You are on page 1of 3428

Askeri Terimler

Sözlüğü

18 870 Başlıq
"Q" CORRECTION "Q" DÜZELTMESİ: Enlemler alınırken, yüzey gök kutbuna

nazaran yer değişikliğini karşılamak üzere, kutup yıldızı irtifa

gözlemlerine uygulanan düzeltme.

0-0 LINE GÖZETLEME HATTI: Kolordu veya topçu kuvvet komutanı

tarafından tayin edilen ve ana gözetleme sorumluluğunu kolordu

topçusu ile tümen topçusu arasında bölen, sahra topçu

gözetlemesini koordine etmek için kullanılan bir hat.

1. BAROMETRIC ALTIMETER BAROMETRİK ALTİMETRE: Belirli bir basınç

verisinin üzerinde uçağın irtifaını gösteren bir cihaz. Veri, cihaz

üzerindeki bir tali göstergedeki belirli bir basınca ayarlamak

suretiyle değiştirilebilir.

2. BAROMETRIC ALTIMETER, REVERSIONARY BAROMETRİK ALTİMETRE,

TEKRAR İNTİKAL EDEN: Göstergesinin, normal olarak dış

kaynaktan gelen veriden oluştuğu (merkezi hava bilgisayarı veya

irtifa bilgisayarı), başarısızlık veya elle idarenin seçildiği

durumlarda hava basıncıyla çalışan bir altimetre.

3. CABIN PRESSURE ALTIMETER KABİN BASINCI ALTİMETRESİ: Bir hava

aracı kabini içindeki basıncı ölçen ve seçilmiş standart atmosfere

göre irtifa cinsinden bir değer veren bir cihazdır.


4. RADAR ALTIMETER RADAR ALTİMETRESİ: Radyo altimetre ile aynıdır.

5. RADIO ALTIMETER TELSİZ ALTİMETRESİ: Uçak ile yüzey arasındaki

mesafeyi, yansıtılmış bir telsiz/radar iletimiyle belirlenen şekilde

dikey olarak gösteren bir cihazdır.

A AMOUNT OF CLOUDS, IN EIGHTS: : Bulutluluk oranı (sekizin

kesirleri olarak belirtilir) .

A FORTIORI ANALYSIS DESTEKLEYİCİ ANALİZ:

A FRAME A VİNCİ: Araçları veya diğer ağır cisimleri kaldırmaya mahsus,

genel olarak A harfi biçiminde, mekanik kaldırma tertibatı. Bu

vinç, sabit bir kaide üzerinde bulunur veya bir araç üzerine tespit

edilmiş olabilir.

A PRIORI ÖNSEL:

A TRAIN MUHAREBE AĞIRLIĞI, A AĞIRLIĞI: Bak. "Combat train" ve "unit

train".

A-HOUR: A- SAATÝMüşterek Kurmay Başkanları Heyeti tarafından sevk ve idare

edilen harekata ayrılmış saat.


ABAC SCALE ABAC ÖLÇEĞİ: Bir merkatör projeksiyonu üzerine büyük dairesel

kerteriz noktalarını işaretlerken buna tekabül eden açıyı

bulmakta kullanılan Monogram.

ABANDON TERK ETMEK; VAZGEÇMEK; GEMİYİ TERK ETMEK: Askeri

ağırlıkları, muhafazası veya gereken şekilde tertiplenmesi

düşünülmeksizin muharebe meydanında bırakmak.

ABANDONMENT TERK; TERK ETME; VAZGEÇME: Terim, aslında demiryolu

nakliyat şirketinin, nakliyat işine, demiryolu şebekesinin belirli

bir noktasında son vermesi halini ifade eder; bazen de, nakliyat

sırasında değerini tamamen kaybedecek derecede hasar görmüş

malı red ve bu hasardan nakliyeciyi sorumlu tutma halidir.

ABATEMENT CEZA İNDİRİMİ: Bir mahkuma ait ceza süresinin, iyi halinden

ötürü ve bazı hizmetlerde kullanılmak üzere ay ve gün itibariyle,

azaltılması. Ayrıca bakınız: "extra good time", "good conduct" ve

"good conduct time. "

ABATIS AĞAÇ ENGELİ: Kesilmiş, devrilmiş veya küçük boy ağaçları ya da

aşağıya doğru eğilmiş dalları, çok kez dikenli telle birbirine

bağlayarak yapılan engel. Ayrıca bakınız: "dead abatis", "live

abatis. "
ABEAM DİKLEMESİNE: Nispi olarak yaklaşık 090° veya 270°'lik kerteriz;

bir aracın boy eksenine dik açıda olan; omurgaya dikey olarak;

bordanın tam ortası hizasında.

ABEAM REPLENISHMENT BORDADAN BÜTÜNLEME İKMALİ: Yan yana

seyreden iki gemi arasında tesis edilen donanımla personel

ve/veya ikmal maddelerinin nakli.

ABILITY TEST KABİLİYET (YETENEK) TESTİ, SANAT TESTİ: Yeni celp eratının

belirli bir meslekte bilgi ve hüner sahibi olup olmadıklarını tespit

için yapılan test. Buna "trade test" de denir.

ABLATING MATERIALS ERİYEN MADDELER: Bir uzay aracının sathı üzerinde

bulunan ve Arz atmosferine girerken feda edilebilen (sıyrılıp

dökülen veya buharlaşan) özel maddeler. Bu madde sayesinde

kinetik enerji izale edilmiş ve uzay aracı esas bünyesinin aşırı

ısınması önlenmiş olur.

ABLATION ERİME: Uzay aracı veya diğer araçlar, hipersonik hızla Arz

atmosferine girerken burun konisi maddelerinin erimesi hali.

ABORT GÖREVİN AKİM KALMASI; YARIDA BIRAKMA (GÖREV); YARIM

KALMA: Bir uçak veya füzenin düşman etkisi dışında bir nedenle
görevini yerine getirememesi. Bu hal, hareket noktası ile hedef

noktası arasında herhangi bir noktada meydana gelebilir.

ABORTIVE MISSION YARIM KALMIŞ GÖREV: Bak. "abort".

ABOUT FACE GERİYE DÖN!: Geriye dönüş için verilen komut.

ABRASION ÇİZİNTİ: Fotoğrafçılıkta duyar kart veya film tabanları üzerinde

mekanik olarak meydana gelen çizik veya işaret; yıpranma;

aşınma; yenme.

ABSENCE RATEDEVAMSIZLIK ORANI: İş günlerine rastlayan devamsızlık oranı.

ABSENT WITHOUT LEAVE İZİNSİZ VAZİFEDE BULUNMAMA, GAYBUBET,

İZİNSİZ GÖREVDEN AYRILMA (TERK): Atanan görev yerinde veya

emredilen zamanda bulunulması istenilen birlik, teşkil veya

başka bir görev yerinde izinsiz bulunmama hali.

ABSENTEE BULUNMAYAN, VAZİFEDE BULUNMAYAN GAİP, GÖREVİ

BAŞINDA BULUNMAYAN; BAŞKA BİR ÜLKEDE İKAMET EDEN

(MAL SAHİBİ): Firar kastı olmaksızın vazife yerinden izinsiz

ayrılan kimse.

ABSOLUTE MUTLAK; KATİ; KESİN; TAM:


ABSOLUTE ALTIMETER MUTLAK ALTİMETRE: Bir kara parçası üzerindeki bir

hava aracının gerçek dikey yüksekliğini ölçmek üzere tasarlanmış

telsiz veya benzeri cihaz.

ABSOLUTE ALTITUDE MUTLAK YÜKSEKLİK; MUTLAK İRTİFA: Bir hava aracının

üzerinde uçtuğu yüzeyden veya yeryüzünden yüksekliği. Ayrıca

bakınız: "altitude".

ABSOLUTE CEILING SON TAVAN, AZAMİ TAVAN, (EN YÜKSEK TAVAN): Bir

tayyarenin, standart hava şartları altında düz uçuş yapabileceği,

deniz seviyesinden en yüksek irtifa; azami yükseliş haddi.

ABSOLUTE DEVIATION MUTLAK İNHİRAF, KESİN SAPMA: Hedefin ortasıyla

merminin vurduğu veya patladığı nokta arasındaki en kısa

mesafe.

ABSOLUTE DUD PATLAMAYAN BOMBA: Bir hedefe atıldığında veya

ulaştığında patlamayan nükleer silah.

ABSOLUTE ERROR MUTLAK HATA: Bir grup halindeki atımların vuruş noktaları

veya paralanma merkeziyle, bu grup içinden bir atımın vuruş

noktası veya paralanma noktası arasındaki en kısa mesafe.

ABSOLUTE FILTER MUTLAK FİLTRE: Belirtilen mikron büyüklüğünden daha

büyük katı parçacıkları %100 tutan filtre.


ABSOLUTE QUARANTINE TAM KARANTİNA; MUTLAK TECRİT: Bulaşıcı bir hastalık

taşıyan insan veya hayvanların tecrit edilmeleri veya bulaşıcı

hastalığa tutulmuş şahısları ihtiva eden bir teşkilin, diğer birlik ve

şahıslarla temas ettirilmemesi. Bu şekil tecritte bütün işler ve

temaslar kesilir; kısmi tecritte ise, bazı işler, bazı sınırlamalar

dahilinde devam eder. Ayrıca bakınız: "working quarantine".

ABSOLUTE ZERO MUTLAK SIFIR: Her türlü termik etki veya sıcaklık etkisinin

ortadan kalktığı teorik hava sıcaklığı; ortalama -273.16°C, -

459.69°F, 0°K ve 0°R; ısıda mutlak sıfır noktası (-273°C) .

ABSORBED DOSE EMİLEN DOZ: Nükleer (veya iyonlaştırıcı) ışınımla bir birim

emici maddenin açığa çıkardığı enerji miktarı. Birimi rad'dır.

ABSORPTION COSTING ALAŞIM MALİYETLER, TEK BİR MALİYETTE

BİRLEŞTİRME:

ABUTMENT SAHİL AYAĞI: Sahilde, köprüden gelen yükü taşıyan beton, çelik,

kargir veya ağaç köprü ayağı; mesnet; köprünün karada olan

ayağı; kemer veya kubbe ağırlığını destekleyen kısım.

AC-130 Bakınız: "Hercules".

ACCELERATION ERROR İVME HATASI: Bir uçağın ivmesindeki değişikliklerden

dolayı uçağın dikey ekseninde meydana gelen sapmalar.


ACCELEROMETER AKSELEROMETRE, İVME ÖLÇME ALETİ: Bir araca ait ivme

unsurlarından bir veya daha çoğunu ölçen bir alet.

ACCEPT KABUL ETMEK; ONAYLAMAK; TASDİK ETMEK; RAZI OLMAK;

İCABET ETMEK; ANLAMAK:

ACCEPTABLE ALTERNATE PRODUCT ŞAYANI KABUL EDİLEBİLİR YEDEK MADDE:

ACCEPTABLE PRODUCT KABUL EDİLEBİLİR MADDE; ŞAYANI KABUL ÜRÜN:

Teknik bir tavsiyeye lüzum olmadan, uzun süre başka bir ürün

yerine kullanılabilen madde. Ayrıca bakınız: "emergency

substitute", ve "standardized product".

ACCEPTABLE QUALITY LEVEL ASGARİ NİTELİK SEVİYESİ; KABUL OLUNABİLİR

(MAKBUL) NİTELİK DÜZEYİ:

ACCEPTANCE TASDİK VE İMZA OLUNMUŞ TAHVİL, POLİÇE:

ACCEPTANCE TRIAL KABUL DENEMESİ: Kullanacak muhtemel birlik veya

teşkillerin atadıkları temsilciler tarafından bir silah veya

teçhizatın istenen performans ve özelliklere sahip olup

olmadığını anlamak için yapılan denemeler.

ACCEPTED FMS CASE KABUL EDİLMİŞ DIŞ ASKERİ SATIŞ MUKAVELESİ

(CASE'İ):
ACCESS ERİŞİM, NÜFUZ, TEMAS, GİRİŞ, KULLANMA, ERİŞME VEYA GİRİŞ

HAKKI YADA VASITASI:

ACCESS AISLE ÖZEL ARA YOL: Merdiven, yangın söndürme tesisatı vesaire gibi

sabit tesislere götüren veya malzemenin nakliyat ara yollarından

götürülüp getirilmesi için kullanılan ara yollar. Buna, "fire aisle"

de denir. Ayrıca bakınız: "aisle".

ACCESS PROCEDURES Bak. "explosive ordnance disposal procedures".

ACCESS TIME ERİŞME SÜRESİ: Otomatik bilgi işleminde; bilginin (a) kayıt için

istendiği an ile verilmesinin tamamlandığı an arasında geçen

süre, yani okuma süresi (read time); (b) kayda hazır olduğu an ile

kayıt süresinin tamamlandığı an arasında geçen süre, yani yazma

süresi (write time). Buna "latency time" da denir.

ACCESS TO CLASSIFIED INFORMATION GİZLİLİK DERECELİ BİLGİYE NÜFUZ

ETMEK; SAHİP OLMAK (GÖRMEK): Gizlilik dereceli bilgiyi

öğrenme kabiliyeti veya imkanı. Kişiler, eğer bu bilgiyi

öğrenmeye yetkiliyseler veya böyle bir bilgiyi öğrenmelerini

gerektiren bir yerdeyseler gizlilik dereceli bilgiye nüfuz

edebilirler. Kişiler, eğer güvenlik tedbirleri onların bu bilgiyi

öğrenmelerine izin vermiyorsa gizlilik dereceli bilgilerin


saklandığı yerde olsalar bile gizlilik dereceli bilgiye nüfuz

edemezler.

ACCESSIONS YÜKÜMLÜLER: Bak. "chargeable accessions"; İlaveler, ilave

edilenler, artışlar, gelenler, iktisap edilenler, kütüphaneye yeni

gelen şeyler.

ACCESSORIAL AND ADMINISTRATIVE CHARGES İLAVE VE İDARİ MASRAFLAR:

ACCESSORIAL CHARGES EK HİZMET MASRAFLARI: Ulaştırma ek hizmetleri için

yapılan masraflar. Bak. "accessorial services".

ACCESSORIAL SERVICES ULAŞTIRMA EK HİZMETLERİ: Nakliyat müteahhitleri

veya başkaları tarafından nakliyattan ayrı olarak yapılan

hizmetler. Bu hizmetler; depolama manevra, saptırma, mavna ile

taşıma, iskele işleri, araba ile taşıma, fıçılama ve varilleme,

demiryolu vagonlarına yükleme ve boşaltma iş ve işlemlerini

içine alır.

ACCESSORIES AVADANLIK: Özellikle silah ve araç gibi askeri malzemenin

korunma, temizlenme, sökülme ve montajında kullanılan özel

alet ve edevat.
ACCESSORY AKSESUAR, YARDIMCI DÜZEN (HV.): Bir komple malzemeyle

birlikte kullanılan veya bir sistemin parçası olarak monte edilen

tertibat veya cihaz.

ACCESSORY FOOD LIST MÜTEFERRİK GIDA (YİYECEK) MALZEMELERİ LİSTESİ:

Baharat, lezzet verici hülasalar, mutfak ve sofra salçaları, maya,

suni maya vesaire gibi gıda maddeleri listesi.

ACCIDENTAL ATTACK KAZA ESERİ YAPILAN TAARRUZ, KAZA TAARRUZU,

KASITSIZ BAŞLATILMIŞ TAARRUZ: Mekanik bir arıza, bir şahsın

hatası veya bir astın yetki dışı bir hareketi gibi rastgele bir olayın

doğrudan sonucu olarak ve milli bir amaca dayanmadan

başlatılmış taarruz.

ACCIDENTAL ERROR ARIZİ HATA, TESADÜFİ HATA: Herhangi bir aletin

kullanılışında, tahmin edilmeyen, tesadüfi bir hata. Arızi hatalar,

çok defa top atışlarında veya bombardımanda mekanik, personel

nedenler veya hava değişiklikleri etkisiyle vücuda gelir. Arızı

hata, her defasında değişiktir. Ayrıca bakınız: "systematic error".

ACCIDENTAL WAR KAZA HARBİ, KASITSIZ BAŞLATILMIŞ HARP, TESADÜFİ HARP:

Bu terim kullanılmayacaktır. Bakınız: "accidental attack".


ACCOLADE ÖZEL TAKDİRNAME; MÜKAFAT; ÖVME: ABD Ordusunda

muharebede yaralanan ve ölenlerin hizmetleri karşılığı

Cumhurbaşkanı tarafından verilen yazılı belge.

ACCOMMODATION UYUM, GÖZ UYUMU, MUTABAKAT, İNTİBAK,

YERLEŞME, UZLAŞTIRMA, KALACAK YER, İBATE YERİ: Foto

kıymetlendirmede; insan gözünün kendisini değişik

mesafelerdeki eşyanın keskin şekillerini seçmeye alıştırması

kabiliyeti. Stereoskopide; insan gözünün, stereoskopik görüş

için, iki şekli birbiri üzerine oturtma kabiliyeti.

ACCOMPANYING REFAKAT: Taarruz eden bir kuvvete bağlı bulunan ve birlikte

hareket eden. Örneğin; refakat topçusu (accompanying artillery)

gibi.

ACCOMPANYING SUPPLIES KITA YÜKÜ, BİRLİK İKMAL MADDELERİ: Birlik

tarafından hedef bölgesine götürülen her sınıf ikmal maddeleri.

ACCOMPANYING SUPPLY PHASE KITA YÜKÜNDEN İKMAL SAFHASI: Hava

indirme hücum kuvvetlerinin birlikte taşıdıkları maddelerden

yapılan ikmal.

ACCORDION ACTION AKORDEON HAREKETİ: Bak. "Accordion effect".


ACCORDION EFFECT AKORDEON TESİRİ: Hareket halinde bulunan bir

koldaki araçların süratlerinde ve aralarındaki mesafelerde

değişiklikler sonucu meydana gelen açılıp kapanmalar. Buna

"accordion action" da denir.

ACCOUNT HESAP VERMEK:

ACCOUNT ANALYSIS MUHASEBE ANALİZİ, HESAP ANALİZİ:

ACCOUNT CODE STOK KAYIT HESABI KODU: Stok durumlarını genel

maksatlarla veya düşünülen kullanma maksadına göre ayırmak

üzere, her hesaba tahsis edilen, numara ile ifade edilir bir

tanıtma kodu.

ACCOUNT CURRENT MALİ İCMAL RAPORU: Mutemetlerin hazineye ait

paralar üzerindeki mali sorumluluklarıyla ilgili, miatlı ve

müşterek, mali rapor.

ACCOUNT PAYABLE ALACAKLILAR HESABI:

ACCOUNT RECEIVABLE BORÇLULAR HESABI:

ACCOUNTABILITY SAYMANLIK; SORUMLULUK: Bir subay veya başka bir şahsa

mal veya parayla ilgili kayıtların sıhhatli bir şekilde tutulması için

kanun, kanuni nitelikteki bir emir veya yönetmelikle yüklenmiş


sorumluluk. Söz konusu mal veya para bu sorumluluğu taşıyan

kimsenin tasarrufunda bulunmayabilir. Saymanlık esas itibariyle

kayıtlarla; sorumluluksa her şeyden önce tasarruf veya nezaret

altında tutma bakım ve korumayla ilgilidir. Bakınız:

"responsibility".

ACCOUNTABLE SORUMLU: Hesap verme durumunda olan kimse.

ACCOUNTABLE CRYPTOMATERIAL KONTROLE TABİ KRİPTO MALZEMESİ:

Kontrol ve güvenlik nedeniyle, alındığı andan elden çıkarıldığı

ana kadar, kayıt ve dağıtım bürosuna, periyodik hesap

verilmesini gerektiren kripto malzemesi. Bütün özel kayıt

numaralı dokümanlarla kontrole tabi olarak tanıtılmış bazı özel

kayıt numarasız dokümanları içine alır. Ayrıca bakınız:

"cryptomaterial".

ACCOUNTABLE DEPOT SAYMANLIK ARŞİVİ: Saymanlık kayıtlarından onaylı

birer nüshayı muhafaza eden bir depo.

ACCOUNTABLE DISBURSING OFFICER MUTEMET, SORUMLU TEDİYE SUBAYI:

Devlet parasını kendi adına ve kanunen belirtilmiş maksatlar için

alan ve harcayan Kara Ordusu Subayı.


ACCOUNTABLE MAIL KIYMETLİ POSTA MADDESİ: Taahhütlü, numaralı,

sigortalı ve makbuzlu posta maddeleri için kullanılan kısa bir

terim.

ACCOUNTABLE OFFICER SAYMAN, MAL SAYMANI: Tamamı veya yarısı devlete

ait mal ve paranın, kayıt işleri de dahil, hesabını tutması istenen

kimse. Mal veya para, saymanın tasarrufunda bulunmayabilir.

ACCOUNTABLE PROPERTY OFFICE MAL SAYMANLIĞI: Yetkili mal

murakıplarının veya genel müfettişlerin tetkikine tabi olmak

üzere, mal saymanlık kayıtlarının tutulduğu daire, Tetkike tabi

mal; kullanılma durumunda, bir müteahhidin tasarrufunda veya

devletin başka bir dairesinde bulunabilir.

ACCOUNTABLE PROPERTY OFFICER'S BOND MAL SAYMANI SENEDİ, MAL

SAYMANI YETKİ KARTI: Devlet malının bakım ve muhafazasından,

kayıtlarının tutulmasından sorumlu bir kimse tarafından

doldurulup imzalanmış senet.

ACCOUNTABLE WARRANT TAHSİSAT MÜZEKKERESİ, TEDİYE EMRİ: Bir

tediye subayının hesabına resmi bir kredi sağlayan belge.

ACCOUNTANT SAYMAN (MUHASİP):

ACCOUNTING MUHASEBE, HESAP VERME, HESAP TUTMA:


ACCOUNTING CLASSIFICATION MALİ KOD SINIFLANDIRMASI: (a) Tahsisat

remzini, (b) Tahsisat tertip numarasını, (c) Proje hesap

numarasını, (d) Masraf sınıflandırma kodunu ve belirli fonları

taahhüde bağlama yetkisi verilmiş tesisin, (e) Mali tesis

numarasını, bu sıra dahilinde gösteren mali kod numarası.

ACCOUNTING SYMBOL MALİ SORUMLULUK SEMBOLÜ: Bir yazıdan mali

bakımdan sorumlu makam, hizmet veya faaliyet merkezini

tanıtmak üzere, bu yazının başlığında kullanılan harfler grubu.

ACCREDITATION SERVICE EHLİYET TANITMA HİZMETİ: Silahlı kuvvetlere

mensup bir kimsenin askeri hizmet sırasında kazandığı eğitim ve

bilginin -derecesi takdir olunmak ve kendisine gereken bilimsel

değer verilmek üzere- belirli bir sivil okula veya koleje

bildirilmesi.

ACCREDITED CORRESPONDENT GÜVEN BELGELİ HARP MUHABİRİ,

AKREDİTE MUHABİR: Bir harekat alanında vazife görmesine Kara

Kuvvetleri Komutanlığı'nca izin verilmiş sivil muhabir. Üzerinde

muhabir olduğunu belirtir bir işaret bulunur ve günlük subay

elbisesi giyer. Ayrıca bakınız: "correspondent".


ACCREDITED OFFICER GÜVEN BELGELİ SUBAY, AKREDİTE SUBAY: Belirli

yetkiler dahilinde direkt bilgi teatisi için ilgili makamlar ve sahra

tesisleri ile temasta bulunmasına Kara Kuvvetleri

Komutanlığı'nca izin verilmiş bir yabancı memleket temsilcisi. Bu

şahıs, Kara Kuvvetleri Komutanlığı prensipleri dahilinde

açıklanmasında mahzur görülmeyen gizli veya gizli olmayan

askeri bilgi nevinden dokümanları görme, inceleme veya bir

vesika olarak alma yetkisine sahiptir.

ACCRUAL BASIS OLUŞUM TEMELİ (ÇIKIŞI) /TAHAKKUK ESASI:

ACCRUED LEAVE TAHAKKUK ETMİŞ İZİN: Bir subaya herhangi bir zamanda

verilen izinlerin toplam süresi. Bu süre, geçmiş senelerin birikmiş

izin hakları ile, içinde bulunulan sene için tahakkuk etmiş izin

hakkı toplamını ihtiva eder.

ACCUMULATE BİRİKTİRMEK; YIĞMAK; TOPLAMAK; BİRİKMEK; ÇOĞALMAK;

YIĞILMAK:

ACCUMULATED LEAVE BİRİKMİŞ İZİN, KULLANILMAMIŞ İZİN: Bir subayın hak

kazandığı fakat kullanamadığı, geçmiş yıllara ait izin.

ACCUMULATOR AKÜMÜLATÖR (BİLGİSAYAR TERİMİ): Bir aritmetik veya

mantıksal işlem sonucunun yazıldığı kayıt yeri.


ACCURACY LIFE NAMLU ÖMRÜ: Belirli bir silahın, namlusu cevaz verilen

miktardan fazla aşınmış hale gelmeden atabileceği mermi

miktarı tahmini ortalaması.

ACCURACY OF FIRE ATIŞ SIHHATİ: Orta vuruş noktasının nişan alınan

noktaya olan uzaklığı şeklinde ifade edilen, atışın nişan alınan

noktadan sapma ölçüsü.

ACCURACY OF INFORMATION BİLGİ (HABER) 'NİN DOĞRULUĞU VEYA

DOĞRULUK DERECESİ: Ayrıca bakınız: "evaluation".

ACCUSER SUÇLAYAN: Askeri hukukta; suçlama yazılarını imzalayıp yeminle

teyit eden veya suçlama yazılarının bir başkası tarafından

imzalanıp yeminle teyidini isteyen yada suçlu hakkında cezai

takibat açılmasında menfaati olan herhangi bir kimse.

ACHIEVEMENT TEST BAŞARI TESTİ: Gösterilen eğitim sonucunu tespit için

uygulanan test,

ACID VAPOR CANISTER ASİT MASKE SÜZGECİ: Personeli asit buharından

korumak için kullanılan ve içinde kimyasal bir dolgu bulunan

dikdörtgen biçiminde, sarı renkte, özel maksatlı bir maske

süzgeci; özel bir koruyucu maskenin ana parçası.


ACKNOWLEDGEMENT ALINDI ANLAŞILDI CEVABI: Bir yazının alındığı ve

anlaşıldığı hakkında bunu gönderen kimseye, alan tarafından

gönderilen mesaj.

ACLINIC LINE Bakınız: "Magnetic Equator".

ACOUSTIC CIRCUIT AKUSTİK DEVRE: Hedefin akustik alanıyla faaliyete

geçen mayın ateşleyici devre. Bakınız, "mine".

ACOUSTIC CORRECTION SES DÜZELTMESİ: Bir dinleme aletinden kaydedilen

bilgilerde, hava durumu ve sesin kaynaktan dinleme aletine

gelinceye kadar geçen süre için yapılan düzeltme.

ACOUSTIC CORRECTOR AKUSTİK SES DÜZELTİCİ: Dinleme aletinin üzerinde

bulunan ve sesin sürati, rüzgarın istikameti, havanın sıcaklığı gibi

nedenlerden ileri gelen hataları düzelten cihaz. Bu cihaz,

görünmeyen bir hava hedefinin yerini sıhhatle tayin hususunda,

dinleme aletine hassasiyet temini için lüzumludur.

ACOUSTIC JAMMING AKUSTİK KARIŞTIRMA: Düşman silah sistemlerini

engellemek ve düşmanın almaya çalıştığı sinyalleri bozmayı veya

anlaşılmaz hale getirmek amacıyla mekanik veya elektro-akustik

sinyallerin kasıtlı olarak yayılması veya yeniden yayılması.


Bakınız: "barrage jamming", "electronic warfare", "jamming",

"spot jamming".

ACOUSTIC MINE AKUSTİK MAYIN, SES DÜZENLİ MAYIN: Hedefin akustik

alanıyla veya taramayla faaliyete geçen ateşleyici bir devreye

sahip mayın.

ACOUSTIC MINEHUNTING AKUSTİK MAYIN ARAMA: Deniz yatağından çıkan

veya üzerinde olan yada gömülü bulunan mayınların veya mayın

benzeri cisimleri tespit etmek üzere sonar kullanılması.

ACOUSTIC WARFARE AKUSTİK HARP: Düşmanın sualtı akustik tayfının

kullanımını saptamak, bundan istifade etmek, bunu azaltmak

veya önlemek için sualtı akustik enerjisinin kullanılmasını da

içine alan, ve sualtı akustik tayfının dostça kullanılmasını

sağlayan faaliyetlerdir. Akustik harbin üç bölümü vardır: a.

Akustik harp destek tedbirleri. Akustik harbin su içinde yayılan

akustik enerjiyi bu yayılmadan faydalanmak amacıyla

araştırılması, önlenmesi, yerinin tespiti, kaydı ve analizi

işlemlerini kapsayan yönüdür. Akustik harp destek tedbirlerinin

kullanılmasında kasıtlı sualtı akustik yayım yapılmaz ve genellikle

düşman tarafından tespit edilemez. b. Akustik harp karşı

tedbirleri. Akustik harbin düşmanın sualtı akustik tayfını etkin bir


şekilde kullanmasını azaltmak veya önlemek amacıyla alınan

tedbirleri kapsayan yönüdür. Akustik harp karşı tedbirleri

aldatma ve karıştırma amacıyla yapıları kasıtlı sualtı akustik

yayımını kapsar. c. Akustik harp karşı tedbirlere karşı tedbirler.

Akustik harbin düşmanın sualtı akustik harp yapmasına rağmen

sualtı akustik tayfın dost kuvvetler tarafından etkin bir şekilde

kullanımını temin amacıyla alınan tedbirleri kapsayan yönüdür.

Akustik harbin karşı tedbirlere karşı tedbirleri, antiakustik harp

destek tedbirleri ve antiakustik harp karşı tedbirlerini kapsar ve

sualtı akustik yayımı içine almayabilir.

ACOUSTIC WARFARE COUNTER-COUNTERMEASURES AKUSTİK HARBE KARŞI

TEDBİRLERE KARŞI TEDBİRLER: Bakınız: "acoustic warfare".

ACOUSTIC WARFARE SUPPORT MEASURES AKUSTİK HARP DESTEK TEDBİRLERİ:

Bakınız: "acoustic warfare".

ACOUSTIC WIND AKUSTİK RÜZGAR: Gerçekte rastlanan çeşitli rüzgarlar gibi,

bir ses dalgasına aynı etkiyi yaptığı tahmin edilen, sürati ve

istikameti sabit, hesaplanmış rüzgar.


ACOUSTICAL INTELLIGENCE AKUSTİK İSTİHBARAT, SES İSTİHBARATI: Akustik

dalga üreten yabancı kaynaklardan elde edilen teknik ve

istihbarat bilgisi.

ACOUSTICAL SURVEILLANCE AKUSTİK İZLEME, GÖZETLEME: Bilgi toplamak

amacıyla, ses kayıt, ses alma veya gönderme cihazlarını da içine

alan elektronik cihazların kullanılması.

ACQUIRE SAPTAMAK: 1. Hedef saptama radarında, bir hedefin varlığını ve

yerini tanınmasına imkan verecek ayrıntılarıyla meydana çıkarma

işlemi. 2. Takip radarında; silahın etkili bir şekilde kullanılmasını

temin etmek için radar hüzmesini, hedef bu hüzme içine girecek

şekilde yönlendirme işlemi. Ayrıca bakınız: "target acquisition".

3. Tedarik etmek, elde etmek, iktisap etmek, kazanmak.

ACQUISITION Bakınız: "collection acquisition", "target acquisition".

ACQUISITION VALUE (BİLGİSAYAR TERİMİ) TEMİN DEĞERİ; İKTİSAP DEĞERİ:

ACTING VEKİL: Başka bir rütbe veya sıfatla geçici olarak iş gören; birinin

yerine vekalet eden, bakan.

ACTION TAARRUZ HAREKETİ; TAARRUZ, MUHAREBE: Karada ve denizde

taarruz ve faal savunma fikrini ifade eden savaş.


ACTION ADDRESSEE GEREĞİ İÇİN ALACAK MAKAM: Kendisine, bir işin

yapılması için yazı gönderen makam; işlem adresi; işlem yapacak

adres.

ACTION AGENT MUHAREBE CASUSU, AJANI: İstihbarat kullanımında hedefe

nüfuzu olan ve hedefe karşı faaliyete girebilen kimse.

ACTION DEFERRED ERTELENMİŞ TAARRUZ: Daha iyi bir taktik avantaj elde

etmek için özel amacı olan bir taktik taarruzun ertelenmesi. Tüm

silahlar hazır bulundurulur ancak uygulama askıda tutulur.

ACTION FRONT (REAR) (RIGHT) (LEFT) İLERİYE (GERİYE) (SAĞA) (SOLA) TOP

(TÜFEK) (HAVAN) İNDİR ! VEYA MEVZİ AL !: İleriye (geriye) (sağa)

(sola) ateşe hazırlanmaları için küçük birliklere ve silah

mürettebatına verilen komut.

ACTION INFORMATION CENTER HAREKET BİLGİ MERKEZİ: Bakınız: "combat

information center".

ACTION LETTER- IG İŞLEM YAZISI, ACİL İŞLEM RAPORU (GENEL

DENETLEYİCİ): Denetlenmekte olan bir birlik, tesis veya faaliyet

merkezi komutanı tarafından düzeltilemeyen ve acele

müdahaleyi gerektiren bir düzensizlik veya hatanın bir an önce


giderilmesini temin için yalnız Genel Denetleyici veya vekili

tarafından kullanılan özel bir rapor formu.

ACTION STATION HAVA ALARM MEVZİİ: Bir hava taarruzu halinde bir şahıs

tarafından işgal edilmek üzere hazırlanmış mevzii.

ACTIONS STRENGTH FİİLİ KUVVE: Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nca yapılan

işlemler (emir ve yönetmelikler, personel tahsis belgeleri

vesaire) ile tespit edilen ve belirli birliklerdeki (teşkilat ve

malzeme kadrosu) personel sayısı ile Kara Kuvvetleri Komutanlığı

prensip ve eğilimlerine istinat eden daimi kadro dışı personele

ait kuruluş dışı birlik kadrolarını ihtiva eden kuvveler. Bu

kuvveler, teşkil ve personelin yürürlükteki fiili kuvvesini gösterir

ve teşkilat ve konuş şeması (troop program) ile birlik personel

listesinde (troop list) tespit edilen işler için gerekli esasları içine

alır.

ACTIVATE FAAL HALE GETİRMEK, HİZMETE HAZIRLAMAK: Faal olmayan

veya yedek durumunda bulunan bir gemi veya küçük deniz

aracını faal hizmete hazırlamak.

ACTIVATED CARBON AKTİF KARBON: Eriyiklerde renk ve koku yapan

bileşikleri tutması ve yakalaması için, ısı ve rutubet etkisine


maruz bırakılan, çok ince toz halinde, siyah renkli organik bir

madde.

ACTIVATED CHARCOAL AKTİF KÖMÜR: Zehirli gazları emerek tesirlerini

gidermek için, birçok gaz maskelerinin süzgeçlerinde kimyasal

madde olarak kullanılan, özel işlem görmüş, çok gözenekli

kömür.

ACTIVATED MINE TUZAKLI MAYIN: Yerinden kımıldatıldığı veya başka şekilde

bir müdahalede bulunulduğu zaman patlamasına yol açacak

yardımcı bir fünyesi bulunan mayın. Bu tertibat; mayının

kendisine, diğer bir mayına veya yanında ya da altında bulunan

bir yardımcı imla hakkına bağlanabilir.

ACTIVATION DETECTOR NÖTRON DETEKTÖRÜ: Nötronların alıkonmasıyla

içinde oluşan radyoaktivite sayesinde nötron akımının veya

yoğunluğunun belirlenmesinde kullanılan bir malzeme.

ACTIVATOR BAKALİT KAPSÜL: Mayınların tuzaklanma işinde kullanılan

birleşik kapsül ve adaptör.

ACTIVE FAAL, AKTİF: Gözetlemede, tespit edilebilecek düzeyde enerji

yayan hareket veya teçhizat için kullanılan bir sıfat.


ACTIVE AIR DEFENSE ETKİN HAVA SAVUNMASI (AMERİKA SAVUNMA

BAKANLIĞI, AMERİKA SAVUNMA KURULU): Bir düşman hava

taarruzunun etkisini yok etmek veya azaltmak amacıyla düşman

uçağının veya roketinin imha edilmesi için girişilen doğrudan

savunma hareketi. Bu, uçakların, önleme füzelerinin, hava

savunma topçusunun, elektronik karşı önlemlerinin ve mukabil-

karşı önlemlerinin ve hava savunma silahı olmayan silahların

hava savunma rolünde kullanılması gibi önlemleri kapsar. Ayrıca

bakınız: " air defense. "

ACTIVE AIRCRAFT FAAL UÇAK: Doğrudan doğruya harekat birliklerine tahsis

edilerek veya ikmal, bakım ve tadilat gibi lojistik işlemlerden

herhangi biriyle bir tahsis veya yeniden tahsise hazırlanarak

devamlı ve faal olarak desteklemek durumunda olan uçak.

Ayrıca bakınız: " aircraft. "

ACTIVE ARMY FAAL ORDU; AKTİF ORDU: Faal Ordu şunlardan meydana gelir:

(1) Faal görevdeki Muvazzaf Ordu mensupları, (2) A. B. D Kara

Ordusu Milli Muhafız Teşkilatı ile faal durumdaki Kara Ordusu

Müşekkel İhtiyat Teşkilatı mensupları (eğitim için çağırılanlar

hariç), (3) celp suretiyle A. B. D hizmetinde bulunan Kara Ordusu

Milli Muhafız Teşkilatı mensupları ve (4) asli teşkiller dışında


Kara Ordusuna tayin, gönüllü veya celp suretiyle alınan bütün

personel. Ayrıca bakınız, " regular army. "

ACTIVE BALLISTIC MISSILE DEFENSE BALİSTİK FÜZELERE KARŞI AKTİF

SAVUNMA: Bir düşman balistik füze taarruzunu önlemek ve

etkisini yoketmek veya azaltmak için girişilen direkt savunma

hareketi. Bu savunma; balistik karşı füzelerin, elektronik karşı

tedbirlerin kullanılmasını içine alır; fakat, yalnız bunlara inhisar

etmez.

ACTIVE COMMUNICATIONS SATELLITE ETKİN HABERLEŞME UYDUSU; AKTİF

MUHABERE UYDUSU: İstasyonlar arasında sinyalleri alan,

yeniden oluşturan ve gönderen bir uydu. Ayrıca bakınız, "

communications satellite. "

ACTIVE DEFENSE AKTİF; ETKİN SAVUNMA: Bir muharebe sahasının veya

mevziin düşman eline geçmesini önlemek için sınırlı ölçüde

taarruz muharebesi veya karşı taarruzlar yapmak. Ayrıca bakınız,

" passive defense. "

ACTIVE DUTY FAAL HİZMET; FAAL GÖREV: A. B. D muvazzaf askerlik

hizmetinde tam görev süresi. Yedek eğitimi faal görevi buna


dahil değildir. Buna " active service " de denir. Bu terimi, fiilen

görevde oluş anlamına gelen " duty status " ile karıştırmamalıdır.

ACTIVE DUTY FOR TRAINING EĞİTİM İÇİN FAAL GÖREV: Harp zamanında veya

ülke içindeki acil durumlarda ya da milli güvenliğin gerektirdiği

diğer durumlarda silahlı kuvvetlerin ihtiyacını karşılayacak

eğitilmiş birlikler ve kalifiye personel sağlamak için kullanılan

belirli bir süresi olan faal görev. Görev süresi, eğitim için faal

görev dönemi sona erdiğinde faal olmayan bir göreve

dönülmesini sağlayacak emirlere bağlıdır. Yıllık eğitim, eğitim için

özel görev süreleri, okul dönemi, ustalık öncesi başlangıç dönemi

de bunun içine girer.

ACTIVE ELECTRONIC COUNTERMEASURES AKTİF ELEKTRONİK KARŞI

TEDBİRLER: Elektronik karşı tedbirlerin, elektronik parazitleme

(karıştırma) ve elektronik şaşırtma ile ilgili ana tali bölümü.

ACTIVE EXERCISE FAAL AKTİF EGZERSİZ: Hastanın, lüzumlu hareketleri,

başkasının yardımına muhtaç olmadan bizzat yapması suretiyle

uygulanan tıbbi egzersiz. Ayrıca bakınız, " exercise. "

ACTIVE FEDERAL SERVICE AKTİF FEDERAL HİZMET: A. B. D Silahlı

Kuvvetlerinde faal gönüllü veya subaylık hizmeti. Eyalet


kontrolündeki Kara ordusu Milli Muhafız ve Hava Kuvvetleri Milli

Muhafız teşkilatı mensubu olarak ifa edilen bir görev bu hizmete

dahil değildir.

ACTIVE HOMING GUIDANCE AKTİF HOMİNG GÜDÜM; AKTİF HEDEF

GÜDÜMÜ: Gerek hedefi aydınlatan kaynağın gerekse hedefin

aydınlatılmasıyla buradan yansıyan enerjiyi algılayan alıcının aynı

füze içinde taşındığı bir yönlendirici güdüm sistemi. Ayrıca

bakınız, "guidance".

ACTIVE LAYER AKTİF TOPRAK TABAKASI: Her yıl don tutup çözülen tabaka;

yazın çözülüp kışın tekrar don tutan toprak tabakası.

ACTIVE LIST FİİLİ KADRO: Tam maaş alan ve askeri vazifelerini yapan ve bu

vazifelerini yapmaya hazır bulunan subay ve erler.

ACTIVE MATERIAL AKTİF MADDE: Zincirleme fizyon reaksiyonuna girebilme

yeteneği olan plütonyum ve uranyumun belirli izotopları gibi

maddeler.

ACTIVE METHOD OF CONSTRUCTION FAAL İNŞAAT METODU: Bir inşaat usulü.

Bu usulde; tiyal tabakasının (permafrost) buzları eritilir ve

yapının bulunduğu mahal ile civarındaki kısımlar donmamış

vaziyette bulundurulur. Tiyal tabakasının nispeten ince olduğu


ve toprağın, kum ve çakıl gibi, donmamış vaziyette tatminkar bir

taşıma kuvvetini haiz bulunduğu bölgelerde inşaatın yapılması

için gerekli esaslar, erimiş tiyale göre tespit edilir ve tiyal

tabakasını erimiş bir halde bulunduracak sıcaklığı muhafaza için

hiç bir gayret sarf edilmez.

ACTIVE MINE AKTİF MAYIN: Mayından yayılan bir sinyalin bir hedeften geri

yansımasıyla faaliyete geçen mayın.

ACTIVE NATIONAL GUARD FAAL MİLLİ MUHAFIZ TEŞKİLATI: A. B. D. 'ni teşkil

eden muhtelif eyaletler ile Puerto Rico ve Columbia eyaleti Milli

Muhafız Teşkilatına mensup birlik ve şahıslar. Bunlar, kanunen

Federal olarak tanınmış ve kendilerine, teçhizata sahip olma,

Federal hizmet dışında, muntazam bir programa bağlı eğitim

faaliyetlerine katılma yetkisi verilmiştir.

ACTIVE SATELLITE DEFENSE AKTİF UYDU SAVUNMASI: Düşman uydu imkan

ve kabiliyetlerinin yok edilmesi veya etkisinin azaltılması için

girişilmiş aktif savunma hareketi. Karşı uydu füzeleri ve uyduları,

elektronik karşı tedbirler ve aldatma (spoofing) gibi vasıtaları

içine alır. Ayrıca bakınız, "passive satellite defense" ve " satellite

defense".
ACTIVE SERVICE FAAL HİZMET: Bakınız, " active duty ".

ACTIVE STATUS FAAL HİZMET DURUMU: İhtiyat asli teşkillerinin; Kara Ordusu

gayrı faal Milli Muhafız teşkilatında, ikinci derecede hazır ihtiyat

gayrı faal durumunda (Inactive Status List of the Standby

Reserve) veya üçüncü derecede hazır ihtiyatlar (Retired Reserve)

arasında bulunmayan bir mensubun durumu.

ACTIVE ZONE AKTİF TOPRAK TABAKASI BÖLGESİ: Toprak don tabakasının yıllık

kapladığı saha.

ACTIVITY KURULUŞ: Belirli bir işlevi veya görevi yerine getiren bir birlik,

teşkilat veya tesis. Ör., celp ve sevk merkezi, dağıtım merkezi,

deniz üssü, tersane.

ACTUAL GROUND ZERO GERÇEK YER SIFIR NOKTASI: Bir nükleer infilak

merkezinin dikey olarak altına veya üzerine gelen yeryüzü

noktası. AGZ olarak da bilinir. Ayrıca bakınız, " desired ground

zero ", " ground zero ".

ACTUAL KEY ASIL ANAHTAR (BİLG. TER. ): Bir donanım olarak kullanılabilir, ve

bir toplu birikim (yan bellek) ortamındaki bir tutanağın yerini

belirten unsur ismi.


ACTUAL OBLIGATED SPACE AYRILMIŞ SAHA; TAHSİS EDİLMİŞ DEPOLAMA

SAHASI: Gönderme emri alınmış malzemenin depolanması için

ayrılan boş saha. Ayrıca bakınız, "storage space".

ACTUAL PLACEMENT FİİLİ SOMAJ HALİ: Bir vagonu belirli bir yükleme ve

boşaltma sahasına yerleştirmekle ilgili bir terim. (Sürastorya

kaideleri)

ACTUAL TARGET ESAS HEDEF: Yeri bilinen ve ateş altına alınacak olan gerçek

hedef. ACTUARIAL METHOD OF COMPUTING A REPLACEMENT

FACTOR: BİR DEĞİŞTİRME FAKTÖRÜNÜ İSTATİSTİKLE

HESAPLAMA USULÜ: Standart hizmette kalma eğrilerinden

faydalanılarak madde ömrünün her yaş devresine ait hizmetten

çekme oranını meydana çıkarma metodu. Sonra bu hizmetten

çekme oranları, müstakbel bir devreye ait tartılı değiştirme

faktörü elde edilmek üzere, yaş dağılımıyla tartılır. Her

müstakbel devreye ait değiştirme faktörü müstakbel devrelerin

her birinde kullanılacak malın yaş dağılımına göre değişir. Ayrıca

bakınız, "supply replacement factors and consumption rate".

ACTUATE FAALİYETE GEÇİRMEK; HAREKETE GETİRMEK; KUVVEDEN FİİLE

ÇIKARMAK: Bir mayın ateşleme mekanizmasının, bir etki veya


etkiler dizisiyle mekanizmanın veya hedef sayım kaydı için tüm

koşulların sağlanabileceği bir şekilde çalıştırılması.

ACTUATED MINE FAALİYETE GEÇİRİLMİŞ MAYIN: Detektör unsuru faaliyete

geçirilen ve faaliyet durumundaki bu detektör unsuru, ya bir

kontrol istasyonuna elektrikle işaret veren veya mayının

patlamasına sebep olan mayın çeşidi.

ACTUATOR TETİK MEKANİZMASI: Bir kontrol yüzeyini veya kontrol unsurunu

yerinden oynatmak için gerekli kuvveti sağlayan mekanizma.

ACUTE RADIATION DOSE AKUT RADYASYON DOZU: Ani olarak ve biyolojik

iyileşmenin mümkün olamayacağı kadar kısa bir sürede maruz

kalınan toplam iyonlaştırıcı radyasyon dozu.

ACV Bakınız, "air cushion vehicle".

AD HOC COMMITTEE GEÇİCİ KURUL: Belirli bir maksat için kurulmuş özel

heyet veya komite. Bu heyet işi bitince dağılır.

AD HOC GROUP ÖZEL ÇALIŞMA GRUBU; ÖZEL MAKSATLA TERTİP EDİLEN

VEYA KURULAN GRUP:

ADAMSITE ADAMZİT GAZI: Kusma, aksırma, baş ağrısı, sinir yorgunluğu

yapan ve sarı bir duman meydana getiren, tahriş edici, kokusuz


bir gaz. Buna "diphenylaminechlorarsine" de denir. Sembolü

DM' dir.

ADAPTABILITY TEST İNTİBAK DENEMESİ; UYARLAMA DENEMESİ: Standart

bir malzeme kaleminin, belirli bir birlik veya teşkile uyarlığını

incelemek için yapılan deneme. İntibak denemesi ile hizmete

elverişlilik denemesi arasındaki fark, bu sonucun, malzemenin

standardizasyonundan önce yapılması ve malzemenin hizmete

elverişlilik derecesini denemesidir.

ADAPTER AND BOOSTER BAŞLIK VE DETONATÖR; ARA VİDALI DETONATÖR;

ADAPTÖR VE BUSTER (ORD.): Bak "adapter-booster".

ADAPTER SKIRT FÜZE BAĞLANTI KENARI: Bir füze katı veya kısmında, bir

başka kat veya kısmın kolaylıkla montajına imkan veren kenar

veya ek parça.

ADAPTER-BOOSTER BAŞLIK VE DETONATÖR (İS); İŞ'AL HAKKI (TOP); ARA

VİDALI YEMLEME; ADAPTÖR VE BUSTER (ORD. ): Bir bomba veya

mermi ile kullanılmak üzere bir bütün haline getirilmiş ara vida

ve detonatör birleşimi. Bir mermi ile kullanıldığı zaman, genel

olarak "adapter and booster" denir.


ADD UZAT; İLAVE ET; KALDIR: Topçu veya deniz topçu atışı sırasında

belirli bir gözetleme hattı üzerindeki mesafede bir arttırma

yapılması gerektiğini belirten gözetleyiciler tarafından kullanılan

bir atış tanzim terimi.

ADD ON EKLEME BİLGİ (HV.): Hava Kuvvetlerine ait sabit bir otomatik

bilgi sisteminde bilgi tabanı (database) ek giren bilgiler veya

genişletme unsurları (extensions) olarak kullanılan standart bilgi

unsurları veya kodlar.

ADDITIONAL CHARGES EK SUÇLAMALAR: Askeri hukukta; bir sanığa, önce

yapılmış suçlamalardan sonra isnat olunan, yeni ve ayrı ithamlar.

Bunlar, ilk suçlamalar yapıldığı zaman bilinmeyen veya

yapıldıktan sonra işlenmiş suçlara ait ithamlar olabilir. Bu

mahiyetteki suçlamalar ayrı bir muhakemeyi icap ettirmez.

ADDITIONAL DUTYEK GÖREV: Bir şahsa, asıl görevine ek olarak verilen görev.

ADDITIONAL TRAINING ASSEMBLIES EK EĞİTİM DÖNEMLERİ: Seçilmiş kişilerin

özel eğitime veya bu eğitimi destekleyici programlara

katılabilmesi için yetkiyle verilen faal olmayan eğitim dönemleri.

ADDITIVE EK YAKIT; İLAVE YAKIT (HV.): Daha düzgün bir yanış oranı temin

gibi bir maksat için yakıta eklenen bir madde.


ADDITIVE METHOD ANAHTAR METODU: Kod harflerine gizli rakamlar

eklemek suretiyle bir şifreyi çözülmesi daha güç hale getirme

usulü.

ADDITIVE PROPERTY TOPLANIRLIK ÖRNEĞİ:

ADDRESS ADRES (BİLG. ): Bir tutanak yeri, bellek yeri veya bir iletim

çevrimi içindeki bir istasyonun yeri gibi diğer herhangi bir verinin

kaynağının veya gideceği yerin bir isim, etiket veya numara ile

gösterildiği bir tanıtım.

ADDRESS CALL SIGN ADRES ÇAĞRI İŞARETİ: Bir telsiz istasyonunu tanımaya

yarayan ve haberi gönderen ile alan kimseler birbirleriyle aynı

devre üzerinden muhabere ettikleri zaman, haberde adres

vazifesi gören bir harf veya rakam grubu veya ikisinin

birleştirilmesiyle meydana gelmiş bir tertip.

ADDRESS GENERATION ADRES ÜRETİMİ (BİLG. ): Bir seçmeli erişim

kütüğündeki bir tutanağın yerini bulup çıkarma işlemi.

ADDRESS GROUP ADRES GRUBU: Komutanlıkları, yetkili makamları, faaliyet

merkezlerini, birlikleri veya coğrafi mevkileri göstermek üzere

tahsis edilen ve, esas itibariyle, haberleşmelerde adres olarak

kullanılan dört harflik bir grup.


ADDRESS INDICATING GROUP ADRES GÖSTERGE VEYA BİLDİRME GRUBU:

Gereği ve bilgi için gönderilen belirli adresler grubu. Yazıyı

gönderenin makam ismi de dahil edilebilir.

ADDRESS REGISTER ADRES YAZICI, ADRESİN YAZILDIĞI ÖZEL BELLEK:

ADDRESSEE GÖNDERİLEN YER, GÖNDERİLEN ŞAHIS: Alacak makam, Alacak

olan kimse.

ADIABATIC CHART ADYABATİK GRAFİK: Meteoroloji istasyonları tarafından

kullanılan bir grafik. Bu grafiğin üzerindeki yukarı değer hatları

basıncın 0.288'nci kuvvete ref'ine eşittir ve aşağıdan yukarı

çıkıldıkça küçülür. Sağ değerler ise, sıcaklığı gösteren ve

başlangıç noktasından itibaren sağa doğru büyüyen sayısal

kıymetlerdir. Adyabatik grafiğin üzerinde, sabit potansiyel

sıcaklık gösteren kuru adyabatlar (dry adiabats), doygun

adyabatlar (saturated adiabats) ve meyilli hatlar da mevcuttur.

ADIABATIC LAPSE RATE ADYABATİK SICAKLIK DÜŞÜŞ ORANI: Bir standart

atmosferdeki sıcaklığın yüksekliğine göre değişme oranı olup,

nispi rutubeti %100 den az olan hava şartlarına uygulanır. Bu

oran 100 metrede 1 derecedir.


ADIABATS ADYABATLAR: Adyabatik grafik üzerinde bulunan sabit

potansiyel sıcaklık çizgilerinin hepsine verilen ad.

ADJUST TANZİM: Belirli bir hedefte, tanzimi başlatması için gözcüye

verilen emir; mermilerin hedefe vurmalarını temin için silahın

yan ve yüksekliğini düzeltmek; ayarlama (k); ayar etmek;

düzeltmek; alıştırmak.

ADJUST FIRE TANZİM ATIŞI: 1. Tanzimin başlatılması istemi veya emri. 2.

Gözcünün tanzimi kontrol edeceğini belirtmek için yaptığı atış

isteğinde iletilen bir kontrol yöntemi.

ADJUSTABLE PITCH PROPELLER AYARLANABİLİR HATVELİ PERVANE: Palaları,

dönmediği zaman arzu edilen hatveye göre ayarlanabilen

pervane.

ADJUSTABLE RIFLE CONTAINER AYARLANABİLİR TÜFEK MAHFAZASI: Paraşütle

atlama sırasında, bir askerin tüfeğini veya otomatik yada

makineli tüfeği taşımaya mahsus mahfaza.

ADJUSTED ELEVATION UYGUN NİŞANGAH: Atış gözetlemesine dayanan, orta

vuruş noktası hedef üzerine gelecek şekilde hesaplanmış

nişangah açısı. Uygun nişangah, toprak açısı uygun yükseklikten

çıkarılarak bulunur.
ADJUSTED RANGE AYARLANMIŞ MESAFE (MENZİL):

ADJUSTING POINT TANZİM NOKTASI: Gözetleyicinin ateşi oturtmak istediği

bölgenin merkezinde veya merkez civarında bulunan bariz bir

arazi arızası veya hedefin bir parçası.

ADJUSTING RING TANZİM HALKASI: Patlayıcı mermilerin tapasını takmaya ve

tanzime yarayan tapa tanzim aletinin bir parçası. Bütün mermiyi

tanzim bileziği döndürür.

ADJUSTMENT ATIŞ TANZİMİ: Orta vuruş noktasını hedef üzerine oturtmak için

gözetlemeli atış yapılması.

ADJUSTMENT CHART ATIŞ TANZİM PLANI: Atış tanzimi veya düzeltmesi için

gerekli bilgilere ait kayıtlar; atışın tanziminde kullanılan cetvel.

Bu terim halen kullanılmamaktadır.

ADJUSTMENT CORRECTION TANZİM DÜZELTMESİ: Bak. "arbitrary

correction".

ADJUSTMENT OF ANGLES AÇI HATLARININ DÜZELTİLMESİ: Açıların

denkleştirilmesi; kapanma hatasını gidermek için, bu hatayı,

geometrik bir şekil dahilinde veya kapalı bir travers üzerinde

bulunan ölçülmüş veya hesaplanmış açılar arasında, eşit şekilde

bölüştürme işlemi.
ADJUSTMENT OF FIRE ATIŞIN TANZİM EDİLMESİ: Topçu ve deniz topçu

atışında gözetlemeli atış yapılırken doğru açı, mesafe ve

(paralanma) / patlama yüksekliğinin (eğer ihtiraklı tapa

kullanılıyorsa) elde edilmesi için kullanılan yöntemler. Ayrıca

bak; "Fire of adjustment" ve "spot" .

ADJUTANT EMİR SUBAYI, MERKEZ KISMI AMİRİ, SI: Bir birlikte, muharebe

emirleri hariç, bütün resmi yazışmalardan, personel kayıtları ile

diğer kayıtlardan, emirlerin dağıtımından veya diğer idari

görevlerden sorumlu subay. Merkez kısmı teşkilatı bulunmayan

birliklerde, bu vazifeyi emir subayı yapar. Buna kısaca "SI" de

denir.

ADJUTANT GENERAL MERKEZ ŞUBESİ MÜDÜRÜ: Genel karargahı bulunan

her birlikte (Tümen ve daha yukarı birlik ve eşit teşkiller) merkez

şubesi veya kısmı amiri.

ADJUTANT GENERAL'S CORPS MERKEZ DAİRESİ TEŞKİLATI; PERSONEL DAİRESİ

TEŞKİLATI; PERSONEL SINIFI: Kara Ordusu'nun Merkez veya

Personel Dairesi Başkanı emrinde bulunan idari bir şubesi.

ADJUTANT GENERAL'S CORPS CASUALS MERKEZ DAİRESİ EMRİNDE TAYİN

BEKLEYENLER: Sürekli yer değişimi durumunda denizaşırı


bölgelerden dönen ve kendileri için anayurda ayak bastıkları

tarihte başlayacak yeni bir garnizon veya teşkile tayinleri

kararlaştırılmamış olan askeri personel (normal olarak subaylar),

yeni tayin emirlerini beklemek üzere (el altında bulunmalarını

temin ve belirli idari maksatlarla) daimi kadro dışı personel

olarak merkez dairesi emrine verilirler.

ADJUTANT GENERAL'S OFFICE MERKEZ DAİRESİ; MERKEZ ŞUBESİ; PERSONEL

DAİRESİ; PERSONEL ŞUBESİ:

ADJUTANT GENERAL'S SCHOOLPERSONEL OKULU: Merkez dairesi teşkilatında

hizmet görecek personelin, subay olarak yetiştirilmeleri, ehliyet

kazanmaları ve aynı zamanda, bu işlerde uzman erat

yetiştirilmesi için idari metotların ve tatbikatının eğitimini

sağlayan bir sınıf okulu.

ADJUTANT GENERAL, THE- MERKEZ DAİRESİ BAŞKANI; PERSONEL DAİRESİ

BAŞKANI: Merkez veya personel dairesi teşkilatının genel şefi,

kara kuvvetleri komutanı adına, kanunun belirttiği veya

kendisine Kara Kuvvetleri Komutanı ya da Kurmay Başkanı

tarafından verilen idari vazifeleri yapar.


ADJUTANT'S CALL MERASİM BORUSU: Muhafız kıtası, tabur veya alayın, emir

subayı tarafından bir merasim için tertipleneceğini haber veren

boru işareti.

ADM-20 Bakınız: "Quail". ADMINISTRATION (AMERİKAN SAVUNMA

BAKANLIĞI): İDARE: Strateji ve taktikle ilgisi olmayan tüm askeri

konuların idaresi ve yürütülmesi. ADMINISTRATION (AMERİKAN

SAVUNMA BAKANLIĞI): İÇ YÖNETİM: Birliklerin iç yönetimi.

ADMINISTRATION (NATO) İÇ YÖNETİM: Birliklerin iç yönetimi.

ADMINISTRATION ACTION İDARİ İŞLEM (HV): Randıman veya ekonomi ile

ilgili bir konu üzerinde, idari bir üstün yetkisi dahilinde, genel

olarak, bir belgeye istinaden fakat asgari bir resmiyetle yerine

getirilen işlem.

ADMINISTRATION SEGREGATION İDARİ TECRİT: Ayrıca bakınız: "close

continement" ve "disciplinary segregation".

ADMINISTRATIVE ACCEPTEE İDARİ KARARLA HİZMETE ALINAN KİMSE: Zeka

testi için tespit edilmiş notu elde edememiş olmasına rağmen,

asgari not için gerekli kapasiteye sahip olduğu hususunda idari

bir kararla hizmete alınan şahıs.


ADMINISTRATIVE AIRLIFT SERVICE HAVA ULAŞTIRMA VE İKMAL İDARİ

HİZMETİ: İç idari işler için teşkilat veya komutanlıklara tahsis

edilmiş, normal olarak özel tanıtıcı işareti olan, uçaklarla

sağlanan hava ulaştırma ve ikmal hizmeti.

ADMINISTRATIVE AREA UNIT İDARİ BÖLGE BİRLİĞİ: ADMINISTRATIVE

ASSISTANT TO THE SECRETARY OF THE ARMY: KARA KUVVETLERİ

KOMUTANI İDARİ YARDIMCISI:

ADMINISTRATIVE CHAIN OF COMMAND İDARİ KOMUTA ZİNCİRİ: Ayrıca

bakınız: "chain of command"; "operational chain of command".

ADMINISTRATIVE CONTROL İDARİ KONTROL: Personel idaresi, ikmal hizmet

gibi ve diğer teşkilatların harekat görevlerine dahil olmayan

diğer konularla ilgili olarak ast ve diğer teşkilatlar üzerinde idare

ve yetki kullanılması. Ayrıca bakınız: "control"; "operational

command"; "operational control".

ADMINISTRATIVE CRYPTO ACCOUNT İDARİ KRİPTO HESABI, İDARİ KRİPTO

LİSTESİ: Elinde kripto dokümanı bulunanlar için tesis edilmiş bir

hesap sistemi. Yalnız referans maksatlarıyla kullanılır;

çalışmalarla ilgili bir maksat taşımaz.

ADMINISTRATIVE EQUIPMENT İDARİ TEÇHİZAT: İdari işlerde kullanılan teçhizat.


ADMINISTRATIVE ESCORT İDARİ REFAKAT GEMİSİ: Harekat kontrol makamı

ve kıyı konvoyu arasında az zamanlı haberleşme sağlamak için

bir platform olarak hizmet gören, bir konvoy komutanı, ve

mürettebatını taşıyan donanma kontrolü altında bulunan bir

savaş gemisi veya ticari gemi.

ADMINISTRATIVE ESTIMATE İDARİ DURUM MUHAKEMESİ: Bir komutan veya

erkanı tarafından ikmal, ulaştırma, tahliye ve diğer idari

konuların gerekli şekilde düzenlenmesi için yapılan inceleme.

İdari durum muhakemesinden, idari plan için bir esas olarak

faydalanılır.

ADMINISTRATIVE INSPECTION İDARİ DENETLEME: Bir birliğe ait idari kayıt ve

işlemlerin, belirli zamanlarda denetlenip incelenmesi.

ADMINISTRATIVE INSTRUCTIONS İDARİ YÖNETMELİK/TALİMAT: İdari

faaliyetlerin kontrolünde kullanılan bütün günlük emirler ve

muharebe emirleri.

ADMINISTRATIVE LANDING İDARİ İNDİRME: İdari olarak yüklenmiş

araçlardan yapılan boşaltmayla ilgili harekat.


ADMINISTRATIVE LEAD TIME İDARİ TEDARİK İŞLEM SÜRESİ: Tedarik

işlemlerinin başlamasıyla sözleşmenin veya siparişin yapılması

arasında geçen zaman. Ayrıca bak: "procurement lead time".

ADMINISTRATIVE LOADING İDARİ YÜKLEME: Taktik değerlendirmelere bağlı

kalmaksızın öncelikle, asker ve yük kapasitesinden azami

düzeyde faydalanmaya önem veren yükleme sistemi. Ayrıca bak:

"commercial loading" and "loading".

ADMINISTRATIVE MAP LOJİSTİK DURUM İDARİ HARİTASI: Üzerinde ikmal ve

tahliye tesisleri, personel tesisleri, tıbbi tesisler, döküntü ve

savaş esirleri toplama noktaları, ikmal ve destek ordugahları,

hizmet ve bakım bölgeleri, ana ikmal yolları, trafik akışı, sınırlar

gibi idari konuların ve idari durumu göstermek için gerekli olan

diğer ayrıntıların grafik şeklinde gösterildiği harita.

ADMINISTRATIVE MARCH İDARİ YÜRÜYÜŞ: Ayrıca bak; "administrative

movement".

ADMINISTRATIVE MOTOR POOL BİRLİK MOTORLU ARAÇ PARKI: Bak;

"motor pool".

ADMINISTRATIVE MOVEMENT İDARİ İNTİKAL: Birlik ve araçların hareketini

çabuklaştırmak, zaman ve enerjiden kazanmak amacıyla


düzenlenen ve hava hariç hiçbir düşman müdahalesinin

beklenmediği bir intikal. Buna "administrative march-idari

yürüyüş" de denir.

ADMINISTRATIVE NET İDARİ MUHABERE ÇEVRİMİ: Çeşitli karargah ve

birliklerle idari haberleşme trafiği için kullanılan telsiz, telli ve

birleştirilmiş telli-telsiz haberleşme sistemi.

ADMINISTRATIVE ORDER İDARİ EMİR: İkmal akışı, bakım, tahliye, personel

ve diğer idari ayrıntıları kapsayan emir.

ADMINISTRATIVE PLAN İDARİ PLAN: Bir birlik harekatının trafik, ikmal, tahliye

ve diğer idari teferruatının yönetimi için teklif edilmiş plan. Bu

plan; idari durum muhakemesi denilen bir incelemeye

dayanmalıdır. İdari emirle uygulanmasına geçilir.

ADMINISTRATIVE RESTRICTIONGÖZ HAPSİ: Bir komutanın, kendi yetkisini

kullanarak, suçlu bir şahsı tevkif etmeksizin, bir garnizon içindeki

hareketini, idari bakımdan sınırlaması. Böyle bir sınırlamaya tabi

tutulan kimse, bu süre içinde, mensup olduğu birliğin bütün

askeri görev ve faaliyetlerine katılır. Bu gibi göz hapis cezalarının

ihlali, disiplin cezalarının ihlalinde olduğu gibi, suç teşkil eder.


ADMINISTRATIVE SEGREGATION İDARİ TECRİT: Mahpusların; kontrol,

koruma, başka mahpuslara veya şahıslara zarar vermelerini

önleme veya diğer idari maksatlarla, esas mahpus grubundan

ayrılmaları, hücre hapsine alınmaları. Ayrıca bak; "close

confinement" ve "disciplinary segregation".

ADMINISTRATIVE SERVICES İDARİ SINIFLAR; İDARİ HİZMETLER: Bak "service".

ADMINISTRATIVE SHIPPING İDARİ DENİZ NAKLİYATI/ULAŞTIRMASI: Yükleme

noktasından varış noktasına birlik ve yük taşıyabilen, ancak

kuruluşunda bulunmayan personel ve/veya teçhizat (örnek:

yükleme ve boşaltma müteahhidi, vinçler, şatlar, tekneler).

olmadan yükleme ve boşaltma yapılamayan; ve destek

gemileriyle yapılan nakliye. Ayrıca bakınız: "administrative

loading", "administrative movement".

ADMINISTRATIVE UNIT İDARİ HİZMET BİRLİĞİ: İdari maksatlarla kurulan ve

kullanılan birlik.

ADMINISTRATIVE USE İDARİ KULLANMA, İDARİ MAKSATLA KULLANMA:

Muharebe ve hizmet hareketleriyle veya kıtaların taktik harekat

için eğitimleriyle doğrudan doğruya ilgili olmayan bir kullanış.


ADMINISTRATIVE VEHICLE HİZMET ARACI: Birlik ve müesseselerde,

personel ve malzemenin nakli ile ilgili günlük işlerde

kullanılmaya elverişli araç.

ADMIRAL AMİRAL: Deniz kuvvetlerinde; Ordu'daki general rütbesine

tekabül eden rütbe sahibi subay.

ADMISSION RATE HASTA KABUL ORANI: Sağlık tesislerine belirli bir süre içinde

doğrudan doğruya kabul edilen hasta adedinin, bu tesislerin

hizmetinde bulundukları teşkillerin kuvve ortalamasına oranı.

Genellikle, yıllık kuvve ortalamasının bindesi olarak ifade edilir.

ADMIT HASTANEYE KABUL: Bir şahsı, hasta olarak tedavi maksadıyla

kabul için, bir hastane tarafından girişilen idari işlem.

ADOBE SHOOTING DIŞ İMLA HAKKI İLE TAHRİP: Bak. "mudcapping".

ADOPTED ITEMS OF MATERIAL ORDU TİPİ MALZEME KALEMLERİ:

Kullanılacakları askeri maksada elverişli malzeme kalemleri; tip

bakımından ordu tipi olarak sınıflandırılmış; malzeme; malzeme

kadro cetvellerine dahil edilmeleri uygun görülen malzeme; bu

gibi malzemenin resmi katalog kaynağını ve tip sınıflandırma

durumunu göstermek üzere yayınlanmış ordu tipi malzeme

listelerinde belirtilmiş malzeme kalemleri.


ADOPTED TYPES ORDU TİPLERİ: Orduda kullanılmaları uygun görülmüş

teçhizat tipleri.

ADOPTION KIT HARP BAŞLIĞI TAKMA AVADANLIĞI: Harp başlığı ile taşıyıcının

birbirine uydurulmasına imkan verecek bir harp başlığı düzeni

meydana getirmek üzere harp başlığı ile beraber kullanılan

parçalar.

ADVANCE UZUN: Gözcünün aydınlatma atışının bunu takip eden yüksek

patlama güçlü mermilere göre daha önce patlamasını istediğini

belirten sözcük.

ADVANCE AIRDROME İLERİ HAVA MEYDANI: Cephe yakınında bulunan geçici

hava meydanı.

ADVANCE BASE İLERİ ÜS: Bak. "Advanced base".

ADVANCE BY BOUNDS SIÇRAYARAK İLERLEME: Genel olarak, örtüden örtüye

veya bir gözetleme noktasından diğerine, münferit sıçramalarla

yapılan ilerleme hareketi.

ADVANCE BY ECHELON KADEMELİ İLERLEME: Bir komutanlığın, ayrı ayrı

zamanlarda hareket eden münferit unsurlarla ilerlemesi.


ADVANCE COMMAND POST TAKTİK KOMUTA YERİ, İLERİ KOMUTA YERİ:

Normal komuta yerinin ilerisinde bulunan ve, genel olarak,

komutanın birliğini yakından sevk ve idaresini temin için

kullanılan, bir komutan ve bir küçük karargah ile muhabere

personelinden mürekkep küçük tesis.

ADVANCE COVERING POST İLERİ ÖRTME KUVVETİ: Bak. "covering force".

ADVANCE DISCONTINUANCE OF ALLOTMENT Tertibin vaktinden önce iptali,

tahsisatın vaktinden önce tenkisi.

ADVANCE FORCE (AMPHIBIOUS) AMFİBİ ÖN KUVVET; ÖNCÜ KUVVET

(AMERİKAN SAVUNMA KURULU): Hedef bölgesine ilerlerken asıl

kuvvetin önünde giden, amfibi görev kuvvetinin içinde yer alan

geçici bir teşkilat. Faaliyetleri; Keşif, destek noktalarının ele

geçirilmesi, mayın tarama, hazırlık bombardımanı, sualtı tahribi

ve hava desteği gibi harekatlar yaparak hedefin asıl taarruza

hazırlanmasına katkıda bulunmaktır.

ADVANCE GUARD ZIRHLI BİRLİKLERDE, BÜYÜK KISMIN İLERİSİNDE GİDEN

UNSUR: Zırhlı bir kuvvet, temsili veya gerçek taktik şartlar

altında, kol halinde hareket ettiği zaman çıkarılır.


ADVANCE GUARD ACTION ÖNCÜ MUHAREBESİ: Düşmanı oyalayıp

aldatarak büyük kısmın ilerlemesini ve yayılmasını korumak,

mevziye girmesine ve hazırlanmasına fırsat vermek maksadıyla,

öncü taraftan yapılan muharebe.

ADVANCE GUARD POINT ÖNCÜ UCU: Bir öncü ileri kısmının önünde giden

emniyet ve keşif birliği.

ADVANCE GUARD RESERVE BİR ÖNCÜ BİRLİĞİNİN İKİ ANA KISMINDAN

İKİNCİSİ: Diğeri öncü öncüsüdür. Asıl kuvveti korur ve öncü

öncüsü tarafından korunur. Küçük öncü birliklerinin öncü ihtiyatı

yoktur.

ADVANCE GUARD SUPPORT ÖNCÜ ÖNCÜSÜ: Bir öncü birliğinin iki ana

kısmından ikincisi; diğeri öncü ihtiyatıdır. 3 küçük unsurdan

oluşur: İleriden geriye doğru ileri öncü noktası, ileri öncü kısmı

ve asıl öncü öncüsü. Asıl öncü öncüsü öncü ihtiyatını korur.

ADVANCE LANDING FIELD İLERİ İNİŞ MEYDANI: Bak. "advanced landing

field".

ADVANCE LANDING GROUND İLERİ İNİŞ YERİ: Bak. "advanced landing field".

ADVANCE LOGISTICAL COMMAND MENZİL ÖN BÖLGESİ LOJİSTİK

KOMUTANLIĞI: Normal olarak bir harekat alanı menzil sahası ön


bölgesinde bulunan ve muharebe sahasındaki kuvvetlere, emir

verildikçe, idari destek (personel değiştirme, sivil işler ve

bölgeler arası hizmet hariç) sağlayan komutanlık.

ADVANCE MESSAGE CENTER İLERİ HABER MERKEZİ: Bir komutanlığın büyük

kısmı ile cephe ve yanlardaki en uzak kısımları arasında haber

alıp vermede kullanılan bir haber merkezi.

ADVANCE OFFICER YÜRÜYÜŞ KOLU KILAVUZ SUBAYI, KOL KILAVUZ

SUBAYI: Yürüyüş kolunun yeteri kadar ilerisinden gidip yürüyüş

kolunu keşfetmek; gerekirse yedek ve dolambaçlı yollar seçmek;

münasip noktalara kılavuzlar, yol işaretleri dikmek ve bu

kılavuzlara talimat vermek; ilgili makamları kolun

yaklaşmasından haberdar etmek, yol trafik düzenleme

noktalarında yeni talimat veya eski talimatlara ait değişiklikleri

almak üzere, komutan tarafından tayin edilmiş subay. Bu subay,

ön heyetin komutanı da olabilir.

ADVANCE ON SALARY (WAGES) MAAŞA (ÜCRETE) MAHSUBEN AVANS:

ADVANCE PARTY UÇ BÖLÜĞÜ, ÖNCÜ İLERİ KISMI: Bir öncü kuvvetin emniyet

unsuru. Öncü öncüsünden ileride yürür. İlerisine uç çıkarır, ve bu

uç tarafından korunur.
ADVANCE PAYMENT AVANS ÖDEME: İlerideki alacağa mahsuben önceden

ödenen para.

ADVANCE POST İLERİ GÖZETLEME YERİ: Kuvvetlerin büyük kısmının oldukça

ilerisinde bulunan gözetleme yeri. Buradan gözetleme, dinleme

veya bilgi temini için faydalanılır ve seri bir muhabere sistemi ile

karargahla irtibat halinde bulunulur.

ADVANCE SECTION MENZİL ÖN BÖLGESİ: Bir menzil sahasının önde

bulunan tali kısmı. Ayrıca bakınız: "Base Section".

ADVANCE SHIPMENT ÖNCEDEN GÖNDERME: Kıtalara veya birliklere tahsis

edilen ikmal maddelerinin, bu kıta veya birliklerden önce bir

harekat alanında bulunacak şekilde gönderilmesi.

ADVANCE TO CONTACT DÜŞMANA YAKLAŞMA: Bak. "Movement to contact".

ADVANCED AMBULANCE LOADING POST İLERİ AMBULANS BİNDİRME YERİ:

Bak. "ambulance loading post".

ADVANCED BASE İLERİ ÜS: Başlıca görevi askeri harekatı desteklemek olan ve

harekat alanında veya yakınında bulunan üs.


ADVANCED DEPOT İLERİ DEPO: Bir harekat alanı menzil sahasının ileri

kısmında, menzil ara bölge ve üs depolarının ilerisinde bulunan

bir ikmal noktası.

ADVANCED DETACHMENT KEŞİF UCU: Emniyet ucundan daha ileride giden

ve öncüden çıkarılan keşif ve emniyet ucu.

ADVANCED DEVELOPMENT İLERİ GELİŞTİRME, TEKAMÜL GELİŞTİRMESİ

(HV.): Test veya deneme cihazları (mesela X-15) imali yolunda

sarf edilen gayretler.

ADVANCED DEVELOPMENT OBJECTIVE İLERİ GELİŞTİRME HEDEFİ (HV.):

Aşağıdaki hususların temini yolunda yapılacak çalışmaların genel

niteliklerini gösterir; (a) Mevcut teknolojik imkanlar ötesinde

yapılması düşünülen uzun vadeli bir harekat ihtiyacını yerine

getirmek, (b) Mümkün olan askeri bir uygulama ile önemli

teknolojik ilerleme kaydetmek.

ADVANCED FLEET ANCHORAGE FİLO İLERİ DEMİRLEME YERİ: Bir harekat

alanı içinde veya yakınında bulunan, çok sayıda deniz araçları,

seyyar destek birlikleri ve yardımcı araçlar için emin bir

demirleme yeri.

ADVANCED FLYING SCHOOL TEKAMÜL UÇUŞ OKULU: Bak. "flying school".


ADVANCED GUARD ÖNCÜ (NATO): İlerleyen bir kuvvetin önden giden

unsuru. Başlıca vazifesi asıl kuvvetin aksaksız ilerlemesini

sağlamaktır. Şu işlevleri vardır: (a) Düşmanın savunma

sistemindeki boşlukları bulmak ve bunlardan yararlanmak. (b)

İlerleyen asıl kuvvetin yanlışlıkla düşman direnişiyle karşı karşıya

kalmasını önlemek; ve (c) Küçük direnişleri temizlemek ve eğer

büyük bir direnişle karşılaşılırsa asıl kuvvetin ilerleyişini koruma

altına almak. Ayrıca bakınız: "main guard" ve "vanguard".

ADVANCED INDIVIDUAL TRAINING TEK ER TEKAMÜL EĞİTİMİ: Erlere, temel

eğitiminin tamamlanmasını müteakip gösterilen ve bir askeri

meslek ihtisası niteliği kazandırmayı hedef tutan eğitim.

ADVANCED LANDING FIELD İLERİ UÇUŞ ALANI: Bir hedef bölgesi içinde veya

yakınında bulunan ve genellikle asgari düzeyde tesisi olan hava

alanı.

ADVANCED RECONDITIONING TRAINING TEDAVİ SONU EĞİTİMİ: Bazı

hastanelerle nekahethanelerdeki belirli hastalara, hastane veya

nekahethaneden çıkınca doğrudan doğruya bir fiili görev

durumuna dönmelerini temin maksadıyla gösterilen, bütün

sınıflarda müşterek, askeri tazeleme eğitimi.


ADVANCED SHUTTLE MEKİK USULÜ YARALI TAHLİYESİ: Bir ileri ambulans

bindirme yeri ile bir hasta ve yaralı ayırma istasyonu arasında

tatbik edilen mekik usulü.

ADVANCED UNIT TRAINING BİRLİK TEKAMÜL EĞİTİMİ: Bir ana kadro birliği

(alay, tabur v. s.) kuruluşundaki küçük (bölük çapında) kadro

birliklerinin vazifesini ifada kendilerine düşen görevi prova için

toplanıp birlikte eğitildikleri veya müstakil bölük veya daha

küçük teşkillerin müşterek silah ve yardımcı sınıflarla eğitime

katıldıkları zaman uygulanan tatbiki eğitim.

ADVANCING FIRE İLERLERKEN ATEŞ; HÜCUM ATEŞİ: Bak. "Assault Fire".

ADVENT ADVENT UYDUSU: 24 saatlik bir ekvator yörüngesinde uydu

repetörlerden faydalanarak ani mikrodalga haberleşme imkanı

sağlayan bir muhabere uydusu.

ADVERSE WEATHER KÖTÜ HAVA KOŞULLARI: Askeri harekatın genellikle

sınırlanmasına veya engellenmesine neden olan hava koşulları.

Ayrıca bakınız: "Marginal Weather".

ADVICE OF AVAILABILITY MALZEME TEDARİK ŞEKLİ TALİMATI: Bir tedarik

kaynağından alınmış olan bir noksan malzeme raporunda

mevcut her kalem malzeme için yapılması gereken işi veya


başvurulacak ikmal kaynağını gösteren ve teknik sınıf stok

kontrol noktası tarafından hazırlanan rapor. Buna; "Domestic

advice of availability" de denir.

ADVICE OF SHORTAGE NOKSAN MALZEME İSTEK BİLDİRİMİ: Bir stok kontrol

noktasında hazırlanan ve denizaşırı veya yurtiçi noksan malzeme

raporuna dahil edilmiş bir veya birkaç kalem malzemenin tedarik

edilmesini isteyen döküman.

ADVISOR YOL GÖSTERİCİ; DANIŞMAN:

ADVISORY AREA HAVA TRAFİK DANIŞMA SAHASI: Uçuş bilgi alanı içinde hava

trafik danışma hizmeti verilen belirli bir saha.

ADVISORY CONTROL UÇUŞ KOMUTANI KONTROLÜ: Verilen görevi başarmak

için uçuş hızını, yüksekliği ve yönü uçak komutanının seçtiği bir

kontrol şekli. Hava trafik kontrol unsuru o andaki taktik durum

hakkında uçağa bilgi verir ve uçağın güvenliğini etkileyecek

tehlikelerle ilgili yeterli uyarılarda bulunur.

ADVISORY GROUP DANIŞMA GRUBU/İSTİŞARİ GRUP:

ADVISORY SIGNALS UYARMA İŞARETLERİ: Esas teçhizatın biçimini, hal veya

performansını, çalışmasını göstermeye veya mutat işler üzerine

dikkati çekmeye yarayan işaretler.


AEGIS Su üstü gemilerine bir savunma şemsiyesi sağlamak amacıyla

bilgisayarların, radarların ve güdümlü mermilerin bir araya

getirildiği bir birleşik gemi silah sistemi. Bu sistem havadan,

denizden ve karadan atılan silahları otomatik olarak tespit etme,

izleme ve imha etme yeteneğine sahiptir.

AERIAL BOMBARDIER BOMBARDIMANCI: Bak. "Bombardier".

AERIAL BURST FUSE İHTİRAKLI TAPA: Tayyareden salınan veya bir silah ya

da rampadan atılan bir bomba veya mermiyi belirli bir irtifada

veya zamanda patlatmak için, çalışmaya başlayacağı an önceden

tespit edilen tapa.

AERIAL CAMERA HAVA FOTOĞRAF MAKİNASI: Havadan fotoğraf almak için

kullanılan makine.

AERIAL DELIVERY HAVADAN ATMA SEVKİYATI: İkmal maddeleri ve teçhizatın

havadan sevki. Bu madde ve teçhizatın uçan bir tayyareden

boşaltılması paraşütle veya paraşütsüz yapılır.

AERIAL DELIVERY CONTAINER HAVADAN ATMA AMBALAJI, KONTEYNER'İ:

İkmal maddeleri ve teçhizatın, uçuş halindeki bir tayyareden

atılmasında kullanılan özel kap, askı ve paketler. Buna;

"Equipment bundle" da denir.


AERIAL GUNNER HAVA ATICISI: Tayyareden top ve makinalı tüfeklerle atış

yapan, tayyare mürettebatına dahil kimse.

AERIAL GUNNERY HAVA NİŞANCILIĞI: Tayyarelerden top veya makinalı

tüfeklerle yapılan atışlara ait nazariyat ve tatbikat.

AERIAL GUNNERY SCHOOL HAVA ATIŞ OKULU: Hava kuvvetlerinin taktik ve

teknik okulu. Bu okul; sabit ve seyyar silahların yapısı ve

çalışması, çeşitli tip mermilerin tanınması ve kullanılması,

silahların muharebede kullanışları konusunda eğitim sağlar.

AERIAL MINE HAVA MAYINI: Hava araçlarından paraşütlü veya paraşütsüz

atılan mayın. Bu mayınlar su hedefleri için yapılmış olmakla

beraber, bazen de kara hedeflerine karşı kullanılır. Buna daha

çok "air dropped mine" denir.

AERIAL MOSAIC HAVA FOTO MOZAİKİ: Bak. "mosaic".

AERIAL NAVIGATION MAP HAVA SEYRÜSEFER HARİTASI: Tayyarelerde

seyrüsefer ile meşgul şahısların kullandıkları harita.

AERIAL OBSERVATION POST HAVA GÖZETLEME YERİ: Bir hava aracındaki

gözetleme yeri.
AERIAL OBSERVER HAVADAN GÖZETLEYİCİ, RASIT: Asıl görevi topçu ateşinin

tanzimi ve askeri bilgi elde etmek için hava aracından gözetleme

yapmak veya fotoğraf çekmek olan bir şahıs. Buna "air observer"

da denir.

AERIAL PHOTOGRAPH HAVA FOTOĞRAFI: Bir hava aracından çekilen fotoğraf

veya film. Hava fotoğraflarından, harita ve kroki yapmada ve

istihbaratta faydalanılır. Buna "air photo" da denir.

AERIAL PHOTOGRAPH IDENTIFICATION Hava fotoğraflarını teşhis için, hava

fotoğrafları üzerindeki topoğrafik teferruatın incelenmesi.

AERIAL PHOTOGRAPH INTERPRETATION HAVA FOTOĞRAFLARI

YORUMLAMASI: Gözle görünür arazi engebelerinin tanınması ve

bu engebelerle ilgili olayların anlaşılması maksadıyla hava

fotoğraflarının incelenmesi.

AERIAL PHOTOGRAPHER HAVA FOTOĞRAFÇISI: Bak. "air photographer".

AERIAL PICKETS HAVA KARAKOLLARI: Bak. "Air pickets".

AERIAL PLATFORM HAVA PLATFORMU: Arz sathı yukarısında, havada,

kendi gücüyle seyrüsefere muktedir olan ve ağırlık taşıyabilen

herhangi bir araç.


AERIAL PORT HAVA LİMANI: Sürekli personel ve malzeme nakliyesi yapılmak

üzere tayin edilmiş ve bulunduğu ülkeye girişler ve çıkışlar için

yetkili kılınmış (giriş çıkış gümrüğü bulunan) hava limanı. Ayrıca

bakınız: "Army Terminals", "Port of debarkation" ve "Port of

embarkation".

AERIAL PORT SQUADRON HAVA LİMAN TEŞKİLATI: Personel ve kargo

işlemleri, havadan indirme için ambalajlama, paraşüt katlama,

malzeme yükleme, hava kargo ve yükleme planlarının

hazırlanması. Uçağın yüklenmesi ve emniyete alınması, uçuş

anında dağıtım için kargonun atılması ve uçak yükleme ve

boşaltma harekatlarında görevli personelin denetlenmesi gibi

hava limanlarına verilmiş işlevleri yerine getiren ve sağlayan

hava kuvvetlerine bağlı bir teşkilat.

AERIAL RECONNAISSANCE Bakınız: "air reconnaissance".

AERIAL REVIEW HAVA GEÇİT RESMİ, HAVA MERASİMİ: ABD Hava

Kuvvetlerine mensup ve bir filodan (squadron) küçük olmayan

bir birlik tarafından yapılan merasim; Bir hava filosu ve

mürettebatanın iştirakiyle yapılır ve birliğin takdim ve taltifi,

merasim denetlemesi ve hava araçlarının geçit resmini içine alır.


AERIAL SOUND RANGING HAVA SES KESTİRMESİ: Bir tayyarenin çıkardığı

seslerden mesafe ve istikametinin tayini.

AERIAL SUPPLY HAVADAN İKMAL: İkmal maddelerinin, karadaki birliklere,

havadan atma suretiyle sevki. Bu çeşit ikmal; kara ulaştırma

şebekesi veya tayyare iniş meydanları bulunmadığı yada yeterli

veya ekonomik olmadığı zaman yapılır.

AERIAL TORPEDO HAVA TORPİDOSU: Sabit veya yüzen hedeflere karşı

genellikle tayyareden atılan, infilak maddesiyle doldurulmuş

büyük torpido. Hava torpidosu kendi motoruyla hareket eder,

AERO NAUTICAL BROADCAST STATION METEOROLOJİ HAVA TELSİZ

İSTASYONU: Meteoroloji haberleri yayınlayan ve havacıları ikaz

eden bir meteoroloji istasyonu.

AEROBALLISTIC MISSILE AEROBALİSTİK FÜZE: Arz atmosferi içinde hipersonik

hızlarda uçuş için emme basınçlı süzülüş ve devamlı tono

tekniğinden faydalanan kanatsız bir araç. Uçuş yolu, tepe

noktasında balistiktir. Bundan sonra araç, (10 derece: 20

derecelik) bir taarruz açısına geçer. Kısmen balistik, kısmen

aerodinamik kaldırıcı kuvvetle 6.000 fite kadar iner ve yüzeye

balistik bir dalış yapar. Sürtünme ısısının araç dış yüzeyine eşit
şekilde dağılması ve bünye bütünlüğünün muhafazası için,

uçuşun aerodinamik kısmında, kanatsız araca ağır ve devamlı bir

tono uygulanır.

AEROBALLISTICS AEROBALİSTİK BİLİMİ: Aerodinamik ve balistik bilimlerden

alınan ve güdümlü roket nevinden, uçuş yolu çeşitli kısımlarında

hem aerodinamik hem balistik bilim prensipleri uygulanan

cisimlerin hareketiyle ilgili bilim.

AEROBATICS HAVA AKROBASİSİ: Hava araçlarının normal uçuşlarında esas

olmayan ve belirli bir maksatla yapılan hava cambazlığı,

akrobasisi.

AEROCARTOGRAPH AEROKARTOGRAF: Hava fotoğraflarından harita

yapmak için kullanılan stereoskopik alet.

AERODESY AERODEZİ: Merih gezegeni yüzeyindeki noktaların, şekillerin ve

geniş bölgelerin gerçek yerini veya Merih gezegeninin biçim ve

çapını gözlem ve ölçme ile tayin ve tespit eden matematik kolu.

AERODETIC AERODETİK: Aerodezi ile ilgili veya aerodezi ile tespit edilmiş.

AERODROME HAVA ALANI: Uçakların inişi, kalkışı, ve devamlı olarak

kalabilmesi için bina, tesis ve teçhizat ihtiva etmek üzere

hazırlanmış saha. Bakınız: "Airfield".


AERODROME TRAFFIC HAVA MEYDANI TRAFİĞİ: Bir hava manevra sahası

üzerindeki trafik ile bir hava meydanı çevresinde uçan hava

araçları trafiği.

AERODYNAMIC HEATING AERODİNAMİK ISINMA (HV.): Yüksek hızda hava

sürtünmesinin, bir füze cidarı hararetinde meydana getirdiği

artış. Füze ana parçalarının ısınmasıyla daha da artan

aerodinamik ısınma, ayrıca füze için hararetin aşırı derecede

artmasına yol açar ve ana parçaların çalışmasını etkiler. Ayrıca

bakınız: "re-entry".

AERODYNAMIC MISSILE AERODİNAMİK GÜDÜMLÜ FÜZE, MERMİ: Genellikle

tepkimeyle hareket eden, uçuş yolunu muhafaza etmek için

aerodinamik kuvvetleri kullanan bir füze. Ayrıca bakınız: "ballistic

missile" ve "guided missile".

AERODYNAMIC WEAPON SYSTEM AERODİNAMİK SİLAH SİSTEMİ: Silah aracı

tamamen atmosfer içinde uçan ve hedefe giderken aerodinamik

güdüm ve kontrola tabi tutulan bir silah sistemi.

AEROEMBOLISM HAVA EMBOLİSİ: Basınç elbisesi veya basınçlı kabinden

faydalanmadan yapılan yüksek irtifa uçuşlarında olduğu gibi,

alçak irtifa basıncına maruz kaldıktan sonra vücut dokusunda,


kanda ve omurilikte gaz (özellikle azot) kabarcıklarının teşekkülü.

Bu hal; isilik -veya ciltte başka bir tahriş duygusu-, mafsallarda,

göğüste ağrı veya sinir iltihaplarıyla kendini belli eder. Aynı hal,

suya dalışlarda ve cerrahi ameliyatlarda da görülebilir. Buna

genel olarak, "bends" denir.

AEROGRAM AEROGRAM: Bir adyabatik grafik. Bu grafik üzerindeki sağa ve

yukarı değerler, sıcaklık ve basıncın logaritmik fonksiyonlarına

dayanır.

AEROLOGICAL SOUNDING AEOROLOJİK SONDAJ: Atmosferin yukarı

tabakalarındaki hava sıcaklığının, basınç ve rutubetin, çeşitli tip

meteorograflar vasıtasıyla ölçülmesi.

AEROLOGICAL STATION AEROLOJİ İSTASYONU: Atmosferin yukarı

tabakalarındaki hava sıcaklığı, basınç ve rutubeti ölçmek

maksadıyla balon ve tayyareler havalandıran gözlem istasyonu.

AEROMEDICAL EVACUATION HAVADAN TIBBİ TAHLİYE (NATO): Hastaların

tıbbi tedavi tesislerine ve bu tesisler arasında havadan nakli.

AEROMEDICAL EVACUATION CONTROL CENTER HAVADAN TIBBİ TAHLİYE

KONTROL MERKEZİ: Bir hava ulaştırma tümeni, hava kuvveti

veya hava komutanlığı tarafından kurulmuş bir kontrol tesisi.


Komutanlık hareket kontrol merkeziyle birlikte çalışır ve genel

tıbbi ihtiyaçların havadan nakliyesini koordine eder.

AEROMEDICAL EVACUATION CONTROL OFFICER HAVADAN TIBBİ TAHLİYE

KONTROL SUBAYI: Havadan hasta naklini kontrol eden hava

ulaştırma kuvveti veya hava komutanlığı subayı.

AEROMEDICAL EVACUATION COORDINATING OFFICER HAVADAN TIBBİ

TAHLİYE KOORDİNASYON SUBAYI: Sevkiyatı yapan, tıbbi tesiste

veya hastaların gönderildikleri tıbbi tesis/kurumlarda,

tesisin/kurumun havadan tahliye faaliyetlerini koordine eden

subay.

AEROMEDICAL EVACUATION OPERATIONS OFFICER HAVADAN TIBBİ

TAHLİYE HAREKAT SUBAYI: Hava nakil kuvveti veya komutanlığın

havadan tahliye harekatlarının planlanması ve yönetimiyle ilgili

faaliyetlerden, ilgili tıbbi havadan nakliye faaliyetleriyle irtibatın

sürdürülmesinden, havadan tıbbi tahliye kontrol merkezinin

işleyişinden ve uçak ve hasta hareketlerinin koordinasyonundan

sorumlu subayı.

AEROMEDICAL EVACUATION SYSTEMHAVADAN TIBBİ TAHLİYE SİSTEMİ

(AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI, AMERİKAN SAVUNMA


KURULU): a. Hava ulaştırmasıyla hasta sevkinin kontrolünü; b.

Uçuş anında tıbbi bakım için uzman personel ve teçhizatı; c.

Tahliye sistemine giren, sistem içinde bulunan ve çıkan sevk

halindeki hastaların sınırlı bakımı için küçük hava alanları ve hava

üslerinde veya bunların yakınında bulunan tesisleri; d. Hastaların

havadan sevkiyle ilgili olarak çıkış noktasındaki, yol üzerindeki ve

gidilecek noktadaki tıbbi tesislerle haberleşmeyi sağlayan

sistemdir.

AEROMEDICAL EVACUATION UNIT HAVADAN TIBBİ TAHLİYE BİRLİĞİ: Bir

havadan tahliye sistemiyle veya sistem kademesiyle sevk

edilmekte olan hastaların öncelikle idare ve kontrolünü icra

eden tıbbi teşkilat/sağlık teşkilatı.

AEROMEDICAL STAGING UNIT TIBBİ HAVA KADEME BİRLİĞİ: Havadan tıbbi

tahliye sistemine giren veya çıkan hastaların kabulünü, idaresini,

işlemlerini, karadan naklini, beslenmelerini ve sınırlı tıbbi

bakımını sağlayan indirme veya bindirme yapılan hava üsleri

veya küçük hava alanları içinde veya yakınında bulunan geçici

hasta yatakları işleten tıbbi birlik.

AEROMETEOROGRAPH AEROMETEOĞRAF: Havanın sıcaklık, basınç ve rutubet

derecesiyle rüzgarın hızını kaydeden bir alet. Kaydettiği bilgileri


bir balondan telsizle veren aerometeografa "radio

aerometeograph" denir.

AERONAUTICAL CHART HAVA HARİTASI (NATO): Özellikle hava seyrüseferinin

gereksinimlerini karşılamak üzere tasarlanmış, yerkürenin bir

kısmını gösteren harita.

AERONAUTICAL DATA HAVA TRAFİK ESASLARI: İzogon hatları, rüzgar gülü,

saat açısı, hava limanı, radyofar cihazı ve telsiz istikamet bulucu,

büyük telsiz istasyonu, mecburi iniş meydanı v. s. gibi hava trafik

yardımcıları. Bu tafsilat, genel olarak, hava haritalarında ve

bazen de diğer çeşit haritalarda bulunur.

AERONAUTICAL DESIGNATION PİLOTLUĞA ATANMA, PİLOTLUK ATANMASI: Bir

kara ordusu subayına, yetkili makam tarafından emir verildiği

zaman bir kara kuvvetleri uçağını kullanma izni veren atama.

AERONAUTICAL INFORMATION OVERPRINT HAVA HARİTASI EK BİLGİLERİ:

Seyrüsefer için özel amaçlı harita veya şemalar üzerine basılmış

veya işaretlenmiş ek bilgiler.

AERONAUTICAL MILE HAVA MİLİ: Bak. "air mile".

AERONAUTICAL STATION HAVACILIK TELEKOMÜNİKASYON İSTASYONU:

Hava araçları istasyonları (aircraft stations) ile birlikte hizmet


gören, havacılık seyyar telekomünikasyon servisi dahilindeki bir

kara veya su üstü telekomünikasyon istasyonu.

AERONAUTICAL TOPOGRAPHIC CHART TOPOĞRAFİK HAVA HARİTASI:

Özellikle görerek ve radarla seyrüsefere yardımcı olmak üzere

tasarlanmış, yerkürenin seçilmiş arazi, tarım ve hidrografik

özellikleri ve ek hava bilgilerini gösteren, yerküre yüzeyinin

özelliklerini temsil eden harita.

AEROPAUSE AEROPOZ: Atmosferin insan ve uçak üzerindeki fiili etkilerinin

ortadan kalktığı bölge.

AEROSPACE HAVA-UZAY: Dünyayı çevreleyen atmosfer ve bunun üzerindeki

uzay; Arz yüzeyi ötesindeki toplam sahayı içine alan, harekat

bakımından bölünmez ortam. Evrendeki, gök cisimleri

çevreleyen (muhtemelen sınırsız) uzayın kesin şekilde tespiti

mümkün değildir. Uzayın "atmosfer": teşkil eden gaz tanecikleri,

arz yakınında birbirlerine çok yakındır. Arzın yer çekimi o

nispette kuvvetlidir. Uzayın diğer kısımlarında başka kuvvetlerin

veya başka şartların mevcut bulunduğu başka ortamlar vardır.

Ortamlar, güneş sistemimizin diğer gezegenlerinde ve evrendeki

diğer sistemlerde ayrı ayrıdır. Arzda; genel olarak "uzay" diye

kabul edilen çevrenin, inceleme veya yapılan işin mahiyetine


göre, arzın yüzeyinden değişik mesafelerde olduğu görülür.

Bunun için, Arzdan itibaren "Hava"nın nerede bittiği ve "uzay" ın

nerede başladığı kesin olarak ifade edilemez. Hava ve uzay,

birbirlerinin devamı olan ve en iyi şekilde "Hava-Uzay" terimi ile

ifade edilen, bölünmez bir faaliyet ortamı meydana getirirler. X-

15 veya Dyna Soar yada başka bir hava-uzay aracının arzettiği

askeri tehlike, bunun, belirli bir yükseklik üstünde veya altında

oluşuyla, kolay kolay azaltılamaz. Ayrıca bakınız: "aeropause",

"aerothermodynamic border", "chemosphere", "cislunar space",

"effective atmosphere", "exosphere", "galaxy", "gravisphere",

"hydrosphere", "hypo acousfic zone", "intergalactic space",

"interplanetary space", "interstellar space", "ionosphere",

"isothermal region", "lunar space", "mechanical border",

"mesosphere", "ozone layer", "ozonosphere", "photosphere",

"sensible atmosphere", "stratosphere", "translunar space",

"upper air", "Van Allen radiation belts".

AEROSPACE CONTROL OPERATIONS HAVA-UZAY KONTROL HAREKATLARI: Çok

önemli hava uzay bölgelerinde askeri amaçları gerçekleştirmek

için kara ve deniz kuvvetleri tarafından desteklenen hava

kuvvetlerinin gerektiği şekilde kullanılması, Bu harekatlar


düşmanın hava-uzay ve karadan havaya kuvvetlerinin imhasını,

düşman hava uzay harekatlarının engellenmesini, önemli

ulaştırma hatlarının korunmasını ve hava harekat alanlarında

yerel hava üstünlüğünün sağlanmasını içine alır.

AEROSPACE DEFENCE HAVA-UZAY SAVUNMASI: 1. Taarruz halindeki düşman

uçak, füze ve uzay araçlarının dünya yüzeyinden kalktıktan sonra

imha edilmesi veya taarruzların etkisini azaltmak üzere

tasarlanmış tüm savunma önlemleri. 2. Hava savunmasını ve

uzay savunmasını içine alan kapsamlı bir terim.

AEROSPACE FORCES HAVA-UZAY KUVVETLERİ: Hava uzay sahası içinde

askeri maksatlarla faaliyette bulunan bütün araçları, bu araçlara

ait teçhizatı ve icabında, silah ve mürettebatı içine alan kuvvetler

tayyare, füze, hava-uzay araçları ve uzay araçlarını ihtiva eder.

Ayrıca bakınız: "aerospace vehicle".

AEROSPACE GROUND EQUIPMENT HAVA-UZAY SAHASI YER TEÇHİZATI: Bir

silah sistemi, destek sistemi, ileri hedef, alt sistem veya teçhizat

nihai maddesini kararlaştırılmış kendi ortamı içinde faal kılmak

için yerde bulunması gerekli bütün teçhizat. Bu teçhizat; sistemi,

alt sistemi, nihai maddeyi veya ana parçayı monte etmek,

fırlatmak, durdurmak, güdümlemek, kontrol etmek, idare etmek,


muayene etmek, teste tabi tutmak, tanzim etmek, kalibre

etmek, kıymetlendirmek, ölçmek, takmak, sökmek, yüklemek ve

boşaltmak, nakletmek, korumak, depolamak, faaliyete geçirmek,

hizmete hazırlamak, onarmak, revizyondan geçirmek, bakımı

yapmak veya işletmek için gerekli bütün teçhizatı içine alır.

Terim; geliştirme, fonlama ve tedarik usullerine bakılmaksızın,

bütün teçhizata uygulanır (Hava-uzay sahası yer teçhizatı;

gördükleri iş bakımından, sadece işletme yer teçhizatı ve bakım

ver teçhizatı bölümlerine ayrılır. İşletme yer teçhizatı; bir

sistemin, bu sistem içinde vazife gören ve bunun bir esas işletme

unsuru olarak, hava-uzay aracı veya nihai madde ile birlikte

faaliyet gösteren bir kısmıdır. Bakım yer teçhizatı ise; bir sistem

veya nihai maddeyi işler duruma getirmek için gerekli hava-uzay

yer teçhizatıdır) .

AEROSPACE MEDICINE HAVA-UZAY TABABETİ: Tababetin; hava-uzay sahası

sağlık ve tıbbi meseleleriyle ilgilenen bölümü. Bu bölüm, ayrıca,

hava tababet sisteminin söz konusu olduğu uçuş tıbbi

problemleriyle, uzay harekatı uçuş problemlerine ayrılır. Ayrıca

bakınız: "aviation medicine" ve "space biology".


AEROSPACE POWER HAVA-UZAY GÜCÜ: Bir milletin sahip olduğu hava

seyrüsefer ve uzay seyrüsefer gücünün tamamı.

AEROSPACE PROJECTION OPERATIONS Bakınız: "land, sea or aerospace

projection operations".

AEROSPACE SECURITY FORCE HAVA-UZAY EMNİYET KUVVETİ: Bir üs veya

serpiştirilmiş mevzi bölgesinde hava-uzay sistemi emniyet

programını uygulayan teşkil. Bu kuvvet normal olarak, Hava

inzibat teşkilatından ibarettir. Bununla beraber, kuvvet, başka

birliklerle takviye edildiği zaman, bunlar da hava uzay emniyet

kuvveti mensubu kabul edilirler.

AEROSPACE SYSTEM SECURITY PROGRAM HAVA-UZAY SİSTEMİ EMNİYET

PROGRAMI: Silah sistemlerinin hayati önem taşıyan aksamını ve

temel direkt destek sistemlerini düşman yeraltı faaliyetlerine ve

diğer kara taarruzlarına karşı emniyet altında bulunduran, 207

Seri Numaralı Hava Kuvvetleri Komutanlığı yayınlarıyla kurulmuş

resmi emniyet faaliyeti.

AEROSPACE VEHICLE HAVA-UZAY ARACI: Bir hava-uzay aracı: özel anlamda,

hem hissedilir atmosferde (sensible atmosphere) ve bunun uzay

eşitinde, hem uzay çevre şartları içinde iş gören bir araçtır. Genel
anlamda ise, hava-uzay çevre şartları içinde faaliyette bulunan

bir araçtır. Ayrıca bakınız: "aerospace forces".

AEROSPACE WEAPON HAVA-UZAY SİLAHI: Hava-uzay sahasında seyreden ve

satıhta veya hava-uzay sahasındaki bir düşman hedefine tevcih

edilen bir silah.

AEROSPACECRAFT HAVA-UZAY ARACI: Bak. "aerospace vehicle".

AEROSTATICS AEROSTATİK: Havadan hafif hava araçlarının kullanılması bilim ve

tekniği.

AEROTHERMODYNAMIC BORDER AEROTERMODİNAMİK SINIR: Ortalama

100 millik bir irtifaın üzerinde bulunan ve hızla hareket eden

hava araçlarının cidarı veya kabini üzerinde önemli bir ısınma

meydana getirecek hava sürtünmesi veya termik etkiden

mahrum olan saha.

AEROZINE-50 AEROZİN-50: Ağırlık itibariyle % 50 katışıksız dimetil hidrazin

karışımı. Bu karışım, Titin II'de yakıt alarak kullanılır.

AFFILIATED NATION CISM'in statüsüne tam uyan ve oy hakkı bulunan ülke

(Bağlı Ülke) .
AFFILIATED UNIT MÜŞEKKEL İHTİYAT SINIFINA BAĞLI BİRLİK; KARA ORDUSU

MÜŞEKKEL İHTİYAT BİRLİĞİ: Bu birlik; Kara Kuvvetleri

Komutanlığı ile sivil veya hükümet teşkilatı arasında karşılıklı

anlaşma gereğince, bu teşkilat tarafından tekeffül edilip Kara

Kuvvetleri Komutanlığınca kurulur ve, esas itibariyle, tekeffül

eden teşkilatın, ordu müşekkel ihtiyatında subay ve astsubay

olan, resmi memur ve mensuplarından temin edilecek çekirdek

ve kilit personel ile müşekkel ihtiyat durumunda tutulur.

AFFILIATION WITH THE DEPARTMENT OF DEFENSE: SAVUNMA

BAKANLIĞIYLA İLİŞKİ: Kişiler, gruplar, veya teşkilatlar eğer: a.

Tam gün, yarım gün veya danışmanlık esasına dayalı olarak

Savunma Bakanlığı tarafından işe alınmış veya bu bakanlıkla

kontrat yapmış ya da Savunma Bakanlığı yetkisi altında

çalışıyorlarsa; b. Silahlı Kuvvetlerin etkin görevli bir üyesiyseler,

Milli Muhafız birliği üyesiyseler, veya ihtiyat ya da emekli

durumundaysalar; c. Herhangi bir Savunma Bakanlığı tesis ya da

kuruluşunda yaşıyorlar ise, giriş yetkileri varsa, veya burada

herhangi bir iş veya görev yapıyorlarsa; d. Savunma bilgilerine

nüfuz etme yetkileri varsa; e. Diğer yetki verilmiş Savunma

Bakanlığı programlarında çalışıyorlarsa; veyaf. Yukarıda


bahsedilen herhangi bir statü için müracaat ediyor veya aday

olarak düşünülüyorlarsa Savunma Bakanlığı ile ilişkili olarak

değerlendirilirler.

AFFIRMATION YEMİNSİZ TEYİT: Yeminli bir beyanın yerine kaim olmak üzere

yapılan yeminsiz teyit. Bir şahsın mensup olduğu din, yemin

etmesine izin vermiyorsa, bu şahıs, kanunen yeminin yerini

alacak yeminsiz teyitte bulunabilir.

AFLOAT SUPPORT YÜZER DESTEK: Seyir halinde yada demirlemiş durumda

bulunan harekat kuvvetlerine, liman sınırları dışında, yakıt

cephane ve diğer ikmal maddelerinin sağlandığı bir çeşit lojistik

destek. Ayrıca bakınız: "floating base support".

AFTER FLIGHT INSPECTION UÇUŞ SONRASI MUAYENE; DÖNÜŞ MUAYENESİ:

Uçuş sonunda mürettebat tarafından rapor edilen arızaların

giderilmesi, olağan aksaklıkların saptanması, yakılan veya

harcanan maddelerin bütünlenmesi ve uçağın emniyete alınması

için yapılan muayene. Uçuş sonu muayenesi olarak bilinir. Bu

terimin Amerikan silahlı kuvvetlerindeki karşılığı "Post flight

inspection"dır.
AFTERBURNING TALİ YANIŞ: Bazı roket motorlarında, asıl yanma ve tepkime

sona erdikten sonra bir süre devam eden düzensiz yanma

özelliği.

AFTERWINDS PATLAMA SONRASI RÜZGAR: Nükleer patlama yakınında ateş

küresiyle birlikte yukarı yükselen hava akımının sonucu olarak

patlama merkezine doğru oluşan rüzgar akımları.

AGC CASUALS MERKEZ DAİRESİ EMRİNDE TAYİN BEKLEYENLER: Bak. "Adjutant

General's casuals".

AGE GROUPING YAŞ GRUPLANDIRMASI, KULLANMA SÜRESİ

GRUPLANDIRMASI: Kullanma süresi (use age) ile direkt orantılı

olacak değiştirme nispetlerini (replacement rates) yansıtmak

maksadıyla, maddelerin kullanma sürelerine göre tertibi. Ayrıca

bakınız: "Supply replacement factors and consumption".

AGE OF MOON AYIN DURUMU (SAFHALARI): Genellikle gün olarak ifade

edilen hilalin görüldüğü günden sonra geçen zaman,

AGE-IN-GRADEYAŞ HADDİ: Kıta hizmeti ve terfiler, hizmetten ayrılma ve diğer

personel işleri bakımından bir esas olarak telakki edilen yaşın

rütbe ile münasebeti.


AGENCY MAKAM, BÜRO, DAİRE: Hava karargahında, bir üst adına veya

yerine iş görme yetkisi verilmiş büro veya teşkil.

AGENCY OF COMMUNICATIONS MUHABERE BÜROSU, İRTİBAT BÜROSU:

Bünyesinde muhabere için gerekli personel ve malzeme

bulunduran ve bu personel veya malzemeden biri veya her ikisi

ile haberleşme temin eden bir tesis.

AGENT AJAN (AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI, AMERİKAN SAVUNMA

KURULU): İstihbarat kullanımında istihbarat veya karşı istihbarat

amaçlarıyla bilgi toplama veya bilgi toplamaya yardım etme

yetkisi veya talimatı verilmiş kişi. Ayrıca bakınız: "anticrop agent;

antimaterial agent; biological agent; chemical agent; defoliating

agent, nerve agent; riot control agent".

AGENT AUTHENTICATION AJANLAR İÇİN SAHTE EVRAK VE TEÇHİZAT

DÜZENLEME: Ajanlara, düzmece hikayelerine uygun ve bunları

destekleyici nitelikte ve orijinaline yakın gerçeklikte kişisel evrak,

giyecek ve teçhizat sağlamayı amaçlayan teknik destek görevi.

AGENT FINANCE OFFICER MUTEMET SUBAY, MUTEMET: Bak "agent

officer".
AGENT NET AJAN ŞEBEKESİ, AĞI: Baş ajanın direktifleri altında çalışan gizli

amaçlı bir teşkilat.

AGENT OFFICER MUTEMET SUBAY, NAKİT MUTEMEDİ: Maliye dairesi

tarafından kendisine para emanet edilen ve bu paraları mutemet

olarak ödemeye yetkili kılınan subay veya astsubay. Ayrıca

bakınız: "Class A agent officer" "class B agent officer".

AGGRADATION OF PERMAFROST TİYALİN GENİŞLEMESİ: Tiyalin, mevcut

iklim şartları altında, tabii veya suni nedenlerle genişlemesi.

Bunun aksi "degradation of permafrost"- Tiyalin azalması" dır.

AGGREGATE AGREGA, KATIŞMAÇ: Harç ve çimentoya katılan kum, çakıl

vesaire

AGGREGATED SHIPMENTS TOPLU SEVKİYAT GRUBU: Aynı yere

gönderilecek olan ve nakliye masrafını azaltmak, süratle

teslimine imkan vermek ve malzemeyi muhafaza etmek için bir

araya getirilerek bir tek mal imiş gibi gönderilen, nispeten küçük

hamulelerden ibaret grup.

AGGRESSION SALDIRI, TECAVÜZ: Bir anlaşmazlığın hakem yoluyla halline

yanaşmayan tarafın, harbe götüren bir saldırı harekatı.

AGGRESSIVE TECAVÜZ:
AGGRESSOR MÜTECAVİZ: Manevra ve tatbikatlarda düşman karşılığı

kullanılan ve ilk tecavüz hareketini yaptığı veya yapacağı farz ve

tahmin edilen tarafı belirtir bir kelime.

AGGRESSOR (NATIONS) SALDIRGAN, MÜTECAVİZ (ÜLKELER):

AGGRESSOR FORCES MÜTECAVİZ KUVVETLER: Saldırgan bir askeri harekata

katılan kuvvetler. Eğitim tatbikatları kapsamında manevra ve

tatbikatların gerçekliğini artırmak için düşman olduğu varsayılan

kuvvetler. Bu yöntem daha az gerçekçi olan "kırmızı" ve "mavi"

orduların yerini almıştır.

AGITATE TAHRİK ETMEK:

AGITATION TAHRİK, FESAT, ÇALKANIŞ:

AGM-28 Bakınız: "Hound Dog".

AGM-45 Bakınız: "Shrike".

AGM-53 Bakınız: "Conder".

AGM-65 Bakınız: "Maverick".

AGM-69 Bakınız: "short range attack missile".

AGM-78 Bakınız: "standard arm".


AGM-84 Bakınız: "Harpoon". AGONIC LINE (AMERİKAN SAVUNMA

BAKANLIĞI): SIFIR SAPMA HATTI: Belirli bir zamanda harita veya

şema üzerinde manyetik sapması sıfır olan noktaların

birleştirilmesiyle elde edilen hat.

AGONIC LINE (NATO) SIFIR SAPMA HATTI: Belirli bir senede harita veya şema

üzerinde manyetik sapması sıfır olan noktaların birleştirilmesiyle

elde edilen hat. Hava ve deniz seyrüseferinde manyetik sapma

yerine, manyetik değişme terimi kullanılır.

AGRAVIK ÇEKİMSİZLİK: Yerçekiminin bulunmaması hali. Kelimenin gerçek

anlamıyla çekimsizlik, teorik olarak, kainatta mevcut değildir.

AGREED POINT KARARLAŞTIRILMIŞ NOKTA: Arazi üzerinde önceden

belirlenmiş havadan tanınması mümkün olan ve uçağın ateş

tanzimine yardımcı olduğunda kullanılan nokta.

AGREED VALUATION NAKİL KIYMETİ; TAKDİR OLUNMUŞ NAKİL KIYMETİ: Bir

yük sevkiyatında, eşya navlun ücretinin tayininde bir esas olarak

kabul edilen değer.

AGREED WEIGHT KARARLAŞTIRILMIŞ AĞIRLIK: Belirli ambalajlar içinde veya

belirli usullere göre sevkedilen malların nakliyeci ile gönderilen

arasında yapılan anlaşmaya göre tespit edilen ağırlığı.


AGREEMENT ANLAŞMA; MUTABAKAT: Meclislerin onayına sunulmadan ve

andlaşmaya nazaran daha az önemli konularda yapılan yazılı

mutabakatlar.

AGRICULTURAL TERRAIN ZİRAİ DESEN; ZİRAİ ARAZİ: Gizlemede ekili veya sürülü

araziye verilen isim.

AH-1 Bakınız: "Sea Cobra".

AHEAD ÖNDE !: Müteharrik bir hedefin önünden geçen bir izli mermi

veya paralanmayı hedefin gidiş istikametine göre

kıymetlendirme.

AID MAN SIHHİYE ERİ; SIHHİYE: Ordu Sağlık Teşkilatından olup, bölük,

batarya, takım, kıta vesaire emrine verilmiş er. Emrine verildiği

birlik dahilinde, verilecek emre göre, erlerin acil tıbbi tedavisini

ve diğer sıhhi görevleri sağlar.

AID STATION TIBBİ YARDIM İSTASYONU: Hasta ve yaralıların acil tedavilerinin,

tasniflerinin, tahliye zinciri içinde müteakip üst kademeye

tahliyelerinin, bir sağlık subayı nezaretinde yapıldığı en ileri tıbbi

tedavi tesisi. Buna "dressing station" de denir.

AIDE EMİR SUBAYI: Bak "aide-de-camp".


AIDE-DE-CAMP EMİR SUBAYI, YAVER: Yüksek komuta mevkiinde bulunan bir

subayın, genel olarak bir generalin, şahsi erkanından olan subay.

Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlıkta bu görevi yapan subaya"

yaver denir.

AIDED MATCHING MEKANİK İNTİKAL SİSTEMİ: Atış esaslarını veya diğer esasları,

bir atış esasları intikal hattından bir top atış esasları hesap

cihazına veya başka bir cihaza nakleden mekanik sistem. Bu

sistemde, alıcı cihazı intikal eden atış esaslarına uydurmak için

lüzumlu kudret, sürati tamamen veya kısmen el çarkıyla ayar

edilebilen motor vasıtasıyla sağlanır.

AIDED TRACKING YARDIMLI TAKİP: Sürati el çarklarıyla ayarlanan mekanik bir

tertibatın, kısmen veya tamamen kudret temin ettiği bir hedef

takip sistemi.

AIDED TRACKING MECHANISM YARDIMCI TAKİP DÜZENİ: Bir motor ile değişik

sürat muharrikinden meydana gelen ve bir komuta aletinden

veya diğer bir atış kontrol aletinde arzu edilen takip hızını ayar

etmeye yarayan bir tertibat. Böylece, takip işi, el ile

değiştirilinceye kadar, otomatik olarak ayarlanmış süratte yapılır.


AIGUILLETTE KORDON: Emir subayları ve bazı görevliler tarafından belirli

zamanlarda, günlük kıyafet veya merasim kıyafetlerinde,

omuzdan geçirilerek takılan, madeni uçlu ve sırmalı kordon.

AILERON KANATÇIK: Bir tayyarede, kanadın firar kenarına takılan ve

tayyareyi uzunlamasına ekseni üzerinde tutmak için faydalanılan

oynak bir komuta sathı.

AILERON ROLL TONO: Bir tayyarenin gövde ekseni etrafında kanattan kanada

tam dönüşü. Bir tono yaparken tayyare ileri doğru hareketine

devam eder. Dönüş hareketi, doğrudan doğruya, kanatçıkların

oynatılmasından meydana gelen kuvvet sayesinde olur.

AIM NİŞAN ALMAK: Herhangi bir silah, mermi, bomba vesaireyi,

hedefe isabet edecek şekilde tevcih etmek.

AIM-4,26,47 Bakınız: "Falcon".

AIM-54 Bakınız: "Phoenix".

AIM-7 Bakınız: "Sparrow".

AIM-9 Bakınız: "Sidewinder".

AIMED FIRE KONTROLLU ATIŞ: Erin hedefe nişan alarak ve sonucunu takip

ederek yaptığı atış şekli.


AIMING NİŞAN; NİŞAN ALMA: Bak "aim".

AIMING CIRCLE NİŞAN DAİRESİ: Yükseklik ve yan açılarını ölçen alet.

Manyetik semtin tespit edilip okunması için alete bir de

manyetik gösterge ilave edilmiştir. Nişan dairesi; yer ölçmesinde

ve topçu ve makinalı tüfek atışlarında benzeri işlerde kullanılır.

AIMING DEVICE NİŞAN KONTROL ALETİ: Bir nişangahın nişan hattını

düzeltmek için silahın üzerine takılan özel bir alet. Nişan kontrol

aleti, nişan eğitiminde, öğretmenin nişan hattındaki hataları

bulması için kullanılır.

AIMING DISK NİŞAN KEPÇESİ: Sapı, ruhlusu ve merkezinde küçük bir deliği

bulunan, boyanmış teneke, düz mukavva parçası veya başka bir

maddeden yapılmış, daire şeklinde alet. Nişan kepçesi, tevcih ve

nişan eğitiminde kullanılır.

AIMING ERROR NİŞAN HATASI: Füzecilikte; boylam, enlem, mesafe, sürat,

atmosfere dönüş sapması veya benzeri konularda yanlış

hesaptan doğan bir hata.

AIMING GROUP NİŞAN ÜÇGENİ: Bir askerin bir silahı doğru tevcih edebilme

kabiliyetini ölçmek için, bir yüzeyde, kurşun kalemle yapılmış bir

takım işaretlerin meydana getirdiği grup şekli; Nişan üçgeni.


AIMING LIGHT NİŞAN ŞAHSI FENERİ; NİŞAN ÇUBUĞU FENERİ: Bir nişan noktası

olarak kullanılan ışık. Ayrıca bakınız: "aiming post light", "aiming

post lamp".

AIMING POINT NİŞAN NOKTASI: Bir bombardımancı veya pilotun bomba, roket,

mayın veya torpidoyu bırakacağı noktayı tayin için faydalandığı

nokta.

AIMING POINT OFFSET (ANGLE) NİŞAN NOKTASI AÇISI: Silahtan nişan

noktasına giden hat ile, gözetleme yerinden nişan noktasına

giden hat arasındaki açı.

AIMING POST NİŞAN ŞAHISI, NİŞAN ÇUBUĞU: Bir silahta nişan noktası olarak

kullanılan çizgili çubuk. Buna "aiming stake" de denir

AIMING POST LAMP NİŞAN ŞAHISI FENERİ, NİŞAN ÇUBUĞU FENERİ: Gece

ölçmelerinde veya gece atışlarında bir nişan şahısı veya

çubuğunun üzerine takılan ve nişan noktası olarak kullanılan

fener. Buna "aiming light" veya "aiming post light" da denir.

AIMING POST LIGHT NİŞAN ŞAHISI FENERİ, NİŞAN ÇUBUĞU FENERİ: Bak.

"aiming post lamp".


AIMING POST SLEEVE NİŞAN ŞAHISI GÖMLEĞİ: Yere dikilecek düz bir çubuğa

geçirildiği zaman bir nişan şahısı manzarası veren ve bu maksatla

kullanılan üzeri çizgili boru şeklinde kılıf.

AIMING SILHOUETTE EĞİTİM VE MUHAREBE ATIŞ HEDEFİ: Ayakta, çökmüş,

yatmış vaziyette ve genellikle, insan şeklinde hedef. Bu gibi

hedefler, daha çok hafif ateşli silahlarla yapılan tatbikatlarda

kullanılır.

AIMING STAKE NİŞAN ŞAHISI, NİŞAN ÇUBUĞU: Bak. "aiming post".

AIR TO-AIR GUNNERY: HAVADAN HAVAYA ATIŞ:

AIR ADJUSTMENT HAVA GÖZETLEMESİYLE ATIŞ TANZİMİ: Top ateşinin hava

gözetlemesiyle tanzimi.

AIR ADVISER HAVA MÜŞAVİR SUBAYI: Bak. "air liaison officer".

AIR ALERT HAVA ALARM DURUMU: Muhtemel düşman hava taarruzuna

karşı alarm. Ayrıca bakınız: "air defense warning conditions"

"alert" ve "ground alert".

AIR ALERT METHOD HAVA ALARM USULÜ: Av tayyarelerinin, havada tam

tepede veya yakında, derhal harekete hazır vaziyette

bulundukları hava savunma usulü. Bu usul; hava savunmasında


av tayyarelerinin kullandığı üç usulden biridir. Diğer usuller

(ground alert method yerde alarm usulü) ve (search patrol

method arama devriye usulü) dür.

AIR ALERT MISSION TAKTİK HAVA KONTROL GÖREVİ; HAVADA ALARM

GÖREVİ: Yerdeki kuvvetlerin ani hava isteğini karşılamak üzere,

muharebe sahası üzerinde havada uçuş halinde bulunan

tayyareler.

AIR ALERT WARNING HAVA ALARMI İKAZI: Düşman tayyareleri veya

füzelerinin yaklaşmasını, telsiz veya diğer seri haberleşme

vasıtalarından biriyle bildirme. Ayrıca bakınız: "air raid alert

warning".

AIR AMBULANCE HAVA AMBULANSI: Bak. "airplane ambulance". AIR AND

NAVAL GUNFIRE LIAISON COMPANY: HAVA VE DENİZ TOPÇU

ATEŞİ İRTİBAT BÖLÜĞÜ: Yakın hava desteği ve deniz top ateşinin

kıyı kontrolü için özel olarak eğitilmiş donanma ve deniz piyadesi

personelinden oluşan teşkilat. Bu terim, ingilizce kelimelerin baş

harflerinden düzülmüş "ANGLICO" şeklinde de kullanılır.


AIR ANNEX HAVA EKİ: Büyük birlikleri ilgilendiren harekat emirlerinde veya

geniş sahalara ait savunma planlarında yer alan, hava araçlarının

kullanılmasıyla ilgili talimat.

AIR AREA HAVA SAHASI: Bir komutanın, havadan keşif ve gözetleme ile

yükümlü bulunduğu sınırlı saha. Bu saha, havadan gözetleyicileri

bulunan muhtelif yer birliklerinin, gözetleme bakımından, etkili

şekilde işbirliğini yapabilmelerini mümkün kılar.

AIR ATTACHE HAVA ATAŞESİ: Yabancı memleketlerdeki elçilikler erkanına dahil

yüksek rütbeli hava subayı. Buna "Air Force Attache" de denir.

Ayrıca bakınız: "Army attache".

AIR ATTACK HAVA TAARRUZU: 1. KOORDİNE EDİLMİŞ HAVA TAARRUZU: Bir

darbede, bir veya daha fazla tipte uçak kullanarak iki veya daha

fazla hava taarruz çeşidinin (dalış, süzülme, alçak uçuş)

birleştirilmesi.2. ERTELENMİŞ HAVA TAARRUZU: Taarruz

gruplarının tek bir birlik gibi birleştikleri bir yöntem. Bu yöntem

taarruz grupları birden fazla üsten kalkıyorsa ve askıdaki

emirlerden dolayı kalkış gecikiyorsa bu yöntem kullanılır. 3.

BÖLÜNMÜŞ HAVA TAARRUZU: Birliklerin bir noktaya kadar yakın

taktik gruplar halinde tutulduğu ve sonra hedefe değişik


yönlerden saldırmak üzere ayrıldığı bir koordineli hava taarruzu

yapma şekli.

AIR BASE HAVA ÜSSÜ: Bir veya birkaç hava birliğinin harekatını

desteklemek için teşkilatlandırılmış, teçhiz edilmiş ve genellikle,

daimi veya yarı daimi olarak kurulmuş askeri tesis. Bu hava üssü,

üsten devamlı olarak faydalanan hava birliklerinin harekatını

desteklemek için lüzumlu sığınak, personel, ikmal maddeleri,

teçhizat ve diğer imkanları ihtiva eder. Buna eskiden "airdrome"

denirdi.

AIR BASE AUGMENTATION SUPPORT SET HAVA ÜSSÜ TAKVİYE/DESTEK SETİ:

Üs işletmesine ve bakımına destek sağlayan, birçok kez

kullanılabilen, hafif ve havadan nakledilebilen teçhizat ve

kaynaklar. Her bir set 4500 kişiyi veya buna denk olan 5. filoyu

bunun destek unsurlarıyla birlikte destekleyecektir. Bir set hiçbir

destek imkanının olmadığı intikal edilen yerde ilk destek olanağı

sağlamak veya intikal edilen yerde var olan destek olanağını

arttırmak ve genişletmek için kullanılabilir.

AIR BASE SERVICE AREA ÜS HİZMET MINTIKASI: İçinde başlıca üs tesisleri ve, bu

arada, hava üssü karargahı, hava meydanları, ve benzeri üs

tesisleri bulunan saha.


AIR BILL HAVA GÖNDERME BELGESİ: Çıkış noktasından gideceği yere

askeri hava araçlarıyla gönderilen münferit yük ve posta

sevkiyatını tanıtmaya yarayan bir doküman. Bu döküman, yükün

sevkinde öncelik sağlar; malı sevkeden için bir makbuz

mahiyetindedir. Hava yoluyla giden yük ve postanın uğradığı

bütün garnizonlara ait esas kayıtları ihtiva eder; taşıyıcı için bir

teslim belgesi yerine geçer, ve karargaha istatistik bilgisi sağlar.

AIR BREAKUP ATMOSFERE DÖNÜŞ AYRILMASI: Bir atmosfere dönüş

gövdesinin, atmosfere girişten sonra ayrılması. Atmosfere dönüş

ayrılması, bazen, dönüş gövdesi içinde bir kartuşun ateşlenmesi

suretiyle, bazı parçaların düşüşünü geciktirmek ve hasara

uğratmaktan kurtulmaları ihtimallerini arttırmak için yapılır.

AIR BREATHING MISSILE HAVA EMİŞLİ FÜZE: Bir ramjet veya turbojette olduğu

gibi yakıtın yanması için hava emişi gerektiren bir motoru olan.

füze. Bu füze kendi yakıt yakıcı meddesini beraberinde taşıyan ve

atmosfer dışında çalışan roket füzelerle karşılaştırılabilir.

AIR BURST HAVADA PATLAMA: Yüzeyle temas veya yüzeye girmeyle

meydana gelen patlamalardan ayrı olarak bir bombanın veya

merminin yüzeyin üstünde patlaması. Ayrıca bakınız: "type of

burst".
AIR CARGO Bakınız: "cargo".

AIR CARRIER UÇAK TAŞIT/TAYYARE GEMİSİ; UÇAK GEMİSİ: Bakınız: "aircraft

carrier".

AIR CARTOGRAPHIC CAMERA KARTOGRAFİK HAVA KAMERASI: Hava keşfi ve

kartografik fotoğrafçılık için gerekli olan hassaslığa ve diğer

özelliklere sahip olan bir kamera.

AIR CARTOGRAPHIC PHOTOGRAPHY HAVA KARTOGRAFİK FOTOĞRAFÇILIĞI:

Haritacılık ve şema çıkarma amaçlarıyla hava fotoğraflarının

çekilmesi ve banyo edilmesi.

AIR CAVALRY TROOP HAVA SÜVARİ BÖLÜĞÜ: Keşif ve helikopter birliği.

AIR COMBAT FIGHTER HAVA MUHAREBE AVCI UÇAĞI: Genellikle tek motorlu,

turbofan, her türlü hava koşulunda görev yapabilen, çok amaçlı

av/bombardıman uçağı. Nükleer/nükleer olmayan silahları

kullanma yeteneğine sahiptir. Birinci görevi mukabil hava

harekatı yaparak hava üstünlüğü sağlamak, ikincisiyse yakın hava

desteğidir. Havada yakıt ikmali yapabilmesi esnekliğini

arttırmaktır.
AIR COMMAND HAVA KOMUTANLIĞI; HAVA KUVVETLERİNİN ÖNEMLİ BİR

ALT BÖLÜMÜ: Harekat amaçları için normal olarak iki veya daha

fazla hava kuvvetinden oluşur. Ayrıca bakınız: "command".

AIR COMMAND AND STAFF SCHOOL HAVA HARP AKADEMİSİ: Amerika Birleşik

Devletleri Hava Kuvvetlerinde filo, grup ve üslerdeki emir ve

komuta görevlerine ve üsler ile belirli hava karargahlarının esas

görevlerine ehliyetle yükselecek subaylar için öğretim yapan

yüksek okul.

AIR COMMAND COMMUNICATION HAVA KOMUTA İRTİBATI: Telsiz veya

görerek yapılan işaretlerle sağlanan muhabere. Bu muhabere,

uçuş halindeki bir tayyare birliğinin kontrolünü sağlar.

AIR COMMAND NET HAVA KOMUTA ÇEVRİMİ: Uçuş halindeki bir hava

birliğinin bir komutan tarafından idaresini temin etmek üzere

kullanılan, tayyaredeki ve yerdeki telsiz istasyonları sistemi.

AIR CONTROL Bakınız: "air controller", "air traffic control center; airway; area

control center; control and reporting center; control area;

controlled airspace; control zone; tactical air control center;

terminal control area; transport control center (air transport) ".


AIR CONTROL AND REPORTING CENTER HAVA KONTROL VE RAPOR

MERKEZİ: Taktik Hava Kontrol Merkezi'ne bağlı bir hava kontrol

usulü. Sorumluluk bölgesi içindeki kontrol ve ikaz faaliyetleri

buradan idare edilir. Ayrıca bakınız: "control and reporting

center".

AIR CONTROL CENTER HAVA KONTROL MERKEZİ: Bak. "Control and reporting

center".

AIR CONTROL POINT HAVA KONTROL NOKTASI: Havada hareket ve intikal

sırasında lüzumlu kontrolü sağlamak üzere seçilen, arazi

üzerinde kolaylıkla tanınabilir veya bir elektronik yardımcı seyir

cihazıyla işaretlenmiş bir nokta.

AIR CONTROL TEAM HAVA KONTROL TİMİ: Yakın hava destek darbelerini,

görerek veya diğer vasıtalarla, ileri kara unsurları yakınına tevcih

için özel surette teşkil edilmiş bir tim. Bu terimin Deniz

Kuvvetleri ve Deniz Piyade sınıfındaki karşılığı (tactical air control

party) dir. Ayrıca bakınız: "air controller", "contact point",

"forward air controller", "pullup point (close air support) ", "turn

in point (close air support)".


AIR CONTROLLER HAVA KONTROLÖRÜ: Kendi bölgesinde harekat yapmak

üzere tahsis edilmiş uçakları kontrol etme görevi için özel olarak

eğitilmiş ve atanmış kimse. Ayrıca bakınız: "air traffic controller",

"air weapons controller" ve "Tactical air controller".

AIR COOLED HAVA İLE SOĞUTMA; HAVA İLE SOĞUTULAN; SOĞUYAN: Hafif

ateşli silah namlu ağızlarının hava ile temas sonucu soğuması.

Ayrıca bakınız: "water cooled".

AIR COORDINATING COMMITTEE HAVA KOORDİNASYON KOMİTESİ: Bak.

"controlled firing area".

AIR CORRIDOR HAVA KORİDORU: Dost uçakların kullanımı ve bunlara diğer dost

uçaklar tarafından ateş açılmasını önlemek üzere oluşturulmuş

belirli ve kısıtlanmış hava yolu.

AIR CREW CHIEF TAYYARE KIDEMLİ MAKİNİSTİ; TAYYARE BAŞ MAKİNİSTİ;

TAYYARE EKİP ŞEFİ: Belirli bir tayyarenin hizmet, muayene ve

bakımından sorumlu tayyare ve motor makinisti.

AIR CUSHION VEHICLE HAVA YASTIKLI ARAÇ: Yüküyle birlikte ağırlığının

tamamının veya büyük bir kısmının, sürekli olarak oluşturulan ve

atmosferik basınçtan daha yüksek bir basınca sahip olan bir hava
yastığı üzerinde taşınması suretiyle çalışan bir araçtır. (Not:

NATO "Ground effect machine" terimini kullanır. )

AIR DATA COMPUTER Bakınız: "Central air data computer". AIR DEFENCE

(AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI, AMERİKAN SAVUNMA

KURULU): HAVA SAVUNMASI: Taarruz halindeki düşman uçak

veya füzelerinin atmosfer içinde imha edilmesi veya böyle bir

taarruzun etkisinin ortadan kaldırılması veya azaltılması için

alınan tüm önlemler. Ayrıca bakınız: "Active air defence, passive

air defence".

AIR DEFENCE (NATO) HAVA SAVUNMASI: Düşman hava taarruzunun etkisini

ortadan kaldırmak veya azaltmak için alınan tüm önlemler.

Bakınız: "active air defence, passive air defence".

AIR DEFENCE ACTION AREA HAVA SAVUNMA FAALİYET SAHASI: Belirli

koşullar dışında harekatlarda dost uçak ve yerden havaya

silahlara öncelik verilen alan ve bunun üzerindeki hava sahası.

Ayrıca bakınız: "air defence operations area". AIR DEFENCE AREA

(AMERİKAN SAVUNMA BAKANLIĞI, AMERİKAN SAVUNMA

KURULU): HAVA SAVUNMA SAHASI: 1. AMERİKA DIŞINDA: Hava

savunma planlaması yapılması ve hava savunmasının sağlanması

gereken özel olarak tanımlanmış hava sahası. 2. AMERİKA


BİRLEŞİK DEVLETLERİNDE: Acil bir hava savunma durumunda,

Milli Güvenlik açısından hava araçlarının göreve hazır durumda

olması gereken ve tanımlanmış boyutları ilgili teşkilat tarafından

tayin edilmiş hava sahası.

AIR DEFENCE AREA (NATO) HAVA SAVUNMA SAHASI: Hava savunma

planlaması yapılması ve hava savunmasının sağlanması gereken

özel olarak tanımlanmış saha.

AIR DEFENCE ARTILLERY HAVA SAVUNMA TOPÇUSU: Yerden hava hedeflerine

karşı etkin bir muharebeye girmek için kullanılan silah ve

teçhizat.

AIR DEFENCE ARTILLERY ACTION STATUS HAVA SAVUNMA TOPÇUSU ATIŞ

KONTROL DURUMLARI: Hava savunma topçusundan istenen atış

kontrol dereceleri. Atış durumu terimleri şunlardır: Ateş serbest

(weapon free) -dost olduğu tespit edilememiş her tayyareye ateş

et. Ateş kontrollu (Weapon tight) - yalnız düşman tayyarelerine

ateş et. Ateş tutuk (Hold fire) ateş etme, ateşe ara ver. Ayrıca

bakınız: "air defence artillery weapons control status".

AIR DEFENCE DIRECTION CENTER HAVA SAVUNMA İDARE MERKEZİ: Tayin

edilmiş bir sorumluluk bölgesi içinde hava gözetlemesi, önleme


kontrolü ve tahsis edilmiş hava savunma silahlarının idaresini

yapma yeteneğine sahip bir tesis. Bu tesis, teşhis yeteneğine de

sahip olabilir.

AIR DEFENCE DIVISION HAVA SAVUNMA BÖLGESİ: Bir hava savunma sahasının

coğrafi olarak bölünmüş kısımlarından biri. Ayrıca bakınız: "air

defence sector".

AIR DEFENCE EARLY WARNING HAVA SAVUNMA ERKEN HABERLEŞME VE İKAZI:

Elektronik ve görme vasıtalarıyla tespit edilmiş havadaki düşman

silahları ve silah taşıyıcılarının yaklaşmalarını erken haber verme

sistemi.

AIR DEFENCE EARLY WARNING STATION HAVA SAVUNMA ERKEN HABER

VERME VE İKAZ İSTASYONU: Düşman hava araçları ve füzelerinin

yaklaşmasını keşfedecek ve haber verecek şekilde kurulmuş ve

teçhiz edilmiş bir tesis.

AIR DEFENCE EMERGENCY ACİL HAVA SAVUNMA DURUMU: ABD

anayurdunda, Alaska, Kanada veya Grönland'daki Amerika

Birleşik Devletleri tesislerine karşı düşman uçak veya füzeleriyle

bir taarruz ihtimali olduğunda, böyle bir durum çok yakın

olduğunda veya gerçekleştiğinde Başkomutan, Kuzey Amerika


Hava Savunma Komutanlığı veya komutanı yada Hava-Uzay

Savunma Komutanlığı tarafından ilan edilen bir acil durum.

AIR DEFENCE GROUND ENVIRONMENT (ADGE) HAVA SAVUNMA YER

ŞEBEKESİ: Hava savunma harekatının taktik kontrolünde

kullanılan belirli bir harekat alanı içindeki radar üsleri ve komuta

ve kontrol merkezleri şebekesi.

AIR DEFENCE IDENTIFICATION ZONE (ADIZ) HAVA SAVUNMA TEŞHİS BÖLGESİ

(NATO): Uçakların derhal tanımlanmasının, yerinin

belirtilmesinin ve kontrolünün gerekli olduğu belirli boyutları

olan hava sahası. Genellikle ADIZ olarak bilinir. Ayrıca bakınız:

"Air defence operations area". AIR DEFENCE OPERATIONS AREA

(AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI, AMERİKAN SAVUNMA

KURULU): HAVA SAVUNMA HAREKAT SAHASI: Hava

savunmasıyla diğer harekatların birbirine karışmasını en az

düzeye indirmek amacıyla belirli yöntemlerin oluşturulduğu saha

ve bunun üzerindeki hava sahası. Bu aşağıdakilerden birini veya

daha fazlasının tahsis edilmesini gerektirir. Hava savunma

faaliyet sahası, hava savunma tanımlama bölgesi, atış gücü

şemsiyesi, kati tanımlama ve radar tavsiye bölgesi.


AIR DEFENCE OPERATIONS AREA (NATO) HAVA SAVUNMA HAREKAT SAHASI:

Hava savunmasıyla diğer harekatların birbirine karışmasını en az

düzeye indirmek amacıyla belirli yöntemlerin oluşturulacağı

coğrafi sınırları belirlenmiş bölge. Aşağıdakilerden birini ya da

daha fazlasını kapsayabilir; Hava savunma faaliyet sahası, hava

savunma sahası, hava savunma tanımlama bölgesi ve ateş gücü

şemsiyesi.

AIR DEFENCE WARNING RED KIRMIZI HAVA SAVUNMA İKAZI: Düşman uçak

ve/veya füze saldırısı beklenmekte veya yaklaşmaktadır. Bu,

düşman uçak ve/veya füzelerinin hava savunma

bölgesi/mıntıkası içinde olduğu veya bu bölgenin çok yakınında

olup büyük bir ihtimalle buraya gireceği anlamına gelmektedir.

AIR DEFENCE WARNING YELLOW SARI HAVA SAVUNMA İKAZI: Düşman uçak

ve/veya füze taarruzu muhtemeldir. Bu düşman uçak ve/veya

füzelerinin hava savunma bölgesi/mıntıkasına doğru yolda

oldukları veya düşman olmasından şüphe edilen uçak ve/veya

füzelerin hava savunma bölgesi/mıntıkasına doğru yolda veya bu

bölgenin içinde oldukları anlamına gelir.

AIR DEFENSE ARTILLERY COMMAND POST HAVA SAVUNMA TOPÇUSU

KOMUTA YERİ: Bak. "Army Air Defense Combat Post". AIR


DEFENSE ARTILLERY CONDITION OF READINESS: HAVA

SAVUNMA TOPÇUSU HAZIRLIK DURUMU: Yayılmış bir hava

savunma topçu birliğinin muharebe hazırlık derecesi. Hazırlık

dereceleri şu şekilde gösterilir: Silah başı durumu (Battle

Stations) - taarruz çok yakındır, veya ilerlemektedir. Bekleme

durumu (standby) - taarruz muhtemeldir, fakat hayati bölge

tehdit altında değildir. Emniyet durumu (secure) - taarruz

muhtemel veya yakın değildir; asgari hazırlık durumu.

AIR DEFENSE ARTILLERY CONTROLLER HAVA SAVUNMA TOPÇUSU

KONTROLÖRÜ: Bölge kontrol merkezinde bulunan bir hava

savunma subayı. Kara ordusu hava savunma komutanına bölge

kontrol merkezindeki çalışmalar hakkında bilgi verir.

AIR DEFENSE ARTILLERY DEFENDED AREA HAVA SAVUNMA TOPÇUSU İLE

SAVUNULAN BÖLGE: Dost tayyarelerin, belirtilen bazı durumlar

dışında girmeleri yasaklanmış bir hava savunma bölgesi. Ayrıca

bakınız: "Air defense artillery prohibited area", "air defense

restricted area" ve "restricted area (air) ".

AIR DEFENSE ARTILLERY INNER ZONE HAVA SAVUNMA TOPÇUSU İÇ BÖLGESİ:

Bak. "air defense restricted area".


AIR DEFENSE ARTILLERY INTELLIGENCE SERVICE HAVA SAVUNMA TOPÇUSU

İSTİHBARAT HİZMETİ: Hava savunma topçu birliklerini; düşman

tayyarelerinin taarruzu, veya dost tayyarelerin yaklaşmasından

haberdar etmek üzere, hava faaliyetleri hakkında doğru bilgi

elde edecek şekilde kurulmuş, teçhiz edilmiş ve eğitilmiş bir

hizmet.

AIR DEFENSE ARTILLERY NEUTRALIZATION HAVA SAVUNMA TOPÇUSUNUN

BASKI ALTINDA TUTULMASI: Hava savunma topçu birliklerinin

direkt olarak veya elektronik karşı tedbirlerle imhası veya

tesirlerinin azaltılması.

AIR DEFENSE ARTILLERY OPERATIONS DETACHMENT HAVA SAVUNMA

TOPÇUSU HAREKAT MÜFREZESİ: Kara Ordusu Hava Savunma

Komuta yerini çalıştırmak üzere kurulmuş bir Kara Ordusu hava

savunma topçu birliği.

AIR DEFENSE ARTILLERY OPERATIONS OFFICER HAVA SAVUNMA HAREKAT

SUBAYI: Bir hava savunma düzeninde faaliyette bulunan bütün

hava savunma topçu birlikleri komutanının temsilcisi. Kara

Ordusu Hava Savunma Komuta yerindeki bütün hava savunma

faaliyetlerine nezaret eder.


AIR DEFENSE ARTILLERY PROHIBITED AREA HAVA SAVUNMA TOPÇUSU YASAK

BÖLGESİ: Dost tayyarelerin, her türlü şartlar altında, girmeleri

yasaklanmış hava sahası. Ayrıca bakınız: "air defense artillery

defended area" ve "air defense restricted area". AIR DEFENSE

ARTILLERY WEAPONS CONTROL STATUS: HAVA SAVUNMA

TOPÇUSU, ATEŞ KONTROL DURUMLARI: Bak. "air defense

artillery action status".

AIR DEFENSE BATTLE ZONE HAVA SAVUNMA MUHAREBE BÖLGESİ: Üst

karargahlar tarafından belirtilen kriterlere göre, dost olarak

tanımlanmayan hedeflerin birlik komutanı tarafından ateş açılıp

imha edileceği, belirli bir mesafe ve yüksekliğe kadar uzanan, bir

hava savunma ateş birliği veya savunulan bölgeyi çevreleyen

hava sahası.

AIR DEFENSE COMMAND HAVA SAVUNMA KOMUTANLIĞI: A. B. D. hava

kuvvetlerinin büyük bir tali kısmı. Bu komutanlığın ana görevi,

ABD nin, düşman hava taarruzlarına karşı korunmasıdır.

AIR DEFENSE COMMANDER HAVA SAVUNMA KOMUTANI: Belirli bir sahanın

hava savunmasından sorumlu olan ve buna uygun bir şekilde

atanmış komutan.
AIR DEFENSE CONTROL HAVA SAVUNMA KONTROLÜ: Aktif hava savunmasına.

katılan bütün unsurların kara veya gemiden idaresi.

AIR DEFENSE CONTROL CENTER HAVA SAVUNMA KONTROL MERKEZİ:

Belirli bir hava sorumluluk sahasına ait tüm uçak, uçaksavar

harekatı, hava savunma topçusu, güdümlü füzeler ve hava uyarı

görevlerinin denetlendiği ve koordine edildiği başlıca bilgi,

muhabere ve harekat merkezi. Ayrıca bakınız: "combat

information center".

AIR DEFENSE CONTROLLER HAVA SAVUNMA KONTROLÖRÜ: Hava

savunmasında kullanılan hava araçlarının telsiz, radar ve diğer

vasıtalarla özel surette kontrolü sorumluluğu verilmiş şahıs.

AIR DEFENSE FORCE HAVA SAVUNMA KUVVETİ: Düşmanın herhangi bir

hava taarruzuna karşı belirli bir komutanlık veya bölgede hava

savunması işlerinde kullanılan şahısların teşkil ettiği kuvvet.

AIR DEFENSE GRID HAVA SAVUNMA GRİD SİSTEMİ: Enlem ve boylam

derecelerine dayanan ve dünyayı 80° kuzey enleminden 80°

güney enlemine kadar kaplayan grid sistemi. Bu sistem, uçuş

halindeki hava araçlarının bulundukları yer hakkında bilgi

vermeyi kolaylaştırmak için kullanılır.


AIR DEFENSE OPERATIONS TEAM HAVA SAVUNMA HAREKAT TİMİ: Belirli

müttefik hava savunma kontrol ve uyarı birliklerine/unsurlarına

tahsis edilmiş Amerika Birleşik Devletleri Hava Kuvvetleri yer

personelinin bir timi.

AIR DEFENSE READINESS HAVA SAVUNMA HAZIRLIK DURUMU: Hava savunma

kuvvetlerinin kısa bir süre için normal hazırlık durumunun

üzerinde bir hazırlık durumunda olmalarını gerektiren harekat

durumu.

AIR DEFENSE REGION HAVA SAVUNMA BÖLGESİ: Hava savunma sahasının

coğrafi bir bölgesi.

AIR DEFENSE RESTRICTED AREA YASAKLANMIŞ HAVA SAVUNMA BÖLGESİ:

Dost kuvvetlerin birbirine müdahalesini önlemek veya bu

müdahaleyi asgari hadde indirmek maksadıyla alınmış sınırlayıcı

özel tedbirlerin uygulandığı bir hava sahası. Ayrıca bakınız: "air

defense artillery defended area", "air defense artillery

prohibited area".

AIR DEFENSE SECTOR HAVA SAVUNMA MINTIKASI: Bir hava savunma

kesiminin coğrafi bakımından tali bir bölümü.


AIR DEFENSE SHIP HAVA SAVUNMA GEMİSİ: Hava savunma sorumluluğu

verilmek üzere hazırlanmış veya görevlendirilmiş gemi.

AIR DEFENSE SUPPRESSION HAVA SAVUNMASININ BASKI ALTINA ALINMASI:

Taarruz halindeki dost hava kuvvetlerinin hedefe etkili bir

şekilde saldırabilmesi için düşman hava savunma sistemlerine ait

sabit ve seyyar unsurların etkisinin azaltılması.

AIR DEFENSE WARNING CONDITIONS HAVA SAVUNMA İKAZ DURUMLARI:

Aşağıdaki renklerle belirtilen hava akını yapılma ihtimali. Burada

bahsedilen hava savunma bölgesi/mıntıkası kullanım şekline

göre seyir halindeki ve/veya ileri bölgelere intikal etmiş kuvvet

ve birlikleri içine alabilir.

AIR DEFENSE WARNING NET HAVA SAVUNMA İKAZ ÇEVİRİMİ: Hava

taarruzlarının haber verilmesini temin eden bir muhabere

sistemi.

AIR DEFENSE WARNING WHITEBEYAZ HAVA SAVUNMA İKAZI: Düşman uçak

ve/veya füzelerinin taarruz ihtimali yoktur. Kırmızı veya sarı hava

savunma uyarısından önce yada sonra ilan edilebilir. Başlangıçta

bir hava savunma acil durumu ilan edilmesi hava trafiği kontrol
güvenliği açısından otomatikman sarı veya kırmızı hava savunma

durumunun ilanı anlamına gelir.

AIR DELIVERY HAVADAN ATMA, HAVADAN HAREKET VE İNTİKAL: Bak. "air

drop; air landed; air movement; air supply".

AIR DELIVERY CONTAINER HAVADAN SEVK AMBALAJI/KONTEYNERİ: Hava

sevkiyatı sırasında ikmal maddelerini veya teçhizatı taşımak

amacıyla tasarlanmış, genellikle bez veya ağdan yapılmış askı,

çanta veya sargı.

AIR DELIVERY EQUIPMENT HAVADAN SEVK TEÇHİZATI: Personel ikmal

maddeleri ve teçhizatın havadan sevkinde ve indirmesinde

kullanılan paraşüt, hava sevk ambalajları, platformlar, bağlar gibi

özel teçhizat parçaları.

AIR DELIVERY PLATFORM HAVADAN ATMA PLATFORMU: Havadan

bırakılacak döküm ikmal maddelerini ve ağır teçhizatı koymak

için hazırlanmış madeni veya ağaç kızak.

AIR DENSITY HAVA YOĞUNLUĞU: Uçuş halindeki bir mermi tarafından yeri

değiştirilen hava kitlesinin bir ifadesi. Ayrıca bakınız: "Density".

AIR DEPOT HAVA İKMAL DEPOSU: İçinde bir hava meydanı, üs tesisleri ve

hava ikmal maddelerinin toptan tesellümü, depolanması ve


dağıtımı için gerekli tesisler bulunan askeri müessese. Bu

müessese, hava araçlarının dördüncü kademe bakımını yapar.

AIR DISPATCHER (CARGO) HAVADAN YÜK BIRAKMA GÖREVLİSİ: Uçuş

halindeki bir uçaktan yük atmak üzere eğitilmiş kimse.

AIR DIVISION HAVA TÜMENİ: İki veya daha fazla savaş üssünden oluşan, üs

seviyesi üzerindeki birlik veya karargahı, ancak bazen başka

teşkilat bünyelerine de uygulanır.

AIR DRAG HAVA DİRENCİ; HAVA SÜRÜKLEME KUVVETİ: Havada hareket

halinde bulunan bir tayyare, roket veya yörüngesi sırasında

atmosfere giren bir cisim üzerinde, hava zerrelerinin icra ettiği

mukavemet.

AIR ECHELON HAVA KADEMESİ: Bir birliğin havadan yeni bir üs veya mahalle

giden kısmı. Normal olarak, hava kademesi, öncünün arkasında

ve yer kademesinin önünde bulunur.

AIR EVACUATION HAVADAN TAHLİYE: Uçakla personel ve kargo tahliyesi.

AIR EVACUATION HOSPITAL HAVADAN TAHLİYE HASTAHANESİ: Askeri hava

ulaştırma hizmetinin son durağında veya bu durak civarında

bulunan ve hava yoluyla ileri sahadan getirilen hasta ve yaralıları

kabul eden hava hastahanesi.


AIR FACILITY HAVA TESİSİ: Hava harekatlarının idare edilebileceği veya idare

edildiği bir tesis. Ayrıca bakınız: "facility".

AIR FIRE PLAN HAVA ATEŞ PLANI: Yerdeki kuvvetlerin taktik hava desteğinin

diğer ateş destekleriyle bütünleştirilmesi ve koordine edilmesi

için hazırlanmış bir plan.

AIR FORCE HAVA KUVVETLERİ: Bak. "Department of the Air Force".

AIR FORCE ATTACHE HAVA ATAŞESİ: Bak. "air attache".

AIR FORCE BASE HAVA KUVVETLERİ ÜSSÜ: İç haberleşme hatları ve yerel

güvenlik için gerekli olan asgari çevre sahasıyla birlikte Hava

Kuvvetlerinin işletme sorumluluğu olan iniş pistleri ve tüm diğer

unsurları veya ilgili tesisleri içine alan hava kuvvetleri birliklerinin

desteğine mahsus bir hava üssü. (Normal olarak 20 mil kareden

daha geniş bir saha değildir.) Ayrıca bakınız: "base complex".

AIR FORCE COMPONENT COMMAND POST HAVA KUVVETLERİ ASLİ TEŞKİLİ

KOMUTA YERİ: Hava Kuvvetleri komutanının, hava harekatının

topyekün sevk ve idaresiyle görevli karargah tesisi. Bu tesis,

Komuta Kısmı ve münasip karargah unsurlarından mürekkeptir.

AIR FORCE COMPONENT HEADQUARTERS HAVA KUVVETLERİ SAHRA

KARARGAHI: Hava Kuvvetleri harekatlarının genel idaresinden


sorumlu komutanın sahra karargah tesisi. Bu komuta kısmı ve

gerekli personel unsurlarından oluşur.

AIR FORCE EXCHANGE HAVA KUVVETLERİ KANTİNİ, HAVA KANTİNİ: Askeri

personele ve müsaadeli diğer şahıslara mal satan veya bedeli

karşılığında hizmetlerde bulunan askeri tesis.

AIR FORCE EXCHANGE SERVICE HAVA KUVVETLERİ KANTİN HİZMETİ: Hava

kantinlerinin faaliyetlerini idare ve çalışmalarını kontrol eden

merkez teşkilatı.

AIR FORCE GRID HAVA KUVVETLERİ GRİDİ: Bak "Atlas grid".

AIR FORCE HOSPITAL HAVA KUVVETLERİ HASTAHANESİ, HAVA

HASTAHANESİ: Bak "Hospital".

AIR FORCE INSTITUTE OF TECHNOLOGY HAVA KUVVETLERİ TEKNOLOJİ

ENSTİTÜSÜ: Hava Kuvvetlerinin endüstriyel, bilimsel ve diğer

ihtiyaçlarını karşılayacak öğretimi ve eğitimi temin eden yüksek

okul.

AIR FORCE LETTERS HAVA KUVVETLERİ GENEL VE ÖZEL EMİRLERİ: Geçici

süreli olarak telakki edilen, düzenleyici bilgileri havi idari

yayınlar; Bunlar, süresi geçici veya daha daimi olan bilgileri

yayınlamak içinde kullanılır.


AIR FORCE NURSE HAVA HEMŞİRESİ: Hava Kuvvetleri Hemşire Teşkilatına

mensup kadın. Hava Hemşireleri Hava Kuvvetleri

subaylarınınkine tekabül eden rütbeler taşırlar.

AIR FORCE NURSE CORPS HAVA KUVVETLERİ HEMŞİRE TEŞKİLATI, HAVA

HEMŞİRE TEŞKİLATI: Hava kuvvetlerinin hava hemşirelerinden

oluşan kısmı.

AIR FORCE OBJECTIVE SERIES PAPERS HAVA KUVVETLERİ HEDEF DÖKÜMANLARI

SERİSİ: Yayınlanma tarihinden itibaren 5: 15 yıllık bir devreyi

kapsayan uzun vadeli program hedeflerinin, prensip

hedeflerinin, plan direktiflerinin, kuvvetlerin, kuvvet

programlarının, vazifelerin, görevlerin ve çeşitli hedeflerin resmi

şekilde belirtilmesini, münasip şekilde koordine edilmesini ve

yetkili bir belge ve direktif mahiyetinde, her an

faydalanılabilecek bir kaynak halinde elde bulundurulmasını

temin için hazırlanmış dokümanlar. AIR FORCE OF THE UNITED

STATES: AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ HAVA İHTİYAT

KUVVETLERİ: Bu terimi; ABD Muvazzaf Hava Kuvvetlerini ifade

eden "United States Air Force" ile karıştırmamalıdır. AIR FORCE

PERSONNEL (ON DUTY) WITH THE ARMY: KARA ORDUSUNDA

GÖREVLİ HAVA PERSONELİ: Hava Kuvvetleri komutanının


emirleriyle belirli özel görevler için Kara Kuvvetleri Komutanlığı

teşkilleri emrine verilmiş, Hava Kuvvetlerine mensup askeri

personel. Bunlar hava kuvvetleri kuvvesine dahildirler.

AIR FORCE POST OFFICE HAVA KUVVETLERİ POSTAHANESİ:

AIR FORCE REGISTER HAVA KUVVETLERİ SUBAY KÜTÜĞÜ: ABD Hava

Kuvvetlerinin resmi yayını. Bu yayın şunları ihtiva eder; (1) Hava

kuvvetlerinin fiili kadrosu, (2) Hava kuvvetlerinin ve Hava

Kuvvetlerinde bulunan tabip, dişçi, hemşire, veteriner, din işleri

subayı ve astsubayların terfi listeleri, (3) ABD Hava Kuvvetleri

Emekli listesi, (4) ABD Hava ihtiyat kuvvetleri emekli listesi.

AIR FORCE REGULATIONS HAVA KUVVETLERİ TALİMATI: Hava

Kuvvetlerinin idaresi için birinci derecede önemi olan idari

yayınlar. Bu yayınlar, devamlı neviden olan direktif ve idari

talimatları içine alır.

AIR FORCE RESERVE HAVA KUVVETLERİ İHTİYATI: ABD Hava Milli Muhafız

Teşkilatı birlik, teşkil ve mensupları hariç, bütün ihtiyatları. AIR

FORCE RESERVE ELEMENT TRAINING COURSES: HAVA

KUVVETLERİ İHTİYATI MÜNFERİT EĞİTİM KURSLARI: Münferit

eğitim ihtiyaçlarını karşılamak üzere Hava Kuvvetleri İhtiyatı


Tazeleme Grup Programı (Air Force Reserve Recovery Group

Program) çerçevesi içinde hazırlanmış eğitim kursları. AIR FORCE

RESERVE OFFICER'S TRAINING CORPS: HAVA KUVVETLERİ YEDEK

SUBAY HAZIRLIK EĞİTİM TEŞKİLATI: ABD anayurt Hava

Komutanlığının nezaret ve idaresi altında bulunan, Hava

Kuvvetlerine subay tedariki ile yükümlü teşkilat.

AIR FORCE RESERVIST HAVA KUVVETLERİ İHTİYAT PERSONELİ: Hava

Kuvvetleri ihtiyatının bir mensubu.

AIR FORCE SERIAL NUMBER HAVA KUVVETLERİ SİCİL NUMARASI (SB), HAVA

KUVVETLERİ ASKERLİK NUMARASI (ER): Bak. "service number"

AIR FORCE SUPPLIES HAVA İKMAL MADDELERİ: Hava makamları tarafından

temin edilip Ordu veya Deniz ikmal makamlarına dağıtılan hava

ikmal maddeleri.

AIR FORCES HAVA KUVVETLERİ: Bak. "United States Air Force".

AIR FREIGHTING HAVA NAKLİYESİ: Yükün taktik olmayan bir şekilde havadan

nakliyesi.

AIR GROUND OPERATIONS SECTION HAVA-YER HAREKAT KISMI: Çeşitli kara

kuvvetleri karargahlarının isteklerini alan, kıymetlendiren, kara

kuvvetleri adına tasvip veya taktik hava kuvvetine sunan büro.


AIR GUARD HAVA GÖZCÜSÜ: Düşman tayyarelerinin yaklaşmalarını haber

vermek üzere çıkarılan gözcü. Hava gözcüleri, yürüyüş halindeki

kıtalar tarafından veya hava taarruzlarına maruz bulunan

herhangi bir mevziden -o bölgede daimi bir haber verme ve ikaz

sistemi bulunsa dahi- çıkarılırlar. Buna "aircraft lookout", "air

scout", "air sentinel" ve "air sentry" de denir.

AIR INSTALLATION HAVA TESİSİ: Hava kuvvetlerine ait iskan, eğitim tesislerini ve

bunlarla ilgili lüzumlu faaliyet merkezlerini temin eden

komutanlık tesisi. Tayyare tadilat merkezleri (modification

center), tayyare montaj atölyeleri (aircraft assembly plant)

tayyare parça imalathaneleri (aircraft parts plant) bu tesislerin

dışındadır.

AIR INTELLIGENCE HAVA İSTİHBARATI: Bak. "strategic air intelligence".

AIR INTELLIGENCE SECTION HAVA İSTİHBARAT KISMI:

AIR INTERCEPT CONTROL COMMON HAVA ÖNLEME ORTAK KONTROL

FREKANSI: Diğer değişik taktik kontrol frekanslarını desteklemek

için kullanılan belirli bir saha içindeki tüm hava önleme kontrol

tesisleri tarafından izlenen yerden havaya taktik telsiz frekansı.


AIR INTERCEPT ZONE HAVA ÖNLEMESİ BÖLGESİ: Önleme uçaklarıyla düşman

hava tehdidinin imhasının veya bozguna uğratılmasının

planlandığı imha sahasının bir bölümü.

AIR INTERCEPTION HAVA ÖNLEMESİ (NATO): Bir uçağın diğer bir uçakla,

görerek veya diğer yollardan temasa geçtiği harekat.

AIR INTERDICTION HAVA TECRİDİ: Düşmanın askeri varlığının dost kuvvetler

üzerinde etkili olmadan önce dost kuvvetlerden, her bir hava

görevinin dost kuvvetlerin ateşi ve hareketiyle ayrıntılı bir

şekilde bütünleştirilmesini gerektirmeyecek bir uzaklıktayken,

imhası, etkisiz hale getirilmesi veya geciktirilmesi için yapılan

hava harekatları.

AIR INTERDICTION OPERATIONS HAVA TECRİT (ÖNLEME) HAREKATI:

AIR LANDED HAVADAN İNDİRİLEN: Havadan nakledilip uçak veya helikopter

yere indikten sonra boşaltılan veya indirilen malzeme ve/veya

personel. Ayrıca bakınız: "air movement".

AIR LANDED DELIVERY HAVADAN İNDİRME SEVKİYATI: İkmal maddeleri ve

teçhizatın havadan nakledilerek yerde boşaltılması suretiyle

yapılan sevkiyat.
AIR LANDED OPERATION HAVADAN İNDİRME HAREKATI: Birliklerin daha ilerde

yayılmasını ve ikmal maddelerinin daha ilerde dağıtılmasını

temin için, personel ve ikmal maddelerinin tespit edilen bir

noktada indirilmek üzere havadan hareket ve intikal

ettirilmelerini icap ettiren bir harekat.

AIR LANDED SUPPLY HAVADAN İNDİRME İKMALİ: Tayyarelerin yere inmesi

ve yüklerini yerde boşaltması suretiyle, kara birliklerinin havadan

ikmali.

AIR LANDED UNITS HAVADAN İNDİRİLEN BİRLİKLER: Bir hava indirme

harekatında; hava indirme birliklerinden ayrı olarak, tayyarelerle

taşınıp yere indirilen birlikler.

AIR LANDING FACILITY HAVA BAŞI İNİŞ TESİSİ: Bir hava başında; tayyarelerin

arasız inişlerine imkan verecek yeterlikte inşa edilebilen en

zaruri tesisler. Bir hava meydanındakinden daha az teferruatta

tesisleri içine alır.

AIR LANDING TROOPS HAVADAN İNDİRİLEN KITALAR; BİRLİKLER: Bak. "air

landed units".

AIR LAUNCHED BALLISTIC MISSILE HAVADAN ATILAN BALİSTİK FÜZE:

Havadaki bir araçtan fırlatılan balistik füze.


AIR LIAISON OFFICER HAVA İRTİBAT SUBAYI (NATO): Hava harekatıyla ilgili

taktik konularda danışmanlık yapan, bir kara veya deniz birliğine

bağlı taktik hava kuvveti veya deniz hava subayı. Ayrıca bakınız:

"ground liaison officer".

AIR LOADING TABLE HAVA YÜKLEME ÇİZELGESİ: Kara birlikleri tarafından

kullanılan esas bilgi kayıt kağıdı. Bu çizelge; hava araçlarından

her birine yüklenen yük ile ilgili bilgiyi ihtiva eder. Tabur

komutanı, bölüklerin ihtiyaçlarına dayanan hava yükleme

çizelgesini hazırlar, Bu çizelge, tabur harekat emrinin bir ekidir.

Bilgi edinmesi için hava kıta nakliye komutanına veya hava

kuvveti komutanına gönderilir, ya da her ikisine birden

verilebilir. Ayrıca bakınız: "loading table".

AIR LOCK HAVA GEÇMEZ KAPAK: Koruyucu bir sığınağın dış ve iç tarafı

arasında bulunan, ön ve arkası hava geçmez şekilde kaplı ara

bölme.

AIR LOGISTIC SUPPORT HAVA LOJİSTİK DESTEĞİ: Havadan ikmali, personel

intikalini, yaralıların ve savaş esirlerinin tahliyesini ve teçhizat ve

araçların kurtarılmasını içine alan havadan indirme veya havadan

atma yoluyla yapılan destek.


AIR LOGISTIC SUPPORT OPERATION HAVA LOJİSTİK DESTEK HAREKATI: Hava

indirme harekatı dışında belirli bir saha içinde personel, teçhizat

ve ikmal maddelerinin dağıtımı ve kurtarılması için yapılan

harekat.

AIR MANEUVER HAVA MANEVRASI: Bak. "maneuver"

AIR MASS HAVA KİTLESİ: Her hava tabakasındaki muhtelif kısımlarda az çok

benzer özellikler taşıyan geniş bir hava kitlesi.

AIR MASS ANALYSIS HAVA KİTLESİ ANALİZİ: Meteoroloji tahmin

istasyonlarındaki sinoptik hava durumu haritaları üzerinde

bulunan ve çok kullanılan hava analiz usulü. Bu haritalar, hava

cephelerinin üç boyutlu bir şeklini ve temsil ettikleri saha

dahilinde hava kitlelerini gösterir.

AIR MATERIAL COMMAND HAVA MALZEME KOMUTANLIĞI: ABD Hava

Kuvvetlerinin büyük bir tali şubesi. Görevi; depoların teşkil ve

idaresi, hava araçlarının tamir ve bakımı, Hava kuvvetleri

birlikleri için hava araçları, teçhizat ve ikmal maddelerinin

tedarik, tecrübe, depolama ve dağıtımıdır. Hava Malzeme

Komutanlığı; aynı zamanda, sivil şirketlerle, teknik işler


konusunda sözleşmeler yapar. Buna eskiden "Air Service

Command" denirdi.

AIR MEDAL UÇUŞ MADALYASI: Uçuşta takdire şayan başarı gösterenlere

verilen nişan. Nişan sıra numarası 9'dur.

AIR MILE HAVA MİLİ: Deniz milinin aynıdır. Ekvatorda bir dakikalık yaya

eşittir. 1852 m. (6080 fit) .

AIR MINE HAVA MAYINI: Bak. "air dropped mine".

AIR MISS Bakınız: "near miss".

AIR MISSION HAVA GÖREVİ: Bak. "mission".

AIR MISSION INTELLIGENCE REPORT HAVA GÖREVİ İSTİHBARAT RAPORU:

Görevin tam bir istihbarat bilançosunu da içine alan bir hava

görevinin sonuçlarını belirten ayrıntılı bir rapor.

AIR MOBILITY HAVADAN İNTİKAL YETENEĞİ: Uçar kuvvetlerin kara muharebesi

yapma yeteneğinin yanı sıra hava araçlarıyla havadan da intikal

edebilme yetenekleri.

AIR MOVABLE HAVADAN NAKLEDİLEBİLİR: Havadan sevk ve nakledilebilen veya

havadan indirilebilen maddeleri ifade için kullanılan terim.


AIR MOVABLE SUPPLIES HAVADAN NAKLEDİLEBİLİR İKMAL MADDELERİ: Bir

hava meydanından veya küçük toprak pistten diğer bir hava

meydanına veya belirli bir atma bölgesine yada iniş bölgesine,

havadan nakledilebilir her sınıf ikmal maddeleri. Hava indirme

birliklerinin ve havadan nakledilen birliklerin beraberlerinde

taşıdıkları ikmal maddeleri buna dahil değildir.

AIR MOVEMENT HAVADAN İNTİKAL: Birliklerin, personelin, ikmal

maddelerinin ve teçhizatın havadan taşınması, buna havadan

atma ve havadan indirme de dahildir. Ayrıca bakınız: "airdrop;

free drop; free fall; high velocity drop; low velocity drop".

AIR MOVEMENT COLUMN HAVADAN İNTİKAL KOLU: Hava indirme

harekatlarında önden giden birlik ve bunu aynı uçuş yolu ve aynı

yükseklikte takibeden hava indirme araç grupları

AIR MOVEMENT DESIGNATOR HAVADAN İNTİKAL KODU: Havadan intikallerde,

bir gönderme makamı (issuing agency) tarafından, tanıtma ve

öncelik maksadıyla verilen, harf ve sembollerden oluşan bir kod

grubu.

AIR MOVEMENT OFFICER HAVA İNTİKAL SUBAYI: Hava intikal/trafik

kısımlarında görev yapmak üzere eğitilmiş subay.


AIR MOVEMENT PLAN HAVADAN İNTİKAL PLANI: Kıtaların havadan nakil ve

ikmali icap ettiği zaman bir hava yükünün teferruatlı olarak

planlanmasında kullanılır. Kara ve hava birlikleri komutanları

tarafından birlikte hazırlanır.

AIR MOVEMENT SECTION Bakınız: "air movement traffic section".

AIR MOVEMENT TABLE HAVA İNTİKAL ÇİZELGESİ: Kara kuvveti komutanının

Hava kuvveti komutanı ile birlikte hazırladığı bir çizelge. Harekat

emrine ek olarak yayınlanan bu çizelge: a. Havadan taşınacak

birliklerin unsurlarına uçaklarda tahsis edilen yerleri gösterir. b.

Her araç grubundaki araç sayısını ve çeşidini gösterir. c. Hareket

alanını, yükleme ve kalkış zamanını gösterir.

AIR MOVEMENT TRAFFIC SECTION HAVA İNTİKAL TRAFİK KISMI: Nakliye

uçaklarına hizmet verilen hava alanlarında bulunan bir kısım. Bu

kısım uçakların yüklenip boşaltılmasından ve yolcular, posta ve

malzemeyle ilgili işlerin görülmesinden sorumludur.

AIR NATIONAL GUARD HAVA MİLLİ MUHAFIZ TEŞKİLATI: Muhtelif eyaletler ile

Puerto Rico Cumhuriyeti ve Columbia Eyaleti müşekkel milis

teşkilatının hava kısmı. Bu teşkilat birlik ve mensupları, federal

olarak tanınmıştır. AIR NATIONAL GUARD OF THE UNITED


STATES: ABD HAVA MİLLİ MUHAFIZ TEŞKİLATI: Hava Milli

Muhafız Teşkilatının Federal Hükümetçe tanınmış birlik, teşkil ve

mensupları. Bu şahıslar; Milli Muhafız Teşkilatı mensupları olarak

haiz oldukları statülere ilaveten, bu teşkilat içinde sahip oldukları

aynı subay, astsubay ve er rütbeleriyle Hava Kuvvetleri

ihtiyatıdırlar.

AIR NATIONAL GUARDSMAN HAVA MİLLİ MUHAFIZI: ABD Hava Milli Muhafız

Teşkilatının bir mensubu.

AIR NAVIGATION HAVA SEYRÜSEFERİ: Tayyarenin, coğrafi mevkiini tayin

suretiyle, bir yerden başka bir yere sevkedilmesi. Hava

seyrüseferi; harita, bariz arazi işaretleri, astronomik gözlemler ve

telsiz işaretlerinden faydalanılarak gerçekleştirilir.

AIR NAVIGATOR HAVA SEYRÜSEFERCİSİ: Bak. "navigator".

AIR OBJECTIVE HAVA HEDEFİ:

AIR OBSERVATION HAVA GÖZETLEMESİ: Bak. "aerial observation".

AIR OBSERVATION POST HAVA GÖZETLEME YERİ: Bak. "aerial observation

post".
AIR OBSERVER HAVA GÖZETLEYİCİSİ: Bir topçu veya zırhlı birliğe mensup ve

başlıca görevi, teşhis edilen münasip bir hedef üzerine doğrudan

doğruya telsizle ateş tanzim etmek olan bir şahıs.

AIR OBSERVER ADJUSTMENT HAVADAN ATIŞ TANZİMİ; HAVA

GÖZETLEMESİYLE ATIŞ TANZİMİ; TOP ATIŞININ UÇAKTAN

TANZİM EDİLMESİ: Bak. "spot".

AIR OFFENSIVE HAVA TAARRUZU: Stratejik ve/veya taktik hava silahlarıyla

düşman hava kuvvetlerine veya kara hedeflerine karşı yapılan

harekat.

AIR OFFICER KARA KUVVETLERİ HAVA SUBAYI; ORDU HAVA SUBAYI: Bak.

"light aviation officer".

AIR OPERATIONS CENTER HAVA HAREKAT MERKEZİ: Bakınız: "tactical air

control center".

AIR OPERATIONS OFFICER HAVA HAREKAT SUBAYI: Üs'ten küçük hava

birliklerinin karargah heyetinde eğitim ve taktik harekat ile ilgili

işleri idare ve koordine eden subay.

AIR OPERATIONS OFFICER, STAFF BÜYÜK HAVA KARARGAHI HAREKAT

SUBAYI: Üs ve daha büyük hava karargahlarında eğitim, teşkilat

ve muharebe harekatına ait işleri idare ve koordine eden subay.


AIR PHOTO HAVA FOTOĞRAFI: Bak. "aerial photograph".

AIR PHOTOGRAPH INTERPRETATION HAVA FOTOĞRAF

YORUMLAMASI/DEĞERLENDİRMESİ: Arazi arızalarının mahiyet

ve fizik özelliklerini, insan eliyle yapılmış tesisleri ve kara, hava,

deniz faaliyetlerinin mahiyet ve derecesini hava fotoğraflarından

faydalanarak tayin ve tespit işlemi. Ayrıca bakınız:

"Interpretation of aerial photographs" ve "photographic

interpretation".

AIR PHOTOGRAPHER HAVA FOTOĞRAFÇISI: Hava fotoğraflarından harita ve

mozaik yapmada, fotoğrafları okuyup kıymetlendirmede, plan ve

haritaların çizilmesinde ihtisas sahibi bir kimse. Bak. "aerial

photographer".

AIR PHOTOGRAPHIC RECONNAISSANCE HAVA FOTO KEŞFİ: Hava

fotoğraflarıyla bilgi edinilmesi- üç çeşide ayrılır: a. Stratejik

fotoğraf keşfi. b. Taktik fotoğraf keşfi c. Ölçüm/Kartografik

fotoğrafçılık-ölçüm/kartografik amaçlarla ve ölçüm/kartografik

standartlarda çekilen fotoğraflar. Stratejik veya taktik olabilir.

AIR PICKET HAVA PAKETİ: Öncelikle, yaklaşan düşman uçak veya füzelerini

saptamak, bildirmek ve izlemek ve önlemeleri kontrol etmek


üzere konumlanmış hava erken uyarı uçakları. Ayrıca bakınız:

"airborne early warning and control"

AIR PLOT HAVA SEYİR GRAFİĞİ: 1. Hava seyrüseferinde kullanılan, gerçek

yönleri ve uçulan uzaklıkları gösteren sürekli çizim. 2. Havadaki

bir cismin durumunun temsil edildiği, gerçek yönlerinin ve

uçulan uzaklıkların gösterildiği sürekli çizilen grafik. 3.

Gemilerde, havadaki bir cismin saptamayı yapan gemiye göre

durumunun ve hareketlerinin gösterildiği çizim.

AIR PLOT WIND VELOCITY HAVA SEYİR PLANI RÜZGAR HIZI: Hava mevkii ve

noktalama mevkiinin bilinmesiyle hesaplanmış rüzgar sürati.

AIR POLICING HAVA DEVRİYESİ: Önleme uçaklarının barış zamanında, belirli bir

hava sahasının bütünlüğünü korumak amacıyla kullanılması.

AIR PORTABLE HAVADAN TAŞINABİLİR: Kullanacak olan birliklerin imkan ve

kabiliyeti içindeki sökme ve takmalarla dahili veya, harici olarak

bir uçakla taşınmaya uygun malzemeyi belirtmek için kullanılan

bir terim, Bu terim havadan taşınabilirlik derecesini belirtecek

şekilde kullanılmalıdır.

AIR POSITION HAVADAKİ DURUM: Uçağın, rüzgar etkisi yok sayılarak

hesaplanan durumu.
AIR POWER HAVA GÜCÜ: Bir millete veya muharip bir kuvvete ait askeri

havacılığın topyekün kuvveti.

AIR PRIORITIES COMMITTEE HAVA NAKİL ÖNCELİKLERİNİ SAPTAMA

KOMİTESİ: Yolcu ve yük önceliklerini belirlemek için

oluşturulmuş bir komite. Ayrıca bakınız: "air transport

allocations board".

AIR PRIORITY IDENTIFICATION HAVA NAKLİYATI ÖNCELİK KODU: Askeri hava

araçları tarafından hava yoluyla yapılması icap eden sevkiyatın

idaresini temin için gerekli bilgiyi veren kodlu ibareler. Bu kod,

askeri hava araçları tarafından taşınan eşya üzerindeki denizaşırı

adresin daima son satırını teşkil eder.

AIR PRIORITY IDENTIFICATION NUMBER HAVA NAKLİYATI ÖNCELİK KOD

NUMARASI: Denizaşırı mahallere hava yoluyla yapılacak

nakliyatın öncelik sırasını belirtmek için, askeri hava nakliyat

hizmeti tarafından tahsis edilen numara ve harflerden oluşan bir

grup.

AIR PROVING GROUND COMMAND HAVA SİLAH VE TEÇHİZATI TAKTİK

DENEME KOMUTANLIĞI: A. B. D. Hava Komutanlığına bağlı

büyük bir komutanlık. Görevi: Islah edilmiş harekat tekniğinin


inkişaf ettirilmesi ve imkan bulunduğu zaman, A. B. D. Hava

Kuvvetleri tarafından kullanılan veya kullanılması teklif edilen

bütün taktik harp malzeme ve teçhizatının harekata uygunluk

derecelerini tespit için, mefruz muharebe şartları altında tecrübe

edilmesidir.

AIR RAID HAVA AKINI; HAVA BASKINI: Bak. "raid".

AIR RAID ALERT HAVA AKINI ALARMI: Muhtemel düşman hava taarruzlarına

karşı ikaz. Ayrıca bakınız: "air defense warning conditions".

AIR RAID ALERT WARNING HAVA AKINI ALARM İKAZI: Düşman hava araçları

veya füzelerinin yaklaşmasını, telsiz veya diğer seri muhabere

vasıtalarıyla haber verme.

AIR RAID CONTROL DISTRICT HAVA AKINI KONTROL MINTIKASI: Bak. "raid".

AIR RAID REPORTING CONTROL SHIP HAVA AKINLARI RAPOR VE KONTROL

GEMİSİ: Hava savunma gemisi tarafından hava ihbar radarının

kontrolü ve hava akınlarını bildirme görevi verilmiş gemi.

AIR RAID WARDENHAVA ALARM POLİSİ: Bir hava alarmında geçici olarak polis

görevi alan ve ikaz hizmetine memur edilen şahıs.


AIR RAID WARNING CONDITION HAVA AKINI HABER VERME VE İKAZ

DURUMU: Hava akını olasılık derecesi. Bu derece, aşağıda

gösterilen renklerle belirtilir: (a) flash blue mavi ışık; muhtemel

hava taarruzu; civarda teşhis edilemeyen hava araçları. {b) flash

red kırmızı ışık; çok yakın hava taarruzu; civarda düşman hava

araçları. (c) flash white beyaz ışık; tehlike geçti; hava araçlarının

dost oldukları anlaşıldı; düşman hava araçları artık yakınlarda

değil.

AIR RAID WARNING DISTRICT HAVA AKINI İKAZ MINTIKASI: Hava haber verme

ve ikaz hizmetinde, bir hava savunma bölgesinin tali bir bölümü.

Buna sadece "warning district" de denir.

AIR RAID WARNING SYSTEM HAVA AKINI İKAZ SİSTEMİ: Bak. "aircraft warning

service".

AIR RECONNAISSANCE HAVA KEŞFİ (NATO): Havadan gözetleme veya

havadaki elektronik cihazları kullanarak istihbaratla ilgili

bilgilerin toplanması. Ayrıca bakınız: "reconnaissance".

AIR RECONNAISSANCE AREA HAVA KEŞİF SAHASI: Bir veya birkaç tayyare

birliğinin, gözetlenmesine tahsis edildikleri saha.


AIR RECONNAISSANCE FORCE HAVA KEŞİF KUVVETİ: Bir keşif görevi alan bir

veya birkaç tayyare birliği ve mürettebatı.

AIR RECONNAISSANCE LIAISON OFFICER HAVA KEŞİF İRTİBAT SUBAYI:

Özellikle hava keşfi ve görüntü yorumu konularında eğitilmiş,

taktik hava keşif birliğine bağlı bir kara subayı. Bu subay kara

harekatlarıyla ilgili konularda hava komutanı ve personeline

yardımcı olur ve tavsiyelerde bulunur ve hava keşif gereklerinin

durumu hakkında kara komutanına bilgi verir.

AIR RESCUE SERVICE HAVA KURTARMA HİZMETİ: Askeri hava nakliye

hizmetine bağlı ve A. B. D. Hava Kuvvetlerinin bütün

kuruluşlarına ve istek halinde A. B. D. ile diğer memleketlerin

askeri ve sivil havacılığına, dünya çapında, hava kurtarma

hizmeti temin etmekle görevli tali komutanlık. Bu komutanlığın

yaptığı hizmet.

AIR RESEARCH AND DEVELOPMENT COMMAND HAVA ARAŞTIRMA VE

GELİŞTİRME KOMUTANLIĞI: A. B. D. Hava kuvvetlerinin hava

malzemesi üzerinde araştırma ve geliştirme yapmakla görevli

büyük bir komutanlığı.


AIR RESERVE FORCES HAVA İHTİYAT KUVVETLERİ: A. B. D. Hava Milli Muhafız

Teşkilatı birlik, teşkil ve mensuplarıyla hava kuvvetleri ihtiyatını

içine alan bütün ihtiyatlar.

AIR RESERVE OFFICER TRAINING CORPS HAVA YEDEK SUBAY HAZIRLIK

EĞİTİM TEŞKİLATI: Bak. "Air Force Reserve Officers' Training

Corps".

AIR RESERVIST HAVA İHTİYATI: İhtiyat Hava Kuvvetleri, yani A. B. D. Hava Milli

Muhafız Teşkilatı veya Hava Kuvvetleri ihtiyatına mensup şahıs.

AIR ROUTE HAVA ROTASI: İki nokta arasında bulunan, seyrüsefere uygun ve

uçuş kurallarının uygulanabileceği derecede tanımlanmış olan

hava sahası.

AIR ROUTE TRAFFIC CONTROL CENTER HAVA ROTASI TRAFİK KONTROL

MERKEZİ: Kendi yetki sahası içinde aletli uçuş kurallarına göre

görev yapan uçakların rota kontrolünü yapan başlıca tesis.

Amerika Birleşik Devletleri ve ona ait bölgelerde bunun gibi

yaklaşık 26 tesis vardır. Herbirinin komşu merkezlerle

haberleşme kabiliyeti vardır.


AIR SCOOP HAVA ALIĞI: Balon bölmelerinde, ihtiraklı motor, vantilatör

vesairede havayı çeken ve hava basıncını devam ettiren

davlumbaz veya başlık.

AIR SCOOT HAVA GÖZCÜSÜ: Bak. "air guard".

AIR SENTINEL HAVA GÖZCÜSÜ; HAVA NÖBETÇİSİ: Bak. "air guard".

AIR SENTRY HAVA GÖZCÜSÜ; HAVA NÖBETÇİSİ: Bak. "air guard".

AIR SERVICE COMMAND HAVA MALZEME KOMUTANLIĞI: Bak. "Air Materiel

Command".

AIR STABILITY HAVA İSTİKRARI: Hava sıcaklığının dikey yönde yükselip

alçalmasıyla etkilenen atmosfer durumu. Bu durum, değişik

irtifalardaki hava tabakaları arasında karışım veya değişim

derecesini tayin eder.

AIR STAGING UNIT HAVA TOPLANMA BİRLİĞİ: Bir hava sahasında yer alan ve

uçağın gidişi için alınmasıyla, işlem görmesiyle, hizmetinin

görülmesiyle ve hazırlanmasıyla ve personelin ve yükün

kontroluyla ilgili faaliyet gösteren bir birlik.

AIR START HAVADA ÇALIŞTIRMA: Bir jet tayyare motorunun, tayyare uçuş

halinde iken tekrar çalıştırılması.


AIR STATION (PHOTOGRAMMETRY) FOTO ÇEKİŞ NOKTASI (FOTOĞRAMETRİ):

Fotoğraf makinası merceğinin, fotoğraf çekilişi esnasında

boşlukta işgal ettiği nokta. Ayrıca bakınız: "air base

(photogrametry) ".

AIR STRIKE HAVA DARBESİ: Taarruzi görev almış av, bombardıman veya

taarruz uçaklarıyla özel hedefler üzerine yöneltilmiş bir taarruz.

Hava darbe kuvveti, havadaki tek bir komutanın komutası

altında birçok teşekküllerden oluşabilir.

AIR STRIKE COORDINATOR HAVA DARBESİ KOORDİNATÖRÜ: Hedef

bölgesindeki kuvvet komutanının, hedef bölgesindeki tüm

uçakları yönetmekten ve hava darbe kuvvetinin en etkin

kullanımını sağlamak üzere bu uçakların hareketlerini koordine

etmekten sorumlu olan hava temsilcisi.

AIR STRIKING FORCE HAVA VURUCU KUVVETİ; HAVA DARBE KUVVETİ:

Büyük hava birliklerinde; bir komuta altında bulundurulan ve

aynı veya çeşitli bombardıman sınıflarından bir veya birkaç

bombardıman tayyaresini ihtiva eden grup. Ayrıca bakınız:

"Striking force".
AIR STRIP KÜÇÜK TOPRAK PİST: Uçakların kalkışı ve inişi için elverişli hale

getirilmiş, genellikle asgari tesislere sahip toprak zemin.

AIR SUPERIORITY HAVA ÜSTÜNLÜĞÜ: Muharebe sahasında, bir hava

kuvvetinin diğer bir hava kuvvetine hakimiyet derecesi. Bu

hakimiyet, üstünlüğü haiz kuvvete ve satıhtaki kara, deniz ve

hava kuvvetlerine harekatı belirli bir zamanda ve yerde, karşı

tarafın engelleyici müdahalesi olmaksızın sevk ve idare imkanı

verir.

AIR SUPPLY HAVADAN İKMAL; HAVA İKMALİ: Havadan atma veya indirme

suretiyle yükün yerdeki birliklere teslimi.

AIR SUPPORT HAVA DESTEĞİ: Hava kuvvetleri tarafından karada veya

denizdeki kuvvetler hesabına yapılan her türlü destek. Ayrıca

bakınız: "air interdiction call mission; close air support;

immediate air support; indirect air support; preplanned air

support; tactical air support".

AIR SUPPORT COMMAND TAKTİK HAVA KOMUTANLIĞI: Bak. "Tactical air

command".

AIR SUPPORT CONTROL TAKTİK HAVA KONTROLÜ: Bak. "Tactical air

command".
AIR SUPPORT FORCE HAVA DESTEK KUVVETİ: Amfibi özel görev kuvvetine

tahsis edilmiş taktik hava kuvveti üstünlüğünü Hava Kuvveti

birlikleri teşkil ettiği zaman, bütün bu kuvvetleri içine alacak

şekilde kurulmuş bir özel görev teşkili.

AIR SUPPORT FORCE COMMANDER HAVA DESTEK KUVVETİ KOMUTANI:

Planlama ve hazırlık direktifinde, hava destek kuvveti, amfibi

özel görev kuvvetinin bir parçası olarak teşkil edildiği zaman, bu

kuvvetin komutanı olarak gösterilen Hava kuvvetleri subayı.

AIR SUPPORT OFFICER HAVA DESTEK SUBAYI: Bakınız: "air liaison officer".

AIR SUPPORT OPERATION CENTER HAVA DESTEK HAREKAT MERKEZİ:

Ekseriya ordu seviyesinde yer alan taktik bir hava kontrol

sisteminin bir unsuru.

AIR SUPPORT PARTY TAKTİK HAVA KONTROL MÜFREZESİ: Bakınız: "Tactical

air control party".

AIR SUPPORT RADAR TEAM HAVA DESTEK RADAR TİMİ: Yerden kontrollü

olarak hassas uçuş yolu güdümünü ve silahların kullanılmasını

sağlayan, taktik hava kontrol sisteminin tali bir harekat unsuru.

Ayrıca bakınız: "armstrong".


AIR SUPREMACY HAVA HAKİMİYETİ/ÜSTÜNLÜĞÜ: Düşman hava kuvvetine

etkili bir şekilde müdahale imkanı vermeyecek derecedeki hava

üstünlüğü.

AIR SURFACE ZONES TAHDİTLİ HAVA SU ÜSTÜ MINTIKALARI: Su üstü

tekneleriyle hava araçlarına dost kuvvetler tarafından ateş

açılmasını önlemek ve denizaltı savunma harekatına imkan

vermek maksadıyla tesis edilmiş, dost denizaltı harekatıyla

kısıtlanmamış mıntıkalar. Ayrıca bakınız: "restricted area" (Not:

NATO tanımı "ships" kelimesi yerine "vessels" sözcüğünü

kullanmaktadır) ,

AIR SURVEILLANCE HAVA GÖZETLEMESİ: Gözlem altındaki hava sahasında

dost ve düşman uçak ve füzelerinin hareketini teşhis etmek ve

belirlemek amacıyla elektronik, optik veya diğer vasıtalar ile

hava sahasının sistematik gözetlemesi. Ayrıca bakınız: "satellite

and missile surveillance; surveillance".

AIR SURVEILLANCE OFFICER HAVA GÖZETLEME SUBAYI: Tahsis edilmiş bir

hava sahası içinde varolan hava durumunu doğru bir şekilde

sürdürmek ve koordine etmekten sorumlu olan bir şey.


AIR SURVEILLANCE PLOTTING BOARD HAVA GÖZETLEMESİ KIYMETLENDİRME

LEVHASI: Özel bir bölgenin küçük ölçekli, gridli bir hava savunma

haritası. Hava kontrol merkezinde tutulur. Üzerine radar veya

kara gözetleme tesislerinin menzilleri dahilindeki dost ve

düşman bütün uçakların o andaki yerleri, miktarları ve irtifaları

işaretlenmiştir.

AIR SURVEY CAMERA HAVA ARAŞTIRMA FOTOĞRAF MAKİNASI: Bakınız: "air

cartographic camera".

AIR SURVEY PHOTOGRAPHY HAVA ARAŞTIRMA FOTOĞRAFÇILIĞI: Bakınız:

"air cartography photography".

AIR SURVEY-CARTOGRAPHIC CAMERA HAVA HARİTA YAPIMINA ELVERİŞLİ

FOTOĞRAF KAMERASI: Harita yapımı için gerekli hava

fotoğraflarının alımında elverişli hassasiyet ve niteliklere sahip

olan fotoğraf kamerası.

AIR SURVEY/CARTOGRAPHIC PHOTOGRAPHY HAVA ÖLÇME VE

KARTOĞRAFİ FOTOĞRAFÇILIĞI: Kara, deniz ve hava haritaları

yapmak için hava fotoğrafları çekilmesi ve işlenmesi

AIR TACTICAL OBSERVER TAKTİK HAVA GÖZETLEYİCİSİ: Bir havadan gözetleyici

gibi eğitim görmüş ve uçuş halindeki hava araçlarından dost ve


düşman kuvvetlerin hareket ve tertibatını gözetleyip bu hususta

raporlar vermekle görevlendirilmiş subay.

AIR TACTICAL SCHOOL TAKTİK HAVA OKULU: Subaylara hava tekniği ile emir

ve komuta görevleri ve hava kuvvetleri filo ve gruplarının başlıca

karargah görevleri hakkında esas bilgiler veren okul. Bu okula,

özellikle, küçük rütbeli subaylar alınır.

AIR TARGET HAVA HEDEFİ: Planör, tayyare, güdümlü füze, süzülme bombası,

balon, paraşüt kıtası vesaire gibi havada bulunan ve hava araçları

veya kara ve deniz kuvvetleri tarafından üzerlerine ateş

edilebilecek olan her türlü hedef.

AIR TARGET CHART HAVA HEDEF PLANI: İlgili hedef istihbaratının özel

surette hazırlanan bir grafik esasa göre gösterilmiş şekli. Bunun

hazırlanmasından maksat, esas itibarıyla, çeşitli silah sistemleri

tarafından belirli hedeflere karşı girişilen harekatı

desteklemektir.

AIR TARGET MATERIALS PROGRAM HAVA HEDEFİ MALZEME PROGRAMI: Orta

ve büyük ölçekli hedef malzemelerinin ve uzun menzil

desteğindeki ilgili maddelerin üretimi; birleştirilmiş ve tayin

edilmiş komutanlıkların, askeri bölümlerin ve katılan


müttefiklerin dünya çapındaki gereksinimleri için tesis edilen bir

Amerikan Savunma Bakanlığı programıdır. Bu program savunma

istihbaratı teşkilatının yönetim kontrolü altında bulunmakta

olup, üretim ve örtü gereksinimlerinin belirlenmesini, ürünlerin

standardizasyonunu, üretim önceliklerinin ve programlarının

tespitini ve hava hedefine dair malzeme kalemlerinin ve ilgili

ürünlerin üretimini, dağıtımını, depolanmasını, feragat

edilmesini/değiştirilmesini ihtiva etmektedir.

AIR TARGET MOSAIC HAVA HEDEFİ MOZAİKİ: Bir bölgenin hava fotoğraf

sahasını gösteren ve ilgili bütün hedef ayrıntılarının etraflı bir

şekilde görülmesine imkan veren büyük ölçekte bir mozaik. Bu

mozaikler, istihbarat çalışması ile hava harekatlarındaki

planlama ve özetlemede kullanılmaktadır.

AIR TASK FORCE HAVA (ÖZEL) GÖREV KUVVETİ: Bir harekat planında

gösterilen hava vazifelerini yapmak için lüzumlu hava, kara ve

hizmet birlikleri grubu. Buna "Task air force" da denir.

AIR TERMINAL HAVA TERMİNALİ: Uçakların yüklenip boşaltılması ve hava

yoluyla yapılan (yolcu, yük ve posta nakliyesi) trafiğin idaresi için

ayrıntıları bulunan bir tesis. Hava sahası bir hava limanı olarak

belirlenmiş veya belirlenmemiş olabilir.


AIR TORPEDO HAVA TORPİDOSU: Alçaktan uçan tayyareler tarafından sabit

veya su üzerinde seyir halindeki hedeflere atılan kendi motor

gücüyle çalışır, büyük bir tahrip mermisi.

AIR TRAFFIC CONTROL CENTER HAVA TRAFİĞİ KONTROL MERKEZİ: Bir bölge

kontrol merkezinin ve bir uçuş bilgisi merkezinin işlevlerini

birleştiren bir birliktir. Ayrıca bakınız: "area control center; flight

information region".

AIR TRAFFIC CONTROL CERTIFICATE HAVA TRAFİK KONTROL

DİPLOMASI/BELGESİ: Bir şahsın hava trafik kontrol görevini

yapmaya ehil olduğunu belirtmek için verilmiş diploma.

AIR TRAFFIC CONTROL CLEARANCE HAVA TRAFİK KONTROL MÜSAADESİ: Bir

uçağa, belirtilen şartlar dahilinde hareket etmesi için, bir hava

trafik kontrol makamı tarafından verilen izin.

AIR TRAFFIC CONTROL EXAMINER HAVA TRAFİK KONTROL

KIYMETLENDİRİCİSİ: Tesislere derece vermek ve tesislerde

çalışacak şahısların derecelerini belgelendirmekle

görevlendirilmiş şahıs.
AIR TRAFFIC CONTROL FACILITY HAVA TRAFİK KONTROL TESİSİ: Hava trafik

kontrol hizmetlerini yapmak üzere kurulmuş, bu maksada uygun

personel ve malzeme ile teçhiz edilmiş bir tesis.

AIR TRAFFIC CONTROL SERVICE HAVA TRAFİK KONTROL HİZMETİ: a.

Uçaklar arasında ve uçaklar ve manialar arasındaki çarpışmayı

önlemek, b. Düzenli bir hava trafiğini kolaylaştırmak ve

muhafaza etmek amacıyla sağlanan bir hizmettir.

AIR TRAFFIC CONTROLLER HAVA TRAFİK KONTROLÖRÜ: Hava sahası

yönetimi ve havadaki cisimlerin trafik kontrolü için özellikle

eğitilmiş ve bu görevlere atanmış bir hava kontrolörü. Ayrıca

bakınız: "air controller".

AIR TRAFFIC SECTION HAVA TRAFİK ŞUBESİ: Ara meydan ile yerel hava

nakliyat öncelikleri komitesi arasında irtibatı temin eden bir

şube. Bir ara meydandaki yolcu ve yükün faydalı şekilde

yüklenmesinde belli başlı rolü oynar. Yükleme kontrolü (gümrük

ve göç tesisleri dahil), hamule ve posta kısımlarını ihtiva etmek

zorundadır.

AIR TRAINING COMMAND HAVA EĞİTİM KOMUTANLIĞI: ABD Hava

Kuvvetlerinin bir asli komutanlığı. Bu komutanlığın görevleri


şunlardır: Havacılıkta bir uzmanlık sınıfına ulaşılmayı sağlayan

uçuş eğitimi, hava mürettebat eğitimi, hava kuvvetlerinde bir

uzmanlık sağlayan teknik eğitim, temel askerlik eğitimi ve seyyar

eğitim ile ABD Hava kuvvetleri kurmay başkanının ihtiyaç

göstereceği her türlü eğitim.

AIR TRANSPORT HAVA ULAŞTIRMASI: Bak. "air transportation".

AIR TRANSPORT ALLOCATION BOARDHAVA ULAŞTIRMA TAHSİS KURULU: Hava

nakliyesi öncelikleri tespitinden ve alana tahsis edilmiş mevcut

uçak kapasitelerindeki yer tahsisinden sorumlu olan alan içindeki

müşterek teşkilat. Ayrıca bakınız: "air priorities committee".

AIR TRANSPORT COMMAND HAVA ULAŞTIRMA KOMUTANLIĞI:

AIR TRANSPORT LIAISON OFFICER HAVA ULAŞTIRMA İRTİBAT SUBAYI: Hava

ulaştırma irtibat göreviyle bir karargah veya birlik emrine

verilmiş bir subay. Ayrıca bakınız: "ground liaison officer".

AIR TRANSPORT LIAISON SECTION (ARM) HAVA ULAŞTIRMA İRTİBAT KISMI

(BÖLÜMÜ): Hava sahalarına intikal ettirilmiş ve hava sahasında

havadan intikal harekatları ve tatbikatlarıyla bağlantılı sınıf

hareketinin kontrolundan sorumlu olan hareket kontrol

teşkilatının bir ast birliğidir.


AIR TRANSPORT OPERATIONS HAVA ULAŞTIRMA HAREKATI: Bakınız: "strategic

air transport operations; tactical air transport operations".

AIR TRANSPORTABLE HAVADAN İNDİRİLEBİLİR:

AIR TRANSPORTABLE UNIT HAVADAN TAŞINABİLİR BİRLİK: Hava indirme

birlikleri dışındaki, teçhizatı hava hareketi için uyarlanabilir olan

birlikler. Ayrıca bakınız: "airborne, airborne operation".

AIR TRANSPORTATION HAVA ULAŞTIRMASI: Araç personel ve teçhizatın, genel

olarak, nakliye tayyareleri, planörler ve helikopterlerle havadan

taşınması.

AIR TRANSPORTED FORCES HAVA YOLUYLA TAŞINAN BİRLİK: Hava yoluyla

nakledilen bir birliktir. Ayrıca bakınız: "force (s) ".

AIR TRANSPORTED OPERATIONS HAVADAN TAŞINAN BİRLİKLERLE

HAREKET: Kıt'aların kendilerine verilmiş bir görev için hava

yoluyla hareket ve intikali.

AIR TRANSPORTED TROOPS HAVADAN TAŞINAN KITALAR: Emniyet altına

alınmış meydanlardan veya küçük toprak pistlerden, hava

araçları veya planörler ya da her iki vasıtayla müştereken taşınan

yer birlikleri.
AIR TRANSPORTED UNITS HAVADAN TAŞINAN BİRLİKLER, HAVADAN

İNDİRİLEN BİRLİKLER: Bak. "air transportable units".

AIR TROOPING KIT'ALARIN HAVADAN NAKLİ: Personelin taktik olmayan hava

intikali. Ayrıca bakınız: "air movement".

AIR UNIVERSITY HAVA ÜNİVERSİTESİ: ABD Hava Kuvvetleri Komutanlığının

büyük bir komutanlığı. Bu komutanlığın görevleri şunlardır:

Subayları Hava Kuvvetleri büyük birliklerine, üs, grup ve filolara

komuta edecek şekilde ve bu komutanlık mevkilerine özel

karargah görevleri için hazırlamak; Hava kuvvetlerinin fenni ve

teknik ihtiyaçlarını karşılayacak bilgileri vermek; Hava sağlık

hizmeti hakkında bilgi vermek ve Hava Kuvvetlerinin doktrin,

eğitim ve araştırma merkezi olarak çalışmak.

AIR WAR COLLEGE HAVA HARP AKADEMİSİ: Yüksek rütbeli subayları büyük hava

birliklerine komuta etmeye ve bu birliklerdeki karargah

hizmetlerine hazırlamak için öğretim sağlayan okul.

AIR WARNING HAVA İKAZI: Bak. "aircraft warning".

AIR WARNING NET HAVA İKAZI ÇEVRİMİ: Hava taarruzlarına karşı tesis

edilmiş hava ikazı telsiz istasyonları çevirimi.


AIR WEAPONS CONTROLLER HAVA SİLAHLARI KONTROLÖRÜ: Hava ve yer

hedeflerine karşı hava silahları sistemlerini kullanmak ve kontrol

etmek üzere özel olarak eğitilmiş ve bu göreve atanmış bir birey.

AIR WEATHER SERVICE HAVA KUVVETLERİ METEOROLOJİ HİZMETİ: Dünyanın

muhtelif yerlerinde bulunan askeri bir meteoroloji teşkili ve bu

teşkilin yaptığı hizmet.

AIR-DROP (NATO) HAVADAN ATMA: Uçuş halinde bir uçaktan personel ve

malzemenin bir yere sevk edilip havadan bırakılması. Ayrıca

bakınız: "air movement; free drop; high velocity drop; low

velocity drop".

AIR-DROP PLATFORM HAVADAN ATMA PLATFORMU: Havadan atma veya

alçak irtifadan atmak için üzerine araç, yük veya teçhizat

yüklenen bir taban.

AIR-FUEL MIXTURE HAVA YAKIT KARIŞIMI: Bak. "mixture".

AIR-GLOW HAVA KIZILLIĞI: Gündüz saatlerinde güneşten emilen enerjinin

üst atmosferde serbest kalması sonucu, gece saatlerinde gökte

meydana gelen aydınlık.

AIR-GROUND CODE HAVA-YER KODU: Bak. "air ground liaison code".


AIR-GROUND COMMUNICATION HAVA-YER İRTİBATI: Telsiz veya ışık, işaret

ve aydınlatma mühimmatı, bayrak ve flama gibi vasıtalarla işaret

vermek suretiyle, hava ve yer kuvvetleri arasında yapılan

muhabere.

AIR-GROUND INFORMATION CENTER HAVA-YER HABERLER MERKEZİ: Taktik

bilgilerin toplanması, süratle kıymetlendirilmesi ve yayılması

suretiyle taktik hava desteğinin kullanılmasına yardım için

kurulmuş bir tesis.

AIR-GROUND LIAISON CODE HAVA-YER İRTİBAT KODU: Hava ve yer kuvvetleri

arasındaki irtibat ve haberleşmede kullanılan mahdut sayıda

kelime, cümle ve ibare karşılığı kod; hava-yer kodu. Bu kodlar,

telsiz, telefon, pırıldak veya hava ve yer irtibat bezi (air-ground

panel) adı verilen işaret bezleri ile verilebilir. Ayrıca bakınız:

"marking panel".

AIR-GROUND LIAISON PANEL HAVA-YER İRTİBAT BEZİ: Yerde bulunan kıtaların

tayyarelerle irtibatını sağlayan ve telsiz muhaberesini

tamamlayıcı mahiyette görerek muhabere işaretlerini vermek

için kullanılan, büyük boyutta bez malzeme. Buna kısaca "panel"

veya "air-ground panel" de denir.


AIR-GROUND NET HAVA-YER MUHABERE ÇEVRİMİ: Uçuş halinde bulunan

tayyarelerin yerdeki istasyonlarla irtibatını sağlayan telsiz

muhabere çevrimi.

AIR-GROUND OPERATIONS SYSTEM HAVA-YER HAREKAT SİSTEMİ: Hava destek

görevleri ve bilgi ve istihbaratın çabuk bir şekilde yayımını temin

etmek için yerdeki komutana, ast birlik komutanlarının

isteklerini alması, işlemesi ve göndermesi için vasıta ve imkanlar

sağlayan bir Kara/Hava Kuvvetleri sistemi.

AIR-GROUND PANEL HAVA-YER MUHABERE BEZİ: Bak. "air ground liaison

panel".

AIR-GROUND SECTION HAVA YER KISMI: G2 ve G3'ün emrinde çalışan ve hava

yer harekatı için özel surette eğitim görmüş bulunan kara

personelinden oluşan bir karargah kısmı.

AIR-MOBILE FORCES UÇAR KUVVETLER: Bir uçar birlik harekatı yapmak için

gerekli olan kara muharebe, destek ve hava aracı birlikleri.

AIR-MOBILE OPERATION (NATO) UÇAN BİRLİK HAREKATI: Muharip

kuvvetler ve bunların teçhizatının kara muharebesine girmek

üzere, kara kuvveti komutanının kontrolü altında ve


helikopterler içinde muharebe alanı etrafından manevra

yaptıkları harekat.

AIR-MOBILE SUPPORT PARTY UÇAR BİRLİK DESTEK GRUBU: Bir iniş bölgesinde

kullanılmak üzere kurulmuş bir kara özel görev teşkili. Görevi:

Hücum inişini kolaylaştırmak ve iniş bölgesindeki unsurların

geçici lojistik desteğini sağlamaktır.

AIR-SEA RESCUE HAVA-DENİZ KURTARMA HİZMETİ: Bak. "search and rescue".

AIRBORNE HAVADAN NAKLEDİLEN MALZEME: Uçağa monte edilmiş ve

onun bir parçası haline gelmiş olan silah ve teçhizatın dışında

havadan nakledilen ve havadan nakledilmek üzere tertiplenmiş

olan malzeme için kullanılır.

AIRBORNE ALARM HAVADA BEKLEME ALARMI: Bak. "airborne alert".

AIRBORNE ALERT HAVADA HAZIR ALARM: Muharebe için teçhiz edilmiş

uçakların havada ve derhal muharebeye hazır bulundukları

hazırlıklı olma durumu. Bunun amacı tepki süresini azaltmak ve

kurtulma faktörünü arttırmaktır. Ayrıca bakınız: "combat air

patrol"; "fighter cover", "alert".

AIRBORNE ASSAULT Bakınız: "assault".


AIRBORNE ASSAULT WEAPON HAVADAN TAŞINAN TAARRUZ SİLAHI: Hava

indirme kıtalarına oynak bir tanksavar kabiliyeti sağlayan zırhsız,

hareket kabiliyeti çok, tam tırtıllı top. Havadan bırakılabilir.

AIRBORNE BATTLEFIELD COMMAND AND CONTROL CENTER:

HAVA MUHAREBE KOMUTA VE KONTROL MERKEZİ: Muharebe

ve istihbarat değerlendirme yeri olarak kullanılabilir.

AIRBORNE BEACON HAVA İNDİRME BIYKINI: Havadan indirilen kuvvetlerin

geceleyin yeniden tertiplenmelerine yardım etmek, ayrıca atma

ve iniş noktalarını belirlemek için faydalanılan enfraruj bir ışık

verici.

AIRBORNE COMMAND HAVA İNDİRME KOMUTANLIĞI:

AIRBORNE COMMAND POST UÇAR KOMUTA YERİ: Komutanın kuvvetlerinin

kontrolünde kullanılan, uygun bir şekilde donatılmış bir uçak.

AIRBORNE DIRECT AIR SUPPORT CENTER HAVA DİREKT DESTEK MERKEZİ: Bir

hava indirme hücumunun başlangıç safhası gibi özel bir mahiyet

taşıyan harekat sırasında Kara Ordusunun acil yakın hava desteği

ve keşif isteklerinin işlenmesi ve hava faaliyetlerinin idaresi için

geçici imkanlar sağlamak üzere faydalanılan, uçuş halinde bir

Hava Kuvvetleri aracı.


AIRBORNE EARLY WARNING HAVA ERKEN İHBARI: Düşman hava veya kara

birliklerinin, havadaki bir araçta bulunan radar ve diğer cihazlarla

saptanıp dost birliklere uyarı gönderilmesi.

AIRBORNE EARLY WARNING AND CONTROL HAVADAN ERKEN İHBAR VE

KONTROL: Silah kontrolü için arama ve yükseklik bulucu radar ve

muhabere cihazlarıyla donatılmış hava erken uyarı araçları

tarafından sağlanan gözetleme ve kontrol.

AIRBORNE EARLY WARNING SET HAVADAN İKAZ RADARI: Uzak mesafeden

araştırma ve tanımayı temin eden ve radar işaretlerini kara veya

gemideki bir istasyona nakleden hava aracı.

AIRBORNE FORCE HAVA İNDİRME KUVVETİ: Hava indirme harekatları için teşkil

edilmiş, donatılmış ve eğitilmiş öncelikle kara ve hava

birliklerinden oluşan kuvvetler. Ayrıca bakınız: "force (s) ".

AIRBORNE FORCE LIAISON OFFICER HAVA İNDİRME KUVVETİ İRTİBAT SUBAYI:

Hava indirme birliklerini temsil eden ve hava indirme

harekatlarında kullanılan hava alanlarında, hava kuvvetleriyle

birlikte çalışan subay.


AIRBORNE INFANTRY HAVA İNDİRME PİYADESİ: Hava yolu ile nakliyat için

özel surette yetiştirilmiş ve teçhiz edilmiş, paraşütçü kıtalar

dahil, piyade birlikleri.

AIRBORNE INTERCEPTION EQUIPMENT UÇAR DURUMDA ÖNLEME

CİHAZLARI: Hava önlemenin etkisini arttırmak için önleme

uçaklarına monte edilen radar cihazlarını da içine alan ateş

kontrol sistemi.

AIRBORNE LIFT HAVADAN TAŞIMA KAPASİTESİ: Elde bulunan uçaklarla bir

defada taşınan veya taşınabilecek personel ve yük olarak ifade

edilen toplam kapasite.

AIRBORNE OPERATION HAVA İNDİRME HAREKATI (AMERİKA SAVUNMA

BAKANLIĞI, AMERİKAN SAVUNMA KURULU): Taktik veya

stratejik bir görevin yerine getirilmesi için muharip kuvvetlerin

ve bunlara ait lojistik desteğin hedef bölgesine havadan intikalini

içeren bir harekat. Kullanılan araçlar hava indirme birlikleri,

havadan taşınan birlikler ve çeşitli tip nakliye uçaklarının

herhangi bir bileşiminden meydana gelebilir.


AIRBORNE ORDER HAVALANMA EMRİ: Uçağın havalanması için önceden tespit

edilen zaman beş dakikadan fazlayken uçuş için verilen komut ve

yetki.

AIRBORNE RADAR TAYYARE/UÇAK RADARI: Bak. "Radar".

AIRBORNE RADIO RELAY HAVADAN RÖLE/UÇAK TELSİZ RÖLESİ (NATO):

Muhabere sistemlerinin menzilini, esnekliğini ve fiziksel

güvenliğini arttırmak amacıyla röle cihazlarının monte edildiği

uçakların kullanıldığı bir teknik.

AIRBORNE SENSOR OPERATOR HAVA/UÇAK ELEKTRONİK HEDEF SAPTAMA

CİHAZI OPERATÖRÜ: Uçakta bulunan hedef saptama cihazını

kullanmak ve uçuş sırasında toplanan bilgilerin kısıtlı bir

değerlendirmesini yapmak üzere eğitilmiş kişi.

AIRBORNE TROOPS HAVA İNDİRME BİRLİKLERİ: Asıl görevi havadan hücum

indirmesi yapmak olan kara birlikleri. Ayrıca bakınız: "troops".

AIRBORNE UNITS HAVA İNDİRME BİRLİKLERİ: Esas itibariyle, havadan hücum

indirmeleri yapacak şekilde teşkil edilip eğitilmiş birlikler.

AIRBORNE VEHICLE ELEKTRONİK HABER UYDUSU: Uçuş halinde bir hava

platformu. Bak. "platform".


AIRBURST RANGING YÜKSEK PARALANMA İLE TANZİM: Bak. "high burst

ranging" ve "high-burst registration".

AIRCRAFT HAVA ARACI: Uçak, helikopter, balon, kabili sevk balon gibi,

havada seyrüsefer için imal edilmiş her türlü araç. 2. Bakınız:

"active aircraft; inactive aircraft inventory; nonprogram aircraft.

; program aircraft; reserve aircraft; supporting aircraft; unit

aircraft".

AIRCRAFT ACCIDENT UÇAK KAZASI: Bir hava aracının, personel hatası ve

malzeme yetersizliği yüzünden, herhangi bir şekilde hasara

uğraması, personelin ölmesi veya ağır surette yaralanması.

AIRCRAFT ARMAMENT TAYYARE SİLAHLARI: Bak, "armament".

AIRCRAFT ARMORER TAYYARE SİLAHÇISI: Tayyare makinalı tüfeği, tayyare

topu, bomba salanlar (bomb rack), bomba salış tertibatı, silah

desteği ve taretler ile işaret ve aydınlatma mühimmatı gibi diğer

tayyare silah ve malzemesinin birlik bakım ve muayenesini yapan

kimse.

AIRCRAFT ARRESTING BARRIER UÇAK DURDURMA ENGELİ: Zorunlu inişlerde ve

başarısız kalkış denemelerinde ileri momentumu karşılamak ve


durdurmak için kullanılan ve uçağın kancasından bağımsız olarak

çalışan bir tertibat. Ayrıca bakınız, "aircraft arresting system".

AIRCRAFT ARRESTING CABLE UÇAK DURDURMA HALATI: Uçak durdurma

tertibatının kalkış pisti veya uçuş güvertesi boyunca esneyen ve

uçak tarafından yakalanan kısmı. "Aircraft arresting wire" olarak

da bilinir.

AIRCRAFT ARRESTING GEAR UÇAK DURDURMA TERTİBATI: Normal veya

zorunlu inişlerde veya başarısız kalkış denemelerinde ileri

momentumu durdurmak ve kancayla teçhiz edilmiş uçağı

yakalamak için kullanılan bir tertibat. Ayrıca bakınız, "aircraft

arresting system".

AIRCRAFT ARRESTING HOOK UÇAK DURDURMA KANCASI: Uçak durdurma

tertibatı tarafından yakalanmak üzere uçağa monte edilmiş bir

tertibat. Ayrıca bakınız: "aircraft arresting system".

AIRCRAFT ARRESTING SYSTEM UÇAK DURDURMA SİSTEMİ: Bir dizi parçadan

meydana gelen, uçağı durdurmak ve normal veya zorunlu

inişlerde veya başarısız kalkış denemelerinde ileri

momentumunu durdurmak için kullanılan bir sistem. Ayrıca


bakınız: "aircraft arresting barrier; aircraft arresting gear; aircraft

arresting hook".

AIRCRAFT ARRESTING WIRE Bakınız: "aircraft arresting cable". Ayrıca bakınız:

"aircraft arresting system".

AIRCRAFT ARRESTMENT UÇAK DURDURMA: Harici araçlar kullanılarak uçağın

kontrollü bir şekilde durdurulması.

AIRCRAFT BLOCK SPEED UÇAK BLOK SÜR'ATİ: Kalkış, tırmanma, alçalma, aletli

yaklaşma ve iniş göz önüne alınarak bir uçuş süresine göre

ayarlanmış ve sıfır rüzgar koşullarında hesaplanıp deniz mili

cinsinden ifade edilen gerçek hava hızı.

AIRCRAFT CAMERA TAYYARE FOTOĞRAF MAKİNASI: Havadan fotoğraf

almak için kullanılan makine. Buna "aerial camera" da denir.

AIRCRAFT CAPTAIN Bakınız: "aircraft commander". AIRCRAFT CARGO TIE-

DOWN DEVICE: UÇAK YÜK BAĞLAMA MALZEMESİ: Bak. "cargo

tie-down device".

AIRCRAFT CARGO TIE DOWN FITTING UÇAK YÜK BAĞLAMA TERTİBATI: Bak.

"cargo tie-down fitting".


AIRCRAFT CARRIER UÇAK GEMİSİ; TAYYARE GEMİSİ: Tayyareler için üs

vazifesi görmek üzere inşa edilmiş gemi. Kısaca "carrier" de

denir. Ayrıca bakınız: "noncapital ship".

AIRCRAFT CLIMB CORRIDOR UÇAK TIRMANMA KORİDORU: Bir havaalanına

olan yatay ve dikey uzaklığı tanımlanmış, kontrol edilen hava

sahaları.

AIRCRAFT COMMANDER UÇAK KOMUTANI: Yetkili bir makam tarafından bir

uçakta komutan olarak atanan ve uçağın harekatının

güvenliğinden ve verilen görevin başarılmasından sorumlu olan

mürettebat üyesi.

AIRCRAFT COMPASS TAYYARE PUSULASI: Çok kere manyetik olan tayyare

pusulası. Bu pusula, düz rota ile uçuşlarda tayyarenin uçmakta

olduğu istikameti tayinde veya kestirme (cross bearing) ile

tayyarenin mevkiini tayin için kullanılır.

AIRCRAFT CONTROL AND WARNING SYSTEM UÇAK KONTROL VE İKAZ

SİSTEMİ: Uçağın hareketini kontrol etmek ve bildirmek üzere

kurulmuş bir sistem. Bu sistem gözetleme imkanlarını (radar,

pasif elektronik, görsel ve diğer araçlar), kontrol merkezini ve

gerekli muhabere araçlarını içine alır.


AIRCRAFT CONTROL UNIT UÇAK KONTROL BİRİMİ: Gerek uçakların

kontrolünü, gerekse uçakların veya birliklerin taktik kontrolünü

yapan kontrol görevlilerini de içine alan tesis ve personeli

kapsayan bir birim.

AIRCRAFT CREW MEMBER TAYYARE PERSONELİ: Uçuş halindeki bir

tayyarede, tayyarenin hareket ve faaliyeti için gerekli görevleri

yapan bir şahıs.

AIRCRAFT CROSS-SERVICING UÇAK ÇAPRAZ HİZMETLERİ/KARŞILIKLI HİZMETİ:

Uçağın tahsis edildiği teşkilatın dışında bir kuruluş tarafından,

belirlenmiş uçak harekat hizmetleri ihtiyaçlarına göre bir uçağa

yapılan (verilen) ve ücretli olabilen hizmetler. Uçak çapraz

hizmetleri iki kategoriye ayrılmıştır: a. STAGE A CROSS-

SERVICING: A TİPİ ÇAPRAZ /KARŞILIKLI HİZMET: Bir uçağın diğer

bir hava alanına/uçak gemisine gidebilmesi için bir hava

alanında/uçak gemisinde verilen hizmetler. Bu hizmetler yakıt

ikmalini, diğer sıvı ve gazların bütünlenmesini, kuyruk

paraşütünün yenilenmesini (eğer gerekiyorsa), çalıştırma

imkanlarını ve yer işlemlerini içine alır. b. STAGE B CROSS-

SERVICING: B TİPİ ÇAPRAZ/KARŞILIKLI HİZMET: Bir uçağın

harekatla ilgili bir göreve çıkabilmesi için gerekli hizmetler. Bu


hizmetler tüm A tipi yer hizmetlerinin yanı sıra silahların

yüklenmesi ve/veya bir önceki görevde çekilen filmlerin banyo

ve yorumuyla birlikte yeni filmlerin takılmasını da içine alır.

Ayrıca bakınız: "aircraft transient servicing".

AIRCRAFT DAMAGE TAYYARE HASARI: Personel hatası veya malzeme

yetersizliğinden bir hava aracında meydana gelen bir kazanın

sebep olduğu tam veya kısmi hasar. Düşman tesiriyle meydana

gelen hasar, normal olarak, muharebe hasarı (Battle damage)

dır.

AIRCRAFT DEFECTIVE ARIZALI TAYYARE: Emniyetle göreve çıkışına engel

malzeme arızası veya personel noksanı bulunan bir hava aracı.

AIRCRAFT DETECTION DEVICE TAYYARE ARAMA CİHAZI: Tayyarelerin havadaki

yerlerini esas alarak, görerek veya elektriki vasıtayla tespite

yarayan cihaz.

AIRCRAFT DISPERSAL AREA UÇAK DAĞILMA SAHASI: Uçakların düşman hava

baskınlarına karşı daha güvenli oldukları, özellikle park etmiş

uçakların dağılması için tasarlanmış askeri bir tesis üzerindeki

saha.
AIRCRAFT FAULT DIAGNOSIS TAYYAREDE ARIZA KONTROLÜ: Bak. "trouble

shooting".

AIRCRAFT FLAT PALLET UÇAK YÜK RAFI: Özel olarak belirlenmiş yüklerin

taşınması ve muhafazası için yapılmış dayanıklı raf. Bu raflar

özellikle uçaklara monte edilmek üzere tasarlanmıştır. Ayrıca

bakınız: "palletized unit load".

AIRCRAFT G FILE TAYYARE TEKNİK TALİMNAMESİ: Faal durumdaki her hava

aracında bulundurulan dosya. Bu dosya, tayyarelerin gözle

muayene sistemini gösteren bir nüsha ile söz konusu hava aracı

ve motorunun çalışması ve hizmete hazırlanmasıyla ilgili teknik

talimatı ihtiva eder.

AIRCRAFT GUIDANCE TAYYARE GÜDÜMÜ: Bak. "Terminal guidance".

AIRCRAFT GUIDE Bakınız: "aircraft marshaller".

AIRCRAFT HANDOVER UÇAK DEVİR TESLİMİ: Uçağın bir yetkili makamdan

diğerine geçirilmesi.

AIRCRAFT INSPECTION UÇAK MUAYENESİ: Uçakta varolan ve muhtemel

arızaları çıkarmak için uçağın yapısal unsurlarının parçalarının ve

sistemlerinin sistematik olarak muayenesi, kontrolü ve

denenmesi işlemi.
AIRCRAFT LANDING MAT TAYYARE PİST HASIRI, PORTATİF PİST: Acele inşa

edilen pistlerde kaplama teşkil etmek üzere, bir miktar ıskaranın

süratle birbirine tespiti suretiyle meydana gelen fabrikasyon,

portatif çelik hasır.

AIRCRAFT LOADING TABLE UÇAK YÜKLEME ÇİZELGESİ: Kuvvet birlik

komutanı tarafından kullanılan ve herbir uçağa fiilen yüklenen

yükle ilgili bilgileri kapsayan veri çizelgesi.

AIRCRAFT MARSHALLER UÇAK YER KILAVUZU: Uçağın yerdeki hareketini, piste

giriş ve çıkışını, park edişini, dönüşlerini, görsel veya diğer

araçlarla idare etmek üzere eğitilmiş kişi. Ayrıca uçak kılavuzu

olarak da bilinir.

AIRCRAFT MARSHALLING TAYYARELERİN TERTİPLENMESİ: Bak. "aircraft

parking".

AIRCRAFT MARSHALLING AREAUÇAK TOPLANMA BÖLGESİ: Uçakların kalkıştan

önce ve inişten sonra toplandıkları bölge.

AIRCRAFT MISSION EQUIPMENT UÇAK GÖREV TEÇHİZATI: Belirli bir görevi

başarabilmesi için uçağa yerleştirilmesi gereken teçhizat.


AIRCRAFT MODIFICATION UÇAK TADİLATI: Üretim biçiminde veya üretilmiş

olan parçalarda bir değişiklik yapılarak uçağın fiziksel

özelliklerinde meydana getirilen değişiklikler.

AIRCRAFT MONITORING AND CONTROL UÇAK GÖZETİM VE KONTROLÜ:

Nükleer silahlara veya nükleer silah sistemlerine başlık takılması,

tapa takılması ve bunların emniyete alınması işlemlerinin

izlenmesi ve kontrolü için uçağa yerleştirilen teçhizat.

AIRCRAFT NONCREW MEMBER MÜRETTEBAT DIŞI TAYYARE PERSONELİ: Uçuş

halindeki bir tayyarede görevle ilgili fakat tayyarenin çalışması

bakımından zaruri olmayan hizmetleri yerine getiren kimse.

AIRCRAFT OBSERVER HAVA GÖZETLEYİCİSİ: Esas görevi, tespit edilen

münasip hedef üzerine telsizle hemen ateş tanzim etmek olan,

topçu veya zırhlı birliklere mensup bir şahıs. Ayrıca bakınız: "air

observer". AIRCRAFT OUT OF COMMISSION FOR PARTS: PARÇA

BEKLEYEN HAVA ARACI: Parça noksanlığı dolayısıyla gayri faal

halde bulunan hava aracı.

AIRCRAFT PARKING HAVA ARAÇLARININ PARK EDİLMESİ; TAYYARELERİN

PARK EDİLMESİ: Rule yapan hava araçlarının optik veya diğer


şekilde verilecek işaretlerle, önceden kararlaştırılmış yerlere

sevki.

AIRCRAFT PICKETING UÇAĞIN YERE TESPİTİ: Açıkta park edilmiş bir uçağın

hava koşulları veya park alanının durumundan dolayı kendi

kendine hareket etmesini önlemek için uçağa yerleştirilen

teçhizat.

AIRCRAFT PLOTTER TAYYARE PLOTLAMA ALETİ; TAYYARENİN TERSİM

ALETİ: Bir tayyarenin hakiki uçuş yolunun zemin üzerindeki izini,

planlanmış rotasını, mevki hatlarını ve istikamet açılarını hava

haritasına işaretlemek için kullanılan bir cihaz.

AIRCRAFT RECTIFICATION TAYYARE REKTİFİKASYONU: Tayyare ve tertibatı

veya ana kısımlarını hizmete elverişli hale getirmek üzere yapılan

düzeltme veya ayarlama işleri. Ayrıca bakınız: "aircraft repair".

AIRCRAFT REPAIR UÇAK TAMİRİ: Bir uçağın veya bazı uçak parçalarının yeniden

hizmet görebilecek hale getirilmesi. Ayrıca bakınız: "aircraft

rectification".

AIRCRAFT REPLENISHING UÇAK BÜTÜNLEME: Uçaktaki yakıt, yağ ve gazlar

gibi sarf edilen maddelerin daha önceden belirlenmiş seviye,


basınç, miktar ve ağırlıklara göre uçağa yeniden ikmal edilmesi.

Cephane bütünleme ikmali buna dahil değildir.

AIRCRAFT ROCKET TAYYARE ROKETİ: Bir tayyarede taşınan ve tayyareden

fırlatılan roket güçlü bir füze, bu füze güdümlü veya güdümsüz

olabilir.

AIRCRAFT ROLE EQUIPMENT Bakınız: "aircraft mission equipment".

AIRCRAFT SALVAGE TAYYARE KURTARMASI: Düşürülmüş veya mecburi iniş

yapmış tayyareleri; onarmak veya hizmete elverişli yada

onarılabilir aksamını yenileştirmek ve onarılamayan kısımların

kayıtlarını silmek maksadıyla kurtarma işlemi.

AIRCRAFT SCRAMBLING ALARM UÇUŞU: Alarm hazırlık durumunda bulunan

uçaklara derhal havalanmaları için verilen emir.

AIRCRAFT SERVICING TAYYAREYİ HİZMETE HAZIRLAMA: Tayyarelerin;

akaryakıt, yağ ve tazyikli gaz nevinden sarf edilebilen

malzemesini evvelce tespit edilmiş seviye, basınç, miktar ve

ağırlıklarda tamamlama.

AIRCRAFT SERVICING CONNECTOR UÇAK SERVİS BAĞLANTISI: Uçağa ve/veya

yerdeki teçhizata monte edilmiş ikmal ve/veya hizmetin

yürütülmesini sağlayan bir düzenek.


AIRCRAFT SIGNAL TAYYARE HABERLEŞME İŞARETİ: Telsiz kullanılmadığı

zamanlarda, hava ve kara kuvvetleri arasında bir muhabere

vasıtası olarak tayyareden verilen işaret. Böyle bir işaret,

kanatları oynatmak, çeşitli işaret ve aydınlatma mühimmatı

kullanılmak suretiyle verilebilir. Buna "airplane signal" ve "air

signal" da denir.

AIRCRAFT STATUS REPORT TAYYARE DURUM RAPORU: Belirli bir yerdeki

Hava Kuvvetlerine mensup tayyarelerin ve üzerlerindeki

motorların miktar ve durumlarını gösteren ana rapor. Buna

"airplane status report" da denir.

AIRCRAFT STORE UÇAK YÜKÜ: Uçağın içinde veya dışında taşınması amaçlanan

uçuş esnasında uçaktan ayrılacak veya ayrılmayacak ve uçağın

süspansiyon ve bırakma tertibatına takılan herhangi bir parça.

Uçak yükleri iki kategori halinde sınıflandırılmıştır; a. HARCANAN

YÜKLER: Bunlar, füze, roket, bomba, nükleer silah, mayın, torpil,

aydınlatma mühimmatı, sonar şamandıraları, su altı ses sinyal

cihazı ve buna benzer diğer parçalar gibi normal olarak uçuş

sırasında uçaktan ayrılan parçalardır. b. HARCANMAYAN

YÜKLER: Bunlar tank (yakıt ve sprey) ve bunları dağıtan borular;

yakıt bütünleme ikmali, tepkime, arttırma, top, elektronik karşı


önlem ve veri bağlantı bölme ve yuvaları; bomba salanlar;

bomba depoları, uzaktan komuta cihazları, ve diğer benzer

parçalar gibi normal olarak uçuş sırasında uçaktan ayrılmayan

parçalardır.

AIRCRAFT SURVIVABILITY TAYYARE DİRENME KABİLİYETİ: Tayyare direnme

kabiliyeti; tayyarenin, planlanmış görevini ifa kabiliyetinde

kayba, tek başına veya müştereken sebep olacak düşman

taarruzları, malzeme bozukluğu veya tabi olayların etkilerine

karşı koyma kabiliyetidir.

AIRCRAFT TIE-DOWN UÇAĞIN YERE TESPİTİ: Açıkta park edilmiş bir uçağın

hava koşulları veya park alanının durumundan dolayı kendi

kendine hareket etmesini önlemek için emniyete alınması.

Ayrıca bakınız: "aircraft picketing".

AIRCRAFT TRANSIENT SERVICING GEÇİCİ UÇAK HİZMETLERİ: Uçağın tahsis

edildiği teşkilattan başka bir teşkilat tarafından uçağa sağlanan

ve karşılığında para istenebilen hizmetler. Ayrıca bakınız:

"aircraft cross-servicing".

AIRCRAFT TURN AROUND TAYYARE YAKIT VE CEPHANE İKMALİ: Tayyarenin

ani harekat hazırlık durumuna gelmesi için, yakıt, cephane ve


noksan teçhizat ihtiyacının bütünlenmesi işlemi. Ayrıca bakınız:

"turn around".

AIRCRAFT UTILIZATION UÇAĞIN GÜNLÜK ORTALAMA UÇUŞ SÜRESİ: Bir uçağın

24 saatlik bir devrede fiilen uçuş halinde bulunduğu ortalama

saat.

AIRCRAFT VECTORING UÇAĞA ROTA VERME: Uçuş halindeki bir uçağın uçuş

rotasının azimut istikametleri verilerek kontrol edilmesi.

AIRCRAFT VULNERABILITY TAYYARE HASSASİYETİ: Bir tayyarenin

hassasiyeti; tabii olaylar, malzeme arızası ve düşman karşı

tedbirleri muvacehesinde hasar görüp sakatlanma istidadıdır.

AIRCRAFT VULNERABILITY MEASUREMENT TAYYARE HASSASİYET ÖLÇÜSÜ:

Tayyarenin hassasiyeti üzerinde müessir olan ve tayyare

bünyesindeki koruyucu cihazları, proje kıstaslarını, denge, güven

derecesi, düşmana karşı koyacak silah kabiliyeti ve bir

mürettebatın ustalık derecesini içine alan faktörlerin ölçüsü.

AIRCRAFT WARNING FILTERER TAYYARE İKAZ KIYMETLENDİRMESİ: Tayyare

işaretleyicisi tarafından bir harita üzerine işlenmiş bilgileri,

harekat üssüne göndermeden önce inceleyen, yorumlayıp

kıymetlendiren şahıs.
AIRCRAFT WARNING OFFICER TAYYARE İKAZ SUBAYI: Bir birlik veya bölgenin

hava haber verme ve ikaz hizmetine atanan ve haber verme ve

ikaz tesisleri ile bu tesislere ait teçhizatın çalışmasını ve bakımını

idare eden subay.

AIRCRAFT WARNING PLOTTER TAYYARE İKAZ İŞARETLEYİCİSİ: Bak "aircraft

plotter".

AIRCRAFT WARNING SERVICE TAYYARE İKAZ HİZMETİ: Tayyarelerin

hareketlerini bildirmek üzere kurulmuş hava haber verme ve ikaz

düzeni. Tayyare haber verme ve ikaz hizmeti; gözetleme

tesislerinden, süzme merkezlerinden ve gerekli muhabere

vasıtalarından ibarettir.

AIRCRAFT WARNING SERVICE FILTER AREA TAYYARE İKAZ HİZMETİ SÜZME

BÖLGESİ: Bak. "filter area".

AIRCRAFT WARNING TELLER HAVA HABER VERME VE İKAZ HABERCİSİ: Hava

haritaları üzerindeki bilgileri yorumlayıp elde ettiği sonuçları

işaretleyicilere telefonla bildiren şahıs.

AIRDROME HAVA MEYDANI: Bak. "air port".

AIRDROPPED MINE HAVADAN ATILAN MAYIN: Tayyarelerden, paraşütlü

veya paraşütsüz bırakılan mayın. Bu mayınlar, su hedeflerine


karşı kullanılmak üzere hazırlanmıştır; fakat, bazen, kara

hedeflerine karşı da kullanılır. Ayrıca bakınız: "air mine".

AIRFIELD HAVA ALANI: Uçakların yerleştirilmesi, inişi ve kalkışı için

hazırlanmış saha (binaları, tesisleri ve teçhizatı da kapsar,) Ayrıca

bakınız, "alternative field; departure airfield, land area, landing

point, landing site, land zone, main airfield, redeployment

airfield, regroup airfield".

AIRFIELD DAMAGE REPAIR HAVAALANI HASAR ONARIMI: Nükleer olmayan

bir taarruzdan sonra hava alanının yeniden faal duruma

getirilmesi için gerekli olan ve aşağıdakileri de içine alan bir dizi

faaliyet; a. Hasar Değerlendirmesi ve gerekli onarım işlerinin

tayini için keşif; b. Patlayıcı maddelerin temizlenmesi; c.

Manevra sahaları ve gidiş geliş yolları gibi az kullanılan

yüzeylerin onarımı; d. Hava harekatının idaresi için çok önemli

olan tesis ve imkanların onarımı. ADR olarak da anılır.

AIRFIELD HELIPORT TAYYARE VE HELİKOPTER MEYDANI: Hem tayyare hem

helikopterlerin yerleştirilmesi, iniş ve kalkışına tahsis edilen ve

bu maksatla hazırlanan bir saha.


AIRFIELD TRAFFIC HAVAALANI TRAFİĞİ: Havaalanının manevra sahası ve hava

alanı yakınında uçuş halinde olan tüm uçak trafiği.

AIRFOIL TAŞIYICI SATIH, TAŞIYICI SATIHLAR: Tayyarelerdeki kanat,

kanatçık, pala, pervane, istikamet dümeni gibi, hareket ettirdiği

hava cereyanı ile komutaya yardımcı olan satıh.

AIRFRAME UÇAĞIN YAPISAL UNSURLARI: Bir uçağın gövdesinin, kuyruk

kısmının, kanatlarının iniş takımının (lastikler hariç) ve motor

yuvalarının iskelet ve kaplamasını içine alan yapısal unsurlar.

AIRHEAD HAVABAŞI: 1. Düşmana ait veya düşman tehdidi altında bulunan

bir arazide ele geçirilip, elde tutulduğu zaman, sürekli bir şekilde

havadan birlik ve malzeme indirilmesini temin eden ve yapılacak

harekat için gerekli olan manevra alanını sağlayan belirli bir

bölge. Normal olarak hava indirme harekatlarının taarruz

aşamasında ele geçirilen bölgedir. 2. Bir harekat sahasında

havadan ikmal ve tahliye için üs olarak kullanılan belirli bir yer.

AIRHEAD LINE HAVABAŞI HATTI: Hava başında, düşman eline geçmesine engel

olunacak kısmın dış sınırını belirtmek üzere, bir harekat emrinde

zikredilen veya belirtilen hat.


AIRLIFT HAVA YÜKÜ: Havadan taşınan veya taşınabilen yada taşınması

teklif edilen personel ve yük toplam ağırlığı.

AIRLIFT CAPABILITY HAVA TAŞIMA KAPASİTESİ; KABİLİYET VE İMKANI: Elde

bulunan hava nakliye hizmetiyle bir defada belirli bir yere

taşınabilecek yolcu sayısı ve/veya yüklenen kargo ağırlığı/hacmi

olarak ifade edilen toplam kapasite. Ayrıca bakınız: "air lift

requirement"; "allowable cabin load (air) ; allowable cargo load

fair) ; payload; planned load (air) ".

AIRLIFT REQUIREMENT HAVADAN TAŞINACAK YÜK VE PERSONEL: Belirli bir

görev için havadan taşınması gereken toplam yolcu sayısı

ve/veya yük ağırlığı/hacmi.

AIRLIFT SERVICE HAVA NAKİL HİZMETİ: Personel, yük, posta ve diğer eşyaların

taşınması için gerekli olan hava ulaştırması ve ilgili hizmetlerin

yapılması veya sağlanması.

AIRMAN USTA HAVA ERİ: ABD Deniz Kuvvetlerinde: Rütbece deniz

astsubayının altında ve çırak hava erinin üstünde bulunan er. Bu

er, havacılık grubunda derece almak için eğitim görür.

AIRMAN ADVANCED TRAINING HAVA ERİ TEKAMÜL EĞİTİMİ: Bir teknisyen veya

şef seviyesinde Hava Kuvvetleri uzmanlığına hazırlamak için


gösterilen resmi kurs eğitimi. Bu kursu bitirenlere, normal

olarak, yeni bir Hava Kuvvetleri uzmanlığı verilmez.

AIRMAN APPRENTICE ÇIRAK HAVA ERİ: ABD Deniz kuvvetlerinde; rütbesi

acemi hava erinin (airman recruit) üstünde ve usta hava erinin

(airmen) altında bulunan er. Bu er; havacılık grubunda derece

almak için eğitim görür.

AIRMAN BASIC TECHNICAL TRAINING HAVA ERİ TEMEL TEKNİK EĞİTİMİ: Bir

şahsı, bir meslek sahası kademesinde, bir hava kuvvetleri

uzmanlığı ustalık derecesinde yetiştirmek için gösterilen resmi

eğitim. Bu eğitimi başarıyla tamamlayanlara depanör

seviyesinde hava kuvvetleri uzmanlığı verilir.

AIRMAN LATERAL TRAINING EŞİT HİZMETE HAZIRLAMA EĞİTİMİ: 3 ncü ve

daha yüksek seviyedeki hava erlerine bir meslek sahası muadili

hareket için veya bir meslek bünyesinde bir değişikliğe

tekaddüm eden geçici bir tedbir olarak, ya da muadili hareket

için veya bir meslek bünyesinde bir değişikliğe tekaddüm eden

geçici bir tedbir olarak, yada muadili mahiyette geçici personel

desteği sağlamak üzere, ehliyet kazandıran ve 3 ncü seviyede

Hava Kuvvetleri Uzmanlık kodu verilmesiyle sonuçlanan resmi

eğitim.
AIRMAN PREPARATORY TRAINING HAVA ERİ HAZIRLIK EĞİTİMİ: Acemi hava

erlerine, bazen, temel teknik kurslara katılmadan önce

gösterilen temel konularla ilgili eğitim.

AIRMAN RECRUIT ACEMİ HAVA ERİ: ABD Deniz Kuvvetlerinde, rütbece çırak

hava erinin altında bulunan er. Bu er, havacılık grubunda derece

almak için eğitim görür.

AIRMAN SUPPLEMENTAL TRAINING HAVA ERİ EK EĞİTİMİ: Hava Kuvvetleri

uzmanlık kodunda bir değişiklik yapmadan, hava kuvvetleri

uzmanlığının bir kısmı üzerinde hazırlayıcı mahiyette, gösterilen

resmi eğitim.

AIRPLANE TAYYARE; UÇAK: Ağırlık taşıyan ve dönmeyen bir satıh üzerinde

havanın dinamik tesiriyle boşlukta durabilecek şekilde, havada

seyrüsefer için imal edilmiş olan hava aracı.

AIRPLANE AMBULANCE AMBULANS TAYYARESİ: Yaralıların nakline elverişli

şekilde teçhiz edilmiş tayyare. Buna "air ambulance" da denir.

AIRPLANE AND ENGINE MECHANIC TAYYARE VE MOTOR MAKİNİSTİ: Bir

tayyare ve motorunun veya bir tayyare takılmış teçhizatın

üzerinde, telsiz veya alet onarımı hariç, ihtisasa ihtiyaç

göstermeyen herhangi bir bakım işlemini yapan teknisyen. Bu


teknisyenin görevleri arasında, tayyarenin muayene ve hizmete

hazırlanması da vardır.

AIRPLANE FLARE TAYYARE AYDINLATMA BOMBASI: Bir arazi parçasını veya su

üzerindeki bir hedefi aydınlatmak üzere tayyareden atılan bir

bomba. Bu bomba, genel olarak, bir paraşüte bağlı ve içinde

magnezyum veya başka bir madde bulunan bir kaptan ibarettir.

Bomba, tayyareden atıldıktan sonra içindeki madde

kendiliğinden ateş alır.

AIRPLANE FLIGHT CHIEF TAYYARE BİRLİK (KOL) BAŞ MAKİNİSTİ: Bu tayyare

kolundaki bütün tayyarelerin bakım mürettebatının şefi.

AIRPLANE LINE CHIEF ÜS BAŞ MAKİNİSTİ: İş programlarını tertip ve bakım

tesislerine nezaret etmek suretiyle filo baş makinistlerini

murakabe eder. Tayyarelerin çalışır durumda muhafaza

edildiklerine kanaat getirmek için, bakımlarını kısmi

muayeneden geçirir ve bakım formlarını inceler. Muayenelerin

yapılıp yapılmadığına ve bakım subayının direktif ve tedbirlerinin

yerine getirilip getirilmediğine bakar.

AIRPLANE SIGNAL TAYYARE HABERLEŞME İŞARETİ: Bak. "aircraft signal" ve "air

signal".
AIRPLANE SMOKE TANK TAYYARE SİS PÜSKÜRTME TANKI: Bak. "airplane spray

tank".

AIRPLANE SPRAY TANK TAYYARE PÜSKÜRTME TANKI: Zehirli gaz püskürtmek

veya havada suni sis meydana getirmek maksadıyla kimya

maddesinin salıverilmesi için bir hava aracına eklenen veya

aracın içinde bulunan, zehirli gazı veya suni sisi havi kap. Buna

"airplane smoke tank" da denir.

AIRPLANE STATUS REPORT TAYYARE DURUM RAPORU: Bak. "aircraft status

report".

AIRPORT HAVA ALANI; HAVA LİMANI: Sivil hava yolcularını ve bunların

eşyalarını taşımak üzere elverişli tesisleri ihtiva eden hava alanı.

AIRPORT SURFACE DETECTION EQUIPMENTHAVAALANI YÜZEY GÖZETLEME

CİHAZI: Hava alanı yüzeyini gösteren kısa menzilli bir radar.

Pistler, taksi yolları ve park sahaları üzerindeki sabit ve hareketli

uçak ve araç trafiği büyük bir netlikle gözlenebilir. Uçuş kulesinin

Ground Control-yer kontrolü kısmında bulunur.

AIRPORT SURVEILLANCE RADAR HAVAALANI ARAMA/GÖZETLEME RADARI:

Terminal bölgesinde bulunan, normal olarak yaklaşma ve


uzaklaşma kontrolüne yardım etmek için kullanılan menzil ve

yönü gösteren radar.

AIRPORT TRAFFIC AREA HAVAALANI TRAFİK SAHASI: Aksi belirtilmedikçe,

kontrol kulesinin bulunduğu havaalanının coğrafi merkezinden

beş nizami mil uzaklığa kadar yatay bir yarıçap içindeki ve

havaalanı yüzeyinden 3000 ft. yüksekliğe kadar (3000 ft. hariç)

olan hava sahası.

AIRPORT TRAFFIC CONTROL TOWER HAVA LİMANI TRAFİK KONTROL KULESİ:

Havaalanı civarındaki hava trafiğini idareye imkan verecek bir

yerde bulunan ve bu maksada göre teçhiz edilen bir kule.

AIRSHIP HAVA GEMİSİ: Havadan hafif olan ve kendi motoru ile hareket

eden hava aracı. Üç cinstir: (a) iskeletli hava gemisi (rigid

airship), (b) Yarı iskeletli hava gemisi (semirigid airship) ve (c)

iskeletsiz hava gemisi (nonrigid airship).

AIRSIGNAL HAVA HABERLEŞME İŞARETİ: Bak. "aircraft signal" ve "airplane

signal".

AIRSPACE CAUTION AREA TEDBİRLİ UÇUŞ SAHASI: Federal Havacılık

Dairesindeki anlamı ile; Arz sathı üzerinde bir saha olarak

belirtilen hava sahası. Bu saha içinde tayyarelerin, pilotun


ihtarına bağlı olarak, uçmalarına müsaade edilmiştir. Fakat saha

içinde (Bağlı balonlar, paraşüt atlamaları, akrobasi uçuşları gibi)

göze görünür ve son derece dikkatli bulunmayı gerektiren

tehlikeler mevcuttur.

AIRSPACE CONTROL HAVA SAHASI KONTROLÜ: Hava sahası kullanımını

daha güvenli, verimli ve esnek hale getirecek harekatın etkisini

artırmak için muharebe bölgesi içinde verilen hizmet. Hava

sahası kontrolü harekata daha fazla esneklik kazandırmak için

yapılır. Ancak muharebe harekatını onaylama, onaylamama veya

reddetme yetkisi yalnızca harekat komutanına verilmiştir.

AIRSPACE CONTROL AREA HAVA SAHASI KONTROL BÖLGESİ: Çevresi

harekat alanının sınırları tarafından belirlenmiş hava sahası.

Hava sahası kontrol bölgesi hava sahası kontrol tali bölgelerine

ayrılabilir.

AIRSPACE CONTROL AUTHORITY HAVA SAHASI KONTROL MAKAMI: Hava

sahası kontrol bölgesindeki hava sahası kontrol sisteminin tün

işletme sorumluluklarını üstlenmek üzere tayin edilmiş komutan.

AIRSPACE CONTROL BOUNDARY HAVA SAHASI KONTROL SINIRI: Hava

sahası kontrol bölgesi, hava sahası kontrol tali bölgesi, hava


sahası yoğun ateş kontrol bölgesi veya hava sahası kısıtlanmış

bölgesinin yanlarındaki sınırlardır.

AIRSPACE CONTROL SYSTEM HAVA SAHASI KONTROL SİSTEMİ: Hava sahası

kontrol işlevlerini ifa etmekte gerekli teşkilatların, personelin

prensiplerin ve tesislerin bir düzenlemesidir.

AIRSPACE DANGER AREATEHLİKELİ HAVA SAHASI: Yer bir irtifaa kadar devam

eden ve atılan füzelerle, hava araçları için tehlike meydana

gelebilecek olan hava sahası.

AIRSPACE PROHIBITED AREA YASAK HAVA SAHASI: Bak "airspace

reservation".

AIRSPACE RESERVATION SAKINCALI HAVA SAHASI: Bir ulus veya ülke üzerinde

ulusal savunma veya devlete ait diğer amaçlar için uçağın

uçuşunun yasaklandığı veya kısıtlandığı, başkanın yürütme

emriyle veya bir devlet tarafından belirtilmiş ve tahsis edilmiş,

kara veya hava yüzeyi üzerinde yer alan hava sahası

AIRSPACE RESTRICTED AREA TAHTİDLİ HAVA SAHASI: Federal Havacılık

dairesindeki anlamıyla; Arz sathı üzerinde bir bölge ile tanıtılan

hava sahası. Hava araçlarının bu saha üzerindeki uçuşları

tamamen yasaklanmamakla beraber, aracın korunması


bakımından, lüzumlu tahditlere tabi tutulmuştur. Bu tahditler

dikey, yatay veya zaman kayıtlı olabilir.

AIRSPACE RESTRICTIONS HAVA SAHASI TAHDİTLERİ: Tanımlanan boyutlardaki

hava sahasının bölümlerine uygulanan özel kısıtlayıcı önlemler.

AIRSPACE WARNING AREA HAVA İKAZ BÖLGESİ: Uluslararası sularda veya

bunların üzerinde uçaklar için muhtemel bir tehlike teşkil edecek

faaliyetlerin mevcut bulunacağı saha.

AIRSPEED HAVA HIZI: Bir uçağın çevresinideki hava kitlesine karşı

mukayeseli hızı. Bir nitelendirme gösterilmeden kullanılan "Hava

hızı" deyimi aşağıdakilerden herhangi biri anlamına gelebilir. a.

indicated airspeed- işari hava sürati; bir hava hızı göstergesinde

görülen hava hızı. b. calibrated airspeed- kalibre hava sürati;

entelasyon hatası düzeltilmiş işari hava hızı. c. equivalent

airspeed- eşdeğer hava sür'ati; sıkışma hatası giderilmiş kalibre

hava sür'ati. d. true airspeed- hakiki hava sür'ati; Kesafet hatası

düzeltilmiş eşdeğer hava sür'ati.

AIRSPEED INDICATOR SÜRAT GÖSTERGESİ: Pilot ve statik basınç girdilerinden

gelen, uçağın işari süratini gösteren bir cihaz.


AIRSPOT HAVADAN ATIM GÖZETLEMESİ: Hava gözetlemesine dayanan

topçu atışı tanzim düzeltmesi.

AIRWAY HAVA YOLU: Radyo seyrüsefer yardımlarıyla belirlenmiş, bir

koridor şeklinde tesis edilmiş bir kontrol bölgesi veya kısmı.

AIRWAYS AND AIR COMMUNICATION SERVICE HAVA YOLLARI VE

MUHABERE HİZMETİ: Askeri Hava Ulaştırma Hizmetinin bir ast

komutanlığı. Bu komutanlık, ABD Hava kuvvetlerinin faaliyetleri

için her yerde; donanma pilotlarıyla sivil hava yolları pilotları ve

diğer devletlere ait askeri tayyareler içinde bazen seri bir

haberleşme ve elektronik uçuş hizmetleri temin etmekle

görevlidir.

AIRWAYS SEQUENCE REPORT PERİYODİK METEOROLOJİ RAPORLARI: Hava

limanları ve hava meydanları ile hava üslerindeki meteorolojik

şartlar hakkında, saatte bir yayınlanan ve telsiz ve teleprimör

vasıtasıyla diğer hava liman, meydan ve üsleriyle hava tahmin

istasyonlarına bildirilen raporlar. Bu raporlar, saatte bir, aynı

zamanda ve aynı sıra ile yayınlanırlar.

AIRWAYS STATION HAVA YOLLARI MUHABERE İSTASYONU: Uçakların

sürat ve emniyetle hareketini temin amacıyla, uçuş halindeki


uçaklar ve diğer belirli hava yolu tesisleriyle muhabere etmek

üzere kurulmuş, personel ve malzemeyle teçhiz edilmiş

haberleşme tesisleri. Bu istasyonlar, hizmetini gördükleri hava

yolları üzerinde veya bunların dışında bulunabilirler.

AISLE ARAYOL: Açık ve kapalı depolamada, malzeme istifleri arasında

gidiş geliş için ayrılan yol. Arayol çeşitleri şunlardır: (main aisle:

ana arayol, büyük arayol), (transportation aisle: nakliyat

arayolu), (fire aisle: yangın arayolu) veya (access aisle: özel

arayol).

ALARM ALARM, ALARM İŞARETİ, SİLAH BAŞINA: Bir tehlikeyi acele olarak

karşılamak üzere boru, top ateşi, canavar düdüğü veya diğer

vasıtalarla askeri kuvveti toplamak için verilen işaret.

ALBEDO ALBEDO: Pürüzlü bir yüzeyden yansıyan ışığın bu yüzeye düşen

ışığa oranı, (Bu terim, özellikle ay ve gezegenlerden yansıyan ışık

kastedilerek kullanılır) .

ALERT UYARI İKAZI: Olması yakın bir harekat görevini uyaran, bir birlik

veya karargah tarafından alınan ikaz. Ayrıca bakınız: "airborne

alert; air defense warning conditions; ground alert; warning

order".
ALERT FORCE HAZIR KUVVET, ALARM KUVVETİ: Özel bir hazırlık derecesini

muhafaza eden ve bu durumda tutulan kuvvetler.

ALERT IMPLEMENTATION REPORT ALARM UYGULAMA RAPORU:

ALERT STATION HAVA BEKLEME YERİ: Savunma için görevlendirilen

tayyarelerin, beklenilen düşman tayyareleriyle savunulacak

hedef arasında havada bulundukları mevki.

ALERTING SERVICE KURTARMA ALARM HİZMETİ: Araştırma ve kurtarma

yardımına gereksinme duyan uçaklar hususunda ilgili teşkilatı

haberdar etmek ve gerektiğinde bu teşkilata yardımda bulunmak

üzere kurulmuş hizmet.

ALGORITHM ALGORİTMA:

ALIBI FIRE MAZERET ATIŞI:

ALIDATE ALİDAT: Harita yapmada, nirengi ve yer ölçmede, bir noktanın

mesafe ve istikametini tayin etmek için kullanılan ve bir dürbünü

ile kenarı düz bir cetveli bulunan alet.

ALIEN YABANCI, ECNEBİ: Amerikalı olmayan veya Amerikan uyruklu

olmayan şahıs.

ALIENATE SOĞUTMAK, VAZGEÇİRMEK, FERAGAT VE TEMLİK:


ALIENATION SOĞUTMA:

ALIGHTING AREA İNİŞ BÖLGESİ: Su yüzeyine inen araçlar için ayrılmış özel bir

zemin.

ALIGNMENT HİZA; MUVAZAT: 1. Gözlemci tarafından görülen (ışık, bıkın, v. b.

gibi) iki veya daha fazla göze çarpan nesnenin kerterizi. 2.

Topografik ayrıntılarla ilgili olarak bir harita veya kroki üzerinde

bir yolun, demiryolunun v. b. lerinin gösterilmesi.

ALIQUOT PART CHARGE EŞİT KESELİ BARUT HAKKI: Bakınız: "equal section

charge".

ALIQUOT PROPELLING CHARGE EŞİT KESELİ BARUT HAKKI: Bakınız: "equal

section charge".

ALL AVAILABLETAM MEVCUTLA: Verilen bir hedef üzerine etkili atış yapabilecek

bütün topçuların ateş etmesini sağlamaya yönelik bir komut

veya talep. (Not: NATO tanımı "bir komut" kelimesi yerine "bir

talep" kelimesi ile başlamaktadır.

ALL PURPOSE CANISTER GENEL MAKSAT SÜZGECİ: Dikdörtgen şeklinde, kırmızı

renkte bir gövdeden ibaret bir süzgeç. İçinde, dolgu maddesi

olarak, karbon monoksit, amonyak, asit ve organik buharlara


karşı koruyucu bir kimya maddeleri grubu vardır. Bir özel

maksatlı maskenin ana parçası.

ALL PURPOSE HAND HELD WEAPON ELDE TAŞINAN GENEL MAKSAT SİLAHI:

Hem bölge, hem de nokta hedeflerini ateş altına alabilmek için

gerekli cephaneyi kullanabilen, elde taşınır hafif silah.

ALL ROUND DEFENSE ÇEPEÇEVRE SAVUNMA: Her istikametten gelmesi

muhtemel düşman taarruzlarını karşılamak suretiyle yapılan

savunma. Birlik, kendi esas ateş mevzilerinde, bütün

istikametlere karşı savunma yapabilir veya yedek ateş mevzileri

hazırlayabilir yada, yan ve gerilerden gelen tehlikelere karşı

kıtaları kaydırabilir, Buna "all-round defense" de denir. Ayrıca

bakınız: "perimeter defense".

ALL WAYS FUSE HER VURUŞ DURUMUNDA PATLAYAN TAPA: Özellikle bazı tip

hava mermilerinde kullanılan tapa. Mermi hedefe vurduğu

zaman bu tapa ne vaziyette olursa olsun, paralama barutunu

ateşler.

ALL-AROUND DEFENSE ÇEPEÇEVRE SAVUNMA: Bakınız: "all-round defense"

ALL-AROUND TRAVERSE TAM DAİRE ÜZERİNDE DÖNÜŞ: Yatay bir satıhta tam

daire teşkil edecek şekilde dönüş. Yan döndürme tertibatı


vasıtasıyla 360 derece döndürülebilen silah tam daire

dönüşüdür.

ALL-CLEAR SIGNAL TEHLİKE GEÇTİ İŞARETİ: Düşman Tayyareleri, denizaltıları,

zırhlı araçları vesairenin taarruzları dolayısıyla beliren tehlikenin

geçtiğini anlatmak için önceden kararlaştırılmış bir işaret.

ALL-OUT WAR TOP YEKÜN HARP: Bu terim kullanılmayacaktır. Bakınız: "General

war".

ALL-WEATHER FIGHTER HER TÜRLÜ HAVADA GÖREV YAPAN AV UÇAĞI:

Karanlıkta veya görerek, önlemeye imkan tanımayan gündüz

hava şartları içinde, hedefini önleme olanağı veren radar

cihazlarına ve diğer özel teçhizata sahip bir av uçağı.

ALLIED MÜTTEFİK: Birbiriyle ittifak halinde iki veya daha çok devlet.

ALLIED ADMINISTRATIVE PUBLICATIONS MÜTTEFİK İDARİ YAYINLARI:

ALLIED COMMANDER MÜTTEFİK KOMUTAN: Bakınız: "NATO commander".

ALLIED COMMUNICATION PUBLICATIONS MÜTTEFİK MUHABERE YAYINLARI:

Diğer milletlerle müşterek olarak hazırlanmış resmi muhabere

yayınları: Gerek müttefik gerek kuvvetler arası sahalarda

kullanılacak muhabere elektronik talimat ve usullerini tanıtmak


maksadıyla yayınlanır. Amerika Silahlı Kuvvetlerinden herhangi

biri, Müttefik Muhabere Yayınlarının, kendi birlikleri arasında

kullanılmasına yetki verebilir.

ALLIED DEFENSE PUBLICATIONS MÜTTEFİK SAVUNMA YAYINLARI:

ALLIED ELECTRICAL PUBLICATIONS MÜTTEFİK ELEKTRİK YAYINLARI:

ALLIED ELECTRONICS PUBLICATIONS MÜTTEFİK ELEKTRONİK YAYINLARI:

ALLIED ENGINEERING PUBLICATIONS MÜTTEFİK İSTİHKAMCILIK YAYINLARI:

ALLIED EXERCISE PUBLICATIONS MÜTTEFİK TATBİKAT YAYINLARI:

ALLIED FORCES MÜTTEFİK KUVVETLER: Bak. "allied".

ALLIED HEADQUARTERS MÜTTEFİK KARARGAH: Bakınız: "allied staff".

ALLIED HYDROGRAPHIC PUBLICATIONS MÜTTEFİK HİDROGRAFİ YAYINLARI:

ALLIED INTELLIGENCE PUBLICATIONS MÜTTEFİK İSTİHBARAT YAYINLARI:

ALLIED LOGISTICS PUBLICATIONS MÜTTEFİK LOJİSTİK YAYINLARI:

ALLIED MILITARY SECURITY PUBLICATIONS MÜTTEFİK ASKERİ GÜVENLİK

YAYINLARI:

ALLIED MINING PUBLICATIONS MÜTTEFİK MAYINCILIK YAYINLARI:

ALLIED NAVIGATION PUBLICATIONS MÜTTEFİK SEYRÜSEFER YAYINLARI:


ALLIED ORDNANCE PUBLICATIONS MÜTTEFİK ORDU DONATIM YAYINLARI:

ALLIED STAFF MÜTTEFİK KARARGAH HEYETİ, PERSONELİ VEYA KARARGAHI:

Birlikte çalışan iki veya daha çok millete mensup karargah heyeti,

personeli veya karargahı.

ALLIED STAFF OF HEADQUARTERS MÜTTEFİK KARARGAH HEYETİ VEYA

KARARGAHI: Birlikte çalışan iki veya daha çok millete mensup

karargah heyeti veya personeli.

ALLIED TACTICAL PUBLICATIONS MÜTTEFİK TAKTİK YAYINLARI:

ALLIED TRAINING PUBLICATIONS MÜTTEFİK EĞİTİM YAYINLARI:

ALLIED WAR PLAN MÜTTEFİK HARP PLANI: Bak. "war plan".

ALLIED WEATHER PUBLICATIONS MÜTTEFİK METEOROLOJİ YAYINLARI:

ALLOCATE TAHSİS ETMEK, TERTİP ETMEK, AYIRMAK:

ALLOCATION NAKLİYE TAHSİSİ: Belirlenmiş bir makam tarafından mevcut

nakliye kapasitesinin kullanıcılar için paylara ayrılması.

ALLOTMENT ÖDENEK PAYI: Bir ita amirliğinin kendisine tahsis edilen veya tali

ödenek tertibi olarak verilen meblağı bir sözleşmeye girebilmesi

için, genellikle kendisine bağlı bir ast makama vermesi.


ALLOTMENT ADVICE ÖDENEK PAYI BİLDİRİSİ; ÖDEME EMRİ: Bir ita

amirliğince, paranın bir başka makam tarafından sarfına yetki

verildiğini belirten döküman.

ALLOTMENT NUMBER ÖDENEK PAYI NUMARASI: Bütçe muhasebesi ve

kontrolunda kullanılmak üzere bir ödenek payına verilen ve ita

amirliği tanıtma numarası ile ödenek payı seri numarasından

ibaret olan sembolik bir numara serisi.

ALLOTMENT SERIAL NUMBER ÖDENEK PAYI SERİ NUMARASI: Belirli bir fonla

ilgili muhasebe işlemini tanıtmak maksadıyla, bir ödenek payı

bildirisine, bir ita amirliği tarafından verilen seri numarası.

ALLOTTED SPACE TAHSİS EDİLMİŞ DEPOLAMA SAHASI: Kullanılmak üzere

resmen tahsis edilmiş gayri safi depolama sahası.

ALLOWABLE CABIN LOAD MÜSAADE EDİLEN AZAMİ KABİN YÜKÜ (HAVA):

Belirli hava araçları tarafından taşınabilen, uçulacak mesafeye,

ağırlığa ve hacme göre tespit edilen yük ve yolcu miktarı. Ayrıca

bakınız "load (air) ".

ALLOWABLE CARGO LOAD (AIR) MÜSAADE EDİLEN AZAMİ YÜK (HAVA):

Belirli hava araçları tarafından taşınabilen, uçulacak mesafeye,


ağırlığa ve hacime göre tespit edilen yük miktarı. Ayrıca bakınız:

"Load" (air) .

ALLOWABLE LOAD MÜSAADE EDİLEN AZAMİ YÜK: Bir hava aracının, ağırlık ve

hacmi hesaba katarak belirli bir mesafede taşıyabileceği toplam

yük. Ayrıca bakınız: "load".

ALLOWANCE İSTİHKAK: Bir şahsa veya teşkile tahsis edilen belirli miktarda

ikmal maddeleri veya teçhizat kalemleri.

ALPHABET CODE ALFABE KODU: Bakınız: "phonetic alphabet".

ALPHABET CODE FLAG ALFABE KOD FLAMASI: Alfabenin bir harfini veya

birden ona kadar olan rakamlardan birini temsil eden bir işaret

flaması.

ALPHABETICAL CODE ALFABETİK KOD: Bakınız: "one-part code".

ALPHABETICAL STRING ALFABETİK DİZİ: Yalnızca alfabenin harflerinden oluşan

karakter dizisi.

ALPHAMERIC ALFABETİK, HARF-RAKAM DÜZENİ: Alfabe harfleri ve rakamların

veya tanıtma işaretlerinin yanyana getirilmesi. Makina

tarafından işlenebilen alfabe harfleri, sayı basamakları ve özel

harfler için kullanılan genel terim. Örneğin: Parça No: 13A42SK.


ALPHAMERIC SEQUENCE ALFABETİK SIRA: Harf-rakam düzeninin (alphameric)

dik bir sıra halinde tertibi. Bu tertipte, her grubun ilk harfi veya

basamağı (digit) A'dan Z'ye ve peşinden 0'dan 9'a sıralanmakta

ve müteakip her harf veya basamak aynı sırayı takip etmektedir.

Buna evvelce "Telephonic sequence" denirdi.

ALPHANUMERIC (BİLGİSAYAR TERİMİ) - ALFA SAYISAL (ALFA SAYILAR): Harfler,

sayılar ve noktalama işaretleri gibi diğer karakterlerden oluşan

bir karakter takım.

ALTERNATE AERODROME YEDEK HAVA MEYDANI: Tasarlanan inişi

yapmanın doğru olmayacağı hallerde gidebileceği uçuş planında

belirtilmiş bir hava meydanı.

ALTERNATE AIRFIELD YEDEK MEYDAN: Amaçlanan varış yerine inişin uygun

olmadığı zaman, uçuşun, diğer bir yere varmak üzere devam

edebileceği yer olarak uçuş planında belirlenmiş bir hava

meydanı.

ALTERNATE AIRPORT YEDEK HAVA LİMANI: Yedek hava meydanı. Bak.

"alternate aerodrome".

ALTERNATE COMMAND AUTHORITY YEDEK KOMUTANLIK YETKİLİSİ-MAKAMI:

Evvelce tanımlanan işlevlerin başarılması için, gösterilen


olağanüstü hal koşulları altında hareket edecek sorumluya

selahiyet verilmesi suretiyle komutan tarafından yetkilendirilmiş,

daha önceden belirlenmiş bir veya daha çok subaydır.

ALTERNATE COMMAND POST YEDEK KOMUTA YERİ: Esas komuta yerinin

çalışamaz duruma gelmesi halinde, buna ait görevleri üzerine

alması için seçilmiş bir mevki. Yedek komuta yeri, personel ve

malzeme ile tam veya kısmen teçhiz edilmiş ya da ast bir birliğe

ait bir komuta yeri olabilir.

ALTERNATE EMPLACEMENT DEĞİŞTİRME MEVZİİ: Kullanılan veya

kullanılması planlanan bir mevziin işe yaramaz duruma gelmesi

halinde işgal edilmek üzere, yedek olarak hazırlanan mevzi.

Ayrıca bakınız: "emplacement".

ALTERNATE ESCORT OPERATING BASE YEDEK REFAKAT İKMAL ÜSSÜ:

Refakat Birliklerini kısa süreler için desteklemek bakımından

gerekli tesis ve faaliyet merkezleri temin eden bir üs.

ALTERNATE EXERCISE ALTERNATİF YARDIMCI EGZERSİZ: Sakatlık veya

havanın sertliği yüzünden belirli bazı hareketleri yapamayan bir

hastanın yapacağı tıbbi egzersiz.


ALTERNATE FIRING POSITION DEĞİŞTİRME ATEŞ MEVZİİ: Bak. "alternate

position".

ALTERNATE HEADQUARTERS YEDEK KARARGAH: Tanzim edilmiş olağanüstü

hal koşullarında diğer bir karargahın sorumluluklarını ve

işlevlerini üstlenmek amacıyla tasarlanan bir kısım veya ast

komutanlığın mevcut karargahı.

ALTERNATE POSITION DEĞİŞTİRME MEVZİİ: Esas mevzi tutunamaz veya

görevin ifası için elverişsiz hale geldiği zaman işgal edilmek üzere

bir birliğe, silaha veya şahsa verilen mevzi. Yedek mevzi; Esas

mevzideki görevin devamına imkan verecek yerde bulunur.

Ayrıca bakınız: "position" ve "supplementary position".

ALTERNATE RALLYING POINT YEDEK TOPARLANMA NOKTASI: Bir taarruzu

müteakip, evvelce tespit edilmiş toparlanma noktası

kullanılamayacak bir hale geldiği. taktirde, kıtaların tekrar

tertiplenmeleri için faydalanılacak yedek bir yer.

ALTERNATE TARGET MÜTEAKİP HEDEF: Esas hedef kendini göstermediği

veya yok edildiği zaman üzerine ateş edilecek hedef.

ALTERNATE TRAVERSING FIRE GENİŞLİĞİNE DARBELİ TARAMA ATEŞİ: Genişliği

ve derinliği olan bir hedefi, birbiri ardından genişliğine tarama


gruplarıyla ateş altına alma usulü. Genişliğine tarama gruplarıyla

ateş altına alma usulü. Genişliğine tarama gruplarında normal

dağılış, ateşin derinliğine dağılmasını da temin eder.

ALTERNATE WATER TERMINAL YEDEK SU TERMİNALİ: Rıhtımlarda veya faal

demirleme yerlerinde 2-5 arasında geminin aynı zamanda

demirlemesi için tesisleri ihtiva eden bir su terminali. Yardımcı su

terminalleri, güvenilir kara ve demiryolu ulaştırma şebekelerine

yakın, barınaklı kıyı sularında tesis edilir. Bu terminaller, nispeten

küçük bir sahayı içine alır ve meskun yerlerden uzakta bulunur.

Faaliyetin gayesi, yerin muhtemel nükleer hedef olarak

gösterilmemesidir. Ayrıca bakınız: "Water terminal".

ALTERNATIVE YEDEK; ALTERNATİF:

ALTERNATIVE AIRFIELD YEDEK HAVA MEYDANI: Acil iniş sahası olarak, veya

esas yada sefer yedeği hava meydanları kullanılmaz hale geldiği

veya taktik esneklik gerektiği zaman kullanılmak için gerekli

asgari tesisleri bulunan hava meydanı. Ayrıca bakınız: "alternate

airfield".

ALTERNATIVE POSITION DEĞİŞTİRME MEVZİİ: Bak. "alternate position".

ALTIMETER ALTİMETRE:
ALTIMETER SETTING ALTİMETRE TANZİMİ: Bir tayyarede basınç prensibi ile

işleyen altimetreyi ayar etmek için kullanılan, inç cinsinden

atmosfer basıncı. Böylece, tayyare yere indiği zaman, bu alet

uçuş meydanının deniz seviyesine nazaran yüksekliğine eşit veya

buna çok yakın bir yüksekliği gösterir.

ALTITUDE İRTİFA, YÜKSEKLİK: Bir düzlem, bir nokta veya bir nokta olarak

kabul edilen bir cismin ortalama deniz yüzeyinden ölçülen dikey

mesafesi. Ayrıca bakınız: "absolute altitude, critical altitude,

density altitude, drop altitude, elevation, height, minimum safe

altitude, pressure altitude, transitien altitude, true altitude".

ALTITUDE ACCLIMATIZATION YÜKSEK İRTİFAA ALIŞTIRMA: Önemli derecede

düşmüş atmosfer basıncına, sürekli şekilde maruz bırakmak

suretiyle, tedrici fizyolojik intibak.

ALTITUDE AZIMUTH İRTİFA SEMT AÇISI: Seyrüsefer üçgeni (navigational

triangle) irtifa, sapma ve bilinen enlem ile çözülerek tayin

edilmiş semt.

ALTITUDE DATUM İRTİFA BAŞLANGIÇ YÜZEYİ: Dikey yer değiştirmelerin

ölçüldüğü itibari düzey. İrtifa ölçmede başlangıç yüzeyi, hava

aracının tam altındaki arazi veya ortalama deniz seviyesi dışında-


belirli bir başlangıç yüzeyidir. Bu yüzey, basınç yüksekliği için,

atmosfer basıncının 29.92 inçlik civa sütunu (1032.2 milibar) 'nu

gösterdiği seviye; hakiki irtifa için ise, ortalama deniz yüzeyidir.

ALTITUDE DELAY İRTİFA GECİKTİRMESİ; İRTİFA GECİKMESİ: Planlanmış mevki

gösterge tipi ekran üzerinde irtifa çukurunu bertaraf etmek için,

radar palsının gönderilmesi zamanı ile gösterge üzerindeki izin

başlaması arasına sokulmuş senkronizasyon geciktirmesi.

ALTITUDE DIFFERENCE İRTİFA FARKI; RAKIM FARKI: Hesaplanmış irtifa ile kaba

irtifa (observed altitude) arasında veya önceden hesaplanmış

irtifa ile sekstan irtifai arasında yay dakikası olarak fark. Bu fark;

Kaba veya sekstan irtifa, hesaplanmış veya önceden hesaplanmış

irtifadan büyük veya küçük olduğuna göre T (Toward ,... ya) veya

A (Away ..... dan) harfleriyle ifade edilir. Buna "altitude

intercept" ve "intercept" de denir.

ALTITUDE HEIGHT İRTİFA YÜKSEKLİĞİ: Bakınız: "altitude datum".

ALTITUDE HOLD İRTİFAYI KİLİTLEME: Otomatik uçuş kontrol sisteminde

uçulan barometrik irtifanın otomatik olarak muhafaza edildiği bir

kontrol tarzı.
ALTITUDE HOLE İRTİFA BOŞLUĞU: Uçağın hemen altında bulunan yerdeki

noktayı temsil eden dış kenarın merkezinde, bir radar skopunun

gösterimindeki radyal görüntünün başlangıcındaki boş bölge.

Hava radarlarında, bu "irtifa deliği" olarak bilinmektedir.

ALTITUDE INTERCEPT İRTİFA ÖNLEMESİ: Bak. "altitude difference".

ALTITUDE SEPARATION İRTİFA AYRILMASI: Bakınız: "vertical separation".

ALTITUDE SICKNESS YÜKSEK İRTİFA HASTALIĞI: Bir şahısta, alışılmış

bulunduğundan daha yüksek bir irtifaa çıktığı zaman, atmosfer

basıncının azalmasından ileri gelen dermansızlık, oksijen azlığı,

bulantı, kusma ve bayılma arazı.

ALTITUDE SLOT İRTİFA DELİĞİ: Bakınız: "altitude hole".

ALTITUDE TINTYÜKSEKLİK RENK ISKALASI: Bak. "layer tints".

ALUMINUM FLOATING FOOTBRIDGE YÜZÜCÜ ALÜMİNYUM İZ KÖPRÜ:

ALVEOL AKCİĞER PETEKLERİ; AKCİĞERLERDEKİ HAVA KESECİKLERİ: İçeri

çekilen oksijen ince petek zarlarında (hava keseciklerinin

cidarlarında) kana; aynı anda, karbondioksit kandan peteklere

yayılır ve akciğerler vasıtasıyla dışarı atılır.


AMATOL AMATOL: Amonyum nitrat ile trinitrotoluen karışımından

meydana gelen, yüksek süratli infilak maddesi. Bu madde,

yüksek süratli infilak mermilerinde paralama hakkı olarak

kullanılır.

AMBASSADOR BÜYÜK ELÇİ:

AMBIENT NOISE ÇEVRE GÜRÜLTÜSÜ: Bir dinleyici veya mekanik ses

detektörünün uzakta bulunan sesleri tespit etme veya işitme

anında, etraftan gelen ve bu seslere karışan diğer sesler.

AMBITION HIRS; İHTİRAS:

AMBULANCE AMBULANS; HASTA TAŞIMA ARACI: Hasta ve yaralı insan ve

hayvanları taşıyacak şekildeteçhiz edilmiş kara, hava ve deniz

aracı.

AMBULANCE BASIC RELAY POST ANA YEDEK AMBULANS DURAĞI: Bir

ambulans mekiğinin en gerisindeki durak. Kullanılma sırası

bekleyen ambulanslar burada, dağınık vaziyette bulunur. Buna

"basic relay post" da denir.

AMBULANCE BOAT AMBULANS BOTU: Hasta ve yaralı personeli kıyıdan

veya bir harp gemisinden hastahane gemisine nakledecek

şekilde teçhiz edilmiş bir deniz aracı.


AMBULANCE CONTROL POST AMBULANS TRAFİK NOKTASI: Bir dörtyol ağzı

veya yol kavşağında bulunan ve ambulanslara, takip edecekleri

istikameti göstermek üzere bir er dikilmiş olan nokta.

AMBULANCE INSERT TESKERE TESPİT TERTİBATI: Yüklü bir teskereyi taşımak

üzere motorlu bir aracın içine yerleştirilen özel bir tespit

tertibatı. Bu tertibatın, bir kamyon karoserine takılmasıyla, bu

aracın bir ambulans kamyonu olarak kullanılması sağlanmış olur.

AMBULANCE LOADING POST AMBULANS BİNDİRME YERİ: Normal olarak,

ambulans mekiğinin en ilerisinde, hasta ve yaralıları tahliye için

bir veya daha çok ambulansın bulunduğu bir nokta. Bu nokta,

genellikle, bir sıhhi yardım istasyonundadır. İleri ambulans

bindirme durağı, sıhhi yardım istasyonunun ilerisinde bulunan

bir duraktır. Bak. "advanced ambulance loading post".

AMBULANCE ORDERLY AMBULANS SIHHİYE ERİ: Hasta ve yaralıların naklinde

bir ambulans şoförüne yardımcı olan şahıs.

AMBULANCE RELAY POST YEDEK AMBULANS DURAĞI: Ambulans

mekiğinde birkaç ambulansın yedekte beklediği nokta. Duraktaki

bir ambulans görev aldığı zaman, bundan boşalan yeri, yedekteki


bir ambulans doldurmak üzere ileri geçer. Buna "relay post" da

denir.

AMBULANCE SERVICE AMBULANS HİZMETİ: Hasta ve yaralıları ambulanslarla

bir yerden başka bir yere taşıma hizmeti.

AMBULANCE SHUTTLE AMBULANS MEKİĞİ: Bir ambulans hizmetinin

uygulandığı mekik usulü. Bu faaliyet; bir veya birkaç ambulans

indirme durağını, bir veya birkaç yedek ambulans durağını ve bir

ana yedek ambulans durağını ihtiva eder.

AMBULANCE STATION AMBULANS İSTASYONU: Ambulans birliklerinde

faaliyetlerin idare edildiği, personelin barındırıldığı ve araçların,

kullanılmadıkları zaman, muhafaza olundukları yer. Burası, aynı

zamanda, ambulansların seyrüsefer kontrol noktasıdır.

Ambulans istasyonu ambulans yolu üzerinde bulunur; Tedavi

işleri yapacak şekilde teçhiz edilmemiştir.

AMBULANT CASE YÜRÜYEBİLEN HASTA VE YARALI: Bak. "walking wounded".

AMBULANT PATIENT YÜRÜYEBİLEN HASTA VE YARALI: Bak. "patient" ve

"walking wounded".

AMBULATORY (WALKING) PATIENT YÜRÜYEBİLEN HASTA VE YARALI: Bak.

"walking patient".
AMBULATORY CASE YÜRÜYEBİLEN HASTA VE YARALI: Bak. "walking

wounded".

AMBUSH PUSU: Düşman üzerine baskın tarzında saldırmak için gizlenmiş

askerler.

AMERICAN CAMPAIGN MEDAL AMERİKAN HARP MADALYASI:

AMERICAN CIVILIAN INTERNEE INFORMATION BUREAU ENTERNE EDİLMİŞ SİVİL

AMERİKAN PERSONELİ DANIŞMA BÜROSU: A. B. D. Enterne

edilmiş Sivil Personel Danışma Merkezi ile Milli Büronun bir

faaliyet merkezi. Düşman elindeki Amerikan vatandaşları

hakkında, resmi ve gayri resmi kaynaklardan, elde edilen bilgileri

toplar, işleme tabi tutar ve yetkili Amerikan makamlarına dağıtır.

AMERICAN DEFENSE SERVICE MEDAL AMERİKAN SAVUNMA HİZMETİ

MADALYASI:

AMERICAN DEFENSE SERVICE RIBBON AMERİKAN SAVUNMA HİZMETİ

ŞERİDİ:

AMERICAN EXPEDITIONARY FORCES AMERİKAN SEFERİ KUVVETLERİ:

AMERICAN MISSION FOR AID TO TURKEY: TÜRKİYE'DEKİ

AMERİKAN YARDIM KURULU:


AMERICAN NATIONAL RED CROSS AMERİKAN MİLLİ KIZIL HAÇ'I: Harpte yaralı

hastaları tedavi; sel baskını, hastalık vesaire felaketlere

uğrayanlara yardım eden bir Amerikan teşkilatı. Buna kısaca

"American Red Cross" da denir.

AMERICAN RED CROSS AMERİKAN KIZIL HAÇI: Bak. "American National Red

Cross". AMERICAN PRISONER OF WAR INFORMATION BUREAU:

AMMO (PLUS, MINUS, ZERO) CEPHANE (ARTI-EKSİ-SIFIR): Hava önlemede,

geriye kalan cephane miktarını gösterir kod (tip belirtilebilir)

Örneğin :

AMMO MINUS - CEPHANE EKSİ: CEPHANEMİN YARIDAN AZI KALDI:

AMMO PLUS - CEPHANE ARTI: CEPHANEMİN YARIDAN FAZLASI KALDI:

AMMO ZERO - CEPHANE SIFIR: HİÇ CEPHANEM KALMADI:

AMMONAL AMONAL: Amonyum Nitrat, trinitrotoluen ve pul veya toz

halinde. alüminyum karışımından elde edilen, yüksek süratli

infilak hassasına sahip bir madde. Bu madde, yüksek süratli

infilak mermilerinde paralama hakkı olarak kullanılır ve infilak

anında parlak bir ışık meydana getirir.


AMMONIA CANISTER AMONYA MASKE SÜZGECİ: Dikdörtgen biçiminde, yeşil

renkte bir gövdeden ibaret, bir özel maksat süzgeci. İçinde,

amonya'yı emme bakımından yüksek kapasiteye sahip bir

kimyasal madde vardır ve amonyak buharlarına karşı korunmak

için faydalıdır; Özel bir gaz maskesinin ana parçası.

AMMONIA DYNAMITE (COMMERCIAL) AMONYA DİNAMİT (TİCARİ): Arazi

temizlemede, huni açmada ve taş ocaklarında kullanılan ticari bir

dinamit cinsi.

AMMONIUM NITRATE AMONYUM NİTRAT: Krater ve çukur açmada kullanılan

bir tahrip maddesi.

AMMONIUM PICRATE AMONYUM PİKRAT: Bak. "explosive D".

AMMUNITION MÜHİMMAT; CEPHANE: Tahrip maksadı dahil, taarruz ve

savunmada kullanılmak üzere içine infilak maddeleri, sevk barut

hakları, işaret ve aydınlatma vasıtaları ateşleme terkibi veya

nükleer, biyolojik yada kimyasal maddeler doldurulmuş bir

düzen. Bazı mühimmat eğitim ve merasimde veya harekat dışı

maksatlar için kullanılır. Ayrıca bakınız: "Chemical ammunition;

fixed ammunition; semifixed ammunition; separate loading

ammunition". AMMUNITION AND TOXIC MATERIAL OPEN


SPACE: MÜHİMMAT VE ZEHİRLİ MADDELER AÇIK DEPOLAMA

SAHASI: Patlayıcı maddelerle toksik maddelerin depolanması için

özel surette hazırlanmış bir saha. Raporlarda, emniyet mesafesi

faktörleri bakımından depolama sahası olarak ayrılmış çevre

bölge bu saha içine alınmaz. Barikatlar ve uydurma örtüler

bölgeye dahildir. Ayrıca bakınız: "storage".

AMMUNITION AVAILABLE SUPPLY RATE MÜHİMMAT İKMAL ORANI,

GÜNLÜK CEPHANE İKMAL NİSPETİ (ORD.): Silahlarla atılan

mühimmat için, günde silah başına atım ile; toptan tahsis

maddeleri için, günde, bu maddelerden teşkil veya birlik başına

mevcut ikmal maddeleriyle karşılanabilen ölçü birimi ile ifade

edilen mühimmat miktarı. Yalnız tümenler ile savaş istihkam ve

topçu birliklerinin silahları için uygulanır. Tümen kuruluşu

dışındaki hizmet destek birliklerinin silahları; normal durumlar

bir muharebe görevinde kullanılmalarını zaruri kılmadıkça,

bunun dışında kalır.

AMMUNITION BAG CEPHANE TORBASI: Cephaneci erler tarafından,

cephaneyi taşımak için kullanılan, branda bezinden yapılmış

torba veya mahfazaların muhtelif çeşitlerinden herhangi biri.


AMMUNITION BEARER CEPHANECİ, CEPHANE ERİ: Muharebede birliklerin

cephane ikmalini yapmak üzere, makinalı tüfek şeritleri ve el

bombaları dahil, hafif ateşli silahlara ait cephaneyi taşıyan er.

Buna "ammunition handler" de denir.

AMMUNITION BELT FİŞEKLİK: Mermileri veya mermi bağlarını taşımak için

kullanılan ve yuvaları veya cepleri bulunan kemer. Buna genel

olarak, "Cartridge belt"de denir.

AMMUNITION CAR CEPHANE VAGONU, MÜHİMMAT VAGONU: Cephane

nakliyatında kullanılan çelik demiryolu vagonu.

AMMUNITION CARRIER CEPHANE ARABASI: Topların cephanesini nakleden ve

toplara refakat eden araç.

AMMUNITION CLIP BAG: Bazı otomatik ve yarı otomatik silahları

doldurmakta kullanılan ve birkaç mermiyi bir arada tutan cihaz.

AMMUNITION CONTROLLED SUPPLY RATE MÜHİMMATIN KONTROLLU İKMAL

ORANI: Kara kuvvetleri kullanımında, sarfiyatların söz konusu

oranda tutulması halinde belirli bir zaman için belirtilmiş

kuvvetin harekatlarını sürdürmek üzere elde bulundurulması

beklenen mühimmat miktarı. Silahlar tarafından atılan

mühimmat maddeleri için, günlük, her silah için devir cinsinden


ve hacim olarak tahsis edilen mühimmat maddeleri için, günlük,

her teşkilat için ölçü birimi cinsinden ifade edilmektedir. Taktik

komutanlar, taktik harekatlar esnasında planlanan aralıklarda

mühimmat sarfiyatını kontrol etmek üzere bu oranı

kullanmaktadır. Her düzeydeki komutanlık kanalları vasıtasıyla

yayınlanmaktadır. Bu oran, ast komutanlar ve mevcut

mühimmat varlıkları tarafından arzedilen gerekli ikmal

maddeleri oranına dayanarak belirlenmektedir.

AMMUNITION CRANE CEPHANE METAFORASI: Büyük çaplı topları doldurmak

için mermi ve barut haklarının kaldırılmasında kullanılan cihaz.

AMMUNITION CREDIT MÜHİMMAT KREDİSİ, CEPHANE KREDİSİ: Bir teşkile;

belirli bir süre içinde, özel bir iş için tespit edilen miktarda

cephane alması maksadıyla verilen yetki. Muharebe sahasında,

ordu kademesinden küçük birliklerde, cephane veya mühimmat

kredileri kullanılmaz.

AMMUNITION DATA CARD MÜHİMMAT BİLGİ KARTI, MÜHİMMAT ETİKETİ:

İkmal edilen her münferit kafile için hazırlanmış tanıtma kartı.

Mühimmatın cinsini ve terkibini bildirir; kafile numarasını ve

imalatçının ismini göstermek suretiyle, cephaneyi teşkil eden


unsurları tanıtmış olur. İcabında, mühimmata gösterilen dikkat

ve ihtimamla ilgili talimatı da ihtiva eder.

AMMUNITION DAY OF SUPPLY GÜNLÜK MÜHİMMAT İKMAL MİKTARI: Faal bir

harekat alanında, harekatın devamını sağlamak için gerekli,

günlük tahmini mühimmat miktarı. Silahlar tarafından atılan

mühimmat kalemleri için, silah başına bir günde sarfedilen atım:

toplu tahsis mühimmat kalemleri için, diğer ölçü birimleriyle

ifade edilir.

AMMUNITION DEPOT MÜHİMMAT DEPOSU: Muharebe bölgesinin gerisinde

mühimmatın teslim alındığı, sınıflandırıldığı ve yerleştirildiği bir

depo.

AMMUNITION DISTRIBUTING POINT MÜHİMMAT DAĞITMA NOKTASI: Küçük

birliklere cephane ikmalinin yapıldığı yer.

AMMUNITION DUMP GEÇİCİ MÜHİMMAT İKMAL DEPOSU: Bak.

"ammunition supply point".

AMMUNITION EXPENDITURES CEPHANE SARFİYATI: Sarfiyat, mühimmatın bir

birlik tarafından tüketilmesidir. Kayıt işlemleri bakımından, bazı

istisnalarıyla {nükleer silahlar ve belirli füze kademeleri)

mühimmat, kullanan birliğe dağıtıldığı zaman sarfedilmiş sayılır.


Özel mühimmat, atışı yapan bir birlik (a delivery unit),

destekleyen ordu donatım özel mühimmat birliğini ve ateş idare

merkezine bu durumdan haberdar ettiği zaman sarfedilmiş kabul

edilir.

AMMUNITION HANDLER CEPHANE ERİ: Bakınız "ammunition bearer".

AMMUNITION IDENTIFICATION CODE MÜHİMMAT TANITMA KODU:

Mühimmatı tanıtmak ve sahrada ikmalini kolaylaştırmak üzere,

her mühimmat kalemine tahsis edilmiş kod remzi. Örneğin;

PSHBA. Burada, ilk harf ve rakam, ilgili ordu donatım kataloğuna,

geri kalan üç harf silah grup, tip ve modeline ve ambalaj şekline

delalet eder. Hafif silah mühimmatında, mühimmatın cinsi

gösterilir.

AMMUNITION IN HANDS OF TROOPS KITA ELİNDEKİ MÜHİMMAT: Kıta ikmal

maddeleri yüküne dahil ve bu yükün üstünde bulundurulmasına

yetki verilmiş fazlalardır. Bu mühimmat, kullanan birliğin fiili

sorumluluğu altındadır ve birlik geçici ikmal depolarında, birlik

seyyar ikmal maddeleri ihtiyatlarında ve silah mevzilerindeki

mühimmat meyanında bulundurulabilir.


AMMUNITION INSPECTOR MÜHİMMAT UZMANI: Çeşitli tipten

mühimmatın özellikleri ve nitelikleri hakkında bilgiye sahip;

korunması, elden geçirilmesi, depolanması, bakımı, ıslahı

konularında özel surette yetiştirilmiş bir şahıs. Bir ordu donatım

tesisinde görevli mühimmat uzmanı, mühimmat tetkik ve

sınıflandırma şubesi müdürü olarak vazife görür. Mühimmat

konusunda komutana karşı sorumlu ve rapor vermekle

görevlidir.

AMMUNITION LIFT MÜHİMMAT AKTARMASI: Mühimmatın bir sabit

noktadan bir taşıt aracına, bir taşıt aracından bir sabit noktaya,

bir taşıt aracından başka bir taşıt aracına, bir sabit noktadan

civardaki bir sabit noktaya nakli işlemi. Bu işlem, mühimmatın,

fiilen bir noktadan kaldırılıp bir başka noktaya konması işini içine

alır. Ayrıca bakınız: "ammunition lift capability".

AMMUNITION LIFT CAPABILITY MÜHİMMATI AKTARMA KABİLİYETİ: Bir

mühimmat birliğinin, bir günde aktarabildiği mühimmat tonu

olarak ifade edilen mühimmat taşıma kabiliyeti.

AMMUNITION LOADING LINE MÜHİMMAT TERKİP ATELYESİ: Bir tesiste,

birbirine benzer mühimmat kalemlerinden herhangi bir gruba ait

ana parçaların birleştirilmesi için, tam bir işletme tesisi halinde


kurulmuş bina, teçhizat ve lüzumlu tesisattan ibaret kolaylık

tesisleri grubu.

AMMUNITION LOT NUMBER MÜHİMMAT LOT NUMARASI: Deniz

kuvvetlerinde bu çeşit mühimmatın kod numarası.

AMMUNITION MAINTENANCE MÜHİMMAT BAKIMI: Münferit mühimmat

kalemlerinde, ambalajlarda veya mühimmat ana parçalarında dış

yüzey bozukluklarını önlemek için yapılan çalışma. Mühimmatın

parçalara ayrılması veya ana parçaların değiştirilmesi işlemini

içine almaz.

AMMUNITION MODIFICATION MÜHİMMAT TADİLATI: Mühimmat ve füze

kalemlerinde; ıslah işlemi için gerekli geniş iş yerlerine ve

teçhizata ihtiyaç kalmadan, ana parça değiştirmeleri nevinden,

imalat değişiklikleri sonucu meydana gelen tadilat.

AMMUNITION OFFICER MÜHİMMAT SUBAYI: Bir komutanlıkta; mühimmat

faaliyetlerinin (tesellüm, depolama, tetkik, sınıflandırma, dağıtım

v. s.) elverişli karargah murakabesinde yardımcı görevleri yerine

getiren subay.
AMMUNITION PIT CEPHANE ÇUKURU: Cephanenin geçici olarak depolanması

için kazılan çukur veya hendek. Bir cephane çukuru, bu

cephaneyi kullanacak silaha, genel olarak, yakın bulunmalıdır.

AMMUNITION POINT MÜHİMMAT NOKTASI: Bak. "Ammunition supply

point".

AMMUNITION REQUIRED SUPPLY RATE MÜHİMMAT İHTİYACI İKMAL

ORANI: Herhangi bir kuvvetin, harekatını sınırlamasına tabi

olmaksızın devam ettirmesi için ihtiyaç duyacağı tahmin edilen

mühimmat miktarı. Silahlarla sarf edilen cephane için, silah

başına bir günde sarf edilen atım olarak; toplu tahsis mühimmat

kalemleri için diğer ölçü birimleriyle ifade edilir. Taktik

komutanlar, planlanmış taktik harekata devam edebilmek için

gerekli mühimmat ihtiyaçlarını belirtmek hususunda, belirli

fasılalarla, ikmal oranlarından faydalanırlar. İstekler, emir ve

komuta kanallarıyla bildirilir ve her kademede tevhit edilir. Her

komutan, birliği dahilinde ikmal oranını tayin ederken,

mühimmat ihtiyacı, ikmal oranını dikkate alır.

AMMUNITION SHELTER CEPHANE SIĞINAĞI:


AMMUNITION SLING MÜHİMMAT PARAŞÜTÜ: Kıtaların ikmali için hava

araçlarından cephane atmaya mahsus tertibat. Bu tertibat, bir

mahfaza ile bir paraşütten ibarettir.

AMMUNITION SQUAD CEPHANE ERLERİ: Bir silaha ait cephane işleriyle

görevli erler. Ayrıca bakınız: "manning detail".

AMMUNITION SUPPLY INSTALLATION MÜHİMMAT İKMAL TESİSİ: Stok

kayıtlarını tutmak ve mühimmatın alınmasını, sınıflandırılması,

depolanması, ve dağıtımı için gerekli işleri yapmak üzere

kurulmuş bir tesis. Depoları, mühimmat ikmal noktalarını,

indirme istasyonlarını, oto bindirme noktalarını ve mühimmatın

alındığı, depolandığı, sınıflandırıldığı veya dağıtıldığı bütün diğer

tesisleri içine alan genel bir terimdir.

AMMUNITION SUPPLY POINT MÜHİMMAT İKMAL NOKTASI: Kullanacak

birliklere veya kullanacak bir birlik. tarafından şahıslara veya ast

birliklere dağıtılmak üzere mühimmatın hazır bulundurulduğu

ileri nokta. Bu tesis; mühimmatı teslim alacak, sınıflandıracak,

depolayacak ve dağıtacak şekilde teşkilatlandırılmış olabilir yada,

sadece mühimmatın elde bulundurulması ve şahıslara veya ast

birliklere dağıtımı maksadıyla, kullanacak birliğin mensupları

tarafından idare edilen, geçici bir depolama noktası olabilir.


Buna kısaca "ammunition point" de denir. Ayrıca bakınız:

"ammunition dump", "distribution point".

AMMUNITION TRAIN CEPHANE AĞIRLIĞI: Mühimmatı, dağılacağı yere

nakleden personeli ve araçları içine alan bir ağırlık.

AMMUNITION TRUCK KAVANCA ARABASI: Kıyı topları için; cephane

çukurlarından toplara barut hakları ile mermileri nakletmeye

mahsus, demir kasalı ve tekerlekli el arabası. Bu araba, mermiyi

topun içine kolaylıkla kaldırmaya yarayan ve topun kama payına

uyabilen bir doldurma teskeresini ihtiva eder.

AMORTIZATION AŞINMA PAYI; AMORTİSMAN:

AMPHIBIAN AMFİBİ TAYYARE: iniş ve kalkışlarını hem karada hem suda

yapmaya elverişli tayyare. Buna, genel olarak, "amphibian

airplane" denir.

AMPHIBIAN AIRPLANE AMFİBİ TAYYARE: Bak. "amphibian".

AMPHIBIAN TRACTOR AMFİBİ TRAKTÖR:

AMPHIBIAN TRUCK AMFİBİ OTO, AMFİBİ KAMYON: Hem karada hem suda

hareket edebilen oto veya kamyon.

AMPHIBIAN TRUCK COMPANY AMFİBİ OTO BÖLÜĞÜ:


AMPHIBIOUS AMFİBİ: Hem karada, hem suda hareket etmeye muktedir.

Örneğin, amfibi kuvvetler gibi. Buna eskiden "amphibian"

denirdi.

AMPHIBIOUS ASSAULT AMFİBİ HÜCUM: Bir düşman sahili üzerinde bir kuvvet

oluşturmayı kapsayan bir amfibi harekatın ana tipi.

AMPHIBIOUS ASSAULT AREA AMFİBİ HÜCUM BÖLGESİ: Bakınız: "landing

area".

AMPHIBIOUS ASSAULT LANDING AMFİBİ HÜCUM ÇIKARMASI: Bakınız:

"amphibious operation, part e".

AMPHIBIOUS ASSAULT SHIP (GENERAL PURPOSE) AMFİBİ HÜCUM GEMİSİ

(GENEL AMAÇLI): Helikopterler, çıkartma gemileri, amfibi

araçları ve bu metodların bir karışımıyla bir hücumda bir çıkarma

kuvvetinin unsurlarını yüklemek, intikal ettirmek ve çıkarmak

üzere tasarlanan bir gemi. LHA olarak bilinmektedir.

AMPHIBIOUS CHART AMFİBİ DENİZ HARİTASI: Çıkarma harekatı ve pasif kıyı

savunması için özel ihtiyaçları karşılamak üzere tasarlanmış, 1:

25 000 veya daha büyük ölçekli ve sahil ve kıyı hakkındaki

bilgileri bir muharebe haritasından daha ayrıntılı olarak gösteren

özel bir deniz haritasıdır.


AMPHIBIOUS COMMAND SHIP AMFİBİ KOMUTA GEMİSİ: Amfibi harekatta, bir

komutanın emir ve komuta yetkisini kullandığı bir deniz

kuvvetleri gemisi. Amerikan Savunma Bakanlığı bunu LCC olarak

belirlemiştir.

AMPHIBIOUS CONTROL GROUP AMFİBİ KONTROL GRUBU: Bir amfibi

harekatta gemiden kıyıya intikalin su üstünde geçen kısmını

kontrolla görevlendirilmiş personel, gemi ve küçük su araçları.

AMPHIBIOUS CORPS (MARINE) AMFİBİ KOLORDU (DENİZ PİYADESİ): Tek bir

tümen veya üs ve normal takviye birlikleri üstünde Deniz piyade

sınıfı kuvvetlerini içine alan taktik bir birliğe verilmiş isim. Deniz

Piyadesi Seferi Kuvvetinin bir üst kademesidir.

AMPHIBIOUS DEMONSTRATION AMFİBİ GÖSTERİ: Düşmanı bir kuvvet

gösterisiyle aldatıp, kendisi için elverişsiz bir hareket tarzına

sürüklemek için girişilmiş bir amfibi harekat tipi.

AMPHIBIOUS FORCE AMFİBİ KUVVET: 1. Amfibi harekat için eğitilen, teşkil

edilen ve teçhiz edilen destekleme kuvvetleri ile beraber, bir

deniz kuvveti ile çıkartma kuvveti. 2. Deniz kuvvetlerinde, bir

filonun amfibi tipi komutanlığına verilen idari isim.


AMPHIBIOUS FORCE FLAGSHIP AMFİBİ KUVVET SANCAK GEMİSİ: Bir amfibi

harekatta, komutanın harekatı sevk ve idare ettiği gemi. Esas

görevi; çıkarma kuvvetlerinin çıkışına ve desteklenmesine

katılmış su üstü, denizaltı ve hava birliklerinin kontrolü için

gerekli haberleşmeyi sağlamaktır. Aeroloji fotoğraf ve harita

teksir malzemesi gibi planlama ve destek vasıtaları temin eder.

AGC olarak adlandırılır'.

AMPHIBIOUS GROUP AMFİBİ GRUBU: Bir amfibi kuvvette bir tümen

çapındaki amfibi harekatın bütün safhalarını tatbik etmek üzere

tasarlanan bir amfibi kuvvet içinde, komutan ve onun karargah

heyetinin içerildiği bir komutanlık.

AMPHIBIOUS LIFT AMFİBİ TAŞIMA KAPASİTESİ: Bir amfibi harekatta kullanılan

hücum çıkarma gemilerinin insan, araç ve ikmal maddelerinin

ton olarak ifade edilen toplam taşıma kapasitesi.

AMPHIBIOUS OBJECTIVE AREA AMFİBİ HEDEF BÖLGESİ: Amfibi görev kuvveti

tarafından emniyete alınacak olan hedefin bulunduğu yer içinde

komuta ve kontrol, amaçları için başlangıç direktifinde belirlenen

coğrafi bölge. Bu bölge, amfibi görev kuvvetinin vazifesinin

başarılmasına imkan tanıyacak büyüklükte olmak ve gerekli


deniz, hava ve kara harekatının yürütülmesi için yeteri

büyüklükteki bir bölgeyi sağlamak zorundadır.

AMPHIBIOUS OBJECTIVE STUDY AMFİBİ HEDEF ÇALIŞMASI: Amfibi harekat

planlaması için gereken bir daimi veya yarı daimi yapıdaki temel

istihbarat bilgilerini sağlamak üzere tasarlanan bir çalışma. Her

bir çalışma; stratejik mahale, amfibi vasıtalar tarafından ele

geçirilme hassasiyetine ve diğer düşüncelere göre seçilen özel

bir bölge ile ilgilidir.

AMPHIBIOUS OPERATION AMFİBİ HAREKAT (AMERİKA SAVUNMA

BAKANLIĞI, AMERİKAN SAVUNMA KURULU): Gemilere ve küçük

deniz araçlarına bindirilmiş deniz ve çıkarma kuvvetleri ile

denizde yapılan ve düşman kıyısına bir çıkarmayı içine alan bir

taarruz. Amfibi harekat bir bütün olarak aşağıdaki safhaları

kapsar: (a) planning- planlama: Başlama emrinin

yayınlanmasından yüklemeye kadar geçen devre. (b) embar.

kation- yükleme: kuvvetlerin teçhizat ve ikmal maddeleri ile

birlikte gemilere yüklendikleri devre. (c) rehearsal, prova: olası

harekatın aşağıdaki maksatlarla prova edildiği devre: (1)

planların yeterliliğini, ayrıntılı harekatın zamanlamasını ve

katılan birliklerin muharebe hazırlık derecesini sınamak, (2)


bütün kademelerin plan hakkında tam bir bilgiye sahip

bulunduklarından emin olmak ve, (3) Muhabere faaliyetlerini

denemek. (d) movement-intikal: Amfibi görev kuvveti asli

teşkillerinin yükleme noktalarından çıkarma hedef bölgesine

intikal ettikleri devre. (e) assault-hücum: Amfibi görev kuvvetine

ait hücum kuvvetinin büyük kısmının hedef bölgesine varışıyla

amfibi görev kuvveti vazifesinin başarılması arasında geçen

devre.

AMPHIBIOUS OPERATION (NATO) AMFİBİ HAREKAT: Gemilere ve küçük

deniz araçlarına bindirilmiş deniz ve çıkarma kuvvetleri ile

denizden yapılan ve düşman kıyısına çıkarmayı içine alan bir

taarruz.

AMPHIBIOUS PACK AMFİBİ AMBALAJ: Geçici olarak su içinde kalmaya,

uzun süre açıkta depolanmaya ve mutattan fazla hor kullanmaya

dayanıklı deniz aşırı nakliyat ambalajı.

AMPHIBIOUS RAID AMFİBİ AKIN: Denizden düşman kıyıya, bir hedef

istikametinde süratle ilerlemeyi veya hedefin geçici olarak

işgalini, daha sonra planlı bir çekilmeyi içine alan sınırlı amfibi

harekat tipi.
AMPHIBIOUS RECONNAISSANCE AMFİBİ KEŞİF: Silahlı bir hareketten çok

bilgi toplama maksadı güden, gizli faaliyet ve sonunda planlı bir

çekilmeyi içine alan, küçük unsurlar tarafından idare edilen

amfibi çıkarma.

AMPHIBIOUS RECONNAISSANCE UNIT AMFİBİ KEŞİF BİRLİĞİ: Amfibi keşif

görevlerini yürütmek ve desteklemek üzere teşkil edilen, teçhiz

edilen ve eğitilen bir birliktir. Bir amfibi keşif birliği birkaç amfibi

keşif timinden oluşturulmaktadır.

AMPHIBIOUS SHIPPING AMFİBİ GEMİLER: Amfibi hücum harekatında çıkarma

kuvvetlerini nakletmek, çıkarmak ve desteklemek üzere özel

olarak tasarlanmış ve amfibi hedef bölgesinde dışardan yardım

alınmaksızın donanma personeli tarafından yükleme ve

boşaltma kapasitesini haiz donanmanın kuruluşunda bulunan

gemiler.

AMPHIBIOUS SQUADRON AMFİBİ FİLO: Bir amfibi hücum harekatı için

kıtaları ve bunların malzemelerini taşıyacak amfibi hücum

gemilerinden oluşan taktik ve idari bir birlik.

AMPHIBIOUS STRIKING FORCES AMFİBİ VURUCU KUVVETLER: Komşu kara

bölgelerinde düşman mukavemetinin olduğu yerlerde harekatı


başlatmak ve/veya yürütmek için denizden askeri zorlamaya

muktedir kuvvetler.

AMPHIBIOUS SUPPORT GROUP AMFİBİ DESTEK GRUBU: Amfibi harekatta;

deniz topçu ateş desteği temin etmekle görevlendirilen gemi ve

teknelerden oluşan görev grubu, Her taarruz kuvveti için, normal

olarak, bir destek grubu vardır. Çıkarma ön kuvvetinin harekatı

sırasında, bombardıman için daha büyük bir kuvvet teşkil etmek

maksadıyla, genel; olarak, iki veya daha çok destek grubu

birleştirilir. Her destek grubu, iki veya daha çok destek birliğini

ihtiva edebilir.

AMPHIBIOUS TANK AMFİBİ TANK: Amfibi harekatta, ilk destek ateşlerini

temin için faydalanılan, denizden ve kıyıdan görerek ve

görmeyerek ateş etmeye muktedir, üzerine bir obüs veya top

monte edilmiş araç.

AMPHIBIOUS TASK FORCE AMFİBİ GÖREV KUVVETİ: Bir amfibi harekatı

sevk ve idare için teşkil edilmiş bir görev birliği. Amfibi görev

kuvveti, daima, Deniz Kuvvetleri ile bir çıkarma kuvvetini ve bu

kuvvetlerin kuruluşlarındaki hava araçlarını ihtiva eder;


AMPHIBIOUS TASK GROUP AMFİBİ GÖREV GRUBU: Bir amfibi görev kuvveti

içinde kurulabilen ast bir kuvvet. Bir deniz taarruz grubu ile bir

çıkarma grubundan meydana gelir.

AMPHIBIOUS TRACTOR AMFİBİ TRAKTÖR: Bakınız: "amphibious vehicle".

AMPHIBIOUS TRANSPORT DOCK DOKLU AMFİBİ GEMİ: Kıtaları,

malzemeleri ve ikmal maddelerini taşımaya ve yüklü bulunduğu

çıkarma araçları, amfibi araçlar ve helikopterler ile karaya

çıkarmaya mahsus bir gemi.

AMPHIBIOUS TRANSPORT GROUP AMFİBİ NAKLİYE GRUBU: Amfibi görev

kuvvetinin, esas itibariyle nakliye gemilerinden oluşan bir alt

bölümü.

AMPHIBIOUS UNIT AMFİBİ BİRLİK: Su yolu ile taşınıp bir düşman kıyısı

üzerinde harekat yapmak üzere yetiştirilmiş ve teçhiz edilmiş

birlik.

AMPHIBIOUS VEHICLE AMFİBİ ARAÇ: Hem havada hem de suda çalışabilir,

tekerlekli veya paletli bir araç. Ayrıca bakınız: "landing craft,

vehicle".

AMPHIBIOUS VEHICLE AVAILABILITY TABLE AMFİBİ ARAÇ MEVCUT TABLOSU:

Esas itibariyle çıkarma hücumunu yapmak ve harekatın diğer


unsurlarını desteklemek üzere elde bulunan amfibi araçların tip

ve miktarını gösterir tablo.

AMPHIBIOUS VEHICLE EMPLOYMENT PLAN AMFİBİ ARAÇ KULLANMA PLANI:

Amfibi araçların çıkarma harekatında planlanmış kullanma

şekilleri ile karaya ilk intikalden sonraki kullanma şekillerini tablo

halinde gösteren bir plan.

AMPHIBIOUS VEHICLE LAUNCHING AREA AMFİBİ ARAÇ İNDİRME SAHASI:

Çıkış hattı yakınında. ve deniz istikametinde, çıkarma gemilerinin

ilerleyip amfibi araçları indirdikleri bir bölge.

AMPHIBIOUS WITHDRAWAL AMFİBİ GERİ ÇEKİLME: Kara kuvvetlerinin

düşman bir kıyıdan deniz kuvvetlerine ait gemilerle denizden

geri çekilmesini içeren bir harekat.

AMPLIFIER YÜKSELTEÇ: Elektriksel, hidrolik ve mekanik palslarla ses

palslarını veya sinyallerini şiddetlendirmek için kullanılan cihaz

veya bir elektriksel devrede, akımların frekansa oranla güç

derecelerini, özel bir tarzda yükseltmek için faydalanılan düzen.

AMPLIFYING REPORT TAMAMLAYICI RAPOR: Bakınız: "contact report".

AMPLITUDE MODULATED GENLİK MODÜLASYONU: Bak. "amplitude

modulation".
AMPLITUDE MODULATION GENLİK MODÜLASYONU: Taşıyıcı bir dalgayı,

modülasyon bilgisine uygun olarak, genliğinde değişikliğe sebep

olacak şekilde modüle etme usulü.

ANACOUSTIC ZONE SESSİZ SAHA: Uzaydaki sessiz saha; azalmış hava

molekülleri arasındaki mesafenin, ses dalga uzunluğundan daha

fazla olduğu ve ses dalgalarının artık yayılamadıkları 100 mil

irtifa üzerindeki saha.

ANAGLYPH ANAGLİF: Bir stereoskopik çiftin iki hayalini, biri bir renkte, diğeri

tamamlayıcı renkte görülecek şekilde mezceden ve mütenazır

renkleri süzen bir gözlükten bakıldığı zaman, mücessem bir hayal

şeklinde görülen, tamamlayıcı renklerde basılmış veya

yansıtılmış resim. Bu resim, stereoskopik görüş eğitiminde

kullanılır.

ANAGRAM HARFLERİ YERLERİNE GÖRE DİZMEK: Açık metin, açık kod, veya

mutavassıt şifreli metin meydana getirmek üzere, aynı mesaj

içindeki bir harf serisini diğeriyle karıştırmak suretiyle, bir yer

değiştirme şifresini tamamen veya kısmen kriptanalize etmek,

açmak.
ANALOGUE COMPUTER ÖRNEKSEL BİLGİSAYAR: Savma işlemi yapan (digital

computer) den farklı olarak, ölçme esası üzerine çalışan

bilgisayar. Voltaj, rezistans vesaire şeklinde elde edilen ölçüler

arzu edilen bilgilere (data) çevrilir.

ANALOGY BENZEŞİM VE MODEL: Benzeşim modeli.

ANALYSIS İNCELEME, ANALİZ, ÇÖZÜMLEME: Bir sorunun yöntemli olarak

araştırılması ve daha ayrıntılı olarak incelenmesi için sorunun

daha küçük ilişkili birimlere ayrılması.

ANALYSIS OF FIRE ATIŞ İNCELEMESİ: Tesir atışına geçmek için lüzumlu

düzeltmeleri tespit maksadıyla, daha önce yapılmış hava

savunma hazırlık atışlarının incelenmesi.

ANALYSIS STAFF ANALİZ HEYETİ, TİMİ: Bakınız: "Central analysis team".

ANALYST ÇÖZÜMLEYİCİ: Sorunları tanımlayan çözümleri için algoritma ve

yöntemler geliştiren bir şahıs.

ANALYTIC ÇÖZÜMSEL:

ANALYZE ANALİZ ETMEK:

ANARCHIST ANARŞİST:

ANARCHY ANARŞİ, KARGAŞALIK:


ANCHOR DEMİR: Bakınız: "sinker".

ANCHOR CABLE DEMİR ZİNCİRİ: Gemi ile demiri arasındaki zincir, halat veya

kablo.

ANCHOR ICE TABAN BUZU: Nehir ve göl. tabanlarında teşekkül eden buz.

Buna "Bottom ice" da denir.

ANCHOR LIGHT LİMAN FENERİ, DEMİR FENERİ: Demirlemiş bir geminin, deniz

tayyaresinin veya balonun yerini gece belli etmek üzere,

üzerlerine asılan fener veya fenerler grubu.

ANCHOR LINE DEMİRLEME HATTI: Yüzücü ayaklı köprülerde, köprüyü akıntıya

karşı tutmak için demirlerin atıldığı halat.

ANCHOR LINE CABLE PARAŞÜT AÇMA İPİ KABLOSU: Bak. "anchor cable".

ANCHOR LINE EXTENSION KITS PARAŞÜT AÇMA İPİ UZATMA TAKIMI: Takma

tırnaklı kapılarla teçhiz edilmiş bir uçağa, paraşütçülerin arkadan

atlamalarına imkan vermek üzere eklenmiş bir tertibat

ANCHORAGE YERE TESPİT, DEMİRLEME, ANKRAJ: Ağır cisimleri bir yere tespit

edebilme şekilleri. Raylar üzerinde bulunan bir topa ait vagon,

geri tepme tesirine karşı, ankraja sahip bulunmalıdır.


ANCHORED DÖNME: Hava önlemede, "görünür bir yörünge noktası

etrafından dönüyorum" anlamına gelen bir kod.

ANCILLARY FACILITIES YARDIMCI TESİSLER: Takviye, kuvvetlerini desteklemek

için muayyen asgari gereksinimleri sağlayacak, herhangi bir

mevkide bulunan mevcut tesislere ilavede bulunması gerekli

tesislerdir.

ANGELS "ANGELS" KODU: Hava önlemesinde ve yakın hava desteğinde,

uçağın irtifaı anlamına gelen bir kod {bin feet olarak) .

ANGLE OF APPROACH YAKLAŞMA AÇISI: Bir aracın ön tarafındaki en alçak

noktadan geçen düzlemin yatay düzlem ile teşkil ettiği açı.

ANGLE OF ARRIVAL MERMİ YOLU DİKEY AÇISI: Herhangi bir noktada

mermi yoluna teğet hat ile yatay hat arasındaki dikey açı.

ANGLE OF ATTACK HÜCUM AÇISI: Bir tayyarenin kanat veya diğer taşıyıcı

satıhlardan birine ait kiriş ile bunun havaya nazaran hareket

istikameti arasındaki dar açı.

ANGLE OF BANK YALPA AÇISI: Tayyarenin enine ekseninin yatay satıhtan

inhiraf etmesiyle meydana gelen açı. Buna "angle of roll" da

denir.
ANGLE OF BLADE Bakınız: "angle of pitch.

ANGLE OF CLEARANCE SÜTRE EMNİYET AÇISI: Silah hedefe tevcih edildiği

zaman, silah hedef hattı ile, silahın hedefe atacağı merminin,

hedefe ulaşıncaya kadar yolda hiçbir engele rastlamayacak

şekilde tevcihinde, namlunun gösterdiği hat arasında meydana

gelen açı.

ANGLE OF CONVERGENCE YAKINSAMA AÇISI, PARALAKS AÇISI: Grid kuzeyi

ile coğrafi kuzey arasındaki açı. Gridin standart meridyenden

uzaklaşması nispetinde büyür. Buna "angle of parallax" da denir.

ANGLE OF DEFLECTION YAN AÇISI: Bir silahın namlu ekseni ile, silahın tevcihi

sırasındaki nişan hattı arasında meydana gelen yatay açı.

ANGLE OF DEPARTURE ÇIKIŞ AÇISI: Tekerlekli bir aracın arka lastiklerine teğet

ve aracın yere en yakın noktasından geçen düzlemin yatay

düzlem ile teşkil ettiği açı. Ayrıca bakınız: "angle of approach".

ANGLE OF DEPRESSION ALÇALIŞ AÇISI: l. Yatay ile azalan hat arasında dikey

düzlemdeki açı. 2. Hava fotoğrafçılığında, meyilli olarak takılmış,

hava fotoğraf makinesinin optik ekseni ile yatay düzlem

arasındaki açı. Ayrıca bakınız: "tilt angle".


ANGLE OF DIVERGENCE DAĞITMA AÇISI: Bir batarya veya makineli tüfek

grubuna, esas silaha paralel olarak tevcih edilmiş herhangi bir

top veya tüfeğin, son bulunduğu vaziyetten istenilen istikamete

tam tevcih edilebilmesi için yapacağı hareketle meydana gelen

açı. Bu açı, özellikle mevzide bulunan bir makineli tüfek

bölüğünde, geniş cepheli bir hedefe ateş edileceği zaman

kullanılır.

ANGLE OF ELEVATION NİŞANGAH AÇISI: Başlangıç noktasında toprak açısı

hattı ile yükseliş hattı arasındaki düşey açılardan küçüğü. Ayrıca

bakınız: "elevation".

ANGLE OF ENTRY GİRİŞ AÇISI: Bir bomba veya merminin, hedefe nüfuz ettiği

noktada, bu noktadan hedef sathına çizilen dikeye nazaran

sapma derecesi. Bak. "angle of incidence".

ANGLE OF FALL DÜŞÜŞ AÇISI: Namlu ağzından geçen yatay hattın mermi yolu

ile kesiştiği noktadan mermi yoluna çizilen teğet ile yatay hat

arasında kalan düşey açı.

ANGLE OF IMPACTVURUŞ AÇISI: Bir merminin vuruş noktasından mermi yoluna

çizilen teğet ile, yine vuruş noktasından toprağa çizilen teğet


arasındaki dar açı. Bir merminin hedefe veya toprağa çarptığı

noktadaki açı.

ANGLE OF INCIDENCE VARIŞ AÇISI: Merminin vuruş noktasında vuruş sathına

dikey hat ile varış hattı arasındaki açı. Bu açı vuruş açısını

tamamlar.

ANGLE OF JUMP ÇIKIŞ HATASI AÇISI: Silah tevcih edildikten sonra, ateş

etmeden hemen önce, nişan hattının devamı olan hat ile

merminin namlu ağzını terk ettiği anda nişan hattının devamı

olan hat arasındaki açısal fark. Buna sadece "Jump" da denir.

Ayrıca bakınız: "angle of departure" ve "quadrant angle of

departure".

ANGLE OF PARALLAX TOPLAMA AÇISI; YAKINSAMA AÇISI; PARALAX AÇISI:

Bak. "angle of convergence".

ANGLE OF PITCH HATVE AÇISI; PALA AÇISI: Tayyare ve füzelerde, normal uçuş

durumunda, uzunluğuna eksen ile nispi rüzgar istikameti

arasındaki açı. Buna "angle of blade" de denir.

ANGLE OF POSITION DOĞRU TOPRAK AÇISI: Bak. "angle of site".

ANGLE OF REPOSE SÜRTÜNME AÇISI: Toprak veya benzeri bir madde yığınının,

kaymadan durabileceği en dik meyil.


ANGLE OF ROLL YATIŞ AÇISI; YALPA AÇISI: Bak. "angle of bank".

ANGLE OF SAFETY EMNİYET AÇISI: Bir silahta, mermi yolunu dost kıtalar

üzerinden aşırmak için kabul edilen asgari açısal aralık. Emniyet

açısı, kıtaların emniyetini temin için yeteri kadar büyütülmüş

sütre emniyet açısıdır.

ANGLE OF SHIFT YAN KAYDIRMA AÇISI: Toptan birinci hedefe uzatılan hat ile,

yine toptan diğer bir hedefe uzatılan hat arasında kalan yatay

açı. Yan kaydırma açısı; bir topun, ateşini bir hedeften diğerine

kaydırmak için, yaptığı dönüş sırasında meydana gelen açıdır.

ANGLE OF SIGHT DOĞRU TOPRAK AÇISI; NİŞANGAH AÇISI; NİŞAN AÇISI: Bak.

"angle of site".

ANGLE OF SITE DOĞRU TOPRAK AÇISI: Mermi yolu yatay tabanı ile toprak açısı

hattı arasındaki dikey açı Buna eskiden "angle of position"

derlerdi.

ANGLE OF TRAIN YAN AÇISI: Atış esaslarının, bir uzaktan idare sistemi ile temin

edilen istikamet açısı unsuru.

ANGLE OF TRAVERSE YAN DÖNÜŞ AÇISI: Bir silahın kundağı üzerinde

döndürebildiği yatay açı.


ANGLE OF VIEW GÖRÜŞ AÇISI: l. Bir kamera merceğinin perspektif

merkezinden (arka hareketsiz nokta) şeklin karşılıklı iki kenarı

arasından geçen iki ışığın arasındaki açı, 2. Fotogrametrik olarak,

tanjantı, ayarlanmış odak uzunluğuna bölünmüş şekil köşegen

uzunluğunun yarısı olan açının iki katıdır.

ANGLE OF VISIBILITY GÖRÜŞ AÇISI: Bir tayyarede bulunan pilot, rasıt veya

nişancının bulunduğu vaziyette görüş açısı. Bu açı, tayyarenin

kanat, kuyruk gibi satıhlardan biri tarafından kapatılmayan kısım.

ANGLE OF WING SETTING KANAT TESPİT AÇISI; VARIŞ AÇISI: Bir tayyarenin

kanat kirişinin tayin ettiği satıh ile tayyarenin uzunluğuna ekseni

arasındaki değişmeyen açı. Buna "angle of incidence" de denir.

ANGLE T T AÇISI: Top hedef hattı, ile gözcü hedef hattının kesişimiyle

hedefte oluşturulan açı.

ANGLE-OFFSET METHOD AÇIDAN ÇIKARMA USULÜ; AÇI İLE ÖLÇME USULÜ: Eğri

bir tabanı; tek bir başlangıç noktasından iki istikamette sabit

açılar ve mesafeler alarak ölçme usulü. Bu usul, daha çok ses

ölçme için mikrofonların yerleştirilmesinde kullanılır.


ANGLEDOZER ANGİLDOZER: Traktör tipinde moloz kaldırma makinesi. Molozu

bir tarafa atabilmesi için, bu makinenin bıçağına belirli bir açı

verilir.

ANGULAR DISTANCE AÇISAL MESAFE: İki nokta arasındaki genişliğin açı

cinsinden ifadesi.

ANGULAR HEIGHT AÇISAL YÜKSEKLİK: Yatay hat ile, bir gözcü veya silahtan,

herhangi bir noktaya çizilen hat arasındaki düşey açı.

ANGULAR PARALLAX AÇISAL PARALAKS: Grid kuzeyi ile coğrafi kuzey

arasındaki açı. Bu açı, gridin standart meridyenden uzaklaşması

oranında büyür.

ANGULAR SPEED AÇISAL HIZ: Bak. "angular velocity".

ANGULAR TRAVEL AÇISAL YER DEĞİŞİMİ: Hareket halindeki bir hedef

tarafından, belirli bir zamanda katedilen açısal mesafe. Bu

mesafe; açısal hızın hedef seyir süresi ile çarpımına eşittir. Açısal

yer değişimi, hedefin seyir süresi sırasında gözetleme

noktasındaki açının değişmesiyle ölçülür.

ANGULAR TRAVEL METHOD AÇISAL YER DEĞİŞİM USULÜ; AÇISAL HIZ USULÜ:

Hedefin, yan ve yükseklik bakımından açısal yer değişim hızına


dayanarak atış esaslarını hesaplama metodu. Ayrıca bakınız: "

linear travel method".

ANGULAR UNIT METHOD AÇISAL BİRİM METODU: Bir yan gözetleyicisi

tarafından elde edilen milyem cinsinden sapmanın komuta

aletine tatbiki için, yarda cinsinden yükseklik düzeltmesine

çevrilmesi suretiyle, hava savunma topçu ateşini tanzim usulü.

ANGULAR VARIABILITY AÇISAL DEĞİŞKENLİK: Rüzgar bünyesindeki akım

değişiklik oranının bir tahmini.

ANGULAR VELOCITY AÇISAL HIZ: Hareket halindeki bir hedefin, yan ve

yükseklik bakımından açısal durumundaki değişiklik oranına

nazaran, gözetleme noktasında ölçülen hızı.

ANGULAR VELOCITY SIGHT AÇISAL HIZ NİŞANGAHI: Bakınız: "bomba

sighting systems".

ANGULATOR ANGULATÖR: Eğik bir yüzeyde ölçülen bir açının, yatay bir yüzey

üzerindeki izdüşümünü almak için kullanılan mekanik alet.

ANNEX EK: Bir harekat emrini veya bir başka dokümanı anlaşılır bir hale

sokmak veya daha teferruatlandırmak için, bu emir veya

dokümana eklenen vesika.


ANNIHILATION FIRE İMHA ATEŞİ: Bak. "counterpreparation".

ANNOTATED PRINT AÇIKLAMALI BASKI: Kelime veya sembollerle, üzerine

kıymetlendirme ayrıntıları işaretlenmiş bir fotoğraf.

ANNOTATION AÇIKLAMA; AÇIKLAMA NOTU: Açıklayıcı amaçlarla veya özel

önemdeki madde veya bölgeleri belirtmek üzere taslak veya

çizim üzerinde yer alan işaretler.

ANNUAL ACTIVE DUTY FOR TRAINING YILLIK FAAL GÖREV EĞİTİMİ: Silahlı

Kuvvetler İhtiyat Asli Teşkilleri Birinci Derece Hazır

İhtiyatlarından (Ready Reserve) - Amerikan Kara Milli Muhafız

Teşkilatı ile Hava Milli Muhafız Teşkilatı hariç, birçok üyenin,

yılda bir defa, 17 günü geçmemek üzere, tabi tutuldukları eğitim

devresi.

ANNUAL APPROPRIATION YILLIK TAHSİSAT: Belirli bir mali yıl içinde yapılan

sözleşmelerin ödenmesi için ayrılan bir tahsisat. Ayrıca bakınız:

"appropriation".

ANNUAL AUDIT YILLIK HESAP DENETLEMESİ; YILLIK MURAKABE:

ANNUAL AVERAGE YILLIK NOT ORTALAMASI: Bir subay hakkında; bir

kıymetlendirme yılı içinde verilen bütün sicillerden, her birine ait


görev günü esas alınarak, eşit şekilde bölünmüş karma not

ortalaması.

ANNUAL EFFICIENCY INDEX YILLIK VERİM ENDEKSİ; YILLIK EHLİYET ENDEKSİ:

Bir subay hakkında; bir yıllık faal görevi sırasında verilen

sicillerden elde edilen Kara ordusu standart not ortalaması.

ANNUAL FOOD PLAN YILLIK İAŞE PLANI: Bir takvim yılı içinde kullanılan

bütün yiyecek kalemlerinin bir listesi. Bu liste, kalemin gerçek

veya katalog adını, dağıtan birimini ve kaç defa yedirildiğini

gösterir. Ana yemek listesinin hazırlanmasına esas olan bir

dokümandır.

ANNUAL GENERAL INSPECTION YILLIK GENEL DENETLEME: Yılda bir

yapılan ve Kara Kuvvetlerine mensup belirli bir komutanlık,

müessese veya faaliyet merkezinin bütün safhalarını içine alan

bir denetleme. Ayrıca bakınız: "inspector general inspection".

ANNUAL TRAINING YILLIK EĞİTİM: Bir üyenin, her yıl ihtiyat kısımlarına ait

görevle ilgili olarak yıllık eğitim gereksinimlerini yerine getirmek

üzere ifa ettiği eğitim veya yıllık sahra eğitimiyle ilgili asgari yıllık

faal görev süresi. Bu eğitim, görev gereksinimlerine bağlı olarak


bir ardıl süre esnasında veya bir veya daha fazla günlerdeki

artmalarla yerine getirilebilir.

ANTENNA MINE ANTENLİ MAYIN: Deniz mayın harbinde, bir geminin temas

ettiği zaman mayını ateşleyecek galvanik hareketi oluşturacak

bir antenin yerleştirildiği müsademeli mayın.

ANTENNA PATTERN ANTEN DİYAGRAMI: Anten vasıtasıyla yayınlanan telsiz

dalgalarının boşlukta her yöndeki şiddetini gösteren bir şekil.

ANTI-ARMOUR TANKSAVAR:

ANTI-G SUIT G ELBİSESİ: Pozitif hızlanmanın insan vücudu üzerindeki etkilerini

karşılamak üzere, uçak mürettebatı tarafından giyilen elbise.

ANTI-HANDLING FUSE KIMILDATMAYA KARŞI HASSAS MAYIN TAPASI: Bak.

"antidisturbance fuze".

ANTI-ICER BUZLANMAYI ÖNLEME DÜZENİ: Bir tayyarenin pilot yeri

camlarına, taşıyıcı yüzeylerle diğer bazı yüzeylere özel bir sıvı

veya sıcak hava püskürten cihaz.

ANTI-LOOTING MEASURES YAĞMACILIĞA KARŞI TEDBİRLER:


ANTI-VIGNETING FILTER IŞIK TANZİM FİLTRESİ: Özellikle geniş açılı bazı

mercekler tarafından eşit olmayan şekilde verilen aydınlığı

düzeltmek için yoğunluk dereceli bir tortusu bulunan bir filtre.

ANTI-WATCHING DEVICE GÖZETLEMEYİ ÖNLEYİCİ CİHAZ: Mayının veya mayın

tarlasının anlaşılmasını önlemek amacıyla, görüldüğünde

mayının batmasına neden olan demirli bir mayına takılı bir

tertibat.

ANTIAIR WARFARE HAVA SAVUNMA MUHAREBESİ: Düşman hava ve füze

tehdidini yok etmek veya kabul edilebilir bir düzeye indirmek

için gerekli bir işlemi gösteren bir ABD Deniz Kuvvetleri/Deniz

Piyadeleri terimidir. Bu savaş; önleme uçaklarının, bombardıman

uçaklarının, uçaksavar toplarının, karadan havaya ve havadan

havaya füzelerin, elektronik karşı önlemlerin kullanımını ve söz

konusu tehdidin başlamasından hem önce hem de sonra hava ve

füze tehdidini yok etmeyi içermektedir. Düşman hava

faaliyetinin etkilerini asgari hadde indirmek üzere alınan diğer

önlemler örtü, gözetleme, yayılma, aldatma (elektronik dahil) ve

çevikliktir. Ayrıca bakınız: "counter air"

ANTIAIRBORNE MINEFIELD (LAND MINE WARFARE) HAVA İNDİRMELERİNE

KARŞI MAYIN TARLASI (KARA MAYIN HARBİ): Esas itibariyle, hava


indirme taarruzuna karşı savunmak üzere döşenmiş mayın

tarlası. Ayrıca bakınız: "minefield".

ANTIAIRCRAFT ARTILLERY HAVA SAVUNMA TOPÇUSU: Düşman hava

araçlarının yerlerini tespit etmek, ateş açıp bu araçları tahrip

etmek için kullanılan ve kara veya deniz araçları üzerinde

bulunan silahlar ile malzemeye verilen ad. Bunlar arasında, hava

savunma top ve otomatik topları, otomatik silahlar, karadan ve

deniz araçlarından havaya atılan güdümlü füzeler, roketler, baraj

balonları vardır. Buna "flak" de denir.

ANTIAIRCRAFT ARTILLERY ANALYSIS HAVA SAVUNMA TOPÇUSU ATEŞ

KESAFETİ TAHLİL UNSURU: Bak. "flak analysis".

ANTIAIRCRAFT ARTILLERY COMMAND HAVA SAVUNMA TOPÇU

KOMUTANLIĞI: Bir karargah bataryası ile iki veya daha çok hava

savunma topçu tugayından oluşan ve yurtiçi bölgede veya

menzil sahasında bulunan komutanlık. Bu karargah, ast birlikleri,

idari ve taktik bakımdan kontrol eder ve Hava Kuvvetlerinin en

büyük taktik ve idari teşkili olan hava kuvveti (air force) 'ne

tekabül eder.
ANTIAIRCRAFT ARTILLERY INTELLIGENCE SERVICE HAVA SAVUNMA TOPÇUSU

İSTİHBARAT HİZMETİ: Hava savunma topçusu ateş birliklerine

lüzumlu haber verme ve ikaz hizmetini sağlamak ve düşman

hava kuvvetlerinin faaliyeti hakkında sıhhatli bilgi elde etmek

için, hava savunma topçu birlikleri tarafından kurulan hizmet. Bu

hizmet; radarları, gözetleme postalarını ve lüzumlu muhabere

irtibat tesislerini ihtiva eder.

ANTIAIRCRAFT ARTILLERY LIAISON OFFICER HAVA SAVUNMA TOPÇUSU İRTİBAT

SUBAYI: Koordinasyon veya irtibat temini için diğer bir sınıfta

çalışan hava savunma subayı. Örneğin; bir Taktik Hava Kontrol

Merkezinde görevli hava savunma subayı gibi.

ANTIAIRCRAFT ARTILLERY NEUTRALIZATION HAVA SAVUNMA

TOPÇUSUNUN ZARARSIZ VEYA TESİRSİZ HALE GETİRİLMESİ: Bak.

"flak neutralization".

ANTIAIRCRAFT ARTILLERY OPERATIONS DETACHMENT HAVA SAVUNMA

TOPÇUSU HAREKAT MÜFREZESİ: Bir hava savunma harekat

merkezini tesis ve idare eden, subay ve erlerden oluşan bir

teşkil.
ANTIAIRCRAFT ARTILLERY SCHOOL HAVA SAVUNMA TOPÇU OKULU: Hava

savunma topçu komutanlığına bağlı olan ve hava savunma

topçusuna ait teknik ve taktik konularla ve sahra hizmeti ile

öğretmenlik hususlarında şahıslara öğretim yaptıran okul.

ANTIAIRCRAFT BALLOONBARAJ BALONU: Bak. "barrage balloon".

ANTIAIRCRAFT CONTROL CONDITION HAVA SAVUNMA TOPÇUSU ATEŞ

KONTROL DURUMU: Hava savunma ateşinde kontrol durumu.

Bu kontrol durumu iki türlüdür: (a) Yeşil ateş kontrol durumu

(control green) : Dost tayyarelerin bölge içinde bulunduğunu ve

taarruz etmedikçe veya düşman olduğu kesin şekilde

anlaşılmadıkça, herhangi bir tayyareye ateş açılmayacağını ifade

eder, (b) Sarı ateş kontrolü (control yellow) : Bölge içinde hiçbir

dost tayyarenin uçmadığını ve kesin tanıma halleri dışında,

görülen tayyarelere ateş açılabileceğini ifade eder. Bu kontrol

başlamadan önce, dost tayyarelerin bölgeden tamamen

uzaklaşmaları icap eder.

ANTIAIRCRAFT DEFENSE HAVA SAVUNMASI: Hava savunma toplarını, otomatik

silahları ve roketleri, yerden havaya atılan güdümlü füzeleri,

baraj balonlarını ve hava savunma topçusunu istihbarat


hizmetini içine alan ve yerden veya denizden havaya doğru

yapılan her türlü savunma hareketleri.

ANTIAIRCRAFT DIRECTOR HAVA SAVUNMA KOMUTA ALETİ: Bak.

"director".

ANTIAIRCRAFT GUN HAVA SAVUNMA TOPU: Özellikle tayyarelere karşı

kullanılmak üzere imal edilmiş top. Bu toplara, çok kolaylıkla yan

ve yükseliş verilebilir. Uzun menzilleri vardır ve en büyük

nişangah açılarıyla ateş yapabilirler.

ANTIAIRCRAFT LOOKOUT HAVA GÖZCÜSÜ: Bak "air guard".

ANTIAIRCRAFT OFFICER HAVA SAVUNMA SUBAYI: Bir komutanlığın özel

karargahına mensup ve komutan ile erkanına, hava

savunmasıyla ilgili konularda fikir veren şahıs. Bu subay,

genellikle, komutanlığa ait hava savunma topçusunun da

komutanıdır.

ANTIAIRCRAFT OPERATIONS CENTER UÇAKSAVAR HAREKAT MERKEZİ: 1. Bir

uçaksavar komutanının taktik karargahı. 2. Hava savunması için

bilgi toplamak ve kıymetlendirmek ve istihbaratı dağıtmak üzere

kurulan ve ast birlikler üzerindeki harekat kontrolünün icrasında

vasıta olan teşkilat.


ANTIAIRCRAFT OPERATIONS OFFICER HAVA SAVUNMA HAREKAT SUBAYI: Bir

savunmada iş gören bütün hava savunma birlikleri komutanının

temsilcisi olan ve hava savunma harekat merkezinde bütün hava

savunma harekatına nezaret eden subay.

ANTIAIRCRAFT OPERATIONS ROOM HAVA SAVUNMA HAREKAT ODASI: Bir

hava savunma topçusunun muharebe karargahı. Bu oda; hava

savunma topçu istihbarat hizmetinin toplama, kıymetlendirme

ve yayma merkezidir. Buna "antiaircraft operations center" de

denir.

ANTIAIRCRAFT WEAPON UÇAKSAVAR SİLAHI: Bakınız: "Duster (antiaircraft

weapon) ".

ANTIAMPHIBIOUS MINEFIELD (LAND MINE WARFARE): AMFİBİ TAARRUZA

KARŞI MAYIN TARLASI (KARA MAYIN HARBİ): Esas itibariyle,

amfibi taarruza karşı koymak üzere döşenmiş bir mayın tarlası.

Ayrıca bakınız: "minefield".

ANTICIPATED RATION STRENGTH MUHTEMEL İAŞE MEVCUT RAPORU:

Dağıtım yapan levazım subaylığına, üç gün sonraki ihtiyaç için

verilen günlük rapor. Bu rapor: bir mevki, kamp, garnizon veya


bir tümen ya da daha büyük birlikteki insan miktarını gösterir ve

iaşe maddelerinin dağıtımında esas olur.

ANTICOUNTERMINING DEVICE MUKABİL MAYIN TARANMASINA KARŞI KOYMA

CİHAZI: Şok etkisini önlemek üzere tasarlanan bir inflüens

mayına monte edilen cihaz.

ANTICROP AGENT TARIM ÜRÜNLERİNE ZARAR VERİCİ MADDE: Seçilmiş yiyecek

veya endüstriyel ürünlerde hastalık yaratmak veya bu ürünlere

zarar vermek üzere kullanılan canlı bir organizma veya kimyasal

madde. Ayrıca bakınız: "antiplant agent"; "herbicide"

ANTICROP OPERATIONS TARIM ÜRÜNLERİNE ZARAR VERME HAREKATI:

Düşmanın seçkin yiyecek kaynaklarını ve endüstriyel ürünlerini

tahrip etmek üzere, askeri harekatlarda tarım ürünlerine zarar

verici maddelerin kullanımı.

ANTIDIM ANTİDİM: Koruyucu maskenin göz, camlarında buğulanma

etkisini azaltan bir madde.

ANTIDIM SET ANTİDİM KUTUSU: Bütün gaz maskelerinde bulunan ve antidime

batırılmış bir bez parçasını ihtiva eden kutu.

ANTIDISTURBANCE FUSE KIMILDATMAYA KARŞI HASSAS MAYIN TAPASI:

Kurulduktan sonra hassas bir duruma gelip herhangi bir hareket


veya kımıldatmanın infilaka sebep olacağı tapa. Buna "anti-

handling fuze" da denir. Ayrıca bakınız: "antiwithdrawal device".

ANTIFRICTION DEVICE SÜRTÜNMEYE KARŞI TERTİBAT: Bir silahın tevcihinde

sürtünmeyi azaltan tertibat. Bu tertibat; silahı, ana yataklar

üzerinde yükseltip ayırmak ve hareket ettirilirken, serbestçe

dönen hafif yataklar üzerinde oturtmak suretiyle çalışır.

ANTIGRAVITY ÇEKİM KESME ETKİSİ: Mahiyeti henüz keşfedilmemiş bir enerji

sahasının, roket araçları ve insan vücudu gibi kütleler üzerinde

yer çekim kuvvetini kaldırdığı veya azalttığı sanılan etki.

ANTIGRENADE NETTING BOMBA AĞI: Düşmanın mevzi içine atmaya çalışacağı

bombalara karşı koruma sağlayan ağ.

ANTIJAMMING KARIŞTIRMAYI ÖNLEME: Karıştırma etkilerini gidermek için

yapılan herhangi bir işlem. Bu işlem, telsiz haberleşmesine ve

radara uygulanır. Ayrıca bakınız: "jamming".

ANTILIFT DEVICE (LAND MINE WARFARE) KALDIRMAYA KARŞI HASSAS MAYIN

TUZAK DÜZENİ (KARA MAYIN HARBİ): Bağlı bulunduğu mayının

kaldırılmasıyla bu mayını veya yakınındaki bir başka mayını yada

patlayıcı maddeyi infilak ettirecek şekilde tertiplenmiş bir düzen.


ANTIMATERIAL AGENT MALZEMEYE ZARARLI MADDE: Malzemenin

bozulmasına veya hasarına sebep olan bir canlı organizma veya

kimyasal madde.

ANTIMATERIAL OPERATIONS MALZEMEYE ZARAR VERME HAREKATI: Askeri

harekatlarda, malzemeye zarar veren silahların veya maddelerin

kullanımı.

ANTIMECHANIZED DEFENSE ZIRHLI ARAÇLARA KARŞI SAVUNMA: Zırhlı

birlikler ile tanksavar silahları, el ve tüfek bombaları, sahra

topçusu ve hava savunma topçusuna ait hendekler, tuzak, mayın

tarlaları ve mevcut diğer vasıtalar bu savunmanın başlıca

unsurlarıdır. Buna "antitank defense" de denir.

ANTIMECHANIZED SECURITY ZIRHLI KUVVETLERE KARŞI EMNİYET: Mekanize

düşman kuvvetlerinin baskın ve tacizlerden korunmak için

kurulan sistem.

ANTIMECHANIZED WEAPON TANKSAVAR SİLAHI: Bak. "antitank weapon".

ANTIMISSILE MISSILE FÜZE TAHRİP FÜZESİ: Uçuş halindeki diğer füzeleri

önlemek ve imha etmek maksadıyla fırlatılan bir savunma füzesi.

Ayrıca bakınız: "Ballistic missile interceptor".


ANTIPERSONNEL BOMB ANTİPERSONEL BOMBA: Canlı hedeflere karşı

kullanılmak üzere imal edilmiş bomba.

ANTIPERSONNEL MINE (LAND MINE WARFARE) ANTİPERSONEL MAYIN (KARA

MAYIN HARBİ): Personelde zayiata sebebiyet vermek maksadıyla

imal edilmiş bir mayın. Ayrıca bakınız: "mine (land mine warfare)

".

ANTIPERSONNEL MINEFIELD (LAND MINE WARFARE) ANTİPERSONEL MAYIN

TARLASI (KARA MAYIN HARBİ): Esasında, düşman piyade

taarruzundan korunmak maksadıyla döşenmiş bir mayın tarlası.

Ayrıca bakınız: "minefield (landmine warfare) ".

ANTIPERSONNEL OBSTACLE ANTİPERSONEL ENGEL: Canlı hedeflere karşı

kullanılan bir engel.

ANTIPLANT AGENT BİTKİLERE ZARARLI MADDE: Bitkileri öldüren,

bitkilerde hastalık yapan veya bozulmalarına sebep olan canlı bir

organizma veya kimyasal madde. Ayrıca bakınız: "anticrop agent,

herbicide".

ANTIPODAL BOMBER ANTİPODAL BOMBARDIMAN TAYYARESİ:

Yeryuvarlağında, kalkış noktasının karşı yüzeyindeki bir hedefe

taarruz kabiliyetindeki bir bombardıman tayyaresi.


ANTIRADIATION MISSILE ANTİRADYASYON FÜZE, RADYASYONA KARŞI HASSAS

FÜZE: Bir radyasyon kaynağı üzerine pasif olarak yönelen füze.

ANTIRECOVERY DEVICE KEŞFİ ÖNLEYİCİ CİHAZ: Deniz mayın harbinde,

düşmanın mayının çalışma mekanizmasının ayrıntılarını

keşfetmesini önlemek üzere tasarlanan, mayının içinde yer alan

cihaz.

ANTISATELLITE MISSILE UYDU TAHRİP FÜZESİ: Yörünge üzerindeki bir uyduyu

tahrip maksadıyla fırlatılmış bir füze.

ANTISET ANTİSET: Koyulaşmayı, dolayısıyla akıcılık ve yayılma

etkilerindeki kaybı önlemek üzere, bulaşıcı maddelerden

temizleyici kireç kaymağı karışımına katılan kimya maddesi.

ANTISUBMARINE ACTION DENİZALTI SAVUNMA FAALİYETİ, (HAREKATI):

Bir veya daha çok denizaltı savunma gemisi veya hava aracı

tarafından veya her ikisiyle birlikte belirli bir düşman denizaltı

gemisine karşı girişilen faaliyet. ANTISUBMARINE AIR ESCORT

AND CLOSE SUPPORT: DENİZALTI SAVUNMASI HAVA REFAKAT

VE YAKIN DESTEĞİ: Yakın denizaltı taarruz tehdidi altında

bulunan bir konvoyu veya kuvveti havadan koruma tedbiri.

Tayyareler; derinlikte yoğunlaşan bir savunma sağlar ve taktik


komutan durumundaki subayın taktik kontrolü altında hareket

ederler.

ANTISUBMARINE AIR OFFENSIVE OPERATIONS DENİZALTI SAVUNMASI HAVA

TAARRUZ HAREKATI: Taarruz harekatını yürütmek için, tek

başlarına veya diğer hava araçları ya da gemilerle veya her

ikisiyle koordineli olarak faaliyette bulunan, tayyare gemilerinde

veya kıyıda üslenmiş hava araçları. Böyle bir harekatın maksadı

uzak destek harekatından esaslı şekilde farklı olmakla beraber,

arama işinin belirli sahaya inhisar ettirilmesi ve taarruz taktiği,

denizaltı savunması uzak hava desteğinde uygulananın aynıdır.

ANTISUBMARINE AIR SEARCH ATTACK UNITDENİZALTI SAVUNMA HAVA ARAMA

HÜCUM BİRLİĞİ: Denizaltıları araştırmak ve onları tahrip etmek

üzere bir taktik birlik şeklinde ayrı olarak teşkil edilen bir veya

daha çok uçağa verilen tahsis.

ANTISUBMARINE BARRIER DENİZALTI BARİYERİ: Düşman denizaltılarını

keşfetmek, geçişlerine engel olmak veya imha etmek amacıyla

tertiplenmiş bir seri statik cihaz veya çevik birliklerin teşkil ettiği

hat. Ayrıca bakınız: "Antisubmarine patrol".


ANTISUBMARINE CARRIER GROUP DENİZALTI SAVUNMA UÇAK GEMİSİ

GRUBU: Bir veya daha çok denizaltı savunma uçak gemisi ile bir

miktar refakat gemisinden geçici olarak teşkil edilen ve başlıca

görevi denizaltıları keşif ve imha olan bir grup. Bu şekilde teşkil

edilmiş gruplar, konvoy desteğinde veya denizaltı arama ve

tahrip görevlerinde kullanılır.

ANTISUBMARINE CLOSE AIR SUPPORT DENİZALTI SAVUNMASI İÇİN YAKIN

HAVA DESTEĞİ: Desteklenen birliği korumak amacını güden

denizaltı savunma harbi için hava harekatı. Bu harekat normal

olarak söz konusu kuvvetin 80 deniz mili çevresinde

yürütülmektedir, ancak bu limit taktik komutanlıktaki kontrol

subayının yetkisi altında değiştirilebilmektedir.

ANTISUBMARINE COMMAND DENİZALTI SAVUNMA KOMUTANLIĞI: Düşman

denizaltılarına karşı harekatta bulunmak üzere ve emrinde

karma deniz ve hava kuvvetleri bulunan taktik komutanlık.

ANTISUBMARINE DISTANT AIR SUPPORT DENİZALTI SAVUNMA UZAK HAVA

DESTEĞİ: Belirli konvoy veya kuvvetlerden uzakta, fakat direkt

olarak bunlar hesabına girişilen denizaltı savunmasıyla ilgili hava

desteği.
ANTISUBMARINE GROUP DENİZALTI SAVUNMA GRUBU: Düşman

denizaltılarına karşı harekat maksadıyla teşkilatlandırılmış

gemiler ve hava araçları.

ANTISUBMARINE MINEFIELD DENİZALTILARA KARŞI TESİS EDİLEN MAYIN

TARLASI: Özellikle denizaltılara karşı mayın dökülen bir saha. Bu

saha, su üstü ve denizaltı gemilerinin de dahil olduğu bütün

tekneler için emniyetsiz olabileceği gibi, su üstü gemilerin

emniyeti amacıyla mayınlar derine de dökülebilmektedir.

ANTISUBMARINE NET DENİZALTI MANİA AĞI: Denizaltıların girmelerine engel

olmak için, dar su geçitlerine veya liman ağızlarına gerilen çelik

ağ.

ANTISUBMARINE OPERATION DENİZALTI SAVUNMA HAREKATI: Denizaltı

savunma harbinin sevk ve idaresine katkıda bulunan harekat.

ANTISUBMARINE PATROL DENİZALTI SAVUNMA KARAKOLU, DEVRİYESİ:

Denizaltının hareket istikameti tespit edilebildiği zaman

kullanılan, denizaltı gemilerini tespit etmek veya girişlerini

önlemek üzere bir bölgede veya bir hat üzerinde yapılan devamlı

ve sistemli arama.
ANTISUBMARINE ROCKET DENİZALTI SAVUNMA ROKETİ: Gemiden atılır,

roket sevk tertibatlı nükleer su bombası veya homing torpedo.

RUR-5 olarak adlandırılır, mürettebat arasındaki adı ASROC'tur.

ANTISUBMARINE SCREEN DENİZALTI SAVUNMA PERDESİ: Bir denizaltı

taarruzuna karşı perdelenen bir birliğin korunması için gemi

ve/veya uçakların bir düzenlenmesi.

ANTISUBMARINE SEARCH DENİZALTI ARAMASI: Bölgede belirli bir yerde

olduğu bilinen veya şüphelenilen denizaltının bulunması

amacıyla belirli bir bölgenin sistematik araştırılması. Bazı tip

araştırmalar, tehlikeli bir vakanın yerini belirlemekte de

kullanılmaktadır.

ANTISUBMARINE SUPPORT AIRCRAFT CARRIER DENİZALTI SAVUNMASI

DESTEK TAYYARE GEMİSİ: Başlıca vazifesi; sürekli denizaltı

savunma harbi yapmak ve konvoy refakati için hava araçlarını

destekleyip faaliyetlerini devam ettirmek olan bir gemi. Bu

gemiden, ayrıca, yakın hava desteği içinde faydalanılır. Önceleri

CVA olarak adlandırılırdı. şimdi CVS olarak tanımlanır.

ANTISUBMARINE SUPPORT OPERATIONS DENİZALTI SAVUNMA DESTEK

HAREKATI: Bir kuvvet veya konvoy çevresindeki bölgede, bir


kuvvet veya konvoyun geçeceği bölgelerde veya coğrafi

bölgelerin savunulmasında bir denizaltı savunma kuvveti

tarafından yürütülen harekat. Destek harekatı; ya korunan

kuvvet veya konvoy vasıtalarıyla koordineli olarak yapılır; veya

koordinasyon, yalnız harekat istihbaratı ve bilgi teminine inhisar

ettirilip denizaltı savunma kuvvetinin müstakil harekatı halinde

cereyan eder.

ANTISUBMARINE TORPEDO DENİZALTILARA KARŞI TORPİDO: Denizaltı

savunması ve su üstü teknelere karşı harekatta denizaltından

atılan, uzun menzilli, yüksek süratli, tel güdüm tertibatlı, derine

dalış yapan ve nükleer bir başlık taşıyabilen, iz bırakmadan

seyreden torpido. ASTOR olarak da bilinir.

ANTISUBMARINE WARFARE DENİZALTI SAVUNMA HARBİ: Düşmanın

denizaltılarını tesirli bir şekilde kullanmasını engellemek

amacıyla girişilen harekat.

ANTISUBMARINE WARFARE FORCES DENİZALTI SAVUNMA HARBİ KUVVETLERİ:

Esas itibariyle denizaltı savunma faaliyetleri için teşkil edilmiş

kuvvetler. Su üstü teknelerinden, uçaklardan, denizaltılardan

veya bunlardan bir kaçının karışımından ve lüzumlu destek

unsurlarından meydana gelir.


ANTISUBMARINE WARFARE HELICOPTER DENİZALTI SAVUNMA HELİKOPTERİ:

Aktif ve pasif sonar, akustik güdümlü torpidolarla teçhiz edilmiş,

aletli veya gece uçuş kabiliyetine sahip bir helikopter. Buna HSS

de denir.

ANTISURFACE AIR OPERATION SUÜSTÜ GEMİLERİNE KARŞI HAVA HAREKATI:

Düşman suüstü kuvvetlerine karşı hava/deniz çevresinde

yürütülen bir hava harekatı.

ANTISWEEP DEVICE TARAMAYI ÖNLEME CİHAZI: Mayın taramayı daha zor

kılmak üzere, bir mayının veya engelleyicinin bağlantılarında

veya, mayın devrelerinde bulunan herhangi bir cihaz.

ANTISWEEPER MINE TARAMAYA MANİ OLAN MAYIN: Özel amaçlı zarar

verici mayın karşı önlem araçlarıyla döşenen veya mekanizması

bu tür araçlar için tasarlanan veya düzeltilen bir mayındır. Ayrıca

bakınız: "mine".

ANTISYMMETRIC TERS BAKIŞIK (BİLGİSAYAR TERİMİ) - (SİMETRİK OLMAYAN):

ANTITANK BOMB TANKSAVAR BOMBASI: Tanklara veya diğer zırhlı araçlara

karşı kullanılan bomba. Bu bomba; bir zırh delici bomba veya bir

yüksek süratli infilak bombası olabilir. Tanksavar bombası; Tank


tırtılları üzerine atılabildiği gibi, tank veya diğer zırhlı araçların

üzerlerine de atılabilir.

ANTITANK DEFENSE ZIRHLI ARAÇLARA KARŞI SAVUNMA; TANKLARA KARŞI

SAVUNMA: Bak. "antimechanized defense".

ANTITANK DITCH TANK HENDEĞİ: Düşmanın Tank ve diğer zırhlı araçlarını

durdurmak veya yavaşlatmak maksadıyla kazılan hendek.

Bunlara bazan "Tank ditch" de denir.

ANTITANK GRENADE TANKSAVAR TÜFEK BOMBASI: Tanklara ve diğer zırhlı

araçlara karşı kullanılan ve yüksek süratli infilak maddesini ihtiva

eden tüfek bombası. Bu bomba; Tüfek veya karabinaya özel bir

ilave parça takılmak suretiyle ateşlenir. Buna "antitank rifle

grenade" de denir.

ANTITANK GRENADIER TANKSAVAR TÜFEK BOMBACISI: Zırhlı araçlara karşı

muharebe konusunda taktik bilgiye sahip ve bomba atma

cihazlarının kullanılması hususunda yetiştirilmiş şahıs.

ANTITANK GUN TANKSAVAR TOPU: Tanklara ve diğer zırhlı araçlara karşı

kullanılmak üzere imal edilen veya bu maksada uygun olan top.

ANTITANK HELICOPTER TANKSAVAR HELİKOPTERİ: Tanksavar görevinde

kullanılması için silahla teçhiz edilen bir helikopter.


ANTITANK LOOKOUT TANK GÖZCÜSÜ: Düşman tanklarının yaklaşmalarını

haber vermek için görevlendirilmiş gözcü.

ANTITANK MINE- (LAND MINE WARFARE) TANKSAVAR MAYINI (KARA MAYIN

HARBİ): Bir tankı hareketsiz hale getirmek veya tahrip etmek

amacıyla hazırlanmış mayın. Ayrıca bakınız: "mine".

ANTITANK MINEFIELD TANK MAYIN TARLASI: Düşman tank veya diğer zırhlı

araçlarını durdurmak veya yavaşlatmak maksadıyla, mayınları

yerleştirme şekli.

ANTITANK OBSTACLE TANK ENGELİ: Düşman tank veya diğer zırhlı araçlarını

durdurmak veya yavaşlatmak maksadıyla hazırlanmış engel.

Örneğin; Tank hendekleri, kangal tel engeli, beton piramit ve

beton bloklar birer tank engelidir. Buna "tank obstacle" da denir.

ANTITANK OFFICER TANKSAVAR SUBAYI: Bir birliğin zırhlı araçlara karşı

korunması için gereken tedbirleri almakla görevli ve bu işten

sorumlu subay.

ANTITANK RIFLE GRENADE TANKSAVAR TÜFEK BOMBASI: Bak. "antitank

grenade".

ANTITANK ROCKET TANKSAVAR ROKETİ: Tanklara ve diğer zırhlı araçlara

karşı kullanılan roket bombası. Bu roket, kullanılacağı zaman,


omuza veya bir destek üzerine konulan bir. atma borusundan

ateşlemek suretiyle atılır.

ANTITANK SECURITY ZIRHLI KUVVETLERE KARŞI EMNİYET: Bak.

"antimechanized security".

ANTITANK WEAPON TANKSAVAR SİLAHI: Zırhlı araçlara karşı kullanılmaya

elverişli ve bu maksat için imal edilmiş silah. Örneğin; tanksavar

topu (antitank gun), Tanksavar tüfek bombası (antitank

gxenade), tanksavar roketi (antitank rocket) gibi. Buna

"antimechanized weapon" da denir.

ANTITILT DEVICE EĞİLMEYE KARŞI HASSAS MAYIN TUZAK DÜZENİ: Bir mayın

eğildiği zaman, bağlı bulunduğu mayını veya yakınındaki bir

başka mayını ya da infilak maddesini infilak ettirecek şekilde

tertiplenmiş mayın düzeni.

ANTIVEHICULAR OBSTACLE ARAÇLARA KARŞI ENGEL:

ANTIWITHDRAWAL DEVICE SÖKÜLMEYE KARŞI HASSAS TAPA TUZAK

DÜZENİ: Bombalarda kullanılan, tapa ile birlikte imal edilmiş bir

tuzak düzeni. Tapa sökülmeye teşebbüs edildiği taktirde, bu

tertibat tapayı, dolayısıyla bombayı faaliyete geçirir. Bu düzen


mevcutken tapayı, sökmek hariç, hor kullanma, çok defa

zararsızdır. Ayrıca bakınız: antidisturbance fuze".

ANVIL ÖRS: Bir kapsül içinde bulunan sert madeni kısım. Ateşleme

iğnesinin kapsül üzerine çarpmasıyla infilak maddesi, örs

üzerinde sıkışıp ateş alır.

APERIODIC DÜZENSİZ:

APERIODIC COMPASS DÜZENSİZ PUSULA; SALINIMSIZ PUSULA: Göstergesi,

tek bir hareketle ve hiç titreşim yapmadan, göstereceği cihete

yönelip duran pusula.

APERTURE SIGHT DELİKLİ NİŞANGAH: Bir mercek vasıtasıyla değil de, bir delik

veya gedikten bakmak suretiyle nişan almayı sağlayan nişangah.

Bu gibi nişangahlarda; delik gez (peep sight) veya dairevi gez

(ring sight) den nişan alınır. Ayrıca bak "sight".

APEX ANGLE GÖZETLEME AÇISI: Hedef-top hattı ile hedef-gözetleme yeri hattı

arasında hedefte teşekkül eden açı.

APHELION GÜNÖTE; EFEL: Güneş çevresindeki eliptik bir yörünge üzerinde

güneşten en uzak nokta. (Yer yuvarlağının günötesi, güneşten

ortalama 94.500.000. mildir)


APOGEE YÖRÜNGE TEPE NOKTASI: Bir füze uçuş yolu veya uydunun

yörüngesinde, kontrol eden cisim veya cisimlerin çekim sahası

merkezinden en uzakta bulundukları nokta.

APOSTERIORI SONSAL:

APPARENT ALTITUDE BELLİ İRTİFA: Bak "rectified altitude".

APPARENT AZIMUTH ZAHİRİ İSTİKAMET AÇISI: Yeri sesle tespit edilmiş bir

hava hedefinin istikamet açısı.

APPARENT ELEVATION ZAHİRİ YÜKSEKLİK AÇISI: Yeri sesle tespit edilmiş bir

hava hedefinin yüksekliğine tekabül eden açı.

APPARENT HORIZON GÖRÜNEN UFUK: Kara veya deniz ile gökyüzünün

birleştiği hat.

APPARENT POSITION ZAHİRİ MEVKİ: Bir tayyarenin sesinden tahmin edilen

mevkii. Zahiri mevki; sesin herhangi bir anda dinleyicinin

kulağına gelmek üzere harekete geçtiği noktadır, ve tayyarenin

hakiki mevkiinden bir hayli geridedir. Bu hal, sesin başlangıç

noktasından kulağa gelinceye kadar geçen zamanda, tayyarenin

ilerlemiş olmasından meydana gelir.


APPARENT PRECESSION GÖRÜNEN SAPMA: Herhangi bir uygulanan kuvvet

nedeniyle değil de, yeryüzünün dönme etkisine bağlı olarak gyro

ekseninin yeryüzüne göre olan görünen sapması.

APPARENT SPEED ZAHİRİ HIZ: Bir hedefin, görüş eksenine dikey olan zahiri

hareket hattı üzerinde göründüğü andaki hızı.

APPARENT SUN ZAHİRİ GÜNEŞ: Gözetleyici veya gözlemci tarafından görünen

güneş. Buna "true sun" da denir.

APPARENT WANDER GÖRÜNEN SAPMA: Bakınız: "apparent precession".

APPEAL MÜRACAAT ETMEK; BAŞVURMAK:

APPENDIX LAHİKA: 1. Bir ana dökümana yapılan yardımcı ek. Ana döküman

için esas, fakat metne dahil edilemeyecek kadar yüklü veya

miktarca çok olan ayrıntı genellikle lahikalar halinde toplanır. 2.

MEME: Bir balonun alt tarafındaki hava veya gaz hücresine

doğrudan doğruya bağlanmış olan kısa boru. Bu borudan, balonu

şişirmek veya içindeki gazı boşaltmak için. faydalanılır.

APPLICABLE MATERIAL ASSETS UYGUN MALZEME MEVCUTLARI: Sorumlu askeri

sınıf tarafından tanımlanan şekildeki askeri ve diğer özellikleri

karşılayan, özel bir askeri gereksinimi yerine getirmek


üzeredoğru koşul ve mevkide bulunan, toplam kabul edilebilir

malzeme mevcutlarının belirli bir kısmıdır.

APPLICANT- (REGULAR ARMY) ADAY (MUVAZZAF ORDU): Orduda hizmet için ilk

defa veya yeniden gönüllü olarak müracaatta bulunan bir şahıs.

APPLICATION UYGULAMA: Bir bilgisayarın uygulandığı sistem veya sorun.

Kelime; çok defa hesapla ilgili konuda bir uygulamayı kasteder ki,

bu taktirde aritmetik hesaplar birinci derecede rol oynar; ya da

bilgi işlemi ile ilgilidir, burada da, bilgi işlem çalışmaları ön

plandadır.

APPLICATION OF FIRE ATEŞİN HEDEFE OTURTULMASI: Silah ateşinin arzu

edilen hedef veya bölge üzerine oturtulması.

APPLICATION STUDY UYGULAMA ETÜDÜ; UYGULAMA ÇALIŞMASI: Bir

teçhizat kaleminden, belirli işler üzerinde faydalanmak için, bir

sistem veya bir takım usuller bulma yolunda çalışmalar.

APPLICATORY SYSTEM TATBİKİ ÖĞRETİM USULÜ: Öğretimde takip edilecek

usullerin her safhası, öğretmen tarafından gösterilip

açıklandıktan sonra, tatbikatı sınıf tarafından ameli olarak

yapılan öğretim usulü.


APPLIED RESEARCH UYGULAMALI ARAŞTIRMA: Mevcut bir beklenen askeri

gereksinime dair bir çözüme yönelik bilgilerin, malzemelerin

ve/veya tekniklerin pratik uygulaması ile ilgilidir. Ayrıca bakınız,

"basic research; research".

APPOINT ATAMAK; TAYİN ETMEK: Bir şahsı, bir vazifeyi yapmak üzere

seçmek ve bu vazifeye vermek.

APPOINTING AUTHORITY ADLİ AMİRLİK: A. B. D. Ordusunda; askeri idareyi

ilgilendiren herhangi bir meseleyi tahkik için, bir askeri

mahkeme veya kurul seçen ve tayin eden şahıs veya makam.

Adli amirlik yetkisi, rütbeye değil makama bağlıdır. Bu makam,

aynı zamanda, bir adli tetkik makamı (reviewing authority) de

olabilir. Hukuk sistemi farklı olmakla beraber, kısmen, bizdeki

adli amirlik terimini karşılar.

APPOINTMENT QUOTA NASIP VE TAYİN KONTENJANI: Bir komutanlığın belirli

bir devrede yapacağı erat sınıfından personel atamaları miktarını

sınırlayan, Kara Kuvvetleri Komutanlığı tarafından verilmiş bir

kontenjan.

APPORTIONMENT PAYLAŞTIRMA: Belirli bir süre için çeşitli hava harekatlarına

ve/veya coğrafik bölgelere tahsis edilmesi gerekli olan oran


ve/veya öncelik tarafından toplam beklenen çabanın

belirlenmesi ve tahsis edilmesi.

APPRAISAL KIYMETİNİ TAKDİR; DEĞERLENDİRME:

APPRAISAL VALUE MUHAMMEN DEĞER:

APPRECIATIONDEĞER ARTIŞI:

APPRECIATION OF THE SITUATION DURUM DEĞERLENDİRMESİ; DURUM

MUHAKEMESİ: Bakınız: "estimate of the situation".

APPRECIATION TRAINING TANITMA EĞİTİMİ:

APPRECIATIONS DEĞERLENDİRMELER: Düşmanın maksatları ve planlama ile

karar vermede kullanılan askeri imkan ve kabiliyetleri hakkında

varsayımlar, tahminler ve gerçekler: a. DESIRED APPRECIATIONS

- ARZU EDİLEN DEĞERLENDİRMELER: Dostun yararına olacak

şekilde düşmanın maksat ve askeri imkan ve kabiliyetlerini

ortaya çıkaran düşman tahminleri. b. ESSENTIAL SECRECY:

ÖNEMLİ GİZLİLİKDüşmanın doğru tahminlerinin ve gerçek

bilgilerinin ortaya çıkarılmasını ve etkili planlamayı ve karar

vermeyi önleyen veya bunlara mani olan özel bilinmeyenler veya

belirsizlikler. c. HARMFUL APPRECIATIONS: ZARARLI

DEĞERLENDİRMELER: Dostun zararına olacak şekilde düşmanın


maksat ve askeri imkan ve kabiliyetlerini ortaya çıkaran

bilinmeyenleri veya belirsizlikleri veya gerekli ve yeterli bilinen

gerçekleri temin eden düşman varsayımları veya tahminleri.

APPREHEND TUTUKLAMAK; TEVKİF ETMEK:

APPREHENDED TUTUKLU: ABD ordusunda, suç işlediğine dair kuvvetli

sebepler bulunması dolayısıyla, şahsi hürriyeti geçici olarak

tahdit edilmiş kimse.

APPREHENSION TUTUKLAMA: ABD ordusunda, suç işlediğine dair kuvvetli

deliller bulunan bir kimsenin şahsi hürriyetinin, geçici olarak

tahdidi.

APPRENTICE TRAINING ÇIRAK EĞİTİMİ: Bak. "parallel training".

APPROACH GİRİŞ, KONUYA GİRİŞ, YAKLAŞIM:

APPROACH CHART HEDEF KESTİRME HARİTASI: Tıkanık bölgelerde irtibatlı uçuş

(control flying için, kara-hava desteğinin hava safhasında

kullanılan harita. Arzu edilen yaklaşma istikameti ile ilgili kritik

engeller ve diğer teferruat hakkında esasları verir. Ayrıca;

yaklaşma yolunun panoramik görünüşleriyle eğik perspektifini

de ihtiva edebilir. 1/250.000: 1/50.000 ve daha büyük ölçeklerde

yayımlanır.
APPROACH CLEARANCE YAKLAŞMA İZNİ: Cihazlı uçuş kurallarına uygun olarak

uçuşu sürdüren bir pilotun bir hava alanına yaklaşmayı

başlatması için verilen müsaade.

APPROACH END YAKLAŞMA BAŞI, UCU: Pistin, son yaklaşmanın yapıldığı

yöndeki en yakın ucu.

APPROACH FORMATION YAKLAŞMA DÜZENİ: Bir muhabere bölgesine yaklaşan

ve düşmanla temas halinde bulunan bir birliğin almış olduğu

düzen. Bak. "approach march formation".

APPROACH LANES YAKLAŞMA ŞERİTLERİ: çıkış hattından taşıma bölgesine

yönelik uzanan bot seyir yolları. Bu yollar, işaret gemileri, botlar

veya şamandıralarla sınırlandırılabilir.

APPROACH LIGHTING YAKLAŞMA IŞIKLARI: Uçuş meydanlarında, pist

boyunca yerleştirilmiş ışıklar. Aletleri bıraktıkları andan pist

ışıkları görününceye kadar geçen süre içinde, pilotlara bu ışıklar

yol gösterir.

APPROACH MARCH YAKLAŞMA YÜRÜYÜŞÜ: Bir muharebe birliğinin,

düşmanla temas yakın olduğu zamanki ilerlemesi. Kıtalar;

tamamen veya kısmen, derinliğine veya genişliğine yayılırlar.


Düşmanla kara temasına geçildiği veya taarruz mevzii işgal

edildiği anda, yaklaşma yürüyüşü sona erer.

APPROACH MARCH FORMATION YAKLAŞMA YÜRÜYÜŞ DÜZEN: Bak.

"approach march".

APPROACH SCHEDULE YAKLAŞMA ÇİZELGESİ: Her bir programlanan dalganın

randevu bölgesinden, çıkış hattından ve diğer kontrol

noktalarından çıkış zamanını ve sahile varış zamanını gösteren

çizelgesi.

APPROACH SEQUENCE YAKLAŞMA SIRASI: Bir yaklaşma için, iki veya daha

fazla uçağa müsaade edilen düzen. APPROACH TIME (AMERİKAN

SAVUNMA BAKANLIĞI, AMERİKAN SAVUNMA KURULU):

YAKLAŞMA ZAMANI: Bir uçağın yaklaşma hareketine geçtiği

zaman.

APPROACH TIME (NATO) YAKLAŞMA ZAMANI: Bir uçağın inişe hazırlık

mahiyetinde son yaklaşma hareketine geçtiği zaman.

APPROACH TRENCH YAKLAŞMA HENDEĞİ: Bir savunma mevziinin cephesi

ile gerisi arasında, örtülü gidiş gelişe elverişli hendek.

APPROACHING TARGET YAKLAŞAN HEDEF: Silah istikametinde gelen hareket

halindeki hedef.
APPROPRIATE (BİLG. TERİMİ) - ÜST SINIR BELİRLEYEREK AYIRMAK; - ION: ÜST

SINIRLI AYIRIM, UYGUN, İLGİLİ:

APPROPRIATION TAHSİSAT, BÜTÇE İLE AYRILAN TAHSİSAT: Kongre'den geçmiş

bir kanunla, belirli bir maksat için hazineden ödemeler yapılması

hususunda verilen yetki. Tahsisler, uygulama şekillerine göre

"annual", "continuing", "multiple year", "current", "expired",

"lapsed", "definite", "indefinite", "permanent" ve "civil" adlarını

a1ır. Bu kelimelere bakınız.

APPROPRIATION (TRANSFER) WARRANT TAHSİSAT AKTARMA İZNİ:

APPROPRIATION BUDGET TAHSİSAT BÜTÇESİ:

APPROPRIATION LANGUAGE BÜTÇE FORMÜLÜ: Paranın, belirli bir tahsisat

başlığı altında kullanabileceği maksatların etraflı tarifi.

APPROPRIATION LIMITATION TAHSİSAT SINIRLAMASI: Bir tahsisat meyanında

olup, bazı iş veya maksatlar için girişilecek sözleşme veya

harcamalarla, tecavüz edilmemesi gereken, Kongre'ce tespit

edilmiş bir miktar.

APPROPRIATION PERIOD TAHSİS SARF SÜRESİ:

APPROPRIATION RECEIPT TAHSİS MAKBUZU:


APPROPRIATION REFUND TEDİYE FAZLASI İSTİRDATI: Evvelce kayda geçmiş

bir masrafa ait olup, kayda esas olan belirli bir ödeme makbuzu

ile tespit edilebilen, fazla veya yanlış ödemeler karşılığı, tahsilat.

APPROPRIATION REIMBURSEMENT HAZİNEYE İRAT KAYDI: Bir şahıs, firma,

hükmi şahıs veya hükümet makamına temin edilen veya edilecek

olan emtia, iş veya hizmete karşılık yapılan veya kara

kuvvetlerine ait olup diğer tahsisat yararına yapılmış masraftan

istirdat dışında kalan tahsilat. ABD Hazinesine, bir tahsisata

sarfedilmek üzere, kanuni tahsilat olarak alınabilir.

APPROPRIATION SYMBOL TAHSİSAT REMZİ: Bütçe ile ayrılan tahsisatı, bu

tahsisatın ait olduğu devreyi (mali yılı) ve idareden sorumlu daire

veya müesseseyi göstermek üzere tahsis edilmiş hesap tanıtma

remizleri (sembolleri).

APPROPRIATION TITLE TAHSİLAT BAŞLIĞI: Yıllık Askeri Bütçe Kanunu'nda,

fonların kullanılacakları maksadı kısaca belirtmek üzere

kullanılan formül.

APPROVED CIRCUIT EMNİYETLİ DEVRE: Tam yetkiye sahip bir komutan

veya temsilcisi tarafından, GİZLİ veya ÖZEL gizlilik dereceli


savunma bilgilerinin açık olarak gönderilmesine izin verilen

elektriki muhabere vasıtaları.

APPROVED REPLACEMENT FACTOR ONAYLANMIŞ DEĞİŞTİRME FAKTÖRÜ:

ABD Kara Kuvvetleri Komutanlığı tarafından onaylanmış resmi

değiştirme faktörü.

APPROVING AUTHORITY ADLİ TETKİK MAKAMI: Bakınız. "reviewing authority".

APPROXIMATE CONTOUR YAKLAŞIK DÜZEÇ EĞRİSİ, TAKRİBİ TESVİYE

MÜNHANİSİ: Bir harita üzerinde, arazideki hayali bir hattı temsil

eden ve tahmini eşit yükseklikteki noktalar arasından geçirilen

çizgi. Haritada, kahverengi kesik çizgilerle gösterilir. Bunu; ara

düzeç eğrisi (mutavassıt tesviye münhanisi) "auxiliary contour"

terimi ile karıştırmamalıdır.

APPROXIMATE DATA TAKRİBİ ATIŞ ESASLARI, YAKLAŞIK ESASLAR: Bir

hedefin, gözetleme yerlerinde ilk okunan esaslara göre kestirilen

yeri.

APPURTENANCE MADALYA TEFERRUATI: Bir madalyanın teferruatı veya

ilavesi. Örneğin, ok başı rozeti, başarı rozeti, belge, takdirname,

başarı alameti, v. b.
APRON PARK YERİ: Bir hava alanı üstünde, yolcu veya yük indirme ve

bindirme, yakıt ikmali, park veya bakım amaçlarıyla uçakların

yerleştirilmesi amacı güdülen belirli bir bölge.

APRON SHIELD KALKAN: Nişancıları korumak maksadıyla topa takılan kalkan.

APTITUDE AREA KABİLİYET SAHASI: Özel bir iş sahası çeşidi. Bir şahsın bu

husustaki başarı derecesi, Ordu Sınıflandırma Testleri Grubu

(Army Classification Battery) ' nun uygulanması suretiyle,

önceden tayin edilebilir. Askeri meslek ihtisası ile tanınan her

askeri branş, kabiliyet sahalarından birine dahildir.

APTITUDE AREA SCORE KABİLİYET NOTU: Bir istidat sahasında başarı

derecesini tayin eden ve Ordu Sınıflandırma Testleri Grubundaki

testlerden alınmış sonuçların karşılaştırılması suretiyle elde

edilen not.

APTITUDE TEST KABİLİYET TESTİ: Bir şahsın, bazı çeşit işleri ne dereceye

kadar öğrenebileceği veya meleke sahibi olacağı hususunda bir

tahmin yürütebilmek için yapılan inceleme. Şahsın, belirli bir işi

ne dereceye kadar öğrendiğini ölçmeye yarayan Başarı Testi

(Achievment test) 'nden ayrıdır. Başarı ve kabiliyet testlerinin


kapsadığı konular aynı olabilir. Aynı test, çok defa, her iki

maksada da hizmet edebilir.

ARBITRARY CONTROL İTİBARİ NİRENGİ ŞEBEKESİ: Farazi bir mevkii bulunduğu

kabul edilen ve farazi veya hakiki bir istikamet tayinine esas

teşkil eden bir noktayı başlangıç olarak almış müşterek bir

nirengi şebekesi. Ayrıca bakınız: "common contour".

ARBITRARY GRID İTİBARİ GRİD: Gerçek coğrafi mevki dikkate alınmaksızın,

kara, deniz, hava haritaları ile fotoğraflarda, nokta tarifinde

faydalanılmak üzere, belirli bir ölçeğe bağlı kalınmadan yapılan

grid.

ARBITRARY ORIENTATION İTİBARİ YÖNELTME; İTİBARİ CİHETİNE KOYMA:

Semt başlangıçlarının, hakiki yön dikkate alınmaksızın, tahmini.

Hakiki yön esasları elde edilinceye kadar, acil ihtiyacı karşılamak

üzere kullanılır.

ARBITRATION HAKEM USULÜ; HAKEM KARARI: İhtilaflı bir sözleşmenin

şahıslara havale edilmesi ve bunlar tarafından verilecek kararın,

anlaşmazlığın çözümlenmesinde esas kabul edilmesi. Ayrıca

bakınız: "negociated settlement" ve "unilateral determination".

ARCH BRIDGE KEMER KÖPRÜ:


ARCHITECT'S SCALE MİMAR CETVELİ: Bir inçin kesirlerine göre

derecelendirilmiş taksimatlı cetvel. Bu cetvel, ölçüleri inç ve fit

cinsinden olan inşaat planlarında kullanılır.

ARCTIC BASIN ARKTİK HAVZA; KUZEY KUTUP HAVZASI: Kuzey kutup çemberi

veya kuzey kutup bölgesi içinde kalan basık bölge.

ARCTIC REGIONS ARKTİK BÖLGELER: Kuzey yarım küresinin, en sıcak ayda 0° ile

-100 santigrat (32°: -50° F.) ısıya sahip kısmı. Bu bölgeler,

genellikle orman bitkileri yetişmeyen, belirli mevsimlerde

donmuş araziye tekabül eder ve çevresindeki gölleri, denizleri,

okyanusları içine alır.

AREA BÖLGE; ALAN: Bakınız: "advisory area (air traffic); aircraft

dispersal area, aircraft marshalling area; air defence action area;

alighting area; amphibious vehicle launching area; area control

center; assembly area; closed area; concentration area; control

area; danger area; defensive coastal area; embarkation area; fire

support area; homogeneous area; impact area; initial approach

area; key area; landing area; maneuvering area; maritime area;

naval support area; objective area; prohibited area; runup area;

signal area; staging area; submarine patrol area; summary area;

terminal control area; transit area". Ayrıca bakınız: "zone".


AREA AIR DEFENSE COMMANDER BÖLGE HAVA SAVUNMA KOMUTANI:

Denizaşırı bir birleşik komutanlık, ast birleşik komutanlık ve

müşterek görev kuvveti içinde, komutan hava savunmasının

bütün sorumluluğunu tek bir komutana verecektir. Normal

olarak, bu Hava Kuvvetleri kısım komutanı olacaktır. Dahil edilen

diğer sınıfların temsil edilmesi, hava savunma komutanının

karargahındaki bölgede uygun olan şekilde sağlanacaktır.

AREA AIR DEFENSE CONTROL CENTER BÖLGE HAVA SAVUNMA KONTROL

MERKEZİ: Aktif bir hava savunma bölgesinde, bütün hava

araçlarıyla hava savunma topçu ve haber verme ve ikaz

faaliyetlerini koordine eden ve karada üslenen, başlıca müşterek

hava savunma merkezi.

AREA ASSESSMENT BÖLGE KIYMETLENDİRMESİ (GERİLLA): Bir bölgenin,

harekata elverişlilik bakımından incelenmesi.

AREA AUTHORITY BÖLGE YETKİSİ: Belirli bir mevkideki harekatın sevk ve idaresi

veya kontrolu için bir asta verilen emir ve komuta yetkisi; Bir

komutan tarafından, bir asta, belirli bir bölge içinde nüfuza sahip

olabilmesi için verilen vekalet yetkisi.


AREA BOMBING SAHA BOMBARDIMANI: Küçük bir hedef veya nokta

hedefinden çok genel bir sahayı ifade eden bir hedefin

bombalanması.

AREA CLEARANCE BÖLGE TEMİZLENMESİ: Bir bölgenin infilakla veya başka

usullerle mayınlardan temizlenmesi.

AREA COMMAND BÖLGE KOMUTANLIĞI: Silahlı kuvvetlerin, belirli bir coğrafi

bölgede faaliyetle bulunmakla görevli ve tek bir komutan emrine

verilmiş, bir veya daha çok müşekkel unsurlardan meydana

gelmiş bir komutanlığı. Örneğin; birleştirilmiş (unified) bir

kuvvetin komutanı, bölge komutanı. Ayrıca bak "command".

AREA CONTROL BÖLGE TRAFİK KONTROLÜ: Bak. "area traffic control".

AREA CONTROL CENTER BÖLGE HAVA TRAFİK KONTROL MERKEZİ: Yetkisi

altındaki kontrol bölgelerinde kontrollü uçuşlara hava trafik

kontrol hizmetini sağlamak üzere kurulan bir birlik. Ayrıca

bakınız: "air traffic control center, flight information region".

AREA COORDINATION GROUP BÖLGE KOORDİNASYON GRUBU: Yerel askeri,

milis ve diğer devlet dairelerinin temsilcileri ile bunların dahili

savunma ve geliştirme harekatlarından sorumlu ABD'li subayları

içeren karma bir teşkilattır.


AREA DAMAGE CONTROL BÖLGE HASAR KONTROLU: Hasar olasılığını

azaltmak ve onun etkilerini asgari kılmak üzere, düşman faaliyeti

veya tabi felaketler veya insan yapımı felaketlerden önce, sonra

veya bunlar esnasında alınan önlemlerdir. Ayrıca bakınız:

"damage control; disaster control".

AREA DAMAGE CONTROL CENTER BÖLGE HASAR KONTROL MERKEZİ: Bölge

hasar kontrolünün yapıldığı merkez.

AREA DAMAGE CONTROL PARTY BÖLGE HASAR KONTROL MÜFREZESİ: İdari

destek sağlayan birlik ve tesislerde, sadece bölge hasar kontrol

faaliyetlerinde bulunmak üzere, kolordu, sahra ordusu, bölge

komutanlığı ve lojistik komutanlık dahilinde kullanılan geçici bir

özel görev birliği. Geri bölgede kütle tahrip taarruzuna veya tabii

afete maruz kalan bir birliğe gönderilir. İdari desteği yeniden.

kurmak veya birlik ya da tesisin vazifesini üzerine almak gibi

hususlardan sorumlu değildir.

AREA DAMAGE CONTROL PLAN BÖLGE HASAR KONTROL PLANI: Bölge

hasar kontroluna ait işlerin yürütülmesine esas olmak üzere

hazırlanan ve uygulanan plan.


AREA DAMAGE CONTROLLER BÖLGE HASAR KONTROL UNSURU: Bir bölge

hasar kontrol merkezinin bütün işlerini idare kudretine sahip

şahıs.

AREA DEFENSEBÖLGE SAVUNMASI: Bölge savunması; savunma birliklerinin,

düşman taarruzlarını hayati önemdeki münferit tesislerden,

endüstri topluluklarından veya meskun merkezlerden uzakta ve

bunlar dikkate alınmadan önlenecek şekilde yerleştirilmeleri

anlayışını icap ettirir.

AREA DEPOT BÖLGE DEPOSU: Belli bir yerde kullanılacak ikmal maddelerini

muhafazaya yarayan depo.

AREA EVACUATION BÖLGE TAHLİYESİ: Ticari gemilerin, tehdit altındaki

genel bir bölgeden, deniz komutanlığı kontrolu altında, daha

emin mahallere intikali. Ayrıca bakınız: "movement of shipping

(in the early days of war) ".

AREA EVACUATION OF SHIPPING GEMİLERİN BÖLGE TAHLİYESİ: Ticari

gemilerin, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı kontrolu altında, tehdit

altındaki genel bir bölgeden daha emin mahallere intikali. Ayrıca

bakınız: "part evacuation of shipping".


AREA FIRE KABA TANZİM ATIŞI: Ateş cephesinin ortası hedefe gelmek

şartıyla, uygun derinlikte, mesafece bir çatal yapmak veya

isabetler elde etmek için yapılan atış.

AREA FORECAST BÖLGE HAVA RAPORU: Bir harekat bölgesinde veya coğrafi

bir bölgede, Hava tahmini yapılmış belirli bir süre içindeki

muhtemel hava şartlarının genel bir özeti.

AREA OF INFLUENCE KOMUTANLIK NÜFUZ SAHASI: Komutanın, normal

olarak komuta ve kontrolü altında bulunan manevra veya ateş

destek sistemleriyle harekatı doğrudan etkilemeye muktedir

olduğu bir coğrafik bölge.

AREA OF INTEREST KOMUTANLIK İLGİ SAHASI: Komutanı yakından

ilgilendiren ve komutanlık nüfuz bölgesi ile buna komşu sahaları

ve düşman arazisinde cari ve planlanmış harekat hedeflerine

kadar uzanan yerleri içine alan saha. Bu saha, görevin

başarılmasını tehlikeye düşürebilecek düşman kuvvetleri

tarafından işgal edilen bölgeleri de içermektedir.

AREA OF MILITARY SIGNIFICANT FALLOUT ASKERİ ÖNEMDE SERPİNTİ BÖLGESİ:

Askeri birliklerin normal görevlerini yerine getirmelerini

etkileyecek radyoaktif serpinti bölgesi.


AREA OF NORTHERN OPERATIONS KUZEY HAREKAT BÖLGESİ: Kuzey yarım

küresinde, 10°C (50°F) eş sıcaklık çizgisi kuzeyinde bulunan,

değişik genişlikte bir bölge. Eş sıcaklık çizgisi, ortalama ısının yılın

en sıcak 4 ayında 10°C yı aşmadığı bir hattır. Bu bölge dışındaki

dağlık bölgeler, aynı ısı şartlarının mevcut bulunması şartıyla bu

harekat kategorisine dahil edilmektedir.

AREA OF OPERATIONAL INTEREST HAREKAT İLGİ BÖLGESİ: Hava

savunmasında, önemi haiz karşılıklı konuşma yollarının kimlik ve

mahal gibi belirli ölçütlere dayanarak komşu bir mevkiye

sağlandığı bölge.

AREA OF OPERATIONS HAREKAT BÖLGESİ: Çatışma bölgesinin askeri harekat

için gerekli olan kısmı. (Not: NATO tanımı conflict kelimesi yerine

war kelimesini kullanmaktadır) .

AREA OF RESPONSIBILITY SORUMLULUK SAHASI: 1. SINIRLARI BELİRTİLMİŞ

BİR KOMUTANLIK BÖLGESİ: Bu bölgedeki tesislerin geliştirilmesi

ve bakımından, emri altındaki birliklerin bölge içinde hareket ve

intikalleri ile taktik harekatının sevk ve idaresinden bu bölgenin

komutanı sorumludur. 2. Denizcilikteki kullanımında ise, destek

vazifesi gören gemilerin, bilinen veya meydana çıkan yada


gözetleme ile tespit edilen hedefleri ateş altına almaktan

sorumlu oldukları, önceden sınırlanmış bir bölge.

AREA OF WAR HARP ALANI: Harp harekatı ile ilgili veya ilgili olması muhtemel

kara, deniz ve hava sahası.

AREA OPERATIONS SAHA HAREKATI: Denizcilikteki kullanımıyla, coğrafik

bir bölgede yürütülen ve özel bir kuvvetin korunmasıyla ilgili

olmayan harekattır.

AREA PETROLEUM OFFICER BÖLGE AKARYAKIT SUBAYI: Petrole ve petrolün

dağıtımına ait meselelerde ehliyeti haiz bir subay. Bu subay; bir

harekat alanındaki petrol ürünlerinin, ilgili coğrafi bölge

dahilinde kullanılmasından sorumlu büronun başında bulunur.

AREA RADAR PREDICTION ANALYSIS BÖLGE RADAR TAHMİNİ ANALİZİ: Radar

hedef tahminlerinin hazırlanmasında kullanılması için önemli

radar bilgilerini sağlamak üzere tasarlanan radar hedef

istihbaratı çalışması.

AREA RESERVE BÖLGE İHTİYATI: Bir bölge komutanlığı tarafından ihtiyat olarak

tutulan personel veya ikmal maddeleri. Ayrıca bak. "theater

reserve". AREA SEARCH (AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI,


AMERİKAN SAVUNMA KURULU) (DOD, IADB): BÖLGE ARAMASI:

Sınırlı ve belirlenmiş bölgelerin optik keşfi.

AREA SEARCH (NATO) BÖLGE ARAMASI: Genel veya özel durumlar ve/veya

faaliyetler hakkında yeni veya güncelleştirilmiş bilgi sağlamak

üzere özel bir bölgenin araştırılması veya söz konusu bölgede

keşif faaliyetlerinin yürütülmesi.

AREA SERVICE UNIT BÖLGE HİZMET BİRLİĞİ:

AREA SIGNAL CENTER BÖLGE MUHABERE MERKEZİ: Sorumlu bulunduğu

coğrafi bölge dahilinde, kuruluşlarında, kendi muhabere

merkezlerini kuracak tesisler bulunmayan bütün birliklere

muhabere desteği temin eder.

AREA TARGET BÖLGE HEDEFİ: Tek bir noktadan ziyade bir bölgeyi ifade eden

hedef.

AREA TRAFFIC CONTROL BÖLGE TRAFİK KONTROLÜ: Belirli bir bölge içinde

cereyan eden veya bu bölgeden geçen bütün trafiğin, ilgili bölge

komutanı tarafından konulmuş prensipler dahilinde, dış

kontrolu. Buna eskiden "area control" denirdi. Ayrıca bakınız:

"traffic control post".


AREA TRAINING BÖLGE EĞİTİMİ: Öğrencilere; bir milletin veya coğrafi

bölgenin örf ve adetlerini, geleneklerini, coğrafyasını, tarihini ve

idare şeklini tanıtmak üzere, çok defa yabancı dille birlikte

gösterilen öğretim.

AREA WAGE AND CLASSIFICATION OFFICE BÖLGE ÜCRET VE SINIFLANDIRMA

BÜROSU:

ARITHMETIC MEAN ARİTMETİK ORTALAMA:

ARITHMETIC UNIT ARİTMETİK CİHAZ, ARİTMETİK ÜNİTE: Otomatik bilgi işlem

sistemi merkezi işlem ünitesi madeni aksamında aritmetik ve

lojik işlemleri yapan kısım.

ARM MUHARİP SINIF: Kara Ordusu'nda; piyade, topçu, zırhlı birlik gibi,

başlıca görevi muharebe olan sınıflar.

ARM CHEST TÜFEK SANDIĞI: Bak. "arms chest".

ARM RACK SİLAHLIK: Bak. "arms rack".

ARM SIGNAL KOL VE EL İŞARETİ: Bakınız: "arm and hand signal".

ARMAMENT HARP GÜCÜ: Harp teçhizat ve ikmal maddeleri. Bütün silah,

mühimmat, gemi, tahkimat ve teşkilatlanmış personel ve harp


sanayii ile kara, deniz ve hava harplerinde kullanılan sınıfları

içine alır.

ARMAMENT ERROR DAĞILMADA SİLAH HATASI: Belirli bir silahtan yapılan

atımların dağılışı; bütün personel hataları ve düzeltmeler hesaba

katıldıktan sonra, bir silahla yapılan bir seri atımda herhangi

birinin orta vuruş noktasından sapması.

ARMAMENT OFFICER SİLAH SUBAYI: A. B. D. Hava Kuvvetlerinde; bir birliğe

mensup olup komutanına silahlar hakkında fikir veren, silah ve

mühimmatın ikmal ve bakımı ile görevlendirilen özel karargah

subayı. Bu subayın vazifeleri, çok defa, S4'ün görevleriyle

müşterektir.

ARMED FORCES SİLAHLI KUVVETLER: Bir ülkenin veya ülkeler topluluğunun

askeri kuvvetleri. Ayrıca bakınız: "forces".

ARMED FORCES CENSORSHIP SİLAHLI KUVVETLER SANSÜRÜ: Silahlı kuvvetlere

mensup şahıslara veya bu kuvvetlere refakat eden yada hizmet

gören kimselere ait, gelen ve giden şahsi haberleşmelerin

incelenmesi ve kontrolu. Ayrıca bakınız: "censorship".

ARMED FORCES COURIER SİLAHLI KUVVETLER KURYESİ: Silahlı kuvvetler

kurye hizmet görevlerini ifa etmek üzere atanan ve silahlı


kuvvetler kurye hizmeti kimlik kartına sahip bir subay. Ayrıca

bakınız: "courier".

ARMED FORCES COURIER SERVICE SİLAHLI KUVVETLER KURYE HİZMETİ:

Subay kuryeler tarafından, muhafaza altında teslim ve tesellümü

gerektiren dökümanların emin bir şekilde ve süratle

gönderilmesi için mevcut usullerden birini temin eden Kara,

Hava ve Deniz Kuvvetlerinin müşterek bir bürosu.

ARMED FORCES COURIER STATION SİLAHLI KUVVETLER KURYE GÖREVİ: Silahlı

Kuvvetler kurye hizmetlerine ait malzemenin kabulü, işlem

görmesi ve gönderilmesi için ilgili askeri daire tarafından

onaylanan ve karargah, Silahlı Kuvvetler kurye hizmeti

tarafından resmen belirlenen bir kara, deniz veya hava

kuvvetleri faaliyeti.

ARMED FORCES DISCIPLINARY CONTROL BOARD SİLAHLI KUVVETLER DİSİPLİN

KONTROL KURULU: Bir veya daha çok kuvvete mensup komutanı

temsil eden subaylardan oluşan ve kendi sorumluluk bölgesi

içindeki Silahlı kuvvetler personelinin disiplini, sağlığı, morali ve

refahı üzerinde olumsuz etki yapabilecek durumları inceleyen ve

giderilmesine çalışan bir kurul.


ARMED FORCES EXAMINING STATION SİLAHLI KUVVETLER MUAYENE

İSTASYONU: Silahlı kuvvetlerin Dört Sınıfı ve İhtisas Ayırma

Hizmeti (Selective Service) tarafından, kendisine havale edilen

gönüllü veya celp durumundaki şahısların zihni ve bedeni

niteliklerini tayin için kurulmuş bir teşkil.

ARMED FORCES INDUCTION STATION SİLAHLI KUVVETLER ASKERLİK

ŞUBESİ: Şahısların silahlı kuvvetlerine celp suretiyle alınma

durumlarını tespit ve elverişli görülenleri kabul edip çeşitli

sınıflara tahsis için kurulmuş bir teşkil.

ARMED FORCES INDUSTRIAL COLLEGE SİLAHLI KUVVETLER ENDÜSTRİ

AKADEMİSİ: Bak. "Industrial College of the Forces". ARMED

FORCES INFORMATION AND EDUCATION DIVISION: SİLAHLI

KUVVETLER HALKLA MÜNASEBETLER VE ÖĞRETİM DAİRESİ:

ARMED FORCES INFORMATION SCHOOL SİLAHLI KUVVETLER BASIN VE

HALKLA İLİŞKİLER OKULU: Milli savunma bakanlığının murakabesi

altında çalışan, müşterek bir öğretim müessesesi. Basın ve halkla

ilişkiler ile ilgili sahalarda, Kara, Deniz ve Hava kuvvetleri

tarafından ihtiyaç gösterilen uzmanların birleşik askeri eğitimini

sağlar.
ARMED FORCES INSTITUTE OF PATHOLOGY SİLAHLI KUVVETLER PATOLOJİ

ENSTİTÜSÜ:

ARMED FORCES INTELLIGENCE SİLAHLI KUVVETLER İSTİHBARATI: Stratejik

istihbaratın yabancı devletler silahlı kuvvetleriyle ilgili kısmı.

ARMED FORCES MEDICAL PROCUREMENT AGENCY SİLAHLI KUVVETLER

TIBBİ TEDARİK BÜROSU: ARMED FORCES OF THE UNITED

STATES: AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ SİLAHLI KUVVETLERİ:

Kara, Deniz, Hava Kuvvetleri, Deniz Piyadeleri ve sahil korumanın

bütün kısımlarını müştereken belirtmek üzere kullanılan bir

terim.

ARMED FORCES POLICE SİLAHLI KUVVETLER İNZİBATI: Birden çok kuvvetin

devamlı garnizon dışı inzibat merkezleri bulundurduğu toplu

yerlerde faaliyette bulunan müşterek kuvvetler inzibat teşkilatı

mensupları.

ARMED FORCES PRESS SERVICE SİLAHLI KUVVETLER BASIN HİZMETİ:

ARMED FORCES PROCUREMENT REGULATIONS SİLAHLI KUVVETLER TEDARİK

YÖNETMELİĞİ: A. B. D. 10 sayılı Kanun 137 nci Bölümün verdiği

yetki dahilinde, ikmal maddeleri ve hizmet tedariki ile ilgili Kara,

Deniz, Hava Kuvvetleri müşterek usullerini gösterir yönetmelik.


ARMED FORCES QUALIFICATION TEST SİLAHLI KUVVETLER NİTELİK TESTİ:

Gönüllü ve celp suretiyle silahlı kuvvetlere verileceklerin zeka

durumlarını tayin için yapılan test. Nitelik sahibi insan gücünü

Silahlı kuvvetlerden her birine, zeka kategorilerine dayanarak

dağıtımını temin için faydalanılır.

ARMED FORCES RADIO SERVICE SİLAHLI KUVVETLER (RADYO) TELSİZ

HİZMETİ:

ARMED FORCES RESERVE CENTER SİLAHLI KUVVETLER İHTİYAT EĞİTİMİ

MERKEZİ: A. B. D. Müşekkel İhtiyat Birlikleri ile Kara Ordusu

Müşekkel İhtiyat Personelinin eğitimi için faydalanılan bir iş yeri,

faaliyet merkezi veya tesis.

ARMED FORCES RESERVE MEDAL SİLAHLI KUVVETLER İHTİYATLIK HİZMETİ

MADALYASI: A. B. D. Silahlı Kuvvetleri Müşekkel İhtiyat Asli

unsurlarından birinde arasız 12 yıl içinde 10 yıl hizmet görenlere

verilen bir madalya. Ayrıca bak "ten years device".

ARMED FORCES SCREEN REPORTS SİLAHLI KUVVETLER SİNEMA HABERLERİ:

Kara Kuvvetleri tarafından hazırlanan 20: 30 dakikalık sinema

filmleri. Bu filmlerde daha çok, yeni askeri gelişmeler veya


askerleri ilgilendiren diğer konulara ait üç veya dört değişik

durum gösterilir.

ARMED FORCES SPECIAL WEAPONS PROJECT SİLAHLI KUVVETLER ÖZEL

SİLAHLAR PROJESİ:

ARMED FORCES STAFF COLLEGE SİLAHLI KUVVETLER HARP AKADEMİSİ:

Genelkurmaya (Müşterek Kurmay Başkanları Heyetine) bağlı bir

öğretim müessesesi. Bu müessese; muharip ve yardımcı sınıflara

mensup bütün yüksek rütbeli subaylara, kendi sınıfları dışındaki

branşların taktik ve stratejileri hakkında bilgi verir; Daha sonra,

müşterek ve kombine (birleşik) harekat hakkında kombine bir

bilgi sağlar. ARMED MINE (AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI,

NATO) (DOD, NATO): KURULU MAYIN: Bütün emniyet araçlarının

sökülmüş olduğu ve mayın dök'wn işleminden sonra bütün

otomatik emniyet tertibatının ve/veya geciktirme

mekanizmalarının faaliyete geçmiş olduğu bir mayın, Böyle bir

mayın, bir hedef sinyalini, etkisini veya temasını almaya hazır

olacaktır. Ayrıca bakınız: "mine". ARMED MINE (AMERİKAN

SAVUNMA KURULU): KURULU MAYIN: Faaliyete geçmeye hazır

bir mayın. Ayrıca bakınız: "mine". ARMED RECONNAISSANCE

(AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI; AMERİKAN SAVUNMA


KURULU): SİLAHLI KEŞİF: Önceden kararlaştırılmış hedeflere değil

de, tahsis edilmiş genel bölgelerde veya görevlendirilen

ulaştırma yolları üzerinde rastlayacağı düşman malzemesi,

personeli veya tesisleri nevinden hedefleri tespit ve bunlara

taarruz amacı güden bir görev.

ARMED RECONNAISSANCE (NATO) SİLAHLI KEŞİF: Önceden kararlaştırılmış

hedeflere değil de, tahsis edilmiş genel bölgelerde veya

görevlendirilen ulaştırma yolları üzerinde rastlayacağı düşman

malzemesi, personeli veya tesisleri nevinden hedefleri tespit ve

bunlara taarruz amacıyla çıkarılan bir hava keşif görevi.

ARMED SERVICES SİLAHLI KUVVETLER: Buna sadece "services" de denir. Bak.

"Armed Forces of the United States".

ARMED SERVICES MEDICAL REGULATING OFFICE SİLAHLI KUVVETLER SIHHİ

DÜZENLEME BÜROSU:

ARMED SERVICES PETROLEUM BOARD SİLAHLI KUVVETLER PETROL

KURULU:

ARMED SERVICES PETROLEUM PURCHASING AGENCY SİLAHLI KUVVETLER

PETROL SATINALMA BÜROSU:


ARMED SWEEP ZIRHLI TARAMA: Mayın Bağlantılarını kesmekteki becerisini

artırmak üzere kesici veya diğer araçların monte edildiği tarama.

ARMED VEHICLE SİLAHLI ARAÇ: Herhangi bir silahla teçhiz edilmiş araç. Bu

terim, zırhlı araç anlamına gelen "armored vehicle" ile

karıştırılmamalıdır.

ARMING (DOD, IADB): ATEŞLEME DURUMUNA GETİRME (AMERİKA

SAVUNMA BAKANLIĞI; AMERİKAN SAVUNMA KURULU): Patlayıcı

maddelerde, silahlarda ve mühimmattaki kullanım ile, bir

emniyet durumundan ateşlemeye hazırlık durumuna geçişi ifade

eder.

ARMING (NATO) ATEŞLEME DURUMUNA GETİRME, KURMA (NATO): Patlayıcı

maddelerde, silahlarda ve silah sistemlerindeki kullanımı ile, bir

emniyet durumundan ateşlemeye hazırlık durumuna geçişi ifade

eder.

ARMING DELAY DEVICE ATEŞLEME GECİKTİRME CİHAZI: Mayının

dökülmesinden sonra önceden kurulmuş muş bir zaman için

faaliyete geçiyor olmasını engellemek amacıyla mayına monte

edilen bir cihaz.

ARMING LANYARD KURMA İPİ: Bakınız: "arming wire".


ARMING PIN EMNİYETE ALMA PİMİ: Çıkarıldığı andan itibaren başlayan

ateşleme dönemini engellemek üzere bir fünyeye takılan bir

emniyet aracı.

ARMING PLUG ATEŞLEME TAPASI: Mayını çalışır duruma getirmek için kullanılan

bir çeşit anahtar.

ARMING RANGE TAPA MESAFESİ: Topçulukta, bir tapanın bağlandığı mesafe.

ARMING SIGNAL ATEŞLEME İŞARETİ: Harp başlığını ateşleme durumuna

getirmek için füze güdüm sisteminden verilen bir işaret.

ARMING SYSTEM KURMA SİSTEMİ: Bir silahın, ateş ve fünye sistemlerini hazır

hale getiren (silah veren), emniyete alan veya tekrar emniyete

alan (silahı alan) ve nükleer sistemindeki cihazları harekete

geçirebilen kısmı.

ARMING VANE KURMA PERVANESİ: Bir bombanın tapa mekanizmasına bağlı ve

bombayı, bir yere çarptığı zaman infilak edecek duruma getiren

küçük pervane.

ARMING WIRE KURMA TELİ: Silahın atılmasından önce ateşlemenin başlamasını

önlemek amacıyla uçağa takılan (ekseriya ateşleme birliğinde) ve

bir silah sistemine iliştirilen (Örneğin fünye, kanatçık, paraşüt


torbası gibi) bir kablo, tel veya iptir. Ayrıca bakınız: "safety wire;

arming lanyard; safety lanyard".

ARMISTICE MÜTAREKE: Muhasım tarafların tasvibiyle iki ordu, kuvvet veya

millet arasındaki muhasematın, geçici olarak durdurulması.

Ayrıca bakınız: "truce".

ARMOR ZIRHLI BİRLİKLER SINIFI:

ARMOR GROUP ZIRHLI GRUP: Bir veya daha çok tank, zırhlı piyade ve zırhlı

süvari taburlarının komuta, kontrol ve murakabesini yapmak

maksadıyla, bir kolordu veya ordu kuruluşuna verilmiş, bir kara

ordusu birliği.

ARMOR PIERCING BULLET ZIRH DELİCİ PİYADE MERMİSİ: Bak. "bullet".

ARMOR PIERCING CAPPED ZIRH DELİCİ BAŞLIKLI: Başında, sertleştirilmiş

çelik cidarlı bir başlığı bulunan zırhı delici mermi için kullanılan

terim.

ARMOR PIERCING INCENDIARY ZIRH DELİCİ YANGIN MERMİSİ:

ARMOR PIERCING INCENDIARY TRACER ZIRH DELİCİ İZLİ YANGIN MERMİSİ:

ARMOR PIERCING PROJECTILE ZIRH DELİCİ MERMİ: Zırh levhaları delecek

şekilde imal edilmiş, baş tarafı sertleştirilmiş çelikten yapılmış ve


içinde boşluğu bulunmayan som dane (shot). ARMOR SWEEP:

ZIRHLI TARAMA TAARRUZU: Süratle hareket eden bir zırhlı birlik

tarafından, düşman kontrolu altındaki bölgede veya bölge

içinde, bir arazi hedefi. olmaksızın yapılan bir akın veya diğer

şekilde sınırlı taarruz. Bir zırhlı tarama taarruzu; cebri keşif,

düşman malzemesi veya personelinin imha veya esir edilmesi,

düşman plan ve harekatının yıpratılması yada bozulması için

yapılır. Buna "tank sweep" de denir.

ARMOR THICKNESS ZIRH KALINLIĞI: Dikeye nazaran derece cinsinden

meyil açısını müteakip milimetre olarak ifade edilir.

ARMOR-DEFEATING PROJECTILE ZIRHLI TAHRİP MERMİSİ:

ARMORED ARTILLERY ZIRHLI TOPÇU: Zırhlı topçu silahları ve münasip zırhlı

yardımcı araçlarla teçhiz edilmiş, esas itibariyle, zırhlı birliklerle

beraber çalışacak şekilde kurulmuş topçu birlikleri.

ARMORED CAR ZIRHLI OTO: Silahlarla teçhiz edilmiş ve hafif bir zırhla

korunmuş motorlu araç. Zırhlı otolar, genellikle, keşif ve emniyet

görevlerinde kullanılır.

ARMORED CAVALRY ZIRHLI SÜVARİ: Yüksek bir hareket kabiliyeti, ateş

kudreti, darbe tesiri ve çeşitli esnek haberleşme imkanlarına


sahip muharebe birlikleri. Bu birlikler, kuruluşlarındaki yer ve

hava ulaştırma araçlarından faydalanarak özellikle, keşif,

emniyet, muharebe veya kudret tasarrufu (oyalama) harekatının

icrası maksadıyla kurulmuşlardır. Buna "mechanized cavalry" da

denir.

ARMORED CAVALRY SQUADRON ZIRHLI SÜVARİ TABURU:

ARMORED CAVALRY TROOP ZIRHLI SÜVARİ BÖLÜĞÜ:

ARMORED COMBAT ZIRHLI BİRLİK MUHAREBESİ: Zırhlı birlikler tarafından

yapılan ve genellikle piyade, topçu, hava ve deniz birlikleri

tarafından desteklenen muharebe.

ARMORED FORCE ZIRHLI KUVVET: Motorlu muharebe araçlarından teşkil edilen

ve daha çok, taarruzi maksatlarla kurulan kuvvet. Buna "armor"

da denir.

ARMORED FORCE SCHOOL ZIRHLI BİRLİKLER OKULU: Zırhlı birlik

muharebesinin taktik ve teknik öğretimini yapan, eğitime tabi

uzmanları kendi sahalarında vazife görecek ve öğretmenlik

yapacak şekilde hazırlayan, Zırhlı Kuvvetlere subay yetiştiren ve

ehliyet kazandıran sınıf okulu. Buna "Armored School" da denir.


ARMORED INFANTRY ZIRHLI PİYADE: Düşmanı, ateş ve manevra ile yaklaşıp

imha etmek, düşman hücumunu yakın muharebe ile püskürtmek

ve tanklara destek sağlamak maksadıyla kurulmuş kara ordusu

birlikleri.

ARMORED OPERATION ZIRHLI BİRLİK HAREKATI:

ARMORED PERSONNEL CARRIER ZIRHLI PERSONEL TAŞITI: Esas olarak

taktik harekat esnasında personeli ve teçhizatını taşımak için

kullanılan hafif zırhlı, yüksek derecede çevik, tam paletli, amfibi

ve havadan indirilebilir taşıt. Üretim tadilatları ve özel kitlerin

uygulanması bu araçları havan taşıyıcısı, komuta yeri, alev

makinası, uçaksavar topçu şasisi veya sınırlı kurtarma aracı

olarak kullanmamıza imkan vermektedir.

ARMORED RECONNAISSANCE AIRBORNE ASSAULT VEHICLE HAVADAN

TAŞINAN/ATILAN ZIRHLI KEŞİF HÜCUM ARACI: Piyade ve hava

indirme harekatlarında ana keşif aracı ve hava indirme

kıt'alarının ana taarruz silahı olarak hizmet gören hafif zırhlı,

çevik, tam paletli bir araç.

ARMORED SCHOOL ZIRHLI BİRLİK OKULU: Bak. "Armored Force School".

ARMORED UNIT ZIRHLI BİRLİK: Buna sadece "armor" da denir.


ARMORED VEHICLE ZIRHLI ARAÇ: Muharebe, emniyet veya yük taşımak

için kullanılan, tareti zırhlı veya gövdesi zırhla kaplı, tekerlekli

veya tırtıllı araç. Silahlı araç anlamına gelen "armed vehicle"

terimi ile karıştırılmamalıdır.

ARMORER TÜFEKÇİ: Hafif ateşli silahları tamir eden, fişek şeritlerini

dolduran ve bu silahların kullanılmaya hazır halde bulunmalarını

temin için, buna benzer işleri yapan kimse.

ARMORER ARTIFICER TÜFEKÇİ YAMAĞI: Bazı birliklerde bulunan ve ufak silah

tamirleriyle basit marangozluk işleri yapan kimse. Bu şahıs aynı

zamanda, rasyon ve su hariç, diğer bütün ikmal maddelerinin

kontrolu ve dağıtımı işlerine de yardım eder.

ARMORY SİLAH DEPOSU: Silahların depo, tecrübe ve muayene edildiği

bina veya yer.

ARMORY TRAINING DEPO EĞİTİMİ: Kara Ordusu Milli Muhafız Teşkilatı ve

bu teşkilat mensupları tarafından, 32 sayılı Amerikan Kanunu

502 (a) (1) hükümlerine göre, Eyalet statüsü dahilinde, kendi

garnizonlarında (devamlı uygulananlar dışında) yaptırılan eğitim

görevi. Böyle bir görev, sırf şahıs lehine olarak, Federal hizmette
gayri faal bir eğitim olarak kabul edilmiştir. 10 sayılı Amerikan

Kanunu Kısım 101 (31) 'de gayri faal görev olarak tarif edilmiştir.

ARMS SİLAHLAR: Harpte kullanılmak üzere yapılmış silahlar. Ayrıca

bakınız: "arm".

ARMS CHEST TÜFEK SANDIĞI: Hafif piyade silahlarını nakil ve muhafaza

etmeye yarayan portatif kutu veya sandık. Buna "arm chest" de

denir.

ARMS CONTROL SİLAHLARIN KONTROLÜ: Aşağıdaki hususları ifade eden bir

kavram: a. Silah sistemlerinin miktarı, cinsi, performans

özellikleri (komuta ve kontrolları ile lojistik destek düzenleri ve

bunlara ait her türlü istihbarat toplama mekanizmaları dahil) ve

taraflarca silah altında tutulan silahlı kuvvetlerin mevcudu,

kuruluşu, malzemesi, konusu ve kullanılmalarıyla ilgili

hususlardan herhangi biri üzerinde, açık veya kapalı,

milletlerarası anlaşmaya dayanan bir plan, düzen veya işlem

(Böyle bir kontrol "silahsızlanmayı" içine alır). b. Bazı hallerde,

askeri ortamda mevcut bulunan istikrarsızlığı azaltmak amacıyla

alınan tedbirlerdir:
ARMS CONTROL AGREEMENT SİLAHLARIN KONTROLÜ ANLAŞMASI: Silahların

kontrolü tedbirlerinden bir veya daha çoğunun iki veya daha çok

millet tarafından kabulünü ifade eden yazılı veya sözlü anlaşma.

ARMS CONTROL AGREEMENT VERIFICATION SİLAHLARI KONTROL

ANLAŞMASININ DOĞRULANMASI: Menşe ve yerleşke

durumunda olan ülkenin silah ve füze yükünün kimliğini ve olay

tipini içeren yasaklanan silah sistemlerinin sınanması veya

kullanılması hususundaki bilgilerin toplanmasını, işleme tabi

tutulmasını ve rapor edilmesini icap ettiren bir kavram.

ARMS CONTROL MEASURE SİLAHLARIN KONTROLU TEDBİRİ: Silahların

kontrolu yolunda belirli bir hareket tarzı.

ARMS LOCKET TÜFEK DOLABI: Hafif ateşli silahların korunmasını temin

maksadıyla kullanılan sandık, dolap ve benzerleri. Buna "arm

locker" da denir.

ARMS MATERIAL POSITION MUHARİP SINIF GÖREV YERİ: Belirli bir sınıf ile

adlandırılmamış veya sınırlandırılmamış muharip sınıf görev yeri.

Ayrıca bakınız: "branch immaterial position", "branch material

position" ve "branch qualified officer".


ARMS RACK SİLAHLIK: Raf, hücre, çengel veya benzeri tertibatla teçhiz

edilmiş, hafif ateşli silahların korunması için faydalanılan yer.

Buna "arm rack" da denir.

ARMS, TO SİLAH BAŞINA !: Bütün erleri silahlı olarak ve gecikmeden,

önceden bildirilmiş bir yerde toplanmaya davet eden komut

veya işaret.

ARMSTRONG DONANIM DEYİMİ: Hava Destek Radar timine has, ateşlemek ve

devreyi faaliyete geçirmek için hem komutu hem de yanıtı

gösteren deyim.

ARMY 2: KARA KUVVETLERİ: Bazı ülkelerde silahlı kuvvetlerin kara kısmı

anlamındadır.

ARMY ACCOUNT OF ADVANCES ORDU AVANS HESABI: Masraflarla

kapatılacak tahsisat dikkate alınmaksızın, paranın sarfedilmek

üzere, sayman tediye subayı (accounting disbursing officer)

emrinde bulundurulduğu bir hesap.

ARMY AIR DEFENSE COMMAND KARA KUVVETLERİ HAVA SAVUNMA

KOMUTANLIĞI: Bir karargah bataryası ile iki veya daha çok hava

savunma topçu tugayından oluşan bir komutanlık. (1) Kara

ordusunun tekmil hava savunma kuvvetlerine komuta etmek


üzere, ABD Kara Kuvvetleri tarafından tesis edilmiş bir

komutanlık, (2) ABD harekat alanı Kara Ordusunun, ordular

grubuna muadil ve mevcut harekat icaplarına göre tesis edilmiş

büyük bir ast komutanlığı.

ARMY AIR DEFENSE COMMAND POST KARA KUVVETLERİ HAVA SAVUNMA

KOMUTA YERİ: Bir kara kuvvetleri hava savunma komutanının

taktik karargahı.

ARMY AIR DEFENSE REGION KARA KUVVETLERİ HAVA SAVUNMA BÖLGESİ:

ABD Anayurdu'nda bir kara ordusu hava savunmasına isabet

eden coğrafi tali bölüm.

ARMY AIR FORCES WEATHER SERVICE HAVA KUVVETLERİ METEOROLOJİ

HİZMETİ: Bak. "Air Weather Service".

ARMY AIR TRANSPORT ORGANIZATION KARA KUVVETLERİ HAVA

ULAŞTIRMA TEŞKİLATI: Hava Kuvvetleri tarafından ulaştırma

desteği tahsis edilmiş harekatla ilgili yer idare görevlerini ve

havadan sevkiyatı temin için Kara Kuvvetlerince, Hava

Kuvvetleriyle işbirliği yapılarak tesis edilmiş teşkilat. ARMY AND

AIR FORCE CENTRAL WELFARE FUND: KARA VE HAVA

KUVVETLERİ MERKEZİ SOSYAL YARDIM FONU: ARMY AND AIR


FORCE EXCHANGE SERVICE: KARA VE HAVA KUVVETLERİ KANTİN

HİZMETİ: Federal tahsislerle temin edilemeyen lüzumlu eşya ve

ziynetleri, yetki sahibi daimi müşterilere sağlamak maksadıyla

kurulmuş bir hizmet. Ayrıca bakınız: "exchange". ARMY AND AIR

FORCE POSTAL SERVICE: KARA VE HAVA KUVVETLERİ POSTA

HİZMETİ: ABD sivil posta hizmetinin işlemediği ve askeri

durumların gerektirdiği bölgelerde, iki kuvvet hesabına müşterek

posta hizmetlerini (mektupların kabulü, gönderilmesi, işlemi ve

teslimi; posta pulu ve pullu evrakın satılması, para - havalelerinin

dağıtılması ve ödenmesi) temin etmek üzere, Kara ve Hava

Kuvvetleri tarafından çalıştırılıp devam ettirilen posta hizmetleri.

ARMY AIR-GROUND SYSTEM KARA KUVVETLERİ (ORDU) HAVA-KARA SİSTEMİ:

Hava destek gereksinimlerinin ve harekatın planlanmasında,

değerlendirilmesinde, işlem görmesinde ve koordinasyonunda

Kara Kuvvetleri (ordu) ile diğer sınıfların taktik hava destek

teşkilatları arasındaki ortak yönü temin eden kara kuvvetleri

sistemi. Bu sistem, hava G2 ve G3 personelinin dahil olduğu

uygun personel ile gerekli muhabere teçhizatından ibarettir.

ARMY AIR TRAFFIC REGULATION AND IDENTIFICATION SYSTEM:

KARA KUVVETLERİ HAVA TRAFİĞİ DÜZENLEME VE TANITMA


SİSTEMİ: Bir ordu bölgesi hava sahasındaki taktik harekat

sırasında hava trafiğini düzenlemek, tayyare tanıtma ve ikaz

bilgisi temin etmek üzere kurulmuş bir haberleşme, seyrüsefer

ve harekat sistemi.

ARMY AIRCRAFT KARA KUVVETLERİ HELİKOPTERİ: Kara kuvvetleri kuruluşu

dahilindeki helikopter.

ARMY AND NAVY MUNITION BOARD KARA VE DENİZ KUVVETLERİ MALZEME

KURULU: Bak. "Munition Board".

ARMY ARTILLERY ORDU TOPÇUSU: Bir orduya tahsis edilmiş veya emrine

verilmiş olup ordunun direkt komutası altında tutulan topçu. 2.

ORDU TOPÇUSU: Tümen veya kolordu kuruluşunda bulunmayan

topçu.

ARMY ATTACHE KARA ATAŞESİ: Yabancı bir memlekette, hem kara

kuvvetlerinin üst bir temsilcisi, hem bir büyük elçi veya orta

elçilik heyetinin bir uzvu sıfatıyla hizmet gören, yüksek rütbeli bir

kara subayı. Bu subay; bir askeri gözlemci olarak hizmet görür ve

bulundurulduğu memleketin askeri planları ve gelişmeleri

hakkında kendi hükümetine bilgi verir. Ayrıca bakınız: "Attache".

ARMY AUDIT AGENCY KARA KUVVETLERİ HESAP TEFTİŞ DAİRESİ:


ARMY AVIATION KARA KUVVETLERİ HAVACILIĞI, KARA ORDUSU HAVACILIĞI:

Münasip kuruluş ve malzeme kadroları, kuruluş dışı kadrolar,

istihkak cetvelleri ve diğer yetkili makamlarca kara ordusu

birlikleri kuruluşuna verilen personel, hava aracı ve bu araçlarla

ilgili malzeme.

ARMY AVIATION OFFICER ORDU HAVA SUBAYI: Kara Ordusu Hava

araçlarını kullanmaya yetkili kara subayı.

ARMY AVIATOR KARA KUVVETLERİ HAVA SUBAYI, KARA ORDUSU HAVA

SUBAYI: Kara kuvvetleri komutanı veya kara kuvvetleri

komutanının yetkilendirdiği subaylar tarafından, kara ordusu

subaylarına verilen bir havacılık subayı.

ARMY BASE KARA KUVVETLERİ ÜSSÜ, KARA ORDUSU ÜSSÜ: Kara

kuvvetlerinin faaliyetlerini destekleme bakımından lüzumlu -

Kara Kuvvetlerinin işletme sorumluluğu taşıdığı emniyet, iç

ulaştırma hatları, kolaylık tesisleri, atölye ve sistemleri ile gayri

menkuller dahil- tesislerden ibaret ve mahalli bir komutanın

sorumlu bulunduğu bir üs veya tesisler grubu. Ayrıca bakınız:

"base complex".

ARMY CAREER FIELD ORDU MESLEK SAHASI: Bak. "career field".


ARMY CLASSIFICATION BATTERY ORDU SINIFLANDIRMA TESİSLERİ GRUBU:

Erin; askeri meslek ihtisası çeşitli meslek sahalarında yetişme

kabiliyetini ölçmeye yarayan bir seri istidat testleri:

ARMY COMMAND AND ADMINISTRATIVE NETWORK KARA ORDUSU

KOMUTA VE İDARE ŞEBEKESİ:

ARMY COMMAND MANAGEMENT SYSTEM KARA KUVVETLERİ KOMUTANLIĞI

MANAJMAN SİSTEMİ: Kara kuvvetlerinin taktik dışı faaliyetlerinin

idaresinde doğrudan doğruya ve devamlı olarak program, bütçe,

muhasebe, insan gücü ve ikmal manajman sistemlerinden

bahseden bir prensipler bilimi.

ARMY COMMENDATION MEDAL TAKDİR MADALYASI:

ARMY COMMENDATION RIBBON TAKDİR ŞERİDİ:

ARMY COMMITMENT BOARD ASKERİ PSİKİYATRİ KURULU: Müşahede altına

alınan bir kimsenin deli olup olmadığını; deli ise, bir müesseseye

sevki icap edip etmediğini tespit maksadıyla kurulan kurul. Buna

"Commitment Board" da denir.

ARMY COMPLETE PENETRATION TAM NÜFUZ: Geriden bakıldığı zaman,

merminin açtığı delikten ışığı veya levhanın içindeki merminin bir

kısmını görmek mümkün olan nüfuz.


ARMY CONTROL FACILITIES ORDU ZÜHREVİ HASTALIKLARDAN KORUNMA

İSTASYONU: Zührevi hastalıklara karşı koruyucu tedbirlerin

alınması maksadıyla, askeri tesisler içinde veya civarında, Kara

Ordusu tarafından kurulan dispanser, sağlık bürosu veya sağlık

istasyonları.

ARMY CORPS KOLORDU (NATO): Bir tümenden büyük fakat bir ordu veya ordu

grubundan küçük bir teşkil. Bir kolordu, genel olarak, iki veya

daha çok tümen ile, destekleyici muharip ve yardımcı sınıftan

ibarettir.

ARMY CORRECTIONAL INSTALLATIONORDU ISLAH TESİSİ: Bak. "rehabilitation

center".

ARMY COURIER SERVICE ORDU KURYE HİZMETİ: Önemli askeri yazışmaları özel

bir kurye ile sevketmek üzere, sahra posta hizmeti tarafından

görülen hizmet.

ARMY DENTAL SCHOOL ORDU DİŞÇİ OKULU: Ordu Sağlık Teşkilatına bağlı ve

diş servisine ait mesleki ve teknik öğretim ve eğitim gösteren

sınıf okulu. Bu okul, teşhis laboratuarlarını ihtiva ettiği gibi,

dişçiliğe ait teçhizat ve ikmal maddelerinin araştırma, geliştirme

ve tecrübelerini de idare eder.


ARMY DEPOSIT FUND KARA KUVVETLERİ MEVDUAT FONU: Kara Kuvvetleri

Komutanlığınca tespit edilmiş talimata göre, askeri personelin

devlet ile birlikte yatırdığı para.

ARMY DEPOT ORDU DEPOSU: Ordu komutanının emriyle ordu dahilinde tesis

edilen bir depo. Bu depo, menzil sahasından veya mahalli

kaynaklardan ikmal maddelerini alır, tasnif, depo ve tevzi eder.

ARMY DIRECTORY SUBAY DURUM KILAVUZU: Merkez dairesi başkanlığı

tarafından yılda iki defa çıkarılan kılavuz. Bu kılavuz; muvazzaf

ordu subaylarının isim, rütbe, birlik ve adreslerini, terfi ve

emeklilik, ölüm, terhis, azil, tard v. s. gibi durumlarında meydana

gelen değişiklikleri, bir liste halinde verir. Eskiden buna "Army

List and Directory" denirdi.

ARMY DOG ORDU KÖPEĞİ: Harp sırasında bekçilik, habercilik, keşif yapmak,

yaralıları ve mayınların yerlerini bulmak, kızakları çekmek veya

paket taşımak gibi özel görevlere alıştırılmış köpek.

ARMY EDUCATION CENTER ORDU GENEL KÜLTÜR MERKEZİ: Ordu genel

kültür programları için, komutan tarafından, personel ve

teçhizatıyla birlikte kurulan tesis.


ARMY EDUCATION PROGRAM ORDU GENEL KÜLTÜR PROGRAMI: Kara ordusu

öğretim sisteminin bir kısmı. Bu program; ferdin tahsil seviyesini

yükseltmek maksadıyla, normal olarak, sivil akademi ve meslek

enstitülerinde öğretilen konulara tahsis edilmiştir. Askeri

ihtiyaçlara cevap verecek şekilde tertiplenmiş eğitim

programlarının şumulüne girmez.

ARMY ENGINEER ORDU İSTİHKAM BAŞKANI: Bir orduya bağlı istihkam

kıtalarından sorumlu olan en kıdemli istihkam subayı.

ARMY ESTABLISHMENT KARA KUVVETLERİ TEŞKİLATI, KARA ORDUSU

TEŞKİLATI: Bak. "army fields commands", "Headquarters,

Department of the army", "Department of the Army".

ARMY EXCHANGE ORDU KANTİNİ: Askeri personele ve diğer müsaadeli

kimselere mal satan ve hizmet eden askeri teşekkül. Buna, daha

çok, "exchange" ya da kısaca "PX" denir.

ARMY EXCHANGE SCHOOL ORDU KANTİNCİLİK OKULU: Kantinlerin idare ve

işletilmesi konusunda subayları eğitime tabi tutan sınıf okulu.

Buna "Exchange School" da denir.

ARMY EXCHANGE SERVICE ORDU KANTİN HİZMETİ: Garnizon, kale,

ordugah, üs, konak veya taktik birliklerde bulunan ve kantinlere


nezaret eden bir teşkilat. Bu teşkilat adı geçen yerlerdeki

kantinlerde, takdir edilen küçük kazançlar temin etmek suretiyle

ayakta tutulur.

ARMY EXTENSION COURSES ORDU YAZIŞMALI EĞİTİM KURSLARI: Subay ve

erlere yazışma yoluyla temin edilen kurslar. Bu kurslar, esas

itibariyle, sınıf okullarında görülen kurslara paraleldir.

ARMY FIELD COMMANDS KARA KUVVETLERİ SEYYAR BİRLİK VE KURUM

KOMUTANLIKLARI: Kara Kuvvetleri Komutanlığının, Kara

Kuvvetleri Karargahı dışında kalan kısımları. Kara Kuvvetleri

Seyyar Birlik ve kurum komutanlıkları: Kara Kuvvetleri

komutanının kontrol ve murakebesi altındaki sahra

karargahlarını, kuvvetleri ihtiyat asli teşkillerini, tesis, faaliyet

merkezlerini ve görevleri içine alır.

ARMY FIELD ESTABLISHMENT KARA KUVVETLERİ SEYYAR TESİSLERİ: Bak.

"Army field commands" "Headquarters, Department of the

Army" ve "Department of the Army".

ARMY FIELD FORCES ORDU EĞİTİM HİZMETİ: ABD ordusunda; sahrada

kullanılan personel ve birliklerin eğitim ile ilgili bütün işlerin

genel, idare, nezaret, koordinasyon ve denetlenmesini üzerine


alan ve kara kuvvetleri komutanlığına bağlı bulunan makam ve

bu makamın gördüğü hizmet. Buna eskiden "Army Ground

Forces" denirdi.

ARMY FINANCE CENTER ORDU MALİYE MERKEZİ: ABD de Saint-Louis'de

bulunan ve bütün Kara Ordusunun merkez maliye işlerini gören

teşkilat.

ARMY FINANCE SCHOOL ORDU MALİYE OKULU: Ordu Maliye dairesinin mesleki

ve idari görevleri üzerinde eğitim yapan sınıf okulu. Bu okul;

Ordu Eğitim Hizmetinin murakabesi altındadır. Buna "Finance

School" da denir.

