak”
(Citak) olarak bahsettiði [(Hristiyan komþularý tarafýndan “Torbeþ”, (Torbesi),
“Potur” (Poturi), bazen de “Kurki” (Kurki) adlandýrýldýklarýný belirttiði)]
Torbeþlerin Sýrpça, Makedonca ya da Arnavutça konuþtuðunu yazmakta, sadece
Strumica’dan gelenlerin Türkçe konuþtuðuna dikkat çekmektedir (Andrews, 1989:
102). Yine, “Arnavutlaþtýrma” politikalarý sonucu çok sayýda Türk’ün anadil olarak
neredeyse Arnavutça konuþur hale geldiðini, ayrýca anadili Arnavutça olmakla birlikte
kendileri ve kentsel kesim Arnavutlarý tarafýndan köylü Arnavutlarýn Türk olarak
görüldüðünü de söz konusu baþlýklar altýnda yeteri kadar vurgulamýþtýk. Kýsaca,
tüm bu nedenlerle, hane reislerine yöneltilecek “Etnik kökeniniz nedir?” sorusuna,
rahatsýz/rencide edici olabileceði ve buna baðlý olarak diðer sorulara beklenen objektif
21
Bu araþtýrmanýn ayrýntýlý bulgularý için bkz. Halim Çavuþoðlu, Bursa’da Yerleþik Yugoslavya-
Makedonya Göçmenlerinin Sosyo-Kültürel Yapýsý ve Sosyal Bünye ile Bütünleþme Durumu, Hacettepe
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Anadilim Dalý, Yayýnlanmamýþ Doktora Tezi, Ankara,
08 Ocak 1999.

174 mülkiye Cilt: XXX Sayý:251


yanýtlarýn alýnmasýný engelleyebileceði öngörüsüyle, itibar edilmemiþtir. Bununla
birlikte, araþtýrmanýn amacýna uygun olarak, hane reislerine; eþi, arkadaþlarý,
akrabalarý ve damatlarý/gelinleri hakkýnda “Etnik kökenleri hangisidir?” sorusuna
yer verilmiþtir. Araþtýrmada ayrýca, bütüncü yaklaþým ve bulgularla anlamlý nedensel
iliþkiler kurabilmek bakýmýndan, Bursa’daki göçmen derneklerinden “Balkan Göçmen
Dernekleri Federasyonu” (BALGÖÇ), “Rumeli Türkleri Dayanýþma Derneði” ve
“Zafer Halkoyunlarý Derneði” yöneticileri ile de görüþmeler gerçekleþtirilmiþ, buna
ek olarak göçmenlerin büyük kesiminin “dýþagöç” (emigration) hareketini
gerçekleþtirdiði Makedonya topraklarýnda terk edilen “ekolojik-tabii” ve “sosyal”
çevreler üzerinde yerinde gözlem yapýlmýþtýr. Göçmen kesiminin % 77’si Makedonya
(Üsküp, Kumanova, Kalkandelen, Kýrçova, Gostivar, Koçana, Ohrid ve Pirlepe),
% 20’si Kosova (Mamuþa, Gilan, Prizren ve Priþtine), %3’ü de Sýrbistan (Preþevo
ve Vranya) topraklarýnda doðmuþtur.

Bursa’daki göçmen kesimi, göçten önce (Yugoslavya-Makedonya’da); aðýrlýklý


olarak, geleneksel yapýnýn taþýyýcýsý olarak bilinen “köy ve mahalle sosyal yapýlarý”
þeklinde örgütlenmiþtir. Yugoslavya-Makedonya’da “Türk” (küçük kesimi itibarýyla
“Arnavut”, “Torbeþ” ve “Rom”) etnik grubunun üyeleri olarak, “etnik tabakalaþma
sistemi” çerçevesinde “ast”, “çoðunluk-azýnlýk iliþki örüntüleri” çerçevesinde de
“azýnlýk” statüsüne tabi olmuþtur. Söz konusu örgütlenme biçimi ve adý geçen statüler,
“açýk iþlevli” aksi çabalara ve kýsmi hasarlara raðmen, göçmen kesiminin içe
kapanarak kendi bünyesi ile bütünleþme düzeyini yükseltmesi yönünde “gizli iþlev”
göstermiþtir. Göçmen kesiminin anadili “Türkçe” olan üyeleri; kendilerinden sonra
anadili “Arnavutça”, daha az sayýda anadili “Torbeþçe” ve en az sayýda da anadili
“Romca” olan üyelerle evlilik baðlarý kurmuþ, bütünleþme süreci “Türkçe konuþma
dili”, doðan çocuklar itibarýyla da “Türkçe anadili” yönünde devam etmiþtir. (Batý
Trakya’daki ve Bulgaristan’daki “Türk” etnik gruplarýnda da, anadili Türkçe olan
üyeler ile anadili Pomakça olan üyeler arasýndaki evlilikler, ailede önce konuþma
dili, ardýndan doðan çocuklar itibarýyla da anadili olarak “Türkçe”nin yerleþmesiyle
sonuçlanmaktadýr.) Göçmen kesimi göçten önce ayrýca, sayýca az da olsa coðrafi-
kültürel benzerlik/yakýnlýk mesafesinde bulunduðu “Arnavut” ve “Boþnak”
kökenlilerle de evlilik baðlarý kurmuþtur.