ARMY FINANCE SERVICE ORDU MALİYE HİZMETİ: Ordunun maliye işlerinden

sorumlu teşkilat.

ARMY FOOD PROGRAM KARA KUVVETLERİ İAŞE PROGRAMI: Gıda, tedarik,

muayene, depolama, dağıtım, tevzi ve satış, hazırlama ve

yedirme faaliyetlerinin bütün safhalarını içine alan, şumullü ve

devamlı program. Gıda maddeleri ikmal tesislerini (askeri

mağazaları), hazırlama tesislerini {tabldot, fırın, merkezi et

hazırlama yerleri ve pasta fırınları), rasyon hazırlama ve dağıtım,


yedirme usullerini, bunlarla ilgili malzeme ve işletme için gerekli

personeli içine alır.

ARMY FORCES KARA KUVVETLERİ, ORDU KUVVETLERİ: Bir milletin kara

ordularını ifade için kullanılan terim. Ayrıca bakınız: "forces".

ARMY FORCES FAR EAST UZAK DOĞU ORDU KOMUTANLIĞI:

ARMY GENERAL CLASSIFICATION TEST ORDU GENEL SINIFLANDIRMA

TESTİ: Bak. "general classification test".

ARMY GENERAL STAFF KARA KUVVETLERİ KARARGAHI: Kurmay başkanının

idaresi altında, kara subaylarından teşekkül eden bir grup. Bu

grup; Kara Kuvvetleri Komutanına, Kurmay başkanına ve kurmay

başkanı muavinlerine, Kara Kuvvetleri Komutanlığının idaresi için

gerekli geniş temel prensipler hazırlamak, program ve planlar

yapmak hususunda mesleki teklifler yapar, yardımda bulunur.

Özellikle; bu gibi plan ve prensiplerin uygulanması için gerekli

direktiflerin hazırlanıp yayımlanmasında, icra ve tatbikatının

murakabesinde Kara Kuvvetleri Komutanına yardımcı olur.

Ayrıca bakınız: "Staff".

ARMY GROUND FORCES ORDU EĞİTİM HİZMETİ: Bak. "Army field forces".
ARMY GROUP ORDULAR GRUBU: Normal olarak, belirli bir komutanın emir ve

komutası altındaki iki veya daha çok ordu veya kolorduyu ihtiva

eden, kara kuvvetlerinin en büyük teşkili.

ARMY HEADQUARTERS ORDU KARARGAHI:

ARMY HOSPITAL PLANT SABİT ASKERİ HASTAHANE TESİSLERİ: Devamlı surette

hastahane olarak kullanılan bir mevki ile bu mevkide bulunan

bina ve tesisler.

ARMY HOSTESS ORDU HOSTESLERİ: Bir erat gazinosunun (service club)

işlerini idare eden kadın.

ARMY IN THE FIELD ORDU SAHRA BİRLİKLERİ: Bir harekat alanı içinde

kullanılan veya kullanılması tasarlanan her tipte personel ve

birlikler.

ARMY IN THE FIELD LOGISTICS ORDU SAHRA BİRLİKLERİ LOJİSTİĞİ: Kara ordusu

lojistik sisteminin; harekat alanları dahilindeki görevlere,

denizaşırı harekat alanlarına yayılmış birlik ve teşkillere ve ABD

anayurdundaki seyyar ordu birliklerine ait kısmı.

ARMY INDUSTRIAL FUND KARA KUVVETLERİ ENDÜSTRİ FONU: Hazinede

veya benzeri hesap mevduatında harcanmadık nakit

bakiyelerden; borçlu hesaplarından; ikmal maddeleri, malzeme


mevcutlarıyla imalatı bitmemiş mallar hesabından; mamul mal

ve maddelerden ve kara kuvvetlerinin fon ile finanse edilen

bütün tesis ve faaliyet merkezlerine ait veya harekat sırasında

iktisap edilmiş döner kıymetler ile ertelenmiş masraflardan

meydana gelen konsolide bir döner sermaye fonu. Yukarıda

bahsedilen döner kıymetler; bu gibi faaliyetlerle ilgili veya

bunlara ait bütün mütedavil borçlarla tahakkuk edip henüz

ödenmemiş borçlara bağlıdır. Fon; Kara Kuvvetlerinin

endüstriyel ve ticari mahiyetteki faaliyet merkezlerine tahsis

edilir; bu merkezler, diğer faaliyet merkezlerine, maliye ödeme

esasına göre, mal ve madde imal ve hizmet temin ederler.

ARMY INFORMATION PROGRAM SUPPORT SERIES KARA ORDUSU BASIN

VE HALKLA MÜNASEBETLER PROGRAMI DESTEK YAYINLARI: Kara

ordusu personelini özel surette ilgilen diren ve kendileri için

önemli olan belirli kara ordusu basın ve halkla münasebetler

hedefleri ve konularını desteklemek maksadıyla yayınlanan Kara

Kuvvetleri Komutanlığı broşürler serisi.

ARMY LANDING FORCE KARA ORDUSU ÇIKARMA KUVVETİ: Amfibi özel görev

kuvvetinin kara ordusu asli unsuru. Bir çıkarma harekatına

katılmak üzere tahsis edilmiş bütün ordu birliklerini ihtiva eden


özel görev teşkili. Amfibi özel görev kuvvetinin kara ordusu asli

teşkili komutanı, kara ordusu çıkarma komutanıdır.

ARMY LIAISON OFFICER ORDU İRTİBAT SUBAYI:

ARMY LIBRARIAN ORDU KİTAPLIK MEMURU: Ordu kitaplık hizmetinin teknik

çalışmasını idare etmek üzere, Ordu Yönetmeliklerine göre,

moral hizmetler (special service) tarafından kullanılan,

meslekten yetişme, sivil kitaplık memuru.

ARMY LIBRARY SERVICE ORDU KİTAPLIK HİZMETİ: Ordu kitaplık işlerini idare

eden hizmet ve bu hizmetin gördüğü iş.

ARMY LIST AND DIRECTORY SUBAY DURUM KILAVUZU: Bak. "Army

Directory".

ARMY LOGISTICS SYSTEM KARA KUVVETLERİ LOJİSTİK SİSTEMİ: Kara

kuvvetlerinin her seviyesindeki bütün Lojistik faaliyetleri içine

alan sistem.

ARMY MAIL CLERK SAHRA POSTA MEMURU: Posta Dairesinin bir temsilcisi

olarak, posta havaleleri ile taahhütlü, kıymetli ve tediyeli mektup

ve paketlere ait işlerle meşgul olmaya ehil, bu işi yapmakla

görevli ve kara kuvvetleri komutanlığına kefaletle bağlı sivil veya

askeri memur.
ARMY MANAGEMENT STRUCTURE KARA KUVVETLERİ MANAJMANI; KARA

ORDUSU MANAJMAN KURULUŞU: Kara kuvvetleri taktik dışı

faaliyetlerinin, aşağıdaki hususlarla ilgili, tek düzen bir

sınıflandırması; programlama (kontrol programları hariç) işleri,

program performans bilgilerinin tutulması, bütçe programı

masraf bilgilerinin tutulması, insan gücünden faydalanma

bilgilerinin tutulması, kaynakların planlanması ve kullanılması ile

ilgili işlerin incelenmesi ve emredilecek diğer manajman

maksatları.

ARMY MAP SERVICE ORDU HARİTA HİZMETİ:

ARMY MEDICAL CENTER ORDU TIP MERKEZİ: Ordu sağlık teşkilatının

Washington D. C. 'de bulunan mesleki hizmet okulları. Ordu Tıp

Merkezi; tıp, eczacı, dişçi ve veteriner okullarını ihtiva eder. Bu

okullar eğitim yaptırır, laboratuar çalışmaları temin eder ve

araştırmalarda bulunur.

ARMY MEDICAL LABORATORY ORDU TIBBİ LABORATUVARI: Salgın hastalıklara

ve sağlık meselelerine ait araştırmaların ve diğer laboratuarlar

tarafından yapılmış tetkiklerin tamamlanması için mevcut

vasıtaları derhal temin ve laboratuar ikmal maddelerinden bazı

tipleri temin eden seyyar veya sabit birlik.


ARMY MEDICAL SCHOOL ORDU SIHHİYE OKULU: Ordu sağlık teşkilatının, tıbbi

hizmetler ile ilgili teknik ve mesleki konular hakkında eğitim

yapan sınıf okulu.

ARMY MEDICAL SERVICE ORDU TIP TEŞKİLATI; ORDU TIP HİZMETİ: Ordu

personel ve hayvanlarının sağlığı ile ilgili teşkilat. Bu teşkilat;

tabip, diş tabibi, veteriner sınıfları ile sağlık hizmeti Ordu

Hemşire ve kadın sağlık uzmanlar sınıflarından meydana gelir.

Buna eskiden "medical department" denirdi.

ARMY MEDICAL SERVICE GRADUATE SCHOOL ORDU SIHHİYE TEKAMÜL

OKULU: Tıp fakültesinden mezun ve tabip unvanını almış olan

tabip subayların çeşitli sahalarda bilgilerini geliştirmek ve

ihtisaslarını derinleştirmek üzere, belirli bir devre içinde kurs

gösteren okul.

ARMY MEDICAL SERVICE SCHOOL ORDU SIHHİYE HİZMET OKULU: ABD'nin

çeşitli yerlerinde açılmış sağlık sınıfı okulları.

ARMY MEDICAL STATISTICAL REPORT ORDU TIP İSTATİSTİK RAPORU:

ARMY MINE PLANTER SERVICE ORDU MAYIN GEMİSİ TEŞKİLATI:

ARMY MOBILIZATION ORDU SEFERBERLİĞİ: Bir harp veya harp tehlikesi

halinde, kara ordu sunu, harp maksatlarına göre arttırmak,


yetiştirmek ve meydana getirmek üzere yapılan işler. Bu işler;

hazırlık safhalarında ve vazifelerin yapılışı sırasında gerekli

lojistik desteğin teminini de ihtiva eder.

ARMY MOTION PICTURE SERVICE ORDU SİNEMA HİZMETİ: Askeri garnizon,

kamp veya birliklerde bulunan ordu personeline film göstermek

suretiyle eğlence temin eden teşkilat.

ARMY NATIONAL GUARD KARA ORDUSU MİLLİ MUHAFIZ TEŞKİLATI: Birçok

eyalet, Puerto Rico Cumhuriyeti ve Columbia Bölgesi teşkilatı

milis kuvvetlerinin kara kısmı olup birlik ve personeli Federal

hükümetçe tanınmış bulunmaktadır. ARMY NATIONAL GUARD

OF THE UNITED STATES: ABD KARA ORDUSU MİLLİ MUHAFIZ

TEŞKİLATI: Kara ordusunun bir ihtiyat asli teşkili. Bu teşkilat

mensupları kara ordusu Milli Muhafız Teşkilatı mensuplarıdır.

ARMY NURSE ORDU HEMŞİRESİ: Ordu hemşire sınıfının bir ihtiyat asli teşkili.

Bu teşkilat mensuplarına sadece "Nurse" de denirdi.

ARMY NURSE CORPS ORDU HEMŞİRE SINIFI: Ordu Sağlık Teşkilatının bir

sınıfı. Bu sınıf hemşirelerden müteşekkildir ve hasta ve yaralılara

bakmakla görevlidir.
ARMY OCEAN MANIFEST RECAPITULATION ORDU AÇIK DENİZ MANİFESTO

İCMALİ: Bakınız: "Transportation Manifest".

ARMY OCEAN MANIFEST SHEETS AÇIK DENİZ MANİFESTOSU TEFERRUATI:

Gemi yükünü, her boşaltma limanı için, ilgili sipariş sahiplerine

göre düzenlenmiş, ayrı ayrı sevkiyat halinde gösteren özet bir

liste.

ARMY OF OCCUPATION İŞGAL ORDUSU: Bölge dahilinde nizam ve asayişi

korumak veya mütareke yada teslim şartlarının yerine

getirilmesini temin etmek maksadıyla, düşman arazisinde fiili

kontrol hizmeti gören bir ordu. Ayrıca bakınız: "Military

occupation" ve "occupied territories".

ARMY OF THE UNITED STATES ABD ORDUSU, ABD KARA ORDUSU: Bak. "United

States Army " veya "Army of the United States".

ARMY PARTIAL PENETRATION KARA ORDUSU MERMİ KISMİ NÜFUZU: Bak.

"partial penetration".

ARMY PERSONNEL CLASSIFICATION SYSTEM ORDU PERSONEL

SINIFLANDIRMA SİSTEMİ: Ordu personel sınıflandırmasında

uygulanan sistem.
ARMY PERSONNEL WITH AIR FORCE HAVA KUVVETLERİNDE GÖREVLİ KARA

PERSONELİ: Hava kuvvetlerinde orduya ait işleri yapmak için, tek

tek veya birlik halinde Hava kuvvetleri emrine verilen veya

kuruluşuna atanan ordu subay, astsubay veya erleri. Bunlar, yine

ordu kuvvetine. dahil bulunurlar.

ARMY POSTAL CLERK POSTA MEMURU: Belirli bir posta faaliyet merkezinde,

posta mali işlerini ve diğer bazı posta görevlerini yapmak üzere

vazifelendirilmiş kara ordusu eri.

ARMY POSTAL INSPECTION SERVICE ORDU POSTA MÜFETTİŞLİĞİ: ABD

ordusunda; sahra postanelerinin durumunu, çalışmasını,

haklarındaki şikayet ve düzensizlikleri incelemek ve denetlemek

üzere kurulmuş, sahra posta hizmetine bağlı bir teşkilat.

ARMY POSTAL SERVICE SAHRA POSTA HİZMETİ: ABD Ordusunda askeri mevki,

kamp ve birlikler ile denizaşırı merkezlerdeki birliklerin posta

işlerini yapan, kara kuvvetleri merkez dairesine bağlı posta

hizmeti.

ARMY POSTAL UNIT SAHRA POSTA BİRLİĞİ: ABD Ordusunda; posta

hizmetlerini gören bir kadro birliği. Bu birlik normal olarak, bir

sahra postahanesinin işletilmesi hizmetinde kullanılır. ARMY (OR


AIR FORCE) POST OFFICE: KARA (VEYA HAVA) KUVVETLERİ

POSTAHANESİ: Yetkili teşkillerle personelin posta hizmetini

görmek üzere kara veya hava kuvvetleri tarafından kullanılan,

personelle teçhiz edilip çalıştırılan ve rakamlarla adlandırılıp ABD

posta hizmetinin bir kolu olarak gösterilen askeri bir postane.

ARMY PROCUREMENT PROCEDURES ORDU TEDARİK USULLERİ: Silahlı kuvvetler

tedarik yönetmenliğinin ve teferruatlı tedarik usullerinin kara

kuvvetlerinde uygulanmasıyla ilgili yönetmelik.

ARMY QUARTERMASTER SERVICE ORDU LEVAZIM HİZMETİ: Bak.

"Quartermaster corps".

ARMY RAILROAD REPAIR SHOP ASKERİ DEMİRYOLU TAMİRHANESİ: Kara

kuvvetlerinin mülkiyeti altında bulunan demiryolu malzemesinin,

ulaştırma bakanlığı talimatı dahilinde, ana bakımlarının yapıldığı

yer.

ARMY READY MATERIAL PROGRAM KARA KUVVETLERİ MALZEME HAZIRLAMA

PROGRAMI: Kara kuvvetlerinin; malzeme hazırlık derecesini,

miktar, nitelik, ve hizmete elverişlilik bakımlarından ıslah gayesi

güden bir program.


ARMY RECREATIONAL DIRECTOR ORDU EĞLENDİRME VE DİNLENDİRME

MÜDÜRÜ: Ordudaki eğlendirme faaliyetlerini yürüten subay.

ARMY REGISTER ORDU SUBAY KÜTÜĞÜ: Merkez dairesi tarafından her yıl

kitap halinde yayımlanan ve emekli veya faal muvazzaf

subayların isimlerini, gördükleri eğitim ve hizmetleri ve buna

benzer bilgileri özetleyen yayın.

ARMY REGULATION KARA KUVVETLERİ YÖNETMELİĞİ, KARA ORDUSU

YÖNETMELİĞİ: Kara ordusunun idaresine ait esaslarla kara

kuvvetleri komutanlığınca hazırlanıp yayımlanan kanun

değerindeki usul ve kuralları içine alan yönetmelik.

ARMY RESERVE MÜŞEKKEL İHTİYAT TEŞKİLATI: ABD kara ordusunun asli

teşkili. Bu teşkil; barışta askeri eğitim yaptırmak ve milli çaptaki

acil bir durumda muvazzaf hizmete çağrılacak eğitim görmüş

yedek personel kaynağı sağlamak üzere teşkil edilen ve elde

tutulan personel ve birliklerden ibarettir. Buna eskiden

"organized Reserve Corps" denirdi.

ARMY RESERVE CENTER MÜŞEKKEL İHTİYAT FAAL EĞİTİM MERKEZİ: ABD de

belirli bir coğrafi mevkide bulunan ve ihtiyatlık eğitimi yapmakla

görevli olan tesis veya teşkil.


ARMY RESERVE REINFORCEMENTS MÜŞEKKEL İHTİYAT TAKVİYE KUVVETLERİ:

ABD kara ordusu müşekkel ihtiyat teşkilat ve kuruluş şeması

birlikleri arasında planlanmış ve seferde, faal ordu ile ihtiyat asli

teşkilleri birliklerinin teçhizat ve teşkilat kadroları veya kuruluş

dışı kadrolarının doldurulması için lüzumlu birinci derecede hazır

ihtiyat (ready reserve) personel.

ARMY RESERVE UNITS KARA ORDUSU MÜŞEKKEL İHTİYAT BİRLİKLERİ: İhtiyat

asli teşkilleri kadrosunun kara ordusu müşekkel ihtiyat kısmı

tarafından tesis ve birlik sefer görevine göre öncelikle teşkil

edilen muharebe ve hizmet tipi birlikler.

ARMY RETIRING BOARD ORDU EMEKLİLİK SAĞLIK KURULU: Bak. "retiring

board".

ARMY SECURITY ORDU HABERLEŞME EMNİYETİ:

ARMY SECURITY AGENCY ORDU HABERLEŞME EMNİYETİ TEŞKİLATI:

ARMY SERIAL NUMBER ORDU SİCİL NUMARASI (SB) ; ORDU ASKERLİK

NUMARASI (ER):

ARMY SERVICE AREA ORDU HİZMETLER BÖLGESİ: Kolordu geri hududu ile

muharebe sahası geri hududu arasında kalan arazi parçası. Ordu


idari kuruluşları ve hizmet kıtalarının büyük çoğunluğu genellikle

bu bölgede bulunur. Ayrıca bakınız: "rear area".

ARMY SERVICE COMMAND ORDU HİZMETLER BÖLGESİ KOMUTANLIĞI:

ARMY SPECIAL FORCES KARA ORDUSU ÖZEL KUVVETLERİ: Bak. "United States

Army special forces". ARMY'S PROGRAM OF GENERAL

EDUCATIONAL DEVELOPMENT: KARA ORDUSU GENEL ÖĞRETİM

GELİŞTİRME PROGRAMI: Kara ordusu eğitiminin; orduda verimi -

personelin tahsil seviyesini yükselterek- artırmak gayesiyle, fiilen

ordu saflarında bulunan bütün personele askerlik dışı akademik

ve mesleki öğretim sağlayan kısmı.

ARMY STAFF KARA KUVVETLERİ KOMUTANLIĞI KARARGAH HEYETİ: Hükümet

merkezinde bulunan ve kara kuvvetleri kurmay başkanının

başkanlığı altında toplanmış olan yüksek rütbeli subaylar heyeti.

Ayrıca bakınız: "staff".

ARMY STANDARD SCORE ORDU STANDART NOTU, PUANI: Sabit

ortalaması 100, standart dağılımı 20 olan standart bir puan.

Ordu personeli değerlendirme evrakındaki işlenmiş puanlar,

genellikle, kara ordusu standart notuna çevrilir. Çıkan miktar,


şahsın standart referans puanlarına göre, puan durumunu ifade

eder.

ARMY STOCK FUND KARA KUVVETLERİ STOK FONU: Dağıtıldıkları zaman,

masrafları veya maliyetleri birden çok tüketici faaliyet merkezi

hesabına geçirilebilir durumdaki malzeme, ikmal maddeleri ve

teçhizat kalemlerinin tedarik ve stok kontrolları için konsolide bir

manajman, finansman, kontrol ve muhasebe vasıtası.

ARMY STRATEGIC CAPABILITIES PLAN KARA KUVVETLERİ STRATEJİK

KABİLİYETLER PLANI: Müşterek plandaki direktifi geliştirmek ve

genişletmek suretiyle müşterek kabiliyetler planını destekler.

ARMY STRATEGIC OBJECTIVES PLAN KARA KUVVETLERİ STRATEJİK HEDEFLER

PLANI: Müşterek stratejik hedefler planından meydana

getirilmiş, kara ordusu kontrol programlarına direktif temin eden

bir plan.

ARMY SUBJECT SCHEDULE KARA ORDUSU EĞİTİM KONULARI ZAMAN

ÇİZELGESİ: Sınıf, genel ve askeri meslek ihtisası eğitiminin

yürütülmesinde öğretmenlere, belirli bir konu üzerinde, ders

planlarının hazırlanması ve öğretim sürelerinin proğramlanması


bakımından teferruatlı direktif veren bir kara kuvvetleri

komutanlığı yayını.

ARMY SUPPLIES KARA ORDUSU İKMAL MADDELERİ: Kara ordusu teknik

hizmetleri tarafından tedarik ve depo edilerek kara ordusu birlik,

tesis ve teşkillerine dağıtılan ikmal maddeleri.

ARMY TERMINAL COMMANDER ORDU TERMİNAL KOMUTANLIĞI: Bir

limandaki bütün faaliyetlerden sorumlu ve bu faaliyetler

üzerinde yetki sahibi bir subay. Terminal teşkiline tahsis edilmiş

veya teşkilin emrine verilmiş bütün personel üzerinde emir ve

komuta yetkisi vardır. Deniz kuvvetlerindeki anlamıyla; bir

terminal komutanı tarafından yapılan işler, bir deniz üssü

komutanının sorumlu olduğu işler meyanındadır.

ARMY TERMINALS ORDU TERMİNALLERİ: Esas itibarıyla denizaşırı bölgelere

giden veya bu bölgelerden gelen kara ordusu sorumluluğundaki

personelin indirilmesi ve bindirilmesi, yüklerin yüklenip

boşaltılması maksadıyla, kara kuvvetleri emriyle tesis edilmiş

liman. Buna eskiden "port of embarkation" (bindirme limanı)

denirdi.
ARMY TRAINING PROGRAM KARA KUVVETLERİ EĞİTİM PROGRAMI, KARA

ORDUSU EĞİTİM PROGRAMI: Muvazzaf Ordu ve ihtiyat asli

teşkillerinin birlik ve personeli için lüzumlu asgari eğitimin ana

hatlarını gösteren bir kara kuvvetleri komutanlığı yayını.

Konuları, her konuya tahsis edilecek saatleri ve uygulanabilecek

Ordu Eğitim konu programlarını belirtir. Ordu eğitim konu

programlarına girmemiş konular için lüzumlu inceleme

kaynaklarını ve yardımcı eğitim malzemesini gösterir.

ARMY TRAINING TEST ORDU EĞİTİM TESTLERİ: Eğitimde yeknasaklığı temin

etmek, bir birliğin kendisine verilen görevi yerine getirmedeki

kabiliyetini değerlendirmek ve bir şahsın muharebede başarısı

için gerekli asgari bilgi derecesini ölçmek maksadıyla, münferit

şahıslarla tabur, alay, hava savunma topçu tugayları-dahil- na

kadar birliklerin, taktik muharebe şartları altında denenmesi için

direktif veren bir kara kuvvetleri komutanlığı yayını.

ARMY TRANSPORT KARA ORDUSU ULAŞTIRMA HİZMETİ: Bak. "transport".

ARMY TROOPS ORDU BAĞLI BİRLİKLERİ: Bir orduya tahsis edilen ve kolordu ve

tümenlerin kuruluşunda bulunmayan birlikler.


ARMY VETERINARY SCHOOL ORDU VETERİNER OKULU: Kara Kuvvetleri sağlık

teşkilatının veteriner hizmetleri ile ilgili konular üzerinde mesleki

ve teknik öğretim gösteren bir sınıf okulu.

ARMY WAR COLLEGE KARA HARP AKADEMİSİ: Kara ordusunun en yüksek

öğretim müessesesi. Bu müessese: Subayları ordu, ordular

gurubu ve harekat alanı komutanlıkları ile yüksek karargahlarda

karargah görevi yapacak şekilde yetiştirir. Buna kısaca "War

College" de denir.

ARMY WAR ROOM KARA KUVVETLERİ KARARGAHI HAREKAT ODASI:

pentagonda bulunan ve kara kuvvetleri karargahı için harekat

merkezi vazifesi gören tesisler. Acil durumlarda, bütün belli başlı

karargah unsurlarını temsil eden harekat personeliyle takviye

edilir, ve Kara Kuvvetleri harekat merkezi vazifesi görür. Yedek

merkezler, genel harp durumlarında kullanılmak üzere seferi

intikal yerlerinde bulunur.

ARMY WHOLESALE LOGISTICS KARA KUVVETLERİ LOJİSTİK ANA KISMI: Kara

kuvvetleri lojistik sisteminin, ordu seyyar birlikleri lojistiği dışında

kalan kısmı; bir kül halinde kara kuvvetleri lojistik ana kısmının

ve Kara kuvvetleri komutanlığı karargahı direkt kontrolu altında

alıkonmuş özel kara kuvvetleri faaliyetlerinin tam lojistik


desteğini içine alır. Ayrıca bakınız: "army in the field logistics" ve

"army logistics systems".

ARMY WHOLESALE MATERIAL KARA KUVVETLERİ LOJİSTİK ANA KISMI

MALZEMESİ: Kara kuvvetleri lojistiği ana kısmının; kara

kuvvetleri seviyesinde alıkonmuş hizmet faaliyetleri (muhabere,

inşaat, hastahane tedavisi ve tahliye, destek hizmetleri) ile Kara

kuvvetleri komutanlığı direkt kontrolu altında alıkonmuş özel

kara ordusu faaliyetleri lojistik desteği dışında kalan kısmı. Ayrıca

bakınız: "Army Wholesale Logistics".

ARMY-HEALTH NURSING ORDU SAĞLIK HEMŞİRELİĞİ: Kara Ordusu Hemşire

sınıfında bir ihtisas grubu, Askeri bir topluluk içinde sağlığın

korunması, hastalık ve hastalığa istidadın önlenmesi, hastaların

bakım ve takviyesi hususlarıyla ilgilenir.

ARRAY DİZİ: Elemanların bir veya daha fazla boyutlu düzeni.

ARREST TEVKİF ETMEK; NEZARETTE TUTMAK:

ARREST IN QUARTER ODADA (ÇADIRDA, KIŞLADA) GÖZ HAPSİ: Bak. "arrest".

ARRESTING BARRIER UÇAK DURDURMA ENGELİ: Bakınız: "aircraft arresting

barrier".
ARRESTING GEAR UÇAK DURDURMA TERTİBATI: Bakınız: "aircraft arresting

gear".

ARRIVAL CARD DENİZAŞIRI ADRES KARTI: "embarkation card".

ARROWHEAD OKBAŞI ROZETİ: Bir muhasamat devresinde, düşman arazisi içine

paraşüt indirmesi veya amfibi hücum çıkarmasını gösteren

okbaşı biçiminde madeni bir rozet.

ARSENAL ARSENAL: A. B. D. ordusunda; asıl görevi, belirli malzeme

çeşitlerinin imali olan tesis, istihsal faaliyetine bağlı bulunan

depolama ve dağıtım işlerini de idare edebilir.

ARSINE ARSİN GAZI: Parlayıcı, renksiz ve zehirli bir gaz. Bu gazın

sarımsağa benzer, mide bulandırıcı bir kokusu vardır. Arsin gazı;

deri, akciğer ve burun içi zarından çok böbreklere ve kandaki

alyuvarlara tesir eder.

ARSON KUNDAKÇILIK:

ARTHROPOD VECTOR EKLEMBACAKLI PORTÖR: Böcek, kene veya güve gibi

eklembacaklılar sınıfına mensup olan ve hastalık doğurabilecek

mikroorganizmalar nakledebilen bir canlı.


ARTICLE OF WAR ASKERİ CEZA VE ASKERİ CEZA MUHAKEMELERİ USULÜ

KANUNU: Askeri kanunlara tabi olan veya Kara ordusunda

bulunan bütün personelin idaresini kapsayan kanunlar. Buna

şimdi "Uniform Code of Military Justice" denmektedir.

ARTIFICER SANATKAR: Demircilik, boyacılık ve marangozluk gibi belirli bir

işte elleriyle çalışmakta ihtisas sahibi kimse.

ARTIFICIAL DAYLIGHT SUNİ GÜN IŞIĞI: Berrak bir gecede, mehtap

aydınlığından daha yoğun bir aydınlatma. (En iyi aydınlatma

derecesi gün ışığına eşit olanıdır). Ayrıca bakınız: "battlefield

illumination".

ARTIFICIAL EARTH SATELLITE SUNİ DÜNYA UYDUSU: Aydan farklı olarak, insan

eliyle yapılmış arz uydusu. Genellikle "earth satellite" denir.

ARTIFICIAL GRAVITY SUNİ YER ÇEKİMİ: Bir hava uzay aracı içinde bir kabini,

bu aracın uzunlamasına ekseni etrafında dön dürmek, böylece

yer çekimi kuvvetine benzer bir merkezkaç kuvvet temin etmek

suretiyle meydana getirilen taklit yer çekimi.

ARTIFICIAL HORIZON SUNİ UFUK: Hakiki ufka nazaran irtifa gösteren alet. Bu

alet; hava seyrüsefer aletlerinde hakiki ufuk yerine kullanılır.


Suni ufuk, genellikle, bir jiroskop ruhlu veya sarkaçtan ibarettir.

Bakınız: "Attitude indicator"

ARTIFICIAL MATERIALS SUNİ GİZLEME MALZEMESİ:

ARTIFICIAL MOONLIGHT SUNİ AYIŞIĞI: Berrak bir gecede, yıldız aydınlığı ile

mehtap aydınlığı arasındaki yoğunlukta bir aydınlatma. Ayrıca

bakınız: "Battlefield illumination".

ARTIFICIAL OBSTACLE SUNİ ENGEL: Düşmanın ilerlemesini geciktirmek veya

yavaşlatmak maksadıyla, insanlar tarafından hazırlanan engel.

Kullanılmakta olan suni engeller, genel olarak, mayın tarlası, tank

hendeği, tel engeli, barikatlar, yol tıkamaları ve tahriptir.

ARTIFICIAL WORD UYDURMA KELİME: Gerçek anlamı olmayan harfler grubu.

Böyle bir harf grubu; sesli ve sessiz harfler, gerçek bir kelime

görünüşü ve söylenişi verecek şekilde, sistemli tertiplenerek

kurulur.

ARTILLERY TOP: Elverişli kaide veya kundak üzerine yerleştirilmiş top veya

füze rampalarından ibaret, mermi atan komple bir silah. Ayrıca

bakınız: "gun".

ARTILLERY AND MISSILE SCHOOL TOPÇU VE FÜZE OKULU; TOPÇU OKULU:

Sahra, hava savunma topçusu ve füze birliklerinin taktik ve


teknik bakımdan kullanılmasında, eğitiminde, çalışacak ve görev

alacak subay, astsubay ve uzmanları yetiştirip kendilerine ehliyet

kazandıran bir sınıf okulu. Bu okul, Kara Kuvvetleri

Komutanlığına bağlıdır.

ARTILLERY ANNEX TOPÇU EKİ; ATEŞ DESTEK PLANI: Topçunun kullanılması ile

ilgili teferruatı ihtiva etmek üzere, bir harekat emriyle birlikte

yayımlanan bilgi veya talimat.

ARTILLERY BATTALION GROUP TOPÇU TABUR GRUBU: İki veya daha çok topçu

taburunun, belirli bir vazife için, tabur komutanlarından birinin

komutası altında, taktik gruplanması.

ARTILLERY BOMBARDMENT REPORT TOPÇU BOMBARDIMAN RAPORU:

ARTILLERY BRIGADE TOPÇU TUGAYI:

ARTILLERY CARRIAGE (OR MOUNT) TOP KUNDAĞI: Bir top, obüs, rampa

havan için seyyar destek. Yan, yükseklik tevcih tertibatı ve geri

tepme tertibatını ihtiva eder.

ARTILLERY COMMANDER TOPÇU KOMUTANI: Kolordu, tümen veya özel

görev kuvvetindeki topçu karargahının en kıdemli topçu

subayıdır. Kuvvetin, kolordu altındaki topçu birliklerine komuta

eder; aynı zamanda, özel karargahın topçu subayıdır.


ARTILLERY CONTROL LINE ATEŞ EMNİYET HATTI: Bak. "no-fire-line".

ARTILLERY DRILL TOPÇU EĞİTİMİ: Silah, araç ve diğer malzemenin belirli bir

şekilde kullanılması için topçu birlikleri tarafından yapılan eğitim.

ARTILLERY ENGINEER TOPÇU TEKNİK SUBAYI: Elektrik hat ve jeneratörleri ile

muhabere, ışıldak ve ateş idare sisteminin işletilmesi ve bakımı

hususlarında komutanlara danışmanlık yapan ve bir topçu

birliğinin özel karargahına mensup bulunan şahıs. Bu şahıs, kendi

teşkilatının muhtaç olduğu istihkam ve muhabere malzemesinin

bakım ve temini işlerini de yürütür. Bu terim, halen

kullanılmamaktadır.

ARTILLERY GUN BOOK TOP DEFTERİ; NAMLU KUNDAK DEFTERİ: Bir topa ait

kayıt defteri. Topun çalışma durumu, bakım, atılan mermi adedi,

atış tarihleri ve muayenesiyle ilgili bilgileri kayıt için kullanılır.

Ayrıca bakınız: "weapon record book".

ARTILLERY HORSE TOP ÇEKEN AT; TOP ÇEKEN: Top çekmekte kullanılan hayvan.

ARTILLERY INFORMATION SERVICE TOPÇU HABERLEŞME HİZMETİ: Özellikle,

topçu komutanlarını ilgilendiren bilgi ve istihbaratın üst ve ast

topçu komuta kademeleri arasında mübadelesi.


ARTILLERY INTELLIGENCE TOPÇU İSTİHBARATI: Topçu komutanına,

elindeki topçuyu müessir surette kullanma imkanı veren,

yorumlanmış ve kıymetlendirilmiş bilgiler.

ARTILLERY INTELLIGENCE BULLETIN TOPÇU İSTİHBARAT BÜLTENİ: Ast, komşu,

emre verilmiş ve destek topçu birliklerine, özel surette ilgili

bulundukları topçu istihbaratına ait bilgiyi vermek maksadıyla,

tümen ve kolordu topçu istihbarat subayı tarafından yayımlanan

bilgi bülteni.

ARTILLERY LIAISON OFFICER TOPÇU İRTİBAT SUBAYI: Topçu irtibat heyetinin

komutanı olup, gönderildiği birlik karargahında topçu

komutanının temsilcisi ve topçuluk bakımından danışman olarak

bulunan subay. Desteklediği birliğin komuta yerinde çalıştığı

zaman, komutanın bulunmaması halinde, ateş destek

koordinatörü olarak faaliyette bulunur.

ARTILLERY MAP TOPÇU HARİTASI: 1/50.000 ölçekli bir harita. Topçu ateşinin

idaresinde kullanılır. l/25.000 ölçekli bir haritadan da yedek

olarak faydalanılabilir. Ayrıca bakınız: "map".


ARTILLERY MECHANIC KAMACI: Topçu birliklerindeki toplar üzerinde onarım

yapan, bunları muayene eden ve bakımlarıyla meşgul olan

kimse.

ARTILLERY MIL MİLYEM: Bak. "mil".

ARTILLERY MULE TOP ÇEKEN KATIR; TOP ÇEKEN: Top çekmek için kullanılan

katır.

ARTILLERY OFFICER TOPÇU MÜŞAVİRİ; ORDU TOPÇU KOMUTANI: Bir ordu

karargahında topçu kısmının başındaki en kıdemli subay. Bu

subay, komutanın ve karargahın, topçuluğa ait işlerde

danışmanıdır.

ARTILLERY PLAN TOPÇU PLANI: Belirli bir muharebe harekatında, topçu

birliklerinin kontrolu ve işbirliği için hazırlanan ve düzenlenen

plan.

ARTILLERY POSITION TOPÇU MEVZİİ: Bir topçu birliğindeki topların ateş

görevlerini ifa için işgal ettikleri mevzii.

ARTILLERY PREPARATION TOPÇU HAZIRLIK ATEŞİ: Düşman savunmasını

bozmak ve muhaberesini engellemek amacıyla bir taarruzdan

önce yapılan topçu ateşi.


ARTILLERY SUBPARAGRAPH TOPÇU FIKRASI: Harekat emirlerinde, komutanın

emri altındaki topçuyu kullanma hususundaki kararını ihtiva

eden kısım. Bu kısım, yalnız topçu birliklerinin ateşlerini koordine

etmeye yarayan ve üst kademe komutanlarına lüzumlu olan

teferruatı ihtiva eder.

ARTILLERY SURVEY TOPÇU YER ÖLÇMESİ: Silah ve hedef (yatay ve düşey)

nispi mevkilerinin, atış planına işlenmek ve silahlara, doğru adedi

bilgiler vermek maksadıyla, yeteri sıhhatte tayini işlemi.

ARTILLERY SURVEY CONTROL POINT TOPÇU YER ÖLÇMESİ KONTROL NOKTASI:

Koordinat ve irtifalarının bilindiği, ayrıca ilgili hedefe dair

yönlerinin/kerterizinin de bilindiği bir nokta.

ARTILLERY WITH THE ARMY BÜTÜN ORDU TOPÇUSU: Ordu topçusu ile

kolordu ve tümenlerinin kuruluşlarına dahil ve emre verilmiş

topçuların hepsi. Bunu, yalnız ordu topçusu anlamına gelen

"army artillery" terimi ile karıştırmamalıdır.

ARTILLERY WITH THE CORPS BÜTÜN KOLORDU TOPÇUSU: Kolordu ve

tümenlerinin kuruluşlarında bulunan ve emirlerine verilmiş olan

topçu birliklerinin hepsi.


ASCENDING BRANCH (OF TRAJECTORY) MERMİ YOLU YÜKSELİŞ KISMI:

Mermi yolunun namlu ile tepe noktası arasındaki kısmı. Bu

kısımda mermi yolu yükselir ve yükseliş tepe noktasına kadar

devam eder.

ASPECT ANGLEGÖRÜNÜŞ AÇISI: Uçuş halindeki bir merminin boyuna ekseni ile

bir radar hüzmesi arasında oluşan açı.

ASPECT CHANGE GÖRÜNÜŞ DEĞİŞİKLİĞİ: Yansıyan bir cismin, radar tarafından

değişik cephelerden görünen değişik görünüşü. Buna, hedef fiili

yansıma sahasının değişmesi sebep olur.,

ASSASSINATION KATLETMEK; ADAM ÖLDÜRMEK; ADAM ÖLDÜRME:

ASSAULT TAARRUZ: Kıyıdaki sivillerle yapılan ilk temasla başlayıp çıkarma

kuvvetinin askeri hükümet kontrol kıyısının tesisine kadar geçen

devre.

ASSAULT (DOD, IADB) HÜCUM (AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI, AMERİKAN

SAVUNMA KURULU): 1. HÜCUM: Bir taarruzun son safhası,

düşmanla göğüs göğüse muharebe. 2. ÇIKARMA HÜCUMU: Bir

amfibi harekatta, amfibi görev kuvvetinin hedef bölgesine ulaşan

ana taarruzu ile amfibi görev kuvveti vazifesinin başarılması

arasındaki süre. 3. HÜCUM ETMEK: Bir top mevzii, direnek veya


makinalı tüfek yuvası gibi yerel bir hedefe karşı kısa, şiddetli

fakat iyi tertiplenmiş bir taarruza girişmek. 4. İNDİRME

HÜCUMU: Bir hava harekatında; düşmanla yakın muharebe için

hazırlanmış bir hava indirme kuvveti ile unsurlarının, hava

araçları tarafından bir hedef bölgesine indirilmesiyle başlayan ve

tespit edilmiş hedeflere taarruzla sona eren kısmı. Ayrıca

bakınız: "assault phase; landing attack".

ASSAULT AIRCRAFT HÜCUM NAKLİYE UÇAKLARI: İndirme hücumu yapacak

kıtaları veya yüklerini bir hedef bölgesine intikal ettiren ve

bütünleme ikmallerini temin eden, helikopterler dahil, motorlu

hava araçları.

ASSAULT AREA DIAGRAM HÜCUM SAHASI PLANI: Çıkarma harekatı için

plaj isimlerini, bot seyir şeritlerini, taarruz çıkış hatlarının şeklini,

programlanmış dalgaları, çıkarma gemileri bölgesini, nakliye

gemileri demir yerlerini ve bot seyir şeritlerinin hemen

yakınındaki ateş destek bölgelerini bir grafik halinde gösterme

vasıtası.

ASSAULT BOAT HÜCUM ÇIKARMA BOTU: Bir nehri geçerken veya amfibi

harekatta, hücum yapan kıtaları taşıyan bot.


ASSAULT COURSE YAKIN MUHAREBE EĞİTİM ALANI: Erleri; yakın muharebe

şartları altında bir düşmana taarruzda yetiştirmek için

faydalanılan arazi sahası. Bu sahada askerler, özellikle, tüfek ve

süngü ile göğüs göğüse muharebe icaplarına uygun şekilde

yetiştirilirler.

ASSAULT CRAFT HÜCUM ÇIKARMA ARACI: Bir amfibi harekatın hücum

dalgalarında, kıtaları ve malzemeyi çıkarmak için kullanılan

çıkarma araçları veya amfibi araçlar. ASSAULT ECHELON (AIR

TRANSPORT) (DOD-NATO, IADB): HÜCUM KADEMESİ (HAVA

NAKLİYE) (AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI, NATO, AMERİKAN

SAVUNMA KURULU): Hedef bölgesi üzerindeki başlangıç

taarruzu için programlanan bir kuvvetin unsuru. ASSAULT

ECHELON (AIR TRANSPORT) (DOD-NATO, IADB): HÜCUM

KADEMESİ (AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI, NATO): Hedef

bölgesi üzerindeki başlangıç taarruzu için programlanan bir

kuvvetin unsuru.

ASSAULT FIRE HÜCUM ATEŞİ: 1. Taarruz eden birlikler tarafından, düşmana

yaklaşırken açılan ateş; 2. Topçulukta, nokta hedeflerine yönelik

aşırı derecede doğru, kısa menzilli tahrip ateşi.


ASSAULT FORCE ÇIKARMA HÜCUM KUVVETİ: Bir amfibi harekatta; tutunma

bölgesinin ele geçirilmesiyle görevlendirilmiş birlik.

ASSAULT GLIDER HÜCUM PLANÖRÜ: Hazırlanmamış iniş bölgelerine inebilecek

şekilde imal edilmiş planör.

ASSAULT GUN HÜCUM TOPU: Nokta hedeflerine karşı yakın mesafeden görerek

atış için kullanılan, kundağı motorlu veya tanka monte edilmiş

değişik tip ve çaptaki toplardan biri.

ASSAULT LANDING ÇIKARMA HÜCUMU: Bak. "landing attack".

ASSAULT LIFT HÜCUM ÇIKARMA ARAÇLARI YÜK KALDIRMA KAPASİTESİ: Bak.

"lift".

ASSAULT MOVEMENT ÇIKARMA HÜCUMU İNTİKALİ: Bak. "amphibious

operation".

ASSAULT PHASE HÜCUM SAFHASI: l. Bir amfibi harekatta, amfibi görev

kuvvetinin hedef bölgesine ulaşan ana taarruzu ile amfibi görev

kuvveti vazifesinin başarılması arasındaki süre. 2. Bir hava

indirme harekatında hücum yapan kuvvetlerin, indirme hedef

bölgelerine indirilmesiyle başlayıp bütün hücum hedeflerinin ele

geçirilmeleriyle sona eren devre. Ayrıca bakınız: "assault".


ASSAULT POSITION HÜCUM MEVZİ: Bir taarruzda; taarruz çıkış hattı ile

hedef arasında, hücum kademesinin son tertibini tamamladığı ve

düşmana yaklaşmak üzere, hedefe harekete geçtiği mevzi.

ASSAULT SCHEDULE HÜCUM ZAMAN ÇİZELGESİ, HÜCUM PROGRAMI (DZ. ):

Bak. "landing schedule".

ASSAULT SHIPPING HÜCUM ÇIKARMA GEMİLERİ: Amfibi özel görev

kuvvetine tahsis edilen ve kıtaları, araçları, malzeme ve ikmal

maddelerini hedef bölgesine taşımak ve direkt veya -açıkta

bulunan çıkarma araçlarına, çıkarma gemilerine yada

helikopterlere aktarmak suretiyle- indirekt olarak plajlara

boşaltmak maksadıyla kullanılan gemiler.

ASSAULT SUPPLIES HÜCUM İKMAL MADDELERİ: Bir birlik hücum

unsurlarının hedef bölgesine beraberlerinde götürdükleri her

sınıftan ikmal maddeleri.

ASSAULT TANK HÜCUM TANKI: Zırhlı Tümenler tarafından hücum

maksadıyla kullanılan, yüksek ateş kudretli ağır tank.

ASSAULT TRANSPORT AIRCRAFT HÜCUM NAKLİYE HAVA ARAÇLARI: Bak:

"assault aircraft".
ASSAULT TROOPS HÜCUM KITALARI: Bir taarruzdan sonra hücumu yapan veya

yapacak olan kıtalar. Bu terim; özellikle bu maksat için

yetiştirilmiş ve teçhiz edilmiş olan "shock troops-hücum kıtaları"

terimi ile karıştırılmamalıdır.

ASSAULT UNIT HÜCUM BİRLİĞİ:

ASSAULT WAVE Hücum dalgası

ASSAULT WAVES HÜCUM DALGALARI: Amfibi harekatta; bir kıyıya yaklaşmada

en önde giden bot dalgaları.

ASSAULT WIRE HÜCUM KABLOSU: Cephe hattı şartları altında, sarp arazide, bir

kişinin taşıyabileceği kadar küçük makaralara sarılmış, çok ince

sahra telefon teli.

ASSEMBLAGE MALZEME GRUBU, NAKLİYAT GRUBU: Bir genel işin yapılması

maksadıyla planlanmış ve tek madde olarak adlandırılıp

dağıtılmış kalemler topluluğu. Malzeme grubu; Birden çok ikmal

maddeleri sınıfına dahil ve lojistik sorumlulukları birden çok

makama ait kalemlerden meydana gelmiş olabilir. Örneğin;

tombaz köprüleri, ekmekçi takımı, ateş idare teçhizatı, tank,

avadanlık veya alet çantası.


ASSEMBLE TOPLAN !: Birlik veya kıtaların herhangi bir düzende toplanmaları

veya bir araya gelmeleri için verilen işaret veya komut.

ASSEMBLER ÇEVİRİCİ, ÇEVİRİ PROGRAMI: Otomatik bilgi işleminde; sembolik

giriş bilgilerini işleyen ve, aşağıdaki işleri yapmak suretiyle, bu

bilgilerden makina emirleri meydana getiren bir kompüter

programı: (a) Sembolik işlem kodlarının kompüter emir kodları

haline getirilmesi; (b) Biriktirme yerinde, müteakip emirler için

yer tahsisi veya; (c) Sembolik adreslerden mutlak adreslerin

hesaplanması. Bir çevirme programı, genel olarak, sembolik giriş

kodlarını, madde madde, makine emirleri haline getirir, ve

sembolik giriş kodlarında tanımlanan aynı miktarda komutu veya

sabiti çıkış bilgisi şekline sokar. Buna "assembly program" da

denir. Ayrıca bakınız: "compiler".

ASSEMBLY TOPLANMA: Birliklerin genellikle, yanaşık düzende gruplanması.

ASSEMBLY ANCHORAGE TOPLANMA DEMİR YERİ: Gemilerin toplanması ve

hareketleri için amaçlanan bir demirleme yeri. Ayrıca bakınız:

"emergency anchorage".
ASSEMBLY AREA MONTAJ SAHASI: Bir ikmal tesisinde, ana parçaların tam

cihazlar, takım veya komple parçalar halinde toplanması ve

birleştirilmesi için faydalanılan bütün alan.

ASSEMBLY AREA OUTPOST TOPLANMA BÖLGESİ İLERİ KARAKOLU: Dost

birlikler tarafından korunmayan toplanma bölgelerinde emniyeti

sağlamak için alınan ileri karakol tertibatı. Genellikle, bir piyade

taburu için bir bölük, bir piyade alayı için bir tabur toplanma

bölgesi ileri karakoluna memur edilir.

ASSEMBLY LINE TECHNIQUE ZİNCİRLEME MONTAJ TEKNİĞİ: Bir imalathane

veya fabrikanın çeşitli bölümlerinden geçen müteharrik bir

tezgah vasıtasıyla seri halinde montaj usulü.

ASSEMBLY POINT TOPLANMA NOKTASI: Bak. "assembly area".

ASSEMBLY POSITION TOPLANMA YERİ: Bak. "assembly area".

ASSEMBLY PROGRAM ÇEVİRME PROGRAMI: Bak. "assembler ".

ASSESSMENT DEĞERLENDİRME: 1. Mevcut veya planlı bir istihbarat

faaliyetinin, emniyetinin, tesirliliğinin ve potansiyelinin tahlili; 2.

Mevcut veya müstakbel çalışanların veya "ajan" ların

güdülerinin, niteliklerinin ve hususiyetlerinin muhakemesi.


ASSESSMENT OF TRAINING EFFECTIVENESS EĞİTİM MÜESSİRİYETİNİN

DEĞERLENDİRİLMESİ:

ASSET (INTELLIGENCE) MEVCUDAT (İSTİHBARAT): Bir taktik veya destek

rolünde kullanılması için bir istihbarat teşkilatının idaresinde

bulunan -kişi, grup, ilişki, cihaz, tesis veya ikmal maddeleri gibi-

herhangi bir kaynaktır. Ekseriya, ajan mevcudatı veya

propaganda mevcudatı gibi niteleyici bir terim ile

kullanılmaktadır.

ASSIGN ATAMAK: Personeli, esasen ve/veya nispeten daimi olan belirli

görevlere veya hizmetlere vermek. Ayrıca bakınız: "attack".

ASSIGNED FORCES TAHSİSLİ KUVVETLER: Bir harekat komutanlığına veya bir

komutanın harekat kontroluna verilmiş bulunan kuvvetler.

Ayrıca bakınız: "force (s) ", "earmarked for assignment", "forces

allocated to NATO".

ASSIGNED PERSONNEL ATANMIŞ PERSONEL, ATANAN PERSONEL:

ASSIGNMENT VAZİFE, İŞ: Bir şahıs veya birliğe verilen görev.

ASSIGNMENT JURISDICTION ATAMA YETKİSİ, NAKİL YETKİSİ: Bir komutanın,

emrinde bulunan şahıs veya birlikleri atamak veya yeniden tayin


etmek hususunda sahip olduğu yetki. Bu yetki, bununla ilgili

Ordu Yönetmeliği ile sınırlandırılmıştır.

ASSIGNMENT OF SPACE YER TAHSİSİ: Bir tesiste, belirli sınıftan ikmal

maddelerinin depolanması için, belirli bir işletme makamınca,

belirli bir sahanın gösterilmesi.

ASSISTANT ADJUTANT EMİR SUBAYI YARDIMCISI: Bir birliğin emir subayına

yardım eden subay. Bu subay, emir subayının emri altında, emir

subaylığına ait olan personel kayıtları gibi vazifelerin bir veya bir

kaçı ile görevlendirilebilir.

ASSISTANT CHIEF OF STAFF KURMAY YARBAŞKANI: ASSISTANT CHIEF OF

STAFF G1 PERSONNEL: ŞUBE MÜDÜRÜ: Bir sahra ordusu kurmay

başkanına, personel idaresiyle ilgili görevlerin koordinasyonunda

yardımcı olan genel karargah subayı. ASSISTANT CHIEF OF STAFF

G2 INTELLIGENCE: İSTİHBARAT DAİRESİ BAŞKANI, GENEL

KARARGAH 2 NCİ ŞUBE MÜDÜRÜ: Bir sahra ordusu komutanlığı

kurmay başkanına istihbarat ve düşman istihbaratına karşı

koyma ile ilgili görevlerin koordinasyonunda yardımcı olan genel

karargah subayı. ASSISTANT CHIEF OF STAFF, G3 OPERATIONS

AND TRAINING: HAREKAT VE EĞİTİM BAŞKANI, GENEL

KARARGAH HAREKAT VE EĞİTİM ŞUBESİ MÜDÜRÜ: Bir sahra


ordusu komutanlığı kurmay başkanına; teşkilat, eğitim ve

muharebe harekatıyla ilgili görevlerin koordinasyonunda

yardımcı olan genel karargah subayı. ASSISTANT CHIEF OF STAFF,

G4 LOGISTIC: LOJİSTİK DAİRESİ BAŞKANI, GENEL KARARGAH

LOJİSTİK ŞUBESİ MÜDÜRÜ: Bir sahra ordusu komutanlığı kurmay

başkanına; ikmal, tahliye ve hastahane tedavisi, ulaştırma,

hizmet ve bunlara ait çeşitli konularla ilgili lojistik görevlerin

koordinasyonunda yardımcı olan genel karargah subayı.

ASSISTANT CHIEF OF STAFF, G5 CIVIL AFFAIRS: G5 BAŞKANI,

GENEL KARARGAH SİVİL İŞLER ŞUBESİ MÜDÜRÜ: Bir sahra

ordusu kurmay başkanına, sivil işlerle ilgili konuların

planlanmasında, koordinasyonunda ve murakabesinde yardımcı

olan genel karargah subayı. ASSISTANT CHIEF OF STAFF, UNITED

STATES AIR FORCE: ABD HAVA KUVVETLERİ KURMAY BAŞKANI

YARDIMCISI: Bak. "Chief of Staff, United States Air Forces"

ASSISTANT ENGINEER İKİNCİ ÇARKÇI: Bir nakliye, ikmal veya mayın

gemisinde, çarkçının emrinde bulunan ve geminin mekanik

çalıştırılmasıyla görevlendirilen astsubay.

ASSISTANT SECRETARIES OF THE ARMY KARA KUVVETLERİ MÜSTEŞAR

MUAVİNLERİ: ABD de, Kara Kuvvetleri Komutanının sivil


muavinleri. Bu muavinler, derece itibariyle, müsteşarın

altındadır.

ASSISTIVE EXERCISE YARDIMCI EGZERSİZ: Hastanın, bir öğretmen veya

mekanik aletler yardımıyla, belirli hareketleri yapması şeklinde

tatbik olunan tıbbi egzersiz.

ASSOCIATE CONTRACTOR ORTAK MÜTEAHHİT: Hava kuvvetleri tarafından

hazırlanmış veya onaylanmış şartname hükümlerini karşılayan

tali sistem, teçhizat veya aksamın geliştirilmesi veya imali ile ilgili

Hava kuvvetleri esas müteahhidi. Komple bir silah sistemini hep

birlikte geliştiren veya imal eden bir müteahhitler grubunun bir

üyesi.

ASSOCIATED MEASURES YAN ÖDEMELER (MALİYE):

ASSOCIATED NATION (AFFILIATED NATION) OY HAKKINI KAYBETMİŞ ÜLKE:

ASSUMED AZIMUTH FARZEDİLEN İSTİKAMET AÇISI/İTİBARİ AZİMUT: Azimut

kökenlerinin, gerekli bilgi mevcut oluncaya kadar bir sahra yolu

şeklinde varsayılması.

ASSUMED GRID İTİBARİ GRİD: Gerçek coğrafi mevkilerine bakılmaksızın,

nokta tarifinde faydalanılmak üzere bir kara, hava, deniz


haritasında veya fotoğrafta, belli bir ölçeğe bağlanmadan çizilmiş

grid.

ASSUMED ORIENTATION İTİBARİ YÖN TAYİNİ: İstikamet açısı esaslarının, gerçek

yön dikkate alınmadan tahmini. Tam yön tayini yapılana kadar

bundan, arazide yardımcı bir vasıta olarak faydalanılır.

ASSUMED SURVEY CONTROL İTİBARİ/FARZEDİLEN YER ÖLÇME ESASLARI: Bir

ölçme işleminin başlangıcında, hakiki esaslar belli olmadan

önceki, yükseklik ve istikamete ait, itibari esaslar. Ayrıca bakınız:

"control" ve "survey control".

ASSUMPTION VARSAYIM, FARAZİYE: Planlama sırasında; komutanın durum

muhakemesini tamamlamasına ve kendi hareket tarzı hakkında

bir karara varmasına imkan verecek olumlu delilin mevcut

bulunması halinde, cari durum hakkında bir tahmin veya

olayların olası gerçekleşmesiyle ilgili ön tahmin. Bu tahminlerin

biri veya her ikisi gerçek bilgi olarak varsayılır.

ASTERN FUELING PUPADAN YAKIT İKMALİ: Denizde, yakıtı alan geminin yakıt

gemisinin kıç tarafında aldığı mevkiyi korurken yapılan yakıt

ikmali.

ASTEROID ASTEROİD: Bak. "planetoid".


ASTIGMATIZER ASTİGMATİZÖR: Geceleri hafif ışıkları gözetleyebilmek için

telemetreye bağlanan bir cihaz.

ASTOR Bak. "antisubmarine torpedo".

ASTRIONICS ASTRİYONİK: Elektroniği hava-uzay uçuşuna uygulayan bilim.

ASTRO ALTITUDE YILDIZ İRTİFAI: Gök ufkundan cisme kadar ölçülen dikey

dairenin yayı.

ASTRO TRACKER YILDIZ İZLEYİCİSİ: Azimut ve irtifadaki bir gök cismini

otomatik olarak tespit eden ve sürekli olarak izleyen bir

seyrüsefer teçhizatı,

ASTROBIOLOGY ASTROBİYOLOJİ: Biyolojinin, gezegenlerdeki hayatın keşfi ve

incelenmesiyle ilgili bir kolu.

ASTROCOMPASS YILDIZ PUSULASI: Esas itibariyle, gök cisimlerine nazaran

doğru baş tutma istikametini elde etmek için kullanılan bir alet.

ASTROGATION UZAY SEYRÜSEFERİ: Uzayda seyrüsefer.

ASTRONAUT ASTRONOT: Uzayda uçan veya seyreden kimse.

ASTRONAUTICS ASTRONOTİK: Uzay araçları planlarının çizilmesi imal ve

işletilmesiyle meşgul olan sanat ve bilim.


ASTRONOMICAL EVENING TWILIGHT ASTRONOMİK ŞAFAK, ASTRONOMİK

AKŞAM ALACAKARANLIĞI: Bak. "astronomical twilight".

ASTRONOMICAL MORNING TWILIGHT ASTRONOMİK FECİR, ASTRONOMİK

SABAH ALACA KARANLIĞI: Bak. "astronomical twilight".

ASTRONOMICAL NAVIGATION ASTRONOMİK SEYİR: Bak. "celestial navigation".

ASTRONOMICAL OBSERVATION ASTRONOMİK GÖZLEM, ASTRONOMİK

RASAT: Enlem, boylam, zaman ve semti veya istikamet açısını

tayin etmek üzere gök cisimlerinin gözlemi.

ASTRONOMICAL STATION ASTRONOMİ İSTASYONU: Enlem, boylam ve

semt tayini için gök cisimlerine gözlem yapılan yer yuvarlağı

üzerinde bir nokta.

ASTRONOMICAL TRIANGLE ASTRONOMİK ÜÇGEN: Gözlemcinin yükseltilmiş

kutbu, başucu (semti) ve gök küredeki cismin mevkii

birleştirilmekle teşekkül etmiş küresel üçgen.,

ASTRONOMICAL TWILIGHT ASTRONOMİK ALACAKARANLIK (MORNING AND

EVENING), ASTRONOMİK FECİR (SABAH), ASTRONOMİK ŞAFAK

(AKŞAM): Güneşin; 18 derece ufuk altında bulunduğu durumdan

doğuşuna kadar katettiği mesafeyi, içine alan devre. Güneşin

batışı anındaki durumundan ufkun 18 derece altındaki duruma


kadar katettiği mesafeyi içine alan devre. Tam karanlıktan

güneşin doğuşuna ve güneşin batışından tam karanlığa kadar

geçen süre. Ayrıca bakınız: "civil twilight (morning and evening)

", "nautical twilight (morning and evening) ", ve "twilight

(morning and evening".

ASTRONOMICAL UNIT ASTRONOMİK BİRİM: Yer yuvarlağının güneşten

92,907.000 mile eşit ortalama mesafesi.

ASTROPHYSICSASTROFİZİK: Fizik kanun ve prensiplerinin, astronominin bütün

kollarına uygulanması.

ASYMMETRICAL SWEEP ASİMETRİK TARAMA: Rüzgar veya gel-git koşullarının

mevcut olmadığı tarama yolunun tarayıcı izinin herhangi bir

tarafına eşit olarak aralık koymadığı bir tarama.

AT CLOSE INTERVAL DİRSEK TEMASI: Müteakip eğitim hareketlerini

yapabilmek için şahıslar arasında bulunması gereken aralığı

tespit eden bildirim komutu.

AT EASE RAHAT VAZİYETİ: Askerlerin rahat edebilecekleri, fakat yerlerini

terk etmeyecekleri ve konuşmayacakları istirahat durumu.


AT EASE MARCH ADİ ADIM: Kıtaların uygun adımı terk edip rahat

yürümelerine müsaade eden, fakat sessizliğin devamını icap

ettiren komut.

AT MY COMMAND (ATIŞ) BENİM KOMUTUMLA (AÇILACAK) !: Atış

idaresinde, atışın açılma zamanını kontrol arzu edildiği zaman

kullanılan terim.

AT PRIORITY CALL ÖNCELİKLİ İSTEK: Garanti edilen bir temelde bir

teşkile/birliğe atış temin etmek üzere bir topçu birliğinin

görevine atfedilen öncelik. Doğrudan destek" veya "destekteki"

bir topçu birliğine, özel bir görev ve/veya özel bir zaman için

diğer bir birlik veya teşkilata dair "öncelikli istek" aynı zamanda

verilebilir.

AT THE DOUBLE KOŞAR ADIM: Bak. "double" ve "double time".

AT TRAIL TÜFEK KES !: Bir yürüyüş için verilen komutta, dipçik tabanı yere

dayalı tüfeği yerden keserek yürümek için verilen komut.

ATLAS ATLAS FÜZESİ: Bir harp başlığı ile teçhiz edilmiş, sıvı yakıtlı, bir

buçuk katlı, roket güçlü, kıtalararası balistik füze. Ayrıca SM65

olarak da tanınır. SM65D, radyo otomatik güdüm sistemiyle


teçhiz edilmiştir. SM65E ve SM65F tam otomatik güdüm

sistemlidir.

ATLAS GRID ATLAS GRİDİ: Hava fotoğraflarında mevki tayini için kullanılan

itibari grid sistemi. Bu sistem, 1.8 inç aralıklı grid hatları, harfle

belirtilen X ve rakamla belirtilen Y koordinatlarından

müteşekkildir. Buna, "Air Force grid" de denir.

ATMOSPHERE ATMOSFER: Yeryüzünü çevreleyen hava. Ayrıca bakınız:

"ionosphere; stratosphere; tropopause; troposphere".

ATMOSPHERIC BRAKING ATMOSFER FRENLEMESİ, ATMOSFERİK FRENLEME: Bir

gezegene yaklaşan bir cismin hızını düşürmede atmosfer

sürtünmesinin etkisi. Yeterli atmosferin mevcut bulunduğu

yerde, bu etkiden, inişten önce araç hızından büyük kısmının

kaybı hususunda, dikkatli olarak faydalanılabilir.

ATMOSPHERIC CONTAMINANT ATMOSFERİK KİRLETİCİ MADDE: Mevcudiyeti ile

çevrenin özel terkibini değiştiren, fiziksel, kimyasal veya biyolojik

herhangi bir madde.

ATMOSPHERIC ENVIRONMENT ATMOSFERİK ORTAM: Yeryüzünün katı ve sıvı

yüzeyleriyle olan ortak yüzlerinin ve etkileşimlerinin dahil

edildiği, yer küreyi çevreleyen hava zarfı.


ATMOSPHERIC REFRACTION ATMOSFERİK IŞIK KIRILMASI: Uzak bir noktadan

gelen ışığın atmosfer tarafından kırılması. Buna, ışığın, değişik

hava yoğunluklarını, eğik açılarda geçmesi sebep olur.

ATMOSPHERIC STABILITY ATMOSFERİK DURULMA, ATMOSFERİK İSTİKRAR:

Hava şartlarını ifade eden terim. Yükselen ve alçalan hava

cereyanları fazla olduğu zaman hava istikrarsız, cereyanların

miktarı az ise veya hiç yoksa istikrarlı denir. Ayrıca bakınız:

"inversion", "neutral" ve "lapse".

ATOMIC AIRBURST ATOMUN HAVADA PARALANMASI; ATOM

PARALANMASI: Bak. "nuclear airburst".

ATOMIC DEFENSE ATOM SAVUNMASI: Bak. "Nuclear defense".

ATOMIC DEMOLITION MUNITION (DOD, IADB) ATOMİK TAHRİP

MÜHİMMATI (AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI; AMERİKAN

SAVUNMA KURULU ): Düşmanı durdurmak, engellemek ve/veya

kanalize etmek üzere malzeme tipi hedeflere karşı bir tahrip

mühimmatı olarak toprak üzerinde veya altında, veya su altında

patlatılmak üzere tasarlanan bir nükleer cihaz.


ATOMIC DEMOLITION MUNITION (NATO) ATOMİK TAHRİP MÜHİMMATI

(NATO): Bir tahrip mühimmatı olarak kullanılmak üzere

hazırlanan veya uygulanan nükleer bir cihaz

ATOMIC ENERGY ATOM ENERJİSİ, NÜKLEER ENERJİ: Bir nükleer parçalanma

veya nükleer değişiklik sırasında serbest kalan her çeşit enerji.

ATOMIC ENERGY COMMISSION ATOM ENERJİSİ KOMİSYONU:

ATOMIC UNDERGROUND BURST ATOMİK YERALTI İNFİLAKI: Bakınız:

"nuclear underground burst".

ATOMIC UNDERWATER BURST ATOMİK SUALTI İNFİLAKI: Bakınız: "nuclear

underwater burst".

ATOMIC WARFARE ATOM HARBİ: Bakınız: "Nuclear warfare".

ATOMIC WEAPON ATOM SİLAHI: Bakınız: "nuclear weapon".

ATROPINE ATROPİN: Sinir sistemindeki zehirlenmeye karşı bir ilaç.

ATTACH (DOD, NATO) - (AMERÝKA SAVUNMA BAKANLIÐI, NATO) EMRE

VERMEK: Bir teşkilattaki birlikleri veya personeli geçici olarak bir

birliğe bağlamak. Emrine birlik veya personel bağlanan birlik

veya teşkil komutanı, bağlama emrindeki kayda tabi olarak, bu

birlik veya personel üzerinde aynen kendi birlik ve personeli


üzerindeki komuta ve kontrol yetkisine sahip olur. Bununla

beraber, personelin nakil ve tayin sorumluluğu yine ana birlik

veya teşkile aittir.

ATTACH (IADB) - (AMERÝKAN SAVUNMA KURULU) İDARİ BAĞLAMA:

Şahısların, tali görev mahiyetinde veya nispeten geçici olarak

belirli işlere vermek. Örneğin iskan ve iaşe için bağlamak, uçuş

görevi için bağlamak. Ayrıca bakınız: "assign".

ATTACHE KARA ATAŞESİ: Bak. "army attache".

ATTACHED AIRLIFT SERVICE EMRE VERİLEN HAVADAN NAKİL VE İKMAL

HİZMETİ: Söz konusu teşkilatın emrine verilmiş bir havadan nakil

ve ikmal hizmeti birliği tarafından bir teşkilata veya komutanlığa

sağlanan havadan nakil ve ikmal hizmeti.

ATTACHED FOR ADMINISTRATIVE PURPOSE ONLY YALNIZ İDARİ MAKSATLA

EMRE VERİLMİŞ; YALNIZ İDARİ MAKSATLA EMRE VERİLEN: Bak.

"administrative control".

ATTACHED UNASSIGNED MİSAFİR: Herhangi bir birliğin kuvvesine bağlı

olmadan, sadece yoklamasına misafir olarak giren.


ATTACHED UNIT EMRE VERİLMİŞ BİRLİK; EMRE VERİLEN BİRLİK: Esas itibariyle

bağlı bulunmadığı bir birlik emrine, doğrudan doğruya veya

geçici olarak verilmiş olan birlik.

ATTACHMENT EMRE VERME, İDARİ BAĞLAMA: Bir şahıs veya birliğin, başka

birliğe, bu teşkilin organik bir uzvu haline getirilmeksizin, sadece

görev, iskan, iaşe maksadıyla geçici olarak verilmesi.

ATTACK TAARRUZ: Bir hareket yapmak üzere tayyarelerin bir hedefe

yaklaşması.

ATTACK AIRCRAFT CARRIER HÜCUM UÇAK GEMİSİ: Uçakları desteklemek ve

hareketlerini idare etmek; su üstü ve kıyıdaki hedeflere karşı

taarruza katılmak, sürekli harekatta, diğer kuvvetlerin

desteğinde harekata girişmek amacıyla imal edilmiş bir harp

gemisi CV veya CVN olarak bilinmektedir. CVN nükleer güçlüdür.

ATTACK ALTITUDE TAARRUZ İRTİFAI: Bir hava önlemenin taarruz safhası

esnasında önleyicinin manevrada bulunacağı irtifa.

ATTACK ASSESSMENT TAARRUZ DEĞERLENDİRMESİ: Zamanında karar

vermek için bilgi temin etmek amacıyla bir taarruzun olası veya

mevcut yapı ve hedeflerini belirlemek üzere yapılan bir bilgi

değerlendirmesidir.
ATTACK CARGO SHIP HÜCUM YÜK GEMİSİ: Bir çıkarma hücumunda,

muharebe yüklemesi usulüne göre hazırlanmış yükü taşımak

amacıyla imal veya bu maksada göre tadil edilmiş harp gemisi.

Bu gemilerin çıkarma araçlarını taşıma kabiliyeti, hızı, silahları,

kaporta ve bum boyutları benzeri yük gemilerindekilere kıyasla

daha yüksektir. LKA olarak bilinmektedir.

ATTACK CARRIER STRIKING FORCES UÇAK GEMİSİ VURUCU KUVVETLERİ:

Başlıca taarruz silahı uçak gemilerinde üslenmiş hava araçları

olan deniz kuvvetleri. Uçak gemisi dışındaki gemiler, birinci

derecede, denizaltılara ve hava taarruzlarına, ikinci derecede, su

üstü taarruzlarına karşı destek ve perdeleme vazifesi görürler.

ATTACK CONDITION ALPHA TAARRUZ ALFA DURUMU: Taarruz uyarısının

yetersiz olduğu ve bir karar makamının komuta mevkiinin veya

karargahının önemli işlevlerinin yerine getirilmesinden önce

tesirsiz hale geldiği durumları göz önüne almaktadır.

ATTACK CONDITION BRAVO TAARRUZ BRAVO DURUMU: Yedek komutanlık

tesislerine dair önemli işlevleri ifa etmek üzere gerekli olan

personeli yeniden tahsis edecek olması yakın bir taarruza ilişkin

yeterli uyarıyı göz önüne almaktadır.


ATTACK ECHELON TAARRUZ KADEMESİ: Bak. "echelon" ve "echelon of attack".

ATTACK FORCE ÇIKARMA TAARRUZ KUVVETİ: Bir amfibi özel görev

kuvvetinde Deniz kuvvetlerinin ast bir özel görev teşkili. Çıkarma

kuvvetlerini taşımak, korumak, ateş desteği ve ilk lojistik desteği

temin etmek maksadıyla kullanılan hücum çıkarma gemilerinden

ve deniz destek birliklerinden ibarettir.

ATTACK FORMATION TAARRUZ DÜZENİ: Bir taarruz kuvvetinin taarruz

maksadıyla aldığı düzen.

ATTACK GROUP TAARRUZ GRUBU: Bir amfibi özel görev kuvvetinin Deniz

Kuvvetleri ast görev teşkili. Bir çıkarma grubunu taşımak,

korumak, karaya çıkarmak ve başlangıçta desteklemek amacıyla

planlanmış hücum çıkarma gemilerinden ve deniz destek

birliklerinden ibarettir.

ATTACK HEADING TAARRUZ İSTİKAMETİ: 1. İstenen önleme açısını elde etmek

için taarruz aşamasında girilen önleme istikameti. 2. Bir hava

darbesinin ateş aşamasında uçağın girmesi gereken belirlenmiş

manyetik pusula istikameti.

ATTACK HELICOPTER TAARRUZ HELİKOPTERİ: Düşman hedeflerini aramak,

bunlara taarruz edip imha etmek üzere tasarlanmış helikopter.


ATTACK ORDER TAARRUZ EMRİ: Bir düşmana taarruz için gerekli talimat ve

emirleri ihtiva eden harekat emri.

ATTACK ORIGIN TAARRUZ BAŞLANGIÇ NOKTASI: Bir taarruzun başlatıldığı yer

veya kaynak.

ATTACK PATTERN TAARRUZ PATERNİ/ŞEKLİ: Yapılan taarruzlarda uygulanan

patern. Ayrıca bakınız: "attack assessment; target pattern".

ATTACK POSITION TAARRUZ MEVZİİ: Bir taarruz kademesinin taarruz çıkış

hattını geçmeden önce işgal ettiği son mevzii. Ayrıca bakınız:

"forming up place".

ATTACK SIZE TAARRUZ BÜYÜKLÜĞÜ: Bir taarruzda kullanılan silahların sayısı.

Ayrıca bakınız: "attack assessment".

ATTACK SPEED TAARRUZ HIZI: Bir hava önlemesinin taarruz aşamasında önleyici

uçağın manevra yapacağı hız.

ATTACK TIMING TAARRUZ ZAMANLAMASI: Patlama ve paralanmaların olduğu

veya silahların amaçlanan hedeflere ulaştığı tahmini veya gerçek

zaman.

ATTACK TRANSPORT TAARRUZ NAKLİYE GEMİSİ: Bir tabur çıkarma timinin

teçhizatı ve ikmal maddeleriyle birlikte muharebe yüklemesi için


tasarlanmış ve bunları düşman kıyılarına çıkarmak için çıkarma

araçlarını içine alan imkan ve kaynakları olan bir gemi. LPA

olarak bilinir.

ATTACK WAVE TAARRUZ DALGASI: Bir muharebe birliğinin, düşmana karşı fiilen

taarruz eden kısımlarının meydana getirdiği dalgalardan her biri.

ATTACKING "TAARRUZA GEÇİYORUM !": Hava önlemesinde "Belirtilen silahla

taarruza geçiyorum!" anlamına gelen bir terim. (Büyüklük de

belirtilebilir) .

ATTEMPT TEŞEBBÜS ETMEK; GİRİŞİM:

ATTENDANT REFAKAT EDEN; REFAKAT MEMURU; MAİYET MEMURU:

ATTENTION ESAS DURUŞ: Gözler tam ilerde, eller yanlarda, topuklar bitişik,

ayak uçları 45 yanlara açık, hazır ve uyanık vaziyette, ayakta dik

duruş. At veya araca binmiş, silah taşıyan vesaire şahıslar için de,

ayrıca esas vaziyetleri tarif edilmiştir. Bu vaziyette, tam sessizlik

ve hareketsizlik esastır. 2. HAZIR OL ! Bu vaziyeti almak için

verilen komut.

ATTENTION TO ORDERS EMRE DİKKAT !: Bir emir subayının, bir emir okumaya

başlamadan önce verdiği ikaz komutu.


ATTENUATION ETKİ AZALMASI: Mayın savaşında, kaynaktan olan uzaklık

arttıkça etki yoğunluğunun azalması.

ATTENUATION FACTOR AZALMA FAKTÖRÜ: Bir koruma malzemesine gelen

radyasyon dozu veya doz miktarının bu malzeme içinden geçen

doza oranı. Bu geçme faktörünün karşılığıdır.

ATTITUDE DURUM: Herhangi bir cismin ekseninin, temel alınan bir noktaya

göre oluşturduğu eğimle belirlenen durumu. Aksi belirtilmedikçe

bu temel alınan nokta yerküre üzerindedir.

ATTITUDE CONTROL SYSTEM VAZİYET KONTROL SİSTEMİ: Uçuş kontrol sistemi

içinde bulunan ve bir hava uzay aracında arzu edilen vaziyetin

alınmasını ve aracın bu vaziyetini muhafaza etmesini sağlayan

sistem.

ATTITUDE DIRECTOR INDICATOR DURUM YÖNETME GÖSTERGESİ: Uçuş

idare bilgisayarlarından gelen komuta sinyallerini gösteren

durum göstergesi.

ATTITUDE INDICATOR DURUM GÖSTERGESİ: Bir uçağın içinde. bulunan veya

dış kaynaklardan gelen bilgileri temel alarak uçağın durumunu

gösteren cihaz. Eğer bilgi kaynağı uçağın içindeyse bu cihaza suni

ufuk denir.
ATTITUDE JETS VAZİYETLEME MEMELERİ: Bir roket füzesi veya uydu üzerinde

bulunan ve hava-uzay aracında vaziyet veya mevkiin

değiştirilmesi için devamlı olarak veya zaman zaman çalıştırılan,

sabit veya takılıp çıkarılabilir durumda gaz memeleri. Bunlara

bazen "steering jets", "roll jets", "pitch jets" veya "Yaw Jets" de

denir.

ATTRITION YIPRANMA; ZAYİAT: Bir kuvvetin muharebeye hazırlık

derecesinde, personel ve malzeme kaybıyla meydana gelen

azalma.

ATTRITION MINEFIELD YIPRATICI MAYIN TARLASI: Deniz mayın harbinde

öncelikle düşman gemilerine hasar vermek üzere düşünülmüş

mayın tarlası.

ATTRITION RATE YIPRANMA ORANI: Çeşitli nedenlerle belirli bir zaman içinde

personel ve malzemede ortaya çıkan yıpranma derecesinin

normal olarak yüzde cinsinden ifade edildiği bir faktör.

ATTRITION RESERVE AIR-CRAFT YIPRANMA İHTİYAT UÇAĞI: Barış zamanı

ve/veya savaş zamanı yıpranmadan dolayı meydana gelmesi

beklenen kayıpların yerine konmak üzere tedarik edilen uçak.


ATTRITION SWEEPING SÜREKLİ TARAMA: Tüm gemilere yönelik mayın

tehdidinin mümkün olduğunca az olmasını sağlamak için mayın

tarlalarının sürekli olarak taranması.

AUDIO PROPAGANDA SES PROPAGANDASI; SESLİ PROPAGANDA:

AUDIT HESAP TEFTİŞİ; HESAP DENETLEMESİ: Kara ordusu içinde, bütün

seviyelerdeki komuta ve manajman işlerine, koruyucu ve yapıcı

bir hizmet mahiyetinde, mali muhasebe ve ilgili faaliyetlerin

incelenmesine ait, bağımsız kıymetlendirme faaliyeti.

AUDIT CERTIFICATE MURAKIP RAPORU:

AUGER TOPRAK BURGUSU: Huni (Krater) açma metotlarında lüzumlu

imla haznelerini açmak için kullanılan alet.

AUGMENTATION KADRO ARTIRMASI; KADRO TAKVİYESİ: Ordudan daha küçük

teşkillerde, normal görev ve iş hacmindeki değişiklik dolayısıyla,

birlik teşkilat ve malzeme kadrolarındaki personel ve malzeme

miktarının artırılması.

AUGMENTED LAUNCH STATION TAKVİYELİ FÜZE FIRLATMA İSTASYONU: İki

veya daha çok fırlatma tesisleri bulunan füze fırlatma istasyonu.


AURORA TAN KIZILLIĞI: Arz manyetik alanındaki partiküller gibi hareket

halinde bulunan ve arzın atmosferiyle etkilenen, çoğunlukla

protonlardan oluşan güneş partiküllerinin sebep olduğu, yüksek

irtifadaki hava kızıllığı.

AUSPICES GÖZETİM, HİMAYE, NEZARET:

AUTHALIC PROJECTION OTALİK PROJEKSİYON: Bak. "equal area projection".

AUTHENTIC DOCUMENT GERÇEKLİĞİ ONAYLANMIŞ DÖKÜMAN: Bir imza yada

mühür tarafından gerçek ve resmi olduğu gösterilen doküman.

Eğer bu bir düşman dokümanıysa aldatma amacıyla hazırlanmış

olabilir ve bu doküman onaylanmış olsa bile diğer bilgilerle

doğrulanması gerekir.

AUTHENTICATE PAROLA SORMA: Bir yayın veya mesajın doğruluğunu

anlamak üzere ses veya elektrikli araçlarla yapılan deneme.

AUTHENTICATION (AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI; AMERİKAN

SAVUNMA KURULU): PAROLA (MUHABERE): Bir yayını, mesajı

veya bunların ve bunların kaynağını doğrulamak suretiyle bir

muhabere sistemini sahte ve taklit yayınlara karşı korumak üzere

tasarlanmış bir güvenlik önlemi. AUTHENTICATION (AMERİKA

SAVUNMA BAKANLIĞI; AMERİKAN SAVUNMA KURULU):


PAROLA: Belirli kişileri tanımak ve bu kişilerin özel

kategorilerdeki bilgileri alma yetkileri olup olmadığını belirlemek

için kullanılan bir yöntem. AUTHENTICATION (AMERİKA

SAVUNMA BAKANLIĞI; AMERİKAN SAVUNMA KURULU):

DOĞRULAMA: Bir dokümanın gerçek ve resmi olduğunu

gösteren imza veya mühür.

AUTHENTICATION (NATO) PAROLA: Bir muhabere sistemini sahte yayınlara

karşı korumak üzere tasarlanmış bir güvenlik önlemi.

AUTHENTICATOR (AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI): PAROLA

İŞARETİ: Bir mesajın veya yayının doğruluğunu göstermek

amacıyla genellikle mesaj veya yayının daha önceden belirlenmiş

bir yerine yerleştirilen ve daha önceden belirlenen bir şekilde

seçilen veya düzenlenen bir sembol veya sembol grupları ya da

işaretler dizisi. AUTHENTICATOR (NATO, AMERİKAN SAVUNMA

KURULU): PAROLA İŞARETİ: Bir mesaj veya yayının gerçekliğini

gösteren bir harf, rakam; rakam veya harf grupları ve bunların

her ikisi.

AUTHENTICATION SYSTEM (CRYTOGRAPHIC) PAROLA SİSTEMİ (KRİPTOLU):

Belgeleme maksadıyla, yani bir haber veya mesajın gerçekliğini


tespit veya bir merkezin kimliğini sormada emin bir vasıta olarak

kullanılmak üzere kurulmuş bir sistem.

AUTHORITY YETKİLİ MAKAM: Komuta etme veya icraata geçme kudretini

kullanan şahıs, teşkil veya makam.

AUTHORIZED ABBREVIATION RESMİ KISALTMA:

AUTHORIZED ALLOWANCE OF SUPPLIES YETKİ VERİLMİŞ İKMAL MADDELERİ

İSTİHKAKI: İstihkak çizelgelerine; teşkilat ve malzeme kadrolarına

veya yetkili bir makamın emrine uygun olarak, kullanma yetkisi

verilmiş ikmal maddeleri.

AUTHORIZED ALLOWANCES OF EQUIPMENT YETKİ VERİLMİŞ MALZEME

İSTİHKAKI: Yürürlükteki bir istihkak çizelgesi; teşkilat ve malzeme

kadrosu veya yetki verilmiş malzeme değişiklik listeleri

{authorized equipment modification lists) vesaire, hareket ve

intikal emriyle tadil edilmiş şekliyle belirtilen malzeme.

AUTHORIZED ARMY NEWSPAPER KARA KUVVETLERİ GAZETESİ, KARA

ORDUSU GAZETESİ: Birlik, komutanlık veya tesis gazeteleri;

harekat alanı gazeteleri bağlı bir komutanlık veya makam

tarafından yayımlanan günlük haber özetleri, haber bültenleri.


AUTHORIZED EQUIPMENT KADRO MALZEMESİ, YETKİ VERİLMİŞ MALZEME:

İstihkak çizelgelerine, teşkilat ve malzeme kadrolarına göre veya

yetkili makamca, elde bulundurulmasına ve sarfına yetki verilmiş

malzeme.

AUTHORIZED PARTS LIST KADRO PARÇA LİSTESİ, YETKİ VERİLMİŞ PARÇA LİSTESİ:

Her ikmal ve bakım kademesindeki birlikler için yetkili makamca,

elde bulundurulmasına ve sarfına yetki verilmiş parçalar listesi.

AUTHORIZED STOPPAGE PARA KESİNTİSİ: Kara Ordusu Yönetmelikleri

hükümlerine veya diğer usul ve prensiplere dayanılarak, bir

askerin maaşından bir miktar paranın düşülmesi. Maaştan para

kesintisi; askeri mahkeme para, cezalarını, kara ordusuna veya

kara ordusunun toplamakla mükellef olduğu borçlara karşılık

olarak, yada ödemeli tahsis ve sigorta primleri vesaireyi ödemek

maksatlarıyla yapılır.

AUTHORIZED STRENGTH FİİLİ KUVVE (PERSONEL MEVCUDU): Bir üst karargah

tarafından, astı bir unsura gönderilmiş personel kullanma

belgelerinde mevcut personel kullanma yerleri toplamı.

AUTHORIZED STRENGTH OF A THEATER HAREKAT ALANI FİİLİ KUVVESİ: Yetki

verilmiş birliklerin teşkilat ve malzeme kadro mevcutları, yetki


verilmiş idari destek personelinden tahsis edilenler (toplam

olarak) ile ikmal ve tahliye kanalında bulunan yetki verilmiş

değiştirme personeli ve sevke tabi personel toplamı.

AUTOGYRO OTOJİR (OTOCAYRO): Yerden çabuk kesilen, dik olarak tırmanan

ve hemen hemen hiç rule yapmadan inebilen, havadan ağır hava

aracı.

AUTOLOADING OTOMATİK DOLDURMA: Kendi kendine dolduran, otomatik

dolduruş yapan bir silah. Atılan merminin kovanını dışarıya

fırlatan, yerine yenisini süren ve silahı tekrar ateşe hazırlayan bir

tertibatı bulunmaktadır.

AUTOMATED DATA HANDLING Bakınız: "automatic data handling".

AUTOMATIC ANCHOR OTOMATİK MAYIN DEMİRİ: Bir su altı mayınının, su

yüzeyi altında belirli bir derinlikte kalmasını temin eden demir.

AUTOMATIC APPROACH AND LANDING OTOMATİK YAKLAŞMA VE İNİŞ:

Yaklaşma, iniş işaretinin verilmesi ve inişte uçağın hızının ve uçuş

yolunun otomatik olarak kontrol edildiği bir kontrol şekli.

AUTOMATIC COMPUTER OTOMATİK BİLGİSAYAR: Bir operatör (insan)

karışmaksızın bir sıra işlem yapabilen bilgisayar.


AUTOMATIC DATA HANDLING OTOMATİK BİLGİ İŞLEM: Otomatik bilgi işlemleri

yerine kullanılan ancak bilgi aktarımı özelliklerini de içine alan

genel bir terim.

AUTOMATIC DATA PROCESSING OTOMATİK BİLGİ İŞLEM: 1. Büyük bir kısmı

otomatik araçlarla yapılan bilgi işlemleri. 2. Büyük bir kısmı

Otomatik araçlarla yapılan bilgi işlemleriyle ilgilenen bilim ve

teknoloji dalı.

AUTOMATIC DATA PROCESSING AUXILIARY EQUIPMENTOTOMATİK BİLGİ İŞLEM

YARDIMCI TEÇHİZATI: Yaptığı iş bakımından çevresel teçhizat

(peripheral equipment) dışında, otomatik bilgi işlem teçhizatıyla

ilgili bulunan fakat, münhasıran ve direkt olarak bu sistem ile

birlikte kullanılmayan; bu şekilde kullanıldığı zamanda, sistemi,

kart delici, kağıt band hazırlama teçhizatı gibi, ayrı işlemlerde

(off-line operations) destekleyen teçhizat.

AUTOMATIC DATA PROCESSING EQUIPMENT OTOMATİK BİLGİ İŞLEM

DONANIMI: Aşağıdaki cihazları ihtiva eder: (a) Elektronik tuşlu

hesap makinası (içten biriktirmeli veya dıştan kontrollü

programlanmış talimatlarla, otomatik olarak aritmetik ve lojik

işlemler yapmak için esas hesaplama unsurunda elektronik

devrelerden faydalanan -giriş, biriktirme, hesaplama, kontrol ve


çıkış bilgi cihazlarından mürekkep bir makina veya birbiriyle

irtibatlı makineler grubu). (b) Yardımcı cihazlar - hesap

makinesini doğrudan doğruya destekleyen veya işleten (kart

delici makinalar dahil) diğer bütün bilgi işlem cihazları, (bilgi

iletme cihazı "communications equipment" hariç). Ayrıca

bakınız: "electronic data processing equipment".

AUTOMATIC DATA PROCESSING SYSTEM OTOMATİK BİLGİ İŞLEM SİSTEMİ:

Otomatik bilgi işlem donanımı altında tarif edilenlerden başka;

kayıtlama, doldurma, hesaplama, bilgi istihsali ve otomatik bilgi

işlem donanımının çalışması için gerekli peşpeşe ve otomatik

olarak yapılan işlemleri içine alır.

AUTOMATIC DIGITAL NETWORK OTOMATİK TUŞ ÇEVRİMİ: Bütün tuşlu

trafiğin, görev mahiyetine bakılmaksızın, idaresi ile ilgili münferit

tuş çevrimi.

AUTOMATIC DIRECTION FINDER OTOMATİK İSTİKAMET BULUCU: Bir hava

aracında bulunan ve ayar edildiği herhangi bir telsiz

istasyonunun istikametini devamlı olarak gösteren telsiz cihazı.

Bu cihazdan, hava araçlarının seyrüseferine yardım için

faydalanılır.
AUTOMATIC FEED MECHANISM OTOMATİK DOLDURMA TERTİBATI: Bir

otomatik silahta; yeni atımları atım yatağına sürüp atışa hazır

vaziyete getiren tertibat.

AUTOMATIC FIRE OTOMATİK ATEŞ: Bir otomatik silahta, tetiğin üzerine tazyik

icra edildiği müddetçe yapılan devamlı ateş. Ayrıca bakınız:

"semi-automatic fire".

AUTOMATIC FIREARM OTOMATİK ATEŞLİ SİLAH: Bak. "automatic gun".

AUTOMATIC FIRING OTOMATİK ATEŞLEME: Bir roket motoru veya

motorun, özellikle uçuş esnasında, otomatik bir cihaz kullanarak

ateşlenmesi.

AUTOMATIC FLIGHT CONTROL SYSTEM OTOMATİK UÇUŞ KONTROL

SİSTEMİ: Bir uçağın iç ve dış referanslarla belirtilmiş rota

üzerinde ve irtifada uçuşunu otomatik olarak kontrolle ilgili

bütün teçhizatı içine alan sistem.

AUTOMATIC GUN OTOMATİK SİLAH: Tetik üzerindeki basınç kaldırılıncaya

kadar ateşe devam eden bütün ateşli silahlar. Buna "automatic

weapon" da denir.

AUTOMATIC LEVELING OTOMATİK DÜZELTME: Uçağı yön ve yükseklik olarak

istenen uçuş durumuna getiren uçuş kontrol sistemi özelliği.


AUTOMATIC MESSAGE PROCESSING SYSTEM OTOMATİK MESAJ İŞLEM

SİSTEMİ: Mesajların geniş çapta otomatik olarak toplanması,

işlenmesi ve dağıtılması için teşkil edilip toplanmış kaynak ve

yöntemler.

AUTOMATIC PILOT OTOMATİK UÇUŞ KONTROL SİSTEMİNİN DAHİLİ

REFERANSLARA GÖRE DURUM DENGELEMESİ YAPAN KISMI:

AUTOMATIC PISTOL OTOMATİK TABANCA: Boş kovanları atan, yerine

yenisini süren ve tekrar ateş edebilecek vaziyete giren tabanca.

Ayrıca bakınız: "pistol".

AUTOMATIC PITCH PROPELLER OTOMATİK HATVELİ PERVANE: Palaları, pervane

harekette iken, otomatik olarak, hatvenin en iyi vaziyetine ayar

edebilecek şekilde göbeğe eklenmiş pervane. Ayrıca bakınız:

"propeller".

AUTOMATIC RADIO DIRECTION FINDER OTOMATİK TELSİZ İSTİKAMET

BULUCUSU: Bak. "automatic direction finder".

AUTOMATIC RIFLE OTOMATİK TÜFEK: Şarjörle kullanılan, ihtiyaca göre tek veya

sürekli ateş yapan, boş kovanları dışarı atan, yerine dolu fişek

sürerek tekrar atışa hazırlayan, hava ile soğutulan, gaz tesiriyle

işleyen ve omuza dayatılarak ateş eden silah.


AUTOMATIC SEARCH JAMMER OTOMATİK ARAMALI KARIŞTIRICI: Belirli yayılma

özellikleri olan sinyalleri arayıp otomatik olarak karıştıran bir

önleme alıcı ve karıştırıcı verici sistemi.

AUTOMATIC SECURE VOICE COMMUNICATIONS NETWORK OTOMATİK

EMNİYETLİ TELSİZ TELEFON HABERLEŞME ŞEBEKESİ: Amerika

Savunma Bakanlığının uzun dönemli, güvenli telsiz telefon

ihtiyaçlarını karşılamak üzere geliştirilmiş dünya çapındaki

santralli, güvenli telsiz-telefon şebekesi. AUTOSEVOCOM olarak

da anılır.

AUTOMATIC SEQUENCES OTOMATİK SIRALAMALAR: Bir kompüterin,

birbirini takip eden işlemleri, insan müdahalesi olmaksızın,

başarma kabiliyeti.

AUTOMATIC SUPPLY OTOMATİK İKMAL: Bazı ikmal ihtiyaçlarının, kullanacak

olan birlik istekte bulunmaksızın, önceden belirlenmiş süre

içinde otomatik olarak sevk ve dağıtımının yapıldığı bir sistem.

Bu ikmal şekli tahmini veya kullanımdan kaynaklanan tecrübe

faktörlerine dayanmaktadır.

AUTOMATIC TEST EQUIPMENT OTOMATİK TEST TEÇHİZATI: Bir teknisyenin

müdahalesi olmaksızın, iki veya daha çok işareti sırayla


kontroldan geçiren bir cihaz. İlk tolerans dışı işaret alınır alınmaz,

genellikle test durdurulur.

AUTOMATIC THROTTLE OTOMATİK GAZ KOLU: Kendi hesaplarına ve ilgili bilgi

kaynaklarından gelen verilere göre uçağın yakıt sistemini

harekete geçiren bir uçuş kontrol sistemi özelliği.

AUTOMATIC TOSS OTOMATİK BOMBA ATMA: Bir uçuş kontrol sisteminde

uçağın bomba atma manevrasının otomatik olarak yapıldığı bir

kontrol şekli.

AUTOMATIC TRACKING OTOMATİK TAKİP: Radar hüzmesini hedef istikametine

tevcih eden bir tertibat vasıtasıyla, radarla takip.

AUTOMATIC TRIM OTOMATİK DENGELEME: Uçuş halindeki uçağın dengesini

düzenleyen uçuş kontrol sistemi özelliği.

AUTOMATIC VOICE NETWORK OTOMATİK TELSİZ-TELEFON ŞEBEKESİ: Savunma

haberleşme sistemi içindeki geniş çaplı emniyetsiz ana telsiz

telefon haberleşme şebekesi. Aynı zamanda AUTOVON olarak ta

anılır.

AUTOMATIC WEATHER STATION ELEKTRONİK METEOROLOJİ İSTASYONU,

OTOMATİK METEOROLOJİ İSTASYONU: Tecrit edilmiş bir yerdeki

hava şartlarının gözetlenmesi ve elde edilen esasların icap eden


noktalara nakledilmesi için kullanılan meteoroloji istasyonu. Bu

istasyon; ısı ve rutubet nispetlerini, rüzgar istikamet ve süratini,

yağmur miktarını ve güneş süresini ölçmeye yarayan aletlerden;

bu ölçüleri telsiz yayınlarına daha elverişli bir hale sokmaya

yarayan bir mekanizmadan; bir telsiz göndermecinden; program

ve kontrol teçhizatı ile bir takat kaynağından mürekkeptir. Bu

istasyon, belirli aralıklarla yapılması gereken belirli işler hariç,

herhangi bir kimsenin nezaretine ihtiyaç göstermeden, kendi

kendine çalışır.

AUTOMATION OTOMASYON, MAKİNELEŞME: 1. İşlemlerin otomatik araçlarla

yapılması. 2. Bir yöntemin, işlemin veya teçhizatın otomatik

olarak çalışır hale getirilmesi.

AUTOMOBILE FLAG OTO FORSU: Bir generalin resmi otomobiline icabında

takılan fors. Bu fors, kullananın makam veya rütbesini bildirir.

AUTOMOTIVE MOTORLU:

AUTONOMOUS OPERATION OTONOM HAREKAT (AMERİKA SAVUNMA

BAKANLIĞI, AMERİKAN SAVUNMA KURULU): Hava

savunmasında, bir birliğin üst kademelerle olan tüm

haberleşmesini kaybettikten sonra üstleneceği harekat şekli.


Silah kontrolü ve düşman hedeflerine ateş açılmasıyla ilgili tüm

sorumlulukları birlik komutanı üstlenir.

AUTONOMOUS OPERATION (NATO) OTONOM HAREKAT: Silah kontrolü ve

düşman hedefleriyle çarpışmaya girilmesiyle ilgili tüm

sorumlulukların birlik komutanında olduğu harekat şekli. Bu tür

harekat daha yüksek bir yetkilinin talimatı veya tüm haberleşme

araçlarının kaybedilmesinden dolayı seçilebilir.

AUTOROTATION OTOROTASYON, PERVANE GÜCÜ İLE İNİŞ: Mekanik bir arıza

vukuunda, helikopteri emniyetli bir inişe geçirme işlemi.

AUTOSYN OTOSİN: Bak. "synchro".

AUXILIARY ADJUSTING POINT YARDIMCI TANZİM NOKTASI: Bak. "auxiliary

target".

AUXILIARY AIMING POINT YARDIMCI NİŞAN NOKTASI: Görünmeyen bir

hedefe bir silahı tevcih etmek için kullanılan nokta veya cisim.

AUXILIARY AIRDROME YARDIMCI HAVA MEYDANI: Bak. "satellite field".

AUXILIARY ARM YARDIMCI SINIF: Bir vazifenin başarılmasında, ordunun diğer

bir sınıfına yardım eden veya destekleyen ve orduya mensup


bulunan bir sınıf. Örneğin; kimya sınıfı, bir yardımcı sınıf olarak,

bir görevin başarılmasında piyadeye yardım edebilir.

AUXILIARY BASE LINE YARDIMCI BAZ HATTI: Bir baz hattının uzunluğunu

hesaplamada kullanılan, boyu belli bir hat.

AUXILIARY CONTOURS YARDIMCI VE EŞ YÜKSELTİ EĞRİLER (MÜNHANİLER):

Seçilmiş eğri aralıklarıyla yeterli derecede gösterilemeyen nadir

yer şekillerini göstermek için kullanılan ilave eğriler.

AUXILIARY ENGINE YARDIMCI MOTOR: Bak. "auxiliary machinery".

AUXILIARY EQUIPMENT YARDIMCI TEÇHİZAT: Bak. "automatic data processing

equipment" ve "off - line equipment".

AUXILIARY MACHINERY YARDIMCI MAKİNALAR: Bir geminin içine yerleştirilen

ve vazifesi, asıl muharrik makinelere yardım etmek veya geminin

hareketi ile ilgili olmayan ikinci derecedeki işleri yapmaktan

ibaret olan makinalar veya teçhizat. Tahrikten başka maksatlar

için kudret temin eden veya jenaratörleri işleten motorlara

yardımcı motorlar "auxiliary engine" denir.

AUXILIARY STORAGE YEDEK DEPO, YARDIMCI BELLEK: Bellek kapasitesini

genişleten yardımcı bellek. (Bilgisayar) .


AUXILIARY TARGET YARDIMCI HEDEF: Esas hedeften uzaklığı bilinen bir

nokta; düzeltme tanzim hedefi. Yardımcı hedef; esas hedefe

atıştan önce, bir tanzim noktası olarak kullanılır. Atış, yardımcı

hedef üzerine tevcih ve tanzim edilir. Tanzimişi tamamlandıktan

sonra, ateşin esas hedef üzerine kaydırılması için gerekli

düzeltme silaha uygulanır. Yardımcı hedef, esas hedefe baskın

şeklinde ateş açmak istendiği zaman kullanılır. Buna "registration

target" da denir.

AUXILIARY VESSEL YARDIMCI GEMİ: Bir harp gemisi olmamakla beraber, askeri

harekatta kullanılan gemi. Nakliye, hastahane ve mayın tarama

gemileri yardımcı gemilerdir.

AVAILABILITY EDIT STOK MEVCUDU İNCELEMESİ: İstek belgesiyle istenilen

stokun, tam veya kısmi dağıtım için mevcut olup olmadığını

tespit maksadıyla, stok bakiyelerinde yapılan kontrol.

AVAILABLE ASSETS MEVCUT MALLAR: Hazır stok, iade stok ve dağıtıma

hazır diğer ikmal kaynaklarından müteşekkil ordu malları.

AVAILABLE FOR REASSIGNMENT YENİDEN ATANMAYA HAZIR, YENİDEN

TAHSİSE HAZIR:
AVAILABLE PAYLOAD YÜK KAPASİTESİ: Ağırlık ve/veya hacim olarak ifade

edilen, kullanıcının hizmetine verilmiş yolcu ve/veya yük

kapasitesi.

AVAILABLE SUPPLY RATE (AMMUNITION) MEVCUT CEPHANE İKMAL ORANI:

Mevcut ikmal maddeleri ve tesisler göz önüne alınarak, belirli bir

dönem için tahsis edilebilecek cephane tüketim oranı.

Silahlardan atılan cephane çeşitleri için bu oran silah başına

günlük atım olarak ifade edilir. Antitank mayınları, el bombaları,

tahrip kalıpları v. s. gibi diğer cephane çeşitleri için bu oran her

bir çeşit için belirli bir birim olarak ifade edilir. (Her bir ölçü

birimi; kilo, pound, veya ton, metre, kısa, uzun vs. belirtilmelidir.

AVENUE OF APPROACH YAKLAŞMA YOLLARI; YAKLAŞMA İSTİKAMETLERİ: Bak.

"approach".

AVERAGE ORTALAMA:

AVERAGE HEADING ORTALAMA İSTİKAMET: Belirli bir zaman içinde takip

edilen farklı istikametlerin aritmetik ortalaması.

AVERAGE SPEED ORTALAMA HIZ: Özel olarak emredilen durumlar hariç tüm

yolculuk üzerinden hesaplanan, saatteki ortalama hız.


AVERAGE STRENGTH ORTALAMA MEVCUT/KUVVE: Günlük yoklama

mevcutları matematik ortalaması. Bu ortalamadan;

hastahanelere kabul, vaka, ölüm, gayri faal personel oranlarının

hesaplanması için, sıhhi istatistik raporlarında faydalanılır. Bu;

eskiden tercihen kullanılan "mean strength" terimi ile de ifade

edilir.

AVERAGE WIND VELOCITY ORTALAMA RÜZGAR HIZI: Bir tayyarenin içinde

uçtuğu havanın ortalama rüzgar hızı.

AVIATION HAVA KUVVETİ: Hava araçları ve bu araçları sevk ve kontrol

eden, bakım ve onarımlarını yapan personel. Askeri hava

kuvveti, esas itibariyle, dört ana kısma ayrılmıştır: Muharebe

hava kuvveti (combat aviation), Tecrübi hava kuvveti

(experimental aviation), özel maksat hava kuvveti (special

purpose aviation) ve eğitim hava kuvveti.

AVIATION BADGE HAVA BRÖVESİ: A. B. D. Hava Kuvvetlerinde ve Kara

ordusunda, uçuş yapan personel tarafından taşınan, bir çift

gümüş kanattan ibaret, ihtisas brövesi. Kanatların merkezine

işlenmiş olan bir şekil, bunu taşıyan kimsenin pilot, hafif uçak

pilotu, bombardıman pilotu veya rasıt olduğunu gösterir.


AVIATION CADET HAVA ASTSUBAYI: A. B. D. Hava Kuvvetlerinde; teğmen ve

üsteğmen (flight officer) olmak üzere eğitim gören öğrenci.

Buna, eskiden (flying Cadet) denirdi.

AVIATION DUTY HAVACILIK GÖREVİ: Teşkilat ve malzeme kadroları ile kuruluş

dışı birlik kadrolarında gösterilen personel tarafından yapılan ve

hava araçları malzemesinin çalıştırılması, bakımı, tedarik ve

ikmali; havacılık ve havacılıkla ilgili görevler için personel

tedariki, eğitimi ve manajmanı, belli başlı işleri arasında bulunan

görevleridir.

AVIATION FUEL TAYYARE YAKITI: 115/145, 100/130 ve 91/96 oktanlı

benzinler ile JP-4 ve JP-5 oktanlı jet yakıtı.

AVIATION GASOLINE UÇAK BENZİNİ:

AVIATION GROUND DUTY HAVA YER GÖREVİ: Esas görevi hava araçlarında

pilotluk olmayan, fakat uçucu durumunda bulunan Ordu hava

subaylarının (Army aviators) veya ordu hava üstsubaylarının

(senior army aviators) yaptıkları iş.

AVIATION KIT BAG HAVA SIHHİYE ÇANTASI: Sahra sıhhiye malzemesini ihtiva

eden çanta. Bu çanta, paraşütle, hava indirme birliklerinin


sıhhiye müfrezelerine atılır veya böyle bir birlik personeli

tarafından taşınır.

AVIATION LIFE SUPPORT EQUIPMENT Bakınız: "life support equipment".

AVIATION MEDICINE HAVA HEKİMLİĞİ: Uçuşun biyolojik ve psikolojik

sorunlarıyla ilgilenen bir tıbbi uzmanlık alanı.

AVIATION OIL TAYYARE YAĞI: Tayyarelerde kullanılan yağ.

AVIATION PAY UÇUŞ ZAMMI: Muntazam uçuşlar karşılığı hava personeline,

normal istihkaklarından fazla olarak, 50 oranında verilen ek para.

Ayrıca bakınız: "incentive pay".

AVIATOR'S HELMET UÇUŞ BAŞLIĞI: Hava araçlarında kullanılan, çok defa,

telefon kulaklıkları ile teçhiz edilmiş, sıcak tutan deri veya

kumaştan mamul başlık.

AVIONICS HAVA ELEKTRONİĞİ: Elektronik biliminin havacılığa ve

yıldızlararası seyrüsefere uygulanması.

AWARD TALTİF; MÜKAFAT; ÖDÜL: Bazı başarı ve hizmetler karşılığı

şahıslara ve birliklere verilen mükafat. (recognition) veya bröve

(badge), özel takdirname (accolade), üstün başarı birlik sembolü

(amblem), takdirname (citation), takdir (recommendation), şerit


(steamer) ve gümüş şerit (silver band). `Ayrıca bakınız: "badge",

"decoration" ve "Service medal".

AXIAL MINING - (LAND MINE WARFARE) EKSENİNE MAYINLAMA (KARA

MAYIN HARBİ): Düşmanın ilerlediği eksen boyunca sürekli veya

aralıklı olarak derine yerleştirilen taciz mayınlaması.

AXIAL OBSERVATION EKSENİNE GÖZETLEME: Atışların; silah ile hedefi

birleştiren hattın üzerinde veya yakınında bulunan bir noktadan

gözetlenmesi. Hedeften silaha ve gözetleyiciye uzatılan hatlar

arasında meydana gelen açı 5 den az olmalıdır. Buna "axial

spotting" da denir. Ayrıca bakınız: "flank observation".

AXIAL ROAD EKSENİNE YOL; DİKEY YOL: Cepheye paralel yolun (lateral road)

aksidir.

AXIAL ROUTE EKSENİNE ROTA; EKSENİNE YOL: Geri bölgeden geçerek ileri

bölgeye giden yol. Ayrıca bakınız: "route".

AXIAL SPOTTING EKSENİNE GÖZETLEME: Bak. "axial observation".

AXIOM BELİT; AKSİYOM:


AXIS EKSEN; MİHVER: Üzerinde hareket ve intikallerin, muharebe

vesairenin cereyan ettiği belli başlı hat. Bir muharebe sisteminin

merkezinden geçen istikamet, o sistemin eksenidir.

AXIS OF ADVANCE İLERLEME EKSENİ (MİHVERİ): Kontrol amacıyla tayin edilmiş,

düşman yönünde uzanan ve genellikle bir yol veya yollar

grubundan ya da belirli bir mevkiler dizisinden oluşan bir

ilerleme hattı.

AXIS OF BORE NAMLU EKSENİ: Bir namlu boşluğunun tam merkezinden geçtiği

kabul edilen hayali hat.

AXIS OF CONTROL KONTROL EKSENİ: Bir otomatik uçuş kontrol sisteminde,

sistemin uçağı belirli bir uçuş düzleminde tutan kısmı.

AXIS OF EVACUATION TAHLİYE EKSENİ; TAHLİYE MİHVERİ: Üzerinde personel

veya malzemenin geriye tahliye olunduğu yol veya yollar.

AXIS OF MOVEMENT HAREKET EKSENİ; HAREKET MİHVERİ: Kıtaların cephe

istikametinde veya geriye doğru hareket ettikleri hat.

AXIS OF SIGHTING OPTİK EKSEN; NİŞAN EKSENİ: Bir silahın nişangahından veya

bir dürbünlü aletteki merceklerin optik merkezinden ve dışbükey

merkezinden geçen hat.


AXIS OF SIGNAL COMMUNICATION MUHABERE EKSENİ; MUHABERE MİHVERİ:

Kıta intikalleri sırasında, bir birliğe ait komuta yerinin ilk

bulunduğu yer ile daha sonra intikal edeceği yerlerin üzerinde

bulundukları yol veya hat. Muhabere mihveri, muharebe

sahasında bulunan birliklere gönderilen ve bunlardan gelen

haberlerin gidip geldiği esas yol.

AXIS OF SUPPLY İKMAL MİHVERİ: İkmal maddelerinin ileriye gönderildikleri

yol veya istikamet.

AXIS OF SUPPLY AND EVACUATION İKMAL VE TAHLİYE MİHVERİ: Muharebe

sahasında ikmal maddelerinin ileriye gönderildikleri ve ilerdeki

malzeme ve personelin geriye tahliye edildikleri yol veya yollar.

AXIS OF TRUNNIONS MUYLU EKSENİ: Atış menzilini küçültmek veya

büyültmek maksadıyla, bir silahın, üzerinde yüksekliğine hareket

ettirildiği eksen.

AZIMIUTHAL EQUIDISTANT PROJECTION AZİMUTAL EŞİT MESAFELİ

PROJEKSİYON: İstikamet açılı projeksiyon. Bu projeksiyonda,

projeksiyon merkezinden veya kutbundan çıkan düz hatlar

büyük daireleri, merkezden hakiki istikamet açılarında gösterir


ve bu hatlar boyunca uzunluklar hakiki ölçeklerdir. Bu; ne satha

sadık (equal area), ne konformal (conformal) projeksiyondur.

AZIMIUTHAL PROJECTION İSTİKAMET AÇILI PROJEKSİYON: Harita

merkezinden harita üzerindeki diğer bütün noktalara pusula

açılarının sıhhatli olarak gösterildiği bir projeksiyon.

AZIMUTH SEMT; İSTİKAMET AÇISI; GÜNEŞ AÇISI; DRİZE (DZ): Kuzeyden,

saat yelkovanı dönüş istikametinde, genel olarak, derece veya

milyem cinsinden ölçülmüş yatay açı olarak ifade edilen

istikamet. Böylece, istikamet açıları, faydalanılan kuzeye göre,

hakiki (true), grid (grid), veya manyetik (magnetic) semt açısıdır.

AZIMUTH ADJUSTMENT SLIDE RULE İSTİKAMET AÇISI DÜZELTME SÜRGÜLÜ

CETVELİ: Bir yükselişte yapılan atışa ait bilinen bir açısal

düzeltmeyi, başka bir yükselişe elverişli düzeltmeye çevirebilen

dairesel sürgülü cetvel.

AZIMUTH ANGLE İSTİKAMET (SEMTİ) AÇISI: Referans alınan bir yön ile

herhangi bir diğer hat arasında yatay bir düzlemde saat yönünde

ölçülen açı.
AZIMUTH CIRCLE YAN İSTİKAMET DAİRESİ; DRİZE DAİRESİ (DZ. ): İstikamet

açılarını ölçmeye mahsus alet. Bu alet: nişan tertibatı, top

kundağı, ışıldak vesaire üzerinde bulunan taksimatlı bir dairedir.

AZIMUTH DEVIATION YAN SAPMASI: Top-hedef hattı ile, toptan merminin

düştüğü veya paralandığı noktaya uzatılan hat arasında,

istikamet açısı bakımından, açısal fark.

AZIMUTH DIFFERENCE İSTİKAMET AÇILARI FARKI; MEVKİ FARKI: İki değişik

noktadan, özellikle, bir top mevzii ile tevcih noktasından, ayrı

ayrı bakıldığı zaman, bir cismin mevkiinde görülen zahiri fark.

Buna "parallax" da denir.

AZIMUTH DISPLAY BOARD İSTİKAMET AÇISI KAYIT TAHTASI: Bak. "display

board".

AZIMUTH GUIDANCE YÖN REHBERİ: Bir uçak pilotunun veya oto pilotun

istenen yolda ilerlemesine yardımcı olan bilgiler.

AZIMUTH INDICATOR YAN DÖNÜŞ GÖSTERGESİ: Yana dönüşü ölçen mekanik

veya elektriki cihaz.

AZIMUTH INDICATOR-REGULATOR YAN TANZİM KADRANI: Bak. "indicator-

regulator".
AZIMUTH INSTRUMENT YAN ÖLÇME ALETİ, SEMT ALETİ: Yatay açıları ve

genellikle, istikamet açılarını ölçmek için kullanılan dürbünlü

alet.

AZIMUTH MICROMETER YAN TAMBURASI: İstikamet açılarını çok hassas şekilde

ölçen alet.

AZIMUTH OF ATTACK TAARRUZ İSTİKAMET AÇISI: İstikamet açısı ile ifade

olunan taarruz açısı.

AZIMUTH RESOLUTION İSTİKAMET AÇISI BELİRLEME YETENEĞİ: Bir radar

cihazının bir referans noktasına göre aynı uzaklıktaki ancak farklı

yönlerdeki iki cismi birbirinden ayırma yeteneği. Normal olarak

bu cisimler arasındaki asgari uzaklık ve bu referans noktasına

göre oluşturdukları açı olarak ifade edilir.

AZIMUTH SCALE YAN ISKALASI, DRİZE ISKALASI (DZ.): Aletler, top kundakları

vesaire üzerinde bulunan ve istikamet açısını (drizeyi) gösteren

kavis, yay.

AZIMUTH TRACKING TELESCOPE YAN TAKİP DÜRBÜNÜ: Hareket halindeki

bir hedefin istikamet veya rotasını takibe yarayan dürbün. Bu

alet; birleştirilmiş bir gözetleme ve hesaplama aleti olan ve atış


esaslarını, hedefin gelecekteki yerine göre hesaplayan komuta

aletinin (director) bir parçasıdır.

B HEIGHT OF CLOUD BASE, IN THOUSANDS OF FEET: : Bulut

tabanının yüksekliği bin feet cinsinden belirtilir. (cevap

"weather"-"hava koşulları" kelimesinin önüne gelen dört rakamlı

dizilerdir. Bilinmeyen bir madde "unknown", "bilinmiyor"

şeklinde belirtilir.

B TRAINS SAHRA AĞIRLIKLARI, B AĞIRLIKLARI: Bak. "field train" ve "unit

train".

BACHELOR OFFICER'S QUARTERS BEKAR SUBAYLAR LOJMANI:

BACK TERS ESİŞ: Rüzgarın saat ibresi aksi istikametinden esmesi.

BACK AZIMUTH GERİ İSTİKAMET AÇISI, TERS İSTİKAMET AÇISI: 180° farklı

istikamet açısı, semt. Bir istikamet açısının geri, karşıt istikameti;

yani 180° eklenmesi veya çıkarılmasıyla meydana gelen açı.

Mukabil kerteriz.

BACK AZIMUTH METHOD PUSULA AÇISIYLA GERİDEN KESTİRME (GERİDEN

KES (RESECTION) TİRME): Bir gözetleyicinin mevkiini, yerleri

bilinen iki veya daha çok noktaya hassas bir nişan aletiyle

bakarak tespit etme usulü. Üzerinde, bilinen üç nokta bulunan


kara, deniz veya hava haritası, sıhhatli olarak yönüne konur.

Harita üzerinde yerleri işaretlenmiş bu noktaların arazi

üzerindeki şekillerine nişan alınır; harita üzerine istikametler

çizilir. Çizilen hatların üzerinde kesiştiği nokta, gözetleyicinin

muhtemel mevkiidir. Bu usul, yapılan işlemdeki hassasiyet

nispetinde, büyük bir sıhhat sağlar.

BACK ORDER BİRİKMİŞ SİPARİŞ, SİPARİŞ BAKİYESİ: Dağıtım için anında mevcut

olmayan fakat ileride dağıtım yapılmak üzere stok taahhüdü

olarak kayıt edilmiş sipariş veren kuruluşlarca talep edilmiş

maddenin miktarı.

BACK PACK PARACHUTE SIRT PARAŞÜTÜ: Sırta takılacak şekilde, paraşüt

kolonuna raptedilmiş paraşüt. Bu suretle kullanılan paraşüt,

kullanana daha büyük bir serbestlik sağlar.

BACK PLATE ART KAPAK: Bazı otomatik silahlarda, kapak takımının (breech

block) gerisinde bulunan levha.

BACK SIGHT GERİ NİŞAN, GERİ GÖZLEM, GERİ RASAT: Evvelce durulan bir

noktaya veya istikamete nişan alma veya rasat.

BACK STEP GERİ ADIM: Ayakta iken, geriye doğru atılan 38 cm (15 inç) lik

tek adım.
BACK-BLAST PATLAMA GERİ BASINCI: Sevk barutunun yanmasıyla, geri

tepmesiz silahların namlu geri kısımlarında, gazların meydana

getirdiği basınç. Buna bazen "breech blast" da denir.

BACK-BLAST AREA PATLAMA GERİ BASINÇ SAHASI: Geri tepmesiz bir silahın

gerisinde bulunan personel için tehlikeli huni biçimindeki bölge.

BACK-UP HARİTA ARKA BASKISI, HARİTA ARKA TAFSİLATI: 1. Haritacılıkta

bir tarafı basılı harita paftasının arkasına basılan görüntü. Bu tip

görüntülerin basılmasına da denir. 2. Takviye.

BACKGROUND ARKA PLAN, GEÇMİŞ, AİLE VE MUHİT TERBİYESİ, ÖNCESİ,

EVVELİYAT:

BACKGROUND COUNT TEMEL SAYIM: Bir detektörde, herhangi bir amilin

neden olduğu tespit etmesi arzu edilenden başka radyasyonun

etkisi veya belirtisi. Sağlık korumayla bağlantılı olarak, "Temel

Sayım" genellikle doğal olarak mevcut radyoaktivite ve kozmik

ışınlardan hasıl olan radyasyonu kapsar.

BACKGROUND RADIATION TEMEL RADYASYON: Kişilerin devamlı maruz

kaldığı çevreden veya bölümün içinden çıkan nükleer (veya

iyonlaştırıcı) radyasyon.
BACKSCATTERING AKSİ İNTİŞAR: Bir referans yönü boyunca (genellikle yatay)

belirlenmiş gelen ve dağınık dalgaların yönünün zıt olarak

yönlendirildiği telsiz dalgası intişarına denir.

BACKSIGHT METHOD KARŞILIKLI TANZİM USULÜ: İki aleti, istikamet ve

yükseliş bakımlarından birbirine uydurmak ve senkronize etmek

üzere, direkt olarak birbirine nişan aldırma usulü.

BACKUP AIRCRAFT AUTHORIZATION TAKVİYE, İLAVE DESTEK, UÇAK YETKİSİ:

Harekat görevi için mevcut uçakların sayısını azaltmadan

programlanmış ve programlanmamış bakım, tadilat ve muayene

ve tamire imkan verecek asıl yetkili uçaklardan gayri uçaklar.

Savunma bütçesinde bu tip uçaklar için hiç işletme kaynağı

ayrılmamıştır.

BACKUP AIRCRAFT INVENTORY TAKVİYE UÇAK ENVANTERİ: Takviye yetkisini

karşılamak üzere tayin edilmiş uçaklar. Bakınız: "Primary aircraft

inventory".

BAD CONDUCT DISCHARGE UYGUNSUZLUKTAN İHRAÇ, UYGUNSUZLUKTAN

TERHİS: Bir askerin, şeref ve haysiyet dışı bir hareketinden dolayı

askeri hizmetten, kesin şekilde ve cezalı olarak, ayrılması. Ancak,

genel Askeri Mahkeme ve bazı hallerde, özel askeri mahkeme


kararıyla uygulanır. Uygunsuzluktan terhis veya ihraç kararı

verilecek suçlar, 1951 Basımlı ABD Askeri Mahkemeler el

kitabında belirtilmiştir.

BADGE BRÖVE: Bir askerin, çok önemli bir askeri uzmanlık alanında,

üstün bir ehliyet derecesi elde etmiş olduğunu göstermek üzere

verilen bir çeşit mükafat. Kara, deniz ve hava kuvvetlerine ait

bröveler ile uzmanlık brövelerini içine alır. Ayrıca bakınız:

"Ground badge".

BAFFLE PERDE, BÖLME:

BAFFLE GREASE TRAP BÖLMELİ BULAŞIK SÜZGECİ, EKRANLI KAP: Yağ ve

pisliğin, kullanılmış olan sıvıdan ayrılmasını temin eden ve bir

perde veya süzgeç ile giriş ve çıkış bölmeleri bulunan bir kap.

BAGGAGE CAR EŞYA VAGONU, FURGON: Trenlerde yolcu eşyasının taşınmasına

mahsus özel vagon.

BAGGAGE TRAIN EŞYA AĞIRLIĞI: Askeri birliklere ait malzemeyi taşıyan

motorlu veya diğer araçlardan müteşekkil grup.

BAKER FIRINCI, EKMEKÇİ:


BALANCE DENGE, KUVVET DENGESİ, BAKİYE: Bir silahları kontrol tedbirine

uygulanan ve aşağıdaki karşılıkları veren kavram: a. Silahlı

kuvvetlerin ve silahların, bir devlete, kontrol tedbirlerine

muvafakatını bildirmiş diğer devletler muvacehesinde askeri bir

üstünlük sağlamayacak şekilde ayarlanması, ve; b. Bir devletin

kendi kuvvetlerini, silahları kontrol anlaşması başlangıç

tarihinden sonraki devrede kendi güvenliğine karşı vaki olacak

her türlü tehditle başa çıkabilecek tarzda iç ayarlaması.

BALANCE STATION ZERO Bakınız. "Reference datum".

BALANCED COLLECTIVE FORCES DENGELİ MÜŞTEREK KUVVETLER: Bir

askeri kuvvette "denge" ihtiyacı; kuvveti meydana getiren

unsurların birbirlerini tamamlar şekilde bulunmalarından doğar.

Bu kuvvetlerin muhtelif bir tim halinde iş görmesi lazımdır ve

"denge" terimi bu türdeki çeşitli unsurlar nispetinin, eldeki

kuvvete, aldığı vazifeyi müessir ve verimli şekilde icra için en iyi

teşkil edilme imkanı verdiğini anlatır. İki veya daha çok millete

uygulanması halinde "dengeli müşterek kuvvet", birden çok

milletin verdiği bir veya daha çok sınıftan meydana gelen ve

toplam kuvveti ile terkibi, planladığı özel vazifeyi en iyi yerine

getirecek durumda olan bir kuvvet olarak ifade edilebilir.


BALANCED STOCK (S) DENGELİ STOK (LAR): l. Belirli maddelere ait mevcut ve

ihtiyaçların dengeli bulunduğu ikmal durumu. 2. Sabit bir

devreye ait ihtiyaçların karşılanması için lüzumlu olduğuna karar

verilen miktarlarda bir ikmal maddeleri birikimi.

BALANCED SUPPLY DENGELİ İKMAL: Belirli bir tarihe kadar yapılan birikmiş

ikmal maddeleri toplamıyla talep toplamının o tarihte eşit

bulunması hali. BALANCE OF SPACE TO SPACE CONTROL

AGENCIES: BOŞ (ARTAN) YERLERİN, PERSONEL BİNDİRME

KOORDİNASYON KISMI EMRİNE TAHSİSİ: Muhtelif limanlara

giden gemilerdeki personel yerlerinden ihtiyaç fazlası olarak elde

kalanlarının, personel bindirme koordinasyon kısmı emrine

verilmesi.

BALE CUBIC CAPACITY BALYA YÜK HACMİ: Geminin postaları üzerinde

bulunan yük tirizleri iç yüzlerinden, güverte kemerlerinin a1t

kenarlarına kadar olan ve fit küp cinsinden ifade edilen yük

hacmi. Karma eşyalardan oluşan genel yüklerde Balya yük hacmi

kullanılır. Karma yükün istiflenmesinde yük tirizlere temas eder

ve genel bir kaide olarak geminin cidarına değmez.


BALISAGE BALİSAJ: Bir rotanın, karartma şartları altında, deniz araçlarının

gündüz yaptığı sürate yakın bir süratte seyretmesine olanak

sağlayan, zayıf işaret ışıklarıyla işaretlenmesi.

BALL AMMUNITION KÜÇÜK ÇAPLI CEPHANE, NORMAL CEPHANE: Zırh delici

ve özel mühimmata ihtiyaç göstermeyen canlı ve cansız

hedeflere karşı kullanılan, sert çekirdekli, genel maksat, hafif

ateşli silah cephanesi.

BALL CARTRIDGE NORMAL FİŞEK: Bak. "ball ammunition".

BALL TURRET ALT TARET: Bombardıman tayyarelerinin alt kısımlarında

bulunan, yuvarlak biçimde makineli tüfek tareti. Alt taret; bir

makineli tüf eğin her istikamette ateş edebilmesini sağlayacak

şekilde mekanik olarak hareket eder. Buna yalnız "turret" de

denir.

BALLISTIC BALİSTİK: Mermilerin atışı veya hareketleriyle ilgili.

BALLISTIC AREA BALİSTİK SAHASI: Biri tamamen uzun, diğeri tamamen kısa iki

atım grubu orta vuruş noktaları arasındaki açıklık.

BALLISTIC BODY BALİSTİK CİSİM: Yer değiştirmede ve harekette serbest olan

ve bir silah içindeki gaz basıncı, yiv tertibatı, yerçekimi, ısı veya

hava zerreleri gibi çevre şartları, maddeler veya kuvvetlerle


görünüşü, dış hatları veya dokusu değiştirilebilir bir cisim. Tüfek

mermileri, normal bombalar, oklar, e1 bombaları ve benzerleri

balistik cisim kabul edilir. Bir güdümlü füze veya tahrik cihazı,

kendi içinde bulunan bir füze, güdüm veya tahrik süresince, bir

balistik cisim kabul edilmemektedir.

BALLISTIC COEFFICIENT BALİSTİK EMSALİ (HV. ): Atmosferde hareket halinde

bulunan cisimlerin performans analizinde kullanılan ve atalet

etkisiyle aerodinamik etkinin nispi gücünü (magnitude) gösteren

bir proje parametresi.

BALLISTIC CONDITIONS BALİSTİK ŞARTLAR: Bir merminin namlu içindeki ve

atmosferdeki hareketine tesir eden ve ilk hız, merminin ağırlığı,

boyutu ve biçimi, yer yuvarlağının dönüşü, havanın yoğunluğu,

hava ve rüzgar kararsızlığı vesaire gibi unsurları içine alan şartlar.

BALLISTIC CORRECTION BALİSTİK DÜZELTMESİ: Merminin uçuşuna tesir eden

şartlar dikkate alınarak, atış esaslarında yapılacak düzeltme. Bu

düzeltmede; rüzgar, sıcaklık vesaire gibi faktörler dikkate alınır;

atışın gözetlenmesine dayanan düzeltmeler buna dahil değildir.


BALLISTIC CURVE BALİSTİK EĞRİSİ, BALİSTİK MÜNHANİSİ: Merminin rüzgar

vesaire etkisi altında çizdiği fiili yol veya mermi yolu. Ayrıca

bakınız: "ballistic trajectory.

BALLISTIC DENSITY BALİSTİK HAVA YOĞUNLUĞU: Bir merminin uçuşu

sırasında, değişik yoğunluklara fiilen rastlandıkça, mermi yolu

üzerinde aynı toplam tesiri yapacağı hesaplanmış, sabit hava

yoğunluğu.

BALLISTIC DIRECTOR BALİSTİK TİPİ KOMUTA ALETİ: Hareket halindeki bir

hedefin, ileride varacağı bir noktaya ait atış esaslarını hesap

eden ve tevcih hesapları ile gözetleme işlerini birlikte yapan bir

alet.

BALLISTIC EFFICIENCY BALİSTİK TESİR, BALİSTİK ETKİ: Bir merminin hava

mukavemetine karşı koyma kabiliyeti. Balistik etki, esas

itibariyle, merminin ağırlığına, çapına ve şekline tabidir.

BALLISTIC LIMIT BALİSTİK LİMİT, BALİSTİK SINIR: Biri kısmi bir nüfuz sağlayan

en yüksek hız, diğeri tam nüfuz sağlayan en düşük hızdan

meydana gelmiş iki vuruş hızı ortalaması. Balistik limitin

tespitinde, iki hız arasındaki farkın saniyede 50 fiti geçmemesi

lazımdır.
BALLISTIC MISSILE BALİSTİK FÜZE: Kalkışı aerodinamik yüzeylere bağlı olmayan;

dolayısıyla, itiş sona erdiği zaman balistik bir uçuş yolu takip

eden füze.

BALLISTIC MISSILE DEFENSE BALİSTİK FÜZE SAVUNMASI: Bir balistik füze

taarruzunun tesirini, füzeler fırlatıldıktan sonra hiçe indirmek

veya azaltmak maksadıyla alınmış bütün tedbirler. Ayrıca

bakınız: "Active ballistic missile defense", "passive ballistic

missile defense".

BALLISTIC MISSILE EARLY WARNING SYSTEM BALİSTİK FÜZE ERKEN İHBAR

SİSTEMİ: Düşmanın kıtalararası balistik füze taarruzunu tespit

eden ve erken ikaz sağlayan bir elektronik sistem.

BALLISTIC MISSILE INTERCEPTOR BALİSTİK FÜZE ÖNLEME FÜZESİ: Uçuş

halindeki bir füzeye, bu füzeden aldığı enerji ile yönelip ulaşmak

ve tahrip etmek üzere hazırlanmış bir önleme füzesi. Bu terim

bazen "antimissile missile" (Füze tahrip füzesi) ile eş anlamda

kullanılır.

BALLISTIC TABLE BALİSTİK ÇİZELGESİ, BALİSTİK CETVELİ: Balistik esaslarını

gösteren çizelge. Bu çizelgeden; düşüş açısı, tepe noktası

mesafesi, uçuş süresi, herhangi bir ana ait yukarı değer


(ordinate) vesaire gibi mermi yolu unsurları elde edilebilir. Ayrıca

bakınız: "ballistic curve".

BALLISTIC TEMPERATURE BALİSTİK HAVA SICAKLIĞI, BALİSTİK SÜKUNET:

Toptan hedefe seyir halinde bulunan bir mermi üzerinde,

değişen hava sıcaklıklarıyla fiilen karşılaşıldıkça aynı toplam tesiri

görülecek olan, hesaplanmış sabit bir hava sıcaklığı.

BALLISTIC TRAJECTORY BALİSTİK MERMİ YOLU: İtici kuvvet sona erdikten

sonra ve gövde yerçekimi ve rüzgar aerodinamik direncinin etkisi

altında iken çizilen mermi yolu.

BALLISTIC WAVE BALİSTİK DALGASI: Uçuş halindeki bir merminin önünde

havanın sıkışması sonucu meydana gelen uğultu veya

dalgalanma. Buna "bow wave" veya "shell wave" de denir.

BALLISTIC WIND BALİSTİK RÜZGAR: Toptan hedefe seyreden bir mermi

üzerinde değişik rüzgarlara fiilen rastlandıkça aynı toplam tesiri

görülecek sabit bir rüzgar,

BALLISTICS BALİSTİK BİLİMİ, BALİSTİK FENNİ: Sevk hakları, rüzgar, yerçekimi,

sıcaklık veya değişiklik meydana getirici diğer madde, şart veya

kuvvet etkisi altında bulunan mermilerin yada diğer araçların


hareket, işleyiş, dış görünüş veya tadilatından bahseden bilim

veya fen kolu.

BALLISTICS OF PENETRATION NÜFUZ BALİSTİĞİ: Bir merminin; çeşitli toprak,

beton veya çelik neviinden katı veya yarı katı maddelerden

hedeflere nüfuz sırasındaki hareketten bahseden bilim. Ayrıca

bakınız: "Ballistics".

BALLISTITE BALİSTİT BARUTU: Havan ve hafif ateşli silah mühimmatında

sevk barutu olarak kullanılan dumansız barut.

BALLONET BALON BÖLMESİ: Özellikle kabili sevk balonlarda geniş ölçüde

kullanılan ve balonun, çeşitli basınçlar altında şeklini muhafaza,

alçalış ve yükselişini idare etmek maksadıyla faydalanılan hava

veya gaz bölmesi.

BALLONET BALLOON BÖLMELİ BALON: Dış zarfı aynı kalacak şekilde imal

edilmiş balon. Bu balon birbirlerinden bez bir diyafram ile

ayrılmış bir takım gaz hücreleri ile hava hücresini ihtiva eder.

BALLOON BARRAGE Bakınız: "barrage" Bölüm 2

BALLOON BED BALON UÇURMA YERİ: Bir balonun tespit edildiği, şişirilip

söndürüldüğü, muayene edildiği ve uçurulduğu yer.


BALLOON CARGO HAVALELİ YÜK BİR YÜK ÇEŞİDİ: Bunda ağırlık ile hacim

arasındaki orantı, hacim lehine aşırı derecede büyüktür.

BALLOON OBSERVATION BALON GÖZETLEMESİ: Yere tespit edilmiş bir balondan

topçu ateşinin gözetlenmesi ve idaresi.

BALLOON OBSERVER BALON GÖZETLEYİCİSİ: Yere tespit edilmiş bir

balondan topçu ateşini gözetleyen ve idare eden kimse.

BALLOON PILOT BALON PİLOTU: Bir balonu sevk ve idare edebilecek

ehliyetteki kimse.

BALLOON REFLECTOR BALON REFLEKTÖRÜ: Elektronik harpte, sahte yankılar

yapacak balon destekli şaşırtma reflektörü.

BALLOON SITE BALON UÇURMA SAHASI: Bir balonun yere tespit edildiği arazi

sahası. Balon sahası; balonun yere tespit edildiği noktayı, balonu

tespit eden kabloyu açan veya toplayan makineyi, şişirildiği yeri,

uçurulduğu veya manevra yaptırıldığı arazi parçasını içine a1ır.

BALLOON TYPE MISSILE BALON TİPİ FÜZE: Bünye bütünlüğünün temini için

içindeki sevk haklarının (veya bunun yerini alan gazların)

basıncına ihtiyaç gösteren bir füze.


BAN ÇİZGİ ÖLÇEK: Kara ve hava haritaları üzerindeki mesafeyi ölçek

cinsinden doğrudan doğruya ölçmeye yarayan taksimatlı çizgi.

(Haritacılık)

BAND ATEŞ ŞERİDİ: Bak. "band of fire".

BAND OF FIRE ATEŞ ŞERİDİ: Atış hattını geçmek isteyen bir şahsı isabet ihtimali

karşısında bırakacak şekilde yoğun bir dağılma konisi vücuda

getiren ve bir veya daha çok otomatik silah ile yapılan yalayıcı

ateş. Tevkif ateşi hattında kullanılır. Sadece "band" da denir.

BAND PASS BANT GEÇİRİCİ: Maksimum çıktının istenen kesiminin (genellikle

yarı güç) elde edildiği sınırlayıcı frekanslar arasındaki farkı ifade

eden bir saniyedeki saykı1 sayısı. Bu terim bütün tip

amplifikatörler için geçerlidir.

BANDOLEER FİŞEK KOLANI: Hafif ateşli silahlara ait fişek veya fişek bağlarını

taşımaya yarayan, gözlere bölünmüş kumaş kemer.

BANG-BANG CONTROL BANG-BANG KONTROLÜ: Füze güdümünde kullanılan

bir kontrol sistemi. Bu sistemde, füze üzerindeki düzeltici

kontrol, servo hareketin bütün devamınca, aralıksız olarak

uygulanır.
BANGALORE TORPEDO BANGALOR TORPİDOSU: Yüksek süratli bir infilak

maddesiyle doldurulmuş madeni kovan veya boru. Bangalor

torpidosu; en çok, dikenli tel engelleri veya mayın tarlaları

arasında gedik açmada kullanılır.

BANK YATIŞ: Bir hava aracının, uçuş sırasında, bir tarafına yatış hali.

BANK ANGLE YATIŞ AÇISI: Uçağın normal ekseni ile uçağın boylamasına

eksenini ihtiva eden arzın dikey düzlemi arasındaki açı.

BAR RÜTBE DEMİRİ: A. B. D. Ordusunda, rütbe ifade eden ve belirli

subaylarca üniformalarının omuzlarında taşınan altın veya

gümüş renginde demir çubuk.

BAR SCALE Bakınız. "graphic scale; scale".

BAR SIGHT ÇUBUK NİŞANGAH: Ateşli bir silahın müteharrik bir çubuğu ve

genel olarak, bir açık çentiği bulunan gezi.

BARBED-WIRE ENTANGLEMENT DİKENLİ TEL ENGELİ: Düşmanın bir sahaya

girmesini önlemek için yerleştirilmiş tel engeli.

BARBETTE BARBET, TOP SİPERİ: Topların üzerine oturtulmuş bir mazgal

veya delikten değil de, üzerinden aşırmak suretiyle ateş ettikleri

tümsek, platform veya kundak.


BAREBOAT CHARTER ÇIPLAK GEMİ KİRALAMA SÖZLEŞMESİ: Gemiyi

kiralayana, geminin işletilmesi için gerekli personel ve

malzemenin tedariki ile birlikte, bütün yük ve yol masraflarını,

deniz ve harp tehlikelerine karşı sigorta ücretlerini karşılama

taahhüdü yükleyen sözleşme.

BARGE ŞAT: Bak. "landing barge".

BAROMETRIC ALTIMETER Bknz. "altimeter".

BAROMETRIC ALTIMETER REVERSIONARY Bknz. "altimeter".

BAROMETRIC ALTITUDE BAROMETRİK İRTİFA: Standart atmosfere göre

ortalama deniz seviyesi yüksekliği ile uçak seviyesindeki basınca

tekabül eden yükseklik arasındaki farkı belirleyerek uçağın

ulaştığı yükseklik.

BAROMETRIC LEVELING BAROMETRİK NİVELMAN, BAROMETRİK DÜZLEME:

Çeşitli yüksekliklerdeki hava basıncının sebep olduğu barometre

derecelerindeki farklardan muhtelif noktaların yüksekliklerini

hesaplama usulü.

BAROMETRIC VERTICAL SPEED INDICATOR Bknz. "Vertical speed indicator".


BARRACK (S) BAG EŞYA TORBASI: Branda bezi veya başka bir bezden yapılan ve

askeri personelin, giyim eşyası ile teçhizatını taşımaya yarayan

torba.

BARRACKS KIŞLA: Askerler için konut olarak kullanılan bina veya binalar

gurubu.

BARRACKS PAROLE MEVZİİ MEŞRUTEN TAHLİYE: Bak. "local parole".

BARRAGE BARAJ: Düşman uçaklarının faaliyetini önlemek veya engellemek

üzere yere bağlanan ve belirli yükseklikte tutulan koruyucu

balon perdesi. Bu anlamda balon barajı da denir.

BARRAGE BALLOON BARAJ BALONU: Bir baraj balonu teşkil eden

balonlardan biri. Buna "aircraft balloon" da denir.

BARRAGE FIRE BARAJ ATEŞİ: Öze1 surette ve belirli bir hedefe nişan alınarak

yapılan atıştan farklı olarak, bir boşluğu veya sahayı doldurmak

maksadıyla yapılan atış. Bknz. "fire".

BARRAGE JAMMING BARAJ KARIŞTIRMASI: Geniş bir frekans bandında

yapılan eşzamanlı elektronik karıştırma.


BARRAGE ROCKET BARAJ ROKETİ: İnfilak, basınç ve parça tesirleri birleştirilmiş

ve amfibi harekatta gemiden kıyıya atılmak üzere imal edilmiş

bir silah.

BARREL NAMLU: İçinde mermi ateşlenen ve merminin ilk istikamet

kontrolünü sağlayan madeni veya plastik boru.

BARREL ASSEMBLY KOMPLE NAMLU; NAMLU DÜZENİ: Namlu ve namluyu

silaha bağlayan diğer parçalar.

BARREL EROSION NAMLU AŞINMASI: Namlu iç yüzeyinin, gaz ısısı, kimyasal

etkiler ve mekanik sürtünmeler dolayısıyla aşınması. Namlu

aşınması hızın düşmesine sebep olur.

BARREL EXTENSION NAMLU KUYRUĞU: Bazı otomatik silahlarda, namlu

gerisinde tespit edilen madeni kısım.

BARREL IN BATTERY YERİNE OTURMUŞ NAMLU:

BARREL OUT OF BATTERY YERİNE OTURMAMIŞ NAMLU:

BARREL REFLECTOR NAMLU MUAYENE AYNASI: Bir top veya tüfek

namlusunun içini veya atım yatağını muayeneye yarayan cihaz.

Namlu muayene aynası, bir çerçeve üzerine takılı bir ayna ile,
atım yatağına takılan ve namlu içinin görünmesine yarayan bir

ayna ve borudan ibarettir.

BARREL ROLL FIÇI TONO: Bir tayyarenin uçuş istikameti bozulmaksızın,

kanatları üzerinde dönerek yaptığı hava manevrası.

BARRENS ARKTİK ÇORAK BÖLGE: Yosun bataklıklı veya yüzücü yosunların

karışmasından meydana gelen ve az kumlu toprağı ihtiva eden

ağaçsız, düz, arktik veya yarı arktik bölgeler.

BARRICADE BARİKAT; MANİA; ENGEL:

BARRIER BARİYER; MANİA; ENGELLEME: Bir düşman kuvvetin hareketini

istenilen istikamete yöneltmek, çevirmek, sınırlamak,

geciktirmek veya durdurmak; düşman kuvveti ek personel

zaman ve malzeme kaybına uğratmak maksadıyla planlanan

veya kullanılan birbiriyle irtibatlı seri halinde mania. Bknz.

"aircraft arresting system".

BARRIER COMBAT AIR PATROL BARİYER HAVA MUHAREBE KARAKOLU: Düşman

taarruzunun muhtemel yönü karşısında bir engel olarak bir

kuvvetle hedef bölge arasında istihdam edilen bir veya daha

fazla avcı uçağı unsuru veya bölümü. Endirek yaklaşma yollarını

kullanan baskınlara karşı ilave koruma sağlamak üzere,


kuvvetten kontrol şartlarının müsaadesi nispetinde uzakta

kullanılır. Bakınız. "combat air control".

BARRIER FORCES BARİYER KUVVETLERİ: Beklenen düşman intikalinin

muhtemel rotaları üzerinde düşmanı erken tespit etmek, süratli

ihbar sağlamak, geçişini önlemek, ve imha etmek üzere

mevzilenmiş hava, su üstü veya su altı birlikleri ve bu birlikleri

desteklemek üzere kurulmuş sistem.

BARRIER LINE TRAFİK GEÇİŞ KONTROL HATTI: Önceliğe sahip diğer trafik

geçinceye kadar trafiğin aşmamaları gereken trafik kontrol

hududu.

BARRIER MATERIAL TECRİTLİ MALZEME: Su, yağ veya rutubetin belirli bir

dereceye kadar geçmesine engel olacak şekilde imal edilmiş

malzeme. Bu malzemeden, bu gibi unsurların sızmasını

durdurmak veya sızmamasını temin için faydalanılır.

BARRIER MINEFIELD {LAND MINE WARFARE) KAPAMA MAYIN TARLASI,

ENGEL MAYIN TARLASI (KARA MAYIN HARBİ): Seçilmiş bölgelere,

özellikle yanlara karşı düşman taarruzunu tıkamak ve düşmanın

kritik muharebe sahalarına yaklaşmasını başka yönlere


saptırmak üzere serilmiş mayın tarlası. Ayrıca bakınız:

"minefield".

BARRIER PLAN ENGELLEME PLANI: Bir harekat planı {veya emrinin) ; bir düşman

kuvvetin hareketini istenilen istikametlere yöneltmek, çevirmek,

geciktirmek veya durdurmak ve bu kuvveti fazla personel ve

malzeme kaybına uğratmak için engellerin kullanılmasıyla ilgili

kısmı.

BARRIER SPACING YALITKAN MESAFESİ: Bir buat veya bağlantı levhasının

saplama sınırları arasındaki mesafe.

BARRIER SYSTEM ENGELLEME SİSTEMİ: Düşman kuvvetlerini istenilen

istikamete yöneltmek veya tertibini bozmak, hareketini

geciktirmek veya durdurmak; birlik vazifesinin başarıya

ulaşmasında yardımcı olmak üzere birbiriyle koordineli ve ilgili

olarak, derinliğine yerleştirilmiş engeller serisi.

BARRIER TACTICS ENGELLEME TAKTİĞİ: Tabii ve suni vasıtalarla tahkim edilmiş

ve ateşle desteklenmiş hatlardan faydalanmaya dayanan taktik.

BARTER ITEM TAKAS MADDESİ, MÜBADELE MADDESİ: Mübadele, takas ve

benzeri usullere göre alınıp verilen maddelerden biri.


BASE DAHİLİ HAVA ALANI, ESAS (ANA) UÇAK GEMİSİ: Bakınız:

"emergency fleet operating base; establishment; island bases".

BASE 0F FIRE ATEŞ ÜSSÜ: Manevra unsurlarına ateş desteği sağlayan unsurlar.

Diğer birliklerin ilerleyişini ateşle destekler ve taarruz hareketleri

bunun çevresinde cereyan eder.

BASE AIRDROME ÜS HAVA MEYDANI: Bir harekat alanının menzil sahası içinde

bulunan bir havaalanı. Bu alan, barıştaki daimi hava alanlarına

benzerse de, daha çok seçilmiş tesisleri ihtiva eder.

BASE ALTITUDE METHOD ANA İRTİFA BOMBARDIMAN USULÜ: Bir hava

bombardıman usulü. Bu usulde; önden giden tayyare veya birkaç

tayyareden müteşekkil kademe, bombalarını belirli bir

yükseklikten (ana irtifadan), bunu takip eden tayyareler de daha

yüksek irtifadan atar.

BASE AND INCREMENT CHARGE ESAS VE İLAVE BARUT HAKKI: Mesafe

değişikliklerinde gerekli uyarmaları yapabilmek için esas olarak

hazırlanmış sevk barutu ile buna ilave edilebilecek veya

çıkarılabilecek şekilde hazırlanmış, seri halinde küçük barut

hakları.
BASE ANGLE TEVCİH AÇISI: Atış hattı (base point line) ile tevcih hattı

(orienting line) arasında meydana gelen, saat ibresi

istikametindeki yatay açı.

BASE CAMP ESAS ESİR KAMPI: Bak. "Prisoner of war camp".

BASE CENSORSHIP ESAS SANSÜR: Birlik sansüründen daha yukarı kademelerde

yapılan askeri sansür. Bak. "Unit censorship".

BASE COMMAND ÜS KOMUTANLIĞI: Bir kara, hava veya deniz üssünü ya da tek

komutanlık altında teşkil edilmiş üsler grubunu ihtiva eden bir

bölge.

BASE COMPLEX Bknz. "Air force base; Army base; Marine base; Naval base;

Naval or marine (air) base". Ayrıca bakınız: "noncontiguous

facility".

BASE COVER ESAS ÖRTÜ: Sabit mahiyetteki herhangi bir tesis veya bölgenin,

meydana gelen değişiklikleri ortaya çıkarmak amacıyla daha

sonraki örtüyle mukayese edilebildiği örtüsü.

BASE DEFENSE ÜS SAVUNMASI: Bu üs'deki tesislerin azami kapasitesini

kuvvetlerimiz hesabına elde bulundurmayı temin bakımından,

düşmanın bu üsse karşı taarruz ve sabotaj tesirini ortadan


kaldırmak veya azaltmak için gerekli, normal ve olağanüstü

askeri tedbirler.

BASE DEFLECTION ESAS YAN AÇISI: Bir topa, istikameti bilinen bir başlangıç

hattından, esas istikamet noktası olarak kabul edilen ve yeri

sıhhatli olarak tayin olunan belirli bir noktaya tevcih için

verilmesi icap eden açı.

BASE DEPOT ÜS DEPOSU: Bir harekat alanı menzil sahasındaki ikmal deposu.

BASE DEPOT COMPANY ÜS DEPO BÖLÜĞÜ: Bknz. "base depot".

BASE DETONATING FUSE DİP TAPA: Bu tapalarda iki türlüdür: a) (delay fuze;

Tavikli tapa) b) (non-delay fuze; Taviksiz tapa ).

BASE DEVELOPMENT ÜS GELİŞTİRME: Bir bölge veya mahalleye ait

kaynakların ve tesislerin askeri harekatı desteklemek üzere ıslah

veya genişletilmesi.

BASE DEVELOPMENT PLAN ÜS GELİŞTİRME PLANI: Askeri harekatları

desteklemek üzere gerekli tesisler ve üsler için plan.

BASE EJECTION SHELL DİPTEN FIRLATMALI MERMİ: İçindeki şarjı dipten

fırlatan mermi.
BASE ELEMENT ESAS UNSUR: Esas birlik, irtibat birliği. Bknz. "base" ve "base

unit".

BASE END STATION BAZ UCU NOKTASI: Bir baz hattının sonundaki bir

gözlem noktası. Atış esaslarını tespit etme veya yer ölçme

maksatlarıyla açılar bu noktadan ölçülür. Buna "base line end

station" da denir.

BASE EXAMINER ESAS SANSÜRCÜ, ESAS SANSÜR: Esas sansür tesisinde,

haberleşmenin fiilen incelenmesi işiyle görevli subay, astsubay

veya diğer personel.

BASE FUSE DİP TAPA: Bir mermi veya bombanın dibine yerleştirilmiş tapa.

BASE LINE ESAS HAT, BAZ HATTI, FOTOĞRAF BAZ HATTI: 1. MESAHA'DA:

Büyük bir hassasiyetle ölçülen ve diğer ölçümlerde referans

olarak alınan bir hat. 2. FOTOGRAF BAZ HATTI: Birbirini takiben

çekilen, iki düşey hava fotoğrafının fotoğraf merkezleri

arasındaki hat. Kaide olarak bu hat, fotoğraflardan birine ait

fotoğraf merkezi öbür fotoğrafa nakledildikten sonra, bu ikinci

fotoğraf üzerinde ölçülür. 3. TELSİZLE SEYRÜSEFER SİSTEMLERİ:

Bir seyrüsefer sisteminin iki telsiz gönderme istasyonunu

birleştiren büyük dairenin kısa yayı. 4. ÜÇLÜ GRUP: Bir dizi


koordine üçgen dizisinden birinin çok dikkatli ve hassas bir

şekilde ölçülen ve diğer üçgen kenarlarının hesaplanma, yoluyla

çıkarıldığı kenarı.

BASE LINE END STATION BAZ UCU NOKTASI: Bak "base end station".

BASE LOGISTIC COMMAND MENZİL ART BÖLGESİ LOJİSTİK KOMUTANLIĞI:

Bir harekat alanı menzil sahası art bölgesinde bulunan ve bir

harekat alanı menzil sahasının bir veya daha çok ön bölge lojistik

komutanlığına direkt destek sağlamaktan sorumlu bulunan

komutanlık. Bu komutanlık, ayrıca, Kara Kuvvetleri lojistik

komutanlığından emir verildikçe, menzil art bölgesinde bulunan

birlikleri destekler ve direkt olarak muharebe sahasına malzeme

ve hizmet sağlar.

BASE MAINTENANCE ANA BAKIM: Buna depo bakımı (depot maintenance)

de denir. Bak "maintenance category" .

BASE MAP ESAS HARİTA: Özel mahiyette ilave bilginin derlendiği veya

üstüne tekrar basıldığı esas olarak kullanılan belirli temel bilgiyi

gösteren bir harita veya şema. Aynı zamanda, özel bilgileri

gösteren haritaların hazırlandığı tüm bilgileri ihtiva eden haritaya

da denir. Ayrıca bakınız "chart base; map".


BASE MAP SYMBOL ESAS HARİTA SEMBOLÜ: Esas harita veya şemanın

yeniden basılanına karşın bir esas harita veya şemada kullanılan

sembol.

BASE MORTAR ESAS HAVAN: İlk atış esaslarının hesaplanmasında ve birlikteki

diğer havanların buna göre tevcihinde esas olarak kullanılan

havan.

BASE OF OPERATIONS HAREKAT ÜSSÜ: Bir askeri kuvvetin taarruz harekatına

başladığı, başarısızlık halinde geri çekilip yeniden işgal ettiği ve

ikmal tesislerinin tertiplendiği bir tesis sahası.

BASE OF TRAJECTORY NAMLU AĞZI YATAY HATTI, NAMLU AĞZI YATAYI: Bir

silahın namlu ağzı merkezinden mermi yolu alçalış eğrisinde,

namlu ağzı ile aynı seviyede bulunan noktaya uzatılmış düz yatay

hat.

BASE PERIOD TEMEL SÜRE: Cari planlama ve programlamada kullanılmak

üzere faktörlerin saptandığı zaman süresi.

BASE PIECE ESAS TOP: Bataryada, ilk atış esaslarının hesaplanmasında ve

diğer topların buna göre tevcihinde esas olarak kullanılan top

veya obüs. Buna "directing gun" da denir.


BASE PLATE DÖŞEME, TABAN LEVHASI: Direkt itme tesiriyle meydana gelecek

itme ve çökmeleri önlemek ve ağır silah veya cihazların ağırlığını

dağıtmak maksadıyla kullanılan levha veya destek.

BASE POINT DÜZELTME TANZİM NOKTASI: Hedef bölgesindeki bir nokta. Bu

noktanın yeri arazide, atış planında veya her ikisinde de bellidir.

Bu nokta atış esaslarının hesaplanmasında esas ve müracaat

noktası olarak kullanılır. Ayrıca bakınız: "registration point".

BASE POINT LINE ATIŞ HATTI, ESAS İSTİKAMET HATTI: Batarya ortası ile

düzeltme tanzim noktasını birleştiren hat. Buna "line of fire" da

denir.

BASE POST OFFICE MERKEZ SAHRA POSTAHANESİ: Bir bölge veya denizaşırı

komutanlığın ihtiyaçlarına uygun olarak kurulan ve çalışan bir

teşkilat ve malzeme kadrosu teşkili. Görevi; toplu olarak giden ve

gelen postayı almak, dağıtmak, yeniden etiketlemek,

göndermek, gidiş ve gelişini kontrol etmek veya düzenlemektir.

BASE REPAIR ANA TAMİR: Bak. "Depot repair".

BASE RESERVES ESAS YEDEK İKMAL MADDELERİ: Bir harekat alanında genel

yedek ikmal maddeleri (general reserves) olarak depolarda

muhafaza edilen maddeler. Ayrıca bakınız: "reserve supplies".


BASE RING DÖŞEME ÇEMBERİ, DÖŞEME RAYI: Çakılı bir topun beton

platformunda bulunan madeni dairesel yol. Bu çember, topa

destek vazifesi görür ve her istikamette ateş etmesine imkan

verir.

BASE SECTION MENZİL ART BÖLGESİ: Bir harekat alanı menzil sahası içinde ileri

bölgelere lojistik destek temini için teşkil edilmiş bölge.

BASE SERVICES ÜS HİZMETLERİ: Taktik birliklerin faaliyette bulundukları bir

askeri üs'de ve özellikle bir hava üssünde bulunan malzeme ve

personelin genel ikmal ve bakımı.

BASE SHOP ANA TAMİR FABRİKASI: Bak. "depot maintenance shop".

BASE SPRAY GERİYE DAĞILAN PARÇALAR: Parçalanan bir merminin mermi

uçuş hattı gerisine fırlattığı parçalar. Ayrıca bakınız: "nose spray"

ve "side spray".

BASE STAKE KAZIK, ESAS ŞAHIS: Silah ile düzeltme tanzimi noktası veya silah

ile ilk tevcih noktası arasındaki hatları birleştirmek için, nişancı

tarafından dikilen siyah ve beyaz renkli çubuk. Esas şahıs; esas

hedefin (primary target) istikametini gösterir. Her biri, tercihen,

başka bir renge boyanmış olan nişan şahısları (aiming stakes) ise,
diğer hedeflerin istikametlerini gösterir. Ayrıca bakınız: "aiming

stake" ve "aiming post".

BASE SURGE KÖK DALGA: Nükleer bir silahın satıh altında infilakından doğan

sütunun dibinden çıkan bulut. Su altı infilaklarında bu dalga

gerçekte, bayağı mütecanis bir sıvı halinde akıcı bir mahiyet

arzeden bir su damlacıkları bulutudur. Karada satıh altı

infilaklarda ise dalga katı zerreciklerden meydana gelmiştir

ancak yine akıcı bir karakter gösterir.

BASE SYMBOL Bakınız: "base map symbol".

BASE UNIT ESAS BİRLİK, İRTİBAT BİRLİĞİ: Bir taktik harekatta manevra ve

harekatın planlanmasında ve icrasında esas olarak alınan birlik

veya teşkil; esas unsur.

BASIC ACEMİ ER: Ayrıca bakınız: "recruit" ve "filler personel".

BASIC ALLOWANCE FOR QUARTERS MESKEN BEDELİ: Aynı mesken (quarters in

kind) verilmeyen bütün hizmet personeline ödenen para. Buna

"quarters allowance" da denir. Eskiden "rental allowance" ve

"commutation of allowance" denirdi.

BASIC ALLOWANCE FOR SUBSISTENCE İAŞE BEDELİ, TAYİN BEDELİ:

Yiyecekleri kendileri tarafından temin edilen bütün hizmet


personeline ödenen para. Buna kısaca "ration allowance" ve

"subsistence allowance" da denir. Eskiden "commutation of

ration" denirdi.

BASIC BRANCHASIL SINIF, ESAS SINIF: Bir subayın memuriyet görevi veya geçici

görevle, bulunduğu yerden farklı olarak, piyade, personel sınıfı

gibi nasıp ve tayin edildiği sınıf.

BASIC COMBAT TRAINING TEMEL MUHAREBE EĞİTİMİ: Askere yeni alınan

ve daha önce askerlik hizmeti görmeden, gönüllü olarak, yeni

kaydolunan faal ordu ve ihtiyat askeri teşkilleri erkek

personelinin temel askeri konularda ve temel piyade muharebesi

esasları üzerinde eğitimi.

BASIC COMMUNICATION ESAS YAZI, ESAS DÖKÜMAN: Mütalaa notu

(endorsment) ve ek (inclosure) gibi ilave yazılar esas doküman

arasında kabul edilmez.

BASIC COVER ESAS HAVA FOTOĞRAFI: Esas olarak elde tutulan bir hava

fotoğrafı. Bölge veya tesiste meydana gelebilecek değişiklikleri

ortaya çıkarmak için daha sonra çekilen fotoğraflar bununla

kıyaslanabilir.
BASIC DATA ATIŞ ESASLARI: Atışın hedef üzerine oturtulabilmesi için lüzumlu

esaslar. Hedefin bataryaya nazaran mevkiinin; istikamet veya

sapma, mesafe veya menzil, yükseklik farkı veya toprak açısı

olarak bilinmesine lüzum vardır; bütün bu hususlar atış esaslarını

teşkil eder.

BASIC DATE NASIP TARİHİ: Kara ordusunda (Nizami ordu: Regular Army)

subay terfi teklifleri için hizmetin başladığı tarih.

BASIC DESIGNATION KISA AD, KISA İSİM: Bir roket veya güdümlü füzeyi

uygun şekilde tanıtmak için gerekli askeri harf ve rakam grubu.

BASIC EDUCATION TEMEL ÖĞRETİM: Ordu genel kültür programının; ilkokul

temel eğitimini bitirmemiş veya İngilizce'yi, bu tahsil süresini

tamamlamış ergin bir kimse gibi kolaylıkla yazıp konuşmayı

öğrenmemiş askeri personelin öğretimine tahsis edilen sahası.

BASIC END ITEM TEMEL NİHAİ MADDE: Bir dağıtım hizmetine tahsis edilen ve

destekleyen bir sınıfa tahsis edilmiş bir nihai maddeyi ihtiva

eden, ordudonatım aracı, tamir aracı nevinden, bir nihai madde.

BASIC FLYING SCHOOL TEMEL UÇUŞ OKULU: Bak. "flying school".

BASIC INTELLIGENCE (NATO) TEMEL İSTİHBARAT: Harekatların

planlanmasında ve müteakip bilginin değerlendirilmesinde temel


kaynak malzeme olarak kullanılabilecek her konudaki istihbarat.

Ayrıca bakınız: "current intelligence; information; intelligence".

BASIC ISSUE LIST ITEMS DAĞITIM LİSTESİ ANA KALEMLERİ: Teçhizat ana nihai

maddesini meydana getiren, çeşitli miktarlardaki müteferrik

aksam, ana parça ve teçhizat ile birlikte verilen bütün birinci

kademe bakım avadanlıkları, aletler, ikmal maddeleri yedek

komple malzeme ve onarım parçalarıdır. Bütün bu kalemler;

kullanan birliklere dağıtılan tam ana nihai maddeleri meydana

getirir. Genellikle araç teçhizatı (on vehicle material), sarf yedek

parçaları (running spares) ve gemi üzerindeki yedek parçalar (on

board spares) şeklinde bulunan kalemler bunlar arasındadır.

BASIC LOAD KITA İKMAL MADDELERİ YÜKÜ: Bir birlik veya teşkilde elde

bulundurulması gereken ve birlik veya teşkil tarafından

taşınabilen ikmal maddeleri miktarı. Birlik veya teşkilin savaş

teşkilatına göre belirlenir ve daha evvelden belirlenen

seviyelerde idame edilir.

BASIC LOAD OF AMMUNITION KITA CEPHANE YÜKÜ: Bak. "Basic load".

BASIC MILITARY ROUTE NETWORK TEMEL ASKERİ ROTA AĞI: Ev Sahibi Ülke

tarafından önceden tahmin edilen ulusal ve ittifaka ait askeri


hareket ve ulaştırma gereksinimlerini karşılamak üzere barışta

planlanmış mihveri, yana birleştiren rotalar. Ayrıca bakınız:

"transport network".

BASIC MILITARY TRAINING TEMEL ASKERLİK EĞİTİMİ: Temel eğitimin ilk

safhasında bir askere, askeri konular üzerinde gösterilen eğitim.

Buna eskiden "basic training" denirdi.

BASIC PAY ASIL MAAŞ: Kara Ordusu mensuplarına rütbe ve hizmet süresi

esasına göre (ek tahsisler ve bedel dışında) ödenen maaş veya

ücret.

BASIC PLANNING GUIDE ESAS PLANLAMA KILAVUZU: Bir kara birliği tarafından

hazırlanan ve hava indirme harekatı için lüzumlu hava aracı

miktarını tespit etmek üzere, bir birliğin kesin insan, malzeme ve

teçhizat miktarını gösteren kuvvet.

BASIC PRIVATE ACEMİ ER: Bak. "recruit".

BASIC PSYCHOLOGICAL OPERATIONS STUDY TEMEL PSİKOLOJİK HAREKAT

ETÜDÜ: Psikolojik harekata en uygun ülke, coğrafi saha veya

bölgenin özelliklerini kısaca açıklayan ve psikolojik harekatların

yapılmasında ve planlanmasında ilk kaynak malzeme olarak

kullanılabilecek bir doküman.


BASIC QUALIFICATION BADGE NİŞANCI EHLİYET BRÖVESİ: Belirli bir silahla,

belirli bir nişancılık derecesinin sağlanmış olduğunu gösteren

madeni bröve. Bu brövenin üç derecesi vardır: Uzman nişancılık

(expert), keskin nişancılık (Sharpshooter) ve nişancılık

(marksman).

BASIC RATION TEMEL RASYON; ASGARİ RASYON: Sivil halka yapılan ikmal

yardımında kullanılan ve asgari sağlık standardını temin için

gerekli bir Kalori ve beslenme dağıtımı olarak ifade edilen

rasyon.

BASIC RECORDS ESAS KAYITLAR: Bir askeri birliğin esas veya temel kayıtları.

Bölük günlük yoklaması (morning report), hizmet sıra çizelgesi

(duty roster) vesaire kayıtlar bunlar arasındadır.

BASIC RELAY POST ANA YEDEK AMBULANS DURAĞI: Bak. "ambulance basic

relay post".

BASIC REPORT ESAS RAPOR: İdari bir rapora ait bilgiyi ihtiva eden özet. Numune

olarak gelmiş malzeme veya ek olarak iliştirilmiş yazılar bir özet

rapora konu teşkil etmez.

BASIC REQUISITION NUMBER ESAS İSTEK NUMARASI: Bak. "ISS requisition

number".
BASIC RESEARCH TEMEL ARAŞTIRMA: Bilginin arttırılması yolunda sarfedilen

gayret. Temel gaye, incelenmekte olan konu üzerinde daha geniş

bir bilgiye ve anlayışa sahip olmaktır. Ayrıca bakınız: "applied

research".

BASIC STOPPING POWERTEMEL DURDURMA GÜCÜ VEYA TEHDİT YÜZDESİ:

Yüzde olarak ifade edilen ve bir aracın bir mayın tarlasını geçme

teşebbüsü esnasında bir mayın tarafından durdurulması ihtimali.

BASIC TACTICAL ORGANIZATION TEMEL TAKTİK KURULUŞ; TEŞKİLAT:

Kıyıdaki görevlerin yerine getirilmesi için çıkarma birliklerinin

piyade, destek kara silahları ve hava kuvveti olarak müşterek

tertiplenmelerini icap ettiren klasik muharebe kuruluşu. Bu

kuruluş şeklinin uygulanmasına, çıkarma kuvvetine mensup

çeşitli hücum unsurları karaya çıkınca mümkün olduğu kadar

erken geçilir.

BASIC TACTICAL UNIT TEMEL TAKTİK BİRLİK; ESAS TAKTİK BİRLİK: Kara

ordusunun herhangi bir sınıfında, bağımsız bir taktik görevi

yerine getirmeye muktedir temel birlik; piyade bölüğü gibi.

BASIC TEAM TRAINING TEMEL TİM EĞİTİMİ: Temel eğitimin son safhası. Bu

safhada, değiştirme personeli olarak birliklere atanacak erler,


genel olarak, muharebe şartları içinde, grup ve tim harekatı

üzerinde eğitim görmek üzere, geçici grup veya timler halinde

tertiplenirler. Bazı birliklerde, temel birlik eğitimi (basic unit

training) yerine bu eğitim gösterilir.

BASIC TRAINING TEMEL EĞİTİM: Bak. "basic military training".

BASIC UNDERTAKINGS TEMEL TEŞEBBÜSLER; TAAHHÜTLER: Komutanın

konseptini başarıyla uygulamak için yapılması gereken geniş

anlamda temel işler. Temel teşebbüsler; askeri, diplomatik,

ekonomik, psikolojik ve diğer sahalardaki tedbirleri içine alabilir.

Ayrıca bakınız: " Strategic concept".

BASIC UNIT TRAINING TEMEL BİRLİK EĞİTİMİ: Birliklere tahsis edilen erlere,

temel eğitimin son safhasında resmi kuruluşlu bir askeri birlik

halinde ilk toplandıkları ve eğitildikleri zaman gösterilen tatbiki

eğitim. Bazı tip birliklerde; temel birlik eğitimi yerine temel tim

eğitimi gösterilir. Ayrıca bakınız: "basic team training".

BASIC WAR PLAN ESAS HARP PLANI: Zamanca safhalanmak ve yer dahil,

ihtiyaçları meydana çıkarmak için yapılan plan. Bu ihtiyaçlarla

ilgili aşağıdaki problemlerin çözülmesinde esas teşkil eder:

Kuvvetlerin emir ve komutası; kuvvetlerin stratejik konusu;


kuvvetlerin stratejik kullanılışı; kuvvetlerin terkibi ve çapı;

araştırma ve geliştirme dahil, lojistik. Bir esas harp planı, tek bir

kuvveti (service) veya birden çok kuvvet için müşterek (joint) ya

da, birden çok milletin kuvvetlerini ihtiva eder şekilde kombine

(combined) olabilir.

BASIS OF ISSUE İSTİHKAK, DAĞITIM VEYA TEVZİ ESASI: Bir şahsa, bir birliğe,

bir askeri tesise dağıtılan veya bir malzeme birimine tahsis edilen

kalem miktarını belirtir yetki.

BASKET BALON SEPETİ: Bir balonun altında bulunan, yolcu ve safra

taşımaya mahsus yer.

BATHYMETRIC CONTOUR DERİNLİK EĞRİSİ: Yükseklik yüzeyi olan ortalama

deniz seviyesinin altında derinlikleri aynı olan noktaları

birleştiren eğri çizgileri. Bknz. "depth contour; depth curve".

BATTALION TABUR: Bir karargah bölüğüyle iki veya daha çok bölük veya

bataryadan müteşekkil birlik. Tabur; alayın, üzerine yalnız taktik

görevler alan bir parçası olabileceği gibi, hem idari hem taktik

görevleri müstakil bir birlik de olabilir.

BATTALION ADJUTANT TABUR EMİR SUBAYI, TABUR MERKEZ KISMİ AMİRİ:

Bak. "adjutant".
BATTALION AID STATION TABUR (SIHHİ) YARDIM İSTASYONU: Tabur sağlık

personeli tarafından cepheye yakın bir yerde tesis edilen sıhhi

yardım istasyonu. Burada acil tedavi yapıldıktan sonra yaralılar,

ya tekrar vazifelerine iade edilir ya da cephe gerisine

gönderilirler.

BATTALION COMBAT TRAIN TABUR MUHAREBE AĞIRLIĞI: Bak. "combat

train".

BATTALION INTELLIGENCE OFFICER TABUR İSTİHBARAT SUBAYI, S2: Bak.

"intelligence officer".

BATTALION LANDING TEAM TABUR ÇIKARMA TİMİ: Çıkarma harekatında;

gerekli muharebe ve hizmet unsurlarıyla takviye edilmiş bir

piyade taburu; bir çıkarma hücumunun planlanmasında esas

birlik.

BATTERY BATARYA: Kara ordusunun diğer sınıflarında bir bölüğe veya

benzeri birliğe tekabül eden taktik ve idari topçu birliği veya

asbirliği.

BATTERY (TROOP) LEFT (RIGHT) BATARYA (BİRLİK) SOLDAN (SAĞDAN)

ATIŞ: Silahların soldan (sağdan) birbiri ardından 5 er saniye

aralıklarla atıldığı atış metodu.


BATTERY ACQUISITION RADAR BATARYA YAKALAMA RADARI: Savunma hedef

tespit radarlarından daha kısa menzilli ve daha yüksek sıhhat

derecesine ihtiyaç gösteren bir kara ordusu hava savunma

radarı. Normal görevi; genellikle, ya bir savunma hedef tespit

radarı veya diğer radarlardan, doğrudan doğruya veya birlikte

çalıştığı Kara Ordusu Hava Savunma Komuta Yeri vasıtasıyla

temin edilen bilgilerle, ya da, zaman zaman, kendi müstakil

araştırmaları ile, bir kara ordusu hava savunma topçu bataryası

için hedefler ele geçirmektir. Ele geçirilen hedefler, batarya

hedef takip radarına intikal ettirilir. Ayrıca bakınız: "combat

surveillance radar".

BATTERY CENTER BATARYA ORTASI: Bir batarya mevziinin, ortalama geometrik

merkezine rastlamak üzere, toprak üzerinde varsayılan bir nokta.

Bataryanın atış planındaki mevkii. "Chart location of the battery"

de denir.

BATTERY CHART BATARYA ATIŞ PLANI: Bak. "firing chart".

BATTERY COMMANDER BATARYA KOMUTANI: Bataryaya komuta eden subay.

BATTERY COMMANDER'S TELESCOPE BATARYA DÜRBÜNÜ: Bir rükbe veya

sehpa üzerine oturtulmuş iki kollu dürbün. Bu dürbün atışları


gözetlemek ve atış esaslarını hazırlamak için düşey ve yatay

açıları ölçmede kullanılır. Buna "BC telescope" da denir.

BATTERY CONTROL CENTER BATARYA KONTROL MERKEZİ: HAWK füzelerinin

batarya seviyesinde kontrol edildiği hareket merkezi.

BATTERY EMPLACEMENT BOOK BATARYA MEVZİ ESASLARI KAYIT DEFTERİ:

Bütün atış esaslarının ve toplara, bataryaya ait, bunlara benzer

diğer bilgilerin muntazam bir şekilde kaydedildiği defter.

BATTERY EXECUTIVE BATARYA SUBAYI: Batarya komutan yardımcısıdır. Kıyı

topçusunda ise, kısım komutanıdır.

BATTERY FRONT BATARYA CEPHESİ: Bir bataryanın dış topları arasındaki

aralık.

BATTERY GROUND PATTERN BATARYA MEVZİLENME DÜZENİ: Atış için

mevzilendirilmiş bir batarya toplarının yerleşme tarzıyla ortaya

çıkan biçim ve boyutları.

BATTERY LEFT (OR RIGHT) BATARYADA SOLDAN (SAĞDAN) ATIŞ: Silahların

soldan (veya sağdan) birbiri ardından, aksi belirtilmedikçe, 5 er

saniye ara ile atıldığı atış metodu.


BATTERY MANNING TABLE BATARYA İŞ BÖLÜM ÇİZELGESİ: Bir topçu

bataryasındaki personelin isim, vazife ve mevkilerini gösteren

çizelge.

BATTERY OF TESTSTESTLER GRUBU: Müşterek bir maksat için tatbik edilen bir

testler grubu. Elde edilen puanlar, ya bir şahıs hakkında genel

kanaatı gösterir, ya da tek bir not veya değerlendirme şeklinde

birleştirilir. Genellikle, testler grubu, bir işten elde edilen verimi,

teker teker kullanılan diğer aletlerin herbirinden daha sıhhatli

olarak belirtilir.

BATTERY TARGET METHOD TOP-HEDEF HATTI USULÜ, HAVA

GÖZETLEMESİYLE ATIŞ USULÜ: Topçu ateşini havadan tanzim

usulü. Bu usul ile sapmalar, esas top-hedef hattına göre kısa,

uzun, sağa, sola düşüşler halinde belirtir.

BATTERY-TARGET LINE ESAS TOP-HEDEF HATTI: Bataryadaki esas top ile

hedefi birleştiren hat. Bataryanın bütün topları için yapılacak

düzelt meler ve ayarlamalar, bu hat esas kabul edilerek

hesaplanır.

BATTLE MEYDAN MUHAREBESİ, MUHAREBE: Taraflardan birinin veya

her ikisinin kati sonuç aradığı, genel ve devamlı bir savaş.


BATTLE CASUALTY MUHAREBE ZAYİATI: Muharebede meydana gelen her türlü

zayiat. "Muharebe sırasında" kaydı; düşman hareketinin direkt

sonucu, muharebe sırasında veya bununla ilgili olarak maruz

kalınan olay, bir düşman veya bir yanlışlık eseri dost hareketiyle

meydana gelmek şartıyla bir muharebe vazifesine giderken veya

böyle bir vazifeden dönerken uğranılan zayiat durumunu belirtir.

Buna, düşman kuvvete, veya düşman kuvveti olduğu tahmin

edilen kuvvete açılan dost birliklerin ateşiyle yanlışlıkla veya kaza

ile ölen veya yaralanan şahıslar dahildir. Bununla beraber kendi

kendini yaralamalar, müstesna durumlar hariç kişinin gaybubeti

veya isim listesinden çıkarılmış olması halinde veya görev

yerinde gönüllü olarak bulunmaması halinde dost kuvvetlerin

sebep olduğu ölüm ve yaralamalar muharebede maruz kalınmış

olarak kabul edilmez ve muharebe zayiatı şeklinde

yorumlanmaz. Ayrıca bakınız: "died of wounds received in

action; nonbattle casualty; wounded".

BATTLE CASUALTY REPORT MUHAREBE ZAYİAT RAPORU, ZAYİAT ÇİZELGESİ:

En küçük bir idari birlik tarafından hazırlanan ve komut

zincirinden geçirilen Merkez Dairesi Başkanı'na sunulan rapor.


BATTLE CHART KIYI TOPÇUSUNA MUHAREBE PLANI: Kıyı topçu komutanlığınca

kullanılan ve topların tesir sahası içindeki kısımlarla bu kısımları

birleştiren araziyi, topların yerini, gözetleme yerlerini gösteren

plan.

BATTLE CLASP MUHAREBE ROZETİ: Birinci Dünya Harbi'nde bir muharebeye

katılanlara verilen madeni bir çubuk. Ayrıca bakınız: "service

star".

BATTLE CRUISER MUHAREBE KRUVAZÖRÜ: Muharebe gemisine benzeyen

fakat daha süratli ve zırh kalınlığı daha az olan harp gemisi.

Ayrıca bakınız: "capital ship" ve "noncapital ship".

BATTLE DAMAGE MUHAREBE HASARI: Teçhizat, malzeme ve ikmal

maddelerinde, doğrudan doğruya düşman tesiri sonucu

meydana gelen hasar.

BATTLE FORCE MUHAREBE KUVVETİ: Belirli filolara tahsis edilen uçak gemileri,

su üstü muharip gemileri ve denizaltılardan oluşan daimi bir

harekat deniz görev kuvveti. Muharebe kuvveti muharebe

gruplarına bölünür.

BATTLE GROUP MUHAREBE GRUBU: Grubun tayin edilen sorumluluk sahası

içinde düşman denizaltı, su üstü ve hava kuvvetlerini imha görevi


ile karşılıklı destek vererek faaliyet gösteren, direkt destek de

tayin edildiği gibi bir uçak gemisi, satıh muharebe gemileri ve

denizaltılardan oluşan daimi bir deniz görev grubu.

BATTLE GROUP LANDING TEAM MUHAREBE GRUBU ÇIKARMA TİMİ,

ÇIKARMA TİMİ: Bir çıkarma hücum timi. Bir piyade muharebe

grubundan ve taktik harekatı müstakil olarak yürüteceği sürece

muharebe ve, geçici olarak, lojistik destek için gerekli takviye

muharebe ve hizmet destek unsurlarından mürekkep, dengeli bir

özel görev teşkili.

BATTLE HONOR MUHAREBE ŞEREF ŞERİDİ: Bir şerefe iştiraki göstermek

üzere, bir birliğe veya bir şahsa verilen mükafat. Muharebeye

iştirak ettiğini belirtmek veya birlik madalyası ile taltif edildiğini

göstermek üzere, bir birlik bayrak gönderine, sancağına, makam

forsuna takılan şerit veya kurdele.

BATTLE INJURY MUHAREBE YARASI: Doğrudan doğruya düşman tesiriyle

alınan yara. Kazalardan ileri gelen yaralı, harpte alınsalar dahi,

muharebe yarası olarak kabul edilemez.


BATTLE MAP MUHAREBE HARİTASI: Genellikle 1: 25 000 ölçeğinde, tüm

kuvvetlerin taktik kullanımı için kara özelliklerini yeterli detayı ile

veren harita. Ayrıca bakınız: "map".

BATTLE POSITION MUHAREBE MEVZİİ: Esas savunma gücünün teksif edildiği

mevzi. Muharebe mevzii, birbirini destekleyen bir savunma

bölgeleri sisteminden meydana gelir. Muharebe mevziinin

derinliği, cephe hattı piyade alaylarının derinliği kadardır. Buna

"defensive position" da denir.

BATTLE RECONNAISSANCE MUHAREBE KEŞFİ: Muharebe sırasında; arazi,

düşman tertibatı vesaire hakkında bilgi edinmek üzere yapılan,

devamlı bir araştırma. Muharebe keşfi; düşmanla yakın temas

halinde iken, muharebeden hemen evvel ve muharebenin

devamınca yapılır. Buna "combat reconnaissance" da denir.

BATTLE RESERVES MUHAREBE YEDEK İKMAL MADDELERİ: Bir ordu, müfrez

kolordu, müfrez tümen tarafından birlik yedek ikmal maddeleri

ile demirbaş ikmal maddelerine ilaveten, muharebe sahası

yakınında toplanan ikmal maddeleri. Ayrıca bakınız: "reserve

supplies".
BATTLE SIGHT SABİT NİŞANGAH: Şartların, gerçek mesafeye göre nişangah

tanzimine müsait bulunmadığı hallerde, silaha uygulandığı

taktirde nişancıya, yakın mesafelerdeki hedefleri, müessir

şekilde ateş altına alma imkanı verecek önceden tespit edilmiş,

bir nişangah ayarı.

BATTLE STAR SAVAŞ HİZMET YILDIZ MADALYASI: Bak. "service star".

BATTLE TANK MUHAREBE TANKI, ORTA TANK: Zırhlı Tümenin başlıca aracı.

Bunlar, ağırlık itibariyle 26: 40 tonluk tanklardır. Buna "medium

tank" da denir. Ayrıca bakınız: "medium tank" ve "tank".

BATTLEFIELD MUHAREBE MEYDANI: Bir muharebenin fiilen cereyan ettiği

saha.

BATTLEFIELD EVACUATION MUHAREBE MEYDANI TAHLİYESİ: Yaralı, sakat ve

hasta personelin muharebe meydanından ve daha sonra, sıhhi

tahliye zincirini takiben, geriye intikali işlemi. Muharebe

meydanı tahliyesinde sorumluluk sahası, normal olarak, sıhhiye

birliklerinin cephesine inhisar eder. Ayrıca bakınız: "evacuation".

BATTLEFIELD ILLUMINATION MUHAREBE ALANI AYDINLATMASI: Muharebe

meydanının görünen veya çıplak gözle görünmeyen suni ışıkla


aydınlatılması. Ayrıca bakınız: "artificial daylight; artificial

moonlight; indirect illumination".

BATTLEFIELD PSYCHOLOGICAL ACTIVITIES MUHAREBE ALANI PSİKOLOJİK

FAALİYETLERİ: Taktik hedeflerin elde edilmesine yardımcı olmak

üzere, muharebe harekatının dahili bir kısmı olarak icra edilen ve

muharebe sahasında düşman kontrolündeki sivillere ve düşman

kuvvetlerine psikolojik baskı yapmak üzere tasarlanmış planlı

psikolojik faaliyetler.

BATTLEFIELD RECOVERY MUHAREBE MEYDANI MALZEME KURTARMASI: Hasara

uğramış veya terkedilmiş dost ve düşman malzemesinin

muharebe meydanından toplanması ve bir kurtarılmış malzeme

toplama noktasına (recovery collecting point) veya bakım ya da

ikmal tesisine nakli.

BATTLEFIELD SURVEILLANCE MUHAREBE MEYDANI GÖZETLEMESİ: Muharebe

istihbaratı için zamanında bilgi almak maksadıyla, muharebe

sahası üzerinde, devamlı olarak (her türlü hava şartları altında,

gece ve gündüz) yapılan sistemli gözetleme.


BATTLESHIP MUHAREBE GEMİSİ: En büyük ve en kuvvetli harp gemisi.

Böylece bir gemi en kalın zırhlarla örtülmüş olup ana

bataryalardaki topların çapı 8 inçten yukarıdır.

BAUDOT ALPHABET BAUDOT (BODO) ALFABESİ: Özellikle, telemprimör

vasıtasıyla telgraf ve telsiz telgraf muhaberelerinde kullanılmak

üzere tertip edilmiş, 32 harfli alfabe. Bu alfabe, gönderilecek her

muhabere işareti, aynı uzunlukta beş işaretin kendine mahsus

terkibiyle bildirilir. Bu işaretler iki türlüdür ve genel olarak,

bunlara işaret (akım) ve aralama (sıfır akım) palsları denir.

BAY AÇIKLIK: Yüzücü ayaklı köprüde, yan yana bulunan iki ayak veya

tombaz merkezleri arasındaki açıklık.

BAY MARKERS BÖLME ETİKETLERİ: Ambarlarda bölmeleri göstermek için,

yüksek noktalara veya sütunlar üzerine konulan harf veya

numaralardan mürekkep işaret.

BAYONET SÜNGÜ, KASATURA: Bir tüfeğin namlu ağzına takılan keskin

cisim. Bu cisim; tüfekten çıkarılarak müstakilen bir el silahı olarak

ta kullanılır.
BAYONET SCABBARD SÜNGÜ KINI, KASATURA KILIFI: Bir askerin palaskasına

iki kanca ile takılan ve süngü veya kasaturanın taşınmasına ve diş

tesirlerden korunmasına yarayan kılıf.

BC TELESCOPE BATARYA DÜRBÜNÜ: Bak. "battery commander's telescope".

BEACH KIYI BOYU: Kıyı hattından, arazinin fiziksel şeklinde bariz bir

değişiklik arzeden noktasına veya daimi bitki hattına kadar

uzanan saha.

BEACH CAPACITY PLAJ KAPASİTESİ: Belirli bir kıyı şeridinde bir günde

boşaltılabilecek yükü mesaha tonu veya ağırlık tonu ile ifade

eden bir tahmin. Ayrıca bakınız: "clearance capacity; port

capacity".

BEACH DEFENSE KIYI SAVUNMASI: Bir kıyı savunma mevziinin, çıkarma

taarruzlarına karşı savunma için, su kenarında veya yakınında

bulunan kısmı.

BEACH DIAGRAM KIYI ÇIKARMA KROKİSİ: Muhtelif çıkarma timleri tarafından

faydalanılacak çıkarma bölgelerini gösterir kroki. Bu çıkarma

bölgeleri genel olarak, Kırmızı Kıyı, Sarı Kıyı, Mavi Kıyı vesaire gibi

renklerle adlandırılır.
BEACH DUMP GEÇİCİ KIYI DEPOSU: İkmal maddelerinin çıkarılması ve kıtalara

dağıtılması için, bir kıyı başında kurulan ilk ve geçici ikmal

noktası.

BEACH EXIT KIYI ÇIKIŞ YOLU: Bir çıkarma kıyısından, personel ve malzemenin,

içeriye doğru intikalinde kullanılacak yol.

BEACH FLAG ÇIKARMA FLAMASI: Zemini renkli ve dikey çizgili flama. Zemin;

ait olduğu çıkarma kıyısının rengini, çizgiler kıyının numarasını

gösterir. Bu flama; bir çıkarma yeri işareti (beach marker) olarak

kullanılmaya elverişli değildir. Kaide olarak, belirli bir çıkarma

bölgesinde görevli kontrol vasıtaları ile sair vasıtalar tarafından

kullanılır.

BEACH GROUP Bknz. "naval beach group; shore party": Kıyı grubu.

BEACH MARKER ÇIKARMA PLAJI MARKALAMA İŞARETİ: Bir kıyıyı veya bu

bölgedeki belirli faaliyetleri su yolu ile yapılan trafiğe tanıtmak

için kullanılan işaret veya cihaz. Bu işaret ve cihazlar; işaret bezi,

ışık, şamandıra veya elektronik cihazlar olabilir.

BEACH MATTING ÇELİK KIYI HASIRI: Yumuşak toprak veya kumsal yerlerde

araçların batmadan geçebilmeleri için yere serilen çelik hasır.


BEACH MINEFIELD PLAJ MAYIN TARLASI: Muhtemel bir amfibi çıkarma kıyısına

sığ deniz yaklaşma yollarındaki mayın tarlası.

BEACH OBSTACLE KIYI ENGELİ: Düşmanın çıkarma yapması mümkün olan

kıyılarda, denizin kabarma hattı ile birlikler sahası arasında,

düşman personel ve araçlarına karşı kullanılan engel.

BEACH ORGANIZATION KIYI TERTİPLENMESİ, KIYIBAŞI TERTİPLENMESİ: Bir

amfibi harekatta; personel ve tesislerin, bir çıkarma kuvvetini

desteklemek için, çıkarma kıyıları arasında ve kıyı bölgesinde

hareket ve intikal, ikmal ve tahliye yapabilecek şekilde planlı

tertiplenmesi.

BEACH PARTY KIYI POSTASI: Kıyı lojistik destek kıtasının deniz sınıfına mensup

asli teşkili. Ayrıca bakınız: "beachmaster unit; shore party".

BEACH PARTY COMMANDER KIYI POSTASI KOMUTANI: Kıyı lojistik destek

kıtası deniz asli teşkilinin komutanı deniz subayı.

BEACH PHOTOGRAPHY KIYI FOTOĞRAFÇILIĞI: Deniz, kara ve sahil bölgeleri

hakkında bilgi sağlamak amacıyla çeşitli ölçeklerde dikey, kara,

periskop ve eğik fotoğraf örtüsü. Kıyıların gözlenmesini sağlayan

bölgeyi kapsar ve başlıca kıyının jeolojik ve taktik yönleri ile

ilgilidir.
BEACH RESERVES ÇIKARMA YEDEK İKMAL MADDELERİ: Bir amfibi harekatta,

her sınıftan ikmal maddelerinin, kıyı bölgelerinde tesis edilmiş

geçici depolarda biriktirilmesi. Ayrıca bakınız: "reserve supplies".

BEACH SUPPORT AREA KIYI DESTEK BÖLGESİ: Bir çıkarma kuvveti veya bu

kuvvete mensup unsurların. gerisinde, kıyı lojistik destek

birlikleri tarafından tesis edilip faaliyette tutulan ve kıtalar ile

malzemenin boşaltılması, karadaki kuvvetlerin desteklenmesi

için tesisleri ihtiva eden bölge. Yaralıların, harp esirlerinin ve

düşmandan ele geçirilen malzemenin tahliyesi için tesisler bu

bölgenin içindedir.

BEACH SURVEY KIYI ARAŞTIRMASI: Bir kıyının fiziki özelliklerini tanımlayan

verilerin toplanması; Bu, sınırları bir kıyı hattı, bir sahil hattı ve iki

doğal veya ihtiyari tahsis edilmiş yandan oluşan bir bölgedir.

BEACH WIDTH KIYI GENİŞLİĞİ: Kıyıdaki en sığ su hattından kıyı içbölge sınırına,

kıyı hattına dikey açılarda ölçülen, çıkarma kıyısı yatay boyutları.

BEACH-MASTER KIYI LOJİSTİK DESTEK KITASI DENİZ BİRLİĞİ KOMUTANI: Deniz

kıyı grubunun, kıyı lojistik destek kıtası deniz birliğine komuta

eden deniz subayı.


BEACHHEAD KIYIBAŞI: Bir düşman kıyısı üzerinde bulunan zaptedilip elde

tutulması kıta ve malzemenin kıyıya devamlı olarak çıkarılmasını

ve kıyıda yapılması tasarlanan müteakip harekat için gerekli

manevra sahasını sağlayacak olan belirli bir bölge. Kıyıbaşı, bir

amfibi harekatın tabii hedefidir. Ayrıca bakınız: "airhead;

bridgehead".

BEACHHEAD LINE KIYIBAŞI HATTI: Bir kıyıbaşının, kara tarafı istikametinde dış

sınırını tespit eden hat.

BEACHING GEAR TAYYARE KIZAK TERTİBATI: Bir deniz tayyaresinin karaya

çıkabilmesini temin için gövdesinin altına takılabilen tekerlekli

kızak.

BEACHMASTER UNIT KIYI LOJİSTİK DESTEK KITASI DENİZ BİRLİĞİ: Bir tümenin

(takviyeli) amfibi çıkarmasını destekleyebilecek ve kıyı postası

olarak bilinen bir deniz unsurunu, kıyı lojistik destek kıtasına

sağlamak üzere tasarlanmış deniz kıyı grubunun görev tahsis

edilmiş bir deniz birliği. Ayrıca bakınız: "beach party; shore

party".

BEACON KONTROL İŞARETİ (BIYKIN), RADYOFAR: Kerterizlerin (yönlerin),

rotaların veya mevkilerin belirlenmesinde kullanılan özel veya


farkedilecek sinyaller yayan bir ışık veya elektronik kaynak. Bknz.

"crash locator beacon; radio beacon; Z marker beacon".

BEACON DOUBLE "BEACON DOUBLE" KODU: Hava önlemesinde, "Pilotlar,

izleme bıykınınızı mod iki pulsa bağlayınız" anlamına gelen

koddur.

BEACON OFF BIYKINI KAPAT: Hava önlemesinde, "izleme bıykınınızı kapatın"

anlamına gelen kod.

BEACON ON BIYKINI AÇ: Hava önlemesinde, "izleme bıykınınızı açın" anlamına

gelen kod.

BEAD SIGHT YUVARLAK ARPACIK: Bazı silahlarda arpacık olarak kullanılan

küçük madeni yuvarlak.

BEAM RADYOFAR SİNYALİ, RADYORENÇ BACAK GENİŞLİĞİ: Bir

radyorenç istasyonu tarafından, tayyarelerin seyrüseferine

yardım için gönderilen bir telsiz sinyali.

BEAM ATTACK YANDAN (ZAVİYELİ) TAARRUZ: Hava önlemede 45° den fazla

fakat 135° den daha az açıyı geçen bir istikamette sona eren bir

önleyici uçak taarruzudur.


BEAM RIDER HUZME GÜDÜMLÜ FÜZE: Radar veya telsiz huzme güdümlü füze.

- Elektronik huzme güdümlü füze.

BEAM RIDER GUIDANCE HUZME İLE GÜDÜM, HUZME GÜDÜMLÜ FÜZE: Bir

radar veya telsiz huzmesiyle sevkedilen, hedefe böyle bir huzme

ile yöneltilen füze.

BEAM WIDTH HUZME GENİŞLİĞİ: Eksenin her iki yanındaki istikametler

arasındaki, telsiz frekans alanı yoğunluğunun eksende sahip

olduğu değerin yarısına düştüğü açı.

BEARING YÖN, KERTERİZ, İSTİKAMET: Özel bir referans noktasından diğer

bir noktaya, saat yelkovanı dönüş istikametinde ölçülen belirli bir

noktadaki yatay açı. Ayrıca bakınız: "grid bearing; relative

bearing".

BEAT DÖVMEK, VURMAK, YENMEK:

BEATEN ZONE VURUŞ SATHI, ATIŞLA DÖVÜLEN BÖLGE: Bir bataryadan atılan

atımlarla dövülen arazi sahası.

BEAUFORT SCALE BEAUFORT (BOFOR) ISKALASI, BEAUFORT RÜZGAR HIZI

ISKALASI: Amiral Beaufort tarafından icat edilen, sıfırdan (sakin

hava-calm) başlayarak 12'ye kadar (kasırga-hurricane)


derecelenmiş ve rüzgar hızlarını gösteren, milletlerarası ölçü

vasıtası olarak kabul edilmiş ıskala.

BED CREDIT YATAK TAHSİSİ: Kendisine tahsis edilmiş bir hastahane, birlik

veya makamdan gelecek hastaların kabulü, bakım ve tedavisi

için, bir hastahanede hazır bulundurulması emredilmiş yatak

sayısı.

BED EXPANSION ALLOWANCE YATAK ARTIRMA KAPASİTESİ: Bak. "expansion

bed capacity".

BED PATIENT YATAK HASTASI: Yatakta yatan veya maluliyetinden dolayı

yatakta tedavi gören hasta ve yaralı. Bak. "patient".

BEDDING ROLLHURÇ: Çadır bezinden veya buna benzer malzemeden yapılan ve

giyecek maddeleriyle yatak vesaireyi katlayıp, taşımakta

kullanılan araç.

BEEHIVE CHARGE PETEK İMLA HAKKI, BOŞLUKLU İMLA HAKKI: Bak. "beehive

shaped charge", "shaped charge", ve "hallow cone charge".

BEEHIVE SHAPED CHARGE BOŞLUKLU İMLA HAKKI, PETEK İMLA HAKKI: Bak.

"beehive charge".
BEFORE-FLIGHT INSPECTION UÇUŞTAN ÖNCE MUAYENE, ÇIKIŞ MUAYENESİ:

Uçağın genel emniyetini ve yakıt mühimmat gibi sarfa tabi

yüklerin özel hareket ve sorti usulüne göre ayarlanmalarını

temin için uçuştan önce yapılan kontrol.

BEGIN SPELL HARF GRUBU BAŞLIYOR: Kriptografide; müteakip grupların harf

grupları olduğunu gösteren bir kod grubunun açık karşılığı.

BEHIND ARKADA: Hareket halindeki bir hedefin gerisine geçen bir izli

mermiyi veya bir paralanmayı, hedefin rota hattına göre

kıymetlendirme.

BELT ŞERİT: Otomatik bir silaha mermi sürülmesini temin için,

kullanılan mermileri tutacak şekilde ilmikleri bulunan bez şerit

veya seri halinde birbirine bağlanmış madeni kıskaçları olan

şerit.

BELT CONVEYOR BANT KONVEYÖR, BANT TRANSPORTÖR:

BELT FED ŞERİTLİ, ŞERİTLE DOLDURULUR: Otomatik silahlar için yapılmış

bir şeritle doldurulan silah.

BELT FILLING MACHINE ŞERİT DOLDURMA MAKİNESİ, DOLDURMA MAKİNESİ:

Bak. "belt loading machine".


BELT LOADING MACHINE ŞERİT DOLDURMA MAKİNESİ, DOLDURMA

MAKİNESİ: Şerit ile beslenen bir otomatik silahın fişek şeridine

fişeklerin takılması için yapılmış makine. Buna "belt filling

machine" de denir.

BELT ROAD PARALEL YOL, CEPHEYE PARALEL YOL: Bak. "lateral road".

BENCH CHECK BREMZE KONTROLÜ: Bir maddenin hizmete elverişli duruma

getirilmesi veya geçici ya da kesin kayıt silme işlemine tabi

tutulması için nelerin yapılması icap ettiğini meydana çıkarmak

üzere tipik kontrolünü veya fiili çalışma denenmesini içine alan

atölye bakım kısmı kontrolü.

BENCH MARK NİVELMAN NOKTASI: Bir ölçme hattı üzerinde arazinin

yüksekliğini gösteren işaret. Daimi veya yarı daimi olarak

işaretlenmiş bir ölçme hattı üzerinde, mevkii ve yüksekliği

bilinen nokta, çok kez, sonraki hava ölçmelerinde bir müracaat

noktası olarak kullanılır.

BENCH TEST BREMZE MUAYENESİ: Bak. "bench check".

BENDS HAVA AMBOLİSİ, KRAMP: Düşük hava basıncına maruz kalma

sonucu vücut dokusu ve sıvı kısımlarında, diğer gazlarla birlikte,

azot kabarcıklarının teşekkülünden ileri gelen şiddetli, kol, bacak


ve mafsal ağrıları. Böyle bir halin yüksek irtifada meydana

gelmesi, yükselişe geçmeden, yer seviyesinde iken saf oksijen

teneffüs edilmekle, büyük ölçüde azaltılabilir. Ayrıca bakınız:

"aeroembolism", "decompression sickness" ve "dybarism".

BENEFICIAL OCCUPANCY FAYDALI İŞGAL: Henüz tamamlanmamış bir bina, yapı,

veya tesisi hem işgal edenin menfaatini sağlayacak, hem

inşaatçının inşaatı tamamlamasına, nispeten cüzi bir müdahale

teşkil edecek şekilde ve inşaat gayesine uygun olarak işgal.

BENEFICIARY MÜSTEFİT: Bir askerin ölümü ile, bir ödemeye, sigorta bedeline

veya bir ölüm tazminatına hak kazanan kimse.

BENEVOLENT KORUYUCU:

BENT "BENT" (KOD): Hava engellemesi ve yakın hava desteğinde

"Belirtilen teçhizat çalışmıyor (geçici veya daimi olarak) "

anlamına gelen kod. "OKAY" koduyla iptal edilir.

BERM TOPRAK KADEMESİ: Bir siper veya yeraltı sığınağının üstüne

yakın bulunan bir kademe veya basamak. Toprak kademesi; ön

siperler ile siper kenarlarının sığınak için doğru kaymasına ve

yıkılmasına engel olur ve kirişlere destek vazifesi görür.

Siperlerin ön kısımlarında bu vazifeyi dirsek kademesi görür.


BESSEL METHOD BESSEL USULÜ, BESSEL METODU: Bir gözetleyicinin

bulunduğu noktayı, arazide görülebilen harita üzerindeki

noktalardan bakmak suretiyle, bir harita veya plan üzerinde

tespit usulü. Buna "Italian method" (İtalyan usulü) de denir.

BETWEEN DECKS ARKA GÜVERTE, GLADORA: Herhangi iki güverte arasındaki

saha:

BI-MARGIN FORMAT İKİ MARJİNLİ FORMAT: Harita detaylarının, normalde

Kuzey ve Doğu olmak üzere harita sayfasının iki kenarına

uzatıldığı, ve böylece geriye sadece iki marjının kaldığı bir harita

veya şemanın formatı.

BID FİYAT TEKLİFİ, ARTTIRMA: Bir açık arttırmada bir malı, belirli bir

fiyata satın alma teklifinde bulunma.

BIDDING PEY SÜRME, İHALE:

BIDDING CONDITIONS ARTTIRMA ŞARTLARI:

BIFUEL PROPULSION ÇİFT YAKITLA TAHRİK: Çalışma gücünü iki yakıttan alan

tahrik sistemi. Yakıtlardan biri oksijen taşıyıcısıdır, ikincisi hidro-

karbon verir. Ayrıca bakınız: "mono-fuel propulsion" ve

"propulsion".
BILATERAL İKİ TARAFLI:

BILATERAL INFRASTRUCTURE İKİ TARAFLI ENFRASTRÜKTÜR: Yalnız iki NATO

üyesini ilgilendiren ve aralarında karşılıklı anlaşma ile finanse

edilen enfrastrüktür. Örneğin; Bir NATO üyesi memleket

arazisinde bir başka NATO üyesi kuvvetin faydalanması için

gerekli tesisler. Ayrıca bakınız: "infrastructure".

BILATERAL OBSERVATION İKİ YANDAN GÖZETLEME: Birbirinden uzak iki

alet ve iki gözetleyici kullanmak suretiyle, vuruş veya

paralanmaların hedeften ne kadar ayrıldıklarını tayin etme

usulü. Buna "bilateral spotting" de denir.

BILATERAL SPOTTING İKİ YANDAN KIYMETLENDİRME: Bak. "bilateral

observation".

BILL TEZKERE, LAYİHA (KANUN):

BILL OF LADING KONŞİMENTO, GÖNDERME BELGESİ, İRSALİYE: Malzeme,

bagaj, mal, vesaire naklini üzerine alan müessese ile hükümet

arasında yapılan sözleşmeyi gösteren belge.

BILL OF MATERIALS MALZEME EVSAF LİSTESİ: Bir malın istihsalinde

kullanılan maddelerin veya parçaların nitelik ve miktarını gösterir

liste.
BILL OF PARCELS FATURA: Müşteriye satın aldığı eşya ile birlikte verilen veya

gönderilen ve aldığı eşyanın müfredat ve fiyatlarını gösteren

belge.

BILLET MÜNHAL PERSONEL YERİ, MÜNHAL ATANMA YERİ: Bir kimse

tarafından doldurulabilecek personel yeri veya tayin yeri.

BILLETING DETAIL KONAKÇI HEYETİ: Bak. "Quartering Party".

BILLETING OFFICER KONAKÇI SUBAYI, KONAKÇI HEYETİ KOMUTANI: Bak.

"quartering officer".

BIN STORAGE GÖZLÜ RAFLARDA DEPOLAMA: Ambalajsız parça, yarı komple

veya komple parçalar ile nihai maddelerin- bu maddeleri ihtiva

eden ambalajın açılmasına lüzum kalmaksızın- alınabilmesini

temin eden gözlü raflarda depolanması.

BIN STORAGE AREA GÖZLÜ RAFLARDA DEPOLAMA SAHASI: Bak. "bin

storage space".

BIN STORAGE SPACE GÖZLÜ RAFLARDA DEPOLAMA SAHASI: Gözlü ya da

parmaklı rafların yapıldığı saha. Bölmeler arasındaki ara yollarını

ve çalışma sahalarını da ihtiva eder. Buna bazen "bin storage

area" da denir. Ayrıca bakınız: "storage space".


BINARY NET İKİLİ HAT ÇEVRİMİ: Birbiriyle aynı frekans üzerinde muhabere

eden iki istasyondan mürekkep çevrim.

BINAURAL BALANCE ÇİFT KULAKLA SES DENGESİ: Seslerin aynı an veya

şiddetle duyuldukları veya kaydedildikleri durum. Bir ses

dinleme sistemindeki dinleme cihazları (sound locators), ses

toplama boruları (hornes) veya dinleyicinin yüzü ses kaynağının

bulunduğu noktaya döndürüldüğünde çift kulakla ses dengesi

temin edilir. Ses dengesi, yani iki kulakla aynı zamanda işitilme,

faz farkı sıfıra icra edilecek şekilde başın döndürülmesiyle temin

edilir.

BINAURAL TRAINER ÇİFT KULAKLA DİNLEME EĞİTİM ALETİ: Bak. "binaural

training instrument".

BINAURAL TRAINING INSTRUMENT ÇİFT KULAKLA DİNLEME EĞİTİM ALETİ:

Dinleme aletinin çalıştırılması için dinleyicileri tecrübe etmek ve

yetiştirmek üzere kullanılan ses aleti. Buna "binaural trainer" da

denir.

BINDER İSTİF BAĞLAMA MALZEMESİ (ORD.), İSTİF DOLGU MALZEMESİ:

İstifin dağılmasını önlemek üzere, mevzuat katları arasına


konulan kanaviçe, kalın karton, ince tahta levha veya benzeri

malzeme.

BINDING BAĞLAMA, TESPİT: Palet denilen hareketli platforma

malzemenin bağlanması veya raptedilmesi.

BINGO "BINGO" KODU: 1. Pilot tarafından söylendiği zaman "üsse veya

tayin edilen yedek havaalanına güvenli dönebilmek için asgari

yakıt seviyesine geldim" anlamına gelir. 2. Kontrol faaliyet

merkezi tarafından söylendiği zaman "belirtildiği şekilde yedek

havaalanına veya uçak gemisine git" anlamına gelir.

BINGO FIELD YARDIMCI HAVAALANI: Yakıt seviyesi ana üsse dönmeyi

sağlayacak seviyenin altına düştüğü zaman inilecek yardımcı

meydan.

BINOCULARS EL DÜRBÜNÜ: Her iki göz için birer teleskopu bulunan dürbün.

Bu dürbün mesafe ve açı ölçmeye yarayan taksimatı ihtiva

edebildiği gibi, sehpalı veya sehpasız da olabilir. Buna "field

glass" da denilebilir.

BIO-LOGISTICS BİYOLOJİSTİK: Bak. "life support".


BIO-MECHANIC BİYOMEKANİK: Mekanik kuvvetlerin canlılar ve alt yapıları

üzerindeki etkileriyle, neticede bunlarda meydana gelmiş

hareket ve tesislerin incelenmesi.

BIO-MEDICAL ENGINEERING BİYOLOJİ TABABETİ MÜHENDİSLİĞİ: Sağlığın ve

randımanın yükselmesi için mühendislik bilgi ve tekniğini,

biyoloji bilimi anlayışı içinde, tıp meslek ve biliminin ıslahı

yolunda uygulama. Çevrede, insan üzerindeki fiziksel, kimyasal

ve biyolojik etkilerin meydana çıkarılıp kontrol altına alınmasını

ve buna mühendislik bilimiyle tıp teknolojisinin direkt

uygulanmasını içine alır. Çevre biyoteknolojisi, sağlık ve endüstri

sağlık koruma mühendisliği ile tıbbi elektronik bilimi

mühendisliği bu bilim dalı içindedir.

BIO-PAK BİYOPAK: Biyolojik bir organizmayı, canlı kalmasına elverişli bir

ortama yerleştirmeye ve uzay uçuşu sırasında biyolojik

fonksiyonları kaydetmeye mahsus bir kap.

BIOASTRONAUTICS UZAY BİYOLOJİSİ: Bak. "space biology".

BIOGRAPHICAL INFORMATION BLANK TERCÜMEİHAL FORMU,

TERCÜMEİHAL KAĞIDI: Bak. "self description form".


BIOGRAPHICAL INTELLIGENCE BİYOGRAFİK İSTİHBARAT: İstihbaratın, gerçek

veya muhtemel önemi haiz yabancı şahıslarla tek tek uğraşan

asli teşkili.

BIOLOGICAL AGENT BİYOLOJİK HARP MADDESİ: İnsan bitki ve hayvanların

hastalanmasına veya malzemede hasara sebep olan

mikroorganizma. Ayrıca bakınız: "chemical agent; biological

weapon; biological operation".

BIOLOGICAL AMMUNITION BİYOLOJİK CEPHANE, MÜHİMMAT: İmla hakkı

biyolojik harp maddesinden oluşan bir tip cephane.

BIOLOGICAL ATTACK BİYOLOJİK TAARRUZ: Düşmana zayiat verdirmek

maksadıyla, biyolojik harp maddeleri kullanarak yapılan taarruz.

BIOLOGICAL DEFENCE BİYOLOJİK SAVUNMA: Biyolojik harp maddeleri

kullanan saldırılara karşı savunma önlemleri saptanan veya icra

etmede kullanılan metotlar, planlar ve usuller. Ayrıca bakınız:

"NBC defence".

BIOLOGICAL HALF-TIME Bknz. "half-life".

BIOLOGICAL OPERATION BİYOLOJİK HAREKAT: İnsan ve hayvanlarda zayiat

meydana getirmek ve bitkileri veya malzemeyi tahrip etmek


maksadıyla biyolojik maddelerin kullanılması veya bunların

kullanılmasına karşı savunma.

BIOLOGICAL WARFARE Bknz. "biological operation".

BIOLOGICAL WEAPON BİYOLOJİK SİLAH: Eklem bacaklılar da dahil, biyolojik

maddeleri alan, dağıtan veya yayan bir harp malzemesi kalemi.

BIOMEDICINE BİYOLOJİ TABABETİ: İnsan vücudunun çevresel kuvvetler

karşısındaki tahammülünü incelemek ve tahammülü aşan

durumlarda gerekli korunmayı sağlamak maksadına yöneltilmiş

biyoloji ve tıp bölümü.

BIONICS BİYONİK: Canlı organizma teşekkül prensiplerinin çözümünde

uygulanan bilim dalı. Bu bilim aslında, canlı organizma

gelişmesinin incelenip açıklanması ve bundaki imkan ve

kabiliyetlerin, insan eliyle yapılmış sisteme mal edilmesidir.

BIONUCLEONICS BİYONÜKLEONİK: Canlılar üzerinde etki yapan nötron enerji

ve geniş bir anlamda, başka çeşitlerdeki dağılan enerjinin insan,

hayvan ve bitkiler üzerindeki etkileri.

BIOPHYSICS BİYOLOJİ FİZİĞİ, BİYOFİZİK: Bazen dar anlamda ses konusu ve

sesin insan ve canlılarla ilişkilerine; daha geniş bir anlamda insan

ve canlı organizmaların iç ilişkilerine uygulanan bilim dalı. Ayrıca,


fiziksel kıymetlerin (ısı anormalliği, rutubet, basınç, gürültü,

titreşim, ivme vesaire) canlılarla iç ilişkilerine uygulanır.

BIOSATELLITE CANLI TAŞIYAN UYDU: İçinde bir hayvan veya bitki taşımak üzere

imal edilmiş uydu.

BIPOD ÇATAL AYAK: İki ayaklı destek. Örneğin; bir Browning otomatik

tüfeği, çok kez, namluya destek vazifesi gören bir çatal ayakla

teçhiz edilmiştir.

BIPROPELLANTÇİFT ROKET YAKITI: Yanma hücresine sokuluncaya kadar ayrı

bulunan sıvı yakıt ile sıvı yakıcı bir madde (oxidizer) den ibaret

sıvı bir roket yakıtı; birleştirilmeden önceki yakıt veya yakıcı

maddeden herbirine de yine aynı ad verilir.

BIRDCAGE KUŞ KAFESİ: Paralel yüzlü, dik dörtgen biçiminde ve aktif madde

kabına yarı sabit bir şekilde tutturulmuş, madeni bir kafes. Kap,

bir nükleer silah parçasının tamamını veya bir kısmını alabilir.

BISECTION İKİYE BÖLME USULÜ: Açık metni kriptolamak için hazırlama

usulü. Bunda bir haberin açık metni, çok kez, birbirine eşit

olmayan iki kısım veya parçaya ayrılır. Bu kısımlara, haberin başı

ve sonu hiç belli olmayacak bir tertip verilip, gerçek başlangıç

özel bir tarzda belirtilir.


BITING ANGLE ASGARİ DELME AÇISI: Bir merminin zırhı delmesi veya içine nüfus

etmesi için gerekli en küçük vuruş açısı.

BIVOUAC KONMAK: Bir yürüyüş veya muharebeden sonra, geceyi

geçirmek üzere, bir ordugah veya konakta geçirmek.

BIVOUAC AREA KONMA BÖLGESİ, ORDUGAH BÖLGESİ, KONAK BÖLGESİ: Bir

konak veya ordugahın bulunduğu bölge.

BLACK KARA, SİNSİ: İstihbarat konusunda belli cümlelerde kullanılan,

örtüden ziyade yasadışı gizlemeye isnadı gösteren bir terim.

BLACK BODY KARA CİSİM: Eğer mevcut bulunsaydı, üzerine gelen bütün

radyasyonu yutup hiç birini yansıtmayacağı kabul edilen nazari

bir cisim

BLACK BOX KARANLIK KUTU: Daha büyük bir sistemdeki belirli bir yere, iç

bünyesi hakkında hiçbir bilgi elde edilemeden konup

çıkarılabilen, genellikle elektronik bir ana unsura, umumi bir

şekilde verilen isim.

BLACK FORCES KARA KUVVETLER: Varşova Paktı tatbikatları hakkındaki

istihbarat raporlarında, bu tip tatbikatlardaki Varşova Paktı

Kuvvetlerini temsil eden birlikleri belirtmek için kullanılan terim.


BLACK LIST KARA LİSTE: Varlığı dost kuvvetlerin güvenliğini tehdit eden

gerçek veya muhtemel düşman sempatizanları, işbirlikçileri,

istihbarat şüphelileri veya diğer şahısların resmi İKK listesi.

BLACK POWDER KARABARUT: Tutuşturucu, tutuşturucu kapsülü, fünye ve

manevra mermisi haklarının bir ana parçası olarak kullanılan

istikrarsız, hassas ve kolayca tutuşabilir, alçak süratli infilak

maddesi. Buna "gun powder" de denir.

BLACK PROPAGANDA KARA PROPAGANDA: Gerçek yapılandan ayrı bir

kaynaktan çıkıyormuş gibi göstermek suretiyle yapılan

propaganda: Ayrıca bakınız: "propaganda".

BLACKING OUT KARARTMA: Bak. "blackout".

BLACKMAIL ŞANTAJ:

BLACKOUT GÖZ KARARMASI: Süratli bir yükselişte, oturur veya ayakta

dururken, yüksek hız ile harekete maruz kalındığı zaman, şuurun

yerinde olmasına rağmen, görme kabiliyetinin, geçici olarak,

tamamen kaybolması. Ayrıca bakınız: "redout".

BLACKOUT LAMP KARARTMA LAMBASI: Bak. "black. out light".


BLACKOUT LIGHT KARARTMA LAMBASI: Araçlarda bulunan ve karartma

sırasında kullanılan lamba. Buna "blackout lamp" da denir.

BLADE PALA: Tayyare pervanelerinin kanatlarından herbiri.

BLADE ANGLE HATVE AÇISI, PALA AÇISI: Bir pervane palasının kirişi ile bütün

pervanenin dönüş eksenine dikey olan satıh arasındaki dar açı.

Buna "angle of pitch" de denir.

BLAME AYIPLAMAK, TAKBİH ETMEK, KABAHAT:

BLANK BOŞLUK, HİÇBİR KARAKTERİN YAZILMADIĞI BİR ORTAM

PARÇASI:

BLANK AMMUNITION MANEVRA HARTUCU (TOP): Barut hakkını ihtiva eden

çekirdeksiz veya mermisiz cephane. Manevra cephanesi

eğitiminde, işaret vermede ve selamlamada kullanılır.

BLANK BALLOTBOŞ OY PUSULASI:

BLANK FILE BOŞ DİZİ: Eğitim düzeninde boş bırakılmış dizi.

BLANK FILE POWDER E. C. DUMANSIZ BARUT: Bak. "E. C. smokeless

powder".

BLANKET SİS ÖRTÜSÜ: Kıtaları ve harekatı örten sis, bulut veya duman

örtüsü.
BLANKET DOOR GAZ KAPISI: Bak. "curtain door".

BLANKET ORDER FMS CASE SONU AÇIK MUKAVELE (DRP) , AÇIK SİPARİŞ

MUKAVELESİ:

BLANKET ROLL BATTANİYE DÜRÜMÜ: Bir portatif çadıra sarılmış, katlı ve dürülü

battaniye. Bu dürümün içinde; portatif çadır, direk ve kazıkları ile

iç çamaşır ve çoraplar bulunur. Battaniye dürümü çok kez, arka

çantasında taşınır.

BLANKETING SMOKE ÖRTME SİSİ: Bak. "smoke blanket".

BLAST BLAST, İNFİLAK BASINCI: 1. Bir patlamada veya roket yakıtı

yanışında olduğu gibi hava veya sıvının bir merkezden çevreye

doğru kısa ve hızlı hareketi. 2. Bu hareketle beraber oluşan

basınç. Bu terim genellikle "patlama" yerine kullanılır, ancak bu

iki terim tefrik edilebilir.

BLAST AREA YALAZ SAHASI, NAMLU AĞIZ KONİSİ: Bir silahın namlu ağzı

önünde ve etrafında, mükerrer atışlardan meydana gelen,

kavruk toprak parçası.

BLAST EFFECT BLAST ETKİSİ, İNFİLAK TESİRİ: Bir infilak gücünün, yer sathında

veya bu satıh üstündeki yapılarda, personelde meydana getirdiği

tahrip veya hasar. Blast etkisi, bir mermi veya infilak maddesinin,
satıh altına intikal eden oyucu ve zemin şok etkilerinin aksi

olarak mütalaa edilebilir. Bak. "mining effect".

BLAST LINE BLAST HATTI: Bir patlamanın blast ölçümlerinin alındığı yer sıfır

noktasından çıkan yerküre sathındaki yatay radyal hattır.

BLAST MARK YALAZ İZİ: Bir silahın ön tarafındaki toprağın, atış sonucu aşınmış

olduğu kısım. Bu kısım gizlenmediği takdirde silah mevzii belli

olur.

BLAST WAVE BASINÇ DALGASI: Havada yayılan bir şok dalgası. Ayrıca bakınız:

"shock wave".

BLAST WAVE DIFFRACTION BASINÇ DALGA KIRILMASI: Nükleer basınç

dalgası ile bir yapının sarılması ve bu dalganın geçişi.

BLAST WIND BASINÇ RÜZGARI: Basınç dalgasının meydana getirdiği ani esinti.

BLASTING CAP TAHRİP KAPSÜLÜ, ELEKTRİK FÜNYESİ: Bir infilak maddesini

ateşlemekte kullanılan ve içinde, civa fülminat gibi, hassas bir

infilak maddesi bulunan ince bir tüp. Bu kapsülün içerisinde

bulunan infilak maddesi, fitil veya elektrikle ateşlenir. Buna

"detonator" ve kısaca "cap" de denir.


BLASTING FUSE TAHRİP KAPSÜLÜ FÜNYESİ: Bir infilak maddesini ateşlemede

kullanılan tahrip kapsülü saniyeli fitili.

BLASTING MACHINE ATEŞLEME MAKİNESİ: Mühimmatın veya bir seri

halinde bağlanmış mühimmatın infilak ettirilmesi veya

ateşlenmesi maksadıyla, bir veya daha çok detonatör veya

ateşleyici (squip) 'yi, elektrik ile ateşlemede kullanılan, elle

çalışır, küçük jeneratör. Buna "exploder" da denir.

BLEACHING MATERIAL KİREÇ KAYMAĞI: Kokusu klora benzeyen beyaz bir toz.

Bu toz; yakıcı gazlar ile G serisi harp gazlarına karşı en çok

kullanılan temizleme maddesidir. Buna "bleach", "calcium

bleach", "clorinated lime" ve "chloride of lime" da denir. Ayrıca

bakınız: "supertropical bleach".

BLEED HAVASINI ALMAK: Hidrolojik frenlerde ve geri tepme

tertibatında, hava boşluklarını gidermek üzere, sıvının bir kısmını

akıtarak bu tertibatı yağlamak.

BLEEDING EDGE TAŞIRILMIŞ KENAR BASKI: Bir kara, deniz veya hava

haritasında, kartografik teferruatı pafta dışında uzatılmış kenar.

BLEND RENKLERE UYDURMAK (UYMAK), ARAZİYE UYDURMAK (UYMAK):

Kamuflaj işlerinde renkleri, aralarındaki ayrıntı fark edilmeyecek


şekilde, birbirine uydurmak; arazideki tabii renklere benzetmek

veya benzemek.

BLIMP KÜÇÜK KABİLİ SEVK BALON, ZEPLİN: İskeletsiz, küçük kabili sevk

balon. Bak. "dirigible".

BLIND BOMBING ZONE KÖR BOMBALAMA SAHASI: Hava harekatına imkan

vermek maksadıyla tesis edilmiş ve dost kuvvetlerin harekatı

veya muhtemel taarruzu ile kayıtlı bulunmayan sınırlanmış (kara,

deniz, hava) saha.

BLIND CIRCUIT KÖR DEVRE: Yalnız bir tarafla, bir istikamette muhabere

yapabilen devre.

BLIND FIRING KÖR ATIŞ: Hedefi görmeden yapılan atış.

BLIND FLYING KÖR UÇUŞ: Bir çeşit aletli uçuş. Bu uçuşun, esas aletli uçuştan

farkı, sadece karanlık, sis veya bulut yüzünden etrafı görmek

mümkün olmadığı zaman yapılmasıdır.

BLIND TRANSMISSION KÖR GÖNDERME: Alınacağı veya cevap verileceği

umulmaksızın haber gönderme.

BLINDING SMOKE KÖRLETME SİSİ: Gözetlemeye engel olmak için doğrudan

doğruya düşman mevzii önüne yapılan küçük sis perdesi. Zayiat


verdirici hassalarından dolayı bu maksat için en elverişli madde

beyaz fosfordur.

BLINKER PIRILDAK: Bir haberin, belirli bir koda göre hecelenebilmesi için,

ışıldakla nokta ve hat şeklinde işaretler veren muhabere cihazı.

Buna "blinker light" da denir.

BLINKER LIGHTPIRILDAK: Bak. "blinker".

BLIP PİP, EKO ÇENTİĞİ: Bak. "pip".

BLISTER BALÇ: Bir gemiyi torpidolara karşı korumak üzere, su kesiminin

altında yapılan kabarıntı.

BLISTER AGENT YAKICI KİMYA HARP MADDESİ: Bak. "vesicant agent".

BLISTER GAS YAKICI GAZ: Düşmana zayiat verdirmek için kullanılan harp gazı.

Bu gaz, gözlerle akciğerleri zedeler ve deriyi kabartır. Eskiden

buna "vesicant" denirdi.

BLITZKRIEG YILDIRIM HARBİ: Düşmanın bütün mukavemetini süratle

yoketmek amacıyla; zırhlı, motorlu birlikler ve hava kuvvetleri

arasında işbirliği temin ederek, önceden ve hesaplı bir şekilde

hazırlanan taarruzi hareket. Aslı Almanca bir terimdir.


BLOCK EŞYA BLOĞU: İki veya daha çok birim genişlikte, iki veya daha

çok birim derinlikte, birbirini destekler durumda, muntazam

ikmal maddeleri istifi. Bir eşya bloğu, dikdörtgen veya piramit

şeklinde olabilir.

BLOCK CONTROL BLOK KONTROLÜ: Kıta ve ikmal maddeleri nakliyatının, diğer

trafik tarafından aksatılmaması için kullanılan usul. Bu usulde,

askeri inzibata ait trafik devriyeleri, kıta veya malzeme

konvoylarının önünden giderek diğer trafiği durdurur ve yolu

açık bulundurur. Buna "block system" da denir.

BLOCK GAP ÖBEK ARALIĞI: Bir bilgi ortamı içinde bir blok veya kayıt

sorununu belirtmek için kullanılan bir anlam.

BLOCK LOAD BLOK YÜK: Bak. "block shipment".

BLOCK PLOT ŞEFFAF TATBİK KROKİSİ: Bak. "control sheet".

BLOCK SHIPMENT BLOK SEVKİYAT: Dengeli bir kuvvete belirli miktarda gün için

dengeli bir stok temini maksadıyla, denizaşırı bölgelere ikmal

maddeleri sevk usulü. Örneğin, 10.000 kişilik bir kuvvet için 30

günlük ikmal gibi.

BLOCK STORING BLOK DEPOLAMA: Aynı cinsten kapların bir blok halinde istif

edilmesi. Ayrıca bakınız: "commodity loading".


BLOCK STOWAGE LOADING BLOK İSTİF YÜKLEME: Belirli bir yere gidecek

bütün yük bir arada istiflenecek şekilde bir yükleme usulü.

Maksat, gittiği yerde, yükün, diğer noktalara ait yüklere zarar

vermeden, süratle tahliyesini kolaylaştırmaktır. Ayrıca bakınız:

"loading".

BLOCK SYSTEM BLOK SİSTEMİ: Bak. "block control".

BLOCK TIME TAKOZ ZAMANI (HV.): Bir tayyarenin rampaya veya terminal

sahasına varış veya ayrılış zamanı.

BLOCKADE ABLUKA KUVVETİ: Ablukayı mümkün kılan silahlı kuvvetler.

BLOCKHOLE CHARGE KAYA DELME İMLA HAKKI: Münferit kayaları

parçalamak için üstten delik açılır ve imla hakkı kaya içine

yerleştirilir.

BLOCKHOUSE KORUGAN: Ateş etmeye imkan verecek Şekilde delik ve

mazgalları bulunan, tahkim edilmiş tesis. Buna "bunker" da

denir.

BLOCKING AND CHOKING BLOKE ETME VE DESTEKLEME: Taşınan yükün

elde olmadan kaymasını önlemek için kama ve takozların

kullanılması.
BLOCKING FORCE TIKAMA KUVVETİ: Düşman kuvvetlerinin belli bir

istikametten ilerlemesini durdurmak veya geciktirmek

maksadıyla bir tıkama kuvveti tarafından işgal edilen mevzii.

BLOCKING POSITION TIKAMA MEVZİİ: Düşmanın belli bir istikametten

ilerlemesini durdurmak veya geciktirmek maksadıyla bir tıkama

kuvveti tarafından işgal edilen mevzii.

BLOOD AGENT KAN HARP MADDESİ: Oksijenin kandan vücut dokularına normal

geçişini önleyerek bünye işlevlerini etkileyen, siyanid grubu da

dahil, kimyevi terkip.

BLOOD AND NERVE POISON KAN VE SİNİR GAZI: Teneffüs cihazı, sindirim

yolları ve gözenekler vasıtasıyle, vücuda girerek nefes almayı ve

diğer bedeni faaliyetleri güçleştiren harp gazı.

BLOOD CHIT KAN TEZKİRESİ: Taşıyan kimsenin selamete kavuşması yolunda

yapılacak yardımın mükafatlandırılacağını belirten çeşitli dillerde

kısa bir ifadeyi ve bir Amerikan bayrağı resmini ihtiva eden ufak

bir bez parçası.

BLOOD FLUKE ÇOK HÜCRELİ KAN PARAZİTİ: Kanda yaşayan bir parazit çeşidi.

BLOUSE GÜNLÜK CEKET: Bak. "service coat".


BLOW SADME, ÇARPMA, TAARRUZ: Bak. "counter blow". .

BLOW-OFF İNFİLAKLA AYIRMA, İNFİLAKLA AYRILMA (HV.): Bir alet kısmı veya

parçanın, bir infilak kuvveti uygulamak suretiyle, bir roket

aracının geri kalan kısmından maksatlı olarak ayrılması.

BLOWBACK GAZ KAÇIRMA: Bir silah ateşlendiği zaman hasıl olan gazların

basınç ile geriden kaçması. Gaz kaçırmaya; kusurlu kama veya

kapak tertibatı çatlamış kovan veya bozuk kapsül sebep olabilir.

BLOWN PRIMER KAPSÜL PARÇALANMASI: Fişek ateşlendiği zaman kapsülün,

kovandaki yuvasından, olduğu gibi fırlamasına sebebiyet veren

fişek hatası.

BLUE DISCHARGE UYGUNSUZLUKTAN TERHİS: Bak. "undesirable discharge".

BLUE ENVELOPE MAVİ ZARF: Erlerin özel muhaberatı için kullanılan ve bir

sansör tarafından sansüre tabi tutulan zarf.

BLUE FORCES MAVİ KUVVETLER: NATO tatbikatında, bir dost görevde

kullanılan birlikleri gösterir. Ayrıca bakınız: "force".

BLUE KEY MAVİ BASKI: Haritanın yapımı esnasında çizilmemiş olup

gösterilmesi gereken ayrıntıların herhangi bir zemin üzerine


mavi renkle çekilmiş kopyası; tersim ve kazma işleminde bu

kopyadaki çizgilerin üzerinde gidilir.

BLUE SEAL LETTER MAVİ MÜHÜRLÜ İLAM: ABD Ordusu'nda; bir askeri veya

Federal cezaevinde bulunan bir mahkumun, ceza süresi ve

askerlikten çıkarılma şekli ile ilgili olmak üzere, Kara Kuvvetleri

Komutanlığı tarafından verilen belge.

BLUE/ORANGE COMMANDER MAVİ/TURUNCU KOMUTAN: Tatbikat esnasında

belli bir süre için mavi/ turuncu kuvvetlerin harekat kontrolunu

almaya tayin edilmiş subay,

BLUEPRINT OZALİT KOPYA: Resim, kroki, şema, plan vesairenin ozalit kağıdı

üzerine çekilmesi ve bu şekilde çekilmiş kopya.

BLUING MENEVİŞ: Koruyucu bir tabaka temini için, cilalanmış çeliğin

küherçile veya odun külü ile birlikte hararete gösterilmesi

suretiyle, çelik üzerinde mavi bir oksit tabakasının meydana

getirilmesi. Buna "phosphate finish" de denir.

BOARD KURUL, DİVAN, KOMİSYON, HEYET: Görevlendirilen makam

tarafından bir inceleme kurulu veya danışma heyeti olarak

hareket etmek üzere atanmış, asker veya sivil yada hem asker

hem sivil personelden mürekkep bir heyet. Kurul; kendisine


sunulan konular üzerinde ya tavsiyelerde bulunur yada nihai bir

karar verir.

BOARD OF AUDIT MALİ DENETLEME KURULU, HESAP TEFTİŞ KURULU:

BOARD OF REVIEW ASKER ADLİ MÜŞAVİRLİK İNCELEME KURULU: Askeri

Adalet Sınıfına mensup olan ve Askeri Adalet İşleri Başkanı

tarafından kendi dairesinde veya şubelerinde, askeri

mahkemelere ait dosyaları incelemek maksadıyla görevlendirilen

subaylar kurulu.

BOARD OF SURVEY HASAR VE EKSİKLİK SORUŞTURMA KURULU: Ordu

mallarının hasar görmesi, veya tahribi sebeplerini soruşturmak

ve, genellikle, kayıp, hasar ve tahrip sorumluluğunu tespit edip

kanun ve yönetmeliklerin gerektirdiği şekilde hareket etmek

üzere tayin edilmiş subaylar.

BOAT BOT: Küçük bir deniz aracı.

BOAT ASSEMBLY AREA BOT TOPLANMA SAHASI: Yüklenmiş deniz çıkarma

araçları veya amfibi araçların, deniz üzerindeki bir hareket ve

intikal düzeninde toplandıkları belirli bir saha.


BOAT ASSIGNMENT TABLE BOT TAHSİS ÇİZELGESİ: Gemiden kıyıya intikal

sırasında her botun alacağı personel ve malzemeyi gösterir

çizelge.

BOAT AVAILABILITY TABLE ÇIKARMA ARACI MEVCUT ÇİZELGESİ: Bak.

"landing craft availability table".

BOAT DIAGRAM BOT YÜKLEME ŞEMASI: Amfibi harekatta, hücum

dalgalarında bulunan insan ve malzemenin botlardaki yerlerini

gösterir diyagram.

BOAT FLOTILLA BOT FİLOTİLLASI: İki veya daha çok bot grubunun harekatı

müşterek bir komutanın mevcudiyetini gerektirdiği zaman,

kontrolü kolaylaştırmak maksadıyla teşkil edilmiş, iki veya daha

çok bot grubundan mürekkep bir kuruluş. Buna sadece

"flotilla"da denir.

BOAT GROUP BOT GRUBU: Çıkarma araçları temel kuruluşu. Deniz çıkarma

araçları veya amfibi araçların ilk çıkarma seferinde karaya

çıkarılacak her tabur çıkarma timi (veya eşidi) için bir bot grubu

teşkil edilir. Ayrıca bakınız: "group".


BOAT LANES BOT ŞERİTLERİ: Amfibi hücum çıkarma araçlarına ait ve çıkarma

kıyılarından taarruz çıkış hattına doğru uzanan şeritler. Bot

şeritlerinin genişliği ilgili kıyının uzunluğu ile tayin edilir.

BOAT RENDEZVOUS AREA BOT-BULUŞMA SAHASI: Yüklenmiş çıkarma

araçları veya amfibi araçların, evvela taarruz çıkış hattına ve

buradan kıyıya hareket için, çıkarma hücumu düzeninde

toplandıkları belirli bir alan.

BOAT SPACE BOT KAPASİTESİ FAKTÖRÜ: Bot çıkarma araçları ve amfibi

araçların kapasitelerini tayinde kullanılan saha ve ağırlık

faktörüdür ve şahsi teçhizat ile 1 kişinin ihtiyacını temel alır.

Kişinin 224 libre ağırlığında olduğu ve 13.5 küp ftp. yer kapladığı

farz edilir. Ayrıca bakınız: "man space".

BOAT TEAM BOT TİMİ: Bir amfibi harekatta, gemiden kıyıya intikal için bir

çıkarma aracına veya amfibi araca tahsis edilmiş kıta.

BOAT TELEPHONE BOT TELEFONU: Bir kıyı vasıtasıyla kıyı ile bir bot arasında

muhabere için kullanılan ses güçlü telefon.

BOAT WAVE Tekne/ bot dalgası


BOATSWAIN PORSUN, LOSTOMO: Bir gemide güverte işlerini idare eden ve

filikalar ile demir ve güverte donanımından sorumlu olan

astsubay.

BOATTAIL KONİK KUYRUK: Bir balistik cisimde genel aerodinamik

gerilemeyi azaltmak maksadıyla çapı kuyruğa doğru gittikçe

küçülen konik kısım.

BOBBING TARGET DÜŞER-KALKAR HEDEF: Nişancıya, hedefe ateş etmesi için

verilen kısa süre içinde tamamen görünen eğitim hedefi. Böyle

bir hedef, ateş edene gösterilmediği zaman aşağıya çekilir veya

ateş eden tarafından görülemeyecek şekilde döndürülür. Ayrıca

bakınız: "disappearing target".

BODY TAPA GÖVDESİ: Tapanın, işleyen kısımları içine alan parçası.

BODY OF A MAP HARİTANIN BASILI ALANI: Bir haritanın pafta kitabe çizgileri

dahilinde kalan harita yüzeyi. BODY OF A MAP OR CHART:

HARİTA VEYA ŞEMA SINIRI: Bir harita veya şemanın belirli hatlar

arasındaki bölümü.

BOG ALT NİŞANCI: Bir tankın ön silahını kullanan nişancı.


BOGEY BOGEY: Teşhis edilemeyen ancak düşman farzedilen bir hava

teması. ("bilinmeyen" ile karıştırılmamalıdır) Ayrıca bakınız:

"friendly; hostile".

BOGIE TAŞIYICI TEKERLEK: Tırtıllı araçlarda, paletlerin üzerinde hareket

eden tekerlek; bu tekerlekler aracın ağırlığını paletler üzerine

taksim eder.

BOILING KAYNAMA (HV. ): Vücut sıvılarında, son derece düşük basınca

(47 mm. veya daha az civa) maruz kalındığı zaman meydana

gelen buharlaşma.

BOILOFF BUHARLAŞMA (HV. ): Likit oksijen veya likit hidrojen cinsinden

bir sıvının, ısının çevre şartlarına maruz kalma sonucu kaynama

noktasına çıkarak, buharlaşması.

BOLO BOLO: Maşat'a (machette) benziyen fakat, genellikle bundan

daha kısa olan ağır, tek ağızlı bıçak.

BOLT KAPAK, MEKANİZMA: Bazı ateşli silahlarda, namlu arka kısmını

kapayan, kayıcı bir şekilde müteharrik tertibat. Bu tertibat;

ateşleme iğnesi ("firing pin") ile tırnak ("extractor") ve bazende

emniyet kanadını ("safety lever") içine alır. Ayrıca bakınız: "bolt

mechanism".
BOLT ACTION GUN MEKANİZMALI SİLAH: Kapak takımı veya mekanizma

ile çalışan silah.

BOLT HANDLE KURMA KOLU, SÜRGÜ KOLU: Tüfek ve makineli tüfeklerde silahı

kurmaya yarayan kol.

BOLT MECHANISM KAPAK TAKIMI, MEKANİZMA TERTİBATI (P. TF. ):

Mekanizmalı silahlarda bir atımlık cephaneyi namluya süren,

ateşleyen, boş kovanı dışarı atan ve yeni bir fişeği namluya

süren, oynak parçaları ihtiva eden mekanik tertibat.

BOMARC BOMARK: Bölge hava savunması için uzun menzilli, nükleer harp

başlıklı, satıhtan havaya bir güdümlü füze. Sıvı veya katı yardımcı

tahrik sistemli ikiz ramjet motoru ve terminal güdüm ile çalışır.

CIMIO olarak adlandırılır.

BOMB BOMBALAMAK: Bir uçaktan, hedef üzerine bir veya birkaç

bomba atmak.

BOMB ALARM SYSTEM BOMBARDIMAN ALARM SİSTEMİ: Atış esasları kayıt

merkezlerine nükleer infilak raporlarını göndermek üzere, Kuzey

Amerika'da kilit hedef bölgelerini kuşatmış, tamamen otomatik,

bir detektörler sistemi. Ayrıca bakınız: "Nudets" ve "nuclear

detonation detection and reporting system".


BOMB BAY BOMBA BÖLMESİ: Bombardıman uçaklarında bir kompartıman.

Bombalar burada taşınır ve buradan atılır.

BOMB CEMETERY BOMBA MEZARLIĞI: Bombaların, tapaları emniyete

alındıktan sonra, imha maksadıyla götürüldükleri belirli bir saha.

BOMB CONTROL BOMBA SALIŞ TERTİBATI: Bak. "bomb release mechanism".

BOMB DAMAGE ASSESSMENT BOMBA HASAR DEĞERLENDİRİLMESİ: Tüm hava

taarruzlarının hedefler üzerindeki etkisinin belirlenmesi. (Ör.

bombalar, roketler, sektirme, tarama hücumları. )

BOMB DISPOSAL BOMBALARI ZARARSIZ HALE GETİRME: Patlamış bomba ve

mermilere müdahale ve bunları zararsız bir hale getirmede veya

patlatmak suretiyle tahripte takip edilen bilimsel ve teknik usul.

BOMB DISPOSAL UNIT BOMBA İMHA BİRLİĞİ, BOMBALARI ZARARSIZ HALE

GETİRME BİRLİĞİ: Bknz. "explosive ordnance unit".

BOMB DOOR BOMBARDIMAN KAPAĞI: Bir bombardıman uçağı bomba

bölgesinin alt kısmında bulunan kapak veya panjur. Bu kapak,

bombanın uçaktan atılabilmesini temin için yapılmıştır.

BOMB HOIST BOMBA VİNCİ: Ağır bombaların uçaklara yükletilmesi işlerinde

kullanılan vinç.
BOMB IMPACT PLOT BOMBA SADME GRAFİĞİ: Hedef bölgesinin, genellikle

darbe öncesi çekilmiş fotoğrafı olan, ve belli bir bombardıman

taarruzunda atılan bombaların vuruş veya patlama noktalarının

işaretlendiği bir grafik şekil.

BOMB LINE BOMBA EMNİYET HATTI: Bknz. "fire support coordination line".

BOMB LINES BOMBA EMNİYET HATLARI: Dost uçaklar tarafından yapılacak

taarruzları sınırlamak için tespit edilmiş hatlar (arazi). Bak.

"forward bomb lines" ve "tactical bomb lines".

BOMB PROOF BOMBA EMNİYETLİ: Bomba ve mermilere karşı koruyucu

sayılacak kadar mukavim.

BOMB RACK BOMBA SALAN HÜCRE, BOMBA SALANLAR: Bombaların uçaklar

içinde taşınmasını temin eden cihaz, aynı zamanda, bombaların

serbest bırakılarak atılmalarını temin eden tertibatı da ihtiva

eder. Buna kısaca "rack" de denir.

BOMB RECONNAISSANCE BOMBA ARAMA: Patlamamış mermilerin

mevcudiyetini tespit, mahiyetini tayin ve personel, tesis ve

teçhizatın korunması için mümkün olan koruyucu tedbirleri

tatbik etmek ve nihayet, bombaların zararsız hale getirilmesi


faaliyetlerini idare eden makama gerekli bilgileri vermek üzere

yapılan araştırma.

BOMB RELEASE LINE BOMBA SALIVERME HATTI: Bir uçağın bir bölge veya

hedefte isabet veya isabetler elde edebilmesi için savunulan bir

bölge veya hedef çevresinde bombasını salması gereken hayali

hat. Ayrıca bakınız: "initial bomb release line" ve "final bomb

release line".

BOMB RELEASE MECHANISM BOMBA BIRAKMA TERTİBATI: Bir bombardıman

uçağında, bombaların, bomba salan hücreden serbest bırakılarak

atılmalarını temin eden tertibat. Buna "release mechanism",

"bomb control", "bomb control mechanism" ve "bomb rack

control" da denir.

BOMB RELEASE POINT BOMBA BIRAKMA NOKTASI: Bombaların, arzu edilen

infilak noktasına varabilmeleri için bırakılmaları gereken

boşluktaki bir nokta.

BOMB SERVICE TRUCK BOMBA KAMYONU: Bomba taşımaya mahsus özel

araç.
BOMB SIGHT BOMBARDIMAN NİŞAN ALETİ: Uçaklarda bulunan ve bombanın

hedef üzerinde tam isabetini temin etmek üzere, uçuş sırasında

atılması gereken noktayı tespit eden alet.

BOMB SIGHTING SYSTEMS TAKOMETRİK VEYA SENKRONİZE NİŞANGAHLAR:

Nişan çizgisini hedef üzerinde tutarak ve böylece hedefe oranla

sürati ve bazı durumlarda hedef boyunca yolu hesaplayarak

bombayı otomatik olarak doğru bombardıman açısında salan

nişan alma sistemleri.

BOMB TRAILER BOMBA RÖMORKU, BOMBA ARABASI: Kol halinde veya tek

başına çekilen ve bombaları taşımakta kullanılan araç.

BOMBARDIER BOMBARDIMANCI: Bir bombardıman uçağının mürettebatına

dahil bulunan, bombardıman nişan aletiyle nişan alan,

bombaların atılmalarını temin eden ve bomba salış tertibatını

çalıştıran şahıs. Buna "aerial bombardier" de denir.

BOMBARDMENT BOMBARDIMAN: Topçu ateşiyle veya güdümlü füzelerle bir

hedefin ateş altına alınması. Hava araçlarından yapılan bomba

salışlarına, bu anlamda "bombing" de denir.


BOMBARDMENT AIRPLANE BOMBARDIMAN UÇAĞI: Bombardıman

görevlerinde kullanılan muharebe uçağı. Buna. "bomber" veya

"bombardment plane" de denir.

BOMBARDMENT AVIATION BOMBARDIMAN HAVA KUVVETİ,

BOMBARDIMAN HAVACILIĞI: Kara hedefleri ile sualtı hedeflerine

bombalarla taarruz edebilecek, teşkilatlandırılmış askeri

havacılık branşı. Bombardıman hava kuvveti; hafif, orta ve ağır

olmak üzere sınıflandırılmıştır.

BOMBARDMENT PHOTOGRAPHY BOMBARDIMAN FOTOĞRAFÇILIĞI: Bir

bomba salındığı zaman veya bomba paralanmalarının hedefe

nazaran mevkiini tayin maksadıyla uçaktan resimlerinin alınması.

Ayrıca bakınız: "photography".

BOMBARDMENT PLANE BOMBARDIMAN UÇAĞI: Bak. "bombardment

airplane".

BOMBARDMENT SCHOOL BOMBARDIMAN OKULU: Bombardıman

havacılığında eğitim sağlayan bir sınıf okulu.

BOMBER BOMBARDIMAN UÇAĞI: Ayrıca bakınız: "intermediate-range

bomber aircraft; long-range bomber aircraft; medium-range

bomber aircraft".
BOMBER COMMAND BOMBARDIMAN KOMUTANLIĞI: Hava Kuvvetleri'nin

esas itibariyle, bombardıman işleriyle meşgul olan taktik ve idari

bir komutanlığı.

BOMBING BOMBARDIMAN, BOMBALAMA: Bir uçaktan, düşman hedefleri

üzerine bomba salma. Ayrıca bakınız: "area bombing", "pattern

bombing", "precision bombing", "single shot bombing" ve "salvo

bombing".

BOMBING ALTITUDE BOMBARDIMAN İRTİFAI: Bombalar atıldığı anda,

uçağın yere nazaran yüksekliği.

BOMBING ANGLE BOMBALAMA AÇISI: Dikey hat ile, o anda uçaktan atılan bir

bombanın vuruş noktası olacak noktayı uçak ile birleştiren hat

arasındaki açıdır.

BOMBING ERRORS BOMBALAMA HATALARI: 1. % 50 DAİREVİ HATA:

Merkezi, arzu edilen orta vuruş noktasında bulunan bir dairenin

yarı çapı; arzu edilen orta vuruş noktasına isabet temini için,

müstakil olarak nişan alınan mermilerin yarısını ihtiva eder. 2. %

50 YAN HATASI: Uçağın uçuş yoluna paralel ve arzu edilen orta

vuruş noktasından eşit mesafede çizilmiş iki hat arasındaki

mesafenin yarısı; arzu edilen orta vuruş noktasına isabet temini


için, müstakil olarak nişan alınan mermilerin yarısını ihtiva eder.

3. % 50 MESAFE HATASI: Uçak uçuş yoluna dikey ve arzu edilen

orta vuruş noktasından eşit mesafede çizilmiş iki hat arasındaki

mesafenin yarısı; arzu edilen orta vuruş noktasına isabet temini

için, müstakil olarak nişan alınan mermilerin yarısını ihtiva eder.

{Not: Yukarıdaki hatalar, icabında, "gelişigüzel; random" veya

"sistemli; systematic" kelimesi ile belirtilmediği takdirde, toplam

hatalar anlamına alınmalıdır. )

BOMBING HEIGHT BOMBARDIMAN YÜKSEKLİĞİ: Hava harekatlarında, silah ve

mühimmatın atıldığı esnada uçağın uçmakta olduğu yer

seviyesinden yükseklik. Bombardıman yükseklikleri aşağıdaki

şekilde sınıflandırılmıştır. çok alçak: 100 ft'in altı alçak: 100-2000

ft. arası. orta: 2000-10.000 ft. arası yüksek: 10.000-50.000 ft.

arası çok yüksek: 50.000 ft. ve yukarısı.

BOMBING RUN BOMBARDIMAN DÜZ UÇUŞU:

BONDING BAĞLAMA, BİRLEŞTİRME: Elektrik mühendisliğinde doğru akım

ve alçak frekans alternatif akımların alçak direnç elektrik kontağı

yapması için metal parçaları birbirine birleştirme işlemi. Ayrıca

bakınız: "earthing, grounding".


BOOBY MINE BUBİ MAYINI: Bubi tuzağı olarak kullanılan mayın.

BOOBY-TRAP BUBİ TUZAĞI: Görünürde zararsız bir cisim kımıldatıldığı veya

normal olarak güvenli bir hareket yapıldığı zaman zayiat vermesi

amacıyla yerleştirilen patlayıcı veya patlayıcı olmayan bir cihaz

veya diğer malzeme.

BOOBYTRAPPED MINE BUBİ TUZAKLI MAYIN: Bubi tuzak düzeni ile birlikte

yerleştirilmiş bir mayın.

BOOK MESSAGE DAĞITIM PLANLI HABER: Birkaç yere birden gönderilen bir

yazı. Bu yazının muhteviyatı; gönderilen yerler arasında bir

koordinasyona ihtiyaç göstermez. Yazı, bu adreslere, ya sadece

bilgi edinilmesi veya gereği için gönderilir; fakat, her iki maksat

için, hiçbir zaman gönderilmez. Aynı metin için, gideceği yerleri

gösteren ayrı ayrı başlıklar kullanılır.

BOOK MOBILE SEYYAR KÜTÜPHANE, SEYYAR KİTAPLIK: Kitaplar ve kitaplık

malzemesi ile seyyar bir kitaplık gibi teçhiz edilmiş bir araç. Bu

araç Moral Hizmeti tarafından çalıştırılır. Yerli bir kitaplık tesisine

imkan olmayan seyyar birliklerin ve diğer teşkillerin personeline

faydalı olmak maksadıyla kurulur. Ayrıca bakınız: "field library".


BOOKING ZABIT TUTMA, SUÇ KAYIT İŞLEMİ: Bir askeri inzibat merkezi kayıt

kısmında, tutuklanan bir şahıs için yapılan tam işlem ve kayıt

işleri.

BOOM YÜZÜCÜ GEÇİT ENGELİ: Yüzücü geçit engeli, kanal ve liman

ağızları nevinden giriş yerlerini tıkamak için kullanılan engeldir.

Bu engel, daha çok, kalaslardan ve çelik kablolardan meydana

getirilir.

BOOST ZENGİN KARIŞIM VERMEK: Bir motor veya makineye, normal

yakıt karışımından daha kuvvetli bir karışım vermek.

BOOST PHASE BUST SAFHASI: Uçuşun, bir balistik füze veya uzay aracının

buster ve destek motorlarının faaliyette bulunduğu bölümü.

Ayrıca bakınız: "midcourse phase; reentry phase; terminal

phase".

BOOST-GLIDE VEHICLE EMME TAZYİKLİ SÜZÜLÜŞ ARACI: Atmosferi terk

etmeye ve herhangi bir gücü ihtiyaç göstermeden veya süzülüş

durumundan, ' aerodinamik kontrolle tekrar atmosfere

dönmeye muktedir, roket emme tazyikli, kanatlı bir araç. Ayrıca

bakınız: "skip glide bomber".


BOOSTED ROCKETFIELD ARTILLERY WEAPON ZENGİN KARIŞIMLI ROKET

TOPÇU SİLAHI: Helikopterle taşınabilen ve zengin karışımlı roket

prensibine dayanan bir direkt destek topçu silahı. Bu silah

XM70,115 mm. olarak da tanınır.

BOOSTER TUTUŞTURUCU, TUTUŞTURUCU ELEMANI: Bir tapa veya fünyede

az miktarda infilak elemanı ile ateşlenebilecek hassasiyette ve

esas infilak maddesini infilak ettirecek kudrette bir yüksek infilak

maddesi.

BOOSTER CHARGE YEMLEME BARUTU, YEMLEME İMLA HAKKI, TEŞDİT HAKKI

(ORD.): Tutuşturucu olarak kullanılan yüksek süratli infilak

maddesi.

BOOSTER DOSE MÜKERRER AŞI, TAKVİYE AŞISI: Bir muafiyet aşısında, evvelce

verilen dozun etkisini tembih maksadıyla, daha sonra verilen

miktar. Ayrıca bakınız: "immunization".

BOOT BOT, ÇİZME: Deri, bez veya lastikten yapılmış konçlu ayakkabı.

BOOTS AND SADDLES AT BAŞINA BORUSU: Süvarilerin biniş düzeni için

çalınan bildirim borusu.


BORDER DIŞKENAR (HARİTA;, HUDUT, SINIR: Haritacılıkta, bir kara, deniz

veya hava haritasında pafta çizgileri ile çevreleyen çerçeve

arasında kalan bölge.

BORDER BREAK DIŞ KENAR BASKI, KİTABE TAŞMASI: Bir kara, deniz veya hava

haritasında kartografik teferruatı pafta çizgileri dışındaki kenara

taşırmak gerektiği zaman kullanılan bir kartografi tekniği.

BORDER CROSSER GEÇİŞ İZİNLİ ŞAHIS, PASAVANLI ŞAHIS: Bir hududa yakın

oturan ve normal olarak meşru nedenlerle hududu sık sık

geçmek lüzumu duyan kimse.

BORE NAMLU İÇİ: Bir silah namlusunun, birleştirme konisinden ağzına

kadar olan iç kısmı.

BORE BRUSH NAMLU FIRÇASI, TOMAR FIRÇASI (TOP), USKUNCA (DZ. ): Top ve

diğer silahlarda yiv ve setlerin temizliği için kullanılan fırça.

BORE IMPRESSION NAMLU İÇİ KALIBI: Bir top namlusunun içindeki yiv ve

setlerin vaziyetini tayin etmek için plastik bir madde ile alınan

kalıp.

BORE REST NAMLU AĞZI KLİNOMETRE YATAĞI: Bak. "clinometer rest".


BORE SAFE NAMLU EMNİYETLİ: Namlu emniyetini sağlayacak ve mermilerin

namlu ağzını terketmeden önce infilak etmelerini önleyecek bir

tertibatı bulunan. Buna "detonatorsafe" de denir.

BORE SIGHT NİŞAN HATTI KONTROL TERTİBATI, NİŞAN KONTROL ALETİ: Bir

silahın namlu eksenini, bir nişan noktası ile aynı hizaya getirmek

için kullanılan tertibat.

BORE SIGHTING NİŞAN HATTI AYARI, NİŞAN KONTROLÜ: Bir silah veya anten

eksenini, kendi nişan aletinin nişan hattı ile, optik veya

elektronik şekilde, paralel hale getirme veya bir noktada

birleştirme işlemi.

BORE-SAFE FUSE NAMLU EMNİYETLİ TAPA: Ateşleme serisinde (explosive

train), merminin namlu ağzını terketmeden önce infilakını

önleyecek bir tertibatı {interrupter) bulunan tapa. Ayrıca bakınız:

"nonboresafe fuze".

BORON BORON: Yüksek bir özgül itici kuvvete sahip bir yüksek enerji

yakıtı. Yüksek çekişli yakıtlardan (exotic fuels) biri.

BORON HYDRIDE BORON HİDRAT: Bak. "boron".

BOTTLENECK DARBOĞAZ, DAR GEÇİT, BOĞUM YERİ: Bir geçit yeri; trafik

tıkanıklığına elverişli geçit noktası.


BOTTOM ICE DİP BUZ TABAKASI, TABAN BUZU: Göl, akarsu veya sığ deniz

tabanına yapışıp kalan buz. Ayrıca bakınız: "anchor ice".

BOTTOM MINE DİP MAYINI: Yüzmeyen ve deniz yatağı üzerinde kalan mayın.

"Kara mayını" olarak ta tanınır. Ayrıca bakınız: "mine".

BOTTOM SWEEP DİP TARAMASI: Tel veya zincirden, ya dibe yakın mayınları

taramakta, yada bir kanaldan mayınları sürükleyerek çıkarmakta

kullanılan tarama.

BOTTOM VIEW ALTTAN GÖRÜNÜŞ: Uçağın alttan görünüşü. Bak. "overhead

flight".

BOUND SIÇRAMA: Kara harbinde genellikle düşman ateşi altında askerler

tarafından örtüden örtüye yapılan münferit hareket.

BOUND BARREL EĞRİLMİŞ NAMLU: Kundak parçalarına temas şekli,

namlunun atıştan ileri gelen genişleme sonucu, bunlara yapışıp

eğrilmesine, dolayısıyla atış isabetsizliğine sebep olan namlu.

BOUNDARY SINIR, HUDUT, ARA HATTI: Taarruz ve savunma bölgeleriyle

taktik ve idari bölgelerin derinlik ve genişlikleri sınırlandırmakta

kullanılır.
BOUNDARY (DE FACTO) SINIR (FİİLİ): Mevcudiyeti ve meşruiyeti tanınmayan

ancak ayrı ulusal ve bölgesel yönetim makamları arasında pratik

bir bölünme sağlayan bir uluslararası veya idari sınır.

BOUNDARY (DE JURE) SINIR (MEŞRU): Mevcudiyeti ve meşruiyeti tanınmış bir

uluslararası veya idari sınır.

BOUNDARY DISCLAIMER SINIR FERAGATNAMESİ: Bir kara, deniz veya hava

haritasında, uluslararası veya idari sınırların statüsü ve/veya

dizilişinin, neşreden ülkenin hükümeti tarafından muhakkak

kabul edilmesi gerekmediğini gösterir beyan.

BOUNDARY LIGHT SINIR IŞIĞI: Bir bölgenin bir kısmını tahdit eden veya

işaretleyen ışık, sınır ışıkları, özellikle, iniş meydanlarını

sınırlandırmakta kullanılır.

BOUNDING MINE SIÇRAYAN ANTİPERSONEL MAYIN: Daha çok toprak sathının

hemen altına gömülen bir çeşit antipersonel mayın. İçinde, kabı

havaya fırlatan küçük bir infilak hakkı vardır. Mayın, bir metre

kadar yüksekte patlar ve her istikamete misket ve parça saçar.

BOUQUETMINE DEMET MAYIN: Deniz mayın harbinde, birkaç şamandıralı

mayın zarfının aynı ağırlığa bağlandığı ve böylece bir mayın

zarfının demirleme ağırlığı kesildiği zaman ağırlığından


kurtularak kendi derinliğine yükselen mayın. BQM-34. Bknz.

"firebee".

BOURRELET KILAVUZ KABARINTISI, MERKEZLEME ÇEMBERİ: Bir mermi

başının hemen gerisine işlenmiş daire şeklinde kabarıntı Mermi

namlu içinde seyrederken kabarıntı üzerinde hareket ederek

mermi ön kısmına desteklik yapar.

BOW GUN BAŞ TOP, ÖN SİLAH: Gemi, zırhlı araç ve özellikle, tankların ön

kısımlarına, ileriye ateş edecek şekilde yerleştirilmiş, yarı sabit

bir silah.

BOW WAVE BURUN DALGASI: Bak. "ballistic wave".

BOW-ON TARGET CEPHE GÖSTEREN HEDEF, PROVA GÖSTEREN HEDEF (DZ.):

Cephesi ateş edene dönük; dar tarafı, kendisine ateş eden silahın

tam karşısında bulunan hedef, cephe gösteren bir hedeftir. Gidiş

istikameti kendisine ateş eden silaha karşı olan bir düşman tankı

cephe gösteren bir hedeftir. Bak. "broadside".

BOW-TIE PAPYON BAĞI, FİYONG BAĞI: Gizleme ağlarında süs malzemesi

olarak kullanılan papyon şeklinde bağlanmış kanaviçe.

BOX BOTTOM CARRIAGE ALT KUNDAK: Bir topta, üst kundağı taşıyan kundak

parçaları grubu.
BOX IN KUTU BARAJI YAPMAK: Düşman kıtalarının kaçmasını veya

takviye almasını önlemek için, düşman mevziini ateş çemberi

içine almak.

BOX MAGAZINE KUTU ŞARJÖR: Bazı otomatik silahlarda içine cephane konan

ve bu cephaneyi silahın mekanizma yatağına süren, kutu

biçiminde bir cihaz.

BOX PALLET SANDIK PALET: Birkaçı üstüste istiflendiği zaman ağırlık ikmal

maddelerine değil, sadece paletler üzerine binecek şekilde imal

edilmiş, ön ve yanları çerçeve halinde bir palet.

BOX TRAIL (CARRIAGE) SANDIK KUNDAK, TEK KOLLU KUNDAK: Tek ve sağlam

bir parçadan ibaret top kundaklarının üç tipi vardır: (Simple box

trail carriage), (modified box trail carriage) ve (tubular box trail

carriage). Bu terimlere bak.

BRACKET ÇATAL: Hedeften biri uzun biri kısa veya biri sağa diğeri sola

düşen iki veya daha çok atım arasındaki mesafe veya aralık.

BRACKET ADJUSTMENT ÇATAL TEŞKİLİ: Bak. "Bracketing method".

BRACKET FIRE ÇATAL ATIŞI: Uzun ve kısa atımların mesafece, sağa ve sola

düşen atımların yanca sınırlarını tespit etmek üzere yapılan atış.


BRACKETING ÇATAL TEŞKİLİ: Bir atış tanzim usulü. Bu usulde bir gözetleme

hattı üzerinde bir uzun bir kısa atım elde etmek, sonra bir

hedefte isabet temin edilinceye veya arzu edilen çatal meydana

gelinceye kadar arka arkaya yapılan atışlarla çatalı bölmek

suretiyle çatal teşkil edilir.

BRACKETING CORRECTION ÇATAL DÜZELTMESİ: Hedefe nazaran kısa ve

uzun düşen atımların sayılarını eşit kılmak üzere bir veya birden

çok topla yapılan tanzim düzeltmesi.

BRACKETING ELEVATION ÇATAL YÜKSELİŞ AÇISI: Hem uzun hem kısa düşen

atımları veren yükseliş açısı.

BRACKETING METHOD ÇATAL TEŞKİLİ USULÜ: Topçu ve havan ateşini tanzim

için kullanılan bir usül. Bu usülde, gözetleyiciye nazaran bir uzun

ve bir kısa atım elde ettikten sonra, hedefte bir isabet temin

edilinceye veya mesafe değişikliği asgari haddi buluncaya kadar

çatal, arka arkaya yapılacak atışlarla yarı yarıya bölünerek bir

çatal teşkil edilir.

BRACKETING VOLLEY ÇATAL GRUBU: Hedefe nazaran uzun düşen atım

miktarı kısa düşen atımlara eşit olan atım grubu.

BRAKE DRUM FREN KAMPANASI: Bak. "Brake mechanism".


BRAKE MECHANISM FREN TERTİBATI: Yürüyen bir aracın hızını azaltmak

veya birden durdurmak; ya da bir aracı hareket edemez hale

getirmek maksadıyla kullanılan tertibat. Bu tertibat, dönen ve

dönmeyen kısımlar ile, bunlar üzerinde fren işini gören sürtünme

satıhlarını içine alır. Dönen kısım; tekerleğe tespit edilmiş bir

fren kampanası; dönmeyen kısım ise, fren pabuçlarını ve bu

pabuçları kampana üzerinde sıkıştırmaya yarayan bağlantılardan

teşekkül eder.

BRAKE RIGGING TAZYİKLİ HAVA FRENİ: Muharrik araçlara monte edilmiş

komple levye ve bağlantı çubukları. Bu tertibat; fren silindiri

içindeki pistona tazyik suretiyle hareket ettirildiği zaman, bu

tazyiki fren pabuçlarına intikal ettirir ve çoğaltır.

BRAKING ELLIPSES FRENLEME ELİPSLERİ (HV.): Bir aracın hızını, inişe hazırlık

mahiyetinde yavaşlatmak üzere, bir gezegen atmosferine seri

halinde yörüngeler çizerek giriş.

BRANCH SINIF-KARA ORDUSUNUN MUHARİP VEYA YARDIMCI SINIFI:

BRANCH AMERICAN CIVILIAN INTERNEE INFORMATION

BUREAU: ENTERNE EDİLMİŞ SİVİL AMERİKAN PERSONELİ

DANIŞMA BÜROSU TALİ KISMI: Bir harekat alanında, Enterne

Edilmiş Sivil Amerikan Personeli Danışma Merkezi Tali Kısmının


bir faaliyet kolu ve Enterne Edilmiş Sivil Amerikan Personeli

Danışma Bürosu'nun görevlerini, emirler dahilinde yerine getiren

resmi bir danışma bürosu. BRANCH AMERICAN PRISONER OF

WAR INFORMATION BUREAU: AMERİKAN HARP ESİRLERİ

DANIŞMA BÜROSU TALİ KISMI: Bir harekat alanında, Amerikan

Harp Esirleri Danışma Merkezi Tali Kısmı'nın bir faaliyet kolu ve

Amerikan Harp Esirleri Danışma Bürosu' nun görevlerini, emirler

dahilinde yerine getiren resmi bir danışma bürosu.

BRANCH CAMP TALİ ESİR KAMPI: Bak. "prisoner of war camp".

BRANCH DEPOT SINIF DEPOSU: Bir cins malı veya bir tip ikmal maddesini

alan, depolayan ve dağıtan ikmal tesisi. Buna "technical service

depot" da denir. Ayrıca bakınız: "general depot". BRANCH

ENEMY PRISONER OF WAR INFORMATION BUREAU: DÜŞMAN

HARP ESİRLERİ DANIŞMA BÜROSU TALİ KISMI: Bir harekat

alanında, Düşman Harp Esirleri Danışma Merkezi Tali Kısmı'nın

bir faaliyet kolu ve Düşman Harp Esirleri Danışma Bürosu'nun

görevlerini, emirler dahilinde yerine getiren resmi bir danışma

bürosu.

BRANCH IMMATERIAL SINIFLANDIRILMAMIŞ: Belirli bir muharip veya

yardımcı sınıf ihtisası vermek için ana konularda eğitim gösteren.


BRANCH IMMATERIAL POSITION SINIFLANDIRILMAMIŞ GÖREV YERİ: Kara

ordusunun belirli bir sınıfı ile adlandırılmayan veya yalnız bir

sınıfa inhisar etmeyen görev yeri. Ayrıca bakınız: "arms material

position", "branch material position" ve "branch qualified

officer".

BRANCH MATERIAL CURRICULUM MESLEK EĞİTİMİ DERS PROGRAMI: Sınıf

Okulları ve Yedek Subay Hazırlık Eğitim Teşkilatı'nda yürütülen

öğretim programları ile kolej ve üniversitelerdeki programlar. Bu

programlar, öğrencileri Ordu'nun bazı sınıflarında görevlere

hazırlar.

BRANCH MATERIAL POSITION SINIF GÖREV YERİ, SINIFLANDIRILMIŞ GÖREV

YERİ: Ordu'nun belirli bir sınıfı ile adlandırılmış bir görev yeri. Bu

görev yeri için tayin edilmiş görevler, özel sınıfla adlandırılmış

eğitime veya tecrübeye ihtiyaç gösterir. Ayrıca bakınız: "arms

material position", "branch material position" ve "branch

qualified officer".

BRANCH QUALIFIED OFFICER SINIF EHLİYETLİ SUBAY: Bir subayın sınıf ehliyetli

olması için aşağıdaki görev özelliklerine sahip bulunması gerekir:

l. Sınıfına ait görevlerin, hepsinde değilse de, çeşitli dallarında

teknik niteliğe sahip bulunmak; 2. Kendi rütbe ve sınıfındaki


subaylardan, normal olarak, beklenen görevlerin hepsini değilse

de, çoğunun icaplarını karşılayacak niteliği bulunmak: 3.

Bugünkü rütbesine uygun bir kademede emir ve komuta kudret

ve kabiliyeti ile birlikte, bir üst kademe için tespit edilmiş

kabiliyeti göstermiş olmak. Bir uzman durumunda bulunduğu

takdirde, ihtisasını bir üst kademede yerine getirecek kabiliyet

ve kudreti göstermiş bulunmak; 4. Başkaları hesabına ve

başkaları ile birlikte çalışma kabiliyetine sahip bulunmak; 5.

Kendisini geliştirme yolunda arzulu görünmek veya bu gelişmeyi

fiilen göstermiş olmak; 6. Sevk ve idare kabiliyetine sahip

bulunmak; l. Rütbe ve hizmet süresi ile mütenasip sınıf okullarını

başarı ile tamamlamış olmak veya bu okullara muadil dereceyi

alacak, yeteri kadar, sınıf görevi yapmış bulunmak. BRANCH

UNITED STATES CIVILIAN INTERNEE INFORMATION CENTER: A.

B. D. ENTERNE EDİLMİŞ SİVİL PERSONEL DANIŞMA MERKEZİ TALİ

KISMI: A. B. D. Enterne Edilmiş Sivil Personel Danışma

Merkezi'nin görevlerini, emirler dahilinde yerine getirmek üzere

bir harekat alanında kurulmuş resmi bir danışma merkezi.

Merkez karargahından ve bir Enterne Edilmiş Amerikan

Personeli Danışma Bürosu Tali Kısmı ile bir Enterne Edilmiş


Düşman Personeli Danışma Bürosu Tali Kısmı'ndan ibarettir.

BRANCH UNITED STATES PRISONER OF WAR INFORMATION

CENTER: A. B. D. HARP ESİRLERİ DANIŞMA MERKEZİ TALİ KISMI:

A. B. D. Harp Esirleri Danışma Merkezi'nin görevlerini, emirler

dahilinde yerine getirmek üzere bir harekat alanında kurulmuş

resmi bir danışma merkezi. Bir merkez karargahından ve bir

Amerikan Harp Esirleri Danışma Bürosu Tali Kısmı ile bir Düşman

Harp Esirleri Danışma Bürosu Tali Kısmı'ndan ibarettir.

BRASSARD KOL BAĞI: Sol kola takılan, takan şahısa belirli ve özel bir görev

verilmiş olduğunu gösteren, üzerinde çeşitli renk ve işaretler

mevcut bir bant.

BREACH GEDİK: Tahkim edilmiş bir yerde, bir mayın tarlası veya mevzide,

zorla açılan bir gedik, yarık.

BREACH OF ARREST DİSİPLİN CEZA YERİNİ TERKETME: Hapsedilen veya

sınırlanmış bir bölge dışına çıkmasına izin verilmeyen subay veya

eratın izinsiz olarak bu bölge dışına çıkmak suretiyle işledikleri

suç.

BREACH OF CONTRACT SÖZLEŞMENİN İHLALİ:


BREACHES OF PHYSICAL SECURITY FİZİKİ EMNİYET İHLALLERİ.

(SAKATLAMALAR ):

BREACHING (LAND MINE WARFARE) GEDİK AÇMA (KARA MAYIN HARBİ): Bak.

"breach".

BREACHING CHARGE GEDİK AÇMA İMLA HAKKI:

BREAD AND WATER DIET KATIKSIZ HAPİS: Azami 14 gün süren ve günde

asgari 510 gram ekmek ile istenildiği kadar sudan ibaret olan

açlık cezası. Bu ceza; Ordu Yönetmeliklerinde yazılı cezaevi

kurallarına aykırı hareket eden askeri mahpuslara uygulanır.

BREAK ARA İŞARETİ: Telefon ve telsiz ile verilen raporlarda, başlık ile

metin veya metin ile imza arasında ya da metin içindeki fasılalar.

BREAK CAMP ÇADIR SÖKMEK, ORDUGAH KALDIRMAK: Bir çadırlı ordugahı

müteakip veya bir garnizon vesairede bir süre kalındıktan sonra,

tekrar yürüyüşe geçmek üzere, bütün malzemeyi toplayıp

hazırlamak. Buna "strike camp" da denir.

BREAK OFF "GÖREVİ KES" EMRİ: Yakın hava desteğinde, bir taarruzu derhal

kesmek üzere kullanılan bir komut.


BREAK POINT AYRILMA NOKTASI, DÖNÜŞ NOKTASI, KESİLME NOKTALARI: Bir

yordam içinde yardımcı dış müdahale ile kesilebilen bir komut.

BREAK RANKS SIRADAN ÇIKMAK, SIRADAN AYRILMAK: Bir yürüyüş düzeni veya

yanaşık düzende, sırayı veya yürüyüş kolunu izinsiz terketmek.

BREAK UP AYRILMA, DAĞILMA: 1. Radarla tespit etmede toplu bir verinin

muhtelif nesnelere, yapı gruplamalarına tekabül eden birçok

münferit veriler halinde ayrılması. Bu ayrılma mesafe, nesne

büyüklüğü, nesneler arasındaki mesafe, kazanç tanzimi, huzme

genişliği dahil birçok faktöre bağlıdır. 2. Görüntü

değerlendirmesinde, büyütme veya genişletme sonunda görüntü

halinde ortaya çıkan maddenin hüviyetini kaybetmesine ve hasıl

olan görüntünün gelişigüzel seriler halinde tonal (renkli)

izlenimler halini almasına sebep olan sonuç.

BREAKAWAY AYRILIŞ, UZAKLAŞMAK (HV) KOPMA: 1. Şok cephesinin, nükleer

bir silahın patlamasından oluşan, genişleyen ateştopunun dış

tarafından uzaklaştığı durumun başlangıcı. 2. Taarruzun

tamamlanmasından sonra, belirtildiği şekilde verilen istikamete

dönme.
BREAKOFF PHENOMENON YALNIZLIK DUYGUSU (HV.): Yüksek irtifa uçuşu

sırasında, dünyadan ve insan topluluğundan tamamen kopmuş

bulunma duygusunun meydana gelişi.

BREAKOFF POSITION AYRILMA POZİSYONU: Ayrı bir hedefe gitmek üzere

ana konvoydan ayrılanın veya ayrılan kısmın bulunduğu

pozisyon.

BREAKTHROUGH YARMA TAARRUZU: Bir savunma mevzii veya mıntıkasına

nüfuz ederek mevziin arkasına kadar geçen taarruz. Bak.

"penetration".

BREAKUP POINT DAĞILMA NOKTASI: Bir iniş bölgesinden dönen

helikopterlerin, düzenden ayrılıp üslerine dönmek üzere, serbest

bırakıldıkları veya bir başka kullanma yerine sevkedildikleri bir

hava kontrol noktası.

BREASTING TEOATDUBA: Rıhtımlar haricinde gemileri bağlamak için kullanılan

duba. Buna "camel" de denir.

BREASTWORK GÖĞÜS SİPERİ: Ayakta nişan vaziyetinde savunan erleri

korumaya ve üzerinden ateş etmeye yarayan toprak işi. Göğüs

siperleri, zeminin tamamen veya kısmen üstünde inşa edilir. Bak.

"parapet".
BREATHER HAVA DELİĞİ: Bir tertibattaki havalandırma deliği. Bu gibi delikler

sayesinde dahili basınç atmosfer basıncı ile aşağı yukarı aynı

seviyede muhafaza edilir.

BREECH KAMA PAYI BOŞLUĞU: Bir silah namlusunun geri kısmı; özellikle

merminin namlu gerisine konmasını sağlayan açık kısım.

BREECH BLOCK CARRIER KAMA (GÖVDESİ) HAMİLİ, KAMA YATAĞI: Topun eksen

etrafında dönen kısmına desteklik yapan, kama tertibatındaki

mafsallı parça.

BREECH BORESIGHT KAMA NİŞAN KONTROL DİSKİ, KAMA NİŞAN KONTROL

KOVANI: Bir topun kovan yatağına sıkıca oturan ve ortasında

küçük bir delik bulunan disk. Kama nişan kontrol diski, genellikle,

bir top nişan hattının ayarında, namlu ağzı nişan kontrol cihazıyla

birlikte kullanılır.

BREECH MECHANISM KAMA TERTİBATI: Atış sırasında, namludaki hartuş

yatağının arkasını kapamaya yarayan mekanik tertibat. Bu

tertibat, dolduruşu temin eder ve ateşleme mekanizmasına

yataklık yapar; topu ateşler, emniyete alır ve boş kovanı dışarı

atar. Modern bir kama tertibatı şu kısımlardan mürekkeptir: (1)

breechblock: Kama gövdesi; (2) breech operating mechanism:


Kama hareket tertibatı veya Kama işletme mekanizması; (3)

obturator; Tespit tertibatı; (4) safety device: Emniyet tertibatı;

(5) firing mechanism; Müsademe tertibatı veya ateşleme

mekanizması.

BREECH OPERATING MECHANISM KAMA İŞLETME TERTİBATI, KAMA

HAREKET TERTİBATI (TOP.), KAMA İŞLETME MEKANİZMASI (DZ.):

Kama gövdesini açıp kapamaya yarayan tertibat.

BREECH RECESS KAMA YATAĞI: Büyük toplarda, namlunun arka kısmında

bulunan, kama gövdesinin girmesine mahsus boşluk.

BREECH RING KAMA PAYI, KAMA RİNGİ (DZ.): Bir topun geri kısmına vidalanan

veya sıcak prese edilen ve içine kama gövdesi giren kama

mahfazası.

BREECH-BLAST PATLAMA GERİ BASINCI: Bak. "back-blast".

BREECHBLOCK KAMA GÖVDESİ: Bir top namlusu geri kısmını kapayan oynak

çelik gövde.

BREECHBLOCK TRAY KAMA PAYI TABLASI, KAMA GÖVDESİ TESKERESİ:

Büyük bir topta, geri çekilen kama gövdesine mesnetlik yapan ve

kamanın kendi ekseni etrafında namlu geri kısmından serbestçe


ayrılmasına imkan veren, namlu gerisine mafsalla tespit edilmiş

tepsi biçiminde dayanak.

BREVET FAHRİ RÜTBE: Özel bir atanma yapılmadıkça, bir subayın maaş

vesair haklarını arttırmayan ve sadece daha yüksek bir şeref

payesi veren rütbe. Bu usul, A. B. D. Ordusunda halen

kullanılmamaktadır. Buna "brevet rank" da denir.

BREVITY AND CONDENSATION CODE KISALTMA KODU: Bak. "brevity code".

BREVITY CODE KISALTMA KODU: Güvenlik sağlamayan, mesajların

gizlenilmesinden ziyade sadece kısaltılması amacı güden kod.

Güvenlik söz konusu olduğu zaman, bu tip kodun, bir şifreleme

usulü ile birlikte kullanılması gerekir.

BRIBE RÜŞVET:

BRIDGE KÖPRÜ ÜSTÜ: Gemilerin sevk ve idare edildiği yer.

BRIDGE CIRCUIT KÖPRÜ DEVRESİ, SAPLAMA DEVRESİ: Mevcut bir devreye

paralel olarak bağlanan devre.

BRIDGE PLATE SEYYAR RAMPA: Yük vagonu veya kamyon ile yükleme platformu

arasında uzatılan, genel olarak madeni levhadan iskele.


BRIDGEHEAD KÖPRÜBAŞI: Düşman tarafından işgal edilmiş veya tehdit altında

bulunan, sürekli indirme, çıkarma, kıtalar ve malzemenin geçişi

ve/veya müteakip harekatlara gerekli manevra sahasının

sağlanması için tutulması veya en azından kontrol edilmesi

gereken arazi bölgesi.

BRIDGEHEAD LINE KÖPRÜBAŞI HATTI: Köprübaşının geliştirilmesinde hedef

bölgenin sınırı. Ayrıca bakınız: "objective area".

BRIEF AYDINLATMAK, YÖN, ETMEK: Bak. "orient".

BRIEFING BRİFİNG: Kısa, özel talimat veya bilgi verilmesi işlemi.

BRIEFING DIRECTIVE BRİFİNG DİREKTİFİ: Harekat idare karargahından alınan

ve brifing programını ihtiva eden talimat.

BRIGADE TUGAY: Genel olarak tümenden küçük olup emrine alay veya

tabur ve ihtiyaçları karşılayacak şekilde kurulmuş küçük birlikler

verilen bir kara ordusu birliği.

BRIGADE ADJUTANT TUGAY EMİR SUBAYI, TUGAY MERKEZ KISMI AMİRİ:

BRIGADE LANDING TEAM TUGAY ÇIKARMA TİMİ, TUGAY İNDİRME TİMİ:

Bir çıkarma (veya indirme) hücum timi. Bir tugay karargahı ile iki

veya daha çok, tabur seviyesinde muharebe birliğinden ve


müstakil olarak harekatı idare ettiği sürece, muharebe ve geçici

lojistik için gerekli, muharebe ve hizmet takviye unsurlarından

mürekkep, dengeli bir özel görev teşkilidir.

BRIGADIER TUGAY KOMUTANI:

BRIGADIER GENERAL TUĞGENERAL: Orduda, rütbesi albay (colonel) 'den

yukarı tümgeneral (major general) dan aşağı olan subay.

BRISANCE KIRICILIK: Yüksek süratli infilak maddelerinin yaralayıcı gücü.

BRITISH ANTI LEWISITE İNGİLİZ ANTİ LEVİZİT MERHEMİ: Gözlerin, sıvı halindeki

yakıcı gazlara karşı ilk tedavisinde kullanılan ve genel olarak,

merhem halinde dağıtılan kimya maddesi.

BRITISH THERMAL UNIT İNGİLİZ ISI BİRİMİ (BTU): Bir libre suyun sıcaklık

derecesini, bir Fahrenheit derecesi arttırmak için gerekli ısı

miktarı.

BROAD GAUGE (GAGE) GENİŞ HAT: Rayları arasında 143.5 cm (4'8 1/2") den

çok bir açıklık bulunan demiryolu hattı. Ayrıca bakınız: "narrow

gauge" ve "standard gauge".

BROADCAST YAYIN, YAYMAK, SAÇMAK:


BROADCAST CONTROLLED AIR INTERCEPTION YAYIN KONTROLLU HAVA

ÖNLEMESİ: Önleme uçağına bir düşman baskınıyla ilgili devamlı

bilgi yayını yapıldığı ve başkaca kontrola lüzum kalmadan

önlemenin yapıldığı bir önleme şekli. Ayrıca bakınız: "air

interception; close controlled air interception".

BROADSIDE BORDA GÖSTEREN: Bordası veya yanı ateş edene dönük olan.

Bak. "bow-on".

BROKEN STOWAGE İSTİF HARCI: Bak. "filler cargo ".

BROMBENZYLCYANIDE BROMBENZİLSİYANÜR: Gözlere ve burun deliklerine

tesir eden ve göz yaşartan, çürük meyva kokulu, kimya harp

maddesi. Bu madde; mermi ve püskürtücü cihazlarla atılır. Bu

gaz, düşmanı maske takmaya mecbur ederek şaşırtır ve

muharebe kabiliyetini azaltır.

BRONCO BRONCO (UÇAK TİPİ): Hafif, iki kişilik çift turboprop motorlu

destek ve gözetleme uçağı. Yakın hava destek görevleri için

makineli tüfeklerle ve hafif ordu donatım malzemesiyle teçhiz

edilebilir. İşareti OV-10'dur.

BRONZE ARROWHEAD BRONZ OKBAŞI ROZETİ: Bak. "arrowhead".


BRONZE OAK LEAF CLUSTER BRONZ MEŞE DALI ROZETİ: Bak. "oak leaf

cluster" ve "silver oak leaf cluster".

BRONZE PALM BRONZ HÜRRİYET MADALYASI: Bak. "Medal of Freedom".

BRONZE SERVICE STAR BRONZ HİZMET YILDIZ MADALYASI: Bak. "service star"

ve "silver service star".

BRONZE STAR MEDAL BRONZ YILDIZ MADALYASI:

BROWNING AUTOMATIC RIFLE BROWNING OTOMATİK TÜFEĞİ: Bak. "automatic

rifle".

BROWNING MACHINE GUN BROWNING MAKİNELİ TÜFEĞİ: 7,62 veya 12.7

mm. lik makinalı tüfek.

BRUSH GUARDFAR KORKULUĞU, RADYATÖR KORKULUĞU: Genel olarak

madeni çubuklardan yapılan ve askeri araçların farları ile

radyatör panjurları önüne konan koruyucu tertibat.

BRUSH REVETMENT ÇİT İKSA, ÇİT REFÜJ: Kesilip kazıklarla bir duvarın

üzerine yamanmış çalı. Bak. "revetment".

BRUSH WOOD HURDLE İKSA ÇİTİ: İksa duvarı olarak kullanılan, dikdörtgen

şeklinde örülmüş çalı çiti.


BUBBLE HORIZON RUHLU UFKU: Bir ruhlu vasıtasıyla tespit edilmiş ve gök

ufkuna paralel suni bir ufuk.

BUCKLING YIĞILMA: Arkadan gelen birliklerin, öndeki birliklerin içine

girmeleri sonucu yürüyüş kolunda meydana gelen yığılma.

BUDDY AID ARKADAŞ İLK YARDIMI: Bir askere, bir başka asker tarafından

yapılan ilk yardım. Ayrıca bakınız: "first aid" ve "self aid".

BUDDY SYSTEM KOORDİNE ÇALIŞMA: İki veya daha çok kişinin, belirli

görevlerde, birbirlerini korumaları, birbirlerine yardımda

bulunabilmeleri için birlikte çalışmalarını ve yakın bulunmalarını

gerektiren bir çalışma.

BUDGET BÜTÇE: Gelir ve giderlerin belirli bir devre içinde karşılıklı

tahminlerini gösteren cetvel.

BUDGET ACCOUNTANT BÜTÇE MUHASİBİ: BUDGET ADVISORY COMMITTEE OF

THE DEPARTMENT OF THE ARMY: KARA KUVVETLERİ BÜTÇE

DANIŞIMA KURULU: Kara Kuvvetlerine bütçe işlerinde danışman

durumundaki komite.

BUDGET AUTHORIZATION BÜTÇE YETKİLİSİ (HV.): Hak sahibinin mali

faaliyetlerini planlamasına esas olacak bir mali yıla ait mali

program onaylaması.
BUDGET CREDIT BÜTÇE KREDİSİ: Bir birliğin ortalama insan mevcuduna

dayanan, bir nakdi kredi sistemine göre bir askeri birliğe ayrılan,

para veya malzeme istihkakı.

BUDGET DIRECTIVE BÜTÇE HAZIRLIK DİREKTİFİ: Kara Kuvvetleri Bütçe

Dairesi Başkanı tarafından bu kuvvetlere bağlı bütçe şubelerine

gönderilen ve bütçe tahminlerinin, Bütçe Dairesi Başkanlığına ne

zaman ve ne tarzda sunulacağını bildiren direktif. Bu direktifte,

bütçe tahminlerinin hazırlanmasında göz önünde tutulacak

esaslarda gösterilir.

BUDGET ITEM AYNEN İKMAL EDİLEN MADDE: Komutanın tensibiyle teşkillere

ve şahıslara, bütçe kredisine karşılık dağıtılabilen madde.

BUDGET JUSTIFICATION BÜTÇE GEREKÇESİ: Bir bütçe tahmininde gösterilen

meblağın lüzumunu ve buna olan ihtiyacı ispat için hazırlanan

destekleyici beyan ve bilgiler.

BUDGET OFFICER BÜTÇE SUBAYI: Bir bütçenin hazırlanması, sunulması,

gerekçesinin yazılmasından doğrudan doğruya sorumlu olan ve

yetki verilmiş tahsisat ve paraların gerektiği şekilde

kullanılmasını temin eden bir subay.

BUDGET PROPOSAL BÜTÇE TASARISI, TEKLİFİ:


BUFFER BASKI TERTİBATI, TAMPON: Bir silah ateşlendiği zaman meydana

gelen geri tepme (recoil) veya yerine oturma (counterrecoil)

kuvvetini emen ve durduran parça veya tertibat.

BUFFER DISTANCE (NUCLEAR) TAMPON MESAFESİ (NÜKLEER): Emniyet yarı

çapına eklendiği zaman, tespit edilmiş tehlike derecesini

aşmayan arzu edilir güvenlik derecesini verecek yatay mesafe.

Tampon mesafesi, normal olarak, atma hatasının, emniyet

bakımından katları ile ifade edilir.

BUFFER STOCK GÜVENLİK YIĞINI, EMNİYET STOKU:

BUG HATA, YANLIŞ, AŞILANMAK, FİKRE MÜPTELA OLMAK:

BUGGED SES DİNLEME CİHAZI YERLEŞTİRİLMİŞ GİZLİ BİR DİNLEME CİHAZI

İHTİVA EDEN ODA VEYA NESNE:

BUGGY-TYNE COVER KATLANIR ÜST ÖRTÜ: Gizlemede, açılır kapanır tipte

bir üst örtü.

BUGLE CALL BORU İŞARETİ: Bir boru ile verilen komut veya işaret.

BUGLER BORUZAN: Askeri işaretleri vermek üzere boru çalan asker.

Boruzan, aynı zamanda, haberci olarak ta vazife görür.

BUILDING BİNA, YAPI:


BUILDUP GEREKLİ HADDE ÇIKARMA (KUVVET VE MALZEMEYİ): Emredilen

birlik mevcutlarına ve emredilen araç, malzeme, depo ve ikmal

maddeleri seviyelerine ulaşma işlemi. Terim bu işlemi meydana

getiren vasıtalara da uygulanır.

BULK CARGO DÖKÜM, YÜK: Nakil vasıtasının konteyner vazifesi gördüğü

genellikle toplu halde gönderilen yük; ör., sıvı, hububat, maden

cevheri.

BULK LIQUID STORAGE SPACE DÖKÜM SIVI DEPOLAMA SAHASI: Sıvı

maddelerin döküm halinde depolanması için ayrılmış sarnıç içi

saha. Bak. "storage space".

BULK LOAD METHOD KARIŞIK YÜKLEME USULÜ, KİTLE YÜKLEME USULÜ:

Hava nakliyatında, karışık ikmal maddelerini taşımak için gerekli

hava aracı ihtiyaçlarının hesaplanmasında, genellikle, karışık

yükleme usulü kullanılır. Bu usul; hava aracı ihtiyaçlarının

hesaplanmasında hakim faktörün, yük ağırlığı olması keyfiyetine

dayanır.

BULK LOADING KARIŞIK YÜKLEME, KİTLE YÜKLEME: İkmal maddelerinin; sınıf,

hizmet veya cins ayrımı yapmaksızın, bir geminin bütün taşıma


kapasitesinden faydalanılacak şekilde istiflenmesi. Ayrıca

bakınız: "loading".

BULK MATERIAL KABA MALZEME, KİTLE MALZEME: Malzeme kalemlerinin

genel imali için döküm halinde dağıtılan malzeme, (saç levha,

boru, tüp, demir çubuk, salmastra malzemesi) .

BULK PETROLEUM DÖKÜM PETROL: Genellikle, boru hattı, demiryolu, sarnıçlı

vagon, sarnıçlı kamyon, sarnıçlı römork, şat, açık deniz

teknelerinde taşınan ve doldurma kapasitesi 55 galonun

üstündeki sarnıç veya kaplarda depolanan sıvı petrol ürünleri.

Ayrıca bakınız: "petroleum".

BULK PETROLEUM CONVERSION KILTS DÖKÜM PETROL TAHVİL KAPLARI:

Genel maksat sarnıçlarını, döküm petrol ürünleri taşıma aracı

haline çevirme imkanı veren mevzuat.

BULK PETROLEUM PRODUCT DÖKÜM PETROL ÜRÜNÜ: Çeşitli vasıtalarla

taşınan ve 250 lt. den büyük doldurma kapasitesi olan tanklarda

ve konteynerlerde depolanan sıvı petrol.

BULK REDUCTION KÜÇÜK KAPLARA AKTARMA: Döküm petrol ürünlerinin, depo

sarnıçlarından kaplara aktarılması işlemi.


BULK REPLACEMENT STOCKAGE İKMAL PERSONELİ TOPLAMI: Bir denizaşırı

harekat alanı personel ikmal sisteminde misafir (attached

unassigned) olarak bulundurulmasına izin verilen ve harekat

alanının, yetki verilmiş azami insan mevcudu dahilinde bulunan

toplam personel miktarı.

BULK STOCK AÇILMAMIŞ MALZEME AMBALAJI, AMBALAJLI MALZEME, KİTLE

STOK (ORD.): Askeri ikmal maddelerini ihtiva eden, içi dolu,

açılmamış malzeme ambalajları.

BULK STORAGE DÖKÜM DEPOLAMA: Petrol ürünleri nevinden sıvı

maddelerin varil içinde veya ambalajlı depolamadan farklı olarak

sarnıçlar içinde depolanması. Ayrıca bakınız: "bin storage;

storage ".

BULK STORAGE SPACE SIVI DEPOLAMA SAHASI: Bak. "bulk liquid storage

space" ve "stoxage space".

BULK SUPPLY DÖKÜM İKMAL MADDESİ: Çok büyük miktarlarda gönderilen her

cins askeri ikmal maddeleri. Kum, çakıl, boya, barut vesaire

döküm ikmal maddesi örnekleridir. Bu maddeler; birim

miktarından çok, ağırlık ve hacim ile ölçülür.


BULL'S EYE POWDER FİŞEK BARUTU: Hafif ateşli silah mühimmatında sevk

barutu olarak kullanılan adi cins barut.

BULLET FİŞEK MERMİSİ, ÇEKİRDEK: Bir piyade tüfeği veya hafif ateşli

silahlarda kullanılan kurşun, çelik veya diğer bir maddeden

mamul, şekillendirilmiş cisim.

BULLET DROP MERMİ DÜŞÜMÜ: Bir merminin silah ile hedef arasındaki uçuşu

sırasında, yer çekimi tesiriyle, normal olarak alçalması.

BULLET SPLASH MERMİNİN PARÇA SIÇRATMASI: Bir merminin zırh bir

levhaya veya başka bir sert maddeye çarpması sonucu, küçük

parçaların veya erimiş maden parçalarının etrafa saçılması.

BULLPUP BULPAP: Avcı tayyaresi, hafif taarruz tayyaresi ve muhtemelen

helikopterler tarafından, yer birliklerinin yakın desteğinde ve

engelleme maksadıyla, kıyıdaki ve su üzerindeki küçük taktik

hedeflere karşı kullanılan, havadan satha güdümlü füze. Füzenin

güdümü, fırlatmayı yapan tayyare komuta tertibatı ile, görerek

temin edilir. Bu füzenin Hava Kuvvetlerine ait modeli GAM83

tür. GAM83, nükleer olmayan bir harp başlığı taşır. GAM83B'nin

bir nükleer harp başlığı vardır. AGM-12 olarak adlandırılır.


BULLS EYE HEDEF ORTASINA VURUŞ, TAM İSABET: Bir hedefin merkezine

isabet eden atım.

BUNGEE SANDOV TERTİBATI, YARDIMCI KOMUTA TERTİBATI: Bazı hafif tip

tayyarelerde kullanılan elastiki şerit amortisör veya kompansatör

tertibatı.

BUNKER KORUGAN: Personeli korumaya mahsus tahkim edilmiş bir yapı.

Savunmalı top mevzii veya bir savunma mevzii. Bak.

"blockhouse".

BUNKER FUEL GEMİ KAZAN YAKITI: Buharlı gemilerde, kendi kazanlarının yakıt

ihtiyacı olarak taşınan mazot.

BUOYANT MINE DEMİRLİ MAYIN: Birdemir veya demirleme halatı ile gerekli

derinlikte tutulmadığı takdirde, su üstünde yüzmesini mümkün

kılacak büyüklükte bir şamandırası bulunan su altı mayını.

BURBLE ANAFOR: Aerodinamik satıh üzerinden geçen havanın ayrılıp

cereyan istikametinin kırılmasıyla bu satıh etrafında meydana

gelen hava anaforu.

BUREAU OF MEDICINE AND SURGERY DENİZ KUVVETLERİ SAĞLIK DAİRESİ:

ABD Deniz Kuvvetlerinin ve Deniz Piyade Sınıfının sağlık işleri ile

ilgili teşkilat.
BURGLARY EV HIRSIZLIĞI, EV SOYMA:

BURIAL TEDFİN, GÖMME: Bknz. "emergency burial; group burial, trench

burial". Ayrıca bakınız: "graves registration".

BURIAL AND GRAVE REGISTRATION GÖMME VE MEZAR KAYDI: Bak. "grave

registration".

BURN YAKMA, İFŞA: 1. Gizli bir şahsın statüsünü kasıtlı, olarak ifşa

etme. 2. Talimatlarda belirtildiği gibi genellikle bir nezaretçi

tarafından gizlilik dereceli malzemenin meşru imhası ve

yakılması.

BURN NOTICE İFŞA BİLDİRİSİ: Bir istihbarat teşkilatı tarafından, diğer yerli

yabancı teşkilatlara gönderilen, bir şahsın veya grubun çeşitli

nedenlerden dolayı güvenilir olmadığını bildiren resmi bir beyan.

BURN-THROUGH RANGE TANIMA MESAFESİ: Belli bir radarın alınan harici

titreşimler vasıtasıyla hedefleri tefrik edebildiği mesafe.

BURNED AÇIĞA VURMA: Gizli bir ajanın operasyonda ifşa olduğunu

(özellikle gözetlemede) veya bilgi kaynağı olarak güvenirliğinin

ihlal edildiğini göstermek için kullanılır.

BURNING TRAIN TUTUŞTURMA SERİSİ: Bak. "igniter train".


BURNOUT YAKIT BİTİŞİ, YAKIT TÜKENMESİ: Roket motorundaki yakıt

yanışının programlanmış kesiş dışında, sona erdiği an veya füze

yolundaki nokta.

BURNOUT VELOCITY YANIŞ TÜKENME NOKTASI HIZI: Bir füzenin,

motorundaki yanış sona erdiği anda ulaştığı hız.

BURNOUT WEIGHT YAKIT TÜKENME NOKTASI AĞIRLIĞI: Bir füzenin yakıt

tükenme anında, kullanılmamış artık yakıtla birlikte ağırlığı.

BURST PARALANMA: Bir bomba veya merminin havada veya yere yada

hedefe çırptığı zaman infilak etmesi.

BURST CENTER ORTA PARALANMA NOKTASI: Bak. "center of burst".

BURST COMMAND (FÜZE) ATIŞ KOMUTANI:

BURST INTERVAL PARALANMA ARALIĞI, PARALANMA FASILASI: Batarya ile

yapılan bir sıra atışın (salvo fire), birbirini takip eden mermilerin

paralandıkları noktalar arasındaki fasıla.

BURST RANGE PARALANMA MESAFESİ: Toptan, merminin paralanma noktasına

kadar olan yatay mesafe.

BURST WAVE İNFİLAK DALGASI: Bir bomba veya mermi paralanmasının sebep

olduğu sıkışmış hava dalgası; detonasyon dalgası. Bu dalga, geniş


ölçüde mahalli hasara sebep olabilir. Ayrıca bakınız: "detonation

wage".

BURSTER PARALAMA HAKKI: Kimyasal mermi, bomba veya mayınları

parçalamak ve içlerinde bulunan maddeleri etrafa saçmak için

kullanılan infilak maddesi.

BURSTER BLOCKS KORUYUCU BETON BLOKLAR: Fabrikasyon betonarme

bloklar. Bu bloklar, koruyucu bir beton levha meydana getirmek

üzere birbirine tel ile bağlanabilecek şekilde hazırlanır.

BURSTER COURSE KORUYUCU BETON LEVHA: Tahkimatta kullanılan koruyucu

beton levha. Bu levha, mermileri büyük tahribata sebebiyet

verecek kadar derine nüfuz etmeden patlatır veya nüfuzunu

önler.

BURSTER TUBE PARALAMA HAKKI KOVANI, PARALAMA TÜPÜ (ORD.): Bir

kimya mermisinde paralama hakkını ihtiva eden tüp.

BURSTING CHARGE PARALAMA HAKKI: Bak. "explosive charge".

BURSTING LAYER KORUYUCU TABAKA: Dayanıklı ve sert maddelerden yapılan

ve sığınak veya mağara şeklindeki mahfuz mahallerin damlarında

kullanılan tabaka. Bu madde; müsademeli veya kısa tavikli


mermileri, büyük tahribata sebebiyet verecek kadar nüfuz

etmeden patlatır.

BUSINESS TYPE OPERATION TİCARİ TİP İŞLEM: Bilgi işlemi ile ilgili olarak

kullanılan bu terim, genellikle ikmal, personel, mali muhasebe,

istihsal kontrolu ve istatistik bilgilerin elden geçirilmesini içine

alan çalışmaları ifade eder.

BUSTER BUSTER KODU: Hava önlemede, "Azami sürekli süratte (veya

güçte) uçunuz" anlamına gelen kod.

BUTT DİPÇİK: Bir tüfek veya, hafif ateşli silahta kundağın dip kısmı.

BUTT PLATE DİPÇİK TABANI, DİPÇİK TABAN LEVHASI: Bir hafif ateşli silahta,

özellikle tüfek kundağı dip kısmında, madeni veya lastik

kaplama.

BUTT STROKE DİPÇİKLEME, DİPÇİKLE VURMA: Bir tüfek dipçiği ile vurma.

Dipçikleme, yakın muharebede, özellikle süngü hücumu ve

süngüleşme eğitiminde kullanılır.

BY THE LEFT (RIGHT) FLANK SOLA (SAĞA): Yürüyüş düzenindeki her erin,

esas yürüyüş istikametinden 90° sola (sağa) yön değiştirmesi için

I verilen bildirim komutu.


BY THE NUMBERS SAYIYLA: Yanaşık düzen eğitiminde verilen ve eğitimi

yaptıran öğretmenin komutu üzerine, emredilen hareketin sayı

ile yapılacağını bildiren bildirim komutu.

BY-PASS DOLAŞMAK: Savunulan bir yeri, etrafından dolaşarak geçmek.

BYPASSED SPECIALIST KURS GÖRMEMİŞ UZMAN (HV. ): Daha önceki sivil

veya askeri tecrübesine veya tahsiline ve ihtisas bilgi testini

başarıyla bitirmesine dayanılarak 3 ncü seviye bir Hava

Kuvvetleri ihtisası kazanmış havacı.

BYTE BİR BİRİM OLARAK İŞLENEN İKİLİ ELEMAN DİZİSİ:

C C FAKTÖRÜ: Nişangah açısında her değişiklik mesafesinde 100

metrelik bir değişikliğe sebep olur.

C-DAY C - GÜNÜ: Yığınak (deployment) harekatının başladığı veya

başlayacağı isimsiz günü göstermek üzere kullanılan terim.

Yığınak harekatı; kıtaların, yükün, silah sistemlerinin veya

bunlardan bir kaçını ihtiva eden kafilenin mevcut ulaştırma

vasıtalarından birinden veya hepsinden faydalanarak hareket ve

intikal şeklinde olabilir. "C" harfi yukarıdaki çeşitli şekilleri

belirtmek için kullanılan tek harftir. C gününün gerçek anlamı,

yukarıda belirtilen tarif dahilinde, planlamayı koordinede


sorumlu en üst komutanlık veya karargah tarafından belirtilir.

Harekatın icrasından direkt olarak sorumlu komutanlık veya

karargahın, planlamayı koordine edenlerden ayrı bir komutanlık

veya karargah olması halinde, planlamayı koordine eden en üst

komutanlık veya karargah tarafından belirtilen anlamın ışığında

bu komutanlık veya karargahı açıklar. Ayrıca bakınız: "S- day,

wartime manpower planning system, designation of days and

hours".

C0MMAND APO LOCATION LIST KOMUTANLIK ORDU POSTANESİ LİSTESİ:

Bir komutanlık dahilindeki her ordu postanesini, yeri ve

hizmetinde bulunduğu tesislerle birlikte, gösteren liste.

C125K Bakınız: "Provider".

C130 Bakınız: "Hercules".

C140 Bakınız: "Jet Star".

C141 Bakınız: "Starlifter".

C3 PROTECTION C3 KORUMASI: Bakınız: " Komuta, Kontrol ve Muhabere Karşı

Önlemleri ".

C5A Bakınız: "Galaxy".


CAB SIGNAL OTOMATİK LOKOMOTİF SEMAFORU: Lokomotiflerde makinist

mahallinde bulunan ve renkli ışıklar vasıtasıyla, bir tablo

üzerinde, yolun tam veya kısmen açık veya kapalı olduğunu

belirtmek ya da dikkati çekmek maksadıyla, otomatik işaretler

vermeye yarayan gösterge.

CABIN PRESSURE ALTIMETER KABİN BASINÇ ALTİMETRESİ: Bakınız:

"altimeter".

CABLE BLOCK TEL HALAT ENGELİ: Bir yol üzerinde genişliğe çapraz bir halat

gerilerek yapılmış yol engeli. Tel halata çarpan bir araba yol

kenarındaki hendeğe yuvarlanır.

CABLE FERRY TEL HALAT VARAGELE: Bir nehir veya geçidin iki kıyısı arasında,

malzemenin nakli için gerilmiş tel halatlar. Malzeme, bu tel

halatların üzerine asılır ve bir çekme halatı veya ipi ile çekilerek,

bir kenardan diğer kenara nakledilir.

CABLE SHIP KABLO GEMİSİ: Sualtı kablolarını taşımak, döşemek ve

onarmakta kullanılan gemi.

CABLE SYSTEM ELEKTRİKLİ KABLO SİSTEMİ: Atış esaslarını bir uzaktan komuta

aletinden topa- eğer top otomatik olarak kontrol ediliyorsa


hidrolik çalışma sistemine- göndermek için gerekli elektrik

kablosu ve jeneratör.

CACHE GİZLİ; GİZLİ YERE SAKLAMAK:

CADASTRAL MAP KADASTRO HARİTASI: Eşyanın ve taşınmaz malların tam

mevkiini ve boyutunu gösteren çok büyük ölçekte harita.

CADENCE YÜRÜYÜŞ VEZNİ VE KARARI: Yürüyüşte kullanılan belirli adım

uzunluğu ve bir dakikada atılan adım adedi. Bunu, yürüyüş hızı

demek olan (rate of march) terimi ile karıştırmamak gerekir.

CADET SUBAY ADAYI: A. B. D. 'nde Westpoint'deki Harp Okulu'nda,

subay olmak üzere dört yıl eğitim gören öğrenci. Bu terimi; kısa

bir eğitimden sonra yedek subaylığa nasbedilen aday

anlamındaki (officer candidate) ile karıştırmamalıdır.

CADRE ÇEKİRDEK: Bir birliği tamamlamak üzere gelecek personelin

teşkil, idare ve eğitiminde esas görevi yapacak durumdaki subay

ve erat.

CADRE STRENGTH COLUMN ÇEKİRDEK KADRO SÜTUNU: Bir teşkilat ve

malzeme kadrosu personel kısmında, bir birliği genişletmekte

esas olacak kilit personel çekirdeğine yetki veren sütun. Ayrıca

bakınız: "level of strength" ve "type B strength column".


CADREMAN ÇEKİRDEK ERİ: Çekirdeği teşkil eden erlerden biri.

CADUCEUS ESKÜLAP: Üzerinde bir çift kanat bulunan ve etrafına iki yılan

sarılmış olan değnek şeklinde alamet. Bu alamet, tıp ve veteriner

sınıfları işaretidir. Ordu Hemşire Sınıfı gibi yardımcı sınıfların da

esasını teşkil eder.

CAFETERIA DIRECTOR KAFETERYA MÜDÜRÜ: Bak. "hostess unit".

CAGED STORAGE MUHAFAZALI DEPOLAMA YERİ: Bina içinde, hırsızlığı

önlemek veya tehlikeli malzemeyi tecrit etmek üzere, özel

surette muhafaza altına alınmış veya etrafı engelle çevrilmiş, ayrı

depolama sahası.

CAISSON CEPHANE ARABASI: Topçu cephanesini taşımak için kullanılan iki

tekerlekli araç.

CALCIUM BLEACH KİREÇ KAYMAĞI: Bak. "bleaching material".

CALCULATED ALTITUDE HESAPLANMIŞ İRTİFA: Bir cismin belirli bir zamanda

arzdaki belirli bir mevkie ait, matematik olarak hesaplanmış gök

irtifaı.

CALIBER MERMİ ÇAPI: Bir merminin çapı.


CALIBRATED AIRSPEED KALİBRE HAVA SÜRATİ: Astelasyon hatası giderilmiş

izafi hava sürati. Tashih edilmiş hava hızı olarak ta bilinmektedir.

Ayrıca, bakınız: "airspeed".

CALIBRATED ALTITUDE KALİBRE EDİLMİŞ İRTİFA: Alet ve cihaz hataları

giderilmiş işari irtifa. Ayrıca bakınız: "altitude".

CALIBRATED FOCAL LENGTH AYARLANMIŞ ODAK UZUNLUĞU: Bir fotoğraf

makinasında kullanılan ve bütün foto sahası üzerinde artı ve eksi

bozukluk değerlerini eşitleyecek şekilde hesaplanan odak

uzaklığı eşdeğerinin ayarlanmış bir değeri.

CALIBRATED INSTRUMENTS AYARLANMIŞ ÖLÇÜ ALETLERİ: Tayyarelere

takıldıktan sonra kontrol edilerek her birinin hata miktarı tespit

edilmiş uçuş aletleri. Bu hatalar, bir çizelge halinde gösterilir.

CALIBRATION ESAS KADEMENİN TAYİNİ: Top namlusundaki aşınmanın, bir

batarya dahilindeki diğer toplarla arasında mevcut ilk hız farkını

gidermek maksadıyla ölçülmesi.

CALIBRATION CORRECTION ESAS KADEME DÜZELTMESİ: Bak. "calibration".

CALIBRATION FIRE ESAS KADEME ATIŞI: Birlikteki topların ihtiyacı olan esas

kademe düzeltmesini temin için yapılan tecrübe atışları.


CALL İŞARET: Bir trampet, boru veya düdük ile verilen işaret.

CALL FIRE İSTEK ÜZERİNE YAPILAN ATIŞ; İSTEK ATIŞI: Desteklenen birliğin

bir isteğine karşılık belirli bir hedefe yapılan atış.

CALL MISSION ANİ DESTEK GÖREVİ: Arzu edilen icra zamanından önce ayrıntılı

planlamaya ve pilotlara uçuşa geçmeden önce görev açıklaması

(briefing) yapılmasına imkan bırakmayacak kadar ani istenmiş bir

çeşit hava destek görevi. Bu tip görev için programlanmış uçaklar

önceden tespit edilmiş silahlarla teçhiz edilmiş olarak, havada,

yerde veya uçak gemisinde alarm durumunda bulunurlar.

CALL OFF NUMARA SAY: Bir silah veya cihaz mürettebatının yüksek sesle

numaralarını saymaları veya görevlerini bildirmeleri.

CALL SIGN ÇAĞRI İŞARETİ: Esas olarak muhaberenin oluşturulması ve

sürdürülmesi için kullanılan, bir muhabere tesisinin, bir

komutanlığı, bir makam, bir faaliyet merkezini veya bir birliği

tanıtan harf düzeni veya söylenmesi kolay kelimeler. Ayrıca

bakınız: "collective sign, indefinite sign, tactical call sign, visual

call sign, voice call sign".


CALL THE SHOT ÇIKIŞ NOKTASINI SÖYLEMEK: Hedefli atış eğitiminde (target

practice) vuruş noktasını bildirmeden önce, bir atımın vurduğu

yer hakkında tahmini bir fikir vermek.

CALL TO THE QUARTERS YATMAYA HAZIRLIK BORUSU: Askerlerin kışlaya

girmeleri için çalınan boru. Bu boru, genellikle, yat borusundan

(taps) önce çalınır ve erleri ışıklar söndürülmeden ve yataklar

kontrol edilmeden önce, kışlaya girmeye davet eder.

CALL UP TELSİZ ÇAĞRI İŞARETİ: Bir telsiz istasyonunun başka bir

istasyonla temas temin edebilmesi için kullanacağı işaretler

grubu.

CAMBER TEKERLEK EĞRİLİĞİ: Tekerlekler araç eksenine paralel iken,

tekerleğin dingil başı piminden geçen düşey ile yaptığı açı.

CAMEL DUBA: Bak. "breasting float".

CAMERA AXIS KAMERA EKSENİ: Merceklerin optik merkezlerinden negatif

fotoğraf düzlemine dikey olarak çizilen hayali bir hat.

CAMERA AXIS DIRECTION KAMERA EKSENİ YÖNÜ: Poz zamanında

kameranın optik ekseninin yatay düzey üzerindeki yönü. Bu yön,

doğru/manyetik kuzeyde ilişkili derecelerle ifade olunan onun

azimutlarıyla tanımlanmaktadır.
CAMERA CALIBRATION FOTOĞRAF MAKİNASI AYARI: Ayarlanmış odak

uzaklığını, esas noktanın ölçü işaretlerine nazaran mevkiini ve

makina odak düzeyinde mevcut mercek çarpıklığını, ayarlanmış

özel bir odak uzaklığına bakarak tespit.

CAMERA CYCLING RATE KAMERA DEVİR HIZI: Saniyedeki devir olarak ifade

olunan film karelerinin sıklığı.

CAMERA GUN FOTO MİTRAYÖZ: Bak. "aircraft camera".

CAMERA MAGAZINE FİLM HAZNESİ: Bir fotoğraf makinesinde, içinde filmin

ışık almak ve almamış kısımları bulunan çıkarılıp takılabilir parça.

CAMERA NADIR FOTOĞRAF MAKİNASI AYAKUCU: Bak. "photo nadir".

CAMERA SPOTTING FİLMLE ATIŞ KIYMETLENDİRİLMESİ: Topçu ateşinin, iki

sinema makinesinden faydalanarak, gözetlenmesi. Bu makinalar;

ölçülmüş bir baz hattının iki ucunda aynı zamanda çalışır ve hem

hedefin hem mermi paralanmasının fotoğrafını alır.

CAMERA STATION (PHOTOGRAMMETRY) FOTO ÇEKİŞ NOKTASI

(FOTOGRAMETRİ): Bakınız: "airbase (photogrammetry) "ve "air

station (photogrammetry) ".


CAMERA WINDOW KAMERA PENCERESİ: Kamera bölümünde fotoğrafın

çekildiği bir pencere

CAMOUFLAGE KAMUFLAJ, GİZLEME: Askeri birliklerin, malzemelerin, teçhizatın

ve tesislerin keşfedilmesi ve/veya teşhis edilmesi ihtimalini en az

kılmak amacıyla gizleme ve şekil değiştirmenin kullanılması.

Kamuflaj; tabii ve yapay maddelerin tatbik edilmesinin yanısıra

doğal çevreden avantaj sağlamayı kapsar. Ayrıca bakınız:

"concealment; cover".

CAMOUFLAGE DETECTION PHOTOGRAPHY KAMUFLAJI TESPİT FOTOĞRAFI:

Kamuflajın tespiti amacıyla özel tip bir filmden (genellikle

enfraruj) faydalanan fotoğraf. Ayrıca bakınız: "false color film".

CAMOUFLAGE DISCIPLINE KAMUFLAJ DİSİPLİNİ, GİZLEME DİSİPLİNİ,

PEÇELEME DİSİPLİNİ: Askeri malzeme veya şahısların gizlenmesi

için yapılan görünüş değişiklerinin iyi bir durumda devam

ettirilmesi veya düşman gözetlemesinden korunmak için

konulmuş bulunan gizleme kaidelerine riayet.

CAMOUFLAGE NET KAMUFLAJ AĞI, GİZLEME AĞI, PEÇELEME AĞI: Üzerine

ot, bez parçası, dal gibi peçeleme malzemesi takılan ağ.

Peçeleme ağı iplerden yapılır ve top mevzileri ile askeri


malzemelerinin görünüşlerini değiştirmek veya gizlemek için

üzerine konur. Standart peçeleme ağı bulunmadığı taktirde,

bunun yerine, kümes teli veya buna benzer ağlar kullanılabilir.

Buna kısaca, "net" denir.

CAMOUFLET YER ALTI SİNSİ PARALANMA OYUĞU, KAMUFLET: Dış toprak

tabakasında parçalanmanın meydana gelmediği yer altındaki bir

patlamanın oluşturduğu yer altı oyuğu. Ayrıca bakınız: "crater".

CAMOUFLEUR PEÇELEYİCİ, KAMUFLAJCI: Askeri hedeflerin görünüşlerini

peçeleme ile değiştiren kimse.

CAMP KAMP: Kıtaların geçici olarak, fakat açık ordugahtan daha uzun

bir süre için barınmaları amacıyla kurulmuş çadır, kulübe veya

başka barınaklardan bir grup. Geçici veya daimi bir askeri mevkie

de kamp denilebilir.

CAMP AREA KAMP SAHASI: Askeri birliklerinin konakladığı saha.

CAMP RETAINER SİVİL MÜSTAHDEM: Herhangi bir kamp, garnizon veya

mevkide, askeri kanunlara tabi olarak hizmet gören hizmetçi,

tezgahtar veya diğer bir sivil şahıs.


CAMPAIGN SEFER: Müşterek bir maksadın normal olarak belirli bir zaman ve

sahada, teminini hedef tutan, birbiriyle ilgili bir seri askeri

harekat.

CAMPAIGN BADGE SEFER BRÖVESİ: Bak. "service medal".

CAMPAIGN CLASP SEFER ROZETİ: Bak. "battle clasp".

CAMPAIGN MEDAL SEFER MADALYASI: Bak. "service medal".

CAMPAIGN PLAN SEFER PLANI: Müşterek bir maksadın, normal olarak, belirli

bir zaman ve sahada, teminini hedef tutan, birbiriyle ilgili bir seri

askeri harekata ait plan.

CAMPAIGN STEAMER SEFER ŞERİDİ: Bak. "unit award".

CANADIAN GRID KANADA GRİDİ: Trime trogon usulüyle çekilmiş fotoğraflarda

kullanılan bir grid sistemi. Bu fotoğraftaki şekiller, planimetrik bir

harita meydana getirecek şekilde düzeltilebilir. Ayrıca bakınız:

"planimetric map" ve "trimetrogen".

CANALIZE KANALİZE ETMEK: Harekatı, suni veya tabi engeller yada ateş

veya bombardımanla, dar bir mıntıkaya inhisar ettirmek.


CANBERRA CANBERNA: Her türlü havada faaliyet göstermeye muktedir çift

jet motorlu elektronik istihbarat uçağı. EB 57 olarak adlandırılır.

EB 57, bu uçağın keşif modelidir.

CANCEL İPTAL: Topçu ve Deniz top ateşi desteğinde, iptal değimi,

mühimmat miktarı veya tipi için olan bir emirden başka evvelki

bir emirle bağlantılı olduğu zaman bu emri feshetmektedir.

CANCEL CHECK FIRING ATEŞE ARA VERMENİN İPTALİ: "Ateşe ara verme"

durumunu iptal eden emir.

CANCEL CONVERGE ATEŞ TOPLAMASI İPTALİ: Ateş toplamasını iptal

etmekte kullanılan emir.

CANCELLED CASE İPTAL EDİLMİŞ MUKAVELE:

CANDIDATE ADAY: Gönüllü (tayin, gönüllü asker kaydı, yedek subay hazırlık

eğitimi teşkilatı v. b.) veya mecburi (celb v. b.) hizmet mükellefi

olarak, askerlik durumu veya bir askerlik hizmeti programı

yönünden incelenmekte olan kimse.

CANDLE SİS MUMU, GAZ MUMU: Gaz veya duman meydana getiren

kimyasal bir madde ile doldurulmuş kap. Ayrıca bakınız: "smoke

candle" ve "gas candle".


CANISTER PEŞREV MERMİSİ: İçinde çelik misketler bulunan madeni silindir.

Bu silindir parçalandığı zaman etrafa dağılan bu parçalar,

düşman personelin yaralanmasına veya ölümüne sebep o1ur.

CANNELURE BİRLEŞTİRME KANALI: Bir zırh delici merminin gömleğini

çekirdeğe tespit eden halka şeklinde kanal.

CANNIBALIZATION POINT PARÇA AKTARMA NOKTASI, KEMİRME NOKTASI:

Onarımları ekonomik bir mahiyet taşımayan veya son işlem

durumunda bulunan nihai maddelerle ana parçaların

toplandıkları ve kontrol altında kemirilmeleri için muhafaza

altında bulunduruldukları bir bölge.

CANNIBALIZE PERSONEL DENKLEŞTİRMESİ YAPMAK, PERSONEL MUVAZENESİ

YAPMAK: Bir veya daha çok birliğin personelinden bir başka

birliğin kuvvesini tamamlamak için faydalanmak.

CANNING MADENİ KAPLARDA AMBALAJLAMA: Malzemeyi uzun süre

muhafaza edebilmek için, madeni kaplar içinde ambalajlama. Bu

kaplar; bir veya bir kaç çeşit malzemeyi ihtiva edebilir. Sevkiyat

için portatif veya sabit olabilir (petrol depo etmekte kullanılan

tanklar gibi). Rutubet tesirini, mümkün olduğu kadar azaltmak

için, kaplar içindeki rutubet asgari hadde indirilir.


CANNON TOP: Bir top, obüs veya havan ana parçasını teşkil eden bir top

namlusu ile bir kama tertibatı, ateşleme tertibatı veya dip

kapağından ibaret, komple parça. Namlu ağzına takılan ek

parçalar buna da dahildir.

CANNON PRIMER TOP FÜNYESİ: Sevk barutunun ateşleyecek kapsülü ve

tutuşturma tertibatını ihtiva eden komple parça.

CANNON SOLUTE TOP ATEŞİ İLE SELAMLAMA: Bir şahsa, gemiye veya sancağa

saygı, göstermek veya özel bir olayı kutlamak üzere tespit edilen

sayıda top ateşi.

CANNONEER TOP NUMARA ERİ: Bir top veya obüs mürettebatından, esas

görevi top hizmeti olan er.

CANNOT OBSERVE GÖZETLEYEMİYORUM: Bir gözlemci veya gözcü tarafından

atışı tanzim edemeyeceğini fakat belirli bir noktada bir hedefin

mevcudiyetine ve tanzim veya gözleme olmaksızın ateş altına

alınmasını gerektirecek önemde olduğuna inandığını göstermek

üzere kullanılan terim.

CANOPY PİLOT YERİ KAPAĞI:


CANOPY EXPRESS (TRUCK) KAMYONET: Esas itibari ile hafif yük taşımaya

mahsus bir kamyon. Bu aracın üstü, sağlam bir şekilde, yanları

ise bezle kapalıdır.

CANT EĞİLMEK, EĞMEK: Bir tarafa meyletmek veya meylettirmek.

Örneğin; yana eğik bir silahla (canted gun) sıhhatli atış yapılmaz.

CANTEEN MATARA: Bir askerin teçhizatı arasında bulunan ve su, kahve gibi

ihtiyaç maddelerini taşımaya yarayan kap.

CANTILEVER KONSOL: Yalnız bir ucundan bağlı istinat noktası bu ucunda

bulunan kiriş veya dirsek. Bir konsol kirişli köprü (cantilever

bridge), iki konsoldan meydana gelir. Bunların, serbest olan

uçları birbiriyle temas halinde olmakla beraber birbirlerinin

yükünü taşımazlar.

CANTILEVER BRIDGE KONSOL KİRİŞLİ KÖPRÜ: Bak. "cantilever".

CANTILEVER EXTENSION SONU SERBEST HAVA NİRENGİSİ: Hava

fotoğraflarından harita yapmada nirengi noktası olarak

faydalanılmak üzere, bir baz hattı ilerisinde noktalar tesis usulü.

Bu çeşit nirengi fotoğraflarla yapılır ve yer ölçmesi imkansız

olduğu zaman kullanılır.

CANTILEVER TRUSS BRIDGE KONSOL KAFES KİRİŞLİ KÖPRÜ: Bak. "cantilever"


CANTONMENT BARAKALI KONAK: Asker barındırmak için yapılan geçici binalar

grubu. Barakalı konaklar barındırmak için çadırlarla kurulan

kamptan farklıdır.

CANTONMENT BUILDING BARAKA: Asker barındırmak için yapılan geçici

bina. Barakalar genellikle ahşaptır.

CANVAS AND WEBBING BEZ VE ÖRME MALZEME: Özellikle kumaştan yapılmış

levazım malzeme ve teçhizatı. Bu terim; çadır branda bezi,

fişeklik v. b. bezden yapılmış maddeleri içine alır.

CAP TAHRİP KAPSÜLÜ; ELEKTRİK FÜNYESİ: Bak. "blasting cap".

CAPABILITIES İMKAN VE KABİLİYETLER: Yabancı bir milletin; milli gayelerini,

savaşta ve barışta, gerçekleştirmek için kudreti dahilindeki

hareket tarzları. Ayrıca bakınız: "enemy capabilities".

CAPABILITY İMKAN VE KABİLİYET: Belirli bir hareket tarzını başarıya götürme,

icra kudreti. Bir imkan ve kabiliyet, belirli bir maksada

yöneltilmemiş de olabilir.

CAPABILITY GOALS KABİLİYET HEDEFLERİ; KABİLİYET GAYELERİ: Müstakbel

işletme kabiliyetlerini temin edecek en geniş imkanlara sahip

fakat sistem geliştirme ve tedarik seçmeleri için karara


varılmadan önce teknolojide daha ileri tekamülü gerektiren

sistem anlayışları.

CAPABILITY PLAN KISA VADELİ STRATEJİK PLAN: Halen elde bulunan veya bir iki

yıl içinde faydalı hale gelmesi beklenen kaynak ve kuvvetlere

dayanmış plan. Bütçenin bu çeşit planlar üzerinde kontrol etkisi

vardır. Bu etki, planların, tatbik olunmaları muhtemel zamandan

en az iki yıl önce yapılmasını sağlar. Buna "short range plan" de

denir. Ayrıca Bak. "strategic plan".

CAPACITY KAPASİTE: Araç, motor, makine vesaire gibi vasıtaların istiap

hacimleri, çekme kabiliyetlerini, kaldırma kudretleri ve benzeri

niteliklerin genel sınırı. Örneğin; bir vincin yük kapasitesi gibi.

CAPACITY LOAD (NAVY) YÜKLEME KAPASİTESİ (DENİZ KUVVETLERİ): Her bir

geminin bütün ikmal maddelerinden (mühimmat, akaryakıt ve

yağlama yağları, genel stoklar, bakım stokları, v. b) uygun

makamca önceden belirtilmiş oranlarda taşıyabileceği azami

miktardır. Ayrıca bakınız: "wartime load".

CAPITAL ANA MAL; ANA PARA; BAŞŞEHİR/BAŞKENT:

CAPITAL BUDGETING ANA PARA BÜTÇELEMESİ:


CAPITAL SHIP ANA MUHAREBE GEMİSİ: 8 inç (20.5 cm) den büyük toplarla

teçhiz edilmiş muharebe gemisi, muharebe kruvazörü veya

herhangi bir harp gemisi. Bir uçak gemisi, büyüklüğü ne olursa

olsun, muharebe gemisi sınıfına giremez. Buna "battle ship" de

denir. Ayrıca bakınız: "noncapital ship".

CAPITULATE (ŞARTLA) TESLİM OLMAK: Belirli kayıt ve şartlar altında teslim

olmak.

CAPITULATION(ŞARTLI) TESLİM OLMA; (ŞARTLI) TESLİM: Bir kuvvetin diğer bir

kuvvete, belirli şartlar altında teslim olması için yapılan anlaşma.

CAPSTAN BOCURGAT; IRGAT: Gemilerde, etrafına halat veya çelik halat

sarmaya mahsus, makara şeklinde, dönücü kovan. Bocurgat,

çekme ve kaldırma için kullanılır ve el ile veya makina ile işletilir.

Bocurgat, özellikle, halat vira etmede kullanılır.

CAPSULE KAPSÜL: 1. Çok yüksek irtifadaki uçuşlarla yörünge uçuşları için

sıkıca tecrit edilip içindeki hava basıncı normal halde tutulan

insan, hayvan ve teçhizat için elverişli bir çevre sağlayan kabin. 2.

İçindekilerin aşağıya emniyetle dönmeleri için otomatik cihazları

bulunan, tecrit edilmiş ve bulunduğu bölümden fırlatılabilir

durumda bir kabin.


CAPTAIN DENİZ ALBAYI: A. B. D. Deniz Kuvvetleri'nde rütbesi yarbaydan

(commander) yukarı ve tuğamiralden (comondore) aşağı olan

subay.

CAPTIVE BALLOONBAĞLI BALON: Bir halat vasıtasıyle yere tespit edilmiş balon.

Bağlı balonlar, gözetleme için veya düşman uçaklarına bir engel

olarak kullanılırlar.

CAPTIVE FIRING TESPİT EDİLMİŞ ATIŞ: Bir bremzeye tespit edilmiş durumdaki

çalışır füze tahrik sistemi ile yapılan, kısa süreli bir deneme atışı.

CAPTIVE TEST TESPİT EDİLMİŞ FÜZE TESTİ; BREMZE FÜZE TESTİ: Füze bremze

üzerine tespit edilmiş durumda iken yapılan test. Bu testin

başlıca maksadı, sevk ve uçuş kontrol sistemlerinin tam çekiş

şartları altında, uygun şekilde çalışıp çalışmadıklarını anlamaktır.

Ayrıca, füze ile birlikte seyredecek tali sistemlerden biri veya

hepsinin çalışma durumları da tecrübe edilebilir.

CAR NAVIGATOR ARAÇ KILAVUZU: Özellikle, arazide yapılan yürüyüşlerde,

aracın yolunu tayin ve arazi üzerinde mevkiini tespit eden, zırhlı

araç mürettebatına mensup şahıs.

CAR PLATE İSKELE LEVHASI: Ambarlama işlerinde kullanılan, genellikle,

çelikten yapılmış bir levha. Bu levha, bir yük vagonu veya


kamyonu ile yükleme yeri arasına konularak, yükleme için köprü

hizmeti görür.

CAR REPAIR COMPANY VAGON TAMİR BÖLÜĞÜ: Demiryolu işletmesinde

kullanılan bir onarım birliği.

CARBAD VAGON YÜKÜ: Bir vagonla taşınabilecek yük miktarı.

CARBAD SHIPMENT VAGON HESABI SEVKİYATI: Nakliyeci tarifelerinde bir

vagon yükü olarak tespit edilmiş asgari ağırlığa eşit veya bunu

aşan yük miktarı.

CARBINE KARABİNA: Kısa namlulu hafif tüfek. A. B. D. Kara Ordusu'nda

kullanılan karabina şarjörlü, gaz geri tepmeli, otomatik

dolduruşlu, otomatik veya yarı otomatik ve hava soğutmalıdır.

Ağırlığı, ortalama2.5 kilogram kadardır. Bu silahlarda hafif

çekirdekli ve 30 (7.62 mm) çapında özel fişek kullanılır.

CARBINEER KARABİNALI ASKER: Karabina ile silahlandırılmış asker.

CARBON MONOXIDE KARBON MONOKSİT: Renksiz, kokusuz ve son derece

zehirli gaz. Havada hafiftir ve mavi bir alevle yanar. Top

atışlarında, kovanın içindeki sevk barutu tamamen yanmadığı ve

benzin motorlarında ihtirak tam olmadığı zaman bu gaz

meydana gelir. Bu gaz çok kez, iyi havalandırılmayan top


taretlerinde veya silah mevzilerinde, maden ocaklarında ve yeni

açılmış mermi çukurlarında, tehlikeli miktarda bulunabilir.

CARBONYL CHLORIDE KARBONİL KLORÜR: Bak. "Phosgene".

CARD DECK KART DESTESİ:

CARD IMAGE KART GÖRÜNTÜSÜ: Bir delikli kartın deliklerinin aynen temsili;

örneğin; birin bir delgiyi sıfırın ise delginin yokluğunu temsil

ettiği bir matris.

CARDED FOR RECORD ONLY YALNIZ KAYDA TABİ (SIHHI VAKALAR): Bir

"görevden muafiyet" durumunda tedavi görmemekle beraber,

şahsi sağlık kayıtlarının, aynen "görevden muafiyet" vakalarında

olduğu gibi hazırlanmasını gerektiren ciddiyette veya muhtemel

tıbbi veya idare önemde tıbbi vakalara ait. Bu vakalar şunlardır.

Zührevi hastalıklar vakaları, muharebe sakatlıkları, bazı

muharebe dışı sakatlıklar, muharebede yaralanma vakaları gibi

ayakta tedavi tipi vakalar ile kısmi veya tam maluliyetle

sonuçlanması muhtemel bir durumda tedavi gören diğer ayak

tedavisindeki hastalar; düşman karşısında ölüm vakaları; hastalık

halinde veya "görevden muafiyet" durumunda bulunmayan


personelin ölümü ve "görevden muafiyet" durumunda

bulunmayan personelin maluliyetiyle ayrılmaları.

CARDINAL POINT EFFECTANA CİHET ETKİSİ, ESAS NOKTA ETKİSİ: Yansıyan bir

hat veya hatlar grubunun, radar osiloskopu üzerine artan

yoğunluğu. Bu hal; radar huzmesi yer madelindeki bir hattın

veya benzeri şekilde bir hizada bulunan cisimlerin dörtgen

yüzeyine dikey olduğu zaman meydana gelir.

CARDINAL POINTS DÖRT ANA YÖN: Kuzey, güney, doğu ve batı yönleri.

CARDIOVASCULAR REACTIVITY KARDİYORASKÜLER TEPKİ (HV. ): Kalp ve kalp

damarlarının, beden hareketleri, ivme, sıcak, soğuk gibi çeşitli

tipten zorlamalar karşısında gösterdiği tepki ve faaliyet.

CARE OF SUPPLIES IN STORAGE DEPOLAMADA KORUYUCU TEDBİRLER:

Denetlemek, herhangi şekilde bozulmayı giderici tedbirler almak

ve dağıtıma hazır hale getirmek suretiyle depolanmış ikmal

maddeleri ve teçhizatın hizmete elverişli durumda

muhafazalarını sağlayan bir program.

CAREER FIELD BİRBİRİ İLE İLGİLİ ASKERİ MESLEK İHTİSASLARI GRUBU:

CAREER GUIDANCE MESLEK KILAVUZU: Evler ve subaylar için

sınıflandırma, eğitim, atanma ve terfi planı. Bu kılavuz; şahsın


kabiliyet ve şahsi teşebbüsüne dayanarak, en üst derece ve

rütbeye yükselmesini mümkün kılar.

CAREER MANAGEMENT MESLEKİ YÖNETİM PLANI: Bak. "career planning".

CAREER PLANNING MESLEKİ YÖNETİM PLANLAMASI: Subayların doğuştan

mevcut kabiliyetleri, istidatları ve ilgileri azami derecede

geliştirmek ve kazandıkları meleke, topladıkları bilgilerden en iyi

faydalanma imkanını sağlamak için hazırlanan plan.

CAREER SUMMARY ON YILLIK SAFAHAT ÇİZELGESİ: Bir subayın on yıllık hal

sercümesini (statement of service) gösteren çizelge.

CAREER TRAINING MESLEK EĞİTİMİ:

CARETAKER STATUS MUHAFAZAYA TERK DURUMU: Müessese, malzeme ve

tesislerin bir himaye ve sınırlı muhafaza altında bulundukları

gayri faal durum. Böyle bir durum, tesis veya malzemeyi

yangına, hırsızlığa veya tabi etkilerden kaynaklanan hasara karşı

korumak için asgari personele ihtiyaç gösterir.

CARGADOR MEKKARE KOLU KOMUTANI: Mekkarenin yüklenme ve sevk

işlerine nezaret eden ve genellikle, bir astsubay olan şahıs.

Ayrıca bakınız: "packmaster".


CARGO YÜK, HAMULE: Nakliye halinde olan mallar ve ikmal maddeleri.

CARGO AND/OR COMMODITIES YÜK VE EMTİA: Bak. "essential

support/cargo", "immediately vital cargo", "non-vital cargo" ve

"valuable support/cargo".

CARGO CAPACITY TONNAGE YÜK DEDVEYT TANİLATOSU: Bak. "cargo carrying

capacity", "deadweight cargo tonnage" ve "tonnage".

CARGO CARRIER YÜK TAŞIYICISI: Kundağı motorlu topçu silahını bulunduran

ve bunlara bütünleme ikmali yapan, yurt içindeki su yollarında

yüzme kapasitesini haiz yüksek derecede seyyar, havadan

nakliyesi yapılabilen zırhlı olmayan, tam paletli yük ve lojistik

taşıyıcı. M548 olarak gösterilmektedir.

CARGO CLASSIFICATION (COMBAT LOADING) YÜK SINIFLANDIRMASI

(MUHAREBE YÜKLEMESİ VEYA BİNDİRMESİ): Gemilere

muharebe yüklemesi maksadıyla askeri yüklerin sınıflara

bölünmesi.

CARGO DELIVERY RECEIPT YÜK TESLİM MAKBUZU: Gemiden boşaltılan

yükü kontrol etmek ve sevkiyatı bir terminalden en son teslim

alacak makama göndermek için kullanılan bir makbuz.


CARGO OUTTURN MESSAGE YÜK BOŞALTMA MESAJI: Bir geminin

boşaltılmasını takip eden 48 saat içinde Askeri Deniz Nakliyat

Komutanlığını ve yüklemeyi yapan terminali yük durumundan

haberdar eden; bu arada manifestoda bildirilen ile boşaltma

sırasında kontrol edilen yük arasında fazla, noksan ve hasar

şeklinde görülen farkları belirten mesaj şeklinde kısa bir rapor.

CARGO PACK YÜK ÇANTASI, AĞIRLIK ÇANTASI: Yiyecek, mühimmat veya kablo

gibi maddeleri taşımak maksadıyla veya birlikler tarafından

kullanılan bir çeşit arka çantası. Bu çanta içinde bulunan

maddeler küçük birliklerin ihtiyacı içindir ve evler tarafından sıra

ile taşınır. Ayrıca bakınız: "pack".

CARGO PORT OF EMBARKATION YÜKLEME LİMANI: Esas itibariyle, orduya

ait yüklerin yükletilmesi, bazen de kıtaların bildirilmesi için

kullanılan liman.

CARGO STOWAGE PLAN YÜK İSTİF PLANI: Geminin ambarına veya diğer

yükleme yerlerine konan yüklerin mevkilerini gösterir plan.

CARGO TIEDOWN DEVICE YÜK BAĞLAMA MALZEMESİ: Yüklerin nakil

sırasında kaymasını ve devrilmesini önlemek için kullanılan halat,

ip, zincir, kolan ve bunlara benzer diğer bağlama malzemesi.


CARGO TIEDOWN FITTINGS YÜKLERİN BAĞLANABİLMESİ İÇİN; BİR HAVA

ARACI, YAN, TAVAN VE DÖŞEMESİNDE BULUNAN TERTİBAT:

CARGO TIEDOWN POINT YÜK BAĞLAMA NOKTASI: Maddelerin nakliyat

sırasında emniyetine alınmalarını temin için, askeri malzeme

üzerinde, çeşitli vasıtaların bağlanması maksadıyla tespit edilmiş

bir nokta.

CARGO TIEDOWN PROVISION YÜK BAĞLAMA TERTİBATI: Yüklerin nakil

sırasında oldukları yerde tespit edilmek için, teçhizatın üzerinde

bulunan kanca, halka, bağlama vidası veya diğer tertibat.

CARGO TIEDOWN SYSTEM YÜK BAĞLAMA TAKIMI: Yüklerin nakil sırasında

kaymasını önlemek için kullanılan bağlama malzemesi ve

bağlama tertibatından ibaret sistem.

CARGO TRANSPORT PLANE YÜK UÇAĞI: Yük taşımak için imal edilmiş uçak.

Bu uçak, genel olarak, birden çok motorlu, seyir menzili uzun ve

büyük boyda bir uçaktır.

CARGO TRANSPORTER YÜK TAŞIMA KABI: Uygun askeri ikmal maddeleri ve

malzemenin, yük taşıma hizmeti eliyle, dünya çapında ve hava

nakliyatı için yeniden kullanılabilir şekilde hazırlanmış madeni

sevkiyat kabı. Ayrıca bakınız: "CONEX".


CARGOMASTER CARGOMASTER: Büyük hacimde yükleri taşıyabilen, dört

pervaneli turbo motorlu, ağır bir nakliye uçağı. ABD Hava

Kuvvetleri'nde mevcut uçaklar içinde en geniş yük bölmesine

sahip uçaktır. G133 olarak tanınır.

CARPET BOMBING KAPLAMA BOMBARDIMANI: Sınırlarda belirtilmiş bir sahaya,

kitle halinde bir bomba yükünün, bu sahanın her parçasında

hasar meydana getirecek şekilde tedrici olarak dağıtılması.

CARRIAGE KUNDAK: Bakınız: "gun carriage".

CARRIER PORTÖR: Bir hastalığı taşıyan veya yayan kimse veya şey.

CARRIER AIR GROUP UÇAK GEMİSİ HAVA GRUBU: Harekatın bir uçak

gemisinden idari ve taktik kontrolu için, bir komuta altında teşkil

edilmiş iki veya daha çok uçak filosu.

CARRIER BRANCH GEÇİCİ SINIF: ABD Ordusunda; Ulaştırma veya Askeri İnzibat

Sınıflarının, birer asli sınıf olmaları kanunen kesinleşinceye

kadar, bu sınıflara mensup subayların, Kara Kuvvetleri

Komutanlığı özel emirleriyle atandıkları muharip veya yardımcı

sınıf.

CARRIER CABLE CIRCUITS KURANPORTÖR KABLO DEVRELERİ:


CARRIER COMPANY DENİZ NAKLİYAT BÖLÜĞÜ: Deniz aşırı hareket ve

intikalde bir kontrol birliği halinde teşkil edilmiş dörder erlik

timden oluşmuş bir grup.

CARRIER FREQUENCY TAŞIYICI DALGA FREKANSI: Bir telsiz, radar ve diğer tip

göndermeçten çıkan modüle edilmemiş telsiz dalga frekansı.

CARRIER PIGEON MUHABERE GÜVERCİNİ: Bak. "homing pigeon".

CARRIER STRIKING FORCE UÇAK GEMİSİ VURUCU KUVVETİ: Uçak gemileri

ve bunları destekleyen muharebe gemilerinden oluşan ve bir

taarruz harekatının sevk ve idare edecek kabiliyette bir görev

kuvveti.

CARRY TAŞIMAK: Bir sancak, fors vesaireyi tespit edilmiş bir şekle göre

taşımak.

CARRY LIGHT REFAKAT IŞILDAĞI: Bir kılavuz ışıldak tarafından tespit edilen bir

hedefi devamlı suretle aydınlıkta tutmak; böylece hedefin takip

ve ateş altına alınmasını mümkün kılmak için faydalanılan ışıldak:

CARRYALL TRUCK YÜK VE PERSONEL ARACI: Personel ve yük taşımaya mahsus,

karoseri kapalı taşıma aracı. Personele ait oturma yerleri, yüke

yer açılması için kaldırılır veya ayarlanabilir.


CARTAGE NAKLİYE ÜCRETİ:

CARTEL KARTEL, MÜBADELE ANLAŞMASI: Genel olarak posta veya ikmal

maddelerinin abluka altında bir yerden geçebilmesi veya

esirlerin mübadelesi için, harp halinde bulunan memleketler

arasında yapılan yazılı anlaşma.

CARTEL SHIP ESİR MÜBADELE GEMİSİ: Harp sırasında taarruza veya

müsaadere edilmeye karşı bir muafiyet garantisi altında

seyreden silahsız gemi. Bu gemi kaide olarak, mübadele edilen

esirleri taşır.

CARTESIAN COORDINATES KARTEZYEN KOORDİNATLARI: Boşluktaki

noktaların bulunduğu yerlerin, koordinat düzlemleri olarak

anılan 3 tane karşılıklı düzleme dair referansla ifade edilen bir

koordinat sistemidir. Bu üç düzlem, koordinat eksenleri olarak

anılan üç doğrusal çizgiyi kesmektedir. Ayrıca bakınız:

"coordinates"

CARTOGRAPHER KARTOGRAF: Topograflar tarafından arazi üzerinde ve diğer

usullerle yapılmış haritaları basıma hazırlayan kimse.

CARTOGRAPHICAL SKETCHING HARİTADAN KROKİ YAPMA, HARİTADAN KROKİ

ÇIKARMA: Haritadan çıkarmak suretiyle elle kroki yapma.


CARTOGRAPHY KARTOĞRAFYA: Topograflar tarafından arazi üzerinde veya

diğer usullerle meydana getirilen haritaların basım işleminden

önceki tersim ve hazırlık işleri.

CARTRIDGE FİŞEK, KARTUŞ: Kovan, ateşleme barutu, kapsül ve çekirdekten

ibaret hafif ateşli silah cephanesi. Fişek; komple olarak hazırlanır,

depolanır, sevk ve tevzi edilir.

CARTRIDGE BAG KARTUŞ BARUT HAKKI KESESİ: Bazı tip toplarda sevk

barutunu ihtiva eden dokuma kese.

CARTRIDGE BETT FİŞEKLİK: Bak. "ammunition".

CARTRIDGE CASE KOVAN: İçinde kapsül ve sevk barutu bulunan madeni kap.

Buna mermi tespit edilir.

CARTRIDGE CLIP FİŞEK BAĞI: Bir tüfek veya toplu tabancada, fişeklerin,

mekanizma yatağına veya tabancanın topuna doldurulmasını

kolaylaştırmak için yapılan ve fişekleri ihtiva eden madeni bağ.

Bu terimi; karabina, tabanca ve otomatik tüfeklerin şarjörleri

anlamına gelen (magazine) kelimesi ile karıştırmamalıdır.

CASCADE IMAGE INTENSIFIER AŞAMALI GÖRÜNTÜ YÜKSELTİCİ: İki veya daha

fazla aşamayla yapılan görüntünün yoğunluğunu artırıcı

kapasitedeki bir optik elektronik yükseltici.


CASE (DOD, IADB) VAKA (AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI; AMERİKAN

SAVUNMA KURULU): 1. Kendi bütünlüğü içinde bir istihbarat

harekatı. 2. Kişilerin, hareket tarzının ve amaçların dahil edildiği

bir istihbarat harekatı gelişmesinin kaydı.

CASE FATALITY RATE VAKA ÖLÜM ORANI: Bir hastalık veya arızalardan

meydana gelen ölüm miktarının, belirli bir hastalık veya arıza

vakaları toplam miktarına nispetle, yüzde olarak ifade edilen

oran.

CASE I POINTING 1 NCİ NİŞAN USULÜ: Bir nişan tertibatı vasıtasıyle, istikamet

ve yükselişi hedefe yönelterek nişan alma.

CASE II POINTING 2 NCİ NİŞAN USULÜ: İstikameti, hedefe yöneltilmiş bir nişan

tertibatı ile; yükselişi de yükseliş veya mesafe kadranına

bağlamak suretiyle nişan alma.

CASE III POINTING 3 NCÜ NİŞAN USULÜ: 3 ncü nişan tertibatı vasıtasıyle,

istikamet ve yükselişi hedefe yönelterek nişan alma.

CASE STUDY METHOD VAKA ETÜDÜ YÖNTEMİ:

CASEMATE KAZAMAT: Bombalara karşı mukavemeti olan ve sualtı mayın

şebekesi kontrol malzemesinin muhafaza edilmesi için kullanılan

yapı. Kazamatlar, karada veya harp gemilerinde silah


amplasmanı, sarf cephaneliği veya barınma yeri olarak

kullanılabilir.

CASH NAKİT:

CASH BLOTTERYEVMİYE DEFTERİ: Bir tediye subayı tarafından tutulan ve kasa

hesabına müessir olan, bütün günlük işlemleri gösterir kayıt

defteri.

CASH BOOK KASA DEFTERİ: Tediye subayı tarafından tutulan ve nakit veya

çek hesaplarının bakiyeleri üzerindeki tesir gözönüne

alınmaksızın, tediye subayının genel sorumu ile ilgili bütün

işlemleri gösteren defter.

CASH DISCOUNT PEŞİN TEDİYE İSKONTOSU: Derhal veya belirli bir süre içinde

yapılan tediye dikkate alınarak, malın fiyatından kabul edilen bir

indirme. Bu indirme, genellikle, yüzde miktariyle ifade edilir.

CASH WITH ACCEPTANCE KABUL; ANINDA NAKİT:

CASSETTE KASET: Fotoğrafçılıkta, fotoğraf makinası veya karanlık oda

teçhizatından aydınlatılmış koşullarda çıkarılabilen ışık görmüş

veya görmemiş fotoğraf, film ve kağıtlarına mahsus ve yeniden

doldurulabilir bir kap.


CASTER AYAK MAKARASI; AYAK TEKERLEĞİ: İskemle, masa ve benzeri

mobilyalarla portatif makina vesair eşyanın, döşemeye zarar

vermeden hareketlerini kolaylaştırmak için, ayak ve kaidelerine

takılan ve her yöne dönebilen küçük tekerlek veya makara.

CASUAL DETACHMENT SEVKE TABİ PERSONEL MÜFREZESİ: Kendi

birliklerinden ayrılmış veya tayin emri bekleyen subay ve

erlerden mürekkep askeri birlik.

CASUAL OFFICIER GEÇİCİ GÖREVLİ SUBAY; ATANMA EMRİ BEKLEYEN SUBAY;

MİSAFİR SUBAY: Bir birliğe henüz atanmamış veya özel bir görev,

izin vesair sebeplerle, birliğinde bulunmayan subay.

CASUAL PAYMENT MİSAFİR EŞHAS HANESİNDEN TEDİYE: Kendi birliğinden geçici

olarak ayrılmış ve askeri maaş bordrosuna dahil edilmemiş bir

kimseye yapılan tediye.

CASUAL UPLIFT MİSAFİR UÇAK YAKIT İKMALİ: Misafir bir uçağın petrolle

ikmali.

CASUALTY ZAYİAT: Öldüğü, yaralandığı, incindiği, hastalandığı enterne

edilmiş olduğu, düşman eline çıkmış bulunan bir şahıs veya

bulunduğu yer ve durumu tespit edilmemiş kimse. Ayrıca

bakınız: "battle casualty, nonbattle casualty; coounded".


CASUALTY AGENT ZAYİAT VERDİRİCİ KİMYA HARBİ MADDESİ: Arazide müessir

yoğunlukta kullanıldığı zaman ciddi arıza veya ölüme sebep

olabilecek kimya maddesi.

CASUALTY ATTACK GAZ TAARRUZU: Personel tarafından işgal edilen bir

sahada azami zayiat temini maksadıyla, kısa bir zamanda (2

dakika veya daha az), yüksek derecede zehirli kimya maddesi

yoğunluğu meydana getiren baskın taarruzu.

CASUALTY GAS ZAYİAT VERDİRİCİ GAZ: Bak. "casualty agent".

CASUALTY REPORT ZAYİAT RAPORU; ZAYİAT ÇİZELGESİ: Bak. "battle

casualty report".

CASUALTY STAGING UNIT ZAYİAT TOPLAMA BİRLİĞİ: Bak. "aeromedical

staging unit":

CATALOG KATALOG: İkmal maddelerini göstermek üzere sistemli şekilde

tertiplenip liste, kitap veya kart halinde hazırlanmış eser.

CATALOG SUPPLY MANUAL İKMAL KATALOGU: İkmal sisteminde mevcut

ikmal maddeleriyle ilgili bilgileri ihtiva eden ve isteklerin

hazırlanmasında kılavuz olarak kullanılan bir yayın serisi.


CATALOGING KATALOGLAMA: Maddelerin tanınması, tasnifi ve stok

numaralarıyla ilgili işlemler. İkmal faaliyetlerinde; kolayca

anlaşılabilecek ve kullanılabilecek bir şekilde olmak kaydıyla,

madde isimlerinin seçilmesi, açıklamalarının hazırlanması;

maddelerin tanıtılması, değiştirilmesi ve birbirinin yerine

kullanılabilmesi hususunda bu açıklamaların uygulanması ve bu

gibi işlerle ilgili esasların verilmesi, kayıtların tutulması bu

işlemler dahilindedir.

CATALYTIC ATTACK BOZGUNCU TAARRUZ: Bir üçüncü devletin gizli

entrikaları ile, iki büyük devlet arasında harbe sebebiyet verme

amacını güden bir taarruz.

CATALYTIC WAR BOZGUNCU SAVAŞ: Kullanılmamalıdır. Bak. "catalytic

attack".

CATAPULT FIRLATMA RAMPASI: Bir füze veya hava aracına yardımcı bir

itme kaynağı temin eden yapı. Üzerinde seyri esnasında yapının

füzeye hem yön hem hız vermesi gerekir; füzeye bir top

namlusunun mermiye yaptığı aynı hizmeti görür.

CATEGORY İHTİYAT SINIFI: Her Silahlı Kuvvetler İhtiyat Asli Teşkilinde; birinci

derecede hazır ihtiyat, ikinci derecede hazır ihtiyat ve üçüncü


derecede hazır ihtiyat, Silahlı Kuvvetler İhtiyat Sınıfı ile tespit

edilmiş kategorilerdir.

CATEGORY (TROOP PROGRAM) BİRLİK VE PERSONEL KATEGORİSİ

(TEŞKİLAT VE KONUŞ ŞEMASI): Kara Kuvvetlerindeki bütün

personel ve birlikleri; harekat kuvvetleri, destek kuvvetleri,

eğitim üssü esas görevlerine göre misafir, hasta olarak sınıflara

ayırma usulü. Ayrıca bakınız: "unit categories".

CATEGORY I- I NCİ KATEGORİ: Teşkilat ve malzeme kadrosuna göre teşkil

edilen ve vazifesi düşmanın imhasından başka, araziyi işgal ve

elde tutmayı içine alan birlik ve bu birliğin ilgili karargahı ve

hizmet bölükleri ile; vazifesi, arazi kazanmakta olan kıtalara, ateş

ve diğer destek vasıtaları ile destekte veya yardımda bulunarak,

düşmanın imhası hususlarını içine alan bir birlik. Birlik; genel

olarak muharebenin fiilen cereyan ettiği bölgenin ileri kısmında

faaliyette bulunur.

CATEGORY II - II NCİ KATEGORİ: Teşkilat ve malzeme kadrosuna göre teşkil

edilen ve vazifesi, muhaberenin fiilen cereyan ettiği bölgenin

ileri kısmındaki I nci kategoriden birliklere, taktik dışı destek

sağlamayı ve yardımda bulunmayı içine alan birlik. Bu birlik;


genellikle, ordu geri sınırının ilerisinde bulunur ve normal olarak,

tümen kolordu, veya ordu kuruluşuna verilir.

CATEGORY III- III NCÜ KATEGORİ: Teşkilat ve malzeme kadrosuna göre teşkil

edilen ve vazifesi, bir muharebe bölgesi ile bir menzil sahası idari

üst rakamlarının desteğindeki hizmet ve faaliyetleri içine alan

birlik. Bu birlik; normal olarak menzil sahasında veya ABD

Anayurdunu da içine almak üzere, menzil sahası istikametinde

geriye doğru uzanan münakale hatları üzerinde bulunur.

CATHEAD GRİVA MATAFORASI: Bir geminin provasından dışarıya doğru

çıkan ağaç ve demir parçası. Demir alındığı zaman griva bağlanır.

CATHODE RAY TUBE KATOT IŞINLI LAMBA: Katot tarafından yayınlanan bir

elektron akımını saptırmak suretiyle üzerinde işaretler elde edilir

bir flüoresan ekranı bulunan elektronik lamba.

CAUSEWAY GEÇİŞ YOLU: Bataklık veya çamurlu arazi geçmek için yapılmış

yol. Bak. "Navy pontoon causeway".

CAUSTIC SODA SODYUM HİDROKSİT, KOSTİK SODA: Zehirli gazları ve kimyasal

maddeleri yok etmek için kullanılır.

CAUTION DİKKAT:
CAUTION AREA DİKKAT BÖLGESİ: Uçağın uçuşuna dair kısıtlamaların mevcut

olabildiği belirli zamanlar içindeki tanımlanan boyutlardaki hava

sahası.

CAVALRY SÜVARİ: Yüksek hareket kabiliyetine sahip atlı, motorlu veya

mekanize kara birliği. Ayrıca bakınız: "armored cavalry".

CAVALRY MAN SÜVARİ: Süvari sınıfına mensup şahıs.

CAVALRY SCHOOL SÜVARİ OKULU: Atlı, motorlu ve mekanize süvariye ait taktik

ve teknik öğretim eğitimi gösteren sınıf okulu.

CAVE SHELTER DEHLİZ SIĞINAK: Askerler için, üst tarafından toprak tahrip

edilmeden, bir dağ eteği veya yarmadan içeriye doğru kazılmış

yer altı sığınağı. Bir dehliz sığınak kazılmış bir kuyu olan ve

üzerine suni bir kapağı bulunan gömme sığınaktan (cut and

cover shelter) farklıdır.

CAVITATION ÇUKURLAŞMA: Çok düşük basınçlara maruz kalan akıcı bir yakıtta

buhar boşluklarının süratle oluşup ani kayboluşu. Roket ana

parçalarında sık rastlanan ciddi hasar sebeplerindendir.

CAVITY PARALAMA HAKKI HAZNESİ: Bir merminin yüksek süratli infilak

maddesiyle doldurulan iç kısmı.


CAVU-CAVU HAVA AÇIK, GÖRÜŞ MESAFESİ SINIRSIZ ANLAMINA GELEN BİR

METEOROLOJİK DEYİM:

CBR AGENT KİMYASAL BİYOLOJİK VE RADYOLOJİK HARP. MADDELERİ, KBR:

Bak. "chemical, biological and radiological agent"

CBR OFFICER KİMYA, BİYOLOJİ VE RADYOLOJİ SUBAYI: Bak. "chemical

biological and radiological officer".

CEASE ENGAGEMENT ÇARPIŞMANIN KESİLMESİ, ÇARPIŞMANIN DURMASI:

Hava savunmasında, belirlenmiş hedefe karşı bulunan atış

serisini durdurmak üzere birliklere komut vermekte kullanılan

bir ateş kontrol emri. Evvelce uçuş halinde bulunan güdümlü

füzeler önlemede bulunmaya devam edecektir. Ayrıca bakınız:

"engage, hold fire".

CEASE FIRE ATEŞ KES: Ateş kesmek için verilen işaret veya komut. Bundan

sonra tekrar ateşe devam etmek icap ederse (commence firing)

ATEŞE DEVAM ! komut veya işareti verilir.

CEASE LOADING YÜKLEMEYİ DURDUR: Topçu ve deniz topçu ateşi desteğinde,

mermilerin silaha doldurulması işleminin geçici olarak

durdurulduğunu belirtmek üzere iki veya daha fazla atımlık ateş

esnasında kullanılan emir.


CEILING BİR UÇAĞIN YÜKSELEBİLECEĞİ İRTİFA:

CELESTIAL AZIMUTH ASTRONOMİK SEMT: Bak. "True azimuth".

CELESTIAL GUIDANCE ASTRONOMİK GÜDÜM: Bir füze veya aracın gök

cisimlerine göre hesaplanarak güdümü. Ayrıca bakınız:

"guidance".

CELESTIAL MECHANICS ASTRONOMİ MEKANİĞİ, GÖK MEKANİĞİ: Gök

cisimlerinin yörüngelerini tespitle bir etken olarak kuvvet etkisi

ile meşgul olan bilim. Bu bilim geniş ölçüde, çekim kanunun

tatbiki ile ilgilenir.

CELESTIAL NAVIGATION ASTRONOMİK SEYRÜSEFER: Referans olarak gök

cisimlerinden faydalanan bir seyrüsefer şekli (Füze

Terminolojisinde münasip aletlerle teçhiz edilmiş ve lüzumlu

bütün güdüm teçhizatını ihtiva eden bir sistem, esas itibariyle,

füze nispi mevkii ve önceden seçilmiş bazı gök cisimlerinin

mevkilerine göre tespit olunmuş bir rota takip eder) .

CELESTIAL SPHERE GÖK KÜRE: Arz müşterek merkezli sonsuz bir yarı çapa sahip

ve üzerinde -arz hariç- gök cisimlerinin izdüşümlerinin gösterdiği

farz ve tahmin edilen hayali küre.


CELL HÜCRE: Gizli veya yıkıcı amaçlarla birlikte çalışan küçük bir

bireyler grubu.

CELL SYSTEM HÜCRE SİSTEMİ: Bak. "net".

CELLULAR UNIT ÖZEL KARMA BİRLİK: Her biri belirli bir görevin yapılması için

gereken timlerden (Teşkilat ve malzeme kadrosu timlerinden)

mürekkep bir birlik. Sabit ve elastiki teşkilat ve malzeme

kadrolarında dikkate alınmamış özel bir ihtiyaç karşılamak için,

bir veya daha çok timlik bir grup seçilebilir. Timlerden; ayrıca

sabit ve elastiki kadrolara göre kurulmuş birliklerde, bir bölükten

daha küçük çaptaki arttırmaları gerektiren takviyeler için

faydalanılır.

CELLULE KANAT ÇATISI: Bir uçağın bir tarafındaki kanat mesnetlerinin

hepsini meydana getiren yapı. Buna "cell" de denir. CEMETERIAL

EXPENSES, DEPARTMENT OF THE ARMY: KARA KUVVETLERİ

MEZARLIK MASRAFLARI: Bak. "civil appropriation".

CENSOR SANSÜR ETMEK: Askeri değerdeki haberlerin düşman eline

geçmesine engel olmak için mektuplaşmalar ile telgraf, ajans

haberi, sinema filmi, radyo yayınları ve diğer her çeşit

haberleşme vasıtalarını kontrol ve tetkik etmek.


CENSORSHIP SANSÜR, SANSÜRLÜK: Ayrıca bakınız: "armed forces censorship,

civil censorship, field press censorship, military censorship,

national censorship, primary censorship, prisoner of war

censorship, secondary censorship".

CENTER MERKEZ: Bir ihtisas personeli veya hizmetler topluluğunu, başka

faaliyet ve şahıslar yararına merkezi bir noktada bulunduran bir

kuruluş veya tesis; fotoğrafik istihbarat merkezi, muharebe

haberleri merkezi gibi.

CENTER LINE ORTA HAT, EKSEN: Bir topun yana dönüş sahası merkezini

gösteren, toprağa çizilmiş hat. Bu hattan, ağır topçunun

mevzilenmesini kolaylaştırmak, dolayısıyle kundak yerlerinin

değiştirilmesini önlemek için faydalanılır.

CENTER OF BURST ORTA PARALANMA NOKTASI: Bakınız: "mean point of

impact".

CENTER OF BURST ERROR ORTA PARALANMA NOKTASI HATASI: Hedef ile

orta paralanma noktası arasındaki mesafe.

CENTER OF DISPERSION DAĞILMA MERKEZİ: Aynı atış esasları ile atıldığı kabul

edilen sayısız miktarda atım veya paralanma noktaları teorik

merkezi.
CENTER OF GRAVITY AĞIRLIK MERKEZİ: Bakınız: "center of mass".

CENTER OF GRAVITY LIMITS AĞIRLIK MERKEZİ DEĞİŞME SINIRLARI: Ağırlık

merkezinin hava aracında uçuş emniyetine zarar vermeyecek

değişme sınırları. Yüklenmiş hava aracının ağırlık merkezi

kalkışta, havada iken ve inişte bu sınırlar arasında bulunmak

zorundadır. Bazı hallerde kalkış ve iniş sınırları da belirtilebilir.

CENTER OF IMPACT ORTA VURUŞ NOKTASI: Dağılma dikdörtgeninin

merkezi. Mermi düşüş noktalarından meydana gelen şeklin

sadece en önünde ve en arkasında bulunan iki nokta arasındaki

mesafe dikkate alındığı zaman bu mesafenin merkezidir. En

sağda ve en solda bulunan iki nokta arasındaki istikamet

bakımından da istikamet merkezi olur. Bak. "mean point of

impact".

CENTER OF MASS SİKLET MERKEZİ: Karada, havada ve denizde, katı netice

yerinde ve zamanında, kati netice istikametinde kullanılmak

üzere, üstün kuvvetlerin belirli bir bölgede yoğunlaştırılması.

Buna "center of gravity" de denir.

CENTER OF RESISTANCE MUKAVEMET MERKEZİ: Esas savunma sisteminde;

düşman taarruzlarını defetmek için kıtaların yoğunlaştırıldıkları


nokta. Bir mukavemet merkezi, diğer mukavemet merkezleri

tarafından desteklendiği gibi, kendisi de diğerlerini destekler.

CENTRAL ANALYSIS TEAM MERKEZİ İNCELEME TİMİ (AMERİKA SAVUNMA

KURULU): İki veya daha fazla sayıda önemli komutanın

temsilcilerinden oluşan, ayrıntılı incelemeden ve büyük ölçekli

bir deniz kuvvetleri tatbikatının rapor edilmesinden üstlerine

karşı müştereken sorumlu olan bir timdir. Eğer bir inceleme bir

komutan veya onun tarafından yapılıyorsa, bu bir inceleme

karargahı olarak anılacaktır.

CENTRAL CONTROL MERKEZİ ATEŞ İDARESİ: Ateşin, bizzat nişancı

tarafından olmamak üzere, merkezi bir yerden idaresi. Bu usul,

özellikle hava savunma bataryalarında kullanılır.

CENTRAL CONTROL OFFICER MERKEZİ KONTROL SUBAYI: Gemiden kıyıya

intikalin su üstündeki kısmının genel koordinasyonu için, amfibi

özel görev kuvveti komutanı tarafından görevlendirilmiş subay.

Bu subay, merkezi kontrol gemisinde (central controlship)

bulunur.

CENTRAL INTELLIGENCE AGENCY (CIA) - MERKEZİ İSTİHBARAT TEŞKİLATI:

CENTRAL INTERPRETATION UNIT MERKEZİ TERCÜME BİRLİĞİ:


CENTRAL MEAT PROCESSING FACILITY MERKEZİ ET İŞLEM TEŞKİLİ: Kıta

iaşesinde faydalanılan bozulmaya müsait etlerin, kümes

hayvanları ve balıkların, esas itibariyle alınması, hazırlanması ve

dağıtılması maksadıyla kurulmuş bir tesis.

CENTRAL PASTRY KITCHEN HAMUR İŞLERİ MUTFAĞI: Fırında pişirilen hamur

işi yiyeceklerin yapılması için bütün sahra rasyon tabldotlarının

tali bir kısmı olarak kurulmuş bir tesis.

CENTRAL PLANNING TEAM MERKEZİ PLANLAMA TİMİ (AMERİKAN

SAVUNMA KURULU): İki veya daha fazla komutanın

temsilcisinden oluşan, ayrıntılı incelemeden ve büyük ölçekli bir

deniz kuvvetleri tatbikatının rapor edilmesinden üstlerine karşı

müşterek sorumlu olan timdir. Tatbikatın muayyen aşamaları

hakkında merkezi planlama timine bilgi sağlamak amacıyla

merkezi planlama timinin önce bölgesel planlama grupları

kurulabilir. Eğer tatbikat planlaması müşterek bir komutanlık

veya bir komutan veya onun astları tarafından yapılıyorsa, bu

takdirde buna planlama karargahı denir. Merkezi planlama timi

"talimatlar" yayımlar; planlama karargahları ise "genel tatbikat

emirleri" yayımlar.
CENTRAL PLANNING TEAM (NATO) MERKEZİ PLANLAMA TİMİ: İki veya daha

çok NATO veya ulusal komutanlıklardan müteşekkil, tatbikat

şartnamesine ve/veya tatbikat planlama direktiflerine uygun

olarak bir tatbikat harekat emrinin oluşturulmasından sorumlu

olan bir timdir.

CENTRAL POSTAL DIRECTORY MERKEZİ ADRES REHBERİ: Bir denizaşırı

komutanlıkta, personel adres ve posta adres rehberi hizmet

görmek üzere kurulmuş faaliyet.

CENTRAL PROCUREMENT MERKEZİ TEDARİK: Malzemelerin, ikinci

maddelerinin, veya hizmetlerin resmen belirlenmiş bir

komutanlık veya teşkilat vasıtasıyla bütün unsurların faydası

veya kullanımı, veya tek yöneticilerin olduğu durumlarda bir

bütün halinde askeri bölümler için söz konusu maddelerin özel

olarak temin olunan fonlarla tedariki.

CENTRAL PURCHASE MERKEZİ SATIN ALMA: İkmal maddeleri ve

malzemenin; memleket çapında tedarik ve ihtiyaç sahiplerine,

doğrudan doğruya veya depo sistemi yoluyla, dağıtımından

sorumlu bir tedarik faaliyet merkezi tarafından satın alınması.


CENTRAL SECURITY CONTROL GÜVENLİK KONTROL MERKEZİ (HV.): Bütün fiziki

güvenlik faaliyetlerine ait harekat kontrolünün yapılmakta

olduğu temel güvenlik yeri.

CENTRAL STATION SES ÖLÇME SANTRALI: Etrafa dağıtılmış ses ölçme

postalarından esas alınan ve bu esaslardan, topçuya, mesafeler

hakkında bilgi veren bir ses ölçme takımı mensuplarının

bulundukları yer.

CENTRAL TRACER CONTROL İZLİ MERMİ İLE MERKEZİ ATIŞ İDARESİ: İzli

cephane kullanmak suretiyle atışın bir elden idaresi.

CENTRAL WAR MERKEZİ SAVAŞ: Kullanılmamalıdır. Bak. "general war".

CENTRALIZATION TEKELDEN YÖNETİME BAĞLAMA:

CENTRALIZED ITEMS MERKEZDEN İDARE EDİLEN MADDELER: Bir kuvvet

komutanlığı veya sınıf dahilinde bir elden idare ve tedarikleri,

yetkili makam tarafından emredilmiş ikmal maddeleri.

CENTRALIZED SCREENING MERKEZİ ELEME/İNCELEME MUAYENESİ (HV. ):

Taşınabilir fazla ordu mallarına ait bilgilerin Savunma Lojistik

Hizmetleri veya Genel Hizmetler bölge büroları tarafından

kuvvet komutanlıkları ile birlikte incelenmesi.


CENTRALLY MANAGED ITEM MERKEZİ OLARAK YÖNETİLEN MADDE: Envanter

kontrol noktası (toptan düzeyde) yönetimine tabi olan bir

malzeme maddesidir.

CEREMONY TÖREN: Denetleme ve geçit resmi gibi bir olayı kutlamak veya bir

şahsa saygı göstermek maksadıyla yapılan askeri toplantı veya

tören.

CERTAIN CONTRACT KATİ SÖZLEŞME:

CERTIFICATE BELGE: Bir şeyin gerçeğe uygun olduğunu ifade eden yazılı ve

basılı vesika.

CERTIFICATE FOR DECORATION NİŞAN BERATI, NİŞAN BELGESİ: Bir nişan

verildiğini gösteren kabartma yazılı belge.

CERTIFICATE OF ACHIEVEMENT BAŞARI BERATI, NİŞAN BELGESİ: Bir nişan

verildiğini gösteren kabartma yazılı belge.

CERTIFICATE OF CAPACITY MÜSPET SİCİL BELGESİ: İsmi yazılı subayın

belgede yazılı rütbeye yükselme niteliğinde olduğunu ifade eden

rapor.

CERTIFICATE OF DISABILITY FOR DISCHARGE DAİMİ ÇÜRÜK RAPORU:

Bedeni ve akli sebeplerden askeri hizmete, daimi olarak


elverişsiz durumdaki bir askerin bu halini ve terhis edilmesi

gerektiğini gösterir belge.

CERTIFICATE OF EXPENDITURE SARFİYAT BELGESİ: Sarfa tabi malın tükendiğini

veya muhasebe kayıtlarından düşüldüğünü ifade eden rapor.

CERTIFICATE OF FAIR WEAR AND TEAR: KAYIT SİLME BELGESİ:

Malzemenin, bir ihmal veya hasardan değilde, askeri hizmette

normal olarak kullanılmasından sonra elden çıktığını veya hasara

uğradığını gösteren belge. Bak. "report of supply". CERTIFICATE

OF GAINS, LOSSES AND DISCREPANCIES: FAZLALIK, NOKSANLIK

VE FİRE TUTANAĞI: Bir satış mağazasında, tespit edilmiş

miktarlar dahilindeki işletme zayiatını belgelemek için kullanılan

form.

CERTIFICATE OF HONORABLE SERVICE ŞEREFLİ HİZMET BELGESİ: Askerlikte

ölen bir kimsenin, yaptığı hizmetleri takdir mahiyetinde, en

yakınına verilen yazılı belge.

CERTIFYING OFFICER TAHAKKUK MEMURU: Bir tahsisat veya fondan

yapılacak ödemelere esas teşkil eden onayların mevzuata uygun

bulunduğunu ve gerçekten yapılmış olduğunu onaylayan şahıs.

CG Bakınız: "guided missile cruiser".


CGN Bakınız: "guided missile cruiser".

CH-46 Bakınız: "Sea Knight".

CH-53 Bakınız: "Sea Stallion". CHAFF (AMERİKAN SAVUNMA

BAKANLIĞI, AMERİKAN SAVUNMA KURULU): KARIŞTIRMA

REFLEKTÖRLERİ: Şaşırtmak amacıyla radar ekolarını yansıtmada

kullanılan çeşitli boyda ve frekans atış kabiliyetinde, ince, dar

madeni şeritlerden ibaret radar karıştırma reflektörlerine verilen

isim. Ayrıca bakınız: "rope; ropechaff; window".

CHAFF (NATO) KARIŞTIRMA REFLEKTÖRLERİ: Bir radar karşı önlem olarak

ekseriya mermi kovanlarından veya roketlerden bırakılan veya

uçaklardan serpilen, elektromanyetik enerjiyi yansıtmada

kullanılan frekans kesici metal varak şeritlere, tellere veya

metalize cam liflere verilen isim.

CHAIN KOD SERİSİ: Bakınız: "net, chain, cell system".

CHAIN OF COMMAND KOMUTA ZİNCİRİ: Emir ve komuta yetkisinin icra

edildiği üstten asta, komutan subaylar silsilesi. Buna "command

channel" de denir. Ayrıca bakınız: "administrative chain of

command, operational chain of command".


CHAIN OF EVACUATION TAHLİYE ZİNCİRİ: Kullanılmaz halde ve HEK

durumundaki malzemenin tahliye istikametlerini gösteren

noktalar veya tesisler silsilesi.

CHALK COMMANDER SEVK KOMUTANI: Bir sevk numarası altında sevk

edilen bütün kıtaların, askerlerin komutanı.

CHALK NUMBER SEVK NUMARASI: Tam bir yüke ve nakliye vasıtasına verilen

numara.

CHALK TROOPS SEVK KIT'ALARI, ASKERLERİ: Muayyen bir sevk numarası ile

tanımlanan kıt'aların, askerlerin yükü. Ayrıca bakınız: "chalk

commander, chalk number".

CHALLENGE HAKİMİN RED İSTEĞİNDE BULUNMASI: Askeri bir mahkeme

heyetinde herhangi bir subayın bulunmasına kanuni olarak

itirazda bulunmak.

CHAMBER HÜCRE: Bakınız: "ballonet balloon".

CHAMBERING FİŞEĞİN FİŞEK YATAĞINA SÜRÜLMESİ: Hafif ateşli silahların

çalışmasında, besleme tertibatı vasıtasıyle silaha sürülmüş olan

fişeğin fişek yatağına sürülmesi.


CHANDELL ŞANDEL: Bir uçağın dik tırmanma sırasında, sürat kaybı anına

kadar yaptığı dönüş. Bu anda, fazla gaz vermeksizin temin

edilecek tırmanma süratinden daha süratli irtifa alabilmeyi temin

için, uçağın ağırlığı ile süratinden istifade edilir. Bu manevradan

maksat, uçuş istikameti değiştiği anda irtifa alabilmektedir.

CHANGE DEĞİŞİKLİKLER:

CHANGE OF OPERATIONAL CONTROL HAREKAT KONTROLU DEĞİŞİKLİĞİ,

HAREKAT KONTROLUNUN DEĞİŞMESİ: Bir kuvvet veya birliğe ait

harekat kontrolu sorumluluğunun, bir hareket kontrol

makamından bir başka makama geçtiği gün ve saat (ortalama

Greenwich saati) .

CHANGE OF STATION NAKİL, YER DEĞİŞİKLİĞİ: Bir askerin, yeni bir

garnizonda geçici olarak görevlendirilmesi; yeni bir garnizona

nakil veya tayini. Yer değişikliği devamlı veya geçici olabilir.

CHANGE STEP AYAK DEĞİŞTİRMEK: Yürüyüşte, diğer bir şahsa veya tempoya

uymak için acele ayak değiştirmek.

CHANNEL KANAL: Bir sistem veya devre üzerinde müstakilen haberleşme

sağlayan bir yol. Bir sistem veya devre üzerinde (frekans

bölümünü çoğalma veya zaman bölümünü çoğaltma usulleriyle


meydana gelen) müstakil kanal miktarı, bunun temin

edilebileceği müstakil haberleşme yollarının miktarı ile ölçülür.

CHANNEL AIRLIFT HAVADAN NAKİL VE İKMAL KANALI: İki nokta arasında

programlanmış bir esasta sağlanan havadan nakil ve ikmal

hizmetlerinin müşterek kullanıcıları.

CHANNEL DESIGNATION KANAL İŞARETİ: Bir istasyonun kimliğini bildirmek

üzere, kanal numarasıyla birlikte kullanılan bir veya birkaç harf.

CHANNEL LETTER KANAL HARFİ: Bir istasyon için birden çok kanal mevcut

bulunduğu zaman, her kanala tahsis edilmiş tanıtma harfi.

CHANNEL NUMBER KANAL NUMARASI: Bir istasyon kanal veya yayını

tanıtmaya yarayan harf veya rakamlar grubu.

CHANNEL OF COMMUNICATION HABERLEŞME KANALI: Birlik komutanları

veya karargahlar arasında resmi haberleşmenin takip ettiği yol.

CHANNELS EMİR VE KOMUTA KANALI: Bakınız: "channel".

CHAPARRAL CHAPARRAL: Kısa menzilli, alçak irtifalı, karadan havaya, kara

kuvvetleri hava savunma topçu sistemi. MIM-72 olarak

bilinmektedir. Ayrıca bakınız: "Sidewinder".


CHAPEL ASKERİ İBADET YERİ: ABD Ordusunda çeşitli din ve mezheplere

mensup kimselerin ibadet ettikleri yerlerden biri.

CHAPEL FLAG ASKERİ İBADET YERİ BAYRAĞI: Kara Ordusu ibadet yerlerine

çekilmesine müsaade edilen, üzerinde dini remizler mevcut ve

etrafı beyaz saçaklı 4' 4" x 5' 6" boyutta mavi bayrak.

CHAPLAIN DİN İŞLERİ MEMURU, DİN İŞLERİ SUBAYI: Din işleri sınıfına

mensup ve ABD Ordusunda subay yetkisine sahip din adamı.

Karargah heyetine mensup bir subay olup, birlik veya

komutanlığın moraline ve dini inançlarına tesir eden bütün

konularda komutana danışmanlık yapar. Aynı zamanda

askerlerin dini inanç ve moral duygularının takviyesinden

sorumludur.

CHAPLAIN FUND DİN İŞLERİ FONU: Komutanlığın dini konuda programlarıyle

ilgili moral, ruhi ve sosyal faaliyetlerinin desteklenmesinde ve

ileri götürülmesinde kullanılan, tahsis dışı mali kaynak.

CHAPLAIN'S FLAG DİN İŞLERİ MEMURU FLAMASI: İbadet yerini veya bir din

işleri memurunun mevcudiyetini göstermek üzere, arazide

kullanılan ve üzerinde beyaz renkte dini remizler bulunan 2' X 3'

boyutunda mavi flama.


CHAPLAINS ACTIVITIES FUND DİN İŞLERİ TAHSİSATI: Din işleri mensuplarına ait

teçhizat ve ikmal maddeleri için tahsis ve Askeri Diyanet işleri

Başkanı tarafından idare edilen fon.

CHARACTER KARAKTER: Verilerin teşkili, kontrolu veya gösterilmesinin bir

parçası olarak kullanılan bir harf, sayı veya simge.

CHARACTER ACTUATION PROBABILITY KARAKTERİSTİK FAALİYETE GEÇME

OLASILIĞI: Karakteristik faaliyete geçme genişliği içinde birinin

tarama girişimiyle faaliyete geçilmiş bulunan belirli tipteki bir

mayının ortalama olasılığı.

CHARACTER GUIDANCE KARAKTER GELİŞTİRİLMESİ: Ferdi sorumlulukların

esasını teşkil eden temel moral prensipler konusunda bütün

askeri personele, din işleri subayı veya psikiyatrist tarafından

yapılan sistemli bir açıklama.

CHARACTER GUIDANCE INSTRUCTION KARAKTER GELİŞTİRME ÖĞRETİMİ:

CHARACTER GUIDANCE PROGRAM KARAKTER GELİŞTİRME PROGRAMI:

Komutanlık yönetiminde tartışmalar, konferanslar, örnek

hareketler ve diğer münasip vasıtalarla, personelde, insanlık

vakarı, ferdi sorumluluk, münasip teşvik ve en yüksek seviyede


şahsi davranış yaratmak maksadı ile, temel ahlak prensipleri

konusunda uygulanan bir askeri öğretim ve eğitim programı.

CHARACTERISTIC ACTUATION WIDTH KARAKTERİSTİK FAALİYETE GEÇME

GENİŞLİĞİ: Tarama aletinin tek bir hareketiyle mayının faaliyete

geçirilebileceği genişlik.

CHARACTERISTIC DETECTION PROBABILITY KARAKTERİSTİK KEŞFEDİLME

OLASILIĞI: Tek bir girişimle keşfedilen mayınların sayısının,

karakteristik keşfetme genişliği içinde keşfedilmiş bulunan

mayınların sayısına oranıdır.

CHARACTERISTIC DETECTION WIDTH KARAKTERİSTİK KEŞİF GENİŞLİĞİ: Tek bir

girişimle keşfedilebilecek olan mayınların bulunduğu genişlik.

CHARACTERISTIC LENGTH KARAKTERİSTİK UZUNLUK (HV.): Füze sevk

hesaplarında, oda hacminin nozül boğum sahasına oranı. Sevk

hakkının yanışı için bir seyir uzunluğu ölçüsü.

CHARACTERISTIC VELOCITY KARAKTERİSTİK HIZ (HV): Belirli bir seyir için

tasarlanmış bir roket tarafından, frenleme maksadıyla, elde

edilmesi veya üstüne çıkılması gereken bütün hızlar toplamı.

CHARACTERISTICS NİTELİKLER; ÖZELLİKLER: Bak. "technical characteristics", ve

"physical characteristics".
CHARACTERIZATION (EVALUATION) NİTELENDİRME (DEĞERLENDİRME): Bir

bireyin biyografik özeti veya bir teşkilat veya grubun yapısına ve

amacına ilişkin açıklama.

CHARGE BARUT HAKKI; İNFİLAK MADDESİ:

CHARGE OF QUARTERS KIŞLA NÖBETÇİ ASTSUBAYI: Belirli bir süre için kışla

veya ordugahın bakımından ve düzeninden sorumlu astsubay.

CHARGE SHEET İDDİANAME: Bir askeri mahkemede duruşması yapılacak bir

sanığa isnat olunan suçlar için, ilgili bütün bilgi ve suçlamaları

içine alan yazılı form.

CHARGEABLE ACCESSIONS YÜKÜMLÜLER; MÜKELLEFLER:

CHARGED DEMOLITION TARGET TAHRİP HAKKI YERLEŞTİRİLMİŞ TAHRİP

HEDEFİ: Yerleştirilmiş bütün tahrip hakları ateşlemeye hazır-

emniyette veya kurulu- duruma getirilmiş bir hedef. Ayrıca

bakınız: "demolition target".

CHARGING POINT DOLDURMA NOKTASI: Bak. "filler point".

CHART ŞEMA: İstatistiki bilgilerin liste, resim, çizelge vesaire şeklinde

veya başka vasıtalarla temsil edilmesi.


CHART BASE DENİZ HARİTASI; ŞEMA BAZI: Derleme için temel bir kaynak

olarak veya yeni bir ayrıntının basıldığı bir çerçeve olarak

kullanılan bir şema. Ayrıca bakınız: "map".

CHART DIRECTION OF WIND RÜZGAR PLAN İSTİKAMETİ: Atış hattından

balistik rüzgarın esmekte olduğu yöne doğru, saat yelkovanı

istikametinde ölçülen yatay açı. Bu istikamet; atış hattı istikamet

açısı, rüzgar istikamet açısından çıkarılarak bulunur. Ayrıca

bakınız: "wind-fire angle".

CHART INDEX HARİTA/ŞEMA İNDEKSİ: Bak. "map index".

CHART LOCATION OF THE BATTERY BATARYA YERLEŞKESİ ŞEMASI: Bak.

"battery center".

CHART SERIES HARİTA/ŞEMA SERİLERİ: Bak. "map series".

CHART SHEET ŞEMA LEVHASI: Bak. "map sheet".

CHARTER ARAÇ KİRALAMA: Bir gemi, uçak vesaire kiralamak.

CHARTROOM TRAFİK KABİNASI; SEYRÜSEFER KABİNASI (HV); SEYİR KABİNASI

(DZ): Gemilerde ve bazı tip uçaklarda, harita ve aletlerin

bulunduğu ve trafiğin planlandığı bölme.


CHASSIS ESAS İNİŞ TAKIMI: Bir uçağın esas iniş takımı; iniş takımının uçağı

taşıyan kısmı. Esas iniş takımı; tekerlek, bot ve uçağın esas

bünyesinde bulunan diğer tekerlekleri ihtiva eder. "main landing

gear" veya "undercarriage" de denir.

CHATTER KAVRAMA TİTREMESİ: Bir motorlu araçta; kavramanın iyi

oluşturulmamasından dolayı, hareket esnasında meydana gelen

titreme. Bu titreme, kavrama mili yataklarının aşınmış veya

motor bağlantılarının gevşemiş olmasından ileri gelebilir.

CHECK (LIST) KONTROL LİSTESİ; YOKLAMA; KONTROL ETMEK:

CHECK FIRING ATEŞE ARA VER: Ateşi geçici olarak kesen bir komut.

CHECK GROUP YOKLAMA GRUBU: Kriptografide; şekli değiştirilmek suretiyle

gönderilen ve anahtar göstergesi ile diğer bilgilerin başka şekilde

verilmesi sayesinde, kontrol imkanını arttıran grup.

CHECK POINT UÇUŞ KONTROL MERKEZİ: Arazi veya su üzerinde bulunan ve

üstünde uçan bir uçağın konumunun gözetlenebileceği veya

elektronik vasıtalarla belirlenebileceği coğrafi nokta.

CHECK PORT/STARBOARD SOL TARAFINI/SAĞ TARAFINI KONTROL ET: Hava

önlemede, şu anlamı taşımaktadır. "Hava radar araştırması için


aniden başını....... derece sola/sağa çevir, sonra eski durumunu

al"

CHECK REGISTER ÇEK KAYIT DEFTERİ: Bir tediye subayı tarafından tutulan ve

bu subayın A. B. D. Hazine Genel Müdürlüğü ile olan resmi çek

hesaplarına tesir eden mali işlemleri gösterir bir kayıt.

CHECK SWEEPING KONTROL TARAMASI: Deniz mayın savaşında, önceki bir

temizleme harekatında hiçbir şamandıraya bağlı mayının

bırakılmadığını kontrol eden tarama.

CHECKOUT NİHAİ KONTROL: Bir silah sistemi veya buna bağlı bir unsurun hal

ve durumunu belirlemek için işlevi, çalışması ve kalibrasyonu ile

ilgili olarak girişilen bir dizi test.

CHEMICAL KİMYASAL; KİMYAYA AİT: Bir veya daha çok kimya maddesini

ihtiva eden.

CHEMICAL AGENT KİMYA HARP MADDESİ: Kimyasal mahiyetleri itibariyle insan,

hayvan, bitki ve malzeme üzerinde öldürücü veya hasar yapıcı

etkileri görülen ya da bir perdeleme vasıtası olarak kullanılan

veya işaret sisi meydana getiren katı, sıvı veya gaz halinde bir

madde.
CHEMICAL AGENT DETECTOR KIT GAZ DETEKTÖR ÇANTASI: Gazlanmış

havayı çeken ve içinde sıvı halinde ayıraçlar bulunan bir çanta.

Çantadaki tüplerde hasıl olan renk değişikliği sayesinde, bazı

harp gazlarının zarar verecek yoğunluktaki mevcudiyeti meydana

çıkarılır.

CHEMICAL AMMUNITION KİMYASAL MÜHİMMAT; KİMYA MÜHİMMATI:

Dolgusu, esas itibariyle, bir kimyasal madde (zehirli kimya

maddesi), kimyasal eğitim ve nümayiş bastırma maddesi, sis

veya yangın maddesi olan bir cins mühimmat.

CHEMICAL AMMUNITION CARGO KİMYASAL MÜHİMMAT YÜKÜ: Beyaz

fosfor gibi harp maddeleri ihtiva eden yük. (mermi kovanları ve

el bombaları). Ayrıca bak. "cargo" .

CHEMICAL ATTACK KİMYA TAARRUZU: Kimya harp maddelerinin zayiat

verdirilmek amacı ile düşmana karşı kullanılması.

CHEMICAL BIOLOGICAL (CB) AMMUNITION KİMYA VE BİYOLOJİ MÜHİMMATI:

Bak. "chemical operations" ve "biological operations".

CHEMICAL BOMB KİMYA BOMBASI: Harp gazı, gizleme sisi veya yangın

maddesi gibi kimya harbi maddelerini ihtiva eden bomba.


CHEMICAL CLOUD KİMYA SİS BULUTU: Bir kimya maddesi kullanılmak sureti ile

meydana getirilen sis bulutu.

CHEMICAL CORPS KİMYA SINIFI; KİMYA TEŞKİLATI: Kara Ordusunun bir sınıfı. Bu

sınıfı; Kimya harbine ait malzeme ve teçhizatın ikmal

safhalarından ve personeli kimya harbi için yetiştirmekten

sorumludur.

CHEMICAL CORPS INTELLIGENCE KİMYA İSTİHBARATI: Kimya maddeleri

(gaz, sis, yangın) ile biyoloji ve radyoloji konularında bilgi ve

haberlerin toplanması ve kıymetlendirilmesi.

CHEMICAL CORPS MATERIAL COMMAND KİMYA HARBİ MALZEMESİ

KOMUTANLIĞI: CHEMICAL CORPS RESEARCH AND ENGINEERING

COMMAND: KİMYA SINIFI TEKNİK ARAŞTIRMA KOMUTANLIĞI:

CHEMICAL CORPS SCHOOL KİMYA OKULU: Ordu Kimya Sınıfı'nda vazife

alacak subayları yetiştiren sınıf okulu.

CHEMICAL CORPS TRAINING COMMAND KİMYA SINIFI EĞİTİM

KOMUTANLIĞI:

CHEMICAL DEFENCE KİMYASAL MADDELERE KARŞI SAVUNMA: Ayrıca

bakınız: "NBC defence".


CHEMICAL EXPOSURE KİMYA HARBİ MADDELERİNE MARUZ KALMA:

Personelin harp gazlarına maruz kalması. Gaz yoğunluğu ve

gazlara maruz kalma süresi, genellikle, her metre küp hava için

miligram/dakika ile ölçülür.

CHEMICAL FUEL KİMYASAL YAKIT (HV): Sıvı veya katı roket yakıtı, jet yakıtı

veya dahili ihtiraklı motor yakıtı gibi, enerji gelişiminde iştial

veya ayrışması (decomposition) bir kimyasal değişikliğe bağlı

olan yakıt.

CHEMICAL HAND GRENADE KİMYASAL EL BOMBASI: Taciz etmek, zayiat,

yangın, gizleme meydana getirmek işaret vermek maksatlarıyle

kullanılan kimya maddelerini ihtiva eder, yanıcı veya paralanır

cinsten el bombası.

CHEMICAL HORN KİMYASAL BAŞLIK: Deniz mayın savaşında; ince bir metal

tabaka tarafından korunan bir cam tüp içinde elektrolitle bir

elektrik ölçüsü ihtiva eden mayın başlığı. Ayrıca, Hertz Horn,

olarak bilinmektedir.

CHEMICAL MINE KİMYA MAYINI: Personeli malzemeyi veya araziyi kirletmek

sureti ile personeli öldürmeyi veya zararsız hale getirmeyi hedef

tutan zehirli bir kimya maddesini kapsayan mayın.


CHEMICAL MORTAR KİMYA HAVANI: Kimya harp maddeleriyle doldurulmuş

mermiler atan havan.

CHEMICAL OFFICER KİMYA SUBAYI: Tümen ve daha büyük birlik

karargahlarında bulunan ve kimya, biyoloji harbine ait konularda

komutan ile karargahına danışmanlık yapan, genellikle kimya

sınıfına mensup subay.

CHEMICAL OPERATIONS KİMYA HAREKATI: 1. İnsanları ve hayvanları öldürmek,

yaralamak veya uzunca bir süre hareketsiz bırakmak; ve

bölgelerin tesislerin malzemenin kullanılmasını engellemek veya

önlemek amacıyla kimyasal harp maddelerinin kullanılması. 2.

Bunların kullanılmasına karşı savunma.

CHEMICAL PROJECTILE KİMYA MERMİSİ, KİMYA BOMBASI, KİMYA ROKETİ: Bir

kimya maddesi ihtiva eden, bomba, el bombası, roket veya top

mermisi.

CHEMICAL SECURITY KİMYA HARBİ MADDELERİNE KARŞI KORUNMA:

Düşman kimya harbi maddeleri kullanmasına karşı alınan

tedbirler.

CHEMICAL SPRAY ZEHİRLİ GAZ PÜSKÜRTMESİ: Düşmana zayiat verdirmek

maksadıyla, sıvı halindeki harp gazlarının uçaktan püskürtülmesi.


CHEMICAL SURVEY KİMYASAL ARAŞTIRMA: Bir bölgedeki kimya harbi

maddeleri zararlarının niteliği ve derecesini belirtmek ve tehlikeli

bölgenin çevresini çizmek için yapılan çalışma.

CHEMICAL WARFARE KİMYA HARBİ: Kimya maddelerinin, insanlarda ölüm

veya zayiat meydana getirmek askeri bir üstünlük yaratmak veya

bu maksadı güden teşebbüslere karşı savunmak gayesiyle

kullanılması.

CHEMICAL WARFARE SCHOOL KİMYA OKULU: Kimya, biyoloji ve radyoloji

harbine ait taktik ve teknik eğitimi gösteren okul. Bu okul, kimya

sınıfında hizmet görecek subay ve eratı yetiştirir.

CHEMICAL WARFARE SERVICE KİMYA SINIFI, KİMYA TEŞKİLATI: Bak. "chemical

corps".

CHEMICAL WEAPON KİMYA SİLAHI: Bir kimya maddesini fırlatan, dağıtan

veya yayan bir malzeme kalemi.

CHEMICAL, BIOLOGICAL AND RADIOLOGICAL ELEMENT KİMYA; BİYOLOJİ VE

RADYOLOJİ KISMI: Karargah Kimya Şubesinin; harekat

merkezinde faaliyette bulunan ve başlıca görevi kimya ve biyoloji

faaliyetlerini diğer destek faaliyetleriyle koordine etmek, dost ve

düşman kuvvetlerce nükleer silahların kullanılmasından


meydana gelen serpintiyi hesaplamak ve kimyasal, biyolojik,

radyolojik değerlendiren kısım.

CHEMICAL, BIOLOGICAL AND RADIOLOGICAL OFFICER KİMYA, BİYOLOJİ VE

RADYOLOJİ SUBAYI: Tümenden küçük birliklerde bulunan ve

birliğe kimya harbi, biyolojik ve radyolojik harp ile ilgili konularda

müşavirlik eden subay. Tümen ve daha büyük birliklerde bu işi

yapan subaya kimya subayı (chemical officier) denir.

CHEMICAL; BIOLOGICAL AND RADIOLOGICAL OPERATIONS KİMYA, BİYOLOJİ

VE RADYOLOJİ HAREKATI: Kimya harekatı biyoloji harekatı ve

radyoloji harekatı sahalarının her üçü, toplu anlamda,

kastedildiği zaman kullanılan müşterek bir terim.

CHEMICAL; BIOLOGICAL AND RADIOLOGICAL WARFARE KİMYA, BİYOLOJİ VE

RADYOLOJİ HARBİ: Kimya, biyoloji ve radyoloji harp maddelerini

kullanmak suretiyle ve zayiat verdirmek maksadıyla yapılan harp.

CHEMOSPHERE KEMOSFER: Atmosferin; varlığını ışık kimyası faaliyetleriyle

belli eden bir tabakası (Bazı meteoroloji uzmanlarınca kemosfer,

atmosferin bir devamı olarak kabul edilir) .

CHESS DÖŞEME TAHTASI: Bazı sabit ve çoğu yüzücü ayaklı köprülerin

çaprazlama taban tahtası.


CHEST TO-BACK ACCELERATION: GÖĞÜSTEN ARKAYA İVME (HV.): İnsan

vücudunda, göğüsten arkaya tesirini gösteren tacil kuvveti.

CHEST PACK PARACHUTE GÖĞÜS PARAŞÜTÜ: Taşıyanın göğsü üzerine

bağlanmış paraşüt. Bu paraşüt, esas itibariyle, paraşütçü

eğitiminde kullanılır. Emniyeti artırmak için ikinci bir paraşüt

olarak da kullanılabilir.

CHEVRON ŞERİT: Rütbe, yara, gönüllü hizmet ve denizaşırı hizmeti

gösteren, değişik şekilde bez şerit.

CHICKES DOST AVCI UÇAKLARI:

CHIEF ADMISSION DISPOSITION CLERK KARANTİNA MEMURU, HASTA

KABUL VE TABURCU KAYITÇISI: Hastaların hastaneye giriş

sırasında kabul işlemlerini ve çıkışta taburcu işlemlerini yapan

memur. CHIEF ARMY, NAVY, AIRFORCE, OR MARINE CORPS

CENSOR: BİR BİRLEŞİK KOMUTANLIĞIN KARA, DENİZ, HAVA VEYA

DENİZ PİYADE ASLİ TEŞKİL KOMUTANI TARAFINDAN 0 KUVVETİN

BÜTÜN SANSÜR İŞLEMLERİNİ İSTİŞARE ETMEK ÜZERE ATANAN

BİR SUBAY:

CHIEF CHEMICAL OFFICER KİMYA DAİRESİ BAŞKANI: Bak. "chief of chemical

corps, the".
CHIEF COMMANDER ÜST KOMUTAN: Bak. "Legion of Merit".

CHIEF CONTROLLER BAŞ KONTROLÖR (HV.): Hava trafik kontrol tesisinin

her hususta murakabesinden sorumlu subay veya astsubay.

CHIEF DIETITIAN BAŞ DİYETÇİ: ABD de; Kadın Sağlık Uzmanları Sınıfı'na

mensup bir subay. Bu subay, bir sağlık tesisinin başındaki subaya

karşı sorumludur; kendisine danışmanlık eder; emrindeki

diyetçilerin ve diğer personelin işlerine nezaret eder ve eğitim

programlarının uygulanmasını sağlar. Ayrıca bakınız: "Women's

Medical Specialist Corps".

CHIEF ENGINEER İSTİHKAM BAŞKANI: Bir harekat alanı komutanın karargah

heyetinde bulunan üst rütbeli istihkam subayı.

CHIEF EXECUTIVE BAŞ YÖNETİCİ:

CHIEF INTERCEPTOR CONTROLLER ÖNLEME KONTROL ŞEFİ: Bir kaç önleme

kontrolunun çalışmasını murakabe ve koordineden sorumlu

kıdemli önleme kontrolörü.

CHIEF MILITARY CENSOR ASKERİ SANSÜR ŞEFİ: Bir bölgedeki askeri sansür

faaliyetlerine nezaret ve askeri sansür grubuna komuta etmek

üzere, bölgedeki genel karargah istihbarat şube müdürü

tarafından tayin edilen subay.


CHIEF NAVAL OPERATIONS, THE DENİZ HAREKAT BAŞKANI: Deniz

kuvvetlerine ait konularda Cumhurbaşkanına, Milli Savunma

Bakanına ve Deniz Kuvvetleri Komutanına danışmanlık yapan

deniz subayı. Bu subay, Deniz Kuvvetleri daire ve bürolarındaki

faaliyetleri koordine eder.

CHIEF NURSE BAŞ HEMŞİRE: Orduya ait bir sağlık tesisinde vazife gören en

kıdemli hemşire.

CHIEF OCCUPATIONAL THERAPIST MEŞGULİYETLE TEDAVİ KISMI ŞEFİ: Kadın

Sağlık Uzmanlar Sınıfı'na mensup bir kadın subay. Bu subay; fizik

tedavi servisi şefine karşı, sağlık tesisindeki meşguliyetle tedavi

kısmının idare ve kontrolundan sorumludur. Emrindeki

personelin faaliyet ve eğitimini de kontrol ve koordine eder.

CHIEF OF CHAPLAIN, THE ASKERİ DİYANET İŞLERİ BAŞKANI: Askeri din işleri

sınıf ve teşkilatını idare eden subay.

CHIEF OF CHEMICAL CORPS, THE KİMYA DAİRESİ BAŞKANI: Kimya sınıfının

idari ve teknik komutanlığını yapan subay. Buna "Chief of

Chemical Officier" da denir.

CHIEF OF ENGINEER, THE İSTİHKAM DAİRESİ BAŞKANI: İstihkam Sınıfının

idari ve teknik komutanlığını yapan subay.


CHIEF OF FINANCE, THE MALİYE DAİRESİ BAŞKANI: Ordu Maliye sınıfının

başında bulunan subay.

CHIEF OF INFORMATION DANIŞMA DAİRESİ BAŞKANI:

CHIEF OF LEGISLATIVE LIAISON TEŞRİİ İRTİBAT BAŞKANI, YASAMA İLİŞKİLERİ

BAŞKANI:

CHIEF OF MILITARY HISTORY HARP TARİHİ DAİRESİ BAŞKANI:

CHIEF OF NATIONAL GUARD BUREAU MİLLİ MUHAFIZ BÜROSU BAŞKANI:

CHIEF OF ORDNANCE, THE ORDU DONATIM DAİRESİ BAŞKANI: Ordu

donatım sınıfının idari ve teknik başkanlığını yapan subay.

CHIEF OF SECTION TOP ÇAVUŞU: Bir topun muharebeye hazırlanmasını, mevzie

girmesini ve atış komutanlarının tatbikini idare eden astsubay.

CHIEF OF STAFF 1. Kurmay Başkanı. 2. Bir karargah heyetinin kıdemli veya en

önemli üyesi veya başı, veya emir ve komuta yetkisine sahip bir

şahsın, bir karargah heyetinin kapasitesindeki başlıca yardımcısı.

3. Bir karargah heyetinin bu heyete ait işleri koordine ile görevli

başı veya kontrolör durumundaki üyesi. 4. Görev yeri olarak

aslında bir komuta yetkisinin devri ile bir başkası adına sahip

olunabilen bir mevki; a. Kara Kuvvetleri ile Deniz Piyade sınıfında


bu terim yalnız tugay veya tümen kademesi ile daha üst

kademelere uygulanır. Daha küçük kademelerde icra subayına

tekabül eder. b. Deniz Kuvvetlerinde sadece, tuğamiral veya

daha yüksek rütbeye sahip komutanın personeline uygulanır.

Tuğamiralden daha düşük rütbedeki komutanın personelinde

tekabül eden rütbe kıdemli karargah subayıdır ve tek bir geminin

organizasyonunda icra subayına tekabül eder. c. Hava

Kuvvetlerinde bu bir hava kuvveti kademesine ve bunun üstü

kademelere uygulanır. CHIEF OF STAFF, UNITED STATES AIR

FORCE, THE: ABD HAVA KUVVETLERİ KURMAY BAŞKANI:

Cumhurbaşkanı ile Savunma Bakanı ve Hava Kuvvetleri

Komutanının Hava Kuvvetlerine ait konularda, müşaviri hava

subayı. Bu subay; Hava Kuvvetlerinin personel ve teşkillerinde

nezaret ve bütün kuvvetlerine emir ve komuta eder. CHIEF OF

STAFF, UNITED STATES ARMY: ABD KARA KUVVETLERİ KURMAY

BAŞKANI/KARA KUVVETLERİ KOMUTANI:

CHIEF OF THE VETERINARY CORPS VETERİNER DAİRESİ BAŞKANI: Veteriner

dairesinin idari ve teknik başkanlığını yapan subay.

CHIEF OF TRANSPORTATION, THE ULAŞTIRMA DAİRESİ BAŞKANI: Ulaştırma

Teşkilatının idari ve teknik başkanlığını yapan subay.


CHIEF PETTY OFFICER DENİZ ASTSUBAYI KIDEMLİ BAŞÇAVUŞU: Deniz

kuvvetlerinde; gedikli subaydan ast derecede en yüksek rütbeli

bir astsubay. Bir deniz astsubayı kıdemli başçavuşu, Ordu'da

Başçavuşa (haster sergeant} tekabül eder. Ayrıca bakınız: "petty

officer".

CHIEF PHYSICAL THERAPIST FİZİK TEDAVİ KISMI ŞEFİ: Kadın Sağlık Uzmanlar

Sınıfı'na mensup kadın subay. Bu subay; bir sağlık tesisindeki

Fizik Tedavi kısmının idare ve kontrolundan, Fizik Tedavi servisi

şefine karşı sorumludur. Emrinde bulunan personelin

faaliyetlerini de kontrol ve koordine eder.

CHIEF SIGNAL OFFICER MUHABERE BAŞKANI: Bir harekat alanı komutanlığı

gibi büyük bir birliğin karargahında görevli, üst rütbeli muhabere

subayı.

CHIEF SURGEON BAŞTABİP: Genel karargahlara veya yurtdışı seferi kuvvetlere

atanan tabip subay.

CHIEF WARRANT OFFICER 1 NCİ SINIF ASTSUBAY: ABD ordusunda; üst

dereceli astsubay. Bu astsubay, 2 nci sınıf astsubaydan (warrant

officer, junior grade) bir yukarı ve teğmenden bir aşağı rütbe

taşır. CHIEF WARRANT OFFICER, CHIEF ENGINEER, ARMY MINE


PLANTER SERVICE: ORDU MAYIN DÖKME HİZMETİ BAŞÇARKÇI 1

NCİ SINIF ASTSUBAY: CHIEF WARRANT OFFICER, ESPECIALLY

DESIGNATED BY SECRETARY OF THE ARMY, FORTH PAY PERIOD:

KARA KUVVETLERİNCE DÖRDÜNCÜ SINIF MAAŞ DERECESİNE

ATANMIŞ 1 NCİ SINIF ASTSUBAY: CHIEF WARRANT OFFICER,

ESPECIALLY DESIGNATED BY SECRETARY OF THE ARMY, THIRD

PAY PERIOD: KARA KUVVETLERİNCE ÜÇÜNCÜ SINIF MAAŞ

DERECESİNE ATANMIŞ 1 NCİ SINIF ASTSUBAY: CHIEF WARRANT

OFFICER, MASTER, ARMY MINE PLANTER SERVICE: KARA

KUVVETLERİ MAYIN DÖKME HİZMETİ SÜVARİ 1 NCİ SINIF

ASTSUBAY:

CHILLED STORAGE SERİN HAVA DEPOSU: Sıcaklığı 0° santigrad ve +10° santigrad

arasında tutabilen soğuk hava deposu.

CHISEL TRUCK İSTİF ARACI: Bak. "fork lift truck".

CHLORACETOPHENONE KLORASETOFENON: Elma çiçeği kokusunda bir gaz. Bu

gaz, gözyaşı getirir ve gözlerde şiddetli bir yanma hasıl eder.

Bundan korunmak için gaz maskesi takılır; gaz maskesi

takılmadan tesirini yapmış ise, gözleri soğuk su ile yıkamalıdır.


CHLORACETOPHENONE BENZENE KLORASETEFENON-BENZEN:

Klorasetefenonun benzen veya karbon tetraklorürdeki eriği. Bu

eriyik, göz yaşı husule getirmekte kullanılır. Sembolü; CNB dir.

Ayrıca bak. "chloracetophenone solution".

CHLORACETOPHENONE-CHLOROFORM-CHLOROPICRIN KLORASETOFENON-

KLOROFORM-KLOROPİKRİN: Klorasetofenonun, kloroform ve

kloropikrin karışımındaki eriği. Bu eriyik, göz yaşı getirmek ve

kusturmak için kullanılır. Sembolü CNS dir. Ayrıca bakınız:

"chloracetophenone solution".

CHLORAMINE-T KLORAMİN-T: Kalıcı harp gazlarını (persistant war gases)

ortadan kaldırmak için kullanılan, suda erir, beyaz renkli, toz

veya kristal kimya maddesi. Bu madde istikrarsız ve pahalıdır.

CHLORATE CANDLE KLORAT MUMU: Yakıldığı zaman havaya serbest

oksijen bırakan kimya maddeleri bileşimi.

CHLORIDE OF LIME KİREÇ KAYMAĞI: Bak. "bleaching material".

CHLORINATED HYDROCARBON KLORLU HİDROKARBON: Klor, hidrojen ve

karbondan mürekkep sıvı bir karışım. Örneğin, "trikloretilen" ve

"perkloretilen", özel surette imal edilmiş teçhizat için bir


temizleme eriyiği olarak kullanılır. Bunlar, sentetik kuru

temizleme eriyikleri olarak kullanılır.

CHLORINATIOL KLORLAMA: Klorla birleştirme veya klor birleşikleri ile

dezenfekte etme, içine suyunu kalsiyum hipoklorit ile muamele

ederek steril hale getirme.

CHLORINE KLOR: Göz, burun, boğaz ve akciğerlere zararı dokunan, yeşilimsi

sarı renkte, tahriş edici zehirli gaz. Bu gaz, ölüme sebep olabilir.

Sembolü Cl dir.

CHLOROPICRIN KLOROPİKRİN: Buharı akciğerler için çok muharriş olan ve

kusma, öksürme ve ağlamaya sebebiyet veren renksiz sıvı.

Kloropikrinin kokusu sinek kağıdına veya meyan köküne benzer.

Sembolü PS dir.

CHLOROSULPHONIC ACID KLORSÜLFONİK ASİT: Cilt üzerinde bir ürperme

husule getiren, gözleri tahriş eden, tütücü, renksiz sıvı.

Klorsülfonik asit, sis perdesi meydana getirmede kullanılır.

Kimyadaki adı "sülfür trioksitklorsülfonik asit" tir. Sembolü FS

dir.

CHOKE RING GAZ TIKAMA HALKASI: Bazı tepmesiz silahların yanma

hazinelerinde, gaz kaçırmaya engel olmak için faydalanılan


madeni halka. Diğer tip tepmesiz silahlarda bu işi "throat ring",

"throat block" ve "restricting plug" parçaları yapar.

CHOKING AGENT BOĞUCU GAZ: Nefes borularını ve akciğerleri tahriş eden ve

iltihaba sebep olan, zayiat verdirici gaz. Fosgen, bu tip gazlardan

bir örnektir.

CHOP HAREKAT KONTROLUNUN DEĞİŞMESİ; CHOP: Bir kuvvet veya

birliğe ait harekat kontrol sorumluluğunun, bir harekat kontrol

makamından bir başkasına geçtiği gün ve saat (ortalama

Greenwich saati). Ayrıca bakınız: "change of operational

control".

CHORACETOPHENONE SOLUTION KLORASETOFENON ERİĞİ/SOLÜSYONU:

Klorasetofenonun, personele karşı püskürtülen ve zayıf (CNB) ve

şiddetli (CNS) neviden iki eriğinden biri.

CHORD KİRİŞ: Bir eğriyi iki noktada kesen doğru çizgi. Bir eğri olan mermi

yolunun tabanını teşkil eden düz çizgi. Bir şose üzerindeki virajın

iki ucunu birleştiren düz hat. Bir uçağın taşıyıcı satıhlarından

birinin ön ve arka kenarlarını birleştiren düz hat.

CHRONIC DOSE KRONİK DOZ: Biyolojik kurtulmanın mümkün olabileceği

durumlarda absorve edilen radyasyon dozu. Kronik dozun


sadece patlamayı müteakiben geçen 24 saat sonra oluşan

absorbsiyon olduğu ihtiyari olarak kabul edilmiştir.

CHRONIC RADIATION DOSE KRONİK RADYASYON DOZU: Uzun bir süre,

fasılalı veya sürekli alınan iyonlaştırıcı radyasyon dozu. Kronik

radyasyon dozu radyasyon hastalığı ve ölüme neden olacak

kadar yüksek olabilir, ancak alçak dozda alınırsa akut hücresel

zararın büyük bölümü iyileştirilebilir. Ayrıca bakınız: "acute

radiation dose", "radiation dose rate".

CHRONOGRAPH KRONOGRAF: Kısa zaman fasılalarını kaydeden alet.

CHUFFING GURULTULU YANIŞ: Bazı roketlerde fasılalı ve intizamsız bir

gürültü ile yanış özelliği.

CHUGGING GÜRÜLTÜLÜ YANIŞ: Bak. "cuffing".

CHURCH CALL AYİN BORUSU, İBADET BORUSU: Kilisede bir ibadet veya ayinin

başlamak üzere bulunduğunu bildirmek için boru ile verilen

işaret.

CIFAX ŞİFRELİ MAKSİMİLİ: Sabit şekillerin şifrelenmesi ve açılması

işlemi.
CINE-THEODOLITE SİNE-TEODOLİT (HV.): Güdümlü füze deneylerinin balistik

aletlerden de faydalanılarak yapılmasında kullanılan çok hassas

optik alet. Sineteodolit; uçuş halindeki bir füzenin mevkiini

kontrol için çeşitli tertipte çifter çifter kullanılır. Alet istikamet ve

yükseklik açılarını, nişan istikametinin bir şemasıyla birlikte

kaydeden, böylece takip hatalarını önlemek ve gerçek hedef

istikametini tespit etmek imkanı veren, rasat tipi, sıhhatli bir

ölçme cihazından ibarettir.

CIPHER ŞİFRE: İhtiyari olarak alınmış remizlerin veya remiz gruplarının,

nizami boyda açık metin birimlerini genel olarak tek harfleri

gösterdiği veyaaçık metin birimlerinin yeniden tertiplendiği yada

her ikisinin bazı kararlaştırılmış kurallara göre birlikte

uygulandığı kripto sistemi. Ayrıca bak. "crypto-system".

CIPHER ALPHABET ŞİFRE ALFABESİ: Harfler veya alınmış diğer işaretler ile,

bunların yerini tutan remizlerin, bir kriptografi ikame sistemine

göre düzenli terkibi. Ayrıca bak. "standard cipher alphabet".

CIPHER COMPONENT ŞİFRELİ UNSUR: İkame usulünde, açık remizlerin yerini

almış sembolleri ihtiva eden bir şifre alfabesindeki sıra. Ayrıca

bakınız: "plain component".


CIPHER DEVICE ŞİFRE ALETİ: Şifre açmak ve kapatmak için elle çalışır bir alet.

CIPHER EQUIPMENT ŞİFRE TEÇHİZATI: Açık metni kapatmaya ve kapalı

metni açmaya yarayan teçhizat. Genel olarak, elle çalıştırılan

teçhizatı ifade için şifre aleti (cipher device), bir dış güç

kaynağına ihtiyaç gösteren teçhizatı ifade içinde (cipher

machine) terimi kullanılır.

CIPHER KEY LIST ŞİFRE ANAHTAR LİSTESİ: Belirli bir sürede, bir haber serisi

içindeki her haberde değişen haber anahtar unsurları hariç,

anahtarın bütün unsurlarını veren vesika.

CIPHER MACHINE ŞİFRE MAKİNASI: Şifre açıp kapatmaya mahsus, mekanik

veya elektrikle çalışır bir cihaz. Buna "cryptomechanism" de

denir. Ayrıca bakınız: "cipher device".

CIPHER SQUARE ŞİFRE KARESİ: Şifre sırasının, sistemli bir tarzda ve genellikle,

bir kare şeklinde tanzim edilmiş düzenli tertibi veya toplu hali.

Buna "vigenere table" da denir.

CIPHER SYSTEM ŞİFRE SİSTEMİ: Açık veya kodlanmış metni veya işaretleri, bir

anahtar vasıtasıyla, anlaşılmaz şekle veya bu şekildeki bir metni

açık metne çeviren bir kripto sistemi.


CIPHER TEXT ŞİFRE METNİ; ŞİFRELİ METİN: Kripto sistemiyle meydana

getirilmiş anlaşılmaz metin veya işaretler.

CIPHONY ŞİFRELİ TELEFON; ŞİFRELİ TELEFON KONUŞMASI: Telefon

haberlerini şifreleme ve şifrelenmiş telefon haberleşmesini açma

işlemi.

CIRCLE OF EQUAL ALTITUDE EŞİT YÜKSEKLİK DAİRESİ: Bir gök cisminin zenit

noktasından (substellar point) eşit mesafedeki bütün noktaların

geometrik yeri olan Arz üzerinde bir daire. Bir gök cisminin daire

üzerindeki herhangi bir noktadan ölçülecek irtifaı daima aynıdır.

Buna "circle of position" da denir.

CIRCLE OF POSITION MEVKİİ DAİRESİ: Bak. "circle of equal altitude".

CIRCUIT AKIM DEVRESİ: Bir elektrik akımını nakletmek maksadıyla

yekdiğerine bağlanmış birkaç iletken.

CIRCUIT ALLOCATED USE ÖZEL TAHSİSLİ DEVRE: Bir veya daha çok kanalın

sadece bu kanallara sahip bir sınıfın bir veya daha çok hizmetine

tahsis edildiği devre. Bu devre, bir taraflı veya müşterek olabilir.

CIRCUIT DIAGRAM DEVRE ŞEMASI: Bir elektrik cihazı veya tesisatında, özellikle

telli ve telsiz muhabere cihazlarında, çeşitli parçaları ve tel

şebekesinin bağlantılarını gösteren grafik.


CIRCUIT DISCIPLINE DEVRE DİSİPLİNİ: Gönderme emniyetinin bir unsuru.

Devre disiplini; muhabere malzemesinin gerektiği şekilde

kullanılmasını, tespit edilmiş frekanslara ve işletme unsurlarına

uyulmasını, düzeltici işlemleri; çevrim kontrolünü, dost

dinlemeyi ve eğitimi içine alır.

CIRCUIT ENGINEERING MUHABERE İŞLETME DEVRESİ: Muhabere tesislerinin

kullanılmasına, işletilmesine, bakım ve kontroluna ait hususlarda

muhabere etmek için, işletme ve bakım "personeli tarafından

kullanılan yardımcı bir devre veya kanal (telli, telsiz). Bu devre,

emir ve komuta devresi (order wire) vazifesini de görür.

CIRCUIT NUMBER DEVRE NUMARASI: Bir muhabere şebeke veya sisteminde

mevcut her devreye inşa, tesis ve bakımla ilgili müracaat ve

tanıtma maksatlarıyla verilmiş numara veya remiz.

CIRCUITRY DEVRELER ŞEMASI: Sistemler içinde ve arasındaki bağlantıları

gösteren bir devreler dizgesi.

CIRCULAR SİRKÜLER: İçinde, daha çok genel, fakat geçici mahiyette, bilgiler

bulunan resmi yayın.

CIRCULAR ERROR PROBABLE DAİREVİ HATA İHTİMALİ (NATO): Bir hedefte

muhtemel hasar derecesini tespitte bir faktör olarak kullanılan


bir mermi veya füze atışı sıhhat göstergesi. Füze veya mermilerin

yarısının düşmesi beklenen bir dairenin yarıçapıdır. Ayrıca

bakınız: "delivery error; deviation; dispersion error; horizantal

error".

CIRCULAR SCANNING DAİRESEL TARAMA: Radarda tarama usulü. Bu usülde;

bir radar telsiz frekans huzmesinin ekseni, tek bir satıh üzerine

360 derece döner.

CIRCULAR SLIDE RULE DAİRESEL SÜRGÜLÜ CETVEL: Bak: "slide rule ".

CIRCULAR VELOCITY DAİRESEL HIZ (HV.): Bir uydunun tabi bulunduğu cisim

etrafında dairesel bir yörüngede hareket edeceği kritik hız.

dairesel hız; yörünge hızının özel ve gerekli sıhhat derecesinin

kontrolü dolayısıyla, tatbikatta, elde edilmesi beklenmeyen bir

halidir.

CIRCULATION CONTROL TRAFİK KONTROLU: Personel ve araçların hareket

kontrollarına ait tedbirlerin uygulanması.

CIRCULATION MAP TRAFİK DÜZENLEME HARİTASI: Bknz. "traffic

circulation map".

CIRCUMVENT ATLATILMAK; ALDATMAK; HİLESİNİ BOZMAK:


CIRVIS HAYATİ ÖNEMİ HAİZ İSTİHBARAT GÖZ TEMASLARINI RAPOR

ETMEK İÇİN MUHABERE TALİMATLARI:

CISLUNAR SPACE AYBERİSİ BOŞLUK (HV.): Arz ile Ay yörüngesi arasındaki saha.

CITATION ADI GEÇME: Bir işte başarı gösterenlerin isimlerinin, bir emir

veya haberde özel surette bahsedilmesi.

CIVIC ACTION BELEDİYE İŞLERİ: Bknz. "military civic action".

CIVIL AFFAIRS SİVİL İŞLER: Bir komutana ait faaliyetlerden; bir dost veya işgal

altındaki bir memleket veya bölgede askeri kuvvetler mevcut

bulunduğu zaman, bu kuvvetler ile sivil makamlar ve halk

arasındaki münasebetlerle ilgili safhalar sivil işler bu meyanda şu

hususları içine alır: l. Bir memleket veya bölgede bulunan askeri

kuvvetlerle bu memleket veya bölge sivil makamları ve halkı

arasındaki münasebetlerle ilgili ve genellikle, bazı işlerin askeri

kuvvetler tarafından görülmesi veya normal olarak mahalli

hükümet sorumluluğundaki bazı yetkilerin bu kuvvetler

tarafından kullanılmasını içine alan konular. Bu münasebetler;

muhasamat zamanı veya diğer acil durumlarda, askeri

harekattan önce bu harekat sırasında veya bunu müteakip


kurulabilir ve normal olarak anlaşma veya anlaşmalarda açık

veya kapalı şekilde yer alır.

CIVIL AFFAIRS AGREEMENT SİVİL İŞLER ANLAŞMASI: Dost bir memlekette

bulunan silahlı kuvvetler ile bu memleketlere giren çıkan veya

dolaşmakta olan mesaj, basılı evrak, film nevinden sivil

haberleşmeyi sansürden geçirme.

CIVIL AFFAIRS OFFICER SİVİL İŞLER SUBAYI: Sivil işler karargahı veya birliğinin

bir mensubu olarak askeri kuvvetlerin mevcut bulunduğu bir

bölgede asker ve siviller arasındaki münasebetlerle ilgili

faaliyetleri planlamada ve koordinede komutana yardımcı olan

subay.

CIVIL AFFAIRS UNIT SİVİL İŞLER BİRLİĞİ: Bir komutanın sivil işlerle ilgili

faaliyetlerini yerine getirmek maksadıyla kurulmuş bir askeri

birlik.

CIVIL AIR RAID OFFICER HALK HAVA HABER VERME VE İKAZ SUBAYI: Hava

haber verme ve ikaz hizmetlerine mensup subay. Bu subay; hava

taarruzu için hangi tip alarm verileceğini ve bu hususta hangi

kontrol merkezlerinin haberdar edileceğini tayine yetkilidir.


CIVIL APPROPRIATION SİVİL İŞLER TAHSİSATI: Kara Kuvvetleri tarafından

yapılan askeri işlerden ayrı olarak, sadece bazı sivil işlerin

yapılması için ayrılmış ve Kara Kuvvetlerince idare edilen bir

tahsisat; bir örnek olarak "Kara Kuvvetleri Mezarlık Masrafları"

tahsisatı.

CIVIL CENSORSHIP SİVİL SANSÜR:

CIVIL DEFENCE SİVİL SAVUNMA: Aşağıdaki hususları temin maksadıyla girişilen

bütün faaliyetler ve alınan tedbirler: 1. ABD'ne karşı vaki bir

düşman taarruzunun sivil halk üzerinde sebep olduğu veya

olabileceği etkileri azaltmak. 2. Böyle bir taarruzun yaratacağı

yakın tehlike koşullarını yoluna koymak. 3. Böyle bir taarruzla

tahrip edilmiş veya hasar görmüş sıhhi tesisler ve diğer sıhhi

tesislerde acil onarım yapmak veya bunların süratle ıslahı yoluna

gitmek.

CIVIL DEFENCE (NATO) SİVİL SAVUNMA: Sivil hayatın bütün yönleri üzerinde

düşman taarruzu tesirlerini pasif tedbirlerle azaltmak maksadıyla

sivil halkın seferber edilmesi teşkilatlanması ve idaresi.

CIVIL DEFENCE EMERGENCY Bak. "domestic emergencies".


CIVIL DEFENCE INTELLIGENCE SİVİL SAVUNMA İSTİHBARATI: Taarruz öncesi

safhasında alınan acil durum önlemleri ve sivil nüfusun hazırlık

tahminleri dahil bir düşman taarruzunun muhtemel veya gerçek

hedefleri olan ABD ve onun arazilerdeki durumunu tüm

veçheleriyle ilgili bilginin toplanması ve değerlendirilmesi sonucu

ortaya çıkan netice. Gerçek bir taarruz durumunda; zarar

derecesi, serpinti seviyesi zayiat ve kaynak tahminlerine ağırlık

vererek hazırlanmış etkilenen bölgenin tanımına denir. Bu

neticeler kararların formulasyonu harekatların icrası ve planlama

işleminin devamında kullanılmak üzere sivil ve askeri makamlar

tarafından istenir.

CIVIL DISTURBANCE SİVİL AYAKLANMA; SİVİL KARIŞIKLIK: Kamu hukukuna

ve kamu düzenine zararlı toplu şiddet hareketleri ve karışıklık.

CIVIL DISTURBANCE READINESS CONDITIONS SİVİL AYAKLANMA

HAZIRLANMA DURUMLARI: Gerçek sivil ayaklanmaya veya

ayaklanma tehdidine cevaben bir hedef bölgesine intikale

hazırlanan askeri kuvvetlerin ulaşması gereken hazır olma

durumu.
CIVIL ENGINEER CORPS İNŞAAT MÜHENDİSLERİ SINIFI; İNŞAAT MÜHENDİSLERİ

TEŞKİLATI: Yol, köprü, sulama, kanalizasyon, liman vesaire gibi

kamu işlerinin mühendisliğini yapan sınıf ve teşkilat.

CIVIL INFORMATION SİVİL HABERLER: ABD Silahlı Kuvvetlerinin varlığı ve

vazifesinin ifası bakımından sivil halkı anlamak, güven ve

yardımlarını sağlamak maksadıyla ordu tarafından toplanan

bilgiler.

CIVIL MILITARY COOPERATION SİVİL-ASKER İŞBİRLİĞİ: Müttefik silahlı kuvvetler

ile hükümet, sivil nüfus, veya bu tip kuvvetlerin konuşlandığı,

desteklendiği veya istihdam edildiği bölgelerdeki teşkilatlar

arasındaki ilişkiyle ilgili harpte veya sulhta askeri veya sivil ulusal

makamlarla NATO komutanları arasında üstlenilen tüm önlemler

ve işlemler.

CIVIL NUCLEAR POWER SİVİL NÜKLEER GÜÇ: Nükleer silahların geliştirilmesi

amacıyla nükleer teknoloji kullanma potansiyeline sahip ancak

bilhassa kullanmamaya karar vermiş bir ülke. Ayrıca bakınız:

"nuclear power".

CIVIL RELIEF ACT SİVİL MÜKELLEFİYETLERDEN MUAFİYET KANUNU: Bak.

"Soldier's and Sailor's Civil Relief Act. "


CIVIL REQUIREMENTS SİVİL İHTİYAÇLAR: Silahlı çatışma ve işgal süresince sivil

ekonomide istihsal müesseriyetini temin etmek ve sivil halka örf

ve adetlere ve taraflarca kabul edilmiş milletlerarası kanuna göre

müstahak oldukları muameleyi ve himayeyi sağlamak üzere her

cinsten hizmetin, ikmal maddeleri ve malzemenin hesaplı şekilde

istihsal ve dağıtımı.

CIVIL RESERVE AIR FLEET SİVİL İHTİYATLAR HAVA FİLOSU: Acil durumda,

uluslararası ve yurt içi hizmetin her ikisinde birden kullanılmak

üzere mürettebatıyla birlikte tahsis edilmiş ticari uçak grubu.

CIVIL SERVICE COMMISSION SİVİL HİZMETLER KOMİSYONU:

CIVIL TIME MEMLEKET SAATİ:

CIVIL TRANSPORTATION SİVİL ULAŞTIRMA: Sivil vasıtalar ile şahısların, eşyanın,

postanın taşınması ve taşımayı icra etmek için gerekli kaynaklar

(zirai ve petrol ürünleri için olanların haricindeki depoları

kapsar). (Askeriye tarafından yapılan veya kontrol edilen

ulaştırma ile petrol ve gaz boru hatları hariç).

CIVIL TWILIGHT Bak. "twilight".

CIVIL WAR İÇ SAVAŞ:


CIVIL WORKS SİVİL İNŞAAT İŞLERİ: İstihkam Sınıfının, askeri maksatlarla tali

derecede ilgili ve daha çok sivil mahiyette işleri. Örneğin; nehir,

liman ve su baskısını önleme tesislerinin inşaası, bakımı ve

işletilmesi gibi.

CIVIL-MILITARY RELATIONS SİVİL ASKER İLİŞKİLERİ (NATO DIŞI ÜLKELERDE):

Müttefik Silahlı Kuvvetler ile bu tip kuvvetlerin konuşlandığı,

desteklendiği veya istihdam edildiği NATO dışı ülkelerin

teşkilatları, sivil halkı ve hükümeti arasındaki ilişki ile direkt

olarak ilgili olarak harpte NATO komutanlarınca üstlenilen tüm

faaliyetler.

CIVILIAN AID SİVİL HALKA YARDIM MADDELERİ: Bak. "civilian supplies".

CIVILIAN CLUB SİVİL KULÜP: Bir tesiste mevcut sivil personele, bedeni ve ruhi

istirahatlerini temin maksadıyla, o tesisin komutanı tarafından

tahsis edilen daimi veya geçici bina.

CIVILIAN COMPONENTS KARA KUVVETLERİ SİVİL ASLİ TEŞKİLLERİ: ABD

Ordusunun Milli Muhafız ve Müşekkel İhtiyat Teşkillerinden

ibaret tali kısımları. Ayrıca bakınız: "component".

CIVILIAN ENTERPRISE NEWSPAPER SİVİL TEŞEBBÜSLERCE ÇIKARILAN ASKERİ

GAZETE: Bir askeri kitleye hitap etmek üzere, resmi bir Kara
Ordusu gazetesindekine benzer maksatla ve belirli bir askeri

tesisin personeline dağıtılmak üzere, sivil bir yayınevi tarafından

çıkarılan gazete.

CIVILIAN INTERNEE ENTERNE SİVİL; ENTERNE EDİLMİŞ SİVİL: Silahlı çatışma

ve işgal süresince, güvenlik veya koruma maksadıyla ve

kendisine alıkoyan kuvvete karşı işlediği bir suç sebebiyle

enterne edilmiş sivil.

CIVILIAN INTERNEE CAMP SİVİL PERSONEL ENTERNE KAMPI; SİVİL

ENTERNELERİN, ENTERNE EDİLMELERİ VE İDARELERİ İÇİN

KURULMUŞ BİR TESİS:

CIVILIAN OCCUPATIONAL SPECIALTY SİVİL MESLEK İHTİSASI: Normal olarak

muntazam eğitim, tecrübe veya tahsille kazanılmış özel bilgiye

ve maharete ihtiyaç gösteren, birbiri ile ilgili görevler ve

sorumluluklar grubu.

CIVILIAN PAYROLL CIRCULAR SİVİL MAAŞ BORDROLARI SİRKÜLERİ:

CIVILIAN PERSONNEL DIVISION SİVİL MEMURLAR ŞUBESİ; SİVİL PERSONEL

ŞUBESİ:

CIVILIAN PERSONNEL MANAGEMENT SİVİL PERSONEL MANAJMANI; SİVİL

PERSONEL YÖNETİMİ: Tecrübeli ve sivil bir iş gücünün


geliştirilmesi ve yönetimi; Bu yönetim; personel tedarik ve

yerleştirmeyi, iş değerlendirmesi ve ücret tahsilini, teşvik

primlerini, haberleşmeyi, memur münasebetleri ve moral

konusunu verim takdirini, eğitimi ve meslek geliştirmesini içine

alır.

CIVILIAN PERSONNEL OFFICE SİVİL PERSONEL DAİRESİ:

CIVILIAN PERSONNEL REGULATIONS SİVİL PERSONEL YÖNETMELİĞİ:

CIVILIAN PREPAREDNESS FOR WAR SİVİL HARBE HAZIRLIK: Bir ülkenin bir

düşman taarruzundan kurtulması ve müşterek harp çabasına

daha çok katkısını sağlamak amacıyla, milli ve müttefik teşkilatlar

tarafından barış zamanında alınan tüm tedbirler ve vasıtalar.

CIVILIAN SUPPLIES SİVİL HALKA YARDIM İKMAL MADDELERİ, SİVİL İKMAL

MADDELERİ: Silahlı kuvvetler tarafından idare edilen bölgelerde;

sivil halka, hükümete ve memleket ekonomisine temin edilen

eşya, gıda maddeleri ve hizmet.

CIVILIAN SUPPLY SİVİL HALKA İKMAL HİZMETİ: Silahlı kuvvetler tarafından

idare edilen bölgelerde; sivil halka, hükümete ve memleket

ekonomisine yardım maksadıyla eşya, gıda maddeleri ve hizmet

temini usulü ve bu maksatla yapılan çalışma.


CIVILIAN TYPE ITEMS SİVİL TİPİ MADDELER: Ticari benzeri veya sivil pazarda

yeri bulunan -askeri nitelikleri kaldırılmış olanlarda dahil- ikmal

maddeleri.

CLAIM HAK İDDİA ETMEK, TAZMİNAT TALEP ETMEK:

CLAIMANT HAK SAHİBİ, İDDİA SAHİBİ, ALACAKLI: Bir iddiada, hak ve

tazminat talebinde bulunan şahıs, ortaklık, dernek, şirket,

memleket, devlet, ülke veya böyle bir memleket, devlet veya

ülkenin diğer tali bölümü. Terim; kanunda belirtilmiş şekil

dışında ABD Hükümetini ve unsurlarını içine alır.

CLAIMANT AGENCY HARP MALZEMESİ HESAP VE PLANLAMA BÜROSU:

Federal hükümetin; savaşta milli ekonomiyi ve silahlı kuvvetleri

destekleyecek malzeme ihtiyaçları istihsalini (ekonominin, ele

almış olduğu bu kısmına ait milli kaynaklardan isteklerinin

gösterilmesi de dahil) hesaplamak, tevhit etmek ve

planlamaktan sorumlu bir makamı.

CLAIMANT STOCK EMANET STOK: Bir sınıf tarafından, malın sahibi olan bir

başka teknik sınıf hesabına depolanmış malzeme.

CLAIMS OFFICER DAVA TAHKİK SUBAYI: Bir komutanlıkta; hukuki faaliyetler ve

tazminat işleriyle, doğrudan doğruya sorumlu olarak


görevlendirilmiş; soruşturmayı yürütmekte ve dava açmada

kanuni icaplara göre eğitilmiş ve denenmiş subay veya ehliyetli

sivil şahıs.

CLANDESTINE GİZLİ FAALİYET:

CLANDESTINE OPERATIONS GİZLİ FAALİYETLER: Gizlilik ve saklamayı

sağlayacak şekilde devlet daireleri ve teşkilatları tarafından

deruhte veya icra edilen istihbarat, karşı istihbarat ve diğer

benzeri faaliyetleri icra etmek üzere yapılan faaliyet (sinsi

harekattan farkı deruhte edenin kimliğinin gizlenmesinden

ziyade harekatın gizlenmesindedir) .

CLARA "CLARA" KODU: Hava önlemede "Radar skopunda dost

olduklarını bildiklerimiz dışında temas yok" anlamına gelen kod.

CLASP ROZET (MADENİ): Bir madalyanın verilme sebebini ifade etmek

üzere, bazı şeritlere takılan küçük madeni levha.

CLASS A AGENT OFFICER A SINIFI MUTEMET: Tahsis emrinde belirtilmiş

ödemeleri yapması için kendisine devlet gelirleri emanet edilmiş

subay veya astsubay.

CLASS A INDUSTRIAL PROPERTY A SINIFI ENDÜSTRİ MALLARI: Sözleşme

gereğince müteahhit ihtiyaçlarını ikmal için temin edilen devlet


malı arazi, bina, yapı, yol, köprü, menfez yaya kaldırım,

demiryolu, fenni ve sıhhi tesisler ile fenni ve sıhhi tesis atölyeleri.

CLASS A PAY RESERVATION A SINIFI TAHVİL KESENEĞİ: Kara kuvvetleri

mensubu bir sivil memurun; ABD Tasarruf Tahvilleri alınması için

maaşından yapılmasına muvafakat ettiği kesinti.

CLASS A PROPERTY A SINIFI ORDU MALI: Yeni veya kullanılmamış ordu

malı

CLASS B 1 ALLOTMENT B-1 SINIFI TAHVİL KESENEĞİ: Askeri personelin, takvim

yılı her üç ayında bir, bir adet ABD Tasarruf Tahvilinin taksitle

satın alınması için, maaşlarından yapılmasına muvafakat ettikleri

kesinti.

CLASS B AGENT OFFICER B SINIFI MUTEMET: Sayman tediye subayının bir

mutemedi olarak, tahsilat ve tediyatta bulunması için, bu subay

tarafından kendisine belirli bazı tahsisat teslim edilmiş subay

veya astsubay. B sınıfı mutemet yalnız belirli tahsilat ve tediyatı

yapmakla sınırlandırılmış olup, kendisine, sayman nam ve

hesabına hareket etmesi içinde gerekli yetki verilir.

CLASS B ALLOTMENT B SINIFI TAHVİL KESENEĞİ: Askeri personelin; her ay

bir veya daha çok ABD Tasarruf Tahvillerinden taksitle satın


alınması için, maaşlarından yapılmasına muvafakat ettikleri

kesinti.

CLASS B INDUSTRIAL PROPERTY B SINIFI ENDÜSTRİ MALLARI:

Müteahhitlerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere, Devletçe temin

edilen A ve C sınıfları haricinde ve, kolayca tespit edilebilen

büyük birimlerden kataloglanmış devlet malları. Bu sınıfta;

makina, motor, lokomotif, vinç, traktör, otomobil, platform

kantarı vesaire gibi malzeme vardır. Bak. "classification of

industrial property".

CLASS B PROPERTY B SINIFI ORDU MALI: Kullanılmış veya kullanılmış hale

getirilmiş ve halen kullanılmakta olan ordu malı.

CLASS B STATUS MATERIAL B SINIFI SABİT MALZEME: Kullanılacakları yerde

depo edilen çakılı silah, tahkimat, kazamat, ateş idare ve ölçme

malzemesi, güç kaynakları ve topçu malzemesi. Bu çeşit

malzeme, muharebeye elverişlilik derecelerinin tespiti için,

belirli zamanlarda çalıştırılır ve kontrol edilir.

CLASS C INDUSTRIAL PROPERTY C SINIFI ENDÜSTRİ MALLARI:

Müteahhitlerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere kataloglanmamış

devlet malları. Bütün ham maddelerle parça, aksam, komple


parça, tali komple parçalar ve imalat, işletme, bakım, büro,

kafeterya, laboratuar, yatakhane, hastahane ikmal maddeleri bu

sınıfa dahildir. Bak. "classification of industrial property".

CLASS C PROPERTY C SINIFI ORDU MALI: Kullanılmayacak halde olmakla

beraber kullanılabilir duruma getirilebilecek ordu malı.

CLASS D ALLOTMENT I NCI DÜNYA HARBİ HAYAT SİGORTASI KESENEĞİ: I nci

Dünya Harbinde çıkarılan ABD Hükümeti Hayat Sigortası

ücretleri karşılığı bir askeri şahsın maaşından yapılmasına

muvafakat ettiği kesinti.

CLASS E ALLOTMENT ÖZEL KESİNTİ: Banka, sigorta şirketleri gibi

müesseselere ve şahıslara ödenmek üzere, bir askeri şahsın

maaşından yapılmasına muvafakat ettiği kesinti.

CLASS F ALLOTMENT AİLE YARDIM KESENEĞİ: Bak. "class F deduction" ve

"class Q allotment".

CLASS F DEDUCTION AİLE YARDIM KESENEĞİ: Bak. "class Q allotment".

CLASS I ACTIVITY 1 NCİ SINIF FAALİYET MERKEZİ: ABD Anayurt Ordu

Komutanlığının emir ve komutası altındaki tesis.


CLASS I INSTALLATION I NCİ SINIF ASKERİ TESİS: ABD Anayurdu Ordu

Komutanlığının emir ve komutası altındaki tesis.

CLASS I SUPPLIES I NCİ SINIF İKMAL MADDELERİ: Her türlü şartlar altında

değişmeyen bir ortalama günlük nispet dahilinde tüketilen

rasyon, yem ve kantin ikmal maddeleri nevinden ikmal

maddeleri. Ayrıca bakınız: "supplies".

CLASS II (A) SUPPLIES II NCİ SINIF HAVA İKMAL MADDELERİ: Birliklere ilk

dağıtım tahsisi, ilgili istihkak çizelgeleri listeleriyle emredilmiş

hava ikmal maddeleri ve teçhizatı. Ayrıca bakınız: "supplies".

CLASS II ACTIVITY II NCİ SINIF FAALİYET MERKEZİ: ABD Anayurdu ordu

komutanlığının emri altında bulunmayan ABD Anayurdu askeri

faaliyet merkezi.

CLASS II INSTALLATIONS II NCİ SINIF ASKERİ TESİS: ABD Anayurdu Ordu

Komutanlığının emri altında bulunmayan ABD Anayurdu askeri

tesisleri.

CLASS II SUPPLIES II NCİ SINIF İKMAL MADDELERİ: Şahıslara ve birliklere ilk

dağıtım tahsisi istihkak çizelgeleri, teşkilat ve malzeme kadroları

ve diğer ilgili liste ve çizelgelerle tespit edilmiş bulunan II nci sınıf

(A), IV nci sınıf, IV ncü sınıf (A) ikmal maddeleri arasında


bulunmayan giyecek, birlik malzeme ve teçhizat ve araçları ile

yedek parçaları. Ayrıca bakınız: "supplies".

CLASS III (A) SUPPLIES III NCÜ SINIF HAVA İKMAL MADDELERİ: Uçak benzin ve

yağları. Ayrıca bakınız: "supplies".

CLASS IV (A) SUPPLIES 4 NCÜ SINIF HAVA İKMAL MADDELERİ: Teşkilat ve

malzeme kadrolarında tahsisleri belirtilmemiş ve bir tasnife tabi

tutulmamış veya haklarında özel tedbirler alınması ve kontrolü

gerektiren hava ikmal maddeleri ve teçhizatı. Ayrıca bakınız:

"supplies".

CLASS IV SUPPLIES 4 NCÜ SINIF İKMAL MADDELERİ: Teşkilat ve malzeme

kadrolarında tahsisleri tespit ve tasnif edilmemiş ikmal

maddeleri ve teçhizat. Normal olarak, tahkimat ve inşaat

malzemesi, özel makine ve iş makineleri ile diğer özel ikmal

maddeleri ve ilk dağıtım yetkisi verilmiş maddelerden ek dağıtım

miktarları bu ikmal maddelerine dahildir. Ayrıca bakınız:

"supplies".

CLASS N ALLOTMENT ASKERİ HAYAT SİGORTASI KESENEĞİ: Milli Hizmet

Hayat Sigortası ücreti karşılığı olarak, bir askeri şahsın,

maaşından yapılmasına muvafakat ettiği kesinti.


CLASS Q ALLOTMENT AİLE, YARDIM KESENEĞİ: Aile fertlerine verilmek

üzere, bir erin, maaşından kesilmesine muvafakat ettiği para;

aylık mesken bedeline müstehak evlere, kanunen verilmesi

gereken para.

CLASS V (A) SUPPLIES 5 NCİ SINIF HAVA İKMAL MADDELERİ: Uçak mühimmat

ve bombaları, roketler, aydınlatma ve işaret fişekleri ile benzeri

sarf edilebilir müteferrik aksam. Ayrıca bakınız: "supplies".

CLASS V SUPPLIES 5 NCİ SINIF İKMAL MADDELERİ: Her tipten mühimmat (kimya

dahil) infilak maddeleri, tanksavar ve antipersonel mayınlar,

tapalar, detonatörler, işaret ve aydınlatma mühimmatı. Ayrıca

bakınız: "supplier".

CLASSIFICATION DOSYA TASNİFİ: Münferit vesikaların bir dosyada tasnif

edilmiş şekillerini tayin eden ve konu, isim, coğrafi mevki, sayı

vesaireye göre yapılan dosyalama usulü.

CLASSIFICATION (CLASSIFIED INFORMATION) GİZLİLİK DERECESİ VERME

(GİZLİ BİLGİ): Resmi bilgilerin, izinsiz açıklanma ihtimaline karşı,

milli savunma yararına özel bir korunmaya ve bu şekilde

tanıtılmaya ihtiyaç gösterdiğini tespit işlemi.


CLASSIFICATION AND ASSIGNMENT OFFICER SINIFLANDIRMA VE ATAMA

SUBAYI: Ordu Personel Sınıflandırma sistemini kendi teşkiline ve

ast birliklerine uygulaması maksadıyla bir ordu, kolordu, tümen,

eğitim tümeni ve benzeri birlik veya tesislerde görevlendirilmiş

subay.

CLASSIFICATION BOARD SINIFLANDIRMA KURULU: Subayların

sınıflandırılmalarını tetkik için teşkil edilmiş kurul.

CLASSIFICATION CARD SINIFLANDIRMA KARTI: Bak. "soldier's qualification

card".

CLASSIFICATION ESTIMATE SINIFLANDIRMA DEĞERLENDİRİLMESİ: Bir er

evsaf kartındaki bilgilere bakarak, erin çeşitli görevlere elverişlilik

derecesi hakkında karar verme.

CLASSIFICATION FOR DISPOSAL KAYIT SİLME SINIFLANDIRMASI, SON

İŞLEM SINIFLANDIRMASI: Malzemenin, elden çıkarılmalarını

tespit maksadı ile ayrılması (Classification I items I. sınıf HEK

maddeler), sivil ve harp sanayii sahalarında kullanılmayan askeri

malzemedir. (Classification II items II nci HEK maddeler) ise geri

kalan her cins malzeme demektir. Buna "disposal classification"

de denir.
CLASSIFICATION I ITEMS BİRİNCİ SINIF HEK MADDELER: Bak. "classification for

disposal".

CLASSIFICATION II ITEMS II NCİ SINIF HEK MADDELER: Bak. "classification for

disposal".

CLASSIFICATION OF CHEMICAL AGENTS KİMYA HARP MADDELERİ

SINIFLANDIRMASI: Kimya maddelerinin fiziki nitelik, taktik

kullanış, fizyolojik tesir ve kalıcılık derecelerine göre

sınıflandırılması.

CLASSIFICATION OF INDUSTRIAL PROPERTY ENDÜSTRİ MALLARI

SINIFLANDIRILMASI: Sabit fiyatlı sözleşmelere göre

müteahhitlerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere devletçe temin

edilen malzemenin A, B ve C olarak üç sınıfa ayrılması. Bak.

"classification A industrial property", "classification B industrial

property", "classification C industrial property".

CLASSIFICATION OFFICER HÜKÜMLÜ SINIFLANDIRMA SUBAYI: ABD

Ordusunda, bir disiplin cezaevinin veya ıslah merkezinin idare

heyetine mensup olan ve mahkumlar hakkında sistemli ve ayrı

tahkikat ve inceleme. yapmak suretiyle, bu mahpuslara ait şahsi

bilgi ve esasların toplanmasından sorumlu bulunan subay.


CLASSIFICATION YARD TRİYAJ İSTASYONU, KATAR TERTİP SAHASI: Gelen

katarlara ait vagonların ayrılıp çeşitli istikametlere giden

katarlarda yeniden katar halinde tertiplendikleri bir demiryolu

şebekesi.

CLASSIFIED CONTRACT GİZLİLİK DERECELİ SÖZLEŞME: Bir sözleşmenin ifası

sırasında, müteahhit veya işçinin gizlilik dereceli bilgiler veya

malzeme ile temasını gerektiren veya gerektirecek bir sözleşme.

CLASSIFIED DEFENCE INFORMATION GİZLİLİK DERECELİ SAVUNMA HABERLERİ,

GİZLİLİK DERECELİ SAVUNMA BİLGİLERİ: Bilginin hassasiyet

derecesine göre ÇOK GİZLİ, GİZLİ ve ÖZEL olarak sınıflandırılmış

savunma bilgisi. Ayrıca bakınız: "defence information".

CLASSIFIED INFORMATION GİZLİLİK DERECELİ BİLGİ, GİZLİ BİLGİ: İzinsiz

açıklama ihtimaline karşı milli savunma yararına korunması

lüzumuna karar verilmiş resmi bilgi.

CLASSIFIED MATTER GİZLİLİK DERECELİ KONU: Milli menfaatler bakımından

korunmayı gerektiren resmi bilgi veya malzeme, Ayrıca bakınız:

"unclassified matter".

CLASSIFIED MILITARY INFORMATION GİZLİLİK DERECELİ ASKERİ BİLGİLER:

Yazışmalar, kod ve şifreler, istikbale ait projeler ve gizlilik


dereceleri ÇOK GİZLİ, GİZLİ, ÖZEL olarak işaretlenmiş malzeme ve

bu malzeme ile ilgili bilgiler.

CLASSIFY SINIFLANDIRMAK, GİZLİLİK DERECESİ VERMEK: Bilgi ve haberlere

üç gizlilik derecesinden ÇOK GİZLİ, GİZLİ, ÖZEL birini vermek.

CLEAN AIRCRAFT ÇIPLAK UÇAK: Dış yükleme tertibatı bulunmayan uçak.

CLEANING BRUSH TOMAR FIRÇASI: Bir top namlusundaki yiv ve setleri

temizlemekte kullanılan fırça. Tomar fırçası, bir çubuğa takılı

veya iple çekilen madeni bir fırçadır.

CLEANING ROD HARBİ, TOMAR AĞACI: Fırça, bez veya herhangi bir şeyle

birlikte kullanılan ve ateşli bir silahın namlusunu temizlemeye

yarayan çubuk.

CLEANING STATION Bak. "decontamination station".

CLEANING-UP PARTY TEMİZLEME MÜFREZESİ: Konak veya ordugah sahasını,

kıtaların büyük kısmı ayrıldıktan sonra gözden geçirmek;

unutulmuş malzemeyi, bırakılmış izleri kaldırmak ve sonucu

rapor etmekle görevlendirilmiş müfreze.

CLEAR MÜSAADE VEYA İZİN VERMEK: 1. AŞAĞIDA YAZILI OLANLAR İÇİN

MÜSAADE VEYA İZİN VERMEK: a. Bir şahsın veya şahıslara


eylemleri hareketleri görevleri ile ilgili onay ve izin vermek. b. Bir

eşya veya birkaç eşyayı nitelik, nicelik, amaç itibariyle teçhizat

veya ikmal maddesi olarak onaylamak veya izin vermek; ve c. Bir

dokümanın doğruluğunu ve geçerliliğini tasdik etmek. 2. UÇUŞ

İZNİ VERMEK: Bir uçağa uçuş izni vermek. 3. GİRİŞ BELGESİ

VERMEK: Bir şahsa gizlilik belgesi vermek. 4. AŞMAK: Bir engelin

üzerinden buna dokunmadan aşmak. 5. GEÇMEK, AŞMAK: Bir

nokta, hat veya cismi aşmak. Bir noktanın geçilmiş olması için kol

nihayetinin bu noktadan ayrılmış olması icap eder. 6. a. Silahı

boşaltmak, içinde mermi olup olmadığını kontrol etmek. b.

Silahın tutukluğunu gidermek. 7. BOĞULMUŞ MOTORA GAZ

VERMEK: Karbondan temizlemek için rölantide çalışan motora

gaz pedalı ile gaz vermek.8. HAVA EMNİYETİNİ SAĞLAMAK:

Belirli bir kesimde devamlı veya geçici olarak hava üstünlüğünü

kazanmak veya kontrolü ele almak.

CLEAR ICE ŞEFFAF KANAT BUZU: Bir uçak kanadının ön tarafında, düşen

yağmur tanelerinin donmasıyla meydana gelen düzgün, şeffaf

buz tabakası. Şeffaf kanat buzu; bir uçağın ağırlığını artırdığı gibi,

şeklini de değiştirmesi sebebiyle, kanadın kaldırış kapasitesinde

değişiklik yapar. Buna "glaze" de denir.


CLEAR TEXT AÇIK METİN: Bknz. "plain text".

CLEARANCE GİRİŞ KARTI; GİRİŞ İZİN KARTI: Kara Kuvvetlerine ait çalışmalarda

işbirliği yapan ve bu çalışmalarda meşru bir ilgisi bulunan

şahıslara gizli teknik bilgi, malzeme ve teçhizatı tanıma veya bu

gibi bilgi, malzeme veya teçhizatın bulunduğu sınırlı bölgeye

kabul edilme müsaadesi veren belge.

CLEARANCE CAPACITY ULAŞTIRMA/TAŞIMA KAPASİTESİ: Bir kıyı veya

limandan-karayolu, demiryolu ve yurt içi su yolları dahil- mevcut

karayolu ulaştırma vasıtaları ile memleket içine nakledilebilen ve

günlük ölçü tonilatosu veya ağırlık fonu ile ifade edilen bir yük

tahmini. Bu tahmin, bölgedeki ulaştırma tesisleri fiziki

özelliklerinin bir değerlendirmesine dayanır. Ayrıca bakınız:

"beach capacity; port capacity".

CLEARANCE DIVING TEMİZLEME DALIŞI: Mayınların tespiti, teşhisi ve

imhası amacıyla dalgıçların kullanılması işlemi.

CLEARANCE LIMITS GABARİ BOYUTLARI: Nakil araçlarının; yoldaki tünel,

köprü, ağaç, çit vesaire engellerden arızasız geçebilmesi için

malzemenin yüklenmesinde dikkate alınması gereken boyutlar.


CLEARANCE RATE TEMİZLEME ORANI: Özel mayın araştırma ve/veya mayın

tarama usullerini kullanarak belirtilen asgari temizlik yüzdesi

elde edilecek şekilde birim zamanda temizlenecek bölge.

CLEARANCE TIME GEÇİŞ ZAMANI; BOŞALTMA ZAMANI: Bir kol nihayetinin

belirli bir noktayı geçiş zamanı. Ayrıca bakınız: "clear".

CLEARANCE TRANSPORT KIYI BOŞALTMA NAKLİYATI:

CLEARED BIDDERS LIST AKLANMIŞ TALİPLER LİSTESİ (HV.): Yabancı menşeli

fazla devlet mallarını satın almak için yabancı elçiliklerce

güvenilir birer şahsiyet olarak gösterilmiş talipleri gösterir tevhit

edilmiş liste.

CLEARING AREA TEMİZLİK BÖLGESİ: Bir rota üzerindeki veya bir bölgedeki

tüm mayınları temizlemek üzere planlanmış harekat.

CLEARING BLOCK EMNİYET TAKOZU: Bir otomatik silah namlusunun gerisi ile

mekanizması arasında, mekanizmanın kapanmasına engel olmak

ve silahın dolu olmadığını göstermek üzere, konulan ağaç takoz.

CLEARING COMPANY HASTA VE YARALI AYIRMA BÖLÜĞÜ, AYIRMA BÖLÜĞÜ:

CLEARING STATION HASTA VE YARALI AYIRMA İSTASYONU: Normal olarak,

hasta ve yaralıları, bir tümen veya bölge esasına göre, ayıran


sıhhi bir tesis. Bu istasyon; kendi kapasitesi dahilinde ve ayırma

görevinin arızi bir sonucu olarak, icabında, acil destekleyici veya

kati tedavi yapar.

CLEARING UNIT HASTA VE YARALI AYIRMA BİRLİĞİ, AYIRMA BİRLİĞİ: Bir veya

birden çok ayırma istasyonundan müteşekkil sağlık teşkilatı. Bu

birlik muharebe zayiatını toplar, tasnif eder, gerekenlere geçici

yardımda bulunur ve icap edenleri geriye gönderilmek üzere

hazırlar.

CLEMENCY ÖZEL AF: Askeri mahkeme veya diğer adalet makamları

tarafından tayin edilmiş bir cezanın, tamamen veyakısmen affı

veya tecili.

CLERK YAZICI: İdari bir birlikte kayıtları tutan şahıs. Bir yazıcının unvanı

ve görevi, birliğe ve tutmakta olduğu kayıtlara göre değişir.

Örneğin; bölük yazıcısı (company clerk), stok yazıcısı (stok clerk),

posta yazıcısı (mail clerk) ve haber merkezi yazıcısı (message

clerk) gibi.

CLEVIS ÇEKME HALKASI: Açık uçlarına bir cıvata geçirilmiş U şeklinde

madeni parça. Bu parça araçlarda çekme için kullanılır.


CLIMATOLOGICAL DATA BİR DEVREYE AİT METEOROLOJİ BİLGİLERİN

DERLENMESİ: Bu bilgiler; gözlemlere ait bir derleme veya gözlem

ortalamalarını, standart değişiklikleri vesaireyi gösteren bir özet

olabilir.

CLIMATOLOGY İKLİM BİLİMİ (HV.): İklimin bilimsel yönden incelenmesi. Bu

inceleme; hava istatistiklerinin derlenmesi ve istifadeye

sunulması, iklim farkları nedenlerinin analizi ve iklim bilgilerinin

harekat planlama problemlerinin çözümlenmesinde yardımcı bir

unsur olarak uygulanması gibi hususları içine alır.

CLIMB AND DIVE INDICATOR TIRMANIŞ VE DALIŞ GÖSTERGESİ: Bknz. "rate of

climb indicator".

CLIMB MODE TIRMANMA DURUMU: Uçuş kontrol sisteminde uçağın

tırmanışının daha önce belirtilen programa göre otomatik olarak

kontrol edildiği bir kontrol durumu.

CLIMBING TURN TIRMANARAK DÖNÜŞ: Bir uçağın yükseliş sırasında yaptığı

dönüş.

CLINIC KLİNİK: Başlıca, hastahane gerektirmeyen hastalara ayakta

tedavi yapmak üzere teçhiz edilmiş uygun personel temin


edilmiş bir tıbbi tedavi tesisi. Verdiği hizmet tipleri arasında

muayene ve acil müdahale vardır.

CLINICAL RECORD MÜŞAHEDE DOSYASI: Hastahanelerde; bir hastanın genel

muayene, laboratuvar testleri (röntgen yorumlamaları dahil) ilk

teşhis, hastalık seyri, kullanılan ilaçlar, konsültasyonlar, yapılan

ameliyat vesaire ile son teşhis ve nihai işlemini kayıt için

kullanılan formlar.

CLINOMETER RESTNAMLU KLİNOMETRE YATAĞI: Klinometrenin konması için

bir topun namlusuna yerleştirilen parça. Buna "bore rest" de

denir.

CLINOMETRE KLİNOMETRE: Meyil ve yükseklik açılarını ölçmek veya

göstermek için kullanılan alet.

CLIP FİŞEK BAĞI: Bknz. "cartridge clip".

CLIP LOADING MACHINE FİŞEK BAĞI DOLDURMA MAKİNASI: Fişekleri bir fişek

bağına yerleştirmek için kullanılan cihaz.

CLOCK CODE POSITION SAAT KODU MEVKİİ: Düz doğrultusu saat 12 olarak

alındığında giden bir uçak veya geminin hedefe nisbetle mevkii.


CLOCK METHOD SAAT KADRANI USULÜ: Hedefi bir saat kadranının

merkezinde kabul ederek, bu kadran üzerindeki rakamlara göre

vuruş noktasını tespit usulü. Böylece; hedefin tam yukarısına

isabet eden bir atım tam 12'dir. Bir rüzgar istikametini

adlandırmak içinde, bazen, aynı usul kullanılır. Örneğin; tam

soldan esen bir rüzgar saat 9 rüzgarıdır. Buna "clock-face

method" ve "clock system" de denir.

CLOCK SYSTEM SAAT KADRANI USULÜ: Bknz. "clock method".

CLOCKWISE SAAT YELKOVANI DÖNÜŞ İSTİKAMETİNDE: Saat yelkovanının

döndüğü istikamette yapılan hareketleri belirtmek için kullanılan

genel terim.

CLOSE YAKIN, YANAŞIK; KAPALI, SIKI: Örneğin; yakın hava desteği (close

air support), yanaşık düzen (close order), kapalı kol (close

column), sıkı takip (close pursuit) terimlerinde olduğu gibi.

CLOSE AIR SUPPORT YAKIN HAVA DESTEĞİ: Dost kuvvetlere yakın düşman

hedeflerine karşı girişilen hava taarruzu. Bu destek, her hava

görevinin dost kuvvetlerin ateş ve hareketi ile detaylı bir şekilde

birleştirilmesini gerektirir. Ayrıca bakınız: "air interdiction; air


support; immediate mission request; preplanned mission

request".

CLOSE CIRCUIT TELEVISION KAPALI DEVRE TELEVİZYON (HV.): Resim yollama

yayınının, hiç bir zaman normal yayılmayla olmaması için kamera

veya filim üretimleri, müşterek eksenli kablolarla, direkt olarak

alıcı cihazlara bağlanmış bir televizyon verici veya alıcı sistemi.

CLOSE COLUMN KAPALI KOL; KAPALI YÜRÜYÜŞ KOLU: Her araç arasında bir

emniyet mesafesi bırakılmak ve araçları birbirine yaklaştırmak

suretiyle teşkil edilen motorlu kol. Buna "closed column" da

denir.

CLOSE COMBAT YAKIN MUHAREBE: Düşmanla; hafif ateşli silah, süngü ve

diğer silahları kullanarak, yakın mesafede yapılan muharebe.

CLOSE CONTROL RADAR YAKINDAN İDARE RADARI: Uçağın, yerinin tespiti güç

veya pilot tarafından görünmeyen bir hedef üzerine sevketmek

için kullanılan, özel surette, tadil edilmiş, hassas kara radar

cihazı.

CLOSE COVERING FORCE YAKIN ÖRTME GRUBU/KUVVETİ: Uçak ve su üstü

gemilerinin taarruzuna karşı koruma sağlayan bir özel görev

teşkili. Bu teşkil; çokluk, muharebe gemilerinden,


kruvazörlerden, destroyerlerden ve icabında, uçak taşıt

gemilerinden mürekkeptir.

CLOSE DEFENCE YAKIN SAVUNMA: Bknz. "closed-in-protection".

CLOSE DEFENSIVE FIRES YAKIN SAVUNMA ATEŞLERİ: Taarruz eden, düşmana

hücumdan önce ateş tevcih ederek emir ve komuta düzenini

bozmak, taarruz mevzilerini baskı altında tutmak, gözetlemesine

engel olmak ve destek ateşlerini zayıflatmak, böylece

taarruzların bütünlüğünü ortadan kaldırmak için planlanmış

ateşler. Ayrıca bakınız: "fire".

CLOSE ENVELOPMENT YAKIN KUŞATMA: Düşman savunma tertibatının yanına

veya gerisine ve düşman cephe hattının gerisindeki bir hedefe

yöneltilen kuşatma. Bu çeşit kuşatmada, kuşatma kuvveti,

düşmanın etkili cephe ateşinden kaçınacak şekilde manevra

yapar ve, normal olarak, dost destek ateşinin menzili içinde kalır.

Bu kuşatmalar tek veya iki taraflı olur. Ayrıca bakınız: "single

envelopment" ve "wide envelopment".

CLOSE IN SECURITY YAKIN EMNİYET: Bir birliğin, yakın mesafeden

yapılacak taarruzlara karşı korunması için örtü, peçeleme


(camouflage), engel, tanksavar silahı, nöbetçi ve devriye

kullanması.

CLOSE INTERVAL ARALIK: Herhangi bir düzende safta duran iki birlik arasında

alınması emredilen en küçük aralık.

CLOSE MARCH DİRSEK TEMASI AL ! DİRSEK TEMASI, MARŞ !: A. B. D.

Ordusunda, yürüyüşte dirsek temasına geçmek için verilen

komut.

CLOSE ORDER DRILL YANAŞIK DÜZEN EĞİTİMİ: Normal aralık veya dirsek

teması ile yapılan eğitim düzen ve hareketleri. Bu düzen ve

hareketler, genellikle, merasim ve geçit resimlerinde yapılanlar

ile tabanca ve kılıç gibi silahlarla yapılan hareketleri ihtiva eder.

Ayrıca bakınız: "combat drill".

CLOSE QUARTERS YAKIN MESAFELER: Düşmanla muhaberede mutlak temas

mesafesi; yakın mesafe. Bknz. "fighting at close quarters".

CLOSE RANKS SIRA YANAŞMAK: Sıralar arasındaki mesafeyi azaltmak. Bir birliği,

açık sıra düzeninden normal aralık düzenine sokmak.

CLOSE RECONNAISSANCE YAKIN KEŞİF: Yakın bir bölgenin keşfi. Bu keşif,

komutana, taktik karar verme imkanı kazandırır. Ayrıca bakınız:

"reconnaissance".
CLOSE SHEAF DEMETİ KAPA !: Atım gözleyicisinin (spotter) atışta daha dar bir

demet isteğini göstermek için atış haberlerinde kullandığı terim.

Bunun üzerine, ateş idare merkezi, demetin genişliğini 50 yarda

kadar azaltır. Ayrıca bakınız: "open sheaf".

CLOSE STATION RAHAT: Belirli top başında eğitim, tatbikat ve çalışmalara son

vermek ve personeli görevlerinden ayırmak için verilen komut.

CLOSE SUPPORT YAKIN DESTEK: Destekleyen kuvvetin; desteklenen kuvvete

yapılacak desteği bu kuvvetin ateşi, hareketi ve diğer

faaliyetleriyle, teferruatlı şekilde ayarlaması veya koordine

etmesi gerekecek kadar yakın hedeflere karşı giriştiği hareket.

Ayrıca bakınız: "support".

CLOSE SUPPORT FIRE YAKIN DESTEK ATEŞİ: Bak. "close supporting fire".

CLOSE SUPPORT MISSION YAKIN DESTEK GÖREVİ: Esas maksadı; dost kara

kuvvetlerine, o andaki görevlerinin ifasında yakın destek

sağlamak ve bunlarla temas halindeki düşman kuvvetlerinin

görevlerinin yerine getirmelerini önlemek olan bir görev. Kara,

deniz ve hava faaliyetlerinin, görevden önce ve görevin

yapılması sırasında, sıkı koordinasyonuna ihtiyaç vardır.

Koordinasyon; yerden havaya ve havadan havaya kontrolları ve


bomba emniyeti, yalama hücumu, ateş yasağı hat veya

kesimlerinin, görevden önce kesin şekilde tespitini içine alabilir.

Yakın destek görevlerinde mevcut bütün ateş destek

görevlerinden faydalanılabilir.

CLOSE SUPPORTING FIREYAKIN DESTEK ATEŞİ: Yakınlıkları dolayısıyla,

desteklenen birlik için yakın ve ciddi tehlike arzeden düşman

kıtalarına, silahlarına veya mevzilerine yapılan ateş. Buna "close

support fire" de denir. Ayrıca bakınız: "supporting fire".

CLOSE-CONTROLLED AIR INTERCEPTION YAKIN KONTROLLÜ HAVA

ÖNLEMESİ: Önleme uçağının, hedefin gözle görüldüğü veya

radarla temas kurduğu mesafeye kadar sürekli kontrol edildiği

bir önleme. Ayrıca bakınız: "air interception; broadcast-

controlled air interception".

CLOSE-IN PROTECTION YAKIN SAVUNMA: Yakın mesafeden yapılan düşman

taarruzlarına karşı korunma. Buna "close defence" de denir.

CLOSED AND ELECTRIC SQUIB KAPALI UÇLU ELEKTRİKLE ATEŞLEYİCİ: Bknz.

"electric squib".

CLOSED AREA KAPALI BÖLGE: Üzerinden veya içinden her türlü geçişin

yasaklandığı belirli bölge.


CLOSED CASE KAPALI/KAPATILMIŞ SİPARİŞ KEYZİ; SATIŞ MUKAVELESİ:

CLOSED COLUMN KAPALI KOL; KAPALI YÜRÜYÜŞ KOLU: Bknz. "close column".

CLOSED ECOLOGICAL SYSTEM TECRİT EDİLMİŞ EKOLOJİ SİSTEM (HV):

Çevresinden tecrit edilmiş ve yaşayan organizmanın

desteklenmesi için bütün esas elemanlara sahip bir hayatı idame

sistemi.

CLOSED LOOP ZİNCİRLEME KONTROL DEVRESİ (HV.): Nihayetsiz bir zincir

meydana getirecek şekilde kimyasal bir tepkime ile bağlanmış:

otomatik kontrol cihazları sistemi kontrol edilen miktarların

ölçüyü aşması halinde, kontrol cihazlarının, bunu normale

getirmek üzere harekete geçmeleri için kontrol hareketlerinin

etkileri devamlı olarak ölçülür.

CLOSED RESPIRATORY GAS SYSTEM KAPALI SOLUNUM GAZI SİSTEMİ (HV.):

Tecrit edilmiş bir kabın, kapsül veya uzay aracında; teneffüs için

yeterli oksijeni veren yeterli kabin basıncını devam ettiren ve

nefesle dışarı verilmiş karbondioksit ve su buharını emen,

tamamen kendi kendine yeterli bir sistem.

CLOSED SYSTEM TECRİT EDİLMİŞ SİSTEM: Bknz. "closed ecological system" ve

"cabin".
CLOSED TRAVERSEKAPALI TRAVERS: Yer ölçmede; en son hattın ya başlangıç

noktasına veya, bilinen bir noktaya döndüğü, birleştirilmiş hatlar

serisi. Açık traverse; bunun aksine olarak, son hat başlangıç

noktasına veya mevkii bilinen bir noktaya gelmez. Bknz. "open

traverse".

CLOSING YER ÖLÇME KONTROL FASILASI, YER ÖLÇME SONU: Sıhhat

derecesinden kontrol edilebilmesi için bir ölçme işlemine son

verme.

CLOSURE MINEFIELD KAPAMA MAYIN TARLASI: Deniz mayın harbinde; deniz

ulaştırmasını önleyecek tehdit oluşturacak şekilde planlanmış

mayın tarlası.

CLOSURE OF HORIZON UFUK KAPAMASI: Açının, bütün daireyi tamamlayan

bir noktada tam açı çıkarılarak ölçülmesi. Bu takdirde, bütün

açılar toplamının 360 dereceye eşit olması gerekir.

CLOTHING GİYECEK, GİYSİ:

CLOTHING ALLOWANCE GİYECEK İSTİHKAKI: Erat sınıfına mensup bir şahsa

tahsis edilen giyecek miktarı.

CLOTHING AND EQUIPMENT RECORD ER GİYECEK VE TEÇHİZAT KAYDI:

Bak. "individual clothing and equipment record.


CLOTHING MONETARY ALLOWANCE NAKDİ GİYECEK İSTİHKAKI:

CLOTHING SLIP GİYECEK İSTEK BELGESİ: Bir askerin giyecek istihkakını

istemek için doldurulan form.

CLOUD GAZ BULUTU: Bak. "gas cloud".

CLOUD AMOUNT BULUT MİKTARI: Gökyüzünün bulutlarla kaplı kısmı.

Gökyüzünün kapalı kısmının kesri olarak ifade edilir.

CLOUD BANK BULUT DİZİSİ: Semaya yayılmış ve çok yükseklere kadar dikine

uzanmış bulut kümesi.

CLOUD BOTTOM BULUT TABANI:

CLOUD COVER Bak. "cloud amount".

CLOUD SWITCH İŞTİRAK KUTUSU: Hava savunma topçusu ateş idare esasları

sisteminde, görerek ateş idaresini radarla atış idaresine

çevirmeye veya tersi işlemi kolaylaştırmak için kullanılan elektrik

anahtarı.

CLOUD TOP BULUT TEPESİ:

CLOUD TOP HEIGHT BULUT TEPE YÜKSEKLİĞİ: Nükleer mantar bulutunun

çıktığı azami irtifa.


CLUBMOBILE SEYYAR ERAT GAZİNOSU: Münferit bölgelerde veya manevra

bölgelerinde bulunan seyyar erat gazinosu.

CLUSTER MAYIN ARAŞTIRMADA, BİR GRUP MAYIN BENZERİNİN TEMASINI

BELİRTİR:

CLUSTER ADAPTOR BOMBA KASETİ: Bir uçağın bomba hamili üzerinde

bulunan ve küçük bombalardan oluşan bir demeti taşımaya

yarayan tertibat.

CLUSTER BOMB UNIT DEMET BOMBA BİRİMİ: Bir dispenser (dağıtıcı) ve

bombacıklardan oluşan bomba.

CLUTTER EKO KARIŞIMI: Temas, skop parazit grubuna girince; radar

skopundaki daimi ekolar, bulut, veya diğer atmosfer yankıları.

Ayrıca bakınız: "radar clutter".

CLUTTER DIAGRAM EKO KARIŞIMI DİYAGRAMI; KLATTER DİYAGRAMI:

Belirli bir radar mevkiinden değişik açıdaki yüksekliklerde, sabit

eko karışımlarının göründüğü bölgeleri gösteren diyagram.

CN CANDLE CN MUMU: Klorase-tefenon ile doldurulmuş ve yanacak şekilde

imal edilmiş silindir.


CN CAPSULE CN KAPSÜLÜ: Gaz odası eğitiminde kullanılan ve katı

klorasetefenon (CN) ile doldurulmuş olan küçük bir bulut

meydana getirir.

CN GRENADE CN EL BOMBASI: Yandığı zaman göz yaşı getirecek bir gaz

çıkartan, klorasetefenon maddesi ile doldurulmuş bir el

bombası.

CN SOLUTION CN ERİYİKİ: Klorasetefenonun; ya benzin ve karbon tetraklorür

(CNB) veya kloropikrin ve kloroform (CNS) eriyiği. CN eriyiği, göz

yaşartıcı bir imla hakkı olarak kullanılır.

CN TEAR GAS POT CN GÖZ YAŞARTICI GAZ KUTUSU: Ateşlendiği zaman göz

yaşartıcı gaz hasıl eden klorasetefon ve dumansız barut karışımı

doldurulmuş küçük kap. Buna kısaca "gas pot" da denir.

CO-PILOT İKİNCİ PİLOT: Bir uçağın yardımcı veya ikinci pilotu.

COACH AND PUPIL METHOD KARŞILIKLI EĞİTİM USULÜ, NEZARETÇİ- ÖĞRENCİ

USULÜ: Öğretmen tarafından daha önce açıklanmış bir işlem, iki

öğrencinin sıra ile birbirlerine öğrettikleri eğitim metodu.

COARSE MINE KABA MAYIN: Deniz mayın harbinde, nispeten zor etkilenen

mayın.
COARSE SETTING KABA AYAR: Bir topun tevcihte, nişangahın kabaca ilk ayarı.

Kaba ayar, önce, tam taksimat üzerine; sonra, daha küçük

değerlerin ayarı üst vida ile yapılır.

COARSE SIGHT KABA NİŞAN: Bir silahta, arpacığı gez içinde kabaca görebilecek

şekilde alınan nişan. Topçuda, kundak kolları atılmak suretiyle

alınan nişan. Bak. "fine sight".

COAST AND GEODEDIC SURVEY MAP KIYI HARİTASI: Bir liman veya su

bölgesinin kıyı hattını, kanal ve su derinliklerini, işaret, fener ve

şamandıralarını gösteren harita. Böyle bir harita ABD Ticaret

Bakanlığı Harita Dairesi tarafından hazırlanır.

COAST AND GEODETIC SURVEY ABD TİCARET BAKANLIĞI HARİTA DAİRESİ: ABD

Ticaret Bakanlığının, harita ve coğrafi bilgiler temin eden bir

dairesi. Bu daire; ABD Anayurdu ile ABD dış topraklarının

kıyılarını ölçer ve haritalarını yapar; deniz kabarma ve

alçalmalarını, akıntıları etüt eder; hava seyrüsefer haritaları

meydana getirir ve sefer için gerekli diğer bilgileri temin eder.

COAST ARTILLERY KIYI TOPÇUSU: Bak. "seacoast artillery".


COAST ARTILLERY CORPSKIYI TOPÇU SINIFI: ABD Kara Ordusunda; muharip

sınıflardan biri. Bu sınıf; kıyı ve hava savunma topçusunun

faaliyetlerinden ve su altı mayınlarından sorumludur.

COAST ARTILLERY DISTRICT KIYI TOPÇUSU BÖLGE KOMUTANLIĞI: Belirli bir

saha içindeki bütün liman savunma tesisleri ile kuruluşuna veya

emrine verilmiş seyyar kıyı topçu birliklerini içine alan taktik

komutanlık.

COAST DEFENCE KIYI SAVUNMASI: Kıyı hattına veya yakınına yapılacak bir

taarruza karşı korunma temini maksadıyla deniz kuvvetleri,

topçu vesaire tarafından alınmış bütün tedbirler.

COAST-IN POINT KIYI GİRİŞ NOKTASI: Bir hedef veya amaca yönelik olarak

kıyıya nüfuz noktası.

COASTAL AREA KIYI BÖLGESİ: Bak. "coastal frontier"

COASTAL CONVOY KIYI KONVOYU: Genel olarak kıyı sularında seyreden çıkış ve

varış liman veya terminalleri aynı memleket kara suları içinde

bulunan bir konvoy. Ayrıca bakınız: "convoy".

COASTAL DEFENCE KIYI SAVUNMASI: Bak. "coast defence".


COASTAL FORCE KIYI SAVUNMASI DENİZ KUVVETİ: Mahalli deniz savunma

kuvvetlerinin kıyıyı layıkıyla savunamayacak kadar buldukları

hallerde, bu kuvvetlere yardımda bulunacak şekilde

teşkilatlandırılmış deniz kuvveti.

COASTAL FRONTIER KIYI HUDUT BÖLGESİ: Kıyı hudut bölgesi dahilindeki

askeri harekatlarda istihdam edilen askeri kuvvetlerin etkin

koordinasyonunu temin için organizasyon ve komuta amacıyla

tesis edilmiş coğrafi taksimi.

COASTAL FRONTIER DEFENCE KIYI HUDUT SAVUNMASI: ABD Anayurdu ve

denizaşırı toprakları kıyı hudut bölgelerinin emniyetine tahsis

edilmiş silahlı kuvvetlerin malzemesinin ve kuvvetlerinin

organizasyonu.

COASTAL REFRACTION KIYI KIRILMASI: Bir telsiz yer dalgası seyir istikametinin

karadan denize ve denizden karaya geçerken değişmesi. Buna

kara etkisi ve kıyı hattı etkisi de denir.

COASTAL ROUTE KIYI ROTASI: Bitişik yaklaşma rotalarını birleştiren ve

normalde kıyı hattını takip eden bir deniz rotası.

COASTAL ZONE SEYRÜSEFERE ELVERİŞLİ KIYI BÖLGESİ: Kıyıya bitişik

denizyolları ile, kıyıya yaklaşan nakliye gemilerinin kıyı


istikametindeki denizyollarını ve mihrak noktalarını içine alacak

şekilde deniz istikametinde uzanan bütün sefere elverişli sular

sahası.

COASTING FLIGHT KAZANILMIŞ HIZLA UÇUŞ (HV.): Bir roket füzesi veya diğer

aracın, bir kata ait yakıt tükenme veya çekiş kesme (thrust

cutoff) anı ile diğer katın ateşlenmesi anı arasında veya yakıt

tükenme (burnout) anı ile uçuş yolu tepe yüksekliği (summit

alltitude) ya da (füze düz bir hat halinde uçuşa bağlanmışsa)

azami menzil arasındaki uçuşu.

COASTWISE TRAFFIC KIYI TRAFİĞİ: Atlantik kıyısı, Meksika Körfezi kıyısı ve

Büyük Göller'deki ABD Anayurt limanları arasındaki veya Pasifik

kıyısındaki ABD Anayurdu limanları arasındaki deniz trafiği.

COATED OPTICS KAPLI OPTİKLER: Optik randımanı artırmak maksadıyla satıh

yansımasını azaltacak şekilde kaplanmış optik mercek, prizma

vesaire.

COAXIAL MACHINE GUN KULE MAKİNALI TÜFEĞİ: Bir tank kulesine monte

edilmiş ve ateş hattı, aynı mesnet üzerinde bulunan topun ateş

hattına tamamen paralel makinalı tüfek.


COBELLIGERENT HARP MÜTTEFİKİ: Müşterek bir düşmana karşı harbeden

millet veya siyasi teşekküllerden her biri diğerinin harp

müttefikidir.

COCK PIT PİLOT MAHALLİ: Uçağın gövdesinde pilotlar ile mürettebatın

bulunduğu yer.

COCKING CIRCUIT KURMA DEVRESİ: Mayın harbinde, ana devreler harekete

geçmeden evvel tahrik gerektiren yardımcı devre.

COCKING LEVEL KURMA MANİVELASI: Ateşleme iğnesini geriye doğru

hareket ettirerek ateşleme vaziyetine getirmek suretiyle silahı

ateşe hazırlayan parça.

COCONING KORUYUCU TABAKA KAPLAMA: Atmosfer etkilerine karşı tecrit

edici bir örtü meydana getirmek üzere, bir uçağın veya teçhizat

üzerine, örneğin plastik neviden, bir madde püskürtme veya

kaplama.

CODE KOD: İtibari olarak alınmış remiz gruplarının değişik uzunlukta

açık metin birimlerini gösterdiği bir haberleşme sistemi. Kodlar;

ya kısaltma veya güvenlik maksadıyla kullanılabilir. Ayrıca

bakınız: "cryptosystem".
CODE BOOK KOD KİTABI, KOD ANAHTARI: Sistemli bir form halinde

tertiplenmiş ve bir kod olarak faydalanılan bir kitap (veya yayın)

itibari anlamda düzenlenmiş bir sözlüğü (harfler, heceler,

kelimeler, ibareler ve cümleler) ihtiva eder; her biri, bir veya

daha çok remiz grubu ile birlikte, açık metin karşılıkları olarak

kullanılır.

CODE GROUP KOD GRUBU: Bir kod sisteminde; bir açık metin unsurunu

göstermek üzere tahsis edilmiş bir harf veya rakam grubu veya

ikisinin karışımı bir düzen.

CODE MESSAGE KODLU HABER: Bir kod vasıtasıyla elde edilen kriptogram.

CODE NUMBER KOD NUMARASI: Bak. "code".

CODE PANEL İŞARET BEZİ, İRTİBAT BEZİ: Bak. "air ground liaison code".

CODE RECONSTRUCTIONKOD ÇÖZME: Bir kod kitabının kripto analiz ile

çözülmesi.

CODE RECOVERY KOD ÇÖZME: Bak. "code reconstruction".

CODE TALKER ÖZEL DİLLE KONUŞAN, KODLU KONUŞAN: Normal kanallar

üzerinden nispeten emniyetle ve suratle muhabere edebilmek


için çok az konuşulan ve anlaşılması güç bir şive ve lisan kullanan

kimse.

CODE TEXT KODLU METİN: Bir kod sistemi vasıtası ile meydana getirilen bir

kriptogram metini.

CODE WORD KOD KELİMESİ: 1. Gizlilik dereceli bir plan veya hareket ile ilgili

planları ve niyetleri korumak için gizlilik derecesi ve gizlilik

dereceli bir anlam verilen bir kelime. 2. Hassas istihbarat

verilerini belirtmek için kullanılan bir kripto işareti.

CODE WORD ACTION OFFICER KOD KELİMESİ İŞLEM SUBAYI:

CODING KODLAMA: Silahlı kuvvetlere mensup bir şahsa ait çeşitli

niteliklerin, remizlerle bir form üzerinde gösterilmesi.

CODRESS ADRES KODLU HABER: Adresin tamamı sadece kriptolu metin

içinde bulunan haber tipi.

COEFFICIENT OF FORM ŞEKİL EMSALİ, ŞEKİL KATSAYISI: Bir mermi balistik

emsaline, merminin şekline dayanılarak dahil edilen faktör.

COIL (UP) İLERİYE YANAŞMA, MESAFELERİ KAPATMA: Özellikle zırhlı

birliklerde bir yürüyüş kolunun derinliğinin, arazide verilen bir


molada, kolbaşı ile kol nihayeti arasındaki mesafeyi daraltmak

maksadıyla ileriye doğru yanaşma.

COINCIDENCE ADJUSTMENT İNTİBAK AYARI: Bir intibaklı telemetrede mesafe

ayarlaması.

COINCIDENCE RANGE FINDER İNTİBAKLI TELEMETRE: Mesafeleri tayinde

kullanılan optik alet. İki göz camından görülen ayrı hayaller,

ayarlama suretiyle, birbiri üzerine oturtulabilir. Ayarlama değeri

mesafeyi verir.

COLD DRY CLOTHING KURU SOĞUK BÖLGE GİYECEĞİ: Çok soğuk havadan (-

10°C -50°F) geniş ölçüde koruma temini için yalıtkan tabakalar

ilave edilmiş rutubetli soğuk bölge giyeceği kalemlerinden ibaret

takım elbise.

COLD STORAGE SOĞUK HAVA DEPOSU: Sıcaklığı +10 santigrat derecesinin

altında tutabilen depolama yeri. Bu depoların iki çeşidi vardır:

"chilled storage soğuk hava deposu" ve "freezer storage

dondurucu hava deposu".

COLD WAR SOĞUK HARP: Milli hedefleri gerçekleştirmek için muvazzaf

askeri kuvvetleri içine alacak silahlı mücadele dışında, politik


ekonomik, teknolojik, sosyolojik, psikolojik, milis ve askeri

tedbirlerin kullanıldığı uluslararası gerginlik hali.

COLD WEATHER MATERIAL TEST UNIT ARKTİK MALZEME BİRLİĞİ: Hava

kuvvetleri tarafından kullanılan veya kullanılması teklif edilen

arktik malzeme ve teçhizatı denemekle görevli birlik.

COLD WET CLOTHING RUTUBETLİ SOĞUK BÖLGE GİYECEĞİ: Ilımlı soğukta (-

10°C " +14°F üstünde) koruma sağlayacak su geçirmez, hava

tesirlerine karşı mukavim dış tabaka ile, yeteri kadar yalıtkan

veren iç kumaş tabakalarından ibaret giyecek.

COLD-FLOW TEST SOĞUK AKIŞ TESTİ: Bir sıvı roket yakıtı ile ilgili ve özellikle,

sevk maddelerinin elverişli duruma gelmelerini ve akışını, bu

arada tank basınç durumunu, sevk maddelerinin doluş ve

beslenişini sağlayan bir tahrik tali sisteminin randımanını kontrol

ve tetkik etmekten ibaret bir test.

COLLABORATE İŞBİRLİĞİ:

COLLABORATIVE PURCHASE BERABER SATIN ALMA: İki veya daha fazla bölüm

için satın alma yapanların, benzeri mallar satın alırken, aynı

pazardaki mallar için aralarındaki rekabeti asgariye indirmek


amacıyla planlı satın alımlarla ilgili teatisinde bulundukları bir

satın alma metodu.

COLLAPSE DEPTH EZİLME UMKU/DERİNLİĞİ: Tasarlanan azami derinlik olup,

basınç teknesinin eksenine dikey bulunmakta ve bunun dışında

tekneye nüfuzların tam bir çöküntü noktasına kadar felaketle

sonuçlanan başarısızlık getirdiği farz edilir.

COLLATE 1. İlgili konuların, olay kaydı temin etmek ve müteakip işlemleri

kolaylaştırmak amacıyla bir araya getirilmesi. 2. Aynı genel konu

ile ilgili iki veya daha fazla konu veya dokümanın eleştirili

mukayesesi; normalde istihbarat periyodundaki işlem

aşamasında yapılır.

COLLATERAL CONTRACT EK SÖZLEŞME:

COLLATERAL TRAINING MÜTENAZIR EĞİTİM, BAKIŞIK EĞİTİMİ: Bak. "general

military training"

COLLATION (INTELLIGENCE) İSTİHBARAT TASNİFİ: Bak. "intelligence".

COLLECT TOPLAMAK, HABER TOPLAMAK: Muhtelif vasıtalarla, çeşitli

kaynaklardan haber ve bilgi elde etmek.,


COLLECTING AGENCY TOPLAMA UNSURU: Bir kaynağın tetkiki, sorguya

çekilmesi ve müşahedesi suretiyle bilgi toplayan herhangi bir

şahıs, birlik, teşkil veya karargah. Bu teşkil, ya bir komutanlığa

veya aradaki işbirliği dolayısıyla, üst bir toplama unsuruna bağlı

olarak ya da yüksek bir makamdan emir almak suretiyle çalışır.

COLLECTING AGENCY (INTELLIGENCE) HABER TOPLAMA UNSURU: Bir

kaynağın araştırılması, sorguya çekilmesi ve tetkiki suretiyle bilgi

elde edilen ve kendisinden bu hususta istifade edilen şahıs, birlik

veya vasıtalar. Bak. "collecting agency".

COLLECTING POINT TOPLAMA NOKTASI: Personel zayiatı, kıtadan ayrı

düşenler, döküntü, hasara uğramış malzeme, HEK mal v. s. nin

daha sonra toplama istasyonlarına veya daha geriye nakil için

tahliye edildikleri tesis.

COLLECTION Bak. "intelligence cycle".

COLLECTION AGENCY TOPLAMA TEŞKİLATI: Bilgi kaynaklarına nüfuz etme ve

bunlardan bilgi toplama imkanı ve kabiliyeti olan her türlü şahıs,

teşkilat veya birim. Ayrıca bakınız: "agency".

COLLECTION PLAN TOPLAMA PLANI: İstihbarat gereksinimlerini karşılamak ve

bu gereksinimleri uygun teşkilatlar için emir ve talepler haline


dönüştürmek amacıyla mevcut tüm kaynaklardan bilgi toplama

için yapılan plan.

COLLECTION STATION HEK MALZEME TOPLAMA YERİ: HEK malzemenin

toplanıp ayıklandığı ileri sahadaki yer.

COLLECTION VOUCHER TAHSİLAT BELGESİ: Bak. "voucher".

COLLECTIVE TOPLU METEOROLOJİ YAYINLARI: Avrupa gibi geniş bölgede,

belirli saatte yapılan bütün hava tahminlerinin, yine bu bölge

dahilindeki bütün meteoroloji istasyonlarına, radyo yayınları ile

bildirmesi.

COLLECTIVE CALL SIGN ORTAK ÇAĞRI İŞARETİ: İki veya daha çok tesisi,

komutanlığı, makamı veya birliği temsil eden çağrı işareti. Bu

yerlere ait ortak bir çağrı işareti, o yerin komutanını ve bu

komutana bağlı bütün ast komutanları içine alır. Ayrıca bakınız:

"call sign".

COLLECTIVE NUCLEAR TOPLU NÜKLEER KORUNMA: Kişilere nükleer korunma

kolaylığı sağlayan bir ortamda, bir grup şahsa sağlanan aynı

koruma.

COLLECTIVE PROTECTION TOPLU KORUNMA: Personel, malzeme ve

hayvanları- kimyasal, biyolojik ve radyolojik olanlar dahil- her


türlü taarruza karşı koymak maksadıyla, bir birlik veya daha

küçük bir grup tarafından kullanılan tesisler, teçhizat ve alınan

tedbirler.

COLLECTIVE PROTECTOR SIĞINAK GAZ SÜZGECİ: Gaz geçmez sığınaklara

(gasproof shelter) giren havaya karışmış zehirli gazların

ayrılmasını temin eden süzücü mekanik cihaz.

COLLIMATE OPTİK EKSENİ AYARLAMAK: Bir ölçme aleti, dürbün veya fotoğraf

makinesinin optik eksenini hassas bir şekilde ayarlamak.

COLLIMATING MARK FOTOĞRAF KOLİMASYON İŞARETİ: Fotoğraf makinası

gövdesine bağlı ve negatif üzerinde bir hayal oluşturan endeks

işareti. Bu çıkan işaret görüntünün optik merkezinin durumunu

veya ana noktasını belirlemede kullanılır.

COLLISION COURSE INTERCEPTION ÇARPIŞMA ROTASI ÖNLEMESİ: Her iki

uçağın sabit baş tutması ile yapılan bir önleme.

COLLUSIVE BIDDING HİLELİ FİYAT TEKLİFİ: Rakip firmaları yanıltmak için

yapılan hileli fiyat teklifi.

COLONEL ALBAY: Kara Ordusunda rütbesi yarbaydan (lieutenant colonel)

yukarı ve tuğgeneralden (brigadier general) aşağı olan subay. En

yüksek rütbeli üst subaydır.


COLOR SELAM BORUSU (TO THE COLOUR): Cumhurbaşkanını, muavinini,

eski bir cumhurbaşkanını veya yabancı devlet reisini ya da

sancağı selamlamak için çalınan boru işareti. Buna "to the

colours" veya "to the standard" da denir.

COLOR BAND MÜHİMMAT RENK BANDI: Mühimmat sandıklarının içinde ne

cins mühimmat bulunduğunu göstermek için, sandıkların

yanlarına ve uçlarına çizilen renkli şerit.

COLOR BEARER SANCAKTAR; BAYRAKTAR: Geçit resmi ve merasimlerde

bayrak veya sancağı taşıyan kimse.

COLOR GUARDSANCAK MUHAFIZI: Geçit resmi ve merasimlerde bayrak veya

sancakları taşıyan veya bunlara refakat eden sancak muhafızları

COLOR SALUTE SANCAKLA SELAM: Bir bayrak veya sancağı eğerek verilen

selam. Milli bayrak, selam maksadıyla, hiç bir zaman eğilmez.

COLORS BAYRAK; SANCAK: Bknz. "color".

COLOUR SEPARATION RENK AYIRIMI: İlerde yapılacak basımlar için gerekli

fotomekanik ve kartografik çalışmalarla, her bir renk için ayrı

baskı kalıbı hazırlanması.


COLUMN KOL: Kıta, gemi, tank veya araçların birbiri arkasına gelecek

şekilde sıralanmalarıyla meydana gelen düzen.

COLUMN COORDINATE SÜTUN KOORDİNATI: Kriptoğrafide; normal olarak,

kalıbın (matrix) üst tarafında bulunan ve belirli bir hücreler

grubunu tanıtan remiz, sembol.

COLUMN COVER KOL ÖRTMESİ: Bir yürüyüş kolunun, telsiz irtibatında

bulunmak, keşif yaparak veya yürüyüş kolunu tehdit eden kara

ve hava hedeflerine taarruz ederek himaye sağlamak suretiyle

uçaklar tarafından örtülmesi.

COLUMN FORMATION KOL DÜZENİ, UNSURLARIN ARKA ARKAYA

YERLEŞTİRİLDİĞİ DÜZEN:

COLUMN GAP KOL BOŞLUĞU: Aynı rotada ilerleyen iki arka arkaya elemanın

aralarındaki mesafe. Bir unsurun gerisinden, takip eden unsurun

önüne kadar olan mesafenin uzunluk birimi veya zaman birimi

cinsinden ölçülebilir.

COLUMN HALF LEFT (RIGHT) YARIM SOLA (SAĞA) ÇARK ETMEK: Sola (sağa)

45°'lik dönüş yaparak bir kolun yürüyüş istikametini değiştirmek.

COLUMN INTACT YÜRÜYÜŞ KOLU BÜTÜNLÜĞÜ:


COLUMN LENGTH KOL UZUNLUĞU: Hareket halindeki bir kolun veya konvoyun

yolda işgal ettiği mesafe. Ayrıca bakınız: "road space".

COLUMN OF BATTALIONS TABUR KOLU; ALAY YÜRÜYÜŞ KOLU: Birbirinin

ardı sıra ve kol halinde bulunan taburların teşkil ettikleri düzen.

COLUMN OF COMPANIES BÖLÜK KOLU; TABUR YÜRÜYÜŞ KOLU: Birbiri

ardı sıra ve kol halinde bulunan bölüklerin teşkil ettikleri düzen.

COLUMN OF FILES BİRERLE KOL: Birden çok dizinin birbiri gerisinde durmak

suretiyle aldığı düzen.

COLUMN OF FOURS DÖRDERLE KOL: Bir kol düzeninde, yan yana bulunan

dört er veya aracın meydana getirdikleri düzen.

COLUMN OF MASSES TOPLU DÜZEN KOLU: A. B. D. Ordusu'nda; birliklerden

müteşekkil toplu düzenlerin birbiri gerisinde kol teşkil ettikleri

düzen. Bu düzen yanaşık düzen eğitiminde ve merasim

geçişlerinde kullanılır.

COLUMN OF PLATOONS DERİNLİĞİNE TAKIM KOLU; BÖLÜK YÜRÜYÜŞ KOLU:

Birbirinin ardı sıra ve kol halinde bulunan takımların teşkil

ettikleri düzen.
COLUMN OF THREES ÜÇERLE KOL: Bir kol düzeninin, yan yana bulunan üç er

veya aracın meydana getirdiği yürüyüş düzeni.

COLUMN OF TWOS İKİŞERLİ KOL: Bir kol düzeninin, yan yana bulunan iki er

veya aracın meydana getirdiği yürüyüş düzeni.

COLUMNAR TRANSPOSITION DÜŞEY YER DEĞİŞTİRME: Kriptoğrafide;

değiştirmenin daima sütunlar halinde yapıldığı yer değiştirme

usulü. Buna "vertical transposition" da denir.

COMBAT MUHAREBE:

COMBAT AIR PATROL MUHAREBE HAVA KARAKOLU: Düşman hava araçlarını,

hedeflerine ulaşmadan önlemek ve tahrip etmek maksadıyla, bir

hedef bölgesi, korunan bir kuvvet, muharebe sahasının kritik

kesimi veya bir hava savunma bölgesi üzerinde hazır

bulundurulan bir hava devriyesi.

COMBAT AIRLIFT SUPPORT UNIT MUHAREBE HAVA NAKLİYE DESTEK

BİRLİĞİ: Muharebe harekatı sırasında, genellikle, muharebe

şartları altında, hareket ve intikal kontrolü ve birlik kara desteği

sağlamak üzere, bir hava alanında tesis edilmiş özel maksat hava

kıta nakliye birliği.


COMBAT AIRPLANE MUHAREBE UÇAĞI: Bombardıman, önleme, alçaktan

tarama (ground strafing) gibi muharebe görevlerinde kullanılan

silahlı ve genellikle, zırhlı uçak.

COMBAT AREAMUHAREBE BÖLGESİ: Muharebe harekatına girişmiş dost

kuvvetler arasındaki karşılıklı müdahaleyi önlemek veya asgariye

indirmek için saptanmış yasak bölge (deniz, hava, kara) .

COMBAT ARM MUHARİP SINIF: Silahlı kuvvetlerin, piyade ve topçu gibi, fiilen

savaşan bir sınıfı. Ayrıca bakınız: "arm".

COMBAT AVAILABLE AIRCRAFT MUHAREBEYE HAZIR UÇAK: Normal olarak tayin

edilmiş görevini icra etmeye muktedir uçak. Ana silah sistemini

faal vaziyette bulunduracaktır ancak yakıt doldurulması,

silahlanması veya elde muharebeye hazır personel bulundurması

gerekebilir.

COMBAT AVIATION MUHAREBE HAVACILIĞI: Askeri havacılığın;

bombardıman, av, gözetleme uçaklarını içine alan bir kolu. Diğer

kolları şunlardır; "special purpose aviation: özel maksat

havacılığı", "training aviation: eğitim havacılığı" ve "experimental

aviation: deneme havacılığı".


COMBAT BOOT KISA KONÇLU BOT: Sahra hizmeti için verilen bir ayakkabı. Bu

ayakkabının, genellikle, iki tokalı bir deri atkısı vardır ve getir

veya tozluk yerine kullanılır.

COMBAT CAR MUHAREBE ARACI: Bknz. "combat vehicle".

COMBAT CARGO OFFICER MUHAREBE YÜKLEME SUBAYI: Büyük amfibi

görevlere veya deniz kuvveti karargah heyetine atanmış ve, esas

itibariyle, kıtaların ve bu kıtalara ait ikmal maddeleri ile

teçhizatın yüklenmesi ve boşaltılması ile ilgili konularda deniz

kuvveti komutanının müşaviri veya temsilcisi olarak vazife gören

bir yükleme subayı. Ayrıca bakınız: "embarkation officer".

COMBAT CHART MUHAREBE DENİZ HARİTASI: 1: 50.000 ölçeğinde kıyı ve

amfibi harekatları esnasında deniz topçu ateşi desteği ve yakın

hava desteği için planlanmış ve kıyı şeridindeki detaylı hidrografi

ve topografiyi gösteren özel deniz haritası. Ayrıca bakınız:

"amphibious chart".

COMBAT COMMAND (ARMORED DIVISION)ZIRHLI MUHAREBE GRUBU: Bir zırhlı

tümende; çeşitli muharip sınıflardan meydana gelmiş büyük bir

taktik birlik. Bu birlik; bir karargah ve karargah bölüğü ile


karargah emrine verilmiş, değişik sayıda, birlik veya unsurdan

mürekkeptir.

COMBAT COMMANDER'S INSIGNIA MUHARİP KOMUTAN İŞARETİ: Muharip

birlikler komuta zincirinde komutanlık mevkilerini işgal etmiş

dördüncü ve daha yukarı derecedeki erlerle subayların taşıdığı

işaret. İşaret; apoletin ortasına yerleştirilmiş yeşil bir kumaştan

ibarettir.

COMBAT CONTROL TEAM MUHAREBE KONTROL TİMİ: Seyrüsefer veya

terminal kılavuzluk cihazları, muhabere ve uçak kontrol

tesislerini bir hava indirme harekatının hedef bölgesinde tesis

etmek ve çalıştırmak üzere organize edilmiş, eğitilmiş ve teçhiz

edilmiş hava kuvvetleri personelinden bir tim.

COMBAT CONTROL TEAM (AIR) MUHAREBE KONTROL TİMİ (HAVA): Hava

ulaştırma harekatında yerel hava trafik kontrolünü sağlamak ve

çıkarma, havadan bırakma ve/veya havadan atma

gereksinimlerinin tüm veçhelerinde tavsiyelerde bulunmak

üzere havadan indirilebilen özel eğitilmiş personel timi.

COMBAT CORRESPONDENT SAVAŞ MUHABİRİ: Muharebe faaliyetleri ile ilgili

haberleri, Silahlı Kuvvetler ve halk hesabına toplamak ve


yayınlamakla meşgul bir Silahlı Kuvvetler mensubu. Ayrıca

bakınız: "correspondent".

COMBAT CREW MUHAREBE MÜRETTEBATI: Bir muharebe uçağının uçuşa

katılan mürettebatı veya bir muharebe aracının işletme

mürettebatı.

COMBAT DAY OF SUPPLY İKMAL YÖNÜNDEN MUHAREBE GÜNÜ: Yoğunluk

faktörünün standart gün ikmaline uygulanması ile hesaplanan,

bir muharebe gününü desteklemek için gerekli ikmal

maddelerinin toplam miktarı. Ayrıca bakınız: "one day's supply".

COMBAT DRILL DAĞINIK DÜZEN EĞİTİMİ: Küçük bir birliği muharebede

kullanacağı düzen ve hareketlere alıştırmak için yapılan eğitim.

Dağınık düzen eğitimi, genellikle, dağınık düzende, geniş aralık

ve mesafelerle yapılır. Ayrıca bakınız: "close order drill".

COMBAT ECHELON MUHAREBE KADEMESİ: Bir teşkilin; esas görevi idari

olan kısmından farklı olarak, muharebeye katılan kısmı.

COMBAT EFFECTIVENESS SAVAŞ KABİLİYETİ; ETKİNLİĞİ; MÜESSİRİYETİ:

COMBAT ELEMENT MUHARİP UNSURU; MUHARİP BİRLİK: İkmal ve idari

işlerde kullanılan kıtalardan farklı olarak, muharebeye fiilen

katılan kıtalar.
COMBAT ENGINEERS SAVAŞ İSTİHKAM KITALARI: İstihkam sınıfına mensup

ve, normal inşaat ve onarım işlerinden ayrı olarak, fiilen

muharebe hizmeti için de teşkilatlandırılmış, eğitilmiş ve teçhiz

edilmiş istihkam kıtaları COMBAT ENGINEER VEHICLE, FULL-

TRACKED 165 MM. GUN: MUHAREBE İSTİHKAM ARACI; TAM

PALETLİ 165 MM. TOP: Diğer muharebe unsurlarına istihkam

desteği sağlayan bir zırhlı, tırtıl paletli araç. Araç vinç, dozer

bıçağı ve 165 mm. 'lik tahrip topu ile teçhiz edilmiştir. Aynı

zamanda bir 7.62 makineli tüfek ve bir de 50 kalibrelik makinalı

tüfeği vardır.

COMBAT ESSENTIAL REPAIR PART MUHAREBE İÇİN GEREKLİ ONARIM

PARÇASI: Muharebe için gerekli bir nihai maddenin veya

muharebe hazırlığı halindeki bir silah sisteminin bakımı için

zaruri bir işletme onarım parçası. Bu özellikteki maddelerin, ilgili

taktik talimname "Onarım Parçaları ve Özel Alet Listeleri" nde

gösterilen kalemlerinden olmaları gerekir.

COMBAT EXERCISE MUHAREBE TATBİKATI: Muharebe tekniği ile ilgili

olarak yapılan eğitim ve manevralar.


COMBAT EXHAUSTION MUHAREBE BİTKİNLİĞİ: Savaşan veya savaşacak

olanlarda, korkudan dolayı görülen şiddetli ruhi ve bedeni

reaksiyon.

COMBAT FATIGUE MUHAREBE YORGUNLUĞU: Bknz. "combat exhaustion".

COMBAT FILM MUHAREBE FİLMİ: Muharebe safahatını tespit için çekilmiş film.

COMBAT FIRING PRACTICE MUHAREBE ATIŞ TATBİKATI: Taktik birliklerin,

düşmanı temsil eden hedeflere hakiki mermiyle ateş ettikleri,

taktik bir duruma bağlı bir meseleyi çözdükleri eğitim şekli.

Ayrıca bakınız: "target practice".

COMBAT FORCES MUHAREBE KUVVETLERİ: Esas görevleri muharebeye

katılmak olan kuvvetler. Ayrıca bakınız: "operating forces".

COMBAT FORMATIONS MUHAREBE DÜZENLERİ: Muharebede küçük birliklerin

müessir kontrolünü ve taktik sevk ve idaresini kolaylaştırmak

maksadıyla, daha çok, piyade mangası ve takımı için ele alınan,

fakat her tip birliğede uygulanabilen dağınık düzen şekilleri.

COMBAT GROUP MUHAREBE GRUBU:

COMBAT HAMLET SAVAŞ KÖYÜ: Hükümet kontrolundaki arazi sınırları üzerinde

ve nizami hükümet birliklerine mensup personelin işgali altında


bulunan, halkı düşmanla yakın akrabalığı mevcut köylülerden

mürekkep, stratejik veya savunulur durumdaki küçük bir köy.

Böyle bir köy, hükümet barış gayretleri için bir cephe hattı ve

taarruzu asi kuvvetler kontrolundaki bölgelere uzanmak için bir

üs vazifesini görür.

COMBAT INFANTRYMAN BADGE PİYADE MUHAREBE BRÖVESİ: A. B. D Kara

Ordusu'nda kara muharebelerinde düşmana karşı vazifesini

başarı ile yapmış piyade mensuplarına, bu başarıları için verilen

madeni veya emaye bröve.

COMBAT INFORMATION MUHAREBE BİLGİSİ: Bozulmaya çok yatkın olmasından

veya durumun kritikliği nedeniyle, kullanıcının taktik istihbarat

gereksinimlerini tatmin edecek şekilde vaktinde taktik istihbarat

işlemine sokulmayan taktik komutan tarafından veya ona

sağlanan değerlendirilmemiş veriler.

COMBAT INFORMATION CENTER MUHAREBE (BİLGİ) HABERALMA

MERKEZİ: Bir gemi veya uçakta sancak subayı komutan ve bazı

kontrol makamlarının faydalanması için taktik haberleri

toplayacak kıymetlendirecek ve dağıtacak personel ve büro. Bazı

kontrol, yardım ve koordinasyon görevlerini kullanma yetkisi


komutan tarafından muharebe haberleri merkezine

devredilebilir. Ayrıca bakınız: "air defence control center".

COMBAT INFORMATION SHIP MUHAREBE HABERALMA GEMİSİ: Bir özel görev

kuvvetinde; komutanlar hesabına temin edilmiş muharebe

haberlerinin çoğaltılmasını sağlamak maksadıyla bu özel

kuvvetteki muhtelif gemilere ait gemiler arası muharebe

haberleri merkezi görevlerini koordine etmekle görevli belirli bir

gemi. Bu gemi normal olarak özel görev kuvveti komutanı sancak

gemisidir. Ayrıca bakınız: "fighter direction aircraft; fighter

direction ship".

COMBAT INTELLIGENCE MUHAREBE İSTİHBARATI:

COMBAT INTELLIGENCE (NATO) MUHAREBE İSTİHBARATI: Bir komutanın

düşman hava durumu ve arazinin coğrafi şekilleri hakkında

muharebe harekatı planlamak ve idare etmek için ihtiyaç

duyduğu istihbarat. Ayrıca bakınız: "combat information;

intelligence; tactical intelligence".

COMBAT JUMP MUHAREBE ATLAYIŞI: Uçuş halindeki hava aracını terk edip

paraşütle düşman toprağına inme.


COMBAT LANDING MUHAREBE İNDİRMESİ; MUHAREBE ÇIKARTMASI: Bir

hava veya deniz aracı ile düşman toprağına inerek veya çıkarak

durma.

COMBAT LIAISON MUHAREBE İRTİBATI: Muharebe esnasında tam bir işbirliğini

temin etmek üzere, birlikler arasında temas ve haberleşmeyi

devam ettirme işlemi.

COMBAT LOAD MUHAREBE YÜKÜ: Bir uçak tarafından taşınan toplam savaş

ikmal maddeleri.

COMBAT LOADING MUHAREBE YÜKLEMESİ: Birliğin bindirilmesinde;

personel tertibi ile teçhizat ve ikmal maddeleri istifinin

muhtemel taktik harekata uygunluk dikkate alınarak yapılması.

Her yük kalemi istenilen anda boşaltılabilecek şekilde istiflenir.

COMBAT MISSION MUHAREBE VAZİFESİ; MUHAREBE GÖREVİ: Bknz. "mission":

COMBAT OPERATION CENTER MUHAREBE HAREKAT MERKEZİ: Hava Savunma

Komutanlığı, Hava Savunma Kuvveti ve Hava Tümeni

Komutanlıklarının komuta yeri. Bölge veya kesimin hava

savunmasına tahsis edilmiş kuvvetlerinin muharebeye

katılmaları ile ilgili istihbarat burada toplanır ve değerlendirilir.

Bu yer, esas itibariyle, dakikası dakikasına verilecek emir ve


talimatlardan ziyade, planların ve geniş ölçüde tedbirlerin yerine

getirilmesi ile ilgilenir.

COMBAT OPERATION REPORT MUHAREBE HAREKAT RAPORU:

COMBAT OPERATION SECTION MUHAREBE HAREKAT KISMI: Bknz. "Joint

operation center {air-ground) ".

COMBAT OPERATIONS MUHAREBE HAREKATI: Muharebe ile ilgili her çeşit

harekatlar. Ayrıca bakınız: "service operations".

COMBAT OPERATIONS SECTION MUHAREBE HAREKAT KISMI: Taktik hava

kuvveti komutanının, eldeki taktik kuvvetleri görevlendirme,

idare ve koordine etmesinde vasıta olan büro.

COMBAT ORDERS MUHAREBE EMİRLERİ: Muharebe meydanındaki harekat ile

ilgili emirler. Bunlar; harekat emirlerini, idari emirleri ve

veçheleri içine alır.

COMBAT PACK MUHAREBE ÇANTASI: Bir erin yağmurluk, battaniye, tuvalet

eşyası vesaire gibi malzemesini taşımaya mahsus küçük arka

çantası. Bknz. "pack".

COMBAT PATROL MUHAREBE KARAKOLU: Müstakil muharebe yapmak üzere

büyük kısımdan çıkarılmış taktik birlik; büyük kısmın ilerisini,


yanına veya gerisini, icabında muharebe ederek korumakla

görevlendirilmiş müfreze. Ayrıca bakınız: "patrol ".

COMBAT PAY NAKDİ MUHAREBE ZAMMI:

COMBAT PHASE MUHAREBE SAFHASI: Askeri bir kuvvetin düşmanla fiilen

çarpıştığı devre.

COMBAT POWER MUHAREBE GÜCÜ: Bir askeri birlik/teşkilin verilen bir sürede

düşmana uygulayabileceği toplam imha ve/veya yıkıcı kuvvet.

COMBAT PRACTICE MUHABERE ATIŞ TATBİKATI: Bknz. "combat firing

practice".

COMBAT PROFICIENCY TESTS MUHAREBE YETERLİLİK TESTLERİ: Bir birliğin

muharebeye hazırlık derecesini tespit etmek maksadıyla yapılan

testler.

COMBAT PROPAGANDA MUHAREBE PROPAGANDASI: İleri sahalarda yapılan ve

düşman kıtaları ile düşman hatlarının hemen arkasında, nispeten

mahdut sayıdaki ahaliye yöneltilen propaganda. Ayrıca bakınız:

"propaganda".

COMBAT READINESS MUHAREBE HAZIRLIK DERECESİ: Bir gemi veya birliğin

kendisine verilen vazifeleri, Müşterek Kurmay Başkanlarınca


onaylanmış planlara göre, yerine getirme kabiliyeti. Bu

kabiliyetin tayin ve tespitinde personel, malzeme, ikmal

maddeleri, bakım tesis imkanları ve eğitim durumları göz önüne

alınır.

COMBAT READINESS FORECAST A. B. D. HAVA KUVVETLERİ MUHAREBE

HAZIRLIK TAHMİN RAPORU: A. B. D. Anayurdunda ve Alaska'da

bulunan Hava Kuvvetleri taktik birliklerinin veya hava kontrol,

haber verme ve ikaz merkezlerinin tahmini muharebe hazırlık

derecesini önceden bildiren bir rapor.

COMBAT READINESS PROFICIENCY FLYING ANTRENMAN UÇUŞU; MUHAREBE

HAZIRLIK EHLİYETİ UÇUŞU: Bknz. "proficiency flying".

COMBAT READY MUHAREBEYE HAZIR: Muharebede icra edilen görevler ve

fonksiyonlar konusunda "harekata hazır" ile eş anlamlıdır.

COMBAT READY AIRCRAFT HARBE HAZIR UÇAK: Yakıt doldurulmuş ve

silahlandırılmış, harbe hazır mürettebatı mevcut olan muharebe

yetenekli uçak.

COMBAT RECONNAISSANCE MUHAREBE KEŞFİ: Yakın temas halindeki

düşmanın, muharebenin başlangıcında veya devamı sırasında,


birliğin kendi kuvvetleri ile keşfi. Buna "battle reconnaissance"

da denir.

COMBAT REPORT MUHAREBE RAPORU: Muharebe sahasında bulunan

birliklerden karargahlara belirli fasılalarla gönderilen muhtelif

raporlardan herhangi biri. Bu raporda; muharebe mevzileri,

muharebe harekatı, destek kıtaları, zayiat vesaire hakkında bilgi

verilir.

COMBAT SERVICE SUPPORT MUHAREBE HİZMET DESTEĞİ: Başlıca idare ve

lojistik sahalarında muharebe kuvvetlerine sağlanan destek.

COMBAT SERVICE SUPPORT ELEMENTS MUHAREBE HİZMET DESTEK

UNSURLARI: Bir harekat alanı komutanlık veya muharebe

harekatı için kurulmuş özel görev kuvvetinin bir kısmını teşkil

eden veya bir kısmı haline gelmeye hazırlanan ve başlıca

görevleri muharebe kuvvetlerine idari destek sağlamak olan

unsurlar. Ayrıca bakınız: "operating forces", "service troops",

"troops".

COMBAT SERVICEABLE ITEM MUHAREBEYE ELVERİŞLİ MADDE: Çalışma

kapasitesi dahilinde derhal iş görmeye hazır ve güç şartlar

altında belirli bir süre, hizmete elverişli olarak kalabilen teçhizat.


COMBAT SPREAD LOADING DAĞINIK (BÖLÜNMÜŞ) MUHAREBE YÜKLEMESİ:

Bindirmede; yüklerin ayrı ayrı gemilere yüklenmesi.

COMBAT SUPPORT MUHAREBE DESTEĞİ: Muharip unsurlara, belirli

birlikler tarafından yapılan taktik yardım.

COMBAT SUPPORT DUTY MUHAREBE DESTEK GÖREVİ: Bak. "combat

support".

COMBAT SUPPORT ELEMENTS MUHAREBE DESTEK UNSURLARI: Önde gelen

görevi muharebe kuvvetlerine muharebe desteği sağlamak olan

ve muharebe harekatları için kurulmuş harekat alanı, komutanlık

veya özel görev kuvvetinin bir kısmını teşkil eden veya bir kısmı

haline gelmeye hazırlanan unsurlar. Ayrıca bakınız: "operating

forces".

COMBAT SUPPORT TROOPS MUHAREBE DESTEK KITALARI: Başlıca görevi

muharip birliklere harekat yardımı sağlamak olan birlik veya

teşkiller. Ayrıca bakınız: "operating forces", "troops".

COMBAT SURVEILLANCE MUHAREBE GÖZETLEMESİ: Taktik kara harekatı için

zamanında bilgi temini maksadıyla muharebe sahası üzerinde

gece ve gündüz devamlı ve her türlü havada sistemli şekilde

yapılan gözetleme.
COMBAT SURVEILLANCE RADAR MUHAREBE GÖZETLEME RADARI: Normal

görevi bir muharebe sahası üzerinde devamlı gözetlemeyi temin

olan bir radar.

COMBAT SURVIVAL SAĞ KURTULMA TEDBİRLERİ: Silahlı kuvvetler

personelinin, dost kuvvetlerden iradeleri dışında ayrı kaldıkları

zaman almaları gerekli tedbirler. Münferit olarak muharebeden

sağ kurtulma, esaretten hile ile ayrılma, veya firar, esaretteki

davranışlar bu tedbirlerdendir.

COMBAT TEAM MUHAREBE TİMİ: Çeşitli sınıf ve silahlardan, belirli maksatlar

için geçici olarak teşkil edilen küçük müfreze.

COMBAT TEAM, REGIMENTAL ALAY MUHAREBE TİMİ: Esas muharip sınıflardan

maksada göre teşkil edilmiş takviyeli piyade birliği. Bunun

normal kuvveti; bir piyade alayı, bir topçu taburu, bir istihkam

bölüğü ve bir hava savunma bataryası olmakla beraber, taktik

durumun icaplarına göre, bu terkip değişebilir.

COMBAT TIRE MUHAREBE LASTİĞİ: Olağanüstü durumda, mahdut mesafe için

havasız olarak kullanılacak şekilde imal edilmiş, dayanıklı, hava

basınçlı lastik.
COMBAT TRAIN MUHAREBE AĞIRLIĞI: Muharip unsurların yakın desteği için

kullanılan kıta ağırlığı. Muharebe ağırlıkları; mühimmat, bakım,

yakıt ve yağlama yağlarını ve sıhhiye araçlarını ihtiva edebilir.

Buna zırhlı birliklerde "A ağırlığı" (A train) denir. Ayrıca bakınız:

"unit train".

COMBAT TROOPS MUHARİP KITALAR: Başlıca görevi düşman kuvvetlerini

ve/veya tesislerini imha etmek olan birlikler veya teşkiller. Ayrıca

bakınız: "troops".

COMBAT UNIT MUHAREBE BİRLİĞİ: Müstakil bir taktik unsur olarak muharebe

için eğitilmiş ve teçhiz edilmiş birlik.

COMBAT UNIT LOADING MUHAREBE BİRLİĞİ BİNDİRMESİ, MUHAREBE BİRLİĞİ

YÜKLEMESİ: Bir birliği; indirildiği zaman harekata hazır olabilecek

şekilde, esas muharebe teçhizatı, ikmal maddeleri, motorlu

vasıtaları ve hayvanlarıyla birlikte, bir gemiye, uçağa, kamyona

veya trene yükleme usulü.

COMBAT VEHICLE MUHAREBE ARACI: Belirli bir muharebe görevine tahsis

edilmiş zırhlı veya zırhsız bir araç. Muharebe dışı bir araç üzerine

koruyucu zırh veya silah monte edilmesi böyle bir aracın


niteliğini muharebe aracı olarak değiştirmez. Ayrıca bakınız:

"vehicle".

COMBAT ZONE MUHAREBE SAHASI: Ordu geri bölgesi hududunun

ilerisindeki arazi. İkiye ayrılır: a. THE FORWARD COMBAT ZONE:

İLERİ MUHAREBE SAHASI: Kolordu geri bölgesi hududunun

ilerisindeki araziden oluşur. b. THE REAR COMBAT ZONE: GERİ

MUHAREBE SAHASI: Genellikle geri bölgesi hududu ile ordu geri

bölgesi hududu arasındaki araziden oluşur. Ayrıca bakınız:

"communication zone".

COMBAT/FIGHTING PATROL (GROUND) MUHAREBE KEŞİF KOLU (KARA):

Müstakil olarak muharebeye girmek üzere büyük kısmından

çıkarılmış taktik birlik. Büyük kısmın ilerisini, yan ve gerisini,

icabında muharebe ederek korumak üzere görevlendirilmiş

müfreze. Ayrıca bakınız: "combat air patrol", "patrol" ve

"reconnaissance patrol (ground) ".

COMBATANT (DEVLETLER HUKUKU) MUHARİP: Harp kanun, hak ve

hizmetlerine tabi, muharip kuvvetlere mensup şahıslar.

COMBINATION TERTİP, DÜZEN:


COMBINATION CIRCUIT KOMBİNASYON DEVRE: Mayın harbinde; devrenin

faaliyete geçmesi için, eş zamanlı veya önceden kararlaştırılan

bir sürede iki veya daha fazla etken tarafından harekete

geçirilmesi gereken bir ateşleme devresi.

COMBINATION FIRING CIRCUIT KOMBİNASYON ATEŞLEME DEVRESİ: Biri

elektrikli biri elektriksiz iki bağımsız ateşleme sisteminden oluşan

bir komple parça. Bu sistemlerden birinin ateşlenmesi tüm

infilak maddelerini patlatır. Ayrıca bakınız: "dual firing circuit".

COMBINATION INFLUENCE MINE KOMBİNASYON ETKİLİ MAYIN: Eş zamanlı

olarak veya önceden belirlenen düzende sadece iki veya daha

değişik etkiyle faaliyete geçmek üzere düzenlenen mayın.

Müşterek etki mayını olarakta bilinir. COMBINATION

MISSION/LEVEL OF EFFORT-ORIENTED ITEMS: ÇABAYA YÖNELİK,

GÖREVE YÖNELİK MADDELERİN TERKİBİ/DERECESİ: İhtiyaç

hesaplamaları, gerek işe yönelik ve gerekse göreve yönelik

maddeler için kullanılan kıstaslara istinat eden maddelerdir.

COMBINATION RATE AKTARMALI NAKLİYE ÜCRETİ:


COMBINATION TIME AND IMPACT FUSE KARIŞIK TAPA: Ayrıca bakınız:

"hydrostatic fuze", "igniting fuze", "impact action fuze",

"proximity fuze", "self destroying fuze", "variable time fuze".

COMBINATION VEHICLE RÖMORKLU ÇEKME ARACI (TOWING VEHICLE) İLE BİR

RÖMORKTAN MÜREKKEP NAKİL ARACI:

COMBINED MÜŞTEREK, KOMBİNE KARMA: Birleşik iki veya daha fazla kuvvet

veya teşkilat arasındaki ikili veya daha fazla ittifak (tüm

müttefikler ve kuvvetler dahil olmadığı zaman katılan ülkeler ve

kuvvetler belirtilmelidir. Örneğin; Müşterek Deniz Kuvvetleri).

Ayrıca bakınız: "joint".

COMBINED AIRSPEED INDICATOR KOMBİNE HAVA SÜRATİ GÖSTERGESİ:

Hem işari sürati hem mach sayısını gösteren cihaz.

COMBINED ARMS MUHTELİT TİM, MÜŞTEREK SINIFLAR: Kara Ordusu'nun

harekatta müşterek kullanılan birden çok taktik sınıf.

COMBINED ARMS TEAM MUHTELİT TİM: Kara Ordusunun iki veya daha çok

muharip sınıfından müteşekkil tim. Bu timde; her muharip sınıf,

kendi kabiliyet ve imkanlarından faydalanarak, timin ileri

hareketine yardım etmek suretiyle, diğer muharip sınıfları


tamamlar. Tim; genel olarak, tank, piyade, istihkam ve topçudan

mürekkeptir.

COMBINED ARMS TRAINING MUHTELİT SINIFLAR EĞİTİMİ; MÜŞTEREK

SINIFLAR EĞİTİMİ: Kara ordusunun piyade, topçu, zırhlı birlik,

muhabere, istihkam vesaire gibi çeşitli sınıf ve hizmetlerine

mensup birliklerin müşterek çalışmalarını temin için yapılan

eğitim. Bu devrede, çeşitli sınıf ve hizmetler, birbirleriyle iş ve

güç birliği yapmak suretiyle, muharebe vazifelerinin başarılması

esası üzerinde yetiştirilirler. Bu eğitim devresine manevra ve

tatbikatlar dahildir. Ayrıca bakınız: "training".

COMBINED CHIEF OF STAFF BİRLEŞİK KURMAY BAŞKANLIĞI: Harp zamanında

A. B. D ve İngiltere'nin kara, hava ve deniz kuvvetlerine mensup

yüksek rütbeli subaylardan müteşekkil ve plan ve koordinasyon

işleriyle meşgul bir makamı.

COMBINED CIRCUIT BİRLEŞİK DEVRE: Bknz. "combination circuit".

COMBINED COMMON USER ITEMS MÜŞTEREK HİZMETE ELVERİŞLİ

MADDELER: İki veya daha çok millet tarafından müşterek olarak

kullanılan değiş tokuş edilebilir mahiyette maddeler.


COMBINED COMMUNICATION BOARD BİRLEŞİK MUHABERE KURULU:

Birleşik Kurmay Başkanlığının muhabere işlerini düzenleyen bir

müessese.

COMBINED COMMUNICATION BOARD PUBLICATIONS BİRLEŞİK MUHABERE

KURULU YAYINLARI:

COMBINED DOCTRINE MÜŞTEREK DOKTRİN: Müşterek bir hedefe yönelik

koordineli bir harekette iki veya daha fazla ülkenin kuvvetlerinin

istihdamını yönlendiren temel prensipler. Katılan ülkeler

tarafından onaylanır. Ayrıca bakınız: "joint doctrine; multi-

service doctrine".

COMBINED FORCE BİRLEŞİK KUVVET; KOMBİNE KUVVET: İki veya daha fazla

müttefik ülkenin unsurlarından oluşan bir askeri kuvvet. Ayrıca

bakınız: "force (s) " .

COMBINED INFLUENCE MINE Bknz. "combination influence mine".

COMBINED INTELLIGENCE BİRLEŞİK İSTİHBARAT; KOMBİNE İSTİHBARAT: A.

B. D. Müttefikleri tarafından ortaya çıkarılan ve kombine

komutanlıklar ile ittifakların plan ve politikalarını düzenleme

bakımından lüzumlu olan istihbarat.


COMBINED OBSERVATION MÜŞTEREK GÖZETLEME: Değişik noktalarda

bulunan iki veya daha çok gözcü tarafından ateşin gözetlenmesi.

COMBINED OPERATION BİRLEŞİK HAREKAT: Tek bir görevin tamamlanması için

beraber hareket eden iki veya daha fazla müttefik ülkenin

kuvvetleri tarafından icra edilen bir harekat.

COMBINED RESCUE COORDINATION CENTER Bknz. "rescue coordination

center".

COMBINED SHOP MUHTELİF ONARIM ATÖLYESİ: Bir müessesedeki bütün

bakım ve vasıtaların, bakım kademesi dikkate alınmaksızın,

merkezi bir idare altında toplanmış şekli.

COMBINED STAFF BİRLEŞİK KARARGAH; BİRLEŞİK KARARGAH HEYETİ: İki veya

daha çok müttefik millet personelinden mürekkep karargah.

Ayrıca bakınız: "integrated staff", "joint staff", "parallel staff", ve

"staff".

COMBINED STRATEGIC PLANS BİRLEŞİK STRATEJİK PLANLAR: İki veya daha çok

milletin iştirak ettiği planlar. Ayrıca bakınız: "strategic plans".

COMBINED TASK FORCE KOMBİNE ÖZEL GÖREV KUVVETİ: Birleşik özel görev

için, iki veya daha çok müttefik devletin çeşitli unsurlarından

teşkil edilen bir özel görev kuvveti. Ayrıca bakınız: "task force".
COMBINED TRAINING MÜŞTEREK EĞİTİM; MUHTELİT EĞİTİM: Herhangi bir

birliği, normal olarak, işbirliği yapacağı bir veya birkaç sınıf ile

birlikte, eğitime tabi tutmak.

COMBINED WAR PLAN BİRLEŞİK HARP PLANI; KOMBİNE HARP PLANI: Bknz.

"war plan".

COMBUSTIBILITY TUTUŞMA KABİLİYETİ; PARLAMA KABİLİYETİ: Malzemenin

depolamada nispi parlama kabiliyeti şu şekilde tarif edilir;

tehlikeli (hazardous) Ya bizzat veya ambalajlarıyla ateş almaya ve

yangının yoğunlaşıp süratle yayılmasına müsait malzeme; orta

(moderate) - Yangının alevlenmesine yardımcı olacak

mahiyetteki malzeme; düşük (low) - Kendiliğinden ateş

almayacak, fakat, ambalajlarıyla birlikte, yangının alevlenmesine

yardım edecek mahiyetteki malzeme; parlamaz, tutuşmaz (non-

combustibility); ne kendiliğinden ateş alacak, ne de parlamaya

yardımcı olacak mahiyetteki malzeme ve ambalajlar.

COMBUSTIBLE TARGET YANABİLİR HEDEF: Yapısı itibariyle yanmaya veya

tutuşmaya müsait hedef.


COMBUSTOR YAKMA HÜCRESİ: Bir ram-jette; alev memesi, ateşleme tertibatı,

yanma hücresi ve yakıt püskürtme sisteminden meydana gelmiş

komple düzene verilen isim.

COMING FLIGHT 2: HAVAALANINA GELEN UÇAK:

COMMAND KOMUTANLIK: Bir şahsın komutası altında bulunan bir birlik veya

birlikler.

COMMAND (NATO) KOMUTANLIK: Silahlı Kuvvetlere mensup bir şahsa,

askeri kuvvetlerin idaresi, faaliyetlerinin koordinesi ve kontrolü

için verilmiş yetki.

COMMAND ALTITUDE HAKİM YÜKSEKLİK: Önleme uçağı tarafından çıkılan

ve/veya muhafaza edilen yükseklik.

COMMAND AND CONTROL KOMUTA VE KONTROL: Uygun şekilde tayin

edilmiş bir komutan tarafından görevin tamamlanması

esnasında, tahsis edilen kuvvetleri yönlendirme ve üzerinde

yetki kullanma. Komuta ve kontrol işlevleri bir komutan

tarafından görevin ikmalinde kuvvetlerin ve harekatın

planlanması, yönetilmesi, koordinasyonu ve kontrolunda

kullanılan personel, teçhizat, muhabere, tesisler ve usullerin

düzenlenmesiyle icra edilir.


COMMAND AND CONTROL COMMUNICATIONS KOMUTA VE KONTROL

MUHAREBE SİSTEMLERİ (HV. ): Görev kuvvetlerinin (mission

forces) komuta, kontrol ve günlük harekatla ilgili işlerini

karşılamak maksadıyla kullanılan bütün telekomünikasyon

sistemleri ve tesisleri.

COMMAND AND CONTROL SYSTEM KOMUTA VE KONTROL SİSTEMİ: Tayin

edilen göreve uygun tayin edilmiş kuvvetlerin harekatını

planlama, idare ve kontrolda komutana gerekli tesisler, teçhizat,

muhaberat, usuller ve personel.

COMMAND AND GENERAL STAFF COLLEGE HARP AKADEMİSİ: Subayları

komutanlık ve karargah görevlerine hazırlayan taktik tekamül

okulu. Ayrıca bakınız: "service school".

COMMAND AXIS EMİR VE KOMUTA MİHVERİ: Bir karargahın üzerinde hareket

ve intikal ettiği hat.

COMMAND BUDGET ESTIMATE KOMUTANLIK BÜTÇE TAHMİNİ: Program

ve Bütçe Direktifinin komutanlık faaliyetleri üzerindeki etkisini

kıymetlendiren ve komutanlığa tertibi teklif edilen kaynakların

kullanılmasına ait planları özetleyen bir rapor.


COMMAND CAR KOMUTA ARABASI: Bir komutan veya karargaha mensup bazı

subaylar tarafından arazide kullanılan, üstü açılır kapanır

vaziyette branda kaplı otomobil.

COMMAND CENTER KOMUTA MERKEZİ: Bir komutan ve onun

temsilcilerinin harekatı idare ettiği ve kuvvetleri kontrol ettiği

tesis. Planlama ve harekat verilerini toplamak, işleme tabi

tutmak, incelemek, teşhir etmek ve yayınlamak ve diğer ilgili

görevleri icra etmek üzere organize edilir.

COMMAND CHANNEL KOMUTA KANALI, EMİR VE KOMUTA KANALI: Bak.

"chain of command".

COMMAND COMBINED COMMUNICATION CENTER KOMUTA BİRLEŞİK

MUHABERE MERKEZİ, KOMUTA KOMBİNE MUHABERE MERKEZİ

(MÜTTEFİKLER ARASI), KOMUTA MUHTELİF MUHABERE

MERKEZİ: Bak. "communication center".

COMMAND CONFERENCE GARNİZON KONFERANSI: Ordu personeline, bir

vatandaş ve silahlı kuvvetlerin bir mensubu olarak, kendi

sorumluluklarını anlatmak ve kıymetlendirmek maksadıyla,

sınıflarının görevleriyle ilgili önemli konular hakkında bilgi

vermek için, belirli teşekküller dahilinde veya garnizonlarda,


vazife saatleri içinde konferans şeklinde gösterilen eğitim ve

öğretim.

COMMAND CONTROLLED STOCKS KOMUTANLIK KONTROLUNDAKİ STOKLAR:

Tayin edilen bir NATO komutanının hizmetine, muharebeyi

lojistik olarak etkileyecek esnekliği sağlaması için verilen stoklar.

"Emrine verilmiş" sözü depolama, bakım, muhasebe, rotasyon

veya mal devri, fiziki emniyet ve netice olarak belli bir muharebe

sahasına nakliyat sorumluluğunu kapsar.

COMMAND DECISION DOSAGE SAVAŞ DOZU: Bir nükleer infilakın tesiri altında

bulunan bir bölgede faaliyette bulunan personel için, o bölge

komutanı tarafından tespit edilen azami radyasyon dozajı. Ayrıca

bakınız: "dosage".

COMMAND DESTRUCT KOMUTA İMHA (HV.): Bakınız. "command destruct

system".

COMMAND DESTRUCT SIGNAL KOMUTA İMHA SİNYALİ: Bir füzedeki imha

sistemini kasten faaliyete geçirmek için kullanılan bir sinyal.

COMMAND DESTRUCT SYSTEM KOMUTA İMHA SİSTEMİ (HV.): Füze

performansı güvensizlik doğuracak ölçüde düştüğü veya şartlar


füzenin kasıtlı tahribini gerektirdiği zaman, füzeyi tahrip eden,

komuta ile çalışır bir sistem.

COMMAND DETONATED MINE KOMUTA İNFİLAKLI MAYIN: Uzaktan kontrollü

vasıtalarla patlatılan mayın.

COMMAND ECHELON KOMUTA KADEMESİ: Bak. "command element ".

COMMAND EJECTION SYSTEM OTOMATİK FIRLATMA SİSTEMİ: Uçağın

pilotunun veya diğer koltuk/koltukları işgal eden kişilerden

birinin kendi. koltuğunu fırlatmasıyla, diğer koltuklarında

otomatik olarak fırlaması.

COMMAND ELEMENT KOMUTA UNSURU, KOMUTA KADEMESİ: Bak.

"headquarters".

COMMAND GROUP KOMUTA GRUBU: İleri kademenin, genellikle,

komutana refakat eden bazı lüzumlu subay ve erleri ihtiva eden

kısmı.

COMMAND GUIDANCE KOMUTALI GÜDÜM: Bir güdüm sistemi. Bu sistemde,

dış kaynaktan intikal ettirilen değerlendirilmiş bilgiler, füzenin

emredilen uçuş rotasında seyretmesini sağlar. Ayrıca bakınız:

"guidance"
COMMAND HEADING KOMUTALI YÖNLENDİRME: Kontrol istasyonu

tarafından kontrol uçağın yönlendirildiği baş istikamet

COMMAND INFORMATION KOMUTANLIK HABERLERİ: Askeri ve sivil olaylar,

durumlar, takip edilen politika ve girişilen faaliyetlerle ilgili

olarak, komutanlar tarafından, Kara Ordusu personeline temin

edilen haberler.

COMMAND INFORMATION ACTIVITIES KOMUTANLIK HABER FAALİYETLERİ:

Askere, ordu içindeki kendi görevini ve ordunun milli

savunmadaki önemini daha iyi taktir imkanı vermek için, askeri

ve sivil olaylar, yaşanılan şartlar, takip olunan politika ve

gösterilen faaliyetler hakkında bilgi vermek suretiyle, Kara

Ordusu'nun verimini arttırmayı hedef tutan komutanlık

faaliyetleri.

COMMAND INFORMATION PROGRAM KOMUTANLIK HABER PROGRAMI:

Kara Ordusu mensuplarına; anlayış kudreti ve çalışma arzusunu

arttıracak bilgiler vermek suretiyle ordunun müessiriyetini hedef

tutan çalışmalar.

COMMAND INSPECTION KOMUTAN DENETLEMESİ: Bir komutan tarafından

yapılan teçhizat ve personel denetlemesi.


COMMAND INSTALLATION KOMUTA TESİSLERİ: Kara Kuvvetleri

Komutanlığına ait ve ordu'ca malzeme, mühimmat veya ikmal

maddeleri imal ve istihsali dışında faaliyetler için kullanılan veya

ordu için faydalı olan tesisler.

COMMAND LIAISON KOMUTA İRTİBATI: Müessir şekilde birlikte çalışmak ve

elde edilen bilgilerden faydalanmak üzere, komutanlar arasında

tesis ve devam ettirilen yakın temas.

COMMAND MAINTENANCE MANAGEMENT INSPECTION KOMUTANLIK

BAKIM MANAJMANI DENETLEMESİ: Birlik ve merkezlerin bakım

işlerindeki verimini ve müessiriyet derecesini tespit için yapılan

bir denetleme. Bu denetleme; bakım faaliyet ve usullerinin bir

değerlendirme ve birlik veya faaliyet merkezleri elindeki bütün

malzeme yüzde oranının yoklanmasından ibarettir.

COMMAND NET KOMUTANLIK ŞEBEKESİ: Komuta kontrol amacı ile bir

komuta kademesini kendi ast kademelerinin bazıları veya tümü

ile birleştiren bir şebekesi.

COMMAND OF EXECUTION İCRA KOMUTU, YAPMA KOMUTU: Bir komutun

icrasını sağlayan ikinci kısmı. Örneğin; (İLERİ-MARŞ !) komutunda

(İLERİ) kelimesi bildirim komutu "preparatory command" ve


(MARŞ!) kelimesi icra komutudur. Ayrıca bakınız: "preparatory

command".

COMMAND ORGANIZATIONAL AND FUNCTIONAL CHARTS KOMUTANLIK

KURULUŞ VE GÖREV ŞEMASI: Başlıca komuta karargahlarını ve

üst karargahlar da dahil olmak üzere, tali komutanlıklarla bütün

teşkilatı gösteren şema. Emre verilmiş birlikler üs kademesinde

gösterilir.

COMMAND PILOT KUMANDAN PİLOTLUK: Ehliyet bakımından en yüksek derece

ve unvan taşıyan askeri pilotluk. Bak. "pilot", "senior pilot"

COMMAND POST KOMUTA YERİ: Bir birlik veya tali birlik karargahının

bulunduğu komutan ile erkanının çalıştığı yer. Muharebede bir

birlik veya tali birlik karargahı çok defa kademelere ayrılır; Birlik

veya tali birlik komutanının bulunduğu veya harekatı idare ettiği

kademeye komuta yeri denir.

COMMAND POST EXERCISE KOMUTA YERİ TATBİKATI: Komutanı, karargah

heyetini ve karargahlar arasında haberleşmeyi içine alan bir

tatbikat. Ayrıca bakınız: "exercise", "field exercise" ve

"maneuver "'.
COMMAND POST VEHICLE KOMUTA YERİ ARACI: Tekerlekli veya paletli,

zırhlı veya zırhsız bir araç. Bu araç, komuta yerinin ihtiyaçlarını

karşılamak üzere, muhabere teçhizatı taşıyacak şekilde imal veya

tadil olunmuştur. Bu nevi özel araçlar, bütün komuta

kademelerinde kullanılır.

COMMAND REPORT KOMUTANLIK RAPORU: Belirli karargah ve birliklerin

komutanları tarafından kendi komutanlıkları dahilindeki

muharebe harekatı hakkında bilgi ve mütalaaları, periyodik

olarak vermek ve - müşterek ve birleşik harekat ile destek

faaliyetlerine ait olanlar da dahil -doktrin, teşkilat, teçhizat,

eğitim, idare, teknik ve taktik konularda tecrübelere dayanan

teklifleri göndermek üzere kullanılan bir rapor.

COMMAND RESPONSIBILITY KOMUTANLIK SORUMLULUĞU: Komutanların

kendi görevleri icabı; idare, eğitim ve ordu malları bakımından

taşıdıkları sorumluluklar.

COMMAND SELECT EJECTION SYSTEM OTOMATİK TERCİHLİ FIRLATMA

SİSTEMİ: Koltuklarda bulunan tüm kişilerin otomatik olarak

fırlatılması için otomatik fırlatma sistemi kontrolünün bir

mürettebat istasyonundan diğerine, tercihli olarak transfer

edilebildiği bir sistem.


COMMAND SET UÇAK KOMUTA TELSİZİ: Bir uçağın diğerine emir vermek

üzere, o uçağın içerisine konmuş telsiz cihazı.

COMMAND SIGNAL CENTER KOMUTANLIK MUHABERE MERKEZİ: Belirli

komutanlık karargahları ile hemen yakınlarındaki birliklere

muhabere desteği sağlar. Ayrıca bakınız: "signal center".

COMMAND SPEED KOMUTA SÜRATİ: Kontrol edilen uçağın uçması emredilen

sürat.

COMMAND SPONSORED DEPENDENT KOMUTANLIKÇA MASRAFI

KARŞILANAN BAKIMLA YÜKÜMLÜ ŞAHIS: Denizaşırı

komutanlıklara masrafı hükümetçe karşılanmak üzere gitmeye

hak kazanmış ve bakılmakla yükümlü şahıs statüsünde olduğu

uygun askeri komutanca onaylanmış bakılmakla yükümlü şahıs.

COMMAND STRENGTH ORDU GENEL KUVVETİ; GENEL KUVVE: Teşkilat ve

malzeme kadroları, kuruluş dışı kadro birlikleri mevcutları ile

Teşkilat ve Konuş Şeması, Birlik ve Personel Listesinde Kara

Ordusu teşkilat ve kuruluşunda gösterilen kadro dışı personel

faaliyetleri için tahsis edilmiş mevcuttur. Müşterek

Karargahlarda Çalışan Kıyı ve Jeodezi Dairesi, Sağlık Bakanlığı gibi

diğer devlet dairelerine, Kara Ordusu hesabına görevli olarak


verilen Kara Ordusu personeli bu kuvvenin içinde, Hava

Kuvvetleri emrindeki Özel Kategori Ordu Personeli bu kuvvenin

dışındadır. Ayrıca bakınız: "military strength of the Army".

COMMAND SYSTEM OF GUIDANCE KOMUTA SİSTEMLİ GÜDÜM; KOMUTALI

GÜDÜM: Bknz. "command guidance".

COMMAND TASK EMİR VE KOMUTA GÖREVİ: Komuta yetkisini haiz askeri

personelin emir ve komuta bakımından vazifeleri.

COMMAND, CONTROL AND COMMUNICATION COUNTERMEASURESKOMUTA,

KONTROL VE MUHABERE KARŞI TEDBİRLERİ: Düşman komuta

kontrol ve muhabere imkan ve kabiliyetlerini etkilemek,

derecesini düşürmek veya imha etmek amacıyla bilgiyi

esirgemek için istihbarat tarafından desteklenen harekat

emniyeti, askeri aldatma, karıştırma ve fiziki imhanın entegre bir

şekilde kullanılması ve dost komuta kontrol ve muhabere

sisteminin bu tip faaliyetlerden korunması. a. COUNTER: KARŞI

KOMUTA KONTROL VE MUHABERE SİSTEMİ: Karşı tarafın

komutanlarını ve diğer karar vericilerinin kendi kuvvetlerinin

komuta ve kontrolünde etkili olmalarını önlemek için alınan

tedbirlerden oluşan komuta kontrol ve muhabereye karşı

tedbirler. b. PROTECTION: KORUMASI: Hem düşman hemde dost


karşı komuta kontrol ve muharebe harekatına rağmen dost

komuta kontrol ve muhabere sisteminin etkinliğini idame

ettirmek için alınan önlemlerden oluşan komuta kontrol ve

muharebe karşı tedbirler.

COMMAND, CONTROL AND INFORMATION SYSTEM KOMUTA, KONTROL VE

BİLGİ SİSTEMİ: Her seviyedeki yetkililere faaliyetlerini planlama,

idare ve kontrolleri için zamanlı ve yeterli veriler sağlayan

muharebe, tesisler, teçhizat, personel organizasyon yapısı,

usuller ve doktrinlerden oluşan entegre bir sistem.

COMMANDANT KARARGAH KOMUTANI: Bir karargahta, özel karargaha

mensup ve iç işlerle görevli subay.

COMMANDEER MECBURİ ÇALIŞTIRMAK, EL KOYMAK: Şahsi emlak ve

hizmetlere kamu yararına el koyma.

COMMANDER (S) KOMUTAN: Bir bölük, batarya veya daha büyük birlikten

sorumlu subaya verilen unvan. Bölükten daha küçük birlikten

sorumlu olanlara "leader" denir. Buna; "commanding officer" de

denir. Ayrıca bakınız: "executing commander (nuclear weapon)

", "exercise commander", "major NATO commander" ve

"releasing commander (nuclear weapon) " .


COMMANDER FREQUENCY KOMUTA FREKANSI: Komuta çevriminde

kullanılan frekans.

COMMANDER IN CHIEF BAŞKOMUTAN: Bir milletin bütün Silahlı Kuvvetlerini

komutası altında bulunduran şahıs. ABD de, Cumhurbaşkanı,

bütün Silahlı Kuvvetlerin Başkomutanıdır. Bazen yüksek rütbeli

bir kara, deniz veya hava subayına bir harp alanı, bir donanma

vesairenin Başkomutanı denir. COMMANDER IN CHIEF, UNITED

STATES ARMY EUROPE: ABD AVRUPA ORDUSU BAŞKOMUTANI:

COMMANDER JOINT TASK FORCE MÜŞTEREK ÖZEL GÖREV KOMUTANI: İki

veya daha çok silahlı kuvvete mensup unsurlardan mürekkep bir

özel görev kuvvetinin komutanı.

COMMANDER MILITARY SEA TRANSPORT SERVICE ASKERİ DENİZ

NAKLİYAT SERVİSİ KOMUTANI:

COMMANDER OF THE GUARD NİZAM KARAKOLU KOMUTANI: Nizam

karakoluna talimat vermekten, disiplininden ve görevinin yerine

getirilmesinden sorumlu kıdemli subay veya astsubay. Nöbetçi

heyetinin nöbetçi amirinden sonra gelen üyesidir. Buna "officier

of the guard" da denir.


COMMANDER'S CALL KOMUTAN SAATİ, KOMUTAN ÇAĞRISI: Komutanlık

Bilgi Toplama Programı hedeflerini karşılamak maksadıyla

programlanmış, normal olarak haftada bir saatlik öğretim süresi.

COMMANDER'S CONCEPT KOMUTANIN GÖRÜŞÜ: Bak. "concept of

operation".

COMMANDER'S CUPOLA KOMUTAN KULESİ: Bak. "cupola". COMMANDER'S

ESTIMATE OF THE SITUATION: KOMUTANIN DURUM

DEĞERLENDİRMESİ: Bir komutanın, askeri durumu etkileyen tüm

şartları mütalaa ettiği ve bir görevin yerine getirilmesi amacıyla

takip edilmesi gereken yol hususunda bir karara vardığı mantıki

bir muhakeme işlemidir. Bir komutanın büyük varsayımlar

gerektirecek kadar ileri dönemdeki askeri durumu mütalaa eden

değerlendirmesine, komutanın uzun vadeli durum

değerlendirmesi denir. Ayrıca bakınız: "estimate of the

situation".

COMMANDER'S EVALUATION REPORT KOMUTAN BAŞARI

DEĞERLENDİRME RAPORU: Erat Başarı Değerlendirme

Sistemi'nde verildiği görevlerde ve sorumluluk yerlerinde bir ere

ait verim derecesinin komutan (veya nezaretçi) tarafından

değerlendirilmesini yansıtan temel doküman.


COMMANDING GENERAL KOMUTAN: Bir askeri birliğe komuta eden veya

bir askeri müesseseyi idare eden general.

COMMANDING GROUND HAKİM ARAZİ: Çevresine nazaran hakim

durumda olan arazi. Bu arazi; gözetleme ve ateş bakımından

hakim durumu dolayısıyla, daha alçak arazi kısımlarını kontrolü

altında bulundurur.

COMMANDING OFFICER KOMUTAN: Bir askeri mevki veya birliğin komutanı ve

rütbece tuğgeneralden küçük olan subay. Buna "commander" de

denir.

COMMANDO KOMANDO: Düşman arazisine baskın tarzında taarruzlar yapacak

şekilde yetiştirilmiş asker. Komandolar; küçük gruplar halinde

hareket eder ve ani baskınlar yaparak, süratle geri çekilirler.

Komando terimi, İngilizler tarafından kullanılır.

COMMANDO OPERATIONS KOMANDO HAREKATI: Düşman arazisi içinde

bulunan hedeflere karşı, genel olarak stratejik maksatlarla, özel

surette yetiştirilmiş askeri kuvvetler tarafından yapılan akınları

ifade eden İngiliz terimi.

COMMENCE FIRING ATEŞE DEVAM: "ATEŞ KES !" komutundan sonra ateşe

tekrar devam için verilen emir.


COMMENDATION TAKDİR: Bknz. "commendation ribbon" ve "letter of

commendation".

COMMENDATION RIBBON TAKDİR ŞERİDİ: Bknz. "Army Commendation

Medal".

COMMERCIAL AIR MOVEMENT NUMBER SİVİL HAVA YOLLARIYLA İNTİKAL

NUMARASI: A. B. D. Anayurdu sınırları dahilinde, yönetmeliklerin

müsaade ettiği hallerde sivil uçaklarla seyahat eden 15 kişi ve

daha kalabalık asker topluluklarının tanıtılması, kayıt, gizlilik ve

intikal işlemleri için ulaştırma istek belgelerine tahsis edilen

numara.

COMMERCIAL ITEMS TİCARİ MALZEMELER:

COMMERCIAL LOADING Bknz. "Administrative Loading".

COMMERCIAL TRAFFIC BULLETIN TİCARİ TRAFİK BÜLTENİ: Kara Kuvvetlerine

ait bir yayın. Bu bültende; ordu personeli, teçhizat veya ikmal

maddelerinin, ABD Anayurdu içinde nakledilmeleri için lüzumlu

ticari tesis ve vasıtaların işletilmesine ait usuller gösterilir.

Bununla beraber, bültende verilen bilgiler genel olarak, yeterli

derecede olmadığından, ordu yönetmeliği mahiyetinde bir yayın

olarak kullanılmaz.
COMMERCIAL TYPE VEHICLE TİCARİ TİP ARAÇ: Sivil ihtiyaçları karşılayacak

şekilde imal edilmiş ve ikmal maddeleri, personel ve malzemenin

taşınması ile ilgili günlük işlerde büyük değişiklikler yapılmadan

kullanılabilecek bir araç. Ayrıca bakınız: "vehicle".

COMMERCIAL VEHICLE TİCARİ ARAÇ: Ticari piyasada sivil ihtiyaçları

kapsayacak şekilde gelişmiş ve mevcut üretimden askeri

kullanım için seçilmiş bir araç.

COMMERCIAL WATER MOMENT NUMBER DENİZYOLLARIYLE İNTİKAL

NUMARASI: A. B. D. Anayurdu sınırları içinde yönetmeliklerin

müsaade ettiği hallerde iç su yolları veya kıyı boylarında işleyen

ticari gemilerle seyahat eden 15 kişi veya daha kalabalık

grupların tanıtılması, kayıt, gizlilik ve intikal işlemleri için tahsis

edilmiş remiz.

COMMERCIALLY AVAILABLE EQUIPMENT PİYASADAN ELDE EDİLEBİLİR

TEÇHİZAT; PİYASADA MEVCUT TEÇHİZAT (HV.): Ticari

kaynaklardan tedariki her an mümkün herhangi bir bilgi işlem

teçhizatı marka veya modelini belirtir. Bu terim, mahallinde imal

edilen tek üniteler halindeki teçhizat ile Hava Kuvvetleri özel


şartnameleri karşılığı imal edilenlerden yukarıdakileri ayırt

etmek için kullanılır.

COMMISSARY ASKERİ MAĞAZA: Bir müessesenin devlet hesabına iaşe edilen

personeli ile satın alma yetkisine sahip teşkiller, faaliyet

merkezleri ve personelin istihkakı için lüzumlu yiyecek ikmal

maddelerini temin etmek, hazır bulundurmak, satmak ve

hesabını tutmaktan sorumlu unsuru.

COMMISSION SUBAYLIK VE MEMURİYET: Böyle bir emirle verilen rütbe ve

makam. Ayrıca bakınız: "activate; constitute".

COMMISSION PENNANT FLANDRA: Bir geminin hizmetinde olduğunu belirtmek

için prova direğine çekilen kırmızı, beyaz ve mavi kumaştan

yapılmış bir şerit.

COMMISSIONED OFFICER SUBAY: Cumhurbaşkanının onayı ile Silahlı

Kuvvetlerden birinde rütbe ve makama sahip subay. Kara

Ordusu'nda teğmen veya daha üst rütbeye atanan şahıs bir

subaydır. Ayrıca bakınız: "officer".

COMMISSIONED WARRANT OFFICER 1 NCİ SINIF DENİZ ASTSUBAYI: A. B. D.

Deniz Kuvvetlerinde; 2nci sınıf deniz astsubayından (warrant

officer) bir yukarı ve teğmenden bir aşağı rütbe sahibi şahıs.


COMMIT MUHAREBEYE SOKMAK: Bir veya daha fazla hava önleme uçağını

veya satıhtan-havaya füzeyi hedef bir noktaya tevcih etmek

işlemi.

COMMITMENT TAAHHÜT; TAHSİS; HAPSE GÖNDERME; TEVKİF BELGESİ:

COMMITMENT BOARD ASKERİ PSİKİYATRİ KURULU: Bknz. "Army commitment

board".

COMMITMENT VALUE TESLİMAT BEDELİ; YAPILAN İŞ BEDELİ: Hizmet veya

malzemenin; sözleşmenin feshedilen kısmındaki gerçek veya

tahmini değeri ikmal maddeleri sözleşmelerinde bu değer, fesih

suretiyle teslimatı iptal edilen maddelerin sözleşme fiyatı ile

ölçülür.

COMMITTED COSTS SIĞA ARTIRIM MALİYETLERİ:

COMMITTED UNIT MUHAREBEYE SOKULMUŞ BİRLİK: Fiilen muharebeye

sokulmuş bir birlik. Ayrıca bakınız: "uncommitted unit".

COMMITTEE KOMİTE, KURUL:

COMMODITY CLASSIFICATION NUMBER EMTİA SINIFLANDIRMA NUMARASI:

Bknz. "standard commodity classification number".


COMMODITY MANAGER EMTİA MENAJERİ: Bir emtia kontrol noktası

teşkilatında veya diğer benzeri bir teşkilatın dahilinde, malzeme

kalemlerinin homojen bir şekilde gruplanması görevi verilmiş bir

şahıs.

COMMODORE TUĞAMİRAL: A. B. D. Deniz Kuvvetlerinde; tümamiralden (rear

admiral) aşağı ve albaydan (captain) bir yukarı rütbe sahibi deniz

subayı. Kara Ordusu'nda tuğgeneral rütbesine karşılıktır.

COMMON USER MILITARY LAND TRANSPORTATION: MÜŞTEREK

KULLANIMLI ASKERİ KARA TAŞIMACILIĞI: İki veya daha fazla

Kuvvet Komutanlığı tarafından müştereken kullanılmak üzere tek

bir kuvvet komutanlığı tarafından yapılan bir yerden bir yere

karadan ulaştırma.

COMMON BATTERY TELEPHONE SET MERKEZİ BATARYALI TELEFON: Alma ve

verme takatini merkezi bir kaynaktan alan telefon.

COMMON BUSINESS ORIENTED LANGUAGE (COBOL) ORTAK TİCARİ DİL:

Ticari Bilgi İşlem usullerinin standart bir form halinde açıkça

ifade edilebildiği bir dil. Bu dil yalnız bir iş programını; toplu bir

çeviricisi bulunan münasip bir kompütere, direkt olarak verme


vasıtası değil; ayrıca bu usulleri şahıslar arasında ifade vasıtası

olarak da kullanılır.

COMMON CONTROL MÜŞTEREK KONTROL: İki veya daha fazla birlik

tarafından kullanılan nirengi şebekesi ve nivelman şebekesi ile

birbirine bağlanmış hedef ve mevzi bölgelerindeki noktaların

harita veya plan mevkii. Atışta, yer ölçmeleriyle veya iki usul

birleştirilerek ya da tahmin suretiyle tespit edilebilir. Ayrıca

bakınız: "control point; field control; ground control".

COMMON COST ORTAK GİDERLER:

COMMON GRAVE MÜŞTEREK MEZAR: İçinde iki veya daha çok ceset bulunan

mezar.

COMMON HARDWARE MÜŞTEREK MADENİ PARÇALAR, MÜŞTEREK HIRDAVAT

EŞYA: Birçok tatbik sahası bulunan, sarfedilebilir madeni eşya

kalemleri (somun, cıvata, vida, rondela, pim, anahtar, kapsül

vesaire. )

COMMON INFRASTRUCTURE MÜŞTEREK ENFRASTRÜKTÜR: NATO

kuvvetlerinin eğitimi veya NATO harekat planlarının uygulanması

bakımından lüzumlu olan ve gerek müşterek kullanma ve ilgi

derecesi, gerek Kuzey Atlantik Konseyi tarafından verilen


kıstaslara uygunluğu bakımından finansmanı NATO üyelerince

müştereken yapılan enfrastrüktür.

COMMON ITEM MÜŞTEREK MADDE: İki veya daha fazla komple nihai

maddenin montajında ihtiyaç görülen herhangi bir parça veya

parçalar.

COMMON MACHINE LANGUAGE MAKİNA ORTAK DİLİ (HV): Birbiriyle ilgili

bir bilgi işlem makinaları grubunda ortak olarak kullanılan

makina ile işlenebilir bilgi şekli.

COMMON PARTS MÜŞTEREK PARÇALAR: Genel olarak iki veya daha çok

komple malzemede (major items) kullanılabilen mamul parça.

Buna "parts common" da denir.

COMMON SERVICING ADİ HİZMET: Bir kuvvet komutanlığı tarafından bir

başka kuvvet komutanlığını desteklemek maksadıyla yapılan

fakat desteği gören Kuvvet Komutanlığı tarafından bir ödeme

yapılmasına ihtiyaç göstermeyen hizmet. Ayrıca bakınız:

"servicing".

COMMON SUPPLIES MÜŞTEREK İKMAL MADDELERİ: İki veya daha fazla

Kuvvet Komutanlığında müşterek olarak kullanılan ikmal

maddeleri.
COMMON TABLE OF ALLOWANCE MÜŞTEREK İSTİHKAK ÇİZELGESİ:

Değiştirme ve ikmal personeli eğitim merkezleri, Kara Ordusu

gemileri, iaşe hizmeti okulları gibi ayrı bölge veya komutanlıklar

dahilinde bulunan aynı tipten çeşitli birliklere ait teçhizat için

tahsis edilen çizelge. Ayrıca bakınız: "table of allowance".

COMMON TOOLS MÜŞTEREK ALETLER: Çeşitli yerlerde kullanılan veya çeşitli

işlere tatbiki kabil olan ya da bir işi çeşitli malzeme üzerinde

yapan alet veya cihazlar. Örneğin; tornavida, çekiç, matkap,

tezgah, torna, kaynak makinesi, akümülatör ve şarj cihazları gibi.

COMMON USE MÜŞTEREK KULLANIM: İki veya daha fazla Savunma Bakanlığı

teşkilatı için bir Savunma Bakanlığı Teşkilatı veya askeri bir

bölüm tarafından ortak kullanım esasına dayalı olarak temin

edilen hizmetler, malzemeler veya tesisler.

COMMON-BATTERY SYSTEM MERKEZİ BATARYA SİSTEMİ: Akım merkezi bir

kaynaktan temin edilen telefon sistemi. Ayrıca bakınız: "local

battery system".

COMMON-USER AIRLIFT SERVICE MÜŞTEREK KULLANIMLI HAVA TAŞIMA

HİZMETİ: Askeri taşıma hizmetini kullanmada tüm Savunma

Bakanlığı teşkilatları için yahut yetki verildiği şekliyle ABD


Hükümetinin diğer teşkilatları için müşterek bir esasa dayalı

olarak temin edilen hava taşımacılık hizmeti.

COMMON-USER NETWORK MÜŞTEREK KULLANIMLI MUHABERE ŞEBEKESİ:

Tüm bağlı istasyonlara veya abonelere müşterek bir esasa göre

muhabere hizmeti sağlamak için yol verme merkezleri arasında

muhabere yolları temin etmek üzere tahsis edilmiş bir devreler

veya kanallar sistemi.

COMMON-USER OCEAN TERMINALS MÜŞTEREK KULLANIMLI OKYANUS

TERMİNALLERİ: İki veya daha fazla Kuvvet Komutanlığı için

gemilerde bulunan yük veya yolcuların tahmil ve tahliyesi,

muamelelerin yapılması transit depolama veya toplaması,

terminal kabul görevlerini muntazaman sağlayan bir askeri tesis,

bir askeri tesisin bir bölümü veya ticari bir tesistir.

COMMONALITY ÖZELLİK: Malzeme ve sistemler için geçerli bir vasıf. 1.

Benzeri veya karşılıklı değişebilen özelliklere sahip olup, diğer

sistemler ve malzeme üzerinde eğitim görmüş personel

tarafından ilave uzmanlık eğitimi gerekmeksizin kullanılabilecek,

faydalanılabilecek ve idame ettirilebilecek malzeme ve sistemler.

2. Karşılıklı değiştirilebilir tamir parçaları ve/veya ana parçaları


olan. 3. Bir ayarlama yapılmaksızın birbirlerinin yerini tutabilen

tüketim maddeleri için kullanılır.

COMMUNICATION CHIEF MUHABERE UZMANI ASTSUBAY: Atanmış olduğu

birlikteki bütün muhabere vasıtalarını kullanmak ve muhabere

teşkillerine nezaret etmek hususunda ihtisas eğitimi görmüş

astsubay.

COMMUNICATION COUNTERMEASURES MUHABERE KARŞI TEDBİRLERİ

(HV.): Özellikle muhaberede kullanılan elektronik karşı tedbirler.

COMMUNICATION COVER MUHABERE ÖRTÜSÜ, HABERLEŞME ÖRTÜSÜ:

Bak. "communications security" ve "transmission security".

COMMUNICATION EQUIPMENT MUHABERE TEÇHİZATI, CİHAZI:

COMMUNICATION FILE İRTİBAT DİZİSİ; İRTİBAT ERİ: Bknz. "connecting file".

COMMUNICATION INTELLIGENCE ANALYSISHABERLEŞME İSTİHBARATI ANALİZİ:

Başkasının muhaberesinde istihbarat temini işlemi. Buna,

düşman muhaberesinin dinlenmesi, telsiz göndermeçlerinin

yerlerinin tespiti ve kriptolu haberlerin çözülmesi dahildir.

COMMUNICATION LANGUAGE (DATA AUTOMATION) HABERLEŞME DİLİ

(BİLGİ İŞLEM): Haberleşmeyi yapan iki taraf arasında işlenmiş


bilgileri göndermede kullanılan işaretleri, söz dizimi, harf dizimi

tam bir dil yapısı.

COMMUNICATION OFFICER KITA MUHABERE SUBAYI: Alay ve taburdaki

muhabere görevine atanmış sınıf subayı. Ayrıca bakınız: "signal

officer".

COMMUNICATION OPERATION INSTRUCTION MUHABERE TALİMATI: Bknz.

"signal operation instruction".

COMMUNICATION PROCEDURE HABERLEŞME USULÜ: Haberleşmeyi

kolaylaştırmak ve haberleri, muhabere vasıtaları ile, seri ve emin

bir şekilde ulaştırmak için kısaltılmış esas, sinyal ve standart

çalışma usulleri.

COMMUNICATION SECURITY MUHABERE EMNİYETİ, GÜVENLİĞİ:

COMMUNICATION SECURITY REGIONAL ISSUING OFFICE MUHABERE

EMNİYETİ BÖLGE DAĞITIM BÜROSU: Kara Kuvvetleri hesabına,

belirli bölgelere, dünya çapında kripto lojistik destek sağlamak

üzere ABD Anayurdu'nda tesis edilmiş faaliyet merkezi.

COMMUNICATION SERVICE AUTHORIZATION MUHABERE HİZMET YETKİSİ

(HV. ): Özel muhabere ortaklıklarıyla akdedilmiş genel

sözleşmeye dayanarak muhabere yetkisinde belirtilmiş sınırlar


dahilinde belirli tesis ve hizmetlerin temini maksadıyla yapılan

hizmet isteği veya tali sözleşme.

COMMUNICATION SUPPLEMENTARY ACTIVITY YARDIMCI MUHABERE

FAALİYETİ:

COMMUNICATION SUPPLEMENTARY DETACHMENT YARDIMCI MUHABERE

MÜFREZESİ:

COMMUNICATION TRAFFIC SECURITY MUHABERE TRAFİK EMNİYETİ: Bak.

"traffic security".

COMMUNICATION TRENCH İRTİBAT HENDEĞİ: Bknz. "connecting trench".

COMMUNICATION VIOLENCE HALK ZORBALIĞI, ŞİDDET:

COMMUNICATION WATCH OFFICER MUHABERE VARDİYA SUBAYI:

COMMUNICATION ZONEMENZİL SAHASI: Ulaştırma şebekesi, ikmal ve tahliye

tesisleri, ve sahra kuvvetlerinin yakın destek ve bakımı için

lüzumlu diğer teşkilleri içeren, harekat alanının geri kısmı

(harekat alanının gerisinde fakat muharebe bölgesine bitişiktir).

Ayrıca bakınız: "combat zone", "rear area".


COMMUNICATION ZONE DEPOT MENZİL SAHASI DEPOSU: Menzil

sahasında bulunan ve yedek ikmal maddeleri bulunduran ikmal

tesisi.

COMMUNICATION/SIGNAL CENTER HABERLEŞME MERKEZİ: Mesajları almak,

göndermek ve teslim etmek sorumluluğu verilmiş bir büro.

Ayrıca bakınız: "message center".

COMMUNICATIONS HABERLEŞME; MUHABERE: Bir şahıs veya yerden bir

diğerine her çeşit bilginin gönderilmesi vasıtası veya metodu.

COMMUNICATIONS CENTER HABER MERKEZİ: Mesajların alınmasından

verilmesinden ve yerlerine tesliminden sorumlu bir büro.

Muhabere merkezi, bir haber merkezi kısmı gönderme ve alma

tesislerini ihtiva eder. Ayrıca bakınız: "telecommunications

center"

COMMUNICATIONS DECEPTION MUHABERE ALDATMASI: Bir muhabere

hattı veya seyrüsefer sisteminden faydalananı şaşırtmak veya

yanlış yola sevketmek maksadıyla cihaz, faaliyet veya usullerin

kullanılması.

COMMUNICATIONS INTELLIGENCE MUHABERE İSTİHBARATI: Yabancı

haberleşmelerden gönderildikleri kimseler dışındaki şahıslar


tarafından çıkarılmış teknik bilgiler ve istihbarat bilgileri.

COMINT' de denir.

COMMUNICATIONS MARK MUHABERE İŞARETİ: Komuta ve kontrol

sistemleri arasında veya dahilindeki müşterek bir ilgi noktasına

veya belirli bir nesneye dikkati çekmek üzere kullanılan bir

elektronik işaret.

COMMUNICATIONS NET MUHABERE AĞI: Müşterek bir kanaldan veya

frekanstan direkt olarak muhabere yapabilen istasyonlar

teşkilatı.

COMMUNICATIONS NETWORK MUHABERE AĞI: Karşılıklı haberleşme yapabilen

ancak aynı kanalda bulunmaları gerekli olmayan bir istasyonlar

teşkilatı.

COMMUNICATIONS SATELLITE MUHABERE UYDUSU: Muhabere istasyonları

arasında bir röle istasyonu vazifesi gören bir yörünge aracı. İki

tipi vardır: a. Aktif muhabere uydusu: İstasyonlar arasındaki

sinyalleri alan tekrar üreten ve tekrar gönderen bir uydu. b. Pasif

muhabere uydusu: İstasyonlar arasındaki muhabere sinyallerini

yansıtan bir uydu.


COMMUNICATIONS SECURITY MUHABERE EMNİYETİ: Telekomunikasyonun

elde edilmesi ve bunun incelenmesinden elde edilebilecek

kıymetli bilgilerin yetkisiz kimseler eline geçmesini önlemek veya

yetkisiz kimseleri bu gibi inceleme sonuçlarını yorumlamada

yanlış yola sevketmek için alınmış bütün tedbirlerin sağladığı

korunma. Muhabere emniyeti malzemesi ve bilginin; a. kripto

emniyeti; b. gönderme emniyeti; c. emisyon emniyeti; d. maddi

emniyeti, muhabere emniyeti kapsamındadır. l. Kripto emniyeti:

Teknik yönden iyi kripto sistemlerinin temin edilmesi ve düzgün

kullanımları neticesinde ortaya çıkan muhabere emniyeti

unsuru. 2. Gönderme emniyeti: Kripto analizinden gayri

vasıtalarla gönderimleri dinleme ve istismardan korumak üzere

planlanmış önlemlerden çıkan muhabere emniyeti unsuru. 3.

Emisyon emniyeti: Kripto teçhizatı ve telekomünikasyon

sistemlerinden yayınlananların dinlenmesi ve analizinden elde

edilebilecek kıymetli bilgilerin yetkisiz kimselerin eline geçmesini

önlemek maksadıyla alınan tedbirlerden ortaya çıkan muhabere

emniyet unsuru. 4. Maddi (fiziki) emniyet: Yetkisiz şahısların

gizlilik dereceli teçhizat malzeme ve dokümanları görmelerini ve

bunlara nüfuz edilmesini önlemek için gerekli tüm fiziki


önlemlerden ortaya çıkan muhabere emniyet unsuru.

COMMUNICATIONS SECURITY CENTRAL OFFICE OF RECORD:

MUHABERE EMNİYETİ MERKEZİ KAYIT BÜROSU: Kara Kuvvetleri

Komutanlığına verilmiş bütün resmi kayıtlı kripto malzemesi

üzerinde olumlu ve devamlı kontrol ile görevlendirilmiş başlıca

faaliyet merkezi. ABD Muhabere Emniyeti Bürosu (Army Signal

Security Agency) Kara Kuvvetleri Komutanlığı için merkezi kayıt

bürosudur.

COMMUNICATIONS SECURITY COMMAND ISSUING OFFICE MUHABERE

EMNİYETİ KOMUTANLIK DAĞITIM BÜROSU: Bir denizaşırı

komutanlıkta kriptolu malzemeyi dağıtan ve bu komutanlık

dahilinde kullanılmakta olan bütün kriptolu malzeme için bir ana

kayıt bürosu olarak vazife gören bir kuruluş.

COMMUNICATIONS SECURITY DISTRIBUTION AUTHORITY MUHABERE

EMNİYETİ DAĞITIM YETKİSİ: Belirli kuruluşlar için lüzumlu

görüldüğü veya uygun düştüğü zaman, sorumlu komutan

tarafından kriptolu lojistik destek sağlamak üzere tesis edilmiş

bir faaliyet merkezi.

COMMUNICATIONS SECURITY EQUIPMENT MUHABERE EMNİYET TEÇHİZATI:

Haberleri; yetkisiz bir dinleyici için anlaşılmaz bir hale sokmak ve


yetkili alıcılar için yeniden anlaşılır orijinal şekline çevirmek

suretiyle, gönderme sırasında, muhaberata güvenlik temin eden

cihaz. Muhabere güvenlik teçhizatı; kripto cihazı, yardımcı kripto

cihazı, kripto teksir cihazı ve kripto tevsik (parola) cihazıdır.

COMMUNICATIONS SECURITY FIELD ARMY ISSUING OFFICE:

MUHABERE EMNİYET SAHRA ORDUSU DAĞITIMI BÜROSU: Bir

sahra ordusu kuruluşunda mevcut ve bu orduya kriptolu lojistik

destek sağlayacak kudrette bir kuruluş.

COMMUNICATIONS SECURITY MATERIAL MUHABERE EMNİYETİ MALZEMESİ:

Emniyetli muhabereyi tesis ve idame etmede kullanılan kripto

malzemesi dahil tüm döküman ve cihazlar.

COMMUNICATIONS SECURITY MONITORING MUHABERE EMNİYETİ

İZLEMESİ: Bir kişinin haberleşmelerine temin edilen emniyet

derecesini belirlemek amacıyla muhabere emniyeti analizi için

malzeme sağlamak üzere bu kişinin kendi çevresindeki

haberleşmelerin (veya özellikle mutabakata varıldığı zaman dost

kuvvetlerin müşterek tatbikatlarında) dinlenmesi, kopya

edilmesi veya kaydedilmesi işlemi. COMMUNICATION SECURITY

OFFICE OF RECORD AND ISSUE: MUHABERE EMNİYETİ KAYIT VE


DAĞITIM BÜROSU: Kripto malzemesi dağıtma yetkisini haiz ve

kayıt işlemlerinden sorumlu bir kuruluş.

COMMUNICATIONS TERMINAL MUHABERE BAĞLANTISI: Bilgilerin girilebildiği

veya alındığı bir muhabere devresinin sınırı; gönderende veya

nihai olarak sahrada bulunmaktadır.

COMMUNIQUE RESMİ TEBLİĞ: Özellikle son yıllarda, bir memleket halkına

veya bütün dünyaya olaylar ve cereyan eden faaliyetler hakkında

resmen verilen bilgiler.

COMMUNITY RELATIONS TOPLUM İLİŞKİLERİ: Askeri ve sivil toplumlar

arasındaki ilişki.

COMMUNITY RELATIONS PROGRAM (DOD) TOPLUM İLİŞKİLERİ PROGRAMI

(AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI): Halkın davranışını

değerlendiren, teşkilin vazifesini kamu yararıyla bağdaştıran ve

halkın anlayıp benimseyeceği bir faaliyet programı uygulayan

komutanlık çalışması.

COMMUTATION OF QUARTERS MESKEN BEDELİ: Bak. "basic allowance of

quarters"
COMMUTATION OF RATIONS TAYİN BEDELİ: Bak. "basic allowance of

subsistence".

COMMUTATION VALUE YİYECEK VE MESKEN BEDELİ: Rasyon veya mesken

masraflarını karşılayan para miktarı.

COMMUTED RATION RASYON BEDELİ: İzinli olduğu veya ayrı olarak yemek

yemesine müsaade edildiği zaman, erlere iaşe bedeli olarak

verilen para.

COMPANION BODY ORTAK GÖVDE (HV.): Bir arz uydusu ile birlikte

yörüngede dönen bir burun konisi, roket kademesi veya diğer bir

cisim. Ayrıca bakınız: "fallaway section".

COMPANY BÖLÜK: Ordunun muharip ve yardımcı sınıflarının çoğunda

bulunan esas idari taktik birlik.

COMPANY AID MAN BÖLÜK SIHHİYE ERİ: Yaralılara ilk sıhhi yardımı yapmak,

tabur veya alay tabibine gerekli bilgi ve haberleri vermek üzere,

muharip sınıf bölüklerinde bulunan, ordu Sağlık teşkilatına

mensup şahıs.

COMPANY AREA BÖLÜK MINTIKASI: Bir garnizon veya mıntıkanın bölüğe

tahsis edilen kısmı.


COMPANY CLERK BÖLÜK YAZICISI: Bir bölüğün yazı işlerinde bölük

başçavuşuna (first sergeant) yardım eden ve genellikle astsubay

sınıfına mensup olan şahıs. Ayrıca bakınız: "clerk".

COMPANY COUNCIL BÖLÜK HEYETİ: Bir bölükte görevli bulunan subayların

tümü. Bunlar; tespit veya emredilen zamanda, bölük parasını

kontrol etmek ve bu paranın sarfı hususunda gerekli tekliflerde

bulunmak üzere toplanırlar.

COMPANY COUNCIL BOOK BÖLÜK HESAP DEFTERİ: Bölük parasına ait

muhasebe kayıtlarını tutmaya yarayan resmi defter.

COMPANY DISCIPLINE BÖLÜK DİSİPLİN CEZASI: Bak. "company punishment".

COMPANY FUND BÖLÜK PARASI: Bir birlik olarak bölüğe ait olan para. Bu para,

bölük heyetinin tasvibiyle, Ordu Yönetmeliklerine uygun olarak,

bölük menfaatinin icap ettirdiği yerlerde kullanılır.

COMPANY GRADE BÖLÜK SUBAYLIĞI RÜTBESİ: Normal olarak bir bölükte

hizmet gören subayların sınıflandırılması. Bu sınıflandırma

teğmen, üsteğmen ve yüzbaşılara uygulanır.

COMPANY OFFICER BÖLÜK SUBAYI: Bir bölükte hizmet gören ve rütbesi

binbaşıdan küçük olan subay.


COMPANY PUNISHMENT BÖLÜK DİSİPLİN CEZASI: Bir bölük komutanı

tarafından, askeri mahkemeye intikal ettirilmeden verilen

disiplin cezaları. Buna "company discipline" de denir.

COMPANY STREET BÖLÜK MINTIKA YOLU: Bir bölüğe ait bina veya çadırların

önünde veya arkasındaki yol, geçit veya açık saha.

COMPANY TRANSPORT BÖLÜK TAŞIT ARAÇLARI: Taktik maksatlarla, doğrudan

doğruya bölük komutanının emrinde bulunan ve bölük

teçhizatının kuruluşa dahil bir kısmını teşkil eden araçlar.

COMPARATIVE COVER KIYASLAMA FOTOĞRAFI: Ayrıntılardaki değişikliği

belirtmek üzere, aynı bölgenin değişik zamanlarda çekilmiş

fotoğraf sahası. Ayrıca bakınız: "cover".

COMPARATOR KOMPARATÖR: Bir fotoğraf camı gibi herhangi bir düz satıh

üzerindeki noktaların dikey koordinatlarını ölçmek için

kullanılan, genellikle hassas optik bir alet.

COMPARTMENT MARKING BÖLÜM İŞARETLENDİRMESİ: Bir hava taşıtında,

ağırlık ve denge gereksinimlerine uygun olarak yüklerin

yerleştirilmesi için kabini bölümler şeklinde ayıran bir sistem.

COMPARTMENT OF TERRAIN ARAZİ KOMPARTIMANI: En az karşılıklı iki tarafı

koruluk, sırt ve köy gibi, haricindeki noktalardan aradaki kısmın


gözetlenmesi ve gözetlemeli ateş altına alınmasına tahdit eden

arazi engelleri ile çevrili arazi parçası. Ayrıca bakınız: "corridor"

ve "cross compartment".

COMPARTMENTATION BÖLÜMLERE AYIRMA: 1. Bir kısmın personelinin,

teşkilatının veya faaliyetlerinin sadece belirlenen bir görevin

yerine getirilmesi için gerekli olan kapsamda diğer herhangi bir

kısım için sağlanması hakkındaki bilgi nedeniyle bir istihbarat

teşkilatının kuruluşu ve yönetilmesi. 2. Bölge dışındaki

noktalardan bölgenin gözlenmesini veya bölgeye gözlemli atış

yapılmasını kısıtlayan koruluk, bayır, dere gibi arazi özellikleri

tarafından en azından iki taraftan sınırlandırılan bölgeleri

oluşturacak şekilde yaklaşım yollarına dayanan kabartma ve

drenajların etkisi.

COMPASS PUSULA: Yön tayinine yarayan alet. Bir manyetik pusulanın

daima mıknatısı kuzey kutbunu gösteren manyetik bir ibaresi

vardır.

COMPASS ACCELERATION ERROR PUSULA İVME HATASI: İvme ibreleri

saptırdığı zaman dikey manyetik unsurların bir manyetik

pusulada sebep olduğu hata.


COMPASS AZIMUTH PUSULA SEMTİ, PUSULA İSTİKAMET AÇISI, MANYETİK

İSTİKAMET AÇISI: Bir noktanın, kuzeyden, saat yelkovanı

istikametinde, pusula ile ölçülen açısı. Bu açı, pusula

değişmelerinden dolayı, manyetik kuzeyden ölçülen istikamet

açılarına eşit olmayabilir.

COMPASS BEARING PUSULA CİHETİ: Pusula vasıtasıyla tespit edilen yön

veya kerteriz.

COMPASS COMPENSATION PUSULA DENKLEŞTİRMESİ, PUSULA

AYARLAMASI: Bir pusulayı; yakındaki uçak veya gemilerin

madeni kısımları arasında hasıl olan manyetik kuvvetlerle

denkleştirerek yapılan ayarlama usulü.

COMPASS COURSE PUSULA BAŞI: Bir uçak, tank şahıs vesairenin rotası. Bu

rota; pusulanın gösterdiği kuzey-güney hattı ile uçak, tank, şahıs

vesairenin hareket istikameti arasındaki yatay açı ile ifade edilir.

COMPASS DECLINATION PUSULA SAPMASI (TOP): Hakiki kuzey ile pusula

ibresinin gösterdiği istikamet arasındaki açı.

COMPASS DIRECTION PUSULA YÖNÜ/İSTİKAMETİ: İstikameti pusulanın

kuzeyden saat yelkovanı yönünde ölçülen açısal mesafe şeklinde

ifade edilen yatay yön.


COMPASS ERROR PUSULA HATASI: Pusula göstergesinin gösterdiği kuzey ile

hakiki kuzey arasındaki fark toplamı.

COMPASS NORTH PUSULA KUZEYİ: Bak. "magnetic north".

COMPASS ROSE RÜZGAR GÜLÜ: Genellikle derecelerle işaretlenmiş, yönleri

gösteren ve uygun bir nesne üzerine basılan veya çizilen tedrici

bir daire.

COMPATIBILITY UYGUNLUK: Karşılıklı karışma olmaksızın aynı sistem veya

çevrede mevcut olan veya işlev gören teçhizat veya malzemenin

iki veya daha kısmının veya aksamlarının kapasitesi. Ayrıca

bakınız: "interchangeability".

COMPENSATOR KOMPENSATÖR, GİDERİCİ: Bertaraf edilmesi gereken etki ve

hareketleri asgari hadde indirmek için kullanılan cihaz.

Gidericiler; genellikle, namlunun yükselmesine engel olmak ve

geri tepmeyi azaltmak maksadıyla, bazı tip av tüfekleri ve

otomatik tip silahlarda kullanılır.

COMPETITION MÜSABAKA:

COMPILATION HARİTA KIYMETLENDİRMESİ: Bir kara veya deniz haritasının

hazırlanması için gerekli olan bütün ilgili bilgilerin seçilmesi,

yerleştirilmesi ve grafik olarak sunulması. Böyle bilgiler diğer


haritalardan veya krokilerden, veya diğer kaynaklardan

çıkarılabilir.

COMPILATION DIAGRAM HARİTA KIYMETLENDİRME DİYAGRAMI:

Derlenmiş olan harita veya krokiden gelen kaynak malzemenin

ayrıntılarını veren bir diyagramdır. Güvenilir bilgiyi içermesi

gerekli değildir. Ayrıca bakınız: "reliability diagram".

COMPILE DERLEMEK: Sembolik bir programlama dilinde yazılmış bir

programdan, makine dilinde bir program hazırlamak, tevdit.

COMPILER DERLEYİCİ (HV.): Bir çevirme programından (assembler) daha

güçlü kompüter programı. Denkleştirici, genellikle, bir çeviricide

kullanılan aynı işlem demek olan kod değiştirme (translating)

görevine ilaveten bazı giren bilgileri (items of input) alt rutin

denilen emirler halinde değiştirmeye muktedirdir. Nitekim;

çeviricinin teke tek kod değiştirmesi yapılmasına ve çıkan bilgi

(output) olarak, kullanılan sayıda emir veya konstant meydana

getirmesine mukabil bir derleştirici daha fazlasını yapmaktadır.

Derleştirme sonucu elde edilen program orijinalin kodlanmış ve

genişletilmiş bir modelidir. Ayrıca bakınız: "assembler (data

automation)".
COMPLAINT-TYPE INVESTIGATION ŞİKAYET TİPİ ARAŞTIRMA: Sabotaj,

casusluk, hıyanet, fesat veya yıkıcı faaliyetlerden şüphe duyulan

bir istihbarata karşı koyma araştırması.

COMPLEMENT İLAVE BİRLİK: Belirli bir birliğin emrine, hizmet ve faaliyetlerini

araştırması maksadıyla fazladan verilmiş çeşitli tipten birlikler.

COMPLEMENTARY ANGLE OF SIGHT MÜTEMMİT TOPRAK AÇISI: Mermi

yolunun değişmez kabul edilmesinden doğan hatayı ortadan

kaldırmak için yapılan doğru toprak açısı düzeltmesi.

COMPLETE INVENTORY TAM SAYIM: Bak. "inventory".

COMPLETE PENETRATION TAM NÜFUZ: Kara Ordusu'nda; hedefin

arkasından bakıldığı zaman, merminin hedefin içinde bulunması

veya hedef üzerinde meydana gelen delikten ışık görülebilmesi

şeklindeki nüfuz.

COMPLETE ROUND (DOD, IADB) TAM ATIM (AMERİKA SAVUNMA

BAKANLIĞI, AMERİKAN SAVUNMA KURULU): İstenilen koşullar

altında ve zamanda özel bir işlevi ifa etmek üzere tasarlanan

patlayıcı veya patlayıcı olmayan aksamların montajında

kullanılan bir deyim. Tam atımlı mühimmatın örnekleri

aşağıdadır: a. Separate loading: Ayrı yükleme: Barut, itici madde


ve manevra cephanesinin haricinde, bir mermi ve bir tapadan

ibarettir. b. Fixed or semifixed: Sabit veya yarı sabit: Barut, itici

madde, kovan bir mermi ve katı mermilerin kullanıldığı

durumların haricinde bir tapadan ibarettir. c. Bomb: Bomba: Bir

defada bombayı atmak ve onun işlevlerini görmek için gereken

bütün aksamlardan ibarettir. d. Missile: Füze: Tam bir savaş

başlığı kısmından ve onunla ilgili aksam ve itme

mekanizmalarının bulunduğu bir füze gövdesinden ibarettir. e.

Rocket: Roket: İşlevini görmek üzere gereken bütün

aksamlardan ibarettir.

COMPLETE ROUND (NATO) TAM ATIM (NATO): Faaliyete geçmesi için

gerekli olan bütün aksamları ihtiva eden mühimmat.

COMPLETE SHUTDOWN INVENTORY FAALİYETİ DURDURARAK TAM SAYIM: Bir

tesiste bulunan bütün maddelerin belirli bir tarihte sayımı. Bu

sayım yapılırken bütün tesellim veya dağıtım faaliyetine son

verilir.

COMPLETED CASE TAMAMLANMIŞ MUKAVELE:

COMPLEX KARMAŞIK:
COMPLIANCE INDEX TRAFİĞE UYMA ORANI: Trafik kontrol cihazlarının

faydasını tayin ve tespit bakımından motorlu araç şoförlerinin bu

cihazlara kendiliklerinden uyma oranı.

COMPONENT ASLİ TEŞKİL: Bir bütünün bir parçası; Örneğin Kara Ordu'sunun

Muvazzaf ve İhtiyat Asli Teşkilleri; Muvazzaf Ordu, ABD Milli

Muhafız Teşkilatı ve Müşekkel İhtiyat Teşkilleridir. Celp suretiyle

askere alınan personel, ABD Kara Ordusu'nun asli teşkil dışı

mensuplarıdır.

COMPONENT (MATERIAL) ANA PARÇA, AKSAM (MALZEME): İmalat,

montaj, bakım veya tekrar inşada bir arada monte edilen

kısımların, montaja hazır küçük parçaların ve montaj parçalarının

bir montajı veya herhangi bir bileşimidir.

COMPONENT END ITEM ANA PARÇA DURUMUNDA NİHAİ MADDE: Bir dağıtım

sınıfına tahsis edilmiş nihai maddenin içinde yer alan ve bir

destek sınıfına tahsis edilen nihai madde.

COMPONENT EQUIPMENT ANA PARÇA TEÇHİZAT: Bak. "peripheral

equipment".

COMPONENT LIFE ANA PARÇA ÖMRÜ: Kabul edilebilir kullanma süresi. Bu

süreden sonra arıza ihtimali birdenbire artar ve güvenilir bir


çalışma yararına parçaların bu süre sona ermeden değiştirilmesi

gerekir.

COMPONENT LIFE-INDEFINITE SÜRESİZ ANA PARÇA ÖMRÜ: Bir uçağın ömrü

boyunca hizmette kalması beklenen ana parçası için kullanılan

terim. COMPONENT LIFE-OUT OF PHASE: SAFHA DIŞI ANA

PARÇA ÖMRÜ: Hizmette kalma süresi kestirilemeyen bir ana

parçanın ömrü.

COMPONENT SEARCH AND RESCUE CONTROLLER ASLİ TEŞKİL ARAMA VE

KURTARMA KONTROLÖRÜ: Birleştirilmiş komutanlığa mensup

bir asli teşkil komutanının arama ve kurtarma faaliyeti ile

görevlendirilmiş temsilcisi. Bu temsilci; müşterek arama ve

kurtarma faaliyetlerine katılmış asli teşkil arama ve kurtarma

kuvvetlerinin, komutan adına, kontrolünden sorumludur. Ayrıca

bakınız: "joint rescue coordination center" ve "search and

rescue".

COMPOSITE MÜREKKEP HAVA FOTOĞRAFI, TERKİP EDİLMİŞ HAVA

FOTOĞRAFI: Bak. "composite air photograph".

COMPOSITE AERIAL PHOTOGRAPH TERKİP EDİLMİŞ HAVA FOTOĞRAFI: Bak.

"composite", "composite air photograph".


COMPOSITE AIR PHOTOGRAPHY BİLEŞİK HAVA FOTOĞRAFI: Bir esas

mercek ile iki veya daha çok çevre ve eğik merceği bulunan bir

makina tarafından çekilmiş hava fotoğrafı. Bu suretle çekilmiş bir

çok fotoğraf, baskı sırasında, aynı ölçekteki düşey fotoğraflarla

birleştirilecek şekilde düzeltilmekte ve tahvil edilmektedir.

COMPOSITE AIR STRIKE FORCE KARMA HAVA VURUCU KUVVETİ: Nükleer ve

nükleer olmayan her türlü silahı kullanacak kabiliyette, taktik

hava gücünün muharip unsurlarından (taktik av, taktik keşif,

tanker, havadan nakil ve ikmal, komuta ve kontrol) oluşan ABD

Hava Kuvvetleri seçkin birliklerinden bir grup. Karma Hava

Vurucu Kuvvetine mensup birlikler, milli önemde olağanüstü

muhtemel durum planlarını karşılamak üzere ABD ana

yurdundan dünyanın bütün bölgelerine derhal yayılmaya hazır

bulundurulurlar.

COMPOSITE ARMOR KARMA ZIRH: Tek bir levha veya parçadan ya da bütün

katları aynı cins madeni yapraklardan meydana gelmiş bir

bünyeden farklı olarak, iki veya çok maddeden ibaret koruyucu

bir örtü. Karma zırhtan bir bünye, ya çeşitli maddelere ait ince

yapraklardan ya da, içine bir veya daha çok çeşitte madde parça

veya zerreleri katılmış tek madde kalıbından ibaret olabilir.


COMPOSITE DEFENCE KARMA HAVA SAVUNMASI: Hava savunma

topçusunda; tek savunma için birleştirilmiş iki veya daha çok

cinsten ateş birliklerinin kullanıldığı bir savunma.

COMPOSITE SCORE KARMA NOT: Testten, test aletlerinden rapor veya

diğer benzeri esaslarından elde edilmiş, ham veya emsalli iki

veya daha çok not birleşimi veya toplamı.

COMPOSITE SERVICE ORGANIZATION KARMA HİZMET TEŞKİLİ: Çeşitli hizmetler

yapan unsurlardan mürekkep askeri birlik veya birlikler. Örneğin;

HEK malları toplayan, çamaşır veya HEK malları tamir eden

karma levazım taburu (composite quartermaster battalion) veya

bir kuvvete dengeli bir lojistik destek temin eden muhtelif

hizmet gruplarından mürekkep bir grup gibi.

COMPOSITION TERKİP; BİLEŞİM: Çeşitli birlik veya maddeleri bir araya getirmek

suretiyle, mürekkep bir kıta, madde veya karışım meydana

getirilmesi.

COMPOSITION A AND A3 A VE A3 BİLEŞİMİ: RDX ve balmumundan ibaret

bir infilak maddesi. Bu madde genellikle, basınçla doldurulan bir

paralama hakkı olarak kullanılır.


COMPOSITION B B BİLEŞİMİ: RDX ile TNT'den ibaret bir infilak maddesi. Bu

madde, genellikle, eriyik halinde doldurulan bir paralama hakkı

olarak kullanılır.

COMPOSITION C4 C4 BİLEŞİMİ: İçinde RDX ve plastik maddeler bulunan plastik

bir infilak maddesi. Genellikle, tahrip toplu imha haklarında

kullanılır. Halen yarı standart durumda olan C3 bileşiminin yerini

almıştır.

COMPOUND AÇIK ESİR KAMPI: Harp esirlerinin kısa süre hapsedilmelerine

yarayan, etrafı çevrili yer veya meydan.

COMPOUND HELICOPTER BİLEŞİK HELİKOPTER: Helikopter pervanesinin

tek başına yapabildiğinden daha fazla itme gücü sağlayan,

böylece ileri hızın artmasına imkan tanıyan yardımcı bir itme

sistemine sahip olan bir helikopterdir; pervane sisteminde

gelmesi gereken kaldırmayı azaltmak üzere kanatlar bulunabilir

veya bulunmayabilir.

COMPRESSIVE STRENGTH BASINÇ MUKAVEMETİ; BASINÇ DİRENCİ: Yapı

elemanlarının basınç altında gösterdiği mukavemet (kg/cm2

veya lb/inc kare)


COMPROMISE GİZLİLİĞİN İHLALİ: Gizli kişilerin, tesislerin veya diğer

mevcudatların, veya gizlilik dereceli bilgilerin veya malzemelerin

yetkisiz kişilere verildiğinin bilinmesi veya bundan

şüphelenilmesi.

COMPROMISED GİZLİLİĞİ İHLAL EDİLMİŞ: İçindeki bilgi, tamamen veya

kısmen, yetkisiz bir kimseye duyurulmuş veya duyurulma

tehlikesi geçirilmiş gizlilik dereceli malzemeye uygulanan bir

terim. Ayrıca bakınız: "classified matter".

COMPTROLLER OF THE ARMY KARA KUVVETLERİ KOMPTROLÖRÜ: Ordunun

bütün bütçe, maliye ve muhasebe işlerinin başında bulunan üst

rütbeli subay.

COMPUTED AIR RELEASE POINT HESAPLANMIŞ HAVADAN BIRAKMA

NOKTASI: Paraşütlerin veya malzeme ikmal kaplarının, belli bir

iniş noktasına indirilmek üzere bırakıldıkları, hesaplanmış bir

hava noktası.

COMPUTED ALTITUDE HESAPLANMIŞ İRTİFA (HV): Bknz. "calculated altitude".

COMPUTED COSTS HESAPLANMIŞ MALİYETLER: Standard birim maliyeti

ile ortaya çıkarılan iş birimleri sayısının çarpımına eşittir.


COMPUTED INTERSECTION HESAPLA KESTİRİLMİŞ NOKTA: Bir noktanın,

trigonometrik kestirme ile tayin edilen mevkii. Buna eskiden

"flash short base" de denirdi.

COMPUTED PRICE HESAPLANMIŞ FİYAT; RAYİÇ: Genellikle resmi makam

tarafından tespit edilmiş fiyat.

COMPUTED PROCUREMENT REQUIREMENT HESAPLANMIŞ TEDARİK

İHTİYACI: Mevcut mallar düştükten sonra, bütün taleplerin

karşılanması için tedarik lüzumu hesap edilen ikmal maddeleri

miktarı. Tedarik planı olarak tasdik edilmeden önce bu

ihtiyaçlardan aylık küçük değişiklikler yapılabilir.

COMPUTER HESAP CİHAZI (HV) KOMPUTER: Bilgileri almaya, bu bilgileri

önceden kararlaştırılmış işlemlere tatbike ve bu işlemlerin

sonuçlarını vermeye muktedir mekanik veya elektro mekanik bir

cihaz. Daha kesin bir ifade ile ardarda sıralanmış aritmetik ve

lojik işlemleri yapan bir cihaz. Elektronik cihaz ve devrelerden

geniş ölçüde faydalanan iki esas tipi vardır: (analogue computer)

ve (digital computer).

COMPUTER E.6. B E.6. B HESAP CİHAZI; E.6. B. KOMPÜTERİ: Hava seyrüseferi ve

hava bombardımanı için standart olarak verilen hesap aleti. Bu


aletin bir tarafında dairevi bir sürgülü cetvel (slide ruler) diğer

tarafında da taksimatlı düşme (wind drift), yere nazaran sürat

(ground speed) ve taksimatlı pusulabaşı dairesi (heading plotter)

vardır.

COMPUTING SIGHT HESAP NİŞANGAHI: Mermi çıkış hattı arasında

bulunması lazım gelen açıyı hesaplamak için, elektrikli veya

mekanik bir tertibatı bulunan bir silah nişangahı. Bu nişangahın,

genel olarak, açıyı otomatik olarak tayin eden tertibatı da vardır.

CONCEALED DAMAGE GİZLİ HASAR: Dışı iyi durumda olan bir ambalajın

içindeki malzemenin hasara uğramış olması.

CONCEALED LOSS GİZLİ KAYIP: Dış tarafında, açıldığını gösterir hiç bir belirti

bulunmayan bir ambalajın içindeki noksanlık.

CONCEALMENT GİZLEME: Gözetleme veya gözleme karşı korunma. Ayrıca

bakınız: "camouflage; cover; screen".

CONCENTRATED FIRE TEKSİF EDİLMİŞ ATIŞ: 1. Tek bir hedef üzerine

yöneltilmiş iki veya daha çok geminin bataryaları ile ateş. 2. Bir

kaç silahın tek bir nokta veya küçük bir sahaya yöneltilmiş ateş.

Ayrıca bakınız: "fire; massed fire".

CONCENTRATED TERMINAL OPERATION TOPLU TERMİNAL FAALİYETLERİ:


CONCENTRATION ATEŞ TOPLAMASI: Sınırlı bir süre içinde bir bölgeye veya

ilerisi için muhtemel hedef olarak adlandırılmış ve numaralanmış

bir bölgeye yapılan keşif ateş.

CONCENTRATION AREA YIĞINAK BÖLGESİ: Kıtaların, genellikle harekat

alanında, fiilen harekata başlamadan önce toplandıkları bir

bölge.

CONCEPT KAVRAM: Bir şeyin nasıl yapılabileceğini veya nasıl

başarılabileceğini ifade eden, kabul edilen bir usule yol açabilen

bir fikrin tasarımı veya ifadesi.

CONCEPT OF OPERATIONS (DOD, IADB): KOMUTANIN ANA FİKRİ; HAREKAT

TASARISI: Bir komutanın, bir harekat veya zincirleme bir seri

harekat hakkında, düşünce ve niyetlerini ana hatlarıyla gösteren

sözlü veya yazılı beyan. Harekat tasarısı; sefer planlarında ve

özellikle planın aynı zamanda veya arka arkaya yapılacak,

birbiriyle bağlantılı bir seri harekatı içine alması halinde harekat

planlarında sık sık ifade edilir. Harekat tasarısından maksat,

harekatın toplu bir tarifini yapmaktır. Planda, buna, esas

itibarıyla maksadın daha açık ifadesi için yer verilir ve çok defa

komutanın ana fikri şeklinde ifade edilir.


CONCEPT OF OPERATIONS (NATO) HAREKAT TASARISI (NATO): Görevini

başarmak amacıyla bir komutan tarafından seçilen harekat

tarzının açık ve tam olarak ifade edilmesi.

CONCERTINA TEL ÜSTÜVANE: Taşımak için katlanabilen veya iç-içe sokulabilen

ve kullanılacağı zaman açılan, silindir şeklinde, portatif dikenli tel

engeli. Tel üstüvaneler, genel olarak, diğer engellerin kuvvet ve

tesirini artırmak için kullanılır.

CONCRETE SOMUT; BETON:

CONCRETE BLOCK BETON BLOK: Çeşitli işlerde yapılan ve tanklara karşı engel

olarak kullanılan beton blok.

CONCRETE PILLAR BETON DİREK: Sütun şeklinde yapılan beton tank engeli.

CONCRETE TETRAHEDRON BETON PİRAMİT: Piramit şeklinde beton tank

engeli.

CONCURRENT BASIC MILITARY TRAINING MÜŞTEREK TEMEL TEKNİK EĞİTİM:

Teknik eğitim sırasında tekrarlanan temel askerlik eğitimi.

CONCURRENT JURISDICTION MÜTEDAHİL KAZA HAKKI; MÜTEDAHİL

YARGILAMA HAKKI: Bir devletin, A. B. D. 'ye, bir bölge üzerinde

yetki tanırken, aynı, yetkiyi A. B. D. ile birlikte kendisinin de


kullanma hakkını muhafaza etmesi halleri. Aksi halde tanınan

yetki münhasır yargılama yetkisi (exclusive jurisdiction)

mahiyetinde olacaktır.

CONCURRENT PARTS MÜŞTEREK DAĞITIM PARÇALARI: Belirli bir süre içinde

bakım faaliyetini temin etmek ve diğer belirli ihtiyaçları

karşılamak amacıyla bir nihai madde ile birlikte verilen parçalar.

CONCURRENT PLANNING AYNI ZAMANDA PLANLAMA:

CONCURRENT REPAIR PARTS MALZEME YEDEĞİ ONARIM PARÇALARI: Kara

Ordusu ikmal sistemine yeni giren nihai maddelerle birlikte

tedarik olunan parçaları. Bunların temininden maksat birlikler

nihai maddenin ilk teslim tarihi ile, ikmal kayıtlarının normal

bütünleme usulleriyle müteakip tedarike imkan verecek şekilde

kurulabildiği tarih arasındaki devrede, ilk dağıtım ve bakım için

gerekli cins ve miktarda onarım parçasını temin etmiş olmaktır.

CONCURRENT TRAINING MÜŞTEREK EĞİTİM: Esas eğitim konusunun müsaadesi

halinde başka bir konu ile müştereken yapılan eğitim.

CONCUSSION HAVA ÇARPMASI; HAVA SADMESİ: Bir infilak sonucu, havanın ani

olarak çarpması.
CONDENSATION CLOUD YOĞUNLAŞMA BULUTU: Nispeten nemli bir

atmosferdeki nükleer (veya atomik) patlamayı takiben ateş

topunu geçişi olarak çevreleyen çok ince su damlacıklarından

duman veya sis. Patlamanın negatif safhasındaki hava

genişlemesi ısının azaldığı patlama sonuçlarında dalgalanmakta,

bu nedenle havadaki mevcut su buharının yoğunlaşması

oluşmakta ve bir bulut teşkil etmektedir. Bulut, basıncın normale

döndüğü ve hava sıcaklığının tekrar yükseldiği zaman hemen

ortadan kalkmaktadır. Bu olgu, Wilson bulut kümesinde Fizikçiler

tarafından kullanılana benzerdir ve bazen bulut küme etkisi

olarak anılmaktadır.

CONDENSATION CODE KISILTMA KODU: Bknz. "brevity code".

CONDENSATION TRAIL YOĞUNLAŞMA İZİ: Bazı şartlar altında uçuş halindeki

bir füze veya diğer araç gerisinde genellikle parlak beyaz renkte

bir kuyruk gibi uzanan gözle görülür bir bulut çizgisi. Ayrıca

"contrail" olarak bilinmektedir.

CONDITION ŞART; KOŞUL; HAL: Bir şeyin içinde bulunduğu hallerin veya

taşıdığı niteliklerin tümü.


CONDITION OF READINESS HAZIRLIK DURUMLARI: Bknz. "air defense

artillery conditions of readiness".

CONDITION RESERVATION CODE DURUM MUHAFAZA KODU: Stokların

belirtilmiş fiziksel bir durumu veya daha sonra yapılacak işlem,

onarım, bakım veya montaj sebebiyle, bunlar üzerindeki

kullanma tahdidini gösteren, tek basamaklı numaralama sistemi.

CONDITIONAL KOŞULLU; ŞARTLI:

CONDITIONAL JUMP KOŞULLU DALLANMA: Ancak onu belirten komutun

icra edildiği ve belirtilen koşulların yerine geldiği zaman yapılan

bir dallanma, şartlı atlama.

CONDITIONAL PROBABILITY KOŞULLU {ŞARTLI) İHTİMAL:

CONDITIONAL STOP KOŞULLU DURMA: Yalnızca onu belirten komut icra

edildiği zaman ve belirtilen koşullar yerine getirildiğinde olan bir

durma.

CONDITIONING EXERCISE GELİŞME EKSERSİZİ: Kas, kalp ve solunum

sisteminin (musculocardio respiratory) mukavemet ve genel

kudretini belirli sınırlar içinde tutmak ve belirli bir hadde kadar

arttırmak maksadıyla yapılan egzersiz.


CONDOR KONDOR: Düşman hava uçağı için mukabil fırlatma imkan ve

kabiliyeti sağlayan havadan yere güdümlü bir füze. AGM-53

olarak bilinmektedir.

CONDUCT İDARE ETMEK; SEVK VE İDARE ETMEK: Bir harbi veya muharebeyi

sevk ve idare etmek, bir iş veya hareketi yürütmek veya idare

etmek.

CONDUCT GRADE MAHPUS SİCİLİ: Bir mahpusun bir disiplin cezaevinde kapalı

bulunduğu süre içindeki davranışlarına göre tayin edilen

durumu.

CONDUCT OF FIRE ATIŞ İDARESİ: Seçilmiş bir hedef üzerine tesirli ateşin

durdurulması için lüzumlu teknik. Bunu ateş idaresi (fire control)

terimi ile karıştırmamalıdır.

CONDUCT PREJUDICIAL TO THE SERVICE ASKERLİK ŞEREFİNE AYKIRI

HAREKET: Ordu menfaatine aykırı ve askeri mahkemede

yargılanma sonunda genel olarak askerlikten ihraç veya tard

suretiyle cezalandırmayı gerektirecek tavır ve hareket. Örneğin

serkeşlik, yetkili makamdan verilen emirlere itaatsizlik, terhisten

önce orduyu terketme, herhangi bir şekilde kötü hareket ve

askeri makam aleyhine işlenen bir suç gibi.


CONDUCTING STAFF SEVK VE İDARE PERSONELİ: Bknz. "directing staff"

CONE OF DISPERSION DAĞILMA KONİSİ: Bir silahtan aynı nişangah ayarı ile

atılan bir grup atımın mermi yollarıyla meydana gelen koni

biçiminde şekil. Atımlar, silahtaki titreşim, cephane farkları ve

diğer rüzgardaki değişiklikler gibi faktörler sebebiyle ayrı yollar

takip eder. Ayrıca bakınız: "cone of fire " ve "sheaf of fire".

CONE OF FIRE DAĞILMA KONİSİ: Bak. "cone of dispersion".

CONE OF SIGHT GÖRÜŞ KONİSİ: Bir cismin dış kenarlarını gözle birleştiren düz

hatların meydana getirdiği koni.

CONE OF SILENCE ÖLÜ KONİ RADYO FARI, SESSİZLİK KONİSİ: Radyorenç

istasyonundaki anten direklerinin tam üzerinde meydana gelen

ters koni şeklindeki saha. Bu sahada sinyaller ya hiç duyulmaz

veya pek hafif duyulur. Ayrıca bakınız: "Z marker beacon".

CONE PENETROMETER KONİ PENETROMETRE, KONİ NÜFUZ ÖLÇEĞİ: Bir

zeminin trafik yüküne tahammül kabiliyetini ölçmeye yarayan

alet.

CONEX CONEX (KONEKS): Yük taşıma kaplarının, müşterek CONEX

Kontrol Bürosu kontrolu altında dünya çapında faaliyetini

tanıtan kod adı. Ayrıca bakınız: "cargo transporter".


CONFERENCE MÜZAKERE: İlgililerce önceden bildirilen bir konu üzerinde

karşılıklı konuşma.

CONFERENCE CALL KONFERANS ÇAĞRISI: Karşılıklı konuşma yapılabilmesi

veya birden çok kimseye aynı anda emir verilebilmesi için ikiden

çok telefonun aynı zamanda birbirine bağlanması.

CONFERENCE METHOD MÜZAKERE METODU, TARTIŞMA METODU: Bir

konunun öğretmen tarafından bir ders şeklinde takriri yerine,

doğrudan doğruya tartışılmasından faydalanan öğretim usulü.

CONFIDENCE LIMITS GÜVENLİK SINIRLARI:

CONFIDENTIALÖZEL: Onaysız açıklamasının milli güvenliğe zarar vermesi

beklenen ve koruma gerektiren milli güvenlik bilgileri veya

malzemesi.

CONFIGURATION GÖRÜNÜŞ, DIŞ GÖRÜNÜŞ, BİÇİM (HV.): Ana parçaların nispi

düzeni ve görünüşü; bu düzenin meydana getirdiği iç ve dış

hatlar bir cismin herhangi bir anda arzettiği şekil.

CONFINE HAPSETMEK, HASRETMEK, SINIRLAMAK: Bir suçluyu bir yere

veya bir cezaevine kapatmak.


CONFINEMENT HAPİS: Bir cezaevinde hapsedilme. Buna "detention" da

denir.

CONFINEMENT FACILITY CEZA İNFAZ YERİ: Bir askeri cezaevi, hastane, tutuklu

koğuşu, ıslah eğitim merkezi, disiplin cezaevi vesaire ceza infaz

yerleri. Ayrıca bakınız: "correctional facility".

CONFINEMENT OFFICER CEZA İNFAZ YERİ SUBAYI: Tutukluların muhafazası

idaresi ve eğitimi ile görevli olarak bir askeri tesis komutanı

tarafından atanmış subay.

CONFIRM TEYİT ETMEK, TASDİK ETMEK: Daha önce verilmiş bir emri veya

kararı tasdik etmek, doğrulamak.

CONFIRMATION OF INFORMATION (INTELLIGENCE) HABERİN TEYİDİ

(İSTİHBARAT): Bir haber, ikinci defa ve tercihen güvenlik derecesi

haberi teyit ederken incelenmiş bir başka müstakil kaynak

tarafından verildiği zaman teyit edilmiştir denir.

CONFIRMATORY ORDER TEYİT EDİCİ YAZILI EMİR: Daha önce verilen sözlü emri

teyid eden yazılı emir.

CONFIRMED BATTERY BELLİ BATARYA: Mevcudiyeti ve mevkii bilinen bir

düşman bataryası.
CONFIRMING AUTHORITY TEMYİZ YETKİSİNİ HAİZ MAKAM: ABD

ordusunda, mahkemelerce verilen hükmün infazından önce adli

tetkik makamının (reviewing authority) kararını tasdik etmesi

gereken şahıs veya temyiz makamı.

CONFLICT ÇATIŞMA, ÇATIŞMAK, SÜRTÜŞME, UYUŞMAZLIK:

CONFORMAL PROJECTION KONFORMAL PROJEKSİYON: Haritanın bütünü

üzerinde ölçek değişmesi pahasına küçük coğrafi arızaların

şeklini aynen muhafaza eden harita projeksiyonu. Bu usulde

paralel ve boylam daireleri birbirine dikey olur böylece büyük

coğrafi arızaların biçimlerinde değişiklik meydana gelir.

CONFUSED KARIŞTI: Hava önlemede "bireysel temas teşhis edilemedi"

anlamına gelen bir terim.

CONFUSION AGENT YANILTMA (ŞAŞIRTMA), KARIŞIKLIK AJANI: Bilgiyi

toplamak ve göndermek amacından ziyade diğer bir ülkenin

istihbarat veya istihbarata karşı koyma kısımlarını şaşırtmak

amacına ulaşmak için sorumlular tarafından gönderilen bir birey.

CONFUSION REFLECTOR ŞAŞIRTMA REFLEKTÖRÜ: Karıştırma amacıyla eko

yaratmakta kullanılan bir elektromanyetik radyasyon reflektörü.


Radar şaşırtma reflektörleri hail levha, hail şerit ve köşe

reflektörleri gibi cihazları içermektedir.

CONGRESS KONGRE:

CONGRESSIONAL MEDAL OF HONOR ŞEREF MADALYASI: Bak. "Medal of

Honor".

CONIC MAP PROJECTION KONİK HARİTA PROJEKSİYONU: Bak. "conic

projection":

CONIC PROJECTION KONİK PROJEKSİYON: Harita yapma usulü. Bu usulde,

tepesi, Arzın uzatılmış ekseni üzerinde bulunan mevhum bir

koninin yan yüzeyi üzerine, Arz üzerindeki noktaların iz

düşümleri getirilir. Bu mevhum koninin tabanı, haritası alınmak

istenen sahanın kuzey güney hattı orta noktasına temas ettirilir.

İzleri düşen enlem daireleri, koninin dairesine paralel daireler,

boylam daireleri ise koninin tepesinden tabanı içerisine indirilen

düz hatlar şeklinde görülür.

CONICAL SCANNING KONİK TARAMA: Telsiz frekans hüzmesi ekseninin,

anten reflektör ekseninden tarafa saptırılarak bunun etrafında

döndürülmesiyle yapılan bir tip tarama. Bu suretle hüzme tepe

açısı, genel olarak 5: 10 derece arasında bir koni meydana


getirir.

CONJUGATE EŞLENİK:

CONNECTING FILE İRTİBAT DİZİSİ: Muhabere yürüyüşünde muhtelif emniyet

kademeleri veya mesafeli yürüyen birlikler arasında bağlantıyı ve

ilerden geriye haberlerin geriden ileriye emirlerin ulaştırılmasını

temin için bu kademeler arasında çıkarılan irtibat dizi veya erleri.

Buna "communicating file" da denir. Bu terimi herhangi bir

yürüyüşte, hız veya istikametin ayarlanması için kullanılan ve

(guide) karşılığı olan (irtibat eri) veya (irtibat birliği) terimi

ile`karıştırmamalıdır.

CONNECTING GROUP İRTİBAT GRUBU: Birbirinden ayrı bulunan kuvvetler

arasında temini için kullanılan herhangi bir grup.

CONNECTING ROUTE İRTİBAT YOLU: Ayrıca bakınız: "route".

CONNECTING TRENCH İRTİBAT HENDEĞİ: Bir siperler manzumesi içinde

insanların bir ateş siperinden diğerine geçmelerini sağlayan ara

siper. Buna "communicating trench" veya "communication

trench" de denir.
CONNECTION SURVEY BİRLEŞTİRME YER ÖLÇMESİ: Hedef bölgesi yer ölçmesi

(target area survey) ile mevzi bölgesi yer ölçmesini (position

area survey) birbirine bağlayan yer ölçmesi.

CONSCIENTIOUS OBJECTOR HARP ALEYHTARI ŞAHIS: İnançları harp

yapılmasına aykırı kimse.

CONSCRIPT ASKERE ALINAN: Askerlik hizmeti için celbedilen şahıs.

CONSCRIPTION ASKERE ALMA, HİZMETE ALMA: Askerlik hizmetine veya milli

sağlık, güvenlik, refah veya menfaatle ilgili bir hizmete alma.

CONSECUTIVE ARDIŞIK:

CONSIGNEE TESLİM ALACAK (OLAN) (NAMINA MAL), GÖNDERİLEN

(MAKAM): İlgili gönderme belgesinde işaret edildiği gibi sahibi

veya emanetçisi olarak malı alacak makam, birlik, depo veya

şahıs.

CONSIGNEE COMBINATION DENİZAŞIRI SEVKİYAT KODU: Bir denizaşırı

komutanlık veya ABD Ordusu Genel Karargahı tarafından tayin

edilmiş bir kod. Bu kod, belirli sevkiyatın ve bunlarla ilgili evrakın

tayini ve dolayısıyla, muamelede kolaylık sağlanması maksadıyla

özel bir tanıtma temini için denizaşırı adresin bir kısmı olarak
kullanılır. Denizaşırı sevkiyat kodları üç harften ve bunları

takibeden iki rakamdan daha fazla olamaz.

CONSIGNMENT NOTE MAL GÖNDERME BELGESİ:

CONSIGNOR GÖNDEREN, GÖNDEREN MAKAM: Bir malı göndermek için

konşimentosunu hazırlayan ve sevk eden makam veya şahıs.

Gönderen makam, bir depo, müessese, üs, ikmal noktası, tutma

ve gönderme bölgesi, birlik müteahhit veya diğer bir büro

olabilir.

CONSISTENCY TUTARLILIK, UYGUNLUK:

CONSOL KONSOL YARDIMCI TELSİZİ: Uzun menzilli bir seyrüsefer yardımcı

telsizi. Bu telsizin vazifesi alçak frekans (audio frequency)

modülasyonu özellikleri sayesinde kerterizlerin tayinini m" ün

kılmaktadır.

CONSOLE KONSOL: Bilgisayarın operatör veya bakım mühendisi ile

bilgisayar arasında haberleşme için kullanılan parçası.

CONSOLE TYPEWRITER KONSOL YAZI MAKİNASI: Operatör ile bilgisayar

arasında haberleşme için kullanılan bir yazı makinası. "Control

typewriter" ile eşanlamlıdır.


CONSOLIDATE BERKİTMEK, SAĞLAMLAŞTIRMAK:

CONSOLIDATED BİRLEŞTİRİLMİŞ: Müşterek veya ilgili bir görevi ifa edecek

unsurların birleştirilmesi veya karıştırılması.

CONSOLIDATED CAR KARIŞIK YÜKLÜ VAGON: Toplamı bir vagon yükü tutan

ve aynı yere gönderilecek olan eksik vagon yükleri toplamı.

CONSOLIDATED MOTOR POOL TEVHİT EDİLMİŞ MOTORLU ARAÇ PARKI: Bak.

"motor pool".

CONSOLIDATED RETURN TEVHİT EDİLMİŞ RAPOR: Çeşitli ast teşkiller veya

mevkilerden gönderilen raporların birleştirilmesi ile meydana

gelen rapor.

CONSOLIDATED SHIPMENT TEVHİT EDİLMİŞ SEVKİYAT: Aynı yere

gönderilecek olan nispeten az miktardaki eşya sevkiyatının

nakliyat masrafını azaltmak maksadıyla tek bir sevkiyat haline

getirilmesi.

CONSOLIDATED TABLE OF ALLOWANCE TEVHİT EDİLMİŞ İSTİHKAK

ÇİZELGESİ: Bir müessese ve komutanlıktaki bir kaç birliğe veya

bütün birlik ve bürolara ait teçhizat tahsisini bildiren bir cetvel.


CONSOLIDATED VEHICLE TABLE TEVHİT EDİLMİŞ ARAÇ YÜKLEME

ÇİZELGESİ: Bir gemiye yüklenen bütün araçları ait oldukları

birliklerle beraber, tiplerine göre sıralanmış olarak gösteren bir

çizelge.

CONSOLIDATING POINT YÜK TEVHİT NOKTASI: Bir tesis dahilinde bulunan ve

eksik vagon yükleri ile eksik kamyon yüklerinin bir araya

getirilerek vagon veya kamyon yükü halinde sevkedilmek üzere

toplanmalarına yarayan nokta.

CONSOLIDATING STATION YÜK TEVHİT İSTASYONU: Aynı yere sevkedilecek

bir eksik vagon yükünün diğer yüklerle birleştirilerek bir vagon

yükü haline getirilmek üzere teslim edildiği yer.

CONSOLIDATION PEKİŞTİRME: Çıkarma kuvveti tarafından askeri hükümet

kontrol kıyısının tesisi ile başlayıp, kontrol işgal kuvvetleri

tarafından tesisine kadar geçen devre.

CONSOLIDATION OF POSITION ELE GEÇİRİLEN BİR MEVZİİN DÜZENLENMESİ: Ele

geçirilen bir mevziin düşmana karşı kullanılacak şekilde

savunmaya hazırlanması ve takviyesi.

CONSOLIDATION PROPAGANDA İDARİ PROPAGANDA: İşgal edilmiş

sahalardaki sivil halka yöneltilmiş propaganda. Bu propaganda;


kanun emir ve komutanların kararlarına itaati temin maksadıyla

yapılır. Ayrıca bakınız: "propaganda".

CONSOLIDATION PSYCHOLOGICAL WARFARE İŞGAL EDİLEN BÖLGELERDE

PSİKOLOJİK HARP, İŞGAL PSİKOLOJİK HARBİ: İşgal edilen düşman

topraklarında halkın ruhi durumuna müessir olmak ve sempati

kazanmak suretiyle askeri maksatların istihsalini kolaylaştırmak

için yapılan psikolojik harp.

CONSTANT DEĞİŞMEZ, SABİT:

CONSTANT OF THE CONE KONİ SABİTİ: Lambert konik ortomorfik

projeksiyonu için grid factor'e bakınız. Ayrıca bakınız:

"convergence factor".

CONSTELLATION TAKIM YILDIZLAR, BURÇ: Münferit yıldızların seçilmesinde

yardımcı olan tanınması kolay bir yıldız topluluğu.

CONSTITUTE KADRO HALİNDE TEŞKİL ETMEK: Silahlı Kuvvetlere ait yeni bir

birliğin teşkili için kanuni yetki vermek. Yeni birliğe ad ve numara

tahsis edilir ve kadroda yer verilir. Fakat faal duruma geçinceye

kadar belli bir varlığı görülmez. Ayrıca bakınız: "activate",

"comission".

CONSTRAINT KISITLAMA:
CONSTRUCTION CENTER İNŞA MERKEZİ: Bir komuta yeri sahasında veya

yakınında bulunan bir tesis. Ana telefon hatları ve uzun mahalli

devreler, burada birleştikten sonra topluca telefon santralına

girer. İnşa posta komutanı denilen bir astsubay bu tesisten

sorumludur.

CONSTRUCTION CHIEF İNŞA POSTA KOMUTANI: Büyük birliklerde kendi

birliğindeki ana telefon devreleri ile uzun mahalli devrelerin

bakımından sorumlu üstsubay. Ayrıca bakınız: "wire chief".

CONSTRUCTIVE CREDIT DİPLOMA EŞİTİ HAK: Hizmet süresi, tecrübesi ve

gösterdiği başarı ile temayüz etmiş bazı askeri şahıslar için kabul

edilen ve okul kurslarının hepsini veya bir kısmını tamamlamaya

muadil sayılan hak.

CONSTRUCTIVE PLACEMENT ZIMNİ SOMAJ HALİ: Malı gönderen veya malı

teslim alacak olanın bazı kusurları yüzünden, bir vagon veya

motorlu araç, bu kimseler tarafından önceden tespit edilen

noktada yükleme ve boşaltma için bulundurulamadığı ve bu

kimseler tarafından başka yere bırakıldığı zaman bu vagon veya

motorlu araç "zımni somaj halinde" kabul edilir ve tıpkı tespit

edilen yerde bulunuyormuş gibi somaj (demurrage) kaide ve

masraflarına tabi tutulur.


CONSULATE KONSOLOSLUK: Bir devletin başka bir devlet nezdindeki

temsilciliklerinden biri.

CONSULTATIVE DANIŞICI, İSTİŞARİ:

CONSUMABLE ITEM TÜKETİM MADDESİ, SARFEDİLEBİLEN MALZEME:

Normal olarak istihlak edilen veya kullanılması düşünülen ya da

planlanan yerde artık kullanılamayacak derecede eskiyen

madde. Tüketim maddelerinin bir kısmı da "tüketilebilir ve

kurtarılabilir madde (expendable-recoverable item) "

durumundadır. Bu tip madde için örnek bir otomobil yedek

parçasıdır. Yerine takılan bir parça genellikle sarf edilmiş kabul

edilir fakat nihai maddenin kemirilmesi ile (cannibilization) bu

parçanın kurtarılması yenileştirilmesi ve yeniden dağıtılması

mümkün olur. Ayrıca bakınız: "supply replacement factors and

consumption rates".

CONSUMABLE SUPPLIES SARFEDİLEBİLİR İKMAL MADDELERİ, TÜKETİM İKMAL

MADDELERİ: Kalem başına 100 dolardan az değerdeki sarf

edilmeyen ikmal maddeleri ile bütün sarfedilebilir ikmal

maddelerini içine alan ve program masraf hesapları

çalışmalarında faydalanılan özel bir sınıflandırma. Bu

sınıflandırmanın sarf edilmeyen malzeme demirbaş eşya defteri


kayıtlarının tutulması ile ilgili mevcut düzeni değiştirici bir etkisi

yoktur.

CONSUMABLE SUPPLIES AND MATERIAL SARF EDİLEBİLİR İKMAL MADDELERİ

VE MALZEME, TÜKETİM İKMAL MADDELERİ VE MALZEME: Bak.

"expendable supplies and material".

CONSUMER TÜKETİCİ, KULLANICI: Kendi karargahı veya diğer teşkilatlar

tarafından hazırlanan bilgi veya istihbaratı kullanan kişi veya

teşkilat.

CONSUMER LOGISTICS TÜKETİCİ LOJİSTİĞİ: Lojistiğin, ilk ürünün alınması

malzemenin depolanması, muayenesi, dağıtımı, nakliyesi, bakımı

(tamir ve hizmet görülebilirlik dahil) ve düzenlenmesi ile destek

ve hizmetlerin sağlanması ile ilgili kısmıdır. Sonuç olarak tüketici

lojistiği; malzeme gereksiniminin belirlenmesini, destek takibini,

stok kontrolunu, tesislerin temin edilmesini veya inşasını,

(lojistik üretim faaliyetlerini desteklemek için ihtiyaç duyulan

tesisleri ve herhangi bir malzeme unsurunu dahil etmeyen)

hareket kontrolunu kanun dahilinde toplamayı, güvenilirliği ve

kusur raporlarını, depolamayı, nakliyeyi ve emniyet

standartlarının uygulanmasını ve ilgili eğitimi içermektedir.


CONSUMER PHASE SUPPLY TÜKETİCİYE İKMAL SAFHASI, MÜSTEHLİK İKMAL

SAFHASI: Mamul duruma gelmiş ikmal maddelerinin Silahlı

Kuvvetler tarafından teslim alınması ile, kullanma veya tüketim

maksadıyla dağıtımı arasında geçen askeri ikmal faaliyetleri

safhası. Ayrıca bakınız: "supply".

CONSUMPTION ISSUE TÜKETİM MADDESİ DAĞITIMI: Sarfedilebilen ikmal

maddeleri, (expendable supplies) nevinden kullanılmakla sarf

edilen ve tüketilen bir maddenin dağıtımı.

CONSUMPTION RATE TÜKETİM ORANI, SARFİYAT ORANI: Belirli bir süre

içinde tüketilen veya sarf edilen bir maddenin uygun esaslara

göre miktar olarak ifade edilen ortalaması. Sarfiyat oranlarında

kullanılan tipik esaslar silah başına günde atım, fert başına günde

libre ve 1000 kişi için aylık miktarlardır.

CONTACT TEMAS: 1. Hava önlemede "hedefle temas tesis ettim"

anlamındadır. 2. Sağlık hizmetlerinde bulaşıcı malzemelerin

değiştirilmesine maruz kalmış bulunan bulaştırıcı bir bireyin

yeteri derecede yanında kalmış olduğu bilinen

değerlendirilmemiş bir birey. 3. Birbirine yakın bulunan kıta,

uçak ve tankların dost iseler irtibat, düşman iseler gözetleme

yapabilecek şekildeki durumları. 4. ATEŞ ! KONTAK!: Bir uçak


makinistine kontak anahtarının açık ve motorun çalışmaya hazır

bulunduğunu bildirmek için yapılan ikaz.

CONTACT AGENT SIHHİYE İRTİBAT ERİ, VETERİNER İRTİBAT ERİ: Sıhhiye veya

veteriner birliğine mensup olan ve sıhhi yardım istasyonu ile

birlik komutanı arasında irtibat; yardım istasyonları ile hasta ve

yaralı toplama istasyonları arasında kılavuzluk vazifesi gören er.

CONTACT AREA COMMANDER TEMAS SAHASI KOMUTANI: Denizaltı

savunmasında temas sahnesinde bulunan komutan. Bu

komutan, harp sahnesinde bir gemi mevcutsa normal olarak

gemidedir. Bir uçak veya denizaltıda da bulunabilir.

CONTACT BURST PRECLUSION TEMAS PATLAMASI ÖNLEYİCİSİ: Hava patlama

tapasının çalışmadığı durumlarda istenmeyen bir yüzey

patlamasını önleyen bir tapa düzenlemesi.

CONTACT FIRE MÜSADEMELİ ATEŞLEME: Bir sualtı mayınında bir gemiye

çarptığı veya dokunduğu zaman mayını derhal infilak ettiren

ateşleme usulü. Ayrıca bakınız: "fire" ve "observation fire".

CONTACT FLIGHT ARAZİYE BAKARAK UÇUŞ: Bir uçağı aletler ve telsiz vasıtasıyla

sevk ve idare yerine, irtifa, mevki ve rotasını daimi olarak altında


bulunan arazi ve su üzerindeki belirli arıza ve noktalar yardımıyla

tespit edip sevk ve idare usulü.

CONTACT IMMINENT TEMAS MUHAKKAK: Bak. "movement to contact".

CONTACT IMPROBABLE TEMAS MUHTEMEL DEĞİL: Bak. "movement to

contact".

CONTACT LIGHT PİST IŞIĞI: Hava meydanları pistlerinin iki tarafında, kalkış ve

iniş sırasında takip edilecek yolu belirtmek üzere toprak üzerine

konan sıra halinde ışıklardan biri.

CONTACT LOST TEMAS KAYBOLDU: Hala optik, sonar veya radar bölgesi

içinde olduğuna inanılan bir hedefin geçici olarak kaybedildiğini

ancak iz işaretlenmesinin sonuçlarının temin edilmediğini

belirtmek üzere kullanılan bir hedef izleme terimi.

CONTACT MINE MÜSADEMELİ MAYIN: Fiziksel temas ile patlatılan bir mayın.

Ayrıca bak. "mine".

CONTACT MISSION DEVAMLI GÖZETLEME UÇUŞU: Herhangi bir bölgeyi,

düşman kuvvetlerini veya düşman faaliyetlerini, sistemli bir

surette gözetleme görevi almış bir uçak ile yapılan uçuş.


CONTACT PARTY TEMAS EKİBİ: Bir komutanlık, teşkil veya birliğin, hizmet veya

istihbarat temin maksadıyla bir başka birliği ziyaretle

görevlendirilmiş bir unsuru. Örneğin; ikmal maddeleri teslim

etmek veya yardıma ihtiyacı olan birliklerin ordu donatım

malzemesini onarmak üzere, bir bakım bölüğünden ileriye

gönderilen müfreze.

CONTACT PATROL İRTİBAT DEVRİYESİ: Komşu birliklerle temas temin etmek

üzere görevlendirilen devriye.

CONTACT POINT TEMAS NOKTASI: 1. Kara harbinde iki veya daha çok birliğin

temasa geçmeleri gereken, arazi üzerinde kolaylıkla tanınabilir

bir nokta.2. Hava harekatında bir görev komutanının bir hava

kontrol teşkilatıyla telsiz teması sağlandığı yer. Ayrıca bakınız:

"check point", "control point", "coordinating point", "air control

team". "Forward air controller", "pull up point (close air support)

" ve "turn in point (close air support) ".

CONTACT PRINT DEĞMELİ KOPYA: Işık duygulu malzeme ile direkt temas

halinde bir negatif veya pozitif saydamlıktan yapılmış bir baskı.

Optik kopyanın karşıtıdır.


CONTACT RECONNAISSANCE TEMAS KEŞFİ: Ana kuvvetin teması dışında tecrit

edilmiş birliklerin yerleştirilmesi.

CONTACT REMOTE TEMAS UZAK: Bak. "movement to contact".

CONTACT REPORT TEMAS RAPORU: Düşmanın herhangi bir şekilde

keşfedilmesini belirten bir rapor. Temasın ilk yapıldığı anda

mevcut bilgileri veren rapora ilk temas raporu (initial contact

report); ek bilgileri ihtiva edene müteakip raporlara tamamlayıcı

temas raporu (amplifying report) denir. Ayrıca bakınız:

"sighting".

CONTAGION OF CIVIL VIOLENCE SİVİL ZORBALIK (ŞİDDET) SİRAYETİ:

CONTAGIOUS DISEASE BULAŞICI HASTALIK: Koruma tedbirleri alınmadığı

takdirde başka insan ve hayvanlara da geçen hastalıklar.

CONTAIN TESPİT ETMEK, BASKI ALTINDA TUTMAK: Düşman kuvvetlerini

durdurmak, tutmak, kuşatmak veya başka yerde kullanılmak

üzere bir kısmının geri geri çekilmesine engel olmak ve

faaliyetlerini cephenin belli bir yerine bağlamak. Ayrıca bakınız:

"hold".

CONTAINER KAP: İçine yiyecek maddeleri vesaire konan çuval, kutu, sandık,

küfe gibi şeyleri ifade eden genel terim/konteyner.


CONTAINER ANCHORAGE TERMINAL KONTEYNER DEMİRLEME YERİ:

Konteynerlerden gemilere yüklerin nakledilmesi için uygun

tesisleri bulunan muhafazalı bir demirleme yeri (liman değil) .

CONTAINING ACTION TESPİT TAARRUZU: Bak. "holding action".

CONTAMINATED KİRLETİLMİŞ, KİRLENMİŞ: Kimyasal harp maddeleri vasıtasıyla

zehirli veya mayın ile tehlikeli hale getirilmiş.

CONTAMINATION KİRLENME, KİRLETME: Radyoaktif malzemenin, biyolojik ve

kimyasal maddelerin yapılar, bölgeler, personel ve eşya üzerinde

birikmesi veya bunlar tarafından emilmesi. Ayrıca bakınız:

"induced radiation", "residual contamination" ve "residual

radiation".

CONTAMINATION CONTROL KİRLİLİK KONTROLU: Askeri harekatların etkili bir

şekilde idare edilmesinin muhafazası veya bu durumun

artırılması için zararlı nükleer, biyolojik veya kimyasal kirlilikten

geçici veya daimi olarak kaçınmak veya söz konusu olguyu

azaltmak, ortadan kaldırmak veya geriletmek için bulunan

usuller.

CONTAMINATION CONTROL LINE KİRLİLİK KONTROL HATTI: Söz konusu

kirleticinin belirli bir düzeyde kirlettiği bölgeyi teşhis eden yetkili


makam tarafından oluşturulan hat. Ayrıca bakınız:

"contamination".

CONTAMINATION CONTROL POINT KİRLİLİK KONTROL NOKTASI: Kirlenmiş

bölgeye giriş ve bu bölgeden çıkışı kontrol etmek üzere personel

tarafından kullanılan kirlilik kontrol hattının belirli bir kısmı.

Ayrıca bakınız: "contamination".

CONTINENTAL AIR COMMAND ANAYURT HAVA KOMUTANLIĞI: ABD Anayurdu

içinde bulunan bir hava komutanlığı. Bu komutanlık anayurt

içinde bulunan hava ihtiyat kuvvetlerinin ve Hava Milli Muhafız

Teşkilatının yurtiçi tehlike hallerine ve çeşitli idari faaliyetlerine

ait işleri yapar.

CONTINENTAL ARMY ANAYURT ORDUSU:

CONTINENTAL GLACIER KITA BUZULU, İÇ BUZUL: Bak. "ice cap".

CONTINENTAL UNITED STATES (CONUS) ABD ANAYURDU: Kuzey Amerika

kıtasında Kanada ile Meksika arasında kalan ve civar kara

sularında içine alan Birleşik Devletler arazisi. Aynı zamanda

CONUS olarak bilinmektedir.

CONTINGENCY ANALYSIS İHTİMALAT ANALİZİ:


CONTINGENCY AREA MUHTEMEL DURUM BÖLGESİ:

CONTINGENCY OPTION PROGRAM EMEKLİ MAAŞI KESİNTİ PROGRAMI: Bak.

"Uniformed Services Contingency Option Act".

CONTINGENCY PLAN MUHTEMEL DURUM (İHTİMALAT) PLANI (NATO):

Sorumluluk bölgesinde olması beklenebilen durumlar için bir

plan.

CONTINGENCY PLANNING FACILITIES LIST PROGRAM MUHTEMEL DURUM

PLANLAMA TESİSLERİ LİSTESİ PROGRAMI: ABD askeri plancılarını

ilgilendiren bütün ülkelerin muhtemel durum planlarına ait

mevcut hedef dokümanlarının hazırlanması ve muhafazası için

komuta programı birleştirilmiş ve belirtilmiş müşterek bir

savunma istihbaratı teşkilatı.

CONTINGENCY RETAINING (RETENTION) STOCK MUHTEMEL İHTİYAÇ

KARŞILIĞI ALIKONMUŞ STOK (AMERİKAN SAVUNMA KURULU):

Fazla ikmal (long supply) durumundaki bir madde miktarından

programlanmış bir ihtiyaca bağlanmamış bulunan ve normal

olarak, stok fazlası olarak kabul edilebilecek olan fakat askeri bir

durum veya savunma ile ilgili muhtemel olaylar için elde

tutulmasına karar verilen kısım. Bununla beraber muhtemel


durum için alıkonan stok durumunda elde tutulması gereken bir

maddenin hiçbir kısmı ekonomik amaçla alıkonmuş stok olarak

ayrılamaz. Ayrıca bakınız: "reserve supplies".

CONTINGENCY ZONE FIRE TALİ ATEŞ BÖLGESİ: Bak. "contingent zone of

fire".

CONTINGENT ASKERİ BİRLİK: Ordunun herhangi bir birliği.

CONTINGENT BARRAGE TALİ BARAJ ATEŞİ: Muhtemel bir tehlike halinde

kullanılmak üzere planlanmış ve hazır bir vaziyette tutulan baraj

ateşi. Halen bu usul ve terim kullanılmaktadır.

CONTINGENT EFFECTS MUHTEMEL DURUM ETKİLERİ: Bir nükleer patlamayla

bağlantılı ana etkilere ilaveten arzu edilen ve edilmeyen etkiler.

CONTINGENT ZONE OF FIRE TALİ ATEŞ BÖLGESİ: Normal ateş bölgesinden

ayrı olarak ateş bölgesi içinde bulunan ve bazı hallerde

belirlenmiş bir kara birliğinden veya ateş altına alınması

istenebilecek olan bir bölge. Ayrıca bakınız: "zone of fire".

CONTINUATION MILITARY TRAINING EK ASKERLİK EĞİTİMİ (HV.): Hava eğitim

komutanlıkları üslerinde gösterilen temel teknik ve uçuş

eğitimiyle birlikte yürütülen askeri eğitim. Bu eğitim esas

itibariyle denetleme ve muayene, h. ataları düzeltme ders


yerlerine gidiş ve gelişte yürüyüş, geçit resmi merasim ve beden

eğitiminden ibarettir.

CONTINUE PART/STARBOARD İSKELE/SANCAK TARAFINA DEVAM ET !: Hava

önlemede "gösterilen manyetik pusula istikametinde mevcut

dönüş oranını iskele/sancak tarafına dönerken devam ettir" veya

"belirtilen derecede iskele/ sancak tarafına dönüşünü devam

ettir" anlamına gelmektedir.

CONTINUED TRAINING DEVAMLI EĞİTİM:

CONTINUING APPROPRIATION MÜDEVVER TAHSİSAT, GÖÇERİLMİŞ TAHSİSAT:

Zaman kaydına bağlı kalmaksızın belirli bir maksat

gerçekleşinceye kadar taahhüde girmek veya sarfetmek üzere

elde tutulan tahsisat. Ayrıca bakınız: "appropriation".

CONTINUITY OF COMMAND KOMUTA SÜREKLİLİĞİ: Askeri kuvvetlerin

yönetimi, koordinasyonu ve kontrolu için silahlı kuvvetlerden bir

bireye verilen yetkinin uygulanmasında süreklilik derecesi veya

durumu.

CONTINUITY OF OPERATIONS HAREKAT SÜREKLİLİĞİ: Milli askeri stratejiyi icra

etmek amacıyla bir askeri faaliyeti veya görevi başarmak üzere


gereken işlevlerin, görevlerin veya vazifelerin yürütülmesindeki

süreklilik derecesi veya durumu.

CONTINUOUS BUDGET DAİMİ BÜTÇE:

CONTINUOUS FIRE SÜREKLİ/DEVAMLI ATEŞ: 1. Tanzim düzeltmesi yapmak

üzere veya diğer nedenlerle ara verilmeden normal bir hızda

yapılan ateş. 2. Sahra topçusunda veya deniz topçu ateşi

desteğinde silah için emredilen atış hızı dahilinde, ateş sıhhatine

bağlı kalarak belirtilen oranda veya mümkün olduğunca çabuk

doldurup ateş etmek. Ateş'"görev sonu" komutuyla son

verilinceye veya "doldurmayı kes" veya "ateşe ara ver"

komutlarıyla geçici olarak ara verilinceye kadar devam edecektir.

CONTINUOUS ILLUMINATION FIRE SÜREKLİ AYDINLATMA ATEŞİ: Hedef veya

belirli bir bölge üzerindeki aydınlatmanın kesilmemesini

sağlamak üzere aydınlatma mermilerinin belirli zaman

aralıklarında ateşlendiği bir ateş tipi. Ayrıca bakınız:

"coordinated illumination fire".

CONTINUOUS PROCESSOR SÜREKLİ BANYO CİHAZI: Film veya kağıdı,

devamlı şeritler halinde banyo eden otomatik cihaz.


CONTINUOUS STRIP CAMERA KESİKSİZ RESİM ÇEKME MAKİNESİ: İçindeki film,

odak düzlemindeki bir yarıktan devamlı hareket halinde bulunan

ve uçağın devamlı ileri hareketi sayesinde, kesiksiz uzunlukta bir

resim çeken fotoğraf makinesi.

CONTINUOUS STRIP IMAGERY SÜREKLİ GÖRÜNTÜ ŞERİDİ: Bir arazi şeridinin

uçuş yolu boyunca kesiksiz görüntüsünün verildiği şerit.

CONTINUOUS STRIP PHOTOGRAPHY KESİKSİZ RESİM ÇEKME: Bir arazı şeridinin

uçuş yolu boyunca kesiksiz fotoğrafının çekilmesi.

CONTINUOUS WAVE DEVAMLI DALGA: Bir telsiz istasyonundan hiçbir

değişiklik yapılmadan gönderilen devamlı dalga.

CONTINUOUSLY COMPUTED RELEASE POINT SÜREKLİ OLARAK

HESAPLANAN SERBEST BIRAKMA NOKTASI: Belirli balistik, irtifa

ve hava hızında serbest bırakma noktasının çözümlenmesi.

CONTINUOUSLY SET VECTOR SÜREKLİ DURUŞ VEKTÖRÜ: Bak. "bomb sighting

systems, Part I. "

CONTOUR TESVİYE MÜNHANİSİ; DÜZEÇ EĞRİSİ: Bknz. "contour line".

CONTOUR FLIGHT ARAZİYE UYGUN UÇUŞ: Bknz. "terra in flight".


CONTOUR FLYING ARAZİYE UYARAK UÇUŞ: Uçuş yolunu, genel olarak arazi

vaziyetine uydurmak suretiyle yapılan irtifa uçuşu. Bu uçuş usulü

hava aracının ve bu aracın inip kalktığı noktaların düşman

tarafından gözetlenmesine ve görülmesine engel olmak için

kullanılır.

CONTOUR INTERVAL EŞYÜKSELTİ EĞRİSİ ARALIĞI: Birbirini takip eden iki

eşyükselti eğrisi arasındaki yükseklik farkı.

CONTOUR LINE EŞYÜKSELTİ EĞRİSİ: Harita üzerinde aynı yükseklikteki

noktaları birleştiren eğri çizgisi.

CONTOUR MAP EŞYÜKSELTİ EĞRİLİ HARİTA: Deniz seviyesinden daha yüksek

veya daha alçak yerleri, eğriler vasıtasıyla gösteren harita. Ayrıca

bakınız: "map".

CONTRABAND KAÇAK EŞYA: Bir müessesenin kural ve yönetmelikleri ile yasak

edilmiş nakil veya kullanılmasına izin verilmemiş herhangi bir

eşya. Bu terim yalnız disiplin cezaevlerinde bu anlamda kullanılır.

CONTRABAND OF WAR KAÇAK HARP MALZEMESİ: Harp halinde bulunan

herhangi bir memlekete, tarafsız milletlerin verdiği ve harp

halindeki herhangi bir memleketin zaptetmek hakkını haiz

bulunduğu eşya, malzeme ve ikmal maddeleri.


CONTRACT SÖZLEŞME, MUKAVELE, KONTRAT:

CONTRACT ADMINISTRATION SERVICES FUNCTIONS KONTRAT İDARESİ

SERVİSİ GÖREVLERİ:

CONTRACT AUTHORIZATION SÖZLEŞME YETKİSİ; MUKAVELE YETKİSİ: Belirli

amaçlar için sözleşme yapma yetkisi veren kanuni müsaade.

CONTRACT FIELD TECHNICIAN SÖZLEŞME SAHRA TEKNİSYENİ: Kara kuvvetleri

tarafından kullanılan veya desteklenen ve mutlak surette belirli

bir imalatçının mamulü olması gerekmeyen bir malzemenin

kurulmasında, çalıştırılmasında ve bakımında danışman olarak

idari hizmetlerde bulunmak üzere Devlet tarafından gayri şahsi

hizmet anlaşmasına göre temin edilmiş bir imalathane teknik

büro veya ticari ya da sınai müessese memuru.

CONTRACT MAINTENANCE MUKAVELENİN İDAMESİ: Yerine getirilen idame

düzeyi hakkında ayırım olmaksızın belirli bir zaman veya

süreklilik temelinde ticari teşkilat (ana müteahhitler dahil)

tarafından mukavelede ifa edilen malzemenin idamesi.

CONTRACT SHIPMENT NUMBER SÖZLEŞME NUMARASI; SATINALMA

KARAR NUMARASI: Ek anlaşma ve değişiklik emirleriyle birlikte


malzeme tedarikine ait sözleşme veya satınalma kararının

numarası.

CONTRACT SURGEON MUKAVELELİ SİVİL TABİP; SÖZLEŞMELİ SİVİL TABİP: Bir

tabip subayın mesleki ve idari görevlerini yapmaya yetkili olan ve

askeri bir rütbesi bulunmayan sözleşmeli sivil tabip.

CONTRACT TECHNICAL INSTRUCTOR SÖZLEŞMELİ TEKNİK ÖĞRETMEN: Kara

kuvvetleri tarafından kullanılan veya desteklenen malzemenin

kurulması çalıştırılması veya bakımı için yetkili dershane öğretimi

hazırlamak ve yaptırmak üzere devletçe bir gayri şahsi hizmet

sözleşmesi esasına göre temin edilen bir imalathane teknik büro

veya ticari ya da sınai müessese memuru.

CONTRACT TECHNICAL SERVICE PERSONNEL SÖZLEŞME TEKNİK

HİZMETLER PERSONELİ: Yeni kabul edilmiş malzemeyi kullanacak

personelin bu malzemenin montaj, işletme bakım ve lojistik

desteğinde yetiştirilmesinde yardımcı olmak üzere, müteahhit

tarafından bir kuvvet komutanlığına temin edilen aşağıdaki

kategorilerde yetişmiş kalifiye personel: 1) İmalatçılara mensup

temsilciler (mühendis, teknisyen veya montajcı), 2) Sözleşme

sahra teknisyeni (teknisyen, Askeri Yardım Programı Öğretmeni,


Müşavir veya Mühendis), 3) Sözleşme teknik öğretmeni (sınıf

okulu öğretmeni).

CONTRACT TERMINATION SÖZLEŞME FESHİ: Milli Savunma Bakanlığı

tedarik işlemlerinde kullanılan anlamda; bir esas sözleşmeye

veya bununla ilgili tali sözleşmelere bağlanmış bir işin hükümetin

arzusu veya mücbir bir sebeple tamamen veya kısmen terk veya

feshini ifade eder.

CONTRACTING OFFICER SÖZLEŞME SUBAYI; SÖZLEŞME MEMURU: Sözleşme

akdine ve akdedilen sözleşmenin idaresine yetkili subay veya

memur.

CONTRACTOR MÜTEAHHİT: Bir sözleşmeye göre malzeme veya hizmet temin

eden şahıs.

CONTRACTOR FURNISHED EQUIPMENT MÜTEAHHİTÇE TEMİN EDİLEN

TEÇHİZAT:

CONTRACTOR INSPECTION SYSTEM MÜTEAHHİT MUAYENE SİSTEMİ:

Şartnameye uygun olarak yerine getirilmekle beraber sadece

müteahhit tarafından kabule şayan telakki edilen malzemeyi

göstermek maksadıyla yapılan ve sonuç kayıtlarını da içine alan

muayeneden ibarettir. Böyle bir muayene sistemi, beğenilenin


alınması demek olan tasnif (sorting) işlemine herhalde engel

teşkil etmez.

CONTRACTOR INVENTORY MÜTEAHHİT MAL SAYIMI: Bir işin bitiminden

önce şartname veya projelerdeki dolayısıyla veya yapılan ana ya

da tali sözleşmenin feshedilmesi nedeniyle hükümetçe görülen

lüzum üzerine hükümetin teslim almaya mecbur olduğu malların

sayımı.

CONTRACTOR OF ENLISTMENT GÖNÜLLÜ ASKER SÖZLEŞMESİ: A. B. D.

Ordusunda, gönüllü olarak askere giderken ordu ile şahıslar

arasında akdedilen mukavele.

CONTRACTOR QUALITY CONTROL SYSTEM MÜTEAHHİT NİTELİK KONTROL

SİSTEMİ: İkmal maddeleri ve hizmetlerin sözleşme icaplarına

uygun olarak yapılmasını temin eden kontrol sistemi. Bu

sistemden maksat; elverişsiz malzeme oranını imalatta asgari

hadde tutmaktır. Müteahhit nitelik kontrol sistemi bir iş sonu

ıslah vasıtası (after the fact corrective tool) kabul edilebilecek

müteahhit muayene sistemi (contractor inspection system) 'nin

aksine önleyici bir vasıtadır.


CONTRACTOR VEHICLE MÜTEAHHİT EMRİNE VERİLEN ASKERİ ARAÇ: Askeri bir

araca benzemeyecek veya böyle bir işaret taşımayacak ve ABD

ordusu plakası altında çalıştırılmayacak olan hizmet aracı. Bu

araç bir müteahhide, ait tesis veya faaliyet sahasında kullanılmak

üzere müteahhide devredilir. Orduya aidiyetini muhafaza için

ABD ordusuna mahsus plaka numarası motor kaputunun içine

konur.

CONTRACTOR'S PLANT MÜTEAHHİT ATÖLYESİ: Bir tek bina veya birbirine

bitişik binalar grubu.

CONTRACTS AND ORDERS OUTSTANDING YERİNE GETİRİLMEMİŞ SÖZLEŞME

VE SİPARİŞLER: Sipariş verilmiş fakat teslim alınmamış mallar.

Tediyesi yapılmamış sözleşmeler (unliquidated obligations) ve

teslim edilmemiş siparişler (undelivered orders) ile aynı

anlamdadır.

CONTRAIL TEKASÜF İZİ: Bknz. "condensation trail".

CONTRAORBIT MISSILE TERS YÖRÜNGELİ FÜZE (HV.): Bir uzay aracı, uydu veya

hava uzay silahının bir infilak harp başlığı veya füze ile burun

buruna çarpışarak tahribi maksadıyla; hesaplanmış yörünge


üzerinde ters istikamette gönderilmiş füze. Ters yörünge

üzerinde taarruzların normal yörünge taarruzlarından çok daha

kolay olacağı kabul edilmektedir. CONTROL (AMERİKA

SAVUNMA BAKANLIĞI; AMERİKAN SAVUNMA KURULU) (DOD,

IADB): KONTROL YETKİSİ: Bir komutanın kendi komutası altında

bulunanlardan başka birlik ve teşkillerin faaliyetleri üzerinde haiz

olabileceği tam komuta yetkisinden daha az kısmi yetki,

CONTROL (AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI; AMERİKAN

SAVUNMA KURULU) (DOD, IADB): NİRENGİ ŞEBEKESİ: Kara

haritacılığında, deniz haritacılığında ve fotogrametride, arz veya

bir harita veya bir fotoğraf üzerinde durumları veya yükseklikleri

veya her ikisi de belirlenmiş veya belirlenecek olan işaretler veya

hedefler sistemi için kullanılan müşterek bir terim. CONTROL

(AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI; AMERİKAN SAVUNMA

KURULU) (DOD, IADB): KONTROL: Bir ajan veya grubun

emredilen şekilde yanıt vermesini temin etmek amacıyla

kullanılan fiziksel veya psikolojik baskılar. CONTROL (AMERİKA

SAVUNMA BAKANLIĞI; AMERİKAN SAVUNMA KURULU) (DOD,

IADB): KONTROL: Belgelerin, bilgilerin veya malzemelerin

dağıtımı ve kullanımını yönlendiren bir gösterge. Böyle


göstergeler, istihbarat topluluğu anlaşmasının konusu olup,

özellikle uygun nizamnamelerde tanımlanmaktadır. Ayrıca

bakınız: "administrative control", "operational command".

CONTROL (INTELLIGENCE) KONTROL (İSTİHBARAT): Bknz. "control, (DOD,

IADB) parts 3 and 4".

CONTROL (NATO) KONTROL YETKİSİ: Bir komutanın kendi komutası altında

bulunanlardan başka birlik ve teşkillerin faaliyetleri üzerinde haiz

olabileceği tam komuta yetkisinden daha az kısmi yetki. Bu yetki

tamamen veya kısmen devredilebilir veya tahsis edilebilir,

CONTROL ACCOUNT MUVAZENE HESABI: Birbirinin aynı olan aralarında

münasebet bulunan ve yardımcı hesaplar denilen hesaplardan

bir kısmına müessir muhasebe işlemlerinin ayrı ayrı tespit

edilmiş özelliklerinden mürekkep hesap. Bu suretle yardımcı

hesapların genel toplamı muvazene hesaplarının toplamına eşit

olarak gösterilebilir.

CONTROL AIRPORT HAVA TRAFİK KONTROL MEYDANI: Hava trafiğinin,

emniyet bakımından yerden telsizle ve gözle görülen işaretlerle

idare edildiği hava meydanı.


CONTROL AND ASSESSMENT TEAM KONTROL VE KIYMETLENDİRME TİMİ: Ast

bir birlik bir nükleer taarruza veya NBC taarruzuna veya tabii

afete maruz kaldığı zaman tabur, alay veya tümen gibi muhabere

birlikleri içinde kullanılan geçici özel görev teşkili. Tim; yanına

gönderildiği birliğin harekat gücünü tespit eder. İcap ederse

birliğin kontrolunu ele alır, bölge hasar kontrol faaliyetlerinde

bulunur, birliğin esas görevine yeniden başlaması için gerekli

işleri yapar. Tim, bir tümenin taktik veya idari destek

unsurlarında ya da diğer muharip teşkillerin taktik unsurlarında

zayiat meydana gelmesi halinde taarruzdan müteessir olan

birliğin esas komutanı iş göremez durumda olduğu zaman

kullanılır.

CONTROL AND REPORTING CENTER KONTROL VE RAPOR MERKEZİ (NATO,

AMERİKAN SAVUNMA KURULU): Taktik hava kontrol merkezinin

tali bir hava kontrol unsuru. Radar kontrol ve uyarı harekatı

bunun sorumluluk bölgesi içinde yürütülmektedir. Ayrıca

bakınız: "air control and reporting`center".

CONTROL AND REPORTING POST KONTROL VE RAPOR POSTASI: Sorumluluk

bölgesi içinde radar kontrolü ve gözetlemesini sağlayan, ABD


Hava Kuvvetleri Taktik Hava Kontrol Sisteminin kontrol ve rapor

merkezine bağlı bir unsuru.

CONTROL AND REPORTING SYSTEM KONTROL VE RAPOR SİSTEMİ: Aşağıdaki

hususları temin için kurulmuş bir teşkil: a) Hava araçlarının erken

haber verilmesi ve ikazı, izlenmesi ve tanınması, su üstü

araçlarının izlenmesi. b) Bütün aktif savunma unsurlarının

kontrolü. Bu sistem esas itibariyle gerekli muhabere ağı ile

birlikte radar rapor istasyonları ve kontrol merkezleri zinciri ile

bir gözetleme birliğinden ibarettir.

CONTROL AREA HAVA KONTROL SAHASI: Yeryüzünün üzerinde belirli bir

sınıra kadar uzanan kontrollü bir hava sahası.

CONTROL BOARD KONTROL KURULU: Büyük askeri teşkilatın bir çoğunda

teşkilatı ve takip edilen usul ve metotları tetkik ve bunlara

nezaret eden subaylardan müteşekkil idari kurul. "İkmal kontrol

kurulu" gibi.

CONTROL BRANCH SUBAY TAYİN VE İŞLEM ŞUBESİ: Bir subaya ait tayinleri

`ve diğer personel işlemlerini yapmaktan sorumlu tayin şubesi.


CONTROL BUOY İŞARET ŞAMANDIRASI: Bir su altı mayınının veya mayın

şebekesinin mevkiini veya muhtemel yerini gösteren şamandıra.

Buna "marking buoy" da denir.

CONTROL CAR KONTROL ARACI: Bir yürüyüş kolunun önünde giden ve yürüyüş

hızını düzenleyen araç.

CONTROL CARD DENETİM KARTI: Bir genel amaç yordamının belirli bir

kullanıma uygulanmasını sağlayan bilgileri kapsayan bir kart.

CONTROL FLAG İŞARET FLAMASI: Verilen karar ve emirleri kıtalara bildirmek

için kullanılan flama.

CONTROL GROUP BÖLGE İHTİYAT PERSONEL GRUBU: Kontrol ve istatistiki

hesapların tutulması maksadıyla kurulmuş bir idari teşkil. Bu

gruplar teşkilat ve konuş şemasındaki birliklere tahsis edilmemiş

münferit ihtiyat personelinden teşkil edilir. Ayrıca bakınız:

"amphibious control group".

CONTROL MAP HASAR KONTROL HARİTASI: Bir bölge hasar kontrol planının

(area damage control plan) kapladığı sahaya ait harita. Bu bölge

dahilinde karşılaşılan olaylar, hasar kontrol merkezinde bu harita

üzerinde noktalanır. CONTROL OF ELECTROMAGNETIC

RADIATION (CONELRAD) (DOD): ELEKTROMANYETİK


RADYASYON KONTROLU (AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI): ABD

Anayurduna bağlı topraklarına ve Panama Kanal Bölgesine bir

taarruz veya yakın tehlike halinde elektromanyetik ışınları

düşman uçaklarına, güdümlü füzelerine veya diğer araç ve

cihazlarına bir seyrüsefer yardımcı malzemesi olarak yararlı

olmasını asgari hadde indirecek bir milli harekat planı. Ayrıca

bakınız: "emission control orders".

CONTROL OF ELECTROMAGNETIC RADIATION (IADB) ELEKTROMANYETİK

RADYASYON KONTROLU (AMERİKAN SAVUNMA KURULU): Bir

taarruz veya yakın tehlike halinde düşman uçaklarının güdümlü

füzelerinin veya diğer cihazlarının seyrüseferine yardımcı olacak

olan elektromanyetik radyasyonun kullanımını asgari kılmayı

amaçlayan bir harekat planı.

CONTROL OFFICERYÜRÜYÜŞ KONTROL SUBAYI: Yürüyüş hızını düzenlemek ve

yürüyüş istikametini muhafaza etmek üzere yürüyüş kolunun

başında giden bir subay genel olarak komutan muavini.

CONTROL PANEL KONTROL PİYONU: Bir bölgede, hasar kontrol merkezinde

bulunan ve merkezin kontrol ettiği saha dahilindeki bölge hasar

kontrol seviyesini göstermek için kullanılan piyon.


CONTROL PERIOD KONTROL DEVRESİ: İkmal faaliyetlerinde, stoklamayı tespit

ve istek gaye seviyesini hesaplamak için gerekli talep tarihçesinin

toplanmasında bir temel süre olarak faydalanılan ve normal

olarak, gün olarak ifade edilen bir devre.

CONTROL POINT TRAFİK KONTROL NOKTASI: Bir yürüyüş yolu boyunca, ikmal

veya trafik konusunda talimat ve bilgi vermekle görevli şahısların

bulundurulduğu bir yer.

CONTROL PORT KONTROL LİMANI: Bir ticari gemiye gerekli izahatın verilmesi

için uğraması talimatı verilebilen veya buhran zamanlarında

donanmanın kontrolü altına alınabilen bir liman.

CONTROL PROGRAMS KONTROL PROGRAMLARI: Kara Kuvvetleri Komutanlığı

karargahının beş yıllık bir devre içinde ulaşacağı veya bu devre

için idame ettireceği kıta, malzeme, tesis araştırma ve geliştirme

ve ihtiyat asli teşkilleri durumundan bahsederek kara

kuvvetlerinin başlıca hedefini tespit eden temel programlar.

CONTROL REGION METEOROLOJİK BÖLGE: Bir meteoroloji servisinin teknik ve

idari teşkilatında kullanılan coğrafi birim.


CONTROL RESPONSIBILITY KONTROL SORUMU: Bir teşkilin vazife

yapabilmesi için gerekli emirleri verebilmesi bakımından bir

şahsa, bir şube birlik veya komuta unsuruna tanınan yetki.

CONTROL ROCKET KONTROL ROKETİ (HV.): Bir balistik füze, uzay aracı veya

benzeri cismi yöneltmek, hızlandırmak veya hızdan düşürmek

için kullanılan verniye-roket, retroroket veya bunlara benzer

diğer bir roket.

CONTROL SERVO KOMUTA SERVOSU: Bir hava aracı üzerinde bulunan ve

pilotun, komuta bakımından, bedeni gayretini arttıran veya

kuvvetlendiren bir cihaz. Bu cihaz, mekanik, elektriki hidrolik

veya hava tertibatlı olabilir.

CONTROL SHEET ŞEFFAF KONTROL KAĞIDI: Genel olarak şeffaf bir kağıda

çizilmiş olan ve üzerinde düşey hava fotoğrafları serilerini teşkil

eden her fotoğrafın esas noktası uygun bir ölçek dahilinde

işaretlenen gridli şema. Bu şema yan yana gelen iki düşey

fotoğrafta teşhis edilebilen herhangi bir noktanın hakiki

koordinatlarının tayin edilmesine yardım eder.

CONTROL SHIP KONTROL GEMİSİ: Deniz ulaştırmasının kontrolunda bir ticari

gemi kontrol bölgesinin içindeki veya dışındaki bir trafik hattında


yer alan kontrol limanının kontrol görevlerini yerine getiren

gemi.

CONTROL STATION IŞILDAK KONTROL CİHAZI: Uzak mesafeden bir ışıldağın

kontrol edilmesini ve dinleme aleti tarafından uçağın yeri olarak

tespit edilen noktaya ışıldağın tevcihini mümkün kılan cihaz.

CONTROL STICK LÖVYE: Uçaklarda bulunan bir lövye. Bu lövye, kanatçık ve

elevatörlere bağlı olup, kuyruk ile alakası mevcut değildir. Bunun

vasıtasıyle uçağın yatışı, dönüşü, alçalış ve yükselişi idare edilir.

CONTROL STICK STEERING OTOMATİK PİLOTTA LÖVYEYLE YÖNLENDİRME:

Otomatik uçuş kontrol sistemiyle uçuşta lövyeyle ufak

yönlendirmeler suretiyle bir uçağın kontrolü.

CONTROL SURFACE KUMANDA SATHI: Uçağın hızını azaltmak ve

istikametini değiştirmek için icabında dönecek veya başka bir

şekilde hareket edecek tarzda imal edilmiş taşıyıcı satıh.

CONTROL SYSTEM KONTROLLU MAYIN ATEŞLEME TERTİBATI: Kontrollu su altı

mayın grubunun ateşlenmesini tanzim etmek üzere kullanılan ve

kıyıda bulunan bir tertibat.


CONTROL SYSTEM (MISSILE) KONTROL SİSTEMİ (FÜZE): Yükseklik dengesini

korumaya ve sapmaları düzeltmeye, yarayan bir sistem. Ayrıca

bakınız: "guidance system (missile) ".

CONTROL TOWER KONTROL KULESİ: Hava meydanları civarında bulunan ve

hava trafiğini idare edecek personel ve teçhizatı ihtiva eden bir

bina.

CONTROL VEHICLE SÖZLEŞME ARACI: Kabiliyetleri bilinen standart bir araç. Bu

araç tecrübeye tabi tutulan diğer bir araçla birlikte çalıştırılır.

CONTROL VESSEL ÇIKARMA KONTROL GEMİSİ: Amfibi harekatında kılavuzluk

yapan ve deniz yolu ile yapılan trafiğin kontrolunda bir karargah

vazifesi gören gemi.

CONTROL WHEEL VOLAN: Uçaklarda dengeyi sağlayan daire şeklinde komuta

tertibatı. Bunun sağa sola döndürülmesiyle uçağın dönüşü,

yatışı, ileri ve geri hareketleri yükseliş ve alçalışı kontrol edilir.

CONTROL ZONE HAVA KONTROL BÖLGESİ: Yetkili makam tarafından tespit

edilmiş yerden veya su üzerinden yukarıya doğru uzanan ve bir

veya daha çok hava alanını içine alan bir hava bölgesi. Bu bölge

içinde kurallar, hava kontrol sahalarındaki uçuşları

düzenleyenlere ilaveten hava trafiğinin korunması ile de ilgilidir.


CONTROLLABLE COSTS DENETLENEBİLİR MALİYETLER:

CONTROLLABLE PITCH PROPELLER MÜTEHAVİL HATVELİ PERVANE: Pervane

harekette iken palaları hatvenin el ile veya otomatik olarak

değiştirilebilecek şekilde göbeğe eklenmiş olan pervane. Ayrıca

bakınız: "propeller".

CONTROLLED AIRSPACE KONTROLLU HAVA SAHASI: Kontrollu uçuşlar için hava

trafik kontrolu hizmetlerinin sağlandığı boyutları tanımlanan bir

hava sahası.

CONTROLLED EFFECTS NUCLEAR WEAPONS ETKİLERİ KONTROLLU NÜKLEER

SİLAHLAR: Normal patlama etkisinin dışında belirli etkilerin

yoğunluğunda değişiklik meydana getirecek şekilde hazırlanmış

nükleer silahlar.

CONTROLLED ENVIRONMENT KONTROLLU ÇEVRE (HV.): Bir insan alet veya

rampa üzerinde henüz fırlatılmamış füze gibi herhangi bir cismin

bulunduğu içindeki rutubet, ısı, basınç, vesaire hususların

kontrol altında tutulduğu çevre.

CONTROLLED EQUIPMENT KONTROLLU TEÇHİZAT: İlgili sınıf başkanı

tarafından tespit edilen özelliklere göre, mahdut şekilde

dağıtılan teçhizat.
CONTROLLED EXERCISE KONTROLLU TATBİKAT: Temelinde karşılıklı etkileşim

tiplerini teşvik etmek amacıyla, planlama makamları tarafından

katılan birliklerin bir kısmı veya hepsi üzerinde uygulanan

kısıtlamalarla tanımlanan bir tatbikat. Ayrıca bakınız: "free play

exercise".

CONTROLLED FAILURE POINT KONTROLLU KIRILMA NOKTASI (HV.): Ağırlık

altında kırılması muhtemel olan ve kontrol altında bulundurulan

bir nokta.

CONTROLLED FIRING AREA KONTROLLU ATIŞ BÖLGESİ: Uçuş halinde

bulunan hava araçlarını tehlikeye düşürmemek için top

atışlarının kontrol altında yapıldığı hava bölgesi. Ayrıca bakınız:

"restricted area".

CONTROLLED FORCES FAALİYETLERİ KONTROL ALTINDAKİ KUVVETLER: Etkili

ve sürekli bir politik ve askeri idare altındaki askeri ve milis

kuvvetler.

CONTROLLED FRAGMENTATION KONTROLLU PARÇA TESİRİ: Patlama

halinde önceden tespit edilmiş çap, biçim, yoğunluk ve hızda

parça tesiri meydana getirecek bir mermi, mayın, el bombası ve

böyle bir maksadı planlama ve imal tekniği.


CONTROLLED INFORMATION KONTROLLU BİLGİ: Arzulanan değerlendirmeleri

düşündürtmek üzere bir aldatma harekatında düşmana iletilen

bilgi.

CONTROLLED INTERCEPTION KONTROLLU ÖNLEME: Dost hava araçlarını bir

yer, gemi veya hava istasyonundan kontrol etmek suretiyle

yapılan bir hava önleme faaliyeti. Ayrıca bakınız: "air

interception".

CONTROLLED ITEM KONTROLLU MADDE: Bak. "controlled supplies" ve

"regulated item"

CONTROLLED ITEMS (EXPORT) KONTROLLU İHRAÇ MADDELERİ (HV.): Özel

ihracat kontrollarına tabi tutulmaları kararlaştırılmış emtia.

CONTROLLED LEAKAGE SYSTEM KONTROLLU SIZDIRMA DÜZENİ (HV.): Bir

hava aracı veya uzay aracı kabininde karbondioksit ve diğer işe

yaramaz maddelerin kontrollü şekilde dışarı atılmasını ve

ihtiyacın depolanmış oksijen ve diğer gıdalarla bütünlenmesini

temin suretiyle vücut metabolizmini sağlayan düzen.

CONTROLLED MAP KONTROLLU, SIHHATLİ HARİTA: Nivelman ve nirengi

şebekesine dayanarak gayet hassas şekilde yapılmış harita. Böyle


bir haritada ölçek, yan ve yükseklikler doğrudur. Ayrıca bakınız:

"map".

CONTROLLED MATERIALS KONTROLLU MALZEME, KONTROLLU HARP

MALZEMESİ: 1. Nolu savunma malzemesi yönetmeliğinin 1 Nolu

çizelgesinde gösterilen şekil ve biçimde yeni, yeniden ergitilmiş,

yeniden haddeden geçirilmiş veya çekilmiş durumda, yerli veya

ithal malı çelik, bakır, nikel halitası ve alüminyum.

CONTROLLED MINE KONTROLLU MAYIN: Yerleştirilmesinden sonra

mayının emniyetli veya faal kılınmasını veya ateşlenmesini

sağlayacak derecede kullanıcı tarafından kontrol edilebilen bir

mayın.

CONTROLLED MOSAIC FOTOPLAN, KONTROLLU, MOZAYİK: Mesafe ve

istikametleri doğru bir şekilde göstermek için, nirengi noktaları

yardımıyla yapılan mozaik. Ayrıca bakınız: "mosaic",

"restification", "uncontrolled mosaic".

CONTROLLED NET KONTROLLU ÇEVRİM: Müşterek bir muhabere kanalında

bulunan istasyonlar grubu. Bu gruptaki istasyonlardan birisi

kontrol vazifesiyle görevlendirilir. Diğerleri ancak izin verildikçe

yayın yapabilirler.
CONTROLLED PARACHUTE TOWER KONTROLLU PARAŞÜT KULESİ: Bir

paraşütün kablolar arasında inişine imkan veren tertibat ve

teçhizata sahip kule. Paraşütle atlama eğitiminde kullanılır.

CONTROLLED PASSING KONTROLLU GEÇİŞ: Bir zamanda sadece tek bir trafik

şeridini alabilen yolun bir noktasını veya kısmını sıra ile diğer

tarafa geçirmek üzere sağlanan ters yönlerde hareket eden iki

şeritlik trafik vasıtasıyle oluşturulan bir trafik hareket usulü.

CONTROLLED PATTERN BAĞLANTILI YÜK ATMA USULÜ: Uçuş halindeki bir

hava aracından paraşütle ikmal maddeleri, silah vesaire atılması

ve atılan eşyanın dağıtılmasını önlemek için ip, ağ ve diğer

vasıtalarla toplu bir halde bağlanması.

CONTROLLED PORT KONTROLLU LİMAN: Giriş ve çıkış demir yeri tahsisi ve

iç trafiği askeri makamların kontrolu altında bulunan bir liman

veya demirleme yeri.

CONTROLLED REPORT KONTROLLU RAPOR (HV.): Görülen ihtiyaç yeniden bir

incelemeye tabi tutulmayı ve bir rapor kontrol işareti veya

istisna hükmü verilmesini gerektiren bir rapor.

CONTROLLED REPRISAL KONTROLLU MİSİLLEME: Kullanılmamalıdır. Bakınız:

"controlled response".
CONTROLLED RESPONSE KONTROLLU YANIT: Koşullara göre en avantajlı özel

askeri yanıtı sağlayacak olan çok sayıdaki değişik uygulanabilir

olan seçeneklerden birinin seçilmesi.

CONTROLLED ROUTE KONTROLLU GÜZERGAH: Trafik veya hareket

kısıtlamalarına tabi kullanımı bulunan, denetlenebilecek bir

güzergah. Ayrıca bakınız: "route".

CONTROLLED SUBMARINE MINE KONTROLLU DENİZALTI MAYINI: Bak.

"controlled mine".

CONTROLLED SUPPLIES KONTROLLU İKMAL MADDELERİ: İlgili sınıf başkanının

tespit ettiği öncelik sırasına göre ve mahdut miktarlarda dağıtımı

yapılan ikmal maddeleri. Ayrıca bakınız: "controlled item" ve

"regulated item".

CONTROLLED TOWER KONTROLLU PARAŞÜT KULESİ: Bak. "controlled

parachute tower.

CONTROLLED WAR KONTROLLU HARP, SINIRLI HARP: Bu terim

kullanılmamalıdır. Bak. "limited war".

CONTROLLER KONTROL TERTİBATI: Bir makine veya aracın uzaktan idaresini

sağlamak üzere kullanılan elektrik tertibatı.


CONTROVERSY MÜNAKAŞA, İHTİLAF, MÜCADELE:

CONUS RESIDENT ABD'DE İKAMET EDEN: İkamet yeri ABD Anayurdu

eyaletlerinden birinde veya Kolombiya bölgesinde kayıtlı şahıs.

CONVALESCENT CAMP NEKAHET KAMPI: Bir harekat alanında bulunan

nekahet kampı.

CONVALESCENT CENTER NEKAHET MERKEZİ: Hastane tedavisine lüzum

kalmamış olmakla beraber vazife başına dönmeden önce, bir

süre tıbbi nezaret altında bulunmaları icap eden ve yürüyebilen

hasta ve yaralıları harekat alanındaki diğer hastanelerden kabul

eden ve ortalama1500 yatağı bulunan bir sıhhiye birliği.

CONVALESCENT FACILITY NEKAHET PAVYONU: Vazifeleri başına dönecek

kadar iyileşmemiş olan fakat günlük tıbbi tedavi ve bakıma da

ihtiyaçları bulunmayan hasta ve yaralıların nekahet devresini

geçirmeleri ve eski hallerine gelmeleri için faydalanılan ve sabit

bir hastanenin idaresinde olmakla beraber yekdiğerinden ayrı

bulunan bina veya binalar.

CONVALESCENT HOSPITAL NEKAHETHANE: Günlük tedaviye ihtiyaç

kalmayan hasta ve yaralılar için tesis edilmiş sabit veya seyyar

hastane.
CONVALESCENT PATIENT NEKAHETTE BULUNAN HASTA VEYA YARALI:

Hastalığı geçen fakat hastalığın fiziksel tesirleri henüz tamamen

ortadan kalkmamış olan istirahat ve tedaviye muhtaç hasta veya

yaralı.

CONVENE MAHKEMEYE CELBETMEK: Mahkeme huzuruna çağırmak.

CONVENIENCE OF THE GOVERNMENT HÜKÜMETÇE GÖRÜLEN LÜZUM

ÜZERİNE: Mevzuatta yeri olmayan hareketler için ileri sürülen

sebep. Örn. hizmet süresini bitiren bir askeri, gerekli hizmet

aracının o sırada elde bulunmaması yüzünden terhis etmemek

ve bunu açıkça söylemeyip, bir lüzuma müsteritmiş gibi

göstermek.

CONVENING AUTHORITY ADLİ AMİRLİK: Bak. "appointing authority".

CONVENTION SÖZLEŞME, MUKAVELE: Genel bir tatbikat maksadı güderek

hukuki iktisadi kültürel ve teknik konularda akdedilmiş

mutabakatlara denir.

CONVENTIONAL FORCES KONVANSİYON EL KUVVETLER, KLASİK KUVVETLER:

Nükleer olmayan silahları kullanarak harekatı yürütmeye

muktedir olan kuvvetler.


CONVENTIONAL SIGN HARİTA İŞARETİ: Arazi şekillerini göstermek için

haritalarda kullanılan standart semboller.

CONVENTIONAL WEAPON KONVANSİYONEL SİLAHLAR: Nükleer, biyolojik

yada kimyasal olmayan silahlar.

CONVERGE (DOD, IADB) KAPALI (AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI, AMERİKAN

SAVUNMA KURULU): Gözetleyici veya gözleyicinin, ateş

demetinin bir noktada kesiştiği bir demeti istediğini belirtmek

üzere bir ateş isteğinde kullanılan bir komut veya talep.

CONVERGE (NATO) KAPALI (NATO): Topçu ve deniz top ateşi desteğinde,

gözetleyici veya gözleyicinin ateş demetinin bir noktada kesiştiği

bir demeti istediğini belirtmek üzere bir ateş isteğinde kullanılan

bir komut veya talep.

CONVERGED SHEAF KAPALI DEMET: İki veya daha çok ateşin atış düzlemleri

belirli noktada kesilecek şekilde yana dağılması. Ayrıca bakınız:

"open sheaf", "parallel sheaf", "sheaf", "special sheaf".

CONVERGENCE HARİTA YAKLAŞMA AÇISI: Bir harita üzerindeki iki meridyenin

aralarındaki kalan açı.


CONVERGENCE FACTOR YAKLAŞMA FAKTÖRÜ: Harita üzerindeki iki meridyen

arasındaki açının bunların fiili boylam değişikliğine olan oranı.

Ayrıca bak. "convergence. "

CONVERGENCE ZONE YAKLAŞMA BÖLGESİ: Su yüzeyine yakın kaynaklardan

gelen ses dalgalarının derinliklerde kırılıp su yüzeyine geri

döndüğü derin okyanuslardaki bölge.

CONVERGING ATTACK YAKINSAK TAARRUZ: Muhtelif istikametlerden bir

noktaya veya bir yere yapılan taarruz.

CONVERGING FIRETOPLANMIŞ ATEŞ: Aynı noktaya muhtelif silahlarla yapılan

ateş.

CONVERSATIONAL MODE HABERLEŞME MODU: Terminaldeki kullanıcının

bilgisayar ile aracısız haberleşerek programın çalışma şekline

karışarak kendi giriş mesajlarına doğrudan cevap alması

şeklindeki işletme metodu.

CONVERSION TAHVİL: Aksam veya nihai madde gibi bir madde parçalarının

takılma ameliyesi hariç olmak üzere başka bir madde haline

gelecek şekilde tadil edilmesi.

CONVERSION (DATA AUTOMATION) DEĞİŞTİRME (BİLGİ İŞLEM): Bilgileri bir

temsili gösterme şeklinden diğerine; örn. bir tip makine dilinden


başka tip bir makine diline veya manyetik banttan basılı sahifeye

değiştirme işlemi.

CONVERSION ANGLE DEĞİŞME AÇISI: Büyük bir daire kerterizi (ortodromik)

ile bir noktanın kerte hattı kerterizi arasında müşterek bir

kökende ölçülen açı.

CONVERSION SCALE DEĞİŞME ÖLÇEĞİ: İki ayrı ölçü birimi arasındaki ilişkiyi

gösteren bir ölçek. Ayrıca bakınız: "scale".

CONVERSION SQUARE TAHVİL KARESİ: Bak. "cipher square".

CONVERSION TABLE TAHVİL ÇİZELGESİ: Herhangi bir birimin başka bir birim

hesabı ile karşılığını gösteren şema. Örneğin, cephane sandıkları

atıma; İngiliz ölçü birimlerini metrik sisteme veya milyem birimi

ile gösterilen topçu atış esaslarını yardaya tahvil eden çizelgeler

gibi.

CONVERSION TRAINING TAHVİL EĞİTİMİ:

CONVERT SINIF DEĞİŞTİRMEK: Bir birliği, bir muharip veya yardımcı sınıftan

diğerine geçirmek. Örneğin süvariden tank sınıfına geçirmek

böyle bir hareket yeni kadroya uymak için tekrar isimlendirmeyi

icap ettirir.
CONVERTED SCORE TAHVİL EDİLMİŞ NOT: Aletlerle elde edilen notlarla

mukayesede esas teşkil etmek üzere ham not halinden

hesaplanmış not haline getirilen not.

CONVERTER ŞİFRE MAKİNESİ: Kriptoğrafide; haberleri süratle şifreleyen veya

şifreleri çözen mekanik veya elektrikli bir cihaz. Örn. M209 şifre

makinası gibi.

CONVERTIBLE VEHICLE PALET TAKILABİLİR ARAÇ: Tekerlekli durumdan tırtıllı

duruma geçirilebilir araç.

CONVEYOR KONVEYÖR: Kitle halindeki ikmal maddelerini veya ambalajlarını

bir kaç metrelik mesafe dahilinde devamlı bir akış halinde nakle

yarayan bir istif vasıtası. Çalışma şekillerine göre üç tip konveyör

vardır: itme suretiyle çalışanlar yer çekimi yani kendi ağırlığı ile

çalışanlar ve güç ile çalışanlar. Şekillerine göre de, tekerlekli,

bilyalı, latalı, oluklu ve kayış kasnak tertibatlı olabilirler.

CONVICTION BY CIVIL COURT SİVİL MAHKEMECE MAHKUMİYET: Sivil bir

mahkeme tarafından hüküm giymişlik.

CONVOY KONVOY: l. Toplanıp birlikte hareket etmek üzere tertiplenmiş

genellikle harp gemileri ve/veya uçakların refakatinde bulunan

bir miktar ticaret gemisi veya yardımcı gemi ya da her ikisinden


oluşan gemi kafilesi veya harp gemisi refakatinde tek bir ticari

gemi veya yardımcı gemi. 2. Bir koruma söz konusu olmaksızın,

kontrollü ve muntazam hareketi temin maksadıyla tertiplenmiş

bir araç grubu. Ayrıca bak. "coastal convoy", "evacuation

convoy", "ocean convoy".

CONVOY ASSEMBLY KONVOY TOPLANMASI: Ticaret gemilerinin konvoy

teşkil etmek üzere tertiplenmesi.

CONVOY ASSEMBLY PORT KONVOY TOPLANMA LİMANI: Açık denizlerde

veya kıyı sularında seyredecek gemilerin denize açıldıkları liman.

CONVOY COMMODORE KONVOY KOMODORU: Taktik komutanın emirlerine

bağlı olarak konvoya komuta etmekle görevlendirilmiş deniz

subayı veya konvoydaki gemilerden birinin süvarisi. Eğer su üstü

refakat gemileri mevcut değilse, bütün komutayı ele alır.

CONVOY DISCIPLINE KONVOY DİSİPLİNİ: Bir konvoyun mümkün olduğu

kadar azami sürat ve emniyetle ve diğer trafiği, imkan nispetinde

az etkileyecek şekilde, hareketini sağlamak için gerekli talimata

riayet edilmesi.
CONVOY DISPERSAL POINT KONVOY DAĞILMA NOKTASI: Denizde konvoyun

dağıldığı ve ondan sonra her geminin bağımsız olarak yoluna

devam ettiği nokta.

CONVOY ESCORT KONVOY REFAKAT KUVVETİ: Bir konvoya refakat eden ve

himayesinden sorumlu olan gemiler veya hava araçları.

CONVOY GUARD KONVOY MUHAFIZI: Motorlu araçlardan müteşekkil bir

konvoyun dağılmasını, tahrip edilmesini ve ele geçirilmesini

önleyecek muhafız.

CONVOY JOINER KONVOYA SONRADAN KATILAN (GEMİ VEYA GEMİ GRUBU):

Bir ana konvoydan ayrı olarak seyredip buna sonradan katılan bir

gemi veya gemi grubu. Ayrıca bak. "convoy leaver", "joiner",

"joiner convoy", "joiner section".

CONVOY LEAVER KONVOYDAN AYRILAN: Önceden tespit edilmiş kendi

terminal limanına ayrı olarak gitmek üzere ana konvoyu

terkeden, bu konvoyun bir kısmı veya bu konvoyla seyreden her

gemi (tek başına ayrılan gemi). Ayrıca bak. "convoy joiner",

"leaver convoy", "leaver section".

CONVOY LOADING KONVOY YÜKLEMESİ: Birliklerin, teçhizat ve ikmal

maddeleriyle birlikte mutlak surette aynı gemiye değil de, aynı


hareket grubu içindeki gemilere yüklenmesi. Ayrıca bak.

"loading" (Not. NATO "ship" kelimesi yerine "vessel" kelimesini

kullanmaktadır) .

CONVOY ROUTE KONVOY ROTASI: İlgili ulaştırma planlama makamı

tarafından bir konvoya tahsis edilen belirli istikamet, rota.

CONVOY SCHEDULE KONVOY PROGRAMI: Sevkiyat hatlarını, toplanma ve

dağılma bölgelerini, planlanmış ilerleme hızını uğranılacak

limanları gösteren planlı konvoy seyir programı.

CONVOY SPEED KONVOY SEYİR SÜRATİ: Konvoy komutanının konvoy kılavuz

gemisine muhafaza etmesini emrettiği hız.

CONVOY TERMINAL AREA KONVOY TERMİNAL BÖLGESİ: Merkez aldığı

liman veya demirleme yerinin adı ile anılan, konvoyların ve

konvoy kısımlarının geldiği ve bunların kıyı konvoy sistemlerine

dağıtılacağı veya son varış yerlerine bağımsız olarak yola

çıkacakları bir coğrafik bölge.

CONVOY THROUGH ESCORT KONVOY REFAKAT GEMİLERİ: Yakın refakat

gemilerinden normal olarak toplanma limanından varış limanına

kadar konvoyla birlikte seyreden gemiler.


CONVOY TITLE KONVOY İSMİ: Herbir konvoyun kalkış ve varış limanlarını, hızını

ve seri numarasını veren harf ve sayıların bir bileşimi.

CONVOY UNIT LOADING BİRLİK KONVOY YÜKLEMESİ: Bak. "convoy loading".

COOK OFF KENDİLİĞİNDEN ATEŞ ALMA: Atım yatağına yerleştirilmiş

bulunan bir atımın silahın hareketi ile ateş alması.

COOPERATION İŞBİRLİĞİ, ELBİRLİĞİ, ORTAKLAŞA ÇALIŞMA: Bir görevin

yapılmasında çeşitli silah ve unsurların birbirleriyle anlaşmak ve

hareket düzeni kurmak suretiyle ahenkli bir şekilde çalışmaları.

COOPERATIVE LOGISTICS MÜŞTEREK ORTAKLAŞA LOJİSTİK DESTEĞİ:

Amerikan Savunma Bakanlığı lojistik sistemine katılması

nedeniyle bir yabancı devlet veya makama karşılığı ABD ne

ödemek üzere yapılan lojistik desteği.

COOPERATIVE LOGISTICS SUPPORT ARRANGEMENTS ORTAKLAŞA LOJİSTİK

DESTEK ANLAŞMALARI: ABD ile dost bir devlet arasında barış

şartları altında ortaklaşa lojistik anlayışı destekleyen, sınırlayan

veya uygulayan usul anlaşmaları (ortaklaşa lojistik anlaşmaları)

ile uygulama usulleri (tamamlayıcı usuller) için kullanılan

müşterek terim.
COORDINATE KOORDİNE ETMEK: Bir işle ilgili olan bütün daire ve birliklerin

verimli bir şekilde çalışmalarını sağlamak için işbirliği yapmak.

COORDINATE CODE KOORDİNAT KODU: Kara, Deniz ve Hava haritalarına

basılmış bulunan koordinatlardan ayrı olarak, belirli maksatlar

için harf veya rakamlarla gösterilen koordinatlara mahsus kod.

COORDINATE SCALE PLAN MÜŞİRİ: Bir harita üzerinde nokta tayini veya

noktaların yerlerinin tespitinde kullanılan dik açılı bir cetvel.

Cetvel üzerinde haritadaki grid çizgileri arasındaki mesafeyi

gösteren eşit ölçek işaretleri vardır.

COORDINATE SYSTEM KOORDİNAT SİSTEMİ: Bir harita veya arazi sathı

üzerinde hakiki veya nispi noktaları ifade etmek için harita

üzerine çizilen veya tatbik edilen hatlar.

COORDINATED ATTACK KOORDİNE TAARRUZ: Bir komutanlığa bağlı çeşitli

unsurların güçlerinden bir bütün olarak komutanlık hesabına

azami fayda sağlanacak şekilde kullandıkları dikkatle planlanmış

ve tatbik edilmiş bir taarruz hareketi.

COORDINATED DEFENSE KOORDİNE HAVA SAVUNMASI: Tek bir savunma

meydana getiremeyecek kadar birbirinden uzak fakat karşılıklı


savunma ile malzeme tasarrufu ve daha büyük fayda sağlanacağı

tasarlanan iki veya daha çok hassas bölgenin hava savunması.

COORDINATED DRAFT PLAN KOORDİNE EDİLMİŞ TASLAK PLAN: Katılan

ülkeler ile koordine edilmiş bulunan bir taslak plan. Gelecekteki

planlama ve tatbikatlarda kullanılabilir ve acil durumlar

esnasında uygulanabilir. Ayrıca bak. "initial draft plan", "draft

plan", "final plan", "operation plan"

COORDINATED EXERCISE KOORDİNE EDİLMİŞ TATBİKAT: Bak. "JCS coordinated

exercise".

COORDINATED FIRE PLAN KOORDİNE ATEŞ PLANI: Savunma sırasında

azami ateş tesirini daima taarruz eden düşman kuvveti üzerinde

bulundurmak için muharebeden önce komutanlar tarafından

yapılan planlar.

COORDINATED ILLUMINATION FIRE KOORDİNE EDİLMİŞ AYDINLATMA ATEŞİ:

Aydınlatıcı ateşin ve kuvvetli patlayıcı bomba atışının, sadece

hedefin tespiti ve kuvvetli patlayıcı bomba ateşinin tanzim

edilmesi için gereken zamanda hedef ve hedefi çevreleyen

bölgenin aydınlatılmasını temin etmek üzere koordine edildiği

bir atış tipi.


COORDINATED PROCUREMENT KOORDİNE TEDARİK: Bu şekil tedarik: (a)

Karşılıklı anlaşmaya uyularak, bir kuvvet komutanlığı (veya

müşterek büro) tarafından başka bir kuvvet komutanlığı için

temin edilen ikmal maddelerini veya hizmetleri ya da (b)

Münferit tedarik durumundaki ikmal maddeleri tedariki ile ilgili

tedariki ifade eder. Bu tedarik müşterek (joint), münferit (single)

ve tesis hesabına (plant cognizance) tedarik şekillerini içine alır.

COORDINATED PROCUREMENT ASSIGNEE KOORDİNELİ TEDARİK GÖREVLİSİ:

Özel bir federal ikmal grubu/sınıfı, malı veya maddesine ilişkin

Amerikan Savunma Bakanlığının bütün gereksinimleri için

satılma sorumluluğunun verildiği teşkilat veya askeri sınıf.

COORDINATES KOORDİNATLAR: Bir noktanın verileri bir referans çatısında veya

sisteminde aldığı durumu belirten doğrusal veya açısal nicelikler.

Aynı zamanda düzlem dikdörtgen koordinatları veya küresel

koordinatları gibi özel tip referans çatısını veya sistemini

belirtmek üzere kullanılan bir terimdir. Ayrıca bak. "cartesian

coordinates", "geographic coordinates", "grid coordinates",

"georef".

COORDINATING AUTHORITY (DOD) KOORDİNE MAKAMI (AMERİKA SAVUNMA

BAKANLIĞI): İki veya daha çok kuvvet komutanlığına ait


kuvvetleri veya aynı kuvvet komutanlığından iki veya daha çok

sınıfı ilgilendiren belirli görev veya faaliyetleri düzenleme

sorumluluğu verilmiş bir komutan veya şahıs. Bu komutan veya

şahsın ilgili makamlar arasında istişare yapılmasını istemek

yetkisi varsa da bir anlaşmaya varılmasını zorlama yetkisine

sahip değildir. Lüzumlu anlaşmayı temine muvaffak olamaması

halinde konuyu kendisini tayin eden makama arzetmesi gerekir.

COORDINATING AUTHORITY (NATO) KOORDİNE MAKAMI (NATO): İki veya

daha çok kuvvet komutanlığından iki veya daha çok sınıfı

ilgilendiren belirli görev ve faaliyetleri düzenleme sorumluluğu

verilmiş bir komutan veya şahıs. Bu bireyin ilgili makamlar

arasında istişare yapılmasını istemek yetkisi varsa da, bir

anlaşmaya varılmasını zorlama yetkisine sahip değildir. Dahil

olan teşkilatlar arasında anlaşmaya varılamadığı durumda, bu

şahıs müzakere yoluyla gerekli anlaşmayı sağlayamayacağı

durumda, konuyu kendisini tayin eden makama arzetmesi

gerekir.

COORDINATING POINT KOORDİNASYON NOKTASI, BULUŞMA NOKTASI: Her

türlü muharebede komşu birlik ve teşkillerin kontrol ve


koordinasyon maksadıyla birbirleriyle temas etmeleri gereken

belirli nokta.

COORDINATION KOORDİNASYON, EŞGÜDÜM: Bir işle ilgili olan bütün daire ve

birliklerin verimli bir çalışma sağlama maksadıyla yaptıkları

işbirliği.

COORDINATION WITH KOORDİNASYON HALİNDE, AHENKLİ OLARAK: Anlaşma

ve istişare suretiyle. Bu terim, birlikte çalışan makamların aktif

surette işe katılacaklarını, fikir birliği yapmaya çalışacaklarını ve

bir karara varamadıkları takdirde tartışma konusu olan

meselenin bir üst makama arz olunacağını belirtmede kullanılır.

COPPERING BAKIRLAŞMA: Topçu mermilerinde sevk çemberinin veya piyade

mermilerinde gömleğin namlu içinde bıraktığı metal kırıntılar.

COPY NEGATIVE NEGATİF KOPYA: Bir orijinalden aynı ölçekte olması

gerekmeksizin hazırlanan bir negatif.

COPY NUMBER KOPYA NUMARASI: Bak. "serial number".

COPY PLOT ESAS HARİTA KOPYASI: Esas haritadan teksir edilmiş bir örnek.
CORDITE KORDAYT BARUTU: Bazı devletlerde sevk barutu olarak

kullanılan ve pamuk barutu, nitrogliserin ile bir çeşitmadeni

yağdan yapılan çubuk şeklinde çift bazlı barut.

CORDUROY ROAD AĞAÇ YOL: Yumuşak veya bataklık arazide, ya doğrudan

doğruya arazi üzerine veya araziye uzunluğuna yerleştirilmiş

kütük veya kalın tahtalar üzerine bütün veya yarılmış kütükleri

enlemesine döşemek suretiyle yapılan yol.

CORE SET LISTING NÜVE MALZEME, TEÇHİZAT LİSTESİ:

CORIOLIS EFFECT CORİOLİS ETKİSİ, CORİOLİS OLAYI (HV.): Hareket halindeki bir

cisimde Arzın ekseni etrafında dönüşünden ileri gelen ve yatay

hareketleri, kuzey yarım küresinde dönüş istikametinin sağına

güney yarım kürede soluna kaydıran yan sapması.

CORNER GUARD KÖŞE KORKULUĞU: İşçi veya malzemenin depolardaki

istiflere çarpmalarını önlemek için yol kavşaklarına konan

korkuluk.

CORNER REFLECTOR KÖŞELİ REFLEKTÖR: 1. Birbirini dik olarak kesen

madeni levha veya tabakalardan ibaret bir cihaz. Bu cihaz, bir

radar hedefi veya işareti olarak faaliyet gösterecek şekilde

tasarlanmıştır.2. Radar değerlendirmesinde, düz satıhtan gelen


çoklu yansımalar vasıtasıyla hedefin tahmin edilen ölçülerinden

daha büyük radar yansıması oluşturan bir nesne.

COROLLARY UNITSİHTİYAT HAVA İHTİSAS BİRLİKLERİ: Uzatılmış faal görevde

olmayan ihtiyat personelden oluşan ve normal olarak hazar

kuvveti halinde ve Hava kuvvetleri TM kadrosuna ya da kuruluş

dışı özel kadroya göre oluşturulan ABD Hava İhtiyat Birlikleri. Bu

birlikler, başlıca hava komutanlıklarından birinin kuruluşuna ve

Muvazzaf bir Hava Kuvveti Birliğinin emrine verilirler.

CORPORAL CORPORAL: 75 deniz mili mesafeye kadar hedeflere taarruz için

planlanmış nükleer harp başlığı kullanma kabiliyetinde, sıvı

yakıtlı satıhtan satha atılan seyyar güdümlü füze.

CORPORAL OF THE GUARD NÖBETÇİ ONBAŞISI: Nöbetçileri tertipleyen,

gereken talimatı veren, postaları değiştiren ve bunlardan birinin

başında bulunan onbaşı.

CORPS İHTİYAT EĞİTİM KOLORDUSU: Kendi sorumluluk bölgesi içinde

bulunan ABD Kara Ordusu Müşekkel İhtiyat Birlikleri ve

personelinin komuta eğitim murakabe, idare ve desteğinden

Yurtiçi Bölgesi ordu komutanına karşı sorumlu, bir general

komutasında taktik dışı bir birlik. Bu birlik; Yurtiçi Bölgesi ordu


komutanı tarafından yetki verildiği takdirde aynı sorumlulukları

Yedek Subay Hazırlık Eğitim Teşkilatı ile Milli Savunma Subay

Aday Sınıfı içinde yerine getirir. Bu anlamda (U. S. Army Corps)

şeklinde kullanılır. Ayrıca bakınız: "Army Corps".

CORPS ARTILLERY KOLORDU TOPÇUSU: Bir kolordunun kuruluşuna dahil

bulunan veya emrine verilen fakat kolordu tarafından

tümenlerin emrine verilmemiş olan topçu.

CORPS ENGINEER KOLORDU İSTİHKAM ŞUBE MÜDÜRÜ: Bak. "unit engineer".

CORPS HEADQUARTERS COMPANY KOLORDU KARARGAH BÖLÜĞÜ:

CORPS OF CHAPLAINS ASKERİ DİN İŞLERİ SINIFI, ASKERİ DİN İŞLERİ TEŞKİLATI:

Ordu personelinin moral ve dini işlerine nezaret eden bir sınıf.

Bu sınıf, din işleri subaylarından müteşekkil olup bütün ordu

birliklerinde hizmette bulunur, atandıkları komutanlıklarda dini

merasime nezaret eder ve personel ile şahsi görüşmeler yapar.

CORPS OF ENGINEERS İSTİHKAM SINIFI, İSTİHKAM TEŞKİLATI: Ordunun inşaat

ve istihkam işlerini idare eden sınıf.

CORPS OF MILITARY POLICE ASKERİ İNZİBAT SINIFI, ASKERİ İNZİBAT

TEŞKİLATI: Ordunun askeri kontrolu altındaki bölgelerde düzeni


korumak ve şahısların mal ve mülklerini emniyet altına almak

üzere bir polis kuvveti gibi hizmet gören bir sınıf.

CORPS TROOPS KOLORDU BAĞLI BİRLİKLERİ: Kolordu kuruluşuna veya

emrine verilen fakat, kolorduyu teşkil eden tümenlerin bir kısmı

halinde olmayan birlikler.

CORPUSCULAR COSMIC RAYS ZERRESEL KOZMİK IŞINLAR: Dış alemden gelen

ve %86 sı hidrojen çekirdeği (proton), %31'i helyum çekirdeği

(alfa partikülleri), %1'i helyumdan daha yüksek atom sayılı

elemanlara ait çekirdeklerden ibaret bulunan esas kozmik ışınlar.

CORRECTED AZIMUTH DÜZELTİLMİŞ İSTİKAMET AÇISI: Hareket halindeki bir

hedefe ateş eden bir topla namlu ekseninin hava, malzeme ve

diğer çeşitli şartlara göre değişiklikler yapıldıktan sonraki

istikamet açısı.

CORRECTED DEFLECTION DÜZELTİLMİŞ YAN: Hava malzeme ve diğer

değişik şartlara göre düzeltme yapıldıktan sonra, bir silahın

namlu ekseni ile nişan hattı arasındaki açı.

CORRECTED ELEVATION DÜZELTİLMİŞ YÜKSELİŞ: Atış cetvelinde düzeltilmiş

mesafeye tekabül eden yükseliş.


CORRECTED RANGE DÜZELTİLMİŞ MESAFE: Merminin hedefe isabetini

sağlamak üzere hava şartları, cephane farkları, namlu aşınması

ve standart durumlardan farklı diğer değişiklikler için yapılmış

düzeltmelerle birlikte hakiki mesafe.

CORRECTION DÜZELTME: Bilgideki bir hatanın duyurulmuş olduğunu ve

düzeltilmiş bilginin bunu takip edeceğini belirtmek üzere

kullanılan bir muhabere ön kelimesi.

CORRECTION FOR NONRIOIDITY İHTİMALİ DEĞİŞME DÜZELTMESİ: Mermi

yolunun değişmezliğini tahminde yapılmış hatayı gidermek için

bir düzeltme.

CORRECTIONAL CLASSIFICATION ISLAH, DÜZELTME SINIFLANDIRMASI: Bak.

"classification".

CORRECTIONAL FACILITY ISLAH TESİSİ: Mahpusların tutuklanmasına ait ve ıslah

eğitim merkezi, disiplin cezaevi, disiplin eğitim merkezi

hastahane tutuklu koğuşu ve askeri hapishaneyi içine alan tesis.

Ayrıca bakınız: "confinement facility".

CORRECTIONAL INSTALLATION ISLAH TESİSLERİ: Bak. "correctional facility".

CORRECTIONAL INSTITUTION ISLAH MÜESSESESİ: Federal hapishane

sisteminde, genellikle giydikleri hükümler beş yılı aşmayan


mahkumlar için yapılmış ve asgari veya orta derecede emniyet

tedbiri alınmış müessese.

CORRECTIVE MAINTENANCE DÜZELTİCİ BAKIM: Kusurlu bir maddeyi belirli bir

duruma getirmeyi amaçlayan bakım faaliyetleri. Ayrıca bakınız:

"preventive maintenance".

CORRECTOR KOREKTÖR: Bir merminin tapası üzerinde bulunan ve iştial

süresinde değişiklik yapan tertibat. Bu tertibat sayesinde tapanın

esas iştial süresi değiştirilmeden ufak tanzimler yapmak

mümkün olur.

CORRELATION KARŞILIKLI İLİŞKİ, KORELASYON: Hava savunmasında radar ekranı

üzerinde beliren bir hava aracının hedef tespit göstergesiyle

veya optik olarak diğer bir kaynaktan alınmakta bulunan

bilgideki araçla aynı olduğunun belirlenmesi.

CORRELATION COEFFICIENT İLİŞKİ KATSAYISI:

CORRELATION FACTOR KARŞILAMA FAKTÖRÜ: Gelen radyasyon dozu (incident

dose rate) miktarının koruyucu bir maddeden geçen miktara

oranı. Bu oran geçirme faktörünün karşıtıdır.

CORRESPOND MUHABERE ETMEK (YAZIŞMA İLE): Mektup ve yazı ile karşılıklı

muhabere ve temas temin etmek.


CORRESPONDENCE YAZIŞMA, YAZIŞMA SURETİYLE MUHABERE: Mektup ve

yazı ile yapılan haberleşme ve temas.

CORRESPONDENT MUHABİR: Muntazam haber toplayıp halka yayınlamakla

meşgul bir gazeteci, basın muhabiri, fotoğrafçı, fıkra yazarı, baş

muharrir, yayımlayıcı, film çekici, haber filmi veya dokümanter

film alıcıları. Ayrıca bakınız: "accredited correspondent",

"combat correspondent" ve "visiting correspondent".

CORRESPONDING RANGE ATIŞ EMNİYET MESAFESİ: Dost birlikler

üzerinden emniyetle aşabilen en yatık mermi yolu.

CORRIDOR KORİDOR: Uzun ekseni bir kuvvetin hareket istikametine paralel

olan veya bu istikametle uzanan arazi kompartımanı. Bak.

"compartment of terrain".

CORROSION KOROZYON, KİMYASAL AŞINMA: Herhangi bir metalin, kimyasal

etkilerle yavaş yavaş aşınması.

CORROSION PREVENTION KOROZYON ÖNLEME (TEDBİRLERİ): Korozyona

elverişli yüzeyleri, su, su buharı, asit ve diğer kirletici maddelerle

temasları önleyecek şekilde örterek veya rutubeti giderilmiş

havalı, yerlerde depolayarak madeni malzemeye sağlanan

koruma. Bu koruma; malzemenin bütününü veya gerekli kısmını


dikkatle temizlemek, yağ, gres veya hava ve rutubetle temasa

engel olacak rutubet geçirmez kağıt, tatbik etmek ve koruyucu

maddenin üzerini örtmek gibi tedbirleri içine alır.

CORROSION PREVENTIVE KOROZYON ÖNLEYİCİ MADDE: Metal

yüzeylerine tatbik edilen ve başlıca görevi kimyasal aşınmayı

önlemek olan yağ, plastik boya, sargı ve benzeri maddeler. Bu

madde, yüzeyde daimi surette ince bir tabaka meydana

getirerek hava ile teması önler veya korozyonu başka unsur

üzerine yöneltebilir (katodik koruma) .

CORROSION PREVENTIVE COMPOUND KOROZYON KORUYUCU BİLEŞİK: Pas

veya korozyonu önlemek için metal yüzeylerine sürülen bir

bileşik. Bu terim boya tabakalarından ayırt edilmeleri için genel

olarak, su veya temizleme mahlulü ile giderilebilen bileşikler için

kullanılır.

CORSAIR II CORSAIR II: Tek kişilik, tek turbofan motoru olan, topu bulunan

ve geniş nükleer ve/veya klasik mühimmat ve gelişkin havadan

havaya ve havadan karaya füze taşıyabilecek kapasitede olan,

uçak gemilerine iniş kalkış yapabilecek şekilde tasarlanan bütün

hava koşullarında uçabilecek bir hafif taarruz uçağı.


CORVETTE KORVET: Deniz altılara karşı teşkil edilmiş konvoylarda kullanılan

gambot.

COSMIC RAY PRIMARIES KOZMİK IŞIN ANA UNSURLARI, KOZMİK IŞIN

PRİMERLERİ: Bak. "corpuscular cosmic rays".

COSMIC RAYS KOZMİK IŞINLAR: Bak. "corpuscular cosmic rays".

COSOLVENT YARDIMCI ERİTİCİ: İstenilen sonucu vermek üzere ahenkli bir

şekilde iş gören sıvılar. Bu sıvılar, örneğin su ve kuru temizleme

mahlulü (dry solvent) gibi birbiriyle karışmayan iki sıvının

yekdiğeriyle ahenkli bir şekilde karışmalarını mümkün kılmak için

kullanılır.

COST MALİYET:

COST ACCOUNTING MALİYET HESABI, MALİYET MUHASEBESİ: Masrafların

aşağıda gösterilen esaslara göre kaydı, tasnif edilmesi ve

özetlenmesi: (a) Maliyet unsuruna göre, (b) Paranın temin ediliş

şekline göre, (c) İş veya sarf emrine göre, (d) Vazife, iş, faaliyet,

çalışma ve programa göre. Bu suretle; bir imalatın muhtelif

safhaları ve, meydana gelen maddelerin ayrı veya müşterek

maliyetleri ve teşkilat esasına göre maliyet hesabı yapılmış olur.


COST ACCOUNTS MALİYET HESAPLARI: Muamelatı kontrol ve işletme

sonuçlarını analize etmek maksadıyla masrafların tespit edilmiş

bir hesap şemasına uygun olarak tasnifi ve toplanması için

yapılan hesaplar.

COST ANALYSIS MALİYET ANALİZİ:

COST CHARGEABLE TO FUND AUTHORIZATION FON YETKİSİNDEN

ÖDENEBİLECEK MASRAFLAR:

COST CHARGEABLE TO PURCHASE AUTHORIZATION SATINALMA

YETKİSİNDEN ÖDENEBİLECEK MASRAFLAR:

COST CONTRACT MALİYET SÖZLEŞMESİ: 1. Sözleşmenin yerine getirilmesi

esnasında yapılan uygun harcamaların sözleşmede belirtilen

şekilde müteahhide ödenmesini sağlayan sözleşme. 2.

Müteahhide ayrıca ödeme yapılmayan, maliyetin geri ödendiği

bir tip sözleşme.

COST EFFECTIVENESS MALİYET ETKİNLİĞİ (HV.): Belirli bir görevin

yapılmasında alternatifleri (iş, metot, tutum, teçhizat, silah

sistemleri, destek sistemleri kuvvet düzenleri v. b.) maliyet ve


etkenliğin birbiriyle münasebetli tesirleri hesaba katılarak analiz

suretiyle ortaya çıkarılmış mukayeseli bir değerlendirme.

COST EFFECTIVENESS ANALYSIS MALİYET ETKİNLİK ANALİZİ:

COST MODEL MALİYET MODELİ: COST PLUS A FIXED FEE CONTRACT: KAR

İLAVELİ MALİYET SÖZLEŞMESİ: Müteahhide sabit bir ücret

ödenmesini sağlayan, maliyetin geri ödendiği bir tip sözleşme.

Bu sabit ücret bir defa karara bağlandıktan sonra maliyetteki

değişmelerle birlikte değişmez ancak sözleşmede belirtilen iş ve

hizmetlerin değişmesi halinde yeniden ayarlanabilir.

COST REIMBURSEMENT TYPE CONTRACT MALİYETİ İADE TİPİ SÖZLEŞME:

Maliyet sözleşmesi (cost contract) ve maliyeti paylaşılan

sözleşme (cost sharing contract) ile kar ilaveli maliyet

sözleşmelerini (cost plus a fixed fee contract) içine alan

sözleşme.

COST SHARING MASRAF PAYLAŞMASI:

COST SHARING CONTRACT MALİYETİ PAYLAŞILAN SÖZLEŞME: Müteahhide

ayrıca ödeme yapılmayan ancak meşru masraflardan üzerinde

anlaşmaya varılan bir kısmının müteahhide geri ödendiği maliyet

iade tipi bir sözleşme.


COST, INSURANCE AND FREIGHT (CIF) MALİYET, SİGORTA VE NAVLUN:

COUNCIL KONSEY: Yönetmelikler veya genel emirlerle kurulmuş, daimi

inceleme veya istişare grubu. Konsey, kendisine verilmiş konular

üzerinde belirli makama teklif ve tavsiyelerde bulunur. İlgili

makamların (asker, sivil veya karma) kıdemli temsilcilerinden

mürekkeptir. İlgili şahıslar için bu kurulda üyelik -asil sekreterlik

görevi almış olanlar dışında- esas görevlerine ek bir görevdir.

COUNT OFF SAĞDAN (SOLDAN) SAYMAK: Bir sıra dahilindeki şahısların

bulundukları yerin numarasını belirli bir noktadan başlayarak

saymaları.

COUNTDOWN GERİYE SAYMA: Füzelerin denenmesiyle başlayıp fırlatılmasıyla

ve ateşlenmesiyle süren, adım adım yapılan bir işlem. Bu işlem

daha önceden yapılan bir programa göre yapılır.

COUNTER AIR MUKABİL HAVA: Amerika Birleşik Devletleri Hava Kuvvetlerinin

düşmanı imha ederek veya etkisizleştirerek istenen hava

üstünlüğünün elde edilmesi ve muhafazası amacıyla yapılan

hava harekatları için kullandığı bir terim. Buna hem taarruzi hem

de savunma harekatları dahildir. Taarruzi harekatlar genellikle

düşman arazisinde ve dost kuvvetlerin inisiyatifinde yapılır.


Savunma harekatlarıysa dost arazisinde ve genellikle düşman

kuvvetler tarafından başlatılan bir harekata tepki olarak yapılır.

Ayrıca bakınız: "antiair warfare" (Not: Amerikan Savunma Kurulu

tanımı yapılan harekatlar" ile başlar) .

COUNTER AIR OPERATION KARŞI HAVA HAREKATI: İstenilen hava

üstünlüğünün elde edilmesi ve muhafazası için yapılan düşmanın

taarruzi ve savunma kabiliyetlerine yönelik hava harekatı.

COUNTER AIR OPERATIONS CENTER KARŞI HAVA HAREKAT MERKEZİ: Amfibi

harekatta; Deniz Piyadesi hava kontrol sisteminin, hava

savunmasını kontrol ve idare maksadıyla teşkil edilmiş bir ast

harekat unsuru. Yerine göre, bir taktik hava kontrol veya idare

merkezinin harekat kontrolu altındadır.

COUNTER BATTERY DÜŞMAN TOPÇUSU İLE MUHAREBE: Bak. "counter

battery fire".

COUNTER BATTERY ACTIVITIES DÜŞMAN TOPÇUSU İLE MUHAREBE

FAALİYETLERİ: Düşman topçusunun yerini tayin, tesirini tahdit

veya kendisini tahrip maksadıyla yapılan işler.


COUNTER BATTERY FIRE KARŞI BATARYA ATIŞI: Görmeden atış yapan silah

sistemlerini imha etmek veya etkisiz hale getirmek amacıyla

açılan ateş. Buna sadece "counterbattery" de denir.

COUNTER C3 Bakınız: "command, control and communications counter

measures":

COUNTER DECEPTION ALDATMAYA KARŞI KOYMA: Yabancı aldatma

harekatına karşı koymaya, etkisiz hale getirmeye, etkisini

azaltmaya veya bundan fayda sağlamaya yönelik çabalar. Karşı

aldatma düşman aldatma harekatlarının tanımlanması için

yapılan istihbarat görevlerini içine almaz. Ayrıca bakınız:

"deception".

COUNTER PROPAGANDAKARŞI PROPAGANDA:

COUNTER SURVEILLANCE GÖZETLEMEYE KARŞI KOYMA: Düşman

gözetlemesine karşı koymak için alınan aktif ve pasif tüm

önlemler. Ayrıca bakınız: "surveillance".

COUNTER-SURPRISE MILITARY SYSTEM ASKERİ MUKABİL BASKIN SİSTEMİ:

COUNTERATTACK KARŞI TAARRUZ: Savunma durumundaki bir kuvvetin, taarruz

eden bir kuvvete karşı, kuvvetin tamamı veya bir kısmıyla

kaybedilen bir araziyi geri almak, düşmanın ileri birliklerini imha


etmek veya bunların ana kuvvetlerle irtibatını kesmek gibi özel

amaçlarla veya düşmanın taarruzla elde etmek istediği hedeflere

ulaşmasını engellemek gibi genel amaçlarla giriştiği bir taarruz.

COUNTERBATTERY INTELLIGENCE OFFICER DÜŞMAN TOPÇUSU İLE MUHAREBE

İSTİHBARAT SUBAYI: Düşman topçusu hakkında doğru bilgi

almak ve topçu muharebesi için uygun ateş tekliflerinde

bulunmaktan sorumlu sahra topçusu karargah subayı.

COUNTERBATTERY OFFICER DÜŞMAN TOPÇUSU İLE MUHAREBE SUBAYI: Bak.

"counterbattery intelligence officer".

COUNTERBLOW KARŞI HAREKET: Düşmana karşı belirli maksatlarla yapılan

genel karşı taarruz (counter offensive), karşı taarruz (counter

attack) ve mevzii karşı taarruz (local counterattack) gibi

hareketlerin hepsini içine alan karşı hareket.

COUNTERCOIL YERİNE GELME, YERİNE GETİRME: Geri tepmeden sonra ateş

vaziyetine dönmek üzere, bir namlu veya parçanın tekrar geri

gelmesi.

COUNTERCOIL MECHANISM YERİNE GETİRME TERTİBATI: Geri tepmeden

sonra namluya esas atış vaziyetine getiren hidrolik, havalı veya


mekanik tertibat. Buna "recuperator" veya "recuperator

mechanism" de denir.

COUNTERESPIONAGE CASUSLUĞA KARŞI KOYMA (AMERİKA SAVUNMA

BAKANLIĞI, AMERİKAN SAVUNMA KURULU): Casusluk

faaliyetlerinde bulunan veya bundan şüphe edilen birey, grup

veya teşkilatları tanımlama ve bunlara sızma, hile, aldatma ve

baskı yapılarak casusluk faaliyetlerinin saptanmasının, imhasının,

etkisiz hale getirilmesinin bundan faydalanmanın ve

önlenmesinin amaçlandığı bir istihbarata karşı koyma özelliği.

COUNTERESPIONAGE (NATO) CASUSLUĞA KARŞI KOYMA (NATO): Casusluğu

tespit etmek ve buna karşı koymak üzere tasarlanmış faaliyetler.

Ayrıca bakınız: "counter intelligence".

COUNTERFEIT SAHTESİNİ YAPMAK, TAKLİT ETMEK, KALP PARA BASMAK:

COUNTERFIRE KARŞI ATEŞ: Düşman silahlarını imha etmeyi veya etkisiz hale

getirmeyi amaçlayan ateş. Bu batarya imha ateşini, karşı

bombardımanı ve havan imha ateşini içine alır.

COUNTERFLAK PREPARATION DÜŞMAN HAVA SAVUNMASINA KARŞI İMHA

ATEŞİ: Düşman hava savunma tesislerine karşı açılan topçu ateşi.


Bu ateş düşmana ait bir saha üzerinde dost hava araçlarını

korumak için kullanılır.

COUNTERFORCE STRATEJİK BASKIN, KARŞI KUVVET: Muhasamatın

başlamasına neden olabilecek herhangi bir koşulda, düşman

kuvvetlerinin belirli askeri kabiliyetlerini imha etmek veya etkisiz

hale getirmek için stratejik hava ve füze kuvvetlerinin

kullanılması.

COUNTERGUERILLA WARFARE GERİLLAYA KARŞI SAVAŞ: Silahlı Kuvvetler, milis

kuvvetler veya hükümetin askeri olmayan teşkilatları tarafından

gerillalara karşı yapılan harekat ve faaliyetler (Not: NATO

"hükümetin" sözcüğünü kullanmamaktadır)

COUNTERINSURGENCY (AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI):

İSYANA KARŞI KOYMA: Bir isyanı bastırmak için hükümetin

giriştiği askeri, polisiye, ekonomik, psikolojik ve kamu haklarıyla

ilgili harekat ve faaliyetler.

COUNTERINSURGENCY (AMERÝKAN SAVUNMA KURULU) İSYANA KARŞI

KOYMA: Yıkıcı faaliyetleri ve ilgili isyanları bastırmak için

hükümetin giriştiği askeri, polisiye, ekonomik, psikolojik ve kamu

haklarıyla ilgili harekat ve faaliyetler. COUNTERINTELLIGENCE

(AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI, NATO): İSTİHBARATA KARŞI


KOYMA: Casusluk sabotaj veya yıkıcı faaliyetlerle uğraşan

bireylerin ve istihbarat kuruluş veya teşkilatların güvenlik

açısından oluşturduğu tehdidi tespit etmek ve bunlara karşı

koymak için girişilen faaliyetler. Ayrıca bakınız:

"counterespionage", "countersabotage", "countersabotage",

"countersubversion", "protective security", "security", "security

of intelligence".

COUNTERINSURGENCY (NATO) İSYANA KARŞI KOYMA: Bir isyanı bastırmak için

girişilen askeri, polisiye, ekonomik, psikolojik ve kamu haklarıyla

ilgili harekat ve faaliyetler.

COUNTERINTELLIGENCE (AMERÝKAN SAVUNMA KURULU) İSTİHBARATA

KARŞI KOYMA: Yabancı ve düşman istihbarat faaliyetlerinin

etkisinin ortadan kaldırılmasına ve bilginin casusluğa, personelin

yıkıcı faaliyetlere ve tesis ve malzemenin sabotaja karşı

korunmasına yönelik tüm faaliyetleri kapsayan istihbarat

aşaması. Ayrıca bakınız: "counterespionage",

"countersabotage", "countersubversion".

COUNTERINTELLIGENCE CHECK KARŞI İSTİHBARAT KONTROLU: Konulmuş

bulunan güvenlik prensiplerine ve usullerine riayet derecesini


tespit etmek maksadıyla çalışma saatlerinde veya bu saatler

dışında yapılan bir denetleme.

COUNTERINTELLIGENCE CORPS KARŞI İSTİHBARAT TEŞKİLATI,

İSTİHBARATA KARŞI KOYMA TEŞKİLATI: Bak. "counter

intelligence".

COUNTERINTELLIGENCE INSPECTION KARŞI İSTİHBARAT DENETLEMESİ:

Konulmuş bulunan güvenlik prensiplerine ve usullerine riayet

derecesini tespit için yapılan bir denetleme.

COUNTERINTELLIGENCE POLICY (CIP) İKK PLANI (PRENSİBİ):

COUNTERINTELLIGENCE STANDING OPERATING PROCEDURES İKK DEVAMLI

TALİMATI:

COUNTERINTELLIGENCE SURVEY KARŞI İSTİHBARAT TEDBİRLERİ İNCELEME

HİZMETİ: Tesisleri, muhtemel sabotaj casusluk hareketleri ile

yıkıcı hareketlerden korumak ve gizli savunma bilgilerinin

yetkisiz olarak açıklanmasını veya ele geçirilmesini önlemek için

gerekli güvenlik tedbirlerini tespit eden bir hizmet.

COUNTERINTELLIGENCE TECHNICAL SURVEY KARŞI İSTİHBARAT TEKNİK

İNCELEME HİZMETİ: Gizli bilgilerin yayımlandığı ve açıklandığı

büro, konferans salonu, durum odası ve diğer benzeri yerlerde


teknik gözetleme ve dinleme sistemlerinin bulunup,

bulunmadığını incelemekle görevli bir hizmet.

COUNTERMAND EMRİ GERİ ALMAK: Bir emir veya komutu geri almak veya

iptal etmek.

COUNTERMARCH GERİYE YÜRÜYÜŞ, GERİYE YÜRÜMEK: Yürüyüş esnasında aksi

yöne dönüş. Bu şekil özellikle askeri bandolarda görülür.

COUNTERMEASURES KARŞI ÖNLEMLER: Belirli cihaz ve teknikler kullanarak

düşman faaliyetlerinin harekat etkisini bozmayı amaçlayan bir

askerlik bilimi şekli.

COUNTERMILITARY ASKERİ HEDEFLERE BASKIN: Bak. "counterforce".

COUNTERMINE MAYIN TAHRİBİ: Başka bir mayın veya başka bir tür

patlayıcının patlama şokuyla mayınlar içindeki ana imla hakkının

patlatılması işlemi. Bu patlama doğrudan ana imla hakkının

patlaması veya mayının ateşleme mekanizma sının etkilenmesi

suretiyle ortaya çıkabilir.

COUNTERMINING MAYIN KARŞI ÖNLEMLERİ: 1. LAND MINE WARFARE: KARA

MAYIN SAVAŞI: Düşmanın mayın döşeme fırsatlarını ortadan

kaldırmak için mevcut kaynakları ve düşman mayınlarını tespit,

tahrip ve/veya etkisiz hale getirmek ve bunlardan kaçınmak için


taktik ve tekniklerin kullanılması. 2. NAVAL MINE WARFARE:

DENİZ MAYIN SAVAŞI: Tesadüfi veya amaçlı yakın patlamalarla

mayınların patlatılması.

COUNTERMINING RADIUS MAYIN SİRAYET YARI ÇAPI: Sirayet suretiyle

zincirleme infilakı önlemek için mayınlar arasında bulunması

gereken asgari mesafe.

COUNTERMORTAR FIRE DÜŞMAN HAVANLARIYLA MUHAREBE: Topçunun

baskısı ve tahrip ateşiyle düşman havan ve roketlerini ortadan

kaldırmak veya tesirsiz kılmak üzere yapılan ateş muharebesi.

COUNTERMORTAR OPERATIONS DÜŞMAN HAVANLARIYLA MUHAREBE:

Topçunun baskısı ve tahrip ateşiyle düşman havan ve roketlerini

ortadan kaldırmak veya tesirsiz kılmak üzere yapılan ateş

muharebesi.

COUNTERMOVE KARŞI HAREKET: Gerçek veya beklenen bir düşman

hareketine tepki olarak girişilen harekat.

COUNTEROFFENSIVE GENEL KARŞI SALDIRI: Taarruz eden kuvvetten

inisiyatifi geri almak için savunma durumundaki kuvvet

tarafından geniş çaplı taarruz. Ayrıca bakınız: "counterattack".


COUNTERPOISE DENGE AĞIRLIĞI: Bir ağırlığı denkleştiren diğer bir ağırlık

örneğini bir top üzerindeki denge ağırlığı büyük bir topun kama

payını dengeleyen ve açılıp kapanmasını kolaylaştıran

mekanizmadır.

COUNTERPREPARATION İMHA ATEŞİ: Bak. "counterpreparation fire".

COUNTERPREPARATION FIRE İMHA ATEŞİ: Düşman taarruzunun yakın olduğu

anlaşıldığı zaman açılan, önceden hazırlanmış kesif ateş. Bu ateş

düşmanın taarruz düzenini bozmak, komuta muharebe ve

gözetleme sistemini işlemez hale getirmek topçu hazırlık ateşi

etkisini azaltmak ve taarruz ruhunu sarsmak maksadıyla açılır.

Ayrıca bakınız: "fire".

COUNTERRECONNAISSANCE KARŞI KEŞİF, KEŞİFE KARŞI KOYMA: Düşmanın bir

kuvveti bölgeyi veya yeri gözetlemesini engellemek için alınan

tüm önlemler.

COUNTERRECONNAISSANCE SCREEN KARŞI KEŞİF PERDESİ: Taarruz veya

hareket halinde bulunan büyük kısmı müessir düşman keşfinden

koruyan ve bu kısma mensup bulunan birlikler. Süvari ve

motorlu birlikler, sık sık bu maksatlar için kullanılır.


COUNTERSABOTAGE SABOTAJA KARŞI KOYMA, KARŞI SABOTAJ (AMERİKA

SAVUNMA BAKANLIĞI, AMERİKAN SAVUNMA KURULU): Sabotaj

faaliyetlerinde bulunan veya bulunmasından şüphe edilen kişi,

grup veya teşkilatların, tanımlanması ve bunlara sızma, hile,

aldatma ve baskı yapma yoluyla sabotaj faaliyetlerinin tespiti,

imhası, etkisiz hale getirilmesi veya önlenmesi amacıyla

geliştirilmiş bir istihbarata karşı koyma özelliği.

COUNTERSIGN PAROLA; GİZLİ İŞARETLEŞME; KARŞI İŞARET: Sorulan gizli bir

işaret ve buna verilen cevap. Ayrıca bakınız: "challenge",

"password", "reply".

COUNTERSUBVERSION YIKICI FAALİYETLERE KARŞI KOYMA (NATO): Yıkıcı

faaliyetleri tespit etmek veya bunlara karşı koymak için girişilen

tüm faaliyetler. Ayrıca bakınız: "counterintelligence",

"subversion".

COUNTRY COVER DIAGRAMS ÜLKE HAVA FOTOĞRAFI ENDEKSİ: Planlama

amaçları için kullanılan ve hava fotoğraflarının durumunu

gösteren küçük ölçekli bir endeks.

COUNTRY FAIRİSTASYON USULÜ EĞİTİM: Kalabalık grupların öğretim veya

sınavlarında kullanılan bir usul. Bu usulde; öğretim veya sınava


katılan personel grupları, devamlı gösteri halindeki istasyonların

birinden diğerine geçerler.

COUNTRY REPRESENTATIVE/FREIGHT FORWARDER ÜLKE TEMSİLCİSİ;

NAVLUN MALZEME GÖNDERİCİ KODU; YETKİLİ DAHİLİ

NAKLİYATÇI KODU:

COUPLE TOP BİNDİRMEK: Bir top kundağının çekme halkasını (lunetle)

topu çeken kamyon veya diğer aracın bağlantı kancasına (pintle)

geçirmek.

COUPLED MODE OTOMATİK PİLOT DURUMU: Uçağın yön ve durum gösterme

cihazlarından gelen sinyallerle otomatik uçuş kontrol sistemi

tarafından kontrol edildiği uçuş kontrol durumu.

COURIER KURYE: Dokümanların ve malzemenin emniyetli bir şekilde

naklinden ve tesliminden sorumlu bir haberci (genellikle subay

ve astsubay). Genellikle komutanlık kuryesi veya mahalli kurye

olarak kullanılır. Ayrıca bakınız: "armed forces courier".

COURIER MAIL KURYE POSTASI: Özel askeri haberci ile gönderilen evrak.

COURIER TRANSFER OFFICER KURYE HAVALE SUBAYI: Silahlı Kuvvetler Kurye

Hizmeti görevlerini yapmak üzere bir kurye havale istasyonuna

atanmış ve üzerinde taşıdığı Silahlı Kuvvetler Kurye Hizmeti Kartı


(Silahlı Kuvvetler Kurye Hizmeti Form 9) ile tanınan ABD silahlı

kuvvetlerine mensup bir subay.

COURIER TRANSFER STATION KURYE HAVALE İSTASYONU: Sınıf Kurye evrakını

teslim almak, işlemek, biriktirmek ve dağıtmak maksadıyla

ayrılmış belirli bir bina, büro ve benzeri yer.

COURSE ROTA: Yatay düzlemde gitmek istenilen hareket yönü.

COURSE AIM KURS HEDEFİ:

COURSE ASSESSMENT KURS DEĞERLENDİRMESİ:

COURSE CONTROL DOCUMENTS KURS KONTROL DÖKÜMANLARI (HV):

Hava Trafik Kontrol kurslarının muhteva ve niteliklerini kontrola

yarayan dökünanlar (Kurs eğitim standartları, kurs şemaları, kurs

ana hatları, özetler, değerlendirme kestiyonerleri v. b.) .

COURSE LIGHT SEYRÜSEFER IŞIĞI: Hava yolu üzerinde veya yakınındaki

noktalardan görülebilecek şekilde bir hava yolu istikametine

çevrilmiş ışık.

COURSE LINE ROTA HATTI: Arz sathında bulunan iki nokta arasındaki hayali

hat. Bu hat hava ve deniz seyrüseferi için bir esas olarak

kullanılır.
COURSE LINE SHOT İSTİKAMET ATIMI: Hedef hareket hattını hedef

yakınında kesen bir atımın kıymetlendirilmesi.

COURSE OBJECTIVES KURS HEDEFLERİ:

COURSE OF ACTION HAREKET ŞEKLİ: Bir iş veya görevin başarılması için

alınan tertip.

COURSE RECORDS KURS KAYITLARI:

COURSE TRAINING STANDARD KURS EĞİTİM STANDARDI (HV. ): Bir eğitim

kursunu bitiren bir öğrencinin kazanmış olması gerekli iş görme

ve bilgi derecesini belirtir. Hava eğitim komutanlığı ihtisas yayını.

Bu yayında, belirli iş unsurları ile iş bilgileri gösterilmiş ve herbiri

için istenilen ehliyet derecesi açıklanmıştır. Belli başlı kurs nitelik

kontrol dokümanıdır.

COURT MARTIAL ORDER ASKERİ MAHKEME KARARI: Bir genel veya özel askeri

mahkemenin yargılama sonunda yayımlanmış kararı.

COURT OF INQUIRY TAHKİK HEYETİ: Askeri şahıslara isnat olunan suçları ve

bu şahıslar hakkında herhangi bir hususu tetkik etmek için

Cumhurbaşkanı veya diğer yetkili bir makam tarafından tayin

olunan ve en az üç subay ile bir katipten teşekkül eden kurul.


COURT OF MILITARY APPEALS ASKERİ YARGITAY: A. B. D. Cumhurbaşkanı

tarafından tayin ve Senato tarafından tasdik edilen üç sivil

hakimden mürekkep mahkeme. Bu mahkeme Askeri Ceza ve

Askeri Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 67 ve 73.

maddelerine göre askeri mahkemelerce verilmiş kararları, Silahlı

Kuvvetler üstünde inceleme ve bozma yetkisine sahiptir.

COURT-MARTIAL YARGILANMAK: Böyle bir mahkemede yargılanmak.

COURT-MARTIAL FORFEITURE ASKERİ MAHKEME KARARI İLE PARA CEZASINA

MAHKUMİYET:

COVARIANCE ORTAK DEĞİŞİKLİK:

COVER (AMERÝKAN SAVUNMA KURULU) İSTİKAMETE BAK !: İstikamete

bakılması için verilen emir veya komut. Ayrıca bakınız: "cover

off". COVER (NATO, AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI): ÖRTME:

Kara, hava veya deniz kuvvetleri tarafından, taarruz, savunma,

bunlardan biri veya her ikisinin birden tehdidiyle yapılan

koruma. COVER (NATO, AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI): ÖRTÜ:

Bir bireyi, planı, harekatı, birliği veya tesisi düşman istihbarat

çabalarından ve bilgi sızmasından korumak için alınması gereken

önlemler. COVER (NATO, AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI):


DİNLEME: Almaçla sürekli dinleme durumunda olmak. Bu esnada

göndermeç kalibre edilmiş durumda bulundurulur ancak derhal

kullanılmak üzere hazır olması gerekmez. COVER (NATO,

AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI): ÖRTÜ: Tabii veya suni olarak

yapılmış sığınak veya korunma yeri. COVER (NATO, AMERİKA

SAVUNMA BAKANLIĞI): ARAZİ FOTOĞRAFI: Belirli bir arazi

parçasını gösteren fotoğraf veya diğer görüntü kayıtları. COVER

(NATO, AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI): "BELİRTİLEN MEVKİYE

GEÇ": "Avcıları kuvvet/üs ile temas noktası tayin edilen uzaklıkta

tut" anlamına gelen bir kod. Ör. B mevkiine geç yirmi yedi ila

otuz mil.

COVER (INTELLIGENCE) Bknz. "cover" madde 6.

COVER ADDRESS VASITALI ADRES: Bir yazıyı muhatabına başka bir şahıs

vasıtasıyla göndermek için kullanılan adres.

COVER IN FILE İSTİKAMETE BAKMAK: Bknz. "cover".

COVER NAME KAPALI İSİM: Kimin ve neyin kastedildiği hakkında yetkisiz

kimselere bir fikir vermemek için gelişi güzel seçilmiş bir isim.

COVER OFF İSTİKAMETE BAK !: Bknz. "cover".


COVER POSITION ÖRTÜ, SÜTRE: Bir ateş mevziinin hemen gerisinde personel

ile teçhizatın düşman ateşinden korunmasına yarayan yer.

COVER SEARCH ÖRTÜ ARAŞTIRMASI: Hava fotoğraf keşfinde özel bir ihtiyaç

için varolan en elverişli örtünün seçilmesi işlemi.

COVERAGE GÖZETLEME SAHASI: Gözetleme altındaki coğrafi alanın ve hava

sahası hacminin tamamı. Ayrıca bakınız: "comparative order".

COVERAGE (PHOTOGRAPHY) FOTO SAHASI: Tek bir ışınlamada görülen arazi

sahası.

COVERAGE DIAGRAM RADAR SAHASI ŞEMASI: Bknz. "horizontal coverage

diagram" ve "vertical coverage diagram".

COVERAGE INDEX KAPLAMA ENDEKSİ: İlgili haritanın üzerine konan

tamamlayıcı bilgileri içeren birçok tabakadan tüm keşif

görevlerini gösteren tabaka.

COVERAGE STUDY DİNLEME ETÜDÜ: Düşmanı uygun bir şekilde dinlemek için

dinlenen haberlerin nevi ve süresini etüt.

COVERED KAPALI, ÖRTÜLÜ, MESTUR: Bknz. "cover" ve "exposed".


COVERED APPROACH ÖRTÜLÜ YAKLAŞMA YOLU, ÖRTÜLÜ YAKLAŞMA

İSTİKAMETİ: Düşman gözetlemesine veya ateşine karşı himaye

sağlayan bir istikamet.

COVERED APPROACH MARCH ÖRTÜLÜ YAKLAŞMA YÜRÜYÜŞÜ: Düşman kara

taarruzuna karşı koyacak birliklerin himayesinde yapılan

yaklaşma yürüyüşü.

COVERED MOVEMENT ÖRTÜLÜ İNTİKAL: Kıtaların diğer dost birlikler

tarafından elverişli emniyet sağladığı zaman yaptıkları hareket ve

intikal.

COVERED STORAGE SPACE KAPALI DEPOLAMA SAHASI: Üstü kapalı

herhangi bir depolama sahası. Ayrıca bakınız: "storage space".

COVERING BARRIER ÖRTME ENGELİ: Bir tümen veya daha büyük birliğin

cephesi boyunca yerleştirilmiş bir engel. Ayrıca bakınız:

"barrier".

COVERING CHARGE ÇUKUR İMLA HAKKI: Etrafında bulunan toprağı veya

maddeleri satıhtan itibaren açtığı derinlikten daha fazla

mesafeye kadar parçalayan paralama hakkı. Bu eşit infilakta

barut hakkı yukarı doğru tesir ederek huni şeklinde bir çukur
meydana getirir. Çukur imla hakkı toprak üstü tesislerin

tahribinde kullanılır. Buna " cratercharge" da denir.

COVERING DETACHMENT ÖRTME MÜFREZESİ: Bknz. "covering Force"

COVERING FIRE ÖRTME ATEŞİ: 1. Düşmanın hafif silahları menzilindeki

birlikleri korumak için açılan ateş. 2. Amfibik kullanımda

çıkarılmadan önce sualtı tahribi veya mayın tarama gibi hazırlık

harekatlarını örtmek için açılan ateş. Ayrıca bakınız: "fire".

COVERING FORCE ÖRTME KUVVETİ: 1. Düşmanın örtülen kuvvete karşı taarruza

geçmesinden önce onu önlemek, oyalamak, düzenini bozmak,

aldatmak ve onunla çarpışmaya girmek üzere asıl kuvvetten ayrı

olarak hareket eden bir kuvvet. 2. Gözetleme, keşif, taarruz veya

savunma yaparak veya bu yöntemlerden bir kaçını birlikte

kullanarak daha büyük bir kuvvetin güvenliğini sağlayan bir birlik

veya müfreze. Ayrıca bakınız: "force (s) ".

COVERING FORCE AREA ÖRTME KUVVETİ SAHASI: Muharebenin başında örtme

kuvvetlerine tahsis edilmiş muharebe alanının ileri kenarındaki

ileri konumda bulunan ileri saha. Örtme kuvvetleri kendilerine

verilen görevleri burada yaparlar.


COVERING POSITION ÖRTME MEVZİİ: Asıl kuvvetin harekatını örtmek

maksadıyla örtme kuvvetleri tarafından tutulan mevzi.

COVERING TROOPS Bknz. "covering force".

COVERT OPERATIONS KAPALI/GİZLİ FAALİYETLER: Yapanın kimliğini

gizleyecek veya sorumluluğu makul bir şekilde inkar etmesini

sağlayacak şekilde planlanmış ve uygulanmış faaliyetler. Gizli

faaliyetlerden farkı, söz konusu faaliyetin gizliliğinden ziyade, bu

faaliyeti yapan kimsenin kimliğinin saklanmasına önem

verilmesidir.

COVERT PROPAGANDA (BLACK) SİNSİ PROPAGANDA (KARA

PROPAGANDA): Başka bir kaynaktan çıkıyormuş gibi gösterilmek

suretiyle yapılan propaganda. Ayrıca bakınız: "propaganda".

COVERTRACE (RECONNAISSANCE) HAVA KEŞİF KROKİSİ: İlgili haritanın

üzerine konan tamamlayıcı bilgileri içeren birçok tabakadan tüm

hava keşif uçuşlarını gösteren tabaka. Ayrıca bakınız: "coverage

index".

CRAB KRAP: Yandan esen rüzgara karşı uçağı uçuş yolunda tutmak için

yana doğru verilmesi gereken meyil.


CRAB ANGLE KRAP AÇISI: Uçağın uzunlamasına ekseniyle aynı doğrultuda

bulunan dikey kameranın önü ve arkasındaki eksenle, uçağın

uçuş hattı arasındaki açı.

CRADLE BEŞİK: Toplarda geri tepme sırasında oynayan kısmın ileri geri

kaymasını temin eden, namluyu üzerinde taşıyan ve geri tepme

düzenine yataklık yapan kısım.

CRAFT KÜÇÜK DENİZ ARACI: Genel olarak ufak tekneleri ifade için

kullanılan bir terim. Bu terim; bütün bot, işkampavya (launch),

tanker (tanker), römorkör (tugboat) ve gemileri içine alır. Ayrıca

bakınız: "assault craft", "landing craft" ve "support craft".

CRAFT REIMBURSABLE SUPPLY ÖDEMELİ EL SANATLARI MALZEME İKMALİ:

Tahsis dışı sosyal yardım fonundan, el sanatları malzemesini

bedeli karşılığı tedarik ve Kara Ordusu El Sanatları Programına

katılanlara maliyet karşılığı satış için ayrılmış özel bir fon tahsisi.

CRAFTS SHOP EL SANATLARI ATÖLYESİ: Yaratıcı sanatlar ve el sanatları

çalışmaları için öğretim, alet, teçhizat ve temel malzeme temin

eden eğlenme ve dinlenme tesisi. Çeşitli tipten el sanatlarını

ihtiva eden bir atölye; bir kara ordusu müessesesinde, değişik


faaliyet sahaları sağlayan temel el sanatları tesisidir. Özel el

sanatları atölyesi ise bir sanat stüdyosu, fotoğraf laboratuarı, oto

tamirhanesi veya marangoz atölyesi gibi belirli bir meraklı grubu

için kurulmuş bir tesistir.

CRASH ASSEMBLY KIRILMAYA KARŞI TERTİBAT: Havadan paraşütle atılan

araçların yere inerken çarpma tesirini, kendi özel parçalarının

dağılması suretiyle gideren ve çerçeve kuşaklardan ibaret olan

tertibat.

CRASH BOAT KURTARMA BOTU: Uçağın su üzerine düşmesi veya mecburi iniş

yapması gibi hallerde, kurtarma faaliyeti için hazır bulundurulan

çok süratli bir deniz motoru.

CRASH HELMET SADME BAŞLIĞI: İçine çok miktarda yumuşak maddeler

konmuş, tank ve uçaklarda başın zedelenmemesi için kullanılan

başlık.

CRASH LOCATOR BEACON KAZA YERİ TESPİT BIYKINI: Arama kuvvetlerine

kaza yerini tespit etmede yardımcı olan bir otomatik telsiz

bıykını. Ayrıca bakınız: "personal locator beacon".


CRASH PAD SADME YASTIĞI: Kaza vukuunda yaralanmaya mani olmak için

tank veya uçakların gösterge tablosu veya diğer çıkıntıları

etrafına tespit edilen yastıklar.

CRASH POSITION INDICATOR Bknz. "crash locator beacon".

CRATER ÇUKUR: Bir patlama yüzünden yeryüzeyinde oluşan çukur,

basıklık veya oyuk. Patlama derinliğine bağlı olarak bir tabak

şekliyle konik bir şekil arasında değişiklik gösterebilir. Derin

yeraltı patlamalarında yüzeyde arıza meydana gelmeyebilir.

Bundan kaynaklanan oyuğa kamuflet denir.

CRATER ANALYSIS MERMİ ÇUKURU KIYMETLENDİRMESİ: Bir mermi çukurunda;

paralanma şeklinin incelenmesiyle düşman mermilerinin atılış

istikametini tayin işlemi. Çapın tespiti için, bu arada mermi

parçaları da toplanıp incelenir.

CRATER CHARGE ÇUKUR İMLA HAKKI: Bknz. "cratering charge".

CRATER DEPTH ÇUKUR DERİNLİĞİ: Bir çukurun en derin noktasıyla yüzey

seviyesi arasında ölçülen azami çukur derinliği.

CRATER RADIUS ÇUKUR YARIÇAPI: Çukurun patlama öncesi yüzeyi hizasından

ölçülmüş ortalama yarıçapı.


CRAWL TRENCH SÜRÜNME HENDEĞİ: Sığ irtibat hendeği.

CREDIT KREDİ GARANTİSİ:

CREDIT ARRANGEMENT KREDİ DÜZENLEMESİ:

CREDIT GUARANTY KREDİ; İTİMAT; ŞEREF: Belirli bir süre içinde

kullanılmak üzere bir komutanın emrine belirli miktarda ikmal

maddeleri hizmet veya personel tahsis etme. Ayrıca bakınız:

"allocation".

CREDIT MEMORANDUM RECEIPT KREDİ SENEDİ: Bknz. "memorandum

receipt".

CREDIT SYSTEM OF SUPPLY KREDİ USULÜ İKMAL: Birlik, teşkil ve tesislere

belirli bir süre için belirli miktarlarda ikmal maddelerinin tahsisi

sistemi. İkmal maddeleri istek üzerine temin edilir ve krediden

mahsubu yapılır.

CREDIT VOUCHER ALACAK BELGESİ; KREDİ BELGESİ: Stok kayıt hesabında teşkil

veya şahıslara evvelce verilmiş mal üzerindeki, sorumu kaldıran

belge. Örn: bir depo tarafından verilen bir mal için düzenlenen

dağıtım belgesi, depo için alacak (matlup) belgesi ve alan birlik

için borç (hizmet) belgesi (debit voucher) dir.


CREEP DEFORMASYON: Bir metalde bir zorlamaya maruz kaldığı zaman

devamlı şekil değiştirme hassası. Deformasyon yüksek ısılarda

çabuklaşır.

CREEPING BARRAGE SÜRÜNME BARAJI: Harekete katılan tüm birliklerin

ateşlerinin birbirlerine göre aynı durumda tutulduğu ve aynı hat

üzerinde beraberce adım adım ilerlenen baraj şekli.

CREEPING METHOD OF ADJUSTMENT YAKLAŞTIRMA USULÜ İLE ATIŞ

TANZİMİ: İlk atımları çok uzağa düşürmek ve sonraki atımların

mesafesini tedricen ve dikkatle kısaltmak suretiyle, dost kıtalara

yakın bir düşman mevziinin mesafesini bulma usulü.

CREEPING MINE SÜRÜNEN MAYIN: Deniz mayın savaşında, genellikle zincir

şeklindeki bir ağırlıkla sualtında tutulan, ancak akıntının etkisiyle

deniz yatağı boyunca hareket eder bir yüzer mayın.

CREST SÜTRE: İlerisindeki bölgeden ateş altına alınmayı veya

gözetlenmeyi kısıtlayarak arkasında ölü alan oluşturan veya

asgari yükselişi sınırlayan, ya da bu her iki durumun birden

ortaya çıkmasına neden olacak yükseklikteki arazi arızası.

CREST CLEARANCE EN KÜÇÜK YÜKSELİŞ: Bir topa, merminin, namlu ağzı ile

hedef arasında bir engele çarpmayacağı bir açı ile verilen


yükseklik. Ayrıca bknz. "minimum elevation" ve "minimum

clearance".

CREST CLEARANCE GRAPH EN KÜÇÜK YÜKSELİŞ GRAFİĞİ: Bir top mevzii için

en küçük yükseliş grafiğini çözen bir alet. CRESTED (AMERİKA

SAVUNMA BAKANLIĞI, AMERİKAN SAVUNMA KURULU): SÜTRE

GERİSİNDE: Aradaki bir engel veya sütre nedeniyle bir hedefin

ateş altına alınamayacağını veya bir sahanın

gözetlenemeyeceğini belirten bildirim.

CRESTED (NATO) SÜTRE GERİSİNDE: Topçu ve Deniz topçu destek ateşinde

aradaki bir engel veya sütre nedeniyle bir hedefin ateş altına

alınamayacağını veya bir sahanın gözetlenemeyeceğini belirten

bildirim.

CREW MÜRETTEBAT: Bir gemi, uçak, silah, tank vesaireyi işletmek için

bir grup teşkil edecek şekilde, birlikte çalışan şahıslar.

CREW CHIEF EKİP ŞEFİ; MÜRETTEBAT ŞEFİ:

CREW MEMBER FLYING STATUS MÜRETTEBAT UÇUŞ DURUMU: Uçuş

sırasında uçağın faaliyeti için esas olan görevleri yapmaktan

sorumlu Kongre ve Bakanlık emirleriyle tehlikeli görev zammına

müstahak, Kara ordusu mensubunun durumu.


CREW TRAINING MÜRETTEBAT EĞİTİMİ: Bknz. "operational readiness training

(crew training) ".

CREW-SERVED MÜRETTEBATLA KULLANILAN: Tek bir şahıs tarafından değil de,

birkaç kişinin müşterek çalışması ile yapılan hizmet.

CREWMAN NUMARA ERİ:

CRIB PIER İSTİF AYAK: Bir cins köprü ayağı.

CRIBS AĞAÇ SANDIK ENGELLER:

CRIMINAL CİNAİ, CEZAİ, KRİMİNAL:

CRIMINAL INVESTIGATION DETACHMENT CEZA İŞLERİ SORUŞTURMA BİRLİĞİ:

İyi yetişmiş ve güvenilir ceza işleri tahkik memurlarından oluşan

inzibat birliği. Bu birlik, genellikle bir komutanlığa atanır veya bir

inzibat teşkilatının emrine verilir. Buna "military police

investigation detachment" da denir.

CRIMINAL INVESTIGATION DIVISION CEZA İŞLERİ SORUŞTURMA ŞUBESİ: Büyük

bir komutanlığın merkez komutanlığının bir şubesi.

CRIMINAL INVESTIGATOR CEZA İŞLERİ SORUŞTURMA MEMURU: Askeri

kanuna tabii şahıs veya siviller tarafından, askeri şahıslara veya

ordu mal ve tesislerine karşı işlenen suçların işleniş veya


işlenmesi muhtemel şeklini araştıran şahıs. Buna "Military Police

Criminal Investigator" da denir.

CRIMPING GROOVE MERMİ TERKİP KANALI: Topçu mermilerinde, kovanın

mermiye takılmasını sağlayan ve mermi çevresinde bulunan

oluk.

CRISE KRİZ, BUHRAN:

CRITERIA ÖLÇÜT, KRİTERYA, KISTAS:

CRITERION DEĞERLENDİRME ÖLÇÜTÜ:

CRITIC TENKİTÇİ:

CRITICAL ALTITUDE KRİTİK İRTİFA: Bir uçağın veya hava emmeli güdümlü

füzenin daha üzerine çıktığı taktirde tatmin edici bir şekilde

çalışamayacağı yükseklik.

CRITICAL FACILITY KRİTİK TESİS: Milli Savunma veya sivil ihtiyaçlar için gerekli

veya miktar itibariyle mahdut oluşları ya da hassas meskun

bölgelerde toplu bulunuşları bakımından düşman taarruzuna

muhtemel hedef teşkil eden tesisler.

CRITICAL INTELLIGENCE KRİTİK İSTİHBARAT: Çok önemli ve komutanın derhal

ilgilenmesini gerektiren istihbarat. Bu, komutanın düşman


olması muhtemel kaynakların veya gerçek düşmanın

hareketlerine karşı zamanında ve uygun tepki göstermesini

gerektirir. Bu istihbarat aşağıdakileri kapsamakla birlikte sadece

bunlarla sınırlı değildir. a. Herhangi bir türden muhasamat

çıkacağına dair kuvvetli belirtiler (taarruz uyarısı). b. Dost bir

ülkeye yönelik herhangi bir saldırı. c. Nükleer, biyolojik ve

kimyasal silahların kullanılması veya buna dair belirtiler

(hedefler). d. Düşman olması muhtemel ülkelerde meydana

gelen, nükleer darbe planlarının değiştirilmesine neden

olabilecek olan olaylar.

CRITICAL ITEM KRİTİK MADDE: Kısıtlı miktarda ikmal edilebilen veya uzunca bir

süre için kısıtlı miktarlarda ikmal edilmesi beklenen temel ikmal

maddesi. Ayrıca bakınız: "critical supplies and materials;

regulated item".

CRITICAL MASS KRİTİK KİTLE: Kesin olarak tanımlanmış koşullarda bir

zincirleme tepkimeyi başlatabilecek asgari atom çekirdeği

parçalanabilir madde miktarı.

CRITICAL MATERIALS KRİTİK HAMMADDELER: Esas kaynakları A. B. D.

sınırları içinde bulunan gerek nitelik gerek miktar bakımından

ihtiyaçları karşılayacak kadar istihsal edilemeyen ve Milli


Savunma için hayati önem taşıyan maddeler. Ayrıca bakınız:

"strategic materials".

CRITICAL PENETRATION TEHLİKELİ GİRME: Bir savunma bölgesine yapılan ve

önemli arazinin kaybına sebep olmak suretiyle savunma

bölgesinin bütünlüğünü bozan girme.

CRITICAL POINT KRİTİK NOKTA: Bir harekatın başarılması için önemli olan kilit

coğrafi nokta veya mevkii.

CRITICAL REPORT Bknz. "critical intelligence".

CRITICAL SPEED KRİTİK HIZ: Titreşim veya diğer benzer olaylar nedeniyle bir

geminin seyredemeyeceği hız veya hızlar.

CRITICAL SUPPLIES AND MATERIALS KRİTİK İKMAL MADDE VE MALZEMELERİ:

Harekatın desteklenmesi için çok gerekli ancak çeşitli

nedenlerden dolayı kısıtlı miktarda ikmal edilebilen veya kısıtlı

miktarda ikmal edilmesi beklenen ikmal maddeleri. Ayrıca

bakınız: "critical item", "regulated item".

CRITICAL TERRAIN KRİTİK ARAZİ, ÖNEMLİ ARAZİ: Bknz. "key terrain".

CRITICAL ZONE KRİTİK BÖLGE: Bir bombardıman uçağının yatay veya

süzülerek bombalama yaparken, bomba nişan aletinin düzgün


bir şekilde kullanılabilmesi ve bombaların tam hedefe

bırakılabilmesi için üzerinden geçerken doğrusal uçuşunu

muhafaza etmesi gereken saha.

CRITICALLY WOUNDED AĞIR YARALI: Tahliyesi tehlikeli olan yaralı. Ayrıca

bakınız: "wounded".

CRITICISM TENKİT, ELEŞTİRİ:

CRITIQUE TENKİT, KRİTİK: Kusur ve başarıları belirtmek üzere bir askeri

tatbikat veya harekatın müzakere ve tenkidi.

CROSS MELANJ: İki müstakil devre iletkenleri arasındaki bir elektrik

kontağı.

CROSS AISLE ÇAPRAZ ARAYOL: Genel olarak arayolları dik açı ile kesen ve

ikmal maddeleri ile malzemenin nakli personelin gidiş gelişi için

faydalanılan arayollar. Ayrıca bakınız: "aisle".

CROSS BEARING KESTİRME AÇISI: Hava seyrüseferinde, bir hava aracının

bulunduğu mevkii tayin etmek için rota hattının herhangi bir

tarafında bulunan ve bilinen bir noktaya göre ölçülen açı.


CROSS COMPARTMENT TERS KOMPARTIMAN: Uzun ekseni bir kuvvetin

hareket istikametine dikey veya eğri olan arazi kompartımanı.

Ayrıca bakınız: "compartment of terrain".

CROSS COUNTRY MOBILITY ARAZİDE HAREKET KABİLİYETİ, YOL DIŞINDA

HAREKET KABİLİYETİ: Yollar dışında hareket edebilme sınırı ve

kabiliyeti.

CROSS DISBURSING BAŞKA KUVVET HESABINA ÖDEME: Milli Savunma

Bakanlığı'na bağlı kuvvet komutanlıklarından biri tarafından

başka bir kuvvet komutanlığı hesabına yapılan ödeme ve fon

tahsisi.

CROSS DRIVE TRANSMISSION ÇAPRAZ HAREKETLİ TRANSMİSYON, ÇAPRAZ

KOMUTALI TRANSMİSYON: Hız ve tork oranlarını değiştirerek

güç çıkış millerinin süratlerinde değişiklik yapan ve tırtıllı

araçların dönüşleri için diferansiyel vazifesi gören bir

transmisyon. Bu tertibat; bir tork konvertörü ile torku ikiye

ayıran seyyare dişli gruplarından oluşur. Bu terim; motordan

çıkan gücün çapraz (yanlamasına) bir istikamette intikal

etmesinden dolayı verilmiştir.

CROSS FIRE ÇAPRAZ ATEŞ:


CROSS LEVEL TEKERLEK EĞRİLİĞİ: Topun tam yatay bir satha nazaran meyilli

olması durumu.

CROSS LOADING (PERSONNEL) ÇAPRAZ YÜKLEME: Birliklerin iki veya daha fazla

çıkartma veya hava indirme bölgesinde çıkartılabilecek ya da

indirilebilecek Şekilde bindirilerek, sevk sırasında birlik

bütünlüğünün sağlandığı bir yükleme/bindirme sistemi. Bknz.

"loading".

CROSS PURCHASE TEK KUVVETÇE SATINALMA: Bir malzemenin üç kuvvet

hesabına tek kuvvet komutanlığı tarafından satın alınması

işlemini ifade eden terim. Buna "single department purchase" de

denir. Ayrıca bakınız: "purchase".

CROSS SERVICING (NATO) KARŞILIKLI HİZMET: Bir kuvvet veya milli unsur

tarafından diğer bir kuvvet veya milli unsur için yapılan ve bu

nedenle bedeli istenebilen bir hizmet.

CROSS STACK ÇAPRAZ İSTİF: İstifin mukavemetini arttırmak için sandık veya

benzeri ambalajları alttaki sırada bulunanlarla dikey açı teşkil

edecek şekilde dizmek.

CROSS TALK SES KARIŞMASI: Yanyana duran iletkenlerde manyetik veya

elektrostatik endüksiyondan ileri gelen karışım. Bu karışımda bir


iletkendeki sinyaller arzu edilmeden diğer iletkende veya

iletkenlerde de meydana gelir.

CROSS TELL ÇAPRAZ BİLGİ AKTARIMI: Aynı harekat düzeyindeki tesisler

arasındaki bilgi aktarımı. Bknz. "track telling".

CROSS TIE BAĞLANTILI İSTİF YAPMAK: İkmal maddeleri sıralarını çapraz

istifte olduğu gibi birbirine dik şekilde üst üste koymak. Bu

usulün çapraz istiften tek farkı, çapraz sıranın iki veya daha çok

sıradan sonra konmasıdır. Bknz. "cross stack".

CROSS WIND YAN RÜZGARI: Gözetleyici hedef hattına veya uçuş istikametine

dik esen rüzgar. Buna "Flank Wind" de denir.

CROSS-HAIRS ÇAPRAZ KIL: Aynı maksat için kullanılan fakat çapraz teşkil

etmeyen hatlar.

CROSS-SECTION KESİT: Bir cismin düz kesildiği zaman meydana çıkan

düzlemin şekli. Örneğin, bir kürenin her kesiti daire şeklinde

ortaya çıkar. CROSS SERVICING (AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI,

AMERİKAN SAVUNMA KURULU): KUVVETLERARASI HİZMET: Bir

kuvvet tarafından başka bir kuvveti desteklemek üzere yapılan

ve bedeli desteği alan kuvvet tarafından ödenen bir hizmet.

Bknz. "servicing", "support".


CROSSING GEÇİŞ: Hava önlemesinde "... dan... a/e geçiyorum" anlamına

gelen bir terim.

CROSSING AREA GEÇİŞ SAHASI: Bir komutanın kontrolundaki birkaç komşu

geçiş bölgesi.

CROSSING TARGET YANDAN GEÇEN HEDEF: Nişan hattını, herhangi bir açı

teşkil edecek şekilde, çaprazvari kesen hareket halindeki hedef.

Böyle bir hedefe ateş ederken, hedefin takip ettiği yol ile

merminin buluşması için hedefin ilerisine veya önüne ateş edilir.

CROSSOVER POINT HAVA ÖNLEME GEÇİŞ NOKTASI: Hava savaş sahası

içindeki bir hedefin hava önleme hedefi olmaktan çıkıp yerden

havaya füzelerin hedefi haline geldiği uzaklık.

CROSSROAD YAN YOL: Bir ana yoldan iki yana doğru uzanan yol.

CROSSROADS YOL KAVŞAĞI: İki veya daha çok yolun birleştiği yer.

CROUCH AND RUN TRENCH EĞİLEREK KOŞMA HENDEĞİ:

CRUISE MISSILE KRUZ FÜZESİ: Uçuş yolunun büyük bir kısmını arazi

konturlarını takib ederek kateden bir güdümlü füze. Kaldırıcı

kuvvet olarak havanın dinamik tepkisine çekişi dengelemek için

de itici kuvvetlere dayanmaktadır.


CRUISER KRUVAZÖR: Bir muharebe gemisinden daha süratli, fakat daha

küçük ve daha hafif olarak silahlandırılmış ve zırhlandırılmış harp

gemisi. Bir kruvazör bir destroyerden daha büyüktür ve daha ağır

silahlarla teçhiz edilmiştir. Ayrıca bakınız: "non-capital ship".

CRUISING ALTITUDE SEYİR İRTİFAI; SEYAHAT İRTİFAI: İki nokta arasındaki bir

uçuşun sabit bir irtifa muhafaza edilecek bir kısmı için planlanan

ve deniz seviyesi üstünde fit olarak ölçülen bir uçuş irtifaı.

CRUISING RADIUS SEYAHAT YARIÇAPI; SEYİR YARIÇAPI: Bknz. "radius of action".

CRUSADER CRUSADER (F-8): Düşman hava araçlarını önleyip tahrip etmek

ve kıta desteği sağlamak için uçak gemilerinden faaliyette

bulunacak şekilde imal edilmiş, tek motorlu, tek kişilik her türlü

havada harekete elverişli ses üstü jet avcı uçağı, Silahları

arasında Sidewinder füzeler, roketler ve toplar bulunmaktadır.

Havada yakıt ikmali yapabilir. Bu uçağın her türlü havada

hareket veya keşif kabiliyetine sahip diğer modelleri de vardır. F-

8 olarak adlandırılır.

CRUTCH KALIP DESTEĞİ: Üst kısmında çapraz bir parçası bulunan dik bir

kereste. Bu kereste bir galerinin kazılması sırasında dikmeler

konuluncaya kadar başlıkları tutmaya yarar.


CRYOGENIC LIQUID DONDURUCU SIVI: Sıvı oksijen, nitrojen ve argon gibi

çok düşük sıcaklıklardaki sıvılaştırılmış gazlar.

CRYOGENICS SOĞUTMA TEKNİĞİ (HV.): -150°C (-238°F) altındaki ısı ile ilgili

fizik olaylar konusu. "Cryogenics" veya eşanlamlı deyim olan

"Cryogeny" daha geniş bir ifadeyle çok düşük ısı elde etme

metodlarını ifade eder. CRYPTANALYSIS (AMERİKA SAVUNMA

BAKANLIĞI; AMERİKAN SAVUNMA KURULU): KRİPTO ANALİZİ:

Kriptolamada kullanılan anahtarı bilmeksizin kriptolanmış bir

metni normal bir metin haline getirmek için uygulanan adım ve

işlemler.

CRYPTANALYSIS (NATO): KRİPTOLANMIŞ METİNLERLE İLGİLİ ÇALIŞMALAR:

Kriptolamada kullanılan anahtarı bilmeksizin kriptolanmış bir

metni normal bir metin haline getirmek için takip edilen usul ve

işlemler.

CRYPTANALYST KRİPTANALİST: Kriptanaliz işlerinde eğitim görmüş kimse.

CRYPTANALYTIC RESEARCH KRİPTANALİZ ARAŞTIRMASI: Kriptolu metinleri

açmaya elverişli vasıtaların araştırılması.


CRYPTO KRİPTO: Ele alınması, depolanması ve kullanılması özel bir dikkati

gerektiren gizlilik dereceli bütün kripto bilgilerini tanıtmaya

yarayan bir terim.

CRYPTO ACCOUNT KRİPTO HESABI: Elinde, periyodik şekilde kayıt işlemini

gerektiren kripto malzemesi bulunduran bir kimse tarafından

tutulan bir hesap işlemi.

CRYPTO COMMUNICATION KRİPTOLU MUHABERE; KRİPTOLU HABER:

Kriptolanmak suretiyle anlaşılmaz bir hale sokulmuş herhangi bir

haber veya muhabere.

CRYPTO CUSTODIAN KRİPTO MUTEMEDİ: Münasip makam tarafından kripto

malzemesinin muhafazasından, kullanılmasından,

korunmasından ve tahribinden sorumlu olarak görevlendirilen

bir şahıs.

CRYPTO PARTS KRİPTO PARÇASI: Bir mesajın güvenlik nedenleriyle istenilen

şekilde bölünmüş kısımlarından biri. Bazı kripto sistemlerinin

işletme talimatları tek bir mesaj göstergesi kullanarak

kriptolanabilecek grup sayısını belirtir. Kripto parçaları açık bir

dille tanıtılır. Bunlar mesaj kısımlarıyla karıştırılmamalıdır.


CRYPTO-AID KRİPTO YARDIMCI MALZEMESİ: Kriptolama ve kripto açmada

kullanılan cetvel, tertibat veya alet.

CRYPTOANCILLERY EQUIPMENT KRİPTO YARDIMCI TEÇHİZATI: Kripto,

teçhizatının özellikle verimli ve güvenilir şekilde çalışmasını

kolaylaştırmak maksadıyla planlanan, fakat kripto teçhizatına ve

bilgileri bu teçhizat tarafından işlenmeye elverişli şekle çevirmek

üzere imal edilmiş teçhizata ait işlerden herhangi birini yerine

getirmeyen teçhizat.

CRYPTOCENTER KRİPTO MERKEZİ: Haberlerin kriptolanması ve kriptolu

haberlerin açılması için kullanılan tesis.

CRYPTOCHANNEL KRİPTO KANALI: Elinde kripto teçhizatı bulunduran iki veya

daha fazla kullanıcı arasındaki bütün kripto haberleşme sistemi.

Deniz kuvvetleri kriptodaki haberleşmesinde temel birim. Kripto

kanalı şunları içine alır: a. Tarif edilen yardımcı kriptoğrafik

malzeme. b. Bu malzemeyi elinde bulunduranlar. c. Göstergeler

veya diğer tanımlama yolları. d. Sistemin çalıştığı bölge veya

bölgeler. e, Eğer varsa, ne amaçla temin edildiği. f. Dağıtım,

kullanım v. s. ile ilgili yollar. Bir krypto kanalı bir telsiz devresine

benzer.
CRYPTOCORRESPONDENCE KRİPTOLU YAZIŞMALAR: Kriptolu bilgileri ihtiva

eden fakat kripto malzemesinden farklı olarak, kriptolama,

kripto açma ve belgeleme işlemleri için esas olan bilgileri

kapsamayan mektup, mesaj muhtıra, kestiyoner, diyagram rapor

ve benzeri vasıtalar. Kriptolu haberleşmeye gizlilik derecesi

olarak KRİPTO işareti verilir ve bu gibi dokümanlar özel bir

korunmaya ihtiyaç gösterir.

CRYPTODATE KRİPTO TARİHİ: Kullanılacak olan özel anahtarı belirten tarih.

Buna "encryption date" de denir.

CRYPTODEVICE KRİPTO ALETİ: Kripto prensiplerini kapsayan ancak düşük

dereceli bir kripto sistemi meydana getirecek münasip basılı

anahtar malzemesi ile kullanılabilen, el ile çalıştırılır basit bir

alet. Bu terim genel olarak basit bir toplayıcı ve bir sürgü veya

okuma penceresi ile teçhiz edilmiş altlık kıskacından ibarettir.

CRYPTOEQUIPMENT KRİPTO CİHAZI: Göndermede haberleri yetkisiz bir

aracı için anlaşılmaz hale sokan veya bu gibi haberleri yetkili

alıcılar için orijinal şekline çeviren muhabere emniyet cihazı.


CRYPTOFACILITY KRİPTO TESİSİ: Kayıtlı kripto malzemesinin işletilmesi, bakımı,

araştırılması, geliştirilmesi, denenmesi, kıymetlendirilmesi veya

depolanması için kullanılan bir tesis.

CRYPTOGRAM KRİPTOGRAM: Bir haberin kriptolu şekli.

CRYPTOGRAPH KRİPTOLAMAK: Açık bir metni anahtarı bilmeyen tarafın

anlaması güç bir şekle sokmak.

CRYPTOGRAPHER KRİPTOCU: Haberleri kriptolayan, kriptolu haberleri açan

veya bir kripto sisteminin tertibine iştirak eden kimse.

CRYPTOGRAPHIC INFORMATION KRİPTOGRAFİK BİLGİLER: Kriptografik

teknikler ve işlemler veya kriptografik sistemler ve teçhizatı, ya

da bunların işlevleri ve kabiliyetleri ve tüm kripto malzemesi

hakkında önemli ve tanımlayıcı tüm bilgiler.

CRYPTOGRAPHIC PART KRİPTOLU KISIM: Kriptolu bir metnin kısımlarından

biri. Bu kısımların her birinde farklı bir haber göstergesi

(message indicator) vardır. Bknz. "crypto parts".

CRYPTOGRAPHIC REPAIR FACILITY KRİPTO TAMİR TESİSLERİ:

CRYPTOGRAPHIC SECTION KRİPTO KISMI: Bknz. "communications center".


CRYPTOGRAPHIC SECURITY KRİPTO EMNİYETİ: Teknik bakımdan emniyet

verici şifre kodları temin etmek ve bunların düşman tarafından

meydana çıkarılmasına engel olmak için alınan tedbirler. Ayrıca

bakınız: "Cryptosecurity".

CRYPTOGRAPHY KRİPTOGRAFİ: Çeşitli vasıta ve usullere göre bir anahtar

kullanarak konuşma dili ile yazılmış açık metinlerin anlaşılmaz bir

şekle sokulması ve bunların tekrar açık metin haline getirilmesi

bilimi. Bu bilimin kriptoanalizden başka usullerle uygulanması.

CRYPTOGUARD KRİPTO KARARGAHI: Kripto sistemine hiç veya yeteri kadar

sahip bulunmayan birlik ve faaliyet merkezleri hesabına

mesajları kriptolama ve açma sorumluluğu verilmiş bir karargah.

CRYPTOINFORMATION KRİPTO BİLGİLERİ: Yetkisiz kimseler tarafından

bilinmesi cihazın belirli kriptolama şekillerinin elde edilmesine

imkan verecek genel veya özel kriptolama sisteminin

çözülmesinde esaslı şekilde yardımcı olacak veya kriptolanmış

münferit bir haberin çözülmesine yol açacak, kriptolama tekniği

de işlemlerini veya kriptolama usulleriyle cihazlarını ya da

bunların çalışma şekilleri ile kapasitelerini açıklayıcı bütün

bilgiler. Terim, hem kripto malzemesini hem kriptolu yazışmaları


içine alır fakat kripto ile ilgili bilgiler (cryptorelated information)

bunun kapsamı dışında kalır.

CRYPTOLOGIC KRİPTO İLE İLGİLİ; KRİPTOYA AİT: Muhabere istihbaratı ve

muhabere emniyeti ile ilgili.

CRYPTOLOGISTICS KRİPTO LOJİSTİĞİ: Kripto lojistiği, muhabere emniyet

cihazları, malzemesi ve sistemlerinin alınmasını, dağıtımını,

hesaplarının tutulmasını, stok kontrolünü yeni cihaz kabulünü

bakım ve desteğini ve bütün bunlarla ilgili kuantitatif ihtiyaçların

hesaplanmasını içine alır.

CRYPTOLOGY KRİPTOLOJİ: Gizli, şifreli veya kriptolu muhabereyle uğraşan

bilim dalı. Bu muhabere güvenliğini ve muhabere istihbaratını da

içine alır. CRYPTOMATERIAL (AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI;

AMERİKAN SAVUNMA KURULU ): KRİPTO MALZEMESİ: Telsiz

haberleşmelerinin kriptolanması, deşifre edilmesi ve

doğrulanması için gerekli olan dokümanları, cihazları, teçhizatı

ve aletleri içine alan tüm malzemeler. Bu malzeme gizlilik

derecesine sahip olduğunda KRİPTO olarak isimlendirilir ve özel

olarak korunması gerekir.


CRYPTOMATERIAL (NATO) KRİPTO MALZEMESİ: Telsiz haberleşmelerinin

kriptolanması, deşifre edilmesi ve doğrulanması için gerekli olan

dokümanları, cihazları ve teçhizatı içine alan tüm malzemeler.

CRYPTOMECHANISM KRİPTOMAKİNESİ: Bknz. "cipher machine".

CRYPTONET KRİPTO ŞEBEKESİ: Belirli bir kripto sistemini müşterek olarak

işleyen iki veya daha çok istasyon.

CRYPTOOPERATING INSTRUCTIONS KRİPTO İŞLETME TALİMATI: Bir kriptolama

sisteminin çalışmasında kullanılacak usulleri anlatan talimat. Bu

talimat, kriptolama sisteminin bir tarifi ile birlikte belirli

anahtarların tatbik şeklini içine alır.

CRYPTOPERIOD KRİPTO SÜRESİ: Bir anahtar listesinde sıralanmış değişken

anahtarlardan mürekkep özel bir düzenin yürürlükte kaldığı süre.

CRYPTOPRINCIPLE KRİPTO PRENSİBİ: Bir kripto sistemine dahil unsurların

özellikleri ve bu sistemle ilgili işletme, hareket veya faaliyet

temel kuralı.

CRYPTORELATED INFORMATION KRİPTO İLE İLGİLİ BİLGİLER: Kriptolu

konularla ilgili olan; yani kripto bilgileri telakki edilebilecek kripto

tekniği, işlemleri, sistemleri veya cihazlarını yeter derecede


açıklayıcı olmayan bilgiler, kripto ile ilgili bilgilere hiçbir zaman

KRİPTO işareti verilmez.

CRYPTOSECURITY KRİPTO EMNİYETİ: Haberleşme emniyetinin; teknik

bakımdan güvenilir kripto sistemleri temini ve bunların usulüne

göre kullanılması zaruretinden ortaya çıkan ana bölümü. Ayrıca

bakınız: "communications security".

CRYPTOSERVICE KRİPTO SERVİSİ: Mesajların kriptolanması veya açılmasındaki

düzensizliklerle ilgili bilgi istemek veya vermek üzere kripto

tesisleri arasında gönderilen genellikle kriptolu bir mesaj.

CRYPTOSYSTEM KRİPTO SİSTEMİ: Bir birim olarak kullanılan ve kriptolama ve

deşifreleme için tek bir yol sağlayan ilgili kripto malzemeleri.

Ayrıca bakınız: "cipher", "code", "decrypt", "encipher" ve

"encrypt".

CRYPTOTEXT KRİPTOLU METİN: Normal şekilde yayınlanmış olan ve herhangi

bir dilde anlamı anlaşılmayan ve anlaşılan anlamı da gerçek

anlamdan farklı olan bir metin.

CRYSTAL KRİSTAL: Şeffaf, parlak ve kesme cam, billur.

CRYSTAL BALL RADAR EKRANI:


CRYTOGRAPHIC KRİPTOLU; KRİPTOGRAFİK:

CULTIVATION BELİRLİ BİR AMAÇ İÇİN YETİŞTİRMEK: Askere alma ve. bilgi

edinme amaçlarıyla ya da bu veya diğer amaçlar için kontrolun

ele alınması için bir kişiyle amaçlı ve hesaplanmış bir şekilde

temasa geçmek.

CULTURE ARAZİ ÖZELLİĞİ (İNSAN YAPISI): Bir arazi üzerinde insanlar

tarafından inşa edilmiş özellikler. Buna yollar, binalar ve kanallar;

sınır çizgileri ve daha geniş bir anlamda da bir harita üzerindeki

isim ve yazılar da dahildir.

CULVERT MENFEZ; MECRA: Vadilerden akan suların yolların altından

geçmesi için inşa edilen üstü kemerli kanal.

CUMULATIVE PROBABILITY BİRİKİMLİ OLASILIK:

CUPOLA KOMUTAN KULESİ: Özellikle bazı tanklarda, esas kulenin

üzerinde bulunan küçük giriş yeri. Tanklarda bunlara bazen

"commander's cupola" denir.

CURB WEIGHT ARAÇ AĞIRLIĞI: Bir kara aracının yük ve kullanan personel hariç

olmak üzere, yakıtı, yağlar, soğutucu ve araç üstü avadanlığıyla

birlikte ağırlığı.
CURFEW PERIOD DOLAŞMA YASAĞI SÜRESİ: Yetkili makam tarafından tespit

edilen bir süre. Belirli askeri ve sivil şahısların bu süre içinde

emredilen bölgelere girmeleri veya bu bölgeler içinde

dolaşmaları yasaktır.

CURING KÜRLEME: Beton döküldükten sonra, hidrasyon sırasında su

kaybının önlenmesi için betonu sulama, kimyasal madde, buhar

veya ıslak örtü tatbiki suretiyle yapılan işlem.

CURRENCY GÜNCELLİK: Bir harita veya şemanın belirli bir zamanda eldeki en

iyi bilgilerle karşılaştırılarak güncel hale getirilmiş olma durumu.

2. Bir ülkenin kullanılmakta olan parası. 3. Yürürlük meriyet;

Akış, hadiselerin akışı. 4. Askeri para, işgal parası. Bknz. "military

currency".

CURRENT YÜRÜRLÜKTEKİ; KULLANILMAKTA OLAN; CARİ:

CURRENT APPROPRIATION CARİ TAHSİSAT: Sözleşmeye bağlanma ve sarf

maksadıyla o gün için elde bulunan bütçe ile ayrılmış tahsisat.

CURRENT FILES GÜNLÜK DOSYALAR; YÜRÜRLÜKTEKİ DOSYALAR: Günlük idari

işlerin, yürütülmesinde sık sık müracaat edilen ve bu sebeple

yürürlükteki dosya yerinde muhafaza edilen dosyalar.


CURRENT FILES AREA YÜRÜRLÜKTEKİ DOSYA YERİ: Dosya açan bir büro veya

idari birlik tarafından kullanılan dosya yeri, dolap veya oda; veya

bir merkezi kayıt birliğinin dosya yeri.

CURRENT FORCE MEVCUT KUVVET; ELDE BULUNAN KUVVET: Mevcut kuvvet

fiilen varolan kuvvet yapısını ve/veya varolan ihtiyaçları

karşılamak için yapılacak olan personel teminini temsil eder. Bu

hareket ve olasılık plan ve emirlerin temelidir. Bknz. "force",

"Intermediate Force Planning Level", "Minimum Risk Force",

"Planning Force", "Programmed Forces". CURRENT

INTELLIGENCE (AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI; AMERİKAN

SAVUNMA KURULU): CARİ İSTİHBARAT: Bir değerlendirme veya

yorumu tamamlamak için genellikle derhal iletilmesi gereken,

acil ihtiyaçlarla her tür. ve şekildeki istihbarat.

CURRENT INTELLIGENCE (NATO) CARİ İSTİHBARAT: Gerek stratejik gerekse

taktik düzeydeki`mevcut durumu gösteren istihbarat. Bknz.

"basic intelligence", "intelligence".

CURRENT SERIES YÜRÜRLÜKTEKİ SERİ; KULLANILMAKTA OLAN SERİ:


CURRENT UNFILLED DEMAND HALEN KARŞILANMAMIŞ TALEP: Verilmesi

gereken fakat henüz verilmemiş bulunan ikmal maddeleri. Buna

"due out" da denir.

CURRICULUM VITAE (C. V.) ÖZGEÇMİŞ; TERCÜME-İ HAL:

CURTAIN DOOR GAZ KAPISI: Kimya taarruzlarına karşı kullanılan gaz geçmez

sığınaklarda (gasproof shelter) bir battaniye parçası veya diğer

bir malzemeden yapılmış gaz geçirmez kapı. Bunun "blanket

door" de denir.

CURTAIN OF FIRE ATEŞ PERDESİ: Bir saha veya hat boyunca tesis edilen ateş

perdesi veya engeli. Bir ateş perdesi, genellikle, taarruz eden

kuvvetleri düşman taarruzu veya gözetlemesinden korumak için

tesis edilir.

CURVE OF PURSUIT TAKİP KAVİSİ (EĞRİSİ): Hareket halinde bir hedefe

taarruz eden bir avcı uçağının uygun nişan toleransını muhafaza

ederek çizdiği yay biçimi uçuş yolu.

CUSHION ACİL İHTİYAÇ PAYI:

CUSP KIYI ÇIKINTISI: Bir kıyı boyunca, dalga tesiriyle denize doğru

uzanmış burunlar halinde teşekkül eden çakıl yığınları.


CUSTODIAL GUARD GARDİYAN: Bir ıslah tesisinde mevcut mahkumların

muhafaza ve kontrolunu temin maksadıyla devamlı veya geçici

olarak görevlendirilmiş bir şahıs veya grup.

CUSTODIAL OFFICER MAL DEFTER SUBAYI; MAL SORUMLUSU: Bir garnizon,

kamp veya askeri mevkide bulunan ve kendi birliğine - bazen

birkaç birliğe verilmiş ordu malları için senet imzalayan subay.

Bu subay malların kullanılmasına artık ihtiyaç kalmayınca bu

malların dağıtım yapan subaya iadesinden bu arada meydana

gelen eksikliklerden sorumludur.

CUSTODIAL PERSONNEL MUHAFAZA PERSONELİ: Disiplin cezaevi, ıslah merkezi

veya diğer hapis yerlerinde muhafaza görevi olan personel.

CUSTODY NEZARET: Silahların ve parçalarının kontrolü, nakil ve taşınması

sorumluluğu ve bunların muhafaza edildiği, yerlere girebilme

yetkisi. Nezaret aynı zamanda silahları ve parçalarıyla ilgili

sorumluluğun idamesini de kapsar.

CUSTOMER SHIP MÜŞTERİ (ALICI) GEMİSİ: Bir bütünleme birliğinde nakledilen

personel ve/veya ikmal maddelerini alan gemi.

CUSTOMS OF THE SERVICE MESLEKİ ÖRF VE ADETLER; ASKERİ ÖRF VE

ADETLER: Kanun ve yönetmeliklerle tespit edilmemiş, fakat


gelenek ve adetlerin muteber bir kuvvet haline getirdiği askeri

örf, adet ve usuller.

CUT TAPAYI TANZİM ETMEK; BİR TAPAYI,. AYARLAMAK:

CUT OFF YAKIT KESME: Bir tepkimeli motorun amaçlı olarak kapatılması.

CUT OFF ATTACK KESTİRME TAARRUZ: Hedef istikametindeki bir önleme

noktasıyla önleme uçağının bulunduğu bir nokta arasında

doğrusal bir vektör sağlayan bir taarruz.

CUT OFF DATE SON TESPİT TARİHİ:

CUT OFF VELOCITY KESME NOKTASINDAKİ HIZ: Bir füzenin yakıt kesme

noktasında ulaşmış olduğu hız.

CUT OUT ARACI: Bir gizli teşkilat üyeleri arasında doğrudan teması

önlemek için kullanılan aracı veya cihaz.

CUTBACK KATBEK: Kaldırım inşasında, tabii asfaltı başka bir hale sokmak

için kullanılan eriyik.

CUTTER KESİCİ: Deniz mayın savaşında, mayınların ve engellerin

çapalarını kesmek veya koparmak amacıyla mayın tarama teline

takılan bir alet. Bu alet mayın tarama aletini koparmak amacıyla

mayınların veya engellerin çapalarına da takılır.


CUTTING CHARGE KESİCİ İMLA HAKKI: Kendi simetri düzleminde kesici etki

yapan imla hakkı.

CUTTING SCORE ASGARİ NOT: Seçme testlerine veya diğer usullere göre

yapılan ve gerek önceden verilmiş bir karar gerek test

sonucunda varılan karara dayanılarak tespit edilen (ham, tahvil

edilmiş veya standart) bir not. Bu nottan düşük not alanlar

yapılan testi kazanmamış sayılırlar. CV: Bknz. "attack aircraf t

carrier". CVN: Bknz. "attack aircraft carrier".

CYANOGENE AGENT "blood agent".

CYANOGENE CHLORIDE SİYANOJEN KLORÜR: Su, alkol ve eterde münhal,

renksiz ve son derece zehirli sıvı. Bu madde askeri maksatlar için

zehirli gaz imalinde kullanılır.

CYCLE CHECKOUT PERİYODİK KONTROL: Bekleme durumunda (alert status)

tutulan füzeler üzerinde periyodik tam bir fiziki kontrol yapılması

işlemi.

CYCLE INVENTORY KISMİ STOK KONTROLU; PERİYODİK STOK KONTROLU; KISMİ

SAYIM; PERİYODİK SAYIM:

CYCLIC CHARGE MECHANISM OTOMATİK ATIŞ SÜRATİ TANZİM MEKANİZMASI:

Bknz. "cyclic rate mechanism".


CYCLIC ITEM PERİYODİK MADDE; DEVRİ MADDE: Her ikmal süresinin aynı

devresinde yüksek bir talep oranı gösteren bir madde. Mevsimlik

talep durumundaki bir maddeye benzetilebilir.

CYCLIC RATE OTOMATİK ATIŞ SÜRATİ: Otomatik ateşin dakikada yapılan atım

adedine göre ifadesi.

CYCLIC RATE MECHANISM OTOMATİK ATIŞ SÜRATİ TANZİM MEKANİZMASI:

Bir otomatik silahla örneğin; Browning otomatik tüfeğinde, atış

süratini azaltıp çoğaltmak suretiyle kontrol altına alan tertibat.

Buna "cyclic change mechanism" de denir.

CYCLIC TESTING PERİYODİK DENEY: Bir şeyin çalışıp çalışmadığından emin

olmak için muntazam aralıklarla yapılan deney. Periyodik deney,

elektronik lambalar, yanma odaları ve diğer parçalar üzerinde

roketi fırlatmak için ters sayışa geçilmeden önce yapılır.

CYLINDER SİLİNDİR: Bir disk paketinde okuma/yazma başlıkları: Hareket

etmeden okunabilen işlerin her manyetik disk yüzünden bir iz

olarak toplamı.

CYLINDRICAL PROJECTION SİLİNDİRİK PROJEKSİYON: Arz sathı tafsilatının,

Arz küresi etrafına sarılmış ve herhangi bir büyük dairesi

boyunca bu küreye teğet olan bir silindir üzerindeki iz düşümü.


Örneğin: Merkatör projeksiyonu, ekvator boyunca Arza teğet

olan bir silindirik projeksiyondur.

D DAY MATERIAL READINESS GROSS CAPABILITY: D-GÜNÜ

MALZEME HAZIRLIK GAYRİ-SAFİ İMKAN VE KABİLİYETİ: "D'den P"

konseptine uygulandığı gibi, bu imkan ve kabiliyet D gününde

elde olan bütün kaynakların toplamını ve D günü ile P günü

arasındaki gayri-safi üretim imkan ve kabiliyetini temsil eder. Bu

imkan ve kabiliyet D'den P'ye malzeme hazırlık gayri safi

ihtiyacına eşit olduğunda, ihtiyaçlar ile imkan ve kabiliyetler

dengededir. Bknz. "D to P Concept".

D-DAY D GÜNÜ: 1. Belirli bir harekatın başladığı. ya da başlayacağı gün.

a) Büyük bir askeri taarruzun tarihi. b) Bir harekatın icrasına

başlandığı tarih (icra emrinin yayımlandığı tarihten farklı olarak) .

Harekatın safhasının, kara taarruzu, hava hücumu, deniz

bombardımanı, paraşüt hücumu veya amfibik hücumla

uygulanmasına geçildiği tarih olabilir. Planlamayı koordine eden

sorumlu en üst komutanlık veya karargah; D gününün yukarıdaki

açıklamalara göre gerçek anlamını belirtir. Tek bir planda, eğer

bunun gibi birden çok olay yer almış bulunuyorsa tali durumdaki

olay, icabına göre gün eklemesi veya çıkarması yapılarak, esas


olaya bağlanır. "D" harfi yukarıdakilerin hepsini gösterecek tek

bir gösterge olarak kullanılır. Harekatın icrasında sorumlu

komutanlık veya karargah, eğer planı koordine edenden ayrı bir

komutanlık veya karargah ise, en alt planlama karargahı

tarafından belirtilen anlamın ışığı altında, bu hususu dikkate

almalıdır. 2. Planlarda zaman; kullanılan zaman birimini gösteren

bir harf ve ilgili olaydan önce veya sonraki zaman miktarını

gösterecek, artı veya eksi işaretli rakamlarla açıklanır. Örneğin

"D" belirli bir gün, "H" belirli bir saat olarak alınmıştır. Buna göre;

D+7, D gününden 7 gün sonra; H+2, H saatinden 2 saat sonra

demektir. Eğer rakam miktar itibariyle, çok fazla örneğin D-günü

+ 90 gün olursa D-3 ay şekli kullanılabilir. 0 halde, bir zaman

biriminden (D-günü, H-saati gibi) sonra yazılan rakam, bundan

ayrı bir birimin ifadesi olarak konulmuş ise, bunun hangi birimi

ifade ettiği yazılmalıdır. Bknz. H-hour, K-day, M-day. Bknz.

"designation of days and hours" (Amerikan Savunma Kurulu a, b,

c tali bölümlerini kullanma).

D-DAY PIPELINE ASSETS D GÜNÜ BORU HATTI KAYNAKLARI: D' den P'ye

konseptine uygulandığı gibi, bu kaynaklar CONUS toplamını ve


deniz aşırı işletme ve güvenlik seviyelerini ve transit haldeki

ikmal seviyelerini gösterir. Bknz. "D-to P concept".

DADCAP ŞAFAK VE AKŞAM KARANLIĞI MUHAREBE HAVA DEVRİYESİ:

DAILY AUTOMATIC SUPPLY GÜNLÜK OTOMATİK İKMAL: Bir teşkilata, özel

bir istek olmaksızın, ikmal maddelerinin her gün gönderilmesi.

DAILY KEYING ELEMENT GÜNLÜK ŞİFRE ANAHTAR UNSURU: Kriptoğrafide; özel

anahtarın, önceden tayin edilen fasılalarla, genel olarak her gün,

değişen kısmı.

DAILY MOVEMENT SUMMARY LİMAN GÜNLÜK FAALİYET ÖZETİ: 24 saat içinde

limana giren ve çıkan bütün ticari gemilerin (tarafsız

devletlerinkiler dahil) kalkış ve varışını gösteren bir çizelge. Bu

özetler bölge komutanları (veya bölge komutanlarının

görevlendirdiği harekat kontrol makamları) tarafından hazırlanır

ve gizlilik derecesi taşır.

DAILY RATION REQUEST GÜNLÜK RASYON İSTEĞİ: Ordu birliklerinde; herhangi

bir günde mevcut ve hazır bulunan subay ve erat sayısı ile, belirli

günler için iaşeye müstehak subay ve eratın tahmini sayısını

gösteren ve dağıtımı yapan levazım ikmal subayına verilen


günlük bir rapor. Buna evvelce "daily ration strength return"

denirdi.

DAILY RATION STRENGTH RETURN GÜNLÜK RASYON İSTEĞİ: Bknz. "daily

ration request".

DAILY SICK REPORT GÜNLÜK SAĞLIK RAPORU: Bir komutanlığa mensup

bulunan ve hastalık veya yaralanmadan dolayı, sıhhi tedaviye

ihtiyacı olan personeli gösterir günlük rapor. Bu rapor; ilgili

teşkilin komutanı ve muayeneyi yapan askeri tabipler tarafından

tasdik olunur. Veteriner tedavisine ihtiyacı olan hasta hayvanlar

için de buna benzer bir rapor hazırlanır. Buna "sick book" ve

"sick report" da denir.

DAILY STRENGTH REPORT GÜNLÜK MEVCUT RAPORU: Bir tümen veya

daha büyük birlik tarafından verilen ve birlikteki subay, er ve

hayvan sayısını gösteren günlük rapor. Bu rapor; rasyon

dağıtımına bir esas olmak üzere, birlik tarafından verilen günlük

rasyon telgrafına (daily telegram) dahildir. Buna "strength

report" da denir.

DAILY TELEGRAM GÜNLÜK RASYON TELGRAFI: Bir tümen veya daha büyük

birlikteki subay, er ve hayvan sayısını ve birlik tarafından istenen


sahra rasyonlarının çeşitlerini göstermek için hazırlanan günlük

rapor. Bu telgraf; dağıtım işini yapan ordu ikmal noktasına

gönderilir ve burada, rasyonların dağıtımına bir esas olarak

kullanılır. Halen bu terim yerine "anticipated ration strength"

terimi kullanılmaktadır. Bknz. "strength for ration".

DAILY TRAIN GÜNLÜK İKMAL TRENİ; GÜNLÜK OTO İKMAL KOLU: Kıtalara ait

ikmal maddeleri ile her gün bir indirme istasyonuna veya oto

indirme noktasına gelen tren veya oto kolu. Bu konuda, hava

veya su yolu nakliyatı, demiryolu ve oto nakliyatını tamamlar

veya bunların yerine geçer.

DAMAGE HASAR: Bir eşyanın kıymetine veya işe yararlık derecesine zarar

veren durum. Bir mal, dış görünüşü bakımından hasara

uğrayabilir veya işe yararlılık süresi değişebilirse de, yine hizmete

elverişli kalabilir veya daha az işe yarar bir duruma girebilir.

Bknz. "nuclear damage (land warfare) ".

DAMAGE AREA HASAR BÖLGESİ: Bir deniz mayın harbi esnasında, mayın

tarayıcının plan sahası içinde patlayan bir mayının harekatı

engellemesi.
DAMAGE ASSESSMENT HASAR DEĞERLENDİRMESİ: 1. Taarruzların hedefler

üzerindeki etkisini tespit. 2. Tehlike yaratacak gizli bilgilerin milli

güvenlik üzerindeki etkisini tespit. Bknz. "civil damage

assessment", "fractional damage", military damage

assessment", "probability of damage", "probability of fractional

damage", "tactical damage assessment", "technical damage

assessment".

DAMAGE CONTROL HASAR KONTROL: Deniz kuvvetlerindeki anlamı ile,

geminin su sızdırmama kabiliyetini, istikrarını, manevra

kabiliyetini ve taarruz gücünü muhafaza veya yeniden tesis

etmek; baş-kıç ve yan yük durumunu kontrol etmek,

malzemenin süratle onarımını yapmak, yangının yayılmasını

sınırlandırmak, kirlenmiş kısımları temizlemek ve bu maddelere

karşı gereken şekilde tedbirler almak, yaralı personelin bakım ve

tedavisi için hazırlıklı bulunmak üzere gemide alınması gerekli

tedbirler. Bknz. "area damage control"; "disaster control".

DAMAGE CONTROL SCHOOL DENİZ YARA SAVUNMA OKULU: Gemilerin aldığı

yaraların geçici olarak kapatılması işleri üzerinde öğretim yapan

okul.
DAMAGE CRITERIA HASAR KRİTERİ: Hasarın gerekli belli seviyelerine

ulaşması için gereken patlama, basınç ve ısı radyasyonu gibi

çeşitli etkilerin kütük seviyeleri.

DAMAGE ESTIMATION HASAR TAHMİNİ: Bir taarruzun muhtemel etkileri

hakkında ön değerlendirme. Bknz. "attach assessment".

DAMAGE RADIUS HASAR YARIÇAPI: Bir deniz mayın harbinde, belirli bir ağırlık

ve tipteki mayının patlarken belirli bir hasar yaratması için

gereken ortalama uzaklık.

DAMAGE THREAT HASAR TEHDİDİ: Mayın sahasından geçen hedef geminin bir

veya birden fazla mayın patlatıp devamlı belli bir hasar teşkil

etmesi.

DAMAGED SHIPMENT HASAR GÖRMÜŞ SEVKİYAT:

DAN ŞAMANDIRA: Bir mevkii ya da deniz sahasını işaret şamandıraları

ile belirlemek.

DAN BUOY İŞARET ŞAMANDIRASI: Mayın tarama harekatı sırasında mayın

sahalarının sınırlarını, taranmış sahaları, bilinen tehlikeler ve

diğer bölgeleri veya nirengi noktalarını belirlemekte kullanılan

geçici işaret şamandıraları.


DAN RUNNER Bir gemiden açı ölçerek mevki koymak maksadıyla o gemiden

muayyen bir mesafede ve istikamette aynı süratle seyreden

gemi.

DANC SOLUTION DANK MAHLULÜ: Bir kimya maddesi (RH-195) ile bir

eritkenden (asetilen tetraklorür) ibaret bir eriyik. Bu eriyik, yakıcı

gazla gazlanmış sahaların veya eşyaların temizlenmesinde

kullanılır.

DANGER TEHLİKE: Atış desteği için müracaatta dost kuvvetlerin hedefe

600 ila 1500 m. mesafede olduğunu belirtir bilgi.

DANGER AREA TEHLİKELİ BÖLGE: 1. Muhtemel bir tehlike altında, üstünde veya

içinde olabilecek belirli bölge. 2. Hava trafik kontrolundaki

anlamı ile, belirli zamanlarda, belli ebatlar içinde, uçakların

uçuşuna tehlike teşkil edecek faaliyetlerin olduğu bölge. Bu

terimi tehlikeli mıntıka anlamına gelen "danger space" ile

karıştırmamalıdır. Ayrıca bakınız: "prohibited area", "restricted

area".

DANGER CLOSE TEHLİKE YAKIN: Topçu ve hafif ateşli silahların desteğinde,

atış desteği için müracaatta dost kuvvetlerin hedefe 600 m.

mesafede olduğunu belirtir bilgi.


DANGER FLAG TEHLİKE FLAMASI: Atış esnasında dikkati çekmek ve tehlike

ihtimalini belirtmek için atış sahalarına çekilen kırmızı flamalar.

DANGER SIGNAL TEHLİKE İŞARETİ: Bir tehlikeyi haber vermek için bayrak,

flama, düdük, silah vesaire ile verilen işaret.

DANGER SPACE TEHLİKELİ KISIM: 1. Silah ile hedef arasında merminin 1.8

metreden (ayakta duran bir insanın ortalama yüksekliği) fazla

yükselmeyeceği kısım. Bu dövülen sahanın kapsadığı alanı da

içerir. 2. Bir hava savunma topçu mermisinin patladığı nokta

etrafındaki saha:

DANGEROUS CARGO TEHLİKELİ YÜK: Tehlikeli olmaları nedeniyle nakliyesi

özel kaidelere bağlı olan yük. Bknz. "cargo", "cargo

classification".

DANGEROUSLY EXPOSED WATERS TEHLİKE TEŞKİL EDEN SULAR: Ciddi şekilde

tehdit edilen kıyılara yakın olan deniz bölgeleri.

DART DART: Jet uçağı tarafından çekilen ve avcı uçağı tarafından ona

ateş edilen hedef. Yalnızca eğitim için kullanılır.

DATA VERİ: Olayların, fikirlerin veya talimatların belli bir kalıp içinde

insanlar veya otomatik vasıtalar tarafından haberleşme, yorum


veya işlem içinde sunulması. Anlamın verildiği özellikler veya

kıyas miktarları gibi her çeşit temsiller.

DATA AUTOMATION BİLGİ OTOMATİKLEŞTİRME: Bilgileri otomatik olarak

kaydetmek, bildirmek, işlemek ve elde edilen sonuçları yine aynı

şekilde göstermek üzere, elektronik, elektromekanik ve mekanik

teçhizattan ve bunlarla ilgili teknik usullerden faydalanma.

DATA AUTOMATION PROPOSAL BİLGİ OTOMATİKLEŞTİRME TEKLİFİ: Bir

bilgi otomatikleştirme ihtiyacıyla ilgili olarak, resmi bir rapor

veya yeni bir otomatik bilgi sisteminin bulunması ya da mevcut

bir sistemin tadili yolunda yapılan teklif veya tavsiye.

DATA BANK VERİ BANKASI:

DATA BASE VERİ TABANI: Lojik bir sıra dahilinde tertiplenmiş bir bilgi

elemanı grubu veya bununla ilgili şekiller. Verilen bir amaca ve

verilen bir bilgi işlem sistemine yeterli en az bir dosyadan oluşan

ve diğer bir topluluğun parçası veya tümünü teşkil eden bir bilgi

topluluğu.

DATA BLOCK VERİ BLOĞU: Hava görüntüsü ile belirtilen bir uçağın coğrafi

durumu, irtifaı, gidişi ve yönü; bazı belli durumlarda kullanılan

cihazlara ait kılavuzlar.


DATA BOARD TOP ESASLAR CETVELİ, KIYMET TABLOSU (DZ.): Nişancıların yan

ve yükselişleri ve diğer atış esaslarını yazabilmeleri maksadıyla

hazırlanmış bir kayıt cetveli. Bknz. "data sheet".

DATA CARD MUHTIRA KARTI: Sistematik bir şekilde tutulan ve muhtıra olarak

kullanılan herhangi bir kart. Örneğin; topçu atışlarında, hava

fotoğraflarında ve benzeri yerlerde kullanılan muhtıra kartları

gibi.

DATA CODE VERİ KODU: Bir veri elemanını veya veri maddesini göstermek

için kullanılan bir sayı, harf, karakter veya bunların hepsinin

karışımı. Örneğin "E8", "03" ve "O6" veri kodları, "askeri

personel dereceleri" veri elemanı altında bir çavuş, yüzbaşı ve

albayın veri maddelerini gösterir.

DATA COMPUTER ATIŞ ESASLARI ÖLÇME CİHAZI (HV. SAV.), KIYMET

HESAPLAYICI (DZ.), KOMPÜTER (HV. ): Bknz. "computer".

DATA CONVERSION EQUIPMENT BİLGİ DEĞİŞTİRME TEÇHİZATI: Bir bilgi

grubunu, bir bilgi işlem vasıtasından, elverişli "giren bilgi" haline

getirip, bir başka bilgi işlem vasıtasına aktarabilen veya

tertipleyebilen cihaz.
DATA DESCRIPTOR VERİ AÇIKLAYICI: Bir veri tabanı muhtevasını

açıklamaya yardımcı olan önemli bir kelime veya kelime grubu.

2. VERİ AÇIKLAYICI: Bir bilgi elemanının, bir veri tabanında veya

bir bilgi sisteminde gerçek kullanılış şekli. Örneğin; "Askeri

Personel Rütbe"" bilgi elemanı, bilgi açıklayıcılar tarafından

"şimdiki rütbe", "esas rütbe", "itibari rütbe", "görev yeri rütbesi"

v. b. şeklinde kullanılır veya tanıtılır. İcabında, bilgi elemanına ait

"toplanmış" veya "hesaplanmış sonuç" değerlerini ihtiva eder.

DATA DISPLAY VERİ GÖSTERME: İşlenmiş verilerin, özel surette imal edilmiş

elektronik veya elektromekanik cihazlarla, gözle görülebilir şekle

getirilmesi. Bu işi tuşlu kompüterler (digital computers) veya ana

parça durumundaki cihazların (bağlı veya ayrı) bağlanması

suretiyle yapılır. Veri gösterme işini satır yazıcı (line printer) ve

delikli kartlar da yapabilir. Fakat bunlar, genellikle, "çıkan veri

teçhizatı" (output equipment) olarak sınıflandırılır.

DATA ELEMENT VERİ UNSURU: Tek bir anlamı ve tali sınıflandırmaları olan

(veri maddeleri) önemli ünitelerin veya değerlerin temel bir

ünite bilgisi. Veri unsurlarına askeri personel derecesi, cinsiyet,

ırk, coğrafi bölge ve askeri bölge gibidir.


DATA FIELD DESIGNATOR BİLGİ ALANI ADI: Tertiplenmiş bir form

dahilindeki iki veya daha çok bilgi elemanı, bilgi maddesi, bilgi

açıklayıcı, veya bilgi alanı kombinezonunun gerçek kullanılış

şekli. Örneğin; "stok numarası" bilgi alanı adı, on beş basamaklı

bir bilgi alanı olup, sekiz ayrı kombinezon içinde kullanılan ve her

biri "stok numarası" olarak gösterilen "federal stok numarası",

"NATO", "imalatçı parça numarası", "malzeme manajmanı",

"üretim teçhizatı" ve "M. S. B. ", "mühimmat numarası" bilgi

elemanlarına sahiptir.

DATA HANDLING VERİ İŞLEM: Bilgilerin kayıt veya rapor haline getirilmesi.

Bknz. "data processing".

DATA ITEM VERİ MADDESİ, VERİ UNSURU: Bir bilgi elemanı içinde ifade

edilebilir bilgi unsuru veya değeri. Örneğin; "askeri personel

derecesi" veri elemanı yüzbaşı, çavuş ve albay gibi. Bir bilgi

elemanı altında toplanan tamamlayıcı bir bilgi; alt birimi bir bilgi

sınıfı (bilgi elemanı) içindeki belirli verilerden biridir. Bir bilgi

elemanı altında toplanan her bilgi unsurunun onu diğer bilgi

unsurlarından ayıran özelliği vardır; bununla beraber, her bilgi

unsurunun sınıfı yani üyesi olduğu bilgi elemanını saptayan

karakteristikleri, durumları ve özellikleri de vardır.


DATA LEVEL VERİ DÜZEYİ: Bir bilgi elemanının aynı kayıt içindeki diğer bilgi

elemanları ile olan ilişkisi.

DATA LINK VERİ İRTİBATI/BİLGİ GÖNDERME İRTİBATI/ATIŞ ESASLARI

GÖNDERME HATTI/ATIŞ KIYMETLERİ GÖNDERME HATTI (DZ.):

Veriyi göndermeye elverişli olan haberleşme hattı.

DATA LINK EQUIPMENT BİLGİ KIYMETLENDİRME CİHAZI: Bilgi toplama, bilgi

çevirme ve bilgi analizlerini koordine eden elektronik cihaz.

DATA MILE VERİ MİLİ: Mesafenin standart birimi - 6000 fit.

DATA NAME BİLGİ ADI: Bilgi elemanı, bilgi maddesi, bilgi açıklayıcı, bilgi alanı

adı veya bilgi alanı başlıkları için ortak ticari dil (30 veya daha az

basamaklı) kısaltmasıdır.

DATA PROCESSING BİLGİ İŞLEMİ: Bilgi veya temel bilgi unsurlarını ihtiva

eden kaynak dokümanların hazırlanması ve bu bilgilerin

sınıflandırma, ayırma, hesaplama, özetleme ve kayıt ameliyeleri

yapılmak üzere, kesin işlem kurallarına uygun olarak işlenmeleri.

DATA PROCESSING CENTER BİLGİ İŞLEM MERKEZİ: Bazen "müşteri-

customer" olarak adlandırılan makam veya şahıslara, ödemeli

veya ödemesiz bilgi işlem hizmeti gören bir kompüter tesisi.


DATA PROCESSING EQUIPMENT BİLGİ İŞLEM TEÇHİZATI: Bknz. "automatic

data processing equipment".

DATA PROCESSING INSTALLATION BİLGİ İŞLEM TESİSİ: Elektronik bilgi işlem

teçhizatı, delikli kart hesap makineleri ve diğer bilgi işlem

teçhizatının bulunduğu ve çalıştırıldığı bir birlik müştemilatı.

DATA PROJECT DIRECTIVE BİLGİ SİSTEMİ PROJE TEKLİFİ: Bir sistem

geliştirme projesi (system development project) 'nin kabulü

iznini veren ve otomatikleştirilmiş bir bilgi sisteminin

geliştirilmesi (veya mevcut sistem üzerindeki tadilat) ile ilgili özel

talimatı ihtiva eden Amerikan Hava Kuvvetleri Karargahı yazılı

talimatı.

DATA RECEIVER ATIŞ ESASLARI ALICISI, ATIŞ KIYMETLERİ ALICISI (DZ.): Atış

esasları gönderme sisteminin bir parçası. Bu alet, başka bir

aletten atış esaslarını almaya yarar.

DATA REDUCTION BİLGİ KISALTMA: Genel olarak, elektronik kompüterler veya

diğer elektronik teçhizat vasıtasıyla, bilgileri işleme tabi

tutulabilir halde kısaltma işlemi.

DATA SHEET TOP ESASLARI CETVELİ: Genel olarak, önceden hazırlanmış

ateşler ve yakın savunma ateşleri Ateş İdare Merkezi tarafından


hazırlanan bir cetvel. Topçu çavuşlarının, cetvelde yazılı ateş

toplamalarına, ateş etmelerine imkan veren lüzumlu bilgiyi ihtiva

eder.

DATA SYSTEM BİLGİ SİSTEMİ: Bilgileri işlem veya karar dokümanları haline

getiren, elle veya otomatik olarak çalışan, bütün vasıtalar. Bu

vasıtalar; belirli bir iş veya faaliyetle ilgili bilgileri kaydetmek,

işlemek ve bildirmek için düzenli ve toplu bir vasıta meydana

getiren form, usul ve işlemleri de içine alır.

DATA SYSTEM AUTOMATION PROGRAM BİLGİ SİSTEMİ OTOMATİKLEŞTİRME

PROGRAMI: Periyodik olarak yayımlanan Amerikan Hava

Kuvvetleri Karargahı dokümanı. Bu dokümanda; sistem

geliştirme projeleri ile ilgili bir çizelge, mevcut otomatik bilgi

sistemlerine ait tarifler ve stoktaki bilgi sistemlerinin kullanma

safhalarını gösterir bir zaman çizelgesi bulunur.

Otomatikleştirilmiş bilgi sistemleri ile ilgili elektronik cihazların

hizmete başlama ve çalışma fasılalarına ait program kontrollarını

sağlar.

DATA SYSTEM DESIGNATOR BİLGİ SİSTEMİ TAKMA ADI: Kabul edilmiş

standart veya tek bilgi sistemleri (unique data system) ve


bunlara ait işlemlerle dokümanları tanıtmak için kullanılan (harf,

rakam, veya hem harf hem rakamlardan ibaret) kısa unvan.

DATA SYSTEM INTEGRATION BİLGİ SİSTEMLERİ ENTEGRASYONU: İki veya

daha çok bilgi sistemi arasında yapılan iş veya teknik bakımdan

bir ilişki kurarak ya da, bir bilgi sistemi iş veya teknik

unsurlarından bir kısmını bir başka bilgi sistemine dahil ederek,

sistemler üzerinde planlı bir çalışma ile, daha verimli veya daha

geniş kabiliyetleri geliştirme. Bilgi sistemi entegrasyonunun iş

yönü, iki veya daha çok bilgi sistemine ait maksatların

birleştirilmesi veya birbirine bağlanması; teknik yönü ise, iki veya

daha çok sisteme ait aktif teferruat, teçhizat ve bilgi

elemanlarının birleştirilmesi veya birbirine bağlanması üzerinde

durur.

DATA SYSTEM INTERFACE BİLGİ İŞLEMİ ORTAK YÖNÜ: Sistemler arası bilgi

alıp verme kabiliyetine sahip iki veya daha çok bilgi sisteminin

müşterek bir yönü; veya otomatik bilgi işlem sistemleri ya da tek

bir sistemin parçaları arasındaki müşterek bir sınır.

DATA SYSTEM SPECIFICATION BİLGİ SİSTEMİ TARİFNAMESİ: Belirli bir otomatik

bilgi sisteminin ilgili standart bilgi elemanları ve kodlar, giren ve

çıkan bilgi açıklamaları, dosya ve kayıt muhteviyatı ve yapılan


bütün bilgi işleme görevlerinin şematik lojik akış diyagramları

dahil olmak üzere tam açıklanması. Tarifnamede, ayrıca, büyük

ölçüde işlemlerin karşılanması ölçüsü, yapılacak işin hacmi ve

resmi bir otomatik bilgi işlem sistemi halinde kabulü için gerekli

otomatikleştirme ölçüsü de bulunur.

DATA TRANSCRIPTION EQUIPMENT BİLGİ AKTARMA TEÇHİZATI: Bilgileri

orijinal hallerinden bir bilgi işlem vasıtasına gönderen cihaz ve

teçhizat. Bu teçhizatın faaliyeti, genel olarak, aşağıdaki

usullerden birinin uygulanmasıyla kendini gösterir: (a) Bilgiyi elle

tuşa vermek suretiyle bilgi işlem vasıtasına aktarma. (b) Bilgiyi,

elle tuşa vermek suretiyle bilgi işlem vasıtasına aktarırken, aynı

zamanda dokümanların ortaya çıkarılması. (c) Dokümanlardan

karakter okuma ve bunu, optik ve manyetik tarama usulleriyle,

bilgi işlem vasıtasına kod halinde işleme.

DATA TRANSMISSION EQUIPMENT BİLGİ İLETME TEÇHİZATI: Bu terim; bilgi

işlem teçhizatı direkt desteğinde kullanılan dijital bilgilerin

gönderilmesi veya alınmasında, muhabere hatlarının iki ucunda

kullanılan bütün dijital muhabere teçhizatını içine alır.

DATA TRANSMISSION SYSTEM ATIŞ ESASLARI GÖNDERME SİSTEMİ, ATIŞ

KIYMETLERİ GÖNDERME SİSTEMİ (DZ.): Atış esaslarını


göndermek için kullanılan düzen. Bu düzende atış esasları hesap

cihazından top kadranlarına elektriki vasıtayla intikal ettirilir.

DATA TRANSMITTER ATIŞ ESASLARI VERİCİSİ; ATIŞ KIYMETLERİ GÖNDERİCİSİ

(DZ.): Atış esasları gönderme sisteminin bir parçası. Bu alet atış

esaslarını diğer bir alete gönderir.

DATA VETTINGVERİ GERÇEKLİĞİ: Üst ve alt sınırları veya her hesaptaki azami

unsur sayısı bazı kriterlere göre verilerin doğruluğunun

incelenmesi; (validation) ile eş anlamlı .

DATE BREAK ŞİFRE DEĞİŞME TARİHİ: Açık metinleri kapalı şekle çevirme

usulünde; anahtar, kod vesairede bir değişikliğin başlayacağı

tarih.

DATE LINE TARİH DEĞİŞME HATTI: Yaklaşık olarak Greenwich meridyeninin

karşısına (180'lik meridyene) tekabül eden ve bazı meskun

bölgelerdeki sınırlara uyulmak şartı ile gayri muntazam olarak

çizilen hat. Bu hattın aşılması halinde tarih bir günlük değişikliğe

uğrar. Bknz. "international date line".

DATE OF ACQUISITION İKTİSAP TARİHİ: Bir kıymetin hesaba intikal tarihi.

DATE OF CHANGE OF ACCOUNTABILITY MAL SORUMLULUĞU DEĞİŞME

TARİHİ: Transit durumundaki bir emtiaya ait sorumluluğa,


gönderen makam tarafından son verilip gönderilen makamın

sahip olacağı tarih.

DATE OF RANK NASIP TARİHİ:

DATE OF SEPARATION ASKERLİKTEN AYRILMA TARİHİ; HİZMETTEN AYRILMA

TARİHİ:

DATE TIME GROUP TARİH-SAAT GRUBU: Standart ay kısaltması, bölge

takısı ve 6 rakamdan oluşan grup. İlk çift günü, ikinci çift saati,

üçüncü çift de dakikaları gösterir. Aydan sonra senenin son iki

rakamı eklenir.

DATUM ASKERİ LİTERATÜRDE AYNI ADLA ANILIR:

DATUM DAN BUOY Bir deniz mayın harbinde, bir coğrafi nirengi veya

miyar olacak işaret şamandırasının daha görülebilir ve normal

işaret şamandırasına nazaran daha güvenli bağlanmış olması

gerekir.

DATUM ERROR DATUM HATASI (DENİZALTI SAVUNMA HARBİNDE): Verilen

datum mevkiinin doğruluk derecesinin bir tahmini.

DATUM LEVEL DATUM DÜZEYİ: Bir harita ya da şemada bir yüzeye ait yükselti,

yükseklik ve derinlikler. Bknz. "altitude".


DATUM LINE DATUM HATTI: Mesafe ve istikametlerin ölçülmesinde esas teşkil

eden herhangi bir yardımcı istikamet hattı.

DATUM PLANEİTİMAT YÜZEYİ: Hava yük araçları yük bölme numaralarının

hesaplanmasında esas olan yüzey. Bu satıh genellikle, hava

aracının burnunda veya burnu yakınından geçen dikey yüzeydir.

Ayrıca bakınız: "station number".

DATUM POINT DATUM NOKTASI: Hesaplamaları veya ölçümleri yapılacak

bilinen veya farzedilen herhangi bir nirengi noktası.

DATUM TIME DATUM ZAMANI: Bir denizaltı savunma harbinde bilinen veya

şüphe edilen denizaltı ile temasın kaybedildiği zaman.

DAVIT MATAFORA: Mayın döşeme gemilerinde çapayı ve mayınları

yukarıya çekmek ve su üstünde tutmak için kullanılan tertibat.

DAVIT LOADING MATAFORADA YÜKLEME: Bknz. "rail loading". DAVY

CROCKETT (BATTLE GROUP WEAPON SYSTEM): DAVY CROCKETT

(MUHAREBE GRUBU SİLAH SİSTEMİ): Nükleer harp başlıklı bir

ateş gücü sağlayan seyyar bir rampa. Esas itibariyle tepkisiz bir

silah olup, hava ulaştırma vasıtaları ile taşınabilir; bir jipe,

traktöre veya zırhlı personel aracına monte edilebilir. Ve sadece


iki kişi tarafından kullanılabilir. Bunun bir modeli insan

tarafından taşınmaktadır.

DAWN ŞAFAK: Sabahleyin gün ışığının ilk görünüşü. Ayrıca bakınız:

"dusk", "twilight".

DAY FIGHTER GÜNDÜZ AVCI UÇAĞI: Görünür meteorolojik şartlarda önleme

amacı için görevlendirilen uçak.

DAY OF ABSENCE DEVAMSIZLIK GÜNÜ: Subay ve eratın görev dışı ve

birliklerinden ayrı bulundukları gün. Bu gün; izin süresinin veya

subay ve erlerin izinsiz olarak bulunmadıkları sürelerin

hesabında bir birim olarak kullanılır.

DAY OF DUTY GÖREV GÜNÜ: Bir subay veya erin kendi birliğinde görev yaptığı

gün. İzin süresinin hesabında bir birim olarak kullanılır.

DAY OF FIRE GÜNLÜK CEPHANE PAYI: Bknz. "unit of fire".

DAY OF SUPPLY İKMAL GÜNÜ: Bknz. "one day's supply".

DAYLIGHT TRAFFIC LINE GÜNDÜZ TRAFİK YASAK HATTI: Savunma

durumlarında, tekerlekli araçların, gündüzün daha ilerisine

geçmeleri yasaklanmış hat. Bu hat, harekat haritalarında "DY"

harfleri ile gösterilir. Ayrıca bakınız: "traffic line".


DAYROOM ERAT GAZİNOSU: Bir kışla veya bölük binası dahilinde, askerlerin

okumaları ve eğlenmeleri için ayrılan bir oda.

DAZZLE GÖZLERİ KAMAŞMAK: Görüşte veya görüş etkinliğinin geçici

kaybolması veya azalması. Bknz. "flash blindness".

DC-130 Bknz. "Hercules".

DD Bknz. "destroyer".

DDG Bknz. "guided missile destroyer".

DE-ICER BUZ KIRAN: Uçakların taşıyıcı satıhlarında teşekkül eden buzları

kırmaya ve söküp atmaya yarayan bir tertibat. Bu tertibat, uçuş

esnasında uçağın satıhlarında buz teşekkülüne mani olmak için

kullanılan, buzlanmaya karşı tertibattan (anti-icer) farklıdır.

DEACTIVATE TESİRSİZ HALE KOYMAK: İnfilak maddelerini tesirsiz hale

getirmek. Bknz. "inactivate".

DEAD ÖLÜ:

DEAD ABATIS KESİLMİŞ AĞAÇ ENGELİ: Bknz. "abatis".

DEAD AREA ÖLÜ MINTIKA: Bknz. "dead space".

DEAD AXLE ÖLÜ DİNGİL: Motor gücünü tekerleklere intikal ettirmeyen sabit

dingil. Bknz. "driving axle".


DEAD LOAD ZATİ YÜK; ZATİ AĞIRLIK; SABİT AĞIRLIK: Bir köprü, araç, bina

veya makina gibi malzeme veya yapıların kiriş, mesnet, asli parça

veya müteferrik aksamının kendi ağırlığından meydana gelen

gayrı faal ağırlık. Bknz. "pay load", "useful load".

DEAD MINE ÖLÜ MAYIN: Nötr, sterilize veya emniyetli hale getirilmiş gayrı

faal mayın. Bknz. "mine".

DEAD RECKONING PUSULA İLE MEVKİ TAYİNİ (KARA); PARAKETE İLE MEVKİ

TAYİNİ (DZ.); HESAPLA MEVKİ TAYİNİ (HV. ): Bulunulan mevkiin

pusula ile ve sürate, geçen zamana ve bilinen bir noktaya

nazaran istikametine dayanan hesaplarla tespiti. Bu usul; çölde

seyahat, kıyı sularında seyrüsefer ve hava seyrüseferinde

kullanılır.

DEAD RECKONING NAVIGATION HESABİ SEYRÜSEFER (HV.); PARAKETE

SEYRİ (DZ. ): Bilinen bir noktanın mesafe ve istikametine göre

mevkiin tayin edilmesi esasına dayanarak yapılan seyrüsefer. Bu

seyrüsefer; hız, düşme (yana) ve istikamet hesapları esas

tutularak hazırlanır. Bknz. "navigation".

DEAD SKID SABİT AYAKLI IZGARA: Dört köşesinde takoz ayak veya kirişler

bulunan ızgara. Bknz. "skid".


DEAD SPACE ÖLÜ MINTIKA: Bir top veya güdümlü füze üssünde veya

çevresinde bulunan mekanik veya elektronik tahditler yüzünden,

ateş altına alınamayan boşluk.

DEAD STORAGE BELİRSİZ SÜRE İÇİN DEPOLAMA; KULLANILMAYAN

MALZEMENİN DEPOLANMASI: Araç, teçhizat vesairenin, belirsiz

bir süre için depolanması.

DEAD TIME ÖLÜ ZAMAN: Hava savunma topçusunda; tapanın tanzim edildiği

an ile topun ateşlendiği an arasında geçen süre.

DEAD ZONE ÖLÜ MINTIKA: Bak. "dead space".

DEAD-STICK LANDING DURDURULMUŞ PERVANE İLE İNİŞ: Bir uçağın

pervaneleri durdurulmuş olarak inişi.

DEADLINE YASAK HATTI: Yasak bir bölgenin etrafını çeviren hat.

DEADLINE REQUISITION ARIZALI MADDELERE PARÇA İSTEĞİ: Tamire muhtaç bir

araç, silah veya diğer bir maddenin tamiri için gerekli onarım

parçası isteği.

DEADLINED EQUIPMENT ARIZALIYA AYRILMIŞ TEÇHİZAT: Bir birliğe veya

makama verilip, mekanik aksamında, elektrik veya emniyet

düzenindeki fiili veya muhtemel bozukluk sebebiyle faaliyet veya


acil harekat hazırlık durumundan çıkarılmış kadro komple nihai

maddesi. Günlük koruyucu bakım veya muayenesi

programlanmış teçhizat, bunların arasında değildir.

DEADMAN ÖLÜ DEMİRLEME: Yüzücü köprülerde, demirleme halatının tespit

edildiği kütük veya çelik profil.

DEADWEIGHT NET AĞIRLIK: Bak. " Deadweight tonnage ".

DEADWEIGHT CAPACITY NET AĞIRLIK KAPASİTESİ: Bak. "Deadweight tonnage".

DEADWEIGHT CARGO NET AĞIRLIK YÜKÜ: Bak. "Storage factor".

DEADWEIGHT CARGO TONNAGE YÜK NET AĞIRLIK TONİLATOSU: Bir

geminin long ton olarak ifade edilen, taşıma kapasitesi. Bu

tonilato; yakıt, su, kumanya, panyol tahtaları ve sefer için

lüzumlu diğer maddeler ded veyt tonilatosundan çıkarıldıktan

sonra, geri kalan kısmıdır. Buna "cargo capacity tonnage" "cargo;

carrying capacity" de denir.

DEADWEIGHT TONNAGE NET AĞIRLIK TONİLATOSU: Bir geminin; kendi ambar

eşyası, suyu, yakıtı ve yükü dahil, gerçek taşıma kapasitesi. Buna

"deadweight capacity" de denir.

DEATH ÖLÜM:
DEATH GRATUITY ÖLÜM TAZMİNATI: Askerlik hizmetleri esnasında veya

ayrıldıktan sonra 120 gün zarfında ölen askeri personelin

ailelerine verilen para.

DEBARK İNDİRMEK; İNMEK; BOŞALTMAK: Bir gemi veya hava aracından

kıtaları indirmek; teçhizatı, malzemeyi veya ikmal maddelerini

boşaltmak.

DEBARKATION BOŞALTMAK (ABD SAVUNMA BAKANLIĞI; AMERİKAN SAVUNMA

KURULU): Birliklerin, teçhizatın veya ikmal maddelerinin gemi

veya uçaktan indirilmesi.

DEBARKATION HOSPITAL İNDİRME (LİMAN) HASTANESİ: Bir liman veya

indirme iskelesinde, münasip şekilde kurulmuş tıbbi tesis.

Tahliye edilen hastalar, başka bir tıbbi tesise nakledilmeden

önce, dinlenmek ve sınıflara ayrılmak üzere, önce buraya

getirilir.

DEBARKATION NET İNDİRME AĞI: Birliklerin gemi bordasından inmeleri

için özel surette hazırlanmış yük ağı.

DEBARKATION OFFICER İNDİRME SUBAYI: Kıtaların bir gemiden indirilmesine

memur edilen subay.


DEBARKATION SCHEDULE İNDİRME ZAMAN ÇİZELGESİ; BOŞALTMA LİSTESİ

(DZ.): Kıta ve teçhizat ile acil ikmal maddelerinin, gemiden kıyıya

intikalde, zamanında ve düzenli indirilmesini temin eden bir

çizelge.

DEBARKATION STATION İNDİRME YERİ (GEMİDE): Bir geminin küpeştesinde,

kıtaların veya malzemenin kıyıya nakledilmek üzere botlara

yüklendiği yer. Bir taarruz çıkarma gemisinin her bordasında,

genellikle, dört veya daha fazla indirme yeri vardır.

DEBARRED BIDDERS LIST MÜTEAHHİTLER KARA LİSTESİ (HV.): Sözleşme ihalesi

yapılmayacak ve kendilerinin hiçbir teklifi kabul edilmeyecek

firma ve şahıslara ait tevhid edilmiş liste.

DEBATE MÜZAKERE ETMEK:

DEBIT ZİMMET, BORÇ:

DEBIT BALANCE ZİMMET BAKİYESİ; BORÇ BAKİYESİ:

DEBIT VOUCHER BORÇ BELGESİ; ZİMMET BELGESİ: Stok kayıt hesabında,

teşkillere veya şahıslara verilen mallara ait sorumluluğu gösterir

belge. Bknz. "credit voucher".


DEBOUCH AÇIK ARAZİYE ÇIKMAK: Bir boğaz, geçit, orman veya herhangi bir

kapalı araziden açık araziye çıkmak.

DEBRIEFING (AĞIZDAN) GİZLİLİĞE RİAYET TALİMATI: Savunma ile ilgili veya

hassas mahiyetteki resmi haberlere, işlemlere veya bilgilere

sahip Milli Savunma Bakanlığı'nın bir asker mensubu veya sivil

memuruna, hizmetinde bulunduğu sırada bilgi elde ettiği makam

veya faaliyet merkezinin harekat kontrolundan çıkmadan önce,

bu haber veya bilginin gizliliğine riayet etmesi yolunda verilen

talimat işlemi.

DEBT LIQUIDATION SCHEDULE BORÇ TASFİYE ÇİZELGESİ: Devlete olan borcu

aylık taksitlerle tasfiye edilecek bir askeri şahıs için düzenlenmiş

ödeme çizelgesi.

DEBUG (DATA AUTOMATION) AYIKLAMAK: Kompüter programındaki hataları

bulup düzeltmek.

DECAY (RADIOACTIVE) BOZULMA; ÇÜRÜME (BESİN):

DECAY CURVES (RADIOACTIVE) AZALMA EĞRİLERİ: Radyoaktivitede zamanla

meydana gelen azalmayı gösteren grafik çizgileri.

DECAY RATE (RADIOACTIVE) AZALMA ORANI (ABD SAVUNMA BAKANLIĞI;

AMERİKAN SAVUNMA KURULU ): Radyoaktif maddenin, genel


olarak, partiküller veya gama radyasyonları neşri ile birlikte

çözülme zaman oranı.

DECAY RATE (RADIOACTIVE) (NATO) RADYOAKTİF MADDENİN ZAMANA

UYGUN OLARAK ÇÖZÜLMESİ:

DECCA ETKİLİ BİR MEVKİ TESPİT İMKANI SAĞLAMAK İÇİN HİPERBOLİK

SİSTEMDE ÇALIŞAN ANA VE YARDIMCI İSTASYONLARI İHTİVA

EDEN RADYO FAZLI MUKAYESE SİSTEMİ:

DECENTRALIZATION ADEMİ MERKEZİYET; ERK GENİŞLİĞİ; YETKİ

GENİŞLEMESİ: Bir komutanlığın ast kademeleri arasında yetki

dağıtımı ve kendilerine hareket serbestliği tanınması.

DECENTRALIZATION OF UNITS BİRLİKLERE HAREKET SERBESTLİĞİ TANINMASI:

DECENTRALIZED CONTROL MERKEZİ OLMAYAN KONTROL: Hava

savunmasında, yüksek kademenin birlik faaliyetlerini izlediği,

uygun ateş dağıtımı gerektiğinde birliklere direkt hedef

gösterilmesi veya dost uçakların muharebeye katılmasının

engellendiği normal bir şekildir. Bknz. "centralized control".

DECENTRALIZED ITEMS SERBEST BIRAKILMIŞ MADDELER; İKMALİNDE YETKİ

GENİŞLİĞİ TANINMIŞ MADDELER: Münasip yetkili makam


tarafından idare ve tedariklerinin mahallinden yapılması için

emir verilmiş ikmal maddeleri.

DECEPTION ALDATMA; HİLE: Dikkati başka tarafa çekmek veya herhangi bir

tesis, malzeme ya da faaliyeti yanlış gösterip karşı tarafı

yanıltmak için alınan tedbirleri ve yapılan işleri belirtmek

maksadıyla kullanılan terim. Bknz. "camouf lage",

"concealment", "counterdeception", "military deception".

DECEPTION MEANS ALDATMA ARAÇLARI: Bir dış güce, bilgileri taşımak için

kullanılan metotlar, kaynaklar ve teknikler. Aldatma araçları 3

kategoriye ayrılır: (a) FİZİKİ ARAÇLAR: Bir dış güce, seçilmiş

bilgileri vermek veya reddetmek için yapılan faaliyetler ve

kullanılan kaynaklar. (Örnekler; tatbikatları da kapsayan askeri

harekat, keşif, eğitim faaliyetleri ve kuvvet kaydırmaları, sahte

teçhizat ve araçların kullanılması, taktikler, üsler, lojistik işlemler,

depolama ve tamir faaliyeti ve test ve değerlendirme

faaliyetleri): (b) TEKNİK ARAÇLAR: Amaçlı yayın, yeniden yayın

düzenlemeler, enerjinin alınması veya yansıtılması, biyolojik

veya kimyasal kokuların yayılması ve bastırılması ve nükleer

maddelerin yayılması ve bastırılması yolları ile seçilmiş bilgiyi bir

dış güce taşımak veya reddetmek için kullanılan askeri malzeme


kaynakları ve ilgili işletme teknikleri. (c) İDARİ ARAÇLAR: Bir dış

güce sözlü, resimli, belgesel veya diğer fiziki delilleri taşımak

veya reddetmek için kullanılan kaynaklar, metotlar ve teknikler.

DECIMAL FILE SYSTEM ONDALIK DOSYALAMA SİSTEMİ; ONDALIK DOSYA

SİSTEMİ: Kara Kuvvetleri tarafından kullanılan ve ondalık

rakamlara dayanan tali başlıklardan faydalanarak, her cins

bilginin kataloglanmasına imkan veren numaralama sistemi.

DECIPHER DEŞİFRE ETMEK; ŞİFRE AÇMAK: Şifreli olarak yazılmış bir haberi

şifre anahtarı kullanmak suretiyle açmak. (Bu terim, kripto analiz

sistemi ile şifre açmayı içine almaz) .

DECIPHERMENT ŞİFRE AÇMA; ŞİFRE AÇMA İŞLEMİ:

DECISION HÜKÜM; İLAM; KARAR: Bir askeri mahkemenin, herhangi bir

hususta verdiği hüküm.

DECISION ALTITUDE KARAR İRTİFASI: Alçalmaya görerek devam etmek veya

hatalı yaklaşma pas geçişini uygulamaya karar vermek için,

alçalma planlarında belirtilmiş minimum irtifaya denir.

DECISION HEIGHT Bknz. "decision altitude".

DECK ALERT Bknz. "ground alert".


DECK BALK DÖŞEME KİRİŞİ: Bknz. "balk".

DECK BOARDS YÜK PLATFORMLARI: Bir paletin üst veya alttaki yüzeyi.

DECK DEPARTMENT GÜVERTE KISMI: Kara Kuvvetlerine ait bir geminin

seyir, güverte, yükleme ve boşaltma, ikmal ve işletme işlerinden

sorumlu idari kısım.

DECLARATION DEKLARE ETMEK; BİLDİRMEK; İLAN ETMEK:

DECLARATION OF MILITARY VIGILANCE ASKERİ TEYAKKUZ DURUMUNUN

İLANI:

DECLARATION OF PROPERTY DISPOSITION GENEL FAZLA MAL BEYANI: Genel

fazla malın "surplus property" bir mal son işlem dairesine

bildirilmesi.

DECLARED SPEED BİLDİRİLEN HIZ (AMERİKAN SAVUNMA KURULU): Bir ticaret

gemisi kaptanının önündeki bir yolculukta gemisinin bugünkü

durumunu gözönüne alarak (denge, su çekimi, omurga durumu

ve ambarların özelliğini) mutedil hava şartları (mutedil deniz

Bofor ölçeğinde 4 olarak) altında koruyabileceğini beyan ettiği

devamlı hız. Bildirilen hızdan, geminin x-mil süratte seyredecek

bir konvoya alınacak nitelikte olup olmadığını tespit bakımından,

deniz sevkiyat kontrol subayı faydalanır.


DECLASSIFICATION GİZLİLİK DERECESİNİ İPTAL: Gizlilik dereceli bilgilerin,

yetkisiz kimselere açıklanmasında Milli Savunma menfaatleri

bakımından, bir korunma tedbirine artık ihtiyaç bulunmadığı ve

gizlilik işaretinin kaldırılması kararı.

DECLASSIFY GİZLİLİK DERECESİNİ İPTAL ETMEK: Bir madde veya konudan

güvenlik gizlilik derecesinin kaldırılması.

DECLINATE PUSULA SAPMASINI BULMAK; TABİİ İNHİRAFI BULMAK: Hakiki

kuzey ile pusulanın gösterdiği manyetik kuzey arasındaki açı

farkını bulmak.

DECLINATING POINT İBRE İNHİRAF NOKTASI; TABİİ SAPMA NOKTASI: Bknz.

"declinating station".

DECLINATING STATION İBRE İNHİRAF İSTASYONU; TABİİ SAPMA İSTASYONU:

Bir pusulanın sapmasını tespit için seçilmiş bir nokta. İbre inhiraf

noktası. İbre inhiraf istasyonu mahalli manyetik etkiler dışında

bulunmalı ve Y semti istikamet açısı (grid azimuth), bilinen ve

açıkça seçilebilen bir veya daha çok uzak noktayı görebilmelidir.

Buna "declinating point" de denir.

DECLINATION MEYİL: Bir gök cisminin gök Ekvator düzlemi ile o gök cismini

dünya merkezine birleştiren hattın meydana getirdiği açı olup


ekvatordan kuzeye veya güneye doğru 90 dereceye kadar

değişir. Kısaca gök cisminin (güneş, ay, yıldız, gezegen) arzı veya

enlemidir.

DECLINATION CONSTANT İBRE İNHİRAFI (İNHİRAF SABİTESİ) ; SABİT İBRE

SAPMASI: Bir pusulada okunan değerlere uygulanan ve hakiki

veya grid kuzeyi ile aletin gösterdiği manyetik kuzey arasında,

saat yelkovanı dönüş istikametindeki açıyı temsil eden, sabit bir

düzeltme miktarı.

DECLINATION PROTRACTOR İNHİRAF MİNKALESİ; SAPMA İLETKİSİ: Haritayı

cihetine koymakta kullanılan, yatay bir derece ölçeği ile bir

dönüş noktasından ibaret alet. Bu alet vasıtasıyla, manyetik

kuzey hattı bir harita üzerine çizilebilir.

DECLINATOR DEKLİNATUVAR: Başka bir alet, cihaz veya haritayı cihetine

koymak veya ciheti kontrol etmek için kullanılan manyetik bir

alet. Bu alet, tabii sapması veya tevcih hatasını ölçer.

Deklinatuvarın pusuladan farkı, 360 derecelik bir daire üzerinde

dönmeyerek, yalnız sınırlı bir açı dahilinde çalışmasıdır:

DECODE KOD AÇMAK: Kod ile yazılmış gizli bir metni, anahtar yardımı ile

açarak, açık metin haline getirmek.


DECODEMENT KODU AÇILMIŞ HABER: Bir kriptogramın açılmış şekli.

DECOMPRESSION SICKNESS BASINÇ AZALMA HASTALIĞI: Düşük çevre

basıncına maruz kalma sonucu, dokularda, vücut sıvılarında ve

kan damarlarında gaz kabarcıklarının sebep olduğu kırıklık, şok,

sinir bozukluğu ve dermansızlık alameti.

DECONTAMINANT BULAŞICI MADDELERDEN TEMİZLEYİCİ; DEKONTAMİNE

EDEN: İnsan, eşya, malzeme veya bir sahayı bulaşıcı

maddelerden temizlemek için kullanılan herhangi bir madde.

DECONTAMINATE BULAŞICI MADDELERDEN TEMİZLEMEK; DEKONTAMİNE

ETMEK: Herhangi bir madde veya sahayı, temas halinde

bulunduğu kimyasal, biyolojik ve radyoaktif maddelerden

temizlemek, zararsız hale koymak veya imha etmek suretiyle,

personel için emin bir hale getirmek.

DECONTAMINATING AGENT BULAŞICI MADDELERDEN TEMİZLEME MADDESİ;

DEKONTAMİNE MADDESİ: Bulaşıcı maddelerden temizleme

işlerinde kullanılan herhangi bir madde.

DECONTAMINATING APPARATUS BULAŞICI MADDELERDEN TEMİZLEME

CİHAZI; DEKONTAMİNE CİHAZI: Kirletilmiş bir eşya veya sahaya

bir temizleme maddesi tatbiki için kullanılan mekanik bir cihaz.


DECONTAMINATING CHEMICAL BULAŞICI MADDELERDEN TEMİZLEYİCİ

KİMYA MADDESİ; KİMYASAL DEKONTAMİNE MADDESİ: Bir harp

gazına veya biyolojik harp maddesine tesir ederek bunu zararsız

veya az zararlı hale getiren veya bir radyoaktif maddenin

giderilmesine yarayan, kimya maddesi.

DECONTAMINATING MATERIAL BULAŞICI MADDELERDEN TEMİZLEME

MALZEMESİ; DEKONTAMİNE MALZEMESİ: Kimyasal veya

biyolojik harp maddelerini emerek. zararsız hale getirmek veya

tahrip etmek için kullanılan ve radyoaktif maddelerin

giderilmesine yardım eden malzeme.

DECONTAMINATION ZARARLI MADDELERİ TEMİZLEME: Bir şahıs, eşya veya

bölgeyi üzerine bulaşmış veya çevresinde mevcut kimya

maddelerini veya biyolojik maddeleri veya radyoaktif

maddelerden temizleyerek emin bir hale getirme.

DECONTAMINATION STATION (ABD SAVUNMA KURULU) BULAŞICI

MADDELERDEN TEMİZLEME İSTASYONU, DEKONTAMİNASYON

İSTASYONU: Personelin ve giyeceklerinin toksik taarruz

tesirlerinden temizlendiği uygun personel ve malzeme ile teçhiz

edilmiş bir bina veya yer.


DECONTAMINATION STATION (DOD, NATO) ZARARLI MADDELERDEN

TEMİZLEME İSTASYONU: Personelin ve teçhizatın kimyasal,

biyolojik ve radyolojik kirleticilerden temizlendiği, uygun teçhiz

edilmiş bir bina veya yer.

DECORATION NİŞAN; MADALYA: Değerli ve büyük bir hizmeti görülen ve

kahramanlık gösterenlere verilen şeref nişanesi. Sıra ile bu

nişanlar şunlardır: Şeref Madalyası (Medal of Honor), Savaş

Temayüz Madalyası (Distinguished Service Cross), Hizmet

Temayüz Madalyası (Distinguished Service Medal), Gümüş Yıldız

(Silver Star), Liyakat Madalyası (Legion of Merit), Uçuş Temayüz

Madalyası (Distinguished Flying Cross), Fedakarlık Madalyası

(Soldier's Medal), Bronz Yıldız Madalyası (Bronze Star Medal),

Uçuş Madalyası (Air Medal), Takdir Şeridi (Commendation

Ribbon), Purple Heart Madalyası (Purple Heart). Bknz. "award".

DECORATION PRECEDENCE NUMBER NİŞAN SIRA NUMARASI: Bknz.

"precedence".

DECOY SAHTE HEDEF: Düşmanın gözetleme araçlarını aldatmak veya

düşman değerlendirmesini yanıltmak için kullanılan herhangi bir

şahıs, cisim veya olay.


DECOY SHIP SAHTE GEMİ (ABD SAVUNMA BAKANLIĞI-NATO): Muharebeye

katılmayacak bir gemi olarak kamufle edilmiş, çeşitli savaş

teçhizatı gizlenmiş ve faaliyete geçirilmeleri için özel tedbirler

alınmış gemi.

DECOY SHIPS (Q SHIPS) SAHTE GEMİLER (ABD SAVUNMA KURULU): Ticaret

gemisi halinde kamufle edilmiş harp gemileri veya diğer gemiler;

silahları, çeşitli muharebe teçhizatı gizlenmiş ve gerektiğinde

süratle faaliyete geçirilmeleri için özel tedbir alınmış silahlı

ticaret gemileri.

DECRYPT KRİPTOLU BİR METNİ AÇMAK: Kriptolanmış bir metni kripto

sistemi araçlarıyla tekrar eski açık (kriptolanmamış) haline

getirmek (Bu kripto analizleriyle çözümü kapsamaz). Bu terim

deşifre ve kod açma anlamını da kapsar. Bknz. "cryptosystem" .

DECRYPTO KRİPTOSU AÇILMIŞ (KRİPTO CİHAZI):

DEDUCT SONUÇ ÇIKARMAK: Herhangi bir konu üzerinde, araştırma ve

inceleme yapmak suretiyle bir sonuca varmak.

DEDUD ARAZİYİ MERMİLERDEN TEMİZLEMEK: Patlayıcı mermileri

zararsız hale getirmek suretiyle araziyi temizlemek.


DEEP UZAK: Bir topçu veya deniz topçusu atış haberlerinde kullanılan

ve hedefin, ileri dost unsurlardan 600 metreden daha fazla

mesafede bulunduğunu belirtmek için faydalanılan bir terim.

Bknz. "close".

DEEP AIR SUPPORT UZAK HAVA DESTEĞİ (DZ.):

DEEP FORDING DERİN SUDAN GEÇME KABİLİYETİ: Su geçirmez şekilde imal

edilmiş bir kundağı motorlu top veya kara aracının, tekerlek ve

paletleriyle, özel bir su geçirmez kit tatbiki suretiyle bir su

engelini aşma kabiliyetine kavuşturulması.

DEEP FORDING CAPABILITY DERİN SUDAN GEÇME KABİLİYETİ: Su geçirmez

şekilde imal edilmiş bir kundağı motorlu top veya kara aracının

tekerlek ve paletleri ile özel bir kit tatbiki vasıtasıyla bir su

engelini aşma özelliği. Bknz. "shallow fording capability".

DEEP MINEFIELD DENİZALTI MAYIN TARLASI: Su üstü gemilerinin geçişi için

emin olup, esas olarak denizaltılara karşı derin sularda tesis

edilen mayın tarlası.

DEEP RECONNAISSANCE DERİNLİĞİNE KEŞİF:

DEEP SUPPORT FIRE DERİNLİĞİNE DESTEK ATEŞİ: Bknz. "deep supporting

fire".
DEEP SUPPORTING FIRE DERİN DESTEK ATEŞİ: Düşman ihtiyatlarını ve

silahlarını tesirsiz hale getirmek ve imha etmek, düşman emir ve

komuta, ikmal muhabere sistemleri ile gözetlemesine zarar

vermek üzere, kendi kuvvetlerimize yakın bulunmayan hedeflere

yöneltilmiş ateş. Bknz. "close supporting fire, direct supporting

fire, supporting fire".

DEFAULT IN CONTRACT SÖZLEŞME HÜKÜMLERİNE RİAYETSİZLİK; TEMERRÜT:

Hizmet, teçhizat veya ikmal maddeleri sözleşmelerindeki şartları,

taraflardan birinin yerine getirmemesi hali.

DEFEAT YENMEK; MAĞLUP ETMEK:

DEFECTIVE SAKAT; KUSURLU; EKSİK:

DEFECTOR (ABD SAVUNMA KURULU) MÜLTECİ: Kendi ülkesinin kontrolünden

kaçmış, veya o ülkenin kontrolu dışında olan, geri dönme isteği

olmayan ve diğer ülke için özel değeri olan şahıs.

DEFENDED HAMLET SAVUNULAN KÖY (HV. ): Hükümet tarafından yeri

kontrol altına alınmış ve düşman kontrolü altındaki çevre

araziden tecrit edilmiş, halkı dost ve düşman köylülerden oluşan

büyükçe bir köy. Halkı ideolojik telkinle kazanılıp kendi

kendilerini savunmak için eğitilinceye kadar böyle bir yer kural


olarak, düzenli hükümet birlikleri tarafından savunulur ve

düşmana yardımı önlemek için, halkın dışarı ile teması kesilir.

DEFENSE SAVUNMA: Düşmanın yaptığı her çeşit taarruzlara karşı eldeki

bütün vasıta ve usullerle karşı koyma ve korunma. Savunma;

savunan kuvvetin vaziyetine ve kullandığı usullere göre aktif

veya pasif olur.

DEFENSE ACQUISITION RADAR SAVUNMA YAKALAMA (TESPİT) RADARI: Kara

Ordusunun; batarya radarlarından daha geniş menzilli ve daha

az hassasiyete ihtiyaç gösteren bir hava savunma radarı. Normal

görevi, belirli bir hava savunması hesabına, ya diğer hava

savunma unsurları tarafından veya kendi araştırmasıyla ele

geçirilmiş, belli başlı önem taşıyan hedefler temin etmek ve en

uzak atış unsurlarına, bu hedefleri ele geçirip azami menzilde

ateş altına alabilme imkanı sağlayacak hedef mevkii ile ilgili,

yeterli menzil ve sıhhatte, bilgi vermektir. Bu hedef bilgileri, ya

direkt olarak ya da ortaklaşa bağlı oldukları bir Kara Ordusu Hava

Savunma Komuta Yeri aracılığı ile bataryalara intikal ettirilir.

Bknz. "combat surveillance radar".

DEFENSE AREASAVUNMA BÖLGESİ: Düşman taarruzlarından koruması için bir

birliğe verilen saha. Buna "defense area" da denir.


DEFENSE CLASSIFICATION SAVUNMA GİZLİLİK DERECESİ: Savunma ile ilgili

bilgi ve malzemeye verilmiş bir kategori veya derece. Bu

kategori; bilgi ve malzemenin, yetki verilmeden açıklanması

sonucu milli güvenlik bakımından doğacak tehlike derecesini ve

kullanılma, saklanma ve dağıtımlarının standartlara bağlanmış

olduğunu gösterir. Bu kategoriler ÖZEL, GİZLİ, ÇOK GİZLİ'dir.

Bknz. "security classification".

DEFENSE COMMUNICATIONS AGENCY SAVUNMA MUHABERE İRTİBATLARI

DAİRESİ (HV.): Savunma Muhabere irtibatları sistemi, M. S. B.

'nın tadil edilmiş 12 MAYIS 1960 gün ve 5109 sayılı emirleriyle

kurulmuştur. Müşterek Kurmay Başkanları kanalıyla M. S. B. 'na

bağlı olan Savunma Muhabere İrtibatları Dairesi, savunma

muhabere irtibatları sisteminin harekat kontrolu ve

murakabesinden sorumludur.

DEFENSE COMMUNICATIONS SYSTEM SAVUNMA MUHABERE İRTİBATLARI

SİSTEMİ: Uzun mesafeli, genel maksatlı ve uyuşmalı bir sistem

halinde tertiplenmiş, dünya çapında savunma tesisleri,

muhabere ağları ve kontrol merkezleri dizgisi.

DEFENSE COUNCILSAVUNMA KONSEYİ: DEFENSE EMERGENCY (AMERİKAN

SAVUNMA BAKANLIĞI): ACİL SAVUNMA DURUMU: Aşağıdaki


koşullarda beliren durum: a. Denizaşırı ABD kuvvetlerine veya

herhangi bir harekat alanındaki müttefik kuvvetlere karşı yapılan

ve Milli Savunma Bakanlığı tarafından tesis edilmiş bir

komutanlık veya bir üst makamca teyit edilen büyük bir taarruz.

b. ABD'ne karşı yapılan ve Milli Savunma Bakanlığı tarafından

tesis edilmiş bir komutanlık veya bir üst makamca teyit edilen

açık bir taarruz.

DEFENSE EMERGENCY (ABD SAVUNMA KURULU) ACİL SAVUNMA DURUMU:

Aşağıdaki durumlarda mevcuttur: a. Denizaşırı ülkelerdeki milli

kuvvetlere veya harekat alanındaki müttefik kuvvetlere karşı

yapılan ve bir komutanlık veya daha yüksek bir makamca

onaylanan bir taarruz. b. Ülkeye karşı yapılan ve bir komutanlık

tarafından teyit edilen veya bir üst makamca onaylanan bir açık

taarruz.

DEFENSE EXPENDITURE SAVUNMA HARCAMALARI; GİDERLERİ:

DEFENSE IN DEPTH DERİNLİĞİNE SAVUNMA: Birbirini karşılıklı destekleyen

savunma mevzilerini; düşman taarruzlarının hızını kesip tedricen

zayıflatacak, bütün mevziin düşman tarafından başlangıçta

gözetlenmesini önleyecek ve komutana ihtiyatını istediği yerde

kullanma imkanı verecek şekilde tertipleme.


DEFENSE IN PLACE İNATLA SAVUNMA: Geri çekilmeden inatla direnme esasına

dayanan savunma sistemi. Bu sistemi, arka arkaya sıralanmış

mevzilerde, bir mevziden diğerine çekilmek suretiyle yapılan

oyalama muharebesinin (delaying action) aksidir.

DEFENSE INFORMATION SAVUNMA BİLGİLERİ: Milli Savunma yararına

korunmayı gerektiren, genel bilgi mahiyetinde olmayan ve gerek

ABD'ne, gerek müttefiklerine karşı harp planlama ve açmada bir

düşman veya muhtemel düşman hesabına istihbarat değeri

taşıyabilen resmi bilgiler. Bknz. "defense classification".

DEFENSE ORDER SAVUNMA EMRİ: Bir savunma için verilen emir.

DEFENSE PLAN SAVUNMA PLANI: Bir düşman taarruzuna engel olmak veya

taarruzu bozguna uğratmak için koordine edilmiş plan. Bir

savunma planı; taktik tertiplenme, ateş, emniyet, hava desteği,

araziyi savunma için hazırlama, karşı taarruz, muhabere,

ulaştırma ve ikmal planlarını ihtiva eder. DEFENSE READINESS

CONDITION (NATO, ABD SAVUNMA KURULU): SAVUNMA

HAZIRLIK DURUMU: Bir birliğin gerçek harekat için hazırlık

durumunu belirten bir sayı ya da kod kelimesi. Aynı zamanda

"Hazırlık durumu" da denir. DEFENSE READINESS CONDITIONS

(ABD SAVUNMA BAKANLIĞI): SAVUNMA HAZIRLIK DURUMLARI:


Kuvvetler ve belirli ve birleşik birliklerin komutanları ile

Genelkurmay Başkanı arasında gelişmiş alarm durumlarında

kullanılan birleşik bir sistem. Savunma Hazırlık Durumları

değişen askeri durumların ciddiliğine göre derecelendirilmiştir.

Savunma Hazırlık Durumları DEFCON (5), (4), (3), (2) ve (1) olarak

kısa başlıklarla belirtilir.

DEFENSE RESEARCH GROUP (DRG) SAVUNMA ARAŞTIRMA GRUBU:

DEFENSE SHIPPING AUTHORITY SAVUNMA DENİZ ULAŞTIRMA MAKAMI:

Ortak bir çabayı en etkili bir şekilde müttefik limanlar arasında

desteklemekle görevlendirilen ticaret gemilerinin

kullanılmasından sorumlu olan ve savaş zamanında teşkil edilen

NATO sivil savaş zamanı grubu.

DEFENSE SUBSISTENCE SUPPLY CENTER BAKANLIK YİYECEK İKMAL MERKEZİ:

Milli Savunma Bakanlığının bütün mensuplarına ait yiyecek

maddelerinin ikmali ile ilgili tedarik, dağıtım, ikmal, muayene ve

diğer işlerini yerine getiren bir tek yönetici (single manager)

makamı.

DEFENSE SUPPLY AGENCY STOCKS BAKANLIK İKMAL DAİRESİ STOKLARI:

Bakanlık İkmal Dairesi kontrolu altında, ikmal dağıtım sistemi


tarafından temin ve mevcudiyetleri devam ettirilen, tek kuvvet

komutanlığı tasarrufu dışındaki stoklar.

DEFENSE SURPLUS SALES OFFICE GENEL FAZLA SAVUNMA MALZEMESİ

SATIŞ BÜROSU: Kara, Deniz, Hava Kuvvetleri ve deniz piyade

sınıfı faaliyet merkezlerine ait genel fazla durumundaki menkul

ordu mallarını satmak üzere M. S. B. lığınca görevlendirilmiş bir

teşkil.

DEFENSE TRAFFIC MANAGEMENT SERVICE REGION SAVUNMA TRAFİK

İDARESİ HİZMET BÖLGESİ: ABD dahilinde, bazı trafik idare

görevlerini kolaylaştırmak maksadıyla tesis edilmiş belirli bölge.

DEFENSE TRAFFIC MANAGEMENT SERVICE REGIONAL OFFICE:

SAVUNMA TRAFİK İDARESİ HİZMET BÖLGE BÜROSU:

DEFENSE TRANSPORTATION SYSTEM SAVUNMA ULAŞTIRMA SİSTEMİ:

DEFENSIVE SAVUNMA: Savunmaya uygun; korunma maksadı güden,

korunma maksadına yarayan. Örneğin; savunma mevzii

(defensive position), savunma silahı (defensive weapon) gibi.

DEFENSIVE AREA SAVUNMA BÖLGESİ: Bak. "defense area".

DEFENSIVE COASTAL AREA KIYI SAVUNMA BÖLGESİ: Kıyı bölgesi ile kıyı

hattına bitişik hava, kara ve deniz bölgelerinin, savunma


harekatında kara, deniz ve hava kuvvetlerini içine alması

muhtemel bir parçası.

DEFENSIVE FIRE SAVUNMA ATEŞİ: Savunma faaliyeti içinde bulunan bir birliği

korumak ve yardım etmek için destek birlikleri tarafından açılan

ateş.

DEFENSIVE GRENADE SAVUNMA EL BOMBASI: Örtü gerisinden atılan,

patlayıcı gücü yüksek el bombası. Nispeten kalın madeni

gövdesinden fırlayan parçaların, yüksek süratle dağılması

sebebiyle, insanlara karşı tesirlidir. Buna bazen "fragmentation

grenade" denir.

DEFENSIVE MINE COUNTERMEASURES TEDAFÜİ (SAVUNMA) MAYIN KARŞI

TEDBİRLERİ: Düşman mayın döşeme etkisini azaltmak için

uygulanan karşı tedbirler.

DEFENSIVE MINEFIELD TEDAFÜİ (SAVUNMA) MAYIN TARLASI: Düşmanın

mevziler arasından girmesini başarısızlığa uğratmak, ayrıca

mevzilerin savunma gücünü kuvvetlendirmek maksadıyla tesis

edilmiş plana göre döşenmiş bir mayın tarlası. Bak. "minefield".

DEFENSIVE MINING SAVUNMA MAYINLAMASI:


DEFENSIVE POSITION SAVUNMA MEVZİİ: Birbirini destekleyen savunma

bölgeleri veya tahkim edilmiş taktik arazi bölgeleri sistemine

göre hazırlanmış ve kıtalar tarafından işgal edilmiş saha. Buna

"battle position" da denir.

DEFENSIVE SEA AREA DENİZ SAVUNMA SAHASI: Deniz ulaştırmasının kontrol

ve korunması saha sularına bitişik savunma tesislerinin

korunması ve belli sahalar dahilinde gerekli güvenlik tedbirleri

alınması için önemli iskele, liman, körfez veya boğaz sularını ve

bu istikametlerdeki yaklaşma yollarını içine alan deniz sahası.

Bak. "maritime control area".

DEFENSIVE WARFARE SAVUNMA HARBİ: Savunma muharebeleri yapmak

suretiyle sevk ve idare edilen harp.

DEFENSIVE ZONE SAVUNMA BÖLGESİ: Genel olarak cepheye paralel ve

tamamen veya kısmen savunma için hazırlanmış iki veya daha

çok muharebe mevziini içine alan arazi şeridi.

DEFENSIVE-OFFENSIVE SAVUNMALI TAARRUZ: Düşmanı yıpratmak

maksadıyla, savunma şeklinde başlayıp sonra taarruzla netice

almayı hedef tutan harekat.


DEFERMENT ERTELEME, TECİL: Bakılması zaruri aile fertlerinin bulunması,

önemli işlerin aksamaması için vesaire sebeplerle mecburi

askerlik hizmetinin geri bırakılması hali.

DEFERRED GECE: Haberleşmede derhal teslimi gerekmeyen gece haberleri

için kullanılan bir haber kısaltması. Bu haberlerin 24 saat içinde

yerlerine gönderilmeleri gerekir. Bütün diğer haberlerden sonra

gönderilmekle beraber, dosyalandığı andan itibaren en geç 24

saat içinde yerlerine ulaştırılmış olmaları lazımdır.

DEFERRED CHARGES PEŞİN ÖDENMİŞ MASRAFLAR: Masrafın yapıldığı

muhasebe devresinde bir veya birkaç işe tahmil edilmeyip,

ilerideki bir veya birkaç devreye intikal ettirilen masraflar.

DEFERRED CREDIT PEŞİN TAHSİL EDİLMİŞ ALACAKLAR: Hakedilmeden önce,

tahsil edilen veya kayda geçirilen gelir veya irat.

DEFERRED DEMAND ERTELENMİŞ TALEP: Satın alınacak malın veya hizmetin

mevcut olmaması yüzünden ileri bir tarihe bırakılmış talep.

DEFERRED MAINTENANCE ERTELENMİŞ BAKIM: Düzenli çalışan bir cihaz

veya sistemin çalışmasını bakım yaparak aksatmamak için,

bakımın ileriki bir tarihe bırakılması.


DEFERRED MESSAGE GECE İVEDİLİK DERECELİ HABER: Bak. "deferred" ve

"message precedence".

DEFERRED PAYMENT SALE TAKSİTLE SATIŞ, VADELİ ÖDEMEYLE SATIŞ:

DEFICIENCY AÇIK, HESAP AÇIĞI: Bir hesap müfettişi tarafından resmen

açıklanan ve hesabın temizlenmesi, ayarlanmaya veya düzeltici

işleme ihtiyaç gösteren bir yanlışlık veya kanun dışı işlem.

DEFICIENCY ACCOUNT AÇIK HESABI: Açığı tespit eden hesap.

DEFICIT AÇIK, HESAP AÇIĞI: Bak. "deficiency (1) ".

DEFILADE SÜTRELERDEN YARARLANMA: Düşmanın kara gözetlemesi veya

ateşinden tepe, sırt, set gibi bir engelin sağladığı koruma.

DEFILADED AREA MESTUR BÖLGE: Bir tepe, toprak yığını veya bir bina gibi suni

veya doğal bir engel vasıtasıyla düşmanın kara gözetlemesinden

ve yatık mermi yollu silahlarının ateşinden korunan saha.

DEFILE GEÇİT, BOĞAZ: Geniş cepheli bir kuvvetin ileri veya yanlara

doğru hareketini sınırlayan dar bir vadi, koruluklar arasındaki

patika veya bir ırmağın geçit veren yeri gibi herhangi bir doğal

arazi şekli veya köprü gibi bir yapı.


DEFINITE APPROPRIATION MUAYYEN TAHSİSAT: Miktarı belirli bir para

tahsisi. Bak. "appropriation".

DEFINITION TARİF, TANIMLAMA:

DEFINITIVE HOSPITALIZATION KATİ HASTANE TEDAVİSİ: Hasta tamamen iyi

oluncaya kadar devam eden hastane tedavisi. Örneğin; bir genel

hastanedeki hastaların tedavisi gibi.

DEFINITIVE TREATMENT KATİ TEDAVİ: Hastanın iyi olması için zaruri kabul

edilen tıbbi müdahaleleri ihtiva eder tedavi. Örneğin; bağırsağı

delinmiş bir hastaya, tahliye hastanesinde yapılan tıbbi

müdahale gibi.

DEFLAGRATION YAVAŞ YANARAK PATLAMA: Yavaş yanma kabiliyetindeki

patlayıcı maddelerin, yavaş yavaş ve eşit şekilde yanarak

patlaması. Bu terim, ani ve şiddetli bir patlama oluşunu belirten

"detonation" kelimesinin aksidir. Bak. "detonation" ve

"explosion".

DEFLATION DEFLASYON: Fiyatlarda düşüş; piyasada para darlığı.

DEFLECTION YAN BAĞLAMASI, YANIN BAĞLANMASI: Rüzgar ve diğer şartlar

için ıskala üzerinde yapılan tanzim.


DEFLECTION BOARD YAN LEVHASI: Topçu hücum ateşinde gerekli küçük yan

değişikliklerini ölçmeye mahsus bir levha. Buna "gun deflection

board" da denir.

DEFLECTION CHANGE YAN DEĞİŞİKLİĞİ: Hedef hareket ettiği veya bir

hedeften diğerine bir ateş kaydırması yapıldığı zaman, bir

bataryanın bütün toplarına uygulanan istikamet tanzimi

değişikliği. Yan değişikliği; aynı hedefe ateş eden çeşitli topların

mevkilerindeki farkları göz önünde tutan yan farkını (deflection

difference) ihtiva etmez.

DEFLECTION CORRECTION YAN DÜZELTMESİ: Bir atış planı üzerinde ölçülen

yan kıymete, atış hattının hedeften geçmesi için tatbik edilmesi

gereken düzeltme.

DEFLECTION DIFFERENCE YAN FARKI: Demet genişliğini değiştirmek üzere,

batarya dahilindeki bir topun, belirli bir topa (genellikle esas

topa) doğru veya bu topun aksi yönde döndürüldüğü açısal

mesafe.

DEFLECTION DISPERSION PATTERN YANA DAĞILMA ŞEKLİ: Bak. "dispersion

pattern".
DEFLECTION ERROR YAN HATASI: Nişan alınan nokta ile bir mermi

paralanma noktası veya bir sıra ateşi (salvo) orta vuruş noktası

arasında, hedefin sağında veya solunda kalan mesafe.

DEFLECTION PATTERN YANA DAĞILMA ŞEKLİ: Bak. "dispersion pattern",

"pattern" ve "width of sheaf".

DEFLECTION PROBABLE ERROR İHTİMALİ YAN SAPMASI HATASI: Dağılma ile

meydana gelen ve tek bir yan açısı ile atılan sonsuz sayıda

atımda, çok defa, belirli bir sınırı da aşacak olan istikamet hatası.

Bu hatanın miktarı; dağılma şekli (dispersion pattern) en geniş

yerinde, genişliğin sekizde biridir. Bu değer atış cetvellerinde

verilmiştir.

DEFLECTION SCALE YAN TAKSİMAT ISKALASI: Yan düzeltmelerini

uygulamak veya topu yana doğru tevcih etmek için bir nişangah

üzerinde, milyem veya derece olarak işaretlenmiş taksimat.

DEFLECTION SHIFTYAN KAYDIRMASI: Yan bağlamasında yapılan bir değişiklik.

DEFOLIANT YAPRAK DÖKTÜRÜCÜ MADDE: Bitkilerin yapraklarını vaktinden

önce döktürmeye yarayan bir kimya maddesi.


DEFOLIANT OPERATIONS BİTKİLERİ TEMİZLEME HAREKATI: Askeri

harekatın desteklenmesinde bitki örtüsü ile kaplı bölgelerde

yaprak dökücü maddelerin kullanılması.

DEFOLIATING AGENT YAPRAK DÖKTÜRÜCÜ MADDE: Çiçeklerin, bitkilerin ve

ağaçların yapraklarını vaktinden önce dökmesine neden olan

kimyasal madde.

DEGASSING GAZDAN TEMİZLEME: Bir gazı veya zararlı niteliklerini yok etmek

üzere kimya maddeleri ile işleme tabi tutma. Gazdan temizleme,

bulaşıcı maddelerden temizlemenin bir eşidir.

DEGAUSSING DİGAVSİN: Elektromanyetik bobinler; daimi mıknatıslar ve diğer

araçlar kullanılarak bir geminin manyetik alanının azaltılması

işlemi.

DEGRADATION BOZULMA: Elektronik gönderme, fotoğraf teksiri veya

elektronik hedef tespit cihazının (sensor) iyi çalışmaması sonucu

kızıl ötesi, radar veya fotoğraf şekillerinde berraklığın azalması

ve detayların silinmesi hali.

DEGRADATION OF PERMAFROST TİYALİN AZALMASI: Tiyal tabakasının, tabii

veya suni sebepler yüzünden azalması. Bak. "permafrost".


DEGREASING YAĞ TEMİZLEYİCİ: Sıcak buhar kullanarak, daldırma suretiyle

temizleme yapan eritici.

DEGREE OF RISK (NUCLEAR) RİSK DERECESİ: Yakın bir düşman hedefine

taarruzda kullanılan bir nükleer silahın infilak tesirlerine, dost

kuvvetlerin maruz bırakılabilecekleri, komutan tarafından

belirtilmiş risk. Değişik taktik durumlarda kabul edilebilir risk

dereceleri emergency (kritik), moderate (orta), ve negligible

(önemsiz) 'dir. Bak. "emergency risk (nuclear) ", "moderate risk

(nuclear) ", "negligible risk (nuclear) ". (Not: NATO teriminin

bunu tavsif edici karşılığı yoktur).

DELAY GECİKME: Ateş gemisinden, gözetleyici ve tespit ediciye talep

edilen ateş isteğinin hemen yerine getirilemeyeceğine dair

rapor. Bunu, normalde tahmini bir gecikme süresi takip eder.

DELAY (RADAR) GECİKTİRME: Bir bütünün belirli parçalarını seçmek için

kullanılan zaman esasının başlangıcının elektronik geciktirilmesi.

DELAY ACTION TAVİK, GECİKTİRMELİ (DZ.): Bir mühimmat maddesinin, tapası

faaliyete geçirildikten sonra, önceden tespit edilen geciktirilmiş

infilakı.
DELAY EN ROUTE GECİKME MÜDDETİ, MEHİL: Yeni bir görev yerine gitmekte

olan bir kimseye izin süresine mahsuben ve kanuni yol

süresinden ayrı olarak -geçici görevde tespit edilmiş sınırlar

dahilinde- verilmiş olan süre. Mehil; izin statüsünün gerektirdiği

bir evvelki görev yerine dönüş zarureti olmaksızın, yeni görev

yerine seyahat yetkisi verir. Bak. "leave of absence".

DELAY FUSE GECİKMELİ TAPA: Tapa ateşleme serisine, merminin gecikme

süresince, hedefe nüfuz ettikten sonra patlamasına imkan

verecek bir geciktirme unsuru ilave edilmiş tapa. Bu çeşit

tapalar, mayın tesiri veya sekme fiili için merminin infilaktan

önce hedefe nüfuzuna imkan vermek maksadıyla kullanılır. Buna

"delayed action fuze" da denir. Bak. "fuze".

DELAY RELEASE SINKER GECİKTİRME ŞAMANDIRASI: Döküldükten sonra,

önceden belirlenen bir süre boyunca deniz yatağında mayını

bağlı tutan seviye şamandırası.

DELAYED ACTION BOMB GECİKTİRMELİ BOMBA: Hedefe temas ettikten belirli

bir zaman sonra paralama barutunu infilak ettirecek bir tapa ile

teçhiz edilmiş bomba.

DELAYED ACTION FUSE GECİKTİRMELİ TAPA: Bak. "fuze", "delayed fuze".


DELAYED ACTION MINE GECİKTİRME MEKANİZMALI MAYIN (DZ.):

Yerleştirildikten bir müddet sonra patlayan ve genellikle geri

çekilen bir kuvvet tarafından, takip eden kuvvetleri taciz veya

yok etmek için bırakılan mayın.

DELAYED CONTACT FIRE GECİKMELİ TEMASLA ATEŞLEME: Bir mayını, temas

edildikten veya karıştırıldıktan sonra, belirli bir zaman geçince

infilak ettirmek üzere tanzim edilen ateşleme şekli.

DELAYED OPENING GECİKMELİ AÇIŞ: Personel ve teçhizatın paraşüt, yere

yaklaşıldığı zaman açılacak şekilde tedbirli atılışı.

DELAYING ACTION OYALAMA MUHAREBESİ: Geri çekilme harekatının bir çeşidi.

Bu usulde zaman kazanmak için araziden fedakarlık edilir; kati

neticeli muharebelere girişmeden düşmana azami zayiat

verdirilir. Bak. "retrograde movement".

DELAYING ARMING MECHANISM GECİKMELİ ATEŞLEME TERTİBATI: Bir

mayının, yerleştirilmesini müteakip, önceden tespit edilmiş bir

süre geçinceye kadar, ateşlenmesini önlemek üzere hazırlanmış

bir cihaz.

DELAYING OPERATION OYALAMA HAREKATI: Baskı altında olan bir kuvvetin

düşmanın hızını yavaşlatarak ve düşmanla çatışmaya girmeden


mümkün olan en fazla zararı verecek zamanda yer

değiştirmesidir.

DELAYING POSITION OYALAMA MEVZİİ: Düşmanın ileri hareketini, kati bir

muharebeye girişmeksizin, geciktirme maksadıyla tutulan mevzi.