Göçmen kesimi, Türkiye’ye yoðun göç hareketini (%80), 1952-1962 döneminde


gerçekleþtirmiþ, aðýrlýklý olarak Üsküp-Selanik-Ýstanbul, daha az olarak da Üsküp-
Sofya-Ýstanbul güzergahýndan Türkiye’ye içegöç etmiþtir. Araþtýrmanýn bulgularýyla
anlamlý olmasý bakýmýndan, göçmen kesiminin % 18’inin 1963-1972, % 0.5’inin
1973-1982, % 1.5’inin de 1983-1992 döneminde Türkiye’ye göç ettiðini eklemek
isteriz. Ýçegöç hareketinin hemen ardýndan neredeyse tümü, göçten önce taþýdýklarý
Sýrpça’ya ya da Arnavutlaþtýrma çabalarý çerçevesinde Arnavutça’ya uyarlanmýþ

mülkiye Cilt: XXX Sayý:251 175


soyadlarýný deðiþtirmiþtir. Aldýklarý soyadlar ile Yugoslavya-Makedonya’dan
“dýþagöç” ve Türkiye’ye “içegöç” nedenleri arasýnda doðrusal bir iliþki söz
konusudur. Ýlk üç anadili konuþan hane reisleri arasýnda not aldýðýmýz bazý soyadlarý
þunlardýr: Anavatan, Atasoy, Ay, Bilaçlý, Cenkçiler, Çelikkol, Deva, Dinsever,
Gürvardar, Hürcan, Hüroðlu, Ýleri, Kumova, Kurtuluþ, Özgür, Sabýrlý, Serbest, Sipahi,
Þen, Þenocak, Þentürk, Toprak, Tunalý, Üsküplü, Vatansever, Yurtsever.
Türkiye’ye “serbest göçmen” statüsünde giriþ yapan üyeler, ilk olarak, büyük
ölçüde “dýþagöç” ettikleri topraklardaki “ekolojik-tabii” ve “sosyal” çevrelere
benzerlik/yakýnlýk gösteren bölgelere yerleþmiþtir. Esasen Marmara, Ege, Ýç Anadolu
ve Karadeniz’den oluþan bu bölgeler, göçmen kesiminin hem en çok akrabalarýnýn,
hem de diðer Balkan ülkelerinden gelen, dolayýsýyla kültürel benzerlik/yakýnlýk
mesafesinde bulunan göçmenlerin yaþadýðý bölgelerdir. Türkiye’nin diðer bölgelerine
kýyasla, bu bölgeler ile Yugoslavya-Makedonya’daki ekolojik-tabii ve sosyal çevreler
arasýnda da daha çok benzerlik/yakýnlýk bulunmaktadýr.
Hane reislerinden Fettah Güllü, Bursa’ya ilk yerleþtiklerinde, þu anda yerleþik
olduklarý bölgenin meyve aðaçlarýyla kaplý olduðunu, ilk evleri (ilk 3 ev) kendilerinin
inþa ettiðini söylemiþtir. Güllü, ayrýca þu bilgileri vermiþtir : “…Çoðumuz da sanatsýz
geldik. Dil sorunu vardý biraz. Üsküp dýþýndan olanlar biraz zorlukla
karþýlaþtý…Gençlerimiz iyidir, saygýlýdýr, selam vermeden geçmez. Güzel
giyinirler…Ýnsanlarýmýz sýcaktýr…Bizde 7 veya 9 kuþak akraba arasýnda
evlenme yoktur…Bizler, Makedonya’ya Konya-Karaman’dan gitmiþiz…”
Hüseyin Memnun þunlarý söylemiþtir: “1952’den sonra ilk gelenlerin
ekonomik durumlarý çok kötüydü. Çoðu yoksul olduðu için çocuklarýný tahsile
gönderemediler. Ama bir þeyler biliyorlar. …O zaman için en önemli sorun
(az olarak) Türkçe bilmemeleri. Ama sadece Üsküp dýþýndakilerden.
Üsküplüler Türkçe biliyorlardý…Bizde evlenmeden önce söz kesilir.
Düðünlerde erkekler ayrý, kadýnlar ayrý kýna gecesi yapýlýr. Kýzlar o gece
yöresel kýyafetler giyer. O geceye þalvar, cepken ve diðerleri giyildiðinden
“Þalvar ya da Çinti(y)an Gecesi” denir…Çocuklarýmýzýn hepsi hatim
indirmiþtir. Bizden daha çok namaza düþkündür. Rumeli insanýnýn olduðu
yerde camiler dolar taþar. Osmanlý kültürü bizden kopmaz, koparmayýz.
Anadolu’da kopmuþtur, bizde kopmaz…1989 Bulgaristan göçmenlerinde,
rejim etkisi dolayýsýyla din zayýf, ahlak zayýf. Ama burada bu zamanla
düzeliyor.”
Sinan Kurtuluþ þu bilgileri vermiþtir: “Orada ben, 16 yaþýnda hatýrlarým,
Bayramda þeker bile bulamazdýk. Vesika ile veriyorlardý… Hýsým-akraba uzak
köyler arasýnda baðlar sürüyordu.”

176 mülkiye Cilt: XXX Sayý:251


Arnavut kökenli olduðunu vurgulayan Mümin Serbest çeþitli konular hakkýnda
þu görüþleri aktarmýþtýr: “Türkler, Arnavutlar, Araplar kitap diniyle gelmiþler.
Torbeþler, Boþnaklar müslümanlýðý kýlýçla kabul etmiþler. Onun için Torbeþim,
Boþnakým demiyorlar…Gençlere sorma, onlar der ki ben Fransýzlan da
evlenirim…Okula gönderememe ekonomiden kaynaklanýyor. Ahlaksýzlýk da
önemli. Kýz çocuðum olsa göndermem dedim…Genelde Türkçe konuþuruz.
Evde yaþlýlar dolayýsýyla Arnavutça konuþuruz…Göç ederken bir tek çanta
aldýk geldik, yüzde 90'ýmýz… Milli Gençlik Vakfý’na katýlan genç çok… Kýz
çocuklarý genelde (çoðu) baþörtülü…Dýþardan evlenme oraný az. Ama gene
de adetlerimiz uyduðu için var”.

Açýkça ve ayrýntýlý olarak, araþtýrma bulgularýmýza göre :

1. Göçmen kesimini, “göç”ten önce; Yugoslavya-Makedonya’dan “dýþagöç”


hareketine iten baþlýca nedenler,

1.1. “baskýlar ve ayrýmlar” (%47.7) ile,

1.1.1. “Dini kýsýtlamalar” (%21.5)’dýr.

Bu çerçevede, anadili Türkçe olanlar (%54.8) ve Torbeþçe olanlar (%51)


bakýmýndan “baskýlar-ayrýmlar”, anadili Arnavutça olanlar (%52) bakýmýndan ise
“dini kýsýtlamalar” nedeninin öncelikli ve yoðun olduðu görülmüþtür.

1.2. Türkiye’ye “içegöç” hareketine çeken baþlýca neden, Türkiye’yi “anavatan/


vatan olarak görmeleri” (%51.8)’dir.

“Ýçegöç” nedeni; anadili Türkçe olanlar (%65.6) ve Arnavutça olanlar (%42)


bakýmýndan Türkiye’yi “anavatan/vatan olarak görmeleri”, anadili Torbeþçe
olanlar (%39.2) bakýmýndan ise kendilerini “Türk” olarak görmeleri þeklinde ortaya
çýkmýþtýr.

2. Göçmen kesimi, Türkiye’ye “içegöç” hareketi sýrasýnda;

2.1. Türkiye’ye gençlik döneminde (%66.2) göç etmiþtir.

2.2. Anadilleri ile Yugoslavya-Makedonya’da gördükleri eðitim dilleri arasýnda


paralellik vardýr. Bununla birlikte, söz konusu paralelliðin “simetrik” olmadýðý
görülmüþtür. Þöyle ki; sadece eðitim görenler (124 kiþi) bakýmýndan ele alýndýðýnda
anadili Türkçe olanlarýn (57 kiþi) gördükleri eðitim dilleri sýrasýyla; Türkçe (%75.4),
Arnavutça (%14,3) ve Sýrpça-Makedonca (%10.5)’dýr. Anadili Torbeþçe olanlarýn

mülkiye Cilt: XXX Sayý:251 177


(37 kiþi) gördükleri eðitim dilleri sýrasýyla; Sýrpça-Makedonca (%78.4), Arnavutça
(%13.5) ve Türkçe (%8.1)’dir. Son olarak, anadili Arnavutça olanlar (29 kiþi) için
söz konusu veriler sýrasýyla; Arnavutça (%86.2), Sýrpça-Makedonca (%6.7), Türkçe
(%3.4) ve Arapça (Medrese) (%3.4)’dýr.