DELEGATE DELEGE: Kendisine belirli yetkiler verilerek bir yere veya birinin

yanına temsilci olarak gönderilen kimse.

DELEGATION TEMSİL HEYETİ, DELEGASYON, HEYET:

DELEGATION OF AUTHORITY YETKİ DEVRİ: Komutanın bir görev için kendi

yetkilerinden bazılarını bir alt komutana vermesi işlemidir. Her

ne kadar tam bir sorumluluk taşımasa da sorumluluk ölçüsü

vardır. Verilen yetkinin kapsamı açıkça belirtilmelidir.

DELETE ÇIKARMAK, METİNDEN ÇIKARMAK, SİLMEK, İPTAL ETMEK:

DELIBERATE ATTACK HAZIRLIKLI TAARRUZ: Düşmanı imha etmek, ele

geçirmek ve yakalamak için önceden planlanmış, ateş gücü

kullanımı özelliği olan bir taarruz.

DELIBERATE BREACHING HAZIRLIKLI YARMA: Bir mayın tarlası veya açık bir rota

üzerinde barikat veya tahkimatlarla sistematik olarak planlanan

ve yaratılan bir hat.


DELIBERATE CROSSING HAZIRLIKLI GEÇİŞ: Bir nehir veya akarsu yatağını, geniş

planlama ve detaylı hazırlık gerektiren, geçiş. Bak. "hasty

crossing".

DELIBERATE DEFENSE HAZIRLIKLI SAVUNMA: Düşmanla temasın bulunmadığı

veya yakın olmadığı ve arazinin savunmaya hazırlanması için

zaman mevcut olduğunda yapılan savunma. Bu savunma

normalde; genel olarak küçük koruganlardan, engellerden ve

muharebe sisteminden oluşan geniş bir tahkimatlı bölgeyi içine

alır. Bak. "hasty defense".

DELIBERATE FIELD FORTIFICATION HAZIRLANMIŞ SAHRA TAHKİMATI:

Düşmanla temas başlamadan önce inşa edilen avcı çukuru, siper,

top mevzii veya engeller. Hazırlanmış sahra tahkimatı; genel

olarak, ateş veya taarruz tehdidi altında inşa edilen acele sahra

tahkimatından daha çok titizlikle meydana getirilir.

DELIBERATE FIRE YAVAŞ ATEŞ: Atış tanzimlerine imkan vermek, özel taktik

icapları karşılamak veya cephaneden tasarruf etmek maksadıyla,

normal ateş hızından isteyerek, daha yavaş yapılan ateş. Buna

"slow fire" da denir. Bak. "fire".


DELIBERATE MINE FIELD HAZIRLANMIŞ MAYIN TARLASI: Her an muhtemel

düşman taarruzuna karşı korunmak için, dikkatle ve yavaş yavaş

meydana getirilen mayın tarlası. Daha büyük süratle meydana

getirilen mayın tarlasına acele mayın tarlası "hasty mine field"

denir.

DELINEASCOPE DELİNEASKOP, PROJEKSİYON CİHAZI, EPİDİASKOP: Saydam

olmayan basılı dokümanları veya fotoğrafları perdeye aksettiren

bir alet.

DELINQUENT ACCOUNT GECİKMİŞ CARİ HESAP: Bir sayman tediye subayına ait

olan muhasebe devresinin kapanmasını müteakip 10 gün içinde

tamamlanmayan, imzalanıp belirli saymanlık şubesine

gönderilmeyen cari hesap.

DELIVER TESLİM ETMEK, DAĞITMAK, VERMEK, ATMAK (MERMİ):

DELIVERING SHIP SEVK GEMİSİ: Teçhizatı sevk eden ikmal gemisi.

DELIVERY ERROR ATIŞ HATASI: Belirli bir silah sistemi ile ilgili ve atımların nişan

noktası etrafında dağılması ile sonuçlanan atış isabetsizliği. Bak.

"circular error probable", "deviation", "dispersion error",

"horizontal error", "dispersion".


DELIVERY FORECASTS TESLİMAT TAHMİNLERİ: 1. Sözleşmelere ait teslimatla

ilgili periyodik tahminler. Tedarik ve ikmal durumunun

devamlılığını sağlayacak programın etkinliğini ölçmede ve

tedarik veya istihsal bürokrasisini çözme yolundaki çalışmalarda

bir tutanak olarak bu tahminlerden faydalanılır. 2. Tahsis veya

diğer fonlardan yapılan tedarike karşılık sözleşmelere bağlı

teslimat tahminleri.

DELIVERY RECEIPT TESLİM MAKBUZU (DZ. ): Bak. "airbill".

DELIVERY REQUIREMENTS TESLİMAT ŞARTLARI: Bir malzeme kaleminin,

istenilen tam miktarda, tarihte ve gerektiğinde istenilen şekilde

ambalajlanmış olarak teslimini gerektiren şart.

DELIVERY TERM CODE TESLİMAT SORUMLULUK KODU:

DELOUSING BİT TEMİZLİĞİ: Bitlerin öldürülmesi ve ortadan kaldırılması.

DELTA DAGGER HAVA SAVUNMASINDA KULLANILAN TEK MOTORLU TURBO

JET ÖNLEME UÇAĞI: Hızı ses süratinin üstünde olup, silahları

AIM-4 ve AIM-26A (Falcon) serileridir. Bütün hava koşullarında

görev yapma imkan ve kabiliyeti vardır. F-102 olarak

isimlendirilir.
DELTA DART TEK MOTORLU SÜPERSONİK TURBO JET ÖNLEME UÇAĞI:

Silahları nükleer başlıklı olmayan Falcon (AIM-4 serisi) füzeler ve

Genie (AIR-2A) nükleer başlıklı roketlerdir. Delta Dart, görünüş

bakımından daha önceki model olan F-102'ye benzer. Bütün

hava şartlarında görev yapma kabiliyetine sahiptir. F-106 olarak

isimlendirilir.

DELUGE COLLECTION POND SU TOPLAMA ÇUKURU (HV.): Bir füze ateş

mevziinde; özellikle alev saptırıcıyı {flame deflector) soğutmak

için kullanılan suyun, roket yükselmeye başlarken akıp toplandığı

bir yer. buna "skinner basin" de denir.

DEMAND TALEP, İSTEM: Yetkili bir ihtiyaç sahibi tarafından, ikmal

sisteminde mevcut malzeme için yapılan muteber istek. Talep;

dönemli (recurring) veya dönemsiz (nonrecurring) olarak

kategorilere ayrılır; tekerrür ve miktar ile ölçülür.

DEMAND ACCOMMODATION TALEP UYGUNLUĞU, TALEP UZLAŞMASI: Yetki

verilmiş stok listesindeki maddeler ile denk durumdaki muteber

talepler toplamı yüzdesi.


DEMAND FREQUENCY TALEP TEKERRÜRÜ: İkmal kademelerinin, kontrol

dönemi içinde, bir madde için, ihtiyaç sahiplerinden aldıkları

istek sayısı.

DEMAND SATISFACTION TALEP KARŞILAMASI: Talep karşılığı ikmali yapılan yetki

verilmiş stok listesi maddelerinin yüzde nispeti.

DEMILITARIZATION (MALZEME) GAYRİ ASKERİ HALE GETİRME: Bazı tip

teçhizat ve malzemenin, taarruz veya savunma bakımından

sağladığı üstünlükleri ortadan kaldırma işlemi. Terim; bu gibi

teçhizat ve malzemenin bir kısmının söküp alınması, denize

dökülmesi, ıskartaya çıkarılması, yakılması veya ilk

hazırlanışındaki askeri veya öldürücü maksat için ilerde

kullanılması önlenecek şekilde değiştirilmesi anlamını kapsar.

DEMILITARIZED ZONE ASKERDEN TECRİT EDİLMİŞ BÖLGE: Askeri kuvvetlerin

yerleşmesi ve yığınak yapması, her çeşit askeri tesislerin

bulundurulması veya kurulması yasak olan belirli bir bölge.

DEMOBILIZATION SEFERBERLİĞİN LAĞVI: Harp durumundan barış durumuna

veya gayri faal duruma geçiş.


DEMOLITION TAHRİP: Yapıların, tesis veya malzemenin ateş, su, tahrip

maddesi, mekanik veya diğer vasıtalar kullanılarak işe yaramaz

hale getirilmesi.

DEMOLITION BELT TAHRİP KUŞAĞI: Düşman harekatını geri çevirmek ve dost

kuvvetlere koruma sağlamak için mayınlar ve diğer mevcut

engellerle döşenmiş seçilmiş bir kara sahası. (a) Asıl: Tümen veya

daha yüksek birlik komutanı tarafından seçilen bütün cephe

hattınca yer alan devamlı engeller serisi. (b) Tali: İleride veya

geride cepheye derinlik vermek veya yanları korumak üzere asıl

kuşağı tamamlayan bir kuşak (Not: NATO ve ABD Savunma

Kurulu tanımları a ve b kısımlarını ihtiva etmez).

DEMOLITION BLOCK TOPLU TAHRİP İMLA HAKKI, TAHRİP KALIBI: Tahrip

maksadıyla kullanılan, genellikle madeni olmayan bir kap içinde

bir infilak hakkı.

DEMOLITION BOMB TAHRİP BOMBASI: Oldukça fazla miktarda yüksek

infilak maddesi bulunan bomba. Tahrip bombaları, cansız

hedeflerin tahribinde kullanılır. Canlı hedeflere karşı parça tesirli

bomba, gaz bombası ve benzeri bombalardan faydalanılır.


DEMOLITION CHAMBER İMHA ÇUKURU (BOŞLUĞU): Patlayıcı maddelerin

yerleştirilmesi için amaçlı olarak temin edilen boşluk.

DEMOLITION CHARGE TAHRİP HAKKI: Herhangi bir şeyi tahrip için kullanılan

infilak maddesi. Bak. "charge".

DEMOLITION FIRING PARTY TAHRİP YERİNDE, TAHRİBİN YAPILMASINDA

TEKNİK BAKIMDAN SORUMLU POSTA: Bak. "demolition guard".

DEMOLITION GUARD TAHRİP MUHAFIZ KUVVETİ: Bir hedefin tahribi için

emir verilmeden veya başarı ile tahribi yapılmadan, düşman

eline geçmemesini temin için mevzilendirilmiş mahalli bir

kuvvet. Tahrip muhafaza kuvveti komutanı; tahrip yerinde

bulunan -tahrip ateşleme postası dahil- bütün erlerin emir ve

komutasından sorumludur. Tahrip ateşleme postasına ateşleme

emrini vermek de bu komutanın sorumluluğundadır.

DEMOLITION KIT TAHRİP KİTİ: Patlayıcılardan meydana gelen bir tahrip alet

kiti. Bak. "demolition tool kit".

DEMOLITION OFFICER TAHRİP SUBAYI:

DEMOLITION SET TAHRİP TAKIMI: Tahrip infilak maddeleri, parçaları ve

aletlerinden meydana gelen takım.


DEMOLITION SQUAD TAHRİP MANGASI:

DEMOLITION TARGET TAHRİP HEDEFİ: Bak. "charged demolition target",

"reserved demolition target", "uncharged demolition target".

DEMOLITION TOOL KIT TAHRİP ALET KİTİ: Patlayıcı maddeleri hazırlamada

gerekli olan patlayıcı olmayan aletler, teçhizat ve aksesuarlar.

Bknz. "demolition kit".

DEMON DEMON: Düşman hava araçlarının önlenmesi, tahribi ve kıta

desteği için uçak gemilerinden faaliyette bulunacak şekilde imal

edilmiş, her türlü havada faaliyete elverişli, tek motorlu, tek

kişilik, süpersonik jet av uçağı. Bu uçak; nükleer atış kabiliyetine

ve Sparrow füzelerini içine alan silahlara sahiptir. Havada yakıt

ikmali yapılabilir. F-3 olarak isimlendirilir.

DEMONSTRATE GÖSTERİ YAPMAK: Projeksiyon vesaire gibi vasıtalardan

faydalanmak, pratik örnekler vermek, yani verilen izahatı daha

iyi anlaşılır bir hale koymak suretiyle, eğitim yapmak.

DEMONSTRATION GÖSTERİŞ; GÖSTERİ TAARRUZU: Kati netice aranmayan bir

cephe üzerinde düşmanı yanıltmak maksadıyla yapılan bir

taarruz veya kuvvet gösterisi.


DEMONSTRATION GROUP GÖSTERİ GRUBU: Taarruz mahiyetinde bir

kuvvet gösterisi yapmak için, destek rolü oynayan deniz ve hava

unsurları ile birlikte ve yeter büyüklükteki kuvvet. Bu kuvvet

daha sonraki çıkarmalarda kullanılacak veya o anda yapılacak bir

akın ya da şaşırtma harekatında kıyıya çıkarılacak bir çıkarma

kuvveti ihtiva edebilir.

DEMOTION RÜTBE İNDİRME: Rütbenin aşağı bir dereceye indirilmesi.

DEMURRAGE SÜRASTARYA (DZ.), SOMAJ (DMY): Bir gemi, vagon ve benzeri

aracın yükleme ve boşaltma için, müsaade edilen müddetten

sonra alıkonulması halinde nakliyeci veya malı alacak olana ceza

olarak ödetilen para.

DENIAL MEASURE ESİRGEME TEDBİRİ: Düşmanın, yerden, personelden ve

tesislerden faydalanmasına engel olmak veya imkan vermemek

için yapılan işler; ki bunlar tahrip etmek, söküp götürmek,

bulaşıcı maddelerle kirletmek veya engeller dikmek gibidir.

DENIAL OPERATION ESİRGEME/ÖNLEME HAREKATI: Düşmanın; taktik veya

stratejik değeri bulunan bölgeleri ve hedefleri işgal etmesini ve

bunlardan faydalanmasını önlemek veya böyle bir teşebbüse

imkan vermemek için planlanmış harekat.


DENIM İŞ ELBİSELİK KUMAŞ: İş elbisesi veya bazı tip eğitimlerde giyilen

elbiseleri yapmak için kullanılan kumaş.

DENSITOMETER DENSİTOMETRE: Film plakları (film badge) taşıyan kimselerin

maruz kaldığı radyasyon dozajını tespit etmek maksadıyla, bu

plaklar içindeki filmlerin kararmış kısımlarını ölçen alet.

DENSITY BALİSTİK KESAFET; YOĞUNLUK: Uçmakta olan bir merminin yer

değiştirttiği hava kitlesinin bir ifadesi. Yoğunluk, irtifa ile değişir.

Pratikte kullanılan yoğunluk, balistik hava yoğunluğudur.

DENSITY (LAND MINE WARFARE) (KARA MAYIN HARBİ) MAYIN

YOĞUNLUĞU/SIKLIĞI: Mayın tarlası cephesinde bulunan

ortalama mayın miktarı.

DENSITY OF ALTITUDE İRTİFA YOĞUNLUĞU: Standart atmosferdeki yoğunluğa

tekabül eden yükseklik olarak ifade edilen bir atmosfer

yoğunluğu.

DENSITY OF LOADING İMLA KESAFETİ: Bir silahın barut haznesine doldurulan

barutun yoğunluğu. Bu yoğunluk, sevk barutu ağırlığının, barut

haznesini dolduracak 39.20°F deki arıtılmış su miktarı ağırlığına

oranıdır.

DENTAL CORPS DİŞÇİ SINIFI: Kara Ordusu Sağlık Sınıfı'nın bir şubesi.
DENTAL IDENTIFICATION RECORD DİŞÇİ FİŞİ: Bir askerin dişlerinin

durumunu, bütün hususiyet ve teferruatı ile kaydetmek için

kullanılan resmi form. Diş fişi, ölümle neticelenen bir yaralanma

neticesi, bir askerin dişlerinden başka bütün azası tanınmayacak

hale geldiği zaman, o askerin teşhisinde kullanılır.

DENTAL OFFICER ASKERİ DİŞ HEKİMİ: Dişçi sınıfına mensup bir subay.

DENTAL PAY DİŞÇİ ÜCRETİ:

DENTAL SERVICE DİŞ SERVİSİ: Askeri personelin diş bakımını temin eden Kara

Ordusu Sağlık Sınıfı Şubesi.

DENTAL SURGEON DİŞ SERVİSİ ŞEFİ: Bir bölge komutanlığında, bir birlikte veya

bir tesisteki diş servisinin başında bulunan, dişçi sınıfına mensup

subay. Bu subay; bağlı olduğu bölge, birlik veya müessese

amirinin emrinde bulunur ve kendisine dişçilik bakımından

müşavirlik yapar.

DENTAL TECHNICIAN DİŞ TEKNİSYENİ: Dişçiliğe ait laboratuar işlerini yapan,

radyografileri olan ve hastaları muayene ve tedaviye hazırlayan

erat sınıfına mensup kimse.

DENY REDDETMEK, İNKAR, TEKZİP ETMEK, ... DEN MAHRUM ETMEK,

ÖNLEMEK, ÖNÜNÜ ALMAK:


DEPARTMENT DAİRE: Kara Ordusu idari branşlarından herhangi biri. Örneğin;

Sağlık Dairesi "Medical Department".

DEPARTMENT OF DEFENSE (DOD) MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞI: Hükümetin

Milli Savunma Bakanı, Bakanlık Bürosu, Harp Konseyi, Müşterek

Kurmay Başkanları, Müşterek Kurmay Heyeti ve Müşterek

Daireleri ile Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlıklarından

oluşan yürütme organı. Başında Milli Savunma Bakanı bulunur.

Bu bakanlığa eskiden "National Military Establishment" denirdi.

DEPARTMENT OF DEFENSE IDENTIFICATION MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞI

TANITMA ROZETİ: 18 Eylül 1947 tarihinden sonra Milli Savunma

Bakanlığında veya Müttefik Kurul ve Komitelerinde 6 aylık görev

yapıldığını gösteren madeni veya emaye rozet. DEPARTMENT OF

DEFENSE INTELLIGENCE INFORMATION SYSTEM: MİLLİ

SAVUNMA BAKANLIĞI İSTİHBARAT BİLGİ SİSTEMİ: Askeri

komutanlara ve milli seviyede karar verenlere istihbarat ve

istihbarat bilgisi konularında zamanında ve detaylı bilgi sağlayan

Milli Savunma Bakanlığı Personeli, yönetmelikleri, teçhizatı,

bilgisayar programları ve destekleyici muhabereden oluşan bir

topluluk. Ayrıca DODILS olarak bilinir.


DEPARTMENT OF THE AIR FORCE HAVA KUVVETLERİ BAKANLIĞI: Hava

Kuvvetlerinin hükümet kabinesinde oturan yürütme organı ile

Hava Kuvvetleri Komutanının kontrol ve nezareti altındaki bütün

sahra karargahları, kuvvetler, ihtiyat birlikleri, tesisler, faaliyetler

ve görevler. Bknz. "Military Dept".

DEPARTMENT OF THE ARMY KARA KUVVETLERİ BAKANLIĞI: Kara Kuvvetleri

Komutanlığının Hükümet Kabinesinde oturan yürütme organı ile

Kara Kuvvetleri Komutanının kontrol ve nezareti altındaki bütün

sahra karargahları, kuvvetler, ihtiyat asli teşkilleri, tesisler,

faaliyetler ve görevler. Bknz. "Military Department".

DEPARTMENT OF THE ARMY COMMAND AND CONTROL

SYSTEM: KARA KUVVETLERİ KOMUTANLIĞI KOMUTA VE

KONTROL SİSTEMİ: Kara Ordusu Kuvvetleri ve kaynaklarının emir

ve komutası ve kontrolü için Kara Kuvvetleri Komutanı ve

Kurmay Başkanı tarafından ihtiyaç gösterilmiş bütün unsurları

içine alan, birleştirilmiş ve devamlılığı sağlanmış bir sistem. Bu

sistemi Kurmay Başkanının direktifi altında ve normal komuta

karargahı kanalına uygun olarak faaliyet gösterir. DEPARTMENT

OF THE ARMY GENERAL STAFF: KARA KUVVETLERİ

KOMUTANLIĞI KURMAY BAŞKANLIĞI: Bknz. "Army General


Staff". DEPARTMENT OF THE ARMY GRAPHIC TRAINING AID:

KARA KUVVETLERİ KOMUTANLIĞI GRAFİK EĞİTİM YARDIMCI

MALZEMESİ: Bknz. "graphic training aid".

DEPARTMENT OF THE ARMY PORT KARA KUVVETLERİ KOMUTANLIĞI LİMANI:

Bknz. "port". DEPARTMENT OF THE ARMY RECORDS

DEPOSITARY: KARA KUVVETLERİ KOMUTANLIĞI ARŞİVİ: Özel

maksatla faydalanılmak üzere ayrılmış dosyaları muhafaza için

kullanılan evrak mahzeni. Bu mahzenlere konulan dosyalar;

teknik veya idari sebeplerle merkezi yerde bulundurulmaları

gereken, çoğu uzun vadeli veya önemini kaybetmeyen

dosyalardır. DEPARTMENT OF THE ARMY REGISTRATION

NUMBER: KARA KUVVETLERİ KOMUTANLIĞI KAYIT NUMARASI:

Bknz. "registration number". DEPARTMENT OF THE ARMY

SHIPPING DOCUMENT: KARA KUVVETLERİ KOMUTANLIĞI

GÖNDERME BELGESİ: Sevk olunacak maddeleri ve malzemenin

gönderilmesi ile ilgili ulaştırma ve ikmal makamları için gerekli

diğer ikmal ve ulaştırma bilgilerini gönderen doküman. Bu

doküman daha çok ikmal maddelerinin bir kara kuvvetleri

tesisinden diğerine sevki ve o maddeye ait sorumluluğun devri

için kullanılır. DEPARTMENT OF THE ARMY SPECIAL SUBJECT FOR


INSPECTION: KARA KUVVETLERİ ÖZEL DENETLEME KONUSU:

Kara kuvvetleri için özel bir önemi bulunduğu kara kuvvetleri

komutanı veya kurmay başkanınca tasvip edilen ve ilgili genel

müfettişlik denetlemelerinde, bütün genel müfettişlerce

üzerinde özellikle durulup denetlenen bir konu.

DEPARTMENT OF THE NAVY DENİZ KUVVETLERİ BAKANLIĞI: Deniz

Kuvvetlerinin hükümet kabinesinde oturan yürütme organı ile

ABD Deniz Piyade Sınıfı karargahı; ABD'nin deniz-hava kuvvetini

de içine alan bütün faal deniz kuvvetlerine ait ihtiyat, asli

teşkilleri; Deniz Kuvvetleri komutanının kontrol ve nezareti

altındaki bütün sahra karargahları, kuvvetler, üsler, tesisler,

faaliyetler ve görevler; kanuni bakımdan deniz kuvvetlerinin bir

kısmı olarak faaliyette bulundukları takdirde ABD Sahil Güvenlik

Teşkilatı. Bak. "Military Department". DEPARTURE AIRFIELD

(ABD SAVUNMA BAKANLIĞI, ABD SAVUNMA KURULU): KALKIŞ

MEYDANI: Birliklerin ve/veya teçhizatın uçuş için uçağa

bindirildikleri hava alanı. Bak. "air field".

DEPARTMENTAL BUDGET TEŞKİLAT BÜTÇESİ: Devletin tek teşkilatı veya

makamı adına tanzim edilmiş bütçe.


DEPARTMENTAL INTELLIGENCE BAKANLIK İSTİHBARATI: Temel istihbarat

"basic intelligence" ile karargah istihbaratını içine alan istihbarat.

Federal Hükümetin bir bölüm veya kuruluşunun kendi görevini

icrası için gereken istihbarat. Bknz. "intelligence"

DEPARTURE AIRFIELD (NATO) KALKIŞ MEYDANI: 1. Uçakların kalktığı hava

alanı. 2. Yolcu veya yükün uçuş için uçağa yüklendiği havaalanı.

DEPARTURE END PİST BAŞI: İlk kalkışın yapıldığı yöne en yakın pist ucu.

DEPARTURE POINT ÇIKIŞ NOKTASI: 1. Uçaklar tarafından rotayı tespit için

kullanılan bir seyrüsefer kontrol noktası.2. Amfibi harekatta

helikopter dalgalarının seçilmiş helikopter şeridindeki ilk

başlangıç noktasına sevkedildiği helikopter yaklaşma şeridinin

deniz ucu hava kontrol noktası.

DEPENDABLE UNDERTAKING GÜVENCELİ TAAHHÜT:

DEPENDENCY BAĞIMLILIK:

DEPENDENCY AND INDEMNITY COMPENSATION AİLE VE TAZMİNAT BEDELİ:

Faal görevde, eğitim için faal görevde, gayri faal görev

eğitiminde iken görev başında -eğitim için faal göreve veya gayri

faal görev eğitimine gidiş ve dönüş yolu dahil- ölen askeri

personelin geride kalanlarına Emeklilik Dairesi'nce ödenen


tazminat. Ölümün; böyle bir görev sırasında meydana gelmiş,

vazife ile ilgili bir maluliyete direkt olarak bağlılığı halinde, bu

tazminat, terhisten veya görevden ayrıldıktan sonra da

ödenebilir.

DEPENDENCY BENEFITS AİLE YARDIMI: Silahlı kuvvetlere mensup şahısların

bakmakla yükümlü oldukları yakınlarına tahsis edilen bir yardım.

Aile yardımı; bir çavuşun veya daha ast rütbede bulunan erat

sınıfına mensup bir şahsın ailesi efradına tahsis ettiği para ile

hükümetin yardım olarak buna eklediği paranın toplamıdır.

DEPENDENT BAĞIMLI:

DEPENDENTS AİLE EFRADI: Geçiminden diğer bir şahsın kanunen sorumlu

olduğu kimse. Silahlı kuvvetlere mensup bir şahsın kanuni aile

efradı; karısı, çocukları ve ebeveyni ile erkek ve kız kardeşleridir.

DEPLANE UÇAĞIN TAHLİYESİ: Bir hava aracından personel, teçhizat ve

ikmal maddelerinin boşaltılması.

DEPLOY STRATEJİK TERTİPLENMEK: Stratejik anlamda; kuvvetleri arzu

edilen harekat bölgelerine yerleştirmek.

DEPLOYED NUCLEAR WEAPONS SEVKEDİLEN NÜKLEER SİLAHLAR: 1. Enerji

Bakanlığı ile Savunma Bakanlığı arasında silah transfer


anlamında kullanıldığında bu terim söz konusu silahların

Savunma Bakanlığına ve zimmetine transfer edildiğini belirtir. 2.

Genel Kurmay Başkanı tarafından, sevkedici ve taşıyıcı birliklerin

depolama tesislerine ve zimmetlerine transfer edilmesi

onaylanan nükleer silahlar. DEPLOYMENT (SAVUNMA

BAKANLIĞI, SAVUNMA KURULU): YAYILMA, İNTİKAL,

TERTİPLENME, YIĞINAK, PARAŞÜT AÇILMASI, STRATEJİK

TERTİPLENME: 1. Takım veya daha küçük birlikleri, muharebe

hazırlığını arttırmak maksadıyla, derinliğine veya genişliğine,

yada hem derinliğine hem de genişliğine yayma. 2. Deniz

kuvvetlerinde bir seyir, temas veya yaklaşma düzeninden

muharebe düzenine geçiş. 3. Stratejik anlamda, kuvvetlerin arzu

edilen harekat bölgelerine yerleştirilmesi. 4. Birliklerin ve

kuvvetlerin birlik programında belirtilen tahsis edilmiş mahalleri.

5. Paket halindeki bir paraşütün faaliyete geçirildikten tamamen

açılıp yükünü kaldıracak hale gelinceye kadar geçirdiği safha.

DEPLOYMENT (NATO) YAYILMA, İNTİKAL, TERTİPLENME: 1. Yanaşık düzenden

muharebe düzenine geçirmek suretiyle bir askeri birliğin

cephesini genişletmek. 2. Deniz kuvvetlerinde bir seyir veya

temas düzeninden muharebe düzenine geçiş.3. Stratejik


anlamda, kuvvetlerin arzu edilen harekat bölgelerine

yerleştirilmesi.

DEPLOYMENT DIAGRAM YAYILMA DİYAGRAMI: Amfibi harekatın hücum

safhasında bot grubunun randevu bölgesinden taarruz çıkış

hattına gidiş düzenini ve çıkarma düzenine geçişini gösteren

diyagram.

DEPLOYMENT OPERATING BASE İNTİKAL HAREKAT ÜSSÜ: Gerginlik zamanı

veya savaş zamanında bir birliğin veya birliğin bir kısmının

harekat için intikal edeceği asgari elzem harekat ve destek

tesisleri olan, barış zamanı üssünden başka bir üs. Bak. "base",

"emergency fleet operating base".

DEPORTATION SINIR DIŞI ETME:

DEPOSIT COLLECTION EMANET KİTAP KOLEKSİYONU: Devamlı bir

kütüphaneye sahip olmayacak kadar küçük birliklere kitap temini

maksadıyla, bir özel hizmetler kütüphanesi veya kitap

deposundan dağıtılan kitap koleksiyonu.

DEPOSIT FUND ACCOUNT EMANET HESABI, MEVDUAT HESABI: Tertip veya

sarf kararın alınmasına intizaren elde tutulan paralarla, devlet


tarafından, bir mali müessese veya banka gibi elde tutulan

paraların alınması ve sarfı için tesis edilmiş bir hesap.

DEPOSITION YAZILI İFADE: Bir şahidin yemin ettirilerek alınan yazılı ifadesi.

Karşılıklı soruşturmaya imkan verebilmek için tanığın ifadeleri,

diğer ilgililere de bildirilir. Bu usul, genel olarak, istinabe

suretiyle ifade almak için tatbik edilir.

DEPOSITS ERAT MEVDUAT HESABI: Bak. "Soldier's deposits".

DEPOT PERSONEL: Değiştirme personelinin kabulü, eğitimi, tahsisi ve

gönderilmesi işlemleri.

DEPOT LEVEL MAINTENANCE SUPPORT DEPO/FABRİKA SEVİYESİ BAKIM

DESTEĞİ:

DEPOT MAINTENANCE DEPO BAKIMI: Malzeme üzerinde yapılan ve

parçaların, komple parçaların, tali komple parçaların, nihai

maddelerin; imal tadil, deneme ve gerektiğinde parça yenileme

hususlarını da içine alan büyük çapta revizyonunu veya tam

bakım yenileştirilmesini gerektiren bakım. Depo bakımı; daha

aşağı bakım kademelerine teknik yardım sağlamak ve

sorumlulukları dışındaki bakımı yapmak suretiyle, destek vazifesi

görür. Depo bakımı, daha aşağı bakım kademelerinde mevcut


olanlardan daha geniş onarım tesislerinden faydalanarak

hizmete elverişli malzeme stokları temin eder. Bak.

"maintenance categories".

DEPOT MAINTENANCE SHOP DEPO BAKIM TAMİR FABRİKASI: Tali komple

parça, komple parça ve nihai madde yenileştirmesini gerektiren

malzemenin onarıldıkları menzil sahası veya yurtiçi bölgesi tesisi.

DEPOT QUARTERMASTER DEPO HİZMET SUBAYI: Bağlı bulunduğu

deponun yangına karşı korunması, muhafazası ve emniyeti,

inzibat işleri, fenni tesisleri, ulaştırma ve diğer ilgili depo

işlerinden sorumlu subay.

DEPOT REPAIR DEPO ONARIMI, BEŞİNCİ KADEME ONARIMI: Normal olarak, bir

menzil sahası veya yurtiçi bölgesi tesisinde, beşinci kademe

onarımlarını yapmak üzere özel surette yetiştirilmiş ve teçhiz

edilmiş personel tarafından yapılan onarım çalışmaları.

DEPOT SPARE PARTS DEPO YEDEK PARÇALARI: Bir deponun kendi hizmet

sahası içerisinde bulunan bakım kademelerinin stoklarını

yenilemek için stok ettiği yedek parçalar.

DEPOT SUPPLY DEPO İKMALİ: Depo ikmali, depo bakımına paraleldir ve

desteklenen perakende ikmal maddesi kademeleri ile mütenazırı


depo bakım faaliyet merkezlerine, ikmal maddeleri ve teçhizat

ihtiyaçlarının tespit, iktisap, muhasebe ve toptan dağıtımında

özel surette yetiştirilmiş ve görevlendirilmiş yarı seyyar ve sabit

teşkiller ile sabit tesislerin özel surette yetiştirilmiş personeli

tarafından yapılması yetkisi ve emri verilmiş hizmeti ifade eder.

Bak. "supply categories".

DEPOT SUPPORT DEPO DESTEĞİ: Muharebe sahası veya harekat bölgesine,

arasız ikmal maddeleri akışını temin için gerekli yedek ve fiili

mevcudu temin eden, bakım ve ikmalden ibaret destek görevi.

Bu destek görevi, menzil sahası ve yurt içi bölgesinde faaliyette

bulunan sabit birlikler tarafından sağlanır.

DEPOT SYMBOL DEPO SEMBOLÜ: Yurtiçi bölgesinde bulunan ve deniz aşırı bir

sevkiyat için, doğrudan doğruya bindirme limanına sevkiyat

yapan belirli bir depoyu veya bir Kara Kuvvetleri tesisini

belirtmek maksadıyla tespit edilmiş iki harfli sembol.

DEPOT TRANSFER ORDER DEPO MAL TRANSFER EMRİ: Depolar arasında

birinden diğerine malzeme ve istihlak maddesi gönderilmesi ile

ilgili emir.
DEPRECIATIONAMORTİSMAN: Malzeme ve teçhizatta; kullanma, doğal etkiler,

nitelikte kifayetsizlik, demode olma neticesi, mevcudiyetine

zarar gelmeden, meydana gelen değer azalması.

DEPRECIATION COST YIPRANMA (AMORTİSMAN) MALİYETİ:

DEPRESS ALÇALIŞ VERMEK: Yükseliş tertibatı vasıtasıyla bir silahın

namlusunu indirmek.

DEPRESSED CENTER FLAT CAR R6 VAGONU: Bazı yük çeşitlerinin yerleştirilmesi

için yeterli yer temin etmek maksadıyla, tekerlekleri arasındaki

döşeme kısmı daha alçak olmak üzere, özel şekilde yapılan

kenarsız vagon.

DEPRESSION ALÇALIŞ VERME: Yükseliş tertibatı vasıtasıyla bir silahın namlu

ağzını, özellikle yatay vaziyetten daha aşağıya indirmek. 2.

DEPRESYON BÖLGESİ Yüksek basınçla çevrili alçak barometrik

bölge.

DEPRESSION ANGLE ALÇALIŞ AÇISI: Bak. "angle of depression".

DEPRESSION POSITION FINDER ŞAKULİ TELEMETRE: Deniz seviyesinde bulunan

bir hedefin mesafesi ile istikametini tayin eden teleskopik alet.


DEPTH DERİNLİK: Bir düzlem, nokta veya cismin bir deniz göl veya nehir

yüzeyi altındaki düşey mesafesi.

DEPTH BOMB SU BOMBASI: Su altı hedeflerine karşı kullanılan, içerisine yüksek

bir infilak maddesi doldurulmuş çelik bomba. Su altı bombaları;

tanzim edildikleri derinlikte harekete geçen özel ateşleme

tertibatı ile infilak ettirilir. Bu bombaları uçaklardan bırakıldıkları

gibi, gemilerden bırakılmak veya atılmak suretiyle de kullanılır.

Buna "depth charge" da denir.

DEPTH CHARGE SU BOMBASI: Bak. "depth bomb".

DEPTH CONTOUR DERİNLİK EĞRİSİ: Hidrografik başlangıç esas alınarak, aynı

derinlikteki noktaları birleştiren eğri.

DEPTH CURVE DERİNLİK EĞRİSİ: Bak. "depth contour".

DEPTH PERCEPTION DERİNLİK TAHMİN KABİLİYETİ: Üçüncü boyutu

değerlendirme ve ayırdetme kabiliyeti. Mesafeyi tahmin etme,

diğer görünen cisimlere nazaran kendi istikametini kestirme

yeteneği.

DEPUTATE YARBAŞKANLIK (HV.): Yarbaşkan ve asti birlik unsurları.


DEPUTY CHIEF OF STAFF KURMAY YARBAŞKANI, GENEL KURMAY II NCİ

BAŞKANI: Kolordu ve daha yüksek genel karargahların kurmay

başkanlarına yardım eden subay. Bu subay muhtelif karargah

faaliyetlerinin murakabesine yardım ve yokluğu halinde, Kurmay

Başkanına vekalet eder. DEPUTY CHIEF OF STAFF FOR LOGISTICS:

KARA KUVVETLERİ LOJİSTİK YARBAŞKANI: ABD Kara Kuvvetleri

Müsteşar Muavini (lojistik) nin görev bakımından murakabesi ve

Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanının doğrudan denetimi ve

kontrolü altında bir subay. Teknik karargah heyeti ile Teknik

Hizmetleri ve bu hizmetlerin fon ve personel tahsislerini idare ve

kontrol eder. Kara Kuvvetleri Karargahı'nın; lojistik planlama ve

programlanmasından, ihtiyaç tedarik, ikmal, hizmet ve malzeme

faaliyetleri ile ilgili lojistik konularda prensiplerin tespit ve

sonuçların değerlendirilmesinden sorumlu yüksek rütbeli

karargah subayıdır. DEPUTY CHIEF OF STAFF FOR OPERATIONS

AND ADMINISTRATION: KARA KUVVETLERİ HAREKAT VE İDARE

YARBAŞKANI: Harekata ait ve idari bütün faaliyetler hakkında K.

K. K. Plan ve programlarının tatbiki ve yardımcı planların

koordinasyonu hususunda, Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanına

karşı sorumludur. DEPUTY CHIEF OF STAFF FOR PLANS AND


RESEARCH: KARA KUVVETLERİ PLAN VE ARAŞTIRMA

YARBAŞKANI: Kara Kuvvetleri plan ve programlarının

hazırlanması hususunda Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanına karşı

sorumlu subay.

DERIVED INFORMATION ÇIKARILAN BİLGİ: Parametrenin mevcut olduğu veya

başka bilgilere dayanmadan mevcut olabileceği ilk alıcı veya

diğer elektronik cihazlardan çıkarılan açı, menzil, mevzi, hız gibi

parametreler.

DESCENDING BRANCH MERMİ YOLU ALÇALIŞ KISMI: Mermi yolunda

merminin düşerken çizdiği kısım.

DESCRIPTION OF TARGET HEDEF TARİFİ: Topçu ve deniz topçusundan ateş

isteğinde bulunan bir unsurun gözetleyici ya da hedef

tespitçisinin ateş altına alınacak tesis, personel, teçhizat veya

faaliyet belirtmesi.

DESERT FİRAR ETMEK, KAÇMAK: Bir askeri hizmet, mevki veya görevden

geri dönmemek niyetiyle, izinsiz olarak ayrılma veya tehlikeli bir

görevden, önemli bir hizmetten kaçma.

DESERTER KAÇAK, FİRARİ: Askerlik veya hizmetten kaçan şahıs.


DESERTION FİRARİ KAÇMA: Bir askeri hizmet, mevki veya görevden geri

dönmemek niyetiyle, izinsiz olarak ayrılma veya tehlikeli bir

görevden, önemli bir hizmetten kaçma. Firar veya kaçma; geri

dönmemek niyetiyle ayrılmayı veya tehlikeli bir görevden

kaçmayı ifade etmeyen izinsiz gaybubet (yokluk, bulunmamak)

"absence without leave" ten farklıdır.

DESIGN TASARIM, DİZAYN, TEKNİK PLAN:

DESIGN ALTITUDE PROJE AZAMİ UÇUŞ İRTİFAI: Bir uçağın azami verimle

çalışması için planlanan irtifaı.

DESIGN LOAD NORMAL YÜKLEME HADDİ: Bir yapı veya makinenin herhangi bir

kısmının tehlikeli şekilde zorlanmaksızın taşıyacağı tasarlanan

ağırlık.

DESIGN STUDIES PROJE İNCELEMELERİ (HV.): Belirli bir teçhizat hesabına

ihtiyaç duyulan ve bir sistemin özelliklerini tespit için yapılan

incelemeler.

DESIGNATE NUMARALANDIRMAK, ADLANDIRMAK: Bir birliğe resmi ve

diğerlerinden farklı isim veya numara vermek.

DESIGNATED BED CAPACITY YATAK KADROSU: Bir teşkilat ve malzeme

kadrosunda ileri üs kuruluş listesi (advanced base catalog) 'nde


veya gemi şartnamesinde belirli bir tıbbi tedavi tesisinde,

bulunması gerekli yatak adedi olarak gösterilen hasta yatağı

sayısı. Bu terim; karada üslenen ve yatak bakımı yapan seyyar

tıbbi tedavi tesislerinin yatak kapasitesi ile ilgili olarak kullanılır.

DESIGNATED COUNTRY REPRESENTATIVE GÖREVLİ ÜLKE TEMSİLCİSİ:

DESIGNATION OF DAYS AND HOURS SAAT VE GÜNLERİN TAYİN EDİLMESİ:

Aşağıdaki gösterilen harflerin anlamları şunlardır: D-Day: Bir

harekatın başladığı veya başlamak üzere olduğu gün. Bu, savaşın

ya da herhangi bir diğer harekatın başlatıldığı bir gündür. E-Day:

NATO tatbikatının başlatıldığı gün. K-Day: Belirli bir konvoy

şeridine getirilen veya getirilmek üzere olan bir konvoy sistemi.

M-Day: Seferberliğin başladığı veya başlayacağı gün. H-Hour: Bir

harekat veya tatbikatın başlayacağı veya başladığı belirli zaman.

Bu terim aynı zamanda olaydan önce veya sonraki

günler/saatlerin belirlenmesi için referans olarak da kullanılır

(Savunma Bakanlığı; Bak. "C-day", "D-day", "S-day wartime

manpower planning system".

DESIRED APPRECIATION Bak. "appreciation".


DESIRED EFFECTS ARZU EDİLEN ETKİLER: Nükleer silah patlaması yolu ile

komutanın düşmana veya teçhizatına vermeyi arzu ettiği zarar

veya zayiatlar. Teçhizat üzerindeki hasar hafif, orta ve ciddi

olarak sınıflandırılmıştır. Personelin zayiatı ise acil, süratli veya

geciktirilebilir olarak sınıflandırılmıştır.

DESIRED GROUND ZERO ARZU EDİLEN YER SIFIR NOKTASI: Arzu edilen bir

nükleer patlama merkezi altında, üzerinde veya yukarısında

bulunan arz yüzeyindeki nokta. Bak. "actual ground zero",

"ground zero".

DESIRED HEADING ARZU EDİLEN BAŞ (HV.): Bir uçağın gerekli olan rotada

gitmesi için muhafaza etmek mecburiyetinde olduğu yön.

DESK TRAINING MASA EĞİTİMİ; SINIF İÇİ EĞİTİM:

DESPATCH ROUTE SEVK YOLU: Zamanında trafik hareketinin ve yerin tecrübe

edildiği ve öncelikli madde için kullanılan tam kontrol altındaki

yol. Tek bir araç için bile hareket onayı gerekir. Bak. "route".

DESTINATION GİDECEĞİ YER, GİDİLECEK:

DESTINATION CARRIER ADRESTE TESLİM ARACI: Bir yükü gideceği yere kadar

götüren ve doğrudan doğruya veya aracı bir değiştirme vasıtası

ile, teslim alacak olan kimseye teslim eden ticari nakil aracı.
DESTINATION IN-THE-CLEAR GİDECEĞİ YER ADI: Açık bir coğrafi terim halinde

ve özel isim olarak beyan edilen yer. Paris, Avusturya, vesaire

gibi.

DESTINATION INSPECTION GÖNDERİLEN YERDE MUAYENE: Sevkiyatın

satınalma şartlarına uygun olup olmadığını kontrol için,

malzemeyi alan tarafından, malzemenin satın alındığı noktada

yapılan muayene.

DESTINATION NUMBER GİDECEĞİ YER NUMARASI: Belirli bir süre içinde

çıkarılan denizaşırı seyahat emirlerinde, belirli bir denizaşırı yeri

belirtmek için kullanılan ve baş tarafında bir takım harfler

bulunan üç basamaklı rakam.

DESTINATION PORT VARMA LİMANI, SEVKİYAT LİMANI: Varma limanı,

gemiyi gönderen makam tarafından tespit edilen, teslimatın

yapılacağı boşaltma limanıdır.

DESTINATIONS (MERCHANT SHIPPING) VURMA LİMANLARI, SEVKİYAT

LİMANLARI (TİCARİ NAKLİYE): Bak. "final destination (merchant

shipping) ", "immediate destination (merchant shipping) ",

"intermediate destination (merchant shipping) " ve "terminal

destination (merchant shipping)".


DESTROY (BEAM) DERİNLİĞİNE İMHA: Hava önlemesinde; "önleme uçağı,

hedefin önlenmesi ve imhası için standart derinliğine bir saldırı

yöneltecektir" şeklinde kod anlamı olan bir kelime.

DESTROY (CUT-OFF) NİHAİ İMHA: Hava önlemesinde "önle ve imha et.

Komutanlık kuvvetleri bir nihai taarruzu hazırlayacaklardır"

anlamında bir kelime.

DESTROY (FRONTAL) ÖNDEN İMHA: Hava önlemesinde, "önleme uçağı,

önleme ve imha için hedefe ön cepheden taarruz edecektir"

anlamında bir komut.

DESTROY (STERN) KIÇTAN İMHA: Hava önlemesinde "önleme uçağı, önleme ve

imha için hedefe kıçtan taarruz edecektir anlamında bir komut".

DESTROYED TAHRİP EDİLMİŞ: Kullanılacak durumda olmayacak şekilde hasar

görmüş veya kullanılır hale getirilmesi imkansız olan hedefin

durumu. Bunun bir bina olması durumunda ise bütün kirişler ve

destekler imha olmuş ve geriye hurda olarak hiçbir şey

kalmamıştır. Köprülerde ise bütün kirişler ve iskeleler imha

olmuştur ve değiştirilmeleri gerekir.

DESTROYER MUHRİP: Vurucu kuvvetler, denizaltı arama ve tahrip grupları

(hunter/killer groups) ve amfibi hücum hareket desteğinde


taarruz faaliyetinde bulunmak üzere inşa edilmiş, yüksek süratte

harp gemisi. Muhripler; destek kuvvetleri ile konvoyları

denizaltılara, hava ve su üstü tehditlerine karşı perdelemek

üzere, savunma kuvveti olarak da faaliyette bulunurlar. Normal

silahları 3 ve 5 pusluk toplar ile denizaltı savunma silahlarıdır. DD

olarak adlandırılır.

DESTROYER MINELAYER YÜKSEK SÜRATLİ MAYIN DÖKÜCÜ: Yüksek süratle

mayın dökme faaliyetinde bulunacak şekilde tadil edilmiş

muhripler ortalama yükü, iki sert safa dizilmiş 80 mayındır. DM

olarak isimlendirilir.

DESTRUCT (MISSILE) FÜZE İMHASI: Bir füzenin veya benzer bir aracın

güvenlik veya diğer sebepler dolayısıyla kasten imhası.

DESTRUCT LINE TAHRİP ÇİZGİSİ (HV.): Bir füzenin uçuşu esnasında

geçmemesi gereken sınırları göstermek üzere bir haritaya

çizilmiş grafik çizgi. Tahrip çizgisini herhangi bir taraftan geçen

füze, atış yeri, emniyet subayı tarafından derhal takip edilir.

DESTRUCT SYSTEM (MISSILE) FÜZE TAHRİP SİSTEMİ: Dıştan komutla veya

önceden ayarlanmış içteki vasıtalarla faaliyete geçirildiği zaman,

füzeyi veya benzeri aracı tahrip eden bir sistem.


DESTRUCTIBLE TARGET TAHRİP EDİLEBİLİR HEDEF (HV. ): İsabet aldığı takdirde

tahrip edilmek üzere hazırlanmış bir hedef.

DESTRUCTION İMHA: Belirli bir hedefi imha için gereken ayarlama.

DESTRUCTION FIRE TAHRİP ATEŞİ: Kullanılmaz hale gelinceye kadar hasara

uğratılacak malzeme üzerine açılan ateş.

DESTRUCTION RADIUS TAHRİP YARI ÇAPI: Bir mayın harbinde hasar meydana

getirecek, infilak eden bir mayından en uzak olan mesafe.

DESTRUCTIVE FIRE MISSION İMHA ATEŞ GÖREVİ: Topçu atışlarında bir nokta

hedefine imha için açılan ateş.

DESTRUCTOR PATLATICI: Bir mermiyi, hava aracını, bunlara ait bir komple

parçayı veya diğer bir teçhizatı, emniyet bakımından veya

yetkisiz ellere geçmesine mani olmak maksadıyla, kasten tahrip

için kullanılan patlayıcı madde veya cihaz.

DETACH AYIRMAK: Bir teşkilata ait personel veya birlikleri başka bir

birlikte özel surette görevlendirmek için o teşkilattan almak.

DETACHED MÜFREZ: Bak. "detached service", "detached unit".

DETACHED DUTY MÜFREZ GÖREV: Bak. "detached service".


DETACHED ENLISTED MEN'S LIST MÜESSESE ERATI: Belirli bir sınıfa,

herhangi bir görevle atanmamış bulunan eratın mensup olduğu

sınıf.

DETACHED OFFICER'S LIST MÜESSESE SUBAYLARI: Milli Savunma

Bakanlığının muharip ve yardımcı sınıfları dışındaki faaliyet

merkezlerinde bulunan görevlere atanmış bulunan subaylar.

Yedek Subay Hazırlık Eğitim Teşkilatı görevi (Reserve Officer's

Training Corps duty) ve gönüllü asker alma görevi (recruiting

duty) bu faaliyetlere birer örnek olarak gösterilebilir.

DETACHED POST SABİT KEŞİF KOLU: Bir ileri karakol tertibatının belirli

bölümleri dışına, özel maksatla çıkarılan ve bir yerde durarak

görevini yapan kuvvet.

DETACHED SERVICE MÜFREZ HİZMET: Bir şahsın mensup olduğu birlikten

başka bir teşkilde yaptığı hizmet. Böyle bir hizmette bulunan

şahsın idari işleri, atanmış (assigned) veya misafir (attached

assigned) olarak bulunduğu birlik tarafından yapılmaz. Bak.

"temporary duty".

DETACHED UNIT MÜFREZ BİRLİK: Kuruluşuna verildiği veya kuruluşunda

bulunduğu teşkilden ayrı fakat yine bu teşkilin kuruluşunda


kalmak suretiyle vazife gören birlik. Müfrez birlik; kendi

teşkilinden ayrıldığı zaman müstakil bir birlik halinde çalışacağı

gibi, başka bir teşkilin emrine verilmiş olarak, o teşkille birlikte

veya bu teşkilin kontrolü altında da vazife görebilir.

DETACHMENT MÜFREZE: Diğer birliklerden veya birliklerin kısımlarından teşkil

edilmiş, geçici mahiyette kara veya deniz birliği.

DETAIL HİZMET POSTASI, HİZMET GRUBU: Belirli ve genel olarak, geçici

bir göreve ayrılan personel.

DETAIL STRIP AYRINTILI SÖKME: Bir silahın en küçük parçalarına kadar

sökülmesi. Bazı hallerde, silahı kullanan kimse, ayrıntılı sökme

yapabilir. Bu haddin dışında yapılacak sökme işleri, ancak, eğitim

görmüş ordu donatım personeli tarafından yapılır.

DETAILED REPORT (PHOTOGRAPHIC INTERPRETATION) FOTOĞRAF YORUMLU

DETAYLI RAPOR: Bir tek konuyu, hedefi, hedef kompleksini

kapsayan fotoğrafın yorumu sonucu yazılan detaylı, analitik

istihbarat raporu. DETAILER SPECIAL OR THIRD PHASE REPORT:

AYRINTILI ÖZEL VEYA ÜÇÜNCÜ SAFHA RAPORU: Genel olarak tek

bir konuyu, hedefi veya hedef sistemini ayrıntılı olarak kapsayan


bir fotoğraf değerlendirmesi sonucu kaleme alınmış, tafsilatlı ve

analitik mahiyette bir istihbarat raporu.

DETAINED PAY ÖDENMEMİŞ MAAŞ, ÖDENMEMİŞ ÜCRET:

DETAINEE ALIKONULAN, TUTSAK: Kaçırılmış veya diğer bir şekilde bir silahlı

kuvvet tarafından alıkonulmuş şahıs için kullanılan bir terim.

DETAINEE COLLECTION POINT TUTSAK TOPLAMA NOKTASI: Tutsakların, tutsak

işlem istasyonuna gönderilmeden önce toplandıkları tesis veya

diğer bir mahal.

DETAINEE PROCESSING STATION TUTSAK İŞLEM İSTASYONU: Tutsakların

idari olarak işleme tabi tutuldukları, güvenliklerinin sağlandığı,

müteakip salıverilmelerinin veya savaş esirleri kampına ya da

sivil tecrit kamplarına transferlerinin yapıldığı tesis yada diğer bir

mahal.

DETECTING CIRCUIT ETKİ DEVRESİ: Hedefin etkisine cevap veren mayın-

ateşleme devresinin bir parçası.

DETECTION TESPİT, ARAMA: 1. Taktik harekatta muhtemel askeri ilgiyi çeken

fakat tanıma ile teyit edilemeyen bir cismin algılanması. 2.

Gözetlemede, bir hadisenin meydana geldiğine dair gözetleme

sisteminin tespitleri. (Savunma Bakanlığı, ABD Savunma Kurulu).


3. Silahları kontrolde, silahları kontrol antlaşmasının ihlal

edilmediğine dair araştırma işlemlerinin ilk safhası. 4. Tespit

(radarla), bulma, yakalama.

DETECTION (NATO) TESPİT: Bir şahsın, cismin veya olayın, mevcut araçlarla

muhtemel askeri öneminin açığa çıkarılması.

DETECTOR DETEKTÖR: Kimyasal, biyolojik ve radyoaktif savaş maddelerinin

bulunması ve tanınması için kullanılan, kimyasal, elektrikli ve ya

mekanik cihaz.

DETECTOR CRAYON DETEKTÖR KALEMİ: Sıvı halindeki yakıcı gazla veya

yoğun yakıcı gaz buharıyla temas ettiği zaman renk değiştiren bir

maddeden yapılmış, tebeşire benzer, bir kalem. Buna "vesicant

detector crayon" da denir.

DETECTOR PAINT DETEKTÖR BOYA: Sıvı halindeki yakıcı gaz zerre ve

damlalarına karşı bir detektör olarak kullanılabilen boya. Yakıcı

gaz damlalarının dokunduğu yerlerde boya renk değiştirir.

DETECTOR PAPER DETEKTÖR KAĞIDI: Bir tarafına detektör boya sürülmüş

bulunan ve sıvı halindeki yakıcı gazları teşhise yarayan kağıt. Bu

kağıt, yakıcı gaz damlalarına dokunduğu zaman renk değiştirir.

DETENTION HAPİS, TUTUKLULUK, ALIKOYMA, TEVKİF: Bak. "confinement".


DETENTION CAMP TECRİT KAMPI, TECRİT YERİ: Yeni gelen acemi erlerin,

iltihaklarından önce herhangi bir bulaşıcı hastalığa

yakalanmadıklarını kontrol için belirli bir süre bekletildikleri yer.

DETENTION OF PAY MAAŞ TEVKİFİ: Erat sınıfından bir kimseye ait maaştan

bir kısmının, bir mahkeme kararıyla, alıkonması. Para, er adına

emanete alınır ve hizmetten ayrıldığı zaman kendisine ödenir.

DETENTION ROOM NEZARET, NEZARETHANE: Askeri inzibat kuvvetleri

tarafından yakalanan şahısların, geçici olarak kapatıldıkları oda.

DETENTION WARD HASTA MAHKUM KOĞUŞU: Bir askeri hastanede, hasta

mahkumlar için ayrılmış bulunan koğuş.

DETERGENT OILS TEMİZLEYİCİ YAĞLAR: İhtiraklı motorlarda, leke, pislik vesaire

bırakmaması için içerisine bir eriyik ilave edilmiş yağlama yağları.

DETERIORATING SUPPLIES AZ DAYANIKLI İKMAL MADDELERİ. DAYANIKSIZ

İKMAL MALZEMELERİ: Kullanılsın veya kullanılmasın, bir veya iki

sene zarfında bozulması muhtemel maddeler. Bak. "perishable

supplies", "nondeteriorating supplies".

DETERIORATION LIMIT DAYANIKLILIK SINIRI: Belli bir ürünün NATO kod

numarasını muhafaza edebilmesi için belirlenen asgari kabul

edilebilir kalite şart limiti.


DETERMINATE ERROR BELLİ HATA: Sonucu kabul edilen ve sebebi

bulunabilecek olan hata.

DETERMINATION KARAR, HÜKÜM:

DETERMINE SAPTAMAK, KARARLAŞTIRMAK, AZMETMEK:

DETERMINISTIC MODEL OLASILIĞI OLMAYAN MODEL:

DETERRENCE CAYDIRMA: Doğacak sonuçtan korkarak hareketten kaçınma.

Caydırmaya, arzu edilmeyen bir mukabele tehlikesine maruz

kalma inancının mevcudiyeti sebep olur.

DETERRENT CAYDIRICI:

DETONATE PATLAMAK, PATLATMAK, İNFİLAK ETMEK, İNFİLAK ETTİRMEK:

Ani olarak ve şiddetle patlamak veya patlatmak.

DETONATING AGENT İNFİLAK MADDESİ: Diğer bir infilak maddesini

ateşlemek için kullanılan patlayıcı madde. Daha az hassas

patlayıcı maddeleri infilak ettirmek için civa fülmünat ve tetril

kullanılır.

DETONATING CHARGE İNFİLAK HAKKI: Yüksek kudretli infilak maddesini

ateşlemek için kullanılan patlayıcı madde.

DETONATING EXPLOSIVEYÜKSEK İNFİLAK MADDESİ: Bak. "high explosive".


DETONATING FUSE ATEŞLEME FÜNYESİ, İNFİLAKLI TAPA, DETONASYON

FÜNYESİ: Yüksek süratli bir infilak maddesini ihtiva eden bez

veya kurşun fitilden oluşan fünye. Bu fünye, mermi, mayın,

bomba veya torpidoların paralama haklarını ateşlemekte

kullanılır.

DETONATING NET ATEŞLEMELİ FİTİL AĞI, İNFİLAKLI FİTİL AĞI: Ağ şeklinde

yerleştirilmiş ateşleme fitili ağı. Bu ağlar, üzerine konup

ateşlendikleri mayınları patlatmak suretiyle, mayın tarlalarında

gedik açılmasında kullanılır. Buna "primacord net" de denir.

DETONATING SLAB KORUYUCU BETON LEVHA: Bak. "burster course".

DETONATION PATLAMA, DETONASYON, İNFİLAK: Çok şiddetli bir kırıcı tesir ve

anında sadme tesiri ile büyük ölçüde hararet meydana getiren

çok süratli bir reaksiyon. Bak. "deflagration" ve "explosion".

DETONATION CORD ATEŞLEME FİTİLİ: Patlama dalgalarını göndermek üzere

şekillendirilmiş, yüksek patlayıcı ihtiva eden elastik bir tüp.

DETONATION CORD AMPLIFIER ATEŞLEME FİTİLİ YÜKSELTİCİSİ: Barutun

ateşlenmesini ve aynı zamanda infilak dalgalarının başka baruta

geçmesini sağlayan ateşleme fitiline bağlı bir araç.


DETONATION WAVE İNFİLAK DALGASI, DETONASYON DALGASI: Bak. "burst

ware".

DETONATOR DETONATÖR: İnfilak dalgası oluşturmayı amaçlayan hassas

patlayıcı ihtiva eden bir araç,

DETONATOR-SAFE DETONATÖR EMNİYETİ: Bak. "bore sofe".

DETOUR TALİ YOL: İstikamete doğru ilerlemenin devamlılığını sağlamak

için, ilerlemenin çok zor ya da imkansız olduğu yollardan sapma.

Rotanın tadil edilmiş kısmı tali yol olarak bilinir.

DETRAINING POINT İNME İSTASYONU: Kıta ve teçhizatın demiryolu

vagonlarından boşaltıldığı yer veya istasyon.

DETRUCKING AREA OTODAN İNME BÖLGESİ, OTODAN İNDİRME BÖLGESİ:

Kıtaların, teçhizat ve ikmal maddeleri, ile birlikte, belirli bir

mahalde kamyondan indirildiği noktaların hepsini ihtiva eden

bölge. Bak. "entrucking area".

DETRUCKING POINT OTODAN İNME NOKTASI, OTODAN İNDİRME NOKTASI:

Yollar boyunca yapılan hareketlerde, bir konvoy veya kolun ya da

bunlardan bir kısmının, personel indirmek için mola verdiği yer.

Bak. "entrucking point".


DEVELOP GELİŞTİRMEK: Daha yeni ve yararlı malzeme ve usuller bulmak

ve bunları askeri maksatlarda kullanmak üzere, mevcut ilmi

esaslar, teknik, malzeme ve fizik kanunları üzerinde incelemeler

yapmak.

DEVELOP A POSITION OR SITUATION DURUMU AYDINLATMAK: Taktik bir

durumda, düşmanın terkip ve tertibatı hakkında daha fazla b ilgi

elde etmek için gösterilen faaliyet.

DEVELOPED MUZZLE VELOCITY FİİLİ İLK HIZ: Herhangi bir silahın hakiki ilk hızı.

DEVELOPING ATTACK GELİŞTİRİCİ TAARRUZ: Düşman kıtalarının kuvvet ve

mevzileri ve harekat planları hakkında bilgi edinmek üzere

yapılan taarruz.

DEVELOPMENT GELİŞTİRME: Askeri maksatlarda kullanılacak daha yeni ve

geliştirilmiş malzeme ve metotlar meydana getirmek için mevcut

ilmi esaslar ile teknik malzeme ve fizik kanunlarının tatbiki.

DEVELOPMENT DIRECTIVE GELİŞTİRME DİREKTİFİ (HV.): İhtiva ettiği

geliştirme programını onaylayan, resmi bir Amerikan Hava

Kuvvetleri dokümanı. Sözleşme yetkisi; normal olarak bunlarla

ilgili bir programda veya teklif edilmiş bir Teknik Geliştirme

Planı'nın tasvibini gösteren ve Geliştirme Direktifi'ne uygun bir


Geliştirme Planı'nın yayınlanması iznini veren Tedarik yetkisinde

açıklanmıştır. Geliştirme Direktifinin, Kuvvet ve Mali Tahsis

Planı'na uygun olması icap eder.

DEVELOPMENT ORDER SİPARİŞ TALİMATI: İmalatçıları malzeme ve imalat

usulleri hakkında aydınlatmak için, ikmal maddeleri hakkında

verilen talimat.

DEVELOPMENT PLANNING STUDIES GELİŞTİRME PLANLAMA ETÜTLERİ (HV.):

Araştırma ve geliştirme planlaması için esas olan bilgileri temin

maksadıyla yapılan incelemeler. Bu yolda yapılacak çalışmalar;

imkan araştırma etütlerini, ileride kabul edilebilecek sistem

anlayışları üzerinde araştırılmaları, bilim ve teknolojide bugünkü

ve muhtemel gelişmeler ve bu gelişmelerin askeri maksatlara

düşünülen tatbikatı ile ilgili etütleri ve askeri gayelerin elde

edilmesini önleyebilecek bu günkü ve muhtemel bilimsel ve

teknolojik yetersizliklerin incelenmesini içine alır. Fakat mutlak

surette yalnız bunlara inhisar etmez.

DEVELOPMENT PROJECT GELİŞTİRME PROJESİ (HV.): Aşağıdaki maksatların

temini için girişilmiş bir teşebbüs. (a) Bir tali sistem, komple

parça, yardımcı aksam, ek parça, ana malzeme (veya bunun esas

ana parçası) veya malzemeyi geliştirmek •, (b) Birbiriyle ilgili bir


ana parça ailesi geliştirmek veya; (c) Bilimsel haber

araştırmasında verimli bir bilgi sahası keşfetmek. $ir geliştirme

projesi, araştırma ve geliştirme çalışmalarının ayrıca ve bariz bir

unsuru olup, M. S. B. lığının bütün seviyelerinde dikkatle

eleştirmeyi gerektiren bir önem taşımaktadır.

DEVELOPMENT TYPES GELİŞTİRME TİPLERİ: İstenilen askeri özellikleri

karşılamak üzere geliştirilmekte bulunan teçhizat tipleri. Bunlar,

tecrübe tiplerini "experimental types" ve sınırlı tedarik tiplerini

"limited procurement types" ihtiva eder.

DEVELOPMENTAL TRAINING UNIT GELİŞTİRİCİ EĞİTİM BİRLİĞİ: Ruhen hasta

olan şahısların eğitimi veya tazeleme eğitimi için teşkil edilmiş

birlik.

DEVIATION SAPMA: 1. Hedefe isabet etmeyen bir merminin vuruş veya

paralanma noktası ile hedef arasındaki mesafe. 2. Pusula

istikameti ile manyetik istikamet arasındaki açı farkı.

DEVICE CİHAZ:

DEW LINE ÇİĞ HATTI: Kuzey Amerika kıtası yetmişinci enlem çizgisi

üzerinde Uzak Mesafe Erken ikaz sistemi olarak kurulmuş radar

istasyonları hattı.
DEWEY DECIMAL SYSTEM DEWEY ONDALIK SİSTEMİ: Ondalıklara dayanan

ikinci derecede başlıklar kullanmak suretiyle her çeşit evrakın

dosyalanmasına yarayan ve kara ordusu tarafından kullanılan

numaralama sistemi.

DIAGNOSTIC PROCEDURES TEŞHİS YÖNTEMLERİ/AMELİYELERİ: Henüz

patlamamış patlayıcı ordudonatım maddesini tanımlamak ve

değerlendirmek için gösterilen faaliyetler.

DIAGRAPH İKİLİ HARF: Bak. "diagraphic alphabet".

DIAGRAPHIC ALPHABET İKİLİ ŞİFRE ALFABESİ: İçindeki şifreli unsur çift

harflerden oluşan şifre.

DIAGRAPHIC SUBSTITUTION İKİ HARFLİ YERİNE KOYMA: Açık metin ve şifreli

metin unsurları, birer harf çiftinden ibaret olan şifreleme.

DIAMOND FORMATION MAİN DÜZENİ, BAKLAVA NİZAMI (DZ.): Manevra

kabiliyetini arttırmak maksadıyla, bir birliğin dört veya beş kısmı

ile alınan, eşkenar dörtgen biçiminde tertip. Beş kısım kullanıldığı

zaman, beşinci kısım düzenin merkezinde bulunur. Main düzeni,

özellikle, mekanize birlikler tarafından kullanılır.


DIAPHRAGM DİYAFRAM: Bir optik sisteme giren ışık miktarını tayin eden fiziki

unsur. Işık miktarı, görüntünün ebadına etki etmeden

görüntünün parlaklığını belirler.

DIAPOSITIVE DİYAPOZİTİF: Saydam, pozitif fotoğraf. Bak. "transparency".

DIARY MUHTIRA: Birliklerde bir karargah subayı tarafından tutulan ve

birliğin günlük faaliyetini detaylı olarak, belirten muhtıra defteri.

DIATOMACEOUS EARTH DİATOME TOPRAK: Arzın muhtelif yerlerinde bulunan

ve çok küçük bitkilerin fosilleşmiş şekillerinden ibaret olan

toprak. Bu toprak; süzücü bir vasat olması bakımından

değerlidir; çünkü bünyesinde gayet küçük gözenekler bulunur ve

yüksek bir akış temin eder.

DICHLORAMINE-T DİKLORAMİN-T: Kuvvetli klor kokusu veren, sarı renkli kristal

toz. Bu madde, benzin ve kloroform içinde erir ve antiseptik veya

bulaşıcı maddelerden temizleme vasıtası olarak kullanılır.

DICHLORO-DIPHENYL-TRICHLORETHANE D. D. T: Haşaratı öldürmekte

kullanılan beyazımsı toz. Genellikle, kısaltılmış şekli ile D. D. T.

olarak adlandırılır.

DICING PHOTOGRAPHY YALAMA FOTOĞRAFI ALMA: Çok alçak irtifadan

fotoğraf çekme görevi.


DICTATED ORDER NOT ETTİRİLMİŞ EMİR: Sözle verilen ve emri alan şahıs

tarafından, eksiksiz olarak, not edilen emir.

DICTIONARY OF OCCUPATIONAL TITLES MESLEK REHBERİ: Çeşitli sivil

mesleklerde bulunan şahısların unvanları ile faaliyetlerinin

mahiyetini gösteren liste. Meslek rehberi; şahısların askerlik

hizmetine iltihak etmeden önceki mesleklerini kati olarak bilmek

için sınıflandırma personeli tarafından kullanılır.

DIED OF DISEASE HASTALIKTAN ÖLEN, HASTALIKTAN ÖLMÜŞ:

DIED OF WOUNDS YARALARDAN ÖLEN, YARALARDAN ÖLMÜŞ: DIED OF

WOUNDS RECEIVED IN ACTION: MUHAREBEDE ALDIĞI

YARALARDAN ÖLEN: Bir tıbbi tedavi servisine ulaştıktan sonra

muharebede aldığı yaralar sonucu ölen bir muharebe zayiatı. Bu

vakaları, muharebede aldığı yaradan dolayı ölü bulunan veya bir

tıbbi tedavi tesisine ulaşamadan ölen (killed in action) muharebe

zayiatından ayırdetmek esastır. Burada; bir tıbbi tedavi tesisine

henüz hayatta iken varmanın bir kıstas olduğu dikkate

alınmalıdır. Bak. "battle casualties'r.

DIESEL DİZEL MOTORU:


DIET DİYET: Tıp dilinde hastalara perhiz yaptırmak ve perhiz

yemekleri.

DIETITIAN DİYET HEMŞİRESİ: Ordu sağlık teşkilatına mensup olan ve askeri

hastanelerde yemek listelerini tertipleyen, yemeklerin

hazırlanmasına nezaret eden kadın subay. Rütbesi, umumiyetle

teğmendir.

DIFFERENCE CHART PLANİMETRİK DÜZELTME ÇİZELGESİ: Bir silah veya

mevkie nazaran mesafesi ve istikamet açısı bilinen bir hedefin,

diğer bir silah veya mevkie nazaran mesafe ve istikamet açısını

bulmaya yarayan cetvel.

DIFFERENTIAL BALLISTIC WIND DEĞİŞEN BALİSTİK RÜZGAR: Bir bombalamada,

bırakma irtifasındaki gerçek rüzgar ile balistik rüzgar arasındaki

hız farkına eşit olan farazi bir rüzgar.

DIFFERENTIAL COST (INCREMENTAL COST) MARJİNAL MALİYET:

DIFFERENTIAL EFFECTS ÖZEL TESİRLER VE HAVA TESİRLERİ, GÜN TESİRLERİ

(DZ.): Standart hava şartlarındaki değişmelerin mermi yolu

unsurları üzerindeki etkileri.


DIFFERENTIAL LEVELING GEOMETRİK NİVELMAN: Tesviyesi yapılmış bir ölçme

aletinden taksimatlı miralara bakmak suretiyle, mesafeyi dikkate

almaksızın, iki nokta arasındaki irtifa farkını tayin etme usulü.

DIFFRACTION LOADING KUVVET BÖLÜNMESİ:

DIFFUSER DİFÜZÖR: Bir rem-jet motorunda, kesitine bakıldığı zaman özel

bir şekilde imal edilmiş olduğu görülen boru şeklindeki kısım. Bu

kısımdan maksat, hava akımını yavaşlatmak ve rem-jet de husule

gelen itme kuvvetini arttırmaktır.

DIFFUSION DAĞILMA, YAYILMA: Işık ışınlarının; kaba bir yüzeyde yansıması

veya yarı saydam bir ortamdan gönderme suretiyle yayılması

(diffusion of light) .

DIFFUSION PROCESS YAYILMA EYLEMİ (HV.): Gaz bileşimleri veya eriyikler

içindeki. moleküllerin, değişik iki veya daha çok yığılmalar

arasındaki bir sınır hattının bir tarafından öbür tarafına yığılma

farklarına, mübadele sahasına ve zamana göre yer değişmeleri.

DIG-IN TAHKİMAT YAPMAK, SİPER KAZMAK: Düşman yakın iken yapılan

bir savunmada veya düşmanın ateş ve bombardımanından

korunmak için, avcı çukuru veya herhangi bir başka siper kazmak

veya mevcut siperleri geliştirmek.


DIGIT BASAMAK, RAKAM HANESİ:

DIGITAL COMPUTER DİJİTAL KOMPÜTER (HV.): Tek harf veya rakam (digit)

halindeki bilgiler üzerinde işlem yapan bir kompüter. Harf veya

rakamlar, genellikle, delikler, elektrik ve ses palsları vesairenin

boşluk-zaman dağılışıyla ifade edilir. İlk zamanlarda diş, dişli ve

levyelerden faydalanan mekanik cihazlar şimdi çok geniş

sahadaki problemleri çok süratle ve otomatik olarak işlemeye

muktedir kompüter imaline elverişli elektronik tekniğinden

faydalanmaktadır. Bak. "analogue computer".

DILEMMA İKİLEM-ÇIKMAZ HALDEKİ OLAN -PROBLEM AÇMAZ:

DIMENSION BOYUT:

DIMINISHING RETURNS, LAW OF- AZALAN GELİRLER KANUNU:

DINOME ÇİFT RAKAM: Kriptoğrafide rakam çifti.

DIP SANCAKLA SELAMLAMAK, MEZESTRE (DZ.): Gemilerde; selam

maksadıyla, sancağı 1/3 indirip tekrar yerine çekmek.

DIP ANGLE UFUK ALÇALIŞ AÇISI: Görünen ufuk ile hakiki ufuk arasındaki açı.
DIP NEEDLE CIRCUIT EĞİM ÖLÇER DEVRE: Bir deniz mayın harbinde, toplam

manyetik alanın dikey unsurunun büyüklüğüne göre bir

değişikliğe mukabele gösteren mekanizma.

DIPHENCYLCIANORSINE DİFENİLSİYANARSİN: Sarımsak veya acı badem

kokusunda olan ve su içinde yavaş yavaş eriyen, tahriş edici bir

madde. Bu gaz, askerlikte, zehirli gaz olarak kullanılır. Sembolü

DC (DC) .

DIPHENYLAMINECHLORARSINEDİFENİLAMİNKLORARSİN: Adamzit gazının

kimyadaki adı. Sembolü DM.

DIPHENYLCHLORARSINE DİFENİLKLORARSİN: Tesir bakımından Adamzit gazına

benzer, beyaz ve muharriş bir duman hasıl eden, kokusuz, tahriş

ve taciz edici kimya harbi maddesi. Sembolü DA (DA) .

DIPLOMA DİPLOMA: Ehliyet belgesi. Bak. "Certificate of Proficiency".

DIPLOMATIC DİPLOMATİK:

DIPLOMATIC AUTHORIZATION DİPLOMATİK İZİN: Bir ülke üzerinde uçmak veya

iniş yapmak için, diplomatik kanallarla, hükümetler seviyesinde

alınmış izin, yetki.


DIPLOMATIC IMMUNITY DİPLOMATİK DOKUNULMAZLIK: Diplomatik

pasaportları olan kimselerin, tevkif, araştırma ve tutulmaktan

bağışıklıkları.

DIPOLE DİPOL ANTEN: Kullanılan frekansta, genel olarak 1/2 dalga

boyunda, basit bir anten.

DIRECT ACTION FUSE MÜSADEMELİ TAPA: Bak. "impact action fuse",

"proximity fuse", "self destroying fuse", "time fuse".

DIRECT ACTION MISSION DOĞRUDAN EYLEM GÖREVİ: Özel harekatta,

düşman veya esirgenmiş bölgelerdeki başlıca destekleyici

güçlerin özel harekat kuvvetlerince kötü görüş şartları, gizli, açık

ve kapalı harekatla ilgili belirli bir görev.

DIRECT ADMISSION DİREKT KABUL EDİLMİŞ HASTA: Tedavi veya müşahede

maksadıyla "görevden muaf" durumda, tıbbi bir tesise kabul

edilmiş hasta. Başka bir tıbbi tesisten gelenler bunun dışındadır.

Kabul nispetlerinin hesaplanmasında; yalnız kayıt fişi bulunan

vakalar, direkt kabul edilmiş hasta olarak dikkate alınır.

DIRECT AIR DEFENSE DİREKT HAVA SAVUNMASI: Dağılma, kamuflaj,

karartma ve düşman hava taarruzlarının tesirini azaltan diğer

savunma tedbirlerine ilave olarak, ilgili istihbarat servisleri


vasıtasıyla elde edilen bilgilere göre hareket eden avcı uçakları,

hava savunma topçusu ve güdümlü füzelerle sağlanan savunma.

Bak. "indirect air defense".

DIRECT AIR SUPPORT CENTER DİREKT HAVA DESTEK MERKEZİ: Taktik hava

kontrol sisteminin; yakın hava destek ve diğer direkt hava destek

faaliyetini kontrol ve idare maksadıyla kurulmuş bir tali harekat

unsuru. Bu unsur, genelde ateş-destek koordinasyon unsurları

ile birleşiktir. Bak. "direct air support center (airborne) ".

DIRECT COMMAND PROCEDURE DİREKT KOMUTA USULÜ: Görmeyerek atış

idare usulü olup, gözetleyici, yapılacak düzeltmeleri, direkt

olarak silaha gönderir.

DIRECT COMMUNICATION DİREKT TELSİZ MUHABERESİ: Bir ara telsiz

istasyonunun yardımı olmaksızın tesis edilmiş telsiz irtibatı. Bak.

"indirect communication".

DIRECT CONVERSATION YÜZ YÜZE KONUŞMA: Hiç bir muhaberat vasıtası

kullanmaksızın, karşılıklı yapılan konuşma.

DIRECT COST ESAS MALİYET, DİREKT MALİYET, DOĞRUDAN (DOLAYSIZ)

MALİYET: İptidai madde ve işçi maliyetleri, istihsalin genel


hacmine göre değişen maliyet. DIRECT CREDITS (CREDIT WITH

CONFESSIONAL TERMS): GÜVENCELİ KREDİ:

DIRECT DAMAGE ASSESSMENT DİREKT HASAR DEĞERLENDİRMESİ: Bir taarruz

sahasının, hava gözetlemesi, hava fotoğrafı veya gözetleme ile

direkt olarak incelenmesi.

DIRECT EXCHANGE DİREKT MÜBADELE: Bir mala karşı mal esasına

dayanan, hizmete elverişsiz malzeme karşılığı, hizmete elverişli

malzeme dağıtımı şeklinde bir ikmal usulü. Bu usul; normal mal

sorumluluk belgesine gerek kalmadan, asgari kırtasiye

muamelesi ile uygulanır.

DIRECT EXERCISE DİREKT TATBİKAT: Bak. "JCS directed exercise". DIRECT FIRE

(SAVUNMA BAKANLIĞI, SAVUNMA KURULU): GÖREREK ATEŞ: Ya

toplar ya da komuta aleti ile hedefe doğrudan doğruya nişan

alınarak yapılan atış: Bak. "fire".

DIRECT FIRE (NATO) DİREKT ATEŞ: Nişangahla görülebilen hedefe yöneltilen

ateş.

DIRECT FIRE SIGHTS GÖREREK ATIŞ NİŞAN TERTİBATI: Bir nişan noktasına

tevcihten farklı olarak, doğrudan doğruya hedefe tevcihe imkan

veren nişangah.
DIRECT HIT TAM İSABET: Tam hedef üzerine isabet eden mermi:

DIRECT ILLUMINATION DİREKT AYDINLATMA: Arama ışıkları veya

pyrotekniklerinin direkt ışıkları tarafından oluşturulan

aydınlatma.

DIRECT INDICATING COMPASS DİREKT GÖSTERİCİ PUSULA: Kadranı, taksimat

levhası veya göstergesi detektör vazifesi gören kısım üzerinde

bulunan manyetik bir pusula. DIRECTING/CONDUCTING AND/OR

CONTROLLING STAFF: HAREKAT MÜDÜRÜ (KONTROL)

KARARGAHI MÜDÜRÜ, HAREKAT KARARGAHI (DZ.): Tecrübe,

nitelik bakımından ve tatbikat talimatına tamamen vakıf olmaları

dolayısıyle bir tatbikatın idaresi veya kontrolu için seçilmiş

subaylar heyeti. Bu heyet mensuplarının hem mavi, hem turuncu

görevlerini bilmeleri belirli mavi veya turuncu görevi almalarına

engel olur.

DIRECT LABOR DİREKT İŞÇİLİK; İSTİHSAL İŞGÜCÜ: Bir malın istihsalinde kullanılan

işgücü. Muayene taşıma, bakım, muhafaza vesaire işgücü bunun

dışındadır.
DIRECT LAYING NİŞANGAH TEVCİHİ: Silahların nişangahlarının hedef üzerine

doğrudan ayarlandığı bir tevcih sistemi. Buna "direct pointing"

de denir. Bknz. "indirect laying":

DIRECT LAYING POSITION AÇIK MEVZİİ: Bu şekilde atış yapan top mevzii.: ,

DIRECT OBSERVATION DİREKT GÖZETLEME: Arazi fotoğrafları veya buna

benzer vasıtalardan faydalanma yerine, dürbün veya gözetleme

aletleri ile, doğrudan doğruya görerek, yapılan gözetleme. Bknz.

"observation".

DIRECT PLOTTING DİREKT HEDEF TESPİTİ: Tek bir top mevziinden hedefin

mesafe ve istikamet açısının hesaplanması bataryadaki diğer

topların ihtiyaçlarını da karşıladığı zaman, harekat halindeki bir

hedef için atış hesaplarını tayin etmekte kullanılan usul. Ayrı

kıymetlendirme (offset plotting) terimi, birden fazla topa atış

esasları verilmesi gerektiği zaman kullanılır.

DIRECT POINTING GÖREREK NİŞAN: Bir silahın; hedefi gören bir nişan

tertibatıyla bir istikamete veya hem istikamet hem mesafe

bakımından tevcihi.

DIRECT PRESSURE DİREKT TAKİP: Çekilmekte olan bir düşman kuvvetinin

yeniden tertiplenmesine veya savunmaya geçmesine fırsat


vermeden kati imhası için, çevirme harekatı dışında, girişilen

bütün hareketler. Bknz. "exploitation" ve "pursuit".

DIRECT PRODUCTION VASITASIZ İSTİHSAL: Sermayeye ve sermaye mallarına

ihtiyaç görülmeden sağlanan istihsal.

DIRECT SALE DİREKT SATIŞ:

DIRECT STANDARD ALPHABET DİREKT STANDART ALFABE: Hem açık, hem

şifreli unsurların, 26 hanelik herhangi bir sıra yapabilecek tarzda,

fakat normal alfabe sırasında bulunduğu şifre alfabesi.

DIRECT SUPPORT DİREKT DESTEK: 1. Bir desteklenen birliğe veya teşkile bağlı

olmayan ve kontrolü altında bulunmayan fakat o birlik veya

teşkile öncelikli destek sağlaması gereken birlik veya teşkil.2.

Denizde kullanıldığında, belirli bir kuvvetin diğer birliklerce

korunması harekatı ile ilgili olur.

DIRECT SUPPORT ARTILLERY DİREKT DESTEK TOPÇUSU: Ana görevi;

desteklenen birlik tarafından istenilen ateş desteğini temin

etmek olan topçu.

DIRECT SUPPORT FIRE DİREKT DESTEK ATEŞİ: Bir kuvveti, bütünü ile

destekleyen genel destek ateşinin aksine, kuvvetin bir kısmını


desteklemek üzere açılan ateş. Bknz. "close supporting fire",

"deep supporting fire", "supporting fire".

DIRECT SUPPORT UNIT DİREKT DESTEK BİRLİĞİ: Komutanlığın başka bir

birliğini destekleme görevini alan birlik. Destek birliği, vazifeyi

doğrudan doğruya desteklenen birlikten alır. Ve bu birliğin

desteklenmesi işine öncelik verir. Destek birliği, desteklenen

birliğin emrine verilmiş olmayıp, normal olarak, kendi

komutanına bağlı bulunur.

DIRECT SUPPORTING FIRE DİREKT DESTEK ATEŞİ: Bknz. "direct support

fire", "close supporting fire", "deep supporting fire", "supporting

fire"

DIRECT-CLIMBING TARGET TIRMANAN ROTADA HEDEF, UZAKLAŞAN

ROTADA HEDEF: Bir nişancıdan uzaklaşarak yükseliş alan hava

hedefi.

DIRECT-DIVING TARGET DİREKT DALIŞ YAPAN HEDEF: Doğrudan doğruya bir

silaha dalış yapan hava hedefi.

DIRECTED NET KONTROLLÜ ÇEVRİM: Çok acele haberler müstesna, önce çevrim

kontrol istasyonunun izni alınmaksızın, çevrim kontrol

istasyonundan başka, hiçbir istasyonla muhabere e. demeyen


telsiz istasyonları sistemi. Bu izne ihtiyacı olmayan şebekeye

"serbest çevrim" denir. Bak. "free net".

DIRECTING GUN ESAS TOP: Bak. "base piece", "battery center" ve "directing

point".

DIRECTING POINT SIFIR NOKTASI; ESAS NOKTA; BATARYA ORTASI: Bir hava

savunma topçu bataryasının, normal olarak, geometrik

merkezinde bulunan ve atış esaslarının hesaplanmasında esas

olan belli nokta. Bknz. "base piece", "battery center", "battery

gun" ve "directing gun".

DIRECTING STAFF KONTROL KARARGAHI: Bknz. "exercise directing staff".

DIRECTION YÖN: l. Bir topçu veya deniz topçu destek atışında,

tespitçi/gözlemci tarafından atış isteğinde tespit noktasını

belirtmek için kullanılan bir terim. 2. Bknz. "intelligence cycle".

DIRECTION BOARD İSTİKAMET LEVHASI: Yüzer milyemlik taksimatla

işaretlenmiş, merkezinde, eksen etrafında dönen bir göstergesi

bulunan dairevi levha. İstikamet levhası; seslerin istikametini

tanımada bir gözetleyiciye yardımcı alet olarak kullanılır.

DIRECTION FINDER İSTİKAMET BULUCU, KESTİRME ALETİ: Bknz. "radio

direction finder".
DIRECTION FINDER STATION İSTİKAMET BULMA İSTASYONU; KESTİRME

İSTASYONU: Uçak ve. gemilere rota vermek ve düşman uçakları

ile telsiz istasyonlarının yerlerini tespit etmek için; bir istikamet

bulucu telsiz cihazı kullanan istasyon. Buna "direction finding

station" da denir.

DIRECTION FINDING İSTİKAMET BULMA İSTASYONU: Bknz. "direction finder

station".

DIRECTION OF ATTACK TAARRUZ İSTİKAMETİ: Asıl taarruz veya birlik ağırlık

merkezinin takip edeceği belirli istikamet. Birliklerin bu

istikamete bağlı kalması ve rastlayacağı düşman mukavemetinin

yanından dolaşması istenir. Taarruz istikameti, esas itibarıyla,

karşı taarruzda veya tali taarruzların asıl taarruza azami katkıyı

yapmalarının temini maksadı ile kullanılır.

DIRECTIONAL ANTENNA YÖNELTİLMİŞ ANTEN; İSTİKAMET ANTENİ: Yapısı

dolayısıyla, telsiz enerjisini, diğer istikametlere nazaran bir

istikamette daha kıfayetle olan ve veren anten.

DIRECTIONAL GYRO CAYRO İSTİKAMET GÖSTERGESİ: Bir uçakta, açısal

sapmayı göstermeye yarayan cayroskopik dönüşlü gösterge.


DIRECTIONAL GYRO INDICATOR İSTİKAMET CAYROSU: Belirli bir pusula

yönüne göre veriyi tespit etmeye ait vasıtaları ve direkt

görüntüsü olan bir istikamet açısı jiroskopu.

DIRECTIONAL RADAR PREDICTION TAHMİNİ RADAR YÖNLENDİRMESİ: Belirli

bir yön için yapılan radar tahmini.

DIRECTIONAL RADIO RANGE İSTİKAMET RADYO FARI; RADYO RENÇ ÇEVRİMİ:

Uçağa rota vermek için neşredilen dar telsiz huzmesi. Uçak bu

huzme üzerinde bulunduğu zaman devamlı bir vızıltı duyulur.

Eğer uçak, huzmenin yan taraflarında uçuyorsa, sağda veya solda

olduğunu ifade eden, nevi şahsına münhasır, kesik kesik işaretler

duyulur. Buna kısaca "radio range" de denir.

DIRECTIONAL TRAVERSE İSTİKAMET TRAVERSİ: Rüzgar ölçmesinde; bir noktanın

diğer bir noktaya nazaran istikametini, bu iki nokta arasındaki

mesafeyi tayin etmeden, göstermek için çizilen hat.

DIRECTIVE DİREKTİF: 1. Emredilen belirli bir işi veya tespit edilen bir

prensibi ihtiva eden askeri haberleşme. Emir verildiği zaman

veya belirtilen bir acil durumun ortaya çıkması halinde yürürlüğe

gireceği kaydıyla yayınlanmış bir plan. 3. Geniş anlamıyla bir iş,


hareket tarzı veya usulün başlamasını ve devamını idare eden

herhangi bir haberleşme.

DIRECTOR KOMUTA ALETİ: Radar ve telemetre gibi bir cihazdan alınan

bilgilere dayanarak devamlı surette atış esaslarını hesap eden ve

bunları toplara intikal ettiren bir elektromanyetik cihaz. Bu cihaz;

hareket halindeki bir hedefi, istikamet açısı ve açısal yükseklik

bakımından takip etmek için kullanılır. Buna "antiaircraft

director" da denir.

DIRECTOR OF INTELLIGENCE İSTİHBARAT BAŞKANI: A. B. D. Kara Kuvvetleri

karargah heyetine bağlı ve askeri istihbaratı ilgilendiren işlerle

görevli istihbarat Başkanlığının (Military Intelligence Division)

başında bulunan subay.

DIRECTOR OF LOGISTIC LOJİSTİK BAŞKANI: A. B. D. Kara Kuvvetleri Karargah

heyetine bağlı ve lojistik işleriyle görevli subay. DIRECTOR OF

MEDICAL SERVICE, DEPARTMENT OF DEFENSE: M. S. B. TIP

TEŞKİLATI BAŞKANI: Bknz. "Army Medical Services".

DIRECTOR OF ORGANIZATION AND TRAINING TEŞKİLAT VE EĞİTİM

BAŞKANI: A. B. D. Kara Kuvvetleri Karargah heyetine bağlı

teşkilat işleriyle görevli subay.


DIRECTOR OF PERSONNEL AND ADMINISTRATION PERSONEL BAŞKANI: A. B. D.

Kara Kuvvetleri Karargah heyetine bağlı ve personel işleriyle

görevli subay.

DIRECTOR OF PLANS AND OPERATIONS HAREKAT BAŞKANI: A. B. D. Kara

Kuvvetleri Karargah heyetine bağlı ve harekat işleriyle görevli

subay.

DIRECTRIX ATEŞ SAHASI MERKEZ HATTI: Bir silah ateş sahasının merkez

hattı.

DIRIGIBLE SEVKEDİLEBİLEN: İstenilen istikamete sevkedilebilir.

DIRIGIBLE AIRSHIP SEVKEDİLEBİLEN BALON: Bak. "dirigible"

DISABILITY MALULLÜK, MALULİYET: Bir şahsı, faal hizmet yapamayacak

duruma getiren bedeni veya akli hastalık veya aksaklık. Maluliyet

veya sakatlık, daimi veya geçici mahiyette olabilir.

DISABLING INJURY VAZİFEDEN ALIKOYAN SAKATLIK: Bir şahsı vazifeden alıkoyan

sakatlanma. Bu hal geçici veya daimi olabilir. Bak. "injury".

DISAFFECT SOĞUTMAK, BOZMAK:

DISAFFECTED PERSON BAĞLI OLMAYAN KİŞİ: Hükümete sadakatsiz olan veya-

otorite alanı dışında kalan yabancı şahıs.


DISAGREEMENT ANLAŞMAZLIK:

DISAPPEARING CARRIAGE HUSUSİ KUNDAK: Çakılı topların bazı tiplerinde;

alt kundakta geriye ve yukarıya doğru meyilli kızak yatakları

üzerinde geri tepme kuvvetiyle hareket ederek topu, önünde

kendisini gizleyen duvar veya set üstüne çıkaran, kendi ağırlığıyla

eski yerine oturmasını sağlayan kundak. Buna "disappearing gun

carriage" de denir.

DISAPPEARING GUN CARRIAGE HUSUSİ TOP KUNDAĞI: Bak. "disappearing

carriage".

DISAPPEARING TARGET GÖRÜNÜR, KAYBOLUR HEDEF: Atış yapan nişancıya

kısa bir zaman görünüp sonra kaybolan hedef. Düşer-kalkar

hedefler "bobbing target" ve hedef çukurundan yükseltilerek

kısa bir zaman görünüp tekrar kaybolan hedefler görünür-

kaybolur hedeflerdir.

DISARM SİLAHSIZLANDIRMAK: Mütecavizin silahlarını, özellikle hafif ateşli

silahlarını almak.

DISARMAMENT SİLAHLARI AZALTMA, SİLAHSIZLANDIRMA, SİLAHSIZLANMA:

Bir askeri teşkilatı, uluslararası anlaşma ile tespit edilen seviyeye


indirmek. Bak. "arms control", "arms control agreement", "arms

control measure".

DISARMED MINE TEHLİKESİZ HALE GETİRİLMİŞ MAYIN: Ateşleme tertibatındaki

bir irtibat kesilmek suretiyle, çalışamaz hale getirilmiş bir mayın.

DISASSEMBLE PARÇALARA AYIRMAK, SÖKMEK: Bir silah veya makineyi,

temizleme veya tamir maksadıyla, parçalara ayırmak. Bak.

"assemble".

DISASTER FELAKET, BELA:

DISASTER CONTROL FELAKET ÖNLEME TEDBİRLERİ: Hasar ihtimalini

azaltmak, tesirlerini asgari hale indirmek ve kurtarma işlemine

girişmek üzere; düşman taarruzundan, tabii afetler veya insan eli

ile sebebiyet verilmiş felaketlerden önce, devamı sırasında veya

sonra alınmış tedbirler. Bak. "area damage control" ve "damage

control".

DISASTER DUMP ACİL BELLEK DÖKÜMÜ: Düzeltilmeyecek bir program yanlışı

meydana geldiği zaman yapılan bellek dökümü.

DISASTER RELIEF FELAKETZEDELERE YARDIM: Bir felaketin sebep olduğu acıları

hafifletmek için insanlara yapılan yardım ve alınan tedbirler.


DISBAND LAĞVETMEK: Bir birliğin adını ve numarasını, resmi emirle, Kara

Kuvvetleri kayıtlarından çıkarmak. İsmen lağvetmek

(discontinue) terimi, teşkil edilmemiş birliklere uygulanır. Teşkil

edilmiş birliklerin lağvedilmesi, yalnızca Kara Kuvvetleri

Komutanı'nın yetkisi altındadır. Bak. "discontinue" ve

"inactivate".

DISBURSE TEDİYE ETMEK, ÖDEME YAPMAK; HARCAMAK:

DISBURSEMENT TEDİYE, ÖDEME, HARCAMA: Verilen masraf çeklerinin tutarı.

Alınan paralar ile iade edilen yolluk avansları bu tutardan

düşülür.

DISBURSING AGENT NAKİT MUTEMEDİ: Kamu ödeneklerini ödemeye yetkili

subay, astsubay veya sivil şahıs.

DISBURSING OFFICER TEDİYE AMİRİ, TEDİYE SUBAYI: Kamu ödeneklerini alan

ve tediye eden, bu ödeneklerden sorumlu olan subay. Bu subay,

aynı zamanda, maliye kısmını idare edebilir ve mali konularda

komutana müşavirlik yapar.

DISCHARGE ÖDEMEK, BORÇTAN KURTULMAK:

DISCHARGE CERTIFICATE TERHİS BELGESİ: Terhis edilen bir askere terhisini

tevsik için verilen belge. Bu belgede; yapmış olduğu hizmetin


mahiyeti ile terhis sebebi de belirtilir. Buna sadece "discharge"

da denir.

DISCHARGE WITHOUT HONOR UYGUNSUZLUKTAN TERHİS: Hizmetin şerefle ve

sadakatle yerine getirilmediği ahlak notu "zayıf" veya "çok zayıf"

olan veya şerefsiz terhis (dishonorable discharge) yapılmasına

imkan bulunmayan hallerde, resmen uygulanan terhis işlemi.

Bak. "blue discharge" ve "undesirable discharge".

DISCIPLINARY ACTION DİSİPLİN TEDBİRLERİ, DİSİPLİN MÜEYYİDELERİ:

Uygunsuzluk yapan askeri personeli cezalandırmak için alınan,

askeri mahkeme veya disiplin yolu ile verilen cezaları da içine

alan tedbirlerin tümü.

DISCIPLINARY AND ADJUSTMENT BOARD DİSİPLİN VE İNCELEME KURULU:

Bak. "discipline and adjustment board".

DISCIPLINARY BARRACKS DİSİPLİN CEZAEVİ: Tutukluların şerefli bir duruma veya

sivil hayata dönmelerine imkan vermek için hapsedildikleri

eğitim gördükleri ve hallerinin ıslahına çalışıldığı askeri ıslah

tesisi. DISCIPLINARY BARRACKS EDUCATION AND TRAINING

OFFICER: DİSİPLİN CEZAEVİ ÖĞRETİM VE EĞİTİM SUBAYI: Bir

disiplin cezaevinde bulunan mahpusların öğretim ve eğitim


faaliyetlerini planlayan ve bu faaliyetlerin yapılmasına nezaret

eden subay.

DISCIPLINARY BOARD DİSİPLİN KURULU: Bir ıslah tesisinde, komutan

tarafından tayin edilen subaylardan oluşan bir kurul. Bu kurul;

düzene ve kurallara karşı gelme olaylarını gözden geçirir ve

alınacak uygun disiplin tedbirleri için komutana teklifler yapar.

DISCIPLINARY EXERCISES DİSİPLİN EĞİTİMİ: Bedeni gelişmeden çok verilen

emirlerin sağlıklı ve hızlı biçimde yerine getirilmesi ve moral

eğitimi yapmak amacıyla askeri eğitime dahil edilmiş olan

hareketler. Dönüşler, esas duruş, el ile selamlama vesaire

hareketler disiplin eğitimine dahildir.

DISCIPLINARY GUARD DİSİPLİN MUHAFIZI: Askeri cezaevlerindeki

mahpusların tavır ve hareketi, iş emniyeti, disiplin ve idaresi ile

ilgili emir ve yönetmeliklerin yürütülmesinden sorumlu muhafız.

DISCIPLINARY REPORT DİSİPLİN RAPORU: Askeri kurul ve yönetmeliklere

aykırı suç işleyenler hakkında, askeri inzibatlar tarafından verilen

yazılı rapor.
DISCIPLINARY SEGREGATION İHTİLATTAN MEN, İHTİLATTAN MENETME:

Mahpusların, yönetmeliğe uygun bir disiplin tedbiri olarak, tek

başlarına hapsedilmeleri. Bak. "segregation".

DISCIPLINARY TRAINING CENTER DİSİPLİN EĞİTİM MERKEZİ: Olağan üstü

durumlarda, tutukluları ıslah etmek veya göreve iade etmek için

bir vasıta olarak faydalanılan, denizaşırı bölgelerdeki Kara

Ordusu ıslah müessesesi.

DISCIPLINARY TRAINING COMPANY DİSİPLİN EĞİTİM BÖLÜĞÜ: Bak.

"disciplinary training center".

DISCIPLINE DİSİPLİN: Belirli bir harekat için tespit edilen sistematik kurallar

ve usuller. Örneğin, yürüyüş disiplini (march discipline), kamuflaj

disiplini (camouflage discipline) gibi.

DISCIPLINE AND ADJUSTMENT BOARD DİSİPLİN VE İNCELEME KURULU:

Hafif suçluların bulunduğu bir cezaevi komutanı tarafından tayin

edilmiş, en az üç subaydan oluşan bir kurul. Bu kurulun vazifesi;

kanun ve yönetmeliklere aykırı hareketleri incelemek; bunlar için

uygun disiplin tedbirleri teklif etmek; komutan veya karargah

heyetinin diğer mensupları tarafından kendisine havale edilmiş


mahpusların karar tashih problemlerini inceleyip hallinde

yardımcı olmaktır.

DISCLOSE İFŞA ETMEK:

DISCONTINUE İSMEN LAĞVETMEK: Teşkil edilmemiş bir birliğin ismini ve

numarasını resmi emirle, Kara Kuvvetlerinin yürürlükteki

kayıtlarından çıkarmak. Bak. "disband".

DISCONTINUED COURSE FASILALI KURS (HV.): Her zaman için fasılalı yürütülen

bir kurs. Kursun yürütülmesiyle ilgili kaynaklar elde alıkonmayıp

başka maksatlar için kullanılır, fakat eğitim malzemesine ait bir

dosya tutulur.

DISCOVERER KAŞİF: Uzayda kullanılacak teçhizatı uygulanacak usul ve tekniği

denemeye yarayan bir uydu sistemi. Kaşif'in askeri uzay

programlarında geniş tatbikatı vardır.

DISCOVERY LEARNING YETENEĞİ SAPTAMA ÖĞRENİMİ:

DISCRETIONARY COSTS YÖNETİMCE BELİRLENEN MALİYETLER: Bak. "managed

costs", "programmed costs".

DISCRIMINATING CIRCUIT AYIRICI DEVRE: Bir deniz mayının geçiş halindeki

bir geminin, keşfedici devresi ile diğer karışımlar arasındaki


ayrıcalığı gösteren faal bir parçası. Örneğin; tesirli tarama, karşı

mayınlama.

DISEMBARKATION SCHEDULE İNDİRME ZAMAN ÇİZELGESİ: Bak. "debarkation

schedule".

DISEMPLACE MEVZİDEN ÇIKARMAK, MEVZİ DEĞİŞTİRMEK: Bir silahı, genellikle

bir topu, bir atış mevziinden çıkarmak.

DISENGAGE MUHAREBEYİ KESMEK: Düşmana karşı girişilen bir hareketi

durdurmak.

DISENGAGEMENT MUHAREBEYİ KESME: Silahların kontrolünde, karşı koyan

yabancı kuvvetlerin yerli askeri kuvvetlere direkt etkide

bulunmadan, coğrafi bakımdan ayrılmaları ile sonuçlanacak

teklifler için kullanılan genel bir terim.

DISESTABLISH LAĞVETMEK: Bir kıyı teşkilini, Deniz Kuvvetleri kadrosundan

resmen kaldırmak suretiyle, ayrı bir faaliyet olarak

mevcudiyetine son vermek.

DISGUISE GİZLEMEK, GİZLENMEK, GİZLENMEK İÇİN KIYAFET DEĞİŞTİRMEK:

DISHONORABLE DISCHARGE ŞEREFSİZ TERHİS, TART: Bir şahsın askerlik

hizmetinden şerefsiz bir bir şekilde çıkarılması. Bu şekilde


çıkarma, ancak, genel askeri mahkemenin kanaat ve

mahkumiyet kararı üzerine yapılır. Buna "yellow discharge" da

denir.

DISINFECTOR ETÜV: Elbise ve malzemeyi bitten temizlemek ve dezenfekte

etmek üzere kullanılan alet..

DISMISS PAYDOS ETMEK: Herhangi bir eğitim, tören veya düzenden sonra

dağılmak üzere bir birliğe emir vermek.

DISMISSAL TARD, İHRAÇ: Bir sıkıyönetim mahkemesi veya askeri

mahkemenin tard kararı ile bir subay veya subay adayının

hizmetten şerefsiz bir şekilde çıkarılması.

DISMOUNT İNMEK: At, motosiklet, bisiklet vesaireden inmek.

DISMOUNT LINE TRAFİK SINIRI: Tümen veya daha üst karargahlarda, trafiğin

daha ileri geçmesine engel olmak için konulan hat. Bak. "traffic

line".

DISMOUNTED YAYA: Bindiği veya binmekte olduğu bir vasıtadan inerek yaya

kalan kimse.

DISMOUNTED DEFILADE YAYA SÜTRESİ: Vasıtadan inmiş bir insanı düşman

gözünden gizlemeye yeterli sütre.


DISOBEDIENCEİTAATSİZLİK: Verilen emirlere itaat etmeme, askeri kanunlara

uygun hareket etmeme hali. Bak. "insubordination" ve

"obedience".

DISPATCH GÖNDERİLEN YAZI: Gönderilen emir, haber, rapor vesaire.

DISPATCH ROUTE KONTROLLÜ YOL: Gerek kullanma önceliğinin, gerek trafiğin,

zaman ve mesafe bakımından, düzenli hareketinin tam bir

kontrola tabi tutulduğu karayolu. Kontrollu bir yoldaki faaliyet

demir yolundakine benzer.

DISPATCHER 2: ARAÇ KAYIT VE SEVK MEMURU: Karayollarında, ulaştırma

vasıtalarının hareketini düzenleyen ve idare eden memur.

DISPENSARY DİSPANSER: Esas itibariyle hastane tedavisine ihtiyaç

göstermeyen hastalara, ayakta tedavi hizmeti sağlamak

maksadıyla, bu maksada uygun personel ve malzeme ile

donatılmış bir tıbbi tedavi tesisi. Bir dispanseri aynı zamanda,

hizmetinde bulunduğu personelin beden muayenesi, aşılarının

yapılması, idari hizmet temini vesaire gibi, esas itibarıyla askeri

bir görevin desteklenmesi için zaruri, koruyucu tıbbi ve sıhhi

tedbirler nevinden, sağlıkları ile ilgili, tedavi, dışı bazı

faaliyetlerde de bulunur. Dispanserin kendisine verilen görevi


yerine getirebilmesi için, gerekli destek servisleri ile teçhiz

edilmesi gerekir. Dispanserde; bir hastaneye nakillerini bekleyen

hastaların müşahede altında tutulmaları ve ayakta tedavi ile

bakımlarına imkan olmayan fakat hastane tedavisine de ihtiyaç

göstermeyen hastaların bakımı için bir miktar (normal olarak 25

den az) yatak bulundurulabilir. Tahmini hastalık süreleri 72

saatin üstünde olan hastalar, bir hastaneye nakilleri için gerekli

süreden daha uzun zaman dispanserde yatak işgal edemezler.

DISPENSER TEVZİ EDEN, DAĞITICI: Hava silahlarında, tali cephaneyi

boşaltmak ve taşımak için kullanılan bir araç veya muhafaza.

DISPERSAL DAĞILMA: Beka imkan ve kabiliyetini arttırmak amacı ile

kuvvetlerin yeniden konumlandırılması. Bak. "dispersion".

DISPERSAL AIRFIELD DAĞILMA HAVAALANI: Askeri hava araçlarının ya

geçici görev ya da konuş değişikliği esasına göre, H-saatinden

önce intikal edip, harekata katılabilecekleri, askeri veya sivil bir

havaalanı. Bak. "airfield".

DISPERSAL AREA DAĞILMA SAHASI: Hava taarruzlarından ve topçu ateşi

yoğunluğundan korunmak üzere, kıta ve malzemenin geniş

şekilde yayıldığı saha.


DISPERSAL BAYS UÇAK RÖFÜJLERİ: Münferit uçakların park etmeleri, ikmal

maddeleri ve teçhizatın dağınık halde bulundurulmaları için

faydalanılan, toprak setlerle muhafaza edilmiş açıklık veya

sahalar.

DISPERSAL, AIRCRAFT RECOVERY AND RECONSTRUCTION DAĞILMA, UÇAK

KURTARMA VE YENİDEN TEŞKİLATLANMA (HV.): Halen Hava

Kuvvetleri-ihtiyatı kurtarma grup ve filolarına verilmiş üç görev

sahası. (Evvelce buna "Air Reserve Recovery Program" denirdi. )

DISPERSED AIRDROME DAĞINIK TESİSLİ HAVA MEYDANI: Bakım ve onarım

tesisleri, uçakların inip kalkacakları, yerin mümkün olduğunca

uzağına serpiştirilmiş hava meydanı.

DISPERSED FORMATION DAĞINIK ŞEKİL, DAĞINIK NİZAM (DZ.): Birliklerin,

düşman ateş tesirini azaltmak üzere aldıkları şekil. Bu terim;

birliklerin muharebe maksadıyla yayılmasında kullanılan

"extended formation" dağınık düzen terimi ile

karıştırılmamalıdır.

DISPERSED MOVEMENT PATTERN DAĞINIK İNTİKAL ŞEKLİ: Çıkarma

araçlarının derinliğine ve genişliğine daha fazla yayılmalarını


sağlayan, gemiden kıyıya intikal şekli. Bu şekil nükleer silah

faktörü tehdit oluşturduğu zaman kullanılır.

DISPERSED NUCLEAR WEAPONS DAĞITILMIŞ NÜKLEER SİLAHLAR: Bu terim,

silahların, Nükleer Enerji Komisyonu ile Milli Savunma Bakanlığı

arasında devri ile ilgili olarak kullanıldığı zaman, Milli Savunma

Bakanlığına devredilip bu, bakanlık nezaretine intikal etmiş

silahları ifade eder.

DISPERSED STORAGE AREA DAĞINIK DEPOLAMA SAHASI: Bir deponun; ana

tesisinden, coğrafi bakımdan uzak; fakat başka bir tesise hesap

vermek durumunda olmayan kısmi ve tali tesisi.

DISPERSION DAĞILMA: Uçaksavar topçusunda atımların orta vuruş noktası

etrafında genişliğine ve derinliğine serpilmesi. Hava savunma

ateş yoğunluğu tahlil usulü (flak analysis) 'ndeki kullanılışı ile

terim, bütün sebeplerden ileri gelen dağılmayı içine alır ve orta

vuruş noktasının hedef olduğu kabul edilir.

DISPERSION ERROR DAĞILMA HATASI: Bir merminin vuruş veya paralanma

noktasından orta vuruş noktasına veya orta paralanma noktasına

kadar olan mesafesi.


DISPERSION LADDER DAĞILMA ÇİZELGESİ: Aynı ateş esasları ile yapılan

atışların muhtemel dağılışlarını gösteren çizelge. Bu çizelge, 8

kısımdan ibaret bir diyagram olup her kısmın içine düşmesi

muhtemel mermi sayısı yüzde oranı ile gösterilir. Bak.

"dispersion".

DISPERSION PATTERN DAĞILMA ŞEKLİ: Bir silahtan veya bir grup silahtan,

hemen hemen aynı şartlar altında atılan bir seri mermi

paralanma veya vuruş noktalarının, orta vuruş noktası denilen

bir nokta etrafında serpilmiş olarak dağılması.

DISPERSION POINT DAĞILMA NOKTASI: Bir kolun gelip dağıldığı ve

elemanlarının gidecekleri bölge veya sahalara gönderildikleri yer.

Bir kolun, oto bindirme, indirme veya yükleme, boşaltma için

dağılmış olduğu saha. Buna; önceleri, "regulating point" denirdi.

DISPERSION RECTANGLE DAĞILMA DİKDÖRTGENİ: Aynı atış esasları ile birbiri

arkasına yapılan atımların muhtemel dağılışını gösteren çizelge.

Dağılma dikdörtgeni, 64 bölümden ibaret bir diyagramdır ve her

bölümde, bu bölüme düşmesi muhtemel atım yüzdesi

gösterilmiştir. Bak. "dispersion ladder".


DISPERSION ZONE DAĞILMA BÖLGESİ: Aynı nişangah ile yapılan atışlarda,

mermilerin dağıldığı bölge.

DISPLACE MEVZİ DEĞİŞTİRMEK: Bir mevziden çıkıp başka bir mevziye

gitmek. Bir birlik ilerlerken komuta yerinin, bulunduğu noktadan

başka bir noktaya intikali gibi. Bak. "disemplace".

DISPLACED PERSON YURT DIŞINDAKİ KİMSE: Gönüllü olarak kendi ülkesinin

sınırları dışında kalmış bir sivil şahıs.

DISPLACEMENT KADEMELENME, UZAKLIK: Bir nokta ile diğer nokta

arasındaki mesafe. Örneğin, bataryadaki bir topun, esas topa

veya batarya ortasına nazaran yanına ve derinliğine mesafesi.

DISPLACEMENT TON HACİM TONU: Ortalama bir long tonluk deniz suyunun

ağırlığına eşit olan birim. Bu birim, gemilerin taşıdığı su miktarı

olarak ifade edilir. Bak. "ton".

DISPLAY GÖRÜNTÜ: Bir radar ekseni veya katot ışınlı lamba üzerinde

meydana gelen şekiller.

DISPLAY BOARD ATEŞ ESASLARI KAYIT TAHTASI: Top mürettebatının bilgi

edinmeleri için atış esaslarının işaretlendiği bir kara tahta veya

bir levha. Topçu birlikleri, bu maksatla, bir istikamet açısı kayıt


tahtası (azimuth display board) ve bir yükseliş kayıt tahtası

(elevation display board) kullanırlar.

DISPOSAL SON İŞLEMİ; KAYIT SİLME: Kayıtların, dokümanların, fazla

demode ve genel fazla durumundaki malların, yetki dahilinde,

elde çıkarılması. Son işlem; bu durumdaki maddelerin -yeniden

dağılma hariç- devri, hibe olarak verilmesi, satılması, terki veya

takribi suretiyle yapılır; fakat sadece bunlarla sınırlı kalmaz.

DISPOSAL AGENCYMAL SON İŞLEM DAİRESİ: Genel fazla durumundaki malın

beyan edildiği özel bir hükümet dairesi.

DISPOSAL CENTER MAL SON İŞLEM MERKEZİ: Genel fazla durumundaki malları

depolayan ve teşhir ederek satan ve genellikle mal son işlem

dairesinin idaresi altında bulunan yer.

DISPOSAL CLASSIFICATION SON İŞLEM SINIFLANDIRMASI, KAYIT SİLME

SINIFLANDIRMASI: Bak. "classification for disposal".

DISPOSAL LIST İMHA EDİLECEK EVRAK LİSTESİ: Ordu teşkilatının emir ve

nezareti altında bulunmakla beraber, yürürlükteki muameleler

için lüzumlu olmadığı gibi, hükümet tarafından daha fazla

saklanmalarını gerektirecek derecede idari, kanuni, ilmi veya

başka bir değeri de bulunmayan evrakın ortadan kaldırılmalarına


müsaade almak için ABD Arşiv Dairesi Başkanı'na sunulmak

üzere hazırlanmış olan liste.

DISPOSAL OF RECORDS KAYITLARIN SON İŞLEMİ, KAYITLARIN İMHASI:

Kıymetsiz kayıtların imha veya tasfiyesi.

DISPOSAL SCHEDULE FOR RECORD KAYIT İMHA SÜRE LİSTESİ, EVRAK İMHA

SÜRE LİSTESİ: Ordu teşkilatında birikmiş veya birikecek olan

evrakın, belirli bir süre sonra, imha veya tasfiyesine müsaade

almak maksadıyla, ABD Arşiv Dairesi Başkanı'na sunulmak üzere

hazırlanmış listesi.

DISPOSAL STANDARD KAYIT MUHAFAZA SÜRESİ, EVRAK MUHAFAZA SÜRESİ:

Ordunun birden fazla birlik veya teşkilinin müşterek çalışma ve

faaliyetlerinin bir sonucu olarak biriken belirli bazı dosya ve

kayıtlarını Kara Kuvvetleri Komutanlığı tarafından konulan ve bu

gibi dosyaların, imhasına kadar, elde tutulmaları ve

faydalanılmaları gereken süre.

DISPOSE MAL SON İŞLEMİ YAPMAK: Genel fazla durumundaki devlet

mallarına ait son işlemi yapmak.

DISPOSITION HAVA TAKTİK DÜZENİ: Bir kol veya uçak grubunu teşkil eden

taktik birliklerin belirli bir tertibi.


DISPOSITION FORM İŞLEM FORMU: Muhabereyi kolaylaştırmak için

kullanılan form. Bu form, bir işe başlatmak için mütalaaları

kaydetmek, koordinasyon sağlamak veya esas evrakla ilgili diğer

işlemleri yapmak üzere kullanılır. Ancak, bu form, bir ilişik olarak

kullanılmadığı gibi, daha yüksek bir makama teklif yapmak içinde

kullanılmaz.

DISPOSITION LEVEL SON İŞLEM SEVİYESİ: Bak. "disposition".

DISPOSITION OF RECORDS KAYITLARIN SON İŞLEMİ, EVRAKIN SON İŞLEMİ:

Evrakın, depoya sevki suretiyle veya mikrofilmleri çekilerek

küçültme, imha, kullanma veya orduya bağlı olmayan başka bir

daireye devir yolu ile ortadan kaldırılması.

DISPOSITION QUANTITIES FAZLA İKMAL MADDELERİ: Azami son işlem

seviyesinden (disposition level) fazla olarak elde bulunan ikmal

maddeleri miktarı.

DISPUTE TARTIŞMA, MÜCADELE, ANLAŞMAZLIK:

DISRUPTIVE PATTERN ENGELLEYİCİ DÜZENLEMELER: Bir gözetlemede

düzensiz şekilde renklendirilmiş şekillerin bir cisim üstüne tatbik

edildiğinde kamuflajını arttıran uygun bir düzenleme.

DISSEMINATION YAYIM: bak. "intelligence cycle".


DISSIDENT MUHALİF, MUAVİZ:

DISTANCE MESAFE: Pruva direkleri arasındaki herhangi bir yönde yan yana

münferit gemiler veya botlar arasında ölçülen mesafe.

DISTANT AIMING POINT UZAK NİŞAN NOKTASI:

DISTANT EARLY WARNING LINE UZAKTAN ERKEN HABER VERME VE İKAZ

HATTI (HV.): Kuzey Amerika kıtası 70 nci paralel çizgisi civarında

radar istasyonlarından meydana gelmiş bir savunma hattı.

DISTANT RECONNAISSANCE UZAK KEŞİF: Bir kuvvetin hemen taarruza

başlayacağı bir menzil dışında bulunmakla beraber askeri,

harekat planlarını yapmak için ayrıntılı bilgi alınması gerekli

hedeflerin keşfi. Bak. "reconnaissance".

DISTILLATION UNITS SU ARITMA CİHAZLARI: Tabii yeraltı ve yerüstü sularını

içilebilir hale getiren cihazlar.

DISTILLED MUSTARD GAS SIVI HARDAL GAZI, SIVI İPERİT: Göz ve ciğerlere

zarar veren, deride kabarcıklar meydana getiren, hemen hemen

kokusuz ve soluk sarı renkte sıvı halde yakıcı gaz.

DISTINGUISHED CLASS ÜSTÜN BOMBARDIMANCI SINIFI: Bir

bombardımancıya verilen en yüksek derece. Bu derece,


bombardımancı ve usta bombardımancı (master class) denilen

diğer iki derecenin üstündedir.

DISTINGUISHED DESIGNATION BADGE ÜSTÜN NİŞAN BRÖVESİ: Üç tane

atış müsabaka brövesine hak kazanılmış olduğunu gösteren

madeni veya emaye bröve. Bu bröveler; biri üstün nişancı (tüfek)

"Distinguished Marksman (Rifle) " diğeri Üstün Tabanca Nişancısı

"Distinguished Pistol" olmak üzere iki çeşittir.

DISTINGUISHED FLYING CROSS ÜSTÜN UÇUŞ MADALYASI: Uçuşta üstün başarı

veya yüksek kahramanlık nişanesi olarak verilen bir nişan. Nişan

sıra numarası 6'dır.

DISTINGUISHED MARKSMAN ÜSTÜN NİŞANCI: Kara Kuvvetleri tarafından

tertip edilen tüfekle atış müsabakalarında üç madalya kazanmış

subay veya er.

DISTINGUISHED MILITARY GRADUATE ÜSTÜN DERECE İLE MEZUN (ASKERİ)

ÖĞRENCİ: Askeri bilimler profesörü tarafından bu sıfat verilen

ve; a) Üstün bir askeri öğrenci olarak adlandırılıp gerekli bilgi

standardını devam ettiren. b) "Yedek Subay Eğitimi Sınıfı" üst

subay bölümü tekamül kursunu bitiren ve c) Bir bakalorya

derecesiyle mezun olan veya bir bakalorya derecesi ile ilgili


bütün şartların tamamlandığı ve derecesinin müteakip nizami

ders yılı başında kendisine verileceğini gösterir. Müessese

müdürlüğünden verilmiş belgesi bulunan şahıs.

DISTINGUISHED MILITARY STUDENT ÜSTÜN ASKERİ ÖĞRENCİ: Bir üniversite

veya kolejde, Yedek Subay Eğitim Sınıfı geliştirme kursuna kayıtlı

ve, yüksek tahsil durumu, önderliği ile, gerek Askeri Bilimler

Profesörü, gerek okul resmi şahsiyetlerince, seçkin olarak

tanınmış bir askeri öğrenci.

DISTINGUISHED PISTOL SHOT ÜSTÜN TABANCA NİŞANCISI: Kara Kuvvetleri

tarafından tertip edilen tabanca ile atış müsabakalarında üç

madalya ve bröve kazanmış kimse.

DISTINGUISHED SERVICE CROSS SAVAŞ TEMAYÜZ MADALYASI: Düşmana

karşı harekatta olağanüstü kahramanlığı gösterir madalya. Bu

madalyanın alınması için gerekli kahramanlık derecesi. Şeref

Madalyası (Medal of Honor) için gereken az fakat Gümüş Yıldız

Madalyası (Silver Star) için gerekenden fazladır. Nişan sıra

numarası 2' dir .

DISTINGUISHED UNIT CITATION BİRLİK SAVAŞ TEMAYÜZ NİŞANI:

Muharebede kahramanlığı gösteren bir birlik nişanı.


Gösterilmesi gereken kahramanlık derecesiz bir şahsın Savaş

Temayüz Madalyası alması için gerekli kahramanlık derecesinin

aynıdır.

DISTINGUISHED UNIT EMBLEM TEMAYÜZ ETMİŞ BİRLİK ROZETİ: Birlik Savaş

Temayüz nişanı ile taltif edilmiş bir birliğin personeli tarafından

taşınan rozet.

DISTINGUISHED-SERVICE MEDAL HİZMET TEMAYÜZ MADALYASI: Büyük

sorumluluğu gerektiren bir vazifede takdire değer bir hizmeti

belirten nişan. Nişan sıra numarası 3'tür.

DISTORTION DISTORSION, DEFORMASYON, BİÇİM BOZULMASI: Fotoğraf

merceklerinin meyilli, yatık ve hatalı olmasından dolayı, bir

fotoğrafın kenarı boyunca mevcut ölçek hatası, resimlerde

meydana gelen kayma.

DISTRESS COMMUNICATION İMDAT MUHABERESİ, TEHLİKE MUHABERESİ

(DM): Uçak ve deniz kazalarında, özel frekanslarla yapılan ve

imdat istemede kullanılan telsiz muhaberesi, mesela 500 kc,

tehlike frekansında yapılan muhabere.

DISTRIBUTE DAĞITMAK, TEVZİ ETMEK: Ateşin, ikmal maddelerinin, emir

haber vesairenin dağıtılması.


DISTRIBUTED FIRE TAKSİM EDİLMİŞ ATEŞ: Bir bölge hedefini en tesirli ateş altına

alacak şekilde dağıtılmış ateş. Bak. "fire".

DISTRIBUTING POINT DAĞITMA NOKTASI: Bak. "distribution point".

DISTRIBUTION ATEŞ TAKSİMİ: Paralanmaların hedef bölgesinde meydana

getirdiği şekil

DISTRIBUTION AREA DAĞITIM SAHASI: Bir ikmal deposunun her zamanki

dağıtımını yaptığı bir coğrafi bölge.

DISTRIBUTION BOX TEVZİ KUTUSU: İçinde kablo bağlantıları bulunan

madenden muhafaza. Tevzi kutuları; bazı topların uzaktan idare

sistemlerinde bulunur ve kontrollü mayın ateşleme

sistemlerinde de kullanılır.

DISTRIBUTION BOX BOAT TEVZİ KUTUSU BOTU: Mayın dökme,

şamandıraları işaretleme ve kıyı kablolarını dökme vesairede

kullanılan tekne. Bu botu mayın döküldükten sonra, karakol

gemisi (Patrol boat) olarak da kullanılır. Buna kısaca "D-B boat"

da denir.

DISTRIBUTION CENTER KANTİN MADDELERİ TASFİYE MERKEZİ: Garnizonlarda

son işlemi yapılmayan ve tasfiyesi gereken kantin malzemesi

veya genel fazla malları toplamak, teşhir etmek veya satmak


suretiyle bu maddelerin tasfiyesine yardım için kurulan ve

işletilen tesis.

DISTRIBUTION CODE NUMBER DAĞITIM KOD NUMARASI:

DISTRIBUTION DEPOT DAĞITMA DEPOSU: Kendi dağıtım bölgeleri içindeki

birlik ve teşkillerin isteklerini karşılayacak şekilde dağıtım yapan

depo. Bu depolar; menzil ve muharebe sahasında kurulur. Bak.

"general depot".

DISTRIBUTION LIST DAĞITIM LİSTESİ: Emirlerin ve diğer evrakın

gönderileceği şahıs ve teşkillerin isimlerini ve her birine kaç suret

gönderileceğini gösteren liste.

DISTRIBUTION OF FIRE ATEŞ TAKSİMİ: Bak. "distribution (7) ".

DISTRIBUTION OF OVERHEAD COST İMALAT GENEL MASRAFLARI DAĞITIMI:

DISTRIBUTION PARTS DAĞITIM STOKU: Tedarik edilen miktar ile bakım

işleminde kullanılan miktar arasındaki farkı temsil eden yedek

parçalar. Bunlara; düşman etkisi ile kaybolan parçalar ve ikmal

hatalarını daimi dolu vaziyette tutmak için ihtiyat olarak gerekli

olanlar dahildir.
DISTRIBUTION POINT DAĞITIM NOKTASI: İkmal maddeleri ve mühimmatın;

destekleyen ikmal noktalarından bir tümen veya başka bir birlik

tarafından alınıp ast birliklere dağıtım için paylara ayrıldığı bir

nokta. Dağıtım noktaları; genellikle stok bulundurmazlar; ikmal

kademelerinden gelen maddelerin tamamı, mümkün olur olmaz

dağıtılır.. Bak. "Ammunition supply point".

DISTRIBUTION SYSTEM DAĞITIM SİSTEMİ: Askeri malzemeyi almak,

depolamak, korumak, dağıtmak ve askeri ikmal sistemi alış

noktası ile faaliyet merkezleri ve birliklere dağıtım noktası

arasında akışını kontrol etmek üzere tertiplenmiş tesisler,

müesseseler, usul ve işlemler toplamı.

DISTRICT AST BÖLGE: Bir bölge komutanlığının tali bölümü.

DISTRICT ENGINEER İSTİHKAM İNŞAAT AST BÖLGE BAŞKANI: İstihkam

Dairesi Başkanı'nı temsilen istihkam inşaat ast bölgesinin

başında bulunan ve tahkimatla ilgili mahalli inşaata nezaret eden

subay. Bu subay, aynı zamanda, bayındırlık işlerini (civil Works)

de idare eder. Buna "district engineer officer" da denir,

DISTRICT ENGINEER OFFICER İSTİHKAM İNŞAAT AST BÖLGE BAŞKANI: Bak,

"district engineer".
DISTRICT OF COLOMBIA KOLOMBİYA MINTIKASI: A. B. D. Hükümet merkezi

olan Washington'un bulunduğu mıntıka.

DISTRICT TRANSPORTATION OFFICE AST BÖLGE ULAŞTIRMA BÜROSU: Verilen

vazifenin yapılmasında, belirli bir coğrafi saha veya bölgedeki

bütün ulaştırma faaliyetlerine nezaret etmek suretiyle, bölge

ulaştırma subayına (zone transportation officer) yardımla görevli

büro. Bu bürolar, genellikle, A. B. D. anayurdu içinde harp

zamanı tesis edilir.

DISTRICT TRANSPORTATION OFFICER AST BÖLGE ULAŞTIRMA SUBAYI:

DISTURBANCE KARIŞIKLIK:

DITCH HENDEK, SAVUNMA HENDEĞİ: Özellikle zırhlı ve mekanize

kuvvetlere karşı savunmayı takviye maksadıyla ve engel olarak

kazılan çukur. Bak. "antitank ditch".

DITCHING MECBURİ İNİŞ: Tehlikede olan bir uçağın denize kontrollü inişi.

DITHER TİTREŞİM: Bir aktarma subabını çalıştıran servomotora, bu

subaba devamlı titreşim yaptırarak muattal bırakmayacak tarzda

tatbik edilen kontrollü amplitüt ve frekansın işareti.


DITHER MECHANISM TİTREŞİM TERTİBATI: Bazı topçu silahlarının uzaktan

idare sistemlerinde (remote control system) kullanılan bir cihaz.

Bu cihazı uzaktan idare sisteminin bazı aksamını daimi titreşim

halinde tutarak statik sürtünmenin yerleşmesine engel olur.

DIVE DALIŞ YAPMAK, PİKE YAPMAK: Yukarıdaki şekilde dalış yapmak.

DIVE ATTACK DALIŞ TAARRUZU, PİKE TAARRUZU:

DIVE BOMBER PİKE BOMBARDIMAN UÇAĞI: Hedefin üzerine doğru dalıştan

tam çıkacağı sırada bombalarını bırakan bombardıman uçağı.

DIVE BOMBING DALIŞ BOMBARDIMANI, PİKE BOMBARDIMANI: Bir hava

bombardıman usulü. Bu usulde, bir uçak 60° den fazla bir dalış

açısı ile bombalarını hedef üzerine salar.

DIVER BADGE DALIŞ BRÖVESİ: Tertiplenmiş dalma testlerini başarı ile

tamamlamış dalgıçlara verilen madeni bröve. Bu bröve dört

çeşittir: "Master Class Diver Badge", "First Class Diver Badge",

"Second Class Diver Badge" ve "Salvage C1ass Badge".

DIVERGENCE DIFFERENCE ATIŞ DAĞITIM AÇISI, ESAS TOPTAN AYIRMA:

Bataryada, esas top dışındaki bir topun, tevcih istikametindeki

değişiklik. Böylece; bu topun ateş hattı, esas topunkinden


ayrılmış olur. Bu açı; hedefi batarya cephesinden daha büyük bir

genişlikte ateş altında tutmak için alınır.

DIVERSION ŞAŞIRTMA, SAPTIRMA (ABD SAVUNMA BAKANLIĞI): 1. Düşmanın

dikkat ve kuvvetini esas harekat yerinden başka bir tarafa

çekmek için yapılan hareket; bir taarruz, alarm veya dikkat

dağıtan bir hile. 2. Tespit edilen bir istikamette, hareket veya

taktik sebeplerle yapılan bir değişiklik: Bir saptırma emri,

gidilecek yer için bir değişiklik teşkil etmez. 3. Nihai noktaya

varmadan önce yük veya yolcuların yeni bir nakliye şekli ile

gönderme nokta veya yerine gönderilmelerinin yeniden

belirlenmesi.4. Bir deniz mayın harbinde, tehlikeli bölgeyi

geçmeye yarayan bir kanal veya rota şaşırtma, bir kanalı diğer

bir kanala bağlıyabilir, veya bir kanaldan ayrılarak tehlikenin

diğer tarafında tekrardan birleşebilir: Bak. "demonstration".

DIVERSIONARY ATTACK ŞAŞIRTMA TAARRUZU: Düşman savunmasının dikkatini

kati netice yerinden başka bir tarafa çekmek maksadıyla, esas

hedeften ayrı bir hedef bir kuvvet tarafından yapılan veya

yapılma tehdidinde bulunulan bir taarruz. Bak. "demonstration".


DIVERSIONARY LANDINGŞAŞIRTMA İNDİRMESİ: Düşmanın karşı harekatını esas

indirme/çıkarma bölgesinden uzağa çevirmek maksadıyla,

birliklerin fiilen çıkarıldıkları bir harekat.

DIVERSIONARY MISSILE ŞAŞIRTICI FÜZE (HV.): Düşmanı şaşırtmak için fırlatılan

sahte füze.

DIVERT DEĞİŞTİRMEK: 1. "Belirtildiği üzere alanı veya uçak gemisinin

yönünü değiştirmeye devam edin" anlamında bir komut. 2. Bir

hava uçuşunun hedefini, görevini veya gideceği yeri değiştirmek.

DIVIDENDS KAR HİSSESİ: Kar.

DIVING DUTY DALMA GÖREVİ:

DIVISION TÜMEN, BÖLÜM: 1. Aşağıda gösterilen şekillerde taktik bir

birlik/teşkil: (a) Sürekli muharebe için gerekli silah ve hizmetleri

bünyesinde toplamış kolordudan küçük, alay ve tugaydan büyük,

idari ve taktik birlik/teşkil. (b) İdari veya taktik emir ve komuta

maksadıyla gruplanmış, aynı tipten bir miktar gemi, veya iki yada

daha çok kısımdan oluşan bir deniz uçak filosu taktik birliği. (c)

Hava tümeni: Normal olarak iki veya daha çok uçuş grubu ile

uygun hizmet birliklerinden oluşan bir hava muharebe teşkili. Bir

hava tümeninin uçuş gruplarında normal olarak aynı tipten


uçaklar bulunur. 2. Bir karargahın; personel, istihbarat, planlama

ve eğitim veya ikmal ve tahliye gibi özel mahiyetteki askeri

konuları idare eden bir teşkilat kısmı. 3. Bir gemi personel

kadrosundan, harekat ve idari emir ve komuta için, bir araya

toplanmış bir miktar personel.

DIVISION AMMUNITION OFFICE TÜMEN CEPHANE BÜROSU:

DIVISION ARTILLERY TÜMEN TOPÇUSU: Tümenin devamlı olarak ayrılmaz

bir unsuru halindeki topçu. Taktik maksatlarla, bir tümen

komutanı emrine verilmiş bütün topçu, tümen topçusu kabul

edilir.

DIVISION DIRECT SUPPORT MISSILE TÜMEN DİREKT DESTEK FÜZESİ: Bak.

"missile A (division direct support missile) ".

DIVISION ENGINEER TÜMEN İSTİHKAM ŞUBE MÜDÜRÜ: Tümenin bütün

istihkam birliklerine komuta eden istihkam subayı. Tümenin özel

karargahına mensuptur.

DIVISION HEADQUARTERS TÜMEN KARARGAHI:

DIVISION SERVICE AREA TÜMEN HİZMET BÖLGESİ:

DIVISION SLICE TÜMEN DİLİMİ: Bak. "slice"


DIVISION SUPPLY CONTROL POINT TÜMEN İKMAL KONTROL NOKTASI: Bak.

"supply control point".

DIVISION SUPPORT COMMAND TÜMEN DESTEK KOMUTANLIĞI: Tümen

kuruluşundaki ve emrine verilmiş bütün unsurlara tümen

seviyesinde ikmal, ulaştırma, bakım, sıhhiye hizmetleri ile

müteferrik hizmetleri teminden sorumlu bir tümen kadro birliği.

DIVISION SUPPORT MISSILE TÜMEN DESTEK FÜZESİ: Bak. "missile B (division

support missile) "

DIVISION TRAINS TÜMEN AĞIRLIKLARI: Bakım, ikmal ve sıhhiye birlikleri de

dahil olmak üzere, tümen komutanının emrinde bulunan bütün

hizmet kademeleri.

DIVISION UNIT TÜMEN BİRLİĞİ: Bak. "divisional unit".

DIVISIONAL UNIT TÜMEN BİRLİĞİ: Kuruluş bakımından bir tümene tahsis

edilmiş bir birlik. Bak. "non divisional unit".

DIXE-DIXY KARAVANA (ATIŞTA):

DM CANDLE DM MUMU: Bak. "DM irritant gas candle".

DM IRRITANT GAS CANDLE DM TAHRİŞ EDİCİ GAZ MUMU: Adamzit (DM) ile

doldurulmuş, yandığı zaman tahrip edici sarı bir duman bulutu


meydana getiren silindir şeklinde, çelik kap. Buna, kısaca "DM

candle" da denir.

DOCK LANDING SHIP DOKLU ÇIKARMA GEMİSİ: Bir amfibi taarruzunda

bindirilmiş personel ve mürettebattan oluşan amfibi araç ve

malzemeyi nakil ve ulaştırma için kullanmak üzere, ve küçük

gemi ve araçlara tamir hizmeti vermek için hazırlanmış gemi, bir

amfibi taarruzda ayrıca kontrol gemisi olarak kullanılır. DLS diye

adlandırılır.

DOCK RECEIPT RIHTIM ALINDI BELGESİ: Dışarıya gidecek yükün tesellümü,

istiflenmesi ve müfredatının gösterilmesi için bir terminalde

kullanılan belge. DOCTRINE (SAVUNMA BAKANLIĞI, SAVUNMA

KURULU): DOKTRİN: Silahlı kuvvetlerin ve bu kuvvetlere bağlı

unsurların milli hedefleri destekleme yolundaki faaliyetlerine

önderlik eden temel prensip. Otoriter olmakla beraber

uygulamada muhakemeye ihtiyaç gösterir. Bak. "joint doctrine",

"multiservice doctrine", "combined doctrine".

DOCKAGE RIHTIM ÜCRETİ: Bir geminin yükleme, boşaltma, tamir veya diğer

maksatlarla kullandığı, demir yeri için alınan ücret.


DOCKING OPERATIONS YANAŞMA HAREKATI (DZ.): Dokta kontrol ve onarım

(Hv.) .

DOCTRINE (NATO) DOKTRİN: Askeri kuvvetlerin, hedeflerini destekleme

yolundaki faaliyetlerine önderlik eden temel prensipler. Otoriter

olmakla beraber uygulamada muhakemeye ihtiyaç vardır.

DOCUMENT DÖKÜMAN, BELGE: Herhangi bir şekilde kaydedilmiş bilgi. Her

çeşit basılmış, mumlu kağıtla teksir edilmiş, makine ile veya

fotostadı alınarak yazılmış evrak, her çeşit harita, rölyef harita,

fotoğraf haritası, hava fotoğrafı ve mozaik, resim, kroki, not ve

ozalit kopyalar veya fotostat kopyaları, fotoğraf ve fotoğraf

negatifleri, araştırma ve geliştirme projelerine ait planlar ve

yazışmalar ve bunlara benzer diğer her türlü evrak döküman

olarak kabul edilir.

DOCUMENTARY PHOTOGRAPHY DÖKÜMAN FOTOĞRAFÇILIĞI: Belirli bir

şeyi veya arazi tafsilatını göstermek için lüzumlu fotoğrafçılık.

DOCUMENTATIONBELGELEME, BELGELERLE İSPATLAMA, DÖKÜMANTASYON:

İhtisas bilgilerinin usulüne göre gösterilmesi, tertibi ve

bildirilmesi için gerekli teknik dökümantasyon, konu üzerinde


azami faydayı sağlamak kadar, ortaya söz götürmez bir müracaat

sicili kaydı koymak bakımından da lüzumludur.

DOCUMENTATION (DATA AUTOMATION) DÖKÜMANTASYON (BİLGİ

OTOMATİKLEŞTİRME): Bir uygulama, kompüter programı veya

bilgi sisteminin maksadı hakkında (icabında resimlerle birlikte)

yazılı bir açıklama.

DOD DIRECT CREDIT SAVUNMA BAKANLIĞI DİREKT KREDİSİ:

DOG GAS MASK KÖPEK GAZ MASKESİ: Köpekleri gazlardan korumak için

kullanılan maske. Bak. "gas mask".

DOGFIGHT BOĞUŞMA: İki uçak ve iki zırhlı araç arasındaki çarpışma.

DOGLEG İT BACAĞI: Planlanmış işe ait belirli istikametten, maksatlı olarak

geçici ayrılma.

DOLLY DOMUZ ARABACIĞI: Ağır ve büyük şeyleri kısa mesafeler

dahilinde hareket ettirmek için kullanılan ufak tekerlekler veya

makaralar üzerine monte edilmiş, alçak bir platform veya

çerçeve.

DOLLY TRAILER CONVERTER RÖMORK KONVERTÖRÜ: İki tekerlekli, kısa bir

şasi ile, bu şasi üzerindeki bir alt özek levhasından (lower fifth
plate) ibaret bir tertibat. Römork konvertörü, bir yarı römorku

tam römorku tehvil için kullanılır.

DOME Bak. "spray dome".

DOMESTIC YURT İÇİ: Bak. "zone of interior".

DOMESTIC ADVICE OF AVAILABILITY YURT İÇİ MALZEME TEDARİK ŞEKLİ

BİLDİRİMİ: Bak, "advice of availability". DOMESTIC AIR TRAFFIC

(SAVUNMA BAKANLIĞI): İÇ HATLAR HAVA TRAFİĞİ: ABD içindeki

hava trafiği.

DOMESTIC AIR TRAFFIC İÇ HATLAR HAVA TRAFİĞİ: Bir ülkedeki hava trafiği.

DOMESTIC DISTURBANCE İÇ KARIŞIKLIK: Gösteri veya isyan şeklini alan sivil

huzursuzluk veya gerginlik hali. ABD Anayurdu'nda, Amerikan

milletler topluluğunda ve Amerikan hakimiyeti altındaki

topraklarda şiddet veya asayişsizlik hareketlerinden doğan ve

kanun ve nizamın muhafazasını gerektiren bir durum. Bak.

"domestic emergencies", "civil disturbance".

DOMESTIC EMERGENCIES OLAĞAN ÜSTÜ İÇ DURUMLAR: ABD'deki 50

eyalet, Puerto Rico topluluğu, Colombia bölgesi veya Amerikan

hakimiyeti altındaki topraklarda, can ve mal güvenliğini tehlikeye

sokan ve alışılmış devlet yönetimini alt üst eden düşman


taarruzu, ayaklanma, sivil karışıklık, yer sarsıntısı, yangın, su

baskını, veya diğer genel felaket veya benzeri beklenmedik

olayların meydana gelmesi sonucu, kamu refahını etkileyen kritik

durumlar. Olağan üstü iç durum terimi aşağıda gösterilen acil

durumları kapsar: (a) Civil defense emergency - Olağanüstü sivil

savunma: Bir düşman taarruzunun yarattığı tahripten ileri gelen

ve gerek taarruz esnasında, gerekse taarruzdan sonra acil

faaliyeti gerektiren, yurt içi acil felaket durumu. Böyle bir durum,

ilgili makam tarafından bir taarruzdan öncede ilan edilmiş

olabilir. (b) Civil disturbances - Sivil Karışıklık: Kamu hukuk ve

düzenine aykırı, toplu şiddet hareketleri ve karışıklıklar, isyanlar,

başkaldırmalar, kanunsuz engellemeler veya diğer düzensizlikler.

Sivil karışıklık terimi. ABD yasası 15. Bölüm 10. Fıkrasının

hükümlerine ilişkin Federal Silahlı Kuvvetlerin kullanılmasını

gerektiren bütün koşulları kapsar. (c) Major disaster - Büyük

afet: Sebep olduğu hasar, güçlük veya ıstırabın hafifletilmesinde,

devlet ve mahalli hükümetlerin gayretlerini ve mevcut

kaynaklarını bütünlemek için Federal hükümetin felaket yardımı

yapmasını (kamu hukuku 606 91. Kongre 42. ABD yasası 58)

gerektirecek önemde ve çapta olduğu ve olabileceği Başkan


tarafından kararlaştırılmış su baskını, yangın, kasırga, deprem

veya diğer felaketler. (d) Natural disaster - Tabii felaket: Bir

düşman taarruzu veya sivil, karışıklık, meydana gelen felaket

sonucu olanlar dışında, olağanüstü bütün iç durumlar.

DOMESTIC FREIGHT ROUTE ORDER NUMBER YURTİÇİ YÜK GÖNDERME

SIRA NUMARASI: Milli Savunma Bakanlığı sevkiyat makamları

tarafından yurtiçi vagon yükü veya bazı istisnaları ile, muadili yük

trafiğinin tanıtılması ve hareketine izin verilmesi için kullanılan

numara. Bu numara; sevkiyatın yapılacağı yolu veya usulü

gösterir.

DOMESTIC INTELLIGENCE İÇ İSTİHBARAT: ABD dahilinde iç güvenliği tehdit

eden ve asker kullanılmasını gerektiren faaliyet ve durumlarla

ilgili istihbarat ile, yurtiçi sahada Milli Savunma Bakanlığının

güvenliği bakımından, muhtemelen veya fiilen tehlikeli şahıs

veya makamların faaliyetleri ile ilgili istihbarat.

DOMINANT USER CONCEPT ANA KULLANICI KONSEPTİ: Başlıca tüketici

durumda olan bir Kuvvet Komutanlığının, aynı işi yapan bütün

kuvvetler için bir destek iş yükü sağlamaktan sorumlu olacağı

anlayışı.
DOMINATE HAKİM OLMAK, TAHAKKÜM, NÜFUZ ETMEK:

DONATION ON DISCHARGE TERHİSLE HİBE: Şerefsiz terhise tabi tutulan bir

ere, askeri elbise yerine sivil elbise verilmesi.

DOOR BUNDLEKAPI YÜKÜ, MALZEME: Uçuş halinde elle fırlatmaya yarayan bir

yük olup paraşütçüler tarafından kullanılır.

DOPE DOP: Uçaklarda kullanılan kumaşların fazla dayanmasını ve hava

geçirmemelerini temin için, bu kumaşlar üzerine sürülen kimya

maddesi.

DOPPLER EFFECT DOPLER TESİRİ: Bir ses veya telsiz dalgasının ölçülen

frekansındaki değişiklikle kendini gösteren ve kaynakla ölçme

noktası arasındaki seyir yolu fiili uzunluğundaki değişiklikten ileri

gelen olay. DOPPLER RADAR (SAVUNMA BAKANLIĞI, SAVUNMA

KURULU): DOPPLER RADARI: Hedef veya gözetleyicinin hareketi

nedeniyle yansıyan dalgada meydana gelen görünür değişikliği

tespit ederek sabit ve hareketli hedefleri ayırabilen bir radar

sistemi.

DOPPLER RADAR DOPPLER RADARI: Yansıyan işaretlerin, göndermeç ve

yansıtıcıdaki nisbi hareket yüzünden telsiz frekansında meydana


getirdiği değişiklik sayesinde, arz düzeyine nazaran kendi

görüntü hareketini tespit eden bir radar şekli.

DORMANT HAREKETSİZ: Bir mayın harbinde mayını harekete geçmekten

alıkoyan geciktirme aletinin durumu.

DOSAGE DOZAJ: Bir insan veya hayvanın maruz kaldığı radyasyonun,

maruz kalma süresi ile çarpılmış toplam yoğunluğu. Bak.

"radiation dosage" ve "vapor dosage".

DOSE RATE DOZ ORANI: İyonlandırıcı bir radyasyonun bir cisme çarpma

oranı; saatte röntgen olarak ölçülür.

DOSE RATE CONTOUR LINE DOZ ORANI EĞRİSİ: Bir harita, grafik veya tatbik

krokisi üzerinde, radyasyon doz nispetinin, belirli bir zamanda

aynı olduğu noktaları birleştiren bir hat.

DOSIMETER DOZİMETRE: Bir süre içinde massedilen radyasyon miktarlarını

ölçmeye yarayan alet.

DOSIMETRY DOZ ÖLÇME ALETİ: Doz ölçmede kullanılan cihaz, dozimetre.

DOSSIER DOSYA: Belirli bir şahıs olay veya teşkilatla ilgili bilgiyi bir araya

getirmiş evrak toplamı.


DOUBLE İKİLEME ARIZASI: Yarı otomatik bir silahta, tek atım yapılması

istendiği halde, kendiliğinden ateşlenmiş ikinci atım.

DOUBLE ACTION BASMA HOROZLU: Toplu tabanca, eski model tüfek ve av

tüfeklerinde olduğu gibi, tetiği çekmekle hem kurulan, hem ateş

eden silah. Bu silahlar atıştan önce horozun elle kurulmasını

gerektiren kurma horozlu silahların aksidir. Bak. "single action".

DOUBLE ACTION REVOLVER BASMA HOROZLU REVOLVER: Tetiğe basmak

suretiyle, horozu geriye giderek ileriye doğru düşen toplu

tabanca. Her atım için horozu el ile kurulan toplu tabancaya

"kurma horozlu revolver" denir. Bak. "single action revolver".

DOUBLE AGENT İKİLİ AJAN, İKİ TARAFLI ÇALIŞAN AJAN: İki karşıt istihbarat

servisi ile temasta olan fakat iki servisten yalnız birinin ikili

temastan veya yarı-istihbarat sisteminden haberi olması

durumundaki ajan.

DOUBLE APRON FENCE İKİ TARAFLI DİKENLİ TEL ÇİTİ: Her iki tarafında dikenli

telden yapılmış bir ağı ihtiva eden engel. Bak. "single apron

fence".
DOUBLE BANK METHOD İÇ VE DIŞ DAİRE KEŞFİ: Keşif uçaklarının geniş sahaları

çabuk keşfetmek için kullandıkları usul. Bir grup iç daireyi

keşfederken diğer bir grup da dış daireyi keşfeder.

DOUBLE BANKING ÇİFT KOL: Aynı istikamette yürüyen veya duran araç veya

kıtalardan müteşekkil yan yana iki kol.

DOUBLE BASE POWDER ÇİFT ESASLI BARUT, ÇİFT BAZLI BARUT: Nitroselilozlu

tek esaslı sevk barutunun nitrogliserin ile muamele

edilmesinden elde edilen sevk barutu cinsi.

DOUBLE ENTRY MUZAAF KAYIT: Her işlemi bir aktif bir de pasif olmak üzere

iki defa gösteren muhasebe sistemi.

DOUBLE ENTRY BOOKKEEPING MUZAAF USULÜ MUHASEBE: Sermaye hesabı,

kıymet hesabı, satış hesabı ve netice hesabı gibi, dört asli hesabı

içine alan bir muhasebe kayıt sistemi.

DOUBLE ENVELOPMENT İKİ TARAFLI KUŞATMA: Başlıca üç taktik grupla yapılan

bir kuşatma manevrası şekli. Tali bir taarruz kuvveti cepheden

taarruz eder, iki kuşatma taarruz kuvveti, düşman cephe

yanlarına veya gerisindeki hedeflere taarruz etmek üzere,

düşman mevziinin yanlarından dolaşır. Bak. "envelopment",

"closed envelopment" ve "single envelopment".


DOUBLE FLOW ROUTE ÇİFT GİDİŞLİ YOL: En az 2 şeritli olup, 2 sıra aracın aynı

anda hareketine biri ters diğeri düz yönde olmak üzere imkan

veren yol. Bak. "limited access route, "single flow route".

DOUBLE SENTRY ÇİFTE NÖBETÇİ: Düşman tarafından yapılacak baskınları

haber vermek maksadıyla, bir sahanın gözetlenmesine tahsis

edilen iki erden ibaret, emniyet postası.

DOUBLE SHELTER TENT DÖRT KİŞİLİK PORTATİF ÇADIR: Bak. "double tent".

DOUBLE STAGGERED COLUMN KADEMELİ ÇİFT KOL: Aynı istikamette hareket

eden çift araç yürüyüş kolu. Burada; bir kolda bulunan araçlar,

öbür kolda bulunan araçlar arasındaki mesafeler hizasına

rastlayacak şekilde tertiplenmiştir.

DOUBLE TENT DÖRT KİŞİLİK ÇADIR: İki adet iki kişilik çadırın düz kenarları

düğmelenmek suretiyle, arazide kurulmuş çadır. Buna "double

shelter tent" de denir. Bak. "shefter half".

DOUBLE TIME KOŞAR ADIM: Bu süratle yürümek için verilen bildirim komutu.

DOUBLE TRANSPOSITION ÇİFT YER DEĞİŞTİRME USULÜ: Kriptografide; ilk

veya basit yer değiştirmede bulunan harfleri, ikinci bir yer

değiştirmeye tabi tutmak suretiyle yapılan işlem. Bak.

"transposition system".
DOUBLET DABLET ANTEN: Çalışma frekansı, dalga boyuna kıyasla oldukça

kısa olan dipol anten.

DOUBTFUL ŞÜPHELİ, BELİRSİZ: Bir topçu veya deniz topçusu desteğinde, bir

ileri gözetleyicinin, atım veya atımlar hakkında olumlu bir

mesafe gözetlemesi elde edemediğini ifade için kullandığı bir

terim. Bak. "sensing".

DOWN İNDİR, AŞAĞI: Bir topçu veya deniz topçu desteğinde: 1. Bir ateş

isteğinde hedef yerinin bir müracaat noktasından yükseklikçe

aşağıda bulunduğunu göstermek için kullanılan terim. 2. İhtirakli

ile atışlarda, paralanma yüksekliğinde azaltma yapmak

gerektiğini göstermek için kullanılan bir terim. 3. Topçuda, bir

ateş komutunda, toprak açısının (şu kadar) milyem alçaltılması

gerektiğini göstermek için kullanılan terim. 4. Havan ateşini

tanzim için verilen bir ateş komutunda namluya (şu kadar)

devirlik bir alçalış verileceğini bildirmek için kullanılan terim. Bak.

"up".

DOWN LOCK KİLİTLEMEK: Hareketli kilit takımını aşağıda kilitli duruma

getirmek. Bu işi yapan mekanizma.


DOWN TIME İKMAL SÜRESİ: Bir ikmal deposunda, bir ikmal maddeleri

isteğinin alınması ile bu maddelerin birliklere teslimi arasında

geçen zaman.

DOWN WASH AŞAĞIYA AKIŞ AÇISI, YALAMA GAZ AKIŞI: Hava araçları dikine

kalkan uçaklar, helikopterler, roketler, güdümlü füzeler ve

benzerlerinin kaldırıcı veya sürükleyici satıhlarına veya her

ikisine kuvvet tatbikinden doğan basınçla gazların aşağı yönde

akışı.

DOWNGRADE (ABD SAVUNMA BAKANLIÐI) GİZLİLİK DERECESİNİ DÜŞÜRME:

Gizlilik dereceli bir bilginin, Milli Güvenlik menfaatleri

bakımından, daha düşük bir gizlilik derecesine ve gizlilik

işaretinin, bu yeni gizlilik derecesini gösterecek işaretle

değiştirilmesine ihtiyaç gösterdiğini tespit etmek. Bak. "classify".

DOWNGRADE (NATO, ABD SAVUNMA KURULU) GİZLİLİK DERECESİNİ

DÜŞÜRME: Gizlilik dereceli bir malzemenin, hususun veya

dokümanın güvenlik derecesinin düşürülmesi.

DOWNWIND RÜZGAR ALTI: Rüzgarın estiği istikamet. Buna "leeward" da

denir.
DRAFT CELP: İstenen şartlara haiz olanların mecburi askerlik hizmeti için

silah altına çağrılmaları. Buna "selective service" de denir.

DRAFT PLAN TASLAK PLAN: Başka askeri karargahlar ile işbirliği yapılıp

mutabık olunduktan sonra ilgilenen ülkelerle işbirliği yapmaya

hazır olan ve o ülkelerin desteklemesi için milli işlemler

yapmasını gerektiren bir ilk taslak planı. İlerideki planlama ve

tatbikatlar için ve acil durum zamanında harekat emrinin esasını

belirlemek için de kullanılır. Bak. "initial draft plan",

"coordinated draft plan", "final plan", "operation plan".

DRAFTEE CELP ERATI: Bak: "inductee", "selectee"

DRAFTER YAZAN, KALEME ALAN: Gönderecek makam veya yayımlayacak

subay tarafından, gönderilecek mesajı fiilen kaleme alan kimse.

Bak. "originator".

DRAFTSMAN TEKNİK RESSAM:

DRAFTSMAN COMPASS PERGEL: Tam bir daireyi veya dairenin bir kısmını

çizmek için kullanılan alet.

DRAG GERİLEME, GERİ SÜRÜKLEME: Aerodinamikte; bir uçak ve uçak

kısmının karşıdan gelen nisbi rüzgara karşı gösterdiği hava

mukavemeti. Endüktif gerileme (induced drag), kanat üzerinde


kaldırmadan ileri gelen gerilemedir. Bu gerileme, kanat üzerinde

husule gelen toplam gerilemenin yalnız bir kısmıdır. Muzır

gerileme veya parazit gerileme (parasite drag) de, kanat

üzerinde, kaldırmadan ileri gelenden gayrı olan gerilemedir. Bak.

"induced drag" ve "parasite drag".

DRAG LOADING SÜRÜKLEME DALGASI: Patlama dalgalarını taşıyan geçici

rüzgarlar nedeniyle bir cisim veya yapı üzerinde oluşan kuvvet.

Sürüklenme basıncı dinamik baskının bir ürünüdür ve

sürüklenme katsayısı yapının ya da cismin şekline (veya

geometrisine) bağlıdır. Bak. "dynamic pressure".

DRAGON TANKSAVAR SİLAHI: Tanklara ve müstahkem veya yerleştirilmiş

ağır silahlara karşı takım seviyesinde kullanılan gövde (füze ve

lançer) ve takip cihazından oluşan taşınabilir orta menzilli

tanksavar silahı.

DRAINAGE LINES DRENAJ HATLARI: İçinden, devamlı olarak veya fasılalarla, su

akan alçak sel yatakları veya kanallar.

DRAINAGE SYSTEM DRENAJ SİSTEMİ, SU YOLLARI SİSTEMİ, NEHİR ÇAY GİBİ

İÇ SU YOLLARI:
DRAWING KEY ANAHTAR ÇİZİM, ÇİZİM VEYA KARALAMA İÇİN KULLANILAN BİR

ÖN ÇİZİM: Tersim çalışmaları için müsvedde kopya. Tersim ve

kazıma (scribing) çalışmalarında, üzerinde nihai tersim yapmak

için kılavuz çizgiler olarak kullanılan ilk çizim ve kopya. Bak. "blue

key".

DRAWN ÇEKİLEN, ÇEKİLİ: Topların veya bazı cihazların, herhangi bir

suretle, çekilmesi, çekilerek götürülen şey.

DRESS HİZAYA GELMEK: Yanaşık düzen hareketlerinde düzgün bir cephe

meydana getirmek.

DRESS LEFT (RIGHT) SOLA (SAĞA) BAK, HİZAYA GEL !: Askerlerin sola (sağa)

bakarak hizaya gelmeleri için verilen bildirim komutu. Bu

komutta, her fert solundakine (sağındakine) nazaran, hizaya

gelir.

DRESS PARADE MERASİM KIYAFETİYLE GEÇİT RESMİ: Askerlerin merasim

kıyafetinde, silahlı olarak yer aldıkları merasim.

DRESS UNIFORM MERASİM KIYAFETİ: Sosyal toplantılarda, merasimlerde ve

resmi günlerde giyilmesine müsaade edilen kıyafet.

DRESSING STATION SIHHİ YARDIM İSTASYONU: Bak. "aid station".


DRIFT SİS YAYILMASI: Kimyevi sis bulutunun, yer çekimi ve rüzgar tesiri

ile yavaş yayılması. Bak. "drag".

DRIFT ANGLE DÜŞME AÇISI: Bir uçağın veya geminin başı ile fiilen takip ettiği

yol arasındaki açı.

DRIFT FLOAT DÜŞÜŞ ÖLÇME ŞAMANDIRASI: Bak. "drift signal"

DRIFT METER DERİVOMETRE: Yandan esen rüzgar altında uçan bir uçağın

istikametini ve yana düşüş durumunu tespit eden alet.

Derivometre, görerek kerteriz almada ve zaman ayarı ile yer

süratini ölçmede de kullanılır.

DRIFT SIGNAL DÜŞME ŞAMANDIRASI: Yana düşüş oranını tespit edip

seyrüseferi kolaylaştırmak veya su üstü gemilerine yardım için

bir bölgeyi veya cismi işaretlemek üzere, su üstünde uçan bir

uçak tarafından bırakılan, yüzücü işaret. Şamandıra su sathına

çarptığı zaman alev, duman veya madeni bir toz çıkarır.

DRIFTBOLT YİVSİZ BAŞLI CİVATA: Bak. "driftpin".

DRIFTING MINE SERSERİ MAYIN: Denize döküldükten sonra dalgalar,

rüzgarlar akıntı veya ters akıntı ile serbest dolaşan mayın. Serseri

mayınlar; su yüzeyinde, veya derinlik kontrol cihazlarıyla tespit

edilmiş bir derinlikte tutulabilirler.


DRIFTPIN YİVSİZ CİVATA: Ağır ahşap parçaları tutturmak için kullanılan

uzun, ağır ve yivsiz başlı civata. Buna "driftbolt" da denir.

DRILL EĞİTİM: Ekip halinde çalışmak, kontrol ve disiplini geliştirmek ve

kolaylık sağlamak için öğretilen ve tatbikatı yapılan hareketler.

DRILL AMMUNITION EĞİTİM CEPHANESİ: Eğitimde kullanılan ve içinde

paralama barutu bulunmayan cephane. Buna "dummy

ammunition" da denir.

DRILL CALL EĞİTİM BORUSU: Eğitime başlamak için çalınan boru işareti.

DRILL MASTER EĞİTİM ÖĞRETMENİ: Erlere eğitim yaptıran şahıs.

DRIVE SÜPÜRÜCÜ TAARRUZ: Büyük mikyasta yapılan taarruz; gayet

kuvvetli taarruz:

DRIVER'S TRIP TICKET ŞOFÖR BAKIM VE GÖREV ÇİZELGESİ: Bir araç tayin

memuru tarafından, belirli bir göreve çıkarma müsaadesi olarak,

şoföre verilen form. Bu çizelge, aynı zamanda şoför tarafından

yapılacak koruyucu bakım hizmetini de ihtiva eder.

DRIVING AXLE MUHARRİK DİNGİL: Motor gücünü, yürütücü tekerleklere intikal

ettiren dingil. Buna "live axle" da denir. Bak. "dead axle" ve "live

axle".
DRIVING SPROCKET CER DİŞLİSİ: Bir tankın motor gücünü paletlere

nakleden en son dişli tekerlek. DRONE (A. B. D. SAVUNMA

BAKANLIĞI, SAVUNMA KURULU): UZAKTAN KOMUTALI ARAÇ:

Uzaktan veya otomatik olarak kontrol edilen, kara hava veya

deniz aracı.

DRONE (NATO) UZAKTAN KOMUTALI ARAÇ: Otomatik veya uzaktan komuta

edilen insansız kara deniz veya hava aracı.

DRONE ANTISUBMARINE HELICOPTER UZAKTAN KOMUTALI DENİZALTI

SAVUNMA HELİKOPTERİ: Bir muhripten harekata iştirak eden ve

bir düşman denizaltısına bir denizaltı savunma silahı ile ateş

edebilen küçük, hafif ve uzaktan kontrollü helikopter. Muhrip

için, uzak menzilli bir helikopter vazifesi görür. OH50 olarak

adlandırılır. OH50 A, 29 mil muharebe yarı çapı dahilinde 265

puanlık bir silah; 050 B, 30 mil muharebe yarı çapı dahilinde 500

paundluk bir silah ve 50 C, 30 mil muharebe yarı çapı dahilinde

750 paundluk bir silah taşıyabilir. Denizciler arasında kullanılan

ismi DASH'dır.

DROOP İNDİR, VEYA KISALT: Merminin gözetleyici-hedef hattında veya

bu hatta paralel olarak (şu kadar) metre hareket ettirilmesi


istendiğini göstermek üzere, bir topçu gözetleyicisi tarafından

kullanılan atış düzeltmesi.

DROOP STOP YAVAŞLATICI: Rotorların susmasını müteakip, helikopter rotor

kanatlarının aşağıya doğru dikey hareketini sınırlayan bir araç.

DROP İNDİR: Bir topçu veya deniz topçusu desteğinde

gözetleyici/tanzimci tarafından ateşin hedef hattına paralel

olarak menzilde azaltma yapmasını belirten düzeltme.

DROP ALTITUDE ATLAMA İRTİFAI: Havadan atlamanın yapıldığı anda uçağın

yerden olan gerçek yüksekliği.

DROP HEIGHT ATLAMA YÜKSEKLİĞİ: Atma bölgesi ile uçak arasındaki dikey

mesafe. Bak. "altitute".

DROP MASTER İRTİBATÇI: Bir paraşütle atlama sırasında, pilot ile grupbaşı

arasında gerekli bilgiyi getirip götüren hava mürettebatından bir

şahıs. Bak. "air dispatcher (cargo) ".

DROP MESSAGE HAVADAN ATILAN MESAJ: Bir kara veya suüstü birliğine

havadan atılan mesaj.

DROP OR DROPPING ZONE ATMA BÖLGESİ: Hava indirme birliklerinin,

teçhizatın veya ikmal maddelerinin atıldığı belirlenmiş bir bölge.


DROP TEST PARAŞÜT AÇILIŞ DENEMESİ: Bir paraşüte bir manken bağlanarak

uçaklardan atılması suretiyle yapılan deneme.

DROP TRACK TAKİPTEN VAZGEÇMEK: Bir hava önlemesinde, belirli bir takip

yapan ve rapor verme sorumluluğu bulunan bir birliğin takipten

vazgeçip artık rapor etmemesi. Takipte alakalı diğer birlikler

rapor vermeye devam edebilirler.

DROP ZONE ATMA BÖLGESİ, ATLAMA BÖLGESİ: Hava indirme kıtalarının,

teçhizat ve ikmal maddelerinin paraşütle atıldıkları veya ikmal

maddeleri ve teçhizatın serbest düşüşle bırakabildikleri belirli bir

bölge.

DROPPABLE FUEL TANK ATILIR BENZİN DEPOSU: Fazla benzin taşımak

maksadıyla, bir uçağın takılabilen benzin deposu. Bu depo,

boşaldıktan sonra atılır. Bazen kalıp benzinle doldurulur ve

sıçrayıcı bir yangın bombası olarak da kullanılır. Bak. "fire bomb".

DROPPAGE BORÇ KESİNTİSİ: Bir alacaklıya verilen paranın tamamı üzerinden

kesilen ve ilgili tahsisat miktarına dahil edilmeyen para.

DROPPING ANGLE BOMBA SALIŞ AÇISI: Uçak-hedef hattı ile, bombanın

salıverildiği anda uçaktan yere indirilen düşey hat arasındaki açı.

Buna "range angle" de denir.


DROPPING GROUND RAPOR ATMA YERİ: Uçaklardan karadaki kıtalara

haberlerin atıldığı mevki. Bak. "drop zone"

DRUM TAMBURA: Bazı tip makineli tüfeklerde ve tepkisiz toplarda,

içerisine mermi konulan silindir şeklindeki şarjör.

DRUM STORAGE BİDONLU DEPOLAMA: Bidonlara doldurularak depolanan sıvı

ikmal maddeleri.

DRY ADIABATS KURU ADYABATLAR: Bak. "adiabatic chart".

DRY CAMP SUSUZ KAMP: Su bulunmayan bir yerde kurulan geçici kamp.

Hava şartları, müşkül ve yorucu arazi, tehlike veya erleri bitkin

duruma getiren aşırı yorgunluk hallerinde, zaruri olarak bu gibi

yerlerde de kamp kurulabilir.

DRY CARGO KURU YÜK, KURU HAMULE: Soğuk hava depolarında muhafaza

edilen yüklerden başka herhangi bir yük. Döküm halinde

nakledilen sıvılar bu gibi yüklerden hariç, ambalajlı sıvılar ise

bunlara dahildir.

DRY EMPLACEMENT KURU FÜZE MEVZİİ (HV.): Fırlatma sırasında su ile

soğutma tedbirleri alınmamış bir fırlatma mevzii.


DRY FROZEN GROUND DONMUŞ KURU TOPRAK: Isı derecesi 0 santigradın

altında bulunmakla beraber buz tutmamış toprak.

DRY FUEL ROCKET KURU YAKITLI ROKET (HV.): Süratle yanan bir barut birleşimi

kullanılan roketi özellikle bir servo roket olarak kullanılır.

DRY GAP BRIDGE KURU YERLERE KURULAN KÖPRÜ: Su olmayan bir açıklığı

birleştirmek için kullanılan sabit veya taşınabilir köprü. Örneğin;

tanksavar çukurları, yol kraterleri.

DRY MIX KURU KARIŞIM: Hacim itibarıyla, 2 kısım kireç kaymağı ve 3 kısım

toprak, kum, kül veya benzeri bir maddeyi ihtiva eden, bulaşıcı

maddelerden temizleme karışımı.

DRY POINT ARITILMAMIŞ SU DAĞITIM YERİ: Hiç bir su tasfiye cihazı

bulunmayan su dağıtma yeri.

DRY RUN TAKLİT ATIŞ EĞİTİMİ: Herhangi bir taklit atış eğitimi.

DRY START KURU ÇALIŞTIRMA, BOŞTA ÇALIŞTIRMA (HV. ): Sıvı yakıtlı bir

roket motorunu, yakıtla soğutulan tüpler daha önceden

doldurulmadan çalıştırma.

DRY STORAGE KIZAĞA ÇEKME: Gemi veya ordu deniz vasıtalarının (floating

equipment) karaya çekilmek suretiyle muhafazası.


DRY TANK STORAGE TANK KURU DEPOLAMA SAHASI: Tanklarda, döküm,

yakıt ve gazlar dışındaki ikmal maddelerinin depolanmasına

mahsus saha.

DRY WEIGHT BOŞ AĞIRLIK (HV.): Yakıtı doldurulmamış bir roket aracının

ağırlığı (özellikle sıvı yakıtlı roketler için kullanılan bu terimin

bazen komple harp başlığını da içine aldığı kabul edilir.) Bak.

"take off weight".

DUAL (MULTI) CAPABLE WEAPONS ÇİFT (ÇOK) MAKSATLI SİLAHLAR: 1. Çeşitli

tipte ya da karışık harp güçlü veya ateş güçlü cihazları ayrı ayrı

kullanma kabiliyetine sahip silahlar veya silah grupları ve araçlar.

2. Bazen bu terim, hem nükleer, hem nükleer olmayan

mühimmatı kullanma kabiliyetindeki silahlar için kullanılır.

DUAL (MULTI) PURPOSE WEAPONS ÇİFT (ÇOK) MAKSATLI SİLAHLAR: Temelde

farklı iki veya daha çok askeri görevde veya muharebe şeklinde

müessir tatbik sahasına sahip silahlar.

DUAL AGENT İKİLİ AJAN, İKİ TARAFLI ÇALIŞAN AJAN: İki veya daha fazla

istihbarat servisinde ve her ikisinde de hedeflerini kapsayacak

şekilde bağımsız olarak aynı anda kullanılan kişi.


DUAL CAPABLE FORCES ÇİFT KABİLİYETLİ KUVVETLER: Çift kabiliyetli silahları

kullanmaya elverişli olan kuvvetler.

DUAL FIRING CIRCUIT 2' Lİ ATEŞLEME DEVRESİ: Hem elektriki hem de

elektriki olmayan 2 bağımsız sistemden oluşan bir makine.

Bununla herhangi bir sistem kullanılarak bütün patlayıcılar infilak

ettirilebilir. Bak. "combination firing circuit". DUAL LANE

HIGHWAY/DUAL CARRIAGE-WAY: ÇİFT ŞERİTLİ KARA YOLU: Gidiş

ve geliş trafik akımları refüj yapılmak suretiyle birbirinden

ayrılmış olan karayolu.

DUAL PURPOSE GUN ÇİFT MAKSATLI SİLAH: Hem hava hem yerüstü

hedeflerine tesirli ateş yapabilen silah.

DUAL PURPOSE WEAPON ÇİFT MAKSATLI SİLAH: Hem hava hem kara ve

suüstü hedeflerine karşı etkili ateş edebilecek şekilde imal

edilmiş silah.

DUAL THRUST ÇİFT ÇEKİŞ (HV. ): Bir füzenin aynı tahrik kısmından faydalanan iki

tahrik maddesi danesinden aldığı bir roket çekiş gücü. Çift çekiş

tekniği; gerçekte iki kademeli (katlı) tahrik sistemi sağlar. Fazla

olarak, bunda, yardımcı cihazı fırlatıp atmak ya da takviye

çekirdeğini sıralı ateşlemek gibi mahzurlar olmadığı gibi,


ağırlığının daha az, boyunun daha kısa ve maliyetinin daha düşük

olması gibi faydalar da vardır. Bak. "dual thrust motor".

DUAL THRUST MOTOR ÇİFT ÇEKİŞLİ MOTOR: Çift çekiş elde edilmek üzere

imal edilmiş son bir roket motoru. Nozül egzos memesi sahası

mekanik olarak değiştirilerek veya değişik terkip veya şekilde

dane kullanılarak çekiş seviyesini ayarlamakla, tutuşturucu sevk

danesi, tek hücreli bir cihaz dahilinde (single chamber unit)

takviye danesiyle eşleştirilebilir. Çift hücreli bir cihazda, ayrı

hücreler arka arkaya veya bir merkez etrafında tertiplenmiş

olabilir. Bak. "dual thrust".

DUAL WARNING PHENOMENOLOGY ÇİFT UYARI SİSTEMİ: Gerçek olmayan veya

aldatıcı raporlara, daha az şüpheli olurken güvenilirlik kazanmak

için aynı olaylarla ilgili değişik fiziksel olayları gözleyen 2

sistemden çıkarılan bilgiler. (Örnek: Radar/kızılötesi veya

görünür ışık/x ışınları)

DUAL WHEELS ÇİFT LASTİKLİ TEKERLEK: Bir aks milinin aynı ucuna, beraberce

civatalanmış iki tekerlek. Bir aracın kaç tekerlekli olduğunu tespit

için tekerlekler; sayarken, çift lastikli tekerlekler bir tekerlek

kabul edilir.
DUBBIN DOMUZ YAĞI: Domuz yağından yapılan ve derileri korumakta

kullanılan yağ. Bu madde, ayakkabı boyasına benzer.

DUCK Bir hava önlemesinde "ilerde müşkülat var" anlamında bir kod.

(Genellikle "bandit, salvo" gibi kodlarla devam eder. )

DUD KÖR PATLAYICI: Hazırlandığı amaç için kullanılmayan veya

hazırlandıktan sonra patlamayan mermi veya harp başlığı.

DUD PROBABILITY HATA İHTİMALİ: Belirli sayıdaki ateşlerde beklenen hata

yüzdesi.

DUE DATE VADE, ÖDEME TARİHİ:

DUE IN GELECEK, ALACAK; DEPO ALACAĞI: Satıcıdan, tamir

tesislerinden, monte faaliyetlerinden, depo transferlerinden ve

diğer kaynaklardan beklenen malzeme miktarı.

DUE OUT ÇIKACAK, BORÇ, DEPO BORCU: İstekte bulunulan stokun, hemen

verilmesi mümkün olmayan ve ikmal işlemi için, başka bir ikmal

kaynağına havale edilmeyip, ilerde verilmek üzere kayda

geçirilen kısım. Bak. "current unfilled demand".

DUESOUT RELEASES BORÇTAN GÖNDERİLEN: Borç kayıtları karşılığı

dağıtılan stok.
DUFFEL BAG EŞYA TORBASI: Askeri şahısların, elbise veya teçhizat koymak için

faydalandıkları, branda veya bezden yapılmış, büyük torba. Bak.

"field bag".

DUGOUT YERALTI SIĞINAĞI: Kıta, mühimmat ve malzemeyi ateşten

korumak maksadıyla inşa edilen yeraltı sığınağı. Buna "dugout

shelter" da denir.

DUGOUT SHELTER YERALTI SIĞINAĞI: Bak. "dugout".

DUMDUM BULLET DUMDUM MERMİSİ: Delicilik vasfını azaltarak, vuruştan

sonra yayılma veya yansılaşmak imkanını arttırmak maksadıyla

hazırlanmış veya şekli değiştirilmiş mermi.

DUMMY MANKEN: Süngü ve kılıçlı eğitimde kullanılan ve düşmana

benzetilen hedef modeli.

DUMMY AMMUNITION EĞİTİM CEPHANESİ: Bak. "drill ammunition".

DUMMY DROP PARAŞÜTLE SAHTE İNDİRME: Düşmanı aldatmak ve yanıltmak

maksadıyla insan veya malzemeye benzeyen şeyleri, bir

muharebe indirmesini taklit eder şekilde, paraşütle atmak.

DUMMY GROUP SAHTE GRUP: Kriptoğrafide, sahte harflerden meydana

gelmiş bir grup.


DUMMY HAND GRENADE TAKLİT EL BOMBASI: Eğitimde kullanılan ve

içinde infilak maddesi ve fünye bulunmayan bir çeşit eğitim el

bombası. Bak. "practice hand grenade".

DUMMY INSTALLATION SAHTE TESİS: Bak. "dummy".

DUMMY LETTER SAHTE HARF: Kapalı bir haberin çözülmesini geciktirmek veya

çözülmesine engel olmak maksadıyla, haberin içine, konulan ve

açık dilde bir anlamı olmayan harf ve rakamlar veya harf ve

rakam grubunun bir tanesi. Bak. "null".

DUMMY MESSAGE SAHTE MESAJ: İçindeki yazılardan başka bir maksat için

gönderilen ve sahte gruplardan ibaret veya anlamsız bir metne

sahip olan mesaj.

DUMMY MINE SAHTE MAYIN: Düşmanı yanıltmak maksadıyla veya eğitim için

kullanılan sahte veya taklit kara mayını.

DUMMY MINEFIELD SAHTE MAYIN TARLASI: Bir deniz mayın harbinde, canlı

mayın ihtiva etmeyen ve sadece psikolojik tehdit teşkil eden

mayın tarlası.

DUMMY POSITION SAHTE MEVZİ: Fiilen işgal edilen bir mevziin gerçek yeri

ve sahası hakkında düşmanı yanıltmak için hazırlanmış bir

mevzii, özellikle bir topçu mevzisi. Buna "dummy site" da denir.


DUMMY PROJECTILE EĞİTİM MERMİSİ: İçinde paralanma barutu

bulunmayan mermi. Bu mermiler eğitim ve tatbikatlarda

kullanılır.

DUMMY RUN DUMİ GEÇİŞ: Bomba ateşlenmeden özellikle dalış bombalama

eğitiminin yapıldığı temsili atış tatbikatları.

DUMMY SITE SAHTE MEVZİ: Bak. "dummy position"

DUMMY WORKS SAHTE TAHKİMAT: Düşmanı yanıltmak maksadıyla inşa

edilmiş sahte tahkimli mevkiler ve diğer sahte tesisler.

DUMP GEÇİCİ DEPO: Bomba, mühimmat, ikmal maddeleri ve teçhizatın

depolandığı genelde açık bir alan.

DUNNAGE PANYOL TAHTASI, ISKARA, İSTİF YERİ (DZ.): İkmal maddeleri

istiflerinin desteklenmesi, tespit edilmesi ve bu suretle hasar

uğramalarının önlenmesi veya kolayca alınıp verilmesi için

nakliyat ve depolamada kullanılan tahta, hasır, kalas, bambu

veya madeni kuşaklardan yapılan malzeme.

DUNNITE AMONYUM PİKRAT: Bak. "explosive D".

DUPLEX DUPLEKS: İki haberin aksi istikametlerde, aynı zamanda

gönderilmesini mümkün kılan bir devre.


DUPLEX DRIVE TANKS AMFİBİLEŞTİRİLMİŞ TANKLAR: Yüzdürücü tertibat,

takma prova ve çift uskur takılarak, çıkarma harekatında ve

büyük sulardan geçişte, amfibik tanklar şeklinde hareket

etmelerini mümkün kılmak üzere, özel surette tadil edilmiş

standart tanklar.

DUPLEX OPERATION DUPLEKS ÇALIŞMA: İstasyonlar arasında, aynı anda, iki

istikamette de muhabereye imkan veren bir devrenin çalışma

özellikleri.

DUPLICATE SURET, İKİNCİ, TIPKI, MÜKERRER:

DUPLICATE NEGATIVE ÇOĞALTMA NEGATİFİ: Orijinal negatiften veya

pozitiften yeniden çoğaltılan negatif.

DUPLICATE SERVICE TAMAMLAYICI EŞİT HİZMET, ÇİFT EŞİT HİZMET:

Genellikle aynı kaynaklardan ikmal edilen, aynı kapasite ve

özelliklere sahip olan; fakat herbiri yalnız başına, bütün ağırlığı

kendi üzerine alacak kapasiteden mahrum bulunan iki hizmet.

DUPLICATING NEGATIVE BAKIM NEGATİFİ: Çoğaltma negatifi elde etmede

kullanılan negatif çeşidi.

DURABLE MATERIAL DAYANIKLI MALZEME: Bak. "nonexpendable supplies

and material".
DURING OPERATION MAINTENANCE HAREKET HALİNDEKİ BAKIM: Bak. "march

maintenance".

DUSK GÜN AĞARMASI: Tam karanlıktan, mahalli fecrin (civil morning

twilight) başladığı ana kadar olan fecir devresi.

DUST RESPIRATOR TOZ MASKESİ: Yüzün alt tarafına takılan ve, içinde bulunan

bir filtre sayesinde, teneffüs edilen havanın tozlarını ayıran,

yarım maske şeklinde tertibat.

DUSTER (ANTI AIRCRAFT WEAPON) DUSTER (UÇAKSAVAR SİLAHI): Alçaktan

uçan uçaklara karşı kullanılan kundağı motorlu, 40 mm lik

uçaksavar silahı. M-42 olarak da isimlendirilir.

DUTY GÖREV: Askeri personelin atanmış oldukları belirli iş veya işyeri.

DUTY ASSIGNMENT MEMURİYET GÖREVİ: Bir askeri birlikteki belirli bir

mevkiye atanan bir kimse tarafından, normal olarak, deruhte

edilen, birbiri ile yakından ilgili, vazife ve sorumluluklar grubu.

Bir askeri meslek ihtisası, bir şahsı, genellikle çeşitli memuriyet

görevlerine ehil kılar. Buna "duty position" da denir.

DUTY BRANCH GÖREV SINIFI: Bir subayın bir memuriyet görevi olarak veya, a)

Kara Kuvvetleri Komutanlığı özel emriyle. b) Subayları kıtalar

yanında Kurmay sınıfında geçici olarak görevlendirme yetkisine


sahip general rütbesindeki subaylar tarafından verilmek suretiyle

hizmet gördüğü sınıf.

DUTY OFFICER NÖBETÇİ SUBAYI: Belirli bir süre içinde, acele hallerde müracaat

edilmek üzere, daima hazır bulunacak olan subay.

DUTY POSITION MEMURİYET GÖREVİ: Bak. "duty assignment".

DUTY ROSTER HİZMET SIRA ÇİZELGESİ: Nöbet, perakende hizmet, mutfak

görevi vesaire gibi, her şahsın yaptığı görevleri gösteren birlik

personel çizelgesi. Bu çizelgenin tutulmasından maksat; gelecek

hizmet sırası tarihini tespit etmek ve görevlerin, birlik personeli

arasında, adilane dağılmasını sağlamaktır.

DUTY STATION GÖREV YERİ: Bir subay veya erin görev yapmak üzere atanmış

olduğu askeri müessese veya mevki.

DUTY STATUS FİİLİ GÖREV DURUMU: Askerlik görevini tam olarak yapmakta

olduğu kabul edilen tam maaş almaya hak kazanmış subay veya

erat sınıfına mensup şahsın durumu. Bu terimi; faal görev

yapabilecek durumda oluş anlamına gelen (active duty status) ile

karıştırmamalıdır.

DUTY WITH TROOP UNIT KITA HİZMETİ: Bak. "duty with traops".
DUTY WITH TROOPS KITA HİZMETİ: Bir subay, aşağıdaki görevlere atandığı

ve bu görevleri yaptığı zaman kıta hizmetindedir. a) Onaylı bir

TMK çizelgesine göre çalışan bir birlikteki görev yeri. b) Sınıf

okulları, eğitim birlikleri, birlik eğitim merkezleri ve değiştirme

personeli eğitim merkezlerinde bir görev yeri. c) İdari veya

disiplin dışı maksatlar için kurulmuş birliklerde, bir subayın direkt

emir ve komuta yetkisini kullandığı bir görev yeri. Buna "duty

with troop unit" de denir.

DWARF DUD KÖR KURŞUN: Silahın normal çalışmasında beklenen normal bir

menzil içinde bir tesir yaratmayan, bir hedef üstüne atıldığında

başarısız olan bir nükleer silah. Bu nisbi anlamda sadece

patlamayan bir mermiyi oluşturur.

DWELL AT/ON DEVAMLI, SÜREKLİ: Bir topçu veya deniz topçusu desteğinde

belli hedef veya hedefler üzerinde belirlenen bir sürede belirsiz

olarak devam edecek ateş için kullanılır.

DYNA SOAR DAYNASOR: Yörünge hızına yakın veya bu hızla hareket, ses üstü

süratle atmosfere dönüş ve kontrollü bir iniş manevrası

yapabilme imkanlarını göstermeye yarayan, emme basınç

süzülüşlü (boost glide), insan tarafından idare edilir, bir uzay

aracı. X20A olarak adlandırılır.


DYNAMIC PRESSURE DİNAMİK BASINÇ: Bir patlama dalgası şok cephesini

takip eden hava nevinden, hareket halindeki bir vasatın

meydana getirdiği basınç.

DYNAMITE DİNAMİTLE TAHRİP ETMEK: Dinamitle atmak veya imha etmek.

DYSBORISM DİSBORİZM (HV.): Çevre barometrik basıncındaki değişikliğin

vücutta sebep olduğu çok değişik hastalık belirtilerinden

kompleks bir grubu içine alan geniş terim. 25.000 ila 30.000 fit

üstündeki irtifalarda, barometrik basıncın azalmasından

(hipoksiya dışında) ileri gelen karakteristik belirtiler kramp ve

karın gazı ağrılarıdır. Yüksek irtifadan inişte görülen artan

barometrik basıncın gösterdiği özellik ise timpan boşluğunda

şiddetli ağrı yapan aşırı gerilme ve sinüzit iltihaplarıdır. Bak.

"bends" ve "decompression sickness"

E-1 Bak. "Tracer".

E-2 Bak. "Hawkeye".

E-DAY Bak. "designation of days and hours".

E-HOUR E-SAATİ: Müşterek Kurmay Başkanları tarafından sevk ve idare

edilen harekata ayrılmış saat.


E. C. BLANK FIRE E. C. DUMANSIZ BARUTU; E. C. MANEVRA BARUTU: İri taneli

kuma benzeyen, turuncu veya pembe renkli barut. Bu barut,

hafif ateşli silahlarda ve manevra fişeklerinde barut hakkı ve el

bombalarında paralama hakkı olarak kullanılır. Buna "blank fire

powder" ve "E. C. blank fire" de denir.

E. C. SMOKELESS POWDER E. C. DUMANSIZ BARUTU, E. C. MANEVRA

BARUTU: Bak. "blank fire powder" ve "E. C. blank fire".

EA-6A Bak. "Intruder".

EA-6B Bak. "Prowler".

EAGLE EAGLE: Havadan havaya görevlerde, muhtelif havadan fırlatmalı

silahların kullanımını haiz, çift motorlu, turbojet sesten hızlı, tüm

hava koşullarında kullanılan, taktik bir avcı uçağıdır. Eagle

havada yakıt alma imkanına sahip ve aynı zamanda uzun menzilli

hava üstünlüğü görevlerini yerine getirmeye muktedirdir. F-15

koduyla bilinir.

EAR CUP KULAKLIK: Ses geçirmeyecek bir başlığın içinde bulunan ve ayrı

ayrı, her kulağa uyacak şekilde yapılmış olan tertibat. Bu tertibat;

uçak arama cihazı (aircraft detection device) gibi, bir dinleme


sisteminden alınan sesleri kulağa nakleden, ayarlanabilir bir tüpü

ihtiva eder.

EARLY RESUPPLY ERKEN İKMAL SEVKİYATI: İkmal maddelerinin, D-günü ile,

planlanmış ikmal başlangıcı arasındaki devrede sevkedilmesi.

Bak. "elements of resupply".

EARLY SPRING EARLY SPRING: Düşman keşfini önleme maksadıyla kullanılan bir

uydu silah sistemi.

EARLY TIME ERKEN ZAMAN: Bak. "span of detonation (atomic demolition

munition employment) ".

EARLY WARNING ERKEN İHBAR: Bilinmeyen silah veya silah taşıyıcılarının

atılması ya da yaklaşmasının önceden fark edilmesi. Bak. "attack

assessment; tactical warning".

EARMARKED FOR ASSIGNMENT NATO'YA TAHSİS İÇİN AYRILMIŞ TERTİPLİ

KUVVETLER, NATO SEFER İHTİYAT KUVVETLERİ: NATO üyesi

milletler tarafından, seferberlik veya harp halinde, bir NATO

komutanına tahsis edilmesinin onaylanmış olduğu kuvvetler. Bu

kuvvetler belirtilirken, komutanlık emrine ne zaman hazır

olacakları konusunda ülkelerin açıklama yapmış olması gerekir.


EARMARKED FOR ASSIGNMENT ON MOBILIZATION NATO'YA SEFER İÇİN

AYRILMIŞ KUVVETLER, NATO SEFER İHTİYAT KUVVETLERİ: NATO

üyesi milletler tarafından, seferberlik veya harp halinde, bir

NAT0 komutanına tahsisi, özel surette belirtilmiş kuvvetler. Bu

kuvvetler belirtilirken, komutanlık emrinde ne zaman hazır

olacakları, kabul edilmiş kademe sistemine göre açıklanmış

olmalıdır.

EARMARKING OF STOCKS NATO SEFER İHTİYAT STOKLARI: Belirlenmiş

NATO Komutanlıkları tarafından, gerektiğinde istenilecek,

ülkelerin savaş ihtiyat stoklarının seçilmiş kalemlerinin bir

kısmını tanımlamak için ülkelerin normal olarak barış zamanında

kabul ettikleri düzenleme.

EARTH FIXED REFERENCE SABİT ARZ REFERANSI (HV.): Mevki belirlemek

için bazı yeryüzü olaylarından faydalanan cihet belirleme sistemi.

EARTH MOUND DONMA KABARINTISI: Bak. "frost mound".

EARTH SATELLITE ARZ UYDUSU, DÜNYA UYDUSU (HV.): Dünya çevresinde

dönen bir cisim; özellikle yörüngeye insanlar tarafından

oturtulan cisim, diğer bir deyimle "artificial earth satellite".


EARTH-BLEACH METHOD TOPRAK-KİREÇ KAYMAĞI USULÜ: Arazi

üzerindeki bir sahayı, toprak-kireç kaymağı karışımı ile örtmek

suretiyle, bulaşıcı maddelerden temizleme usulü.

EARTH-BLEACH MIXTURE TOPRAK-KİREÇ KAYMAĞI KARIŞIMI: Genel

olarak, kireç kaymağı ile kuru toprak, kum, kül veya testere

talaşından ibaret bir karışım. Araziyi bulaşıcı maddelerden

temizleme için kullanılır.

EARTHING TOPRAKLAMA/ARZLAMA: Toprak ile ortak bir potansiyel temin

etmek için yapının arasında bir nesne veya araç ve dünya kütlesi

dahil olmak üzere, bir elektriksel bağlantı kurma işlemi. Bak.

"bonding, grounding".

EARTHWORK TOPRAK TAHKİMATI: Özellikle topraktan yapılmış siper vesaire

gibi sahra tahkimatı.

EASE TURN "DÖNÜŞ HIZINI AZALTIN" ANLAMINDA BİR KOMUT:

EASTING SAĞA DEĞER: Harita üzerinde grid değerinin doğuya doğru, yani

soldan sağa okunması.

EBULLISM KAYNAMA: Biyolojik sıvılarda, atmosfer basıncı düşüşünün sebep

olduğu su buharı kabarcıkları ve kaynama tesiri yüzünden

kabarcık teşekkülü.
ECCENTRIC DIŞ MERKEZLİ (HV.): Bir yörüngede, bir elips meydana getirecek

şekilde bir daire merkezinden sapan, saptırılan.

ECHELON KADEME: 1. Bir karargahın tali kısımları; örneğin ileri kademe

"forward echelon", geri kademe "rear echelon" gibi. 2. Ayrı

komuta seviyeleri. Örneğin; bir alaya nazaran tümen üst, tabur

alt kademedir. 3. Derinliğine bir emir ve komuta sisteminin;

taarruz kademesi, destek kademesi, ihtiyat kademesi gibi, belli

başlı bir muharebe vaziyeti verilmiş bir parçası. 4. Tali kısımların

birbirinin gerisinde, yana doğru, aynı yönde, eşit aralıklarla

uzanması.

ECHELON FORMATION KADEMELİ DÜZEN: Bak. "echelon".

ECHELON MAINTENANCE KADEME BAKIMI: Malzeme ve teçhizatın bakım

ve onarımı ile ilgili sistem. Bu sistemde, çeşitli teşkillerdeki

personel, aletler, ikmal maddelerinin mevcudiyeti ve zaman

kavramı dikkate alınarak, işler, 1 nci; 5 nci kademeler arasında

bölüştürülmüştür. Bu kademeler için bak. "first echelon

maintenance", "second echelon maintenance", "third echelon

maintenance", "fourth echelon maintenance", "fifth echelon

maintenance".
ECHELON OF ATTACK TAARRUZ KADEMESİ: Bir taarruzun dalgalarından biri;

taarruz eden birliğin kısımlarından biri. Buna "attack echelon" da

denir.

ECHELONED DISPLACEMENT KADEMELİ MEVZİ DEĞİŞTİRME: Bir birliğin, esas

görevine ara vermeden, bir mevziden diğerine intikali. Normal

olarak, birlik, (esas ve ileri kademe halinde) iki çalışma grubuna

ayrılır ve esas kademe bulunduğu yerde çalışmaya devam

ederken, ileri kademe yeni bir mevzie geçer; bu kademe burada

çalışır duruma geldikten sonra, esas kademe kendisine katılır.

ECHELONMENT KADEMELENME: Personel ve malzemenin, hücum veya

muharebe takviye, geri unsurlar veya gruplar halinde tertibi.

ECHELONMENT OF SUPPLIES İKMAL MADDELERİNİN KADEMELENMESİ: İkmal

maddelerinin kıtalara dağıtımında aksaklığa meydan vermemek

için, stokların; en büyüğü muharebe meydanının gerisine ve

diğerleri de cepheye doğru azalan miktarlarla kademelenmek ve

en küçüğü cepheye en yakın olmak üzere, kademeli şekilde

depolanmaları.

ECHELONS OF MAINTENANCE BAKIM KADEMELERİ: Bak. "maintenance

categories".
ECHO EKO: Gönderilen bir palsın, taranılan sahadaki cisimlere çarparak

geri dönmesi ile oluşan ve radar cihazları üzerinde görülen

işaret. Bak. "blip" ve "pip".

ECLIPTIC EKLİPTİK DÜZENİ (HV.): Güneş çevresindeki arz yörüngesi

düzlemi. Diğer gezegenler arası yörüngelerde bir referans olarak

kullanılır.

ECONOMIC ACTION EKONOMİK FAALİYET: Bir düşman kuvvetinin harp

gücünü yıpratmak veya dost bir kuvvete ekonomik istikrar

sağlamak gibi, başka bir devletin politikasını ve faaliyetlerini

etkileme maksadı güden ekonomik tedbirlerin planlı şekilde

uygulanması.

ECONOMIC INTELLIGENCE EKONOMİK İSTİHBARAT: Milletlerin tabii

kaynaklarıyla insan gücü kaynakları, endüstriyel imkanlarının

derecesi ve bunlardan faydalanma şekilleri ile meşgul olan

stratejik istihbarat kolu.

ECONOMIC MOBILIZATION EKONOMİK SEFERBERLİK: Milli ekonominin

kuruluş ve işleyişinde; kaynakların, milli açıdan önem taşıyan

olağanüstü bir durumda, en verimli şekilde, kullanılmasını

sağlayacak gerekli değişiklikleri hazırlama ve uygulama işlemi.


ECONOMIC ORDER QUANTITY EKONOMİK SİPARİŞ MİKTARI: Belirli miktar

envanteri sipariş etmek ve elde tutmak için gereken en düşük

toplam değişken masrafları saptamak için, matematiksel bir

metotla bulunan miktar.

ECONOMIC POTENTIAL EKONOMİK GÜÇ, EKONOMİK POTANSİYEL: Bir milletin

malzeme, istihsal ve hizmet sağlamadaki toplam gücü veya

kapasitesi.

ECONOMIC POTENTIAL FOR WAR EKONOMİK HARP POTANSİYELİ: Bir

milletin toplam ekonomik imkan ve kabiliyetlerinden, harp

amacıyla kullanılabilecek kısmı.

ECONOMIC RETENTION STOCK EKONOMİK MAKSATLA ALIKONMUŞ STOK: Uzun

vadeli ikmal durumundaki bir madde miktarından, ilerdeki bir

barış devresi dağıtım veya tüketim için, tedarik yolu ile yapılacak

bütünlemeden daha ekonomik olacağı düşüncesiyle, alıkonması

kararlaştırılmış kısım. Ancak; ekonomik maksatla alıkonmuş stok

mahiyetindeki bir maddeden herhangi bir kısım, muhtemel

durum ihtiyacı stok "contingency retention stock" olarak

alıkonmaz. Bak. "reserve supplies".


ECONOMIC WARFARE EKONOMİK HARP: Ulusal amaçlara erişmek için,

ekonomik araçların caydırıcı şekilde kullanılması.

ECONOMY FORCE ASGARİ EMNİYET KUVVETİ: Bir kuvvetin büyük kısmını kati

netice yerinde yoğunlaştırabilmek için, cephenin diğer kısımlarını

tutmak üzere görevlendirilen askeri kuvvet.

ECONOMY OF FORCE KUVVET TASARRUFU, İHTİYAT: Zayıf ve az önemdeki

hedeflere karşı asgari miktarda kıta ve malzeme kullanarak, esas

kuvvetin, daha büyük harekat için elde bulundurulmasını hedef

tutan temel harp prensibi.

ECOSPHERE EKOSFER (HV.): Güneşin; gök küresi üzerinde, bir yıl içinde

seyrettiği zahiri yolu gösterir büyük daire. (Ekliptik düzlem; arz

kitlesi merkezi ve ayın, güneş etrafında, üzerinde döndükleri

düzlemdir. Bu düzlem, ekvator düzlemine nazaran ortalama 23

derece 27' eğiktir. )

EDIT METNİ GÖZDEN GEÇİRMEK: Kriptografide; metni, müteakip

safha için hazırlamak, tashih etmek.

EDITION BASKI: Kartografide, diğer neşriyattan farklı olan bir harita veya

şema baskısı.
EDITION DESIGNATION BASKI İŞARETİ: Bir baskıyı diğerinden ayırmak için

kullanılan sayı, harf veya sembol.

EDITOR YAZAR, BAŞYAZAR:

EDUCATION EĞİTİM:

EDUCATION LEVEL ÖĞRETİM SEVİYESİ:

EDUCATION MANUALS ÖĞRETİM KİTAPLARI: Askeri personel tarafından vazife

dışında faydalanmak ve Silahlı Kuvvetler öğretim programının.

tatbikatında kullanılmak üzere, A. B. D. Silahlı Kuvvetler

Enstitüsü tarafından, seri, halinde hazırlanan kitaplar.

EDUCATION RECONDITIONING RUHİ TEDAVİ: Nekahette bulunan hastaların

terbiye, telkin ve tedris suretiyle ruhi durumlarını tahrik, teşvik

ve harekete getirme işlemi.

EDUCATIONAL TECHNOLOGY (INSTRUCTIONAL/TRAINING TECHNOLOGY)

EĞİTİM TEKNOLOJİSİ (TEDRİSİ/EĞİTİM TEKNOLOJİSİ):

EDUCTION TUBE ÇIKIŞ BORUSU (KİMYASAL MADDE): Bir gaz maskesinin veya

gaz silindirinin, kimyasal madde kabı içinde bulunan ve kimya

maddesini çıkış supabına nakleden ince madeni bir boru.


EFFECTIVE GÖREVE HAZIR KITA: Muharebe vazifesi için hazır kıta. 4.

YÜRÜRLÜKTE.

EFFECTIVE ATMOSPHERE FİİLİ ATMOSFER, TESİRLİ ATMOSFER (HV.):

Atmosferin, belirli bir işlem veya hareketi fiilen etkileyen ve dış

sınırları yapılan işleme veya harekete göre değişen kısmı.

(Örneğin; 250 mil irtifada yörüngedeki bir arz uydusu iyonosfer

dahilinde kalır, fakat, bu irtifada hava partikülleri, yeterli

sürtünme veya saptırmayı yaptıramayacak kadar az olduğu için,

uydu fiili atmosfer dışında kabul edilir. Uzay araçları için fiili

atmosfer ortalama 120 mil irtifada sona erer.) Bak. "mechanical

border" ve "sensible atmosphere".

EFFECTIVE BALLOON MÜESSİR BARAJ BALONU: Hedefi bombalamak için

düşman uçağının içinden geçmeye mecbur olduğu sahaya

yerleştirilmiş baraj balonu.

EFFECTIVE BEATEN ZONE MÜESSİR VURUŞ SAHASI: Atımların büyük bir

yüzdesinin düştüğü, bilhassa isabetlerin yüzde 82'sinin

kaydedildiği hedef sahası kısmı. Buna "effective pattern" veya

"82 percent zone" da denir.


EFFECTIVE DAMAGE ETKİN HASAR: Bir hedef elemanını çalışamaz, hizmet

veremez, üretim yapamaz veya içinde yaşanamaz hale getirmek

için gerekli olan hasar.

EFFECTIVE DEPTH MÜESSİR ATEŞ SAHASI: Hedef üzerinde, topçu ateşinin

şarapnel ve mermi parçalarının dağılmasından meydana gelen

tesir sahası.

EFFECTIVE EXHAUST VELOCITY TESİRLİ ÇIKIŞ HIZI, FAYDALI ÇIKIŞ HIZI (HV.): Bir

egzoz akımının; sürtünme, sıcaklık nakli, eksen dışı akım ve diğer

şartlarla ilgili etkiler tarafından düşürüldükten sonraki hızı.

EFFECTIVE FORCES HİZMETE HAZIR KUVVETLER: Bir milletin seferde

hizmete elverişli bütün kuvvetleri.

EFFECTIVE LANDING AREA EMNİYETLİ İNİŞ SAHASI, ESAS İNİŞ SAHASI: Bir

uçağın emniyetle inip kalkabileceği, açık yaklaşma yollarını ihtiva

eden, bir iniş sahası kısmı.

EFFECTIVE OPERATING RADIUS TESİRLİ HAREKAT YARIÇAPI, SEYİR YARIÇAPI:

Bak. "radius of action".

EFFECTIVE PATTERN TESİRLİ VURUŞ SATHI: Bak. "effective beaten zone".


EFFECTIVE RANGE TESİRLİ MESAFE, MENZİL: Bir silahın, hasar ve zayiat husule

getirmesi beklenecek kadar sıhhatle atış yapabileceği azami

mesafe.

EFFECTIVE STRENGTH FİİLİ KUVVE: Kül halinde ordu; daimi kadro personeli.

(permanent party) ve daimi kadro dışı personel (non-permanent

party) ile beraber bütün askeri şahıslar.

EFFECTIVE STRENGTH OF ENEMY FORCES DÜŞMAN KUVVETLER FİİLİ KUVVESİ:

Başlangıç kuvvesinden, lojistik unsur da dahil, o anda

muharebede kullanılabilecek olan kısım. Bak. "initial strength of

enemy forces". ve "strength of enemy forces".

EFFECTIVE WIND HESAPLANMIŞ RÜZGAR: Hakikatte karşılaşılan bütün değişik

rüzgarlar ortalamasına, sürat ve istikamet bakımından, eşit

olarak hesaplanmış rüzgar. Hesaplanmış rüzgar; ses ölçme ve

hava rasatlarında geniş ölçüde kullanılır.

EFFECTIVENESS ETKİNLİK, MÜESSİRİYET:

EFFECTIVENESS CLOCK TESİR DERECESİ KADRANI, ETKENLİK KADRANI: Bir

hava savunma analizinin sonuçlarını göstermeye yarayan bir

form.
EFFECTIVES MUHAREBEYE HAZIR KITALAR: Muharebe vazifesini yapmaya

hazır kıtalar.

EFFECTOR YARDIMCI MANEVRA UNSURU (HV.): Bir füzeye, uçuş esnasında

manevra imkanı sağlayan aerodinamik bir yüzey, yalpa çemberli

motor (gimboled motor) veya yardımcı bir jet gibi-mekanik

vasıta.

EFFICIENCY EHLİYET, KİFAYET, VERİM, VERİM ORANI:

EFFICIENCY REPORT SİCİL KAĞIDI: Bir subay, er ve sivil şahsın görevindeki

başarı derecesini göstermek üzere, bir derece üstü tarafından

hazırlanan rapor. Bu rapor; belirli fasılalarla, genellikle altı ayda

bir ve daimi görev yeri değişikliklerinde hazırlanır.

EFFORT GAYRET, ÇALIŞMA, ÇABA:

EIGHTY-TWO PERCENT ZONE YÜZDE SEKSEN İKİ VURUŞ SAHASI: Bak.

"effective beaten zone".

EJECT KOVMAK, DEFETMEK, AZLETMEK, ATMA, FIRLATMA:

EJECTING MECHANISM FİŞEK ATACAĞI (TF., MT.) KOVAN ATMA TERTİBATI

(TOP.): Hafif ateşli silahlarla seri ateşli toplarda, boş kovanları


veya ateş almayan fişekleri, namlu arka kısmından veya sandık

(receiver) tan dışarı atan tertibat.

EJECTION FIRLATMA: 1: Bir uçaktan kendinden müteharrik bir koltuk veya

kapsül vasıtasıyla ayırmak. 2. Bir hava aracında, bir uçağın belirli

kısım yükünden, tatmin edici bir ayrılmayı temin etmesi için

yapılan kuvvetli ayırma işlemi.

EJECTION SYSTEMS FIRLATMA SİSTEMLERİ:

EJECTOR FIRLATMA İSKEMLESİ: Uçakta bir kaza halinde, pilotu dışarı

fırlatan tertibat.

EJECTOR ROD TOPLU TABANCA MİLİ: Toplu tabancalarda bulunan, topun

dönmesini ve boş kovanların dışarı atılmasını sağlayan mil.

ELASTICITY CORRECTION ISI DÜZELTMESİ, SÜKUNET DÜZELTMESİ: Normal atış

esaslarında, ısı değişikliklerinin mesafe üzerindeki tesirini

gidermek için yapılan düzeltmeler.

ELASTICITY EFFECT SÜKUNET TESİRİ, ISI TESİRİ: Standart atış cetvellerinin

tertiplendiği esaslardan farklı sükunetlerin mesafe üzerindeki

tesiri.
ELBOW TELESCOPE DİRSEKLİ DÜRBÜN: (L) şeklinde ve göz camları hedefe

doğru bir dik açı teşkil eden dürbün.

ELECT ELEMEK, SEÇMEK:

ELECTRIC PRIMER ELEKTRİK FÜNYESİ: İçinde az miktarda hassas infilak maddesi

veya kara barut bulunan ve bir elektrik devresi ile ateşlenen

madeni fünye. Bu fünye, infilak maddesini veya sevk barutunu

ateşlemek için kullanılır.

ELECTRIC SQUIB ELEKTRİKLİ ATEŞLEYİCİ: Sis kutuları gibi, elektrikle ateşlenen

yanıcı harp malzemesi için yapılmış bir ateşleyici. İçinde ince bir

direnç telinin etrafına basınçla sıkıştırılmış bir barut hakkı

bulunan kükürtle kapatılmış ufak bir borudan ibarettir. "open

end" (açık uçlu), "flash vented" (delikli) ve "closed end" (kapalı

uçlu) olmak üzere üç tipi vardır. Bak. "squib".

ELECTRICAL ACCOUNTING MACHINE ELEKTRİKLİ HESAP MAKİNASI: Bak.

"tabulating equipment".

ELECTRICAL INTERCEPTION ELEKTRİKLİ DİNLEME: Başkaları için yapılan

muhabereden elektrikli vasıtalarla haber alma.


ELECTRO-EXPLOSIVE DEVICE ELEKTRONİK PATLAMA AYGITI: Patlama veya

aydınlatma faaliyetinin sonucunda, patlayıcı, aydınlatıcı veya

mekanik bir etki yaratan, elektrikle çalışan bir aygıt.

ELECTRO-OPTICAL INTELLIGENCE ELEKTRO-OPTİK İSTİHBARAT:

Morötesinden (0.01 mikrometre) kızılötesine (1000 mikrometre)

kadar elektromanyetik spektrumun optik olarak izlenmesinden

oluşturulan muhabere istihbaratı haricindeki istihbarat bilgisi.

Aynı zamanda ELECTRO-OPTINT olarak bilinir.

ELECTRO-OPTICS ELEKTRO OPTİK: Bir optik aygıt kullanarak, elektrik enerjisinin

ışığa, veya ışığın elektrik enerjisine çevrilmesi sonucunu veren

optik ve elektronik ilişki.

ELECTRO-OPTINT Bak. "electro-optical intelligence".

ELECTROCARDIOGRAM ELEKTROKARDİOGRAM: Kalp hareketlerinin bir

elektrokardiograf vasıtasıyla ve fotografik usullerle tespit edilişi.

ELECTROCARDIOGRAPH ELEKTROKARDİOGRAF: Kalbin atışı esnasında meydana

gelen elektrik potansiyel değişikliklerini kaydeden bir alet. Bu

alet; kalpteki arızaları tespit ve teşhis için kullanılır.


ELECTRODE SWEEP ELEKTROT TARAMASI: Deniz mayın harbinde, suyun

elektrik devresinin bir parçasını oluşturduğu, bir manyetik kablo

taraması.

ELECTROJET ELEKTROJET (HV.): Bir gezegenin üst atmosferinde iyonlaşmış bir

tabakada, genel olarak güneş etkisiyle hareket eden elektrik

yüklü tabaka veya akıntı.

ELECTROMAGNETIC ELEKTROMANYETİK: Yüklü partiküllerin radyasyonu

veya hareketi ile ilgili müşterek elektriki ve manyetik sahalara

ait.

ELECTROMAGNETIC COMPATIBILITY ELEKTROMANYETİK UYARLIK: Muhabere

teçhizatı, tali sistemler ve sistemlerin, tasarlandıkları çalışma

koşullarında, elektromanyetik radyasyon veya tepki sebebiyle,

kabul edilemeyecek oranda performansının azalmasına neden

olmayacak derecede çalışma yeteneği. a. Tasarım uyarlığına,

istenilmeyen sinyalleri yok etmek ve çalışma imkan ve

kabiliyetlerini artırmak için, tüm elektromanyetik radyasyon ve

alıcı teçhizatının teknik karakteristikleri ve özelliklerinin bir arada

düşünülerek tasarlanmasıyla sağlanır. Çalışma uyarlığına,

girişimsiz bir çalışmayı temin etmek için, teçhizat esnekliğiyle


sağlanır. Çalışma verimliliğini azamiye çıkarmak için, ses frekansı

idaresi, açık kavramlar ve doktrinler kullanılması gerekir.

ELECTROMAGNETIC ENVIRONMENT ELEKTROMANYETİK ÇEVRE: Bir askeri

kuvvet, sistem veya platformun, kullanılması düşünülen çalışma

çevresinde belirlenen görevini yaparken, radyasyon veya iletim

yoluyla karşılaştığı elektromanyetik emisyon seviyelerindeki

muhtelif frekans aralıklarında, güç ve zaman dağılımının çarpımı.

Elektromanyetik girişim; elektromanyetik sadme;

elektromanyetik radyasyonun personel, mühimmat ve uçucu

malzemelere, tehlikeleri ve ışıma ile statiğinin doğal etkilerinin

toplamıdır. Ayrıca EME de denir.

ELECTROMAGNETIC ENVIRONMENTAL EFFECTS ELEKTROMANYETİK ÇEVRE

ETKİLERİ: Elektromanyetik çevrenin askeri kuvvetler, teçhizat,

sistemler ve platformların çalışma imkan ve kabiliyetlerine tesiri.

Elektromanyetik uyarlık/elektromanyetik girişim;

elektromanyetik hassaslık, elektromanyetik sadme; elektronik

karşı-karşı-tedbirler, elektromanyetik radyasyonun personel,

mühimmat ve uçucu malzemeye tehlikeleri dahil olmak üzere

tüm elektromanyetik hususlar; ve ışıma ile P-statiğinin doğal

etkilerinden meydana gelir. Ayrıca E de denir.


ELECTROMAGNETIC INTERFERENCE ELEKTROMANYETİK MÜDAHALE/GİRİŞİM:

Elektronik/elektrik teçhizatın etkin performansını engelleyen,

kesen ya da performansını düşüren veya sınırlayan herhangi bir

elektromanyetik parazittir. Elektromanyetik harbin bazı şekilleri

gibi kasıtlı olarak veya kasıtsız olarak yanlış emisyon ve tepkiler,

intermodülasyon ürünleri ve benzerleri gibi oluşturulabilir.

Ayrıca EMI'de denir.

ELECTROMAGNETIC INTRUSION ELEKTROMANYETİK ENGELLEME:

Operatörleri yanıltmak veya karışıklığa neden olmak amacıyla,

iletişim hatlarına kasıtlı olarak elektromanyetik enerjinin

herhangi bir yolla sokulması. Bak. "electronic warfare".

ELECTROMAGNETIC PULSE ELEKTROMANYETİK PALS: Nükleer aygıtların

malzemelerinden veya çevreleyen ortamdan yayılan fotonların

"Comptonrecoil" elektronları ve fotoelektronlarının neden

olduğu bir nükleer patlamadan meydana gelen elektromanyetik

radyasyon. Sonuçta oluşan elektriksel ve manyetik alanlar

elektriksel/ elektronik sistemlerle birleşerek hasar verici akım ve

voltaj iniş çıkışları oluşturabilir. Nükleer olmayan vasıtalarla da

oluşabilir. Ayrıca EMP de denir.


ELECTROMAGNETIC RADIATION ELEKTROMANYETİK RADYASYON

TEHLİKELERİ: Gönderici/anten sistemlerinin neden olduğu

tehlikeler şunlardır. a. Mühimmat, personel, yakıt doldurma

faaliyetlerinin civarında belirlenen güvenli seviyenin üstünde

elektromanyetik radyasyon üretmek. b. Mevcut seviyeleri

tehlikeli dereceye artırmak. c. Planlanan çalışma veya işgal

edilen yere tehlike arzedecek şekilde, elektromanyetik

radyasyona maruz kalan bir bölgede konuşlandırılmış personel,

yakıt ikmal veya mühimmat tesisinin bulunması. Bu tehlikeler

yeterli yoğunlukta elektromanyetik alanın aşağıdakileri

gerçekleştirmek üzere bulunması halinde olacaktır: a) Elektronik

patlayıcı veya diğer silah sistemleri, mühimmat veya patlayıcı

aygıtların hassas patlayıcı aygıtların hassas patlayıcı unsurlarını

harekete geçirmek için yeterince büyük oranda indükleme veya

akım/voltaj oluşturma. b) İnsanlara veya doğaya zarar ya da

yaralanma oluşturmak. c) Etkilenmiş alanda muamele görmesi

gereken alev alıcı malzeme karışımlarını ateşlemek için yeterli

büyüklükte kıvılcımlar oluşturmak. Aynı zamanda EMD

tehlikeleri, RADHAZ, HERO'da denir.


ELECTROMAGNETIC SPECTRUM ELEKTROMANYETİK SPEKTRUM (NATO):

Elektromanyetik radyasyonun sıfırdan sonsuza kadar tüm

aralıklardaki frekansları. Aralıklar 26 adet alfabetik olarak

harflenmiş banttan oluşur. Bak. "electronic warfare".

ELECTROMAGNETIC VULNERABILITY ELEKTROMANYETİK HASSASİYET: Belirli

seviyedeki çevresel elektromanyetik tesirlere maruz kalmanın

sonucunda, bir sistemin karakteristiklerinin belirli derecede

performans kaybı göstermesi. Ayrıca EMV'de denir.

ELECTRON ELEKTRON: Negatif elektrik yüklü bir element taneciği.

ELECTRONIC ELEKTRONİK: Elektronların hareketinden faydalanan cihaz, devre

veya sistemlere ait ve bunlarla ilgili.

ELECTRONIC COUNTER-COUNTERMEASURES ELEKTRONİK KARŞI

TEDBİRLERE KARŞI KOYMA: Elektronik harbin, kendi

elektromanyetik radyasyonlarımızı, düşman karşı tedbirlerine

rağmen etkili bir şekilde kullanmayı temin için girişilen

faaliyetlerle ilgili tali bölümü. Ayrıca bakınız: "electronic

warfare".

ELECTRONIC COUNTERMEASURE ELEKTRONİK KARŞI TEDBİRLER: Elektronik

harbin; elektromanyetik radyasyonlardan faydalanan veya bu


radyasyonların etkisi altında bulunan düşman malzemesi ve

taktiğinin etkilerini önlemek veya azaltmak; düşmanın bu gibi

radyasyonları kullanmasını istismar etmek için girişilmiş

faaliyetleri içine alan ana tali bölümü. Bak. "active electronic

countermeasures", "electronic deception", "electronic jamming"

ve "electronic warfare".

ELECTRONIC COUNTERMEASURES ELEKTRONİK KARŞI TEDBİRLER:

Elektromanyetik spektrumun düşman tarafından etkin olarak

kullanılmasını engellemek veya indirgemek için alınan tedbirlerle

ilgili elektronik harbin bir bölümüdür. Aynı zamanda ECM'de

denir, Elektronik karşı tedbirler şunları içerir:

ELECTRONIC DATA PROCESSING CENTER ELEKTRONİK BİLGİ İŞLEM MERKEZİ

(HV.): Aletlerle çalışan modern tesisler veya bilgi toplama

makamları tarafından derlenen çok miktarda bilginin

kullanılması ve yorumlanmasını kolaylaştırmak üzere imal

edilmiş, kompüterler dahil, otomatik şekilde çalışır teçhizat

idame ettiren bir merkez.

ELECTRONIC DATA PROCESSING EQUIPMENT ELEKTRONİK BİLGİ İŞLEM

TEÇHİZATI: Bak. "automatic data processing equipment".


ELECTRONIC DATA PROCESSING SYSTEM ELEKTRONİK BİLGİ İŞLEM SİSTEMİ

(HV.): Elektromekanik teçhizatın aksine elektronik süratte

elektronik devre şemalarından faydalanan makinalarla çalışır bir

bilgi işlem sistemini belirtmek için kullanılan genel terim.

ELECTRONIC DECEPTION ELEKTRONİK ŞAŞIRTMA: Elektromanyetik dalgaların;

bir düşmanı kendi cihazları tarafından alınmış bilgileri

yorumlamada yanlış yola sevkedecek veya elektronik sistemde

kasten yanlış işaretler gösterecek şekilde yayımı, yeniden yayımı,

değiştirilmesi, emilmesi veya yansıtılması işlemi. Bak. "electronic

countermeasure" ve "radio deception".

ELECTRONIC DIGITAL COMPUTER ELEKTRONİK TUŞLU HESAP MAKİNASI:

Bak. "automatic data processing equipment".

ELECTRONIC INTELLIGENCE ELEKTRONİK İSTİHBARAT: Nükleer infilaklar veya

radyoaktif kaynaklar dışındaki kaynaklardan yayılan, haberleşme

dışı elektromanyetik radyasyonlardan çıkarılmış teknik bilgiler ile

istihbarat bilgileri. Bak. "intelligence".

ELECTRONIC INTERFERENCE ELEKTRONİK MÜDAHALE (HV.): Elektronik

teçhizatta arzu edilen reaksiyona sebep olan elektrikli veya

elektromanyetik bir taciz. Elektrikle müdahale, özellikle,


elektromanyetik enerji yaymayan elektrikli cihazların

çalıştırılmasının sebep olduğu müdahaledir.

ELECTRONIC JAMMING ELEKTRONİK KARIŞTIRMA: Düşmanın elektronik

aygıtları, teçhizatı ve sistemleri kullanmasını engellemek

amacıyla yapılan, elektromanyetik enerjinin kasıtlı olarak yapılan

radyasyonu veya yansıtılması. Ayrıca bakınız: "jamming".

ELECTRONIC LINE OF SIGHT ELEKTRONİK GÖRÜŞ HATTI: Elektromanyetik

kuvvetlerin; iyonosfer veya traposfer tabakalarında kırılmaya

veya dağılmaya tabi olmadan geçtikleri bir yol. Bu hat; kesiksiz

bir görüş hattının, mutlak surette aynı değildir.

ELECTRONIC MODULATION ELEKTRONİK MODÜLASYON: Bir telsiz frekans

taşıyıcı dalgasına gönderilmekte olan ses veya işaret

varyasyonlarına uygun olarak, genişliğini, frekansını veya

safhasını değiştirmek suretiyle, istihbarat yükleme işlemi.

ELECTRONIC RECONNAISSANCE ELEKTRONİK KEŞİF: Nükleer patlamalar

veya radyoaktif kaynaklar haricinde kaynaklanan yabancı

elektromanyetik radyasyonların tespit edilmesi, belirlenmesi,

değerlendirilmesi ve yerinin bulunması.


ELECTRONIC WARFARE ELEKTRONİK HARP (A. B. D. SAVUNMA BAKANLIĞI):

Elektromanyetik spektrumun düşmanca kullanılmasını ve

elektromanyetik spektrumun dostça kullanılması faaliyetini

saptamak, kullanmak, indirgemek veya önlemek amacıyla,

elektromanyetik enerjinin kullanımı ile ilgili askeri faaliyet. Aynı

zamanda EW'de denir. Elektronik harbin içinde üç bölüm vardır.

ELECTRONIC WARFARE SUPPORT MEASURES ELEKTRONİK HARP DESTEK

TEDBİRLERİ: Tehdidin hemen belirlenmesi amacıyla

elektromanyetik radyasyon kaynaklarını araştırmak, kesmek,

tanımlamak ve yerini tespit etmek için bir harekat komutanının

direk komutası altında gösterilen faaliyetlerle ilgili elektronik

harp bölümüdür. Dolayısıyla, elektronik harp destek tedbirleri

elektronik karşı tedbirler (ECM), elektronik karşı-karşıtedbirler

(ECCM), sakınma, hedefleme ve kuvvetlerin diğer taktik

kullanımları ile ilgili çabuk kararların verilebilmesi için gerekli bir

bilgi kaynağı temin eder. Aynı zamanda ESM'de denir. Elektronik

harp destek tedbirleri verileri muhabere istihbaratı (SIGINT),

haberleşme istihbaratı (COMINT) ve elektronik istihbarat (ELINT)

üretmek için de kullanılabilir.

ELECTRONICS ELEKTRONİK İLMİ: Elektronlarla ilgili bilim.


ELECTRONICS SECURITY ELEKTRONİK GÜVENLİK: Yetkisiz şahısların, dost

kuvvetlere ait haberleşme dışı elektromanyetik radyasyonları

önleme ve inceleme suretiyle çıkabilecekleri kıymetli bilgileri

elde etmelerine engel olmak maksadıyla alınmış bütün

tedbirlerin meydana getirdiği koruma.

ELEMENT KISIM: Bir hava indirme birliği veya havadan indirilmiş birliğin,

muharebe sahasına giriş şekline göre ifade edilen parçası.

Paraşüt kısmı (parachute element), uçak kısmı "aircraft

element", deniz çıkarma kısmı (seaborne element) ve karada

harekat yapan kısım (over land element) gibi.

ELEMENTARY FLYING SCHOOL BAŞLANGIÇ UÇUŞ OKULU: Bak. "flying school".

ELEMENTS OF NATIONAL POWER ULUSAL GÜÇ UNSURLARI: Milli hedeflerin

elde edilmesinde kullanılabilecek bütün güçlerdir.

ELEMENTS OF RESUPPLY YENİDEN İKMAL UNSURLARI, BÜTÜNLEME İKMALİ

UNSURLARI: Bak. "early resupply", "improvised (early) resupply",

"initial (early) resupply", "planned resupply" ve "resupply of

Europe".

ELEPHANT STEEL SHELTER BÜYÜK ÇELİK SIĞINAK: Personel ve malzemenin

korunması için büyük boyutta çelik kemerlerden yapılmış


sığınak. Bu sığınak; çelik kemerli tiplerin en büyüğü olup, parça

emniyetli (splint proof shelter) olarak kullanılır.

ELEVATE NAMLUYA YÜKSELİŞ VERMEK: Nişangah açısını artırmak suretiyle

silahın namlusunu kaldırmak.

ELEVATING ARC YÜKSELİŞ DİŞLİ KAVSİ: Bir top namlusuna yükseliş ve alçalış

veren topa veya top kundağına dikey vaziyette tespit edilmiş

dişli kavis.

ELEVATING MECHANISM YÜKSELİŞ TERTİBATI, İRTİFA DONANIMI (DZ.): Bir top

üzerinde bulunan ve namlu ağzını yükseltip alçaltan tertibat.

Buna "elevation mechanism" de denir.

ELEVATION NİŞANGAH AÇISI: Bir silah mesafece tevcih edildiği zaman namlu

ağzını hedefe bağlayan hat (toprak açısı hattı) ile namlu ekseni

uzantısı (yükseliş hattı) arasında kalan düşey açı. Buna "angle of

elevation"de denir.

ELEVATION CIRCLE YÜKSELİŞ KADRANI: Bir silah namlusunun yükseliş

açısını gösteren dairevi ıskala.

ELEVATION DIFFERENCE YÜKSELİŞ FARKI: Atış esaslarının bir esas topa veya

başka bir esas noktaya göre alındığı hallerde, her topa

uygulanması gereken yükseliş farkı.


ELEVATION DISPLAY BOARD YÜKSELİŞ KAYIT TAHTASI: Bak. "display board".

ELEVATION GUIDANCE YÜKSELİŞ REHBERİ: Bir uçağın pilot veya otomatik

pilotunun, gerekli alçalma yolunu takip etmesini sağlayıcı bilgi.

ELEVATION INDICATOR YÜKSELİŞ AHİZESİ: Deniz toplarında aynı işi gören

cihaz.

ELEVATION INDICATOR-REGULATOR YÜKSELİŞ TANZİM KADRANI: Bak.

"indicator-regulator".

ELEVATION MECHANISMYÜKSELİŞ TERTİBATI, İRTİFA DONANIMI (DZ.): Bak.

"elevating mechanism".

ELEVATION OF SECURITY EMNİYET YÜKSEKLİĞİ: Dost birliklerin üzerinden,

güvenliklerini tehlikeye sokmadan ateş açılabilen asgari

yükseklik. Bu kavram yalnızca düz bir uçuş yoluna sahip belirli

teçhizat için geçerli olabilir.

ELEVATION QUADRANT YÜKSELİŞ KADRANI, YÜKSELİŞ AÇI ALETİ: Görmeden

yapılan atışta, silahı yükseliş bakımından tevcih etmeye yarayan

alet, istenilen yükseliş, kadran üzerinde bağlanır ve göstergeler

bir hizaya gelinceye kadar namluya yükseliş verir. Ayrıca bakınız:

"gunner's quadrant" ve "quardant".


ELEVATION SCALE YÜKSELİŞ KILICI: Deniz topçuluğunda aynı işi yapan ıskala.

ELEVATION STOP YÜKSELİŞ TAHDİT ÇENESİ: Bir top veya diğer bir teçhizat

üzerinde bulunan bir parça. Bu parça, top veya teçhizatın belirli

hadler dışında alçalıp yükselmesine engel olur.

ELEVATION TABLE YÜKSELİŞ ÇİZELGESİ: Topa tatbik edilecek yükseliş tanzimleri

ile birlikte bu yükselişlere tekabül eden mesafeleri de veren atış

çizelgesi.

ELEVATION TINT Bak. "hypsometric tinting" Yükseklik renkleri. "Hypsometric

tinting" - Hipsometri renklerine bak.

ELEVATION TRACKING TELESCOPE YÜKSELİŞ TAKİP TELESKOPU: Hareket

halindeki bir hedefi yükseliş bakımından takip etmekte kullanılan

optik bir alet.

ELEVATOR YÜKSELİŞ DÜMENİ, İRTİFA DÜMENİ: Bir uçağın kuyruğunda

bulunan oynak taşıyıcı. satıh. Bu dümen hareket ettirilerek,

tayyareye tırmanma veya pike yapma imkanları verilir. İrtifa

dümeni, kanatçık (aileron) ve istikamet dümeni (rudder)

tayyarenin üç esas komuta parçasıdır.


ELEVATOR CONTROL İRTİFA DÜMEN KOMUTASI: Uçaklarda pilot tarafından

kullanılan ve irtifa dümenine pike yapmak ve irtifa almak için

gerekli açıyı vermeye yarayan levye.

ELICITATION (INTELLIGENCE) SONUÇ ÇIKARMA, İSTİHBARAT: Bir mülakat veya

sohbet yaparmış gibi bir kişi veya gruptan bilgi etme yolu.

İstihbaratı toplayan kişi olmaya çalıştığı şeklin dışında olmadığı

müddetçe genel olarak üstü kapalı olan insan kaynaklı istihbarat

toplama tekniği.

ELIGIBLE ELVERİŞLİ, MÜSAİT:

ELIGIBLE FOR SEPARATION HİZMETTEN AYRILMAYA MÜSTAHAK,

ASKERLİKTEN AYRILMAYA MÜSTAHAK:

ELIGIBLE RECIPIENT EHİL ALICI:

ELIGIBLE TRAFFIC UYGUN TRAFİK: Hareket gereklerinin belirtilip"teslim edildiği

ve gerekli yerlerin gösterilip tahsis edildiği trafik. Böyle bir trafik,

Birleştirilmiş Hizmetler için Müşterek Seyahat Düzenlemeleri ile

Savunma Bakanlığı ve kara, deniz ve hava nakliyesinin uygunluğu

ile ilgili askeri bölümlerin yayınlarında belirtilen uygunluk

gereklerini karşılamalı ve Müşterek Kurmay Başkanlarının

rehberliğine uygun olmalıdır.


ELLIPSE ELİPS (HV.): Sabit iki nokta (odak) etrafında çevrilen bir eğri. Bu

eğri o şekilde çizilmiştir ki eğri üzerindeki bir nokta ile odaklar

arasındaki mesafe toplamı yine eğri üzerindeki başka bir nokta

ile odak arasındaki mesafe toplamına eşittir. (Bir gezegen veya

uydu yörüngesinde, sabit noktalardan biri esas cismin (primary

body) -güneş veya arz- merkezi olduğuna göre yörüngede

merkeze en yakın nokta, elipsin) büyük ekseninde en uzak

noktadan 180 dir.

EMBANKMENT TOPRAK DOLGU:

EMBARGO AMBARGO KOYMAK: Bu işi yapmak. EMBARKATION (SAVUNMA

BAKANLIĞI, SAVUNMA KURULU): BİNDİRME, YÜKLEME: Kıtaların

malzeme ve ikmal maddeleri ile birlikte, bir gemiye ve/veya hava

aracına bindirilmesi veya yüklenmesi.

EMBARKATION AND TONNAGE TABLE BİNDİRME VE TONAJ ÇİZELGESİ:

Muharebe yüklemesi yapılmış bir gemide personel yükü, kıta

veya gemi birimleri ile gösteren, birleştirilmiş bir çizelge.

EMBARKATION AREA BİNDİRME SAHASI: Bir kısım bindirme noktalarını

içeren bir kıyı sahasıdır. Burada; bindirme için son hazırlıklar

yapılır ve deniz araçları ile gemilere tahsis edilmiş yükler,


bindirilmek üzere buradan ileriye celbedilir. Bak. "mounting

area".

EMBARKATION CARD DENİZAŞIRI ADRES KARTI: Denizaşırı yerlere giden

askerlerin, adres değişikliklerinden ailelerini haberdar

edebilmeleri için kullanılan kart. Buna "arrival card" da denir.

EMBARKATION ELEMENT (UNIT) (GROUP) BİNDİRME KISMI (BİRLİĞİ) (GRUBU):

Bir ulaştırma kısma (birliği) (grubu) gemilerine, ikmal maddeleri

ve teçhizatı ile birlikte bindirilen veya bindirilecek olan

(muharebe bindirmesi ya da yüklemesi yapan) personelden

oluşan, geçici bir idari teşkil. Bu teşkil; bindirmenin

tamamlanmasıyla birlikte ortadan kalkar. Bu bindirme kısmı;

normal olarak, iki veya daha fazla bindirme timinden; bir birlik,

iki veya daha çok kısımdan; ve bir grup iki veya daha çok

birlikten ibarettir. Bak. "embarkation organization; embarkation

team".

EMBARKATION GROUP BİNDİRME GRUBU: Bak. "embarkation element (unit)

group".

EMBARKATION OFFICER BİNDİRME/YÜKLEME SUBAYI: Çıkarma kuvveti birlikleri

karargahına mensup bir subay. Bu subay; bindirme planlaması


gemilere yükleme ve bindirme ile ilgili hususlarda, birlik

komutanına tekliflerde bulunur. Ayrıca bak. "combat cargo

officer".

EMBARKATION ORDER BİNDİRME/YÜKLEME SIRASI: Kıtalar ve teçhizatları için

gemi veya hava aracına hareket etme hususunda tarih, zaman,

yol yükleme şemaları ve yöntemlerini belirten bir emir. Ayrıca

bakınız: "movement batle".

EMBARKATION ORGANIZATION BİNDİRME/YÜKLEME TEŞKİLATI: Bir

amfibik gemiler grubuna, ikmal maddeleri ve teçhizatı ile birlikte

bindirilen veya bindirilecek olan (muharebe bindirmesi veya

yüklemesi yapan) personelden oluşan geçici idari bir teşkil.

Ayrıca bakınız: "embarkation element (unit) (group) " ve

"embarkation team".

EMBARKATION REGULATIONS BİNDİRME YÖNETMELİĞİ: Kıtaların nakliye

gemilerine bindirildikleri limanlarda geçerli olan bindirme usul

ve kurallarını belirten yönetmelik.

EMBARKATION TABLE BİNDİRME MEVZUATI: Bir nakliye gemisine bindirilen

subay ve eratın adedini ve gemide taşınan yük miktarı ve cinsini,

liste halinde detaylı olarak gösteren bir çizelge.


EMBARKATION TEAM BİNDİRME TİMİ: Bir gemiye, ikmal maddeleri ve

teçhizatıyle birlikte bindirilen ve bindirilecek olan (muharebe

bindirmesi ve yüklemesi yapan) bütün personelden oluşan geçici

bir idari teşkil. Bak. "embarkation element (unit) (group) " ve

"embarkation organization".

EMBARKATION UNIT BİNDİRME BİRLİĞİ: Bak. "embarkation element (unit)

(group) ".

EMBARRASS SIKMAK, UTANDIRMAK, ŞAŞIRTMAK:

EMBARRASSMENT SIKINTI, MAHCUBİYET:

EMBASSY BÜYÜKELÇİLİK: Bir devletin, önemli menfaat ve ilgisi bulunan

başka bir devlet merkezinde, yüksek temsil yetkisini haiz

sefareti.

EMBEZZLEMENT ÇALMA, ZİMMETE GEÇİRME, GÜVENİ KÖTÜYE KULLANMA:

EMBLEM ÜSTÜN BAŞARILI BİRLİK SEMBOLÜ: Bazı birlik nişanları ile taltif

edilmiş olan birliklere mensup şahısların üniformalarına taktıkları

nişan. Bu semboller, yalnız aşağıdaki birlik nişanları için takılır.

Birlik Temayüz Nişanı (Distinguished Unit Citation),

Cumhurbaşkanlığı Birlik Savaş Nişanı (President Unit Citation),

Birlik Değerli Hizmet Nişanı (Meritorius Unit Commendation),


Deniz Kuvvetleri Değerli Hizmet Nişanı (Navy Unit

Commendation) vesaire gibi.

EMBRASURE MAZGAL: Ateş ve gözetleme maksadıyla bir duvar veya ön

siperde açılan delik veya yarık. Mazgallar, genel olarak, silahın

daha büyük bir kavis üzerinde hareket edebilmesi için, dış tarafa

doğru geniş olarak açılır.

EMCON Bak. "emission control".

EMERGENCY ACİL DURUM, ACİL İHTİYAÇ, ANİ DURUM: Acil olağanüstü hal.

EMERGENCY ADDRESSEE CARDEN YAKIN AİLE ADRESİ: Faal hizmette iken

memleket dışına çıkan bir şahsa, memleketten ayrılırken imza

ettirilen ve herhangi bir acil durumda haberdar edilecek

yakınının, şahsın isim ve adresini ihtiva eden kart.

EMERGENCY ANCHORAGE ACİL DEMİRLEME YERİ: Deniz tekneleri, seyyar

destek birlikleri, yardımcı gemiler veya ticaret gemileri için sınırlı

bir savunma teşkilatına sahip bir demirleme yeri. Bakınız:

"assembly anchorage", "holding anchorage", "working

anchorage".
EMERGENCY BARRAGE YARDIMCI BARAJ ATEŞİ: Normal baraj hattı üzerinde

açılacak gedikleri kapamak veya hattın diğer bir kısmından

normal barajı takviye etmek için açılan baraj ateşi.

EMERGENCY BURIAL ACİL GÖMME: Bir mezarlığa gömmek için tahliyeye

imkan vermediği zaman veya ulusal ya da uluslararası yasal

düzenlemelere göre gömmeyi yapmak mümkün olmadığı zaman,

genellikle, muharebe meydanında yapılan bir gömme işlemi.

Bak. "burial".

EMERGENCY CEILING ARIZALI MOTORLA UÇUŞ İRTİFAI: İki veya daha çok

motorlu bir uçağın motorlarından biri çalışmadığı zaman,

emniyetle uçuş yapabileceği azami irtifa.

EMERGENCY COMBAT CAPABILITY ACİL MUHAREBE KABİLİYETİ (HV.): İlk

alarm hali (primary alert status) ile ilgili bir durum. Bu durumda;

bir füze muharebe atışı için lüzumlu unsurlar atış üssünde hazır

ve stratejik erken haber verme ve ikaz şartları altında atış

yapabilecek durumdadır.

EMERGENCY COMPLETEMENT NÜKLEER SİLAHLARIN ACİL OLARAK İMHASI:

Nükleer silahı taktik olarak kullanılmaz hale sokmak, gizli bilginin

öğrenilmesini engellemek ve silahların daha sonra yeniden


kullanılmasını önlemek amacıyla, nükleer cephaneler, parçalar

ve ilgili gizli bilginin önemli bir nükleer sızıntı olmadan imha

edilmesi. Bak. "emergency establishment", "emergency

destruction of nüclear weapons".

EMERGENCY COUNTER PREPARATION YARDIMCI İMHA ATEŞİ: Bir tümen

topçusu tarafından, diğer tümenlerin mevzii imha ateşlerini

takviye maksadıyla açılan ateş. Bu ateş, desteklenecek tümen

komutanı tarafından yapılan istek üzerine açılır.

EMERGENCY ESTABLISHMENT ACİL DURUM KURULUŞU, TEŞKİLİ, KADROSU: Bir

birlik, teşkil veya karargahta, acil durum için insan gücünün

yeniden düzenlenmesini gösteren bir tablo. Aynı zamanda

"emergency complement" de denir.

EMERGENCY FLEET OPERATING BASE DONANMA ACİL HAREKAT ÜSSÜ,

YARDIMCI HAREKAT ÜSSÜ: Bir bölgede sınırlı bir süre için

harekatta bulunan donanma birliklerinin lojistik desteğini

sağlayan üs. Bak. "base".

EMERGENCY IN WAR SAVAŞTA ACİL DURUM: Sınırlı bir bölgede

muharebelerin kritik oranda şiddetlenmesi ile ortaya çıkan ve

ulusal ve Müttefik Komutanlıklar tarafından özel ve hemen


faaliyet gerektiren tali bir harekat. Böyle bir acil durumun

mevcudiyetine, ilgili milli komutanla müzakere edildikten sonra,

bu sınırlı bölgeden sorumlu müttefik komutanı tarafından karar

verilecektir.

EMERGENCY LANDING MECBURİ İNİŞ: Bir kaza veya motor gücünün

kaybolması üzerine yapılan iniş. Bir uçağın, tehlikeli bir durum

ortaya çıktığı zaman, yere indirilmesi. .

EMERGENCY LANDING FIELD MECBURİ İNİŞ MEYDANI: Bir tayyarenin tehlike

vukuunda inebileceği yer. Bu meydanda, genel olarak, sığınma,

ikmal ve onarım tesisleri bulunmaz.

EMERGENCY LANDING FLARE MECBURİ İNİŞ İHBAR FİŞEĞİ: Geceleyin mecburi

iniş yapmak zorunda kalan bir hava aracından atılan aydınlatma

cephanesi. Bu cephane, genel olarak küçük bir paraşüte bağlıdır.

EMERGENCY MEDICAL TAG ACİL HASTA TANITMA FİŞİ: Hasta, yaralı ve

ölülere takılan ve sıhhi kayıtları ihtiva eden etiket. Bu etiket,

teşhis ve tedavi ile birlikte, künye ve idari bilgileri de ihtiva eder.

Bunlar; hasta ve yaralı toplama, sıhhi yardım ve ayırma

istasyonlarında kullanılır.
EMERGENCY MEDICAL TREATMENT ACİL TIBBİ TEDAVİ: Eğitim görmüş sıhhiye

personeli tarafından hasta ve yaralılara yapılan ilk tedavi. Buna

kısaca "emergency treatment" de denir. Bak. "first aid".

EMERGENCY MEDICAL UNIT ACİL SIHHİ BİRLİK: Acil durumlarda gerekli tıbbi

faaliyetleri göstermek üzere, geçici olarak kurulan bir sıhhiye

birliği. Bak. "provisional unit".

EMERGENCY MOBILE FORCES ÇEVİK EMNİYET KUVVETLERİ: Tesisin içinde ve

civarında, acil bir koruma temin etmesi için, bir askeri mevki,

kamp veya garnizonda bulunan hizmet birliği personelinden

teşkil edilmiş silahlı ve motorlu kuvvet.

EMERGENCY PRIORITY ACİL DURUM ÖNCELİĞİ: Tüm diğer önceliklerden daha

ön sıraya geçen acil bir görev isteği kategorisidir. Ayrıca bak.

"immediate mission request; priority of immediate mission

requests".

EMERGENCY RATION DEMİRBAŞ RASYON, OLAĞANÜSTÜ RASYON (DZ.):

Muharebe şartları altında, normal ikmal kaynaklarından istifade

edilemeyen hallerde, kıtalara veya personele tahsis edilen özel

tip rasyon. Bak. "ration".


EMERGENCY REINFORCEMENT ACİL TAKVİYE PERSONELİ: ABD Kara Ordusu Milli

Muhafız teşkilatının, ABD Kara Ordusu İhtiyat Asli Teşkillerinin

veya Faal Ordusunun bir birliğine seferi takviye personeli olarak

tertiplenen ve, ABD Kara Ordusu İhtiyat Asli Teşkillerinin bir acil

Takviye Kontrol Grubu olarak kabul edilen ABD Kara Ordusu

Müşekkel İhtiyat Teşkillerinin birlik dışı bir mükellefi.

EMERGENCY RELOCATION SITE ACİL YENİDEN TERTİPLENME, BÖLGESİ: Sivil veya

askeri karargahların tümünün veya bir kısmının gidebileceği bir

esas hedef bölge. Asgari olarak, tesisin, muhaberenin ve veri

üssünün bakımının yapılmasını temin etmek için kadrosu tespit

edilir. Hemen faaliyete geçmek, önceden belirlenmiş bir süre için

başlangıçtaki ihtiyaçları desteklemek ve yer değiştirmiş

karargahın savaş zamanı ihtiyaçlarını karşılamak için genişleme

imkanına sahip olmalıdır.

EMERGENCY REPLENISHMENT TIME ACİL İKMAL SÜRESİ: İkmalin, bütün

ilgililerce olağanüstü bir çalışma ile yapılması için gerekli süre.

Bak. "level of supply".

EMERGENCY RISK (NUCLEAR) KRİTİK RİSK (NÜKLEER): Beklenen etkilerin bazı

geçici şok tesirlerine ve zayiata sebep olup, birliğin muharebe


etkinliğini önemli şekilde düşürebileceği bir risk derecesi. Ayrıca

bakınız: "moderate risk (nuclear) ", "degree of risk".

EMERGENCY ROADSIDE SERVICE YOL ÜZERİNDE ACİL BAKIM: Bakım

birliklerinin, kendilerine tahsis edilmiş sorumluluk bölgelerinden

geçerken çalışamaz hale gelen veya çalışmalarını engelleyecek,

arızaları beliren araçlara sağladıkları acil bakım. Bu hizmet,

bakım birliğinin sorumluluk bölgesinden transit olarak geçen

araçlarla, bu bölgede konaklayan veya bölgeden geçen birliklere,

kendileri tarafından yapılan bakım işlerine ek olarak, temin

edilir.

EMERGENCY SCRAMBLE ALARM UÇUŞU, ALARM ÇIKIŞI: Hava önleme

görevlerinde, "Belirtilen uçak gemileri, ellerinde bulunan tüm

avcı uçaklarının muharebe hava devriyesi olarak hemen

kaldırsınlar" anlamına gelen kod. Eğer elde bulunanların hepsi

gerekmiyorsa, bu kadar numaralar ve/veya uçak türleri de

eklenebilir.

EMERGENCY SUBSTITUTE ACİL İKAME MADDESİ: Bir başka madde yerine,

ancak olağanüstü durumlarda ve bu maddeyi kullanan milletin

teknik bakımdan yetkili personelin tavsiyesiyle ve belirttiği


sınırlar dahilinde kullanılabilecek bir madde. Ayrıca bakınız:

"acceptable product", "standardized product".

EMERGENCY TREATMENT ACİL TEDAVİ: Bak. "emergency medical

treatment" ve "hospiltalization".

EMERGENCY VETERINARY TAG HAYVAN İLK YARDIM ETİKETİ: Muharebede

orduya ait hayvanlara takılan ve hastalığını veya aldığı yaranın

cins ve vaziyeti ile yapılan tedavi hakkında kayıtları ihtiva eden

kart.

EMERGENCY WAR ORDER ALERT ACİL HARP NİZAMİ ALARMI (HV.): Bir

hazırlık durumu. Bu durumda; eğitim görmüş işletme

mürettebatı, harp başlığı takılıp faaliyete hazır bir harekat

rampasına monte edilmiş muharebeye hazır bir füzeyi,

emredilen. reaksiyon süresi içinde, diğer stratejik kuvvetlerin

planlanmış uygulanmasıyla birlikte, 24 saat her an atışa hazır

bulundurmaktadır.

EMIGRATE GÖÇ ETMEK, MUHACERET:

EMIGREE MUHACİR, (GÖÇMEN):

EMISSION CONTROL YAYIN KONTROLÜ (A. B. D. SAVUNMA BAKANLIĞI):

Elektromanyetik, akustik, ve diğer yayım cihazların aşağıdaki


amaçlarla seçici ve kontrollü şekilde kullanılması. a. Harekat

güvenliği için düşman alıcılarının tespit etme ihtimalini asgariye

indirmeye çalışırken, komuta ve kontrol imkan ve kabiliyetlerini

en iyi şekilde kullanmak. b. Dost sistemler arasındaki karşılıklı

müdahaleyi asgariye indirmek. c. Bir askeri yanıltma planı

uygulamak. Aynı zamanda EMCON da denir. Ayrıca bakınız:

"electronic warfare".

EMISSION CONTROL (NATO) EMİSYON KONTROLÜ: Yayımlanan

elektromanyetik ve/veya akustik enerjinin kontrolü. Amaç iki

yönlü olabilir; düşmanın yayınları tespit etmesini asgariye

indirmek ve bu yolla elde edilen bilginin kullanımı veya dost

kuvvetlerin alıcılarının performansını artırmak.

EMISSION CONTROL ORDERS YAYIM KONTROL EMİRLERİ: Elektronik yayın

cihazlarının kullanılmasına yetki veren, bunları kontrol eden veya

yasaklayan emirler. Ayrıca bakınız: " control of electromagnetic

radiation".

EMISSION CONTROL POLICY YAYIM KONTROL POLİTİKASI: Hangi

elektromanyetik ve akustik yayıma izin verildiğini belirten

kontrol politikası.
EMISSIVITY YAYIM KABİLİYETİ: Bir eşyanın kızılötesi spektrumda ışıma oranı.

Siyah bir eşyanın yayım kabiliyeti 1,0'dır; diğer bütün eşya 1,0'in

altında bir yayım kabiliyetine sahiptir.

EMOTION HEYECAN, HİS, DUYGU:

EMPENNAGE KUYRUK TAKIMI: Bak. "tail assembly".

EMPIRICAL GÖZLEMSEL:

EMPLACE MEVZİLENDİRMEK, MEVZİE SOKMAK: Bir silahı, ateşe elverişli ve

hazırlanmış bir mevzie yerleştirmek.

EMPLACEMENT SİLAH MEVZİİ, AMPLASMAN; MEVZİİ: Bir veya daha çok silah

veya teçhizat parçasını, düşman ateşine veya bombardımana.

karşı korumak üzere, ve bulundukları yerden görevlerini yapacak

şekilde hazırlanmış bir mevzii. .

EMPLACEMENT BOOK MEVZİ KAYIT DEFTERİ: Bir mevzideki bir veya birkaç

silah için tutulan kayıt defteri.

EMPLACEMENT OFFICER MEVZİ SUBAYI: Bir silah mevziinden sorumlu subay.

EMPLOY KULLANMAK, MEŞGUL ETMEK, İSTİHDAM ETMEK:

EMPLOYEE MEMUR, MÜSTAHDEM, İŞÇİ:

EMPLOYER PATRON, İŞVEREN:


EMPLOYMENT OFFICER MAHKUM ÇALIŞTIRMA MEMURU, MAHKUM

ÇALIŞTIRMA SUBAYI: Bir disiplin cezaevi veya ıslah merkezi

erkanına dahil bir subay. Bu subay; tesisin çalışma programına

göre, mahkumların çalıştırılmasına nezaret eder.

EN ROUTE PERSONNEL YENİ KITALARINA GİTMEKTE OLAN PERSONEL:

Denizaşırı bir komutanlık veya limandan ayrılmış olmakla

beraber, ayrıldığı komutanlığın kuvvesine dahil olan personel.

ENCAMPMENT KAMP KURMA, ORDUGAH KURMA, KONAKLAMA: Sahrada,

geçici kamp veya ordugah kurma veya konaklama.

ENCIPHER ŞİFRELEMEK: Açık bir metni, şifre sistemiyle kapatarak

anlaşılmaz bir şekle çevirmek.

ENCIPHERED CODE ŞİFRELENMİŞ KOD: Kodlanmış bir metni, şifre ile de

kapamaktan ibaret bir kripto sistemi.

ENCIPHERMENT ŞİFRELEME: Şifreleme işlemi.

ENCIRCLEMENT ÇEVİRME, ÇEMBER İÇİNE ALMA: Bir düşman kuvvetinin

tamamen gerisine düşülecek şekilde kuşatılması ve sarılması; her

iki yandan kuşatma suretiyle çevrilmesi.


ENCIRCLING FORCE ÖNLEYİCİ TAKİP KUVVETİ: Geri çekilmekte olan

düşmanı, çekilme hattına paralel yollardan takip eden ve

düşmanın çekilme yolunu kesmek suretiyle, yanlardan taarruz

ederek, cepheden direkt baskı yapan takip kuvvetlerinin

vazifelerini tamamlayan takip kuvveti.

ENCIRCLING MANEUVER ÇEVİRME MANEVRASI: Düşmanın tamamen gerisine

düşecek şekilde kuşatılması ve sarılması suretiyle yapılan

muharebe hareketi.

ENCLOSURE İLİŞİK: İliştirilen şey. Bir yazının, doğrudan doğruya bir parçası

olmayıp, ayrıca bağlanan yazı, broşür, kitap vesaire. İlişik; o

yazıdaki bilgiyi açıklayan veya destekleyen delilleri ve ek bilgileri

ihtiva eder.

ENCODE KODLAMAK: Açık metinleri kod şekline çevirmek.

ENCODEMENT KODLU METİN: Bir açık metnin kodlanmış kısmı.

ENCODER KRİPTOCU: Bir haberi kodlanmış hale getiren şahıs.

ENCRYPT KRİPTOLAMAK: Kripto sistemi ile açık bir metni kapatarak

anlaşılmaz şekle koymak. (Not: Kriptolamak terimi, şifrelemek ve

kodlamak anlamlarını da kapsar). Ayrıca bakınız: "cryptosystem".


ENCRYPTED TEXT KRİPTOLU METİN: Manası anlaşılmayan veya anlaşılan

manası hakiki manasına uymayan ve gizli bir mana taşıyan

metin.

END ITEM MAMUL MADDE, SON MALZEME, SON MADDE: Gemi, tank,

seyyar tamirhane, uçak gibi kullanış maksadına göre hazırlanmış

maddeler, ana parçalar veya malzemenin nihai terkibi.

END ITEM DENSITY NİHAİ MADDE YOĞUNLUĞU, ANA MALZEME

YOĞUNLUĞU: Bir komutanlık veya coğrafi bölgede, bakım ve

ikmal desteğine ihtiyaç gösteren nihai madde miktarı.

END OF MISSION GÖREV BİTTİ: Kara ve Deniz topçusunun desteğinde, belirli

bir hedefe yapılan ateşin son bulduğunu belirten emir.

END PRODUCTS NİHAİ MAMULLER: Bir nihai maddede kullanılmak üzere

hazırlanmış aksam, tali komple parça ve malzemenin takılmış

şekli. Bazı hallerde; nihai mamuller, başlı başına ve nihai olarak

kullanılabilir. Mesela, vinç, motor, pervane tertibatı, göndermeç

gibi. Bunlara "major assembly" de denir.

END SPELL KOD GRUBU BİTTİ: Kriptografide, hecelemenin tamamlandığı ve

bundan sonraki grupların kelime ve cümleleri temsil edeceğini

belirtmek için kullanılan bir kod grubunun açık karşılığı.


END STRENGTH DEVRE SONU KUVVESİ: Kara Kuvvetleri veya tali teşkilinin

belirli bir devre (mali yıl, takvim yılı, ay veya harekat) sona erdiği

andaki fiili kuvvesi. Ayrıca bakınız: "initial strength".

END-ON COURSES ARDARDA KURSLAR:

ENDANGER TEHLİKEYE KOYMAK:

ENDORSE TASVİP ETMEK:

ENDORSEMENT VUKUAT KAYDI, ŞAHSİ KÜNYE DEFTERİ: Bir askerin şahsi

durumunda veya çalışma yerinde, mali kredilerinde, karakter ve

kabiliyet notundaki değişiklikler hakkında bilgi veren form.

Asker, başka sınıfa geçirildiği, müfrez bir hizmete ayrıldığı, kaçak

olarak kayıttan düşürüldüğü veya hizmetten uzaklaştığı zaman

bu kısım doldurulur.

ENDURANCE HAVADA KALIŞ SÜRESİ, SEYİR SÜRESİ: Bir uçağın belirli şartlar

altında ve yakıt ikmali yapmadan uçabileceği, bir aracın veya bir

geminin seyredebileceği süre. Ayrıca bakınız: "endurance

distance".

ENDURANCE DISTANCE SEYİR MESAFESİ: Bir geminin veya kara aracının

belirtilen herhangi bir seyir hızı ile gidebileceği toplam mesafe.


ENDURANCE LOADING REVİZYON YEDEĞİ YÜKLEME: Aşağıdaki niteliklere

sahip revizyon maddelerinin normal olarak, revizyonlar

arasındaki ay miktarı kadar bir süre için, gemide depolanması. a)

Fiyatça düşük b) Hafif ve hacimce küçük c) Tahmini kullanma

oranında d) Bozulmayacak. Ayrıca bakınız: "Loading".

ENDURANCE SPEED İDAME ETTİRİLECEK SÜRAT: Bir geminin ortalama su

kesimine sahip olarak, mutedil dalgalı bir denizde, savaşa hazır

olarak seyredebileceği saatteki deniz mili birimiyle hızı. Her

durumdaki seyir hızları belirli motor hızlarına tekabül edecektir.

ENDURANCE TIME BİR GEMİNİN BELİRTİLEN HERHANGİ BİR SEYİR HIZINI İDAME

ETTİRECEĞİ TOPLAM ZAMAN: Eğer bu unsur yakıt harici diğer

unsurlara dayanıyorsa, bu şekilde belirtilecektir.

ENEMY DÜŞMAN:

ENEMY ALIEN DÜŞMAN UYRUĞU: Kendi memleketi sınırları dışında ve

muhasım bir devletin arazisi içinde veya işgalindeki arazide

bulunan düşman uyruklu şahıs. Ayrıca bak. "alien enemy".

ENEMY BATTERY FILE DÜŞMAN TOPÇUSU DOSYASI: Düşman topçu

bataryaları hakkında bilinen malumatı ihtiva eden kartlardan

ibaret endeks.
ENEMY CAPABILITIES DÜŞMAN İMKAN VE KABİLİYETLERİ: Düşmanın maddi

iktidarı dahilinde bulunan ve benimsendiği takdirde, kendi

vazifemizin yapılmasına tesir eden hareket tarzları. Bu terim;

yalnız taarruz, savunma veya muharebeyi kesme gibi, genel

hareket tarzlarına değil; fakat, her genel hareket tarzı içinde

yapılmasımümkün olan özel hareket tarzlarına da sahiptir.

Düşmanın imkan ve kabiliyetleri zaman, mekan, hava durumu,

arazi durumu, düşman birliklerinin kuvvet ve tertibatı gibi askeri

harekat üzerine etki faktörlere göre kıymetlendirilir. Stratejik

anlamda; bir milletin imkan ve kabiliyetleri, o milletin, milli

hedeflerini yerine getirmesi için barışta ve savaşta kudreti

dahilinde bulunan hareket tarzlarını ifade eder. Ayrıca bakınız:

"capabilities".

ENEMY CIVILIAN INTERNEE INFORMATION BUREAU ENTERNE EDİLMİŞ SİVİL

DÜŞMAN PERSONELİ DANIŞMA BÜROSU: A. B. D. Enterne

Edilmiş Sivil Personel Danışma Merkezi ve Milli Büro'nun A. B. D.

kara ordusu nezaret ve kontrolu altındaki enterne edilmiş sivil

personelle ilgili bilgilerin alınması, işlenmesi, yayınlanması,

enterne edilmiş sivil personele ait şahsi kıymetli eşyanın,

emirlere uygun olarak, saklanması ve korunması; merkezi bir


sivil personel parmak izi dosyasının açılıp tutulmasıyla meşgul

olan faaliyet merkezi. ENEMY PRISONER OF WAR INFORMATION

BUREAU: DÜŞMAN HARP ESİRLERİ DANIŞMA BÜROSU: A. B. D.

Harp Esirleri Danışma Merkezi ile Milli Büro'nun; A. B. D.

nezareti ve kontrolu altındaki harp esirleri ile ilgili bilgileri almak,

işlemek ve yayınlamak; harp esirlerine ait kıymetli eşyanın,

emirlere uygun olarak, saklanması ve korunması; harp esirleri

için merkezi bir parmak izi dosyası açılıp tutulmasıyla meşgul bir

faaliyet merkezi.

ENFILADE DERİNLİĞİNE ATEŞ ALTINA ALMAK: Asker, siper veya

bataryalardan oluşmuş bir hattı, derinliği boyunca yalayacak

şekilde, ateş altına almak.

ENFILADE FIRE DERİNLİĞİNE ATEŞ: Ateş altına alınan sahanın uzun eksenine

karşı gelecek şekilde açılan ateş, derinliğine ateş; hedefin şekline

göre, bir cephe veya yan ateşi şeklinde olabilir. Buna sadece

"enfilade" de denir. Ayrıca bakınız: "flanking fire" ve "frontal

fire".

ENGAGE KARŞILA, ANGAJE OL: Bir hava önleme görevinde "Taarruz için

temas et" manasına gelen kod.


ENGAGEMENT ANGAJMAN, ÇATIŞMA: Bir hava savunmasında, önleyici bir

uçağın silahları veya havadan havaya füzeleri ile yaptığı hücum

veya bir savunma topçusunun hava savunma füzesi fırlatımını

takiben füzenin durdurma görevi için katettiği yol.

ENGAGEMENT CONTROL (KARŞILAMA) ÇATIŞMA KONTROLÜ: Bir hava

savunmasında, hava savunma atış birliğinin düşman hedefleri

tespit etmesi, tanımlaması, önlemesi ve tahrip etmesi ile ilgili

harekat işlevleri üzerinde uygulanan kontrol derecesi (Not:

NATO tanımı "hava savunma ateşleme birliği" yerine "hava

savunma birliği" tanımını kullanmaktadır) .

ENGINE MOTOR, MAKİNA: Arzu edilen fiziki tesiri meydana getirmek için

fiziki gücü tatbik eden çeşitli makinalardan biri; özellikle, hareket

enerjisini mekanik enerjiye çeviren herhangi bir makina. Örneğin

"steam engine" (buhar makinası), "gasoline engine" (benzin

motoru) ve "diesel engine" (dizel motoru) gibi. ENGINE CRADLE

HOLD-DOWN FITTINGS: VİDALI TESPİT YUVALARI: Bir yük

uçağının döşemesinde bulunan dişi vida çekilmiş bir tertibat. Yük

ve teçhizatı tespit etmek için, bağlama halkaları bunlara geçirilir.

ENGINE HOUSE COMPANY İTFAİYE BÖLÜĞÜ:


ENGINE SPRAY FUSE MOTOR SOĞUTUCU (HV.): Bir yastık su taşırma

düzeninin (pad deluge), fırlatma sırasında füze motorunu veya

motoru soğutmada kullanılan kısmı.

ENGINE SYNCHROSCOPE MOTOR SİNKROSKOBU: Birden fazla motoru olan

uçaklarda, motorlar arasındaki devir hızı farkını gösteren alet. Bu

alet, motorların birbirine uygun şekilde çalışmalarını kontrolda

pilota yardımcı olur.

ENGINEER I. İSTİHKAM, İSTİHKAMCI: Bir istihkam sınıfı mensubu; inşaat,

tahrip, ölçme, yol ve köprü inşaatı ve kamuflaj gibi istihkam

görevlerini yerine getiren asker.

ENGINEER AMPHIBIAN UNIT AMFİBİK İSTİHKAM BİRLİĞİ: İstihkam sınıfına

mensup ve harekatı, su üzerinden geçip düşman elindeki bir

kıyıya intikal ettirmeyi idare edecek şekilde eğitim görüp teçhiz

edilmiş bir teşkil. Bunlar, özel hücum görevlerinde ve çıkarma

harekatında kullanılır.

ENGINEER DEPOT İSTİHKAM DEPOSU: Özellikle istihkam sınıfına ait ikmal

maddelerini ihtiva eden depo.

ENGINEER DISTRICT İSTİHKAM İNŞAAT AS BÖLGESİ: Bir istihkam inşaat

bölgesinin, askeri inşaat, sivil inşaat işleri, gayri menkuller, askeri


ikmal ve diğer istihkam sınıfı görevlerini, emir verildikçe, icradan

sorumlu bir tali kısım.

ENGINEER DIVISION İSTİHKAM İNŞAAT BÖLGESİ: İstihkam dairesi

başkanının emri altında ve belirli bir coğrafi bölgedeki askeri

inşaat, sivil inşaat işleri, gayri menkuller, askeri ikmal ve diğer

istihkam sınıfı sorumluluklarının, emir verildikçe, istihkam inşaat

as bölgeleri tarafından, icrasından sorumlu büyük bir teşkilat

unsuru.

ENGINEER INTELLIGENCE İSTİHKAM İSTİHBARATI: Askeri harekat üzerinde

tesiri olan düşman ikmal veya faaliyeti, arazi, ulaştırma yolları ve

istihkamcılığı ilgilendiren diğer meseleler hakkında teknik

istihbarat.

ENGINEER OFFICER İSTİHKAM SUBAYI, MAKİNA SUBAYI (DZ.): İstihkam

sınıfına mensup subay.

ENGINEER PARTIAL FIELD MAINTENANCE KISMİ İSTİHKAM SAHRA BAKIMI:

Birlik bakım seviyesinin üstünde ve depo bakımı seviyesinin

altında bulunan ve belirli istihkam birlikleri tarafından yapılan

bakım.
ENGINEER RECONNAISSANCE İSTİHKAM KEŞFİ: Genel olarak, yapılması

gereken istihkamcılık işlerini tespit etmek maksadıyla, istihkam

kıtaları tarafından yapılan keşif.

ENGINEER SCHOOL İSTİHKAM OKULU: İstihkam sınıfının teknik ve taktiği

hakkında eğitim sağlayan sınıf okulu. İstihkam okulu; istihkam

malzemesinin gelişimine de yardım eder; sahrada hizmet

görmek ve öğretmenlik yapmak için eğitim görmüş uzman

yetiştirir.

ENGINEER SITUATION MAP İSTİHKAM DURUM HARİTASI: Yollar, köprüler,

tabii ve suni engeller, geçit veren suların durumları hakkında, en

son bilgilerin işlendiği harita.

ENGINEER SPECIAL BRIGADE (AMPHIBIAN ENGINEERS) ÖZEL İSTİHKAM TUGAYI

(AMFİBİ): Sıhhiye, levazım, muhabere ve ordudonatım

elemanları ile birlikte bot ve kıyı birliklerinden oluşan bir ordu

istihkam tugayı. Bu tugayın; bir amfibi harekatta muharip

kıtaları, teçhizat ve ikmal maddelerini nakletmek ve limanların

tesis edilmesinden evvel açık deniz gemileri (ocean-going

vessels) ambarlarından veya yakın sahil ikmal noktalarından

(near shore supply points) kıtaların ikmal işlerini desteklemek

gibi, iki vazifesi vardır. Tugay; çıkarma araçları ile teçhiz edilmiş
olup, mahdut mesafeler dahilinde, bir tümeni nakledecek ve bir

kolordunun ikmalini yapabilecek kapasitededir.

ENGINEER TROOPS İSTİHKAM KITALARI: İstihkam sınıfına mensup kıtalar;

muharebede istihkamcılık görevleri ile birlikte, kamuflaj gibi,

genel ve özel hazmetler içinde eğitim görmüş ve teçhiz edilmiş

kıtalar.

ENGINEER'S SCALEİSTİHKAM ÖLÇEĞİ: Bir fitin onda bölümlerine göre

derecelenmiş ölçek veya cetvel, ölçülerin, fit veya bir fitin onda

bölümlerine göre alındığı yerlerde kullanılır.

ENGINEERED PERFORMANCE STANDARD HESAPLANMIŞ İŞ STANDARDI: Bir

şahıs veya grubun, bir iş birimini, işin teferruatlı bir incelenmesi

sonucu kararlaştırılmış belirli bir metoda uygun olarak, yapması

için gerekli süre.

ENGINEERING CHANGE PROPOSAL MÜHENDİSLİK DEĞİŞİKLİK TEKLİFİ:

ENGINEERING CIRCUIT HİZMET DEVRESİ: Muhabere tesislerinin kurulmasına,

işletilmesine, bakım ve kontroluna ait hususlarda muhabere

etmek ve bu tesisleri kontrol etmek üzere, bakım veya işletme

personelinin istifadesine ayrılmış yardımcı bir devre veya kanal


(telli veya telsiz). Bu devre emir ve komuta devresi (order wire)

vazifesini de görür.

ENGINEERING DEVELOPMENTSTEKNİK ETÜT GELİŞTİRMELERİ (HV.): Hava

kuvvetleri hesabına teknik etütleri yapılmakta olan, fakat tedarik

veya işletme için henüz onaylanmamış bulunan geliştirme

programlarını içine alır.

ENGINEERING REQUIREMENTS PLAN MÜHENDİSLİK İHTİYAÇLARI PLANI:

ENGINEERING SERVICES MÜHENDİSLİK HİZMETLERİ, TEKNİK HİZMETLER (HV.):

Hava kuvvetleri sistemler komutanlığı tarafından yapılan

araştırma ve geliştirme programı şümulüne girmemiş teknik

çalışmalar. Mühendislik hizmetleri; Hava kuvvetleri

kadrosundaki teknik hizmetleri, teknik hizmet desteğini ve M. S.

B. standardizasyon programını içine alır.

ENGINEERING TEST TEKNİK DENEY: Bir madde veya sistemde mevcut

bünyesel, elektriki ve diğer fiziksel ve kimyasal özellikleri ve

çevre kuvvetlerinin bu özellikler üzerindeki etkisini tayin ve

tespitle ilgili olarak, geliştirme makamı tarafından veya bu

makamın denetimi altında takip edilen usuller ve girişilen

faaliyetler. Ayrıca bakınız: "test".


ENGINEERS İSTİHKAMCILAR: İstihkam komutanları, çarkçılar, mühendisler,,

uçak makinistleri. Ayrıca bakınız: "engineer".

ENLARGEMENT AGRANDİSMAN: Orijinalden daha büyük ölçekte bir negatif

pozitif veya basılmış nüsha.

ENLARGING PROJECTOR BÜYÜTME ALETİ: Bir harita veya fotoğrafın büyütülmüş

kopyasını çıkarmak için kullanılan alet.

ENLIST GÖNÜLLÜ ASKERE ALMAK, GÖNÜLLÜ ASKER KAYDETMEK:

Şartlara uyan isteklileri askere almak.

ENLISTED GÖNÜLLÜ ASKER: Askerliğin herhangi bir branşında gönüllü

olarak yazılmış kimse.

ENLISTED ALLOWANCE GÖNÜLLÜ ASKERLİK İKRAMİYESİ: Bir şerefli terhisle

ordu'dan ayrıldıktan sonra, üç ay içinde tekrar gönüllü olarak

ordu'ya katılan her şahsa verilen ikramiye. Ödenecek miktar,

hizmet derecesine göre tayin edilir.

ENLISTED CADRE ÇEKİRDEK ERAT, ERAT ÇEKİRDEĞİ: Bak. "cadre".

ENLISTED COMBAT INSIGNIA MUHARİP ERAT RÜTBE İŞARETİ: Muharip erat

tarafından takılan bu rütbe işareti, altın renginde bir fon üzerine


koyu mavi renkte düz, kemer veya eşkenar dörtgen şeklinde

şeritlerden ibarettir. Bak. "enlisted noncombatant irisignia".

ENLISTED EVALUATION SYSTEM ERAT BAŞARI DEĞERLENDİRME SİSTEMİ:

Ferdi ehliyetin objektif değerlendirilmesi suretiyle daha iyi bir

askeri personel idaresi temin maksadı güden bir sistem.

ENLISTED GRADE STRUCTURE ERAT RÜTBE DERECELERİ: Erat sınıfına mensup

askeri şahısların, yeni maaş derecesine dayanan rütbe

kademeleri.

ENLISTED MAN ERAT SINIFINA MENSUP ŞAHIS, ER: Ordunun bir subay veya

astsubaydan aşağı derecedeki erkek veya kadın mensubu. Buna

"enlisted person" de denir. ENLISTED MEMBER'S PAY DATA

CARD: ERAT MAAŞ BİLGİ KARTI: Bak. "pay data card".

ENLISTED NONCOMBATANT INSIGNIA GAYRİ MUHARİP ERAT RÜTBE

İŞARETİ: Bu işaret koyu mavi renkte bir fon üzerinde altın renkli

düz, kemer veya eşkenar dörtgen şeklinde şeritlerden ibarettir.

Bak. "enlisted combat insignia".

ENLISTED PERSON ERAT SINIFINA MENSUP ŞAHIS, ER: Bak. "enlisted man".

ENLISTED PERSONNEL ERAT SINIFINA MENSUP ŞAHISLAR, ERAT: Bak.

"enlisted person".
ENLISTED RESERVE CORPS İHTİYAT ERAT SINIFI: İhtiyat durumunda bulunan

eratı ihtiva eden Müşekkel İhtiyat Teşkilatının bir kısmı. Bu

kısımdaki erat, milli bir tehlike halinde, tekrar faal hizmete

çağrılabilir.

ENLISTED RESERVE CORPS LAPEL BUTTON İHTİYAT ERAT SINIFI: Bir şahsın

ihtiyat erat sınıfına mensup olduğunu gösteren madeni düğme.

ENLISTED SECTION ERAT ŞUBESİ: Personel dairesinin erat işleriyle,

özellikle eratın atanması, nakil işleri ve sınıflandırılması ile

uğraşan tali şubesi.

ENLISTED SPECIALIST UZMAN ER: İdari veya teknik ihtiyaçların, liderlik

vasfının üstünde sayıldıkları bir mevkie, belirli idari veya teknik

görevleri yerine getirmek üzere, E-4 veya daha yukarı maaş

derecesiyle atanmış, erat sınıfına mensup şahıs.

ENLISTED WOMAN KADIN ER: Kara ordusuna mensup kadın er. Rütbesi;

subay veya gedikli subaydan küçüktür.

ENLISTEE GÖNÜLLÜ ASKER: Silahlı kuvvetlerden birinin mensubu olarak,

gönüllü hizmet devresi için, gönüllü yazılan bir şahıs. Ayrıca

bakınız: "enlisted".
ENLISTMENT GÖNÜLLÜ ASKER OLMA: Mecburi askerlik (induction) dışında,

silahlı kuvvetlere ilk kaydını gönüllü olarak yaptırma.

ENLISTMENT OPTION HİZMET SEÇME HAKKI: Gönüllü yazılmak isteyen bir

kimseye, gönüllü askerliğe girdiği taktirde, yetiştirileceği veya

atanacağı görev veya coğrafi bölgeyi şahsen seçmesi için verilen

fırsat.

ENLISTMENT RECORD HAL TERCÜMESİ: Bir kimse tarafından, gönüllü askere

girdiği zaman doldurulan ve o kimsenin şahsı ile ilgili bilgileri

yazdıklarının doğruluğunu teyit eden vesikaları, gönüllü kayıt

sözleşmesini ve yemin vesikasını içine alan devamlı bir kayıt

formu.

ENPLANE UÇAĞA BİNDİRMEK, UÇAĞA YÜKLEMEK: Personel, ikmal

maddeleri veya teçhizatı bir uçağa yüklemek.

ENSIGN DENİZ TEĞMENİ: Deniz kuvvetlerinde en küçük rütbeli subay. Bir

deniz teğmeninin rütbesi, üsteğmenden; {lieutenant junior

grade) küçük ve birinci sınıf deniz gedikli subaydan

{commissioned warrant officer) büyüktür. Bu rütbe, kara

ordusunda, teğmene karşılıktır.


ENTAC İNTAK: Katı yakıt kullanan, Fransız modeli, kablo ile güdümlü bir

tanksavar füzesi. Uçaktan paraşütle bırakılabilir; yerden, araçtan,

helikopterden fırlatılabilir ve insan tarafından taşınabilir. MGM-

32 olarak adlandırılmıştır.

ENTERTAINMENT WORKSHOP MÜZİK VE TEMSİL ATÖLYESİ: Müzik ve sahne

programlarının provasına ve hazırlanmasına elverişli yeri ve

imkanları bulunan atölye.

ENTITLE AD KOYMAK, UNVAN VERMEK, YETKİ VERMEK:

ENTITY KURULUŞ, SAYIŞIM {MUHASEBE) ODAĞI:

ENTRAIN TRENE BİNMEK, TRENE BİNDİRMEK: Trene bindirmek, genel

olarak, kıtaları demiryolu ile bir yerden başka bir yere nakil

maksadıyla yapılır.

ENTRAINING AREATRENE BİNME SAHASI, TRENE BİNDİRME SAHASI: Belirli bir

mevkide bulunan ve askerlerin, bütün teçhizat ve ikmal

maddeleriyle birlikte trene bindirildikleri noktaların hepsini içine

alan saha.

ENTRAINING OFFICER TRENE BİNDİRME SUBAYI: Askerlerin teçhizat ve ikmal

maddeleri ile trene bindirilmesine nezaret ederek katar

komutanına (troop movement commander) yardım eden subay.


ENTRAINING POINT BİNDİRME İSTASYONU, BİNME İSTASYONU: Teçhizat

ve ikmal maddeleri ile birlikte kıtaların trene bindirildiği istasyon

veya saha.

ENTRAINING TABLE TRENE BİNDİRME ÇİZELGESİ: Tren tarifeleri, bindirme

ve indirme istasyonları, nakledilecek kıtalar hakkında bilgi ve

talimatı veren çizelge. Bu çizelge, genel olarak, harekat emrine

eklenir.

ENTRANCE CHANNEL GİRİŞ KANALI: Bir liman bölgesine veya iç liman

bölgesine giden su yolları.

ENTRAPMENT TUZAĞA DÜŞÜRME, YAKALAMA, ŞAŞIRTMA:

ENTRENCH SİPER KAZMAK, TAHKİMAT YAPMAK: Bak. "intrench".

ENTRENCHING TOOL (S) TAHKİM EDEVATI: Bak. "intrenchment".

ENTRUCK ARACA/OTOYA BİNMEK, OTOYA BİNDİRMEK: Otoya bindirmek,

genel olarak, kıtaların bir yerden başka bir yere kamyonla

nakledilmesiyle ilgilidir. Bak. "detruck".

ENTRUCKING AREA OTOYA BİNME SAHASI, OTOYA BİNDİRME SAHASI:

Belirli bir mevkide bulunan ve askerlerin, bütün teçhizat ve ikmal


maddeleriyle birlikte, kamyona bindirildikleri bütün noktaları

içine alan saha. Ayrıca bakınız: "detrucking area".

ENTRUCKING POINT OTOYA BİNME NOKTASI, OTOYA BİNDİRME NOKTASI:

Bir konvoy veya yürüyüş kolunun, personeli bir oto koluna

bindirmek için durduğu yer.

ENTRUCKING TABLE KAMYONA BİNDİRME ÇİZELGESİ: Bindirme zaman

çizelgeleri, bindirme ve indirme noktaları ve nakledilecek kıtalar

hakkında bilgi ve talimat veren çizelge. Bu çizelge, genel olarak,

bir harekat emrine ek olarak verilir.

ENTRY CONDITIONS GİRİŞ KOŞULLARI: Bir bilgisayar programına, yordama

veya alt yordama girerken belirtilecek koşullar.

ENTRY GROUP AMİ GİRİŞ GRUBU: Aynı temel meleke ve bilgiye ihtiyaç gösteren

ve normal olarak, aynı giriş seviyesinde eğitim gören, meşguliyet

bakımından birbiriyle münasebetli bir askeri meslek ihtisasları

grubu.

ENTRY ON DUTY VAZİFEYE GİRİŞ/GÖREV SIRASINDA GİRİLİR, GİRİŞ:

ENTRY PLAN LİMANA GİRİŞ PLANI: Mümkün olan azami emniyetle, fazla

sayıda teknenin bir limana muntazam olarak girmesini temin

eden plan.
ENTRY POINT GİRİŞ NOKTASI: Bir bilgisayar programına, yordama veya alt

yordama girerken belirtilecek koşullar.

ENVELOP KUŞATMAK: Düşmanın bir yanına veya her iki yanına birden

taarruz etmek. Bu kuşatma, genel olarak, düşman cephesine

taarruz etmek suretiyle de yapılır.

ENVELOPE ZARF: Bir balonun dış tarafı. Bu terimi kuşatmak anlamına gelen

"envelop" ile karıştırmamalıdır.

ENVELOPE DIAMETER ZARF ÇAPI (HV.): Bir tüp veya füze gövdesindeki

menfez veya delikle ilgili bir boyut. Bu boyut; gayri muntazam bir

şekil arzeden bir eşyanın, bu menfezde durduğuna veya eğik ya

da dik vaziyette içine konacağına göre yerleştirilebilme

derecesini gösterir. Terim özellikle roket motorlarının bir füze

gövdesine yerleştirilmesiyle ilgili olarak kullanılır.

ENVELOPING ATTACK KUŞATMA TAARRUZU, KUŞATICI TAARRUZ: Bak.

"envelopment".

ENVELOPMENT KUŞATMA, KUŞATMA HAREKETİ: Bir taarruz manevrası.

Burada asıl taarruz, düşman kuvvetlerin başlangıçtaki

tertibatının yan veya gerisine ve cephe hatlarının gerisindeki bir

hedefe tevcih edilir. Böyle bir manevra, kaide olarak, düşman


cephesine yöneltilmiş bir tali taarruzla birlikte yapılır. Ayrıca

bakınız: "close envelopment", "wide envelopment", "single

envelopment", "double envelopment" ve "turning

envelopment".

ENVIRONMENT ÇEVRE ŞART VE ETKİLERİ, ÇEVRE (HV.): Bulunulan yer, çevre

teçhizatı ve içindeki canlıların harekat özelliklerini, hava sıcaklığı,

nem ve bulaşıcı etkilerini, harekat usulleri, ivme, şok, titreşim ve

radyasyon durumlarını içine alan bütün şart ve etkilerin toplu

ifadesi.

ENVIRONMENTAL ENGINEERING ÇEVRE MÜHENDİSLİĞİ (HV.):

Mühendislikte; teçhizatı içinde bulunması zaruri çevre şart ve

etkilerinin sebep ve neticelerini incelemeye ayrılmış bir safha. Bu

terim; bazen "endüstri sağlığı mühendisliği "industrial hygiene

engineering" ve "biyomedikal mühendisliği "biomedical

engineering" başlıkları altındaki çalışmaları ifade eder.

ENVIRONMENTAL MEDICINE MEŞGULİYETLE TEDAVİ TEBABETİ: Tebabette,

çevrenin insan üzerindeki etkilerine tahsis edilmiş bölüm. Bu

terim "meşguliyetle tedavi tebabeti occupational medicine" ile

eşanlamlıdır. Ayrıca bakınız: "biomedicine".


ENVIRONMENTAL RESEARCH ÇEVRE ŞARTLARI ARAŞTIRMASI: Sorumlu

makamlarca toplanmış istatistik, meteoroloji, iklim ve coğrafi

durum ile ilgili bilgilerin derlenmesi, yorumlanması ve

değerlendirilmiş bilgilerin, münasip makamlar tarafından,

malzeme, personel ve harekat görevleri lojistik problemlerine

uygulanmak üzere, münasip form halinde, bu makamlara

sunulması.

ENVIRONMENTAL SERVICES ÇEVRESEL HİZMETLER: Askeri planlama ve karar

verme işleminde ve askeri harekatın geliştirilmesinde uzay,

atmosferik, oşinografik ve karasal çevrenin geçmişi, bugünü ve

geleceği hakkında elde edilmesi, üretilmesi ve temin edilmesi

gereken bilgilerin bilimsel, teknik ve danışma faaliyetlerinin

(geliştirme işlemleri; yani suni ve doğal unsurların etkisi dahil

olmak üzere) muhtelif terkipleri.

EPHEMERIS EFEMERİS, ASTRONOMİ TAKVİMİ: Uzay cisimlerinin yılın her

günü veya muntazam aralıklarla bulundukları hesaplanmış

yerlerini veren yayın.

EQUAL AREA PROJECTION EŞİT ALAN PROJEKSİYONU: Karadaki eşit

alanların, haritada eşit alanlarla gösterildiği projeksiyon.


EQUAL SECTION CHARGE EŞİT KESELİ BARUT HAKKI: İçlerinde eşit

miktarda sevk barutu bulunan keselerden ibaret barut hakkı.

Kullanılan keselerin miktarına göre ilk hız ve mesafe değişir.

Buna "alliquot part charge" ve "alliquot proppelling charge" de

denir.

EQUILIBRATOR MUVAZİN DÜZEN, DENGELEME DÜZENİ: Bir silah namlusu

veya atış kızağının ağırlığını dengeleyen tertibat. Namlu ve

kızağa, bu sayede, kolaylıkla yükseliş ve alçalış vermek mümkün

olur.

EQUIPAGE TEÇHİZAT: Bak. "equipment".

EQUIPMENT TEÇHİZAT (A. B. D. SAVUNMA KURULU): Bir kişi veya birliği teçhiz

etmek için lüzumlu bütün maddeler. Bu terim; elbise, alet,

mutfak eşyası, araç, silah ve benzeri maddeleri ifade eder.

Teçhizat; tıp ve tahsis durumlarına göre, "özel teçhizat" istihkak

cetvellerinde gösterilen teçhizat" ve "teşkilat ve malzeme

kadrolarında gösterilen teçhizat" olarak birkaç çeşide ayrılır.

Teçhizat şu şekilde sınıflara ayrılır: "şahsi teçhizat", "birlik

teçhizatı", "özel teçhizat". Ayrıca bakınız: "individual equipment;

material; organization equipment; special (or project)

equipment".
EQUIPMENT AUGMENTATION (DATA AUTOMATION) TEÇHİZAT TAKVİYESİ

(HV.): Kurulmuş bir bilgi işlem sisteminde artan iş hacmini

karşılamak üzere, ek otomatik bilgi işlem teçhizat gücünün

tedariki.

EQUIPMENT BUNDLE HAVADAN İKMAL AMBALAJI: Bak. "aerial delivery

container".

EQUIPMENT COMPONENT LIST MALZEME AKSAM LİSTESİ:

EQUIPMENT DEADLINED FOR PARTS PARÇA BEKLEYEN ARIZALI MALZEME:

Arızalıya ayrılmış bir malzemeyi asgari bir çalışma durumuna

iade için gerekli bir parça isteği. Parça bekleyen arızalı malzeme

terimi; parça bekleyen arızalı araç (vehicle deadlined for parts)

terimlerinin yerini almıştır.

EQUIPMENT LOG BOOK MALZEME SİCİL DEFTERİ: Malzemenin kullanma süresi

içinde vukua gelmiş olayların mecburi olarak kaydına mahsus bir

kontrol dokümanı.

EQUIPMENT MODIFICATION LIST MALZEME DEĞİŞİKLİK LİSTESİ, MALZEME

TADİLAT LİSTESİ: Diğer teşkilat ve malzeme kadrolarında

gösterilmeyen hakiki işletme durumlarının tespiti için, bir veya


birkaç birliğin malzemesinde ilave veya azaltmalar yapmak

suretiyle, TMK'da değişiklik yapan liste.

EQUIPMENT OPERATIONALLY READY HAREKATA HAZIR TEÇHİZAT: Tasarlandığı

görevi tam olarak yerine getirmeye muktedir ve etkin, güvenilir

ve emin bir performans göstereceğini temin eden bir sistem

düzenlemesine sahip, çalışan bir birliğin elinde bulunan bir

teçhizat kaleminin durumu.

EQUIPMENT READINESS DATE MALZEME HAZIR BULUNDURMA TARİHİ: Bak,

"readiness date ".

EQUIPMENT RESERVE MALZEME YEDEĞİ: Beklenilen dağıtım talebini

önceden karşılamak veya beklenmedik işletme ihtiyaçlarını

gidermek üzere, tedariki ve depolanması gereken ikmal

maddeleri.

EQUIPMENT STATUS BOARD MALZEME DURUM TAHTASI: Teçhizatın

mevcudu, durumu ve temini ile ilgili bilgi veren tahta.

EQUIPMENT TABLE NOMENCLATURE TEÇHİZAT İSİM LİSTESİ:

EQUITY YASAL PARA KAYNAĞI:


EQUITY (OWNERSHIP) ACCOUNTS TASARRUF HESAPLARI, MÜLKİYET

HESAPLARI: Bir kuvvet komutanlığının malı olup bir başka kuvvet

tarafından depolanan, dağıtılan ve hesabı tutulan malzeme

stokları.

EQUIVALENT AIRSPEED EŞDEĞER HAVA SÜRATİ: Muhtemel sıkışma hatası

giderilen, ayarlanmış hava sürati. Ayrıca bakınız: "airspeed".

EQUIVALENT FOCAL LENGTH EŞDEĞER ODAK UZAKLIĞI: Bir kamerada

kullanılan tüm alan için, lensin geri düğüm noktasından optik

eksen boyunca ölçülen, en iyi ortalama düzlem tanımında

bulunan mesafe. Ayrıca bakınız: "focal length".

ERECTOR-LAUNCHER MONTÖR RAMPA, KALDIRICI RAMPA (HV.): Bir füzeyi

fırlatma durumuna diken, sonra rampa hizmeti gören seyyar bir

teçhizat parçası.

EROSION AŞINMA: Mekanik aşınma ve barut gazının kimyasal tesiri

sonucu, bir top veya silah namlusunun iç kısmında husule gelen

aşınma. Yüksek hareket, yüksek ilk hız ve kimyasal tesir neticesi

namluda aşınma olur ve namlu çapı genişler.

ERROR HATA: Hedefe vurmayan bir atımın orta vuruş veya orta

paralanma noktası ile hedef arasındaki mesafe; yani sapma.


ESCALATION GERGİNLİK ARTIŞI, TIRMANMA: Bir anlaşmazlığın kapsam veya

şiddetinde kasıtlı veya kasıtsız artış.

ESCAPE AND EVASION INTELLIGENCE KAÇMA VE KURTULMA İSTİHBARATI:

Düşman eline düşen personelin kaçmasına veya düşman

hakimiyeti altındaki topraklarda kaybolan personelin düşman

eline geçmemesine yardım için hazırlanan bilgiler.

ESCAPE CHIT KURTARMA (KAÇMA) PERMİSİ, KURTARMA (KAÇIRMA) BELGESİ:

Bir şahıs tarafından taşınan tanıtma vasıtası. Normal olarak,

kumaştan yapılmış ve üzerine, bulunulan bölgenin dili ile, bunu

taşıyan kimseye gösterilecek yardımın mükafatlandırılacağını

vadeden bir mesaj basılmıştır. Kurtarma (kaçma) belgesi üzerine

bazen Amerikan ve müttefik bayraklarının kopyaları basılır.

ESCAPE LINE KAÇIŞ HATTI: Gizli bir faaliyete karışmış personelin, gizliliğin

ortaya çıkması veya tutuklanma durumu halinde bir bölge veya

alandan ayrılmasına imkan tanıyan, planlanmış bir hat.

ESCAPE ORBIT KAÇIŞ YÖRÜNGESİ (HV.): Merkezi bir kuvvet alanından kurtulmak

isteyen bir cisim veya partikülün kaçış için takip etmesi gereken

yollardan biri. Bu yörüngenin bir parabolik eğri veya hiperbolik


eğride olduğu gibi birden fazla bir dışmerkezliliği bulunması

gerekir.

ESCAPE ROUTE Bak. "evasion and escape route".

ESCAPE VELOCITY KAÇIŞ HIZI (HV.): Bir cismin, örneğin arz gibi bir çekim

sahasından kurtulması ve teorik olarak sonsuzlukta yolculuğa

devam etmesi için ulaşması gereken hız. Arz yüzeyinden kaçış

hızı saniyede 36,700 fittir. İçinde insan bulunan kullanışlı bir uzay

aracı, atmosferi daha küçük bir hızla geçip sonra kaçış hızını

artırmak suretiyle, aerodinamik ısınmada meydana gelen zararlı

seri ilk ivme veya yüksek cidar sıcaklığına engel olur.

ESCAPEE ESARET KAÇAĞI: Fiilen düşman eline düştükten sonra kendisini

kurtarmayı başaran bir kişi. Ayrıca bakınız: "evasion and escape".

ESCARPMENT YAR: Bir tepe silsilesi veya bir sırtın birdenbire dikleşen yüzü.

ESCORT REFAKAT ETMEK: Koruma maksadıyla birlikte gitmek.

ESCORT FORCES REFAKAT KUVVETLERİ: Düşman taarruzuna karşı diğer

kuvvetleri korumak için verilen çeşitli tipten muharip kuvvetler.

ESCORT GUARD REFAKAT KITASI, REFAKAT MUHAFIZI: Kamplarda etrafı

çevrili sahalarda harp esirlerini, müteferrik hizmetlerin,


sorgulanmaların yapılması ve tahliye veya nakilleri sırasında,

denetim altında tutan şahıs veya birlik.

ESCORT OF HONOR ŞEREF KITASI: Herhangi bir kimseye saygı nişanesi

olarak refakat etmekle görevli kıta. Yüksek rütbeli veya yüksek

mevki sahibi bir şahsa refakat eden kıta. Bknz. "guard of honor".

ESCORT OF THE COLOR SANCAK TÖRENİ: Sancak muhafız kıtası (color guard)

tarafından, sancağın alınmasında ve yerine konmasında yapılan

tören. Buna "escort of the standart" da denir.

ESCORT OF THE STANDARD SANCAK TÖRENİ: Bknz. "escort of the color".

ESCORT SHIP REFAKAT GEMİSİ: Destek kuvvetlerini ve konvoyları düşmandan

gizleyen ve denizaltılara karşı faaliyette bulunan bir harp gemisi.

Bu geminin normal silahları 5 ve 3 lık çift maksatlı toplarla çeşitli

denizaltı savunma silahlarından ibarettir.

ESCORT SYSTEM REFAKAT MUHAFAZA SİSTEMİ: Hareket halinde olan kıta, kol,

katar veya gemileri korumak için muhafız ve devriye çıkarma

sistemi.

ESCORT VESSEL REFAKAT GEMİSİ: Koruma maksadıyla, bir konvoya veya

başka bir gemiye refakat eden gemi. Bir refakat gemisi, saygı

nişanesi olarak görevlendirilir.


ESCUTCHEON ARMA: Bir sembol olarak kullanılan küçük levha.

ESKER MOREN: Buzul altındaki akıntıların yığdığı kum ve çakılların

meydana getirdiği dar tepecik veya sırt.

ESPIONAGE CASUSLUK: Bilgi edinmek için gizli ajanların kullanılması.

ESPIONAGE AGAINST THE UNITED STATES ABD'YE KARŞI CASUSLUK: ABD'ye

zarar vereceğine veya yabancı bir ülkenin işine yarayacağına

inanılarak veya niyetlenerek, ulusal savunma ile ilgili bilgilerin

elde edilmesi için tasarlanmış kapalı, örtülü veya gizli faaliyet.

Casusluk suçları için, ABD kodu Bölüm 37'nin Başlık 18'ine

bakınız.

ESPRIT DE CORPS BİRLİK RUHU: Bir teşkilin ruh. u. Şahısların mensup oldukları

teşkilden gurur duymaları.

ESSENTIAL CARGO ÖNEMLİ/ELZEM YÜK:

ESSENTIAL CIVILIAN SUPPLIES ESAS SİVİL İKMAL MALZEMELERİ: Askeri harekat

esnasında, bu harekat için zararlı hastalık ve huzursuzlukları

önlemek bakımından elzem olan veya yerel üretim sayesinde

ikmali kolaylaştıran sivil ikmal maddeleri.


ESSENTIAL ELEMENTS OF FRIENDLY INFORMATION MÜTTEFİKLER

ARASINDAKİ ESAS BİLGİ UNSURLARI: Karşı taraftaki planlamacılar

ve karar vericilerin zor durumlarda sormaları muhtemel olan,

müttefik niyetleri ve askeri imkan ve kabiliyetler hakkındaki kilit

soruları. Aynı zamanda EEFI' de denir.

ESSENTIAL ELEMENTS OF INFORMATION ESAS BİLGİ UNSURLARI: Düşman ve

düşman harekatını etkileyen koşullarda ilgili ve komutanın,

belirli bir zamanda muhtaç olduğu kritik bilgiler. Komutanın; bu

bilgilerle mevcut diğer bilgi ve istihbarat arasında bir ilişki

kurması, mantıklı bir karara varmasında yardımcı olur. Ayrıca

bakınız: "intelligence requirement".

ESSENTIAL INDUSTRY ESAS ENDÜSTRİ: Sivil veya askeri ekonominin

ihtiyaçları için gerekli bir endüstri. Terim, temel sınai. tesisleri ile

birlikte demir ve çelik endüstrisi, gıda endüstrisi, kimya

endüstrisi gibi, diğer endüstri şubelerinin temel hammaddeleri,

faydalı yarı veya tam mamul madde haline getiren lüzumlu

kısımlarını içine alır.

ESSENTIAL ITEM ESAS MADDE: A. B. D. Kara Ordusu'nda; kıtaların muharebe

kabiliyetleri için lüzumlu görülen maddelerden herhangi biri.


ESSENTIAL SECRECY Bknz. "appreciations".

ESSENTIAL SUPPLY/CARGO ZARURİ İKMAL MADDESİ/ZARURİ HAMULE; ESAS

İKMAL MADDESİ/ESAS HAMULE: Hayatı idame devresinde

(survival period) harbin devamını temin veya bu devrede ulusal

gücün ayakta kalması için lüzumlu ve şartlar imkan verir vermez

elden çıkarılması gerekli mallar. Bu mallar; yiyecek, arıtılmış

petrol, yağ ve yağlama yağları ile tıbbi müstahzarlar gibi

maddelerden ibarettir. Ayrıca bakınız: "cargoes and/or

commodities".

ESTABLISHING AUTHORITY TEŞKİL EDEN MAKAM: Bir amfibi harekatının;

müşterek bir kuvvet halinde bir amfibi özel kuvveti kuran ve

harekat için başlama direktifini yayınlayan müşterek kuvvet

komutanı.

ESTABLISHMENT KURULUŞ: Bir faaliyet grubu olarak kurulmuş, personel ve

malzemesi ile birlikte bir tesis.

ESTIMATE TAHMİN, TAKDİR: 1. Bir yabancı durumu, geliştirmeyi veya

bunların ana unsurlarını tanımlamaya ve önemini yorumlamaya

yönelen ve gelecekteki ihtimaller ve gösterilebilecek faaliyetlerin

muhtemel sonuçlarını değerlendiren inceleme. 2. Bir yabancı


ülkenin veya ülkeler grubunun özel bir ulusal plan politika, karar

veya tasarlanmış faaliyet şeklinin sonucu olarak imkan ve

kabiliyetlerinin hassas noktalarının muhtemel faaliyet tarzlarının

bir değerlendirmesi. 3. Elde bulunan veya ihtiyaç duyulan

miktarlar ve muhtemel engeller, tam olarak yerine getirme ve

sonuçlar gibi unsurları değerlendirmek ve tanımlamak amacıyla

yapılan veya yapılacak olan durumla ilgili gizli harekatın fiili veya

tasarlanan bir analizi. Ayrıca bakınız: "intelligence estimate". 4.

Hava önleme görevlerinde, "irtifa/derinlik/ menzil/belirtilen

temas büyüklüğünün çabuk bir tahminini yap" veya

"irtifa/derinlik/ menzil/belirtilen temas büyüklüğü tahminim

dur".

ESTIMATE OF TERRAIN ARAZİNİN KIYMETLENDİRİLMESİ: Askeri bir harekatın

planlanması için, bir saha üzerindeki arazi detaylarının etüt

edilmesi.

ESTIMATE OF THE SITUATION DURUM MUHAKEMESİ: Bir komutanın; askeri

durumu etkileyen bütün olayları dikkate alarak vazifesini ifa için

girişeceği hareket tarzları üzerinde bir karara varmasını temin

eden mantıklı bir muhakeme işlemi. Ayrıca bakınız:

"commander's estimate of the situation", "intelligence estimate


of the situation", "logistic estimate of the situation". Aynı

zamanda "appreciation of the situation".

ESTIMATED DATA TAHMİNİ ATIŞ ESASLARI: Hakiki ölçülerle veya ateşin

gözetlenmesi suretiyle elde edilen atış esaslarından ziyade,

takribi olarak elde edilen atış esasları.

ESTIMATED DATE OF SEPARATION ASKERLİKTEN TAHMİNİ AYRILMA TARİHİ,

HİZMETTEN TAHMİNİ AYRILMA TARİHİ:

ESTIMATED TIME EN ROUTE YOLDA GEÇEN TAHMİNİ SÜRE:

ESTIMATED TIME OF ARRIVAL TAHMİNİ VARIŞ ZAMANI, ETA (DZ. ):

ESTIMATED TIME OF COMPLETION TAHMİNİ TAMAMLAMA ZAMANI:

ESTIMATED TIME OF DEPARTURE TAHMİNİ HAREKET ZAMANI, TAHMİNİ

KALKIŞ ZAMANI, ETD (DZ.):

ESTIMATED TIME OF RETURN TAHMİNİ DÖNÜŞ ZAMANI:

ESTIMATING AGENCIES BÜTÇE ŞUBESİ: Kara Kuvvetleri Bütçe Dairesi

Başkanının direktif verdiği makamlar. Bu makamlar; kendi

kontrol ve nezaretleri altında bulunan tahsisata ait bütçe

tahminlerini hazırlamaktan sorumlu oldukları gibi, Kara

Kuvvetleri Bütçe Danışma Komitesi ve Temsilciler Meclisi ve


Senatonun ödenek tali komitesi karşısında münferit ödenek

tahminlerini savunmaktan da sorumludurlar.

ETHNIC ETNİK, IRK:

ETHYLDICKHORARSINE ETİLDİKLORARSİN: Keskin ve tahriş edici kokusu olan

sıvı halinde kalıcı bir kimyasal madde. Bu gaz; akciğer, burun ve

gözler için zararlıdır. Mermi içinde atılmak veya uçaklardan

püskürtülmek suretiyle kullanılır.

EVACUATE BOŞALTMAK: Personel, hayvan veya malzemeyi herhangi bir

yerden veya mevkiden çekmek.

EVACUATION TAHLİYE: Hasta ve yaralıları bir muharebe bölgesi dışına ve

gerektiğinde tahliye zincirine uygun olarak daha gerilere

nakletme işi.

EVACUATION CONTROL SHIP TAHLİYE KONTROL GEMİSİ: Bir amfibi harekatta

kıyıdan hasta ve yaralıları tahliye eden çıkarma araçları, amfibi

araçlar ve helikopterler için bir kontrol noktası olarak gösterilmiş

gemi. Tahliye kontrol gemisinde bulunan sıhhiye personeli;

taarruz kuvveti hasta ve yaralılarının, gemilerdeki hasta ve yaralı

kapasitesine ve mevcut sıhhi ihtisas tesislerine göre dağıtımını,

ayrıca acil cerrahi müdahaleleri yapar.


EVACUATION CONVOY TAHLİYE KONVOYU: Bölgenin tahliye edilmesi için

kullanılan bir deniz konvoyu. Ayrıca bakınız: "area evacuation".

EVACUATION HOSPITAL TAHLİYE HASTANESİ, HAYVAN TAHLİYE HASTANESİ:

Cepheye mümkün olduğu kadar yakın yerlerde, büyük tıbbi ve

cerrahi vakaların karşılanması, hasta ve yaralı insan ve

hayvanların tasnifi ve çok gerilere tahliyesi için sıhhi tesisler

sağlayan seyyar hastane veya yarı seyyar sıhhiye birliği.

EVACUATION LAG MECBURİ TAHLİYE GECİKMESİ: Hasta ve yaralıların,

cepheden geriye, sabit bir hastaneye nakli esnasında uğranılan

ve kaçınılması mümkün olmayan gecikme.

EVACUATION OFFICER TAHLİYE SUBAYI: Hasta ve yaralıların ordu sıhhiye

teşkilatı tahliye kanalları yolu ile sevk edilmesinden sorumlu

subay.

EVACUATION POLICY TAHLİYE PRENSİBİ: Hasta ve yaralıların tedavi

maksadıyla, komutanlık dahilinde alıkonulabilecekleri azami

görev dışı süreyi, gün olarak, gösteren komutanlık kararı.

Sorumlu tabip subayın kanaatına göre, tespit edilen süre içinde

vazifelerine dönemeyecek olan hasta ve yaralılar, yapacakları


yolculuk sıhhatleri için zararlı olmayacaksa, mevcut ilk vasıta ile

tahliye edilirler.

EVACUEE TAHLİYE EDİLEN, TAHLİYE EDİLMİŞ: Kendi güvenliğini korumak

amacıyla veya askeri durum gereği olarak askeri bir emirle,

ikamet ettiği yerden uzaklaştırılan bir sivil kişi. Ayrıca bakınız:

"displaced person", "expellee", "refugee".

EVACUEES TAHLİYE EDİLENLER, TAHLİYE EDİLMİŞLER: Tahliyeleri, gittikleri

yerdeki kalacak yerleri uzman makamlar tarafından planlanan,

organize edilen ve kontrol edilen ve devamlı ya da geçici olarak

kaldıkları yerden hareket etmeleri, bu makamlar tarafından

emredilen veya istenilen kişiler.

EVADER DÜŞMANA YAKALANMAYAN, DÜŞMAN ELİNE GEÇMEYEN:

Düşman veya dost olmayan bölgede mahzur kalan ve

yakalanmayan kişi. Bu terim; "esaret kaçağı" (escapee) ve

"esaretten kurtarılan kimse" (liberated personnel) terimleri ile

karıştırılmamalıdır.

EVALUATE DEĞERLENDİRMEK, KIYMETLENDİRMEK: Elde edilen bilgi ve

haberleri değerlendirmek.
EVALUATION DEĞERLENDİRME: İstihbarattaki kullanımına göre bir bilginin

güvenilirlik, geçerlilik, yararlılık ve doğruluk yönünden

değerlendirilmesi. Değerlendirme istihbarat çarkının muhtelif

aşamalarında farklı kapsamlar içinde yapılır. İstihbarat subayları

ve rapor subayları tarafından yapılan ilk değerlendirmeler

kaynağın geçerliliği ve doğruluğunun harekat seviyesine göre

eldeki verilerle mukayese edilmesi konusunda odaklaştırılır.

İstihbarat analizcileri tarafından yapılan sonraki

değerlendirmeler esas olarak bilginin doğruluğunu ortaya

koymaya çalışır ve dolayısıyla bilgiyi istihbarata çevirir. Bilgi veya

istihbarat kalemlerinin değerlendirilmesi veya kıymetlendirilmesi

standart bir harf sayı sistemiyle gösterilir. Kaynakların

güvenilirliği A'dan F'ye kadar harflerle, bilginin doğruluğu 1'dan

6'ya kadar rakamlarla gösterilir. Bu, tamamen iki birbirinden

bağımsız değerlendirmedir ve bu ayrı değerlendirmeler aşağıda

gösterilen sisteme uygun olarak belirtilir. Örneğin, genellikle

güvenilir bir kaynaktan elde edilen "muhtemelen doğru" bir

istihbarat "B 2" veya "B2" olarak kıymetlendirilirken, "genellikle

güvenilir bir kaynak"tan elde edilen "doğruluğuna

hükmedilemeyecek" bir bilgi "B 6" veya "B6" olarak gösterilir.


Kaynağın güvenilirliği: A- Tamamıyle güvenilir B- Genellikle

güvenilir C- Biraz Güvenilir D- Genellikle güvenilmez E-

Güvenilmez F- Güvenilirliğine hükmedilemez. Bilginin Doğruluğu:

1. Diğer kaynaklarca teyit edilmiş. 2. Muhtemelen doğru 3.

Doğru olması mümkün 4. Şüpheli 5. Doğruluğu muhtemel değil

6. Doğruluğuna hükmedilemez. Ayrıca bakınız: "intelligence

cycle", "operational evaluation", "technical evaluation".

EVALUATION (INTELLIGENCE) İSTİHBARAT DEĞERLENDİRMESİ, İSTİHBARAT

KIYMETLENDİRMESİ: Bir haber veya bilginin; istihbarat

bakımından değerli, uygun, inanılır ve doğru olup olmadığını

tayin için incelenmesi.

EVALUATION (NATO) DEĞERLENDİRME: Bakınız: "intelligence cycle".

EVALUATION DATA CARD DEĞERLENDİRME BİLGİ KARTI: Bir şahsın; erat

başarı değerlendirme sistemine göre elde ettiği notlar ile, diğer

kimlik bilgilerini ihtiva eden bir bilgi kartı.

EVALUATION OF INFORMATION (INTELLIGENCE) Bakınız: "evaluation

(intelligence) ".

EVALUATION SCORE DEĞERLENDİRME NOTU: Gerekli askeri meslek

ihtisasları değerlendirme testinde kazanılan notlar ile,


komutanlık değerlendirme raporuna (DA Form 2166) dayanılarak

hesaplanmış bir birleşik not.

EVASION AND ESCAPE KAÇIP KURTULMA: Askeri personel ve diğer seçilmiş

kişilere, düşman bölgelerden dost kuvvetlerin kontrolu altındaki

bölgelere geçme imkanı veren yöntemler ve faaliyetler. Ayrıca

bakınız: "escapee" ve "unconvent ional warf are".

EVASION AND ESCAPE INTELLIGENCE KAÇIP KURTULMA İSTİHBARATI: Düşman

eline esir düşen personele kaçmak, düşman hakimiyeti altındaki

arazide kaybolanlara düşman eline düşmemek hususunda

yardımcı olmak amacıyla hazırlanmış bilgi. Ayrıca bakınız:

"intelligence".

EVASION AND ESCAPE NET KAÇIP KURTULMA ŞEBEKESİ: Düşman eline

geçmiş veya düşmana ait bölgelerde, askeri personel veya

seçilmiş kişileri, dost kontrolü altında bulunan bölgelere almak,

hareket ettirmek ve sızdırmak için çalışan bir örgüt. Ayrıca

bakınız: "unconventional warfare".

EVASION AND ESCAPE ROUTE KAÇIP KURTULMA YOLU: Kaçan veya kurtulan bir

kişinin dost hatlara dönmesi düşman bölgesinden ayrılması için


yaptığı girişimde kullandığı önceden planlanan veya

planlanmayan bir seyahat yolu.

EVASIVE ACTION KAÇINMA MANEVRASI (DZ.): Denizaltıların tesirini azaltmak

için muharip gemi ve konvoyların yaptığı manevra.

EVENING GUN BAYRAK İNDİRME TOPU: Bayrak indirme töreninde, bayrağın

indirilmesi için top ile verilen işaret. Top, bu törende, boru ile

çalınan en son nota duyulduktan sonra ateşlenir. Buna "retreat

gun" da denir.

EVENING TWILIGHT ŞAFAK, AKŞAM ALACAKARANLIĞI: Güneşin batışından

sonra gün ışığının devam ettiği devre.

EVENT MÜSABAKA (SPORDA), OLAY, VAKA:

EVIDENCE DELİL, İSPAT:

EVOLUTION YER VE DÜZEN DEĞİŞTİRME, DEĞİŞİKLİK: Bir kıtanın, bir mevzi

veya düzenden diğerine geçmek için yaptığı manevra veya

hareket.

EX-MERIDIAN ALTITUDE DIŞ MERİDYEN İRTİFAI: Bir gök cisminin gök

meridyenine yakın ve meridyen irtifaının tayini için düzeltme

yapılmasını icap ettiren bir irtifa.


EXACT ORBIT GERÇEK YÖRÜNGE (HV.): Beklenilen bilgilerin elde edilebilmesi

için bir arz uydusunun ulaşması ve takip etmesi gerekli

planlanmış yörünge.

EXAGGERATED STEREO ŞİŞİRİLMİŞ STEREO: Bak. "hyperstereoscopy".

EXAGGERATED STEREOSCOPY Bak. "hyperstereoscopy".

EXAMINING AND COMPUTING AGENCY SINAV VE DEĞERLENDİRME

KURULU: Askeri meslek ihtisası yeterlik sınavlarını idare etmek

ve karma notları hesaplamak için, yüksek rütbeli komutanlar

tarafından tayin edilen kurul.

EXCELLENCE IN COMPETITION BADGE ATIŞ MÜSABAKASI BRÖVESİ, ATIŞ

YARIŞMASI BRÖVESİ: Tertiplenen milli veya yerel bir tüfek veya

tabanca yarışmasında kazanılan yüksek puanı gösterir bröve.

Ayrıca bakınız: "distinguished designation badge", "pistol clasp"

ve "rifle clasp".

EXCEPTION MATERIAL (TRANSPORTATION) İSTİSNAİ MALZEME (ULAŞTIRMA):

EXCEPTIONAL ARTICLES İSTİSNAİ YİYECEK MADDELERİ: Rasyon maddelerine

dahil olmayan veya satışına müsaade edilen ve satış mağazası

müdürü tarafından tedarik edilebilen maddeler arasında

bulunmayan yiyecek maddeleri.


EXCEPTIONAL ISSUES İSTİSNAİ DAĞITIM MADDELERİ: Genel ve özel istihkak

cetvelleriyle yetkisi verilmiş istihkaklardan farklı olan, veya bu

cetvellerde gösterilmeyen ikmal maddelerinin verilmesini temin

eden ve yetkili makamca onaylanan istihkaklar.

EXCEPTIONAL TRANSPORT İSTİSNAİ NAKLİYE MADDESİ: Demiryolu

terminolojisinde, bir yük ebadı, ağırlığı, veya hazırlanması,

kullanılan demiryolu sistemlerinin birinde bile tesisler veya

teçhizata özel olarak bazı zorluklar çıkarıyorsa, istisnai nakliye

maddesi olarak kabul edilir.

EXCESS FAZLA:

EXCESS CAPACITY ARTIK KAPASİTE (SIĞA), VALVE, ARTIK DEĞER:

EXCESS DEFENCE ARTICLES FAZLA SAVUNMA MALZEMESİ:

EXCESS LISTING FAZLA MAL KAYDI: Savunma lojistik hizmetleri merkezi veya

genel hizmetler idaresi bölge bürosunca hazırlanan uygun

şekilde tevhit edilmiş fazla mal listesi. EXCESS PROPERTY (A. B. D.

SAVUNMA BAKANLIĞI): : Savunma bakanlığı asli teşkillerinden

birinin elinde bulunan ve bu asli teşkil için gerekli veya elinde

tutması için yetki verilmiş miktarın üstünde olan mal miktarı.

Ayrıca bakınız: "surplus property".


EXCESS PROPERTY (A. B. D. SAVUNMA KURULU) Silahlı Kuvvetler asli

teşkillerinden birinin elinde bulunan ve bu asli teşkil için gerekli

veya elinde tutması için yetki verilmiş miktarın üzerinde olan mal

miktarı.

EXCESS STOCK STOK FAZLASI: Eldeki bir madde toplam miktarından, bu

maddeye ait stok sınırını aşan kısım

EXCHANGE YOL VERME MERKEZİ, SANTRAL:

EXCHANGE COUNCIL KANTİN HEYETİ: Görevleri; bir ordu kantinine nezaret

etmek olan bir subaylar grubu. Kantin subayı da bu heyete

dahildir. Buna "post exchange council" de denir.

EXCHANGE OFFICER KANTİN SUBAYI: Ordu ve Hava Kuvvetleri kantin

faaliyetlerini idare eden, Moral Hizmetlere mensup bir subay. Bu

subay; izinli askeri personele ordu malı satan kantinleri idare

eder ve işletir.

EXCHANGE PROPERTY KANTİN SATIŞ MADDESİ: Ticari ve satış değeri bulunan

ve tedariki halinde bir satış maliyetinin uygulanması mümkün

olan mal. Ayrıca bakınız: "sale property".

EXCHANGE SCHOOL KANTİNCİLİK OKULU: Bak. "army exchange school".


EXCHANGE SERVICE KANTİN HİZMETİ: Bak. "army and air force exchange

service".

EXCITATION İKAZ: Bir telsiz verici antenine sinyal takati tatbiki.

EXCLUSION AREA SINIRLANMIŞ BÖLGE: Güvenlik bakımından önemli bir şeyi

veya konuyu ihtiva eden ve içine girilmesi veya yakınında

bulunulması, akla gelen her türlü maksat için, taşıdığı önem veya

ihtiva ettiği konudan faydalanma ifade edecek derecede hayati

bir nitelik taşıyan sınırlı bölge.

EXCLUSIVE (NON-EXCLUSIVE) LICENSE ÖZEL (ÖZEL OLMAYAN) LİSANS:

EXCLUSIVE FOR ... E ÖZEL, ... E MAHSUS:

EXCLUSIVE JURISDICTION MÜNHASIR YARGI HAKKI VE YETKİSİ: Milli

konuda; Federal Hükümetin, Federal kontrol altında bulunan

bazı gayri menkuller üzerindeki tam yetkisi. Bu keyfiyet; böyle

bir yetkiyi federal hükümetin (1940 tarihli Federal Kanun'la)

kabulü ve Eyalet Hükümetinin buna kanuni muvafakatı ile ortaya

çıkmış olup, Eyalet hükümetinin bu sahadaki yetkisi sadece

hukuki ve ceza işleminde bulunma hakkı mahfuz kılmak şartıyla-

ortadan kalkmıştır. Milletlerarası kanunda; tekmil veya belirli

kategoriden davalarda, misafir silahlı kuvvetin bazı mensupları


veya bu kuvvete refakat eden şahıslar üzerinde, hem ev sahibi

devlet sivil makamları hem misafir devlet askeri makamlarının

değil de, bunlardan yalnız birinin hukuki veya cezai yargılama

yetkisinin bulunduğu durum.

EXECUTING COMMANDER (NUCLEAR WEAPONS) NÜKLEER SİLAH

KULLANMAYA YETKİLİ KOMUTAN: Belirli hedeflere karşı

onaylanmış planlara göre ateş etmek üzere, emrine nükleer silah

verilmiş bir komutan. Ayrıca bakınız: "commander (s); releasing

commander (nuclear weapons) ".

EXECUTIVE MUAVİN: Bak. "executive officer".

EXECUTIVE AGREEMENT CUMHURBAŞKANLIĞI ANLAŞMASI: A. B. D. ile bir

yabancı memleket arasında yapılan bir anlaşma. Bu anlaşma,

Cumhurbaşkanı' nın idaresi altında yapılır; genellikle imzalandığı

andan itibaren yürürlüğe girer ve tasdik için Senatoya

arzedilmez.

EXECUTIVE ANALYSIS İCRAİ ANALİZ (HV.): İşlem kararının alınmasını

kolaylaştırmak üzere teşkil edilmiş nihai karar verme yetkisine

sahip üst karargah seviyesine, Manajman/ Durum Analizi

usullerine özel surette uygulanması. EXECUTIVE FOR RESERVE


AND ROTC AFFAIRS: İHTİYATLIK VE YEDEK SUBAY HAZIRLIK

EĞİTİM TEŞKİLAT İŞLERİ MUAVİNİ:

EXECUTIVE OFFICER KOMUTAN MUAVİNİ, MUAVİN: Kıtalarda komutanın,

idari teşkilatla bir daire veya şube şefinin birinci derecede

yardımcısı. Buna "executive" de denir.

EXECUTIVE ORDER CUMHURBAŞKANI EMRİ: Kongre tarafından kendisine

verilmiş yetkiye dayanarak A. B. D. Cumhurbaşkanı tarafından

verilen emir. Bu emir kanuni mahiyettedir.

EXEMPT REPORT BAĞIŞIK RAPOR (HV.): Gönderilmesi zarureti, rapor

manajman sistemince özel surette kaldırılan veya rapor

manajman faaliyetinin kararıyla yeniden incelenmeye ve bir

muafiyet hükmüne tabi tutulan bir rapor.

EXEMPTED ADDRESSEE HARİÇ TUTULAN MAKAM: Bir mesajın adres listesinde

ismi bulunan; fakat kendisine, gereği veya bilgi için yazı

yazılmamış olan adres sahibi.

EXEMPTED STATION ASKERİ KURUM: Doğrudan doğruya Kara Kuvvetleri

Kurmay Başkanına karşı sorumlu askeri tesis. Bu tesis, ancak

ikmal ve idari maksatlarla bir ordu mıntıkası yetki sahası içine


girer, West Point' deki Amerika Birleşik Devletleri Askeri

Akademisi bir askeri kurumdur.

EXERCISE TIBBİ EGZERSİZ, EGZERSİZ: Tıbbi tedavinin bir kolu. Bu tıbbi

tedavi "active exercise", "asistive exercise", "conditioning

exercise", "heavy resistant exercise", "passive exercise",

"progressive exercise", "remedial exercise", "resistive exercise"

ve "tolerance exercise" nevilerine ayrılır. Bu terimlere bak.

EXERCISE COMMANDER TATBİKAT KOMUTANI: Bir tatbikata katılan ve emrine

verilmiş bulunan kuvvetlere münasip harekat emirleri

yayınlayacak olan komutan. Bu komutana; esas emir ve komuta

görevine ek olarak, tatbikatı kontrol sevk ve idare ile ilgili

sorumluluklar da verilir. Ayrıca bakınız: "commander (s) ".

EXERCISE DIRECTING STAFF TATBİKAT YÖNETİM KARARGAHI: Bir tatbikatı

sevk ve idare etmek için yeterli nitelikler, tecrübe ve tatbikat

talimnamelerine tüm olarak vakıf subaylardan oluşmuş kurul.

EXERCISE INCIDENT TATBİKAT OLAYI: Tatbikat sırasında, tatbikata katılan

kuvvetlere veya bunların tesislere etkisi olacak ve tatbikata dahil

olan ilgili komutanlık ve/veya karargah tarafından bir işlem


gerektirecek bir olayın kontrol karargahları tarafından tatbikata

sokulması.

EXERCISE MESSAGE TATBİKAT MESAJI:

EXERCISE MINE TATBİKAT EĞİTİM MAYINI: Deniz mayın harbinde, mayın

harbi tatbikatlarında kullanılmaya uygun, normal olarak ne

zaman ve nerede patlayacağını gösteren, görülebilen ve

duyulabilir donanım/cihazlara sahip mayın. Ayrıca bakınız:

"mine; practice mine; drillmine".

EXERCISE PLANNING DIRECTIVE TATBİKAT PLANLAMA DİREKTİFİ: Tatbikatı

planlayan subay tarafından geliştirilen ve tek bir tatbikatta

planlamacılara daha ileri ölçüde rehberlik etmesi için tasarlanıp

temin edilen tatbikat talimnamesi.

EXERCISE PROGRAM TATBİKAT PROGRAMI: NATO Komutanlığı tarafından

belirli bir yıl için planlanmış tatbikat özellikleri.

EXERCISE SPECIFICATION TATBİKAT ÖZELLİKLERİ: Tatbikatın genel

konsepti, şekli, kapsamı, mahali, amacı, gayeleri, kuvvet

ihtiyaçları, politik yönleri, analiz düzenlemeleri ve masraflarını

önceden genel hatlarıyla ortaya koyan ana tatbikat gerekleri.


EXERCISE SPONSOR TATBİKAT TERTİPLEYİCİSİ: Bir tatbikat görevini alıp,

planlanması ve icraatını kendi personeli veya bir tali karargah

tarafından yapılmasını emreden komutan.

EXERCISE STUDY TATBİKAT ÇALIŞMASI: Bir harita tatbikatı, bir savaş oyunu, bir

dizi kurs, bir müzakere grubu, veya bir harekat analizi şeklinde

olabilecek bir faaliyet.

EXERCISE TERM TATBİKAT TERİMİ: Bir deneme, çalışma veya tatbikatı

belirtmek için özel olarak kullanılan, normalde gizlilik derecesi

olmayan iki kelimeden oluşan bir terim. Bir tatbikat terimi,

gerçek harekat emirlerinden, karışıklığa sebep olacak emirleri

ayırt etmek amacıyla kullanılır.

EXERCISED FILLED MINE TATBİKAT İÇİN DOLDURULMUŞ MAYIN: Deniz mayın

harbinde, patlayıcı yerine konmuş patlayıcı olmayan maddeler

ve gösterici aygıta da haiz bir mayın. Ayrıca bakınız: "explosive

filled mine; fitted mine; mine"

EXERCISER FÜZE KONSTRÜKSİYON DENEME MAKİNASI (HV.): Bir füzenin

tabi olduğu gerilme ve titreşimleri meydana getiren ve

konstrüksiyon bütünlüğü bakımından füzenin denenmesinde

kullanılan bir makina.


EXFILTRATION SIZMA: Personel veya birliklerin, düşman kontrolü altında

bulunan bölgelerden başka bölgelere nakledilmesi.

EXHAUST DEFLECTING RING EGZOZ İNHİRAF HALKASI (HV.): Aracın kontrolü

maksadıyla bir nozülün ucuna, egzoz akıntısı içinde ekseni

etrafında dönecek şekilde monte edilmiş bir halkadan ibaret

kontrol yüzeyi (jetavator) .

EXHAUST STREAM EGZOZ AKINTISI (HV.): Bir roket veya diğer tepkili motorun

mözülünden çıkan atomik ve radyan partiküllerden ibaret gaz

halinde akıntı. Özellikle jet motoru söz konusu olduğu zaman,

buna "jet stream" de denir.

EXHIBIT TEŞHİR, GÖSTERMEK, VESİKA, İBRAZ ETMEK, DAVA AÇMAK:

EXILE SÜRGÜN, SÜRGÜN ETMEK:

EXISTANCE LOAD EK SAVAŞ YÜKÜ, EK MUHAREBE YÜKÜ: Savaş yükü dışında

kalan ve muharip askerleri desteklemek ve himaye etmek için

gerekli, ferdi ve çevre korunmasının arttırılması bakımından

lüzumlu olan ve normal olarak şahıslar üzerinde taşınmayan

maddelerden ibarettir. Ayrıca bakınız: "fighting load".

EXISTED PRIOR TO SERVICE ASKERLİKTEN ÖNCE MEVCUT: Tıbbi teşhisler

arasına katılan bir terim. Bu terim; sakatlık veya hastalığın -ya da


bunları meydana getiren nedenlerin- şahısta, askere alınmadan

önce mevcudiyetinin kati şekilde anlaşıldığını bellrtmek için

kullanılır.

EXIT ÇIKIŞ: Bir yordama en son icra edilen ve genellikle yordamdan

programın başka bir bölümüne veya bir kontrol yordamıyla

giden bir komut. 2. ÇIKIŞ YERİ: Özellikle dağlık arazide, boğaz ve

geçitlerin düzlüğe çıkan ağızlardan herhangi biri. 3. ÇIKIŞ: Bu gibi

yerlerden düzlüğe çıkış. 4. ÖLÜM: "age of exit". Ölüm anındaki

yaş.

EXIT ROAD ÇIKIŞ YOLU: Bir çıkarma bölgesinden veya bir kıyı başından

müteakip harekat alanına giden yol.

EXOATMOSPHERE Bak. "nuclear exo atmospheric burst".

EXOSPHERE EGZOSFER: Arz atmosferinden kurtulmuş moleküllerin önemli

maliyet arzettiği bölge. Egzosfer tabanının 200 mil olduğu ve 625

mile kadar uzandığı sanılmaktadır.

EXOTIC FUEL YÜKSEK ÇEKİŞLİ YAKIT (HV.): Daha yüksek çekiş kuvvetine

erişmek maksadıyla uçak ve rokette kullanılmak üzere meydana

getirilmiş istisnai yakıt karışımı.


EXPANSION BED CAPACITY YATAK ARTIRMA KAPASİTESİ: Hasta koğuşları ve

hastalara ayrılmış odalarda, yatak merkezinden, yatak merkezine

1.80 m. (ortalama 6.5 m2) hesabıyla kurulabilecek yatak miktarı

olarak ölçülen hasta yatakları sahası. Buna "bed expansion

allowance" da denir.

EXPANSION RATIO GENİŞLEME ORANI: Jet ile tahrikte, gaz sıkıştırma boğazı

(nozzle) iri sahasının çıkış sahasına oranı.

EXPATRIATION VATANDAŞLIKTAN ÇIKARMA, VATANDAŞLIKTAN ISKAT:

EXPECTED BEKLENDİK, ÜMİT EDİLEN, BEKLENEN:

EXPECTED LIFE OF AN ITEM MUHTEMEL KULLANMA SÜRESİ: Maddelerin

hizmetten çıkarılmaları muhtemel yaş ortalaması. Ayrıca bakınız:

"supply replacement factors and consumption rates".

EXPEDIENT ACELE ÇARE, YARDIMCI: Bir görevi başarmak için alelacele

tedarik edilen vasıtalar veya bulunan usuller. Ayrıca bakınız:

"field expedient".

EXPEDITION YURTDIŞI SEFERİ HAREKAT: Anayurt sınırları dışında yapılan

seferi harekat; denizaşırı yerlerde yapılan seferi harekat


EXPEDITIONARY FORCE YURTDIŞI SEFER KUVVETİ: Yabancı bir memlekette özel

bir maksadın yerine getirilmesi için teşkil edilmiş silahlı bir

kuvvet.

EXPEDITIONARY FORCE MESSAGE YURTDIŞI SEFERİ KUVVET MESAJI: Amerika

Birleşik Devletlerinde bulunanlar ile denizaşırı ülke ve dış

topraklarda bulunan ve denizaşırı komutanlıklardaki askeri

daireler emrine verilmiş veya. bunlara tahsis edilmiş askeri

personel ve Amerika Milli Kızıl Haçı personeli arasında

haberleşmeyi kolaylaştırmak üzere kullanılan, belirli bir telsiz

mesajı metni.

EXPEDITIONARY TROOPS YURTDIŞI SEFERİ KITALAR: Amfibi harekatta; kıyıda

harekat yapmak için tertiplenen bir müşterek denizaşırı seferi

kuvvete tahsis edilmiş muhtelif sınıflara mensup kıtalar.

EXPEL KOVMAK, SÜRMEK, ÇIKARMAK, DEFETMEK:

EXPELLEE YURDUNA İADE EDİLEN: Kendi milliyeti ve ırkı ile ilgili

memleketin dışında bulunan ve politik, kültürel nedenlerle, zorla

bu memlekete geri gönderilmekte olan sivil bir kişi. Bak.

"displaced person; evacuee; refugee".


EXPENDABLE CONSTRUCTION ATILABİLİR YAKIT TANKI (HV.): Yüksek

performanslı yakıt araçları sevk maddesi tankları için tavsiye

edilen inşa usulü. Tanklar bölüm bölüm yapılacak ve boşalan

bölüm dışarı fırlatılacaktır. Bu şekil; toplam kitle oranını daha

elverişli duruma getirmiş ve daha büyük bir yanış tükenme

noktası hızı (burnout velocity) sağlanmış olacaktır.

EXPENDABLE ITEMS SARFEDİLEBİLİR MADDELER, TÜKETİLEBİLEN

MADDELER: Bak. "expendable supplies and materials".

EXPENDABLE PROPERTY SARFEDİLEBİLİR ORDU MALI; TÜKETİLEBİLİR ORDU

MALI: Kullanmakla tükenebilen veya kullanıldığı zaman stok

muhasebe kayıtlarından düşülebilen ordu malı.

EXPENDABLE SUPPLIES AND MATERIAL TÜKETİLEBİLİR MÜSTEHLİK İKMAL

MADDELERİ VE MALZEME (NATO): Onarımlarda ve sıhhi-fenni

tesis çalışmalarında bu terim, dağıtıldıkları zaman bakım ve

inşaat faaliyetlerinde tüketilen ve dolayısıyla muhasebe

kayıtlarından düşülen sarfedilebilir maddelere uygulanır.

EXPENDITURE BUDGET GİDER BÜTÇESİ:


EXPENDITURE CREDIT SARF KREDİSİ, SARF YETKİSİ: Bir birliğe; belirli miktarda

bir malzemeyi, belirli bir süre içinde, belirli maksatla kullanma

yetkisi veren kredi.

EXPENDITURE RECORD MASRAF KAYDI: Sarfedilmiş ikmal maddeleri ile

bunlardan geri kalanları göstermek üzere tutulan kayıtlar.

EXPENDITURE REFUND MASRAFTAN GERİ ALMA: Belirli bir tediye belgesine

kaydedilmiş bulunan masrafın tashihi veya tanzimi için yapılan

tahsilat.

EXPENDITURE REPORT SARFİYAT RAPORU: Belirli bir sınıfa dahil bulunan bir

ikmal maddesinin, sarfedilmiş kısmını ve elde mevcut

bulunmasına yetki verilmiş olan miktarını gösteren periyodik

rapor. Bu raporlar, bütünleme ikmali (resupply) hususunda bir

esas olarak kullanılır.

EXPENDITURE VOUCHER SARF BELGESİ: Bak. "voucher".

EXPENDITURES KATİ MASRAFLAR: Bir tahsisat veya fondan kati masraf olarak

düşülen nakit hesaplarını belgelemeye yarayan belge veya diğer

vesikaların tutarları (geri alınan paralar hariç) .

EXPERIENCE TABLES HARP TECRÜBE KAYITLARI: Gelecek planların

yapılmasında ve kararların verilmesinde kılavuz olarak iş gören


çeşitli eski harekat ve görevlere ait kayıtlar. Bu terimi, küçük

seviyedeki birlikler tarafından tutulan ve günlük muhabereleri

ayrıntılarıyla kayıt için kullanılan {unit journal) birlik harp

gazetesi ile karıştırmamalıdır. Ayrıca bakınız: "unit journal".

EXPERIMENT TECRÜBE, DENEYİM:

EXPERIMENTAL DENEYSEL:

EXPERIMENTAL AVIATION TECRÜBE UÇAKÇILIĞI: Uçak ve havacılığa ait

malzemenin gelişimini sağlamak maksadıyla teşkil ve teçhiz

edilen askeri havacılık şubesi. Tecrübe tayyareciliği, hiç bir

zaman, muharebede kullanılmaz. Diğer havacılık şubeleri;

muharebe uçakçılığı (combat aviation), özel maksat uçakçılığı

(special purpose aviation) ve eğitim uçakçılığı (training aviation)

dır. Bu terimlere bak.

EXPERIMENTAL TYPES TECRÜBE TİPLERİ: İstenilen askeri özellikleri sağlamak

maksadıyla tecrübeleri yapılan malzeme ve teçhizat tipleri.

Ayrıca bakınız: "development types".

EXPERT UZMAN:

EXPERT BADGE UZMAN NİŞANCI BRÖVESİ: Bak. "basic qualification badge".


EXPERT GUNNER UZMAN AĞIR SİLAH NİŞANCILIĞI: Top ve makinalı tüfek

kullanmada gösterilen ehliyete karşılık verilen en yüksek

sınıflandırma derecesi. Bundan sonra gelen iki derece, sıra ile,

birinci sınıf nişancılık (first class gunner) ve ikinci sınıf nişancılık

(second gunner) tır. Ağır silah uzman nişancılık derecesi, uzman

nişancılık (expert) derecesi karşılığıdır.

EXPERT INFANTRYMAN BADGE PİYADE UZMANLIK BRÖVESİ: Piyade sınıfına

mensup personelin belirli testleri tamamlamış olduğunu

gösteren madeni veya emaye bröve.

EXPERT RIFLEMAN UZMAN TÜFEK NİŞANCISI:

EXPIRATION TERM OF SERVICE HİZMET SÜRESİNİN TAMAMLANMASI:

EXPIRED APPROPRIATION SÖZLEŞMEYE GEÇMİŞ TAHSİSAT: Yeni

sözleşmeler için kullanılmayan, fakat, girişilmiş sözleşmelere ait

ödemeler için ayrılmış bulunan tahsisat. Ayrıca bakınız:

"appropriation".

EXPLODE İNFİLAK ETTİRMEK, İPTAL ETMEK:

EXPLODED VIEW PARÇA ŞEMASI: Bir malzeme çeşidi veya teçhizatın; ana

parçalara ayrılmış, fakat bir bütün halinde birbiriyle ilişkileri belli

olacak şekilde tertiplenmiş bir resim veya fotoğrafı.


EXPLODER ATEŞLEME TERTİBATI: Mühimmatın veya bir seri halinde

bağlanmış mühimmatın infilak ettirilmesi amacıyla bir elektrik

akımı üretmek üzere tasarlanmış, kullanıcının hareketiyle çalışan

bir aygıt. Ayrıca bakınız: "blasting machine".

EXPLOIT İSTİSMAR ETMEK, KULLANMAK, İŞLETMEK:

EXPLOIT ACTION BİLGİDEN FAYDALANMA:

EXPLOITATION BAŞARIYI DEVAM ETTİRME: Muharebedeki başarılardan en fazla

istifadenin sağlanması ve ilk kazançların devam ettirilmesi.

EXPLOITATION LINE KIYIBAŞI KEŞİF VE EMNİYET HATTI: Kıyıbaşı hattının

ötesinde bulunan ve kıyıbaşı hattını işgal eden birlikler

tarafından keşif ve emniyet müfrezeleri sürülen hat. Bu hat; bu

gibi birlik komutanlarının, kendi inisiyatiflerine göre, aktif bir

keşif yapacakları sahayı tayin ettiği gibi, kuvvetlerin kuvvet

komutanınca arzu edilen hadden daha fazla dağılmasını da önler.

Buna "reconnaissance and security line" de denir. Ayrıca bakınız:

"beachhead line".

EXPLOITATION OF SUCCESS BAŞARIDAN FAYDALANMA: Bak. "exploitation".

EXPLOITATIVE SOMURUCU:
EXPLORATORY DEVELOPMENT ARAŞTIRICI GELİŞTİRME (HV.): Ana geliştirme

projeleri dışındaki belirli askeri problemlerin çözümü maksadına

yöneltilmiş bütün çalışmalar. Bu çeşit çalışmalar; tamamen esasa

dayanan tatbiki araştırma ile iddialı hamur teknelerine kadar

değişen aletlerin incelenmesi, programlanması ve planlanması

gayretlerini içine alır. Böylece; etütler, araştırmalar ve küçük

geliştirme çalışmaları bu kategoriye girer. Bu kategoriye ait

çalışmaların belli başlı özelliği, teklif edilen çözüm şekillerinin,

imkan ve uygulama faaliyetlerini ortaya çıkarıp geliştirmek

gayesiyle belirli askeri problem sahalarına yöneltilmiş olmasıdır.

EXPLORATORY FORECASTING TEORİK, UYGULAMAYA GİDEN KESTİRİM:

EXPLORATORY HUNTING ARAŞTIRICI ARAMA: Deniz mayın harbinde, araştırma

taramasına paralel olarak belirli bir bölge yada rotada mayınların

var olup olmadığını saptamak için mayın tespit yöntemlerinin

uygulandığı harekat.

EXPLOSION İNFİLAK, PATLAMA: Fazla miktarda gaz ve hararetin, bir

bombada olduğu gibi, ani olarak; husulüyle meydana gelen

patlama; çok çabuk veya ani denecek. derecede ihtirak. Ani

patlamalara infilak, , daha yavaş olanlara ise yanma denir. Ayrıca

bak. "deflagration" ve "detonation".


EXPLOSIVE İNFİLAK MADDESİ, PATLAYICI MADDE, TAHRİP MADDESİ, TAHRİP

CEPHANESİ: Hararet, sadme, sürtünme veya diğer bir tesire

maruz kaldığı zaman, süratle kimyasal bir değişmeye tabi olarak,

tamamen veya kısmen, eski durumdan çok daha hacimli ve

müstekar gazlar meydana getiren madde. İnfilak maddeleri,

kimyasal değişme hızına göre, (high explosive) ve (heavy

explosive) olmak üzere ikiye ayrılır.

EXPLOSIVE CHARGE PARALAMA HAKKI, İNFİLAK HAKKI: Bir topu ateşleme

de; ya mermiyi fırlatan sevk barutu ya da tahrip, parça tesiri veya

kimyasal etki meydana getirmek üzere, bulunduğu kabı

parçalayan paralama hakkı olarak kullanılan infilak maddesi. Bak.

"propelling charge" ve "bursting charge".

EXPLOSIVE D AMONYUM PİKRAT: Nakliyat veya aktarma vesaire esnasında

kolayca infilak etmeyen, yüksek süratli infilak maddesi. Bu

madde, zırh delici mermilerde patlama hakkı olarak kullanılır.

Buna "ammonium picrate" veya "dunnite" de denir.

EXPLOSIVE DECOMPRESSION İNFİLAK DOLAYISIYLA BASINÇ DÜŞÜMÜ: İnfilak

tesiriyle atmosfer basıncında hemen ani olarak meydana gelen,

önemli bir azalma.


EXPLOSIVE GRENADE TAHRİP EL BOMBASI: Bak. "grenade".

EXPLOSIVE MAGAZINE İNFİLAK MADDELERİ CEPHANELİĞİ: Bak. "magazine".

EXPLOSIVE ORDNANCE PATLAYICI ORDUDONATIM MALZEMESİ: Patlayıcılar,

nükleer fizyon ve fizyon malzemesi, biyolojik ve kimyasal

maddeler bulunan tüm cephane. Buna bombalar ve savaş

başlıkları, güdümlü ve balistik füzeler, topçu silahları, havan,

roket ve hafif silahların cephaneleri, tüm mayınlar, torpidolar ve

su bombaları, imha edici patlayıcı maddeler, aydınlatıcılar,

bomba demetleri ve tevzi ediciler, hartuç ve sevk barutu ile

çalışan aygıtlar, gizli ve hemen yapılabilen patlayıcı aygıtlar ve

mahiyet itibariyle patlayıcı olan tüm benzer veya ilgili maddeler

dahildir.

EXPLOSIVE ORDNANCE DISPOSAL PATLAYICI ORDUDONATIM

MALZEMESİNİN İMHASI VEYA ETKİSİZ HALE GETİRİLMESİ: Henüz

patlamamış patlayıcı ordudonatım malzemesinin tespit edilmesi,

tanımlanması, saha değerlendirmesi, emniyetli hale getirilmesi,

toplanması ve nihai imhası. Ayrıca, normal olarak imha işine

tayin edilen personelin bazı patlayıcı ordudonatım malzemesini

imha etmeye imkan ve kabiliyeti yetmezse bu hasar görmüş


veya bozulmuş patlayıcı ordudonatım malzemesinin emniyetli

hale getirilmesi ve/veya imha edilmesi de buna dahil edilebilir.

EXPLOSIVE ORDNANCE DISPOSAL BADGE PATLAYICI ORDUDONATIM

MADDELERİ SON İŞLEM BRÖVESİ: Patlayıcı ordudonatım

maddeleri ile ilgili bir öğretim kursunun bitirildiğini bu işle ilgili

askeri meslek ihtisası kazanıldığını ve patlayıcı ordudonatım

maddeleri son işlem personeli görevinin iyi bir şekilde yerine

getirildiğini gösteren madeni bröve, nezaretçi ve uzman olarak

iki sınıftır.

EXPLOSIVE ORDNANCE DISPOSAL INCIDENT PATLAYICI ORDUDONATIM

MALZEMESİ İMHA HALİ/ OLAYI: Çalışmalar, tesisler, personel

veya malzeme için tehlike arz eden patlamamış veya hasar

görmüş patlayıcı ordudonatım malzemesinin şüphelenilen veya

tespit edilen mevcudiyeti. Bu tanıma dahil edilmeyenler, yüksek

derecede patlayıcı, malzemenin imhası, teknik hizmet montaj

çalışmaları ve mayın ya da tahrip maddelerinin

yerleştirilmesinde oluşacak kaza ile ateşlenme durumları veya

diğer durumlardır.

EXPLOSIVE ORDNANCE DISPOSAL PROCEDURES PATLAYICI ORDUDONATIM

MADDELERİNİ İMHA YÖNTEMLERİ/AMELİYELERİ: Bir patlayıcı


ordudonatım malzemesi imha durumuyla ilgili patlayıcı

ordudonatım maddesi veya herhangi tehlikeli malzemeye

yaklaşma, teşhis etme, emniyetli hale getirme, toplama ve nihai

imha için patlayıcı ordudonatım maddesi imha personeli

tarafından takip edilen özel yollar ve yöntemler.

EXPLOSIVE ORDNANCE DISPOSAL UNIT PATLAYICI ORDUDONATIM

MALZEMESİ İMHA BİRLİĞİ: Patlayıcı ordudonatım maddelerinde

(bomba, mayın, mermi veya bubi tuzağı) emniyeti sağlayan, bu

gibi ordudonatım malzemesi hakkında istihbarat raporu

düzenleyen ve emniyetle kaldırılmalarına nezaret eden, özel

surette yetiştirilmiş ve teçhiz edilmiş personel. Buna Deniz'de

kısaca EOD birliği denir.

EXPLOSIVE ORDNANCE RECONNAISSANCE PATLAYICI ORDUDONATIM

MADDESİ KEŞFİ/TANINMASI: Daha sonraki işlemleri saptamak

için patlayıcı ordudonatım maddesi keşif uzmanları tarafından

şüphelenilen henüz patlamamış patlayıcı ordudonatım

maddesinin araştırılması, tespit edilmesi, yerinin belirlenmesi,

işaretlenmesi ilk tanımının yapılması ve rapor edilmesini içeren

keşif.
EXPLOSIVE TRAIN ATEŞLEME ZİNCİRİ, ATEŞLEME SERİSİ: Bir patlayıcı maddenin

faaliyete geçmesi için düzenlenmiş zinciri başlatıcı ve ateşleyici,

birbirini takip eden olaylar dizisi.

EXPLOSIVE-FILLED MINE PATLAYICI İHTİVA EDEN MAYIN: Mayın harbinde içinde

imla hakkı bulunan fakat patlaması için gerekli ateşleme

zincirinin bulunmayabildiği mayın. Ayrıca bakınız: "exercise filled

mine; fitted mine".

EXPONENT ÜST, ÜS:

EXPORT TRAFFIC RELEASE NUMBER DENİZAŞIRI SEVKİYAT MÜSAADE

NUMARASI, ÇIKIŞ MÜSAADE NUMARASI: Bir veya daha çok

vagon yükü veya eşidi hamulenin bir gönderme noktasından

daha sonra denizaşırı bölgelere sevkedilmek üzere -bir su veya

hava terminaline naklinde, Milli Savunma Bakanlığı sevkiyat

makamları tarafından, sevkiyatı tanıtmak veya ibra etmek için

kullanılan numara. Bu numara; sevkiyatın yapılacağı yolu ve

usulü ihtiva eder.

EXPOSED AÇIK, AÇIKTA: Düşman taarruzuna maruz. Bak. "covered" ve

"protected".

EXPOSURE IŞIKLAMA, IŞIKLANDIRMA, POZ:


EXPOSURE DOSE MARUZ KALINAN DOZAJ: Verilen bir noktadaki dozajın

iyonlaşma yapma yeteneğine bağlı olarak yaptığı radyasyonun

ölçülmesidir. Doz oranının ölçüldüğü birim röntgen'dir.

EXPOSURE STATION Bak. "air station" (photogrammetry), "camera station

(photogrammetry).

EXPOSURE TIME (KİMYASAL HARP MADDELERİNE) MARUZ KALABİLME

SÜRESİ: Kimyasal harp maddelerine maruz kalan personelin bu

maddelerin etkisine dayanabilme süresi. Bu, beher metreküp

hava için miligram/dakika ile ölçülür.

EXPRESS AIR SHIPMENT EKSPRES HAVA SEVKİYATI: Bak. "shipment".

EXPULSION TARD, İHRAÇ, KORMA:

EXTEND AÇMAK: Bir düzende, birlik ve şahıslar arasındaki aralıkları

açmak.

EXTENDED ACTIVE DUTY UZATILMIŞ FAAL GÖREV:

EXTENDED COMMUNICATIONS SEARCH GENİŞLETİLMİŞ MUHABERE/İRTİBAT

ARAMASI: Arama ve Kurtarma harekatında, kaybolan araçla ilişki

kurmak için tüm mümkün kaynaklardan, limanlar, hava alanı

yolları gibi yerleri fiziksel olarak kontrol etmek üzere yapılan


çalışmalar dahil olmak üzere faydalanmaktır. Bir genişletilmiş

arama çalışması normal olarak ön arama çalışması sonuçsuz

kalıp, görev alarm safhasına yükseldiği zaman yapılır. Ayrıca

EXCOM'da denir. Bak. "preliminary communications search",

"search and rescue incident classification", "alt bölüm b".

EXTENDED DEFENSE GENİŞLETİLMİŞ MEVZİ SAVUNMASI: Geniş bir cephe

üzerinde kullanılan bir mevzi savunma şekli. Özellikleri, karşılıklı

desteğin mahdut, mevzi derinliğinin fazla olması ve elde kuvvetli

bir ihtiyat bulundurulmasıdır. Ayrıca bakınız: "position defense".

EXTENDED DISTANCE AÇIK MESAFE: Şahıs ve birlikler arasında, normalden

daha fazla olan mesafe.

EXTENDED FIELD SERVICE UZATILMIŞ SAHRA HİZMETİ: Normal olarak,

kendisine verilen vazifeyi zamanında bitirmeyen bir teşkilin,

süreyi artırmak suretiyle yaptığı, uzatılmış ek hizmeti.

EXTENDED FORMATION DAĞINIK DÜZEN: Kıta ve birliklerce, özellikle

muharebede kullanılan ve unsurları birbirinden oldukça

ayrılmakla beraber, yine de görüş mesafesi içinde ve yekdiğerini

ateşle destekleyecek durumda kalmasını sağlayan düzen. Buna

"extended order" da denir.


EXTENDED INTERVAL AÇIK ARALIK: Birlik ve şahıslar arasında normalden

fazla olan aralık.

EXTENDED ORDER DAĞINIK DÜZEN: Bak. "extended formation".

EXTENDED ORDER DRILL DAĞINIK DÜZEN EĞİTİMİ: Birbirinden, yanaşık düzen

eğitiminde olduğundan daha uzak mesafelerde yerleştirilmiş

birlik ve kıtalarda yapılan eğitim. Bu eğitim, askerleri, muharebe

sahasında bilfiil kullanılan hareket ve düzenler için yetiştirir. Bak.

"close order drill".

EXTENDED SERVICE TESTS SÜREKLİ HİZMETE ELVERİŞLİLİK TESTLERİ: Bir

malzemenin hizmete elverişliliğini tespit etmek maksadıyla,

belirli birlikler tarafından yapılan ve uzun müddet devam eden

denemeler.

EXTENSION COURSES YAZIŞMALI EĞİTİM KURSLARI: Bak. "Army extension

courses".

EXTENSION IN DEPTH DERİNLİĞİNE MESAFELERİN AÇILMASI: Herhangi bir

düzende, mesafelerin derinliğine artırılması.

EXTENT OF DAMAGE HASAR ORANI: Detaylı hasar incelemelerinde ve acil

tip hasar değerlendirmesi raporlarında uygun yüzdeler verilerek

(örnek: Yüzde 50 yapısal hasar) genelde 1000 feet karelik


birimde ifade edilen, bir hedef unsurunun gördüğü hasarın

görünen hasar derecesi.

EXTERIOR BALLISTIC TABLE DIŞ BALİSTİK ÇİZELGESİ: Mermilerin, değişik

şartlar altında izledikleri yollara ait bilgileri ihtiva eden çizelge.

Ayrıca bakınız: "ballistic table".

EXTERIOR BALLISTICS DIŞ BALİSTİK: Balistik biliminde, mermilerin

aerodinamik performansına ait olaylarla meşgul olan bölüm.

Bak. "ballistics", "performance".

EXTERIOR GUARD DIŞ KARAKOL: Bir mevki veya kampın sınırları dışına

yerleştirilen nöbetçi. Dış karakol; mevki veya kampta bulunan

kuvvetlerin casusluk, sabotaj vesaire tehlikelere karşı emniyetini

sağlamak için dikilir. Bu terimi; bir ileri karakol tertibinin emniyet

unsurlarından biri olan dış posta (outguard) ile karıştırmamalıdır.

EXTERNAL CONTROL BÖLGE TRAFİK KONTROLÜ: Karayolu ile yapılan

nakliyatta; bir yol trafik düzenleme karargahı (highway traffic

regulation headquarters) veya askeri trafik teşkilatı gibi üst bir

karargahın bir konvoy, yürüyüş grubu (serial) veya yürüyüş birliği

(march unit) üzerindeki kontrolu. Ayrıca bakınız: "internal

control".
EXTERNAL INDICATOR SİSTEM GÖSTERGESİ: Bak. "system indicator".

EXTERNAL MEMORY DIŞ HAFIZA: Bak. "external storage".

EXTERNAL OPERATION FUNDS DENİZALTI HAREKAT FONLARI: A. B. D. Anayurt

sınırları dışındaki özel görev kuvvetlerine ve harekat alanı

komutanlıklarına, her türlü ihtiyaçlarının karşılanması için tahsis

edilen para.

EXTERNAL REINFORCING FORCE HARİCİ (DIŞ) TAKVİYE KUVVETİ: Barış

zamanında, esas olarak kullanılması tasarlanan ana NATO

komutanlığı Harekat bölgesi dışında konuşlandırılan bir takviye

kuvveti.

EXTERNAL STORAGE (DATA AUTOMATION) DIŞ BİRİKTİRME CİHAZI: Ayrı işlem

manyetik bandı (off-line magnetic band) veya delikli kart gibi

üzerinde komputer tarafından kullanılacak bilgiler biriktirilen ve

bir komputerin bütünleyici bir parçası durumunda olmayan cihaz

birimi. Buna "external memory" de denir. Ayrıca bakınız:

"internal storage".

EXTRA DUTY SIRA HARİCİ HİZMET: Erata verilen ek görev. Bu görev; ya bölük

disiplin cezası olarak veya ücret karşılığında yaptırılır.


EXTRA GOOD TIME CEZA İNDİRİMİ, EK MUTEBER SÜRE: Bir askeri

mahkemece verilmiş mahkumiyetten, ek muteber sürenin kabul

edildiği görevlerde fiili çalışma karşılığı indirim. Ayrıca bakınız:

"abatement".

EXTRACT KOVANI ÇIKARMAK: Boş bir mermi kovanını topun hartuç

yatağından (hafif ateşli silahlarda fişek yatağından) çekip

çıkarmak.

EXTRACT INSTRUCTION ÇEKME KOMUTU: Verilen deyimlerin seçilen

kesimlerden yeni deyimlerin meydana getirilmesini isteyen bir

komut.

EXTRACT REQUISITION ÜST KADEMEDEN İSTEK, HAVALE İSTEK: Gerekli işlem

için bir Amerikan denizaşırı ikmal makamından bir teknik sınıf

ikmal noktasına sunulan veya bir ikmal ya da stok kontrol

bürosundan diğerine gönderilen bir istek veya isteğin bir kısmı.

EXTRACTION PARACHUTE KILAVUZ PARAŞÜT, YÜK ÇEKİŞ PARAŞÜTÜ: Uçuş

halindeki uçaktan yükü çıkarmaya ve yük paraşütünü açmaya

yarayan bir yardımcı paraşüt. Ayrıca bakınız: "gravity extraction".

EXTRACTION ZONE HAVADAN ATMA BÖLGESİ: Yere çok yakın uçan bir

uçaktan, bir yük atma tekniği kullanarak ikmal maddeleri


ve/veya teçhizatın tedarik edilmesi için kullanılan, belirlenmiş bir

bırakma (havadan atma) bölgesi.

EXTRACTOR TIRNAK: Bir topun hartuç yatağından (hafif ateşli silahlarda fişek

yatağından) boş bir kovanı veya ateş almamış bir fişek veya

hartuşu dışarıya çekmeye ve atmaya yarayan cihaz. Bu terimi;

ateş almamış bir mermiyi veya boş kovanı namlu arka kısmından

veya sandıktan dışarı atan (ejector) ile karıştırmamalıdır. Buna

(shell extractor) da denir.

EXTRADITION SUÇLULARIN İADESİ: Bir memlekette suç işleyip başka bir

memlekete sığınanların, muhakeme edilmek üzere, suçu

işledikleri memlekete geri verilmesi.

EXTRAGALACTIC NEBULAE DIŞ GALAKSİ NEBULASI (HV.): Samanyolu

dışındaki geniş yıldız kümeleri.

EXTRAPOLATE EKSTRAPOLE: Bir mıntıka dahilinde bulunan fonksiyonların

kıymetlerine göre bu mıntıkanın dışındaki fonksiyonların

kıymetini hesaplama usulü.

EXTRAPOLATION BİLİNENE DAYANAN KESTİRİM:

EXTREME UÇ (AŞIRI):
EXTREME RANGE AZAMİ MENZİL: Bir uçak veya bir aracın, yakıt ikmali

yapmadan gidebileceği azami mesafe.

EXTREMELY HIGH FREQUENCY SON DERECE YÜKSEK FREKANS: Bak.

"frequency".

EXTREMIST MÜFRİT, AŞIRI KİŞİ:

EXUDATION SIZINTI: Bir infilak maddesinden, genellikle kimyasal bir

reaksiyon veya termal değişikliklerden meydana gelen basınç

sonucu, bir maddenin (çok kere yağlı, katranlı veya gazlı

maddenin) dışarı sızışı.

EYES LEFT (RIGHT) SOLA (SAĞA) BAK !: Yürüyüş düzeninde, kıtalara başlarını

sola (sağa) döndürmeleri için verilen komut. Bu hareket, solda

(sağda) bulunan merasim denetleme heyetini selamlamak için

yapılır.

EYESHIELD GÖZ MAHFAZASI: Gözleri; güneş, rüzgar kum, toz veya sıvı

haldeki yakıcı gaz damlalarından koruyan şeffaf veya renkli

plastik cihaz.

F 111 (AMERİKAN SAVUNMA BAKANLIĞI): İKİ TURBO MOTORLU

SESTEN HIZLI HER TÜRLÜ HAVADA KULLANILAN BİR AVCI UÇAĞI:

Nükleer ve nükleer olmayan silahları kullanma kabiliyetine


sahiptir. Ayrıca kısa akınlardan hazırlıksız hava akınlarına kadar

faaliyet imkan ve kabiliyeti vardır. FB-111 modeli ise stratejik

bombardıman uçağıdır.

F-100 Bak. "Super Sabre".

F-101-B Bak. "Voodoo".

F-102 Bak. "Delta Dagger".

F-104 Bak. "Starfighter".

F-105 Bak. "Thunderchief".

F-106 Bak. "Delta Dart".

F-111 F-111: Çok kısa ve nispeten hazırlıksız küçük pistlere, asgari bir

kara desteği ile inip kalkabilen; nükleer ve nükleer olmayan

silahları kullanabilen çift motorlu, turbojet taktik av uçağı. Bu

uçak her türlü hava şartları içinde taarruz kabiliyetine sahiptir.

Diğer tipleri, uzun menzilli bir palz doppler ateş kontrol

sistemine ve havadan havaya nükleer füze atış kabiliyetine sahip

bulunan, her türlü havada harekete elverişli bir önleme uçağı ile

hem nükleer hem nükleer olmayan silahlarla her türlü havada

keşif ve bombardıman kabiliyetine sahip bir keşif uçağıdır.


F-14 Bak. "Tomcat".

F-15 Bak. "Eagle".

F-16 Bak. "Air combat fighter".

F-4 Bak. "Phantom II".

F-5 Bak. "Freedom Fighter".

F-8 Bak. "Crusader".

F-METHOD F-USULÜ, BİR TARAFLI GÖNDERME USULÜ: Çağrılan istasyonlar

tarafından çağrıya veya haberi ihtiva eden yazıya cevap verilmesi

ya da haberin alındığının herhangi bir şekilde bildirilmesi

istenmeyen haber gönderme usulü. Başlık bilgisi veya bitim

talimatındaki F işletme işareti, haberin bu usulle gönderildiğini

belirtir.

FABRIC FUEL TANK BEZ BENZİN DEPOSU: Bezden yapılan ve uçaklarda

kullanılan bir çeşit benzin deposu.

FABRICATOR BİRLEŞTİRİCİ: Şahsi veya politik amaçlar için açık haberleri

toplayan, işleyen veya bilgi açığa çıkaran hiçbir kaynağa bağlı

olmadan çalışan bir şahıs ya da grup.


FACADE CEPHE, YÜZ: FACE OF A MAP OR CHART: BİR HARİTA VEYA

ŞEMANIN GÖRÜNTÜSÜNÜN BASILI OLDUĞU YÜZÜ: Bu terim

yerine bazen haritanın gövdesi (the body of map or chart) da

kullanılır.

FACEPIECE MASKE BAŞLIĞI: Gaz maskesinin, yüze takılan hava geçirmez bir

parçası. Koruyucu maske. Tipine göre; yüz boşluğu (faceblank),

gözlük (eye pieces), hava çıkış subapı (outlet valve), maske

bağları (head harness) ve diğer parçalardan oluşur.

FACILITY KOLAYLIK TESİSİ: Bir gayrimenkulun; işletme bölümü durumuna

bulunan ve özel tipte bazı fiziki yardım temin suretiyle, bu

görevin yerine getirilmesinde yararlı olan veya yararlı olabilecek

olan bir kısım veya bölüm ya da bir teçhizat maddesi.

FACILITY (NATO) KOLAYLIK: Kara, deniz veya hava kuvvetlerinde belirli bir

hareket yardımı sağlayarak herhangi bir faaliyet veya harekatı

kolaylaştıran bir hareket tarzı.

FACILITY RATING TESİS TEST KIYMETLENDİRMESİ (HV.): Hava trafik görevlerine

ait bir terim. Hava trafik kontrol memurları ehliyetnamesinin

arkasına bir hava trafik kontrol sınavcısı tarafından yapılan ve

şahsın gerekli testleri başarılı şekilde tamamladığını ve bir hava


trafik kontrol tesisinde bu sıfatla hava trafik kontrol görevlerini

yerine getirecek ehliyette olduğunu gösterir yazılı onay. Bir

kimse, tesis test değerlendirmesi olmadan hava trafiğini direkt

denetimsiz idare edemez.

FACILITY SECURITY DEARANCE TESİS GÜVENLİK BELGESİ: Bir tesisin; güvenlik

bakımından, bazı kategorilerle (ve bunun altındaki bütün

kategorilerde) ki gizlilik dereceli bilgilere vakıf olabileceği

hususunda idari bir karar veya takdir.

FACING DÖNÜŞLER: Komutla herhangi bir tarafa cephe almak için

yapılan dönüş. Dönüşler üç çeşittir. Sağa dönüş (right face) , sola

dönüş (left face) , geriye dönüş (about face).

FACING DISTANCE DÖNÜŞ MESAFESİ: Bir askerin dönüş eğitimi yapabilmesi için

hesaplanmış en küçük mesafe olan 35 santim.

FACSIMILE FAKSİMİLE: Sabit görüntüleri (images) aslına uygun olarak

göndermekte kullanılan bir haberleşme sistemi. Buna "facsimile

transmission"de denir.

FACTOR ETKEN:

FACTOR OF SAFETY EMNİYET PAYI, EMNİYET EMSALİ: Bir yapı veya

mekanizmaya normal olarak yüklenen yükten fazlası için bir


emniyet payı olarak eklenen fazla direnç. Buna "safety factor" da

denir.

FADED TEMASIN KAYBOLMASI: Bir hava önlemesinde, "temas, rapor

istasyonunun görüş alanından kaybolmuştur ve verilecek

herhangi bir mevkii bilgisi beklenmektedir" anlamında bir kod.

FAIR DRAWING GÜZEL ÇİZİM: Yeniden üretim için belirlenen form ve

şekillerin hepsinin tamam olduğu bir çizim.

FAIR WEAR AND TEAR NORMAL AŞINMA VE ESKİME:

FAIRLEAD BASTİKA, KURT AĞZI: Tel halat veya zincirlerin istikametlerini

muhafaza etmek ya da değiştirmek için kullanılan tertibat veya

araçlar. Halat veya zincir bu sayede makara, tambura vesaireye

düz bir şekilde ve karışmadan girer. Bu tertibat, kılavuz

tamburalı, makaralı veya zincir ya da tel halatın kolaylıkla

üzerinde kayabildiği düz delik veya yuvalarda olabilir.

FAIRWAY SEYRÜSEFERE ELVERİŞLİ SU YOLU:

FAKER ALDATICI: Bir hava savunma tatbikatında düşman uçağı temsil

eden dost uçağı.


FALCON HAVADAN-HAVAYA GÜDÜMLÜ FÜZE: Falcon familyasına mensup

füzeler (AIM-1, AIM-4B, AIM-4E, AIM-4G, AIM-26A, AIM-47A) bir

hava önleme uçağında içte veya dışta taşınabilir. Falcon füzesi F-

89, F-lOlB, F-102, F-104, F-106 uçaklarında kullanılabilir. Bazı

falcon füzelerinde nükleer başlık bulunur.

FALL BACK GERİ ÇEKİLMEK: Geride bulunan bir mevzie çekilmek.

FALL BACK AREA SIĞINMA SAHASI (HV.): Bazı füze atış mevzilerinde, füze

ateşlemeye hazır vaziyete geldiği anda teknisyenlerle diğer

personelin geriye çekildikleri saha.

FALL IN SAFTA TOPLANMAK: Dağınık vaziyette bulunan bir kıtayı, saf

düzeninde ve esas duruşta toplamak.

FALL OUT DÜZENİ TERKETMEK: Bir düzendeki yeri terketmek. Bir şahsın

fazla ayrılmamak suretiyle düzendeki yerini terketmesi.

FALLAWAY SECTION AYRILMA KISMI (HV.): Bir roket aracının uçuş

esnasında ayrılıp düşen herhangi bir parçası. Özellikle arza düşen

parça. Ayrıca bakınız: "blowoff" ve "companion body".

FALLING LEAF YAPRAKLAMA (HV.): Uçağın bir yandan öbür yana kayarak,

hemen hemen dikey vaziyette alçaldığı akrobasi şekli.


FALLOUT AREA SERPİNTİ SAHASI: Radyoaktif maddelerin yayılmış olduğu

saha veya hava vaziyetine göre, radyoaktif maddelerin yayılması

muhtemel saha.

FALLOUT CONTOURS SERPİNTİ EĞRİLERİ, NÜKLEER SERPİNTİ EĞRİLERİ: Bir

serpinti şeklini sınırlandıran aynı yoğunluktaki noktaları

birleştiren ve saatte röntgen olarak gösterilen hatlar.

FALLOUT PATTERN SERPİNTİ ŞEKLİ: Serpintinin, serpinti eğrileri tarafından

çizildiği şekilde dağılışı.

FALLOUT PREDICTION SERPİNTİ TAHMİNİ: Bir nükleer patlama öncesi veya

hemen sonrasında askeri açıdan önemli olan radyoaktif

miktarının ve muhtemel kirlenme sahalarının tahmini olarak

belirlenmesi.

FALLOUT SAFE HEIGHT OF BURST EMNİYETLİ SERPİNTİ YÜKSEKLİĞİ: Bir

nükleer infilak sonucu, infilakın meydana geldiği yerde veya

üstünde askeri açıdan önemli bir serpinti yaratmayacak

yükseklik.

FALLOUT WIND VECTOR PLOT SERPİNTİ RÜZGARI VEKTÖR PLOTU: Arz yüzeyi ile

dikkate alınan en yüksek irtifa arasındaki değişik yön ve

süratlerdeki rüzgarların bileşkesi olan vektör diyagramı.


FALSE SAHTE, YALAN, YANLIŞ, HATALI:

FALSE COLOR FILM SAHTE RENKLİ FİLM: Renklerin görüntüsünün kasti

olarak tadil edildiği, üstünde en az bir emülsiyon tabakasının

bulunduğu radyasyona karşı hassas olan renkli film.

FALSE HORIZON YALANCI UFUK: Görünen ufka benzeyen, fakat bunun altında

veya üstünde olan bir hat.

FALSE OATH YALAN YERE YEMİN:

FALSE OGIVE BALİSTİK KÜLAH: Bak. "wind shield".

FALSE ORIGIN İTİBARİ BAŞLANGIÇ: Bir grid bölgesinin Güney ve Batısında

bulunan sabit bir nokta. Grid mesafeleri bu noktadan Doğuya ve

Kuzeye doğru ölçülür.

FALSE PARALLAX ZAHİRİ PARALAKS: Stereospik olarak görülen bir cismin hakiki

mevkiinden dikey istikamette zahiri yer değiştirmesi, böyle bir

durum, cismin kendi hareketi kadar gözetleme noktasındaki

değişiklikten de ileri gelir.

FAMILIARIZATION JOB TRAINING GÖREVE ALIŞTIRMA EĞİTİMİ (HV.): Tam

bir hava kuvveti ihtisas kodu şartı konmaksızın Amerikan Hava

Kuvvetlerinde uygulanan normal görev başı eğitimi. Bu terimin


kullanılmasının nedeni; yabancı hava kuvvetlerinin Amerikan

Hava Kuvvetleri personel sınıflandırma sistemine pek nadir

uymaları ve dolayısıyla meslekte tekamülü, meslek sahası

numaralı yükselme sistemiyle ölçmemeleridir Göreve alıştırma

eğitimi; öğrencilerin bir hava kuvveti ihtisas kodu almak için

Amerikan Hava Kuvvetleri standartlarına uymadan belirli

teçhizat sistem veya kalemlerinin çalışma ve bakımına alışmaları

sağlanacak Şekilde programlanmıştır.

FAMILIARIZATION TRAINING ALIŞTIRMA EĞİTİMİ (HV.): Temel teknik bilgiye

sahip kimselere belirli bir sistemi tanıtmak için gösterilen

münferit eğitim.

FAMILY ALLOWANCE AİLE TAHSİSATI: Bir erin ailesine Ordu Maliye Merkezi

aracılığıyla yapılan aylık ödeme. Ayrıca bakınız: "class F

deduction" ve "class Q allotment".

FAMISHED "BENİM İÇİN BİR TALİMATINIZ VAR MI:

FAN CAMERA PHOTOGRAPHY YELPAZE KAMERA FOTOĞRAFI: Üç tane

kameradan oluşan bu sistem tarafından sabit açılara ayrılarak,

görüntüleri detaylı bir şekilde tespit edilerek aynı anda çekilen

fotoğraflar.
FAN CAMERAS GENİŞ BİR SAHANIN BİRBİRİ ÜZERİNE BİNDİRİLMİŞ

FOTOĞRAFLARINI ÇEKMEK ÜZERE SİSTEMLİ ŞEKİLDE MONTE

EDİLMİŞ 3 VEYA DAHA ÇOK KAMERA GRUBU:

FAN MARKER BEACON FAN İŞARET FENERİ: Yayımları düşey yelpaze şeklinde

olan bir çeşit radyo feneri. Bu işaret tanıtma maksadı ile maniple

edilebilir. Ayrıca bakınız: "beacon", "Z marker beacon".

FAN PHOTOGRAPHY YELPAZE FOTOĞRAFI: Yelpaze şeklinde monte edilmiş

fotoğraf makinası ile çekilmiş resim.

FARM GATE TYPE OPERATIONS BİRLEŞİK HAVA HAREKATI: Dost bir yabancı hava

kuvvetine A. B. D. Silahlı Kuvvetleri tarafından sağlanan harekat

yardımı ve uzmanlık taktik eğitim. Bu yardım ve eğitim bazı özel

durumlarda, muharebede harekat görevi uçuşlarının bu gibi

uçuşlar yabancı hava kuvvetinin imkan ve kabiliyetleri ötesinde

kaldığı takdirde, verilmekte olan eğitimin bir kısmı olarak,

Amerikan ve yabancı hava mürettebatı tarafından birleşik

yapılması hususunu kapsar.

FARM OFFICERTARIM SUBAYI: Bir disiplin cezaevinin veya bir ıslah merkezinin

idare heyetine mensup bir subay. Bu subay hayvan yetiştirmekte


dahil olmak üzere, bir ziraat programının devamı, kontrolü ve

yeterli şekilde işlemesinden sorumludur.

FASCINE BATMA DEMETİ: Birbirine bağlı çubuk, direk veya sırıklardan

yapılmış uzun demet. Batma demetleri, top kundaklarına

desteklik etmekte, istinat duvarları yapmakta, hendekleri

doldurmakta ve buna benzer sahra inşaatında kullanılır.

FAST COASTAL FORCES ÇEVİK KIYI KUVVETLER:

FAST MOVING SITUATION SÜRATLE DEĞİŞEN DURUM:

FATHOM KULAÇ: Esas olarak su derinliklerini ölçmede kullanılan 6 fit

karşılığı olan uzunluk birimi.

FATHOMETER İSKANDİL ALETİ: Ses dalgaları neşreden ve meydana getirdiği

yankı süresini ölçerek denizlerin derinliğini tespit eden alet.

FATIGUE PERAKENDE HİZMET: Bak. "Fatigue duty".

FATIGUE CALL PERAKENDE HİZMET BORUSU: Askerleri perakende hizmete

çağıran boru işareti.

FATIGUE DRESS İŞ ELBİSESİ: Bak. "work clothing", "Fatigue uniform".

FATIGUE DUTY PERAKENDE HİZMET: Silahlı Kuvvetlerde bir fert tarafından

askeri görev veya eğitim dışında yapılan veya yapılması


emrolunan görev. Özellikle el ile yapılan iş, ağır iş. Ordugah

bölgesinin temizlenmesi, yolların onarımı perakende

hizmetlerdendir.

FATIGUE UNIFORM İŞ ELBİSESİ: Bak. "work uniform", "work clothing".

FEASIBILITY YAPILABİLİRLİK, UYGULANABİLİRLİK:

FEASIBILITY STUDY KABİLİYET DERECESİ ETÜDÜ: Teklif edilen bir madde

veya usulün pratikliğini, tavsiyeye değer olup olmadığını, intibak

kabiliyetini ve tatbikat durumunu tayin için girişilmiş ilk işlemler.

FEASIBILITY TEST KABİLİYET DERECESİ TESTİ: Bir planın kendisine tahsis

edilebilecek kaynakların kapasitesi dahilinde olup olmadığını

tayin için girişilen bir test.

FEASIBLE OLURLU:

FEATHERING OUT LEKENİN YAYILMASI: Bir kumaş üzerindeki lekenin yayılması.

Lekede rutubet miktarı merkezden dışarıya tedricen azalacak

olursa leke, mürekkebin kurutma kağıdı üzerinde yayılması gibi

kumaş üzerinde yayılır.


FEATURE ŞEKİL, ÖZELLİK, HARİTA AYRINTILARI: Yeryüzünün engebelerini

ve sularını belirtmek için kullanılan çizgilerde dahil olmak üzere

haritanın basılı yüzünde gösterilen bütün cisimler.

FEATURE LINE OVERLAP ARAZİ ŞEKLİNE GÖRE BİNDİRME, ARAZİ ŞEKLİNE

UYGUN BİNDİRME: Bir nehir, karayolu, demiryolu vesaire gibi bir

arazi şekline uyularak birbiri üzerine bindirilmiş bir seri hava

fotoğrafı.

FEDERAL BUREAU OF INVESTIGATION FEDERAL TAHKİKAT BÜROSU:

Amerika Birleşik Devletleri, Adliye Bakanlığının bir şubesi.

FEDERAL COMMUNICATION COMMISSION FEDERAL MUHABERE VE

ULAŞTIRMA KOMİSYONU:

FEDERAL ITEM IDENTIFICATION NUMBER FEDERAL MALZEME TANITMA

NUMARASI: Resmi federal malzeme tanıtma işareti verilmiş her

ikmal maddesine; isme, çeşide veya Federal İkmal Sınıflandırma

grup veya sınıfına bağlı kalınmaksızın, seri halinde tahsis edilen

anlamsız 7 rakamlı bir numara. İki kısım halindeki Federal Stok

Numarası'nın ikinci kısmı.

FEDERAL SPECIFICATION FEDERAL ŞARTNAME: Federal hükümet tarafından

yapılacak tedariklerde aranmak üzere konulan nitelik.


FEDERAL STANDARD STOCK CATALOG FEDERAL STANDART STOK

KATALOGU: Federal Devlet tarafından tespit edilen nitelikteki

ikmal maddeleri listesi.

FEDERAL STOCK NUMBER FEDERAL STOK NUMARASI: Federal hükümet

dahilinde kullanılan her ikmal maddesine tahsis edilmiş, birinci

kısmı federal ikmal sınıflandırmasından 4 rakam ve buna ilaveten

Federal Malzeme Tanıtma Numarası olan 7 haneli bir rakamdan

oluşan Federal Stok Numarası. Numara yandaki şekilde olacaktır:

4210-196-5439. Ayrıca bakınız: "National Stock Number". Not:

30 Eylül 1974 tarihinden geçerli olmak üzere Federal Stok

Numaraları Milli Stok Numaraları ile değiştirilmiştir.

FEDERAL SUPPLY CLASS MANAGEMENT FEDERAL İKMAL MADDELERİNİ

SINIFLANDIRMA İDARESİ: Kataloglama, özellikleri belirleme,

standardizasyon, değişebilirlik, yedek gruplaması, çok madde

belirleme idaresi ve istihkam desteği gibi Federal İkmal

Sınıflandırmasının en iyi şekilde yapılabileceği malzeme

idaresinin görevleri.

FEDERAL SUPPLY CLASSIFICATION FEDERAL İKMAL SINIFLANDIRMASI:

Federal Hükümet dahilinde ikmal faaliyetlerinin emtia

sınıflandırma ihtiyaçlarını karşılamak amacı güden yeknesak bir


ikmal sınıflandırma sistemi. Bu sistem; ikmal maddelerinin

bütününü geniş emtia gruplarına ayırır, her Federal sınıflandırma

grubu da ayrıca sınıflara bölünür. Federal İkmal Sınıflandırması

bu amaçla 4 basamaklı bir kodlama sisteminden yararlanır. Kod

numarasının ilk iki rakamı grubu, ikinci iki rakamı her grup

içindeki sınıfı tanıtır.

FEED BELT FİŞEK ŞERİDİ: Bak. "ammunition belt".

FEED MECHANISMBESLEME TERTİBATI: Otomatik dolduruşlu veya otomatik bir

silahta, boş kovanlar dışarı atılır atılmaz yeni fişek veya kartuşları

yerine süren tertibat. Buna "feeding device" da denir.

FEEDING DEVICE BESLEME TERTİBATI: Bak. "feed mechanism".

FEEDING GROUP BESLEME GRUBU: İaşeleri belirli bir yemek listesine göre

düzenlenen bir personel kategorisi.

FEELING OF UNREASONABLE PRESSURE GERİLİM DUYGUSU:

FEET FİT: Bir yardanın üçte biri olan uzunluk ölçüsü. Bir fit 30.48

santimetre kabul edilir ve yazıda rakamın üzerine (') işareti

kullanarak belli edilir.


FEET DRY BİR HAVA ÖNLEMESİNDE, YAKIN HAVA DESTEĞİNDE VE

TECRİTTE "BEN VEYA BELİRLENMİŞ TEMAS, ARAZİ ÜZERİNDEYİZ"

ANLAMINDA BİR KOD:

FEET WET BİR HAVA ÖNLEMESİNDE YAKIN HAVA DESTEĞİNDE VE TECRİTTE

"BEN VEYA BELİRLENMİŞ TEMAS SU ÜZERİNDEYİZ" ANLAMINDA

BİR KOD:

FEINT YANILTMA HAREKETİ YAPMAK: Yanıltıcı bir taarruz yapmak.

FERRET FERET: Elektro manyetik radyasyonu tespit yerini bulmak,

kaydetmek ve tahlil etmek üzere özel olarak teçhiz edilmiş uçak,

gemi veya kara aracı.

FERRY FERİ: Nehir geçişlerinde personel ve malzeme nakli için en az iki

tombaz veya saldan yapılmış nakil aracı.

FEW (RAID SIZE) AZ (TAARRUZ SIRASINDA): Hava önlemesinde yedi veya daha

az sayıda uçak kullanılması. Ayrıca bakınız: "many (raid size) ".

FF Bak. "frigate".

FFG Bak. "guided missile frigate".

FIDUCIAL MARK ENDEKS İŞARETLERİ: Bak. "collimating mark".


FIELD SAHRA: Sahraya ve sefere ait madde ve konuları anlatmak için

kullanılan genel bir terim. Sahra ordusu (field army), sahra

talimnamesi (field manual) gibi.

FIELD AMBULANCE SAHRA AMBULANSI: Sahrada kullanılmak üzere içi

hasta ve yaralı taşıma tertibatı ile teçhiz edilen kamyonet.

FIELD ARMY SAHRA ORDUSU: Karargahlar, kuruluşa dahil birlikler, hizmet

destek birlikleri, değişik sayıda kolordu ve tümeni içeren idari ve

taktik kuruluş. FIELD ARMY BALLISTIC MISSILE DEFENSE SYSTEM:

SAHRA ORDUSU BALİSTİK FÜZE SAVUNMA SİSTEMİ: Sahra

ordusunda kullanılan seyyar, ses üstü bir füze savunma füzesi.

FIELD ARMY WIDE SERVICE ORDU BÖLGESİ MUHAREBE HİZMET BİRLİĞİ:

Sahra ordusu bölgesi dahilinde bir iş veya hizmetin ifası için tam

yetki verilmiş bir sahra ordusu muharebe hizmet teşkili.

FIELD ARTILLERY SAHRA TOPÇUSU: Kundak üzerine oturtulmuş ve sahrada

piyade ve zırhlı birliklere refakat edebilecek hareket kabiliyetine

sahip topçu. Bu topçu esas itibariyle, kara hedeflerini ateş altına

almak için kullanılır.


FIELD ARTILLERY DIRECT SUPPORT WEAPONS SAHRA TOPÇUSU DİREKT

DESTEK SİLAHI, DİREKT DESTEK SAHRA TOPÇUSU: Desteklenen

birlik tarafından istenecek ateşi yapma görevi verilmiş topçu.

FIELD ARTILLERY GENERAL SUPPORT WEAPONS SAHRA TOPÇUSU GENEL

DESTEK SİLAHI, GENEL DESTEK SAHRA TOPÇUSU: Belirli bir

birlikten ziyade bir bütün olarak harekatı desteklemek için ateş

eden topçu.

FIELD ARTILLERY INTELLIGENCE SAHRA TOPÇU İSTİHBARATI: Topçu

harekatında mühim olan düşman mevzileri hakkında bilgi

toplama. 2. SAHRA TOPÇU İSTİHBARAT KISMI: Bir sahra topçu

birliğinin, topçu harekatıyla ilgili düşman harekatı ve mevzileri

hakkında bilgi toplayan karargah şubesi.

FIELD ARTILLERY OBSERVER SAHRA TOPÇU GÖZETLEYİCİSİ: Topçu ateşinin

etkilerini gözetleyen, ateşi, hedefe isabetini sağlamak üzere

tanzim eden ve ateş teşkilatına sonuçları rapor eden kişi. Ayrıca

bakınız: "naval gunfire spotting team", "spotter".

FIELD ARTILLERY SCHOOL SAHRA TOPÇU OKULU, TOPÇU OKULU: Sahra

topçuluğunun taktik ve tekniği üzerine öğretim yapan, arazide

çalışmak veya öğretmenlik yapmak üzere şahıslar yetiştirip


bunlara ehliyet kazandıran sınıf okulu. Türk Ordusunda bu okula

kısaca "Topçu ve Füze Okulu" denir. Ayrıca bakınız: "service

school".

FIELD ARTILLERY SURVEYSAHRA TOPÇU YER ÖLÇMESİ, SAHRA TOPÇUSU ÖLÇME

HİZMETİ: Gözetlemesiz atışlarda bir atış planı yapmak için gerekli

topoğrafya çalışmalarından ibaret yer ölçmesi. Bu ölçmenin esas

gayesi, toplarda hedeflerin yatay ve düşey nisbi mevkilerini

yeteri sıhhatte tayin ve tespit etmektir. Ayrıca bakınız: "artillery

survey" ve "survey".

FIELD ARTILLERY TRAINER SAHRA EĞİTİM TOPU: Sahra topçu personelinin

eğitiminde kullanılan küçük eğitim topu ve kundağından oluşan

bir parça. Sahra eğitim topunda bir dürbün ile yan yükseliş

ayarları için lüzumlu tertibat vardır.

FIELD BAG EKMEK TORBASI, YAN TORBASI: Omuza asılmak veya araca

bağlanmak suretiyle taşınan, askı kayışlı, küçük bir torba. Bu

torba erlerin kendi ikmal maddelerini ve teçhizatını taşımaları

için kullanılır. Eskiden buna (musette bag) denirdi. Bu terimi,

arka çantası anlamına gelen (field pack) terimi ile

karıştırmamalıdır. Bak. "duffel bag".


FIELD BUYING OFFICES SAHRA SATINALMA BÜROLARI: Gıda maddeleri satın

alınmasını kolaylaştırmak bakımından lüzumlu görülen çeşitli

coğrafi mevkilerde Levazım Amirliğince tesis edilmiş bürolar.

FIELD CAP HİZMET KEPİ: Bak. "garrison cap".

FIELD CODE SAHRA KODU: Esas olarak, sınırlı kelimeleri içeren ve ast

kademeler tarafından kullanılan bir taktik kod.

FIELD CONTROL SAHRA KONTROLU: Nisbi mevkileri ve irtifaları bilinen bir seri

noktanın başlangıç olarak kullandıkları bir yer ölçme ve harita

yapma usulü. Bu noktalar genelde araştırmalarla tespit edilmiştir

ve bazı zamanlar "triz kontrol" veya "trigonometrik şebeke"

olarak bilinir. Ayrıca bakınız: "common control (artillery) ",

"control point"; "ground control".

FIELD DESK PORTATİF MASA: Arazide kullanılmak üzere yapılan portatif

masa. Bak. "field type".

FIELD DEVELOPMENT SAHRA MALZEME GELİŞTİRMESİ: Arazide kazanılan

tecrübelere dayanarak malzeme ve teçhizatta yapılan geliştirme.

FIELD DUTY KITA HİZMETİ: Muharip kıtalarda görülen hizmet.


FIELD EMPLACEMENT SAHRA AMPLASMANI: Arazide top, makinalı tüfek ve

diğer silahların üzerine yerleştirildiği platform veya diğer

mevziler.

FIELD EQUIPMENT SEFER DONANIMI: Askerlerin arazide muharebe veya

manevralarda taşıdıkları silah, portatif çadır ve mutfak takımı

gibi malzeme. Bak. "Field type".

FIELD EXERCISE SAHRA TATBİKATI: Arazide savaş koşulları altında yapılan ve

bir tarafın birliklerinin ve silahlarının gerçekten mevcut olduğu,

diğer tarafınkilerin hayali olduğu bir tatbikat. Ayrıca bakınız:

"command post exercise", "maneuver".

FIELD EXPEDIENT ACELE ÇARE; YARDIMCI VASITA: Harekatı kolaylaştırmak veya

arazideki fena şartları gidermek üzere elde mevcut malzeme ile

çabuk meydana getirilen bir düzen veya başvurulan bir usul.

Buna kısaca "expedient" de denir.

FIELD EXTENSION SAHRA KADEMESİ (HV.); AMERİKAN HAVA KUVVETLERİ

KARARGAHININ BİR SAHRA KADEMESİ: Bir hava karargah

bürosunun, ana karargah bürosu direkt kontrolu altında kalması

gerekli harekat görevlerini yerine getiren bir teşkilat unsurudur.


Genellikle Amerikan Hava Kuvvetleri Karargahından coğrafi

bakımdan ayrıdır.

FIELD FIRING MUHAREBE DERS ATIŞI: Muharebe şartlarını mümkün olduğu

kadar hakikate yakın olarak canlandıran sahte muharebe atış

hedeflerine karşı yapılan atış tatbikatı.

FIELD FIRING RANGE MUHAREBE DERS ATIŞI SAHASI: Muharebe ders atış

hedeflerine karşı yapılan atış tatbikatlarına mahsus saha.

FIELD FORCES SAHRA KUVVETLERİ: Bir veya birkaç harekat alanı ile bir genel

karargahı bulunan kıta ve tesisler. Bak. "field type units".

FIELD FORTIFICATION SAHRA TAHKİMATI: Arazideki arızaların doğal savunma

kabiliyetini artırmak için yapılan tahkimat: Sahra tahkimatı avcı

çukuru (foxhole), engel (obstacle), siper (trench) ve silah mevzii

(gun emplacement) vesaireyi ihtiva eder. Bunlar; Savunan için

azami ateş ve hareket kabiliyetini sağlayacak ve taarruz edenin

hareket kabiliyeti ve ateş tesirini asgari hadde indirecek şekilde

inşa edilir. Ayrıca bakınız: "deliberate field fortification" ve

"hasty field fortification" .

FIELD GLASS EL DÜRBÜNÜ: Bak. "binoculars".


FIELD GRADE ÜSTSUBAYLIK: Yüzbaşıdan yukarı Tuğgeneralden aşağı rütbede

bulunan subaylık derecesi. Yani albay, yarbay ve binbaşılık

rütbeleri. Buna "field officer" da denir.

FIELD GUN SAHRA TOPU: Sahrada kullanılmak üzere bir kundak üzerine

yerleştirilmiş top. Buna "field piece" de denir.

FIELD HEADQUARTERS SAHRA KARARGAHI: Bak. "command post".

FIELD HOSPITAL SAHRA HASTANESİ: Genel olarak, çadırlarda bulunan ve uzak

garnizon ve hava meydanlarında mevki hastanesi görevi görmek

üzere tesis edilen ve muharebede kara birliklerinin sıhhiye

hizmeti için kullanılabilen hastane. Bu hastane; sabit bir hastane

olarak sınıflandırılmakla beraber kolaylıkla başka yerlere

nakledilebilir ve hatta hava yolu ile taşınabilir. Buna eskiden

seyyar hastane anlamına (mobile hospital) denirdi.

FIELD HOUSE SAHRA EĞİTİM VE DİNLENME YERİ: A. B. D. 'de içerisinde askeri

eğitim, spor, eğlence ve dinlenme yapılan ve bu maksat için

lüzumlu saha, kort, havuz ve tesisleri bulunan, daimi veya geçici

tesis. Bu tesisler iki çeşit olur.

FIELD INSTALLATION SAHRA TESİSİ: Kara Kuvvetleri Kuruluşuna dahil

bulunan ve doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak ayrılmış bir


tahsisatla idare edilen askeri bir mevki, kamp, garnizon, depo, üs

veya tesis.

FIELD JACKET SAHRA CEKETİ: Sahrada giyilmek üzere ordu personeline verilen

bir ceket.

FIELD KITCHEN SAHRA MUTFAĞI: Sahrada askerin yemeğini pişirmeye mahsus

yer. Buna (field mess) de denir. Seyyar mutfak anlamına gelen

(rolling kitchen) terimi ile karıştırmamalıdır. Seyyar mutfak

hareket halinde yemek pişirmek için kullanılır.

FIELD LABORATORY SAHRA LABORATUARI: Sahrada araştırma ve

denemeler yapmak üzere, kurulmuş bir laboratuar.

FIELD LIBRARY SAHRA KÜTÜPHANESİ: Sabit bir kütüphane teşkiline imkan

bulunmayan hallerde, sahra birlikleri ve diğer teşkillerin

faydalanmaları için meydana getirilmiş olan ve Moral Hizmetler

tarafından işletilen, portatif mahiyette kütüphane.

FIELD MAINTENANCE SAHRA BAKIMI: Bakıma tabi malzemeyi kullanan

teşkilatın direkt desteğindeki Kara, Hava, Deniz Piyade sınıfları

belirli bakım merkezlerince yapılmasına yetki verilen ve yapılan

bakım. Bu bakım, normal olarak kullanılmaz hale gelen

parçaların tali komple parçaların veya komple parçaların veya


komple parçaların değiştirilmesini kapsar. Ayrıca bakınız:

"maintenance categories".

FIELD MANEUVERS KARA MANEVRASI; SAHRA MANEVRASI: Arazi üzerinde

askeri harekatı temsili olarak göstermek üzere yapılan tatbikat.

Bu tatbikatta tarafların kıta ve silahları kısmen veya tamamen

mevcut bulunur ve gerçek bir muharebenin bütün icapları temsil

edilir. Ayrıca bakınız: "maneuver".

FIELD MANUAL SAHRA TALİMNAMESİ: Askeri eğitim ve harekatla ilgili

talimat, bilgi ve temel malzemeyi içeren resmi kitap, Sahra

Talimnamesi, askeri doktrin, taktik ve tekniğin yayılmasına belli

başlı vasıtadır. Ayrıca bakınız: "field service regulations".

FIELD MANUAL REGULATIONS SEVK VE MUHAREBE TALİMNAMELERİ: Tümen

ve daha büyük birlik komutanları ve karargah heyetlerinin askeri

harekatı idaresinde esas teşkil eden resmi temel doktrinleri ve

detaylı usul ve hareket tarzlarını belirtmek üzere yayınlanmış

(100-Serisi) Kara Kuvvetleri Komutanlığı talimname serileri.

Ayrıca bakınız: "field manual".


FIELD MEDICAL CARD SAHRA TIBBİ GÖZETİM KARTI: Genel olarak, numaralı

hastaneler ve denizaşırı komutanlıklardaki sabit dispanserlerde

kullanılan hasta gözetim kartı.

FIELD MEDICAL RECORD SAHRA TIBBİ GÖZETİM KAYDI: Sahra tıbbi gözetim kartı

ve içinde bütün tıbbi kayıtlarda klinik kayıtları bulunan sahra

tıbbi ve klinik kayıt zarfı.

FIELD MESS SAHRA MUTFAĞI: Bak. "field kitchen".

FIELD MESSAGE BOOK HABER KAĞIDI BLOĞU: Sahrada gönderilecek

haberlerin yazılması için boş sahifeleri olan küçük defter.

FIELD MUSIC BORU MÜZİĞİ: Trampetçi ve borucuların çaldığı havalar.

FIELD NOTEBOOK ARAZİ KAYIT DEFTERİ: Ölçme personeli tarafından taşınan ve

arazide ölçülen açı ve mesafeleri kaydetmeye yarayan defter.

FIELD OF FIRE ATEŞ SAHASI: Belirli bir mevziden bir silahın veya silah grubunun

bir sahayı etkili bir şekilde ateşle kaplaması.

FIELD OF VIEW GÖRÜŞ SAHASI: 1. Fotoğrafçılıkta kamera lensinin perspektif

merkezinden (geri düğüm noktası) geçip formatın 2 zıt tarafına

doğru giden 2 ışın arasındaki açı, "görüş açısı" ile


karıştırılmamalıdır. 2. Top nişangahından bakan bir nişancıya

mevcut olan toplam açı.

FIELD OF VISION GÖRÜŞ SAHASI: Nişancıya normal mevziinden mevcut olan

toplam açı. Ayrıca bakınız: "field of view".

FIELD ORDER HAREKAT EMRİ: Bak. "operation order".

FIELD PACK ARKA ÇANTASI: Bak. "pack".

FIELD PETROLEUM OFFICER SAHRA AKARYAKIT SUBAYI: A. B. D. 'de; Levazım

Dairesi Başkanlığı emrinde olmak üzere yurtiçi bölgesindeki

akaryakıt tesisinden sorumlu, petrol ve petrol ürünleri dağıtımı

ile ilgili konularda yetişmiş bir subay.

FIELD PIECE SAHRA TOPU, TOP: Bak. "field gun", "field type".

FIELD PRESS CENSORSHIP SAHRA BASIN SANSÜRÜ: A. B. D. Silahlı

Kuvvetlerinin yetkisine bağlı haber malzemesinin halka

dağıtılması tasarlanan bütün bilgi ve malzeme de dahil, güvenlik

bakımından gözden geçirilmesi. Ayrıca bakınız: "censorship".

FIELD PRINTING SAHRA BASIMI: Washington D. C. 'deki Devlet Basımevinden

başka yerlerde yapılan resmi baskı, cilt ve blok defter yapma işi.
FIELD RADIO SAHRA TELSİZİ: Arazide kullanılmaya mahsus portatif telsiz

cihazı.

FIELD RANGE SEYYAR MUTFAK OCAĞI; SAHRA OCAĞI: Bir seyyar mutfakta

kullanılan portatif komple ocak. Bak. "field type".

FIELD RATION SAHRA RASYONU; KUMANYA: Sahrada kıtalar tarafından

kullanılmasına yetki verilen ve ancak ayni olarak dağıtılan gıda

maddeleri Sahra rasyonu; A tipi, B tipi rasyonlarla demirbaş

rasyonu içine alır. Ayrıca bakınız: "ration".

FIELD RATION MESS SAHRA RASYON MUTFAĞI: Sahra rasyonu ile iaşe

edilme hakkına sahip personelin iaşeleri için faydalanılan

müşekkel bir besin birliği.

FIELD RATION REQUEST SAHRA RASYON TALEBİ: Sahrada günlük rasyon talebi

için kullanılan form.

FIELD SERVICE SAHRA HİZMETİ; SEFERİ HİZMET: Barış veya harp zamanında

sahrada bulunan birliklerin faaliyetlerine ait idari ve taktik

görevler.

FIELD SHOP SAHRA TAMİRHANESİ: Sahra bakımı kapsamındaki çalışmaların

yapılması için sahrada kurulmuş ve faaliyete geçirilmiş bakım ve

onarım atölyesi veya tesisi.


FIELD STOCKADE SAHRA CEZAEVİ; SAHRA HAPİSHANESİ: Sahrada bir tümen

kolordu sahra ordusu veya menzil sahası komutanının yargılama

bölgesi dahilinde bulunacak şekilde açılmış bir ceza infaz yeri.

FIELD STORAGE UNIT SAHRA DEPOLAMA BİRİMİ: Komşu depolama

birimlerinden; yangının yayılmasına; infilaka veya bulaşmaya

karşı makul korumayı temine yetecek mesafede yerleştirilmiş bir

mühimmat istif grubu.

FIELD STRIP SÖKMEK; SİLAHI SÖKMEK: Temizlik veya küçük tamirleri yapmak

üzere bir silahın ana komple parçalarını söküp ayırmak. Buna

sadece (strip) de denir.

FIELD SUPPLY SAHRA İKMALİ: Kullanan birliklerle mütenazırı sahra bakım

faaliyet merkezlerine, belirli seyyar, yarı seyyar, yarı seyyar ve

sabit teşkil veya tesisler tarafından ilk değiştirme ve bütünleme

ikmal desteği sağlanması yolunda yapılmasına emir ve yetki

verilmiş hizmet. Bu kategori aşağıdaki şekilde üçüncü ve

dördüncü kademeleri bünyesinde toplar;

FIELD TARGET MUHAREBE DERS ATIŞ HEDEFİ: Arazide yapılan atış

tatbikatlarında kullanılan hedef. Çoğunlukla muharebe ders atış


hedefi olarak bir insan silueti kullanılır. Bundan başka çeşitli tip

hareketli hedeflerde vardır.

FIELD TEAM GEÇİCİ GÖREV EKİBİ:

FIELD TELEGRAPH SAHRA TELGRAFI: Sahrada kullanılmaya mahsus portatif

telgraf cihazı.

FIELD TELEPHONE SAHRA TELEFONU: Sahrada kullanılmaya mahsus portatif

telefon.

FIELD TRAINING MUHAREBE EĞİTİMİ: Birlikleri muharebeye hazırlamak

maksadıyla kıta tatbikatları manevralar vesaire şeklinde yapılan

alıştırma ve yetiştirme eğitimi. Buna (training for battle) da

denir.

FIELD TRAINING DETACHMENT SAHRA EĞİTİM MÜFREZESİ (HV.): Bir hava

filosuna veya teknik okula ait olup Hava Nakliyat Komutanlığı

tarafından kontrol ve devamlı olarak, bir Hava Kuvvetleri faaliyet

üssüne tahsis edilen bir müfreze. Birlik, bir müfreze komutanı ve

tahsis garnizonunda mevcut sistemleri desteklemek için gerekli,

mahallinde teknik uzmanlık eğitimi gösterecek kabiliyette, teknik

bakımdan ehil öğretmenlerden oluşur.


FIELD TRAINS SAHRA AĞIRLIKLARI; B-TİPİ AĞIRLIKLAR: Muharip unsurların,

yakın destek için lüzumlu olmayan kıta ağırlıkları. Sahra

ağırlıklarında şunlar bulunabilir; İaşe ve eşya ağırlıkları (kitchen

and baggage trains), idari ağırlıklar (administrative trains) ve ağır

bakım su araçları ile ilk çatışma esnasında kıtaların yakın desteği

için gerekli olmayan mühimmatı, akaryakıt ve yağları taşıyan

araçlar.

FIELD TYPE SAHRA TİPİ; PORTATİF: Esas olarak bir muharebe görevini yerine

getirmek için kullanılan kıta, birlik ve teçhizatı belirten terim.

FIELD TYPE UNITS SAHRA TİPİ BİRLİKLER: Normal olarak bir sahra ordusunun bir

kısmı olan ve tümen kuruluşuna dahil bulunan kadro birlikleriyle

tümen kuruluşunda olmayan kadro birlikleri. Çoğu hallerde Kara

Kuvvetlerince kullanılışları bakımından sahra tipi birlik olarak

sınıflandırılan diğer birliklerde bu gruba girer. Sahra tipi birliklere

ait teşkilat ve malzeme kadrolarının hazırlanmasından Ordu

Eğitim Hizmeti sorumludur.

FIELD WATER HEATER SAHRA SU ISITICISI: Sahra harekatında su ısıtmak için

kullanılan portatif bir cihaz.


FIELD WIRE SAHRA KABLOSU: Sahra telefon ve telgraf şebekelerinde

kullanılan izoleli yumuşak tel. Bak. "field type".

FIFTH COLUMN DEFENCE BEŞİNCİ KOLA KARŞI SAVUNMA: İç emniyet

faaliyetinin bir şubesi. Bu şube; devlet tesisleri ile her çeşit

kaynak ve tesisleri sabotaj casusluk ve diğer yıkıcı faaliyetlere

karşı korumakla görevlidir.

FIFTH ECHELON MAINTENANCE BEŞİNCİ KADEME BAKIMI: Gerideki sabit

tesislerde yerleşmiş bakım ve ikmal birlikleri personeli tarafından

yapılan malzeme ve donanım bakımı. Bu bakım malzeme ve

parçaların yenileştirilmesini parça ve donanımın sınırlı imalini ve

ast kademelere donanım ve malzeme ikmalini içine alır. Bak.

"depot maintenance", "echelon of maintenance" ve

"maintenance categories".

FIFTH ECHELON REPAIR BEŞİNCİ KADEME ONARIMI: Beşinci kademe bakımında

yapılan onarım. Bak. "repair".

FIFTH WHEEL ÖZEK TERTİBATI: Yarım römorku cer aracına bağlamak için

kullanılan tertibat. Bu tertibat; yarım römorkun altına tespit

edilmiş kalın çelik bir levha ve özek eksenini havi üst özek tablası

(upper fifth wheel plate) ile cer aracının şasesine yerleştirilmiş


olan ve yuvarlak çelik levhadan yapılan alt özek levhası (lower

fifth wheel plate) den oluşur. Alt özek levha, üst özeklevhaya

yataklık eder ve yarı römorkun yükünü taşır.

FIFTY PERCENT RECTANGLE YÜZDE ELLİ DİKDÖRTGENİ: Bak. "fifty percent

zone".

FIFTY PERCENT ZONE YÜZDE ELLİ VURUŞ SAHASI: Aynı bağlama ile yapılan

atışlardan yarısının düşeceği ve dağılma merkezi veya orta vuruş

noktasını çevreleyen saha. Buna "fifty percent rectangle" da

denir.

FIGHTER SAVAŞÇI, MUHARİP:

FIGHTER AIRPLANE AVCI UÇAĞI: Havada düşman uçaklarını bulmak ve

tahrip etmek için yapılmış uçak. Avcı uçaklarının yüksek bir hızı,

yüksek tırmanma ve manevra kabiliyeti olmakla beraber,

menzilleri kısadır. Buna (fighter) ve (fighter plane) de denir.

FIGHTER AVIATION AV UÇAKÇILIĞI, AVCI UÇAKÇILIĞI, AVCI SINIFI: Askeri

havacılığın kara ve hava müsademe kuvvetlerine destek olmak

üzere veya bir düşman hava hücumunu kırmak amacıyla

oluşturulmuş ve donatılmış şubesi.


FIGHTER BOMBER AV-BOMBARDIMAN UÇAĞI: Av (cı) ve bombardıman

uçaklarının görevlerini bir arada yapabilen uçak tipi.

FIGHTER COMMAND AV (CI) KOMUTANLIĞI: Hava Kuvvetlerine mensup

taktik ve idari birlik. Bu birlik özellikle, kara ve hava müsademe

kuvvetlerine destek olmak ve düşman hava hücumlarını kırmakla

görevlidir. Bir av (cı) komutanlığı; bir üsten (wing) büyük, bir

hava kuvvetinden (air force) küçüktür.

FIGHTER CONTROL AREA AV (CI) KONTROL BÖLGESİ:

FIGHTER CONTROLLER AV HAREKAT KONTROLÖRÜ: Bir taktik hava kontrolörü

karargahında; hava ikaz raporlarını koordine etmek ve

değerlendirmek kendisine tahsis edilen hava araçlarının harekat

kontrolunu yapmakla görevlendirilmiş subay. Ayrıca bakınız: "air

controller", "fighter director" ve "tactical air controller".

FIGHTER COVER AVCI HİMAYESİ, KORUMASI: Düşman hava kuvvetlerinin

taarruzlarını önlemek için belirli bir bölge veya kuvvetin üstünde

bulundurulan bir miktar avcı uçağının yaptığı koruma. Ayrıca

bakınız: "airborne alert".


FIGHTER DIRECTION SHIP OR AIRCRAFT AVCI HAREKATI İDARE GEMİSİ VEYA

UÇAĞI: Avcı harekatını idare edecek donanım ve personele sahip

bir gemi veya uçak. Ayrıca bakınız: "combat information ship".

FIGHTER DIRECTOR AVCI HAREKAT DİREKTÖRÜ: Kara ve hava

kuvvetlerinde bir taktik hava idare merkezi direktörü. Karargah

heyetinde bölgesinin savunması için kendisine tahsis edilecek

hava haber verme ve uyarı sistemleri ve hava araçlarının

idaresinden sorumlu subay. Ayrıca bakınız: "air controller",

"fighter controller", "tactical air controller" ve "tactical air

director".

FIGHTER ENGAGEMENT ZONE AV UÇAĞI KULLANMA BÖLGESİ: Bak. "weapon

engagement zone".

FIGHTER INTERCEPTOR AVCI ÖNLEME UÇAĞI: Hedefini önleyecek şekilde

planlanmış bir avcı uçağı önleme ve silahlarını hedefe tevcihte

yardımcı olarak yanında radar cihazları bulundurulabilir.

FIGHTER INTERDICTION AVCI ÖNLEMESİ: Düşman ulaştırma hatlarının avcı

uçakları vasıtasıyla tahrip ve hasara uğratılması.

FIGHTER NIGHT AVCI FAALİYETİ GECESİ: Avcı uçaklarının geceleyin balon

barajı kullanılmadan veya bu barajdan faydalanmadan vazife


gördükleri süre. Avcı faaliyeti gecesi ilan edildiği zaman avcı

uçaklarının düşmana karşı daha kolay harekat yapabilmesi için

balonlar alçak irtifada tutulur.

FIGHTER PLANE AV UÇAĞI, AVCI UÇAĞI: Bak. "fighter airplane".

FIGHTER SWEEP AV AKINI, AVCI AKINI: Tahsis edilen bir harekat bölgesinde

düşman hava araçlarını bulup imha etmek ve rastlayacağı

hedefleri tahrip etmek maksadıyla, avcı uçakları tarafından

yapılan bir hücum görevi.

FIGHTING SAVAŞ: Taktik alanda, yapılan bir savaş içinde bilfiil çarpışmalar.

FIGHTING AT CLOSE QUARTERS YAKIN MESAFELER DAHİLİNDE SAVAŞ:

Düşmanla mutlak temas mesafesi içinde yapılan savaş. Bak.

"close quarters".

FIGHTING COMPARTMENT SAVAŞ BÖLGESİ: Bir muharebe aracında,

mürettebatın esas silahları idare ve bu silahlarla ateş ettikleri

yer. Savaş bölmesi, zırh gövdesinin bir kısmını ve varsa kulenin

tamamını teşkil eder.

FIGHTING CONTROL İDARELİ BOMBARDIMAN: Bir bombardıman

düzeninde, otomatik silah ve top ateşinin en tehlikeli hedefler

üzerinde toplanması ve ateşin, kritik zamanda azami derecede


açılması sağlanacak şekilde, bu zamana saklanması. İdareli

bombardıman, özellikle, küçük bombardıman düzenlerinde

önemlidir.

FIGHTING LOAD SAVAŞ YÜKÜ: Bir muharebe erinin etkinliği ve birliğinin

verilen bir görevi anında başarması için gerekli olan ve onun

tarafından taşınan mühimmat, silahlar, teçhizat, şahsi giyim

eşyalarından oluşan yük. Ayrıca bakınız: "existence load".

FIGHTING PATROL MUHAREBE KARAKOLU: Bak. "combat patrol".

FILE TEK KOLDA YÜRÜMEK: Tek kol düzeninde yürütmek veya

hareket ettirmek.

FILE CLOSER KOL SONU SUBAYI (ASTSUBAYI, ERİ): Sıralama gerisinde bulunup

sıralardaki erlere nezaret eden ve komutanlar tarafından verilen

emirlerin yerine getirilip getirilmediğini kontrol eden subay,

astsubay veya er.

FILE GAP KÜTÜK ARALIĞI: Bir bilgi ortamında bir kütüğün sonunu ve

muhtemelen bir diğerinin başlangıcını belirtmek için kullanılan

bir alan.

FILE LAYART KÜTÜK YAPISI, KÜTÜĞÜN TANIMI:


FILE LEADER BİR DİZİDE BULUNAN İLK ŞAHIS:

FILE MAINTENANCE KÜTÜK: Bir dosyayı bilgi ekleyerek, değiştirerek veya

çıkartarak yenileme işi.

FILE NAME KÜTÜK ADI: Bir kütük başlığında, kütüğü tanıtmak veya

tanımlamak için kullanılan alfa sayısal karakter takım.

FILE SECURITY KÜTÜK GÜVENLİĞİ: Yetkisiz kullanıcıların, sistem dosyalarına ve

programlarına erişmesini önlemek için alınan fiziksel veya

yöntemsel donanım veya yazılım tedbirleri.

FILL-IN STOK TAMAMLAMA SİPARİŞİ, ÇEŞİT TAMAMLAMA SİPARİŞİ:

FILLER İKMAL PERSONELİ: Herhangi bir birliği belirli kuvvesine çıkarmak

için o birliğe eklenen subay veya erat sınıfına mensup

şahıslardan biri. İkmal personeli; ölen, yaralanan veya başka

sebeple kaybolan bir şahsın yerini alan kimsedir. Ayrıca bakınız:

"loss replacement" ve "replacement".

FILLER CARGO İSTİF HARCI: Limanda; yükleme ve boşaltma işlerinde büyük

sandık ve araç gibi eşyanın kenarlarındaki boş yerleri doldurmak

için kullanılan bağlantı. Buna İngiliz ve Kanada ordularında

(charging point) denir.


FILLER DEPOT İDHAR DEPOSU: Bir üs depoya (base depot) bağlı olan ve bunun

bir kısmı olarak çalışan depo. Bu depo; bağlı bulunduğu depoda

mevcut tip ve sınıftaki ikmal maddelerinden aynı cinsten

olanları, büyük miktarda ve orijinal ambalajlarında, stok eder.

İdhar depolarındaki ikmal maddeleri normal olarak, dağıtım

depolarındaki stok seviyesini muhafaza etmek üzere gönderilir

veya, doğrudan doğruya, ikmal noktalarına yada depoların yerel

dağıtım bölgelerine gönderilirler.

FILLER PERSONNEL SIRA ERATI: Hiçbir tecrübe veya uzmanlık eğitimine

ihtiyaç olmayan görevleri yapan ve eğitimin asgari esaslarına

vakıf olan erat. Buna evvelce (basic) denirdi.

FILLER POINT DOLDURMA NOKTASI: Bir uçak veya uçak ana aksamında, uçak

yada uçak ana aksamının, örneğin oksijen, hava veya hidrolik sıvı

vb. ile ikmalinin kolaylıkla yapılabildiği bir bağlantı. Buna İngiliz

ve Kanada Ordularında (charging point) denir.

FILLING SÜZGEÇ MADDESİ: Gaz maskesi süzgeçlerinde emici ve

nötrleştirici kimya maddesi.

FILM ADAPTATION ADAPTE FİLM: Hükümetin diğer bir kuruluşunda

yabancı bir ülke veya ticari bir firma tarafından yapılan ve genel
olarak, başlıklardan başka bir değişiklik yapılmadan K. K. K:

lığınca eğitim ve öğretim maksadıyla adapte edilen film.

FILM BADGE FİLM PLAKASI: Radyasyon tehlikesine maruz personel tarafından

taşınan ve radyasyon dozajını ölçmekte kullanılan fotoğraf

filmini havi bir cihaz. Ayrıca bakınız: "photographic dosimetry".

FILM BULLETIN FİLM BÜLTENİ: Askeri gelişmeleri belirtmek üzere hazırlanan

sesli film. Bu filmlere ait konuların Kara Kuvvetleri

Komutanlığınca kabul edilen askeri doktrinlere uyması şart

değildir.

FILM LIBRARY FİLM KİTAPLIĞI: K. K. K. lığına ait film, projeksiyon filmleri,

çerçeveli film ve ses alma cihazlarını, fotosel cihazlarını ve

sinema makinalarını muhafaza etmek ve dağıtmak üzere

kurulmuş yer.

FILM SLIDE ÇERÇEVELİ FİLM: Perdeye aksettirilmek üzere muhtelif boyda

fotoğraf filmlerine alınmış sabit resim veya şekil.

FILM STORAGEFİLM DEPOSU:

FILM STRIP PROJEKSİYON FİLMİ: Tedrisatla ilgili sinema projeksiyonları için

35 mm, lik filmler üzerine alınan ve K. K. K. lığının belirli

doktrinlerine uygun olan resim serileri.


FILTER FİLTRE: Elektronikte ikincil enerjinin yalnız bir kısmını gönderen

ve bundan dolayı enerji dağıtımının kapsamını değiştiren alet. a.

Yüksek geçirgenli filtreler enerjiyi belli bir frekansın üstünde

gönderirler. b. Alçak geçirgenli filtreler enerjiyi belli bir frekansın

altında gönderirler. c. Band geçirgenli filtreler enerjiyi belli bir

bant boyunca gönderir. d. Band durdurucu filtreler enerjiyi belli

bir frekans bandı dışında gönderirler.

FILTER AREA SÜZME BÖLGESİ: Bir avcı komutanlığı tarafından hava haber

verme ve ikaz hizmeti içinde düşman faaliyetlerine ait bilgileri

toplamak kıymetlendirmek ve dağıtmak; maksadıyla tesis edilen

bölge. Bu bölge; hava savunma bölgesinin tali kısmıdır ve ayrıca

kendi içinde hava akınını haber verme ve uyarı mıntıkalarına

(airraid warning district) bölünür.

FILTER BOARD SÜZME GRAFİĞİ: Üzerinde bir hava haber verme ve uyarı

hizmetine ait süzme bölgesi ile komşu bölgelerin krokisi çizilmiş

levha. Süzme merkezinin personeli, bildirilen bütün uçak

harekatını bu grafik üzerine geçirir.

FILTER CENTERSÜZME MERKEZİ: 1. Bir hava haber verme ve uyarı sistemi süzme

bölgesinin merkezi muhabere bürosu. Bu büro; uçakların

harekatına ait bütün raporları alır ve gelen bilgileri süzerek


harekat merkezine gönderir. 2. Gemilerin, uçakların ve

denizaltıların hareketlerini rapor ederek onların muhtemel

doğru izlerini tespit etme ve uygun olduğu yerlerde yükseklik ve

derinliklerini tespit etme işlemi.

FILTER ELEMENT MEKANİK SÜZGEÇ: Gaz maskesi süzgecinin veya sığınak gaz

süzgecinin mekanik parçası. Bu parça; yabancı maddeleri

mekanik olarak ayırır. Ayrıca bakınız: "mechanical filter"..

FILTER GREASE TRAP FİLTRELİ BULAŞIK SÜZGECİ: Altına ufak delikler açılan

ve içine bir miktar saman, ot veya bez konmak suretiyle pis

sulardaki yağ ve çöpleri süzmekte kullanılan kova veya teneke

gibi bir kap.

FILTERING SÜZME: Bir hava haber verme ve uyarı sisteminde, hava

faaliyetine ait bilgilerin toplanması, karşılaştırılması,

kıymetlendirilmesi ve ilgililere yayınlanması.

FIN KANATÇIK: Havan mermisi bomba ve bazı cins roketlerde

bulunan ve seyir esnasında istikrar ve idareyi sağlayan hafif

madeni kısım.
FIN-STABILIZATION KANATÇIKLA İSTİKRAR: Kanatçıklar takmak suretiyle bir

mermi, bomba veya güdümlü füzenin uçuş esnasında seyrini

istikrarlı kılma yöntemi. Ayrıca bakınız: "spinstabilization".

FIN-STABILIZER KANATÇIKLI STABİLİZATÖR: Bir mermi veya güdümlü füzede

uçuş sırasında istikrar sağlayan tertibat.

FINAL APPROACH SON YAKLAŞMA: a. Belirli bir uçağın dönüş veya üsse dönüş

için son usulü tamamlamasını müteakiben; b. Belirli bir tespit

noktasını geçince; c. Usul için belirlenen son izi önleyinceye ve

hava koridorunda bir noktayı geçtikten sonra, (1) iniş yapabilir

veya (2) kaçırılmış yaklaşma usulü yapılır.

FINAL ASSEMBLY AREA İLERİ TOPLAMA BÖLGESİ: Bir taarruza hazırlanmak için

kıtaların toplandıkları yer. İlk toplanma bölgesinde hazırlıklarını

bitiren kıtalar muharebeye girecekleri son toplanma bölgesine

intikal ederler. Bu terim şimdi kullanılmamaktadır.

FINAL BOMB RELEASE LINE SON BOMBA SALIŞ HATTI: Savunulan bir bölge

veya hedefi çevreleyen bir bombardıman uçağının, bölge veya

hedef uzak noktasında bir isabet elde etmek için, üzerinde son

bombasını bırakması gereken, hayali bir hat. Ayrıca bakınız:

"bomb release line. "


FINAL COORDINATION LINE SON KOORDİNASYON HATTI: Manevra

unsurlarının son yayılma durumuna geçmeleri ile destek

ateşlerinin kaldırılması veya kaydırılmasının koordine için

kullanılan, düşman mevziine yakın bir hat. Arazide tanınabilen

bir hat olmalıdır.

FINAL DESTINATION (MERCHANT SHIPPING) EN SON VARIŞ LİMANI (DENİZ

ULAŞTIRMASI): Bir konvoy veya münferit (konvoy içinde veya

bağımsız) bir geminin ulaştırma planlaması talimatı verilip

verilmemesine bakılmaksızın varacağı son liman. Ayrıca bakınız:

"destination (merchant shipping) ".

FINAL DISPOSAL PROCEDURES NİHAİ TAHRİP YÖNTEMLERİ/AMELİYELERİ: Bir

yerde tahrip edilmesi veya yakılması, bir tahrip bölgesine

taşınması veya diğer uygun vasıtalarla tahrip edilmesini

içerebilecek, patlayıcı ordudonatım malzemesinin son tahrip

işlemi.

FINAL INDORSMENT SON VUKUAT KAYDI: Bir askerin hizmetten yalnız

terhis, ölüm vesaire sebeplerden dolayı ayrıldığı zaman

doldurulan ve şahsi künye defterinde bulunan kaydı.

FINAL INSPECTION SON MUAYENE: Bak. "technical inspection", teftiş.


FINAL PLAN NİHAİ PLAN: Yetkili makam veya onun namına imzalanan

taslakları onaylanmış ve koordine yapılmış bir plan.

FINAL PROTECTIVE FIRE TEVKİF ATEŞİ: Düşman hücumunu, her türlü görüş

şartları altında, muharebe mevzii üzerinde durdurmak için

hazırlanmış planlı savunma ateşleri. Muharebe sahasının hemen

önüne yapılan havan ve topçu barajları ve makineli tüfeklerin

tevkif ateşlerinden ibaret, birinci derecede öncelik dereceli ve

önceden kararlaştırılmış ateş engeli. Ayrıca bakınız: "fire".

FINAL PROTECTIVE LINE TEVKİF ATEŞİ HATTI: Bir savunma mevziinde mevcut

bütün silahlardan yapılacak makaslama ateşleri "interlocking

fires" ile düşman hücumunu durdurmak üzere seçilmiş hat.

Tevkif ateş hattı mevziin cephesine paralel olduğu gibi eğimli de

olabilir.

FINAL STATEMENTSON ÖDEME BELGESİ: Bir askere terhis suretiyle hizmetten

ayrılırken, ödenmesi icap eden paraya ait bir beyanı içeren

ödeme belgesi.

FINAL TYPE EXAMINATION KATİ TIBBİ MUAYENE: Bak. "physical

examination".

FINANCE MALİYE:
FINANCE AND ACCOUNTING OFFICER MALİYE VE MUHASEBE SUBAYI:

Yönetmeliklerde ifade edilen görevleri yerine getirmek üzere

atanmış ve bağlı olduğu komutanın, mali bakımdan

sorumluluklarını ifade ve ibra eden muhasebe kayıtlarını tutmak,

mali işleri yapmakla görevlendirilmiş muhasebe subayı. Bu

subay, kendi görevleri ile birlikte, kamu borçlarını da öderse,

aynı zamanda bir tediye subayıdır.

FINANCE CORPS MALİYE SINIFI, MALİYE TEŞKİLATI: Ordunun mali işlerinden

sorumlu bir teşkilat.

FINANCE CORPS OF THE ARMY KARA KUVVETLERİ MALİYE DAİRESİ:

FINANCE OFFICER MALİYE ŞUBESİ MÜDÜRÜ: Birliğin mali işlerini idare eden

subay.

FINANCE SCHOOL MALİYE OKULU: Bak. "Army Finance School".

FINANCIAL MALİ:

FINANCIAL DATA RECORDS FOLDER MAAŞ KAYITLARI DOSYASI: Bir kara

ordusu birliğinin askeri personel şubesinde tutulan ve birliğe

mensup bir şahsın maaşa hak kazanma durumu ile ilgili belge ve

dökümanları ihtiva eden dosya.


FINANCIAL INVENTORY ACCOUNTING MALİ ENVANTER MUHASEBESİ:

Kara ordusu ikmal sisteminde mal saymanlığı kayıtlarında stok

olarak bulundurulan malzeme. İkmal maddeleri ve teçhizata ait

para muhasebesinin kurulması ve tutulması işi.

FINANCIAL MANAGEMENT PLAN MALİ YÖNETİM PLANI: Kara ordusu

topyekün mali yönetimini, daha etkili ve daha verimli kılmayı

hedef tutan bir plan. Bu plan, maliyet değerlendirme ve kontrolu

için sorumluluklar tahsisi suretiyle, iş veriminin arttırılmasını

içine alır.

FINANCIAL PROPERTY ACCOUNTING MALİ MAL MUHASEBESİ: Mal hesaplarının

para değeri haline getirilmesi ve tutulması, mal raporlarının para

değeri ile ifade edilmesi.

FINANCIAL TRANSACTION MALİ MUAMELE: Para tahsil ve tediyesine ait bir

muamele.

FINDINGS KARAR: Soruşturma ve tahkikattan sonra alınan karar. Bir askeri

mahkeme veya bir subaylar heyeti tarafından varılan sonuçlara

denir.
FINE SETTING İNCE AYAR: Taksimat üzerindeki tamların milyem taksimatı ile

derecelenmiş yardımcı bir cihaz ile yapılan hassas ayarı. Tam

taksimat üzerinde yapılan ayara kaba ayar (coarse setting) denir.

FINE SIGHT İNCE NİŞAN: Bir silahta nişangahın, arpacık tepesi, gezin üst

kenarı ortasından görünebilecek şekilde tanzimi. Topçuda, yan

ve yükseliş el çarklarıyla alınan nişan. Daha az sıhhatli nişana

(coarse sight) denir.

FINISHING RÖTUŞ, SON İŞLEM: Bir madde veya malzemeyi satış veya

kullanma durumuna getirmek bir işe son şeklini vermek için

girişilen işlem.

FINITE SONLU, SONU OLAN:

FIRE ATEŞ: Bir silahı ateşlemek rampadaki bir roketi veya füzeyi

fırlatmak suretiyle elde edilen sonuç.

FIRE ADJUSTMENT ATIŞ TANZİMİ: Merminin, veya orta vuruş noktasının

istenilen noktaya isabetini veya merminin bu noktada

paralanmasını sağlamak maksadıyla, silahın yükseliş ve

istikametini veya merminin paralanma zamanını ayarlama.

Otomatik silahlarda atış tanzimi, ilk atımın hedef civarına


varmasından ATEŞ KES! (cease firing) komutuna kadar süren

devamlı bir faaliyettir

FIRE ADJUSTMENT BOARD ATEŞ TANZİM LEVHASI: Topçu birlikleri

tarafından ateşin gözetlenmesi sonucunda yapılması gereken

düzeltmelerin hesaplanmasında kullanılan özel plançete. Bu

levha yapılan düzenlemelerin devamlı kayıtlarını gösterir.

FIRE AISLE YANGIN ARAYOLU: Bak. "aisle" ve "access".

FIRE AND MANEUVER ATEŞ VE MANEVRA: Bir komuta altındaki muhtelif

birliklerden ilerleyen unsurları diğerlerinin ateşi ile desteklemek

suretiyle uygulanan taarruz usulü. Buna ateş ve hareket "fire and

movement" da denir.

FIRE AND MOVEMENT ATEŞ VE HAREKET: Bak. "fire and maneuver".

FIRE AT WILL ATEŞ SERBEST!: Bağımsız olarak atış yapılması için verilen komut.

FIRE BARRAGE ATEŞ BARAJI: Daha önceden planlanmış ateş barajının açılması

için bir emir. Böyle bir barajın belirtilmesi, kod adı, numara

sistemi, birlik görevi veya diğer belirlenen şekillerde olur.

FIRE BAY ATEŞ BÖLMESİ: Bak. "firing bay".


FIRE BOMB YANGIN TANKI: Jelatin gibi nispeten katılaşmış benzin karışımı ile

dolu ve tutuşturma tertibatı ile donatılmış uçak yedek benzin

deposu. Bak. "droppable fuel tank".

FIRE BY DIRECT LAYING GÖREREK ATIŞ: Bak. "direct fire".

FIRE CALL YANGIN ALARMI: Askeri bir mevzide veya civarda yangın çıktığını

anlatmak için boru veya başka bir vasıta ile verilen işaret.

FIRE CAPABILITIES CHART ATIŞ İMKAN VE KABİLİYETLER ŞEMASI: Bir

birlikteki silahların büyük kısmı tarafından kundak atmadan ateş

altına alınabilecek bölgeleri gösteren ve genelde taslak olarak

yapılan kroki.

FIRE COMMAND ATIŞ KOMUTU: Bir birliğin bir silahın veya birkaç silahın ateş

açmaları ateşin idaresi devamı ve kesilmesi için gerekli bütün

esasları ihtiva eden komut. Bak. "fire mission".

FIRE CONTROL ATIŞ İDARESİ: Bir hedef üzerinde ateş tatbik edilmesi ile ilgili

bütün faaliyetlerin idaresi. Ayrıca bak. "tactical fire control" ve

"technical fire control".

FIRE CONTROL CAR ATEŞ İDARE VAGONU: Bir demiryolu topçu bataryasına

ait ateş idare cihazlarının bulundurulduğu vagon.


FIRE CONTROL CODE ATEŞ İDARE KODU: Hava ve kara gözcüleri ile

komutanlar tarafından telsiz, telefon ve diğer vasıtalarla verilen

ve atış tanzimine dair haberlerde kullanılan kod.

FIRE CONTROL EQUIPMENT ATEŞ İDARE CİHAZLARI: Topları veya kontrollu

füzeleri, direkt olarak hedefe tevcih için gerekli ve bu maksatla

kullanılan malzeme. Atış kontrol teçhizatı, topların ve uçuş

halindeki füzelerin tam yükseklik ve yan sapmalarını hesaplama

ve tanzimde kullanılan bütün aletleri ihtiva eder. Radarlar,

dürbünler, telemetreler, yarı balistik komuta aletleri, diğer

hesap cihazları, güç kaynakları ve bütün bunları birbirine

bağlayan muhabere kontrol sistemi bunlar içindedir.

FIRE CONTROL GRID ATIŞ İDARE ŞEBEKE SİSTEMİ: Askeri bir haritayı paralel

iki hat arasındaki mesafe, haritanın cinsine göre, 1000 yarda

veya 1000 metre olmak üzere, karelere bölen hatlar sistemi.

Ateş idare şebeke planı çizilmiş haritalar, ateş idaresinde yararlı

olabilecek kadar büyük ölçektedir.

FIRE CONTROL INSTRUMENTS ATEŞ İDARE ALETLERİ: Atış idaresinde kullanılan

nişan dairesi, telemetre, pusula, batarya dürbünü ve diğer

aletler.
FIRE CONTROL MATERIAL ATEŞ İDARE MALZEMESİ: Silahların atışlarını

tevcih, tanzim ve gözetlemede kullanılan alet ve cihazlar.

FIRE CONTROL RADAR ATIŞ İDARE RADARI (DZ.): Bir hava savunma ateş idare

sisteminde gerekli hedef bilgilerini vermek için faydalanılan

radar.

FIRE CONTROL SYSTEM ATIŞ KONTROL SİSTEMİ: Bir silah veya silah grubu ile

kullanılmak üzere imal edilmiş birbirinin benzeri ateş idare

teçhizatı veya aletleri.

FIRE COORDINATION ATEŞİN KOORDİNE EDİLMESİ, ATEŞ KOORDİNASYONU,

ATIŞ KOORDİNESİ (DZ.): Ateşin, hedefler uygun bir silah veya

silah grubu tarafından yeterince dövülecek şekilde planlanması

ve icrası. Bak. "fire support coordination".

FIRE COORDINATION AREA ATEŞ KOORDİNASYON BÖLGESİ: Belirli

kısıtlamaları olan ve bu kısıtlamaları tesis eden makamın onayı

alınmadan kısıtlamaları aşan atışların yapılamayacağı bir bölge.

FIRE COORDINATION LINE ATEŞ KOORDİNASYON HATTI: İki kuvvet arasında

bulunan ve ilgili kuvvetlerle koordinasyon yapılmadan ötesine

ateş açılmayacak olan hat.


FIRE CREST ÖN SİPER ÜST KENARI: Bir süper ön kısmına atılan toprak

yığınının üst iç kenarı. Avcılar tüfeklerini bu kenara dayayarak

ateş ederler.

FIRE DIRECTION ATEŞ İDARESİ: Ateş gücünün taktik yönde kullanılması;

hedeflerin seçilmesi, ateşlerin toplanması ve taksiminde ve her

görev için cephane tahsisinde, bir veya daha çok birliğin taktik

emir ve komutasını icra. Bu husus, ateş idare merkezlerinde

hedef bilgilerinin münasip atış komutlarına çevrilmesinde

kullanılan usul ve tekniği de içine alır.

FIRE DIRECTION CENTER ATEŞ İDARE MERKEZİ, ATIŞ İDARE MERKEZİ (DZ.): Bir

komuta yerinin topçu personeli ile muharebe personeli ve

malzemesinden ibaret ve komutana ateş idare ve ateş kontrol

imkanı sağlayan unsuru. Atış idare merkezi; hedef istihbarat, ve

ateş istekleri alıp bunları uygun atış idaresine çevirir.

FIRE DIRECTION CONTROL COMPUTER ATEŞ İDARE SAYICISI/BİLGİSAYAR:

FIRE DIRECTION NET ATEŞ İDARE ÇEVRİMİ: Gözetleyicileri, irtibat

subaylarını, hava gözetleyicilerini ve ateş bataryalarını, ateş

idaresi maksadıyla ateş idare merkezine bağlayan muhabere

şebekesi.
FIRE DISCIPLINE ATEŞ DİSİPLİNİ: Personelin, yalnız belirtilen hedeflere ve

yalnız kendi komutanlarının emriyle ateş açma imkanları.

FIRE DISTRIBUTION ATEŞ TAKSİMİ: Ateşin hedeflere veya hedeflerin tali

kısımlarına önem derecelerine göre taksim edilmesi. Buna kısaca

"distribution" da denir.

FIRE EFFECT ATEŞ TESİRİ: Düşman personeli ve malzemesi üzerinde ateşin

meydana getirdiği sonuç. .

FIRE FIGHT ATEŞ MUHAREBESİ: Düşman birlikler arasında karşılıklı ateş

teatisi. Ateş muharebesi; taarruzun, genellikle, yaklaşma

yürüyüşü ve yayılmayı takip eden hücumdan önce gelen

safhasıdır.

FIRE FOR ADJUSTMENT TANZİM ATIŞI: Orta vuruş veya paralanma noktasını

hedefin istenen yerine isabet ettirecek atış esaslarını tespit

maksadıyla yapılan atış.

FIRE FOR EFFECT TESİR ATEŞİ: Orta vuruş veya paralanma noktası, hedef veya

ateş tanzim noktasından istenilen mesafeye girdikten sonra,

hedef üzerinde istenilen tesiri yapmak için açılan ateş.

FIRE LANE ATIŞ KORİDORU: Ağaçlı veya otla kaplı sahalarda atış yapmak için

temizlenmiş atış yolu. Bak. "lane".


FIRE MARSHAL YANGIN SÖNDÜRME SUBAYI: Belirli bir birlik veya bölgede,

yangından koruma tedbirleri almaya memur ve bu tedbirlerin

uygulanmasından sorumlu subay.

FIRE MESSAGE ATEŞ İSTEĞİ: Bak. "call for fire".

FIRE MISSION ATIŞ GÖREVİ: Gözetleyiciden ateş idare merkezini veya ateş

idare merkezlerinden bataryaları ikaz için yapılan bir ihbar.

FIRE ORDER ATEŞ EMRİ: Bir birliğin, bir veya birkaç silahın ateşini, komûtanın

maksat ve planına göre tevcih ve idari etmek için verilen komut

veya emir.

FIRE PLAN YANGIN SÖNDÜRME TALİMATI: Yangından korunma, yangın

ihbarı veya söndürülmesi ile ilgili olarak bir birlik mensuplarına

verilen devamlı talimat.

FIRE POSITION ATEŞ MEVZİİ: Bir silah, birlik veya şahsın, belirli bir hedef üzerine

ateş açabileceği yer. Muharebe destek vazifesi gören silahlar için

ateş mevzileri "esas ateş mevzii", "değiştirme ateş mevzii" ve

"yedek atış mevzii" isimlerini alır. Buna "firing position" da denir.

Ayrıca bakınız: "position".

FIRE PRACTICE ATIŞ TATBİKATI: Bak. "combat firing practice".


FIRE PROBLEM ATIŞ MESELESİ: Bak. "firing problem".

FIRE REGISTRATION DÜZELTME ATIŞI: Bak. "registration fire".

FIRE STARTER YANGIN KUTUSU: Normal usullerle yangın çıkartılamayan

hallerde kullanılan ve çok yüksek hararette alev meydana

getiren kalınlaştırılmış yangın maddelerini havi, silindir şeklinde,

küçük kutu.

FIRE STEP ATEŞ BASAMAĞI: Bak. "firing step".

FIRE STORM ATEŞ FIRTINASI: Genellikle yerleşim bölgelerinde görülen her

yandan kuvvetli rüzgarlar oluşturan büyük yangınlar; rüzgarlar

ateşin yayılmasını önlerken diğer yandan taze oksijenle

besleyerek yoğunluğunun artmasına neden olurlar.

FIRE SUPERIORITY ATEŞ ÜSTÜNLÜĞÜ: Ateşin daha sıhhatli ve daha büyük

hacimde yapılması dolayısıyla düşmanınkinden daha tesirli olan

ateş, ateş üstünlüğü,. ağır kayıplar vermeden, düşmana

yaklaşma imkanı sağlar.

FIRE SUPPORT ATEŞ DESTEĞİ, ATIŞ DESTEĞİ (DZ.): Yer kuvvetlerinin piyade,

zırhlı birlik gibi düşmana yaklaşan unsurlarına topçu ateşi, deniz

top ateşi, uçak yalama ateşi ve bombardımanları ile yapılan

yardım.
FIRE SUPPORT AREA ATEŞ DESTEK BÖLGESİ, ATEŞ DESTEK SAHASI: Bir

amfibi harekatı topçu ateşi ile destekleme görevi almış gemilere

tahsis edilmiş uygun manevra sahası. Ayrıca bakınız: "naval

support area".

FIRE SUPPORT COORDINATION ATEŞ DESTEK KOORDİNASYONU: Destek

ateşinin, mevcut silahlar ve uygun vasıtalarla, hedeflere yeteri

gibi taarruz edilecek şekilde koordineli planlaması ve

hazırlanması.

FIRE SUPPORT COORDINATION CENTER ATEŞ DESTEK KOORDİNASYON

MERKEZİ: Bütün ateş destek şekillerinin koordinasyonu ile ilgili

muhabere tesisleri ve personelin bir arada toplandıkları tek bir

mevki. Ayrıca bak. "supporting arms coordination center".

FIRE SUPPORT COORDINATION LINE ATEŞ DESTEK KOORDİNASYON HATTI: İlgili

kara birliği komutanını, kendi kontrolu altında bulunmayan,

fakat cari taktik harekata etki edebilecek olan ateş kontrolunu

temin için oluşturduğu hat. Ateş destek koordinasyon hattı,

yüzey hedeflerine karşı herhangi bir çeşit mühimmat kullanan

kara, hava ve deniz hava sistemlerinin ateşlerini koordine

etmekte kullanılır. Ateş destek koordinasyon hattının iyi

seçilebilir arazi şekillerini takip etmesi gerekir. Ateş destek


koordinasyon hattının oluşturulması, normal olarak ilgili taktik

hava komutanı ve diğer destek unsurları ile koordine edilir.

Destek unsurları kara kuvvet komutanı ile bir ön koordinasyon

olmaksızın ateş destek koordinasyon hattının ilerisindeki

hedeflere taarruz edebilirler, fakat bu taarruzun hat üzerinde ve

gerisinde sathi etkileri olmamalıdır. Bu hat gerisinde bulunan

sathi hedeflere karşı taarruzlar ilgili kara kuvvet komutanı ile

koordine edilmelidir. FSCL olarak ta bilinir.