3. Göçmen kesimi, Türkiye’ye “içegöç” hareketinden sonra;

3.1. Ýlk olarak, terk ettiði “ekolojik-tabii” çevreye benzerlik gösteren bölgelere
yerleþmiþtir.

3.1.1. Ýlk olarak, terk ettiði “sosyal” çevreye benzerlik gösteren bölgelere
yerleþmiþtir.

Her iki çevreyi birarada bulunduran bölgeler itibarýyla sýralamanýn Marmara


(%95.9), Ýç Anadolu (%1.6), Ege (%1) ve Karadeniz (%1) þeklinde olduðu
görülmüþtür.

3.1.1.1. Ýlk olarak yerleþtiði bölgelerde akrabalarýnýn ve coðrafi-kültürel benzerlik/


yakýnlýk mesafesindeki gruplar ile diðer Balkan göçmenlerinin yaþýyor olmasýnýn
etkisi olmuþtur.

Bu varsayým çerçevesindeki sýralama Marmara (%69.7), Ege (%14.8), Ýç


Anadolu (%8.7) ve Karadeniz (%3.6) þeklindedir.

3.2. Karþýlaþtýðý dil sorunu, anadili Arnavutça olanlar bakýmýndan daha büyük
(%46) olmuþtur.

3.3. Bursa’ya ilk yerleþtiðinde, çevreyle uyumsuzluk yaþamamýþtýr (%76,9).

4. Göçmen kesiminde, zamanýmýz itibarýyla;

4.1. “Görücü” yöntemiyle evlilik oraný yüksektir (%77).

4.2. Yükseköðrenim düzeyi düþüktür.

Bu çerçevede yükseköðrenim düzeyinin %5.1, ilkokul düzeyinin ise %65.1 olduðu


görülmüþtür.

4.2.1. Serbest çalýþma (%32.8) ve zenaatkarlýk iþleri (%25.6) yoðunluktadýr.

4.2.2. Kadýnlar, gelir getiren bir iþ sahibi deðildir (%77,8).

178 mülkiye Cilt: XXX Sayý:251


4.3. Bursa dýþýnda akraba sahibi olma oraný yüksektir (%96.9).

4.3.1. Bursa dýþýndaki akrabalarýnýn yaþadýklarý bölgeler,Yugoslavya-


Makedonya’daki “ekolojik-tabii” ve “sosyal” çevrelere benzerlik/yakýnlýk
göstermektedir.

Söz konusu bölgelerin Marmara (%51), Ege (%29), Ýç Anadolu (%14.1) ve


Karadeniz (%3.6) þeklinde belirdiði görülmüþtür.

4.4. Türkiye dýþýnda akraba sahibi olma oraný yüksektir (%87.2).

4.4.1.Türkiye dýþýnda en çok akraba bulunan bölge/ülke günümüz Makedonya


Cumhuriyeti devletidir (%47.8).

4.5. Sinemaya (% 22.6), tiyatroya gitme (% 17.9) ve kitap okuma düzeyi (%


49.2) düþüktür.

4.6. Namaz kýlma (% 86), oruç tutma sýklýðý (% 98.8) yüksektir.

4.6.1. Erkeklerin Cuma ve Bayram namazlarýna gitme sýklýðý (sürekli % 75.2,


çoðu zaman % 20.3, nadiren % 4.5) yüksektir.

4.7. Göçmen olmayanlarla ve diðer baþlýca Balkan ülkelerinden gelen göçmenlerle


sosyal iliþkilerinden “arkadaþlýk iliþkileri” oldukça yüksek, “akrabalýk iliþkileri”
iyimser sayýlabilecek düzeydedir. Açýkça;

4.7.1. Göçmen olmayan arkadaþa (% 83.6), Bulgaristan göçmeni arkadaþa (%


73.3) ve Yunanistan göçmeni arkadaþa (% 57.4) sahip olma düzeyleri oldukça
yüksektir.

4.7.2. Göçmen olmayan akrabaya (% 51.3), Bulgaristan göçmeni akrabaya (%


30.3) ve Yunanistan göçmeni akrabaya (% 12.3) sahip olma oraný iyimser bir
düzeydedir.

Buradaki sonuçlarýn, göçmen olmayan nüfusun üstünlüðü nedeniyle kaçýnýlmaz


olarak ortaya çýktýðýný, bu açýdan bakýnca diðer Balkan ülkelerinden gelen göçmenlerle
sosyal iliþkilerin azýmsanamayacak bir düzeyde seyrettiðini gözardý etmemek
gerekmektedir.