FIRE SUPPORT COORDINATOR ATEŞ DESTEK KOORDİNATÖRÜ: Hava, deniz

topçusu ve topçu ateş desteğini koordine eden herhangi bir

kademeye mensup topçu subayı.

FIRE SUPPORT ELEMENT ATEŞ DESTEK ELEMANI: Bak. "element".

FIRE SUPPORT GROUP ATEŞ DESTEK GRUBU: Kıyıdaki kara harekatını deniz

topçu ateşi ile desteklemek görevi verilmiş gemilerin, geçici

olarak tek komuta altında gruplandırılması. Bir ateş destek

grubu, ayrıca, ateş destek birlikleri ve ateş destek unsurlarına

ayrılabilir.
FIRE SUPPORT SECTOR ATEŞ DESTEK AS BÖLGESİ: Bir amfibi harekatta, bir

ateş destek bölgesinin, belirli gemiler ve deniz destek araçları

için ayrılan bir kısmı.

FIRE SUPPORT SHIPS ATEŞ DESTEK GEMİLERİ: Amfibi harekatta, kara

birliklerine ateş desteği sağlayan gemi ve deniz araçları.

FIRE SUPPORT STATION ATEŞ DESTEK İSTASYONU: Denizdeki bir ateş destek

sahasında ateş destek gemisinin ateş ettiği belirli bölge.

FIRE TASK ATEŞ GÖREVİ: Bak. "fire mission".

FIRE TIME ATEŞ ZAMANI: Bak. "span of detonation (atomıc demolition

munition emplayment) ".

FIRE TRENCH ATEŞ HENDEĞİ: Avcıların tüfek veya diğer hafif ateşli silahlarla

ateş ettikleri ve içinde nisbeten iyi bir şekilde korundukları

hendek.

FIRE UNIT ATEŞ BİRLİĞİ: Muharebede, ateşi, bir komutanın, doğrudan

doğruya ve bilfiil kontrolu altında bulunan birlik.

FIRE UNIT ANALYZER ATEŞ BİRLİĞİ ANALİZÖRÜ: Bir hava savunma ateş

birliğinin düşman uçak ve güdümlü füzelerine karşı tesir


derecesini, kendi üzerinde yazılı şartlar dahilinde, tahlil eden bir

alet (şablon) .

FIRE WORKS İŞARET VE AYDINLATMA MÜHİMMATI: Bak. "pyrotechnics".

FIREARM ATEŞLİ SİLAH: Barut gazı ile işleyen ve mermi atan silah, her

çaptaki silahlar birer ateşli silah olmakla beraber, bu terim, genel

olarak, tek insan tarafından taşınabilen tüfek, tabanca ve diğer

küçük silahları ifade eder.

FIREBALL ATEŞ TOPU: Nükleer bir silahın patlamasından sonra, bir

saniyenin milyonda biri kadar bir sürede oluşan ve derhal

genişleyip soğumaya başlayan parlak bir sıcak gaz küresi.

FIREBEE ATEŞ ARISI: Turbojet motoru ile donatılmış uzaktan kontrollu bir

hedef aracı. Yerden veya havadan fırlatılacak şekilde yapılmış

olup yüksek ses ötesi hıza erişebilir. Yerden-havaya ve havadan-

havaya füzeleri kullanan silah sistemlerini değerlendirme,

eğitme ve testinde kullanılır.

FIREFIGHTER İTFAİYECİ: Bir yangını söndürmek veya yangının yayılmasını

önlemekle görevli şahıs.

FIREFIGHTING YANGIN SÖNDÜRME: Bir yangının söndürülmesi ve

genişlemesinin önlenmesi için yapılan iş.


FIREPOWER l. Bir birlik, mevzi veya silah sisteminin açabileceği ateşin miktarı.

2. Ateş etme kabiliyeti.

FIREPOWER UMBRELLA ATEŞ GÜCÜ ŞEMSİYESİ, ATEŞ GÜCÜ ÖRTÜSÜ: Bir deniz

kuvveti üzerindeki hava sahasının sınırlarını belirten ve gemi

hava savunma ateşinin uçaklar için tehlikeli olabileceği

nedeniyle, dost uçakların tanıtılması ve faaliyeti için özel usuller

konulmuş bulunan belirli boyutta bir saha. Ayrıca bakınız: "air

defense operations area".

FIRES WITHIN THE POSITION MUHAREBE SAHASI İÇİNDE YAPILAN ATIŞLAR:

Düşmanın yarma hareketlerini tehdit etmek veya karşı

taarruzları desteklemek maksadıyla, muharebe mevzii içinde

yapılan planlanmış savunma ateşleri. Bu nevi ateşler, savunma

ateşlerinin bir tipidir.

FIRING ANGLE ATEŞ AÇISI: Bir topun görmeyerek nişanında, atış hattı ile top-

nişan noktası hattı arasında kalan ve saat yelkovanı

istikametinde ölçülen yatay açı.

FIRING AREA ATEŞ SAHASI: Bir arama tarama tertibinde, belirli bir mayının

patlatılacağı yatay derinlik. Ateş sahası önleme sahası ile aynı


boyutlara sahip olup, fakat mayın faaliyete geçirildiğinde mayın

hemen patlamadıkça onun kıç tarafında uzanacaktır.

FIRING AZIMUTH ATIŞ İSTİKAMET AÇISI: Topun tevcihinde kullanılan ve grid

kuzeyinden saat yelkovanı yönünde ölçülen yatay açı.

FIRING BASE TOP DÖŞEMESİ, DÖŞEME: Bazı toplarda, top ateş için mevzie

sokulduğu zaman, kundağa desteklik eden mekanizmanın bir

parçası. Bak. "base".

FIRING BATTERY ATIŞ BATARYASI: Topçuda, karargah ve hizmet bölüklerinden

farklı olarak, bilfiil atış için teşkil ve teçhiz edilmiş batarya.

FIRING BATTERY DATA SHEET BATARYA ESASLARI LİSTESİ:

FIRING BATTERY RECORD SHEET TOP ESASLARI CETVELİ:

FIRING BAY ATEŞ BÖLMESİ: Bir siperin, ara siperleri ile birbirinden ayrılmış

avcıların ateş ettikleri kısımları. Bu kısımlar, birbirine ara

siperlerini dolaşan irtibat yolları ile bağlıdır. Bunlardan birine bir

mermi veya bomba isabet ettiği takdirde infilak tesiri ara siperler

vasıtasıyla tahdit edilir. Buna "fire bay" da denir.

FIRING CHART ATIŞ PLANI: Atış esaslarının hazırlanması için gerekli olan

bataryaların nisbi yatay ve dikey mevkilerini, düzeltme tanzim


noktalarını (base points) atış hatlarını (base point lines), kontrol

noktalarını (check points), hedefleri ve diğer teferruatı, sıhhatli

olarak, gösterilen harita, foto harita veya grid taksimatlı kağıt.

FIRING CIRCUIT ATEŞLEME DEVRESİ: Kara harekatında ateşleme noktasına

bağlı patlayıcıları infilak ettirmek için yapılmış bir elektrik devresi

ve/veya havai fişek devresi.

FIRING DATA ATIŞ ESASLARI: Bir topun herhangi bir hedefe ateş etmesi için

lüzumlu bütün esaslar. Bu esaslar hesaplanmak suretiyle tespit

edilir, sonra ağızdan komut verilerek toplara nakledilir, ya da

muhtelif tevcih cihazlarından herhangi biri ile elektromekanik

olarak toplara intikal ettirilir.

FIRING DEVICE ATEŞLEME DÜZENİ: Bubi tuzakları, personel mayınları, tank

mayınları ve tahrip kalıplarında bulunan esas paralama hakkını

ateşleyecek şekilde imal edilen, bir başlatıcı (initiator) ve bir yay

ile müteharrik madeni bir iğneyi ihtiva eden, madeni küçük kutu.

FIRING ELEVATION ATIŞ YÜKSELİŞ AÇISI: Belirli bir hedefe ateş etmek için

topun tevcih edilmesiyle husule gelen dikey açı.

FIRING INTERVAL ATIM FASILASI: Atılan bir mermi ile bunu takiben atılan

mermi arasındaki zaman farkı.


FIRING JACK ATIŞ MESNET KRİKOSU: Bazı topçu silahlarına, ateş mevziinde

istikrar sağlayan bir tertibat.

FIRING LANE ATIŞ KORİDORU: Bak. "lane".

FIRING LINE ATEŞ HATTI: Askerlerin atış yapmak için sıralandıkları hat.

Hedefli atış eğitiminde ateş hattı, askerlerin veya silahların

yerleştirildiği hattır. Muharebede ateş hattı, silahların ateş

açtıkları cephe hattıdır.

FIRING MECHANISM ATEŞLEME MEKANİZMASI, ATEŞLEME TERTİBATI: Bir

silahın sevk barutunu ateşleyen parçalar grubu. Ateşleme

mekanizması, genellikle, çarpma suretiyle çalışır, fakat, bazen

de, elektrikle husule getirilen ısı yardımı ile çalışır. Bak. "firing

circuit".

FIRING PIN ATEŞLEME İĞNESİ, ATEŞLEME PİMİ: Tapadaki hassas infilak

maddesine vurup tapayı faaliyete geçiren parça, bir detonatör

veya kapsülü faaliyete geçiren tertibat.

FIRING POINT ATIŞ NOKTASI, ATEŞLEME NOKTASI: Hedefli atış eğitiminde

ateşin açıldığı nokta.


FIRING POSITION NİŞAN VAZİYETİ, ATIŞ VAZİYETİ: Bir askerin ateş etmek için

aldığı vaziyet. Ayrıca bakınız: "kneeling position", "squatting

position" ve "standing position".

FIRING PRACTICE ATIŞ TATBİKATI: Bak. "combat firing practice".

FIRING PROBLEM ATIŞ MESELESİ: Atışları hedefe isabet ettirme tekniğinde

personeli yetiştirmek için yapılan muharebe atışı tatbikat

meselesi. Buna "fire problem" de denir.

FIRING RANGE ATIŞ MESAFESİ: Bir silahın ateş edilmek üzere tevcih edildiği

mesafe.

FIRING SQUAD ATIŞ MANGASI: Bak. "firing party".

FIRING STEP ATEŞ BASAMAĞI: Bir siperin dibinden takriben 30 santimetre

yüksekte bulunan ve şahısların, ateş ederken veya gözetleme

yaparken, üzerinde durmalarına yarayan, tahta veya basamak

şeklinde, çıkıntı. Buna "fire step" de denir.

FIRING SYSTEM ATEŞLEME SİSTEMİ: Bir tahrip kalıbında, ana patlayıcı veya

patlatıcıları ateşleyen elemanlardan oluşan bir sistem.

FIRING TABLE ATIŞ CETVELİ: Bir silahla, standart şartlar altında, hedefe sıhhatli

atış yapılabilmesi için gerekli bilgiyi veren ve rüzgar, sıcaklık


değişmesi gibi özel şartlar için yapılması gereken düzeltmeleri

gösteren çizelge veya grafik.

FIRING TABLE ELEVATION ATIŞ CETVELİ YÜKSELİŞ AÇISI: Standart olarak

kabul edilen şartlar altında, belli bir mesafeye ateş etmek üzere

tevcih edilmiş bir topun ekseni ile yatay satıh arasındaki açı.

FIRING TABLE MUZZLE VELOCITY ATIŞ CETVELİ İLK HIZI: Bir silaha ait atış

cetvellerinin hazırlanmasında o silahın bu cetvellere esas teşkil

eden ilk hızı.

FIRING-PARTY ATIŞ MÜFREZESİ: Askeri merasimle gömülen bir şahsın mezarı

başında ihtiram atışı yapmak veya askeri mahkeme tarafından

kurşuna dizilmeye mahkum edilen bir şahsa ateş etmek üzere

görevlendirilen asker grubu. Bu müfreze; bir manga kuvvetinde

olduğu zaman buna "atış mangası" (firing squad) denir.

FIRN BUZ, KAR: Bak. "neve".

FIRST AID İLK YARDIM: Hasta ve yaralılara hayati vücut fonksiyonunu

yeniden kazandırmak veya devamını sağlamak üzere sağlık

personeli dışında kimseler tarafından yapılan acil müdahale.


FIRST AID KIT İLK YARDIM ÇANTASI, İLK YARDIM KUTUSU: İçinde ilk yardım için

kullanılacak sargı, temizleme maddeleri ve diğer teçhizat

bulunan, küçük çanta veya kutu.

FIRST AID PACKET HARP PAKETİ, İLK YARDIM PAKETİ: İçinde ilk yardım için

kullanılacak sterilize sargı ve pansuman malzemesi bulunan,

hava geçirmez küçük bir paket. Bu paket, muharebede subay ve

erlerin üzerinde bulunur.

FIRST AID STATION SIHHİ YARDIM İSTASYONU: Bak. "aid station".

FIRST CLASS DIVER BADGE BİRİNCİ SINIF DALGIÇ BRÖVESİ: Bak. "diver

badge".

FIRST DEFENSE GUN ESAS SAVUNMA MAKİNELİ TÜFEĞİ: Düşmanı, taarruza

başladığı andan muharebe mevziine varıncaya kadar, devamlı

olarak, ateş altına alabilecek bir mevzie yerleştirilmiş makinalı

tüfek.

FIRST ECHELON MAINTENANCE BİRİNCİ KADEME BAKIMI: Bir şoförün,

operatörün veya mürettebatın yapabileceği onarım ve hizmet.

Bak. "echelon maintenance", "maintenance categories".

FIRST FIRE MIXTURE ATEŞLEME HAKKI: Esas paralama hakkını ateşlemeye

yarayan ve çabuk yanan bir karışım.


FIRST GENERATION POSITIVE BİRİNCİ DERECE POZİTİF: Bak. "generation

(photography) ".

FIRST IN FIRST OUT (FIFO) İLK GİRENE İLK ÇIKIŞ KAİDESİ: Depoya önce giren

mala önce çıkış lüzumu tanıyan envanter usulü.

FIRST LIEUTENANTÜSTEĞMEN: Orduda üsteğmen rütbesi. Bak. "lieutenant".

FIRST LIGHT (NAUTICAL) İLK IŞIK (DENİZ), DENİZ TANI: Sabahleyin deniz tanının

başladığı, güneşin doğuştan evvel merkezinin ufuktan 12 derece

aşağıda olduğu zaman. Bak. "twilight (morning and evening) ",

"dawn".

FIRST LINE LIFE BİRLİKTE GEÇEN SÜRE (HV.): a. Güdümlü füze veya uzaktan

komutalı aracın teslim edildiği an ile atıldığı, sarfedildiği veya

demode olduğu ana kadar geçen süre. b. Destek teçhizatının

teslim edildiği an ile demode olduğu ana kadar geçen süre. Füze

ve destek teçhizatı için bu süre planlama maksadıyla beş yıl

olarak ele alınır.

FIRST MATE İKİNCİ SÜVARİ, İKİNCİ KAPTAN: Bak. "first officer".

FIRST MOTION İLK HAREKET (HV.): Güdümlü füze atış yeri terminolojisinde, füze

veya deney aracında rampa üzerinde ilk hareket belirtisi. Terim,

dikey fırlatılan balistik füzeler için "take off" ile eşanlamlıdır.


FIRST OFFICER İKİNCİ SÜVARİ, İKİNCİ KAPTAN: Bir ticaret veya ordu nakliye

gemisinde, gemi süvarisinin emri altında bulunan ve geminin

güverte sorumlusu olan deniz ticaret subayı. Bu subay, gemi

süvarisinin yardımcısıdır ve bulunmadığı zaman süvariye vakelet

eder. Buna "first mate" de denir. Ayrıca bakınız: "master".

FIRST PILOT BİRİNCİ PİLOT: Kendisine belirli bir uçağı uçurma niteliği veren

bir ehliyet derecesine sahip ve bu uçağı uçurmak için sorumlu

mürettebat durumunda olan pilot

FIRST SALVO AT ......... DEKİ BİRİNCİ SALVO: Bir deniz topçusu ateş

desteğinde, gemiler gözetleyiciye veya tarassut partisine

gönderilen mesajda, birliklerin yakınlığı yüzünden hedefe atış

yapılmayacağı, fakat hedeften belirli bir uzaklığa salvo atışı

yapılacağına dair bilgi.

FIRST SERGEANT BÖLÜK BAŞÇAVUŞU: Bir bölük, batarya veya benzeri bir

birlikte en yüksek rütbeli astsubay. Bu bir rütbe olmayıp,

astsubayın yaptığı vazifeden dolayı verilen bir unvandır. Bunu

normal bir rütbe olan "master sergeant" ile karıştırmamalıdır.


FIRST SERGEANT'S CALL BÖLÜK BAŞÇAVUŞLARI TOPLANTISI: İdari işlerde

talimat almak üzere, bölük başçavuşlarının tabur veya alay

karargahlarında yaptıkları periyodik toplantı.

FIRST STRIKE İLK DARBE: Bir harbin ilk hücum hareketi (Genellikle nükleer

harekat ile ilgilidir) .

FIRST-AID TREATMENT İLK YARDIM TEDAVİSİ: Tam tedavisi sonradan

tamamlanacak bir hasta veya yaralıya ilk anda yapılması gereken

tedavi. Bak. "hospitalization".

FIRST-CALL HAZIRLIK BORUSU: Erleri bir düzen, görev veya diğer faaliyete

çağırmadan önce verilen ikaz işareti. Bu işaret, genel olarak,

boru ile verilir.

FIRST-CLASS GUNNER BİRİNCİ SINIF NİŞANCI: Bu ehliyet derecesini kazanmış

asker.

FISCAL OFFICER MALİ İŞLER SUBAYI: Kendisine tahsisat ayrılmış olan herhangi

bir teşkilatın mali hesaplarından sorumlu subay.

FISCAL STATION MALİ TESİS, TAHSİSAT KULLANAN TESİS: Kara ordusunu asli

teşkillerine ait bütçe tahsisleri ve fon hesapları, ikmal maddeleri

ve hizmet temini ile ilgili idari görevlerde ve icabında, diğer idari


maksatlar için kullanılmak üzere kendisine mali tesis numarası

verilmiş bir kuruluş.

FISCAL STATION NUMBER MALİ TESİS NUMARASI, TAHSİSAT-KULLANAN

TESİS NUMARASI: Bak. "fiscal station".

FISCAL YEAR MALİ YIL: Federal vergi maksatları için müteahhitler tarafından

kullanılan devre.

FISH TAIL KUYRUK SAVURMA: Bak. "yaw".

FISHBONE GALLERY BALIK KILÇIĞI GALERİ: Düşman istikametinde açılan

galeri. Bak. "lateral".

FISHBONE MINE SYSTEM BALIK KILÇIĞI GALERİ SİSTEMİ: Hücum, yanları koruma

ve dinleme amacıyla, istihkamcılar tarafından, düşman

istikametinde açılmış ve muhtelif kolları bulunan bir seri yeraltı

geçidi. Bu sistem, cephe hattına paralel olarak açılan galeri

sisteminden (lateral mine system) farklıdır.

FISHNET GİZLEME AĞI: Kamuflaj malzemesini yerlerinde tutmak için;

düğümlü iplerden yapılmış bir çeşit ağ.

FISHTAIL WIND DEĞİŞİK RÜZGAR: Sürekli olarak ileri geri yön değiştiren

rüzgar.
FISINT Bak. "foreign instrumentation signals intelligence".

FISSION ATOM PARÇALANMASI, FİSYON: Nötron bombardımanı ile atom

çekirdeklerinin parçalanması. Bu işlem neticesinde, uranyum ve

plütonyum gibi ağır metaller parçalanarak büyük miktarda enerji

meydana getirir.

FISSION PRODUCTS FİSYON ÜRÜNLERİ: Nükleer parçalanma sonucu oluşan

maddelerin tümü için kullanılan genel bir terim.

FISSION TO YIELD RATIO PARÇALANMA KUDRETİ ORANI: Nükleer

parçalanmadan meydana gelen kudretin toplam kudrete oranı;

çok defa yüzde olarak ifade edilir.

FISSIONABLE MATERIALSATOMLARI PARÇALANABİLİR MADDELER: Nötron

bombardımanı ile atom çekirdekleri parçalanabilen maddeler.

FITTED MINE HARBE HAZIR MAYIN: Deniz mayın harbinde, patlayıcı madde,

ateşleyici, detonatör ve ateşleme sistemi bulunduran mayın.

Ayrıca bakınız: "exercise filled mine", "explosive filled mine".

FIX KATİ MEVKİ: Arz sathı ile ilgili veya elektronik yada astronomik

esaslara göre tespit edilmiş bir mevki. Bak. "radio fix".


FIX BAYONETS SÜNGÜ TAK !: Yakın bir tehlike halinde kullanılmak veya süngü

hücumuna hazırlık olmak üzere, kasaturaların tüfeklere takılması

için verilen komut.

FIXED SABİT, ÇAKILI: Yerinde sabit ve çakılı olup, yer değiştirmek için

vasıtaları bulunmayan. Bak. "fixed bridge", "fixed artillery".

FIXED AMMUNITION MÜKEMMEL CEPHANE: Mermiye tamamen yapışık

olan fişek kovanındaki mühimmat.

FIXED ARTILLERY ÇAKILI TOPÇU: Önemli bölgelerin savunulması maksadıyla,

karada ve deniz kıyılarında, sabit olarak yerleştirilen topçu

silahları.

FIXED ASSETS SABİT KIYMETLER: Diğer mal ve hizmetlerin istihsalinde uzunca

bir süre faydalanılan arazi, bina, makine gibi maddi kıymetler.

FIXED BRIDGE SABİT AYAKLI KÖPRÜ: Yüzücü ayaklı olmayan sabit köprü.

FIXED CAMOUFLAGE DEVAMLI KAMUFLAJ: Herhangi bir şeyin üzerindeki

kamuflajın, uzun müddet kalacak şekilde yapılması. Örneğin, bir

gemiyi boyamak veya devamlı sahte tesisler vücuda getirmek

gibi.

FIXED CANNON ÇAKILI TOP: Bak. "Fixed artillery".


FIXED CAPITAL PROPERTY SABİT SERMAYELİ EMLAK: 1. Devamlı değeri

olan bir daimi özelliğin kaynakları. 2. Askeri teşkillerde

kullanıldığında üretim tesislerinde veya sahra harekatlarında

kullanılmakta olan gayrimenkul ve teçhizatı kapsar. Sabit

kaynaklarla eşdeğerdedir.

FIXED DISPENSARY SABİT DİSPANSER: Bak. "dispensary".

FIXED ECHO SABİT EKO: Bir arazi arızası veya bina gibi radar cihazında

görülmesi mümkün sabit bir cisme çarparak, yansımakla

meydana gelen bir radar ekosu. Ayrıca bakınız: "clutter".

FIXED EMPLACEMENT DAİMİ MEVZİ: Bir silaha ait daimi mevzi, genellikle

demirli betondan yapılır ve döşeme ile döşeme çemberi beton

içine yerleştirilerek cıvatalarla tespit edilir. Buna "permanent

emplacement" de denir.

FIXED FIRE TOPLANMIŞ ATEŞ: Bak. "concentrated fire".

FIXED FORTIFICATION DAİMİ TAHKİMAT: Gayet sağlam bir şekilde ve

genellikle barış zamanında inşa edilen ve hemen hemen daimi

olan herhangi bir tahkimatı ifade etmek için kullanılan genel

terim.
FIXED GUN SABİT SİLAH: Bir araç veya uçağa bir istikamette tespit edilen ve

araç veya uçağın hareketine bağlı olarak daima aynı yönde ateş

eden silah. Bunu çakılı silah ile karıştırmamalıdır.

FIXED HOSPITAL SABİT HASTANE: Az çok sabit tesisleri bulunan bir hastane.

Teşkilat ve malzeme kadrolarının bu gibi hastanelere tahsis ettiği

vasıtalar, başka yerden yardım almaksızın, personel ve hastane

malzemesini, kendiliklerinden, başka bir tarafa nakletmeleri için

yeterli değildir. Mevki hastanesi (station hospital) ve genel

hastane (general hospital) sabit hastane sayılırlar. Buna eskiden

"stationary hospital" denirdi.

FIXED MEDICAL TREATMENT FACILITY SABİT TIBBİ TEDAVİ TESİSİ: Belirli bir

yerde uzunca bir süre faaliyette bulunacağı tasarlanmış tıbbi

tedavi tesisi. Ayrıca bakınız: "medical treatment facility".

FIXED OBSTACLE SABİT ENGEL: Düşman ilerlemesine karşı sahrada yapılan ve

yere tespit edilen engeller.

FIXED PITCH PROPELLER SABİT HATVELİ PERVANE: Palaları göbeğe, hatvenin ne

el ne de otomatik herhangi bir tertibat ile değiştirilemeyeceği

şekilde eklenmiş pervane. Bak. "propeller".


FIXED PIVOT ÇARK NOKTASI: Düzen veya yürüyüş yönünü değiştiren saf

düzenindeki bir kıtanın dönüş yaptığı sabit nokta,

FIXED POST SYSTEM SABİT NÖBET SİSTEMİ: Sabit nöbet yerlerinde bazen

nöbetçi kulübesi içinde nöbetçilere değiştirilinceye kadar

bulundukları yerde nöbet hizmeti gördürme sistemi.

FIXED PRICE CONTRACT SABİT FİYATLI SÖZLEŞME: Müteahhide ödenecek olan

belirli ücretin sözleşme yapıldığı zaman ve işin ifasından önce

tespit edilmesini gerektiren sözleşme tipi. Sözleşmenin

yürürlükte bulunduğu süre içinde ücrette ayarlanmalar

yapılmasını mümkün kılmak için, Kara Kuvvetleri, yaptığı sabit

fiyatlı sözleşmelere çoğunlukla özel şartlar koyar.

FIXED PRICE INCENTIVE CONTRACT SABİT FİYATLI TEŞVİK PRİMLİ SÖZLEŞME,

TEŞVİK PRİMLİ SABİT FİYATLI SÖZLEŞME: Üzerinde anlaşmaya

varılan nihai toplam maliyetin, kabul edilen değişikliklere göre

ayarlanmış anlaşma gaye maliyeti ile ilişkisine dayanan bir

formüle göre kar ve fiyat ayarlamaları yapabileceğine dair

hükmü bulunan sabit fiyatlı bir sözleşme.

FIXED PRICE TYPE CONTRACT SABİT FİYAT TİPİ SÖZLEŞME: Tedarik edilmekte

olan ikmal maddeleri ve hizmetler için, genel olarak, sabit bir


fiyat gösteren veya özel durumlarda ayarlanabilir bir fiyat şartı

taşıyan sözleşme tipi. Sabit fiyat kontrolları, değişik durumlarda,

yerine göre fiyat belirlemeleri kolaylaştırmak bakımından

muhtelif tipte olur.

FIXED PROPERTY (CAPITAL) SABİT KIYMETLER: Askerlikteki anlamıyla,

kurulmuş vaziyette bina veya işletme yerleri ya da sahra

harekatında kullanılır durumdaki gayrimenkul mal ve teçhizat

"fixed assets"ile eş anlamlıdır.

FIXED ROUND KARTUŞ, MÜKEMMEL ATIM (DZ.): Bir terkipli atım. Kovan, sevk

barutu, kapsül ve mermisi bir bütün halinde birleştirilmiş tam bir

atım. Bak. "fixed ammunition".

FIXED STATION PATROL SABİT MEVKİLİ KARAKOL: Her keşif görevlisinin, bir

trafik geçiş hattı üzerinde, tahsis edilmiş bir noktaya göre mevki

alıp çevre sahayı araştırdığı bir keşif şekli. Keşif görevlileri, sabit

bir noktada kalmayıp, verilmiş görev sahaları merkezi yakınında

seyirle karakol yaparlar. Bir keşif görevlisi suüstü gemisi denizaltı

veya uçak olabilir. FIXED TABLE OF ORGANIZATION AND

EQUIPMENT: SABİT TEŞKİLAT VE MALZEME KADROSU: Bir çakılı

birliğin kadro, personel ve malzemesini gösteren cetvel. Ayrıca

bakınız: "table of organization and equipment".


FIXED TARGET SABİT HEDEF: Köprü, demiryolu istasyonu, su deposu vesaire gibi

her çeşit silah ateşi ve bombalar için sabit veya daimi hedef.

Ayrıca bakınız: "floating target".

FIXED UNIT ÇAKILI BİRLİK: Kadrosunda çok az hizmet aracı bulunan bir birlik.

FIXER NETWORK OR SYSTEM YER TESPİT ŞEBEKESİ VEYA SİSTEMİ: Birlikte

çalışmak suretiyle uçuş halindeki bir uçağın yere nazaran

mevkiini tespit edebilen bir telsiz veya radar istikamet bulma

tesisleri düzeni

FLAG BAYRAK, SANCAK, FLAMA, FORS: Özel bir anlamı olan renk veya

işaret olarak kullanılan bez parçası. Ayrıca bak. "the flag of the

United States", "white flag of truce", "weather flag", "color",

"ensign", "pennant", "standart", "guidon", "banner".

FLAG DAYS (RED OR GREEN) BAYRAK GÜNLERİ (KIRMIZI VEYA YEŞİL): Kırmızı

bayrak günleri, hareket ihtiyaçlarının karşılanmadığı günlerdir,

yeşil bayrak günleri ise ihtiyaç miktarınca veya fazla miktarda

ulaştırma imkan ve kabiliyetinin olduğu günlerdir.

FLAG LIEUTENANT AMİRAL EMİR SUBAYI: A. B. D. Deniz Kuvvetlerinde herhangi

bir amiralin emir subayı.


FLAG OFFICER SANCAK SUBAYI: Amerikan ordusu, Hava Kuvvetleri veya Deniz

Piyade sınıfında Orgeneral, Korgeneral, Tümgeneral veya

Tuğgeneral, Deniz Kuvvetleri veya Sahil Güvenlik teşkilatında ise

Oramiral, Koramiral, Tümamiral veya Tuğamiral rütbesinde olan

yüksek rütbeli bir subay için kullanılan terim.

FLAG SEMAPHORE FLAMA MUHABERESİ: Bak. "semaphore".

FLAG TARGET BAYRAK HEDEF: Bak. "towed flag target".

FLAIL TANK MAYIN TAHRİP TANKI: Tankın motoru ile hareket ettirir bir

merdaneye takılmış dövücü zincirleri ihtiva eden ve tank

mayınlarını infilak ettirmek için kullanılan bir tank.

FLAK HAVA SAVUNMA ATEŞİ: Hava savunma topçu silahlarının ateşi.

FLAK ANALYSIS HAVA SAVUNMA ATEŞ KESAFETİNİ TAHLİL USULÜ: Hava

savunma ateşlerinin teorik etki derecesini, tahlil yolu ile, tespit.

Buna "antiaircraft artillery analysis" de denir.

FLAK CLOCK HAVA SAVUNMA TESİR GRAFİĞİ: Hava savunma topçu

savunmasındaki tesir derecesinin kutbi koordinatlarla grafik

halinde gösterilmesi.
FLAK COMPUTER HAVA SAVUNMA TESİRİ HESAPLAMA ALETİ: Hava savunma

topçu ateşinin tesir derecesini tespit eden alet.

FLAK INTELLIGENCE HAVA SAVUNMA İSTİHBARATI: Hava istihbaratının

düşman hava topçusu ile ilgili kısmı.

FLAK NEUTRALIZATION HAVA SAVUNMA TOPÇUSUNUN ZARARSIZ HALE

GETİRİLMESİ: Silah ateşi, bombardıman veya herhangi bir vata

ile hava savunma personelini ve malzeme tesislerinin etkisini

yoketme veya azaltma. Buna "antiaircraft artillery

neutralization" da denir.

FLAME BUCKET ALEV KOVASI (HV.): Bazı roket taban yastıklarında mevcut ve

çekiş meydana geldikçe içine sıcak roket gazlarının aktığı bir

menfez alev kovası, fırlatma durumuna getirilmiş roketin hemen

altındadır. Cidarlarından, bir alev saptırıcı vazifesi görmek üzere

içeri doğru döner; karşısındaki kısım açıktır.

FLAME DEFLECTOR ALEV SAPTIRICI (HV.): Dikey bir füze deneme atışında

sıcak roket motoru gazlarını, toprak veya bir yapı istikametinden

saptırmak üzere karşılayan çeşitli engellerden herhangi biri.

Tespit edilmiş bir füze testinde (captive test) alevi dışarı doğru

saptıran egzoz mecrasındaki bir dirsek veya alev kovası.


FLAME PROJECTOR ALEV MAKİNASI: Bak. "flame thrower".

FLAME THROWER ALEV MAKİNASI: Yangın çıkarıcı yakıt fışkırtan ve bu yakıtı

ateşleyici tertibatı bulunan bir silah. Buna "flame projector"da

denir.

FLAMMABLE CARGO YANICI KARGO (YÜK): Bak. "inflammable cargo".

FLAMMABLE STORAGE WAREHOUSE YANICI MADDELER DEPOSU: Yanıcı ikmal

maddelerini muhafaza için yapılan depo. Bu gibi binalar başka

binalardan uzak yerlerde tesis edilir.

FLANK YAN TAARRUZU YAPMAK: Yandan veya yan üzerine taarruz

etmek.

FLANK ATTACK YAN TAARRUZU: Düşmanın yanına yapılan taarruz. Buna

"flanking attack" de denir.

FLANK GUARD YANCI: Yürüyüş yapan birliklerde, bir kıta topluluğunun sağ ve

sol yanını koruyan, bir veya birkaç grup veya birlik.

FLANK OBSERVATION YAN GÖZETLEME: Silah ile gözetleyici arasındaki açıklık

hedef üzerinde 75: 105 derecelik bir açı meydana getirecek

kadar hedefin yanında veya yanına yakın bir noktada bulunan bir
gözetleme yerinden atışın gözetlenmesi. Buna "flank spotting"

de denir. .

FLANK OBSERVER YAN GÖZETLEYİCİ: Bak. "observer".

FLANK PATROLYAN KEŞİF KOLU: Vazifesi birliğin yanını korumak ve düşman

hareketlerini dikkatle gözetlemek olan keşif kolu.

FLANK PROTECTIVE FIRE YAN KORUMA ATEŞİ: Bir yanı özellikle, açık bir yanı

korumak maksadıyla açılan ateş.

FLANK SECURITY YAN EMNİYETİ: Yürüyüş halindeki bir kolun veya muharebe

düzenindeki bir kuvvetin yanlarını korumak, için alınan tedbirler.

Yan emniyeti için mümkün olan yerlerde, yancılardan veya keşif

kollarından ve tabii ve suni engellerden faydalanılır.

FLANK SPOTTING YAN GÖZETLEME: Bak. "flank observation".

FLANK UNIT KANAT BİRLİĞİ: Bak. "wing".

FLANK WIND YAN RÜZGAR: Bak. "cross wind".

FLANKING ACTION YAN HAREKETİ: Düşmanın yanına yöneltilen hücum hareketi.

Örneğin yan taarruzu (flanking attack) ve yan ateşi, (flanking fire)

gibi.
FLANKING ATTACKYANDAN/KANATLARDAN TAARRUZ: Düşmana yan taraftan

yöneltilen taarruzi hareket. Ayrıca bakınız: "frontal attack".

FLANKING FIRE YAN ATEŞİ: Düşmanın yanına yapılan ateş. Düşmanın sağ

veya solunda bulunan bir yerden düşmana açılan ateş. Ayrıca

bakınız: "enfilade fire".

FLANKING MARCH YAN YÜRÜYÜŞÜ: Bir düşman kuvvetinin sağ veya sol yanını

kuşatmak amacıyla, veya cepheye nazaran herhangi bir yana

doğru, yapılan yürüyüş.

FLARE AYDINLATMA CEPHANESİ: Esas itibariyle aydınlatma ve

işaretleşme için yapılmış olan ve kısa bir süre yanarak parlak bir

ışık veren piroteknik mühimmat, aydınlatma cephanesi, silah ve

roketlerle atılabildiği gibi, uçaklardan da bırakılabilir veya arazi

üzerine yerleştirilerek kullanılır. Bu cephane, kullanma

maksadına göre, çeşitli renklerde ve mermi, bomba, fişek vesaire

şekillerinde imal edilebilir.

FLARE BACK ALEV GERİ TEPMESİ: Bir topun kamasından alev fışkırması, kama

alevi, namlu içinde kalıp, namlu açıldığı zaman geriye geçerek

orada hava ile karışınca iştial eden gazlardan ileri gelir.


FLARE DUDU Bir hedefe gönderilen nükleer bir silahın beklenen darbe ile fakat

amaçlanandan daha yüksek bir irtifada infilak etmesi. Bu,

darbesi ile ilgilenilen bir mermi olmayıp, silahın normal işleyişi ve

hedef üzerindeki etkileri ile ilgilidir.

FLASH HAREKAT YILDIRIM: Düşmana ilk temas raporları veya, doğrudan

doğruya ilgili olan birliklerin harekat komutanları tarafından

gönderilmiş olan harekatla ilgili özel ivedi haberler için kullanılan

terim. Bu terim, yalnız hayati önemdeki ivedi durumlara ait kısa

raporlarda kullanılır. Öncelik sırası daha aşağı olan haberler

durdurulmak suretiyle derhal gönderilir. Bak. "message

precedence".

FLASH BLINDNESS ALEV KÖRLÜĞÜ, IŞIK KÖRLÜĞÜ: Yoğun bir ışık sonucu oluşan

görüş bozukluğu. Tavuk karası ve göz kamaşmasını içine alır ve

retinal yanıklar ile ilgili olabilir.

FLASH ESTIMATE İLK BÜTÇE TASARISI: A. B. D. Cumhurbaşkanı'nın kongreye

verdiği yıllık bütçe mesajında topyekün bir şekilde özet olarak

bahsedilmek üzere Kara Kuvvetleri asli kısımları tarafından

hazırlanan bütçe tasarıları. Bu tasarı, genel olarak belirli mali yıl

için hazırlanan bütçe tasarılarının ilk grubudur.


FLASH FUSE ATEŞLEYİCİ: Bak. "squip".

FLASH HIDER ALEV GİZLEYEN: Gece atışlarında görülen alevi örtmek için silahın

ağzına takılan cihaz. Bak. "flash suppressor".

FLASH MESSAGE HAREKAT YILDIRIM HABERİ, HAREKAT YILDIRIM MESAJI (DZ.):

Düşmanla ilk temas haberlerine veya son derece acele harekat

muharebe haberleri için kullanılan bir öncelik kategorisi. Ayrıca

bakınız: "message precedence".

FLASH RANGING IŞIKLA MESAFE ÖLÇME: Parıltıyı veya alevi gözetleyerek bir

merminin paralanma noktasını veya bir düşman silahının yerini

bulma.

FLASH RANGING ADJUSTMENT IŞIK ÖLÇMESİYLE TANZİM: Kendi topçu

mermilerimizin paralanma noktalarındaki parıltılarını

gözetlemek ve yerlerini tayin etmek suretiyle topçu ateşinin

tanzimi.

FLASH RANGING LOCATION IŞIK ÖLÇMESİYLE KESTİRİLEN MEVKİ: Bir düşman

silahının ışık ölçmesi ile tespit edilen mevzii.

FLASH RECONNAISSANCE IŞIK GÖZETLEMESİ: Düşman silahlarının yerini bu

silahların aleviyle tayin etmek için yerdeki gözetleme

noktalarından veya uçaktan yapılan gözetleme.


FLASH RED KIRMIZI IŞIK: Bak. "flash" ve "air raid warning condition".

FLASH REDUCER ALEV KESİCİ: Ağız alevini azaltmak için, sevk barutu ile

birlikte kullanılmak üzere ayrı olarak verilen bir kimya maddesi.

FLASH REPORT IŞIK RAPORU: Kullanılmayacaktır. Bak. "inflight report".

FLASH SHORT BASE HESAPLA KESTİRİLMİŞ NOKTA: Bak. "computed

intersection".

FLASH SUPPRESSOR ALEV GİZLEYİCİ: Yanan sevk edici gazların namlu

ağzından çıkarken meydana getirdikleri ışık veya alev miktarını

azaltmak üzere silah namlusu ağzına takılan cihaz. Ayrıca bakınız:

"flash hider".

FLASH TO BANG TIME ALEV SES FASILASI (ARASI): Ateş etmekte olan bir silah

alevinin gözle görülmesi ile aynı silahtan çıkan patlama sesinin

duyulması arasında geçen zaman.

FLASH VENTED ELECTRIC SQUIB DELİKLİ ELEKTRİKLE ATEŞLEYİCİ: Bak.

"electric squib".

FLASH WHITE BEYAZ IŞIK: Bak. "flash" ve "air raid warning condition".

FLASH-BANG ALEV-SES FASILASI: Bak. "flash to bang time".

FLASH-BLUE MAVİ IŞIK: Bak. "flash" ve "air raid warning condition".


FLASH-BURN NÜKLEER YANIK, ALEV YANIĞI: Isı radyasyonuna aşırı derecede

maruz kalan çıplak deride oluşan yanıklar.

FLASH-DEFILADE ALEV GİZLEMESİ: Bir silah mevziindeki atış alevlerinin, araya

giren bir tepe veya bir dere yamacı gibi, herhangi bir engel

vasıtasıyla, düşman gözetlenmesinden saklanması.

FLASHLESS NONHYGROSCOPIC POWDER RUTUBET ALMAZ ALEVLİ BARUT:

Kolay rutubet almayan, rutubeti muhafaza etmeyen ve yandığı

zaman alev vermeyen dumansız barut. Bu barut genellikle

mermilerde sevk barutu olarak kullanılır. Buna "FNH powder" da

denir.

FLAT SOLUK: Fotoğrafçılıkta kontrast eksikliği olan.

FLAT FIRE YATIK MERMİ YOLLU ATIŞ: Bak. "flat trajectory fire".

FLAT PAD YASSI TABAN YASTIĞI (HV.): Yüzü yassı vaziyette duran veya bu

şekilde imal edilmiş bir fırlatma taban yastığı.. Bu yastık;

gemilere mahsus yalpalayan, baş-kıç vuran ve kalkıp inen

fırlatma platformundan farklıdır. Ayrıca bakınız: "motion

simulator".

FLAT PALLET DÜZ PALET: Tek veya çift satıhlı ve altında bağlantıları bulunan

palet. Ayrıca bakınız: "pallet".


FLAT SPIN DÜZ VİRİL: Bir uçuş vaziyeti. Bu vaziyette sürat kaybeden bir

uçak, kendi dikey ekseni etrafında döner ve oldukça düz bir

vaziyette kalarak açılır.

FLAT TRAJECTORY YATIK MERMİ YOLU: Dikey bükülmesi az mermi yolu.

FLAT TRAJECTORY FIRE YATIK MERMİ YOLLU ATIŞ: Belirli bir mesafe veya

belirli bir yükseliş açısı ile yapılan ateş. Böyle bir atışta merminin

uçuş yolu hemen hemen düz bir hattır. Buna "flat fire" da denir.

FLAT TRAJECTORY WEAPON YATIK MERMİ YOLLU SİLAH: Mermileri havada

küçük bir eğri çizerek hemen hemen düz bir hat halinde atan

silah. Genel olarak makinalı tüfek ve tüfek birer yatık mermi

yollu silahtır.

FLATTED CARGO SİNTİNE YÜKÜ: İlerde kullanılmak üzere ambarların dibine

yerleştirilerek döşemelik ve panyol tahtaları ile örtülen yük.

Sintine yüküne zarar vermeden hareket edebilecek araçların,

yüklenmesi için genellikle bu çeşit yükün üstünde boş yer

bulunur. Sintine yükü, çoğu zaman safra vazifesi görür. Buna

bazen"understowed cargo" da denir. Ayrıca bakınız: "cargo".

FLATTEN OUT UÇAĞI DÜZELTMEK: Bir uçağı, çıkış veya dalıştan sonra yere

paralel vaziyette uçurmak.


FLEET FİLO, DONANMA: Gemiler, uçaklar, deniz piyade kuvvetleri ve

kıyıda üslenmiş tesis ve/veya unsurlardan oluşan birlik. Hem

hareket hem de idare kontrolu ifade eden bir komutan veya

başkomutanın emir ve komutası altındaki gemilerden oluşan bir

birlik. Ayrıca bakınız: "major fleet", "numbered fleet".

FLEET ADMIRAL BÜYÜK AMİRAL: En büyük deniz rütbesi. Bu rütbe yalnız

savaşta verilir. Türk donanmasında bu rütbe yoktur.

FLEET AIR WING DONANMA HAVA GRUBU: A. B. D. Deniz Kuvvetlerinde,

gerçek donanma kara havacılığı (naval land avıation), gerek

gemide üslenen (tender based) hava kuvvetlerinde ana teşkilat

ve idare birliği. Donanma hava grubu, uçuş birliği olup emrine

uçak filoları ve idari işler için depo gemileri verilir. Buna

"wing"de denir.

FLEET BALLISTIC MISSILE SUBMARINEDONANMA BALİSTİK FÜZE DENİZALTISI:

Kendine tahsis edilen hedeflere, su üstünde veya dalmış

vaziyette iken, balistik füze taarruzları yapabilen, nükleer takatli

denizaltı. SSEN olarak adlandırılır.

FLEET IN BEING DONANMA VARLIĞI: Kati neticeli muharebeden kaçınan

fakat gerek kuvveti gerekse mevkii bakımından karşı yığınağa


sebep olmak veya bunu zaruri kılmak suretiyle, başka yerlerde

harekata elverişli düşman birlikler miktarını azaltan deniz kuvveti

veya donanma.

FLEET MARINE FORCE DONANMA DENİZ PİYADE KUVVETİ: A. B. D. Deniz

piyade sınıfının kara, hava ve hizmet unsurlarını içinde toplamış

çeşitli muharip sınıflardan dengeli bir kuvvet. Donanma Deniz

Piyade Kuvveti, bir Amerikan filosunun tamamlayıcı bir kısmı

olup, tipik bir komutanlık sıfatını haizdir.

FLEETING TARGET SÜRATLE GEÇEN HEDEF: Gözetleme veya atış menzili içinde

itinalı nişan ve tanzim için yeterli zaman bırakmayacak kadar kısa

bir müddet kalan hareketli hedef. Gemi, uçak, araç yürüyen

kıtalar, vesaire süratle geçen hedef olarak kabul edilebilir. Buna

"transient target" da denir.

FLEXIBLE GUN TAM DÖNÜŞLÜ SİLAH: Hareketli ve her istikamete dönmeyi

mümkün kılan bir mesnet üzerindeki silah.

FLEXIBLE RESPONSE ESNEK MUKABELE: Askeri kuvvetlerin, bir düşman

tehdit veya taarruzuna mevcut şartlara uygun, yerinde

faaliyetlerle gösterecekleri reaksiyon kabiliyeti. FLEXIBLE TABLE

OF ORGANIZATION AND EQUIPMENT: ELASTİKİ TEŞKİLAT VE


MALZEME KADROSU: İki veya daha çok tipte teşkilatı gösteren

çizelge. Bu tip kadrolarda kullanılmak üzere seçilen teşkilat,

yapılacak göreve, birliğin kapasitesine veya iş hacmindeki

değişikliklere göre tayin edilir. Elastiki bir birlik, normal olarak,

bir karargah ile bunun kuruluşuna veya emrine verilmiş çeşitli

birliklerden oluşur. Ayrıca bakınız: "table of organization and

equipment".

FLEXIBLE UNIT ELASTİKİ BİRLİK:

FLIGHT UÇUŞ (A. B. D. SAVUNMA BAKANLIĞI): 1. Deniz ve deniz piyade

sınıfında genellikle müşterek bir görev almış belirli bir uçak

grubu.

FLIGHT (AMERÝKAN SAVUNMA KURULU) UÇUŞ: 1. Müşterek bir görev almış

belirli bir uçak grubu. 2. Harekat harici bir görevde tek bir uçağın

yaptığı uçuş.

FLIGHT ADVISORY ROTA (UÇUŞ) BİLDİRİSİ: Uçuş halindeki bir uçak veya ilgili

istasyonlara, bir rota sapmasını veya düzensizliği haber vermek

için gönderilen mesaj.


FLIGHT ALTITUDE UÇUŞ YÜKSEKLİĞİ: Uçuş halindeki uçağın genellikle başlangıç

sathını (datum plane) teşkil eden deniz sathından itibaren

ölçülen dikey mesafesi.

FLIGHT CONTROL SYSTEM UÇUŞ KONTROL SİSTEMİ (HV.): Balistik füzelerle

pilotsuz uzay araçlarında, roketle sevk edilen aracı rampadan

ayrılış (liftoff) ve, varsa güdüm sistemi harekete geçinceye

kadarki sevk haklı uçuş süresince, tespit edilmiş rota üzerinde

tutan otomatik sistem.

FLIGHT COORDINATION CENTER UÇUŞ KOORDİNASYON MERKEZİ: Uçuş

harekat merkezinin, trafik düzenlemesi ve muhabere imkan ve

kabiliyetlerini uzatmak maksadıyla, normal olarak, sahra ordusu

ileri bölgesinde faaliyette bulunan bir tali bölümü.

FLIGHT DECK UÇUŞ GÜVERTESİ: 1. Bazı uçaklarda, uçağı uçuşta idare için

mürettebat tarafından işgal edilen yüksekçe bölüm. 2. Bir uçak

gemisinin üst güvertesi olup pist olarak faydalanılır.

FLIGHT DIAGRAM UÇUŞ DİYAGRAMI: Bir uçak pilotuna yol gösteren seyir

diyagramı.

FLIGHT ENGINEER UÇUŞ MÜHENDİSİ: Bak. "engineer".


FLIGHT ENVIRONMENT UÇUŞ ŞARTLARI (HV.): Havadaki bir sistemi veya

teçhizat parçasını çevreleyen ve etkileyen şartlar.

FLIGHT FACILITIES HAVA TRAFİK KONTROL KISMI, HAVA TRAFİK KONTROL

ŞUBESİ (HV.): A. F. C. S. Komutanlık terimi. Bir AFCS birliğinin,

hava trafik kontrol hizmetlerini gören bir karargah kısmı.. Ayrıca

bir karargahta, hava trafik kontrol sorumluluğu taşıyan bir

birliğin hava trafik kontrol görevleri üzerinde karargah

denetiminde bulunan bir kısım.

FLIGHT FACILITIES OFFICER HAVA TRAFİK KONTROL KISIM AMİRİ, HAVA

TRAFİK KONTROL ŞUBESİ MÜDÜRÜ (HV.): Hava trafik kontrol

kısmı veya şubesini denetlemek veya yönetmek üzere

görevlendirilmiş bir şahıs.

FLIGHT FOLLOWING UÇUŞ TAKİBİ: Belirli bir uçağın rotasındaki gelişmeye

ve/veya uçuş bitimini tespit için teması muhafaza etme görevi.

FLIGHT FORM UÇUŞ FORMU: Bir uçağın yükünü oluşturan personel ve

malzemeyi yazmak ve uçağın ağırlık merkezini belirtmek

maksadıyla tutulan örnek.

FLIGHT FORMATION KOL/UÇUŞ DÜZENİ: Belirli bir tertipte uçan iki veya

daha çok uçak. Buna kısaca "formation" da denir.


FLIGHT INDICATOR UFUK GÖSTERGESİ: Uçağın gerçek ufka nazaran yana

eğiklik (tilt) derecesini gösteren ve alet uçuşunda kullanılan

jiroskopik veya başka bir alet.

FLIGHT INFORMATION CENTER UÇUŞ BİLGİ MERKEZİ: Uyarı ve uçuş bilgi hizmeti

sağlamak üzere oluşturulmuş bir birlik.

FLIGHT INFORMATION PUBLICATIONS UÇUŞ HABERLERİ YAYIMLARI (HV.):

Pilotlu uçuşların, seyrüsefer yardımcı vasıtaları ve tesisleriyle

ilgili olarak, planlaması, icrası ve sona erdirilmesi konusunda bilgi

veren yayın.

FLIGHT INFORMATION REGION UÇUŞ BİLGİ BÖLGESİ: İçerisinde uçuş bilgi

hizmeti ve uyarı hizmeti sağlanmış belirli boyutta bir hava sahası.

Ayrıca bakınız: "air traffic control area", "air traffic control

center". "area control center".

FLIGHT LEVEL UÇUŞ SEVİYELERİ: Belirli bir basınç bilgi birimi 1013,2 mb (29.92

Hg-civa) ile ilgili bulunan ve belirli basınç fasılaları ile ayrılan

sabit atmosfer basıncı yüzeyleri (uçuş seviyeleri yüzlerce feeti

gösteren 3 haneli olarak ifade edilir. Örneğin uçuş yüzey seviyesi

250 demek 25000 feetlik bir barometrik altimetreyi temsil eder,

uçuş seviyesi 255 demek 25.500 feetin belirtisi demektir).


FLIGHT LINE PARK VE BAKIM YERİ: Uçakların park edildikleri ve bakımlarının

yapıldığı yer.

FLIGHT LOG UÇAĞIN ÜSTTEN GÖRÜNÜŞÜ: Bir uçağın üstten görünüşü. Hava

savunma personeline uçak siluetlerini tanıtmak amacıyla yapılan

eğitimde kullanılan standart uçuş killerinden biri. Buna "top

view" da denir.

FLIGHT MANIFEST UÇUŞ MANİFESTOSU: Bir uçaktaki personelin isim, rütbe ve

sicil numarası halinde tam kayıtlarını gösteren form. Bu form

aynı zamanda yüklenen malzemenin uçaktaki yeri ve raf

numarası ile kısa tanımını da verir. Personel ve malzeme için yük

hesapları da gösterilir. Her uçak için, kaç nüsha lazımsa o

miktarda, ayrı bir form hazırlanır.

FLIGHT METHOD KOLLARLA BOMBARDIMAN USULÜ: Uçaklarla bombardıman

taarruzu usulü. Bu usulde hücum birlikleri düşman hava

savunma mevziinin ve dinleme aletlerinin hemen dışında kalır ve

eşit aralıklara çeşitli yönlerden hedef sahasına kollar gönderir.

Bu yöntem, özellikle, geceleri kullanılır.


FLIGHT OFFICER HAVA ÜSTEĞMENİ: İngiliz Hava Kuvvetlerinde hava

subaylarına mahsus bir rütbe. Bu rütbe, Amerikan Hava

Kuvvetlerinde (first lieutenant" rütbesine karşılık gelir) .

FLIGHT OPERATION CENTER UÇUŞ HAREKAT MERKEZİ: Taktik kara-hava trafik

düzenleme sisteminin, aletli uçuş durumundaki hava araçlarının

takibini, ayrılmasını ve dost hava savunma makamlarına dost

uçakların tanıtılmasını temin eden unsuru.

FLIGHT PATH UÇUŞ YOLU: Bir uçak, füze veya uzay aracının hava uzay

sahasında hareket halinde iken bulunduğu mevkileri düşey ve

yatay düzlemlere göre devamlı olarak birleştiren hat.

FLIGHT PAY UÇUŞ ZAMMI: Bak. "aviation pay".

FLIGHT PLAN UÇUŞ PLANI: Tasarlanan bir uçuşa ait bilgiler. Bu plan, çıkış

zamanını ve yerini, rotayı, muhabere vasıtalarını, muhtemel

dönüş ve gidilen yere varış zamanını içerir.

FLIGHT PLAN CORRELATION UÇUŞ PLANI MÜNASEBETİ: Bilinen uçuş planları

yardımı ile bir uçağı tanıtma vasıtaları.

FLIGHT POSITION UÇUŞ VAZİYETİ: Uçuş halindeki bir uçağın gözetlenebileceği

(5) beş görünüşten biri. Bu görünüşler şunlardır.1. Önden

görünüş (coming flight) veya (front view) 2. Yandan görünüş


(passing flight) veya (side view) 3. Üstten görünüş (flight at

lower altitude) veya (top view) 4. Alttan görünüş (overhead

flight) veya (bottom view) 5. Perspektif görünüş (maneuvering

flight) veya (perspective view)

FLIGHT PROFILE UÇUŞ PROFİLİ: İrtifa, hız, menzil ve manevra cinsinden bir

uçağın uçuş yolunun belirlenmesi.

FLIGHT RATION UÇUŞ RASYONU: Uçuş için veya uçuş esnasında verilen, diğer

rasyonlardan daha çok nişasta içeren ve gaz yapmayan rasyon

çeşidi.

FLIGHT READINESS FIRING FÜZE UÇUŞ HAZIRLIK ATIŞI (AMERİKAN

SAVUNMA BAKANLIĞI): Füzenin rampasına (launcher) tespit

edilmiş halde iken, çalışır durumdaki tahrik sistemi ile yapılan

kısa süreli bir füze sistemi deneyi. Böyle bir deney, uçuş

kontrolundan (deneyinden) önce, füze sistemi ve atış kızağı

düzenindeki hazırlık derecesini tespit için yapılır.

FLIGHT RECORDER UÇUŞ KAYITÇISI, UÇUŞ KAYIT ALETİ: Hava basıncının

değişmesi vesaire gibi çeşitli uçuş şartlarını kaydeden kombine

alet.
FLIGHT REPORT UÇUŞ RAPORU: Hava Kuvvetlerinde, bir uçuşa ait detayı kayıt

için kullanılan rapor formu. Bu rapora uçuş müddeti, uçağın

evsafı ve mürettebatı tarafından yapılan görevler kaydedilir.

FLIGHT SURGEON UÇUŞ DOKTORU, HAVA DOKTORU: Hava doktorluğu alanında

özel surette yetişmiş ve başlıca görevi hava mürettebatının sağlık

muayene ve bakımı olan doktor.

FLIGHT TEST UÇUŞ DENEYİ, UÇUŞ KONTROLU, TECRÜBESİ: Bir uçak, roket,

füze veya diğer aracın fiili uçuşlar veya fırlatılmak suretiyle

yapılan deneyi. Uçuş kontrolları (deneyleri), belirli deney

maksatlarını temin ve çalıştırma bilgileri elde etmek üzere

planlanır.

FLIGHT TEST VEHICLE UÇUŞ DENEY ARACI (HV.): Ya bizzat kendi imkan ve

kabiliyetinin tespiti veya uçuş deneyine ihtiyaç gösteren

teçhizatın taşınması için uçuş deneyleri yapmaya mahsus bir

deney aracı.

FLIGHT VISIBILITY UÇUŞ GÖRÜŞ MESAFESİ: Uçuş halindeki bir uçağın pilot

kabininden bariz ışıklı olmayan cisimlerin gündüz

tanımlanabildiği ve bariz ışıklı cisimlerin geceleyin

tanımlanabildiği vasati ufki mesafe.


FLIGHTBORNE UÇUŞ, UÇUŞTA, UÇUŞ HALİNDE (HV.): Bir uçak, füze veya uzay

aracı, aerodinamik veya statik kuvvetlerle bir jet akıntısına karşı

reaksiyonla veya hızla hava-uzay sahada kalan saha.

FLIGHTWORTHY UÇUŞA ELVERİŞLİ (HV.): Bir uçak, füze veya uzay aracı, uçuş

basınç ve zorlamalarını karşılamaya ve bunlara tahammüle her

bakımdan hazır ve kusursuz durumda ise uçuşa elverişlidir.

FLOAT BOT, ŞAMANDIRA: Bir deniz uçağının denize indiği zaman

batmaması için daimi olarak uçak üzerinde bulunan bot veya

şamandıra. Buna bazen "pontoon" denir.

FLOAT SADDLE SAL SEMERİ: Pnömatik köprülerin yapılışında trafik ağırlığını ve

köprünün ölü ağırlığını pnömatik sallara intikal ettirmek için

kullanılan direk ve levhalar.

FLOATATION YUMUŞAK ARAZİDEN GEÇİŞ KABİLİYETİ: Bir aracın çamur, kum

veya çamur gibi, yumuşak elverişsiz araziden geçme kabiliyeti.

FLOATATION GEAR YÜZDÜRÜCÜ TERTİBAT: Bir kara uçağına bağlanan ve

üzerine indiği zaman, uçağın yüzmesini sağlayan, gazla

şişirilebilir tertibat.

FLOATING YÜZÜCÜ: Tekne, tombaz vesaire gibi batmaz vasıtalar yardımı ile

su üstünde duran veya yüzen cisim.


FLOATING BASE-SUPPORT YÜZER ÜS DESTEĞİ: Gemilerden harekat yapan

kuvvetler için liman veya demirledikleri yerlerden yapılan ikmal,

tamir, bakım ve diğer hizmetler gibi bir çeşit lojistik destek.

FLOATING BRIDGE TOMBAZ KÖPRÜ, YÜZER AYAKLI KÖPRÜ: Tombazlardan veya

mahallinden tedarik edilen kayık, bidon vesarire gibi, yüzücü

malzemeden yapılan geçici köprü. İki türlü askeri köprü vardır;

yüzücü ayaklı köprü ve sabit ayaklı köprü "fixed bridge".

FLOATING DOT GEZER NOKTA: Bak. "floating mark".

FLOATING EQUIPMENT ORDU DENİZ VASITALARI: Boyu ne olursa olsun,

Ordu'nun malı olan ve ordu tarafından kiralanan, uskurlu ve

uskursuz gemiler ile gemi sınıfına girmeyen ve su üstünde

kullanılan diğer her çeşit malzeme.

FLOATING LINES GEZER ÇİZGİLER: Bir stereo çiftinin her baskısı üzerinde aynı

teferruattaki iki noktayı birleştiren ve bu noktaların birbirlerini

görüp görmediklerini belirlemeye yarayan hatlar. Bu hatlar, ya

doğrudan doğruya baskıların üzerine çizilir, veya çizgi, şeffaf

malzemeden şerit vasıtasıyla, iki nokta üzerine getirilir.

FLOATING MARK OR DOT GEZER İŞARET VEYA NOKTA: Bir fotoğraf çiftinin

stereoskopik kaynaşmasıyla oluşan üç boyutlu bir sahada yer


işgal ediyormuş gibi görünen ve stereoskopik modelin

incelenmesi ve ölçülmesinde bir müracaat noktası olarak

kullanılan bir işaret.

FLOATING MINE YÜZER MAYIN: Deniz mayın harbinde yüzeyden görülebilen

bir mayın. Ayrıca bak. "drifting mine", "free mine", "watching

mine", "mine".

FLOATING RESERVE AMFİBİ İHTİYAT KITALARI: Amfibi harekatta ihtiyaç

görüldüğü müddetçe gemide tutulan ihtiyat kuvvetler.

FLOATING SMOKE POT YÜZÜCÜ SİS KUTUSU: Ateşlendiği zaman yoğun bir

duman hasıl eden ve geçici bir perde meydana getirmek üzere

suyun üstünde yüzen harp malzemesi. Ayrıca bakınız: "smoke

pot".

FLOATING TARGETYÜZER HEDEF: Su üstünde durabilen hedef. Ayrıca bakınız:

"fixed target"

FLOODER SUYA BATIRICI: Bir deniz mayın harbinde mayın zarfına

bağlanmış olan ve belirlenen zamandan sonra mayın zarfını

yüzdürüp onun dibe batmasına neden olan araç.


FLOOR LOAD RATING DÖŞEME MUKAVEMETİ: Bir döşemenin emniyetle

taşıyabileceği ikmal maddesi ağırlığı. Bu ağırlık döşemenin satıh

ölçüsüne göre, her fit kareye düşen libre ile ifade edilir.

FLOTILLA FLOTİLLA: 2 veya daha çok destroyer veya daha küçük çapta

filodan oluşan idari veya taktik bir teşkilat. Bu teşkilat bazı ilave

gemilerle sancak gemisi veya ikmal gemisi olarak

görevlendirilebilir.

FLOURISH İHTİRAM BORUSU: Borazanlar tarafından çalınan kısa bir selam

borusu.

FLOW AKIŞ: Elektronların bir iletkenden veya elektrotlar arasındaki

boşluktan geçişi.

FLOW CHART AKIŞ DİYAGRAMI: İşlemler, akış, veriler, donanım v. s nin

simgelerle gösterildiği bir sorunun tanımı, analizi veya

çözümünün grafik gösterimi.

FLOW CHART SYMBOL AKIŞ DİYAGRAMI SİMGESİ: Akış diyagramı üzerinde

işlemler, veriler, akış veya donanımı göstermek için kullanılan

simge.

FLOW CYCLE TRAFİK AKIŞ DEVRESİ: Trafik safha hareketlerinin, bir trafik

noktasından geçiş süresi. Ayrıca bakınız: "flow phase".


FLOW DIRECTION AKIŞ YÖNÜ: Akış diyagramı üzerinde simgelerin arasını

birleştiren yolu gösteren bir çizgi.

FLOW PHASE AKIŞ SAFHASI: Trafiğin, bir trafik noktasından, çakışmadan

hareketi. Ayrıca bakınız: "flow cycle".

FLOW REGULATION (TRAFİK) AKIŞ DÜZENLEMESİ, TRAFİK DÜZENLEMESİ:

Çeşitli yönlerden gelen trafik akışlarına zaman ve mesafe tahsisi.

FLUID COUPLING HİDROLİK KAVRAMA: Motorlu araçlarda, ya adi kavrama

veya vites kutusu ile, veya otomatik vites tertibatının bir parçası

olarak kullanılan tertibat. Bu kavrama, motor tarafından çevrilen

ve santrifüj bir pompaya benzeyen, muharrik bir torus ve dönen

bir torustan teşekkül eder.

FLUME SU ARKI: Suları sevketmek için kullanılan küçük kanal.

FLUORESCENT SCREEN FLÜORESAN EKRAN: Bir tarafı kalsiyum tungstat veya

kalsiyum sülfür ile kaplı mika veya sert kauçuktan yapılmış bir

ekran. Bu ekran; (X) ışınları, Katod ışınları vesairenin etkisi

altında ışık neşreder.

FLUSH FIRE ÜRKÜTME ATEŞİ: Düşmanı telaşa düşürüp meydana çıkartmak

için açılan ateş.


FLUTTER SARSINTI: Ani bir sarsıntı ile, örneğin bir fırtına sarsıntısı ile, bir

makine veya aletin herhangi bir parçasında meydana gelen ve

makina parçalarının reaksiyonu ile tadil edilen titreşim.

FLUX GATE MANYETİK AKIM GÖNDERİCİ: Kendi ekseni etrafında tesirli olan

bir harici manyetik alanın yoğunluğuna, kısmi elektrik sinyali

gönderen bir detektör

FLUX VALVE MANYETİK AKIM DETEKTÖRÜ: Bak. "fluxgate".

FLUXGATE COMPASS MANYETİK AKIMLI PUSULA: Bazı düzeltmelere bağlı

kalarak gözetleyici manyetik meridyen istikametinin göstermek

için manyetik akım prensibinden faydalanan bir alet.

FLY (ING) AT SPEED Bir hava önlemesinde "Belirli (mach---/---) da hızında

uçunuz" veya "Benim hızım (---knots/ mach---) dir" anlamında

bir kod.

FLYING BOAT DENİZ UÇAĞI: Bak. "seaplane".

FLYING BOOM HAVADAN YAKIT İKMAL HORTUMU:

FLYING BRIDGE ASMA VARAGELE: Bak. "flying ferry".

FLYING CADET HAVA SUBAY ADAYI: Bak. "aviation cadet".


FLYING FERRY ASMA VARAGELE: Karşılıklı iki kıyı arasındaki nakliyatta kullanılan

ve akıntı tarafından tespit edilmiş bir kablo vasıtasıyla idare

edilen sal. Buna "flying bridge" de denir.

FLYING LEVELS SERİ NİVELMAN: Yüzölçümü fenninde, bir fitin yüzde veya ondası

cinsinden ortalama yükseklikleri tespit etmek üzere kullanılan

nivelman hattı.

FLYING OFFICER UÇUCU SUBAYI: A. B. D. Hava Kuvvetlerinde ve A. B. D. Kara

Ordusunda, pilot, rasıt, veya bir askeri uçağın diğer

mürettebatına ait bir derece sahibi subay. Harp zamanında, hava

sınıfından tabipler (flight surgeons) ve uçuş eğitimi gören subay

ve gedikli subaylar (warrant officers) uçucu subay sınıfına

girerler .

FLYING PAY UÇUŞ ZAMMI: Bak. "aviation pay".

FLYING SCHOOL UÇUŞ OKULU: Uçuş dersi gösteren Hava Kuvvetleri okulu. Bu

okulun dört çeşidi vardır. Başlangıç uçuş okulu (elementary

flying school), temel uçuş okulu (basıc flying school), tekamül

uçuş okulu (advanced f lying school) ve ihtisas uçuş okulu

(specialized flying school)


FLYING SPEED UÇUŞ SÜRATİ, HIZI: Standart tipteki bir uçağın sürat kaybı

haddinin üstünde ve normal sürat sınırı dahilindeki herhangi bir

hava sürati.

FLYING STATUS UÇUŞ DURUMU: Uçak ile sık ve muntazam uçuşlar yapmakla

görevlendirilen Hava Kuvvetlerine mensup bir şahsın durumu.

Ayrıca bakınız: "aircraft crew member", "aircraft noncrew

member".

FLYING TRAINING UÇUŞ EĞİTİMİ (HV.): Her kapasitedeki uçakları kullanma,

çalıştırma sanat ve melekesini kazandırmak üzere öğrencilere

gösterilen eğitim ve öğretim.

FLYING TRAINING COMMAND UÇUŞ EĞİTİM KOMUTANLIĞI: Bak. "training

command".

FLYTHROUGH KONİ İÇİNDEN GEÇİŞ: Hedefin, dağılma konisi içinden geçişi.

FM GRENADE FM EL BOMBASI: İçinde titaniyum tetraklorür (FM) bulunan el

bombası. Bu bomba kesif bir sis meydana getirmekte kullanılır.

FM SMOKE FM SİSİ: Titaniyon Tetraklorürü (FM) hava ile temasa getirerek

elde edilen kesif beyaz sisi. (FM) slsi, insanlara zarar vermez

fakat hareketleri örtmek düşman gözetleyicilerini körletmek ve

zehirli gazı maskelemek için kullanılır.


FMS CASE YAS (YABANCI ASKERİ SATIŞLAR) MUKAVELESİ:

FMS CASE IDENTIFIER YAS MUKAVELE TANITICISI:

FMS DEVELOPMENT PROGRAM YAS GELİŞTİRME PROGRAMI:

FNH POWDER FNH BARUTU: Bak. "flashless-non hydroscopıc powder".

FOAM PATH KÖPÜK DÖŞEMESİ: Acil inişte olan bir uçağa yardım için piste

dökülen yangın söndürücü köpük yolu.

FOB FOB: Bak. "free on board".

FOCAL CENTERODAK MERKEZİ: Bir haber verme ve uyarı çevriminde haberler

için ayırma merkezi vazifesi gören bir telsiz merkezi.

FOCAL DISTANCE ODAK NOKTASI UZAKLIĞI:

FOCAL LENGTH ODAK MESAFESİ: Film sathı ile mercek veya mercek

sisteminin optik merkezi arasındaki dikey mesafe. Ayrıca bak.

"calibrated focal length", "equivalent focal length", "nominal

focal length".

FOCAL PLANE ODAK DÜZLEMİ: Mercek görüş alanı içindeki noktaların

hayallerinin üzerinde toplandığı mercek optik eksenine dikey

düzlem.

FOCAL POINT ODAK NOKTASI:


FOG OIL SİS YAĞI: Mekanik sis jeneratörlerinde kullanılan ve sis meydana

getiren özel yağ.

FOGGING DONUKLAŞTIRMA: İç yüzeylere veya elin nispeten ulaşamayacağı

yüzeylere, buhar şeklinde, kimya bileşiği tatbiki.

FOLDED OPTICS KATLI OPTİKLER: Yansıtıcı birimler ihtiva eden herhangi bir

optik sistemin fiziki uzunluğunu azaltmak veya optik eksen

yolunu değiştirmeye yarayan bir optik sistem.

FOLLOW UP ECHELON (AIR TRANSPORT): İNDİRME TAKVİYE KADEMESİ

(HAVA ULAŞTIRMA): İndirme hedef bölgesine, hücum

kademesinden sonra intikal eden unsurlar.

FOLLOW-ON ECHELON TAKİP KADEMESİ: Amfibi harekatta bir taarruzu

başlatmak için gerekli olmayan fakat taarruzun desteklenmesi ve

devamlılığı için zorunlu olan birlikler, araçlar, uçak teçhizatı ve

ikmal maddeleri taarruz kademesi. Ayrıca bakınız: "assault

follow-up".

FOLLOW-UP TAKİP, KONTROL: Bir isteğe ait ikmal maddelerinin miktarı ve

muhtemel teslim zamanı veya yapılan ya da yapılması bildirilen

idari bir faaliyet sonuçları ile ilgili izleme.


FOLLOW-UP (AMPHIBIOUS) ÇIKARMA TAKVİYESİ (AMFİBİ.): Hücum ve

hücum takip kademeleri çıkarıldıktan sonra takviyelerle ikmal

maddeleri ve malzemenin karaya çıkarılmaları.

FOLLOW-UP ELEMENT BAKIM VE ARTÇI KISMI: Terkedilen bölgenin

temizlenmesi, döküntülere engel olma malzemenin bakım ve

kurtarılması veya diğer maksatlarla bir yürüyüş kolunun sonunda

giden unsurlar.

FOLLOW-UP FORCES İNDİRME TAKVİYE KUVVETLERİ:

FOLLOW-UP STUDY BAŞARI İZLEME DENEYİ: Erlerin verildikleri işlerde veya

kendilerine gösterilen eğitimde ilerleme derecelerini bazı ölçü

cihazlarına ve usullere dayanarak değerlendirme. Bu

değerlendirmeden maksat, personel seçme cihazlarının bu gibi

işlerde başarı gösterecek kimseleri, önceden, ne dereceye kadar

ayırdedebildiklerini tayindir.

FOLLOW-UP SUPPLY HAVADAN İLK İKMAL: Hava başında bulunan

kuvvetlerin havadan atılan ikmal maddeleri ile ilk ikmali. Bu

ikmalin istek üzerine veya otomatik olarak yapılabilmesi için

ikmal maddeleri önceden ambalajlı ve hazır bulundurulur.


FOLLOWING WIND ARKA RÜZGARI: Gözetleyiciden hedefe doğru esen

rüzgar. Buna "tail wind" de denir".

FOOD ADVISER İAŞE KONTROL ASTSUBAYI, GIDA MÜŞAVİRİ: Detaylı idare,

planlama, koordinasyon, irtibat ve eğitim yolu ile iaşe hizmeti

programının idaresinde komutanlara yardımcı olmak ve bu

konuda teklifte bulunmak üzere bir müessese veya komutanlığa

atanan subay, astsubay veya gedikli subay.

FOOD HANDLER YEMEKHANE ERİ, PERSONELİ: Herhangi bir yemekhanede

yiyecek içecek, servis vesaire ile ilgili işlerde daimi veya geçici

olarak görevlendirilen personel. Her gün değişen mutfak

görevlileri (daily kitchen police) bunlar arasında sayılmaz.

FOOD PACKET KUMANYA: Mutfak ve 1 nci sınıf yeniden ikmal araçları

bulunmadığı zaman, yiyecek maddesi olarak, önceden pişirilmiş

ve paketlenmiş hazır gıda maddeleri. Kumanyada tam bir rasyon

bulunmaz.

FOOD SERVICE İAŞE HİZMETİ: Kıtaların iaşesi için yapılan ve iaşe hizmeti

programına dahil bulunan faaliyetler. Ayrıca bak. "food service

program".
FOOD SERVICE APPRENTICE İAŞE YAMAĞI: İaşe hizmeti meslek programına

(food service career program) dahil bulunan işlerden birini

öğrenmek üzere iaşe hizmeti meslek sahasına geçen, erat

sınıfından, bir şahıs.

FOOD SERVICE SPECIALIST İAŞE KONTROL UZMANI: İaşe hizmet programına

nezarette ve program tatbikatında iaşe kontrol subayına yardım

eden, erat sınıfına mensup şahıs. Buna "food service technician"

da denir.

FOOD SERVICE SUPERVISOR İAŞE KONTROL SUBAYI: Komutanlık dahilindeki

bütün iaşe hizmeti faaliyetlerine nezaretten sorumlu karargah

subayı.

FOOD SERVICE TECHNICIAN İAŞE TEKNİSYENİ: Bak. "food service specialist".

FOOT FUT, AYAK: Bir yardanın üçte biri olan uzunluk ölçüsü. Birden

fazlası "feet" şeklinde yazılır.

FOOT BRIDGE İZ KÖPRÜ: Dar ve akıntısı az sulardan piyadelerin geçmesine

elverişli basit köprü.

FOR AWAY BİR HAVA ÖNLEMESİNDE "FÜZE ATEŞLENDİ VEYA UÇAKTAN

ATILDI" ANLAMINDA BİR KOD:


FORAGE MAHALLİNDEN YEM VE YİYECEK TEDARİK ETMEK: İnsan ve

hayvanlar için ikmal maddeleri tedarik etmek; gıda maddelerini

nerede bulmak mümkün ise oradan temin etmek ve bulmak.

FORAGE RATION YEM RASYONU: Ordu hayvanlarının günlük yiyecek rasyonu.

FORAGERS ATLI AVCI ZİNCİRİ: Muharebede geniş aralıklarla, yan yana

dizilen ata binmiş erler.

FORCE KUVVET: 1. Askeri personel, silah sistemleri, araçlar gerekli

destek veya bunların karışımından oluşmuş bir topluluk. 2. Bir

filonun büyük bir tali bölümü. Ayrıca bak. "airborne force", "air

transported forces", "armed forces", "assigned forces",

"balanced collective forces", "blue forces", "combined force",

"garrison force", "national forces for the defense of the Nato

area", "Nato ass igned forces", "Nato command forces" "orange

forces", "Nato earmarked forces", "other forces for Nato",

"supporting forces", ", task force", "underway replenishment

forces", "orange forces", "white forces".

FORCE A SAFEGUARD EMNİYET TEDBİRLERİNİ ZORLAMAK: Bir komutan

tarafından bir şahsı, mevkii veya mülkü korumak maksadıyla

yerleştirilmiş bir müfrezenin, nöbetçinin hizmet postasının veya


verilmiş bir emrin sağladığı koruma tedbirlerine karşı tecavüzde

bulunmak.

FORCE ACCROSSING SULARDAN ZORLA GEÇMEK: Bir nehir, kanal

vesaireden düşman mukavemeti karşısında geçmek.

FORCE AND FINANCIAL PLAN KUVVET VE MALİ TAHSİS PLANI (HV.): Milli

Savunma Bakanı tarafından onaylanmış Amerikan Hava

Kuvvetleri Programı. Ayrı ayrı her programa ait onaylanmış silah,

insan gücü ve mali kaynakları gösteren gizli işaretli bir takım

ciltlerden ibarettir.

FORCE AUGMENTATION KADRO KUVVET ARTIRMASI: Yüksek öncelikteki ihtiyat

asli teşkillerine mensup birlikler (faal orduyu ikmal edecek

tümen kuvvetleri ve tümen kuruluşu dışındaki kuvvetler). A. B.

D. kara ordusu birlikleri ve bu birlikleri belirli bir tümen kuvveti

hedefini yerine getirecek olan tam TMK mevcuduna çıkarmak

için gerekli münferit takviyeler. Bu terim (augmentation)

kelimesinin yerini almıştır.

FORCE BASIS KADRO ARTIRMALI KUVVET: Kuruluş listesi (troop basis) ve kadro

kuvvet artırmasının karışımı ile meydana gelen kuvvet.


FORCE COMBAT AIR PATROL KUVVET MUHAREBE HAVA KARAKOLU: Görev

kuvveti olan bir kuvvetin üzerinde düşman uçaklarının tehdidini

karşılamak maksadıyla bu kuvvet üzerinde uçan av uçakları

topluluğu.

FORCE COMMANDER KUVVETLER KOMUTANI: Çeşitli birliklerden oluşan bir

kuvvetin genel komutanı.

FORCE GENERATION LEVEL KUVVET HAZIRLAMA SEVİYESİ:

FORCE MARKING KUVVET GÖNDERME NUMARASI: Bir hareket emrinde, bir

bütün halindeki kuvvet için sevkedilen ikmal maddelerini veya

malzemeyi tanıtmak üzere, bir işaret olarak tahsis edilen ve

sonunda harf bulunmayan gönderme numarası. Ayrıca bakınız:

"unit marking".

FORCE RENDEZVOUS (AIR) KUVVET BİRLEŞME NOKTASI: Uçakların veya

gemilerin kollarının birleşip ana bir kuvvet oluşturduğu

seyrüsefer noktası.

FORCE STRUCTURE KUVVET YAPISI: Bak. "military capability".

FORCE TABS SEFER KONUŞ TABLOLARI: Harp planları ile ilgili olarak büyük

muharip kuvvetlerin, büyük komutanlıklara ve coğrafi bölgelere

göre, zaman safhalı intikale geçiş durumları.


FORCED CROSSING SULARDAN ZORLA GEÇİŞ: Bak. "force a crossing".

FORCED ISSUE MECBURİ DAĞITIM: Garnizon rasyonuna dahil ve bozulma

tehlikesine maruz yiyecek maddeleri ile diğer ikmal maddelerinin

dağıtılması.

FORCED LANDING MECBURİ İNİŞ: Bir uçağın, motor arızası, diğer mekanik

arızalar veya kötü uçuş şartları yüzünden iniş yapması.

FORCED MARCH CEBRİ YÜRÜYÜŞ: Kıtaların normal olarak, yapmaları

beklenenden daha uzun olan ve istirahat ve araçların bakımı için

az zaman ayrılarak yapılan bir yürüyüş. Bu gibi yürüyüşler ancak

çok sıkışık hallerde yapılır.

FORCES ALLOCATED TO NATO NATO'YA TAHSİSLİ KUVVETLER: Bir millet

tarafından (1) NATO kuruluşuna verilmiş (2) NATO'ya ayrılmış

veya (3) sefer için NATO'ya ayrılmış kuvvet kategorilerinden;

NATO hesabına hazır bulundurulacak kuvvetler. Ayrıca bak.

"assigned forces", "earmarked for assignment", "earmarked for

assignment on mobilization", "force" ve "NATO Forces".

FORCING CONE BİRLEŞTİRME KONİSİ: Bir silah namlusundaki yiv ve setlerin

başladığı yerde, setlerin tedricen konileşen kısmı. Birleştirme

konisi, merminin sevk çemberlerini, yiv ve setlere tedricen


intibak ettirerek, merminin namlu içinde merkeze gelmesini

sağlar.

FORDABILITY SULARDAN GEÇİŞ KABİLİYETİ: Bak. "deep fording" ve "shallow

fording".

FORDING DEPTH SUDAN GEÇİŞ DERİNLİĞİ: Bir aracın su içinde hareket

edebilmesine imkan veren azami derinlik.

FORE ARM EL KUNDAĞI: Bir silahın namlusu etrafında bulunan ve silahı

kullananı namlunun hareketinden korumaya yarayan tahta

kısmı.

FORECAST ÖN KESTİRMEK, ÖN TAHMİN:

FORECAST OF AVAILABILITY GELECEĞE AİT MEVCUT TAHMİNİ: Gelecek bir

devrede hazır olacağı umulan mevcut ile ilgili bir tahmin.

FORECASTING KESTİRİM:

FOREIGN YABANCI, ECNEBİ:

FOREIGN CLAIMS COMMISSION YABANCI İDDİALARI TETKİK VE

NETİCELENDİRME KOMİSYONU: Yabancı memleketlerde

meydana gelen hadise ve kazalara ait iddiaları inceleme ve


sonuçlandırma yetkisini haiz olan ve bir veya birkaç subaydan

teşekkül eden kurul.

FOREIGN DUTY DIŞ GÖREV, YABANCI MEMLEKET GÖREVİ: A. B. D.

Anayurdunun dışında ve herhangi bir yabancı memlekette

yapılan görev. Erler, böyle bir görevde iken yabancı memleket

görev zammı (foreign duty pay) alırlar.

FOREIGN DUTY PAY DIŞ GÖREV, YABANCI MEMLEKET GÖREV ZAMMI: Bak.

"foreign duty".

FOREIGN EXCESS ANAYURT DIŞI FAZLA MAL: A. B. D. (Alaska ve Hawai dahil),

Puerto Rico ve Virgin adaları dışında bulunan ve Milli Savunma

Bakanlığına bir hesap vermeyi gerektirmeyen menkul ordu malı.

FOREIGN EXCESS PERSONNEL PROPERTY ANAYURT DIŞI MENKUL ORDU MALI

FAZLASI: Bak. "foreign excess".

FOREIGN INSTRUMENTATION SIGNALS INTELLIGENCE YABANCI ALET

MUHABERE İSTİHBARATI: Yabancı hava sahası, yüzey ve sualtı

sistemlerinin test ve harekatlarda elektromanyetik vericilerin

yardımı ile kullanılmasında elde edilen istihbarat bilgisi. FISINT

olarak da adlandırılır.

FOREIGN INTELLIGENCE YABANCI İSTİHBARAT: Bak. "intelligence".


FOREIGN INTERNAL DEFENCE YABANCI DAHİLİ SAVUNMA: Bir devletin askeri

ve sivil kuruluşları tarafından diğer bir ülkenin içinde olduğu

kışkırtma, kanunsuzluk ve karışıklıklara karşı tedbir alması. Ayrıca

bakınız: "internal defence".

FOREIGN MILITARY SALES DIŞ ASKERİ SATIŞLAR: 1961 Dış Yardım Kanunu

ile belirlenen A. B. D. güvenlik yardımının ve 1976 silahları İhraç

Kontrol Yasasının bir kısmı. Bu yardım, Askeri Yardım Programı,

Uluslararası Askeri Eğitim ve Öğretim Programlarından ayrıdır ve

alıcı ülke verilen hizmet ve savunma maddeleri için geri

ödemede bulunur.

FOREIGN MILITARY SALES TRAINEES ASKERİ YARDIM SATIŞLARI İÇİN EĞİTİM

GÖRENLER: Bir ülkenin talebini müteakiben Savunma Bakanlığı

tarafından geri ödenebilir koşuluyla eğitim gören yabancı

vatandaşlar.

FOREIGN NATIONAL YABANCI UYRUK: Amerikan vatandaşı veya uyruğu

olmayan, yabancı ülke uyruğu bir şahıs.

FOREIGN PORT YABANCI LİMAN: A. B. D. anayurdunun dışında ve Kara

Kuvvetlerinin emri altında bulunan liman. Bu liman, yabancı bir

memlekette veya A. B. D'ne ait topraklarda bulunabilir.


FOREIGN SERVICE YURTDIŞI HİZMET: Ülke sınırları dışında, herhangi bir yerde,

yapılan askeri görev.

FOREIGN SERVICE CLASP YURTDIŞI HİZMET ROZETİ: 1939 ve 1941 yılları

arasında A. B. D. Anayurdu dışında yapılan hizmeti gösterir

madeni işaret. Ayrıca bakınız: "American Defense Service Medal"

ve "service star".

FOREIGN TECHNOLOGY ANALYSIS YABANCI TEKNOLOJİK FAALİYETLER

ANALİZİ (HV.): Yabancı teknolojik faaliyetlerini, yabancı hava

uzay bilgileri ve malzemesinin işlenmesi, bilimsel ve teknolojik

analizi ile bu işlemlerden elde edilen sonuçların bir döküman

halinde hazırlanması ile ilgili çalışma sahası. Yabancı teknolojik

buluşların, temayüllerin, imkan ve kabiliyetlerle zayıf noktaların

ve yapılan takdirlerin hesaplanması, yorumlanması, teknik

yönden faydalanılması, analizi, değerlendirilmesi ve geliştirilmesi

gibi çalışmaları içine alır yalnız bunlara inhisar etmez.

FOREMAN JÜRİ BAŞKANI: Bir jüri heyetinin başkanı.

FORFEIT CEZA VERMEK (PARA), CEZA, REHİN, SUÇ İŞLEME: Bir hak veya

imtiyazı kaybetmek. Askeri mahkeme, bir şahsın, ceza almak

üzere, örneğin maaşından mahrum kalmasına karar verebilir.


FORFEITURE PARA CEZASINA MAHKUMİYET: Bir şahsın, ihmal, hata veya bir

haksız fiil yüzünden, ceza olarak askeri mahkeme kararı ile bir

şeyi özellikle maaşının bir kısmını kaybetmesi hali. FORFEITURE

OF ALL PAY AND ALLOWANCES DUE OR TO BE DUE: HAK

EDİLMİŞ VEYA EDİLECEK BÜTÜN MAAŞ VE İSTİHKAKLARIN KAYBI:

FORK DAR ÇATAL: Topçuda, orta vuruş noktasını, uzunluğuna dört

ihtimali sapma kadar hareket ettirmek için nişangahta milyem

olarak yapılması gereken yükseliş düzeltmesi.

FORK LIFT TRUCK ÇATALLI İSTİF ARACI: Benzin veya elektrikle hareket eden tek

motorlu ve iki veya daha çok çatallı bir kaldıracı (prong) bulunan

hidrolik, mekanik veya makinalı bir kaldırma sistemine sahip

araç. Çatallar bir paletin çerçevesine veya kızak kirişlerinin ya da

panyol tahtalarının arasına saplanacak şekilde yapılmalıdır.

Bundan sonra kaldırma sistemi taşımak veya istif etmek üzere

çatallara takılı olan yükü kaldırır. Buna bazen (chisel truck) denir.

FORKLIFT TRUCK GUARD ÇATAL İSTİF ARACI KORKULUĞU: Kaldırılan yüklerin

makina veya makinayı kullanan kimse üzerine düşmesini

önlemek için bir çatallı istif aracının kaldırma tertibatına takılan

kafes.
FORM TERTİPLEMEK: Saf halinde veya başka bir düzende toplamak, bir

düzende tertiplemek.

FORM LINES ŞEKİL ÇİZGİSİ HATLARI: Bir haritada eğrilere benzeyen çizgilerdir

fakat gözlem veya yetersiz ve güvenilir olmayan harita

kaynaklarından alınan ve hepsi birden arazinin şeklini gösteren

gerçek yükseklikleri temsil etmez.

FORMAL ADVERTISING RESMİ İLAN: Fiyat vesaire gibi faktörleri dikkate alarak,

en uygun teklifi yapana ihale etmek için resmi usullerle ilan

yapılması.

FORMAL ALERT SYSTEM RESMİ ALARM SİSTEMİ:

FORMAL CONTRACT RESMİ SÖZLEŞME, RESMİ AKİT: Hükümetle müteahhit

arasında bir akdi ifade eden sözleşme.

FORMAL TRAINING RESMİ EĞİTİM (HV.): Resmen açılmış bir kursta, kurs

temel kurallarına ve eğitim hedeflerine uygun olarak yürütülen

ve gösterilen (özel eğitim dahil) eğitim.

FORMALLY ADVERTISED CONTRACT RESMİ İLANLI SÖZLEŞME: Kara, deniz ve

hava kuvvetlerinde, Silahlı Kuvvetler Tedarik Yönetmeliği II. kısmı

gibi yürürlükteki hükümet yönetmeliklerinde açıklanan eksiltme


ve ihale usullerinden faydalanılarak bir hükümet dairesi

tarafından yapılmış satınalma ve satış anlaşması.

FORMAT ŞEKİL: 1. Fotoğrafçılıkta negatifin veya baskının boyu ve/veya

şekli. 2. Kartografyada bir haritanın veya şemanın şekli ve boyu.

FORMATION DÜZEN, NİZAM (DZ.): Bir birlik unsurlarının saf, kol veya

emredilen diğer bir şekilde tertiplenmesi. 2. 2 veya daha fazla

birliğin, uçağın veya geminin bir komuta altında tertiplenmesi.

FORMATION BOMBING KOL HALİNDE BOMBARDIMAN, KITACA

BOMBARDIMAN: Verilen bir nokta veya saha hedefine, bir

bombardıman düzenindeki uçakların herbiri tarafından, bir veya

birkaç bomba atılması.

FORMATION IN DEPTH DERİNLİĞİNE DÜZEN: İleriden geriye doğru derinliği

genişliğinden çok olan muharebe düzeni.

FORMATION IN WIDTH GENİŞLİĞİNE DÜZEN: Yana doğru olan genişliği

derinliğinden daha çok olan muharebe düzeni.

FORMERLY RESTRICTED DATA DAHA ÖNCE YASAKLANMIŞ BİLGİ: Esas itibariyle

atom silahlarının askeri alanlarda kullanılmaları ile ilgili oldukları

ve savunma bilgisi olarak sınıflandırılmakla yeterli şekilde

korunmalarının m" ün olacağı konusunda Atom Enerjisi


Komisyonu ve Milli Savunma Bakanlığı müşterek kararı ile

yasaklanmış bilgi kategorisinden çıkarılan bilgi. (Bak. tadil edilmiş

Atom Enerjisi Kanunu 1954 142. kısım). Ayrıca bakınız:

"restricted data".

FORMIDABLE KORKUNÇ, HEYBETLİ:

FORMING UP PLACE TAARRUZ MEVZİİ: Hücum kademesinin taarruz çıkış

hattını aşmadan önce işgal ettiği son mevzi. Ayrıca bakınız:

"attack position".

FORMULA TRANSLATING SYSTEM (FORTRAN) FORTRAN: Bilgisayar

programlarını aritmetik yazım şekliyle ifade etmek için kullanılan

bir dil.

FORT TABYA: Liman savunma birliklerinin bulunduğu arazi bölgesi.

FORT RECORD BOOK DİRENEK MUHTIRASI, TABYA MUHTIRASI: Bir daimi

garnizonun tarihçesine, teçhizatına ve silahlarına ait gizli ve

teferruatlı kayıtlar.

FORTIFICATION TAHKİMAT: Bir tahkimatın hazırlanması ve inşası sanatı.

FORTIFIED AREA MÜSTAHKEM MEVKİ MÜSTAHKEM BÖLGE, TAHKİMLİ

BÖLGE: Genellikle, daire şeklinde tahkim edilmiş bir bölge.


FORTIFIED CAMP MÜSTAHKEM ORDUGAH, TAHKİMLİ ORDUGAH: Genellikle

büyük kuvvetleri ihtiva etmek üzere sahrada vücuda getirilen

tahkimat.

FORTIFY TAHKİM ETMEK: Bir nokta mevki veya bölgeyi sahra tahkimatı

veya daimi tahkimat ile düşmana karşı savunulacak vaziyete

koymak.

FORTRESS KALE, MÜSTAHKEM GARNİZON, MÜSTAHKEM MEVKİ: Bir şehri

de içine almak üzere, daire şeklinde de tahkim edilmiş bir bölge.

FORWARD AEROMEDICAL EVACUATION İLERİ BÖLGE HAVADAN SIHHİ

TAHLİYE: Hasta ve yaralıların, muharebe meydanındaki noktalar

arasında, muharebe meydanından ilk tedavi noktasına ve

muharebe sahası içindeki müteakip tedavi noktalarına, havadan

naklini sağlayan tahliye safhası.

FORWARD AIR CONTROL İLERİ HAVA KONTROLÜ: Kara birliklerini yakından

destekleyen muharebe uçaklarının harekatını bir ileri gözetleme

yerinden idare etmek.

FORWARD AIR CONTROL POST İLERİ HAVA KONTROL POSTASI: İleri muharebe

alanında radar kaplamasının geniş bir şekilde kullanıldığı kontrol

ve rapor etme merkezi veya yerine tali olarak bağlı bulunan


oldukça seferi bir ABD Hava Kuvvetleri taktik hava kontrol

sistemi.

FORWARD AIR CONTROLLER İLERİ HAVA KONTROLÜ (ABD SAVUNMA

BAKANLIĞI, ABD SAVUNMA KURULU): Taktik hava kontrol timine

mensup bir subay (havacı/pilot), bu subay ileri bir hava yada yer

mevziinden kara birliklerini yakından destekleyen uçakları

kontrol eder.

FORWARD AREA İLERİ SAHA, BÖLGE: Muharebenin olduğu sahaya yakın bir

saha.

FORWARD AREA SIGHT İLERİ SAHA NİŞANGAHI: Hava savunma silahlarında,

silaha monte edilmiş daire şeklinde nişangah. Bu nişangah, ileri

sahalarda veya silahtan ayrı taşınan nişan aletlerini kullanmanın

güç olduğu zamanlarda kullanılır.

FORWARD ARMING AND REFUELING POINT İLERİ MÜHİMMAT VE YAKIT İKMAL

NOKTASI: Bir havacı komutan tarafından organize edilen,

teçhizatlandırılan ve intikal ettirilen ve genelde ana muharebe

sahasında konuşlanmış olup harekat sahasına hava birliğinin

muharebe hizmet sahasına daha yakın olan, ve muharebede yer

alan hava manevra birliklerine gerekli yakıt ve mühimmatı temin


eden geçici bir tesis. İleri mühimmat ve yakıt verme noktası bir

muharebe uçağına aynı anda yakıt ve cephane verebilir FARP

olarak da bilinir.

FORWARD BOMB LINES İLERİ BOMBA EMNİYET HATLARI: Bir kıta komutanı

tarafından belirtilen ve bunların ötesine yapılacak

bombardımanın kendi kuvvetleri ile koordine edilmesine ihtiyaç

bulunmadığı kabul edilen hatlar (arazi). Ayrıca bak. "bomb lines"

FORWARD COMMAND POST İLERİ KOMUTA YERİ: Bir birlik karargahında

komutan ve erkanının çalıştığı yer. Muharebede bir birliğin

karargahı genellikle ileri ve geri kademe olarak ikiye ayrılır.

FORWARD DEFENSE AREA İLERİ SAVUNMA BÖLGESİ: İleri savunma

mevzilerinin oynak savunma halinde tertiplendiği bölge. Ayrıca

bakınız: "forward defense position".

FORWARD DEFENSE POSITION İLERİ SAVUNMA MEVZİİ: Oynak savunmada;

savunan birlik tarafından beklenmekte olan taarruzu haber

vermek taarruz kuvvetini daha elverişsiz araziye saptırmak, ileri

hareketi durdurmak veya engellemek için faydalanılan

mukavemet adacıkları, mukavemet noktaları ve gözetleme


noktalarından oluşan bir mevzi düzeni. Ayrıca bakınız: "forward

defense area" ve "mobile defense".

FORWARD ECHELON İLERİ KADEME: Bir birlik karargahında, esas itibariyle,

muharebenin taktik idaresi ile meşgul kısım. Ayrıca bakınız: "rear

echelon". FORWARD EDGE OF THE BATTLE AREA: ASIL

MUHAREBE HATTI: Kara muharebe birliklerinin yayıldıkları bir

seri bölgenin -örtme kuvvetlerinin faaliyette bulundukları

sahalar hariç- en ön sınırları. Bu sınırlar, ateş desteğini,

kuvvetlerin mevzilenmesini veya birliklerin manevrasını koordine

etmek için tayin edilir.

FORWARD INTERPRETATION UNIT İLERİ HAT YORUMLAMA GRUBU:

Muharebe istihbaratı için ileri sürülen ve elde edilecek bilgileri

yorumlamakla görevli olan grup.

FORWARD LINE OF OWN TROOPS DOST BİRLİKLER İLERİ HATTI: Belirli bir

zamandaki bir askeri harekatta dost kuvvetlerin en ileri

mevzilerini belirten bir hat.

FORWARD MOTION COMPENSATION İLERİ HAREKET DENGELEMESİ: Bak.

"image motion compensation".


FORWARD OBLIQUE AIR PHOTOGRAPH İLERİ YATAY HAVA FOTOĞRAFI:

Uçağın önünde uzanan arazinin yatay bir fotoğrafı.

FORWARD OBSERVATION İLERİ GÖZETLEME: Atışın ileri gözetleyici

tarafından gözetlenmesi ve tanzimi.

FORWARD OBSERVATION POST İLERİ GÖZETLEME YERİ: Bir ileri gözetleyici

tarafından gözetleme yapılmak üzere tesis edilen gözetleme

yeri. FORWARD OBSERVER (ABD SAVUNMA BAKANLIĞI, ABD

SAVUNMA KURULU): İLERİ GÖZETLEYİCİ: Cephe hattı birlikleri ile

faaliyet gösteren ve yer ve deniz topçu ateşlerini tanzim etmek

için eğitilmiş ve muharebe meydanı bilgilerini geriye ulaştıracak

gözetleyici. FORWARD OBSERVER (NATO, ABD SAVUNMA

BAKANLIĞI): İLERİ GÖZETLEYİCİ: İleri birliklere birlikte faaliyet

gösteren ateş desteği için istek yapıp tanzimde bulunan

muharebe sahası bilgilerini aktaran gözetleyici.

FORWARD OPERATING BASE İLERİ HAREKAT ÜSSÜ:

FORWARD OVERLAP İLERİDE ÜST ÜSTE BİNDİRME/MÜŞTEREK SAHA:

FORWARD RECOVERY MISSION PROFILE İLERİ KURTARMA UÇUŞ GÖREVİ

PROFİLİ: İleri tarafsız/dost havaalanı veya iniş yerindeki bir

uçağın kurtarılması ile ilgili uçuş görevi profili.


FORWARD SLOPE ÖN YAMAÇ: Düşman istikametinde alçalan bir yamaç.

FORWARD TELL BİLGİ AKTARMAK: Bilgilerin daha üst komutanlığa

aktarılması. Ayrıca bakınız: "track telling".

FOSSILE ICE FOSİL BUZU: Bak. "ground ice".

FOUGASSE FUGAS: Barut hakkının patlamasında maden parçaları ile kaya,

benzin ve diğer maddeleri önceden belirlenen bir yöne saçacak

şekilde imal edilen bir mayın.

FOULING NAMLU BİRİKİNTİSİ: Atıştan sonra bir silahın namlusunda kalan

birikinti.

FOULING SHOT TEMİZLİK ATIMI: Namludan yağ ve diğer maddeleri atmak

için yapılan ön atış.

FOUND ROUND ILLUMINATION DIAMOND 4 KISIM, AYDINLATMA FİŞEĞİ: Yana

ve ileri doğru yayılan ve geniş bir alanı aydınlatan aydınlatma

mermilerinin yayılması metodu.

FOUND SHIPMENTİHBARSIZ SEVKİYAT: Alınan fakat liste ve manifestosu

bulunmayan yük.

FOUNDATION BEARING CAPACITY TEMEL TAŞIMA KAPASİTESİ: eşitli zemin

tiplerinin k /cm2 cinsinden taşıyabilecekleri azami yük.


FOUR BY FOUR DÖRT ÇARPI DÖRT: Çift lastikli tekerlekler bir tekerlek kabul

edilmek suretiyle dört tekerleği hareketli motorlu araçlar. Bu

genellikle 4x4 şeklinde yapılır.

FOUR BY TWO DÖRT ÇARPI İKİ: Çift lastikli tekerlekler bir tekerlek kabul edilmek

suretiyle, iki tekerleği hareketli dört tekerlekli motorlu araçlar.

Bu genellikle 4x2 şeklinde yazılır.

FOUR MAN TEAM DÖRTLÜ GRUP, DÖRTLÜ POSTA, DÖRTLÜ EKİP, DÖRTLÜ TİM:

Tek er tekamül eğitimi esnasında bir ekip halinde teşkil edilmiş,

dört acemi erden oluşan bir grup. Dört er, bu eğitimi böyle bir

grup halinde tamamlar ve şartlar elverdiği takdirde son atanma

garnizon veya birliğine bir ekip halinde gider.

FOUR-WAY-CHECKDÖRT TARAFLI TAHKİKAT: Bir şahıs veya gruba ait herhangi

bir işin mahiyeti hakkında, ayrı istihbarat büroları tarafından aynı

zamanda yapılan tahkikat.

FOUR-WHEEL HAND TRUCK DÖRT TEKERLEKLİ EL ARABASI: Bak. "hand

truck"..

FOURRAGERE NİŞAN KORDONU: Sol omuza takılan, ucunda madeni parçası

bulunan ve yabancı bir devlet tarafından verilen nişanı gösterir

örgülü bir kordon.


FOURTH ECHELON MAINTENANCE DÖRDÜNCÜ KADEME BAKIMI: Malzeme,

donanım, komple parça ve parçaların teknik eleman ve ağır

aletler kullanmak suretiyle yenileştirilmesi. Bak. "maintenance

categories" ve "echelon maintenance".

FOX HOLE AVCI ÇUKURU: İçinde bulunan erin tesirli ateş etmesine imkan

verecek şekilde inşa edilmiş örtü olarak kullanılan genellikle bir

veya iki kişilik küçük çukur. Ayrıca bakınız: "f ield fortification".

FRACTIONAL DAMAGE KISMİ HASAR, CÜZİ HASAR: Bir hedef unsurlarından,

nükleer bir saldırıda hasara veya zayiata uğrayan bir kısım veya

yüzde miktar. Ayrıca bakınız: "damage assessment".

FRACTIONATING SYSTEM KESİRLEME SİSTEMİ: Tek birimleri, birbirinden

ayrı birkaç sembol ile gösteren bir şifre sistemi. Bu sistemde,

semboller bir nevi şifreleme işlemine tabi tutulur.

FRAGMENT PARÇA: Genel olarak infilak maddelerinin tesiriyle, bir mermi

veya el bombası gibi, büyük bir cisimden kopan küçük parça.

Ayrıca bakınız: "fragmentation".

FRAGMENTARY ORDER MÜNFERİT EMİR: Ana harekat emrinde yer alan

bilgileri yeniden beyan etme ihtiyacını ortadan kaldıran


genellikle günlük düzenlenen kısaltılmış şekildeki harekat emri.

2. Böyle bir emrin bir kısmı.

FRAGMENTATION PARÇA TESİRİ: Bir mermi, bomba veya el bombasının

paralanması ve her istikamette dağılması.

FRAGMENTATION BOMB PARÇA TESİRLİ BOMBA: Paralandığı zaman her

istikamete parçalar fırlatan bomba. Parça tesirli bombalar, insan,

hayvan ve hafif malzemeden yapılmış hedeflere ve özellikle kara

kıtalarına karşı kullanılır. Buna bazen (defensive grenade) de

denir.

FRAGMENTATION GRENADE PARÇA TESİRLİ EL BOMBASI: Patladığı zaman

paralanan ve her istikamete maden parçaları fırlatan el bombası.

Buna genel olarak (defensive grenade) denir.

FRAGMENTATION RIFLE GRENADE PARÇA TESİRLİ TÜFEK BOMBASI: Bak.

"fragmentation grenade".

FRAME KARE, FİLM KARESİ: Seri halindeki fotoğraflardan herhangi biri.

FRAME WORK ÇATI, ÇERÇEVE:

FRANGIBLE GRENADE YANGIN ŞİŞESİ: Bir cam şişeden ibaret ve içi, şişe

kırıldığı zaman tutuşan, benzin veya kimyasal bir madde ile


doldurulmuş yangın bombası. Buna bazen (molotov cocktail) de

denir. Ayrıca bakınız: "gasoline bomb".

FRAUD HİLE, DOLANDIRICILIK, SAHTEKAR:

FRAUDULENT CLAIM HİLELİ (SAHTE) İDDİA (TALEP):

FRAUDULENT ENLISTMENT HİLE İLE ASKERE GİRME: Orduya girmeye engel

olacak hususları gizlemek veya yanlış beyanda bulunmak

suretiyle bir kimsenin erat sınıfına girmeye muvaffak olması.

FRAUDULENT INDUCTION HİLE İLE ASKER OLMA: Yanlış beyanda bulunan

ve önemli hususları gizleyen bir kimsenin asker olması.

FRAZIL ICE FRAZİL BUZ: Çalkantılı suyun donması ile meydana gelen buz. Bu;

buz iğneleri ile yarı donmuş sudan oluşan bir kitledir.

FREAK HAVA ÖNLEMESİNDEKİ KULLANIMIYLA, MEGADEVRELERDEKİ

FREKANS ANLAMINA GELEN BİR TERİM:

FREDDIE HAVA ÖNLEMESİNDEKİ KULLANIMINDA, BİR KONTROL UNSURU:

FREE AIR ANOMALY SERBEST HAVA ANOMALİSİ: Bir noktanın gravimetre ile

ölçülmüş yerçekimi ile, enlemi hesaplanıp, rakım değişikliği,

noktanın geçit üstünde veya altında olduğuna göre normal yer


çekimi değişiklik oranı uygulamak suretiyle irtifai düzeltilmiş

teorik yer çekimi arasındaki fark.

FREE AIR OVER PRESSURE DIŞ HAVA ARTIK BASINCI: Bir patlama ile havada

meydana gelen ve atmosfer basıncından yüksek olan basınç.

FREE DROPPING SERBEST ATMA, PARAŞÜTSÜZ ATMA: Bak. "free drop".

FREE FALL SERBEST PARAŞÜTLE ATLAMA: Paraşütün atlayan tarafından

istendiği anda elle çalıştırılması veya tesbit edilmiş irtifada

otomatik olarak açılması suretiyle yapılan atlama. Ayrıca bakınız:

"air drop", "air movement", "free drop (ping) ", "high velocity

drop".

FREE FIELD OVER PRESSURE SERBEST ALAN AŞIRI BASINCI: Bak. "free air

overpressure".

FREE FLIGHT ROCKET SERBEST UÇUŞLU ROKET (HV): Elektronik kontrolu ve

güdümü olmayan roket.

FREE FLIGHT TRAJECTORY FÜZE SERBEST UÇUŞ YOLU (HV.): Balistik füze

uçuş yolunun, çekişin kesilmesi (thrust cutoff) ile başlayıp

atmosfere dönüşle sona eren kısmı. Ayrıca bakınız: "re-entry

trajectory"
FREE GUN SERBEST TARAMA: Nisbeten yanaşık düzenle ve hızla bir

makineli tüfek mevziine doğru ilerleyen veya bu mevziden

uzaklaşan araç, bindirilmiş kıta veya piyade birlikleri gibi,

hareketli hedeflere karşı kullanılan ve süratle açılması gereken

makinalı tüfek ateşi. Namlunun her yönde serbestçe

döndürülebilmesi için yükseliş ve yan yolu mandalları gevşetilir.

İzli mermi ile ateş kontrolu yapılarak atışa ara vermeksizin,

namlu yana hareket ettirilir.

FREE GYRO SERBEST CAYRO (HV.): Bazen uzay referans cayrosu olarak

adlandırılan serbest cayro, yönünü arza göre değil, yıldızlara

göre muhafaza eder.

FREE GYROSCOPE SERBEST CAYROSKOP: İki veya daha çok yalpa çemberine

(gimlet ring) monte edilmiş, böylece uzayda sabit bir yönü

muhafaza için, vril ekseni serbest kalmış cayroskop.

FREE ISSUE SERBEST YAYIN: Bir faaliyeti yayınlayan fona veya fon tali

bölümüne ücretsiz olarak kullanım ve tüketim için sağlanan

malzeme.
FREE JUMP SERBEST PARAŞÜTLE ATLAMA: Uçuş halindeki bir uçaktan,

paraşüt açma ipi (static line) ile donatılmamış bir paraşüt

kullanarak yapılan atlama.

FREE LANCE BİR HAVA ÖNLEMESİNDE; "UÇAĞIN KENDİ KENDİNİ KONTROLU

SAĞLANMIŞTIR" ANLAMINDA BİR KOD:

FREE MANEUVER SERBEST MANEVRA: Her kuvvetin dilediği gibi hareket etmesi

ve sadece alınan harekat emirleri, arazi ve zaman sınırlamaları ve

karşı kuvvetin hareketleri ile kayıtlı bulunması suretiyle yapılan

manevra.

FREE MINE SERSERİ MAYIN: Bir deniz mayın harbinde demirli bulunan bir

mayının demirinin kesilmesi veya ayrılması ile satıhta serbest

yüzen mayın.

FREE NET SERBEST ÇEVRİM: Herhangi bir istasyonun aynı çevrimdeki diğer

bir istasyonla, çevrim kontrol istasyonundan izin almaksızın

muhabere edebileceği bir telsiz çevrimi. Ayrıca bakınız: "directed

net".

FREE ON BOARD GEMİDE TESLİM: Dışardan gönderilen bir malın gemide

teslim edileceğini ifade için kullanılan terim "FOB".


FREE PLAY EXERCISE SERBEST OYUN ŞEKLİNDE YAPILAN TATBİKAT: Barış

zamanı güvenlik nedenleri ile kısıtlanmış veya sunileştirilmiş,

simule (Düzenleme) savaş zamanında kuvvetlerin imkan ve

kabiliyetlerinin denenmesinin amaçlandığı bir tatbikat. Ayrıca

bak. "controlled exercise".

FREE RADICAL SERBEST KÖKSEL ATOM: Dış bir enerji uygulanarak sabit bir

bileşik halden ayrılmış olan atom veya atom grubu. Uzunca

zaman serbest halde kalabilirler.

FREE ROCKET SERBEST ROKET: Güdüme veya uçuş esnasında kontrola tabi

olmayan bir roket.

FREE SPACE ÖLÜ AMBAR SAHASI: Bir gemide, faydalanılamayan, güverte altı

boş yük yeri. Ölü ambar sahası; geminin güverte altı yük hacmi

tamamen dolmadan azami su kesimine kadar ağır yük ile dolmuş

olmasından, sefere çıkış anına kadar geminin ambarını

dolduracak kafi yük bulunmamasından veya askeri eşya veya

kırılır eşyanın istifi ile ilgili tahditlerden meydana gelebilir.

FREE TOWER SERBEST PARAŞÜT KULESİ: Açılmış bir paraşütün serbestçe inişini

sağlayan tertibat ve teçhizata sahip kule. Bu kule paraşütle

atlama eğitimi için kullanılır.


FREE TYPE PARACHUTE SERBEST PARAŞÜT: Uçağa bağlı olmayan ve atlayan

kimse tarafından istendiği zaman veya bir zaman ayar cihazı,

barometrik cihaz ya da bu ikisine ait özellikler birleştirilmiş bir

cihazla, otomatik olarak açılan bir paraşüt.

FREEDOM FIGHTER ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇISI: Çok maksatlı sesten hızlı 2 çift

motorlu taktik avcı/bombardıman uçağı. Bu uçak çok milletli

olup, havadan havaya/yakın hava desteği görevlerinde kullanılır.

Bazı modellerine yakıt ikmali yapılabilir olup bazıları eğitim için

kullanılır. F-5 olarak adlandırılır.

FREEDROP SERBEST BIRAKMA: Teçhizat veya ikmal maddelerinin uçaktan

paraşüt kullanılmadan atılması. Ayrıca bakınız: "air drop", "air

movement", "free drop", "high velocity drop", "low velocity

drop".

FREEZE-OUT METHOD DONDURARAK KONTROL METODU (HV. ): Gaz ve

sıvıların terkibini, dondurarak ve donmuş maddeyi geri kalan sıvı

veya akıcı kısımdan ayırarak kontrol metodu.

FREEZER STORAGEDONDURUCU HAVA DEPOSU: Isısı 0° santigrat altında

tutulabilen soğuk hava deposu.

FREIGHT NAVLUN:
FREIGHT CAR YÜK VAGONU: Yük taşımaya mahsus çeşitli tip vagonlardan

herhangi biri. Bak. "standart train".

FREIGHT CONSOLIDATING ACTIVITY YÜK TEVHİT NOKTASI: Bir kamyon veya

vagon yükünden az miktarda malzeme sevkiyatını,

gönderilecekleri nihai noktaya, bir yük dağıtım veya yük ayırım

noktasına sevk için vagon veya kamyon yükü partiler halinde

toplamak amacıyla teslim alan bir ulaştırma faaliyet merkezi.

Ayrıca bakınız: "freight distributing activity".

FREIGHT DISTRIBUTING ACTIVITY YÜK DAĞITIM NOKTASI: Bir kamyon veya

vagon yükünden az miktarda malzemeyi teslim alıp boşaltan ve

münferit sevkiyatı nihai sevk noktasına gönderen bir ulaştırma

faaliyet merkezi. Ayrıca bakınız: "freight consolidating activity".

FREIGHT SHIPMENT YÜK SEVKİYATI: Bak. "shipment".

FREIGHT TON MESAHA TONU: Bak. "measurement ton" ve "ton".

FREQUENCY SIKLIK, SIRA DİZİ:

FREQUENCY (ELECTRONIC) FREKANS (ELEKTRONİK): Periyodik bir olayın, bir

zaman birimi içindeki tekerrür adedi. Elektriki frekanstan

bahsederken zaman birimi olarak saniye kullanılır. Örneğin,

saniyede 15.000 sikl'dir. Telsiz frekanslar, saniyede kilosikl olarak


aşağıda gösterilen şekildedir: Çok alçak frekans (very low

frequency, VLF) 30 dan aşağı, alçak frekans (low frequency LF)

30: 300; orta frekans (medium frequency MF) 300: 3000; yüksek

frekans (high frequency HF) 3.000: 30.000; çok yüksek frekans

(very high frequency VHF) 30.000: 300.000; ultra yüksek frekans,

UHF) 300.000: 3.000.000; süper yüksek frekans (super high

frequency, SHF) 3.000.000: 30.000.000; son derece yüksek

frekans (extremely high frequency, EHF) 30.000.000:

300.000.000.

FREQUENCY BANDFREKANS BANDI: Muhabere ve elektronikte; iki terminal

frekans arasında uzanan devamlı bir frekanslar dizisi.

FREQUENCY COUNT TEKERRÜR HESABI: Bak. "frequency distribution".

FREQUENCY DISTRIBUTION TEKERRÜR DAĞILIMI, TEKERRÜR HESABI:

Kriptografide açık veya kriptolu metinlerdeki nisbi tekerrür

miktarının sayılması. Buna "frequency count" da denir.

FREQUENCY MODULATION FREKANS MODÜLASYONU: Taşıyıcı dalga

frekansının modülasyon istihbaratına göre değiştirildiği bir

modülasyon usulü.
FREQUENCY SHIFT KEYING FREKANS KAYMALI GÖNDERME: Bir telgraf veya

bilgi kodu işaret ve aralık unsurlarını, taşıyıcı dalga frekansı sabit

bir miktar kaydırılarak gönderme usulü.

FREQUENCY SPECTRUM FREKANS TAYFI, FREKANS SPEKTRUMU (HV.): Titreşim

sayısı veya bir zaman biriminde çevrim olarak alçak bir

frekanstan yüksek bir frekansa uzanan frekanslar dizisi.

FRESH TARGET YENİ HEDEF: Gözetleyici veya tanzimci tarafından ateş gemisine

ateşin bilgisayar hesapları sonucuna istinaden düzeltme

yapılarak orijinal hedefinden yeni hedefe kaydırılması yolunda

bir istek veya emir.

FRICTION UYUŞMAZLIK, İHTİLAF, SÜRTÜŞME:

FRICTION PRIMER SÜRTMELİ FÜNYE: Bir top fünyesi çeşidi. Bu fünye; tırtıllı bir

teli veya tıkacı, infilak maddeleri karışımı içinden çekmek

suretiyle ateşlenir.

FRIENDLY DOST: Dost olarak tanımlanan bir temas. Ayrıca bakınız: "bogey",

"hostile".

FRIGATE FIRKATEYN: Denizaltı, hava ve su üstü tehditlerine karşı tek

başına veya vurucu kuvvet, denizaltı savunma harbi veya amfibi

kuvvetlerle birlikte harekata katılan bir harp gemisi (Normal


silahları, 3-5 inchlik çift maksatlı toplar ve gelişmiş denizaltısavar

savaş silahlarıdır). FF olarak adlandırılır. Ayrıca bakınız: "guided

missile frigate".

FRIGHTEN KORKUTMAK, ÜRKÜTMEK:

FRINGE ITEM STOK DIŞI DAĞITIM MADDESİ, SARFA TABİ MADDE: Dağıtımına

yetki verilip, stoklanmasına yetki verilmemiş madde.

FRINGING GROOVE KESİNTİ KANALI: Sevk çemberlerinin namlu içindeki

seyri esnasında bıraktığı metali toplamak için, bu çemberin

üzerinde bulunan girintili kısım. Metalin bu şekilde toplanması

ile sevk çemberinin gerisinde bir saçak meydana gelmesi

önlenmiş, böylece, merminin isabet derecesi ve menzili

arttırılmış olur. Ayrıca bakınız: "groove".

FRONT CEPHE: Bir unsur tarafından bir yanın en ucundan, öbür yanın en

ucuna kadar işgal edilen saha.

FRONT LINE İLERİ HAT, CEPHE HATTI: Herhangi bir taktik durumda en çok

ilerleyen birliklerin teşkil ettiği hat. Buna (line of battle) ve kısaca

(line) da denir.

FRONT VIEW UÇAĞIN ÖNDEN GÖRÜNÜŞÜ: Bak. "coming flight".


FRONTAGE CEPHE GENİŞLİĞİ: Bir düzen dahilindeki bir unsur tarafından işgal

edilen veya muharebede bir birlik tarafından tutulan bir yandan

bir yana saha.

FRONTAL ATTACK CEPHE TAARRUZU (SAVUNMA BAKANLIĞI, NATO): 1.

Düşman cephesine karşı yapılan ana taarruzun yer aldığı taarruz

manevrası. 2. Hava önlemesinde, 135° dereceden büyük bir ileri

geçiş açısıyla sonuçlanan bir önleme uçağının yaptığı taarruzdur.

FRONTAL FIRE CEPHE ATEŞİ: Hedefin cephesine 90° lik bir açı ile tevcih edilen

ateş. Ayrıca bakınız: "enfilade fire".

FRONTAL SECURITY CEPHE EMNİYETİ: İlerleyen bir kuvvetin ileriye doğru

olan sahadaki emniyeti. Cephe emniyeti bir öncü tertibatı ile

sağlanabilir.

FRONTALIER PASAVANLI ŞAHIS, HUDUT HALKINDAN OLAN: Hududun hemen

yakınında yaşayan ve işi sıhhati veya durumu dolayısıyla

hududun hemen ötesindeki mahallere sık sık geçip dönmesi icap

eden ve bunun için elinde bir pasavan bulunan sivil şahıs. Ayrıca

bakınız: "border crosser".

FRONTIER KIYI SINIR BÖLGESİ: Bak. "coastal frontier".


FROST BOIL ÇÖZÜLMÜŞ DON BİRİKİNTİSİ: Donların çözülmesi ile arazi

üzerinde fazla suyun birikmesi. Bu hal, genellikle, yer sathını

gevşetir ve cıvık bir hal almasına sebep olur.

FROST HEAVING DONMUŞ TOPRAĞIN KABARMA KUVVETİ: Genellikle donmuş

arazinin veya toprak zerrelerinin kabarmasından meydana gelen

ve az veya çok bir toprak kabarıntısı halinde tezahür eden dikey

istikamette bir kuvvet.

FROST MOUND DONMA KABARTISI: Su donmasının sebep olduğu genişleme,

arazideki suyun hidrostatik basıncı veya buzun billurlaşma

kuvvetinin müşterek tesiri ile meydana gelen mevsimlik yer

kabartısı. Buna (groundice mound) da denir.

FROST TABLE YERALTI DON SEVİYESİ: Donmuş arazideki aktif toprak

tabakasında meydana gelen ve ilkbahar ile yaz mevsimlerindeki

erimelerin nüfuz derecesini temsil eden az çok gayri muntazam

satıh.

FROST ZONE AKTİF TOPRAK TABAKASI: Bak. "active layer".

FROZEN GROUND DONMUŞ TOPRAK: Isı derecesi 0° santigrat veya daha aşağı

olan ve genellikle buz halinde çeşitli miktarlarda suyu ihtiva eden

toprak.
FRUSTRATED CARGO GÖNDERİLEMEYEN YÜK: Karşı tarafça alınmadan evvel

yolda sevkiyatı durdurulan ikmal maddeleri ve/veya teçhizattır.

Bu nedenle yeni gönderme talimatları sağlanmalıdır. Bak.

"frustrated freight".

FRUSTRATED FREIGHT GÖNDERİLEMEYEN YÜK, İPTAL EDİLMİŞ YÜK: İstekte

bulunan makama gönderilmek üzere yolda iken, bu makam

tarafından teslim alınmadan, herhangi bir sebeple durdurulan ve

muhafazası yeniden ikmali yapan makama intikal eden ikmal

maddeleri ve malzeme sevkiyatı. Buna (frustrated cargo) da

denir.

FRUSTRATION THRESHOLD HÜSRAN BAŞLANGICI (HV.): Bir şahsın bir

maksadı elde etmekteki kabiliyetsizliğinden hayal kırıklığı

duyduğu veya gösterdiği an.

FUEL YAKIT, AKARYAKIT: Yakılmak suretiyle ısı veya kuvvet meydana

getirmek için kullanılan herhangi bir madde.

FUEL CONSUMING MOTOR VEHICLE AKARYAKIT KULLANAN MOTORLU ARAÇ:

FUEL SHUT OFF YAKIT KESME, YAKIT KESİLİŞİ (HV.): Bir yarma hücresine sıvı

yakıt akışının kesilmesi işi, bu işin yapıldığı an. Ayrıca bakınız:

"cutoff".
FUEL TURBINE JET UNIT YAKITLA ÇALIŞIR TURBO JET MOTOR: Bak. "jet

propulsion".

FUEL VEHICLE AKARYAKIT ARACI: Akaryakıt taşıyan araçları ifade için kullanılan

genel terim.

FULL BEAM SPREAD TAM IŞIK YAYILMASI: Bak. "indirect illumination".

FULL CHARGE TAM DOLUMLU SEVK BARUTU: Deniz topları için mevcut

bulunan 2 sevk barutundan büyük olanı.

FULL COMMAND TAM KOMUTA: Üst rütbeli bir subayın astlarına emir verme

hususundaki askeri yetki ve sorumluluğu. Bu yetki, askeri

harekat ve idarenin bütün yönlerini içine alır ve sadece milli

hizmetler bakımından geçerlidir. Terim milletlerarası sahada

tamamen milli bir anlamda kullanılandan daha az yetki

derecesini belirtir. Bu nedenle hiçbir NATO komutanının, kendi

emrine verilmiş kuvvetler üzerinde tam emir ve komuta yetkisi

yoktur. Buda; milletlerin kuvvetlerini NATO ya tahsis ederken bu

işi yalnız harekat kontrol ve komutası için yapmalarından ileri

gelmektedir. Ayrıca bakınız: "command".

FULL FLOW TAM AKIŞ (HV.): Bir roket yanma hücresine tespit edilmiş oranda

sıvı yakıt akışı.


FULL MOBILIZATION GENEL SEFERBERLİK: Bak. "mobilization".

FULL SERVICE ROUND TAM BARUT HAKLI ATIM: Azami barut hakkı ile atılan

bir tam atım. Daha küçük olan her barut hakkı, tam barut haklı

bir atımın belirli bir yüzdesi olarak sayılır.

FULL STEP TAM ADIM: Yürürken veya yürüyüşte atılan 75 santim

uzunluğundaki adım.

FULL TIME NATIONAL GUARD TRAINING SÜREKLİ MİLLİ MUHAFIZ EĞİTİMİ:

ABD 32 sayılı kanunu'nun 316.503.505 nci bölümlerine göre,

eyalet kontrolu altındaki Kara Ordusu Milli Muhafız Teşkilatı

mensuplarının yaptıkları sürekli eğitim görevi.

FULL TRACK LAYING VEHICLE TAM TIRTILLI ARAÇ: Bak. "full track vehicle",

FULL TRACK VEHICLE TAM TIRTILLI ARAÇ: Tamamen her iki tarafındaki birer

nihayetsiz kuşak veya tırtıl üzerine istinat eden ve bunlar

vasıtasıyla yürüyüş ve dönüş yapan araç. Tanklar tam tırtıllı

araçlardır. Buna "full track laying vehicle" da denir.

FULL-DRESS UNIFORM BÜYÜK ÜNİFORMA: ABD askeri üniformaları içinde en

süslü olan üniforma, merasim, resmi ziyafet veya temaslarda

giyilir.
FULL-TIME DUTY TAM SÜRELİ GÖREV: Zaman sınırlandırılmamış veya kanuni

süreden az olmayan görev.

FUMIGATE ETÜV YAPMAK, DEZENFEKTE ETMEK: Şüpheli eşya ve giyecek

maddelerini temizlemek için etüv cihazından geçirmek, pislik ve

mikroplardan arındırmak.

FUMIGATION AND BATH ETÜV VE BANYO:

FUNCTION İŞLEV, ÖZ İŞLEV:

FUNCTIONAL ÇALIŞMAYA AİT: Yapı veya şekilden çok harekete veya işe ait.

FUNCTIONAL CHART ÇALIŞMA ŞEMASI: Bir teşkilatın kısımlarını, birbirleriyle

olan ilişkilerini ve herbirine ait işlerin kısa tariflerini gösteren

şekil.

FUNCTIONAL COMPONENT ÖZEL GÖREV UNSURU: İleri bir üssün belirli

görevlerinden birini yerine getirmek için tertiplenmiş deniz

kuvvetleri personel veya malzemesinden bir teşkil. Ayrıca

bakınız: "standart advanced base units".

FUNCTIONAL COSTING GÖREVSEL (İŞLEVSEL) MALİYETLEME:

FUNCTIONAL DUTY ESAS GÖREV: Bir birlik veya teşkilin yaptığı esas görev.
FUNCTIONAL FILES SYSTEM İŞLEM DOSYA SİSTEMİ: Evrakın

sınıflandırılmasında uygulanan numaralı bir tasnif şekli. Bu

sisteme göre yapılan sınıflandırma evrakı, dosya, ilgi ve son işlem

şeklinde tanıtır.

FUNCTIONAL POOL OTO HİZMET PARKI:

FUNCTIONAL TEAM İHTİSAS TİMİ, ÖZEL GÖREV TİMİ: Bir birliğe görevini

yapabilmesi için, icap ettikçe tahsis edilen aynı iş niteliğini haiz

personelden mürekkep timler. Bunlara "cell" de denir.

FUNCTIONS GÖREVLER: Bir kişinin büronun veya teşkilatın görevleri,

sorumlulukları ve verilmiş veya uygun vazifeleridir. Milli Güvenlik

Yasası (1947) ile belirtildiği gibi "function" kelimesi görevler,

kuvvetler ve vazifeleri ihtiva eder (5 ABD Yasası 171n (a)).

FUND FON, PARA: Kanuna uygun olarak bir tarafa ayrılmasına ve yalnız

belirli maksatlar için kullanılmasına yetki verilmiş bir miktar para

veya para yerine geçen vesikalar.

FUNDS RESPONSIBILITY BÜTÇE SORUNU: Bütçe tasarılarının hazırlanma ve

savunulmasını ve yetki verilen paraların idaresini içeren görev. .

FUNERAL ESCORT CENAZE MERASİM BİRLİĞİ: Bir ölüye hürmet ve tazim

nişanesi olmak üzere cenazeye refakat için ayrılan birlik.


FUR RUFF KÜRK YAKA: Porsuk veya benzeri hayvan kürkünden yapılmış

yüzü rüzgardan koruyan parka yakası.

FURLOUGH İZİN: Bak. "leave of absence".

FURNISH TEDARİK ETMEK, TEÇHİZ ETMEK, MALZEMESİNİ VERMEK:

FURTHER TRAINING/CONTINUED/CONTINUED TRAINING DAHA İLERİ

EĞİTİM/SÜREN/SÜRÜŞ EĞİTİMİ:

FURY FURY: Uçak gemilerinden faaliyette bulunan tek motorlu, tek

kişilik; jet av veya bombardıman uçağı. Silahları; top, nükleer ve

nükleer olmayan bomba, Sidewinder ve -kıta desteği için- roket

ve Bull pup'lardan ibarettir. Havadan yakıt ikmal kapasitesine

sahiptir ve yanında bir yedek benzin deposu taşıyabilir F-1 olarak

tanınır.

FUSE TAPA: Mermiyi mermi yolu üzerinde istenilen zamanda, istenilen

yerde ve istenilen şartlar altında paralandırmaya yarayan

mekanik veya elektrikli cihaz. Tapalar, genellikle mermiye

takılışlarına ve gördükleri işe göre sınıflandırılırlar. I. Mermiye

takılışlarına göre ikiye ayrılırlar:

FUSE (SPECIFY) TAPA (BELİRTMEK): Bir topçu veya deniz topçu desteğinde;

arzu edilen tapa faaliyetini belirtmek için kullanılan emir veya


istek. Örnek; tavikli, mekanik ihtiraklı tapa, TV tapası zamanlı

tapa.

FUSE CAVITY TAPA BOŞLUĞU: Bir imla hakkında tapanın gireceği boşluk.

FUSE DELAY TAVİKLİ TAPA: Tapa ateşleme serisinde geciktirme unsuru

bulunan tapa. Ayrıca bakınız: "delay fuze" ve "fuze".

FUSE ERROR TAPA HATASI: Tapanın belirli bir cephane cinsi için tespit edilmiş

standarttan ayrılması veya tapa içindeki elemanlardan herhangi

birinin çalışmasıyla meydana gelen hata.

FUSE PROXIMITY VT TAPASI: Bak. "proximity fuze".

FUSE RANGE TAPA MESAFESİ, TAPA SANİYESİ: Bir mermiyi uçuş yolu üzerinde

istenilen noktada patlatmak için bir tapanın ayar edildiği mesafe.

FUSE SETTER TAPA TANZİM ANAHTARI: Bir merminin tapasını, tapa saniyesine

(zaman ve mesafeye) göre ayarlamaya yarayan alet.

FUSE SETTER OPERATOR TAPA TANZİMCİSİ: Top mürettebatına mensup olan ve

atış esnasında mekanik tip tapa tanzim anahtarını kullanan er,

cephaneci.
FUSE SETTING TAPA TANZİMİ: Mermiyi istenilen noktada paralandırmak için,

tapanın mermi yolu üzerindeki faaliyetini istenilen noktaya kadar

devam ettirmek üzere yapılan tanzim.

FUSE TRAIN TAPA ATEŞLEME ZİNCİRİ: Bak. "explosive train".

FUSELAGE GÖVDE, UÇAK GÖVDESİ: Bir uçağın gövdesi. Kanatlar ve kuyruk

kısmı buna bağlıdır. Mürettebat, yolcular, bagaj, yük ve silahlar

gövde içinde taşınır. Çoğu zaman uçaklarda motor gövde

içindedir.

FUSION FÜZYON, ERGİME: Hafif element çekirdeklerinin daha ağır bir

elementin çekirdeğini teşkil etmek üzere önemli miktarda

enerjiyi serbest bırakarak birleşmesi işlemi.

FUTURE COMMITMENTS GÖNDERİLECEK TAHSİSLER: Rapor verme ayı sonunda

ilerideki bir tarihte sevki için talimat verilen malzeme miktarları.

FUTURE PLAN UZUN VADELİ STRATEJİK PLAN: Bak. "requirement plan" ve "long

range plan".

FUTURE POSITION GELECEK NOKTA: Müteharrik bir hedefe karşı yapılan atışta,

merminin uçuş müddeti sonunda, bu hedefin varacağı tahmin

edilen nokta.
G ÇEKİM: Değişmez çekim değerini, çekim ivmesini gösterir simge.

Bak. "G force".

G-FORCE G-KUVVETİ, ÇEKİM KUVVETİ (HV.): Bir yön değiştirmede olduğu

gibi ağırlık veya hızlandırma da ya da yavaşlatma reaksiyonuyla

bir cisim üzerine icra olunan, kuvvet. 1 G; bir cismi, saniyede,

ortalama 32, l6 fit hızla hareket ettirmek için gerekli yerçekimi

ölçüsüdür.

G-M ANGLE G-M AÇISI: Grid kuzeyi ile manyetik kuzey arasında bulunan ve

grid kuzeyinden itibaren doğu ve batıya doğru ölçülen açısal

fark. Terimin açık şekli "grid magnetic angle" dir.

G-SERIES (CHEMICAL AGENTS) G SERİSİ (KİMYA MADDELERİ): Fazla zehirli ve

hemen hemen kokusuz olan, kalıcı, kan ve sinir zehirleyici (blood

and nerve poison) gaz grubu. G serisi harp gazlarının GA, GB ve

GD tipleri vardır.

G2 G2, GENEL KARARGAH 2 NCİ ŞUBE, İSTİHBARAT ŞUBESİ: Bak.

"Intelligence Section".

G2 AIR G2 HAVA: Her kolordu, ordu, ordular grubu ve harekat alanı

karargahının erkanına dahil bulunan, özellikle Hava Kara

harekatında taktik hava keşif ve fotoğrafla keşif sahalarında


yetiştirilmiş olan ve G2 (2 nci Şube Müdürü) 'nin yardımcısı

olarak vazife gören bir subay. G2 AIR AND G3 AIR OPERATIONS

SECTIONS: G2 HAVA VE G3 HAVA HAREKAT ŞUBELERİ: Tümen

seviyesinde olan G3 emrindeki karargah şubeleri. G2 AIR AND G3

AIR OPERATIONS SECTIONS: G2 HAVA VE G3 HAVA HAREKAT

KISIMLARI: Kolordu ve daha üst kademelerde, hem G2 hem

G3'ün, özellikle Kara-Hava harekatı üzerinde yetişmiş kara

ordusu personelinden müteşekkil kısımları.

G2 AIR NET G2 HAVA İSTEK ÇEVRİMİ: G2 hava ast kısımları (G2 air

subsections) ile hava keşif birliklerindeki kara irtibat subay

timleri arasında, muharebe bilgilerinin mübadelesi için

haberleşme teminine yarayan, muhabere ağı.

G2 AIR SUBSECTION G2 HAVA AST KISMI: Bak. "G2 air net".

G3 G3, GENEL KARARGAH 3 NCÜ ŞUBE, HAREKAT VE EĞİTİM

ŞUBESİ: Bak. "operations and training section".

G3 AIR G3 HAVA: Her tümen, kolordu, ordu, ordular grubu ve harekat

alanı karargahının erkanına dahil bulunan ve özellikle hava

kuvvetinin kullanılması konusunda yetişmiş olan bir subay. Bu


subay; hava işleri bakımından G3 (3 ncü şube müdürü) 'ün

yardımcısıdır.

G3 AIR NET G3 HAVA İSTEK ÇEVRİMİ: G3 hava ast kısımları (G3 air

subsections) ile Hava Kuvvetleri birliklerindeki kara irtibat subay

timleri arasında gerekli muhabere bilgilerinin mübadelesi için

haberleşme teminine yarayan muhabere ağı.

G3 AIR SUBSECTION G3 HAVA AST KISMI: Bak. "G3 air net".

GABION KUM SEPETİ: Uçları açık kalacak şekilde örtülen, içine toprak

doldurularak sahra tahkimatına istinat duvarı yapmakta

kullanılan, silindir şeklinde kap. Modern harplerde, kum

sepetleri yerine kum torbaları kullanılır.

GADGET RADAR TEÇHİZATI: Teçhizatın türü işletme emirlerinde gösterilen

bir harfle ve bunu takiben karıştırmanın derecesini gösteren bir

renkle belirtilebilen bir radar teçhizatı. Renkler aşağıdaki şekilde

kullanılacaktır: a. Green-Yeşil: Karıştırma yok. b. Amber-Açık sarı:

Kısmen karıştırılmış bölge. c. Red-Kırmızı: Tamamıyla karıştırılmış

bölge. d. Blue-Mavi: Tamamen karıştırılmış.

GAGE KALİBRE, RAY ARALIĞI: Bak. "gauge".


GAGE (SHOTGUN) KALİBRE (AV TÜFEĞİ): Bir av tüfeği veya ayaklanmalara karşı

kullanılan tüfeğin (riot gun) namlu çapı ölçüsü.

GAGE COMPLETE PENETRATION MASTARA GÖRE TAM NÜFUZ: Atılan bir

merminin, nişan levhası üzerinde taksimatlı bir mastarın

tamamen girebileceği çapta, bir delik açılması suretiyle meydana

gelen nüfuz. Mermi, nişan levhası üzerinde kalır ve taksimatlı

mastarın açılan deliğe tamamen girmesine mani olursa, o atım

tam nüfuz sayılmaz.

GAGE PARTIAL PENETRATION MASTARA GÖRE KISMİ NÜFUZ: Mastara göre

tam nüfuz için gerekli şartlara yaklaşmakla beraber, bunlara

tamamen uymayan nüfuz.

GAIT OF MARCH YÜRÜYÜŞ HIZI: Bindirilmiş bir birliğin, belirli bir andaki

hareket hızı. Bu terim eskidir; halen yerine (rate of march)

kullanılmaktadır.

GALAXY GALAKSİ (HV. ): İleri bölgedeki hava alanlarına çok yüksek oranda

yük taşımaya muktedir (Büyük ebatta yük ve çok sayıda personel

dahil olmak üzere), dört turbo pervane motorlu, büyük bir kargo

nakliye uçağı. Uçuş sırasında yakıt ikmali yapabilir. C-5 ismiyle

gösterilir.
GALLERY KAPALI ATIŞ YERİ: Hedefli atış eğitimi için kapalı atış yeri.

GALLERY CASES GALERİ KASALARI: Yeraltı galerilerinin iç duvarlarını

kaplamak için kullanılan hazır çerçeveler.

GALLERY FRAMES GALERİ ÇERÇEVELERİ: Yeraltı galerilerinin iç duvarlarını

kaplamakta kullanılan levhaları yerinde tutan çerçeveler.

GALLERY PRACTICE KAPALI POLİGON ATIŞI: Bir salon veya kapalı atış

yerinden, hafif ateşli silahlarla yapılan atış eğitimi.

GALLERY PRACTICE AMMUNITION KAPALI POLİGON CEPHANESİ: Kapalı

poligon atışı ve nöbet işlerinde kullanılan, sevk barutu azaltılmış,

cephane.

GALLERY PRACTICE CARTRIDGEKAPALI POLİGON FİŞEĞİ: Bak. "Gallery practice

ammunition".

GALLON GALON: Standart ABD galonu (231 inç küp) (3,785 litre).

GALLONS PER HOUR SAATTE GALON:

GALLONS PER MINUTE DAKİKADA GALON:

GAMING OYUN:

GAMMA RAYS GAMA IŞINLARI: Bir nükleer tepkime sonucunda atomun

çekirdeğinden yayımlanan, yüksek enerjili elektromanyetik


radyasyon. Gama ışınları ve çok yüksek enerjili X-ışınları yalnızca

kaynakları itibariyle ayırt edilir. X-ışınları atom çekirdeğinden

kaynaklanmayıp diğer yollarla üretilirler.

GANG HOUR POSTA İŞ SAATİ: Gemi yükleme ve boşaltma işlerinde

(stevedoring) çalışan, genellikle, 12: 21 kişiden mürekkep, ambar

ağzı amelesinin bir saatlik çalışması.

GANG-PLANK ISSUE İSKELE DAĞITIMI: Gemiye bindirilmelerinden hemen

önce, subay ve erata, ikmal maddelerinin dağıtılması.

GANG-PLANK SUPPLY OFFICER İSKELE DAĞITIM SUBAYI: Bindirme limanında

bulunan erata, bindirmeden evvel ikmal maddeleri dağıtım işiyle

görevlendirilmiş subay.

GANTRY (FÜZE) -MONTAJ KULESİ (HV.): Büyük çapta füzeleri dikey

vaziyete getirmek, birleştirmek ve atışa hazırlamak maksadıyla

kullanılan ve muhtelif seviyelerde platformları bulunan vinç tipi

yapı. Bu kule, ateşleme yeri üzerine yerleştirilip ateşlemeden

hemen önce, tekerlekler üzerinde aşağıya çekilebilir. "Guntry

Crane".

GAP GEDİK, BOŞLUK: Bir engelin boş bırakılan kısmı. Bu boşluk; bir

dost birliğin muharebe düzeninde geçmesine imkan verecek


genişliktedir. 15 metreden fazla ve pek seyrek olarak, 90

metreden az olur. Ayrıca bakınız: "phony minefield".

GAP (IMAGERY) BOŞLUK (GÖRÜNTÜ): Görüntünün asgari örtü gereklerini

karşılamadığı herhangi bir yer. Bu görüntüyle aldatmanın

olmadığı bir yer veya belirlenen bindirmenin elde edilemediği bir

yer olabilir. Ayrıca bakınız: "holiday".

GAP FILLER RADAR BOŞLUK DOLDURUCU RADAR: Örtünün yetersiz olduğu

bölgelerde ana radar örtüsünü takviye için kullanılan bir

radardır.

GAP MARKER (LAND MINE WARFARE) GEDİK İŞARETİ (KARA MAYIN

HARBİ): Kara mayın harbinde mayın tarlası gediklerini

işaretlemekte kullanılır. Gedik giriş ve çıkış yerlerindeki gedik

işaretleri, bir arazi noktası veya yardımcı gedik işareti esas

alınarak dikilir ve işaretlenir. Ayrıca bakınız: "marker (landmine

warfare) ", "minefield gap (landmine warfare) ".

GARAGE GARAJ:

GARBLE MUHABERE HATASI: Bir haberin veya haber kısmının yanlış

olmasına veya açılmayacak bir şekle girmesine sebep olan

gönderme, alma, kriptolama veya kripto açma hatası.


GARBLE TABLE MUHABERE HATA ÇİZELGESİ: Muhabere hatalarını düzeltmek

için kullanılan herhangi bir tablo, şema veya diğer yardımcı

vasıta. Örneğin, değiştirme cetveli (permutation table) gibi.

GARLAND ŞERİT, SÜS: Pamuklu kumaş veya kanaviçeden yapılmış şerit.

Herhangi bir şeyin üst tarafına yapılmış gizlemeyi veya tabii

örtüyü sıklaştırmak veya korunma ağının kenarlarını gizlemek

için kullanılır.

GARNISHING SÜSLÜ GİZLEME: Gözlem sırasında, kamuflaj yapmak veya

kamuflaja yardımcı olmak amacıyla bir nesnede uygulanan doğal

veya suni malzeme.

GARRISON GARNİZON KUVVETİ: Askeri bir garnizona yerleştirilen kıtalar.

GARRISON CAP HİZMET KEPİ: ABD ordusunda; zeytuni veya haki renkte

küçük bir başlık. Bir subay hizmet kepinin kenarında, sırmalı veya

sırma ile karışık siyah renkli örme kaytan vardır. Er hizmet

kepinin kenarında da renkli örme kaytan mevcuttur. Bu

kaytanlar sınıfları belirtir. Evvelce buna (field cap) veya (oversea

cap) denirdi.
GARRISON FLAG BÜYÜK MERASİM BAYRAĞI: En büyük boyutta ABD'leri

bayrağı. Bu bayrak, tatil günlerinde veya ordu yönetmeliklerinde

belirtilen merasim günlerinde çekilir.

GARRISON FORCE GARNİZON KUVVETİ: Tesislerin savunulması, geliştirilmesi,

işletilmesi ve bakımı için, bir üsse veya bölgeye tahsis edilen

bütün birlikler. Ayrıca bakınız: "force (s) ".

GARRISON PRISONER GARNİZON MAHPUSU: Mevkuf olarak duruşmasını

bekleyen veya hakkında tard veya ihracı icab ettirmeyecek

şekilde hapis kararı verilen mahpus.

GARRISON RATION GARNİZON RASYONU: Barışta rasyon hakkı bulunan

bütün şahıslara, adam başına verilen bir günlük yiyecek istihkakı

şeklinde tahakkuk ettirilir. Ayrıca bakınız: "ration".

GARRISON SHOE GARNİZON AYAKKABISI: Eskiden verilmekte olan bir cins

ayakkabı. Bak. "service shoe".

GAS GAZLA ZEHİRLEMEK, GAZLAMAK: Bir kimya harbi maddesi

kullanmak suretiyle zehirlemek, yaralamak veya öldürmek, Yada

bir sahayı gazla kirletmek.

GAS ALARM GAZ ALARMI: Mevcut veya o anda bulunmuş bir düzenle yada

ağızdan "gaz" veya "yakıcı gaz" diye bağırmak suretiyle yapılan


haber verme ve ikaz. Bu alarm işareti; iç uzuvlara karşı maske

takılacağını ve dış uzuvlara karşı korumak için koruma elbisesi

giyileceğini belirtmek üzere verilir.

GAS ALERT GAZA KARŞI HAZIR BULUNMA: Bir gaz taarruzuna karşı

korunmak maksadıyla, gaz maskesi ve elbiselerini hazır

bulundurma vaziyeti.

GAS ALERT LINE GAZ TEHLİKE HATTI: İlerisine geçilince gaz maskelerinin

takılmaya hazır bulundurulması icab eden hat. Harekat

haritalarında gaz tehlike hattı "G" harfi ile gösterilir.

GAS BARRIER GAZ ENGELİ: Kalıcı gazlarla kirletilmiş olan ve kara kıtalarının

geçmesine engel teşkil eden bölge.

GAS BOMB GAZ BOMBASI: Genel olarak, uçaklardan atılmak üzere

hazırlanan ve içine kimya harbi maddesi doldurulmuş olan

bomba. Gaz bombaları, genellikle, canlı hedeflere karşı kullanılır.

GAS CANDLE GAZ MUMU: Bak. "candle" ve "irritant gas candle".

GAS CASUALTY GAZ ZAYİATI: Bir kimya harbi maddesi vasıtasıyla muharebe

dışı edilen insan ve hayvan.


GAS CASUALTY FIRST AID KIT GAZ İLK YARDIM ÇANTASI: Gaz tesirine maruz

kalanlar için ilk yardımı idare eden birlik gaz personeli ile kıta

subay ve astsubayları tarafından kullanılmak üzere, kıtalara

dağıtılan çanta. Bu çanta, kimya harbi maddelerinin tesirini

azaltan özel maddeleri ihtiva eder.

GAS CHAMBERGAZ ODASI: Personeli kimyasal, biyolojik ve radyolojik disiplin

içinde yetiştirmek, koruyucu maskenin uygunluğunu kontrol ve

ayarlamak üzere, içi kimyasal madde (genel olarak CN lılar veya

CS) ile doldurulmuş bina, oda, veya çadır.

GAS CHECK GAZ PAFTASI: Genel olarak, toplarda gazın kamadan kaçmasını

önleyen bir tertibat.

GAS CLOUD GAZ BULUTU: Hava ile buhar halindeki harp gazı karışımı. Buna

kısaca (cloud) da denir*

GAS CUMULATIVE ACTION BİRİKMİŞ GAZ ETKİSİ: Bazı harp gazlarından

küçük, etkisiz dozların, insan vücudunda, sonunda yüksek bir

dozunkine benzer etki meydana getirecek derecede birikmesi.

GAS CURTAIN GAZ PERDESİ: Bak. "gasproof curtain".

GAS CYLINDER GAZ SİLİNDİRİ: Barut gazının tesiri ile çalışan otomatik silahlarda,

namluya tespit edilmiş olan ve içinde bir piston bulunan boru.


Bu pistonun hareketi, doldurma ve boşaltma tertibatının

çalışmasını temin eder.

GAS DISCIPLINE GAZ DİSİPLİNİ: Bir askere, gazın tesirini bilmeyi fakat sebepsiz

korkmamayı, koruyucu teçhizatın kıymetini ve bakımını

öğrenmeyi, gazın tespiti veya gaz tehlikesi işaretinin verilmesi

üzerine derhal maskesini uzun süre ve vazifesini tam yapacak

şekilde taşımayı, emir verilmeden çıkarmamayı öğreten eğitim.

GAS GRENADE EL (TÜFEK) GAZ BOMBASI: Bak. "grenade".

GAS IDENTIFICATION SET GAZ TANITMA TAKIMI: Personelin gazları tanıyıp

ayırdedebilmesi için, gazları tanıtma eğitiminde kullanılan, taklit

gaz örnekleri, koklama takımı, tüpler, patlama takımı vesaire.

GAS MASK GAZ MASKESİ: Başlık, süzgeç ve mahfazadan ibaret ve gazlara

karşı canlıları korumak için kullanılan teçhizat. Gaz maskesi,

teneffüs edilen havadaki maddeleri, süzerek veya emerek,

zararsız hale getirir. Bak. "protective gas mask".

GAS MASK DISINFECTANT MASKE TEMİZLEME MADDESİ: Gaz maskesinin

muhtelif kısımlarını dezenfekte etmek için kullanılan ve insana

zarar vermeyen, mikrop öldürücü bir madde.


GAS MASK REPAIR KIT MASKE TAMİR KUTUSU: Gaz maskesinin başlıklarında

ve hortum kısmında geçici tamir yapmak için kullanılan ve içinde

lastik yapıştırıcı madde ve şeritler bulunan, ufak tüp şeklinde

kutu.

GAS MASK REPAIR TOOL SET MASKE TAMİR TAKIMI: Maskeler üzerinde yetki

verilen tamirleri yapmak için kullanılan aletler (yedek parçalar

hariç) .

GAS MUNITION KİMYA HARBİ MALZEMESİ: Gaz bombası, gaz mermisi, gaz

kutusu, gaz mumu, el ve tüfek gaz bombası ve gaz püskürtme

aleti gibi, harp gazlarını ve bu gazları atma ve yayma vasıtalarını

ihtiva eden harp malzemesi.

GAS OFFICER GAZ SUBAYI: Tümenden küçük birliklerde kimya harbi

savunmasıyla ilgili planlamadan, teçhizat ve eğitimden sorumlu

subay. Bak. "unit gas officer", "chemical officer".

GAS OPERATED GAZ GERİ TEPMELİ: Genişleyen gazların tesiri ile hareket

eder. Bu terim bazı tip otomatik ve yarı otomatik silahlarda,

çıkan barut gazlarının bir kısmını namluda bulunan bir yarıktan

yan tarafa alıp, bunun kuvvetiyle doldurma tertibatını çalıştıran


mekanizma için kullanılır. Mesela, 0.30 çapındaki Amerikan M1

tüfeği, gaz geri tepmelidir.

GAS PORT GAZ DELİĞİ: Gazın geçmesi için açılmış olan delik. Gaz geri

tepmeli otomatik bir silahtaki gaz silindirinde, bir miktar barut

gazının bu silindire geçmesini sağlayan delikler vardır.

GAS POT GAZ KUTUSU: Bak. "CN tear gas pot".

GAS PROJECTILE GAZ MERMİSİ: İçinde zehirli veya tahriş edici bir gaz veya

bunu serbest hale koyacak bir paralama hakkı bulunan mermi.

GAS PROOF GAZ GEÇİRMEZ: Harp gazlarına karşı bina, tesis vesaireyi gaz

geçmez duruma sokmak maksadıyla hazırlanmış veya imal

edilmiş gaz geçirmez malzemeyi ifade için kullanılan terim. "Gaz

geçirmez perde (gas proof curtain) " gibi.

GAS PROOF CURTAIN GAZ GEÇİRMEZ PERDE, GAZ PERDESİ: Kirletilmiş

havanın içeri girmesine mani olmak için, sığınakların kapılarına

gerilen, kimyasal işlem görmüş, bez perde. Buna kısaca (gas

curtain) de denir.

GAS PROOF SHELTER GAZ GEÇMEZ SIĞINAK: Harp gazlarının girmesine mani

olacak şekilde yapılmış sığınak. Bak. "ventilated shelter",

"unventilated shelter".
GAS PROOFING GAZ GEÇMEZ HALE GETİRME: Kimya taarruzları sırasında,

sığınakları maskesiz şahıslar için emniyetli bir hale getirme. Bu iş;

içeriye girecek havayı süzmek, tıkamak, veya giriş yerlerinde gaz

süzme bölmeleri vesaire yapmak suretiyle temin edilir.

GAS RESISTANT SACK GAZ GEÇİRMEZ TORBA: Kirletilmiş eşyayı muhafaza ve

nakletmek için kullanılan gaz geçirmez torba.

GAS SENTINEL GAZ GÖZCÜSÜ: Gaz taarruzu esnasında, gaz alarmı vermek için

görevli nöbetçi. Bütün nöbetçiler; aynı zamanda, gaz gözcülüğü

de yaparlar. Kritik tesislerdeki özel gaz gözcüleri, kimyasal harp

maddelerini bulmak, tanıtmak ve gaz savunma tedbirlerini almak

hususunda yetiştirilir. Buna (gas sentry) de denir.

GAS SENTRY GAZ GÖZCÜSÜ: Bak. "gas sentinel".

GAS SHELL GAZ MERMİSİ: Zehirli veya tahriş edici bir gaz ve bunu serbest

bırakacak paralama hakkı bulunan bir mermi.

GAS TRAP GAZ SÜZME BÖLMESİ: Umumiyetle yeraltı sığınağının veya bir

gaz odasının pencere ve kapılarına konulan hava kapağı veya iki

gaz geçirmez perde arasındaki bölme. Hava kapakları, iç kapak

ve dış kapak olmak üzere çift yapılır.


GAS WARFARE GAZ HARBİ: Harp gazları kullanılmak suretiyle yapılan harp.

Ayrıca bakınız: "nongas warfare".

GASOLINE BENZİN:

GASOLINE BOMB BENZİN BOMBASI: Zaruret halinde benzini bir şişeye

doldurmak ve ağzını tapa veya bez parçalarıyla tıkamak suretiyle

meydana getirilen yangın bombası. Bu bomba, bir çeşit "yangın

şişesi (frangible grenade) dir.

GASOLINE GELS AĞIR ALEV YAĞI: Bak. "Thickened fuel"

GATE KAPI: Hava önleme görevlerinde, "Azami hız (veya güç) ile uç !"

anlamına gelen bir kod. (Uçağın türüne bağlı olarak sınırlı bir

süre için uygulanmak üzere, Sonradan ateşleyiciler, roketler vs.

nin kullanımı yerel doktrine göre yapılacaktır).

GAUGE KALİBRE, MASTAR:

GAUGE ROD ÖLÇÜ ÇUBUĞU: Üzerinde taksimat bulunan, muayyen

uzunluktaki bir çubuk. Galeri açarken kazının derinliğini ölçmek

için kullanılır.

GEGENSCHEIN GÜN YANSIMASI (HV.): Gök kürede güneşin bulunduğu yerin

daima aksi tarafında görülen açık renkli gök sahası. Güneş


ışığının, arz yörüngesi ötesinde hareket halinde bulunan

partiküllerin yansımasıyla meydana geldiği sanılmaktadır.

GEIGER MUELLER COUNTER GEIGER MUELLER SAYACI: Nispeten alçak

radyasyon şiddetini ölçmede kullanılan, çok hassas radyasyon

bulma cihazı.

GENERAL GENERAL: Konuşmalarda, her derecedeki generallere verilen

sıfat.

GENERAL ACCOUNTING OFFICE GENEL MUHASEBE DAİRESİ: A. B. D. de

kongre tarafından kurulan ve hükümetin kamu gelirlerine ait

bütün tahsilat ve masraflarının denetlenmesinden sorumlu olan

daire. Bu daire Türkiye'de Sayıştay'ın karşılığıdır.

GENERAL AIR DEFENSE GENEL HAVA SAVUNMASI: Geniş bir bölgeyi havadan

yapılacak hücumlara karşı korumak üzere alınmış bulunan hava

savunma tedbirlerinin koordineli olarak tatbiki.

GENERAL AIR SUPERIORITY GENEL HAVA ÜSTÜNLÜĞÜ: Bak. "air

superiority".

GENERAL AIR SUPPORT GENEL HAVA DESTEĞİ: Hem engelleme faaliyetlerinde

bulunmak, hem hava üstünlüğünü kazanmak ve elde tutmak için


yapılan hava harekatı. Ayrıca bakınız: "air support". GENERAL

ALLOTMENT:

GENERAL AND COMPLETE DISARMAMENT GENEL VE TAM SİLAHSIZLANMA:

Silahlı kuvvetlerin ve silahların, bütün devletler tarafından, iç

güvenlik ve uluslararası barış kuvveti için gerekli seviyelere

indirilmesi. Kastedilen özel anlam bütün devletlerin "topyekün

silahsızlanma" sıdır.

GENERAL CARGO GENEL YÜK: Sandık, balya, fıçı, küfe, paket, denk ve palet gibi

genel olarak özel olmayan istifleme bölgelerine yüklenebilir

eşyalar. Ayrıca bakınız: "cargo".

GENERAL CLASSIFICATION TEST GENEL SINIFLANDIRMA TESTİ: Bir şahsın

edinmiş olduğu bilgiden ziyade, çabuk öğrenme kabiliyetini

ölçmede kullanılan test. Bir genel sınıflandırma testi matematik

üzerinde denemeler, kelimelerin anlamları ve basit problemler

halinde sualleri ihtiva eder.

GENERAL COUNCIL GENEL ŞURA: A. B. D. Kara Kuvvetleri Komutanlığının

projeleri ile, çalışma tarzını münakaşa ve koordine etmek üzere,

ara sıra, Kurmay Yarbaşkanı'nın başkanlığında toplanan resmi

konsey.
GENERAL COUNTER PREPARATION GENEL İMHA ATEŞİ: Düşman taarruz

tehdidine maruz bulunan bir cephede, düşmanın genel

taarruzundan evvel, hazırlık ve tertiplerini bozmak maksadıyla ve

elverişli bütün silahların iştirakiyle, yapılan ağır tahrip ateşi.

GENERAL COURT-MARTIAL GENEL ASKERİ MAHKEME: Askeri ceza ve askeri

ceza mahkeme usulü kanunlarına göre cezayı gerektiren bir

suçun duruşmasını yapmaya yetkili ve, askeri adli hakim hariç, en

az beş üyeden ibaret en yüksek askeri mahkeme.

GENERAL COURT-MARTIAL ORDERS GENEL ASKER MAHKEME KARARLARI:

Genel askeri mahkeme tarafından yapılan duruşma sonuçlarını

yürürlüğe koyan kararlar ile, bu gibi durûşma tutanakları

üzerinde, davayı açan veya bir üst yetkili makamın müteakip

işlemi.

GENERAL CRYPTO SYSTEM GENEL KRİPTO SİSTEMİ: Kriptolamak ve kripto

açmak için, belirli değişmez unsurlardan faydalanan temel usul.

GENERAL DEPOT GENEL DEPO: İki veya daha çok malı veya tipteki ikmal

maddesi alan, depolayan ve dağıtan bir ikmal tesisi. Ayrıca

bakınız: "branch depot".

GENERAL DIRECTORATE GENEL MÜDÜRLÜK:


GENERAL DISCHARGE NORMAL TERHİS: Şerefli bir terhis niteliğine sahip

olmamakla beraber, tatminkar hizmet görmüş bir askerin,

normal şartlar altındaki terhis şekli.

GENERAL DISPENSARY GENEL DİSPANSER: Bir askeri müesseseye ait hastane

tesislerine müracaat hakkına sahip bulunmayan askeri

personele, hastaneye yatırmadan ayakta tıbbi tedavi ve dış

tedavisi temin eden, tıbbi tedavi tesisi. Genel dispanserler, daha

çok askeri as bölgelerin büyük şehirlerinde bulunur.

GENERAL EDUCATIONAL DEVELOPMENT TEST GENEL ÖĞRETİM GELİŞTİRME

TESTLERİ: Bir şahsın lise veya kolejlerde edindiği bilgiye nispetle

bugünkü bilgisini ölçmek için yapılan geniş bir test.

GENERAL ENGINEER TROOPS GENEL İSTİHKAM KITALARI: Genellikle büyük

birliklerin teşkilatında yer alan ve yüksek derecede ihtisas işi

olanlar hariç, diğer istihkam hizmetlerini yapan istihkam kıtaları.

İhtisasa dayanan hizmetler, özel istihkam kıtaları tarafından

yapılır. Ayrıca bakınız: "special engineer troops".

GENERAL FUND GENEL FON: Özel kaynaklardan gelen ve kanunen diğer

muayyen hesaplara yatırılması icabeden nakit ve çekler hariç

olmak üzere, A. B. D. Hükümetince tahsil olunan bütün


matlubatın yatırıldığı hesap. Hükümet genel ve adi işlerinin ifası

için kongre tarafından verilen tahsisat bu paradan ayrılır.

GENERAL HOSPITAL GENEL HASTANE: Nispeten uzun süre hastane

tedavisini veya yüksek ihtisası gerektiren bir tedavi şekline

ihtiyaç gösteren hastaların müşahedesi, tedavisi ve son işlemi

için tesisler sağlayacak özel bir kadroya ve teçhizata sahip,

numaralı bir sabit tedavi tesisi.

GENERAL INSPECTION GENEL DENETLEME: Bütün komutanlıklarda ve diğer

ordu faaliyetleri üzerinde, senede bir defa, Teftiş Dairesi Başkanı

veya tayin edeceği subaylar tarafından yapılan denetleme.

GENERAL LINE SCHOOLS GENEL DENİZ EĞİTİM OKULLARI: Muvazzaf deniz

kuvvetlerine nakledilen deniz yedek subayları ile çeşitli mesleki

sahalarda daha çok bilgi ve tecrübe edinmek isteyen subayların

yetiştirildiği deniz okulları.

GENERAL MAP GENEL HARİTA: Planlama maksatları için kullanılan küçük ölçekli

askeri harita. Ayrıca bakınız: "map".

GENERAL MEDICAL LABORATORY GENEL LABORATUAR: Harekat alanında

bulunan tam teçhizatlı büyük bir laboratuvar. Bu laboratuvar;

Ordu Tıp Tekamül Okulunda (Army Medical Service Graduate


School) ve Silahlı Kuvvetler Patoloji Enstitüsünde (Armed Forces

Institude of Pathology) bulunanlara benzer tesisleri kapsar.

GENERAL MILITARY SCIENCE CURRICULUM GENEL ASKERİ BİLGİLER ÖĞRETİM

PROGRAMI: Kolej ve üniversitelerde uygulanan ve öğrencileri,

Kara Ordusu'nun çoğu sınıflarında görev yerlerine hazırlayan

yedek subay eğitim sınıfı öğretim programı.

GENERAL MILITARY SERVICE GENEL ASKERİ HİZMET: Bak. "general service".

GENERAL MILITARY TRAINING GENEL ASKERİ EĞİTİM (HV.): Bir teşkilin esas

görevi ile ilgili meleke ve bilgiyi veren teknik eğitim ve birlik

eğitiminden farklı eğitim. (Evvelce buna "collateral training"

denirdi). Bu eğitim şahsın, ne için savaştığı, temel silahları,

düşmanın mahiyeti, usulleri, imkan ve kabiliyetleri, kendisini ve

birliğini, aktif ve pasif olarak, nasıl koruyacağı; fiziksel

ihtiyaçlarını nasıl karşılayacağı ve sağlığını nasıl muhafaza

edeceği hususundaki bilgi, meleke ve anlayışını geliştirmek ve

kuvvetlendirmek maksadıyla yapılır.

GENERAL MOBILIZATION RESERVE MATERIAL OBJECTIVE GENEL SEFER

YEDEĞİ MALZEME HEDEFİ: İdhar edilmiş harp yedeği ihtiyaç

toplamı hariç, sefer yedeği malzeme hedefi. Bu terim ancak, tek


yönetici (single manager) kalemlerine uygulanır. Ayrıca bakınız:

"mobilization reserves".

GENERAL MOBILIZATION RESERVE STOCK GENEL SEFER YEDEĞİ STOK: Bir

maddeden, genel sefer yedeği malzeme hedefi karşılığı tedarik

edilip, stoka alınmış miktar. Bu terim, ancak, tek yönetici

kalemlerine uygulanır. Ayrıca bakınız: "mobilization reserves".

GENERAL OF THE ARMIES BÜYÜK MAREŞAL: ABD ordusunda, General John

J. Pershing için özel bir ünvan. Bu bir rütbe olmayıp ABD

ordusunda en yüksek mertebedir. Türk ordusunda böyle bir

rütbe ve mertebe yoktur.

GENERAL OF THE ARMY MAREŞAL: ABD ordusunda, Orgeneralden büyük bir

rütbe.

GENERAL OFFICER GENERAL: Albay rütbesinden yukarı rütbede herhangi bir

subay.

GENERAL OPERATING AGENCY GENEL İTA AMİRLİĞİ: Kara Kuvvetleri

Komptrolörü tarafından ödenek tahsisi veya özel bir ita amirliği

tarafından tali ödenek tahsisinden farklı olarak, ödenek payı

halinde dağıtma yetkisi bulunan, büyük komutanlıklarla


karargahlardan veya bürolardan ibaret bir teşkilat birliği. Ayrıca

bakınız: "operating agency".

GENERAL OPERATIONAL REQUIREMENT GENEL HAREKAT İHTİYACI:

GENERAL ORDERS GENEL EMİRLER: Bir komutanlığın bütün unsurları için

yayınlanmış emir şeklindeki daimi talimat. Buna uygulananlar

yalnız kişileri veya küçük grupları ilgilendiren özel emirlerdir.

Genel emirler, çoğunlukla, yöntem ve idari işler hakkındadır.

GENERAL OUTPOST İLERİ KARAKOL: Bir durma esnasına, bir ordugahta

veya bir konma bölgesinde, ana kuvveti düşman gözetleme ve

baskınına karşı korumak, aynı zamanda düşmanı göz altında

tutmak için, ana birlikten, belirli bir mesafeye sürülen emniyet

ve keşif kıtaları. Ayrıca bak. "combat outpost".

GENERAL PRISONER GENEL MAHPUS: İdama mahkum kimselere, askeri

mahkemenin karar tarihinden idam tarihine kadar verilen isim.

GENERAL PROCUREMENT BOARD GENEL TEDARİK KURULU: Bir harekat

alanında, kuvvetlerin tedarik işlerine ait faaliyetlerini

denetlemek, koordine ve idare etmek üzere teşkil edilmiş kurul.

GENERAL PURCHASING AGENTS (ABD SAVUNMA BAKANLIĞI):


GENEL SATINALMA AJANLARI, TEMSİLCİLERİ: Yerel kaynaklardan

ve üretim maddelerinden azami yararlanmayı sağlamak için,

ikmal maddelerinin, hizmetlerin ve tesislerin ABD Silahlı

Kuvvetleri tarafından tedariğini denetlemek, kontrol, koordine

etmek, anlaşmaları yapmak ve geliştirmek üzere, belli başlı deniz

aşırı harekat bölgelerine tahsis edilen ajanlar, temsilciler.

GENERAL PURCHASING AGENTS (ABD SAVUNMA KURULU):

GENEL SATINALMA AJANLARI, TEMSİLCİLERİ: Yerel kaynaklardan

ve üretim maddelerinden azami yararlanmayı sağlamak için,

ikmal maddelerinin, hizmetlerin ve tesislerin denetlenmesi,

kontrolü, koordine edilmesi, anlaşmaların yapılması ve

geliştirilmesi işine tahsis edilen ajanlar, temsilciler.

GENERAL PURPOSE BAG GENEL MAKSAT TORBASI: Paraşütle atlamalarda,

paraşütçü ile beraber taşınacak hafif teçhizat nevinden birlik

teçhizatını taşımak için tek er tarafından kullanılan torba.

GENERAL PURPOSE DEMOLITION GENEL MAKSATLI TAHRİP: Hem canlı hem

cansız hedeflere karşı yapılan tahrip işi.

GENERAL PURPOSE SYSTEM ` GENEL MAKSATLI (KRİPTO) SİSTEM: Bir haberde

kullanılan belirli kripto sistemi.


GENERAL PURPOSE VEHICLE GENEL MAKSAT ARACI: Genel mahiyetteki

motorlu nakil aracı ihtiyaçlarını, karşılamak için yapılmış motorlu

araç. Bu araç; karoseri ve şasi kısımlarında tadilat yapılmadan

personel, ikmal maddesi, mühimmat ve teçhizat taşır; top veya

römork çeker.

GENERAL QUARTERS SAVAŞ YERLERİ ALARMI (DZ.): Deniz muharebesinin

yakın olduğu zamandaki bir hazırlık durumu. Tüm muharebe

görev yerleri personeli tamamlanır ve hazır durumda

bulundurulur; mühimmat ani yüklemeye hazırlanır, toplar

doldurulup, güdümlü füzeler rampalara yerleştirilebilir.

GENERAL REPORT GENEL RAPOR (HV.): Bak. "second phase report".

GENERAL RESERVE BAŞKOMUTANLIK İHTİYATI: Baş komutanın emri

altında tutulan ihtiyat kıtaları. Ayrıca bakınız: "reserve", "floating

reserve" (Not: NATO'nun tanımı "tutulan" kelimesini

kullanmamaktadır) .

GENERAL RESERVE ARTILLERY BAŞKOMUTANLIK TOPÇU İHTİYATI: Tümen ve

kolorduların kuruluşları dışındaki bütün topçu birliklerini

kapsayan topçu ihtiyatı. Bu ihtiyat; muharebe şartlarının

göstereceği lüzuma göre, ast komutanlıkların kuruluşuna veya


emrine verilmek üzere, sahra kuvvetleri komutanınca istifade

edilebilen bir ihtiyat topçu grubudur.

GENERAL RESERVES GENEL YEDEK İKMAL MADDELERİ: Bu terim halen

kullanılmamaktadır. Bak. "reserve supplies".

GENERAL SERVICE GENEL HİZMET: Bir askerin tayin edilebileceği herhangi bir

hizmet. Buna (general military service) de denir.

GENERAL SERVICE SCHOOL GENEL SINIF OKULU: Belirli bir sınıfa münhasır

olmayıp, genel konular üzerinde öğretim yapan, subay veya

erlere mahsus okul.

GENERAL SOLUTION GENEL HABER ÇÖZME: Özel bir haber açma şekli ile

haber çözmeden farklı olarak, kripto sisteminin bünyesinde

kendi tekniğinden meydana gelmiş zayıf noktalardan faydalanma

esasına dayanan kripto analiz usulü ile haber çözme.

GENERAL STAFF GENEL KARARGAH/GENELKURMAY (ABD SAVUNMA

KURULU): Harekatın planlanması, koordine edilmesi ve

denetlenmesi hususunda tümen veya benzeri daha büyük

birliklerin karargahlarında komutana yardım eden bir subaylar

grubu. Bir genel karargah dört veya daha fazla ana işleve sahip

bölümden oluşabilir. Personel (G-1), Askeri istihbarat (G-2),


Harekat ve Eğitim (G-3), Lojistik (G-4), ve Sivil İdari İşler (G-5).

(Ortaya çıkan ihtiyaca göre özel bir bölüm, komutan tarafından

eklenebilir veya çıkartılabilir) Tugaylar ve daha küçük birliklerde

karargah bölümleri, mukabil görevlerine göre S-1, S-2 v. s

şeklinde gösterilir. Ayrıca bakınız: "staff".

GENERAL STAFF CERTIFICATE KARA KUVVETLERİ KURMAY KARARGAH HİZMETİ

BELGESİ: Bir subayın, 1920 yılından bu yana, en az bir yıl süre ile

Kara Kuvvetleri Genel Karargahına atanıp karargah hizmeti

gördüğünü belirten yazılı belge.

GENERAL STAFF CORPS KURMAY SINIFI: Tümen ve daha büyük birlik ve

müessese karargahlarında karargah hizmeti görmek üzere tayin

edilen ve bu maksat için özel eğitim görmüş olan subaylar sınıfı.

GENERAL STAFF IDENTIFICATION KARA KUVVETLERİ KARARGAH HİZMETİ

BRÖVESİ: Kara Kuvvetleri Komutanlığı Genel Karargahına, Kara

Kuvvetleri Komutanlığı makamı ile Askeri Bilgi ve Haber

Başkanlığına (chief of information) atanan subayların, belirli

prensiplere göre, takmaya hak kazandıkları madeni veya emaye,

bröve. Bu bröve; Kara Kuvvetleri Karargahında görevli olmayan

bir subay tarafından takıldığı zaman, bu subayın, Kara Kuvvetleri

Komutanlığında daha önce bir yıl hizmet etmiş olduğu anlaşılır.


GENERAL STAFF IDENTIFICATION CERTIFICATE KARA KUVVETLERİ

KARARGAHI KURMAY HİZMETİ BELGESİ: Kara Kuvvetleri Genel

Karargahındaki görevlere bir yıl süre ile atanmış subaylar ile Kara

Kuvvetleri Komutanı makamında, Askeri Bilgi ve Haber

Başkanlığında (Chief of information) bulunan ve bir yıl süre ile

"Kara Kuvvetleri Karargahı Hizmet Brövesi" takmaya hak

kazanan. subaylara, Genel karargah özel kalem müdürü

tarafından verilen belge.

GENERAL STAFF OFFICERKURMAY SUBAY, GENEL KARARGAH SUBAYI: Tümen

veya daha büyük birliklerin genel karargahlarında çalışan

subaylardan herhangi biri.

GENERAL STAFF WITH TROOPS KITA GENEL KARARGAH HEYETİ: Kara Kuvvetleri

Karargahı dışındaki birliklere atanan, Kara Kuvvetleri

Komutanlığınca yetki verilmiş genel karargah görev yerlerini işgal

eden rütbesi yüzbaşıdan aşağı olmayan subaylar grubu.

GENERAL STOPPING POWER GENEL DURUCU GÜÇ: Bir savaş teşkilinde, bir

mayın tarlasını geçme teşebbüsü sırasında mayınlar tarafından

durdurulmaları muhtemel olan bir grup araç oranı.


GENERAL SUPPLIES GENEL İKMAL MADDELERİ: Ordu donatım levazım ve

ulaştırma ikmal maddelerine uygulanan sınıflararası bir

sınıflandırma. Ordu donatım genel ikmal maddeleri, mühimmat

hariç, bir teşkilatın idamesi bakımından lüzumlu bütün ordu

donatım ikmal maddelerini içine alır. Levazım genel ikmal

maddeleri; -binalardaki sabit tesisler, yiyecek, yakıt, giyecek, ve

şahsi teçhizat hariç- bir komutanlığın iskanı, iaşesi ve idamesi için

gerekli levazım malzeme ve teçhizatını ihtiva eder. Ulaştırma

genel ikmal maddeleri; raf maddelerini ve genellikle özel

kontrollara tabi olmayan maddeleri içine alır.

GENERAL SUPPLIES AND MAINTENANCE LOADING İKMAL MADDELERİ VE

BAKIM MALZEMESİ YÜKLEMESİ: Bir geminin, sadece ikmal

maddeleri ve bakım malzemesi ile yüklemesi.

GENERAL SUPPLIES OPEN STORAGE SPACE GENEL İKMAL MADDELERİ AÇIK

DEPOLAMA SAHASI: Tesirsiz cephane ana parçalarını içine alan

genel ikmal maddelerinin depolanmasında kullanılmak üzere

inşa edilen islah edilmiş depolama sahası ile, bu gibi depolama

maksatları için kullanılan, islah edilmemiş depolama sahaları.


GENERAL SUPPORT GENEL DESTEK: Desteklenen kuvvete tümüyle verilen

ve dolayısıyla herhangi bir özel tali bölüme tek başına

ayrılmayan destek. Ayrıca bakınız: "direct support".

GENERAL SUPPORT ARTILLERY GENEL DESTEK TOPÇUSU: Kuruluşunda

bulunduğu veya emrine verildiği birliğin komutanı tarafından

emredilen atışları yapan topçu. Bu topçu; belirli bir ast birlikten

çok, bir bütün olarak harekatı desteklemek üzere ateş eder.

GENERAL SUPPORT REINFORCING GENEL DESTEK TAKVİYE: Bir taktik topçu

görevi. Genel destek takviye topçusu, kuvveti, bir kül olarak,

ateşiyle destekler ve diğer topçu birliklerinin ateşini takviye

eder.

GENERAL SUPPORT ROCKET SYSTEM GENEL DESTEK ROKET SİSTEMİ: Kısa bir

süre için kritik, zamana karşı hassas hedefleri topçu ateşini

tamamlamak üzere büyük miktarda ateş gücüne haiz çok

rampalı bir roket fırlatma sistemi.

GENERAL SUPPORT-REINFORCED GENEL DESTEK TAKVİYE: Bir taktik topçu

görevidir. Genel destek takviye topçusu kuvveti bütün olarak

ateşiyle destekler ve diğer topçu birliklerinin ateşini takviye

eder.
GENERAL TACTICAL AIR SUPPORT GENEL TAKTİK HAVA DESTEĞİ: Bak. "air

support".

GENERAL UNLOADING PERIOD GENEL BOŞALTMA DÖNEMİ, GENEL ÇIKARMA

DÖNEMİ: Amfibi harekatlarda, boşaltmanın esas olarak lojistik

karakterli olduğu ve tahliyede hız ve hacmin önemli olduğu

gemiden kıyıya hareketin bir bölümü. Birlikler ve kargonun

gemilerden kıyıdaki tesislerin mümkün kıldığı en kısa zamanda

boşaltılmasından oluşur. Kargonun sınıfı, tipi veya önceliğine

bakmaksızın, kıyıdaki kargo işlem tesislerinin imkan verdiği

ölçüde sürer. Ayrıca bakınız: "initial unloading period".

GENERAL WAR GENEL HARP: Büyük güçler arasında, muharip kuvvetlerin tüm

kaynaklarını kullandıkları ve büyük bir muharip kuvvetin ulusal

bekasının tehlikeye girdiği silahlı çatışma.

GENERAL'S MARCH GENERAL SAYGI MARŞI: Askeri merasimlerde bir

general şerefine çalınan marş.

GENERATE ELEKTRİK CEREYANI MEYDANA GETİRMEK:

GENERATION MODEL: Bir füze, jet motoru veya benzeri teçhizatın teknik veya

teknolojik geliştirilmesinde ilkel niteliğini kaybetmiş, tekamül

halinde veya tekamül etmiş şekil ve performanslarla kendini


belirten bir safha veya devre. Örneğin "roketlerin ilk modelleri

sıvı yakıt kullanıyordu".

GENERATION (PHOTOGRAPHY) ÜRETİM (FOTOĞRAF): Orijinal bir

negatif/pozitif'den birbiri ardına pozitif/negatif kopyalar

hazırlanması. Örneğin, orijinal bir negatiften üretilen ilk pozitif

bir ikinci -nesil üretimi; bu pozitiften yapılan negatif bir üçüncü

nesil üretimi; ve bu negatiften elde edilen bir sonraki pozitif veya

baskıda dördüncü nesil bir üretimdir.

GENEVA CONVENTION CENEVRE SÖZLEŞMESİ: Avrupa milletlerin 1949 da,

aralarında akdettikleri ve sonradan üzerinde değişiklikler

yaptıkları, harp esirlerine uygulanacak işlemlere ait kuralları

tespit eden anlaşma.

GENIE GENİE: Nükleer savaş başlığı ile teçhiz edilmiş, havadan havaya

güdümsüz roket. F-89, F-101 ve F-106 uçakları için

tasarlanmıştır. AIR-2 olarak isimlendirilir.

GEOCENTRIC LATITUDE JEOSANTRİK ENLEM: Arz yüzeyindeki herhangi bir

noktadan arzın merkezine uzanan bir hatla ekvator düzlemi

arasında kesişen bir enlemin yayı.

GEODETIC JEODEZİYE AİT, JEODEZİ İLE İLGİLİ:


GEODETIC COMPUTER JEODEZİ HESAPÇISI: Haritaların yapılmasında, tabii ve

logaritmik fonksiyon çizelgelerini kullanarak matematik hesapları

yapan kimse.

GEODETIC CONTROL JEODEZİ NİRENGİSİ: Arz yüzeyindeki noktaların,

hesaplamada eğri mesafeleri dikkate alınmış yatay mevki.

GEODETIC DATUMBak. "datum (geodetic) ".

GEODETIC SURVEYING JEODEZİ: Ölçü biliminde, yer yüzünün rakamlarını ve

nirengi noktası koordinatlarını, rastlar ve diğer usullerle hesap

ederek, haritalara temel hazırlayan branş.

GEOGRAPHIC CODE HARİTA KODU: Kasaba ve diğer nokta isimlerine ait

gizli şifre sistemi. Bu kod, muharebede kullanılır.

GEOGRAPHIC COORDINATES COĞRAFİ KOORDİNATLAR: Dünya üzerindeki bir

noktanın referans olarak alınan başlangıç mevkiine göre

durumunu tanımlayan enlem ve boylamlar. Enlemler için

başlangıç noktası ekvatordur, daireler kuzey ve güneye doğru 90

dereceye kadar artar. Boylamlar için başlangıç noktası

Greenwich'ten geçen meridyendir. Buna (prime meridian) denir.

Bu daireler doğuya ve batıya doğru 180 dereceye kadar artar.

Ayrıca bakınız: "meridian", "coordinates".


GEOGRAPHIC NORTH COĞRAFİ KUZEY, HAKİKİ KUZEY: Bak. "true north".

GEOGRAPHIC REFERENCE POINTS COĞRAFİ REFERANS NOKTALARI: Harekat

emirleri veya diğer vasıtalarla tespit ve genel olarak iki harf veya

kod kelimeleri halinde ifade edilen bir mevki gösterme yolu.

GEOGRAPHICAL FEATURES COĞRAFİ ARIZALAR, ÖZELLİKLER, COĞRAFİ

TAFSİLAT: Küre üzerindeki coğrafi arıza ve tafsilat. Bak. "terrain

features".

GEOLOGICAL SURVEY JEOLOJİK ARAŞTIRMA HİZMETİ: Bu iş ile meşgul olan

devlet dairesi.

GEOPHYSICAL CONSTANT JEOFİZİK DEĞİŞMEZ (HV.): Yer fiziği biliminde

kullanılan fiziksel bir kanun veya kuvvete ait sabit bir değeri ifade

eden bir miktar. Örneğin çekim değişmez.

GEOPOLITICS JEOPOLİTİK: Coğrafi faktörlerin etkisi altında politik sistemlerin

tetkiki ile ilgili bilim.

GEOREF COĞRAFİ REFERANS: Herhangi bir harita veya şemada,

izdüşümüne bakılmaksızın enlem ve boylam işaretleri koyularak

uygulanabilen, dünya çapında bir mevki belirtme sistemi. Çabuk

bir şekilde rapor verme ve çizme için enlem ve boylamı ifade


etmede kullanılan uygun bir şekildir. (Bu terim "The World

Geographic; Reference System" kelimelerinden türetilmiştir. )

GEOREF GRID COĞRAFİ REFERANS GRİDİ: Dünya üzerindeki bir nokta veya

bölgenin mevkiini tanıtmak için hava haritalarında kullanılan

grid. Bu gridin kullanılmasıyla ilgili sistem.

GHOST SIGNALS PARAZİT SİNYALLER: Radar ekranı üzerinde görülen ve

nedeni kolaylıkla tespit edilemeyen yansımalar.

GILDING METAL TOMBAK: Hafif ateşli bir silah mermisini kaplamakta

kullanılan yumuşak metal. Bu metal mermi namlu içinde

seyrederken, setler tarafından kolaylıkla ezilir.

GIMBAL YALPA (HV.): Birbirini karşılıklı düşey vaziyette kesmiş iki dönüş

ekseni (yatak ve şaft) bulunan mekanik bir çerçeve.

GIMBAL RING YALPA ÇEMBERİ: Bak. "gimbal".

GIMBALLED MOTOR YALPA ÇEMBERLİ MOTOR (HV.): Yunuslama ve sapma

düzeltme momentlerini elde etmek için bir yalpa düzenli, yani

karşılıklı düşey dönüş eksenli, bir tertibat üzerine monte edilmiş

bir roket motoru.


GIMLET GİMLET: İki inçlik, katlanır kanatçıklı, güdümsüz, havadan yere

roket.

GIN POLE TEK DİREKLİ VİNÇ:

GISEMENT GRİD SAPMASI, YAKLAŞMA AÇISI (TOP): Bak. "grid declination".

GLACIER BUZUL, DAĞ BUZULU: Düşen kar miktarı erime miktarını geçen

bir bölgede teşekkül eden ve bir dağ yamacından veya vadiden

aşağıya doğru yavaş yavaş hareket eden buz kitlesi veya buzlu

saha. Buzul; aşağıya doğru inen suların ve karların tazyiki sonucu

meydana gelmiş buzdan ibarettir.

GLACIER ICE BUZUL BUZU: Eski morenlerin ve buz tortularının altında

bulunan buzul menşeli buz.

GLASS CAM LEVHA (HV.): Foküs düzeyinde ışıklama esnasında filimin

üzerine bastırıldığı bir cam levha.

GLASS SIGHT OPTİK NİŞAN TERTİBATI: Kolimatör, dürbün, teleskop, periskop

vesaire gibi, optik bir unsuru ihtiva eden nişan alet ve

malzemesi. Ayrıca bakınız: "sight". .

GLAZE ŞEFFAF KANAT BUZU: Bak. "clear ice".


GLIDE SÜZÜLME: Bir uçağın çok az pervane ile veya hiç pervane çekişi

olmaksızın, normal bir hücum açısı ile alçalması.

GLIDE BOMB SÜZÜLEN BOMBA: Kaldırmanın, temin edilmesi için kanatçıklarla

teçhiz edilen bir bomba. Bu bomba bir uçak tarafından taşınıp,

bir hedef yönünde bırakılır.

GLIDE BOMBING SÜZÜLME BOMBARDIMANI: Bir hava bombardıman usulü.

Bu usulde uçak 60 dereceden daha az bir süzülme açısı ile

bombasını salar. Buna "glide method" da denir.

GLIDE METHOD SÜZÜLME BOMBARDIMANI USULÜ: Bak. "glide bombing".

GLIDE MODE SÜZÜLME MODU: Bir uçuş kontrol sisteminde, uçağın otomatik

olarak süzülme eğimi yolunun merkezine ayarlandığı bir kontrol

modu.

GLIDE PATH SÜZÜLÜŞ YOLU: Yatay uçak veya kanatlı füzenin, aşağıya doğru

süzülürken çizdiği ve uçak veya füzenin uzunluğuna ekseni ile bir

açı teşkil eden uçuş yolu.

GLIDE ROCKET SÜZÜLME ROKETİ (HV.): Yakıt gücü kesildikten sonra atmosfer

dahilinde düz bir süzülüş irtifaı alması için hissedilen atmosfer

(sensible atmosphere) de veya yakınında tutulan bir roket aracı.


GLIDE SLOPE SÜZÜLÜŞ MEYLİ: Bak. "glide path".

GLIDER PLANÖR: Havadan ağır motorsuz hava aracı. Bu araç; ya yedekte

çekilerek havaya kaldırılır veya muhtelif vasıtalarla havaya

fırlatılır. Planörler yere doğru süzülebilir veya yukarı doğru çıkan

hava cereyanları ile yükselirler. Ayrıca bakınız: "performance

type glider", "primary type glider", "secondary type glider".

GLIDER BADGE PLANÖR BRÖVESİ: Bir planörle düşman arazisine inildiğini veya

belirli testlerin tamamlandığını göstermek için hava personeline

verilen bröve.

GLIDER BORNE MISSION PLANÖRLE İNDİRME GÖREVİ: Personel ve malzemenin,

planörle taşınması suretiyle yapılan herhangi bir hava görevi.

GLIDER LANDING ZONE PLANÖR İNİŞ BÖLGESİ: Bir harekatta veya bir

manevrada, planörlerin inmeleri için önceden seçilen ve tespit

edilen bölge.

GLIDER PAY PLANÖR UÇUŞ ZAMMI: Esas askeri görevleri icabı muntazam ve

sık sık planör uçuşu yapan ve planörle muharebeye girmek üzere

yetişmiş veya yetişmekte olan hava indirme birlikleri personeline

verilen ek ücret.
GLIDER PILOT PLANÖR PİLOTLUĞU: Hava Kuvvetlerinde standart planör

teçhizatını kullanabilen subay veya erlerin sınıf derecesi.

GLIDER TOW ROPE PLANÖR ÇEKME HALATI: Planörlerin uçaklar vasıtasıyla

çekilmesinde kullanılan halat.

GLIDER TROOPS PLANÖR KITALARI: Planörlerle muharebeye girmek üzere

yetiştirilen ve teçhiz edilen şahıs ve birlikler.

GLIDING ANGLE SÜZÜLÜŞ AÇISI: Bir uçağın yere doğru süzülürken meydana

getirdiği açı. Süzülen bir uçağın uçuş yolunun ufuk ile yaptığı açı.

GLIDING RATIO SÜZÜLÜŞ ORANI: Bir uçağın, uçuş hattı istikametinde

katettiği yatay mesafenin irtifa kaybına nisbeti.

GLIDING TURN SÜZÜLEREK DÖNÜŞ: Süzülüş esnasında yapılan bir dönüşten

ibaret uçuş manevrası.

GLOBAL TOPTAN, DÜNYA ÇAPINDA:

GLOBEMASTER C-124 (UÇAĞI): Yanlara açılır burun kapıları, sabit bir rampası

bulunan ve hem insan, hem çok büyük boyutta ambalajlı

malzeme taşıyabilen, dört motorlu büyük bir taşıt aracı. C-124

olarak tanınır.
GO NO-GO TEST EQUIPMENT: GO-NO-GO TEST TEÇHİZATI: Bir

soruya iki şıktan yalnız biri ile cevap veren, belirli bir sinyalin

tolerans dahilinde olup olmadığını söyleyen test teçhizatı.

GO AROUND Bak. "overshoot".

GO AROUND MODE YÜKSELME MODU: Bir otomatik uçuş kontrol

sisteminde, bir uçak yaklaşımını sona erdirip, yükseltmeyi

programlayan bir kontrol modu.

GO POINT ATLAMA NOKTASI: Hava indirme kıtaları atlama veya iniş

yapacakları zaman, üzerinde atlama yapılacak ve inilecek arazi

noktası.

GO-NO-GO GO-NO-GO (HV.): 1. Ters sayış (countdown) sonunda fırlatmak

veya fırlatmamak gibi ani bir karar değişikliğine imkan verecek,

kontrol edilmiş füze atışı. 2. Bir unsur veya sistemin çalışabilirlik

koşulu veya durumu: "go", uygun şekilde çalışmakta; veya "no

go" uygun şekilde çalışmamakta.

GOAL SETTING AMAÇ SAPTAMA:

GOLD PALM ALTIN HÜRRİYET MADALYASI: Bak. "Medal of Freedom".


GOLD STAR LAPE BUTTON ALTIN YILDIZ ROZETİ: 1941 ve 1947 yılları

arasında askeri görevde iken ölen personelin en yakını olan

şahsa verilen metal ve emaye rozet.

GOLDIE UÇAK OTOMATİK UÇUŞ: Kontrol sistemi ve yer-kontrol

bombardıman sisteminin hazır olduğu ve elektronik yer kontrol

komutasını beklediğini belirten, hava destek radar timi

harekatlarına mahsus bir terim.

GOLDIE LOCK GOLDIE TAMAM: Yer kontrolün, uçağın elektronik kontrolünü,

aldığını belirten, hava destek radar timi harekatlarına mahsus bir

terim.

GONDOLA KABİLİ SEVK BALON HÜCRESİ: Mürettebat ve aletler için bir hava

gemisinin alt kısmına bağlanan kamara kısmı.

GONIOMETER GONYOMETRE: İstikamet bulucu anten vasıtasıyla alınan bir

sinyalin istikamet açısını tespit etmek suretiyle, istikamet

bulmada kullanılan elektrikli cihaz. Buna " radiogoniometer" de

denir.

GOOD CONDUCT ABATEMENT İYİ HAL CEZA İNDİRİMİ: Bak. "abatment".

GOOD CONDUCT CLASP İYİ HAL ROZETİ: İyi hal madalyasına arka arkaya hak

kazananlara, bu madalya yerine verilen madeni çubuk işaret.


GOOD CONDUCT MEDALİYİ HAL MADALYASI: 1940'dan sonra örnek hal ve

hareketi görülmüş, verimli bir çalışma göstermiş ve sadakatle

hizmet etmiş erata verilen hizmet madalyası. Ayrıca bakınız:

"Good Conduct Clasp".

GOOD CONDUCT RIBBON İYİ HAL ŞERİDİ: İyi hal madalyası taşımaya yetkili

şahıslara verilen şerit. Bu şerit, göğüs sol tarafına takılır. Madalya

sahibi madalyasının gelmesini beklerken bu şerit kendisine

verilir.

GOOD OF THE SERVICE ORDUNUN SELAMETİ NAMINA: Hoşa gitmeyen huy ve

karakter özellikleri dolayısıyla yeniden sınıflandırmaya tabi

tutulacak bir subayın istifayı tercih ederek, bu istifasına sebep

olmak üzere ileri süreceği vesile.

GOODNESS OF FIT TEST UYUM DENENCESİ, UYUŞUM YOKLAMASI:

GOOP ATEŞLEME ECZASI: İnce magnezyum zerrelerini ihtiva eden ve

bazı yangın bombalarında kimyasal imla hakkının ana malzemesi

olarak kullanılan bir eriyik.

GOSSIP DEDİKODU:

GOVERNMENT - OWNED CONTRACTOR VEHICLES DEVLET MALI MÜTEAHHİT

ARAÇLARI: Mal sözleşmeleri şartlarına göre ve müteahhit aracı


olarak sınıflandırılarak Kara Kuvvetleri müteahhitlerine verilen

devlet malı motorlu araçlar ile müteahhitler tarafından ticari

kaynaklardan temin edilen ve tasarruf hakkı Kara Kuvvetlerine

geçen motorlu araçlar.

GOVERNMENT AGENCY DEVLET MÜESSESESİ: Federal hükümetin icra

kısmındaki icrai daire, kurul, büro, komisyon veya başka bir icra

müessesesi, veya doğrudan doğruya ya da birden çok

korporasyon ortaklığı ile, tamamen ABD'nin malı olan herhangi

bir korporasyon.

GOVERNMENT BILL OF LADING DEVLET KONŞİMENTOSU, DEVLET

MANİFESTOSU:

GOVERNMENT COST ON CONSTRUCTION DEVLET İNŞAAT MASRAFLARI:

İstihkam sınıfının (mimari mühendislik taahhütleri dahil)

mühendislik işleri, teftiş ve nezaret, hükümet merkezi dışında

olan bütün işleri, hükümetçe temin edilmiş malzeme veya

teçhizat ile istihkam inşaat bölge ve inşaat asbölge

komutanlıkları genel sarfiyatı için yaptığı tüm masraflar.

GOVERNMENT FURNISHED AERONAUTICAL EQUIPMENT DEVLETÇE

VERİLEN HAVACILIK TEÇHİZATI:


GOVERNMENT LIFE INSURANCE DEVLET HAYAT SİGORTASI: Birinci Dünya

Harbine iştirak eden askerlere 10.000 doları geçmemek üzere,

devletçe sağlanan sigorta. Ölüm veya devamlı tam maluliyet

halinde bu sigorta ödenir. Bunu; İkinci Dünya Harbinin buna

benzer bir sigortası olan (National Service Life Insurance) ile

karıştırmamalıdır. Ayrıca bakınız: "United States Government

Life Insurance".

GOVERNMENT PRINTING OFFICE DEVLET MATBAASI: Devlet basımevi.

GOVERNMENT PROPERTY LOST OR DAMAGED KAYIP VE HASARA UĞRAYAN

DEVLET MALI:

GOVERNMENT-FURNISHED MATERIAL DEVLETÇE TEMİN EDİLEN

MALZEME:

GOVERNMENT-FURNISHED PROPERTY DEVLETÇE TEMİN EDİLEN MALLAR:

Devlet tarafından müteahhide verilen mallar. Devletçe temin

edilerek müteahhide verilen mallar ile devlet hesabına

müteahhit tarafından temin edilen mallar bu kategoride

birleşmektedir.

GRAB KAPMAK, GASBETMEK, ELE GEÇİRMEK:


GRADE GRAD: Açıları ölçmek ve ifade etmekte kullanılan ve bir

derecenin onda/dokuzuna tekabül eden ölçü birimi. Bu birim bir

dairenin dörtyüzde biri olan açı esasına dayanır.

GRADE ABILITY TIRMANMA KABİLİYETİ: Bir aracın iniş veya çıkışta, bir yamacı

aşma kabiliyeti. Derece değil yüzde olarak ölçülür.

GRADE STAKE TESVİYE KAZIĞI: Bilinen arazi yüksekliklerini göstermek üzere

kullanılan kazık.

GRADE-CHEVRON RÜTBE ŞERİDİ: Erat arasındaki rütbeleri göstermeye yarayan

ve haki ya da koyu zeytuni renk kumaştan yapılan "V" şeklindeki

işaret. Rütbe şeridi, her iki kolun üst kısmına sivri ucu, yukarı

gelecek şekilde takılır. Ayrıca bakınız: "insignia" ve "chevron".

GRADIENT YÜZDE MEYİL: Ufki mesafeye bağlı olarak yükselme ve alçalma

oranını gösteren orantı. 2. MEYİL DERECESİ: Bir kesir halinde

ifade edilen meyil. Kesrin payı dikey mesafeyi, paydası yatay

mesafeyi gösterir.

GRADIENT CIRCUIT SABİT EĞİMLİ DEVRE: Mayın harbinde etkinin zamana

göre değişimi önceden belirlenen sınırlar içindeyken harekete

geçen bir devre.


GRADUATE MEZUN OLMAK: Herhangi bir tahsil devresini başarı ile bitirip

diploma almak suretiyle okuldan ayrılmak.

GRADUATION CERTIFICATE MEZUNİYET BELGESİ: Bak. "certificate of

proficiency".

GRADUATIONS TAKSİMAT: Bir nişangah, kadran veya ıskala, üzerinde

ölçülebilir birimleri gösteren işaretler. Bu işaretler; yana dönüş,

basınç, ayar vesaire gibi değişebilir değerleri ölçmek için

kullanılır.

GRAIN TAHIL: Buğday, arpa vesaire ürünler.

GRAIN CARGO TAHIL YÜKÜ: Bir ticari yükleme şekli.

GRAIN CUBIC CAPACITY DÖKME YÜK HACMİ, TAHIL YÜK HACMİ: Geminin fit

küp cinsinden ifade edilen azami faydalı yük hacmi. Bu gemi

kaplamasının iç yüzünden ara güverte kaplamasının alt yüzüne

kadar olan boşluğun tamamıdır. Bu ölçü; zahire vesaire gibi

döküm yük için gemide mevcut azami sahayı kaplamak üzere

kullanılır. Buna "grain space" de denir.

GRAIN SPACE TAHIL YÜK HACMİ:


GRAND JOINT EXERCISES GENEL MÜŞTEREK TATBİKAT: Müşterek Kurmay

Başkanları Heyetinin emri üzerine, iki veya üç kuvvetin

herbirinden büyük kısımların iştirakiyle yapılan tatbikat. Ayrıca

bakınız: "jointed exercises".

GRAND SLAM GRAND ŞİLEM: Görünen tüm uçaklar yere indirilecektir.

GRAND TACTICS BÜYÜK BİRLİKLER TAKTİĞİ: Büyük kıta toplulukları tarafından

yapılan harekat ile ilgili taktik.

GRANT AID TRAINEES BAĞIŞ, HİBE YARDIMI EĞİTİM PERSONELİ: Bak.

"military assistance grant aid trainees".

GRANULATION BARUT TANELERİNİN ŞEKİL VE BOYUTU: Sevk barutu

tanelerinin büyüklüğü ve şekli.

GRAPHIC GRAFİK: Kartografik ve fotogrametrik sanatın herhangi ve tüm

ürünleri. Bu grafik, harita, şema, mozaik veya kartografik

tekniklerle yapılan bir film şeridi olabilir.

GRAPHIC AIDS GRAFİK EĞİTİM YARDIMCI MALZEMESİ: Bak. "graphic training

aids".

GRAPHIC INTERSECTION GRAFİK KESTİRME: Bilinmeyen bir noktanın yerini

bilinen noktalara istikamet hatları çizmek suretiyle bulma usulü.


GRAPHIC PORTFOLIO HARİTA PORTFÖYÜ: Kalın, sağlam kağıtlara basılmış,

nisbeten çok sayıda deniz veya hava haritasından ibaret, özel

tipte bir harita serisi. Her haritanın arkasında açıklayıcı metin

bulunmaktadır.

GRAPHIC SCALE GRAFİK ÖLÇEK (UZUNLUK ÖLÇEĞİ): Kara ve hava haritaları

üzerindeki mesafeleri, yer yüzü mesafeleri cinsinden ölçmeye

yarayan taksimatlı çizgi. Aynı terim için Bar scale grafik ölçme

tarifine bak. Ayrıca bakınız: "map scale", "scale".

GRAPHIC TRAINING AIDS BASILI EĞİTİM YARDIMCI MALZEMESİ, GRAFİK EĞİTİM

YARDIMCI MALZEMESİ: Öğretime yardım etmek üzere kullanılan

ve öğretim esaslarının herbir safhasını canlandıran şema, afiş

veya vesika gibi bir vasıta. Buna kısaca (graphic aids) de denir.

GRAPHITE GREASE GRAFİTLİ GRES: İçinde grafit bulunan yağlama maddesi.

GRAPNEL TOMBAZ ÇAPA DEMİRİ: Askeri köprülerde kayık veya tombazları

demirlemede kullanılan küçük demir.

GRASS ÇİMEN: Radarda, özellikle devre gürültüsünden ileri gelen

rastgele karışım. Karışımlar; radar ekranı baz hattında keskin ve

yakın aralıklarla görülür.


GRATICULE ENLEM-BOYLAM ŞEBEKESİ, COĞRAFİ ŞEBEKE: 1. Kartografide

dünyanın enlem paralelleri ve boylam meridyenlerini gösteren

hatlar şebekesi. 2. Görüntü ile ilgili yorumu için bak. "reticle".

GRATICULE TICKS ENLEM/BOYLAM ÇİZGİSİ UÇLARI: Bir harita üzerindeki

Enlem-Boylam şebekesinde muayyen meridyen ve paralellerin

kesiştiği yerleri belirten kertik şeklindeki kısa hatlar.

GRATUITOUS INDEMNITY ÖLÜM TAZMİNATI: Silahlı Kuvvetlerde iken ölen

personelin hayatta kalan yakınlarına 27 Haziran 1950 tarihinden

itibaren 10.000 dolar olarak verilen tazminat Silahlı

Kuvvetlerdeki herhangi bir hükümet sigortası bu tazminata dahil

değildir. Bu tazminat, yüzde ikibuçuk faizle ve eşit 120 taksitte

ödenir.

GRATUITY TAZMİNAT: Kanuni maaş ve tahsisat haricinde, herhangi bir

sebeple ayrıca ödenen para.

GRAVES REGISTRATION MEZAR KAYDI: Ölülerin tahliye teşhis ve gömülmesi,

eşyalarının toplanması ve gerekli işlemin yapılması ile ilgili

hususların murakabe ve icrası. Ayrıca bakınız: "burial".

GRAVES REGISTRATION BATTALION MEZAR KAYIT TABURU:


GRAVES REGISTRATION SERVICE MEZAR KAYIT HİZMETİ: Ölülerin

kimliklerini tespit edip gömmekten ve mezarlarının bakımından

sorumlu olmak üzere, harp zamanında, levazım sınıfı içinde

kurulan teşkilat

GRAVIRECEPTORS ÇEKİM ALICILARI (HV.): Deride, bağdokuda, iskelet kaslarında

ve içkulakta bulunan çok hassas sinir uçları ve alıcı organlar.

Çekim alıcıları beyine, vücudun vaziyeti, dengesi ve çekim

kuvvetlerinin istikametiyle ilgili bilgi verir.

GRAVISPHERE GRAVİSFER (HV.): Belirli bir gök cismi çekim kuvvetinin diğer gök

cisimlerine nazaran hakim bulunduğu saha.

GRAVITATION YERÇEKİMİ, ÇEKİM KUVVETİ (HV.): Evrenin her yerinde bütün

madde tanecikleri arasında mevcut bulunan çekim kuvveti.

Çekim kanunu: "Evrendeki her madde taneciği, diğer bir taneciği

kitlesinin çarpımıyla doğru ve aralarındaki mesafenin karesiyle

ters orantılı olarak çeker" der.

GRAVITY ANOMALIES ÇEKİM DÜZGÜNSÜZLÜKLERİ (HV.): Ölçünün yapıldığı

yer civarında dağ, vadi, okyanus veya diğer anormal şekilde

yüksek veya alçak yoğunluktaki maddelerin bulunması gibi


mahalli topografik ve coğrafi şartlar yüzünden teorik yerçekimi

ile fiili yerçekimi arasındaki fark.

GRAVITY EXTRACTION KENDİ AĞIRLIĞIYLA ATMA (HV.): Uçaklardan yüklerin

kendi ağırlıkları etkisiyle atılması. Ayrıca bakınız: " extraction

parachute".

GRAVITY SIMULATION ÇEKİM TAKLİDİ (HV.): Bir serbest düşüş durumunda

çekim reaksiyonunu taklit için merkezcil kuvvetten yararlanma.

Bu husus muhtemelen arz üzerinde denenmiş normal çekim

reaksiyonu yerine araca santrifüj dönüş verilip, dış çevrenin araç

içinde mevcut cisimler üzerindeki merkezcil kuvvetinden

faydalanılarak elde edilmektedir.

GRAVITY WELL ÇEKİM KUYUSU (HV.): Çekim sahası derin bir çukur kabul

edilerek uzay aracının, gezegen bir cisimden kurtulmak için

tırmanması lüzumunu belirten benzetiş.

GRAZE YALAYARAK GEÇMEK: Zemine yakın geçiş. Ayakta duran bir

insana çarpacak kadar alçaktan geçen ve zemine hemen hemen

paralel bir yol takip eden bir atım. 2. SATIHTA: Havada infilak

veya sekme ateşinde paralanma noktası satıhta veya satıh

altında vukua gelen infilakleri belirtmek için kullanılan


kıymetlendirme veya gözetleme terimi. Ayrıca bakınız: "air",

"graze burst".

GRAZE BURST SATIHTA PARALANMA, YERDE PARALANMA: Bak. "graze".

GRAZING FIRE YALAYICI ATEŞ: Menzilinin büyük bir kısmı içinde, ayakta duran

her insanı vuracak kadar zemine yakın ve hemen hemen paralel

bir uçuş yolu takip eden ateş. Yalayıcı ateş; yere büyük bir açı ile

vuran saplanıcı (plunging fire) farklıdır. Ayrıca bakınız: "fire".

GRAZING POINT ÖLÜ MINTIKA ÜST KENARI: Ölü mıntıkanın tesbitinde, mermi

yolunun bir toprak kabartısına değdiği nokta.

GREASE TRAP BULAŞIK SÜZGECİ: Yağ ve çöpleri bulaşık suyundan ayırmaya

yarayan alet veya kap. Ayrıca bakınız: "bafle grease trap" ve

"filter grease trap".

GREAT CIRCLE BÜYÜK DAİRE: Merkezi dünyanın merkezinden geçen düzlemin

dünyanın yüzeyi ile kesişmesi ile meydana gelen daire.

GREAT CIRCLE ROUTE (COURSE) BÜYÜK DAİRE ROTASI, BÜYÜK DAİRE SEYRİ

(DZ.) (YOL GÜZERGAH): Merkezi dünyanın merkezinde olan bir

daireyi takip eden ve bu daire üzerindeki iki noktayı birleştiren

en kısa mesafedir.
GREEN LABEL YEŞİL YAFTA: Ateş almayan gazların naklinde dikkati çekmek

maksadıyla, ambalajların üzerine yapıştırılan yeşil etiket. Ayrıca

bakınız: "labelled cargo".

GREENWICH CIVIL TIME GREENWICH SAATİ: Greenwich meridyenine göre

ortalama güneş saati. Greenwich saatinde gün, gece yarısından

sonra sıfır saatte başlar. (0001-2400 e kadar) dört rakamla ifade

edilir. "Universal time" da denir. Ayrıca bakınız: "Zulu Time".

GREENWICH MEAN TIME ORTALAMA GREENWICH SAATİ: Greenwich

meridyeninde ortalama güneş saati.

GREENWICH ZONE TIME GREENWICH BÖLGE SAATİ: Saat bölgesi haritalarında

gösterildiği gibi, Greenwich'in doğu ve batısındaki bir coğrafi

bölgede bulunan ve bir harf eki ile belirtilen saat.

GRENADE TÜFEK BOMBASI: Tüfek karabina veya özel tüfek bomba hunisi

vasıtasıyla atılan küçük infilak veya kimya bombası. Ayrıca

bakınız: "hand grenade", "rifle grenade" ve "frangible grenade".

GRENADE COURT BOMBA ALANI: Bomba atma eğitimi için hazırlanmış eğitim

meydanı.

GRENADE FUSE TÜFEK BOMBASI FÜNYESİ: Bak. "fuze".


GRENADE LAUNCHER TÜFEK BOMBA HUNİSİ, BOMBA ATAR: Bir tüfek veya

karabina namlu ağzına takılan ve namluyu tüfek bombası atmaya

elverişli bir vasıta haline getiren ek parça. Ayrıca bakınız:

"grenade thrower" ve "launcher".

GRENADE NET BOMBA AĞI: Kafes telinden veya buna benzer şeylerden yapılan

ve el bombalarına karşı korunmak için siper vesairenin önüne

konan ağ.

GRENADE PIT BOMBA ÇUKURU, BOMBA KAPANI: Genellikle el bombasının

tesirini tahdit için meyilli bir sathın dibinde hazırlanan çukur. El

bombaları, bu satıhtan yuvarlanarak bu çukura girer; böylece

tesiri tahdit edilmiş olur.

GRENADE PROJECTION ADAPTER EL BOMBASI ADAPTÖRÜ: El bombalarının

tüfek bomba hunileri ile atılmasını mümkün kılan mekanik alet.

GRENADE THROWER BOMBAATAR: Küçük infilak veya kimya bombalarını

atmaya mahsus cihaz. Ayrıca bakınız: "grenade launcher" ve

"launcher".

GREY PROPAGANDA BULANIK PROPAGANDA: Özellikle herhangi bir kaynak

tanımlamayan propaganda. Ayrıca bakınız: "propaganda".


GRID GRİD (ABD SAVUNMA BAKANLIĞI, SAVUNMA KURULU): 1. Dik

açılarla birleşen ve kareler oluşturan iki grup paralel hatlar; Grid

aşağıdakileri temin etmek için haritalar, şemalar ve diğer benzer

dünya şeklini temsil eden planlara doğru ve tutarlı şekilde

uygulanır: a) Diğer bölgelere göre mahallin mevkiinin

tanımlanması, b) Diğer noktalara yön ve mesafenin ölçülmesi ya

da hesaplanması. 2. Coğrafi noktanın yerini grid koordinatları ile

vermeye yarayan bir terim. Ayrıca bakınız: "military grid; military

grid reference system". (Not: Savunma Kurulunun tanımında 1a

ve 1b alt bölümleri bulunmamaktadır) .

GRID AZIMUTH GRİD SEMTİ, İSTİKAMET AÇISI: Grid kuzeyine nazaran ölçülen

semt. Buna bazen Y (azimuth) de denir.

GRID BEARING GRİD İSTİKAMET AÇISI (NATO): Bir nesnenin belirli bir noktaya

nazaran, grid kuzeyi referans alınarak ve yatay bir açı olarak

ifade edilen yönü. Ayrıca bakınız: "bearing".

GRID CONVERGENCE GRİD YAKLAŞMA AÇISI (NATO): Bir noktadaki grid

kuzeyi ve gerçek kuzey yönü arasındaki yatay açı. Ayrıca bakınız:

"declination" ve "variation" (navigation) ".


GRID CONVERGENCE FACTOR GRİD YAKLAŞIM FAKTÖRÜ (ABD SAVUNMA

BAKANLIĞI, NATO): Grid yaklaşım açısının enlem farkına oranı.

Bu oran, Lambert Konik Ortomorfik izdüşümünde aynı iki

standart paraleli temel alan tüm şemalarda sabittir. Ayrıca

bakınız: "convergence; grid convergence; constant of the cone".

GRID COORDINATE SYSTEM GRİD KOORDİNAT SİSTEMİ: Coğrafi mevkileri

(enlemler ve boylamlar) hemen düzlem koordinatlarına

çevirebilmek ve ilgili hesaplamaları bilinen düzlem araştırması

metoduna göre yapabilmek amacıyla, bir harita izdüşümüne

dayandırılan ve matematik olarak ayarlanan bir dik koordinat

sistemi.

GRID COORDINATES GRİD KOORDİNATLARI: Bir noktayı, gridli kara, hava

veya deniz haritalarında veya hava fotoğrafları üzerinde bulmaya

ve tesbite yarayan bir koordinat sisteminin numara ve harfleri.

Ayrıca bakınız: "coordinates".

GRID DECLINATION GRİD SAPMASI; GRİD İNHİRAFI; YAKLAŞMA AÇISI

(TOP.): Buna "gisement" de denir. Ayrıca bakınız: "declination".

GRID INTERVAL GRİD ARALIĞI: Grid hatları arasındaki mesafe. (Genellikle

metre cinsinden) .
GRID JUNCTION GRİD KESİŞME HATTI: İki grid bölgesi arasında bulunan ve

bazen açık renkle belirtilen sınır.

GRID LINE GRİD HATTI: Bir grid sistemindeki hatlardan herbiri; bir haritayı

karelere ayırmaya yarayan çizgi. Bir grid sistemindeki doğu-batı

çizgileri X (sağa) hatları, kuzey-güney çizgileri ise Y (yukarı)

hatlardır.

GRID MAGNETIC ANGLE GRİD MANYETİK AÇISI: Grid kuzeyi ve manyetik kuzey

yönü arasındaki açısal fark. Grid kuzeyinden doğu veya batı

yönünde ölçülür. Grid manyetik açısına bazen "grid değişmesi

(grivation) veya (grid variation) " denir. Ayrıca bakınız:

"declination".

GRID NAVIGATIONGRİD SEYRİ: Yön referansı olması amacıyla bir grid kaplaması

kullanarak seyretme metodu. Ayrıca bakınız: "navigational grid".

GRID NORTH GRİD KUZEYİ; ŞEBEKE KUZEYİ: Bir askeri haritada itibari meridyen

veya güney-kuzey grid hatlarının gösterdiği istikamet. Bu

istikamet genellikle hakiki kuzeyin aynı değildir. Buna "Y north"

da denir.

GRID SHEET GRİD TAKSİMATLI KANAVA: Üzerinde grid taksimatı bulunan boş

kanava veya pafta.


GRID SYSTEM GRİD SİSTEMİ: Bak. "military grid system".

GRID TICKS GRİD İŞARETLERİ: Bir harita veya şemanın kenarında, o kağıdın

üzerinde bulunan ilave grid referans sistemlerini belirtmeye

yarayan küçük işaretler. Grid işaretleri bazen kolayca referans

olarak kullanılabilmeleri için haritaların dahili grid hatları

üzerinde gösterilir.

GRID VARIATION GRİD DEĞİŞMESİ: Bak. "grid magnetic angle", "grivation".

GRID ZONE GRİD BÖLGESİ, DİLİM: Tek başlangıç noktasına nazaran grid

hatları ile sınırlanmış ve koordinatlarını hesaplamak için grid

cetvelleri hazırlanmış bölge.

GRIDED MAP GRİDLİ HARİTA: Üzerinde kuzeyden güneye ve batıdan doğuya

doğru uzanan grid hatları çizilmiş bir harita. Bu hatlar yer

bildiriminde kullanılır.

GRILLE ŞİFRE IZGARASI: Kriptografide, metne ait birimlerin yazılıp

okunabileceği noktaları açık bırakmak için üzerine delikler

açılmış; kağıt, karbon, ince maden, plastik veya buna benzer bir

maddeden yapılmış küçük levha.


GRIP SAFETY KABZA EMNİYETİ: Tetik çekildiği zaman kabza iyice

kavranmadıkça silahın ateşlenmesini önleyen tertibat. Bu

tertibat özellikle otomatik tabancalarda kullanılır.

GRIPPER EDGE KAVRAYICI KENAR: Kağıt veya baskı malzemesinin baskı

makinesine çekildiği kenar.

GRIPPER EDGE/SIDE LAY SİPER-MAKAS TERTİBATI: Pafta kağıdını veya diğer

materyali baskı makinesine sokarken herbir paftanın aynı yere

oturtulmasını sağlayan iki adet kılavuzlama tertibatı.

GRIVATION GRİD DEĞİŞMESİ: Bak. "grid magnetic angle".

GROIN/GROGNE-EPI SET: : Sahillerdeki plajlar boyunca, kum veya çakılların

hareketine mani olmak için denizin içine inşa edilen alçak duvar.

GROMMET SEVK ÇEMBERİ MUHAFAZA KUŞAĞI: Mermilerin sevk çemberini

muhafaza etmek için kullanılan ip, plastik, lastik veya madenden

yapılmış halka, çember.

GROOVE YİV: Silah ateşlendiği zaman mermiyi döndürmek için silahın

namlusunda açılmış birçok helezoni kanaldan herbiri. Yivler

arasındaki yüksek satıhlar setlerdir. Ayrıca bak. "land" ve

"rifling".
GROSS ERROR KABA HATA (HV.): Füze sistemine ait olmayan hatalar sonucu

hedeften, faydalı bir hasar meydana getiremeyecek kadar uzakta

kaydedilen füze vuruşu. Nişan noktasının-uzak bir nokta olması

hali gibi- koordinatları sıhhatli olarak bilinmiyorsa kaba hata

meydana gelebilir. .

GROSS NATIONAL PRODUCT (GNP) GAYRİ SAFİ MİLLİ HASILA:

GROSS REGISTER TONNAGE GAYRİ SAFİ TONİLATO, BRÜT GEMİ TONAJI: Bir

geminin, gayrisafi ton (register ton) olarak ifade edilen, bütün iç

hacmi. Buna (gross tonnage) da denir. Bu tonilatoya şunlar dahil

değildir: safra, su koymaya yarayan tanklar, açıkbaş kasara

köprüsü, geminin kıç tarafı, ambar ağzı, belirli havalandırma ve

aydınlatma yerleri kazan dumları ve kaportalar, yolcu kamaraları

ve diğer bazı mahaller. Ayrıca bakınız: "tonnage".

GROSS SETTLEMENT GÖTÜRÜ HESAP, KABA TUTARI: ABD ordusunda

müteahhidin hakkını tespitte elden çıkarılan malzeme karşılığı

vesikalar için indirmeler yapılmadan ve kısmi veya avans olarak

ya da parti ödemede bulunulmadan önce, müteahhit ile

sözleşmeyi yapan subay tarafından üzerinde mutabakata varılan

dolar miktarı.
GROSS SPACE GAYRI SAFİ DEPOLAMA SAHASI: Yangın bölmeleri ile diğer yapı

kayıpları dahil, dış bölmeler arasında kalan iç saha. Açık

depolama sahalarının -bu sahalar içindeki dekovil hatları ve

devamlı yollar çıkarılmadan toplamı ölçülür. Transit ambarı

depolama sahası da (transit sheed space) bunun içindedir.

GROSS SPACE AVAILABLE FOR STORAGE SAFİ DEPOLAMA SAHASI: Mal

konmayan depolama sahası (non-storage space) hariç, gayri safi

depolama sahası. Faydalanıldığı veya faydalanmak mümkün

olduğu takdirde transit ambarı depolama sahasını (transit

shedspace) da içine alır.

GROSS SPACE FOR STORAGE OPERATION SAFİ DEPOLAMA ÇALIŞMALARI

SAHASI: Yerine ve tertiplenmiş bulunduğu veya tertiplendiği

kullanma maksadına bakılmaksızın, depolama faaliyetlerinin

desteklenmesi için gerekli bir işte kullanılan saha.

GROSS TONNAGE GAYRİ SAFİ TONİLATO, BRÜT GEMİ TONAJI: Bak. "gross

register tonnage" ve "tonnage".

GROSS VEHICLE WEIGHT BRÜT ARAÇ AĞIRLIĞI, GAYRİ SAFİ ARAÇ AĞIRLIĞI: Bir

aracın yakıtı, yağlama yağları, soğutma sıvısı, paraşütçü teçhizatı,


faydalı yükü ve işletme personeli dahil, ağırlığı. Ayrıca bakınız:

"curb weight" ve "net vehicle weight".

GROSS WEIGHT GROSS AĞIRLIK: Bir kap veya paletin yükü ve bağlantıları

dahil olmak üzere ağırlığı. Ayrıca bakınız: "net weight".

GROUND AIR VEHICLE KARA HAVA ARACI: Esas itibariyle karada kullanılmak

üzere imal edilmiş fakat kısa süreler için uçmasına imkan veren

uçuş performansına da sahip bir kara aracı.

GROUND ALERT YER ALARM METODU: Yerde bulunan uçakların bir görev

emri aldıktan sonra, belirtilmiş kısa bir süre içinde (genellikle 15

dakika) muharebe mürettebatı ile birlikte, tam ikmalleri yapılmış

ve teçhiz edilmiş uçuşa hazır vaziyette bulundukları durum.

Ayrıca bak. "alert" .

GROUND ALERT METHOD YERDE ALARM USULÜ: Hava savunmasında, avcı

uçaklarının kullanılmasına ait üç usulden biri. Bu usulde,

savunmadaki avcı kuvveti, düşman uçaklarının yaklaştığına dair

haber gelir gelmez, derhal havalanacak şekilde, yerde hazır

tutulur. Avcı uçaklarının kullanılmasına ait diğer usuller, havada

alarm usulü (air alert method) ve arama devriye usulü (search

patrol) dür.
GROUND BADGE KARA BRÖVESİ: Sık sık tehlike ve meşakkate maruz

personelin oynadığı önemli rolü belirtmek için, kara ordusu

mensuplarına verilen bir tip bröve. Örneğin; Piyade Muharebe

Brövesi (combat in fontryman badge), Sıhhiye Hizmet Brövesi

(Medical Badge), Paraşütçü Brövesi (Parachutist Badge) vesaire

gibi. Ayrıca bakınız: "badge".

GROUND CABLE BALON BAĞLAMA KABLOSU: Bir baraj balonunu yere tespit

etmekte kullanılan kablo.

GROUND COMMANDER KARA BİRLİKLERİ KOMUTANI: Bir veya birkaç hava

birliği tarafından himaye edilmekte olan kara birliklerinin

komutanı.

GROUND CONTROL KONTROL NİRENGİSİ: Arz üzerindeki bir noktanın veya

noktalar sisteminin, gök küresine, geoid'e (ortalama deniz

seviyesine), bilinen bir referans sferoid'ne veya kabul edilmiş

başlangıç noktasına nazaran mevkiini belirtir genel terim.

Kontrol nirengisinin mevkii, coğrafi, jeodezik, olarak veya düzlem

koordinatlarla ifade edilebilir.

GROUND CONTROL (GEODETIC) Bak. "ground control".


GROUND CONTROL INTERCEPTION YERDEN KONTROLÜ ÖNLEME: Düşman

hava araçlarını yakalamak maksadıyla, dost uçak ve güdümlü

füzelerin yerden idaresini; mümkün kılan ve radar tekniği

kullanan bir sistem.

GROUND CONTROLLED APPROACH YERDEN KONTROLLÜ YAKLAŞMA:

Meydana yaklaşmakta olan bir uçağı, hem gözetleme radarı hem

hassas yaklaşma radarlarından faydalanmak suretiyle, iniş

durumuna getirmek için uygulana teknik ve usuller. Ayrıca

bakınız: "optical landing system".

GROUND CONTROLLED APPROACH PROCEDURES YERDEN KONTROLLÜ

YAKLAŞMA USULLERİ: Bir uçağın yaklaşım sırasında, karaya

indirme durumuna getirmek için, gözlem ve hassas yaklaşım

radarı kullanarak yer kontrol ile konuşma tekniği. Ayrıca bakınız:

"automatic approach and landing".

GROUND CREW YER MÜRETTEBATI: Hava harekatı ile ilgili yer personeli.

Örneğin bir uçağın bakım personeli gibi.

GROUND ECHELON YER KADEMESİ: Müşterek hava-yer harekatında, hava

kuvvetlerinden ayırdetmek için, yerde vazife gören birliğe verilen

ad.
GROUND EFFECT MACHINE YER ETKİLİ MAKİNE: Normal olarak yer etki

sahası içinde uçan makine.

GROUND EFFECT PHENOMENON YER ETKİSİ OLAYI: Bir aracı yere yakın

havada tutmakla beraber serbest hareketine de imkan veren ve

yer sürtmesini gidermede faydası dokunan suni bir hava

yastığının teşekkülü. Yer etkili makinalar bu olaydan faydalanır.

GROUND ENVIRONMENT YER ÇEVRE ŞARTLARI (HV.): Karada işleyen bir

sistem veya teçhizat parçasını kuşatan ve etkileyen çevre

şartları.

GROUND FEATURES ARAZİ TAFSİLATI, ARAZİ ARIZALARI: Bak. "terrain

features".

GROUND FIRE YERDEN ATEŞ: Uçaklara yönelik yerden havaya yapılan küçük

silahların ateşi.

GROUND FORCES YER KUVVETİ, YERDEKİ KUVVET: Havada olmayan, gaz

üzerinde bulunan ve harekat yapan kuvvetler.

GROUND FORCES COMMAND KARA KUVVETLERİ KOMUTANLIĞI: Türk

Ordusundaki "Kara Kuvvetleri Komutanlığı" nı karşılamak için

evvelce Amerikalılar tarafından kabul edilen terim. Şimdi "Land

Force Command" terimi kullanılmaktadır.


GROUND ICE TOPRAK BUZU: Donmuş arazideki, az çok şeffaf buz kitleleri.

Örneğin; "subsoil ice" (toprakaltı buzu), "under ground ice"

(yeraltı buzu), "fossile ice" (fosil buzu), "stone-ice" (taş buzu)

gibi. Buzul menşeli olan buzlar buna dahil değildir. Alaskadaki

madenciler buna (glacier) de derler.

GROUND ICE-MOUND DONMA KABARTISI: Bak. "Frost mound".

GROUND LIAISON OFFICER YER İRTİBAT SUBAYI: Hava keşfi veya taarruzi

hava destek faaliyetlerinde, özel surette yetiştirilmiş bir subay.

Bu subaylar, eğitim ve muharebe harekatına katılmış, Hava ve

Deniz Kuvvetleri birlikleri nezdinde irtibatı sağlamak üzere,

münasip Kara Ordusu Komutanının emir ve kontrolü altında,

normal olarak, timler halinde teşkilatlandırılmışlardır.

GROUND LIAISON OFFICER TEAM YER İRTİBAT SUBAY TİMİ: Bir kara irtibat

subayı ile lüzumlu unsurlardan kurulmuş bir tim.

GROUND LIAISON PARTY YER İRTİBAT PARTİSİ: Bir taktik hava destek teşkilatı ile

irtibattan sorumlu olan muhtelif sayıda personele sahip bir kara

ordusu birliği.

GROUND LIAISON SECTION YER İRTİBAT KISMI (ABD SAVUNMA BAKANLIĞI,

SAVUNMA KURULU): Değişik sayıda kara ordusu subayı ve eri ile


araçtan ibaret ve Kara Kuvveti Karargahının kontrolü altında,

Kara Hava irtibatından sorumlu bir kara ordusu birliği.

GROUND LOOP RULE KAÇIRMA: Bir uçağın meydana iniş, meydandan kalkış

veya meydanda dolaşma esnasında, kontrol dışında şiddetle

dönüşü.

GROUND MINE DİP MAYINI: Denizin dibinde bulunan sualtı mayını. Bak.

"bottom mine".

GROUND NADIR YER NADİRİ/AYAKUCU: Fotoğraf makinesi merceği perspektif

merkezinin, arzda düşey olarak tam altına rastlayan nokta. Bu

nokta, tam düşey fotoğrafta esas noktadır.

GROUND OBSERVATION KARA GÖZETLEMESİ: Düşman ve dost mevzileri ile atış

vesaire faaliyetlerinin karadaki bir noktadan gözetlenmesi. Buna

"terrestial observation" da denir.

GROUND OBSERVATION POST KARA GÖZETLEME YERİ: Kara gözetlemesinin

yapıldığı yer.

GROUND OBSERVER KARA GÖZETLEYİCİSİ: Gözetleyici olarak bir yerde

yerleşmiş bulunan şahıs; özellikle, düşman hava hücumunu

gözetlemek üzere dikilmiş nöbetçi.


GROUND OBSERVER CENTER KARA GÖZETLEME MERKEZİ: Kara gözetleme

ekiplerimin elde ettikleri bilgileri, verdikleri ve aldıkları bilgileri

gerekli kontrol ve rapor verme makamlarına intikal ettiren bir

merkez.

GROUND OBSERVER ORGANIZATION KARA GÖZETLEME TEŞKİLİ: Hava

araçlarının hareketleri hakkında işitme ve görmeye dayanan bilgi

temini için arazide elverişli noktalara yayılmış bir kara gözetleme

teşkili.

GROUND OBSERVER TEAM KARA GÖZETLEME EKİBİ: Hava araçlarının,

savunulan bir bölge üzerinde hareketleri hakkında işitme ve

görme yolu ile elde edilmiş bilgileri vermek üzere araziye

yayılmış küçük birlik veya müfrezeler.

GROUND PATTERN ARAZİ ŞEKLİ; ARAZİ ARIZASI:

GROUND PATTERNING SUNİ ARAZİ ŞEKLİ: Kamuflajda; arazinin suni olarak

resmini çıkarmak.

GROUND PERFORMANCE AIRCRAFT YER PERFORMANSLI UÇAK: Esas itibariyle

havada kullanılmak üzere imal edilmiş, fakat kendi motor

gücüyle rule dışında bir yer performansına sahip uçak.

GROUND PHOTOGRAPHY KARA FOTOĞRAFÇILIĞI: Yerden fotoğraf alma işi.


GROUND POSITION YER MEVKİİ: Bir uçağın düşey vaziyette, altında, yer

üzerindeki mevki.

GROUND POSITION INDICATOR YERE NAZARAN POZİSYON GÖSTERGESİ:

Sürüklenme hesabını yapacak tertibatı mevcut ve hava mevkii

göstergesine (air position indicator) benzer bir parakete ile

mevki hesaplayıcısı.

GROUND PROJECTOR YER İŞARET FİŞEĞİ HUNİSİ: Bak. "ground signal

projector".

GROUND READINESS YERDE HAZIRLIK DURUMU, YER HAZIRLIK DURUMU:

Emirler alındıktan sonra uçakların kısa bir süre içinde uçuşa

geçmek için ikmalleri yapılıp teçhiz edildikleri ve personelin

yerlerini aldıkları durum.

GROUND RECONNAISSANCE KARA KEŞFİ: Yalnız kara birlikleri tarafından

yapılan keşif.

GROUND RETURN KARA YANSIMASI, TOPRAK YANSIMASI: Bir görüntü olarak

oluşan ve/veya kaydedilen, toprak sathından yansıma. Ayrıca

bakınız: "clutter".

GROUND RIGGING YER BAĞLAMA DÜZENİ: Meydana indirilmiş bir balonun, yer

kablosuna bağlanmasında kullanılan halatlar ve palanga.


GROUND SCHOOL HAVA KARA OKULU: Hava Kuvvetlerine ait ve hava sınıfına

haritacılık, fotoğrafçılık ve aerodinamik gibi konularda öğretim

yapan okul.

GROUND SHOCK PROBLEM YER ŞOKU PROBLEMİ (HV.): Şiddeti ve

paralanma durumu bilinen bir nükleer infilakın sebep olduğu bir

yer şokunun, arzın yüzeyinde veya altında, belirli bir noktadaki

şiddetini, istikametini ve süresini tayin problemi.

GROUND SIGNAL (S) YER İŞARET FİŞEĞİ: Bir yer işaret hunisinden atılan

piroteknik işaret.

GROUND SIGNAL PROJECTOR YER İŞARET FİŞEĞİ HUNİSİ: İşaret ve aydınlatma

mühimmatını yerden havaya atmaya yarayan cihaz. Buna

(ground projector) veya (pyrotechnic projector) de denir.

GROUND SPECIAL SECURITY FORCES KARA ÖZEL GÜVENLİK KUVVETLERİ:

Olağanüstü bir durumda, acil önemdeki yerel güvenlik

görevlerini planlamak ve yerine getirmek üzere görevlendirilmiş,

ihtiyat asli teşkillerine mensup birlikler.

GROUND SPEED YER SÜRATİ, YER HIZI: Bir uçağın yere nazaran hızının yatay

bileşeni. Bunun aksi (airspeed) hava sürati'dir.


GROUND SPEED MODE YER HIZI MODU: Bir uçuş kontrol sisteminde, uçağın

yer hızının hesaplanmış bir değere göre otomatik olarak kontrol

edildiği bir kontrol modu.

GROUND START YERDE ÇALIŞTIRMA (HV.): Ateşlemeyi ana kademeye

aktarmak ve ateşleme işini yerde tamamlamak suretiyle yapılan

bir tahrik başlatma işlemi. Bu şekil; çalıştırma işlemini füze

atıldıktan sonra başlatıp gücün bundan sonra oluşturulduğu

(inflight) veya (airstart) ın aksidir. Büyük çap roket araçlarında

yerde çalıştırma, genel olarak, füze dışındaki basınçlı sevkedici

tanklarla yapılır; böylece araca iç sevk hakkı payını kullanmadan

havalanma imkanı sağlanır.

GROUND STRAFING ALÇAKTAN TARAMA: Alçaktan uçan hava araçları

tarafından yerdeki birliklere karşı bomba, roket, makinalı tüfek

ve otomatik top kullanmak suretiyle yapılan taarruz.

GROUND STRIKING FORCE KARA VURUŞ KUVVETİ, KARA VURUCU KUVVETİ:

Bak. "striking force".

GROUND SUPPORT EQUIPMENT YER DESTEK TEÇHİZATI: Uçağın ve bütün

ilgili teçhizatının bakımı için gerekli teçhizatın tamamını içine alır.


GROUND SURVEY ARAZİ MESAHA FENNİ, ARAZİ ÖLÇMESİ: Bir havai mesaha

fenninden farklı metodlarla yapılan mesaha işleri. Arazi mesaha

fenninde yerden alınmış fotoğraflardan faydalanılır, hava

fotoğraflarından faydalanılmaz. Ayrıca bakınız: "aerial survey".

GROUND TRACE YER İZDÜŞÜMÜ: Uçan bir cisim, füze veya uydunun arz

üzerinden geçerken satıhta çizdiği teorik iz.

GROUND UMPIRE KARA HAKEMİ: Manevralarda Kara Kuvvetlerinin harekatı

üzerinde hakemlik yapan subay. Ayrıca bakınız: "air umpire".

GROUND VISIBILITY YERİN GÖRÜNEBİLİRLİĞİ: Dünyanın yüzeyi yakınında,

güvenilir bir gözlemci tarafından rapor edildiği üzere, sürmekte

olan yatay görünebilirlik.

GROUND WAVES YEREY DALGALAR (HV.): Bir infilakla yerde teşekkül eden

dalgalar. Bu dalgalar üç çeşittir; uzunluğuna dalgalar

"longitudinal waves" (sıkışma), yanlamasına dalgalar "transverse

waves" (kesme veya makaslama) ve yüzey dalgalar "surface

waves" (su çırpıntısına benzer). Yerey dalgalar; (bir yer veya

satıh parçalanmasında olduğu gibi) direkt yer şoku veya

(herhangi bir çeşit paralanmada olduğu gibi) hava ile nakledilen

blastle endüklenmiş olabilir.


GROUND ZERO YER SIFIR NOKTASI: Bir nükleer silahın infilak noktasında veya

bu noktanın dikey olarak altında veya üstünde kara veya su sathı

üzerinde bulunan nokta (GZ olarakta bilinmektedir). Ayrıca

bakınız: "actual ground zero; desired ground zero".

GROUND-TO-AIR YERDEN HAVAYA: Yerden havaya karşı yapılan ateş ve

faaliyetleri ifade için kullanılan genel terim.

GROUNDING UÇUŞTAN MEN EDİLME: Genellikle geçici mahiyette olmak

üzere, bir kimsenin uçuştan men edilmesi. Uçuştan men edilme,

uçuşu tehlikeli bir hale getiren fena uçuş şartlarından dolayı veya

kaideye aykırı hareket eden bir şahsın cezalandırılması için

olabilir. Uçak için de kullanılır.

GROUP GRUP: 1. İki veya daha çok tabur ya da iki veya daha çok filo

grubundan oluşan, elastik bir idari ve taktik birlik. Terim;

muharebe destek ve hizmet destek birliklerine de uygulanır. 2.

Özel bir amaç için tasarlanmış, normal olarak, bir kuvvetin tali bir

bölümü halinde, bir miktar gemi veya hava aracı. 3. Bir bütün

halinde çalışan, birçok parçalardan meydana gelmiş, mekanik bir

düzen. 4. Haberlerin gönderilmesinde veya kriptolanmasında bir

birim meydana getiren bir veya daha çok sembol. Ayrıca bakınız:

"army group", "boat group", "embarkation element (unit)


(group) ", "tactical air control group", "tractor group", "transport

group (amphibious)".

GROUP BURIAL TOPLU DEFİN, TOPLU GÖMME: Kimlikleri tespit edilmemiş iki

veya daha fazla cesedin müşterek bir mezara gömülmesi. Ayrıca

bakınız: "burial".

GROUP COUNT GRUP SAYISI: Bir haberin belirli bir kısmında genellikle

haberin metninde, mevcut grup ve kelimelerin sayısını belli eden

semboller.

GROUP FIRING GRUP ATEŞİ: Hafif ateşli silahların gruplar halinde yaptıkları atış

tatbikatı.

GROUP FORMATION GRUP DÜZENİ: Çeşitli uçuş düzenlerinden herhangi

birinde uçuş yapan iki veya ikiden çok filo. Örneğin; V düzeni (V

formation), kademeli dağınık düzen (stagger formation) ve

kademeli düzen (echelon formation) gibi.

GROUP OF FIRE ATEŞ GRUBU, ATEŞ GRUPLARI: Bir ateş toplaması ile

kaplanmayacak kadar geniş bir taktik bölgeyi örter iki veya daha

çok ateş toplaması (concentration). Bir grup dahilindeki ateş

toplamaları ya birbirlerini takiben ya da aynı zamanda yapılır.


GROUP OF TARGETS HEDEFLER GRUBU: Aynı anda ateş edilmek istenilen iki

veya daha fazla hedef. Hedefler grubu bir harf/sayı terkibi ya da

takma adla gösterilir. GROUP RENDEZVOUS (ABD SAVUNMA

BAKANLIĞI, SAVUNMA KURULU): GRUP RANDEVU/BULUŞMA

YERİ: Aynı tipten teşkillerin, harekete geçmeden önce,

buluşacakları bir kontrol noktası.

GROUP RENDEZVOUS (NATO) GRUP RANDEVU/BULUŞMA YERİ: Bak. "force

rendezvous".

GROUP STUDY CLASSES GENEL KÜLTÜR TOPLU EĞİTİM SINIFLARI: Askeri

tesislerde, ordu genel kültür programına (Army education

program) göre açılan ve askeri veya sivil öğretmenler tarafından

idare edilen sınıflar.

GROUSER PATİNAJ TIRNAĞI: Traktör veya tank tırtılları veya otomobil

lastikleri üzerinde bulunan ve çekme kuvvetini arttırmaya

yarayan çıkıntılardan biri.

GRUBBING KAZI: El aletleri veya dozer ile ağaç köklerini çıkarmak için

yapılan kazı.

GRUDGE KİN, HINÇ:


GUARD MUHAFIZ, KARAKOL, NÖBETÇİ: Konaklamada, bir mevki veya

buna benzer bir yeri baskından korumak veya mahkumların

kaçmalarına ya da düşmanca bir harekette bulunmalarına engel

olmakla görevlendirilen bir veya birkaç şahıs. Bunlar; kendilerine

emanet edilen yeri ve kimseleri, sistemli şekilde, gözaltında

tutarlar. Ayrıca bakınız: "interior guard".

GUARD AMMUNITION NÖBETÇİ MÜHİMMATI: Nöbet hizmetinde kullanılan

sevk barutu azaltılmış cephane. Buna "guard cartridge" da denir.

GUARD BAND EMNİYET BANDI: Telsiz istasyonları arasında karışıma engel

olmak üzere tahsis edilen frekanslar bandı.

GUARD CARTRIDGE NÖBETÇİ MÜFREZESİ: Belirli bir süre için nöbet tutmak

üzere ayrılmış erler. Bu süre genellikle bir gündür.

GUARD DUTY NÖBET HİZMETİ: Nöbetçilerden beklenen iş, belirli bir yerin veya

belli bir bölgenin sistemli bir şekilde gözaltında bulundurulması.

GUARD MOUNT NÖBET DEĞİŞTİRME: Yeni nöbetçi dikilip eski nöbetçi

ayrılırken yapılan merasim.

GUARD OF HONOR MERASİM KITASI: Bir merasimin yapılmasına memur

olan veya bir merasime katılan kıta.


GUARD POSTER NÖBET ÇİZELGESİ: Bir birlikte, askerler tarafından tutulan

nöbetin tarih sırasını gösterir çizelge. GUARD'S EXPENSE IN

RETURNING ABSENTEE: İZİNSİZ ORTADA GÖRÜNMEYENİN GERİ

GETİRİLİŞİNDEKİ MUHAFAZA MASRAFI:

GUARD REPORT NÖBET RAPORU: Bir nöbetçi müfrezesinin komutanı

tarafından her hizmet devresinin sonunda, ilgili makama sunulan

rapor.

GUARDHOUSE MUHAFIZ BİNASI, ASKERİ KARAKOL: Nöbet (iç karakol) görevi için

ayrılmış erlerin işgal ettikleri bina.

GUARDROOM MUHAFIZ KOĞUŞU: Nöbet görevi süresince nöbetçiler tarafından

işgal edilen oda.

GUARDSHIP NÖBETÇİ GEMİ: Refakatindeki diğer gemilerin daha az bir hazırlık

durumunda beklemelerini temin amacıyla, özel görev verilmiş

bir gemi.

GUERILLA GERİLLA: Gerilla harbine katılan muharip bir şahıs. Ayrıca

bakınız: "unconventional warfare".

GUERILLA WARFARE GERİLLA HARBİ: Düşman elindeki arazide veya düşman

arazisinde ekseriyeti yerli olan gayri muntazam kuvvetler


tarafından idare edilen, askeri ve milis harekatı. Ayrıca bakınız:

"unconventional warfare".

GUIDANCE GÜDÜM: Güdümlü füze tarafından alınan hedef istihbarat

bilgilerinin, tam zamanında yön değiştirmelere neden olacak

uygun uçuş kontrolu yapılmasında faydalanılan işlemin tamamı.

Ayrıca bakınız: "active homing guidance", "celestial guidance",

"command guidance", "homing guidance", "inertial guidance",

"midcourse guidance", "passive homing guidance", "preset

guidance", "semiactive homing guidance", "stellar guidance",

"terminal guidance" ve "terrestrial reference guidance".

GUIDANCE COVERAGE GÜDÜM KAPSAMI: Rehberlik edecek bilginin (yan

ve/veya rakam ve/veya mesafe) belirlenen performans ve

doğruluk derecesinde uçağa temin edildiği boşluk hacmi. Bu ya

kara teçhizatının intikali ile ilgili varsayımlar yaparak hava

alanı/küçük pistlerin geometrik yapısıyla ilgili olarak, ya da her

yer birliğince temin edilen kapsamla ilgili olarak belirtilebilir.

GUIDANCE SITE GÜDÜM SAHASI (HV. ): Güdüm hizmetleri veya belirli

fırlatma hızı temini için gerekli teçhizat ve yapıları ihtiva eden ve

son derece sağlam jeodezik esaslara göre tespit edilen belirli bir

mevki. Güdüm sahası; Bir füze atış sahasının kendi bünyesi


içinde bir kısım veya uzakta bir tesis olabilir. Güdüm sahası, füze

atış sahasına veya üs manzumesine tahsis edilebilir.

GUIDANCE STATION EQUIPMENT GÜDÜM İSTASYONU TEÇHİZATI: Füze

güdüm sisteminin, füzenin uçuşu esnasında güdüm temini için

gerekli, karada üslenmiş kısmı. Bu teçhizat, genellikle, tevcih

radarı, hız ölçme teçhizatı, atış esasları gönderme hattı teçhizatı

ve hesap aygıtı ile teçhizata ait test ve bakım malzemesinden

oluşur.

GUIDANCE SYSTEM (MISSILE) GÜDÜM SİSTEMİ (FÜZE): Uçuş bilgilerini

kıymetlendiren, bunları hedef esasları ile birleştiren, füzenin

arzu edilen uçuş. rotasını tesbit eden ve gerekli komutları,

muhabere vasıtaları ile füze uçuş kontrol sistemine bildiren bir

sistem. Ayrıca bakınız: "control system (missile) ".

GUIDANCE TAPES GÜDÜM BANTLARI (HV): Bir füze veya kompüter içine

yerleştirilen ve üzerinde füzeyi seçilmiş bir hedefe yöneltecek

esaslar kayıtlı bulunan manyetik veya kağıt şerit.

GUIDE HİZAYA GELMEK, İSTİKAMETE GELMEK: Yürüyüşte diğer bir şahıs,

birlik veya cisimden, yerine göre, hizaya gelmek veya istikamet

almak. Ayrıca bakınız: "alignment".


GUIDE CENTER İRTİBAT ORTADAN !: Yürüyüşü, bir düzenin merkezindeki

kılavuza veya merkez unsuruna göre ayarlamak için verilen

komut.

GUIDE FLAG KILAVUZ FLAMASI: Bir birliğin yerini, istikametini, takip edeceği

yolu, tehlikeli bir mıntıka vesaireyi göstermek üzere bir noktaya

dikilen flama.

GUIDE LEFT (RIGHT) İRTİBAT ERİ SOLA (SAĞA) !: Düzenin sol (sağ) tarafına

hareket etmesi için kılavuza verilen komut.

GUIDE ON ME İRTİBAT BENDEN !: Bir birliğin kendisini takip etmesi için, kıta

komutanı tarafından verilen komut. O zaman, bu birlik, diğer

birliklerin kılavuzu olur.

GUIDE SIGNS (ROAD TRANSPORT) KILAVUZ İŞARETLERİ (KARAYOLU

ULAŞTIRMASI): Mevkileri, mesafeleri, istikametleri, yolları ve

benzeri bilgileri belirtmek için kullanılan işaretler (Not: ABD

Savunma Kurulu, "guide signs (road transport) " terimini

kullanmaktadır).

GUIDED MISSILE GÜDÜMLÜ MERMİ (ABD SAVUNMA BAKANLIĞI, SAVUNMA

KURULU): Dünya yüzeyinden yukarıda hareket eden, takip ettiği

uçuş yolu dış veya iç tertibatla değiştirilebilen ve içinde insan


bulunmayan bir araç. Ayrıca bakınız: "aerodynomic missile",

"ballistic missile".

GUIDED MISSILE CRUISER GÜDÜMLÜ MERMİLİ KRUVAZÖR: Hava, suüstü

ve denizaltı tehditlere karşı harekat için vurucu ve amfibi

kuvvetler ile birlikte tasarlanan savaş gemisi. Normal silahları, 3

veya 5 pusluk toplar, hava savunması için SAM'lar ve denizaltı

savunma silahlarında oluşur. CGN olarak isimlendirilir. Görevi

için (heavy cruiser) 'e bak. Bu gemiler -CGN hariç tamamen tadil

edilmiş durumda, ağır kruvazörlerdir. Bütün toplar sökülmüş,

yerine Talos/Tartar füze rampaları yerleştirilmiştir. CGN; nükleer

güçlü, uzun menzilli, Talos/Tartar füze ve Asroc rampaları ile

teçhiz edilmiş bir gemidir. CG ve CNG olarak adlandırılır.

GUIDED MISSILE DESTROYER GÜDÜMLÜ MERMİLİ MUHRİP: Görevi için

(destroyer) 'e bak. Bu muhrip tipi; Talos/Tartar güdümlü füze

rampaları, geliştirilmiş deniz top bataryası, uzun menzilli sonar

ve denizaltı savunma silahları -ASROC dahil- ile teçhiz edilmiştir.

DDG olarak isimlendirilir.

GUIDED MISSILE EQUIPMENT CARRIER GÜDÜMLÜ FÜZE TEÇHİZAT

TAŞIYICISI: Muhtelif güdümlü füze sistemleri ve teçhizatları için


kullanılan kendinden müteharrik, tamamen paletli, amfibi,

havadan nakledilebilir, zırhsız bir taşıyıcıdır.

GUIDED MISSILE FRIGATE GÜDÜMLÜ MERMİLİ FIRKATEYN: 5"/54'lük top

bataryası ve güdümlü mermiler ile teçhiz edilmiştir. FFG olarak

isimlendirilir. Bak. "frigate".

GUIDED MISSILE HEAVY CRUISER GÜDÜMLÜ MERMİLİ AĞIR KRUVAZÖR:

Görevi için (heavy cruiser) e bak. Bu gemiler, tadil edilmiş ağır

kruvazörler olup üç toplu bir 8"/55 lik tareti ve yeniden monte

edilmiş bir adet ikili Terrier füze rampası vardır. CAG olarak

adlandırılır.

GUIDED MISSILE LIGHT CRUISER GÜDÜMLÜ MERMİLİ HAFİF KRUVAZÖR:

Görevi için (light cruiser) e bak. Tadil edilmiş hafif kruvazördür.

6"/47'lik toplara ilaveten, esas silah olarak Talos veya Tartar füze

rampaları monte edilmiştir. CLG olarak adlandırılır. Ayrıca

bakınız: "light cruiser".

GUIDED MISSILE SUBMARINE GÜDÜMLÜ MERMİLİ DENİZALTI: Ayrıca su

üstünden güdümlü mermi taarruz kabiliyetine sahip olacak

şekilde imal edilmiş denizaltı. SSG ve SSGN olarak adlandırılır.

SSGN nükleer güçlüdür. GUIDED MISSILE (SURFACE-TO-AIR):


GÜDÜMLÜ MERMİ (SATIHTAN-HAVAYA): Hava hedeflerine karşı

kullanılmak üzere satıhtan fırlatılan güdümlü füze. GUIDED

MISSILE (SURFACE TO-SURFACE): GÜDÜMLÜ MERMİ (SATIHTAN-

SATIHA): Satıh hedeflerine karşı kullanılmak üzere satıhtan

fırlatılan güdümlü füze.

GUIDED PROPAGATION YOĞUN HUZMELİ YAYIN: Radar huzmesinin bir yol

üzerinde toplanması.

GUIDELINES ANA ESASLAR:

GUIDES ON LINE İRTİBAT ERLERİ İLERİ !: Merasim geçişlerinde; bir birliğin

durup tertipleneceği yere kolayca gidebilmesini temin için, bu

yere gönderilecek irtibat erlerini çıkarmak maksadıyla verilen

komut. Eskiden buna (guides out) denirdi.

GUIDES OUT İRTİBAT ERLERİ İLERİ !: Bak. "guides on line".

GUIDES POST İRTİBAT ERLERİ YERLERİNE !: Merasim geçişlerinde, birliğin

geçişten önce tertipleneceği hatta varmasını temin için çıkarılan

irtibat erlerinin, kıta bu hatta geldikten sonra, kıta içindeki esas

yerlerine dönmeleri için verilen komut. Kıta, irtibat erlerinin

yanına gelince ve artık bu erlere lüzum kalmayınca bu komut

verilir.
GUIDON BİRLİK FLAMASI, MAKAM FORSU: Ordu birlikleri tarafından,

tanıtma maksadıyla taşınan bayrak. Bu bayraklar, genellikle,

kırlangıç kuyruğu biçiminde kesilmiştir. Ayrıca bakınız: "flag".

GUILTY SUÇLU:

GUINEA PIG Deniz mayın harbinde; a) Belli koşullar altında bir bölgenin

mayından temizlenmesi veya b) Bilhassa presor mayınların

patlatılmasını sağlamak için kullanılan bir gemi (NOT: NATO

tanımı aveb. alt bölümlerini kullanmaz) .

GULL YANILTICI: Elektronik savaşta, yanıltma amacıyla deniz sathında

bir hedefi simüle etmek için kullanılan yüzer radar yansıtıcısı.

GUN TOP: Nispeten uzun bir namluya, yüksek ilk hıza ve yatık bir

mermi yoluna sahip olan ve insan tarafından taşınmayan bir

silah. Bir top; kundağı motorlu, tekerlekli, tırtıllı veya çekili

olabilir. Namlu uzunluğu, çapın 30 veya daha fazla katı olan

topçu silahı. Bak. "howitzer; mortar".

GUN CAR TOP VAGONU: Top naklinde kullanılan demiryolu vagonu.

GUN CARRIAGE TOP KUNDAĞI: Bir topun sabit veya müteharrik kaidesi.

Bazen yükseliş ve yan ıskala tertibatı da kundak üzerinde

bulunur. Buna bazen kısaca kundak (carriage) da denir.


GUN CARRIER SİLAH TAŞIYICISI: Bak. "carrier".

GUN COTTON PAMUK BARUTU: Pamuğu; nitrik asit ve sülfürik asit ile muamele

ederek yapılan infilak maddesi. Pamuk barutu; bazı mermilerde

ve elektrikli ateşleme tertibatında, alevi infilak maddesine

ulaştırmakta kullanıldığı gibi, yüksek kaliteli bazı dumansız

barutların yapılmasında da kullanılır. Pamuk barutu; içinde çok

miktarda azot bulunan bir nitro selülozdur. Buna (nitro cotton)

da denir. Bak. "nitrocellulose".

GUN COVER SİLAH ÖRTÜSÜ, TOP ÖRTÜSÜ: Top, makinalı tüfek vesaire gibi

silahları, dış tesirlere karşı koruyan örtü.

GUN DEFENDED AREA TOPLA SAVUNULAN BÖLGE: Hava savunma topçusu

tarafından savunulan hayati bölge. Bu bölge üzerinde dost hava

araçlarının uçması, bazı belirli durumlar müstesna, yasaktır.

Ayrıca bakınız: "air defense artillery defended area".

GUN DEFLECTION BOARD YAN LEVHASI: Bak. "deflection board".

GUN DENSITY SİLAH YOĞUNLUĞU: Belirli bir hedefi ateş altına almak için

toplanan silahların sayısı. Bak. "density".

GUN DIFFERENCE MESAFECE KADEME FARKI: Belirli bir topun hedefe olan

mesafesi ile esas topun hedefe olan mesafesi arasındaki fark.


GUN DIRECTION ATEŞ İDARESİ: Bir gemide top ateşinin tevzi ve idaresi.

GUN DISPLACEMENT TOPUN BATARYA ORTASINA NAZAR. AN

KADEMELENMESİ, KADEMELENME: Bir topun batarya ortasına

veya bataryadaki esas topa olan mesafesi.

GUN DISPLACEMENT CORRECTION DEFLECTION YANCA KADEMELENME

DÜZELTMESİ: Kademelenmeden dolayı yanca yapılan düzeltme.

GUN DISPLACEMENT CORRECTION RANGE MESAFE KADEMELENME

DÜZELTMESİ: Kademelenmeden dolayı mesafece yapılan

düzeltme.

GUN DRILL TOP EĞİTİMİ: Bir topun; o topa tahsis edilmiş personel

tarafından, çalıştırılması ve bakımı öğretimi.

GUN EMPLACEMENT SİLAH MEVZİ SAHASI: Kamuflaj, cephane ikmali vesaire

gibi lüzumlu tesislerle birlikte bir silahın atış mahalli.

GUN GROUP NAMLU GRUBU: Bir silahta, geri tepme düzeni veya kundak ve

teferruatı hariç, diğer ana parçalar.

GUN HOIST TOP MATAFORASI: Büyük çaplı toplarda sevk barutunu ve

mermileri kaldırmak için, topun kaması yanına konan bir çeşit

vinç.
GUN IN BATTERY ATEŞE HAZIR TOP:

GUN JUNCTION BOX TOP İRTİBAT KUTUSU: Tek bir top üzerinde bulunan ve

atış esasları intikal sisteminden, elektrik cihazından göstergeler,

vesaireden gelen tel ve kabloların bağlantılarını muhafaza eden

kutu.

GUN LEVER YÜKSELTME KOLU: Bir kundak üzerine tespit edilmiş olan ve

topu atış vaziyetine yükseltmeye yarayan kol.

GUN MOTOR CARRIAGE TOP MOTORLU KUNDAĞI: Bak. "carriage".

GUN MOUNT SİLAH MESNEDİ: Bir silaha desteklik eden kundak, üçayak veya

diğer bir mesnet.

GUN OPERATIONAL CONTROL HAVA SAVUNMA BALON KONTROLÜ: Hava

savunma topçusunun atışına engel olmaması için, hava savunma

bölge komutanı tarafından baraj balonlarının vaziyetinin

kontrolü.

GUN OUT OF BATTERY ATEŞE HAZIR OLMAYAN TOP, NAMLUSU YERİNE

OTURMAMIŞ TOP: Bak. "battery".

GUN PARALLAX MEVKİ FARKI: Bak. "parallax".


GUN PARK TOP PARKI: Garnizon, kamp ve ordugahta topların park

edildikleri yer.

GUN POINTER YAN NİŞANCI: Top mürettebatı içinde topu tevcih eden şahıs.

Buna "gunner" da denir.

GUN POINTER CONTROL YAN NİŞANCI KONTROLU: Özellikle hava savunma

atışlarında, her topun kendi yan nişancısı tarafından yapılan atış

kontrolu. Yan nişancısı, gerekli önlemeyi temin ve hedefi izli

mermilerle veya açık nişangahlarla takip eder.

GUN POINTER'S PLATFORM YAN NİŞANCI BASAMAĞI: Büyük toplarda, yan

nişancının duracağı platform.

GUN POINTER'S SHIELD YAN NİŞANCI KALKANI: Yan nişancıyı koruyan madeni

levha.

GUN POINTING DATA TOP TEVCİH ESASLARI: Bak. "firing data".

GUN RACK SİLAHLIK: Bak. "arms rack".

GUN RAIL RAYLI MESNET: Bir skavt (scout car) veya buna benzer üstü açık

bir zırhlı arabada, makinalı tüfek mesnetlerine mahsus olmak

üzere, gövde etrafına döşenmiş olan ray.


GUN REPORT TOP SESİ, SİLAH SESİ: Bir top veya silah ateşlendiği zaman

çıkardığı ses.

GUN SECTION TEK TOP: Sahra topçusunda; bir bataryanın, mürettebat ve

teçhizatı ile birlikte bir top ve bir cephane arabasından teşekkül

eden tali kısmı.

GUN SHED TOP SUNDURMASI: Topları ve diğer topçu malzemesini depo

etmeye yarayan kapalı saha.

GUN SHELTER MAZGAL KAPAĞI: Toplara mahsus daimi tahkimatta, top atış

vaziyetinde bulunmadığı zaman mazgalları kapamaya yarayan

kurşun geçirmez bir kapak veya kalkan. Sahrada top mevziinin

üstüne örtülen ve parça tesirine karşı koruyan örtüler bu vazifeyi

görür.

GUN SHIELD TOP KALKANI: Topu ve mürettebatını düşman ateşinden

korumak için top kundağına takılan zırh levha.

GUN SIGHT AIMING POINT CAMERA SİNEMİTRALYÖZ: Uçaklarda sabit veya

döner bir silahın tevcih aleti civarına yerleştirilmiş küçük film

makinası. Bu makina, muharebede ateşin menzilini ve sıhhatini

kontrola yarar.
GUN SLIDE KIYMETLENDİRME VE KESTİRME TERTİBATI SÜRGÜSÜ:

Kıymetlendirme ve kestirme tertibatı (plotting and relocating

board mechanism) nın bir parçası.

GUN SLING TÜFEK KAYIŞI: Yürüyüşte silahı taşımak ve atış esnasında silahı

sağlam bir şekilde kavramak için, bir tüfek veya karabinaya

takılan kayış. Buna, kısaca (sling) de denir.

GUN SQUAD TOP NUMARA ERLERİ: Topun atışa hazırlanmasında ve ateş

etmesinde görevli olan erler. Ayrıca bakınız: "manning detail".

GUN TARGET LINE BİR TOPTAN (TOPLARDAN) HEDEFE UZANAN HAYALİ DÜZ

HAT: Ayrıca bakınız: "spotting line".

GUN TUBE SİLAH NAMLUSU: Bak. "tube".

GUN TURRET KULE: Bak. "turret".

GUN TYPE WEAPON TOP TİPİ SİLAH: Herbiri kritik kitleden az olan, bir veya

daha fazla atomu parçalanabilir malzemenin, hızla genişleyen

parçalanma zincirinin sonucu olarak patlayabilecek bir kritik üstü

kütle oluşturmak üzere çok hızlı bir şekilde bir araya getirildiği

bir aygıt. GUN 280 M. (VERY HEAVY ARTILLERY): 280 MM. LİK

TOP (ÇOK AĞIR TOPÇU): Özellikle bir nükleer mermi atmak üzere
imal edilmiş seyyar bir top. Bu topta hareket kabiliyeti, bir adet

iki uçlu bir taşıt aracıyla sağlanmıştır.

GUN WARE AĞIZ BASINÇ DALGASI: Bak. "muzzle wave".

GUN-CREW TOP MÜRETTEBATI, SİLAH MÜRETTEBATI: Top, makinalı tüfek

vesaire gibi silahları kullanan ve bunlara bakan asker grubu.

GUNBOOK NAMLU-KUNDAK DEFTERİ: Belirli bir topun atış, yürüyüş, onarım

vesaire gibi faaliyetleri ile, tarihçesini ve geçirdiği denetlemeleri

yazmaya mahsus defter.

GUNFIRE SİLAH ATEŞİ: Topçu, piyade tüfekleri ve hafif ateşli silahların

ateşi (süngü, kılıç, torpido ve bombalar hariçtir) .

GUNHEAVY 175 MM 175 MM'LİK AĞIR TOP: 32.000 metre azami menzilli

tam tırtıllı kundağı motorlu bir top.

GUNNER NİŞANCI: Bir silahı kullanan şahıs. Makinalı tüfek kullanan bir

kimse veya bir topun nişancısı gibi.

GUNNER'S MATE TOP BİR NUMARASI: Deniz Kuvvetlerinde erata ait bir

derece; bir gemi bataryasının ateş ve bakımında belirli vazifeleri

olan astsubay.
GUNNER'S QUADRANT AÇI ÖLÇME ALETİ: Silahı yükseliş bakımından tevcih

etmede kullanılan alet. Bu alet; namlu ekseni ile ufuk arasındaki

düşey açıyı bağlar. Buna sadece (quadrant) da denir.

GUNNER'S RULE NİŞANCI KAİDESİ: Makinalı tüfeklerde hedef 900 yarda veya

daha az, geri tepmesiz toplarda ise 1000 yarda veya daha az

mesafede olduğu zaman, kendi kıtalarımız üzerinden yapılacak

aşırma ateşinde, emniyetli atış mesafesi tayin usulü. Ayrıca

bakınız: "leader's rule".

GUNNERY ATIŞ TEKNİĞİ, TOPÇULUK: Topların kullanılması. Atış tekniği;

mermilerin uçuşuna ve atışa ait teknik problemlerin tetkikini

içine alır.

GUNNERY OFFICER ATEŞ İDARE SUBAYI, TOPÇU SUBAYI (DZ.): Bir topçu

taburunda; tabur ateş idare merkezindeki işlerden sorumlu

subay. Bu subay; atış esaslarının hazırlanması, atış planının

çizilmesi, düzeltmelerin hesaplanması ve taburun bütün

bataryalarının verimli bir şekilde kontrolu için tabur komutanı

tarafından talep edilen unsurların tayini gibi, atıştan önce

yapılan işlere nezaret eder.


GUNNERY OFFICER'S ORDNANCE SCHOOL DENİZ TOPÇU EĞİTİM OKULU: Deniz

topçuluğu sahasında eğitim ve öğretim yapan deniz sınıf okulu.

GUNNERY PERSONNEL ATEŞ İDARE PERSONELİ: Atış esaslarının

hazırlanmasında, taburun bataryalarının atışını bir merkezden

kontrol edebilmek için lüzumlu diğer unsurların tayininde bir

topçu taburu ateş idare merkezine ait işleri gören personel.

GUNNERY RANGE TOPÇU MESAFESİ, MENZİLİ:

GUNPOWDER KARA BARUT: Bak. "black powder".

GUNS/WEAPONS FREE ATEŞ SERBEST: Hava önleme görevlerinde, "Dost

olduğu anlaşılmayan tüm uçaklara ateş edilebilir" anlamına

gelen bir kod.

GUNS/WEAPONS TIGHT ATEŞ TUTUK !: Hava önleme görevlerinde "herhangi

bir uçağa, (veya belirlenen bölgede) hedef (ler) in düşmana ait

olduğundan emin olmadan ateş etmeyin veya "ateş etmekten

kaçının" anlamına gelen bir kod.

GUNWALE KÜPEŞTE: Bir tombazın veya küçük kayığın üst kenarı.

GUY PIN GERGİ KAZIĞI, LENTE KAZIĞI: Gergi telini, gergi halat veya ipini

germek için yere çakılan kazık.


GUY ROPE GERGİ İPİ, GERGİ HALATI, LENTE İPİ: Bir çadırı tespit etmek üzere

yere çakılmış kazığa başlanan ip, bir yapıyı tespit etmek için yere

demirlenen halat.

GUY WIRE LENTE KABLOSU:

GYRO COMPASS CAYRO PUSULA: Bak. "gyroscopic compass".

GYRO GRAPH CAYROGRAF: Arzu edilen rotaya göre cayro/düşüşünü,

sürüklenmesini kaydetmeye mahsus grafik bir form.

GYRO HORIZON CAYRO UFKU: Uçuş yükseliş derecesini tayine yarayan ve

suni bir ufuk meydana getiren uçuş aleti.

GYRO LOG CAYRO KAYIT FORMU: Cayro sürüklenmesi ve sürüklenme hızını

(drift rate) hesaplamaya ve kaydetmeye mahsus bir form.

GYRO MAGNETIC COMPASS CAYRO MANYETİK PUSULA: İstikamet açısı

ıskalasının, bir manyetik algılayıcı birimi sayesinde manyetik

meridyenle aynı yönde tutulduğu yön cayroskopu.

GYRO PILOT CAYRO PİLOT: Bak. "automatic pilot".

GYRO STABILIZER CAYRO İSTİKRAR DÜZENİ: Hareket esnasında tankın baş-kıç

vurmasından müteessir olmaksızın, tanktaki silahların dikey

hareketlerinde istikrar sağlayan tertibat.


GYROPLANE CAYROSKOPİK UÇAK, OTOJİR (OTOCAYRA): Bak. "autogyro".

GYROSCOPE CAYROSKOP: Bir eksen veya birbirine dikey iki eksenden biri

üzerinde hızla serbestçe dönecek şekilde monte edilmiş bir disk.

Kara, hava ve deniz araçları ile güdümlü füzelerde denge veya

istikamet istikrarını muhafaza etmek için kullanılır.

GYROSCOPIC COMPASS CAYROSKOPİK PUSULA: Bir hava aracında veya bir

gemide önceden tespit edilmiş bir istikameti göstermek için

kullanılan ve cayroskopik vaziyet değiştirmesine karşı

mukavemet prensibine dayanan seyir aleti. Bir hava aracındaki

cayroskopik istikamet göstergesi (directional gyro) cayroskopik

pusulanın bir nevidir. Buna (gyro compass) da denir.

GYROSCOPIC DEVICE CAYROSKOPİK CİHAZ: Cayroskopik pusula vesaire gibi,

cayroskopik olan malzemeden herhangi biri.

H VAPOR DETECTOR KIT HARDAL GAZI DETEKTÖRÜ: Havada hardal gazı

bulunup bulunmadığını kontrola yarayan cihaz.

H-HOUR Bak. "designation of days and hours".

HACHURE TARAMA HATLARI: Arazideki yükseklik farklarını haritalar

üzerinde göstermek için, taramada kullanılan kısa hatlar.


Tarama; meyil istikametinde çizilir. Halen, bu tarama

sisteminden ziyade tesviye eğrileri kullanılmaktadır.

HACHURING TARAMA HATLARI: Meyilli yüzeyler yönünde kısa ayrı olan

hatları harita veya şemalarda rölyef olarak gösterilmesi.

HALAZONE TABLET HALAZON TABLETİ: İçilecek suları tasfiye için kullanılan

kimyasal bir madde.

HALF COCK HOROZ EMNİYETİ: Bazı hafif ateşli silahlarda horozun ilk kurma

çentiğine dayanması hali; tetik kilitli ve silah nispeten

emniyettedir.

HALF DUPLEX YARI DUPLEX, SİMPLEX: Bak. "simplex".

HALF LEFT (RIGHT) YARIM SOL (SAĞ): Esas cephenin 45 derece soluna (sağına)

gelen istikamet. "Left (right) oblique, march ! " (YARIM SOLA

(SAĞA) DÖN, MARŞ!) veya "half left (right) , face ! " (YARIM

SOLA (SAĞA) DÖN !) komutunda er bu istikamete döner.

HALF LEFT (RIGHT) FACE YARIM SOLA (SAĞA) DÖN !: Bak. "half left (right) ".

HALF LOADED YARI DOLDURULMUŞ: Otomatik silahlarda; şerit veya şarjör

yerleştirilmiş ve tırnak mermiyi kavramış olduğu halde, ilk

merminin henüz mermi yatağına sürülmemiş olması hali.


HALF SNAP ROLL SERİ YARIM TONO: Süratli bir yarım tono ile bir cihet

değiştirilmesinden meydana gelen akrobatik uçuş manevrası. Bu

manevra, levyeyi geri çekerken aynı zamanda tono istikametinde

tam istikamet dümeni tatbik edilmek suretiyle yapılır.

HALF STAFF YARIYA İNDİRİLMİŞ BAYRAK: Bir matem alameti olarak bayrağın

yarıya kadar indirilmesi. Buna (half mast) da denir.

HALF STAGE YARIM KADEME ROKETİ (HV.): Bir buçuk kademeli bir raketteki

yardımcı roket.

HALF STEP YARIM ADIM: Uygun adımda yürüyüşte 38 cm. ve çabuk adımla

yürüyüşte 46 cm. uzunluğunda adım.

HALF TRACK YARI TIRTILLI: Yarı tırtıllı olan.

HALF-LIFE YARI ÖMÜR: Radyoaktif azalma nedeniyle belirli radyoaktif

türlerin ilk değerlerini azaltmaları faaliyeti için gereken zaman.

Her radyoaktif molekülün yarısı miktar ve durum bakımından

bağımsızdır. Biyolojik giderme ve radyoaktif azalma sonucu

belirli bir izotopun yarı-ömrü zamanla maddesel olarak da yarıya

inecektir.

HALF-MAST YARIYA İNDİRİLMİŞ BAYRAK, MEZESTRE EDİLMİŞ BAYRAK (DZ. ):

Bak. "half staff ".


HALF-RESIDENCE TIME YARIM KALMA MÜHLETİ: Gecikmiş serpintiye

uygulandığı üzere, atmosferde toplanan silah artıklarının

değerini yarıya indirmek için gereken müddet.

HALF-ROLL YARIM TONO: Bir uçağın tulani ekseni etrafında ve dikey satıh

dahilinde, 180 derece dönüşü. Normal yatay uçuştan ters uçuş

veya ters uçuştan normal uçuşa geçiş.

HALF-THICKNESS YARI KALINLIK: Radyasyonu emen malzemenin içinden geçen

radyasyon yoğunluğunu yarıya düşürmek için gerekli kalınlığı.

HALF-TRACK CARRIER YARI TIRTILLI TAŞIYICI: Önde tekerlekler ve arkada kısa

tırtıllar üzerinde yürüyen motorlu araç. Bu araç, personel ve

silah taşımak için kullanılır.

HALF-TRACK VEHICLE YARI TIRTILLI ARAÇ: Hem tekerlekli hem tırtıllı olan

araç. Aracın arka tarafı hem palet üzerine oturmuştur ve

muharrik güç buradadır; ön taraf, araca istikamet veren

tekerlekler üzerine oturmuştur. Buna (partial tracklaying vehicle)

ve kısaca (half track) da denir.

HALFTONE YARIM TON: Boy ve şekil açısından değişen bir seri eşit aralıklı

detay ve ton değerleri ile gösterilen ve temsil ettikleri tonları


yoğunlaştıran herhangi bir fotomekanik baskılı yüzey veya

görüntü.

HALFTONE SCREEN YARIM MERCEK: Yüksek açılardan geçen cam üzerine

düzenli aralıklarla şeffaf olarak yapılmış, kesiştikleri yerde bir

şeffaf aralık oluşturan çizgiler. İşlem kameralarında katı ve

devamlı ton görüntüsünü küçük noktalar şeklinde ayırmada

kullanılır. Bak. "half tone".

HALT MOLA, DURMA: Bir yürüyüşte mola, toplanma, yemek yeme,

tertiplenme, benzin vesaire ikmali maksadıyla veya arızı

sebeplerle yapılan durma.

HALT AREA MOLA YERİ: Bir yürüyüşte mola verilecek yer.

HALT ORDER MOLA EMRİ: Bir molanın zamanını, yerini ve diğer teferruatı

belirtmek için verilen emir. Bu emirler, yürüyüş başladıktan

sonra verilebildiği gibi, yürüyüş emrinin bir parçasını da teşkil

edebilir.

HALVING HAYALİN ÇİFTLENMESİ: Bir intibaklı telemetre ile gözetlemede;

görüş sahasının, biri diğerinin aynadaki aksi gibi tamamen ayrı iki

hayale veya görüntüye bölünmesi.


HALVING ADJUSTMENT TELEMETRE AYARI: Bir intibaklı telemetrenin

(coincidence type range finder) ayarlanması. Bunda; telemetre

intibak hattı ile birbirinden ayrılmış bulunan görüş sahasındaki

iki hayal, bir cisimle onun aynadaki aksi gibi tamamen birbirine

intibak ettirilir.

HALVING LINE TELEMETRE İNTİBAK HATTI: İntibaklı telemetre görüş sahası iki

parçasını, yekdiğerinin tamamen eşidi ayna hayaline bölen hat.

HAMMER HOROZ: Bir silahın ateşleme tertibatında, ateşleme iğnesine

veya kapsüle çarparak fişeği ateşleyen parça. Buna "percussion

hammer" da denir.

HAMMER ACTION TEPELEME HAREKETİ: Gerilla kuvvetlerinin gerilla imha

kuvvetlerine karşı giriştikleri imha hareketi.

HAMMER GUN HOROZLU SİLAH: Horoz kısmı dışında bulunan silah.

HAMMER PIN HOROZ PİMİ: Horozu ekseni etrafında döndüren ve yerinde

tutan parça.

HAMMERLESS GUN HOROZSUZ SİLAH: Horozu ve ateşleme tertibatı

tamamen kapalı bir silah


HAND TO-HAND COMBAT: GÖĞÜS GÖĞÜSE MUHAREBE: Tüfek,

tabanca vesaire gibi ateşli veya kesici yakın muharebe silahları

ile göğüs göğüse yapılan savaş. Buna "hand-to-hand fighting" de

denir.

HAND ARMS EL SİLAHLARI: Makineli tabanca, otomatik tabanca ve kılıç gibi

elde taşınabilen ve kullanılabilen bütün silahlar. Buna "hand

weapons" da denir.

HAND GRENADE EL BOMBASI: İçi infilak maddesi veya kimyasal maddelerle

doldurulan ve bir detonasyon veya ateşleme tertibatını ihtiva

eden küçük bir bomba. Bu bomba genel olarak elle atılır. El

bombaları üç cinstir. l. Tahrip el bombası (explosive grenade); 2.

Kimya el bombası (chemical grenade); 3. Eğitim el bombası

(training grenade).

HAND LIFT TRUCK İSTİF EL ARABASI: Depolama arabalarında bulunan mahdut

kapasiteli, elle kullanılır, küçük ve hafif iş aracı. Yük ızgarası istif

el arabası (hand skid truck), çatallı istif el arabası (hand fork

truck) ve paletli istif el arabası (hand pallet truck) gibi çeşitleri

vardır.
HAND OPERATING DEVICE ELLE KURMA TERTİBATI: Bazı otomatik

silahlarda, silahın elle ateşe hazırlanmasını mümkün kılan

tertibat.

HAND RECEIPT SENET, BORÇ SENEDİ: İçinde yazılı mallara ait sorumluluğun

ödünç verme esasına göre kabulünü bildiren imzalı bir döküman.

HAND REEL:

HAND SALUTE ELLE SELAM: Silah taşınmadığı zaman elle verilen selam.

HAND SKID TRUCK YÜK ISKARASI İSTİF EL ARABASI: Iskara taşımak üzere imal

edilmiş bir istif el arabası. Bak. "hand lift truck".

HAND SPIKE KUYRUK MANİVELASI: Kullanmada kolaylık sağlamak için, bazı

topların kundak kuyruğuna takılan kol.

HAND TOOL EL ALETİ: Elle kullanılan kazma, kürek gibi malzeme.

HAND TRUCK EL ARABASI: Hafif yükleri depolama ambarlarından kısa

mesafeler boyunca nakletmek için kullanılan, iki veya daha çok

tekerlekli, elle itilen araç.

HAND WEAPONS EL SİLAHLARI: Bak. "hand arms".


HAND-FORK TRUCK ÇATALLI İSTİF EL ARABASI: Depolama ambarlarında

paletleri taşıyacak şekilde imal edilmiş bir istif el arabası. Bak.

"hand lift truck".

HAND-PALLET TRUCK YÜK PALETLİ İSTİF EL ARABASI: Depolama

ambarlarında paletleri taşıyacak şekilde yapılmış bir istif el

arabası. Bak. "hand lift truck".

HANDGUARD EL KUNDAĞI: Omuza dayamak suretiyle ateşlenen (dipçikli) bir

silahta, mekanizmanın ilerisinde namluyu örten tahta kısım.

HANDICAP HANDİKAP, ENGEL:

HANDLING YÜKLEME VE BOŞALTMA:

HANDLING LINE BALON ÇEKME HALATI: Bir balon veya havadan daha hafif bir

hava aracına bağlanmış iplerden herhangi biri. Bu ipler

vasıtasıyla, yerdeki mürettebat hava aracı veya balonu aşağıya

çekerler.

HANDOVER DEVRETME: Bir uçağın kontrol yetkisinin bir kontrol makamından

diğer bir kontrol makamına devredilmesi. Devretme faaliyeti

değişik sınıflar arasında ortak harekatları yürütürken veya tek bir

komuta kontrol sistemindeki kontrol makamları arasında


yapılabilir. Bu işlem alıcı kontrolör, kontrol yetkisini aldığı zaman

tamamlanır.

HANDSET MİKROTELEFON: Mikrofon, kulaklık ve ikisini birleştiren kolun

tek bir parça halinde birleştirilmesi suretiyle yapılmış telefon.

HANDWHEEL EL ÇARKI: Top, ışıldak, dinleme cihazı vesaire gibi üzerine

konmuş kontrol çarkı. Bu çark; istikamet veya yan açısını ve

açısal yüksekliği veya mesafeyi ayarlamakta kullanılır.

HANG KAPAK TAKIMINI GERİDE TUTMAK: Bir silahın mekanizma

yatağını veya kapak takımını açık bir vaziyette tespit etmek.

HANGAR HANGAR: Hava araçlarının barındırıldığı bina.

HANGAR TEST HANGAR TESTİ (HV.): Bir fırlatma üssü hangarında bir füze veya

diğer bir araç üzerinde yapılan muayene ve deneme. Bu işlem;

aracın üsse nakli sırasında meydana gelmesi muhtemel hasarla

ilgili muayenesi, bütün mekanik, elektrikli ve hidrolik

bağlantıların bağlanıp çalışma durumlarının muayenesi ve bütün

tali sistemlerin, münasip kontrol teçhizatıyla teste tabi

tutulmasından ibarettir.

HANGER SÜNGÜLÜK: Kasatura veya süngü kılıfının bel kemerine asıldığı

kısım.
HANGFIRE GEÇ ATEŞ ALMA: Kapsül, tutuşturma tertibatı veya sevk

barutunun faaliyete geçişinde geçici arıza veya gecikme. Bu

olayı; bir iki saniye için, tam arıza hali veya ateş almama (misfire)

durumundan ayırdetmek mümkün olmaz. Bak. "misfire".

HANGFIRE TEST ATEŞ ALMA DENEMESİ: Herhangi bir tip mühimmatta

ateşlemenin mütecanisliğini ve süratle ateş alma derecesini

tayin için yapılan deneme.

HANGWIRE EMNİYETTEN KURTARMA TELİ: Bir hava aydınlatma

cephanesinde (aerial flare) veya hava bombasında mevcut tapa

tertibatını uçağa bağlayan düzen. Aydınlatma cephanesi veya

bomba, telin uzunluğu kadar düştükten sonra bu tel, emniyeti

açar ve tapayı kurar. Bazı aydınlatma cephanelerinde bu tel,

cephanenin paraşütünü veya istikrar tulumunu (stabilizing

sleeve) açar.

HARASS TACİZ ETMEK: Baskınlar yapmak, muharebe gazları kullanmak,

devamlı surette ateş açmak veya diğer şaşırtıcı hareketler

yapmak suretiyle düşmanı bezdirmek.

HARASSING (AIR) HAVADAN TACİZ: Kara muharebe sahasındaki bir hedefe,

mania ateşi ve yakın hava desteği dışında yapılan taarruz. Bu


taarruzdan maksat düşmanın muharebe müessiriyetini

azaltmaktır.

HARASSING AGENT TACİZ EDİCİ KİMYASAL MADDE: Tahriş edici gaz veya

duman gibi, düşman kıtalarını maske takmaya mecbur eden;

böylece, verimini azaltan kimyasal maddeler. Bu çeşit kimyasal

maddelerde, yalnız tahriş edici tesir vardır. Zayiat verdirici

kimyasal maddeler "casualty agent" ölümü intaç edecek

derecede kuvvetlidir.

HARASSING ATTACK TACİZ EDİCİ GAZ TAARRUZU: Kıtaları gaz maskesi

takmaya ve koruyucu tedbirler almaya zorlamak için harp gazı

buharının, belirli bir bölgeye devamlı olarak teksif edilmesi

suretiyle yapılan uzun süreli taarruz.

HARASSING CONCENTRATION TACİZ EDİCİ GAZ YOĞUNLUĞU: Maske takmaya

mecbur eden gaz yoğunluğu. Bak. "concentration".

HARASSING FIRE TACİZ ATEŞİ: Düşman kıtalarını rahatsız etmek, hareketlerini

aksatmak ve zayiat tehdidi ile moralini çökertmek maksadı

güden ateş. Bak. "fire".


HARASSING GAS TACİZ EDİCİ GAZ: Düşmanı maske takmaya veya gaza karşı

korunmak için başka tedbirler almaya mecbur ederek

faaliyetlerini aksatmak maksadıyla kullanılan harp gazı.

HARASSING TACTICS TACİZ TAKTİĞİ: Tahripten ziyade taciz ve geciktirme

gayesi güden taktik. Örneğin; vur-kaç taktiğinde (hit and run

tactics) yapıldığı gibi, mükerrer küçük taarruzlarla düşmanı

rahatsız etmek.

HARASSMENT TACİZ ETME: Ana hedefi, bir birliğe, tesise veya ciddi zayiat veya

zarar verdirmekten çok faaliyetlerini engellemek olan eylem.

HARBOR SUNDURMA: Tanklar için park ve barınma yeri.

HARBOR BOAT SERVICE LİMAN BOT HİZMETİ:

HARBOR CRAFT LİMAN DENİZ TAŞITI; LİMAN DENİZ ARACI: Ordu tarafından

liman bölgeleri ile körfez, nehir ve diğer kara sularında kullanılan

deniz araçlarını belirtir bir terim. Römorkör, şat, yüzer vinç,

personel ve küçük yük taşıyan deniz araçları da bu terimin

kapsamına girer. Bu taşıtların uzunlukları 70 metreden aşağı

olup gayri safi tonilatoları 1000 tonu geçmez.

HARBOR DEFENCE LİMAN SAVUNMA: Bir liman veya demirleme yeri ve su

yaklaşma yollarını; (a) Denizaltı, sinsi hücum ve taarruz


timlerinin küçük su üstü araçlarının, (b) Düşman mayınlama

harekatına, (c) Sabotajlara karşı savunulması. Bir limanın

güdümlü veya havadan atılan füzelere karşı savunulması hava

savunmacısının bir parçası olarak kabul edilir. Bak. "port

security".

HARBOR DEFENCE COMMAND LİMAN SAVUNMA KOMUTANLIĞI:

HARBOR ENTRANCE CONTROL POST LİMAN GİRİŞ KONTROL MERKEZİ: Liman

savunmasında; kara ve deniz kuvvetlerine mensup unsurların

harekatını koordine etmek maksadıyla kurulan müşterek Kara ve

Deniz Kuvvetleri.

HARD PLAJ RAMPASI: Araç ve malzemeyi doğrudan doğruya çıkarma

araçlarına yüklemek veya bunlardan boşaltmak maksadıyla, bir

kıyıda suya doğru uzatılarak sertleştirilen kısım.

HARD BASE BETON FIRLATMA ÜSSÜ, BETON RAMPA: Bir nükleer infilaka

karşı korumalı bir füze fırlatma üssü.

HARD BEACH BETON KIYI: Bir kıyının su içerisine doğru sert bir zemin halinde

uzanan, özel surette hazırlanmış kısmı. Doğrudan doğruya

çıkarma gemilerine veya araçlarına bindirme ve yükleme ya da

bunlardan kıyıya direkt çıkarma yapmak için kullanılır.


HARD FREQUENCY YÜKSEK FREKANS: Bak. "frequency".

HARD MISSILE BASE SERT FÜZE PLATFORMU: Nükleer patlamaya karşı

korunmuş bir fırlatma platformu,

HARD PORT DÜMENİ İSKELE ALABANDAYA BASMAK: Belirtilen manyetik

yöne yönelttikten sonra, tam bir dönüşle (3 haneli grup) d'wneni

tam iskeleye basarak dönmek veya tam bir dönüşte yönü

bildirilen açıda değiştirmek ("derece" kelimesi ile birlikte 1 veya

2 haneli grup. ).

HARD STARBOARD SANCAĞA SÜRATLİ DÖNÜŞ, DÜMENİ SANCAK

ALABANDAYA BASMAK: Belirtilen manyetik yönü değiştirerek

tam bir dönüş ile iskele yönüne dönmek (3 haneli grup), veya

tam bir dönüş ile belirtilen derecede yön değiştirerek iskeleye

dönmek ("dereceler" kelimesi ile birlikte 1 veya 2 haneli grup).

HARDENED ZEMİNİ SERTLEŞTİRİLMİŞ; SERTLEŞTİRİLMİŞ (HV.): Nükleer

taarruz veya diğer infilak tesirlerinin fazla basıncına dayanması

için beton veya toprakla sertleştirilmiş.

HARDENED SITE TAHKİMLİ MEVZİ: Konvansiyonel ve nükleer patlamalara

karşı koruma sağlayacak şekilde inşa edilmiş mevzi. Kimyasal


veya biyolojik taarruzlara karşı da koruma sağlamak üzere teçhiz

edilmiş olabilir.

HARDPAN KİLLİ, İYİ DERECELENDİRİLMİŞ ZEMİN:

HARDSTAND (INGS) SERT PLATFORM: Bir hava üssü veya hava alanında,

uçakların park ettikleri, döşenmiş veya stabilize saha.

HARDWARE DONANIM, MADENİ AKSAM (HV.): Bir eşyanın kabiliyet ve iş

görme nitelikleri dışında kalan teçhizat, aletler, takımlar, setler,

tesviyeler, makinalar, tali makinalar, parçalar ve kısımları. Çok

defa, bir cihaz veya ana parçanın proje veya planlama

safhasından mamul bir madde olarak donanım safhasına

geçişinde olduğu gibi, gelişme safhasıyla ilgili olarak kullanılır.

HARM ZARAR, FENALIK:

HARMFUL APPRECIATIONS Bak. "appreciations".

HARMONIZATION UYUM: Önemli özellikler üzerinde bir anlaşma sağlamak için

ayrıcalık ve düzensizliklerin ayarlanma sonuç ve/veya işlemi.

HARNESS PARAŞÜT KOLANI: Paraşütü, paraşütçüye veya uçaktan atılan

eşyaya bağlamaya yarayan tertibat. Buna (parachute harness) de

denir.
HARPOON Bütün hava şartlarında, su üstü gemilerinden (RGM-84), uçaktan

(AGM-84) veya deniz altılardan (UGM-84) atılabilen Cruise

Füzesi, füze turbojetle güçlendirilmiş olup alçak seviye cruise

mermisi kullanılır. Terminal rehberi faal radardır. 500 poundluk

konvansiyonel savaş başlığı vardır.

HARRIER Tek motorlu, itme kuvvetli, turbojet motorlu dikine ve/veya kısa

kalkma-inme özelliklerine sahip hafif taarruz uçağı. Yakın hava

desteği görevinde deniz araçlarında ve karadaki üslerden faaliyet

gösterecek şekilde yapılmışlardır. Çeşitli nükleer ve/veya

konvansiyonel silah taşıma kapasitesine sahiptir. AV-8 olarak

adlandırılır.

HARRY YAKIP YIKMA, EZİYET VERMEK:

HASTY ATTACKANİ (HAZIRLIKSIZ) TAARRUZ: Kara harekatlarında fırsattan

yararlanmak için zamanın hıza çevrildiği bir taarruzdur.

HASTY BREACHING GEDİK AÇMA, BİR MAYIN TARLASI, BARİYER VEYA

TAHKİMAT ARASINDAN UYGUN BİR METOTLA SÜRATLE YOL

BULMA:

HASTY BREACHING (LAND MINE WARFARE) GEDİK AÇMA (KARA MAYIN

SAVAŞINDA): Zaman faktörünün detaylı keşif, hazırlıklı gedik


açma veya engelleri aşmaya elvermediği mayın tarlalarında

hizmet dışı kalmış araçlar veya tahrip kalıpları yolu ile patlama

sonucu uygun metotlarla gedik açma. Bak. "breaching".

HASTY CROSSING ACELE (HAZIRLIKSIZ) GEÇİŞ: Bir nehir veya akarsuyu detaylı

hazırlık yapmak için uzun müddet duraklamaksızın, mevcut veya

hemen tedarik edilebilecek geçiş vasıtaları kullanılarak yapılan

geçiş.

HASTY DEFENCE HAZIRLIKSIZ SAVUNMA: Normal olarak düşmanla temas

halinde iken veya temas çok yakın olduğunda yapılan bir

savunma. Bu savunmada özellik avcı çukurları, silah mevzileri ve

engellerden faydalanarak arazinin tabii gücü geliştirilir. Bak.

"deliberate defence".

HASTY FIELD FORTIFICATION ACELE SAHRA TAHKİMATI: Düşman ateşi veya

her an beklenen düşman taarruz tehdidi altında inşa edilen avcı

çukuru, siper, silah amplasmanı veya engel. Acele sahra

tahkimatı; daha dikkatle düşman ateşi veya tehdidi yokken

yapılan "hazırlanmış sahra tahkimatı (deliberate field

fortification) " kadar itinalı ve mükemmel olamaz.


HASTY INTRENCHMENT ACELE TAHKİMAT: Ateş altında veya düşman

taarruzunun çok yakın olduğu hallerde yapılan basit tahkimat.

Bu tahkimatın başlıcaları; avcı çukuru (foxhole), islah edilmiş

mermi çukuru (improved shell hole) ve sürünme hendeği

(shallow connecting trench) dir.

HASTY MINEFIELD ACELE MAYIN TARLASI: Her an beklenen düşman taarruzuna

karşı korunmak için, acele olarak meydana getirilen mayın

tarlası. Bak. "deliberate mine field".

HASTY PROFILE BASİT ARAZİ KESİTİ KROKİSİ: Münhanili bir haritadan çıkarılan

ve arazi üzerindeki belirli noktaların birbirine nazaran

yüksekliğini gösteren kaba bir kesit krokisi.

HASTY SLING ACELE TÜFEK KAYIŞI AYARI: Bak. " hasty sling adjustment".

HASTY SLING ADJUSTMENT ACELE TÜFEK KAYIŞI AYARI: Atış esnasında

sarsıntıyı önlemek için, tüfek kayışının süratle ayarlanması. Askı

kayışı sol kolun altından ve arkasından geçirilir. Bu ayarlama,

tüfek kayışı ilmek ayarından daha çabuk yapılır; fakat, onun

kadar sağlam olmaz. Buna (hasty sling) de denir. Bak. "loop sling

adjustment".
HASTY TRENCH BASİT SİPER: Genel olarak, düşman ateşi veya her an

beklenen taarruz tehdidi altında kazılmış, derinliği az siper.

HATCH LIST AMBAR LİSTESİ: Bir yük gemisinin her ambar kısmına ait,

istiflenmiş maddelerin cinsini, hacmini ve ağırlığını, herbirinin

gönderildiği yeri ve ambardaki malzemenin toplam hacim ve

ağırlığını gösteren liste.

HAULAGE ROPE ÇEKME İPİ:

HAVENS (MOVING) SEYYAR BARINAK: Bak. "moving havens".

HAVERSACK ARKA ÇANTASI: İçine askerlerin şahsi teçhizatı konulan ve sırtta

taşınabilmesi için omuz kayışları ve askı tertibatı bulunan bez

torba. Buna "knapsack" ve "pack" de denir.

HAWK HAVK: Satıhtan havaya hareketli hava savunma sistemi, Kara

Kuvvetleri için alçaktan orta irtifaya kadar hava savunma örtüsü

sağlar. MIM-23 olarak adlandırılır.

HAWKEYE Çift turba pervaneli, çok mürettebatlı erken hava uyarı ve hava

önleme kontrol uçağı. Uçak gemilerinden faaliyet gösterecek

şekilde yapılmışlardır. Uzun menzilli radar ve entegre kompüter

sistemleri ile donatılmış olup bütün irtifalardaki hava hedeflerini

izlemeye ve tespit için kullanılır. E-2 olarak adlandırılır.


HAZARD SIGNS (ROAD TRANSPORT) TEHLİKE İŞARETİ (KARA YOLU

TAŞIMACILIĞINDA): Trafik tehlikelerini belirtmek için kullanılan

işaret. Askeri tehlike işaretleri yalnızca milli makamlarla mevcut

olan anlaşmalar çerçevesinde haberleşme bölgesinde

kullanılmalıdır.

HAZARDOUS CARGO KAZAYA MÜSAİT YÜK: Bak. "cargo classif ication".

HAZARDOUS MATERIAL TEHLİKELİ MALZEME (HV.): Patlayıcı maddeler, yanıcı

maddeler, zehirli kimya maddeleri, iyonlanmış radyasyon veya

elektromanyetik enerji kaynakları, yanıcı maddeler (oxidizing

material) korozyon meydana getiren maddeler ve tazyik edilmiş

gazlar.

HAZARDOUS MATERIAL OPEN STORAGE SPACE TEHLİKELİ MALZEME AÇIK

DEPOLAMA SAHASI: Zehirli veya patlayıcı mahiyette olan

tehlikeli maddelerin depolanması için ayrılmış açık saha.

HAZARDOUS SUPPLIES TEHLİKELİ İKMAL MADDELERİ: Yanıcı, patlayıcı ve

zehirli olmaları sebebiyle, personel ve malzeme için tehlikeli olan

ikmal maddeleri.
HAZE PUS: Düşmanın sıhhatli gözetleme ve ateşine mani olmak

maksadıyla, dost birlikler üzerinde, etraf veya ilerisinde meydana

getirilen, fakat dost kıtaların harekatını aksatacak kadar kesif

olmayan hafif sis.

HAZY MÜPHEM:

HC HC (HEKSAKLORETAN): Hexachlorethane maddesi.

HC MIXTURE HC KARIŞIMI: Yandığı zaman gri-beyaz renkte ve ekşi kokulu bir

duman hazıl eden, katı ve kalıcı olmayan gizleme sisi. Bu sis;

kapalı yerlerde kafi miktarda husule getirildiği zaman zehirlidir.

Bu karışım; bomba, top mermisi, el ve tüfek bombaları ve sis

kutularında kullanılır. Meydana gelen sis, beyaz fosforun aksine,

yavaş yanar ve toprağa çöker. Buna (HC smoke mixture) da

denir.

HC SMOKE MIXTURE HC SİS KARIŞIMI: Bak. "HC mixture".

HC-130 Bak. "Hercules".

HCN CANISTER HCN MASKE SÜZGECİ: Hidrojen siyanür ve SİYANOJEN klorür ile

diğer asit ve organik buharlara karşı koruyucu, mekanik bir filtre

ve kimyasal imla hakkını ihtiva eden, beyaz başlıklı, sarıya


boyanmış, dört köşe özel maksat maske süzgeci. Bu süzgeç özel

gaz maskesinin bir parçasıdır.

HEAD KOVAN TABLASI: Bir kovan kaidesinin dairevi düz kısmı. Kapsül

yuvasının yüzünü çerçeveleyen satıh.

HEAD AND CHEST SET GÖĞÜS MİKROTELEFON TAKIMI: Göğüste taşınan, bir

mikrofonla tek parçalı bir kulaklıktan müteşekkil ve devreye

bağlanabilecek şekilde yapılmış hafif mikro telefon takımı.

HEAD CARGADOR MEKKARE ASTSUBAYI: Bak. "packmaster".

HEAD HARNESS MASKE BAĞLARI: Gaz maskesi başlığının elastiki örgü

kemerlerden müteşekkil ve başlığı, baş üzerinde sıkıca tutmaya

yarayan kısmı.

HEAD HUNTER İNSAN AVCISI:

HEAD OF COLUMN KOLBAŞI: Yürüyüş düzenindeki bir kolun ilk unsuru.

Buna, kısaca "head" de denir.

HEAD SPACE FEYYÜR AYARI, MAKİNALI TÜFEK KİLİT AYARI: Bir silahta,

özellikle, bir makinalı tüfekte, hazneye iyice oturmuş bir fişeğin

tablası ile tüfek kapak takımı ön yüzeyi arasındaki mesafe. Bu

ayar, fişeğin atım yatağına iyi oturması için yapılır.


HEAD WOUNDS GAS MASK AĞIZ-BURUN GAZ MASKESİ: Başından yaralı

olanlara mahsus ve yalnız ağız ve burnu örten gaz maskesi. Bak.

"gaz mask".

HEAD-UP DISPLAY ÖNÜNDE GÖRÜNMEK: Bir uçuş, seyrüsefer, taarruz veya

diğer bilgilerin pilotun öngörüş sahasında çok iyi empoze

edilmesi. Bak. "horizontal situation display".

HEADER DİKİNE KONAN (KUM TORBASI, TUĞLA): Boyları bir duvarın yüzü

ile dik açılar teşkil edecek şekilde konmuş kum torbası, taş veya

tuğla. Bak. "stretcher".

HEADING YÖNELME/BAŞ (NATO): Bir uçağın boyuna ekseninin gösterdiği

istikamet; genel olarak, kuzeye (hakiki, manyetik, pusula veya

grid) nazaran derece olarak ifade edilir.

HEADING CROSSING ANGLE ÖNLEME AÇISI: Bir hava önlemesinde, önleme

anında başalan hedef ile başalan önleme uçağı arasındaki açı

farkı.

HEADING HOLD MODE İLERİ TUTMA SİSTEMİ: Bir uçuş kontrol sisteminde, bir

manevranın tamamlanması anında mevcut olan bir uçak

başalmasını otomatik olarak idame ettiren bir kontrol modudur.


HEADING INDICATOR YÖN GÖSTERGESİ: Uzaktaki bir pusula sisteminden

elektrik olarak gönderilen işarla yönü gösteren alet.

HEADING PLOTTER TAKSİMATLI PUSULABAŞI DAİRESİ: Bak. "computer E-

6-B".

HEADING SELECT FEATURE YÖN SEÇME ÖZELLİĞİ: Bir uçağın otomatik

olarak kontrol edilen yön veya yönlerini seçmeye veya önceden

seçmeye imkan veren bir uçuş kontrol sistemi özelliği.

HEADNURSE BAŞ HEMŞİRE: Bir klinikte; bir veya birkaç koğuşun hemşirelik

hizmetinden koğuş tabibine karşı sorumlu, Ordu Hemşire

Teşkilatı'na mensup kadın subay.

HEADQUARTERS KARARGAH, KOMUTA UNSURU, KOMUTA UNSURLARI: İdari

veya taktik bir birlik ve teşekkülün, karargah şube ve kısımlarını

idare ve koordine eden subay ve erat grubu. Karargah ve komuta

unsurları, genellikle birlik komutanı ile komutanlık erkanını ve

bunlara bağlı olarak, idare, istihbarat, muhabere ve lüzumlu

diğer faaliyetlerle ilgili görevleri yerine getiren personeli içine

alır. Buna "command element" de denir.

HEADQUARTERS AND SERVICE KARARGAH VE HİZMETLER:


HEADQUARTERS BATTERY KARARGAH BÖLÜĞÜ: Bir topçu taburunun veya

daha büyük bir topçu birliğinin idare, istihbarat, ölçme,

muhabere ve diğer faaliyetler için kullandığı personeli bulunan

idari ve taktik kısmı.

HEADQUARTERS CLERK KARARGAH YAZICISI: Bir karargahta yazıcılık yapan

şahıs. Bak. "clerk".

HEADQUARTERS COMPANY KARARGAH BÖLÜĞÜ: Tabur veya daha büyük bir

birliğin idare, istihbarat, muhabere ve diğer faaliyetleri için

kullandığı personeli bulunan, idari ve taktik kısmı.

HEADQUARTERS DETACHMENT KARARGAH MÜFREZESİ: Bir tabur veya

daha büyük bir birliğin idari ve vazifelere ayrılmış karargah

personeli. Bu anlamda karargah müfrezesi, daha az personelden

meydana gelmiş olması bakımından, karargah bölüğünden

farklıdır.

HEADQUARTERS NET KARARGAH TELSİZ ÇEVRİMİ: Bir karargahın muhtelif

unsurları arasında tesis edilen telsiz muhabere şebekesi.

HEADQUARTERS SHIP KARARGAH GEMİSİ: Çıkarma harekatında deniz

kuvvetleri ile çıkarma kuvveti ve hava komutanlarının harekatı

idare ettikleri donanma gemisi.


HEADQUARTERS SQUADRON HAVA KARARGAH FİLOSU: Hava Kuvvetlerinde;

bir grup veya daha büyük bir birlikte istihbarat, keşif, idare ve

haberleşme işleri için birlik karargahına verilen idari unsur.

Karargah filosu; bir piyade taburunun veya daha büyük bir

birliğin karargah bölüğüne muadildir.

HEADQUARTERS TROOP ZIRHLI SÜVARİ KARARGAH BÖLÜĞÜ: Bir zırhlı alay veya

zırhlı keşif taburu veya daha büyük bir zırhlı süvari birliğinin;

idare, istihbarat, muharebe ve diğer faaliyetleri için kullandığı

personeli bulunan, idari ve taktik kısmı.

HEADS UP Bir hava önlemesinde "Düşman geçildi (kısmen veya tamamen) "

veya "hedefle birleşme pozisyonunda değilim" anlamında bir

kod.

HEADSET BAŞ MİKROFON TAKIMI, BAŞLIK, KULAKLIK: Kulaklığı ve

mikrofonu başa takılabilen mikrotelefon takımı.

HEADWAY KOLBAŞLARI ZAMAN FASILASI: Bir yürüyüş veya geçişte, araçlar

veya birlikler belirli bir noktadan geçerken, kolbaşından

kolbaşına ölçülen zaman fasılası.

HEADWIND ÖN RÜZGARI: Bir uçağın tam ön tarafına çarpacak şekilde esen

rüzgar.
HEALTH HAZARD SAĞLIĞA ZARARLI (HV.): Çevrede anormal fiziksel tepki,

hastalık veya ölüme sebep olacak bir durum.

HEALTH SERVICES SAĞLIK HİZMETLERİ: Fert veya toplulukların zihni veya

bedeni huzurunu arttırmak, ıslah etmek, korumak veya yerine

getirmek maksadıyla, yer bahis konusu olmaksızın yapılan, temin

edilen veya düzenlenen bütün hizmetler. Önleyici ve tedavi edici

sağlık tedbirlerini, tıbbi hizmet doktrinini, hasta ve yaralıların

naklini, sıhhi bakımdan elverişli olanların seçilmesi, elverişsiz

olanlara son işlem yapılmasını; tıbbi, diş, veteriner, laboratuvar

ve göz servislerini içine alır; fakat, yalnız bunlara inhisar etmez.

HEARING İŞİTME: Bak. "physical prof ile serial".

HEAT BARRIER ISI DUVARI: Bak. "thermal barrier".

HEAT EXCHANGER ISI DEĞİŞTİRİCİ (HV.): Yakıt dolaşımı ile soğutmada olduğu

gibi, bir maddedeki ısıyı başka bir maddeye nakletmeye mahsus

cihaz.

HEAT OF VAPORIZATION BUHARLAŞMA ISISI, BUĞULAŞMA ISISI (HV.): Bir sıvının

buğulaştığı zaman emdiği ısı. Sıvı kitle birimini buhara çevirmek

için gerekli belirli sıcaklık derecesindeki ısı miktarı.


HEAT SHIELD ISI KALKANI (HV.): Bir şeyi ısıdan koruyan herhangi bir cihaz. Bak.

"heat sink".

HEAT SINK ISI MECRASI (HV.): Sıcaklığın kritik bir parçadan veya parçalardan

emilmesine veya başka yere intikaline yarayan bir düzen.

Örneğin; burun konisinde sürtünme ile meydana gelen aşırı

sıcaklık, emilmek üzere, özel bir metale yöneltilebilir.

HEAT TRANSFER ISI AKTARMASI (HV.): Örneğin; ısının, bir roket motoru

yanma hücresi duvarlarından aktarılması gibi çok ince bir proje

meselesi.

HEATED STORAGE SPACE ISITILAN DEPOLAMA YERİ, ISITILMIŞ DEPOLAMA

YERİ: Isıtılmak suretiyle harareti belirli bir derecede tutulan

depolama yeri.

HEAVIER THAN-AIR AIRCRAFT: HAVADAN AĞIR HAVA ARACI: Kendi

ağırlığı, yer değiştirdiği havanın ağırlığından çok olan ve

aerodinamik kuvvetler sayesinde, havada tutulabilen herhangi

bir hava aracı. Uçaklar, genellikle, havadan ağır hava araçlarıdır.

HEAVY ANTITANK WEAPON AĞIR TANKSAVAR SİLAHI: Zırhlı veya diğer

hedefleri tahrip etmek için yerden veya araçtan kullanılabilen

silah.
HEAVY ARTILLERY AĞIR TOPÇU: Ağır top ve obüsleri kullanan topçu birlikleri.

Çapı 160 mm. den daha büyük, fakat 210 mm. yi geçmeyen

namlulu topçu. Ayrıca bakınız: "field artillery".

HEAVY ASSAULT WEAPON AĞIR HÜCUM SİLAHI: Zırhlı araçları ve diğer

cansız hedefleri ortadan kaldırmada kullanılan, yerde ve araç

üzerinde faaliyet gösterebilir silah.

HEAVY AUTOMATIVE MAINTENANCE AĞIR MOTORLU AR. AÇ BAKIMI:

HEAVY BOMBARDMENT AIRPLANE AĞIR BOMBARDIMAN TAYYARESİ: Uzun

menzilli bombardıman uçuşları için, ağır bir bomba yükü ve

yeteri kadar yakıt taşıyabilecek şekilde imal edilmiş,

bombardıman uçağı. Buna "heavy bomber" de denilir.

HEAVY BOMBARDMENT AVIATION AĞIR BOMBARDIMAN HAVACILIĞI: Kara

hedefleri ile su üstü ve su altı hedeflerine bomba ile taarruz

etmek üzere teşkil edilen, askeri havacılık sınıfı. Bu sınıf, ağır

bomba yüklerini uzak mesafelere götürebilecek, karada ve deniz

üstünde uzak menzilli keşif yapabilecek tayyarelerle teçhiz

edilmiştir. Bak. "bombardment aviation".

HEAVY BOMBER AĞIR BOMBARDIMAN UÇAĞI: Bak. "heavy bombardment

airplane".
HEAVY BRIDGE TRAIN AĞIR KÖPRÜCÜ KOLU:

HEAVY COSMIC RAY PRIMARIES AĞIR KOZMİK IŞIN ANA UNSURLARI (HV.):

Hidrojen ve helyumdan daha ağır ve demir atom çekirdeğine

kadar uzanan elementlerin pozitif yüklü çekirdekleri. Bu ağır

atom çekirdekleri, toplam kozmik ışın taneciklerinin ortalama

%1'ini ve toplam pozitif yükün % 4'ünden azını ihtiva eder.

HEAVY CRUISER AĞIR KRUVAZÖR: Vuruş kuvveti, denizaltı savunma veya

amfibi kuvvetleri ile birlikte, hava ve su üstü tehditlerine karşı

faaliyette bulunacak şekilde imal edilmiş harp gemisi. Ana

bataryası 8'lik toplardan ibarettir; bazı ağır kruvazörler Regulus

gücüne sahiptir. Tam yüklü çektiği su ortalama 21.000 tondur.

"CA" olarak adlandırılır.

HEAVY DROP AĞIR YÜK ATMA: Ağır ikmal maddeleri ve teçhizatın paraşütle

atılması usulü. Uçuş halindeki uçaktan yükü boşaltmak için ya

yalnız konveyör sistemi yada bir kılavuz paraşütle birlikte

konveyör sistemi kullanılır.

HEAVY LIFT CARGO AĞIR KAPASİTELİ YÜK: 1. Gemiye yüklenecek, 5 uzun

ton'un üstündeki ağırlıkta, tek parça halinde yük. 2. Deniz piyade


sınıfında 800 libre ağırlık veya 100 kadem küp hacminde

münferit yük birimleri. Bak. "cargo".

HEAVY MACHINEGUN AĞIR MAKİNALI TÜFEK: 7,62 mm. çapında, su ile

soğutulan makinalı tüfekler ile daha büyük çapta bütün makinalı

tüfekleri içine alan makinalı tüfek tipleri.

HEAVY MAINTENANCE UNIT AĞIR BAKIM TAMİRHANESİ, AĞIR BAKIM

BİRLİĞİ: Yenileştirme ve tamir işleri için yetiştirilmiş personeli

bulunan tamirhane.

HEAVY RESISTANT EXERCISE AĞIR MUKAVEMET EGZERSİZLERİ: Ağır bir yüke

(demir ağırlıklar, gülle vesaire kaldırmak suretiyle) mukavemet

ederek yapılan egzersizler. Bak. "exercise".

HEAVY SHELLPROOF BOMBA EMNİYETLİ SIĞINAK: 2O santimetrelik ve daha

büyük çaptaki mermilerle yapılan devamlı bombardımanlara

dayanabilecek sağlamlıkta sığınak.

HEAVY TANK AĞIR TANK: Ağırlığı 40 ton ile 75 ton arasında değişen tanklar.

Ayrıca bakınız: "tank".

HEAVY WEAPONS AĞIR SİLAHLAR: Havan, obüs, top, ağır makinalı tüfek ve geri

tepmesiz top gibi silahlar.


HEAVY WEAPONS COMPANY AĞIR SİLAH BÖLÜĞÜ, AĞIR BÖLÜK: Bir bölük

karargahı ile bir makinalı tüfek takımı, bir havan takımı ve bir 75

mm'lik geri tepmesiz top takımından müteşekkil piyade bölüğü.

Buna eskiden (heavy weapons troop) denirdi.

HEAVY WEAPONS TROOP AĞIR BÖLÜK, AĞIR SİLAH BÖLÜĞÜ: Bak. "heavy

weapons company".

HEAVY-CASE BOMB KALIN CİDARLI BOMBA: Bomba gövdesinin ağırlığı

paralama hakkının ağırlığından daha fazla olan yüksek süratli

infilak bombası.

HEAVY-LIFT SHIP AĞIR KALDIRMA KAPASİTELİ GEMİ: Ağır ve kütle halinde

maddeleri yükleyip boşaltacak kabiliyette ve bu maksatla imal

edilmiş gemi. 100 tonluk bir yük kaldırmaya yetecek kapasitede

bumları (booms) mevcuttur.

HEDGEHOG HEÇHOK: Denizaltı savunma harbinde kullanılan 7.2 inç (18

santimetre) lik, ileriye doğru atılır kısa menzilli savunma silahı.

HEEL TOPUK (TAKİP ET!): Köpek eğitiminde köpeğe takip etmesi için

verilen komut.
HEELING ERROR PUSULA YATIKLIK HATASI: Uçak yatay vaziyette uçmadığı

zaman, pusulanın gösterdiği rakamda hasıl olan hata veya

sapma.

HEIGHT YÜKSEKLİK: Bir cismin, noktanın veya yerden yüksekte bulunan

bir seviyenin veya diğer bir referans sathın dikey mesafesi;

yükseklik aşağıdaki gibi belirtilir. Çok alçak: 500 feet'ten az.

Alçak: 500 ila 2000 feet (yer seviyesi üstünde). Orta: 2000-

25.000 feet Yüksek: 25.000-50.000 feet çok yüksek: 50.000

feet'den yüksek.

HEIGHT (NATO) YÜKSEKLİK: l. Bir nokta olarak mütalaa edilen ve belirli bir

başlangıç yüzeyinden ölçülen bir nokta, seviye veya cismin dikey

uzaklığı. 2. Bir cismin dikey ebadı.

HEIGHT DATUM YÜKSEKLİK BAŞLANGIÇ DÜZEYİ: Bak. "altitude datum".

HEIGHT DELAY İRTİFA GECİKMESİ: Bak. "altitude delay".

HEIGHT FINDER ALTİMETRE: Hava hedeflerinin yüksekliğini tespit için

kullanılan cihaz. Bu düzen radarda da vardır.

HEIGHT FINDING RADAR İRTİFA ÖLÇME RADARI:


HEIGHT OF BURST PARALANMA (PATLAMA/İNFİLAK) YÜKSEKLİĞİ: Yerden veya

hedeften paralanma noktasına kadar dikey mesafe. Ayrıca

bakınız: "optimum height of burst; safe burst height; types of

burst".

HEIGHT OF SITE MEVKİ YÜKSEKLİĞİ: Bir silahın belirli bir yatay satıhtan,

örneğin deniz seviyesinden, yüksekliği.

HEIGHT-HOLE İRTİFA ÇUKURU: Bak. "altitude hole".

HELICAL SCANNING HELİSEL TARAMA: Radar anteninin bir nevi tarama

hareketi. Bu harekette, neşredilen huzme ekseni üzerindeki bir

nokta, gayri muntazam bir helezon çizer. Yükseliş açısı, yavaşça,

yatay vaziyetten dikey vaziyete geçerken anten dikey eksen

etrafında devamlı olarak döner.

HELICOPTER HELİKOPTER: Aşağı yukarı dikey bir eksen etrafında mekanik

olarak dönen taşıyıcı satıhlar sayesinde havada kalabilen bir

hava aracı.

HELICOPTER APPROACH HELİKOPTER HÜCUM YOLU: Helikopterlerin belirli bir

iniş yerine veya bölgesine hareket ettikleri yol veya yollar. Ayrıca

bakınız: "helicopter lane; helicopter retirement route".


HELICOPTER ASSAULT FORCE HELİKOPTER TAARRUZ KUVVETİ: Helikopter

indirme harekatında kullanılmak üzere; helikopterli destek

birliklerini veya diğer kullanma yerlerine sevkedildikleri bir

kontrol noktası.

HELICOPTER BREAK-UP POINT HELİKOPTER AYRILMA NOKTASI: Bir iniş

bölgesinden dönmekte olan helikopterlerin koldan ayrıldıkları ve

üsse dönmek üzere, serbest kaldıkları veya diğer kullanma

yerlerine sevkedildikleri bir kontrol noktası.

HELICOPTER DEPARTURE POINT HELİKOPTER İDARE MERKEZİ: Yerine göre

taktik hava kontrol merkezinin, taktik hava idare merkezinin

veya direkt hava destek merkezinin geniş ölçüde kontrolü

altında bir hava harekat tesisi. Bak. "departure point".

HELICOPTER DIRECTION CENTER HELİKOPTER İDARE MERKEZİ: Yerine göre

taktik hava kontrol merkezinin, taktik hava idare merkezinin

veya direkt hava destek merkezinin geniş ölçüde kontrolü

altında bir hava harekatı tesisi. Helikopter harekatının kontrol ve

idaresi bu merkezden icra edilir.

HELICOPTER DROP POINT HELİKOPTER ATMA NOKTASI: Bir iniş bölgesi

içinde, arazi durumu sebebiyle helikopterlerin iniş yapamadıkları


fakat, üzerinde ağır ağır dolaşmak suretiyle, yük veya kıtaları

boşaltabilecekleri belirli bir nokta.

HELICOPTER FLIGHT HELİKOPTER KOLU: Münferit bir helikopter veya bir kol

komutanı emrinde gruplanmış ve aşağı yukarı aynı zamanda, bir

helikopter taşıt gemisi ya da helikopter üssünden

havalandırılmış, iki veya daha çok helikopter.

HELICOPTER FLIGHT RENDEZVOUS HELİKOPTER KOLU BULUŞMA NOKTASI:

Bir helikopter taşıt gemisi veya üssü yakınındaki bir hava kontrol

noktası. Helikopterler; dalga buluşma noktasının (wave

rendezvous) hareketten önce, kol halinde burada toplanırlar. Bu

nokta kod ismi ile belirtilir.

HELICOPTER LANDING DIAGRAM HELİKOPTER İNDİRME DİYAGRAMI:

Helikopter iniş bölgesinin tali bir bölümü. Hücum

helikopterlerinden tek bir kol veya dalga, yük ve kıtaları

yüklemek veya boşaltmak için bu iniş sahasına iner.

HELICOPTER LANDING SITE HELİKOPTER İNİŞ SAHASI: Hücum

helikopterlerinden tek bir kol veya dalganın yük kıtaları

yüklemek veya boşaltmak için tahsis olunmuş helikopter iniş tali

bölgesi.
HELICOPTER LANDING ZONE HELİKOPTER İNİŞ BÖLGESİ: Hücum

helikopterlerinin yükleri ve kıtaları yüklemek ve boşaltmak üzere

indikleri belirli bir arazi bölgesi. Bir iniş bölgesinde bir veya daha

çok iniş sahası bulunabilir.

HELICOPTER LANE HELİKOPTER UÇUŞ YOLU: Helikopterlerin, helikopter iniş

bölgesine gidiş ve dönüşte içinde uçtukları emin bir hava

koridoru.

HELICOPTER RETIREMENT ROUTE HELİKOPTER YAKLAŞMA YOLU:

Helikopterlerin belirli bir iniş yerine veya bölgesine hareket

ettikleri yol veya yollar. Bak. "helicopter approach route;

helicopter lane".

HELICOPTER SUPPORT TEAM HELİKOPTER DESTEK TİMİ: Savaş esirleri ve

seçilmiş zayiatları kurtarmak, helikopter indirme birlikleri,

teçhizat ve ikmal maddelerinin iniş bölgesindeki hareket ve

indirmelerini kolaylaştıracak şekilde donatılmış ve teçhiz edilmiş

bir görev kuruluşu.

HELICOPTER TEAM HELİKOPTER TİMİ: Bir helikopter tarafından bir defada

nakledilen muharebe teçhizatlı kıta.


HELICOPTER TRANSPORT AREA HELİKOPTER GEMİSİ DEMİRLEME BÖLGESİ: Taşıt

ve çıkarma gemilerinin dış demir yerlerinin yanlarında deniz

istikametindeki bölge. Bu bölge tercihen, helikopter taşıt

gemilerinin helikopterleri kaldırmak ve indirmek için yanaştıkları

bölge emniyet perdesinin iç tarafındadır. Bak. "transpor area".

HELICOPTER WAVE HELİKOPTER DALGASI: Bak. "wave". Tek bir komutanın

emri altında gruplanmış ve aşağı yukarı aynı zamanda aynı iş

bölgesine inmeleri programlanmış bir veya daha çok helikopter.

Bir helikopter dalgası; bir veya daha çok koldan terekküp eder ve

birden çok gemiye ait helikopterlerden meydana gelebilir.

HELICOPTER WAVE RENDEZVOUS HELİKOPTER DALGASI BULUŞMA YERİ:

Helikopter kollarının, bir görevi yerine getirmeden önce;

helikopter dalgaları halinde toplandıkları bir hava kontrol

noktası. Bu nokta bir kod ismi ile belirtilir.

HELIOGRAPH HELYOGRAF: Güneş ışınlarından faydalanmak suretiyle

muhabere etmeye yarayan, aynalı muhabere cihazı. Buna

"heliotrope" da denir.

HELIOTROPE HELYOTROP: Bak. "heliograph".


HELIPAD HELİKOPTER PLATFORMU/PİSTİ: Helikopterlerin kalkış ve inişi

için tahsis edilip hazırlanmış olan saha. (finiş ve dolaşma

noktalarını da ihtiva eder) .

HELIPORT HELİKOPTER ALANI: Yalnız helikopterlerin barınmaları, inmeleri

ve kalkmaları maksadıyla hazırlanmış bir saha.

HELIUM HELYUM: Genel olarak, balonlarda kullanılan hafif gaz. Bu gaz,

yanmadığı için hidrojenden daha emniyetlidir.

HELMET BAŞLIK: Koruyucu olarak kullanılan her çeşit başlık. Küçük mermi,

fişek ve bomba parçalarına karşı korunmak için giyilen çelik

başlık bunlardandır. Üç nevi vardır:

HELMET LINER İÇ BAŞLIK: Çelik başlığın içine konan ve başa göre ayarlamak için

bir kayışı bulunan, plastik veya fiberden yapılmış, ikinci bir başlık.

Buna (removal liner) da denir.

HERBICIDE BİTKİ ÖLDÜRÜCÜ: Çiçeklere zarar veren veya öldüren kimyasal

birleşim. Bak. "anticrop agent; antiplant agent".

HERCULES HERKÜL: Muharebe alanına konvansiyonel hava ikmali kadar

havadan atma veya havadan-karaya sevkiyat amaçları için

yapılmış orta menzilli birlik ve kargo nakliye uçağı. Bu hava aracı

4 turbo pervane ile teçhiz edilmiş olup entegre kargo ve rampa


kapısı vardır. D modelleri kayak iniş takımları ile teçhiz edilmiştir.

E modellerinin uzun menziller için ilave yakıt kapasitesi vardır.

Uçuş anında yakıt ikmali yapabilen modeli HC-130 olarak bilinir

ve aynı zamanda hava kurtarma görevinde de kullanılır. Silahlı

modeli AC-130, uzaktan kumandalı modeli de DC-130 olarak

adlandırılır.

HERO KAHRAMAN:

HESITATE TEREDDÜT ETMEK:

HEURISTIC BULGUSAL:

HEXACHLORETHANE HEKSAKLORETAN: Zararsız sayılabilecek bir kimyasal

madde. Kimya harbinde tek başına nadiren kullanılır; fakat, çinko

mürekkepleri gibi diğer maddelerle karışık olarak sis yapmakta

çok kullanılır. HC karışımının esas unsurudur.

HIDYNE HİDİN: Bak. "hydyne".

HIGH YÜKSEK: 25.000-50.000 (kol-kadem) arasındaki yükseklik.

HIGH AIRBURST YÜKSEKTE İNFİLAK: Yumuşak hedefler üzerinde zayiatı veya

zararı arttıran bir nükleer silahın güvenli serpinti infilak


yüksekliği veya gerçek yer sıfırında radyasyon kirlenmesinin

azalması.

HIGH ALTITUDE YÜKSEK İRTİFA: Konvensiyonel olarak 10.000 metrenin

(33.000 fit) üzerindeki yükseklik. Bak. "altitude".

HIGH ALTITUDE BOMBING YÜKSEK İRTİFADAN BOMBARDIMAN: 15.000

fitin üstünde bomba salış yüksekliğinden yapılan yatay

bombardıman.

HIGH ALTITUDE BURST YÜKSEK İRTİFADA PATLAMA/İNFİLAK: 10.000 metre

(30.000 fit) ' den daha yüksekte yer alan nükleer silah patlaması.

Bak. "types of burst".

HIGH ANGLE YÜKSEK AÇI: Yüksek açılı atış isteği veya emri.

HIGH ANGLE FIRE ÜST AÇI GRUBU İLE ATIŞ: 1. İlgili silah veya mühimmatın

azami menziline tekabül eden yükseliş açısından daha yüksek açı

ile yapılan atış. 2. Yükseliş açısı arttıkça menzili azalan ateş. (Not:

NATO ve ABD Savunma Kurulu tanımları tali bölümlere

ayrılmamıştır) .

HIGH BURST REGISTRATION YÜKSEK İHTİRAKLI İLE ATEŞ TANZİMİ: Bak. "high-

burst ranging".
HIGH DENSITY AIRSPACE CONTROL ZONE HAVA SAHASI YOĞUN ATEŞ

KONTROL BÖLGESİ: Çeşitli silahların/hava sahalarının konsantre

olarak kullanıldığı hava sahası kontrol makamı tarafından tahsis

edilen belirlenmiş ebatlarda hava sahası.

HIGH DOLLAR VALUE ITEM YÜKSEK PARA DEĞERLİ MADDE: ABD

depolarında, müteakip yıla ait toplam talep değeri 25.000 dolar

veya daha fazla tahmin edilen bir nihai madde veya onarım

parçası.

HIGH ENTANGLEMENT YÜKSEK TEL ENGELİ: Bak. "high wire entaglement".

HIGH EXPLOSIVE KUVVETLİ PATLAYICI MADDE (ORD.), YÜKSEK İNFİLAK

MADDESİ: Genel olarak bombalar, topçu mermileri, el ve tüfek

bombaları, mayınlar ve tahrip kalıplarında kullanılan patlayıcı

maddeler. ABD'nde, (Interstate Commerce Commision)

tarafından, bir infilak kapsülü vasıtasıyla infilak ettirilen hassas

maddeler olarak tarif edilir.

HIGH EXPLOSIVE BOMB YÜKSEK İNFİLAK BOMBASI: İçinde yüksek infilak

maddesi bulunan bomba. Bak. "high explosive".


HIGH EXPLOSIVE CARGO PATLAYICI MADDE YÜKÜ, TOPÇU MÜHİMMATI,

BOMBA SU BOMBALARI, TAHRİP MADDELERİ, ROKET VE FÜZE

CİNSİ YÜK: Bak. "cargo".

HIGH EXPLOSIVE ELEMENT YÜKSEK İNFİLAK MADDESİ: Bak. "high

explosive".

HIGH EXPLOSIVE INCENDIARY YÜKSEK SÜRATLİ YANGIN MADDESİ:

HIGH EXPLOSIVE SHELL TAHRİP DANESİ: Personel ve malzemeye karşı

kullanılan ve içinde, paralanma hakkı olarak, yüksek süratli bir

infilak maddesi bulunan mermi. Buna kısaca "HE shell"de denir.

HIGH GRADE CRYPTOSYSTEM YÜKSEK DERECELİ KRİPTO SİSTEMİ: Devamlı

güvenlik sağlayacak, yani yabancılar tarafından açılabilmesi uzun

bir süre, veya süresiz olarak, mümkün olamayacak bir kripto

sistemi.

HIGH GRADE HARDSTANDING TAM SERTLEŞTİRİLMİŞ SAHA: Bak. "hardstand".

HIGH MORTALITY ITEMS YIPRANMA DERECESİ YÜKSEK MADDELER:

HIGH OBLIQUE ÇOK MAİL HAVA FOTOĞRAFLARI: Bak. "oblique air photograph".
HIGH ORDER DETONATION YÜKSEK SÜRATLİ PATLAMA, YÜKSEK

DETONASYON: Tam ve anında vuku bulan infilak. Bak.

"detonation".

HIGH PORT YÜKSEK TUTUŞ: Hücum ederken veya sıçrarken, tüfeğin taşınma

vaziyeti. Bu vaziyette, sol bilek sol omuzun ön tarafında ve sağ

bilek kalça hizasında olmak üzere, tüfek, vücuda çapraz vaziyette

taşınır.

HIGH SCHOOL LİSE:

HIGH SPEED COILED WIRE YÜKSEK HIZ KABLOSU: Standart kablo teskeresi

kullanmadan, nispeten süratle döşenmesi mümkün telefon

kablosu. Bu kablo, sırtta taşınırken döşenebileceği gibi, araç veya

uçağa monte edilmek suretiyle de döşenebilir.

HIGH TEST BLEACH YÜKSEK VASIFLI KİREÇ KAYMAĞI: Normal kireç

kaymağının iki misli klor ihtiva eden ve klor neşrettiği zaman

yakıcı gazları zararsız hale getiren bir kireç kaymağı. Bu madde

de, bulaşıcı maddelerden temizleyici madde olarak kullanılır.

HIGH VALUE ASSET CONTROL ITEMS YÜKSEK DEĞERLİ KAYNAK KONTROL

MADDELERİ: Yüksek yatırım değeri olan maddelerin elde

bulundurulması için tesis edilmiş, onaylanmış envanter idare


teknikleri altında yoğun idari kontrol için belirlenen ikmal

maddeleri.

HIGH VELOCITY YÜKSEK İLK HIZ: Tank top mermilerinin saniyede 1.550: 3.350

fit arasındaki ilk hızları.

HIGH VELOCITY DROP YÜKSEK HIZLA ATMA: İkmal maddeleri ve teçhizatın,

uçuş halindeki hava araçlarından atılması işi veya işlemi. Burada

yükün iniş hızı; klasik yük paraşütüyle atma usullerinden (düşük

hızla atma "low velocity drop") faydalanılarak elde edilenden

daha yüksek, fakat, düşüş hızından (serbest atma "free drop")

daha düşüktür. Yüksek hızla atma sistemi; yükü, yere çarptığı

zaman şok tesirini azaltacak ve hasara uğramaktan kurtaracak

yeterlikte yastık malzemesi ile takviyeli ve önceden tespit

edilmiş bir düzeye indirmek için iniş hızını sınırlayan geciktirici

vasıtalardan ve dengeleme vasıtalardan (genellikle geciktirici

vasıtalarla birleştirilmiş) ibarettir. Ayrıca bakınız: "airdrop", "air

movement", "free dropping", "free fall" ve "low velocity drop".

HIGH WING MONOPLANE ÜSTTEN KANATLI UÇAK: Bu uçaklarda, kanatlar

gövdenin tamamen veya kısmen üst kısmına monte edilmiştir.

Bak. "monoplane".
HIGH WIRE ENTANGLEMENT YÜKSEK TEL ENGELİ: Beş, altı fit yükseklikteki

birçok kazıklar arasında, dikenli teli çaprazlama, dolaştırarak

yapılan engel. Buna "high entanglement" de denir.

HIGH-BURST RANGING YÜKSEK İHTİRAKLI İLE ATIŞ TANZİMİ, YÜKSEK

PARALANMA NOKTASI DÜZELTME TANZİMİ: Topçu atışlarının

havadaki paralanmaları gözetleme suretiyle tanzimi. Buna "air

burst ranging" da denir.

HIGH-PILING YÜKSEK İSTİFLEME: Bir iskele veya ambarda, eşyaların normal

insan boyundan daha yüksek olarak istif edilmesi.

HIGH-PRESSURE TEST AMMUNITION YÜKSEK TAZYİKLİ DENEME MERMİSİ: Özel

surette kuvvetli sevk barutu ile doldurulmuş mühimmat. Yüksek

tazyikli deneme mermisi yalnız deneme atışları için (proof firing)

kullanılır.

HIGHSPEED MOTORWAYYÜKSEK SÜRAT YAPILAN OTO YOLU: Yüksek sürat

yapan araç trafiğine tahsis edilen ve her zaman çift şeritli olması

gerekmeyen karayolu.

HIGHSPEED SUBMARINE YÜKSEK SÜRATLİ DENİZALTI: Dalmış halde iken hızı 20

km/s veya daha yüksek olan denizaltı.

HIGHWAY KARAYOLLARI:
HIGHWAY CAPABILITY YOL KABİLİYETİ: Yolun şekli, bakımı, meyli, virajları,

hava şartları, yol üzerindeki diğer gidiş gelişler, kullanılan araç

tipi vesaireyi tamamen dikkate almak şartıyla bir karayolu

üzerinde nakledilebilecek araç miktarı (yol araç kabiliyeti) veya

taşınabilen yükün şort ton miktarı (yol tonaj kabiliyeti). Bak.

"highway tonnage capability" ve "highway vehicle capability" .

HIGHWAY CAPACITY YOL KAPASİTESİ: Mevcut bütün gidiş ve geliş

yollarından faydalanılmak suretiyle, belirli bir yol üzerinde elde

edilebilecek azami trafik akışı. Buna (road capacity) de denir.

Bak. "highway capacity ".

HIGHWAY CLOVER LEAF YONCA YAPRAĞI KAVŞAK: İki veya daha fazla sayıdaki

karayolunun yonca yaprağına benzer bir sistemde kesişmesi.

HIGHWAY DISPATCH KARAYOLU SEVKİYATI: Bak. "highway regulation".

HIGHWAY INFORMATION POST YOL TRAFİK DANIŞMA NOKTASI: Trafiğin

yolunda yapılmasını temin için gerekli bilgileri vermek

maksadıyla, askeri inzibat tarafından tesis edilen nokta. Bu

nokta; yol trafik düzenleme noktası (highway traffic regulation

post) ile yol trafik kontrol noktasına (highway traffic control

post) ilave olarak kullanılır.


HIGHWAY REGULATION YOL TRAFİK DÜZENLEMESİ: Karayolu ulaştırma tesis ve

vasıtalarından, harekat ihtiyaçlarını karşılamada en verimli

şekilde faydalanmak için, yolların araçlar, yayalar {kıta, mülteci

ve siviller dahil) ve hayvanlar tarafından fiilen kullanılmasını

zaman ve harekat bakımından planlama ve programlama. Buna

{highway traffic regulation) de denir.

HIGHWAY REGULATION ORDER YOL TRAFİK DÜZENLEME EMRİ: Bak.

"highway traffic regulation order".

HIGHWAY REGULATION POINT YOL TRAFİK DÜZENLEME NOKTASI: Bir yol

ulaştırma hizmetinin yol üzerinde açtığı bir nokta. Bu nokta; varış

ve kalkışları kaydeder ve bildirir; yürüyüşün devamı, sapmalar,

yol değiştirmeler, tarifeler vesaire hakkında talimat yayınlamak

suretiyle, karayolu unsurlarının hareketini düzenler.

HIGHWAY TONNAGE CAPABILITY YOL TONAJ KABİLİYETİ: Yollarda bulunan

köprü ve buna benzer tesisler üzerinden, bunları çökertmeden

geçebilecek büyük araçların ağırlık bakımından kapasitesi.

HIGHWAY TRAFFIC CONTROL YOL TRAFİK KONTROLU: Yol, trafik düzenleme ve

yol disiplini kurallarının uygulanması. Trafik düzenleme nokta


kontrolu (spot direction) de buna dahildir. ABD de bu iş, merkez

komutanı ve askeri inzibatın görevidir.

HIGHWAY TRAFFIC CONTROL POST YOL TRAFİK KONTROL NOKTASI: ABD

lerinde; karayolları üzerinde, askeri inzibat kuvvetlerinin yol

trafik kontrolunu tatbik ettiği, bilgi verdiği ve istikamet

gösterdiği nokta. Buna "traffic control post" da denir.

HIGHWAY TRAFFIC REGULATION YOL TRAFİK DÜZENLEMESİ: Bak. " highway

regulation".

HIGHWAY TRAFFIC REGULATION HEADQUARTERS YOL TRAFİK DÜZENLEME

KARARGAHI: Bak. "highway traffic regulation".

HIGHWAY TRAFFIC REGULATION ORDER YOL TRAFİK DÜZENLEME EMRİ:

Komutan tarafından verilen yetkiye dayanarak trafik düzenleme

karargahınca yol zaman çizelgesini, zamanı, tarihi, yürüyüş hızını

ve yol trafik düzenlemesine ait diğer teferruatı belirtmek üzere

verilen emir. Buna "highway regulation order" de denir.

HIGHWAY TRAFFIC REGULATION POINT YOL TRAFİK DÜZENLEME NOKTASI:

Bak. "highway regulation point" ve "traffic regulation point".


HIGHWAY TRANSPORT KARA ULAŞTIRMA HİZMETİ: Karayolları ulaştırma

teşkilatı, idaresi ve bu işte kullanılan birlik, personel vesaire.

Buna "highway transport service"de denir.

HIGHWAY TRANSPORT LIFT KARAYOLU İLE TAŞIMA KAPASİTESİ: Bir araç veya

oto birliği ile, bir seferde taşınabilecek yük tonajı veya personel.

HIGHWAY TRANSPORT SERVICE KARAYOLLARI ULAŞTIRMA HİZMETİ: Bak.

"highway transport".

HIGHWAY TRANSPORTATION KARAYOLU ULAŞTIRMASI: Mevcut karayolları

üzerinde işleyebilecek araç kullanmak suretiyle, birlik ve ikmal

maddeleri ile teçhizatın bir yerden başka bir yere nakli.

HIGHWAY TRANSPORTATION OFFICER KARA ULAŞTIRMA SUBAYI: Kara

ulaştırmasında görevli subay.

HIGHWAY TRANSPORTATION SURVEY KARA ULAŞTIRMA ETÜDÜ:

Karayolları üzerindeki nakliyat faaliyetinin verim derecesini,

yolların bakımı, araç ve yolların kullanılma şeklini tespit

maksadıyla, nakliyat faaliyetinin incelenmesi ve etüdü.

HIGHWAY VEHICLE CAPABILITY KARAYOLU ARAÇ KABİLİYETİ: Belirli bir yoldan

bir gün zarfında geçen araç sayısı.


HIJACKING UÇAK KAÇIRMA:

HILL SHADING GÖLGE RÖLYEFİ: Eğer ışık belli bir yönden geliyorsa, haritada

rölyeflerin yüksek yerlerde gölgelerle gösterilmesi metodu.

HISTORICAL COST Bakınız: "SUNK COST"

HISTORICAL MONOGRAPH TARİHİ MONOGRAF: Belirli herhangi bir askeri

faaliyetin tarihçesi.

HISTORICAL RECORD İNŞAAT TARİHÇESİ: Askeri bir tesisteki belli başlı

inşaat, tadilat ve ilaveleri ve bunlara ait masrafları gösteren

kayıtlar.

HISTORICAL RIDE BİNDİRİLMİŞ HARP TARİHİ GEZİSİ: Geçmişte yapılan bir

muharebede tatbik edilen taktiği tetkik için bindirilmiş olarak

yapılan tatbikat. Bu tatbikatta, tarihi bir muharebe veya sefer,

cereyan ettiği arazi üzerinde incelenir. Bak. "historical walk".

HISTORICAL WALK YAYA HARP TARİHİ GEZİSİ: Yaya olarak yapılan tatbikat. Bu

tatbikatta, bir muharebe veya sefer, cereyan ettiği arazi üzerinde

etüt edilir. Bak. "historical ride".

HISTORY BİRLİK TARİHÇESİ: Bak. "historical record".

HIT İSABET, HEDEFE VURUŞ: Bak. "sensing"


HOIST YÜKSELTME CİHAZI: Helikopterlerde, dış yüklerin yatay olarak

alınıp bırakılmasına yarayan mekanizma/Yük üssü.

HOLD AMBAR, TUTMAK, BEKLETMEK: 1. Bir gemide yük istif bölmesi. 2.

Bir mevzi veya bölgeyi zorla elde bulundurmak. 3. Taarruzda,

düşman kuvvetlerinin hareketine veya yeniden gruplanmalarına

engel olacak şekilde baskı yapmak. 4. Hava trafiğinde, uçuş

halindeki bir uçağı, hava trafik kontrol talimatlarına uygun

olarak, gözle veya diğer vasıtalarla tanınabilecek belirli bir saha

veya bölge dahilinde tutmak.

HOLD FILE BEKLEME DOSYASI: İşlemlerinin tamamlanmasını bekleyen

kağıtları, geçici olarak, elde bulundurmaya yarayan dosya. Buna

"suspense" de denir.

HOLD FIRE ATEŞKES: Hava savunmasında ateşi durdurmak için verilen acil

emir. Uçuş halinde olan güdümlü füzelerin önlemeye devam

etmesine izin verilmemelidir. Bak. "cease engagement, engage".

Ateşin tutulması; bütün bir hava savunma bölgesine ve bölge

içindeki bütün uçuşlara genel sınırlama mecburiyeti koymaz. Bu,

ancak, hava savunma komuta yerinde görevli harekat subayı

tarafından bildirilen bazı uçuşlara inhisar eder. ATEŞ TUTUK !


Ateşin tutulması halini temin için verilen komut. Ayrıca bakınız:

"air defense artillery weapons control status".

HOLD OFF ANGLE İLAVE NİŞAN AÇISI: Nişangahın tanzim edildiği mesafe,

hedefe olan mesafeden daha kısa olduğu zaman, hedefe isabeti

sağlayabilmek için, münferit silahta nişan noktasını değiştirmek

suretiyle (örneğin ders atışlarında tam on ikiye nişan almayıp

biraz daha aşağısına nişan almak gibi), alınan nişanda hedef-

nişan hattı ile nişan noktası- nişan hattı arasında meydana gelen

ilave açı.

HOLDEES SEVKE TABİ PERSONEL: Bak. "transient".

HOLDER HAMİL: Kripto döküman ve yayınları ile kripto cihazlarını elinde

bulundurmaya yetkili şahıs.

HOLDFAST SABİT NOKTA KAZIK GRUBU: Halat bağlamakta kullanılmak üzere

çakılmış kazıklar grubu. Kazıklar yere birbirini arkasına ve halatın

gelişi istikametinde çakılır; desteklik yapmaları için de, birbirine

bağlanır.

HOLDING ANCHORAGE BEKLEME DEMİR YERİ/DAĞILMA DEMİR YERİ:

Aşağıdaki sebeplerden dolayı gemilerin beklediği bir yer. a)

gemilerin gönderildiği toplanma ve boşaltma demir yeri veya


liman dolu ise, b) müteakip yolculuğa çıkılmakta iken düşman

tehdidi veya diğer sebeplerden dolayı gecikme varsa, c) nükleer

bir taarruzun etkilerinden kaçınmak için bir limandan etrafa

dağılınmışsa. Bak. "assembly anchorage, emergency anchorage,

working anchorage".

HOLDING AND RECONSIGNMENT POINT BEKLETME VE YENİDEN GÖNDERME

NOKTASI, TUTMA VE YENİDEN GÖNDERME NOKTASI: Vagon

veya kamyonların gönderildikleri ve sevk edilecekleri yerler belli

oluncaya veya sevkedilecekleri yerlere gönderme için münasip

zaman zuhur edinceye kadar alıkonabilecekleri, büyük

kapasitede, bir demiryolu veya motorlu araç merkezi. Bu, ayrıca

demiryolu vagonları veya kamyonlardan yükün boşaltılıp, ilerde

aktarma nakliyat için bekletildikleri bir yerde olabilir.

HOLDING ATTACK TESPİT TAARRUZU, DESTEK TAARRUZU, TALİ TAARRUZ:

Düşmanı mevzide tutmak, asıl taarruzun yapılacağı yer hakkında

yanıltmak, asıl taarruz kuvveti karşısındaki birliklerinin

takviyesine engel olmak veya ihtiyaçlarını, kati neticeye tesir

etmeyecek bir yerde, vaktinden önce muharebeye sokmasına

sebep olmak maksadıyla yapılan taarruz. Buna "containing

action" de denir.
HOLDING BATTALION HASTA VE YARALI TESELLÜM VE SEVK TABURU: Hava

araçları, hastane trenleri ve deniz araçları vasıtasıyla tahliyelerini

beklemekte olan hastaları kabul etmek ve yatırmak üzere, hava

başları (airheads), demiryolu indirme istasyonları (railheads) ve

kıyılar yakınında faaliyette bulunmakla görevlendirilmiş sıhhiye

taburu.

HOLDING ELEMENT TESPİT KUVVETİ: Bak. "holding force".

HOLDING FORCE TESPİT KUVVETİ: Kendisine bir mevkii veya mevzii tutmak

vazifesi verilmiş kuvvet; bir tespit taarruzu yapan kuvvet. Buna

(holding element) de denir.

HOLDING GARRISON ASIL MUHAREBE HATTI BİRLİKLERİ BÖLGESİ: Asıl

muharebe hattı birliklerinin, asıl muharebe hattında işgal

ettikleri bölge.

HOLDING PATTERN MODE BEKLEME PATERNİ MODU: Programlanmış

bekleme paterni uçuşu yapacak bir uçağın otomatik kontrolu.

HOLDING POINT TESPİT NOKTASI: Optik veya diğer araçlarla belirlenen, uçuşu

hava trafik kleranslarına göre belirlenen uçuş halindeki bir

uçağın bölgesi içindeki belirli bir mevki.


HOLDING POSITION TESPİT MEVZİİ: Optik araçlarla belirlenmiş faal piste

yakın olan taksi yapan uçağın mevkiinin hava trafik kontrol

talimatlarına göre belirlendiği havaalanındaki belirli bir mevkii.

HOLDING STATION HASTA VE YARALI TESELLÜM VE SEVK İSTASYONU: Bir

hasta ve yaralı tesellüm ve sevk birliği tarafından; daha geriye

nakillerini bekleyen hasta ve yaralılara geçici barınak ve acil

tedavi sağlamak üzere, bir demiryolu indirme istasyonu, hava

başı ve liman bölgesinde tesis edilen tıbbi tedavi tesisi. Ayrıca

bakınız: "holding battalion".

HOLIDAY BİR SAHANIN GÖRÜNTÜ KAPLAMASINDA KASITSIZ OLARAK

BIRAKILAN BOŞLUK: Bak. "gap (imagery) ".

HOLLOW CHARGE BOŞLUKLU İMLA HAKKI, ROTASYON EKSENİ YÖNÜNDE

KÜÇÜK ÇAPLI SİLİNDİR ŞEKLİNDE BİR DELİK MEYDANA

GETİRECEK ŞEKİLDE YAPILMIŞ İMLA HAKKI:

HOLLOW CONE CHARGE BOŞLUKLU İMLA HAKKI: Patlama kuvvetini bir

istikamette toplamak üzere yapılmış paralama hakkı. Bak.

"beehive charge", "beehive shaped charge" ve "shaped charge".

HOLSTER TABANCA KILIFI: Kemer veya eyere takılmak üzere deriden veya

bezden yapılan tabanca veya rövelver kılıfı.


HOME HEDEF GÜDÜMÜYLE SEVK ETMEK (HV.): Bir füzenin radyasyon

yayan bir cisme doğru gitmesine sebep olmak.

HOME PAROLESÖZLE SALIVERME: Bak. "parole".

HOME PORT ASKERİ NAKLİYAT LİMANI: Kara Kuvvetleri'ne ait ve Kara

Kuvvetleri nakliyat servisinin karargahı olan liman.

HOME RECOVERY MISSION PROFILE GERİ DÖNME GÖREV PROFİLİ: Bir uçağın

tahsis edilmiş geçici veya asli harekat üssüne dönmesi ile ilgili

görev profili.

HOME STATION DAİMİ GARNİZON: Bir birlik veya şahsın daimi karargahı

olarak tayin edilen mevki, kamp veya garnizon.

HOMER STATION YOL GÖSTERME TELSİZ İSTASYONU: Uçuş halindeki bir uçağı

üssüne sevketmek için yer istikameti vermek üzere, verici ses

telsizi ile teçhiz edilmiş, istikamet bulucu kestirme istasyonu.

HOMICIDE ADAM ÖLDÜRME, KATİL:

HOMING HOMING: Bir belirli noktaya veya yansıyan ana enerji kaynağına

doğru yönelmiş veya yönlendirilen seyyar bir istasyonun tekniği.

HOMING ADAPTOR HOMING ADAPTÖR: Bir uçağın telsiz alıcısı ile birlikte

kullanıldığında, uçağın hareket yönü ile ilgili olarak gönderici


telsiz istasyonunun yönünü tayin eden sözlü ve/veya görsel

sinyaller yayınlayan bir alet.

HOMING DEVICE HOMİNG CİHAZ: Bir göndermecin yerini tespit etmekte

kullanılan elektronik cihaz.

HOMING GUIDANCE HOMİNG GÜDÜM, HEDEF GÜDÜMÜ, HEDEFLE

GÜDÜM: Bir füzeye, hedefin bazı ayırıcı özellikleri ile harekete

geçen içindeki mevcut bir tertibatla, kendisini hedefe yöneltme

imkanı sağlayan bir sistem. Bak. "active homing guidance,

guidance, passive guidance, semiactive homing guidance,

homing system of guidance".

HOMING MINE HOMING MAYIN: Bir deniz mayın harbinde, sevk teçhizatlı

bir mayının hedefe doğru yöneltilmesi. Bak. "mine".

HOMING PHASE HEDEFLE GÜDÜM SAFHASI: Bir füzenin orta yol güdümünün

sona ermesi ile hedef yakınına varışı arasındaki uçuş devresi.

Bak. "terminal guidance".

HOMING PIGEON MUHABERE GÜVERCİNİ: Haber ulaştırmakta kullanılan

güvercin. Çok defa, bu cins güvercine, yanlış olarak "carrier

pigeon" denmektedir.
HOMING STATION HOMİNG İSTASYONU: İstikamet bulma tesisleri ile

müştereken çalışan seyrüsefer yardımcısı bir telsiz.

HOMING SYSTEM OF GUIDANCE HEDEF GÜDÜM SİSTEMİ, HEDEFLE

GÜDÜM SİSTEMİ: Bak. "homing guidance".

HOMOGENEOUS AREA HOMOJEN SAHA, MÜTECANİS SAHA, BAĞDAŞIK SAHA:

Her noktasında aynı radar yansıtma gücü olan saha. Bak.

"inserted grouping (radar) ".

HONEST NAMUSLU, DÜRÜST, SAMİMİ:

HONEST JOHN HONEST JOHN ROKETİ: Nükleer ve nükleer olmayan başlık

kullanma kabiliyetinde, satıhtan satıha atılır, serbest uçuşlu, katı

yakıtlı bir roket. Karadaki kuvvetlerin desteği için, modeline

göre, 40.000 metreye kadar uzaklıktaki hedeflere taarruz etmek

üzere imal edilmiştir. MGR-1 olarak adlandırılır.

HONEYCOMB PETEK BİÇİMİ DEPOLAMA VE BOŞALTMA: İkmal maddelerinin;

boşalan sahalardan ayrıca madde konması için istifade

edilmeyecek şekilde depolanması ve boşaltılması.

HONOR SAYGI GÖSTERMEK, TAKDİR ETMEK: Saygı göstermek, bir şeref

payesi vermek veya bir başarıyı tanımak.


HONOR COMPANY ISLAH BÖLÜĞÜ: Genel mahpusları eğitime tabi tutmak

ve şerefli görev durumuna geçmelerine imkan hazırlamak

maksadıyla, ıslah merkezlerinde kurulan birlik.

HONOR GRADUATE MUVAZZAFLIĞA EHLİYETLİ YÜKSEK OKUL MEZUNU:

ABD'de, Yedek Subay Hazırlık Eğitim Teşkilatının (Reserve Officer

Training Corps) bir üyesi sıfatıyla üstün bilgiye, sevk ve idare

niteliğine iyi ahlak ve askerlik kabiliyetine sahip olduğu sicilinde

yazılı bulunan bir yüksek okul, üniversite veya askeri okul

mezunu.

HONOR GUARD MERASİM KITASI, ŞEREF KITASI, İHTİRAM NÖBETÇİSİ: Bak.

"guard of honor".

HONORABLE DISCHARGE ŞEREFLİ TERHİS: Doğruluk ve sadakatle hizmet

etmiş ve ahlak notu çok iyi veya çok üstün olan bir askerin,

Ordu'dan terhis şekli. Buna "white discharge" da denir.

HONORABLE SERVICE LAPEL BUTTON ŞEREFLİ HİZMET ROZETİ: 1939 ve 1946

yılları arasında başarılmış şerefli hizmeti veya ikinci dünya harbi

zafer madalyası ile taltif edilmiş olma halini belirten madeni

düğme şeklindeki alamet.

HOOD TAPA KÜLAHI: Bir merminin tapasını koruyan kapak.


HOOK Bir radar işaretinden veya bip'inden belirli bir işlem yapmak

üzere yarı otomatik bir kontrol sisteminin veri işlem teçhizatını

elektronik olarak hava kontrolör tarafından yönlendirmekte

kullanılan bir yöntem.

HOOK-UP KANCA TAKMAK: Bir planör çekme halatını, hem planör hem de

çekici uçağa (tow plane) takmak.

HOPPER CAR CEVHER VAGONU: Yükünün büyük kısmını, insan gücüne ihtiyaç

göstermeden ve yer çekiminden faydalanarak, alt veya yan

kapaklardan boşaltan, eğri döşemeli vagon.

HORIZON UFUK, YATAY DÜZLEM: Genel olarak belirli bir mevkiden

bakıldığında yer ile semanın belirli veya zahiri olarak birleştiği

yer. Ayrıca belirgin, zahiri veya bölgesel ufuk olarak da

adlandırılır. Belirgin veya zahiri ufuk gerçek ufuğa yalnızca görüş

noktası deniz seviyesine çok yakın olduğunda yaklaşır.

HORIZONTAL ACTION MINE YATAY ETKİLİ MAYIN: Bir satıhta, yer zeminine

horizontal hemen hemen paralel patlayıcı etkisi yapacak şekilde

yapılmış mayın.

HORIZONTAL BASE YATAY BAZ HATTI: Bak. "base line".


HORIZONTAL BASE LINE SYSTEM YATAY BAZ HAKKI USULÜ: Bir baz hattının

karşılıklı uçlarındaki iki gözetleme yerinden yapılan kestirme ile

hedeflerin veya diğer noktaların yerlerinin tespit edilmesi. Bak.

"target area base line".

HORIZONTAL BOMBING YATAY BOMBARDIMAN: Bak. "level flight

bombardment":

HORIZONTAL CLOCK SYSTEM RÜZGAR GÜLÜ SİSTEMİ: Varsayılan bir saat

kadranı üzerindeki rakamlara izafetle rüzgarın istikametini tarif

etmekte kullanılan bir sistem. Atış yerinin saat merkezinde ve

hedefin 12 üzerinde olduğu kabul edilir. Tam sağdan esen

rüzgara "saat 3 rüzgarı", tam soldan esen rüzgara "saat 9

rüzgarı" denir.

HORIZONTAL CONTROL NİRENGİ ŞEBEKESİ: Yatay bir düzlem üzerinde

izdüşümleri alınmış olan ve mevkileri sıhhatli olarak bilinen

coğrafi noktalar sistemi. Bunlar harita ve plan yapmakta

kullanılır.

HORIZONTAL CONTROL OPERATOR YATAY PLANCI: Ateş idare merkezinde

bulunan ve atış esasları için lüzumlu yatay açı ve mesafeleri


işaretleyen ve ölçen bir ateş idare merkezi elemanı. Bak.

"vertical control operator".

HORIZONTAL COVERAGE DIAGRAM YATAY RADAR SAHASI ŞEMASI: Civar arazi

arızaları ve diğer eşya kapatma etkisinin, yatay radar taramada

sebep olduğu tahditleri, polar koordinatlı kağıt üzerinde grafik

olarak gösterme. Bak. "coverage diagram".

HORIZONTAL ERROR YATAY HATA: Bir silahta, çok defa aşmaması

beklenebilecek mesafe, yön veya yarı çap hatası. Hedefe, dikeye

yakın bir yaklaşma yapan silahların yatay hatası, dairesel ihtimali

hata olarak; eliptik dağılma şekli meydana getiren silahların

yatay hatası ile ihtimali hata olarak ifade edilir. Bak. "circular

error probable", "delivery error", "deviation", "dispersion error".

HORIZONTAL FIRE YATAY ATIŞ: Bak. "terrestrial fire".

HORIZONTAL LOADING YATAY YÜKLEME: Yükün, bir geminin birden çok

ambarına veya bir konvoyun birden çok gemisine istiflenmesi.

HORIZONTAL PARALLAX CORRECTION YATAY TOPLAMA AÇI DÜZELTMESİ:

Bak. "angle of convergence".

HORIZONTAL RANGE YATAY MESAFE: Bir silah ile, bu silaha nazaran aynı

seviyede bulunan bir nokta arasındaki mesafe.


HORIZONTAL SITUATION DISPLAY YATAY DURUM TEŞHİRİ: Seyrüsefer

bilgilerin hafızalanmış görev bilgilerinin ve işlem verilerinin

elektronik olarak hazırlanıp teşhir edilmesi. Radar bilgileri ve

televizyon resimleri de bindirme veya ayrı görüntü olarak teşhir

edilebilir. Bak. "head-up display".

HORIZONTAL SITUATION INDICATOR YATAY DURUM GÖSTERGESİ: Seyrüseferin

mesafe ve istikamet açısı manyetik yönü, takip/rota ve takip rota

sapmasını gösteren bir alet.

HORIZONTAL TAPING ŞERİT METRE İLE YATAY ÖLÇME: Şerit metreyi yatay bir

vaziyette tutmak suretiyle, iki nokta arasındaki mesafenin

ölçülmesi. Bak. "taping":

HORIZONTAL VOLUTE SPRING SUSPENSION YATAY VOLÜT ASKI DONANIMI: Bak.

"suspension" ve "volute spring".

HORN DİRSEK: Bir uçağın istikamet ve yükseklik dümenleri veya

kanatçıkları üzerinde, kontrol kablo veya çubuğun takıldığı, kısa

manivela.

HORN COLLECTOR SES TOPLAMA BORUSU: Dinleme cihazından sesi alan

borulardan veya çan şeklindeki kolektörlerden bir tanesi.


HORNED SCULLY MAHMUZLU SU ALTI ENGELİ: Gemi karinasında delik açmak

üzere hazırlanan ve üzerinde su sathına eğri olarak tespit edilmiş

sivri uçlu çelik kazıklar bulunan konik beton su altı engeli.

HORRIBLE MÜTHİŞ, KORKUNÇ, İĞRENÇ:

HORSE ARTILLERY HAFİF KOŞULU TOPÇU: Kundakları kadana veya katırlar

tarafından çekilen ve top numara erleri, hayvanlara veya top ve

topraklaktaki yerlerine binen hafif seyyar topçu.

HORSE GAS MASK AT GAZ MASKESİ: At, katır ve diğer buna benzer hayvanları

harp gazlarına karşı korumak için kullanılan gaz maskesi. Bak.

"gas mask".

HORSE-DRAWN ARTILLERY KOŞULU TOPÇU: Koşum hayvanları tarafından

çekilen hafif ve orta topçu.

HOSELINE YAKIT TEVZİ HORTUMU: Döküm petrol ürünleri dağıtmada

kullanılan bükülgen, katlanabilir boru hattı.

HOSPITAL HASTANE: Esas itibarı ile hastalara bakım sağlamak maksadıyla

kurulmuş bir tıbbi tedavi tesisi. Hem diyagnostik ve terapatik

servisler, hem de kendisine verilen görevi yerine getirmesi

bakımından lüzumlu destek, servisleri için elverişli şekilde

personel ve malzeme ile teçhiz edilmiştir. Bir hastane, ayrıca bir


kliniğin görevlerini de yerine getirir. Ayrıca bakınız: "general

hospital", "station hospital", "fixed hospital", "evacuation

hospital", "surgical hospital" ve "field hospital".

HOSPITAL CENTER HASTANELER GRUP MERKEZİ: İdari kontrol maksadıyla, iki

veya daha çok genel hastane ve icabında, diğer tıbbi birliklerin

kuruluşuna veya emrine verildikleri bir idari birlik.

HOSPITAL COUNCIL HASTANE MALİYE KURULU: Hastanenin tahsisatını

idare etmekle görevlendirilen ve hastanede fiilen vazifede

bulunan yüksek rütbeli subaylar heyeti.

HOSPITAL DIETITIAN HASTANE DİYET HEMŞİRESİ: Bak. "dietition".

HOSPITAL FOOD SERVICE SUPERVISOR HASTANE İAŞE KONTROL SUBAYI:

ABD Kara Ordusu'nda, bir tıbbi tesiste iaşe hizmetine nezaret

eden ve bu işin idaresinden komutana karşı sorumlu olan baş

diyet hemşiresi.

HOSPITAL FUND HASTANE FONU: Personel ve hastaları beslemek ve

eğlenmelerini temin etmek maksadıyla, her hastanede mevcut

bulunan tahsisat.
HOSPITAL RETURNEE TABURCU: Hastanede iyileşerek kıtasına veya seferde

personel ikmal birliklerine ya da, herhangi bir muamele ile

birliğine veya memleketine gitmek üzere hastaneden çıkan şahıs.

HOSPITAL SHIP HASTANE GEMİSİ: Silahlı kuvvetler için hastane tedavisi

sağlayacak şekilde personel ve malzeme ile teçhiz edilmiş, ayrıca

hasta ve yaralıların tahliyesi için de faydalanılan ve Cenevre

Sözleşmesine uygun olarak işaretlenmiş, silahsız gemi. Alt olarak

adlandırılır. Bak. "hospital transport".

HOSPITAL SHIP PLATOON HASTANE GEMİSİ SIHHİYE TAKIMI: Normalden

fazla özel tıbbi bakım tesisleri mevcut olmayan yük veya taşıt

gemilerine bindirilecek tahliyeye tabi hasta ve yaralılara gerekli

tıbbi bakım temin etmek üzere verilen tıbbi birlik.

HOSPITAL STATION HASTA VE YARALI AYIRMA İSTASYONU: Bak. "clearing

station".

HOSPITAL TRAIN HASTANE TRENİ: Hasta ve yaralıları tahliye için özel surette

teçhiz ve lüzumlu personeli temin edilmiş tren.

HOSPITAL TRANSPORT HASTA TAŞIT GEMİSİ: Hasta ve yaralıları tahliye için

özel surette teçhiz ve gerekli personeli temin edilmiş gemi. Bu

terimi; hastane gemisi (hospital ship) terimi ile karıştırmamalıdır.


HOSPITALIZATION HASTANE TEDAVİSİ: Bir hastanede ciddi vakaların veya uzun

süre bakıma muhtaç hastaların bakım ve tedavisi. Bir hastanenin

yaptığı acil (emergency-treatment) veya ilk yardım tedavisi (first-

aid treatment) bunun tersidir.

HOSPITALIZATION UNIT EN KÜÇÜK HASTANE BİRLİĞİ: Müstakil olarak iş

görecek kabiliyette, tam ve kendi kendine yeterli hastane birliği;

bir seyyar hastaneyi meydana getiren, birbirine benzer üç

birlikten biri.

HOSPITALIZED PRISONERS WARD HASTANE MAHPUS KOĞUŞU: Hastane

tedavisine ihtiyaç gösteren mahpusların, bu tedavilerinin

tamamlanmasına bağlı olarak kapatıldıkları hastane koğuşu.

HOST COUNTRY EV SAHİBİ ÜLKE: Başka ülkelerin temsilcileri veya

kuruluşlarının o hükümetin daveti ve/veya bir uluslararası

antlaşma için bulundukları ülke.

HOST NATION EV SAHİBİ MİLLET:

HOST NATION ASSISTANCE EV SAHİBİ ÜLKE YARDIMI: Bak. "host nation

support".

HOST NATION POST EV SAHİBİ ÜLKEYE AYRILMIŞ GÖREV YERİ/MAKAMI:

İdari/Milli tabiatı itibarı ile bir ülkenin milli makamları tarafından


mutabık kalındığı üzere o ülkenin makamlarının daimi olarak

görev yapacağı yer.

HOST NATION SUPPORT EV SAHİBİ ÜLKE DESTEĞİ: Barış veya savaş zamanında

ev sahibi ülke tarafından müttefik kuvvetlerine ve o ülkenin

topraklarında bulunan NATO kuruluşlarına verilen sivil ve askeri

yardım. Bu yardımın ilkeleri, NATO ittifakına veya ikili veya çok

uluslu anlaşmalara ev sahibi ülkeler NATO kuruluşları ve ev

sahibi ülke toprakları üzerinde kuvvetleri bulunan ülkeler

arasındaki anlaşmalarla varılan taahhütlerdir.

HOSTAGE REHİN: Bazı akit anlaşmaların veya isteklerin yerine getirilmesi

için teminat olarak alıkonulmuş personel. (1949 Cenevre

Sözleşmesi'ne göre rehin almak yasaktır) .

HOSTESS HOSTES: Uçaklarda servis yapan kadın memur.

HOSTESS UNIT GAZİNO HEYETİ: ABD Ordusu'nda; bir erat gazinosu müdürü ile

yardımcılarının teşkil ettiği heyet. Bu yardımcılar şunlardır:

Kafeterya müdürü (cafeteria director), eğlence ve dinlenme

yardımcısı (recreation assistant) ve erat gazinosu (service club)

lüzumlu elemanları.
HOSTILE DÜŞMAN: Düşman olarak tanımlanan temas. Bak. "bogey",

"friendlay".

HOSTILE ACTS DÜŞMANCA HAREKETLER: Düşmanın uçak, denizaltı, suüstü,

kara birliklerinin faaliyetlerinin yüksekçe bir makam tarafından

belirlenip onaylandığı, birleşik veya belirli komutanlıkların,

komutanlıklarınca veya yetkili kılınmış diğer ilgili komutanlıklarca

yayınlandığı temel kaideler.

HOSTILE TRACK DÜŞMAN İZİ/ROTASI: Konulmuş kıstaslara göre bir düşman

hava indirmesine, balistik tehlikesine ya da bir tehlike olabileceği

kararlaştırılmış yörüngedeki bir ize verilen gizlilik derecesi.

HOT CONFIGURATION ATEŞLEME DURUMUNDA (FÜZE) (HV.): Bir deneme

füzesi hakkında; statik veya faal durumunda her türlü ikmali

yapılmış ve ateşlemeye hazır füze.

HOT PHOTO INTERPRETATION REPORT <<KULLANILMAZ>>: Bak. "joint

Tactical Air Reconnaissance/Surveillance Mission Report".

HOT REPORT <<KULLANILMAZ>>: Bak. "Joint Tactical Air

Reconnaissance/Surveillance Mission Report".

HOT SPOT TEHLİKELİ SAHA: Nükleer kirletilmiş bir bölgede diğer komşu

sahalara nazaran daha çok radyo aktif kirlenmenin olduğu saha.


HOUND DOG HOUND DOG: B-52 uçaklarının dış kısmında taşınacak şekilde

imal edilmiş, turbo jet motorlu füze nükleer bir harp başlığı ile

teçhiz edilmiştir ve düşman hedeflerine karşı, hem yüksek hem

de alçak irtifadan taarruz için fırlatılabilir, B-52 uçağının kendi

içine monte edilmiş ateş gücünü tamamlar. AGM-28 olarak

adlandırılır.

HOUR ANGLE SAAT AÇISI: Gözetleyicinin üzerinde bulunduğu meridyen ile gök

yüzünde bulunan belirli bir cisimden geçen saat dairesinin

kutupta meydana getirdiği açı.

HOUR ANGLE METHOD SAAT AÇISI USULÜ: Gökyüzünde bulunan bir cismin

enlemi ile gözetleyicinin üzerinde bulunduğu enlem arasındaki

açıyı bularak, o cismin semtini (istikamet açısını) saptama usulü.

HOUR CIRCLE SAAT DAİRESİ: Gök kubbesinin, kutuplardan geçen herhangi bir

dairesi; özellikle, arz meridyenlerinden birinin arz küresi

üzerindeki iz düşümü.

HOUSEBREAKING EV HIRSIZLIĞI (SOYMA):

HOUSEHOLD GOODS EV EŞYASI:

HOUSEKEEPING EQUIPMENT KIŞLA TEÇHİZATI: İstihkak çizelgelerinde bulunan

ve personelin barınması, sağlığı ve idaresi için lüzumlu olan


malzeme. Bu malzeme, birliğin demirbaş eşyaları olup,

saymanlık yetkisi birlik ikmal subayında kalmakşartıyla

kullananlara senet karşılığı verilir.

HOUSEWIFE DİKİŞ KUTUSU: İçinde iğne, iplik, yüksük ve makas bulunan ve

icabında sökük dikmek üzere, er üzerinde taşınan küçük kutu.

HOUSING İSKAN:

HOVERCRAFT Bak. "ground effect machine".

HOVERING SÜZÜLME, SÜZÜLÜŞ: Bir helikopter veya denizaltının, arz

yüzeyindeki bir noktaya nazaran sabit bir durum muhafaza

etmek suretiyle yaptığı manevra.

HOVERING CEILING HAVADA KALMA TAVANI: Standart bir atmosferde bir

helikopterin süzülebileceği en yüksek irtifa. İki şekilde izah edilir;

yer etkisinde süzülme (hovering in ground effect) ve yer etkisi

olmadan süzülme (hovering out of ground effect).

HOWITZER OBÜS: 1. Top ve havanların ortak özelliklerine sahip topçu silahı.

Hem yüksek hem alçak mermi yolu ile orta ilk hızlı mermi atar. 2.

Normalde bir topun namlu uzunluğu 20 ila 30 kalibredir, fakat

bindirme atışları esnasında yüksek açılı ateş bölgesinin elverdiği

şekilde 30 kalibreyi aşanlarda obüs sayılır. Bak. "gun, mortar".


HOWITZER 105 MM (LIGHT ARTILLERY) 105 MM'LİK OBÜS (HAFİF TOPÇU):

12.000; 15.000 metre azami menzilli, kundağı motorlu veya

çekili 105 mm. bir obüs. Kundağı motorlu model zırhsız veya

hafif zırhlı olabilir. HOWITZER, 155-MM (MEDIUM ARTILLERY):

155 MM'LİK OBÜS (ORTA TOPÇU): Azami tesirli menzili 15.000;

18.000 metre olan çekili veya kundağı motorlu 105 mm. lik bir

obüs. Kundağı motorlu model zırhsız veya hafif zırhlı olabilir.

HOWITZER CARRIAGE OBÜS KUNDAĞI: Bir obüse destek vazifesi gören

tekerlekli kundak veya kaide. Bak. "carriage". HOWITZER, 8-INCH

(HEAVY ARTILLERY): 8 İNÇLİK OBÜS (AĞIR TOPÇU): Azami 18.000

metre menzile, nükleer ve nükleer olmayan harp başlığı

kullanma kabiliyetine sahip, kundağı motorlu veya çekili, 8 inçlik

bir obüs.

HOWITZER MOTOR CARRIAGE OBÜS MOTORLU KUNDAĞI: Bir obüse destek

vazifesi gören motorlu kaide. Bak. "carriage".

HOWLER KOMUT KORNASI: Hareket halindeki bir hedefin zaman fazılası

usulü ile takibinde, ateş işareti vermek için top mevzilerine

konan ve otomobil kornasına benzeyen bir elektrik cihazı.

HOWTAR 107 MM'LİK HAVAN: Bak. "mortar, 107 mm (4,2) (howtar) ".
HULL ZIRH GÖVDE: Bir tankta; paletler, motor, kule ve silahlar

çıkarıldıktan sonra geriye kalan, som zırhtan mamul tank

gövdesi.

HULL DEFILADE KULE MEVZİİ: Bir muharebe aracının; zırh gövde tamamen

saklanacak ve yalnız kule düşman ateşine veya gözüne açık

kalacak şekilde aldığı mevzi. Buna (hull down) da denir.

HULL DEFILADED POSITION KULE MEVZİİ: Bak. "hull defilade".

HULL DOWN KULE MEVZİİ: Bak. "hull defilade".

HUMAN ENGINEERING İNSAN MÜHENDİSLİĞİ (HV.): Bir görevi sıhhatle ve

süratli olarak yapmada insana yardımcı olacak faktörlerin

incelenmesi bilim ve sanatı, iş gören şahsın rahat ve emniyetini

dikkate alır. İnsan mühendisliğinin gayesi; bir insan makine

düzeninin, birleştirilmiş bir sistem olarak ele alınmak suretiyle,

etkisini artırmaktadır. Bunu yaparken, asıl ağırlığı psikolojik yöre

vererek bedeni, fizyolojik ve psikolojik icapları hesaba katar.

HUMAN FACTORS ENGINEERING BEŞERİ FAKTÖRLER MÜHENDİSLİĞİ:

Muamelelerde sürati ve isabet derecesini artırmak, azami bakım

verimi sağlamak, yorgunluğu azaltmak ve çalışmayı

sadeleştirmek maksadıyla, insandaki bedeni ve psikolojik


niteliklerle ilgili bilimsel esasların teçhizat projelerine

uygulanması.

HUMAN FACTORS RESEARCH BEŞERİ FAKTÖRLER ARAŞTIRMASI: Personelden

daha etkili faydalanmak ve kara ordusu personelinin görevlerini

ifa, teçhizatını çalıştırma ve muhafaza, silahlarını hazırlama, emir

ve komuta yetkisini kullanma ve bunlara uygun hareket, çevre

zorlukları ile psikolojik zorluklara intibak, muharebede gereği

gibi hareket etme hususundaki melekeleri artırma için gerekli

prensip ve usullerin bulunması ve geliştirilmesi ile ilgili araştırma.

HUMAN INTELLIGENCE BEŞERİ İSTİHBARAT/İNSAN İSTİHBARATI: Beşeri

kaynaklardan istifade ile istihbarat elde etme. HUMINT olarak da

bilinir.

HUMAN RESOURCES INTELLIGENCE BEŞERİ KAYNAKLI İSTİHBARAT: İnsanın

hem kaynak hem de toplayıcı olarak kullanılıp elde edilen

istihbarattır. İnsanlar başlıca toplama vasıtalarıdır. Ayrıca

HUMINT olarak da adlandırılır.

HUMANITY BEŞERİYET, İNSANİYET:

HUMID TROPICS NEMLİ TROPİKALAR: En soğuk ayın ısı ortalaması 18°C

(66,4°F) ve yıllık yağış oranı yıllık buharlaşma oranının üstünde


olan bölgeler. Bu gibi arazinin başlıca özellikleri yağmur, orman,

cangıl ve kıraç arazi bitkileridir.

HUMIDITY CONTROLLED STORAGE SPACE RUTUBETİ KONTROLLU DEPOLAMA

SAHASI: Rutubetin belirli sınırlar içinde tutulduğu yer.

HUMILIATION ZİLLET, KÜÇÜK DÜŞÜRME:

HUNDRED PERCENT RECTANGLE TAM DAĞILMA DİKDÖRTGENİ: Bak.

"rectangle of dispersion".

HUNG BOMB ASILI KALAN BOMBA: Bomba hamilinden bırakıldıktan sonra,

kazaen uçağa asılı kalan bomba:

HUNG STRIKERARIZALI MÜSADEME İĞNESİ: Bir kapsül veya fünyeye çarpınca,

bomba veya mermiyi patlatamayan bozuk müsademe iğnesi

veya horoz.

HUNTER KILLER FORCE DENİZALTI ARAMA VE İMHA KUVVETİ: Denizaltıların

bulunması muhtemel bir sahada, taarruzi denizaltı savunma

harekatını yürütmek üzere, bir denizaltı savunma harbi taşıt

gemisinden koordineli bir grup halinde faaliyette tutulan, hava

ve suüstü denizaltı savunma harbi birliklerinden; arama, takip ve

taarruz kabiliyetlerini birleştirmiş ortak hava refakat

araçlarından ibaret bir deniz kuvveti.


HUNTER KILLER GROUP DENİZALTI ARAMA VE İMHA GRUBU: Bak.

"antisubmarine carrier group".

HUNTER KILLER OPERATIONS DENİZALTI ARAMA VE İMHA HAREKATI: Denizaltı

bulunması muhtemel bir sahada; denizaltıları tespit ve denizde

imha etmek üzere hava, su üstü, denizaltı birlikleri ve koordineli

faaliyette bulunan kuvvetlerin en iyi arama, takip ve taarruz

kabiliyetlerini birleştiren taarruzi denizaltı savunma harekatı.

HUNTER TRACK AVCI TAKİBİ/İZİ: Bir deniz mayın harbinde mayın toplama

veya tarama aletinin kenar yol'dan geçmesini temin için toplayıcı

veya tarayıcı tarafından takip edilen yol.

HUNTING TİTREME: Bir radar anteninin; kontrol ayarı ile tespit edilen

noktada düzgün bir şekilde duracak yerde bir nokta üzerinde

titremesi hali.

HURTFUL ZARARLI, MUZIR:

HUSTLER HUSTLER: Nükleer atış kabiliyetleri, her havada harekete

elverişli, stratejik bir bombardıman uçağı. Dört turbojet

motorludur; ses üstü hız alma kabiliyetine ve havada yakıt ikmali

yapmak suretiyle kıtalararası menzile sahiptir. B-58 olarak

adlandırılır.
HYDRA-MATIC TRANSMISSION HİDROMATİK TRANSMİSYON: Seyyare dişli

tertibat (planetry gear train) ve yağ basıncı ile çalışan bir hidrolik

kavramadan (fluid coupling) ibaret bir transmisyon şekli olup

sürat ve tork (torque) oranlarını otomatik olarak değiştirebilir.

HYDROCARBON TYPE SMOKE MIXTURE HİDROKARBON SİS KARIŞIMI:

HYDROCYANIC ACID HİDROSYONİK ASİT:

HYDROFOIL PATROL CRAFT HİDROFİL KARAKOL ARACI: Başlıca düşman

suüstü muharip unsurlarına karşı kullanılan çabuk tepki ve

taarruzi harekat imkan ve kabiliyeti olan bir karakol botu, füzesi

veya hücumbotu.

HYDROGEN HİDROJEN: Kolay yanan gayet hafif ve renksiz bir gaz.

HYDROGEN CYANIDE HİDROJEN SİYANÜR: Bak. "hydrocyanic acid".

HYDROGEN SULFIDE KÜKÜRTLÜ HİDROJEN: Hidrojen ve kükürtün, kimyasal

olarak birleşmesinden meydana gelen gaz. Bu gaz, havadan

ağırdır ve çürük yumurtayı andıran bir kokusu vardır. Az

miktarda olduğu zaman tahriş eder; yoğun olursa zehirlidir.

Kimyasal bir madde olarak başlı başına kullanılmamakla beraber,

mermilerin patlamasında ve bazı kimyasal muamelelerde

teşekkül eder.
HYDROGRAPH HİDROGRAF: Havadaki rutubet miktarını ölçen alet.

HYDROGRAPHIC CHART HİDROGRAFİK HARİTA: Bir deniz veya deniz ve kara

sahasında su derinliklerini, dip tabiatını, derinlikleri ve kıyı

şeritlerini, sıcak ve soğuk su akıntılarını, seyrüsefere yardımcı

veya engelleyici noktaları gösteren deniz haritası. Bu haritalarda;

asgari olarak, seyirciye rehberlik edecek bariz noktalarda dahil

olmak üzere, kıyıların topoğrafik teşekkülatı gösterilir. Buna

(hydrographic map) de denir.

HYDROGRAPHIC DATUM HİDROGRAFİK BAŞLANGIÇ: İskandil ve derinlik eğrileri

ile kıyıda ve açıkta arazi şekillerinin yükseklikleri için müracaat

sathı.

HYDROGRAPHIC MAP HİDROGRAFİK HARİTA: Bak. "hydrographic chart".

HYDROGRAPHIC MARKINGS HİDROGRAFİK İŞARETLER: Hidrografik

maksatlarla ve kanalların istiabını belirtmek için kullanılan

işaretler. Kayaları, sığ yerleri ve su altında kalan engelleri

göstermek üzere kullanılan işaretler gibi.

HYDROGRAPHIC RECONNAISSANCE HİDROGRAFİK KEŞİF: Derinlikleri, kıyı dip

meyillerini ve tabanın şeklini tespit etmek, mercan adaları ile


kayalıkları, sığ yerleri ve suni engellerin yerini bulmak üzere bir

su bölgesinin keşfi.

HYDROGRAPHIC SECTION (BEACH PARTY) HİDROGRAFİ KISMI (KIYI PARTİSİ):

Görevleri kıyıyı hasara uğratmış botlardan temizlemek,

hidrografik keşif yapmak, denizaltı engellerinin kaldırılmasına

yardım etmek, teskereci olarak çalışmak ve bot mürettebatını

değiştirmek olan bir kıyı posta kısmı.

HYDROGRAPHY HİDROGRAFİ: Seyrüsefer amaçlı kullanılan deniz, göl, nehir,

okyanus ve bunların birleştiği kıyı sahalarının ölçülmesi,

tanımlanması veya fiziksel özellikleriyle ilgilenen bilim dalı.

HYDROPHONE HİDROFON: Suların naklettiği sesleri dinlemeye mahsus alet. Bu

aletten denizaltıların yerini bulmak için faydalanılır.

HYDROPNEUMATIC SIVILI VE HAVALI: Bir sıvı veya gazla ilgili ya da bunlar

vasıtasıyla işleyen. Bu terim; genellikle, enerji ve itme kuvvetinin

değişik şekilde massedilmesini sağlayan toplardaki bazı geri

tepme ve dengeleme düzeni (equilibrator) ile ilgili olarak

kullanılır. Bak. "recoil cylinder".


HYDROSPHEREHİDROSFER (HV.): Arz yüzeyinin üçte ikisini kaplayan ve

okyanusları, denizleri ve gölleri meydana getiren, nispeten sığ su

tabakası.

HYDROSPRING SIVILI VE YAYLI: Bir sıvı veya yayla ilgili ya da bunlar vasıtasıyla

işleyen. Bu terim, genellikle, enerji veya itme kuvvetinin değişik

şekilde massedilmesini sağlayan toplardaki bazı geri tepme ve

dengeleme düzeni (equilibrator) ile ilgili olarak kullanılır. Bak.

"recoil cylinder".

HYDROSTATIC EFFECT HİDROSTATİK ETKİ (HV.): Normal şartlar altında bir su

sütununun ivme sırasında arz yüzeyi veya bir çekim alanı

üzerinde meydana getirdiği basınç.

HYDROSTATIC FUSE HİDROSTATİK TAPA: Önceden tespit edilmiş bir

derinlikte sualtı infilakı meydana getirmek üzere su

bombalarında kullanılan tapa.

HYDYNE HİDİN (HV.): Ağırlık itibariyle %60 simetrik olmayan dimetil

hidrazin ile %40 dietiltriyamin karışımından ibaret sıvı roket

yakıtı.

HYGROMETER HİGROMETRE: Havadaki rutubet miktarını ölçmeye mahsus alet.


HYGROSCOPIC HİGROSKOPİK: Suyu, özellikle, havanın rutubetini emmeye ve

alıkoymaya istidatlı olan. Örneğin, gliserin higroskopik bir

maddedir.

HYPER VELOCITY ÜSTÜN İLK HIZ: Bir top mermisinin saniyede 3.500 fit veya

daha fazla olan ilk hızı. Bak. "high velocity".

HYPERBOLIC NAVIGATION SYSTEM HİPERBOLİK SEYİR SİSTEMİ: Bir seyir

sistemi olup, uygun bir alıcı ile teçhiz edilmiş bir uçağın

mevkiinin, 2 veya daha fazla birbirini kesen hiperbolik mevki

hatları ile tespit edilmesine imkan verir. Bu sistem gerek faz

tespitli dalga göndermelerinden, gerekse zaman farkı

ölçüsünden yararlanır. Bak. "decca; loran".

HYPERFOCAL DISTANCE ODAK ÖTESİ UZUNLUĞU: Mercek sonsuza ayarlandığı

zaman mercek ile odaktaki en yakın cisim arasında bulunan

uzaklık, "exagerated stereo" da denir.

HYPERGOLIC FUEL HİPERGOLİK YAKIT: Anilin hitrik asit'le tutuşması gibi yakıcı

bir madde ile derhal ateş alan bir yakıt. Bu yakıt, bazı füze

sistemlerinde tahrik maddesi olarak kullanılır.

HYPERSONIC HİPERSONİK: Ses hızının beş katına eşit veya daha fazla hızla

veya hızlarla ilgili. Bak. "speed of sound".


HYPERSTEREOSCOPY HİPERSTEREOSKOPİ: Kabartma etkisinin oldukça

mübalağlı şekil gösterdiği stereoskopik görüş. Buna kamera

tabanının uzatılması sebep olur. "Exaggerated stereo" da denir.

HYPOACOUSTIC ZONE HİPOAKUSTİK BÖLGE (HV.): Üst atmosferde;

seyrekleşmiş hava molekülleri arasındaki mesafenin, sesin dalga

uzunluğuna aşağı yukarı eşit olduğu ve sesi, daha aşağı

seviyelere nazaran, daha az volumde naklettiği, 60: 100 mil

arasındaki saha. Bu bölgenin daha üstünde ses dalgaları

yayılamaz.

HYPOTHESIS VARSAYIM:

HYPOXIA HİPOKSİYA (HV.): Kanda veya vücudun diğer hücrelerinde oksijen

yetersizliği veya (tansiyon olarak ifade edilen) kısmi basınç.

Hücreler; ciğerlere alınan havada oksijen tansiyonunun azlığı

(hypoxic hypoxia), kanın oksijen basıncı kapasitesindeki

noksanlık (hypemic hypoxia), kan dolaşımında azalma (stagnant

hypoxia) veya vücut dokularının kandaki oksijenden

faydalanamamaları (histotoxis hypoxia) gibi sebeplerden, bir

dereceye kadar oksijen noksanlığından müteessir olurlar.


HYPSOGRAPHIC MAP EĞRİLİ HARİTA, MÜNHANİLİ HARİTA: Yükseklikleri

deniz seviyesi esasına göre gösterilmek suretiyle yapılan

topografya haritası. Buna, yanlış olarak, (hypsometric map)

denir.

HYPSOMETRIC DIAGRAM GÖLGELİ DİYAGRAM: Belirli yükseklik seviyeleri

için değişik gölge şekil ve dereceleriyle rölyefi gösteren küçük

ölçekli diyagram.

HYPSOMETRIC MAP EĞRİLİ HARİTA, MÜNHANİLİ HARİTA: Bak.

"hyprographic map".

HYPSOMETRIC TINTING GÖLGELİ RENK VERMEK: Harita veya şemalarda

seçilmiş seviyeler arasında uzanan kısımları değişik renklerle

gölgelendirerek kabartmaları gösterme metodu. Yükseklik, irtifa

ve yükseklik renk ıskalası olarak da bilinir.

I GO "I GO" KODU: Hava önlemede ".... dakika içinde

devriyemi/görevimi bırakıyorum" anlamına gelen kod.

I METHOD İ METODU, DİNLEME METODU: Bir haberi, esas gönderildiği

istasyonlar aldıklarına dair bir bilgi vermeden alabilecekleri

şekilde, bir istasyondan diğerine gönderme usulü. Çağırılan

istasyon, haberlerin doğru olarak alınmasından sorumludur.


I STAY "I STAY" KODU: Hava önlemede "Devriyede/görevde seninle....

saat kalıyorum" anlamına gelen bir kod. Ayrıca bakınız: "I go"

I/O (INPUT/OUTPUT) GİRDİ/ÇIKTI, GİRİŞ VEYA ÇIKIŞ VEYA HER İKİSİ:

ICE BLINK BUZ YANSIMA PIRILTISI: Bulutlardaki beyaz parlaklık veya pırıltı.

Bu vaziyet, genel olarak, karla örtülü olan buzun gökteki

yansımasıdır.

ICE FOG BUZLU SİS: Alçak sükunet, yüksek nispi rutubet ve sakin veya

hafif rüzgarlı bulutsuz devrelerdeki yoğunlaşmadan meydana

gelen donmuş su zerreleri.

ICE FROST BUZ DONU (HV. ): Roket aracının dış kısmında; araç içindeki sıvı

oksijen tarafından aşırı derecede soğutulan yüzeylerde

toplanmış bir buz kalınlığı. Bu buz donu, araç inişe başladığı

zaman, süratle gevşeyip, arza dökülür.

ICE MINE BUZ MAYINI: Üzerindeki bir basınç cihazı ile infilak eden veya

temizlemek maksadıyla nehir ve göl buzunu kırmak için infilak

ettirilen, su içine veya altına yerleştirilmiş su geçmez mayın.

ICECAP (ICECAP) KITA BUZULU, İÇ BUZUL: Bir sahayı daimi olarak kaplayan ve

merkezden itibaren her istikamette hareket eden buz veya kar


kitlesi. Örneğin; antarktik kıtasındaki iç buzullar gibi. Buna

(continental glacier) da denir.

ICECRETE BUZ BETONU: Kum, çakıl ve su karışımının bir kalıba doldurulup

dondurulması. İşlem normal betonun, hemen hemen aynıdır;

yalnız, bağlayıcı maddeyi buz teşkil etmektedir.

ICEMINING BUZ MAYINLAMASI: Düşmanın geçişine engel olmak maksadıyla,

nehir veya göl buzunun, tanksavar veya antipersonel mayın

patlatılarak kırılması. Mayınlar; emirle, zaman geçimiyle veya

düşmanın üzerinde ilerlemesiyle faaliyete geçebilir.

ICING SATIHTA BUZ KİTLESİ: Topraktan, bir nehirden veya bir pınardan

sızan suların, üst üste donmasıyla meydana gelen, yüzey buz

kütlesi. Buz kalın ve sabit olursa, buna "buz kitlesi" (icing

mound); yaz boyunca erimeden kalırsa buna da "tarin" (taryn)

denir.

ICING-MOUNDBUZ KİTLESİ: Bak. "icing".

IDEAL EXHAUST VELOCITY İDEAL EGZOZ HIZI (HV.): İdeal bir roketin egzoz

hızı.

IDEAL ROCKET İDEAL ROKET (HV.): Tatbikatla düzeltilebilecek değişkenlerle

(parameters) ilgili olarak incelenmeye sunulmuş teorik bir roket.


İdeal bir roket; mütecanis ve miktarca daima aynı yakıt kullanan;

ideal gaz (perfect gas) kanununa sıkı sıkıya bağlı, sürtünmesiz

hareket ve ısı geçirmeme niteliklerine, değişmez ve devamlı yakıt

akıtma kabiliyetine, bütün egzoz gazlarında eksenine yönelme

hızına ve yanma odasında değişmez kimyasal bir dengeye sahip

kabul edilir. Bak. "effective exhaust velocity".

IDENTICAL/IDENTITY ÖZDEŞ: 1. Özdeşlik 2. Birim

IDENTIFICATION TANITMA İŞARETİ: Personel teşkil veya malzemenin

tanınmasına imkan veren özel alamet.

IDENTIFICATION CARD TANITMA ETİKETİ: Mühimmat ve diğer eşyanın cinsini,

miktarını, gideceği yeri vesaire hususları belirtmek için üzerine

takılan etiket.

IDENTIFICATION FRIEND OR FOE DOST-DÜŞMAN TANIMA, DOST-DÜŞMAN

TANITMA IFF (DZ.): Radar kodları gönderen bir sistem. Dost

kuvvetler tarafından taşınan cihazlara, bu kodlara, örneğin,

parslar neşretmek suretiyle, otomatik olarak cevap verir;

böylece, kendilerinin düşman kuvvetlerinden ayırdedilmesini

sağlarlar. Bu sistem; hava araçları ve gemilerin dost veya

düşman mahiyetlerinin, diğer uçaklar veya gemilerle radar tespit


cihazları (radar detection equipment) ve dost-düşman tanıma

cihazları kullanan yer kıtaları tarafından tespitinde uygulanan,

belli başlı, usuldür. Ayrıca bakınız: "recognition and identification

system", "selective identification feature (SIF) ". IDENTIFICATION

FRIEND OR FOE PERSONAL IDENTIFIER: DOST VEYA DÜŞMAN

TANITMA KENDİNİ TANITMA KODU: Elektronik vasıtalarla, belli

bir uçak, gemi veya diğer bir araca tahsis edilmiş farklı dost veya

düşman kodu.

IDENTIFICATION GROUP YER BEZİ GRUBU: Ordu birliklerini dost uçaklara

tanıtmak için bu birliklere tahsis edilen numara. Birlikler, yer

bezlerini, birlik numarası belli olacak şekilde yere sermek

suretiyle kendilerini dost uçaklara tanıtırlar.

IDENTIFICATION LIGHT TANITMA IŞIĞI: Uçaklar üzerinde bulunan ve geceleyin

tanınmalarını sağlayan renkli ışık.

IDENTIFICATION MANEUVER TANITMA MANEVRASI: Tanıtma amacıyla icra

edilen manevra.

IDENTIFICATION MARK TANITMA İŞARETİ: Uçak ve araçlar üzerine konan ve

milliyetini, tipini vesaireyi belirten işaret.


IDENTIFICATION OF SEPARATE SHIPMENTS PARÇA SEVKİYATIN TANITILMASI:

Deniaşırı sevkiyat için yapılan istekleri numaralandırmak,

markalamayı standart hale getirmek ve sevkiyatı ilgili

dökümanlara uygun olarak yapmak için tatbik edilen usul.

IDENTIFICATION OF TRAINING NEEDSEĞİTİM İHTİYAÇLARININ TESPİTİ:

IDENTIFICATION PANEL YER BEZİ, İŞARET BEZİ: Karada harekat yapan kıtaların,

kendi birlik ve mevzilerini, dost uçaklara tanıtmak için

kullandıkları işaret malzemesi. Bunlar; bez veya benzeri

maddelerden yapılır. Buna "marking panel" de denir. Yer bezi

kullanmak suretiyle kara birliklerini dost uçaklara tanıtma

sistemi. Bak. "air-ground liaison code".

IDENTIFICATION TAG KÜNYE PLAKASI: Üzerinde sahibinin adı, sicil numarası

ve diğer şahsi bilgileri bulunan madeni levha. Zincir veya

kordona takılmış iki tane künye plakası boyna takılır ve sahibini

tanıtmaya yarar.

IDENTIFY KİMLİK: Hava önlemede, "Tasarrufunuzdaki her türlü imkanla

belirlenen teması teşhis edin" anlamına gelen kod.

IDEOLOGICAL WAR İDEOLOJİK HARP:


IDIOMORPH İDYOMORF: Yapılışında tekrarlanan harflerin adedi ve

bulundukları yerlere göre meydana gelen bir şekli ihtiva eder,

veya gösterir açık metin veya şifre sırası. Bu şekil; açık metin

veya şifre sırasının, tek alfabeli olarak şifrelendiği zaman,

tanınması için bir ip ucu teşkil eder.

IDLE CAPACITY BOŞ SIĞA:

IDLER WHEEL GERGİ TEKERLEĞİ: Tırtıllı araçlarda; bir nihayetsiz tırtıl veya

zinciri, cer dişlisine intikal ettirmek suretiyle, devamlı olarak

döndürmeye yarayan tekerlek.

IGLOO KUBBE CEPHANELİK, İGLOO TİPİ CEPHANELİK: Betonarme ve

topraktan yapılmış, kubbe şeklinde cephane deposu. Bak.

"magazine".

IGLOO SPACE İGL00 TİPİ CEPHANELİK SAHASI, KUBBE CEPHANELİK SAHASI:

Mühimmat ve patlayıcı maddelerin depolanması için

hazırlanmış, üzeri toprak örtülü beton veya çelik yapı dahilindeki

saha. Bak. "storage".

IGNITER TUTUŞTURMA TERTİBATI: Yangın bankalarında bomba

gövdesinin parçalanması sırasında, bomba içinde bulunan yanıcı


maddeyi tutuşturmak için kullanılan ve beyaz fosforu içeren

tertibat.

IGNITER TRAIN YEMLEME BARUTU TUTUŞTURMA ZİNCİRİ, ATEŞLEME ZİNCİRİ:

İşaret ve aydınlatma bombalarında, topçu mermilerinde

vesairede, fünyeden elde edilen ilk ateşin esas infilak hakkını

ateşleyinceye kadar, şiddetlendirilerek nakledilmesini temin

edecek şekilde, kademe kademe, ayarlanmış barut hakları. Bir

tahrip bombasında veya mermide, buna benzeyen ve ateşleme

serisi (explosive train) adı verilen bir barut serisi vardır.

IGNITING CHARGE YEMLEME HAKKI: Kapsül ve fünyelerde tutuşturmayı yapan

barut.

IGNITING FUSEATEŞLEMELİ TAPA: İmla hakkını az miktarda kara barut

vasıtasıyla ateşleyen tipte el bombası tapası.

IGNITING MIXTURE TUTUŞTURMA KARIŞIMI: İşaret ve aydınlatma

fişeklerinde tapa olarak kullanılan infilak maddesi karışımı.

IGNITING POWDER YEMLEME BARUTU: Bak. "igniter".

IGNITING PRIMER YEMLEME KAPSÜLÜ, TUTUŞTURMA KAPSÜLÜ: Bazı

mühimmat çeşitlerinde görülen ve sürtmeli fünye veya elektrik

fünyesinin ateşini sevk barutuna nakleden kara barut hakkı.


IGNITION CARTRIDGE ATEŞLEME BUJİSİ: Bazı tip dizel motorlarına, motorun

ilk hareketini temin için kullanılan ve fitil veya buji şeklinde

olabilen ateşleme tertibatı.

IGNITION SYSTEM ATEŞLEME SİSTEMİ: Bak. "firing system".

ILLEGAL CHARACTER GEÇERSİZ KARAKTER: Bazı kriterlere göre geçerli

olmayan bir karakter.

ILLEGAL RESIDENT GAYRİ KANUNİ/İLLEGAL OTURAN, İKAMET EDEN:

ILLUMINATING BOMB AYDINLATMA BOMBASI: Aydınlatma maksadıyla

uçaklardan atılan bomba.

ILLUMINATING FIRE AYDINLATMA ATIŞI: Düşmanı aydınlatmak,

gözetlemeye yardım etmek ve dost kıtaların harekatını

kolaylaştırmak için aydınlatma mermileri ile yapılan atış.

ILLUMINATING LIGHT AYDINLATMA IŞILDAĞI: Bak. "carry light".

ILLUMINATING SHELL AYDINLATMA MERMİSİ: İçinde bulunan paraşütlü bir

aydınlatma maddesini, istenilen yükseklikte faaliyete geçirmek

için ihtiraklı bir tapası bulunan mermi. Bu mermi; bir sahayı

aydınlatmak için kullanılır.

ILLUMINATION BY DIFFUSION Bak. "indirect illumination".


ILLUMINATION BY REFLECTION Bak. "indirect illumination".

ILLUMINATION FIRE AYDINLATMA ATIŞI: Bir bölgeyi aydınlatmak için

yapılan atış.

ILLUMINATOR RADAR AYDINLATMA RADARI: Güdümlü füze sisteminin,

hedefleri takip etmek ve aydınlatmak için kullanılan tamamlayıcı

parçası. Elektromanyetik enerji, hedef tarafından yansıtılır, füze

tarafından yakalanır ve yine füze tarafından, hedef üzerine

yöneltmek için faydalanılır. Aktif hedefle güdüm sisteminde

(active homing guidance) aydınlatma radarı füzenin üzerinde

yarı aktif hedefle güdüm sisteminde (semiactive homing

guidance) ise bir gemi, uçak üzerinde veya yerdedir.

IMAGE HAYAL, GÖRÜNTÜ: Bir cismin, optik veya elektronik vasıtalarla,

herhangi bir vasat üzerindeki görünüşü.

IMAGE DEGRADATION GÖRÜNTÜ BOZULMASI: Sensörün çalıştırılmasında,

banyo usullerindeki hata veya filmin yanlış kullanılması

nedeniyle tek sensör sistemlerinin yapısında mevcut optimum

görüntü gücünün azaltılması. Sensör sistemleriyle ilgisi

bulunmayan önlenemez faktörler (atmosfer olayları, kar vs)


nedeniyle meydana gelen kalitedeki düşüklük bu terimle ilgili

değildir.

IMAGE DISPLACEMENT GÖRÜNTÜ KAYMASI: Bir fotoğrafta kayıtlarla ilgili bir

hata.

IMAGE FORMAT GÖRÜNTÜ FORMATI: Görüntünün çıkarıldığı negatif skop

veya diğer bir ortamın gerçek boyu.

IMAGE INTERPRETER GÖRÜNTÜ/HAYAL YORUMLAYICI: Hayaller bütününde

gösterilen eşyayı, faaliyetleri ve araziyi tanımada, mahiyetini

ortaya çıkarmada, yerini tespitte, tarif ve incelemede ve

bunlardan istihbarat bilgileri çıkarmada nitelik sahibi bir askeri

istihbarat uzmanı.

IMAGE MOTION COMPENSATION GÖRÜNTÜ HAREKET TAZMİNİ: Bir hava

veya uzay aracının kara hedeflerinin resimlerini çekerken ileriye

doğru hareketini telafi etmek için filme kasten verilen belli bir

süratteki hareket.

IMAGERY GÖRÜNTÜ: Elektronik veya optik cihazlarla film, elektronik teşhir

cihazları veya diğer vasıtalar üzerine yeniden çekilen eşyanın

toplu olarak ifadesi.


IMAGERY COLLATERAL GÖRÜNTÜ TAMAMLAYICI: Görüntü yorumlamayı

destekleyen ilgili malzeme.

IMAGERY CORRELATION GÖRÜNTÜ: Mevki veya belirlenen fiziki karakteristikler

itibariyle farklı tipteki sensörlerden, görüntüdeki farklı frekans

şekilleri arasındaki müşterek ilişki.

IMAGERY DATA RECORDING GÖRÜNTÜ VERİ KAYDI: Görüntü tespiti

esnasında sensör kaydındaki matris bloğuna sürat, yükseklik,

mevki, zaman gibi hava aracı ve sensorla ilgili bilginin

aktarılması.

IMAGERY EXPLOITATION GÖRÜNTÜNÜN KULLANIMI: Görüntünün pozitif veya

negatife basılması veya banyosu, görüntü grubu haline

getirilmesi, tanıma, yorum, ölçüm bilgi çıkarılması, raporların

hazırlanması ve bilginin yayımlanması safhası.

IMAGERY INTELLIGENCE GÖRÜNTÜ İSTİHBARATI: Gerek yapılan fotoğrafçılık,

enfraruj sensorlar, lazerler ve nesnelerin görüntülerinin film,

elektronik teşhir cihazları veya diğer vasıtalar üzerine optik veya

elektronik olarak çıkarıldığı sentetik (aperture) radarları gibi

elektro-optik ve radar sensorlar ile toplananlardan


faydalanılarak çıkartılan istihbarat bilgisi IMINT'de denir. Bak.

"photographic intelligence".

IMAGERY INTERPRETATION GÖRÜNTÜ YORUMLAMASI: 1. Görüntüde

bulunan nesnelerin, faaliyetlerin ve arazinin tespiti, teşhisi ve

tanımı işlemi. 2. Fotoğraf veya diğer kayıtlı görüntülerden bilgi

çıkarılması.

IMAGERY INTERPRETATION KEY GÖRÜNTÜ YORUM ANAHTARI: Görüntü

yorumcularına, görüntüde görünen nesneleri çabuk tanımalarına

yardım eden her türlü şema, plan, tablo, liste veya örnek vs.

IMAGERY PACK GÖRÜNTÜ PAKETİ: Müşterek bir hedef bölgesini kapsayan

değişik görüntü sensörlerinden alınan kayıtların toplamı.

IMAGERY SORTIE GÖRÜNTÜ SORTİSİ: Hava görüntüsü kaydetmek amacı ile bir

uçağın yaptığı sorti.

IMITATIVE DECEPTION Bak. "electronic warfare".

IMITATIVE ELECTRONIC DECEPTION TAKLİT EDİCİ ELEKTRONİK ALDATMA:

Düşman yayınlarını taklit edici elektromanyetik enerjinin

düşman sistemlerine sokulması.


IMITATIVE ELECTRONIC DECEPTION (IED) BENZETEREK ELEKTRONİK

ALDATMA: Düşmanı yanıltmak veya şaşırtmak maksadıyla,

düşman kanallarına tecavüz ve konunun kendi elektromanyetik

ısınlarının taklitleri ile verilmesi. Bak. "electronic deception",

"electronic warfare", "manipulative electronic deception".

IMMEDIATE BİR ÜST (KOMUTANLIK, MAKAM İÇİN):

IMMEDIATE AIR SUPPORT ANİ HAVA DESTEĞİ: Bir muharebenin cereyanı

sırasında ortaya çıkan ve mahiyetleri itibarıyla önceden

planlanmalarına imkan bulunmayan belirli istekleri karşılayacak

hava desteği. Bak. "air support".

IMMEDIATE DESTINATION (MERCHANT SHIPPING) İLK LİMAN,

UĞRANILACAK İLK LİMAN (TİCARİ DENİZ ULAŞTIRMASI): Bir gemi

veya konvoyun, daha ilerisi için ulaştırma planlaması bulunsun

veya bulunmasın, uğrayacağı müteakip iskele. Bak. "destination

(merchant shipping) ".

IMMEDIATE MESSAGE ACELE MESAJ, HAREKAT ACELE MESAJI (DZ.): Milli

kuvvetlerin, müttefik kuvvetlerin veya halkın güvenliğini ciddi

şekilde etkileyen durumlarla ilgili ve gönderilen yere hemen


teslimi gereken mesajlara mahsus öncelik derecesi. Bak.

"precedence".

IMMEDIATE MISSION REQUEST ACELE GÖREV TALEBİ: Yapısı veya

mahiyeti itibariyle detaylı görev koordinasyon ve planlamasına

imkan verecek kadar önceden teşhis edilememiş bir hedefe hava

taarruzu yapılması talebi. Bak. "preplanned mission request".

IMMEDIATE MISSION REQUEST (RECONNAISSANCE) ACELE GÖREV TALEBİ

(KEŞİF): Yapısı veya mahiyeti itibariyle detaylı görev

koordinasyon ve planlamasına imkan verecek kadar önceden

teşhis edilememiş bir hedefte görev talebi.

IMMEDIATE NUCLEAR SUPPORT ACELE NÜKLEER DESTEK: Muharebenin

gidişatında ortaya çıkan ve doğası itibariyle önceden

planlanamayan özel talepleri karşılayacak nükleer destek. Bak.

"preplanned nuclear support", "nuclear support".

IMMEDIATE OPERATIONAL READINESS ANİ HAREKAT HAZIRLIK DURUMU:

Ani bir muharebe için bir silahlı kuvvetin tüm yönleriyle hazır

olduğu durum.
IMMEDIATE REENLISTMENT GÖNÜLLÜ HİZMETE ÇABUK DÖNÜŞ: Hizmetten

ayrıldıktan sonra 24 saat içinde, Kara Ordusunda ikinci defa veya

müteakip seferler için gönüllü hizmete giriş. Bak. "reenlistment".

IMMEDIATE REPORT ACELE HEDEF RAPORU (HV): Yalnız bir hedef hakkında

bilgi veren yazılı veya grafik halinde ilk foto kıymetlendirme

istihbarat raporu.

IMMEDIATELY VITAL CARGO ACİL TEMİNİ GEREKTİREN HAYATİ YÜK: Alıcı

ülkenin, geminin maruz kaldığı riske aldırmaksızın savaşın

yürütülmesi veya ulusal beka için derhal gereken yük olarak

gördüğü evvelce yüklenmiş hamule. Eğer hamule başka bir

ülkenin gemisiyle taşınacak olursa, bu ülke söz konusu

hamulenin teslimi hususunda mutabakata varmak zorundadır.

Bu deyimin kullanımı, nakliye manevrası politikasının uygulanma

süresiyle sınırlıdır.

IMMELMANN TURN IMMELMAN DÖNÜŞÜ: Bir uçağın yarım luping

yaptıktan sonra, bir yarım tono yaparak, normal yatay vaziyetine

geçişinden ibaret bir uçak manevrası. Bu manevra, istikameti

180 derece değiştirirken irtifa kazanmaya yarar.


IMMERSION HEATER DALDIRMA TİPİ ISITICI: Bir su kabında veya su

römorklarında, daldırma suretiyle su ısıtmakta kullanılan sahra

su ısıtıcısı.

IMMERSION PROOF SU İÇİNDE SU GEÇİRMEZ, SU ALMAZ: Terimi başka

şekilde belirtilmedikçe, arazide nakliyat için hazırlanmış bir

malzeme kaleminin, bir metre derinlikteki tuzlu veya tatlı suda,

iki saat bırakıldığı halde, sudan çıkarılır çıkarılmaz derhal normal

verimde çalışabileceğini ifade eder.

IMMOBILIZE YERİNDE TUTMAK, HAREKETSİZLEŞTİRMEK: Bir mevkide tutmak;

hareketten alıkoymak, taktik bakımdan, tehdit veya faaliyetlerle,

karşı taraf kuvvetlerini yerinde tutmak.

IMMUNITY DOKUNULMAZLIK, MASUMİYET:

IMMUNIZATION BAĞIŞIKLIK: İnsan ve hayvanların bulaşıcı hastalıklardan

muafiyetini sağlama. Bak. "booster dose".

IMMUNIZATION REGISTER AŞI KAĞIDI: Bir askere tatbik edilen bütün aşı ve

serumları kayda mahsus bir form.

IMPACT VURUŞ, VURMA: Bir mermi veya bombanın hedefe veya yere

çarpması.
IMPACT ACTION FUSE MÜSADEMELİ TAPA: Bir mermi veya bombanın bir

cisme çarpması ile faaliyete geçen tapa. "Direct action fuze" ile

eş anlamlıdır. Bak. "percussion fuze", "contact fuze", "fuze".

IMPACT AREA VURUŞ SAHASI: Bütün mermi ve bombaların isabeti beklenen

sınırları belirli saha.

IMPACT FUSE MÜSADEMELİ TAPA: Bu tapalarda beş türlüdür: a) Superquick

fuze; Üstün hassas tapa. b) Instantaneous fuze; Hassas tapa c)

Delay fuze; Tavikli tapa. d) Selective superquick fuze; Birden

fazla tesirli tapa. e) Super sentitive fuze; Çok üstün hassas tapa.

IMPACT FUSE (FUSE) MÜSADEMELİ TAPA: Mermi veya bombanın hedefe

çarpmasıyla faaliyete geçen tapa. Buna (percussion fuze) ve

(contact fuze) da denir. Bak. "fuze".

IMPACT LINE VURUŞ ÇİZGİSİ (HV.): Bir tahrip çizelgesinin iki tarafında, buna

paralel olarak uzanan ve tahrip usullerine göre tahrip edilmiş bir

füzeye ait vuruş dış sınırlarını gösteren iki çizgiden biri.

IMPACT MICROPHONE VURUŞ MİKROFONU (HV.): Bir başka cisme çarpan

cisimdeki titreşimi tespit eden ve özellikle uzay araştırmalarında

küçük gök cisimlerinin çarpmasını kaydeden bir alet.


IMPACT POINT DÜŞÜŞ NOKTASI, İNİŞ NOKTASI: Atma bölgesinde ilk paraşütçü

veya malzeme ikmal kabının yere ineceği tasarlanan nokta. Bak.

"point of impact".

IMPACT PREDICTOR SYSTEM VURUŞ KESTİRME SİSTEMİ (HV.): Bir füzenin

kendi motor gücü ile uçuşunu takip eden ve motor çekiş gücü

kesildiği anda füzenin nereye düşeceğini bir saniyenin muntazam

aralıklı küsuratıyla kestiren elektronik bir sistem. Bu sistem; füze

üzerinde bulunan, yer antenlerinden işaretleri alıp sonra bunları

vuruş kestirme istasyonuna gönderen bir transpondenden

ibarettir. İşaretler kompütere verilmek üzere istasyonda tahlil

edilir ve uçuş yolu, kompüter tarafından bir levha üzerine

işaretlenir.

IMPACT PRESSURE VURMA BASINCI, TAZYİKİ:

IMPACT VELOCITY VURMA HIZI: Bir merminin vuruş anındaki hızı. Burada, vuruş

anında hedefin hızı da hesaba girebilir. Bu terimi, merminin

vuruş noktasında haiz olduğu hızı ifade eden vuruş hızı (striking

velocity) terimi ile karıştırmamalıdır. Bak. "striking velocity".

IMPEDIMENTA AĞIRLIKLAR: Belirli bir birliğe ait bütün teçhizat ve ikmal

maddeleri ile şahsi eşyalar. Bu terimi; bunları taşıyan birlikler


anlamına gelen ağırlık (train) terimi ile karıştırmamalıdır. Bak.

"train".

IMPEDIMENTA READINESS DATE AĞIRLIK HAZIR BULUNDURMA TARİHİ:

Bak. "readiness date".

IMPERMEABLE PROTECTIVE CLOTHING GAZ GEÇİRMEZ ELBİSE: Fiziksel

şekildeki toksik kimyasal maddelerin geçmesine engel olacak

malzemeden yapılmış giyecek. Bu elbise, vücudu havasız

bıraktığı için, ancak kısa süreler giyilebilir. Bak. "protective

clothing".

IMPLEMENTING PROCEDURES UYGULAMA USULLERİ: Kuvvetler arası hizmet

konusunda hazırlanıp kabul edilmiş usul anlaşmalarını uygulayan

bir veya ayrı bir kaç döküman.

IMPLOSION WEAPON NÜKLEER BİR SİLAH: Normal basınçta kritik kütleden

daha az belli bir miktar atomları parçalanabilen maddenin,

hacminin aniden kompresyonla düşürülmesi (kimyasal

patlayıcılar kullanılarak yapılır) neticesinde nükleer patlama

husule getirerek kritik üstü duruma geldiği bir silah.

IMPORTANCE CATEGORY ÖNEM KATEGORİSİ (HV.): Araştırma ve

geliştirme programı bünyesinin numaralı derece tahsis edilmiş,


dört bölümden birini münferit programlar veya projeler halinde

gösteren ve Hava Kuvvetleri hesabına nisbi önlemlerinin bir

ifadesini teşkil eden bir projeler listesi.

IMPOUNDED FUNDS SARFI İZİNE BAĞLI TAHSİSAT: Onay makamları emrine

doğrudan doğruya veya vasıtalı olarak tahsis edilen, fakat sarfı

Bakanlık Bütçe Dairesinin tasvibine bağlı olan fonlar.

IMPREGNATE EMPRENYE ETMEK: Bir şeyi, kimyasal bir madde ile kaplanacak

veya bir şeye kimyasal maddeyi içirmek, kimyasal harp

maddelerine mukavemet edecek koruyucu bir maddeyi

emdirmek.

IMPREGNATION EMPRENYE ETME USULÜ: Giyecek, ayakkabı ve diğer

malzemeyi zararlı mantarların, kimyasal veya biyolojik

maddelerin geçmesine veya zarar vermesine engel olan kimyasal

maddelerle tecrit etme işlemi.

IMPREGNITE EMPRENYE MADDESİ: Giyecekleri, yakıcı kimya harbi

maddelerinin buharına veya damlacıklarına karşı korumak için,

emprenye etmede kullanılan koruyucu bir kimya maddesi.

IMPRESSION BASIM: Haritanın basılışı esnasında mürekkeple boyanmış olarak

pafta üzerinde belirtilen şekiller.


IMPREST FUND NAKİT FONU: İkmal maddeleri ve gayri şahsi hizmetlerin

yetkili alımları için nispeten küçük miktarlarda derhal nakit

ödemelerin yapılması için yetkili kılınan bir nakit fon kasiyerine

bir tahsis sorumluluğu yükletilmeksizin fonların avans verilmesi

suretiyle belirlenen sabit miktardaki bir nakit fonu.

IMPRINT KENAR BİLGİLERİ YAYINLAMA: Bir haritanın kenarında

aşağıdakiler hakkında bilgi veren kısa not. Neşir, basım tarihi,

neşredenin (basanın) ismi, neşredildiği yer, basılan nüsha sayısı

ve diğer ilgili bilgi.

IMPROVE İYİLEŞTİRMEK, ISLAH ETMEK, GELİŞTİRMEK, DÜZELTMEK:

IMPROVED AREA ISLAH EDİLMİŞ DEPOLAMA SAHASI: Her mevsimde depolama

faaliyetlerine imkan verecek şekilde tesviye edilmiş ve

sertleştirilmiş açık depolama sahası.

IMPROVED CONVENTIONAL MUNITIONS GELİŞTİRİLMİŞ KONVANSİYONEL

MÜHİMMAT: Bir top harp başlığı veya mermisinden çıkan iki

veya daha fazla antipersonel veya antimateryal ve/veya zırh

delici bombacıklarının atılması ile tanımlanan harp mühimmatı.

IMPROVED SHELL HOLE ISLAH EDİLMİŞ MERMİ ÇUKURU: Savunmalı bir

vaziyette konmuş mermi çukuru. Bak. "hasty intrenchment".


IMPROVISED (EARLY) RESUPPLY ELDEKİ MEVCUTLA (ERKEN) BÜTÜNLEME

İKMALİ: Karada mevcut ve hali hazırda gemilere yüklenebilecek

emtianın ileri harekatı. Bak. "elements of resupply".

IMPROVISED EXPLOSIVE DEVICES BİR ANDA YAPILMIŞ PATLAYICI CİHAZLAR:

İmha etmek, şeklini bozmak, şaşırtmak veya tedirgin etmek

üzere imha edici, öldürücü, zararlı, yangın ve yakıcı kimya

maddelerinden oluşan anında üretilmiş veya yerleştirilmiş

cihazlar.

IMPROVISED MINE ELDEKİ MEVCUTLA YAPILMIŞ MAYIN: Kullanma

noktasında veya yakınında elde mevcut malzeme ile yapılmış

mayın.

IMPULSE İTİŞ (HV.): Bir kuvvet ortalama değeri ile harekete geçiş süresinin

çarpımı, momentte, kuvvet tarafından meydana getirilen

değişikliğe eşittir.

IMPULSE GENERATOR İMPÜLSİYON JENERATÖRÜ: Herhangi bir motor veya

elektrik makinasına, ilk hareketi veren jeneratör. Örneğin; bir

uçak makinalı tüfeğinde, tüfeğin çalışmasını, atılan mermiler

pervanenin hareket halindeki palaları arasından geçecek şekilde

ayarlayan tertibat gibi. Buna "interrupter" da denir.


IMW-CIM ULUSLARARASI DÜNYA HARİTASI: "International Map of the

World" - "Carte Internationale du Monde" isminin kısaltılması.

IN ACTION MUHAREBEDE, SAVAŞ HALİNDE: Bir kıtanın düşmanla fiilen

muharebede bulunması hali.

IN FORCE TAM KUVVETLE: Mevcut kuvvetlerin hepsiyle.

IN KIND AYNEN, AYNI: Bedel olarak parası verilmeyip, rasyon olarak,

mesken veya seyahat vasıtası temin suretiyle karşılanan.

IN POSITION MEVZİDE, ATEŞE HAZIR: Yerinde ve ateşe hazır durumda. Bir

birliğin silahları ateşe hazır duruma getirildiği zaman mevzidedir.

IN PROCESS INSPECTION ONARIM SIRASINDA MUAYENE: İşin usulüne uygun

şekilde yapıldığından emin olmak ve çalışmanın daha iyi hale

getirilebileceği sahaları tanımak maksadıyla, fiili bakım sırasında,

bakım atölyesinde yapılan bir muayene. Bak. "technical

inspection".

IN READINESS BEKLEME MEVZİİNDE: Zamanında faaliyete geçmek üzere,

hazırlığını bitirmiş durumda bulunma hali. Bir topçu birliği,

hemen mevziye girmeye hazır bir halde ve bir veya daha çok

muhtemel mevzi civarında bulundurulduğu zaman, bekleme

mevziinde bulunuyor demektir.


IN RELIEF RÖLYEFLİ, MÜCESSEM GÖRÜNME: Bir haritada arazinin yükseklik

farklarını gösteren hatlar veya işaretler.

IN SERVICE LIFE HİZMET SÜRESİ: Bir maddenin ikmal sisteminde kalacağı

tahmin edilen süre.

IN SUPPORT OF DESTEĞİNDE, DESTEKLENMEKTE: Bir birliğin esas komuta ve

emir bağlılığına halel gelmeksizin diğer bir birliğe yardım etmesi

veya bunu koruması.

IN THE CLEAR AÇIK OLARAK: Bak. "plain text".

IN THE DARK "IN THE DARK" KODU: Hava önlemede "benim skopumda

görünmüyor" anlamına gelen bir kod.

IN TRANSIT NAKİL HALİNDE, NAKLEDİLMEKTE, YOLDA:

IN-COMPANY TRAINING COURSE KURUM İÇİ EĞİTİM KURSU:

IN-FLIGHT PHASE UÇUŞ SAFHASI: Bir füze ve uzay aracının atılıştan patlama

veya vurmaya kadar olan uçuşu.

IN-FLIGHT RELIABILITY HAVADA GÜVEN DERECESİ, UÇUŞ YOLU HATA

İHTİMALİ: Hedef bölgesinde tahsis edilen nişan noktasının

dairevi dört hata ihtimali dahilinde infilak etmek (veya taklit

harp başlığı çalışmasını göstermek) üzere kurulmuş harp başlığı


(veya komple harp başlığı) kullanan, fırlatılmış taktik füzeler

yüzdesi.

IN-FLIGHT REPORT UÇUŞ DEVRESİ RAPORU: Hava mürettebatının, uçuş anında,

görev sonuçlarına. rapor ettiği standart mesaj formu. Aynı

zamanda, aynı önem ve acillikteki normal yollarla rapor edilmesi

halinde gecikecek ve bundan dolayı faydası kaybolacak diğer

taktik bilgileri rapor etmek için kullanılır.

IN-PLACE MAHALLİ, YERLİ:

IN-PLACE FORCES YEREL KUVVETLER:

IN-SERVICE CAPABILITIES HİZMET PERSONELİ İMKAN VE KABİLİYETLER

(HV.): Müteahhitlerce sağlananlar katılmadan, yalnız Hava

Kuvvetleri bünyesinde mevcut personel kaynaklarıyla yapılan

faaliyetler.

INACTIVATE GAYRİ FAAL HALE KOYMAK: Bir birliği ordunun müşekkel birlik

listesinden çıkarmak. Bu iş Kara Kuvvetleri Komutanının yetkisi

dahilindedir. Gayri müşekkel birlikler lağvedilinceye veya

yeniden faaliyete geçirilinceye kadar gayri müşekkel birlik

listesinde kalır. Bak. "activate" ve"disband".

INACTIVE GAYRİ FAAL: Faal hizmet görecek nitelikte ve durumda olmayan.


INACTIVE AIRCRAFT GAYRİ FAAL HAVA ARACI: Yedek ve program dışı hava

araçları toplamı. Bak. "aircraft".

INACTIVE AIRCRAFT INVENTORY GAYRİ FAAL UÇAK ENVANTERİ: Depoda

tutulan, alıkonan uçaklar. Askeri kuvvetler için mevcut olmayan

veya savunma kuruluşu dışında ödünç verilen ya da kiralanan

hükümetin sağladığı teçhizat.

INACTIVE BEDS AÇILMAMIŞ YATAKLAR: Bir tıbbi tedavi tesisinde; demirbaş

eşyası ve malzemesi hazır ve yerleştirilmiş, fakat, işletme

personeli henüz temin edilmemiş ve, lüzumsuz yere, yatakları

serilmemiş karyola yedek yerler.

INACTIVE COURSE GAYRİ FAAL KURS: İleride lüzum görüleceği hususunda

mevcut ihtimallere dayanılarak mahdut miktarda eğitim

malzemesi ve teçhizatı elde tutulan öğretime ara verilmiş bir

kurs.

INACTIVE DUTY TRAINING GAYRİ FAAL GÖREV EĞİTİMİ: Faal görevde

olmayan veya eğitim için faal görevde bulunan ve muntazaman

programlaştırılmış birlik, eğitim düzenlemelerinden, ilave eğitim

düzenlemelerinden, uygun görev veya muadil eğitim

dönemlerinden ve aynı zamanda ilgili bakanlık tarafından


belirlenen ve tahsil edildikleri teşkilatın gösterilen kuruluşları ile

birlikte bunlar tarafından ifa edilen bir makam tarafından ihtiyat

asli birlik personeli için yetkili kılınan herhangi diğer özel

görevlerden ibaret bulunan bir ihtiyat asli birliği mensubunun

yaptığı yetkili eğitimdir. Bak. "armory training" ve "reserve duty

training".

INACTIVE INSTALLATION GAYRİ FAAL ASKERİ MÜESSESE: Bütün askeri

faaliyetleri durmuş olan ve imalat yapmayan askeri müessese.

Bu sınıflandırma, bir faal tesiste (active installation) bütün askeri

faaliyetlerin durmuş olduğu kısım için kullanılabilir.

INACTIVE LIST GAYRİ MÜŞEKKEL BİRLİK LİSTESİ: Kadroları mevcut fakat fiilen

teşkil edilmemiş olan birlikleri gösteren liste.

INACTIVE NATIONAL GUARD GAYRİ FAAL MİLLİ MUHAFIZ: Milli Muhafız

Teşkilatı eğitimine iştiraken, geçici olarak, alıkonmuş kalifiye

subay, astsubay ve eratın devam edegelen askerlik durumu. Bu

durumdaki şahısların birinci derecede hazır ihtiyat (ready

reserve) durumları devam eder ve harp veya olağanüstü milli

durumda, ABD Kara Ordusu Milli Muhafız Teşkilatı mensubu

olarak, faal hizmete alınmaları için emir verilebilir.


INACTIVE RESERVE GAYRİ FAAL İHTİYAT: ABD. Ordusunda, müşekkel

ihtiyat sınıfında bir durum. Bir şahsın bu duruma nakledilmesi, o

şahsın emeklilik haklarını kaldırır.

INACTIVE STATUS GAYRİ FAAL DURUM: Bir şahsın, ordu ile resmi bağları

mevcut olduğu halde, orduda fiilen hizmet etmemesi hali.

INACTIVE STATUS LIST GAYRİ FAAL DURUM ÇİZELGESİ: Seçilebilir durumda

olmalarına rağmen, eğitime katılmalarına imkan bulunmayan;

fakat Kara Ordusu İhtiyat Asli Teşkillerinde kalmaları arzu edilen

ikinci derecede hazır ihtiyat mensuplarının yazılı bulundukları bir

çizelge.

INADVERTENT RELEASE DALGINLIKLA BOŞALTMA (HV.): Dış biriktirme

unsurlarının kasıtsız olarak boşaltılması.

INBOUND CARGO TERMİNAL SEVKİYAT YÜKÜ: Müteakiben alacak mahalle

gönderilmek üzere, bir terminalde gemilerden veya hava

araçlarından boşaltılmış yük.

INBOUND TRAFFIC GELEN TRAFİK: ABD anakarasından uzaktaki bir bölgede

oluşan ve genel olarak ABD anakarasına gelen veya yönelik

trafik.
INCAPACITATING AGENT UYUŞTURUCU MADDE: Şahıslara kendilerine verilmiş

görevleri ifada, birlikte iş görme kabiliyetini yok edecek geçici

fizyolojik veya zihni ya da hem fizyolojik hem zihni etkiler

meydana getiren bir madde.

INCENDIARY YANGIN ÇIKARICI HARP MALZEMESİ: Yanıcı kimyasal imla hakkını

ve tutuşturma tertibatını ihtiva eden harp malzemesi.

INCENDIARY AGENT YANGIN MADDESİ: Bak. "incendiary".

INCENDIARY BOMB YANGIN BOMBASI: Hedefleri yakarak tahrip etmeye

mahsus olan ve genellikle içinde termit ve ağır alev yağı bulunan

bomba.

INCENDIARY MUNITION YANGIN ÇIKARAN HARP MALZEMESİ: Bak.

"incendiary".

INCENDIARY WARFARE YANGIN HARBİ: Düşmanın harp kabiliyetini yok etmek

için yangın bombası, alev makinası ve diğer yangın çıkarıcı harp

malzemesini kullanmak suretiyle yapılan harp. Bu harp, yanmaya

elverişli hedeflere ve personele karşı yapılır.

INCENTIVE TEŞVİK EDİCİ ŞEY, ÖZENDİRİCİ:


INCENTIVE PAY TEHLİKELİ GÖREV ZAMMI: Kanuni emirlere bağlı tehlikeli

görevlerin yapılması karşılığı, esas maaş ve ücret üstünde

ödenen miktar.

INCENTIVE TYPE CONTRACT TEŞVİK TİPİ SÖZLEŞME, TEŞVİK EDER MAHİYETTE

SÖZLEŞME: Ya sabit fiyat ve üretim ayarlaması için özel bir

hükmü bulunan sabit fiyatlı veya maliyet ödemeli mahiyette bir

sözleşme olabilir. Bu sözleşme, müteahhidin gerçek

maliyetlerine ve bu maliyetlere ters orantıda değişen fakat nihai

fiyatını sözleşmede beyan edilen azami fiyat veya ücreti

aşmasına hiçbir zaman müsaade etmeyecek bir kar veya ücret

eşel mobiline istinaden nihai bir fiyat veya ücret tespiti

maksadıyla sözleşme yerine getirildikten sonra fiyat veya ücret

ayarlamalı geçici bir gaye fiyat ile bir azami fiyat veya azami

ücreti gösterir.

INCH İNÇ: Bir fitin on ikide birinden ibaret bir uzunluk ölçüsü; 2.54

santime tekabül eder. Yazıda rakamın üstüne (") işareti konarak

gösterilir.

INCIDENCE RATE VAKA ORANI: Bir tıbbi tedavi tesisi veya tesislerinin belirli bir

süre içinde, doğrudan doğruya kabul ettikleri yeni bir hastalık

veya sakatlık ya da bir hastalıklar veya sakatlıklar grubundan


vakalar miktarının, bu tıbbi tedavi tesisi veya tesisleri tarafından,

aynı süre içinde, başlıca tıbbi tedavilerini yaptıkları birliklerin

kuvvet ortalamasına oranı. Bu oran, genellikle, yıllık vaka adedi,

yıllık kuvvet ortalamasının bindesi olarak ifade edilir.

INCIDENT VAK'A, OLAY:

INCIDENT (EXERCISE) ANA DURUM, ANİ DURUM (TATBİKAT): Bir tatbikatı

idare eden karargah tarafından tatbikat esnasında ilham edilen

ve tatbikat yaptırılan kuvvetlere veya tesislerine müessir olup,

ilgili komutan veya karargah tarafından tedbir alınmasını

gerektirecek mahiyette olan bir olay. Bak. "exercise incident".

INCIDENT CLASSIFICATION Bak. "search and rescue incident classification".

INCIDENT OFFICER VAKA KONTROL SUBAYI: Bir vakada kontrolu elinde

bulunduran ve bölge hasar kontrol amirine vaka hakkında bilgi

veren subay.

INCIDENTAL SUPPLY SERVICES ARIZİ İKMAL HİZMETLERİ: Malzemenin, bir ikmal

sistemi içinde yerini tayin ve kontrol etmek veya malzemeyi

ikmal sisteminden bir tüketiciye tevzi etmek maksatlarıyla yerine

getirilen hizmetler.
INCIDENTS VAKA, OLAY: Uzun boylu muhusumata yol açmayan, genel olarak

geçici mahiyetteki kısa çatışmalar veya askeri kargaşalıklar.

INCINERATOR ÇÖP FIRINI: Bir askeri kamp veya mevkiin çöplerini yakmaya

mahsus yer veya fırın.

INCLINATION EĞİLME DERECESİ, EĞİKLİK (HV.): Bir hatla başka bir hat veya bir

düzlemle başka bir düzlem arasındaki açı; örneğin, ay yörüngesi

düzlemi ile eliptik veya dünya uydusu yörüngesi ile dünya

Ekvator düzlemi arasındaki açı gibi.

INCLINATION ANGLE Bak. "pitch angle".

INCLINE MEYİL:

INCREMENT İLAVE BARUT HAKKI: Mesafe farklarını karşılamak için, yarı

terkipli (kartuş) veya terkipsiz (hartuş) cephanenin, sevk

barutuna ilave edilen veya bundan çıkarılan barut miktarı. İlave

barut hakları, genellikle ayrı keselerde bulunur.

INCREMENTAL COSTS İKİ SEÇENEK ARASINDA MALİYET DEĞİŞİMİ:

INCUBATION TIMEKULUÇKA DÖNEMİ: Bulaşıcı bir mikrobun vücuda girip

çoğalmasıyla tevlit ettiği hastalık alamet ve arazının görülmesi

arasındaki süre.
INDEFINITE APPROPRIATION GAYRİ MUAYYEN TAHSİSAT: Belirli bir meblağ

olarak belirtilmeyen; fakat belirli faktörlerden, ilerideki miktarın

tayini mümkün olan bir tahsisat. Bak. "appropriation".

INDEFINITE CALL SIGN GAYRİ MUAYYEN ÇAĞRI İŞARETİ/ADI: Belirli bir tesis,

komutanlık, makam, kuruluş veya birliğe mahsus olmayıp

bunların herhangi birini veya bir grubunu temsil eden çağrı

işareti. Bak. "call sign".

INDEFINITE DELIVERY TYPE CONTRACT TESLİM ZAMANI BELİRSİZ

SÖZLEŞME: Sözleşme esnasında kesin tevziat zamanının

belirtilmediği, tedarikler için kullanılan bir sözleşme tipi.

INDEFINITE QUANTITY CONTRACT GAYRİ MAHDUT MİKTARLI SÖZLEŞME:

İçinde miktar belirtilmeyen sözleşme.

INDEPENDENT MÜSTAKİL GEMİ: Donanma kontrolu altında tek başına ve bir

harp gemisinin refakati olmaksızın seyreden bir ticaret gemisi.

INDEPENDENT CHECK SERBEST/BAĞIMSIZ KONTROL: Bir başka sanatkar veya

sanatkarlar tarafından yapılan işin niteliği ve hizmete elverişliliği

temin gayesiyle, ehliyetli astsubay veya teknisyen tarafından

denetlenmesi. Bak. "supervisory check".


INDEPENDENT EJECTION SYSTEM BAĞIMSIZ FIRLATMA SİSTEMİ: Bir uçakta

tesis edilen diğer fırlatma sistemlerinden bağımsız olarak çalışan

bir fırlatma sistemi.

INDEPENDENT MINE BAĞIMSIZ (SERBEST) MAYIN: Döküldükten sonra

kullanıcı tarafından kontrol edilmeyen mayın. Bak. "mine".

INDETERMINATE CHANGE OF STATION YENİDEN TAYİN EDİLMEK ÜZERE

GEÇİCİ NAKİL: Yeni tayin edileceği görev bilahare verilecek bir

emirle bildirilmek ve bir daha eski görevine dönmemek üzere,

bir birlik veya personelin, geçici bir göreve, nakledilmesi.

INDETERMINATE ERROR BELİRSİZ HATA: Tam olarak tayin edilmeyen atış hatası.

INDEX PAFTA İNDEKSİ: Bir serideki (veya ilgili diğer serilerdeki)

paftaların isim ve/veya numaralarını, genellikle her bir paftanın

kapsadığı sahayı da belirtmek suretiyle, bir harita üzerinde

gösteren diyagram.

INDEX CONTOUR LINE İNDEKS DÜZEÇ EĞRİSİ, KALIN MÜNHANİ (EŞ YÜKSELTİ

EĞRİSİ): Ara düzeç eğrisinden ayırt etmek için daha kalın çizilmiş

bir düzeç eğrisi. İndeks düzeç eğrileri genellikle verilen değerleri

ile birlikte yükselmeleri okumayı kolaylaştırmak için her 5 düzeç

eğrisinde verilir.
INDEX ERROR ISKALA HATASI: Bir pusula, ıskala veya başka bir alet üzerinde

okunan miktarla, hakiki miktar arasındaki fark.

INDEX LETTER İNDEKS HARFİ: Bir şifre alfabesi mürekkebinde, diğer bir

mürekkibin anahtar harfi ile yan yana getirilen harf.

INDEX LINE ISKALA HATTI: Bir ölçü aleti üzerindeki müracaat hattı. Bu hat;

taksimatın başlangıç noktası olarak kullanılır.

INDEX MAP FİHRİST HARİTASI: Üzerinde, bir uçaktan alınmış bir seri

fotoğrafların kapladığı bölgeler işaretlenmiş harita. Bir fihrist

haritası, genellikle, fotoğrafların kapladığı arazinin tabii

şekillerini ihtiva eder. Bak. "map".

INDEX OF COINCIDENCE RASTLAMA GÖSTERGESİ, TEKRARLANANLARIN

İNDEKSİ: Kriptografide metne ait mükerrer elemanların görünen

ve beklenen miktarları arasındaki nispet.

INDEX TO ADJOINING SHEETS Bak. "interchart relationship diagram".

INDICATED AIR SPEED GÖSTERGE HAVA SÜRATİ: Bir hava sürati

göstergesinde görülen hava sürati. Bak. "airspeed".


INDICATED AIR SPEED HOLD MODE GÖSTERGE HAVA SÜRATİNİ TUTMA ŞEKLİ:

Uçuş kontrol sisteminde bir uçağın arzu edilen hava süratinin

otomatik devam ettirildiği bir kontrol şekli.

INDICATED ALTITUDE ALTİMETRE İRTİFASI, GÖSTERGE İRTİFASI: Bir

altimetrenin deniz seviyesine göre gösterdiği yükseklik. Bu

yükseklik, alet üzerinde okunan, tashih edilmemiş bir

yüksekliktir. Buna"indicated altitude above sea level" da denir.

INDICATED ALTITUDE ABOVE MEAN SEA LEVEL: DENİZ

SEVİYESİNDEN GÖSTERGE İRTİFASI: Uçağın tam altındaki bir

barometrik basıncın düzeltilmemiş değeri. Bu değer, ancak, ısı,

alet ve tesis hataları giderildikten sonra hakiki irtifa olabilir. Buna

sadece "indicated altitude" da denir.

INDICATED PRESSURE ALTITUDE GÖSTERGE BASINÇ İRTİFASI: Standart

başlangıç sathı (29.92 inç Hg) üstünde bir barometrik basınçlı

altimetrenin gösterdiği tashih edilmemiş değer.

INDICATING "INDICATING" KODU: Hava önlemede "Temas sürati, şemaya

göredir" anlamına gelen bir kod.


INDICATIONS (INTELLIGENCE) EMARELER (İSTİHBARAT): Çeşitli değerlendirme

derecelerinde, muhtemel düşmanın bir hareket tarzını kabul

veya reddetme niyetiyle ilgili bilgi.

INDICATIONS AND WARNING BELİRTİLER VE İKAZ: ABD'ye veya müttefik

askeri, siyasi, ekonomik menfaatlere veya yurtdışındaki ABD

vatandaşlarına tehdit oluşturabilecek dıştaki gelişmeler

hakkındaki zamanı hassas istihbarat bilgisini belirlemek ve rapor

etmeye yönelik istihbarat faaliyetleri, şunları kapsar; düşman

faaliyet ve niyetlerinin önceden ikaz edilmesi, ayaklanma,

ABD'ye, onun denizaşırı kuvvetlerine veya müttefik ülkelere

nükleer/ nükleer olmayan bir taarruz; ABD keşif saldırıları,

muhasamat ihtimali ve diğer benzer olaylar.

INDICATOR EMARE: İstihbaratta kullanıldığı şekliyle, muhtemel bir düşmanın

bir hareket tarzını kabul veya reddetme niyetini veya imkan ve

kabiliyetini gösteren bilgi.

INDICATOR SYSTEM ANAHTAR GÖSTERGESİ KRİPTOLAMA SİSTEMİ: Bir

anahtar göstergesini kriptolamak için kullanılan sistem.

INDICATOR-REGULATOR TANZİM KADRANI: Bir topun ateş idare sistemi

tarafından intikal ettirilen; tapa tanzimi, yan ve yükseklik gibi,


ateş esaslarını gösterir alet. Top; aletin verdiği atış esaslarına

göre tevcih edilir. Alet; yaptığı vazifeye göre "yan tanzim kadranı

(azimuth indicator-regulator) ", "yükseliş tanzim kadranı

(elevation indicator-regulator) " ve "tapa tanzim kadranı (fuze

setter) " isimlerini alır.

INDIGENOUS SABOTAGE TABİİ, YERLİ SABOTAJ:

INDIRECT AIR DEFENSE ENDİREKT HAVA SAVUNMASI: Dost uçakların

düşmanın uçak fabrikaları ile ikmal tesislerine ve yerdeki düşman

uçaklarına karşı harekatta bulunması suretiyle yapılan endirekt

savunma. Bak. "direct air def ense".

INDIRECT AIR SUPPORT ENDİREKT HAVA DESTEĞİ: Taktik muharebeye girişmiş

düşman kuvvetlerinden başka hedeflere karşı hava taarruzu ile

kara veya deniz kuvvetlerine verilen destek. Şunları kapsar: Hava

üstünlüğünün sağlanması ve idamesi, menetme ve teciz etme.

Bak. "air support".

INDIRECT COMMUNICATION ENDİREKT MUHABERE: Bir ara telsiz

istasyonundan geçmesi gereken telsiz veya diğer çeşit

muhabereler. Endirekt muhabere; bir ara telsiz istasyonundan


geçmeyen "direkt muhabereden" farklıdır. Bak. "direct

communication".

INDIRECT COST DOLAYLI MALİYETLER:

INDIRECT DAMAGE ASSESSMENT ENDİREKT HASAR KIYMETLENDİRİLMESİ:

Direkt kıymetlendirme yapanlar dışındaki vasıtalarla elde

edilmiş; gerçek silah kuvveti, infilak yüksekliği ve yer sıfırı gibi

esaslara dayanan, revizyon görmüş hedef analizleri. Bak. "post

strike damage estimation".

INDIRECT FIRE GÖRMEYEREK ATIŞ: Nişancı tarafından görülmeyen bir hedefe

karşı yapılan atışlar. Bak. "fire".

INDIRECT ILLUMINATION ENDİREKT AYDINLATMA: Işıldak veya difuzyon

ve yansıtma ile aydınlatan işaret ve aydınlatma mühimmatı

kullanarak yapılan aydınlatma.

INDIRECT LAYING GÖRMEYEREK NİŞAN: Hedef top mevziinden görünmediği

zaman top ile hedef yerine nişan noktası (aiming point) denilen

sabit bir cisme nişan alarak veya bir top komuta aleti gibi

nişangahtan ayrı bir tevcih vasıtasından faydalanarak nişan alma.

Buna (indirect pointing) de denir.

INDIRECT LAYING POSITION KAPALI MEVZİ: Böyle bir mevzi.


INDIRECT OBSERVATION ENDİREKT GÖZETLEME: Bak. "observation".

INDIRECT POINTING GÖRMEYEREK NİŞAN: Bak. "indirect laying".

INDIRECT SUPPORT ENDİREKT DESTEK: Bir muharebe birliğine uçaklar

tarafından yapılan destek. Endirekt destek düşman gerilerindeki

ikmal ve ulaştırma hatlarını kesmeyi, düşman uçaklarını tahrip

etmeyi, direkt destek ise gözetleme, haberlerin ulaştırılması ve

diğer özel görevleri içine alır. Bak. "direct support".

INDIVIDUAL TEK ER:

INDIVIDUAL CLOTHING AND EQUIPMENT RECORD ER MELBUSAT VE

TEÇHİZAT KAYDI: Erata verilen veya bunlar tarafından iade

edilen elbise ve teçhizatın belirli bir form üzerine kaydı. Buna

(clothing and equipment record) da denir. Bu terim yerine,

eskiden, (individual clothing slip) kullanılırdı.

INDIVIDUAL CLOTHING SLIP ER MELBUSAT VE TEÇHİZAT BELGESİ: Bak.

"individual clothing and equipment record".

INDIVIDUAL CONTROL NİŞANCININ ATEŞ İDARESİ: Makinalı tüfeklerde

kullanılan ateş idaresi usulü. Nişancının ateş idaresi; bizzat nişan

almak, tevcih yapmak ve ateş etmek suretiyle, silah ateşinin

nişancı tarafından idaresidir.


INDIVIDUAL EQUIPMENTŞAHSİ TEÇHİZAT: Giyecek, silah, portatif çadır vesaire

gibi, bir askerin sahrada üstünde ve beraberinde taşıyacağı şahsi

giyecek ve malzeme. Bak. "equipment".

INDIVIDUAL EXAMINATION TEST ASKERE ALMA TESTİ: Celp erlerinin, zihni

kabiliyet standartlarına göre, askerliğe kabul edilip

edilemeyeceklerini tespit maksadıyla uygulanan test.

INDIVIDUAL FIRING MÜNFERİT ATIŞ: Bir mevzide veya bir atış yerinde, bir

hedefe ateş eden askerlerin birbirlerine tabi olmaksızın, ayrı ayrı

yaptıkları atış.

INDIVIDUAL MEDICAL RECORD PERSONEL SAĞLIK RAPORU: Görevden muaf

durumda olarak tedavi edilen hastalar ve yalnız kayda tabi her

tıbbi vaka için, tıbbi tesisler tarafından hazırlanan sağlık raporu

örneği. INDIVIDUAL NUCLEAR, BIOLOGICAL AND CHEMICAL

PROTECTION: ŞAHSİ NÜKLEER, BİYOLOJİK VE KİMYASAL

KORUNMA: Koruyucu elbiseler ve/veya şahsi teçhizat ile

nükleer, biyolojik ve kimyasal bir çevrede kişiye temin edilen

korunma.

INDIVIDUAL PROTECTION FERDİ KORUMA: Ferdi koruma teçhizatı veya

buna benzer vasıta ve teçhizat ile temin edilen koruma.


INDIVIDUAL READY RESERVIST MÜNFERİT BİRİNCİ DERECEDE HAZIR İHTİYAT:

Seçme ihtiyatlara tayin edilmemiş ve faal görevde olmayan

birinci derecede hazır ihtiyat mensubu.

INDIVIDUAL RESERVES FERDİ İKMAL MADDELERİ: Bir asker, hayvan veya araç

tarafından olağanüstü durumda kendi ihtiyacı için taşınan ikmal

maddeleri. Bak. "reserve supplies".

INDIVIDUAL TABLE OF ALLOWANCE MÜNFERİT İSTİHKAK ÇİZELGESİ: Kuruluş

dışı kadro ile teşkil edilmiş bir faaliyet merkezine, harekat ve

idari maksatla kullanacağı malzeme yetkisini belirten çizelge.

Teşkilat ve malzeme kadrolarına göre teşkil edilmiş tali birliklere

ait malzeme yetkisini de ihtiva edebilir. Bak. "table of

allowance".

INDIVIDUAL TRACER CONTROL NİŞANCININ İZ GÖZETLEME İLE ATEŞ İDARESİ:

Makinalı tüfeklerde, nişancının atış idaresi. Ateşi hedef üzerine

oturtmak için izli mermi kullanarak yapılan ateş tanzimi.

INDIVIDUAL TRAINING TEK ER EĞİTİMİ: Erin, birlik eğitimi ve devamlı görevi

esnasında tatbik edeceği bilgi ve melekeyi kazanması maksadına

yöneltilmiş eğitim safhası. Bak. "unit training",


INDIVIDUAL-SPONSORED DEPENDENT ŞAHIS TARAFINDAN MASRAFI

ÜSTLENİLEN AİLE EFRADI: Denizaşırı komutanlıklara seyahat

masrafları devlet tarafından ödenmeyen veya komutanlığa

uygun denizaşırı komutanının onayı olmadan giren aile efradı.

INDOCTRINATE İNANÇ, TEORİ, DOKTRİNLERİ ÖĞRETME, EĞİTME, ESASLARI

ÖĞRETMEK, DOKTRİN AŞILAMAK, İDEOLOJİ TELKİN ETMEK:

Herhangi bir ilmin esas ve kaidelerini öğretmek.

INDOCTRINATION PORT BİLGİ/TALİMAT VERME LİMANI, KONTROL LİMANI

OLARAK SEÇİLMEMİŞ/TAYİN EDİLMEMİŞ LİMAN: Bu limandan

kalkan gemilere bilgi verebilecek deniz ulaştırma kontrol

personeli istihdam edilir.

INDORSE HAŞİYE YAPMAK: Bir yazının altına veya arkasına bir fikir,

mütalaa veya teklif mahiyetinde, bir ilave notu koymak.

INDUCED DRAG KALDIRMA SÜRÜKLEMESİ, İNDÜKLENMİŞ SÜRÜKLEME

KUVVETİ: Sürüklemenin kaldırma kuvveti ile alakalı kısmı.

INDUCED ENVIRONMENT UYARILMIŞ ORTAM, ETKİLENMİŞ ORTAM: İnsan

veya malzeme verimini doğrudan doğruya veya dolaylı olarak

etkileyen insan tarafından veya malzeme ile meydana getirilmiş

ortam.
INDUCED PRECESSION ETKİLENMİŞ PRESESYON: Bir ciroskopa özellikle

uygulanan torkun neticesinde çıkan etkilenme.

INDUCED RADIATION DOLAYLI RADYASYON: Radyoaktif malzemelere maruz

kalmanın özellikle nötronları alıp hıfzetmenin bir sonucu olarak

meydana getirilen radyasyon. Bak. "contamination", "initial

radiation", "residual radiations", "residual radioactivity".

INDUCED RADIOACTIVITY DOLAYLI RADYOAKTİVİTE, SUNİ RADYOAKTİVİTE:

Bak. "induced radiation".

INDUCT CELP SURETİYLE ASKERE ALMAK: Mecburi askerlik hizmetine

göre askere almak veya Milli Muhafız mensuplarını veya

teşkillerini Federal hizmete çağırmak. Bak. "order into active

military service".

INDUCTEE CELP ERİ: Silahlı kuvvetlerde, Üniversal Askeri Eğitim ve Hizmet

Kanunu hükümlerine göre celp suretiyle askere alınan bir şahıs.

INDUCTION CELP: Bir kimsenin celp suretiyle orduya veya Milli Muhafız

Teşkilatı'nın Federal Hükümet hizmetine alınması ile ilgili işlem

veya merasim.

INDUCTION CENTER ASKERLİK ŞUBESİ: Bak. "induction station".


INDUCTION CIRCUIT ENDÜKSİYON DEVRESİ: Deniz mayın harbinde, geminin

hareketi veya detektördeki akımın değişmesinden dolayı

manyetik bir alandaki değişmenin hızı ile harekete geçen devre.

INDUCTION FIELD LOCATOR ENDÜKSİYON ALANI TESPİT CİHAZI: Uçaklardan

atılan paraşüt paketlerinin yerlerini tespit etmek için kullanılan

ve akümülatörle işleyen küçük bulucu telsiz cihazı.

INDUCTION FIELD TRANSCEIVER ENDÜKSİYON ALANLI ALICI-VERİCİ: Atılmış

olan paraşüt paketlerinin yerlerini tespit etmek için kullanılan

küçük telsiz cihazı.

INDUCTION STATION ASKERLİK ŞUBESİ: Fertlerin, celp suretiyle askere

alındığı merkez. ABD'de bu merkezde, genel sıhhi muayeneler

yapılır, erlere ant içtirilir ve esas kayıtların tutulmasına başlanır.

Buna eskiden "induction center" de denirdi. INDUSTRIAL

COLLEGE OF TRE ARMED FORCES: SİLAHLI KUVVETLER ENDÜSTRİ

AKADEMİSİ: Washington'da Müşterek Kurmay Başkanları idaresi

altında faaliyet gösteren müşterek, yüksek öğretim müessesesi.

Akademi öğretim programı; güvenliğin ekonomik, endüstriyel,

bilimsel ve teknolojik yönleri üzerinde durur. Bu programın

esasını, dikkatle seçilmiş üst rütbeli subaylarla resmi hükümet

personelinin, Milli güvenlik bünyesindeki önemli mevkiler için


hazırlıklarını arttırmak maksadıyla her yıl açılan, devam

mecburiyetli, 10 aylık bir kurs teşkil etmektedir. Ayrıca; biri,

seçilmiş üst rütbeli yedek subaylar ile ileri gelen işletmeci,

akademik ve mahalli idari temsilcilere, belli başlı şehirlerde iki

haftalık milli güvenlik semineri; diğeri muvazzaf ve ihtiyat ana

teşkillere mensup subaylara, kalifiye sivil personele ve seçme

yabancı subaylara mektuplaşma suretiyle kurs gösterilerek iki

yoldan ek çalışma imkanı sağlanmaktadır. Gerek mecburi, gerek

ek kurs imkanları, bütün gayreti her türlü ihtilaf -genel mevzii

veya soğuk harp- ihtimallerinde ABD ve Hür Dünya ekonomik

imkan ve kabiliyetlerini destekleme ve kuvvetlendirme

meseleleri üzerinde toplamaktadır.

INDUSTRIAL DEFENSE ENDÜSTRİ SAVUNMASI: Seferberlik için lüzumlu hayati

önemdeki tesisler ve bunların hizmetindeki kaynakların aralıksız

istihsal kabiliyetini temin edecek, gayri askeri bütün tedbirleri

ifade eder. Bu tedbirlerden maksat, istihsal kabiliyetinin

herhangi bir sebep veya tehlike ile zarar görmesini veya

duraklamasını önlemek ve azaltmak; hasardan sonra istihsalin

süratle eski durumuna getirilmesini sağlamaktır.


INDUSTRIAL ELECTRONIC SECURITY ENDÜSTRİ ELEKTRONİK GÜVENLİĞİ: Kara

ordusu malzemesi üzerinde, araştırma, geliştirme, deney,

kıymetlendirme ve istihsalle meşgul tesislerden, deney ve

istihsal teçhizatından çıkan muhabere dışı dost elektronik

ışımaları dinleme ve incelemeden elde edilecek bilgilerin,

yetkisiz şahıslar eline geçmesine engel olmak maksadı güden

bütün tedbirlerin meydana getirdiği koruma veya korunma.

INDUSTRIAL FUND ENDÜSTRİ FONU: Bak. "working capital fund".

INDUSTRIAL HYGIENE ENDÜSTRİ SAĞLIK BİLGİSİ (HV.): İş muhitlerinde, işçiler

veya bir topluluk mensupları arasında hastalığa, sağlık ve refahın

tehlikeye düşmesine veya önemli huzursuzluk ve yetersizliğe yol

açabilecek aşırı yorgunlukları tanımak, değerlendirmek ve

kontrol etmekle meşgul bilim ve meslek.

INDUSTRIAL INSTALLATION ASKERİ ENDÜSTRİ MÜESSESESİ: Harp malzemesi

veya ikmal maddeleri istihsalleri için faydalı olan ordu tesisi. Bak.

"command installation".

INDUSTRIAL MOBILIZATION ENDÜSTRİ/SANAYİ SEFERBERLİĞİ: Endüstrinin

barış zamanı faaliyetlerinden milli askeri hedefleri desteklemek

üzere gerekli endüstri programına çevrilmesi. Bu iş endüstri


programı için lüzumlu malzeme, insan gücü, sermaye, üretim

tesisleri ile bunların faaliyetleri için gerekli madde ve hizmetlerin

seferber edilmesini içine alır. Bak. "mobilization".

INDUSTRIAL MOBILIZATION TRAINING PROGRAM ENDÜSTRİ SEFERBERLİĞİ

EĞİTİM PROGRAMI: Endüstri Seferberliği üzerinde yapılacak

eğitime ait program.

INDUSTRIAL PREPAREDNESS ENDÜSTRİ HAZIRLIĞI: Milli askeri hedefleri

desteklemek üzere lüzumlu malzemeyi üretmek amacıyla

endüstrinin hazırlanması aşaması.

INDUSTRIAL PREPAREDNESS PROGRAM ENDÜSTRİ HAZIRLIK PROGRAMI:

Endüstri bazında hem devlet hem özel sanayiinin, ulusal askeri

amaçları desteklemek için gerekli acil durum programına barış

zamanı faaliyetinden geçiş planları, faaliyetleri veya önlemleridir.

Üretim tesislerinin modernizasyonu, genişletilmesi ve

muhafazası gibi endüstri hazırlık önlemlerini ve endüstri

planlaması için katkıda bulunacak konu ve hizmetleri kapsar.

INDUSTRIAL PROPERTY SINAİ MAL: Ordu malından farklı olarak bir

sözleşmenin ifasında temin veya iktisap edilmiş malzeme özel


alet ve endüstri tesisleri dahil müteahhit iktisabı veya devletçe

temin edilen mallar.

INDUSTRIAL READINESS Bak. "industrial preparedness"".

INDUSTRIAL RESERVE COMPONENT ENDÜSTRİ YEDEĞİ ANA PARÇA: Standart

bir nihai maddenin, müstakbel tedarik veya istihsal programları

için, özel surette muhafaza edilen, yetki verilmiş bir ana parçası.

INDUSTRIAL SECURITY ENDÜSTRİ GÜVENLİĞİ: İç güvenliğin; ABD endüstrisinin

elindeki gizli bilgileri korumakla ilgili kısmı.

INDUSTRIAL SECURITY OFFICE ENDÜSTRİ GÜVENLİĞİ GÖREV YERİ: İşine vakıf

olduğu bir tesiste endüstri güvenliği konularında kontrol

icrasından kuvvet komutanlığınca sorumlu tutulan, bir kuvvet

komutanlığı dahilindeki bir komutanlık, büro, birlik, makam veya

şahıs.

INDUSTRY ENDÜSTRİ: Ham maddeleri, muhtelif sahalarda kullanılır eşya ve

malzeme haline getiren iş ve faaliyetlerin bütünü.

INERT TESİRSİZ: İçinde infilak maddesi veya kimya harbi maddesi

bulunmayan. Örneğin; tesirsiz cephane (inert ammunition)

eğitimde defalarca kullanılabilir.


INERT AMMUNITION TESİRSİZ CEPHANE: İçinde infilak maddesi bulunmayan

cephane. Örneğin; eğitim cephanesi (drill ammunition) tesirsiz

bir cephanedir. Bu terim, halen çok az kullanılmaktadır. Bak.

"inert".

INERT FILLING TESİRSİZ İMLA HAKKI: Patlayıcı imla hakkı ile aynı ağırlıkta

hazırlanmış patlamayan imla hakkı.

INERT MINE (LANDMINE WARFARE) TESİRSİZ MAYIN (KARA MAYIN HARBİ):

Standart bir mayının tesirsiz bir taklidi. Ders verme amacıyla

kullanılır. Bak. "mine (land mine warfare) " .

INERTIAL FORCE ATALET KUVVETİ, SÜRE DURUM KUVVETİ (HV.): Bir cismin,

bir hızlandırma kuvvetine, şiddet itibarıyla bu kuvvete eşit,

istikamet bakımından aksi reaksiyonuyla meydana gelen kuvvet.

Atalet kuvveti ancak hızlandırma kuvvetinin devamı süresince

kendini gösterir.

INERTIAL GUIDANCE ATALET GÜDÜM: Bir füzeyi; önceden tespit edilmiş bir

uçuş yolu üzerine atan ve uçuş yolunu füze atıldıktan sonra dış

bilgilere bağlı kalmaksızın füze içindeki cihazlarla ayarlayan bir

güdüm sistemi. Güdüm sistemi; tecrübe ile elde edilmiş ivmeleri


ölçer ve bunu belirli bir yönde kat edilen mesafeye tahvil eder.

Bak. "guidance".

INERTIAL NAVIGATION SYSTEM ATALET SEYİR SİSTEMİ: Otomatik

detektörlerle aracın yön, durum ve süratini otomatik olarak

sağlayan kendi kendine yeterli seyrüsefer sistemleri.

INERTIAL ORBIT ATALET YÖRÜNGESİ (HV.): Gök cisimlerinin hareketleriyle

ilgili Kepler kanununa göre bütün gök cisimleri tarafından çizilen

yörünge şekli. Bu terim; muharrik kuvvetleri, çekici güç kesildiği

anda moment tarafından verilip seyir esnasında hiç bir çekici güç

altında bulunmayan bütün uydulara ve uzay araçlarına uygulanır.

Bak. "Keplarian trajectory".

INERTIAL SPACE SÜREDURUM SAHA, DURGUN SAHA, ETKİSİZ SAHA (HV.):

Varsayılan sabit bir referans sistemi. Bir uzay aracı veya uzun

menzilli füze mahrekinin hesaplanmasında kullanılan ve fezada

bir eksen etrafında dönüşü olmayan koordinatlar düzeni,.

INFANTRY PİYADE: Genel olarak, yaya dövüşmek üzere eğitim gören, teçhiz

ve teşkil edilen ordu personel ve birlikleri.

INFANTRY MIL MİLYEM: Bak. "mil".

INFANTRY PACK ARKA ÇANTASI: Bak. "field pack".


INFANTRY SCHOOL, THE PİYADE OKULU: Piyade sınıfına ait taktik ve teknik

öğretim yapan sınıf okulu. Piyade okulu; sahra hizmeti ve

öğretmenlik için eğitim sağladığı gibi, piyade sınıfına subay

yetiştirmek için şahısları eğitime tabi tutan ve kendilerine ehliyet

kazandırır. ABD'de bu okul, Ordu Eğitim Servisi'ne bağlıdır. Bak.

"service school".

INFANTRY STREAMER PİYADE ŞERİDİ: Bak. "unit award".

INFANTRYMAN BADGE PİYADE BRÖVESİ: Bak. "combat infantryman badge",

"expert infantryman badge".

INFILL BOYA İLE DOLDURMAK: Haritacılıkta, yol, şehir, göl vesaire

detayların çizgi ile çevrelenmiş olan şekillerin iç kısımlarını renkli

olarak doldurma.

INFILTRATE SIZMAK: Dost veya düşman kıta ve teşkilleri tarafından işgal

edilen bir saha veya bölgeden, gayri muntazam fasılalarla ve

küçük gruplar halinde veya teker teker geçmek. INFILTRATING

COLUMN:

INFILTRATION SIZMA: 1. Dost veya düşman askerleri veya teşkilatı tarafından

işgal edilmiş bir bölge veya araziden geçme veya buraya girme

hareketi. Bu hareket gruplar veya şahıslar tarafından uzun veya


düzensiz aralıklarla yapılır. Düşman ile ilgili olarak kullanıldığında

temasın önlendiği anlamına gelir. 2. İstihbaratta kullanıldığı

şekliyle, düşman arazide, bir hedef bölgeye bir ajan veya diğer

bir şahsın yerleştirilmesidir. Genellikle bir sınır veya diğer bir

muhafaza altındaki hattın geçilmesini kapsar. Sızma metotları

şunlardır: Kara (gizli); gri (sahte dökümanlarla legal geçiş); beyaz

(legal).

INFINITY METHOD PARALEL NİŞAN AYAR USULÜ, SONSUZ NİŞAN AYAR USULÜ:

İki nişan hattını birbirine paralel olacak şekilde ayarlama usulü.

INFIRMARY REVİR: Mahalli komutanlıklardan veya civardan gelen ve

nispeten hafif hastalık ve zedelenmelerden dolayı geçici olarak,

görev yapamayacak durumda olan ve hastalıkları için konulan

teşhise göre, göreve dönmeleri mümkün olan hastaları yatırarak

tedavi eden tıbbi tedavi tesisi.

INFLAMMABLE CARGO YANICI YÜK: Bidonlanmış benzin veya yağ gibi yanıcı

maddeler. Bak. "cargo".

INFLAMMABLE MATERIAL STORAGE SPACE YANICI MALZEME DEPOLAMA

SAHASI: Bir bina dahilinde çabuk yanıcı maddelerin depolanması


için özel olarak ayrılmış yer. Yanıcı maddeler, beklenmedik

yangın tehlikesi arzeden malzemedir. Bak. "storage space".

INFLAMMABLES YANICI MADDELER: Bidonlar içine konmuş benzin ve yağ gibi

yanıcı maddeler. Bak. "cargo classification (combat loading) " .

INFLATION ENFLASYON: Piyasada para hacminde aşırı artış, fiyatlarda

yükselme.

INFLUENCE FIELD ETKİ ALANI: Bir gemi veya mayın tarama teçhizatının

etkisinin boşluğa yayılması.

INFLUENCE MINE İNFLUENS MAYIN: Bir hedefin, mayın civarındaki fiziki

durumu etkilemesi veya hedeften yayınlanan radyasyonlarla

(manyetik, basınç, akustik) faaliyete geçer mayın. Bak. "mine".

INFLUENCE RELEASE SINKER ETKİYLE BIRAKAN AĞIRLIK: Bir bağlı veya

askıdaki mayını deniz yatağında tutan ve uygun bir gemi etkisiyle

faaliyete geçince serbest bırakan ağırlık.

INFLUENCE SWEEP İNFLUENS TARAMA: Bir gemininkine benzeyen ve

dolayısıyla mayınları faaliyete geçiren bir etki üretmek üzere

planlanmış mayın taraması.


INFORMANT MUHBİR: Bilerek veya bilmeyerek bir ajan, gizli örgüt veya polise

bilgi sağlayan şahıs.

INFORMATIONBİLGİ: İstihbaratta kullanım şekliyle, istihbarat üretilmesinde

kullanılabilecek her nevi işleme tabi tutulmamış veriler. Bak.

"information (intelligence) " ve "military information".

INFORMATION (INTELLIGENCE)BİLGİ (İSTİHBARAT): Gözetlemeler, raporlar,

söylentiler, görüntü ve diğer kaynaklardan elde edilenler dahil,

işleme tabi tutulduğu zaman istihbarat çıkarılabilecek olan

değerlendirilmemiş bilgi.

INFORMATION ACTIVITIES HABER TOPLAMA FAALİYETLERİ: Kara

Ordusunun gerçek bir milli askeri programdaki rolünü, içte ve

dışta, desteklemek suretiyle en iyi milli savunma gücü temini

gayesi güden basın ve halkla münasebetler, kıta genel kültür ve

toplum münasebetleri faaliyetleri. Bak. "community relations",

"public information" ve "troop information".

INFORMATION ADDRESSEE BİLGİ VERİLEN MAKAM: Kendisine yalnız bilgi

için haber gönderilen makam.


INFORMATION BOX BİLGİ KUTUSU: Açıklamalı bir tatbik krokisi, mozaik

vesaire üzerinde tanıtma referans ve ölçek bilgilerini

kaydetmeye mahsus bir boşluk.

INFORMATION CENTER DANIŞMA BÜROSU: Askeri personele seyahat işleri

hakkında bilgi veren ve, genel olarak, şehir hudutları içinde

bulunan bir tesis.

INFORMATION OFFICER HABER TOPLAMA SUBAYI, HABER ALMA SUBAYI (DZ.):

Bir komutanlıkta, basın ve halkla münasebetler, kıta genel kültür

ve toplumla münasebetler dahil, genel haber toplama

faaliyetlerini yürütmekten sorumlu karargah subayı.

INFORMATION PROCESSING Bak. "Intelligence cycle".

INFORMATION REPORT İSTİHBARAT RAPORU: İstihbarat gereksinimlerini

karşılamak üzere toplanmış işlenmemiş bilgiyi göndermek için

kullanılan rapor.

INFORMATION REQUIREMENTS İSTİHBARAT İHTİYAÇLARI/İSTEKLERİ: Bir

komutanın istihbarat ihtiyaçlarını karşılamak üzere toplanması

ve işleme tabi tutulması gereken, düşman ve onun çevresi ile

ilgili bilgi konuları.


INFORMER MUHBİR: Genellikle para mükafatı karşılığında polise veya bir

güvenlik teşkilatına şüpheli görülen şahıslar ve faaliyetler

hakkında kasıtlı olarak bilgi ifşa eden şahıs.

INFRARED DETECTOR ENFRARUJ DETEKTÖR: Kızılötesi radyasyonları

görmeye ve ölçmeye mahsus termal bir cihaz.

INFRARED FILM KIZILÖTESİ FİLM: Kızılötesine karşı özellikle hassas

emülsiyonlu film. Enfraruj ışığın nüfuz edici gücü nedeniyle

bulanık havada fotoğraf çekmek ve kamuflaj tespitinde canlı

nebatat ile ölü nebatat veya suni yeşil pigmentler arasındaki

farkı tefrik etmek için kullanılır.

INFRARED GUIDANCE ENFRARUJ GÜDÜM (HV. ): Kızılötesi ısı kaynaklarından

faydalanan hedeflerin ve seyrüseferin keşfine mahsus bir sistem.

INFRARED IMAGERY ENFRARUJ GÖRÜNTÜ: Elektromanyetik tayfın enfraruj

durumunda verilen bir hedef yüzeyinden neşredilen veya

yansıtılan elektromanyetik radyasyonların algılanması

sonucunda ortaya çıkan görüntü. (ortalama O.12 ile 1000 mikron

arası) .

INFRARED LINESCAN SYSTEM ENFRARUJ HAT TARAMA SİSTEMİ: Uçuş yolunun

altındaki arazi parçasını, araç uçuş yolu boyunca ilerledikçe


kayda birbirini izleyen hatlar ilave ederek tarayan pasif enfraruj

havadan kayıt sistemidir.

INFRARED PHOTOGRAPHY ENFRARUJ FOTOĞRAFÇILIK: Enfraruja yakın

dalga boyuna duyarlı film (enfraruj film) üstüne direkt görüntü

kaydını ve optik sistemi kullanan fotoğrafçılık. Not: Enfraruj

görüntü ile karıştırılmamalıdır.

INFRARED RADIATION ENFRARUJ RADYASYON: Elektromanyetik tayfın

enfraruj bölümünde yayınlanan veya yansıtılan radyasyon.

INFRARED RAYS KIZILÖTESİ IŞINLAR: Görünen ve spektrumun kırmızı ucunun

ötesinde bulunan görünmez ışınlar.

INFRARED VIEWERKIZILÖTESİ İNCELEME CİHAZI: Kızılötesi ışımalar çıkararak

veya yansıtarak eşyayı incelemeye yarayan cihaz.

INFRASTRUCTURE ALT YAPI, ENFRASTRÜKTÜR: NATO dahilinde kullanılan ve

genellikle askeri kuvvetlerin desteklenmesi ve kontrolü ile ilgili

bütün sabit ve daimi tesislere, imalat yerlerine ve kolaylık

tesislerine uygulanan terim. Bak. "bilateral infrastructure",

"common infrastructure", "national infrastructure".


INHIBITED OIL KİMYASAL TESİRİ GİDERİLMİŞ YAĞ: Temas ettiği metalde

kimyasal aşınma yapmasına mani olmak üzere içine bir eriyik

ilave edilmiş yağlama yağı.

INHIBITION YASAK (ETME):

INHIBITOR KANALİZÖR, NEGATİF KANALİZÖR (HV.): Yanıcı sathı sınırlamak

veya yanış fiiline istikamet vermek üzere katı bir yakıta tatbik

edilmiş bir madde.

INITIAL BAŞLANGIÇ: INITIAL COSTS (SET-UP COSTS): İLK MALİYETLER:

INITIAL (EARLY) RESUPPLY İLK (ERKEN) İKMAL SEVKİYATI: D gününden

sonraki ihtiyaçları karşılayacak mallarla yüklü olarak beklemekte

olan gemilerin yola çıkarılması. Bu husus; sevkiyatın büyük liman

su terminallerinden/büyük limanlardan tahliyesini ve

müteakiben tali liman ve yardımcı su terminalleri ile demirleme

yerlerine dağılmasını içine alır. Bak. "elements of resupply".

INITIAL ACTIVE DUTY TRAINING İLK FAAL GÖREV EĞİTİMİ: Tatminkar bir

şekilde tamamlandığı zaman eğitim görmüş bir mensubunu bir

askeri uzmanlıkta yetiştiren, ön hizmet dışı gönüllüler için kanun

veya nizamnamelerle konulmuş yedek eğitimi faal görevi.


INITIAL AIMING POINT İLK TEVCİH NOKTASI: Muhtelif hedef istikametlerinin

açılarını ölçecek bir müracaat hattı (reference line) tesis etmek

üzere, silahın tevcih edildiği nokta. Bu müracaat hattından hedef

istikametini gösteren nişan noktalarının istikameti tayin edilir.

Bu tevcih usulü, görmeyerek nişan almada (indirect laying)

kullanılır.

INITIAL APPROACH İLK YAKLAŞMA: 1. Cihazla yaklaşma usulünde, bir

uçağın ilk yaklaşma sabitini veya noktasını geçtiği ve orta veya

nihai yaklaşmaya girmek üzere manevra yaptığı bölüm. Orta

sabit veya noktada veya orta bölüm tespit edilmemişse nihai

yaklaşma sabiti veya noktasında sona erer. 2. Bir uçağın görerek

yaklaşmasının, gidilecek havaalanının üstüne gelmeden hemen

evvelki veya havaalanına nihai yaklaşmanın başlatıldığı rapor

verme noktasının üstündeki bölümü.

INITIAL APPROACH AREA İLK YAKLAŞMA BÖLGESİ: Daha önceki son seyrüsefer

tespiti yada parekete ile mevki tayini ile gerek bir aletli

yaklaşmanın yapılması için kullanılacak tesis gerekse ilk

yaklaşmanın sona ermesini ayırma maksadıyla kullanılan bu gibi

bir tesisle ilgili bir nokta arasında kalan belirlenmiş genişlikteki

bir bölge.
INITIAL ASSEMBLY AREA İLK TOPLANMA BÖLGESİ: Derinliğine birden fazla

toplanma bölgesine ihtiyaç gösteren taktik durumlarda,

savunma mevziine veya taarruza hazırlık için gidilecek toplanma

bölgesine gitmeden önce toplanılan bölge.

INITIAL BEACHHEAD İLK KIYIBAŞI: Bak. "beachhead".

INITIAL BOMB RELEASE LINE İLK BOMBA SALIŞ HATTI: Savunulan bir saha

veya hedef etrafındaki mevhum bir hat. Bir bombardıman uçağı

bu saha veya hedefin yakın kenarına isabet temini için, ilk

bombalarını, bu hat üzerinde salar. Bak. "bomb release line".

INITIAL BRIDGEHEAD İLK KÖPRÜBAŞI: Bak. "bridgehead".

INITIAL BULK STOCK GÖTÜRÜ STOK: Özel kullanma esasına dayanan

dağıtım tecrübesi edinmek ve tam stok seviyelerini tespit etmek

üzere, gerekli süre içinde ikmali yapılan depo veya garnizon

stokları.

INITIAL CLASSIFICATION İLK SINIFLANDIRMA (HV.): Lackland Askeri Eğitim

Merkezi'nde testi müteakip yapılan sınıflandırma. Bu

sınıflandırma; ya kalifiye personele kurs görmemiş uzman olarak

3 seviye Hava Kuvvetleri ihtisas kodu ya da hizmete ilk katılan


acemilere yardımcı olarak, Hava Kuvvetleri ihtisas kodu

verilmesinden ibarettir.

INITIAL CLOTHING MONETARY ALLOWANCE İLK NAKDİ GİYECEK İSTİHKAKI:

Bak. "clothing monetary allowance".

INITIAL CONCURRENT SPARE PARTS GENEL İHTİYAÇ YEDEK PARÇALARI:

Malzemeyi kullanan teşkiller ile bakım teşkillerinin ilk dağıtım

ihtiyaçları ve kademeler için bir yıllık tahmini üs depo ikmal

ihtiyaçlarını ve ayrıca ilgili malzeme ile kullanılabilecek herhangi

bir ek dağıtım ihtiyacını karşılamak için gerekli yedek parçalar.

INITIAL CONTACT REPORT İLK TEMAS RAPORU: Bak. "contact report".

INITIAL DEMAND İLK TALEP: Daha önce temin edilmeyen ikmal maddelerinin

ilk dağıtımı için yapılmış bir istek.

INITIAL DRAFT PLAN İLK TASLAK PLAN: Çıkaran karargah tarafından taslak

olarak hazırlanan ve koordine edilen ve diğer askeri

karargahlarla harici koordinasyona hazır olan plan. Çıkaran

komutan tarafından direkt olarak uygulanamaz ancak bir acil

durum olması halinde komutan tarafından verilmiş hareket emri

için temel oluşturabilir. Bak. "draft plan", "coordinated draft

plan", "final plan", "operation plan".


INITIAL ENTRY INTO MILITARY SERVICE ASKERİ HİZMETE İLK GİRİŞ: ABD

Silahlı Kuvvetlerinin herhangi bir kuvvetinde tayini gönüllü veya

celp yoluyla askere almayla ilk defa askeri statüye (faal görev

veya ihtiyat) giriş. Tayin; subay veya astsubay; Silahlı Kuvvetlerin

Harp okullarına askeri öğrenci veya deniz subay adayı olarak giriş

veya sivil bir kuruluşta ABD Deniz İhtiyat Subayları Eğitim Sınıfı

eğitimi için deniz subay adayı; ABD Deniz İhtiyatı olarak olabilir.

INITIAL FIRE MESSAGE İLK ATEŞ İSTEĞİ: Bak. "initial fire request".

INITIAL FIRE ORDER İLK ATEŞ EMRİ: Bak. "initial fire request".

INITIAL FIRE REQUEST İLK ATEŞ İSTEĞİ: Topçuda gözetleyici subay tarafından

ateş idare merkezine gönderilen bir haber veya istek. Bu istek,

bir hedefin ateş altına alınmasına başlamak için lüzumlu olan

esasları ihtiva eder. Buna "initial fire message", "initial fire

order" da denir.

INITIAL FIRING POINT İLK ATEŞ NOKTASI: Taarruz eden kıtaların ateş

açacakları ilk mevzi.

INITIAL FIRING POSITION İLK ATEŞ MEVZİİ: Taarruz eden kıtaların düşmana ateş

açtıkları ilk mevzi.


INITIAL HEADING İLK BAŞ, İLK ROTA: Hızlama (rating) devresi başlangıcında,

astro cayro yönelme sırasında tutulan baş.

INITIAL HOSPITAL ADMISSION HASTANEYE İLK KABUL: Hastanın doğrudan

doğruya veya, hastanesi bulunmayan bir tıbbi tesisten nakil

suretiyle bir hastaneye ilk kabulü.

INITIAL ISSUE İLK DAĞITIM: Yeni celpler ve yeni faaliyete geçirilen teşkilatlar

dahil, bir şahıs veya teşkilata daha evvel verilmeyen malzemenin

dağıtımı ve yeni tasvip edilen malzeme kalemlerinin dağıtımı.

INITIAL LEAD ÖNLEME, ÖNLEME AÇISI: Hareket halindeki bir hedefe ateş

edileceği zaman; hedefin ilerisinde, yukarısında veya aşağısında

silahın tevcih edildiği nokta ile hedef arasındaki açı, merminin

havada uçuşu esnasında, hedefin katedeceği mesafeye tekabül

eder.

INITIAL MASS İLK KİTLE (HV.): Bir roketin kalkış anındaki kitlesi.

INITIAL OBJECTIVE İLK HEDEF: Bak. "objective".

INITIAL OPERATION İLK HAREKAT: Harbin ilk safhalarında başarılması

gereken ve düşman kaynaklarının yıpratılması için ilk darbeyi

teşkil eden görevler. Hava savunma tedbirleri ile misilleme

tedbirleri (retaliatory measures), memleket dışı üslerin (outlying


bases) kuvvetlendirilmesi, stratejik yayılmalar (strategic

deployment) ve diğer tedbirler bu görevler arasındadır.

INITIAL OPERATIONAL CAPABILITY İLK İŞLETME KABİLİYETİ, İLK HAREKAT

KABİLİYETİ: Kabul edilmiş belirli özellikleri bulunan ve gereken

şekilde eğitilmiş, teçhiz edilmiş ve desteklenmiş bir askeri birlik

veya kuvvet tarafından kullanılan veya çalıştırılan bir silah,

malzeme kalemi veya sistemi kullanma kabiliyetine ilk ulaşma.

INITIAL OPERATIONAL CAPABILITY DATE İLK HAREKAT KABİLİYETİNE ULAŞMA

TARİHİ: Muharebe füze birliğinin; muharebe görevini yerine

getirmesine imkan verecek şekilde, ilk teçhiz edildiği, eğitildiği ve

lojistik desteğinin tesis edildiği tarih. İlk harekat kabiliyeti

tarihinin, her yeni füze sisteminde, muharebe teçhizatının,

onarım parçalarının, bakım teçhizatının ve yayımların verilmesi

ve yetişmiş personelle ikmali bakımından, bir gaye tarihi ile ortak

rolü vardır.

INITIAL OPERATIONAL TASKS İLK HAREKAT GÖREVLERİ: Bak. "tasks".

INITIAL PATH SWEEPING İLK YOL TEMİZLEMESİ: Deniz mayın harbinde,

müteakip mayın tarama gemileri için tehlike arzeden mayınlı bir

bölgenin içinden yol açma amacıyla yapılan ilk tarama.


INITIAL PHOTO INTERPRETATION REPORT İLK FOTOĞRAF YORUM

KIYMETLENDİRME RAPORU: Müşterek Taktik Hava

keşif/gözetleme görev raporunu takip eden, görevin yapılması

nedeni olan özel ihtiyaçlara cevap olacak yeni görüntünün ilk

okuma sonuçlarını sunan birinci aşama yorum raporu.

INITIAL POINT YÜRÜYÜŞ ÇIKIŞ NOKTASI: Çeşitli tali bölümlerinin birbiri

arkasından gelmeleri ile bir yürüyüş kolu veya bu kola ait

unsurun teşekkül ettiği ve hareketi emreden komutanın kontrolu

altına girdiği bir yer.

INITIAL POINT (NATO) İLK NOKTA: Hareket halindeki bir hedefin, bir

kıymetlendirme planı üzerinde tespit edildiği ilk nokta.

INITIAL PROGRAMMED INTERPRETATION REPORT İLK PROGRAMLI YORUM

KIYMETLENDİRME RAPORU: Programlı görev hedefleri veya

halihazırda bu hedeflerin yanında teşhis edilebilen diğer hayati

istihbarat bilgisi hakkında bilgi sağlayan (başka yerde

yayımlanmamış) standart görüntü yorum raporu.

INITIAL PROVISIONING İLK TEDARİK İŞLEMİ: Bir maddenin bir başlangıç hizmet

devresi için desteklenmesini ve elde bulundurulmasını temin

maksadıyla (yedek parça ve onarım parçaları, özel aletler, deney


teçhizatı ve destek malzemesi nevinden) gerekli madde çeşit ve

miktarının tespit işlemi. Bu işlem safhaları; ikmal kalemlerinin

tanıtılmasını, katalog, teknik talimname ve istihkak çizelgelerinin

hazırlanması için bilgilerin tespitini ve lüzumlu destek

maddelerinin, ilk nihai maddelerle birlikte teslimini temin için

talimatların hazırlanmasını içine alır.

INITIAL RADIATION İLK RADYASYON, BAŞLANGIÇ RADYASYONU: Bir

nükleer infilakla birlikte, infilakın sebep olduğu ateş topundan

yayılan nükleer radyasyon, ani radyasyon. Bu radyasyon; infilak

anında yayılan nötron ve gamma ışınları ile, yükselen ateş topu

ve duman sütununun yaydığı alfa, beta ve gamma ışınlarını ihtiva

eder. Artık radyasyonun aksine olarak, yer yüzündeki insan ve

eşya üzerine dağılması, kaynağın (nükleer buluttaki maddelerin)

yükselen bulut tarafından, arzın tesirli radyasyon menzili dışına

çıkarılması ile sona erer. Bak. "induced radiation", "residual

radioactivity".

INITIAL RECONNAISSANCE İLK KEŞİF: Zırhlı kuvvetlerde, bir taarruz

mevkiinden ileriye hareket etmeden az önce yapılan keşif.


INITIAL REQUIREMENTS KADRO İHTİYACI, İLK İHTİYAÇ: Askerleri ve birlikleri,

faal göreve alındıkları zaman teçhiz için lüzumlu bütün ikmal

maddeleri.

INITIAL RESERVES İLK YEDEK İKMAL MADDELERİ: Amfibi harekatta; normal

olarak hücum dalgalarının hemen ardından karaya çıkarılan

ikmal maddeleri. Bunlar genellikle muharebeye başlamak ve

daha üst ikmal tesisleri meydana getirilinceye kadar muharebeyi

devam ettirmek amacıyla kıyıbaşı faaliyetlerinin düzenlenmesini

sağlayacak kuvvetler, çıkarma timleri (battalion landing teams)

ve alay muharebe timlerinin (regimental combat teams) diğer

unsurları tarafından kullanılacak olan maddelerdir.

INITIAL RETURN İLK YOKLAMA: Yeni bir birlik tarafından verilen ve o birliğin

faal hizmetteki ilk gününün gece yarısına ait kuvvetini bildiren

rapor. Bak. "return".

INITIAL SOURCE OF SUPPLY İLK İKMAL KAYNAĞI: İkmal veya onay ve gerekli

işlem için isteklerin, istek sahipleri tarafından gönderildiği nokta.

Bu nokta; duruma göre, bir kara ordusu deposu, stok kontrol

noktası, ikmal stok noktası, bir tedarik makamı ve bürosu

olabilir. INITIAL SPARES AND/OR REPAIR PARTS: İLK YEDEKLER

VE/VEYA TAMİR PARÇALARI:


INITIAL SPARES İLK YEDEKLER:

INITIAL SPARES SUPPORT LIST İLK YEDEK DESTEK LİSTESİ:

INITIAL STRENGTH BAŞLANGIÇ KUVVESİ: Kara ordusu veya tali unsurlarının,

belirli bir dönem (mali yıl, takvim yılı, ay veya harekat) başındaki

fiili kuvvesi.

INITIAL STRENGTH OF ENEMY FORCES DÜŞMAN KUVVETLERİ BAŞLANGIÇ

KUVVESİ, DÜŞMAN KUVVETLERİ DEVRE BAŞI KUVVESİ: Kabul

edilmiş seferi kuruluş ve seferi teçhizat çizelgelerinde gösterilen

insan, silah ve malzeme miktarı. Bak. "effective strength of

enemy forces", "strength of enemy forces".

INITIAL UNLOADING PERIOD İLK BOŞALTMA SAFHASI: Amfibi harekatta

boşaltmanın öncelikle, özellik olarak taktik olduğu ve çıkartma

birliği ihtiyaçlarına anında cevap verebilmesi gerektiği gemiden

kıyıya doğru hareketin bir bölümü. Bu dönem içinde karaya

çıkarılması gereken tüm unsurlar seriler haline konulmuştur.

Bak. "general unloading period".

INITIAL VECTOR İLK VEKTÖR: Önleme uçağı tarafından havadaki bir nesneyi

önleme görevi verildikten sonra tutulacak ilk hakim yön.

INITIAL VELOCITY İLK HIZ: Bak. "muzzle velocity".


INITIATING DIRECTIVE HAREKAT BAŞLAMA DİREKTİFİ: Müşterek Kurmay

Başkanları, bu başkanlarca yetki verilmiş diğer komutanlar veya

yetkili bir üst makamca tesis edilmiş bir teşkilin komutanı

tarafından yayınlanan bir amfibi harekatı başlatma direktifleri.

INITIATION ATEŞLEME: 1. Patlama dizisinin ilk unsuru olarak kullanılan ve

uygun tahrikin alınmasıyla patlayıcı bir maddenin infilakını veya

yanmasını sağlayan bir cihazın hareketi. 2. (Nükleer) Kritik

aşamaya ulaşmış bir bölünebilir kütlenin zincirleme hareketini

başlatan hareket.

INITIATION OF PROCUREMENT ACTION TEDARİK İŞLEMİNİN BAŞLAMASI,

BAŞLATILMASI: Tedarik isteğinde bulunan ve karşılığı tahsisatı

gösteren onaylı dökümanın tedarik makamına gönderildiği tarih.

Bak. "procurement lead time".

INITIATIVE ŞAHSİ TEŞEBBÜS, İNİSİYATİF, GİRİŞKENLİK: Lüzumlu hallerde,

emir beklemeyerek ve neticenin sorumluluğunu yüklenerek,

kendiliğinden iş görme.

INITIATOR BAŞLATICI: Daha az hassas bir infilak maddesini patlatmak için

kullanılan, gayet hassas ve yüksek süratli infilak maddesi. Bunun


için en çok kullanılan madde, civa fülminat (mercury filminate)

tır.

INJURED IN ACTION MUHAREBEDE SAKATLANAN: Bak. "battle causalties".

INJURY YARALANMA, ZEDELENME, SAKATLIK: Kırık, yara, burkulma,

incinme, çıkık, sarsıntı, ezilme ve benzeri haller için kullanılan

terim. Bu terim; ayrıca çok sıcaktan veya devamlı olarak sıcağa

maruz kalmaktan doğan halleri de ihtiva eder. Bir toksik veya

zehirli maddeye maruz kalmaktan ileri gelen şiddetli

zehirlenmelerde -kirletilmiş yiyeceklerden meydana gelenler

hariç injury olarak sınıflandırılır. Bak. "battle casualty",

"casualty", "disabling" injury", "non-battle injury".

INLAND SEARCH AND RESCUE REGION KARA ARAMA VE KURTARMA

BÖLGESİ: Amerika Birleşik Devletleri anayurdunun Amerikan

kara suları hariç, yurt içi bölgeleri. Bak. "search and rescue

region".

INLAND WATER CROSSING İÇ SU YOLLARINDAN GEÇİŞ:

INLAND WATERWAY SERVICE İÇ SUYOLLARI HİZMETİ: Yurt içi suyollarını askeri

kontrol altında bulunduran ve işleten teşkilat.


INNER ARTILLERY ZONE İÇ TOPÇU BÖLGESİ: Hava savunma sahası içinde bir

yasak bölge. Bu bölge, silahla savunulan saha içinde belirli bir

hava parçasıdır. Buraya dost hava araçları hiç bir surette

giremezler.

INNER DEFENSE AREA İÇ SAVUNMA BÖLGESİ: Bak. "air defense restricted

area".

INNER HARBOR AREA İÇ LİMAN BÖLGESİ: İç liman savunma birlikleri

tarafından korunan deniz sahası. İç liman bölgesi bir liman içinde

kalan kanalları da ihtiva eder.

INNER TRANSPORT AREA İÇ ULAŞTIRMA SAHASI: Kıyıya durumun

müsaadesi nispetinde yakın ve çıkarmanın büyük kısmının

yapıldığı saha. Normal olarak, ulaştırma grubu, düşman

müdahalesi ihtimali azaldıktan sonra, iç ulaştırma bölgesine

intikal eder. Bak. "transport area".

INNOCENT SUÇSUZ, MASUM:

INOPERATIVE TIME HÜKÜMSÜZ SÜRE: Bir mahpusun hapis cezasına

mahsup edilmemesi gereken süre.


INPATIENT HASTANEDE YATILI TEDAVİ GÖREN HASTA: Bir hastanede veya

dispanserde yatarak tedavi gören ve hastanece iaşe edilen

hasta. Bak. "outpatient".

INPUT GİRDİ: İstihsalde kullanılan üretim unsurlar ve mallar.

INPUT DATA GİRİŞ VERİLERİ: Bir aygıta veya bir bilgisayar programına giren

veya girecek bilgiler.

INPUT DEVICE GİRİŞ AYGITI: Bir başka aygıta bilgi taşımak için kullanılan aygıt

veya aygıtlar grubu.

INPUT EQUIPMENT GİREN BİLGİ TEÇHİZATI (HV.): Bilgi ve emirleri, bir

otomatik bilgi işlem sistemine aktarmada kullanılan teçhizat.

INPUT PROCESS GİRİŞ İŞLEMİ: Bir aygıta bilgiyi alma işlemi.

INQUIRY TALEP: Bir kompüter biriktirme cihazı muhteviyatının

sorgulamasına başlatma tekniği.

INSCRIPTION HABERİ KALIPLAMA: Kriptografide, bir haberin kalıp halinde

yazılması.

INSECT VECTORS PORTÖR HAŞERE: Hastalık meydana getirebilecek mikrop

taşıyan Hexapod (altı ayaklılar) sınıfına mensup sivri sinek, bit,

pire, kara sinek ve diğer böcekler.


INSERTED GROUPING (RADAR) DAHİL EDİLMİŞ GRUPLAMA (RADAR): Homojen

satıh malzeme bölgesinin değişik malzeme bölgesine dahil

edilişi. Bak. "homogeneous area".

INSET EK HARİTA: Haritacılıkta, daha geniş bir haritanın sınırları içine

yerleştirilmiş ayrı bir harita. Üç şekli vardır: a. Coğrafi olarak

paftanın dışında bulunan ancak yayınlamayı kolaylaştırmak üzere

buraya dahil edilen genellikle aynı ölçekteki harita parçası. b.

Haritanın daha büyük ölçekte yapılmış bir bölümü. c. Bir mevkiyi

tespit amacıyla dahil edilen çevredeki bölgeleri gösteren daha

küçük ölçekte yapılmış harita.

INSHORE PATROL KIYI SULARINDA YAPILAN KARAKOL: Genellikle bir kıyı

savunma bölgesinde faaliyette bulunan bir deniz savunma

karakolu. Bu karakol; liman savunmasının bütün unsurlarını, kıyı

gözetleme şebekesini (coastal lookout system), karakol deniz

araçlarını, destek üslerini, uçakları ve kıyı muhafaza

istasyonlarını içine alır.

INSIGNIA İŞARET, ALAMET, SEMBOL: Rütbe, teşkilat, derece, sınıf ve

hizmet göstermek üzere, üniforma üzerine takılan tanıtma

işareti. Bak. "enlisted combat insignia", "enlisted noncombatant

insignia" ve "combat commander's insignia". INSPECT AND


REPAIR ONLY AS NECESSARY TECHNIQUE: ANCAK LÜZUMUNDA

MUAYENE VE ONARIM TEKNİĞİ:

INSPECTION TEFTİŞ, DENETLEME: Silahların kontrolunda; silahların kontrol

tedbirlerine uygunluğunu fiili tespit işlemi.

INSPECTION ARMS SİLAHIN MUAYENE DURUMU: Tüfek, otomatik tüfek,

karabina, tabanca vesairenin muayene durumu. Bu vaziyette

silah, muayeneye hazır ve fişek yatağı açık vaziyette tutulur.

INSPECTION INTERCHANGE AGREEMENT MUAYENE MÜBADELE ANLAŞMASI:

İki veya daha çok tedarik makamı arasındaki bir anlaşma. Bu

anlaşmaya göre; tek bir muayene makamı, bir müteahhit

atölyesinde gerekli tedarik muayene hizmetlerini yapar.

INSPECTION REPORT TEFTİŞ RAPORU, DENETLEME RAPORU: Genel

müfettişin tespit ettiği bir örneğe göre, genel bir teftiş hakkında

hazırlanan rapor. Bu rapor, müfettişin kanaatlarını ve bunları

destekleyen ilişik dökümanları ihtiva eder.

INSPECTOR MÜFETTİŞ, DENETLEYİCİ:

INSPECTOR GENERAL GENEL MÜFETTİŞ: Bir genel müfettiş. olarak

görevlendirilen ve bir komutanlık, müessese veya faaliyet


merkezinin disiplin, verim ve ekonomisi ile ilgili her faaliyet

safhasını inceleyip bu konuda rapor veren bir subay.

INSPECTOR GENERAL INQUIRY GENEL MÜFETTİŞ SORUŞTURMASI (TETKİK

KURULU SORUŞTURMASI): Terim, genel müfettiş

araştırmalarında kullanıldığı takdirde; a) bir isnat, hal ve durum

ile ilgili olarak emri veren makama açık ve yerinde işlem için

sağlam bir mesnet temin gayesiyle, genel müfettiş tarafından

isnat, hal veya durum raporları üzerinde yapılan inceleme; b)

emri veren makama, bir genel müfettiş araştırmasına sebep

olacak bir mesnet temini maksadıyla bir isnat, hal veya durumda

gerçeklik bulunup bulunmadığını tespit için bir genel müfettiş

tarafından yapılan incelemedir. Görülecek lüzumun derecesine

göre, yeminli tanıklığa ve diğer delillere baş vurabilir ve standart

formda bir rapor doldurulur. Bir genel müfettiş soruşturması;

Kara Kuvvetleri Komutanı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay

Başkanı karargahlarında genel müfettiş bulunan komutanlıklar

ve bu komutanlıklardaki kıdemli genel müfettişler tarafından

istenebilir.

INSPECTOR GENERAL INSPECTION GENEL MÜFETTİŞ DENETLEMESİ (TETKİK

KURULU DENETLEMESİ): Kara Kuvvetleri Komutanlığına mensup


bir komutanlık, müessese veya kuruluş merkezinin bir görevi,

disiplin hali, yeterlik derecesi ve iktisadi tutumundaki verimi ile

ilgili olarak, bir genel müfettiş tarafından yapılan inceleme. Bak.

"annual general inspection", "limited special inspection",

"procurement inspection", "technical proficiency inspection" ve

"unlimited special inspection".

INSPECTOR GENERAL INSPECTION REPORT GENEL MÜFETTİŞ DENETLEME

RAPORU (TETKİK KURULU DENETLEME RAPORU): Bir

komutanlığın görevi, disiplin durumu yeterlik derecesi, iktisadi

tutumundaki verimi hakkında komutana bilgi vermek ve teklifte

bulunmak üzere, genel müfettiş tarafından, standart bir form

halinde hazırlanan bir rapor.

INSPECTOR GENERAL INVESTIGATION GENEL MÜFETTİŞ ARAŞTIRMASI

(TETKİK KURULU ARAŞTIRMASI): Emri veren komutana; bir isnat

hal veya dûrumla ilgili olarak, açık ve yerinde işlem için sağlam

bir mesnet gayesiyle, böyle bir isnat, hal veya durum raporu

üzerinde genel müfettiş tarafından yapılan ve yeminli tanıklık,

vesaire ile maddi delillerin sistemli şekilde tedarikini,

incelenmesini ve kıymetlendirilmesini de içine alan bir inceleme.

Bu inceleme sonunda, standart formda bir rapor verilir. Böyle bir


araştırma; Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı

bünyesinde genel müfettiş bulunan komutanlıklar ve

makamlarca emredilebilir.

INSPECTOR GENERAL SURVEY GENEL MÜFETTİŞ İNCELEMESİ (TETKİK KURULU

İNCELEMESİ): Soruşturma veya denetlemelerle elde edilen

bilgilerin dikkatle incelenmesine ve kıymetlendirmesine

dayanarak, belirli bir konu veya faaliyet sahasına ait gerçeklerin

bulunup ortaya çıkarılması.

INSPECTOR GENERAL'S CORPS TEFTİŞ DAİRESİ TEŞKİLATI, TETKİK KURULU

TEŞKİLATI: Teftiş Dairesine bağlı subaylar ve bu daire ile ilgili

teşkilat.

INSPECTOR GENERAL, THE- TEFTİŞ DAİRESİ BAŞKANI: Teftiş Dairesinin

başkanı olan subay. Vazifesi, ordunun durumu hakkında Kuvvet

Komutanlığı Kurmay Başkanına bilgi vermektir.

INSTALLATION TESİS: 1. Belirli görevleri destekleyen aynı bölgede yerleştirilmiş

bir binalar grubu. Tesisler bir üssün unsurları olabilirler. Bak.

"base". 2. Sabit veya yarı sabit bir mevkide; binaları, yapı

teçhizatı ve iskele, şube hatları, giriş yolları, fener ve şamandıra

gibi yardımcı kolaylık tesisleri ile birlikte bir askeri faaliyet


merkezi. Bak. "base", "base complex". 3. Kara Kuvvetleri

Komutanlığı emriyle tesis edilip içindeki çalışmaların bu

komutanlık hesabına yürütüldüğü ve kendi kontrolü altında

bulundurulduğu gayri menkuller ile bunlara; ait değişiklik ve

ilaveler. Tesislerin birbirine bitişik veya ayrı askeri arazi dahilinde

bulunmaları halinde müşterek mülk bir tek tesis ve ayrı ayrı

görevler bu tesisin faaliyetleri olarak adlandırılır. 4. Esas

itibarıyla malzeme imali veya araştırma geliştirme maksadıyla

kullanılan veya bu maksat için faydalı olan bir tesis. Bu gibi

tesisler ya devlet malıdır, devlet tarafından işletilir, ya devlet

malıdır özel kişiler tarafından işletilir, ya da özel kişilere aittir ve

kendileri tarafından işletilir.

INSTALLATION AND CHECKOUT MONTAJ VE KONTROL (HV.): Tesislerin

programlanmış görevi yerine getirme hususundaki kabiliyetini

göstermek üzere, bir füze atış sistemi, füze bakım ve montaj

atölyesi, güdüm tesisi ve yere dönüş aracı tesisinde kurulmuş

veya kullanılmakta olan teçhizatın mahallinde, birleştirme

kontrolleri ve denetlemesiyle ilgili işlemler.

INSTALLED PROPERTY SABİT MENKUL MAL: Bir gayrimenkule yerleştirilmiş

veya tespit edilmiş; fakat icabında, yapıya zarar vermeden


yerinden ayrılıp başka yere nakli kabil olan teçhizat, alet, makine

vesaire eşya.

INSTANTANEOUS FUSE HASSAS TAPA: Müsademe anında, toprağa girmeden

evvel mermiyi paralandıran ve ufak bir mermi çukuru meydana

getiren top. Bak. "fuze".

INSTANTANEOUS READOUT ANINDA OKUMA, ANINDA BİLDİRME (HV.):

Gönderilecek bir bilginin, bir radyo vericisi tarafından

hesaplanmasıyla birlikte anında haber verilmesi.

INSTANTANEOUS VERTICAL SPEED INDICATOR Bak. "vertical speed

indicator".

INSTRUCT ÖĞRETMEK: Herhangi bir bilim konusunda başka birine bilgi

vermek.

INSTRUCTION KOMUT: Bir işlemi ve öğelerin değer veya yerlerini belirten bir

deyim. Talimat.

INSTRUCTION FIREÖĞRETİM ATIŞI: Bir öğretmen yardımı ile ve çok defa,

karşılıklı eğitim usulü ile bir atış yerinde yapılan atış tatbikatı.

INSTRUCTION SCHEDULEÖĞRETİM PROGRAMI:


INSTRUCTIONAL MATERIALS ÖĞRETİM MALZEMESİ (HV.): Bir öğretim

kursunda öğrencilerin öğretimi veya inceleme maksadıyla

faydalanılan öğretici mahiyetteki bütün eserler, dökümanlar ve

neşriyat.

INSTRUCTIONAL OBJECTIVES ÖĞRETİM HEDEFLERİ:

INSTRUCTIONAL PLAN ÖĞRETİM PLANI:

INSTRUCTIONAL TECHNOLOGY ÖĞRETİM TEKNOLOJİSİ:

INSTRUMENT ALET: Belli bir işi yapmak için kullanılan teknik ve fenni herhangi

bir vasıta.

INSTRUMENT APPROACH PROCEDURE ALETLE YAKLAŞMA USULÜ: İlk iniş

yaklaşmasının başlangıcından inişe, veya görerek iniş

yapılabilecek bir noktaya veya pas geçilmiş yaklaşma usulünün

başlatıldığı noktaya bir uçağın düzgün gelmesi için önceden

belirlenmiş bir düz prosedür.

INSTRUMENT DIRECTION ALET İSTİKAMETİ: Havada yüksek bir

paralanmanın batarya mevziindeki bir alet üzerinde görülen ve

tespit edilen istikameti. Bu istikamet, bilahare batarya subayının

hesaplanmış veya ölçülmüş yan açısı bağlama miktarını kontrol

etmesini ve düzeltme yapmasını mümkün kılar.


INSTRUMENT FLIGHT ALETLİ UÇUŞ: Bir uçağın uçuş yolu ve irtifasının yalnız

aletlere göre kontrol edildiği uçuş. Bak. "blind flying".

INSTRUMENT FLYING ALETLİ UÇUŞ: Bak. "Instrument fligt".

INSTRUMENT LANDING SYSTEM ALETLİ İNİŞ SİSTEMİ: Uçaklara inişte

yardım maksadıyla kullanılan ve en uygun iniş noktasından

mesafe işaretleri de dahil yanlamasına ve dikey güdüm temin

eden bir telsiz seyrüsefer sistemi. Bak. "localizer".

INSTRUMENT LIGHT ALET AYDINLATMA LAMBASI: Aletler ve özellikle, optik

aletler, uçuş aletleri ve top kundakları üzerindeki taksimat ve

kadranların, karanlıkta görülmesini mümkün kılan lamba.

INSTRUMENT PANEL GÖSTERGE TABLOSU: Mekanik, hidrolik, elektrikli ve

kimyasal cihazların çalışmalarını ölçen ve kontrol eden gösterge

tablosu.

INSTRUMENT RECORDING PHOTOGRAPHY ALET KAYIT FOTOĞRAFI: Alet

verilerinin fotoğrafı.

INSTRUMENTAL ERROR ALET HATASI: Bak. "systematic error",

INSTRUMENTATION ALETLE TEÇHİZ (HV.): Bu gibi aletleri her biri asgari yer

kaplayacak, asgari ağırlık verecek fakat müessir iş görecek


şekilde planlayıp bir füze, uzay aracı veya benzeri vasıtaya

yerleştirme.

INSTRUMENTATION SITE ALETLE TEÇHİZ EDİLMİŞ MEVKİ (HV.): Füzelerin,

uçakların veya uzay araçlarının gözetlenmesi, güdümü veya

kontrolünde kullanılacak aletlerin monte edilmesi için

faydalanılan dünya veya nazari olarak ay üzerindeki bir mahal.

INSTRUMENTED RANGE ALETLİ ATIŞ YERİ (HV.): Belirli hedefler ve

programlanmış güdüm, kontrol ve kayıt işlerine ait optik,

elektronik ve ses aletleriyle teçhiz edilmiş bir füze, roket aracı

veya topçu mermisi atış yeri.

INSTRUMENTED VEHICLE ALETLİ ARAÇ (HV.): Seyir esnasında durumları

tespit ve bildirmek üzere içine alet yerleştirilmiş bir deney

küreyi, uydu veya diğer kapalı araç.

INSUBORDINATION İTAATSİZLİK, SERKEŞLİK: Otoriteye karşı gelme, kanuni

emirlere karşı direnme, saygısızlık.

INSURANCE SİGORTA: Bak, "United States Government Life Insurance",

"National Service Life Insurance", "gratuitous indemnity".

INSURANCE ITEM SAĞLAM MADDE, GARANTİLİ MADDE (HV.): Periyodik

değiştirilmesi veya eskimesi olmayan bir madde. Böyle bir


maddenin değiştirilmesi lüzumu o kadar seyrek vaki olur ki

ihtiyaç, icabında, Amerikan Hava Kuvvetleri stoklarında asgari

miktarda tutulan (mesela bir veya iki) merkezi bir depolama

noktasından veya müteahhit kaynaklarından karşılanır.

INSURANCE TYPE PARTS DEMİRBAŞ PARÇALAR, UZUN ÖMÜRLÜ PARÇALAR:

Yıpranma oranı çok düşük, seyrek kullanılır, genellikle ağır ve

büyük hacimde ve, normal olarak, yalnız depo bakım seviyesinde

faydalanılan parçalar.

INSURGENCY İSYAN, AYAKLANMA: Yıkıcı faaliyet ve silahlı çatışma vasıtasıyla

anayasal bir hükümeti devirmeye yönelik teşkilatlı bir eylem.

INTANGIBLE ASSETS MADDİ OLMAYAN AKTİF: İhtira hakkı, fikir hakkı gibi

maddi olmayan haklar.

INTEGER TAM SAYI:

INTEGRAL TÜMLEV:

INTEGRAL TANK İÇ YAKIT DEPOSU, SABİT YAKIT DEPOSU (HV.): Bir uçak veya

füzenin normal çatısı içinde bulunan ve cidar olarak aracın kendi

cidarlarından faydalanılan bir yakıt veya yakıcı madde {oxidizer)

tankı.
INTEGRATED COMMUNICATIONS SYSTEM BİRLEŞTİRİLMİŞ MUHABERE

SİSTEMİ: Tek taraflı veya müşterek bir esasa dayanan bir sistem.

Bir mesaj, bu sisteme dahil olan herhangi bir muhabere merkezi

tarafından alınıp dosyalanabilir ve, yolda yeniden işleme tabi

tutulmaksızın, yani aynı sistem içindeki bu işi yapabilecek diğer

bir muhabere merkezi tarafından, gönderilen makama

(addressee) teslim edilebilir. Böyle bir sistemi usullerde

yeknesaklığı, müteaddit sınıflar tarafından işletilen muhtelif

muhabere sistemleri arasında sağlam irtibatı ve lazım gelen

aktarmalı çalışmalar için tedbirler alınmış olmasını icap ettirir.

INTEGRATED COURSE TÜMLEŞTİRİLMİŞ/BİRLEŞTİRİLMİŞ KURS:

INTEGRATED DEFENSE BİRLEŞTİRİLMİŞ SAVUNMA: İki veya daha çok hassas

bölgenin tek bir genel savunma ile savunulduğu hava savunması.

INTEGRATED FIRE CONTROL SYSTEM ENTEGRE ATIŞ KONTROL SİSTEMİ: Esas

olarak elektromanyetik cihazlarla takviyeli elektronik

vasıtalardan faydalanarak tespit ve takip, esasların

hesaplanması, silahın tevcih ve ateşlenmesi işlerini birleştiren

sistem.
INTEGRATED LOGISTIC SUPPORT ENTEGRE LOJİSTİK DESTEK: Bir sistemin

kullanım süresi boyunca, etkin ve ekonomik desteğini temin

maksadıyla gerekli tüm destek mütalaalarının bir terkibi. Sistem

iktisap ve çalıştırılmasının tüm diğer veçhelerinin dahili bir

bütünüdür.

INTEGRATED MATERIAL MANAGEMENT BİRLEŞTİRİLMİŞ MALZEME

YÖNETİMİ: Tek bir teşkilat tarafından bir Federal ikmal

grubu/sınıfı emtia veya kalem için tüm Savunma Bakanlığı

sorumluluğunun tatbiki. Normal olarak gereksinimlerin

hesaplanması, finansman, bütçe temini, depolama, dağıtma,

kataloglama, standartlaştırma ve ikmal fonksiyonlarını kapsar.

INTEGRATED REVISION DÜZELTİLMİŞ BİRLEŞİK BASKI: Bir teşkilat ve malzeme

kadrosunun yayınlanmış bütün diğer değişikliklerle beraber yeni

ve onaylanmış değişiklikleri de ihtiva eden, elektrikli bir hesap

makinesiyle yapılmış, düzeltmeli nüshası. Bu değişiklikler evvelce

yayınlanmış temel çizelge ile birleştirilmiş ve cari standartlara

uygun olarak yenileştirilmiştir.

INTEGRATED STAFF BİRLEŞTİRİLMİŞ KARARGAH: Karargah müessesesinde

bir mevkiye milliyet veya sınıfına bakılmaksızın sadece bir


subayın atandığı bir karargah heyeti. Bak "combined staff",

"joint staff", "parallel staff", "staff".

INTEGRATED WARFARE ENTEGRE HARP: Herhangi bir muharebe ortamında,

düşman kuvvetlerin konvansiyonel silahları, konvansiyonel

olmayan silahlarla müştereken kullandıkları askeri harekatın

icrası.

INTEGRATING ACCELEROMETER TAMAMLAYICI AKSELEROMETRE, ÇIKIŞ

İŞARETLİ AKSELEROMETRE (HV.): Kendi hasar ekseni boyunca

ivme kuvvetlerini ölçen ve hızla orantılı bir çıkış işareti veren

elektromekanik bir cihaz. .

INTEGRATING CIRCUIT ENTEGRASYON DEVRESİ: Harekete geçmesi, etkinin

zaman entegraline bağlı olan bir devre.

INTEGRATING CONTRACTOR ORTAK SORUMLU MÜTEAHHİT (HV.): Ortak

müteahhit faaliyet teçhizatının zaman bakımından

planlanmasıyla sistem kontrolü ve müteahhitlerden bir kaçı

arasında müşterek belirli destek hizmetlerinin temini

sorumluluğu verilmiş müteahhit.

INTEGRATION BİRLEŞTİRME: 1. İstihbarat çarkında, değerlendirilmiş bilginin

seçilmesi ve kombinasyonu ile bir şeklin oluşturulduğu bir safha.


2. Fotoğrafçılıkta; zaman bazında bir kaç taramada ortaya çıkan

vasat radar resminin basılabilmesi işlemi, veya bir kaç fotoğraf

görüntüsünün tek bir görüntü halinde birleştirilmesi işlemi. 3.

ENTEGRASYON: Bak. "data system integration".

INTEGRATION (IADB) BİRLEŞTİRME: Değerlendirilmiş bilginin seçilmesi ve

kombinasyonu vasıtasıyla bir istihbarat şekli temin etme işlemi.

INTEGRATION (NATO) BİRLEŞTİRME: Fotoğrafçılıkta; zaman bazında bir kaç

taramada ortaya çıkan vasat radar resminin basılabilmesi işlemi,

veya bir kaç fotoğraf görüntüsünün tek bir görüntü halinde

birleştirilmesi işlemi.

INTELLIGENCE (NATO) İSTİHBARAT: Yabancı ülkeler, düşman veya muhtemel

düşman kuvvetler veya unsurlar, veya gerçek veya muhtemel

harekat bölgeleri hakkındaki bilginin işlenmesi sonucu çıkan

ürün. Terim, bu sonucu veren faaliyet, bu tip faaliyetle ilgili

kuruluşlar içinde geçerlidir. Bak. "basic intelligence", "combat

intelligence", "security intelligence"; "strategic intelligence",

"target intelligence", "technical intelligence":

INTELLIGENCE (SAVUNMA BAKANLIÐI) İSTİHBARAT: Yabancı ülkeler veya

bölgelerle ilgili mevcut bilgilerin toplanması, işleme tabi


tutulması, birleştirilmesi, analizi, değerlendirilmesi ve

yayınlanması sonucu çıkan netice. Bak. "basic intelligence",

"biographical intelligence", "combat intelligence",

"communications intelligence", "counter-intelligence",

"departmentalintelligence", "economic intelligence", "electronic

intelligence", "evasion and escape intelligence", "interception",

"military geography", "national intelligence", "operational

intelligence", "political intelligence", " scientific intelligence",

"signal intelligence", "sociological intelligence", "staff

intelligence", "strategic air intelligence", "strategic intelligence",

"strategic psychological warfare intelligence", "target

intelligence", "terrain intelligence" ve "weather intelligence".

INTELLIGENCE AGENCY İSTİHBARAT BÜROSU: Bir teşkil veya teşkilin ast

kısımlarından biri. Bu kısım veya teşkil; esas itibarıyla, bilgi

toplamak, toplanan bilgileri istihbarat haline getirmek ve elde

edilen istihbaratı ilgililere dağıtmaktan sorumludur.

INTELLIGENCE ANNEX İSTİHBARAT EKİ: Düşmanın durumu istihbarat

görevinin tayini ve istihbarat idari usulleri hakkında detaylı bilgi

sağlayan bir harekat emri veya planının destekleyici dökümanı.

INTELLIGENCE BULLETIN İSTİHBARAT BÜLTENİ:


INTELLIGENCE COLLECTION HABER TOPLAMA: İstihbaratta; haber

kaynaklarının toplama unsurları tarafından, sistematik olarak

çalıştırılması ve bu suretle elde edilen bilgi ve haberlerin ilgili

istihbarat kısmına verilmesi.

INTELLIGENCE COLLECTION AND PRODUCTION AGENCIES HABER TOPLAMA

VE İSTİHBARAT HALİNE GETİRME UNSURLARI:

INTELLIGENCE COLLECTION PLAN İSTİHBARAT TOPLAMA PLANI: Bir

istihbarat ihtiyacını karşılamak maksadıyla mevcut bütün

kaynaklardan bilgi toplanması ile ilgili bir plan. Bu plan, özellikle,

esas bilgi unsurlarını gerekli süre içinde bilgi toplama

kaynaklarına verilecek emir veya bunlardan yapılacak istek

haline intikal ettiren mantıki bir hazırlıktır. Bak. "intelligence

cycle", "intelligence process".

INTELLIGENCE COMMUNITY MERKEZ İSTİHBARAT GRUBU (HV.): Hükümet

merkezinde; istihbarat toplanması kıymetlendirilmesi, istihbarat

olarak meydana çıkarılması ve dağıtımı ile ilgili Amerikan

İstihbarat makamlarının heyeti umumiyesi.

INTELLIGENCE CONTINGENCY FUNDS İSTİHBARAT İHTİMAL FONLARI: Diğer

fonların kullanımı mümkün olmadığı zaman veya istihbarat


birliğinin görevini tehlikeye atacağı veya engelleyeceği zaman

istihbarat faaliyetleri için kullanılmak üzere tahsis edilmiş fonlar.

INTELLIGENCE CYCLE İSTİHBARAT ÇARKI: Bilginin istihbarata çevrildiği ve

kullananların istifadesine sunulduğu safhalardır. Çarktaki 5

aşama şunlardır: a. PLANLAMA VE YÖNELTME: İstihbarat

ihtiyaçlarının belirlenmesi, bir toplama planının hazırlanması,

bilgi toplama vasıtalarına emirlerin ve isteklerin yayımlanması ve

toplama vasıtalarının üretkenliğinin sürekli kontrolü. b.

TOPLAMA: Bilginin iktisabı ve bu bilginin işlem yapan ve/veya

istihbarat üreten unsurlara tedariki. c. İŞLEM: Toplanan bilginin

istihbarat üretmeye uygun bir şekle çevrilmesi. d. ÜRETİM: Tüm

kaynaklardan gelen bilginin birleştirilmesi, analizi,

değerlendirilmesi ve yorumlanması vasıtasıyla bilginin

istihbarata çevrilmesi ve bilinen ve beklenen kullanıcı

ihtiyaçlarını destekleyecek istihbarat sonuçlarının hazırlanması.

e. YAYIMLAMA: İstihbaratın kullanıcılara uygun bir şekilde

aktarılması.

INTELLIGENCE DATA BASE İSTİHBARAT VERİ BAZI (ESASI): İstihbarat

verilerinden elde bulundurulanların toplamı ve verilen bir

teşkilattaki bitirilmiş istihbarat sonuçları.


INTELLIGENCE DATA HANDLING SYSTEMS İSTİHBARAT BİLGİLERİ İŞLEME

SİSTEMİ: Ham bilgi ve istihbarat bilgilerini ihtiyaç duyulduğu

şekilde işleme tabi tutan ve idare eden bilgi sistemleri. Genel

amaçlı kompüterler, kompüter bilgi verme-alma teçhizatı ve

döküman ve fotoğraflar için otomatik biriktirme ve çağırma

teçhizatı ile tavsif edilirler, otomasyon, istihbarat bilgi işlem

sistemlerinin belirgin bir özelliğidir. Tek sistem elemanları

otomatikleştirilebilir veya el ile işletilebilir.

INTELLIGENCE ESTIMATE İSTİHBARAT DURUM MUHAKEMESİ: İlerideki

muhtemel, olayların ihtimal derecesini, gelişmeleri ve/veya

harekat tarzları ve bunların doğurduğu sonuçları ve neticelerini

tahmin eden durum muhakemesi. Bak. "intelligence estimate of

the situation".

INTELLIGENCE ESTIMATE OF THE SITUATION İSTİHBARAT DURUM

MUHAKEMESİ: Bir düşman veya muhtemel düşman için imkan

dahilinde bulunan hareket tarzlarının ve bu hareket tarzlarına

vereceği muhtemel öncelik sırasının tayin ve tespiti bakımından,

özel bir durum veya şartla ilgili istihbarat unsurları üzerinde

yapılan bir değerlendirme. Bak. "estimate of the situation".


INTELLIGENCE FOR PSYCHOLOGICAL WARFARE PSİKOLOJİK HARP

İSTİHBARATI: Psikolojik harbin idaresini desteklemek için

lüzumlu olan istihbarat.

INTELLIGENCE INTERPRETATION İSTİHBARAT DEĞERLENDİRMESİ: Yeni elde

edilen bilgilerin muhtemel değerini ortaya çıkarmak için yapılan

analiz.

INTELLIGENCE JOURNAL İSTİHBARAT CERİDESİ: Belirli bir dönemi, genellikle 24

saati, kapsayan istihbarat faaliyetlerinin kronolojik kaydı. Gelen

ve giden mesajların ve raporların, meydana gelen önemli

olayların ve yapılan işlemlerin bir endeksidir. Kalıcı ve resmi bir

kayıttır.

INTELLIGENCE MAP İSTİHBARAT HARİTASI, İSTİHBARAT DURUM HARİTASI:

Bir komutanlığın istihbarat kısmında toplanan bilgilerin

işaretlendiği harita. İstihbarat haritası, düşman hakkında elde

edilen bilgilerden bir haritaya çizilecek olanların hepsini gösterir.

Buna "intelligence situation map" de denir.

INTELLIGENCE NET İSTİHBARAT ÇEVRİMİ: Düşman hakkındaki kıymetli

askeri bilgileri yaymak için kullanılan telsiz istasyonları çevrimi.


INTELLIGENCE OFFICER İSTİHBARAT SUBAYI, S2: Tugay hariç daha küçük

birliklerde istihbarat kısmını idare eden subay. Buna kısaca "S2"

de denir.

INTELLIGENCE PHOTOGRAPHY İSTİHBARAT FOTOĞRAFÇILIĞI: Yerdeki faaliyetler

ve tesisler hakkında bilgi elde etmek için, hava araçlarından

fotoğraf alınması ve bunların tahlil ve tefsiri. Bak. "photography"

ve "reconnaissance photography".

INTELLIGENCE PLAN İSTİHBARAT PLANI: Bir harekat planının istihbaratla

ilgili teferruatı ihtiva eden eklerinden biri. Bu plan, normal

olarak, düşman durumunun özetini, esas bilgi unsurlarını, keşif

ve gözetleme vazifelerini, harp esirlerini, ele geçirilmiş döküman

ve malzemeyi, harita ve fotoğrafları, düşman istihbaratına karşı

koymayı, yardımcı unsurları, müteferrik konuları, raporları ve

bunların dağıtımını ihtiva eder.

INTELLIGENCE PROCESS İSTİHBARAT İŞLEMİ: Haberlerin toplanıp istihbarata

çevrilmesi ve elde edilen sonuçlardan, ihtiyacı olanların

yararlandırılması tedbirleri. Bu tedbirler, genel olarak üç safhada

toplanır: a. TOPLAMA: Belirli bir istihbarat konusu ile ilgili

haberlerin tedarik ve seçilmesi. b. SONUÇ ÇIKARMA, YORUM:

Toplanmış bilgilerde güven derecesinin mantık yolu ile


araştırılması, üzerlerinde yapılacak analizle uygun sonuçların

çıkarılması ve gerekirse, bu sonuçların planlama muvacehesinde

yorumlanması. c. YAYIM: İstihbaratın, münasip form (ağızdan,

grafik, veya yazılı) halinde, ihtiyacı olan makamlara gönderilmesi.

Bak. "intelligence collection plan".

INTELLIGENCE RELATED ACTIVITIES İSTİHBARAT İLE İLGİLİ AKTİVİTELER: 1.

Birleştirilmiş savunma istihbarat programı dışında olan ve (a)

yabancı unsurlar hakkındaki hassas bilgi için harekat

komutanlarının görevlendirmesine cevap veren; (b) ilk görevi

harekat halindeki kuvvetleri desteklemek olan ulusal istihbarat

topluluğu görevlendirme sistemlerine cevap veren; (c) istihbarat

görevleri için personeli eğiten; (d) bir istihbarat ihtiyatı temin

eden veya; (e) istihbarat veya ilgili imkan ve kabiliyetlerin

araştırma ve geliştirmesine ithaf edilmiş faaliyetlerdir. 2. Önde

gelen görevi acilen kullanılacak hedef bilgisi sağlama haline

gelen bir hedef sistemi ile yakınen bütünlenen programlar

özellikle hariç tutulmuştur.

INTELLIGENCE REPORT İSTİHBARAT RAPORU: Genellikle tek bir konu hakkında,

taktik harekatlarda komutanlığın her seviyesinde yapılmış ve

bilginin zaman hassasiyeti gözönünde bulundurularak mümkün


olduğu kadar çabuk yayımlanmış özel bilgi raporu. Buna

INTREP'de denir. İstihbarat raporuna, genel olarak, bir de harita

eklenir.

INTELLIGENCE REPORTING İSTİHBARAT RAPOR VERME SİSTEMİ,

İSTİHBARATI RAPOR ETME: Bilgilerin hazırlanması ve herhangi

bir vasıta ile gönderilmesi. Terim, daha çok haber toplayıcılar

tarafından hazırlanıp mensup olduğu karargaha, bir karargahtaki

istihbarat unsurundan da, istihbarat yapan bir veya daha çok

unsura gönderilen raporlara inhisar eder. Böylece bu dar anlam

içinde dahi istihbarat bildirme hem toplama hem yayma

anlamlarını içine alır. Terimi hem normal hem ihtisas istihbarat

raporlarına uygulanır. 8ak. "normal intelligence reports",

"specialist intelligence reports". INTELLIGENCE REPORT OF

COUNTERINTELLIGENCE (INTREP-CI): İSTİHBARATA KARŞI

KOYMA RAPORU:

INTELLIGENCE REQUIREMENTS İSTİHBARAT İSTEKLERİ: İstihbarat hizmeti

tarafından fiili çalışmaya ihtiyaç gösteren resmi bir talep veya

hareket tarzı ifadesi. Bak. "essential elements of information" ve

"order for information".

INTELLIGENCE REVIEW İSTİHBARAT MECMUASI, DERGİSİ:


INTELLIGENCE SCHOOL; THE- İSTİHBARAT OKULU:

INTELLIGENCE SECTION İSTİHBARAT KISMI II. KISIM, S-2: Tugay hariç daha

küçük birliklerde (yani genel karargahı bulunmayan birliklerde),

istihbarat ve düşman istihbaratına karşı koyma faaliyetlerini

planlayan ve bunlara nezaret eden kısım. Buna kısaca "S-2" de

denir. Bak. "military intelligence section".

INTELLIGENCE SERVICE İSTİHBARAT HİZMETİ: Bir komutanlığın, düşman

hakkında kıymetli askeri bilgi toplayan şube veya kısmı.

INTELLIGENCE SITUATION MAPİSTİHBARAT DURUM HARİTASI: Bak.

"Intelligence map".

INTELLIGENCE SUBJECT CODE İSTİHBARAT KONU KODU: Genel istihbarat

döküman referans hizmeti tarafından istendiği şekilde istihbarat

raporlarında bulunan bilginin endekslenmesi için bir konu ve

saha referansları sistemi.

INTELLIGENCE SUMMARY İSTİHBARAT ÖZETİ: Sık aralıklarla istihbarat

konularının bir özetini veren özel rapor. Bak. "intelligence".

INTELLIGENCE SUMMARY OF COUNTERINTELLIGENCE (INTSUM-

CI): İSTİHBARAT KARŞI KOYMA ÖZEL RAPORU:


INTENDED TRACK TASARLANMIŞ YOL, PLANLANMIŞ YOL: Bir uçağın, arz

üzerinde, itimat sathında rotaya saat yelkovanı dönüşü

istikametinde, derece olarak ölçülen, tasarlanmış uçuş yolu.

INTENSITY FACTOR YOĞUNLUK FAKTÖRÜ: Verilen bir bölgede verilen bir

harekatın tahmin edilebilir yoğunluğunu veya özel hususiyetini

değerlendirmek için planlama faaliyetlerinde kullanılan bir

çarpan faktör.

INTENSITY MINE CIRCUIT MAYIN YOĞUNLUK DEVRESİ: Faaliyete geçmesi,

bölgede hiç gemi bulunmadığı zaman mayının maruz kaldığı

daha önceden kurulmuş bir asgari seviyeden farklılık gösteren

seviyeye ulaşan alan kuvvetine bağlı devre.

INTENSIVE LANGUAGE TRAINING SIKI DİL EĞİTİMİ (HV.): Günde ortalama

altı saat yerli bir öğretmen nezaretinde ders, günde iki veya daha

çok saat dışarda etüt veya dil laboratuvar çalışmasından ibaret

tam süreli resmi dil öğretimi.

INTENTION NİYET: Belirli bir hareket tarzını yerine getirmek için (imkan ve

faaliyetten farklı olarak) güdülen bir amaç veya alınan bir tertip.

INTER ALIA BU ARADA (MEYANDA):


INTER SERVICEABLE ITEM SİLAHLI KUVVETLERARASI MADDE: Birden çok

kuvvet komutanlığı tarafından kullanılma maksadı belirtilen bir

malzeme kalemi.

INTER-COMMAND EXERCISE KOMUTANLIK İÇİ TATBİKAT: İki veya daha fazla

NATO Komutanlığını ve/veya onların bağlı ast komutanlıklarını

kapsayan tatbikat.

INTER-LOOK DORMANT PERIOD Deniz mayını harbinde; çok yönlü bir

mayındaki ateşleme mekanizmasının çalışmayacağı her yönden

sonraki zaman aralığı.

INTER-SERVICESİLAHLI KUVVETLER ARASI: Bir millete ait iki veya daha çok silahlı

kuvvet arasında veya bununla ilgili.

INTER-SERVICE EDUCATION KUVVET İÇİ ÖĞRETİM, KUVVETLERARASI

ÖĞRETİM: Bir kuvvet tarafından diğer bir kuvvetin üyelerine

sağlanan askeri eğitim. Bak. "military education", "military

training".

INTER-SERVICE SUPPORTKUVVETLERARASI DESTEK: Bir kuvvet komutanlığı veya

komutanlık mensubunun, bir başka kuvvet komutanlığı veya

mensubuna lojistik veya idari destek temini için giriştiği faaliyet.

Böyle bir faaliyet, mahiyet itibarıyla sürekli veya süresiz; bir


bölge ile ilgili veya dünya çapında olabilir. Bak.

"interdepartmental/agency support", "international logistic

support", "joint servicing", "support".

INTER-SERVICE TRAINING KUVVETLERARASI EĞİTİM: Bir kuvvet

komutanlığı tarafından başka kuvvet komutanlığı mensuplarına

temin edilen askeri eğitim. Bak. "military education", "military

training".

INTERACTION ETKİLEŞİM:

INTERAIRCRAFT COMMUNICATION UÇAKLARARASI MUHABERE: Uçaklar

arasında, telsiz vasıtasıyla yapılan muhabere.

INTERCARDINAL POINTS ARA YÖNLER: Kuzey-doğu, Güney-doğu, Güney-batı,

Kuzey-batı yönleri.

INTERCEPT ÖNLEMEK: Bir düşman kuvvetini vazife yapmaktan alıkoymak ve

işini zorlaştırmak suretiyle meşgul etmek. Bu iş, genellikle avcı

uçakları tarafından yapılır.

INTERCEPT BOARD UÇAK ÖNLEME LEVHASI: Bir hava haber verme ve ikaz

hizmetinde; üzerinde belirli bir bölgedeki uçak hareketleri çizilen

levha.
INTERCEPT POINT ÖNLEME NOKTASI: Bir hava aracının önlemeyi yapmak üzere

yönlendirildiği nokta.

INTERCEPT RECEIVER ÖNLEME ALICISI: Ayarlandığı elektromanyetik tayfın

belli bir bölümünde meydana gelen elektromanyetik

emisyonların görsel ve/veya duyusal belirtisini tespit ve temin

etmek üzere tasarlanmış alıcı.

INTERCEPT STATION TELSİZ DİNLEME İSTASYONU: Muhabere edenlerin

haber ve bilgileri olmaksızın, istihbarat maksadıyla, düşman

muhaberesini dinleyen merkez. Bu terimi; kontrol dinleme

istasyonu anlamına gelen (monitoring station) terimi ile

karıştırmamalıdır. Bak. "monitoring station".

INTERCEPTING SEARCH ÖNLEME ARAŞTIRMASI: Daha önceki mevkii bilinen ve

müteakip tarzı ve süratinin sınırları tahmin edilebilen bir

düşmanı engellemek üzere tasarlanmış bir çeşit araştırma.

INTERCEPTION ÖNLEME: Bak. "intercept".

INTERCEPTOR ÖNLEME UÇAĞI: Uçan hedeflerin teşhisi ve/veya bunlara taarruz

için kullanılan pilotlu uçak.


INTERCEPTOR CONTROLLER ÖNLEME KONTROLÖRÜ: Düşmanı önleme

maksadıyla kendisine tahsis edilmiş muharebe uçaklarını kontrol

eden subay.

INTERCEPTOR FIGHTER ÖNLEME AV UÇAĞI: Bak. "fighter interceptor".

INTERCEPTOR MISSILE ÖNLEME FÜZESİ (HV.): Düşman taarruz kuvvetlerini

karşılamak üzere imal edilmiş bir füze. Bak. "surface-to-air

missile".

INTERCHANGE AKTARMA ETMEK: Tek konşimento ile yapılan bir taşıttan, seyir

hattı kısmen veya tamamen müşterek olan, diğer bir taşıta

nakletmek.

INTERCHANGEABILITY MÜŞTEREK KULLANILABİLME: İki veya daha fazla

kalemin a) performans ve dayanıklılık olarak fiziki ve işlevsel

özelliklere sahip olması ve b) kalemlerin kendilerinde, veya

bitişik kalemlerde, ayarlama hariç bir değişiklik yapmadan ve

uyması ve performansı açısından, seçim yapılmaksızın bir

diğerinin yerine konabilmesi halinde ortaya çıkan durum. Bak.

"compatibility".

INTERCHANGEABILITY LISTS MÜŞTEREK PARÇA LİSTELERİ: Çeşitli tipten genel

maksat ve muharebe araçlarında müşterek kullanılan ve bu


araçların birinden diğerine takılabilen parçaları gösterir listeler.

INTERCHART RELATIONSHIP DIAGRAM (INDEX TO ADJOINING

SHEETS): HARİTA İLİŞKİ DİYAGRAMI: Bir deniz veya kara

haritasında, aynı seriden (veya ilgili seriden) bitişik paftaların

isim ve/veya numaralarını gösteren diyagram. INTERCHART

RELATIONSHIP DIAGRAM (INDEX TO ADJOINING SHEETS):

HARİTA KOMŞU PAFTA TAKSİMAT ENDEKSİ: İki kalın münhani

arasında eğriler arasındaki yükseklik farkına bağlı olmak üzere,

çizilen 3 veya 4 adet münhani.

INTERCOASTAL TRAFFIC DAHİLİ (İÇ) SULAR TRAFİĞİ: ABD Anakara limanları ve

Pasifik CONUS limanları ile Atlantik, Körfez ve Göller Bölgeleri

(Great Lakes) arasındaki deniz trafiği.

INTERCOM ENTERKOM: Bir uçak, tank, gemi veya kuruluş dahilindeki

personelin birbiriyle konuşmasını sağlayan telefon cihazı.

INTERCOMMUNICATION İÇ HABERLEŞME; TEMAS VE HABERLEŞME: Birlik ve

müesseseler arasında birbirleri ile yapılan temas ve muhabere.

Buna "interphone" da denir.

INTERCONNECTION DAHİLİ BAĞLANTI: Karşılıklı çalışabilen sistemlerin

birbirlerine bağlanmaları.
INTERCONTINENTAL BALLISTIC MISSILE KITALARARASI BALİSTİK FÜZE: 3000

ila 8000 deniz mili menzilli balistik füze.

INTERCOUNT DORMANT PERIOD DAHİLİ GAYRİ FAAL KALMA SÜRESİ: Deniz

mayın harbinde; gemiye karşı kullanılan bir mayının faaliyete

geçirilmesinden sonra tekrar harekete geçirilecek hale gelene

kadar geçen süre. ICDP de denir.

INTERDEPARTMENTAL INTELLIGENCE BAKANLIKLAR ARASI İSTİHBARAT: ABD

hükümetinin bakanlık ve teşkilatlarınca görevlerinin icrası için

ihtiyaç duyulan ancak üretecek olan tek bir bakanlık veya

teşkilatın kendi yeteneklerini aşan birleşik (entegre) bakanlık

istihbaratı.

INTERDEPARTMENTAL/AGENCY SUPPORT KUVVETLER ARASI/KURULUŞLAR

ARASI DESTEK: Sınıflarda lojistik ve/veya idari desteğin tedariki

veya geri ödemeli veya ödemesiz ABD hükümetinin bir veya

daha fazla bölüm veya teşkilatına (askeri olmayan) bir veya daha

fazla askeri kuvvet tarafından malzeme tedariki. Bak.

"international logistic support", "interservice support",

"support".
INTERDICT MANİA; MENETMEK: Düşmanın bir bölge veya yoldan

faydalanmasını herhangi bir şekilde önlemek veya güçleştirmek.

INTERDICTION TECRİT; MANİ OLMAK: Dost kuvvetlere karşı etkin bir şekilde

kullanılmadan evvel düşmanın satıh askeri gücünü saptırmak,

engellemek, geciktirmek veya imha etmek için yapılan hareket.

INTERDICTION FIRE TECRİT ATEŞİ: Bir bölge veya noktanın düşman

tarafından kullanılmasını önlemek veya güçleştirmek maksadıyla

o bölge veya noktaya açılan ateş. Bak. "fire".

INTERFACE ORTAK YÖN: İki veya daha fazla benzer veya benzer olmayan

komuta ve kontrol sistemleri alt sistemlerinde müşterek bir sınır

veya nokta veya gerekli bilgi akışının karşısında veya bünyesinde

meydana geldiği diğer mevcutlar. Bak. "data system interface".

INTERFERENCEKARIŞIM, GİRİŞİM, TİTREŞİM GİRİŞİMİ: Telsiz muhaberesinde,

parazit veya arzu edilmeyen işaretlerden doğan alma karışıklığı.

Radarda; dost veya düşman elektrik cihaz ve makinalarının veya

atmosferik olayların etkisi ile ekran üzerinde rastgele beliren

şaşırtıcı işaretler. Bk. "electronic deception".

INTERFERENCE CONTROL KARIŞIM KONTROLÜ (HV.): Füze üzerindeki

teçhizatın kötü çalışmasına sebep olabilecek karışımları tespit


etmek üzere, bir füze atış yerine tahsis edilmiş telsiz

frekanslarının kontrol edilmesi ve karışım yapan ışımaların tespiti

ve kesilmesi için düzenlenmiş yoğun çalışma.

INTERGALACTIC SPACE GALAKSİLER ARASI UZAY (HV.): Uzayın; alt sınırı

yıldızlararası uzayın üst sınırında başlayıp uzay sınırlarına kadar

uzanan kısmı. Bak. "galaxy".

INTERIM DATA SYSTEM GEÇİCİ BİLGİ SİSTEMİ (HV.): Hava kuvvetlerinin, daha

önce standart bilgi sistemi veya tek bilgi sistemi (Unique Data

System) olarak adlandırılmamış ve kurulmamış geçici bir

otomatik bilgi sistemi.

INTERIM FINANCING GEÇİCİ FİNANSMAN: Sözleşmenin hem yerine

getirilmesi, hem feshi için lüzumlu avans tediyat, kısmi tediyat,

istikraz, iskonto, avans ve bunlarla ilgili masraf taahhütleri;

istikraz, iskonto, avans kefaletleri ve bunlarla ilgili masraf

taahhütleri ve diğer çeşit finansman.

INTERIM OVERHAUL GEÇİCİ REVİZYON: Bir tersane veya üslenmiş diğer

faaliyet merkezinde, normal olarak, planlanmış nizami revizyon

devresi ortasında lüzumlu onarım ve acil tadilat için sağlanmış

bir imkan.
INTERIOR BALLISTICS İÇ BALİSTİK: Balistiğin; mermilerin kinetik enerjisiyle

ilgili hadiseleri tetkik eden bir şubesi. Bak. "ballistics".

INTERIOR GUARD İÇ KARAKOL: Bir tesisin sınırları içinde düzeni muhafaza

etmek, inzibati yönetmelikleri uygulamak, komutanlık mallarını

ve personelini korumak maksadıyla tesis edilmiş karakol. İç

karakol; bir nizam karakolu (main guard) ile bir özel karakolu

(special guard) ihtiva edebilir.

INTERLACING ÖRGÜLÜ TARAMA, TELEVİZYON TARAMA TEKNİĞİ: Bunda, eğer

hatlar sıra ile numaralanmışsa bütün tek numaralı hatlar ilk önce

taranır; sonra da çift numaralı hatlara geçilir.

INTERLOCKING FIRE MAKASLAMA ATEŞ: Başka başka vazifelerde bulunan

iki veya daha fazla makineli tüfeğin, ateşleri birbirini kesecek

şekilde yaptıkları ateşler.

INTERMEDIATE APPROACH ARA YAKLAŞMA: Cihazla yaklaşma usulünün,

uçak konfigürasyonu, sürat ve merkezleme ayarlarının yapıldığı

bölümü. İlk yaklaşma kısmını nihai yaklaşma kısmıyla birleştirir.

Ara nokta veya sabitte başlar, nihai yaklaşma sabiti veya

noktasında biter.
INTERMEDIATE AREA ILLUMINATION ARA BÖLGE AYDINLATMASI:

Yakınlaşmanın en uzak sınırından (200 m. kadar) topçu

silahlarının çoğunluğunun azami etkili menziline kadar (10.000

m. kadar) derinliğine bir bölgeden aydınlatma.

INTERMEDIATE CIPHER TEXT MUTAVASSIT ŞİFRE METNİ: Ancak bazı kısımları

şifre açma veya kapama işlemine tabi tutulmuş olan metin. Bu

metin kripto şeklindedir.

INTERMEDIATE CONTOUR LINE ARA EŞ YÜKSELTİ ÇİZGİSİ: Endeks eş yükseltileri

arasında çizilmiş bir eş yükselti çizgisi. Eş yükselti aralığına bağlı

olarak endeks eş yükseltileri arasında 4 ara eş yükseltisinden üçü

bulunmaktadır. Bak. "index contour line".

INTERMEDIATE DEPOT MENZİL ARA BÖLGE DEPOSU: Bir harekat alanına ait

menzil ara bölgesinde bulunan genel depo veya sınıf deposu.

INTERMEDIATE DESTINATION (MERCHANT SHIPPING) ARA LİMAN (TİCARİ

SEVKİYAT): Ulaştırma talimatı verilmiş müstakil bir gemi veya

konvoyun hareket limanı, su terminali veya demir yeri ile

gönderildiği terminal limanı arasındaki liman (lar), su terminal

(ler) i veya demir yeri. Bazı hallerde terim; çoğul anlamı da taşır.

Bak. "destination (merchant shipping)".


INTERMEDIATE FORCE PLANNING LEVEL ARA KUVVET PLANLAMA SEVİYESİ:

Yığınağı cari kuvvetten planlama kuvvetine çıkartmak üzere

planlama. Kuvveti geliştirme esnasında saptanmış kuvvet

seviyesi. Ara kuvvet planlama seviyesi makul bir başarı teminatı

altında strateji yapmaya yeterli değildir ve bunun neticesi olarak

planlama kuvveti olarak alınamaz. Bak. "current force", "force",

"minimum risk force", "planning force", "programmed forces".

INTERMEDIATE MAINTENANCE (FIELD) ARA BAKIM (SAHRA): Malzemeyi

kullanan teşkillerin direkt desteğine verilmiş bakım faaliyet

merkezlerinin sorumluluğunda bulunan ve bunlar tarafından

yapılan bakım. Bu bakımın safhaları, normal olarak; a)

kalibrasyon, hasara uğramış ve kullanılmaz hale gelmiş

parçaların, ara parçaların ve komple parçaların onarımı veya

değiştirilmesi; b) mevcut olmayan parçaların acilen imali; c)

kullanan teşkilatlara teknik yardımı kapsar.

INTERMEDIATE MARKER (LAND MINE WARFARE) YARDIMCI İŞARET (KARA

MAYIN HARBİ): Belirli ara noktası ile mayın tarlası arasında bir

müracaat noktası olarak faydalanılan, özel surette dikilmiş tabii

veya suni, işaret. Bak. "marker (land mine warfare) ".


INTERMEDIATE OBJECTIVE ARA HEDEF: Esas hedefe ulaşabilmek için ele

geçirilmesi veya imha edilmesi gereken kilit noktası (key

position) önemli bir nokta veya hedef.

INTERMEDIATE POSITION ARA MEVZİİ: Toplanma bölgesi (assembly area)

ile taarruz mevzii arasındaki mevzi. Taarruz eden bir kuvvetin

birlikleri taarruz mevzilerine yerleşmeden önce son talimatın

verilmesi, daha fazla keşif yapılması veya araçların bakımı için bu

mevzide toplanırlar.

INTERMEDIATE RANGE BALLISTIC MISSILE ORTA MENZİLLİ BALİSTİK FÜZE:

1500-3000 deniz mili arası menzil yeteneği olan balistik füze

(yalnız Thor ve Jupiter füzelerine uygulanabilir) .

INTERMEDIATE RANGE BOMBER AIRCRAFT ORTA MENZİLLİ BOMBARDIMAN

UÇAĞI: Tasarlanan brüt ağırlık ve bomba yüküyle taktik harekat

yarıçapı 1000-2500 deniz mili olmak üzere tasarlanmış

bombardıman uçağı.

INTERMEDIATE SCALE MAP ORTA ÖLÇEKLİ HARİTA: Stratejik harekatın -

kıtaların hareketi, toplanmaları ve ikmali dahil- planlanması için

hazırlanmış, normal olarak 1/200.000: 1/500.000 mikyasında bir

harita.
INTERMEDIATE SECTION MENZİL ARA BÖLGESİ: Bir harekat alanında, menzil ön

bölgesi (advance section) ile menzil art bölgesi (base section)

arasında, gerektiğinde tesis edilen ara bölge. Bu bölge, menzil

sahası fazla derin olduğu zaman tesis edilir. Bak. "advance

section", "base section".

INTERMEDIATE TRENCH ARA TAHKİMATI: Bir savunma mevzisinin esas kısımları

arasında, örneğin muhabere ileri karakol mevzisi ile asıl

muhabere sahası arasında veya asıl muharebe sahası içinde,

elverişli arazi üzerinde vücuda getirilen ufak ve mahdut tahkimat

ve siperler.

INTERMENT FLAG TABUT BAYRAĞI: Şerefli bir şekilde ölen askeri şahısların

tabut veya nakledildikleri sandukalar üzerine sarmak için

kullanılan bayrak.

INTERMITTENT ARMING DEVICE FASILALI ATEŞLEME DURUMUNA

GETİRME CİHAZI: Bir mayına takılan, sadece ayarlandığı zaman

ateşleme durumuna geçmesini sağlayan cihaz.

INTERMITTENT ILLUMINATION FASILALI AYDINLATMA: Düzensiz aralıklarla

aydınlatma mermilerinin atıldığı bir atış şekli.


INTERN ENTERNE ETMEK: Bir memlekette alıkoymak, belirli bir yerde

ikamete mecbur etmek. Harp halindeki bir millet, harp başladığı

zaman, o memlekette bulunan veya harp esnasında ele geçirilen

düşman memleketlere mensup yabancıları, harp esirlerini, askeri

şahısları ve gemileri enterne eder. Tarafsız bir memleket de,

kendisine sığınan muharip bir memlekete mensup harp

esirlerini, askeri şahısları ve gemileri enterne eder.

INTERNAL ADMINISTRATION İÇ HİZMET: Herhangi bir birlik veya tesisin iç

düzenine ait idare ve disiplin işlerinin hepsini ihtiva eden

hizmetler.

INTERNAL COMBUSTION ENGINE İÇTEN YANMALI MOTOR, İÇ PATLARLI

MOTOR (ULŞ.): Benzin motoru (gasoline engine) ve dizel motoru

(diesel motor) gibi kapalı bir silindir veya hücre içinde ateşlenen

yakıtın genişleyici kuvvetinden güç istihsal etmek suretiyle

çalışan motor.

INTERNAL CONTROL İÇ KONTROL: Müstakil bir teşkilde eldeki kıymetleri

korumak, muhasebe kayıtlarının doğruluk ve güven derecesini

kontrol etmek, faaliyetlerle verimi arttırmak ve menajman

prensiplerine bağlılığı teşvik etmek maksadıyla kabul edilmiş

teşkilat planı ve bütün koordinasyon usul ve tedbirleri.


INTERNAL CONTROL OFFICER BİRLİK TRAFİK KONTROL SUBAYI: Bak. "internal

control".

INTERNAL DEFENSE DAHİLİ SAVUNMA: Bir hükümet tarafından kendi

toplumunu yıkıcı faaliyetler, kanunsuzluk ve isyanlara karşı

korumak ve kurtarmak için alınan tüm önlemler. Bak. "foreign

internal defense".

INTERNAL DEVELOPMENT DAHİLİ GELİŞME: Bir ülke tarafından, toplumun

ihtiyaçlarına cevap veren hayati kuruluşların (siyasi, askeri,

ekonomik ve sosyal) tesis edilmesiyle alınan önlemler.

INTERNAL MEMORY MUHTIRA, İÇ MUHTIRA: Bak. "internal storage".

INTERNAL RADIATION DAHİLİ RADYASYON, VÜCUT RADYASYONU: Vücuttaki

radyoaktif maddelerden çıkan nükleer radyasyon (alfa ve beta

zerrecikleri ile gamma radyasyonu) .

INTERNAL REVIEW İÇ DENETLEME: Mali idarenin usule ait veçheleriyle ilgili iç

kontrollerin müessiriyetine güven sağlayan bir çalışma.

INTERNAL SECURITY İÇ GÜVENLİK: ABD kaynakları, endüstrisi ve

müesseseleri aleyhindeki hareketlerin önlenmesi, barışta ve

savaşta, memleket içinde meydana gelecek olağanüstü bir


durumda, askeri savunma dışındaki bütün tedbirleri kullanarak

can ve mal emniyetinin sağlanması.

INTERNAL STORAGE İÇ BİRİKTİRME CİHAZI (HV. ): Komputerin ayrılmaz

fiziksel bir parçasını teşkil eden ve direkt olarak kompüter

tarafından kontrol edilen biriktirme vasıtaları (manyetik

çekirdek, direkt kontrol altındaki manyetik bant gibi). Bu terim,

(internal memory) ile eş anlamlıdır. Bak. "external storage".

INTERNATIONAL ACTUAL STRENGTH ULUSLARARASI HALİHAZIR/GERÇEK

KUVVE, FİİLİ KUVVE: Halihazırda uluslararası makamları iştigal

etmekte olan sivil ve askeri personelin toplam sayısı.

INTERNATIONAL ARMS CONTROL ORGANIZATION ULUSLARARASI SİLAH

KONTROL TEŞKİLATI: Silah kontrol önlemlerini denetlemek ve

onaylamak üzere uygun olarak tesis edilmiş teşkilat.

INTERNATIONAL CALL SIGN ULUSLARARASI ÇAĞRI ADI, İŞARETİ: Bir telsiz

istasyonunu tanıtmak için Milletlerarası Telekomünikasyon

Birliğince alınmış karara uygun olarak tahsis edilen bir çağrı

işareti. Telsiz istasyonunun milliyeti, ilk harf veya ilk iki harfle

tanıtılır. Görerek haberleşmede milletlerarası çağrı işareti olarak

mors harfleri kullanılır. Bak. "call sign".


INTERNATIONAL CODE MİLLETLERARASI İŞARET KODU: Denizde bulunan

gemiler arasında muhabere için birçok milletlerce kabul edilmiş

kod. Bu kodda, alfabedeki harflere tekabül eden sancaklar

kullanılır. Bir kaç sancak bir arada, değişik şekillerde toka

edilince, Milletlerarası Mors alfabesindeki kelimeler, küçük veya

büyük cümleler halinde ifade edilmiş olur. INTERNATIONAL

CIVILIAN PERSONNEL WITH NATO STATUS: NATO STATÜSÜNDE

ULUSLARARASI SİVİL PERSONEL: Yetkili NATO-Uluslararası sivil

makamlarına tayin edilen veya atanan sivil şahıslar.

INTERNATIONAL DATE LINE ULUSLARARASI GÜN DEĞİŞTİRME HATTI: Aşağı

yukarı Greenwich antimeridyeni ile çakışan, belli meskun

bölgelerden geçmesini önlemek üzere tadil edilmiş hat. Bu hat

geçilince tarihte 1 günlük değişme olur. Gün değiştirme hattı da

denir.

INTERNATIONAL IDENTIFICATION CODE MİLLETLERARASI TANITMA KODU:

Demiryolu terminolojisinde çıkış noktasından nihai varış

noktasına kadar bir askeri treni tanıtan kod. Kod; önceliği çıktığı

memleketi, hareket tarihini, ulusal tanıtma kod numarasını ve

trenin gideceği yeri gösteren bir dizi rakam, harf veya

sembollerden oluşur.
INTERNATIONAL JOB DESCRIPTION ULUSLARARASI İŞ TANIMI: Özel bir

uluslararası makamla ilgili özel görevlerin, sorumlulukların ve

vasıfların bir tarifi.

INTERNATIONAL LAW DEVLETLER HUKUKU: Milletlerarası ilişkileri

düzenleyen antlaşmalar, anlaşmalar, adet, gelenek, mukavele

vesairenin toplamı. Bazı devletler hukuku prensiplerine sistemli

bir şekil vermek için, Cenevre ve Lahey Sözleşmeleri gibi

teşebbüslere girişilmiştir.

INTERNATIONAL LOGISTIC SUPPORT ULUSLARARASI LOJİSTİK DESTEK: Harekata

katılmış bir veya daha çok millete, aynı harekata katılmış bir

millet tarafından ödemeli veya ödemesiz olarak, askeri lojistik

desteğin sağlanması. Bak. "interdepartmental/agency support",

"interservice support", "support".

INTERNATIONAL LOGISTICS ULUSLARARASI LOJİSTİK: Milletler, bu milletlere

mensup kuvvetler ve makamlar arasında destekleyici lojistik

anlaşmalarının müzakere planlama ve uygulaması. Milletlerarası

lojistik bir veya daha çok yabancı hükümete, milletlerarası

teşkilata veya askeri kuvvete ödemeli veya ödemesiz lojistik

destek (komple malzeme, malzeme ve/veya hizmet) sağlamak

veya bunlardan lojistik destek almak hususunu içine alır. Ayrıca;


Amerika'nın askeri lojistik sistem usullerinden önemli bir unsur,

faaliyet veya asli unsurun bir veya daha çok yabancı hükümet,

milletlerarası teşkilat veya askeri kuvvete ait sistem ve usullerle

daimi veya geçici olarak birleştirilmesi ile ilgili planlama ve

çalışmaları da kapsar. Amerikan lojistik prensip, sistem ve

usullerinin bir veya daha çok yabancı hükümet milletlerarası

teşkilat veya kuvvetin ihtiyaçlarını karşılamak üzere kullanılması

ile ilgili planlama ve çalışmalar da bu lojistiğin şümulü içine girer.

INTERNATIONAL MANPOWER CEILING ULUSLARARASI İNSANGÜCÜ

TAVANI: Her bir uluslararası teşkilat için yetkilendirilmiş askeri

ve sivil uluslararası makamların toplam sayısı.

INTERNATIONAL MAP OF THE WORLD ULUSLARARASI DÜNYA HARİTASI:

Müştereken, uluslararası mutabık kalınmış özelliklerde,

1/1000000 ölçeğinde, bazı ülkeler tarafından neşredilmiş harita

serisi.

INTERNATIONAL MILITARY EDUCATION AND TRAINING ULUSLARARASI ASKERİ

EĞİTİM VE ÖĞRENİM: ABD'nin daireleri veya çalışanları

sözleşmeli teknisyenler ve müteahhitler tarafından karşılıksız

esasa göre yabancı askeri öğrencilere, birliklere ve kuvvetlere

sağlanan resmi veya gayriresmi eğitim. Bu eğitim yazışma


kurslarını; teknik eğitim ve bilgi verici neşriyatları ve her türlü

basın yayını kapsar. Bak. "US Military Service Funded Foreign

Training".

INTERNATIONAL MILITARY PERSONNEL ULUSLARARASI ASKERİ PERSONEL:

Yetkili uluslararası askeri makamlara tayin edilmiş veya atanmış

askeri şahıslar.

INTERNATIONAL MILITARY POST ULUSLARARASI ASKERİ MAKAM: Ücret ve

istihkakı esas ülke tarafından ödenen bir askeri şahsın atandığı

bir uluslararası makam.

INTERNATIONAL MORSE CODE MİLLETLERARASI MORS KODU: Harf ve

numaraları hat ve nokta grupları ile ifade eden muhabere

sistemi. Milletlerarası Mors Kodu, özellikle telsiz, telgraf ve

pırıldak muhaberesinde kullanılır. Buna kısaca (morse code) da

denir.

INTERNATIONAL PEACE FORCE ULUSLARARASI BARIŞ GÜCÜ: Dünya barışını

korumak maksadıyla tesis edilmiş münasip kuruluşta bir birlik.

INTERNATIONAL PERSONNEL ULUSLARARASI PERSONEL: Yetkili uluslararası

makamlara atanmış veya tayin edilmiş askeri veya sivil şahıslar.


INTERNATIONAL POST ULUSLARARASI MAKAM/POST: Bir barış kuruluşunda

veya acil durum kuruluşunda yetkilendirilmiş, özel uluslararası iş

özellikleri taşıyan ve memurunun uluslararası yetkiye karşı

sorumlu olduğu bir makam, mevki, iş veya vazife.

INTERNATIONAL RED CROSS COMMITTEE MİLLETLERARASI KIZILHAÇ

KOMİTESİ: Bütün kızılhaç derneklerinin bağlı bulunduğu tarafsız

bir teşkilat. Bu teşkilat; harp esnasında muharip devletler

arasında dost bir aracı rolü oynar. Mektuplaşma, haberleşme,

gibi işlerin yürütülmesini sağlar. Bu teşkilatın Cenevre'deki

merkezi, harp esirleri hakkındaki bilgilerin ve esirlere yapılan

yardımların olduğu kadar, harpten zarar gören sivil halk

arasındaki zayiata dair yapılan müracaatların da toplandığı

yerdir. Milletlerarası Kızılhaç Komitesi; işgal altındaki yerlere

gönderilecek yiyecek ve eşyanın idaresine de yardım eder.

INTERNED ENTERNE EDİLMİŞ, EL KONMUŞ: Amerikan Silahlı Kuvvetlerinin

giriştiği bir silahlı mücadelenin sonucu veya böyle bir

mücadelenin doğduğu sebeplerden ötürü, gayri muharip bir

yabancı devletin muhafazası altında bulunduğu kesin olarak

bilinen. Ayrıca bakınız: "battle causalty".


INTERNEE ENTERNE EDİLEN: Enterne edilen herhangi bir kimse. Bak.

"intern", "military internee".

INTERNMENT CAMP ENTERNE KAMPI: Yalnız enterne edilmiş sivil şahısların

enterne edilmesi ve bütün idari işleri için teşkil edilmiş bir

faaliyet merkezi veya tesis. Bak. "civilian internee".

INTERNMENT SERIAL NUMBER ESİR VE ENTERNE SIRA NUMARASI: Bir askeri

inzibat harp esirleri bölüğü tarafından bir harp esirine, enterne

edilmiş sivile veya tutuklu kimseye tahsis edilen tanıtma

numarası.

INTEROCULAR DISTANCE İNTEROKÜLER MESAFE, GÖZ ARALIĞI: Göz

yuvarlaklarının eksenleri arasındaki veya optik cihazların okürleri

arasındaki mesafe.

INTEROPERABILITY ENTEROPERABİLİTE, MÜŞTEREK ÇALIŞMA, İRTİBATLI

KULLANIM, UYUM, KARŞILIKLI KULLANIM İÇİN DEĞİŞTİRME: 1.

Sistemlerin birliklerin veya kuvvetlerin, diğer sistemler, birlikler

veya kuvvetlere hizmet vermesi veya onlardan hizmet alması ve

böylece takas edilen hizmetlerin müştereken etkin faaliyetlerinin

temini amacıyla kullanılması yeteneği. 2. Muharebe-elektronik

sistemler; veya muhabere elektronik teçhizatı malzemesi


arasında; bilgi ve hizmetlerin kendi aralarında ve/veya onları

kullananlar arasında direkt ve tatminkar bir şekilde takas

edilmesiyle elde edilen durum. Belli vakalardan bahsedilirken

enteroperabilitenin derecesi belirlenmelidir.

INTEROPERATION KARŞILIKLI ÇALIŞMA: Karşılıklı çalışabilen sistemlerin,

birliklerin veya kuvvetlerin kullanılmaları.

INTERPHONE/INTERCOM İÇ HABERLEŞME, İÇ KONUŞMA TELEFONU: Bir

uçak, gemi, tank ve faaliyet merkezinde şahısların birbiriyle

konuşmalarını sağlayan telefon cihazı. Buna

(intercommunication) da denir. Bak. "intercom".

INTERPLANETARY SPACE GEZEGENLERARASI UZAY (HV.): Arz görüş noktasından,

alt kenarı, ayarası uzayın üst sınırında bulunduğu ve birkaç

milyon mil güneş sistemi sınırları ötesine uzandığı sanılan uzay

kısmı. (Bu terim, hiçbir gezegen dikkate alınmadan sadece

arzdan olan mesafeyi ifade eder) daha geniş anlamda, güneş

sistemi içinde gezegenler arasındaki uzay.

INTERPOLATOR ENTERPOLATÖR: Bir mesafe düzeltme aleti veya, gözetleme

ile elde edilen esaslarda, rüzgar, hız, istikamet vs. tesirler için

düzeltmeler yapan, diğer aletler tarafından hesaplanmış atış


esasları birimlerinin kesirlerini veren basit hesap aleti.

INTERPRET YORUMLAMAK, TERCÜME ETMEK: Bak. "interpretation",

kıymetlendirmek.

INTERPRETABILITY YORUMLANABİLİRLİK: Bir görüntünün, nitelik ve ölçek olarak

verilen tip bir hedefteki ihtiyaçlara yeterli cevap verme

uygunluğu. a. ZAYIF: Görüntü verilen tip bir hedefteki ihtiyaçları

yeterli derecede cevaplamaya uygun değil. b. ORTA: Görüntü,

verilen tip bir hedefteki ihtiyaçları ancak vasat bir detayla

cevaplayacak kadar yoruma uygun. c. İYİ: Görüntü, verilen tip bir

hedefteki ihtiyaçları yeterli detayda cevaplayacak kadar yoruma

uygun. d. ÇOK İYİ: Görüntü, verilen tip bir hedefteki ihtiyaçları

tam detayı ile cevaplayacak kadar yoruma uygun.

INTERPRETATION YORUM, YORUMLAMA: Sözlü tercüme. 1. İstihbarat

çarkında, bilginin öneminin cari bilgi bünyesine göre

değerlendirildiği safha. 2. Askeri bakımdan değerli bilgi elde

etmek için harita, hava fotoğrafı vesairenin etüt, tahlil ve

mukayesesi.
INTERPRETATION OF AERIAL PHOTOGRAPHS HAVA FOTOĞRAFLARININ

KIYMETLENDİRİLMESİ: Tabi ve yapay arızaların mahiyet ve fiziki

özellikleri ile kara, hava ve deniz faaliyetlerinin mahiyet ve

şümulünü hava fotoğraflarından faydalanmak suretiyle tespit

etme işlemi. Bak. "air photograph interpretation" ve

"photographic interpretation".

INTERPRETER TERCÜMAN: Yabancı bir dille yapılan konuşmayı başka bir dile

çeviren kimse.

INTERROGATE SORGUYA ÇEKMEK: Harp esirlerini veya kıymetli bilgilere sahip

oldukları sanılan kimseleri, istihbarat maksadıyla, sorguya

çekmek.

INTERROGATION (INTELLIGENCE) SORGULAMA (İSTİHBARAT): Soru soranın

kontrolundaki bir şahsa direkt olarak soru sorularak sistematik

bilgi edinme çabası.

INTERROGATION OF PRISONER OF WAR HARP ESİRLERİNİN SORGULANMASI:

INTERROGATOR HÜVİYET SORMA CİHAZI: Dost ve düşman uçaklarını

ayırdetmek için, yerden telsizle otomatik bir sinyal gönderen bir

cihaz.
INTERROGATOR RESPONDER SORGU-CEVAP KONTROL CİHAZI: Dost-düşman

tanıma cihazlarının (identification friend or foe equipments)

soru soran ve cevapları alan ana parçaları.

INTERRUPTED FIRE DARBE ATEŞİ: Kısa darbeler halinde yapılan otomatik

ateş.

INTERRUPTED LINE KESİK ÇİZGİ/HAT: Genellikle haritalar üzerinde, kesin

olarak bilinmeyen bir bölge veya güzergahı belirtmek üzere

kullanılan kesik, veya nokta ile çizilmiş çizgiler.

INTERRUPTER EMPÜLSİYON JENERATÖRÜ: Bak. "impulse generator".

INTERSECTION İLERDEN KESTİRME: Bir noktanın yerini bilinen iki veya daha çok

noktadan bu noktaya istikamet açısı çizerek tespit usulü. Bu

yerlerin kesiştiği nokta, bahis konusu noktayı gösterir.

INTERSECTION STATION İLERDEN KESTİRME NOKTASI: Yer ölçmesinde; mevkii,

ilerden kestirme ile tayin edilen ve üstünde alet kurulmamış olan

nokta.

INTERSECTIONAL SERVICE BÖLGELERARASI HİZMET: Belirli bir görev veya

hizmetin ifası için, menzil sahası dahilinde tam sorumluluk

verilmiş bir menzil sahası muharebe hizmet destek teşkili. Bu

teşkilin, uzun mesafeler üzerinde, bölge hudutlarını aşarak


hizmet görmesi ve faaliyetini muharebe sahasına kadar uzatması

gerekir.

INTERSITE COMMUNICATIONS SAHALARARASI MUHAREBE (HV.): Destek üssü

ile füze atış dizgeleri arasında ve dağılmış füze atış dizgelerinin

kendi aralarında muhabereyi temin için araziye dağıtılmış füze

birlikleri tarafından kullanılan muhabere sistem ve tesisleri.

INTERSTAGE SECTION KATLARARASI KISIM (HV.): Füzede iki kat arasındaki

kısım.

INTERSTATE COMMERCE COMMISSION EYALETLERARASI TİCARET

KOMİSYONU:

INTERSTELLAR FLIGHT YILDIZLARARASI UÇUŞ (HV.): Yıldızlararası, özellikle

yıldızlar etrafındaki yörüngelerarası uçuş. Güneş sisteminden en

kısa yıldızlararası uçuş, Alfa Kanturus yıldızına olup mesafesi 24 *

10 üzeri 12 mildir. Işık hızıyla seyahat eden yıldızlararası bir uzay

aracı böyle bir yolculuğu 4.5 yılda yapacak, bir o kadar sürede de

geri dönecektir.

INTERSTELLAR SPACE YILDIZLARARASI UZAY (HV.): Arz görüş noktasından, alt

sınırı gezegenlerarası sahanın üst kenarında bulunup

galaksilerarası sahanın alt sınırlarına kadar uzandığı sanılan uzay


kısmı. Arz çekim alanından kurtulmuş bir gözlemci için uzayın

samanyolu dahilindeki kısmıdır.

INTERTHEATER ROTATION ALANLARARASI MÜNAVEBE, HAREKAT ALANLARI

ARASI MÜNAVEBE: ABD Anayurdu ile harekat alanları arasında

personel münavebesi.

INTERTHEATER TRAFFIC HAREKAT ALANLARI ARASI TRAFİK: ABD Anakara ve

harekat alanları arası hariç, harekat alanları arası trafik.

INTERVAL FASILA: İkili harf, kod grubu vesaireyi ihtiva eden şifreli bir

metinde, iki grup arasında ve birinci grubun ilk ve müteakip

grubun son birimi arasındaki açıklık. Bu açıklık bir birimle ifade

edilir.

INTERVALOMETER FASILA AYARLAYICISI: Havadan ikmal ambalajlarının, bomba

hamillerinden muntazaman ve önceden tespit edilen fasılalarla

atılmasını temin için uçaklara konulan cihaz.

INTERVEHICULAR COMMUNICATION ARAÇLARARASI MUHABERE: Tanklar ve

diğer araçlar arasında, genel olarak telsizle yapılan muhabere.

INTERVIEW (INTELLIGENCE) MÜLAKAT, GÖRÜŞMEK (İSTİHBARAT):

Görüşmeyi yapanın, amacı ve gerçek bağlantısı hakkında şüpheli


durum olduğunu bilinen şahıstan bilgi toplaması. Toplayıcı niyet

edilenden başkası olmadıkça genel olarak açıktır.

INTIMIDATION GÖZÜNÜ KORKUTMA, YILDIRMA, GÖZDAĞI VERME:

INTO PLANE SERVICE UÇAK DEPOSUNA İKMAL: Akaryakıt ve yağların, bir

kontrat esasında göre, uçaklara ikmali.

INTOLERABLE CONCENTRATION TAHAMMÜL EDİLEMEYECEK GAZ

YOĞUNLUĞU: Göz yaşartıcı gazlar için, gözlerin açılmasına imkan

vermeyecek gaz yoğunluğu.

INTRACOASTAL SEALIFT KISA DENİZ ULAŞTIRMASI: Başlıca personel ve yükün

kıyı boyunca ve nehir limanlarına verilen bir bölgedeki

harekatları desteklemek üzere taşınması amacına yönelik deniz

nakliyesi.

INTRANSIT AEROMEDICAL EVACUATION FACILITY TRANSİT HAVADAN TIBBİ

NAKLİYE TESİSİ: Hava yolu ile nakledilmeyi bekleyen transit

hastalara sınırlı tıbbi hizmet sağlayan, bir hava üssündeki veya

civarındaki tıbbi bir tesis. Bu tip sıhhi tesis, faaliyet programı

dahilinde, ulaştırma havacılığından etkili bir şekilde

faydalanmayı sağlamak amacıyla temin edilir. "Geceleme"

tesislerini, indirme ve bindirme hava limanlarındaki transit


tesisleri ve bir denizaşırı muharebe bölgesindeki yaralı toplama

tesislerini kapsar. Bak. "aeromedical evacuation unit".

INTRANSIT INVENTORY TRANSİT ENVANTER: Askeri dağıtım sistemindeki

tedarik ve üretimden itibaren alındı noktasından (dağıtım

noktasına bağlı olarak ya müteahhidin ya da ilk hedeften) ve

depolama ile dağıtım noktaları arasında hareket halinde bulunan

malzeme.

INTRANSIT STOCK NAKİL HALİNDE STOK: Bak. "intransit inventory".

INTRANSIT STORAGE TRANSİT DEPOLAMA:

INTRAPERMAFROST WATER TİYAL SUYU: Tiyal tabakasının içinde bulunan su.

INTRAPLEURAL SPACE GÖĞÜS BOŞLUĞU: Akciğerlerle göğüs iç cidarı

arasındaki boşluk.

INTRASERVICE KUVVET KOMUTANLIĞI İÇİNDE, KUVVET İÇİ: Herhangi bir kuvvet

komutanlığı dahilinde. Bu terimi (interservice) yani kuvvet

komutanlıkları arasında terimi ile karıştırmamalıdır.

INTRASITE COMMUNICATIONS SAHA İÇİ MUHABERE (HV.): Bir füze atış dizgisi

(launch complex) içinde bakım, güvenlik ve atış görevlerini

desteklemek üzere kullanılan muhabere sistem ve tesisleri.


INTRATHEATER ROTATION HAREKAT ALANI İÇİNDE MÜNAVEBE: Harekat

alanı dahilindeki komutanlıklar arasındaki personel münavebesi.

INTRATHEATER TRAFFIC BİR HAREKAT ALANI DAHİLİNDEKİ TRAFİK:

INTRENCH SİPER KAZMAK, TAHKİMAT YAPMAK: Herhangi bir şekilde siper

kazmak, siper veya sahra tahkimatı ile tahkim etmek. Buna

"entrench" de denir.

INTRENCHING TOOL (S) TAHKİM EDEVATI: Sahra tahkimatı yapmak için kıtalar

tarafından kullanılan kazma, kürek vesaire aletler. Buna

"entrenching tools" da denir.

INTRENCHMENT SİPER, TAHKİMAT: Bir hendekle bir ön siperden ibaret

tahkimat. Buna (entrenchment) da denir.

INTRINSIC PART ANA PARÇA: Bak. "part".

INTRODUCTION TRAINING BAŞLATMA EĞİTİMİ:

INTRUDER "INTRUDER" UÇAĞI: Uçak gemilerinden faaliyet göstermek üzere

planlanmış iki turbojet motorlu, iki mürettebatlı, her hava

şartında faaliyet gösterir orta menzilli taarruz uçağı. Alçak

irtifada iken küçük hedefleri tespit için entegre

taarruz/seyrüsefer kompüter sistemi vardır ve nükleer ve/veya


konvansiyonel çok çeşitli silah ve gelişmiş havadan karaya füze

sistemleri taşıyabilir. A-6 da denir. Havada yakıt ikmali için

tanker tipine KA-6 denir. Elektronik karşı tedbirler tipi EA-6A diye

adlandırılır.

INTRUDER OPERATIONS HAVA BASKIN HAREKATI: Başlıca hedefi düşman

uçaklarını kendi üsleri civarında imha olan düşman arazisi

üzerinde gece veya gündüz yapılan bir harekat.

INTRUSION Bak. "elektromagnetic intrusion".

INTRUSION CURRENCY ASKERİ PARA, İSTİLA PARASI: Bak. "military currency"

ve "occupancy currency".

INVENTORY SAYIM, ENVANTER: İkmal maddelerinin sayılması. Bir ikmal

tesisindeki bütün ikmal maddelerinin, belirli bir tarihte

sayılmasına tam sayım (complete inventory); belirli bir süre

içinde yapılan parça parça sayımlara da kısmi sayım (cycle

inventory) denir. Yalnız belirli bir malzemenin sayılması ise özel

sayım (special inventory) dır.

INVENTORY ADJUSTMENT STOK AYARLAMASI: Kayıttaki stok mevcudu

bakiyesinin gerçek fiili mal mevcudu ile uzlaştırılması.

INVENTORY AND INSPECTION RECORD SAYIM VE DENETLEME RAPORU:


INVENTORY CONTROL ENVANTER KONTROL, STOK MAL KONTROLÜ: Askeri

lojistiğin; malzeme yönetimi, kataloglanması, ihtiyaçlarının

tespiti, tedariği, dağıtımı, revizyonu ve son işlemini içine alan

safhası. Bu terim; malzeme kontrolu (material control), malzeme

yönetimi (material management), stok mal manejmanı

(inventory management) ve ikmal manejmanı (supply

management) ile eş anlamlıdır.

INVENTORY CONTROL POINT STOK MAL KONTROL NOKTASI: Ya belirli bir

kuvvet komutanlığı veya bir bütün olarak Milli Savunma

Bakanlığına ait bir malzeme grubunun malzeme manejmanı ana

sorumluluğu verilmiş Milli Savunma Bakanlığı ikmal sistemine

dahil bir teşkilat birliği. Malzeme stok manejmanı; kataloglama

idaresini, ihtiyaç hesaplamasını tedarik idaresini dağıtım

manejmanını, son işlem idaresini ve genel olarak yenileştirme

idaresini içine alır.

INVENTORY MANAGEMENT STOK MAL MANEJMANI: Bak. "inventory

control".

INVENTORY MANAGERS STOK MAL YÖNETİCİLERİ: Bak. "inventory control

point".
INVERSE TERS:

INVERSION ENVERSİYON: Toprakla temas halindeki havanın, bunun hemen

üstündeki havadan daha soğuk olduğu azami hava istikrar

durumu. Bu durumda, havada herhangi bir elektriklenme

mevcut değildir.

INVERTED STEREO TERS STEREO: Mevcut hakiki kabartmanın tersi üç boyutlu bir

baskı. Ters stereo soldaki fotoğrafın sağa geçirilmesiyle elde

edilir.

INVERTED WEDGE FORMATION TERS KAMA DÜZENİ: Ters çevrilmiş bir

üçgeni andıran düzen. Bu düzende iki birlik bir hizada önden

gider, üçüncü birlik geriden onları takip eder. Bu düzene yanlış

olarak, geniş kama düzeni denilmektedir.

INVESTIGATE TAHKİK ETMEK, SORUŞTURMAK, ARAŞTIRMAK: Bir şeyin veya bir

olayın nedenini, mahiyet ve teferruatını anlamak için soruşturma

yapmak.

INVESTIGATION TAHKİKAT, SORUŞTURMA: Gerçekleri ortaya çıkarmak ve bir

konunun gerçeğini kararlaştırmak için tam yetkili, sistematik

detaylı bir inceleme veya araştırma. Bu; geçerli bilginin

toplanmasını, işleme tabi tutulmasını, rapor verilmesini,


depolanmasını, kaydını, analizini, değerlendirilmesini ve yayımını

kapsar.

INVESTIGATION OFFICER TAHKİKAT SUBAYI, SORUŞTURMA SUBAYI: Kazaları,

hükümet aleyhinde yapılan şikayetleri, askeri mahkemeyi

ilgilendiren suçları ve buna benzer işleri tahkik eden subay.

INVESTMENT YATIRIM:

INVESTMENT COST CATEGORY YATIRIM MALİYETLERİ ANA BÖLÜMÜ:

INVESTMENT COSTS YATIRIM GİDERLERİ, YATIRIM MASRAFLARI: Yeni bir

imkanı faaliyete sokmak; faal kuvvetler için ilk, ilave veya ikame

teçhizatı temin etmek; veya mevcut bir imkanın büyük çapta

tadilatını temin etmek amacıyla gelişme aşamasının ötesinde

gerekli görülen program masrafları. Bunlara araştırma,

geliştirme, test ve değerlendirme, askeri personel ve Harekat ve

Bakım masrafları dahil değildir.

INVISIBLE INK GİZLİ MÜREKKEP: Yazı veya basım işlerinde kullanılan ve ilk

bakışta veya yazılışta kısa bir zaman sonra gözle görülmez hale

gelen çeşitli kimyasal maddelerden herhangi biri.

INVISIBLE WRITING GÖRÜNMEZ YAZI: Çıplak gözle görülemeyen yazı. Bu

yazıda harfler çok küçük veya gizli mürekkeple yazılmış olabilir.


INVOICE FATURA: Bir satıcı tarafından hazırlanan ve satılan malların

cinsini, miktarını, fiyat ve diğer masrafları gösteren belge.

INVOLUNTARY ABSENCE WITHOUT LEAVE KAYITSIZ GAYBUBET: Bir askerin

yetkisiz bir üstten aldığı müsaade ile, kendi hatası olmaksızın

gaybubeti; özellikle, üst tarafından, herhangi bir şekilde

kandırılmak suretiyle, yerinden ayrılması. INVOLUNTARY ORDER

OR RECALL TO ACTIVE DUTY: MECBURİ FAAL HİZMETE YENİDEN

ÇAĞRI: Kara Ordusu Müşekkel İhtiyat Teşkilleri mensupları veya

emekli Kara Ordusu personelinden münferit şahısların, ABD faal

askerlik hizmetine, kendi muvafakatleri alınmaksızın çağrılmaları.

Bak. "recall to active duty".

ION İYON (HV.): Elektrik yüklü bir atom veya atom grubu. (Pozitif

elektrik yüklü bir iyon, bir elektron noksanlığı bulunan bir atom

veya atom grubu; negatif elektrik yüklü bir iyon ise ek elektronu

bulunan bir atom veya atom grubudur) .

ION CHAMBER İYON ODASI: Bak. "ionization chamber".

ION ENGINE İYON MOTORU (HV.): Füze veya uzay aracını sevkedecek itiş

gücü; atom füzyonu, atom parçalanması veya güneş enerjisinden


alınmış iyonlanmış bir atom tanecikleri akımı ile elde edilen bir

motor tipi.

ION ROCKET İYON ROKETİ (HV.): Halen gelişme halinde bir uzay aracı güç

kaynağı yüksek süratte bir iyon akımı püskürtmek suretiyle elde

edilen reaksiyonla sevk gücü meydana getirir.

IONIC PROPULSION İYONLA SEVK (HV.): Elektronlardan iyonları serbest

bırakan ve bir füze veya uzay aracına takat verecek itiş gücü

olarak kullanılmak üzere, bunları yüksek hızlarda elektrikle

güçlendiren bir sistem.

IONIZATION İYONLANMA (HV.): Elektrik yüklü taneciklerin teşekkülü. Işık

veya ultraviyole ışınları ya da termal kaynaşma halinde bulunan

taneciklerin çarpışması gibi yüksek enerji ışımasıyla meydana

gelebilir.

IONIZATION CHAMBER İYONLANMA ODASI (HV.): İyonlayan ışıma (ionizing

radiation) miktarını ölçmeye mahsus bir cihaz. Cihaz; aralarında

potansiyel fark korunan iki elektronu (bunlardan biri oda duvarı

olabilir) ihtiva eden gaz dolu bir hücreden ibarettir.


IONIZATION CURRENT İYONLANMA AKIMI (HV.): İyonlayan ışımanın (ionizing

radiation) bir sonucu olarak, iyonların veya elektronlarının bir

elektrik alanında hareketiyle meydana gelen elektrik cereyanı.

IONIZATION POTENTIAL İYONLANMA POTANSİYELİ (HV.): Bir atomdan bir

elektronu çıkarmak için yapılması gereken ve elektron-volt ile

ölçülen iş.

IONIZE İYONLAMAK (HV.): Bir atom, veya bir elementin molekülüne

mesela X-ışını bombardımanıyla bir elektronunu kaybettirip,

pozitif bir iyon haline çevirmek. Serbest bırakılan elektron

negatif bir iyondur veya negatif bir iyon teşkil etmek üzere nötr

bir atoma ya da moleküle bağlanır.

IONIZED-LAYERS İYONLU TABAKALAR (HV.): İyonosferde iyonlanmanın arttığı

tabakalar. Kozmik ışınlarla meydana gelir. Radyo dalgalarını emip

yansıtır, uydular ve diğer uzay araçlarıyla muhabere ve

izlenmelerinde önemli rol oynar.

IONIZING RADIATION İYONLAYAN IŞIMA (HV.): Direkt veya endirekt olarak

iyonlanmaya sebep olan (elektromanyetik veya çok küçük

zerrelere ait) ışıma.


IONOSPHERE İYONOSFER: 1. Atmosferin elektromanyetik dalgaları yansıtacak

miktarda iyonların ve serbest elektronların bulunduğu 70 km ile

500 km lik kısmı. 2. Arz atmosferinin dış bir kuşağı. Güneşten

veya yıldızlararası uzaydan gelen ışımalar, burada atmosfer

gazlarının atom ve moleküllerini iyonlar veya elektrikle harekete

getirir. İyonosferin yüksekliği zamana ve mevsime göre değişir

fakat sınırının 25 ila 50 mil arasında olduğu kabul edilir. Işıma ve

yansıtma özelliklerine göre çeşitli tabakalara ayrılır. Karakteristik

bir olay, bazı radyo dalgalarını yansıtmasıdır.

IRON SIGHT MADENİ NİŞAN TERTİBATI: Optik olmayan ve silahın üzerine

tespit edilebilen mekanik nişan alet ve malzemesi. Ayrıca

bakınız: "sight".

IROQUOIS "HELİKOPTER CİNSİ": Kargo/personel nakliyesi ve taarruz

helikopteri desteği olarak kullanılan hafif tek motorlu helikopter,

Bazı tiplerinde makineli tüfek ve hafif havadan karaya roketler

vardır. UH-1 denir.

IRREGULAR FORCES GAYRİ NİZAMİ KUVVETLER: Silahlı Kuvvetler, polis veya

diğer iç güvenlik kuvvetlerinin mensubu olmayan silahlı şahıslar

veya gruplar.
IRREGULARITY USULSÜZLÜK, AYKIRILIK, YOLSUZLUK, DÜZENSİZLİK:

Yönetmeliklerin, kanunların ve emirlerin lafz ve ruhuna

riayetsizlik veya verilmiş bulunan yetkiye kanun dışı tecavüz.

IRREGULAR OUTER EDGE (LAND MINE WARFARE): DÜZENSİZ

DIŞKENAR (KARA MAYIN HARBİ): Düşmanı mayın tarlasının şekli

ve sahası hakkında yanıltmak maksadıyla mayın tarlasının önüne

düşmanın karşısına gelecek şekilde döşenmiş kısa mayın

kuşakları. Genellikle gayrimuntazam dış kenar sadece gömülü

mayınların bulunduğu mayın tarlalarında kullanılacaktır.

IRRITANT TAHRİŞ EDİCİ KİMYA HARBİ MADDESİ: Bak. "irritant agent".

IRRITANT AGENT TAHRİŞ EDİCİ KİMYA MADDESİ: Gözleri tahriş ederek

yaşartan veya burun ve sindirim cihazını tahriş ederek aksırık,

öksürük ve bulantıya sebep olan ya da hem gözleri hem sindirim

cihazını tahriş eden zehirsiz kimyasal harp maddesi.

IRRITANT CANDLE TAHRİŞ EDİCİ GAZ MUMU: Bak. "irritant gas candle".

IRRITANT CONCENTRATION TAHRİŞ EDİCİ GAZ YOĞUNLUĞU: Mevcudiyeti

hissolunacak derecede gaz yoğunluğu. Ayrıca bakınız:

"concentration".
IRRITANT GAS TAHRİŞ EDİCİ GAZ: Gözleri yaşartan veya burun ve sindirim

cihazını tahriş ederek aksırık, öksürük ve bulantı yapan ya da

hem gözleri hem burun ve sindirim cihazlarını tahriş eden gaz.

IRRITANT GAS CANDLE TAHRİŞ EDİCİ GAZ MUMU: Yakıldığı zaman tahriş edici

bir gaz, örneğin adamzit gazı meydana getiren bir madde ile

doldurulmuş bir kap. Buna (gas candle) ve (irritant candle) da

denir. Ayrıca bakınız: "candle".

IRRITANT SMOKE TAHRİŞ EDİCİ SİS: Kimya harbinde kullanılan duman veya

buhar halinde püskürtülebilir kimyasal harp maddesi. Bu nevi

sisler aksırtır, öksürtür, gözleri yaşartır, başağrısı yapar sonra da

kusturur. Geçici bir maluliyete sebep olur. En çok kullanılan

tipleri "adamzit gazı ve difenilklorasin" dir. Bu gaza "sternutator"

de denir.

IRRITATING CONCENTRATION TAHRİŞ EDİCİ GAZ YOĞUNLUĞU: Bak. "irritant

concentration".

ISLAND BASES ADA ÜSLERİ: Okyanus bölgelerindeki deniz ve hava üsleri için

deniz ve hava üssü vazifesi gören münferit milletlere ait adalar

veya ada grupları.


ISLAND COMMANDER ADA KOMUTANLIĞI: Teşkilat ve çalışma bakımından

bir üs komutanlığına benzeyen komutanlık. Sorum bölgesi,

normal olarak bir adaya inhisar etmekle birlikte komşu adaları

da içine alabilir.

ISLAND OF RESISTANCE MUKAVEMET ADACIĞI: Bir savunma şebekesi içinde,

kendi ana kuvvetleri ile irtibatı kesildiği halde dahi, düşmana

dayanmaya devam edecek şekilde teşkil ve koordine edilen

direnme noktası.

ISO CLINAL İZO KLİNAL: Bir kara veya deniz haritasında eşit manyetik

sapmaları birleştiren hat.

ISOBAR İZOBAR: Atmosferik basıncın aynı veya sabit olduğu veya olduğu

farz olunan hat.

ISOCENTRE İZO MERKEZ: Fotoğraf dikeyi ile dikey arasındaki açının açı

böleninin fotoğraf üzerinde kesiştiği nokta.

ISODOSE RATE LINE EŞİT DOZ EĞRİSİ: Bak. "dose rate contour line".

ISOGONAL İZOGONAL, İZOGON HATTI: Eşit manyetik değişiklikteki noktaları

birleştirmek üzere bir kara, deniz veya hava haritasına çizilen bir

hat.
ISOGONIC LINE İZOGON HATTI: Eşit manyetik sapma değerine sahip

noktalardan geçen hat. Bak. "isogonal".

ISOGRITE İZOGRİT: Eş grit değişim eğrisi. Harita üzerinde grit değişim

noktaları aynı olan noktaların birleştirilmesinden meydana gelen

çizgi.

ISOGRIV İZOGRİV: Bir kara veya deniz haritasında grid kuzey ile manyetik

kuzey arasındaki eşit açısal fark noktalarını birleştiren hat. Bak.

"grivation".

ISOLATED BURIAL RASTGELE YERDE GÖMME: Ölülerin belirli bir askeri veya sivil

mezarlık dışında bir yere gömülmesi.

ISOLATION TECRİT: Bazı mahpusları, iyi durumdaki mahpuslardan ayırmak

suretiyle cezalandırma.

ISOLEAD CURVE ÖNLEME EĞRİSİ: Merminin hedefe varıncaya kadar havada

geçireceği zamanı karşılamak üzere hareket halindeki bir hedefin

silahla ne kadar ilerisine nişan alınması gerekeceğini bir grafik

veya diyagram üstünde gösteren eğri. Bu eğri grafik veya

diyagram üzerinde eşit önleme noktalarını birleştirir.


ISOLOG İZOLOG, EŞ KAYIT: Açık metni, bir başka haberin değişik bir

sistem, anahtar, kod vesaire ile kriptolanmış, açık metninden

kısmen veya tamamen ayrı olan kriptogram.

ISOTHERMAL İZOTERMAL: Sabit sıcaklıkta volüm, basınç veya diğer hassa

değişikliklerini gösteren.

ISOTHERMAL REGION İZOTERMAL BÖLGE (HV.): Yeknesak sıcaklıkta bölge

olarak kabul edilen stratosfer.

ISOTOPES İZOTOPLAR: Aynı elemanın kimyasal özellikleri benzer ancak a)

Çekirdeklerindeki değişik miktar nötronların atom ağırlığı ve, b)

Nükleer özellikleri nedeniyle farklılık gösteren formları.

ISS REQUISITION NUMBER DENİZAŞIRI İSTEK NUMARASI: Bir denizaşırı

harekat alanı bir liman veya bir teknik hizmet başkanı tarafından

yapılan istekteki denizaşırı adresin son kısmında kullanılan ve

sonda en çok üç harften mürekkep terkip. Bu terim;

(identification of separate shipment requisition number) "parça

sevkiyat istek numarası" ibaresinin kısaltılmış şeklidir. Örneğin;

"BOBO-E-OMII-E65" tir. Bu numaraya bazen (basic requisition

number) da denir.
ISSUE DAĞITIM: Mensup oldukları teşkilat adına ikmal maddeleri

almaya yetkili olan bir veya daha çok kimseye bir ikmal merkezi

tarafından ikmal maddelerinin ve teçhizatın verilmesi.

ISSUE CHART DAĞITIM PUSULASI: Bir yemek listesinin (genellikle on beş

günlük) uygulandığı süre içinde, her yiyecek maddesinin günlük

dağıtımını, birim veya libre olarak gösteren liste.

ISSUE PRIORITY DESIGNATOR Bak. "priority designator".

ISSUE RATE DAĞITIM ORANI: Belirli sayıda er için bir tertip hazırlamak üzere

günlük olarak dağıtılan herhangi bir yiyecek maddesinin libre

veya ambalaj hesabıyla miktarı.

ISSUE SLIP DAĞITIM BELGESİ: Ordu mallarını demiryolu veya deniz

sevkiyatını gerektirmeyen ve mahalli dağıtımında kullanılan bir

form.

ISSUE WHILE IN STOCK STOK HALİNDE İKEN DAĞITIM:

ISSUING SCHEDULER DAĞITIM ZAMAN ÇİZELGESİ: Teşkillerin ve

faydalanacak diğer unsurların dağıtım belgelerini ve mahalli

isteklerini, garnizon, ikmal subaylarına verecekleri tarihleri

gösterir çizelge. Bu çizelge garnizon komutanı tarafından

tertiplenir. Garnizon ikmal subayı bu çizelgeye göre teşkilleri ve


ilgililere dağıtacağı ikmal maddelerini garnizon ikmal tesislerinde

kademeli surette hazırlar.

ITALIAN METHOD İTALYAN USULÜ: Bak. "Bassel Method".

ITEM MADDE, KALEM: Tedarik edilen, stok edilen veya dağıtılan

herhangi bir cins ikmal maddesi.

ITEM IDENTIFICATION MADDE TANITMASI, MADDE TANIMA: Bir maddeyi bir

işletme faaliyetinin ihtiyaçlarına uygun olarak, benzeri diğer

bütün maddelerden ayırdetmek için lüzumlu asgari miktarda

tanıtma bilgileri ile maddenin tam olarak tanınması için gerekli

ikmal faaliyetlerinde faydalı veya sınıflandırılmasını tayin için

zaruri referans bilgilerinden ibarettir.

ITEM MANAGER MAL SORUMLUSU, MALZEME MÜDÜRÜ: Bir envanter

kontrol noktası veya diğer benzeri bir teşkilat bünyesinde bir

veya daha fazla özel malzeme kaleminin yönetim sorumluluğunu

üstlenmiş şahıs.

ITEM NUMBER MADDE NUMARASI: Bir maddeyi tanımak veya tanıtmak için bir

teknik sınıf tarafından verilen herhangi bir numara. Ayrıca

bakınız: "stock number".


ITEM OF ISSUE DAĞITIM MADDESİ: Dağıtıma hazır bir şekil ve durumda olan

fakat gönderme için ambalajlanmamış ve belirli bir maksat veya

yerde kullanılmak için tadil edilmemiş olan maddeler.

ITEMS ON HAND ELDEKİ MADDELER:

JACK KRİKO:

JACKET MERMİ GÖMLEĞİ: Bir merminin çekirdeği etrafındaki çelik

gömlek.

JAHEMMY CEHEMİ ARAÇ: Çıkarma araçlarını kaldırmak ve taşımak için

kullanılan ve palangalarla teçhiz edilmiş bulunan şişirme lastik

tekerlekli büyük araç.

JAIL HAPİSHANE:

JAM TUTUKLUK: Otomatik bir silahta, ateşleme mekanizması gibi bir

tertibatın çalışmasına engel olan sıkışıklık veya tutukluk.

JAMMING KARIŞTIRMA: Karıştırıcı telsiz sesleri ile telsiz haberlerine yapılan

müdahale. Bak. "acoustic jamming", "barrage jamming",

"electronic counter measures", "electronic jamming",

"electronic warfare", "selective jamming", "spot jamming".


JAN GRID JAN GRİDİ: Müşterek Kara, Deniz Kuvvetleri grid sistemi; coğrafi

mevkilerin emniyetle tespitini mümkün kılmak için kabul edilen

ve bütün yer yüzünü kaplayan grid sistemi. Bu grid; enlem ve

boylam bakımından karelerin başlangıç yerlerini ve boyutunu

tayin suretiyle tesis edilir. Belli başlı 12 bölge mevcuttur. Mahalli

makamlar, yukarıdaki esaslara dayanarak, özel JAN gridleri

çıkarabilirler. JAN gridleri, genellikle, Merkatör

projeksiyonlarında kullanılır.

JATO YARDIMCI JET CİHAZI: Bazı yapı ve cihazlara ileri doğru itiş

sağlayan yardımcı roket cihazı. Genellikle pervaneli uçaklarda bir

aksesuar olarak kullanılan (jetassist take off) yardımcı jet cihazı

ile kalkış teriminin kısaltılmış şeklidir.

JAVELIN FORMATION KADEMELİ DİZİ DÜZENİ: İki veya daha çok uçak grupları

halinde yapılan uçuş şekli. Önden giden uçağı diğerleri, yakın bir

mesafeden ve uçağın altında veya üzerinden, kademeler halinde

takip ederler.

JCS-COORDINATED EXERCISE MÜŞTEREK KURMAY BAŞKANLARI KOORDİNELİ

TATBİKATI: Birden fazla başkomutana veya karargaha bağlı birlik

veya kuvvetlerle ilgili olduğu için programlanması müşterek


kurmay başkanlarının koordinasyonunu gerektiren küçük çaplı

bir tatbikat. Bak. "exercise".

JCS-DIRECTED EXERCISE MÜŞTEREK KURMAY BAŞKANLARI TARAFINDAN

YÖNETİLEN TATBİKAT: Müşterek Kurmay Başkanları'nı büyük

ölçüde ilgilendiren, stratejik hareket kabiliyeti veya en üst

başkomutan tarafından idare edilen bir tatbikat. Bak. "exercise".

JEOPARDIZE TEHLİKEYE KOYMAK:

JEOPARDOUS TEHLİKELİ:

JEOPARDY TEHLİKE:

JET JET: Egzost akışı veya gazların bir delikten veya gaz sıkıştırma

boğazından süratle çıkması.

JET ADVISORY SERVICE JET HAVA TRAFİK DANIŞMA HİZMETİ: Radarlı veya

radarsız jet hava trafik danışma sahası içinde uçan bazı sivil

uçaklara verilen hizmet. Radarlı jet hava trafik danışma sahası

içinde bu hizmetten faydalanan uçaklara radar uçuş takibi, radar

trafik bilgisi ve izlenen trafik çevresindeki vektörler sağlanır.

Radarsız jet hava trafik danışma sahası içinde bu hizmetlerden

yararlanan uçaklara ise bu bölge içinde uçtuğu kontrol merkezi


tarafından bilinen uçaklardan ayrılabilmeleri için standart aletli

uçuş bilgisi sağlanır.

JET ENGINE JET MOTORU (HV.): Yakıtı yakmak için, yakıcı madde (oxidizer)

olarak dışarıdaki havayı emen ve motor içinde yanmanın tevlit

ettiği gazları, itici güç meydana getirmek üzere, sıcak halde

getoru arasındaki fark birincisinde yanışın dışarıdan alınan

havaya bağlı olmasıdır. Roket motoru yakıcı maddeyi

beraberinde taşır; dolayısıyla dış uzayda faaliyete muktedirdir.

JET HORSEPOWER JET BEYGİR GÜCÜ: Egzost jetinin itme kuvveti ile müessir jet

cihazının çarpımına eşit olan güç.

JET MOTOR JET MOTORU: Bak. "jet engine"

JET PROPULSION TEPKİLİ İTME: İtici unsurun (motorun) oksijeni havadan

alarak meydana getirdiği tepkimeli itme. Bu, kendi oksijen

kaynağını içinde taşıyan itici unsurlardaki roketli itmeden

farklıdır. Bir uçağın hareketiyle ilgili olarak kullanıldığında kuyruk

borusu ve gaz sıkıştırma boğazından sıcak gaz çıkartarak uçağı

iten benzin veya diğer bir yakıtla çalışan türbünlü ve tepkili

unsuru (motor) ifade eder. Bak. "rocket propulsion" ve

"propulsion".
JET STAR JET STAR (C-140): Gövdenin iki yanına monte edilmiş dört

turbojet motorla hareket eden ve hızlı destek tipi nakliye uçağı.

Bak. "star lifter".

JET STEERING TEPKİ İLE YÖNELTME (HV.): Hem ara motorlarla tahrikli uçuşta

hem çekiş sona erdikten sonraki süre içinde arzu edilen

mahrekte seyrini temin için bir uzay aracı, balistik füze ve sondaj

roketinde, sabit veya müteharrik fışkırtma borularının

kullanılması. Jetlere soğuk basınçlı gaz veya bir gaz

jeneratöründe sevk haklarının yakılmasıyla elde edilen sıcak gaz

verilebilir.

JET STREAM JET AKIMI: Yukarı troposfer veya stratasferde, yüksek hızda ince

bir rüzgar şeridi.

JET VANE JET KANATÇIĞI, JET PALETİ: Bir güdümlü merminin seyrini idare

için jet akımı içine yerleştirilen ve yüksek ısıya dayanan bir

maddeden yapılmış olan kanatçık. Buna "Jetavetor" da denir.

JET-AIRCRAFT JET UÇAĞI (HV.): Havayı içeri çeken ve egzoz gazlarının itişiyle

sevkedilen bir araç.

JETAVATOR JETAVATOR (HV.): Bir roket jet akımına tutulabilen ve itiş

vektörü kontrolü için jet akış istikametini değiştirmekte


kullanılan bir kontrol sathı. JET CONVENTIONAL-LOW ALTITUDE

BOMBING SYSTEM: JET KONVANSİYONEL ALÇAK İRTİFA

BOMBALAMA SİSTEMİ: Konvansiyonel mühimmatın alçak irtifa

bombalama sistemiyle atılması için jet uçaklarının yaptığı bir

manevra.

JETTISON YÜK ATMA: Uçağın güvenliği için veya bir hava muharebesine

hazırlık amacıyla uçaktaki yüklerin kontrollü olarak atılması.

JETTISONED MINES DÖKÜLMÜŞ MAYINLAR: Mayın dökücüyü mümkün

olduğu karar çabuk boşaltmak için yerine ve durumuna

bakmaksızın dökülmüş mayınlar.

JITTER EKO TİTREMESİ: Bir osiloskop üzerine aksetmiş olan bir radar

sinyalinin istikrarsızlığı.

JOB Bir bilgisayar için, birim olarak gösterilen belirli bir görevler

grubu.

JOB ANALYSIS İŞ TAHLİLİ: Belirli bir iş kolundaki temel faktörlerin ve bu işin

layıkıyla yapılması için bir işçide bulunması gerekli niteliklerin

tespiti.

JOB ORDER SİPARİŞ EMRİ, İŞ EMRİ: Bir şeyin imal veya istihsal veya herhangi

bir şekilde meydana getirilmesi için verilen emir.


JOB PROGRESSION LADDER MESLEK İLERLEME PROGRAMI: Ordu meslek

sahasının bir parçası. Normal olarak, terfi ve ilerleme

imkanlarına göre birbirleri ile yakından ilgili işlerin, muntazam

bir sıra halinde tanzim edilmiş bir kademeler serisi şeklinde

tertiplenmesinden meydana gelir.

JOB TRAINING STANDARDS İŞ EĞİTİM STANDARTLARI (HV.): Ana hatlar

halinde hazırlanmış eğitim kılavuzları. Bu kılavuzlar, her aceminin

eğitilmesi gerekli Hava Kuvvetleri ihtisas unsurunda şahsın elde

etmesi gerekli başarı seviyesini belirtir.

JOIN-UP BİRLEŞMEK: Ayrı bir uçağı veya uçak gruplarını belirli düzene

sokmak.

JOINED BİRLEŞTİRİLMİŞ, BİRLEŞTİRİLEN, BİRLEŞEN, KATILMIŞ, KATILAN:

Bak. "combined":

JOINER KONVOY GEMİSİ: Bir konvoya katılmak üzere seyreden bağımsız

ticari gemi. Ayrıca bakınız: "joiner convoy", "joiner section".

JOINER CONVOY KÜÇÜK KONVOY: Ana konvoya katılmak üzere seyreden

konvoy. Ayrıca bakınız: "joiner", "joiner section".


JOINER SECTION KONVOY KISMI: Buluşma noktası kararlaştırıldıktan sonra

ana konvoya katılmak üzere manevra yapan küçük konvoy veya

konvoy gemisi.

JOINT MÜŞTEREK: Müşterek kullanılan malzeme terimlerinden birine

ön takı olarak alındığı zaman, bu terime ait tarif Kara, Deniz,

Hava Kuvvetleri ve Deniz Piyade Sınıfına ait miktarlar toplamını

içine alacak genişlikte bir ifade kazanır.

JOINT AIRBORNE TRAINING MÜŞTEREK HAVA İNDİRME EĞİTİMİ: Hava

indirme ve ilgili taşıyıcı birlikleri kapsayan eğitim harekat ve

tatbikatları. Bu eğitim aşağıdakileri içine alır: a. Personel ve

teçhizatın sevki, b. Hava indirme birliklerinin ve/veya havadan

nakledilen birliklerin taarruz harekatı. c. Yükleme tatbikatları ve

kısa süreli yerel alıştırma uçuşları. d. Müşterek Kurmay

Başkanları tarafından yetki verilen şekilde ve/veya ilgili kuvvetler

tarafında kararlaştırılan şekilde yapılan manevra/tatbikatlar.

(Not: Amerika Savunma Kurulu tanımı "Müşterek Kurmay

Başkanları tarafından yetki verilen şekilde ve/veya" sözcüklerini

kullanmaz) .

JOINT AMPHIBIOUS OPERATION MÜŞTEREK AMFİBİ HAREKAT: İki veya

daha çok kuvvetin önemli unsurlarının yaptığı amfibik harekat.


JOINT AMPHIBIOUS TASK FORCE (AMERİKA SAVUNMA

BAKANLIĞI, AMERİKAN SAVUNMA KURULU): MÜŞTEREK AMFİBİ

GÖREV KUVVETİ: Düşman kıyılarına taarruz etmek için yapılacak

olan bir amfibi çıkartmaya katılmak üzere teşkil edilmiş, iki veya

daha fazla kuvvete bağlı, tek bir komutanın komutasındaki geçici

birlik gruplaşmaları.

JOINT AMPHIBIOUS TASK FORCE (NATO) MÜŞTEREK AMFİBİ GÖREV

KUVVETİ: Bir amfibi çıkartmaya katılmak üzere teşkil edilmiş, iki

veya daha fazla kuvvete bağlı, tek bir komutanın komutasındaki

geçici birlik gruplaşmaları.

JOINT AREA PETROLEUM OFFICE MÜŞTEREK BÖLGE AKARYAKIT BÜROSU,

MÜŞTEREK BÖLGE AKARYAKIT DAİRESİ: Akaryakıt ve yağ

ihtiyaçlarının toplanmasında, müşterek akaryakıt bürosuna

yardımda bulunmak üzere kurulmuş, birleşik karargah bürosu.

JOINT ARMY AND AIR FORCE COMMERCIAL TRAFFIC BULLETINS:

KARA VE HAVA TİCARET TRAFİK BÜLTENLERİ: Gönderme

subayları ve bu subayların mensup bulundukları teşkillere, trafik

idare esasları hakkında bilgi veren bültenler. JOINT ARMY-NAVY

AIR FORCE PUBLICATIONS: MÜŞTEREK KARA-DENİZ-HAVA

YAYIMLARI: Müşterek Kurmay Başkanlarının destek kuruluşları


tarafından yayımlanan ve Kara, Deniz ve Hava Kuvvetlerindeki

yetkili dağıtım büroları tarafından dağıtımı yapılan bir dizi yayın.

JOINT ATTACK FORCE MÜŞTEREK ÇIKARMA KUVVETİ: Bir müşterek yurtdışı

seferi kuvvetin, sahilde bir çıkarma kuvveti tesis etmek ve daha

sonra bu kuvvetin harekatını desteklemek üzere harekatta

bulunan ve kıta yüklü hücum çıkarma gemileri ile deniz ve taktik

hava birliklerini destekleyen tali kısmı.

JOINT BUS MILITARY AGREEMENT MÜŞTEREK ASKERİ OTO NAKLİYAT

ANLAŞMASI: Milli Savunma Bakanlığına mensup personelin

resmi seyahatlerinde, otobüs bilet ücretlerinde belirli tenzilat ve

özel hizmetler sağlayan anlaşma. Bu anlaşma yılda bir defa

yeniden gözden geçirilir.

JOINT CHIEFS OF STAFF MÜŞTEREK KURMAY BAŞKANLARI: Milli Savunma

Bakanlığı içinde bir heyet; rey hakkı bulunmayan bir Başkan ile

Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı, Deniz Kuvvetleri Kurmay

Başkanı ve Hava Kuvvetleri Kurmay Başkanından ibarettir.

Müşterek Kurmay Başkanları; Cumhurbaşkanı'nın, Milli Güvenlik

Kurulunun ve Milli Savunma Bakanı'nın başlıca askeri

müşaviridirler. Bak. "organization of the joint chief sof staff".


JOINT CIRCUIT MÜŞTEREK DEVRE: Kontrol, işletme, idare vesaire bakımından,

birden çok sınıfa mensup unsurların katıldıkları bir muhabere

irtibatı.

JOINT COMMON USER ITEMS MÜŞTEREK KULLANIM MADDELERİ: Bir ülkedeki

iki veya daha fazla kuvvet tarafından ortaklaşa kullanılabilen ve

kuvvetler arasında değiştirilebilen maddeler.

JOINT COMMUNICATIONS BOARD MÜŞTEREK MUHABERE KURULU:

Müşterek Kurmay Başkanları Heyeti'nin muhabere işlerini idare

eden büro.

JOINT COMMUNICATIONS ELECTRONICS COMMITTEE MÜŞTEREK

MUHABERE-ELEKTRONİK KOMİTESİ:

JOINT COSTS ORTAK MALİYETLER (HER ÜRÜN İÇİN AYNI OLAN MALİYETLER):

JOINT DISTRIBUTION ORTAK DAĞILIM:

JOINT DOCTRINE ORTAK PRENSİPLER: Bir ülkedeki iki veya daha fazla Kuvvet

Komutanlığı'na bağlı kuvvetlerin ortak bir hedef için koordine

edilmiş bir halde nasıl kullanılacağını gösteren temel prensipler.

Bunlar dört Kuvvet Komutanlığı tarafından onaylanır ve

Müşterek Kurmay Başkanları tarafından yayınlanabilir. Bak.

"multiservice doctrine, combined doctrine".


JOINT EXERCISES MÜŞTEREK TATBİKATLAR: ABD Silahlı Kuvvetleri'nden en az

ikisinin katıldığı tatbikat. Bunun üç çeşidi vardır; "grand joint

exercises" (genel müşterek tatbikat), "major joint exercises"

(büyük müşterek tatbikat), "minor joint exercises" (küçük

müşterek tatbikat).

JOINT EXPEDITIONARY FORCE MÜŞTEREK YURTİÇİ SEFERİ KUVVETİ: Bir

denizaşırı seferde kullanılmak üzere teşkil edilen müşterek

kuvvet.

JOINT FORCE MÜŞTEREK KUVVET: Kara, deniz veya deniz piyadesi ve Hava

Kuvvetlerinin, veya bunların iki veya daha fazlasının önemli

unsurlarından oluşan, ve bu kuvvetler üzerinde birleşik komuta

veya harekat kontrolü uygulamaya yetkisi olan tek bir komutana

bağlı kuvvetler. Bu çeşit kuvvetlerin iki nevi vardır: "consolidated

forces" (birleştirilmiş kuvvetler) ve "joint task force" (müşterek

özel görev kuvveti):

JOINT FORCE COMMANDER MÜŞTEREK KUVVET KOMUTANI, MÜŞTEREK

KUVVETLER KOMUTANI: Bak. "joint force".

JOINT INTELLIGENCE MÜŞTEREK İSTİHBARAT: Bir ülkedeki birden fazla

kuvvetin unsurları tarafından sağlanan istihbarat.


JOINT MANPOWER PROGRAM MÜŞTEREK İNSANGÜCÜ PROGRAMI: Bir

faaliyetin amacını, işlevlerini, teşkilatını bunun için gerekli olan

mevcut ve muhtemel insangücü ihtiyaçlarını, ve duruma göre de

ihtiyaç duyulan seferberlik takviyesini gösteren döküman. İyi bir

müşterek insangücü programı müşterek kurulmuş

komutanı/yöneticisi tarafından sonraki beş mali yılda yapılması

önerilen değişiklikleri tamamlar ve nedenlerini gösterir. JMP

olarak da anılır.

JOINT MILITARY AIR TRANSPORTATION AGREEMENT MÜŞTEREK ASKERİ

HAVA NAKLİYAT ANLAŞMASI: Milli Savunma Bakanlığına mensup

personelin resmi seyahatlarında, havayolları bilet ücretlerinde

belirli bir indirme ve özel hizmetler sağlayan anlaşma. Bu

anlaşma; yılda bir defa yeniden gözden geçirilir.

JOINT MILITARY PASSENGER AGREEMENT MÜŞTEREK ASKERİ DEMİRYOLU

NAKLİYAT ANLAŞMASI: Milli Savunma Bakanlığı'na mensup

personelin resmi seyahatlarında, demiryolu bilet ücretlerinde

belirli bir indirme ve özel hizmetler sağlayan anlaşma. Bu

anlaşma; yılda bir defa yeniden gözden geçirilir.


JOINT MILITARY TRANSPORTATION COMMITTEE MÜŞTEREK ASKERİ

ULAŞTIRMA KOMİTESİ: Müşterek Kurmay Başkanlarına ulaştırma

ile ilgili konularda teklifler yapan komite.

JOINT MOBILIZATION RESERVES MÜŞTEREK SEFER/SEFERBERLİK

YEDEKLERİ: Bak. "joint".

JOINT MOTOR POOL MÜŞTEREK MOTORLU ARAÇ MERKEZİ, MÜŞTEREK

ARAÇ PARKI: Bak. "motor pool". JOINT MULTICHANNEL

TRUNKING AND SWITCHING SYSTEM: MÜŞTEREK ÇOK KANALLI

ANADEVRE VE SANTRAL SİSTEMİ: Kuvvetlerin, Savunma

Muhabere Sisteminin ve diğer mevcut sistemlerin imkan ve

kaynaklarından, ve/veya harekat sahasındaki müşterek kuvvet

komutanına tercihen seyyar/taşınabilir/kolayca döşenebilir,

harekat için yeterli ve dayanıklı bir muhabere sistemi sağlamak

için Müşterek Kurmay Başkanları tarafından kontrol edilen

imkan ve kaynaklardan oluşturulan birleşik çok kanallı ana devre

ve santral sistemi.

JOINT NUCLEAR ACCIDENT COORDINATING CENTER MÜŞTEREK NÜKLEER

KAZA KOORDİNASYON MERKEZİ: Gerektiğinde radyoaktif

maddelerle ilgili kazalarla bağlantılı olmak üzere, radyolojik

yardım kabiliyetleri ve yardım faaliyetlerinin koordinasyonuyla


ilgili bilgi alışverişinde bulunmak ve bu bilgileri muhafaza etmek

için kurulmuş müşterek Nükleer Savunma ve Enerji Bakanlığı

merkez teşkilatı.

JOINT OPERATIONAL INTELLIGENCE AGENCY MÜŞTEREK HAREKAT

İSTİHBARATI BÜROSU: Bir müşterek kuvvet komutanı için gerekli

olan harekat istihbaratının temini ve bu komutana bağlı olan ast

kuvvetlerin elindeki istihbaratın tamamlanması amacıyla iki veya

daha fazla kuvvetin çabalarının birleştirildiği bir istihbarat.

bürosu. Bu teşkilat müşterek kuvvet komutanlığı karargahının bir

parçası olabilir veya olmayabilir.

JOINT OPERATIONS MÜŞTEREK HAREKAT: İki veya daha çok, Amerikan

Silahlı Kuvvetleri (Kara, Deniz, Hava Kuvvetleri tarafından yapılan

harekat. Bak. "combined operations". JOINT OPERATIONS

CENTER (AIR-GROUND): MÜŞTEREK HAREKAT MERKEZİ (HAVA-

KARA): Müşterek kuvvet komutanının karargahında bulunan

personeli ortaklaşa sağlanan ve komutanın kararlarının

planlandığı, izlendiği ve uygulamasının yönetildiği tesis. Büyük

kara ve hava kuvvetleri kademelerinde bulunan ve hava veya

karaya ait muhabere bilgi ve haberlerini alıp vermek ve hava

kuvvetlerinin muharebe gayretini, kara harekatına taktik hava


desteği sağlayacak şekilde düzenlemek maksadıyla teşkil edilen

merkezi müşterek bir büro. Bu büro iki kısım halindedir.

JOINT OVERSEA EXPEDITION MÜŞTEREK DENİZAŞIRI SEFER: Amfibi

harekatında veya kıyıda yapılan herhangi bir askeri harekatta

kullanılmak üzere deniz veya deniz ve hava yolu ile bir harekat

alanına gönderilen veya burada bulundurulan bir müşterek

kuvvet tarafından yapılan harekat.

JOINT PETROLEUM OFFICE MÜŞTEREK AKARYAKIT BÜROSU: Büyük coğrafi

bölgelerde ve harekat alanlarında, bu bölgelerdeki bütün

kuvvetlere ait ihtiyaçları toplamak üzere tesis edilmiş bir harekat

alanı karargah bürosu.

JOINT PROBABILITY ORTAK OLASILIK:

JOINT PURCHASE MÜŞTEREK SATINALMA: İki veya daha fazla kuvvet

komutanlığı için gerekli olan belirli malların yine bu

komutanlıklar tarafından satın alma işleri amacıyla ortaklaşa

kurulmuş, personeli sağlanmış ve finanse edilmiş bir teşkilat

tarafından yürütülen satınalma metodu. Ayrıca bakınız:

"purchase". JOINT RESCUE COORDINATION CENTER (AMERİKA

SAVUNMA KURULU): MÜŞTEREK KURTARMA KOORDİNASYON


MERKEZİ: Bak. "rescue coordination center". JOINT RESCUE

COORDINATION CENTER (AMERİKA SAVUNMA KURULU):

MÜŞTEREK KURTARMA KOORDİNASYON MERKEZİ: Denetim

personeli bu faaliyete katılan tüm kuvvetler tarafından sağlanan

ve belirli bir bölge içindeki tüm mevcut arama ve kurtarma

tesislerini yönetmek ve koordine etmek için yeterli imkanlara

sahip olan bir tesis. Ayrıca bakınız: "search and rescue".

JOINT SERVICING MÜŞTEREK HİZMET: İki veya daha fazla kuvveti desteklemek

amacıyla personeli ortaklaşa sağlanmış ve finanse edilmiş bir

teşkilat tarafından yapılan hizmet. Bak. "interservicing support"

ve "servicing". JOINT STAFF (AMERİKA SAVUNMA KURULU)

(AMERİKAN SAVUNMA (BAKANLIĞI): MÜŞTEREK KARARGAH:

Aynı ülkenin iki veya daha çok kuvvet komutanlığı

mensuplarından teşkil edilmiş karargah heyeti. JOINT STAFF

(AMERİKA SAVUNMA KURULU) (AMERİKAN SAVUNMA

(BAKANLIĞI): MÜŞTEREK KARARGAH: Birleştirilmiş ya da özel

olarak belirlenmiş bir komuta görevinin veya bir müşterek görev

kuvvetinin başındaki komutanın emrindeki ve bu kuvveti

oluşturan Kuvvet Komutanlıklarının mensuplarını da içine alan

karargah. Bu kuvvet mensupları, komutanın kuvveti oluşturan


unsurların taktiklerini, tekniklerini, ihtiyaçlarını ve sınırlamalarını

anlayabileceği bir şekilde tayin edilmelidir. Karargahtaki

kadrolar, Kuvvetlerin bu kuvvet içindeki temsil ve etkisi genel

olarak kuvvetin kuruluşunu yansıtacak şekilde paylaştırılmalıdır.

JOINT STAFF (AMERİKA SAVUNMA KURULU) (AMERİKAN

SAVUNMA (BAKANLIĞI): MÜŞTEREK KURMAY BAŞKANLARI

KARARGAHI: Değişik 1947 tarihli Milli Güvenlik Kanununa göre

kurulmuş Müşterek Kurmay Başkanları Karargahı. Ayrıca bakınız:

"organization of the joint chiefs of staff; staff".

JOINT STAFF MÜŞTEREK KARARGAH (NATO, AMERİKAN SAVUNMA KURULU):

Bir ülkedeki iki veya daha fazla kuvvetten oluşturulmuş karargah.

Ayrıca bakınız: "combined staff, integrated staff, parallel staff".

JOINT STRATEGIC CAPABILITIES PLAN MÜŞTEREK STRATEJİK İMKAN VE

KABİLİYETLER PLANI: Müteakip yıla ait ABD milli hedeflerini ve

politikasını askeri hedefler ve stratejik kavramlar (konseptler)

halinde ifade eden ve ABD. nin bu günkü imkan ve kabiliyetlerine

uygun soğuk, mevzii ve genel harple ilgili askeri görevleri

açıklayan kısa vadeli mevcut imkan ve kabiliyetler planı.


JOINT STRATEGIC OBJECTIVES PLAN MÜŞTEREK STRATEJİK HEDEFLER PLANI: 5:

8 yıllık ileri döneme ait ABD milli hedeflerini ve politikasını askeri

hedefler ve stratejik kavramlar (konseptler) halinde ifade eden

ve hedef kuvvet seviyeleri ile başarılabilecek soğuk, mevzii ve

genel harple ilgili temel taahhütleri ifade eden orta vadeli bir

hedefler planı.

JOINT STRATEGIC PLANS MÜŞTEREK STRATEJİK PLANLAR, SİLAHLI KUVVETLER

STRATEJİK PLANLARI: Bak. "strategic plans".

JOINT TABLE OF ALLOWANCES MÜŞTEREK İSTİHKAK TABLOSU: Mamul

maddeleri, iki veya daha fazla askeri yardım ve danışma grubu

tarafından idare edilen birlik ve görevlerin emrine veren

döküman. JTA olarak da anılır.

JOINT TABLE OF DISTRIBUTION MÜŞTEREK DAĞITIM TABLOSU: Bir mali yıl

içindeki müşterek faaliyetlerde her bir teşkilat unsuru için

onaylanmış kadroları tanımlayan ve yerlerin sayısını belirten, ve

ayrıca sonraki dört mali yılın program ve planlama amaçları

kabul edilmiş kadroları gösteren insangücü dağılım dökümanı.

JOINT TACTICAL AIR RECONNAISSANCE SURVEILLANCE MISSION

REPORT: MÜŞTEREK TAKTİK HAVA KEŞİF/GÖZETLEME GÖREV

RAPORU: Taktik hava keşif mürettebatı içinden seçilmiş


personelin görev dönüşünde, inişten hemen sonra ve ilk fotoğraf

yorum raporlarından önce sunduğu ön rapor, Bu rapor uçuş

koşullarının, gözlemlerin, ve mürettebat faaliyetlerinin bir

özetini verir ve cihazlarla elde edilen bilgileri tanımlar. Eğer varsa

cihazlarla elde edilen bilgilerin incelenmesinden elde edilen

önemli konularla ilgili kayıtlarda eklenir. MISREP olarak da anılır.

JOINT TASK FORCE (AMERİKAN SAVUNMA BAKANLIĞI):

MÜŞTEREK GÖREV KUVVETİ: Kara, Deniz veya Deniz Piyadesi ve

Hava Kuvvetlerinin veya bu kuvvetlerden iki ya da daha fazlasına

bağlı veya bunlara tahsis edilmiş unsurlardan meydana gelen ve

Savunma Bakanlığı veya birleşik bir komutanlığın ya da mevcut

bir müşterek görev kuvvetinin komutanı tarafından oluşturulup

tayin edilen kuvvet. JOINT TASK FORCE (AMERİKAN SAVUNMA

KURULU): MÜŞTEREK GÖREV KUVVETİ: Kara, Deniz veya Deniz

Piyadesi ve Hava Kuvvetlerinin veya bu kuvvetlerden iki veya

daha fazlasına bağlı veya bunlara tahsis edilmiş unsurlardan

meydana gelen kuvvet.

JOINT TRAINING MÜŞTEREK EĞİTİM: Müşterek harekat doktrin ve usullerini

ve kuvvetler arasında karşılıklı anlayış, itimat ve birlikte çalışma

ruhunu geliştirmek ve denemek maksadıyla, iki veya daha çok


sınıfa mensup birlik arasında tertiplenen müşterek askeri

tatbikatlar.

JOINT TRAINING PROCEDURES MÜŞTEREK EĞİTİM USULLERİ: Birden çok kuvveti

ilgilendiren doktrini geliştirmekle görevlendirilmiş, çeşitli

kuvvetlere mensup yetkililerce üzerinde müştereken karara

varılmış eğitim usulleri. Bu usuller; müşterek doktrin için bir esas

sağlayabilir.

JOINT TRAVEL REGULATIONS MÜŞTEREK SEYAHAT YÖNETMELİĞİ: JOINT

UNITED STATES MILITARY ADVISORY GROUP: ABD MÜŞAVERE

GRUBU: JOINT UNITED STATES MILITARY ADVISORY AND

PLANNING GROUP: ABD MÜŞTEREK ASKERİ İSTİŞARE VE

PLANLAMA GRUBU: JOINT UNITED STATES MILITARY MISSION

FOR AID TO TURKEY (JUSMMAT): AMERİKAN ASKERİ YARDIM

KURULU: ABD. nin Türkiye'ye yapmakta olduğu askeri yardımları

organize ve tatbikatını kontrol etmek üzere Türkiye'de kurulmuş

olan müşterek askeri yardım kurulu.

JOINT ZONE (AIR, LAND, SEA) MÜŞTEREK BÖLGE: Dost suüstü hava ve sualtı

kuvvetlerinin aynı anda harekat yapmasına olanak sağlamak

amacıyla düşünülmüş bölge.


JOURNAL HARP CERİDESİ: Seferde, olayların cereyan şekline ve alınan

emir, haber vesairenin geliş sırasına göre, birlikler veya karargah

şubeleri tarafından tutulan günlük vukuat kaydı.

JOURNALIST GAZETECİ, MUHABİR:

JUDGE ADVOCATE ASKERİ ADLİ HAKİM, ASKERİ ADLİ MÜŞAVİR: Bir komutanlık

karargahında bulunan hukukçu subay. Bu subay; komutanın

hukuk müşaviridir ve Milli Savunma Bakanlığı'nda Askeri Adalet

İşleri Başkanının yaptığı işlerin aynını yapar. Bu subaya; genel

olarak "staff judge advocate" de denir.

JUDGE ADVOCATE GENERAL'S CORPS ASKERİ ADALET SINIFI, ASKERİ

ADALET`TEŞKİLATI: Askeri adaletin uygulanmasına nezaret eder.

Askeri mahkemeler vasıtasıyla duruşmaları takip eder. Gerekli

adli tavsiyelerde ve buna benzer hizmetlerde bulunur. `

JUDGE ADVOCATE GENERAL, THE ASKERİ ADALET İŞLERİ BAŞKANI: Kara

Kuvvetleri Komutanlığının, Komutanlığın ve Ordu'nun Genel

Adalet İşleri Başkanı. Askeri Adalet Teşkilatına nezaret eder.

Ordu ile ilgili bütün adli konularda hükümeti temsil eder: Adli

kayıtların tutulmasından da sorumludur. Rütbesi Tümgeneral'dir.


JUDICIAL ADLİ, HUKUKİ, MAHKEMEYE AİT: Hukuk ve adalet işleriyle ilgili,

hukuk ve adalet işlerine ait.

JUDICIAL COUNCIL ASKERİ YARGITAY: ABD Ordusu'nda; Askeri Ceza ve Askeri

Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunlarının 48, 49 ve 50 nci

maddeleri gereğince, askeri mahkemeler tarafından yapılan

muhakemelerin zabıtlarına göre davalara yeniden bakan ve

Askeri Adalet Sınıfına mensup üç generalden oluşan kurul.

JUDO JUDO, SİLAHSIZ SAVUNMA: Bak. "unarmed defence".

JUDY HAVA ÖNLEMESİNDE, "TEMASA GEÇTİM VE ÖNLEMEYE

GEÇİYORUM" ANLAMINA GELEN KOD:

JUMBO BOOM CAMBO DİKME: Gemilerde bulûnan ve 50 ton veya daha çok

ağırlıkları kaldırabilen iki veya daha çok bumbalı bir vinç.

JUMP ÇIKIŞ HATA HAREKETİ: Bir silahta, mermi namluyu terketmeden

önce, namlunun, barut gazının ani etkisi ile hareketi.

JUMP AREA ATLAMA SAHASI: Bu terim yerine halen (drop zone) terimi

kullanılmaktadır. Bak. "drop zone".

JUMP OFF TAARRUZ ÇIKIŞ HATTINDAN HAREKET ETMEK: Düşman üzerine

yapılacak taarruz için kendi hatlarını terketmek.


JUMP OFF LINE Bak. "line of departure".

JUMP OFF POINT ATLAMA NOKTASI: Paraşütçü birliklerinin, kendilerine tahsis

edilen araziye inmek için hava aracından atlayacakları nokta.

JUMP SPEED ATLAMA HIZI: Paraşüt birliklerinin nispi emniyetli bir şekilde

atlayış yapabilecekleri hava hızı.

JUMPING ATTITUDE ATLAMA UÇUŞ VAZİYETİ: Bir kıta nakliye uçağının

paraşütçülere emniyetli bir çıkış temini için gerekli düşük hızda,

istikrarlı düz uçuşu.

JUMPMASTER ATLAMA SORUMLUSU: Uçağa girdikleri andan atlayışa kadar

paraşütçüleri kontrol etmekle görevli hava indirme ehliyetli

kimse. Bak. "stich commander (air transport) ".

JUNCTION BOX İRTİBAT KUTUSU: Tel ve kablo bağlantıların örten metal kutu.

Bu kutu, elektrik devrelerini birleştirme ve dağıtım işini yapan bir

kapalı bağlantıdır.

JUNGLE CENGEL: Yolsuz, bataklık ve yürürken ayağa takılan sık

fundalıklarda, sık dallı ağaçlarla kaplı, orman karakterinde geniş

ağaçlık saha.

JUNGLE RAIN SHELTER CENGEL YAĞMUR SIĞINAĞI: Bak. "shelter".


JUNGLE WARFARE CENGEL HARBİ: Cengellerden yapılan özel harp şekli.

JUNIOR AST: Mevki ve kıdemce daha küçük olan; birisinin emri altında

bulunan kimse.

JUNIOR OFFICER SUBAY: Subaylık kademelerinin (subay, üstsubay, general)

birincisi. (Officer teriminin anlamı ile bunun anlamını birbirine

karıştırmamak lazımdır. Bak. "company officer" .

JUPITER JÜPİTER: Bir nükleer harp başlığı ve tam atalet güdüm sistemi ile

teçhiz edilmiş sıvı yakıtlı, tek kademeli, roket güçlü, orta menzilli

balistik füze. PGM-19 olarak adlandırılır.

JURISDICTION YARGI HAKKI, YARGI YETKİSİ, KAZA BÖLGESİ, YETKİ: Kaza

kuvvetini kullanma iktidarı.

JUSTIFICATION GEREKÇE:

JUSTIFY MAZUR (GEREKÇE) GÖSTERMEK, HAKLI ÇIKARMAK:

K RATION K RASYONU: Olağanüstü hallerde, normal olarak verilemeyen

rasyonun yerine getirilen sahra rasyonu.

K TRANSFER K KAYDIRMASI: Topçu kara atışlarında; ateşin, top dönüş

imkanları dahilinde bir noktadan, düzeltme emsali uygulanarak

hakiki mesafe düzeltmesi yapılmış diğer bir noktaya kaydırılması.


K-DAY Bak. "designation of days and hours".

KEELAGE LİMAN RESMİ: Geminin limanda kalması için ödenen vergi.

KEEP UNDER BASTIRMAK, ZAPTETMEK:

KEEPER KÖPRÜ: Kemer veya ipleri üstüste tutmak için kullanılan parça.

Köprüler, tüfek kayışlarında vesairede kullanılır.

KEPLER'S LAW KEPLER KANUNU (HV.): Kepler tarafından keşfedilen ve Kopernic

Teorisine göre gezegenlerin hareketini açıklayan üç kanun: (1)

Her gezegenin güneş çevresindeki hareketi, güneş odaklardan

birinde olmak üzere, bir elipstir. (2) Her gezegenden güneşe

uzatılan bir hat eşit zamanlarda eşit sahaları tarar. {3) Çeşitli

gezegenlerin yörüngelerini tamamlamaları için gerekli zamanın

karesi, güneşten olan ortalama uzaklıklarının küpü ile doğru

orantılıdır.

KEPLERIAN TRAJECTORY KEPLER YÖRÜNGESİ (HV.): Keplerin, gök cisimlerinin

hareketi ile ilgili birinci kanununa göre gezegenlerin {ve

uyduların) çizdikleri eliptik yörüngeler.

KEY ANA, TEMEL, ESAS, KENET, KİLİT, ÖNEMLİ: Bir işte esas olan ve

diğerlerine temel teşkil eden; çeşitli parça ve bölümleri birbirine


bağlayan; bir topluluk içinde en önemli durumda olan, örneğin

(keyman), (keystone) gibi.

KEY ACTIVITIES ANA FAALİYETLER: Tayinler vesairede takip edilecek usullerin

tespitinde, daha az önemli işlerden ayırt edilebilmeleri için, bu

şekilde adlandırılan faaliyetler.

KEY AREA KİLİT BÖLGE: Çok önemli bölge. Bak. "key terrain".

KEY CARD ANAHTAR KARTI: Zımbalı deliklerden bir örneği ihtiva eden ve

belirli bir kripto devresinde, özel bir kripto sistemi için, bir

anahtar vazifesi gören bir kart.

KEY DEPOT ÖZEL DEPO: Merkezi bir kontrola tabi tutulmaları icap eden ve

belirli bir bölge için önemli olan Ordu mallarının mevcut

stoklarını depolayan ve dağıtan depo.

KEY FACILITY LIST ANA TESİS LİSTESİ: Askeri harekatların veya askeri üretim

programlarının desteklenmesi için birinci derecede önemli

endüstriyel ve seçilmiş askeri tesislerin listesi. Bu liste Müşterek

Kurmay Başkanları'nın prensip talimatı uyarınca hazırlanır. ABD

Anayurdu dahilinde bulunan ve Milli Savunma Bakanlığı

Müsteşar Muavini (Tesisler ve Lojistik) ile Müşterek Kurmay

Başkanları Müşterek karargahı J4'ü tarafından tespit edilir,


seçkin kritik endüstri tesisleri, kamu tesisleri ve devlet mali

tesislerinden ibaret bir liste.

KEY ITEM TEMEL İKMAL MADDESİ, TEMEL MADDE: Çok noktada

depolanmasının uygun olmayacağına karar verilmiş madde.

KEY LIST ANAHTAR LİSTESİ: Belirli bir kripto devresinde özel bir kripto

sistemine ait anahtarı ihtiva eden bir yayım.

KEY MAN ÜSTÜN ADAM, ELZEM ADAM, KİLİT PERSONEL: Kudret ve

kabiliyet itibariyle baş olmaya liyakatli adam; etrafındakilerden

daha üstün kabiliyeti bakımından vücudu, bulunduğu yer için

elzem olan adam.

KEY PHRASE ANAHTAR CÜMLESİ: Gelişigüzel seçilen ve içinden belirli

kelimeler ayırmak suretiyle, kripto anahtarı meydana getirmekte

kullanılan cümlelerin herbiri. Bak. "key word".

KEY POINT KİLİT NOKTASI: İmhası veya ele geçirilmesi savaşın durumunu

veya harekatın başarısını ciddi olarak etkileyebilecek merkezi bir

nokta veya tesis. Buna (key position) da denir.

KEY POSITION KİLİT MEVZİ: Bak. "key point".


KEY RECOVERY ANAHTAR ÇÖZME: Bir anahtarın, kriptografi bakımından,

yeniden çözülmesi.

KEY SPECIALIST KİLİT UZMAN PERSONEL: Uzun süre eğitim görmek suretiyle

bir iş üzerinde gelişmiş ve o iş için elzem olan personel.

KEY SYMBOL ANAHTAR SEMBOLÜ: Özellikle, bir sırada bulunan ve bir anahtar

meydana getirmek için, yanına diğer bir sıradaki sembol getirilen

sembol.

KEY TERRAIN KRİTİK ARAZİ: Ele geçirilmesi veya elde tutulması savaşan

taraflardan bunu başaran tarafa belirgin bir üstünlük sağlayacak

olan bir mevkii veya bölge. Bak. "critical terrain".

KEY TEXT ANAHTAR METNİ: Bir kripto anahtarının çıkarıldığı metin.

KEY WORD ANAHTAR KELİME: Gelişigüzel seçilen ve her birinden belirli

harfler alınmak suretiyle bir kripto anahtarı meydana getiren

kelimelerin her biri. Ayrıca bakınız: "keyphrase".

KEY WORD MIXED ALPHABET ANAHTAR KELİME KARIŞTIRILMIŞ ALFABE:

Kriptografide; önceden hazırlanmış anahtar kelime veya

cümleleri yazmak (tekrar edilmiş harfler varsa bunlar, ilk defa

rastlandıktan sonra çıkarılırlar) ; sonra alfabenin kullanılmış

harflerini normal sıralarına veya belirli bir yer değiştirme planı ile
tespit edilmiş sıraya göre kullanarak sırayı tamamlamak suretiyle

meydana getirilen alfabe.

KEYED COLUMNAR TRANSPOSITION ANAHTARLA SÜTUN DEĞİŞTİRME:

Kriptografide; kalıp sütunlarının kullanılacakları sırayı belirten bir

anahtar kelimesi veya rakam anahtarı kullanılmasını gerektiren

genel yer değiştirme şekli.

KEYHOLING MERMİNİN TAKLA ATARAK GİDİŞİ: Namlu içindeki yiv ve

setlerden kafi dönüş alamayan bir merminin uçuş esnasında

takla atarak seyretmesi.

KEYING MATERIAL ANAHTAR MALZEMESİ: Kripto teçhizatının tertip ve

kurulmasında yardımcı olan veya doğrudan doğruya kripto

kapama ve açma işlemlerinde kullanılan kripto malzemesi.

KEYPUNCH DELGİ MAKİNESİ: Bir karta veya kağıt banda, bilgi gösterecek

delikleri delen, klavye ile çalışan bir aygıt.

KHAKI HAKİ: Soluk sarımsı kahverengi. Orduda kullanılan elbiseler bu

renkte olur. Bu gibi üniformalara, çokluk, (khakis) ismi verilir.

KILL SAF DIŞI (HEDEF): Düşmana ait havadaki bir aracın, balistik veya

yörüngedeki cismin tahrip edildiğini veya iş göremez hale

getirildiğini ifade için kullanılan terim.


KILL PROBABILITY İMHA İHTİMALİ: Bir hedefi imha etme ihtimalini gösteren

ölçü. Bak. "single shot probability".

KILLED IN ACTION MUHAREBEDE ÖLMÜŞ: Muharebe alanında veya aldığı

yaralar sonucu bir tıbbi tedavi tesisine varamadan yolda

ölenlerin meydana getirdiği bu muharebe zayiatı. Bak. "battle

casualty", "died of wounds received in action".

KILLER KATİL, ÖLDÜREN:

KILLING CONCENTRATION ÖLDÜRÜCÜ GAZ YOĞUNLUĞU: Bak.

"concentration".

KILLING GROUND ÖLÜM SAHASI:

KILOTON WEAPON KİLOTON SİLAH: Etkisi binlerce ton trinitrotoluen (TNT)

patlayıcı karşılığı olarak ifade edilen 1 ila 99 kilotonluk bir etki

yaratan bir nükleer silah. Bak. "megaton weapon", "nominal

weapon", "sub kiloton weapon".

KIT TEÇHİZAT VE ŞAHSİ EŞYALAR: Askerin yanında taşıdığı teçhizat ve

şahsi eşyalar.

KITCHEN MUTFAK, İAŞE:


KITCHEN AND BAGGAGE, TRAINS İAŞE VE EŞYA AĞIRLIKLARI: Seyyar mutfak,

eşya ve hizmet araçları ve taktik birliklerin muharebede hemen

kullanmaları icap etmeyen akaryakıt ve su ikmal araçlarıyla

sıhhiye ve bakım araçlarından mürekkep ağırlıklar. Bak. "field

train".

KITCHEN POLICE MUTFAK GÖREVLİSİ: Bulaşık yıkama, sebze ayıklama gibi

günlük mutfak hizmetlerinde geçici olarak çalıştırılmak üzere

görevlendirilen personel. Buna, eskiden (mess attendant) veya

(mess orderly) denirdi.

KITCHEN TRUCK MUTFAK KAMYONU: Mutfak malzemesi ve mutfak için

yiyecek maddesi ve su taşıyan kamyon.

KITE MAYIN UÇURTMASI: Deniz mayın harbinde bir gemi tarafından

çekildiği zaman daha önceden belirlenen bir derinliğe inen ve

sağa sola yön değiştirmeyen bir alet.

KNAPSACK ARKA ÇANTASI: Bak. "havercask".

KNEELING POSITION ÇÖKEREK NİŞAN VAZİYETİ, ÇÖKEREK ATIŞ VAZİYETİ:

Tüfekle ateş ederken kıpırdamadan durmayı sağlayan vaziyet. Bu

vaziyette asker, yarım sağa dönerek sağ dizi üzerine çöker ve sağ
topuğunun üzerine oturur veya topuk üzerine oturmadan atış

yapar. Bak. "firing position".

KNEELING TRENCH DİZ ÇUKURU: Çökerek nişan vaziyetinde ateş edecek

avcıları korumak üzere kazılan siper.

KNIFE REST KİRPİ: Yollarda ve icabında hemen kaldırılabilecek engele ihtiyaç

görülen yerlerde, bir barikat olarak kullanılan, dikenli telle

sarılmış tahta veya metal portatif çerçeve. Metal çerçevelisi, kıyı

savunmalarında bir su altı engeli olarak kullanılabilir.

KNOCKED-DOWN SOKULMUŞ MALZEME: Nakliyat, depolama vesairede, kübik

hacmi azaltmak için, kısmen veya tamamen, sökülen malzeme.

KNOT DENİZ MİLİ: Saatte deniz mili cinsinden sürat ölçü birimi. Bak.

"nautical mile" ve "sea mile".

KNOWN DATUM POINT BİLİNEN BAŞLANGIÇ NOKTASI: İstikamet açısı ve

mesafesi bilinen, açıkça görülebilir nokta.

KNOWN DISTANCE FIRING BELLİ MESAFE ATIŞI: Silahtan hedefe olan

mesafe belli olduğuna göre yapılan atış tatbikatı.

KNOWN DISTANCE RANGE MESAFELERİ BELLİ ATIŞ SAHASI: Silahtan hedefe

olan mesafeleri belli olan atış sahası. Mesafeleri belli bir atış
sahası, hafif ateşli silahların ve hafif otomatik silahların atış

eğitiminde kullanılır.

KOPFRING BOMBA BAŞI ÇEMBERİ: Bir bombanın toprağa veya suya

nüfuzunu azaltmak için, bombanın başına kaynakla tespit edilen

metal çember.

KOREAN SERVICE MEDAL KORE HİZMET MADALYASI: 27 Haziran 1950 ve

27 Temmuz 1954 tarihleri arasında Kore sınırları dahilinde

hizmeti ifade eden hizmet madalyası.

LABEL ETİKET, MARKA: Bir mamulün tanıtılması, niteliklerinin

belirtilmesi için ambalajı üzerine konulan kart.

LABELED CARGO İŞARETLİ YÜK, TEHLİKELİ YÜK: Özel taşınma ve istiflenme

şartlarını belirtmek üzere değişik renkte etiketlerle gösterilmiş

patlayıcı maddeler, yanıcı ve kimyasal aşınmaya yol açacak sıvılar

gibi, tehlikeli mahiyetteki yük. Bu gibi renkli yafta örnekleri:

YEŞİL Yanıcı olmayan gazların sevkinde lüzumlu etiket. KIRMIZI

Yanıcı mahiyetteki maddelerin sevkinde lüzumlu etiket. BEYAZ

Asitlerin veya kimyasal aşınma yapan sıvıların sevkinde lüzumlu

etiket. SARI Yanıcı katı cisimler ile oksitleyici malzemenin

sevkinde lüzumlu etiket.


LABOR İŞ, EMEK:

LABOR AGREEMENT TOPLU İŞ ANLAŞMASI:

LABOR CONTRACT TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ: İşveren ile sendika arasında yapılan

sözleşme.

LABOR SCHEDULE İŞ ÇİZELGESİ: Bir inşaat esnasında her gün gerekli işçi sayısını

gösteren çizelge; grafik veya cetvel halinde hazırlanır. İnsan

gücünün randımanlı kullanılmasını sağlar.

LABOR SERVICE COMPANY İŞÇİ BÖLÜĞÜ: Bak. "labor supervision unit".

LABOR SERVICE UNIT İŞÇİ HİZMET BİRLİĞİ: Yarı askeri bir birlik halinde

kurulmuş ve kullanma, idare ve hareket bakımlarından kolaylık

sağlamak üzere teşkilat ve malzeme kadrosuna uygun bir hale

sokulmuş harp esirleri veya, genellikle, yabancı uyruklu siviller

grubu. Bu gibi birlikler; bir kadro birliği olarak, fiilen veya ismen

teşkil edilmez; ancak, belirli bir işin yapılması söz konusu olduğu

zaman dikkate alınır.

LABOR SUPERVISION AREA İŞÇİ İDARE BÖLGESİ: Bak. "labor supervision

unit".
LABOR SUPERVISION CENTER İŞÇİ İDARE MERKEZİ: Bak. "labor supervision

unit".

LABOR SUPERVISION COMPANY İŞÇİ İDARE BÖLÜĞÜ: Bak. "labor

supervision unit".

LABOR SUPERVISION UNIT İŞÇİ İDARE BİRLİĞİ: Bir işçi birliğinin idare ve

kullanılmasını murakabe maksadıyla, çekirdek halinde, fiilen

teşkil edilmiş, teçhizat ve malzeme kadrolu birlik. Bu birlikte; bir

işçi idare takımı bir işçi takımını; bir işçi idare bölüğü bir işçi

bölüğünü murakabe eder; bir işçi idare merkezi 4: 8 işçi

bölüğünü; bir işçi idare bölgesi 16: 32 işçi bölüğünü kontrol eder.

LABORATORY FINDINGS LABORATUAR BULGULARI: Bir hastanın laboratuar

muayenesi sonunda tespit edilen hususlar.

LABORATORY SERVICE LABORATUAR SERVİSİ/HİZMETİ: Klinik laboratuar

denemeleri ve otopsiler yapmak üzere teçhiz edilmiş olan bir

askeri sıhhiye birliğinin mesleki servisi.

LABORATORY TEST LABORATUAR TESTİ (HV.): Füzelerle ilgili olarak

kullanıldığı zaman, bir tali sistem veya kontrol teçhizatının

normal iş görme veya çalışma durumunu değerlendirmek veya

anlamak üzere bir laboratuarda yapılan kuantitatif deney.


LACHRYMATOR Bakınız: "Lacrimator"

LACRIMATOR GÖZ YAŞARTICI GAZ: Bak. "tear gas".

LACRIMATOR GAS GÖZ YAŞARTICI GAZ: Bak. "tear gas".

LACRIMATORY CONCENTRATION GÖZ YAŞARTICI GAZ YOĞUNLUĞU: Göz

yaşı getiren gaz yoğunluğu. Bak. "concentration".

LACROSSE LACROSSE FÜZESİ: 30.000 metre dahilindeki beton nokta

hedefleri ile bölge hedeflerini ateş altına alacak şekilde imal

edilmiş, nükleer ve nükleer olmayan harp başlığı kullanma

kabiliyetinde, satıhtan satıha atılan, isabet ihtimali fazla, seyyar

bir güdümlü füze. MGM-18 olarak adlandırılır.

LADEN WEIGHT (TRANSPORT VEHICLES) YÜKLÜ AĞIRLIK (TAŞIT ARAÇLARI):

Aracın boş ağırlığı ile birlikte taşınabilen yük. Bak. "net weight

(transport vehicles) ", "unladen weight (transport vehicles) ".

LAMBERT PROJECTION LAMBERT PROJEKSİYONU: Konik harita projeksiyonu.

Bu projeksiyonda; meridyenler kutup istikametinde birbirine

yaklaşan düz çizgileri; paralel ise meridyenlere dik açıda kesişen,

özekleri bir daireler halindedir.


LAMINATED ARMOR TABAKALI ZIRH: Bütün yüzeyde birbiriyle temas

halinde, yani paralel ve aralıksız, aynı malzemeden iki veya daha

çok levha veya parçadan mürekkep koruyucu örtü. Bak.

"composite armor".

LAMINATED DECK TABAKALI DÖŞEME: Askeri sabit köprülerde, kalasların çeşitli

şekillerde üst üste tabaka halinde döşenmesi ile meydana gelen

döşeme tipi.

LAMPBLACK LAMBA İSİ: Geceleri gizleme maksadıyla, vücutların açıkta kalan

kısımlarına sürülen is.

LANCE LANCE FÜZESİ: Seyyar, depolanabilir, sıvı yakıtlı, nükleer ve

nükleer olmayan kabiliyetlere sahip; kara birliklerini uzun

menzilli atışlarla desteklemek üzere tasarlanmış karadan havaya

atılan güdümlü bir füze.

LAND (S) SET, SETLER: Bir silahın namlusunda yivler arasında kalan yüksek

kısımlar.

LAND ARM MODE OTOMATİK İNİŞ DURUMU: İniş bölgesinde otomatik

yaklaşma ve inişin tamamlanması için çeşitli uçuş aşamalarının

icra edilmesini temin etmek amacıyla otomatik uçuş kontrol


sistemini gerekli durumlara geçirip çıkarmak üzere otomatik bir

dizinin takip edildiği bir işletme şekli.

LAND CABLE SUALTI MAYINI KARA TABLOSU: Kontrollü sualtı mayın

şebekesinde bir kazamatı bir kablo kulübesine bağlayan kablo.

LAND CONTROL OPERATIONS KARA KONTROL HAREKATI: Çok önemli kara

bölgelerinde askeri hedeflere ulaşmak amacıyla deniz ve hava

kuvvetleri tarafından desteklenen kara kuvvetlerinin giriştiği

harekat. Bu harekatlar düşman kara kuvvetlerinin imhasını, kritik

arazinin emniyete alınmasını ve kara harekat bölgesinde yerel

askeri üstünlüğün sağlanmasını kapsar.

LAND GRANT RAILROAD ARAZİSİ BAĞIŞLANMIŞ DEMİRYOLU: Hükümetçe

yapılmış arazi bağışları ile inşa edilen demiryolu. Bu yardıma

karşılık olarak, Demiryolları İdaresi de, hükümete ait nakliyatta

indirimli tarife uygular.

LAND MINE KARA MAYINI: Toprak üstüne yerleştirilen veya biraz gömülen,

içi infilak maddesi veya kimyasal maddelerle dolu mayın. Kara

mayını, genel olarak, üzerinden geçen araçların veya kıtaların

ağırlığı ile infilak eder. Bak. "chemical land mine".

LAND MINE WARFARE Bak. "mine warfare".


LAND PROJECTION OPERATIONS Bak. "land, sea or aerospace projection

operations".

LAND SEARCH ARAZİ ARAŞTIRMASI: Yerdeki personel tarafından yapılan arazi

araştırması.

LAND TAIL YER KADEMESİ: Bir hava indirme birliğinin veya havadan taşınan

birliğin, hava yolu ile muharebeye sokulmayan ve karadan

hareket etmek suretiyle birliğe katılacak olan kısmı.

LANDING İNİŞ: Uçuştan sonra, bir uçağı emin bir şekilde indirme.

LANDING AIDS YARDIMCI İNİŞ CİHAZ VE ALETLERİ: Yaklaşma ve iniş sırasında

uçağa yardımcı olmak için kullanılan aydınlatma ışıkları, telsiz

bıykınları, radar cihazları, muhabere cihazları veya bunlardan

oluşan herhangi bir sistem.

LANDING APPROACH İNİŞ YAKLAŞMASI: Önceden belirlenmiş bir alana iniş

yapmak üzere yönelmiş bir uçağın bu yönde sürekli olarak

durum değiştirmesi.

LANDING AREA İNİŞ BÖLGESİ: Uçakların iniş ve kalkışı için kullanılan özel

olarak hazırlanmış veya seçilmiş arazi, su yüzeyi veya güverte.


LANDING ATTACK ÇIKARTMA/HAVA İNDİRME TAARRUZU: Gemilerden,

uçaklardan, teknelerden veya amfibi araçlardan inen birlikler

tarafından düşman savunmasına karşı yapılan taarruz. Bak.

"assault".

LANDING BARGE ŞAT, ÇIKARMA ŞATI: Altı düz özel bir tekne. Şatlar; genel

olarak, bir çıkarma taarruzu için lüzumlu kıtaları ve muharebe

teçhizatını kıyıya taşımakta kullanılır. Buna, kısaca "barge" da

denir.

LANDING BEACH ÇIKARMA PLAJI: Genellikle bir tabur çapındaki kuvvetin

çıkması için gerekli olan kıyı hattı parçası. Ancak bu bir tabur

kuvvetinden daha büyük veya daha küçük bir kuvvetin çıkarma

yapacağı taktik bir mevkii oluşturan bir kıyı hattı parçası olabilir

(plaj veya körfez gibi) .

LANDING BEAM İNDİRME IŞIKLARI, İNİŞ IŞIKLARI: Pilota yerden yüksekliğini ve

uçağın mevkiini veya süzülerek iniş için uygun yolu göstermek

üzere, meydandan verilen ışık hüzmesi.

LANDING BOAT ÇIKARMA BOTU: Çıkarma harekatında kullanılmak üzere imal

edilen ve çıkarma yerine kadar gemiler üzerinde nakledilen bot.

LANDING COMPASS İNİŞ PUSULASI: Bak. "swinging compass".


LANDING CRAFT ÇIKARMA ARACI: Amfibi harekatta kullanılan birliklerin ve

teçhizatın taşınması, kıyıya çıkartılması, boşaltılması ve geri

çekilmesi için özel olarak inşa edilmiş araç. Lojistik yük ikmal

hareketleri için de kullanılır. Şu tipleri vardır: "infantary landing

craft (piyade çıkarma aracı) ", "mechanized landing craft

(mekanize çıkarma aracı) ", "rubber landing craft (kauçuk

çıkarma aracı) ", "tank landing craft (tank çıkarma aracı) ",

"vehicle craft (araç çıkarma aracı) ", "personel landing craft

(personel çıkarma aracı) " ve "vehicle personnel landing craft

(araç ve personel çıkarma aracı) ". Bak. "amphibious-vehicle".

LANDING CRAFT AND AMPHIBIOUS VEHICLE ASSIGNMENT

TABLE: ÇIKARTMA ARACI VE AMFİBİ ARAÇ TAHSİS ÇİZELGESİ:

Gemilerden kıyıya intikalde çıkarma araçlarının ve amfibi

araçların nasıl hücum dalgalarına ayrılacağını ve her bir çıkarma

aracına ve amfibi araca tahsis edilen personel ve malzeme

miktarını gösteren çizelge.

LANDING CRAFT AVAILABILITY TABLE ÇIKARMA ARACI MEVCUT ÇİZELGESİ:

Nakliye grubundaki her bir gemiden temin edilebilecek çıkarma

araçlarının tip ve miktarını gösteren çizelge. Bu çizelge gemiden


kıyıya intikal için çıkartma araçlarının tekne gruplarına tahsisinde

temel teşkil eder. Bu çizelgeye "boat availability table" de denir.

LANDING DECK UÇUŞ GÜVERTESİ: Bak. "flight deck".

LANDING DIAGRAM ÇIKARMA DİYAGRAMI: Gemiden kıyıya intikal planını

grafik halinde gösteren diyagram.

LANDING FIELD İNİŞ MEYDANI: Uçakların kalkış ve inişlerine ayrılan saha.

Bak. "landing strip".

LANDING FORCE ÇIKARMA KUVVETİ: Bir amfibi taarruz için tahsis edilmiş kara

ve hava askeri birlikleri özel görev teşkilatı. Bir amfibi

harekattaki en yüksek askeri kademedir. Bir çıkarma kuvveti,

genel olarak, bir kolordu veya tümendir ve buna göre

adlandırılır. Bak. "amphibious force".

LANDING FORCE RESERVES ÇIKARMA KUVVETİ YEDEK İKMAL MADDELERİ:

10: 30 günlük bir devre için çıkarma kuvvetine ait her sınıf ikmal

maddeleri. Bu maddeler, diğer ikmal maddelerine nazaran, daha

az bir öncelikle hücum konvoylarında taşınabilir veya müteakip

bir konvoyla nakledilebilir.

LANDING GEAR BİR UÇAĞIN ALTINDAKİ TEKERLEKLER, BOTLAR VEYA DİĞER

MESNETLER:
LANDING GROUP ÇIKARMA GRUBU: Bir veya birkaç mevkiye karşı, tek bir

taktik komutanın emrinde çıkartma harekatı yapma yeteneği

olan ve çıkartma kuvvetine bağlı ast özel görev teşkilatı. Çıkarma

grubu; bir mevzie veya tek bir taktik komuta altında harekatta

bulunan kıtalar tarafından ele geçirilmeleri mümkün olacak

şekildeki, mevziler grubuna karşı çıkarma harekatını sevk ve

idare edecek tarzda teşkil, teçhiz edilmiş ve eğitilmiş kıtalardan -

kendi hava kuvveti dahil- mürekkeptir. Bu grup; ancak, şartlar

gerektirdiği zaman teşkil edilir.

LANDING MAT YAPAY İNİŞ PİSTİ, YAPAY ÇIKARMA KIZAĞI: Acil iniş pistleri veya

çıkarma yapılacak kıyılarda iniş yüzeyi oluşturmak üzere çabuk

bir şekilde birbirine bağlanabilecek kısımlardan meydana gelen

prefabrik, taşınabilir pist veya kızak.

LANDING OPERATION ÇIKARMA HAREKATI: Bak. "amphibious operation".

LANDING PARTY ÇIKARMA BİRLİKLERİ: Çıkarma taarruzuna katılan birlikler.

LANDING POINT İNİŞ NOKTASI: Bir iniş alanında tek bir helikopterin veya

dikey inip kalkan bir uçağın inebileceği nokta.

LANDING RAMP ÇIKARMA RAMPASI: Araçların ve erlerin kolayca indirilmeleri

için, bir çıkarma botuna takılan geniş rampa.


LANDING ROCKET İNİŞ ROKETİ: Yolcuları bir uydudan veya daha geniş

yörüngedeki bir uzay aracından bir gezegenin yüzeyine

nakletmek için kullanılan pilotlu bir uzay aracı. İniş roketi,

gezegenin atmosferine emniyetle girebilmek ve yumuşak iniş

yapmak için hız azaltıcı vasıtalarla teçhiz edilmiş olmalıdır.

LANDING ROLLİNİŞ RULESİ: Uçağın tekerlerinin yere değdiği andan taksi hızına

düşünceye veya durduğu ana kadar yaptığı hareket.

LANDING SCHEDULE ÇIKARMA LİSTESİ, ÇIKARMA ZAMAN ÇİZELGESİ: Bir

amfibi harekatta; kıyıyı, çıkarma hücum birliklerinin çıkış saat ve

önceliklerini gösteren ve kıyı harekat planının icrası için, çıkarma

araçlarının nakliye gemilerinden kıyıya hareketlerini koordine

eden bir zaman çizelgesi.

LANDING SHIP ÇIKARMA GEMİSİ: Uzun deniz intikallerine ve kıyıya çabuk

çıkarma ve boşaltma yapmaya elverişli bir şekilde inşa edilmiş

taarruz gemisi. Bu gemilerin şu tipleri vardır: "dock landing ship

(havuzlu çıkarma gemisi) ", "medium landing ship (orta boy

çıkarma gemisi) ", "tank landing ship (tank çıkarma gemisi) " ve

"vehicle landing ship (tekerlekli araç çıkarma gemisi)".


LANDING SHIP DOCK HAVUZLU ÇIKARMA GEMİSİ: Yüklü amfibi tekneleri

ve/veya amfibi araçları mürettebat ve yüklenmiş personel

ve/veya teçhizatıyla birlikte nakletmek ve çıkarmak ve küçük

tekne ve araçlara sınırlı havuz ve onarım hizmetleri vermek

üzere inşa edilmiş gemi. Bak. "dock landing ship".

LANDING SITE ÇIKARMA SAHASI: Amfibik harekatta birliklerin, teçhizatın ve

ikmal maddelerinin su üstü araçlarla çıkartıldığı kıyı hattının

kesintisiz bir kısmı.

LANDING STRIP İNİŞ ŞERİDİ: Bir uçağın iniş ve kalkış yapmasına elverişli

şekilde hazırlanmış uzun ve dar bir arazi parçası. İniş şeridi; pist

ve banket ile bunlara bitişik temizlenmiş "pist imtidadı (over-

run) " ve tesviye edilmiş sahaları ihtiva eder. Bak. "strip".

LANDING TEAM ÇIKARMA TİMİ: Bak. "battalion landing team".

LANDING THRESHOLD İNİŞ EŞİĞİ: İniş pistinin, iniş için kullanılabilir kısmının

başlangıcı.

LANDING TRAINER ATLAMA EĞİTİM KULESİ: Paraşütle atlayışlarda meydana

gelen yere temas sarsıntısını önlemeye erleri alıştırmak için

kullanılan ve salış tertibatı ile teçhiz edilmiş olan kule. LANDING

VEHICLE, TRACKED, ENGINEER MODEL 1: MODEL 1, TIRTILLI


İSTİHKAM ÇIKARMA ARACI: Amfibi taarruzlarda ve bunu

müteakip kara harekatında mayın tarlası ve engel temizleyecek

şekilde imal edilmiş hafif zırhlı amfibi araç. Ön kısmı ileriye doğru

uzanan dizi imla hakları ve buldozer tipi tırmık dişli bıçaklarla

teçhiz edilmiştir. LVTE-1 olarak da anılır. LANDING VEHICLE,

TRACKED, HOWITZER, MODEL 6: MODEL 6, TIRTILLI OBÜS

ÇIKARMA ARACI: Hafif zırhlı, kundağı motorlu, amfibi, 105 mm.

lik bir obüs. Başlangıçta çıkarma kıyılarına görerek atış yapmak,

çıkarmadan sonra iç bölgedeki harekatın desteğinde sahra topçu

ateşi sağlamak suretiyle, bir çıkarma harekatı esnasında yakın

ateş desteği temin eder. LVTH-6 olarak adlandırılır.

LANDING WAVE ÇIKARMA DALGASI: Bak. "boat wave".

LANDING ZONE İNİŞ BÖLGESİ: Uçağın inişi için kullanılan herhangi bir belirli

bölge. Bak. "airfield".

LANDING ZONE CONTROL Bak. "pathfinder drop zone control".

LANDING ZONE CONTROL PARTY ÇIKARMA BÖLGESİ KONTROL PARTİSİ:

LANDMARK BELİRLİ NOKTA: Arazide kolayca tanınan belli başlı arıza. Belirli

noktalar; hudutların tespitinde, yürüyüş istikameti vermekte, bir


hedefin yerini tayinde vesairede bir müracaat noktası olarak

kullanılır.

LANDMARK (LAND MINE WARFARE) BELİRLİ NOKTA (KARA MAYIN HARBİ): Bir

grid referansına göre arazide doğru bir şekilde belirlenebilen

doğal veya yapay bir özellik.

LANDS SETLER: Bir silah namlusu içinde, yivler arasındaki yüksek

kısımlar. Namlu içinde açılmış helezonik kanallara yiv (groove)

denir.

LANDSCAPE TARGET MANZARA HEDEFİ: Atış tatbikatında kullanılan bir

manzara resmi. LAND, SEA OR AEROSPACE PROJECTION

OPERATIONS: KARA, DENİZ VE HAVA UZAY İLERİ HAREKATI: ABD

askeri gücünün düşman tarafından kontrol veya tehdit edilen

bölgelere kadar uzanabilmesi için kara, deniz veya hava

kuvvetlerinin ya da bunların uygun bir birleşimlerinin kullanıldığı

harekat. Bu harekat gerek amfibik, hava indirme veya havadan

nakil yoluyla bu bölgelere sızmayı, gerekse karada üslenmiş

ve/veya havadan taşınma yoluyla yapılan muharebe harekatını

da kapsar.
LANE DİLİM, YOL DİLİMİ, ŞERİT, YOL ŞERİDİ: Tek araç sırasının ileri

hareketine imkan vermek üzere, genel olarak 2,5: 4,00 metre

genişlikte, işaretlenmiş yol şeridi.

LANE MARKER (LAND MINE WARFARE) GEÇİT İŞARETİ (KARA MAYIN

HARBİ): Kara mayın savaşında bir mayın tarlası geçidini

belirlemek için kullanılan işaret. Geçide giriş ve çıkış

noktalarındaki geçit işaretleri belirli bir arazi işaretine veya bir

ara işarete göre konur. Bak. "marker (land mine warfare) " ve

"mine field lane (Land mine warfare) ".

LANGUAGE DİL, MAKİNA DİLİ: Haber ve bilgileri göstermek ve bunları halk

arasında veya halkla makina arasında alıp vermek için kullanılan

bir sistem. Böyle bir sistem; dikkatle belirtilmiş bir harf grubu ile

bu harfleri kelime veya ifade şeklinde daha geniş birimler

halinde birleştiren kurallardan ve özel anlamlar meydana

getirecek kelime düzme ve kullanma kurallarından ibarettir.

LANYARD ÇEKME İPİ: Bazı silah, piroteknik atıcı vesaireyi ateşlemek için

kullanılan ve bir ucunda küçük bir çengeli bulunan sağlam ip.


LAP MAYIN TARAMA ŞERİDİ: Deniz mayın harbinde, bir mayın tarama

gemisine veya tarama birliğine tahsis edilen ve bunların tarama

yaparak içinden geçecekleri kısım veya deniz şeridi.

LAP COURSE MAYIN TARAMA İSTİKAMETİ: Deniz mayın harbinde bir mayın

tarama şeridi içinde tarama yaparken takip edilmek istenen

gerçek istikamet.

LAP TRACK MAYIN TARAMA HATTI: Deniz mayın harbinde, ideal olarak

tarağın veya mayın saptama cihazının takip edeceği, mayın

tarama şeridinin orta hattı.

LAP TURN Deniz mayın harbinde mayın tarama gemisinin bir mayın tarama

periyodunun bittiği anda bir diğerinin başladığı an arasında

yaptığı manevra.

LAP WIDTH Deniz mayın harbinde bir gemi veya birlik tarafından taranmış

bölgenin taranacak kısım yüzdesine bölünmesiyle elde edilen

oran.

LAPEL BUTTON SİVİL YAKA ROZETİ: Yalnız sivil elbiseye takılan ve taltifleri

veya hizmeti belirten madeni alamet. Bak. "rosette".

LAPSE SICAKLIĞIN İRTİFA İLE AZALMASI: Yerle temasta olan havanın,

yerin hemen üstündeki havadan daha sıcak ve hafif olduğu hava


durumu. Bu durumda hava istikrarsızdır ve havş cereyanları

mevcuttur. Bak. "atmospheric stability".

LAPSED APPROPRIATION SÜRESİ GEÇMİŞ TAHSİSAT: Tediyede bulunmak veya

taahhüde girmek için belirli süresi içinde kullanılmamış tahsisat.

Bak. "appropriation".

LARGE LOT STORAGE BÜYÜK PARTİLER HALİNDE DEPOLAMA: Azami

yükseklik depolanmış dört veya daha fazla istif rafı kolonu

gerektiren malzeme miktarı. Genellikle vagon yükü veya daha

büyük miktarlarda depolanmış stok olarak kabul edilir. Bak.

"storage".

LARGE SCALE MAP BÜYÜK ÖLÇEKLİ HARİTA: 1: 75.000 veya daha büyük ölçekli

harita. Ayrıca bakınız: map.

LARGE SHIP BÜYÜK GEMİ: Uzunluğu 450 feet (137 m) veya daha fazla olan

gemi. Ayrıca bakınız: small ship.

LARGE SPREAD FAZLA YAYILMIŞ: Gözcü tarafından yapılan ve salvo

atışlarının patlama noktası arasındaki uzaklığın fazla olduğunu

belirten bildirim.

LARGE UNIT BÜYÜK BİRLİK: Tümen veya daha büyük birliklerden biri.
LASER LAZER: Bak. "light amplification by stimulated emission of

radiation".

LASER DESIGNATOR LAZER İŞARETLEYİCİ: Bir lazer enerji ışını yayarak belirli

bir yeri veya nesneyi işaretlemekte kullanılan bir cihaz.

LASER GUIDANCE UNIT LAZER GÜDÜM ÜNİTESİ/CİHAZI: Kendi yapısı içindeki

lazer tespit cihazıyla, bir füzenin, merminin veya bombanın

kontrol sistemine nişan komutları sağlayan cihaz.

LASER GUIDED WEAPON LAZER GÜDÜMLÜ SİLAH: Bir lazer ışınıyla

işaretlenmiş/Nişan alınmış bir hedeften yansıyan lazer enerjisini

tespit ederek ve bu sinyalleri işleme tabi tutmak suretiyle silahı

bu yansıma noktasına yöneltmek üzere güdüm komutları

sağlayan bir cihaz kullanan silah.

LASER ILLUMINATOR LAZER AYDINLATICI: Bir lazer ışını yaymak suretiyle bir

faaliyet bölgesindeki aydınlatmayı artırmak için kullanılan cihaz.

LASER INTELLIGENCE LAZER İSTİHBARATI: Lazer sistemlerinden elde edilen

teknik ve istihbarat bilgileri. Elektro optik istihbaratın bir alt

kategorisi. Ayrıca LASINT adıyla da anılır.

LASER LINESCAN SYSTEM LAZER ARAZİ TETKİK SİSTEMİ: Uçuş hattının

altındaki araziyi tetkik etmek için temel aydınlatma kaynağı


olarak lazer kullanan ve araç ilerledikçe bu hal üzerindeki

müteakip kesitleri kayda ekleyen aktif bir havadan görüntü kayıt

cihazı. Ayrıca bakınız: "infrared linescan system".

LASER PULSE DURATION LAZER PALS SÜRESİ: Lazerden çıkan pals gücünün

sürekli olarak azami değerinin yarısının üzerinde olduğu süre.

LASER RANGEFINDER LAZERLİ MESAFE BULUCU: Bir yer veya nesneyle

kendisi arasındaki mesafeyi bulmak için lazer kullanan bir cihaz.

LASER SEEKER LAZER TESPİT ARAMA CİHAZI: Ana kısmını lazer ışını yöneltilmiş

bir hedeften yansıyan enerjiyi tespit ederek alıcıya göre hedefin

yönünü tayin eden yön hassasiyeti yüksek bir alıcının

oluşturduğu bir cihaz. Ayrıca bakınız: "laser guided weapon".

LASER TARGET DESIGNATING SYSTEM LAZERLİ HEDEF TAYİN SİSTEMİ:

Lazer enerjisini bir hedefe yöneltmek için kullanılan bir sistem.

Bu sistem hedefi tespit etmek ve lazer ışınını bu hedefe

yöneltmek için gerekli olan lazer işaretleyicisinden veya lazer

hedef bulucusundan ve bunların gösterge ve kontrol

unsurlarından meydana gelir.

LASER TARGET MARKING SYSTEM Bak. "laser target designating system".


LASER TRACKER LAZERLİ TAKİP CİHAZI: Lazerle işaretlenmiş/tespit edilmiş bir

hedeften yansıyan enerjiye kilitlenen ve kendisine göre hedefin

yönünü tayin eden bir cihaz.

LASHING Bak. "tie down". Ayrıca bakınız: "restraint of loads".

LASHING POINT Bak. "tie down point".

LASINT Bak. "laser intelligence".

LAST IN FIRST OUT SON GİREN İLK ÇIKAR KAİDESİ (LIFO): Depoya son giren malın

ilk çıkması lüzumunu kabul eden envanter usulü. Bak. "first in

first out".

LAST MEAL FURNISHED YEMEK BİTTİ:

LAST PAID SON TEDİYE YAPILDI:

LAST RESORT SON MÜRACAAT MERCİİ: En son baş vurulacak makam.

LAST RESORT TARGET SAFRA HEDEFİ: Bir hava görevinde, üsse dönülmeden

önce geri kalan cephanenin (makinalı tüfek cephanesi hariç)

atıldığı hedef.

LATE GEÇ: Topçu ve deniz topçu destek ateşinde atıştan sonraki

saniye cinsinden ölçülen bildirim zamanında gecikme olduğunu

gözcüye belirtmek için yapılan bildirim.


LATE TIME Bak. "span of detonation" (atomic demolition munition

employment) .

LATENCY TIME GECİKME SÜRESİ: Bak. "access time".

LATENT RESERVE BEDS FİİLEN KULLANILMAYAN YATAK YERLERİ: Bir sağlık

tesisinde; faal yatak haline getirilebilmeleri için hem bakım

personeli, hem teçhizat ve demirbaş eşyasından bazıları veya

tamamı noksan olduğu için faydalanılamayan yatak yerleri.

LATERAL YAN, YANDAN GELEN, YANA DOĞRU: Ateş idaresinde;

gözetleyici-hedef hattı gibi bir hattın bir tarafından öbür tarafına

doğru.

LATERAL ACTION YAN HAREKETİ: Yana doğru hareket. Nehir geçişlerinde bir

köprübaşı, nehir kıyısına yan hareketi yaparak genişletilebilir.

LATERAL BRACING ENİNE KUŞAKLAMA: Demiryolu köprülerinde enine

kuvvetlerin çıkma tesirine karşı koymak gayesiyle yapılan

kuşaklama.

LATERAL BUCKLING ENİNE FLAMBAJ, YATAY FLAMBAJ: Yatay kuvvetlerin

tesiriyle makina ve inşaat elemanlarında husule gelen bükülme.


LATERAL COMMUNICATION YAN İRTİBATI: Bir cephe boyunca yan yana

bulunan birlikler arasındaki irtibat.

LATERAL DEFLECTION YAN SAPMASI, YAN DÜZELTME AÇISI: Toptan hedefe

uzatılan hat ile atış esnasında topun namlu ekseni arasında

meydana gelen yatay açı. Bu açı; rüzgar tesirini, yana çekişi

vesaireyi karşılar. Buna (lateral deflection angle) da denir.

LATERAL DEFLECTION ANGLE YAN DÜZELTME AÇISI: Bak. "lateral deflection".

LATERAL DEVIATION YANA SAPMA, YAN İNHİRAFI: Vuruş veya paralanma

noktası ile top-hedef hattı arasındaki yatay mesafe.

LATERAL GAIN Belirli bir alan üzerinde fotoğraf çekmek üzere birbirini takip

eden seferlerde yanlara doğru ilerlemek yoluyla fotoğrafı çekilen

yeni arazi kesiti.

LATERAL JUMPYATAY ÇIKIŞ HATASI AÇISI: Bir silah namlusu ekseninin atış

anındaki istikameti ile merminin namlu ağzını terkettiği andaki

istikameti arasındaki yatay fark; çıkış hatası açısının yatay iz

düşümü. Bu açının düşey mukabilinde "düşey çıkış hata açısı

(vertical jump) " denir.

LATERAL LEAD YANINA ÖNLEME AÇISI: Rüzgarın yanlama tesirini, yana çekişi ve

özellikle, merminin havada uçuşu esnasında, hedefin yana doğru


hareketini karşılamak üzere, hedefin ilerisine tevcih edilen bir

silaha verilmiş açı miktarı.

LATERAL MARCH YAN YÜRÜYÜŞ: Yan tarafa doğru yapılan yürüyüş.

LATERAL MINE SYSTEM YAN GALERİ SİSTEMİ: Bak. "fishbone mine system".

LATERAL OBSERVATION YAN GÖZETLEMESİ: Ateş hattının, oldukça sağında

veya solunda bulunan bir noktadan ateşin gözetlenmesi.

LATERAL ROAD CEPHEYE PARALEL YOL: Genel olarak, cepheye paralel

uzanan yol. Buna (belt road) da denir.

LATERAL ROUTE YAN ROTA: Genellikle muharebe alanının ileri kenarına

paralel olan ve eksenine rotaları kesen veya bunlarla kesişen

rota. Bak. "route". LATERAL SPREAD (AMERİKAN SAVUNMA

BAKANLIĞI): YAN YAYILMA: İki veya daha fazla birliğin ortalama

ateş etkilerini top hedef hattına dik bir hat üzerinde 100 metre

aralıkta açmak için kullanılan bir yöntem.

LATERAL SPREAD (NATO) YAN YAYILMA: Ateşi, top hedef hattına dik bir

hat üzerinde dağıtmakta kullanılan bir teknik.

LATERAL TELL Bak. "cross tell", "track telling".


LATERAL TILT YANA EĞİKLİK: Bir uçak fotoğraf makinasının uçuş hattına dikey

olarak eğilmesi. Uçuş istikametindeki eğikliğe (tip) denir. Yana

eğiklik sadece (tilt) kelimesi ile de ifade edilir.

LATERAL TRANSFER MUADİL GÖREVE NAKİL: Bir meslek sahasında mevcut

bulunan askeri meslek ihtisasından, diğer bir sahadaki aynı veya

daha aşağı derecede bir askeri meslek ihtisasına daimi görevle

nakil.

LATITUDE ENLEM AÇISI: Arz üzerinde ekvatorun kuzey veya güneydeki bir

nokta ile arzın merkezini birleştiren hattın, arzın merkezinde

ekvator düzlemiyle teşkil ettiği açı.

LATITUDE BAND ENLEM: Dünyayı çevreleyen ve kabul edilmiş lincor veya açı

ölçü birimleriyle belirlenmiş, dünyaya göre enlemesine uzanan

şerit.

LATRINE HELA: Kışlalardaki el yüz yıkama ve hela tesisleri.

LATRINE SCREEN HELA PERDESİ: Bir kamp veya ordugahtaki sahra helasını

gizlemek için asılan perde.

LATTICE TEL KAFES:


LAUNCH İSKAMPAVYE: Gemiden karaya personel ve yük taşımak için

kullanılan, motorlu veya kürekle çekilir, büyük sandal.

LAUNCH AND SERVICE FACILITY FIRLATMA VE BAKIM TESİSİ: Zeminde veya

yer altında inşa edilmiş bir tesis. Bu tesis, füze sığınağından,

rampadan ve füzeyi atışa hazırlamak, kontrol etmek ve fırlatmak

için gerekli teçhizattan ibarettir.

LAUNCH BASE AREA FIRLATMA ÜS BÖLGESİ: Çeşitli komuta yerlerini,

fırlatma ve güdüm istasyonlarını, bir kontrol kulesi ile bir destek

üssünü içine alan coğrafi bir bölge.

LAUNCH CONTROL CENTER FIRLATMA VE KONTROL MERKEZİ: Bir veya daha

çok füzeye mahsus ve füze durumunu kontrol edip fırlatma emri

verecek kabiliyete sahip bir kontrol merkezi.

LAUNCH CREW FIRLATMA MÜRETTEBATI: Görevinin ifası için füze kullanma

yetkisi verilmiş bir askeri birliğe ait füzeleri hazırlamak ve

fırlatmak üzere, görev ve mevzi icaplarına göre teşkil edilmiş

belirli sayıda mürettebat.

LAUNCH ENABLE SYSTEM FIRLATMA EMNİYETİ DÜZENİ: Dikkatsizlik

sonucu ve izinsiz fırlatmaya engel olmak üzere normal fırlatma


düzenine konmuş mekanik, elektriki veya elektromekanik bir

düzen.

LAUNCH PAD FIRLATMA, ATIŞ PLATFORMU: Üzerinde füze rampasının

bulunduğu beton veya diğer sert yüzeyli platform.

LAUNCH POSITION FIRLATMA MEVZİİ: Bir veya daha çok füzenin

fırlatılabileceği, yüksek bir jeodezik atış sıhhatine sahip belirli bir

mevki. Bir fırlatma mevziinde, bir veya daha çok fırlatma yastığı

bulunur. Her fırlatma yastığında bir rampa, sevk yakıtı muhafaza

yeri ve icabında lüzumlu olacak diğer temel unsurlar vardır.

LAUNCH SITE FIRLATMA TESİSİ, MEVZİİ: Bir veya daha çok fırlatma ve bakım

tesisi ile bir fırlatma kontrol merkezinin meydana getirdiği

topluluk.

LAUNCH STAND FIRLATMA DESTEĞİ: Bir roket füzesi veya araç fırlatılan ve

normal olarak, bir fırlatma yastığı ile rampası bulunan bir tesis

veya istasyon.

LAUNCH STATION FIRLATMA İSTASYONU: Lüzumlu yakıt muhafaza yerleri

montaj ve bakım tesisleriyle birlikte bir veya daha çok rampa.

LAUNCH TIME FIRLATMA/ATIŞ ZAMANI: Bir füzenin veya uçağın havada olması

programlanan zaman. Bak. "airborne order".


LAUNCH UNDER ATTACK TAARRUZ ALTINDA FIRLATMA: Amerika Birleşik

Devletleri'ne yönelik bir stratejik nükleer taarruzun taktik

uyarısından hemen sonra ve ilk etki ortaya çıkmazdan önce

Ulusal Komuta Yetkililerinin tek birleşik harekat planını

uygulaması.

LAUNCH VEHICLE FIRLATMA ARACI: Standart fırlatma aracı yapımında

uygulanan tadilat esaslarından ayrı olarak, özel görev icaplarını

karşılayacak şekilde tadil ve özel olarak mahdut kullanma

maksadı için veya standart bir fırlatma aracı olarak geliştirilip

imal edilmiş bir fırlatma aracı. Bak. "Standard Launch Vehicle".

LAUNCHER ATAR: Bomba ve roket atmak için kullanılan alet. Bak. "catapult",

"grenade launcher" ve "rocket launcher".

LAUNCHING FIRLATMA, FIRLATMA SAFHASI: Füze uçuşunun, ilk ateşleme ile

füzenin normal kontrola cevap verdiği an arasındaki kısmı.

LAUNCHING AREA FÜZE FIRLATMA SAHASI: Bir güdümlü füze atış birliğinde,

füzelerin fırlatıldığı bölge.

LAUNCHING COMPLEX FIRLATMA SİSTEMİ, FIRLATMA DİZİNİ: Sınırlanmış bir

saha içinde, füze veya uzay aracının uçuş öncesi ve fırlatma


safhası kontrolü bakımından hayati önemdeki bütün destek

tesislerini anlatmak için kullanılan genel bir terim.

LAUNCHING NOSE AŞIRMA BURNU: Panel köprülerde ilk inşa edilen ve köprü

karşı kıyıya vardıktan sonra sökülen ek inşaat.

LAUNCHING PHASE İLK YOL SAFHASI:

LAUNCHING RAIL FIRLATMA RAMPASI: Yatık vaziyette (nonvertical) fırlatılan

bir füzeye ilk desteği ve güdümü veren bir rampa/ray.

LAUNCHING ROLLERS AŞIRMA RULELERİ: Panel köprülerde, üzerinde

köprülerin kayarak karşı kıyıya varmasını sağlayan çelik

silindirler/merdaneler.

LAUNCHING SILO FIRLATMA SİLOSU: Bak. "silo".

LAUNCHING SITE ATIŞ MEVZİİ: Karadan havaya veya karadan karaya füze

fırlatma kabiliyetine sahip olan bölge veya tesis.

LAUND MEMBER KANUN SÖZCÜSÜ: ABD Ordusu'nda; bir genel askeri

mahkemenin üyeliğine atanan ve kendisine ayrıca, duruşma

esnasında zuhur edecek adli mesele ve işlemlerde karar verme

sorumluluğu tevcih edilen subay. Buna (law officer) de denir.


LAUNDRY ÇAMAŞIR: Yıkamak üzere çamaşırhaneye gönderilen kirli

çamaşırlar.

LAW OF SUPPLY AND DEMAND ARZ VE TALEP KANUNU:

LAW OFFICER KANUN SÖZCÜSÜ: Bak. "law member".

LAY ROTA VERMEK, ROTA ÇİZMEK: Bir rota hesaplama veya

tasarlamak.

LAY REFERENCE NUMBER DÖŞEME REFERANS NUMARASI: Deniz mayın

harbinde bir mayının yerini kolayca bulabilmek için mayın tarlası

planlama yetkilisi tarafından her bir mayına verilen numara.

LAYDOWN BOMBING ALÇAKTAN BOMBALAMA: Taarruz eden uçağa kendi

bombasının etkisinden kurtulabilmesine imkan sağlamak

amacıyla tavikli tapa veya cihazların kullanıldığı çok alçaktan

bombalama tekniği.

LAYER DEPTH TABAKA DERİNLİĞİ: Deniz sathından ses hızının azami olduğu

birinci soğuk termoklatn tabakanın hemen üzerindeki noktaya

kadar olan derinlik.

LAYER TINTS YÜKSEKLİK RENK ISKALASI: Değişik yükseklik derecelerini

belirtmek üzere tedrici zevk serileri kullanarak kabarıklığı


gösterme usulü. Buna "altitude tints" de denir. Bak.

"hypsometric tinting". LAYING UP POSITION (FAST COSTAL

FORCES): ÇIKARMA HAZIRLIK MEVZİİ (ÇEVİK KIYI KUVVETLERİ):

Hafif deniz birliklerinin, yapılacak harekat için, gündüz

saatlerinde yanaşıp kamuflaj ve bütünleme ikmali

yapabilecekleri elverişli bir mevzii.

LAYOUT MONTAJ ŞEMASI, VAZİYET PLANI:

LAYOUT PLAN KONMA PLANI, YERLEŞTİRME PLANI: İnşaat, köprü kurma, mayın

tarlası döşeme ve benzeri faaliyetlerin bir sistem dahilinde

yapılmasını sağlayan plan. Buna sadece (layout) da denir.

LAZY HAVA ÖNLEMESİNDE "TEÇHİZAT HAZIR" ANLAMINA GELEN BİR

KOD:

LCC Bak. "amphibious command ship".

LEAD ÖNLEME MESAFESİ: Hareket halindeki bir hedefe isabet temin

edebilmek için, hedefin ilerisinde seçilecek nişan noktası ile

hedef arasındaki mesafe.

LEAD AIRCRAFT (NATO) KOMUTA UÇAĞI: Bazı komuta ve hava kontrol

görevleri verilmiş, uçuş halindeki uçak.


LEAD AZIDE KURŞUN AZOTÜR: Bir yüksek infilak maddesini patlatmak için

küçük miktarlar halinde kullanılan, kuvvetli bir patlayıcı madde.

LEAD CHART ÖNLEME CETVELİ: Hedefe olan mesafe, hedefin sürati ve seyir

istikameti gibi, değişik şartlar altında, harekat halinde bulunan

bir hedefi vurmak için gerekli önlemeyi gösteren bir şema veya

çizelge. Buna (lead table) da denir.

LEAD COMPUTER ÖNLEME HESAP ALETİ: Hareket halindeki bir hedefe isabet

temini için gerekli önleme açısını hesaplayan alet.

LEAD CURVE ÖNLEME EĞRİSİ: Bir silahı hareket halindeki bir hedefe tevcih

için gerekli önlemeyi, bir şema üzerinde, grafik olarak gösteren

eğri.

LEAD FORMATION ÖN BİRLİK: Taarruz, hücum gibi taktik harekat safhalarında

en önde giden kara, hava veya deniz birlikleri.

LEAD MARKS ÖNLEME TAKSİMATI: Bir dürbünün göz camında bulunan ve

hareket halindeki bir hedefin hareketini önlemek için gerekli

önleme açısını hesaplamaya yarayan küçük taksimat.

LEAD PURSUIT ÖNLEME TAKİP NOKTASI: Uçuş rotasını hedefin önündeki

önceden belirlenmiş bir noktada tutmak üzere düşünülmüş bir

önleme vektörü.
LEAD TABLE ÖNLEME ÇİZELGESİ: Bak. "lead chart".

LEAD TIME TEDARİK SÜRESİ; TEDARİK MÜDDETİ: Bak. "procurement lead

time".

LEAD-COLLISION COURSE ÖNLEME KESİŞME HATTI: Bir önleme uçağı

tarafından muhafaza edildiği takdirde bu uçağın sabit silahlarıyla

hedefin aynı hatta gelmesine neden olacak vektör.

LEADER LİDER: Başkalarını idare edecek niteliklere sahip kimse.

LEADER'S RULE KOMUTAN KAİDESİ: Hedef mesafesi 900 metrenin üstünde

olduğu zaman, dost kıtalar üzerinden aşırma atışı yapan makinalı

tüfekler için emniyetli atış mesafesini tayin usulü. Bak. "gunner's

rule".

LEADERSHIP ÖNDERLİK: Müşterek bir gayeye varılması için, bir insan

topluluğuna tesir edecek işbirliğini sağlama sanatı.

LEADING ELEMENT İLERİ UNSUR: İlerleyen kıtaların en öndeki birliği.

LEADING FIRE ÖNLEME ATEŞİ: Harekat halindeki bir hedefin hareketini

önlemek üzere, bu hedefin ilerisine yapılan atış.

LEAF SIGHT LEVHA NİŞANGAHI: Silah kullanılmadığı zaman, zedelenmemesi

için, yatırılıp kapatılan nişangah. Bak. "sight".


LEAFLET PROPAGANDA BROŞÜRÜ, RİSALE:

LEAFLET BOMB PROPAGANDA BOMBASI: Yüksekten uçan uçaklardan çok

sayıda propaganda risalesini, hava cereyanlarının sebep olacağı

asgari sürüklenme ile hedeflerine ulaştıracak şekilde atmaya

yarayan cihaz.

LEAFLET CARTRIDGE PROPAGANDA MERMİSİ: Propaganda risalesi yaymak

için özel surete imal edilmiş, dip kısmı fırlayabilir, standart bir

mermi. Bu mermi; içine propaganda risaleleri doldurulduğu

zaman bir tahrip danesinin balistik özelliklerine sahiptir.

LEAFLET SHELL PROPAGANDA MERMİSİ: Propaganda risaleleri atmaya mahsus

mermi. Muhtelif çapta ve dipten fırlatmalı tipten sis

mermilerinin içindeki sis maddeleri çıkarılarak yerine

propaganda risaleleri konmak suretiyle bu mermiler meydana

getirilir.

LEAGUE BİRLİK, CEMİYET:

LEAKAGE SIZINTI, İFŞA:

LEAN FUEL MIXTURE FAKİR KARIŞIM: Lüzumundan fazla (1/15 oranından

çok) hava ihtiva eden bir hava-akaryakıt karışımı.


LEAPFROG MÜNAVEBELİ SIHHİYE DESTEĞİ: Sıhhiye taktiğinde uygulanan bir

usul. Burada; aynı ve benzeri görevleri yapan sıhhiye birlikleri,

müşterek bir hareket ekseni üzerinde münavebeli mevzi

değiştirmek suretiyle, manevra kuvvetlerine ve muharebe

halindeki kuvvetlere devamlı sıhhiye desteği sağlanır.

LEARNER CONTROLLED INSTRUCTION ÖĞRENCİ DENETLİ ÖĞRETİM:

LEARNING OBJECTIVES ÖĞRENME HEDEFLERİ:

LEARNING/TEACHING SYSTEM ÖĞRENME/ÖĞRETME SİSTEMİ:

LEAST SQUARES METHOD EN KÜÇÜK KARELER YÖNTEMİ:

LEAVE İZİN, MEZUNİYET: Bak. "leave of absence".

LEAVE AREA İZİN BÖLGESİ: İzinli bulunan veya kısa izin alan Kara Ordusu

personeline dinlenme fırsatı vermek üzere, genel olarak, menzil

sahasındaki büyük şehirlerde veya sayfiye yerlerinde tesis

edilmiş bir bölge.

LEAVE OF ABSENCE İZİN, MEZUNİYET: Vazifeden müsaadeli ayrılma.

Amerikan ordusunda, askeri personelin, faal hizmete geçen her

ay için 2 1/2 gün izin hakkı vardır. Bak. "delay on route".

LEAVE TRAVEL ALLOWANCE İZİN YOLLUĞU, İZİN HARCIRAHI:


LEAVE WITHOUT PAY ÜCRETSİZ İZİN: Kanuni izin hakkını kullanmış bir şahsın,

bir mecburiyet karşısında izin isteğinde bulunması halinde, ayrı

kaldığı süre ücretinden kesilerek verilen izin.

LEAVE YEAR İZİN YILI: Askeri personele ait izinlerin hesaplanmasında

faydalanılan ve 1 Temmuz'da başlayıp ertesi yıl 30 Haziran-dahil-

da sona erdiği kabul edilen yıl.

LEAVER AYRILMIŞ GEMİ: Ana konvoydan ayrılmış, bağımsız ticari gemi.

Bak. "leaver convoy, leaver section".

LEAVER CONVOY AYRILMIŞ KONVOY: Ana konvoydan ayrılmış ve farklı bir

istikamette seyreden gemi topluluğu veya bir gemi.

LEAVER SECTION AYRILACAK KISIM: Ana konvoyun bir kısmını oluşturan ancak

ayrılmış gemi veya ayrılmış konvoy olmak üzere ana konvoydan

ayrılacak olan kısım.

LEEWARD RÜZGAR ALTI: Bak. "downward".

LEFT (OR RIGHT) SOL (SAĞ): Bir birliğin nispi olarak bulunduğu yeri belirtmek

için kullanılan terimler. Bu terimleri kullanan kişi birlik ister

düşmana yaklaşıyor isterse düşmandan uzaklaşıyor olsun her

durumda düşmana dönük olmalıdır.


LEFT (RIGHT) BANK SOL KIYI (SAĞ KIYI): Yüzü akıntı yönüne dönük

durumda olan bir gözcüye göre bir nehir veya derenin sol (sağ)

kıyısı.

LEFT FACE SOLA DÖN!: Bu hareketi yapmak için verilen komut.

LEFT FLANK SOL YAN: Düşman karşısında bulunan bir birliğin en ilerideki

unsurundan en gerideki unsuruna kadar bütün sol yan.

LEFT OBLIQUE, MARCH YARIM SOLA DÖN, MARŞ: Bak. "half left".

LEFT SHOULDER ARMS TÜFEĞİN SOL OMUZA ASILMASI: Tüfekle bir eğitim

hareketi. Bu harekette, tüfek sol omuza dayanır ve dipçik sol

elde tutulur.

LEFT TRAIL SOL KUNDAK KOLU: Çatal kundaklarında, kundağın sol kolu. Bak.

"right trail", "split trail" ve "trail".

LEFTIST SOLCU:

LEG AŞAMA; MERHALE: Hareket halindeki bir hedefin harita üzerinde

çizilen hareket istikametinin belli başlı bir parçası.

LEGAL ASSISTANCE OFFICE ADLİ YARDIM BÜROSU: A. B. D. Ordusunda;

askeri garnizon, ordugah ve mevkilerde bulunan ve askeri


personel ile bu personelin kanuni aile efradına, şahıslar ile ilgili

kanuni meseleler hakkında fikir veren ve yardım eden büro.

LEGAL ASSISTANCE OFFICER ADLİ YARDIM SUBAYI: Hizmet personeli ile

ailelerine adli (suçla ilgili olmayan) konularda yardım etmekle

görevlendirilmiş, hakimler sınıfına mensup, bir subay.

LEGAL ASSISTANCE PLANADLİ YARDIM PLANI: A. B. D. Ordusunda; askeri

personel ile kanuni aile efradına, gerekli kanuni tavsiye ve

yardımlarda bulunmak üzere, Kara Kuvvetleri Komutanlığı ve

Amerikan Bürosu tarafından uygulanan plan.

LEGAL ASSISTANCE PROGRAM ADLİ YARDIM PROGRAMI: Bak. "legal assistance

plan".

LEGEND HARİTA AÇIKLAMALARI: Genellikle bir haritanın kenarına

basılmış olan ve harita, şema, çizim vs. üzerindeki sembollerle

ilgili açıklamalar.

LEGGINGS TOZLUK; GETİR: Diz kapağı ile ayaklar arasındaki kısımı, elbise

üstünden örtmek için kullanılan, kumaş veya deriden yapılmış

giyecek eşyası.

LEGION OF MERIT LİYAKAT MADALYASI: A. B. D. Ordusunda; fevkalade

hizmetlerin başarılmasında gösterilen üstün değerde bir


harekete delalet eden ve A. B. D. personeline derecesiz, dost

memleketler personeline ise dereceli olarak verilen nişan. Bu

madalyanın nişan sıra numarası 5'tir.

LENGTH OF CALIBRE ÇAP UZUNLUĞU: Bir silahın, çap cinsinden, namlu

ağzından kama payına kadar olan namlu boyu.

LENGTH OF SERVICE INCREASE HİZMET ZAMMI: Bak. "longevity pay".

LENS APERTURE DİYAFRAM AÇIKLIĞI: Bir mercek diyaframı veya başka bir

cihazda mercekten geçen ışık miktarını sınırlayan nisbi açıklık.

LENS COATING MERCEK KAPLAMASI: Bir mercek unsurunun üzerine kaplanan

ince şeffaf tabaka.

LENS DISTORTION MERCEK BOZUKLUĞU: Mercek bozukluklarından ve

kaymalarından dolayı meydana gelen görüntü kaymaları.

LENSATIC COMPASS BÜYÜTEÇLİ PUSULA: Ateş idaresinde istikamet

açılarının bulunması gibi hassas ölçülerin yapılmasında kullanılan

ve taksimatı okumak için bir büyüteçle teçhiz edilmiş bulunan

pusula.

LESS THAN-CARLOAD LOT: PARÇA NAKLİYAT PARTİSİ; PERAKENDE

NAKLİYAT PARTİSİ:
LESS-THAN-CARLOAD PARÇA NAKLİYAT, EKSİK VAGON YÜKÜ: Vagon yükü

ücretinin tatbiki bakımından, hacim veya ağırlık itibariyle, taşıt

tarifesinin icaplarına uymayan yük miktarı. Bu gibi hallerde,

genel olarak, parça hesabı nakliyat yapılır. Bak. "transportation

unit".

LESS-THAN-TRUCKLOAD EKSİK KAMYON YÜKÜ: Bir kamyon yükünden daha az

olan yük miktarı. Bak. "transportation unit".

LESSON LEARNING PLAN DERSİ ÖĞRENME PLANI:

LESSON PLAN DERS PLANI:

LETHAL ÖLDÜRÜCÜ:

LETHAL CHEMICAL AGENT ÖLDÜRÜCÜ KİMYA HARBİ MADDESİ: Arazide,

ölüme sebep olabilecek bir yoğunluk derecesinde kullanılabilen

zehirli kimya maddesi.

LETHAL, CONCENTRATION ÖLDÜRÜCÜ GAZ YOĞUNLUĞU: İnsanları öldüren

gaz yoğunluğu. Buna (killing concentration) de denir. Bak.

"concentration".

LETHALITY ÖLDÜRÜCÜLÜK:

LETTER BOMBS MEKTUP BOMBALARI:


LETTER CHECK HARF (VEYA GRUP) KONTROLÜ:

LETTER FOR SERVICE İYİ HİZMET BELGESİ: Resmi bir belge veya görevin

takdir edildiğini belirten belge. Bak. "Letter of

Recommendation".

LETTER OF APPRECIATION TAKDİR BELGESİ: Başarılan hizmet veya görevin

takdir edildiğini belirten yazılı belge. Bak. "Letter of

Recommendation".

LETTER OF INSTRUCTIONS VEÇHELER: Yüksek komuta makamlarının, geniş

sahalarda uzunca süre devam edecek harekata ait genel

hedefler, prensipler ve stratejik planlarla ilgili bilgileri verdikleri

emir şekli. Komutanlığın büyük birliklerine yayınlanır ve harekat

emri niteliğini taşır. Veçheden maksat; büyük komutanlık

harekatı ile ilgili direktifi vermek ve harekatın kontrolunu

sağlamaktır.

LETTER OF INTENT NİYET MEKTUBU:

LETTER OF OFFER AND ACCEPTANCE TEKLİF VE KABUL MEKTUBU:

LETTER OF RECOMMENDATION TAKDİRNAME: Üstün şekilde başarılan

hizmet veya görevin takdir edildiğini belirten yazılı belge. Bak.

"recommendation ribbon".
LETTER OF REQUEST TALEP MEKTUBU:

LETTER OF TRANSMITTAL GÖNDERME YAZISI: Herhangi bir yazıya bir

rapor, kayıt veya diğer bir vesikanın iliştirildiğini bildiren yazı.

LETTER ORDER YAZILI EMİR: İlgili kısımlara resmi olarak ve bir mektup şeklinde

gönderilen askeri emir veya talimat.

LEVEE SET: Tabii veya insan eliyle yapılmış olan ve nehirlerin taşmasına

mani olan nehir kenarı setleri.

LEVEE EN MASSE KİTLE HALİNDE AYAKLANMA: Düşman tarafından işgal

edilmekte olan bir memlekette, düşmanın yaklaşması üzerine,

kendiliğinden silaha sarılıp karşı koyan halk. Bunlar silahlarını

açıkça taşıdıkları ve harp kanun ve usullerine riayet ettikleri

takdirde muharip sayılır ve bu yolda işlem görürler.

LEVEL RUHLU DÜZEÇ: Bir hat veya yüzeyin yataylığını tayine yarayan

herhangi bir cihaz. Gerekli ayarlamanın yapılması halinde, bir

düzeç, dikey bir hat veya yüzeyi tayinde kullanılabilir. Düzeç,

nişan veya ateş idare cihazlarının belli başlı bir parçasıdır.


LEVEL BOMBING YATAY BOMBARDIMAN: Bombaları düz uçuşta bırakmak

suretiyle yapılan bombardıman. Bak. "level flight bombing" ve

"level flight bombardment".

LEVEL FLIGHT YATAY UÇUŞ, DÜZ UÇUŞ: Bir tayyarenin dalış veya çıkış

yapmadan, yatay bir düzey içinde uçması.

LEVEL FLIGHT BOMBARDMENT YATAY UÇUŞLA BOMBARDIMAN: Yatay uçuş

seyri takip eden bir tayyare tarafından yapılan bombardıman.

Buna (horizantal bombing) veya (level bombing) de denir.

LEVEL FLIGHT BOMBING YATAY BOMBARDIMAN: Bak. "level bombing".

LEVEL OF EFFORT ORIENTED ITEMS GÜÇ SEVİYESİNE GÖRE AYARLANMIŞ

MADDELER: İhtiyaç hesapları; personel ve teçhizat yoğunluğu ile

kullanma süresi ve kullanma oranı gibi faktörlere dayanan

maddeler. Bak. "combination mission /level of-effort oriented

items", "mission oriented items".

LEVEL OF STRENGTH KUVVE SEVİYESİ: Teşkilat ve malzeme kadrosuna göre

kabul edilmiş imkan ve kabiliyetlere veya vazifeye uygun

personel ve yetkiler. Bak. "cadre strength column" ve "type B

strength column".
LEVEL OF SUPPLY İKMAL SEVİYESİ: İlerideki taleplere karşılık yedek olarak

bulundurulması için yetki verilmiş veya elde bulundurulması

emredilmiş ikmal maddeleri veya malzeme miktarı. Bak.

"emergency replenishment time", "obligated stocks", "operating

level of supply", "order and shipment time", "procurement lead

time", "reorder point", "requisitioning objective", "safety level

of supply", "stockage objective", "strategic reserve",

"unobligated stocks", "maximum level of supply", "minimum

level of supply" ve "special reserve".

LEVEL OFF UÇAĞI DÜZELTMEK, DÜZ VAZİYETE GETİRMEK: Bir tayyareyi bir

tırmanma, süzülme ve dalıştan sonra yatay uçuşa geçirmek.

LEVEL POINT DÜŞÜŞ NOKTASI: Mermi yolu alçalış kısmında, çıkış noktası ile

aynı yükseklikte olan nokta; mermi yolunun namlu ağzı yatay

hattını ikinci defa kestiği nokta; buna bazen (point of fall) da

denir.

LEVELED THRUST UFKİLEŞTİRİLMİŞ ÇEKİŞ, EŞİTLEŞTİRİLMİŞ ÇEKİŞ: Tank

basınçlarında, burun pompası giriş deliklerinde, türbinli pompa

takatinde ve çekiş hücresi performansındaki değişikliklere

mukabil takati nispeten sabit bir çekiş durumunda tutan, bir


programcı (programmer) veya motor kontrol cihazı ile teçhiz

edilmiş bir roket güç kaynağı.

LEVELING TESVİYE: Bütün yatay ve düşey açıların hakiki yatay ve düşey

yüzeyler içinde ölçülebilmesi için, herhangi bir aleti, özellikle bir

silahı, kundak üstü ve kundak dışı atış ve nişan kontrol

malzemesini tesviye, ayarlama.

LEVELING MECHANISM TESVİYE TERTİBATI: Bir topun döşemesini veya bir

aleti, yatay vaziyette duracak şekilde ayarlamaya yarayan

tertibat.

LEVY UZMAN ERAT DENKLEŞTİRME TAYİNİ: Belirli askeri meslek

ihtisasında, rütbede ve icabında, özel nitelikteki gönüllü eratın,

dünya çapında mevcut ihtiyaçları karşılamak üzere, başka görev

yerlerine mecburi atanmaları hususunda, Kara Kuvvetleri

Komutanlığınca Ordu Komutanlıklarına verilmiş sorumluluk.

LEWISITE LEVİZİT: Burun ve boğazı tahriş eden renksiz, kokusuz, yağlı sıvı

halde yakıcı gaz. Saf olmadığı zaman ıtır gibi kokar.

LGM-25C Bak. "Titan II".

LGM-30 Bak. "Minuteman".


LHA Bak. "amphibious assault ship (general purpose) "

LIABILITY BORÇ, MÜKELLEFİYET: Ödeme, uzatma, ileri bir tarihte iade

suretiyle tasfiyesi gereken borç veya kanuni vecibe ve masraf.

LIAISON İRTİBAT: Karşılıklı anlayışı, amaç ve çalışma birliğini temin etmek

üzere silahlı kuvvetlerinin muhtelif unsurları arasında sürdürülen

temas ve haberleşme.

LIAISON AIRPLANE İRTİBAT UÇAĞI: Bir askeri kuvvetin muhtelif kısımları

arasında teması muhafaza etmek üzere kurye olarak kullanılan

uçak.

LIAISON OFFICER İRTİBAT SUBAYI: Bir birlik komutanını başka bir birlik

karargahında temsil etmek ve iki birlik arasında sıkı bir temas

kurmak maksadıyla görevlendirilen subay.

LIAISON PARTY İRTİBAT HEYETİ: İki komutanlık arasında bir bağ vazifesi

görmek üzere, bir birlikten başka bir birlik yanına gönderilen

temsil heyeti.

LIAISON PILOT ORDU İRTİBAT PİLOTU: Bak. "army aviation officer".

LIAISON TYPE OF PLANE İRTİBAT TAYYARESİ: Bak. "liaison airplane".


LIBERATED HÜRRİYETE KAVUŞTURULAN, HÜRRİYETE KAVUŞTURULMUŞ:

Hürriyetinden mahrum edilmişken kurtarılan ve hürriyetine

kavuşturulan.

LIBERATED AREA KURTARILMIŞ BÖLGE, KURTARILAN BÖLGE: Düşman

tarafından işgal edilmişken geri alınan anayurt, dost veya tarafsız

devlet toprakları. Bak. "liberated territory".

LIBERATED PERSONNEL ESARETTEN KURTARILAN PERSONEL: Hürriyete

kavuşturulan personel. Düşman elinde esirken, herhangi bir

şekilde bu esaretten kurtarılan personel. Bu terim; esaret kaçağı

(escaper) ve düşmana yakalanmayan (evader) terimleri ile

karıştırılmamalıdır.

LIBERATED TERRITORY KURTARILMIŞ ARAZİ/TOPRAK: Düşman tarafından işgal

edilmişken dost kuvvetler tarafından geri alınan topraklar (yerel,

tarafsız veya dost) .

LIBERATION KURTULUŞ:

LIEUTENANT TEĞMEN: Yüzbaşıdan evvel, birinci sınıf gedikli subay (chief

warrant officer) 'dan sonra gelen bölük subayları (company

officer). İki kademesi vardır: Teğmen (second lieutenant),

Üsteğmen (first lieutenant).


LIEUTENANT COLONEL YARBAY: Rütbesi albay (colonel) 'den küçük ve binbaşı

(major) dan büyük subay.

LIEUTENANT COMMANDER DENİZ BİNBAŞISI: Yarbay (commander) 'dan

küçük ve yüzbaşı (lieutenant) 'dan büyük rütbeli subay. Bu

subayın rütbesi, Kara Ordusu'ndaki binbaşı rütbesinin karşılığıdır.

LIEUTENANT GENERAL KORGENERAL: Rütbesi Orgeneral (general) den küçük

ve Tümgeneral (major general) 'den büyük subay.

LIEUTENANT, JUNIOR GRADE DENİZ ÜSTEĞMENİ: ABD Deniz Kuvvetleri'nde;

rütbesi yüzbaşı (lieutenant) den küçük ve teğmen (ensign) den

büyük deniz subayı.

LIFE CYCLE KULLANIM SÜRESİ: Bir maddenin yapıldıktan kullanılarak

tüketildiği veya bilinen tüm malzeme ihtiyacının dışında olduğu

için atıldığı zamana kadar geçirdiği tüm aşamalar.

LIFE OF TYPE TEÇHİZATIN SERVİS ÖMRÜ:

LIFE SUPPORT YAŞATMA DESTEĞİ: Hayatı güçleştiren çevre şartları içinde

organizmanın yaşamasını temin maksadıyla yapılan koruma ve

besleme faaliyeti.
LIFE SUPPORT EQUIPMENT YAŞAM DESTEK TEÇHİZATI: Görev etkinliklerini

arttırarak ve onlara acil durumlarda güvenilir ve sağlam kaçma,

inme, beka ve kurtulma yolları sağlayarak uçuş mürettebatını ve

yolcuları uçuş boyunca desteklemek üzere tasarlanmış teçhizat.

LIFE SUPPORT RESEARCH YAŞATMA DESTEĞİ ARAŞTIRMASI: Görev

personelini uçuş esnasında ve kara harekatında korumak ve

takviye etmek için, hayatın idamesiyle ilgili bilimlerde yapılan

tatbiki araştırma. Yaşatma desteğinin bölümleri; atmosferin

terkibi, basıncı, ısısı, zararlı çevreleri, besin ve su tedariki,

istirahat, defi hacet ve kapalı ekolojik sistemler gibi lojistik

kıstaslar ve tehlikelerle ilgilidir. Bir kısmı da, ivme, düşük yer

çekimi, sıfır yer çekimi, akustik enerji ve kaçış, hayatta kalma gibi

biyomekanik kıstaslar ve tehlikelerle ilgilenir. Ayrıca görüş

emniyeti, mürettebat seçme kıstasları, sağlığı destekleme

prensipleri, biyoenstrümantasyon ve deney hayvanlarını içine

alır. Biyomedikal mühendisliği, insan mühendisliği, meşguliyetle

tedavi, endüstri sağlığı, toksikoloji ve hava uzay tababeti bu

araştırma kapsamına girer.

LIFE-GUARD SERVICE CANKURTARAN HİZMETİ: Deniz kazalarında

cankurtarma işleri.
LIFE-GUARD SUBMARINE KURTARMA DENİZALTISI: Düşman müdahalesi,

dost üslerden uzaklığı veya diğer nedenlerden dolayı hava ve su

üstü kurtarma imkanları tarafından yeterince korunamayan bir

bölgede kurtarma amaçlarıyla kullanılan bir denizaltı. Bu

denizaltı hedef bölgesinde ve bazen de darbe uçaklarının uçuş

yolu üzerinde bulunur.

LIFESPAN HİZMET SÜRESİ: Bir füzenin yörüngeye oturmasıyla arza dönüşü

veya parçalanışı arasında geçen müddet.

LIFT KALDIRIŞ: Havanın kaldırıcı hassasından veya aerodinamik

basınçtan ileri gelen yükseltici kuvvet; bir uçakta, kanatlar

üzerindeki basıncın azalması dolayısıyla meydana gelen

yükselme temayülü.

LIFT FIRE YÜKSELİŞTE MESAFE UZATMAK: Bir silahın namlu ağzını

yükselterek menzili uzatmak.

LIFT OFF RAMPADAN AYRILMA, RAMPADAN AYRILIŞ: Bir feza aracı veya

bir füzenin rampadan yükseldiği andaki ilk hareketi.

LIFT PLATFORM TRUCK VİNÇLİ PLATFORM KAMYON: Bak. "platform truck".

LIGHT AMPLIFICATION BY STIMULATED EMISSION OF

RADIATION (LASER): UYARILMIŞ IŞIMA YAYIMIYLA IŞIK


YÜKSELTMESİ (HV.): Mütecanis ışıklı bir pals meydana getirmek

için kullanılan cihaz. Adi ışık mütecanis (uygun) değildir; yani,

hiçbir anlamı olmayan gelişigüzel hüzmeler yayar. Lazer cihazı,

mütecanis bir ışık kaynağı vazifesi görür, çünkü enerjisini ışıktan

alır, sonra bu ışığı başka bir frekans üzerinden yayar. Sentetik bir

yakıt kırmızısının etrafına spiral bir gaz boşaltma tüpü

geçirilmiştir; bu yakut kırmızısı ışıktan enerji aldığı zaman ayarlı

bir kavite rezonatörü gibi çalışır. Yayınlanan ışık son derece dar

(1 angstromdan az) bir band şeklindedir ve bir fotoelektrik flaşı

gibi palslar verir.

LIGHT ARTILLERY HAFİF TOPÇU: Bu topları kullanan topçu birlikleri. Bak.

"howitzer, 105 mm. (light or artillery) ".

LIGHT AVIATION ORDU HAVACILIĞI, KARA ORDUSU HAVACILIĞI, KARA

KUVVETLERİ HAVACILIĞI: Bak. "army aviation".

LIGHT AVIATION PILOT ORDU HAVA PİLOTU: Bak. "army aviation pilot".

LIGHT BOMBARDMENT AIRPLANE HAFİF BOMBARDIMAN UÇAĞI: Nispeten

küçük boyda bombardıman uçağı. Bu uçaklar; orta ve ağır

bombardıman uçaklarına nazaran daha az bomba yükü taşır ve


faaliyet yarı çapları daha küçüktür; fakat, manevra kabiliyetleri

daha yüksektir ve daha alçak irtifadan hareket edebilirler. Buna

"light bomber" da denir.

LIGHT BOMBER HAFİF BOMBARDIMAN UÇAĞI: Bak. "light bombardment

airplane".

LIGHT CASE BOMB İNCE CİDARLI BOMBA: Kabının ağırlığı, içindeki tahrip

maddesinin ağırlığından daha az olan, yüksek süratli, infilak

bombası, esas itibarıyla, infilak tesiri meydana getirmek için

kullanılır.

LIGHT CRUISER HAFİF KRUVAZÖR: Ana bataryasını 6 inçlik topların teşkil

ettiği bir harp gemisi. Hava ve suüstü tehditlerine karşı hava

vurucu, denizaltı savunma ve amfibi kuvvetlerle birlikte

harekatla kullanılır. Amerikan ölçülerine göre tam yük

deplasman ağırlığı, yaklaşık olarak, 18.000 tondur. CL olarak

adlandırılır. Bak. "guided missile light cruiser".

LIGHT DAMAGE HAFİF HASAR: Teçhizat ve tesislerden, kullanma maksatları

için faydalanmaya engel olmayan hasar. Teçhizat ve tesislerden

tam istifade, kullananlar tarafından bazı onarımların yapılmasını

gerektirebilir.
LIGHT DISPLACEMENT TONNAGE BOŞ MAİMAHREÇ TONİLATOSU: Bir

geminin, long ton olarak ifade edilen ağırlığı. Hamule, yolcular,

yakıt, su ve sefer için lüzumlu diğer maddelerin ağırlıkları buna

dahil değildir. Bak. "tonnage".

LIGHT ELEPHANT STEEL SHELTER ORTA BOY ÇELİK SIĞINAK: İnsan ve

malzemeye mahsus olmak üzere, çelik kemerlerden yapılmış

orta ağırlıkta ve orta boy sığınak. Bu sığınak; iki kişilik çelik

sığınak (two-men steel shelter) 'tan daha büyük ve sağlam; fakat

büyük çelik sığınak (elephant steel shelter) 'tan küçüktür. Parça

emniyetli sütre (splinterproof cover) işini görür.

LIGHT EQUIPMENT SUSPENSION BRIDGE HAFİF ASMA KÖPRÜ: Hafif malzeme

kullanılmak suretiyle inşa edilen asma köprü.

LIGHT FILTER IŞIK FİLTRESİ: Belirli renkleri seçici bir şekilde soğurmak üzere

özel bir şekilde boyanan cam tabakası, jelatin veya plastik gibi

optik bir parça.

LIGHT LINE ROTA IŞIK HATTI: Arazi üzerinde bir rotayı ve hava araçlarının

gece seyrüseferlerinde yardımcı vasıta olarak faydalanılan ışıklı

bir hat.
LIGHT MACHINE GUN HAFİF MAKİNALI TÜFEK: 7,62 mm. veya daha küçük

çapta, hava ile soğutulur, bez veya madeni şeritle, darbe halinde,

sürekli atış yapar ve, çok fena, bir mesnet üzerinden, geri tepme

tesiriyle ateş eder bir silah.

LIGHT MAINTENANCE UNIT HAFİF BAKIM BİRLİĞİ, SEYYAR TAMİRHANE:

Ordudonatım veya levazım sınıfı gibi sınıflar tarafından tevzi

edilen malzeme ve ikmal maddelerinin bakım ve onarımını

yapmak üzere, bu sınıfların sahrada kullandıkları seyyar

tamirhane ile personel ve teçhizatı.

LIGHT OUT IŞIK SÖNDÜR BORUSU: Bak. "tattoo".

LIGHT PACK HAFİFLETİLMİŞ ARKA ÇANTASI: Eğitim yürüyüşlerinde,

manevralarda vesairede kullanılmak üzere, içinden bazı belirli

şeyler çıkartılarak hafifletilmiş, standart arka çantası.

LIGHT SHELLPROOF MERMİ EMNİYETLİ: 6 inçlik (152 mm. lik) veya daha

küçük çaptaki mermilerle yapılan sürekli bombardımanlara karşı

korunma sağlayan. Bak. "shellproof".

LIGHT SHELLPROOF SHELTER HAFİF MERMİ EMNİYETLİ SIĞINAK: Bak.

"shellproof".
LIGHT SHELTER MERMİ EMNİYETLİ SIĞINAK: 8 inç (205 mm.) çapındaki

mermilerle devamlı olarak yapılan bombardımanlara karşı

koruyabilen sığınak. Bu sığınağı; 6 inçlik mermilere karşı

koruyacak şekilde inşa edilmiş olan hafif mermi emniyetli sığınak

(light shellproof shelter) ile karıştırmamak lazımdır.

LIGHT TANK HAFİF TANK: Keşif ve emniyet vazifeleri gibi sürat ve hareket

kabiliyeti isteyen görevlerde kullanılmak üzere imal edilmiş tank.

Bu tanklar, ağırlık itibariyle, 25 tona kadar olur. Bak. "tank".

LIGHTENING HAFİFLETME: Büyük bir tankerin bir limana girebilmesi için su

kesimini azaltmak üzere bu tankerden daha küçük tankerlere

ham petrol yükünü nakletme işlemi (Genellikle açıkta demirli

durumdayken yapılır) .

LIGHTER LAYTER: Gemilerden kıyı hattına ve, bazı hallerde, kıyı hattı

ötesine boşaltılan personel ve yükün taşındığı taşıma vasıtası.

LIGHTERAGE LAYTER ÜCRETİ: Bu iş için ödenen para.

LIGHTNING PROTECTION YILDIRIMDAN KORUNMA: Bütün depolarda,

paratonerler konmak ve bütün madeni kısımlar bir kaç noktadan

gömülü bakır veya grafit çubuklara bağlanmak suretiyle alınan

korunma tedbiri.
LIKELIHOOD (~PROBABILITY) OLASILIK:

LIMBER TOPARLAK: Arkasına bir top veya cephane arabası bağlanıp

çekilen iki tekerlekli araç.

LIMIT OF FIRE ATIŞ SAHASI SINIRI: Atış yapılabilecek sahayı belirleyen sınır

hattı.

LIMIT VELOCITY ASGARİ DELME HIZI: Tam nüfuzlardan herhangi birinin elde

edilmesine imkan veren en düşük hız. Asgari delme hızını elde

etmek güç olduğu için, genel olarak, bunun yerine, daha kolay

elde edilebilen bir başka değer kullanılır. Balistiki limit (ballistic

limit) olarak adlandırılır.

LIMITATION SINIRLANDIRMA:

LIMITED SINIRLI, MAHDUT:

LIMITED ACCESS ROUTE SINIRLI GİRİŞ YOLU: Her çeşit askeri trafik tarafından

kullanılması bir veya daha fazla nedenle sınırlanan tek yönlü yol.

Bak. "single flow route", "double flow route".

LIMITED ASSIGNMENT MAHDUT GÖREVLİ SINIF: ABD Ordusunda; bedeni

arızadan veya harp aleyhtarı inanç, yaş, aile reisliği, belirli

mıntıkalarda hizmet için askere gidilmiş olması vesaire gibi idari


sebeplerden dolayı, bazı mahallerde belirli görevlere atanmaları

sınırlandırılmış olan askeri personelin genel sınıflandırılması.

LIMITED ATTACK MAHDUT HEDEFLİ TAARRUZ: Bak. "limited objective attack".

LIMITED DENIED WAR SINIRLI ÖNLENEN SAVAŞ: Bu terim kullanılmamalıdır.

Yerine kullanılabilecek başka bir terimde yoktur.

LIMITED DEPOSITORY BANK MAHDUT YETKİLİ HAZİNE BANKASI: Bir yabancı

devlet, teritori veya ABD dış topraklarında (possessions) bulunan

hazine bankası.

LIMITED DISTRIBUTION MESSAGES SINIRLI DAĞITIMA TABİ MESAJLAR,

DAĞITIMI SINIRLI MESAJLAR: Mahdut miktarda dağıtıma ihtiyaç

gösteren; fakat nizami haberleşme personelince, mesajların

gerektirdiği gizlilik emniyeti normal işlem tedbirleri dahilinde

işleme tabi tutulabilen mesajlar.

LIMITED OBJECTIVE ATTACK MAHDUT HEDEFLİ TAARRUZ: Genel olarak,

düşman cephe hattı üzerinde veya yakınında bulunan belirli tek

bir hedefe yapılacak kısa hedefli taarruz. Buna, kısaca, (limited

attack) da denir.

LIMITED PROCUREMENT MAHDUT TEDARİKLİ MALZEME: Tecrübeye tabi

tutularak hizmet için uygun görülen fakat, standart olarak


sınıflandırılmamış olan eşya ve malzeme sınıfı. Bu terim yerine

şimdi, daha çok (pilot-line operation) terimi kullanılmaktadır.

LIMITED PRODUCTION TYPE SINIRLI İSTİHSAL TİPİ MADDE: Acil bir ihtiyaç

durumunda olan ve mevcutlar içinde yerini almaya elverişli bir

madde bulunmayan, piyasadan veya diğer hükümet

makamlarından tedariki mümkün, gelişme halindeki bir madde;

gelişmenin veya deneme safhasının tamamlanmasından ya da

standart bir madde olarak kabulünden önce, kadro dağıtım

maddesi halinde tedarik veya istihsale girişilmesini temin edecek

derecede, harekat bakımından ümit verici ve kabul edilmiş bir

malzeme niteliğini veya Kara Ordusu'nun kabul edilmiş diğer

şartname hükümlerini karşılayacak durumda görünen bir

madde.

LIMITED PRODUCTION TYPE ITEM MAHDUT MİKTARDA ÜRETİLEN

MALZEME: Harekat açısından acil ihtiyaç duyulan ve diğer

mevcut maddeler tarafından yeri doldurulamayan, onaylanmış

malzeme ihtiyaçlarını veya Savunma Bakanlığınca onaylanmış

diğer ihtiyaçları karşılayabilecek ve standart bir madde olarak

geliştirme ve/veya deneme ya da uyarlamasının

tamamlanmasından önce tedarik edilmesine ve/veya üretimine


geçilmesine neden olacak kadar harekat bakımından ümit verici;

ticari olarak veya diğer Hükümet kuruluşlarından temin

edilebilecek geliştirme aşamasındaki madde.

LIMITED SERVICE MUHAREBE KABİLİYETİ DÜŞÜK MALZEME: Muharebe

sahalarında kullanılmaya elverişsiz malzeme. Derhal muharebe

sahasına girmek üzere hazırlık yapan bir birliğin bu çeşit

malzemesi, tam ve kullanılır haldeki malzeme ile değiştirilir.

LIMITED SPECIAL INSPECTION SINIRLI ÖZEL DENETLEME: Yıllık genel

denetlemeden ayrı ve belirli soruşturma konularına inhisar eden

bir denetleme. Bak. "inspector general inspection".

LIMITED STANDARD ARTICLE GEÇİCİ STANDART MADDE: Standart bir tip

kadar tatminkar olmamakla beraber, ikame maddesi olarak

standart madde yerini alabilen veya ikmal taleplerini karşılamak

üzere dağıtım durumunda ya da kullanılmakta olan bir madde.

LIMITED STANDARD ITEM MAHDUT STANDART MALZEME:

Standardizasyon faaliyetleri tarafından yalnız kuvvet içi askeri

malzeme ihtiyaçlarını desteklemek üzere tedarik edilmesine

karar verilmiş bir ikmal maddesi.


LIMITED STANDARD TYPE SINIRLI STANDART TİPTE MADDE: ABD Kara

Ordusu harekat ihtiyaçları bakımından kabule elverişli olmayan,

dolayısıyla, harekat ihtiyaçları karşılığı emtia olarak bir değer

taşımayan maddeler. Bu kategoriye şu maddeler girer: a.

Harekat ihtiyaçlarını karşılama bakımından kabul edilir durumda

olmayan fakat, eğitim için faydalı olan maddeler; b. ABD Kara

Ordusu harekat ihtiyaçlarını karşılama bakımından kabule

elverişli olmamakla beraber, yukarıda a. fıkrasındakiler dışında

ihtiyaçları karşılamak üzere elde tutulmakta olan maddeler.

LIMITED STORAGE ZAMANI SINIRLI DEPOLAMA: 90 gün içinde çekilmeleri

düşünülen ikmal maddelerine ait ve bazı malzeme için tanınmış

asgari koruma şartları dahilinde depolama imkanı veren

depolama sınıflandırması. Bak. "storage".

LIMITED TRAVERSE SINIRLI YANA DÖNÜŞ İMKANI: Bir silahın sağa veya

sola doğru mahdut hareketi. Bu tahditler, mekanik tertibat

vasıtasıyla temin edilebilir veya tabii engellerden ileri gelebilir.

LIMITED TRAVERSE EMPLACEMENT YANA DÖNÜŞ İMKANI SINIRLI MEVZİ: Bir

silahın sağa veya sola ancak mahdut miktarda dönmesine

elverişli mevzi.
LIMITED WAR SINIRLI/TAHDİTLİ SAVAŞ, MEVZİİ SAVAŞ: Geçici çatışmalar

dışında genel bir harbe neden olmayan iki veya daha fazla

ülkenin askeri kuvvetleri arasındaki açık şekilde çalışmasını

kapsayan silahlı çatışma.

LIMITING DATE BULUŞMA TARİHİ:

LIMITING POINTS BULUŞMA NOKTALARI: Bak. "coordinating points".

LINE MUHARİP SINIFLAR: Karargah ve hizmetlerin aksine olarak,

ordunun piyade ve topçu, muharip sınıfları.

LINE ASTERN KOL DÜZENİ, BİRERLE KOL DÜZENİ: Bak. "trail formation".

LINE COORDINATE SATIR KOORDİNATI: Kriptografide; normal olarak, bir kalıbın

(matrix) yanında bulunan ve belirli hücreler sırasını ve bir sütun

koordinatı (column coordinate) ile birlikte, kalıbın içindeki belirli

bir hücreyi tanıtmaya yarayan sembol. Buna (row coordinate) de

denir.

LINE DUTY MUHARİP SINIF GÖREVİ: Muharip sınıflarda yapılan görev. Bak.

"line officer".

LINE FORMATION HAT DÜZENİ: Bak. "line".

LINE GAUGE HAT GENİŞLİĞİ ÖLÇÜMÜ:


LINE HAUL UZUN MESAFELİ NAKLİYAT: Kara yolları ile nakliyata; yol

üzerinde uzun seyahatleri icap ettiren ve yolda geçen süre oranı,

yükleme ve boşaltma için harcanan zamandan daha yüksek olan

bir nakliyat şekli. Uzun mesafeli nakliyat, genel olarak, günde

nakledilen ton-mil esasına göre değerlendirilir. Demiryolu

nakliyatında, bu terim, malzemenin demiryolu üzerinde bir

noktadan diğerine intikalini veya taşınmasını ifade eder; fakat,

bunda, manevra için sarfedilen zamanı hariç tutar.

LINE IN NAMLU İÇİNDEN NİŞAN ALMAK: Hedefe, namlu ekseni boyunca

bakarak nişan almak.

LINE ITEM İSTEK BELGESİ KALEMİ: Bak. "requisition line item".

LINE MAINTENANCE HAT BAKIMI: Kara ve hava araçlarının muayene, bakım

ve onarımından ibaret basit bakım. Bu bakım, sahrada, araç

mürettebatının bakım kısmı tarafından yapılır.

LINE MAP PLANİMETRİK HARİTA: Bak. "planimetric map".

LINE OF ACTION HAREKET HATTI, HAREKET TARZI: Bak. "course of action".

LINE OF ARRIVAL Bak. "line of impact".


LINE OF BATTALIONS TABURLAR SAFI: ABD Kara Ordusu'nda; toplu düzende

bulunan taburlardan, her taburun ön sırasındaki erler düz hat

üzerinde bulunacak şekilde taburların yan yana durdukları

düzen.

LINE OF BATTLE İLERİ MUHAREBE HATTI, İLERİ HAT: Bak. "front line".

LINE OF BEARING KERTERİZ HATTI: Herhangi bir doğru hattın, Kuzey-Güney

hattıyla yaptığı açı olarak ifade edilen istikameti; özellikle, bir

uçak rotasının istikameti.

LINE OF COLLIMATION KOLİMASYON HATTI: Bir optik aletin hedef merceği

optik merkezi ile esas fokus noktasındaki referans noktasından

geçen hat.

LINE OF COLUMNS KOLLAR SAFI: ABD Ordusu'nda; birbirine paralel

kolların, cepheleri aynı düz çizgi üzerinde bulunacak şekilde, yan

yana durdukları düzen.

LINE OF COMMUNICATIONS ULAŞTIRMA HATTI: Harekat yapan bir kuvveti,

kendi harekat üssüne bağlayan ve üzerinde her çeşit ikmal ve

takviye faaliyeti yapılan demir, su, kara ve hava yollarından

herhangi biri. Bak. "communication zone".


LINE OF COMPANIES BÖLÜKLER SAFI: ABD Ordusu'nda; toplu düzende

bulunan bölüklerde, her bölüğün ön sırasındaki erlerin, aynı düz

hat üzerinde bulunacak şekilde, yan yana durdukları düzen.

LINE OF CONSTANT BEARING SABİT KERTERİZ HATTI: Sabit veya hareket

halindeki bir noktadan hareket halinde veya sabit bir noktaya

çekilen ve bir referans hattına nazaran sabit bir açı değerini

muhafaza eden bir hat.

LINE OF CONTACT TEMAS HATTI: Bak. "front".

LINE OF DEFENSE SAVUNMA HATTI: Bir saha veya hedefi savunmak

maksadıyla, savaş kuvvetleri tarafından tutulan herhangi bir hat.

LINE OF DEPARTURE ÇIKIŞ HATTI: Bir silahta, mermi namlu ağzını terkettiği

anda mermi yoluna teğet bir hat. Bu hat, yükseliş hattından,

düşey olarak, düşey çıkış hattı açısı (vertical jump) miktarı kadar

ayrılır.

LINE OF DRIFT HASTA VE YARALI GELİŞ YOLU: Hasta ve yaralıların, sıhhi yardım

için muharebe sahasından geriye giderken takip edecekleri

tahmini yol.

LINE OF DUTY VAZİFE ESNASINDA, VAZİFE İLE İLGİLİ: ABD Ordusu'nda; hizmette

bulunan personelin şahsi hata veya ihmalleri olmaksızın veya


hizmetten önce mevcut ve hizmet dolayısıyla ağırlaşmış bir

hastalık veya sakatlıktan ileri gelmek şartıyla, maruz kaldıkları

bütün hastalıklar, hastalanma ve ölüm hali ile ilgili sınıflandırma.

LINE OF DUTY BOARD MALULİYET KURULU: Askeri personelin hastalık,

sakatlık ve ölümleri ile ilgili hususların, orduda vazife görürken

meydana gelip gelmediğini tahkik etmekle görevli subaylar

kurulu.

LINE OF ELEVATION YÜKSELİŞ HATTI: Uzatılmış namlu ekseni.

LINE OF FALL DÜŞÜŞ HATTI: Düşüş noktasında mermi yoluna teğet hat.

LINE OF FIRE ATIŞ HATTI: Atıştan hemen önce, namlu ağzından geçen ve

namlu ekseni ile aynı istikamette olan düz ve yatay hat.

LINE OF IMPACT ETKİ, VURUŞ, SADME HATTI: Etki veya patlama noktasında

mermi yoluna teğet olan hat.

LINE OF IMPACT ARRIVAL VURUŞ HATTI: Vuruş veya paralanma noktasında

mermi yoluna teğet bir hat.

LINE OF INTERCEPTION YAKALAMA HATTI, ÖNLEME HATTI: Mahalli savunma

uçaklarının düşman uçaklarını yakalayarak bunlarla temasa

geçmeleri icap eden hat.


LINE OF LONGITUDE BOYLAM: Bak. "meridian".

LINE OF MARCH YÜRÜYÜŞ YOLU: Bir yürüyüş için tespit edilen yol veya

istikamet.

LINE OF MASSES TOPLU DÜZENLER SAFI: ABD Ordusu'nda; birlikler dahilinde,

ast birliklerin toplu düzen halinde toplanarak, eşit aralıklarla yan

yana durdukları düzen.

LINE OF OBSERVATION GÖZETLEME HATTI: Tam gözetlemenin kaydedildiği

anda, bir kestirme aletinden hedefe uzanan hat.

LINE OF OPERATIONS HAREKAT HATTI: Bir birliğin, taktik görevleri yaparken

harekatta bulunduğu hat. Bu hat; harekat üssünden başlar ve

hareket istikametinde, düşmana doğru uzanır.

LINE OF PLATOONS TAKIMLAR HATTI: ABD Ordusu'nda; her takımın ön sıra

erleri aynı düz hat üzerinde bulunacak şekilde, takımların yan

yana durdukları düzen.

LINE OF POSITION ATIŞ HATTI, MEVZİ HATTI, TOP-HEDEF HATTI, GÖZETLEME

HATTI: Bak. "line of site".

LINE OF RESISTANCE MUKAVEMET HATTI: Bir düşman taarruzunun,

hazırlanmış bir savunma ile karşılaştığı hat.


LINE OF RETIREMENT ÇEKİLME HATTI: Çekilen bir dost kuvvetin geriye çekiliş

istikameti. Buna (line of withdrawal) da denir. Bak. "retirement".

LINE OF RETREAT RİCAT HATTI, GERİLEME HATTI: Dost kuvvetlerin zoru ile geri

çekilen bir düşman kuvvetinin, geriye çekiliş istikameti. Bak.

"retreat"

LINE OF SECTIONS KISIMLAR SAFI: Bir birlik dahilinde, kısımların, ön sıralar aynı

düz hat üzerinde olacak şekilde, yan yana dizildikleri düzen.

LINE OF SIGHT GÖRÜŞ HATTI: Bir dürbün veya bir gözetleme aletinin optik

ekseni.

LINE OF SITE TOPRAK AÇISI HATTI: Başlangıç noktasını bir noktaya, genel

olarak, hedefe birleştiren hat. Buna (line of position) da denir.

LINE OF SKIRMISHERS AVCI ZİNCİRİ: Yaya erlerin, geniş aralıklarla, kademeli

dağınık düzende teşkil ettikleri hat.

LINE OF SUPPLY İKMAL YOLU: İkmal maddeleri ile teçhizatın, gerideki

üslerden veya ikmal merkezlerinden, daha ilerdeki taktik

birliklere sevkedilmesinde kullanılan demir su ve hava yolları

şebekesi.
LINE OF TARGETS HEDEFLER HATTI: Bir atış tanzim levhası (fire adjustment

board) üzerinde çizilen düşey hat. Bu hat, bir müracaat hattı

olarak kullanılır ve kayıt levhası üzerindeki düzeltmeler

yapıldıkça; atış tanzim levhası üzerindeki hedefler hattı

değiştirilir ve bundan sonraki düzeltmeler yeni hattan alınır.

LINE OF THE ARMY MUHARİP SINIFLAR: Ordunun bütün muharip sınıfları.

LINE OF VISION GÖRÜŞ HATTI: Bak. "line of sight".

LINE OF WEDGES KAMALAR SAFI: Birliklerin, kama düzeninde, yan yana

bulundukları taktik düzen.

LINE OF WITHDRAWAL ÇEKİLME HATTI: Bak. "line of retirement".

LINE OFFICER GÜVERTE SUBAYI: Deniz Kuvvetlerinde; komuta mevkiine

geçebilen deniz subayı. Bu subay, normal olarak, yalnız kendi

ihtisas sahasında yetki sahibi olan ve bir gemi veya üssün

komutanlığına geçemeyen muharip subay (staff corps officer)

dan farklıdır.

LINE OFFSET METHOD TERTİP-FASLA USULÜ, SAĞA-YUKARI DEĞER USULÜ:

Eğri bir hattı çizmeye yarayan usul. Bu usulde; bilinen bir

başlangıç noktasından eğriyi, eşit uzaklıkta iki noktada kesecek

doğru bir hat çizilir. Bu hat üzerinde başlangıç noktasından her


iki istikamette, belirli mesafelerdeki noktalardan bilinen

uzunlukta dikey hatlar çekilir. Dikey hatların uçları birleştirilerek

eğri elde edilmiş olur.

LINE OVERLAP Bak. "overlap".

LINE SEARCH HAT/YOL KEŞFİ: Seyir halindeki hedefleri ve genel faaliyetleri

tespit etmek amacıyla kara, demir ve suyolları gibi belirli ulaşım

yolları boyunca yapılan keşif.

LINE SHOL İSTİKAMETTE: Merminin gözetleyiciden hedefe uzanan hat

üzerinde bulunması hali.

LINE TROOPS İLERİ HAT BİRLİKLERİ: Savaş yapmaya hazır kıtalar.

LINE WEIGHT Bak. "line guage".

LINE-ROUTE MAP HAT-YOL HARİTASI: Bir arazideki tel (kablo) şebekesinin

oluşturulma şeklini ve gerçek hatları gösteren muhabere irtibat

işletmesinde kullanılan harita veya yardımcı bilgiler tabakası. Bu

harita ayrıca telefon santrallerinin ve telgraf merkezlerinin yerini

de gösterir. Bak. "map".

LINEAR DOĞRUSAL:
LINEAR BUILDING FRONTAGE LİNEER YAPI CEPHESİ: Hava fotoğrafçılığı

yorumunda homojen bir sahadaki yapıların yan yükseklikleri için

kullanılan bir terim.

LINEAR DEFENSE HAT SAVUNMASI: Derinliği çok az veya hiç olmayan

mevzilerde savunma Bu gibi savunmalarda, mevcut kuvvetler

genişliğine yayılır ve ihtiyat çok az ayrılır veya hiç ayrılmaz. Bu

mevzilerde yapılacak savunma geçicidir.

LINEAR DISTANCE BOYUNA MESAFE, UZUNLAMASINA MESAFE: Gözetleme

istikametinde iki nokta arasındaki mesafe.

LINEAR PROGRAMMING DOĞRUSAL PROGRAMLAMA:

LINEAR SCALE ÇİZGİ ÖLÇEK: Belli bir ölçekte çizgisel uzaklıkları belirtilen

taksimatı havi çizgi.

LINEAR SPEED METHOD DÜZ HIZ USULÜ: Atış esaslarını hesaplama usulü. Bu

usulde; hareket halindeki bir hedefin ileride alacağı mevki,

mermi uçuş istikameti ile hedefin yer hızı bulunarak tayin edilir.

Yer hızı merminin uçuş süresiyle çarpılmakla, hedefin ileride

bulunacağı nokta tespit edilmiş olur. Düz hız usulü ile açısal hız

usulü, atış esaslarının hesaplanmasında kullanılan iki usuldür.

Bak. "angular travel method".


LINEAR TARGET HAT HEDEFİ: Kol düzenindeki kıta, demiryolu katarı veya

kamyon kolu gibi dar ve uzun hedef.

LINED PHOTOMAP BELİRTMELİ FOTOĞRAF HARİTASI, BELİRTMELİ FOTO-

HARİTA: Üzerinde lüzumsuz teferruat bulunmayan fotoğraf

haritası. Bu harita; genel olarak bir hava fotoğrafından kopya

edilmek veya hava fotoğrafındaki lüzumsuz yerlerin rengi

açılmak suretiyle yapılır.

LINEMAN HATÇI:

LINER HAVA ÖNLEMESİNDE "AZAMİ SEYRÜSEFER MENZİLİNİ

SAĞLAYAN HIZDA UÇ" ANLAMINA GELEN BİR KOD:

LINES OF COMMUNICATIONS (NATO) İRTİBAT YOLLARI: Üzerinde ikmal

maddeleri ve takviye birliklerinin intikal ettiği harekat halindeki

bir askeri kuvveti bir veya daha fazla harekat üssüne bağlayan

tüm kara, su ve hava yolları.

LINK HAL, BAĞLANTI, BAĞ, İRTİBAT: Muhaberede iki nokta arasında

haberleşme tesis ve imkanlarının bulunduğunu belirten genel

terim.
LINK (COMMUNICATIONS) MUHABERE BAĞI, HABERLEŞME İRTİBATI: İki

nokta arasında haberleşme irtibatının mevcut olduğunu

göstermek üzere kullanılan telsiz istasyonu.

LINK BELT MADENİ FİŞEK ŞERİDİ: Otomatik bir silaha ait fişek şeridi. Bunda;

birbirine kenetlenen madeni baklalar, fişekleri birbirine

bağlayarak, şeridi meydana getirir.

LINK ENCRYPTION HAT KRİPTOLAMASI: Bir hat kriptolama işleminin bir hatta

uygulanmasıyla bu hattan geçen tüm bilgilerin kriptolanması.

LINK TRAINER LİNK TREYNER: Yerde yapılan uçuş eğitimi için, özellikle aletli

uçuş eğitiminde kullanılan alet. Link treyner, bir aletli uçağı

temsil eder. Bu uçak, örneğin rüzgarlı hava gibi, gerçek uçuş

şartlarını taklit ederek dönüş, yatış ve dalış yapar. Uçak komuta

tertibatının temin edeceği hareketleri aynen yapan bir tertibat

üzerine oturtulmuştur. Link treyner, bir çeşit eğitim vasıtasıdır.

LINK UP BİRLEŞME: Hava indirme ve kara birliklerinin (zırhlı, gerilla, keşif

kıtalar) düşman derinliklerinde birleşmesi.

LINK-LIFT VEHICLE HAT NAKİL ARACI: Terminaller arasında bir intikal ihtiyacını

karşılamak üzere kullanılan ve işletme personeli üzerinde

bulunan araç.
LINK-LOADING MACHINE MADENİ ŞERİT DOLDURMA MAKİNASI:

Cephaneyi, birbirine kenetli olan madeni halkalara süratle

dolduran makina.

LINK-ROUTE SEGMENTS HAT-YOL DİLİMLERİ: Bir hat nakil aracının intikal

görevini yerine getirdiği, terminalleri birbirine bağlayan yol

dilimleri.

LINKING STATION ARACI İSTASYON: Haberleri bir şebekeden diğerine

nakletmek için kullanılan telsiz istasyonu.

LIQUEFIED GASES SIVILAŞMIŞ GAZLAR: Bazı basınç ve ısı şartları altında likit

hale getirilmiş gazlar. Basınç kaldırıldığı zaman bu sıvılar, gazın

cinsine, başlangıç ısısına ve ısınma oranına göre, ya süratle veya

yavaş yavaş gaz haline dönerler.

LIQUID CONTAMINANTS SIVI KİRLETİCİLER: NBC harbinde, su halinde kullanılan

her türlü kirletici kimyasal maddeler.

LIQUID EXPLOSIVE SIVI PATLAYICI: Normal sıcaklıklarda sıvı durumda olan

patlayıcı.

LIQUID FIRE SIVI ALEV: Genel olarak alev makinalarından yanarak

püskürtülen yağ veya kimyevi madde. Sıvı alev; tahkim edilmiş

mevzilere, tanklara vesaireye karşı kullanılır.


LIQUID HYDROGEN LİKİT HİDROJEN: Standart atmosfer basıncında fiziksel

hali sıvı kalacak şekilde -422°F ile -434°F arasındaki bir ısıda

soğutulmuş, normal olarak gaz elementli hidrojen.

LIQUID LEVEL RUHLU, TESVİYE RUHLUSU: Bak. "level".

LIQUID OXYGEN LİKİT OKSİJEN: Standart atmosfer şartları altında fiziksel hali

sıvı kalacak şekilde -297°F ile -361°F arasındaki bir ısıda

soğutulmuş, normal olarak gaz elementli oksijen. Kaynama

noktası -127°F, donma noktası -361°F dir.

LIQUID PROPELLANT SIVI SEVK YAKITI: Bir roket motorunun yanma

bölümüne basılabilen herhangi bir sıvı yanıcı.

LIQUID PROPELLANT ROCKET SIVI YAKITLI ROKET: Tanklardan roket motoru

yanma hücrelerine basınçla verilen sıvı yakıtla çalışır bir roket.

LIQUID VESICANT DETECTOR PAINT YAKICI SIVI DETEKTÖR BOYA: Bak.

"detector paint".

LIST OF BALANCES MEVCUT MAL LİSTESİ, MUVAZENE LİSTESİ (ORD.): Bir

sayman subayın sorumluluğu altında bulunan stok kayıt kartları

üzerindeki malların miktarını gösteren liste.


LIST OF TARGETS HEDEF LİSTESİ: Herhangi bir kademe tarafından bilgi ve ateş

destek planlaması amaçlarıyla muhafaza edilen doğrulanmış

veya muhtemel hedefler listesi.

LISTENING POST DİNLEME POSTASI, DİNLEME YERİ: Görüş şartlarının elverişli

olmadığı hallerde, savunma mevzilerinin ilerisine gizlenen ve

sesleri dinlemek suretiyle düşman hareket ve faaliyetleri

hakkında erken haber ve bilgi edinmeyi sağlayan nokta. Bu

noktalarda, genel olarak, iki veya daha fazla er bulunur.

LISTENING SILENCE DİNLEMELİ TELSİZ SUSMASI: Bir komutanlık tarafından

konulan telsiz susma süresi. Bu süre zarfında, komutanlık

dahilinde muhabere için kullanılan bütün göndermeçler

tamamen kapatılır ve özel emirlerle belirtilen acil durumlardan

başka zamanlarda çalıştırılmaz. Başka şekilde hareket edilmesi

hususunda özel emir verilmediği müddetçe, bütün almaçlar

şebeke frekansları üzerinde çalışmaya devam ederler. Bak.

"radio silence".

LISTENING WATCH DİNLEME NÖBETİ: Dinleme durumundaki birliğe gelen

veya bu birlikle ilgili haberleşme trafiğinin tam kayıt keyfiyeti

ihtiyari olmak üzere, alınması için tesis edilmiş devamlı dinleme

nöbeti.
LISTER BAG LİSTER SU TORBASI: Bak. "lyster bag" ve "water sterilizing bag".

LITERAL HAZIR BİLGİ: Bir bilgi referansı olmaktan ziyade, kendisi bilgi olan

kaynak programı içindeki bir simge veya nicelik.

LITERAL KEY HARF ANAHTARI: Harf şeklinde anahtar sırası.

LITTER HASTA TESKERESİ: Yaralı kişilerin taşınması için kullanılan sepet

veya çerçeve, teskere. Buna yanlış olarak, (stretcher) de denir.

LITTER BEARER TESKERECİ: Teskereyi taşıyan şahıs. Teskereci, genel olarak,

sağlık sınıfına mensuptur.

LITTER PATIENT TESKERELİK HASTA: Nakledilirken teskereye ihtiyaç gösteren

hasta. Buna, yanlış olarak, (stretcher case) de denir. Bak.

"walking wounded".

LITTER RELAY POINT TESKERECİ AKTARMA NOKTASI: Geriye nakledilmekte

olan hasta ve yaralıların daha geriye nakilleri işini başka bir

teskereci mangasının devraldığı ve ilk manganın, tekrar bu

noktaya hasta ve yaralı getirmek üzere, ileri gittiği nokta.

Bundan maksat; teskerecilerin kısa mesafeler içinde hareketine

imkan vermektir. Hasta ve yaralılar, bu noktadan itibaren,

icabında tekerlekli teskere (wheeled litter) ile de nakledilebilir.


LITTLE JOHN LITTLE JOHN ROKETİ: 18.000 metreye kadar hedeflere taarruz

için hazırlanmış, hava indirme harekatına elverişli, nükleer ve

nükleer olmayan harp başlığı kullanma kabiliyetinde, satıhtan

satıha atılır, serbest uçuşlu, katı yakıtlı roket.

LIVE ABATIS KESİLMEMİŞ AĞAÇ ENGELİ: Bak. "abatis".

LIVE AMMUNITION HAKİKİ MÜHİMMAT, ATIŞ MÜHİMMATI (ORD.): İçinde

infilak maddesi bulunan mühimmat. Bak. "ammunition" ve

"dummy ammunition".

LIVE AXLE MUHARRİK DİNGİL, HAREKET MİLİ: Bak. "driving axle".

LIVE EXERCISE FİİLİ TATBİKAT: Gerçek kuvvet ve birliklerin kullanıldığı tatbikat.

LIVE FILE İŞLEMLİ EVRAK DOSYASI: Bir yerden gönderilen evrakı,

gönderildiği yer tarafından alındığına dair imza veya belge

gelinceye kadar, saklamaya ve bunların bir suretini veya özetini

muhafazaya mahsus dosya.

LIVE LOAD HAREKETLİ YÜK: Her türlü inşaatta; hareket etmekle inşaat

elemanlarına tesir eden yükler ve kuvvetler.

LIVE LOAD PIER REACTION HAREKETLİ YÜK AYAK REAKSİYON: Hareketli

yüke karşı köprü ayaklarında görülen reaksiyon.


LIVE LOAD SHEAR FORCE HAREKETLİ YÜK KESME KUVVETİ: Hareketli yükten

meydana gelen kesme kuvveti.

LIVE SKID MÜTEHARRİK IZGARA, DÖRT TEKERLEKLİ IZGARA: Dört köşesinde

de tekerlek bulunan ızgara. Bak. "palet" ve "skid".

LIVE TESTING CANLI PROVA: Bir roket motoru veya hava-uzay aracının fiilen

fırlatılarak denenmesi.

LIVER FLUKE KARACİĞER PARAZİTİ: Karaciğerde bulunan kurt şeklinde parazit.

LKA Bak. "attack cargo ship".

LOAD DOLDURMAK: Bir ateşli silahı doldurmak.

LOAD ADJUSTER YÜK AYARLAMA CETVELİ: Hava kuvvetleri tarafından

kullanılan ve dolu bir hava aracının ağırlık merkezini tayine

yarayan, sürgülü cetvele benzer bir alet.

LOAD BEARING CAPACITY YÜK TAŞIMA KAPASİTESİ: Bir yol veya köprünün

üstündeki trafiği taşıma kabiliyeti. Sınıflandırmada olduğu gibi

bir numara ile değerlendirilir.

LOAD CONTROL GROUP YÜKLEME KONTROL GRUBU: Toplanma bölgesinde

yükleminin düzenlenmesi ve denetlenmesiyle ilgili personel.


LOAD MANIFEST (AIR) YÜK BELGESİ, YÜK MANİFESTOSU (UÇAK): Belirli bir

bölgeye bir uçak içinde taşınan yükü, yolcu ve namlu şeklinde,

teferruatlı olarak ifade eden bir döküman.

LOAD PISTOL TABANCA DOLDUR !: Dolu bir şarjörü tabancaya sürmek için

verilen komut.

LOAD SPREADER YÜK YAYICI: Belirli bir zaman üzerindeki yük ağırlığının

planlanmış gerilimi aşmaması için ağırlığı yaymak amacıyla

kullanılan bir malzeme.

LOADED DISPLACEMENT TONNAGE YÜKLÜ GEMİ AĞIRLIĞI, YÜKLÜ

DEPLASMAN TONİLATOSU: Bir geminin, yakıt ambar mevcutları

ve yükü dahil long ton ağırlığı. Bak. "tonnage".

LOADER DOLDURUCU: Silah mürettebatından, doldurma işi ile görevli er.

Bak. "cannoneer".

LOADING YÜKLEME: Birliklerin, teçhizatın ve ikmal maddelerinin gemilere,

uçaklara, trenlere, kara nakil araçlarına ve diğer nakil araçlarına

konması işlemi. Bak. "administrative loading", "block stowage

loading", "bulk loading", "cargo", "combat loading",

"commercial loading", "commodity loading", "convoy loading",

"cross-loading (personnel) ", "endurance loading", "horizontal


loading", "preload loading", "rail loading", "selective loading",

"unit loading", "vertical loading".

LOADING BARROW TEKERLEKLİ MERMİ TESKERESİ: Ağır bir mermiyi topa

doldurmak için kullanılan küçük araba veya teskere.

LOADING CHART (AIRCRAFT) YÜKLEME ŞEMASI (UÇAK): Nakledilebilecek

yüklerin uçakta konabileceği yeri gösteren, kontrol listeleri,

denge kayıtları ve ağırlık ve denge beyanlarıyla ilgili uçakta

taşınan bir dizi dökümandan biri.

LOADING MECHANISM DOLDURMA MEKANİZMASI, DOLDURMA TERTİBATI:

Ateşli silahlarda doldurma mekanizması.

LOADING OFFICER BİNDİRME VE YÜKLEME SUBAYI: Kıta, teçhizat ve ikmal

maddelerini gemi, tren ve hava indirme harekatında hava

araçlarına bindirmek üzere görevlendirilmiş kıta subayı. Bak.

"unit loading officer".

LOADING PLAN YÜKLEME PLANI: Bir araya getirildiklerinde kara, deniz ve

demiryollarıyla veya hava ulaştırma vasıtalarıyla intikal eden bir

veya daha fazla birlik veya diğer özel personel grupları ya da

malzeme için personelin tertiplenmesi ve teçhizatın


yüklenmesiyle ilgili tüm talimatları temsil eden tek tek

hazırlanmış dökümanların tümü. Bak. "ocean manifest".

LOADING PLATFORM YÜKLEME RAMPASI: Ambar vesair binaların ön

tarafında bulunan, eşyanın vagon ve kamyonlara

yükletilmesinde faydalanılan platform.

LOADING POINT BİNDİRME VE YÜKLEME NOKTASI: Personelin, gemi, tren,

kamyon, uçak vesaireye bindirildiği ve ikmal maddeleri ile

teçhizatın yüklendiği nokta.

LOADING SITE YÜKLEME BÖLGESİ (MEVZİİ): Bir kaç yükleme noktasını kapsayan

bölge.

LOADING TABLE YÜKLEME KAPASİTE ÇİZELGESİ: Çeşitli tipte tren, gemi, hava

aracı vesaireye yüklenmesi caiz yük miktarlarını gösteren çizelge

veya şema.

LOADING TRAY MERMİ YATAĞI: Bazı otomatik silahlarda, özellikle hava

savunma silahlarından, mermileri kamaya süren oyuk kızak.

LOBE LOB: Bir radar hüzmesinin enerjisi ile meydana gelen uzatılmış

ve yuvarlaklaştırılmış şekil. Azami sinyal, ancak, lob'un

uzunluğuna ekseni hedeften geçtiği zaman elde edilir.


LOBE-SWITCHING LOB ANAHTARLAMA: Yansıma eksenini daha sıhhatli bir

şekilde tayin için, radar hüzmesinin, iki mevki arasında, süratle,

ileri geri yöneltilmesi işlemi.

LOCAL YEREL:

LOCAL AIR DEFENSE MAHALLİ HAVA SAVUNMASI, MEVZİİ HAVA

SAVUNMASI: Hava taarruzlarına karşı belirli bir bölgenin veya

tek bir hedefin savunulması. Bu savunma; o bölgedeki hava

araçlarını ve bütün askeri ve sivil savunma teşkilatını içine alır.

LOCAL AIR SUPERIORITY MEVZİİ HAVA ÜSTÜNLÜĞÜ: Bak. "air superiority".

LOCAL APPARENT NOON MAHALLİ ÖĞLE VAKTİ, MAHALLİ ZEVAL: Bak. "noon".

LOCAL BATTERY SYSTEM LOKAL BATARYALI SİSTEM, MAHALLİ BATARYALI

SİSTEM: Konuşmak için icap eden cereyanı, her telefona

münferiden temin eden bir telefon sistemi. Buna bazen

(magneto system) de denir. Bak. "magneto" ve "common-

battery system".

LOCAL BOARD BÖLGESEL ASKERALMA KURULU, ASKERALMA KURULU: ABD

Ordusu için mecburi askerlik hizmetine çağrılan kimselerin ilk

seçimini yapan sivil heyet.


LOCAL CIRCUIT LOKAL DEVRE, DEVRE: Bir telefonu santrale veya diğer bir

telefona bağlayan telli devre.

LOCAL COUNTERATTACK MEVZİİ KARŞITAARRUZ, MAHALLİ KARŞITAARRUZ:

Kaybedilen bir yeri geri almak veya düşmana ihtiyatlarını

sarfettirmek için, mahalli ihtiyatlar tarafından yapılan

karşıtaarruz. Mevzii karşıtaarruz, genel karşıtaarruz

(counteroffensive) dan farklı ve daha dar çerçevelidir. Bak.

"counterattack" ve "counteroffensive".

LOCAL COUNTERPREPARATION MEVZİİ İMHA ATEŞİ: Cephede, mevzii bir

taarruza maruz kalması muhtemel olan kısmın ateşle örtülmesi.

Bu ateşin, gayesi, düşman hazırlığını bozmaktır.

LOCAL FLEET RETENTIONS HAREKAT ALANI DAİMİ ULAŞTIRMA GEMİLERİ:

Bak. "retentions".

LOCAL FLIGHT MEVZİİ UÇUŞ: Başlandığı yerde bitmek üzere, belirli bir saha

üzerinde yapılan uçuş.

LOCAL HAUL KISA MESAFELİ NAKLİYAT: Kara ulaştırmasında; bir tesis,

terminal, şehir veya faaliyet merkezi civarındaki kısa

seyahatlarda kullanılan bir çeşit nakliyat. Kısa mesafe dahilinde


yükleme ve boşaltmaya, nispeten büyük bir zaman ayrılır. Bu

nakliyat, günlük ton miktarı esasına göre kıymetlendirilir.

LOCAL HOUR ANGLE MEVKİ SAAT AÇISI: Gözlemciden geçen meridyen ile

rasat edilen gök cisminin enlemi üzerindeki izdüşümünden

geçen meridyen arasındaki boylam farkı. Bu fark, kutupta

teşekkül eden bir açı ile ifade edilir.

LOCAL LINE MAHALLİ HAT: Bir telefonu santrala bağlayan hat. Bak. "trunk

circuit".

LOCAL MEAN TIME MAHALLİ VASATİ ZAMAN: Güneşin gözlemcinin

antimeridyeninden vasati geçişinden itibaren geçen süre.

LOCAL NATIONAL MAHALLİ UYRUKLU MEMUR, MAHALLİ UYRUKLU İŞÇİ: Bir

Amerikan vatandaşı olmayan ve bir memur olarak kullanıldığı

memlekete, mutlak surette uyruklusu olmasa dahi -yerleşmiş

bulunan ve bu memleket iş ve işçi ücretleri çizelgelerinde

belirtilmiş şartlar dahilinde istihdam edilip ücreti ödenen kimse.

LOCAL PAROLEMEVZİİ SALIVERME: Tutuklulara, cezaevi sınırları dışında, fakat

belirli bir bölge dahilinde hareket serbestisi tanıyan durum. Bak.

"barracks parole".
LOCAL PROCUREMENT YURTİÇİ KAYNAKLARDAN YEREL TEDARİK: 1. Bir

merkezi satınalma bürosundan gayri herhangi bir müessese

tarafından, kendi ihtiyaçları için, ABD Anayurdu içinden, ikmal

maddeleri ve teçhizat tedariki. 2. ABD Anayurdu dışındaki

herhangi bir bölgede bulunan bir komutanlığın ihtiyaçları için,

bulunduğu bölge dahilinde ikmal maddeleri ve teçhizat tedariki.

LOCAL PROTECTION MAHALLİ EMNİYET, MEVZİİ EMNİYET, YAKIN EMNİYET:

Bak. "local security". LOCAL PURCHASE (AMERİKA SAVUNMA

BAKANLIĞI): YEREL SATINALMA: Merkezi olmayan bir maddenin

Savunma Bakanlığı dışındaki kaynaklardan temin edilmesi işlemi.

Bak. "purchase". LOCAL PURCHASE (AMERİKAN SAVUNMA

KURULU): YEREL SATINALMA: Merkezi olmayan bir maddenin

askeri kuruluşlar dışındaki kaynaklardan temin edilmesi işlemi.

LOCAL SECURITY MAHALLİ EMNİYET, MEVZİİ EMNİYET, YAKIN EMNİYET: Bir

birliğin; herhangi bir mevzi, bölge veya mahalde, ya da kendi

yakınında, düşman taarruzundan korunmak için aldığı mahalli,

mevzii veya yakın emniyet. Buna (local protection) da denir.

LOCAL SIDEREAL TIME YILDIZLARA GÖRE MAHALLİ ZAMAN: Koç burcu ilk

noktasının gözlemci meridyeninden bir devri sırasında geçen

süre (23 saat, 56 dakika 4 saniyedir) . LOCAL WAGE RATE NATO


CIVILIAN EMPLOYEE: SAAT HESABI İŞ YAPAN YEREL NATO SİVİL

İŞÇİSİ: NATO'da uluslararası sivil bir kadroda olmayan ve NATO

statüsünde bulunmayan sivil işçi.

LOCAL WAR YEREL SAVAŞ: Bu terim kullanılmamalıdır. Bak. "limited war".

LOCALIZER DURUM BİLDİRME BIYKINI: Bir uçağa belirli bir son yaklaşma

rotasına göre yanlamasına durumunu bildiren istikamet telsiz

bıykını. Bak. "beacon", "instrument landing system".

LOCALIZER MODE Uçuş kontrol sisteminde uçağı otomatik olarak durum

bildirme bıykını tarafından bildirilen rotaya merkezine yönelten

ve bu rotada tutan kontrol durumu.

LOCAP (LOW COMBAT AIR PATROL) ALÇAK MUHAREBE HAVA KARAKOLU:

LOCATION AUDIT YER BULMA KARTI KONTROLU (ORD.): Malzeme yerleştirme

kartında gösterilen bilgiler üzerinde yapılan bir kontrol.

LOCATION DIAGRAM PAFTA ŞEMASI: Eldeki paftanın çevre ülkelere veya bu

paftayı aynı ya da komşu harita dizilerine bağlayan diğer

paftalara göre durumunu gösteren haritanın kenarında verilmiş

şema. Bak. "map index".


LOCATION SURVEY DEPOLANMA KONTROLU: İkmal maddelerinin

malzeme yerleştirme kartlarında gösterilen yerlerde bulunup

bulunmadıklarını anlamak üzere, kararlaştırılmış fasılalarla

yapılan inceleme.

LOCATOR CARD YER BULMA KARTI: Depolarda mevcut bir madde için

kullanılan fiş.

LOCATOR CARD FILE PERSONEL YERLEŞTİRME KARTI DOSYASI: Ordu

personeline ait yer bulma kartlarının konduğu dosya. Bu dosya,

karargahlarda bulunur. Bak. "locator card".

LOCATOR FILE PERSONEL YERLEŞTİRME DOSYASI: Üzerinde personel isimleri

bulunan ve kılavuz veya postalama listesi olarak kullanılan bir

dosya.

LOCK KİLİTLİ DURUM: Bir silahtaki emniyet tertibatının ateşlemeye

engel olan kilitli durumu.

LOCK FRAME KİLİT ŞASİSİ: Bazı ateşli silahlarda mekanik bir parça. Bu parça,

geri tepme başladıktan sonra, kapak veya mekanizmanın

namludan ayrılmasına yardım eder.

LOCK ON HEDEFE KİLİTLENMEK: Bir hedef izleme veya arama sisteminin

sürekli olarak ve otomatik bir şekilde bir hedefi bir veya daha
fazla koordinatta izlemesi anlamına gelir. (Ör. menzil, istikamet,

irtifa) .

LOCKING LUGSKAPAK TAKIMI KİLİT SETLERİ: Hafif ateşli silahlarda kapak (bolt)

üzerinde bulunan madeni çıkıntılar. Bu çıkıntılar; ateş etmeden

önce silahı emniyete almak için sandık veya mekanizma

yatağının (receiver) iki tarafından açılmış olan girintilere geçer.

LODGEMENT AREA Bak. "airhead", "beachhead".

LOFT GÜVERCİNLİK: Muhabere güvercinlerinin barındırılıp yetiştirildiği

mahal.

LOFT BOMBING ALÇAKTAN BOMBALAMA: Bombayı atacak uçağın alçak

irtifada hedefe yaklaşarak belirli bir noktada tırmanışa geçip

tırmanış esnasında önceden belirlenmiş bir noktada bombayı

hedefe bıraktığı bombardıman şekli. Bak. "over-the-shoulder

bombing", "toss bombing".

LOG GÜNLÜK VUKUAT KAYDI: Görülen hadiselerin muntazam şekilde

kaydı.

LOG BOOK JURNAL, GEMİ JURNALİ: Limanda veya seyir halinde iken,

gemide yapılan önemli işlerin kaydına mahsus defter.


LOG READER HABER İNCELEYİCİ: Muhabere istihbaratında; operatörlerin

kaydettikleri düşmana ait haberleri okumakla görevli şahıs.

LOGAIR HAVA LOJİSTİK NAKLİYE HİZMETİ: Amerika Savunma Bakanlığı

kuruluşlarının ve Askeri Kuvvetlerin (Kara ve Hava Kuvvetleri

başta olmak üzere) lojistik sistemlerini desteklemek üzere ABD

anayurdunda (kıta Amerikası) yapılan uzun vadeli kontratlı hava

nakliye hizmeti.

LOGARITHMIC RANGE SCALE LOGARİTMİK MESAFE ISKALASI: Barut hakkı ile

merminin terkibine göre derecelendirilmiş top mesafe

kadranlarında kullanılan bir çeşit ıskala. Bu ıskala; aritmetik bir

eğriden çok logaritmik bir eğri takip ettiği için bu ismi almıştır.

LOGBALNET LOJİSTİK BALİSTİK ŞEBEKESİ: Hava Kuvvetleri Lojistik

Komutanlığına mahsus ve yalnız balistik füze lojistik bilgilerinin

gönderilmesi için kullanılan şebeke.

LOGICAL COMPARISON LOJİK KARŞILAŞTIRMA: Kompüterde iki sayıyı

kıyaslama işlemi.

LOGICAL DESIGN LOJİK PLANLAMA: Bir kompüter sisteminde teknik

planlamadan önce yapılan planlama.


LOGICAL OPERATIONS LOJİK İŞLEMLER: Komputerde toplama, çıkarma,

çarpma ve bölme gibi matematik işlemler dışındaki herhangi bir

işlem.

LOGISTIC AND ADMINISTRATIVE SUPPORT LOJİSTİK VE İDARİ DESTEK:

Harekatın aşağıdaki hususlarla meşgul olan yönlerini içine alır:

(a) Araştırma, geliştirme, deneme ve değerlendirme, (b)

Malzemenin iktisap, depolama, nakil, dağıtım, bakım, tahliye ve

kayıt silme işleri, (c) Personel nakil ve tahliyesi, (d) Havadan tıbbi

tahliye dahil, tıbbi hizmetler, (e) Muhabere hizmetleri, (f)

Tesislerin iktisap veya inşaası, bakımı, işletilmesi ve elden

çıkarılması, (g) Diğer lojistik ve idari hizmetler. Planlama,

menajman ve sorumlulukların icrası şümulü dahilindedir.

LOGISTIC ASSESSMENT LOJİSTİK DEĞERLENDİRME: Bu terim; (a) Bir harekat

sahası, ülke veya bir bölgedeki belirli askeri harekatları

desteklemek için gerekli olan lojistik destek; (b) Bir harekat

sahası, ülke veya bir bölgedeki, ya da diğer bir yerdeki askeri

harekatların yapılabilmesi için mevcut ve muhtemel lojistik

destek değerlendirilmesini ifade eder.

LOGISTIC ASSISTANCE LOJİSTİK YARDIM: Gerek savaş gerekse barış

zamanında askeri komutanlıklar arasındaki ve içindeki yardım


tiplerini göstermek için kullanılan genel bir terim. Bak.

"integrated logistic support", "mutual aid", "reallocation of

resources".

LOGISTIC COMMAND LOJİSTİK KOMUTANLIK: Bir karargah ile karargah

bölüğünden ibaret bir kara ordusu teşkili. Bu teşkil; bir menzil

sahası bölgesi, böyle bir bölgenin coğrafi tali bölümü veya,

ihtiyaca uygun kadro artırması ile, küçük bir menzil sahası

görevinin yürütülmesi maksadıyla kurulmuştur. Üç tip lojistik

komutanlık vardır: TYPE A MISSION: A TİPİ GÖREV Mevcudu

9000-15.000 kişi arasında değişen, muhtelif kuvvetlerden bir

bütün halinde birleştirilmiş bir teşkile komuta eder; lüzumlu

sınıflardan kuvvetlerle teçhiz edildiği takdirde, ortalama 30.000

kişilik bir muharip kuvvete Kara ordusu ve menzil sahası desteği

sağlayabilir. TYPE B MISSION: B TİPİ GÖREV Mevcudu 35.000-

60.000 kişi arasında değişen, muhtelif kuvvetlerden bir bütün

halinde birleştirilmiş bir teşkile komuta eder; lüzumlu sınıflardan

kuvvetlerle teçhiz edildiği takdirde, ortalama 100.000 kişilik bir

muharip kuvvete menzil sahası desteği sağlayabilir. TYPE C

MISSION: C TİPİ GÖREV Mevcudu 75.000-150.000 kişi arasında

değişen, muhtelif kuvvetlerden bir bütün halinde birleştirilmiş


bir teşkile komuta eder; lüzumlu sınıflardan kuvvetlerle teçhiz

edildiği takdirde, ortalama 400.000 kişilik bir muharip kuvvete

menzil sahası desteği sağlayabilir.

LOGISTIC ESTIMATE OF THE SITUATION LOJİSTİK DURUM

TAHMİNİ/MUHAKEMESİ: Tasarlanmış faaliyetleri etkileyen

lojistik faktörlerin düzgün bir şekilde incelenmesiyle elde edilen

ve bu etkinin derece ve şekliyle ilgili tahmin. Bak. "estimate of

the situation".

LOGISTIC IMPLICATIONS TEST LOJİSTİK NETİCELER TESTİ: Müşterek bir stratejik

savaş planının önemli lojistik yönlerinin tahlili ve buradan elde

edilen, planın kabulünü sınırlayabilecek nitelikte lojistik

neticelerin gözden geçirilmesi. Bu lojistik tahlil ve gözden

geçirme işlemi stratejik planın geliştirilmesiyle birlikte yürütülür.

Amaç planın ortaya çıkardığı lojistik ihtiyaçların mevcut

imkanlarla karşılanıp karşılanamayacağını belirlemek ve

müşterek Kurmay Başkanlarının yapacakları değerlendirmede

ağırlık verecekleri lojistik neticeleri ortaya koymaktır. Bak.

"feasibility test".

LOGISTIC ROUTES LOJİSTİK İKMAL YOLLARI: Bak. "lines of communication".


LOGISTIC SUPPORT (MEDICAL) LOJİSTİK DESTEK (TIBBİ): Tıbbi bakım, tedavi,

hastaneye sevk, tahliye, tıbbi hizmetlerin, ikmal maddelerinin ve

malzemenin sağlanması ve diğer ilgili faaliyetler.

LOGISTICAL SUPPORT LOJİSTİK DESTEK: Bir askeri kuvvete, kendisine verilmiş

vazifeleri başarı ile yerine getirmesini sağlayacak yeterli

malzeme ve hizmetlerin tedariki.

LOGISTICS LOJİSTİK: 1. Kuvvetlerin idame ve intikallerini planlama ve

uygulama bilimi. 2. En geniş anlamıyla, askeri harekatın aşağıdaki

konularla ilgili yönleri. a. Malzemenin tasarımı ve geliştirilmesi,

tedariki, depolanması, intikali, dağıtılması, bakımı, tahliyesi ve

atılması. b. Personelin intikali, tahliyesi ve hastaneye sevki; c.

İmkan ve tesislerin imal veya inşası, bakımı, işletmesi ve elden

çıkarılması. d. Hizmetlerin tedarik ve temini. (Not: NATO ve

Amerikan Savunma Kurulu tanımlar 1 ve 2. bölümlere

ayrılmamıştır. )

LOGISTICS ANNEX LOJİSTİK EKİ: Bir harekat emrinde, kıtanın lojistik faaliyeti

hakkında konulan madde veya emre iliştirilen ek. LOGISTICS

OVER-THE-SHORE OPERATIONS: LOJİSTİK KIYI HAREKATI:

Gemilerin savaş zamanında ve düşman mukavemeti olmaksızın

hareket alanının genişletilmesi esnasında, dost veya savunmasız


bir araziyle sabit liman tesislerinden faydalanmaksızın

yüklenmesi veya boşaltılması.

LONG BASE METHOD GRAFİK KESTİRME USULÜ: Bak. "graphic intersection".

LONG LEAD ITEM UZUN TEDARİK ZAMANLI MALZEME:

LONG LIFE ITEM UZUN MİATLI MADDE: Genel olarak, 20 yılın üstünde

ortalama hizmet süresine sahip bir madde. Bak. "supply

replacement factors and consumption rates".

LONG LUNGE UZUN HAMLE: Bak. "long thrust".

LONG RANGE AIR NAVIGATION CHART UZAK MESAFE HAVA SEYRÜSEFER

HARİTASI: Astronomik seyrüsefer için, seyrüseferci ve pilotlar

tarafından kullanılan dünya haritası. Uzak mesafe hava

seyrüsefer haritası, hava haritalarının bir şeklidir.

LONG RANGE DEVELOPMENT FORECAST UZUN VADELİ GELİŞME TAHMİNİ:

Askeri prensipler, hedefler, planlar ve programla ilgili uzun

vadeli gelişme direktifi.

LONG RANGE FIRES UZAK MESAFELİ ATIŞLAR: Düşmanın ilerlemesini kabil

olduğu kadar erkenden yavaşlatmak ve tertibatını bozmak için

açılan planlı savunma ateşi.


LONG RANGE MISSION UZUN VADELİ İSTİHBARAT: İleride kıymet kazanacağı

tahmin edilen haberlerin vaktinden önce derlenmesi.

LONG RANGE PLAN UZUN VADELİ PLAN: Bak. "requirement plan" ve

"strategic plans".

LONG RANGE RADAR UZUN MENZİLLİ RADAR: Hedefle radar arasında görüş

hattı mevcut olmak şartıyla, sinyal yoluna dikey olan bir metre

karelik yansıtıcı bir hedef üzerindeki azami menzili 300 milden

fazla ve 800 milden az olan radar cihazı. Bak. "medium range

radar", "short range radar" ve "very long range radar". LONG

RANGE RESEARCH AND DEVELOPMENT OBJECTIVES: UZUN

VADELİ ARAŞTIRMA VE GELİŞTİRME HEDEFLERİ: İlerisi için

lüzumlu harekat imkan ve kabiliyetlerinin gerçekleştirilmesi için

en büyük gücü sağlayacak teknolojik hedeflerin genel ve geniş

anlamlı bir ifadesi; Hava karargahı planlama büroları ve büyük

hava komutanlıkları için hazırlanan ve 5-20 yıllık ileri bir sürede

faal durumda bulunacak sistemlerde faydalanılabileceği umulan

imkan ve kabiliyetleri gösteren bir teknolojik kılavuz.

LONG RANGE STRATEGIC RECONNAISSANCE UZUN MENZİLLİ STRATEJİK

KEŞİF: Bak. "reconnaissance".


LONG RANGE TRANSPORT AIRCRAFT Bak. "transport aircraft".

LONG RECOIL UZUN GERİ TEPME: Bak. "recoil operation".

LONG SHOREMAN LİMAN İŞÇİSİ: Liman yükleme ve boşaltma işlerinde çalışan

şahıs.

LONG SUPPLY FAZLA İKMAL: Bir Kuvvet Komutanlığı'nda, bir malzeme

kaleminden elde mevcut toplam miktarın, bu kuvvetin bu madde

ile ilgili M-Günü ihtiyacından fazla olduğu durum. Böyle bir

durumun meydana gelmesi, fazla ikmal durumundaki miktardan

(ekonomik maksatla alıkonan stok veya muhtemel durum

karşılığı alıkonan stok olarak) elde tutulacak kısım ile, fazla ikmal

durumundaki miktardan (stok fazlası olarak) elden çıkarılacak

kısmın yeniden tespitini gerektirir. Bak. "short supply"..

LONG TERM DEFENSE PROGRAM UZUN VADELİ SAVUNMA PROGRAMI:

LONG THRUST UZUN HAMLE: Kolu uzatmak ve gövdeyi ileri, vücut ağırlığını

hamle yapan ayak üzerine, vermek suretiyle yapılan süngü

hamlesi. Buna (long lunge) da denir.

LONG TITLE UZUN BAŞLIK, UZUN İSİM, UZUN ÜNVAN: Hazırlayan veya yapan

makam tarafından bir dökümana veya cihaza verilen ve açıklayıcı

mahiyette olan isim veya başlık. Bak. "title".


LONG TON LONG TON, UZUN TON: 2,240 libre (1010,06 kg) lık ağırlık birimi.

Bak. "ton".

LONG TOUR AREA UZUN SÜRELİ GÖREV BÖLGESİ: Ailelerin birlikte

götürülmesine müsaade edilen ve yanında ailesi olmayan

personel için tespit edilmiş görev süresi 18 ay veya daha uzun

olan bir denizaşırı bölge.

LONG WHEEL BASE UZUN DİNGİL ARALIĞI: Bak. "wheel base".

LONG-DELAY FUSE UZUN TAVİKLİ TAPA: Bak. "delay fuze".

LONG-RANGE UZUN MENZİLLİ: Normal uçuş koşullarında 3500 deniz milini

aşmaktadır. (6482 km.) Ayrıca bakınız: "strategic transport

aircraft", "tactical transport aircraft".

LONG-RANGE BOMBER AIRCRAFT UZUN MENZİLLİ BOMBARDIMAN UÇAĞI:

Brüt ağırlığı ve bomba yüküyle 2500 deniz mili uzunluğunda bir

yarıçapın daha üzerinde faaliyet görebilecek bombardıman

uçağı.

LONGERON LONJERON: Uçak gövdesinde, uzunluğuna olan yuvarlak boru ve

potrellerden herhangi biri.

LONGEVITY HİZMET ZAMMI: Bak. "longevity pay".


LONGEVITY PAY HİZMET ZAMMI: Tayin edilen hizmet süresi sonunda, general

ve erler hariç olmak üzere, subayların asıl maaşlarına yapılan

zam. Buna (length of service increase) veya kısaca (longevity) de

denir.

LONGITUDE BOYLAM AÇISI: Arzın merkezinden, bir meridyen düzlemi ile,

genel olarak, doğuya veya batıya doğru 180 derece ölçülen ve

Greenwich'den geçen başlangıç meridyeni gibi, belirli bir

meridyen düzlemi arasında teşekkül eden açı.

LONGITUDINAL DEVIATION MESAFECE SAPMA: Bak. "range deviation".

LONGITUDINAL FORCE BOYLAMASINA KUVVET: Yapılara boylamasına tesir

eden her türlü kuvvet.

LOOK FAAL: Mayın harbinde bir mayın devresinin herhangi bir etkiye

açık olduğu dönem.

LOOKOUT GÖZCÜ: Düşman uçak, tank ve kıtalarını gözetlemeye memur

edilen şahıs.

LOOP ÇERÇEVE ANTEN: Bak. "loop antenna".


LOOP ANTENNA ÇERÇEVE ANTEN, LUP ANTEN: Telsiz cihazlarında kullanılan

ve özellikle tek bir sargı halinde olan anten. Buna kısaca (loop)

da denir.

LOOP SLING TÜFEK KAYIŞI İLMEK AYARI: Bir tüfek kayışının ateş etmek için

ayarlanması. Bunun için; sol kol, kayışın atıcıya göre ayarlanıp

sıkıştırılmış ilmeğinden geçirilir. Bu ayarlama; tüfeğin "acele

tüfek kayışı ayarı (hasty sling) " na nazaran daha sıkı

kavranmasını sağlarsa da, hazırlanması biraz daha fazla zaman

alır. Buna (loop sling adjustment) da denir. Bak. "hasty sling

adjustment".

LOOP SLING ADJUSTMENT TÜFEK KAYIŞI İLMEK AYARI: Bak. "loop sling".

LOOSE ISSUE STOCK DAĞITIMA HAZIR STOK, PARÇA STOK: Küçük miktarlar

halinde dağıtım için orijinal kaplarından çıkarılmış ikmal

maddeleri.

LOOSE ROUND GEVŞEK KARTUŞ: Mermilerin kovanı içinde gevşek bulunması

hali. Bu durum, bir çeşit kartuş hatasıdır.

LORAN UZUN MENZİLLİ MEVKİ TAYİN SİSTEMİ: İki veya daha çok sabit

istasyondan yapılan sinyal şeklindeki yayının zaman farkını

kullanarak mevki tayin imkanı veren hiperbolik uzun menzilli bir


seyir sistemi (Bu terim long-range electronic navigation

sözcüklerinin ilk hece veya harflerinden türetilmiştir) .

LOSS ZAYİAT, ZARAR:

LOSS REPLACEMENT ZAYİAT İKMAL PERSONELİ: Bir birliğe, zayiattan ileri

gelen boşluğu doldurmak için eklenmiş personel. Bak. "filler" ve

"replacement".

LOST KAYIP: Topçu ve deniz topçu destek ateşinde topçu veya havan

atışlarının gözlenemediğini belirtmek için gözcü tarafından

kullanılan terim. Bak. "sensing".

LOST SHIPMENT KAYBOLMUŞ SEVKİYAT: Noksan olduğu bildirilen ve daha

sonrada ele geçmeyen sevkiyat.

LOT KAFİLE: Hepsi aynı şartlar altında imal edilmiş ve aynı kafile

numarası verilmiş bir malzeme miktarı.

LOT NUMBER KAFİLE NUMARASI: Tek bir imalatçıdan alınan, mühimmat gibi,

belirli bir miktar veya taksit halinde malzemeye tahsis edilmiş

tanıtma numarası. Örnek için bak. "ammunition lot number".


LOW ALTITUDE BOMBING SYSTEM MODE: ALÇAKTAN BOMBALAMA

DURUMU: Uçuş Kontrol Sisteminde uçağın alçaktan bombalama

manevrasının otomatikman yapıldığı bir kontrol durumu.

LOW AIRBURST ALÇAK İRTİFADA NÜKLEER İNFİLAK: Nükleer bir silahın kara

hedefleri üzerinde azami hasara veya zayiata neden olacak

yükseklikte patlaması.

LOW ANGLE ALÇAK AÇILI: Alçak açılı atış için emir veya talep.

LOW BURST (NUCLEAR) ALÇAK İHTİRAKLI İNFİLAK (NÜKLEER): Nükleer

bombanın, toprak veya su üzerinde belirli bir yükseklikte ve ateş

topu satha temas edecek şekilde patlaması.

LOW DOLLAR VALUE ITEM PARA DEĞERİ DÜŞÜK MADDE: Diğer idari

yoğunluk gruplarına göre çok daha az idari çaba gerektiren

madde.

LOW ENTANGLEMENT ALÇAK TEL ENGELİ: Bak. "low wire entanglement".

LOW EXPLOSIVE ALÇAK İNFİLAK MADDESİ, ZAYIF PATLAYICI MADDE (ORD.):

Nisbeten yavaş bir kimyasal değişme altında infilak eden veya

tutuşarak yanan infilak maddesi. Bu maddenin infilak tesiri,

süratli yanma ile alçak detonasyon arasında değişebilir. Alçak


infilak maddeleri, ateşleme zincirlerinde ve bazı sevk

barutlarında kullanılır.

LOW FREQUENCY ALÇAK FREKANS: Bak. "frequency".

LOW GRADE CRYPTOSYSTEM DÜŞÜK DERECELİ KRİPTO SİSTEMİ: Muharebe ve

harekat kodları gibi, geçici bir güvenlik sağlamak üzere

tertiplenmiş bir sistem.

LOW LEVEL FLIGHT ALÇAKTAN UÇUŞ: Bir uçağın veya geliş ve noktalarının

tespitine ya da gözetlenmesine engel olacak veya böyle bir

ihtimali asgari hadde indirecek bir irtifadan yapılan uçuş. Bu

uçuşta; önceden seçilen bir rota, genel olarak, arazi üzerinde düz

bir hatta ve sabit bir irtifaa bağlı kalır. Bu usul; geniş mesafeler

üzerinde ve uzun süre yapılan uçuşlar için en uygun şekildir.

LOW LEVEL FLIGHT OPERATIONS ALÇAKTAN UÇUŞ HAREKATI: Bak. "low

level flight".

LOW LEVEL NAVIGATIONALÇAK İRTİFA SEYRÜSEFERİ: Bir uçağı; arazi seyrüsefer,

hesabı seyrüsefer ve elektronik seyrüsefer yardımcı

cihazlarından faydalanarak ve mevkii her an bilinecek şekilde

arzu edilen bir rotada, alçak irtifada (genel olarak, mutlaka 500

fit altında) sevk ve idare tekniği.


LOW LEVEL TRANSIT ROUTE ALÇAK İRTİFALI TRANSİT KORİDOR: Dost

uçakların dost hava savunmasından ve kontrol edilen veya sınırlı

hava sahalarından alçak irtifada geçişini kolaylaştıran boyutları

tanımlanmış geçici koridor.

LOW LEVEL WIND ZEMİN RÜZGARI: Zemini yalayarak esen rüzgar.

LOW OBLIQUE DÜŞÜK EĞİMLİ: Burada ufuk çizgisi görünmez.

LOW ORDER BURST YAVAŞ PARALANMA: Alçak infilakın bir sonucu olarak,

merminin sadece bir kaç büyük parçaya ayrılması.

LOW ORDER DETONATION ALÇAK DETONASYON: Bir bomba, mermi veya

benzeri kuvvetli patlayıcı maddelerde bulunan paralanma

hakkının, tam olmayan detonasyonu. Bak. "detonation".

LOW SHRINK FILM (STABLE BASE) SABİT BAZLI FİLM: Büzülme ve genişleme

hassası çok düşük olan özel bir film cinsi.

LOW VELOCITY DÜŞÜK İLK HIZ: Bir top mermisinin saniyede 750 m (2.499 fit)

veya daha az olan ilk hızı.

LOW VELOCITY DROP DÜŞÜK HIZLA ATMA (BIRAKMA): Düşüş hızının

saniyede 30 feet'i aşmadığı bir atma (bırakma) usulü. Uçuş

halindeki hava araçlarından; personel, ikmal maddeleri ve


teçhizatın, yere indikleri zaman zayiat ve hasara uğramalarını

önlemek için, paraşüt ile yeteri kadar hız düşümü sağlanarak

atılmaları. Bak. "air drop", "air movement", "free dropping",

"free fall", "high velocity drop".

LOW VISIBILITY OPERATIONS DÜŞÜK GÖRÜŞ ŞARTLARINDA HAREKAT: Kapalı

ve gizli harekatlarda varolan siyasi/askeri sınırlamaların gerekli

veya mümkün olmadığı koşullarda yapılan hassas harekatlar;

önlemler, ilgili kimselerin veya faaliyetin görünmesini sınırlamak

için alınır. Bu harekatların uygulaması bu işe kalkışan gücün

hareketlerini ve/veya sorumluluğunu makul bir şekilde inkar

edebileceği şekilde yapılmalıdır.

LOW WING MONOPLANE ALTTAN KANATLI TEK SATIHLI UÇAK: Kanatları

tamamen veya kısmen gövdenin altında bulunan bir uçak. Bak.

"monoplane".

LOW WIRE ENTANGLEMENT ALÇAK TEL ENGELİ: Ortalama üç fit yükseklikte

bir sıra kazığın her iki tarafından aşağıya doğru inen dikenli tel

şebekesini ihtiva eder alçak engel. Buna, sadece (low

entanglement) de denir.
LOW-ALTITUDE BOMBING ALÇAK İRTİFADA BOMBALAMA: Bomba bırakma

yüksekliğinin 900 ila 8.000 feet arasında değiştiği yatay

bombalama.

LOW-ANGLE FIRE ALÇAK AÇILI ATIŞ: Topun ve ilgili cephanenin azami menzile

ulaştığı atış açısının altında bir açıyla yapılan atış. Bak. "fire" ve

"high angle fire".

LOW-ANGLE LOFT BOMBING ALÇAKTAN ALÇAK AÇILI BOMBALAMA: Serbest

düşüşlü bombaların yatay düzleme göre 35 derecelik bir açıda

bırakıldığı bir çeşit alçaktan bombalama.

LOWER EXTREMITIES ALT TARAFLARI, BACAK VE AYAKLAR: Bak. "physical

porfile serial".

LOWER FIFTH WHEEL ALT ÖZEK LEVHASI: Bak. "fifth wheel".

LOWERING STRAP MALZEME İNDİRME KOLANI: Bir paraşütçü tarafından, yere

inişten önce, beraberindeki teçhizat ambalajını yere indirmek

için kullanılan, dokuma kalın şerit veya ip. Bu ip, malzemenin

kolayca yere inınesini sağlar.

LOYAL SADIK, SAMİMİ:

LPA Bak. "attack transport".


LPD Bak. "amphibious transport dock".

LPH Bak. "amphibious assault ship".

LSD Bak. "dock landing ship".

LST Bak. "tank landing ship".

LUBBER LINE İTİMAT HATTI: Bir istikamet gösterge aletinde veya cihazda, uçak

veya geminin uzunluğuna eksenine paralel olan ve istikamet

okumada müracaat noktası olarak faydalanılan sabit ve bariz bir

çizgi.

LUBRICANT YAĞ, YAĞLAMA MADDESİ:

LUBRICATE YAĞLAMAK: Silah, motor vesaire gibi malzemeye, aşınma ve

kaynamasını önlemek maksadıyla, yağ sürmek.

LUBRICATION ORDER YAĞLAMA EMRİ: Birlik bakımı tarafından yağlanması

gereken bütün malzeme mecburi yağlama talimatlarını açıklayan

başlıca resmi vasıta.

LUFBERRY CIRCLE KORUMA ÇEMBERİ: Hava muharebelerinde, doğrudan

doğruya bir önceki uçağı himaye etmek üzere, tayyarelerin daire

şeklinde uçarak yaptıkları taktik savunma manevrası.

LUGGAGE BAGAJ:
LUMP-SUM TOPTAN GÖTÜRÜ:

LUNAR BASE AY ÜSSÜ: Bilimsel ve askeri faaliyetlerde bir üs olarak

kullanılmak üzere ay yüzeyinde kurulması tasarlanan bir tesis.

LUNAR GRAVITY AY ÇEKİM KUVVETİ: Zerre ve kitlelerin ay çekim merkezine

doğru çekilmesi.

LUNAR LANDING AYA İNİŞ: Bir aracın Ay yüzeyine faydalı şekilde inişi. Bak.

"soft landing".

LUNAR ORBIT AY YÖRÜNGESİ: Ay çevresinde yörüngeye oturmuş bir cismin

çizdiği yörünge.

LUNAR PAYLOAD AY ARACI FAYDALI AĞIRLIĞI: Bir ay araştırma aracının sadece

karşılaşılacak şartları tespit ve bildirmeye mahsus aletlerden

ibaret faydalı ağırlığı. Aya indirilmiş bir aracın faydalı ağırlığına;

dönüş için gerekli fırlatma roketleri -şayet istenilen araştırma

bilgileri bu roketlerde elde edilmiyorsa- dahil değildir.

LUNAR PROBE AY ARAŞTIRMA ARACI: Ay üzerinde veya çevresindeki şartları

keşif ve bildirmeye mahsus bir araştırma aracı. Bak. "probe".


LUNAR SATELLITE AY UYDUSU: İnsan eliyle imal edilmiş ve ay çevresinde bir

veya daha çok devir yapacak bir uydu. Bak. "Moon satellite" ve

"selenoid".

LUNAR SPACE AY UZAYI: Aya yakın olan uzay (ay uzayında ay çekim kuvveti

hakim durumdadır) .

LUNETTE ÇEKME HALKASI: Bir silahın kundağında veya bir römorkun

okunda bulunan halka. Bu halka; silah veya römorku cer aracına

bağlar. Bak. "primer mover".

LUNG FLUKE AKCİĞER PARAZİTİ: Akciğerde bulunan, kurt şeklinde parazit.

LUNG IRRITANT BOĞUCU GAZ: Bak. "chocking gas".

LUNGE SALDIRIŞ, HAMLE:

LUSTERLESS PAINTMAT BOYA: Herhangi bir satıh üzerinde, hiç bir parlaklık

meydana getirmeyen ve ışınları emen boya. Bu boya, ordu

araçlarında geniş ölçüde kullanılır.

LVTE Bak. "landing vehicle, tracked, engineer, model 1.

LYING YALANCI, YALANCILIK:


LYSTER BAG LYSTER TORBASI: Suyun tasfiyesi, depolanması ve dağıtımında

kullanılan; askı, örtü ve musluklarla teçhiz edilmiş, 36 galonluk,

yelken bezi torba.

M DAY FORCE MATERIEL REQUIREMENT: M GÜNÜ KUVVETİN

MALZEME İHTİYACI: ABD de muvazzaf ve yedek barış fiili

kuvvesini teçhiz etmek ve bir ikmal tahliye kanalı sağlamak için

(M-1 günü) bir maddeden bulunması gerekli miktar. Bak.

"mobilization reserves".

M'STATION MAYIN ATEŞLEME İSTASYONU: Bir kıyı savunma bölgesindeki

mayın tarlasının, elektrikle mayın patlatma cihazının bulunduğu

esas gözetleme yeri veya baz ucu noktası.

M-60 Bak. "tank, combat, full-tracked, 105 mm gun".

M-DAY M GÜNÜ (NATO): Bak. "designation of days and hours".

M-DAY FORCE M GÜNÜ KUVVESİ, M GÜNÜ KUVVETİ: M günü birliklerde

bulunması gereken, planlanan ve seferber edilebilecek durumda

olan toplam mevcut ve seferler.

M-DAY MATERIAL STATUS M-GÜNÜ MALZEME DURUMU: M-günü

malzeme mevcudunun durumu, M-günü malzeme ihtiyacına

kıyasla, M-günü malzeme hazırlık durumunun bir


değerlendirilmesini ifade eder. M-günü malzeme mevcudu ile

M-günü malzeme ihtiyacı arasındaki farkı gösterir. Ayrıca

bakınız: "mobilization reserves".

M-DAY MATERIEL ASSETS M GÜNÜ MALZEME MEVCUDU: Yürürlükteki

müşterek stratejik hedefler planını desteklemek üzere, bir

maddeden, M-günü dünya çapında askeri ikmal sisteminde

mevcut toplam miktar. Bunun hesaplanmasında; maddenin,

dünya çapında, stok mal durumu (hizmete ve tamire elverişli) ;

yürürlükte müşterek stratejik hedefler planı M-gününden önce,

bu envanterde, zayiat ve istihlak karşılığı yapılmış düzeltmeler;

yürürlükteki Müşterek Stratejik Hedefler Planı M gününe,

finanse edilmiş ve planlanmış tedarikten yapılan teslimat ile

envanterden dışarıya veya dışarıdan envantere yapılmış

transferler dikkate alınır. Ayrıca bak. "mobilization reserves".

M-DAY MATERIEL REQUIREMENT M GÜNÜ MALZEME İHTİYACI: Amerikan

Kuvvetlerini, sefer malzeme planlama maksatları için emredilmiş

süre zarfında, yürürlükteki Müşterek Stratejik Hedefler Planı'na

göre teçhiz etmek, bir malzeme ikmal ve tahliye kanalı sağlamak

ve desteklemek üzere, bir maddeden, M-günü, Askeri ikmal

sisteminde bulunması gereken miktar. Bu miktar; sefer malzeme


ihtiyaçlarını, sefer malzeme ihtiyaç ayarlamasının üstüne çıkaran

miktardır. M-günü kuvveti malzeme ihtiyacı ile sefer yedeği

malzeme ihtiyacını içine alır. Ayrıca bakınız: "mobilization

reserves".

M42 Bak. "Duster (antiaircraft weapon) ".

M48A3 Bak. "tank, combat, full-tracked, 90 mm gun".

M548 Bak. "cargo carier".

M88A1 Bak. "recovery vehicle".

MACADAM ROAD MAKADAM YOL: İnce bir kırma taş tabakasını silindirleme ve

boşlukları daha ince bir çakıl ve kum karışımı sıkıştırma

malzemesiyle doldurup yeniden silindirleme suretiyle yapılan

yol. Bitümlü makadam yollarda sıkıştırma malzemesi olarak kum,

çakıl yerine bitüm kullanılır.

MACANNO DECK İLAVE GÜVERTE: Bir gemide asıl güvertenin üzerine konulan,

çelik çerçevelerden imal edilmiş ek güverte. Bu güverte, daha

çok tankerlerde, munzam güverte yükü taşımak için kullanılır.

MACE MACE (MEYS): MGM-IC matadorun geliştirilmiş bir modeli. Bu

modelde, başlıca farklar: geliştirilmiş güdüm sistemi, uzun


menzil, alçak irtifadan taarruz imkan ve kabiliyeti ve yüksek bir

güce sahip nükleer savaş başlığıdır. MGM-13, kendi

bünyesindeki bir radar güdüm sistemi ile sevk ve idare edilir.

CGM-13B kütlesel bir güdüm sistemi ile idare edilir. MGM-13

olarak isimlendirilir.

MACH FRONT Bak. "Mac stem".

MACH HOLD MODE MAK KONTROL MODU: Bir uçuş kontrol sisteminde,

uçağın mak sayısı cinsinden ifade edilen uçuş kontrol hızının

otomatik olarak korunduğu bir kontrol modu.

MACH NO/YES MACH HAYIR/EVET: Bir hava önleme görevinde, "Azami hıza

çıktım ve hedefime yaklaşıyorum/yaklaşmıyorum" anlamına

gelen bir kod.

MACH NUMBER MAK SAYISI: Bir cismin, içinde bulunduğu ortamdaki ses

hızına oranı.

MACH NUMBER INDICATOR Bak. "machmeter".

MACH STEM MAK DALGASI: Bir patlama sonucunda olaydan meydana gelen

ve yansıyan şok dalgalarının birleşmesiyle oluşan şok dalgası.

Terim genel olarak, havada oluşup, dünya yüzeyinden yansıyan

infilak dalgası referans olarak alınarak kullanılır. İdeal durumda,


mak dalgası yansıdığı yüzeye diktir ve biraz dışbükey (konveks)

tir. Aynı zamanda "mach front" da denir.

MACH TRIM COMPENSATOR MAK TRİM KOMPANSATÖRÜ: Bir uçuş kontrol

sisteminde, mak sayısının bir fonksiyonu olarak, iniş çıkış ayarını

otomatik olarak kontrol eden bir alt sistem.

MACH WAVE Bak. "Mach stem".

MACHETE MAŞAT: Geniş kenarlı bıçak. Bu bıçak, bazen 50-100 cm.

uzunluğunda olur. Çok sık ormanlarda yol açmak için kullanılır.

MACHINE GUN MAKİNALI TÜFEK: 7.62 NATO mermisi atan ve tanklara

monte edilmiş 30 kalibrelik silahların yerini alan, sandık kısmı

kısa bir makinalı tüfek.

MACHINE GUN BATTERY MAKİNALI TÜFEK GRUBU: Bak. "battery".

MACHINE GUN NEST MAKİNALI TÜFEK YUVASI: Genel olarak gizli ve tahkim

edilmiş bir makinalı tüfek mevzii.

MACHINE GUNNER MAKİNALI TÜFEK NİŞANCISI: Bir makinalı tüfeğin

mürettebatından olup, makinalı tüfekle nişan alan ve ateş eden

kimse.
MACHINE LANGUAGE MAKİNA DİLİ: Doğrudan doğruya bir makina tarafından

kullanılabilen bir dil. Ayrıca bakınız: "Machine oriented

language" ve "object language".

MACHINE ORIENTED LANGUAGE MAKİNA DİLİ: Komputer veya komputer

sınıfından belirli bir makina tarafından anlaşılabilecek bilgileri

ifade için, kullanılan bir düzen. Böyle bir dil, makina faaliyetlerini

sınırlayan ve idare eden emirleri ve makina tarafından kayıt veya

üzerinde işlem yapılacak bilgileri ihtiva edebilir.

MACHINE RECORD UNIT MAKİNALI KAYIT KISMI: Personel ve teşkillerin

kayıtlarını tutan ve, genellikle, karargahlarda bulunan bir kısım.

Bu kısım, delikli kart makinaları ile mekanik ayırma ve sıralama

cihazlarının kullanılmasında eğitim görmüş personelden

müteşekkildir.

MACHINE RECORDS MAKİNALI KAYITLAR:

MACHINE TOOLS TAKIM TEZGAHLARI, İMALAT TEZGAHLARI: Tahta veya

maden kesen, şekillendirilen, cilalayan veya ek yapan ve satış

fiyatı 500 dolardan fazla olup, motor veya elektrik motoru ile

çalışan aletler. Örneğin "lathe (torna) " ve "plane (planya) " gibi.
MACHMETER MAK METRE: Bir uçağın mak sayısını pitot (vuruş dinamik) ve

statik (sabit) basınçların verilerinden elde ederek gösteren bir

aygıt.

MACROMETER MAKROMETRE: İki aynası ve uzak eşyanın mesafesini bulmaya

yarayan ayarlanabilir bir teleskopu bulunan alet.

MAD DELİ:

MAG-SLIP SENTRON: Bak. "synchro".

MAGAZINE ŞARJÖR, FİŞEK HAZNESİ: İçerisine fişek doldurulan ve fişeği fişek

yatağına süren madeni zarf. Bu zarf, silahın içine sokulabildiği

gibi, dışına da tespit edilebilir veya silahın bir parçası olabilir.

MAGAZINE AREA CEPHANELİK SAHASI: Özel olarak mühimmatın ve infilak

maddelerinin depolanması için planlanmış ve ayrılmış saha.

MAGAZINE DRILL ŞARJÖR EĞİTİMİ: Şarjörleri doldurma ve bir otomatik silaha

yerleştirmede meleke sağlamak maksadıyla yapılan eğitim.

MAGAZINE PLATOON MÜHİMMAT DEPOLAMA TAKIMI: Bir mühimmat

bölüğü (ammunition company) nün tali kısmı. Vazifesi;

mühimmatı almak, depo etmek ve dağıtmaktır.


MAGAZINE POCKET ŞARJÖR ÇANTASI: Fişeklik üzerinde taşınan ve

fişeklerle doldurulmuş bir şarjörü ihtiva eden hap.

MAGAZINE SECTION MÜHİMMAT DEPOLAMA KISMI: Bir küçük mühimmat

ikmal noktasına normal olarak tahsis edilen mühimmat

depolama takımının tali kısmı.

MAGAZINE TEST ŞARJÖR DOLDURMA TESTİ: Şarjörleri doldurmada personelin

kabiliyetini ölçmek için yapılan test.

MAGAZINE-FED ŞARJÖRLÜ: Bir silaha, şarjör vasıtasıyla, otomatik olarak fişek

verilmesi.

MAGNAFLUX INSPECTION MIKNATISİYET USULÜ İLE MUAYENE:

Mıknatıslandırıldıktan sonra üzerlerine gayet ince mıknatıs tozu

yayarak, satıhlar üzerindeki çatlak çizik ve diğer kusurları tespit

için kullanılan usul.

MAGNESIUM BOMB MAGNEZYUM BOMBASI: Termit ve magnezyumun

yanmasını sağlayacak bir karışım ile doldurulmuş kabı ihtiva

eden yangın bombası.

MAGNESIUM POWDER MAGNEZYUM TOZU: Toz halinde magnezyum; çok

çabuk ve kolay yanan madde.


MAGNETIC AZIMUTH MANYETİK AZİMUT, MANYETİK İSTİKAMET AÇISI:

Manyetik kuzeye nazaran ölçülen semt, istikamet açısı.

MAGNETIC BEARING Bak. "bearing".

MAGNETIC CIRCUIT Bak. "magnetic mine".

MAGNETIC COMPASS MIKNATISI/MANYETİK PUSULA: İstikametleri

göstermek için mıknatıslı bir ucu bulunan alet. Bu istikametler,

gözlem noktasında dünyanın manyetik alanının yatay bileşenine

göre pusulalarda görünür.

MAGNETIC COURSE MANYETİK ROTA: Manyetik kuzey hattı ile hareket

hattı arasındaki açı ölçülerek tespit edilen bir hareket veya uçuş

istikameti.

MAGNETIC DECLINATION TABİİ MANYETİK SAPMA, TABİİ MANYETİK

İNHİRAF: Herhangi bir mahalde, manyetik kuzeyle gerçek kuzey

arasındaki istikamet farkını belirlemek üzere, belli derece Doğu

veya Batı olarak gösterilen, manyetik ve coğrafi meridyenler

arasındaki açı. Deniz ve hava seyrüseferlerinde, "magnetic

declination" yerine, "magnetic variation" terimi kullanılır ve

açıya pusula sapması veya manyetik sapma denilir. Diğer

hallerde, "magnetic declination", manyetik sapmanın, alçalış


veya yoğunluğun zamana göre normal veya normal olmayan

değişmesini gösteren "magnetic variation" deyimiyle aynı

manaya gelmez. Ayrıca bakınız: "magnetic variation",

"declination".

MAGNETIC DEVIATION MAGNEYİK ARIZİ SAPMA, MANYETİK ARIZİ İNHİRAF:

Manyetik tabii sapma (manyetic declination) 'nin aksine,

manyetik arızi sapma; bir istikamet açısı miktarında, çıkarılması

gereken belirli bir miktarı ifade eden pusula hatası miktarıdır.

Buna sadece (deviation) da denir.

MAGNETIC EQUATOR MANYETİK EKVATOR: Belirli bir süre için manyetik

eğilimin (alçalış) sıfır olduğu tüm noktaları birleştiren, bir harita

veya şema üzerinde çizilen bir hat. Ayrıca bakınız: "aclinic line".

MAGNETIC FIELD MANYETİK ALAN, ARZ MANYETİK ALANI: Bir mıknatıs çevresi

veya bir elektrik akımı gibi manyetik kuvvetlerin mevcut

bulunduğu alan veya saha.

MAGNETIC MINE MANYETİK MAYIN: Bir hedefin manyetik alanının tesiriyle

infilak eden mayın.

MAGNETIC MINEHUNTING MANYETİK MAYIN AVLAMASI: Deniz dibinde

veya gömülü veya yüzeydeki mayın ve mayına benzer nesnelerin


mevcudiyetinin saptanması için manyetik algılayıcıları kullanma

işlemi.

MAGNETIC NORTH MANYETİK KUZEY: Serbest haldeki manyetik bir

ibrenin, sadece kuzey manyetik alan etkisi altında gösterdiği

istikamet. Bak. "true north".

MAGNETIC TAPE MANYETİK TEYP, TEYP BANDI: Üzerinde konuşmaların

manyetik olarak polarize edilmiş izler halinde tespit edilebildiği,

manyetik veya başka bir maddeye batırılmış veya kaplanmış bir

şerit.

MAGNETIC VARIATION MANYETİK TABİİ SAPMA, MANYETİK TABİİ İNHİRAF:

Manyetik kuzey gerçek kuzeyin doğusunda veya batısında

olduğu halde, manyetik kuzeyle gerçek kuzey arasındaki açının

belli derece veya dakika, batı yada doğu olarak ölçüldüğü yatay

açı. Ayrıca bakınız: "magnetic declination", "variation

(navigation) ".

MAGNETO MANYETO: Telefon zillerini ve santral hat göstergelerini

çalıştırmak için kullanılan elle çalışır alternatif akım jeneratörü.

MAGNETO SYSTEM MANYETO SİSTEMİ: Bak. "local battery system".


MAGNITUDE METHOD MESAFE ATIŞ TANZİMİ: Topçu atışının mesafece

tanzimi usulü. Bu usulde, atım hedefe düşmeyince, düştüğü

yerden hedefe kadar olan yan ve mesafe ölçülerek ve bu

miktarlar hedef şebekesine geçilerek atımın geri noktalanır. Bu

usul; yan ve mesafe tespit edildiği zaman kullanılır. Bunu, çatal

usulü demek olan (bracketing method) ile karıştırılmamalıdır.

MAIL AND RECORDS DIVISION EVRAK KISMI: Bir tümen veya diğer büyük bir

birlik karargahının bir kısmı. Bu kısım, birliğin postasını alır ve

dağıtır; aynı zamanda, karargahtan geçen haberleşmelerin dosya

ve kayıtlarını tutar.

MAIL CALL POSTA BORUSU: Postanın dağıtılacağını erlere bildirmek için

çalınan boru veya verilen herhangi bir işaret.

MAIL CLERK POSTACI ER: Bir bölük veya benzeri bir birliğin postasını alan ve

dağıtan er. Buna daha önce (mail orderly) denirdi.

MAIL DISTRIBUTION SCHEME POSTA DAĞITIMI PLANI, POSTA DAĞITIM

ÇİZELGESİ: Bazı bölgelerde, askeri posta hizmetinden

faydalanma yetkisine sahip birlik ve faaliyet merkezleri

tarafından, postanın alınacağı sahra postanesini gösteren bir

döküman. Bu döküman; askeri postanın hatasız olarak


dağıtılması, gönderilmesi, havalesi maksadıyla, askeri postaneler

ve temerküz postaneleri tarafından kullanılır.

MAIL ORDERLY POSTACI ER: Bak. "mail clerk".

MAIN AIRFIELD ANA HAVAALANI: Savaş zamanı kullanılmaya elverişli bir

mevkide, barışta devamlı olarak işgal edilmek üzere planlanmış

ve savaşta tam randımanda faydalanmaya elverişli bir standartta

işletme tesislerine sahip, bir hava alanı. Ayrıca bakınız: "airfield",

"alternative airfield", "departure airfield", "redeployment

airfield".

MAIN AISLE ANA ARAYOL, ANA KORİDOR: Bak. "aisle".

MAIN ARMAMENT ANA SİLAHLAR: Bir gözlemci yada belirleyicinin ateş

destek gemisinde bulunan büyük toplardan ateş isteği.

MAIN ATTACK ASIL TAARRUZ: Bir komutanın elinde bulunan taarruz

kuvvetlerinin tamamını muharebeye sokarak yaptığı esas

taarruz. Bu taarruz sefer veya muharebenin esas hedefine

yöneltilmiştir. Buna (main effort) da denir.

MAIN BATTLE POSITION ASIL MUHAREBE SAHASI: Bir savunma mevziinde, asıl

savunmanın mihrakını teşkil ve taarruzlarla sonuna kadar elde

tutulması icap eden saha. Bu saha; tabii bakımdan kuvvetli,


gözetlemeye elverişli, derinliğine ve genişliğine gayrimuntazam

şekilde ve birbirini desteklemeye müsait bir takım tahkimli

savunma bölgelerinden meydana gelir.

MAIN BATTLE TANK ANA MUHAREBE TANKI: Zırhlı birliklerle piyade

birliklerinin başlıca hücum silahı olarak vazife gören, kalın

koruyucu zırha sahip, tırtıllı bir araç. Yeni ana muharebe tankına

Shillelagh monte edilmiştir. Ayrıca bakınız: "tank", "main battle".

MAIN BODY BÜYÜK KISIM: Bir taktik birlik veya teşkilin esas kısmı. Birlikten

ayrılan öncü, ileri karakol, irtibat erleri vesaire gibi unsurlar, bu

kısma dahil değildir.

MAIN CABLE ANA KABLO: Asma köprülerde, köprünün her iki yanında kuleden

kuleye uzanan kablolar.

MAIN CHARGE ESAS PARALAMA HAKKI, ESAS İNFİLAK HAKKI: Bir mühimmat

veya tahrip maddesinde, zayiat ve tahrip maksadıyla kullanılan

büyük miktarda infilak maddesi. Esas paralama hakkı, zayiat ve

tahrip maksadıyla kullanılmayan şiddetlendirici infilak unsuru

(booster detonating) vesaire gibi diğer küçük haklardan farklıdır.

MAIN CIVILIAN OCCUPATION ESAS SİVİL MESLEK: Bir şahsın, sivil hayatta, en

fazla meleke sahibi olduğu iş veya ihtisas.


MAIN CONVOY ANA KONVOY: Gemilerinin demirlediği limandan gidecekleri

yere kadar beraber seyreden konvoy. Tek bir gemi, gemiler veya

konvoylar buna katılabilir ve bazıları ayrılabilir.

MAIN DETONATING LINEANA PATLATICI HAT: İki veya daha fazla kolda patlatıcı

dalga göndermek için kullanılan bir patlatma hattı.

MAIN EFFORT ASIL TAARRUZ: Bak. "main attack".

MAIN EXPLOSIVE FILLING ESAS İMLA HAKKI: Herhangi bir tahrip işinde

kullanılan infilak hakkı.

MAIN GUARD ÖNCÜ, BÜYÜK KISIM (NATO): Öncünün bir unsuru. Ayrıca

bakınız: "advanced guard" ve "vanguard".

MAIN LANDING GEAR ESAS İNİŞ TAKIMI: Bak. "chassis".

MAIN LINE OF RESISTANCE ASIL MUHAREBE HATTI/MUKAVEMET HATTI;

MUKAVEMET HATTI (ZH. BRL.): Savunma mevziinin ön

kenarında, hava ve deniz topçu ateşleri dahil, bütün birlik ve

silahların ateşleri dahil, bütün birlik ve silahların ateşlerini

koordine etmek maksadıyla tespit edilmiş bir hat. Birbirin

karşılıklı destekleyen savunma bölgelerinin ön sınırlarını belirtir;

fakat, örtme kuvvetlerinin işgal ettikleri veya kullandıkları

sahaları içine almaz.


MAIN NUMBER NAKLİYAT BİRİM NUMARASI: Demiryollarında; birlik teçhizatı

ile veya teçhizatsız olarak, mevzuata uygun şekilde, seyahat

eden 40 kişilik veya daha kalabalık grupların tanınması, kayıt

işleri, gizliliği ve hareketlerinin idari bakımdan düzenlenmesi

maksadıyla, Amerikan demiryolları idaresi tarafından ulaştırma

dairesi planlama isteklerine dahil edilen sembol.

MAIN ROAD ANA YOL: Bir bölge veya mahalle, başlıca karayolu ulaştırma

hattı vazifesi görebilecek bir yol. Bu yol; genel olarak, her

mevsimde, yüksek süratle, iki taraflı trafiğe imkan verecek

genişliktedir.

MAIN STAGE ESAS KADEME: Çok kademeli bir rokette, yardımcı motorlarla

veya bu motorlar olmaksızın, çekiş kuvvetinin en yüksek hadde

çıktığı kademe.

MAIN STORAGE ANA BELLEK: Ana işlem ünitesinin bir parçası ve programları

veya icra halindeki programların kesimlerini sağlamak için

kullanılan bir bilgisayar belleği.

MAIN SUPPLY ROAD ANA İKMAL YOLU: Bir alay veya daha büyük bir birlik

tarafından, belli başlı bir ikmal kanalı olarak kullanılan yol. Bak.

"principal supply road".


MAIN SUPPLY ROUTE ANA İKMAL YOLU: Askeri harekatların

desteklenmesinde, belirlenen bir bölgede, yoğun trafiğin aktığı

yol veya yollar.

MAINTAIN BAKMAK, MUHAFAZA ETMEK, DEVAM ETTİRMEK, İDAME

ETTİRMEK: Malzemeyi bozulmaktan, çürümekten ve aşınmaktan

korumak amacıyla, sistemli şekilde koruma ve bakım tedbirleri

almak.

MAINTAIN WATCH DİNLEME DURUMUNDA KALMAK: Belirli bir telsiz

frekansı üzerinde, devamlı dinleme yapmak.

MAINTENANCE KORUYUCU BAKIM: Bir tesisi (atölye, bina, yapı, yerüstü

tesisleri, su elektrik, hava gazı tesisatları veya diğer

gayrimenkulleri); tasarlanan maksat için, başlangıçtaki

durumunda veya planlanmış kapasite ve verimde, devamlı olarak

hizmette tutmak için, her gün yapılması gerekli periyodik

çalışmalar.

MAINTENANCE (MATERIAL) BAKIM (MALZEME): Bak. "maintenance".

MAINTENANCE AND REPAIR BRANCH BAKIM VE ONARIM KOLU: Bir mevki,

ordugah ve garnizondaki levazım, fenni ve sıhhi tesisler kısmının


bir kolu. Bu teşkilat; binaların, diğer inşaat, fenni ve sıhhi tesisler

ile bunlar dahilindeki eşyanın bakım ve onarımını yapar.

MAINTENANCE AREA BAKIM BÖLGESİ: Malzemeyi hizmete elverişli durumda

tutmak veya böyle bir duruma getirmek üzere, bir miktar bakım

faaliyetlerinin toplu olarak bulunduğu genel bir mevki.

MAINTENANCE CALIBRATION BAKIM AYARLAMASI: Deneme ve ölçme

teçhizatında meydana gelmiş herhangi bir değişiklik derecesini

meydana çıkarmak veya düzeltmek üzere, ayarlanmış test ve

ölçme teçhizatı kullanılarak yapılan çalışma.

MAINTENANCE CATEGORIES BAKIM KATEGORİLERİ: Bir bakım ve onarım

sistemi dahilinde, işin yapılması için gerekli imkan ve

kabiliyetlere, tesislere ve ustalık derecesine dayanan bir

isimlendirme. Bakım kategorileri; "base or depot maintenance"

(depo bakımı), "organizational maintenance" (birlik bakımı),

"field maintenance" (sahra bakımı) vesairedir. Ayrıca bu

terimlere bakınız.

MAINTENANCE CHECK BAKIM KONTROLU: Bir ana parça veya düzenin doğru

çalıştığından veya doğru takılıp kilitlendiğinden emin olmak için

yapılan yoklama (icabında, zaman, basınç, ısı, boyut vesaire


değerler, bunlara ait belirli bir ölçü değerleriyle kıyaslanır),

(servicing check) ile eş anlamlıdır.

MAINTENANCE COMPANY BAKIM BÖLÜĞÜ: Malzeme ve teçhizatın bakım

ve onarımı için teşkil ve teçhiz edilmiş bir birlik. Bu birlikler;

teknik hizmetlerden biri tarafından birliklere verilen ordu

malının bakım ve onarımı hususunda yetiştirilirler.

MAINTENANCE COMPLEX BAKIM SİSTEMİ: Bir üs veya faaliyet merkezinde

bakım görevlerini kontrol eden, yöneten ve yapan bakım işleriyle

meşgul büro ve müttefik karargah görevleri, bakım teşkilatı ve

bağlı tesislerinin topluca ifadesi.

MAINTENANCE CREW BAKIM GRUBU: Malzeme ve teçhizatın muayene,

bakım ve onarım işlerini yapmak üzere görevlendirilen personel

grubu.

MAINTENANCE DETACHMENT BAKIM MÜFREZESİ: Bir birlik veya taktik

komutanlığa ait malzeme ve teçhizatı muayene etmek, hizmete

hazırlamak ve onarımını yapmak üzere teşkil ve teçhiz edilmiş bir

müfreze.

MAINTENANCE ECHELON BAKIM KADEMESİ: Bakım safhalarını bölündüğü

kademelerden herhangi biri. Bak. "maintenance categories".


MAINTENANCE ENGINEERING BAKIM TEKNİĞİ: Bakım faaliyetlerinin

yürütülmesi için prensip konulması ve bakım programlarının

teknik ve idari denetlemesinin yapılması işi.

MAINTENANCE FLOAT BAKIM YEDEĞİ; BAKIM DEĞİŞTİRME STOKU (ORD.):

Hizmete elverişsiz teçhizatın derhal onarımı sahra bakımı faaliyet

merkezinde mümkün olamadığı zaman, bu gibi malzeme

kalemlerinin yenileri ile değiştirilmesi için tesislerde ve faaliyet

merkezlerinde depolanmalarına izin verilmiş nihai maddeler ve

malzeme aksamı.

MAINTENANCE INSPECTION BOARD BAKIM VE KONTROL FORMU: Hava

kuvvetleri tarafından kullanılan uçakların muayeneleri ile

onarımlarına ait bütün bilgileri kayda yarayan form.

MAINTENANCE KIT TAMİR TAKIMI (ORD.): Belirli tipte ve çalışır durumdaki

malzemenin onarımı için bir araya getirilen ikmal maddeleri,

yedek parçalar ve onarım parçaları topluluğu. Bu bakım, genel

olarak, özel surette yapılmış bir sandık veya kutu içinde bulunur.

MAINTENANCE OF EQUIPMENT TEÇHİZAT BAKIMI:

MAINTENANCE OF WAY YOL BAKIMI:


MAINTENANCE OFFICER BAKIM SUBAYI: Bir birlikteki malzeme ve teçhizatın

muayene ve onarımı ile görevli subay.

MAINTENANCE PARK BAKIM PARKI: Seyyar sahra bakım bölgesinin bir kısmı.

Araçlar bu kısım içinde denetleme ve muayeneye tabi tutulur,

hizmete hazırlanır ve onarılır.

MAINTENANCE PLAN BAKIM PLANI: Bir harekatın yapılmasından önce, bir

birliğin bakım subayı tarafından hazırlanan plan.

MAINTENANCE SHOP BAKIM ATÖLYESİ, BAKIM YERİ: Personel, aletler ve

malzeme de dahil olmak üzere, ikmal maddeleri ve teçhizatın

onarım, yenileştirme ve hizmete hazırlanmasında kullanılan

tesis. Bu tesis; birlik bakım atölyelerini, sahra ve bakım

fabrikalarını ve depo bakım tamir fabrikalarını içine alır.

MAINTENANCE SPECIFICATION ÖZEL BAKIM TALİMATI (TARİFNAMESİ): Yeni bir

malzeme kalemi için esas olan bakım anlayışını gerçek anlamda

ifade eden ve malzemenin geliştirilmesi veya imali sırasında

tespit edilmesi gereken özelliklerin bir listesi. Bakım şartnamesi,

normal olarak, küçük çapta geliştirme ihtiyaçların da,

malzemede bulunması istenen niteliklerin bir kısmı olarak, genel

şartnameye dahil edilir.


MAINTENANCE STATUS BAKIM DURUMU: 1. Teşkilatları, malzeme ve tesisleri,

gereğinde ek personel tahsisi suretiyle ve uzun boylu revizyon ve

onarımlara gerek kalmadan, asgari süre içinde kolaylıkla faal

duruma gelebilecek şekilde yeteri kadar personelle muhafaza ve

idame ettiren ve ihtiyari olarak uygulanmakta olan gayri faal

durum. 2. Fiilen hizmete elverişsiz durumda olan veya gerekli

hizmete hazırlama ya da onarımların tamamlanmasına kadar,

idari bakımdan, hizmete elverişsiz olarak sınıflandırılmış

malzemenin durumu.

MAINTENANCE SUPPLIES BAKIM İKMAL MADDELERİ: Harp silah ve

vasıtaları ile malzemenin bakımında kullanılan ikmal maddeleri.

Ayrıca bakınız: "replacement supplies" ve "replenishment

supplies".

MAINTENANCE SUPPORT BAKIM DESTEĞİ:

MAINTENANCE SUPPORT ITEM BAKIM DESTEK MADDESİ: Kullanılması bir bakım

iş emrine bağlı olan madde.

MAINTENANCE SUPPORT PLANBAKIM DESTEK PLANI: Askeri modelde bir

maddenin geliştirme safhasında veya ticari bir maddenin tedarik

safhası başında başlayıp geçirliği arasız olarak devam ettiren bir


plan. Askeri ihtiyaçları karşılayacak şekilde tadil edilmiş ticari

maddeler, bu tarif içine alınmak maksadıyla, askeri modelde bir

madde olarak telakki edilir. Plan; bir beyan şeklinde maddenin,

kullanılmasıyla ilgili bilgiyi verir, ve sahrada bakım desteği için

gerekli bütün unsurların zamanında hazır bulundurulmasını

tespit ve temin bakımından, lüzumlu belli başlı faaliyetlerin,

zaman bölümlü bir çizelgesini ortaya koyar.

MAINTENANCE UNIT BAKIM BİRLİĞİ: Bir birliğe ait teçhizatın, denetleme,

muayene, onarım ve bakımından sorumlu teşkilat.

MAINTENANCE VEHICLE BAKIM ARACI: Araçların bakım ve faaliyeti için lüzumlu

parça, teçhizat ve personeli taşıyan araç.

MAINTENANCE-IN-STORAGE DEPODAKİ BAKIM, DEPOLAMA BAKIMI: Depo

edilmiş vaziyetteki harp malzemesinin bozulmasına engel olmak

veya ıslah, yenileştirme ve büyük tadilatı icap ettirmeyen

arızalarını gidermek için yapılan bakım.

MAJOR BİNBAŞI: Rütbesi yüzbaşı (captain) dan büyük ve yarbay

(lieutenant colonel) den küçük olan ordu subayı.

MAJOR ACTIVITY ANA FAALİYET: Kara ordusu menajman bünyesinin belli başlı

bir görev tali bölümü. Her ana faaliyet; ayrı bir kara ordusu bütçe
tahsisini ve harekat ve bakım bütçe tahsisinin ana bölümlerinden

(bütçe programları veya bütçe tasarıları "budget projects") birini

uygular.

MAJOR ARMY COMMAND ANA KOMUTANLIK, ÜST KOMUTANLIK: Kara

Kuvvetleri Komutanlığı Karargahının birinci derece astı

durumunda olan ve bu karargahın yetkisi dahilinde kurulan Kara

ordusu sahra komutanlığı. Ana sahra ordusu komutanlığı (major

army field command) terimi yerine, tercihen, ana komutanlık

terimi kullanılacaktır.

MAJOR ARMY FIELD COMMAND ANA SAHRA ORDUSU KOMUTANLIĞI, ÜST

SAHRA ORDUSU KOMUTANLIĞI: Bak. "Major army command".

MAJOR ASSEMBLY ANA KOMPLE PARÇA: Özel bir kimliğe sahip müstakil cihaz.

Çalışmaya hazır vaziyette monte edilmiş, fakat bir nihai madde

veya komple malzemenin bir kısmı olarak kullanılmak veya buna

yerleştirilmek üzere hazırlanmış ana parçalar grubu. Ayrıca

bakınız: "end products".

MAJOR COMBINATION KOMPLE KOMBİNE MALZEME: Müstakil olarak

kullanılmaya imkan verecek malzemesi tamam, iki veya daha çok

komple malzemeden ibaret, bileşik bir cihaz.


MAJOR COMPONENT ANA AKSAM: Bak. "component".

MAJOR DISASTER BÜYÜK AFET, FELAKET: Sebep olduğu hasar, meşahhat veya

ıstırabın hafifletilmesinde, devlet ve mahalli hükümetlerin

gayretlerini ve mevcut kaynaklarını bütünlemek için, federal

hükümetin felaket yardımı (disaster assistance) yapmasını

gerektirecek önemde ve çapta olduğu veya olabileceği, C.

Başkanı tarafından kararlaştırılmış, su baskını, yangın, şiddetli

kasırga veya diğer bir afet. Ayrıca bak. "Domestic emergency".

MAJOR FIELD COMMAND ANA SAHRA KOMUTANLIĞI: Bak. "major army

command".

MAJOR FLEET BÜYÜK/ANA FİLO: Deniz Kuvvetleri harekat kuvvetlerinin, bazı

kıyı destek faaliyet merkezlerine sahip, belli başlı, daimi bir ast

birliği. Halen, bu tipten iki filo vardır: Pasifik Filosu (Donanması)

ve Atlantik Filosu (Donanması). Ayrıca bakınız: "Fleet. " .

MAJOR FRACTION THEREOF- ***'DEN BÜYÜK KÜSURU, *** VE KÜSURATI:

MAJOR GENERAL TÜMGENERAL: Rütbesi Tuğgeneral (brigadier general) den

büyük, Korgeneral (lieutenant general) den küçük kara ordusu

subayı .
MAJOR ITEM KOMPLE MALZEME: Tedarikinden sorumlu teknik sınıf veya

makam tarafından ayrı ayrı sınıflandırılan mekanik veya

elektronik bir malzeme veya malzemeler grubu. Komple

malzemenin imali uzun zaman ihtiyaç gösterir. Mesela; komple

telsiz cihazı, top vesaire. Ayrıca bakınız: "end item".

MAJOR ITEM OF EQUIPMENT BÜYÜK ÖNEMLİ ANA MALZEME:

MAJOR ITEM STATUS REPORT KOMPLE MALZEME DURUM RAPORU:

MAJOR JOINT EXERCISES BÜYÜK MÜŞTEREK TATBİKATLAR: Kuvvetlerden birinin

teşebbüsü ve diğer bir veya daha çok kuvvetin iştirakiyle yapılan

büyük ölçüde, müşterek manevralar. Ayrıca bakınız: "joint

exercise".

MAJOR MEDICAL ASSEMBLAGE KOMPLE SEFERİ SIHHİ MALZEME: Bir

denizaşırı sevkiyat (gönderme) kodu ile tanınan sıhhi ikmal

maddeleri ve sıhhiye malzemesi topluluğu.

MAJOR NATO COMMANDERS BÜYÜK NATO KOMUTANLARI: Büyük NATO

komutanları; Atlantik Müttefik Yüksek komutanı, Avrupa

Müttefik Yüksek Komutanı ve kanal bölgesi Müttefik Baş

Komutanıdır. Ayrıca bak. "commander (s) ", "Major Subordinate


Commanders", "Principal Subordinate Commanders",

"Subordinate Area Commanders".

MAJOR NUCLEAR POWER BÜYÜK NÜKLEER GÜÇ: Diğer tüm ülkelere

nükleer ciddi bir tehdit oluşturmaya muktedir bir nükleer saldırı

kuvvetine sahip herhangi bir ülke.

MAJOR PORT ANA LİMAN: Açık deniz gemilerinden ayda 100.000 ton mal

boşaltacak tesisleri, teçhizatı ve iki veya daha çok palamar yeri

bulunan bir liman. Bu tip limanlar muhtemel nükleer

hedeflerden sayılacaktır. Ayrıca bakınız: "port".

MAJOR REPAIR BÜYÜK ONARIM: Yenileştirmeyi, birçok parçaların

değiştirilmesini veya özel aletler kullanılmasını gerektiren

onarım işleri.

MAJOR SECONDARY ITEM İKİNCİ DERECEDE ANA MALZEME, İKİNCİ

DERECEDE ANA MADDE: Birim maliyeti, envanter yatırım ve yıllık

sarfiyat bakımından büyük önem taşıyan ve kara kuvvetleri

teknik karargahı seviyesinde analiz ve incelemeye ihtiyaç

gösteren bir madde.

MAJOR SUBORDINATE COMMANDERS BÜYÜK TALİ KOMUTANLIKLAR:

Belirli bir coğrafi bölge veya işlev için SACEUR ve SACLANT'a


çalışmalarından sorumlu olan, NATO komutanlıklarına tahsis

edilen isimdir. Ayrıca bak. "Major NATO Commanders; Principal

Subordinate Commander; Subordinate Area Commander".

MAJOR SUBSYSTEM ANA TALİ SİSTEMİ: Bir silah sisteminin çalışma

bütünlüğü için esas olan ana işletme parçası. Örneğin; motor

hariç uçak, sevk düzeni, silahlar, güdüm ve muhabere sistemi

gibi.

MAJOR WATER TERMINAL ANA SU TERMİNALİ: Çok sayıda geminin büyük

yük iskeleleri veya boşaltma ve yüklemeye elverişli demirleme

yerlerinde, aynı zamanda demirleyebileceği tesisleri bulunan bir

su yolu terminali. Büyük su yolu terminalleri; demiryolu,

karayolu, hava ve iç su ulaştırma şebekelerine yakın ve nispeten

geniş bir sahayı içine alan, muhafazalı kıyı sularında bulunur.

Faaliyet alanı böyle bir yerin muhtemel bir nükleer hedef olarak

alınabileceği göz önüne alınarak düzenlenir. Ayrıca bakınız:

"water terminal".

MAJOR WEAPON SYSTEM ANA SİLAH SİSTEMİ: Askeri acil durum, kritiklik

veya kaynak ihtiyaçları nedeniyle Savunma Bakanlığı tarafından,

ulusal çıkarlar açısından hayati olduğu belirlenen, sınırlı sayıdaki

sistemler veya alt sistemlerden biri.


MAJOR-CALIBER WEAPON BÜYÜK ÇAPLI SİLAH: Çapı 12 inç ve daha büyük

olan kıyı topu. Ayrıca bak. milletler için ciddi bir tehlike

arzedebilecek nükleer "primary armament".

MAKE SAFE EMNİYETLİ HALE GETİRME: Sistemin işlevini tamamen önlemek

veya engellemek için yapılması gerekli bir veya daha fazla

faaliyet. ("dearm", "disarm" ve "disable" kelimeleri ile aynı

anlamı taşır.) Yapılması gerekli faaliyetler arasında şunlar vardır:

1. Emniyete al (mandal veya kilit gibi emniyet aygıtları); 2.

Bağlantıyı sök (hortumlar. bağlantılar, akü ve piller); 3. Sıvı boşalt

(akümülatörler, rezervuarlar); 4. Çıkart veya sök (başlatıcı, fünye,

detonatör gibi patlayıcı aygıtlar.)

MAKE UP MAKET, TAKLİT MODEL:

MALARIA SURVEY MALARYA ARAŞTIRMASI: Bir topluluk içinde malaryanın

yayılma derecesini tespit için, genel olarak, dalak ve parazit

indekslerinden faydalanmak suretiyle yürütülen bir inceleme.

MALFUNCTION ARIZALI ÇALIŞMA: Herhangi bir parçanın kusurlu ve tutukluk

meydana getirecek şekilde çalışması. Cephanenin, normal olarak

ve umulduğu gibi patlamaması hali veya bir paraşütün gerektiği

şekilde açılmaması da, arızalı çalışma meydana getirir.


MALICIOUS KİNDAR, KÖTÜ NİYETLİ, ŞİRRET:

MALINER YALANDAN HASTALANMAK, TEMARUZ ETMEK: İşten veya

vazifeden kaçmak için, kendini yalandan hasta göstermek.

MALINGERER YALANDAN HASTA: Bak. "maliner".

MALTREAT HIRPALAMAK, FENA MUAMELE ETMEK:

MAN MOVABLE İTİLEREK TAŞINAN MALZEME, ÇEKİLEREK GÖTÜRÜLEN

MALZEME: Kısa mesafeler dahilinde, mekanik yardım olmaksızın,

münferit erler tarafından, yedekte veya kızakla çekilen veya

yuvarlanan; fakat, fertler tarafından, taşınmasına boyutu, ağırlığı

veya biçimi engel olan ikmal maddeleri veya teçhizat. En çok

ağırlık, fert başına, 425 pound (191 kilo) dur. Mesela; 55

galonluk benzin bidonu.

MAN PORTABLE İNSAN TARAFINDAN TAŞINAN: İnsan tarafından taşınmaya

muktedir malzeme. Terim bilhassa aşağıdakileri nitelemek için

kullanılabilir: a. Münferit, mürettebatla veya ekiple kullanılan

malzemenin ana parçası olarak, görevleri icabı, yaya erler

tarafından taşınması gereken ikmal maddeleri kalemleri veya

teçhizat. Azami ağırlık sınır yaklaşık 14 kilogramdır (31 pound). b.


Kara mayın harbinde, bir kişi tarafından normal görevlerini

aksatmadan, uzun mesafe taşınabilecek teçhizat.

MAN POWER İNSAN GÜCÜ: Kara ordusunda mevcut veya ihtiyaç duyulan,

erkek ve kadın miktarı ile ifade edilir, personel mevcudu. Ayrıca

bakınız: "man power requirements; man power resources".

MAN POWER AUTHORIZATION VOUCHER İNSAN GÜCÜ KULLANMA DİREKTİFİ:

Kara Kuvvetleri Komutanlığı tarafından üç ayda bir yayınlanan ve

bir komutanın kullanabileceği ücretli sivil personel miktarı ile

birlik kuruluşlarında kullanılabileceği askeri personel miktarını

sınırlayan direktif.

MAN POWER CONTROL İNSAN GÜCÜ KONTROLÜ: İnsan gücü (manajmanının)

idaresinin, insan gücü tedarik ve tevzii ile meşgul olan yönleri

hariç tutulursa, insan gücü kontrolü ile insan gücü (Manajmanı)

idaresi eşanlamlı terimlerdir. Ayrıca bakınız: "man power

management".

MAN POWER MANAGEMENT İNSAN GÜCÜ İDARESİ: Eldeki insan gücünün en

ekonomik ve verimli şekilde kullanılmasını temin etmek için

kullanılan insan gücü kontrol vasıtaları. Asker ve sivil insan gücü

mevcutlarının; görevlere veya emir ve komuta durumuna göre,


insan mevcudu ve bütçe tahditleri, insan gücü ihtiyaçlarının

tespiti, asker ve sivil insan gücü kullanma yetkilerinin tahsis ve

kontrolü, insan gücü kullanma kıstaslarının geliştirilmesi ile

ahenkli olarak planlanması ve programlanmasını içine alan bir

personel görevi. Bu personel görevi; bir sivil personel idaresi

olan sivil personel tedarik ve görevlendirmeyi içine almaz. Ayrıca

bakınız: "manpower control".

MAN SPACE İNSAN TAŞIMA HACMİ: Kara ve Deniz araçları ile taşıt uçaklarının

muharebe kapasitelerini tespite yarayan ve şahsi teçhizatı ile

birlikte, bir erin ihtiyacını esas alan yer ve ağırlık faktörü. Erin

ağırlığı 222-250 pound (100-112.5 kg), işgal edeceği saha 13.5 fit

küp (0.38 m³) olarak kabul edilir. Ayrıca bakınız: "boat space".

MAN TRANSPORTABLE İNSAN TARAFINDAN NAKLEDİLEBİLİR MALZEME: Genel

olarak tekerlekli, paletli veya hava araçlarında taşınan ve bu

araçlar üzerinde veya dışında kullanılan; fakat, bir veya daha çok

kimse tarafından, sınırlı mesafeler (100-500m) dahilinde, zaman

zaman taşıma imkanı verecek tertibatı bulunan ikmal maddeli

kalemleri veya teçhizatı. Azami ağırlık sınırı, ortalama 65 pound

(30 kg) dır.

MAN-HOUR İŞ SAATİ: Normal bir insanın bir saatte yapabileceği iş.


MANAGED COSTS (PROGRAMMED COSTS) PROGRAMLANMIŞ GİDERLER:

MANAGEMENT İDARE: Sorumlulukları yerine getirmek amacıyla, amaçları

ortaya koyma ve elde etme işlemi. İdare, planlama,

teşkilatlandırma, yönlendirme, koordine etme, kontrol, insan

kullanımını değerlendirme, para, malzeme ve görevleri yerine

getirmek için gerekli kolaylık tesisleri gibi sürekli faaliyetleri

içerir. İdare komutanın yapısında bulunur. Ancak komutanı geniş

yetkisi ve sorumluluğunu içermez.

MANAGEMENT ANALYSIS MANAJMAN ANALİZİ: Manajman değerlendirme

sistemlerinin analizi.

MANAGEMENT AND CONTROL SYSTEM (MOBILITY) İDARE VE KONTROL

SİSTEMİ (HAREKET): Hareket sisteminin bir kısmı ya da yakınen

ilgili olan, taşınacak ihtiyaçları belirleyen, yük taşıyıcı kaynakları

elde edip tahsis eden veya yük taşıyıcı araçları yönlendiren

teşkilatlar ve/veya faaliyetlerin unsurları.

MANAGEMENT AND SUPPORT MANAJMAN (İDARE) VE DESTEK: Genel

araştırma ve geliştirme faaliyetleri için gerekli tesis veya

çalışmayı destekleme maksadına yöneltilmiş araştırma ve

geliştirme faaliyetini içine alır. Deneme atış alanları, askeri


inşaat, laboratuar bakım desteği, deneme uçak ve gemilerinin

faaliyet ve bakımı da bunun içine girer.

MANAGEMENT BY EXCEPTION İSTİSNALI MANAJMAN, İSTİSNALI İŞLETMECİLİK:

Bir tesis içinde her seviyedeki idarecinin, kendi sorumluluğu

çerçevesine giren bir yetkiyi kullanma şekli. MANAGEMENT OF

ITEMS SUBJECT (TO REPAIR CMISTR) SYSTEM: TAMİRİ KABİL

MALZEME (MATAP):

MANAGEMENT SUPPORTING DATA SYSTEM MANAJMANI DESTEKLEYEN

BİLGİ SİSTEMİ: Manajman ve idari görevleri desteklemek üzere

kayıtlar tutan; bilgi, makine çözümleri veya esaslar veren bilgi

sistemi veya tali sistemleri. Manajmanı destekleyen bilgi

sistemleriyle direkt olarak ilgili veya tamamlayıcı bir unsur

durumunda bulunmaları halinde, kaynak bilgi otomasyon, bilgi

gösterme ve benzeri tali sistemler de buna dahil edilir. İleri

matematik ve benzeri etütleri içine alan eğitim veya öğretim

maksatlarıyla kurulmuş bilgi sistem veya tali sistemleri,

manajmanı destekleyen sistemler olarak telakki edilir.

MANAGEMENT SYSTEM MANAJMAN (İDARE) SİSTEMİ, İŞLETME SİSTEMİ: Bir

birlik veya teşkile ait işlerin planlanmasında, tertiplenmesinde,

idaresinde, koordine edilmesinde ve kontrolünde, bir komutan


veya idareci tarafından, bir bütün halinde kullanılan işlemler,

usuller, prensipler, tatbikat ve personel grubu.

MANAGER İDARECİ, İŞLETMECİ, YÖNETİCİ: Bir tesise ait işlerin

planlanmasına, düzenlenmesine, koordine ve kontrol edilmesine

nezaret eden kimse.

MANAGERIAL YÖNETİMSEL:

MANDATORY MECBURİ, ZARURİ: Komut veya emir ile istenilen, muhakemeye

meydan vermeden, yapılması istenen. Mesela; verilen bir emrin

yerine getirilmesi mecburidir. (a directive is mandatory) .

MANDATORY RECOVERABLE ITEM KURTARILMASI MECBURİ MADDE,

KURTARILMASI ZARURİ MADDE: Onarım ve bakımla

kurtarılabilecek durumda bulunan ve kurtarılması mecburi olan

bir madde.

MANEUVER MANEVRA: 1. Gemi, kıta, malzeme veya ateşi düşmana nazaran

daha elverişli bir duruma getirmek için yapılan hareket. 2.

Denizde, havada, karada veya harita üzerinde, harbi takliden

yapılan taktik tatbikat. 3. Bir gemi, hava aracı veya kara aracının

istenilen hareketleri yapacak şekilde çalıştırılması. 4. Görevi

yerine getirmek için, savaş alanında kuvvetlerin, düşmana göre


avantajlı bir durum elde etmek amacıyla, ateş veya ateş

potansiyeli ile birlikte hareket ederek kullanılması. Ayrıca

bakınız: "command post exercise", "exercise", "field exercise".

MANEUVER UNIT MANEVRA BİRLİĞİ: Bir taktik harekatta, bir birlik olarak

manevra yapan kıta veya kıtanın bir kısmı.

MANEUVERING AREA MANEVRA BÖLGESİ (ABD SAVUNMA BAKANLIĞI,

SAVUNMA KURULU): Hava alanının kalkış, iniş ve ilgili

manevralarda kullanılan kısmı. Ayrıca bakınız: "aircraft

marshaling area".

MANEUVERING AREA (NATO) MANEVRA BÖLGESİ: Hava alanında apronlar

hariç, uçakların kalkış ve inişleri ile ilgili yer üzerindeki

hareketlerinde kullanılan kısım. Ayrıca bakınız: "aircraft

marshaling area".

MANEUVERING ELEMENT MANEVRA UNSURU, MANEVRA ELEMANI: Bak.

"maneuvering force".

MANEUVERING FLIGHT UÇAĞIN PERSPEKTİF GÖRÜNÜŞÜ: Bir uçağın perspektif

görünüşü. Bu vaziyet; uçağın ne düz ne de yatay olan uçuş

vaziyetidir, ki tamamen tırmanma, dalma, eğilme, dönme veya


bunların müştereken yapılması gibi bütün hareketleri içine alır.

Buna "perspective view" da denir.

MANEUVERING FORCE MANEVRA KUVVETİ: Bir muharip birliğin, bir taarruz

hedefini, düş mana nazaran daha elverişli bir mevzie intikal

suretiyle ele geçirme imkanı arayan unsuru. Buna "maneuvering

element" ve "mass of maneuver" de denir.

MANEUVERING REENTRY VEHICLE MANEVRA YAPABİLİR ATMOSFERE DÖNÜŞ

ARACI: Atmosfere dönüş safhasında, önceden planlanmış uçuş

manevraları yapmaya muktedir bir atmosfere dönüş aracı.

Ayrıca bakınız: "multiple reentry vehicle, multiple independently

targetable reentry vehicle, reentry vehicle".

MANEUVERING TARGET MÜTEHARRİK EĞİTİM HEDEFİ: Hareket eden kıta, araç,

gemi veya uçaklarla ateş etmede meleke kazanmak için eğitimde

kullanılan müteharrik hedef.

MANGROVE SWAMP TROPİK BİTKİLERİ İHTİVA EDEN BATAKLIK:

MANIFEST MANİFESTO: Bir mahale taşınan yolcuları ve emtiayı ayrıntıları ile

açıklayan belge.

MANIFEST RECAPITULATION- MANİFESTO İCMALİ: Gemideki yükü boşaltma

limanlarına ve her sipariş sahibine ait yük tiplerine göre


özetlenen (Army Ocean Recapitulation" Açık Deniz

Manifestosu") ve (summary of cargo "yük toplamı") 'ndan ibaret

bir doküman. Bak. "supply manifest".

MANIPULATIVE DECEPTION Bak. "Electronic warfare".

MANIPULATIVE ELECTRONIC DECEPTION HİLELİ ELEKTRONİK ŞAŞIRTMA: Dost

elektromanyetik radyasyonların, yabancı bir milletin bunları

tahlil suretiyle elde edebileceği bilgilere yanlış bir anlam

verilerek kullanılması. Ayrıca bakınız: "electronic deception",

"imitative electronic deception".

MANNER OF PERFORMANCE RATING VERİM DERECELENDİRME ŞEKLİ, İŞ

DERECELENDİRME ŞEKLİ:

MANNING DETAIL TOP MÜRETTEBATI: Bir topun hizmetini gören mürettebat.

Bu mürettebat; bir top çavuşu (chief of section), top numara

erleri (gun squad) ve cephane erleri (ammunition squad) 'nden

ibarettir.

MANNING LEVEL PERSONEL SEVİYESİ: Tedarik, para vesair faktörlerin sınırlı

olması yüzünden personel mevcudundaki azaltma sebebiyle,

normal kadro mevcutlarına karşılık kabul edilmiş personel

tavanı.
MANNING TABLE BİRLİK PERSONEL ÇİZELGESİ: Bir birlikteki personelin isim,

rütbe ve görev yerlerini gösterir çizelge.

MANPOWER MANAGEMENT SURVEY İNSAN GÜCÜNÜ İDARE ARAŞTIRMASI:

İşlevin mevcut veya önerilen insan gücü teşkilinde, geçerlilik ve

idari verimliliğin saptanması gibi pratik hususlar ve uzman bilgisi,

insan gücü ayarlaması ve tecrübeden faydalanan bir işlevsel

alanın sistematik değerlendirmesi.

MANPOWER REQUIREMENTS İNSAN GÜCÜ İHTİYAÇLARI: Teşkilatların belirli iş

yüklerini yerine getirmek için gerekli mevcut insan kaynakları.

MANPOWER RESOURCES İNSANGÜCÜ KAYNAKLARI: (Servislerin)

kuvvetlerin insangücü ihtiyaçlarında kullanılabilecek mevcut

insan kaynakları.

MANPOWER SCALING GUIDE İNSAN GÜCÜ AYARLAMA KILAVUZU: Karşılaşılan

iş yoğunluğuna bağlı olan bir değişken halinde insangücü

ihtiyaçlarını ifade eden insangücü idare standartları ya da

rehberi.

MANTA YÜK ÖRTÜSÜ: Hayvan yükleri için örtü olarak kullanılan branda

bezi.

MANTLE ÖRTÜ, GÖMLEK, ÖRTEN ŞEY:


MANUAL EL KİTABI: Genel askeri konular veya bir ya da birkaç konu

hakkında bilgi veren kitap veya broşür.

MANUAL FOR COURT-MARTIAL ASKERİ MAHKEMELER EL KİTABI: ABD Kara

ordusunda işlenen suçların muhakeme usulünü ve bu suçların

karşılığı cezaları gösteren kitap.

MANUAL OF ARMS SİLAHLARIN TUTULUŞ ŞEKLİ, SİLAHLARI TUTUŞ ŞEKLİ:

Bak. "manual".

MANUAL TRACKING EL ÇARKI İLE HEDEF TAKİBİ: Bir hedefi el çarkları ile

takip usulü.

MANUFACTURE İMAL, SINAİ MAMULAT: Makina ile mamul hale getirilmiş

eşya.

MANUFACTURER'S PART NUMBER İMALATÇI PARÇA NUMARASI, FABRİKA

PARÇA NUMARASI: Bir parçaya, tali komple parçaya

(subassembly) veya komple parçaya (assembly), imalatçı

tarafından verilen tanıtma numarası veya sembol.

MANUFACTURING COST İMALAT MALİYETİ:

MANUFACTURING EXPENSE İMAL MASRAFI:

MANUSCRIPT MAP BASKIYA HAZIR HARİTA: Bak. "map compilation".


MANY (RAID SIZE) ÇOK (TAARRUZ EBADI): Bir hava durdurma görevinde, 8 veya

daha fazla sayıda uçak kullanmak. Ayrıca bakınız: "few (raid size)

".

MAP HARİTA: Dünya veya diğer gezegenlerin kısmi veya tüm olarak

yüzey özelliklerinin, doğal ve yapma yönleri ile, belirli bir ölçeğe

göre, genellikle düz bir yüzeyde grafik olarak gösterilmesi. Ayrıca

bakınız: "administrative map", "artillery map", "battle map",

"cadastral map", "chart index", "contour map", "chart series",

"control map", "chart sheet", "hypsographic map", "controlled

map", "index map", "general map", "intermadiate map", "large

scale map", "line route map", "meractor chart", "map chart",

"photo map", "map index", "map series", "plane table map",

"map sheet", "plot map", "medium scale map", "provisional

map", "operation map", "regional chart", "planimetric map",

"semitant colled map", "sky map", "situation map", "small-scale

map", "strategic map", "spot map", "target chart", "tactical

map", "topographic map", "traffic map", "traffic circulation

map", "weather map".

MAP CHART SAHİL KROKİSİ, MÜŞTEREK KARADENİZ HARİTASI: Müşterek bir

kara-deniz bölgesinin; kara sahasında bir kara haritasına, deniz


sahasında bir deniz haritasına ait nitelikleri kullanarak, askeri

harekat, özellikle amfibik hareketçinin en çok fayda sağlayacak

özel niteliklerle temsil edilmiş şekli. Ayrıca bakınız: "map".

MAP CODE HARİTA KODU: Bir harita üzerindeki yerleri belirtmek için

kullanılan kod.

MAP COMPILATION HARİTA ORİJİNALİ: Nihai tersim ve basım işleri için

hazır olan haritada gösterilecek lüzumlu bilgileri havi kanova.

MAP CONVERGENCE HARİTA YAKLAŞIMI: Bir harita veya şemada, bir

meridyenin diğerine doğru eğim gösterdiği açı. Ayrıca bakınız:

"convergence".

MAP COORDINATE CODE HARİTA KOORDİNAT KODU: Bir harita üzerindeki

noktaların mevkilerini tayin etmek için tatbik edilen gizli kod

usulü. Bu usul ile, istenilen noktanın gizli hatlara veya yardımcı

noktalara olan mesafesi bulunarak bu noktanın mevkii tayin

edilir.

MAP COURSE HARİTA ROTASI: Harita üzerinde, bir kara veya hava kuvveti

tarafından takip edilen veya takip edilecek yolu gösterir çizgi.

MAP DATA HARİTA ESASLARI: Harita yapmada kullanılan veya çizilmiş bir

harita üzerinde mevcut olan bilgiler. Bir atış planından veya hava
raporundan elde edilen topçu atış esasları, harita esaslarına bir

örnek teşkil eder.

MAP DECLINATION HARİTA SAPMASI: Herhangi bir noktada, grid kuzeyi

hattı ile manyetik kuzey hattı arasında kalan açı. Ayrıca bakınız:

"declination constant".

MAP EXERCISE PLAN TATBİKATI, HARİTA TATBİKATI: Muharebe durumları harita

üzerinde gösterilmek ve safhaları harita üzerinde halledilmek

suretiyle idare edilen taktik veya stratejik tatbikat.

MAP INDEX HARİTA İNDEKSİ: Harita serilerinin aralarındaki ilişkiyi,

kapsamlarını, mevcudiyetini ve seri hakkında daha detaylı bilgi

edinmek üzere tasarlanmış grafik anahtar. Ayrıca bakınız: "map".

MAP K HARİTA K EMSALİ, HARİTA KAT SAYISI: Bir atış planının ölçeği ile

kullanılmakta olan mesafe cetveli ölçeği arasındaki farkın

düzeltilmesinde faydalanılan nisbi emsal.

MAP MANEUVER HARP OYUNU: Muhasım kuvvetler askeri harekatının harita

üzerinde idare edildiği tatbikat şekli. Askeri birlik ve teşkiller

işaret ve sembollerle temsil edilir ve kıtaların arazi üzerindeki

manevraları, işaret ve semboller hareket ettirilmek suretiyle

belirtilir.
MAP MATCHING GUIDANCE HARİTA İLE GÜDÜM: Bir füze veya uçuş halindeki

aracı; rota arazisi üzerinde evvelce yapılmış bir keşif uçuşuyla

elde edilen ve füze veya aracı uçuş esnasında altındaki araziden

alınacak radar ekolarına kendisi uydurması suretiyle sevk için

faydalanılan bir radarskop film vasıtasıyla güdüm.

MAP MEASURER KÜVİMETRE: Küçük bir tekerlek veya makara ile kadrandan

ibaret alet. Küçük tekerlek, harita üzerinde bir noktadan diğer

noktaya kadar döndürülerek yürütülür, ve bu iki nokta arasındaki

mesafe kadranda okunur.

MAP ORIENTATION HARİTAYI YÖNÜNE KOYMA: Bir haritadaki kuzey hatları

hakiki kuzey istikametine gelecek şekilde döndürülmek suretiyle,

bir haritanın yönüne konması.

MAP PLANE HARİTA PROJEKSİYON DÜZLEMİ: Üzerinde bir bölgenin

planimetrisi ve rölyefi geçirilmiş yatay bir satıh.

MAP PROBLEM HARİTA MESELESİ: Araziye çıkmadan ve yalnız harita

üzerinde verilecek taktik bir meseleye ve haritadaki arazi

tafsilatına göre hal ve idare edilen tatbikat meselesi.

MAP PROJECTION HARİTA PROJEKSİYONU: Bak. "projection".


MAP READING HARİTA OKUMA: Bir haritada gösterilen bilgileri okuyup anlama

sanatı. Memleketin coğrafi durumunu, belirli noktaların

mevkilerini, kıtaların yerlerini vesaireyi bulmak üzere, bir harita

üzerinde görülen teferruatın ayırt edilmesi.

MAP RECONNAISSANCE HARİTA KEŞFİ, HARİTA MÜTALAASI: Taktik bir plan

veya manevranın hazırlanması için gerekli bilgileri elde etmek

üzere, bir harita üzerindeki yol, orman ve su yolları gibi arazi

tafsilatının incelenmesi.

MAP REFERENCE HARİTA REFERANSI, PLAN REFERANSI: Dünya üzerindeki bir

noktanın yerini, haritada yeri belli olan bir noktaya, genel olarak

bir grid veya enlem-boylam şebekesine bağlı olarak tanımlama

vasıtası.

MAP REFERENCE CODE HARİTA MÜRACAAT KODU: Esas itibariyle, haritalara

ait grid koordinatları ile diğer bilgilerin kodlanmasında kullanılan

bir kod sistemi. Bu kod rakamların kriptolanması gereken

hallerde, arzu edilirse, diğer maksatlar içinde kullanılır.

MAP SCALE HARİTA ÖLÇEĞİ: Bir harita üzerindeki mesafe ile arazi üzerindeki

mesafe arasında, bir orantı ile ifade edilen münasebet: 1: 25.000

veya 1/25.000 (harita üzerindeki bir metre, arazide 25.000


metre). Büyük ölçekli harita daha küçük bir sahayı kaplayan

haritadır. (1/25.000 harita 1/100.000 haritadan daha büyük

ölçeklidir.

MAP SERIES HARİTA SERİLERİ: Genellikle küçük ölçekli ve kartografik

özellikleri olan ve yapan teşkilat tarafından her sayfasının uygun

olarak, aynı seriye bağlı olduğuna dair tanımlandığı bir grup

harita ve şemalar.

MAP SHEET HARİTA SAYFASI: Kendi başına yeterli, ya da bir serinin parçası

olan tek bir harita veya şema. Ayrıca bakınız: "map".

MAP SUBSTITUTE HARİTA MUADİLİ: Bir harita için lüzumlu ve sıhhatli esaslar

temin edilmediği zaman, harita yerine kullanılmak üzere acele

hazırlanmış, geniş sahaları kaplayan hava fotoğrafları, foto

harita, mozaik ve geçici haritalar.

MAP TEMPLATE PLAN MÜŞİRİ: Bak. "map templet".

MAP TEMPLET PLAN MÜŞİRİ: Belirli boyutta grid karelerine taksim edilmiş olan

ve nokta tarifinde kullanılan ince şeffaf levha. Buna (map

template) de denir.

MAP-CHART SHEET HARİTA PAFTASI: Tek başına veya herhangi bir seriye

dahil haritaların bir tek kağıt üzerindeki tek şekli.


MAPPING HARİTA YAPMAK, HARİTA YAPIMI: Harita için bilgi temin etme ve

bu bilgilere dayanarak harita yapma işlemi.

MAPPING CAMERA HARİTA HAVA FOTOĞRAF MAKİNASI: Harita yapmakta

kullanılan hava fotoğraflarını çeken fotoğraf makinesi. Bu

makina; fotoğrafların belirli aralıklarla çekilmesini ve çekilen

fotoğrafların birbirine bindirilmesini temin için, genellikle yarı

otomatik olarak çalışır. Bak. "air cartographic camera".

MAPPING PHOTOGRAPHY HARİTA FOTOĞRAFÇILIĞI: Harita yapımı ile

görevli hava fotoğrafçılığı. Ayrıca bakınız: "photography".

MARCH YÜRÜMEK: Verilen bir emirle, devamlı ve muntazam şekilde

yürümek.

MARCH COLLECTING POST YÜRÜYÜŞTE HASTA VE YARALI TOPLANMA YERİ:

Yürüyüşe devam edemeyecek halde olan hasta ve yaralılardan,

sıhhi yardıma muhtaç olanları, tedaviye tabi tutulmak üzere,

gerideki sıhhi tesislere göndermek için, yürüyüş güzergahı

üzerinden seçilen bir toplanma yeri.

MARCH COLUMN YÜRÜYÜŞ KOLU: Tek bir kıta intikali için aynı yoldan

faydalanan bütün unsurlardan ibarettir.

MARCH CONTROL POINTYÜRÜYÜŞ KONTROL NOKTASI: Bak. "control point".


MARCH DISCIPLINE YÜRÜYÜŞ DİSİPLİNİ: Yürüyüşte; özellikle, düzen,

mesafe, yürüyüş hızı ve korunma ile ilgili talimatın tatbik ve ifa

edilmesi.

MARCH GRAPH YÜRÜYÜŞ GRAFİĞİ: Belirli bir zamanda, bir yürüyüş birliği

tarafından seçilen veya seçilmesi gereken yolu gösterir şema.

Bunun için, kareli bir kağıt kullanılır ve bunda, dikey hatlar

mesafeyi, yatay hatlar da zamanı gösterir. Yürüyüş grafikleri;

yürüyüş planlarının hazırlanmasına da ve kontrolünde kullanılır.

Buna şimdi (road movement graphic) denilmektedir.

MARCH IN REVIEW TÖREN YÜRÜYÜŞÜ: Bir geçit resminde, kıta ve

araçların, töreni kabul eden kimsenin önünden geçişi.

MARCH MAINTENANCE YÜRÜYÜŞTE BAKIM: Sahrada ve yürüyüşlerde, araç ve

teçhizatta yapılan bakım ve onarım. Bu bakım, bakım

kategorisine dahil olmayıp, ihtiyaca göre yapılan bir bakımdır ve

belirli zaman bakımından (scheduled maintenance) farklıdır.

Buna (operating maintenance) veya (during operation

maintenance) da denir.

MARCH ORDER MEVZİ DEĞİŞTİRME: Muharebe için hazırlanmış bir topu veya

teçhizatı, yürüyüş durumuna geçirmek için verilen komut.


MARCH OUTPOST YÜRÜYÜŞ İLERİ KARAKOLU: Yürüyüş esnasındaki bir molada,

birliğin düşman baskılarına karşı korunması için alınan ileri kol

tertibatı.

MARCH RECONNAISSANCE YÜRÜYÜŞ KEŞFİ: Bir yürüyüş esnasında;

gözetleme postaları için muhtemel yerleri, yürüyüş yolunu ve

düşmanın muhtemel hareketlerini komutana bildirmek için

yapılan keşif.

MARCH SCHEDULE YÜRÜYÜŞ ZAMAN ÇİZELGESİ: Kıta ve araçların

hareketleri esnasında, muhafaza edecekleri yürüyüş süratini ve

her çeşit molaları gösteren çizelge.

MARCH SERIAL YÜRÜYÜŞ GRUBU: Bak. "serial".

MARCH TABLE YÜRÜYÜŞ CETVELİ: Bak. "road movement table".

MARCH UNIT YÜRÜYÜŞ BİRLİĞİ: Tek bir komutanın emri ile harekete geçen ve

duran birlik. Yürüyüş birliği, normal olarak, manga, kısım, takım,

bölük veya batarya gibi küçük birliklerden birine tekabül eder.

MARCHING FIRE YÜRÜRKEN ATEŞ: Bak. "assault fire".

MARGIN HARİTA DIŞI: Kartografide, harita veya şemanın dışında kalan

bölge.
MARGINAL COST SINIRSAL MALİYETLER (YANİ MALİYETLER):

MARGINAL DATA KENAR BİLGİLERİ: Bir harita, şema veya fotoğrafın kenarına

yazılan veya basılan bilgiler. Bu bilgiler, harita, şema veya

fotoğrafın doğru okunması için bilinmesi gereken, teknik

mahiyetteki, teferruatı verir.

MARGINAL INCOME DEĞİŞİR: Değişen maliyetler dolayısıyla artan gelir.

MARGINAL INFORMATION Bak. "marginal data".

MARGINAL WEATHER NORMALİN DIŞINDA HAVA ŞARTLARI: İşlem

sınırlamaları gerektirecek şekilde, askeri harekatın normal

yürümesini etkileyecek, ters hava koşulları. Ayrıca bakınız:

"Adverse weather". MARINE AIR COMMAND AND CONTROL

SYSTEM: DENİZ PİYADELERİ HAVA KOMUTA VE KONTROL

SİSTEMİ: Diğer sınıflarla hava harekatlarını koordine etmek ve

belirli bir bölgedeki hava harekatlarını komuta, koordine ve

kontrol etme vasıtaları ile taktik hava komutanına yardımcı olan

bir ABD Deniz piyadesi hava komuta ve kontrol sistemi. Elle

kontrolden yarı otomatik kontrole kadar imkan ve kabiliyeti haiz

elektronik muhabere teçhizatı bulunan komuta ve kontrol

teşkilatlarından oluşur.
MARINE AIR CONTROL SQUADRON DENİZ PİYADESİ HAVA KONTROL FİLOSU:

Düşman uçakların tespiti ve durdurulması ve destek görevlerinin

yürütülmesinde dost uçakların seyir yönlendirmesinde yer

tesislerinde çalışan ve bu işi temin eden Deniz piyadesi hava

kontrol grubunun bir unsuru. MARINE AIR-GROUND TASK

FORCE: DENİZ PİYADESİ HAVA VE KARA GÖREV KUVVETİ: Tek bir

komuta altında olan ve belirli bir görevi gerçekleştirmek üzere

oluşturulmuş bir deniz piyadesi hava ve kara görev kuvveti

(Divizyon, Ving ve hizmet destek grupları). Deniz piyadesi hava

ve kara görev kuvvetinin unsurları normal olarak komuta, kara-

muharebe, hava-muharebe ve muharebe hizmet destek

unsurlarından (deniz destek unsurları dahil olmak üzere) oluşur.

Deniz piyadesi hava ve kara görev kuvveti üç şekilde teşkil

edilebilir; a. Deniz piyadesi amfibik birliği, b. Deniz piyadesi

amfibik tugayı, c. Deniz piyadesi amfibik kuvveti. Aynı zamanda

MAGTF da denir.

MARINE AIR SUPPORT SQUADRON DENİZ PİYADESİ HAVA DESTEK FİLOSU:

Kara Kuvvetlerinin direkt desteğinde çalışan destek uçuşlarının

kontrolünü kolaylaştıran ve temin eden Deniz piyadesi hava

kontrol grubunun bir unsuru.


MARINE AMPHIBIOUS BRIGADE DENİZ PİYADE AMFİBİ TUGAYI: Bir deniz

piyadesi amfibi tugayı normal alay tipinde bir çıkarma timi, geçici

bir deniz piyadesi uçak grubu, ve bir lojistik destek grubunun

etrafında teşkil edilen bir görev teşkilatıdır. Sınırlı bir kapsamda

amfibik taarruz harekatları yapmaya muktedirdir. Muhtemel

buhran durumlarında, bir deniz piyadesi amfibi tugayı, çabuk

şekilde muharebeye girmek amacıyla uzatılmış bir dönem için

önceden denize intikal ettirilebilir. Ayrıca MAB da denir.

MARINE AMPHIBIOUS FORCE DENİZ AMFİBİ KUVVETİ: Deniz piyadesi hava-

kara görev kuvvetlerinin en büyüğü olan Deniz Piyadesi amfibi

kuvveti, normal olarak bir divizyon/ving etrafında teşkil edilen,

ancak uygun bir muharebe hizmet destek teşkilatı ile birlikte bir

kaç divizyon ve uygun uçak vinglerini de içerebilen bir amfibik

kuvvet. Deniz piyadesi amfibi kuvveti, kıyıda çok çeşitli amfibik

taarruz harekatları yapmaya muktedirdir. Herhangi bir ortamda

çok çeşitli muharebe görevlerini yerine getirmek için

düzenlenebilir. Ayrıca MAF da denir.

MARINE AMPHIBIOUS UNIT DENİZ PİYADESİ AMFİBİ BİRLİĞİ: Deniz piyadesi

amfibi birliği, normal olarak bir tabur çıkarma timinin, karma

filonun ve lojistik destek birliğinin etrafında teşkil edilen, bir


görev teşkilatıdır. Olağan ileri deniz intikali ihtiyaçlarını tam

olarak yerine getirir, buhran durumlarında hemen tepki verme

imkan ve kabiliyetine sahiptir, ve nispeten sınırlı harekatları

gerçekleştirmeye muktedirdir. Ayrıca MAU da denir.

MARINE BASE DENİZ PİYADESİ ÜSSÜ: Deniz Piyadesi Kara Kuvvetlerinin desteği

için kurulmuş bir üs. Bu üs; Deniz Piyade sınıfının işletme

sorumluluğuna sahip bulunduğu faaliyet merkezleri ve kolaylık

tesislerinden ibarettir ve iç ulaştırma hatları ile mahalli emniyet

bakımından lüzumlu asgari çevreyi normal olarak, 20 mil den

daha geniş olmayan sahayı kapsar. Ayrıca bakınız: "base

complex".

MARINE CORPS DENİZ PİYADE SINIFI, DENİZ PİYADE TEŞKİLATI: Bak. "United

States Marine Corps".

MARINE DIVISION/WING TEAM DENİZ PİYADESİ TÜMEN VİNG TİMİ: Deniz

piyade sınıfının, normal takviye kıtaları ile birlikte, bir tümen ve

bir hava vinginden/ (grup) ibaret bir hava bir. hava-kara timi.

MARINE ENVIRONMENT DENİZ ORTAMI: Atmosfer ve denizin karaya doğru

ortalama yüksek su seviyesi ile ortak yüzeyi ve teması dahil


olmak üzere, okyanuslar, denizler, körfezler, deltalar ve diğer

büyük benzer sular.

MARINE EXPEDITIONARY BRIGADE DENİZ PİYADESİ SEFERİ TUGAYI: Bir alay

çıkarma timi ile bir deniz piyadesi uçak grubu çekirdek alınarak

teşkil edilmiş bir deniz Piyadesi Hava-Kara özel görev kuvveti.

Deniz Piyadesi seferi tugayı; normal olarak, bir Deniz Piyadesi

tümen/ving timi muharip kaynaklarının, ortalama, üçte birini

kullanır.

MARINE EXPEDITIONARY CORPS DENİZ PİYADESİ SEFERİ KOLORDUSU: İki

deniz piyade tümeni ve iki deniz piyadesi uçak vingi çekirdek

alınarak teşkil edilmiş bir deniz piyadesi hava-kara özel görev

kuvveti. Deniz piyadesi seferi kolordusu; normal olarak, iki deniz

piyade tümen/ving timi muharip kaynaklarının tamamını

kullanır.

MARINE EXPEDITIONARY FORCE DENİZ PİYADESİ SEFERİ KUVVETİ: Bir deniz

piyade tümeni ile bir deniz piyade uçak vingi çekirdek alınarak

teşkil edilmiş bir deniz piyadesi hava-kara özel görev kuvveti.

Deniz piyadesi özel görev kuvveti; normal olarak, bir deniz

piyadesi tümen/ving timinin bütün muharip kaynaklarını

kullanır.
MARINE EXPEDITIONARY UNIT DENİZ PİYADESİ SEFERİ BİRLİĞİ: Bir tabur

çıkarma timi ile, kaide olarak, bir taarruz filosu ve bir helikopter

filosundan oluşan, geçici bir deniz piyadesi uçak grubu çekirdek

alınarak teşkil edilmiş bir deniz piyadesi hava-kara özel görev

kuvveti. Deniz piyadesi seferi birliği; normal olarak; bir deniz

piyade tümen/ving timi muharip kaynaklarının dokuzda birini

kullanır.

MARINE EXPRESS DENİZ SÜRAT POSTASI: Havadan sevkiyat yerine en süratli

deniz vasıtasına istiflenip sevk edilmiş yük.

MARINE RAILWAY ÇEKEK YERİ, KIZAK MAHALLİ: Deniz araçlarını derin sudan sığ

suya veya karaya çekmeye ve tekrar suya indirmeye yarayan,

mekanik sistem. Bu sistem; kıyıdan suya doğru uzanan raylar ve

bu raylar üzerinde hareket eden bir beşik (kızak) ile bir sabit vinç

ve beşiği raylar üzerinde çekmeye yarayan diğer bir tertibattan

ibarettir. Sistem çalışırken, beşik raylar üzerinden derin suya

doğru hareket ettirilir, kıyıya çekilecek deniz aracı beşiğin içine

sokulur ve beşik ile araç, vinç vasıtasıyla çekilerek kıyıya getirilir.

MARINE SUPERINTENDENT LİMAN İDARE MEMURU: Nakliye gemilerinin,

limanda iken, rıhtıma yanaşma, yüklenme, harekat ve

bakımlarından sorumlu olan sivil memur.