4.8. Baþlýca coðrafi-kültürel benzerlik/yakýnlýk (Arnavut, Boþnak) ve benzemezlik/


uzaklýk (Gürcü, Kürt) mesafesindeki bireylerle sosyal iliþkilerinden “arkadaþlýk

mülkiye Cilt: XXX Sayý:251 179


iliþkileri”; ilk gruptakilerle oldukça yüksek, ikinci gruptakilerle iyimser sayýlabilecek
düzeydedir. Bu baðlamda, ayný bireylerle “akrabalýk iliþkileri” ilk gruptakilerle
yüksek, ikinci gruptakilerle ise oldukça düþük bir düzeyde bulunmaktadýr. Açýkça;

4.8.1. Arnavut arkadaþa (% 97) ve Boþnak arkadaþa (% 65.6) sahip olma oraný
oldukça yüksek, Gürcü arkadaþa (% 41.5) ve Kürt arkadaþa (% 32.8) sahip olma
oranlarý ise iyimser sayýlabilecek düzeydedir.

4.8.2. Arnavut akrabaya (% 87.2) ve Boþnak akrabaya (% 29.2) sahip olma


oraný yüksek, Gürcü akrabaya (% 9.2) ve Kürt akrabaya (% 7.2) sahip olma oraný
ise oldukça düþük düzeyde bulunmaktadýr.

4.9. Çocuklarýnýn evli olduðu eþlerinin (gelinlerinin/damatlarýnýn) etnik kökeni ile


ilgili duruma bakýldýðýnda, sýralamanýn; Arnavut (% 28.1), Göçmen olmayan (%
24.2), Torbeþ (% 15.7), Makedonyalý Türk (% 13.2), Bulgaristan göçmeni (% 9.3),
Kosovalý Türk (% 3.9), Boþnak (% 2.5), Yunanistan göçmeni (% 2.1), Kürt (%
1.1) þeklinde belirdiði görülmüþtür.

Sonuç

“Dýþagöç” hareketini gerçekleþtirdikleri Yugoslavya-Makedonya topraklarýnda


“Türk” (küçük kesimi itibarýyla “Arnavut”, “Torbeþ” ve “Rom”) etnik grubu
içinde yer alan, kendilerine içeriden ve dýþarýdan bakýþlar arasýnda “Türk” olduklarý
doðrultusunda paralellik bulunan, ülkede hakim “etnik tabakalaþma sistemi”
çerçevesinde “ast”, “çoðunluk-azýnlýk iliþki örüntüleri” çerçevesinde “azýnlýk”
statülerine tabi olan, yerel makamlardan aldýklarý “etnik” (milli) kökenlerinin “Türk”
olduðunu belirten belge ile Türkiye’ye “serbest göçmen vizesi” talebinde bulunan,
Türk makamlarýnca (ellerindeki belgeye dayanarak ve belgeye raðmen) “ancak
Türk soyundan olan veya Türk kültürüne baðlý bulunan kimselerin göçmen
olarak yurdumuza kabul edilebileceði” ölçütüne göre sýnandýktan ve böyle
olduklarýna kanaat getirildikten sonra Türkiye tarafýndan göçmen olarak kabul edilen
“kitlesel” 1952-67 Yugoslavya-Makedonya göçmenlerinin Bursa’daki (1952-92)
kesimi, Türkiye’dekinden az-çok farklýlaþmýþ olmakla birlikte, esas itibarýyla Türk
ve Müslüman kültürünün taþýyýcýsý olup, Türkiye’ye bu özelliðini koruyarak “göç”
etmiþtir.

Göçmen kesimi, Türkiye’ye “içegöç” hareketinden sonra günümüze dek uzanan


süreçte hiçbir zaman bir “karþý(t)-kültür” (contre-culture) grubu olarak ve/veya
“Türk”’ten ayrý bir “ethnos” a (millet’e) aidiyet kimliði anlamýnda bir “etnik”
grup olarak ortaya çýkmamýþ, kendisiyle ne tüm toplum ne de siyasal erk (devlet)

180 mülkiye Cilt: XXX Sayý:251


arasýnda (terk ettiði Yugoslavya-Makedonya’da olduðu gibi) “üst-ast” ve
“çoðunluk-azýnlýk” statülerine dayanan iliþki örüntüleri kurulmamýþtýr. Göçmen
kesimi, bir yandan “dýþagöç” hareketinden önce kendi içinde baþlayan karþýlýklý
gelin alýp-verme ve “Türkçe” konuþma dili ve ardýndan doðan çocuklar itibarýyla
“Türkçe” anadili esasýnda “biyolojik” ve “sosyo-kültürel” bütünleþme sürecini
(azalan oranda) devam ettirirken, ayný bütünleþme sürecini, tüm sosyal bünye ile
(artan oranda) sürdüren kýsmen bir “alt kültür” (sub-culture) grubudur.