MARITIME AIRCRAFT DENİZ GÖREVLERİ UÇAĞI: Keşif faaliyetlerinde

bulunmak ve düşman denizaltıları ile deniz nakliyatına karşı

kullanılmak üzere, özel surette imal edilmiş, kıyıda veya bir

yardımcı gemide üslenen hava kuvvetleri uçağı.

MARITIME AREA DENİZ BÖLGESİ: Bir deniz harekat alanı; emir ve komuta

yetkisinin dağıtılması (ademi merkeziyet-decentralization)

maksadıyla, deniz bölgeleri ve tali bölgelere ayrılabilir. Mesela

Atlantik harekat alanı; deniz bölgesi ve tali bölge

komutanlıklarına bölünmüştür.

MARITIME CONTINGENCY FORCE DENİZ ACİL KUVVETİ: Ana NATO

Komutanlığı ile belirli bir olağanüstü harekat planı (COP) için

mutabık kalındığı gibi ulusal hükümetler tarafından hazır hale

getirilme ihtimali olan ulusal veya çok uluslu deniz görev kuvveti.

Her COP'un görev organizasyonunda normal olarak, tahsis

edilecek birliklerin sayı ve türlü harekete geçirilecek kuvvetlerin

türleri gösterilecektir.

MARITIME CONTROL AREA AÇIK DENİZ KONTROL BÖLGESİ: Amaç

bakımından bir deniz savunma bölgesine benzemekle beraber,

açık denizlerin herhangi bir yerinde tesis edilebilecek olan bölge.


Bu bölgeler; normal olarak yalnız harp zamanında tesis edilir.

Ayrıca bakınız: "defensive sea area".

MARITIME ENGINEER KARA ORDUSU DENİZ ARACI ÇARKÇISI, MAKİNA

SUBAYI: Kara ordusu emrindeki bir liman botunun (harbor boat)

veya diğer bir taktik deniz aracının mürettebatından olup çarkçı

veya ikinci çarkçı olarak, geçici görevle çalışan deniz gedikli

subayı.

MARITIME OPERATIONS DENİZ HAREKATI: Deniz üstünde, altında ve üzerindeki

kuvvetler tarafından deniz üstünlüğü ele geçirmek veya ele

geçirilmiş bir üstünlüğü genişletmek ya da düşmanın

faydalanmasına engel olmak üzere girişilen faaliyetler.

MARITIME SEARCH AND RESCUE REGION DENİZ ARAMA VE KURTARMA

BÖLGESİ: ABD Kara suları; Federal birlik dışındaki ABD arazisi ile

Amerika hakimiyeti altındaki (Kanal bölgesi ve iç Alaska bölgeleri

hariç) bölgeler ve tespit edilmiş bazı deniz sahaları. Ayrıca

bakınız: "search and rescue region".

MARK PARLAK NOKTA: Kara ve deniz topçu desteğinde, hedef

üzerindeki optimum aydınlatma anını belirlemek için


gözlemci/belirleyici tarafından aydınlatma fişeklerini ateşlemede

yapılan rapor.

MARK MARK MARK MARK: Uçağın elektronik yer kontrollü veya hava

mürettebatına sesli emir ile bombalarını bırakması için yer

kontrolden uçağa verilen emir.

MARK NUMBER MODEL NUMARASI: Bak. "model number".

MARK TARGET VURUŞ YERİNİ İŞARETLE: Hedefli atış eğitiminde, merminin

hedefteki vuruş yerini işaretlemesi için, işaretçiye verilen emir.

MARK TIME YERİNDE SAY !: Yerinde saymak için verilen komut.

MARKER MARKER: Gerginlik dönemi sırasındaki deniz harekatlarında,

çabuk bir taarruz veya engelleyici imkan ve kabiliyeti haiz bir

deniz birliği. Ayrıca bakınız: "beacon, shadower".

MARKER (LAND MINE WARFARE) İŞARET (KARA MAYIN HARBİ): Bak. "gap

marker (land mine warfare) ", "intermediate marker (land mine

warfare) ", "lane marker (land mine warfare) ", "row marker

(land mine warfare) ", "strip marker (land mine warfare)".

MARKER BEACON MARKER RADYOFARI, MARKER BIYKIN: Bak. "radio marker

beacon".
MARKER CENTER ÇABUK BOZULABİLEN YİYECEK MADDELERİ TEDARİK

BÜROSU: Çabuk bozulabilen yiyecek maddelerinin tedariki için

tesis edilmiş bir büro.

MARKER CIRCLE İŞARET DAİRESİ: Bir iniş sahasının takribi merkezini veya bir

hava ya da iniş meydanındaki başlıca iniş şeritlerinin kesişme

noktasını gösteren daire.

MARKER SHIP KONTROL NOKTASI GEMİSİ: Bir amfibi harekatta; belirli bir

kontrol noktasında demirleyen gemi. Bu gemi; gündüz tanıtma

flamaları çekip, geceleyin deniz istikametinde ışık gösterir.

MARKER VESSEL KONTROL NOKTASI GEMİSİ: NATO terimidir. Bak. "marker

ship".

MARKETING PAZARLAMA: Malın piyasaya arzı, tevzii veya satışı.

MARKING İŞARET: Mühimmat, uçak, silah veya diğer bazı malzeme ve

teçhizat üzerine, boyama ve damgalama suretiyle konulan

sembol veya numara.

MARKING BUOY MARKALAMA/İŞARETLEME ŞAMANDIRASI: Bak. "control

buoy".
MARKING CURRENT İŞARET AKIMI, MANYETİK ÇALIŞMA AKIMI: Bak.

"marking impulse".

MARKING DISK İŞARET DİSKİ: Bir sopa veya çubuğun ucuna takılan renkli

disk. Hedef çukurunda bulunan bir er bunu kullanır. Hedefe

yapılan her atışın kıymetini işaret etmekte kullanılır. Buna (long

range disk) de denir.

MARKING ERROR İŞARETLEME HATASI: Deniz mayın harbinde, işaretin bir

hedeften mesafe ve istikamet farkı.

MARKING FIRE İŞARET ATEŞİ: Tanımlama amacıyla bir hedefin üstünde yakılan

ateş

MARKING FLAG İŞARET FLAMASI: Hedefli eğitim atışlarında, bir birliğin yerini,

tehlikeli sahayı veya başka maksatları belirtmek için kullanılan

ufak bayrak.

MARKING IMPULSE İŞARET PALSI: Telemprimör ile göndermede kullanılan

iki pals tipinden biri. Genel olarak, bu pals esnasında akım,

teleprimörün alıcı manyetiğinden geçer. Telli çevrimlerde buna

(marking current) denir.


MARKING PANEL İŞARET PANOSU: Genellikle dost birliklerin, görsel

haberleşme amacıyla birbirlerine gösterdikleri pano. Ayrıca

bakınız: "panel code", "identification panel".

MARKING PENNANT ÜÇGEN İŞARET FLAMASI: Hedefli eğitim atışlarında, bir

birliğin yerini, tehlikeli sahayı veya başka maksatları belirtmek

için kullanılan, üçgen şeklinde, küçük flama. Ayrıca bakınız:

"marking flag".

MARKING TEAMS İNİŞ SAHASI İŞARETLEME TİMLERİ: Seyrüsefer yardımcı

tesislerini kurmak görevi ile bir hava indirme sahasına indirilmiş

personel. Ayrıca bakınız: "pathfinder", "pathfinder aircraft".

MARKSMAN NİŞANCI: Bu dereceyi kazanan asker.

MARKSMAN BADGE NİŞANCI BRÖVESİ: Bak. "basic qualification badge".

MARKSMANSHIP NİŞANCILIK, ATICILIKTA GÖSTERİLEN USTALIK:

MARKSMANSHIP BADGE ATICILIK BRÖVESİ: Silahlar üzerinde temel ehliyeti,

yarışmada gösterilen mahareti veya nişancılıkta emsaline

nazaran üstünlüğü belirten madeni bröve.

MARKSMANSHIP TRAINING NİŞANCILIK EĞİTİMİ: Nişancılıkla ilgili öğrenim ve

atışlar.
MARLIN MARLİN DENİZ UÇAĞI: Uzun menzilli denizaltı savunma

harekatında devriye ve elektronik keşif görevlerinde kullanılan,

çift pistonlu, her havada faaliyete elverişli deniz uçağı. Bu uçak,

ayrıca radyoskopik fotoğraf çekme, mayın döşeme ve deniz

kurtarma görevlerini de yapabilir. P-5 olarak adlandırılır.

MARRIED FAILURE MÜŞTEREK HATA: Deniz mayın harbinde, ağırlığı ile bağlantılı

olarak deniz dibinde duran demirli mayınların, bozuk

mekanizmaları nedeniyle bırakılamamaları.

MARSHALLING MUHAREBE BİNDİRME HAZIRLIĞI: Amfibi veya hava indirme

harekatına katılan birliklerin; a. bir araya gelme veya toplanma

işlemi veya b. yükleme noktalarının civarındaki geçici kamplara

harekat, c. muharebe için tam hazırlıklar ve d. yüklenme için

hazırlık işlemleri.2. Muharebe yükleme hazırlığı, ikmal maddeleri

ile teçhizatı, özellikle ulaştırma araçlarını bir araya toplama, el

altında bulundurma ve ileri harekat için tertipleme işlemi. Ayrıca

bakınız: "stage", "staging area" (Not: NATO ve ABD Savunma

Kurulunun a'dan d'ye kadar olan alt bölümler bulunmamaktadır)

MARSHALLING AIRFIELD MUHAREBE BİNDİRME HAZIRLIK MEYDANI: Bir hava

indirme harekatından hemen önce kıta nakliye tayyareleri ile


hava indirme birliklerinin veya havadan taşınan kıtaların son

hazırlıklarını yapmak ve özel talimatı beklemek için bir araya

toplandıkları hava meydanı veya iniş şeridi.

MARSHALLING AREA MUHAREBE BİNDİRME HAZIRLIK BÖLGESİ: Birlik

ordugahları ve hareket hava alanlarının bulunduğu ve havadan

intikalin başlayacağı genel bölge.

MARSHALLING CAMP MUHAREBE BİNDİRME HAZIRLIK KAMPI: Hareket

edilecek hava meydanları veya bindirme sahası civarında,

muharebe bindirme hazırlığı esnasında, kıtaların iskan edildikleri

geçici kamp.

MARSHALLING YARD MUHAREBE BİNDİRME ARAÇ HAZIRLIK ALANI: Daha

sonra yapılacak bir hareket için nakliye araçlarının toplandığı ve

maksada göre tertiplendiği yer.

MARTIAL LAW SIKI YÖNETİM: Olağanüstü zamanda, memleket içinde, kamu

yararına olarak, kısmi veya tam askeri idarenin uygulanması.

Buna (martial rule) da denir.

MARTIAL RULE SIKI YÖNETİM: Bak. "martial law".

MASK GAZ MASKESİ: Bak. "gaz mask".


MASKING MASKELEME: Elektronik harpte, özel bir elektromanyetik

radyasyonun, kaynak ve/veya amacının saklanması maksadıyla

ilave göndericilerin kullanılması.

MASONITE SIKIŞTIRILMIŞ FİBER LEVHA: Sıkıştırılmış fiberlerden standart

boyutta levhalar halinde hazırlanan ve bina inşaatında kullanılan

ensülasyon malzemesi.

MASONRY ARCH BRIDGE KARGIR KEMER KÖPRÜ: Bir veya daha çok kargır kemer

üzerine oturtulmuş köprü. Daha çok kısa açıklıklarda inşa edilir.

MASONRY PIERS KARGİR AYAKLAR: Köprülerde taştan örülmüş ayaklar.

MASS TOPLU DÜZEN: Birliklerin normalden daha az aralık ve

mesafelerle tertiplendikleri düzen.

MASS (CONCENTRATION) TOPLU DÜZEN: Birliklerin normalden daha az

aralık ve mesafelerle tertiplendikleri düzen. Buna (mass

formation) da denir.

MASS CASUALTIES KİTLE ZAYİATI, KİTLE ZAYİAT: Nispeten kısa bir zamanda

meydana gelen ve mahalli lojistik destek imkan ve kabiliyetlerini

aşan çok sayıda zayiat.


MASS COMMAND BİRLİKTE KOMUT: Yanaşık düzen eğitiminde, komutanın

verdiği komutların, her er tarafından ve aynı zamanda, tekrarı;

birlikte verilen komut.

MASS FORMATION TOPLU DÜZEN: ABD Ordusunda, manga kollarının yan

yana bulundukları bölük ve daha büyük bir birlik düzeni. Buna,

kısaca (mass) da denir.

MASS OF MANEUVER MANEVRA KİTLESİ: Bak. "maneuvering force". .

MASS RATIO KİTLE ORANI: Bir aracın; motor gücü ile yükselişin herhangi bir

noktasında veya yakıt tükenme çekiş kesme noktasındaki nihai

kitlesine bölünmüş rampadan ayrıldığı andaki başlangıç kitlesi.

MASSED FIRE YOĞUN ATEŞ: 1. İki veya daha fazla geminin bataryalarının, tek

bir hedefe karşı yöneltilen ateşi. 2. Muhtelif sayıda silahların tek

bir noktaya veya küçük bir bölgeye yöneltilen ateşi. Ayrıca

bakınız: "concentrated fire".

MASSING OF FIRE ATEŞ TOPLAMA: İki veya daha çok gemi bataryasının tek bir

hedef üzerine tevcih edilmiş ateşi.

MASTER GEMİ SÜVARİSİ, KAPTAN: Bir ticaret, ordu nakliye ve mayın

gemisinin kaptanı. Gemi süvarisi; geminin seyrinden,


mürettebatın idaresinden ve yolcu, mürettebat ve yükün

selametinden sorumludur. Ayrıca bakınız: "first officer".

MASTER AT ARMS GEMİ POLİS ASTSUBAYI: Gemilerde düzen ve disiplini

muhafaza eden ve mahpuslara nezaret etmekle görevli olan

deniz astsubayı.

MASTER AVERAGE DEMURRAGE AGREEMENT ESAS VASATİ İSTALYA

ANLAŞMASI: Kara Kuvvetleri Komutanlığı ile demiryolu nakliye

şirketleri arasında, istalya (demurrage) masraflarının ödenmesi

hakkında yapılan anlaşma. Bu anlaşmaya göre, bazı hallerde

alacaklı, bazende borçlu kalınır. Eğer, alacakları borçlara eşitse

veya bunun üstünde ise, istalya masrafları muteber olmaz.

MASTER AVERAGE WEIGHT AGREEMENT ESAS VASATİ AĞIRLIK ANLAŞMASI:

Kara Kuvvetleri Komutanlığı ile çeşitli yük taşıma ve muayene

bürolarına mensup nakliyeciler tarafından yapılan bir anlaşma.

Bu anlaşmaya göre, Kara Kuvvetleri Komutanlığına ait yükleri

tarife ağırlıkları veya hakiki ağırlıkları üzerinden kabul ederler. Bu

anlaşmada, birçok maddelerin sevk zamanındaki ağırlıkları

dikkate alınmaz.

MASTER BUDGET ANA BÜTÇE, -PLAN, ANA PLAN:


MASTER CAUTION SIGNAL DİKKAT İKAZ İŞARETİ: Çeşitli ikaz işaretlerinin

herhangi birinin verilmekte olduğunu göstermek için kullanılan

işaret. Ayrıca bakınız: "caution signal".

MASTER CLASS USTA BOMBARDIMANCI SINIFI: Bir bombardımancının ustalık

derecesi. Ayrıca bak. "bombardier" ve "distinguished class

bombardier".

MASTER CLASS DIVER BADGE USTA DALGIÇ BRÖVESİ: Bak. "diver badge".

MASTER CONSOLE ANA KONSOL (HV.): Bir roket füzesinin "go-no-go"

fırlatılışında olduğu gibi bütün kontrol işlerinin yapılabileceği bir

konsol. Ayrıca bakınız: "console".

MASTER DEPOT ANA DEPO: Bütün bir harekat alanı veya bunun büyük bir

bölgesi için kendisine tahsis edilmiş her sınıf ve tipten ikmal

maddelerinin hesabını tutmak ve dağıtımını kontrol etmek

sorumluluğu verilmiş bir üs deposu. Ana depo, belirli maddeler

için harekat alanı stok kontrol noktası durumundadır.

MASTER DIVER USTA DALGIÇ:

MASTER FILE ANA KÜTÜK: Özel bir konuda ya nispeten kalıcı olan, veya yetkili

olarak muamele gören kütük.


MASTER FILM ESAS FİLM: Sonraki kopyaların ondan yapıldığı ilk görüntü

(negatif veya pozitif) .

MASTER GUNNER HAREKAT ASTSUBAYI, TOPÇU ASTSUBAYI (DZ.): Hava

savunma ve kıyı topçusunda; harekat subayının yardımcısı olan,

erat sınıfına mensup şahıs. Bunun başlıca görevleri, arazinin

tetkiki, kroki ve bütün atış şekillerine ait esasların

hazırlanmasıdır.

MASTER MENU ESAS YEMEK LİSTESİ: Garnizon yemek listesi heyetinin

(station menu board) çalışmasına esas teşkil eden ve kıtalara "A"

sahra rasyonu verildiği zaman, aylık olarak, her gün her öğün

yemekte bulunacak gıda maddelerini gösteren yemek listesi. Bu

liste; 10-260 sayılı Kara Kuvvetleri ikmal bülteni halinde, aylık

olarak planlanır ve yayınlanır.

MASTER PLOT ANA TERSİMAT NÜSHASI: Üzerine bir çıkış (sortie) 'da uçulan

sahanın ana hatları çizilmiş bir harita veya tatbik krokinin bir

parçası. Bunda enlem ve boylam, harita ve çıkış bilgileri

gösterilir. Ayrıca bakınız: "sortie plot".

MASTER SCHEDULE ANA EĞİTİM PROGRAMI: Kamp veya okullar için, her

eğitim birliğinin kendi programını kendisinin hazırlaması esası


üzerine kurulmuş bulunan eğitim programı. Bu program,

öğretilecek konuları, her kursa ayrılacak zamanı ve her kursun

başlama sırasını gösterir.

MASTER SERGEANT ASTSUBAY BAŞÇAVUŞ: ABD Kara Ordusunda; yedinci

derece bir astsubay. Bu astsubay; rütbece astsubay üstçavuşun

üstüdür. Bu terimi; yapılan vazifeye göre geçici bir unvan olarak

kullanılan (first sergeant) ve (sergeant major) terimleri ile

karıştırmamak lazımdır.

MASTER SERVICE SIGHT AYAR NİŞANGAHI: Diğer nişangahlardaki hataları tespit

için kullanılan nişangah.

MASTER WARNING SIGNAL ANA İKAZ İŞARETİ: Çeşitli ikaz işaretlerinden

herhangi birinin verilmiş bulunduğunu göstermek için kullanılan

işaret.

MASTHEAD BOMBING DİREK SEVİYESİ BOMBARDIMANI: Gemi direği

seviyesinden yapılan bombardıman. Ayrıca bakınız: "minimum

altitude bombing".

MATADOR MATADOR: Tek bir turbojet motorundan güç alan ve katı roket

yardımcı tahrik maddesiyle seyyar bir rampadan fırlatılan,

nükleer harp başlığı ile teçhiz edilmiş, ses üstü, sürate sahip,
satıhtan satıha atılır, güdümlü taktik füze. MGM-1 olarak

adlandırılır.

MATCHING HARCAMA/ELDE EDİLEN İLİŞKİ:

MATE İKİNCİ SÜVARİ, İKİNCİ KAPTAN: Bir ticaret, ordu nakliye veya

mayın gemisinin ikinci süvarisi. Birinci süvariden daha aşağı

derecede olan bu güverte subayı, geminin faaliyeti ile ilgili

hususlarda, gemi süvarisine yardım eder. Ayrıca bakınız:

"master".

MATERIAL MADDİ, FİZİKİ: Ruhi ve manevi olmayan.

MATERIAL OBJECTIVE CANSIZ HEDEF: İnsan vesaire gibi canlı hedefler

dışındaki hedef.

MATERIALS MALZEME (HV.): Ameli maksatla faydalanmaya elverişli

hassalara sahip, teknolojide kullanılan asli maddeler; asli

şekillerindeki özellikleriyle imtizaçlı en iyi uzlaşmayı meydana

getirmek üzere ustalıkla tertiplenirler.

MATERIALS HANDLING MALZEME AKTARILMASI, TESLİMİ: Malzemenin ham

madde, hurda, mamul, yarı mamul; imalat safhalarına girişte,


imalat safhaları içinde ve bu safhalardan çıkışta, ambar ve

depolamada; kabul ve sevkiyat sahalarında taşınması.

MATERIALS HANDLING EQUIPMENT YÜK AKTARMA TEÇHİZATI: İkmal

maddelerini daha ekonomik şekilde taşımak için kullanılan

mekanik cihazlar. Mesela; çatallı istif aracı (forklift truck),

makaralı konveyör (roller conveyor) ve stradl trak (araç)

(straddle truck).

MATERIEL SAVAŞ MALZEMESİ, ASKERİ MALZEME: İdari amaçlar veya

muharebe maksatları için uygulanmalarında bir ayırma

yapmaksızın askeri faaliyet merkezlerinin cihazlandırılması

bakımı, harekatı ve desteklenmesi bakımından gerekli bütün

maddeler (gemiler, tanklar, kendinden müteharrik silahlar,

uçaklar, vs. ve ilgili yedek parçalar, onarım parçaları ve destek

teçhizatı dahil fakat gayri menkuller, tesisler ve tesisatlar hariç

olmak üzere). Ayrıca bakınız: "equipment", "personal property".

MATERIEL AND POWDER REPORT SİLAH VE MÜHİMMAT DURUM RAPORU:

Silah ve mühimmatın durumu hakkında rapor.


MATERIEL COGNIZANCE MALZEME BİLGİSİ, MALZEME TANIMA: Maddeler veya

malzeme kategorileri üzerinde ikmal idaresi icra sorumluluğunu

belirtir.

MATERIEL CONTROL MALZEME KONTROLÜ: Bak. "inventory control".

MATERIEL INSPECTION AND RECEIVING REPORT MAL MUAYENE VE KABUL

RAPORU: İkmal maddelerinin; ABD Anayurdundaki satıcılardan

üç kuvvete ait tesislere gönderilmesinde kullanılan gönderme

belgesi. Ayrıca bakınız: "shipping document".

MATERIEL INVENTORY OBJECTIVE MALZEME ENVANTER HEDEFİ: M gününde

bir malzeme ikmal ve tahliye kanalı temin etmek ve teçhiz etmek

için ve onaylanmış ABD kuvvet yapısı (faal ve yedek) ABD

malzeme desteğine tahsis edilmiş Müttefik kuvvetleri, savaş

malzemesi planlama amaçları için idame ettirmek amacıyla elde

hazır bulundurulması gereken malzeme miktarı. Savaş malzeme

ihtiyacının, savaş malzeme istihsali imkan ve kabiliyeti ve savaş

malzeme istihsali düzenlemelerini aştığı miktardır. M-günü

kuvvet malzeme ihtiyaçları ve savaş yedek malzeme ihtiyaçlarını

içerir.
MATERIEL MANAGEMENT MALZEME MANAJMANI: Bak. "inventory

control".

MATERIEL MODERNIZATION MALZEMEYİ MODERNLEŞTİRME: Muvazzaf ordu

ve ihtiyat asli teşkillerine ait malzemenin; bu günkü teknoloji ve

endüstriyel imkan ve kabiliyetlerine eşit veya bunlardan daha

üstün bir muharebe imkan ve kabiliyetinin kazanılması sonucunu

veren malzeme kalemleri ile, nitelik ve nicelik bakımından daha

iyi duruma getirilmesi.

MATERIEL PIPELINE MALZEME İKMAL VE TAHLİYE KANALI: Arasız bir

değiştirme ve ikmal akımını devam ettirmek için, bir maddeden,

dünya çapında ikmal sisteminde bulundurulması gereken miktar.

Bak. "mobilization reserves".

MATERIEL READINESS MALZEME HAZIRLIK DURUMU: Bir askeri teşkilat

tarafından, savaş zamanı faaliyetleri veya muhteviyatları, doğal

afetler (seller, deprem vs.) veya diğer acil durumlarda

kullanılmak üzere elde bulunan malzeme.

MATERIEL RELEASE CONFIRMATION MALZEME GÖNDERME TEYİT BELGESİ:

Malzeme gönderme emrini yollayana bu sipariş hakkında yapılan

pozitif işlemler hakkında bilgi veren bir nakliye/depolama


kuruluşundan gelen bir belge. Envanter kontrol noktası

tarafından başlatılan bir takibe cevap olarak, uygun nakliye

durum dokümanını tanımlayıcı kodlar ile birlikte kullanılacaktır.

MATERIEL RELEASE ORDER MALZEME GÖNDERİM SİPARİŞİ: Sorumlu bir

ikmal sistemi idarecisi tarafından (genellikle bir envanter kontrol

noktası veya saymanlık depo/stok noktası) kontrole tabi

olmayan (genellikle bir depolama bölgesi veya malzeme bırakma

noktası) aynı ikmal maddesi dağıtım kompleksinde malzemenin

gönderilmesi ve nakliyesi için neşredilen bir sipariş.

MATERIEL REQUIREMENTS MALZEME İHTİYAÇLARI: Bir hizmet, düzen, teşkil

veya birliği; gaye ve görevlerin belirli bir süre zarfında yerine

getirilmesi bakımından teçhiz etmek, bir ikmal ve tahliye kanalı

sağlamak ve desteklemek için gerekli olan malzeme kalemleri ve

ikmal maddeleri miktarları.

MATRIX HARF KALIBI, KALIP: Kriptoğrafide, geometrik form veya şekil.

Yer değiştirme şifrelerinde, yer değiştirmenin çeşitli safhalarının

ifa edildiği kafes, kutu veya şekil: İkame usulü şifrelemede

(substitution cipher) şifre sırasını ihtiva eden kare, dikdörtgen

veya rakamdır. Kodda ise kelime ve heceyi ihtiva eden bir


formdur. Kodun muadelesi açık metni ihtiva eden hücrelerin

koordinatlarıdır.

MAULER MAULER (GÜDÜMLÜ FÜZESİ): İleri kara muharebe unsurlarının,

alçaktan uçan tayyarelere ve kısa menzilli roket ve füzelere karşı,

her türlü hava şartları içinde, hava savunmasını temin

maksadıyla imal edilmiş, seyyar kundağı motorlu bir güdümlü

füze. XMIM-464 olarak adlandırılır.

MAVERICH MAVERİH: Fırlatma ve ayrılma imkan ve kabiliyetine sahip bir

havadan yüzeye füzedir. Tanklar, zırhlı araçlar ve sahra tahkim

hatları gibi sabit veya hareketli küçük ve sert hedeflere karşı

kullanılır. AGM-65 olarak gösterilir.

MAXIMUM AIRCRAFT ARRESTING HOOK LOAD AZAMİ UÇAK DURDURMA

KANCASI YÜKÜ: Bir durdurma sırasında, uçağın durdurma

kancasına tatbik edilebilecek azami yük.

MAXIMUM DEPRESSION AZAMİ ALÇALIŞ AÇISI: Bir topun, müessir atış

yapabilmek şartıyla tevcih edilebileceği, ufkun altına düşen

azami açı.
MAXIMUM EFFECTIVE RANGE AZAMİ TESİRLİ MESAFE: Bir silahın sapma

yapmadan istenilen sonuca erişebileceği beklenilen azami

mesafe.

MAXIMUM ELEVATION AZAMİ YÜKSELİŞ AÇISI: Bir topun tevcih edilebildiği en

büyük yükseliş açısı. Bu açı, topun mekanik yapısı ile tahdit

edilmiştir.

MAXIMUM GRADEABILITY AZAMİ TIRMANMA KABİLİYETİ: Bir aracın küçük

vitesle çıkabileceği azami meyil. Bu, engel olarak, meyil yüzdesi

ile, yani dikey yükseliş ile katedilen yatay mesafe arasındaki

nispet halinde ifade edilir. Bazen de, meyil ile yatay satıh

arasındaki açı olarak anlatılır.

MAXIMUM LANDING WEIGHT AZAMİ İNİŞ AĞIRLIĞI: Model veya seyrüsefer

hudutları bakımından, bir uçağa, inişte müsaade edilen azami

kaba ağırlık.

MAXIMUM LEAD AZAMİ ÖNLEME: Bak. " variable lead method"

MAXIMUM LEVEL OF SUPPLY AZAMİ İKMAL SEVİYESİ: Herhangi bir zamanda

elde bulundurulmasına yetki verilmiş olan azami ikmal maddesi

miktarı, azami ikmal seviyesi, asgari ikmal seviyesi ile bütünleme


müddeti ikmal seviyesinin (operating level of supply) tutarıdır.

Ayrıca bakınız: "level of supply".

MAXIMUM OPERATING DEPTH AZAMİ HAREKET DERİNLİĞİ: Dalmış durumdaki

bir denizaltının daha aşağıya inmemesi gereken derinlik. Bu

derinlik denizaltının ulusal deniz makamları tarafından belirlenir.

Ayrıca bakınız: "test depth".

MAXIMUM ORDINATE TEPE YÜKSEKLİĞİ: Kara ve deniz topçu desteğinde: a.

Mermi yolunun en yüksek noktası; b. Bir merminin atıldığı nokta

ve zirve noktası arasındaki irtifa farkı (dik aralık) .

MAXIMUM PERMISSIBLE CONCENTRATION Bak. "radioactivity concentration

guide".

MAXIMUM PERMISSIBLE DOSAGE KABUL EDİLEBİLİR AZAMİ DOZAJ: Acil

olmayan şartlar altında çalışan personel için tehlikesiz azami

miktar olarak tespit edilen haftalık radyasyon miktarı. Ayrıca

bakınız: "radiation dose (dosage) ".

MAXIMUM PERMISSIBLE DOSE KABUL EDİLEBİLİR AZAMİ DOZ: Bir komutan veya

uygun yetkili makam tarafından, cereyan etmekte olan harekatla

ilgili askeri düşüncelere uygun olarak, birlik mensuplarının belirli


bir süre içinde alabilecekleri birikmiş radyasyon doz sınırı olarak

belirtilen radyasyon dozu.

MAXIMUM RANGE AZAMİ MENZİL: Bir silahın mermisinin sapmadan

gidebileceği (ateş edebileceği) azami menzil. Bak. " extreme

range".

MAXIMUM SECURITY INSTITUTION YÜKSEK EMNİYETLİ CEZAEVİ: Genel olarak

ağır suçluları hapsetmeye yarayan ve mahpusların kaçmaları

imkanını asgari hadde indirecek şekilde inşa edilmiş olan disiplin

cezaevi. Böyle bir tesisin etrafı duvarlarla çevrilidir; mahpuslar

genellikle, hücrelere konur ve faaliyetlerin büyük kısmı duvarlar

içinde cereyan eder. Ayrıca bakınız: "medium security

institution".

MAXIMUM SUSTAINED SPEED (TRANSPORT VEHICLES) AZAMİ DEVAMLI

İDAME ETTİRİLECEK SÜRAT (TAŞIT ARAÇLARI): Bir aracın,

ortalama yük haddi ile, birinci sınıf bir yol üzerinde, hasara

maruz kalmaksızın, uzunca bir süre sürülebileceği en yüksek hız.

MAXIMUM TAKE-OFF WEIGHT AZAMİ KALKIŞ AĞIRLIĞI: Model veya seyrüsefer

hudutları bakımından, bir uçağa kalkışta müsaade edilen azami

kaba ağırlık.
MAXIMUM TERRAIN ELEVATION FIGURE AZAMİ BÖLGE İRTİFAI: Bir hava

şeması üzerinde, belirli bir bölgede bulunan azami bölge irtifaı

(arazi arızaları hariç) .

MAXIMUM THERMOMETER MAKSİMUM DERECELİ TERMOMETRE: Sıcaklığı

göstermekte kullanılan cıva veya diğer müşirlerin, ayar

edildikten sonra düşmeyerek, çıktıkları azami sıcaklık derecesi

üzerinde kaldıkları termometre.

MAYDAY İMDAT (TELSİZLERDE): Yardım çağrısı.

MCBEE SELECTOR MCBEE SELEKTÖRÜ: Delikli kartları, makinada tasnif edilmek

üzere ayıran makina. Bu cihaz, özellikle, erat sınıflandırma

kartlarını (classification card) tasnif için kullanır.

MEA CONING ŞAŞIRTMA YAYIMI: Hava seyrüseferini şaşırtmak için, düşmanın

bıykın (beacon) sinyallerini alarak, aynı frekans üzerinden tekrar

yayınlamak, şaşırtma yayın istasyonları, düşman uçakları ve yer

istasyonlarının yanlış kerteriz almalarına neden olur. Ayrıca

bakınız: "beacon".

MEA CONING STATION ŞAŞIRTMA YAYIM İSTASYONU: Şaşırtma yayını yapan

telsiz istasyonu.
MEAL BASIS OF ISSUE ÖĞÜN ESASINA DAĞITIM, GÜNLÜK İAŞE DAĞITIMI: Her

öğünde iaşe edilecek tahmini şahıs adedine göre yiyecek

miktarını ihtiva etmek üzere belirli bir gün için dağıtılan yiyecek

maddesi miktarı.

MEAL TICKET YEMEK KARNESİ: İsmi yazılı şahsa veya şahıslara, bedeli devlet

hesabına kaydedilmek üzere, belirli bir fiyat sınırı dahilinde

yemek verilmesi için umumi bir lokantaya yetki veren resmi bir

belge.

MEAN ORTALAMA (DAĞITIM İÇİN):

MEAN ANGLE ORTALAMA AÇI: Bir kaç defa ölçülen aynı açıya ait değerlerin

ortalaması.

MEAN DEVIATION ORTALAMA SAPMA, ORTALAMA İNHİRAF: Aynı esaslarla

yapılan bir grup atışın, hedeften olan ortalama sapma mesafesi.

MEAN ERROR ORTALAMA HATA, CEBRİ ORTALAMA HATA:

MEAN HEIGHT OF BURST ORTA PARALANMA YÜKSEKLİĞİ: Aynı atış

esasları ile atılan bir grup atımın paralanma yükseklikleri

ortalaması.
MEAN LINE OF ADVANCE ANA İLERLEME HATTI: Deniz kuvvetlerindeki

kullanımıyla uzun bir dönem boyunca geçerli olması beklenen

istikamet.

MEAN POINT OF BURST ORTA PARALANMA YÜKSEKLİĞİ: Bak. "mean point of

impact".

MEAN POINT OF IMPACT ORTA VURUŞ NOKTASI: Koordinatları; aynı

şartlar altında, aynı nişan noktasına takılmış belirli bir miktardaki

mermilere ait ayrı ayrı vuruş noktaları koordinatlarının aritmetik

ortalaması olan nokta. Bak. "center of impact".

MEAN POINT OF IMPACT ERROR ORTA VURUŞ NOKTASI HATASI: Orta vuruş

noktası ile hedef arasındaki mesafe. Bak. "center of burst".

MEAN SEA LEVEL ORTALAMA DENİZ SEVİYESİ (ABD SAVUNMA BAKANLIĞI,

SAVUNMA KURULU): Deniz seviyesinin, kabarma ve inme

hareketinin bütün safhalarına ait ortalama yüksekliği.

Yüksekliklerin ölçülmesinde referans sathı olarak faydalanılır.

MEAN SOLAR DAY VASATİ GÜNEŞ GÜNÜ: Arz üzerindeki belirli bir meridyenin

astronomik vasati toplamdan arka arkaya iki geçişi arasındaki

süre. Bu süre sabittir ve vasati güneş saati denilen 24 birime

bölünür.
MEAN STRENGTH ORTALAMA KUVVET: Hasta kabul nisbetini (admission rate),

vaka nisbetini (incident rate) ve gayri faal nisbetini (noneffective

rate) hesaplamak için, Ordu sağlık istatistik raporlarında

kullanılan, bölük günlük yoklama kuvvetlerinin aritmetik

ortalaması. Buna şimdi (average strength) denilmektedir.

MEAN SUN ORTALAMA GÜNEŞ: Gök ekvatorunda yeknesak bir hızla hareket

eden hayali güneş. Ayrıca bakınız: (apparent sun) .

MEAN TEMPERATURE ORTALAMA SICAKLIK: Yer ve hava sıcaklıklarının

ortalaması. Bu sıcaklık, aritmetik değerlerini tahsis için kullanılır.

MEAN TIME BETWEEN FAILURES ARIZALAR ARASI ORTALAMA SÜRE: Bir

sistem veya sistem ana unsurunun, beklenilen gerçek ömrü. Bu

süre, tecrübe edilmiş arıza oranlarının hesaplanmasına dayanır.

MEAN TRAJECTORY ORTA MERMİ YOLU: Orta vuruş veya orta paralanma

noktasından geçen mermi yolu.

MEANS OF COMMUNICATIONS HABERLEŞME VASITALARI: Bir haberin bir

şahıs veya yerden diğerine gönderilmesi için kullanılan bir vasıta.

Ayrıca bakınız: "communications means".

MEANS OF SIGNAL COMMUNICATION MUHABERE VASITALARI: Çeşitli

cihazlarda dahil olmak üzere, haberlerin gönderilmesinde


kullanılan vasıtalar. Esas muhabere vasıtaları şunlardır: gözle

veya sesle muhabereyi sağlayan vasıtalar; telli ve telsiz cihazları

ve güvercin. Özel muhabere vasıtaları arasında işaret ve

aydınlatma mühimmatı, klakson, motorlu haberci, telsiz, telefon

ve teleprimörler vardır.

MEANS OF TRANSPORT Bak. "mode of transport".

MEASURE ÖNLEME, TEDBİR, ÖLÇÜ:

MEASUREMENT AND SIGNATURE INTELLIGENCE ÖLÇÜM VE İMZA

İSTİHBARATI: Kaynak, yayınlayıcı, gönderici ile ilgili herhangi bir

ayırt edici özelliğin tanımlanması amacıyla özel teknik

algılayıcılardan elde edilen verilerin (metrik, açı, mekansal, dalga

boyu, zamana bağlılık, modülasyon, plazma ve hidromanyetik)

niceliksel ve niteliksel analizinden elde edilen bilimsel ve teknik

istihbarat bilgisi ve bunların daha sonraki tanımlama ve/veya

ölçümün kolaylaştırılması. Ayrıca MASINT'da denir.

MEASUREMENT CARGO ÖLÇÜ YÜKÜ: 2240 poundluk tonu 40 küp fitlik yer

kaplayan veya her küp fitte 55 pounddan az ağırlık veren ve

nakliye, yükleme boşaltma ücretleri ölçü üzerinden hesaplanan

yük.
MEASUREMENT TON ÖLÇÜ TONU, ÖLÇÜ TONİLATOSU: Yükün, 40 fit küplük

birimler halinde ifade edilen kübik hacim ölçüsü. Bir geminin yük

sahası kübik kapasitesini göstermek için kullanılır. Buna (freight

ton) ve (ship ton) da denir.

MEASURING MAGNIFIER ÖLÇEKLİ BÜYÜTEÇ: Küçük mesafeleri ölçmek için bir

şebekesi bulunan büyültücü alet.

MEAT CAN AŞ KABI: Arazide erlerin yemek yemek için kullandıkları kap.

MECHANIC MAKİNİST: Makinistliği sanat edinmiş olan ve her türlü makina

hizmetlerini yapabilen usta.

MECHANICAL APTITUDE TEST MEKANİK KABİLİYET TESTİ: Askerlerin sınıflara

ayrılışları esnasında, celp ve sevk merkezlerinde (reception

center) yapılan test. Bu testten maksat, her erin, makina

sahasındaki kabiliyetini tespit etmektir.

MECHANICAL BORDER MEKANİK SINIR: Atmosferde hava mukavemeti ve

sürtünmesinin azaldığı tabaka (120 milden 140 mile kadar olan

irtifa). Ayrıca bakınız: (effective atmosphere).

MECHANICAL FILTER MEKANİK SÜZGEÇ: Özel malzeme ile yapılan ve çeşitli

tahriş edici gaz ve sis maddelerinin, gayet küçük katı ve sıvı


zerreciklerini süzen bir gaz maskesi süzgeci veya sığınak gaz

süzgecinin parçası. Ayrıca bakınız: "filter element".

MECHANICAL JAMMING MEKANİK KARIŞTIRMA: Diğer bir istasyon tarafından

alınan sinyalleri karıştırmak için, hail levha (window) veya köşeli

reflektör gibi bir tertibatla bir çok sahte hedeflerin meydana

getirilmesi. Ayrıca bakınız: "jamming".

MECHANICAL NOISE MEKANİK GÜRÜLTÜ: Bir dinlenme cihazının

çalışmasında, yapısı icabı, meydana gelen gürültü.

MECHANICAL PILOT MEKANİK PİLOT: Bak. "automatic pilot".

MECHANICAL SMOKE GENERATOR MEKANİK SİS CİHAZI: Geniş sahaları

perdelemek maksadıyla, sis yağı ve sudan mürekkep bir karışımı,

beyaz bir buhar ve sis halinde yayan cihaz.

MECHANICAL SORTING AND TABULATING EQUIPMENT MEKANİK AYIRMA VE

SIRALAMA CİHAZI: Bak. "machine record unit".

MECHANICAL SWEEP MEKANİK TARAMA: Deniz mayın harbinde, mayına

veya uzantılarına fiziksel olarak temas etmek amacıyla kullanılan

herhangi bir tarama.


MECHANICAL TIME FUZEMEKANİK İHTİRAKLİ TAPA: Tapanın patlayacağı zamanı

kontrol eden saat mekanizmasına benzer bir tertibatla teçhiz

edilmiş tapa. Ayrıca bakınız: "fuze".

MECHANICAL TRAINING MEKANİK EĞİTİM: Alet ve makinaların kullanılması ve

silahların çalışma esasları konularında yapılan eğitim. MILITARY

ASSISTANCE PROGRAM GRANT AID TRAINEES: ASKERİ YARDIM

PROGRAMI BAĞIŞ YARDIMI EĞİTİM PERSONELİ: Askeri yardım

programı eğitiminin bağış yardımı kısmında eğitim gören yabancı

millet mensupları. MILITARY ASSISTANCE PROGRAM

SUPPORTED THIRD COUNTRY TRAINING: ASKERİ YARDIM

PROGRAMI İLE DESTEKLENMİŞ YARDIM DIŞI MEMLEKET EĞİTİMİ:

Amerika Birleşik Devletleri Anayurdu ve Amerikan murakabesi

dışında, programa dahil bulunmayan bir memlekette sağlanan

eğitim. Bu eğitim; normal öğrenci yolluk ve yevmiyelerinin

karşılanmasında Amerikan yardımından faydalanır.

MECHANIZATION MAKİNALAŞTIRMA, MEKANİZE HALE GETİRME: Bir askeri

kuvveti, tank ve muharebe araçları gibi, zırhlı ve silahlı motorlu

araçlarla teçhiz etme işlemi. Makinalaştırma veya mekanize hale

getirme: Bir birliğin, sadece nakliye bakımından araçlarla teçhiz

edilmesi demek olan motorlaştırmadan (motorization) farklıdır.


Mekanize bir birlik, kendi araçları ile, hem hareket hem de

muharebe edebilir.

MECHANIZED MEKANİZE, ZIRHLI: Tank, kariyer, kundağı motorlu silah vesaire

gibi, silahlı ve zırhlı muharebe araçları ile teçhiz edilmiş veya

edilen Mekanize motorlu (motorized) den farklıdır. Bu kelime,

zırhlı (armored) anlamında da kullanılır.

MECHANIZED CAVALRY ZIRHLI SÜVARİ: Bak. "armored cavalry".

MECHANIZED GUN MEKANİZE SİLAH, MEKANİZE TOP: Motorlu bir araç

üzerine monte edilen ve bu araç üzerinde ateş eden silah veya

top. Bu silah; genel olarak, bir zırhlı, tekerlekli veya tırtıllı araç

üzerine monte edilmiş bir silahtır.

MECHANIZED UNIT MEKANİZE BİRLİK: Silahlı ve zırhlı motorlu araçlarda

taşınan ve bunlar üzerinde muharebe eden birlik. Ayrıca bak.

"motorized unit".

MECHANORECEPTOR MEKANORESEPTÖR: Dokunma, gerilme ve ivme gibi

mekanik saikler karşısında reaksiyon gösteren bir sinir ucu.

MEDAL MADALYA: Olağanüstü cesaret, yararlık veya bir başarısından

dolayı, bir askere verilen nişan. Ayrıca bakınız: "Service Medal".


MEDAL FOR MERIT SİVİL LİYAKAT MADALYASI: Savaşta ve olağanüstü

hallerde, ABD için yaptıkları fevkalade hizmetten dolayı, sivillere

verilen nişan. Nişan sıra numarası, bütün askeri nişanlardan

sonra, 1'dir. Ayrıca bakınız: "rosette".

MEDAL OF FREEDOM HÜRRİYET MADALYASI: ABD'nin harp gayretlerinde,

siviller tarafından gösterilen bir başarı veya yapılan bir hizmeti

belirten nişan. Bunun; Altın Hürriyet Madalyası (gold palm),

Gümüş Hürriyet Madalyası (Bronz palm) ve Defnesiz Hürriyet

Madalyası (Medal of Freedom without palm) olmak üzere Dört

derecesi vardır. Nişan sıra numarası, bütün askeri nişanlardan

sonra ikidir.

MEDAL OF FREEDOM WITHOUT PALM DEFNESİZ HÜRRİYET MADALYASI:

Bak. "Medal of freedom".

MEDAL OF HONOR ŞEREF MADALYASI: Muharebede kendi hayatını,

görevinin icap ettirdiğinden de fazla derecede tehlikeye atan bir

askere, kongre adına verilen madalya. Buna yanlış olarak

(Congressional Medal of Honor) da denir. Bu madalya ABD'nin

verdiği en yüksek nişandır. Nişan sıra numarası 1'dir. Ayrıca

bakınız: "rosette".
MEDIAN ORTANCA:

MEDIAN INCAPACITATING DOSE YARI ETKİSİZ KILICI DOZ: Korunmasız

olarak maruz kalan personelin vücudunun yarısını etkisiz hale

sokucu kimyasal madde miktarı veya oranı.

MEDIAN LETHAL DOZE ÖLDÜRÜCÜ KİMYA MADDESİ DOZU: Açıkta ve

korumasız personelin % 50 sini öldürücü mahiyetteki zehirli

kimya maddesi dozu. Santimetreküpte miligram dakikalarla ifade

edilir. Terim, bazen MLD veya LD-50 şeklinde kısaltılmış olarak

söylenir.

MEDICAL SIHHİYE, SIHHİ, TIBBİ, SAĞLIK:

MEDICAL ADMINISTRATIVE CORPS SIHHİYE İDARİ HİZMET SINIFI: Ordu Sağlık

Teşkilatının eski bir sınıfı. Halen bu sınıf kaldırılmış olup yerine

(medical service corps) sağlık hizmet sınıfı konmuştur.

MEDICAL AIR EVACUATION HAVADAN TIBBİ TAHLİYE:

MEDICAL ANNEX TIBBİ EK TALİMAT: Bir muharebe harekatında, sıhhiye

personelinin görevlerini belirtmek üzere, harekat emrine ek

olarak yayınlanan teferruatlı talimat.


MEDICAL BADGE SIHHİYE HİZMET BRÖVESİ: Muharebeye girmiş alay veya

daha küçük çapta piyade veya hava indirme birliğine, devamlı

olarak tahsis edilmiş veya emrine verilmiş SIHHİYE personeli

tarafından kifayetli şekilde başarılmış görevi belirten gümüş

bröve.

MEDICAL CORPS TABİP SINIFI: Ordu sağlık sınıfının tabip subaylardan teşekkül

eden ve askeri personelin diş tedavisi hariç, diğer tıbbi ve cerrahi

tedavilerini yapan kısım.

MEDICAL DEPARTMENT ORDU SAĞLIK TEŞKİLATI: Bak. "Army Medical Service".

MEDICAL DEPOT SIHHİYE DEPOSU: İlaç, sargı ve diğer tıbbi malzemeyi teslim

alan, koruyan ve dağıtan yer.

MEDICAL DETACHMENT SIHHİYE MÜFREZESİ: Askeri bir teşkilat veya garnizona

bağlı ordu teşkilatı mensuplarından bir grup.

MEDICAL EVACUEES TIBBİ MÜDAHALE İÇİN TAHLİYE EDİLENLER: Yaralanan,

sakatlanan veya hastalanan ve tıbbi tesislere veya bunların

arasında gidip gelmesi gereken personel.


MEDICAL FIELD SERVICE SCHOOL SAHRA SIHHİYE HİZMETİ OKULU: ABD

Ordu sağlık teşkilatının tabip sınıfına mensup subayları kıtalarda

çalışmak üzere yetiştiren sınıf okulu.

MEDICAL INSPECTOR KORUYUCU TABABET SUBAYI: Bak. "Preventive

Medical Officer".

MEDICAL INTELLIGENCE TIBBİ İSTİHBARAT: Silah sistemlerinin desteklenmesi ve

yabancı memleketlerde daha iyi muharebe desteği ve savunma

için biyomedikal araştırma ve geliştirmelerle ilgili istihbarat

bilgileri ve muhtemel hareket sahalarında mahalli ve sari

sarılıkların mevcudiyeti ve rastlantıları hakkında devamlı olarak

araştırılan bilgi.

MEDICAL LABORATORY TIBBİ LABORATUAR: Ordu sağlık sınıfına ait genellikle,

seyyar bir birlik. Bu birliğin; tıbbi tecrübeler yapmak, sahrada

araştırmalarda bulunmak için personel ve teçhizatı vardır. Esas

görevi; hastalıklara, özellikle, sağlam hastalıklara engel olmaktır.

Tıbbi laboratuarlar iki türlüdür. Bir harekat alanına tahsis edilen

(genel laboratuar) ile bir orduya ve bir menzil sahasına bir adet

tahsis edilen (tıbbi laboratuar).


MEDICAL OFFICER TABİP SUBAY: Ordu sağlık teşkilatının tabip sınıfına mensup

subay.

MEDICAL PLAN TIBBİ PLAN: Bir komutanlığın baş tabibi tarafından askeri bir

harekat sırasındaki sıhhiye hizmetleri için hazırlanan plan.

MEDICAL PROFESSIONAL TRAINING TIBBİ MESLEK EĞİTİMİ: Fertlerin sağlığı

veya hastaların bakım ve tedavisi ile ilgili olarak doktorların,

dişçilerin, veterinerlerin, hemşirelerin, sağlık hizmeti uzman

subaylarının, eczacıların ve sağlık koruma uzmanlarının nezaret

veya idaresi altında gösterilen eğitim ve öğretim.

MEDICAL REGULATING OFFICER TIBBİ TANZİM SUBAYI: Bak. "medical

regulator".

MEDICAL REGULATOR TIBBİ TANZİM SUBAYI: Silahlı kuvvetlerden birinin

sağlık hizmetine mensup subay. Bu subay; hastaların, çeşitli tıbbi

tedavi tesisleri arasında hareket ve intikallerini düzenler; çeşitli

tedavi tesislerindeki çeşitli hastalıklara ait yatak mevcutları

hakkında zamanında bilgi edinir ve tahliye edilen hastanın

münasip tıbbi tesislerine akımını idare eder. Buna "medical

regulating officer" da denir.


MEDICAL REPORT SAĞLIK RAPORU: Hasta ve yaralı personel veya herhangi bir

sıhhi vaka hakkında yetkililerce hazırlanan tıbbi rapor.

MEDICAL SANITARY COMPANY KORUYUCU TABABET BÖLÜĞÜ: Bak. "preventive

medicine company".

MEDICAL SERVICE SAĞLIK HİZMETİ, SIHHİYE HİZMETİ: Çeşitli tıbbi sahalarda

hastalarla meşgul olan sıhhiye birliğinin mesleki hizmeti.

MEDICAL SERVICE CORPS SAĞLIK HİZMETİ SINIFI, SIHHİYE HİZMETİ SINIFI:

ABD Ordu Sağlık Teşkilatının bir sınıfı. Bu sınıf; Ordu sağlık

teşkilatının ilmi, teknik ve idari işlerini yapar.

MEDICAL SUPPLIES TIBBİ/SIHHİ İKMAL MADDELERİ:

MEDICAL TREATMENT TIBBİ TEDAVİ: Hastalıkların, yaralıların ve diğer

düzensizliklerin tedavisi için, tıbbi usullerin, mesleki ve teknik

bakımdan yetişmiş personel tarafından uygulanması ve

hastaların bu usuller dahilinde yönetimi.

MEDICAL TREATMENT AND EVACUATION SYSTEMTIBBİ TEDAVİ VE TAHLİYE

SİSTEMİ: Hastalığı gerektiği şekilde kabul, tahliye, tedavisi ve son

işlemlerini yapan sıhhiye birlikleriyle sıhhi tesisleri içine almış

bütün teşkilat. Bu sistem; sıhhi bakımdan hizmete elverişsizliğin

görüldüğü noktadan başlar ve hizmete elverişli duruma getirme


işini yapılabileceği veya son işlemin icra edildiği noktaya kadar

devam eder.

MEDICAL TREATMENT FACILITY TIBBİ TEDAVİ TESİSİ: Tıbbi tedavi ve/veya

diş tedavisine muhtaç şahıslarla bir yolda tedavi sağlamak

maksadıyla kurulmuş bir tesis. Ayrıca bakınız: "fixed medical

treatment facility" ve "nonfixed medical treatment facility".

MEDICAL TROOPS SIHHİYE BİRLİK ERATI: Ordu sağlık teşkilatına mensup olan ve

özellikle, muhabere birliklerine atanan, bu birlikler emrine

verilen ve bunları destekleyen, bu birliklerden sıhhi elemen

olarak vazife gören erat.

MEDICAL VEHICLE SIHHİYE ARACI: Sıhhiye hizmetlerinde kullanılan araçları ifade

eden genel terim.

MEDIUM ORTA: Hava durdurma görevlerinde kullanıldığı şekilde 2000 ve

2500 fit arasındaki yükseklik.

MEDIUM AIRCRAFT ARTILLERY ORTA ÇAPLI HAVA SAVUNMA TOPU: 90 mm ve

daha yüksek çaplı hava savunma topu. Bu topun ağırlığı, silaha

monte edilmiş olan atış idare malzemesi hariç 40.000 libreyi

geçmez.
MEDIUM ALTITUDE BOMBING ORTA İRTİFADAN BOMBARDIMAN: Bomba salış

yüksekliği 8.000 ve 15.000 (2350-4600 m) fit arasında olan yatay

bombardıman.

MEDIUM ARTILLERY ORTA TOPÇU: Bu toplarla teçhiz edilmiş topçu. Ayrıca

bakınız: "field artillery".

MEDIUM ATOMIC DEMOLITION MUNITION ORTA OTOMATİK TAHRİP

CEPHANESİ: Düşük tahrip gücü olan, timlerde taşınabilen,

uzaktan kontrol veya saat aygıtıyla patlatılan bir atomik tahrip

cephanesi.

MEDIUM BOMBARDMENT AIRPLANE ORTA BOMBARDIMAN UÇAĞI: Orta bir

mesafeye, oldukça ağır bir bomba yükünü taşıyacak şekilde imal

edilmiş bombardıman tayyaresi. Bu uçak; boyut, sürat, menzil,

bomba kapasitesi, manevra kabiliyeti ve irtifa bakımından, ağır

bomba uçağı ile hafif bomba tayyaresi arasında yer alır. Buna

"medium bomber" da denir.

MEDIUM BOMBARDMENT AVIATION ORTA BOMBARDIMAN HAVACILIĞI: Kara

hedefleri ile su üstü ve sualtı hedeflerine bomba atmak üzere

teşkilatlandırılan askeri havacılık sınıfı. Bu sınıfın teçhizatı;

oldukça ağır bomba yüklerini oldukça uzak mesafelere taşımak,


Karada ve deniz üzerinde uzun menzilli stratejik keşifler yapmak

üzere imal edilmiştir. Ayrıca bak. "bombardment aviation".

MEDIUM BOMBERORTA BOMBARDIMAN UÇAĞI: Bak. "medium bombardment

airplane".

MEDIUM DOLLAR VALUE ITEM ORTA DOLAR DEĞERLİ MADDE: ABD anayurdu

depolarında, toplam talep değeri 250.000 dolardan az ve 2.500

dolardan fazla olarak tahmin edilen nihai madde ve onarım

parçası.

MEDIUM FIRE ORTA SÜRATLİ ATIŞ: Orta atış sürati. Mesela; 7.62 mm. lik

Browning makinalı tüfeği için orta atış sürati, dakikada 6-8'er

mermilik 15 ateş darbesidir.

MEDIUM FREQUENCY ORTA FREKANS: Bak. "frequency".

MEDIUM LOT STORAGE ORTA BOY PARTİLER HALİNDE DEPOLAMA: Genel

olarak azami yükseklikte depolanmış 1 ila 3 paletlik istiflere

ihtiyaç gösteren bir malzeme miktarı olarak ifade edilmiştir.

Böylece, terim, tam manasıyla büyük veya küçük partilerden

farklı olarak, nispeten küçük partileri ifade eder. Ayrıca bakınız:

"storage".
MEDIUM RANGE RADAR ORTA MENZİLLİ RADAR: Hedef ile radar arasında görüş

hattı mevcut olmak şartıyla, sinyal yoluna dikey, bir metre

karelik yansıtıcı hedef üzerindeki azami menzili 150 mili aşan,

fakat 300 milden az olan cihaz. Bak. "long range radar" ve "short

range radar".

MEDIUM SCALE MILITARY MAP ORTA ÖLÇEKLİ ASKERİ HARİTA: Bak.

"medium scale map".

MEDIUM SECURITY INSTITUTION ORTA EMNİYETLİ CEZAEVİ: Etrafı duvar

yerine çitle çevrili ve hafif suçluların hapsedildikleri askeri

cezaevi veya ıslah merkezlerine verilen isim. Mahpuslar, genel

olarak, baraka ve koğuşlarda yatarlar. Ayrıca bak. "maximum-

security institution".

MEDIUM TANK ORTA TANK: Zırhlı tümenin başlıca aracı. Bunlar, ağırlık

itibariyle 26-40 tonluk tanklardır. Buna "battle tank" da denir.

MEDIUM-ANGLE LOFT BOMBING ORTA AÇILI ALÇAKTAN BOMBARDIMAN:

Alçaktan bombardımanın 35 ila 75 derece yatayın üzerinde

yapıldığı bir alçaktan bombardıman türü.

MEDIUM-CASE-BOMB ORTA CİDARLI BOMBA: Gövde ağırlığı paralama

hakkının ağırlığına oranla fazla (bütün ağırlığın yüzde altmışı ile


yüzde yetmiş beşi arasında) olan, yüksek süratli, infilak bombası.

Orta cidarlı bombaların ağırlığı 50 -1000 libre arasındadır.

MEDIUM-RANGE ORTA MENZİLLİ: Normal uçuş koşullarında 1200 ile 3500

deniz mili mesafe yapabilen (2222 km. ile 6482 km. arası) .

MEDIUM-RANGE BALLISTIC MISSILE ORTA MENZİLLİ BALİSTİK FÜZE: 600 ila

1500 deniz mili menzil kabiliyeti olan balistik bir füze.

MEDIUM-RANGE BOMBER AIRCRAFT ORTA MENZİLLİ BOMBARDIMAN UÇAĞI:

Tasarım kaba ağırlığı ve bomba yükünde 1000 deniz milinin

altında bir taktik yarıçapta çalışmak üzere tasarlanmış bir

bombardıman uçağı.

MEDIUM-RANGE TRANSPORT AIRCRAFT Bak. "transport aircraft".

MEDIUM-SCALE MAP ORTA ÖLÇEKLİ HARİTA: Ölçeği 1/600.000 den büyük ve

1/75.000 den küçük olan bir harita. Ayrıca bakınız: "map".

MEETING MİTİNG, TOPLANTI:

MEETING ENGAGEMENT TESADÜF MUHAREBESİ: Hareket halinde ve muharebe

hazırlığı tamamlanmış bir kuvvetin, hakkında yetersiz istihbarata

sahip olduğu bir düşman kuvvetiyle çatıştığı zaman vukua gelen


muharebe şekli. Düşman kuvvet, çatışma sırasında hareketsiz

veya o da hareket halinde bulunabilir.

MEGATON MEGATON: Bir milyon ton TNT nin serbest bıraktığı enerjiye eşit

nükleer enerji kudretini ifade eden bir ölçü birimi.

MEGATON WEAPON MEGATONLUK SİLAH: Kudreti milyonlarca tonluk TNT

infilak maddesi eşitleri ile ölçülen bir nükleer silah. Ayrıca Bak.

"kiloton weapon", "nominal weapon", "subkiloton weapon".

MEMORANDUM MUHTIRA, NOTA, ANDIÇ: 1. MUHTIRA: Ast karargahların;

verdikleri talimat, tavsiye veya bilgi için kullandıkları mutat

direktif. Genel emir, mektup, sirküler veya talimatlar vasıtasıyla

bu işin yapılması uygun görülmediği taktirde, muhtıra kullanılır.

2. MUHTIRA: Resmi işlerle uğraşan fertler arasında kullanılan

yazılı muhabere.

MEMORANDUM RECEIPT SENET: Geçici olarak verilen maddeleri, resmi

olarak tevsik eden belge. Bu şekilde yapılan dağıtımda, mal

saymanlık sorumu, dağıtımı yapan subayda kalır. Bir kredi senedi

(credit memorandum receipt), iade edilen ordu malının

alındığını gösteren ve sayman subay tarafından imzalanan bir

belgedir.
MEMORANDUM ROUTING SHEET EVRAK İŞLEM PUSULASI: Bir karargah

dahilindeki bürolarda resmi işlemler için kullanılan form.

MEMORY HAFIZA: İç biriktirme vasıtası. Normal olarak, merkezi işlem

makinesi (center processor) 'nın bir parçası.

MEMORYBOARD HAVA ALARMA DURUM LEVHASI: Saydam ve aydınlatılmış

bir yüzey üzerine yapılmış bir mıntıka haritası. Bu haritada,

ışıkların rengi, o bölgedeki her hava akını kontrol mıntıkasının

tabi olduğu alarmın nevini gösterir.

MENACE TEHDİT ETMEK:

MENTAL PATIENT AKIL HASTASI: Bu terim; hastaların tahliyesi ile ilgili olarak

kullanıldığı zaman, gemi veya trende iken emniyet tedbiri

alınmasını icap ettiren psikiyatrik vakalar anlamına gelir.

MERCANTILE CONVOY TİCARİ KONVOY: Deniz Ulaştırma kontrol teşkilatı

vasıtasıyla kontrol edilen ve esas olarak ticaret gemilerinden

oluşan bir konvoydur.

MERCAST SYSTEM Bak. "merchant ship broadcast system":


MERCATOR CHART MERKATÖR HARİTASI: Bir merkator projeksiyonu

esasına göre yapılmış deniz ve hava seyrüseferinde geniş ölçüde

kullanılan bir harita. Ayrıca bakınız: "map".

MERCATOR PROJECTION MERKATÖR PROJEKSİYONU: Ekvator etrafında bir

siferoide teğet olan ve bir silindir üzerine matematik olarak

teşkil edilen bir silindirik harita projeksiyonu. Bu projeksiyona

göre enlemler arasındaki açıklıklar, herhangi bir yerdeki küçük

bir sahada ölçek, bütün istikametlerde aynı kalacak şekilde tayin

edilir. Ayrıca bakınız: "transverse mercator projection".

MERCHANT INTELLIGENCE TİCARİ İSTİHBARAT: İstihbarat işlemlerinde,

hayati istihbarat bölgeleri hakkında ticari gemiler tarafından

rapor edilmesi için haberleşme talimatları. Ayrıca MERINT'da

denir.

MERCHANT SHIP TİCARİ GEMİ: Nehir araçları ve yalnızca liman sınırları içinde

çalışan araçlar haricinde, ticaret işi yapan herhangi bir gemi.

MERCHANT SHIP BROADCAST SYSTEM TİCARİ GEMİLER İÇİN RADYO YAYINI

SİSTEMİ: Dünyanın herhangi bir yerindeki ticari gemilere resmi

mesajların gönderilmesini temin için faaliyete geçirilebilecek bir

radyo yayın sistemi.


MERCHANT SHIP CASUALTY REPORT TİCARİ GEMİ HASAR RAPORU: Bir ticaret

gemisinde denizde veya limanda meydana gelen hasar hakkında

mesaj veya diğer vasıtalarla verilen bir rapor. Ticari gemi zayiat

raporları, refakat kuvveti komutanı veya diğer münasip makam

tarafından hasarın meydana geldiği bölge harekat kontrol

makamına gönderilir.

MERCHANT SHIP CONTROL ZONE TİCARİ GEMİ KONTROL BÖLGESİ: İçinde

Müttefik kuvvetlerin gemilerine kılavuzluk, kontrol ve koruma

temin edilen, tanımlanmış bir deniz veya okyanus bölgesi.

MERCHANT SHIP REPORTING AND CONTROL MESSAGE SYSTEM:

TİCARİ GEMİLERİN RAPOR VERME VE KONTROL MESAJ SİSTEMİ:

Ticari gemilerin kontrolü ile ilgili bilgilerin ve hareketlerinin rapor

edilmesi için dünya çapında kullanılan bir mesaj sistemi.

MERCURY FULMINATE CIVA FULMİNATI: Sürtünme, çarpma hararet tesiriyle

ateşlenen ve çok süratle yanan hassas bir infilak maddesi. Cıva

fülminatı; mermi, mayın veya bombalardaki diğer infilak

maddelerini infilak ettirmek için kullanılır. Buna "fulminate of

mercury" de denir.

MERGED BİRLEŞME: Hava durdurma görevlerinde, "izler birleşti" anlamına

gelen bir kod.


MERIDIAN MERİDYEN: Böyle bir dairenin kutuptan kutba ölçülen yarısı.

MERIDIAN ALTITUDE MERİDYEN İRTİFAI: Bir cismin gözlemeci gök meridyeni

üzerinde bulunduğu andaki irtifaı.

MERITORIOUS SERVICE UNIT PLAQUE BİRLİK DEĞERLİ HİZMET PLAKASI:

Bak. "Meritorious Unit Commendation".

MERITORIOUS UNIT COMMENDATION BİRLİK DEĞERLİ HİZMET PLAKASI:

Düşmana karşı yapılan harekatta, olağanüstü bir hizmetin taktire

şayan bir şekilde ifa edildiğini belirten birlik nişanı. Buna evvelce

"Meritorious Service Unit Plaque" denirdi.

MERITORIOUS UNIT EMBLEM BİRLİK DEĞERLİ HİZMET SEMBOLÜ: Birlik değerli

hizmet plakası ile taltif edilen bir birliğin personeli tarafından

taşınan bir nişan.

MESOSPHERE MEZOSFER: Üst atmosferin iki ayrı tabakasına verilen isim: (1)

Chapman'ın nomerklatöründe; Arz sathı üzerinde, ortalama 32

kilometreden 80 kilometreye (19-50 mil) kadar uzanan ve alt

sınıfı stratosfer üzerinde bulunan tabaka. Mezosferin uzunluğu

kemosferin aynıdır. (2) Wares'in momenklatöründe; ortalama

400 kilometreden 1000 kilometreye (250-600 mil) kadar uzanan

ve iyonosferle egzosfer arasında bulunan bir tabaka. Mezosfer;


yüksek fakat tedricen azalan ısıda gün ışığı kızıllığı ve ültraviyoleli

güneş radyasyon bölgesidir.

MESS YEMEKHANE, TABLDOT: Askeri bir teşkilat veya müessesede,

yemek hazırlamak ve dağıtmakla görevli kısım.

MESS ACCOUNT TABLDOT HESABI: Bir komutanlık mensuplarına yemek

temini için sarf edilen para ve kullanılan gıda maddelerinin

hesabı. Bu hesap, tabldot subayı tarafından tutulur.

MESS ATTENDANT MUTFAK VAZİFECİSİ, GÖREVLİSİ: Bak. "kitchen police".

MESS CALL YEMEK BORUSU: Kahvaltı, öğle yemeği veya akşam yemeğini

bildirmek üzere verilen boru işareti veya bu maksat için verilen

başka bir işaret.

MESS COUNCIL TABLDOT HEYETİ: Bir komutan tarafından, tabldotun idaresi

ve kontrolü için tayin edilen ve tabldot subayını da ihtiva eden

subaylar grubu.

MESS GEAR SEFER TASI, YEMEK TAKIMI: Bak. "mess kit".

MESS JACKET ZİYAFET CEKETİ: Resmi akşam ziyafetlerinde, subaylar tarafından

giyilen kısa ceket. Ziyafet ceketi, merasim kıyafetinin (dress

uniform) bir parçasıdır.


MESS KIT SEFER TASI, YEMEK TAKIMI: Askerin arazide kullandığı yemek

takımı. Bu takım; çatal, bıçak, kaşık, bardak ve aş kabını ihtiva

eder. Buna "mess gear" da denir.

MESS OFFICER TABLDOT SUBAYI: Bir tabldotun idare ve kontrolüne memur

edilen subay.

MESS ORDERLY MUTFAK VAZİFELİSİ, GÖREVLİSİ: Bak. "kitchen police".

MESS SERGEANT İAŞE ASTSUBAYI: Bak. "mess steward".

MESS STEWARD TABLDOT ASTSUBAYI: Bir askeri yemekhanenin idaresinde

tabldot subayına yardım eden astsubay. Bu astsubay;

yemekhane personelini idare eder, ikmal maddelerinden

sorumlu bulunur, yemekleri vesaireyi tespit eder.

MESSAGE MESAJ (ABD SAVUNMA BAKANLIĞI, SAVUNMA KURULU):

Herhangi bir haberleşme vasıtasıyla iletilmesi mümkün olacak bir

şekilde hazırlanan ve açık veya gizli bir dille özet olarak ifade

edilen herhangi bir fikir veya düşünce.

MESSAGE (TELECOMMUNICATIONS) MESAJ (TELEKOMÜNİKASYON): Bir

telekomünikasyon sistemi ile, istenilen göndermenin belirli bir

şekilde hazırlandığı açık veya kriptolaşmış dille ifade edilen kayıt

edilmiş bilgi.
MESSAGE AUTHENTICATION HABER PAROLASI: Bir haberde bulunan ve

önceden tespit edilmiş belirli unsurlardan istihraç edilen ve

haber dahilindeki parola işareti (authenticator) vasıtasıyla bir

haberin menşeini tespite yarayan emniyet tedbiri.

MESSAGE BAG HABER TORBASI: Uçaklardan haberlerin atılmasında kullanılan

bez veya deri torba.

MESSAGE BOOK HABER KAYIT DEFTERİ: Bir haber merkezi, telsiz istasyonu

veya bunlara benzer bir yerden gönderilen haberleri kayda

mahsus defter.

MESSAGE CENTER HABER MERKEZİ: Gelen haberlerin alınması, gönderilmek

üzere hazırlanması, kabul ve tesliminden sorumlu bir muhabere

merkezi. Ayrıca bakınız: "telecommunication center" ve

"communication signal center".

MESSAGE CENTER CHIEF HABER MERKEZİ AMİRİ: Haber merkezinin kayıtlarını

tutmak, resmi haberleri almak, alınan haberleri icap eden

kanallardan geçirmek ve yerlerine teslim ettirmekle görevli

uzman subay.

MESSAGE CENTER NUMBER HABER MERKEZİ NUMARASI: Bir haber merkezi

tarafından, iç idare maksatlarıyla haberlere verilen numara.


MESSAGE CENTER SECTION HABER MERKEZİ KISMI: Bak. "communication (s)

center".

MESSAGE DROP HABER ATMA: Alçaktan uçan bir uçaktan bir haber

torbasının, önceden tespit edilmiş bir noktaya veya haberin

gönderileceği personel grubu üzerine atılması.

MESSAGE DROPPING GROUND HABER ATMA YERİ: Arazi üzerinde uçakların

haber attıkları açık saha.

MESSAGE FORM HABER FORMU: Yazılı haberleri göndermek için kullanılan

basılı haber kağıdı.

MESSAGE INDICATOR HABER GÖSTERGESİ: Kriptolu bir haber metninin,

genel olarak, baş tarafına konulan ve bu haberde uygulanan

anahtar değişkenleri düzenini tanıtan bir harf veya sayı grubu.

Ayrıca bakınız: "indicator".

MESSAGE KEYING ELEMENT HABER ANAHTAR ELEMANI: Belirli bir anahtarın

her haberde değişen kısmı.

MESSAGE PARTS HABER KISIMLARI; HABER BÖLÜMLERİ: Uzun bir haberin, bir

gönderme güvenlik tedbiri olarak, müteahhit küçük haberlere

bölünmesi. Haber bölümleri, dıştan, birbirlerinden tamamen ayrı

haberler kanısı vermelidir.


MESSAGE PICK-UP KAP KAÇ USULÜ İLE HABER ALMA: Yerdeki iki direk veya

insan arasında gerilen bir ipe asılan bir haber torbasının,

alçaktan uçan bir tayyareden sarkıtılan ipin ucundaki tertibat

vasıtasıyla yakalanarak yukarıya çekilmesi.

MESSAGE PRECEDENCE HABER İVEDİLİK DERECESİ: İvedilik derecesi işareti

taşıyan bir haberin işleminde, diğer bütün ivedilik derecesi

işareti taşıyan haberlere nazaran verilecek nisbi sırayı göstermek

için kullanılan işaret. İvedilik derecesi işareti: (a) haberi gönderen

için gönderilen makama teslimindeki sürati; (b) muhabere

personeli için habere yapılacak işlem ve yerine teslimindeki nisbi

sırayı; (c) haberi alan makam için haberin dikkate alınmasındaki

nisbi sırayı gösterir. Ayrıca bakınız: "flash message", "immediate

message", "priority message", "routine message".

MESSAGE REFERENCE NUMBER HABER TANITMA NUMARASI: Haberlere

verilen çeşitli tanıtma numara ve sembollerinden herhangi biri.

MESSAGE RELAY POINT ARA HABER NOKTASI: Haberlerin gidecekleri yerlere

sevk edilmek üzere toplandıkları yer.


MESSAGE SERIAL NUMBER HABER MERKEZİ SIRA NUMARASI: Çıkan

haberlerin kontrol edilmesini, işlem görmesini ve dosyalanmasını

kolaylaştırmak maksadıyla verilen numara.

MESSENGER HABERCİ: Bir haberi, bir yerden başka bir yere götüren şahıs.

MESSENGER TEAM KÖPEK KIZAĞI: Kar ve buz durumu başka bir nakil

şekline imkan vermediği taktirde ve süratli ulaştırma istenen

hallerde, haber vesaire ulaştırmakta kullanılan hızlı köpek kızağı.

Bu kızakacele sevkiyatta veya hasta ve yaralıları yada tıbbi ikmal

maddelerini taşımakta kullanılır.

METAL FOULING BAKIRLAŞMA: Bir silahın namlusunda metal parçalarının

birikmesi. Bakırlaşma; mermi gömleklerinin ve sevk

çemberlerinin setlere sürtünmesinden meydana gelir. Ayrıca

bakınız: "fouling".

METAL HELMET ÇELİK BAŞLIK: Başı, mermi parçalarına ve hafif sadmelere

karşı koruyan, çelikten yapılmış bir başlık. Buna "steel helmet"

da denir.

METAL LANDING MATS ÇELİK İNİŞ PİSTİ HASIRI: Bak. "landing mats".

METAL PALLET SUPERSTRUCTURE MADENİ PALET ÇERÇEVESİ: Şekli gayri

muntazam, kırılabilir veya ezilebilir ikmal maddelerinin


depolanmasında faydalanılmak üzere, ahşap, düz bir palete

eklenebilir fabrikasyon madeni çerçeve.

METAL TRAINER BARESKAL: Bak. "trainasium".

METALLED ROAD ASFALT YOL, BETON YOL: İnce agrega, katran ve çimento gibi,

bağlayıcı bir madde ve çakıl, kırılmış taş, cüruf veya benzeri

maddeden inşa edilmiş yol.

METASCOPE METASKOP: Enfraruj ışınların kaynağını tespit etmek için

yapılmış, elde taşınabilir bir cihaz.

METEOR BUMPER METEOR TAMPON: Meteor zerrelerinin termal enerjisini

dağıtmak üzere, çap itibarıyla önlenecek meteor kalınlığında bir

uzay aracı çevresine geçirilmiş ince kalkan. Meteorun yüksek

hızı, herhangi bir zerrenin ara cidarına nüfuz edemeden

kendisinin ve kalkanın bir kısmının buharlaşmasına yol açar.

METEOR SAFE WALL METEOR EMNİYET DUVARI: Meteorların, hava

molekülleriyle sürtünme sonucu yanıp buharlaşmadan pek

seyrek nüfuz edebildikleri koruyucu atmosfer örtüsü.

METEOROGRAPH METEOROGRAF: Havanın üst tabakalarındaki sıcaklık,

rutubet ve hava basıncını kaydeden cihaz. Bu cihaz, genel olarak


bir balona bağlıdır. Bu balon, ya bir adam tarafından idare edilir

veya kendi başına uçar.

METEOROLOGICAL BALLOON METEOROLOJİ BALONU: Bak. "Balloon".

METEOROLOGICAL CHECK POINT METEOROLOJİK KONTROL NOKTASI:

Zamandan kazanmak için, meteorolojik düzeltmeleri tespit

edilmiş itibari bir nokta. Bu düzeltmeler metro kontrol

noktasının kaydırma sınırları içinde bulunan herhangi bir hedefe

tatbik edilebilir.

METEOROLOGICAL DATA METEOROLOJİK BİLGİ: Rüzgar, sıcaklık hava

yoğunluğu veya diğer tabii olaylar gibi, askeri harekatı etkileyen

atmosferle ilgili meteorolojik olaylar.

METEOROLOGICAL DATUM PLANE METEOROLOJİK ESASLAR DÜZENİ:

Topçuya verilen atmosferik esaslar için bir esas. Bir başlangıç

noktası olarak kabul edilen müracaat sathı. Bu satıh, meteoroloji

istasyonu ile aynı irtifada bulunur.

METEOROLOGICAL DAY METEOROLOJİK GÜN: Gece, gündüz ve aralık devre

olmak üzere, üç devreye ayrılmış 24 saatlik süre.

METEOROLOGICAL FORECASTING OFFICE METEOROLOJİ TAHMİN İSTASYONU:

Bak. "weather forcast".


METEOROLOGICAL MESSAGE METEOROLOJİ RAPORU: Hava şartlarına ait

esasları gösteren rapor. Bu rapor, genel olarak, kod klişesi

şeklinde olur. Buna "metro message" de denir.

METEOROLOGICAL SATELLITE METEOROLOJİ UYDUSU: Hava tahminlerinde

yardımcı olacak şekilde teçhiz edilmiş ve yörüngeye oturtulmuş

bir arz uydusu.

METEOROLOGY METEOROLOJİ: Mutlak ve nispi ölçümler için sistemler ve

ölçüm standartlarının geliştirilmesi dahil olmak üzere ölçüm

bilimi.

METERS ERROR METRE HATASI: Atış esaslarında metre olarak ifade edilen

hata. Bir vuruş noktasının hedeften bir hat şeklinde, metre

olarak ölçülen sapması. Metre hatası; açısal farkın, milyem

cinsinden ölçülmüş hatası demek olan milyem hatasından

farklıdır.

METHOD OF CAPABILITIES DÜŞMAN KABİLİYETLERİNİ TESPİT USULÜ:

Düşman tarafından tatbiki mümkün olan bütün hareket tarzları

üzerinde inceleme yapmak suretiyle, bir harekatı planlama

usulü. Bu usulü kullanırken, düşmanın takip etmesi mümkün

görülen hareket tarzlarının hepsi gözden geçirilir. Neticede,


düşmanın seçmesi muhtemel ve bizim için en tehlikeli olan

hareket tarzı üzerinde karara varılır.

METHOD OF INTENTION DÜŞMAN MAKSADINI YORUMLAMA METODU:

Düşmanın yapmayı tasarladığı şeyi tahmin esası üzerine kurulan

harekat planlama usulü. Bu usulde, düşmanın neyi yapmayı

tasarladığını tahmin etmek için, düşman kuvvetlerinin tertip

tarzı, adedi ve cinsi hakkında elde edilen bilgiden faydalanılır.

Eğer elde böyle bir bilgi yoksa, bu usul, düşman için en kazançlı

hareketin ne olacağını tahmin yolunda kullanılır.

METHOD OF RESUPPLY YENİDEN İKMAL USULÜ: Bir birliğin, ikmal ihtiyaçlarını,

dağıtım tesisine bildirmesi usulü. Bu da; yazılı istek "requisition",

otomatik ikmal (automatic supply), sözlü istek "on call supply",

durum raporu "status report", sarfiyat raporu "expenditure

report" vesaire şeklinde olur.

METHODOLOGY YÖNTEM BİLİM:

METHYLDICHLORARSINE METİLDİKLORARSİN: Ciğerleri tahriş eden veya deriyi

kabartan, sıvı halinde ve renksiz bir kimya harp maddesi.

METRIC TON METRİK TON: Bak. "ton".


METRO CORRECTION METEOROLOJİ RAPORU DÜZELTMESİ: Merminin

uçuşuna tesir eden rüzgar, hava basıncı vesaire gibi şeyleri

hesaba katmak için atış esnasında yapılan düzeltme.

METRO K METRO K EMSALİ, METRO K KATSAYISI: Bir meteoroloji

raporundan çıkarılan her bir metre için metre olarak bildirilen ve

topçu mesafe düzeltmesinde kullanılan katsayısı.

METROLOGY METROLOJİ: Mutlak ve nisbi ölçülere ait ölçü standart ve

sistemlerinin geliştirilmesini içine alan ölçü bilimi.

MGM-13 Bak. "mace".

MGM-29A Bak. "sergeant".

MGM-51 Bak. "shillelagh".

MICRO WAVE MİKRO DALGA: Dalga uzunluğu 100 cm veya daha az olan radyo

dalgası.

MICRO-METEOROLOGY MİKROMETEOROLOJİ: 6 fit irtifada veya bunun

altındaki atmosfer şartlarını inceleyen meteoroloji.

MICROBAROGRAPH MİKROBAROGRAF: Hava basıncındaki değişmeleri

otomatik olarak kaydeden cihaz. Bu cihaz barograftan daha

hassastır.
MICROFILMING MİKROFİLM ALMA: Mektup, resim ve dokümanların,

ufaltılmış olarak, fotoğraf filmi üzerine tespiti. Film, devamlı bir

kayıt şekli temin ettiği gibi, nakil ve dosyalama işini de

basitleştirir ve ucuza teksir imkanı verir. Sefer mektupları, nakil

imkanı için, genel olarak, mikrofilme alınır ve dağıtımından önce

büyültülüp tekrar basılır.

MICROFORM MİKROFORM: Özel gösterim aygıtları olmadan okunamayan,

herhangi bir şekli haiz, film, video, teyp, kağıt veya küçültülmüş

veya baskı edilmiş görüntüler için kullanılan bir terim.

MICROLOCK MİKRO KİLİTLEME: Minitrak bir telsiz göndermecine bir füze

takip istasyonu tarafından uygulanan bir kilitleme işi.

MICROPHOTOGRAPH MİKROFOTOĞRAF: Ortalama 0.5 mm. ye kadar

küçültülen fotoğraf. Buna "micro" da denir.

MID RANGE BALLISTIC MISSILE ORTA MENZİLLİ BALİSTİK FÜZE: 500-3000 deniz

mili arasında bir menzili bulunan balistik bir füze.

MID RANGE ESTIMATE ORTA VADELİ TAHMİN: Müşterek stratejik hedefler

planının hazırlanmasına katılan Kara ordusu plancıları tarafından

faydalanılacak koordineli bir kara ordusu durumu temin


maksadıyla, müşterek stratejik hedefler planının

geliştirilmesinden önce hazırlanmış durum muhakemesi.

MIDAS MİDAS: Atmosferden ani olarak çıkan kıtalar arası balistik

füzeleri keşfeden bir füze savunma alarm sistemi. Bu sistemde;

elde edilecek bilgileri bir merkez kontrol tesisine vermek için

yörüngede bir yer çevresinde bir miktar uydu bulunur.

MIDCOURSE GUIDANCE UÇUŞ YOLU GÜDÜMÜ, ORTA YOL GÜDÜMÜ: Bir

füzeye, ilk yol safhasının sona ermesiyle son yol (dalma)

safhasının başlaması arasında uygulanan güdüm. Ayrıca bakınız:

"guidance".

MIDCOURSE PHASE UÇUŞ YOLU SAFHASI: Fırlatma safhasıyla atmosfere

dönüş safhası arasındaki, balistik füzenin uçuş yolu. Ayrıca bak.

"ballistic trajectory, boost phase, reentry phase, terminal

phase".

MIDDLEMAN MIDDLEMAN KODU: Hava durdurma görevlerinde, "çok yüksek

frekans veya ultra yüksek frekans telsiz röle cihazı" manasına

gelen bir kod.

MIDNIGHT GECE YARISI: Hava durdurma görevlerinde "yakın kontrolden,

yayın kontrolüne geç" anlamına gelen bir kod.


MIDPOINT GEÇİŞ NOKTASI: Atış fenninde; bir hava hedefinin seyir istikameti

üzerinde bulunan ve top mevziine nazaran asgari mail mesafede

olan nokta.

MIDSHIPMAN DENİZ SUBAY ADAYI: Deniz subayı olmak üzere, Annapolis'teki

ABD Deniz harp okuluna devam eden öğrenci. Bir deniz subayı

adayı, rütbece, bir deniz teğmeninin (ensign) altında bulunur.

MIDWING MONOPLANE ORTADAN KANATLI TEK SATIHLI TAYYARE: Bu tip

tayyarede kanatlar, gövdenin üst ve alt kısımlarının hemen

ortasında bulunur. Ayrıca bak. "monoplane".

MIGRANT GÖÇEBE:

MIL MİLYEM: Bir daire çevresinin 1/6400'ünü kaplayan açı esasına

göre elde edilmiş açı ölçüsü birimi. Bir milyem; 1000 ölçü birimi

mesafede (1) birimin kapladığı açıdır.

MIL ERROR MİLYEM HATASI: Atış esaslarında milyem olarak ifade edilen

açısal hata. Milyem hatası, doğrusal mesafede metre cinsinden

hata demek olan metre hatasından (meters error) dan farklıdır.

MIL FORMULA BİNDE BİR KAİDESİ, MİLYEM FORMÜLÜ: Topçulukta kullanılan bir

formül. Bu formül şu şekilde ifade edilir: M W/R. Burada (M) iki

nokta arasındaki milyem cinsinden açıyı, (W) iki nokta arasındaki


yarda (metre) cinsinden aralığı, (R) ise, mesafenin yarda

cinsinden binler adedini gösterir. Bu formül, 600 milyemden

küçük olan açılar için muteberdir. Buna "mil relation" da denir.

MIL RELATION MİLYEM FORMÜLÜ, BİNDE BİR KAİDESİ: Bak. "mil formular".

MIL RULE MİLYEM KAİDESİ: Elin gözden belirli bir uzaklıkta tutulması ile

gözetleyiciye, açısal mesafeyi kabaca tahmin imkanı veren usul.

MIL-GRIDDED OBLIQUE MİLYEM GRİDLİ MAİL HAVA FOTOĞRAFI: Ufuk hattının

altına doğru meylettirilmiş olan bir fotoğraf makinesi ile çekilmiş

ve üzerinde bir açı ölçme gridi bulunan hava fotoğrafı.

MILE MİL: 1760 yarda veya 5280 fite tekabül eden uzunluk ölçüsü. Bir

mil, 1609.3 metredir. Buna "statute mile" de denir.

MILEAGE YOL MASRAFLARI, YOLLUK: Bak. "milleage allowance".

MILEAGE ALLOWANCE YOL MASRAFLARI: Vazife ile seyahat eden subaylara,

masraflarına karşılık verilen tahsisat. Bu tahsisat, mil başına sabit

bir miktar üzerinden hesaplanır. Buna kısaca "mileage" de denir.

MILEAGE TABLE RESMİ MESAFE CETVELİ: Muhtelif şehir ve askeri tesisler

arasındaki mesafeleri gösterin cetvel. Bu cetveldeki mesafeler

yollukların "travel allowance" hesaplanmasında kullanılır.


MILES PER HOUR SAATTE MİL: Bir saat zarfında katedilen mil miktarı.

MILESTONE AŞAMA NOKTASI: Bir sistem, teçhizat veya çalışma ile ilgili

araştırma, geliştirme, deney, kıymetlendirme, istihsal ve hizmet

süresi içindeki bir faaliyet veya hareket. Aşama noktası; bir fikir

vermeye yeterli bir süreye ait tekamülü kıymetlendirme vasıtası

olarak faydalanılabilecek bariz, objektif bakımından göze çarpan

bir terminal noktası vasfını taşır.

MILITANCY CENKÇİLİK, HARP HALİ:

MILITANT MİLİTAN, MUHARİP, SAVAŞAN:

MILITARILY SIGNIFICANT FALLOUT ASKERİ YÖNDEN ÖNEMLİ DERECEDE

RADYASYON: Personeli muharebe etkinliğini düşürecek dozda

radyasyona maruz bırakacak radyoaktif kirlenme.

MILITARIZED FEMALE PERSONNEL ASKERİ KADIN PERSONELİ: ABD ordusunda

kayıtlı veya tayin edilmiş kadınlar. Bunların, muvazzaf ordudaki

er ve subaylarınkine tekabül eden rütbe ve dereceleri vardır.

Ordu sağlık teşkilatına mensup diyet hemşireleri (dietitians) ve

fizik tedavi teknisyenleri (physical therapy aids) ile ordu hemşire

sınıfı (Army Nurse Corps) mensupları da buna dahildir.


MILITARY ASKERİ: Daha dar bir manada, yalnız kara ordusuna ait veya

onunla ilgili.

MILITARY ACADEMY HARP OKULU: Bak. "United States Military Academy".

MILITARY ACCEPTS RESPONSIBILITY FOR SEPARATION OF

AIRCRAFT: ASKERİ İDARE UÇAK MESAFELERİNE AİT

SORUMLULUĞU KABUL EDER (HV.): Koridor harekatı sırasında

askeri idarenin bu koridor içindeki uçuşlarda uçaklar arasındaki

mesafelerin sağlanmasıyla ilgili Federal Havacılık Bürosu

sorumluluğunu kendi üzerine aldığını belirten terim. Bu tedbire,

genellikle, koridor içinde uçan tayyareler arasındaki mesafe

uçaklar arası muhabere ile korunduğu ve bu mesafe Federal

Havacılık Bürosu Yönetmeliklerinde belirtilenden daha kısa

olduğu zaman müracaat edilir.

MILITARY ACTION ASKERİ HAREKET, ASKERİ HAREKAT: Bak. "operation" ve

"operations".

MILITARY AERIAL PHOTOGRAPHY ASKERİ HAVA FOTOĞRAFÇILIĞI: Bak.

"photography".

MILITARY AFFILIATE RADIO SYSTEM ASKERİ RADYO YAYIN SİSTEMİ: Normal

askeri haberleşmeye ek olarak, yerel, ulusal ve uluslararası


temelde tamamlayıcı ve acil durum muhaberesi temin etme

görevine katılan ve katkıda bulunan amatör radyo istasyonları ve

operatörleri vasıtasıyla Kara Kuvvetleri, Hava Kuvvetleri ve Deniz

Kuvvetleri tarafından yürütülen bir program. Ayrıca MARS

ismiyle de geçer.

MILITARY AGENCY FOR STANDARDIZATION ASKERİ STANDARDİZASYON

BÜROSU:

MILITARY AID PROGRAMASKERİ YARDIM PROGRAMI:

MILITARY AID TO CIVIL AUTHORITIES SİVİL MAKAMLARA ASKERİ YARDIM:

Asayişin muhafazasına veya halk huzurunun korunmasına

yardım için, yetkili makamların isteği veya Cumhurbaşkanının

direktifi üzerine yüklenilen faaliyetler. Genel olarak, felaket,

kargaşalık veya sivil makamların faaliyetini tahdit eden şartlar

gibi, olağanüstü bir durum muvacehesinde bu çeşit faaliyetlere

ihtiyaç görülür.

MILITARY AIR MOVEMENT NUMBER HAVA YOLU İLE İNTİKAL NUMARASI: ABD

Anayurdu sınırları dahilinde askeri tayyarelerle seyahat eden

Kara Ordusuna mensup 15 kişi veya daha çok personellik


grupların hareket ve intikallerini tanıtma, kayıt, gizlilik işlemleri

ve idari işlemler için tahsis edilmiş sembol.

MILITARY AIR TRANSPORT SERVICE ASKERİ HAVA ULAŞTIRMA HİZMETİ: Belirli

Hava İkmal hizmeti için Tek Yönetici İta Amirliği (Single Manager

Operating Agency) .

MILITARY AIRLIFT COMMAND ASKERİ HAVA İKMAL KOMUTANLIĞI: Belirlenen

hava ikmal hizmetlerindeki tek idari, faal teşkilat. Ayrıca MAC

ismiyle de geçer.

MILITARY AREA ASKERİ BÖLGE: Önemli askeri görevlerin cereyan etmekte

olduğu ve Cumhurbaşkanı, Milli Savunma Bakanı veya bu iki

makam adına emir verme yetkisine sahip şahıs tarafından özel

olarak, bu şekilde ilan edilmiş bir coğrafi bölge.

MILITARY ASSISTANCE ADVISORY GROUP ASKERİ YARDIM DANIŞMA GRUBU:

Normal olarak birleştirilmiş bir komutanlığın emri altında

bulunup Savunma Bakanını temsil eden ve misafir bulunduğu

memlekette ABD askeri yardımının planlaması ve programlaması

işlerini idare eden bir müşterek Silahlı Kuvvetler grubu. Ayrıca

MAAG'da denir. MILITARY ASSISTANCE ARTICLES AND SERVICES

LIST: ASKERİ YARDIM MADDELERİ VE HİZMETLERİ LİSTESİ:


Birleştirilmiş komutanlıklar ile kuvvet komutanlıklarının, askeri

yardım plan ve programlarının hazırlanmasında faydalanmaları

için, ikmal maddeleri ve hizmetlerin temin edecekleri kaynakları,

miktarlarını ve fiyatlarını gösteren bir Savunma Bakanlığı yayını.

(ABD Savunma Kurulu, "Savunma Bakanlığı" ndan önce ABD

kelimelerini kullanır) .

MILITARY ASSISTANCE GRANT AID TRAINING ASKERİ YARDIM PROGRAMI

BAĞIŞ YARDIM EĞİTİMİ: Askeri Yardım Programı Bağış Yardımına

uygun olarak temin edilen eğitim.

MILITARY ASSISTANCE PROGRAM ASKERİ YARDIM PROGRAMI: Tadil edilmiş

1961 tarihli Yabancı Yardım kanununa istinaden ve kanunun

yetki verdiği Ekonomik yardıma göre, geri ödenmeyecek şekilde

alıcılara savunma ihtiyaçları ve hizmetlerini temin programı.

MILITARY ASSISTANCE PROGRAM ADDRESS DIRECTORY ASKERİ YARDIM

PROGRAMI ADRESİ:

MILITARY ASSISTANCE PROGRAM GRANT AID ASKERİ YARDIM PROGRAMI

BAĞIŞ YARDIMI: Tadil edilmiş 1961 tarihli Yabancı Yardım

Kanunun verdiği yetkiye dayanılarak yapılan ve masrafının


Amerikan Birleşik Devletlerine ödenmesi beklenmeyen askeri

yardım.

MILITARY ASSISTANCE PROGRAM TRAINING ASKERİ YARDIM PROGRAMI

EĞİTİMİ: Askeri Yardım Programı bağış yardımıyla sağlanmış

eğitim. Bakınız: "international military education and training".

MILITARY ASSISTANCE SALES ASKERİ YARDIM SATIŞLARI; ÖDEMELİ ASKERİ

YARDIM: Amerika'dan Askeri Yardım programını, 1961 tarihli

yabancı yardım kanunu ile yetki verilen kısmı. Bu yardım; yardım

alan memleket tarafından satın alınması bakımından, askeri

yardım programı bağış yardımından farklıdır, ve hem savunma

maddeleri hem de savunma hizmetleri (eğitim dahil) ile ilgilidir.

MILITARY ASSISTANCE SALES TRAINEES ÖDEMELİ ASKERİ YARDIM EĞİTİM

PERSONELİ: İlgili memleketin isteği ile ve masrafı ödenmek üzere

Milli Savunma Bakanlığının idare ettiği eğitimi gören yabancı

memleket personeli.

MILITARY ATTACHE ASKERİ ATAŞE, KARA ATAŞESİ: Bak. "Army attache".

MILITARY AUTHORIZATION IDENTIFICATION NUMBER ASKERİ YETKİ TANITMA

NUMARASI: ABD Anayurdu dahilindeki noktalar ve komşu

memleketlerdeki noktalar arasında, sivil demiryolları yolcu


trenleri ve karma trenlerde, birlik teçhizatı ve ağırlıkları ile veya

teçhizatsız ve ağırlıksız olarak seyahat eden 15 kişi veya daha çok

personellik bir gruba tahsis edilen bir sembol ve numara. Yol ve

tertip yetkisi bir askeri makama verilmiş intikalleri içine almaz.

MILITARY AVIATION ASKERİ HAVACILIK: Askeri maksatlar için kullanılan

havacılık teşkilatı.

MILITARY CAPABILITY ASKERİ İMKAN VE KABİLİYET: Belirli bir savaş amacına

(bir savaş ve muharebeyi kazanmak, bir hedef grubunu imha

etmek) erişme yeteneği. Dört ana unsuru içerir: Kuvvet yapısı,

modernleştirme, hazır oluş durumu ve harekatları idame ettirme

yeteneği. a. Kuvvet Yapısı. Savunma kuvvetlerini oluşturan

birliklerin sayısı, büyüklüğü, ve terkibi; örneğin, tümenler,

gemiler, hava vingleri (grupları), b. Modernleştirme. Kuvvetlerin,

birliklerin, silah sistemlerinin ve teçhizatın teknik olarak

geliştirilmesi. c. Hazır Oluş Durumu. Kuvvetlerin, birliklerin, silah

sistemlerinin veya teçhizatın tasarlandıkları işleri yerine getirme

yeteneği (kabul edilemeyecek derecede gecikme olmadan intikal

etme ve kullanılma yeteneğini de içerir.) d. Harekatları İdame

Ettirme Yeteneği. Kuvvetlerin, birliklerin, silah sistemlerinin ve

teçhizatın, gün sayısı olarak belirtilen eksilmeyen gücü. (Bu


tanım alfabetik olarak verilen "sustainability" tanımının 2.

kısmıyla aynıdır.)

MILITARY CENSORSHIP ASKERİ SANSÜR: ABD silahlı kuvvetleri personeli

tarafından idare edilen ve silahlı kuvvetler sansürü, sivil sansür,

harb esirleri sansürü, sahra basın sansürünü içine alan, her çeşit

sansür. Ayrıca bakınız: "censorship". (Not: ABD savunma kurulu,

tanımı genel olarak herhangi bir ülkenin silahlı kuvvetler

personeli için yapmıştır.

MILITARY CHANNEL EMİR VE KOMUTA KANALI, EMİR VE KOMUTA

SİLSİLESİ: Karargah ve askeri birliklerin komutanları arasındaki

resmi muhabere yolu. Buna, genel olarak, (channel) veya

(channels) de denir.

MILITARY CHARACTERISTICS ASKERİ NİTELİKLER, ASKERİ ÖZELLİKLER:

Malzeme ve teçhizatta, arzu edilen askeri görevleri yerine

getirme kabiliyetine dayanan özellikler. Askeri özellikler, fiziksel

ve harekatla ilgili özellikleri içine alır, teknik özellikler bunun

dışında kalır.

MILITARY CHART ASKERİ HARİTA: Bak. "military map".


MILITARY CIVIC ACTION ASKERİ KAMU İŞLERİ: Öğretim, eğitim, kamu

hizmetleri, tarım, ulaştırma, muhabere, sağlık, temizlik işleri ile

ekonomik ve sosyal gelişmeye yardımcı diğer sahalarda her

tabakadan halk yararına olan ve aynı zamanda, askeri

kuvvetlerin halk nazarında itibarını arttırmaya yarayacak içerik

taşıyan projelerde, tercihen yerli askeri kuvvetlerden

faydalanma. (ABD askeri kuvvetleri zaman zaman, denizaşırı

bölgelerdeki askeri kamu işleriyle ilgili tavsiyelerde bulunur yada

fiilen ilgilenir) .

MILITARY CLIMB CORRIDOR ASKERİ TIRMANMA KORİDORU: Bir askeri hava

alanında çevreye, belirli dikey ve yatay boyutlarda uzanan pozitif

kontrollü hava sahaları.

MILITARY COMMISSION SIKIYÖNETİM MAHKEMESİ: Harp kanunlarını ihlalden

sanık ve askeri kanunlara tabi olmayan şahıslarla; askeri idareye

bağlı veya sıkıyönetim kanunlarına tabi yönetim mahallerde, ilgili

memleketin yasaklarını, kararnamelerini, yürürlükteki medeni

kanun ve ceza kanunu hükümlerini ihlalden sanık kimselerin

muhakemeleri için, askeri makam tarafından teşkil edilmiş bir

mahkeme.
MILITARY CONSTRUCTION VEHICLE İSTİHKAM İNŞAAT ARACI: İstihkam

sınıfınca askeri olarak sınıflandırılan bir inşaat projesinde

kullanılma bakımından, özellikle lüzumlu olan hizmet aracı.

MILITARY CONVOY ASKERİ KONVOY (ABD SAVUNMA BAKANLIĞI, NATO):

İlave ve/veya ticari gemilerin askeriye tarafından kiralanması

veya istenmesiyle oluşan bir konvoy. Kiralanan deniz araçlarıyla

taşımacılık, takviye harekatları, lojistik destek, veya çıkarma

takviyesi harekatlarında oluşturulur. Askeri bir birlik gibi kontrol

edilir ve üst makamlara durum bildirimi yapılır.

MILITARY CORRESPONDENCE ASKERİ HABERLEŞME: Genel olarak, karargahlar

arasında gönderilip alınan askeri mahiyetteki evrak, muhtıra,

rapor, havale, cevap yazıları, telgraflar vesaire.

MILITARY COUNCIL SUPREME YÜKSEK ASKERİ ŞURA: Kuvvet komutanlıklarına

ait her çeşit işleri, istişare mahiyetinde tetkik ve müzakere

etmek suretiyle Milli Savunma Bakanlığına tekliflerde bulunan

yüksek askeri sûra.

MILITARY COURT ASKERİ MAHKEME: Askeri makamlarca teşkil edilen bir

mahkeme. Mesela; "military commission (sıkıyönetim


mahkemesi) ", "court martial (askeri mahkeme) ", "court of

inquiry (tahkikat heyeti) " gibi. Buna (military tribunal) da denir.

MILITARY COURTESY ASKERİ GÖRGÜ: Askeri şahısların, yönetmeliklere ve

geleneklere göre, uymaları gereken tavır ve hareket kuralları.

MILITARY CREST ASKERİ SIRT: Bir tepe veya sırtın ön yamacında, tepe veya

sırtın tabanına kadar, bu yamaç üzerinde azami gözetleme

sağlayabilen sabit hat. Askeri sırt, her zaman için, en yüksek

nokta anlamına gelen "topographic crest (topoğrafik zirve) "

demek değildir.

MILITARY CURRENCY ASKERİ PARA, İŞGAL PARASI: Bir devlet tarafından

hazırlanıp bu devlete mensup askeri komutanlıkça, kendi

kuvvetlerinin işgali altındaki bölge veya bölgelerde, sivil ve askeri

personel tarafından kullanılacak kanuni alış veriş vasıtası olarak

ilan edilen para. Bu paranın, ilgili memleketlere ait resmi

paralardan ayırt edilebilmesi için farklı bir biçimde olması

gerekir; fakat, bu memleketlerden birinin para birimine göre

adlandırılabilir. Bak. "occupation currency".

MILITARY DAMAGE ASSESSMENT ASKERİ HASAR DEĞERLENDİRMESİ:

Yeniden eski haline gelme ve yeniden oluşturma için eldeki


mevcut askeri imkan ve kabiliyet ve destek planlamasını

saptamak için ülkenin askeri kuvvetleri üzerindeki taarruz

etkilerinin belirlenip, değerlendirilmesi. Ayrıca bakınız: "damage

assessment".

MILITARY DECEPTION STRATEJİK ASKERİ YANILTMA: Yanıltıcının ulusal

amaçları, politikaları ve stratejik askeri planlarını destekleyici

yabancı ulusal politikalarla sonuçlanmak üzere planlanan ve ifa

edilen askeri yanıltma.

MILITARY DEFENSE ASKERİ SAVUNMA: Amerika Birleşik Devletleri

Anayurduna, Federal hükümetlere dahil bulunmayan bölgelere

ve dış topraklarına yöneltilecek tertipli bir düşman hareketinin

başarı ile sonuçlanmasına engel olmak gayesine kısmen veya

tamamen hizmet eden faaliyet ve tedbirler.

MILITARY DEPARTMENT KUVVET KOMUTANLIĞI: Tadil edilmiş 1947 tarihli Milli

Güvenlik Kanunu ile Savunma Bakanlığı dahilinde kurulmuş

kuvvet komutanlıklarından biri. Ayrıca bakınız: "Department of

the army", "Department of the Navy", "Department of the Air

Force".
MILITARY DESIGNED VEHICLE ASKERİ AMAÇLI ARAÇ: Muharebede veya taktik

harekatlarla direk bağlantılı olarak veya desteklemek amacıyla

sahra bölgelerinde, esas olarak kuvvetler tarafından kullanılması

için tasarlanan ve askeri araştırma ve geliştirme süreci sonunda,

askeri kullanım özelliklerine sahip olarak yapılan bir araç.

MILITARY DISCIPLINE ASKERİ DİSİPLİN: Askeri kanun ve yönetmeliklere, her

türlü şartlar altında, otomatik olarak, itaati ve iyi tavır ve

hareketi temin eden ruhi durum. Askeri disiplin, askeri kanun ve

otoriteye saygı ve sadakat esası üzerine kurulmuştur.

MILITARY DISTRICT ASKERİ ASBÖLGE: Herhangi bir askeri bölgenin coğrafi

kısmı.

MILITARY DISTRICT OF WASHINGTON WASHINGTON ASKERİ ASBÖLGESİ:

Bak. "military district".

MILITARY DOCTRINE ASKERİ DOKTRİN: Harekatın idaresinde esas olan,

denenmiş, standart hale getirilmiş ve tasvip edilmiş kaide,

düzen, prensip ve usuller.

MILITARY EDUCATION ASKERİ ÖĞRETİM: Fertlerin, harp bilim ve sanatında

bilgilerini arttıracak konularda, sistemli şekilde öğretime tabi


tutulmaları. Ayrıca bakınız: "military training", "nonmilitary

education".

MILITARY ESTABLISHMENT ORDU TEŞKİLATI: Bak. "Army Establishment".

MILITARY EXPORT SALES ASKERİ İHRACAT SATIŞLARI:

MILITARY FUNDS ASKERİ FONLAR: Sivil tahsisattan farklı olarak, askeri

müessese tahsisatına dahil edilmiş miktar.

MILITARY GEOGRAPHIC DOCUMENTATION ASKERİ COĞRAFİ BELGELER (ABD

SAVUNMA BAKANLIĞI, SAVUNMA KURULU): Değerlendirilmiş,

işlenmiş, özetlenmiş ve yayınlanmış askeri coğrafya bilgileri.

MILITARY GEOGRAPHIC INFORMATION ASKERİ COĞRAFYA BİLGİLERİ

(NATO): Planlama ve harekatlar için gerekli coğrafi bilgiler.

MILITARY GEOGRAPHY ASKERİ COĞRAFYA: Askeri harekatların planlanmasını

ve yapılmasını etkileyebilecek doğal ve insan yapımı fiziki

özelliklerle ilgilenen, özel bir coğrafya dalı.

MILITARY GEOGRAPHY INTELLIGENCE ASKERİ COĞRAFYA İSTİHBARATI:

Stratejik istihbaratta, insanın etrafını çevreleyen fiziki muhitin,

tabii olduğu kadar suni yönleri ile de ilgilenen kısım.


MILITARY GOVERNMENT ASKERİ HÜKÜMET, ASKERİ İDARE: Bak. "civil

affairs".

MILITARY GOVERNMENT COURT ASKERİ İDARE MAHKEMESİ: Askeri idare

sorumluluğunu haiz komutan tarafından tesis edilmiş mahkeme.

Bu mahkeme; işgal altındaki memleket dahilinde, askeri

kanunlara tabi işgal kuvvetleri ve müttefik kuvvetler mensupları

hariç, bütün şahıslar üzerinde, askeri idare kararnameleri veya

mahalli kanun şümulüne giren vakalarda kaza yetkisine sahiptir.

MILITARY GOVERNMENT OFFICER ASKERİ HÜKÜMET SUBAYI, ASKERİ İDARE

SUBAYI: Askeri hükümet erkanına mensup bir subay. Bu subay;

komutanın, sivil halk ve sivil hükümetle ve bu hükümetin iktisadi

rejimi ile olan münasebetlerini ve bunlar üzerindeki kontrolünü

sağlamakla görevlidir.

MILITARY GOVERNMENT ORDINANCE ASKERİ HÜKÜMET EMİRNAMESİ: Bir

askeri vali tarafından kendi yetkisi dahilinde yayınlanan ve kendi

sorumluluğundaki işgal arazisini kontrol altına alacak kanun ve

kuralları yürürlüğe koyan bir kararname.


MILITARY GOVERNMENT UNIT ASKERİ İDARE TEŞKİLATI: İşgal edilmiş bir

memlekette, sivil hükümete nezaret etmek veya bir sivil

hükümet vazifesi görmek üzere tesis edilen askeri teşkilat.

MILITARY GOVERNOR ASKERİ VALİ: İşgal edilmiş bir memlekette, harp

kanunu ve adetlerine ve kendi hükümetinden veya üstünden

aldığı bir direktife bağlı olarak, sivil halk üzerinde en yüksek

yetkiyi kullanan bir komutan veya görevlendirilmiş diğer şahıs.

MILITARY GRAVE REGISTRATION SERVICE ASKERİ MEZAR KAYIT HİZMETİ:

Büyük askeri harekatın bir sonucu olarak, ölülerin aranması,

toplanması, tahliyesi, tanınması gerekli işlemin yapılması ile ilgili

olarak, Silahlı kuvvetler tarafından sağlanan teknik bir hizmet.

MILITARY GRID ASKERİ GRİD: Dikey açılar halinde kesişen ve kareler teşkil

eden iki paralel hat grubu. Grid; arazi mevkilerinin diğer

mevkilere nazaran tanınmasına ve diğer noktalara yön ve

mesafelerinin hesaplanmasına imkan vermek üzere, kara, deniz,

hava haritaları ve arz yüzeyini temsil eden diğer şekiller üzerine,

sıhhatli ve tutarlı bir şekilde çizilir. Ayrıca bak. "grid", "military

grid reference system".


MILITARY GRID REFERENCE SYSTEM ASKERİ GRİD REFERANS SİSTEMİ: Dünya

yüzeyine ait bir harita üzerinde, hem bir mevkiin başka

mevkilere nazaran yerini tayine, hem grid mevkileri arasında

semt ve mesafelerin hesaplanmasına imkan verecek sıhhat ve

tutarlılıkta, bir başlangıç noktasına dayanılarak çizilmiş, standart

ölçekli bir grid karesinden faydalanan bir sistem. Ayrıca bakınız:

"grid", "military grid".

MILITARY GRID SYSTEM ASKERİ GRİD SİSTEMİ: Askeri haritalarda; mevkileri

kolay ve sıhhatli bir şekilde tespit etmek, semt ve mesafe

hesaplarını sadeleştirmek maksadıyla, düz satıh halinde riyazi

hesaplar yapmak üzere, arz sathını, kafi derecede küçük mıntıka

ve bölgelere ayırma metodu. Ayrıca bakınız: "Grid system".

MILITARY IMPEDIMENTA NUMBER DEMİRYOLU ASKERİ MALZEME

NUMARASI: Askeri eşyanın, ABD anayurdu içinde sivil

demiryolları vasıtasıyla taşınmasında, tanıtma, kayıt, gizlilik ve

idari maksatlarla, Amerikan Demiryolları Birliği tarafından verilen

numara.

MILITARY INDEPENDENT ASKERİ BAĞIMSIZ GEMİ: Tek başına denizde yol alan,

ancak bir askeri birlik gibi kontrol ve rapor edilen bir ticaret

gemisi. Ayrıca bakınız: "independent".


MILITARY INFORMATION ASKERİ BİLGİ, ASKERİ HABER, ASKERİ BİLGİ VE

HABER: Esas itibariyle ABD silahlı kuvvetlerinin kontrol ve yetkisi

altında bulunan veya silahlı kuvvetler için çok önemli olan bütün

bilgiler. Terim bu anlamda, daha çok, bilgilerin muhafazası veya

bunların açığa vurulması yada dağıtılması hususları ile ilgili

olarak kullanılır.

MILITARY INSTRUCTION ASKERİ ÖĞRETİM: Askeri bilgi ile donatma işi.

MILITARY INTELLIGENCE ASKERİ İSTİHBARAT: Askeri politika hazırlama ve

planlama ile, askeri harekatlar ve faaliyetlerin yürütülmesinde

önemli olacak herhangi bir yabancı askeri veya bununla ilgili bir

durum hakkındaki istihbarat. Bak. "intelligence".

MILITARY INTELLIGENCE DIVISION ASKERİ İSTİHBARAT BAŞKANLIĞI: ABD

Kara Kuvvetleri karargah heyetine bağlı ve askeri istihbarat işleri

ile, yani askeri değerdeki bilgi ve haberleri toplamak,

kıymetlendirmek, yorumlamak ve ilgili yerlere ulaştırmakla

görevli daire.

MILITARY INTELLIGENCE INTERPRETER ASKERİ İSTİHBARAT

YORUMLAYICISI:
MILITARY INTELLIGENCE SCHOOL ASKERİ İSTİHBARAT OKULU: Askeri

istihbarat personelini, askeri değerdeki bilgilerin toplanması,

kıymetlendirilmesi, yorumlanması ve dağıtılması alanlarında

yetiştiren özel okul.

MILITARY INTELLIGENCE SECTION ASKERİ İSTİHBARAT KISMI: Bak.

"intelligence section".

MILITARY INTELLIGENCE SERVICE ASKERİ İSTİHBARAT HİZMETİ: Askeri

istihbarat hizmetinin yaptığı iş, faaliyet.

MILITARY INTELLIGENCE TRANSLATOR ASKERİ İSTİHBARAT MÜTERCİMİ:

MILITARY INTERNEE ASKERİ ENTERNE: Bak. "intern" ve "internee".

MILITARY INTERVENTION ASKERİ MÜDAHALE: Bir ulus veya uluslar

grubunun askeri kuvvetlerinin; mevcut ihtilafın seyrine, kasıtlı

olarak karışması hali.

MILITARY JURISDICTION ASKERİ KAZA, ASKERİ YARGILAMA YETKİSİ: Askeri

kanunları uygulama güç ve yetkisi. Askeri kanunların tatbikatı,

genel olarak, askeri mahkemelerce yerine getirilir.

MILITARY JUSTICE ASKERİ ADALET: Askeri kanunlara tabi ve Askeri ceza ve

Askeri Ceza Muhakemeleri usulü kanunu (Uniform code of


Military justice) hükümlerine göre, suç işlemiş kimselere bu

kanun hükümlerinin uygulanması.

MILITARY LAND TRANSPORTATION RESOURCES ASKERİ KARA NAKLİYE

KAYNAKLARI: Müşterek kullanma tahsis edilen, kara yoluyla

belirli bir noktadan, başka bir noktaya taşıyan, tüm askeri nakliye

kaynakları.

MILITARY LAW ASKERİ CEZA KANUNU: Dar manada, Askeri Ceza ve Askeri Ceza

Muhakemeleri Usulü Kanunları (Articles of war) .

MILITARY LOAD CLASSIFICATION ASKERİ YÜK SINIFLANDIRMASI: Bir yol,

köprü veya salın, taşıyabileceği yükü belirten sınıf rakamı (ları)

ile belirtildiği bir standart sistemi. Araçlarda da kullanabilecekleri

yol, köprü veya salın asgari rakamı (ları) belirlenir. Ayrıca bakınız:

"route classification".

MILITARY MAIL ASKERİ POSTA: Askeri bir adres veya iade adresi taşıyan ve

ulaştırılması sırasında, herhangi bir safhada bir kuvvet

komutanlığının emanetine tevdi edilmiş olan, yerli veya

milletlerarası posta.

MILITARY MAIL TERMINAL ASKERİ POSTA TERMİNALİ: Amerikan kara

ordusu tarafından işletilen bir posta faaliyet merkezi. Bu merkez;


denizaşırı kara ve hava kuvvetleri postanelerine gönderilen

askeri postaların transit işlemini, sevk ve ulaştırılmasını kontrol

eder, ve üzerindeki adreste bulunmayan postaların yerlerine

ulaştırılması için, birlik ve personel yer bulma listeleri temin

eder.

MILITARY MAPASKERİ HARİTA: Askeri maksatlar için hazırlanmış harita: Askeri

haritalar, genel olarak, kullanılış maksadına göre genel harita

(general map), stratejik harita (strategic map), taktik harita

(tactical map), olarak, veya ihtiva ettikleri coğrafi bilgiye göre

topografya haritası (topographic map), planimetrik harita

(planimetric map) ve foto harita (photo map) gibi nevilere ayrılır.

Buna "military chart. " da denir.

MILITARY MISSION ASKERİ HEYET: Bir hükümetin, diplomatik maksatlar

haricinde, sırf askerlik ilminin bazı safhalarını incelemek veya

öğretmek maksadıyla, yabancı bir memlekete gönderildiği askeri

personel grubu.

MILITARY MOBILIZATION ASKERİ SEFERBERLİK: Harp tehlikesi halinde,

belirli ve önceden planlanmış kuvvetlerin, harp maksadıyla

toplanması, eğitime tabi tutulması, ve gerekli lojistik desteğin

sağlanması. Ayrıca bakınız: "mobilization".


MILITARY MOTOR VEHICLE ASKERİ MOTORLU ARAÇ: Askeri maksatlarla,

personel veya yük taşımak için kullanılan tekerlekli veya tırtıllı ya

da yarı tırtıllı araç. Motorlu askeri araçlar, ya kendi motoru ile

tahrik edilir veya motorlu diğer bir araç tarafından çekilir.

MILITARY NECESSITY ASKERİ ZARURET: Bir muharip devlet veya kuvvete, bir

askeri harekatın başarı ile sonuçlandırılması için gerekli ve harp

kanunları ile yasaklanmayan her türlü tedbiri uygulama hakkı

tanıyan prensip.

MILITARY NUCLEAR POWER ASKERİ NÜKLEER GÜÇ: Nükleer silahlara sahip ve

bunları kullanma imkan ve kabiliyetine sahip bir ülke. Ayrıca

bakınız: "nuclear power".

MILITARY OCCUPATION ASKERİ İŞGAL: Bir memleketin, yabancı bir silahlı

kuvvetin fiili kontrolü altına girmesi hali. Ayrıca bakınız:

"occupied territory", "phases of military government", "army of

occupation".

MILITARY OCCUPATIONAL AREA ASKERİ MESLEK SAHASI: Birbirine benzer

temel istidat, ustalık, bilgi ve kabiliyete ihtiyaç gösteren ilgili AMİ

giriş gruplarından biri.


MILITARY OCCUPATIONAL SPECIALTY (MOS) ASKERİ MESLEK İHTİSASI

(AMİ): Aralarındaki meslek ve görev münasebetleri, bu meslek

veya görevlere ayrılmış kimselere, her ihtisas seviyesinde, biri

diğerinin yerini, en iyi şekilde, almaya imkan verecek derecede

yakın bir görev yeri grubunu tanıtmak üzere kullanılan terim.

İleri kademe (advanced) - Kalifiye işçi, nezaretçi veya liderlik

seviyelerinde ehliyet gösteren neviden görev yerlerinde iş

görmek için gerekli ve giriş askeri meslek ihtisası kademesinin

üstünde ihtisas derecesinden meslek niteliklerini yansıtan

kademe. Görev kademesi (duty) - Askerin fiilen görevini yaptığı

kademe. Giriş kademesi (entry) - bir giriş grubu dahilinde en

düşük seviyede ehliyet gösteren görev yerlerinde iş görmek için

gerekli meslek niteliklerini yansıtan kademe. Birinci derece

(primary) -şahsın (giriş kademesi veya ileri kademede) en iyi

şekilde gösterebildiği en yüksek veya en önemli iş ehliyetini

temsil eder. İkinci derece (secondary) - birinci derece olarak

verilenler dışındaki bir derece.

MILITARY OCCUPATIONAL SPECIALTY CODE ASKERİ MESLEK İHTİSAS KODU:

Belirli bir askeri meslek ihtisasını gösteren sabit bir numara.

Buna; (specification serial number), (military occupational


specialty number) veya kısaca, (MOS code) yada (MOS number)

da denir.

MILITARY OCCUPATIONAL SPECIALTY EVALUATION TEST ASKERİ MESLEK

İHTİSASI DEĞERLENDİRME TESTİ: Dört basamaklı (fourdigit) bir

askeri meslek ihtisasının yerine getirilmesi için gerekli münferit

bilgi ve becerileri değerlendirmek maksadıyla yapılan bir test.

MILITARY OCCUPATIONAL SPECIALTY EVALUATION TEST AID:

ASKERİ MESLEK İHTİSASI DEĞERLENDİRME TESTİ YARDIMCI EL

KİTABI: Erlerin, askeri meslek ihtisası değerlendirme testlerine

hazırlanmada faydalanmaları için, test konularının bir özeti ile

yönetmelik, talimname ve diğer yardımcı yayınların bir listesini

ihtiva eden kara kuvvetleri broşürü.

MILITARY OCCUPATIONAL SPECIALTY NUMBER ASKERİ MESLEK İHTİSASI

NUMARASI: Bakınız: "military occupational specialty code".

MILITARY OCCUPATIONAL SPECIALTY PROFICIENCY EXAMINATION ASKERİ

MESLEK İHTİSASI YETERLİK SINAVI: Belirli bir askeri meslek

sahasında iş gören erlerin mesleki ehliyet derecesini tespit

maksadıyla yapılan sınav. MILITARY OCCUPATIONAL SPECIALTY

SPECIFICATION SERIAL NUMBER: ASKERİ MESLEK İHTİSASI

NUMARASI: Bakınız: "military occupational specialty code".


MILITARY OFFENCE ASKERİ SUÇ: Askeri kanunlara aykırı hareket. Askeri

mahkeme tarafından yargılandırmayı gerektiren suç.

MILITARY PASSPORT ASKERİ PASAPORT: Askeri bir kuvvetin işgali altında

bulunan sahalarda, bir veya birkaç kişiye, serbestçe dolaşma izni

veren vesika. Bir askeri pasaport, işgal edilmiş sahada yaşayan

veya burayı ziyaret etmek isteyen kimselere, işgal komutanı

tarafından ve çok defa, bazı sınırlamalara tabi tutulmak

suretiyle, verilir. MILITARY PAY DIVISION, FINANCE CENTER,

UNITED STATES ARMY: ABD KARA ORDUSU MALİYE MERKEZİ

ASKERİ MAAŞ DAİRESİ:

MILITARY PAY ORDER MAAŞ DEĞİŞİKLİK EMRİ: Maaş hesabı askeri maaş kayıt

formunda tutulan askerlik hizmetindeki bir şahsın, maaş

durumunda değişiklik yapmak için kullanılan form.

MILITARY PAY RECORD ASKERİ MAAŞ KAYIT FORMU: Bir kara ordusu

mensubunun, bazı hallerde, maaş hesabının tutulmasında,

maliye ve muhasebe subayı tarafından kullanılan form.

MILITARY PAY VOUCHER BORDRO, MAAŞ BORDROSU: Bir kara ordusu

mensubunun, bazı hallerde, maaş hesabının tutulmasında,

maliye ve muhasebe subayları tarafından kullanılan form.


MILITARY PAYROLL MONEY LIST ASKERİ MAAŞ BORDROSU:

MILITARY PERSONNEL MANAGEMENT ASKERİ PERSONEL MANAJMANI:

Birlik ve teşkilin vazifesini başarı ile yerine getirmesine yardımcı

olmak üzere, bütün personelin askeri görevlere seçilmesini,

dağıtılmasını ve bu görevlerde kullanılmasını planlama,

tertipleme gerekli emir direktifleri verip muhakeme etme işlemi.

Bu işlem; askeri meslek tahlili ve kıymetlendirmesi; görev yeri

sınıflandırması; personel sınıflandırma, görevlendirme ve

kullanılmasını ve kara ordusu personel sisteminin başarılı şekilde

işlemesi için gerekli münasip kayıt ve rapor sisteminin tutulması

ile ilgili bütün usulleri içine alır.

MILITARY PERSONNEL PROCUREMENT OFFICER ASKERİ PERSONEL TEDARİK

SUBAYI: ABD anayurt ordularının her birine birer tane atanan ve

ordu bölgesindeki insan gücü temin etmekle görevli olan

üstsubay. Bu subay; ordu bölgesindeki gönüllü asker alma

işlerinde, ordu komutanına karşı sorumludur.

MILITARY PLATFORM ASKERİ PLATFORM: Askeri trenler için, genel olarak en

az 300 metre (1000 fit) uzunluğunda, yandan yükleme yapan bir

platform.
MILITARY POLICE ASKERİ POLİS, ASKERİ İNZİBAT: Askeri kanun, emir ve

yönetmeliklerin uygulanması ve bunlara uygun harekete teşvik

suretiyle askeri personelin tavır ve hareketlerini kontrol; trafik

kontrolü; suçların işlenmesini önleme, işlenmiş suçlar hakkında

soruşturma yapıp sonucunu gereken makamlara bildirme;

kıtasından ayrılanlarla firar eden mensupların yakalanması;

askeri mensupların yakalanması; askeri mahpusların muhafazası,

idaresi ve gerekli işlemlerinin yapılması; askeri ikmal maddeleri,

teçhizat ve malzeme emniyetinin sağlanması vesaire ile

görevlendirilmiş, askeri inzibat sınıfına mensup, subay veya

erler. Askeri inzibatlar yetkilerini, yalnız askeri ceza ve askeri

ceza muhakemeleri usulü kanuna tabi personel ile

Cumhurbaşkanı veya diğer yetkili sivil makamlarca askeri

kanunlara itaate davet edilmiş şahıslara karşı kullanırlar. Askeri

inzibat, muharebe sahalarına yukarıda bahsedilen hususlarda

destek sağlar; harp esirleri ve yerli sivil halk üzerinde, emredilen

kontrol görevini yapar ve icabında piyade gibi muharebe eder.

Ayrıca bak "police" ve "provost marshall".


MILITARY POLICE SCHOOL ASKERİ İNZİBAT OKULU: Askeri inzibat sınıfına ait

eğitim ve öğretim yaptıran sınıf okulu. Ayrıca bakınız: "service

school".

MILITARY POLICEMAN ASKERİ İNZİBAT MEMURU: Askeri inzibat işleri ile

görevlendirilen asker.

MILITARY POST GARNİZON: Bakınız: "station".

MILITARY POSTAL CLERK ASKERİ POSTA MEMURU: Kamu hukukunca posta mali

işlerini ve diğer posta görevini yerine getirme yetkisine sahip,

posta idaresi tarafından resmen tayin edilmiş, silahlı kuvvetler

mensubu bir şahıs. Terim; Kara, hava ve deniz kuvvetleri, Deniz

piyade sınıfı, Kıyı muhafaza teşkilatı Posta memurlarını içine alır.

MILITARY POSTURE ASKERİ DURUM, ASKERİ POSTÜR: İmkan ve

kabiliyetleri etkiler mahiyette askeri tertibat, birlik mevcutları ve

muharebe hazırlık durumları.

MILITARY PRISONER ASKERİ MAHPUS: Askeri Ceza ve Askeri ceza

muhakemeleri Usulü kanununa tabi olup hapsi emredilen ve

yetkili makam tarafından serbest bırakılmayan, erkek veya kadın

şahıs.
MILITARY PROJECTION OPERATIONS Bakınız: "land, sea, or aerospace

projection operations".

MILITARY PROPERTY ORDU MALI: Askeri hizmette kullanılmak üzere tedarik

edilen ve dağıtılan bütün menkul mallar ile askeri hizmete

hasredilmiş bütün gayri menkuller.

MILITARY PSYCHOLOGICAL WARFARE ASKERİ PSİKOLOJİ HARBİ, ASKERİ

PSİKOLOJİK HARP: Bir askeri vazifenin yerine getirilmesine

yardım maksadıyla, bir askeri birlik tarafından planlı şekilde

kullanılan psikolojik harp. Ayrıca bakınız: "psychological

warfare".

MILITARY RAILROAD ASKERİ DEMİRYOLU: Bakınız: "military railway".

MILITARY RAILWAY ASKERİ DEMİRYOLU: Askeri makamlar tarafından,

askeri veya sivil personel vasıtasıyla idare edilen demiryolu;

özellikle, kara ordusunca kullanılmak üzere ordu tarafından inşa

edilmiş demiryolu. Buna "military railroad" da denir.

MILITARY RANK ASKERİ RÜTBE: Bakınız: "rank"

MILITARY REQUIREMENT ASKERİ İHTİYAÇ: Kabul edilmiş askeri hedefleri,

vazifeleri veya görevleri yerine getirmek için bir imkan ve

kabiliyet sağlayacak kaynakların zamanında tahsisini gerektiren


yerleşmiş bir ihtiyaç. Ayrıca bakınız: "objective force level".

MILITARY RESERVATION ASKERİ ARAZİ: Askeri maksatları için ayrılan arazi; Bir

garnizonun sınırları içinde kalan arazi.

MILITARY RESOURCES ASKERİ KAYNAKLAR: Savunma Bakanlığının bir

unsurunun kontrolü altında bulunan askeri ve sivil personel,

tesisler, teçhizat ve ikmal maddeleri.

MILITARY SCIENCE ASKERLİK BİLİMİ: Kolej ve üniversitelerde gösterilen yedek

subay hazırlık eğitim teşkilatı öğretim kursu.

MILITARY SEA TRANSPORTATION SERVICE ASKERİ DENİZ ULAŞTIRMA HİZMETİ:

MILITARY SEALIFT COMMAND ASKERİ DENİZ ULAŞTIRMA KOMUTANLIĞI:

Belirlenmiş bir deniz taşıma hizmeti yapan tek idari faal teşkilat.

Ayrıca MSC olarak da geçer.

MILITARY SERVICE ASKERİ SINIF: ABD Silahlı Kuvvetlerinin; bir askeri veya

yürütme organı içinde faaliyette bulunan ve idare edilen

şahısların askerlik hizmeti için tayin, gönüllü veya celp suretiyle

kabul edildikleri kongre tarafından kurulmuş bir kolu. Askeri

sınıflar şunlardır: ABD Kara kuvvetleri, ABD Deniz kuvvetleri, ABD


Hava kuvvetleri, ABD Deniz piyade sınıfı ve ABD Kıyı Koruma

Teşkilatı.

MILITARY SKETCH ASKERİ KROKİ: Bir yerin, acele olarak yapılan harita veya

krokisi.

MILITARY SLIDE RULE ASKERİ HESAP CETVELİ, ASKERİ SÜRGÜLÜ CETVEL:

Topçu ölçmelerinde kullanılan, Meanheim tipi, özel bir sürgülü

cetvel. Bu cetvel; diğer matematik hesaplarında da, bir

hesaplama vasıtası olarak kullanılabilir. Ayrıca bakınız: "slide

rule".

MILITARY SPECIALIST UZMAN ER: Eğitim ve tecrübe esas tutularak, belirli

askeri görevi başarmaya ehliyetli olarak derecelendirilmiş, er

sınıfına mensup er.

MILITARY SPECIFICATION ASKERİ TEDARİK ŞARTNAMESİ: Askeri

makamlardan biri veya daha çoğu tarafından bir sıra numarası

dahilinde yayınlanan ve askeri ikmal maddeleri, teçhizat ve

hizmetlerin tedarikinde kullanılan bir tedarik şartnamesi.

MILITARY STANDARD REQUISITIONING AND ISSUE PROCEDURE:

STANDART ASKERİ İSTEK VE DAĞITIM YÖNTEMİ: Malzemenin;

Savunma Bakanlığından tespit edilen öncelikler dahilinde


istenmesini ve dağıtımını temin için savunma bakanlığı

tarafından konulmuş genel yöntemler. Ayrıca MILSTAMP olarak

da geçer.

MILITARY STRATEGY ASKERİ STRATEJİ (ABD SAVUNMA BAKANLIĞI,

SAVUNMA KURULU): Bir ulusun silahlı kuvvetlerini, fiilen

kullanarak veya caydırıcı bir unsur olarak Milli politika

hedeflerini emniyete alacak şekilde kullanma sanatı ve bilimi.

Ayrıca bakınız: "strategy".

MILITARY STRENGTH OF THE ARMY KARA ORDUSU ASKERİ İNSAN GÜCÜ: ABD

Kara ordusu askeri hizmetinde bulunan ve teşkilat, personel ve

malzeme kadro birliklerine tayin edilen veya ikmal kanallarında

mevcut bulunan bütün askeri personel. Eğitim maksadıyla faal

görevde bulunan ordu sivil asli teşkilleri personeli bu miktara

dahil değildir. Ayrıca bakınız: "command strength".

MILITARY SYMBOL ASKERİ SEMBOL: Belirli bir askeri birlik, tesis, kuruluş veya

askeriye ile ilgili diğer bir hususu temsil etmek üzere, genellikle

bir harita, görüntü veya diyagram üzerinde kullanılan bir grafik

işareti.
MILITARY TRAFFIC ASKERİ TRAFİK: Nakledilmekte olan veya edilecek personel,

posta veya kargo.

MILITARY TRAFFIC MANAGEMENT COMMAND ASKERİ TRAFİK İDARE

KOMUTANLIĞI: Askeri trafik, kara nakliyesi ve müşterek

kullanılan okyanus terminalleri için tek faal idari teşkilat. Ayrıca

MTMC de denir.

MILITARY TRAFFIC SERVICE ASKERİ TRAFİK HİZMETİ: Kara kuvvetleri

komutanlığında bulunan ve Kurmay başkanları heyeti ile harp

malzeme kuruluna bağlı olan bir daire. Bu daire: Milli Savunma

Bakanlığına ait eşya ve personelin, ABD anayurdu içindeki

sevkiyat ve intikallerinde, ekonomik bir trafik yönetim sağlar ve

milli savunma bakanlığındaki muhtelif makamların trafik

yönetimini koordine eder.

MILITARY TRAINING ASKERİ EĞİTİM: Personelin, belirli askeri faaliyet ve

görevleri yerine getirme kapasitesini takviye edici öğretim, bir

veya daha çok birliğin, muharebe hazırlık kabiliyetlerini artırıcı

maksatla yaptıkları tatbikat. Ayrıca bakınız: "military education"

ve "training".
MILITARY TRAINING CERTIFICATE YEDEK SUBAY HAZIRLIK EĞİTİM BELGESİ:

Bir öğrencinin, Yedek Subay Hazırlık eğitim teşkilatında, belirli bir

askeri eğitim kursunu tamamladığını gösteren belge.

MILITARY TRAINING COMPANYCEZAEVİ EĞİTİM BÖLÜĞÜ: Mahpusları

yetiştirmek ve kendilerine, tekrar şerefli hizmet durumuna iade

bakımından liyakatlarını gösterebilme imkanı vermek

maksadıyla, disiplin, cezaevlerinde teşkil eden birlik. Ayrıca

bakınız: "honor company".

MILITARY TRAINING MISSION ASKERİ EĞİTİM HEYETİ: Bir hükümetin, yabancı

bir memlekete, askeri işlerde yardım ve tavsiyelerde bulunmak

maksadıyla göndermeye muvafakat ettiği bir askeri personel

grubu. Bu heyet, askeri heyetlerin (military missions) bir nevidir.

MILITARY TRANSPORTATION SERVICE ASKERİ ULAŞTIRMA HİZMETİ: Askeri

ulaştırma faaliyetlerini yapan hizmet grubu.

MILITARY TRIBUNAL ASKERİ MAHKEME: Bakınız: "military court".

MILITARY TYPE ITEM ORDU TİPİ MALZEME: Bak. "field type".

MILITARY UTILITY RAILWAY ASKERİ MAKSATLI DEMİRYOLU: Askeri veya sivil

personel tarafından, askeri bir yetki altında belirli bir askeri tesis

hesabına işletilen, bakım ve muhafazası sağlanan veya inşa


edilen standart, dar veya geniş demiryolu tesisleri. Ayrıca

bakınız: "utility railway".

MILITIA MİLİS: ABD'de, çeşitli eyaletlerin 18 ile 45 yaş arasında bulunan

ve bedeni sakatlığı olmayan erkek vatandaşları. Milli muhafız

teşkilatına kaydedildikleri zaman bunlara teşkilatlı milis

(organized militia) ; aksi halde, teşkilatsız milis (unorganized

militia) denir.

MILLIBAR MİLİBAR: Santimetre kare de 1000 din; bir basınç (genel olarak

atmosfer basıncı) ölçüsü.

MILLIROENTGEN MİLİRÖNTGEN: Bir röntgenin binde biri.

MILSTRIP STANDART İSTEK VE DAĞITIM ÖNCELİĞİ (SİDÖN): Malzemenin

Milli Savunma Bakanlığı dahilinde, standart önceliklere göre

istenmesini ve dağıtımını düzenlemek üzere bu bakanlık

tarafından tesis edilmiş yeknesak bir usul.

MILVAN MİLVAN: Merkezi Kontrollü bir filoda, askeri yükün taşınması

maksadıyla kullanılan, ABD ve Uluslararası standartlara uygun,

askeriyenin sahip olduğu sökülebilir kap.

MILVAN CHASSIS MİLVAN ŞASESİ: Kabın alt tarafındaki dört standart köşe

fitingine, yol hareketini temin etmek için şasedeki uygun montaj


bloklarına irtibatlamak suretiyle MILVAN'ın iliştirildiği uygun

şase.

MIM-14 Bak. "Nike Hercules".

MIM-23 Bak. "Hawk".

MIM-72 Bak. "Chaparral".

MINE MAYIN: 1. Kara mayın harbinde, yer araçları, gemiler, veya hava

araçlarını tahrip etmek yada hasar vermek veya personeli

yaralamak, öldürmek veya diğer şekillerde tesirsiz kılmak için

tasarlanan, normal olarak koruyucu bir kaplama malzeme içinde

bulunan, bir patlayıcı veya diğer tür bir malzeme. Kurbanının

faaliyeti, zaman geçmesi, veya kontrol araçları ile patlatılabilir.

Bak. "mine (land mine warfare) ". 2. Deniz mayın harbinde,

gemilere hasar verme yada batırma niyeti ile veya bir giriş

bölgesine gemilerin yaklaşmasını önlemek amacıyla denize

dökülen bir patlayıcı aygıt. Terim gemilerin veya liman

tesislerinin altlarına, dalgıçlar tarafından iliştirilen aygıtları ve

yerleştirilmesinden belirli bir süre sonra patlayacağı tahmin

edilen aygıtları içermez.


MINE (LAND MINE WARFARE) MAYIN (KARA MAYIN HARBİ): Kara, Deniz ve

Hava araçlarını imha etmek veya hasara uğratmak; personeli

yaralamak, öldürmek veya başka bir şekilde iş göremez hale

getirmek maksadıyla hazırlanmış ve normal olarak, bir kap içine

yerleştirilmiş infilak maddesi veya diğer malzeme. Mayın; cisim

veya şahsın üzerinde yaptığı etkiyle, zamanla veya kontrollü

vasıtalarla, kendiliğinden patlar. Ayrıca bakınız: "antipersonnel

mine (land mine warfare) ", "Chemical mine (land mine warfare)

", "inertmine (land mine warfare) ", "oscillating type mine (land

mine warfare) ", "phony mine (land mine warfare) ", "practice

mine (land mine warfare)".

MINE ACTION MAYIN TESİRİ, TAVİK TESİRİ (İS.): Bir top mermisinin zemin

altında infilak ettirilmesi.

MINE BUOY MAYIN ŞAMANDIRASI: Bir sualtı mayınını veya sualtı mayın

tarlasını göstermek üzere, suda bir yere demirlenmiş yüzücü

şamandıra veya cisim.

MINE CABLE MAYIN KABLOSU: Selektör kutusunu mayına bağlayan kablo.

MINE CASE MAYIN KABI: Bir mayın mekanizmasını ve paralama hakkını

ihtiva eden dış madeni gövde.


MINE CASEMATE KONTROLLÜ MAYIN KAZAMATI: Ordu tipi kontrollü

mayınların kontrol malzemesini muhafaza etmeye yarayan yapı.

Ayrıca bakınız: "casemate".

MINE CLEARANCE (LAND MINE WARFARE) MAYIN TEMİZLEME (KARA MAYIN

HARBİ): Kara mayınlarını elle veya mekanik vasıtalarla tespit

etme ve kaldırma işlemi.

MINE CONTROL SYSTEM MAYIN ATEŞLEME SİSTEMİ: Bak. . "submarine mine

control system".

MINE COUNTERMEASURES MAYIN KARŞI TEDBİRLERİ: Mayınlardan gelecek

hasar veya tehlikenin önlenmesi veya azaltılması için kullanılan

tüm metodlar.

MINE DEFENSE MAYINLA SAVUNMA: Bir mevzi, bölge v. s. nin kara veya

sualtı mayınları ile savunulması. Mayınla savunma sistemi;

mayınların yerleştirilmesi, faaliyete geçirilmesi, bakımı ve

döşenmiş bir mayın tarlasının himayesi için gerekli personel ve

teçhizatı ihtiva eder.

MINE DEFENSE SYSTEM MAYINLA SAVUNMA SİSTEMİ: Bak. "mine defense".

MINE DENSITY MAYIN YOĞUNLUĞU: Bak. "density (landmine warfare) ".


MINE DETECTOR MAYIN DETEKTÖRÜ: Mayınların yerlerini tespitte kullanılan,

elektrikli veya mıknatıslı cihazlar.

MINE DISPOSAL MAYINI ZARARSIZ HALE GETİRME: Mayınların uygun nitelikli

personel tarafından güvenli hale getirilmesi, etkisiz kılınması,

çıkarılması, taşınması veya tahrip edilmesi işlemi.

MINE DRAGGING MAYIN TARAMA: Denizi taramak suretiyle, bir sahanın su altı

mayınlarından temizlenmesi.

MINE HUNTING MAYIN AVLAMA (ARAŞTIRMA): Münferit mayınların yerini

tespit etmek ve toplamak amacıyla, gemiler, hava ile ilgili

teçhizat ve/veya dalgıç kullanma işlemi.

MINE LAYER MAYIN GEMİSİ: Genel olarak, liman Savunma birliği tarafından

işletilen ve mayın dökmek, limanlara çelik ağ germek ve benzeri

savunma işlerini yapmakta kullanılan tekne. Buna eskiden "mine

planter" denirdi.

MINE PLANTER MAYIN GEMİSİ: Bak. "mine layer".

MINE ROAD BLOCK MAYINLA YOL KAPAMASI: Bir yolun, genişliğine

yerleştirilmiş mayınlar vasıtasıyla, düşman araçlarının geçişine

kapatılması.
MINE ROW (LAND MINE WARFARE) MAYIN SIRASI (KARA MAYIN HARBİ):

Genel olarak, düz bir hat halinde döşenmiş mayınlar veya mayın

demetlerinden bir sıra. Ayrıca bakınız: "mine strip (land mine

warfare) ".

MINE SPOTTING MAYIN BELİRLEME: Deniz mayın harbinde, bir mayın veya

mayın tarlasını gözetleme işlemi.

MINE STRIP MAYIN KUŞAĞI: Kara mayın harbinde, birbirinden altı metre

veya altı adım farkla, aynı zamanda döşenmiş paralel iki mayın

sırası. Ayrıca bakınız: "mine row (land mine warfare) ".

MINE SWEEPER MAYIN PATLAMA SİLİNDİRİ: Mayınları infilak suretiyle tahrip

için, bir tankın önünde itilen ağır yol silindiri.

MINE SWEEPING MAYIN TARAMA: Mayınları fiilen toplayan veya tahrip eden

ya da bölgedeki mayınları harekete geçirecek tesir sahaları

meydana çıkaracak mekanik cihaz veya infilak tertibatından

faydalanarak, mayın arama ve temizleme tekniği.

MINE THROWER MAYIN ATAR: İçinde yüksek süratli infilak maddesi bulunan

mayınları atan küçük havan veya diğer bir cihaz. Bu cihaz, halen

kullanılmaktadır.
MINE WARFARE MAYIN HARBİ: Mayınların ve mayınlardan korunma

tedbirlerinin stratejik ve taktik alanlarda kullanılması.

MINE WARFARE CHART (NAVAL) MAYIN HARBİ PLANI (KROKİ) - (DENİZ):

Mevcut standart deniz şemalarına veya kendine has vasıflara

dayanarak, mayın harbi harekatını planlamak ve icra etmek için

tasarlanmış 1: 50.000 veya daha büyük (tercihen 1: 25.000) veya

daha büyük) ölçekli özel bir plan (kroki de olabilir) (Not: NATO "

(Deniz) " niteleyicisini kullanmamaktır.)

MINE WARFARE FORCES (NAVAL) MAYIN HARBİ KUVVETLERİ (DENİZ): Deniz

mayınları ve mayınlardan korunma tedbirlerinin stratejik ve

taktik alanlarda kullanılması ile görevli deniz kuvvetleri. Bu

kuvvetler: mayınların dökülmesi ve temizlenmesi ile ilgili

faaliyetler sırasında taarruzi ve telafi tedbirleri alabilirler.

MINE WARFARE GROUP MAYIN HARBİ GRUBU: Deniz harekatlarında, mayın

döken ve/veya mayınlardan korunma tedbirleri alan, mayın

harbi birliklerinden bir görev teşkilatı.

MINE WATCHING MAYIN GÖZETLEMESİ: Deniz mayın harbinde, dökülen

mayınların yerlerini araştıran, bulan ve cinslerini tespit eden bir

mayından korunma tedbiri.


MINE WEAPONS MAYIN SİLAHLARI: Mayın harbinde kullanılabilecek tüm

silahların belirtilmesinde kullanılan genel bir terim.

MINE-FIELD MARKER MAYIN TARLASI İŞARETİ: Bak. "marker" (land mine

warfare) .

MINEABLE WATERS MAYINLANABİLİR SULAR: Herhangi verilen bir hedefe

karşı, etkin olabilecek herhangi tür bir deniz mayını dökülebilen

sular.

MINED AREA MAYINLANMIŞ SAHA: Mayınların bulunduğu veya

bulunduklarından şüphe edilmesinden dolayı tehlikeli olduğu

beyan edilen bir bölge.

MINEFIELD MAYIN SAHASI: Deniz harbinde, belirli bir modele bağlı yada

bağlı olmadan mayınlar dökülen bir su bölgesi. Ayrıca bakınız:

"dummy minefield".

MINEFIELD GAP (LAND MINE WARFARE) MAYIN TARLASI GEDİĞİ (KARA

MAYIN HARBİ): Bir mayın tarlasının, dost bir kuvvete taktik

düzende içinden geçme imkanı verecek, belirli genişlikte,

döşenmiş kısmı. Ayrıca bakınız: "gap marker (land mine warfare)

.
MINEFIELD LANE (LAND MINE WARFARE) MAYIN TARLASI GEÇİDİ (KARA

MAYIN HARBİ): Bir mayın tarlasında, mayınlanmamış veya

mayınlardan temizlenmiş, işaretli bir geçit. Düşman mayın

tarlaları içinde yolların genişliği geçit açmada kullanılan usule ve

yolun açılmasını gerektiren maksada bağlıdır. Ayrıca bakınız:

"lane marker (land mine warfare) .

MINEFIELD MARKING MAYIN TARLASI İŞARETLEME: Mayın tarlasının mahalli

ve büyüklüğünü belirten, standartlaşmış bir işaretleme sistemi.

MINEFIELD RECORD MAYIN TARLASI TUTANAĞI: Bir mayın tarlası

üzerindeki ilgili bütün bilgileri, tam teferruatıyla gösteren,

döşeme işi ile görevli subay tarafından standart bir form halinde

tutulmuş yazılı kayıt.

MINER'S DRILL AND SPOONS MADENCİ BURGU VE KAŞIKLARI:

MINIATURE MİNYATÜR: Bir nişan, hizmet madalyası veya brövenin

küçültülmüş benzeri.

MINIATURE OAK LEAF CLUSTER MİNYATÜR MEŞE DALI ROZETİ: Küçük bir

meşe dalı şeklindeki nişan. Fevkalade bir hizmet veya başarı

gösterenlere, tekrar aynı hakkı kazanmaları halinde, bir nişan

verilir.
MINIATURE RANGE MİNYATÜR ATIŞ YERİ: Hedef ve mesafeleri mikyasa

göre küçültülmüş olarak gösteren minyatür atış yeri. Minyatür

atış yeri, atış tatbikatında (firing practice) kullanılır.

MINIATURE RANGE PRACTICE MİNYATÜR ATIŞ TATBİKATI: Minyatür atış yeri

üzerinde yapılan atış tatbikatı.

MINIATURIZE MİNYATÜR HALİNDE YAPMAK, MİNYATÜRLEŞTİRMEK: Bir parça

veya aletin çalışır durumunda bir minyatürünü yapmak; yer

meselesinin büyük değer taşıdığı bir arz uydusu veya füzede

kullanılan parçalar üzerindeki ölçme aletleri için söylenir.

MINIMIZE TRAFİK AZALTMASI, MİNİMİZE, TRAFİĞİ AZALTMA: Gerçek veya

aldatıcı bir acil durumla ilgili mesajları geciktirmemek için mesaj

ve telefon trafiğinin kesin şekilde azaltıldığı bir durum.

MINIMUM AIRCRAFT OPERATING SURFACE ASGARİ UÇAK ÇALIŞMA YÜZEYİ:

Dağıtım bölgeleri ile asgari çalışma kuşağının kendisi arasında,

uçağın hareket etmesi için esas olan, hava alanındaki bir yüzey.

MINIMUM ATTACK ALTITUDE ASGARİ TAARRUZ İRTİFASI: Bir hava taarruzunun

güvenli şekilde yapılmasına imkan tanıyacak ve/veya düşmanın

etkin karşı faaliyetini asgariye indirecek şekilde, silahların taktik


kullanımının, bölge koşullarının ve silah etkilerinin belirlediği en

düşük irtifa.

MINIMUM CLEARANCE ASGARİ EMNİYET YÜKSEKLİĞİ: Aşırma ateşi (overhead

firing) esnasında, dağılma konisini dost kıtalar üzerinden aşırmak

için alınması gereken dikey mesafe.

MINIMUM CROSSING ALTITUDE ASGARİ GEÇİŞ İRTİFASI: Rotadaki en

yüksek asgari aletli uçuş irtifasına doğru ilerlerken uçağın

geçmesi gereken, telsiz tarafından bağlanan en alçak irtifa.

MINIMUM DESCENT ALTITUDE ASGARİ ALÇALMA İRTİFASI: Bir süzülme eğimi

kullanmayan yöntemlerde, gerekli görsel referans ortaya çıkana

kadar, alçalışı belirleyen en düşük irtifa. Ayrıca bakınız:

"minimum descent height".

MINIMUM DESCENT HEIGHT ASGARİ ALÇALIŞ YÜKSEKLİĞİ: Bir süzülme eğimi

kullanmayan yöntemlerde, gerekli görsel referans ortaya çıkana

kadar, alçalışı belirleyen en düşük irtifa. Ayrıca bakınız:

"minimum descent height".

MINIMUM ELEVATION EN KÜÇÜK YÜKSEKLİK: Bir merminin, silah ile hedef

arasında bulunan bir engeli aşabilmesi için, silaha verilen en

küçük yükseliş açısı.


MINIMUM ESSENTIAL EQUIPMENT GEREKLİ ASGARİ MALZEME: Yetki verilmiş

malzeme istihkakı, giyecek ve ikmal maddelerinden; bir birliğe,

muharebe veya hizmet görevleri söz konusu olmaksızın, bir

intikal esnasında bütünlüğünü muhafaza için lüzumlu olan kısım.

Bu kategoriye giren maddeler, normal olarak, limana kadar

birlikler tarafından veya birliklerin beraberinde taşınır ve birliğin

bindirildiği gemiye yüklenir. Hareket ve intikal emirlerinde

kullanılan manada lüzumlu asgari malzeme, özel birlik

malzemesi ile er giyecek ve teçhizatı anlamına gelir. Hava

kuvvetlerinde, bu malzemeye (unit essential equipment)

lüzumlu birlik malzemesi denir.

MINIMUM ESSENTIAL TRAINING REQUIREMENTS LÜZUMLU ASGARİ EĞİTİM

İHTİYAÇLARI: Bir birliğe; verimli şekillerde safhalandırılmış

eğitimi yürütmesi için gereken, lüzumlu malzeme asgari

seviyeleri. Lüzumlu asgari eğitim ihtiyaçları üç seviyeyi içine alır;

Teker tekamül eğitimi, birlik temel eğitimi ve birlik tekamül

eğitimi.

MINIMUM LEAD ASGARİ ÖNLEME: Bak. "variable lead method".

MINIMUM LEVEL OF SUPPLY ASGARİ İKMAL SEVİYESİ: İkmal sisteminde bir

çöküntü vuku bulduğu taktirde, harekat alanına yeniden ikmal


(resupply) yapmak için, acil tedbir alıncaya kadar, bu alanın

faaliyetine devam edebilmesi maksadıyla ve genel olarak, gün

hesabı üzerinden belirtilen ikmal maddeleri miktarı. Askeri ikmal

seviyesinin tespitinde dikkate alınan faktörler, harekat alanında

dağıtım ve acil bir bütünleme ikmali için icap eden zamandır.

MINIMUM NORMAL BURST ALTITUDE ASGARİ NORMAL PARALANMA

YÜKSEKLİĞİ: Hava savunma nükleer harp başlıklarının, arazi

üzerinde normal olarak aşağısında patlatılmadıkları irtifa.

MINIMUM OBSTRUCTION CLEARANCE ALTITUDE ASGARİ ENGEL KLERANS

YÜKSEKLİĞİ: Çok yüksek frekans telsiz tespit şebekesi, telsiz

fiksleri, hava yolu rota dışı, veya rota kısımları arasında geçerli

olan belirli irtifa. Bunlar; a. Tüm rota kısımlarındaki engel klerans

gerçeklerini karşılamalı ve, b. Yalnızca 22 mil içindeki çok yüksek

telsiz şebekesi içindeki seyir sinyallerini engelleyecek, kabul

edebilir derecedeki seyir temin etmelidir.

MINIMUM OPERATING STRIP ASGARİ İNİŞ-KALKIŞ UZUNLUĞU: Belirlenen

ve/veya tahsis edilen uçak türlerinin, belirli bir hava alanında,

azami veya kaba muhabere ağırlığı ile inip kalkışma müsaade

edecek hava alanı hattı. Ayrıca bakınız: "minimum aircraft

operating surface".
MINIMUM QUADRANT ELEVATION EN KÜÇÜK YÜKSELİŞ: Bir topa, atılan

merminin, topun önündeki sütreye çarpmayacağı şekilde verilen

yükseklik.

MINIMUM QUALITY SURVEILLANCE (PETROLEUM) ASGARİ NİTELİK

DENETLEMESİ (PETROL): Hemen kullanılmaya elverişli durumda

bulunmalarını temin maksadıyla, döküm ve ambalajlanmış petrol

ürünlerinin niteliklerini tespit ve muhafaza için uygulanacak

asgari tedbirler.

MINIMUM RANGE ASGARİ MESAFE: 1. Bir merminin, hedef ile silah arasında

bulunan bir engel veya dost kıtalar üzerinden aşmasını temin

için, silaha verilen en küçük mesafe. 2. En küçük mesafe; Belirli

bir mevziiden, bir silahın atış yapabileceği en kısa mesafe.

MINIMUM RECEPTION ALTITUDE ASGARİ ALIŞ İRTİFASI: Belirli yüksek

frekans telsiz şebekesi/taktik hava seyrüsefer fikslerini saptamak

için, yeterli sinyalleri almada gerekli en düşük irtifa.

MINIMUM RESIDUAL RADIOACTIVITY WEAPON ASGARİ KALICI ETKİSİ OLAN

SİLAH: Serpinti, radyoaktif yağmur ve patlamanın olduğu

bölgedeki radyoaktivite gibi istenmeyen etkileri optimum şekilde


azaltmak üzere tasarlanmış bir nükleer silah. Ayrıca bakınız:

"salted weapon".

MINIMUM RISK FORCE MİNİMUM RİSK KUVVETİ: Müşterek stratejik Planlama

dokümanı Destekleyici Analizin ikinci kısmında, ulusal amaçları

asgari riskle gerçekleştirmek için geliştirilen kuvvet. Askeri risk

kuvvetlerinin seviyesi, Genelkurmay Başkanlığının toplam

hükmünü temsil eder. Minimum risk kuvvetleri mali, insangücü,

lojistik, seyyarlık, üsler veya diğer hususlarla sınırlanmıştır ve

ilave kuvvetler eklenirse, riskte ölçülebilir bir riskle

sonuçlanmayacak kuvvetle olarak tarif edilebilir. Ayrıca bakınız:

"current force; force; Intermediate Force Planning Level;

Planning Force; Programmed Force".

MINIMUM SAFE ALTITUDE ASGARİ GÜVENLİ UÇUŞ İRTİFASI: Yüksek arazi

veya engellerin bulunması sebebiyle, daha alçaktan uçuşun

tehlikeli olduğu yükseklik.

MINIMUM SAFE DISTANCE (NUCLEAR) ASGARİ GÜVENLİ MESAFE

(NÜKLEER): Güvenlik ve tampon mesafesi yarı çaplarının

toplamı.
MINIMUM SAFETY ALTITUDE ASGARİ EMNİYETLİ UÇUŞ: Bak. "minimum safe

altitude".

MINIMUM SANITARY REQUIREMENTS ASGARİ SAĞLIK ŞARTLARI: Bir

yiyecek tahsisindeki Sağlık koruma şartlarını tespit için dikkate

alınacak asgari faktörler.

MINIMUM WARNING TIME (NUCLEAR) ASGARİ İKAZ ZAMANI (NÜKLEER):

Sistem ve personel tepki zamanlarının toplamı.

MINIMUM-ALTITUDE BOMBING EN ALÇAK BOMBARDIMAN: Bombaları

900 fitten (820 metre) daha alçak irtifadan salmak suretiyle

yapılan, yatay veya süzülme bombardımanı. Bu bombardıman;

bazen yanlış olarak sektirme bombardıman (skip bombing)

denilen direk seviyesi bombardımanı (masthead bombing) da

içerir. Bak. "skip bombing".

MINING EFFECT MAYIN TESİRİ: Toprak veya su sathı altında vukua gelen bir

infilak kuvvetinin sebebiyet verdiği tahrip veya hasar. Ayrıca

bakınız: "blast effect".

MINING SYSTEM LAĞIM SİSTEMİ: Düşmanın tahkimli mevzilerine gizlice

sokulup bunları havaya uçurmak için açılan seri halinde yeraltı

dehlizleri.
MINITRACK MİNİTRAK: Son derece düşük güç üzerinden 4000 milin üstünde

bilgi gönderme kabiliyetinde minyatür bir telsiz verici.

MINOMETER MİNOMETRE: Şarj edildiği an ile geri kalan Şarjın ölçüldüğü an

arasındaki sürede dosimetreden geçen toplam radyasyon

miktarını ölçmek için kullanılan alet.

MINOR ACTIVITY TALİ FAALİYET: Bir tesisin içinde veya dışında bulunabilen

levazım askeri yiyecek mağazaları (sales commissaries) veya

ordudonatım atölyeleri (ordnance shops) gibi, yaptığı iş

bakımından, esas faaliyete kıyasla küçük olan faaliyetler.

MINOR CONTROL KÜÇÜK NİRENGİ: Bak. "Photogrammetric control".

MINOR JOINT EXERCISES KÜÇÜK MÜŞTEREK TATBİKAT: Bak. "joint exercise".

MINOR MEDICAL ASSEMBLAGE MÜTEFERRİK SEFERİ SIHHİ MALZEME

GRUBU: Denizaşırı sevkiyat kodları tahsis edilmiş, kutu ve sandık

gibi sıhhi ikmal maddeleri ve teçhizat topluluğu.

MINOR PORT KÜÇÜK LİMAN: Yalnızca kıyı tekneleri ve layterlerden yük

boşaltacak tesisleri bulunan bir liman. Ayrıca bakınız: "port".

MINOR REPAIR KÜÇÜK ONARIM: Genel olarak, büyük sökme işleri

yapılmadan, malzemenin kısa zamanda tekrar çalışır duruma


gelmesine imkan veren, bir iki alet kullanmak suretiyle ve pek az

malzeme ile hiç malzemeye lüzum kalmadan yapılabilen ve

genellikle, malzemenin, onarım için geri kademelere

gönderilmesini gerektirmeyen onarım işleri.

MINOR SECONDARY ITEM İKİNCİ DERECE TALİ MADDE: Birinci derecede

madde veya ikinci derecede ana madde olarak sınıflandırılmış bir

madde.

MINOR TACTICS KÜÇÜK TAKTİK: Ufak kuvvetlerin veya yalnız bir sınıftan

teşekkül eden kuvvetlerin taktiği.

MINOR-CALIBER WEAPON KÜÇÜK ÇAPLI KIYI SİLAHI: Bak. "secondary

armament".

MINUEND METHOD ANAHTARDAN ÇIKARMA SİSTEMİ: Açık veya

şifrelenmiş kodlu bir metnin, anahtardan çıkarıldığı şifrelenmiş

kod sistemi. Kriptografi işleminde açık kod, haber açma

işleminde ise şifreli kod anahtardan faydalanılır.

MINUS EKSİLTME: Topçu ateş idaresinde, top namlusunu soldan sağa

almak için, taksimat üzerinde yapılan işlemi ifade eden terim.

Ayrıca bakınız: "plus" ve "referance number".

MINUS ELEVATION DENİZ SEVİYESİ ALTINDAKİ RAKIM: Bak. "elevation".


MINUTE GUN MERASİM TOPU: Bir saygı işareti veya ölen bir şahsa saygı

nişanesi olarak, muntazam fasılalarla yapılan topçu ateşi. Bu

sonuncu maksatla yapıldığı zaman, atımlar arasındaki aralık bir

dakikadır ve atım adedi, yürürlükteki yönetmeliğin selamlama

bahsına tamamen uygun olarak tespit edilir.

MINUTEMAN MİNÜTMEN FÜZESİ: Dağınık tertipteki sabit beton mevzilerde ve

demiryolu trenlerinde seyyar olarak kullanılan, nükleer harp

başlığı ile teçhiz edilmiş, üç kademeli, katı yakıtlı, kıtalar arası

füzelerden daha basit, daha küçük ve hafiftir ve yüksek derecede

otomatik uzak harekatta bulunacak şekilde imal edilmiştir.

Minütmen III füzesi çok sayıda bağımsız olarak hedeflerine

yöneltilebilen dönüş bölmeleri bırakabilir ve bunların nüfuz etme

gücü çok sayıda, hedeflere etkili olur. LGM-30 olarak adlandırılır.

MINUTES TUTANAK:

MISBEHAVIOR BEFORE THE ENEMY DÜŞMAN KARŞISINDA İŞLENEN AĞIR

SUÇLAR: Bir asker tarafından muharebe sahasında gösterilen

herhangi bir hıyanet, itaatsizlik, korkaklık vesaire gibi hareketler.

Bu suçların cezası ölümdür.


MISCELLANEOUS DIVISION MÜTEFERRİK İŞLER ŞUBESİ, MÜTEFERRİK İŞLER

KISMI: Bir Amerikan tümen ya da daha büyük birlikler

karargahının, diğer şubelerini ilgilendirmeyen çeşitli yazışma ve

raporlara bakan şubesi. Bu rapor ve yazışmalara; evrak, gizli

dosyalar, genel emirler, tahsisat kayıtları ile askeri mahkeme ve

tahkikat evrakı da dahildir.

MISCELLANEOUS INSTALLATION MÜTEFERRİK TESİS: Hava, yer veya

depolama ve sevkiyat tesisi olarak sınıflandırılmış komuta tesisi.

Tahkimat (kıyı bataryaları) ve hava haber verme ve ikaz

istasyonları, müteferrik tesisler için birer örnektir.

MISCELLANEOUS RECEIPT MÜTEFERRİK TAHSİLAT: Kanunen ABD genel

fonuna yatırılması gereken ve kongre tarafından tahsis

edilmedikçe sarf edilmeyen tahsilat.

MISCONDUCT UYGUNSUZ HAREKET, KÖTÜ TAVIR VE HAREKET: Verilen

emirlere, askeri kanun ve icaplara aykırı harekette bulunmak.

MISFEED HATALI DOLDURMAK: Özellikle şarjörlü ve şeritli otomatik

silahlara, dolduruşu doğru olarak yapmak.

MISFEEDING HATALI DOLDURUŞ: Şarjörlü veya şeritli otomatik silahların hatalı

olarak doldurulması.
MISFIRE ATEŞ ALMAMAK: 1. Gerektiği şekilde ateş almamak veya

patlamamak. 2. Bir mermi kapsülünün veya sevk barutunun,

kısmen veya tamamen ateş almaması.

MISS BOŞ: Hedef üzerinde olmayan vuruş veya paralanma.

MISS DISTANCE SCORER SAPMA MESAFESİ KAYITÇISI: Bir sapma mesafesi

kayıtçısı, en yakın yaklaşma noktasındaki mermi yolundan

hedefe olan düşey mesafeyi gösterir. Bu kayıtçı, ölçü aleti sapma

mesafesini gösterir; ancak sağ-yukarı değerler bilinmemektedir.

MISSED APPROACH TAMAMLANMAMIŞ İNİŞ: Karaya inmekle

tamamlanmayan bir iniş.

MISSED APPROACH PROCEDURE TAMAMLANMAMIŞ İNİŞ USULLERİ: Bir

aletin inişinden sonra, karaya iniş normal olarak sağlanmamışsa:

a. Uçak karar verilen yükseklik/irtifaya indikten ve görülen

şekilde Teması sağlayamadığı zaman, veya, b. İnmeden yeniden

kalkması veya yeniden etrafta dolaşması için hava trafik

kontrolünden emir geldiği zaman takip edilmesi gereken usuller.

MISSILE FÜZE, TEPKİLİ MERMİ: Hedefe doğru yol alması, arkadan

fışkırttığı gazın tepkisiyle sağlanan mermi. Bak. "projectile".

MISSILE A (DIVISION DIRECT SUPPORT MISSILE): A FÜZESİ


(TÜMEN DİREK DESTEK FÜZESİ): Muharebe grubuna sürekli direk

destek sağlayan basit, hafif, maliyeti düşük, havadan

nakledilebilir seyyar füze sistemi.

MISSILE ASSEMBLY CHECKOUT FACILITY FÜZE MONTAJ KONTROL TESİSİ:

Faal bir füze fırlatma mahali yanında, füze sisteminin nihai

montajı ve kontrolü için tasarlanan bir bina, karavan veya diğer

tür bir yapı.

MISSILE B- (DIVISION SUPPORT MISSILE) B FÜZESİ (TÜMEN DESTEK FÜZESİ):

Tümen desteğinde sürekli kara muharebesi yapacak kabiliyette,

havadan nakledilebilir, kundağı motorlu bir rampası bulunan,

hafif bir füze sistemi.

MISSILE CHECKOUT TRAILER FÜZE KONTROL RÖMORKU: Füze kontrol

teçhizatıyla teçhiz edilmiş bir römork. Ayrıca bakınız: "trailerized

equipment".

MISSILE DECOY SAHTE FÜZE, YALANCI FÜZE: Pilotlu bombardıman

tayyareleri ve diğer silah sistemlerinin nüfuz ihtimalini artırmak

için radarları ve ateşi üzerine çekecek düşman savunmasını

oyalamak ve şaşırtmak maksadıyla kullanılan bir araç.


MISSILE EFFECTIVE RATE FAAL TAKTİK FÜZE ORANI: Hazırlanmış veya

ateşlemeye hazır durumdaki taktik füze yüzdesi.

MISSILE ENGAGEMENT ZONE GÜDÜMLÜ MERMİ KULLANMA BÖLGESİ: Bak.

"weapon engagement zone".

MISSILE FLIGHT SAFETY FÜZE UÇUŞ EMNİYETİ: Füze emniyetinin rampadan

ayrılışla vuruş arasında geçen zamanla ilgili kısmı. Bu terim,

normal olarak, harekat füze uçuşlarına ait uçuş emniyet

sorumluluklarının icrasına uygulanır. "Araştırma Geliştirme"

füzelerinin bir deneme atış yerinde uçuşu ile ilgili füze uçuş

emniyetine ait aynı sorumluluk atış yeri emniyeti olarak

adlandırılır. Füze uçuş emniyetinden maksat, barışta füze

çalışmalarında can ve mal emniyetini sağlamak, savaşta Milli

servet ve menfaatlerimizin ziyanını önlemektir.

MISSILE FLIGHT SAFETY OFFICER FÜZE UÇUŞ EMNİYET SUBAYI: Füze uçuş

emniyet sorumluluğunu yerine getiren bir subay. Bu subay;

emniyet kontrolü kaybolmuş (bir tahrip ölçüsüne aykırı hareket

eden veya izleme kontrolünden çıkmış) bir füzenin tahribi emrini

verir veya tahrip işaretini fiilen çalıştırır.


MISSILE INTERCEPT ZONE FÜZE ÖNLEME BÖLGESİ: Tahrip edilecek alanda,

karadan havaya füzelerin havadaki nesneleri tahrip etme

hususunda sorumlu olduğu coğrafi bölge. Ayrıca bakınız:

"destruction area".

MISSILE LAUNCHER EFFECTIVE RATE FAAL FÜZE RAMPASI ORANI: Hazırlanmış

füze rampası veya ateşlemeye hazır füze rampası durumundaki

taktik füze rampaları yüzdesi.

MISSILE MASTER FÜZE KONTROL SİSTEMİ: ABD Anayurdunda; bütün hava

savunma unsurlarının, hedef tespitinden hedef tahribine kadar,

koordine edilmesinde kullanılmak üzere kurulmuş, tam bir

elektronik silah sistemi. Bu sistemi elektronik kompütorlerden,

hafıza cihazlarından, haberleşme ve atış esaslarını hazırlama

teçhizatından faydalanmak suretiyle, taktik hava durumunu

derhal açıklayan bütün bilgileri otomatik olarak toplar; atış

esaslarını hazırlar ve bunları, silahların azami tesir elde edecek

şekilde, mevzilendirmelerine imkan vermek üzere, savunma

görevindeki batarya komutanlarına dağıtır.

MISSILE MONITOR FÜZE ATEŞ TAKSİM AYGITI: Alay, hava savunma grubu, tabur

ve batarya seviyelerinde kullanılan elektronik seyyar hava

savunma ateş taksim teçhizatı. Bu teçhizat; bilgilerin sistem


dahilinde hemen alınıp verilmesinde, adedi bilgilerin yüksek

süratte gönderilmesi metodundan faydalanır. Kara ordusu Hava

savunma komutanının birliklerinin faaliyetlerini kontrol etmesi

ve gereğinde düzeltici işlem yapmasına imkan sağlar. Komşu

füze ateş taksim sistemleri ile bağlantılı bulunduğu takdirde,

bunlarla otomatik atış esasları gönderme hattı vasıtasıyla,

otomatik olarak bilgi teatisinde bulunur.

MISSILE RANGE FÜZE DENEY ATIŞ YERİ: Deneme füzelerinin, üzerinde gözlem

altında uçuruldukları, etrafı işaretlenmiş bir atış yolu veya sahası.

Buna "missile test range" de denir.

MISSILE RELEASE LINE FÜZE ATIŞ HATTI: Bir taarruz uçağının belirli bir hedefe

karşı, havadan yüzeye füze attığı bir hat.

MISSILE ROLE RANGE FÜZE TONO MESAFESİ: Füzenin tonoda kontrol

edilebileceği açı. Rampayı döndürmeden ateş altına alınabilecek

hedeflerin semt açısını tayin eder.

MISSILE ROUND KOMPLE FÜZE: Harp başlığı takılmış, fırlatılacak durumdaki

bir füze.

MISSILE SAFETY FÜZE EMNİYETİ: Füze faaliyetlerinde kaza veya kazaya yol

açıcı olayların vukuunu önlemek üzere gösterilecek dikkatle ilgili


faaliyet. Füze emniyeti aşağıdaki bölümleri veya ihtisas sahalarını

içine alır; Füze proje emniyeti, füze ulaştırma emniyeti, füze sınai

saha emniyeti, yastık emniyeti, füze uçuş emniyeti.

MISSILE SECTION FÜZE KISMI: Bir füzede, ayrı olarak ambalajlanan ve diğer

kısımlarla birleştirildiği zaman, tam bir füze meydana getirecek

olan bir kısım. Mesela; ön kısım, burun kısmı, harp başlığı kısmı,

güdüm kısmı, tahrik kısmı vesaire. .

MISSILE SHELTER FÜZE SIĞINAĞI: Bir fırlatma noktasında, füzenin alarm

durumunda tutulup, buradan süratle fırlatma durumuna

getirilebileceği veya fırlatma durumunda fırlatmaya hazır

tutulabileceği bir sığınak. Füze sığınağı; füzeye, ya yatay veya,

silo tipi bir tesis olması halinde, dikey duruş sağlar.

MISSILE SITE ACTIVATION FÜZE YERİNİN FAAL HALE GETİRİLMESİ: Bir füze

fırlatma yerinin; bütün inşaat, hava-uzay yer teçhizatının teslim

ve yerleştirilmesi, tam silah sisteminin harekat komutanlığınca

kalibrasyon ve kontrolüyle tesellümü dahil- harekat hazırlık

durumuna getirmesiyle ilgili işlem. Tesislerin, teçhizat ve hava

uzay aracı plan ve proje hazırlıklarıyla ilgili hususlar bu tarifin

tamamen dışında bırakılmıştır.


MISSILE STRIKE FÜZE TAARRUZU: Bir hedefe, özellikle satıh hedefine

füzelerle yapılan bir taarruz.

MISSILE SUPPORT COMMUNICATIONS FÜZE DESTEK MUHABERESİ:

Stratejik hava komutanlığı birliklerinin, stratejik füze destek

üsleri ve fırlatma tesislerinde (launch complexes) günlük bakım,

emniyet ve idari faaliyetlerin desteklenmesinde kullandıkları

lüzumlu muharebe sistemleri.

MISSILE SYSTEM FÜZE SİSTEMİ: Hava uzay aracını bir füzenin meydana

getirdiği bir silah sistemi. Ayrıca bakınız: "weapon system".

MISSILE TECHNICAL COMMUNICATIONS FÜZE TEKNİK MUHABERESİ:

Stratejik bir füze dizgisinde, füzenin kontrollü, dikey vaziyete

getirilmesi, ters sayış ve fırlatılış faaliyetleri için faydalanılan

sistem ve tesisleri tanıtmak üzere kullanılan bir muhabere

terimi.

MISSILE TEST RANGE FÜZE DENEME ATIŞ YERİ: Bak. "missile range".

MISSILE TRACKING RADAR FÜZE TAKİP RADARI: Bir füze güdüm sisteminin

tamamlayıcı bir parçası olan ve füze takibinde kullanılan hassas

bir füze takip radarı. Bu radar; komuta güdüm sisteminde,

güdüm komutanlarının (steering orders) gönderilmesi için


komuta bağlantısı (command link) sağlar ve kompütor

cihazından (computer) ateş komutu (burst command) verebilir.

MISSILE UNIT FÜZE BİRLİĞİ: Füzelerin atış öncesi bakımlarının yapılması,

hazırlanması veya fırlatılması veya başkalarının bu maksatla

eğitilmesi için gerekli ihtisasa sahip personelin meydana getirdiği

bir askeri birlik.

MISSILERY FÜZECİLİK: Bir füzenin planını hazırlama, geliştirme, imal,

fırlatma, hedefe tevcih ve bazen güdüm sanat veya bilimi; bu

sanat veya bilimin herhangi bir safhası veya yönü.

MISSING KAYIP, KAYBOLAN, KAYBOLMUŞ, EKSİK: Nerede bulundukları

bilinmeyen fakat, muharebede kaybolmadıkları veya geriye

tahliye edilmedikleri malum olan personel. Ayrıca bakınız:

"battle casualties" ve "nonbattle casualties".

MISSING IN ACTION MUHAREBEDE KAYBOLAN, MUHAREBEDE

KAYBOLMUŞ, KAYIP VEYA ESİR: Düşmanla muharebeye

katıldıkları farz edilebilen; fakat nerede oldukları, akıbetlerinin

ne olduğu kesin olarak bilinmeyen kimseler. Düşman eline

düştüğü bilinen veya sanılan bütün personel bu sınıfa dahil

edilir. Ayrıca bakınız: "battle casualties".


MISSING MOVEMENT KAÇIRMA: Askeri ceza ve askeri ceza muhakemeleri

usulü kanunlarına tabi bir şahsın; bir gemi, tayyare veya

birliğinin harekete geçmesi sırasında, ihmal neticesi veya kasıtlı

olarak, vazifesi başında bulunmayıp bu gemi, uçak veya birliğini

kaçırması.

MISSION GÖREV: Genel kullanımında, özellikle küçük askeri birliklerde

kullanıldığı zaman, bir şahsa veya birliğe verilmiş vazife; özel bir

görev.

MISSION (NATO) GÖREV: Komutanlığın görevinin ve bu görevin amacının açık

ve kesin olarak belirtilmesi.

MISSION ITEM GÖREV MALZEMESİ, GÖREVE AİT MALZEME: Bir depo tarafından

stok yapılmasına yetki verilmiş ve bunun için stok seviyesi tesis

edilmiş olan madde.

MISSION OF FIRE CEPHANE PAYI: Bir görev uçuşunda, bir hava filosunun görevi

icabı almak mecburiyetinde olduğu azami cephane yükü. Bunu;

ateş görevi anlamına gelen (fire mission) terimi ile

karıştırmamalıdır.

MISSION ORIENTED ITEMS GÖREVE GÖRE AYARLANMIŞ MADDELER: İhtiyaç

hesapları; bilinen veya tahmin edilen tahrip hedefi toplamı ile


ifade edilmiş düşman imkan ve kabiliyetlerinin

kıymetlendirilmesine dayanan maddeler. Ayrıca bakınız:

"combination mission/ level of effort-oriented items; level-of-

effortoriented items".

MISSION PROFILE STANDART GÖREV FORMU:

MISSION REPORT GÖREV RAPORU: Uçuş yolu boyunca görülen önemli

hususları ve görevin sonuçlarını içeren bir standart rapor.

MISSION REVIEW REPORT (PHOTOGRAPHIC INTERPRETATION)GÖREV TETKİK

RAPORU (FOTOĞRAF GÖSTERİMİ): Bir fotoğraf uçuşunda çekilen

ve tüm hedefler hakkındaki bilgileri içeren bir istihbarat raporu.

Bak. "general report" ve "second phase report".

MISSION STATEMENT GÖREV LİSTESİ:

MISSION TYPE ORDER GÖREV TİPİ EMİR: 1. Ast bir birliğe gönderilen ve üst

karargaha verilmiş topyekün vazifenin yapılışını içine alan emir

tipi. 2. Bir birliğe, nasıl yerine getirileceği belirtilmeden, bir

görevi yapması için verilen emir.

MISSION-ESSENTIAL MATERIEL GÖREV İÇİN LÜZUMLU MALZEME: 1. Belirlenen

görevlerini yerine getirmek için muharebe, muharebe destek,

muharebe hizmet destek ve muharebe hazırlık eğitim


kuvvetlerinin kullanımında hazır bulundurulan ve kullanılmasına

yetki verilen malzeme. 2. Organik endüstriyel tesislerinin

büyüklük ve miktarını belirlemek amacıyla, onaylanmış acil

durum ve/veya harp planlarını desteklemek için gerekli aşağıdaki

şekilde kullanılan malzemelerle yapılan İhtiyat ve Ulusal Muhafız

kuvvetlerinin faaliyetleri dahil olmak üzere, muharebe,

muharebe destek, muharebe hizmet destek ve muharebe

hazırlık eğitim kuvvetlerine ve bu faaliyetlere tahsis edilen

malzeme. Malzemenin kullanılacağı faaliyetler şunlardır: a.

Savaşı sürdürmek için gerekli düşman kabiliyetlerini imha etmek;

b. Personelin muharebe alanındaki korunmasını temin etmek; c.

Savaş şartları altında muhaberenin sürdürülmesi; d. Düşman

hakkında gözlem yapmak ve yerini tespit etmek; e. İnsan ve

malzemenin muharebeye nakli ve desteğini Temin etmek; f.

Yukarıda belirlenen acil durum planlarında kullanılmak üzere,

destek eğitim işlevleri.

MISTAKE ŞAHSİ BÜYÜK HATA: Bir silahın boşaltılmasında, bir şahsın

hatasından veya iyi eğitim görmemiş olmasından doğan ve

dikkat edilmek suretiyle, kaçınılması mümkün olan, büyük çapta


hata. Aynı sebepler yüzünden yapılan ufak ve kaçınılmaz bir

hataya şahsi küçük hata (personnel error) denir.

MISTER MISTER: West Point'deki ABD Harp Okuluna devam eden bir

öğrenciye veya bir astsubaya hitap için kullanılan kelime.

MITIGATION OF SENTENCE CEZANIN HAFİFLETİLMESİ: Askeri mahkeme

tarafından verilen bir cezayı, genel mahiyeti aynı kalmak üzere,

miktar veya nitelik bakımından indirme.

MIX-UP, CAUTION KARIŞTI, DİKKAT: Hava durdurma görevlerinde, dost ve

düşman uçaklarının karıştığını belirten bir deyim.

MIXED KARIŞIK: Topçuda; eşit miktarda hem havada hem satıhta

paralanan bir grup atımın, yalnız paralanma yüksekliği için

uygulanan atım kıymetlendirmesi.

MIXED AIR HAVADA-KARIŞIK: Hem havada, hem satıhta, ancak çoğunluğu

havada paralanan atımın, bir belirleyici ya da gözlemci

tarafından yapılan belirlemesi ya da gözlemi.

MIXED BAG KARIŞIK ÇANTA: Deniz mayın harbinde; muhtelif tipte mayınlar,

atış sistemleri, tapalar veya fünyeler, tapa ayarlayıcıları ve

gemilere karşı kullanılan silahlardan oluşan bir alet topluluğu.


MIXED CIPHER ALPHABET KARMA ŞİFRE ALFABESİ: Açık veya şifreli

unsurun veya her ikisinin karışık bir sıra teşkil etmeleri suretiyle

meydana gelen alfabe.

MIXED FORCE KARMA KUVVET: Birden çok değişik sınıf ve hizmetleri içine alan

askeri kuvvet.

MIXED GRAZE KARIŞIK-VURUŞ: Hem havada hem satıhta, ancak çoğunluğu

satıhta paralanan atımın, bir belirleyici ya da gözlemci tarafından

yapılan belirlemesi ya da gözlemi.

MIXED MEDICAL COMMISSION KARMA SAĞLIK KURULU: Yaralı veya hasta

esirleri muayene eden ve üç doktordan teşekkül eden grup.

Doktorlardan birisi, esirleri elde tutan memleketten, ikisi tarafsız

bir memleketten tayin edilir.

MIXED MINEFIELD (LAND MINE WARFARE) KARIŞIK MAYIN TARLASI (KARA

MAYIN HARBİ): Hem tank hem de anti personel mayınları

bulunan mayın tarlası. Ayrıca bakınız: "minefield (land mine

warfare) ".

MIXED SALVO KARIŞIK SIRA ATEŞİ: Bir kısmı hedeften kısa, bir kısmı da hedefin

arkasına düşen atım grubu. Karışık sıra ateşi; çatal grubu


(bracketing salvo) 'ndan farklıdır. Çatal grubundan; hedefin

arkasına düşen atımlar hedeften kısa düşen atımlara eşittir.

MIXED TRAIN KARMA TREN: Hem yolcu hem yük vagonlarından mürekkep

olarak tertiplenen katar.

MIXTURE KARIŞIM: Hava, su, benzin vesaire gibi maddelerin birleşmeden

birbirleri ile karışmalarından meydana gelen madde. "Airfuel

mixture (hava yakıt karışımı) " gibi.

MNEMONIC KEY EZBERLENEBİLİR ANAHTAR: Kolayca hatırlanabilecek şekilde

hazırlanmış kripto anahtarı.

MOBILE SEYYAR: Hareket edebilen, hareket ettirebilen. Bu terim; araç,

kıta ve silahlar ile, seyyar hastane gibi, sahra tesisleri ve çakılı

olmayan topçu için de kullanılır.

MOBILE AIR MOVEMENTS TEAM ÇEVİK HAVA HAREKAT TİMİ: Hava

hareket/trafik kısım görevlerinde hareket intikali için eğitilmiş bir

hava kuvvetleri timi.

MOBILE ANTIAIRCRAFT ARTILLERY SEYYAR UÇAKSAVAR TOPÇUSU: Uçaklara

karşı savunma vazifesi yapan ve bir yerden diğer bir yere

nakledilebilen uçaksavar topçusu.


MOBILE ARMAMENT SEYYAR SİLAHLAR: Bak. "mobile artillery".

MOBILE ARMY SURGICAL HOSPITAL ORDU SEYYAR CERRAHİ HASTANESİ:

Nakledilmeleri uygun görülmeyen vakalarda ilk cerrahi tedaviyi

sağlamak için teşkil edilmiş (60 yataklı) seyyar birlik. Bu hastane

bir tümen hasta ve yaralı ayırma istasyonunda veya bunun

civarında tesis edilir.

MOBILE ARTILLERY SEYYAR TOPÇU: Yol durumunda ateş mevziine kolayca

geçebilen ve hareket eden topçu silahları. Bu silahlar; genel

olarak, tekerlek veya eski donanımı üzerinde ateş ederler. Buna

(mobile armament) da denir.

MOBILE ASSAULT BRIDGE SEYYAR HÜCUM KÖPRÜSÜ, ÇABUK KÖPRÜ:

Hücumlarda tank veya personel geçirmek üzere kurulan köprü.

Bu köprüler katlanabilir ve 20 metreyi geçmeyen kısa açıklıklar

üzerinde kurulur.

MOBILE DEFENSE OYNAK SAVUNMA: Bir bölge veya mevziin; insiyatifi

düşmanın elinden almak için, ateşlerin düzenlenmesi ve araziden

istifade ile birlikte manevradan da faydalanarak savunulması.

Bak. "forward defense position", ve "striking force".


MOBILE DEPOT SEYYAR DEPO: İkmal maddelerini alan, depolayan ve dağıtan

yer. Böyle bir depo, ihtiyaç halinde, başka bir yere

nakledilebilecek şekilde kurulur. Sahrada bulunan depolar, genel

olarak, seyyardır.

MOBILE DISINFECTOR SEYYAR ETÜV: Elbiselerdeki haşaratı öldürme cihazı.

Bu cihaz, genel olarak, buhar basıncı ile çalışır ve bir araç veya

römork üzerine monte edilebilir.

MOBILE EMPLOYMENT SEYYAR KULLANMA: Hava savunma topçusunun,

oynak bir durumdaki kara muharebe kuvvetlerinin

savunmasında kullanılması. Ayrıca bakınız: "static employment".

MOBILE HOSPITAL SEYYAR HASTANE: Bak. "field hospital". MOBILE MID-RANGE

BALLISTIC MISSILE: ORTA MENZİLLİ SEYYAR BALİSTİK FÜZE:

Harekat kabiliyetinin düşman tesirlerine karşı sağladığı nisbi

koruma üstünlüğünü temin için araca monte edilmiş orta

menzilli balistik füze.

MOBILE MINE MOBİL MAYIN, HAREKETLİ MAYIN: Deniz mayın harbinde;

belirlenen mevkiye torpido gibi müteharrik bir teçhizatla gelerek

daha sonra batarak bir mayın işlevini görmek üzere tasarlanmış

hareketli mayın.
MOBILE PORT SEYYAR LİMAN: Kara Kuvvetleri Komutanlığı veya diğer yetkili

makamın emirleri ile geçici bir ihtiyacı karşılamak üzere, tesis

edilen yeni bir seyyar liman teşkilatı kurmak maksadıyla bütün

teşkilat teçhizat ve ikmal maddeleri ile birlikte, diğer bir limana

nakledilebilen liman.

MOBILE RESERVES ÇEVİK İHTİYATLAR: Muhtemel takviye veya karşı taarruz için,

müsait mevzilerde hazır bulundurulan kıtalar.

MOBILE SEACOAST ARTILLERY SEYYAR KIYI TOPÇUSU: Geçici ateş mevzilerine

nakledilip monte edilebilen kıyı topçu silahları. Bunlar, ya raylar

üzerinde, ya da traktör veya kamyonlarla çekilir.

MOBILE STRIKING FORCE ÇEVİK VURUCU KUVVET: Yurtiçi Kuvvetleri

(General Reserve) 'nin, D-günü veya bunu hemen takip eden

günlerde, herhangi bir bölgede, derhal kullanılmak üzere hazır

bulunan kısmı. Bütün asli teşkillerden elde bulunan muharebe ve

destek unsurları da buna dahildir.

MOBILE SUPPLY POINT SEYYAR İKMAL NOKTASI: Motorlu araçlara ve

vagonlara yerleştirilen ve belirli bir muharip kuvvetin

desteklenmesi için süratle sevk edilmek üzere harekete hazır

bulundurulan teçhizat, ikmal maddeleri ve mühimmattan


ibarettir. Böyle bir nokta genel olarak, süratle değişen bir

durumu desteklemek üzere tesis edilir.

MOBILE SUPPORT GROUP (NAVAL) SEYYAR DESTEK GRUBU (DENİZ): Bir demir

atma yerindeki gemilere lojistik destek sağlar; desteği yapan

unsurlarından bazıları kıyıda üslenmiş olmakla beraber,

gerçekte, yüzer bir üstür.

MOBILE SURGICAL UNIT SEYYAR CERRAHİ BİRLİK: Bir seyyar hastanenin cerrahi

kısmı. Bu kısım, en çok ihtiyaç hissedilen yerlere nakledilebilir.

Sahra şartları altında yapılan cerrahi müdahaleler için lüzumlu

personel ve teçhizatın nakline mahsus kendi araçları vardır.

MOBILE TRAINING SEYYAR EĞİTİM: Belirli bir merkeze bağlı olmakla beraber,

gerekli yerlerde dolaşmak suretiyle eğitim yapan ekipler

tarafından idare edilen eğitim.

MOBILE TRAINING ASSISTANCE SEYYAR EĞİTİM YARDIMI: Esas itibariyle

yabancı askeri personelin eğitimi için kullanılan seyyar eğitim

müfrezelerini, gezici timleri ve teknik hizmetler temas

personelini içine alır.

MOBILE TRAINING DETACHMENT SEYYAR EĞİTİM MÜFREZESİ: Taktik hava

komutanlığı kontrolündeki bir sahra eğitim filosu veya teknik


okula mensup seyyar bir müfreze. Birlik; bir müfreze komutanı

ve tahsis yerinde bulunan özel bir sistemin desteklenmesi için

gerekli mahallerde teknik ihtisas eğitimi gösterecek teknik

nitelikte öğretmenlerden ibarettir.

MOBILE TRAINING TEAM SEYYAR EĞİTİM TİMİ: Kuvvet kaynaklarından

alınan ve eğitim vermek için geçici görevle yabancı bir ülkeye

yollanan bir veya daha fazla personelden oluşan seyyar bir

eğitim timi. Timin görevi, eğitimci personeli eğiterek, bir yabancı

ülkenin askeri hizmet alanını, belirli bir beceride kendini eğitme

imkan ve kabiliyetine ulaştırmaktır.

MOBILE TRAINING UNIT SEYYAR EĞİTİM TAKIMI: Sahraya taşınma ve kullanma

maksadı göz önünde tutularak ikmal ve bir silah sistemi için

tertiplenmiş eğitim vasıtaları, eğitim yardımcı vasıtaları, özel

eğitim yardımcı edevatı takımı.

MOBILE UNIT ÇEVİK BİRLİK: Kendisine tahsis edilmiş bütün personel ve

malzemeyi, bir yerden başka bir yere, bir defada nakletmesi için

yeteri kadar kadro aracı ile teçhiz edilmiş bir birlik. Ayrıca

bakınız: "semimobile unit".


MOBILE WARFARE HAREKET HARBİ: Tarafların; manevra, ateş ve araziden

faydalanmak suretiyle teşebbüsü elde etmek imkanı aradıkları

harp şekli. Buna "war of movement" da denir.

MOBILITY HAREKET KABİLİYETİ: Askeri kuvvetlere; esas görevlerini yerine

getirme kudretini muhafaza ile birlikte bir yerden bir yere

hareket ve intikal imkanı veren bir nitelik veya imkan.

MOBILITY SYSTEM SUPPORT RESOURCES HAREKET SİSTEMİ DESTEK

KAYNAKLARI: a. Hava taşıma ve deniz taşıma kuvvetlerini

tamamlamak ve/veya, b. Bir hareket ihtiyacının başlatılması,

işlemi, veya son bulması ile direk olarak ilgili işlevleri yerine

getirmek için gerekli kaynaklar.

MOBILIZATION SEFERBERLİK (NATO, ABD SAVUNMA KURULU): 1. Ulusal

kaynakları bir araya toplamak ve teşkilatlandırmak suretiyle

harbe veya diğer olağanüstü durumlarda hazırlanma hali. 2.

Silahlı kuvvetler veya bir kısmının, harp veya diğer ulusal çaptaki

olağanüstü bir durum için, hazırlık durumuna getirilmesi işlemi.

Bu işlem; personel, ikmal maddeleri ve malzemenin, faal askerlik

hizmeti için toplanmasını ve teşkilatlandırılmasını içine alır.

Ayrıca bak. "full mobilization", "partial mobilization", "selective

mobilization", "total mobilization", "industrial mobilization".


MOBILIZATION (ABD SAVUNMA BAKANLIÐI) SEFERBERLİK: 1. Savaş veya

diğer acil durumlar sırasında, ulusal amaçları desteklemek için,

ulusal kaynakları bir araya getirmek ve düzenlemek. Ayrıca

bakınız: "industrial mobilization". 2. Silahlı kuvvetler veya bir

kısmının, harp veya diğer ulusal çaptaki olağanüstü bir durum

için, hazırlık durumuna getirilme süreci. Bu işlem; personel,

ikmal maddeleri ve malzemenin ve ihtiyat unsurlarının hepsinin,

faal askerlik hizmeti için toplanmasını ve teşkilatlandırılmasını

içine alır. Silahlı kuvvetlerin seferberliği aşağıdaki kategorileri

içermekle beraber, bunlarla sınırlandırılamaz: Selective

mobilization, partial mobilization, full mobilization, total

mobilization.

MOBILIZATION AUGMENTEE Bak. "mobilization designee".

MOBILIZATION BASE TEMEL SEFERBERLİK KAYNAKLARI: Muhtemel savaş

devresi ihtiyaçlarını karşılamak üzere temin edilmiş veya temin

edilebilecek bütün kaynaklar toplamı. Bu gibi kaynaklar; temel

askeri, sivil ve hayatı idame faaliyetlerinin desteklenmesi için

gerekli insan gücü, malzeme kaynakları ile hizmetleri ve personel

seviyeleri, eğitim durumu, malzemenin modernleşme durumu,

seferi malzeme ihtiyaçları ve tesisler, idarede istikrar, sivil


savunma planları ve hazırlık tedbirleri, halkın psikolojik

hazırlanma derecesi, uluslararası anlaşmalar, endüstri ile

müşterek planlama, dağılma, acil mevzuat ve acil kontroller

türünden (fakat yalnız bunlarla sınırlandırılmayan) kaynakların

hazırlanma derecelerini etkiler durumdaki unsurları içine alır.

MOBILIZATION BASE UNITS SEFERBERLİK ÜS BİRLİKLERİ: Seferde Kara

ordusunun seferberlik ve eğitim üssünü genişletmek maksadıyla

seçilmiş, ihtiyat asli teşkillerine mensup, bazı birlikler.

MOBILIZATION CENTER SEFERBERLİK MERKEZİ: Faal hizmet için askerlerin

eğitim ve teçhiz edildikleri mevki veya saha. Bu merkez; bir celp

ve sevk merkezi (reception center), eğitim merkezi (training

center) ve sınıf okulu (service school) vesaire olabilir.

MOBILIZATION DESIGNATION SEFERBERLİK UYGULAMA GÖREV YERİ: İhtiyat

asli teşkilleri kontrol programında mevcut olan ve seferberlik

tecrübe ve eğitimine ihtiyaç gösteren, yetki verilmiş kadro

artırma kilit personel yeri.

MOBILIZATION DESIGNEE SEFERBERLİK PERSONELİ: Bir askeri kuvvette faal

görev personeli tarafından doldurulamayan bir yetkili faal görev

mevkiini veya seferberliğin başlarında ihtiyaca göre, Federal Acil


Durum İdare Teşkiltında bir görev almak üzere, önceden

seçilmiş, eğitilmiş ve göreve atanmış münferit hazır ihtiyatların

bir mensubu.

MOBILIZATION EXERCISE SEFERBERLİK TATBİKATI: Seferberlik planlarının kısmen

ya da tamamen uygulanması amacıyla yapılan bir tatbikat.

MOBILIZATION MATERIAL REQUIREMENT ADJUSTMENT SEFERBERLİK MALZEME

İHTİYACI AYARLANMASI: Bir maddeden; bazı kuvvetlerini,

yürürlükteki müşterek stratejik hedefler planına göre

desteklenmesi için, seferberlik malzeme ihtiyaçlarına dahil

edilen ve M-gününün tahmin edilen zamanda vaki olmaması

halinde, aynı kuvvetlerin desteklenmesi için barış kuvveti

malzeme ihtiyaçlarına da eklenmiş bulunan miktar. Ayrıca

bakınız: "mobilization reserves".

MOBILIZATION MATERIEL PROCUREMENT CAPABILITY SEFER MALZEMESİ

TEDARİK KABİLİYETİ: Seferberlik tedarik planlaması maksatları

için tespit edilmiş sürede bir madde ile ilgili olarak yapılmış veya

M-gününden sonra, yapılacak siparişlerle, endüstriden veya

mevcut diğer bir kaynaktan elde edilebilecek miktar. Ayrıca

bakınız: "mobilization reserves".


MOBILIZATION MATERIEL REQUIREMENT SEFERBERLİK MALZEME İHTİYACI:

Amerikan Kuvvetlerini; seferberlik malzeme planlaması

maksatları için tespit edilmiş süre boyunca, yürürlükteki

müşterek stratejik hedefler planına göre, tam olarak

desteklemek üzere, bir maddeden ihtiyaç duyulan miktar. Bu

miktar; M-günü kuvvetlerini (M-1 gününe ait yetki verilmiş

muvazzaf ve ihtiyat, Amerikan barış kuvvetlerini) teçhiz etmek

kendilerine bir malzeme ikmal ve tahliye kanalı temin etmek;

planlanmış seferber olma faaliyetlerini desteklemek ve bütün

Amerikan kuvvetlerine, yürürlükteki müşterek stratejik hedefler

planına uygun olarak, yerine göre, eğitim faaliyetleri, muharebe

harekatı ve muharebe dışı faaliyetlerde destek olmak için gerekli

malzemeyi alır. Ayrıca bakınız: "mobilization reserves".

MOBILIZATION PLAN SEFERBERLİK PLANI: Bir milletin insan gücünü ve

malzeme kaynaklarını bir araya toplamak ve harp hazırlık

durumuna getirmek için yapılmış bir plan. Bu terimi; bir

düşmana karşı takip edilecek genel stratejik esasları belirtmek

üzere hazırlanan ve ancak seferberlik planının tatbikinden sonra

yürürlüğe girecek olan sefer planı (campaign plan) ile

karıştırılmamalıdır.
MOBILIZATION REGULATIONS SEFERBERLİK YÖNETMELİĞİ: Harp hazırlığı

sırasında; malzeme, teçhizat ve kıtaların toplanmasını ve

teşkilatlandırılmasını idare için, Milli Savunma Bakanlığı

tarafından hazırlanan ve yönetmelik şeklinde çıkarılan yayın.

MOBILIZATION RESERVE MATERIAL OBJECTIVE SEFER YEDEĞİ MALZEME

HEDEFİ: Hesaplanmış, sefer yedeği malzeme ihtiyacından;

maddenin topyekün vazife, modernleşme, depolama özelliği,

depolama ve bakım faaliyetleri yönlerinden taşıdığı önemi

gözden geçirildikten sonra, bir kuvvet komutanlığı veya tek

yönetici (single manager) nin stoklanmasını tavsiye ettiği miktar.

Bu miktar, hesaplanmış sefer yedeği malzeme ihtiyacının aynı da

olabilir. Ayrıca bakınız: "mobilization reserves".

MOBILIZATION RESERVE MATERIEL PROCUREMENT OBJECTIVE SEFER

YEDEĞİ MALZEME TEDARİK HEDEFİ: Yürürlükteki Müşterek

stratejik hedefler planını desteklemek üzere, bir maddeden,

barış zamanı, barış kuvveti malzeme tedarik hedefine ilaveten,

tedariki gereken miktar. Sefer yedeği malzeme hedefini, sefer

yedeği stok üzerine çıkaran bu miktardır. Ayrıca bakınız:

"mobilization reserves".
MOBILIZATION RESERVE MATERIEL REQUIREMENT SEFER YEDEĞİ

MALZEME İHTİYACI: Planlanmış seferber olma faaliyetlerini

desteklemek, malzeme ikmal ve tahliye kanalını genişletmek ve

bütün kuvvetlere, seferberlik malzeme planlaması maksatları

için tespit edilmiş süre boyunca, yürürlükteki müşterek stratejik

hedefler planına uygun olarak, yerine göre, eğitim

faaliyetlerinde destek olmak üzere, bir maddeden, M-günü

kuvveti malzeme ihtiyacına ilaveten, M-günü askeri ikmal

sisteminde bulunması gereken miktar. Bu miktar; M-günü

malzeme ihtiyacını M-günü kuvveti malzeme ihtiyacının üzerine

çıkaran veya seferberlik malzeme ihtiyacının, M-günü kuvveti

malzeme ihtiyacı, seferberlik malzeme tedarik kabiliyeti ve

seferberlik malzeme ihtiyacı ayarlanması toplamını tecavüz ettiği

miktardır. Ayrıca bakınız: "mobilization reserves".

MOBILIZATION RESERVE STOCK SEFER YEDEĞİ STOK: Toplam malzeme

mevcutlarından, sefer yedeği malzeme hedefini karşılamak

üzere gösterilmiş kısım. Ayrıca bakınız: "mobilization reserves".

MOBILIZATION RESERVES SEFERBERLİK İHTİYATLARI: Bak. "war reserves",

"General mobilization reserve materiel objective", "General

mobilization reserve stock, joint, part 2", "materiel pipeline",


"M-day force materiel requirement", "M-day materiel assets",

"M-day materiel requirement", "M-day materiel status",

"mobilization materiel procurement capability", "mobilization

materiel requirement", "mobilization materiel requirement

adjustment", "mobilization reserve materiel objective",

"mobilization reserve materiel procurement objective",

"mobilization reserve materiel requirement", "mobilization

reserve stock", "peacetime force materiel assets", "peacetime

force materiel procurement objective", "peacetime force

materiel requirement", prepositioned war reserve

requirement", "prepositioned war reserve stock", "total materiel

assets", "total materiel objective", "total materiel procurement

objective", ve "total materiel requirement".

MOBILIZATION TABLE OF DISTRIBUTION SEFERBERLİK KURULUŞ DIŞI

KADROSU: Kuruluş dışı bir birliğin M-gününden sonraki belirli bir

devre veya devrelere ait vazifeyi ifa için gerekli teşkilat bünyesini

ve personeli tayin ve tespit eden çizelge. Seferberlik kuruluş dışı

kadroları, çok maksatlı kuruluş dışı kadronun gizli ekleri olarak

hazırlanır.

MOBILIZATION TRAINING PROGRAM SEFERBERLİK EĞİTİM PROGRAMI:


MOBILIZE SEFERBER ETMEK, SEFERBER HALE GETİRMEK: Kuvvetleri,

malzemeyi ve teçhizatı faal askeri hizmet için toplamak ve

teşkilatlandırmak suretiyle, orduyu barış durumundan harp

haline geçirmek.

MOCK FIRING TAKLİT ATIŞ, ATIŞ PROVASI: Bir füzenin ateşlenmesi ve

fırlatılmasıyla ilgili faaliyetlerin, sırf personelin eğitimi,

uygulanacak usullerin gösterilmesi ve teçhizatın kontrolü

maksadıyla, motorların fiilen ateşlenmeden provası.

MOCK-UP TAKLİT MODEL, MAKET: Bir makina, cihaz veya silahın, ölçek

üzerine yapılmış modeli. Bu model; yeni bir gelişmeye ait

imalatın incelenmesi ve denenmesinde veya hakiki makina, cihaz

veya silah işleme tarzının personele öğretilmesinde kullanılır.

MODE (IDENTIFICATION FRIEND OR FOE) MOD (DOST-DÜŞMAN TANIMA): Bir

sorgulayıcı tarafından gönderilen sinyallerin aralarındaki belirli

boşlukları belirten harf veya rakam.

MODE OF TRANSPORT ULAŞTIRMA TÜRÜ, ULAŞTIRMA ŞEKLİ: Hareket ve

intikal için faydalanılan çeşitli usuller. Her tür için çeşitli nakliye

vasıtaları vardır. Bunlar; a. İç kara ve su yolları ulaştırması


(demiryolu, karayolu ve iç su yolları); b. Deniz ulaştırması (kıyı,

kıyılar arası ve açık deniz); c. Hava ulaştırması; d. Boru hatları.

MODEL MODEL:

MODEL DESIGNATION MODEL İŞARETİ: Harf ve numaralardan oluşan bir

işaret. Bu işaret; bir komple malzemeyi tanımak ve tanıtmak için

vurulur. Model işareti; parça modellerinin ne olduğunu ve eğer

varsa, orijinal model üzerinde ne Kadar değişiklik yapıldığını

gösterir. Mesela; M2A1 örneğinde, M2 esas modeli, A1 de

yapılan değişikliği gösterir. Buna "model number" da denir.

MODEL NUMBER MODEL NUMARASI: Eskiden buna "mark number" denirdi.

Ayrıca bakınız: "model designation".

MODERATE DAMAGE ORTA HASAR: Geniş ölçüde onarımlar yapılıncaya

kadar teçhizat ve tesislerin kullanılmasına engel olan hasar.

MODERATE RISK (NUCLEAR) ORTA RİSK (NÜKLEER): Beklenen etkilerin

katlanılabilir durumda olduğu veya en kötü şekliyle, çok az bir

zarar meydana getirdiği bir risk derecesi.

MODERNIZATION Bak. "military capability".


MODIFICATION TADİLAT, DEĞİŞİKLİK: Yeniden inceleme sonunda,

malzemede bulunması istenen niteliği karşılamak veya harp

malzemesi ile teçhizatta, malzemenin tamamen değiştirilmesini

icap ettirmeyen arızaları düzeltmek için yapılan değişiklikler.

MODIFICATION CENTER UÇAK TADİLAT MERKEZİ, UÇAK DEĞİŞİKLİK MERKEZİ:

Bir havaalanında, imalat sırasında tahmin edilemeyen bazı

ihtiyaçları karşılamak üzere, standart olarak imal edilen hava

araçlarında yapılacak tadilat için gerekli yardımcı tesislerden

ibaret bir tesis.

MODIFICATION KIT TADİLAT TAKIMI, KİT'İ: İstenilen bir değişikliği yapmak

için gerekli malzeme takımı.

MODIFICATION WORK ORDER TADİLAT İŞ EMRİ, DEĞİŞİKLİK İŞ EMRİ:

Malzemenin taktik tesirini ve bakım kolaylığını artırmak veya

çalışma kusurlarını gidermek maksadıyla, belirli bir malzemede

yapılan değişikliği gösterir ordudonatım yayımı.

MODIFIED BOX BRACKETING METHOD KABA ÇATAL USULÜ: Top

atışlarında, mesafeyi kabaca ayarlama usulü. Ayrıca bakınız:

"bracketing method".
MODIFIED BOX TRAIL MUADDEL SANDIK KUNDAK, MUADDEL TEK KOLLU

KUNDAK: Bak. "box trail".

MODIFIED QUARANTINE KISMİ TECRİT: Bulaşıcı bir hastalıkla karşılaşmış ve

böyle bir hastalığa yakalanmış olmasından şüphe edilen personel

ve hayvanlarda, hareket serbestisine müsaade edilmesi

bakımından, mutlak tecrit (absolute quarantine) ten farklıdır.

MODIFY TADİL ETMEK, DEĞİŞİKLİK YAPMAK: Topçuda; bir atış planında

değişiklik yapmaya yetkili bir kişi tarafından verilen bir emir.

MODULE MODÜL: İkmal ve montaj, çalıştırma ve bakım işlerini

kolaylaştırmak için tek bir unsur olarak kullanılması planlanmış

bir parça, komple parça veya ana parça. Bu parça; onarıma ya

elverişli veya elverişsiz (kaldır at) olabilir.

MODULE TRAINING MODÜL EĞİTİMİ:

MODUS OPERANDI İCRA TARZI (YOLU):

MOLOTOV COCKTAIL YANGIN ŞİŞESİ, MOLOTOF KOKTEYLİ: Bak. "frangible

grenade".

MOMENT MOMENT: Hava nakliyesinde, yükün, uçaktaki bir referans

noktasından uzaklığıyla ağırlığının çarpımı. MONETARY


ALLOWANCE IN LIEU OF QUARTERS: MESKEN BEDELİ: Bak. "basic

allowance for quarters". MONETARY ALLOWANCE IN LIEU OF

SUBSISTENCE: TAYİN BEDELİ: Bak. "basic allowance for

subsistence".

MONEY ACCOUNTS PARA HESAPLARI: Maliye ve muhasebe subayı

tarafından belirli devrelerde verilen hesap özeti ve bu hesapların

dayandığı dokümanlar.

MONEY LIST MAAŞ BORDROSU: Maliye ve muhasebe subayları tarafından

kullanılan ve kara ordusu askeri personelinin isimleri ile

kendilerine ödenen maaş ve bedel miktarını gösteren form.

Buna (payroll) ve (payroll money list) de denir.

MONITOR NEZARET ETMEK (HV.): Durum, program, projelerle ilgili

konulara karşı bir emir verme veya idare sorumluluğu

olmaksızın, uyanık ve dikkatli bulunmak. Maksat; mevcut veya

değişen durumlara uygun, sorumluluk sahası dahilindeki

düzeltmelerin yapılabilmesidir.

MONITORING DETEKSİYON (ABD SAVUNMA KURULU): Radyasyon

mevcudiyetinin meydana çıkarılması ve radyasyon ölçme aletleri

ile ölçülmesi işlemi.


MONITORING SERVICE İZLEME HİZMETİ: Çelişen trafikle ilgili tavsiye edilecek

bilgilerin iletilmesi veya seyrüseferde yol gösterme temin

amacıyla, bilinen hava trafiği hareketlerini radar kapsamlı veya

diğer vasıtalarla yapılan gözlemi.

MONITORING STATION KONTROL DİNLEME İSTASYONU: Kendi kuvvetlerimizin

veya dost kuvvetlerin muhaberesini dinleyen, inceleyen veya

kaydeden istasyon. Bu terimi; düşman telsiz dinleme istasyonu

anlamına gelen "intercept station" terimi ile karıştırmamak

lazımdır.

MONO-FUEL PROPULSION TEK YAKITLA TAHRİK: Çalışma gücünü bir

yakıttan alan tahrik sistemi. Roket cihazlarında kullanıldığı

zaman, bu akaryakıt, yanma için, hem hidrojen hem hidrokarbon

temin etmelidir. Ayrıca bakınız: "bi-fuel propulsion" ve

"propulsion".

MONOALPHABETIC SUBSTITUTION TEK ALFABELİ İKAME, TEK ALFABELİ

YERİNE KOYMA: Tek bir şifre alfabesi kullanmak suretiyle yapılan

ikame tipi.

MONOALPHABETICITY TEK ALFABELİK: Tek alfabeli ikame ile şifrelenmiş

metinle gösterilen tekerrür özelliklerinin toplamı.


MONOCARD SWITCHBOARD TEK KORDONLU SANTRAL: Her bir hattın bir fiş

ve fiş yuvasında nihayet bulduğu sahra telefon santralı.

MONOCHROME TEK RENKLİ HARİTA: Bir renk üzerine (genellikle siyah)

yapılan ve acil hallerde veya geçici olarak kullanılan harita.

MONOGRAPHIC ENCIPHERMENT TEK HARFLERLE ŞİFRELEME: Açık

metindeki her harfe karşılık tek bir harf kullanılmak suretiyle

yapılan şifreleme.

MONOGRAPHIC SUBSTITUTION TEK HARFLERLE İKAME: Şifreleme işlemine

tabi tutulan tek tek birimlerin tek harflerle ikamesi.

MONOPLANE TEK SATIHLI TAYYARE: Yalnız bir ana taşıyıcı sathı bulunan uçak.

Bu satıh, bazen, gövde tarafından ikiye bölünür. Dört tip tek

satıhlı uçak vardır. Ayrıca bakınız: "high wing monoplane", "low

wing monoplane", "midwing monoplane" ve "parasol

monoplane".

MONOPOD MOUNT TEK AYAKLI DESTEK, ATIŞ DESTEĞİ: Bak. "tripod

mount".

MONOPROPELLANT TEK TERKİPLİ YAKIT (HV.): Sıvı bir roket yakıtı. Bunda

yakıt ve yakıcı madde, genellikle, molekülsel olarak birleşmiştir

ve hidrojen peroksit veya nitrometan gibi bir katalizör


muvacehesinde çözülmektedir. Bununla beraber, yanıcı ve

yakıcısı bir olan bir yakıt, nitrojen tetroksit karışımındaki

amonyum perklorat gibi fiziksel birleşik karışımlar da olabilir.

MONOTONOUS DIET MONOTON DİYET: Cezaevlerinde Federal hapishane

teşkilatı tarafından tertip edilen ve ordu hapishane tesislerinde

hapishane kaide ve nizam larının ihlali halinde, ceza olarak

kullanılan diyet, miktarı azaltılmış olmakla beraber, besleme

ihtiyacını karşılayacak nitelikte olan ve et, tatlı vesaire

vermemek, bazen de, baharat koymamak suretiyle

yeknesaklaştırılan gıda.

MONTE CARLO METHOD MONTE KARLO YÖNTEMİ: MONTHLY DEPOT SPACE

AND OPERATING REPORT: AYLIK DEPO SAHASI VE İŞLETME

RAPORU:

MONTHLY FAMILY ALLOWANCE AYLIK AİLE YARDIM KESENEĞİ: Bak.

"family allowance".

MONUMENT SINIR TAŞI: Bir sınırı tespit veya bir yeri göstermek üzere dikilen

taş veya sabit bir cisim.


MOON ROCKET AY ROKETİ: Çevresinde dönmek, arza dönmek veya üzerine

inmek maksadıyla aya faydalı bir yük (pay load) götüren bir

roket.

MOON SATELLITE AY UYDUSU: Bak. "Lunar Satellite".

MOON TRACKING AY İZLEMESİ: Bir arz uydusunun ilerleyişini gözetleme ve

seyrini işaretleme işlemi veya hareketi.

MOON WATCH AY GÖZETLEMESİ: Yörüngedeki bir arz uydusunun geçişini

incelemek maksadıyla yapılan bir gözetleme.

MOONSCOPE AY TELESKOPU: Suni bir uyduyu incelemeye mahsus bir teleskop.

MOONSHOT AYA ROKET FIRLATMA: Bir araştırma aracı olarak ay

istikametinde rotaya yerleştirmek üzere bir araştırma aracı

fırlatma.

MOOR ÇİFTE DEMİRLE YATMAK, BAŞ VE KIÇTAN BAĞLAMAK: Bir gemi,

deniz uçağı veya mayını, rüzgar ve akıntı tesiriyle hareket

edemeyecek şekilde, kablo veya halatlarla, sabit bir cisme

bağlamak, demirlemek.
MOORED MINE DEMİRLİ MAYIN: Deniz dibindeki bir ağırlığa bağlanmış ve

suyun kaldırma kuvveti ile deniz sathının hemen altında duran,

temas veya etki ile çalışan mayın.

MOPPING UP TEMİZLEME: Kuşatılan veya tecrit edilen ya da diğer birliklerin

tüm faal mukavemeti kırmadan geçip gittikleri bir bölgede geri

kalan düşman mukavemetinin tasfiyesi.

MORALE MORAL: Ordu hayatına ve bununla ilgili her şeye karşı fertlerin

gösterdikleri ruhi durum.

MORALE OFFICER MORAL HİZMET SUBAYI: Bak. "special service officer".

MORNING REPORT BÖLÜK GÜNLÜK YOKLAMASI: Bir bölük veya benzeri

bir birliğin günlük yoklaması. Bu yoklama, komutanlık

personelinin günlük kuvvesini ve resmi durumunu gösterir. Aynı

zamanda, günlük vukuat kaydını verdiği gibi, birliğin vazife ve

durumundaki önemli değişiklikleri de kaydeder. Bölük günlük

yoklaması, bir birliğin hem devamlı, hem de temel kayıt

unsurudur.

MORNING SUN SABAH TOPU: Bak. "reveille gun".

MORNING TWILIGHT FECİR, SABAH ALACAKARANLIĞI: Bak. "twilight

(morning and evening) ".


MORSE CODE MORS KODU: Bak. "international morse code".

MORTALITY FACTOR PARÇA YENİLEME FAKTÖRÜ, YIPRANMA FAKTÖRÜ: Bir

bakım kademesine ayrılabilecek değiştirme parçalarının

miktarını tayinde kullanılan adedi faktör; Belirli bir parça

ömrünün bütün cihaz ömrü ile oranına dayanır.

MORTALITY RATE ÖLÜM ORANI: Belirli bir süre içinde vukua gelen ölüm

miktarının binde oranı. Bu oran; belirli bir süre içinde vukua

gelen ölüm miktarı, aynı süreye ait mevcut ortalamasına

bölünüp 1000 ile çarpılmak suretiyle elde edilir. Sürenin ifade

edilmesi gerekir ve bu, genel olarak bir yıldır.

MORTAR HAVAN: Yivli veya yivsiz bir namlusu bulunan, ağızdan dolma

silah. Menzili normal olarak obüsünkinden kısa, atış açısı daha

büyüktür. Namlu uzunluğu çapın 10 ile 20 katı arasındadır.

Ayrıca bakınız: "gun; howitzer".

MORTAR 107MM. (4.2") (HOWTAR) 107 MM. LİK (4.2") HAVAN (HOWTAR): 75

mm. lik dağ obüs kundağına monte edilmiş 4.2 inçlik havan

namlusunun Deniz piyade sınıfı tarafından tadil edilmiş kaidesi.

MORTAR BOMBARDMENT REPORT HAVAN BOMBARDIMAN RAPORU:


MORTAR CARRIAGE HAVAN KUNDAĞI: Bir havanın monte edildiği kaide.

Ayrıca bakınız: "carriage".

MORTAR CARRIER HAVAN TAŞIMA ARACI: Bir havanın monte edildiği veya bir

havanı taşıyan araç. Bir yanı tırtıllı kariyer üzerine monte edilmiş

olan havan genel olarak, araç üzerinden ateş eder.

MORTAR DEFLECTION BOARD HAVAN YAN DÜZELTME LEVHASI: Rüzgar,

sürüklenme vesaire için yapılacak düzeltmeleri ve bir havan

istikamet açısına uygulanacak ayarlamayı bulmak için

faydalanılan kontrol aleti.

MORTAR PIT HAVAN ÇUKURU: Havanı yerleştirmek için hazırlanan

amplasman. Bu çukur; genel olarak, örtü, gizlenme ve silahın

ateş edebileceği sağlam bir kaide temin etmek için hazırlanır.

MORTAR PROJECTILE HAVAN MERMİSİ: Bak. "Mortar shell".

MORTAR RANGE BOARD HAVAN MESAFE DÜZELTME LEVHASI: Bir havanın

mesafe ve yükselişinin tanziminde yapılacak düzeltmeleri

bulmaya yarayan ateş idare aleti.

MORTAR REPORT HAVAN RAPORU: Düşman havan ateşine ait ve çap,

istikamet, ateş yoğunluğu ve dövülen bölge ile ilgili bilgiyi ihtiva

eden rapor.
MORTAR SHELL HAVAN MERMİSİ: Havanlarda kullanılan tahrip mermisi veya

kimya mermisi.

MORTAR SQUAD HAVAN MANGASI: Havanı ateşe hazırlayan ve ateş

idaresinde görevli olan erler.

MOS CODE ASKERİ MESLEK İHTİSAS KODU, AMİ KODU: Bak. "Military

occupational specialty code".

MOS EVALUATION TEST AMİ DEĞERLENDİRME TESTİ: Bak. "military

occupational specialty evaluation test".

MOS EVALUATION TEST AID AMİ DEĞERLENDİRME TESTİ YARDIMCI KİTABI:

Bak. "military occupational specialty evaluation test aid".

MOS NUMBER AMİ NUMARASI: Bak. "military occupational. specialty code".

MOSAIC MOZAİK: Dünya yüzeyinin belirli bir kısmının fotoğrafla aralıksız

olarak gösterilmesi için, birbirleriyle çalışan fotoğrafların bir

araya getirilmesi. Ayrıca bakınız: "controlled mosaic",

"uncontrolled mosaic", "strip mosaic".

MOSAIC ASSEMBLY MOZAİK YAPMA: Fasılasız bir şekil meydana getirmek

üzere hava fotoğraflarının birleştirilmesi işlemi.


MOSAIC MOUNTANT MOZAİK ALTLIĞI: Mozaik yapmak üzere hava

fotoğraflarının tespit edildikleri karton veya yapışkan taban.

MOSQUITO BAR CİBİNLİK: Sivrisineklerden ve diğer haşarattan korunmak için

kullanılan ağ.

MOTION PICTURE FILMS SİNEMA FİLMLERİ: Eğitim filmleri, film bültenleri, her

konudan filmler, muharebe bülten filmleri, silahlı kuvvetlere ait

filmler, mesleki, tıbbi, eğlence ve dinlenme filmleri vesaireyi

içine alan ordu filmleri.

MOTION SIMULATOR HAREKET TAKLİTÇİSİ (HV.): Deniz üzerindeki bir

gemiden fırlatılacak füzeleri denemek ve geliştirmek için

faydalanılan ve yalpa, baş-kıç vurma, yükselip alçalma

hareketlerini taklit eden bir makina veya tesis.

MOTIVATION GÜDÜ, GÜDÜLEME, TEŞVİK:

MOTIVATIONAL GÜDÜSEL:

MOTOR MOTOR: İç patlarlı motorlardan herhangi birini ifade eden terim.

Mesela; bir araç veya motorbotun içindeki benzin motoru

(gasoline motor) gibi.

MOTOR CARRIAGEMOTORLU KUNDAK: Bak. "carriage".


MOTOR COLUMN MOTORLU KOL: Motorlu araçlardan mürekkep kol.

MOTOR CONVOY MOTORLU KONVOY: Askeri personel veya malzemenin

naklinde kullanılan ve tek kontrol altında, refakatli veya

refakatsiz, hareket eden iki veya daha fazla araç. Ayrıca bakınız:

"convoy".

MOTOR DISPATCH SERVICE MOTORLU HABERCİ HİZMETİ: Sahrada, tümen

veya daha büyük birlik karargahları arasında motorlu araçlarla

muhabereyi temin eden hizmet.

MOTOR GASOLINEMOTOR BENZİNİ:

MOTOR MAINTENANCE OFFICER MOTOR BAKIM SUBAYI, BAKIM SUBAYI:

Motorlu araçların muayene bakım ve onarımına nezaret eden

subay.

MOTOR MARCH MOTORLU YÜRÜYÜŞ: Bütün unsurların motorlu araçlarla

intikal ettirildiği, kontrollü kıta hareketi.

MOTOR MOVEMENT MOTORLU YÜRÜYÜŞ, MOTORLU İNTİKAL: Bütün

unsurları motorlu araçlara bindirilmiş olan birliklerin harekatı.

MOTOR MOVEMENT BY ECHELON MOTORLU KADEMELİ NAKLİYAT: Bak.

"shuttling".
MOTOR OFFICER MOTOR SUBAYI: Bir tabur veya daha üst bir birliğe bağlı

motorlu araçların faaliyet, denetleme, hizmet ve onarımından

sorumlu karargah subayı. Bu subay; Birlik komutanına ve birlik

erkanına, motorlu ulaştırma konularında açıklamada bulunur.

Buna "motor transport officer" da denir. Eskiden sadece

"transport officer" denilirdi.

MOTOR OIL MOTOR YAĞI:

MOTOR PARK MOTORLU ARAÇ PARKI: Motorlu araçların kullanılmadıkları ve

onarıma ihtiyaç gösterdikleri zaman, depo veya park edildikleri

yer. Bu park, muhafazalı ve gizli bir yerde tesis edilir. Buna

"vehicle park" da denir.

MOTOR PATROL MOTORLU DEVRİYE, MOTORLU KEŞİF KOLU: Genel olarak,

zırhsız bir motorlu araca bindirilmiş devriye veya keşif kolu.

MOTOR POOL OTO HİZMET PARKI: Muhtelif teşkil ve şahıslar tarafından ihtiyaç

oldukça kullanılmaya mahsus motorlu araçlar grubu. Buna

"motor transport pool" da denir.

MOTOR REPAIR PARK MOTORLU ARAÇ ONARIM PARKI: Bir harekat alanında

motorlu araçların onarıldıkları park.


MOTOR ROUTE ORDER NUMBER OTOBÜSLE SEVK EMRİ NUMARASI: ABD

anayurdu içinde sivil otobüs şirketlerine ait otobüslerle seyahat

edecek 5 kişi veya daha kalabalık grupların hareket intikallerinin

tanınması, kayıt, gizlilik ve idari işlemlerinin yapılması maksadıyla

Milli otobüs İdaresi Askeri bürosunca tahsis edilen sembol.

MOTOR SERGEANT MOTOR ASTSUBAYI: Motor subayının baş yardımcısı

olarak hizmet gören astsubay.

MOTOR TORPEDO BOAT HÜCUM BOTU: Torpido, mayın ve otomatik silahlarla

teçhiz edilmiş, yüksek süratte, küçük deniz aracı.

MOTOR TRANSPORT MOTORLU ULAŞTIRMA ARAÇLARI: Tank, Skaut ve zırhlı

arabalar hariç olmak üzere, personel, silah, teçhizat ve ikmal

maddelerinin taşınmasında kullanılan motorlu araçlar.

MOTOR TRANSPORT OFFICER ULAŞTIRMA SUBAYI: Bak. "motor officer".

MOTOR TRANSPORT POOL OTO HİZMET PARKI: Bak. "motor pool".

MOTOR TRANSPORT SERVICE MENZİL SAHASI MOTORLU ULAŞTIRMA

HİZMETİ: Bir harekat alanının menzil sahasında bulunan bir

teşkilat. Bu teşkilat; birliklerin asıl kuruluşuna dahil olmayan

motorlu ulaştırma araçlarından sorumludur.


MOTOR VEHICLE MOTORLU ARAÇ: İkmal maddesi, personel ve malzeme

taşımakta kullanılan, lastik tekerlekli ve motorla müteharrik

araç. Bisikletler ve malzeme istif teçhizatı (materials handling

equipment) bu sınıfa girmez.

MOTOR VEHICLE DRIVER BADGE USTA ŞOFÖR BRÖVESİ: Bir motorlu araç

şoförünün belirli testleri ve bir yıllık şoförlük görevini

tamamladığını belirten madeni bröve.

MOTOR VEHICLE MECHANIC BADGE MOTORLU ARAÇ MAKİNİST BRÖVESİ: Bir

motorlu araç makinistinin belirli testleri ve bir yıllık makinistlik

görevini tamamladığını belirten madeni bröve.

MOTORCYCLE SCOUT MOTOSİKLETLİ GÖZCÜ, MOTOSİKLETLİ DEVRİYE:

Motosikletli olarak keşif veya devriye görevi yapan bir veya

birkaç gözcü.

MOTORCYCLE TROOP MOTOSİKLETLİ KITA (BİRLİK): Motosikletlere

bindirilmiş zırhlı birlik unsurlarından mürekkep bölük veya

batarya ya da benzeri birlik.

MOTORIZATION MOTORİZE HALE GETİRME, MOTORLAŞTIRMA, MOTORLU

VASITALARLA TEÇHİZ ETME VEYA EDİLME: Motorlaştırma,

mekanize hale getirme (mechanization) den farklıdır. Bir birliğin


motorlaştırılmasında yalnız taşıma imkanları temin ettiği halde,

mekanize hale getirmede birlik, kendi silahı olan zırhlı araçlar

içinde hem hareket hem muharebe eder. Ayrıca bakınız:

"mechanization".

MOTORIZE MOTORİZE HALE GETİRME, MOTORLAŞTIRMAK: Motorlu

araçlarla teçhiz edilmiş veya edilen.

MOTORIZED MOTORLU, MOTORİZE: Motorlu araçlarla teçhiz edilmiş veya

edilen.

MOTORIZED ARTILLERY MOTORLU TOPÇU, MOTORİZE TOPÇU: Kamyon veya

traktörlerle çekilen veya kundağı motorlu olan topçu.

MOTORIZED DETACHMENT MOTORİZE MÜFREZE, MOTORLU MÜFREZE:

Keşif veya diğer özel vazifeler için motorlu araç kullanan ufak

taktik grup.

MOTORIZED DIVISION MOTORLU TÜMEN, MOTORİZE TÜMEN: Personelin,

silahların ve teçhizatın aynı anda hareketini temin maksadıyla,

motorlu ulaştırma araçları ile teçhiz edilmiş bir piyade tümeni.

MOTORIZED GUN MOTORLU TOP, MOTORLU SİLAH, MOTORİZE TOP,

MOTORİZE SİLAH: Bir kamyon veya traktör vasıtasıyla çekilen

silah veya top.


MOTORIZED INFANTRY MOTORLU PİYADE: Hem cepheye hem cepheden

geriye kamyonlarla sevk edilen piyade.

MOTORIZED MARCH MOTORLU YÜRÜYÜŞ: Bak. "motor march".

MOTORIZED UNIT MOTORLU BİRLİK, MOTORİZE BİRLİK: Personel, silah ve

teçhizatı, diğer kaynaklardan yardım görmeksizin, aynı zamanda

harekete geçirme ve taşıma imkanı verecek şekilde tamamen

motorlu ulaştırma araçları ile teçhiz edilmiş bir birlik.

MOUNT DİKMEK, DEĞİŞTİRMEK, TERTİP ETMEK: Mesela nöbetçi dikmek

(to mount guard), nöbet değiştirme (guard mount), bir taarruzu

tertip etmek (to mount an attach).

MOUNT ADAPTER MESNET ADAPTÖRÜ: Bir silahın, kendi mesnet veya

kaidesine iyice yerleşmesini sağlayan alet.

MOUNT GUARD NÖBETÇİ DİKMEK, NÖBET TUTMAK: Bir yeri emniyet altına

almak maksadıyla nöbetçi veya muhafız dikmek, muhafaza

maksadıyla, bir yerde nöbet tutmak. Ayrıca bakınız: "post".

MOUNT PULL-DOWN KOVAN AĞZI ARIZASI: Fişek kovanı ağzının aşağıya

doğru basılmasından ileri gelen fişek arızası. Bu arıza, genel

olarak, fişeklerin imali sırasında, mermi kovana yerleştirilirken

meydana gelir.
MOUNTAIN ARTILLERY DAĞ TOPÇUSU: Parçalara ayrılarak at veya katır

sırtında taşınan veya yedekte hayvanlarla çekilen toplardan

mürekkep hafif topçu.

MOUNTAIN CORPS DAĞ KOLORDUSU: Dağlık arazide muharebe etmek

üzere, seçilmiş ve eğitim görmüş kıtalardan mürekkep ve

ordudan küçük tümenden büyük bir taktik birlik.

MOUNTAIN TRAINING CENTER DAĞ EĞİTİM MERKEZİ: ABD ordusunda kıtaların

dağ harbi için yerleştirildikleri yer. Burada; kaynakçılık, dağcılık

vesaire ile ilgili özel eğitim yapılır.

MOUNTAIN TROOPS DAĞ KITALARI: Kaynakçılık ve dağcılığı da ihtiva etmek

üzere, dağ harbi için eğitim görmüş ve teçhiz edilmiş kıtalar.

MOUNTAIN WARFARE DAĞ HARBİ: Dağlık arazide yapılan harp ve bu harple

ilgili teknik ve taktik.

MOUNTED BİNDİRİLMİŞ ATLI: At veya araçlara bindirilmiş veya bunlarla

taşınan,

MOUNTED DEFILADE ATLI SÜTRESİ: Atlı kimseleri gizleyebilen ve muhafaza

edecek derecede yüksek olan suni ve tabii örtü.


MOUNTED DRILL ATLI EĞİTİM: Merasim ve eğitim maksadıyla süvarinin at

üzerindeki düzen ve hareketleri.

MOUNTED OFFICER BİNEK HAKKINA SAHİP SUBAY: Faal hizmette bulunan

ve ordu yönetmeliğince bineğe müstahak olan subay.

MOUNTED PATROL MOTORİZE DEVRİYE (GÜVENLİK):

MOUNTING HAREKAT HAZIRLIĞI: Bir harekattan önce, bu maksat için tahsis

edilmiş bölgelerde yapılan tüm hazırlıklar. Bu hazırlıklar; harekat

hazırlık bölgesinde toplanmayı, bu bölgedeki hazırlık ve bakım

işlerini, bindirme ve yükleme noktalarına harekat ve intikali ve

mümkünse, gemi, deniz veya kara araçlarına yapılacak müteakip

bindirmeyi içine alır.

MOUNTING AREA HAREKAT HAZIRLIK BÖLGESİ: Bir amfibi harekata veya hava

indirme harekatına tahsis edilmiş kuvvetlerin, bir hücum

hareketine hazırlık olmak üzere, teçhizat ve malzemeleriyle

birlikte, toplandıkları, hazırlandıkları ve gemi veya hava

araçlarına bindirildikleri genel mahal. Ayrıca bakınız:

"embarkation area" ve "marshalling area".

MOVE BİR İÇ BELLEKTEN, AYNI BELLEK İÇİNDEKİ BAŞKA YERLERE KOPYA

ETMEK:
MOVE OUT BAŞLA!: Arazide ağızdan verilen emirlerde talimatı takip eden

komut. Kendilerine hitap edilen kimselerin harekete geçmeleri

ve emri yerine getirmeleri anlamına gelir.

MOVEMENT HAREKET, İNTİKAL, YÜRÜYÜŞ, HAREKET VE İNTİKAL: Bir yürüyüş

veya denizaşırı bir harekette olduğu gibi, kıtal. arın ve teçhizatın

bir yerden başka bir yere nakledilmesi ve intikali suretiyle

yapılan hareket.

MOVEMENT CAPABILITY ULAŞTIRMA KABİLİYETİ: Sevkiyat ve tesellüm

makamları ile ulaştırma hizmetlerinin belirli bir süre zarfında, iki

veya daha çok nokta veya bölge arasındaki ulaştırma arasındaki

ulaştırma imkan ve kabiliyetleri.

MOVEMENT CONTROL HAREKET KONTROLÜ: Ulaştırma hatları üzerindeki

personel ve ikmal maddeleri hareketlerinin sıra, yol ve zamanca

kontrolü; ayrıca bu işleri yapmaktan sorumlu bir teşkilat.

MOVEMENT CONTROL OFFICER HAREKET KONTROL SUBAYI: Her çeşit

nakliye vasıtasıyla taşınan yük ve askeri personelin hareketinin

idari kontrolünden sorumlu bir hareket kontrol teşkilatı subayı.


MOVEMENT CONTROL POST HAREKET KONTROL YERİ: Hareket gereklerine

bağlı olarak, hareket kontrolünün komutan tarafından yapıldığı

yer.

MOVEMENT CREDIT HAREKET İÇİN TAHSİSAT: Belirli bir zaman için, kontrol

altında bulundurulan bir yolun, hareket talimatlarına göre bir

veya daha fazla araca tahsis edilmesi.

MOVEMENT DIRECTIVE İNTİKAL DİREKTİFİ (ABD SAVUNMA KURULU): Bir

komutanlığın belirli bir birliği bir mahalden başka bir mahale

intikal ettirme yetkisinin, uzman bir makam tarafından verildiği

temel belge.

MOVEMENT INSTRUCTIONS ULAŞTIRMA TALİMATI, İNTİKAL TALİMATI: Bir

hareket ve intikalin yapılması ile ilgili teferruatlı talimat. Bu

talimat; hareket ve intikal programlarının bir uygulaması olarak,

ulaştırma subayı tarafından yayınlanır ve sevkiyat veya tesellüm

görevlileri ile ulaştırma hizmetlerince uygulanması

kararlaştırılmış işlemi gösterir. MOVEMENT OF SHIPPING (IN THE

EARLY DAYS OF WAR): TİCARET DENİZ NAKLİYATI (HARBİN İLK

GÜNLERİNDE): Bak. "shipping movement policy", "port

evacuation" ve "area evacuation".


MOVEMENT ORDER İNTİKAL EMRİ: Bir komutan tarafından, birliğin hareket

ve intikaline ait detayları içermek üzere yayınlanan bir emir. Bak.

"march order".

MOVEMENT PLAN ULAŞTIRMA PLANI: Bir veya daha çok birlik veya özel

personel gruplarının kara, deniz, demiryolu ve hava ulaştırma

araçları ile taşınmalarına ait ulaştırma ihtiyaçlarının, önceliklerin

ve sınırlayıcı faktörlerin bir özetini yansıtan en yeni lojistik

bilgileri ihtiva eder plan.

MOVEMENT PRIORITY İNTİKAL ÖNCELİĞİ: Her intikal ihtiyacına tanınmış

öncelik.

MOVEMENT PROGRAM HAREKET VE İNTİKAL PROGRAMI: İhtiyaç gösterilen bir

intikalin, mevcut ulaştırma tesislerince, tasarlanan bir süre

içinde yapılması için bir ulaştırma hareketleri şubesi tarafından

hazırlanıp komutan adına yayınlanan bir plan.

MOVEMENT REPORT CONTROL CENTER DURUM VE HAREKET RAPOR

MERKEZİ: Bütün durum ve hareket rapor sistemini kontrol eden

makam. Bu makam; Deniz kuvvetlerine mensup bütün gemilerle

bu kuvvet komutanlığı kontrolü altındaki diğer gemilere ait

bütün bilgileri verebilir.


MOVEMENT REPORT SYSTEM DURUM VE HAREKET RAPOR SİSTEMİ: Sancak

gemilerinin, filo emrine girmiş birliklerin ve deniz kuvvetleri

harekat kontrolü altındaki diğer gemilerin durumu, yeri, hareket

hakkında hayati önemdeki bilgileri toplayıp bazı komutanlıklara

bildirmek üzere kurulmuş bir sistem.

MOVEMENT REQUIREMENTS İNTİKAL GRAFİĞİ, YÜRÜYÜŞ GRAFİĞİ, İNTİKAL

GEREKLERİ: Belirli bir mahalden, belirlenmiş başka bir mahale

birliklerin, personelin ve/veya malzemenin taşınması için

hazırlanmış, zamanlarının da açıkça belirtildiği hareket modu.

MOVEMENT RESTRICTION TRAFİK TAHDİDİ: Tıkanıklığın giderilmesine veya

önlenmesine imkan vermek üzere, bölgelere giriş trafiğine veya

bölgeler içi trafiğe, geçici olarak konulan tahdit.

MOVEMENT TABLE YÜRÜYÜŞ CETVELİ, İNTİKAL ÇİZELGESİ: Bir hareket

hakkında ayrıntılı talimat ve bilgi veren bir çizelge. Bu çizelge,

icabında intikal şeklini belirtmek üzere kara, demir yolu, deniz,

and hava vesaire gibi kelimelerle nitelendirilir. Normal olarak bir

hareket ve intikal emri veya talimatlarına bir ek olarak yayınlanır.

MOVEMENT TO CONTACT DÜŞMANA YAKLAŞMA: Bir harekat alanında,

kıtaları, muharebeden önce, düşmana yaklaşmaya elverişli


duruma getirmek için yapılan kara hareketi. Düşmana yaklaşma,

kaide olarak, şu üç safhada yapılır: a. Contact remote: Temas

uzak b. Contact improbable: Temas muhtemel değil. c. Contact

imminent: Temas muhakkak, yakın.

MOVING AVERAGE METHOD DEVİMLİ ORTALAMALAR YÖNTEMİ (ÖN

KESTİRMEK İÇİN):

MOVING HAVENS MÜTEHARRİK EMNİYET SAHALARI (SEYYAR BARINAK):

Taarruzun dost kuvvetler tarafından önlenmesine mevcut

taarruz tahditlerinin yetersiz olabileceği sahalardan geçen su altı

ve su üstü gemilerine bir emniyet tedbiri sağlamak amacıyla

tesis edilmiş hava tahditli bölgeleri. Ayrıca bakınız: "Moving

submarine haven", "moving surface ship haven" ve "submarine

sanctuaries".

MOVING MAP DISPLAY HAREKETLİ HARİTA GÖSTERGESİ: Görüntünün bir

aracın yatay hareketini göstereceği şekilde, sabit bir araç

sembolünün arkasında bir harita veya şemanın hareket

ettirilmesi. Bazen de harita veya şema hareketsiz dururken

üzerinde bir araç sembolü hareket ettirilerek bu simule görüntü

elde edilir. Ayrıca bakınız: "projected map display".


MOVING MINE HAREKETLİ MAYIN: Serseri mayın, salınırlı mayın, sualtı

mayını, hareketli mayın, yükselen mayın, homing (güdümlü)

mayın, ve demet mayınları gibi mayınların toplu tanımı.

MOVING PIVOT ÇARK KAVSİ: Yürüyüş halinde bulunan bir kolun, yürüyüş

istikametini değiştirmek üzere, çark ettiği zaman takip ettiği

daire kavsi.

MOVING SCREEN MÜTEHARRİK ÖRTME PERDESİ: Düşman keşif unsurlarını

uzakta tutan ve kıta hareket ve faaliyetlerini düşman

gözetlemesinden saklayan keşif kolları, çok defa, motorize veya

mekanize müfrezeler.

MOVING SUBMARINE HAVEN SEYYAR DENİZALTI BARINAĞI: İntikaldeki

denizaltıları çevreleyen ve belirtilmiş rota üzerindeki Denizaltının

tahmini mevkiinden 50 mil ileriye, 100 mil geriye, 15'er mil

yanlara doğru uzanan, denizaltı ihbarları ile tesis edilmiş saha.

Ayrıca bakınız: "moving havens".

MOVING SURFACE SHIP HAVEN SEYYAR SUÜSTÜ GEMİSİ BARINAĞI: Bir

gemi veya gemi grubu rehberinin tahmini mevkii merkez alınmak

suretiyle, normal olarak, belirli yarı çapta bir daire olarak kabul
edilen, su üstü gemileri ihbarı ile tesis edilmiş saha. Ayrıca

bakınız: "moving havens".

MOVING TARGET MÜTEHARRİK HEDEF, HAREKET HALİNDE HEDEF: Uçak veya

araç gibi hareket halinde bulunan bir hedef.

MOVING TARGET INDICATION MÜTEHARRİK HEDEF BELİRTİSİ: Radar ekranında

yalnız hareket halindeki hedeflerin görülmesine imkan veren bir

radar tekniği.

MOVING TARGET INDICATOR HAREKETLİ HEDEF GÖSTERGESİ: Yalnızca hareket

halindeki hedeflerin radar ekranında gözükmesi. Sabit

hedeflerden geri gelen sinyaller, uygun bir hafıza devresi

aracılığıyla, dönüş sinyalinden çıkartılır.

MUD-LIME SLURRY COURSE BULAŞICI MADDELERDEN TEMİZLEME HENDEĞİ:

Genel olarak, kireç, karışık çamur gibi temizleyici kimyevi madde

ile doldurulmuş geniş hendek kimyevi maddelerle temasta

bulunmuş olan araçlar, bu hendek içinden geçirilerek, zehirli

maddelerden temizlenir. Buna "wallow course" da denir.

MUDCAPPING DIŞ İMLA HAKKI İLE TAHRİP: Büyük kayaları delmeden parçalama

usulü. Kayanın üzerine yüksek infilak maddesi konur, üstü bir


kürek dolusu çamurla örtüldükten sonra infilak ettirilir. Ayrıca

bakınız: "adobe shooting".

MUKLUK MUKLUK: Eskimolar tarafından giyilen ayı balığı veya ren geyiği

derisinden yapılmış bot. Ordu tarafından kullanılan mukluk

botlarına Eskimolar (kamik) derler. Bunların tabanları kuru

tabaklanmış deri veya kauçuktandır; yelken bezinden konçlar

dizin alt kısmına kadar uzanır.

MULE PACK TEVHİT SEMERİ: Katır sırtında silah ve cephane taşımak için

kullanılan adaptörlü askılı yük semeri.

MULTI DIMENSIONAL ÇOK BOYUTLU:

MULTI LATERAL ÇOK YANLI:

MULTI PURPOSE ÇOK AMAÇLI:

MULTI SPECTRAL IMAGERY ÇOK SPEKTRALLİ GÖRÜNTÜ: Bir nesnenin çok

sayıda farklı spektral bandlardan aynı anda elde edilen

görüntüsü.

MULTI-DRIFT WIND VELOCITY ÇOK YÖNLÜ RÜZGAR HIZI: İki veya daha çok baş

ve hakiki hava hızından elde edilmiş sürüklemeler hakkında bir

bilgiye dayanılarak hesaplanmış rüzgar sürati.


MULTI-MEDIA LEARNING ÇOK ORTAMLI ÖĞRENİM:

MULTI-MODEL ÇOK TÜRLÜ NAKLİYE: Nakliye harekatında, yük ve yolcuların

birden fazla nakliye metoduyla taşınmasına verilen isim.

MULTI-SERVICE DOCTRINE MÜŞTEREK HİZMET PRENSİPLERİ: Ortak bir

amaca doğru koordineli bir faaliyetle, aynı ülkenin iki veya üç

kuvvet komutanlığında, kuvvetlerin kullanımlını belirleyen ana

prensipler, iki veya üç kuvvet komutanlığı tarafından onaylanır

ve normal olarak, katılan kuvvetleri tanımlamak amacıyla,

Genelkurmay tarafından neşredilen yayınlarda belirtilir. Örneğin;

Kara Deniz kuvvetleri prensipleri. Ayrıca bakınız: "Joint doctrine;

combined doctrine".

MULTI-STAGE ROCKET ÇOK KATLI ROKET: Her biri roket uçuşunun ayrı bir

safhasında kullanılan çekiş meydana getirir iki veya daha çok

cihaza sahip bir roket.

MULTIGAGE EQUIPMENT TEKERLEK ARALIĞI AYARLI DEMİRYOLU

VASITASI: Birden fazla ray genişliğinde kullanılacak şekilde inşa

edilmiş demiryolu teçhizatı.

MULTILANE BRIDGE ÇOK YOLLU KÖPRÜ: İki veya daha çok şeridi olan

köprü.
MULTILITERAL SUBSTITUTION ÇOK HARFLİ İKAME: İki veya daha çok şifreli

metin harfinin bir açık metin harfini temsil ettiği ikame usulü.

MULTINARY NET ÇOK TELSİZLİ ÇEVİRİM: Birbirleriyle aynı frekans üzerinden

muhabere eden çeşitli istasyon veya göndermeçlerden

mürekkep çevirim.

MULTIPLACE FIGHTER ÇOK KİŞİLİK AV TAYYARESİ: Tek kişi tarafından idare

edilen tek kişilik av tayyaresinin aksine, iki veya daha çok insan

için yapılmış av tayyaresi. Ayrıca bakınız: "single place fighter".

MULTIPLE ÇOK KATLI:

MULTIPLE ANTIAIRCRAFT WEAPON ÇOK NAMLULU HAVA SAVUNMA SİLAHI:

Birden çok ateşleme tertibatı veya namlusu bulunan hava

savunma silahı.

MULTIPLE DRILL Bak. "multiple unit training assemblies".

MULTIPLE GUN TEK KOMUTALI SİLAH GRUBU: Ayrı tertibatla ateşlenmek

üzere yerleştirilmiş ve ayarlanmış silah grubu; Bir mevkie

yerleştirilen ve birlikte ateşlenen bir silah grubu.

MULTIPLE INDEPENDENTLY TARGETABLE REENTRY VEHICLE BAĞIMSIZ

OLARAK HEDEFE YÖNELTİLEBİLEN ÇOKLU ATMOSFERE DÖNÜŞ


BÖLMESİ: Her ayrı hedefe bir veya daha fazla sayıda atmosfere

dönüş bölmesi bırakabilecek, bir dağıtım sistemi tarafından

taşınan bir atmosfere dönüş bölmesi. Ayrıca bakınız:

"maneuverable reentry vehicle", "multiple reentry vehicle",

"reentry vehicle".

MULTIPLE OBJECTIVE DEFENSE ÇOK HASSAS NOKTALI HASSAS BÖLGE

SAVUNMASI: Düşman hava taarruzundan müteessir olabilecek

muhtelif tesisleri ihtiva eden 2000 yardadan fazla çaptaki bir

bölgenin aktif hava savunması.

MULTIPLE REENTRY VEHICLE ÇOKLU ATMOSFERE DÖNÜŞ BÖLMESİ: Bir

hedefe birden fazla atmosfere dönüş bölmesi bırakabilecek, bir

dağıtım sistemi tarafından taşınan bir atmosfere dönüş bölmesi.

Ayrıca bak. "maneuverable reentry vehicle", "multiple

independently targetable reentry vehicle", "reentry vehicle".

MULTIPLE STATION RACK ÇOK BÖLMELİ BOMBA HAMİLİ: Birden çok

bomba alan bomba hamili.

MULTIPLE UNIT TRAINING ASSEMBLIES BİRLİKLERİN TOPLUCA EĞİTİLMESİ:

Bir veya daha fazla ardışık gün boyunca, iki veya daha fazla
birliğin bir araya gelerek eğitilmesi. Bir takvim gününde, ikiden

fazla eğitim yapılmaz.

MULTIPLE WARNING PHENOMENOLOGY ÇOKLU İKAZ FENOMONOLOJİSİ:

Yanlış raporlara veya karıştırmalara yol açmamak amacıyla, daha

fazla güvenirlik sağlamak için aynı olaylarla ilgili farklı fiziksel

olguları gözleyen iki veya daha fazla sistemden ikaz bilgileri elde

etmek.

MULTIPLE YEAR APPROPRIATION UZUN SÜRELİ TAHSİSAT: Bir mali yıldan

uzun süren işlere ait taahhütleri, belirli müddetler içinde,

karşılamak için ayrılan tahsisat. Ayrıca bakınız: "appropriation".

MULTIPLE-ADDRESS MESSAGE ÇOK ADRESLİ HABER: Birden çok makama

gönderilen ve içinde, haberlerin gönderildiği makamların isimleri

de belirtilen haber.

MULTIPLE-LENS CAMERA ÇOK OBJEKTİFLİ FOTOĞRAF MAKİNESİ: Özellikle

hava fotoğraf işlerinde kullanılan, iki veya daha çok objektifli,

hava fotoğraf makinesi. Genel olarak, bir objektif düşey fotoğraf

çekerken diğerleri eğik fotoğraf çeker.

MULTIPLE-LINE ITEM NUMBER ÇOK RAKAMLI İSTEK BÖLGESİ KALEMİ

NUMARASI: Hesaba geçirilen maddeler listesinde altı tek


basamaklı rakam ve bunu takiben (ML) harfleri bulunan bir

madde kalemi numarası.

MULTIPLEX AERO PROJECTOR MULTIPLEKS ALETİ: Bak. "multiplex projector".

MULTIPLEX PROJECTOR MULTIPLEKS ALETİ: Havadan seri halinde çekilmiş

fotoğrafları bir projeksiyon sathına veya projeksiyon masasına

aksettirecek şekilde ayrı ayrı projektörlerden yapılmış olan cihaz.

Fotoğrafların hayalleri, mevki ve mikyas bakımından o suretle

ayar edilir ki hepsinin müşterek hayali, hem teferruat hem

mikyas bakımından, sıhhatli bir stereoskopik model meydana

getirir. Buna "multiplex aero projector" da denir.

MULTIPROPELLANT ÇOK TERKİPLİ YAKIT: Yanma hücresine girinceye kadar

birbirinden ayrılan iki veya daha çok unsurdan mürekkep bir

yakıt.

MULTIPURPOSE CLOSE SUPPORT WEAPON ÇOK MAKSATLI YAKIT DESTEK

SİLAHI: Nükleer de dahil olmak üzere, çeşitli harp başlıklarını,

sütre gerisinden atabilen bir yakıt destek kara silahı.

MULTIPURPOSE FACILITIES ÇOK MAKSATLI TESİSLER:

MULTIPURPOSE GUN ÇOK MAKSATLI SİLAH: Kara, hava ve deniz hedeflerine

karşı kullanılabilen çok maksatlı silah.


MULTISECTION CHARGE ÇOK KESELİ BARUT HAKKI: Keseli veya kartuş

cephanede, ayrı ayrı barut keselerinde bulunan sevk barutu.

Barut hakkı sabit olan tek keseli barut haklarının (single section

charge) aksine olarak, bunda mesafe ayarı, kullanılan keselerin

adedini azaltıp çoğaltmak suretiyle yapılabilir. Çok keseli barut

haklarının üç tipi şunlardır: Eşit keseli barut hakkı (equal section

charge), esas ve ilave barut hakkı (base and increment charge)

ve değişik barut hakkı (unequal section charge).

MUNITIONS HARP MALZEMESİ, HARP LEVAZIMI: İnsan gücü hariç olmak

üzere, harp için lüzumlu olan her türlü malzeme ve yiyecek

maddeleri. Ayrıca bakınız: "materiel".

MUNITIONS BOARD HARP MALZEME KURULU, HARP LEVAZIM KURULU:

1947 Milli güvenlik kanununa göre tesis edilen ve askeri ikmal

programının koordinasyonu ile görevli olan sivil bir kurul. Bu

kurul; bir başkan ile M. S. B. lığına bağlı üç kuvvet komutanlığı

müsteşarlarından müteşekkildir. Bu teşekkül; Ordu ve Deniz

Kuvvetleri Harp malzeme kurulunun (Army and Navy Munitions

Board) yerine kaim olmuştur.

MUNITIONS BOARD PETROLEUM COMMITTEE HARP LEVAZIM KURULU

PETROL KOMİTESİ: Kara, Hava ve Deniz kuvvetlerinin her


birinden iki üyeyi ihtiva eden müşterek bir kurul. Bu komite:

petrol ile ilgili gayretlerin silahlı kuvvetler arası planlama ve

koordinasyonundan ve harp malzemesi kurulları, müşterek

kurmay başkanları Heyeti ve Araştırma ve geliştirme kurulu

tarafından petrole ait meselelerde kendisinden istenilen hizmet,

görev ve çalışmaları yapmak ve tavsiyelerde bulunmaktan

sorumludur.

MURDER CİNAYET:

MURDERER CANİ, KATİL, ADAM ÖLDÜREN:

MUSETTE BAG SAHRA TORBASI: Bak. "field bag".

MUSIC MÜZİK: Hava önleme görevlerinde, elektronik karıştırma

anlamına gelen bir terim.

MUSICIAN BANDOCU:

MUSKEG YOSUN BATAKLIĞI: Özellikle içinde yığın halinde yosunlar

bulunan bataklık. Bataklık yosunu (muskeg moss), yosun

bataklığında yığın halinde bulunan yosundur.

MUSKEG MOSS BATAKLIK YOSUNU: Bak. "muskeg".


MUSKETRY TÜFEK ATEŞİ: Tüfek veya benzeri hafif ateşli silahlarla yapılan

atış. Bu terim, halen, yalnız askeri mahkeme kararlarında,

kurşuna dizilme infaz şeklini tasrih için kullanılır. Mesela; "to be

put to death by musketry" gibi.

MUSTARD HARDAL GAZI, İPERİT: Bak. "mustard gas"..

MUSTARD GAS HARDAL GAZI, İPERİT: Göz ve ciğerlere zarar veren ve

kabarcıklar husule getiren yağlı, kahverengi ve yakıcı sıvı gaz. Bu

gazın; sarımsağa, hardala veya bayır turpuna benzer bir kokusu

vardır. Buna kısaca "mustard" da denir.

MUSTER TOPLAMAK: Emir, muayene, denetleme vesaire için toplamak.

MUSTER ROLL İSİM VE RÜTBE LİSTESİ: Bir teşkilattaki personelin isim ve

rütbelerini gösteren liste. Bu liste; bir toplanma ve yoklamada

mevcudun kontrolü için kullanılır.

MUSTERING-OUT PAY TERHİS TAHSİSATI: ABD ordusunda, erlere terhisleri

sırasında, hizmet müddetlerine göre verilen terhis tahsisatı.

MUTATIS MUTANDIS: Gerekli değişiklikler yapılacak.

MUTILATION TABLE DEĞİŞTİRME ÇİZELGESİ: Bak. "permutation table":


MUTINY ASKERİ İSYAN, İSYAN: İki veya daha çok askeri şahsın, askeri

otoriteye karşı ayaklanması veya isyanı.

MUTUAL AID KARŞILIKLI YARDIM: Bir milletle diğer bir veya daha çok millet

arasında, birbirlerine yardım amacıyla, hükümet sayesinde

yapılan düzenlemeler. Ayrıca bakınız: "integrated logistic

support", "Logistic assistance", "reallocation of resources".

MUTUAL DEFENSE ASSISTANCE ACT KARŞILIKLI SAVUNMA YARDIM KANUNU:

MUTUAL DEFENSE ASSISTANCE PROGRAM KARŞILIKLI SAVUNMA YARDIM

PROGRAMI:

MUTUAL FIRE SUPPORT KARŞILIKLI ATEŞ DESTEĞİ: Komşu birliklerin birbirlerini

desteklemek için açtıkları ateş.

MUTUAL SUPPORT KARŞILIKLI DESTEK: Verilen görev, birbirlerine ve

düşmana göre bulundukları mevzi ve imkan ve kabiliyetleri

dolayısıyla, düşmana karşı birliklerin birbirlerine verdikleri

destek. Ayrıca bakınız: "crossservicing", "support".

MUZZLE NAMLU AĞZI: Bir namlunun açık olan ucu. Silah ateşlenince

merminin namluyu terk ettiği yer.


MUZZLE BELL ALEV GİZLEYEN HUNİ: Bazı tip topların namlu ağızlarında

bulunan huni şeklinde parça.

MUZZLE BLASTNAMLU AĞZI BASINCI: Merminin namlu ağzını terk ettiği anda

dışarıya fırlayan sıcak hava ve gazların meydana getirdiği basınç.

Buna bazen "powder blast" da denir.

MUZZLE BORESIGHT NAMLU NİŞAN HATTI KONTROL DİSKİ, NAMLU AĞZI

NİŞAN HATTI KONTROL KOVANI: Topun namlu ağzına konulan

çapraz kıllı veya başka bir işaretli disk veya kovan. Çapraz kılların

kesişme noktası, namlu içinin tam merkezini gösterir. Ayrıca

bakınız: "breech bore sight".

MUZZLE BRAKE NAMLU AĞIZ BASKISI: Geri tepmeyi azaltmak için, silahın

namlusundan kaçan gazlardan faydalanan, namlu ağzına

raptedilmiş bir aygıt.

MUZZLE BURST NAMLU AĞZI PARALANMASI: Bir merminin namlu, ağzını terk

ettiği anda veya namlu ağzının çok yakınında vaktinden önce

paralanması.

MUZZLE COMPENSATOR NAMLU AĞZI DENGELEME CİHAZI: Namlu ağzının

hareketini kontrol etmek amacıyla, bir silahın namlusundan


kaçan gazlardan faydalanan, namlu ağzına monte edilmiş aygıt.

Bak. "compensator".

MUZZLE FLASH AĞIZ ALEVİ: Bir silahla ateş edildiği zaman, namlu ağzında

görülen alev hüzmesi. Bu alev, sevk barutundan çıkan ve namlu

ağzında biriken gazların hava ile karışınca yanmasından ileri gelir.

MUZZLE SIGHT ARPACIK: Bak. "front sight".

MUZZLE VELOCITY İLK HIZ: Merminin silahı terk ettiği andaki namluya göre olan

hızı.

MUZZLE VELOCITY ERROR İLK HIZ HATASI: Meteorolojik esaslar ve diğer

bilinen sapmaların tatbiki suretiyle tespit edilen düzeltmeler ile

aşağı yukarı aynı zamanda yapılmış, ince tanzimle tespit edilen

düzeltmeler arasındaki adedi fark. Bu fark; standart ilk hıza

nazaran saniyede fit cinsinden değişiklikler şeklinde ifade edilir.

Bunun, atış cetvelindeki ilk hız (firing table muzzle velocity) ile

fiili hız (developed muzzle velocity) arasındaki farkı, belirttiği

kabul edilir.

MUZZLE WAVE AĞIZ BASINÇ DALGASI: Bir silahın namlu ağzı önünde, atıştan

sonra meydana gelen basınç dalgası veya hava reaksiyonu. Buna

"gun wave" de denir.


NAC/DPC AUTHORIZATIONS NAC/DPC'NİN YETKİ VERMESİ:

NACELLE BEŞİK, NASEL: Bir uçağın, daha çok kanadında bulunan ve

motorları ihtiva eden kapalı kısım. Beşik; genel olarak, gövdeden

kısa olur ve kuyruk takımını içine almaz.

NADIR NADİR, AYAKUCU: Bir gözcünün düşey olarak tam altında

bulunan nokta. Nadir; (Zenith) in mukabilidir.

NADIR POINT AYAKUCU NOKTASI: Bak. "nadir".

NANSEN PASSPORT NANSEN PASAPORTU: Birinci Dünya Harbinde hiç bir

memleketten esas kimlik kağıdı temin edemeyen; dolayısıyla, hiç

bir memleketin uyruğu olmayan kimselere, milletlerarası mülteci

makamları tarafından verilen doküman.

NAP OF THE EARTH FLIGHT: YALAMA UÇUŞU: Genel olarak arazi

eğrileri takip edilmekle beraber, bitki ve arızaların müsaadesi

nispetinde, yere yakın olarak yapılan uçuş. Pilot, uçuşa çıkmadan

önce, bilinen arazi arızalarına dayanarak, uzunluğuna ekseni

hedef istikametini gösteren geniş bir hareket koridoru planlar.

Uçuş sırasında, kendi genel hareket istikametini muhafaza

etmekle beraber, arazi, bitki ve suni arızaların sağladığı örtü ve

gizlemeden azami şekilde faydalanmak üzere, önceden


planladığı koridor dahilinde zigzag ve dolambaçlı bir rota takip

eder. Yalama uçuşu, düşman keşif, gözetleme ve ateş gücüne

karşı azami örtü ve gizleme temin etmek suretiyle, baskın ve

kaçınma manevrası yapma imkanı verir. Bak. "terrain flight".

NAPALM NAPALM: 1. Alev püskürtücüler veya yangın bombalarında

kullanılmak üzere benzini koyulaştırmak için faydalanılan

kimyasal bir madde. 2. Jelatinleştirilmiş özün bileşkesi.

NARROW GAUGE (GAGE) DAR HAT: Raylar arasında 4 fit 8 1/2 inçten

(143.5 cm) az aralık bulunan demiryolu hattı. Bak. "standard

gauge".

NATIONAL ANTHEM MİLLİ MARŞ: Bir memleketin milli marşı olarak resmen

kabul edilen marş. ABD milli marşı (The Star Spangled Banner)

dir.

NATIONAL CEMETERY MİLLİ MEZARLIK: ABD Silahlı Kuvvetleri mensupları ile,

muvazzaflık hizmetlerinin son kısmını şerefli bir şekilde

tamamlamış eski mensupları ve kanunun izin verdiği aile

fertlerine mahsus bir tedfin yeri.

NATIONAL CENSORSHIP MİLLİ SANSÜR: Amerika Birleşik Devletleri ve ona ait

dış toprakların sınırlarından giren, çıkan veya geçen


haberleşmelerin sivil makamlar nezaretinde muayene ve

kontrolü. Ayrıca bakınız: "censorship".

NATIONAL COMMAND MİLLİ KOMUTA/KOMUTANLIK: Belirli bir millet

tarafından kurulan ve bu milletin tasarrufu altında hizmet gören

bir komutanlık. Bu komutanlık NATO komutanına bağlı veya

müstakil olabilir. Ayrıca bakınız: "command".

NATIONAL COMMAND AUTHORITIES MİLLİ KOMUTANLIK MAKAMLARI: Başkan

ile Savunma Bakanı veya bunların tam yetki verilmiş vekil veya

halefleri. Müşterek olarak NCA diye bilinmektedir.

NATIONAL COMMANDER MİLLİ KOMUTAN: Normal olarak müttefik

komuta zincirinde bulunmayan, ülke topraklarındaki veya

işlevsel bütün komutanlar.

NATIONAL COMPONENT (IADB) MİLLİ UNSURLAR (AMERİKA SAVUNMA

KURULU): Tek bir milli komutanın emri altındaki bir veya daha

çok kuvvet komutanlığına mensup milli kuvvetler.

NATIONAL COMPONENT (NATO) MİLLİ UNSURLAR (NATO): Tek bir milli

komutanın emri altında ve bir NATO komutanına tahsis edilmiş,

bir veya daha çok kuvvet komutanlığına mensup milli kuvvetler.


NATIONAL DEFENSE ACT MİLLİ SAVUNMA KANUNU: ABD Kara Kuvvetlerinin

çeşitli asli teşkilleri teşkilat ve bakımı ile ilgili hususlarda

hükümler vazeden, 3 Haziran 1916 da kongre tarafından kabul

edilmiş muaddel kanun.

NATIONAL DEFENSE AREA MİLLİ SAVUNMA BÖLGESİ: Gizlilik dereceli

savunma bilgilerinin muhafaza edilmesi veya Amerika Savunma

Bakanlığına ait teçhizat ve/veya malzemenin korunması amacıyla

Amerika Birleşik Devletleri, onun sınırları veya toprakları içinde

yer alan Federal olmayan topraklar üzerinde ayrılmış bir bölge.

Bir milli savunma bölgesinin oluşturulması, Milli Savunma

Bakanlığının etkili kontrolü altındaki Federal olmayan böyle

topraklarda geçici olarak yer almakta olup, sadece olağanüstü

durumlarda ortaya çıkmaktadır. Mizansendeki üst düzey

Amerikan Savunma Bakanlığı temsilcisi sınırı tanımlayacak, onu

fiziksel bir engel ile belirtecek ve uyarı sinyalleri gönderecektir.

Toprak sahibinin muvafakati ve yardımı mümkün olduğu zaman

sağlanacaktır, bununla beraber; askeri zorunluluk milli savunma

bölgesinin mevkisine, biçimine ve genişliğine ilişkin son kararı

zorla kabul ettirecektir. Milli savunma bölgesi aynı zamanda NDA

olarak adlandırılmaktadır.
NATIONAL DEFENSE SERVICE MEDAL MİLLİ SAVUNMA HİZMETİ MADALYASI: 27

Haziran 1950 ile 27 Temmuz 1954 arasındaki devrede şerefli

muvazzaflık hizmeti karşılığı verilen hizmet madalyası.

NATIONAL DEFENSE WAR PLAN MİLLİ SAVUNMA HARP PLANI: Bak. "war

plan".

NATIONAL ELEMENTS OF INFORMATION MİLLİ İSTİHBARAT BİLGİ

UNSURLARI: ABD'nin milli güvenliği ile ilgili istihbarat görevinin

en müessir bir şekilde yapılmasını temin bakımından, Federal

hükümetçe lüzumlu görülen bilgiler.

NATIONAL EMERGENCY MİLLİ ALARM: Milli menfaatler doğrultusunda

üstlenilmesi gereken muayyen acil işlemler hususunda Başkan ve

kongreyi yetkilendiren, daha önceden onlara verilmiş yetkiler

vasıtasıyla Başkan veya kongre tarafından beyan olunan bir

durum. Alınması gereken işlem; milli kaynakların kısmi, tam ve

bütün seferberliğini içerebilir. Bak. "mobilization".

NATIONAL ENSIGN MİLLİ BAYRAK: Gemilerin kıç gönderine çekilen bayrak.

Bak. "ensign".

NATIONAL FORCE COMMANDERS MİLLİ KUVVET KOMUTANLARI: Tali

müttefik komutanlıkların ayrı (müstakil) unsurları olarak tahsis


edilmiş milli kuvvetlerin komutanları. Bak. "commander".

NATIONAL FORCES FOR THE DEFENCE OF THE NATO AREA:

NATO SAHASINI SAVUNAN MİLLİ KUVVETLER: Görevleri NATO

sorumluluk bölgesi içindeki bir sahanın savunmasını kapsayan,

NATO kuvvetlerine tahsis edilmiş kuvvetler. Bak. "forces, NATO

forces".

NATIONAL GUARD MİLLİ MUHAFIZ, MİLLİ MUHAFIZ TEŞKİLATI: Bak. "Active

National Guard".

NATIONAL GUARD BUREAU MİLLİ MUHAFIZ BÜROSU: Kara Kuvvetleri

Komutanlığının Milli Muhafız Teşkilatına ait bütün sivil ve askeri

işlerini kontrol eden kısmı. NATIONAL GUARD OF THE UNITED

STATES: ABD MİLLİ MUHAFIZ TEŞKİLATI: Bak. "Air National Guard

of the United States", "Army National Guard of the United

States".

NATIONAL GUARD REGULATIONS MİLLİ MUHAFIZ KARARNAMESİ:

NATIONAL INCOME MİLLİ GELİR:

NATIONAL INFRASTRUCTURE MİLLİ ENFRASTRÜKTÜR, MİLLİ ALTYAPI: NATO

üyesi bir millet tarafından kendi arazisi üzerinde ve sırf kendi

kuvvetleri (NATO'ya tahsis edilen veya NATO hesabına ayrılan


kuvvetler dahil) için hazırlanıp maliyeti kendisi tarafından

ödenen altyapı, enfrastrüktür. Bak. "infrastructure".

NATIONAL INTELLIGENCE MİLLİ İSTİHBARAT: Milli politika ve milli

güvenliğin etraflı yönlerini içine alan birden çok bakanlık veya

makamı ilgilendiren ve bir bakanlık veya makamın dar yetkisine

tecavüz eden hükümet çapında istihbarat. Bak. "intelligence".

NATIONAL INTELLIGENCE ESTIMATE MİLLİ İSTİHBARAT TAHMİNİ: İstihbarat

toplumunun görüşlerinin bir birleşimi olarak milli düzeyde

hazırlanan dış ülkelerin imkan ve kabiliyetlerinin,

hassasiyetlerinin ve muhtemel hareket tarzının bir stratejik

tahmini.

NATIONAL INTELLIGENCE SURVEYS MİLLİ İSTİHBARAT ARAŞTIRMALARI:

Koordineli bir bakanlıklar arası esasta hazırlanan ve yabancı bir

ülkenin veya diğer bir bölgenin özellikleri, temel kaynakları ve

görevli olarak değişmeyen tabi hususiyetleri ile ilgili olan temel

istihbarat çalışmalarıdır.

NATIONAL MATCHMİLLİ ATIŞ MÜSABAKASI: Askeri veya sivil personelin, her

türlü hafif ateşli silahlarla yaptıkları senelik atış müsabakası.


NATIONAL MILITARY AUTHORITY MİLLİ ASKERİ MAKAM: Askeri konularda,

memleket hesabına kararlar alma yetkisine sahip Milli Savunma

Bakanlığı veya kuvvet komutanlığı gibi bir hükümet makamı. Bu

makama ait yetki; müttefik komutanlar veya astları ile

müzakerede bulunabilecek seviyedeki bir askeri veya sivil gruba

veya bireye devredilebilir.

NATIONAL MILITARY COMMAND CENTER MİLLİ ASKERİ KOMUTANLIK

MERKEZİ: En yüksek askeri merci komutanlık merkezi olarak

vazife gören pentagon müessesesi.

NATIONAL MILITARY COMMAND SYSTEM MİLLİ ASKERİ KOMUTA SİSTEMİ:

Dünya çapındaki askeri komutanlık ve kontrol sisteminin başlıca

unsuru. ABD askeri kuvvetlerinin, bütün barış ve savaş şartları

içinde idaresinde, milli komutanlık makamlarına, doğrudan

doğruya yardımcı olur.

NATIONAL MILITARY ESTABLISHMENT MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞI: Bak.

"Department of Defense".

NATIONAL MILITARY ESTABLISHMENT IDENTIFICATION BADGE MİLLİ

SAVUNMA BAKANLIĞI HİZMET BRÖVESİ: 18 Eylül 1947

tarihinden sonra Milli Savunma Bakanlığı veya bunlarla ilgili


kurul ve komitelerdeki 6 aylık hizmeti belirten madeni ve emaye

bröve.

NATIONAL MILITARY ESTABLISHMENT IDENTIFICATION CERTIFICATE MİLLİ

SAVUNMA BAKANLIĞI HİZMET BRÖVESİ BELGESİ: Milli Savunma

Bakanlığı Hizmet Brövesini takma hakkını belirten belge.

NATIONAL OBJECTIVES MİLLİ HEDEFLER: Bir milletin esas olarak kabul ettiği ve

bu yolda bir politikanın yönetilip milletin bütün gayret ve

kaynaklarının tahsis edildiği temel hedefler, gayeler ve

maksatlar. Bu sonuçların elde edilmesi yolundaki vasıta ve

imkanlar bundan tamamen ayrıdır.

NATIONAL OF THE UNITED STATES AMERİKAN VATANDAŞI: Bir Amerikan

vatandaşı.

NATIONAL POLICY MİLLİ POLİTİKA: Milli hedeflere ulaşma yolunda, milli

düzeyde hükümet tarafından benimsenen etraflı hareket tarzı

veya yönergeler.

NATIONAL RESPONSES TO ALERT REQUEST ALARM TALEBİNE MİLLİ CEVAPLAR:

NATIONAL SALUTEMİLLİ BİRLİĞE SELAM: Her yıl Temmuz'un 4 ncü günü, öğle

vakti, ABD. nin istiklalini kutlamak üzere, federasyona dahil her

devlet için bir pare top atmak suretiyle, yapılan 50 atımlık top
ateşi ile selamlama. Bu anlamda, genel olarak (salute to the

union) da denir.

NATIONAL SECURITY MİLLİ GÜVENLİK: Hem ulusal savunmayı hem de

ABD'nin dış ilişkilerini içeren müşterek bir deyim. Özellikle

aşağıda belirtilenler tarafından sağlanan koşuldur; a. Herhangi

bir yabancı ülke ve ülkeler grubu üzerindeki askeri veya savunma

avantajı, b. Elverişli bir dış ilişkiler durumu, veya c. açık veya gizli

düşman veya tahrip faaliyetini başarılı bir şekilde önleyecek

kapasitedeki savunma durumu. Bak. "security".

NATIONAL SECURITY COUNCIL MİLLİ GÜVENLİK KONSEYİ; MİLLİ GÜVENLİK

KURULU: ABD'de; askeri müesseler ile hükümetin diğer bakanlık

ve dairelerinin, milli güvenliği ilgilendiren hususlarda daha etkili

işbirliği yapabilmelerini mümkün kılmak için milli güvenlikle ilgili

iç, dış ve askeri politikanın bir bütün haline sokulması

maksadıyla, ABD, Cumhurbaşkanına fikir vermekle görevli olarak

kurulan ve Cumhurbaşkanının başkanlığı altında bulunan bir

konsey.

NATIONAL SECURITY MEDAL MİLLİ GÜVENLİK MADALYASI: 26 Temmuz 1947

de veya bunu takibeden tarihte milli istihbarat çalışmalarında


mümtaz başarısı veya üstün yardımı görülenlere verilen

madalya.

NATIONAL SECURITY ORGANIZATION MİLLİ GÜVENLİK TEŞKİLATI: Başkomutan

sıfatıyla ABD Cumhurbaşkanını'nın emrinde bulunan milli

güvenlik genel teşkilatı. Bu teşkilat; Milli Güvenlik Konseyi

(National Security Council), Acil Planlama dairesi (office of the

Emergency Planning), Merkezi İstihbarat Teşkilatı (Central

Intelligence Agency) ve Milli Savunma Bakanlığı (Defense

Department) den teşekkül eder.

NATIONAL SECURITY RESOURCES BOARD MİLLİ GÜVENLİK KAYNAKLARI

KURULU: Bir sivil başkanın riyasetinde bulunan ve

Cumhurbaşkanı tarafından gönderilen vekil veya daire

başkanlarından ya da temsilcilerden teşekkül eden kurul. Bu

kurul; askeri, endüstriyel ve sivil seferberliklerin koordine

edilmesi hususunda, Cumhurbaşkanına müşavirlik eder.

NATIONAL SERVICE LIFE INSURANCE MİLLİ HİZMET HAYAT SİGORTASI:

NATIONAL SHIP MİLLİ GEMİ:


NATIONAL SHIPPING ADMINISTRATION MİLLİ GEMİCİLİK İDARESİ: Barış

zamanında gemilerinin idaresi için her bir ülkede bulunan

teşkilat. Ayrıca bakınız: "national shipping authority".

NATIONAL SHIPPING AUTHORITY MİLLİ GEMİCİLİK MAKAMI: Her bir

müttefik hükümette, ticaret gemilerinin savaş zamanındaki

yönetiminden sorumlu bulunan teşkilat.

NATIONAL STOCK NUMBER MİLLİ STOK NUMARASI: 11 haneli federal stok

numarasının yerine geçen 13 haneli stok numarasıdır. Bu

numara 4 haneli federal ikmal sınıflandırma kodu ile 9 haneli

Milli Madde Kimlik numarasından ibarettir. Milli Madde Kimlik

numarası, NATO'nun merkezi kataloglama bürosunu veya

numarayı tahsis eden diğer dost ülkeyi belirten iki haneli Milli

kanun bürosu numarası ile yedi haneli (xxx-xxxx) önemsiz

sayıdan ibarettir. Numara şu şekilde düzenlenebilir: 9999-00-

999-9999. Ayrıca bakınız: Federal Stock Number.

NATIONAL STRATEGY MİLLİ STRATEJİ: Bir milletin, barışta ve savaşta, milli

hedeflerini emniyete almak üzere politik, ekonomik ve psikolojik

güçlerini, (Milli güç unsurlarını) silahlı kuvvetleri ile birlikte,

geliştirme ve güçlerden faydalanma sanat ve bilimi. Ayrıca

bakınız: strategy.
NATIONAL TERRITORIAL COMMANDER MİLLİ BÖLGESEL KOMUTANI: Belirli

bir askeri bölgede, tamamen milli görevlerin yerine

getirilmesinden sorumlu bir milli komutan. Bu komutan;

kendisine verilebilecek her hangi bir müttefik görev durumuna

bakılmaksızın, bir milli görev komutanı olarak kalır. Bak,

"Commanders".

NATIONAL WAR COLLEGE MİLLİ GÜVENLİK AKADEMİSİ: Müşterek Kurmay

Başkanları Heyetine bağlı bulunan ve müşterek kurmay heyeti ile

en üst kademelerde komutanlık görevi için seçkin kara, deniz ve

hava subayı ve Dışişleri Bakanlığı için üstün memurlar yetiştiren

okul. Bu okulda, milletlerarası münasebetler, dünya siyaseti,

nükleer harbin milletlerarası sonuçları dış politika, strateji ve ilmi

teknik gelişmeler hakkında öğretim yapılır.

NATIONALITY UNDETERMINED POST • MİLLİYETİ BELİRLENMEMİŞ GÖREV:

Herhangi bir ülke tarafından kabul edilmemiş bulunan

uluslararası bir askeri görev yeri veya post.

NATO AIRSPACE NATO HAVA SAHASI: Herhangi bir NATO ülkesinin veya onun

kara suları üzerindeki hava sahası.


NATO ASSIGNED FORCESNATO'YA TAHSİS EDİLMİŞ KUVVETLER: Milletlerin,

NATO alarm sisteminde veya özel anlaşmalarda öngörüldüğü

şekilde özel bir aşamada, durumda veya önlemde bir NATO

komutası ve harekat kontrolü altına vermeyi anlaşmalarla

kabullendikleri kuvvetler. Ayrıca bakınız: "force (s) ".

NATO BASIC MILITARY REQUIREMENT NATO TEMEL ASKERİ İHTİYACI:

Kabul edilmiş askeri hedef, vazife ve görevleri yerine getirecek

bir imkan ve kabiliyeti gerçekleştirmek için gerekli malzeme cins

ve tipinin bu malzemenin hizmette bulundurulması icap eden

zamanın ve mümkünse, ihtiyaç miktarının genel anlamda bir

ifadesi. Bak. "Operational characteristics", "technical

specifications".

NATO CODE NUMBER NATO KOD NUMARASI: Bir ürünün bir NATO

standardizasyon anlaşması altındaki şartnameyi yerine getirdiği

zaman bu ürüne verilen tanımlayıcı harf ve numara.

NATO COMMAND FORCES NATO KOMUTANLIĞI KUVVETLERİ: Milletlerin

bir NATO komutanının harekat komutası veya harekat kontrolü

altına vermiş olduğu kuvvetler. Ayrıca bakınız: "force (s) ".


NATO COMMANDER NATO KOMUTANI: Aynı zamanda"allied

commander"denmektedir.

NATO EARMARKED FORCES NATO'YA TERTİPLİ/TAHSİSLİ KUVVETLER:

Milletlerin; gelecekteki bir zamanda bir NATO komutanının

harekat komutası veya harekat kontrolü altına vermek

hususunda mutabakata vardıkları kuvvetler. Ayrıca bakınız:

"force (s) ".

NATO FORCES NATO KUVVETLERİ: Bak. "forces allocated to NATO; national

forces for the defence of the NATO area; other forces for NATO.

Ayrıca bakınız: "force (s) ".

NATO INTELLIGENCE SUBJECT CODE NATO İSTİHBARAT KONULARI KODU:

İstihbarat dokümanları konu özetlerini endekslemek üzere

meydana getirilmiş numaralı bir taslak. Konu özetlerine ilaveten,

konu sınıflandırmasında kullanılan coğrafi bölgeler için alfabetik

veya numaralı bir sembol sistemini içermektedir.

NATO INTERNATIONAL CIVILIAN POST NATO ULUSLARARASI SİVİL GÖREV

MEVKİSİ/POSTU: Maaş ve ücretleri Kuzey Atlantik Konseyi

tarafından karşılanan ve uluslararası bütçeden sağlanan, bir


şahsın görev almasına müsaade edilen A, L, B ve C dereceli

NATO'nun daimi uluslararası görev mevkii.

NATO MILITARY AUTHORITY NATO ASKERİ MAKAMI: Kuzey Atlantik

Antlaşmasına (Paris Protokolü olarak adlandırılan) uygun olarak

kurulan uluslararası askeri karargahın statüsü hususundaki

protokol tarafından kapsanan herhangi bir uluslararası askeri

karargah veya teşkilat ve NATO konseyinin Ottowa anlaşmasının

verdiği yetkiyle, Kuzey Atlantik Anlaşması teşkilatı ile ulusal

temsilcilerin ve uluslararası personelin statüsü hakkındaki

anlaşmanın hükümlerini uygulamış olduğu diğer herhangi bir

askeri konsey.

NATO PREPARATION TIME NATO HAZIRLIK ZAMANI: NATO siyasi

makamlarından, belli başlı NATO komutanlarının muhtemel bir

taarruza karşı koymak üzere askeri önlemleri uygulamaları için

yetkinin alınması ile taarruzun başlangıcı arasındaki zaman.

Ayrıca bakınız: "NATO warning time".

NATO SHORT HAUL CONVOY NATO KISA NAKLİYAT KONVOYU: Seyahati kıyı

sularına inhisar eden; kalkış ve varış liman veya su terminalleri

ayrı memleketlerde bulunan bir konvoy. Bak. "convoy".


NATO UNIFIED PRODUCT TEVHİT EDİLMİŞ NATO MAMULÜ/ÜRÜNÜ: Belirli

bir nihai kullanma maksadı için bütün NATO üyeleri tarafından

faydalanılan veya faydalanılmaya elverişli olan, standart hale

getirilmiş bir mamul. Bak. "acceptable alternate product",

"emergency substitute" ve "standardized product".

NATO WARNING TIME NATO İKAZ ZAMANI: Bir taarruzun başlıyor olduğunu

bir büyük NATO komutanı veya daha yüksek bir NATO makamı

tarafından kabul edilmesi ile taarruzun başlangıcı arasındaki

zaman. Ayrıca bakınız: "NATO preparation time".

NATO-WIDE EXERCISE NATO ÇAPINDA TATBİKAT: Tüm üç büyük NATO

komutanı ile tali komutanlar ve ilgili milli savunma

karargahlarının çoğunu ihtiva eden bir tatbikat.

NATURAL DISASTER TABİİ AFET: Bak. "domestic emergencies".

NATURAL OBSTACLE TABİİ ENGEL: Bir mıntıkada askeri manevra ve

harekata engel olan her türlü tabii arıza. Bir tabii engel; çöl, dağ,

ırmak, bataklık, orman vesaire olabilir.

NAUTICAL CHART DENİZ HARİTASI: Bak. "hydrographic chart".


NAUTICAL MILE DENİZ MİLİ: Arz yüzeyinde bir dakikalık daire yayına eşit olan

bir mesafe ölçüsü. ABD, 1.852 metre veya 6,076.11549 fite eşit

olan milletlerarası deniz milini kabul etmiştir.

NAUTICAL TWILIGHT NOTİK ALACA KARANLIK: Bak. "twilight".

NAUTICAL TWILIGHT (MORNING AND EVENING) DENİZ TANI, AKŞAM DENİZ

TANI, BAHRİ FECİR, BAHRİ ŞAFAK: Güneşin; 12 derece ufuk

altındaki bir noktadan doğuş noktasına; batış noktasından 12

derece ufuk altındaki bir noktaya seyir süresi. Bu süre ufkun

muhtemelen seçilememesine mukabil cisimlerin, dış hatlarıyla

görülebildikleri süredir. Bak. "astronomic twilight morning and

evening", "civil twilight (morning and evening) " ve "twilight

(morning and evening) ".

NAVAL ACADEMY DENİZ HARP OKULU: Maryland eyaletinde Annapolis

şehrinde bulunan daimi Deniz HARP Okulu. Bu okulda, öğrenciler

Deniz Kuvvetlerinde subay olarak hizmet için lüzumlu denizcilik

eğitimi ve yüksek tahsil görürler. Buna (United States Navy

Academy) de denir. Bak. "service school".

NAVAL ATTACHE DENİZ ATAŞESİ: Yabancı memleketlerdeki elçilik erkanına

dahil yüksek rütbeli deniz subayı. Bu subay; ABD Deniz


Kuvvetlerinin temsilcisi olarak vazife görür ve bulunduğu

memleketin deniz kuvvetlerindeki gelişmeler ve faaliyet

hakkında kendi memleketine bilgi verir.

NAVAL AUGMENTATION GROUP DENİZ TAKVİYE GRUBU: Düşman

kuvvetlerinin tehdidi altında olduğu bilinen veya şüphe edilen

bölgelerden geçişte konvoy kuvvetini takviye maksadıyla

kullanılan refakat teknelerinden kurulu bir grup.

NAVAL BASE DENİZ ÜSSÜ: Başlıca görevi bir liman veya demir yerine yakın

sahalarda seyreden kuvvetleri desteklemek olan bir deniz üssü.

Bu üs; Deniz kuvvetlerinin işletme sorumluluğunu haiz olduğu

faaliyet merkezleri ve tali tesisler ile iç ulaştırma hatlarını ve

mahalli emniyet için lüzumlu asgari çevre sahasını içine alır

(Normal olarak, 40 mil kareden geniş olmayan bir saha). Ayrıca

bakınız: "base complex".

NAVAL BEACH GROUP DENİZ KIYI GRUBU: Bir amfibi kuvvet dahilinde, daimi

bir deniz komutanlığı. Deniz kıyı grubu; bir komutan, komutanlık

karargah heyeti, bir kıyı lojistik destek kıtası deniz kısmı birliği,

bir amfibi inşaat taburu ve bir bot birliğinden ibarettir. Kuruluş

maksadı; bir tümenin (takviyeli) çıkarılmasını desteklemek üzere,

çıkarma taarruz kuvveti komutanı ile amfibi çıkarma kuvveti


komutanına, gerekli deniz taktik asli unsurlarını sağlayacak bir

idari grubun elde bulundurulmasını temindir. Ayrıca bakınız:

"shore party".

NAVAL BEACH UNIT DENİZ KIYI BİRLİĞİ: Bak. "naval beach group".

NAVAL CAMPAIGN DENİZ MÜCADELESİ: Deniz kontrolünü ele geçirmek,

genişletmek veya elde tutmak amacıyla, bütün su üstü, su altı,

hava birlikleri ile amfibi birlikleri ihtiva eden ve esas itibarıyla

Deniz Kuvvetleri tarafından sevk ve idare edilen bir harekat veya

birbiri ile ilişkili bir seri harekat.

NAVAL CONSTRUCTION FORCE DENİZ İNŞAAT KUVVETİ: Deniz Kuvvetlerinin,

esas itibarıyla seyyar inşaat taburlarıyla amfibi inşaat taburlarını

içeren müşterek inşaat birlikleridir. Bu birlikler, harekat

kuvvetlerinin bir parçası olup, Deniz kuvvetlerinin ileri üs

inşasındaki imkan ve kabiliyetlerini temsil ederler.

NAVAL CONTROL OF SHIPPING DENİZ ULAŞTIRMASININ KONTROLÜ: Müttefik

ticaret gemilerinin hareketinin, yollarının, bildirilmesinin, konvoy

teşkilatının ve taktik saptırmasının donanma makamları

tarafından sevk ve idaresi veya kontrolü. NAVAL CONTROL OF

SHIPPING LIAISON OFFICER: DENİZ ULAŞTIRMA KONTROL


İRTİBAT SUBAYI: Müttefik bir deniz sevkiyat kontrol teşkilatının

karargahında göreve atanmış bir deniz subayı.

NAVAL CONTROL OF SHIPPING OFFICER DENİZ ULAŞTIRMA KONTROL

SUBAYI: Harekat kontrol makamının direktiflerine tabi olarak, bir

liman veya üs içinde veya dışında ticari gemi konvoylarını teşkil

etmek; böyle konvoyların, bağımsız olarak seyreden ticaret ve

hastane gemilerinin ulaştırma yollarını ve hareketlerini kontrol

ve koordine etmekle görevlendirilen bir deniz subayı.

NAVAL CONTROL OF SHIPPING ORGANIZATION DENİZ ULAŞTIRMA KONTROL

TEŞKİLATI: Savaş zamanı ticaret gemilerinin hareketlerinin

kontrolü ve onların korunmasını temin etmek amacıyla Deniz

Harekat Başkanlığının sorumluluğunu yerine getiren Deniz

Kuvvetleri içindeki bir teşkilat.

NAVAL DISTRICT DENİZ AS BÖLGESİ: Komutan olarak atanmış bir deniz

subayının, Deniz Kuvvetleri komutanı ile Deniz Harekat

Başkanının direkt temsilciliğini yaptığı, coğrafi bakımdan

sınırlandırılmış bir bölge. Komutan; bu bölgenin deniz savunması

ile güvenliğinden ve bölge dahilinde deniz faaliyetlerinin

koordine edilmesinden sorumludur.


NAVAL FORCE REGULATIONS DENİZ KUVVETLERİ TALİMATNAMESİ

(YÖNETMELİĞİ): Deniz kuvvetlerinin idaresi için birinci derecede

önemli olan idari yayınlar. Bu yayınlar; devamlı neviden olan

kural, direktif ve talimatları içine alır.

NAVAL GUNFIRE DENİZ TOPÇU ATEŞİ: Deniz vasıtaları tarafından, özellikle,

kara vasıtalarına tevcih edilen topçu ateşi.

NAVAL GUNFIRE LIAISON TEAM DENİZ TOPÇU ATEŞİ İRTİBAT TİMİ:

Kara/çıkarma kuvvetlerine deniz topçu ateşi ile ilgili hususlarda

bilgi veren ve bu ateşi koordine eden personel ve teçhizat.

NAVAL GUNFIRE OPERATIONS CENTER DENİZ TOPÇU ATEŞİ HAREKET

MERKEZİ: Deniz topçu ateşinin kullanılması ile ilgili planların

icrasını kontrol etmek, deniz topçu ateş desteği isteklerine ait

işlemleri yapmak ve ileri gözetleyicilere gemi tahsis etmek üzere,

bir gemide tesis edilmiş bir büro. En uygun şekil, bu merkezin,

destek silahları koordinasyon merkezi ile aynı gemide olmasıdır.

NAVAL GUNFIRE SPOTTING TEAM DENİZ TOPÇU ATEŞİ

GÖZETLEME/TARASSUT TİMİ: Deniz destek ateşi kontrol

müfrezesinin, hedefleri gösteren, ateşin başlamasını,


kesilmesini, hızını ve cinsini kontrol eden birliği. Ayrıca bak, "field

artillery observer, spotter".

NAVAL MANEUVER DENİZ MANEVRASI: Bak. "maneuver".

NAVAL OPERATION DENİZ HAREKATI: Stratejik, taktik, lojistik veya eğitim

maksatlı bir deniz harekatı veya bir görevin yerine getirilmesi, bir

muharebe veya seferin hedeflerini ele geçirme gayesi güden

deniz muharebesinin veya bu maksatla eğitimin yapılması.

NAVAL OR MARINE (AIR) BASE DENİZ VEYA DENİZ PİYADE (HAVA) ÜSSÜ: Deniz

kuvvetleri veya deniz piyadesini destekleyen bir hava üssü. Bu

üs; Deniz kuvvetleri veya deniz piyadesi sınıfının işletme

sorumluluğuna sahip bulunduğu iniş şeritleri, deniz uçakları, iniş

sahaları ve ilgili tali tesislerin bütün ana unsurları ile iç ulaştırma

hatları ve mahalli emniyet için gerekli asgari çevreden ibarettir

(Normal olarak 20 mil kareden geniş olmayan bir saha). Ayrıca

bakınız: "base complex".

NAVAL PORT CONTROL OFFICE DONANMA LİMAN KONTROL İDARESİ: Donanma

kontrolü altındaki gemilerin lojistik desteği ve liman hizmetleri

ile ilgili düzenlemeleri koordine etmek ve bunun dışında, deniz


sevkiyatı kontrol teşkilatını desteklemek üzere bir liman veya

liman kompleksinde tesis edilmiş bir makam.

NAVAL RESERVE DENİZ MÜŞEKKEL İHTİYAT TEŞKİLATI: Seferde veya milli bir

tehlike halinde, faal deniz personelini ikmal ve takviye etmek

üzere kurulmuş olan deniz ihtiyat teşkilatı. Bu teşkilatın şu kolları

vardır. (organized reserve), (volunteer reserve), (merchant

marine reserve), (fleet reserve) ve (honorable retired list).

NAVAL RESERVE OFFICER'S TRAINING CORPS: DENİZ YEDEK

SUBAY HAZIRLIK EĞİTİM TEŞKİLATI: ABD, sivil okullarda,

öğrencilere denizcilik hakkında bilgi veren teşkilat. Bu suretle,

öğrenciler, Deniz kuvvetlerinde, Deniz Müşekkel İhtiyat

Teşkilatında, Deniz Piyade Sınıfında ve Deniz Piyade İhtiyat

Teşkilatındaki görevler için hazırlanır. 52 üniversite ve kolejde bu

kurslar mevcuttur.

NAVAL STORES DENİZ İKMAL MADDELERİ: Donanmaya mensup bir gemi

veya mevki tarafından kullanılan teçhizat, yiyecek, giyecek ikmal

maddeleri, petrol, yağ ve yağlama yağları, sıhhi ikmal maddeleri,

ve mühimmat gibi maddeler veya yağlar. Ayrıca bakınız:

"supplies".
NAVAL SUPPORT AREA DENİZ DESTEK SAHASI, DONANMA DESTEK SAHASI: Bir

amfibi harekatı destekleme görevi almış deniz kuvvetleri

teknelerine tahsis edilen bir deniz sahası. Ayrıca bakınız: "fire

support area: "

NAVAL TACTICAL DATA SYSTEM DENİZ TAKTİK BİLGİ SİSTEMİ: Yüksek hızlı,

genel amaçlı bilgisayarlar ve onlara depolanmış programlar ile

birbirine bağlantılı bilgi girişlerinden, kullanıcı konsollarından,

çeviricilerden ve telsiz terminallerinden oluşan bir sistem.

Muharebe bilgileri toplanmakta, işleme tabi tutulmakta ve

kuvvet komutanının çabuk, doğru değerlendirme ve karar

vermesi imkanını sağlayan genel bir tablo halinde

düzenlenmektedir.

NAVIGATION DENİZ TRAFİĞİ, SEYRÜSEFER, SEYİR: Bir geminin, verilen bir

rotaya göre, bir yerden bir yere sevki ve idaresi; bir tayyarenin,

bir geminin veya aracın, bilinmeyen bir çevredeki yerinin tespiti,

rotasının çizilmesi ve bu noktadan bir başka noktaya, emniyetle

ve sıhhatle sevk ve idare edilmesi bilim ve tekniği.

Seyrüseferinşu nevileri vardır: (celestial navigation), (dead

reckoning navigation) ve (radio navigation). Bu terimlere bak.


NAVIGATION CHART SEYİR HARİTASI: Bir gemi veya uçağın sevk ve

idaresinde kullanılan harita.

NAVIGATION HEAD İNDİRME İSKELESİ: Bir suyolu üzerinde, yüklerin su

taşıma araçları ile kara taşıma araçları arasında birinden diğerine

nakledildiği aktarma noktası, indirme iskelesi, çalışma

bakımından bir indirme istasyonu (railhead) veya oto indirme

noktasına (truck head) benzer.

NAVIGATION MODE SEYRÜSEFER DURUMU: Bir uçuş kontrol sisteminde,

bir uçağın uçuş yolunun seyrüsefer cihazından gelen sinyaller ile

otomatik olarak muhafaza edildiği bir kontrol durumu.

NAVIGATION OFFICER SEYİR SUBAYI:

NAVIGATION SET SEYRÜSEFER TELSİZ CİHAZI: Seyrüseferde kullanılmak üzere,

bir uçağa konan telsiz cihazı.

NAVIGATIONAL GRID SEYRÜSEFER GRİDİ: Uygun bir projeksiyonun üzerine

uygulanan ve grid kuzeyini gösteren, seyrüsefere yardımcı olarak

kullanılan bir dizi doğrusal çizgidir. Grid doğruları arasındaki

mesafe, genellikle 60 veya 100 deniz milinin bir çarpanıdır. Bak.

"military grid".
NAVIGATOR SEYRÜSEFERCİ: Hava araçlarının seyrüseferi esnasında, aracın

mevkiini tayin eden ve rotasını çizen uzman şahıs.

NAVY DENİZ KUVVETLERİ: Bak. "United States Navy".

NAVY COMPLETE PENETRATION TAM NÜFUZ (DENİZ KUVVETLERİNDE): Bak

" complete penetration ".

NAVY PONTOON CAUSEWAY BAHRİYE TOMBAZLI GEÇİŞ YOLU: Bataklık veya

çamurlu araziyi geçmekte kullanılan bahriye tombazından

yapılmış geçit yolu.

NAVY SERIAL NUMBER DENİZ SİCİL NUMARASI (SB.), DENİZ ASKERLİK

NUMARASI (ER): Bak. " service number".

NAVY SUPPLIES DENİZ İKMAL MADDELERİ: Deniz makamları tarafından

tedarik edilip depolanan ve Deniz Birlik, teşkil ve müesseselerine

dağıtılan ikmal maddeleri.

NAVY UNIT COMMENDATION DENİZ KUVVETLERİ DEĞERLİ HİZMET PLAKASI:

Bak. " Weather Central".

NAVY WEATHER CENTRAL DENİZ KUVVETLERİ DEĞERLİ HİZMET PLAKASI:

Bak. "emblem"
NBC DEFENSE NBC SAVUNMASI: Nükleer, Biyolojik ve kimyasal savunmanın

müştereken geçtiği bir terim. Bu terim, ABD'nin taarruz

harekatlarının kapsamında kullanılmayabilir.

NEAR COLLISION. (AIRCRAFT) ÇARPIŞMA TEHLİKESİ (HAVA ARACI): Bak. "near

miss (aircraft) ".

NEAR MISS TEHLİKELİ YAKLAŞMA (DOD, NATO): Uçuş esnasında, iki uçak

arasındaki mesafenin tehlikeli bir durum oluşturabileceği hal.

Aynı zamanda buna airmiss denmektedir.

NEAR MISS (AIRCRAFT) (DOD, IADB) TEHLİKELİ YAKLAŞMA (UÇAK) (AMERİKA

SAVUNMA BAKANLIĞI, AMERİKAN SAVUNMA KURULU): Uçuş

esnasında iki pilot arasındaki mesafenin her ikisince, muhtemel

çarpışma tehlikesine yol açacak bir durum teşkil ettiği kabul

edilen hal. Bak. " near collision".

NEAR REAL TIME YAKLAŞIK GERÇEK ZAMAN: Otomatik işlemin ve bir olayın

oluşu ile diğer bazı mevkilerde bu bilginin alınışı arasındaki

görüntünün neden olduğu gecikme. Bak. " real time; reporting

time interval".

NEAR SHORE SUPPLY POINT YAKIN KIYI İKMAL NOKTASI: Bir köprübaşında

veya bir kıyı başında tesis olunan ikmal noktası.


NEAT LINES KENAR ÇİZGİLERİ: Genellikle paralel ve meridyenler olan, bir

haritayı sınırlayan çizgiler. Bak. "graticule"

NEBULAE BULUTSULAR, SAMANYOLU BULUT SULARI: Mevcudiyetlerini ya

parlak bir yıldızın aydınlatması veya göğün belirli bir bölgesindeki

yıldızların ışığını aşikar şekilde zayıflatmalarıyla belli eden

yıldızlararası madde bulutları; oluşmamış yıldızlardır.

NEED GEREKSİNME, İHTİYAÇ:

NEED TO KNOW BİLİNMESİ GEREKEN BİLGİ: Güvenlik usullerinde kullanılan bir

ölçü. Bu ölçü; elinde gizlilik dereceli bilgi bulunduran kimselerin,

bu bilgiyi açıklamadan önce,. bilgiyi alacak şahsın kendi resmi

görevlerini yerine getirmesi için, bu bilgiye mutlak ihtiyacı

olduğunu tespit etmiş olması gerekir.

NEGATIVE NEGATİF: Hava önlemede kullanıldığı şekilde, iptal veya hayır

anlamına gelmektedir.

NEGATIVE (BLACK OR WHITE) NEGATİF (SİYAH VEYA BEYAZ): Film, cam veya

kağıt üzerinde, süje renk tonları ters görünen fotoğraf hayali.

NEGATIVE (COLOR) NEGATİF (RENKLİ): Film, cam veya kağıt üzerinde

renklerin birbirini tümler şekilde görüldüğü bir fotoğraf hayali.


NEGATIVE ALTITUDE NEGATİF İRTİFA: Ufuk altındaki açısal mesafe. Buna

(depression) da denir.

NEGATIVE G NEGATİF G: Pozitif G'nin tersi. Yer çekim sahasında veya bir ivme

sırasında, insan vücudunun, atalet kuvvetine ayak-baş

istikametinde maruz kaldığı duruş şekli. Yani, bir ayak-baş

ivmesinin meydana getirdiği baş istikametindeki atalet kuvveti.

Bak. "transverse acceleration" ve" transverse G". NEGATIVE

PHASE OF THE SHOCK WAVE: ŞOK DALGASININ NEGATİF SAHASI:

Basıncın çevre düzeyinin altına düştüğü ve sonra çevre düzeyine

çıktığı esnada geçen zaman. Bak. "positive phase of the shock

wave", "shock wave".

NEGATIVE PHOTO PLANE FOTOĞRAF NEGATİFİ DÜZLEMİ: Fotoğraf

basılırken negatiflerin konduğu düzlem.

NEGATIVE REPORT MENFİ RAPOR: Arzu edilen konuda herhangi bir bilgi

elde edilmemiş olmakla beraber, bu konunun tamamen

incelenmiş olduğunu tevsik için verilmesi gerekli rapor.

NEGLECT İHMAL: Topçu ve deniz topçu ateş desteğinde, son atımların

yanlış bilgi ile ateşlendiğini ve atımların doğru bilgi ile tekrar


ateşleneceğini belirtmek üzere kullanılan

gözetleyiciye/gözlemciye dair bir rapor.

NEGLECT OF DUTY VAZİFEYİ İHMAL: Bir emrin yapılmasında, verilen bir vazifenin

yerine getirilmesinde veya mevki ya da görevle ilgili sorumlarda

ihmal gösterme. Vazifeyi ihmal askeri bir suçtur.

NEGLIGIBLE RISK (NATO) İHMAL EDİLEBİLİR TEHLİKE, ÖNEMSİZ TEHLİKE (NATO):

Personelin, göz kamaşması veya geçici görüş noksanlığı dışında,

nükleer bir patlamadan makul derecede korunabildiği bir tehlike

derecesi. Bak. "degree of risk".

NEGLIGIBLE RISK (NUCLEAR) (DOD, IADB) İHMAL EDİLEBİLİR TEHLİKE,

ÖNEMSİZ TEHLİKE (NÜKLEER) (AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI,

AMERİKAN SAVUNMA KURULU): Personelin göz kamaşması veya

geçici gece görüş noksanlığı dışında, nükleer bir patlamadan

makul derecede korunabildiği bir tehlike derecesi. Ayrıca

bakınız: "degree of risk (nuclear) ", "emergency risk (nuclear) ",

"moderate risk (nuclear) ". Not, NATO terimi "nuclear"

nitelendirmesini kullanmaktadır.

NEGOTIATED CONTRACT ANLAŞMALI SÖZLEŞME, ANLAŞMA YOLUYLA

SÖZLEŞME: Bir hükümet makamı tarafından, resimli ilan


yapılmasını gerektiren usullere, normal şekilde, başvurmadan

yapılmış bir satın alma veya satış anlaşması.

NEGOTIATED SETTLEMENT ANLAŞMA YOLUYLA FESİH: Tek taraflı veya

hakem usulü ile son verilenlerin aksine olarak bir sözleşmenin,

iki tarafın rızası ile nihayete erdirilmesi için varılan karar. Bak.

"arbitration"ve "unilateral determination".

NEGOTIATION PAZARLIK: Bir sözleşmenin şartları üzerinde anlaşmaya varmak

için 1947 tarihli Silahlı Kuvvetler Tedarik Kanununda belirtilen

resimli ilan ve kapalı zarf usulünden gayri herhangi bir usul. Bu

usul; hem satış hem satın alma sözleşmelerinde uygulanır.

NEOPRENE NEOPRİN: Malzemelerde kullanılan suni kauçuk. Örneğin;

silahların baskı tertibatındaki tampon bu kauçuktan yapılır.

NEPTUNE NEPTÜN: Çift piston, çift jet motorlu, her türlü havada harekata

elverişli, uzun menzilli, karada üslenir denizaltı savunma uçağı.

Çok çeşitte arama radarı, nükleer su bombaları ve hedef

güdümlü torpidolar taşıyabilir. Arama-tarama, devriye,

engelleme, denizaltı avlama ve imha, konvoy refakat

faaliyetlerinde kullanılır, P-2 olarak adlandırılır.


NERVE AGENT SİNİR GAZI: Nefes alma, enjeksiyon veya deriden nüfuz yoluyla

vücuda girip sinir ve solunum sistemlerinde ve vücudun çeşitli

çalışmalarına tesir eden kimyasal madde.

NEST YUVA: Özellikle avcı ve makinalı tüfekleri korumak maksadıyla

inşa edilen mukavemet yuvası.

NET KAMUFLAJ AĞI: Bak. "camouflage net".

NET (COMMUNICATIONS) ÇEVRİM, ŞEBEKE (MUHABERE): Müşterek bir

kanal veya frekans üzerinden doğrudan iletişimde bulunabilecek

kapasitedeki istasyonlardan oluşan bir teşkilat. Bak. "net".

NET AUTHENTICATION ÇEVRİM PAROLASI: Değişik istasyonların kimliğini

tespit etmek için muhabere çevrimlerinde kullanılan tanıtma

işareti.

NET CALL SIGN ÇEVRİM ÇAĞRI İŞARETİ: Bir telsiz çevrimindeki bütün istasyonları

çağırmak için verilen işaret. Bak. "call sign".

NET CONTROL STATION ÇEVRİM KONTROL İSTASYONU: Belirli bir çevrim içinde

trafiğin kontrolü ve devre disiplininin uygulanması maksadıyla

ayrılmış bir istasyon.


NET INVENTORY ASSETS NET ENVANTER MEVCUTLARI: Toplam malzeme

mevcutlarının, malzeme envanter hedeflerini karşılamak üzere

ayrılan kısmı. Net envanter mevcudu, toplam malzeme

mevcutlarından barış zamanı malzeme tüketimi ile normal

tahminle bulunan kayıtlar ve tedarik devresi zamanının

çıkarılması ile kalan miktarı ihtiva etmektedir.

NET LOADING AĞLAR VASITASIYLA İNDİRME: Kıtaların nakliye gemilerinden

çıkarma araçlarına, ağlar vasıtasıyla bindirilmesi.

NET OBLIGATIONS KATİ TAAHHÜT TUTARI: Sözleşmelerin yeniden pazarlık, fesih

(termination) ve iptalinden (cancellation); yanlışlıkların

düzeltilmesinden, ıskontolardan ve diğer sebeplerden meydana

gelen artış ve eksiliş miktarı hesap edildikten sonra, meydana

çıkan sözleşme tutarı.

NET PLAN ÇEVRİM ŞEMASI: Harekatta kullanılacak olan ve frekans, istasyon

ve tehditleri ihtiva eden telsiz çevrim şeması.

NET REGISTER TONNAGENET TONİLATO: Bir geminin, gayri safi tonilato olarak

ifade edilen ve boş mai mahreç tonilatosundan, aşağıdaki belirli

kısımlar çıkarıldıktan sonra, geri kalan tonilato; kaptan kamarası,

tayfa ve subay mahalleri, seyrüsefer mahalli, şaft tüneli, makine


dairesi, kazanlar vesaire. Buna bazen (net tonnage) de denir.

Bak. "tonnage".

NET RELEASE CABLE AĞ İNDİRME KABLOSU: Hava atışları yapılacağı zaman

atış yapacak silahların önünü açmak için ağların indirilmesini ve

atıştan sonra tekrar yerine çekilmesini sağlayan kablo.

NET SETTLEMENT NET TUTAR: Bir müteahhidin emrine verilen kredi ve

önceden yapılan tediyeler hariç olmak üzere, bir işe veya satın

alma sözleşmesi sonunda hesap edilen bakiye para tutarı.

NET STORAGE SPACE NET DEPOLAMA SAHASI: Üzerine raflar yapılmış

döşeme sahası ile malzemelerin depolanabileceği döşeme

sahası.

NET SWEEP AĞLA TARAMA: Deniz mayın harbinde, mayınları toplamak ve

onları deniz dibinden çıkarmak üzere tasarlanan ağ gibi bir cihazı

kullanan iki gemilik bir tarama.

NET TONNAGE NET TONİLATO: Bak. "net register tonnage" ve "tonnage".

NET USABLE STORAGE SPACE KULLANILABİLİR NET DEPOLAMA SAHASI:

Malzemenin bilfiil depo edilebildiği depolama sahası. Bu saha;

safi depolama sahasından ara yolları, direkler ve istifler arasında


bırakılması zaruri boşluklar çıktıktan sonra, geri kalan sahadır.

Bak. "net storage space" ve "storage space".

NET VEHICLE WEIGHT NET ARAÇ AĞIRLIĞI: Bir aracın; yakıtı motor yatağı,

soğutucusu, araç üstü teçhizatı, ticari yükü ve işletme personeli

hariç, ağırlığı. Bak. "curb weight", "gross vehicle weight".

NET WEIGHT (DOD, IADB) NET AĞIRLIK (AMERİKAN SAVUNMA BAKANLIĞI,

AMERİKAN SAVUNMA KURULU): Bir kara aracının; yakıt, motor

yağı, soğutucu gazı, taşıt üzerinde bulunan malzemeler, yük veya

kullanıcı personel olmaksızın sahip olduğu ağırlık.

NET WEIGHT (NATO) NET AĞIRLIK (NATO): 1. Faaliyete geçmesi için

tamamen teçhiz edilmiş ve ikmali yapılmış araç ağırlığı. Bu

ağırlığa yakıt, motor yağları, soğutucu, araç alet ve teçhizatı

dahil; personel teçhizatı cer cihazları veya ticari yük hariçtir. Bak.

"laden weight (transport vehicle) " ve "unladen weight

(transport vehicles) ". 2. Navlun ve bağlayıcılar olmaksızın bir

konteynır veya paletin ağırlığı. Bak. "gross weight".

NET, CHAIN, CELL SYSTEM ŞEBEKE, ZİNCİR, HÜCRE SİSTEMİ: Özellikle

hareket amaçları için, gizli teşkilat tipleri. Şebeke üçünün içinde

en geniş oladır; ekseriya aşağıdaki unsurları ihtiva etmektedir. a.


Kademelerin arka arkaya gelmesini; b. Onun görevlerini

başarmakta gerekebilecek işlevsel uzmanları. Şebeke büyük

ölçüde veya tamamen teşkilat dışı personeli ihtiva ediyorsa, ona

ajan şebekesi denebilir. Zincir bu unsurların birincisine dikkat

çekmektedir; zincir, ufak parçalar ve kuryeler vasıtasıyla bir esas

ajandan talimat alan ve ayrı araçlar vasıtasıyla bu esas ajana bilgi

ileten bir dizi ajanlar ve muhabirler şeklinde tanımlanmaktadır.

Hücre sistemi şebekenin birinci unsurunun bir değişiğini

vurgulamaktadır; onun göze çarpan özelliği personeli göreli

olarak tecrit edilmiş ve kendi kendine yeterli olan küçük birimler

halinde gruplandırılmaktadır. Teşkilatın bir bütün halinde azami

güvenliğinin sağlanması için her bir hücre, teşkilatın geriye

kalanıyla sadece bir ajan ve hücrenin tek bir üyesi kanalıyla ilişki

kurmaktadır. Hücredekilerin değerli söz konusu ajanı

tanımamakta ve hücredeki hiç kimse diğer hücrelere mensup

kişilerin kimliklerini ve faaliyetlerini bilmemektedir.

NETTING BOMBA AĞI: Kümes teli ve gizleme ağında kullanılan ve

düşmanın tesir için atacağı bombalara karşı koruma sağlayan

düzen.

NETWORK ŞEBEKE, AĞ ÖRGÜSÜ:


NEUROPSYCHIATRIC NÖROPSİKİYATRİK, ASABİ VE RUHİ: Bak. "physical

profile serial".

NEUROPSYCHIATRIC TREATMENT NÖROPSİKİYATRİK TEDAVİ: Bak.

"neuropsychiatric treatment station".

NEUROPSYCHIATRIC TREATMENT STATION NÖROPSİKİYATRİK TEDAVİ

İSTASYONU: Nöropsikiyatrik tedaviye ihtiyaç gösteren hastaların

kabulü, müstaceliyet derecesine göre tedaviye sevki ve tedavisi

için kurulmuş müstakil tıbbi tesis.

NEUTRAL ATMOSFER TABAKALARINDA SICAKLIK EŞİTLİĞİ: Yere temas eden

havanın, yerin hemen üstündeki havayla aynı sıcaklıkta

bulunması hali; havanın istikrar durumu. Bu durumda, hiç bir

hava cereyanı yoktur. Bak. "atmospheric stability".

NEUTRAL STATE TARAFSIZ DEVLET: Milletlerarası hukukta, harp esnasında

tarafsız bir politika izleyen bir devlet. Bak. "neutrality".

NEUTRALISM TARAFSIZLIK: Başka devletlerin veya blokların dış işleriyle ilgili

politik ideolojilerine müdahaleyi reddeden siyasi bir anlayış.

Terim; bazen, bloklar arasında gerginliği azaltmaya, özellikle, bir

harp çıkmasını önlemeye yardım sorumluluğunu yüklenmek gibi

olumlu bir davranışı ifade için kullanabilir.


NEUTRALITY TARAFSIZLIK: Uluslararası hukukta savaş dönemi esnasında

harbe taraf olan devletlere yönelik olarak uyarlanan ve harbe

taraf olan devletlerce kabul edilen tarafsız devletler ile harbe

taraf devletler arasındaki hal ve görevleri oluşturan tarafsızlık

tutumu. Birleşmiş Milletler uygulama hareketinde; tarafsızlık

kuralları, Birleşmiş Milletler Sözleşmesi altındaki bazı üyelerin

yükümlülüğü tarafından istisna tutulanların haricinde Birleşmiş

Milletlerin tarafsız üyelerine uygulanmaktadır.

NEUTRALIZATION MIKNATİSİYETTEN TECRİT: Gemilerin, mıknatıslı mayınlara

karşı mıknatıstan tecridi.

NEUTRALIZATION FIRE (NATO) BASKI ATEŞİ, BASKI ALTINDA TUTMA (NATO):

Düşman hareketini veya silahların ateşini engellemek veya

aksatmak için açılan ateş.

NEUTRALIZATION. (DOD, lADB) BASKI ATEŞİ (AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI,

AMERİKA SAVUNMA KURULU): Hedefi tesirsiz ve kullanılmaz

hale getirmek üzere açılan ateş. Bak. "neutralization fire".

NEUTRALIZE ZARARSIZ HALE GETİRMEK, TESİRSİZ HALE GETİRMEK: Askeri

harekatları ve faaliyetleri tesirsiz, lüzumsuz hale getirmek.


NEUTRALIZE TRACK İZLENEN UNSURUN ZARARSIZ HALE GETİRİLMESİ: Hava

önlemede kullanıldığı şekilde, izlenen hedefi tesirsiz veya

kullanılmaz hale getirmek.

NEUTRALIZED AREA TARAFSIZLAŞTIRILMIŞ BÖLGE: Bağımsızlığı ve

bütünlüğü (masuniyeti), ya kendi ihtiyari ile veya ihtiyari dışında

antlaşma ile, müzakere ve teminat altına alınmış bir bölge.

NEUTRON-INDUCED ACTIVITY NÖTRON İNDÜKLENMİŞ RADYOAKTİVİTE, SUNİ

RADYOAKTİVİTE: Nötronların direk ışımasıyla zemine ve eşya

üzerine indüklenmiş radyoaktivite.

NEVE BUZ, KAR: Yumuşak kar halinden buz haline intikal etmekte olan

ve rüzgar, hava sıcaklığında değişiklik sebebiyle sertleşerek,

sıkışıp sertleşerek, tekrar kristalize haline gelen kar. Bu kar, çok

miktarda hava ihtiva eder ve buzullarda olduğu gibi bütün yıl

boyunca kalır. Buna (firn) de denir.

NEW CASE YENİ VAKA: Bir tıbbi tedavi tesisi tarafından, evvela rapor

edilmeyen ve işlemi tamamlanmayan hastalık veya yaralanma

vakası.

NEW GUARD YENİ NİZAM KARAKOLU: Eskilerden nöbeti devralmak üzere bir iç

karakol görevine verilen asker grubu. Bak. "old guard".


NEW WORK EK ONARIM, EK İNŞAAT, İLAVE ONARIM, İLAVE İNŞAAT:

Onarımlarda ve kamu tesisleriyle ilgili faaliyetlerde değişen

şartların gerektirdiği ilaveler, düzeltmeler ve çıkarmalar; felaket

veya afetin zaruri kıldığı restorasyon ve gayri menkullerde

yapılan küçük çapta inşaat.

NEWS HABER:

NEWS MEDIA HABER YAYIN VASITALARI, HABER YAYIN ORGANLARI: Gazete,

mecmua, radyo, televizyon gibi bütün haber ulaştırma

organlarını içine alır.

NEXT TO KIN EN YAKIN MİRASÇI: Ölünün terekesi üzerinde birinci derecede

hakkı olan şahıs.

NH POWDER NH BARUTU: Bak. "nonhy groscopic powder". NICKNAME

(AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI): TAKMA AD, KISA AD: Tasnif

dışı bir anlama verilen ve sadece tasnif dışı idari, moral veya

halkla ilişkiler amacı için kullanılan iki ayrı tasnif dışı kelimenin

bir bileşimi.

NICKNAME (NATO) TAKMA AD, KISA AD (NATO): Yetkili bir makam

tarafından; bir olaya, projeye, manevraya, tatbikata, denemeye


veya diğer faaliyete, haber emniyeti dışında bir maksatla resmi

veya gayri resmi olarak verilen iki ayrı kısa kelime, kod kelimesi.

NIGGERHEATH ALASKA FUNDASI: Ot veya çayır kümesinin kuzey Alaska'daki

mahalli ismi.

NIGHT BOMBING FLARE BOMBARDIMAN AYDINLATMA BOMBASI: Gece

bombardımanlarında, bir hedefi aydınlatmak için bir uçaktan

atılan paraşütlü aydınlatma cephanesi.

NIGHT CAP GECE DEVRİYESİ: Gece muharebesinde hava devriyesi (NCAP

olarak yazılmaktadır) .

NIGHT EFFECT GECE ETKİSİ: Esas itibarıyla yansıtılmış dalgaların polarizasyon

halinde değişikliklerinden meydana gelen ve istikamet bulma

kerterizlerinde hatalarla sonuçlanan bir etki. Bu etki ancak

karanlık bastıktan sonra görülür.

NIGHT FIRING GECE ATIŞI: Geceleyin yapılan atış.

NIGHT FIRING MARK IŞIKLI NİŞAN ŞAHISI: Geceleyin atışta kullanılan ışıklı

nişan şahısı. Bak. "aiming post".


NIGHT FLYING CHART GECE UÇUŞ HARİTASI: Uçakların, geceleyin sevk ve

idaresinde kullanılan harita. Bu harita; şehir, nehir, işaret feneri

vesaire gibi, geceleyin görülebilen arazi arızalarını gösterir.

NIGHT GLASSES GECE DÜRBÜNÜ: Geceleyin uçak veya gemileri tanıtmak

maksadıyla kullanılan, yüksek ışık toplama kuvvetine sahip

dürbün.

NIGHT INTERCEPTION GECE ÖNLEMESİ: Karanlıkta yapılan hava önlemesi.

Gece önlemeleri genel olarak, kontrollüdür.

NIGHT LANDING GECE ÇIKARMASI, GECE İNDİRMESİ: Birliklerin ilk hedeflerine

karanlıkta varmaları programlanmış çıkarma veya indirme.

NIGHT SURVEYGECE ÖLÇMESİ: Gece yapılan ölçme işi. Bak. "survey". Tekerlekli

araçların, karanlıkta daha ilerisine geçmesi yasak edilen hat. Bak.

"traffic line".

NIKE AJAX NAYK AJAKS: Pilotlu bombardıman uçaklarını ve hava emmeli

füzeleri önlemek veya imha etmek maksadıyla imal edilmiş

seyyar veya sabit rampalı, satıhtan havaya güdümlü füze. MIM-3

olarak adlandırılır.

NIKE HERCULES NİKE HERCULES: Pilotlu bombardıman uçaklarına ve hava

emmeli füzelere karşı nükleer veya klasik, ortadan yüksek irtifa


hava savunma örtüsünü sağlayan Kara Kuvvetlerine ait hava

savunma topçusunun karadan havaya güdümlü füze sistemi.

Sistem seyyar veya sabit rampalı olarak tasarlanmış olup,

karadan karaya görevi yerine getirebilecek kapasitededir. MIM-

14 olarak adlandırılır.

NIKE ZEUS NAYK ZÖYS: Kıtalararası balistik füzelere karşı kullanılan nükleer

harp başlığı kullanma kabiliyetinde, katı yakıtlı, satıhtan havaya,

güdümlü füzesavar füzesi, XLIM-49A olarak adlandırılır.

NINE O'CLOCK WIND SAAT DOKUZ RÜZGARI: Bak. "horizantal clock system".

NIPA PALMİYELİ BATAKLIK: Palmiye ağaçları ihtiva eden bataklık.

NISSEN HUT NİSSEN BARAKASI: Personel barındırmakta; bazende atölye,

ambar, laboratuar vesaire olarak kullanılan, yarım silindir

şeklinde ve, çok defa, oluklu saçtan yapılmış baraka. Bak.

"Quanset hut".

NITRO COTTON PAMUK BARUTU: Bak. "guncotton".

NITROCELLULOSE NİTROSELÜLOZ: Pamuk veya selülozun başka bir şekli üzerine

sülfürik ve nitrik asit karışımı dökerek elde edilen kimya

maddesi. Pamuk barutu (guncotton) bir infilak maddesi olup,


içerisinde çok miktarda azot bulunan bir nitroselülozdur. Bak.

"guncotton".

NITROCELLULOSE POWDER NİTROSELÜLOZ BARUTU: Yüksek infilak kudreti

bulunan dumansız sevk barutu. "Piro" barutu (pyro powder) "

nitrosellüloz barutunun bir cinsidir.

NITROGENE MUSTARD (GASES) NİTROJEN İPARİT GAZLARI: Hardal gazına

benzeyen, kimyasal özellikleri değişik, az kokulu veya hiç

kokusuz bir gaz grubu. Bu gazlar; göz, burun, akciğerlere ve

deriye tesir eder. Bunlara sadece (nitrogene mustards) da denir.

Bak. "mustard".

NITROGLYCERINE NİTROGLİSERİN: Gliserini, nitrik ve sülfürik asit karışımı ile

muamele etmek suretiyle yapılan yüksek patlayıcı, yağlı sıvı.

NITROSTARCH NİTROSTARÇ: TNT yerine kullanılan kuvvetli bir patlayıcı madde.

Nitrostarç; nitrik asit ve sülfürik asit karışımı ile muamele edilen

nişastadan elde edilir.

NO BRANCH SINIFLANDIRILMAMIŞ, SINIFSIZ: Bak. "branch immaterial

position".

NO FURTHER REQUIREMENT BAŞKA İHTİYAÇ YOK:


NO JOY OLUMSUZ DURUM: Hava önlemede; "başarısız oldum" veya

"bilgi sahibi değilim" anlamına gelen bir kod.

NO MAN CLATURE KATALOG ADI, PARÇA İSMİ: Malzeme ve teçhizata verilmiş

resmi isim veya unvan. Bak. "standard no man clature".

NO MAN CLATURE PLATE PARÇA TANITMA PLAKASI: Malzeme üzerine

bariz şekilde takılan ve diğer ilgili bilgilerle birlikte, model

harflerini, sembolleri ve numaraları gösteren, çok defa metalden

yapılmış levha.

NO MAN'S LAND ARALIK ARAZİ: Karşılıklı iki hasım kuvvetin cephe hatları

arasında kalan arazi şeridi.

NO PRIOR SERVICE GEÇMİŞ HİZMETİ YOK:

NO VEHICLE-LIGHT LINE ARAÇ IŞIĞI YASAK HATTI: Muharebe bölgesinde hale

göre tespit olunan bir hat. Gece seyahat eden araçlar, bu hattın

ötesinde ışık yakmazlar. Buna (light line) da denir.

NO YEAR APPROPRIATION ZAMAN KAYITSIZ TAHSİS: Belirli bir zaman

kaydına bağlı kalmaksızın, tükeninceye veya tahsis edildiği

maksat yerine gelinceye kadar, faydalanılabilecek bir bütçe

tahsis hesabı.
NO-FIRE LINE ATIŞ EMNİYET HATTI: Desteklenen komutan tarafından istekte

bulunmadıkça topçu, uçaklar veya gemiler tarafından kıtasına

ateş edilmeyen; fakat ötesine dost kıtalara zarar vermeden her

zaman ateş edebilecek olan hat. Buna (artillery control line) de

denir.

NO-WIND POSITION RÜZGARIN HAVADAKİ MEVKİİ: Bak. "air position".

NODAL POINT DÜĞÜM NOKTASI: Bir merceğin veya mercekler sisteminin optik

eksenindeki iki noktadan biri. İkinci noktadan çıkan ışın, birinci

noktadaki ışına paraleldir. Buna (node) da denir.

NODE DÜĞÜM NOKTASI: Bir hareket ihtiyacının kaynaklandığı, ileri

hareket için işleme tabi tutulduğu veya sınırlandırıldığı bir

seferberlik sistemindeki bir mevki. Ayrıca bakınız: "nodal point".

NOISE PARAZİT: Bir almaçta, karışımından ayrı olarak, alıcı tarafından

arzu edilmeyen karışıklık. Parazit, sesli muhabere cihazlarında

sesle kendini belli eder; radar cinsinden cihazlarda gözle

görünür. Gözle görünene (snow) da denir.

NOMINAL FILTER NOMİNAL FİLTRE: Belirtilen bir mikron büyüklüğünden daha

büyük olan katı parçacıkların ağırlığı ile tahsis edilen asgari oranı

kesecek kapasitedeki bir filtre.


NOMINAL FOCAL LENGTH NOMİNAL ODAK MESAFESİ: Merceklerin,

aynaların ve kameraların sınıflandırılmasında kullanılan belirli bir

standart rakamın etrafında yuvarlanan yaklaşık bir odak uzaklık

değeri.

NOMINAL SCALE NOMİNAL ÖLÇEK: Bak. "principle scale", "scale".

NOMINAL WEAPON SONUÇ SİLAH, NOMİNAL SİLAH: Ortalama 20 kiloton

kudret meydana getiren bir nükleer silah. Ayrıca bakınız: "kiloton

weapon", "megaton weapon", "subkiloton weapon".

NON UNIT RELATED-PERSONNEL: BİRLİKLE İLGİSİ OLMAYAN

PERSONEL: Belirli bir birliği tahsis edilmiş olanlardan başka bir

hareket bölgesine veya bir hareket bölgesinden nakledilmesi

gereken bütün personel. Örnekleri şunlardır: Bütünleme

personeli, değiştirmeler; geçici görev/geçici ilave görev;

personel; siviller, tıbbi tahliyeler ve çekilme personeli.

NON ACCOUNTABLE OFFICER DEVLET MALINDAN SORUMSUZ SUBAY: Kefalet

vermemiş olan ve devlet malından sorumlu bulunmayan subay.

NON PERISHABLE ITEMS BOZULMAYAN MADDELER: Nakil ve depolama

sırasında soğutmaya ihtiyaç göstermeyen gıda maddeleri.

NON SECRET CODE GİZLİ OLMAYAN KOD: Bak. "brevity code".


NON TACTICAL TELECOMMUNICATIONS TAKTİK DIŞI TELEKOMÜNİKASYON:

Normal olarak teşkilat ve malzeme kadrolarına ve istihkak

çizelgelerine dahil edilmemiş, bütün muhabere sistemleri,

çevrimler, tesisler, hizmetler ve teçhizat.

NON-CONUS RESIDENT YURT DIŞINDA YERLEŞMİŞ AMERİKAN PERSONELİ:

Kayıtlı bulunduğu yer, ABD anayurdu 50 eyaletinden herhangi

biri veya Kolombiya as bölgesi dışında bulunan bir şahıs.

NON-MORSE MORSTAN GAYRİ: Mors kodu sembollerinden başka, mesela;

Baudet alfabesindeki gibi sembollerin kullanıldığı gönderme

usulleri ile ilgili.

NON-QUOTA POST KONTENJANI OLMAYAN GÖREV, MEVKİ: Bütün

ülkelere açık olan ve ülkelerin adayları arasından evvelce

tanımlanmış bir yöntemle seçilen bir birey ile doldurulan

uluslararası bir görev, mevki.

NON-RIGID AIRSHIP İSKELETSİZ HAVA GEMİSİ: Bak. "airship" ve "balloon".

NON-SCHEDULED UNITS PROGRAMLANMAMIŞ BİRLİKLER: Çıkarma kuvvetinin,

gemilerden ilk çıkarma devresinde çıkarmaya hazır vaziyette

tutulan fakat programlanmış veya çağrı üzerine boşaltılacak

dalgalara dahil edilmemiş birlikler. Bu kategori genel olarak;


çıkarma kuvvetinin üst kademe (tümen ve daha yukarısı) ihtiyat

birlikleri ile muharebe destek birliklerinin muayyen bir kısmını ve

muharebe hizmet desteği birliklerinin çoğunu içine alır. Kıyıdaki

ihtiyaç makul bir doğruluk derecesiyle tahmin edilebildiğinden

bunların çıkarma emri verilmektedir.

NONAIR TRANSPORTABLE HAVADAN NAKLİYE EDİLMEYEN: Boyutu, ağırlığı

ve/veya özel hususiyetleri veya kısıtlamaları nedeniyle hava

yoluyla nakliye edilmeyenler.

NONALIGNED STATE BLOKLAR DIŞI DEVLET: Bloklar dışında bir politika takip

eden bir devlet.

NONALIGNMENT BLOKLAR DIŞI POLİTİKA: Başka devletler veya bloklar

tarafından benimsenmiş ideolojilere ve bu ideolojilerin takip

ettiği dış politikaya ortak olmak veya böyle görünmek

istemediğini ilan eden bir devletin politik davranışı. Böyle bir

davranış; o devletin diğerlerine yakınlık göstermesine mani

değildir. Fakat bir durum ortaya çıkmadan, belirli bir devlet

(blok) veya politikaya katılmama yolundaki tutumunu ifade eder.

NONAPPROPRIATED FUNDS TAHSİS DIŞI MALİ KAYNAKLAR: Savunma

Bakanlığı askeri ve sivil personeli ile aileleri tarafından ortaya


konulan ve bu personel ile ailelerinin refahını artırmak amacıyla,

moral yükseltici, etraflı bir sosyal, dini, tahsil ve eğlence

programı hazırlanması için kongre tarafından verilmiş tahsisatı

çoğaltmak üzere faydalanılan fon.

NONBATTLE CASUALTY MUHAREBE DIŞI ZAYİAT: Bir muharebe zayiatı

durumunda olmayan; fakat hastalık, sakatlık sebebiyle-hastalık

veya bir arızadan ölenler dahil-veya kendi arzusu, düşman tesiri

ya da enterne edilmiş olmak gibi bir sebebe dayanmaksızın,

birliğinden kaybolmuş durumda olan bir şahıs. Bak. "battle

casualty", "wounded"casualty", "nonbattle dead", "nonbattle

missing", "nonbattle sick and injured".

NONBATTLE DEAD MUHAREBE DIŞI ÖLÜ: Muharebe esnasında ölen veya

muharebede alınan yaradan ölenler dışındaki bütün ölümler.

Bunun istisnası; esir durumunda iken ölen ve muharebede ölmüş

gibi sınıflandırılacak olan muharebe dışı ölülerdir. Bak.

"nonbattle casualty".

NONBATTLE INJURY MUHAREBE DIŞI ARIZA: Muharebe dışı zedelenme;

muharebe dışı sakatlık. Bak. "nonbattle casualty" ve "injury".


NONBATTLE MISSING MUHAREBE DIŞI KAYIP: Bulunduğu yer ve durumu

bilinmeyen; gaybubeti kendi arzusu dışında olmuş ve

muharebede, izinsiz gaybubet ya da firar şeklinde görülmeyen.

Bak. "nonbattle casualty".

NONBATTLE SICK AND INJURED MUHAREBE DIŞI HASTA VE (YARALI)

/ARIZALI: Hastalık ve sakatlıkları muharebeden ileri gelmeyen

veya bir hastaneye kabul edilen veya tümen, gemi veya benzeri

bölge dışındaki bir tıbbi tedavi tesisine kabul edilme üzere

birliklerinden tahliye edilen personel. Bak. "nonbattle casualty".

NONBORESAFE FUZE NAMLU EMNİYETSİZ TAPA: Merminin namlu

içindeyken infilak etmesini önleyecek bir emniyet tertibatı

bilinmeyen tapa. Bak. "boresafe fuze".

NONCAPITAL SHIP MUHAREBE GEMİSİNDEN GAYRİ HARP GEMİSİ: Genel olarak,

8 inçten (203 mm) daha büyük topu olmayan harp gemisi. Bu

gemiler; kruvazör, muharip denizaltı ve uçak gemilerini içine alır.

Bak. "capital ship".

NONCARRYING ARITHMETIC ŞİFRE ARİTMETİĞİ, ŞİFRE HESABI, 10'SUZ HESAP:

Kriptografide; 10'a kadar rakamlar kullanılan hesap. Bu hesapta,

10'lar dikkate alınmaz. Buna "cryptographic arithmetic"de denir.


NONCOMBATANT GAYRİ MUHARİP: Vazifesi icabı, bilfiil muharebeye iştirak

etmeyen veya silah taşımayan Şahıs veya teşkilat. Dini işlere ve

sağlık sınıfına mensup kimseler gayri muhariptirler.

NONCOMMISSIONED OFFICER ASTSUBAY: ABD ordusunda; onbaşıdan (dahil)

astsubay başçavuşuna (dahil) kadar olan rütbelerden birine

sahip bulunan askeri şahıs; erat sınıfının ilk 4 rütbesinin birine

sahip olan şahıs. Bak. "enlisted grade structure".

NONCOMMON SUPPLIES MÜŞTEREK OLMAYAN İKAMET MADDELERİ: Bak.

"supplies".

NONCONTIGUOUS FACILITY ÜS DIŞI TESİS: Belirtilen kuvvet komutanlığının

faaliyet sorumluluğunu üstlendiği, ancak bu kuvvet

komutanlığının bir üs kompleksinde veya onun yakınında yer

almayan bir tesis. Bu tesisin sahası sadece, tesis tarafından fiilen

tutulan yer ile çevre emniyeti için gerekli olan asgari sahayı içine

almaktadır. Bak. "base complex".

NONCORROSIVE DECONTAMINATING AGENT KOROZYON YAPMAYAN

TEMİZLEME MADDESİ; KİMYASAL AŞINMA YAPMAYAN

TEMİZLEME MADDESİ: Kumaş ve madenlere zarar vermeyen ve


düşman kimya harbi maddelerini zararsız hale getirmede

kullanılan kimya maddesi.

NONCREW NUMBER MÜRETTEBAT DIŞI PERSONEL:

NONCURRENT RECORDS GEÇERSİZ KAYITLAR: Cari işletme faaliyetlerini ve idari

faaliyetlerin yapılmasında artık lüzumlu olmayan kayıtlar.

NONDEFENSE INFORMATION SAVUNMA DIŞI BİLGİ, SAVUNMA DIŞI HABER:

Milli Savunma Bakanından muhafazasına lüzum olmayan bilgi

veya haber.

NONDEFERRABLE ISSUE DEMAND MİATLI DAĞITIM İSTEĞİ: Belirli bir süre

için cari olan ve söz konusu süre içinde karşılanmadığı takdirde,

bu süre sonunda dikkate alınmayan veya alınmayacak olan

dağıtım isteği. Belirli bir aya ait olup mevcudu bulunmadığı için

ikmali yapılmayan cephane isteği buna bir örnektir.

NONDELAY FUZE TAVİKSİZ TAPA: Merminin hedefe nüfuzu esnasındaki

gecikmesiyle ateşleme piminin (kapsülün) ataleti sonucu

faaliyete geçen tapa. Atalet; ateşleme pimine kapsüle (veya

kapsülün ateşleme pimine) çarpmasına, bu da tapanın faaliyete

geçmesine sebep olur. Bu cins tapa; faaliyete geçmesi merminin

hedefe nüfuzu esnasındaki yavaşlama (gecikme) ye bağlı olduğu


için, çalışma bakımından üstün hassas tapa (superquick) ve

hassas tapa (instantaneous) dan daha ağırdır. Bak. "füze".

NONDETERIORATING SUPPLIES ÇOK DAYANAN İKMAL MADDELERİ: Oldukça

uzun bir süre işe yarar vaziyette kalmaları beklenen maddeler.

Muhtemel kullanma süreleri, genel olarak, tespit edilir. Bu terim,

daha çok, yiyecek hariç; diğer ikmal maddeleri için kullanılır. Bak.

"nonperishable supplies" ve "deteriorating supplies".

NONDIVISIONAL UNIT TÜMEN KURULUŞUNDA OLMAYAN BİRLİK: Bir tümenin

kadro ve teşkilatına dahil bulunmayan, herhangi bir maksatla,

geçici olarak tümen emrine verilmiş olan birlik. Bak. "divisional

unit".

NONDUTY STATUS GÖREV DIŞI DURUM: Tevkif, izin, hastalık, hapis veya izinsiz

gaybubet gibi sebeplerden dolayı, mensup olduğu teşkilatta

vazife başında bulunmayan bir subay veya erin durumu. Kısa

izinle ayrı bulunanlar bunun dışındadır.

NONEFFECTIVE RATE GAYRİ FAAL ORANI: Komutanlık kuvvesinde; hastalık,

arıza sebebiyle görevden muaf tutulan veya muharebe zayiatı

olarak tespit edilen personel mevcudu ölçüsü. Bu ölçü; belirli bir

zamanda veya belirli bir sürenin ortalama bir gününe ait hasta
(gayri faal) miktarının o zamanki kuvve ve süreye ait kuvvet

ortalaması, bindesine oranı olarak ifade edilir. Bu işlem;

görevden muaf tutulmuş bütün hastalar veya, münhasıran belirli

bir hastalık ya da arıza grubu esas alınarak yapılır. Oran; belirli

bir bölge, komutanlık veya Kara Ordusu toplamı için

hesaplanabilir.

NONEFFECTIVE SORTIE GAYESİNE ULAŞMAMIŞ SORTİ: Gönderilen herhangi bir

nedenle görev amacını yerine getirmemesi. Eksik sortilerde buna

dahildir.

NONEXPENDABLE SUPPLIES SARF EDİLMEYEN İKMAL MADDELERİ: Bak.

"nonexpendable supplies and material".

NONEXPENDABLE SUPPLIES AND MATERIAL (DOD, IADB): SARF

EDİLMEYEN İKMAL MADDELERİ VE MALZEME (AMERİKAN

SAVUNMA BAKANLIĞI, AMERİKAN SAVUNMA KURULU): Silahlar,

makinalar ve teçhizat gibi kullanılmakla tüketilmeyen ve orijinal

mahiyetlerini, kullanma süresince muhafaza eden ikmal

maddeleri ve malzeme.

NONEXPENDABLE SUPPLIES AND MATERIAL (NATO) SARF EDİLMEYEN

İKMAL MADDELERİ VE MALZEME (NATO): Silahlar gibi


kullanılmakla tüketilmeyen, orijinal mahiyetlerini kullanma

süresince muhafaza eden ve normal olarak müteakiben

hesabının tutulması gereken maddeler.

NONFIXED MEDICAL TREATMENT FACILITY SEYYAR SIHHİ TEDAVİ TESİSİ: Su

üzeri sıhhi tedavi tesislerini de içeren, bir yerden başka bir yere

intikal ettirilecek şekilde kurulmuş sıhhi tedavi tesisi. Su

üzerindeki sıhhi tedavi tesisleri bu meydandadır. Bak. "medical

treatment facility".

NONGAS WARFARE GAZSIZ HARP: Harp gazları kullanılmadan yapılan harp.

Bak. "cemical warfare" ve "gas warfare".

NONHYGROSCOPIC POWDER HİGROSKOPİK OLMAYAN BARUT: Havanın

rutubetini almaya mütemayil olmayan ve mermilerde sevk

barutu olarak kullanılan dumansız barut. Buna (NH powder) da

denir.

NONJUDICIAL PUNISHMENT DİSİPLİN CEZASI: Bir komutanın, askeri

mahkemede yargılamayı icap ettirmeyen bir suçtan dolayı, bir

askeri şahsa verdiği hafif ceza veya uyguladığı ıslah tedbirleri.


NONLANGUAGE TEST OKUMA YAZMA BİLMEYENLER TESTİ: İngilizce'yi az

okuyan veya hiç okuyamayan kimseler veya genel sınıflandırma

testinde en düşük dereceyi almış olanlara, grup halinde tatbik

olunan zeka testi. Bu test, erlere uygulanır veya bunun bir kısmı

erler tarafından yapılır.

NONLETHAL AGENT ÖLDÜRÜCÜ OLMAYAN KİMYEVİ HARP MADDESİ:

Öldürecek kadar kuvvetli olmayan veya ölüme ya da ciddi bir

zedelenmeye yol açmayan; yoğun halde iken belirli tahriş veya

hissedilebilir bir tesir yapan kimya harp maddesi. Buna (nontoxic

agent) da denir.

NONLINEAR APPROACH DOĞRUSAL OLMAYAN YAKLAŞIM: Yaklaşma ve iniş

sistemlerinde, nominal uçuş yolunun düz bir doğru olmadığı

nihai yaklaşım.

NONMERCANTILE CONVOY TİCARİ OLMAYAN KONVOY: Bak. "military

convoy".

NONMILITARY EDUCATION ASKERİ OLMAYAN ÖĞRETİM: Sivil öğretim

müesseselerinde öğretilenlerin aynı olmak üzere gösterilen

akademik ve mesleki öğretim. Bak. "military education".


NONMILITARY PROPERTY GEÇİCİ ORDU MALI: Aslında ordunun öz malı

olmayıp geçici bir süre için, emrinde kullanılan mal. Mesela;

kullanılan bir gemi gibi.

NONORGANIC VEHICLE KADRO DIŞI ARAÇ: Kullanılan birliğe; teşkilat ve

malzeme kadrosuna göre verilmemiş olan araç.

NONOVERHEAD TARGET ÜSTTEN GEÇMEYEN HEDEF: Bir nişancının üzerinde

veya hemen civarından geçmeyen hava hedefi.

NONPAY STATUS MAAŞTAN MAHRUM OLMA, ÜCRETTEN MAHRUM OLMA:

Görev dışı durumunda bulunduğu, yani kendi hatası yüzünden

görevi başında bulunmadığı zaman, maaşa hak kazanmamış olan

bir subay veya erin durumu. İzinsiz gaybubet veya şahsın kendi

hatası yüzünden almış olduğu hastalık sebebiyle vazife dışında

geçen zaman, bir askeri maaştan mahrum duruma düşüren

hallerdir.

NONPERISHABLE SUPPLIES BOZULMAYAN İKMAL MADDELERİ: Bak.

"nonperishable items" ve "perishable supplies"

NONPERMANENT PARTY DAİMİ KADRO DIŞI PERSONEL: Bir askeri tesiste

bulunmakla beraber, bu tesisin kuruluşuna verilmemiş, birlik

veya birliklere atanmamış olan ve bu birliklerin teşkilat


kadrolarında bir yer işgal etmeyen personel. Bak. "permanent

party".

NONPERSISTANT AGENT UÇUCU KİMYA HARBİ MADDESİ: Genel olarak tesirini

10 dakika içinde kaybeden kimya harbi maddesi.

NONPERSISTANT GAS UÇUCU GAZ: Genel olarak tesirini 10 dakika içinde

kaybeden harp gazı.

NONPRIOR SERVICE PERSONNEL EVVELCE HİZMET GÖRMEMİŞ PERSONEL:

Daha önceden herhangi bir askerlik görevi yapmaksızın, ABD

silahlı kuvvetlerinde bir görev alan veya ABD silahlı kuvvetlerine

doğrudan gönüllü olarak giren bireyler.

NONPROCUREMENT FUNDS TEDARİK DIŞI MASRAF FONLARI, TEDARİKTEN

GAYRİ MASRAFLARA MAHSUS FONLAR: İşletme ve idari ikmal

maddeleri ile malzeme tedarikini içine almayan masraflar

karşılığı mevcut fonlar. Onarım nevinden normal bakım

masrafları buna dahil; fakat, yedek parçalarla değiştirme

parçaları hariçtir.

NONPROGRAM AIRCRAFT PROGRAM DIŞI HAVA ARACI: Faal ve yedek

durumda olanlar dışında, X modelleri dahil, hava araçları

envanter toplamındaki bütün hava araçları; ne faal ne de yedek


kategoride bulunmalarına artık lüzum olmayan hava araçları

envanter toplamından kayıt silme işlemleri yapılmakta olan hava

araçları. Bak. "aircraft".

NONRECORD MATERIAL KAYIT DIŞI EVRAK: ABD Milli Arşiv Dairesinin ve

kongrenin iznine lüzum olmadan tasfiye edilebilecek kağıt ve

dokümanlar.

NONRECURRING DEMAND BİR DEFALIK TALEP, TEKRARLANMAYACAK

TALEP: Sadece bir defa oluşacağı bilinen bir malzeme

gereksinimini karşılamak üzere yetkili bir tüketici tarafından

yapılan bir talep. Bu malzeme; başlangıç stok tahsislerini temin

etmek, planlanmış program gereksinimlerini karşılamak veya bir

defalık proje veya bakım gereksinimlerini yerine getirmek için

gereklidir. Bir defalık talepler normal olarak, gereksinim

hesaplanmasının talebe dayalı unsurlarının gelişmesindeki

destekleyici ikmal sistemi tarafından göz önüne alınmayacaktır.

NONREGISTERED CRYPTOMATERIAL KAYIT DIŞI KRİPTO MALZEMESİ: Özel

malzeme için ek kontrol tedbirleri emredilmedikçe, kayıt ve

dağıtım bürosuna, yalnız ilk alındığı ve nihai işlem yapıldığı

zaman hesabı verilen kripto malzemesi.


NONREGISTERED PUBLICATION KAYIT NUMARASIZ YAYIN: Kayıt numarası

olmayan ve hesabının tutulması gerekmeyen yayın.

NONREPAIRABLE PROPERTY ONARILMAYAN ORDU MALI: Islah veya onarımı

hükümetin yararına olmayan, hizmete elverişsiz ordu malı. Buna

"scrap and waste" de denir.

NONRESTORABLE PRISONER ISLAH EDİLMEYEN MAHPUS: Ordu içinde, tekrar

şerefli hizmet durumuna avdeti uygun görülmeyen genel

mahpus.

NONSTANDARD STANDART OLMAYAN: Tayin ve tespit edilmiş olan şartname,

şart ve usullerden farklı. Mesela; atış çizelgelerinde

gösterilenlerden farklı hava şartları; standart olmayan şartlardır.

NONSTANDARD COMMERCIAL PROPERTY STANDART OLMAYAN TİCARİ MAL:

Sivil ve ticari sahalarda kullanılan; fakat, bir teknik hizmet

başkanlığının teknik kurulu tarafından standart hale getirilmek

üzere, hiç bir zaman işleme tabi tutulmamış olan mal.

NONSTANDARD ITEM STANDART OLMAYAN MADDE: Tedarik için müsaade

edilmeyen şekildeki standardizasyon işlemi tarafından belirlenen

bir ikmal maddesi.


NONSTANDARD MILITARY PROPERTY STANDART OLMAYAN ORDU MALI: Yapılış

ve kullanış bakımından askeri hizmet için ayrılmış bulunan; fakat,

bir teknik hizmet başkanlığının teknik kurulu tarafından, standart

hale getirilmesi için, hiç bir zaman işleme tabi tutulmamış olan

mal.

NONSTANDARD SUPPLIES STANDART OLMAYAN İKMAL MADDELERİ: İkmal

katalogunda bulunan fakat, normal olarak depo sisteminde

depolanmayan bir madde.

NONSTOCKED ITEM STOK DIŞI MADDE: Bir teknik sınıfın ikmal

sorumluluğunda bulunan fakat, normal olarak, depo sisteminde

depolanmayan bir madde.

NONSTORAGE SPACE DEPOLAMA YAPILMAYAN SAHA: Gayri safi depolama

sahası içinde bulunan ve yapı kayıtları veya depolama maksadı

dışında tahsis sebebiyle, depolama için kullanılmayan saha. Bu

saha depolama maksatları için kullanılmadığı zaman, transit

ambarı depolama sahasını da içine alır. Bak. "storage space".

NONSUBMARINE CONTACT CHART DENİZ DİBİ TEMAS HARİTASI: 1: 100.000

den 1: 1.000.000'a kadar ölçekli, batimetriyi (bathymetry), dip

özelliklerini, enkaz gemi bilgilerini ve sahil ve kıyı suları için deniz


dibi temas bilgilerini gösteren bir harita. Denizaltı ve

denizaltılara karşı savaş harekatlarında kullanılmak üzere

tasarlanmıştır. Aynı zamanda "non-sub contact chart " diye

anılmaktadır.

NONSYSTEMATIC ERROR SİSTEMATİK OLMAYAN HATA, ARIZİ HATA: Bak.

"accidental error".

NONTACTICAL MISSILE TAKTİK DIŞI FÜZE: Eğitim, teknik inceleme veya

programla ilgili tadilat gibi, taktik dışı kullanma maksatları için

imal ve tahsis edilmiş bir ikmal füzesi. Bu füze tesirsiz (sevk

barutsuz ve infilak maddesiz olabilir) .

NONTEXTUAL METİN DIŞI: Haber metninin herhangi bir kısmını teşkil etmeyen.

Mesela; adres ve kontrol grupları gibi.

NONTOXIC AGENT ZEHİRSİZ KİMYA HARBİ MADDESİ: Bak. "nonlethal agent".

NONTRANSPORTABLE CASUALTIES NAKLEDİLMEZ HASTA VE YARALILAR: Bak.

"nontransportable patient".

NONTRANSPORTABLE PATIENT NAKLEDİLMEZ HASTA: Gerekli tıbbi tedavi tatbik

olunmadan daha geriye tahliyesi, hayatını veya bir uzvun ciddi

suretle tehlikeye sokacak derecede fiziki durumu kötü hasta

veya yaralı.
NONTRANSPOSABILITY YER DEĞİŞTİRMEZLİK: Bazı kriptografik kodlarda

bulunan ve kod gruplarının, iki harfin yer değiştirmesiyle, o kod

içinde diğer bir hakiki kod grubu meydana getirmeyecek şekilde.

hazırlanmasından ibaret olan özellik.

NONVITAL CARGO HAYATİ OLMAYAN YÜK: Barış zamanı yüklenmiş, fakat,

gönderilecek memleket tarafından hemen ihtiyaç duyulmayan

değerlice yük. Bak. "carges and or commodities".

NOON ÖĞLE VAKTİ: Güneşin belirli bir meridyeni geçtiği, yani güneşin

mahalli saat açısı sıfır olduğu zaman. İlgili güneşe göre

adlandırılır.

NORMAL ALPHABET NORMAL ALFABE: A'dan başlayıp Z'de biten direkt

standart alfabe.

NORMAL BARRAGE NORMAL BARAJ ATEŞİ: Emrinde topçu destek birliği

bulunan bir komutanlığın, düşman taarruzu halinde mevziin

korunması için, destek topçu tarafından yapılan sabit baraj ateşi.

Bir batarya başka bir faaliyeti olmadığı zaman normal baraj ateşi

açacak şekilde bulundurulur ve desteklenen birlikten verilen

işaret üzerine bu ateşi açar.


NORMAL BED CAPACITY NORMAL YATAK KAPASİTESİ: Hasta yatakları için

ayrılan koğuş ve odalarda, kurulabilecek yatak miktarı olarak

ölçülen ve yatak ortasından yatak ortasına aralık 8 fit (yatak

başına ortalama 100 fit kare) olarak kabul edilen hasta yatakları

sahası.

NORMAL CHARGE NORMAL BARUT HAKKI: Normal şartlar altında, bir topun

ateşlenmesinde kullanılan standart hakkı. Normal barut hakkı;

özel şartlar altında kullanılan azaltılmış barut hakkından

(reduced charge) veya tam barut hakkından (supercharge)

farklıdır.

NORMAL CROSSING EMNİYETLİ GEÇİŞ: Köprülerden geçişte vasıta sınıf

numarası köprü sınıf numarasına eşit veya bundan daha küçük

olması halinde yapılan geçiş. Aksi halde geçiş kontrolü, ihtiyatlı

veya tehlikeli olarak adlandırılır.

NORMAL FREQUENCY NORMAL TEKERRÜR: Kriptografide; bir metin veya

birim harfinin, açık metin meydana getiren diğer metin birim

veya harflerine oranla büyük bir metinde, yapılan istatistikle elde

edilen standart tekerrür.


NORMAL IMPACT NORMAL VURUŞ, DİKİNE VURUŞ: Bir merminin kendi uçuş

yoluna dikey bir düzeye çarpması.

NORMAL IMPACT EFFECT NORMAL VURUŞ ETKİSİ: Bak. "cardinal point

effect".

NORMAL INTELLIGENCE REPORTS NORMAL İSTİHBARAT RAPORLARI: Ayrı

ayrı istihbarat maddelerinin hemen yayınlanmasında klasik

olarak kullanılır, istihbarat yayınlanmasında geçerli bir rapor

sınıfı. Bak. "intelligence reporting", "specialist intelligence

reports".

NORMAL INTERVAL NORMAL ARALIK: Yan yana duran askerler arasındaki

boşluk. Bu aralık; sol kolun omuz hizasına kadar kaldırılması ve

parmak uçlarının, aynı sırada bulunan diğer elin omzuna

değdirilmesi suretiyle alınır. Bak. "close interval".

NORMAL LANDING NORMAL İNİŞ: Bir uçak uçuş hızını kaybettiği anda, iniş

takımının ve (varsa) kuyruk tekerleğinin pist sathına temas

ettirmesi ile yapılan iniş.

NORMAL LIGHTING (GROUND VEHICLES) NORMAL AYDINLATMA (KARA

TAŞITLARI): Askeri nedenlerle kısıtlama olmaksızın belirli bir

ülkenin kanunu tarafından öngörülen veya müsaade edilen


şekilde taşıtların aydınlatılması. Bak. "reduced lighting (ground

vehicles) ".

NORMAL OPERATIONS NORMAL FAALİYETLER: Birleştirilmiş bir muharip

komutanının kendisine belirli bir coğrafi bölge veya görev bölgesi

tahsis edildiği zaman girişeceği kapsamlı işleri ifade eden genel

ve müşterek bir terim. Birleştirilmiş komutanlık planının belirli

komutanlıklara ait bazı maddelerinde başka şekilde

nitelendirilmediği takdirde, birleştirilmiş bir kuvvet komutanının

"normal faaliyetleri" şu hususları içine alır; olağanüstü durumlar;

mevzii harp ve genel harp harekatının planlanması, sevk ve

idaresi; askeri yardımın planlanması ve idaresi, müşterek kurmay

başkanları 2, 3 ve 4 nolu yayınlarda emredilen ilişkilerin idamesi,

direktifi yürütülmesi ve yetkinin koordine edilmesi.

NORMAL PROBABILITY CURVE NORMAL SAPMA İHTİMALİ GRAFİĞİ:

NORMAL SITTING POSITION NORMAL ATIŞ VAZİYETİ: Namlu ağzı ortalama 21

inç (33.5 cm) yukarıda olan bir makinalı tüfek nişancısının

oturarak atış vaziyeti.


NORMAL ZONE OF FIRE ESAS ATEŞ BÖLGESİ: Ateş bölgesi içinde, bir topçu

birliğinin normal olarak, sorumlu bulunduğu ve ateşlerinin

normal olarak tevcih edildiği bölge. Bak. "zone of fire".

NORMALIZE BİRİMLEMEK:

NORMATIVE FORECASTING UYGULAMADAN GELEN, UYGULAMALI

KESTİRİM:

NORTH ATLANTIC TREATY ORGANIZATION KUZEY ATLANTİK PAKTI TEŞKİLATI:

NORTHERLY TURNING ERROR KUZEY DÖNÜŞ HATASI: Kuzey veya güney rota

üzerindeki bir uçak bu rotadan sapmak için yatış yaptığı zaman

maksimum durumunda olan arz manyetik alanı düşey kısmının

sebep olduğu hata.

NORTHERN OPERATIONS KUZEY HAREKATI: Kuzey harekatı; hem arktik

hem yarı arktik bölgeleri içine alır. Soğuk iklim harekatı (cold

weather operations), yarı arktik bölgede harekat (operations in

the subarctic), arktik harekat (arctic operations), uzak kuzey

harekatı (operations in the far north), soğuk bölge harekatı (cold

region operatuions), kuzey yarım kürede harekat (operations in

northern latitudes), kuzey harekatı (northern operations) hep eş


anlamlı terimler olup, tarif bakımından kuzey harekatı (northern

operations) terimi halinde birleşmiştir.

NORTHING YUKARI DEĞER: Bir haritada grid değerlerinden kuzeye doğru

aşağıdan yukarıya ölçülen değer.

NOSE BAŞ, UÇ, BURUN: Bir mermi, bomba, uçak, panel, köprü

vesairenin önü, ucu veya ileri tarafı.

NOSE FUZE BAŞ TAPA: Bir bomba veya merminin ön tarafına yerleştirilmiş

olan tapa. Bir baş tapa, dip tapadan biraz daha çabuk patlar.

NOSE GUN BURUN SİLAHI: Bir uçağın burnuna yerleştirilmiş olan silah.

NOSE HEAVY BAŞI AĞIR UÇAK: Burnu aşağıya doğru dalan bir uçak için

kullanılan terim.

NOSE IRRITANT AKSIRTICI GAZ: Bak. " sternutator".

NOSE SPRAY PARALANMA BAŞ PARÇALARI: Patlayan bir mermide, uçuş

hattının ilerisine doğru saçılan parçalar. Bak. " base spray" ve

"side spray".

NOSE-CONE BURUN KONİSİ: Hava partikülleriyle sürtünmenin tevlit edeceği

yüksek ısıya dayanacak şekilde imal edilip hava uzay aracının

burnuna geçirilen veya burnunu teşkil eden kalkan.


NOSE-CONE BUILDING DÖNÜŞ ARACI MUAYENE VE BAKIM BİNASI: Füze

destek üssünde, ayrı olarak teslim edilen bir füze atmosfere

dönüş aracının, teslim alınıp bakımının yapıldığı bir bina. Bu

binaya verilen resmi isim (shop, small arms, surveillance and

inspection) karşılığı olan "Sand I" binasıdır ve atmosfere dönüş

aracı "re-entry vehicle" bakım grubu tarafından kullanılmaktadır.

NOSING EFFECT LASE TESİRİ: Demiryolu köprülerde; lokomotifin açıklığın

herhangi bir noktasında, rayın üstünde yatay olarak her iki

istikamette etkisini gösteren 9000 kg. lık bir kuvvet olarak kabul

edilen tesiri.

NOT OPERATIONALLY READY, MAINTENANCE HAREKATA HAZIR OLMAMA

DURUMU, BAKIM: Bir harekat birliğinin malik olduğu bir sistem

veya teçhizata ait bir maddenin bakım çalışmasının teşkilat

ve/veya orta düzey bakımının getirilmesinin zorunlu olması

nedeniyle harekata hazır olmadığını gösteren bir durum aynı

zamanda NORM olarak anılmaktadır.

NOT OPERATIONALLY READY, SUPPLY HAREKAT HAZIR OLMAMA

DURUMU, İKMAL: Bir harekat birliğinin malik olduğu bir sistem

veya teçhizata ait bir maddenin; gerekli ikmal maddelerin

çalışma mahallinde mevcut kılınıncaya kadar ne harekata hazır


olabileceğini ne de onu harekata hazır getirecek bakım

çalışmasının yapılabileceğini gösteren bir durum. Aynı zamanda

NORS olarak anılmaktadır.

NOTAM Bak. " notice to airmen".

NOTCH SIGHT ÇENTİKLİ ARPACIK: Bak. " open sight".

NOTICE OF AVAILABILITY MEVCUT MADDELERİ BİLDİRME RAPORU: Mevcut

raporu.

NOTICE OF CREDIT DUE AÇILACAK KREDİ İHBARNAMESİ: Açılacak kredi bildirisi.

NOTICE OF NONAVAILABILITY (NONA) İSTEK YAPILMAYACAK MADDELER

BİLDİRİSİ: Memleket içinde bulunmadıkları için ikmalleri

yapılamayacak; demode veya kadro dışı bırakıldıkları için,

normal olarak, tedarik edilemeyecek ve yerlerine ikame madde

temin olunamayacak veya başka bir makamın sorumluluğuna

geçmiş, her istek grubuna ait maddeleri gösterir bir bildiri.

NOTICE TO AIRMEN HAVACILARA DUYURU, İLAN: Herhangi bir havacılık

tesisinin hizmetinin usullerinin veya tehlikesinin, uçuş

harekatıyla ilgili personel için hayati önemi bulunan vakitli

bilginin oluşturulması, onların durumu veya değişikliği ile bilgiyi


ihtiva eden bir duyuru, tebliğidir. Aynı zamanda NOTAM olarak

anılmaktadır.

NOVA NOVA: Parlaklığında ani ve çok yüksek artış görülen yıldız.

Samanyolunda her yıl buna benzer yirmi beş yıldız

görülmektedir.. Enerjisinin büyük kısmının uzayda serbest

bırakarak infilak eden bir yıldıza (supernova) denir.

NOZZLE GAZ SIKIŞTIRMA BOĞAZI, NOZÜL: Sıvı bir maddeyi jet akıntısına

yöneltme imkanı veren bir kanal. Akıntının hızı ve şekli nozül

modelinin kontrol durumuna bağlıdır; mesela, bir roket çekiç

hücresi egzoz kanalı gazların akışını yüksek süratte artırmaktadır.

NOZZLE BLOCKNOZÜL BLOĞU, NOZÜL BOĞAZI: Bir rüzgar tünelinde hava

akımının yön ve hızını düzenleyen dar kısım, boğaz kısmı.

NP TREATMENT FACILITY NÖROPSİKİYATRİK TEDAVİ MERKEZİ: ABD. de;

normal olarak, bir ordu hizmet bölgesinin ileri kısmında kurulan

bir sahra ordusu sıhhi tedavi tesisi, bu tesis; tümen, kolordu,

ordu birliklerinden ve diğer teşkil ve müesseselerden sevk edilen

NÖROPSİKİYATRİK hastalarını tedavi eden esas merkezidir. Çok

defa, bütün NÖROPSİKİYATRİK hastaları, ordu bölgelerinden

tahliye edilmeden önce, bu merkezlerden birinden geçerler.


NTH COUNTRY SONUNCU MEMLEKET: Nükleer güce sahip devletler grubuna

eklenenleri ifade eden bir terim. Benzerleri arasında nükleer

güce sahip olması en yakın olan memleket.

NUCINT Bak. "nuclear intelligence".

NUCLEAR ACCIDENT NÜKLEER KAZA: Nükleer silahların veya ana

parçalarının kaybı, tahribi veya ciddi surette hasara uğratması ile

ilgili ve can ve mal için fiili veya muhtemel bir tehlike yaratacak

planlanmamış bir olay. Bak. "nuclear weapon (s) accident".

NUCLEAR AIRBURST HAVADA NÜKLEER İNFİLAK: Bir nükleer silahın havada,

ateş topu azami yarı çapından daha büyük yükseklikte infilakı.

Bak. "type of burst", "airburst", "surface burst" "nuclear

underground burst", "nuclear underwater burst". NUCLEAR,

BIOLOGICAL, CHEMICAL AREA OF OBSERVATION: NÜKLEER,

BİYOLOJİK, KİMYASAL GÖZETLEME BÖLGESİ: Bir ordu, ordular

grubu veya bir müttefik kuvvet sorumluluk bölgesiyle

kıyaslanabilecek muhtelif nükleer, biyolojik ve kimyasal

gözetleme bölgelerini ihtiva eden bir coğrafik bölge.

NUCLEAR BONUS EFFECTS NÜKLEER YAN ETKİ: Nükleer patlamadaki

belirsizliklerin askeri öneme haiz bir sonucun onlara dayanmasını


engellemiş nedeniyle hedeflemede doğru olarak hesaplanmayan

dost nükleer silahlardan gelen etkilerin oluşturduğu arzulanabilir

hasar ve zayiatlar.

NUCLEAR BURST NÜKLEER İNFİLAK: Bak. "types of burst".

NUCLEAR BURST REPORT NÜKLEER PARALANMA RAPORU: Nükleer

infilaklara etkileri hakkındaki bilgilerin gönderilmesi için

faydalanılan standart bir rapor formu.

NUCLEAR CLOUD NÜKLEER BULUT: Bir nükleer silah infilakının meydana

getirdiği ateş topu ile birlikte havaya yükselen, nükleer

bombanın bizzat kendisine ve çevresine ait sıcak gazlar, duman,

toz ve diğer zerre halindeki maddelerin tümünü ifade eden geniş

terim.

NUCLEAR COLLATERAL DAMAGE NÜKLEER TALİ HASAR: Dost nükleer

silahlardan kaynaklanan etkileri ile yaratılan arzulanmayan hasar

ve zayiatlar.

NUCLEAR COLUMN NÜKLEER KOL: Su altında patlayan nükleer bir silahtan,

patlamada oluşan sıcak, yüksek basınçlı gazların atmosfere

verilmesi vasıtasıyla ortaya çıkan su ve serpinti boşluğu. Biraz


farklı bir toz kolu bir yer altı patlamasında oluşmaktadır. Bak.

"camouflet", "crater".

NUCLEAR COORDINATION NÜKLEER KOORDİNASYON: Destek ihtiyaçlarını

yerine getirmek amacıyla veya silahların etkisinin başka bir

toprağa uzatılması nedeniyle komutanlar arasındaki irtibatın

içerildiği, nükleer darbe planlamasında muhtevi bulunan bütün

faaliyetleri içine alan geniş anlamlı bir terim.

NUCLEAR DAMAGE (LAND WARFARE) NÜKLEER HASAR (KARA HARBİ):

NUCLEAR DAMAGE ASSESSMENT NÜKLEER HASAR DEĞERLENDİRMESİ:

Nükleer taarruzun halk, kuvvetler ve kaynakları üzerindeki hasar

derecesinin tespit edilmesi. Bu iş, taarruzun devamı esnasında

ve taarruzdan sonra yapılmaktadır. Nükleer hasarın harekat

bakımından önemi bu değerlendirmede göz önüne alınmaktadır.

NUCLEAR DEFENSE NÜKLEER SAVUNMA: Nükleer silahlar veya radyolojik

harp maddeleri ile yapılacak bir taarruzun tesirlerine karşı

savunma tedbirleri alınması ve bu tedbirlerin uygulanması ile

usuller, planlar ve işlemler. Nükleer savunma; hem bu usul, plan

ve işlemler üzerinde eğitimi, hem bunların uygulanmasını içine

alır. Bak. "radiological defense", " NBC defense".


NUCLEAR DELIVERY MEANS NÜKLEER ATIŞ VASITALARI: NUCLEAR

DETONATION DETECTION AND REPORTING SYSTEM: NÜKLEER

İNFİLAKI TESPİT VE HABER VERME SİSTEMİ: Kritik dost hedef

bölgelerinin devamlı gözetlemesini temin etmek, nükleer

infilakların yerini, paralanma yüksekliğini, kudretini ve yer sıfırını

göstermek üzere kurulmuş bir sistem. Bak. "bomb alarm

system".

NUCLEAR DUD PATLAMAYAN NÜKLEER BOMBA: Bir nükleer silahın, fırlatıldığı

veya bir hedef üzerine yöneltildiğinde nükleer enerjiyi

oluşturmak üzere tasarlanan kısmının herhangi bir patlamayı

sağlayamadığı zaman aldığı isim.

NUCLEAR ENERGY NÜKLEER ENERJİ: Bir nükleer fizyon veya nükleer değişim

esnasında ortaya çıkan bütün enerji tipleri.

NUCLEAR EQUIPOISE NÜKLEER DENGE: Bu kelime kullanılmayacaktır. Bak.

"nuclear stalemate".

NUCLEAR EXOATMOSPHERIC BURST ATMOSFER DIŞI PATLAMA: Duyarlı

atmosferin üzerinde (120 km. nin üzeri) atmosferik etkileşimin

asgari düzeyde bulunduğu yerde bir nükleer silahın patlaması.

Bak. "types of burst".


NUCLEAR FUEL NÜKLEER YAKIT: Kontrollü bir nükleer reaksiyonla elde edilen

ve bir motorda kullanılabilecek bir çeşit enerji meydana getiren

bir yakıt.

NUCLEAR INCIDENT (DOD, IADB) NÜKLEER OLAY (AMERİKA SAVUNMA

BAKANLIĞI, AMERİKAN SAVUNMA KURULU): Bir nükleer silah.

tesis veya ana parçayı ilgilendiren ve aşağıdaki durumlardan ileri

gelen, fakat bir nükleer kaza teşkil etmeyen beklenmedik olay; a.

İnfilak veya radyoaktif kirlenme ihtimalinde bir artış, b.

Teçhizatın montajı, denenmesi, yüklenmesi veya taşınması

sırasında yapılan bir yanlışlık veya teçhizat ve malzemede kurma

ve ateşleme dizisindeki parçaların tamamının veya bir kısmının

kendiliklerinden faaliyete geçmelerine veya önemli bir kudret

değişikliğine ya da merminin infilak etmemesi (kör gitmesi)

ihtimaline yol açacak arızalı bir çalışma. c. Silah, tesis veya ana

parçaların hasarına sebep olan elverişsiz çevre veya şartlar,

önlenmesi insan kudreti üstünde bir afet.

NUCLEAR INCIDENT (NATO) NÜKLEER OLAY (NATO): Bir nükleer silah tesis

veya ana parçayı ilgilendiren, fakat bir nükleer kaza teşkil

etmeyen beklenmedik bir olay.


NUCLEAR INTELLIGENCE NÜKLEER İSTİHBARAT: Radyoaktif kaynaklardan ortaya

çıkan radyasyon ve diğer etkilerin toplanması ve analiz edilmesi

ile elde edilen istihbarat bilgisi. Aynı zamanda NUCINT olarak

anılmaktadır.

NUCLEAR LOGISTIC MOVEMENT NÜKLEER LOJİSTİK İNTİKAL: Nükleer

silahların, ikmal veya bakım faaliyetleri ile ilgili olarak taşınması.

Bazı özel durumlarda, bu gibi intikaller için savaş uçaklarından

faydalanılabilir.

NUCLEAR NATIONS NÜKLEER MİLLETLER: Askeri nükleer kuvvetler ve sivil

nükleer kuvvetler. Bak. "nuclear power".

NUCLEAR ORDNANCE ITEMS NÜKLEER ORDUDONATIM MADDELERİ: Model

bakımından nükleer silah programlarına ait komple malzeme,

teçhizat, ana parça ve parçalar.

NUCLEAR PARITY NÜKLEER EŞİTLİK: Düşman kuvvetlerin nükleer taarruz ve

savunma sistemlerine, topyekün muharebe hazırlıkları

bakımından takriben eşit derecede sahip oldukları belirli andaki

bir durum.

NUCLEAR POWER NÜKLEER GÜÇ: Uygun bir değiştiricisi olmadan bu terim

kullanılmayacaktır. Bak. "civil nuclear power", "major nuclear


power", "military nuclear power". Ayrıca bakınız: "nuclear

nations".

NUCLEAR PROPULSION NÜKLEER TAHRİK: Atom enerjisi ile tahrik. Nükleer

tahrik, ısı meydana getirmek için nükleer enerjiden faydalanır,

sonra, bu ısı mekanik enerjiye çevrilir. Nükleer tahrik, teorik

olarak, bir nükleer partiküller akımından faydalanır. Bak. "ion

engine".

NUCLEAR RADIATION NÜKLEER RADYASYON: Muhtelif nükleer işlemlerdeki

atom çekirdeklerinden dışarıya verilen parçacıklar ve

elektromanyetik radyasyon. Silahlar bakımından önemli nükleer

radyasyonlar alfa ve beta parçacıkları, gama ışınları ve

nötronlardır. Bütün nükleer radyasyonlar iyonlaşma

radyasyonlarıdır ancak bu ifadenin tersi doğru değildir. Örneğin

iyonlaşma radyasyonları içinde geçen X ışınları, atom

çekirdeğinden ortaya çıkmadığı için nükleer radyasyon değildir.

NUCLEAR REACTOR NÜKLEER REAKTÖR: Gerek bilfiil tatbikat, gerek

ulaştırma ve geliştirme için ısı veya radyasyon meydana getirmek

üzere, özel nükleer malzemenin kendiliğinden faaliyet gösteren

zincirleme bir reaksiyon (nükleer parçalanma) halinde

kullanıldığı bir tesis.


NUCLEAR ROCKET NÜKLEER ROKET: Egzoz akımı için gerekli enerjinin nükleer

parçalanma veya füzyonla elde edildiği bir roket.

NUCLEAR ROUND NÜKLEER ATIM: Bir nükleer silah (HARP başlığı kısmı) ile

silahı hedefe atmak için lüzumlu füze veya sevk hakkından

ibarettir. Bak. " complete round".

NUCLEAR SAFETY LINE NÜKLEER EMNİYET HATTI: Mümkünse, belirli

topoğrafik arızaları takip edecek şekilde seçilen ve dost kıtalar

için koruyucu tedbir seviyelerini, hasar ve tehlike derecelerini

tespit etmek; dost silah tesirlerinin uzatılmasına müsaade edilen

sınırları belirtmek için faydalanılan bir hat.

NUCLEAR SECURITY INSPECTION NÜKLEER EMNİYET DENETLEMESİ:

NUCLEAR STALEMATE NÜKLEER PATA, NÜKLEER DENGE: Düşman nükleer

kuvvetlerindeki bilinen gücün, bu kuvvetlerin kullanılması

konusunda karşılıklı caydırıcılık oluşmasına neden olacak bir

durum yaratacağı kabul edilen bir kavram.

NUCLEAR STRIKE PLAN NÜKLEER DARBE PLANI:

NUCLEAR STRIKE WARNING NÜKLEER DARBE İKAZI: Yapılması yakın dost

veya şüphelenilen düşman nükleer darbeleri ile ilgili bir ikaz.


NUCLEAR SUBSURFACE BURST SATIH ALTINDA NÜKLEER PARALANMA: Bir

nükleer silahın, infilak merkezi arz sathı (toprak veya su) altında

bulunan infilak.

NUCLEAR SUPPORT NÜKLEER DESTEK: Dost hava, kara ve deniz

harekatlarının desteklenmesinde düşman kuvvetlerine karşı

nükleer silahlarını kullanılması. Ayrıca bakınız: "'immediate

nuclear support", "preplanned support".

NUCLEAR SURFACE BURST SATIHTA NÜKLEER İNFİLAK: Bir nükleer silahın

yer veya su sathında yada satıh üstünde, ateş topu azami yarı

çapından daha az bir yükseklikte infilakı. Ayrıca bak. "types of

burst", " nuclear airburst" "nuclear underground burst",

"nuclear underwater burst".

NUCLEAR TRANSMUTATION NÜKLEER DEĞİŞTİRİLME: Belirli bir çekirdeği

oluşturanları yapay olarak (nükleer reaksiyon) değiştirmek

suretiyle farklı bir çekirdek yapılması.

NUCLEAR UNDERGROUND BURST YERALTI NÜKLEER İNFİLAK: Bir nükleer

silahın infilak merkezi yer sathı altında bir noktada bulunacak

şekilde infilakı. Ayrıca bakınız: "type of burst", "nuclear airburst",

"nuclear surface burst", "nuclear underwater burst".


NUCLEAR UNDERWATER BURST SUALTI NÜKLEER İNFİLAK: Bir nükleer

silahın infilak merkezi, su sathı altında bir noktada bulunacak

şekilde infilakı. Ayrıca bakınız: "type of burst", "nuclear airburst",

"nuclear surface burst", "nuclear underground burst".

NUCLEAR VULNERABILITY ASSESSMENT NÜKLEER HASSASİYET

DEĞERLENDİRMESİ: Taarruzların halk, kuvvetler ve kaynaklar

üzerindeki muhtemel veya beklenilen etkisini, nazari bir nükleer

taarruzun etkisini tahmin etmek. Bu kıymetlendirme, esas

itibariyle, taarruz öncesi devrede yapılır; mağmafih, taarruz arası

veya sonrası devrelere yayılabilir.

NUCLEAR WARFARE NÜKLEER HARP: Nükleer silahların kullanılmasını içine

alan bir harp. Bak. "postattack period", "transattack period".

NUCLEAR WARHEAD NÜKLEER HARP BAŞLIĞI: Parçalanabilir veya birleşebilir

infilak maddesinden ibaret bir harp başlığı.

NUCLEAR WARNING MESSAGE NÜKLEER İKAZ MESAJI: Bir nükleer silahın

patlatılacağı herhangi bir zamanı eğer söz konusu silahın dost

kuvvetler üzerinde etkisi olacaksa, etkilenecek bütün dost

kuvvetlere yayınlanması zorunlu olan bir uyarı mesajı.


NUCLEAR WEAPON NÜKLEER SİLAH: Önceden belirlenmiş kurma, toplama

ve ateşleme sırasının tamamlanmasına bağlı olarak istenilen

nükleer reaksiyonu ve enerjinin dışa salıverilmesini

gerçekleştirecek kapasiteyi haiz amaçlanan nihai tasarımındaki

tam bir parça (örneğin; içeride patlama tipi, top ile atılan tip,

termonükleer tip) .

NUCLEAR WEAPON (S) ACCIDENT (DOD) NÜKLEER SİLAH KAZASI (AMERİKA

SAVUNMA BAKANLIĞI): Nükleer silahların veya radyolojik

nükleer silah parçalarının neden olduğu, aşağıdakilerden

herhangi biriyle sonuçlanan beklenmedik bir olay: a. Bir savaşın

başlaması için tehlike oluşturabilecek nükleer kapasiteli bir silah

sisteminin, ABD kuvvetleri veya ABD. nin desteklediği müttefik

kuvvetler tarafından kazaen veya müsaadesiz olarak fırlatılması,

ateşlenmesi veya kullanılması, b. Nükleer infilak c. Bir nükleer

silahın veya radyolojik nükleer silah parçasının nükleer olmayan

nedenlerle infilakı veya yanması d. Radyoaktif kirlilik e. Bir

nükleer silaha veya radyolojik nükleer silah parçasına, tehlike

nedeniyle elden çıkarılmasında-denize atılması-dahil olmak

üzere el konulması, bunların çalınması, kaybedilmesi ve tahrip

edilmesi f. Fiili veya ima edilen halk tehlikesi.


NUCLEAR WEAPON (S) ACCIDENT (NATO) NÜKLEER SİLAH KAZASI (NATO):

Nükleer silahların veya onların parçalarının, insan yaşamı veya

mülkiyet için bilfiil veya muhtemel tehlike yaratacak şekilde

kaybedilmesinin veya tahrip olmasının veya ciddi şekilde hasara

uğramasının kapsandığı herhangi bir önceden planlanmamış

durum.

NUCLEAR WEAPON ALLOCATION NÜKLEER SİLAH TAHSİSİ: Bir komutanın,

nükleer harp müsaadesi verildiği zaman, sarf edebileceği nükleer

silah cins ve miktarının bir üst makam tarafından bildirilmesi.

Tahsis; genel olarak, belirli bir harekat süresini ifade eder. Böyle

bir tahsis; mutlak surette silahla fiilen sahip olunması veya

silahın teslim alınmış olması demek değildir. Bak. "allocation" ve

"special ammunition allocation".

NUCLEAR WEAPON DEGRADATION NÜKLEER BAŞLIK BOZUKLUĞU: Bir nükleer

harp başlığının, beklenen nükleer etkisinin azalacak derecede

bozulması.

NUCLEAR WEAPON EMPLOYMENT TIME NÜKLEER SİLAH KULLANMA

ZAMANI: Bir nükleer silahın, atış kararı verildikten sonra atılması

gereken zaman.
NUCLEAR WEAPON EXERCISE NÜKLEER SİLAH TATBİKATI: Ani harekat hazırlığı

ile direkt ilgisi bulunmayan bir harekat. Bir silahın normal depo

yerinden çıkarılmasını, kullanılmaya hazırlanmasını, kullanacak

bir birliğe teslimini, ve-bir hava aracına yüklenip depoya iadesi

dahil-bir eğitim tatbikat arazisindeki hareket ve intikallerini içine

alır. Yukarıdaki çalışmaların hepsini veya bir kısmını kapsamakla

beraber, fırlatma ve uçuş faaliyetlerini içermektedir. Tipik

tatbikat şekilleri; hava aracına yükleme ve indirme tatbikatları,

kara hazırlık ve taktik tatbikatları ile birliğin verilen görevi yerine

getirme imkan ve kabiliyetinin değerlendirmesi amacıyla yapılan

çeşitli denetlemelerdir. Ayrıca bakınız: "immediate operational

readiness", "nuclear weapon maneuver".

NUCLEAR WEAPON MANEUVER (DOD, NATO) NÜKLEER SİLAH MANEVRASI

(AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI, NATO): Ani harekat hazırlığı ile

direkt ilgisi bulunmayan bir faaliyet. Nükleer silah tatbikatında

gösterilen bütün faaliyetler ile birlikte-silahın ateşlenmesinin

haricinde-hava araçları ile uçuşu da içine alır. Tipik manevra

şekilleri, nükleer harekat hazırlık manevraları ile taktik hava


harekatı manevralarıdır. Ayrıca bakınız: "immediate operational

readiness", "nuclear weapon exercise".

NUCLEAR WEAPON MANEUVER (IADB) NÜKLEER SİLAH MANEVRASI

(AMERİKAN SAVUNMA KURULU): Ani hareket hazırlığı ile direkt

ilgisi bulunmayan bir faaliyet. Nükleer silah tatbikatında

gösterilen bütün faaliyetlerle birlikte-silahın atışı hariç-hava

araçları ile uçuşu da içine alır. Tipik manevra şekilleri; nükleer

harekat hazırlık manevraları ile taktik hava harekatı

manevralarıdır. Ayrıca bakınız: "immediate operational

readiness", "nuclear weapon exercise".

NUCLEAR WEAPON STATE NÜKLEER SİLAH MEMLEKETİ, DEVLETİ: Bak.

"military nuclear power".

NUCLEAR WEAPON SUBALLOCATION TALİ NÜKLEER SİLAH TAHSİSİ: Asli birlik

komutanlarının, harekat alanı görevlerinden tahsis edilmiş

kısımlara uygun olarak, ast komutanlara nükleer silah tahsisinde

yaptıkları işlem.

NUCLEAR WEAPON SURETY NÜKLEER SİLAH EMNİYETİ: Nükleer silahların

emniyetine, güvenliğine ve güvenirliğine katkıda bulunan ve hiç

bir nükleer silah kazası, olayı, müsaade edilmemiş patlama veya


hedef üzerinde nükleer başlık bozukluğu olmayacağı hususunda

itimat telkin eden malzeme, personel ve usuller.

NUCLEAR WEAPON SYSTEM NÜKLEER SİLAH SİSTEMİ: Silah, ilgili yardımcı

teçhizat ve taşıma aracına verilen birleşik terim.

NUCLEAR YIELD (NATO) NÜKLEER KUDRET (NATO): Nükleer bir silahın infilakı

ile serbest kalan enerji: Kudret; aynı enerjiyi serbest bırakmak

için gerekli kiloton veya megaton tirinitrotoluen olarak ölçülür.

NUCLEAR YIELDS (DOD, IADB) NÜKLEER KUVVETLER (AMERİKA SAVUNMA

BAKANLIĞI, AMERİKAN SAVUNMA KURULU): Nükleer bir silahın

infilakıyla serbest kalan enerji. Kudret; aynı enerjiyi serbest

bırakmak için gerekli kiloton veya megaton trinitrotoluen olarak

ölçülür. Kudretler şu sınıflara ayrılır. very low - çok düşük: 1

kilotondan az. low - düşük: 1 kiloton ile 10 kiloton arası. medium

- orta: 10 kilotonun üzerinde 50 kilotondan az. high - yüksek: 50

kilotonun üstünde 500 kilotondan az. very high - çok yüksek: 500

kilotonun üzerinde. Ayrıca bakınız: "nominal weapon",

"subkiloton weapon".

NUCLEAR, BIOLOGICAL CHEMICAL COLLECTION CENTER NÜKLEER, BİYOLOJİK,

KİMYASAL TOPLANMA MERKEZİ: Nükleer, biyolojik, kimyasal


gözetleme sahası dahilindeki nükleer infilaklara, biyolojik ve

kimya taarruzlarına ve bunların sebep olduğu kirlenmelere ait

raporları almak, değerlendirmek ve münasip rapor ve uyarılar

hazırlayıp ilgili yerlere yayınlamaktan sorumlu makam. Aynı

görevleri gözetleme sahasının yalnız bir kısmı için yerine getiren

makamlara tali toplama merkezleri (subcollection centers) denir.

NUCLEAR, BIOLOGICAL CHEMICAL CONTROL CENTER NÜKLEER, BİYOLOJİK,

KİMYASAL KONTROL MERKEZİ: Nükleer, biyolojik, kimyasal

gözetleme bölgesi içindeki bütün toplanma merkezlerinin

çalışmalarını koordine etmekten sorumlu makam. Bu kontrol

merkezi, bulunduğu bölgenin toplama merkezi görevini de

üzerine alabilir. NUCLEAR, BIOLOGICAL CHEMICAL ZONE OF

OBSERVATION: NÜKLEER, BİYOLOJİK, KİMYASAL GÖZETLEME

SAHASI: Düşman ve mahiyetleri tespit edilmiş nükleer infilaklar,

biyolojik veya kimyasal taarruzlar ve bunların sebep olduğu

kirlenmeler hakkındaki bilgilerin toplanması ve bildirilmesi

sorumluluğunu sınırlayan coğrafi bölge. Üst üste gelebilen

nükleer, biyolojik, kimyasal gözetleme sahalarının sınırları ilgili

kuvvetlerin teşkilatları tarafından belirlenecektir.


NUCLEAR-HEATER PROPULSION NÜKLEER ISITICIYLA TAHRİK: Yakıt

niteliğindeki sıvı üzerine tesir eden nükleer ısı vasıtasıyla sevk.

NUCLEON NÜKLEON: Atom çekirdeğini oluşturan parçacıkların müşterek

ismi. Bu isim protonlara ve nötronlara uygulanmaktadır, ancak,

çekirdek içinde mevcut olduğu bulunan diğer herhangi bir

parçacığa da içermek eğilimindedir.

NUCLIDE NÜKLİT: İzotop olarak adlandırılan tek bir kimyasal elementin iki

veya daha çok nükleer türlerinden ayrı olarak, hem dengeli

(yaklaşık 270) hem de dengesiz (yaklaşık 500) kimyasal

elementler olan bütün nükleer türler.

NUDET NITRASNÜKLEER İNFİLAK TESPİT VE HABER VERME SİSTEMİ: Bak.

"nuclear detonation detection and reporting system". Bu

kısaltmayı (NUDET report) ile karıştırmamalıdır.

NUDET REPORT NUDET RAPORU, NÜKLEER İNFİLAK RAPORU:

NUISANCE MINEFIELD (LAND MINE WARFARE) TACİZ MAYIN TARLASI (KARA

MAYIN HARBİ): Düşmanı geciktirmek, tertibini bozmak ve bir

bölge veya yoldan faydalanmasına engel olmak için döşenmiş bir

mayın tarlası. Ayrıca bakınız: "mine field", "land mine warfare".


NULL CIRCLE SIFIR DAİRESİ: Bir gezegen yerçekim kuvvetinin diğer bir gezegen

yerçekim kuvvetiyle denge meydana getirdiği teorik nokta.

Gerçekte sıfır noktası, dairesi veya bölgesi diye bir şey yoktur,

çünkü güneş sistemi dinamiktir ve bu sisteme bağlı ne varsa

birbirine nazaran hareket halindedir.

NUMBER SAYI:

NUMBER OF ROUNDS ATIM SAYISI: Belirli bir hedef üzerine ateşlenecek her

namludaki mermi sayısın belirtmek üzere kullanılan bir komut

veya talep.

NUMBER SYSTEM SAYI SİSTEMİ:

NUMBER... IN (OUT) NUMARA... İÇERİ (DIŞARI): Topçulukta, bir silah

numarasının durumundaki bir değişikliği belirtmek üzere

kullanılan bir terim.

NUMBERED FLEET BELİRLİ (NUMARALI FİLO): Büyük bir donanma komutanlığına

doğrudan doğruya bağlı olan ve özel deniz harekatlarını

sürdürmek amacıyla muhtelif görev kuvvetlerini, unsurlarını,

gruplarını ve birliklerini ihtiva eden Deniz Kuvvetlerinin büyük bir

taktik birliği. Ayrıca bakınız: "fleet".

NUMBERED WAVESAYILI DALGA: Bak. "wave".


NUMERIC SAYISAL:

NUMERIC DATA SAYISAL VERİ:

NUMERIC FIELD SAYISAL OLAN, YALNIZ SAYISAL VERİLERİ KAPSAYAN ALAN:

NUMERICAL SAYISAL:

NUMERICAL ANALYSIS SAYISAL ÇÖZÜMLEME: Niteliksel çözümleme

yöntemleri üzerinde çalışma.

NUMERICAL SCALE SAYISAL ÖLÇEK: Bir haritanın, kesir veya orantı halinde

ifade edilen ve harita üzerinde bir birimle ölçülen uzunluğun

yeryüzündeki karşıtı olan ve ayrı ölçü birimi ile ölçülen uzunluğa

şeklinde yazılan sayı.

NUTCRACKER MAYIN TUZAKLI AĞAÇ SANDIK ENGEL: Su altına yerleştirilen ve

çıkarma araçlarının, manivelalarına çarpması neticesi infilak

eden bir cins kıyı engeli.

OAK-LEAF CLUSTER MEŞE DALI ROZETİ: Üzerinde üç palamut ve dört meşe

yaprağı bulunan bir ince daldan ibaret, bronzdan yapılmış küçük

nişan. Kahramanlık, yaralanma ve üstün başarı için madalya

almış olanlara, aynı madalyayı ikinci defa hak etmiş olduklarını

göstermek üzere verilir.


OATH OF ENLISTMENT ASKER YEMİNİ: Orduya alınan her er tarafından, A. B.

D. Hükümetine karşı, genellikle, fakat zaruri olmayarak verilen

söz ve askerlik görevini sadakatla yapacağına dair içilen and.

OBEDIENCE İTAAT: Verilen emirleri dinleme; askeri kanun ve icaplara uygun

hareket etme.

OBJECT CLASSIFICATION MASRAF SINIRLANDIRMA USULÜ: Halen mevcut ve

ilerisi için tasarlanmış masrafları -gördükleri iş ve faaliyetlerden

farklı olarak- fiziki veya hizmet özelliklerine göre ifade eden ve

O1 personel hizmeti; 02 yolluk vesaire gibi iki tek basamaklı

rakamla gösterilen bir sınıflandırma sistemi.

OBJECT CODE AMAÇ KODU:

OBJECT LANGUAGE AÇIKLAMA DİLİ: Bir otomatik kodlama rutininin çıkan

bilgisi durumundaki bir dil. Açıklama dili, genel olarak, makine

dilinin aynıdır. Bununla beraber, otomatik kodlama sisteminde

cereyan eden seri halindeki işlem, bir kademeye ait açıklama

dilinin müteakip kademe için bir kaynak dil vazifesi görmesini

icap ettirebilir.

OBJECT PROGRAM AMAÇ PROGRAMI: Bilgisayara yüklenmeye hazır

şekilde derlenmiş program.


OBJECTIVE HEDEF: Girişilen bir hareketin fiziksel amacı, örneğin ele

geçirilmesi ve/veya elde tutulması komutanın planı için çok

önemli olan belirli taktik arazi arızası. Ayrıca bakınız: "target".

OBJECTIVE AREA TAARRUZ HEDEF BÖLGESİ: İçinde askeri kuvvetler tarafından

ele geçirilmesi veya ulaşılması gereken bir hedef bulunan

tanımlanmış bir coğrafi bölge. Bu bölge komuta ve kontrol

amaçları için yetki unsuru tarafından tanımlanır.

OBJECTIVE FOLDER HEDEF DOSYASI: Bir hedef hakkında toplanan ve askeri

harekatın icrasında ve planlanmasında kullanılan haberler. Bir

hedef dosyası, harita ve şemalar ile arazi engellerini ve buna

benzer hususlar hakkında fotoğraf ve bilgileri ihtiva edebilir.

OBJECTIVE FORCE LEVEL AMAÇLANAN KUVVET SEVİYESİ: Onaylanmış askeri

hedefleri elde etmek, görev veya sorumlulukları yerine getirmek

için belirli bir zaman içinde ve belirli kaynakları kullanarak

ulaşılması gereken askeri kuvvet seviyesi. Ayrıca bakınız:

"military requirement".

OBJECTIVE PLANE HEDEF SATHI: Toprağa teğet veya hedef sathına uygun satıh,

özellikle, bir bomba veya merminin vuruş noktasında bulunan

satıh.
OBJECTIVE POINT VURUŞ NOKTASI: Bak. " point of impact".

OBLIGATED RESERVIST MÜKELLEF İHTİYAT: 1967 tarihli Genel Askeri Eğitim ve

Hizmet Kanunu veya Amerikan kanunu bend 10, Kısım GSl'e göre

kanunda belirtilmiş süreyi geçmemek üzere Silahlı Kuvvetlerde

muvazzaflık hizmeti görmek veya muvazzaflık hizmetinde

bulunmadığı zaman bir ihtiyat unsuru oluşturmasına hizmet

görmek mükellefiyeti yüklenmiş bir şahıs.

OBLIGATED SPACE AYRILMIŞ DEPOLAMA SAHASI: Üst makamın emriyle, özel bir

maksat için ayrılmış depolama sahası.

OBLIGATED STOCKS ÖZEL STOKLAR: Özel proje, sefer ihtiyatları vesaire gibi,

sadece, özel olarak belirtilmiş bir maksat için ayrılan ve miktar

esasına göre tesis edilen bazı stok kalemleri. Ayrıca bakınız:

"level of supply".

OBLIGATED TOUR MECBURİ GÖREV SÜRESİ: Muvazzaf ordu subayları dışındaki

personelin, hizmette geçen ilk muvazzaflık hizmet süresi.

OBLIGATION MECBURİYET, TAAHHÜT, BORÇ: Verilen bir sipariş, ihale edilen

bir sözleşme veya yaptırılan bir hizmetin ödenmesine ait bir

tahsisat veya fon karşılığı olarak, özel surette ayrılmış dolar

miktarı.
OBLIGATION AUTHORITY BORÇLANMA YETKİSİ, TAAHHÜT ALTINA GİRME

YETKİSİ: Kongre tarafından veya idari olarak verilmiş borçlanma

yetkisi.

OBLIGATION OF FUNDS TAAHHÜT TUTARI, SİPARİŞ TUTARI, BORÇ TUTARI:

Verilmiş bir sipariş, ihale edilmiş bir sözleşme, yaptırılmış bir

hizmet veya diğer ticari muamele karşılığı, sarf için, bir tahsis

fonundan ayrılmış miktar.

OBLIGATIONS INCURRED TAAHHÜTLER TUTARI: Belirli bir süre içinde, bütçe ile

ayrılmış bir tahsisat veya fona dayanarak girişilmiş taahhütlerin

toplamı. Buna sadece (obligation) de denir.

OBLIGOR MÜKELLEF İHTİYAT: Bak. "obligated reservist".

OBLIQUE EĞİK HAVA FOTOĞRAFI: Bak. "oblique air photograph".

OBLIQUE AIR PHOTOGRAPH MAİL EĞİMLİ HAVA FOTOĞRAFI: Ekseni yatay ve

dikey düzlemler arasında yönlendirilmiş bir kamera ile çekilmiş

hava fotoğrafı. Genellikle "Eğik" (oblique) olarak alınır:

OBLIQUE AIR PHOTOGRAPH STRIP MAİL HAVA FOTOĞRAFI ŞERİDİ: Mail hava

fotoğraflarından oluşan hava fotoğraf şeridi.


OBLIQUE COMPARTMENT EĞİK KOMPARTIMAN: Uzun ekseni yürüyüş veya

cephe istikametine köşegen olan arazi kompartımanı.

OBLIQUE FIRE YAN ATEŞ: Hedefin uzun kenarına çapraz bir istikametten veya

düşmanın cephesi ile yanı arasına tevcih edilen ateş.

OBLIQUE LINE OVERLAP EĞİK FOTOĞRAF BİLDİRMESİ: Düz bir hat üzerinden

alınan bindirilmiş eğik fotoğraflar silsilesi. Bunlar, bir düşey

fotoğraf bindirmesi (vertical line overlap) gibi bir bütün haline

getirilmekle beraber, bir seri halinde perspektif manzara temini

maksadıyla kullanılırlar. Yan yana gelen fotoğraflar arasındaki

bindirme, genel olarak, yüzde ellidir. Ayrıca bakınız: "vertical line

overlap".

OBLIQUE PHOTOGRAPH EĞİK FOTOĞRAF: Bak. "oblique air photograph".

OBLIQUE WIND MAİL RÜZGAR: Bak. "quatering wind".

OBLIQUITY EĞİM, MEYİL: Geniş açılı veya mail fotoğrafçılıkta, arazi ve

cisimleri, yorum için gerekli olan detayları ciddi bir şekilde

saklayacak veya bunların çok küçük bir ölçekte çıkmasına neden

olacak bir açı veya menzilde gösteren ve böylece yorumu zor

veya imkansız hale getiren bir özellik.

OBSERVATION DÜŞÜNCELER (MÜLAHAZAT):


OBSERVATION AIRPLANE GÖZETLEME UÇAĞI: Keşif, gözetleme ve irtibat

işleri için kullanılan uçak. Gözetleme maksadıyla kullanılan

başlıca uçak çeşitleri şunlardır: Hafif bombardıman uçağı (light

bombardment airplane), av uçağı (fighter airplane), ve irtibat

uçağı (liasion airplane). Buna " observation plane" de denir.

OBSERVATION AVIATION GÖZETLEME HAVACILIĞI: Askeri havacılığın bir

dalı. Esas görevleri; yakın hedefleri gözetlemek ve keşfetmek,

topçu ateşini gözetlemek ve Kara Kuvvetlerine mensup birlikler

arasında teması muhafaza etmek olan askeri havacılık kolu.

OBSERVATION BALLOON GÖZETLEME BALONU: Yükseltilmiş bir gözetleme yeri

olarak kullanılan sabit balon. Bu balon, özellikle, topçu ateşini

tevcih ve düşman faaliyetini gözetleme için kullanılır.

OBSERVATION BATTALION ÖLÇME TABURU: Ses, ışık ve radar gözetlemesi

yapmak, topoğrafik hizmet ve metro esasları sağlamak üzere

kurulmuş topçu teşkili. Bu tabur, kolordu topçusunun

kuruluşundadır.

OBSERVATION CAMP TECRİT VE MÜŞAHEDE KAMPI: Askere yeni alınan

erlerin daha evvel yakalanmış olabilecekleri bulaşıcı hastalıkların

teşhisi ve tespitine yetecek kadar bir süre için alıkondukları yer.


OBSERVATION FIRE GÖZETLEMELİ MAYIN ATEŞLEMESİ: Hedefi gözetlemek

ve elektrikli bir ateşleme cihazı kullanmak suretiyle, bir sualtı

mayınının, bir gözcü tarafından patlatılması. Bu usul,

müsademeli ateşleme (contact fire) den farklı olarak, yalnız

görülebilen hedeflere karşı kullanılır. Ayrıca bakınız: "contact

fire".

OBSERVATION HELICOPTER GÖZETLEME HELİKOPTERİ: Diğer görevler için

kullanılabilmekle birlikte öncelikle gözetleme ve keşif için

kullanılan helikopter.

OBSERVATION MINE GÖZETLEMELİ MAYIN: Hedefi gözetleyen bir gözcü

tarafından, elektrik ceryanı ile ateşlenebilen sualtı mayını.

OBSERVATION OF FIRE ATIŞIN GÖZETLENMESİ: Top ateşinin; mermi vuruş

veya paralanma noktasının hedefe nazaran mevkiini tayin etmek

ve ateş esaslarında düzeltme yapmak maksadıyla gözetlenmesi.

Bu gözetleme karadan veya havadan yapılabilir. Buna,

(surveillance of fire) da denir.

OBSERVATION PLANE GÖZETLEME UÇAĞI: Bak. "observation airplane".

OBSERVATION POINT GÖZETLEME NOKTASI: Bak. "observation post".


OBSERVATION POST GÖZETLEME NOKTASI: Alçaktan süratle uçan düşman

uçaklarının ve diğer vasıtalarla tespit edilemeyen hedeflerin

yaklaşmalarını önceden görüp birliği ikaz için hava gözetleme

gözcülerinin yerleştirildikleri nokta.

OBSERVATION STATION GÖZETLEME YERİ, GÖZETLEME NOKTASI: Bak.

"observation point".

OBSERVE GÖZETLEMEK: Değerli askeri bilgi elde etmek üzere arazi, topçu

ateşi, hava şartları vesaireyi gözaltında tutmak ve

değerlendirmek.

OBSERVED FIRE GÖZETLEMELİ ATIŞ: Etki veya patlama noktaları gözcü

tarafından görülebilen atış. Atışlar gözlemlere dayanılarak

kontrol ve tanzim edilebilir. Ayrıca bakınız: "fire".

OBSERVED FIRE CHART GÖZETLEMELİ ATIŞ PLANI: Atış sonucu elde edilen

esaslara dayanarak, üzerine, bir tabur bataryalarının nisbi

mevkileri ile hedeflerinin işaretlendiği bir plan; genel olarak, grid

taksimatlı bir kağıt.

OBSERVED FIRE PROCEDURE GÖZETLEMELİ ATIŞ USULÜ: Bir hedefe

görmeyerek yapılan atışları tanzim etmek için kullanılan

standartlaştırılmış işlem.
OBSERVED POSITION GÖRÜLDÜĞÜ NOKTA: Bak. "position of the target".

OBSERVER MÜŞAHİT, GÖZLEMCİ: Bir durumu veya bir hasta ya da yaralının

durumunu tetkik ve tespit eden kimse.

OBSERVER IDENTIFICATION GÖZCÜ TANIMLAMASI: Bir çevrim kurmak ve

gözcü tanımlaması yapmak için kullanılan, çağrıdaki ilk eleman.

OBSERVER-TARGET DISTANCE GÖZCÜ-HEDEF MESAFESİ: Gözcüyle hedef

arasında uzanan hayali doğru hat boyunca ölçülen uzaklık.

OBSERVER-TARGET LINE GÖZCÜ-HEDEF HATTI: Hedefle gözcü arasında uzanan

hayali doğru hat. Ayrıca bakınız: "spotting line" ve "observing

line".

OBSERVER-TARGET RANGE GÖZCÜ-HEDEF MENZİLİ: Gözcüyle hedef

arasında uzanan hayali doğru hat boyunca ölçülen uzaklık.

OBSERVERS (EXERCISE) GÖZLEMCİLER (TATBİKAT): Bir harekata gözlemci

olarak katılmak üzere ülkelerden davet edilen temsilciler.

OBSERVING ANGLE GÖZETLEME AÇISI, HEDEF AÇISI: Hedeften gözcüye

giden hat ile hedeften topa veya bataryaya giden hat arasında

kalan açı; bir gözetleyicinin top veya bataryadan olan açısal

uzaklığı.
OBSERVING DETAIL GÖZETLEME POSTASI: Topçu atışlarının idaresi için

gözetleme yapmak üzere, bir mevkie tayin edilen iki şahıs.

Bunlardan bir direkt görüş şartları altında gözetleme yapar,

diğeri esasları okur.

OBSERVING INTERVAL GÖZETLEME FASILASI: Müteharrik bir hedefe ait atış

esaslarının tespiti maksadıyla, birbiri ardı sıra yapılan iki

gözetleme arasındaki zaman fasılası.

OBSERVING LINE GÖZETLEME HATTI: Gözetleyiciden hedefe uzanan hat.

OBSERVING POINTHEDEF NOKTASI: Gözetleyicinin, hedef üzerinde, nişan almak

suretiyle atış esaslarını tespit ettiği nokta.

OBSERVING SECTOR GÖZETLEME BÖLGESİ: Gözetleme noktasından

görülebilen saha; belirli bir postaya gözetleme için tahsis edilen

bölge.

OBSOLETE ITEM DEMODE MALZEME: Amerikan Kara Ordusunda kullanılması

artık uygun kabul edilmeyen bir madde veya montaj parçası.

OBSOLETE TYPE DEMODE TİP: Askeri maksatlara elverişli olmadığı tespit ve

ilan edilen her türlü malzeme.


OBSTACLE ENGEL: Bir ilerlemeyi durduran, yavaşlatan veya başka yöne

çeviren bir mania. Engeller; çöl, nehir, bataklık veya dağ gibi

tabii; dikenli tel engeli, hendek, beton veya madeni tank

tuzakları ve benzerleri gibi suni olabilir. Engeller; sabit veya

portatif olabileceği gibi kıtalara yapılmış olarak verilebilir veya

arazide imal edilebilirler.

OBSTACLE COURSE ENGEL PARKI: Çit engeller, parmaklıklı çitler, hendekler

veya diğer engel çeşitleriyle kaplı saha. Bu sahadan; erleri,

arazide rastlayacakları bu gibi engelleri alt etme hususunda

yetiştirmek ve kendilerine sürat, tahammül ve çeviklik

hassalarını geliştirmek için faydalanılır.

OBSTRUCTION ARIZA, MANİA, ENGEL: Gözetlemeyi, ateşi veya kıta hareketlerini

destekleyen veya bunlara engel olan, tepe vesaire gibi, suni veya

tabii arazi tafsilatı. Bu terimi, haritacılıkta, arazi tafsilatı ve

arızaları anlamına gelen (terrain features) terimi ile

karıştırmamalıdır.

OBSTRUCTION LIGHTS ENGEL IŞIKLARI: Bir uçuş meydanını sınırlandıran

herhangi bir maniayı belirtmek için kullanılan, kırmızı küreli,

elektrik ampulleri veya kırmızı neon lambalar.


OBSTRUCTOR ENGELLEYİCİ: Deniz mayın harbinde yalnızca mekanik mayın

tarama teçhizatını engellemek veya bozmak amacıyla

yerleştirilen bir tertibat.

OBTURATION GAZ KAÇIŞINI ÖNLEME: Mermi ateşlendiği zaman, bir topun

kama payından gaz kaçışının önlenmesi. Bu önleme; genel

olarak, kovanın, barut hazinesi cidarına doğru genişlemesiyle

husule gelen tecrittir.

OBTURATOR GAZ PAFTASI, TEŞDİT TERTİBATI: Mermi veya kamadan, gazların

kaçmasına meydan vermemek için, kama payı ucunun gaz

kaçırmaz hale sokmaya yarayan cihaz.

OCCULTER PANJUR: Bir ışıldakta kullanılmadığı zaman düşman tarafından

görülüp yerinin tespitine engel olmak için, huzmeyi örtmeye

yarayan kapak.

OCCUPATION İŞGAL: Bir hedefin, esaslı bir mukavemet görmeden ele

geçirilmesi.

OCCUPATION CLASP İŞGAL ŞERİDİ: 1945 yılından sonra bir işgal bölgesinde

görev yapıldığını belirtmek için verilen madeni çubuk. Ayrıca

bakınız: "army of occupation medal".

OCCUPATION CURRENCY İŞGAL PARASI: Bak. "military currency".


OCCUPATION OF A POSITION BİR MEVKİİN MEVZİ İŞGALİ: Bir bölgeye girilmesi

ve bu bölgenin muharebe sahası olarak düzenlenmesi.

OCCUPATION PHASE İŞGAL SAFHASI, İŞGAL DEVRESİ: İşgal edilmiş bir

bölgede, bir silahlı kuvvete verilen ve bölge içindeki personel,

arazi ve malların kontrolünü içine alan vazifenin devam ettiği

süre.

OCCUPATION TYPE MILITARY GOVERNMENT ASKERİ İŞGAL HÜKÜMETİ,

ASKERİ İŞGAL İDARESİ: Bir işgal bölgesinde, sivil hükümet

teşkilatına uygun şekilde kurulan askeri hükümet.

OCCUPATIONAL MEDICINE MEŞGULİYETLE TEDAVİ TABABETİ: Bak.

"environmental medicine".

OCCUPATIONAL SPECIALIST SANATKAR ER: Sivil hayatta kazanılmış belirli bir

hüner, sanat, meslek veya özel bilgi sahibi olarak orduya giren

er.

OCCUPATIONAL THERAPIST MEŞGULİYETLE TEDAVİ UZMANI: Kadın sıhhi

uzmanlar sınıfına mensup kadın subay. Bu subay; meşguliyetle

tedavi alanında ihtisas yapmış bir uzmandır.

OCCUPATIONAL THERAPY MEŞGULİYET TEDAVİSİ, MEŞGULİYETLE TEDAVİ:

Bir tabip subayın tavsiyesine göre, hastaların, maksada uygun


olarak dülgerlik, makinistlik, boyacılık vesaire gibi, bedeni

görevlere tayin suretiyle yapılan tıbbi tedavi şekli.

OCCUPIED AREA İŞGAL BÖLGESİ: Bir tarafa ait kuvvetlerin işgali altındaki

bölge.

OCCUPIED BEDS DOLU YATAKLAR: Bir sıhhi tedavi tesisinde hastalara tahsis

edilen yataklar.

OCCUPIED NET STORAGE SPACE MALZEME KONMUŞ DEPOLAMA SAHASI:

Fiilen malzeme tarafından işgal edilmiş döşeme ile bütün raf

sahası.

OCCUPIED SPACE MALZEME KONMUŞ DEPOLAMA SAHASI: Bak. "occupied net

storage space".

OCCUPIED TERRITORY İŞGAL EDİLMİŞ TOPRAKLAR: Taraflardan birinin silahlı

kuvvetlerinin yetkisi ve etkili kontrolü altına girmiş ülke. Bu

terim; bölge sivil makamları ile açık veya zımni olarak varılmış

barış şartları, antlaşma veya diğer antlaşma hükümleri altında

idare edilen topraklar için kullanılmaz. Ayrıca bakınız: "civil

affairs agreement", "army of occupation", "military occupation".

OCCUR VUKU BULMAK, ZUHUR ETMEK:


OCEAN CLEARANCE OKYANUSA AÇILMA İZNİ: Ticari gemilerin deniz

kontrolü olmaksızın planlanan rotalarından çıkıp, deniz nakliye

prensiplerini yerine getirmek üzere açık denize açılması. Ayrıca

bakınız: "shipping movement policy", "turn aside".

OCEAN CONVOY OKYANUS KONVOYU, AÇIK DENİZ KONVOYU: Genellikle kıta

sahanlığı dışında seyreden konvoy. Ayrıca bakınız: "convoy".

OCEAN GOING VESSEL AÇIK DENİZ GEMİSİ: Okyanuslarda ve açık denizlerde

sefer yapabilecek büyüklükteki gemi.

OCEAN MANIFEST YÜK BİLDİRİMİ: Herhangi bir gemiye yüklenmiş tüm yükü ve

bu yükü kolaylıkla tanıtacak tüm ilgili bilgileri ve yükün nereye ve

nasıl yüklendiğini gösteren ayrıntılı bir liste.

OCEAN STATION SHIP OKYANUS İSTASYON GEMİSİ: Araştırma ve kurtarma,

meteoroloji ve seyrüsefer yardımı ve muhabere gibi konuları

içine alan çeşitle hizmetler vermek üzere belirli bir bölgede

faaliyette bulunmak üzere görevlendirilmiş gemi.

OCEANOGRAPHY OŞİNOGRAFİ: Deniz biyolojisini, deniz suyunun kimyasal ve

fiziksel özelliklerini kapsayan bilgileri bir araya getiren denizle

ilgili çalışmalar.
OCTANT OKTANT: Açı ölçmeye mahsus, özellikle uçaklarda kullanılan, bir

tesviye ruhlusunu havi sekstanta benzer bir alet. Bu alet; güneş,

ay veya diğer bir gezegenin ya da ufuk düzleminin üst tarafında

bulunan herhangi bir yıldızın açısal yüksekliğini ölçer.

OCTANT ALTITUDE OKTANT İRTİFAI: Bak. "sextant altitude".

OFF CARRIAGE FIRE CONTROL EQUIPMENT: AYRI TAŞINAN ATIŞ

İDARE MALZEMESİ: Silahın ateşini idare etmek için lüzumlu olan

ve ayrı taşınan komuta aleti, nişan dairesi ve gözetleme aletleri

gibi atış idare malzemesi.

OFF LIMITS YASAK BÖLGE: Genellikle, askeri sahaların dışında kalan ve resmi

iş haricinde, askeri şahısların girmeleri yasak olan yer veya

mevki. Bu bölge askeri inzibat muhafazasında olabilir. Buna "off

limits area" da denir.

OFF LIMITS AREA YASAK BÖLGE: Bakınız: "off limits".

OFF LINE OPERATION OFF LINE ŞİFRELEME; HAT DIŞI ŞİFRELEME: Şifreleyip

gönderme veya şifre alıp açma işlemlerinin otomatik olarak ve

birlikte yapılmaları yerine, iki ayrı hareket halinde yerine

getirildikleri bir çalışma usulü. Ayrıca bakınız: "on line

operation".
OFF-CARRIAGE FIRE CONTROL AYRI TAŞINAN MALZEME İLE ATIŞ İDARESİ:

Doğrudan doğruya silaha monte edilmemiş olan bir nişan

tertibatı vasıtasıyla bir hedefe atış yapılması.

OFF-CARRIER POSITION SİLAH VE CEPHANE İNDİRME NOKTASI: Hafif havan ve

makineli tüfek gibi silahlarla, bunlara ait mühimmat ve

müteferrik kısımların nakil araçlarından indirilerek elde

taşınmaya başlandığı nokta.

OFF-LINE COMMUNICATION EMNİYETSİZ MUHABERE:

OFF-LINE EQUIPMENT OFF LINE TEÇHİZATI; AYRI İŞLEM TEÇHİZATI: Bir

bilgisayarın merkezi işlem cihazıyla direkt teması bulunmayan

çevresel teçhizat veya cihazlar. Bu terim (auxiliary equipment) ile

eş anlamlıdır. Ayrıca bakınız: "on-line equipment".

OFF-THE JOB TRAINING İŞ DIŞI EĞİTİM:

OFFEND SUÇ İŞLEMEK, KABAHAT YAPMAK: Kanunlara ve konulmuş

esaslara aykırı hareket etmek.

OFFENSE SUÇ, KABAHAT: Kanunlara ve konulmuş esaslara aykırı olarak

yapılan hareket.

OFFENSIVE TAARRUZ: Taarruz etme; taarruza hazır olma.


OFFENSIVE COUNTER AIR OPERATION TAARRUZİ KARŞI HAVA HAREKATI:

Bir düşman hava gücünü mümkün olduğunca kaynağına yakın bir

noktada imha etmek, durdurmak veya sınırlamak üzere girişilen

bir harekat.

OFFENSIVE DEFENSE TAARRUZİ SAVUNMA: Düşmanın karşı taarruzuna

engel olacak şekilde, kıtaların ve ateş kudretinin faal bir şekilde

kullanılmasını ve bizzat taarruzu içine alan savunma. Buna

"offensive-defensive" de denir.

OFFENSIVE GRENADE TAARRUZ EL BOMBASI: Açıkta ilerleyen kıtalar

tarafından kullanılmak üzere imal edilmiş, yüksek infilaklı el

bombası. Bomba gövdesi fiberden yapıldığı için parçalar etrafa

saçılmaz.

OFFENSIVE MINE COUNTER MEASURES TAARRUZİ MAYIN KARŞI

TEDBİRLERİ: Düşmanın başarılı bir şekilde mayın döşemesini

önlemek amacıyla alınan tedbirler.

OFFENSIVE MINEFIELD TAARRUZİ MAYIN TARLASI: Deniz mayın harbinde,

düşman sularına veya düşman kontrolü altındaki sulara döşenen

mayın tarlası.
OFFENSIVE WARFARE TAARRUZ HARBİ: Neticeyi taarruzla almak maksadıyla

yapılan; özellikle taarruz muharebeleri halinde sevk ve idare

edilen harp.

OFFENSIVE-DEFENSIVE TAARRUZLU SAVUNMA: Bak. "offensive defense".

OFFER DATE TEKLİF TARİHİ:

OFFICE OF CIVIL DEFENCE SİVİL SAVUNMA BÜROSU: Sivil hava haber

verme ve ikaz hizmeti, genel sığınaklar ve tahliye planları gibi

tedbirlerden sorumlu resmi makam.

OFFICE OF RECORD ÖZEL EVRAK MÜDÜRLÜĞÜ: Özel kayıt numaralı

yayımların kayıt işlemleri ile görevlendirilmiş büro. OFFICE OF

THE CHIEF OF FINANCE: MALİYE DAİRESİ BAŞKANLIĞI: OFFICE OF

THE CHIEF OF MILITARY HISTORY: HARP TARİHİ DAİRESİ

BAŞKANLIĞI: OFFICE OF THE CHIEF SIGNAL OFFICER: MUHABERE

DAİRESİ BAŞKANLIĞI:

OFFICE OF THE QUARTERMASTER GENERAL LEVAZIM DAİRESİ BAŞKANLIĞI:

OFFICE OF THE SECRETARY OF DEFENSE: MİLLİ SAVUNMA

BAKANLIĞI: OFFICE OF THE SECRETARY OF THE ARMY: KARA

KUVVETLERİ KOMUTANLIĞI: OFFICE OF THE UNDER SECRETARY

OF THE ARMY: KARA KUVVETLERİ KOMUTANLIĞI MÜSTEŞARLIĞI:


OFFICER SUBAY: Silahlı kuvvetlerin herhangi birinde subaylık veya

astsubaylık niteliğini haiz şahıs. Ayrıca bakınız: "commissioned

officer".

OFFICER ADVANCED TRAINING SUBAY TEKAMÜL EĞİTİMİ: Şahısların karargah

seviyesi Hava Kuvvetleri uzmanlıklarında nitelik kazanmalarını

temin için gösterilen resmi eğitim. Bu eğitimi tamamlayanlara,

giriş seviyesindeki münasip Hava Kuvvetleri uzmanlık kodu

verilir.

OFFICER BASIC TECHNICAL TRAINING SUBAY TEMEL TEKNİK EĞİTİMİ: Giriş

seviyesinde tek bir işletme veya teknik Hava Kuvvetleri uzmanlık

kodu verilmesini sağlayan resmi eğitim.

OFFICER CANDIDATE YEDEK SUBAY ADAYI: ABD Ordusunda, kısa bir eğitim

gördükten sonra subaylığa nasbe dilen kimse. Bu terim; dört yıl

eğitim gördükten sonra subay olan subay adayı (cadet) ile

karıştırılmamalıdır.

OFFICER CANDIDATE SCHOOL YEDEK SUBAY ADAY OKULU: Orduya mensup

astsubay ve gedikli subay (warrant officer) ların, subay

yetiştirilmek üzere, kısa bir süre eğitime tabi tutuldukları okul.


Ordudaki sınıflardan çoğunun bir veya birden çok yedek subay

aday okulu vardır. Ayrıca bakınız: "service school".

OFFICER CONDUCTING THE EXERCISE TATBİKATI İDARE EDEN SUBAY, HAREKAT

MÜDÜRÜ: Tatbikatın, kendisine verilen bir kısmında hem

turuncu hem mavi durumlarını sevk ve idare eden sorumlu

subay. Gerekli ek talimatları yayınlar. Bu subay, ayrıca, bir

tatbikat komutanı da olabilir.

OFFICER CONDUCTING THE SERIAL TAHKİKAT SERİLERİNİ İDARE EDEN SUBAY:

Belirli bir tatbikat serisinde tahsis edilmiş kuvvetler üzerinde

taktik kontrol uygulamak üzere tayin edilmiş subay.

OFFICER IN CHARGE SORUMLU SUBAY: Belirli bir görevden sorumlu olan

herhangi bir subay için kullanılan bir terim.

OFFICER IN TACTICAL COMMAND TAKTİK KOMUTAN: Denizcilikte komutayı

üstlenebilme yetkisi olan kıdemli subay veya bu subayın taktik

komutayı devrettiği subay

OFFICER LATERAL TRAINING SUBAY MUADİL GÖREV EĞİTİMİ: Subaylara; bir

meslek sahasında muadil görevlerde çalışma niteliği vermek

veya halen bulundukları meslek bünyesinde bir değişiklikten

önce geçici bir tedbir alarak ya da muadil bir görev için geçici bir
personel desteği sağlamak üzere, giriş seviyesinde bir Hava

Kuvvetleri Kodu tahsisine imkan veren resmi eğitim.

OFFICER OF THE DAY GARNİZON NÖBETÇİ AMİRİ: Bir askeri mevki, kamp

veya garnizonda doğrudan doğruya komutana vekalet eden

subay; belirli bir gün için nöbet hizmetlerinin yerine getirilmesi,

emirlerin alınması, ordu mallarının korunması, yönetmeliklere

uygun şekilde denetlemeler yapılması, tutukluların muhafazası

vesaire gibi hizmetlerden sorumlu olan subay.

OFFICER OF THE GUARD NİZAM KARAKOL SUBAYI: Bir askeri mevki, kamp veya

garnizon nöbetçilerinin öğretim, disiplin ve nöbet vazifelerini

yapışlarından ve bunlara gerekli talimatın verilmesinden sorumlu

olan ve nöbetçi amirine vekalet eden subay.

OFFICER OF THE LINE MUHARİP SUBAY: Bakınız: "line officer".

OFFICER SCHEDULING THE EXERCISE TATBİKATI PROGRAMLAYAN SUBAY:

Tatbikatı başlatan ve yapılması için emir veren subay. Bu subay

tatbikat sahalarının tayini, kuvvetlerin tahsisiyle ilgili temel

talimatları ve gerekli koordine edici talimatları yayınlar. Aynı

zamanda tatbikatı idare edecek subayları da tayin eder.


OFFICER SECTION SUBAY KISMI: Bir karargah personel şubesinin subay kayıt ve

durumları ile ilgili kısmı.

OFFICER SUPPLEMENTAL TRAINING SUBAY UZMANLIK EK EĞİTİMİ: Hava

Kuvvetleri Uzmanlığında herhangi bir dalın takviyesi maksadıyla

yapılan ve Hava Kuvvetleri Uzmanlık Kodunda bir değişikliğe yol

açmayan resmi eğitim.

OFFICER'S INFORMATION PROGRAM SUBAY AYDINLATMA PROGRAMI: Subay

sınıfını önemli askeri, milli ve milletlerarası meselelerden

haberdar etmek için hazırlanmış bir program.

OFFICER'S MESS SUBAY TABLDOTU: Bir teşkil veya birliğe mensup subay ve

astsubaylar ile ailelerinin bir arada yemek yemelerini temin ve

eğlence ve dinlenme faaliyetinin bir bölümünü teşkil eden

ortaklık veya kulüp.

OFFICER'S PAY DATA CARD SUBAY MAAŞ HESABI KARTI: Bakınız: "pay data

card".

OFFICER'S RESERVE CORPS YEDEK SUBAY SINIFI; YEDEK SUBAY TEŞKİLATI:

Müşekkel İhtiyat Teşkilatının bir branşı. Bu teşkilatın mensupları,

normal olarak, faal hizmette bulunmazlar; fakat, milli bir tehlike

halinde veya harp zamanında hizmete çağırılırlar.


OFFICERS CALL SUBAY TOPLANTISI: Subayların yaptıkları toplantı.

OFFICIAL CORRESPONDENCE RESMİ YAZIŞMA: Askeri iş ve meselelere ait

resmi yazılar, resmi zarflar içinde gönderilir.

OFFICIAL CREDIT RESMİ KREDİ: Bir sayman tediye subayı (accountable

disbursing officer) namına, A. B. D. Hazine Genel Müdürü (The

Treasurer of the United States) defterlerinde mevcut bulunan ve

mezkur subay tarafından buna dayanılarak çek yazılabilen bir

kredi.

OFFICIAL CREDIT DEPOSIT RESMİ KREDİ MEVDUATI: Bir sayman tediye

subayının A. B. D. Hazine Genel Müdürünün defterlerindeki

kontrol hesabının bakiyesini artıran, fakat saymanlık yetkisini

azaltmayan ve mali icmal raporunda görülmeyen bir mevduat.

OFFICIAL ENVELOPE RESMİ ZARF: A. B. D. resmi evrakının ücretsiz olarak

sevkine yarayan ve hususi yazışmalarda kullanılması yasaklanmış

olan zarf. Buna (penalty envelope) da denir.

OFFICIAL INFORMATION RESMİ BİLGİ; RESMİ HABER: A. B. D. Hükümetinin malı

olan, hükümet tarafından çıkarılan ve kontrolüne tabi olan bilgi

veya haber.
OFFICIAL TRAINING LITERATURE RESMİ EĞİTİM YAYINLARI: Bu kategoriye

giren gereçler, hepsi de Kara Ordusu dokümanları olarak

yayınlanan sahra talimnameleri, teknik talimnameler, eğitim

sirkülerleri, Yedek Subay Eğitim Teşkilatı Talimnameleri ve

broşürlerdir.

OFFSET BOMBING DENGELİ BOMBARDIMAN: Asıl hedeften ziyade bir referans

veya nişan noktası kullanılarak yapılan bombardıman usulü.

OFFSET DISTANCE (NUCLEAR) YAKLAŞTIRMA MESAFESİ (NÜKLEER): İstenilen

veya gerçek yer sıfır noktasının, bir bölge hedef veya nokta

hedeften bulunduğu uzaklık.

OFFSET METHOD KODLA BELİRTME USULÜ: Haritanın alt kenarından ve gizli

olarak belirtilmiş bir kuzey-güney hattının sağına veya soluna

mesafesi verilmek suretiyle bir harita üzerinde mevki tayin

usulü.

OFFSET PLOTTING AYRI KIYMETLENDİRME: Bir bataryanın her topuna ayrı

mesafe ve istikametlerin gönderilmesi gerektiği hallerde

uygulanan atış esaslarını değerlendirme usulü.


OFFSET POINT YAKLAŞMA NOKTASI: Hava önlemesinde uçağın yöneldiği ve

buradan nihai veya taarruz başlangıç dönüşünü yaptığı uçuş

yoluna göre tayin edilen havadaki bir nokta.

OFFSET POST LAĞVEDİLMİŞ KADRO: Yeni bir kadro için yetki verilirken iptal

veya lağvedilecek kadro. Lağvedilen kadro yeni kadroyu alan

teşkilatın içinde veya dışında olabilir.

OFFSET PROCUREMENT PERSONEL MUAYENESİYLE TEDARİK:

OFFSHORE PATROL AÇIK DENİZ KARAKOLU: Seyrüsefer yapılabilen kıyı

sularının dışında görev yapan deniz savunma devriyesi. Bu

devriye donanma gemilerini ve uçakları kapsayan yerel deniz

savunma kuvvetlerinin bir parçası olup kıyı içi devriyelere

(inshore patrol) tahsis edilen bölgenin dışında görev yapar.

Ayrıca bakınız: "inshore patrol".

OFFSHORE PROCUREMENT DENİZAŞIRI TEDARİK: İhtiyaç maddelerinin; alıcı

memleketlere teslim edilmek üzere, Milletlerarası İşbirliği İdaresi

(International Cooperation Administration) hesabına veya

herhangi bir yerde oturan Amerikan Kuvvetleri hesabına, askeri

makamlar tarafından, ABD ile dış toprakları ve Kanada


haricindeki memleketlerden, Milletlerarası İşbirliği İdaresi yolu

ile veya Muvazzaf Ordu fonlarından satın alması.

OGIVE MERMİ KÜLAHI, MERMİ UCU: Bir merminin, sivri ucu da dahil

olmak üzere, ileriye doğru konikleşen kısmı. Buna (head) da

denir.

OIL BOMB YAĞ BOMBASI: İçinde küçük bir infilak hakkı ve yanıcı yağ

bulunan, ince cidarlı bomba. Bombanın patlaması üzerine

içindeki yağlar etrafa yayılır ve ateş alır.

OIL BUFFER YAĞ BASKI DÜZENİ: Bazı otomatik silahlarda, özellikle 12,7 mm.

lik makinalı tüfeklerde, geri tepme darbesini gidermek ve ateş

süratini ayarlamak maksadıyla kullanılan tertibat.

OIL DENT YAĞ EZİKLİĞİ: Kovanın konileştirilmesi sırasında, fazla yağ

kullanmaktan ileri gelen, hafif bir çukurdan ibaret mermi kusuru.

OIL GEAR HİDROLİK DÜZEN: Elektriksel sinyalleri mekanik güce intikal

ettirmek için hidrolik prensiplerden istifade eden

elektromekanik bir cihaz.

OILER YAKIT İKMAL GEMİSİ: Diğer gemilere denizde yakıt ikmali

yapacak şekilde donatılmış, deniz kuvvetlerine mensup veya

ticari tanker.
OLD CASE ESKİ VAKA, GEÇİRİLMİŞ HASTALIK: Evvelce bildirilmiş ve tedavisi

tamamlanmış sıhhi vaka. Bu terim, çokluk, (redmission) ile aynı

anlamdadır.

OLD GUARD ESKİ NİZAM KARAKOLU: 24 saat nöbet vazifesi gördükten sonra,

nöbeti yeni nizam karakoluna devretmekte olan bir grup asker.

Ayrıca bakınız: "new guard".

OLIVE DRAB ZEYTUNİ YEŞİL: Ordu üniformalarında kullanılan standart zeytuni

yeşil renk.

OMISSION İHMAL, ATLAMA:

OMNIRANGE DAİRESEL RADYO RENÇ: 360° istikamet açısı dahilinde uzayda

sayısız uçuş yolları meydana getiren hava seyrüseferi telsiz

yardımcı cihazı.

ON THE JOB TRAINING ADVISORY SERVICE: B TİPİ OJT DANIŞMA

HİZMETİ: Belirli Hava Kuvvetleri ihtisas veya meslek sahalarına

ait OJT programlarının planlanmasında bütün kademelerdeki

komutanlara yardımda bulunur.

ON BERTH DEMİRLİ, BAĞLI: Yolcu ve yük bindirmeye ve yüklemeye veya

indirmeye ve boşaltmaya müsait olan ve demirli ya da bir


rıhtıma, limana küçük veya büyük iskelelere veya dubaya bağlı

durumdaki gemi için kullanılan bir kelime.

ON BOARD GUIDANCE SYSTEM FÜZE (ÜSTÜ) GÜDÜM SİSTEMİ: Füzeler ve

pilotsuz uzay araçları üzerinde bulunan ve sevk haklı uçuşun

terminal safhası esnasında uçuş kontrol sistemi vasıtasıyla

yönelme işaretleri (steering signals) gönderen otomatik sistem.

ON BOARD SPARES GEMİ ÜZERİNDEKİ YEDEK PARÇALAR: Bir gemide

bulunan birinci kademe yedek parçalar.

ON CALL İSTEK ÜZERİNE: Önceden planlanmış bir atış toplaması, hava

darbesi veya baraj ateşinin istenebileceğini ifade eden terim.

ON CALL FORCE ÇAĞRI KUVVETİ: Sürekli olarak kurulmayan hazır kuvvet.

ON CALL WAVE Destek dalgası

ON CARRIAGE EQUIPMENT SİLAHLA TAŞINAN MALZEME: Top kundağının

özel bir kısmı olmamakla beraber, kundağa monte edilmiş olan

ve çekilirken, bunun üstündeki özel sehpa, askı veya

muhafazalarında bulunan malzeme ve teçhizat. Bu maddelere;

birlik bakımı ile, topun tevcihi için lüzumlu olan atış kontrolünü

sağlamada ihtiyaç vardır. Mesela; mermi sürgüleri (rammer

steaves) ve kuyruk manivelaları (handspikes) gibi.


ON CARRIAGE FIRE CONTROL KUNDAK ÜSTÜ ATIŞ KONTROL MALZEMESİYLE

ATIŞ İDARESİ: Doğrudan doğruya silaha monte edilmiş bir nişan

tertibatı vasıtasıyla bir atışın idare edilmesi.

ON CARRIAGE FIRE CONTROL EQUIPMENT KUNDAK ÜSTÜ ATIŞ KONTROL

MALZEMESİ: Top kundağının esas parçalarından olmayan fakat,

top yol vaziyetinde iken, kendi hamil ve mesnetlerine monte

edilen ya da muhafazalarında bulundurulan malzeme ve

teçhizat.