Bulgulardan hareketle, göçmen kesimi hakkýnda geleceðe iliþkin yapýlabilecek


en önemli öngörü (prediction) þudur: Göçmen kesiminin henüz devam ettirdiði “Türk”
ortak adý ve bilinci altýnda kendi içindeki ve tüm sosyal bünye ile arasýndaki
“biyolojik” ve “sosyo-kültürel” bütünleþme süreci; ani nedenler tarafýndan
kesintiye uðratýlmadýkça yada yönü saptýrýlmadýkça, tamamlanacaktýr. Sürecin
tamamlandýðý, Türkiye’nin çeþitli bölgelerinde, hayatta olmayan akrabalarýndan
bazýlarýnýn 1952-92 Yugoslavya-Makedonya göçmeni olduðunu söyleyen bireyler
dýþýnda, göçmen kesimini, sosyolojik alan araþtýrmasýna konu olabilecek açýklýkta ve
belirginlikte tespit edebilme olanaðýnýn ortadan kalkmasýyla anlaþýlacaktýr.

Kaynakça
AKTÜRE, Sevgi, (1985), “Osmanlý Devleti’nde Taþra Kentlerindeki Deðiþimler”, Tanzimat’tan
Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi (Ýstanbul: Ýletiþim Yayýnlarý, 4. cilt): 891-904.
ANDREWS, Peter Alford, (1989), Ethnic Groups in the Republic of Turkey (Wiesbaden: Dr.Ludwig
Reichert Verlag).
ARNAKÝS, George G., (1963), “The Role of Religion in the Development of Balkan Nationalism”,
JAVALICH, Charles/JAVALICH, Barbara (eds.), The Balkans in Transition (Berkeley&Los Angeles:
Russian and European Studies, University of California): 140-153.
BÝLGÝSEVEN, Amiran Kurtkan, (1987), Yugoslavya’da Türk Kültürü (Ýstanbul: Türk Dünyasý
Araþtýrmalarý Vakfý Yayýný).
BOVENKERK, Frank, (1974), Migration: A Bibliographic Essay (The Haque: Martinus Nijhoff).
ÇAVUÞOÐLU, Halim, (1991), “Batý Trakya Türkleri’nin “Yasak Bölge”deki Bir Yerleþim Birimi:
Pomaklar’la Meskun Þahin Nahiyesinin Sosyo-Kültürel Yapýsý” (Ankara: Hacettepe Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi).
ÇAVUÞOÐLU, Halim, (1993), Balkanlar’da Pomak Türkleri: Tarih ve Sosyo-Kültürel Yapý (Ankara:
Detay Basým Cilt ve Mücellithanesi).
DANÝÞMENT, Ýsmail Hami, (1971), Osmanlý Devlet Erkaný (Ýstanbul: Yaylacýk Matbaasý).
DIÞÝÞLERÝ BAKANLIÐI, (1969), Dýþ Türkler (Belgeler), (Ankara: T.C. Dýþiþleri Bakanlýðý AZEM
Dairesi).
DOÐANAY, Filiz, (1997), “Türkiye’ye Göçmen Olarak Gelenlerin Yerleþimi”, Toplum ve Göç (II.

mülkiye Cilt: XXX Sayý:251 181


Ulusal Sosyoloji Kongresi, Mersin 20-22 Kasým 1996), (Ankara:DÝE-Sosyoloji Derneði Yayýný):
194-205.
ERÖZ, Mehmet, (1983), Hristiyanlaþan Türkler (Ankara: Türk Kültürünü Araþtýrma Enstitüsü Yayýnlarý).
FEHER, Geza, (1985), Bulgar Türkleri Tarihi (Ankara:Türk Tarih Kurumu Yayýnlarý, 2. Baský) (Bir
heyet tarafýndan Macarca’dan Türkçe’ye çevirisi yapýlmýþtýr).
GERAY, Cevat, (1962), Türkiye’den ve Türkiye’ye Göçler (Ankara: Türk Ýktisadi Geliþmesi Araþtýrma
Projesi- SBF Maliye Enstitüsü).
GÜRÜN, Kamuran, (1981), Türkler ve Türk Devletleri Tarihi (Ankara: Aslýmlar Basýmevi, 1. cit).
HADZÝC, Kasim, (1975), . “Brojnost I Rasprostranjenost Muslimana U Jugoslaviji” , DOZO, Hadzi
Husein (ed.), Takvim 1975 (Sarajevo:Ýzvrsnog Odbora Uddruzenja Ýlmiye U Srbih): 119-134.
HALAÇOÐLU, Ahmet, (1994), Balkan Harbi Sýrasýnda Rumeli’den Türk Göçleri (1912-1913),
(Ankara: TTK Yayýnlarý, TTK Basýmevi).
HAMZA, Yusuf, (1996), “Makedonya’da Türk Sorunu” Birlik (gazete, sayý:1Aðustos) (Üsküp: “Nova
Makedoniya” R.E. Marketing):15.
HOFFMAN, George W., (1977), “The Evolution of the Ethnographic Map of Yugoslavia: A Historical
Geographic Interpretation” , CARTER, Francis W. (ed.), An Historical Geography of the Balkans
(London:Academic Press Inc.): 440-464.
HÜRRÝYET (2005) “Türkiye’de ‘anadilim Türkçe’ diyenler % 93” (gazete, sayý:24 Eylül):27.
KAFESOÐLU, Ýbrahim, (1992), “Asya Türk Devletleri” Türk Dünyasý El Kitabý (Ankara:TKA Enstitüsü
Yayýnlarý): 1. cilt/111-156.
KAYNAK, Muharrem, (1992), Iraklý Sýðýnmacýlar ve Türkiye (1988-1991) (Ankara:Tanmak Yayýnlarý).
KÝTSÝKÝS, Dimitris, (1978), Sygkritiki Ýstoria Ellados kai Tourkias ston 20’o aiona
(Athinai:Bibliopoleion tis “Estias”) (Metafrasi apo ta gallika).
KOCACIK, Faruk, (1997), . “1878-1900 Yýllarý Arasýnda Balkanlar’dan Anadolu’ya Yönelik Göçlerin
Anadolu’daki Sürekli Yerleþme Yerleri ve Toplumsal Yapýya Etkileri” Toplum ve Göç (II. Ulusal
Sosyoloji Kongresi, Mersin 20-22 Kasým 1996), (Ankara:DÝE-Sosyoloji Derneði Yayýný): 137-
146.
KOLOÐLU, Orhan, (1993), “Osmanlý Döneminde Balkanlar” Balkanlar, (Ýstanbul: Ortadoðu ve Balkan
Ýncelemeleri Vakfý (OBÝV) Yayýnlarý).
KURAT, Akdes Nimet, (1992), “Doðu Avrupa Türk Kavim ve Devletleri” Türk Dünyasý El Kitabý
(Ankara:TKA Enstitüsü Yayýnlarý): 1. cilt/175-186.
LEWIS, Bernard, (1993), Modern Türkiye’nin Doðuþu (Ankara: TTK Yayýnlarý, 5. Baský) (Ýngilizce’den
çeviren: Prof.Dr.Metin Kýratlý).
MEMÝÞOÐLU, Hüseyin, (1991), Pomak Türkleri’nin Tarihi Geçmiþinden Sayfalar (Ankara: Þafak
Matbaasý).
MUSTAFA, Sait, (1995), “Dünyada Türk Topluluklarý” Birlik (gazete, sayý: 9 Aralýk) (Üsküp: “Nova
Makedoniya” R.E. Marketing): 9.
NURÝ PAÞA, Mustafa, (1979), Netayic Ül-Vukuat: Kurumlarý ve Örgütleriyle Osmanlý Tarihi (Ankara:
TTK Yayýnlarý, cilt:I-II) (Sadeleþtiren, notlar ve açýklamalarý ekleyen Prof. Dr. Neþet Çaðatay).
ORAN, Baskýn, (1993a), “Balkan Müslümanlarýnda Dinsel ve Ulusal Kimlik (Yunanistan, Bulgaristan,

182 mülkiye Cilt: XXX Sayý:251


Makedonya ve Kosova Üzerine Karþýlaþtýrmalý Bir Ýnceleme)”, A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi
Dergisi (Cilt: 48, No:1-4, Ocak-Aralýk) (Ankara: Ankara Üniversitesi SBF Yayýný): 109-120.
ORAN, Baskýn, (1993b), “Balkan Türkleri Üzerine Ýncelemeler (Bulgaristan, Makedonya, Kosova)”
A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi (Cilt: 48, No: 1-4, Ocak-Aralýk) (Ankara: Ankara Üniversitesi
SBF Yayýný): 121-147.
ORTAYLI, Ýlber, (1979), Türkiye Ýdare Tarihi (Ankara: TODAÝE Yayýnlarý).
ORTAYLI, Ýlber, (1995), Osmanlý Ýmparatorluðunda ‘Millet’ Nizamý (Prof. Dr. Hamide Topçuoðlu’na
Armaðan’dan Ayrý Basým), (Ankara:A.Ü. Hukuk Fakültesi, AÜ Basýmevi).
OSTROGORSKY, Georg, (1981), Bizans Devleti Tarihi (Ankara: TTK Yayýnlarý) (Çev. Prof. Dr. Fikret
Iþýltan).
ÖMER, Þerafettin, (1996), “Azýnlýklar Kerameti ve Umut” Tan (gazete, sayý: 6 Ocak) (Priþtine:
“Panorama” GYKÞ).
POULTON, Hugh, (1993), Balkanlar: Çatýþan Azýnlýklar, Çatýþan Devletler (Ýstanbul: Sarmal Yayýnevi).
RECEPOÐLU, Altay Suroy, (1994), “Prizren ve Türk Dünyasý” ‘Bay’ Kültür ve Sanat Dergisi, (Yýl: 1,
Sayý: 1, Eylül) (Prizren: Sehar Baymak Ofset Hazýrlýk, Baský ve Cilt Siprint): 5-6.
SANDER, Oral, (1989), Siyasi Tarih (Ýlkçaðlardan 1918’e) (Ankara: Ýmge Kitabevi).
SARAÇ, Erdoðan, (1995), “Makedonya” Yeni Türkiye (Türk Dýþ Politikasý Özel Sayýsý I) (Yýl: 1, Sayý: 3,
Mart-Nisan), (Ankara: Yeni Türkiye Medya Hizmetleri): 285-289.
SARINAY, Yusuf, (1995), “Balkanlarýn Stratejik Kalbi Makedonya Cumhuriyeti” Silahlý Kuvvetler
Dergisi, (Yýl: 114, Sayý: 345, Temmuz), (Ankara: Genelkurmay Basýmevi): 9-20.
SHAW, Stanford J., (1982), Osmanlý Ýmparatorluðu ve Modern Türkiye (Ýstanbul: e Yayýnlarý, 1. Cilt)
(Türkçesi: Mehmet Harmancý).
SHAW, Stanford J./SHAW, Ezel Kural, (1983), Osmanlý Ýmparatorluðu ve Modern Türkiye (Ýstanbul: e
Yayýnlarý, 2. Cilt) (Türkçesi: Mehmet Harmancý).
SOLAK, Ferruh, (1995), “Türkiye’ye Göçler” ‘Gök’ Aylýk Dergi, (Yýl: 1, Sayý: 9 Aðustos) (Ankara:
Yada Yayýncýlýk ve Tic. Ltd. Þti.): 6-11.
ÞÝMÞÝR, N. Bilal, (1989), Rumeli’den Türk Göçleri-Belgeler I (1877-1878) (Ankara: TTK Yayýnlarý,
TTK Basýmevi).
ÞÝMÞÝR, N. Bilal, (1989), Rumeli’den Türk Göçleri-Belgeler II (1879) (Ankara: TTK Yayýnlarý, TTK
Basýmevi).
ÞÝMÞÝR, N. Bilal, (1989), Rumeli’den Türk Göçleri-Belgeler III (1880-1885) (Ankara: TTK Yayýnlarý,
TTK Basýmevi).
TOÐROL, Beðlan, (1989), 112 Yýllýk Göç 1878-1989 (1989 Yazýndaki Üç Aylýk Göç’ün Tarihi Perspektif
Ýçinde Psikolojik Ýncelemesi) (Ýstanbul: Boðaziçi Üniversitesi Atatürk Ýlkeleri ve Ýnkýlap Tarihi
Enstitüsü).
TOÐROL, Beðlan, (1991), Direniþ (Bulgaristan Türklerinin 114 Yýllýk Onur Mücadelesinin
Karþýlaþtýrmalý Psikolojik Ýncelemesi), (Ýstanbul: Boðaziçi Üniversitesi Matbaasýnda Basýlmýþtýr).
TOROS, Taha, (1985) “Osmanlý Ýmparatorluðu’nda Gayrýmüslim Azýnlýklar” Tanzimat’tan Cumhuriyet’e
Türkiye Ansiklopedisi (Ýstanbul: Ýletiþim Yayýnlarý, 4. cilt): 1008-1011.
UZER, Tahsin, (1979), Makedonya Eþkiyalýk Tarihi ve Son Osmanlý Yönetimi, (Ankara: TTK Yayýnlarý).

mülkiye Cilt: XXX Sayý:251 183


UZUNÇARÞILI, Ýsmail Hakký, (1961), Osmanlý Tarihi (Ankara: TTK Yayýnlarýndan,1. cilt).
VUCINICH, Wayne S., (1963), “Some Aspects of the Ottoman Legacy” JAVALICH, Charles/JAVALICH,
Barbara (eds.), The Balkans in Transition (Berkeley&Los Angeles: Russian and European Studies,
University of California): 95-110.
YÜCELTEN, Þ., (1974), “Yugoslavya Türkleri” Türk Dünyasý El Kitabý, (Ankara: TKA Enstitüsü
Yayýnlarý.

184 mülkiye Cilt: XXX Sayý:251

You might also like