ON EQUIPMENT MATERIAL SİLAH ÜZERİNDEKİ MALZEME: Esas teçhizatın bir

parçası olmakla beraber, teçhizatla birlikte dağıtılan ve

gönderilen ikmal maddeleri. Bu malzemeye; birinci kademe

bakımı, işletme, ateşe hazırlama, yangından koruma., muhabere

vesaire için ve komple nihai maddeyi kullananlara dağıtılacak

duruma getirmek üzere ihtiyaç vardır. Mesela; kundaklar, toplar,

telsizler, el fenerleri, yangın söndürme malzemesi, nişan ve atış

kontrol malzemesi, özel teçhizat (yedek) parçaları ve teçhizatın

bakımı ile ilgili aletler.

ON GUARD SAVUNMAYA HAZIR: Savunmaya veya korunmaya hazır.


ON HAND ELDE, MEVCUT: Depolama yerinde fiziksel olarak mevcut olan ve

ilgili kuruluşun mal muhasebe defterinde kaydı görünen madde

miktarı.

ON HAND RECEIPT ADİ SENET:

ON LAUNCHER RELIABILITY RAMPA ÜSTÜ GÜVEN DERECESİ: Ateşlemek

üzere rampalara yüklenmiş taktik füzelerden gerekli zaman

sınırları içinde ateşlemelerin yüzdesi.

ON LINE OPERATION BAĞLI İŞLEM: Kriptografide; haberlerin bir istasyondan

diğer bir veya bir kaç istasyona şifrelenip aynı zamanda

gönderildikleri ve gönderildikleri istasyonlarda alınıp aynı

zamanda açılmalarına imkan verecek mukabil cihazların

otomatik olarak faaliyete geçtikleri bir çalışma usulü. Ayrıca

bakınız: "off line operation".

ON STATION HAVA ÖNLEMESİNDE "BANA TAHSİS EDİLEN MEVKİYE ULAŞTIM"

ANLAMINA GELEN BİR KOD:

ON STATION TIE GÖREV YERİNDE KALMA SÜRESİ: Bir uçağın görev yerinde

kalabileceği süre. Bu süre emirlerle veya dayanma gücüne göre

belirlenir.
ON TARGET HAVA ÖNLEMESİNDE "ATIŞ KONTROL CİHAZLARIM/SİSTEMİM

BELİRTİLEN TEMASI SAĞLADI VE BAŞARILI BİR ŞEKİLDE İZLEMEYE

DEVAM EDİYORUM" ANLAMINA GELEN BİR KOD:

ON THE DECK ASGARİ İRTİFADA:

ON THE DOUBLE KOŞAR ADIM: Bak. "double" ve "doubletime".

ON THE JOB TRAINING GÖREV BAŞI EĞİTİMİ: Öğrencilerin ve eğitime tabi

personelin, onaylanıp planlanmış bir programa uygun olarak,

görevleri, ehil murakabe altında, fiilen yapmak suretiyle bilgi ve

meleke kazandıkları bir eğitim işlemi.

ON THE SPOT ORDER MAHALLİNDE EMİR:

ON THE WAY ATILDI !: Ateş idare merkezinden veya bir gemiden, gözetleyiciye

gönderilen ve birliğin ateş ettiğini bildiren haber. ONTOS (RIFLE,

SELFPROPELLED, FULL-TRACKED, MULTIPLE 106 MM): ONTOS

(106 MM. LİK KUNDAĞI MOTORLU, TAM TIRTILLI, ÇOK

NAMLULU SİLAH: Kundağı motorlu, direkt atışlı bir tanksavar

silahı. Silahları; altı adet 106 mm. lik tepkisiz top, bir adet 30

kalibrelik makinalı tüfek ve dört adet 50 kalibrelik atım kestirme

silahıdır. M-50 olarak tanınır.


ON VEHICLE MATERIAL ARAÇ ÜSTÜ TEÇHİZAT: Doğrudan doğruya aracın bir

parçası olmamakla beraber, ordu donatım veya diğer teknik sınıf

araçları ile birlikte dağıtılan ve bunların üzerinde taşınan

malzeme ve teçhizat. Bunlar; araç takımı, silahlar, yangına karşı

korunma, muhabere vesaire ile ana grubu tamamlamak için

lüzumludur. Örneğin top, kundak, telsiz, elektrik feneri, yangın

söndürme cihazı, nişan ve atış kontrol malzemesi, aracın ve

silahların bakımı için araç üstünde taşınan belirli yedek parça ve

aletler gibi.

ON-CALL TARGET PROGRAM DIŞI PLANLANMIŞ HEDEF: Topçu ve deniz topçu

destek ateşinde istek olduğu takdirde üzerine ateş açılacak

program dışı planlanmış hedef.

ON-CALL TARGET (NUCLEAR) PROGRAM DIŞI PLANLANMIŞ NÜKLEER HEDEF:

Nükleer bir hedef olması gereği tahmin edilen ancak belirlenmiş

bir zamandan ziyade istek olduğu takdirde atılacak olan ve

program dışı nükleer hedef olmamakla birlikte planlanmış bir

nükleer hedef.

ON-LINE (COMMUNICATION) HATTA BAĞLI; ANA İŞLEM ÜNİTESİ KUMANDASI

İÇERİSİNDE EMNİYETLİ MUHABERE:


ON-LINE EQUIPMENT BAĞLI İŞLEM TEÇHİZATI: Bir sistem veya sistem

içindeki çevresel teçhizat veya cihazları ifade eden terim. Bu

teçhizat, sistem içinde, merkezi işlem cihazının kontrolü altında

çalışır; cari faaliyeti yansıtan bilgiler ortaya çıkar çıkmaz bilgi

işlem sistemine dahil edilmek suretiyle çalışma, işlem ana

akımına bağlanmış olur.

ON-SCENE COMMANDER KURTARMA KOMUTANI: Bir kurtarma

bölgesindeki kurtarma faaliyetlerini koordine etmek üzere tayin

edilmiş kimse.

ONE DAY'S SUPPLY BİR GÜNLÜK İKMAL MADDESİ: Belirlenmiş koşullarda

ortalama günlük harcamanın tahmininde kullanılan bir ölçü

birimi olarak geliştirilen ikmal maddeleri miktarı veya birimi. Bu

terim belli bir faktör cinsinden de ifade edilebilir; örneğin; silah

başına günlük atım. Ayrıca bakınız: "standart day of supply",

"combat day of supply".

ONE HUNDRED PERCENT RECTANGLEYÜZDE YÜZ DAĞILMA DİKDÖRTGENİ: Bir

top veya batarya tarafından bir hedefe yapılan atışta, hemen

hemen bütün vuruşları içine alan saha.


ONE PART CODE TEK KISIMLI KOD: Alfabe ve numara sırasına göre

tertiplenmiş açık metin unsurlarının, alfabe ve numara sırasına

ve diğer sistematik sıralara göre tertiplenmiş olan mütekabil kod

grupları ile birlikte bulundukları kod. Ayrıca bakınız: "two-part

code".

ONE TIME PAD TEK ZAMANLI BLOK: Yalnız şifre kapamada kullanılan harf veya

tek basamaklı rakam anahtarlı bir blok ile, yalnız şifre açmada

kullanılan bir veya daha çok kopyalık bloktan ibaret, birleştirilmiş

bir özel kripto sistemi.

ONE TIME SYSTEMBİR ZAMANLI SİSTEM: Tekrarlanmayan bir anahtarın

kullanıldığı bir şifreleme sistemi.

ONE TIME TAPE BİR DEFALIK ANAHTAR BANDI, BİR DEFALIK BAND: Bir defalık

kripto sisteminde anahtar unsuru olarak kullanılan ve anahtar

bandı (key tape) olarak bilinen, gelişigüzel delinmiş bir band.

ONE-LOCK CIRCUIT HASSAS MAYIN DEVRESİ: Belirli bir etkinin tek bir defa

oluşmasıyla faaliyete geçen mayın devresi.

OPEN "AÇ", "YAY": Gözcünün atışların merminin azami etki

genişliğinde yayılmasını istediğini belirtmek için yaptığı atış

isteğinde kullanılan bir terim.


OPEN ALLOTMENTSERBEST TAHSİSAT: Kara Kuvvetleri Komutanlığı Karargahının

bir ita amirliği tarafından yapılan bir tahsis. Bu tahsise ait

borçlandırma hesap numarası; miktarlar üzerinde belirli tahditler

yapmaksızın, böyle bir hesabı açmaya yetkili bir subay tarafından

yayınlanır.

OPEN AMMUNITION SPACE AÇIK CEPHANELİK SAHASI: Cephanelik sahasına

ilave olmak üzere, açıkta cephane depo etmek için hazırlanan

veya düzenlenen bölge.

OPEN CODE AÇIK KOD: Gizli anlamı değiştiren bir anlama sahip zahiri

metinden faydalanan kriptolama sistemi.

OPEN COLUMN AÇIK KOL: Derinlikte daha fazla dağılma temini için, araçlar

arasında mesafelerin artırıldığı bir motorlu yürüyüş kolu.

OPEN END CONTRACT TUTARI VE SÜRESİ BELİRSİZ (AÇIK) SÖZLEŞME: Zaman

ve miktar bakımından sınır tanımayan veya değişik sınırları ihtiva

eden ve genel olarak, değişik seviyede mükerrer sipariş ve

masraflarla ilgili olan malzeme tedarik ve hizmet anlaşması.

OPEN END ELECTRIC SQUIB AÇIK UÇLU ELEKTRİKLİ ATEŞLEYİCİ: Bak. "electric

squib".

OPEN FIRE ATEŞ AÇMAK: Bir silah veya batarya ile ateş etmeye başlamak.
OPEN FLANK AÇIK YAN: Muharebede bir birliğin, başka bir birlik tarafından

veya bir arazi arızası vasıtasıyla korunmayan ve düşmanın

taarruzuna açık olan yer.

OPEN FMS CASE AÇIK YAS MUKAVELESİ:

OPEN FORMATION AÇIK DÜZEN: Uçak, kıta veya mekanize birliklerin,

serbestçe hareket edebilmek için ya da düşmanın hava veya

topçu taarruz tesirini azaltmak maksadıyla, aralarında yeteri

kadar aralık ve mesafe bırakmak suretiyle tertiplenmesi.

OPEN IMPROVED STORAGE AREA DÜZELTİLMİŞ AÇIK DEPOLAMA SAHASI:

Malzeme yükleme ve boşaltma ve ilgili diğer faaliyetlerin etkili

bir şekilde yapılmasına olanak sağlayacak şekilde tesviye edilip

sert zemin haline getirilmiş veya uygun bir malzeme ile

kaplanmış açık saha.

OPEN IMPROVED STORAGE SPACE DÜZELTİLMİŞ AÇIK DEPOLAMA SAHASI:

Bak. "open improved storage area".

OPEN LOOP AÇIK KONTROL DEVRESİ: Zincirleme bir kontrol sisteminde

(closed loop) olduğu gibi kendiliğinden düzeltme işleminin

cereyan etmediği bir kontrol sistemi.


OPEN MESSES ORDU EVLERİ: Subaylar ve astsubaylar ailelerine yemek, yatmak

ve eğlenmek için lüzumlu hizmetleri temin maksadıyla kurulmuş,

tahsis dışı müteferrik fonla işletilen, faaliyet merkezleri.

OPEN POSITION AÇIK MEVZİ: Kamuflajdan başka vasıta ile örtülmesi veya

gizlenmesi mümkün olmayan mevzi.

OPEN RANKS AÇIK SIRA DÜZENİ: Yanaşık düzen eğitiminde, sıralar arasındaki

normal mesafeyi bir adım çoğaltmak suretiyle alınan düzen.

OPEN ROUTE SERBEST ROTA: Trafik veya intikal kontrol sınırlamalarına maruz

olmayan rota.

OPEN SHEAF AÇIK DEMET: İki veya daha fazla top ateşinin, birbirine en yakın

etki veya patlama noktalarının kullanılan merminin tipine göre

azami etki genişliği kadar ayrılacak şekilde yanca dağılımı. Ayrıca

bakınız: "converged sheaf", "parallel sheaf", "sheaf", "special

sheaf".

OPEN SIGHT AÇIK NİŞANGAH: Bir göz deliği veya bir dürbün yerine, yarım

daire şeklinde bir çentiği bulunan nişangah. Açık nişangahlarda,

çubuk (post) ve yuvarlak (bead) veya çentikli (notch) arpacıklar

üzerinden nişan alınır. Ayrıca bakınız: "bead sight", "post sight"

ve "sight".
OPEN SOURCE INFORMATION AÇIK KAYNAKLI BİLGİ: İstihbarat değeri olması

muhtemel bilgi. (Halkın bilgisine açık istihbarat bilgisi) .

OPEN SPANDREL ARCH BRIDGEAÇIK SPANDREL KEMER KÖPRÜ: Tabiliye ile

kemer arası (boş) bırakılan beton kemer köprü.

OPEN STORAGE SPACE AÇIK DEPOLAMA SAHASI: Depolama için gösterilmiş

toprak saha. Ayrıca bak. "storage" ve "storage space".

OPEN TRAVERSE AÇIK TRAVERS: Ölçmede kullanılan ve uzunlukları ile yönleri

ölçülmüş olan, birbirine bağlanmış hat serisi. Bunda kapalı

travers (closed traverse) 'in aksine, son hat, başlangıç yerinde

veya mevkii bilinen bir noktada sona ermez. Ayrıca bakınız:

"closed traverse".

OPEN UNIMPROVED STORAGE SPACE DÜZELTİLMEMİŞ AÇIK DEPOLAMA

SAHASI: Zemini, depolama maksadıyla düzeltilmemiş saha.

Ayrıca bakınız: "storage space".

OPEN UNIMPROVED WET SPACE DÜZELTİLMEMİŞ AÇIK SULU SAHA: Yüzücü

teçhizatın depolanması için özel surette tahsis edilmiş ve bu

maksatla kullanılmaya elverişli su sahası. Ayrıca bakınız:

"storage".
OPENING SHOCK AÇILIŞ SADMESİ: Paraşüt kubbesinin ilk açılışı neticesi olarak,

paraşütçünün veya havadan ikmal ambalajının maruz kaldığı

sadme.

OPERATE İŞLETMEK, ÇALIŞTIRMAK:

OPERATING AGENCY İDARİ ÜST MAKAM: Belirli idari yetki ve sorumluluklara

sahip olan üst makam.

OPERATING BEDS HASTA YATAKLARI MEVCUDU: Hasta tedavisine her an hazır,

kurulmuş vaziyette duran, sıhhi tedavi tesisi yatakları. Tesis,

personel ve malzeme bakımından faal durumdadır.

OPERATING BEDS AVAILABLE AÇIK HASTA YATAĞI MEVCUDU: Bir sıhhi bakım

tesisinde halen hastalara tahsis edilmemiş yatak mevcudu.

OPERATING BUDGET CARİ GELİR VE GİDER BÜTÇESİ: İşletme programının

ana kısmı. Bu kısım mali planları; bütçe yılına ait işletme

programını destekleyen maliyetler (karşılıklı ve karşılıksız) ve

taahhütler halinde, teferruatlandırır. Cari gelir ve gider bütçesi,

her seviyedeki komutanın sorumlu olduğu faaliyet ve görevleri

destekleyecek bir mali plan temin eder. Cari gelir ve gider

bütçeleri, idari ve manajman maksatları için kullanılır ve fonları

taahhüde bağlama yetkisi için bir vasıta olarak faydalanılmazlar.


OPERATING CEILING AZAMİ UÇUŞ YÜKSEKLİĞİ, UÇUŞ TAVANI: Belirli bir

hava aracının normal olarak faayette bulunabileceği azami irtifa.

OPERATING COST İŞLETME MALİYETİ, İŞLETME MASRAFI, HAREKAT MALİYETİ:

OPERATING FORCES HAREKAT KUVVETLERİ: Muharebenin ayrılmaz destek

unsurları olarak başlıca görevleri muharebeye katılmak olan

kuvvetler. Ayrıca bakınız: "combat forces", "combat service

support elements", "combat support elements", "combat

support troops".

OPERATING HANDLE KAMA KOLU KABZASI: Toplarda, kamanın açılıp

kapanması için kama kolunu işleten kol.

OPERATING LEVEL OF SUPPLY İŞLETME İKMAL SEVİYESİ, İŞLETME STOK

SEVİYESİ (ORD.): Yapılan istekler veya ardarda sevkıyatın varışı

arasındaki devrede faaliyetin devam ettirilmesi için gerekli

malzeme miktarları. Bu miktarlar, tespit edilmiş bulunan

bütünleme ikmal devresi (aylık, on beş günlük vesaire) üzerinden

hesap edilmelidir. Ayrıca bakınız: "level of supply".

OPERATING LEVER KAMA KOLU: Bir topun kamasını açıp kapamaya yarayan

manivela.
OPERATING MAINTENANCE İŞLETME BAKIMI PERİYODİK BAKIM: Kullanılan

teşkiller tarafından araçlara ve diğer malzemeye yapılan,

programlanmış ve programlanmamış, bütün bakım ve onarım.

Ayrıca bakınız: "schedule maintenance".

OPERATING PERSONNEL İŞLETME PERSONELİ: Kara Ordusu personel kullanma

direktifleri ile idari personeli görevlerini veya esas görevleri

yerine getirmek üzere tahsis ve Kara Kuvvetleri Komutanlığınca

teşkilat ve malzeme kadro birlikleri olarak, özel surette kurulmuş

olmaları hali müstesna-kuruluş dışı kadro birlikleri halinde teşkil

edilmiş askeri personel.

OPERATING PROGRAM İŞLETME PROGRAMI: Her Ordu Komutanlığı, makam ve

tesis tarafından hazırlanan ve bu komutanlık, makam ve tesisin

ulaşması gerekli yıllık hedefleri, mevcut kaynaklarla (insan gücü,

malzeme, para) bağlantılı olarak gösteren program.

OPERATING RADIUS FAALİYET YARIÇAPI: Bir uçağın bir noktadan kalkarak,

yakıt ikmali yapmaksızın, vazifeye tahsis edilen belirli bir süre

hedef sahasında kaldıktan sonra, tekrar aynı noktaya dönüşü ve

bunu gösteren mesafe.


OPERATING SCHEDULE İŞLETME ZAMAN ÇİZELGESİ: Belirli bir hedefin

zamanca safhalanmasını yapan, programlama ve bütçeleme için,

gerekli, teferruatlı bir çizelge.

OPERATING SECTION İŞLETME KISMI: Bak. "communıcatıons center".

OPERATING SLIDE KAPAK SÜRGÜ KOLU: Browning makinalı tüfeklerde;

doldurma, boşaltma ve tutukluğu gidermek için, kapak takımının

açılmasına ve ateş etmek için kapanmasına imkan veren tertibat.

OPERATING SPEED DEVİR SÜRATİ: Bazı tip motorlarda dakikada devir

adedi.

OPERATING SYSTEM İŞLETİM SİSTEMİ: Bilgisayar programlarının icrasını

kontrol eden sistem.

OPERATING WEIGHT UÇUŞ AĞIRLIĞI: Uçuş için teçhiz edilmiş bir uçağın

ağırlığı, terim icabında, özel bir tarife ihtiyaç gösterir; fakat,

genellikle, yakıt, mürettebat, mürettebat teçhizatı ile acil veya

olağanüstü durum teçhizatını içine alır.

OPERATION OPERASYON, AMELİYAT: Vücuttaki bir arızayı bertaraf etmek

maksadıyla, bir operatör tarafından el veya cerrahi aletler

vasıtasıyla yapılan tıbbi müdahale.


OPERATION AND MAINTENANCE COSTS İŞLETME VE BAKIM MASRAFLARI:

OPERATION AND MAINTENANCE OF FACILITIES TESİS İŞLETME VE BAKIMI:

Bütün teşkillerin, iş yerlerinin ve birliklerin müşterek desteği ile

yapılan işler. Bu işler; Kara Ordusu Manajman yapısında

gösterilmiş ve açıklanmıştır. OPERATION AND MAINTENANCE OF

FACILITIES BUDGET ACTIVITY ACCOUNT: TESİS İŞLETME VE

BAKIM BÜTÇE FAALİYET HESABI: Kara ordusu tarafından

programlama, bütçeleme, insan gücünden faydalanma,

muhasebe ve mali belgeleme maksadıyla bir tesis işletme ve

bakım görev, vazife veya faaliyetini belirtmek üzere kullanılan ve

bütçe faaliyet hesabına benzeyen bir manajman hesabı.

OPERATION AND MAINTENANCE OF FACILITIES PRIMARY COST

ACCOUNT: TESİS İŞLETME VE BAKIM ESAS MALİYETİ HESABI: Bir

tesis işletme ve bakım bütçe faaliyet hesabının, Kara Ordusu

tarafından, bilgi toplamak üzere faydalanılan bir ana tali bölümü.

OPERATION AND MAINTENANCE FACILITIES SECONDARY COST

ACCOUNT: TESİS İŞLETME VE BAKIM TALİ MALİYET HESABI: Bir

tesis işletme ve bakım bütçe faaliyet hesabının, Kara Ordusu

tarafından, bilgi toplamak üzere faydalanılan herhangi bir tali

bölümü.
OPERATION ANNEXES HAREKAT EKLERİ: Plan veya emir içine alınması

istenmeyecek nitelikte veya çok hacimli veya teknik olan

açıklayıcı talimatlar.

OPERATION EXPOSURE GUIDE AZAMİ HAREKAT RADYASYON MİKTARI: Bir

komutanın; özel bir vazifeyi veya vazifeleri yaparken, birliğinin

maruz kalabileceğini kabul ettiği azami radyasyon miktarı.

OPERATION MAP HAREKAT HARİTASI: Bir harekata katılan dost kuvvetlerin

yerini ve gücünü gösteren harita. Düşman kuvvetlerinin tahmini

intikallerini ve yerini de gösterebilir. Ayrıca bakınız: "map" ve

"operation overlay". Genellikle resmi olan ve komutan

tarafından bir harekatın koordine edilmiş icrasını başlatmak

üzere ast komutanlara gönderilen talimat. Buna bazen (field

order) da denir. Ayrıca bakınız: "operation plan".

OPERATION ORDER FOR ROAD MOVEMENT HAREKAT YÜRÜYÜŞ EMRİ:

Personelin ve belirtilen teçhizatın, belirli bir süre içinde, bir

yerden başka bir yere intikali için verilmiş talimat. Bu talimat;

emirde bahis konusu personel üzerinde yetki sahibi makam

tarafından verilir.
OPERATION OVERLAY HAREKAT TATBİK KROKİSİ: Bir harekata katılan dost

birliklerin yerini ve kuvvetini gösteren tatbik krokisi. Düşman

kuvvetlerin muhtemel hareketi ve yeri de gösterilebilir. Tatbik

krokisi, genel olarak, aşağı kademelerde, bir harekat emrinin

esas bir kısmı olarak, harekat haritası yerine kullanılır. Ayrıca

bakınız: "operation map".

OPERATION PLAN HAREKAT PLANI: 1. Aynı anda veya birbiri ardına yapılacak

olan tek bir harekat veya harekatlar dizisi için hazırlanmış plan.

Genellikle belirli varsayımlara dayanır ve üst komutanlar

tarafından ast komutanların destekleyici plan ve emirler

hazırlamasına imkan verecek talimatlar şeklinde kullanılır. 2.

"Plan" terimi genellikle harekattan çok önce yapılan hazırlık

esnasında "emir" terimi yerine kullanılır. Bir harekat planı

önceden belirlenen bir zamanda veya emirle yürürlüğe konur ve

harekat emri haline gelir. Ayrıca bakınız: "operation order",

"coordinated draft plan", "draft plan", "initial draft plan".

OPERATION SECTION HAREKAT ŞUBESİ; 3. ŞUBE; G-3: Bak. "operations and

training section".

OPERATIONAL FAALİYETTE, ÇALIŞIR, İŞLER: Faaliyet, işletme ve çalışmanın

devam etmekte olduğunu belirten terim.


OPERATIONAL CHAIN OF COMMAND HAREKAT EMİR VE KOMUTA ZİNCİRİ:

Belirli bir harekat veya harekat dizisi için oluşturulmuş emir ve

komuta zinciri. Ayrıca bak. "administrative chain of command",

"chain of command".

OPERATIONAL CHARACTERISTICS AMELİ ÖZELLİKLER (AMERİKA SAVUNMA

BAKANLIĞI, AMERİKAN SAVUNMA KURULU): Öncelikle teçhizatın

tek başına veya diğer teçhizatla birlikte yerine getireceği

işlevlerle ilgili olan askeri özellikler; örneğin elektronik teçhizatta

ameli özellikler frekans bandı, kanal sayısı, modülasyon tipi ve

yayın özellikleri gibi özellikleri kapsar.

OPERATIONAL CHARACTERISTICS (NATO) HAREKAT ÖZELLİKLERİ: Üzerinde

anlaşılmış harekat ihtiyaçlarını karşılamak üzere bir teçhizatta

bulunması istenen özel askeri nitelikler. OPERATIONAL

COMMAND (AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI, AMERİKAN

SAVUNMA KURULU): HAREKAT KOMUTASI: Tali kuvvetlerin

tertibi, görevlerin verilmesi, hedeflerin belirlenmesi ve görevin

başarılması için gerekli talimatların verilmesiyle ilgili komuta

işlevleri. Harekat komutanlığı, harekat komutanının tahsis edilen

normal teşkilat birliklerini, kendi oluşturduğu tali kuvvetlerin

komutanları aracılığıyla kullanması yoluyla icra edilmelidir.


Harekat komutanlığı, tali komutanlığın yardım isteğinde

bulunduğu zamanlar hariç, idare, disiplin, iç teşkilatlanma ve

birlik eğitimi gibi konuları kapsamaz. Bu terim harekat kontrolü

ile eş anlamlıdır ve sadece birleştirilmiş komutanlıklarla özel

komutanlıklar tarafından kendilerine tahsis edilmiş kuvvetler

üzerinde değiştirilmiş (10 US Code 124) 1947 tarihli Milli

Güvenlik Kanununa uygun olarak icra edilen harekat kontrolü

için kullanılır. Ayrıca bakınız: "administrative control", "control".

OPERATIONAL COMMAND (NATO) HAREKAT KOMUTASI: Bir komuta ast

komutanlara vazife ve görevler vermek, birlikleri tertiplemek,

yeniden kuvvet tahsis etmek ve durum gerektirdiğinde harekat

ve/veya taktik kontrolü elde tutmak veya devretmek için

verilmiş yetki. Bu yetki idari veya lojistik sorumlulukları

kapsamaz. Bir komutanın emrine verilen birlikleri belirtmek

içinde kullanılır.

OPERATIONAL COMMAND CONTROL HAREKAT KOMUTASI KONTROLÜ:

OPERATIONAL CONTROL HAREKAT KONTROLÜ (AMERİKA SAVUNMA

BAKANLIĞI): Bak. "operational command".


OPERATIONAL CONTROL AUTHORITY HAREKAT KONTROL MAKAMI: Belirli bir

coğrafi bölge içinde kendisine tahsis edilmiş tüm deniz

kuvvetlerinin harekat kontrolünden ve müttefik deniz kuvvetleri

kontrolündeki ticari gemilerin intikal ve korunma kontrolünden

sorumlu olan denizci komutan.

OPERATIONAL ENVIRONMENT HAREKAT KOŞULLARI: Askeri kullanımda askeri

kuvvetlerin kullanımını ve komutanın kararlarına etkide bulunan,

koşulların, olayların ve etkilerin tamamı.

OPERATIONAL EVALUATION AMELİ DEĞERLENDİRME: Belirli bir nihai malın

veya sistemin seri üretimine yetki vermek için ameli koşullarda

kullanışlı olup olmadığını anlamak için yapılan test ve tahliller. Bu

yetki verilirken şunlar göz önünde bulundurulmalıdır: a. Elde

edilecek askeri verimlilikteki artış. b. Aşağıdaki hususlar göz

önüne alınarak üretilecek olan malın veya sistemin mevcut mal

veya sistemlere göre verimliliği: 1. Personelin teçhizatı muhafaza

etme ve işletme kabiliyeti. 2. Büyüklük, ağırlık ve yer

değerlendirmeleri 3. Bu sahadaki düşman kabiliyetleri. Ayrıca '

bak. "technical evaluation".

OPERATIONAL FLIGHT HAREKAT UÇUŞU: Belirli bir görevi başarmak için veya

taktik bir maksatla yapılan uçuş.


OPERATIONAL IMMEDIATE HAREKAT ÇOK İVEDİ: Gelişmekte olan harekatla

doğrudan doğruya ilgili bulunan önemli taktik haberler ve

icabında, deniz ve hava araçlarının veya kara kuvvetlerinin

derhal harekete geçmelerine ait olan haberler için kullanılır. Bu

öncelik derecesi; ancak, bir haberin kıymeti bunun ilgili kimseye

süratle teslim edilmesine bağlı olduğu zaman kullanılır. Bu gibi

haberler; harekat yıldırım (flash) veya harekat savaş (emergency)

haberlerinden sonra, öncelik sırası daha aşağı olan haberler

durdurulmak suretiyle ulaştırılır. Buna eskiden "operational

priority" denirdi. Ayrıca bakınız: "message precedence".

OPERATIONAL INTELLIGENCE HAREKAT İSTİHBARATI: Her türden harekatı

planlamak ve icra etmek için gerekli istihbarat. Ayrıca bakınız:

"intelligence".

OPERATIONAL INTERCHANGEABILITY BİRBİRİ YERİNE KULLANABİLME

KABİLİYETİ: Bir maddenin verim etkinliğinde, sıhhatinde ve

emniyetinde bir azalma olmadan başka bir terkip veya

kaynaktan olan diğer bir madde yerine kullanılabilmesi.

OPERATIONAL LINE HAREKAT TELLİ HATTI: Özellikle atış esasları,

muharebe emirleri ve taktik faaliyetlere ait haberleri göndermek

maksadıyla kullanılan muhabere hattı.


OPERATIONAL MESSAGE HAREKAT MESAJI: Yayımlanmasından itibaren 48 saat

zarfında gemilerin, hava araçlarının veya kara kuvvetlerinin

hareketlerine tesir eden veya edebilen haber.

OPERATIONAL MILE MİLDE SARFİYAT: Bir birlikteki bütün nakil araçlarının

bir mil gitmeleri için gerekli benzin, mazot ve yağlama yağları

miktarı. Bu hesaplarda, kilometre esas tutulduğu taktirde buna

(operational kilometer) kilometrede sarfiyat denir.

OPERATIONAL MISSILE HİZMETE HAZIR FÜZE: Kullanacak olan kuvvet

tarafından kabul edilmiş, taktik veya stratejik amaçlı füze.

OPERATIONAL MISSILE LAUNCHER HİZMETE HAZIR FÜZE RAMPASI:

Kullanacak olan kuvvet tarafından kabul edilmiş, taktik veya

stratejik amaçlı füze rampası.

OPERATIONAL PRIORITY HAREKAT ÇOK İVEDİ: Bak. "operational immediate".

OPERATIONAL PROCEDURES HAREKAT USULLERİ: Karargahların ve birliklerin

harekat görevlerini icra etmek için dayandıkları ayrıntılı

yöntemler.

OPERATIONAL READINESS HAREKAT HAZIRLIK DERECESİ: Bir birliğin;

teçhizat, personel ve malzeme kadrosunda gösterilen ve

kuruluşuna esas olan, görevi icraya hazırlık derecesi. Ayrıca


bakınız: "readiness capability", "readiness condition" ve

"readiness requirement".

OPERATIONAL READINESS EVALUATION HAREKAT HAZIRLIK DERECESİ

DEĞERLENDİRMESİ: Bir birliğin veya bu birliğin bir parçasının

harekat kabiliyetiyle ilgili olarak yapılan değerlendirme.

OPERATIONAL READINESS INSPECTION HAREKAT HAZIRLIK DENETLEMESİ:

OPERATIONAL READINESS TRAINING HAREKAT HAZIRLIK EĞİTİMİ

(MÜRETTEBAT EĞİTİMİ) (HV.): Tevhit edilmiş bir öğretim devresi.

Bu devrede, harekat birliklerindeki ihtisas sahibi personele,

kendilerine tahsis edilmiş silah sistemi harekat görevlerinin

verimli şekilde yerine getirilmesini temin bakımından önceden

tespit edilmiş vazife ve özel görevlerin bir sırayla yerine

getirilmesi için, görevli komutan. tarafından. harekat icaplarına

uygun bütünleyici eğitim yapılır. Bu eğitim; harekatla ilgili

teçhizat kullanılmak, silah sisteminin harekata sokulmasıyla

birlikte boşaltılmak suretiyle harekat ortamı içinde yaptırılır ve

harekat birliklerine, kendilerini tesislere uydurmada bir

muharebe kabiliyeti kazandırmak için zamanca safhalanır.


OPERATIONAL REQUIREMENT HAREKAT GEREKSİNİMLERİ: Bak. "military

requirements".

OPERATIONAL RESEARCH HAREKAT ARAŞTIRMASI: Bak. "operations

research".

OPERATIONAL RESERVE HAREKAT İHTİYATI: Belirli bir harekatın desteklenmesi

için oluşturulmuş acil, insan ve/veya malzeme ihtiyatı. Ayrıca

bakınız: "reserve supplies".

OPERATIONAL ROUTE HAREKAT HATTI: İlgili ana askeri yollar şebekesinden

temin edilip belli bir harekatın yapılması için bir komutanlığa

tahsis edilmiş kara yolu.

OPERATIONAL STATUS HAREKAT BAŞARI DURUMU: Bir sistem, tali sistem

veya unsurun tasarlanmış görevini yapacak kabiliyete ulaşması.

OPERATIONAL STOCKS HAREKAT STOKLARI: Mevcut olan/tahsis edilen

miktarın üzerindeki harekat ihtiyaçlarını karşılamak üzere elde

bulundurulan stoklar. Ayrıca bakınız: "theater operational

stocks", "war reserves".

OPERATIONAL SUPPLIES HAREKAT İKMAL MADDELERİ: Bir denizaşırı harekat

alanına ait normal tahsislerin üstünde olan ve bu alanın lojistik


ve harekat planlarının desteklenmesi için gerekli bulunan ikmal

maddeleri.

OPERATIONAL SUPPORT HAREKAT DESTEĞİ: Daha dar bir anlamda; top yekun

Hava Kuvvetleri Araştırma ve Geliştirme Programının münferit

teçhizat kalemleri, ihtisas kolları veya tekniklerin geliştirilmesine

tahsis edilen fakat normal olarak, belirli bir silah, destek veya

komutanlık ve kontrol sisteminin bir unsuru olarak tanımlayan

kısmı. Amerikan Hava Kuvvetleri ihtiyaçlarına cevap veren teknik

geliştirmeyi içine alır.

OPERATIONAL SUPPORT REQUIREMENT HAREKAT DESTEK İHTİYAÇLARI: Seri

numaralı resmi bir doküman. Bu doküman; Hava Kuvvetleri özel

görevlerinin desteklenmesi için gerekli fakat, normal olarak,

belirli bir sistemin bir parçası olarak tanımlanmayan teçhizat

kalemleri, ihtisas kolları veya tekniklerin niteliklerini belirli

terimler halinde gösterir. Harekat Destek İhtiyacı bir direktif

mahiyetindedir ve bir fona dayanan Araştırma ve Geliştirme

Projesi'nin kurulması yetkisi vardır.

OPERATIONAL SYSTEM DEVELOPMENTS HAREKAT SİSTEMİ GELİŞTİRMELERİ

(HV.): Sistemlerin, destek programlarının, istihsal ve kuvvet

dahilinde kullanılmaları onaylanmış araç ve silahların


geliştirilmesi, yapımı ve denenmesi maksadına yöneltilmiş

Araştırma ve Geliştirme çalışmalarını içine alır.

OPERATIONAL TESTING AMELİ TECRÜBE: Faal personelin veya ilgili durumların

geçerliliğini ve güvenilirliğini belirlemek için bunlara uygulanan

sürekli değerlendirme işlemi.

OPERATIONAL TRAININGHAREKAT EĞİTİMİ: Bireylerin veya birliklerin harekat

hazırlık düzeyini geliştiren, muhafaza eden veya iyileştiren

eğitim.

OPERATIONALLY READY HAREKAT İÇİN HAZIR: 1. Bir birlik, gemi veya silah

sistemi için kullanıldığında: Belirli görev ve işlevler için teşkil

edilmiş veya tasarlanmış birlik, gemi veya sistemlerinin bu görev

ve işlevleri yerine getirmek için hazır olduğunu belirtir. 2.

Personel için kullanıldığında: Verilen görev veya işlevleri yerine

getirecek nitelikte ve mevcut olan personeli belirtir. 3. Teçhizat

için kullanıldığında: belirli işlevler için tasarlanmış teçhizatın bu

işlevleri yerine getirecek durumda ve mevcut olduğunu belirtir.

Ayrıca bakınız: "equipment operationally ready".

OPERATIONS HAREKAT, HAREKETLER: Bak. "operation".

OPERATIONS ANALYSIS HAREKAT ANALİZİ: Bak. "operations research".


OPERATIONS AND TRAINING OFFICER HAREKAT VE EĞİTİM SUBAYI; S3:

Tümenden daha küçük birliklerde, harekat ve eğitim kısmını

idare eden karargah subayı. Buna kısaca, "operation officer" ve

"S3" bazen de "plans and training officer" denir.

OPERATIONS AND TRAINING SECTION HAREKAT VE EĞİTİM ŞUBESİ; GENEL

KARARGAH 3. ŞUBE; G-3: Tümen ve daha büyük birliklerde-yani

genel karargahı bulunan birliklerde-teçhizat, eğitim ve

muharebe harekatını planlayan ve bunların idaresini tespit eden

şube. Bu şube; komutanın direktiflerine göre, taktik

denetlemelerle eğitim denetlemelerinden sorumludur. Buna

kısaca (operations section) ve (G-3) de denir.

OPERATIONS BOARD DURUM TAHTASI: Harekat hakkında gelen bilgileri

kaydetmeye mahsus tahta. Bu tahta; bir faaliyetin

tertiplenmesinde veya devamı sırasında, esas olarak kullanılan

uçak seyrüsefer bilgilerini, esaslarını ve telsiz kerterizlerini

gösterir.

OPERATIONS CENTER Bak. "command center".

OPERATIONS CODE HAREKAT KODU: Tümenler veya benzeri teşkiller

dahilinde veya müstakil olarak faaliyette bulunan birlikler


tarafından genel haberleşmede kullanılan bir kod. Bu kod,

tamamen değilse de, daha çok, tek kelime ve cümlelerden

mürekkeptir ve hecelemeye imkan verir. Kısaltma kodları

(brevity codes) ile karıştırılmamalıdır.

OPERATIONS DIVISION HAREKAT BAŞKANLIĞI: Harp zamanı bütün askeri

harekatın stratejik idaresinden olduğu kadar, planlanıp

hazırlanmasından da sorumlu, Kara Kuvvetleri Karargah Heyeti

dairelerinden biri.

OPERATIONS EVALUATION HAREKAT KIYMETLENDİRMESİ/HAREKAT

DEĞERLENDİRMESİ: Bak. "operations research".

OPERATIONS MAP HAREKAT HARİTASI: Bak. "operation map".

OPERATIONS OFFICER HAREKAT SUBAYI; S-3: Bak. "operations and training

officer".

OPERATIONS PLAN HAREKAT PLANI: Bak. "operation plan".

OPERATIONS RESEARCH HAREKAT ARAŞTIRMASI: Sorumlu komutanlara ve

karargah teşkilatlarına askeri harekatları geliştirme

faaliyetlerinde verecekleri kararlara bilimsel bir temel sağlamak

amacıyla askeri problemler üzerine yürütülen çözümsel


çalışmalar. Buna (operational research), (operations analysis) ve

(operations evaluations) da denir.

OPERATIONS SCHEDULE HAREKAT ZAMAN ÇİZELGESİ: Bir harekatın muhtelif

safhalarını ve bunların tatbik edilecekleri sıra ve saatleri

gösteren çizelge.

OPERATIONS SECURITY HAREKAT EMNİYETİ: Askeri harekatların ve diğer ilgili

faaliyetlerin planlanması ve yapılmasıyla ilgili belirti ve delilleri

tanımlayarak, kontrol ederek ve koruyarak dost imkan ve

amaçlarıyla ilgili bilgilerin düşman eline geçmesini engelleme

işlemi OPSEC olarak da anılır.

OPERATIONS SECURITY INDICATORS HAREKAT EMNİYETİYLE İLGİLİ BİLGİLER:

Düşman eline geçtiği taktirde dost kuvvetlerin amaçlarına ve

imkanlarına zarar verecek, düşman değerlendirmelerine,

planlarına ve faaliyetlerine neden olabilecek gizlilik dereceli veya

tasnif dışı faaliyet ya da bilgiler.

OPERATIONS SUPPORTING DATA SYSTEM HAREKAT DESTEKLEME BİLGİ

SİSTEMLERİ (HV.): Kuvvetlerin direkt komuta ve kontrollarıyla

ilgili kararların verilmesinde faydalanılacak bilgiler ile hava

durumu, ikaz, istihbarat ve harekatla ilgili diğer görevlere ait


bilgiler, genel olarak, gerçek süre (real time) veya takribi tali

sistemler. Bu tarif; komuta, kontrol ve destek sistemlerinde

yalnız bilgi işlem kısımlarını ifade eder.

OPERATOR OPERATÖR: Teknik herhangi bir alet veya cihazı çalıştıran ve

kullanan kimse, mesela; radar operatörü, sinema operatörü gibi.

OPERATOR PROCEDURE REGULATIONS OPERATÖR İŞLETME USULÜ

YÖNETMELİĞİ: Muharebe trafik emniyetinin, operatör işletme

usulü hususundaki talimatı ifade ve tatbik eden kısmı.

OPPONENT MUHALİF, RAKİP:

OPPORTUNE LIFT UYGUN NAKLİYE: Planlanmış ihtiyaçlar karşılandıktan sonra

kullanılmak üzere elde bulunan nakliye imkan ve kabiliyeti.

OPPORTUNITY COST GÖLGE MALİYETİ:

OPPORTUNITY FIRE ANİ HEDEF ATIŞI: Bir ani hedef üzerine açılan ateş.

Ayrıca bak. "target of opportunity".

OPPORTUNITY TARGET Bak. "target of opportunity".

OPPOSITE NUMBERS MUADİL GÖREVLİLER: Mensup oldukları askeri sınıf ve

kuruluşlar içinde birbirlerinin karşılığı görevleri yapan (yabancı

dahil) subaylar.
OPSEC Bak. "operations security".

OPTICAL AXIS OPTİK EKSEN: Bir mercekte mercek yüzeylerinin eğiklik

merkezlerinden geçen doğru hat. Bir optik sistemde bir dizi optik

unsurun ana eksenlerinin birleşmesiyle oluşan doğru.

OPTICAL GAS MASK OPTİK GAZ MASKESİ: Ses naklini ve optik aletlerin

kullanılmasını temin edecek özel diyaframlı bir başlığı bulunan

gaz maskesi. Ayrıca bakınız: "gas mask".

OPTICAL INSTRUMENT OPTİK ALET: Çalışması ışığın özelliklerine dayanan

ölçme, nişan, gösterme veya hesaplama aleti. Mesela; teleskop

(telescope), mikroskop (microscope), transit (transit),

spektroskop (spectroscope), sekstant (sextant) ve telemetre

(range finder) gibi.

OPTICAL LANDING SYSTEM OPTİK İNİŞ SİSTEMİ: Bir gemi güvertesinde

ciroskopik olarak dengelenmiş veya karada bulunan ve pilota,

önceden seçilmiş süzülme hattından olan sapmasını bildiren bir

tertibat. Ayrıca bakınız: "ground-controlled approach".

OPTICAL MINE HUNTING OPTİK MAYIN ARAMA: Deniz dibindeki veya deniz

dibinden yukarıdaki mayın ve mayın benzeri nesneleri tespit


etmek ve sınıflandırmak amacıyla belirli bir optik sistemin

kullanılması (örneğin; televizyon veya dalar dubalı dalgıç) .

OPTICAL SIGHT OPTİK NİŞANGAH: Bombardıman için silahları tevcihte veya

ölçmede kullanılan mercekli, prizmalı veya aynalı nişangah.

OPTICS OPTİK: Işığın cisimlerinden geçirilmesi ve bunlarla ilgili olaylar

bilimi.

OPTIMAL EN İYİ:

OPTIMIZATION ENİYİLEME:

OPTIMUM HEIGHT OPTİMUM YÜKSEKLİK: Belirli bir hedef üzerinde azami

etkiyi sağlayacak patlama yüksekliği.

OPTIMUM HEIGHT OF BURST OPTİMUM PATLAMA YÜKSEKLİĞİ: Nükleer

silahlarda, hesaplanmış bir patlama gücüne sahip bir silahın

muhtemel azami alanda üzerinde istenilen etkiyi oluşturması için

belirli hedefe (bölgeye) göre patlaması gereken optimum

yükseklik. Ayrıca bakınız: "type of burst".

ORAL TRADE TEST SÖZLÜ MESLEK TESTİ: Bir kimsenin bazı işlerde veya

meslekteki bilgisini ölçmek için yapılan sözlü sınav.


ORANGE FORCES TURUNCU KUVVETLER: NATO tatbikatlarında düşman

rolünde kullanılan kuvvetler. Ayrıca bakınız: "forces".

ORANGES (SOUR) "PORTAKAL" (EKŞİ): Hava önlemesinde "Hava koşulları

uçağın görevini yapması için elverişsiz" anlamına gelen bir kod.

ORANGES (SWEET) "PORTAKAL" (TATLI): Hava önlemesinde "Hava

koşulları uçağın görevini yapması için elverişli" anlamına gelen

bir kod.

ORBIT YÖRÜNGE: Bir gök cisminin, diğer bir cisim çevresinde dönerken

çizdiği yol.

ORBIT DETERMINATION YÖRÜNGE TESPİTİ: Bir uydunun yörünge

parametrelerine göre geçmişteki, şu andaki ve gelecekteki

durumunun tarif edilmesi.

ORBIT POINT YÖRÜNGE NOKTASI: Havadaki uçakların yerlerini tayin etmek

için kullanılan kara veya deniz üzerindeki coğrafi veya elektronik

olarak tanımlanmış mevkii.

ORBITAL BOMBER YÖRÜNGE BOMBARDIMAN ARACI: Yörünge veya takribi

yörünge hızıyla dünyayı çok yüksek irtifada bir kaç defa dolaşıp

tekrar üssüne süzülme kabiliyetine sahip proje halinde bir araç.


ORBITAL CURVE YÖRÜNGE EĞRİSİ: Esas cisim etrafında tam doğu veya tam

batı olmayan bir yönde, günde müteaddit defalar yörünge

dönüşü yapan bir uydunun, bu cisim üzerinde her defasında,

esas cismin her yörünge arası dönüş derecelerine eşit miktarda

batıya kaymak suretiyle çizdiği özlerden biri.

ORBITAL DIRECTION YÖRÜNGE İSTİKAMETİ: Yörünge dönüşü yapan bir

cismin çizdiği yolun istikameti. Bir arz uydusunda bu yol,

ekvatora nazaran meyil açısı olarak ifade edilir. Arz çevresinde

günde bir kaç defa dönüş yapan bir uyduda, bir nokta üzerinden

geçiş pusula açısı, Arzın kendi etrafındaki dönüşü sebebiyle,

değişiktir.

ORBITAL INJECTION YÖRÜNGE HIZINA ÇIKARMA: Bir uzay aracını bir

yörüngeye oturtabilecek bir hıza çıkarma işlemi.

ORBITAL PERIOD YÖRÜNGE DÖNÜŞ SÜRESİ: Yörünge dönüşü yapan bir cismin

tam bir yörünge çizmek için geçirdiği süre.

ORBITAL VELOCITY YÖRÜNGE HIZI: Böyle bir cismin yörüngesinde belirli

bir süre içindeki hızı; örneğin, yörünge tepe noktasındaki hızı,

yerçekim sahası merkezine en yakın bulunduğu andaki hızından

daha azdır.
ORBITING TURLAMA: Hava önlemesinde turlama veya turlayarak arama

anlamına gelir.

ORDER SİPARİŞ:

ORDER AND SHIPPING TIME SİPARİŞ VE NAKLİYE SÜRESİ: Belirli bir faaliyet

için stok bütünleme işlemlerinin başlamasıyla bu işlemler

sonunda malzemenin bu faaliyet merkezine ulaşması arasında

geçen zaman. Sipariş ve nakliye süresi yalnızca ikmal sistemi

içindeki malzemeler için kullanılır ve, sipariş süresi (order time)

ve nakliye süresi (shipping time) olmak üzere birbirinden farklı

kısımlardan oluşur. Ayrıca bakınız: "level of supply", "order time"

ve "shipping time".

ORDER ARMS TÜFEKLE ESAS DURUŞ: Tüfekle esas vaziyetinde duruş.

ORDER BLANKS SİPARİŞ FORMLARI: Yapılacak siparişlerin doldurulması için

hazırlanmış yazılı kağıtlar.

ORDER FOR INFORMATION BİLGİ TOPLAMA EMRİ: Toplama planında

gösterilen bilgilerin toplanması maksadıyla, bütün ast birliklere

verilen talimat ve emirler. Ayrıca bakınız: "intelligence

requirements ".
ORDER INTO ACTIVE MILITARY SERVICE FAAL GÖREV EMRİ: ABD Milli

Muhafız Teşkilatı, Müşekkel İhtiyat Teşkilatı, vesairenin bir birlik

veya mensubunu faal göreve geçirmek için verilen emir.

ORDER OF BATTLE MUHAREBE DÜZENİ/SEFERİ KURULUŞ: Bir askeri kuvvetin

personelinin, birliklerinin ve teçhizatının tanımı, gücü, komuta

yapısı ve dağılımı.

ORDER OF BATTLE CARD (INTELLIGENCE) DÜŞMAN MUHAREBE DÜZENİ FİŞİ

(İSTİHBARAT): Düşman kara kuvvetleri birliklerinin/kuruluşlarının

her birine ait temel bilgileri içeren ve muharebe düzeniyle ilgili

tüm bilgileri veren standartlaştırılmış tek veya birleşik liste.

ORDER OF BATTLE INTELLIGENCE MUHAREBE DÜZENİ İSTİHBARATI: Düşman

muharebe kuruluşu hakkında yapılan istihbarat. Bu istihbarat;

başlıca düşman kuvveti, teçhizatı, yeri, tertibi, teşkilatı, remzi,

taktik doktrin ve usulleri, muharebe değeri, hareket ve intikalleri

hakkındaki bilgiler ile, teçhiz edilen birliklerin evsafını ve

komutanlarının şahsiyetlerini belirten bilgi kayıtları ihtiva eder.

ORDER TIME SİPARİŞ SÜRESİ: Stok bütünleme faaliyetinin başlamasıyla

siparişin veya istemin kabul edilmesi arasında geçen süre.


ORDER WIRE EMİR VE KOMUTA DEVRESİ: Muharebede, sıkışık hallerde,

sadece emir ve komuta haberleşmesine ayrılan hat. Bazen

hizmet devresi "engineering circuit" bu maksat için kullanılır.

ORDERLY POSTA, EMİR ERİ: Daha çok haber ve emirleri taşıyan veya mutat

günlük işleri yapmak suretiyle bir subaya yardım eden er.

ORDERLY ROOM BÖLÜK ODASI: Bölüğe ait işlerin yapıldığı oda, büro. Bu işler

çadırda yapıldığı takdirde buna (orderly tent) bölük çadırı denir.

ORDERLY TENT BÖLÜK ÇADIRI: Bak. "orderly room".

ORDINARY PRIORITY NORMAL ÖNCELİK: "Acil öncelik"ten daha düşük ancak

arama ve taarruz önceliğinden daha önce gelen bir ani görev

isteği kategorisi. Örneğin; bir birliğin ilerlemesini geciktiren

ancak zayiata neden olmayan bir hedef. Ayrıca bakınız:

"immediate mission request", "priority of immediate mission

requests".

ORDNANCE ORDU DONATIM MALZEMESİ: Bombalar, silah ve cephane,

aydınlatma fişekleri, sis maddeleri, napalm bombaları gibi

patlayıcılar, kimyasal maddeler, fişek ve ilgili maddeler.

ORDNANCE CORPS ORDUDONATIM SINIFI, ORDUDONATIM TEŞKİLATI:

Ordunun, ordudonatım sınıfına ait plan ve proje, imal, deneme


ve ikmal işlerine bakan bir sınıfı. Bu sınıf; silah, mühimmat,

hedef, zırhlı ve tırtıllı araçlar, top tevcih ve ateşleme cihazları ve

bunlara benzer malzemeleri temin eder. Aynı zamanda, bu gibi

malzemenin plan ve projeye, imal deneme depolama ve dağıtım

işlerini yapan cephanelik ve depoları idare eder. Buna kısaca

(ordnance) da denir.

ORDNANCE DEPOT ORDUDONATIM DEPOSU: Ordudonatım sınıfı

tarafından verilen silah, cephane ve teçhizat gibi yedek stok

malzemeyi muhafaza eden depo.

ORDNANCE FIELD SERVICE ORDUDONATIM SAHRA HİZMETİ: Ordudonatım

teşkilatında, ordudonatım malzemesinin ikmal denetleme,

onarım ve ayarını yapan bir bölüm.

ORDNANCE MATERIAL ORDUDONATIM HARP MALZEMESİ; ORDUDONATIM

MALZEMESİ: Proje, depolama ve dağıtımından Ordudonatım

Sınıfının sorumlu olduğu her çeşit silah, cephane, ateş kontrol ve

idare aletleri ve her çeşit diğer malzeme.

ORDNANCE OFFICER ORDUDONATIM SUBAYI: Düşmandan ele geçirilen

malzemenin kullanılır hale getirilmesi de dahil, ordudonatım


bakımı, mühimmatı ve genel ikmalinin idaresinden sorumlu

subay.

ORDNANCE PLAN ORDUDONATIM PLANI: Genel olarak, ordudonatım subayı

tarafından, ordudonatım faaliyetleri hakkında komutan için

hazırlanan teferruatlı rapor. Bu plan; ordudonatım birliklerinin

kullanılışı hakkında özel talimatı ihtiva eder. Bu planda;

ordudonatım bakımı, mühimmatı, genel ikmali ve düşmandan

ele geçirilen malzemenin kullanılabilir hale getirilmesi gibi

hususlar ele alınır.

ORDNANCE PROPERTY ORDUDONATIM MALI: Kullanılması, depolanması,

dağıtılması, bakım ve kontrolü için Kara Kuvvetleri Komutanı

tarafından Ordudonatım sınıfına tahsis edilen her nevi devlet

malı.

ORDNANCE SCHOOL ORDUDONATIM OKULU: Ordudonatım malzemesinin

bakım ve kullanılması hakkında eğitim sağlayan ve bilgi veren

sınıf okulu. Bu okul, kıta hizmetinde kullanılmak üzere öğretmen

ve bu sınıfta görev alacak personel yetiştirir.

ORDNANCE SERVICE ORDUDONATIM HİZMETİ: Ordudonatım teşkilatının,

bir komutanlığa bağlı müessese ve birlikleri.


ORDNANCE STAFF OFFICER ORDUDONATIM KARARGAH SUBAYI;

ORDUDONATIM ŞUBE MÜDÜRÜ: Bak. " ordnance officer ".

ORDNANCE STORES ORDUDONATIM ANA MALZEMESİ: Ordudonatım mal

veya malzemesinin plan ve proje, imalat, deneme, muhafaza ve

revizyonu için, ordudonatım sınıfı tarafından kullanılan malzeme

ve her türlü madde.

ORDNANCE SUPPLIES ORDUDONATIM İKMAL MADDELERİ: Depolama,

dağıtım ve bakım için ordudonatım sınıfına tahsis edilen askeri

ikmal maddeleri. Bu maddeler, ordudonatım sınıfına tahsis

edilen bütün ham maddeler ile imal edilmiş malzeme ve

parçalardan meydana gelir.

ORDNANCE TROOPS ORDUDONATIM KITALARI: Ordudonatım bakımı, ikmali

veya teknik hizmetini sağlamak üzere, taktik bir birliğe tahsis

edilen veya birlik emrine verilen, teknik şekilde yetiştirilmiş

kıtalar. Bu kıtalar; ordudonatım malzemesinin kullanılması,

bakımı ve ayarlanması konusunda birliğe öğretim de gösterirler.

ORGANIC BİR BÜTÜNÜN PARÇASI (AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI;

AMERİKAN SAVUNMA KURULU): Bir askeri teşkilata tahsis edilen

ve bu teşkilatın önemli bir parçasını oluşturan. Bir birliğin


ayrılmaz parçaları Kara ve Hava kuvvetlerinin ve Deniz

Piyadesinin teşkilat şemalarında belirtilip Deniz kuvvetlerindeki

harekat kuvvetlerinin idari teşkilatlarına tahsis edilirler.

ORGANIC (NATO) BİR BÜTÜNÜN PARÇASI: Bir askeri teşkilatın ayrılmaz bir

parçasını oluşturan.

ORGANIC ARMY AIR DEFENCE KARA KUVVETLERİ ORGANİK HAVA SAVUNMASI:

ORGANIC TRANSPORTATION KADRO ULAŞTIRMA ARAÇLARI; KURULUŞA

DAHİL ULAŞTIRMA ARAÇLARI: Bir askeri birliğe daimi olarak

tahsis edilen ve kadro kuruluşuna dahil bulunan ulaştırma

vasıtaları.

ORGANIZATION TEŞKİL/TEŞKİLAT, ÖRGÜT, BİRLİK: Herhangi bir askeri birlik;

özellikle iki veya daha çok küçük birlikten meydana gelmiş daha

büyük bir komutanlık. Bu anlamda; bir komutanlık askeri unsuru,

kendi asli teşkillerine nazaran bir (organizasyon) teşkil ve

kendisinden büyük komutanlıklara nazaran bir birliktir.

ORGANIZATION AND TRAINING DIVISION TEŞKİLAT VE EĞİTİM DAİRESİ: Kara

Kuvvetleri Komutanlığı Karargah Heyetinin seferberlik, teşkilat

ve eğitiminden sorumlu olan dairesi.


ORGANIZATION CHART TEŞKİLAT ŞEMASI: Birlik, büro, faaliyet merkezi veya

tesislerin teşkilatını gösterir şema.

ORGANIZATION EQUIPMENT FILE BİRLİK MALZEME DOSYASI: Kara

Kuvvetleri Komutanlığında, malzemeye ait esaslı form ve

kayıtları dosyalamakta kullanılan ve bir dosya kabı ve zarftan

ibaret olan bir vasıta. Bu dosya, ikinci kademe bakım personeli

tarafından muhafaza edilir ve daha üst bakım kademesine

devredilmesi halinde, ilgili malzeme ile birlikte gönderilir.

ORGANIZATION FOR EMBARKATION YÜKLEME DÜZENİ; YÜKLEME İÇİN

TERTİPLENME; BİNDİRME DÜZENİ; BİNDİRME İÇİN

TERTİPLENME: Çıkarma kuvvetinin denizaşırı intikal idari

gruplanması. Bir gemi veya yükleme grubunda böyle bir

gruplanma, çıkarma için kurulmuş özel kuvvet ile, ulaştırma, iş

gücü veya azami güvenliği temin edecek dağılma maksatlarıyla

yüklenmiş ek kuvvetleri içine alır.

ORGANIZATION FOR LANDING ÇIKARMA DÜZENİ, ÇIKARMA İÇİN TERTİPLENME:

Çıkarma kuvvetinin, çıkarma hücumu için özel taktik

gruplanması.
ORGANIZATION MAINTENANCE BİRLİK BAKIMI: Bak. " organizational

maintenance".

ORGANIZATION OF THE GROUND MEVZİİN SAVUNMAYA HAZIRLANMASI;

SAVUNMA İMKANLARININ KURULMASI: Arazideki tabii savunma

imkanlarının takviyesi ve işgal eden kuvvetlerin belirli mevkilere

tahsisi suretiyle bir savunma mevziinin hazırlanması.

ORGANIZATION OF THE JOINT CHIEFS OF STAFF: MÜŞTEREK

KURMAY BAŞKANLARI TEŞKİLATI: Müşterek Kurmay Başkanları

Teşkilatı Savunma Bakanlığı (ABD) bünyesinde Müşterek Kurmay

Başkanlarını, Müşterek Kurmay Başkanları Başkanlığını, ve

Müşterek Karargah adıyla anılan daire ve kuruluşları veya destek

kuruluşlarını ya da Müşterek Kurmay Başkanları Teşkilatının özel

dairelerini içine alan bir teşkilattır. OJCS olarak da anılır. Ayrıca

bakınız: " joint staff".

ORGANIZATIONAL TEŞKİLATLA İLGİLİ, TEŞKİLATA AİT, ÖRGÜTSEL: Askeri

teşkilata ait olan; askeri teşkilat ile ilgili bulunan.

ORGANIZATIONAL CONTROL BİRLİK TRAFİK KONTROLÜ: Yürüyüş halinde

bulunan bir birlikte, ayrı birlikten alınan personelden teşkil

edilmiş bir refakat ekibi vasıtasıyla yapılan trafik kontrolü.


ORGANIZATIONAL EQUIPMENT BİRLİK TEÇHİZATI: Kullanış şekli

bakımından bir birliğin veya teşkilatın ortak görevini yapmasını

kolaylaştırmak için kullanılan ve şahsi teçhizat dışında kalan

malzeme. Ayrıca bakınız: "equipment".

ORGANIZATIONAL EQUIPMENT LIST BİRLİK TEÇHİZAT LİSTESİ:

ORGANIZATIONAL IMPEDIMENTA BİRLİK AĞIRLIKLARI: Bak. "impedimenta".

ORGANIZATIONAL MAILCLERK BİRLİK POSTA ERİ: Bak. "regimental mailclerk".

ORGANIZATIONAL MAINTENANCE BİRLİK BAKIMI: Kullanan birliğin kendisine

tahsis edilen teçhizata yapmakla sorumlu olduğu ve yaptığı

bakım. Bu bakımın aşamaları normal olarak, muayene, genel

bakım, yağlama, ayarlama ve parçaların, küçük ve tali aksesuarın

değiştirilmesinden ibarettir. Bak. "maintenance categories".

ORGANIZATIONAL REPAIR PARTS BİRLİK ÜZERİNDEKİ ONARIM PARÇALARI:

Bir birliğe, kendisinin kullanması için verilmiş parçalar.

ORGANIZATIONAL STRUCTURE TEŞKİLAT YAPISI:

ORGANIZATIONAL SUPPLY İKİNCİ KADEME: Yetki verilmiş ilk, değiştirme ve

bütünleme ikmal maddeleri ve teçhizatın, birlik seviyesinde

alınması, dağıtılması ve hesabının tutulmasında, kullanan


birlikteki özel surette yetiştirilmiş ve görevlendirilmiş personel

tarafından yerine getirilen ikmal safhası. Ayrıca bakınız: "supply

categories".

ORGANIZATIONAL UNIT LOADING KITACA BİNDİRME; KITACA YÜKLEME: Bir

bindirme ve yükleme usulü. Bu usulde; teşkiller, bütün teçhizat

ve malzemeleri ile birlikte, aynı araç üzerinde taşınır. Fakat, bu

bindirme ve yükleme, kıta ve teçhizatın aynı zamanda

bindirilmesini mümkün kılacak şekilde-yani muharebe

bindirmesi ve muharebe yüklemesi (combat loading) şeklinde-

yapılmaz.

ORGANIZE TEŞKİL ETMEK: Personel veya hem personel hem teçhizat

vererek bir birliği fiilen meydana getirmek. Bu birlik, fiilen

meydana getirilmeden de teşkil edilebilir.

ORGANIZED MILITIA TEŞKİLATLI MİLİS: Bak. "militia".

ORGANIZED POSITION HAZIRLANMIŞ MEVZİ: İleride yapılacak muharebe için

kıta ve silahların mevzilendirildiği ve sahra tahkimatının yapıldığı

bölge.

ORGANIZED RESERVE MÜŞEKKEL İHTİYATLAR: Bak. "Organized Reserve

Corps".
ORGANIZED RESERVE CORPS MÜŞEKKEL İHTİYAT TEŞKİLATI: ABD Ordusu'nun

asli teşkillerinden biri. Bu teşkilat; barış zamanında askeri eğitim

sağlamak üzere teşkil ve idame ettiren personel ve birliklerle,

milli bir tehlike halinde fiili göreve alınacak olan eğitim görmüş

ihtiyatlardan müteşekkildir. Buna şimdi (Army Reserve)

denilmektedir.

ORGANIZED RESERVE CORPS UNITS MÜŞEKKEL İHTİYAT BİRLİKLERİ: Bu birlikler

şu üç sınıfa ayrılır: a. Tam subay veya erat kadrosu ile teşkil

edilen muharebe ve hizmet birlikleri b. Genellikle, tam subay ve

hizmet çekirdek kadrosu ile teşkil edilen muharebe ve hizmet

birlikleri. c. Genellikle, yalnız tam subay kadrosu ile teşkil edilen

muharebe ve hizmet birlikleri. Buna şimdi (Army Reserve Units)

denilmektedir.

ORGANIZED STRENGTH GAYE KURULUŞ VE KADRO KUVVESİ: Ordu'ya ve

Ordu'nun tali kısımlarına ait bütün teşkilat ve malzeme

kadrolarının ve kuruluş dışı kadro birliklerinin resmi, programlı

hakiki kuvvesi.

ORGANIZED UNIT MÜŞEKKEL İHTİYAT BİRLİĞİ: Her yıl, belirli eğitim devrelerine

veya faal federal hizmet günlerine, ya da bunların bir kaçına

iştirak etmesi icap eden bir müşekkel ihtiyat birliği.


ORIENT AYARLAMAK: Bir hava fotoğrafını okurken, fotoğrafı çekildiği

anda ışığın geldiği istikametteki bir ışık açısında tutmak.

ORIENTATION AYARLAMA: Bak. "orient".

ORIENTATION COURSE İNTİBAK KURSU; ORYANTASYON KURSU: Geçmiş

hadiselerden edinilen bilgiye dayanarak personele, cari

hadiseler, durum veya herhangi bir mesele hakkında fikir vermek

üzere yapılan eğitim.

ORIENTATION OFFICER YÖNELTME SUBAYI; ORYANTASYON SUBAYI: Taktik bir

birliğin; ölçme harita okuma, aletleri ayarlama gibi yöneltme

işleri ile görevli olan ve teknik eğitim görmüş bulunan subayı.

ORIENTATION SPECIAL COURSE ORYANTASYON ÖZEL KURSU (HV. ): Eldeki

teçhizatın bakım ve işletmesi, işletme teknik ve usulleri hakkında

temel bir bilgiye sahip personele mahsus resmi eğitim. Bu

eğitimin gayesi, bu personele, benzerleri yeni teçhizat, teknik ve

usullerin belli başlı şekil ve özelliklerini tanıtmaktır.

ORIENTATION TRAINING GEZİP GÖSTERME EĞİTİMİ; YERİNDE GÖSTERME

EĞİTİMİ:
ORIENTED CİHETİNE KONMUŞ; CİHETİNE KONULAN: Doğru istikametlere

müracaat etmek veya kuzey-güneye göre yöneltmek suretiyle

cihetine konmuş bir şey (harita, plancete vesaire) .

ORIENTING ANGLE TEVCİH AÇISI: Atış hattından tevcih hattına doğru, saat

yelkovanı istikametinde ölçülen yatay açı. Bu açı; hiç bir zaman,

3200 milyemden fazla olamaz.

ORIENTING LINE TEVCİH HATTI: Arazi üzerinde belli bir istikameti göstermek

üzere tespit edilmiş hat. Bu hat, yer ölçmede ve topların

tevcihinde yardımcı istikamet hattı olarak kullanılır.

ORIENTING POINT TEVCİH NOKTASI: Bir komuta aletini veya diğer bir aleti topla

aynı istikamete getirmek üzere, nişan noktası olarak seçilen ve

kendisine nişan alınan uzakta bir nokta.

ORIENTING STATION TEVCİH YERİ: Top mevziinin yakınında ve tevcih hattı

üzerinde bulunan ve bataryanın tevcih edilebilmesine imkan

veren bir nokta.

ORIENTING THE INSTRUMENT ALETİN TEVCİHİ: Kıl şebekesi (düşey-yatay veya

her ikisi), bakılan nokta (hedef) ile aynı hatta gelecek şekilde

aletin tevcihi.

ORIGIN BAŞLANGIÇ NOKTASI: Atış anında, namlu ağzının merkezi.


ORIGIN CARRIER TİCARİ BAŞLANGIÇ TAŞITI: Bir yükü sevkıyatın başladığı

noktada teslim alan ticari taşıt.

ORIGIN OF THE TRAJECTORY MERMİ YOLU BAŞLANGIÇ NOKTASI: Merminin

namluyu terkettiği anda, namlu ağzının merkezi.

ORIGINAL DESTINATION (MERCHANT SHIPPING) ESAS VARIŞ NOKTASI (DENİZ

TİCARET NAKLİYESİ): Bir konvoyun veya tek bir geminin (konvoy

içindeki veya bağımsız) esas nihai varış noktası. Bu özellikle barış

zamanında başlamış olan seferlerin esas varış noktaları için

geçerlidir. Ayrıca bakınız: "destination (merchant shipping) ",

"final destination", "immediate destination".

ORIGINAL NEGATIVE Bak. "generation (photography) ".

ORIGINAL PACKAGE ORİJİNAL AMBALAJ: Depolama faaliyetlerinde, tedarik

şartnameleri veya diğer ambalajlama talimatı gereğince, bir

arada ambalajlanması bildirilen miktarda parça ihtiva eden

ambalaj. Dış kısmında, muhteviyatın miktar ve cinsi ile

imalatçının ismini gösteren bir yazı ve orijinal mühürler bulunur.

ORIGINAL POSITIVE Bak. "generation (photography) ".

ORIGINATING MEDICAL FACILITY İLK TIBBİ TESİS: Bir hastayı başka bir tıbbi

tesise sevkeden ilk tıbbi tesis.


ORIGINATOR GÖNDEREN MAKAM: Bir mesajı göndermeye yetkili olan ve

mesajı gönderen komutanlık. Gönderen makamın sorumluluğu

yazıyı yazan ve yayınlayan subayın görevlerini de içine alır. Ayrıca

bakınız: "drafter"., "releasing officer".

ORIGINATOR'S REFERENCE NUMBER GÖNDEREN MAKAM NUMARASI:

Gönderen makam ile gönderilen makam arasında bir müracaat

unsuru temin etmek maksadıyla, bir mesajın bir metine dahil

edilen haber tanıtma numarası.

ORION ORİON: Her türlü hava koşullarında görev yapabilen, dört

motorlu, turboprop, uzun menzilli karada üslenmiş, denizaltılara

karşı kullanılan bir uçak. Değişik tiplerde arama radarları, nükleer

su bombaları, torpido taşıyabilir. Arama, karakol, avcı-bomba, ve

konvoy refakat harekatlarında kullanılabilir. P-3 olarak anılır.

Elektronik karşı önlemleri haiz tipi EP-3 olarak anılır.

OROPESA SWEEP ŞAMANDIRALI TARAMA: Deniz mayın savaşında yanlara

açılımı yan şamandıralarıyla sağlanan, derinliğiyse, gemi

tarafında mayın tarama uçurtması öbür ucunda da bir yüzer

şamandıra veya şamandıra teli ile kontrol edilen ve belirli

uzunluktaki bir tarama telinin tek bir gemi tarafından çekildiği bir

mayın tarama şekli.


ORTHOGONAL ORTOGONAL, DİK AÇILI: Dik açılar halinde veya, daha çok

dikdörtgen olma hassası. Örneğin; polar koordinatları X, Y ve Z

istikameti veya R, 0 ve 0 istikametleri ortogonaldir. Frekans

nispetleri tam adetle ifade edilmeyen iki telsiz sinyalinin elektrik

şiddetleri ile temsil edilen fonksiyonları da ortogonaldir.

ORTHOMORPHIC PROJECTION ORTOMORFİK PROJEKSİYON: Ölçeğin, haritanın

belirli kısımlarında değişmekle birlikte, bir noktadan tüm yönlere

doğru aynı olduğu ve böylece çok küçük alanların doğru bir şekil

ve istikamette temsil edildiği bir projeksiyon şekli. Ayrıca bakınız:

"conformal projection".

OSCILLATING MINE SALINIMLI MAYIN: Hidrostatik şekilde kontrol edilen ve

gel-git ile suların yükselip alçalmasından bağımsız olarak yüzeye

göre önceden belirlenmiş bir derinlikte. Ayrıca bakınız: "mine".

OSCILLATOR OSİLATÖR: Elektrik salınımlarını elde etmek için, genellikle

elektron tüpleri kullanan elektrikle çalışır bir cihaz.

OSCILLOGRAM OSİLOGRAM: Bir osilograf tarafından çizilen ses dalgasının

fotoğrafla tespit şekli. Bu şekil; düşman toplarının bulunduğu

yeri tayin etmek maksadıyla incelenir.


OSCILLOGRAPH OSİLOGRAF: Bir ses dalgasının şeklini, zaman ölçeği ile

birlikte kaydeden elektrikli bir cihaz. Bu cihaz, Ordu'da,

genellikle, düşman toplarının yerini tayin etmek için ses ölçmede

kullanılır.

OSCILLOSCOPEOSİLOSKOP: Mütenavip bir voltaj gibi süratle değişen bir dalga

şeklini bir katod ışınlı dürbün ekranı üzerinde göstermek için

kullanılan elektrikli alet. Bu alet; telsizler ile ses ölçme

cihazlarında ve radarlarda muayene cihazı olarak kullanılır. Buna

kısaca (scope) da denir.

OSNABURG OSNABURG BEZİ: Hedef bezi olarak veya kamuflaj işlerinde

kullanılan ve çuval bezi yerini tutmak üzere ağartılmamış

pamuktan yapılan sağlam kumaş.

OTHER FORCES FOR NATO NATO'YA BAĞLI DİĞER KUVVETLER: NATO'ya

tahsis veya tertip edilmiş olmamakla birlikte NATO kuvvetleriyle

işbirliği yapabilecek veya belirlenmiş bazı koşullarda NATO'nun

harekat komutasına ya da kontrolüne giren kuvvetler. Ayrıca

bakınız: "force", "NATO forces".

OTHER WAR RESERVE MATERIAL REQUIREMENT DİĞER SAVAŞ İHTİYAT

MALZEMELERİ İHTİYACI: Önceden yerleştirilmiş savaş ihtiyat


malzemeleri ihtiyaçlarının dışındaki savaş ihtiyat malzemeleri

ihtiyacı seviyesi. OTHER WAR RESERVE MATERIAL

REQUIREMENT BALANCE: ELE GEÇMEMİŞ DİĞER SAVAŞ İHTİYAT

MALZEMELERİ İHTİYACI: Diğer savaş ihtiyaç malzemelerinin ele

geçmemiş veya temin edilmemiş ismi. Bu, muhafaza edilen diğer

savaş ihtiyat malzemeleri ihtiyacı dışında kalan diğer savaş

ihtiyat malzemeleri ihtiyacı seviyesidir. OTHER WAR RESERVE

MATERIAL REQUIREMENT PROTECTABLE: MUHAFAZA EDİLEN

DİĞER SAVAŞ İHTİYAT MALZEMELERİ İHTİYACI: Diğer savaş

ihtiyat malzemeleri ihtiyacının tedarik, temin ve envanter idaresi

amacıyla muhafaza edilen kısmı.

OTHER WAR RESERVE STOCK DİĞER SAVAŞ İHTİYATLARI STOĞU: Diğer savaş

ihtiyat malzemeleri ihtiyacını karşılamak üzere tedarik edilip

stoklanmış madde miktarı.

OTTER YAN ŞAMANDIRASI: Deniz mayın harbinde çekildiği zaman

yanlara doğru önceden belirlenmiş bir mesafeye açılan bir

tertibat.

OUT OF ACTION TAM SİPER !: Bir silahın muharebe faaliyetini, herhangi bir

sebeple, geçici olarak durdurmak ve silahı bir müddet muharebe

dışı tutmak için verilen komut.


OUT OF RANKS SAF/SIRA DIŞI: Bir düzenin içinde olmayan; resmi bir

toplanmaya gelen, fakat sıra içine girmemiş olan kimse.

OUT PUT İSTİHSAL; RANDIMAN; ÇIKTI: Bir fabrika vesair istihsal

kaynağından çıkan mal, istihsal miktarı.

OUTBOARD CARGO SEVKE TABİ YÜK, SEVK EDİLECEK YÜK: Denizaşırı, kıyı

boyu, harekat alanları arası ve bu alanlar içi, kıyılararası sevkiyat

veya çekilme harekatı için gemilere veya hava araçlarına

yüklenmek üzere Kara Ordusu terminalleri ya da hava yükleme

limanlarında teslim alınmış hamule.

OUTBOARD MOTOR TAKMA MOTOR: Sulardan geçişte fırtına botlarına

takılan motor.

OUTBOUND TRAFFIC DENİZAŞIRI TRAFİK: Kıtasal ABD'den çıkıp denizaşırı

ülkelere yönelen veya yine denizaşırı olmak kaydıyla kıtasal ABD.

nin tersi istikamette ilerleyen trafik.

OUTER FIX DIŞ NİRENGİ: Yaklaşma nirengisinin dışında ve normal olarak bu

noktadan geçilmesine hava yolu trafik kontrol merkezi veya

terminal bölgesi trafik kontrol tesisi tarafından izin verilen ve

uçakların yaklaşma nirengisine veya nihai yaklaşma rotasına


girişi bu noktadan yapılan varış yerindeki terminal bölgesinde

bulunan nirengi.

OUTER HARBOUR DIŞ LİMAN: Limanlarda, mahalli şartlara göre sınıflandırılmış

olan ve belirli bir hattın dışında kalan liman kısmı.

OUTER HARBOUR AREA DIŞ LİMAN BÖLGESİ: Tahkim edilmiş bir limanda, giriş

kanallarının dış tarafından açık denize doğru uzanan ve liman

savunma bataryalarının ateş menzili dahilinde bulunan sular.

OUTER TRANSPORT AREA DIŞ NAKLİYE SAHASI: Anfibik harekatlarda,

denizaltı savunma hattının içinde bulunan ve taarruz nakliye

araçlarının hedef bölgesine ulaştıktan sonra ilerleyecekleri ilk

nokta. Ayrıca bakınız: "inner transport area", "transport area".

OUTFIT TAKIM, TEÇHİZAT: Herhangi bir işi yapabilmek için gerekli

malzeme. Mesela; bir havacı teçhizatı veya marangoz takımı gibi.

OUTFLANK CEPHEYİ UZATMAK: Cepheyi, düşman hatlarının yanlarına

taşacak şekilde, sağa veya sola uzatmak.

OUTFLANKING MANEUVER YANDAN DOLAŞMAK: Düşmanın yanlarını

dolaşmak veya yanlarına taarruz etmek gayesiyle birliklerin

yaptığı hareketler.
OUTGUARD DIŞ POSTA: Bir ileri karakolun gözetleme hattını meydana

getiren emniyet gruplarından biri.

OUTLINE BASE DEVELOPMENT PLAN TASLAK ÜS KURMA PLANI: Herhangi bir

kara, hava veya deniz harekatından önce bu harekatı

desteklemek üzere kurulacak ufak veya büyük ölçüdeki üslerin

tesisi ile ilgili taslak plan.

OUTLINE CAMPAIGN PLAN TASLAK SEFER PLANI: Bir harekata ait esas

planın hazırlanmasından önce, ihzarı mahiyette düzenlenen

taslak plan. Ayrıca bakınız: "operation plan".

OUTLINE MAP TASLAK HARİTA: Üzerine yerleştirilen bilgiler arasında ilgi

kurulmasını sağlamak için sadece yeterli coğrafi bilgilerin temsil

edildiği harita.

OUTLINE PLAN TASLAK PLAN: Ayrıntılı planlamanın başlamasından önce belirli

bir hareket tarzının belirgin özelliklerini veren ön hazırlık planı.

OUTLINE STAFF TARGET HAREKAT YETENEK HEDEFİ:

OUTLINE WAR PLAN TASLAK HARP PLANI: Bir harbe ait esas planın

hazırlanmasından önce ve bir plan çerçevesini ihtiva etmek

üzere, hazırlanan taslak planı. Ayrıca bakınız: "war plan".


OUTLYING DIŞ; MEMLEKET DIŞI: Büyük kısımdan veya merkezden ya da

belirli sınırlardan uzakta bulunan. Örneğin; uzak banliyö ve

vilayetler veya memleket dışında bulunan üsler gibi.

OUTLYING BASE MEMLEKET DIŞI ÜS: Harekat kuvvetlerini destekleyen bir

nokta vazifesi görmek üzere tesis edilmiş daimi üs.

OUTMANEUVER HAREKET ÜSTÜNLÜĞÜ SAĞLAMAK: Kuvvetleri, düşman

üzerinde üstünlük elde edecek şekilde hareket ettirmek.

OUTPATIENT AYAK TEDAVİSİNDE HASTA: Tıbbi tedaviyi, bir sıhhi veya dış

tedavi merkezine gerektikçe gelmek suretiyle gören bir kimse.

OUTPATIENT SERVICE AYAKTA TEDAVİ, POLİKLİNİK TEDAVİSİ: Hastaneye

yatırmak icap etmediği zamanlar bir askeri hastane veya

dispanserde, askeri personel ile müsaadeli sivillere ayakta

yapılan tıbbi tedavi ve diş tedavisi.

OUTPORT DIŞ İSKELE, HARİÇ İSKELE: Bir yükleme veya boşaltma limanı veya

tali liman dışında, Kara Kuvvetleri Komutanlığı tarafından

kullanılan ve mutlak surette bir esas liman durumunda

bulunması icap etmeyen herhangi bir liman, iskele.

OUTPOST İLERİ KARAKOL: Durmalarda, kamp, ordugah ve konaklarda veya

bir muharebe mevziinde, büyük kısmı düşmanın baskın ve


gözetlemelerinden korunmak için, bu kısmın belirli bir mesafe

uzağına çıkarılan emniyet müfrezesi.

OUTPOST AREA MUHAREBE İLERİ KARAKOL SAFHASI: Asıl muharebe hattının

önündeki saha. Muharebe ileri karakol mevzileri bu sahada

bulunur.

OUTPOST LINE İLERİ KARAKOL HATTI: Bak. "outpost line of resistance".

OUTPOST LINE OF RESISTANCE İLERİ KARAKOL MUKAVEMET HATTI: İleri karakol

ateşleri ile destek silahları ateşlerinin teksif edileceği hat. Bu hat;

düşmanın taarruzu halinde, bir kısım muharebeye hazırlanıncaya

kadar savunulmak ve gereken zamanın kazanılmasını sağlamak

maksadıyla tutulur. Buna (outpost line) da denir.

OUTPOST POSITION İLERİ KARAKOL MEVZİİ: Düşman taarruzu halinde,

düşmanı oyalamak ve muharebe düzenini bozmak maksadıyla,

ileri karakol unsurları tarafından tutulan ve bu maksatla, kısmen

veya tamamen, savunmaya hazırlanmış olan mevzii.

OUTPOST ZONE MUHAREBE İLERİ KARAKOL MINTIKASI: Bak. "outpost area".

OUTPUT BLOCK ÇIKAN BİLGİ BLOKU: İç biriktirmenin çıkan bilgilere ayrılmış

bir kısmı. Buna çıkan bilgi alanı (output area) veya çıkan bilgi faal

biriktirme yeri (output working storage) da denir.


OUTPUT EQUIPMENT ÇIKAN BİLGİ TEÇHİZATI: Bilgileri bir kompüter dışına

aktarmaya yarayan teçhizat. Buna örnek olarak kart deliciler

yazıcılar ve kıymetlendirme cihazları gösterilebilir. Bu cihazlar,

merkezi işlem ünitesinin hemen yanında bulunabileceği gibi uzak

bir yere de yerleştirilebilir.

OUTRANGE MENZİL DIŞINA ÇIKMAK: Telsiz muharebesinin mesafesi dışına

çıkmak. Telsiz birlikleri, süratle hareket eden dost kuvvetlerin

önüne geçmekle telsiz mesafesi dışına çıkabilirler.

OUTRANK ÜST OLMAK; KIDEMLİ OLMAK: Daha üs rütbe ve kıdemde olmak;

rütbe ve kıdemce üst olmak.

OUTRIGGER PAYANDA: Bir şeyi sağlamlaştırmak veya beslemek için yanından

uzatılan destek; müteharrik silah kundağını desteklemek ve silah

ateş ederken oynamasına mani olmak üzere kullanılan uzun kiriş

ve kollar.

OUTRIGGER TRENCH PAYANDA HENDEĞİ: Ağır ve hafif hava savunma

silahlarında kullanılan payandalar için lazım olan özel hendekler.

OUTSIDE ROLL TERS TONO: Uçağın uzunlamasına ekseni etrafında dönerek,

pilotun başı merkezde olacağı yerde tononun dışında kalması


şartıyla yapmış olduğu akrobatik hareket. Menfi hücum açısı ile

yapılan tono.

OUTWORKS MEVZİ DIŞI BASİT TAHKİMAT: Esas tahkimatın sınırları dışında

yapılan küçük tahkimat.

OV-10 Bak. "Bronco".

OVER İLERİDE !: Gözcü tarafından, patlamaların gözetleme hattına

göre hedefin ötesinde olduğunu belirtmek için yapılan bildirim.

Bak. " short".

OVER DEDUCTION FAZLA KESİNTİ:

OVER OBLIGATION AŞIRI TAAHHÜT: Taahhütler toplamının bunlar için

yetki verilmiş tahsisat miktarını aşması hali.

OVER OPERATION AÇIK FAALİYET: İstihbaratın gizlenmeden açıkça toplanması.

OVER PACKAGING AŞIRI AMBALAJLAMA: Bir malzemenin yeteri şekilde

korunmasını gerektiren (gerek miktar gerekse nitelik

bakımından) fazla, koruyucu iç ve dış ambalaj malzemesi

kullanılması. Bu terim (over packing) terimi ile

karıştırılmamalıdır.
OVER PACKING TAKVİYELİ AMBALAJLAMA: Kapların veya malzemenin;

yükleme, boşaltma ve nakliyat tehlikelerine mukavemeti için

daha sağlam ve elverişli kaba konması veya yükleme ve

boşaltma, nakliyat ve depolama sırasında hasar veya hırsızlık

ihtimalini azaltmak maksadıyla mevcut kaba çelik çember, su

geçirmez kalın sargı kağıdı, fiber levhalar gibi ek ambalaj

malzemesi ilavesi.

OVER PRESSURE FAZLA BASINÇ: Bir infilak blast dalgasından meydana gelen

basınç. Bu basınç; atmosfer basıncını aştığı zaman "pozitif",

dalganın geçişi sırasında meydana gelmiş basınçlar atmosfer

basıncından az ise "negatif" dir. Ayrıca bakınız: "free air over

pressure".

OVER SHIPMENT LİSTE FAZLASI SEVKİYAT: Liste veya manifestoda

gösterilenden fazla olarak alınan yük.

OVER THE BEACH OPERATIONS Bak. "logistics over the shore operations".

OVER THE HORIZON UFUK ÖTESİ: Menzilini arttırmak ve yayın gücünü

görüş hattının ötesine çıkarmak için atmosferik yansımaları ve

kırılmaları kullanan bir emisyon sistemi.


OVER THE SHOULDER BOMBING DİKEY HATTI GEÇEREK ALÇAKTAN

BOMBALAMA: Bombanın, geride kalan hedefe atılabilmesi için

uçağın tırmanışa geçip dikey hattı geçmesinden sonra bırakıldığı

özel bir alçaktan bombalama şekli. Ayrıca bakınız: "loft

bombing", "toss bombing".

OVER, SHORT AND DAMAGE REPORT FAZLA, EKSİK VE HASAR RAPORU: Bak.

"report of survey".

OVER-LAND KARADAN; KARA YOLU İLE: Deniz yerine karada veya karadan

giden veya hareket yapan.

OVER-LAND ELEMENT KARADA HAREKAT YAPAN KISIM; KARA YOLU İLE

HAREKAT YAPAN KISIM; KARADAN HAREKAT YAPAN KISIM: Bak.

"overland".

OVERAGE IN GRADE YAŞ HADDİNİ AŞAN; YAŞ HADDİNİ AŞMIŞ: Belirli bir

rütbede, subayların muhariplik ve hizmet görevleri için konulan

yaş haddini aşmış bulunmaları.

OVERALL EFFICIENCY INDEX TOPLAM EHLİYET İNDEKSİ: Bir subayın son 7

yıllık fiili hizmet süresi zarfında doldurulmuş tam sicillerinden

elde edilmiş Kara Ordusu standart not ortalaması.


OVERFREIGHT ARTIK YÜK: Kayıtlı bulunduğu hamule senedinden ayrılmış ve

üzerinde tanıtma işareti bulunmayan yük.

OVERHAUL REVİZYONDAN GEÇİRMEK; BÜTÜN TAMİR: Bir maddenin bakım

ve hizmet standartlarında belirtildiği gibi yeniden hizmete

girebilecek şekilde yenilenmesi. Ayrıca bakınız: " rebuild",

"repair".

OVERHAUL AND REBUILT REVİZYON YENİLEŞTİRME: Bak. "rebuilt".

OVERHEAD ENDİREKT DESTEK KAYNAKLARI: Bir teşkilin esas görevini ifada

endirekt destek sağlamak üzere kullanılan personel, para ve

malzemeden ibaret kaynaklar.

OVERHEAD BRACING ÜST BAĞLANTI: Yolu alt boşlukta olan bazı kafes kirişli

köprülerde köprünün iki yanındaki üst bağlantılar.

OVERHEAD CABLE SYSTEM HAVAİ KABLO SİSTEMİ:

OVERHEAD CLEARANCE UÇUŞ ROTASI ÜZERİNDE İZİN VERİLEN İRTİFA: Rota

düzlemiyle onun üzerindeki bir engel arasındaki dikey mesafe.

OVERHEAD COSTS İSTİHKAM İNŞAAT İDARİ MASRAFLARI: İstihkam inşaat bölge

komutanlığı ve, istihkam inşaat asbölge komutanlığının faaliyeti


ile ilgili olarak yapılan genel idari masraflar. Bu masraflar, devlet

inşaat masraflarının bir kısmıdır.

OVERHEAD EXPENSES GENEL İMALAT MASRAFLARI:

OVERHEAD FIRE AŞIRMA ATEŞİ: Dost kıtalar üzerinden aşırmak suretiyle

yapılan ateş.

OVERHEAD FLIGHT UÇAĞIN ALTTAN GÖRÜNÜŞÜ: Bir uçağın alttan

görünüşü, bir uçağın aşağıdan görünme vaziyeti. Alttan

görünüşü; uçakların siluetlerinden tanımak için faydalanılan beş

standart uçuş şeklinden biridir. Buna (bottom view) de denir.

OVERHEAD PERSONNEL İDARİ DESTEK PERSONELİ: Bak. "overhead".

OVERHEAD PRICE BÜTÜN MASRAFLARI İHTİVA EDEN FİYAT:

OVERHEAD TARGET ÜSTTEN GEÇEN HEDEF: Bir nişancının üzerinden veya

hemen civarından geçen hava hedefi.

OVERHEAD-RATE GENEL MASRAFLAR ORANI; MALİYET ORANI:

OVERLAP BİNDİRME (AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI): Fotoğrafçılıkta;

genellikle yüzde olarak ifade edilen ve bir fotoğrafta görülen bir

alanın diğer bir fotoğrafta da temsil edilen kısmı. Bir uçuş hattı

üzerinde birbirini takip eden fotoğraflar arasındaki bindirmeye


"uzunlamasına bindirme" denir. Birbirine komşu ve paralel uçuş

hatlarında çekilen fotoğraflar arasındaki bindirmeye

"yanlamasına bindirme" denir.

OVERLAP (NATO) BİNDİRME: Fotoğrafçılıkta, genellikle yüzde olarak ifade

edilen ve bir fotoğrafta görülen bir alanın diğer bir fotoğrafta da

temsil edilen kısmı. Bir uçuş hattı üzerinde birbirini takip eden

fotoğraflar arasındaki bindirmeye "uzunlamasına bindirme"

denir. Birbirine komşu ve paralel uçuş hatlarında çekilen

fotoğraflar arasındaki bindirmeye de "yanlamasına

bindirme"denir. Bir gözetleme hattı üzerindeki birbirini takip

eden çizgilerin bindirmesine de "çizgi bindirmesi" denir.

OVERLAP AREA HAVA HABER VERME VE İKAZ DIŞ BÖLGESİ: Bir hava haber

verme ve ikaz hizmetinin noktalama masasındaki gölgeli saha.

Bu saha üzerine, civar süzme grafiklerinden ve radar işaretleme

planlarından çıkarılan bilgiler işaretlenir.

OVERLAP TELL KOMŞU BİRLİKLERE BİLGİ VERİLMESİ: Komşu tesisin sorumluluk

bölgesinde tespit edilen bir izle ilgili olarak komşu tesise bilgi

vermek. Ayrıca bakınız: "track telling".


OVERLAP ZONE BİNDİRME BÖLGESİ: İki komşu taktik hava kontrol sistemi

arasındaki sınırın her iki yanında bulunan ve bu sistemler

arasında karşılıklı ilişki gerektiren belirli bir bölge.

OVERLAPPING AERIAL PHOTOGRAPH BİNDİRMELİ HAVA FOTOĞRAFI: Fotoğrafı

alınan genel bölgenin bir kısmını müştereken ihtiva eden iki veya

daha çok fotoğrafı. Bu fotoğraflar stereoskopik çalışmalarda ve

mozaik yapmada; gridli eğik hava fotoğrafları ise atış idaresinde

kullanılır.

OVERLAPPING PHOTOGRAPH BİNDİRMELİ FOTOĞRAF: Aynı irtifadan alınmış

ve bindirmesi, genel olarak % 30'dan % 60'a kadar olan iki dikey

hava fotoğrafı. Bu iki fotoğraf, stereoskopla bakıldığı zaman

hakiki bir rölyef veya projeksiyon intibaını vermek için kullanılır.

Buna (stereoscopic) de denir.

OVERLAY EK BİLGİLER TABAKASI; KALK (TATBİK KROKİSİ): Asıl harita veya

şemada gösterilmeyen ve özellikle üzerinde durulması gereken

ayrıntıları içeren şeffaf veya yarı şeffaf bir maddeye basılmış

veya çizilmiş tabaka.

OVERLAY PAVEMENT KAPLAMA KALDIRIM: Mevcut bir kaldırım tabakası

üzerine yeniden dökülen kaldırım tabakası.


OVERPAY FAZLA ÖDENEK, FAZLA ÖDEME:

OVERPRINT HARİTA İLAVE BİLGİLERİ: Bir harita veya şema üzerinde

bulunanlara ilave olarak, önemli veya özel bilgileri göstermek

üzere basılan veya eklenen bilgiler.

OVERRUN PİST İMTİDADI: Bir pistin, nihayetinde, uçaklara mahsus

temizlenmiş saha. Uçaklar bu sahaya tehlikesizce inebilirler.

OVERRUN CONTROL FOTOĞRAF KONTROL CİHAZI: Bir kameranın normal

durma süresinden sonra belirli sayıda fotoğraf çekmesini veya

belirli bir süre daha çalışmasını sağlayan teçhizat.

OVERSEA CAP HİZMET KEPİ: Bak. "garrison cap".

OVERSEA COMMAND DENİZAŞIRI KOMUTANLIK: ABD Anayurdu dışındaki

herhangi bir harekat alanı, üs komutanlığı veya diğer müstakil

komutanlık.

OVERSEA DETENTION CENTER DENİZAŞIRI CEZAEVİ: Bak. "rehabilitation

center".

OVERSEA EXPEDITION DENİZAŞIRI SEFER: Kıta ve malzemenin, genel olarak,

Deniz Kuvvetleri ve diğer kuvvet komutanlıklarının yardımı ile,

denizden naklini gerektiren büyük taktik teşebbüs.


OVERSEA LEVELS OF SUPPLY DENİZAŞIRI İKMAL SEVİYELERİ: Denizaşırı

komutanlıkların vazifelerini yapabilmeleri bakımından gerekli

olan ikmal maddeleri miktarı. Bu ikmal maddeleri; komutanlık

dahilinde dağıtımın yapılabilmesi ve ikmalin devamı için lüzumlu

olan miktar ile muhasara esnasında veya ABD Anayurdu'ndan

ikmal maddelerinin muntazam gelişi düşman tarafından geçici

olarak aksatıldığı zaman komutanlığın faaliyete devamını

mümkün kılmak için lüzumlu olan miktarları ve komutanlığın

elinde bilfiil mevcut bulunması gereken işletme stokunun temini

ve devamlı sevkiyat fasılaları arasında komutanlığın idamesi için

lüzumlu miktarları içine alır.

OVERSEA MOVEMENT DIRECTIVE DENİZAŞIRI HAREKET VE İNTİKAL

DİREKTİFİ: Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı

tarafından verilen ve belirli birliklerin denizaşırı hareketlerini ve

bunlar için tayin edilen hazır bulunma tarihlerini belirten direktif.

Bu direktif; fiili hareket ve intikal tarihini ve bu intikalle ilgili

diğer teferruatı ihtiva eden intikal emrinden (movement order)

farklıdır.

OVERSEA PACK DENİZAŞIRI NAKLİYAT AMBALAJI: Askeri nakliyatın denizaşırı

dağıtımındaki zor şartlara dayanabilecek ambalaj.


OVERSEA PORT DENİZAŞIRI LİMAN: Savunma Bakanlığı'nca müsaade edildiği

zaman askeri personel, malzeme ve diğer bu gibi deniz trafiğini

idare için, denizaşırı bir bölgede açılmış askeri bir deniz

terminali.

OVERSEA REHABILITATION CENTER DENİZAŞIRI ISLAH MERKEZİ: Bak.

"rehabilitation center".

OVERSEA REPLACEMENT STATION DEĞİŞTİRME VE İKMAL PERSONELİ

DENİZAŞIRI SEVKİYAT NOKTASI: ABD Anayurdu'nda; Puerto

Rico'da veya Hawai'de Kara Ordusu'nun büyük bir ulaştırma

terminaline yakın ve denizaşırı hareket ve intikal için tahsis

edilmiş değiştirme ve ikmal personelinin işlemlerinin yapıldığı ve

sevkiyat için toplandıkları bir faaliyet merkezi.

OVERSEA REQUIRED DATE DENİZAŞIRI İSTEK TARİHİ; DENİZAŞIRI İSTEK

BELGESİ TARİHİ: Malzemenin; müstehlik makamın ihtiyacını

karşılaması için, denizaşırı depoya veya tayin edilen teslim

noktasına varması veya sevkıyatın parça, parça yapılması

halinde, varmaya başlaması istenen tarihi göstermek üzere,

denizaşırı istek makamı tarafından istek belgesine konulan tarih.


OVERSEA RETURNEE DENİZAŞIRI GÖREVDEN DÖNEN: Deniaşırı bir

komutanlıkta görevli iken yeni bir tayin, hizmetten ayrılma, izin

veya geçici görevle, ABD Anayurdu'na veya diğer bir bölgeye

dönmekte olan subay veya erat sınıfından şahıs.

OVERSEA SERVICE BAR DENİZAŞIRI HİZMET ŞERİDİ: 7 Aralık 1941 ve 2 Eylül

1946 tarihleri arasında ABD Anayurdu sınırları dışında; 27

Haziran 1950 ve 27 Temmuz 1954 tarihleri arasında Kore'de ABD

mensubu olarak, her altı aylık federal hizmet süresini gösteren

ve yatay şekilde takılan bez şerit. Ayrıca bakınız: "chevron" ve

"War Service Chevron"

OVERSEA SHIPMENT DENİZAŞIRI SEVKİYAT: Limanlar ve hava meydanları

vasıtasıyla denizaşırı komutanlıklara yapılan sevkiyat.

OVERSEA TERMINAL ARRIVAL DATE DENİZAŞIRI TERMİNALE VARIŞ TARİHİ:

Malzemenin denizaşırı boşalma noktasına varması veya, parça

parça nakliyat halinde, varmaya başlamasının tarihi.

OVERSEA UNIT REPLACEMENT DENİZAŞIRI DEĞİŞTİRME BİRLİĞİ: Denizaşırı

harekat alanında bulunan benzeri kuruluşla bir birliği daha ileri

bir tarihte değiştirmek üzere ABD Anayurdu'nda teşkil edilip

eğitilmiş bir Kara Ordusu birliği.


OVERSEA UNIT REPLACEMENT SYSTEM DENİZAŞIRI BİRLİK DEĞİŞTİRME

SİSTEMİ: Kara Ordusu birlik değiştirme sistemi.

OVERSEAS DENİZAŞIRI: Bir memleketin milli ve siyasi sınırları dışında kalan

ve denizlerle ayrılmış bulunan bölgeler. ABD ne göre Alaska ve

Hawaii dahil olmak üzere kıtasal ABD nin dışında olan tüm

yerler.

OVERSEAS SEARCH AND RESCUE REGION DENİZAŞIRI BİRLEŞTİRİLMİŞ

KOMUTANLIK BÖLGELERİ (VEYA BU BÖLGELERİN İÇ BÖLGE VEYA

DENİZ BÖLGESİNE DAHİL EDİLMEMİŞ KISIMLARI): Ayrıca bakınız:

"search and rescue region".

OVERSEAS STAGING AREA DENİZAŞIRI HAREKAT ARA TOPLANMA BÖLGESİ:

Bak. " staging area".

OVERSHOOT PAS GEÇME: İniş yaklaşmasının tekerlekler yere dokunmadan

kesildiği bir uçuş aşaması. Ayrıca bakınız: "go around mode".

OVERT PROPAGANDA (WHITE) AÇIK PROPAGANDA: Beyaz propaganda. Bak.

"propaganda" ve "white propaganda".

OWNER USE CIRCUIT (CHANNEL) ÖZEL DEVRE (KANAL): Ait olduğu tek bir

hizmete muhabere temin eden bir devre. Bu, her zaman için, bir

birlik hizmet devresidir.


OXIDIZER YAKICI MADDE: Bir roket sevk hakkı unsuru. Bir yakıtla birleşince

yanışa yardımcı olan likit oksijen, nitrik asit florin veya diğer bir

madde.

OXYGEN MASKOKSİJEN MASKESİ: Havacıların yüksek irtifalarda solunumlarını

kolaylaştırmak için gerekli oksijen almalarını mümkün kılan ve

genel olarak lastikten yapılan maske.

OXYGEN REGULATOR OKSİJEN REGÜLATÖRÜ: Oksijenin, oksijen tüplerinden

oksijen maskesine verilmesini kontrol ve temin eden mekanik

alet.

OXYGEN-HYDROCARBON ENGINE OKSİJEN-HİDROKARBON MOTOR: Yakıcı

madde olarak likit oksijen ve bir petrol müştaki olarak

hidrokarbon bir yakıt kullanan bir roket motoru.

OZONE LAYER OZON TABAKASI: Atmosferde, deniz seviyesinin ortalama 20 mil

üstünde ultraviyole güneş ışımasını emen tabaka. Enerjinin

emilmesi, molekül halindeki atmosfer oksijenini yalnız ozona

çevirmekle kalmaz, ayrıca atmosferi ısıtıp ozon tabakasının biraz

üstünde yüksek ısıda bir tabaka meydana getirir.


OZONOSPHERE OZONOSFER: Üst atmosferde, ortalama 20 mil irtifada,

nispeten yüksek bir ozon yoğunluğuna sahip bir tabaka. P-3. Bak

"orion". (Deniz karakol uçağıdır. )

P-DAY P-GÜNÜ: Askeri tüketim için mevcut bulunan bir maddenin

üretim oranının, Silahlı Kuvvetler tarafından bu madde için

yapılan istek oranına eşit bulunduğu an.

PACE (GROUND FORCES) YÜRÜYÜŞ HIZI (KARA KUVVETLERİ): Kara

Kuvvetlerinde, önceden belirtilmiş ortalama yürüyüş hızını

düzenleyen bir kol veya unsurun hızı.

PACE SETTER YÜRÜYÜŞ HIZI BELİRLEYİCİSİ: Kol komutanı tarafından seçilmiş

kol hızını düzenlemek ve harekat emrini yerine getirmek için

elzem olan yürüyüş hızını oluşturmak üzere öndeki araçta veya

unsurda yolculuk yapan birey.

PACK AMBALAJ; AMBALAJLAMAK: Nakliyat sırasında malzeme veya

gruplarını korumak için yapılan ambalaj işi; malzemeyi veya

malzeme gruplarını bu maksatla ambalajlamak. Bak.

"amphibious pack", "oversea pack".

PACK ARTILLERY YÜKLÜ TOPÇU: Yük hayvanlarıyla parçalar halinde taşınan

veya paraşütle atılan topçu. Yüklü topun parçaları nakil için


sökülür ve ateş için tekrar takılır. Bu silahlar, tekerlekler üzerinde

çekildiği taktirde, çekili topçu (towed artillery) durumuna gelir.

PACK ASSEMBLY PARAŞÜT BOHÇASI: Bak. "pack".

PACK CARRIER SİMİT ÖRTME BEZİ: ABD Ordusu'nda; arka çantasının üzerinde

bulunan ve battaniye simidinin üstünü örtmeye yarayan çadır

bezinden örtü.

PACK HEAD MEKKARE İNDİRME YERİ: Hayvanlarla taşınan ikmal

maddelerinin, boşaltıldığı ve tertip edildikleri yerlerde genel

olarak, diğer nakil araçlarıyla dağıtıldığı yer; bu işi yapan ikmal

tesisi.

PACK HOWITZER YÜKLÜ OBÜS: Yük hayvanlarıyla, genel olarak, parçalar

halinde taşınan hafif topçu silahı. Yüklü obüs, dağ kıtaları

tarafından kullanılmak üzere yapılmıştır. Fakat; zırhlı birliklerde,

müteharrik mesneteler üzerinde de kullanılır.

PACK RADIO SET YÜKLÜ TELSİZ CİHAZI: Yük hayvanları tarafından taşınan

portatif telsiz cihazı. Bu cihazın muhabere sahası mahduttur ve

güç kaynağı, elle çalıştırılan bir dinamodur.


PACK SADDLE YÜK SEMERİ: Bir yük hayvanında yük taşımak için kullanılan

semer. PACK TRAIN: MEKKARE KOLU: Gerekli bütün personel ve

teçhizatı ile mekkare kolu.

PACK TRANSPORTATION MEKKARELİ ULAŞTIRMA; MEKKARELİ NAKLİYAT:

Yüklerin hayvan sırtında taşınması.

PACKAGE AMBALAJ; PAKETLEME; PAKET HALİNE KOYMA: Eşyayı sararak,

paket yaparak veya sandığa yerleştirerek taşınır hale koyma işi.

PACKAGE BOMBS PAKET BOMBALAR:

PACKAGE CAR PARÇA NAKLİYAT VAGONU: Süratli marşandiz katarlarında

bulunan ve uzak mesafelere gönderilen çeşitli eksik vagon yükü

nakliyatı ihtiva eden vagon.

PACKAGE SHOWS SEYYAR SAHNE TEMSİLLERİ: Başka yerlerden temin edilip

kıtalara gösteri yapmaları için bir tesise getirilen, amatör veya

profesyonel, tiyatro veya müzik toplulukları.

PACKAGED BULK PETROLEUM KAPLARA KONMUŞ DÖKÜM PETROL;

AMBALAJLANMIŞ DÖKÜM PETROL: Harekat zorunluğu ile

kaplara konulan ve ikmalleri (depolanmaları, taşınmaları ve

dağıtımları) 5 galonluk bidonlarda veya 55 galonluk varillerde

yapılan döküm petrol. Bak. " petroleum".


PACKAGED FORCES HAZIRLANMIŞ KUVVETLER: Planlama ve eğitimi

kolaylaştırmak amacıyla özel görevler için önceden seçilmiş

bulunan değişik büyüklük ve bileşimdeki kuvvetler.

PACKAGED PETROLEUM KAPLARA KONMUŞ PETROL; AMBALAJLANMIŞ PETROL:

Normal olarak, bir imalatçı tarafından kaplara konulan ve 55

galon veya daha az istiap kapasiteli kaplar dahilinde tedarik

edilen, depolanan, taşınan ve dağıtılan petrol ürünleri (genel

olarak yağlar, gres ve özel maddeler). Bak. "petroleum"

PACKAGED PETROLEUM PRODUCT (DOD-IADB): KAPLARA

KONMUŞ PETROL ÜRÜNÜ (AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI,

AMERİKAN SAVUNMA KURULU): Normal olarak, bir imalatçı

tarafından kaplara konulan ve 55 galon (veya 45 İngiliz galonu

veya 250 litre) veya daha az istiap kapasiteli kaplar dahilinde

tedarik edilen, depolanan, taşınan ve dağıtılan petrol ürünleri

(genel olarak yağlar, gres ve özel maddeler).

PACKAGED PETROLEUM PRODUCT (NATO) KAPLARA KONMUŞ PETROL ÜRÜNÜ

(NATO): 250 litre veya daha az istiap kapasiteli kaplar dahilinde

bulundurulan, genellikle yağ, gres veya özel maddeler olan

petrol ürünleri.
PACKAGING AMBALAJLAMA: Bir malzemeyi sarmak, yastıklarla takviye

etmek, iç kaplara yerleştirmek ve tanıtma işaretleriyle

işaretlemek suretiyle, dış sevkiyat kabına yerleştirilecek hale

getirme işlemi. Ambalajın dış sevkiyat kabına yerleştirilmesi bu

işlemin dışında kalır. Bak. "packing".

PACKBOARD ARKALIK; ARKA TESKERESİ: Omuz kayışları ve bağlantılarla teçhiz

edilmiş dikdörtgen biçiminde çerçeve. Bu çerçeve; ağırlığı

münasip şekilde dağıtmak suretiyle, yüklerin insan sırtında

taşınmasını kolaylaştırır.

PACKED STORAGE AMBALAJLI DEPOLAMA: İkmal maddelerinin; sandık, tahta

kafes, teneke kutu vesaire gibi ambalajlara yerleştirilmek veya

doldurulmak suretiyle depolanması.

PACKER AMBALAJCI:

PACKET ÖZEL GÖREV GRUBU: Belirli bir görev yeri için benzeri şekilde

eğitilmiş ve seçilmiş personel grubu.

PACKING PAKETLEME: Bir dış sevkiyat kabını, sevk edilmek üzere, münferit

malzeme ile veya paketlerle doldurma.

PACKING LIST MUHTEVİYAT LİSTESİ: Belirli bir paket veya ambalajın içindekileri

gösterir liste.
PACKMASTER MEKKARE ASTSUBAYI: Mekkare hayvanlarının yüklenmesine ve

yürüyüşüne nezaret eden astsubay. Buna (head cargador) da

denir.

PAD FIRLATMA YASTIĞI: Bak. "launch pad".

PAD CHIEF FIRLATMA YASTIĞI AMİRİ: Fırlatma yastığı üzerindeki faaliyetleri

koordine etmekten sorumlu şahıs.

PAD DELUGE YASTIK SU TAŞIRMASI: Fırlatma yastığı veya füze motorlarının

bazı kritik kısımlarında ısıyı düşürmek üzere, bir füzenin

fırlatılması sırasında, bazı fırlatma yastıklarını bol miktarda su

püskürtülmesi.

PAD SAFETY FIRLATMA YASTIĞI EMNİYETİ: Füze emniyetinin, yastık

sahasındaki füze faaliyeti ile ilgili kısmı. Bu emniyet, sabit füze

tesisleri, yastık üzerindeki füze yükleme düzeni ve rampadan

ayrılana kadar bizzat füze üzerinde ihtiyat tedbirleri alınması gibi

hususları içine alır.

PAD SAFETY OFFICER YASTIK EMNİYET SUBAYI: Fırlatma faaliyeti sırasında

emniyet tatbikatının devam ettirilmesinden sorumlu şahıs. Yakıt

ikmali, tahrip paketlerinin kurulması ve benzeri sahaları içine

alır.
PADDING GİZLEYİCİ EKLEME: Mesajın başını, sonunu ve uzunluğunu

gizlemek amacıyla bir mesaja eklenen olağan dışı metin.

PADDY ÇELTİK ARAZİSİ (PİRİNÇ): (Haritacılık) Su baskınları ve kurumayı

kontrol altına almak gayesiyle hendek veya setlerle çevrili olan,

pirinç ve sair hububatın yetiştirilmesine elverişli olan arazi

bölgesi.

PALLET PALET: İşleme tabi tutma teçhizatına ait malzemeler ile işlem,

nakliye ve depolamanın yapılması için bir birim oluşturacak tek

bir maddenin müştereken depolanması veya taşınması için

kullanılan düz bir platform. İki şekli vardır: Düz palet (flat pallet)

ve kafes palet (box pallet).

PALLET LOAD PALET YÜKÜ: Bir paletlik yük.

PALLETIZED UNIT LOAD PALETLİ BİRİM YÜKÜ: Hepsinin bir parça haline

taşınabilmesi için, bir palet üzerine özel bir şekilde yerleştirilip

iyice bağlanan veya tespit edilen, ambalajlı veya ambalajsız

maddeler grubu. Ayrıca bakınız: "unitized load".

PALM HÜRRİYET MADALYASI: Bak. "medal of freedam".

PAMPHLET RİSALE; KÜÇÜK KİTAP: Herhangi bir konu üzerinde yazılmış,

kitaba benzer broşür.


PAN PAN (KODU): Hava önlemede, arayan istasyonun bir geminin,

uçağın veya diğer bir aracın veya gemideki veya görüş

mesafesindeki bazı kişilerin emniyetini ilgilendiren, iletilecek çok

acele bir mesaja sahip olduğu anlamındaki bir koddur.

PANAMA MOUNT PANAMA TOP KAİDESİ: Bir sahra topunun, bulunduğu yerde

360 derece dönmesine imkan veren geçici beton mesnet.

PANCAKE PANCAKE (KODU): Hava önlemede, "iniş" veya "inmek

istiyorum" anlamındaki bir kod. ("Pancake mühimmat",

"pancake yakıt" örneğindeki gibi neden belirtilebilir.) ,

PANCAKE LANDING STOLLU İNİŞ; ASKIDA İNİŞ: Uçağın inişi. Bu şekil inişte,

uçak, yerden birkaç fit mesafede yatay bir vaziyete geldikten

sonra hızını keser, hafif bir ileri hareketle, bazen de şiddetli bir

darbe ile, birden yere konar.

PANEL İŞARET BEZİ: Verilecek haberleri ifade için önceden düzenlenmiş

bir koda uygun olarak serilen, özel biçim ve renkte, bez veya

diğer malzeme.

PANEL CODE İŞARET BEZİ KODU: Yer birlikleri ile dost uçaklar arasında görerek

muhabereyi temin maksadıyla önceden düzenlenmiş bir kod.

Bak. "marking panel".


PANEL DISPLAY GROUND İŞARET BEZİ YERİ: Hava araçlarıyla muhabere

için işaret bezlerinin serildiği yer. Bu yer, çok defa, bir telsiz

istasyonu yakınında tesis edilir.

PANIC PANİK: Ani telaş ve korku.

PANORAMIC AIR CAMERA PANORAMİK HAVA FOTOĞRAF MAKİNASI:

Hareketli mercekler veya aynalar vasıtasıyla geniş bir arazi

parçasını (bu arazide genellikle ufuktan ufuğa olan kısımdır)

tetkik eden bir hava fotoğraf makinesi. Fotoğraf makinesi, uçuş

hattı boyunca bulunulan yeri tetkik edecek şekilde uçak içinde

dikey veya meyilli olarak yerleştirilebilir.

PANORAMIC GROUND CAMERA PANORAMİK YER FOTOĞRAF MAKİNASI:

Kamera merceklerinin merkezinden dikey eksende yatay olarak

dönmek suretiyle geniş bir arazinin fotoğrafını çeken bir fotoğraf

makinesi.

PANORAMIC SIGHT PANORAMİK DÜRBÜN: Bak. "panoramic telescope".

PANORAMIC SKETCH MANZARA KROKİSİ: Bir sahanın; bir gözetleyicinin

gözüne göründüğü şekilde ve mesafeler dikkate alınarak, elle

çizilmiş resmi.
PANORAMIC TELESCOPE PANORAMİK DÜRBÜN: Geniş bir görüş sahası temin

eden ve toplarda kullanılan nişan dürbünü. Bu dürbün,

nişancının vaziyetini değiştirmesine lüzum kalmadan nişan almak

üzere, herhangi bir istikamete döndürülebilir. Buna (panoramic

sight) da denir.

PANTOGRAPH PANTOGRAF: Plan, harita, resim vesaireyi, aynen veya

büyültmek ya da küçültmek suretiyle, istenilen ölçekte kopya

eden mekanik alet.

PARABOMB PARAŞÜTLÜ AMBALAJ: Geciktirilip bırakıldıktan sonra otomatik

olarak açılabilir bir paraşütü bulunan, özel suretle hazırlanmış bir

teçhizat kabı.

PARACAISSON PARAŞÜTLÜ CEPHANE ARABASI: Karoseri, topçu cephanesi için,

bir havadan ikmal ambalajı vazifesi gören ve parçaları bir araya

getirildiği zaman normal bir araba halini alan, iki tekerlekli ve

elle çekilir küçük araç.

PARACHUTE PARAŞÜT: Hava mukavemetinden faydalanma esasına göre

yapılan ve bağlı bulunduğu cisimlerin düşüş hızını azaltan,

şemsiye biçiminde bir cihaz. Bu cihaz; insanların ve malzemenin

havadan arızasız olarak yere inmesini temin için kullanılır. Bir


paraşüt başlıca kubbe (canopy), paraşüt ipleri (shroud lines),

paraşüt bohçası (pack), kolon (harness) ve paraşüt açma ipi (trip

cord) gibi parçalardan mürekkeptir.

PARACHUTE ASSEMBLY KOMPLE PARAŞÜT: Bir paraşütün; kubbe ve paraşüt

ipleri ile, bunların taşınmasına yarayan bohça ve kolonu.

PARACHUTE CANOPY PARAŞÜT KUBBESİ: Bak. " canopy" ve "parachute".

PARACHUTE DEPLOYMENT HEIGHT PARAŞÜT AÇMA YÜKSEKLİĞİ: Tasarlanmış

iniş noktası üzerinde paraşüt veya paraşütlerin tamamen

açıldıkları yükseklik.

PARACHUTE DROP ZONE PARAŞÜTLE ATMA BÖLGESİ: Bir manevra veya

muharebe harekatında, paraşütlerin veya paraşütle atılan ikmal

maddelerinin atılmaları için önceden seçilen ve ilgililere

duyurulan yer.

PARACHUTE DUMMY PARAŞÜT DENEME MANKENİ: Malzeme denemesinde

bir paraşüte bağlanan ve ortalama bir insan ağırlığında olan

manken.

PARACHUTE DUTY PARAŞÜTÇÜLÜK HİZMETİ: Esas mahiyeti paraşütle

atlamaktan ibaret olan hizmet.


PARACHUTE ELEMENT PARAŞÜT KISMI; PARAŞÜT UNSURU: Bak. "element".

PARACHUTE FLARE PARAŞÜTLÜ AYDINLATMA CEPHANESİ: Bir paraşüte

bağlı olarak havadan atılan ve kısa bir süre kuvvetli bir ışık

verecek şekilde imal edilmiş bulunan piroteknik aydınlatma

vasıtası. Paraşütlü aydınlatma cephanesi; gece

bombardımanında hedefleri aydınlatmak, keşif yapmak veya

uçakların mecburi inişlerinde faydalanmak üzere kullanılır.

PARACHUTE HARNESS PARAŞÜT KOLANI: Bak. "harness" ve "parachute".

PARACHUTE PATHFINDER PARAŞÜT KILAVUZU:

PARACHUTE PAY PARAŞÜT ZAMMI: Esas görevleri paraşütle atlamayı icap

ettiren ve muharebeye paraşütle iştirak etmek üzere yetiştirilmiş

ya da yetiştirilmekte bulunan hava indirme birlikleri

mensuplarına verilen ek ücret.

PARACHUTE RECORD PARAŞÜT BAKIM KARTI: Bir paraşütün bakım, onarım,

muayene ve kullanılmasını gösteren kart. Her paraşüt için bir

bakım kartı bulunur.

PARACHUTE RIGGER PARA$ÜT USTASI: Esas görevi paraşüt malzemesinin

onarımı, bakımı ve katlanmasından ibaret olan şahıs.


PARACHUTE TARGET PARAŞÜT HEDEFİ: Yere inmekte olan bir paraşütçüyü

temsil eden hedef. Bu hedef makaralarla hareket ettirilir.

PARACHUTE TOWER PARAŞÜT KULESİ: Paraşütle atlama eğitiminde

kullanılan yüksek bir kule.

PARACHUTE TROOPS PARAŞÜT KITALARI: Havadan nakledilen ve paraşütle

indirilen kıtalar. Buna kısaca (paratroops) da denir.

PARACHUTIST PARAŞÜTÇÜ: Hava aracı ile hareket etmek ve paraşütle iniş

yapmak için yetiştirilmiş şahıs.

PARACHUTIST BADGE PARAŞÜTÇÜ BRÖVESİ: Hava indirme personeli

tarafından düşman arazisine yapılan bir muharebe atlayışını veya

bu konu ile ilgili belirli testlerin tamamlanmış olduğunu belirten

madeni bröve.

PARACRATE PARAŞÜTÇÜ AMBALAJ KAFESİ: Özel tipteki teçhizatı, bir uçaktan

paraşütle atmak için kullanılan sağlam teçhizat ambalajı.

PARADE TÖREN GEÇİŞİ; GEÇİT RESMİ: Kıtaların; yürüyüşteki hareketlerini,

malzeme ve teçhizatın durumunu vesaireyi göstermek

maksadıyla resmi şahsiyetler veya yüksek rütbeli subaylar

önünde yaptıkları tören yürüyüşü.


PARADE FORMATION TÖREN DÜZENİ: Bir tören duruşu veya geçit resmi için

alınan düzen

PARADE GROUND TÖREN ALANI: Askeri törenlerin yapıldığı saha. Bir tören

alanı, eğitim vesair maksatlar için de kullanılabilir. Bak.

"reviewing ground".

PARADE REST TÖREN RAHAT DURUŞU:

PARADOS ARKA SİPER: Bir siper veya silah mevziinin gerisinde bulunan,

siperdeki erleri ateşten koruyan ve ufka izdüşümüne engel olan

toprak yığını. Bak. " parapet" ve "breastwork".

PARADROP PARAŞÜTLE İNDİRME: Uçuş halindeki bir uçaktan personel veya

yükün paraşüt ile indirilmesi. Bak. "airdrop".

PARALACTIC ANGLE PARALAKS AÇISI: Bak. "angle of convergence".

PARALLAX CORRECTION MEVKİ FARKI DÜZELTMESİ: Bir hedefin; toptan ölçülen

mevki ile gözetleyici mevziinden ölçülen mevkii arasındaki fark

için hesaplanmış düzeltme.

PARALLAX DIFFERENCE PARALAKS FARKI: Bir cismin tepesinin yer

değiştirmesiyle kaidesine nazaran meydana gelen ve cismin bir

hava fotoğrafı stereo çiftindeki iki ayrı hayaliyle ölçülen fark.


PARALLAX ERROR PARALAKS HATASI: Bir alet taksimatının, tam cepheden

okunacak yerde, yandan okunması yüzünden meydana gelen

hata.

PARALLAX OFFSET MECHANISM MEVKİ FARKI GİDERME TERTİBATI:

Dinleme cihazının üzerinde bulunan ve dinleme cihazını,

vereceği bilgileri kullanacak olan batarya veya ışıldaktan biraz

mesafeli olarak yerleştirilmiş olmaktan doğacak mevki farkı

hatalarını düzelten cihaz.

PARALLEL KOŞUT; PARALEL: Aynı istikamette düz olarak uzanan ve boydan

boya her noktası eşit aralıkta olan.

PARALLEL CLASSIFICATION PARALEL SINIFLANDIRMA: Demiryolu

terminolojisinde, askeri nakliye araçları ve teçhizatının ve

bunların yüklenebileceklerini bir kategoriye dahil sıradan

vagonların ana özellikleri hususundaki mukayeseli bir çalışmaya

dayanarak alelade askeri nakliye araçları ve teçhizatının

sınıflandırılması.

PARALLEL OF LATITUDE ENLEM: Bak. "parallel".


PARALLEL SHEAF PARALEL DEMET: Topçu ve deniz top ateş desteğinde, bütün

topların atış yüzeylerinin paralel olduğu demet. Ayrıca bakınız:

"converged sheaf", "open sheaf", "special sheaf",

PARALLEL STAFF PARALEL KARARGAH: Her görev yerine her millet veya sınıfa

mensup ve paralel olarak çalışan bir subayın tayin edildiği bir

karargah heyeti. Bak. " staff", "integrated staff", "combined

staff", "joint staff".

PARALLEL TRAINING ÇIRAK EĞİTİMİ: Bir şahsa uzman durumundaki başka

bir şahıs tarafından, temel veya tekamül teknik eğitimi

yaptırılmak suretiyle, yürütülen bir çeşit öğretim usulü. Buna

(apprentice training) de denir.

PARALLEL TRENCH PARALEL İRTİBAT BÜROSU HENDEĞİ: Cepheye paralel olan ve

özellikle yan irtibatı, icabında, irtibat için kullanılan siper.

PARALYZING GAS FELÇ YAPAN GAZ: Kimya harbinde; felç meydana getirmek

için kullanılan ve çok defa, gaz şeklinde olan kimya harbi

maddesi. Hidrosiyanik asit, hidrojen sülfat ve karbon monoksit

en çok kullanılan felç yapıcı gazlar arasındadır.

PARAMILITARY MİLİS, PARAMİLİTER:


PARAMILITARY FORCES MİLİS KUVVETLER: Bir memleketin muvazzaf silahlı

kuvvetlerinden ayrı fakat, kuruluş, teçhizat, eğitim veya görev

bakımlarından bunlara benzeyen kuvvetler veya gruplar. Bunlar

sadece milis kuvvetler olmayıp, gerektiğinde askeri harekatı

destekleyebilecek yarı askeri karakterde kuvvetlerdir. İtalya'da

KARABİNİARİ jandarma teşkilatı gibi.

PARAMILITARY OPERATION MİLİS HAREKATI: Milis kuvvetler tarafından

girişilmiş bir harekat.

PARAPET ÖN SİPER; TOPRAK SİPER: Bir siper veya silah mevziinin önüne,

personeli düşman göz ve ateşinden korumak için yığılan ve çok

defa, toprak olan alçak bir set. Bak. "breastwork" ve "parados".

PARAPHRASE PARAFRAZ, HABERİ ŞEKLEN DEĞİŞTİRMEK: Bir haberin anlamına

dokunmadan, ifade tarzını değiştirmek.

PARARESCUE TEAM PARAŞÜTLÜ KURTARMA TİMİ: Bir olay yerine, karadan

veya paraşütle atlamak; suretiyle havadan sızıp tıbbi yardımda

bulunacak, hayatı kurtarma metodları uygulayacak ve hatta

kalanları kurtaracak nitelikte özel surette yetiştirilmiş personel.

PARASITE DRAG MUZIR GERİLEME: Bir uçağın gerilemesinde, kaldırılışın

sebep olduğu gerileme dışında kalan kısım. Bak. "drag". ı


PARASOLE MONOPLANE ŞEMSİYE KANATLI TEK SATIHLI UÇAK: Bak.

"monoplane".

PARATROOPS PARAŞÜT KITALARI: Bak. "parachute troops".

PARAVANE PARAVAN: Geminin başında bulunan bir donanıma bağlı

birhalatla, çekildiği zaman geminin yanlarına doğru açılan ve

geminin rotası üzerindeki demirlenmiş mayınların kablolarını

kesen koruyucu bir sualtı cihazı. Halatlar kesilince, meydana

çıkacak mayınlar görülüp tahrip edilebilir.

PARELOTOK PARELOTOK: Aktif toprak tabakasının buzları çözülmüş kısmı ile,

bir talik arasındaki soyut bir donmuş toprak tabakası. Bu tabaka,

genellikle, bir veya iki mevsim devam eder ve kışın çok soğuk,

yazın normalden aşağı sıcaklıkta olmasından dolayı, yaz çözümü

aktif toprak tabakasını tamamen eritmediği zaman meydana

gelir.

PARENT STATION ANA İKMAL İSTASYONU: Bir başka tesis veya müstakil teşkile

ait müşterek destek ihtiyaçlarının tamamını veya bir kısmını

temin ile görevlendirilmiş bir teşkil, tesis.

PARENT UNIT ANA BİRLİK: Daha küçük bir birliğin veya tek erin bağlı olduğu

teşkil. Daha küçük bir birlik, başka bir şekilde özel görev veya
müfreze hizmet yapabilmekle beraber, yine de ana birliğe bağlı

olabilir.

PARENTHESIS PARANTEZ, AYRAÇ: Bir cümle içinde geçen bir sözü metin dışı

tutmak ve üzerine dikkati çekmek maksadıyla, bu sözün başına

ve sonuna konulan dikey yay işareti.

PARK PARK ETMEK: Top ve araçları garnizonda veya kampta

muntazam bir şekilde tertiplemek.

PARKA PARKA: Soğuk veya çok soğuk iklimlerde giyilmek için muhtelif

şekillerde yapılan ve bir başlığı bulunan ceket.

PARKING PLANPARK PLANI: Çıkış hava alanı veya iniş bölgesinde uçakların park

edilmelerine ait şematik bir plan.

PARLEY MÜTAREKE MÜZAKERESİ: Teslim şartları vesaireyi görüşmek

üzere, mevzii mütareke sırasında taraflar arasında yapılan

konuşma.

PARLIAMENTAIRE KONUŞMA GÖREVLİSİ, MÜKALEME MEMURU: Muharebede,

bir muharip kuvvet komutanının düşman komutanı ile açık ve

direkt muharebede bulunmak üzere, düşman hatlarına

gönderdiği bir memur.


PAROLE NAMUS VE ŞEREF SÖZÜ: Bir mahpusun kaçmaya teşebbüs

etmeyeceğine dair verdiği söz.

PAROLE ADVISER ÖĞÜTÇÜ; NASİHATÇI: Şartlı tahliye edilmiş bir genel

mahpusa, takip etmesi gerekli hareket tarzı hakkında öğüt veren

kimse.

PAROLE AGREEMENT ŞARTLI TAHLİYE BELGESİ: Şartlı tahliye yapılmadan

önce bir mahpus tarafından imza edilen ve şartlı tahliye

koşullarını ihtiva eden belge.

PAROLE OFFICER ŞARTLI TAHLİYE SUBAYI: Bir disiplin cezaevinde şartlı

tahliyelerle ilgili yazışmaları idare eden ve bu husustaki

müracaatları inceleyen subay.

PAROLE VIOLATOR TERM TAHLİYE ŞARTLARINI BOZANIN CEZA SÜRESİ:

Şartlı tahliye ile ilgili olarak yüklendiği koşulları bozan bir

mahpusun çekeceği geri kalan ceza süresi.

PAROLEE ŞARTLI TAHLİYE EDİLEN MAHPUS: Şartlı olarak tahliye edilen

mahpus.

PARROT DOST VEYA DÜŞMAN TRANSPONDER TEÇHİZATININ TANINMASI:

PARRY SİPER ALMAK: Karşı tarafın süngü hamlesini defetmek.


PART PARÇA: Normal olarak daha fazla parçalara ayrılmayan, bir

montaj veya tali montajın bir parçasını oluşturan bir madde.

PART NUMBERPARÇA NUMARASI: Malzemelerin muayyen bir parçasını veya

maddesini tanımlamak üzere planlayan bir kişi, bir imalatçı veya

satıcı tarafından verilen numaraların, harflerin ve sembollerin bir

bileşkesi.

PART PROGRAM KISMİ PROGRAM: Sivil ikmal programından bir kısmının

münferit bir bölümüne ait ikmal maddeleri (veya hizmetler) in

dağıtımını, sevkini, kontrolünü ve bu hususta verilecek raporların

şeklini belirten rapor.

PARTIAL TRACK-LAYING VEHICLE: YARI TIRTILLI ARAÇ: Bak. "half track

vehicle".

PARTIAL JURISDICTION KISMİ KAZA HAKKI: ABD. de; bir devlet, sınırları

içindeki bir bölge üzerinde, Federal hükümete, o devlete ait bir

yetkinin tamamını kullanma hakkının verildiği; fakat, ilgili

devletin, bu bölge dahilinde, daha çok sadece hukuki ve cezai

tebligatı yerine getirme hakkını teşkil eden diğer yetkiyi, bizzat

veya birleşik devletler ile birlikte kullanma yetkisini kendinde

alıkoyduğu davalarda uygulanan kaza hakkı.


PARTIAL MOBILIZATION KISMİ SEFERBERLİK: İhtiyat birliklerinin, münferit hazır

ihtiyatları ve ulusal güvenliğe harici bir tehdit oluşturan durum

sonucunda ulusal olağanüstü durumun gereklerini karşılamak

için desteklerine ihtiyaç duyulan kaynakların seferber edilmesi

amacıyla, Kongre (tam seferberliğe kadar) ve Başkan (1.000.000

dan fazla olmamak kaydıyla) tarafından faal Silahlı Kuvvetlerin

genişletilmesi.

PARTIAL PAYMENT KISMİ ÖDEME: Bir sözleşme uyarınca talep edilen bir

veya daha çok komple cihaz tesellümünün veya talep edilen bir

hizmetten belirli bir kısmının tamamlanması üzerine yapılmasına

yetki verilen ödeme.

PARTIAL PENETRATION KISMİ NÜFUZ: Kara ordusu standardına göre; bir

merminin hedefe çarptıktan sonra arkasından, bizzat mermi

veya açılan delikten ışık görülebilecek kadar hedefi delmemesi

suretiyle elde edilen nüfuz. Buna (army partial penetration) de

denir.

PARTIAL STORAGE MONITORING KISMİ DEPO MUAYENESİ: Nükleer silah

ana komple parçaları ile ana parçalarının, depoda bulundukları

sırada rutubet ve ısı dereceleri ile göze görünür hasar ve

bozukluk bakımından, dıştan gözle kontrollarından ibaret


periyodik muayenelerdir. Bu şekilde bir muayene, bir intikale

geçilmeden ve intikal tamamlandıktan sonra da yapılır.

PARTICIPATIVEKATILMALI:

PARTISAN PARTİZAN:

PARTISAN WARFARE PARTİZAN HARBİ: Kullanılmayacaktır. Bak. "guerilla

warfare".

PARTS PARÇALAR: Bir malzeme kaleminin başlıca unsurları, aksamı veya

tali komple parçaları. Parçalar; yıpranmış, hasara uğramış,

kaybolmuş veya tahrip edilmiş unsurları değiştirmek suretiyle

malzemeyi sağlam bir duruma getirmek için yedekte

bulundurulurlar.

PARTS COMMON MÜŞTEREK PARÇALAR: Sözleşmeye dayanan modelli ve

standart fiziki özellikleri sebebiyle malzemenin imalat ve

bakımında geniş bir tatbikat sahasına sahip parça, müşterek

parçalar.

PARTS PECULIAR ÖZEL PARÇALAR: Modeli tek bir imalatçının kontrolü altında

bulunan ve kullanılması, tek bir imalatçı tarafından imal edilen

malzemeye inhisar eden bir parça.


PARTY POSTA, GRUP, MÜFREZE, EKİP, KISIM: Bir nöbet müfrezesi gibi,

genel olarak, geçici bir vazife ile görevlendirilmiş er grubu.

PARTY LINE SAPLAMA HATTI: Üzerinde bulunan telefonların paralel olarak

bağlandığı telli muhabere devresi.

PASS KISA İZİN YETKİSİ: Böyle bir izinin verilmesi hususunda tanınan

yetki.

PASS IN REVIEW TÖREN GEÇİŞİ: Bir törende, töreni kabul eden subayın

önünden geçiş.

PASS TIME (ROAD)GEÇİŞ ZAMANI (YOL): Bir kolun en öndeki aracının belirli bir

noktadan geçtiği an ile son aracın aynı noktadan geçtiği an

arasında geçen zaman.

PASSAGE OF LINESÜZERİNDEN AŞARAK DEĞİŞTİRME: Bir birliğin, düşmanla

temas halinde bulunan diğer bir birlik üzerinden taarruz

harekatına giriştiği bir harekat.

PASSENGER CAR YOLCU VAGONU: Yolcu taşımaya mahsus vagonlardan

herhangi biri.

PASSENGER MILE YOLCU MİLİ: Bir mil nakledilmiş bir yolcu. Hava ve okyanus

taşımacılığında, deniz mili kullanılmakta, anayurt ABD'deki


demiryolları, karayolları ve yurtiçi su yolları taşımacılığında mil

kullanılmaktadır.

PASSING FLIGHT UÇAĞIN YANDAN GÖRÜNÜŞÜ: Bir uçağın yan görünüşü. Bir

uçağın göründüğü vaziyet. Bu; uçak tiplerinin tanınması

eğitiminde kullanılan beş standart uçuş vaziyetlerinden biridir.

Buna (side view) da denir.

PASSING ORDER SEVKİYAT ÇEVİRME EMRİ: Yanlış yere gönderilmiş bir isteği

gerekli depo ve dağıtma noktasına intikal ettirmek ve bir isteği

bir dağıtım sistemine geçirmek için kullanılan emir.

PASSIONATE İHTİRASLI, HİDDETLİ, HEYECANLI:

PASSIVE PASİF: Gözetlemede, keşfedilebilecek düzeyde hiç bir enerji

yaymayan faaliyet veya teçhizat için kullanılan bir sıfat.

PASSIVE AIR DEFENSIVE PASİF HAVA SAVUNMASI: Düşman hava taarruzlarının

tesirini azaltmak maksadıyla aktif savunma dışında alınmış bütün

tedbirler. Bu tedbirler; örtme, gizleme, kamuflaj, dağılma ve

koruyucu inşaatı içermektedir. Ayrıca bakınız: "air defense" (Not:

NATO, kendi tanımında "deception" kelimesini kullanmaktadır)

PASSIVE BALLISTIC MISSILE DEFENSE PASİF BALİSTİK FÜZE SAVUNMASI: Balistik

füzelerle yapılan düşman taarruz tesirlerini asgari hadde


indirmek için, aktif savunma dışında alınmış bütün tedbirler. Bu

tedbirler; örtme, gizleme, kamuflaj, dağılma ve koruyucu inşaatı

içine alır. Bak. "air defense".

PASSIVE COMMUNICATION COUNTERMEASURES PASİF HABERLEŞME KARŞI

TEDBİRLERİ: Düşman, muhtemel düşman veya diğer yabancı

haber gönderme vasıtalarının mevcudiyetini, kaynağını ve

özelliklerini tespit, bu arada, dinlenen muhabere bilgilerini

toplama ve teknik analizden geçirme maksadıyla yapılan

araştırma. Pasif haberleşme karşı tedbirleri; muhabere

istihbaratının, esas itibarıyla, aktif haberleşme karşı tedbirlerine

bilgi ve istihbarat desteği temin maksadı güden bir sınıfıdır.

PASSIVE COMMUNICATIONS SATELLITE PASİF MUHABERE UYDUSU: Bak.

"communications satellite".

PASSIVE DEFENCE PASİF SAVUNMA: İnsiyatifi ele geçirmek gibi bir düşünce

gütmeden, düşman taarruzlarının sebep olabileceği hasar

ihtimalini azaltmak ve hasar tesirini asgari düzeye indirmek

üzere alınan tedbirler.


PASSIVE EXERCISE YARDIMLI EGZERSİZ: Hastanın bir öğretmen veya mekanik

aletler yardımıyla belirli hareketleri yapması suretiyle uygulanan

tıbbi egzersiz. Bak. "exercise".

PASSIVE HOMING GUIDANCE PASİF HEDEFLE GÜDÜM; PASİF HEDEF

GÜDÜMÜ: Füze içindeki alıcının, hedeften çıkan

radyasyonlardan faydalandığı bir hedefle güdüm sistemi. Ayrıca

bakınız: "guidance".

PASSIVE METHOD (OF CONSTRUCTION) PASİF İNŞAAT METODU: Bir yapının

bulunduğu yerde veya civarında, donmuş toprak ısı derecesinin

aynı tutulduğu inşaat usulü.

PASSIVE MINE PASİF MAYIN: 1. Mukabil mayınlamaya karşı koyma cihazının

ateşleme mekanizmasının çalışmaya başlamasını önlemek üzere

çalıştırılmış olduğu bir mayın. Mayın, nispeten kısa bir zaman için

genellikle pasif kalacaktır. 2. Aktif bir mayının tersine, bir hedefin

mevcudiyetini keşfedecek bir sinyal çıkarmayan bir mayın. Ayrıca

bakınız: "active mine".

PASSIVE PROTECTION PASİF KORUNMA: Bak. "passive defense".

PASSIVE SATELLITE PASİF UYDU: Ya kontrol altında bulunduğu veya sahip

olduğu ışın verici cihazlardan herhangi biri çalışmadığı için bilgi


vermeyen uydu. Böyle bir uydu bazen "dark satellite", "silent

satellite" veya "uncooperative satellite" terimleriyle ifade edilir.

PASSIVE SATELLITE DEFENSE PASİF UYDU SAVUNMASI: Arz yörüngesindeki

düşman araçlarının, kendilerine verilmiş görevleri yerine getirme

imkan ve kabiliyetlerini asgari hadde indirmek üzere aktif

savunma dışında alınmış bütün savunma tedbirleri. Bu savunma,

örtü, gizleme, kamuflaj, dağılma, koruyucu inşaat, planlanmış

hareket ve sahte tesisleri içine alır. Ayrıca bakınız: "active

satellite defense" ve "satellite defense".

PASSOVER TERFİE EHİL DEĞİL: Bir terfi seçim kurulu tarafından terfie tam

manasıyla ehil telakki edilmemesinin doğurduğu sonuç.

PASSWORD PAROLA: Parola sormaya yanıt olarak verilen gizli bir kelime veya

belirli özellikleri olan bir ses. Bak. "challenge", "countersign",

"reply".

PASTER ZAMKLI KAĞIT: Ders atışlarında, mermilerin hedefte açtığı

delikleri kapatmak için kullanılan zamklı kağıt.

PATHFINDER KILAVUZ UÇAK: Akma bölgesi veya iniş bölgesine büyük kısımdan

önce giden atma ve iniş bölgesi işaretleyicilerini, hedef

işaretleyicilerini veya seyrüsefer yardımcı malzemesini taşıyan


bir hava aracı ve özel suretle yetiştirilmiş mürettebat. Bak.

"pathfinders".

PATHFINDER AIRCRAFT KILAVUZ UÇAK: Atma bölgesi veya iniş bölgesine büyük

kısımdan` önce giden, atma ve iniş bölgesi işaretleyicilerini,

hedef işaretleyicilerini veya seyrüsefer yardımcı malzemesini

taşıyan bir hava aracı ve özel surette yetiştirilmiş mürettebat.

PATHFINDER BEACON KILAVUZ RADYOFAR, HAVA KILAVUZ BIYKINI: Gözle

görünür enfraruj, ultraviyole, radar, telsiz vesaire gibi

elektromanyetik radyasyondan faydalanan; hava araçlarına yol

göstermeye, kara birliklerinin toplanmasına yardımcı olacak,

kolaylıkla seçilebilir bir nokta meydana getiren ve devamlı olarak

göndermek durumunda bulunan bir telsiz.

PATHFINDER DETACHMENT HAVA KILAVUZ MÜFREZESİ: Kara ordusunun

hava kılavuz müfrezesi. Bak. "pathfinders" ve "unit pathfinders".

PATHFINDER DROP ZONE CONTROL ATMA BÖLGESİ HAVA KILAVUZU

KONTROL MERKEZİ: Hava kılavuzlarının hava seyrüseferini idare

ettikleri muhabere ve hareket merkezi.

PATHFINDER GUIDANCE HAVA KILAVUZLUĞU: Hava kılavuzları tarafından

sağlanan ve hava araçlarının seyrüseferini kolaylaştıran faaliyet.


PATHFINDER LANDING ZONE CONTROL İNİŞ BÖLGESİ HAVA KILAVUZU

KONTROL MERKEZİ: Bak. "pathfinder drop zone control".

PATHFINDER TEAM KILAVUZ TİMİ: Atlama ve inme bölgelerinde uçaklara

kılavuzluk yapmak amacıyla seyrüsefer yardımlarını oluşturmak

ve kullanmak üzere bir hedefe havadan atılan veya indirilen tim.

PATHFINDERS HAVA İNDİRME KILAVUZU: Hava araçlarını atma ve iniş

bölgelerine sevk edecek seyrüsefer yardımcı noktalarını tesis

etmek ve işaretlemek üzere bir indirme hedefine atılmış veya

indirilmiş timler.

PATHOLOGICAL AGENT PATOLOJİK HARP MADDESİ: Bak. "agent".

PATHOLOGIST PATOLOG, PATOLOJİ UZMANI: Patoloji sahasında ihtisas yapmış

hekim.

PATHOLOGY PATOLOJİ: Hastalıkların mahiyeti, sebepleri, gelişme şekilleri

vesaire ile uğraşan bilim.

PATIENT HASTA VEYA YARALI: Tıbbi/dişsel bakım veya tedavi gerektiren

hasta, sakat veya yaralı şahıs.

PATIENT COLLECTING POINT HASTA VE YARALI TOPLANMA NOKTASI: Hasta

ve yaralıların, ilk yardım veya acil tedavileri yapıldıktan sonra,


birbirlerine iade veya başka tedavi tesisine nakillerini

bekledikleri belirli bir nokta. Hasta ve yaralı toplanma noktaları,

normal olarak, ana ulaştırma yolları üzerinde veya yakınında,

hava tesirlerine karşı mümkün olan azami barınma ve düşman

ateş tesirlerine karşı korunma sağlayan yerlerde tesis edilir.

Buraları, bir tedavi istasyonu değildir ve sağlık personelini ihtiva

etmeyebilir.

PATIENTS HASTA VE YARALILAR: Tıbbi bakım ve tedavi gören bütün hasta,

sakat ve yaralı personel. Bu personel üç gruba ayrılır; (ambuiant

patient), (bed patient), (convalescent patient). Bu terimlere bak.

PATIENTS REMAINING HASTA MEVCUDU: Fiilen mevcut olsun olmasın, sıhhi

tedavi tesisinin kayıtlarında yazılı bulunan hastalar.

PATRIOTISM VATANPERVERLİK:

PATROL İNZİBAT DEVRİYESİ: Belirli bir süre içinde, tahsis edilen bir

bölgede kanun ve yönetmeliklere uygun hareketi sağlayan,

normal olarak iki inzibat erinden ibaret, bir askeri inzibat

devriyesi. Bu devriye; yaya, motorlu, tren ve terminal, deniz veya

hava devriyesi olabilir ve görevini sivil polis, diğer sınıf veya


milletlerden personel ile birlikte yerine getirebilir. Bak. "combat

patrol".

PATROL AIRCRAFT DENİZ KUVVETLERİ DEVRİYE UÇAĞI: Keşif faaliyetleri için ve

düşman deniz araçlarına karşı kullanılmak üzere özel surette

imal edilen ve kıyıda veya gemide üslenen Deniz Kuvvetleri

uçağı. Bak. "maritime aircraft".

PATROL BOAT KARAKOL GEMİSİ: Limanların ve karasularının karakol

hizmetinde kullanılan küçük deniz aracı.

PATROL BOMBER DENİZ KEŞİF BOMBARDIMAN UÇAĞI: Keşif faaliyetlerinde

kullanılan, uzun menzilli, bombardıman yapmaya muktedir ve

savunma kabiliyeti yüksek; iki veya dört motorlu, büyük deniz

uçağı.

PATTERN DAĞILMA ŞEKLİ: Sahra topçuluğunda; bir top veya bataryadan,

hemen hemen aynı şartlar altında atılan bir seri atımın, orta

vuruş noktası denilen bir nokta etrafında dağılması. Buna

(dispersion pattern) de denir.

PATTERN BOMBING KALIP BOMBARDIMANI, PLANLI BOMBARDIMAN: Bir

hedef sahasının, bir plana göre tek düzenli dağıtılmış bombalarla

sistemli şekilde bombardımanı.


PATTERN LAYING BELİRLİ BİR İLİŞKİYLE MAYIN DÖŞEME, ANAHTARLA DÖŞEME:

Mayınların bir diğeriyle sabit ilişkide bulunacak şekilde

döşenmesi.

PATTERN PAINTING ŞEKİLLİ BOYAMA, KAMUFLAJ BOYAMASI: Bina, köprü,

malzeme vesairenin yüzüne, gelişigüzel fakat itinalı bir şekilde

yapılmış bir desene göre, bir kaç renk boya sürülmek suretiyle

yapılan kamuflaj.

PAULIN BRANDA BEZİ: Bak. "tarpaulin".

PAWL KİLİT MANDALI; TEVKİF MANDALI: Bir mekanizmanın dişleri

arasına girmek ve aksi istikametteki hareketlere mani olmak için

faydalanılan yaylı bir tırnak.

PAY ÖDEME: Bir borcun tasfiyesi.

PAY ADJUSTMENT DOCUMENT MAAŞ DÜZELTME HESABI:

PAY DATA CARD MAAŞ HESABI KARTI: Subay ve erlere, maaş ve diğer

istihkaklarını öğrenmeleri ve takip etmeleri için verilen ve

şahıslar tarafından muhafaza edilen form.


PAY GRADE MAAŞ DERECESİ: Asıl maaşa göre bir subay veya erin

sınıflandırıldığı maaş kategorisi. 1949 basımlı tadil edilmiş maaş

kanunu ile tespit edilmiş maaş.

PAY PATIENT ÜCRETLİ HASTA: Kara kuvvetleri yönetmeliklerine uygun olarak,

bütün masraflarını bu komutanlığa ödemek suretiyle, tedavi için

bir ordu sağlık tesisine yatan, ayakta tedavi gören veya bedeni

muayenesini yaptıran bir hasta.

PAY PERIOD MAAŞ DEVRESİ: Tuğgeneralden aşağı rütbede bulunan

subayların asıl maaşlarının tespitinde kullanılan, rütbe ve hizmet

süresine ait altı sınıflandırma derecesinden herhangi biri.

PAY RECORD MAAŞ KAYIT FORMU: Bak. "military pay record".

PAY SERVICE CREDITABLE MAAŞA ESAS HİZMET SÜRESİ: Askeri personelin

asıl maaşını (basıc pay) artırmada esas alınan hizmet süresi.

PAY STATUS MAAŞA MÜSTAHAK OLMA; ÜCRETE MÜSTAHAK OLMA: Ordu

hizmetlerinde maaşa veya ücrete hak kazanma durumu.

PAYABLE BORÇ HESABI: Başkalarına, ödeme vadesi gelmiş veya gelecek

meblağı belirtmek için kullanılan genel terim.

PAYING CLAIMS ÖDEME İSTEKLERİ:


PAYLOAD TAŞINABİLEN YÜK: Aracın belirtilen harekat şartları altında

yüksüz ağırlığına ilaveten taşıması planlanmış (yük veya teçhizat

tonu, sıvı galonu veya yolcu sayısı olarak ifade edilen ölçü

birimleriyle) yük. PAYLOAD BUILD-UP (MISSILE AND SPACE):

UZAY ARAŞTIRMA CİHAZI MONTAJI (FÜZE VE UZAY ARACI):

Bilimsel araştırma cihazları (kıymetleyiciler, detektörler vs.) ile

gerekli mekanik ve elektronik teli komple parçaların, bilimsel

amaçları başarmaya olanak verecek komple bir çalışma düzeni

halinde birleştirilmesi işlemi.

PAYLOAD INTEGRATION (MISSILE AND SPACE) UZAY ARAŞTIRMA CİHAZININ

TAKILMASI (FÜZE VE UZAY ARACI): Bir araştırma cihazının

tamamının uzay aracına uygun şekilde takılması.

PAYROLL BORDRO TUTARI: Bordroda isimleri bulunanlara verilmesi

gereken miktar veya para.

PAYROLL MONEY LIST MAAŞ BORDROSU: Bak. "money list".

PEACE ESTABLISHMENT BARIŞ MEVCUDU, BARIŞ KADROSU: Kara ve deniz

kuvvetlerinin barış kuruluşları insan mevcudu.

PEACE STRENGTH BARIŞ KUVVESİ: Askeri bir tesis veya birliğin barış

zamanındaki azaltılmış kuvvesi.


PEACETIME SULH ZAMANI:

PEACETIME COMPLEMENT BARIŞ ZAMANI MEVCUDU: Bak. "peacetime

establishment".

PEACETIME ESTABLISHMENT BARIŞ MEVCUDU, BARIŞ KADROSU: Bir birlik

teşkil veya karargah için müsaade edilmiş barış zamanı insan

gücü gereksinimi gösteren bir tablo. Aynı zamanda barış zamanı

mevcudu, barış zamanı bütünleyicisi olarak anılmaktadır.

PEACETIME FORCE MATERIAL ASSETS BARIŞ ZAMANI KUVVET MALZEME

MEVCUDATI: Toplam malzeme miktarından barış zamanı kuvveti

için malzeme ihtiyaçları karşılanmak üzere tertiplenmiş kısım.

Ayrıca bakınız: "war reserves".

PEACETIME FORCE MATERIAL PROCUREMENT OBJECTIVE BARIŞ GÜCÜ

MALZEME TEDARİK HEDEFİ: Bir madde ile ilgili barış gücü

malzeme miktarını barış gücü malzeme ihtiyacı ile denkleştirmek

için barışta bu maddeden tedarik edilmesi gereken miktar. Bu,

barış gücü malzeme ihtiyacının barış gücü malzeme miktarını

tecavüz ettiği miktardır. Bak. "mobilization reserves".

PEACETIME FORCE MATERIAL REQUIREMENT BARIŞ ZAMANI KUVVET

MALZEME İHTİYACI: Muvazzaf ve ihtiyat Amerikan barış


kuvvetleri ve bunların yetki verilmiş dış askeri satışların yapıldığı

ülkeler ile olan ikmal destek düzenlemelerinin içerildiği hali

hazırdaki ABD savunma bakanlığının müttefiki olan kuvvetleri

teçhiz etmek, bir malzeme ve tahliye kanalı sağlamak, bu

kuvvetleri ayakta tutmak ve programlanmış kadroyu, normal

tahsis ve tedarik süreleri içinde desteklemek için bir maddeden

gerekli olan miktar.

PEACETIME MATERIAL CONSUMPTION AND LOSSES BARIŞ ZAMANI

MALZEME TÜKETİMİ VE KAYIPLARI: Onarımı ekonomik olmayan,

normal tahsis ve tedarik sürelerinde tüketilmiş, kaybedilmiş ve

tamamen eskimiş madde veya malzemeler.

PEAK OVERPRESSURE AZAMİ YÜKSEK BASINÇ: Belirli bir mevkideki azami

yüksek basınç değeri. Genellikle, şok (veya infilak) dalgasının bu

mevkiye ulaştığı andaki değeridir. Ayrıca bakınız: "shock wave".

PEAK STAFFING AZAMİ PERSONEL KADROSU:

PEAK STRENGTH AZAMİ MEVCUT; AZAMİ KUVVE: Kara ordusunun veya tali

bölümlerinin; belirli bir süre (mali yıl, takvim yılı, ay veya

harekat) içinde ulaşılan ve arzu edilen"gaye kuruluş ve kadro

mevcudu (organized strength) "nun muhafaza için gerekli olan


en kabarık mevcudu. Azami mevcuda yükseliş; mevcut durum,

"seferi kuruluş ve kadro mevcudu (programmed strength)

"hesaplarının dayandığı tahminlere aykırı bulunduğu zaman

meydana gelir.

PEAT MOUND TURBA KÜMESİ: Bak. "forst mound".

PECKED LINE DELİKLİ HAT: Düzenli aralıklarla kesilen bir hattı ihtiva eden

sembol.

PECULIAR CAPABILITIES ÖZEL İMKAN VE KABİLİYETLER: Bir kuvvet komutanlığı

kuruluşunda bulunup diğer kuvvet komutanlıklarında mevcut

olmayan ve verilmiş görevlerin başarılı şekilde ifasını temin için

bu kuvvet komutanlığı tarafından gösterilmesi gereken lojistik

destek faaliyetleri.

PECUNIARY LIABILITY PARASAL (MADDİ) SORUMLULUK: Kusur veya

ihmalden kaynaklanan herhangi bir maldaki kayıp, ziyan veya

zararı karşılayacak kişisel, müşterek veya ortak bir parasal

yükümlülük. Bir sözleşme veya senet altında şart koşulan

koşullarda da böyle bir durum ortaya çıkabilir.


PEDESTAL KÜRSÜ; DÖŞEME; KAİDE: Bir silah veya malzeme altlığının silah

veya malzemeyi ekseni etrafında yana doğru hareket ettiren

kaidesi.

PEDESTAL MOUNTSABİT MESNET: Küçük veya orta çaplı bir silaha mahsus sabit

altlık.

PEEL OFF YARIM TONO İLE AYRILMA: Bir uçuş düzeninden. dalışa geçmek

için yarım tono yapma; sağa veya sola kademeli uçuş

düzeninden inişe geçmek için ayrılma.

PEEP SIGHT DELİKLİ GEZ: Ateşli bir silahın arka kısmı yakınına tutturulmuş

olan ve silahı tevcih etmek için ortasında bir deliği bulunan gez.

Bak. "sight".

PEERS GRUP ÜYELERİ:

PEGBOARD FINANCIAL STATEMENT BİLANÇO CİHAZI: Birbirine benzeyen mali

bilgilerin birleştirilmesini süratlendirmekte kullanılan, performa

şeklinde hazırlanmış bir cihaz. Bu cihaz; o şekilde yapılmıştır ki,

birbirine benzeyen mali esaslar (örneğin ordu kantinlerine ait

rakamlar) tekrar alt alta yazılmadan yanlamasına toplanabilir.


PELORUS KARTERİZ GÜLÜ; PELORAS; SAĞIR KOMPAS: Arz üzerindeki

cisimlerin veya gök cisimlerinin yerlerini tespit etmek için

kullanılan, mekanik veya optik, basit bir alet.

PENALTY ENVELOPE RESMİ ZARF: Bak. "official envelope".

PENCIL BEAM İNCE HÜZME: Kendi askeri genişliğine indirilen veya, o genişlikte

ayarlanan bir ışıldak hüzmesi.

PENDING AVAILABILITY TEMİN EDİLİNCEYE KADAR:

PENETRATION YARMA TAARRUZU: Düşman savunma mevziinin mukavemetini

kırmak, meydana getirilen gediği genişletmek ve mevzilerinin

devamlılığını ortadan kaldırmak amacı güden bir çeşit taarruz

manevrası. (Not: NATO terimi "cenetration (ground forces":

yarma taarruzu (kara kuvvetleri) " şeklindedir.)

PENETRATION (AIR TRAFFIC CONTROL) GİRME, YARMA (HAVA TRAFİK

KONTROLÜ): Yönetimin bir nirengiye veya hava alanına bir

yaklaşımın yapıldığı irtifaya dayandığı, bir nirengiden gelen iniş

yolunun öngördüğü yayınlanmış bir yüksek irtifa cihazı yaklaşma

usulünün belirli bir kısmı.

PENETRATION (INTELLIGENCE) GİRME; NÜFUZ ETME (İSTİHBARAT): Bir yer içine

ajanların kaydı, ajanların veya teknik izleme araçlarının bir yere


sokulması, bilgi elde etmek veya onların faaliyetlerini etkilemek

amacıyla teşkilatlanma ve gruplanma.

PENETRATION AIDS YARMA TAARRUZU YARDIMLARI: Düşman savunmasını

yarma olasılığını artırmak üzere taarruzi hava-uzay siren

sistemleri tarafından kullanılan teknikler ve/veya cihazlar. Ayrıca

bakınız: "attack assesment".

PENETRATION MISSILE NÜFUZ FÜZESİ: Düşman savunma düzenine veya

düşman tesislerine nüfuz etmek üzere kullanılan ses üstü,

özellikle stratejik bir füze.

PENITENTIARY AĞIR SUÇLU CEZAEVİ: Genel olarak. ağır bir suçtan dolayı

mahkum edilmiş eski ve azılı mahpuslar için ayrılan hapis,

disiplin veya ıslah yeri gibi sivil ceza müessesesi.

PENNAN FLAMA: Bak. "pennant".

PENNANT FLAMA; FORS: Çok defa bir kıtanın veya bir generalin

tanınmasına yarayan küçük bayrak.

PENSTOCK VANA:
PENTAERYTHRITOL-TETRANITRATE PENTAERİTRİTOLTETRANİTRAT: Ateşleme

serileri ile ateşleme fitilleri dışında yalnız olarak kullanılmayan

hassas bir infilak maddesi. Genellikle PENT olarak tanınır.

PENTOLITE PENTOLİT: PENT (pentaerythretoltetranitrate) ile TNT

(tirinitrotelvene) den mürekkep bir infilak maddesi.

PEPTIZED FUELİNCELTİLMİŞ ALEV YAĞI: Karıştırma süresini azaltma ve

depolama istikrarını artırmak maksadıyla, karıştırmadan önce,

içine su veya diğer bir kimya maddesi eklenerek inceltilmiş alev

makinesi yağı.

PER DIEM ALLOWANCE GEÇİCİ GÖREV YOLLUĞU: Daimi garnizonlardan geçici

bir görevle ayrılan personele, zaruri masraflarını karşılamak

üzere verilen günlük para.

PERCENT OF SLOPE YÜZDE MEYİL; MEYİL YÜZDESİ: Yüzde olarak belirtilen

yükseliş veya alçalış açısı; yüzde şeklinde birimlerle ifade edilen

bir yatay mesafede, bir meylin alçalış veya yükselişinin birim

olarak miktarı.

PERCENTAGE CLEARANCE MAYIN TEMİZLEME YÜZDESİ: Mayın harbinde,

belirli özellikteki mayınlardan temizlenmiş bulunan bir bölge

veya kanalın tahmini temizlik yüzdesi.


PERCENTAGE CORRECTOR MESAFE DÜZELTME ALETİ: Bir silahın menzilini

tashih edilmiş yüksekliği tespit için kullanılan mekanik bir alet.

PERCEPTION ALGILAMA:

PERCHLORON KALSİYUM HİPOKLORİD: İçinde kireç kaymağındaki kirecin iki

misli kireç bulunan beyazlatıcı madde.

PERCUSSION MÜSADEME; VURUŞ; ÇIKIŞ: Özellikle bir infilak maddesini

ateşleyen ani ve hafif darbe.

PERCUSSION CAP MÜSADEME KOVANI; KAPSÜL: Bazı ateşli silahların

ateşlenmesinde kullanılan ve bir yüksek infilak maddesini ihtiva

eden küçük madeni kovan.

PERCUSSION CHARGE MÜSADEME HAKKI: Müsademe iğnesinin darbesiyle

ateşlenen, yüksek süratli küçük infilak maddesi. Müsademe

hakkı, bir silahta, sevk barutunu ateşleyen yemleme barutunun

ateşlenmesinde kullanılır.

PERCUSSION COMPOSITION MÜSADEME BİLEŞİMİ: Bazı tip ateşli silahlarda,

müsademe iğnesinin kapsüle çarpmasıyla ateşlenen yüksek

infilak maddesi.
PERCUSSION FIRE MÜSADEMELİ ATIŞ: Hedefe vurunca patlamak üzere

ayarlanmış tapalarla yapılan atış. Bak. "fire".

PERCUSSION FUZE MÜSADEMELİ TAPA: Hedefe vurunca ateşlenen tapa. Bak.

"impact fuze".

PERCUSSION HAMMER HOROZ: Bak. "hammer".

PERCUSSION MECHANISM MÜSADEME TERTİBATI: Komple ateşleme

iğnesini ihtiva eden cihaz. Müsademe tertibatı, top kama

gövdesi merkezindeki kovan yuvasında kayarak hareket eder.

PERCUSSION PRIMER MÜSADEME KAPSÜLÜ; MÜSADEME FÜNYESİ: Bir

darbe ile patlayabilen ve içinde az miktarda yüksek infilak

maddesi bulunan kapsül veya silindir. Müsademe kapsülü,

terkipli ve yarı terkipli (fixed and semifixed) bütün cephane ile

bazı tip terkipsiz (separate) cephanede esas sevk barutunu

ateşlemek için kullanılır.

PERELOTOK PERELOTOK: Aktif toprak tabakasının çözülmüş kısmı ile talik

arasında bulunan, tevcit edilmiş vaziyette, donmuş toprak

tabakası. Bu tabaka, şiddetli kış veya normal altı yaz sıcaklığı

yüzünden yaz çözülmesinin aktif toprak tabakasını tamamen


eritmediği yerlerde teşekkül eder ve genel olarak, bir veya iki

mevsim arası devam eder.

PERFORATION DELME: Bir merminin hedefi tamamen delip geçmesi.

PERFORMANCE RANDIMAN; VERİM; PERFORMANS: Bir makine veya cihazın

rakamlarla ifade edilen gerçek çalışma kapasitesi. Bu kapasite,

çeşitli itibari nispetlerle ifade olunur.

PERFORMANCE ANALYSIS PERFORMANS ANALİZİ; İŞ ANALİZİ: Bir şahıs

veya topluluk tarafından meydana getirilen bir iş hacminin,

tespit edilmiş bir iş görme ölçüsüne göre başarılması gereken bir

iş hacmi ile kıyaslanması usulü. Bu münasebet, bir müessiriyet

yüzdesi (percent of effectiveness) olarak ifade edilir.

PERFORMANCE AND WORK MEASUREMENT ANALYSIS İŞ VE İŞ ÖLÇÜSÜ

TAHLİLİ; PERFORMANS VE İŞ ÖLÇÜSÜ ANALİZİ:

PERFORMANCE BUDGET PERFORMANS BÜTÇESİ; BÜTÇE TASLAĞI; BÜTÇE

PROGRAMI: Bütçe hazırlıklarında dikkati; personel hizmetleri;

ikmal maddeleri, malzeme vesaire gibi temin ve tedarik olunacak

şeylerden çok, program, proje, görev gibi yapılacak işlerin genel

karakteri ve nisbi önemi üzerinde toplayacak hususlara dayanan

bütçe.
PERFORMANCE FACTOR PERFORMANS FAKTÖRÜ; İŞ FAKTÖRÜ: Kara Ordusu

Manajman Strüktürü'ne ait ve titizlikle ve dikkatle hazırlanmış

bir gösterge. Bu gösterge; tasarlanan iş seviyesi, yapılmakta olan

iş seviyesi veya yapılan işin, kaynak ihtiyaçları ve bu

kaynaklardan faydalanma seviyesine nazaran münasebetini ifade

eden bir barometre veya ölçü olarak kullanılır.

PERFORMANCE STANDARD PERFORMANS STANDARDI; İŞ ÖLÇÜSÜ: Bir iş

biriminin yapılması için tespit edilmiş bir iş saati miktarı.

PERFORMANCE TYPE GLIDER YÜKSEK PERFORMANSLI PLANÖR: Aerodinamik

özellikleri yüksek bir hadde çıkarılmış ve irtifa kaybetme hızı en

düşük hadde indirilmiş bir planör. Bu planör, özellikle süzülüş

için kullanılır. Bak. "glider".

PERIGEE YERBERİ: Bir uydu yörüngesinde, kontrol cismi ve cisimleri çekim

alanı merkezine en yakın nokta.

PERIHELION GÜNBERİ: Güneş etrafındaki eliptik bir yörüngede güneşe en

yakın nokta. (Arz yörüngesinin günberisi 91.500.000 mil

kadardır. )
PERIMETER DEFENSE ÇEVRE SAVUNMASI: Savunulan bilgi çevresinde

tertiplenmiş kuvvetlerden ibaret ve açık yanı ulunmayan bir

savunma.

PERIOD ARALIK; DEVİR: Kriptoanalizde özellikle, bir anahtar sırasının

başlangıcı ile bu sıradan tekrar edilen bir unsurun başlangıcı

arasındaki aralık.

PERIODIC INSPECTION DEVRE BAKIMI (ORD); DÖNEMLİ KONTROL; DÖNEMLİ

BAKIM: Takvim süresi veya çalışma saati gibi muntazam

aralıklarla tekrarlanan muayene ve denetlemeler. Bak. "periodic

report".

PERIODIC INTELLIGENCE REPORT İSTİHBARAT DEVRE RAPORU:

PERIODIC INTELLIGENCE SUMMARY PERİYODİK İSTİHBARAT ÖZETİ: Normal

olarak kolordu veya eşdeğer düzeyler ile daha üst kademelerde

genellikle 24 saatlik aralarla veya komutan tarafından emredilen

aralarla hazırlanan bir taktik harekattaki istihbarat durumunu

ihtiva eden rapor. Aynı zamanda PERINTSUM olarak

anılmaktadır.

PERIODIC MAINTENANCE INSPECTION (AIRCRAFT) DÖNEMLİ BAKIM;

PERİYODİK BAKIM (HAVA ARACI): Bak. "periodic inspection".


PERIODIC REPORT DEVRE RAPORU: Esas itibariyle, aynı konu üzerinde, aynı

çeşit bilgiyi, muntazam veya belirli fasılalarla bildiren rapor.

PERIODIC SERVICING (AIRCRAFT) PERİYODİK BAKIM; DÖNEMLİ BAKIM

(HAVA ARACI): Bak. "periodic inspection".

PERIODIC SUMMARY REPORT ÖZET DEVRE RAPORU: Bak. "periodic report".

PERIODICITY DEĞİŞİKLİK KRİPTO SİSTEMİ: Mükerrer kriptografik özellikleri

haiz olma hali.

PERIPHERAL EQUIPMENT ÇEVRESEL TEÇHİZAT: Merkezi kompüterin

kontrol altında kullanılabilen yardımcı cihazlar. Kart deliciler,

kart okuyucular, manyetik band sürgü parçaları ve yüksek

süratte yazıcılar bu teçhizat arasındadır. Çevresel teçhizat;

kompüterin modeline, iş ihtiyacına göre ve ekonomik düşünceler

göz önüne alınarak, kompütere bağlı veya ayrı olarak

kullanılabilir.

PERIPHERAL WAR ÇEVRE HARBİ: Kullanılmayacaktır. Bak. "United war".

PERISCOPIC SIGHT PERİSKOPLU NİŞAN DÜRBÜNÜ: Periskop şeklinde yapılmış

nişan dürbünü. Bu tertibat; nişancının bir engel gerisinden

kendisini göstermeden görmesini sağlar.


PERISHABLE CARGO ÇABUK BOZULABİLEN YÜK: Et, meyve, sebzeler ile

sağlık teşkilatı biyolojik maddeleri gibi korunmada soğutma

tertibatına ihtiyaç gösteren maddeler. Bak"cargo".

PERISHABLE ITEMS BOZULMAYA ELVERİŞLİ MADDELER: Nakil ve depolama

sırasında ısı ve rutubet derecesinin kontrol altında

bulundurulmasına ihtiyaç gösteren gıda maddeleri.

PERISHABLE SUPPLIES ÇABUK BOZULABİLEN İKMAL MADDELERİ;

BOZULMAYA ELVERİŞLİ İKMAL MADDELER: Gerektiği şekilde

bakılmadıkları, muhafaza edilmedikleri veya soğuk

tutulmadıkları takdirde süratle çürüyen veya bozulan ikmal

maddeleri. Bak. "nonperishable supplies".

PERISHABLES ÇABUK BOZULABİLEN MADDELER; BOZULMAYA ELVERİŞLİ

MADDELER: Bak. "cargo" ve"cargo classification".

PERMAFROST TİYAL; TİYAL TABAKASI: Devamlı donmuş vaziyetteki toprak altı

tabakası.

PERMANENT APPOINTMENT SÜREKLİ ATANMA: Bir subayın, savaşta veya

milli seviyedeki olağanüstü bir durumda, ABD Kara Ordusu'na

yapılan geçici atanmasının aksine Muvazzaf Ordu, Kara Ordusu

Milli Muhafız Teşkilatı veya Müşekkel İhtiyat Teşkilatına yapılan


atanması. Bir subay; Muvazzaf ordu, Kara Ordusu Milli Muhafız

Teşkilatı veya Müşekkel İhtiyat Teşkilatında bir rütbede daimi

atanma durumunda ve ABD Kara Ordusu'na daha üst veya daha

alt rütbede geçici atanma durumunda olabilir. Bak. "temporary

appointment".

PERMANENT APPROPRIATION SÜREKLİ TAHSİSAT: ABD'de bir defa tahsis

edildikten sonra Kongreden tekrar karar alınmasına lüzum

kalmadan, iptal edilinceye kadar, her devre kendiliğinden

yenilenen tahsisat. Bak. "appropriation".

PERMANENT CHANGE OF STATION ATANMA; SÜREKLİ YER DEĞİŞTİRME:

Askeri bir şahsın bir sürekli görev yerinden diğerine atanması. Bu

durum faal göreve çağırıldığı zaman ilk görev yerine geçişi;

emeklilikte, son görev yerinden eve dönüşü veya faal görevden

ayrılışı içine alır.

PERMANENT DUTY STATION SÜREKLİ GÖREV YERİ; ASIL GÖREV YERİ: Bak.

"permanent station".

PERMANENT ECHO DAİMİ EKO: Yeryüzündeki enerji yansımasının neden

olduğu herhangi bir keşiflik ve sabit radar işareti.

PERMANENT EMPLACEMENT DAİMİ MEVZİ: Bak. "fixed emplacement".


PERMANENT FIELD HOUSE DAİMİ SAHRA EĞİTİM VE DİNLENME YERİ:

İçerisinde eğitim ve çeşitli hareketler ile spor, eğlence ve

dinlenme faaliyetleri yapılan ve bu maksat için lüzumlu saha,

yüzme havuzu, idari büro, depo ve jimnastik odaları, kortlar,

soyunma odaları, elbise dolapları, duş, hela, masaj odası ve

seyirci tribünleri bulunan bir tesis.

PERMANENT FOOD HANDLER DAİMİ MUTFAK PERSONELİ: Mutfak ve tabldotta

hazır bulunmayı ve yiyecek, içecek ve tabldot malzemesi ile

meşgul olmayı gerektiren bir göreve verilmiş asker veya sivil

personel. Tabldot subayları (mess stewards) ve aşçılar daimi

mutfak personeli olarak sınıflandırılırlar.

PERMANENT GRADE ESAS RÜTBE: ABD Kara Ordusundaki bir subay veya

erin geçici rütbesi (temporary grade) 'ne mukabil, Muvazzaf

Orduda; Kara Ordusu Milli Muhafız Teşkilatında veya Kara

Ordusu Müşekkel İhtiyat Teşkilatındaki bir subay veya erin haiz

olduğu rütbe. Buna (permanent rank) de denir.

PERMANENT LIBRARY SABİT KÜTÜPHANE; YERLİ KÜTÜPHANE: Bir garnizon,

kamp, hastane, okul veya diğer tesiste devamlı olarak kurulan

kitaplık. Bak. " library".


PERMANENT PARTIAL DISABILITY ARIZALI SAĞLAMLIK; SAKATLIK: Hastalık

neticesi veya muharebede alınmış (mesleki veya diğer) bir

yaradan ileri gelen ve daimi çürüklük (permanent total disability)

meydana getiren durumdan farklı olarak, bir uzvun veya

vücudun bir kısmının tam kaybı veya bir vücut fonksiyonunda

devamlı bir bozukluk.

PERMANENT PARTY DAİMİ KADRO PERSONELİ: Bir teşkilata ait personelin

görülmesinde yardımcı olacak görevleri yerine getirmek

maksadıyla o teşkile atanan ve teşkilat ve malzeme kadrosu ile

kuruluş dışı personel görevlerinde, münasip şekilde

görevlendirilebilecek olan personel. Bu personel; bu maksatla

atanmış ve miktarları, bu kadrolardaki miktarı aşarı personeli

içine alır.

PERMANENT PAY RECORD DAİMİ MAAŞ KAYIT FORMU: Bak. "military pay

record".

PERMANENT POST DAİMİ GARNİZON; FORT: Kara Kuvvetleri komutanının

yetkisi ile kurulmuş bir askeri tesis. Daimi garnizonu; kıtalar için

geçici bir tesis mahiyetindeki kamp (camp) dan ayırdetmek için;

buna, normal olarak, (fort) adı verilir.


PERMANENT PROPERTY SABİT ORDU MALI: Askeri bir tesiste uzun zaman

kullanılmak üzere monte edilmiş makine, teçhizat, alet vesaire

gibi ordu malları.

PERMANENT RANK ESAS RÜTBE: Bak. "permanent grade".

PERMANENT STATION DAİMİ GÖREV YERİ; ESAS GÖREV YERİ: Bir subay veya

erat sınıfından bir şahsın, vazifesinin ne zaman sona ereceğinden

bahsetmeyen emirlerle göreve atandığı mevkii veya garnizon.

Buna (permanent duty station) de denir.

PERMANENT TOTAL, DISABILITY DAİMİ ÇÜRÜKLÜK; DAİMİ SAKATLIK: Şahsı;

kazanç sağlayacak bir mesleğe devamdan, sürekli ve tam olarak,

mahrum bırakan ve bir hastalık, arıza (mesleki ve diğer) ya da

muharebe zayiatından ileri gelen durum.

PERMEABLE PROTECTIVE CLOTHING GEÇİRİMLİ KORUYUCU GAZ ELBİSESİ:

Yakıcı gazların buhar ve zerrelerine karşı nötrleştirme ile temin

için, bazı kimya maddeleriyle emprenge edilmiş özel elbise.

PERMISSION İZİN; RUHSAT; MÜSAADE:

PERMISSIVE ACTION LINK ATEŞLEMEYİ GECİKTİRME DÜZENİ: Önceden

tespit edilmiş gizli bir kod veya düzen konuluncaya kadar

ateşlemeye engel olmak üzere bir nükleer silah sistemine dahil


edilmiş veya bağlanmış bir tertibat. Bu tertibat; silah veya silah

sistemi içindeki aksamı faaliyete geçirecek olan silah veya silah

sistemi dış teçhizatını ve kablolarını içine alabilir.

PERMISSIVE ACTION LINK DEVICE ATEŞLEMEYİ GECİKTİRME CİHAZI:

Ateşlemeyi geciktirme düzenini kontrol için kullanılan kodlu veya

kasa kilidi tipi bir cihaz.

PERMISSIVE LINK ATEŞLEMEYİ GECİKTİRME CİHAZI: Bak. "prescribed action

link".

PERMUTATION TABLE DEĞİŞTİRME ÇİZELGESİ: Kod gruplarının sistematik

teşkili için hazırlanan bir çizelge. Bu çizelge, kodlu metin

gruplarındaki hataları düzeltmek için kullanılır. Buna (mutilation

table) de denir.

PERPETUAL INVENTORY DEVAMLI STOK KAYDI USULÜ: Yardımcı bir defteri

kebir olarak da faydalanılan ve dolar miktarları ile fiili miktarları

gösterir teferruatlı kayıtlar vasıtasıyla, eldeki stoklara devamlı

mutabakat halinde bulundurulan bir defter sayımı. Stok yerinin

kısımlarında kısa fasılalarla sayım yapılır, miktarlar ayarlanır ve

gerekirse, bunun için fiili sayıma başvurulur.


PERSHING PERSHING (FÜZESİ): Satıhtan satha atılan, cayroskopla

yönlendirilen, katı yakıtlı seyyar tip füze, nükleer başlık

taşıyabilmekte olup, uzun menzilli kara hedeflerine taarruz

suretiyle kara kuvvetlerini desteklemek üzere tasarlanmıştır.

XMGM-31A olarak da adlandırılır.

PERSISTENCE KATOT LAMBA İZLENİMİ: Katot ışınlı lamba üzerindeki şeklin

teşekkül anından sonra açık bir şekil olarak kalma temayülü

özelliği.

PERSISTENCY KALICILIK; KALMA SÜRESİ: Bir kimya harbi maddesinin, açık

havada bırakıldıktan sonra, yoğun olarak kalabileceği süre.

PERSISTENT KALICI: Açık havada bırakıldıktan sonra, on dakikadan daha uzun

bir süre için etkili bir kimya harbi maddesi olarak kalabilen.

PERSISTENT AGENT KALICI KİMYA MADDESİ: Etkisini açık havada on

dakikadan fazla muhafaza edebilen kimya harbi maddesi.

PERSISTENT GAS KALICI GAZ: Açık havada bırakıldıktan sonra etkisini on

dakikadan fazla muhafaza etmesi gereken, gaz veya buhar

şeklinde, kimya harbi maddesi.

PERSISTENT WAR GAS KALICI HARP GAZI: Bak. " persistent gas".
PERSONAL ŞAHSI; ZATİ; ÖZEL: Şahsa özel olan, zata ait olan, genel olmayıp

sadece bir şahsa veya herhangi bir madde ya da konuya ait olan.

PERSONAL BENEFITS ÖZLÜK HAKLARI:

PERSONAL CREDIT ŞAHSİ KREDİ: Bir sayman tediye subayının aldığı veya

topladığı, paraların doğru olarak hesabını vermesi sonunda,

sorumunun kaldırılmasını ifade eden terim.

PERSONAL DEPOSIT FUND ŞAHSİ EMANET PARA; ŞAHSİ EMANET FONU:

Mensupların şahsi paralarını almak ve muhafaza etmek üzere

her cezaevinde tesis edilen bir fon.

PERSONAL EFFECTS ZATİ EŞYA:

PERSONAL EXPENSE MONEY ŞAHSİ MASRAF PARASI:

PERSONAL HISTORY ÖZGEÇMİŞ:

PERSONAL INTERVIEW KİŞİSEL MÜLAKAT; ÖZEL MÜLAKAT: Bir şahsın

alınmasında, o şahıs ile işveren arasındaki görüşme.

PERSONAL LOCATOR BEACON ARAŞTIRMA VE KURTARMA BIYKINI: Araştırma

ve kurtarma faaliyetlerine yardım için homing sinyaller verebilen

bir yer tespit radyofarı. Ayrıca bakınız: "crash locator beacon".

PERSONAL NON GRATA İSTENMEYEN KİŞİ:


PERSONAL PROPERTY MENKUL ORDU MALI; TAŞINIR ORDU MALI:

Gayrimenkul, Federal hükümetin kayıtları ve uçak gemileri, savaş

gemileri, kruvazör, destroyerler ve denizaltı kategorilerindeki

deniz kuvvet gemileri haricindeki bir tip veya şekildeki menkul

mal.

PERSONAL RESPONSIBILITY ŞAHSİ SORUM; ŞAHSİ SORUMLULUK: Bir şahsın,

kullanılması için kendisine verilen ve bakımı, normal olarak,

şahsına ait olan ordu malı üzerindeki sorumu. Bu sorum; direkt

bir sorumdur ve murakabe sorumundan (supervisory

responsibility) farklıdır.

PERSONAL SALUTE TOPLA ÖZEL SELAM: Askeri bir müessesede, belirli bazı

seçkin ziyaretçiler şerefine yapılmasına müsaade edilen topla

selam.

PERSONAL SERVICE AND BENEFITS ÖZLÜK HİZMETLERİ VE HAKLARI:

PERSONAL STAFF EMİR SUBAYLARI; ŞAHSİ KARARGAH HEYETİ; ŞAHSİ ÖZEL

KARARGAH PERSONELİ: Komutanın, Kurmay Başkanı kanalından

geçmeksizin, direkt koordinasyon ve idare için seçtiği karargah

subayı. Komutan emir subayı, komutanların şahsi karargah

personelindendir. Bak. "staff".


PERSONNEL PERSONEL: Askeri veya sivil sahada, verilen bir vazifeyi yerine

getirebilecek kabiliyete sahip olmaları gereken kimseler.

PERSONNEL ALLOTMENT VOUCHER PERSONEL TAHSİSAT BELGESİ:

PERSONNEL AUTHORIZATION PERSONEL KULLANMA YETKİSİ: Bak. "manpower

authorzation voucher".

PERSONNEL CARRIER PERSONEL TAŞIMA ARACI: Kıtalarla teçhizatını taşımak

için kullanılan motorlu araç. Zırhlı da olabilir. Bak. "carrier".

PERSONNEL CEILING PERSONEL TAHDİDİ; PERSONEL SINIRLAMASI: Bak.

"manpower authorization voucher".

PERSONNEL CENTER PERSONEL MERKEZİ: Aşağıdaki personel işlem

merkezlerinden iki veya daha çoğu üzerinde idari kontrol

sağlayan 1nci sınıf faaliyet merkezi, kabul ve sevk merkezi

(reception station) denizaşırı personel güçlendirme merkezi

(returnee assignment station), terhis ve fiili hizmete ayırma

merkezi (transfer station)

PERSONNEL CLASSIFICATION PERSONEL SINIFLANDIRMASI: Bir şahsın,

niteliklerinden, hizmet icaplarına uygun şekilde, azami derecede

faydalanılacak görev yerlerine tayini için, fikri ve bedeni

kabiliyetlerini, temayüllerini, tahsilini, istidatlarını, beden


yetersizliklerini, meslek hayatını ve askeri tecrübesini

değerlendirme ve bu değerlendirme çalışmalarını devamlı

yürütme işlemi.

PERSONNEL COMPENSATION PERSONEL TAZMİNATI:

PERSONNEL DECONTAMINATION STATION BULAŞICI MADDELERDEN

TEMİZLEME İSTASYONU: Personeli bulaşıcı maddelerden

temizleme için kurulan tesis. Bu istasyon; taktik durumun

müsaadesi nispetinde ilerde, bir tıbbi yardım istasyonu yakınında

ve suyu bulunan bir yerde kurulur. Kirlenmiş giyecekler, burada

temizlenmiş giyeceklerle değiştirilir.

PERSONNEL DIVISION PERSONEL BAŞKANLIĞI: Ordu personelinin kişisel

işleriyle meşgul olan Kara Kuvvetleri Komutanlığı Karargah

Heyetinin bir bölümü.

PERSONNEL ERROR ŞAHSİ KÜÇÜK HATA: Bir atışla, şahsa münhasır

reaksiyonlardan veya noksan eğitimden dolayı yapılan küçük ve

kaçınılmaz hata. Aynı nedenlerin doğurduğu ve münasip

ihtimamla kaçınılabilecek olan hatalara şahsi büyük hata

(mistake) denir.
PERSONNEL MANAGEMENT OFFICER PERSONEL MANAJMAN SUBAYI: Mensup

olduğu teşkil ve ast birliklerinde, askeri personel MANAJMAN

sisteminin hedeflerini gerçekleştirmek maksadıyla ordu, kolordu,

tümen, eğitim merkezi veya benzeri birlik veya tesiste göreve

atanmış subay.

PERSONNEL MINE PERSONEL MAYINI; ANTİPERSONEL MAYIN: Bak.

"antipersonnel mine".

PERSONNEL OFFICER PERSONEL SUBAYI: Bir teşkilde, personele ait kayıtların

tutulmasıyla görevlendirilmiş subay. Bir birliğin emir subayı

yardımcısı (assistant adjutant) genel olarak, o birliğin personel

subayıdır.

PERSONNEL PROCUREMENT PERSONEL TEDARİKİ: Orduya personel

tedarikine ait bir programın tatbiki ile ilgili faaliyetler.

PERSONNEL REACTION TIME (NUCLEAR) PERSONEL TEPKİ ZAMANI

(NÜKLEER): Bir nükleer taarruz uyarısından sonra, önceden

tespit edilmiş koruyucu tedbirlerin personel tarafından alınması

için geçen zaman.

PERSONNEL READINESS DATE PERSONEL HAZIR BULUNDURMA TARİHİ: Bak.

"readiness date".
PERSONNEL RESEARCH TEST PERSONEL ARAŞTIRMA TESTİ:

PERSONNEL ROSTER PERSONEL ÇİZELGESİ: Bir teşkile atanmış veya birliğin

emrine verilmiş fertlerin isim, rütbe, sicil veya askerlik

numaraları ile o günkü durumlarını gösterir çizelge.

PERSONNEL SECTION PERSONEL KISMI; 1. NCİ KISIM; S-1: Tugay hariç daha

küçük birliklerde tek tek personel kanunlarıyla meşgul olan

kısım.

PERSONNEL SECURITY INVESTIGATION PERSONEL GÜVENLİK

SORUŞTURMASI: Sadakat, karakter, duygusal denge ve

güvenirlik ile ilişkili bir emniyet durumu için güvenilirlik ve

uygunluk ile ilintili olarak bir kimsenin faaliyetleri hakkında

uygun bilgiyi toplamak üzere yapılan soruşturma.

PERSONNEL SELECTION RESEARCH PERSONEL SEÇİMİ ARAŞTIRMASI: Büyük

bir istekli grubundan, başarılı eğitim veya görevler için, en iyi

adayların seçilmesine imkan verecek psikolojik ve psikometrik

usullerin geliştirilmesi. Bir personel meselesinin halli için ele

alınan seçim şeklinin uygunluğu; eğitim veya görev için lüzumlu

personel miktarı, fiilen mevcut personel miktarı, görev için

gerekli personel niteliği ve görevin önemi gibi faktörlere bağlıdır.


PERSONNEL SHELTER PERSONEL SIĞINAĞI: Personeli biyolojik ve radyolojik

taarruzlarla kimya taarruzlarına karşı koruyan sığınak.

PERSONNEL SUBSYSTEM TALİ SİSTEM PERSONELİ: Bir sistemin bünyesi içindeki

madeni aksamın çalıştırılması, bakımı ve kontrolü için eğitilmiş

personel.

PERSONNEL UTILIZATION RESEARCH PERSONELDEN FAYDALANMA

ARAŞTIRMASI: Beşeri faktörlerle bilgi ve metotların; iş üzerindeki

ferdi ve toplu halde personel verimini yükseltmeyi, insan ve

makine imkan ve kabiliyetleri ile döner ihtiyaçların psikolojik ve

işleyiş sınırları ve -işin olağanüstü ve tipik şartları dahil çevre

çalışma faktörleri arasındaki lüzumlu dengeyi hesaplamayı hedef

tutan geliştirme çalışması.

PERSONNEL VOUCHER PERSONEL BELGESİ:

PERSONNEL VULNERABILITY CONDITION PERSONEL HASSASİYET DERECESİ:

Personelin nükleer silah etkilerinden korunma derecesi. Risk

dereceleri ile yakından ilgili üç durum vardır: İkaz edilmiş

korunmuş (warned protected), ikaz edilmiş açıkta (warned

exposed) ve ikaz edilmemiş açıkta (unwarned exposed).

PERSPECTIVE CHART PERSPEKTİF GRAFİK:


PERSPECTIVE GRID PERSPEKTİF GRİD: Kara veya başlangıç düzlemi

üzerindeki sistematik bir hat şebekesinin perspektifini temsil

etmek üzere bir fotoğraf üzerine çizilen ve yerleştirilen bir hat

şebekesi.

PERSPECTIVE SPATIAL MODEL KABARTMA MODEL; MÜCESSEM MODEL: Bir

hava fotoğrafı çiftine stereoskopla bakıldığı zaman, bir arazi

parçasının, yükseklik ve derinlik ile, optik olarak tecessüm eden

şekli.

PERSPECTIVE VIEW UÇAĞIN PERSPEKTİF GÖRÜNÜŞÜ: Bak. "maneuvering

flight".

PERTURBATION DÜZENSİZLİK (HV. ): Bir gök cisminin muntazam hareketinde,

bu harekete amil olan kuvvet dışında bir kuvvetin sebep olduğu

düzensizlik. Gezegenlerde bu hale, karşılıklı çekim kuvvetleri

sebebiyet verir. Gazetelerde periyodik düzensizlik, mukabil

durumlarına göre kısa süreli salınımlar; yüzyıllara bağlı

düzensizlik ise yörüngelerindeki cüzi değişikliklerdir.

PETROLEUM PETROL: Bak. "bulk petroleum", "packaged bulk petroleum" ve

"stated items".
PETROLEUM INTERSECTIONAL SERVICE BÖLGELER ARASI PETROL İKMAL

HİZMETİ: Bir harekat alanında, harekat alanı kara ordusu

unsurları ile emir verilecek diğer kuvvetlere. döküm petrol

ürünleri ikmali için, ikmal ve tahliye kanallarını ve ilgili yardımcı

tesisleri faaliyette bulunduran, bölgeler arası veya sahalar arası

hizmet.

PETROLEUM PORT TERMINAL PETROL YÜKLEME VE BOŞALTMA LİMANI: Derin

sular kıyısında bulunan ve sıvı petrol ürünlerini boşaltmak,

depolamak ve yüklemek için gerekli tesisleri ihtiva eden liman.

PETROLEUM, OILS AND LUBRICANTS PETROL YAĞI VE MOTOR YAĞLARI: Silahlı

kuvvetler tarafından kullanılan bütün petrol ve petrolle ilgili

ürünleri içine alan geniş bir terim.

PETTY CASH ELDEKİ NAKİT (AVAN) ; KÜÇÜK KASA HESABI; KÜÇÜK KASA

FONU: Az miktarlarda ve derhal yapılması gerekli tediyelerde

kullanılmak maksadıyla elde bulundurulan veya depozit olarak

bir tarafa ayrılan para. Bu para, genellikle, avans olarak elde

bulundurulur.

PETTY OFFICER DENİZ ASTSUBAY: Deniz kuvvetlerinde, Kara Ordusundaki

astsubaylara tekabül eden askeri şahıs. Deniz astsubaylarının


dört derecesi vardır; deniz astsubay kıdemli başçavuşu (chief

petty officer), deniz astsubay üstçavuş (petty officer, second

class) ve deniz astsubayı çavuş (petty officer, third class).

PETTY OFFICER, SECOND CLASS DENİZ ASTSUBAY ÜSTÇAVUŞ: Bak. " petty

officer".

PETTY OFFICER, THIRD CLASS DENİZ ASTSUBAY ÇAVUŞ: Bak. "petty officer".

PHALANX PHALANX (SİLAH SİSTEMİ): Gemilere tehdit oluşturan füzelere

karşı otomatik ve otonom terminal savunma sağlayan kapalı bir

silah sistemi. Bu sistem; kendine yeterli araştırma ve izleme

radarlarını, silah kontrolünü ve topun çapından daha küçük

mermi ateşleyen 20 mm'lik M61 topunu içermektedir.

PHANTOM CIRCUIT FANTOM DEVRESİ: Mevcut iki fiziki devre üzerine

yayım bobinleri (mintakile bobinleri) vasıtasıyla bir ek devre

koyarak elde edilen telefon veya telgraf devresi.

PHANTOM II PHANTOM II: Çift motorlu, süpersonik, çok amaçlı, bütün hava

koşullarında uçabilen bir avcı/bombardıman jet uçağı. Karadan

ve uçak gemilerinden havalanmakta, ve hem havadan havaya

hem de havadan karaya yönelik silahları kullanmaktadır.

Phantom, mühim bir hava önleme yakın hava desteği ve


donanma savunma uçağıdır. Lazer bombalaması, elektronik

bombalaması ve radar bombalaması gibi özel görevler yeknesak,

rutin imkan ve kabiliyetler olarak düşünülmektedir. Nükleer ve

nükleer olmayan silahları kullanacak kapasitedir. F-4 olarak

bilinmektedir. FR-4 foto-keşif tipidir.

PHANTOM ORDER TASLAK SİPARİŞ: Belirli maddelerin savaş zamanında istihsali

için gerekli ön planlamanın barıştan hazırlanması ve esas yetki

alınır alınmaz derhal sözleşmenin icrasına geçilmesi hükümlerini

ihtiva eder şekilde bir endüstri müessesesi ile yapılan taslak

sözleşme.

PHARMACY CORPS ECZACI SINIFI: Ordu sağlık teşkilatının eski bir sınıfı.

Evvelce sağlık hizmetlerinin eczacılıkla ilgili işlerinden sorumlu

olan bu sınıf halen, özel bir sınıf mahiyeti taşımaksızın ordu

sağlık teşkilatı içinde vazife görür.

PHASE KRİPTO FASILASI: Kriptografide fasıla.

PHASE DIFFERENCE FAZ FARKI: Bir sesin iki kulak tarafından alınışı

arasındaki zaman farkı. Genel olarak, bir kulak diğerinden,

saniyenin küçük bölüntüsü kadar farkla daha erken işittiğinden,

bir sesin istikametini ayırt etme hassası, bu faz farkına bağlıdır.


Çift kulakla ses dengesi, yani bir sesin iki kulakla aynı zamanda

işitilmesi, baş, faz farkı sıfıra indirilecek şekilde, çevirmek

suretiyle temin edilir.

PHASE LINE SAFHA HATTI: Askeri harekatın kontrol ve koordinasyonu için

faydalanılan ve genel olarak taarruz bölgesi genişliğince uzanmış

araziden ibaret olan bir hat. Ayrıca bakınız: " report line".

PHASE OF THE ATTACK TAARRUZ SAFHASI: Bir taarruzun belli bir devresi. Bir

taarruz, genellikle, yaklaşma yürüyüşü (approach march), açılma

(development), yayılma (deployment), ateş muharebesi (fire

fight), hücum (assault), yeniden düzenleme (reorganization) ve

başarıdan faydalanma (exploitation) gibi safhaları ihtiva eder.

Bunların her biri, taarruzun ayrı bir safhası durumundadır.

PHASED CONCEPT OF OPERATIONS SAFHALI HAREKET TASARISI: Esas işlerin

yapılmasında takip edilecek faaliyet planının belirli safhalarına

ait taslak.

PHASED PROVISIONING CONCEPT SAFHALI TEDARİK İLKESİ:

PHASES OF MILITARY GOVERNMENT ASKERİ HÜKÜMET KURULUŞ SAFHALARI:

PHASES OF SMOKE SİS SAFHALARI: 1. MÜNFERİT SİS SÜTUNUKAP VEYA

JENERATÖRLERDEN MÜNFERİT OLARAK YÜKSELEN SİS SÜTUNU


2. GELİŞME SAFHASI MÜNFERİT SÜTUNLARIN BİRBİRLERİYLE

BİRLEŞMEYE BAŞLADIKLARI SAFHA; 3. YOĞUN SİS SAFHASI

MÜTECANİS SİS PERDESİNİN TEŞEKKÜL VE DEVAM ETTİĞİ

SAFHA; 4. DAĞILMA SAFHASI SİS YOĞUNLUĞUNUN AZALDIĞI VE

ÖRTÜ TESİRİNİN ARTIK ORTADAN KALKTIĞI SAFHA; Bak. "smoke

blanket", "type of smoke".

PHASES OF TRAINING EĞİTİM SAFHALARI: Kara ordusu eğitim programlarının

ihtiva ettiği beş resmi safhası. Temel muharebe eğitimi; teker

tekamül eğitimi, temel birlik eğitimi birlik tekamül eğitimi, arazi

tatbikatları ve manevralardır. Büyük komutanların kararıyla

programa (harekat hazırlık eğitimi) adı altında altıncı bir safha

dahil edilir. Bak. "operational readiness training".

PHASING SAFHALAMA: Kıta, teçhizat ve ikmal maddelerinin bir program

dahilinde ihtiyaç hissedilecek ve faaliyette bulunabilecekleri

zamanda ve yerde, safha safha bir harekat bölgesine getirilmesi.

Safhalama; özellikle amfibi ve hava indirme harekatının

planlanma ve idaresinde kullanılır.

PHENYLDICHLORARSINE FENİLDİKLORARSİN PHOENIX: Elektronik

güdümlü/hedefle güdümlü (homing) uzun menzilli, havadan

havaya kullanılan bir füze. AIM-54 olarak bilinmektedir.


PHONETIC ALPHABET HECELEME ALFABESİ: Telsiz ve telefonla verilen

haberler de harflerin anlaşılması için kullanılan standart

kelimeler. Aşağıdaki kelimeler alfabedeki her harfi belirtmek için

NATO'ca kabul edilmiş kelimelerdir: Alfa, Bravo, Charlie, Delta,

Echo, Foxtrot, Golf, Hotel, İndia, Juliet, Kilo, Lima, Mike,

November, Oscar, Papa, Quebec, Romeo, Sierra, Tango,

Uniform, Victor, Whiskey, X-Ray, Yankee, Zulu. (Milli maksatlar

içinde heceleme tablosu veya kelimeleri de mevcuttur. )

PHONY MINE (LAND MINE WARFARE) SAHTE MAYIN (KARA MAYIN

HARBİ): Sahte bir mayın tarlasında bir mayına benzetilerek

kullanılan cisim. Bu cisim, mevcut herhangi bir malzemeden

meydana getirilebilir. Bak. "mine (land mine warfare) ".

PHONY MINEFIELD SAHTE MAYIN TARLASI: Düşmanı aldatmak amacıyla,

bir mayın tarlasına benzetilen bir arazi parçası. Ayrıca bakınız:

"gap", "minefield".

PHOSGENE FOSGEN (KİMYASAL MADDESİ): Yeni biçilmiş ot veya taze mısır

kokusu veren, zehirli bir kimya maddesi. Nefes tıkanıklığına,

öksürüğe ve akciğerlerde hasara yol açar.


PHOSPHATE FINISH FOSFATLI CİLA: Erozyona karşı mukavemet temin

etmek maksadıyla afif ateşli silah, top ve motorlu araç

parçalarına tatbik edilen siyah cila. Bak. "bluing".

PHOSPHORUS FOSFOR: Yangın çıkarmak için kullanılan kimya maddesi.

Fosforun; biri, zehirli bulunmayan fakat, okside edici kimya

maddeleri ile karıştırıldığı zaman son derece yanıcı olan beyaz

fosfor olmak üzere iki nevi vardır. Beyaz fosfor (white

phosphorus) çok defa, sis meydana getirmek için kullanılır.

PHOSPHORUS BOMB FOSFORLU BOMBA: Yangın çıkaran bomba. Fosforlu

bir bomba kırmızı veya, genel olarak, beyaz fosforla doldurulur.

PHOTO INTERPRETATION KEY FOTOĞRAF KIYMETLENDİRME ANAHTARI:

Fotoğraf okuyuculara veya foto kıymetlendiricilere fotoğraf

üzerinde görülen eşyanın tanınmasında yardımcı olan örnek

diyagramlar, levhalar, cetveller, çizgiler ve foto takımları. Bak.

"imagery interpretation key".

PHOTO NADIR FOTOĞRAF NADİRİ, FOTO AYAKUCU: Fotoğraf makinesi

merceğinin perspektif merkezinden geçen dikey hattın foto

düzlemiyle kesiştiği nokta.


PHOTO-CHARTING FOTOĞRAFLA HARİTA YAPIMI: Fotoğraf haritası şeklinde

hava fotoğraflarından kara, hava veya deniz foto haritası

yapılması işlemi.

PHOTO-THEODOLITE FOTO-TEODOLİT: Bak. "theodolite".

PHOTOFLASH BOMB AYDINLATMA BOMBASI: Orta irtifadan gece fotoğraf

çekilmesi için kısa süre kuvvetli aydınlatma meydana getirecek

şekilde imal edilmiş bomba.

PHOTOFLASH CARTRIDGE AYDINLATMA FİŞEĞİ: Alçak irtifadan gece

fotoğraf çekilebilmesi için kısa süre kuvvetli aydınlatma meydana

getirecek şekilde imal edilmiş aydınlatma fişeği.

PHOTOGRAMMETIC CONTROL FOTOGRAMETRİK KONTROL, FOTOGRAMETRİK

NİRENGİ: Yer metotlarından farklı olarak fotogrametrik usullerle

tesis edilmiş nirengi. Bazen (minor control) olarak adlandırılır.

PHOTOGRAMMETRY FOTOGRAMETRİ: Hava fotoğraflarından kara, deniz ve

hava haritaları hazırlama bilimi veya bu yolda yapılan matematik

işlem.

PHOTOGRAPHIC AVIATION FOTO HAVACILIĞI: Esas vazifesi havadan harita

ve fotoğraf keşfi yapmak olan hava birlikleri.


PHOTOGRAPHIC CONTROL FOTOĞRAF NİRENGİSİ: Fotoğrafların kendi

üzerlerindeki esaslara dayanılarak ve arazi nirengilerine ihtiyaç

kalmadan ayarlanması; bir hava fotoğrafı üzerindeki noktaların,

üzerine bindirilmiş ikinci fotoğraftaki mukabil noktalar vasıtasıyla

tanınması ve eşleştirilmesi.

PHOTOGRAPHIC COVERAGE FOTOĞRAFİK KAPLAMA VEYA KAPSAMA: Bir

görevde veya bir dizi görevde veya belirli bir zaman süresinde

fotoğraf makinesi ile fotoğrafı çekilen sahanın genişliği.

PHOTOGRAPHIC DOSIMETRY FOTOĞRAFİK DOSİMETRE: Şahıs üzerindeki

radyasyon dozajının fotoğraf filminden faydalanılarak tespiti.

Bak. "dosage", "film badge" ve "radiation dose (dosage) ".

PHOTOGRAPHIC FILTER FOTOĞRAF FİLTRESİ: Geçirilen ışığın tayfını tadil için

kullanılan renkli bir cam, jelatin veya renkli başka bir madde.

PHOTOGRAPHIC FLIGHT LINE FOTO UÇUŞ HATTI: Bir uçağın kendisine verilen

foto görevini yerine getirmesi sırasında üzerinden hareket ettiği,

önceden tespit edilmiş güzergah.

PHOTOGRAPHIC INTELLIGENCE FOTOĞRAFLA İSTİHBARAT: Toplanan

fotoğrafların, istihbarat amacıyla kullanımı için sınıflandırılması

ve değerlendirilmesi.
PHOTOGRAPHIC INTERPRETATION FOTOĞRAF KIYMETLENDİRMESİ: Askeri

hareketlerin planlaştırılması ve yürütülmesi bakımından değerli

olan bilgileri temin etmek için, özellikle hava fotoğraflarının etüt,

tahlil ve mukayese edilmesi. Bak. "imagery interpretation",

"interpretation of aerial photographs".

PHOTOGRAPHIC INTERPRETATION REPORT FOTO KIYMETLENDİRME RAPORU:

Bir foto kıymetlendirme sonucu olarak gönderilen herhangi bir

şekildeki raporu ifade eden genel terim.

PHOTOGRAPHIC MAP FOTOĞRAF HARİTASI: Bak. "photo map".

PHOTOGRAPHIC OFFICER FOTO SUBAYI: Hareketsiz ve hareketli filmlerle

ilgili nezaret, idare, laboratuar, dağılım vesair işlerde teknik

eğitim görmüş tecrübeli subay.

PHOTOGRAPHIC PANORAMA FOTOĞRAFLARLA ELDE EDİLEN GENEL

GÖRÜNÜŞ: Sürekli bir fotoğraf veya bölgenin fotoğraflar ile

sürekli görünüşünü oluşturmak üzere çekilen fotoğrafların

birbirleriyle uyuşacak şekilde yan yana getirilip birleştirilmesiyle

elde edilen mozaik.


PHOTOGRAPHIC READING FOTOĞRAF OKUMA: Tabii veya insan yapısı

şekillerin, fotoğraflardan, betimleme ile kuvvetlendirme

teknikleri içerilmeksizin kabaca tanınması.

PHOTOGRAPHIC RECONNAISSANCE FOTOĞRAFLA KEŞİF: Kara, Deniz, Hava

haritaları ve mozaik yapma dışındaki maksatlar için askeri hava

fotoğrafçılığı. Fotoğrafla keşif; bombardıman sonuçları veya

düşman hareketleri, toplamaları, faaliyetleri ve kuvvetleri

hakkında bilgi elde etmek için yapılır.

PHOTOGRAPHIC SCALE FOTOĞRAF ÖLÇEĞİ: Bir fotoğraf veya mozaik üzerinde

ölçülen mesafenin, arazi üzerinde buna tekabül eden mesafeye

oranı. a. Very large scale. Çok büyük ölçek: 1: 4999 ve daha

büyük. b. Large scale. Büyük ölçek: 1: 5000 ile 1: 9.999 arası. c.

Medium scale. Orta ölçek: 1: 10.000 ile 1.14.999 arası. d. Small

scale. Küçük ölçek: 1: 25.000 ile 1: 49.999 arası. e. Very small

scale. Çok küçük ölçek: 1: 50.000 ve daha küçük. Ayrıca bakınız:

"scale".

PHOTOGRAPHIC SORTIE FOTO UÇUŞU: Bak. "imagery sortie".


PHOTOGRAPHIC STRIP FOTOĞRAF KOLONU: Seçilmiş bir rota veya istikamet

üzerinde uçan bir uçaktan seri halinde alınan bindirmeli hava

fotoğrafı.

PHOTOGRAPHY ASKERİ FOTOĞRAFÇILIK; ASKERİ HAVA FOTOĞRAFÇILIĞI:

Orduda; fotoğraf çekme ve çekilen fotoğrafları, askeri önemdeki

bilgilerin elde edilmesi maksadıyla tahlil ve tefsir etme işi. Buna

(aerial photography) veya (military aerial photography) de denir.

Askeri hava fotoğrafçılığının şu nevileri vardır; Bombardıman

fotoğrafçılığı (bombardment photography), istihbarat

fotoğrafçılığı (intelligence photography) ve harita fotoğrafçılığı

(mapping photography).

PHOTOMAP FOTO HARİTASI: Koordinatları, grid doğrularını ve lüzumlu kenar

bilgilerini gösterir bir fotoğraf veya mozaiğin çoğaltılması.

PHOTOMAPPING HAVA FOTOĞRAFLARINDAN HARİTA YAPMAK: Bir haritanın

fotoğraflardan veya diğer kaynak malzemeden hazırlanması.

PHOTON FOTON; NİCEL IŞIK: Elektromanyetik enerji temel birimi ve

kuantumu. Fotonlar; kitle değerleri sıfır olmakla beraber,

hareket halindeki partiküllere benzer bazı hassalara sahiptirler.


Bunlardan, teorik olarak, bir uzay aracını güçlendirmek için

faydalanılabilir.

PHOTON ENGINE FOTON MOTORU: Çekiş gücünün, bir ışık ışınları akımından

elde edildiği bir çeşit tepkili motor. Böyle bir motorun çekiş gücü

pek cüzi olmakla beraber, sonsuz olarak uygulandığı takdirde,

ışık hızına yaklaşan bir hız meydana getirecektir.

PHOTOSPHEREFOTOSFER: Gaz halindeki güneş kitlesinin parlak en dış tabakası.

PHOTOTOPOGRAPHY FOTOTOPOGRAFYA: Hava fotoğraflarından kara, deniz

ve hava topografya haritaları, foto haritaları veya mozaikler

yapma işlemi.

PHYSICAL BEDENİ NİTELİK: (Aşağıda ismi, rütbesi, sicil veya askerlik

numarası yazılı şahsın genel muayenesi ve varsa askerli

hizmetine engel bedeni arızası hakkında bilgi verilmesi) anlamına

kullanılan bir kısaltma. (Request report physical examination and

any physical defects which disqualify from performing military

service of following individual (s); name, grade, service,

number).
PHYSICAL CHARACTERISTICS FİZİKSEL ÖZELLİKLER: Teçhizatta; ağırlık, biçim,

su geçirmezlik ve dayanıklılık gibi, esas itibarıyla fiziksel

mahiyette özellikler.

PHYSICAL EXAMINATION GENEL SAĞLIK MUAYENESİ: Bir şahsın fiziki durumu

hakkında bir karara varmak için yapılan akli ve bedeni muayene.

Bu muayenenin şu şekilleri vardır: a. Nihai sağlık muayenesi

(final type examination); teferruatlı müşahade; göğüs

radyografisi, frengi için serolojik muayene, idrar tahlili

(mikroskopik muayene dahil), gerekli diğer testler ve kadınlar

için ürejenital muayeneyi içine alan tam bir fiziki ve

miropsikiyatrik muayeneden ibarettir; b. İhzari sağlık muayenesi

(periliminary physical examination), bir şahsın fiziki durumu ile

ilgili peşin bilgi verme için yapılan muayenedir. Bir şahsın fiziki

durumunun, bir ihzari sağlık muayenesine dayanılarak

onaylanması muteber değildir. c. Fiziki bir elem muayenesi

(screening exemination), vücutta şüphelenilen veya anormal ya

da arızalı bulunan herhangi bir sistemin kısaca bir müşahadesi ve

fiziki muayenesiyle gerekli görülen röntgen ve diğer laboratuar

incelemelerini içine alır. Buna kısaca (screening) de denir. d.

Tamamlayıcı sağlık muayenesi (supplemental physical


examination), nihai muayenesi yapılmış herhangi bir kısmın

yeniden muayenesinden, özel testlerden veya belirli bir vücut

sisteminin özel bir muayeneden geçirilmesinden ibarettir. Bu

muayene; lüzum görülünce ve genel olarak, herhangi bir branşa

mensup bir uzman tabip veya operatör tarafından yapılır. Bak.

"screening".

PHYSICAL INSPECTION VÜCUT MUAYENESİ, TEMİZLİK MUAYENESİ: Had veya

müzmin sari bir hastalığın mevcudiyetini, haşarat sarmasını veya

fiziki durumda büyük ölçüde bir çöküntüyü tespit maksadıyla,

direk müşahade veya, lüzum görülürse, kısmi bir muayene

şeklinde yapılan beden kontrolü.

PHYSICAL INVENTORY MUHASEBE DIŞI ENVANTER; FİİLİ SAYIM; FİZİKSEL

ENVANTER: Eldeki malzemenin miktar ve değeri fiilen sayılmak,

tartılmak veya ölçülmek suretiyle yapılan sayım.

PHYSICAL MEDICINE FİZİKİ TABABET: Hasta ve yaralıların tedavisinde; fizik

tedavisi (physical therapy), meşguliyetle tedavi (occupational

therapy) ve bedeni ve ruhi geliştirme tedavisi (physical

reconditioning) usullerinden koordineli olarak faydalanan bir

teşhis ve tedavi branşı.


PHYSICAL MEDICINE SERVICE FİZİKİ TEDAVİ SERVİSİ: Bir hastanede fiziki

tababetle meşgul olan servis. Ayrıca bakınız: "physical

medicine".

PHYSICAL MOTOR POOL MÜŞTEREK MOTORLU ARAÇ MERKEZİ: Bak. "motor

pool".

PHYSICAL PROFILE SERIAL BEDENİ VE AKLİ KABİLİYET DEĞERLENDİRMESİ:

Bir şahsın bedeni ve akli durumuna nazaran askeri görevleri

yapabilmedeki genel kabiliyetinin tespiti. PULCES diye

adlandırılan altı faktörle ifade edilir: P-Physical capacity or

stamine (bedeni kabiliyet veya tahammül); U-Upper extremities

(üst taraflar; kollar ve eller); L-Lower extremities (alt taraflar,

bacaklar ve ayaklar); H-Hearing (işitme-kulak arızaları dahil); E-

Eyes (gözler) ve S-Neuropsychiatric (nöropsikiyatrik; asabi ve

ruhi durum).

PHYSICAL RECONDITIONING BEDENİ VE RUHİ GELİŞTİRME TEDAVİSİ:

Hastanede yatan hastaları, tedavileri sırasında tedrici faaliyetlere

iştirak ettirmek suretiyle, bedeni ve ruhi zindeliklerini tekrar elde

etmeleri ve bu durumu devam ettirmeleri gayesi güden tedavi

tarzı.
PHYSICAL SECURITY FİZİKİ GÜVENLİK: Güvenliğin, personeli korumak

teçhizat, tesisler ve malzemeye yetkisiz kimselerin yaklaşmasını

önlemek ve casusluğa, sabotaja, hasar ve hırsızlığa karşı

korumak amacı güden maddi tedbirlerle ilgili kısım. Ayrıca

bakınız: "communications security", "protective security",

"security".

PHYSICAL THERAPIST FİZİK TEDAVİ UZMANI: Kadın sıhhi uzmanlar sınıfına

(Women's Medical Specialist Corps) mensup kadın subay. Bu

subay, fizik tedavi alanında ihtisas yapmış bir uzmandır.

PHYSICAL THERAPY FİZİK TEDAVİSİ: Uzman bir tabibin nezareti ve yetişmiş

personelin idaresi altında, bazı hastalık ve sakatlıkların ışık, ısı,

su, elektrik, masaj ve beden hareketleri gibi fiziki vasıtalarla

tedavisi.

PHYSICAL THERAPY AIDE FİZİK TEDAVİ TEKNİSYENİ: Ordu Sağlık Teşkilatına

mensup ve bazı hastalıklar için vücut sakatlıklarının, vücut

hareketleri ve ışık, ısı, elektrik ve masaj gibi vasıtalarla tedavisi

konusunda eğitim görmüş unsur. Bu unsur, subay veya erat

sınıfına mensup olabilir.


PIBAL RÜZGAR SONDAJ RAPORU: Sondaj balonları ile yapılmış

müşahadelere dayanan yüksek hava tabakalarındaki rüzgar

raporu. Bak. "rabal".

PICKET KARAKOL; NÖBETÇİ: Bir birliği baskından korumak veya düşman

keşfine engel olmak için kullanılan birlik; özellikle deniz birliği

veya tek gemi. Bu terim, bu anlamda seyrek kullanılır. Bak.

"outpost". i

PICKET LINE TAVLA HALATI: At ve katır yularlarının bağlanması için yerden

ortalama 1.20 metre yükseklikte gerilen tel veya ip halat.

PICKET SHIP KARAKOL GEMİSİ: Füzeleri takip etmek ve kurtarmak için özel

surette teçhiz edilmiş bir vasıta olarak kullanılan açık deniz

gemilerinden biri. Karakol gemisinden, füze atış sahasını

uzatmak için faydalanılabilir.

PICKUP FIELD KAPKAÇ ALANI: Uçağın, inişe lüzum kalmadan, yere yaklaşarak,

arkasında sürüklediği kancalı bir halatla haberleri alabileceği açık

alan.

PICKUP LIGHT KILAVUZ IŞILDAĞI: Hava savunma birliklerinde kullanılan ve bir

bölgeyi araştırmak veya hava hedeflerini tespit etmek için,

dinleme cihazı ya da radar ile birlikte çalışan bir ışıldak.


PICKUP MESSAGE KAPKAÇ HABER: Alçaktan uçan bir uçağın arkasından yerde

sürünen kancalı bir halat ile yerden alınan haber.

PICKUP POINT TOPLAMA NOKTASI: Havadaki helikopterin yerdeki personeli

helikoptere alma noktası.

PICRID ACID PİKRİT ASİT: Diğer nitro bileşimler ile birlikte karışımlar halinde

geniş ölçüde kullanılan, trinitrolmen'den daha kuvvetli, daha

süratli infilak maddesi.

PICRITOL PİKRİTOL: D-İnfilak maddesi ile TNT den ibaret bir infilak

maddesi.

PICTOGRAPH RESİMLİ GRAFİK:

PICTOMAP PİKTOMAP: Standart bir mozaiğin fotoğrafla tasvirinin bir

pictomap yöntemi vasıtasıyla tefsir edilebilir renklere ve

sembollere dönüştürülmüş olduğu topografik harita.

PICTORIAL FOTO-FİLİM İŞLERİ: Kara ordusu foto, filim, televizyon çalışmaları

ve Kara Ordusu sinema filmi, projeksiyon dağıtımı ile ilgili genel

bir terim.
PICTORIAL SYMBOLIZATION FOTO-FİLİM SEMBOLİZASYONU: Temsil ettikleri

hususiyetlerin optik özelliklerini nakleden, ifade eden

sembollerin kullanımı.

PICTURE POINT FOTOĞRAF NOKTASI: Bir hava fotoğrafı üzerinde, kolaylıkla

bulunabilmesi için bir yuvarlak veya çarpı ile işaretlenmiş, belirli

bir arazi şekli. Fotoğraf noktası, genel olarak, fotoğraf haritası

yapımında, bir nirengi noktası olarak kullanılan bir mevkidir. `

PIECE TEK SİLAH; TOP: Herhangi bir ateşli silah. Bir topçu silahı, bir

makineli tüfek veya bir piyade tüfeğine bu isim verilir.

PIECE CHART (DIAGRAM) DAİREVİ GRAFİK; DAİRESEL GRAFİK:

PIECE MARK PARÇA İŞARETİ: Tek bir parça, tali komple parça veya komple

parçanın tanıtma numarası.

PIECE PART KÜÇÜK PARÇA: Komple bir malzemenin ihtiva ettiği en küçük

unsur veya kısım. Örneğin; vida, rezistans ve preste imal edilen

küçük parçalar gibi.

PIECE WORK BASIS PARÇA BAŞINA; PARÇA HESABIYLA:

PIECEMEAL ATTACK PARÇA PARÇA TAARRUZ: Çeşitli birliklerin ele geçtikçe

kullandıkları veya planlanmış bir taarruzun zamanında


yapılmaması üzerine faaliyetin, düşmanı ayrı ayrı meşgul edecek

safhalar haline getirildiği bir taarruz muharebesi.

PIECEMEAL MOBILIZATION PARÇA PARÇA SEFERBERLİK: Bir harp veya milli

tehlike halinde, silahlı kuvvetlerin topyekün seferber

edilmeyerek, zaruret ve lüzum görüldükçe, parça parça seferber

edilmesi.

PIER MOUNT PİLYE MESNET: Açı ölçen bir alet; daima bir mesnet teşkil etmek

üzere beton içine veya çeliğe tespit edilmiş üç ayak başlığı.

PIERS KOLON VEYA MÜREKKEP AYAKLAR: Köprülerde kullanılan kargir

orta ayaklar.

PIGEON PIGEON KODU: Hava önlemede, "Manyetik 4 kerteriz ve üssün

(veya belirtilen birliğin) size olan mesafesi------ derece----- mildir

" anlamına gelen kod.

PIGEON LOFT GÜVERCİNLİK: Askeri haberleşmede kullanılan güvercinlere

mahsus güvercinlik.. Güvercinlikler; üretme, besleme bakım ve

eğitim için lüzumlu kısımları ihtiva eder.

PIGEONNER GÜVERCİNCİ: Askeri haberlerin ulaştırılmasında kullanılan

muhabere güvercinlerinin yuvaları, bakımları, terbiye ve

eğitimleri ile görevli kimse.


PIKE FLAMA DİREĞİ; SANCAK DİREĞİ: Bak. "lance".

PILFERED SHIPMENT ÇALINMIŞ SEVKİYAT: İçindekilerin bir kısmı veya

tamamı eksik olmakla kurcalandığı anlaşılan sevkiyat.

PILLBOX KÜÇÜK KORUGAN, YUVA: Makineli tüfek, tanksavar silahları vs.

yerleştirilmesi için hazırlanmış alçak ve küçük tahkimat, küçük

korugan genel olarak, beton, çelik veya kum torbalarıyla yapılır.

PILOT PİLOT: Eğitim ve tecrübe ile, bir uçağı havada sevk ve idare

ehliyeti kazanmış bir şahıs.

PILOT BALLOON SONDAJ BALONU: Değişik yüksekliklerdeki rüzgarın hızını ve

istikametini öğrenmek maksadıyla bir hava rasadı tarafından

uçurulan, hidrojenle doldurulmuş küçük bir balon.

PILOT CHART GÖZLEM HARİTASI; RASAT HARİTASI: Belli başlı rüzgarları ve pilot

için lüzumlu diğer hava bilgilerini gösteren küçük ölçekli bir hava

haritası.

PILOT LINE OPERATION NUMUNE İMALAT; ÖRNEK İMALAT: Bir askeri

maddenin, imalindeki ustalığı devam ettirmek veya geliştirmek

için asgari miktarda imali. Örnek imalat için seçilen maddeler,

genel olarak, ya en mütekamil tipte veya imali bir defa

durdurulduktan sonra yeniden başlaması zamana ihtiyaç


gösteren ve o an için tedarik planı mevcut olmamakla beraber,

ilerisi için bir plana ihtiyaç olacağı bilinen veya tahmin edilen

maddelerdir. Buna, eskiden (limited procurement) denirdi.

PILOT LINE PRODUCTION NUMUNE İMALAT; ÖRNEK İMALAT: Bak. "pilot

line operation".

PILOT LINE PRODUCTION TYPES NUMUNE İMALAT TİPLERİ; ÖRNEK

İMALAT TİPLERİ: Bak. "pilot line operation".

PILOT MATERIALS ÖRNEK MALZEME: İleride esas imalata geçilmesini

kolaylaştırmak üzere imalat usul ve işlemlerini prova, işleme ve

deneme maksatları için gerekli ve özel imalat malzemesine

benzetilerek hazırlanmış asgari miktarda özel malzeme, yarı

tamamlanmış aksam, dövme ve döküm parçalar.

PILOT MODEL TECRÜBE MODELİ: Bir modelin, genel olarak elle yapılmış ilk

teknik modeli. Bundan maksat, maddenin teknik yönden

uygunluk derecesini tespit etmektir.

PILOT NAVIGATOR SEYRÜSEFERCİ PİLOT: Tayyareyi hem seyrettiren, hem idare

eden havacı.

PILOT PARACHUTEAÇMA PARAŞÜTÜ: Paraşüt açma halkası çekildiği zaman,

paraşüt bohçasının içinden ana kubbeyi çıkaran küçük paraşüt.


Açma paraşütü, esas paraşütün açılmasını kolaylaştırır ve

emniyet altına alır.

PILOT'S INFORMATION FILE PİLOT TALİMAT ÖZETİ: Uçuşta emniyet ve

maharet için esas olan teknik ve idari talimatın özeti.

PILOT'S TRACE PİLOT TATBİK KROKİSİ: Bir foto keşif uçağı pilotunun bir sorti

esnasında veya sortiden hemen sonra haritadan çıkardığı kaba

bir tatbik krokisi. Bu tatbik krokisi; düz uçuş istikametlerini,

numara ve sıralarını, her düz uçuşta kullanılan fotoğraf

makinesiyle birlikte gösterir.

PILOTAGE PİLOT SEYRÜSEFERİ: Bir uçağın, görülen arazi arızalarından

faydalanarak sevkedilmesi veya rotasının ya da mevkiinin bu

işaretlere göre tayin edilmesi.

PILOTAGE CHART SEYRÜSEFER HARİTASI: Görerek uçuş için yeteri kadar arazi

tafsilatını, renkleri ve coğrafi taksimatı gösteren hava haritası. Bu

harita, hava haritalarının (aero namtical chart) bir nevidir.

PILOTLESS AIRCRAFT PİLOTSUZ UÇAK: İçinde pilot olmadan uçacak şekilde

yapılmış uçak.

PINCH HOLD AND CROSS KAVRAMA TUTAMAĞI (DĞ):


PINCHING MOVEMENT KISKAÇ HAREKETİ:

PINGO DONANMA KABARTISI: Bak. "frost mound".

PINPOINT NİRENGİ MEVKİİ: Bir uçağın, yerin direkt gözetlenmesiyle tespit

edilmiş yer mevkii.

PINPOINT FIRE İNCE TANZİM ATEŞİ: Bak. "precision fire".

PINPOINT PHOTOGRAPH NOKTA FOTOĞRAFI: Muayyen bir nesne veya hedefin

tek bir fotoğrafı veya bir çift fotoğrafı.

PINPOINT TARGET KÜÇÜK HEDEF: Kara topçusu veya deniz topçusu ile ateş

altına alınan çapı 50 m. den küçük hedef.

PINTLE YAN HAREKET MİHVER MİLİ: Etrafında bir silah kundağını

döndüren bir mil olarak kullanılan pim.

PINTLE CENTER YAN HAREKET MİHVER MİLİ MERKEZİ: Bir silahta, bütün atış

esasları hesaplarının dayandığı itibari bir merkez.

PIONEER KITA İSTİHKAMCISI: Kıtalarda, tahrip işi de dahil olmak üzere

istihkamcılığa ait basit ve ivedi işleri yapmak için eğitim görmüş

ve buna göre teçhiz edilmiş şahıs.

PIONEER AIRFIELD İLERİ HAVA ALANI: Sabit ve döner kanatlı hava araçlarının,

elverişli şartlar altında, faaliyetlerine imkan veren ve asgari


emniyet faktörlerini ihtiva eden, seçilmiş saha. Yapı ve bakım

faaliyetlerine ihtiyaç göstermeyebilir.

PIONEER AND AMMUNITION PLATOON KITA İSTİHKAM VE MÜHİMMAT

TAKIMI: Bak. "pioneer and demolition section".

PIONEER AND DEMOLITION SECTION KITA İSTİHKAM KISMI: ABD ordusunda bu

terim halen kullanılmaktadır. Bunun yerini (pioneer and

ammunition platoon) terimi almıştır.

PIONEER HELICOPTER İLERİ HELİKOPTER ALANI: Bak. "pioneer airfield".

PIONEER PARTY KITA İSTİHKAM POSTASI: Acele inşa ve tahrip işleri yapmak

ve düşman hareketlerini engellemek üzere, kıta istihkamcı

takımından bölünerek büyükçe taktik birlikler emrine verilen

ufak kıta istihkamcı grubu.

PIONEER TOOLS İSTİHKAM EDEVATI: İnşaat ve tahrip için arazide kullanılan

istihkam el aletleri. Bu aletler aynı maksat için ticari sahada

kullanılanlardan daha küçüktür.

PIONEER WORK KITA İSTİHKAM İŞLERİ: Kıtaların harekatını kolaylaştırmak

veya düşman hareketlerine engel olmak için ivedi ve basit bir

şekilde yapılan inşaat ve tahrip.


PIP PİP; EKO ÇENTİĞİ: Bir hava aracı veya diğer yansıtıcı bir cismin

ekosu ile bir radar osiyoskopu (radar gösteri düzeni) üzerinde

beliren şekil. Buna (blip) ve (break) da denir. Bak. "echo".

PIP MATCHING PİP UYDURMASI: Bir radar antenini, gönderilen loplardan

meydana gelen mütenavip yükseliş ve istikamet eko çentiklerine

yükseliş veya amplitüt bakımından eşit olacak şekilde tevcih

etme işlemi.

PIPEHEAD BORU HATTI BOŞALTMA İSTASYONU: Bir boru hattında; petrol

ürünlerinin depolama dağıtım veya diğer ulaştırma vasıtaları ile

gönderilmek üzere boşaltıldığı son varış noktası.

PIPELINE BORU HATTI: Sıvı maddelere, özellikle petrol ürünlerine ait

pompa düzeni ve sevk teçhizatı ile birlikte bir boru hattı.

PIPELINE PERSONNEL İKMAL VE TAHLİYE KANALI PERSONELİ: İkmal ve tahliye

kanalında bulunan personel.

PISTOL 1 TABANCA: Geri tepme tesiriyle boş kovanı dışarı atarak kendi

kendine dolan ve tek elde tutularak ateşlenen, kısa namlulu ve

özellikle yarı otomatik bir silah. Örneğin; otomatik tabanca

(automotic pistol) gibi.


PISTOL BELT TABANCA KEMERİ: Bir tabanca kılıfını asmak için kullanılan

kemer.

PISTOL CLASP TABANCA MÜSABAKA ROZETİ: Bir milli veya bölge tabanca atış

yarışmasına iştirak edildiğini gösterir madeni çubuk şeklinde bir

alamet. Bak. "Excellence in competation badge".

PISTOL COURSE TABANCA ATIŞ YERİ: Askerlerin, at üzerinde gederlerken

tabanca ile hedeflere ateş etmeleri için hazırlanmış atış yeri.

PISTOL EXPERTUZMAN TABANCA NİŞANCISI:

PISTOL HOLSTER TABANCA KILIFI: Genel olarak kemerde ve eğerde taşınan

tabancalara mahsus deri veya kumaştan yapılmış kılıf.

PISTOL SHARPSHOOTER TABANCA KESKİN NİŞANCISI:

PIT AVCI ÇUKURU: Ateşe karşı koruyan ve içinden ateş edilen küçük

çukur.

PIT DETAIL İŞARETÇİLER: Bir atış sahasındaki hedef çukurlarını idare eden

subay veya astsubay ve yardımcıları.

PIT OFFICER HEDEF SUBAYI: Ders atışlarında işaretçilerin başında bulunan

subay.
PIT RECORD ATIŞ KAYDI: Bir ders atışında hedef subayı tarafından tutulan

resmi kayıt şartları.

PIT SHEAD HEDEF MALZEME SUNDURMASI: Hedef malzemesini depo

etmeye yarayan ve hedef çukuru civarında bulunan küçük bina

veya sundurma.

PITCH AŞAĞI YUKARI HAREKET (PITCH): 1. Bir uçak veya geminin kendi

yan ekseninde dönmesi, (veya baş-kıç yapması), 2. Hava

fotoğrafçılığında, fotoğraf makinesinin uçağın enine ekseninde

dönmesi,3. ÇADIR KURMAK: Bu anlamda yalnız çadır kurmakta

kullanılır. 4. HATVE: Birbirini takip eden vida dişleri veya benzeri

helezoni cihaz üzerinde, karşılıklı noktalar arasında uzun

eksenden ölçülen mesafe. 5. HATVE; PERVANE HATVESİ: Bir

pervanenin 360 derecelik bir devri esnasında bir uçağı ileri doğru

götürdüğü mesafe.

PITCH ANGLE ALÇALMA/YÜKSELME AÇISI: Uçağın uzunlamasına ekseni ile

yeryüzünün yatay düzlemi arasındaki açı. Aynı zamanda buna

"indination angle-meyil açısı" denmektedir.

PITCH INDICATOR HATVE GÖSTERGESİ: Pervane hatvesini gösteren alet.


PITCHOVER YUNUSLAMA; AŞAĞI YUNUSLAMA: Bir roketin bir kavis çizdiği ve

yükseliş ifade etmeyen bir istikamete yöneldiği zaman dikeye

nazaran yaptığı programlı dönüş.

PITCHUP YUKARI YUNUSLAMA: Bir füzeyi dikey bir yükselişe geçiren

düzeltme hareketi.

PITOT TUBE PITOT BORUSU: Açık ucu hava akımı istikametine yöneltilmiş,

silindir şeklinde, içi boş boru. Bu boru, özellikle hava hızı

göstergelerinde uçuş (çarpma) basıncını ölçmeye yarar.

PITOT-STATIC TUBE PİTOT-STATİK BORUSU: Vuruş (dinamik) basıncı ile

statik basınç arasındaki farkı değerlendirmek için kullanılan bir

pilot ve statik borunun paralel veya müşterek eksenli olarak

birleştirilmiş şekli. Vuruş basıncı ile statik basınç arasındaki fark,

borudan geçen akım hızının bir fonksiyonudur ve uçuş halindeki

bir uçağın hava hızını göstermeye yarar.

PITTED KARINCALI; KARINCALAŞMIŞ: Paslanma, asitle aşınma veya diğer

nedenlerle meydana gelmiş küçük oyuntu veya delikleri bulunan.

Nemli kalan silahlarda madeni kısımlar karıncalanabilir.

PIVOT PİVOT GEMİSİ:

PIVOT MAN ÇARK NOKTASI ERİ; DÖNÜŞ NOKTASI ERİ: Bak. "pivot".
PIVOT OF MANEUVER TESPİT KUVVETİ: Taarruz eden bir kuvvetin bir kısmı.

Büyük kısım düşmana kati sonuçlu hareketi yaparken, bu kısım

düşmanı ateş altına alır ve olduğu yerde durdurmaya çalışır.

PLACE MARK YER ÖLÇME NİRENGİSİ; YER ÖLÇME KONTROL NOKTASI: Arazide

ve harita üzerinde mevkii, yüksekliği ve yatay değerleri tam

olarak bilinen belirli bir nokta, topların mevkilerini kestirmede

müracaat noktası olarak kullanılır.

PLAIN CODE AÇIK KOD: Şifrelenmiş ve şifresi açılmış kod.

PLAIN COMPONENT AÇIK UNSUR: Bir şifre alfabesinin açık sembolleri ihtiva

eden sırası. Bak. "cipher component".

PLAIN COORDINATES AÇIK KOORDİNATLAR: Kriptografide; şifreleme formu

üzerinde bir şifre karesi iki koordinat grubundan biri olarak

görünen açık, tek basamaklı rakamlar ve harfler sırası.

PLAIN LANGUAGE AÇIK İFADE: Bak. "plain text".

PLAIN TEXT AÇIK METİN: Bir anlam taşıyan ve şifre anahtarı uygulanmadan

okunup anlaşılabilin metin veya işaretler. Buna "clear text" veya

"plain language" de denir.


PLAINDRESS AÇIK ADRESLİ HABER: Gönderen makam ile gönderilen makamın

isimleri metnin dışında açık olarak gösterilen bir haber tipi. Bak.

"codress".

PLAN PLAN: Genellikle bir şehir veya çok küçük bir bölgenin çok büyük

ölçekli haritası.

PLAN FOR LANDING ÇIKARMA PLANI: Amfibi harekatlarda, münferit olarak

hazırlanmış ve birlikte ele alındıkları zaman, gemiden kıyıya

intikalin (ship to shore movement) icrası ile ilgili bütün talimatı

ayrıntılı olarak gösteren deniz ve çıkarma kuvveti dokümanlarını

ifade eden birleşik bir terim. Ayrıca bakınız: "landing diagram",

"ship-to-shape movement".

PLAN OF ACTION İŞ PLANI; HAREKAT TARZI PLANI: Verilen bir askeri vazifede

kullanılacak olan teferruatlı manevra ve hareket planları. Bu

plan; düşman ve dost kaynaklı, tertibat ve arazi gibi esasların

tetkikine dayanır.

PLAN OF ATTACK TAARRUZ PLANI: Bir taarruzda varılacak hedefleri, asıl

taarruzun istikametini, birliklerin cephe boyunca bölümünü, ateş

destek unsurlarının kullanılmasını ve emniyet ve keşif

tedbirlerini de ihtiva etmek üzere hazırlanan teferruatlı plan. Bir


taarruz planı, bir topçu ateş planı (plan of fire) ile bir manevra

planı (plan of maneuver) nı ihtiva eder.

PLAN OF CAMPAIGN SEFER PLANI: Düşman kuvvetleri, harekat alanları,

mevcut dost kuvvetler, siyasi ve askeri hedefler vesaire hakkında

elde edilebilen bilgilere dayanılarak hazırlanan etraflı ve genel

mahiyette stratejik plan. Bu terimi, bir seferberliğin

hazırlanmasına ait esasları hazardan itibaren düzenlemek

maksadıyla yapılan ve ancak harp tehlikesinin katileşmesi

halinde tatbik mevkiine konulan seferberlik planı (mobilization

plan) ile karıştırmamak gerekir. Buna (campaign plan) da denir.

PLAN OF DEFENSE SAVUNMA PLANI: Bir mevzii veya bölgenin düşman taarruzu

karşısında savunmasını temin etmek için gerekli teferruatı da

içine alacak şekilde planlanmış tertibat ve manevralar. Komutan

tarafından yapılan bu planlar, kıtaların muhtelif mıntıkalara

taksimi, emniyetin tesisi, ateşlerin koordine edilmesi, karşı

taarruzların teferruatı vesaire gibi hususları içine alır.

PLAN OF FIRE TOPÇU ATEŞ PLANI: Topçu ateş planı; harekat emrine ek ateş

destek planının bir lahikası olup, kuvvet ateş destek planını

tamamlamak için diğer ateş planları ile birleştirilir. Topçu ateş

planı, genellikle beş kısımdır. Bunlar; grafik kısmı, hedef listesi,


ateş zaman cetveli, kenar bilgisi ve icabında, ateş grubu

cetvelidir.

PLAN OF FIRE SUPPORT ATEŞ DESTEK PLANI: Belirli bir vazifede kıtaları

desteklemek üzere tatbik edilecek topçu ateşi, baraj ateşleri,

hava bombardımanları vesairenin sınırlarını gösterir ateş planı.

PLAN OF MANEUVER MANEVRA PLANI: Bir taarruzda tatbik edilecek

manevra ve hareketlere ait teferruatlı plan. Manevra planı;

hedeflere nerede, ne zaman ve nasıl taarruz edileceğini; kıtaların

düzeni, ast ve destek kuvvetlerine ait vazifeler vesaire gibi

teferruatı ihtiva eder. Bu plan ile topçu ateş planı, taarruz

planının esasını teşkil eder. Bak. "plan of attack" ve "plan of

fire".

PLAN POSITION INDICATOR PLAN MEVKİ GÖSTERGESİ: Kendilerini harekete

geçiren cisimlere bağlı olarak radar dönüşlerini göndermeçle

aynı şekilde gösteren bir katot şua lambası (ekranı) .

PLAN PROTECTION ENDÜSTRİ TESİSLERİNİN KORUNMASI: Endüstri

tesisleri ile endüstri kaynak ve malzemesinin nöbetçi, parmaklık,

aydınlatma, yasak bölgeler tesisi ve buna benzer diğer maddi

tedbirlerle güvenliklerinin sağlanması.


PLAN RANGE PLAN UZAKLIĞI: Hava foto keşfinde, uçağın altındaki noktadan

karadaki bir nesneye (cisme) olan yatay mesafe.

PLANE OF DEPARTURE ÇIKIŞ SATHI: Merminin, namlu ağzını terk ettikten

sonra çizdiği yolu içine alan düşey satıh.

PLANE OF FIRE ATIŞ SATHI: Ateşe hazır bir silah namlu eksenini ihtiva eden

düşey satıh.

PLANE OF POSITION TOP-HEDEF SATHI: Silah ve hedefi içine alan düşey

satıh; bir nişan hattını içine alan düşey satıh.

PLANE OF SITE TOPRAK AÇISI SATHI: Biri namlu ağzından, hedefe uzanan hat;

diğeri yatay fakat silah namlu ağzında birinci hatta düşey iki

hattın meydana getirdiği düzlem.

PLANE TABLE PLANÇETE: Üç ayak üzerinde durabilen ve yatay bir duruma

getirilebilen bir resim tahtasından ibaret ölçme vasıtası.

Plançete, arazi üzerinde işaretlenmiş olan hat ve noktalara

doğrudan doğruya bakmaya ve bunları bir kanave üzerine

çizmeye yarar.

PLANE TABLE MAPPLANİMETRİK HARİTA; PLANÇETE HARİTASI: Arazi tafsilatı ile

aralarındaki yatay ve düşey mesafeleri gösteren büyük ölçekli

harita; arz yuvarlaklığından doğan etkiler dikkate alınmadan


yapılmış harita. Bu harita, rölyef gösterdiği için planimetrik

krokiden (planimetrik sketch) farklıdır. Bak. "map".

PLANETARY GEAR TRAIN SEYYARE DİŞLİ TERTİBATI: Bir mile bağlı halka dişli

(dişleri içten), bir güneş dişlisi ve seyyare dişlisinden ibaret bir

dişli tertibatı. Bu tertibat; dişli nispetlerine göre ve bir kol

vasıtasıyla hızı azaltır veya çoğaltır.

PLANETARY PROBE GEZEGEN ARAŞTIRMA ARACI: Uzayda bir gezegen

çevresinde dönmek veya bu gezegene çarpmak üzere ateşlenen

ve, genellikle, gezegene temastan önce arza bilgi gönderen

pilotsuz bir roket.

PLANETOID PLANETOİT; KÜÇÜK GEZEGEN: Yıldıza benzer bir cisim, hemen

hepsinin yörüngesi Merih ile Jüpiter arasında bulunan bir çok

gezegenden biri. Bunlara (astereoit) ve (minor planet) de denir.

PLANIMETRIC MAP PLANİMETRİK HARİTA: Özelliklerin, hususiyetlerin

sadece yatay durumunu gösteren bir harita. Buna bazen (line

map) de denir. Ayrıca bakınız: "map".

PLANIMETRIC SKETCH PLANİMETRİK KROKİ: Yükseklikleri gözönüne almadan

yalnız arazi tafsilatı ile aralarındaki yatay mesafeleri gösteren

kroki.
PLANIMETRY PLANİMETRİ: Bir haritanın rölyef (yükseklikler) hariç olmak

üzere, bütün diğer teferruatını gösteren kısımları.

PLANNED OBLIGATED SPACE PLANLANMIŞ BOŞ DEPOLAMA SAHASI:

PLANNED RESUPPLY PLANLANMIŞ BÜTÜNLEME İKMALİ; PLANLANMIŞ

YENİDEN İKMAL: İkmal maddelerinin genel olarak, bir çeşit planlı

tedariki içine alacak şekilde, önceden planlanmış zaman

çizelgeleri ve teşkiller tarafından tasarlandığı gibi, muntazam bir

akış halinde sevk. Ayrıca bakınız: "elements of resupply".

PLANNED TARGET (AMERİKAN SAVUNMA BAKANLIĞI, NATO):

PLANLANMIŞ HEDEF: Topçu ve deniz topçu ateş desteğinde, ateş

altına alınması önceden düzenlenen /kararlaştırılan hedef.

PLANNED TARGET (NUCLEAR) (AMERİKAN SAVUNMA

BAKANLIĞI, AMERİKAN SAVUNMA KURULU): PLANLANMIŞ

HEDEF (NÜKLEER): Bir zaruretin beklendiği, tahmin edildiği bir

bölge veya nokta üzerinde planlanmış nükleer bir hedef.

Planlanmış bir nükleer hedef programlanabilir veya istek üzerine

düzenlenebilir. Planlanmış bir nükleer hedef için ateşleme

bilgileri önceden belirlenebilir veya belirlenmeyebilir.

Koordinasyon ve dost birliklerin ikaz edilmesi zorunludur.

PLANNING AND BUDGETARY ESTIMATES PLANLAMA VE BÜTÇE TAHMİNLERİ:


PLANNING CHART HAVA HAREKATI PLANLAMA HARİTASI: Hava yollarının

planlanması ve taktik intikal ve gelişmelerin kontrolü için

faydalanılan, genel olarak, 1/5.000.000 ölçekli dünya haritası. Bu

harita, bir çeşit hava seyrüsefer haritası (aeronautical chart) dır.

PLANNING FACTOR (DOD, NATO) PLANLAMA FAKTÖRÜ (AMERİKA

SAVUNMA BAKANLIĞI, NATO): Tasarlanmış bir harekatla ilgili

faaliyetlerin miktar ve cinsini hesaplamak için planlamada

kullanılan bir çarpan. Planlama faktörleri çok defa, hız, oran veya

süre olarak ifade edilir.

PLANNING FACTOR (LOGISTICS) - (IADE) PLANLAMA FAKTÖRÜ (LOJİSTİK).

(AMERİKAN SAVUNMA KURULU): Tasarlanmış bir harekatla ilgili

faaliyetlerin miktar ve cinsini hesaplamak için planlamada

kullanılan, uygun bir şekilde seçilmiş bir çarpan. Planlama

faktörleri çok defa, hız, oran veya süre olarak ifade edilir.

PLANNING FORCE PLANLAMA KUVVETİ: Milli stratejinin başarılı bir şekilde

yürütülmesinin makul derecede sağlanmasını temin etmek için

gereken kuvvet seviyesi. Planlama kuvveti, müşterek stratejik

planlama belgesi destekleme analizi kısım I'de sunulan özel bir

senaryo için ayrılmakta olup, planlama periyodunun son

senesinde tahmin olunan tehdide göre ayarlanmaktadır. (Bu, beş


yıllık savunma programı artı 4 sene demektir). Planlama kuvveti;

görevlere öncelik vermek, kuvvet kullanımını sıralamak ve daha

fazla risk düzeyini kabullenmek suretiyle Asgari Risk (Tehlike)

Kuvvetlerinden hasıl edilmektedir (geliştirilmektedir). Mali,

işgücü, lojistik, seyyarlık, üs durumları veya benzeri kısıtlamalarla

sınırlı değildir. Ayrıca bakınız: "current force", "force",

"intermediate force planning level", "minimum risk force",

"programmed forces".

PLANNING GUIDANCE PLANLAMA DİREKTİFİ:

PLANNING SCHEDULE PLANLAMA PROGRAMI:

PLANNING STAFF PLANLAMA KARARGAHI: Bak. "central planning team".

PLANOGRAPH DEPO PLANI: Bir depolama sahasında; onaylanmış yerleşme

düzenini, döküm malzeme, ambar, raf ve kafes palet yerlerini,

ara yollarını, montaj sahasını, yıkama yerleri ile diğer destek ve

işletme sahalarını gösterir, blok üzerine çizilmiş plan.

PLANS AND TRAINING OFFICER PLAN VE EĞİTİM SUBAYI:

PLANT EQUIPMENT TESİS TEÇHİZATI, ATÖLYE TEÇHİZATI: İkmal

maddelerinin imalinde, veya hizmetlerin ifasında ya da herhangi

bir idari veya atölye maksatlarında kullanılan (makine, alet,


aksesuar ve yardımcı maddeler-Özel aletler hariçten ibaret) ve

bir sermaye mahiyetindeki kişisel mal.

PLANT GROWS REGULATOR BİTKİ BÜYÜTME REGÜLATÖRÜ: Bitki büyümesini

bir düzene sokan kimya maddesi.

PLASMA PLAZMA: Bir elektrik akımında, gaz halinde iletimin yer aldığı

katot ve anot arası saha.

PLASMA JET PLAZMA FIŞKIRTMASI: Kuvvetli bir elektrik deşarjının manyeto-

hidrodinamik etkisiyle ısınıp iyonlanmış yüksek ısıda elektron ve

pozitif iyon fışkırtması.

PLASMA PHYSICS PLAZMA FİZİĞİ: Tamamen iyonlanmış gazlarla meşgul olan

bilim kolu.

PLASTIC EXPLOSIVE PLASTİK İNFİLAK MADDESİ: Normal ısı derecelerinde

istenilen biçime sokulabilen infilak maddesi.

PLASTIC RANGE ESNEME HADDİ: Bir malzemenin kendi üzerine uygulanan bir

kuvvete tabi olduğunda bozulmayacağı, fakat tamamen

düzelmeyeceği, böylece kuvvet kaldırıldığında sürekli

deformasyon olgusunun mevcut olacağı bir gerilim haddi.

PLASTIC SPRAY PACKAGING PLASTİK SPREY KAPLAMA: Bak. "cocooning".


PLASTIC ZONE PLASTİK BÖLGE: Hiç bir kırığın bulunmadığı fakat toprağın daimi

olarak deforme olduğu ve yüksek bir yoğunlukla sıkıştırıldığı bir

patlamadan ortaya çıkan krater ile ilişkili kırılma bölgesinin

ötesindeki bölge. Ayrıca bakınız: "rupture zone".

PLATE MADENİ LEVHA: 1. Kartografide; a. Çinko, alüminyum ve üstü

kazılmış bakırdan bir baskı levhası; b. Aynı üzeri kazılmış

(oyulmuş) baskı levhasından çoğaltılan bir üzeri kazılı haritadaki

bütün "devletler" için kullanılan müşterek bir terim; c. Tek bir

baskı levhasından çoğaltılacak (örneğin mavi levha; veya düzey

levhası) bir harita veya harita üzerinde gözükecek olan bütün

ayrıntılar, Z. Fotoğrafçılıkta, orta derecede şeffaf, ekseriya cam

olup, fotoğrafik bir emülsiyon ile kaplıdır. Ayrıca bakınız:

"diapositive", "transparency".

PLATE GIRDER BRIDGE DOLU GÖVDELİ ANA KİRİŞLİ KÖPRÜ:

PLATEAU KABA AYAR TERTİBATI: Belirli tipteki nişangahlar üzerinde

bulunan ve kaba ayarları yapmaya yarayan ayarlama tertibatı.

İnce ayar, tabura denilen bir tertibat vasıtasıyla yapılır.

PLATFORM PLATFORM; DÖŞEME: Silaha ait işleri görürken mürettebatın

üzerinde durduğu madeni döşeme.


PLATFORM DROP PLATFORM İNDİRME: Taşıyıcı kuşaklar ile uçağa geriden

yüklenen, yüklü platformların havadan indirilmesi. Bak.

"airdrop", "airdrop platform".

PLATFORM SCALE PLATFORM KANTAR: Üstüne konulan madde veya bindirilen

araçları tartan döşeme şeklinde kantar.

PLATFORM TRUCK PLATFORM KAMYON: İkmal maddeleri taşımak üzere

yapılmış, dolma veya hava lastikli, kendi takati ile hareket eden

araç. Vinçli platform kamyon (lift platform truck), aynı zamanda,

ikmal maddelerini istif de edebilir.

PLATOON TAKIM: Ordunun esas taktik birliği; bölük, batarya veya süvari

bölüğünün küçük kısmı. Bir takım, iki veya daha çok manga veya

kısım (section) dan ibarettir.

PLATOON COLUMN TAKIM KOL DÜZENİ; TAKIM YÜRÜYÜŞ KOLU: Yanaşık

ve dağınık düzenlerde, bir takım dahilinde kol halinde bulunan

ve mangaların aldıkları eğitim düzeni veya taktik düzen.

PLATOON LEADER TAKIM KOMUTANI: Bir takıma komuta eden subay ve

astsubay.

PLATTING GALVANOPLASTİ: Kimyasal aşınma ve yenmeye karşı mukavemet

temin etmek için elektroliz usulü ile madeni kaplama.


PLAY MECHANICAL MEKANİK OYNAKLIK: Belirli sınırlar dahilinde veya

haricinde serbestçe hareket etmek veya işlemek.

PLAYFAIR CIPHER DOĞRU ŞİFRE: İkili şifrelerin açık şifre muadillerini meydana

getirmek için, bir tek yirmi beş gözlü kare ile yapılan ikili ikame

usulü şifreleme tipi.

PLEBISCITE PLEBİSİT; REFERANDUM:

PLIMSOLL LINE GEMİ SİGORTA ÇİZGİSİ: Emniyetli, yük haddini belirtmek için

geminin bordasına çizilen hat. Gemi, su seviyesi, sigorta çizgisi

veya işareti hizasına gelinceye kadar yüklenebilir.

PLIMSOLL MARK GEMİ SİGORTA İŞARETİ: Bak. "plimsoll line".

PLOT GRAFİK, HARİTA, HAVA HARİTASI, DENİZ HARİTASI, PLAN, ŞEMA:

Çeşitli arazi ve deniz bilgileri veren kara hava veya deniz haritası

veya grafik.

PLOT MAP MEZARLIK PLANI: Mezarların yerini gösteren ve diagram

dahilinde çizilen bir mezarlık planı. Bak. "map".

PLOTTED POINT KESTİRİLMİŞ NOKTA: Hareket eden bir hedefin seyir yolu

üzerinde bulunan ve hedefin herhangi bir andaki mevkiini

gösteren nokta.
PLOTTER İŞARETLEYİCİ: Bir hava veya haber verme ve ikaz hizmetindeki

radar işaretleme planı (radar board), noktalama masası (plotting

board) veya süzme grafiği (filter board) üzerinde bir uçağa ait

mevkii işaret veren kimse.

PLOTTING İŞARETLEME; TERSİM; ÇİZME; KIYMETLENDİRME; PLANA

GEÇİRME; NOKTALAMA; PLOTİN (DZ): Kara, hava, deniz haritaları

veya şema üzerinde hedeflerin mevkileri ile istikamet

vesairelerin işaretlenmesi.

PLOTTING AND RELOCATING BOARD KIYMETLENDİRME VE KESTİRME PLANI:

Üzerinde bir batarya atış sahasının, ölçek dahilinde gösterildiği

bir levhadan ibaret cihaz. Bir kıymetlendirme ve kestirme planı

üzerinde, gözetleme noktaları, baz hattı ile batarya ortası veya

esas top, mikyas dahilinde ve yek diğerine nazaran nispi

mevkilerinde gösterilir. Kıymetlendirme ve kestirme planından,

hedefin gözetlendiği mevkileri işaretleme ve gerekli atış

sahalarının hesaplanabilmesi için bilgileri önceden bildirme

hususunda faydalanılır.

PLOTTING AND RELOCATING BOARD MECHANISM KIYMETLENDİRME VE

KESTİRME TERTİBATI: Bak. "plotting and recolating board".


PLOTTING BOARD KIYMETLENDİRME LEVHASI (HV. ): Hareket eden bir cisim

veya cisimlerin belirli koordinatlara veya sabit cisimlere nazaran

hareketini gösteren bir levha.

PLOTTING BOARD M10 MEVZİ KIYMETLENDİRME LEVHASI: Topçuda; plansız

atışta, özel düzeltmelerin hesaplanmasında, değişik durumlarda,

cephesinin bulunmasında kullanılan bir alet.

PLOTTING CHART (NAVIGATION) PLOTLAMA HARİTASI (SEYRÜSEFER-SEYİR):

Seyrüseferin grafik yöntemi için hazırlanmış harita.

PLOTTING ROOM KIYMETLENDİRME ODASI; NOKTALAMA ODASI (HV. SAV. ):

Bak. "fire direction center".

PLOTTING SCALE ÖLÇEK CETVELİ; MESAFE CETVELİ: Üzerinde çeşitli taksimat

bulunan ve haritalar üzerindeki mesafeleri ölçmekte kullanılan

cetvel.

PLOTTING STATION KIYMETLENDİRME İSTASYONU: Bak. "plotting room".

PLUMB POINT NADİR; ÇEKÜL NOKTASI: Bir fotoğraf makinesinde; poz sırasında,

objektifin zemin üzerindeki iz düşümü. Bak. "nadir".

PLUMBER KURŞUN MALZEME USTASI: Kurşun malzeme imalatında ve bu

malzemeye ait onarım işlerinde çalışan usta.


PLUNGER MİL: Kuyruktan doldurulan bir silahta; ateşleme iğnesini vuruş

vaziyetine getiren tertibat, toplarda da aynı işi gören tertibat.

PLUNGING FIRE SAPLANICI ATEŞ: Toprağa geniş bir açı ile vuran silah ateşi.

Bak. "fire".

PLUS ARTIR: Topçu ateş idaresinde top namlusunu sağdan sola almak

için taksimat üzerinde yapılan işlemi ifade eden terim. Bak.

"minus" ve "reference number".

PLUS COUNT EK SAYIŞ: Bir roketin deneme maksadıyla fırlatılmasında, ters

sayış (countdown) bittikten sonraki olayların sırasını kontrol için

T zamanını (T time) hemen takiben yapılan ve roket hedefe

ulaşana, füze atış sahasında satha vurana veya belirli bir noktaya

vurana kadar devam eden (plus 1. plus 2, plus 3, plus 4 ve

devamı şeklinde) bir saniye sayışı.

PLUS ELEVATION DENİZ SEVİYESİ ÜSTÜNDEKİ RAKIM: Bak. "elevation".

PNEUMATIC DECEPTION DEVICE HAVA BASINÇLI ŞAŞIRTMA CİHAZI: Hava

ile şişirilmiş malzemeden yapılan sahte bir tank, araç veya silah.

Dost tesislerin yeri hakkında düşmanı şaşırtmak için kullanılır.

PNEUMATIC DUNNAGE HAVALI TAKOZ; HAVALI DESTEK MALZEMESİ: İkmal

maddelerini vagonlarda desteklemek veya oturtmak üzere,


normal tahta takoz veya atkı yerine kullanılan, hava ile şişirilmiş

veya şişirilmeye elverişli diğer maddelerden kap vesaire.

PNEUMATIC TYPE FLOATING BRIDGE PNÖMATİK TİP YÜZÜCÜ KÖPRÜ, ŞİŞİRME

YÜZÜCÜ KÖPRÜ: Pava ile şişirilmiş tombazlarla desteklenen

askeri köprü.

POGO POGO: Hava önlemede, "-pogo-dan önce gelen muhabere kanal

numarasını bağla. Eğer muhaberatı sağlayamıyorsan, 'pogo'yu

takip eden muhabere kanal numarasını bağla" anlamında bir

koddur.

POINT NİŞAN ALMAK; TEVCİH ETMEK: Herhangi bir silahla bir hedefe

nişan almak, bir silahı herhangi bir hedefe tevcih etmek.

POINT CONTROL SYSTEM NOKTA KONTROLU; NOKTA KONTROL SİSTEMİ:

Bir trafik kontrol sistemi. Bu sistemde, trafik postaları ana

yolların veya kıta hareket ve intikalleri için kullanılan diğer

yolların kesişme ya da kavşak noktalarına yerleştirilir, nokta

kontrolu yaparlar. Trafik postaları arasındaki trafiği devriyeler

kontrol eder.

POINT DEFENSE NOKTA SAVUNMASI (HV. ): Nokta savunmasından maksat,

belirli coğrafi bölgelerin, şehirlerin ve hayati tesislerin


savunulmasıdır. Bariz bir özelliği ise güdüm bilgilerinin fırlatma

yerleri (launching sites) yakınına yerleştirilmiş radarlardan

alınmasıdır. Bak. "area defense".

POINT DESIGNATION NOKTA TARİFİ; MEVKİİ TAYİNİ: Bir harita üzerinde,

şebekeler (gridler) vasıtasıyla bir noktanın yerini belirtme.

POINT DESIGNATION GRID NOKTA TARİFİ ŞEBEKESİ; NOKTA TARİFİ GRİDİ:

Bir kara, hava, deniz haritası veya hava fotoğrafını, üzerindeki

noktaların yerlerini daha kolaylıkla tarif edilecek şekilde karelere

bölen, gerçek ölçek ve yön dikkatine alınmaksızın çizilmiş hatlar

sistemi.

POINT DETONATING FUSE BAŞ TAPA: Gördükleri işe göre üçe ayrılırlar:

POINT DETONATING FUZE BAŞ TAPA: Merminin uç kısmına yerleştirilen ve

mermi hedefe vurduğu zaman ateşlenen tapa. Bak. "fuze" ve

"nose fuze".

POINT FIRE TOPLANMIŞ ATEŞ: Bak. "concentrated fire".

POINT OF AIM NİŞAN NOKTASI:

POINT OF BURST PARALANMA NOKTASI: Bir merminin paralandığı nokta.


POINT OF DEPARTURE POTAYA GİRİŞ NOKTASI: Hava seyrüseferinde, bir uçak

rotasının başlangıcı olarak kabul edilen yer.

POINT OF DEPLOYMENT YAYILMA NOKTASI: Kıtaların muharebe için yayıldıkları

nokta.

POINT OF FALL DÜŞÜŞ NOKTASI: Bak. "level point".

POINT OF IMPACT TESİR NOKTASI, VURUŞ NOKTASI: 1. İlk paraşütçünün veya

hava indirme yükünün karaya indiği veya kara inmesinin

beklendiği indirme bölgesindeki nokta. 2. Bir mermi veya

bombanın isabet ettiği veya isabet etmesinin beklendiği nokta.

POINT OF NO RETURN DÖNÜŞÜ OLMAYAN NOKTA: Bir uçağın uçuş yolu

üzerindeki, yedeğindeki yakıtla gidip kendi üssüne veya ortak bir

üsse dönebileceği en uzak noktanın daha ilerisindeki bir nokta.

POINT OF ORIGIN ÇIKIŞ NOKTASI: Makul ikmal maddelerinin ordu stoku için

depolara gönderildiği yer.

POINT OF RELEASE KOLDAN AYRILMA NOKTASI: Bak. "release point".

POINT SYSTEM PUAN SİSTEMİ: Malzemenin onarım kabul etmez durumunu

tespit etmek için kullanılan puan durumu.


POINT TARGET (DOD, IADB) NOKTA HEDEFİ (AMERİKA SAVUNMA

BAKANLIĞI, AMERİKAN SAVUNMA KURULU): 1. Hedefin zararsız

hale getirilmesi veya tahrip edilmesi için savaş gereçleri ve

silahların doğru bir şekilde yerleştirilmesini gerektiren küçük

boyutlu bir hedef. 2. Nükleer hasar yarıçapının hedef yarıçapına

olan oranının 5'e eşit veya büyük olduğu bir hedef.

POINT TARGET (NATO) NOKTA HEDEFİ (NATO): Bombaların veya diğer

silahların ateşinin sıhhatle oturtulmasını gerektiren hedef.

POINT TARGET (NUCLEAR) NOKTA HEDEFİ (NÜKLEER): Bak. "point target".

Kısım 2.

POINT TO POINT HAT MUHABERESİ: Sabit bir kanal üzerindeki sabit bir

istasyonla diğer sabit bir istasyon arasındaki yapılan muhabere

ile ilgili.

POINT TO POINT SEALIFTNOKTADAN NOKTAYA DENİZDEN İKMAL, NAKLİYE: Kıyı

harekatları üzerine idari çıkarmalarda ve lojistikte, belirtilen

limanlar arasında Askeri Deniz Ulaştırma Komutanlığı

çekirdeğinde veya ticari ulaştırmada askerlerin ve/veya yüklerin

intikali. Ayrıca bakınız: "administrative landing", "administrative

movement", "logistics over the shore operations" (Not:


Amerikan Savunma Kurulu "Military Sealift Command-Askeri

Deniz Ulaştırma Komutanlığı" kelimesini kullanmamaktadır. )

POINT-BLANK RANGE İLK HIZ MESAFESİ; SABİT NİŞANGAH MESAFESİ: Bir

merminin bir kavis yapmadan ve mermi yolunun hemen hemen

düz olarak teşekkül edeceği kadar yakın mesafe. Bu mesafede

silaha hiçbir yükseliş açısı verilmez ve hafif ateşli silahlarda sabit

nişangahla, hedefin biraz aşağısına nişan alınmak suretiyle atış

yapılır.

POINTING NİŞAN ALMA; TEVCİH: Belirli bir silaha atış yapma için bir silah

yükseliş ve istikamet verme. Bak. "case I pointing", "case II

pointing" ve "case III pointing".

POISED MINE AYARLI MAYIN: Gemi sayacının "bir" e ayarlanmış olduğu ve

ikinci çalıştırmada patlamak üzere hazır olan mayın. Bak. "mine".

POL PETROL VE YAĞLAR: Petrol yakıtları, yağlama yağları, hidrolik ve

izolasyon yağları, geçici koruyucu maddeler, sıvı soğutucular,

don çözme maddeleri ve antifriz bileşikler ile petrol bileşikleri ve

ek maddeler.

POL POINT AKARYAKIT DAĞITIM NOKTASI: Petrol ürünlerinin dağıtıldığı ileri

nokta.
POLAR CHARGE SIRIK İMLA HAKKI: Kapsül ve fitilleri takılıp birbirine

bağlanmış ve ateşlenmeye hazır vaziyette bir sırığın ucuna

monte edilmiş toplu infilak maddeleri. Barut hakkı asgari ağırlığı,

genel olarak, 15 libre kadardır. Sırık imla hakkı, el ile

erişilemeyecek bir yere uzatılarak yerleştirilebilir.

POLAR COORDINATES (DOD, NATO) KUTUPSAL KOORDİNASYONLAR (AMERİKA

SAVUNMA BAKANLIĞI, NATO): Topçu ve deniz topçu ateşi

desteğinde, gözlemci/gözcünün mevkisinden hedefe olan yön,

mesafe ve dikey doğrulama (kayma) .

POLAR COORDINATES (DOD-IADB) KUTUPSAL KOORDİNATLAR (AMERİKA

SAVUNMA BAKANLIĞI, AMERİKAN SAVUNMA KURULU): Bir

düzey üzerinde bulunan bir noktanın yerini, düzey üzerindeki

sabit bir başlangıç noktasından yarıçap vektörü uzunluğu ve bu

yarıçap vektörünün düzey üzerinde sabit bir hat ile yaptığı açı

vasıtasıyla bulma usulü. Bak. " coordinates".

POLAR PLOT KUTBİ İŞARETLEME: Kutupsal koordinatlar vasıtası iye harita

üzerinebir hedefin veya noktanın yerleştirilmesi metodu.

POLAR REGIONS KUTUP BÖLGELERİ: Arz yüzeyinin en sıcak ay hava sıcaklığı

ortalaması 0° C (32°F) dan düşük olan kısımları.


POLAR STEREOGRAPHIC GRID KUTBİ STEREOGRAFİK GRİD: Askeri grid sistemi.

Bu sistemde, 79° 30'dan daha yüksek olan kutup bölgesinde Arz

sathı mıntıkalarının kutbi stereografik projeksiyonuna bir grid

şebekesi tatbik edilir ve böylece, üniversal transvers merkatar

gridinin daha yüksek sınırları ile 30'luk bir bindirme meydana

gelmiş olur. Bak. "universal transverse mercator grid".

POLAR STEREOGRAPHIC PROJECTION KUTBİ STEREOGRAFİK PROJEKSİYON: Kutbi

stereografik usulü ile meydana getirilen projeksiyon.

POLARIS POLARİS: Nükleer harp başlıklı, atalet güdüm tertibatlı su,

altından/satıhtan atılabilen, satıhtan satha, katı yakıtlı bir füze.

UGM-27 olarak adlandırılır. Şu çeşitleri vardır. UGM-27 A -

menzili: 1200 deniz mili, UGM-27 B - menzili: 1500 deniz mili,

UGM-27 C - menzili: 2500 deniz mili,

POLE VAULT SIRIK ATLAMA:

POLICE TEMİZLİK NÖBETÇİSİ: Bir bölge, bina veya malzemeyi temiz ve

derli toplu bulundurmakla görevlendirmiş kimse.

POLICE OFFICER TEMİZLİK SUBAYI: Bir ordugah mevkii veya garnizonu temiz

ve derli toplu tutmak üzere komutan tarafından görevlendirilmiş


subay,. Bu terimi, askeri inzibat subayı anlamına gelen (military

police officer) ile karıştırmamalıdır.

POLICY HAREKET HATTI; HAREKET TARZI: Herhangi bir işin yapılış veya

idare ediliş şekli.

POLICY BOOK PRENSİPLER DOSYASI; KARAR DOSYASI: Bak. "policy file".

POLICY FILE PRENSİPLER DOSYASI: Komutan ve üst karargahların yürürlükteki

hareket tarzları ile dosyayı tutan karargah şubesine ait temel

çalışma prensiplerinin bir özeti. Buna (policy book) da denir.

POLICY PSYWAR PSİKOLOJİK HARBE KARŞI HAREKET TARZI:

POLITICAL INTELLIGENCESİYASİ İSTİHBARAT: Hükümetlerin dış ve iç politikacıları

ile siyasi faaliyetleriyle ilgili istihbarat.

POLITICAL WARFARE SİYASİ; POLİTİK HARP: Milli hedeflere ulaşmak

amacıyla politik, siyasi vasıta ve imkanların saldırganca

kullanılması.

POLITICO-MILITARY GAMING SİYASİ-ASKERİ OYUN: Siyasi, askeri, sosyolojik,

psikolojik, ekonomik, bilimsel ve diğer uygun faktörlerin

birbirleriyle etkileşimin içerildiği durumların taklit edilmesi,

benzetilmesi.
POLYALPHABETIC ÇOK ALFABELİ İKAME: Çok alfabeli ikame ile şifrelenen bir

metinde mevcut tekerrür özelliklerinin toplamı.

POLYALPHABETIC SUBSTITUTION ÇOK ALFABELİ İKAME: Kriptografide bir

ikame usulü. Bu usulde; genellikle, tek harflerden ibaret olan

açık metin unsurları, bir defadan daha çok ve belirli bir sıra ile

kullanılabilen çeşitli alfabelerden meydana gelmiş bir seri ile

birbiri arkasından şifrelenir.

POLYCONIC PROJECTION POLİKONİK PROJEKSİYON: Konik harita projeksiyonu.

Bu projeksiyonda, koni, belirli bir enleme ya teğettir, ya da bir

enlemden geçer. Merkez meridyeni düz hattır, diğer meridyenler

eğridir. Enlemlerin yarıçapları, enlem derecesinin kotanjantı

oranında azalır.

POLYGONAL SOIL POLİGONAL TOPRAK: Donma, don çözülmesi veya toprak

buzu parçaları ya da her ikisinin etkisiyle meydana gelen, çok

veya az muntazam Arz sathı şekilleri. Tiyal bölgesinin büyük bir

kısmını kaplayan ve drenajın iyi olmadığına delalet eden tabii bir

olay.

POLYGRAPHIC SUBSTITUTION ÇOK İBARELİ İKAME: Kriptografide; bir çeşit

ikame usulü. Bu usulde; açık metnin bölünme unsurları sayılan


ve birbirini takip eden harf toplulukları şifreleme için birim teşkil

eder.

POLYNIA POLİNYA: Bir nehirde; sıcak suların, mahalli olarak içeri akışı ile

meydana gelen donmamış saha.

POLYVALENT VOCATIONAL TRAININGÇOK KARŞILIKLI ALFABE: Açık metne ait

harfi bir çok harften mürekkep bir şifre birimi ile temsil edilen

alfabe.

POMPOM POMPOM TOPU: Bir araya getirilmiş bir kaç namludan ibaret

olan ve tek namlulu gibi bir bütün halinde işleyen bir çeşit

otomatik silah. Pompom topları, özellikle gemilerde hava

savunma silahı olarak kullanılır.

PONCHO YAĞMURLUK; PONÇO: Baştan geçirilmesi için ortasında bir delik

bulunan, su geçmez, dikdörtgen şeklinde geniş bir kumaş

parçası. Ponçolar, yağmur pelerini olarak kullanılır.

PONTOON TOMBAZ: Geçici bir askeri köprünün yüzücü ayaklarından biri

veya, bir çok şeyleri su üstünde karşıya geçirmek için bir sal

olarak kullanılan hafif kayık veya yüzücü araç. Buna bazen

"pontoon" da denir.
PONTOON BOAT TOMBAZ KAYIK; DUBA: Yüzücü mesnet veya tombaz olarak

kullanılan hafif kayık.

PONTOON BRIDGETOMBAZ KÖPRÜ: Tombazlardan yapılan geçici köprü.

PONTOON FERRY TOMBAZ TAKIMI: Genel olarak üzerinde bir döşeme bulunan

ve bir veya bir kaç tombaz kayıktan meydana gelen sal. Tombaz

takımı; bir ırmak veya nehir üzerinden insan veya eşya taşımak

için kullanılır. Buna "pontoon raft ferry" de denir.

PONTOON RAFT FERRY TOMBAZ TAKIMI; SAL TAKIMI: Bak. "pontoon ferry".

POOL İKMAL MERKEZİ TEŞKİL ETMEK: Başka faaliyet unsurlarının,

ihtiyaç halinde çekebilecekleri bir vasıta veya personel ikmalini

elde bulundurmak ve idare etmek. Bir ikmal merkezi teşkilinin

belli başlı maksadı, toplu halde tutulan (akaryakıt merkezi, iş ve

malzeme merkezi gibi) vasıta ve personelin kullanılmasında

azami verim sağlanmasına yardımcı olmaktır.

POOL EQUIPMENT ÖZEL GÖREV MALZEMESİ: Belirli bir mahiyette olmaları veya

kendilerine mahsus özelliklere sahip bulunmaları dolayısıyla

normal dağıtıma dahil edilmeyen ve kullanılmaları, belirli bir

teşkilin görevinden ziyade, bir harekat alanındaki normal şartlara

göre tayin edilen özel tip teçhizat. Buna "pool item" de denir.
POOL ITEM ÖZEL GÖREV MALZEMESİ: Bak. "pool equipment".

POPEYE POPEYE (KODU): Hava önlemede, "görünürlüğün azaldığı

bulutlarda veya bölgede" anlamına gelen bir kod.

PORT LİMAN: Gemilerin yüklerini boşaltabilecekleri veya alabilecekleri

yer. Bu terim, deniz kıyısında, seyrüsefer edilebilir nehirlerde

veya dahili; su yollarında gemilerin girebilecekleri herhangi bir

liman içermektedir. "ports-limanlar" terimi; hava meydanları,

hava limanları olarak adlandırılan hava tesisleri ile birlikte

kullanılmamalıdır. Bak. "control port", "indoctrination port",

"major port", "minor port", "secondary port", "water terminal".

PORT AGENCY LİMAN BÜROSU: Ulaştırma bölgesinin (transportation zone) bir

sahra bürosu. Bu büro; yabancı yardımı ve karşılıklı hava

sevkiyatı kategorisine giren ikmal maddeleri ve teçhizatın ithal

ve ihraç edilmesiyle ilgili sevkiyatı yapar ve Kara Kuvvetleri

Komutanlığı tarafından verilen yetki dahilinde, sevkiyatı

ilgilendiren işlerle meşgul olur.

PORT AND BEACH CLEARANCE LİMAN VE PLAJ BOŞALTMASI: Deniz trafiğinde

tıkanıklığa ve gecikmelere mani olmak ve ikmal maddeleri akışını


çabuklaştırmak maksadıyla, limanda toplanmış ikmal

maddelerinin kıyı bölgesinden kaldırılması.

PORT AREA LİMAN BÖLGESİ: Belirli bir liman komisyonunun veya böyle bir

komisyonun bulunmaması halinde, benzeri yetkilere sahip diğer

bir idari makamın idaresi altında bulunan bölge.

PORT ARMS ÇAPRAZ TUTUŞ !: Bu vaziyeti almak için verilen komut.

PORT BERTHING CAPACITY LİMAN PALAMAR KAPASİTESİ; LİMAN

BARINDIRMA KAPASİTESİ: Bir limanın gemileri istiap ve

barındırma kapasitesi.

PORT CALL LİMAN ULAŞTIRMA İSTEĞİ: İkmal maddeleri, personel veya

birliklerin bir çıkış noktasından (bindirme, hazırlık ve harekat

planlama bölgelerini içine alan) yükleme veya bindirme sahasına

intikali için yükleme makamından yapılan istek. Yük veya

personelin bir liman veya terminale varmaları arzu edilen

zamanda bu istek içinde belirtilir.

PORT CAPACITY LİMAN KAPASİTESİ: Genellikle ton cinsinden ifade edilen, bir

limanın veya demirleme yerinin yükü 24 saat içinde

boşaltmadaki tahmini kapasitesi. Bak. "beach capacity",

"clearance capacity".
PORT CLEARANCE CAPACITY LİMAN TEMİZLEME KAPASİTESİ: Bir deniz

terminal noktasından yurt içine sevkedilebilecek yük hacmi ve

yolcu miktarı.

PORT COMMANDER LİMAN KOMUTANI: Bir askeri limandaki bütün

faaliyetlerden sorumlu ve idare yetkisine sahip bir subay. Bu

subay; liman birliğine atanmış veya bu birlik emrine verilmiş

bütün personel üzerinde emir ve komuta yetkisine sahiptir.

PORT COMPANY TERMİNAL BÖLÜĞÜ: Ordu için yükleme ve boşaltma işçisi ve

liman işçisi olarak faaliyette bulunan ulaştırma birliği.

PORT COMPLEX LİMAN SİSTEMİ: Müşterek bir yurtiçi ulaştırma sistemine tabi

oldukları veya konvoylar için müşterek bir ilk varış noktası teşkil

ettikleri için, faaliyetleri coğrafi bakımdan birbirine bağlı, değişik

önemdeki bir veya daha çok liman bölgesini içine alan liman

sistemi.

PORT DESIGNATOR LİMAN TANIMLAYICISI, LİMAN İSMİ: Konvoy

başlıklarında veya mesajlarda limanları tanımlayan harfler grubu.

PORT DIRECTOR LİMAN BAŞKANI:


PORT DISCHARGE CAPACITY LİMAN YÜK VE PERSONEL BOŞALTMA

KAPASİTESİ: Bir terminal veya liman tarafından gemilerden

boşaltılabilecek yük tonajı ve personel miktarı.

PORT EVACUATION LİMAN TAHLİYESİ: Sevkiyatı liman ve su terminalinden

nakil. Yakın çevrede dağınık halde bulunan bir kaç gemiye ait yük

bunun dışında kalabilir. Bak. "movement of the shipping (in the

early days of war". )

PORT EVACUATION OF SHIPPING TİCARİ GEMİLERİN LİMAN TAHLİYESİ:

Ticari gemilerin, tehdit altındaki bir limandan kendi korunmaları

için başka bir limana intikali. Bak. "area evacuation of shipping".

PORT EXTRACT REQUISITION BİNDİRME LİMANI İKMAL İSTEĞİ: Bir bindirme

limanı tarafından denizaşırı ikmal maddeleri için ilk ikmal

kaynağına yapılan istek.

PORT OF AERIAL DEBARKATION HAVA BOŞALTMA LİMANI: ABD

Anayurdu'ndan hava yolu ile denizaşırı yerlere gelen kıta, ikmal

maddeleri ve teçhizatın vardığı hava limanı. Bak. "aerial port".

PORT OF AERIAL EMBARKATION HAVA YÜKLEME LİMANI: Kıta, ikmal

maddeleri ve teçhizatı hava yolu ile denizaşırı yerlere sevkeden

hava limanı. Bak. "aerial port".


PORT OF DEBARKATION İNDİRME LİMANI: Kıta, birlik, askeri kefalet altındaki

personel, birlik vasıta ve malzemesinin gemi ve su taşıt

araçlarından boşaltıldığı bir askeri deniz terminal noktası.

İndirme limanları; geri dönen yolcular ve ters istikamette yapılan

yük sevkiyatı için, normal olarak, bindirme limanı vazifesi görür.

Bak. "port of embarkation".

PORT OF EMBARKATION BİNDİRME LİMANI: Kıta, birlik, askeri kefalet altındaki

personel, birlik vasıta ve malzemesinin gemilere yüklendiği bir

askeri deniz terminal noktası. Bindirme limanları; geri dönen

yolcular ve ters istikamette yapılan yük sevkiyatı için, normal

olarak, indirme limanı vazifesi görür. Bak. "aereal port", "army

terminals" ve "port of debarkation".

PORT OF EMBARKATION CASUAL DETACHMENT DENİZAŞIRI SEVKİYAT

PERAKENDELERİ: Dahil edildikleri denizaşırı sevkiyatla

gidemeyerek bir bindirme limanına teslim edilen ve daha sonraki

sevkiyatla gönderilmek üzere burada tutulan askeri personel.

Bak. "port pool".

PORT OFFICER LİMAN SUBAYI: Levazım teşkilatı gibi bir teknik hizmet tarafından

görevlendirilen ve bu hizmeti bir Kara Ordusu limanında temsil


eden subay. Bu subay, temsil ettiği hizmetle ilgili işlerin hepsine

nezaret eder.

PORT POOL DENİZAŞIRI SEVKİYAT PERAKENDELERİ: Bak. "port of

embarkation casual detachment".

PORT RECEPTION AND ASSEMBLY CAPACITY LİMAN YÜK KABUL VE

BİRLEŞTİRME KAPASİTESİ: Bir liman veya su terminal bölgesinde

kapalı ve açık birleştirme sahalarında, bir defada alınıp

birleştirilebilecek yük miktarı.

PORT RECEPTION CAPACITY LİMAN KABUL KAPASİTESİ: Bak. "port berthing

capacity".

PORT REFERENCE NUMBER LİMAN TANITMA NUMARASI; LİMAN DOSYA

NUMARASI: Teslim alınıp kayıtları yapılan sevkiyatta bir terminal

tarafından tahsis edilen numara; ayrı sevkiyatın ve münferit

ambar tesellümlerinin tevhidi esasına göre tahsis edilmiş

numara.

PORT SECURITY LİMAN EMNİYETİ, GÜVENLİĞİ: Gemilerin, limanların, liman

bölgesi tesislerinin ve yüklerin; sabotaj ve diğer yıkıcı

faaliyetlerden ortaya çıkan tahrip, kayıp veya hasar; kazalar;

hırsızlıklar veya benzeri mahiyette diğer nedenler gibi iç


tehditlerden korunması. Bak. "harbor defense", "physical

security", "security".

PORT SERIAL NUMBER LİMAN SIRA NUMARASI: Yüklemeyi yapan deniz

terminal noktaları tarafından, askeri personel ve yük nakleden

bütün gemilere tahsis edilen tanıtma numarası. Yola çıkacak

gemiye, yola çıkmadan önce, bir sıra dahilinde numara tahsis

edilir.

PORT STORAGE CAPACITY LİMAN DEPOLAMA KAPASİTESİ: Bak. "port

reception and assembly capacity".

PORT THROUGHPUT CAPACITY LİMAN YÜKLEME VE BOŞALTMA KAPASİTESİ: Bir

askeri terminal noktasının, bir günde elden geçirip tahliye

edebileceği yük hacmi veya yolcu miktarını tayin için kullanılan

ve hem yükleme hem boşaltma, kapasitesi olarak ifade edilen bir

planlama faktörü. Kullanılacak faktör, normal olarak, liman kabul

kapasitesi, liman nakliye kapasitesi veya depolama

kapasitesinden hangisi limanda en ciddi mahzur olarak

görülüyorsa onu temsil eder.

PORT TRANSPORTATION OFFICER LİMAN ULAŞTIRMA SUBAYI: Bir limanda,

askeri sevkiyat ve ulaştırma işlerini idare eden subay.


PORTABLE BRIDGE PORTATİF KÖPRÜ: Sökülüp takılabilen, parça halinde bir

yerden başka bir yere götürülebilen ve mahallinden

birleştirilerek sabit bir hale konulabilen köprü.

PORTABLE OBSTACLE PORTATİF ENGEL: Düşmanı durdurmak veya

harekatına engel olmak için kullanılan ve genel olarak, önceden

hazırlanmış bulunan engel. Bu çeşit engeller sökülebilir ve

icabında, yeni mevzi bölgelerine götürülüp, mahallinde yeniden

takılabilir.

PORTRAYAL AYRINTILARIN GÖSTERİLMESİ: Harita üzerinde belli bir

kategoriye giren ayrıntıların gösterilmesi.

PORTS LİMANLAR: Bak. "major port", "minor port", "secondary port" ve

"water terminals".

POSEIDON POSEIDON (FÜZESİ): Satıhta veya dalmış durumda seyir halinde

iken, özel şekilde tasarımı yapılmış bir denizaltıdan

fırlatılabilecek kapasitedeki iki kademeli, katı yakıtlı balistik bir

füze, UGM-73 olarak adlandırılır. Bu füze; atalet güdüm

tertibatlı, nükleer harp başlıklı olup, 14 değişik hedefe


yönlendirilebilen 14 tane başlığı taşıyabilecek kapasiteye sahip

manevra yapabilen bir aracı haizdir.

POSITION NİŞAN VAZİYETİ: Bir tüfek veya diğer silahla ateş ederken bir

asker tarafından alınan standart vaziyetlerden herhangi biri.

POSITION ANGLE TOPRAK AÇISI: Bak, "angle of position" ve "angle of site".

POSITION AREA MEVZİ BÖLGESİ: Bir muharip birliğin silahları ve diğer

tesisleri tarafından işgal edilen veya kendilerine tahsis edilen

arazi parçası.

POSITION AREA SURVEY MEVZİ BÖLGESİ YER ÖLÇMESİ: Topçu yer ölçmesi

vasıtasıyla, topçu bataryalarının nispi yatay ve dikey mevkilerinin

tayini, tevcih hattı veya hatlarının tahsis ve istikametlerinin

tespiti. Bak. "survey".

POSITION CLASSIFICATION GÖREV (İŞ) YERİ SINIFLANDIRMASI: Bir şahsın;

normal olarak, esas memuriyet görevini teşkil eden, birbirleriyle

yakınen ilgili görev, iş ve sorum grubunun, o şahsın yeterli

çalışması için gerekli akli kabiliyeti, maharet, istidat, mesleki ve

askeri tecrübe vesaire bakımından sınıflandırılması, tarifi ve bir

kodla belirtilmesi.
POSITION CORRECTION MEVZİ DÜZELTMESİ: Bir bataryadaki münferit toplar

arasında mevcut yer ve rakım farkını gidermek üzere, atış

esaslarında uygulanan düzeltme.

POSITION CORRECTION GRID MEVZİ DÜZELTME LEVHASI: Arzu edilen demet

şeklini elde etmek üzere, batarya dahilindeki münferit mesafe ve

yan düzeltmelerini tespite yarayan cihaz. Bak. "plotting board

M10".

POSITION DEFENCE MEVZİ SAVUNMASI: Savunma kuvveti büyük kısmının;

kati neticeli muharebenin cereyanı düşünülen seçilmiş mevkilere

yerleştirildiği savunma şekli. Bu savunmada başarı; savunulan

mevkilerdeki kuvvetlerin bulundukları mevzileri ellerinde tutma

ve oradaki araziyi kontrol etme kabiliyetlerine dayanır.

İhtiyattan; derinliği arttırmak, muharebe mevziini karşı taarruzla

tıkamak veya eski durumuna getirmek için faydalanılır.

POSITION DEFILADE SÜTRE MEVZİİ: Silah mürettebatının hedefi görmesine

müsait; fakat, örneğin, bir tepenin zirvesi gibi, bir engelden

dolayı, düşman gözetlemesine karşı gizli olan bir silah mevzii.

Buna (site defilade) de denir.


POSITION FINDER KESTİRME ALETİ: Bir hedefin mesafe ve mevkiini bulmada

kullanılan, elektronik veya optik alet.

POSITION FINDING KESTİRME: Bir uçak veya diğer bir hedef ya da telsiz

dalgalarının, şimdiki veya gelecek noktalarını tayin etme.

Kestirme, genel olarak, telemetre, radar veya dinleme cihazı gibi

aletlerin yardımı ile yapılır.

POSITION IN READINESS BEKLEME MEVZİİ: Özellikle muhaberenin seyrinin,

kıtaları muharebeye derhal sokmayı gerektirip gerektirmediği

kestirilmeyecek kadar müphem olduğu hallerde, muharip

kıtaların derhal harekete geçebilecek şekilde hazır ve tetikte

tutuldukları mevzi.

POSITION LIGHT YER GÖSTERME IŞIĞI: Uçak, kara birlikleri vesairenin yerini

veya hareket istikametini işaret etmek veya göstermek

maksadıyla kullanılan ışık veya aydınlatma cephanesi.

POSITION LINE MEVKİ HATTI: Yer ve gök cisimlerinin gözleminden elde edilen ve

gözlemin yapıldığı anda gözlemcinin üzerinde bulunduğu

hesaplanan bir hat.

POSITION OF RESISTANCE MUKAVEMET MEVZİİ: Düşmanı durdurmak ve

mağlup etmek üzere bir komutan tarafından seçilen yer.


Özellikle, geri çekilen bir kuvvetin çekileceği, hazırlanmış bir

mevzii.

POSITION OF THE TARGET HEDEFİN YERİ: Müteharrik veya sabit bir

hedefin, genel olarak istikamet ve yükseliş açıları ve tapa tanzimi

ile ifade edilen mevkii. Hedefin yeri dört çeşit olur.

POSITION REPORT MEVKİ RAPORU: Uçuş halindeki bir uçaktan; uçağın yerini ve

zaman irtifa vesaireye ait diğer bilgileri vermek üzere telsiz renç

istasyonuna (radio range station) telsizle gönderilen rapor.

POSITION WARFARE MEVZİ HARBİ: Hareket harbinin aksine olarak,

savunmanın, özellikle sabit mevzilere inhisar ettiği harp şekli. Bu

harp Şeklinde, savunmanın esas maksadı düşmanı stratejik

bölgelerden uzak tutmak iyi hazırlanmış bölgelere taarruza

mecbur etmek suretiyle, muharebe kuvvetini zayıflatmaktır.

Buna (war of position) da denir. Bak. "mobile war" ve" war of

movement".

POSITIONAL AVERAGE DURUM ORTALAMASI:

POSITIONAL DEFENCE MEVKİSEL, DURUMSAL SAVUNMA: Bak. "position

defense".
POSITIONING BAND MERKEZLEME ÇEMBERİ: Atımın hazne ve namlu içinde

gerektiği şekilde durmasını temin için bazı geri tepmesiz

mühimmata takılan çember.

POSITIVE POZİTİF RESİM; POZİTİF FOTOĞRAF: Orijinal süjedeki, aşağı

yukarı aynı renk gölge tonunu ifade eden bir fotoğraf.

POSITIVE COLUMN POZİTİF SÜTUN: Soğuk-katot gaz ışıl lambasında

Faraday karanlık alanı ile anot arasındaki ışıklı kızartı.

POSITIVE CONTROL POZİTİF KONTROL: Bir hava sahası içindeki uçağın

pozitif olarak tanımlanmasına, izlenmesine ve yönlendirilmesine

dayanan o hususta yetki ve sorumluluğa sahip bir teşkilat

tarafından elektronik vasıtalar ile yürütülen bir hava sahası

kontrol metodu.

POSITIVE G POZİTİF ÇEKİM; POZİTİF G: İnsan vücudunun bir çekim sahası

veya ivme sırasında atalet kuvveti vücut üzerinde baş-ayak

istikametinde tesir gösterecek, yani baş istikametinde bir ivme

ile ayak istikametinde bir atalet kuvveti meydana gelecek şekilde

duruşu. POSITIVE IDENTIFICATION AND RADAR ADVISORY ZONE:

POZİTİF TANIMA TEŞHİS VE RADAR İSTİŞARE BÖLGESİ: Bir filo

tarafından savunulan bölgenin yakınındaki bir uçağın tanınması


ve uçuş takibi için tespit edilmiş özel bir bölge. POSITIVE PHASE

OF THE SHOCK WAVE: ŞOK DALGASININ POZİTİF SAFHASI:

Basıncın, çevre basıncının değerinden daha yüksek bir değere

hızla yükselmesi ve bundan sonra çabukça çevre basıncına

düşmesi esnasındaki periyot. Bak. "negative phase of the shock

wave", "shock wave".

POSSESSION ABD DIŞ TOPRAKLARI: ABD Anayurdu dışında ve ABD'nin

mülkiyet ve idaresi altında bulunan topraklar. Örneğin; Virgin

Adaları, Guam, Samos ve Miduray Adaları gibi.

POSSIBLE MUHTEMEL: Beyanı etkileyecek bazı emarelerin mevcut

bulunduğu koşullar altında yapılmış bir beyanı nitelemekte

kullanılan bir terim. Bu emare, ifadeyi garanti etmek için

yeterlidir, ancak doğru olarak varsaymak için yeterli değildir.

Ayrıca bakınız: "probable".

POST DİKME: Köprüde tabanlı dikme ayaklarda dikme kısmı.

POST CEMETERY ASKERİ MEZARLIK; GARNİZON MEZARLIĞI: Bir kara ordusu

tesisindeki askeri mezarlık. Bu mezarlık; özel mezarlıktır. Kara

Ordusu tesislerine ait bir mezarlık olarak tesis edilmiş kısmı içine
alır; aynı mezarlıktaki diğer defin yerleri bunun dışında kalır.

Kongre tarafından kurulmuş milli mezarlıklar buna dahil değildir.

POST ENGINEER GARNİZON İNŞAAT KONTROL MÜHENDİSİ: Garnizon, kamp,

askeri mevki, depo veya diğer tesislerde onarım işlerine, fenni ve

sıhhi tesislere nezaret eden subay.

POST EXCHANGE GARNİZON KANTİNİ: Kara Ordusu kantin hizmetine ait bir

ticaret unvanı. Daha çok (PX) olarak adlandırılır. Bak. "Army and

Air Force Exchange Service".

POST EXCHANGE COUNCIL GARNİZON KANTİN HEYETİ: Bak. "exchange

council"

POST FLAG STANDART BAYRAK: Garnizon ve milli mezarlıklarda kullanılan ve

büyük merasim bayrağı (garrizon flag) çekilmediği zaman, iyi

havalarda çekilen milli bayrak. Standart bayrağın boyu 19, eni 10

fittir. Bak. "garrizon flag" ve"storm flag"

POST FLIGHT INSPECTION UÇUŞ SONRASI MUAYENESİ: Dönüş muayenesi.

Uçuştan sonra göze görünen kusurların tespiti, uçak mürettebatı

tarafından bildirilen kusurların düzeltilmesi, sarf edilen

maddelerin tamamlanması ve uçağın emniyete alınması için

yapılan genel muayene. Bak. " after flight inspection".


POST GRADED SCHOOL İHTİSAS OKULU: İhtisas tahsili yapılan okul.

POST GRADUATE İHTİSAS YAPAN ÖĞRENCİ: Yüksek tahsilden sonra ihtisas

tahsili yapan öğrenci.

POST HOSPITAL MEVKİ HASTANESİ: Bak. "station hospital".

POST HOSTILITIES PERIOD MUHASAMAT SONRASI DEVRE: Muhasamata

son verme anlaşmasının, siyasi makamlarca tasdikinden sonraki

devre.

POST LAUNDRY GARNİZON ÇAMAŞIRHANESİ:

POST OFFICE POSTANE:

POST OPTIMALITY ANALYSIS HASSAS ANALİZ:

POST PROPERTY GARNİZON ORDU MALI: Askeri tesislere ait istihlak

çizelgelerinde mevcut ve garnizonda kullanılmak üzere temin

edilmiş arazi, bina ve ikmal maddeleri nevinden ordu malları.

POST QUARTERMASTER GARNİZON LEVAZIM MÜDÜRÜ: Bir garnizonda,

levazım hizmetini idare eden levazım subayı.

POST SIGHT ÇUBUK ARPACIK: Bak. "open sight".


POST SIGNAL OFFICER GARNİZON MUHABERE SUBAYI; GARNİZON

MUHABERE ŞUBESİ MÜDÜRÜ: Bir garnizondaki telgraf ve telsiz

sistemlerinin işletme ve idaresine nezaret eden üst subay.

POST STRIKE DAMAGE ESTIMATION TAARRUZ SONRASI HASAR TAHMİNİ:

Doğrudan değerlendirmeden başka vasıtalarla elde edilen fiili

silah etkisi, patlama yüksekliği ve yer sıfır noktası gibi yeni

bilgilere dayanan gözden geçirilmiş bir hedef analizi.

POST STRIKE FALLOUT PREDICTION TAARRUZ SONRASI SERPİNTİ

HESAPLAMASI:

POST STRIKE RECONNAISSANCE TAARRUZ SONRASI KEŞFİ: Bir taarruzun

sonuçlarını ölçmek için kullanılan bilgileri toplamak amacıyla

üstlenilen görevler.

POST-AUDIT HARCAMA SONU KONTROLU: Devlet daireleri harcamalarının

hukuka uygun olup olmadığını araştırma maksadıyla, devri

olarak yapılan hesap denetlemesi.

POSTAL CONCENTRATION CENTER POSTA TOPLANMA MERKEZİ: ABD posta

idaresinin bir postanesi veya bürosu. Denizde veya denizaşırı

bölgelerde manevra halinde bulunan silahlı kuvvetlere ait her


türlü posta evrakı, tasnif, yerlerine teslim veya sevk maksadıyla

burada toplanır.

POSTAL FINANCE OFFICER POSTA MALİ SUBAYI: Belirli bir denizaşırı bölge

dahilinde faaliyette bulunan Kara Ordusu postanelerine

dağıtılmak üzere elinde posta pulu, pullu evrak, havale formları

ve diğer kayda ve sarfa tabi ikmal maddelerini bulunduran

sorumlu subay.

POSTAL OFFICER POSTA SUBAYI: Kendi teşkilatı dahilindeki bütün posta

işlerine doğrudan doğruya nezaret eden subay.

POSTAL REGULATING DETACHMENT POSTA DÜZENLEME MÜFREZESİ: Bölge

komutanlığı veya denizaşırı komutanlık ihtiyaçlarına göre tesis

edilen ve faaliyette tutulan bir kadro teşkili. Bu müfrezenin

vazifesi; hizmet gördüğü bölge dahilindeki kara ordusu

postaneleri arasında ve kara ordusu postaneleri ile, bunlarla

posta muamelesi gören üs postaneleri arasında posta sevk ve

dağıtım hizmeti görmektedir.

POSTAL REGULATING SECTION POSTA DÜZENLEME KISMI: Bak. "postal

regulating detachment".

POSTAL SECTION POSTA KISMI: Bir karargahta posta işlerine bakan kısım.
POSTATTACK PERIOD TAARRUZ SONRASI ZAMANI: Nükleer savaşta, son

taarruzun bitiminden politik, siyasi makamların muhasamata son

vermek hususunda mutabakata vardıkları ana kadar geçen

zaman. Bak. " post hostilities period". "transattack period".

POSTBURST FALLOUT PREDICTION İNFİLAK SONRASI SERPİNTİ HESAPLAMASI:

POSTHUMOUS AWARD ÖLÜM SONRASI TALTİF: Bir şahsın ölümünden sonra

yapılan taltif.

POSTING ESAS KAYDINA GEÇİRME: Bir hesabı günlük defterden

defterikebire geçirme, bir defterden diğerine geçirme.

POT TYPE BURNER POTA TİPİ OCAK: Sahra tipi fırın ocaklarında ve diğer sahra

tipi teçhizatla kullanılır, mazot yakar, pompasız besleme tipi

ısıtma cihazı.

POTABLE WATER İÇME SUYU: İçilebilir nitelikteki su.

POTASSIUM PERMANGANATE POTASYUM PERMANGANAT: Dezenfeksiyon

işlerinde kullanılan bir kimya maddesi. Bu maddeden, infilak

maddeleri imalinde de faydalanılır.

POTENTIAL POTANSİYEL:
POTENTIAL VACANT SPACE MUHTEMEL BOŞ DEPO SAHASI: Kullanılabilir

depolama sahasının; onarım veya tadilat sebebiyle veya belirli

zamanlarda depolamaya engel olarak bazı hava şartları

yüzünden, geçici olarak, depolama için kullanılmayan kısmı; ya

da deponun yeni baştan tertiplenmesi veya istiflerin azami

yüksekliğe çıkarılması suretiyle kazanılacak saha.

POUCH KIT SIHHİYE PERSONEL ÇANTASI: Sağlık teşkilatı personeline,

sahrada kullanılmak üzere verilen ve sıhhi malzemenin

taşınmasında kullanılan kese veya bez çanta.

POUNCE POUNCE (KODU): Hava önlemede, "hedefle savaşacak yerdeyim"

anlamına gelen bir koddur.

POUND LİBRE: 453.60 grama eşit ağırlık birimi.

POUND OF THRUST ÇEKİŞ LİBRESİ: Bir jet veya roket motorunun meydana

getirdiği ve sevk gücü olarak yararlanılan bir tepki kuvveti birimi.

POWDER BARUT: Bak. "propellant".

POWDER BAG BARUT KESESİ: İçinde bazı tip toplara ait barut hakları bulunan

bez kese.
POWDER BLAST NAMLU AĞZI BASINCI: Bir mermi namlu ağzını terkederken,

namlu ağzından çıkan sıcak hava ve gazların hazlı fırlayışı. Buna

genel olarak, (muzzle blast) denir.

POWDER CHAMBER BARUT HAZNESİ: Bir silah namlusunda, tepkisiz

cephaneye ait sevk barutunun konduğu ve iştial ettiği kısım.

POWDER CHARGE BARUT HAKKI: Tepkisiz veya yarı tepkili cephanede sevk

barutu olarak kullanılan alçak infilak maddesi.

POWDER FOULING BARUT ARTIĞI; BARUT RÜSUBU: Silah ateş ettikten

sonra namlu içinde yanmadan veya kısmen yanmış olarak kalan

barut pislikleri.

POWDER GAS BARUT GAZI: Barutun yanmasından hasıl olan gaz.

POWDER RING BARUT KESESİ: Bazı mühimmat çeşitlerinde, sevk barutunun bir

kısmını koymaya mahsus halka şeklinde bez torba.

POWDER SILK İPEK BARUTU HAKLI KESE: Büyük toplara ait sevk barutunu

koymaya mahsus özel ipek kese. Sevk barutu ateşlendiği zaman

ipek barutu kesesi kül bırakmaz.


POWDER TAG BARUT ETİKETİ: Bir barut kesesine iliştirilen bez etiket. Bu

etiketin üzerine, dolduran müessesenin adı, doldurma tarihi ve

barutu kullanacak silahın modeli, çapı gibi teferruat yazılır.

POWDER TRAIN İMHA SERİSİ: Patlayıcı maddelerin imhası için hazırlanan

ateşleme serisi.

POWDER TRAIN TIME FUZE BARUT ZAMANLI TAPA: Barut tablosu

kanallarında sıkıştırılmış kara barut uzunluğunu ayar etmek

suretiyle faaliyete geçirilen ihtiraklı tapa cinsi. Bak. "fuze" ve

"time fuze".

POWDER TRAY BARUT TESKERESİ: Barut keselerini topun yanına taşımak için

kullanılan teskere.

POWER SEVK KUDRETİ: Alçak infilak maddelerinin kapalı bir vasatta

yanmasıyla meydana gelen gaz basıncı, kırıcı olmaktan ziyade

itici bir kuvvet meydana getirir. Bu iş, infilak maddesinin gaz

haline geçerken bir molekül değiştirme hassasıdır.

POWER APPROACH GAZLI İNİŞ: Hafif uçakları engeller üzerinden ve kısa

meydanlara indirmek için, süratini perdövites süratinin biraz

üstüne kadar yavaşlatmak ve takat tatbik etmek suretiyle,

istenilen noktaya indirmek şeklinde yapılan iniş.


POWER LANDING GAZLI İNİŞ: Bir uçağın, yere temas edene kadar motorunu

çalıştırarak iniş.

POWER PLANT GÜÇ KAYNAĞI: Motorlu araçlarda ve makinelerde motor,

ateşleme sistemi, karbüratör, yağlama sistemi vesaire gibi güç

ihtihsal eden parçalar grubu.

POWER PLANT UNIT KOMPLE MOTOR DÜZENİ: Süratle takılıp sökülmesi için

tek bir cihaz halinde imal edilmiş teferruat ve kaportası dahil

tam bir uçak motoru ambalajı.

POWER TRANSMISSION LINE ENERJİ NAKİL HATTI:

POWER TRAVERSE TAKATLE YANA DÖNDÜRME: Ateş istikametini değiştirmek

üzere bir topun -tank, uçak, gemi taretlerinde olduğu gibi

motorla işleyen bir tertibat vasıtasıyla döndürülmesi.

POWER TURRET TAKATLE DÖNER TARET; TAKATLE DÖNER KULE: Özellikle

tank, uçak, gemi vesairede motorla işler bir tertibatla

döndürülen kule, taret veya kapalı top kaidesi. Taret veya

kulenin içinde bulunan top, taret veya kule ile birliktedöner.

POWERED FLIGHT GAZLI UÇUŞ: Bir uçak, füze veya uzay aracının, kendi bünyesi

içinde bir motorla sevkedildiği süredeki uçuşu.


POWERED MISSILE MOTOR GÜÇLÜ FÜZE: Bir mermi, bomba veya

benzerinden farklı olarak, içinde sevkedici bir cihaz bulunan bir

füze.

PPI GAUGE PPI ÖLÇÜSÜ: Uluslararası demiryolu anlaşmalarına dayanan

yükleme ölçüsü, mikyası. Boyutları bu ölçünün sınırları arasında

kalan bir yük. Kıta Avrupa'sının batısındaki demiryollarının

"passepartout international" kelimelerinin bir kısaltmasıdır.

PRACTICE AMMUNITION EĞİTİM ATIŞ CEPHESİ; DERS ATIŞ MÜHİMMATI: Hedefli

atış eğitiminde kullanılan cephane; sevk barutu bulunan fakat,

ya tesirsiz bir parlama hakkını ya da gözetleme paralama hakkı

vazifesi görerek alçak infilak maddesi paralama hakkını ihtiva

eden cephane.

PRACTICE BOMB DERS ATIŞI UÇAK BOMBASI: İçinde ya kumdan tesirsiz bir

imla hakkı veya başka bir madde ya da, gözetleme imla hakkı

olarak, alçak süratli bir infilak maddesi bulunan uçak bombası.

PRACTICE DANGEROUS TO CRYPTO SECURITY KRİPTO EMNİYETİ İÇİN

TEHLİKELİ TATBİKAT: Kripto güvenliğinde, ilgili makamlara

bildirilmesi gereken bir güvenliği ihlal hareketi. Böyle bir durum;

aynı Kripto sistemini ilgilendiren diğer yanlış uygulamalarla


birlikte, kripto sisteminin güvenliği üzerinde önemli derecede

kötü bir etki yaratabilir.

PRACTICE FIRE ATIŞ TATBİKATI: Hakiki cephane ile yapılan hedefli atış eğitimi.

Buna (practice shooting) de denir.

PRACTICE FIRING ALIŞTIRMA ATEŞİ: Kayıtları tutulmayan hedefli atış eğitimi.

ABD Ordusu'nda bu atışlar eri, ders atışlarından önce atışa

alıştırmak için yapılır. Buna bazen (preliminary firing) de denir.

PRACTICE GRENADE EĞİTİM EL BOMBASI: İçinde herhangi bir kimya veya

infilak maddesi bulunmayan taklit el bombası. Buna bazen

(training grenade) de denir.

PRACTICE MARCH EĞİTİM YÜRÜYÜŞÜ: Eğitim maksadıyla yapılan yürüyüş.

PRACTICE MINE EĞİTİM MAYINI: 1. Kara mayın harbinde, standart mayının

aynı biçim ve ağırlıktaki örneği. Bu mayın ani bir duman veya

infilakı taklit eden bir ses çıkaracak şekilde imal edilmiştir. Bak.

"mine". 2. Deniz mayın harbinde, hazırlama uygulaması ve

eğitim için uygun olan, tesirsiz maddelerle doldurulmuş fakat

tam olarak monte edilmiş bir mayın. Bak. "drill mine".

PRACTICE RANGE ATIŞ YERİ: Bak. "range" ve "target range".


PRACTICE ROUND EĞİTİM ATIŞ MERMİSİ; DERS ATIŞ MERMİSİ: Bak. "practice

ammunition".

PRACTICE SHOOTING ATIŞ TATBİKATI: Bak. "practice fire".

PRE POSITIONED WAR RESERVE MATERIAL REQUIREMENT,

PROTECTABLE: KORUNABİLİR (MUHAFAZA EDİLEBİLİR),

ÖNCEDEN İDHAR EDİLMİŞ HARP YEDEĞİ MALZEME

GEREKSİNİMİ: Önceden idhar edilmiş harp yedeği malzeme

gereksiniminin tedarik, fon ve envanter yönetimi amaçlarıyla

korunan, muhafaza edilen kısmı.

PRE ARRANGED OR SCHEDULED FIRE ÖNCEDEN HAZIRLANMIŞ VEYA

PLANLANMIŞ ATIŞ: Yeri veya yerleri bilinen hedeflere karşı

usulüne göre planlanmış ve açılmış ateş. Bu gibi ateşler, kaide

olarak, önceden planlanır ve önceden kararlaştırılmış zamanda

veya süre içinde yerine getirilir. Bak. "fire" ve "scheduled fire".

PRE H-HOUR TRANSFER H-SAATİ ÖNCESİ AKTARMA: Kontrol ve taktik lojistik

gruplarının, ana gemilerden, tahsis edildikleri kontrol gemilerine,

nakli ve lüzumlu kıtalarla beraberlerindeki teçhizatın nakliye

gemilerinden çıkarma gemilerine veya gemiden kıyıya intikale

hazırlanmakta olan nakliye gemilerine aktarılmaları.


PRE-APPRENTICESHIP COURSE ÇIRAKLIK ÖNCESİ KURSU:

PRE-ARRANGED MESSAGE CODE KARARLAŞTIRILMIŞ HABER KODU: Özel

veya teknik kelimelere ihtiyaç gösteren birliklerin

kullanabilecekleri şekle sokulmuş aşağı yukarı, sadece tam veya

tama yakın haberleri gösterir gruplardan meydana gelen kod.

PRE-AUDIT ÖDEMEDEN ÖNCE KONTROL:

PRE-LAUNCH TEST FIRLATMA ÖNCESİ DENEMELER: Füzelerin ve yer teçhizatının,

fırlatılmaya hazırlık durumlarını tespit denemeleri. Bu

denemelerde; bir test sayış ve fırlatma sistemi bütün teçhizatı

faal durumda olduğu halde, bir uçuş hazırlık ateşlemesi yapılır.

Fakat, füze fiilen fırlatılmaz.

PRE-LUNCH SURVIVABILITY FIRLATMA ÖNCESİ BEKASI: Bir fırlatma ve/veya

atış aracının tespit edilmiş bir uyarı durumunda düşman

taarruzuna karşı faaliyetine devam etme olasılığı.

PRE-POSITION ÖNCEDEN MEVZİLENDİRMEK: Bir harekatın ilk safhalarında, karşı

harekata geçiş zamanını kısaltmak ve belirli bir kuvvetin

zamanında desteklenmesini temin etmek amacıyla, askeri

birlikleri, teçhizatı ve ikmal maddelerini planlanmış noktaya veya

bu nokta civarına ya da belirli bir mevkie yerleştirmek.


PRE-SET VECTOR ÖNCEDEN AYARLANMIŞ VEKTÖR: Bak. "bomb fighting

systems".

PRE-STAGE ÖN ATEŞLEME KADEMESİ: Sıvı yakıtlı bir roket motorunun

kademeli çalıştırılmasında bir safha. Sevk yakıtının çekiş

bölmesine ilk giren kısmı bu kademede ateşlenir ve ana kademe

ateşlenmeden yeterli iştial sağlanmış olur.

PREACTIVATION PERIOD FAAL HİZMETE GEÇİŞ ÖNCESİ: Bir birliğin resmen

teşekkülüne tekaddüm eden zaman.

PREACTIVATION TRAINING FAAL HİZMETE GEÇİŞ ÖNCESİ EĞİTİMİ: Bir kadro

birliği fiilen teşekkül ettikten sonra bu birliğe mürettep erata,

birliğe atanmalarından önce gösterilen tek er eğitimi.

PREAMBLE BAŞLIK BİLGİSİ: Düşmanı dinleme haberlerinde bizzat ilk istasyon

tarafından gönderilen başlık.

PREARRANGED FIRE ÖNCEDEN HAZIRLANMIŞ ATIŞ: Yeri veya yerleri bilinen

hedeflere karşı usulüne göre planlanmış ve açılmış ateş. Bu gibi

ateş, kaide olarak, önceden planlanır ve önceden kararlaştırılmış

zamanda veya süre içinde yerine getirilir. Ayrıca bakınız: "fire".

"on call fire", "scheduled fire".


PREASSAULT OPERATIONS HÜCUM ÖNCESİ FAALİYETLER; HÜCUM ÖNCESİ

HAREKAT: Hedef bölgesinde, hücumdan önce yürütülen faaliyet.

Keşif, mayın temizleme, bombardıman, bombalama, su altı ve

kıyı engellerinin tahribi gibi çalışmaları içine alır.

PREBURST FALLOUT PREDICTION İNFİLAK ÖNCESİ SERPİNTİ HESAPLAMASI:

İnfilaktan sonra meydana gelmesi muhtemel serpintinin,

infilaktan önce hesaplanması işlemi.

PRECAUTION İHTİYAT ÖN TEDBİR:

PRECAUTIONARY LAUNCH İHTİYAT KABİLİNDEN FIRLATMA: Karada/uçak

gemisinde bulunan dost uçakların tahrip edilmesini ve silahların

kullanılmaz hale gelmesini önlemek üzere, yakında vaki

olmasından korkulan nükleer taarruz tehlikesi altındaki nükleer

silahla yüklü uçakların fırlatılması.

PRECEDENCE KIDEM; KIDEMCİLİK: Başkalarından önce bulunma, mevki

düzenleme hal ve hareketi. Kıdemlilik, özellikle, askeri rütbeye,

tayin yeri, tarihi vesaireye dayanır.

PRECEDENCE (DOD-IADB, NATO) İVEDİLİK DERECESİ; ÖNCELİK DERECESİ

(AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI, AMERİKAN SAVUNMA

KURULU, NATO): 1. MUHABERE: Muhabere personeline nispi


işlem sırasını ve alıcıya (gönderilen makama) mesajın dikkate

alınması gereken sırayı göstermek üzere gönderici tarafından

mesaja konulan bir işaret. 2. KEŞİF: Talep olunan görevin, tespit

edilmiş bir öncelik derecesinde, nispi önemini göstermek üzere,

harf işareti. Ayrıca bakınız: "flash message", "immediate

message", "priority message", "routine message".

PRECEDENCE DESIGNATION İVEDİLİK İŞARETİ: Gönderen tarafından

haberlerin başına konulan ve ivedilik derecesi ile haberin işlem

sırasını belirten harf veya harfler. Aynı ivedilik derecesini taşıyan

haberler, haber merkezi tarafından alınış sırasına göre işleme

tabi tutulur.

PRECEDENT FILE PRENSİPLER DOSYASI: Bak. "policy file".

PRECESSION PRESESYON: Bak. "apparent precession" "induced precession"

"real precession".

PRECESSION OF EQUINOX PRESESYON; İLKBAHAR DEVİNMESİ: İlkbahar

noktasının (koç takımyıldızı ilk noktasının) batı istikamette zahiri

hareketinin yıllık ortalaması.

PRECISE DUYARLI:

PRECISION DUYARLIK:
PRECISION ADJUSTMENT İNCE TANZİM, AYAR: Orta vuruş noktasını

sıhhatle hedefe oturtmak için bir silah ateşinin dikkatle tanzimi.

PRECISION BOMBING NOKTA BOMBALAMASI: Belirli bir nokta hedefine

tevcih edilen bombardıman.

PRECISION FIRE İNCE TANZİM ATIŞI: Orta vuruş noktasının sınırlı bir hedef

üzerine sıhhatle oturtulduğu ateş; ince tanzimle yapılan ateş.

İnce tanzim atışı, duran nokta hedeflerini tahrip için kullanılır. Bu

atış; bölge dahilindeki belirli bir hedeften çok, genel bir bölgeye

tevcih edilen kaba tanzim atışından (area fire) farklıdır. Bak.

"fire".

PRECISION SWEEP HASSAS TARAMA: Radarla, normal taramanın küçük ve

genellikle, 2000 yardalık bir parçası. Bu parça, hassas mesafe

ölçmelerini temin maksadıyla seçilir ve bütün radar ekranı

üzerine yayılır.

PRECOMPUTATION ROTA HESABI: Uçuş sırasında uçağın yerini çabuk ve

kolay noktalayabilmek için, hava trafiğine ait hesapların uçuştan

önce yapılması.

PRECURSOR HAVA BASINCI DALGASI: lsı (veya toz) soğutan bir yüzelin

üzerinde alçak patlama yüksekliği ve uygun-etki derecesindeki


bir nükleer patlamanın bir sonucu olarak ana infilak dalgasının

belirli bir mesafe önünde giden bir hava basıncı dalgası. Hava

basıncı dalgası cephesindeki basınç, doğru (veya ideal) bir şok

dalgasındakinden daha fazla tedricen artmakta olup; bu nedenle

hava basıncı dalgası bölgesindeki hareketin ideal olmayacağı

söylenmektedir.

PRECURSOR SWEEPING PRECURSOR TARAMA: Sonraki harekatlarda mayın

tarama gemilerinin maruz kaldığı riski, tehlikeyi azaltmak

amacıyla bir bölgenin göreli olarak emin vasıtalarla taranması.

PREDETERMINED ÖNCEDEN SAPTANMIŞ:

PREDICTED CONCENTRATION HAREKET HALİNDEKİ HEDEFLERE ATIŞ

TOPLAMASI: Adım adım tevcih. Aynı hedef üzerine herbiri

arkasından bir seri atış toplaması.

PREDICTED DEAD TIME HESAPLANAN ÖLÜ ZAMAN: Gözetleme zamanından

atış anına kadar, atış esaslarının hesaplanmasına ve

uygulanmasına ayrılan zaman.

PREDICTED FIRE ÖNCEDEN HESAPLANMIŞ ATIŞ: Sıhhatli olarak hesaplanmış

(atışta tespit edilenler dışındaki) düzeltmelerin, birleştirilmiş

bütün standart dışı silah-hava-cephane şartları ve Arzın kendi


ekseni etrafında dönüşü ile ilgili standart atış esaslarına

uygulanmasına ait en son atış tekniğini ifade için kullanılan

terim. Silah mevziine nazaran herhangi bir yöndeki mevkii

bilinen ve menzil bakımından ancak, silahın ve kullanılan

cephanenin nitelikleriyle sınırlanan bir hedef üzerine, baskın

tarzında, sıhhatli nükleer ve nükleer olmayan atış kabiliyetini

ifade eder. Bak. "fire".

PREDICTED FIRINGÖNCEDEN HESAPLANMIŞ ATIŞ: Gözetleme tahminlerine

dayanarak, merminin vardığı anda, hareket halindeki bir hedefin

geçmesi beklenilen noktaya atış.

PREDICTED POINT HESAPLANMIŞ NOKTA: Hareket halindeki bir hedefin atış

anında varacağı tahmin edilen mevkii; hareket halindeki hedefin

son gözetleme ile atış anı arasındaki ölü zaman sonunda varacağı

tahmin edilen nokta. Hedefin; vuruş ve patlama anındaki yeri

anlamına gelen gelecek nokta (set forward point) veya (future

point) terimi ile karıştırılmamalıdır.

PREDICTED POSITION GELECEK MEVKİİ: Hareket halindeki bir hedefin, mermi

uçuş süresi sonunda varacağı tahmin edilen nokta. Buna eskiden

(set forward point) denirdi. Şimdi (future point) denilmektedir.


PREDICTED POSITION DEVICE GELECEK NOKTA HESAP CİHAZI: Hareket

halindeki bir hedefin ileri bir andaki muhtemel mevkiini. süratle

hesaplamaya yarayan taksimatlı cetvel, plan veya yarı balistik

tipi komuta aleti.

PREDICTING INTERVAL ÖLÜ ZAMAN: Hedefin gelecek noktasıyla ilgili olarak

birbiri ardınca yapılan hesaplamalar arasındaki zaman fasılası.

PREDICTION ÖNCEDEN HESAPLAMA: Hareket halindeki bir hedefin belirli bir

anda bulunacağı yeri tayin.

PREDICTION MECHANISM ÖNCEDEN HESAPLAMA TERTİBATI: Hareket

halindeki bir hedefin ilerde bulunacağı muhtemel mevkii, belirli

bir noktaya nazaran istikamet ve yükseliş bakımından tespite

yarayan ve bir ortalama maksadıyla birlikte kullanılan alet. Buna

"predictor" de denir.

PREDICTION SCALE ÖNCEDEN HESAPLAMA ISKALASI: Hareket halindeki bir

hedefin gerçek hızını ölçmede kullanılan, sıhhatli bir şekilde

taksimatlandırılmış ıskala veya cetvel. Bu ıskala; top ateş ettiği

zaman hedefin bulunacağı noktayı noktalama masasında

kestirmek için bir ileri mesafe kestirme cetveli (set forward rule)
veya ileri mesafe kestirme planı (set forward chart) ile birlikte

kullanılır.

PREDICTOR KOMUTA ALETİ: Hareket halindeki bir hedefin ilerde bulunacağı

muhtemel mevkii, belirli bir noktaya nazaran istikamet ve

yükseliş bakımından tespite yarayan ve bir noktalama masasıyla

birlikte kullanılan alet. Buna (prediction mechanism) de denir.

PREEMPTIVE WAR ÖNALMA HARBİ: Kullanılmayacaktır. Bak. "preemptive

attack".

PREENGRAVED ROTATING BAND OYUKLU SEVK ÇEMBERİ: İmalat sırasında

yiv ve setleri, silah namlusunun yiv ve setlerine tamamen intibak

edecek şekilde yapılmış olan sevk çemberi.

PREFERENCE BLANK TERCİH FORMU: Fertlerin genel olarak, belirli meslek

çalışmalarında ifade ettikleri tercih ve ilgilerini sistemli şekilde

değerlendirmek maksadıyla hazırlanmış otomatik, nitelik tespit

aleti.

PREFINANCE ÖNFİNANSMAN:

PREFINANCED PROJECT ÖNFİNANSMANLI PROJE:


PREFLIGHT INSPECTION UÇUŞ ÖNCESİ MUAYENE VEYA KONTROL, ÇIKIŞ

MUAYENESİ: Bak. "before-flight inspection".

PREFLIGHT RELIABILITY ATIŞ ÖNCESİ GÜVEN DERECESİ: Parçaları birleştirilmiş,

fırlatılmaya hazırlanmış ve ateşlenmiş taktik füze yüzdesi; bütün

nihai kontrol ve ateş öncesi deneylerden geçen ve gerekli zaman

sınırları içinde ateşlenen füzeler.

PREFLIGHT TRAINING UÇUŞA HAZIRLIK EĞİTİMİ: Yerde yapılan havacılık

öğretimi; havacılıkta, hakiki uçuşa başlamadan önce yapılan

öğretim.

PREINITATION ERKEN BAŞLATMA: Bir nükleer silahın aktif maddesindeki fizyon

zincirleme reaksiyonunun, herhangi bir zamanda, montaj

derecesinin ya tasarlanmış ya da azami kompresyonunun elde

edilmesinden daha önce başlaması.

PREINITATION DATA ERKEN BAŞLATMA ESASLARI: Erken başlatma bilgileri.

PRELANDING OPERATIONS ÇIKARMA ÖNCESİ FAALİYETLER: Bir çıkarma

hücum safhasının; a. Çıkarma bölgesinin hazırlanmasıyla ilgili

olarak, bir çıkarma ön kuvveti (kullanılmışsa) tarafından

başlatılmış olanlara benzer çalışmaların devamını; b. Gemiden

kıyıya intikalle ilgili nihai hazırlıkları içine alan olaylar.


PRELEARNING PROGRAMME ÖN ÖĞRENME METODU:

PRELIMINARY COMMUNICATION SEARCH İLK MUHABERE ARAŞTIRMASI:

Araştırma ve kurtarma harekatlarında, uçağın görülebileceği

veya görülmüş olduğu bölge içindeki önemli, büyük tesislerle

temas kurmayı ve kontrol etmeyi ihtiva etmektedir. Bir ilk

muhabere araştırması normal olarak tereddüt, belirsizlik safhası

esnasında yürütülmektedir. Aynı zamanda PRECOM olarak

adlandırılır. Ayrıca bakınız: " extented communications search";

"search and rescue incident classification" tali kısım a.

PRELIMINARY CONTRACTUAL AGREEMENT SÖZLEŞME ÖN ANLAŞMASI: Kati bir

sözleşmenin yapılmasını mümkün kılacak yeterli bilgilerin

toplanmasından önce, müteahhitlerin, harp sözleşmeleri ile ilgili

faaliyete, sözleşme müzakereleriyle vakit kaybetmeden

geçmelerine imkan verecek, sözleşme mahiyetinde, geçici resmi

doküman. Satın alma kararları sözleşme teklif yazısı, sipariş

mektupları ve satınalma emri bu dokümanlar arasındadır.

PRELIMINARY DEMOLITION İLK TAHRİP HEDEFİ: Çekilmeden önce-tahrip için

hazırlanmış ve tahribi, tahrip sorumluluğu verilmiş subayın

emriyle, hazırlanmayı hemen takip eden en münasip zamanda

derhal icra edilecek bir hedef.


PRELIMINARY DEMOLITION TARGET İLK TAHRİP HEDEFİ, HAZIRLANMIŞ TAHRİP

HEDEFİ: Saklanmış bir tahrip hedefinden ziyade, tahrip için

ayrılan; yetkinin önceden verilmiş olması şartıyla tahribi,

hazırlanmasından hemen sonra ifa edebilen bir hedef. Ayrıca

bakınız: "reserved demolition".

PRELIMINARY FIRING ALIŞTIRMA ATIŞI: Çok defa, hangi erlerin nişancılıkta

daha yüksek bir ehliyete sahip olduklarını anlamak maksadıyla,

bir silah üzerinde yapılan eğitim ve tatbikat. Alıştırma atışı ders

atışından önce yapılır; ders atışında, seçilmiş erlere ek eğitim

gösterir ve aldıkları sonuçlar kayıtlara geçirilir.

PRELIMINARY PHYSICAL EXAMINATION İHZARİ SAĞLIK MUAYENESİ: Bak

"physical examination".

PRELOAD LOADING ÖN YÜKLEME, İLK YÜKLEME: Bir gemiye, bir başka

limanda esas yükleme yapılmadan önce, seçilmiş maddelerin

daha önceki bir limanda yüklenmesi.

PREMATURE DUD VAKTİNDEN ÖNCE ETKİSİZ HALE GELME VEYA ERKEN ETKİSİZ

HALE GELEN MERMİ: Bakınız: "flare dud".

PREPARATION HAZIRLIK ATEŞİ: Düşman mevzilerini, malzemesini,

gözetlemesini, ulaştırma ve komuta sistemlerini tahrip etmek,


bozmak, karıştırmak, tesirsiz hale getirmek ve savunma

kuvvetleri, hücum kademesi tarafından taarruza geçilmeden

önce çökertmek ve imha etmek üzere yapılan, önceden

hazırlanmış yoğun kara, deniz ve hava ateşi. Buna

(preparatorybombardment) ve (preparatory fire) da denir. Bak.

"artillery preparation".

PREPARATION FIRE HAZIRLIK ATEŞİ: Hücuma hazırlık olmak üzere bir hedef

üzerine yapılan ateş. Ayrıca bakınız: "fire".

PREPARATION FOR OVERSEA MOVEMENT DENİZAŞIRI HAREKET VE İNTİKAL

HAZIRLIK YÖNETMELİĞİ: Kara Kuvvetleri Komutanlığı tarafından

birliklere dağıtılan ve denizaşırı bir üs veya harekat alanına

gidecek birlikler için gerekli direktifleri içine alan yönetmelik. Bu

yönetmelik; ikmal, ulaştırma, kayıtlar vesaire gibi idari hususları

kapsar. Bak. "oversea movement directive" ve "preparation for

oversea movement requisition". PREPARATION FOR OVERSEA

MOVEMENT OF INDIVIDUAL REPLACEMENT: DEĞİŞTİRME

PERSONELİNİN DENİZAŞIRI HAREKET VE İNTİKALLERİNE AİT

HAZIRLIK KILAVUZU: Personel değiştirme depoları vasıtasıyla

denizaşırı yerlere veya doğrudan doğruya bindirme limanlarına


gönderilecek değiştirme personelinin hazırlanmasına ait esasları

içine alan kılavuz.

PREPARATION FOR OVERSEA MOVEMENT REQUISITION DENİZAŞIRI İNTİKAL

HAZIRLIĞI İSTEK BELGESİ: Denizaşırı bölgeye intikali planlanmış

bir birlikte mevcut noksanların tamamlanması için sunulan istek

belgesi.

PREPARATORY BOMBARDMENT (FIRE) HAZIRLIK BOMBARDIMANI (ATEŞİ):

Bak. "preparation".

PREPARATORY COMMAND BİLDİRİM KOMUTU: Bir eğitim komutunun,

yapılacak hareket veya alınacak düzeni bildiren kısmı. Bildirme

komutunu, yapılacak hareketi emreden icra komutu (command

of execution" takip eder. Bak "command of execution".

PREPARATORY FIRE HAZIRLIK ATEŞİ: Bak. "preparatory bombardment"'.

PREPARE FOR ACTION ATEŞ MEVZİİ: Bir silahı ateş mevziine sokmak için

verilen komut.

PREPARED LAUNCHER HAZIRLANMIŞ RAMPA; HAZIR RAMPA: Bir muharebe

birliğine tahsis edilmiş ve fiili muharebe yalnız mevziye sokmaya

veya füzenin yüklenmesine ihtiyaç gösteren, hizmete hazır taktik

rampa.
PREPARED MISSILE HAZIRLANMIŞ FÜZE; HAZIR FÜZE: Bir muharebe

birliğine tahsis edilmiş ve muharebe görevi için yalnız hedef

tanıtma programını ve fırlatmayı gerektiren, monte edilmiş,

hizmete hazır taktik bir füze.

PREPLANNED AIR SUPPORT ÖNCEDEN HAZIRLANMIŞ HAVA DESTEĞİ:

Harekattan önce planlanmış bir programa uygun olan hava

desteği. Ayrıca bakınız: "air support".

PREPLANNED MISSION ÖNCEDEN HAZIRLANMIŞ VAZİFE:

PREPLANNED MISSION REQUEST ÖNCEDEN PLANLI VAZİFE TALEBİ: Ayrıntılı

görev koordinasyonu ve planlamasına imkan vermek üzere

önceden yeterli bir şekilde tahmin edilebilecek, saptanabilecek

bir hedef üzerene hava darbesinin, taarruzun yapılması istendiği

talep.

PREPLANNED MISSION REQUEST (RECONNAISSANCE) ÖNCEDEN PLANLI

VAZİFE TALEBİ (KEŞİF): Ayrıntılı görev koordinasyonu ve

planlamasına izin vermek üzere önceden yeterli bir şekilde

tahmin edilebilecek, saptanabilecek bir hedef üzerindeki görev

veya manevranın desteklenmesi için yapılan talep.


PREPLANNED NUCLEAR SUPPORT ÖNCEDEN PLANLI NÜKLEER DESTEK:

Harekattan önce planlanmış nükleer destek. Ayrıca bak. "nuclear

support", "immediate nuclear support".

PRESCRIBED ACTION LINK ATEŞLEMEYİ GECİKTİRME CİHAZI: Hava-uzay

mühimmatının izinsiz kullanma ihtimalini azaltan bir emniyet

cihazı.

PRESCRIBED LOAD KITA YÜKÜ: Birliğin yeniden ikmal yapılıncaya kadar kendi

kendini desteklemesi için büyük komutanlarca II nci ve IV ncü

sınıf ikmal maddelerinden birlikler elinde bulundurulmasına

yetki verilen şahıslar üzerinde veya birlik araçlarında taşınan,

muharebe için gerekli ikmal maddeleri (combat essential

supplies) ve onarım parçaları (mühimmat hariç) miktarı. Normal

olarak, 15 günlük ikmal seviyesi. II ve IV. sınıf ikmal maddeleri

muharebe ihtiyaçları içindir ve, icabında, muharebe için gerekli

maddeler sınıfına girmeyen yıpranma derecesi yüksek maddeler

(high mortality items) in ilavesiyle barış harekatı için verilirler. I.

ve III. sınıf ikmal maddelerine ait miktarlar büyük komutanlar

tarafından tespit edilir. Kıta yükü ikmal maddeleri, kullanıldıkça,

devamlı surette bütünlenir.


PRESCRIBED NUCLEAR LOAD NÜKLEER KITA YÜKÜ: Bir atış birliği tarafından

taşınacak belirli nükleer silah miktarı. Böyle bir yükün tesisi ve

her kullanımdan sonraki bütünlemesi bir komutanlık kararı olup,

taktik duruma, nükleer lojistik duruma, birliğin yük taşıma ve

kullanma kabiliyetine bağlıdır. Taşınacak yük miktarı; günden

güne ve benzeri atış birlikleri arasında değişiklik gösterir. Ayrıca

bakınız: "special ammunition load".

PRESCRIBED NUCLEAR STOCKAGE NÜKLEER SİLAH DEPOLAMA KAPASİTESİ:

Özel mühimmat ikmal noktaları veya diğer lojistik tesislerde

stoklanacak nükleer silahlar, nükleer silah aksamı ve harp başlığı

deney teçhizatından belirli bir miktar. Böyle bir stokun tesisi ve

bütünlemesi bir komutanlık kararını gerektirir ve taktik duruma "

tahsis durumuna, nükleer silahı depolayıp muhafaza edecek

lojistik destek birliğinin kabiliyetine ve nükleer lojistik durumuna

bağlıdır. Nükleer silah depolama kapasitesi, zamana göre ve

benzeri lojistik destek birlikleri arasında değişiklik gösterir.

PRESENT ARMS TÜFEKLE SELAM VAZİYETİ: Tüfeğin kullanılış tarzına ait

tarifname gereğince; tüfeği, namlu ağzı yukarı ve tetik öne

dönük olmak üzere, vücudun önünde dik bir şekilde tutuş. Bu

vaziyet, genel olarak, selamlamada kullanılır.


PRESENT GUIDANCE ÖNCEDEN AYARLI GÜDÜM: Önceden tespit edilmiş bir

uçuş yolunun kontrol mekanizmasına yerleştirildiği ve

fırlatmadan sonra ayarlamanın yapılamayacağı bir füze güdüm

tekniği. Ayrıca bakınız: "guidance".

PRESENT POSITION ŞİMDİKİ NOKTA: Müteharrik bir hedefin ateş edildiği

anda bulunduğu nokta.

PRESENT VALUE ŞİMDİKİ DEĞER:

PRESENTATION (INTELLIGENCE) AÇIKLAMA (İSTİHBARAT): İstihbarat

maksadının açık ve tam bir şekilde anlatılması için en uygun şekil

ve tertibin seçilmesi. Bu şekil ve tertip, sözlü, grafik veya yazılı

olarak ya da bunlardan bir kaçı birlikte kullanılmak suretiyle

yapılabilir.

PRESERVATION MUHAFAZA; KORUMA: Paketleme veya koruyucu

maddelerin tatbiki suretiyle sağlanan koruma durumu.

PRESERVATIVES KORUYUCU MADDELER: Bir malzemeyi kimyasal aşınma,

bozulma, dağılma ve fiziksel hasardan korumak için kullanılan

maddeler.

PRESIDENT BAŞKAN: Bir kurul veya mahkemede başkan durumundaki kimse.


PRESIDENT ACCOLADE CUMHURBAŞKANI TAKDİRNAMESİ: Bak. "accolade".

PRESIDENTIAL CALL CUMHURBAŞKANLIĞI CELP EMRİ: Savaşta veya yurt

çapındaki olağanüstü bir durumda, ABD Cumhurbaşkanının, Milli

Muhafız Teşkilatının tamamını veya bir kısmını, ABD hizmetine

almak için verdiği emir.

PRESIDENTIAL ORDER CUMHURBAŞKANLIĞI EMRİ: Yurt çapında olağanüstü

bir durumun mevcut olduğu Kongrece kabul edilip gereken

yetkiler verildiği zaman, ABD Cumhurbaşkanının, ABD Milli

Muhafız Teşkilatını, Ordu'nun bir kısmı olarak, faal federal

hizmete geçirmek için verdiği emir veya buna benzer herhangi

bir emir.

PRESIDENTIAL SALUTE CUMHURBAŞKANINI SELAMLAMA: Bir askeri tesis

ziyareti sırasında, bir cumhurbaşkanı veya eski bir

cumhurbaşkanını selamlamak için atılan 21 pare top.

PRESIDENTIAL TESTIMONIAL CUMHURBAŞKANLIĞI TAKDİRNAMESİ: 1940;

1946 yılları arasında yapılan şerefli hizmeti takdir için

Cumhurbaşkanı tarafından verilen yazılı takdirname.

PRESIDENTIAL UNIT CITATION CUMHURBAŞKANLIĞI BİRLİK SAVAŞ NİŞANI: Bak.

"Distinguished Unit Citation".


PRESIDIO PREZİDYO: Yeni kurulmuş ve tahkim edilmiş askeri bir mevki

veya garnizon; yabancı topraklarda kurulan ve tahkim edilen bir

müstemleke garnizonu. Örneğin (presidio of San Fransisco) gibi.

PRESS CENSORSHIP BASIN SANSÜRÜ:

PRESSURE ALTITUDE BASINÇ İRTİFAI: Standart atmosferdeki basınca denk

gelen irtifa cinsinden ifade edilen bir atmosferik basınç. Ayrıca

bakınız: "altitude".

PRESSURE ALTITUDE VARIATION BASINÇ İRTİFA DEĞİŞİKLİĞİ: Ortalama

deniz seviyesiyle standart deniz yüzeyi arasında, fit veya metre

olarak ifade edilen, basınç farkı.

PRESSURE BREATHING BASINÇLA SOLUNUM, BASINÇLI SOLUNUM: Çevre

barometrik basıncı üstünde bir basınçta oksijenin direkt olarak

bir bireye verildiği zaman gereken solunum tekniği.

PRESSURE CHARGE BASINÇ İMLA HAKKI: İçinde kimya maddesi bulunan bir

kaptaki basınçlı karbondioksit veya klor. Bu madde; kabın

içindeki kimya maddesini silindirden dışarı sevk etmek için

gerekli basıncı temin eder.

PRESSURE FIRING DEVICE BASINÇLA ATEŞLEME TERTİBATI: Kara mayınları,

bubi tuzakları vesaireyi bir düzen üzerinde yapılacak basınç veya


tatbik edilecek ağırlıkla ateşlemede kullanılan dört ateşleme

tertibatından biri. Bu cihaz; esas itibariyle, bir ateşleme

iğnesinden ve ona imla hakkını ateşleyecek bir tahrip kapsülü

bağlanmış, horozlu tetikten ibarettir. Bak. "firing device".

PRESSURE FRONT BASINÇ CEPHESİ: Bak. "shock front".

PRESSURE GAGE BASINÇ ÖLÇÜ ALETİ; MANOMETRE; KROŞE: Bir silahın

ateşlenmesi sonucu barut haznesinde meydana gelen basınç

miktarını tayin için barut haznesine konulan, silindir şeklindeki

ölçü aleti.

PRESSURE LINE OF POSITION BASINÇ MEVKİ HATTI: Basınç örnek formülleriyle

tayin edilip uçağın fiili uçuş yoluna paralel olarak işaretlenen ve

net yan rüzgarı kaydırmasını gösteren bir mevki hattı.

PRESSURE MINE BASINÇ TATBİKİYLE İNFİLAK EDEN MAYIN: 1. Kara mayın

harbinde, tapası bir hedefin doğrudan basıncına duyarlı olan bir

mayın. 2. Deniz mayın harbinde, devresi bir hedefin

hidrodinamik basınç sahasına duyarlı olan bir mayın. Ayrıca

bakınız: "mine".

PRESSURE MINE CIRCUIT BASINÇLI MAYIN DEVRESİ: Bak. "pressure mine".

PRESSURE SUIT BASINÇLI ELBİSE:


PRESSURIZED CABIN BASINÇLI KABİN: Bir hava aracında personel tarafından

işgal edilen saha. Bu saha içindeki hava basıncı; içeriye çevre

atmosferi basılmak suretiyle, çevre basıncı üzerine çıkarılmıştır.

PRESSURIZED CAPSULE BASINÇLI KAPSÜL: İçinde çevre basıncından yüksek bir

gaz bulunan bir kapsül.

PRESTIGE PRESTİJ, ŞÖHRET, NÜFUZ:

PRESTOWAGE TECRİTLİ İSTİF: Malzemenin, bir deniz aracına, ayrı partiler

halinde ve her tip malzeme diğerinden tecrit edilmek suretiyle

yüklenmesi.

PRESTOWAGE PLAN TECRİTLİ İSTİF PLANI: Yükün; ağırlık, küp veya ticari

eşya şeklinde tasarlanmış istiflenmesini gösterir plan.

PRESTRIKE FALLOUT PREDICTION TAARRUZ ÖNCESİ SERPİNTİ HESABI:

PRESTRIKE RECONNAISSANCE SALDIRI ÖNCESİ KEŞFİ: Saldırı kuvvetlerinin

faydalanması için bilinen hedefler hakkında tam bir bilgiyi

sağlamak amacıyla üstlenilen görevler.

PREVAIL HÜKÜM SÜRMEK, YERMEK:

PREVENTION ÖNLEME, MEN ETME:


PREVENTION OF STRIPPING EQUIPMENT TEÇHİZATIN SÖKÜLMESİNİN

ENGELLENMESİ: Bak. "anti-recovery device".

PREVENTIVE LAW PROGRAM ÖNLEYİCİ HUKUK PROGRAMI: Silahlı kuvvetler

personeli ve ailelerini, şahsi hak, menfaat ve vecibeleri ile ilgili

konularda bilgi sahibi etmek, yetiştirmek ve öğretimlerini

sağlamak maksadı güden bir program. Bu program; özel hukuki

meselelerde, tedbirsizce hareketlere girişmeden ve durum,

disiplin tedbirlerine müracaat veya mahkemeye intikal

önlenemeyecek derecede karışık bir hal almadan, şahısları,

hukukçulara danışmaya ve kendilerinden fikir almaya teşvik

etmektedir.

PREVENTIVE MAINTENANCE (DOD-IADB) KORUYUCU BAKIM (AMERİKA

SAVUNMA BAKANLIĞI, AMERİKAN SAVUNMA KURULU): Sistemli

denetlemelerde bulunmak, meydana gelmesi muhtemel büyük

arızaları önlemek maksadıyla teçhizat ve bakım tesislerini

güvenilir bir işletme durumunda tutmak için personel tarafından

gösterilen dikkat ve yapılan hizmet.

PREVENTIVE MAINTENANCE (NATO) KORUYUCU BAKIM (NATO): Bozukluk

olasılığını azaltmayı amaçlayan sistematik ve/veya öngörülmüş

bakım. Ayrıca bakınız: "corrective maintenance".


PREVENTIVE MAINTENANCE INDICATORS KORUYUCU BAKIM İHTİYACI

BELİRTİLERİ: Teçhizat üzerinde göz, koklama, dinleme ve

dokunma ile arıza yerlerini tespite imkan veren ve arızanın

durumu ile bakım şekillerini belli eden muhtemel arıza ve

tutukluk sahaları.

PREVENTIVE MEDICINE COMPANY SAĞLIK KORUMA BÖLÜĞÜ: Sahra ordusu

ve menzil sahasındaki birliklerin sağlığı ve morali üzerinde etkisi

olacak çevre ile ilgili ve diğer faktörleri incelemek,

değerlendirmek ve kontrol etmek üzere kurulmuş birlik.

PREVENTIVE MEDICINE OFFICER SAĞLIK KORUMA SUBAYI: Hastalık ve

muharebe dışı yaralanmaların önlenmesi sağlık şartlarının

yükseltilmesi için hazırlanan programları yürütmek ve murakabe

etmek üzere, bir komutanlığa atanmış sağlık subayı. Bu subay;

sağlık koruma hususunda özel eğitim gören, tecrübe sahibi olan

ve bu sahaya karşı yakın bir ilgi gösteren bir subaydır.

PREVENTIVE WAR ÖNLEYİCİ HARP: Askeri çatışmanın, pek yakın olmamakla

beraber, kaçınılmaz olduğuna ve geciktirilmesinin daha büyük

tehlikelere yol açabileceğine inanılarak başlatılmış bir harp.


PREWITHDRAWAL DEMOLITION TARGET ÇEKİLME ÖNCESİ TAHRİP HEDEFİ:

Bir gemi çekilmeden önce tahrip için hazırlanmış bir hedef. Bu

hedefin tahrip edilmesi; böyle tahriplerin sorumluluğunun

verilmiş olduğu subayın emirlerine uygun olduğunda ifa

edilebilmektedir.

PRICE FİYAT, EDER:

PRICE ANALYST FİYAT İNCELEME UZMANI: Sözleşme subayı pazarlık timine

mensup ve uygun sözleşme fiyatlarının müzakeresinde yardımcı

olabilecek maliyet ve fiyat analizinden sorumlu bir uzman. Bu

uzman tarafından yapılacak fiyat analizi; maliyet dökümleri,

piyasa eğilimleri, mukayese fiyatı, maliyet hesaplama raporları

ve çeşitli muhasebe, imalat ve fiyat tespit bilgilerini içine alır.

PRICE AND AVAILABILITY STUDY FİYAT VE MEVCUT İNCELEMESİ:

PRIMACORD PRİMAKORT (İNFİLAKLI FİTİL): PETN yüksek infilak maddesinden

bir imla hakkını ihtiva eden ve infilakı, bir detonatörden bir

yemleme elemanına veya paralama hakkına intikal ettirmek için

kullanılan bükülebilir örgü fitil. Primakort, halen kullanılmakta

olan infilaklı fitilin (detonating cord) ticari adıdır.


PRIMACORD NET PRİMAKORT AĞI; İNFİLAKLI FİTİL AĞI: Bak. "detonating cord

net".

PRIMARY ANA GEZEGEN: Bir uydunun yörüngede çevresinde döndüğü

cisim.

PRIMARY AIRCRAFT AUTHORIZATION ESAS UÇAK MÜSAADESİ: Kendi ameli

görevlerinin ifası için bir birliğe verilen, müsaade edilen uçak.

Esas müsaade; işgücü, destek teçhizatı ve uçuş saatleri planlarını

içine alan faal kaynakların yerinin saptanması için bir temel teşkil

etmektedir. Ayrıca bakınız: "backup aircraft authorization".

PRIMARY AIRCRAFT INVENTORY ESAS UÇAK ENVANTERİ, MEVCUDU: Esas

uçak müsaadesini karşılamak üzere verilen uçak.

PRIMARY ALERTING SYSTEM İLK İKAZ SİSTEMİ: Stratejik Hava Kuvveti

Karargahı tarafından, Stratejik Hava Kuvvetleri için ikaz ve icra

vasıtası olarak kullanılmak üzere, şebeke halinde kiralanmış,

telefon muhabere sistemi.

PRIMARY ARMAMENT ESAS SİLAH: Bak. "primary weapon".

PRIMARY CENSORSHIP ESAS SANSÜR, TEMEL SANSÜR: Bölük, batarya, süvari

bölüğü, gemi, mevki, üs ve benzeri birlik personeli tarafından,

birliğe tahsis edilmiş, emrine verilmiş veya diğer şekilde birlik


sorumluluğuna intikal etmiş personelin şahsi haberleşmeleri

üzerinde uygulanan silahlı kuvvetler sansürü. Ayrıca bakınız:

"censorship".

PRIMARY COGNIZANCE ESAS SORUM: Araştırma ve geliştirme ile ilgili olarak

kullanıldığı zaman; programın bir araştırma geliştirme

sahasındaki genel yönetim sorumluluğu ifade edilmiş olur.

PRIMARY CONTROL OFFICER ESAS KONTROL SUBAYI: Bir esas kontrol

gemisine binmiş ve çıkarma araçlarının, amfibi araçların ve

çıkarma gemilerinin bir renkli kıyı (colored beach) istikametinde

veya bir renkli kıyıdan açığa hareketlerini kontrol etmekle

görevlendirilmiş subay.

PRIMARY DEMOLITION BELT ANA TAHRİP KUŞAĞI, ANA ENGEL KUŞAĞI:

Tümen veya daha üst birlik komutanı tarafından seçilmiş, bütün

cephe boyunca uzanan aralıksız engeller kuşağı. Böyle bir

kuşağın hazırlanması, normal olarak öncelik ifade eden bir

istihkam görevidir. Ayrıca bakınız: "demolition belt".

PRIMARY FIRE POSITION ESAS ATEŞ MEVZİ: Bak. "primary position".

PRIMARY FIRE SECTOR ESAS ATIŞ SAHASI: Bir er, silah veya birliğin ateşi ile

örtülecek belli başlı saha.


PRIMARY FIRING POSITION ESAS ATEŞ MEVZİİ: Bak. "alternative position".

PRIMARY GUN ESAS SİLAH: Özellikle bir tank veya zırhlı aracın belli başlı silahı.

PRIMARY INTEREST ESAS İLGİ, ESAS ÇIKAR: Bir vazifenin yerine

getirilmesiyle ilgili-tek başına olmasa da, -belli başlı menfaat ve

sorumluluk. Programda tali çıkarı bulunan diğer makamların

faaliyetlerini uzlaştırmak da bu sorumluluğun içine girer.

PRIMARY MISSION ESAS VAZİFE, ESAS GÖREV: Bir birlik veya teşkilce elde

edilmesi beklenen esas maksat veya gaye.

PRIMARY MOS ESAS ASKERİ MESLEK İHTİSASI: Bir şahsın faaliyetindeki yenilik

derecesi ve istenilen teknik ehliyetler göz önüne alınarak, en çok

ilgi duyduğu ve en uzun tecrübe ve eğitim gördüğü ihtisas

sahasında, en iyi şekilde başarabildiği, en üstün ehliyet

derecesini temsil eden askeri meslek ihtisası.

PRIMARY PORT ESAS LİMAN: Denizaşırı bir komutanlığın lojistik desteğinden

birinci derecede sorumlu olan Kara Kuvvetleri Komutanlığı

yükleme limanı.

PRIMARY POSITION ESAS MEVZİ; ESAS ATEŞ MEVZİ: Verilen vazifeyi yerine

getirmek için en iyi imkanlar sağlayan mevki, yer. Bak.

"position".
PRIMARY PROGRAM ANA PROGRAM: Orduya mahsus büyük programlardan

biri. Bu programlar, bir program idare makamının sorumu

altında yürütülür. ,

PRIMARY RADAR YANSITMA RADARI: Yalnız yansıtmadan faydalanan radar.

PRIMARY STATIONESAS GÖZETLEME YERİ: Batarya ortasına veya esas topa en

yakın olan gözetleme yeri.

PRIMARY STORAGE ANA BELLEK: Bilgisayarın asıl hafızası.

PRIMARY TARGET TEHLİKELİ HEDEF: 0 anda en tehlikeli hedef olduğu için

kendisine ateş edilmesi gereken hedef.

PRIMARY TARGET AREA ESAS HEDEF BÖLGESİ: Bir silah veya birliğin en esaslı

ateş görevini teşkil eden hedef bölgesi. Bir asıl muharebe

hattının yakın savunması için hazırlanan ateş planında, en yoğun

ateşle savunulması göz önünde tutulan bölge.

PRIMARY TRAINER İLK EĞİTİM UÇAĞI: Havacılık öğrencilerine havacılığın ilk

safhasını öğretmek için kullanılan uçak. Bir ilk eğitim uçağının,

muharebe uçağı gibi, fazla sürati ve hassas kontrolü yoktur.

Fakat; sağlam, emin ve kolay iniş yapabilen bir uçaktır.


PRIMARY TYPE GLIDER ACEMİ PLANÖRÜ: Planör pilotu olacak öğrencilerin

başlangıç eğitiminde kullanılmak üzere, sağlam bir şekilde

yapılmış planör. Bak. "glider". PRIMARY U. S. ARMY OVERSEA

SUPPLY AGENCY: ABD KARA ORDUSU DENİZAŞIRI ANA İKMAL

BÜROSU: ABD Kara Ordu'sunun, belirli bir denizaşırı bölgeye ait

ikmal destek sorumluluğu verilmiş bir denizaşırı ikmal makamı.

PRIMARY WEAPON ESAS SİLAH: Bir muharebe birliğinin belli başlı silahı. Bir

piyade bölüğünde; tali veya yardımcı silah olan el bombası veya

kimya mermilerine kıyasla piyade tüfeği esas veya temel silahtır.

Buna (primary armament) da denir. Bak. "secondary weapon".

PRIME CONTRACT ESAS SÖZLEŞME: Bir müteahhidin hükümet makamlarıyla

giriştiği bir sözleşme, anlaşma veya satınalma siparişi.

PRIME CONTRACTOR ESAS MÜTEAHHİT: Esas sözleşmeyi yapan müteahhit.

PRIME MERIDIAN ESAS MERİDYEN; BAŞLANGIÇ MERİDYENİ: Boylam ölçmede

başlangıç olarak faydalanılan sıfır boylam meridyeni. Greenwich

meridyeninden, hemen hemen bütün dünyada bu maksat için

faydalanılır. Bak. "geographic coordinate".

PRIME MOVER CER ARACI: Esas itibarıyla tekerlekli ağır silah araçlarını çekmek

için imal edilen ve silah mürettebatı ile mürettebatın


taşınmasına yarayan askeri özelliklere sahip bir araç. Ağır iş

makineleride bunlar arasındadır. Buna (towing vehicle) de denir.

PRIMED CHARGE KAPSÜLLÜ İMLA HAKKI: Ateşlemenin bütün aşamalarında

hazır olan imla hakkı, patlama maddesi.

PRIMER KAPSÜL; FÜNYE: Bir infilak maddesini veya ateşleme zincirini

ateşlemek için kullanılan tertibat. Bu tertibat; sürme, çarpma,

basınç veya elektrikle faaliyete geçirilebilir. İçinde, az miktarda

kapsül eczası bulunur.

PRIMER AND FUZE MAGAZINE FÜNYE VE TAPA CEPHANELİĞİ:

PRIMER CHARGE YEMLEME HAKKI; ATEŞLEME HAKKI: Bir fünyede, alevi sevk

barutuna ileten küçük bir infilak maddesi. Buna (priming charge)

da denir.

PRIMER DETONATOR KAPSÜL DETONATÖR; KAPSÜLLÜ DETONATÖR: Bir

kapsül ve bir detonatörden mürekkep tertibat. Bu tertibat, bir

tavik unsurunuda kapsayabilir.

PRIMER LEAK KAPSÜLÜN GAZ KAÇIRMASI: Bir fişek veya mermide; kusurlu

imalat veya fazla barut hakkından ileri gelen ve sıcak sevk

gazlarının, kapsülden kısmen kaçmasına yol açan bozukluk.


PRIMER POUCH KAPSÜL MAHFAZASI; KAPSÜL TORBASI: Terkipsiz atımla

yapılan atışta kullanılan kapsüllerin konmasına mahsus

muhafaza.

PRIMER SEAT KAPSÜL YATAĞI: Terkipsiz cephane kullanan topun kamasında

kapsülün konulduğu hazne.

PRIMER SETBACK KAPSÜLÜN GERİ TEPKİSİ: Bir atımlık terkipli cephanenin

ateşlenmesindeki kusur. Bu durumda; sevk barutunun patlaması

kapsülü kapağın sathına doğru iter. Kapsülün geri tepkisi;

kapaktaki bir bozukluktan, fişeğin kusurlu oluşundan veya fazla

basınçtan ileri gelir.

PRIMING CHARGE YEMLEME HAKKI, ATEŞLEME HAKKI: Bütün patlayıcı maddeyi

patlatacak şekilde harekete geçiren ilk imla hakkı.

PRINCIPAL MÜVEKKİL: Başka bir kuvvet komutanlığı veya makamdan ikmal

maddeleri ve hizmet elde eden Kuvvet Komutanlığı veya bu

komutanlığa bağlı makam.

PRINCIPAL ITEMS BİRİNCİ DERECEDE MALZEMELER, ESAS MALZEMELER:

Yönetim tekniklerinin; depo düzeyi, üs düzeyi ve birliklerin

elindeki maddeleri içine alan ikmal sisteminin her yerinde

merkezi bireysel madde yönetimini gerektirdiği, öneme haiz son


maddeler ve değiştirme ana parçaları. Bunlar özellikle; kuvvet

komutanlıklarının yetkisi altında bulunan; gereksinimlerin

merkezi hesaplanmasını, merkezi tedarikini, merkezi dağıtım

yönü ile merkezi bilgi ve kuvvetlerin sahip olduğu bütün

mevcudatların kontrolünü içeren merkezi envanter kontrolu için

ihtiyaç duyulan maddeleri ihtiva etmektedir.

PRINCIPAL LINE FOTOĞRAF ESAS HATTI: Bir fotoğraf üzerinde indeks

işaretlerini birleştiren hat.

PRINCIPAL PARALLEL ESAS PARALEL: Mail bir fotoğrafta esas noktadan

geçen ve hakiki ufka paralel olan bir hat.

PRINCIPAL PLANE AKIM EKSENİ; ESAS DÜZLEM: Mail bir fotoğrafın esas

noktasını, mercek perspektif merkezini ve yer ayakucunu (nadir)

içine alan düşey bir düzlem.

PRINCIPAL POINT FOTOĞRAF MERKEZİ: Bir fotoğrafın optik merkezi.

PRINCIPAL SCALE ESAS ÖLÇEK: Kartografide, küresel veya küremsi cismi temsil

eden küreye indirilmiş veya küreyi oluşturan bir ölçek olup,

onların ilgili yarıçaplarıyla kesri ilişkisiyle tanılanmaktadır. Aynı

zamanda nominal ölçek olarak adlandırılır. Bak. "scale".


PRINCIPAL SUBORDINATE COMMANDS ANA AST KOMUTANLIKLAR: Tahsis

edilmiş bir coğrafik bölge veya işlev için Ana Ast komutanlara

ameli olarak sorumlu olan NATO Komutanlarına tahsis edilmiş

teşkil. Ayrıca bak. "Major NATO Commanders", "Major

Subordinate Commanders", "subordinate Area Commanders".

PRINCIPAL VERTICAL ESAS DÜŞEY HAT: Mail fotoğrafta, gerçek ufka düşey

olan ve esas noktadan geçen bir hat.

PRINCIPAL, OPERATIONAL INTEREST BİRİNCİ DERECEDE İŞLETME İLGİLİSİ:

Terim; iki veya daha çok Kuvvet Komutanlığı tarafından

müştereken faydalanılmak üzere bir kuvvet komutanlığı

tarafından işletilen kurulu bir tesisle ilgili olarak kullanıldığı

zaman, bu tesis hizmetlerinden en çok faydalanma veya bunlara

karşı en çok ihtiyaç duyma durumunu gösterir. Terim; bir kuvvet

komutanlığından çok bir komutanlığa uygulanmaktadır.

PRINCIPLE İLKE, PRENSİP: Bazı durum ve münasebetlerin aslında mevcut

olan gerçek veya temel kanun. Davranışa hakim olan yerleşmiş

bir harekat kuralı.


PRINCIPLE OF ROCKET PROPULSION ROKET TAHRİK PRENSİBİ: Bütün tahrik

sistemlerinin çalışması Newton'un 3ncü Kanununa, yani "her

etkinin eşit ve ters yönde bir tepkisi vardır" prensibine dayanır.

PRINCIPLE SUPPLY ROAD ESAS İKMAL YOLU; ANA İKMAL YOLU: Cepheden geriye

ikmal ana ekseni; ana ikmal yolu.

PRINT REFERENCE BASKI REFERANSI: Bir hava fotoğraf sortisinde tek bir baskıya

verilen referans.

PRINTER SATIR YAZICI: Bilgisayardan döküm almak için kullanılan aygıt.

PRINTING SIZE OF MAP OR CHART: HARİTA VEYA KROKİNİN

BASKI BÜYÜKLÜĞÜ: Bir harita veya krokiyi ihtiva edecek en

küçük dikdörtgenin, kendi sınırları içinde basılı bulunan bütün

malzemeler ile birlikteki boyutu.

PRIOR PERMISSION (AIR) UÇUŞ İZNİ, İNİŞ İZNİ (HAVA): Bir uçağın inişine veya

seri halinde inişlere ya da arazi üzerinde uçuşlara, uygun milli

makam tarafından verilen izin.

PRIORITIES ÖNCELİK KAİDELERİ: Önceliği tespit eden kaideler. Bu kaideler,

aynı öncelik hakkını, birden çok şey için tanımaz.

PRIORITY ÖNCELİK: Herhangi bir faaliyet için zaman bakımından tanınan

tekaddüm sırası.
PRIORITY DESIGNATOR ÖNCELİK TAYİN EDİCİSİ: Askeri standart koyma ve sayı

usulü taleplerinde yer alan iki haneli bir sayı ve öncelik kodu (01

den 15'e kadar) . Talep edenin görevi ve ihtiyaç veya son

kullanımın acilliği ile ilişkili olan faktörlerin bir bileşimine

dayanmaktadır. Savunma Bakanlığı ikmal sisteminde yer alan

rekabetçi taleplerin göreli sıralamasını tayin eden bir vasıtayı

sağlamak üzere kullanılmaktadır.

PRIORITY INTELLIGENCE REQUIREMENTS ÖNCELİKLİ İSTİHBARAT İSTEKLERİ:

Bir komutanın, görevlerinin planlanmasında ve kararlarında

önceden bilinen ve belirtilmiş önceliğe sahip olduğu istihbarat

gereksinimleri.

PRIORITY MESSAGE İVEDİ MESAJ: Alanlar tarafından acele işleme ihtiyaç

gösteren veya ilerlemekte olan harekatın sevk ve idaresi

bakımından temel bilgileri veren ve normal haber halinde

gönderilmesi, zamanında ele geçmesine imkan vermeyecek olan

haberlere ait öncelik derecesi. Ayrıca bakınız: "message

precedence", "precedence".

PRIORITY NATIONAL INTELLIGENCE OBJECTIVES (DOD) ÖNCELİKLİ MİLLİ

İSTİHBARAT HEDEFLERİ (AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI): Milli

Güvenlik politikasının düzenlenmesi ve yürütülmesiyle ilintili


gereksinimleri karşılamak üzere istihbarat toplanması ve

hazırlanması işleminin koordinasyonu için bir rehber. Onlar,

Washington İstihbarat Topluluğu tarafından yıllık olarak

derlenmekte ve Milli Güvenlik Konseyi tarafından belirtilen

şekilde istihbarat görevinden doğrudan akmaktadır. Bilgi

toplama ve araştırma kaynaklarının planlanması için bir temel

sağlayacak kadar özeldir, ancak araştırma ve bilgi toplama

gereksinimlerini kendilerinde oluşturacak kadar özel değildir.

PRIORITY NATIONAL INTELLIGENCE OBJECTIVES (IADB) ÖNCELİKLİ MİLLİ

İSTİHBARAT HEDEFLERİ (AMERİKAN SAVUNMA KURULU): Milli

güvenlik politikasının düzenlenmesi ve yürütülmesiyle ilintili

gereksinimleri karşılamak üzere istihbarat toplanması ve

hazırlanması işleminin koordinasyonu için bir rehber. Bilgi

toplama ve araştırma kaynaklarının planlanması için bir temel

sağlayacak kadar özeldir, ancak araştırma ve bilgi toplama

gereksinimlerini kendilerinde oluşturacak kadar özel değildir.

PRIORITY OF IMMEDIATE MISSION REQUESTS ACİL GÖREV TALEPLERİNİN

ÖNCELİĞİ: Bak. "emergency priority", "ordinary priority",

"search and attack priority", "urgent priority". PRIORITY OF

PREPLANNED MISSION REQUESTS.


PRISMATIC COMPASS PRİZMATİK PUSULA: Bir nişan tertibatı ile birleştirilen

ve istikamet açılarını ölçmek için kullanılan manyetik pusula. Bu

alet; nişan sırasında ıskalanın okunmasını temin edecek bir

mercek ile teçhiz edilmiştir. Dikey açıların ölçülmesi için bir

klinometre ile de teçhiz edilebilir.

PRISON CEZAEVİ: Hapis cezasına çarpılanların kapatıldıkları yer.

PRISON OFFICER CEZAEVİ SUBAYI: Bir askeri mevki, kamp veya garnizonda;

mahpusların nezaret, kontrol ve eğitiminden sorumlu olarak

komutan tarafından tayin edilmiş subay.

PRISONER MAHPUS: Şahsi hürriyetinden mahrum edilen kimse; bir

cezaevine konulan veya nezaret altına alınan ve münasip yetkili

tarafından serbest bırakılmayan kimse.

PRISONER GUARD MUHAFIZ; MUHAFIZ GRUBU: Mahpusların işbaşında veya

askeri cezaevinde ya da tutukevi dışında bulunmalarına izin

verildiği zamanlarda, bunlara nezaretle vazifeli olan er veya erler

grubu. Muhafız veya muhafız grubu, bir birlikteki iç karakol

(interior guard) un bir kısmıdır. Diğerleri nizam karakolu (main

guard) ve özel karakol (special guard) dur.


PRISONER OF WAR HARP ESİRİ; ESİR: Milletlerarası kanun ve

anlaşmalardaki istisnai haller hariç olmak üzere, muharip

kuvvetlerin birbirlerinden esir alıp enterne ettikleri kimseler.

PRISONER OF WAR BRANCH CAMP.

PRISONER OF WAR CAGE GEÇİCİ ESİR NEZARET YERİ: Harp esirlerinin;

sorgularının yapılması için tahliye edildikleri ve daha geriye

tahliye için geçici olarak alıkonuldukları yapı, bina veya etrafı

çevrili saha. PRISONER OF WAR CAMP (DOD, IADB): ESİR KAMPI

(AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI, AMERİKAN SAVUNMA

KURULU): Harp esirlerinin enterne edilmesi ve idaresi için tesis

edilmiş bina, tesis.

PRISONER OF WAR CAMP (NATO) ESİR KAMPI (NATO): Harp esirlerinin

enterne edilmesi ve her bakımdan; idaresi için, menzil sahası

veya yurtiçi bölgede (anayurtta) tesis edilmiş, yarı daimi

mahiyette kamp. Bu kamp; askeri bir tesiste veya diğer askeri

tesislerden tamamen ayrı olabilir.

PRISONER OF WAR CENSORSHIP HARP ESİRLERİ SANSÜRÜ: Amerikan Silahlı

Kuvvetleri elindeki harp esirleri ile sivil enternelere gelen ve

bunlar tarafından gönderilen mektupların kontrolu. Ayrıca

bakınız: "censorship".
PRISONER OF WAR COLLECTING POINT HARP ESİRLERİ TOPLAMA NOKTASI:

Harp esirlerinin, ileri bir muharebe sahasında, acele taktik

değerdeki bilgiler bakımında, mahallinde inceleme ve müteakip

tahliye yapılana kadar toplandıkları belirli bir nokta.

PRISONER OF WAR COMPOUND HARP ESİRLERİ TALİ BÖLÜMÜ: Bir harp

esirleri bloğunun tali kısmı.

PRISONER OF WAR ENCLOSURE ESİR KAMPI TALİ BÖLÜMÜ: Bir harp

esirleri kampının tali bölümü.

PRISONER OF WAR INFORMATION BUREAU HARP ESİRLERİ DANIŞMA BÜROSU:

Enterne edilmiş harp esirleri hakkında bilgi temin eden 1949

Cenevre sözleşmesinde açıklanmış milli merkez.

PRISONER OF WAR PERSONNEL RECORD HARP ESİRİ PERSONEL KAYDI:

Cenevre Sözleşmesi tarafından gerekli kılınanların içerildiği, harp

esirinin fotoğrafı, parmak izleri ve diğer ilgili kişisel bilgilerinin

kaydedildiği bir form.

PRISONER OF WAR PROCESSING COMPANY HARP ESİRLERİ İŞLEM BÖLÜĞÜ: Ele

geçirilen esirlerle ilgili bilgileri kaydeden askeri inzibat birliği.

Tutulacak kayıtlar; esirin ismini, esir seri numarasını, parmak

izlerini, fotoğrafını, şahsi eşya dökümü vesaireyi ihtiva eder.


PRISONER OF WAR PROCESSING STATION HARP ESİRLERİ İŞLEM İSTASYONU:

Kamplara gönderilmek üzere bekleyen harp esirlerinin kayıt

işlerinin yapılması ve geçici olarak alıkonmaları için kurulmuş bir

tesis.

PRISONERS OF WAR HARP ESİRLERİ: Harp esirlerine yapılacak işlem ile ilgili

Cenevre sözleşmesinde (12 Ağustos 1949) tanımlanan şahıslar.

PRIVATE ÖZEL:

PRIVATE CODE ÖZEL KOD: Yalnız belirli fert toplulukları veya belirli endüstri

firmaları arasında yazışmalarda kullanılmak üzere hazırlanmış

kod.

PRIVATE E1 ACEMİ ER: ABD Ordusu'nda en alttaki birinci dereceyi işgal eden

er, acemi er.

PRIVATE E2 USTA ER: ABD Ordusu'nda; ikinci derecedekiler, usta er. Bu er;

acemi erin üstü ve birinci sınıf erin astıdır.

PRIVATE FIRST CLASS 1 NCİ SINIF ER: ABD Ordusu'nda; ehliyetlerine göre

seçilen üçüncü derecedeki erler. 1 nci sınıf er; usta erin üstü ve

onbaşının astıdır.

PRIVATE OWNED VEHICLE ZATİ ARAÇ:


PROBABILITY FACTOR İHTİMAL FAKTÖRÜ: İhtimal çizelgelerine girişte bir esas

olarak faydalanılan faktör. Bu faktör; aşılmaması gereken

hatanın, ihtimali inhiraf ile bölümüne eşittir.

PROBABILITY OF DAMAGE HASAR İHTİMALİ: Bir hedefte meydana

gelebilecek olan ve yüzde veya onda olarak ifade edilen hasar

olasılığı.

PROBABILITY OF DETECTION KEŞİF İHTİMALİ: Aranan nesnenin araştırılan

bölgede olması durumunda, keşfedilme olasılığı.

PROBABILITY OF FAILURE BAŞARISIZLIK İHTİMALİ:

PROBABILITY OF FRACTIONAL DAMAGE KISMİ HASAR İHTİMALİ: Bir bölge

hedefinin hiç değilse ufak bir kısmı üzerinde hasar ihtimali. Bak.

"damage assessment".

PROBABLE OLASI (İHTİMAL): Daha sonraki durumda doğrulama veya inkar

olgusu oluncaya kadar beyanın tam olduğunu belirten mevcut

emarelerin bulunduğu koşullar altında oluşturulan bir durumu

nitelemek üzere kullanılan bir terim. Ayrıca bakınız: "possible".

PROBABLE COURSE OF ACTION MUHTEMEL HAREKET TARZI: Belirli şartlar

altında kullanılması en çok ihtimal dahilinde olan ve bir milletin

takip etmesi mümkün bulunan hareket tarzları.


PROBABLE ERROR MUHTEMEL HATA; İHTİMALİ İNHİRAF: Dağılma şekli orta

vuruş noktası etrafındaki vuruş noktası etrafındaki vuruş

noktaları dağılma ölçüsü. Atış cetvellerinde, dağılma çizelgesinin

(disperse ladder) bir fasılası (interval) olarak boyutça ifade

edilmiştir. Bak. "rauge probable error", "horizontal error".

PROBABLE ERROR DEFLECTION MUHTEMEL SAPMA HATASI: Çok sık olmayan bir

şekilde aşılan sapma hatası.

PROBABLE ERROR HEIGHT OF BURST MUHTEMEL PARALANMA YÜKSEKLİĞİ

HATASI: Mermi/füze tapalarının (fünyelerinin) çok sık olmayan

bir şekilde aşmasının beklendiği paralanma yüksekliği hatası.

PROBABLE ERROR RANGE MUHTEMEL MENZİL HATASI: Çok sık olmayan

bir şekilde aşılan menzil hatası.

PROBABLE LINE OF DEPLOYMENT MUHTEMEL YAYILMA HATTI; MUHTEMEL

ÇIKIŞ HATTI: Arazi üzerinde önceden seçilen ve görüş

imkanlarının sınırlı olduğu hallerde taarruz eden birliklerin

hücuma geçmeden önce yayıldıkları bir hat.

PROBABLY DESTROYED (AIRCRAFT) MUHTEMELEN TAHRİP EDİLMİŞ (UÇAK):

Fiilen yere çakıldığı görülmemekle beraber, zayi olduğu kanaatini


uyandıran şartlar altında, muharebeyi terkettiği görülen bir

düşman uçağı.

PROBATIONER MEŞRUTEN TAHLİYE EDİLEN SUÇLU: Bir askeri eğitim birliği

kuruluşuna verilen mahpus. (Disiplin cezaevlerinde yapıla gelen

usul. )

PROBE ARAŞTIRMA; ARAŞTIRMA ARACI (HV.): Bir şeyin mahiyetini

keşfetmek, incelemek ve denemek için faydalanılan şey; özellikle

dış uzaya nüfuz etmek için kullanılan, rastlayacağı şartlar

hakkında geriye bilgi verecek şekilde imal edilmiş bir deney

küresi, Arz uydusu veya diğer aletli araç. Özellikle, bir uzay

üzerine veya civarına gönderilen ya da çevresinde bir yörüngeye

oturtulan ve üzerindeki aletlerle, bu cisim hakkında elde ettiği

bilgileri teometrik veya diğer cihazlarla Arza bildiren aletli bir

araç.

PROBE ROCKET ARAŞTIRMA ROKETİ (HV.): Araştırma aracı olarak kullanılan

bir roket veya bir araştırma aracını tahrik eden roket motoru.

PROBING ATTACK YOKLAMA TAARRUZU: Düşman savunmasının başlıca

mukavemet noktalarıyla zayıf taraflarını meydana çıkarmak için

yapılan taarruz.
PROBLEM FORMULATION (DATA AUTOMATION) PROBLEM AÇIKLAMA

(OTOMATİK BİLGİ): Problem çözümünü aydınlatan,

teferruatlandıran, sonra tam bir form halinde ifade eden işlem.

Bu işlemin çıkan bilgisi (output); kabiliyet belirtmeleri, program

belirtmeleri, gidiş şemaları (flow charts) ve kodlama belirtmeleri

şeklinde alabilen taslak ozalit (design blueprint) tir.

PROCEDURAL ARRANGEMENTS (COOPERATIVE LOGISTICS ARRANGEMENTS)

USUL ANLAŞMALARI (LOJİSTİK İŞBİRLİĞİ ANLAŞMALARI):

Amerikan Milli Savunma Bakanlığı ile yabancı bir devlet Milli

Savunma Bakanlığı arasında, Amerika birleşik Devletleri

tarafından yapılacak lojistik desteğin şekli ve muhtevası ile ilgili

bir anlaşma ve kabul edilen şartlar.

PROCEDURE GEN YÖNTEM, YAKLAŞIM, USUL, PROSEDÜR:

PROCEDURE ANALYSIS İŞLETME UNSURLARI ANALİZİ: Emniyet ve usulün

ihlaline yol açacak halleri tayin eden, bu gibi olaylar üzerinde

devamlı bir kontrolün yürütülmesini sağlayan ve lüzumlu zaman

ve yerde düzeltici tedbir ve çareler bulan gönderme emniyeti

unsuru.
PROCEDURE MESSAGE İŞLETME HABERİ: Metinde, sadece haberleşme

kısaltmaları, işletme işaretleri, gönderilenin adresi, haber

tanıtma işareti, haber kısımları ve, icasında, açıklama bilgileri

bulunan bir haber.

PROCEDURE PHRASE İŞLETME KODU: Stereotip telsiz ve telli işletme

esaslarını kısaltılmış şekilde göndermek için kullanılan cümle.

PROCEDURE SIGN (PROSIGN) HABERLEŞME KISALTMASI: Muhabere ile ilgili

olarak sık sık kullanılan bazı emir, talimat, istek ve bilgileri

kısaltılmış standart formlar halinde göndermek suretiyle

haberleşmeyi kolaylaştırmada faydalanılan bir veya daha çok

harf veya rakam ya da harf ve rakam karışımı.

PROCEDURE TURNDÖNÜŞ USULÜ, MANEVRASI: Aksi yöndeki bir dönüşü

takiben belirlenmiş bir izden uzak olarak bir dönüşün yer aldığı;

her iki dönüşünde, uçağa belirtilmiş izin karşılığı boyunca

önlemede bulunmak ve buna devam etmekte imkan tanıyacak

şekilde sabit bir oranda ifade edilen bir uçak manevrası.

PROCEDURE WORD İŞLETME KELİMESİ: Bilgiyi kısaltılmış standart bir

formda iletmek suretiyle haberleşmeyi kolaylaştırmak amacıyla


kullanılan, telsiz telefon kullanımıyla sınırlı bir kelime veya ibare.

Ekseriya "proword" olarak adlandırılmaktadır.

PROCEED İLERLEMEK: Bulunulan yerden daha ileri gitmek.

PROCESS SÜREÇ, İŞLEM:

PROCESSING İŞLEME; BANYO, BASKI: 1. Fotoğrafçılıkta, çekilmiş film, cam veya

kağıttan negatif, diyapozitif, veya kopya çıkarmak için gerekli

işlem. 2. Bak. "Intelligence cycle".

PROCESSING CENTER SEVK İŞLEM MERKEZİ: Bak. "oversea replacement

station", "reception station" ve "transfer station".

PROCLAMATION BEYANNAME: Belirli bir bölgedeki komutanlık yetkilerinin

dayandığı esasları ve faaliyetlerinin şümulünü belirtmek ve ilgili

halkın vecibelerini, sorumluluklarını, görevlerini, haklarını

açıklamak üzere bir bölge halkına yayınlanan bir doküman.

PROCUREMENT TEDARİK: Personel, hizmet, ikmal maddeleri ve teçhizat

temin işlemi.

PROCUREMENT AGENCY TEDARİK BÜROSU: Bak. "procuring activity".


PROCUREMENT AUTHORITY TEDARİK MAKAMI: Hükümet adına tedarik

sözleşmeleri yapmaya yetki veren resmi makam veya teşkil.

PROCUREMENT AUTHORIZATION TEDARİK YETKİSİ: İkmal maddelerinin

ticari kaynaklardan, ordu makamlarınca veya ordu ihtiyacı için

diğer hükümet makamları vasıtasıyla veya doğrudan doğruya bu

makamlardan tedariki için verilen yetki ve buna ait doküman.

PROCUREMENT CIRCULAR TEDARİK SİRKÜLERİ: Bak. "army procurement

procedure".

PROCUREMENT DIRECTIVE TEDARİK DİREKTİFİ: Bir teknik hizmet başkanlığı

veya daha üst makam tarafından yayınlanan ve ordu ikmal

maddelerinin satın alınmasını bildiren bir doküman.

PROCUREMENT FUNDS TEDARİK FONLARI: İdari maksatlar, imalat işleri ve

tesislerin inşasına mahsus malzeme, teçhizat ve ikmal

maddelerinin tedarik ve ikmali için lüzumlu fonlar. Bak.

"nonprocurement funds".

PROCUREMENT INSPECTION TEDARİK DENETLEMESİ: Tedarik işlerinin ve

satınalma ile sözleşme işlemlerinin bütün önemli yönlerini içine

alan tedarikle ilgili faaliyetlerin yerine getiriliş şeklini kontrol


maksadıyla yapılan bir denetleme. Bak. "inspector general

inspection".

PROCUREMENT LEAD TIME TEDARİK ÖN SÜRESİ: Tedarik faaliyetlerinin

başlamasıyla, böyle bir faaliyetin sonucu olarak satın alınmış

imalat modelinin (prototipler hariç) ikmal sistemine girişi

arasında, ay olarak fasıla. Bu sure istihsal suresi (production lead

time) ve idari süre (administrative lead time) diye adlandırılan iki

unsurdan ibarettir. Ayrıca bakınız: "initiation of procurement

action", "level of supply", "receipt into the supply system".

PROCUREMENT OBJECTIVE PERSONEL TEDARİK PLANI; PERSONEL TEDARİK

HEDEFİ: Kara Kuvvetlerinin belirli sayı ve rütbede personel

tedarik yetkisi.

PROCUREMENT PACKAGE TEDARİK DOKÜMANLARI DOSYASI: Bir madde

veya hizmet için eksiltme veya pazarlık teklifleri almaya

elverecek derecede eksiksiz olan ve planlar, resimler,

standartlar, şartnameler, modeller, masraf hesapları,

performans şartları, istihsal dokümanları zarfı gibi-muteber ve

seçilmiş teknik bilgileri ihtiva eden bir tedarik dokümanları zarfı.

Bir tedarik dokümanları dosyası; fiyat tekliflerine elverişsizlik


derecesine göre, eksiltme (competitive) veya pazarlık

(noncompetitive) olarak adlandırılır.

PROCUREMENT PROCEDURES TEDARİK USULLERİ: Bak. "army procurement

procedure".

PROCUREMENT RATE TEDARİK ORANI; TEDARİK NİSPETİ: Bir maddeden,

belirli bir süre içinde tedarik edilen miktar.

PROCUREMENT REGULATIONS TEDARİK YÖNETMELİĞİ; TEDARİK MEVZUATI:

Bak. "armed service procurement regulations".

PROCURING ACTIVITY TEDARİK BÜROSU: ABD de; teknik hizmetler ile ordu

bölgeleri, Milli Muhafız Bürosu, Washington Askeri Bölgesi ve

Denizaşırı Komutanlıklara şamil olmak üzere, ikmal maddelerinin

satın alınmasını ve hizmetlerin sağlanmasını temin ve idare eden

ve bunlara nezaretten sorumlu olan makam. Bak. "procurement

agency".

PRODUCER LOGISTICS İMALATÇI LOJİSTİĞİ: Malların tedarik veya imalini ve

Kuvvet Komutanlığı seviyesi altında bir komutanlığın kontrolu

altına verilmesini içine alan lojistik temel unsuru.

PRODUCER PHASE SUPPLY İMALATÇI İKMAL SAFHASI; İMALATÇIDAN İKMAL

SAFHASI: Tedarik çizelgelerinin tespitinden itibaren, tükenen


ikmal maddelerinin, Kuvvet Komutanlıklarınca kabulüne kadar

geçen askeri ikmal safhası. Bak. "supply".

PRODUCT IMPROVEMENT MAMUL MADDE TADİLATI: Standart A, B veya

sınırlı istihsal (limited production) tipi olarak sınıflandırılmış bir

malzeme kaleminde, aşağıdaki hususlardan bir veya daha

çoğunu yerine getirme maksadı güden bir teknik değişiklik veya

herhangi bir şekilde tadilat: 1. Personel güvenliği sağlamak; 2.

Kıtalar elinde kullanma safhasında ortaya çıkan ve teçhizatın

tasarlandığı maksat için kullanılmasına engel olan denenmiş bir

performans arızasını düzeltmek; 3. Teçhizatta ciddi hasar

meydana gelmesini önlemek; 4. Genel maliyeti, bütün lojistik

çalışmalar bakımından, önemli şekilde düşürmek; 5. Teçhizata

güven ve teçhizatta dayanıklık derecesini önemli derecede

artırmak; 6. Ciddi bir istihsal tıkanıklığını ortadan kaldırmak. 7.

Bakımı önemli derecede ıslah etmek veya sadeleştirmek; 8. Daha

büyük ölçüde teçhizat ve ana parça standardizasyonu sağlamak;

9. Teçhizat modelini veya çalışma şeklini değiştirmek; 10.

Malzemenin kullanılmasındaki verimi önemli derecede artırmak;

11. Teçhizatı, birlikte çalışacağı daha yeni teçhizatla imtizaç

edecek hale getirmek; 12. Bir maddeyi, esas olan işini görme
kabiliyetinde bir düşkünlük meydana getirmeden, yeni bir işte

kullanılabilir hale getirmek.

PRODUCTION ÜRETİM, İSTİHSAL: Ham maddelerin, bir dizi imalat işlemlerinden

geçirilmek suretiyle mamul madde veya aksam haline

getirilmesi. İstihsal mühendisliği, kontrol, nitelik sigortası, ve

kaynak ihtiyaçlarının tespiti gibi çalışmaları içine alır.

PRODUCTION AFFECTIVITY POINT KESİN İMALAT NOKTASI: Onaylanan bir

tadilatın, henüz imal durumundaki bir silah sistemine tamamen

dahil edildiği nokta.

PRODUCTION BASE ÜRETİM KAYNAĞI, ÜRETİM ÜSSÜ, İSTİHSAL KAYNAĞI,

İSTİHSAL ÜSSÜ: Malzeme gereksinimlerini karşılayacak

maddelerin imalatı için mevcut milli endüstri toplam üretim

istihsal kapasitesi.

PRODUCTION CONTROL ÜRETİM KONTROLU, İSTİHSAL KONTROLU: Bir

imalathane veya bakım atölyesindeki çalışmaların; üretim

kontrol levhası, seri imalat dosyası, iş sipariş kaydı ve çeşitli

onarım süresi sınırları sistemi gibi kontrol vasıtalarından

faydalanarak, nitelik bakımından azami bir istihsal miktarı

sağlanacak tarzda idare ve kontrolu işlemi.


PRODUCTION EQUIPMENT ÜRETİM TEÇHİZATI: İstihsal maddelerinin veya

bir imalat, kimyasal işlem, montaj veya bakım tesisinde elde

bulunan (in process) mamul maddelerin kesilmesi, düzeltilmesi,

taşlanması, frezelenmesi, şekillendirilmesi, eklenmesi, ölçülmesi,

denenmesi, ısıtılması veya kimyasal bir madde ile işleme tabi

tutulması maksadıyla, emtia ve hizmetlerin üretiminde

faydalanılan herhangi bir teçhizat.

PRODUCTION LEAD TIME ÜRETİM ÖN SÜRESİ, İSTİHSAL ÖN SÜRESİ: Bir

sözleşmenin yapılması ile satın alınan malzemenin ikmal

sistemine alınması arasında geçen süre. İki kayıt şekli mevcuttur:

PRODUCTION LINE MAINTENANCE SERİ HALİNDE BAKIM: Tespit edilmiş bir

sıra dahilinde, belirli bir takım onarım istasyonlarından geçirilen

hizmete elverişsiz malzemenin onarılması, revizyonu,

yenileştirilmesi sistemi.

PRODUCTION LOGISTICS ÜRETİM LOJİSTİĞİ: Lojistiğin, malzemelerin

araştırılması, tasarımı, geliştirilmesi, imalatı ve kabulü ile ilgili

kısmı. Sonuç olarak üretim lojistiği; standardizasyon ve karşılıklı

çalışabilirliği, mukavele yapmayı, kalite garantisini, ilk temini,

nakledilebilirliği, güvenirlik ve kusur analizini, emniyet

standartlarını, şartnameler ve üretim süreçlerini, deneme ve


sınamayı (gerekli tesislerin teminini içermektedir), teçhizat

belgelemesini, görünüş kontrolu ve tadilatları içermektedir.

PRODUCTION LOSS APPRAISAL ENDÜSTRİ ÜRETİMİ KAYIP TAHMİNİ: Düşmanın,

taarruz anından itibaren, imalat süresince ve tam istihsale

yeniden geçilen ana kadar, bir endüstriye mamul madde miktarı

olarak verdiği zarara ait tahmin.

PRODUCTION MISSILE SERİ İMAL FÜZE: Askeri bir makam veya diğer hükümet

makamı tarafından kabul edilmiş, harekat tipi komple bir füze.

Bu füze, taktik veya taktik dışı bir kullanma maksadı için tahsis

edilmiş olabilir. Prototip füzeler bunun dışındadır.

PRODUCTION PACKAGE ÜRETİM DOKÜMANLARI DOSYASI; İSTİHSAL

DOKÜMANLARI DOSYASI: İstihsale geçilmesi gerekli ve istihsal

planları, resimler, şartnameler, formüller, işlemler, metotlar,

teknik dokümanlar ve malzeme satış tarifnameleri gibi

teferruatlı teknik bilgiler.

PRODUCTION RATE ÜRETİM ORANI; İSTİHSAL ORANI: Birim zamanı içinde

üretilen miktar. ,

PRODUCTION REQUIREMENTS ÜRETİM İHTİYAÇLARI; İSTİHSAL İHTİYAÇLARI:

Resmi stok seviyeleri ile ikmal ve tahliye kanalı ihtiyaçlarının


toplamı. Ele geçmesi beklenen stok, eldeki stok, depo alacağı

durumundaki stok, iade edilen stok ve, HEK mallar, parça

yenileştirme, yenileştirme suretiyle ve diğer kaynaklardan

meydana gelen stoklar bu toplamın dışında kalır.

PRODUCTIVITY ÜRETKENLİK:

PROFESS İTİRAF ETMEK:

PROFESSIONAL SERVICE UNIT SEYYAR SIHHİYE EKİBİ: Çeşitli ihtisas timleri ile

lüzumlu hizmet unsurlarından meydana gelmiş Ordu Sağlık

Teşkilatı seyyar ekibi.

PROFESSIONAL TRAINING MESLEK EĞİTİMİ (HV.): Genel eğitim gösteren,

devam mecburiyetli resmi bir kurs. Bu kurs; bir subaya, subaylık

görevini yerine getirmede genel nitelik ve kabiliyetini artırma

imkanı verir. Fakat; sırf Hava Kuvvetlerinin bir uzmanlık dalındaki

bir veya daha çok görevi yerine getirecek nitelik kazandırması

mutlak surette söz konusu değildir. Meslek eğitimi; askeri

okullarda Hava Kuvvetleri Teknoloji enstitüsü programında

gösterilen kursları ve ihtisasları; tıp, hukuk ve teoloji

sahalarındaki subayların niteliklerini artırmak maksadıyla açılmış

kursları içine alır.


PROFESSOR OF MILITARY SCIENCE ASKERLİK BAŞÖĞRETMENİ: Resmi askeri

konuların öğretilmesine nezaret maksadıyla, Milli Savunma

Subay Aday Teşkilatına mensup birliklerin öğretimini tekeffül

etmiş sivil öğretim müesseselerinde görevlendirilmek üzere,

öğretim müessesesince temin edilip bu görevi Kara Kuvvetleri

Komutanlığınca onaylanmış üst rütbeli askerlik öğretmeni.

PROFICIENCY FLYING ANTRENMAN UÇUŞU: Pilotluk melekesini muhafaza

için bir Kara Ordusu pilotunun yapması gerekli uçuş. Buna

"combat readiness proficiency flying" de denir.

PROFICIENCY FLYING STATUS ANTRENMAN UÇUŞ DURUMU: Tayin edildikleri

yerlerdeki görevleri yaparken uçuş melekelerini, normal olarak

devam ettirmelerine imkan olmayan uçuş ehliyetli personelin,

bu görevini ifa sırasında, yetkili emirler dahilinde yaptıkları

uçuşlar.

PROFICIENCY PAY EHLİYET BEDELİ: Bir askeri ihtisas kolunda özel bir ehliyete

sahip olarak gösterilen erat sınıfından bir şahsa ödenen bir

miktar para.

PROFICIENCY RATING EHLİYET DERECELENDİRMESİ: Belirli bir aylık ehliyet

bedel oranını gösteren sınıflandırma. Bak. "proficiency pay".


PROFICIENCY RATING DESIGNATOR EHLİYET DERECESİ ROZETİ: Ehliyet bedeli

alan erat sınıfından personelin rütbe veya derecesine göre,

parantez içinde gösterilen, o şahsa verilmiş bir ehliyet bedeli

nispeti.

PROFICIENCY TRAINING EHLİYET EĞİTİMİ (HV.): Bir şahsa, Hava Kuvvetleri'nin

bir uzmanlık dalında kazandığı ehliyeti devam ettirme imkanı

veren resmi veya görev başı şeklinde münferit eğitim.

PROFICIENCY TRAINING AIRCRAFT EHLİYET EĞİTİMİ UÇAĞI: Uçuş harici

görevlere atanmış pilotların ve diğer mürettebatın eğitimini

sağlamak için gerekli. olan bir uçak.

PROFILE KESİT: Bir siper, tahkimat vesairenin kesiti.

PROFILE LOADING PLAN YÜKLEME PLANI KESİTİ; KESİT YÜKLEME PLANI:

Yüklenmiş bir geminin; ambarlara istiflenmiş malzeme

yükledikleri ambarlarda gösterilmiş teferruatlı listesiyle birlikte

şematik kesiti. Bak. "stowage plan".

PROFITABILITY ACCOUNTING (RESPONSIBILITY/ACCOUNTING) KAR HESABI:

PROFORMA PROFORMA: Metninde birbirini takip eden unsurların mahiyeti,

önceden düzenlenmekte anlaşılan bir mesaj.


PROGRAM PROGRAMLAMAK: Bir problemin halli için gerekli usulleri

planlamak. Bu planlama, diğer işler meyanında, problemin

tahlili, bir gidiş diyagramı hazırlanması, teferruatın hazırlanıp

teste tabi tutulması ve alt rutinlerin bulunması, biriktirme

yerlerinin tahsisi, giriş ve çıkış bilgilerinin belirtilmesi ve bir

kompüter işlemesinin (computer run) tam bir bilgi işlem

sistemine dahil edilmesi gibi hususları gerektirebilir.

PROGRAM ACTIVATION TASK FORCE PROGRAM BAŞLATMA GÖREV EKİBİ:

PROGRAM AIRCRAFT PROGRAMA DAHİL HAVA ARACI: Faal ve yedek

durumdaki hava araçları toplamı. Bak. "aircraft".

PROGRAM ANALYSIS PROGRAM TAHLİLİ:

PROGRAM BUDGET ADVISORY COMMITTEEPROGRAM VE BÜTÇE DANIŞMA

KURULU: Bir komutanlık, büro veya müessese karargahında,

komutanlık dahilindeki program ve bütçe çalışmalarını koordine

maksadıyla kurulmuş bir komite.

PROGRAM CHANGE PROPOSALPROGRAM DEĞİŞİKLİK TEKLİFİ (HV.): Kuvvet ve

mali tahsis planı hakkında, Hava Kuvvetleri Komutanı tarafından

onaylanan, fakat Milli Savunma Bakanının da onayına ihtiyaç

gösteren bir değişiklik teklifi.


PROGRAM ELEMENT PROGRAM UNSURU (HV.): Beş yıllık kuvvet bünyesi ve

Mali Programda yer almış bir bölüm. Program unsuru, Milli

Savunma Bakanı tarafından konmuş bir manajman birimidir.

Kuvvet komutanlarının bütün araştırma, geliştirme, deneme ve

kıymetlendirme projeleri, ortalama 325 program unsurlu bir

taslak içinde toplanmıştır.

PROGRAM ELEMENT MONITOR PROGRAM UNSURU NEZARETÇİSİ (HV.):

Program unsurları üzerinde başlıca sorumluluğa sahip büroda,

bir program unsuruna topyekün nezaret görevi verilmiş şahıs.

PROGRAM EVALUATION AND REVIEW TECHNIQUE PROGRAM

KIYMETLENDİRME VE İNCELEME TEKNİĞİ (HV.): Teşkilatlı

herhangi bir çalışmanın incelenmesi ve kıymetlendirilmesiyle

ilgili manajman tekniği. Bu teknik; yapılacak her iş unsurunun

zaman, maliyet veya performansına değinen ve, başlangıçta

planlanmış işi tamamlayacak üç parametreye ait tahminlerle

birlikte, yapılan işlere ait bilgileri veren net işletme teorisine

dayanır.

PROGRAM FACTOR PROGRAM FAKTÖRÜ: Planlamada kullanılan ve başka

bir program ölçüsüyle çarpılmak suretiyle bir program ölçüsü

veya maliyet elde edilmesini sağlayan orantı. Faktör, genel


olarak, geçmişteki tecrübelerle elde edilen bilgilerdir. Örneğin;

programlanmış uçuş saatleri ile çarpılan akaryakıt tüketim

miktarı, programlanmış akaryakıt tüketimine eşittir.

PROGRAM GUIDANCE PROGRAM HAZIRLAMA KILAVUZU: Program bilgilerinin

hazırlanmasıyla ilgili, temel mahiyette bir bilgiler dergisi.

Özellikle, bir programa ait ve bir kül halinde gösterilmiş bilgilerin

hazırlanmasındaki esasları belirtmek üzere, ABD Hava Kuvvetleri

tarafından hazırlanmış bir kitap.

PROGRAM MANAGEMENT PROGRAM MANAJMANI: Belirli bir gayenin

gerçekleştirilmesi maksadıyla hazırlanmış idari faaliyet projesi

sonuçlarını planlama, icra ve kıymetlendirmede, kaynakların,

işlemlerin ve zamanın mantıki olarak kullanılması. Program

manajmanı terimi; hem program hazırlama, program icra,

program tetkik ve analiz faaliyetlerini, hem de program kontrol

faaliyetlerini içine alır.

PROGRAM MANAGER PROGRAM YÖNETİCİSİ: Bak. "system manager".

PROGRAM OR PROCUREMENT AUTHORIZATION PROGRAM VEYA TEDARİK

YETKİSİ (HV.): Büyük bir komutanlığın araştırma ve geliştirme

çalışmalarına, tedarik veya inşaat faaliyetlerine başlama yetkisi.


Bu yetki de, normal olarak, bir bütçe kullanma yetkisi (budget

authorization) de vardır. Bununla beraber, ilgili komutanın

elinde kullanabileceği yeterli tahsisat bulunmadıkça para

taahhütlerine ve borçlanmalara girişilemez.

PROGRAM REVIEW AND ANALYSIS PROGRAM İNCELEME VE ANALİZİ:

Program tatbikatındaki terim derecesinin kıymetlendirilmesi. Bu

terim, aynı zamanda, hazırlanıp henüz tatbikatına geçilmemiş

bulunan bir program uygulama imkan ve derecesi ile kifayet

derecesinin ölçülmesinde de kullanılır.

PROGRAM SECTION PROGRAM KISMI: Bir programın; ABD Kara Ordusu

makamlarından birine ait ikmal maddeleri ve hizmetlerle ilgili

kısmı.

PROGRAMMED COST YÖNETİM KARARIYLA OLUŞAN DEĞİŞMEZ MALİYETLER

(YÖNETİMCE BELİRLENEN MALİYETLER):

PROGRAMMED DEPOT LEVEL MAINTENANCE PROGRAMLI FABRİKA

SEVİYESİ BAKIMI:

PROGRAMMED FORCES PROGRAMLANMIŞ, PROGRAMA ALINMIŞ KUVVETLER:

Beş yıllık savunma programının her senesinde mevcut bulunan,

yer alan kuvvetler. Bu kuvvetler; insan gücü, mali ve diğer


kısıtlamalar içinde milli stratejiyi yürütmesi beklenen ana

muharebe ve taktik destek kuvvetlerini ihtiva etmektedir. Bak.

"current force", "force", "intermediate force planning level",

"minimum risk force", "planning force".

PROGRAMMED INSTRUCTION PROGRAMLI ÖĞRETİM (HV.): Bilgileri derece

derece veya azar azar artırmak ve her birinin doğru cevaplarını

hemen peşinden vermek suretiyle uygulanan bir öğretim

metodu. Doğru cevaplar öğrenciyi daha fazla okumaya ve

öğrenmeye teşvik eder. Öğrenci, verilen vazife veya eğitim

çalışmasının başarılı şekilde tamamlanması gayesine adım adım

sevkedilmiş olur.

PROGRAMMED INSTRUCTIONAL MATERIALS PROGRAMLI ÖĞRETİM

MALZEMESİ (HV.): Programlı öğretim metodunu kolaylaştırmak

maksadıyla özel surette hazırlanmış öğretim malzemesi.

PROGRAMMED LEARNING PROGRAMLI ÖĞRETİM (HV.): Özel öğrenim

hedeflerine ulaşmak için gerekli programlı öğretim metot ve

malzemesi kullanılarak elde edilen verimli öğrenim. Azami

öğrenim temini için çeşitli öğretim cihazlarından faydalanılabilir.


PROGRAMMED ROLL PROGRAMLI TONO (HV.): Bir balistik füze veya uydu

aracının, genel olarak yunuslamaya geçmeden önce, dikey

yükselme sırasında yaptığı otomatik kontrollü bir tono.

PROGRAMMED STRENGTH PROGRAMLANMIŞ İNSAN KUVVESİ: Ordu,

komutanlık veya bir makamı belirli bir kuruluş mevcuduna

çıkarmak ve, yerine göre, ya tayin edilen harekat hazırlık

derecesine veya tespit edilmiş gayelere ulaştırmak üzere, belirli

bir planlama tarihi veya süresi için yetki verilmiş kuvve.

PROGRAMMED TURN PROGRAMLI DÖNÜŞ: Balistik bir füzenin, rampadan

ayrıldıktan sonra, dikey bir uçuştan, güdüm başlamadan önceki

arzu edilen ortalama gazlı uçuş yolu olan kavisli bir uçuş yoluna

dönüşü. Kontrol işaretleri, normal olarak, çekiş, yakıt kitle akımı,

özgül itiş (impulse), aerodinamik ağırlıklar, rüzgar ve uçuş yolunu

değiştirici diğer etkilere ait nominal değerlerin, mekanik olarak

hesaplandığı füze için bir cihaz tarafından verilir. Nominal dışı

performans düzeltmesi yapılmaz.

PROGRAMMER PROGRAMCI (HV.): Problem çözme usullerini ve gidiş

şemalarını hazırlayan, ayrıca kompüter rutinlerini yazmak ve

ayıklamak görevi de verilebilen bir şahıs.


PROGRAMMING PROGRAMLAMA: Özellikle insan gücü, malzeme ve tesislerin

nitelik ve miktar itibarıyla durumlarını gösterecek şekilde bir

programın hazırlanması usulü.

PROGRAMMING LANGUAGE PROGRAMLAMA DİLİ: Kompüter rutinlerini

yazmak için programcılar tarafından kullanılan dil.

PROGRAMS OF INSTRUCTION ÖĞRETİM PROGRAMLARI:

PROGRESS CHART İŞ İLERLEME GRAFİĞİ:

PROGRESS PAYMENT PARTİ ÖDEME: Sözleşmeye bağlı tedarik veya imalat

üzerinde iş ilerledikçe bir müteahhide yapılan ödeme. Miktarlar

genel olarak fiili masraflara, ve belirli bir tamamlama

kademesindeki işin yapılmasına dayanır. Terim; bir sözleşme

altında hükümet tarafından kabul edilen kısmi teslim

ödemelerini veya sözleşme şartlarındaki kısmi ödemeleri

içermektedir.

PROGRESSIVE ALPHABET SYSTEM MÜTEVALİ ALFABE SİSTEMİ: Bir haberin

şifrelenmesinde; sistemin komple serisini ihtiva eden bütün şifre

alfabelerinin, en sonuncusu kullanılıncaya kadar, birbiri peşi sıra

kullanıldığı sistem.
PROGRESSIVE COOKERY ÖĞÜNLÜK PİŞİRİM: Bütün yemeklerde yeknesak bir

nitelik temini için yemeğin yedirilme devresi ihtiyaçları

karşılanacak şekilde, münasip aralıklarla ve asgari miktarlar

halinde pişirilmesi.

PROGRESSIVE EXERCISE TEDRİCİ EGZERSİZ: Hastanın mevcut kabiliyetlerinden

başlayıp, bunları yüksek bir dereceye kadar geliştirmek

maksadıyla, tedrici artırarak yapılan devamlı ve bir seri halindeki

alıştırma hareketleri. Bak. "exercise".

PROHIBITED AREA (DOD, IADB) YASAK SAHA (AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI,

AMERİKA SAVUNMA KURULU): Uçağın uçuşunun yasaklandığı

mevki üzerindeki yere komşu olan ülke toprakları veya karasuları

içinde belirtilen bir bölge. Aynı zamanda, girişin yasaklandığı

kara veya deniz bölgeleri anlamındadır. Ayrıca bakınız: "danger

area", "restricted area".

PROHIBITED AREA (NATO) YASAK SAHA/BÖLGE (NATO): 1. Uçağın

uçuşunun yasaklandığı mevki içinde bir ülkenin toprak

bölgelerinin veya karasularının üzerinde boyutları tanımlanmış

bir hava sahası. 2. Uygun makam tarafından müsaade edilenlerin

haricinde seyrüsefer ve/veya demirlemenin yasaklandığı yerlerin

deniz haritaları üzerinde gösterilmesi.


PROJECT PROJE: Başarılacak bir iş, imal veya inşa edilecek herhangi bir şey

ile ilgili olarak girişilmiş, belirli bir başlangıcı ve belirli bir sonu

bulunan planlı teşebbüs.

PROJECT ACCOUNT PROJE HESABI: Belirli bir proje için tutulan hesap.

PROJECT ACCOUNT CLASSIFICATION PROJE HESABI SINIFLANDIRMASI: Fiili ve

tasarlanmış masraflarla mevcut fonu, yapılan iş veya gösterilen

faaliyetlere göre sınıflandırma sistemi.

PROJECT ACCOUNT NUMBER PROJE HESABI NUMARASI; PROJE KODU: Bir

masrafın hangi proje hesabına ait olduğunu göstermek için

kullanılan bir kod numarası.

PROJECT EQUIPMENT ÖZEL TEÇHİZAT: Bak. "special equipment".

PROJECT MANAGER PROJE YÖNETİCİSİ; PROJE MANAJERİ: Bir kuvvet

komutanlığı dahilinde, belirli bir silah ve teçhizat sistemini temin

yolundaki çalışmaların ve bu çalışmalarla ilgili kaynakların bütün

planlama, idare ve kontrol hizmetleri üzerinde tam yetkiye sahip

bir şahıs. Bu yetki; belirli gayelerin gerçekleştirilmesini

sağlayacak dengeli bir programın yürürlükte tutmasını temin

maksadıyla araştırma, geliştirme, tedarik, üretim, dağıtım ve


lojistik desteğin bütün safhalarını içine alır. Bak. "system

manager".

PROJECT OFFICER PROJE SUBAYI (HV.): Özel bir işin yapılmasıyla ilgili

planlanmış bir taahhüt veya görevden sorumlu asker veya sivil

bir şahıs. Verilen proje, genel olarak, kısa ömürlüdür ve, normal

olarak, teşkilat ve murakabe kanalları içinde yerleşmiş bulunan

bir sorumluluk değildir.

PROJECT REQUIREMENTS ÖZEL GÖREV İHTİYAÇLARI: Bir birliğin

kadrosunda gösterilmeyen ve kendisine bir özel görev verilmesi

dolayısıyla ortaya çıkan ikmal maddeleri ihtiyacı. Bak.

"requirements".

PROJECTED MAP DISPLAY TASARLANAN HARİTA GÖRÜNTÜSÜ: Bir bakış

yüzeyi karşısına gelen bir optik veya elektro-optik sistem

kanalıyla tasarlanan bir harita veya deniz haritasının

görüntülenen şekli.

PROJECTILE (DOD, IADB) MERMİ (AMERİKAN SAVUNMA BAKANLIĞI, AMERİKAN

SAVUNMA KURULU): Piyade ve topçu mermisi, uçak ve el

bombası gibi dıştan uygulanan bir kuvvetle atılan ve kendi atalet


kuvvetiyle harekete devam eden bir cisim. Terim, aynı zamanda

roket ve füzelere de uygulanır.

PROJECTILE (NATO) MERMİ; ATILAN CİSİM: Normal olarak bir toptan bir

kuvvetle atılabilecek kapasitede bulunan ve kendi kinetik enerjisi

vasıtasıyla hareketine devam eden bir cisim veya madde.

PROJECTING NET KORUMA AĞI: Bak. " net".

PROJECTING POWER HAMİ DEVLET; KORUYAN DEVLET: Bir muharip devlet

tarafından, düşman arazisinde veya düşman işgali altındaki

arazide, bu muharip devletin ve vatandaşların menfaatlerini

koruma hakkı verilmiş tarafsız bir devlet.

PROJECTION PROJEKSİYON; İNKİŞAF SİSTEMİ: Bütün kürenin veya bir kısmının

bir düzlem üzerinde gösterilmesi suretiyle harita yapma usulü.

PROJECTION PRINT (DOD) PROJEKSİYON BASKISI (AMERİKA SAVUNMA

BAKANLIĞI): Hassaslaştırılmış bir yüzey üzerine bir negatif veya

bir slayt şeklinin projeksiyonunun yapılmasıyla elde edilen

büyütülmüş veya küçültülmüş bir fotoğraf baskısı.

PROJECTION PRINT (NATO) PROJEKSİYON BASKISI (NATO): Hassaslaştırılmış

bir yüzey üzerine bir negatif veya bir slayt şeklinin projeksiyonu

ile elde edilen bir fotoğraf baskısı.


PROJECTOR PROJEKSİYON CİHAZI: Hayalleri bir perde üzerine yansıtmaya

yarayan optik cihaz.

PROLIFERATION (NUCLEAR WEAPONS) ÇOĞALTMA, SAHİP OLMA (NÜKLEER

SİLAHLAR): Bir ülkenin nükleer silahlara sahip olduktan veya

nükleer silahların kullanımını belirleme hakkını haiz olduktan

sonra, bunları nükleer bir taarruz şeklinde diğer bir ülkeye

potansiyel olarak fırlatabileceği süreç, yöntem.

PROLONGE ÇEKME HALATI: Ucunda bir kanca veya ilmek bulunan ve erler

vasıtasıyla bir aracın hareket ettirilmesinde veya bir top

kundağını mevzie sokmakta kullanılan halat.

PROMOTABLE STATUS TERFİE İSTİHKAK DURUMU: Görevin iyi ve kanuni

esaslara uygun olarak yapılması suretiyle, rütbece yükselmeye

hak kazanılması. Bir şahsın, bölük günlük yoklamasında görev

için hazır bulunmaması, kışlada hasta olup görevde

bulunmaması hasta olduğu için kışlada bulunmaması, izinli

olması veya geçici bir görevde başka yerde bulunması gibi haller,

o şahsın terfie istihkak durumu üzerinde tesir yapar.

PROMOTION TERFİ; RÜTBECE YÜKSELME; YÜKSELME: Daha yüksek bir rütbe

veya dereceye geçiş.


PROMOTION LIST TERFİ LİSTESİ; BİR ÜST DERECEYE YÜKSELENLER LİSTESİ: ABD;

esas tuğgenerallik rütbesi altındaki muvazzaf ordu subaylarının,

terfie liyakat sırasına göre kanuni şekilde hazırlanmış listesi.

PROMOTION TRAINING TERFİ EĞİTİMİ:

PROMPT RADIATION ANİ RADYASYON: Fizyonda oluşturulan ve bir nükleer

patlamadan sonra bir saniye ya da daha kısa zamanda ortaya

çıkan silah nükleer hareket başlamasının ve diğer nötron

reaksiyonlarının bir sonucu olan Gama ışınları. Bu kaynaklardan

ortaya çıkan radyasyon, ani ya da bir anlık gama ışınları olarak

bilinmektedir. Ayrıca bakınız: "induced radiation", "initial

radiation", "residual radiation".

PRONE POSITION YATARAK NİŞAN VAZİYETİ; YATARAK ATIŞ VAZİYETİ: Zemin

üzerinde atış için vücuda verilen vaziyet. Karın yere yapışır, fakat

baş ve omuzlar yukarı kaldırılır ve dirsekler üzerine desteklenir,

böylece eller, silah kullanmak için serbest kalmış olur.

PRONE SHELTER YATMA ÇUKURU: Yatmış bir insanı hafif silah ateşlerine ve

yerde infilak eden bomba ve topçu mermilerine karşı koruyacak

derinlikte (0.60 x 0.60 x bir insan boyu) açık bir siper. Böyle bir
siper havada infilak eden mermilere veya tanklar tarafından

çiğnenmeye karşı pek az koruma sağlar veya hiç korumaz.

PRONTO DERHAL: Mümkün olduğunca çabuk.

PROOF DENEME BASKISI: Bir haritanın nihai basımına geçmeden önce

terimin ve yazıların kontrolü ve/veya hataların bulunup

düzeltilmesi maksadıyla hazırlanan deneme baskısı.

PROOF FIRING TECRÜBE ATIŞI: Yeni ikmal edilen veya onarılan ya da

yerleştirilen silahların hizmete elverişli olup olmadıklarını tespit

maksadıyla yapılan atış.

PROPAGANDA (DOD, IADB) PROPAGANDA (AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI;

AMERİKAN SAVUNMA KURULU): Sorumlu makamın direkt veya

dolaylı menfaatini sağlamak amacıyla, belirli bir topluluğun

düşüncelerini, heyecanını, tutum veya hareketlerini etkilemek

üzere tasarlanmış milli hedefleri destekleyici bir iletişim şekli.

PROPAGANDA (NATO) PROPAGANDA (NATO): Belirli bir topluluğun

düşüncelerini, heyecanını, tutum veya hareketlerini, sorumlu

makamın direkt veya dolaylı menfaatini temin yanında etkileme

maksadı güden, milli menfaatleri destekleyici mahiyette bir

haber, fikir, doktrin veya özel çağrı. Ayrıca bakınız: "black


propaganda", "grey propaganda", "white propaganda", "combat

propaganda", "consolidation propaganda", "counter

propaganda", "covert propaganda", "strategic propaganda".

PROPAGANDA BALLOON PROPAGANDA BALONU: İçinde insan bulunmayan;

fakat, Belirli fasılalarla propaganda kağıtları atacak tertibata

sahip olan küçük ve başıboş balon. Bu balon; propaganda

kağıtlarını veya benzeri şeyleri atmak üzere, meskun düşman

arazisi üzerine salıverilir.

PROPELLANT SEVK MADDESİ; SEVK BARUTU: Bir şeyi sevk için enerji sağlayan

madde; özellikle bir hafif silah mermisini, top mermisini veya

benzeri şeyleri sevk etmeye mahsus bir infilak maddesi; roket

veya benzeri şeyleri sevk etmeye mahsus; toz veya sıvı halde bir

yakıt.

PROPELLANT UTILIZATION KARIŞIM KONTROLU (HV.): Bir sıvı roketi

ateşlemede yakıt-yakıcı madde oranının kesin şekilde kontrolu,

bu kontrolu otomatik olarak sağlayan tali sistem. Bak.

"propellant utilization subsystem".

PROPELLANT UTILIZATION SUBSYSTEM KARIŞIM KONTROL TALİ SİSTEMİ

(HV.): Sıvı sevk maddeleri (yakıcı madde-yakıt) karışım oranını;


bir ateşleme süresindeki sarfiyatta, kesin şekilde kontrol etmek

üzere, çok büyük balistik füzelere yerleştirilmiş, otomatik

elektromekanik sistem.

PROPELLED MINE PERVANELİ MAYIN: Bak. "mobile mine".

PROPELLENT SEVK EDİCİ: Bir sevk barutu gibi, bazı şeyleri sevk etmede

kullanılan.

PROPELLENT CHARGE SEVK HAKKI; SEVK BARUTU: Bak. "propelling charge".

PROPELLENT GAS SEVK EDİCİ GAZ: Bak. "propellent".

PROPELLER PERVANE: Bir göbek ile iki veya daha çok dönen paldan meydana

gelen bir tertibat. Bir pervane, yüksek devirde dönen ve bir uçak

veya gemiyi ileri sevkeden bir itme veya çekme gücü meydana

getirir. Pervanelerin çeşitleri için bak. "adjustable pitch

propeller", "automatic pitch propeller", "controllable pitch

propeller" ve "fixed pitch propeller".

PROPELLER PITCH INDICATOR PERVANE HAT VE GÖSTERGESİ: Bak. "pitch

indicator".
PROPELLER THRUST PERVANE İTİŞİ; PERVANE ÇEKİŞİ: Dönen bir

pervanenin; içinde döndüğü hava veya suyu geriye doğru

çekmek suretiyle uçağı veya gemiyi ileri doğru itiş hareketi.

PROPELLER TORPEDO BOAT PERVANELİ HÜCUM BOTU: Bak. "torpedo boat".

PROPELLING CHARGE SEVK MADDESİ; SEVK BARUTU: Bir silahtaki mermiyi

sevk için, o silah dahilinde faaliyet gösteren barut hakkı. Kapalı

yerdeki sevk barutunun yanışı ile meydana gelen gaz mermiyi

dışarı iter. Buna "propellant" veya "propellant charge" da denir.

PROPELLING INCREMENT İLAVE BARUT HAKKI: Barut hakkının, mesafe

tanzimleri maksadıyla, tam barut hakkından ayrılacak şekilde

hazırlanmış bir kısmı. Buna " increment" de denir.

PROPERTY MAL; ORDU MALI: 1. Sahip olunabilen herhangi bir şey. 2. Askeri

anlamda kullanıldığı şekilde, bu terim gayrimenkul ve

malzemeleri içine alan maddi mal ile sınırlıdır. 3. Özel amaçlar ve

muayyen durumlardaki kullanım için, bu terim, kamu arazisi,

belirli topraklar, muayyen kategorideki donanma gemileri ve

Federal hükümetin kayıtlarını hariç tutabilir.

PROPERTY ACCOUNT MAL HESABI: Miktar ve/veya maliyet cinsinden yazılan,

genellikle madde (kalem) ile ifade edilen malın veya mal


değişiminin resmi kaydı. Devlet malının resmi kaydının muhafaza

edilmesi gereklidir.

PROPERTY ACCOUNTABILITY MAL SAYMANLIĞI: Bak. "accountability".

PROPERTY ACCOUNTING MAL MUHASEBESİ: Mal hesaplarının - mal raporlarının

tahlili de dahil olmak üzere - nakdi değer ve miktar olarak

açılması veya tutulması.

PROPERTY BOOK EŞYA DEFTERİ: Bir bölük veya benzeri birlikte tutulan ve,

erlerin giyecek ve teçhizatı hariç, birliğe ait teçhizatın miktar ve

cinsini gösteren kayıt defteri.

PROPERTY CUSTODIAN MAL SAYMANI: Bir askeri eğitim müessesesinde;

komutanlığa ait veya komutanlığa gönderilmiş malların

tedarikinde depolanmasında, dağıtımında ve hesaplarının

tutulmasında müessesenin bir mümessili olarak hareket eden

subay.

PROPERTY DISPOSAL OFFICER MAL SORUMLUSU: Bir tesiste, şahsi malların

teslim alınması bakımı ve verilen yetki dahilinde son işlemi ile

sorumlu şahıs. Bu şahıs; bir tesisteki bütün HEK mal ve kayıt

silme faaliyetlerinden sorumludur. Buna eskiden (salvage officer)

denirdi.
PROPERTY EXCHANGE MAL MÜBADELESİ: Bir birliğe verilmiş ordu malı bir

maddeyi başka bir birlikle değiştirme.

PROPERTY OFFICER ORDU MALLARINI ALAN, DAĞITIMINI YAPAN VE

HESABINI TUTAN SUBAY:

PROPERTY RECORD MAL KAYDI: Bir malzeme üzerinde sorumluluk esası

teşkil etmek üzere, stok kayıtları da dahil, tutulan kayıt.

PROPERTY VOUCHER MAL BELGESİ: Bir malın, herhangi bir stok kayıt

hesabından çıkarılması veya bu hesaba alınmasını teşvik eden

belge.

PROPHYLACTIC STATION HASTALIKLARDAN KORUNMA İSTASYONU: Bir askeri

garnizonda veya civarında bulunan ve hastalıklara karşı her

zaman koruyucu tedbirler sağlayan sağlık istasyonu.

PROPHYLAXIS KORUNMA: Hastalıktan korunma.

PROPORTIONAL CONTROL ORANTILI DÜZELTME: Bir hatayı düzeltme

yolundaki işlemin, o hata üzerinde orantılı şekilde dağıtılması.

PROPORTIONAL NAVIGATION ORANTILI SEYİR; BİRHOMİNG SEYİR METODU:

Bunda füze dönüş hızı, görüş hattının boşluktaki dönüş hızı ile

doğrudan doğruya orantılıdır.


PROPOSE ÖNERMEK:

PROPOSED SYSTEM PACKAGED PLAN SİSTEM TEDARİK PLANI TEKLİFİ (HV. ):

Hava Kuvvetleri Silah Sistemleri Komutanlığının bir Sistem

Tedarik Programı (System Package Program) ile ilgili teklifi.

PROPOSED TECHNICAL DEVELOPMENT PLAN TEKNİK GELİŞTİRME PLANI

TEKLİFİ (HV. ): Hava Kuvvetleri Silah Sistemleri Komutanlığının

Teknik Geliştirme Planı ile ilgili bir teklif.

PROPRIETARY ARTICLE PATENTLİ MADDE: Bir patent müsaadesi altında imal

edilen ve satılan veya yalnız bir tek yerden temin edilen madde.

PROPRIETARY INTEREST ONLY YALNIZ EYALET MENFAATİ: İlgili eyalet (state)

tarafından; bir bölge üzerindeki yetkilerinden, Federal Hükümet

Adına, hiç bir fedakarlıkta bulunulmayan hallerde uygulanan

terim.

PROPULSION TAHRİK; İLERİ İTİŞ; YÜRÜTME: Uçak, roket vesaire cisimleri jet,

yakıt veya tepki (reaction) gibi bir kuvvet tesiriyle hareket

ettirmek. Bak. "biefuel propulsion", "jet propulsion", "reaction

propulsion", "rocket propulsion" ve monofuel propulsion".

PROPULSION SUBSYSTEM TAHRİK TALİ SİSTEMİ (HV. ): Bir füze veya diğer

aracın motor ve yardımcı motor tanklarını ve motorun yerde ve


uçuş sırasında arzu edilen şekilde çalışmasını temin edip gazlı

uçuşun bütün safhalarında aracı sevk için gerekli çekişi

sağlayacak diğer bütün teçhizatı içine alan büyük bir tali sistem.

PROSIGN HABERLEŞME KISALTMASI: Bak. "procedure sign".

PROTECT KORUMAK:

PROTECTED PERSONNEL ESİR MUAMELESİ GÖRMEYEN PERSONEL: Bak.

"protected persons".

PROTECTED PERSONS ESİR MUAMELESİ GÖRMEYEN ŞAHISLAR: Muharip

taraflarca akdedilmiş ve muhasematın idaresiyle ilgili bir

sözleşme veya anlaşma hükümlerinden faydalanan şahıslar.

1949 Cenevre Anlaşmasında açıklanmış bütün himaye gören

personel bu terimin kapsamı içine girer. Bak. "displaced person".

PROTECTION COMPLETE PENETRATION KORUNMAYI GEREKTİREN TAM

NÜFUZ: Bir çelik levhaya vuran merminin veya parçalarının ya da

merminin kopardığı levha parçalarının bu levha gerisine geçenler

kendisine çarpacak şekilde yerleştirilmiş 24 ST, 020 inç

kalınlığındaki bir alüminyum karışımı levhaya, levhayı delecek bir

enerji ile fırlatıldıkları nüfuz. Bu şartların, daha kalın çelik levha

deneylerinde olduğu gibi, alüminyum levha kullanılmadan


karşılanması mümkün olan hallerde alüminyum levhadan

vazgeçilir.

PROTECTION PARTIAL PENETRATION KORUNMAYI GEREKTİREN KISMİ NÜFUZ:

Korunmayı gerektiren tam nüfuz icaplarına yaklaşan fakat tam

olarak karşılamayan nüfuz.

PROTECTIVE APRON KİMYASAL MADDELERDEN KORUMA ÖNLÜĞÜ: Sıvı

harp gazları ve diğer aşındırıcı kimya harbi maddelerine karşı ek

koruma vasıtası olarak giyilen lastik önlük.

PROTECTIVE CLOTHING KORUYUCU ELBİSE: Kişileri, fiziksel çevredeki tehlikeli

çalışma ortamındaki veya düşman faaliyetlerindeki yüksek

derecedeki değişikliğin neden olduğu tehlikeye karşı korumak

amacıyla tasarlanmış, üretilmiş ve uyarlanmış elbise.

PROTECTIVE CONCEALMENT KORUYUCU GİZLEME; KAMUFLAJ: Düşmanı

yanlış kola sevk etmek veya aldatmak için bir yer, eşya veya

şahsın hal ve durumunu değiştirme. Koruyucu gizleme ile

binaların, askeri teçhizat ve kıtaların mevcudiyeti, mahiyeti veya

mevkii gizlenebilir. Buna, genel olarak, (camouflage) denir.

PROTECTIVE COVER KİMYASAL MADDELERDEN KORUMA ÖRTÜSÜ: Bir şahıs

ile toksik kimyasal veya biyolojik harp maddesi püskürtme


kaynağı arasına konulan ve şahıs ile kaynağın temasını kesen bir

madde veya eşya.

PROTECTIVE FIRE HİMAYE ATEŞİ; KORUMA ATEŞİ: Destek silahları tarafından

açılan ve düşmanın dost kuvvetlere karşı ateş ve hareketini

önlemek için düşmana tevcih edilen ateş. Bak. "fire".

PROTECTIVE MASK (FIELD) KORUYUCU MASKE (SAHRA): Süzgeç elemanları

kendinden veya takılı vaziyette bir başlık ve bir mahfazadan

ibaret şahsi koruma teçhizatı. Maske; takanı, toksik harp

gazlarının perdeleme sislerinin biyolojik harp maddelerinin ve

radyoaktif toz zerrelerinin, solunum yolu ile vücuda girmesine

karşı korur. Buna eskiden (gas mask) denirdi.

PROTECTIVE MINEFIELD KORUYUCU MAYIN TARLASI: 1. Kara mayın harbinde,

bir birliğin mahalli yakın korunmasına yardımcı olarak kullanılan

bir mayın tarlası. 2. Deniz mayın harbinde, limanları, demirleme

yerlerini, sahilleri ve kıyı ulaştırmasını korumak maksadıyla dost

karasularında tesis edilen mayın tarlası.

PROTECTIVE OINTMENT KORUYUCU MERHEM: Yakıcı gaz bulaşmasından

korunmak; kendisini mahdut şekilde, teçhizatı derhal bulaşıcı


maddelerden temizlemek üzere, münferit er tarafından

kullanılan merhem.

PROTECTIVE SECURITY KORUYUCU GÜVENLİK, EMNİYET: Komutanlığın bütün

kademelerinde güvenliği sağlamak ve sürdürmek amacıyla

oluşturulan ve sürdürülen organize haldeki savunma önlemleri

sistemi. Ayrıca bakınız: " physical security", "security".

PROTECTIVE WIRE KORUYUCU TEL ENGELİ: Düşmanın baskın veya taarruzuna

engel olmak veya ilerlemesini durdurmak ya da yavaşlatmak için

kullanılan tel engel.

PROTECTOSCOPE MAHFAZALI PERİSKOP: Bir tank vesaire içinde bulunan ve

denizaltıların periskopuna benzeyen tertibat. Bu tertibat

sayesinde, tank ve zırhlı oto mazgallarına tevcih edilen düşman

ateşinden zarar görmeden dışarıyı gözetlemek mümkün olur.

PROTEST PROTESTO ETMEK, İTİRAZ ETMEK:

PROTOCOL PROTOKOL: Milletlerarası bir konferansın tutanakları anlaşma

veya sözleşme ile ilgili tamamlayıcı veya tevzih edici mahiyette

bir mutabakat veya aynı anlaşma veya sözleşmeyi bazı noktadan

açıklamayan ve bunlara eklenen hükümlerdir.


PROTOTYPE PROTOTİP, İLK ÖRNEK: Proje, performans ve imalat potansiyelini

değerlendirmeye elverişli ilk model.

PROTOTYPE MISSILE PROTOTİP FÜZE: Esas itibariyle, suni imalat füzesi ile

aynı modelde bir ilk veya taslak füze. İmalat projesini tecrübe

etmek ve imalat usulleri için bir esas kurmak maksadıyla normal

olarak, az sayıda imal edilir.

PROTRACTOR İLETKİ; MİNKALE: Harita üzerinde açı ölçmeye yarayan alet.

PROVIDER PROVIDER (UÇAĞI): Kıta ve malzeme taşımak ve yaralı tahliye

etmek üzere imal edilmiş kısa pistlere iniş ve kalkışa elverişli, çift

motorlu bir hücum ulaştırma uçağı C-123K olarak adlandırılır.

AC-12K top bulunan tipidir.

PROVING GROUND TECRÜBE ALANI; TECRÜBE SAHASI: Başta cephane,

top, tank ve motorlu araçlar olmak üzere, malzeme ve teçhizat

tiplerinin denenmesi ve gelişme veya işe yararlık derecelerinin

tespiti için bilimsel tecrübeler yapmaya mahsus bir yer veya

bölge.

PROVISIONAL GUARDHOUSE GEÇİCİ CEZAEVİ: Genel askeri mahkemelerin

kaza hakkını haiz ve komutan tarafından yetki verilmiş bir ceza

infaz yeri. Bu tesis, diğer ceza infaz yerlerine nakledilmek veya


yurtlarındaki garnizonlara dönmek üzere bekleyen mahpusların

tutuklanması için kullanılır.

PROVISIONAL MAP GEÇİCİ HARİTA: Hava fotoğraflarına istinaden acele

olarak yapılan ve harita yerine kullanılan planimetrik harita. Bak.

"map".

PROVISIONAL PASS GEÇİCİ İZİN KAĞIDI: Bir askere; serbestçe birliğine

dönebilmesi için askeri inzibatça verilen, geçici kısa izin belgesi.

Bu izin belgesi; bir asker, asıl izin kağıdını kaybettiği veya kısa bir

süre için izinsiz gaybubet etmekle beraber, birliğine dönmek

niyetinde olduğunu ispat ettiği zaman verilir.

PROVISIONAL UNIT GEÇİCİ BİRLİK, MUVAKKAT BİRLİK: Belirli bir vazifenin

yerine getirilmesi amacıyla, sınırlı bir süre için kurularak teçhiz

edilmiş personel topluluğu.

PROVISIONING ÖN TEDARİK HAZIRLIĞI: Bir malzeme nihai maddesinin, bir

hizmet ön devresinde desteklenmesi ve bakımı için gerekli

maddelerin (yani onarım parçaları, özel takımlar, test ve destek

teçhizatının) cins ve miktarını tespit işlemi. Bu işlem; ikmal

maddelerinin tanıtılması; katalog, teknik talimname ve istihkak

çizelgesi hazırlanması için esas bilgilerin tespiti ve lüzumlu


maddelerin, ilgili nihai maddelerle birlikte, teslimini temin için

talimatın hazırlanması safhalarını içine alır. Bak. "initial

provisioning".

PROVOST COURT ASKERİ İNZİBAT MAHKEMESİ, MERKEZ KOMUTANLIĞI

MAHKEMESİ: ABD Kara Ordusu tarafından işgal edilen ve askeri

idare altında bulundurulan yerlerde, genel olarak, bir subayın

başkanlığı altında teşekkül eden ve mahdut kaza yetkisini haiz

olan askeri mahkeme.

PROVOST GUARD ASKERİ İNZİBAT POSTASI: İç karakolun kontrolu altındaki

yerler haricindeki erler arasında disiplin temin eden ve askeri

inzibat komutanının emrinde bulunan özel görevli kimseler.

Askeri inzibat postaları; genel olarak askeri inzibatın bulunmadığı

hallerde hizmet görür ve civardaki sivil emniyet makamlarıyla

işbirliği yaparlar.

PROVOST MARSHAL MERKEZ KOMUTANI: ABD'de; Kara Kuvvetleri

Komutanlığı Karargahı altındaki bir komutanlığın bütün askeri

inzibat faaliyetlerine nezaret eder; askeri inzibat meseleleri, harp

esirleri, askeri mahpuslar ve komutanla kendisini ilgilendiren

diğer konularda komutana danışmanlık eden bir karargah

subayı.
PROVOST MARSHAL GENERAL MERKEZ KOMUTANI: ABD'de Harp esirleri ve

enterne düşman tebaası ile ilgili hususlar da dahil olmak üzere,

genel olarak Ordu ile alakalı ve askeri inzibatı ilgilendiren işlerin

idaresi ile uğraşan ve bu işlere nezaret eden yüksek rütbeli

subay.

PROVOST MARSHAL GENERAL SCHOOL ASKERİ İNZİBAT OKULU: ABD de;

erleri ve subay namzetlerini, askeri inzibat sınıfında vazife

görmek üzere yetiştiren sınıf okulu. Bu okul, Ordu Eğitim Hizmeti

Başkanının nezareti altındadır.

PROVOST SERGEANT ASKERİ İNZİBAT ASTSUBAYI: ABD Ordusunda, bir askeri

inzibat grubunu idare eden ve cezaevi teşkillerinin idaresinde,

cezaevi subayına yardımda bulunan astsubay. Bu astsubay,

mahpuslara nezaret eder ve askeri inzibat birliğinin kayıt işleriyle

meşgul olur.

PROW TAKMA PRUVA: Amfibileştirilmiş tanklarda su içinde kullanılmak

üzere, tankların ön tarafına takılan iğreti pruva.

PROWLER PROWLER (UÇAĞI): Uçak gemilerinden kalkış ve iniş yapabilen iki

turbojet motorlu, 4 kişilik mürettebatı bulunan, her hava

şartlarında uçabilen, elektronik karşı önlem uçağı. Bu uçak;


dijital, bilgisayar kontrollü, aktif ve pasif elektronik karşı önlem

teçhizatının geniş bir düzenlemesini ihtiva etmektedir. EA-6B

olarak adlandırılmaktadır.

PROWORD İŞLETME KELİMESİ: Bak. "procedure word".

PROXIMATE ANALYSIS KISMİ TAHLİL; KISMİ ANALİZ: Kömür ve kok gibi

maddelerdeki rutubet, uçucu madde, kalıcı karbon ve kül

miktarının belirli usullerle tespiti.

PROXIMITY FUSE TV TAPA: Bir mermi, bomba, mayın veya infilak maddesini;

hedefin çok yakınında bir dış tesirle faaliyete geçirildiği zaman

infilak ettirecek şekilde imal edilmiş bir tapa.

PROXIMITY SCOPER YAKINLIK İŞARETLEYİCİ: Yakınlık işaretleyici;

mühimmatın işaretleyicisi merkezinde bulunan küresel bir cismin

içine girmesiyle harekete geçen bir isabet boş gösterme

cihazıdır. Bu cihaz mühimmatın, ancak nüfuz çemberi içine

girdiğini gösterir; çember içindeki isabetsizliğin yakınlık veya

uzaklık derecelerini belirtmez.

PRUDENT LIMIT OF ENDURANCE TEDBİRLİ HAVADA KALIŞ SÜRESİ: Bir hava

aracının belirli bir emniyet payı kadar yakıt artırmak şartıyla,

havada kaldığı süre.


PRUDENT LIMIT OF PATROL TEDBİRLİ KARAKOL SÜRESİ: Bir uçağın kendi

faaliyet bölgesinden üssüne dönmek üzere ayrılmak zorunda

olduğu ve söz konusu yere kötü hava koşulları için ayrılan bir

emniyet payı ile (genellikle 7 20) ulaştığı süre.

PRUSSIC ACID PRUSİK ASİT: Düşman personelini savaş dışı bırakmak veya

öldürmek için, özellikle topçu mermilerinde kullanılan kimya

harp maddesi. Buna " hydrocyanic acid" de denir.

PSEUDO STEREO SAHTE STEREO: Sahte bir stereo kabartma baskısı.

PSEUDOPURSUIT NAVIGATION GECİKTİRMELİ TAKİP SEYRİ: Güdümlü bir seyir

usulü. Bu usulde füze, hassas hedef mevziine doğru istikamet

açısı ile tevcih edilir; yükseklik açısıyla takip seyri, hedefe en

elverişli taarruz açısı teşekkül edinceye kadar geçerlidir.

PSYCHIATRY RUH HASTALIKLARI BİLİMİ; RUH HASTALIKLARI BRANŞI:

PSYCHO THERAPY RUHSAL TEDAVİ: Tıbbi, cerrahi, fizik tedavileri dışında

görüşme ve konuşma yoluyla tedavi.

PSYCHOCHEMICAL AGENT PSİKOKİMYASAL MADDE: Kimya harbi

harekatında; dimağa tesir eden, yani sinir sistemini uyuşturan,


tahrik eden veya şahsı saçma sapan düşüncelere sevkeden

kimyasal bir bileşik.

PSYCHOLOGICAL ACTION PSİKOLOJİK FAALİYET: Muhtemel düşman veya

tarafsız ülkelerde muhtemel veya fiili düşmanın prestijini veya

etkisini azaltmak ve bu ülkelerde dost etki ve izlenimleri artırmak

amacıyla tasarlanan psikolojik faaliyetlerin barışta ve savaşta

kullanılması.

PSYCHOLOGICAL ACTIVITIES PSİKOLOJİK FAALİYETLER: Yabancı halk

topluluklarının heyecanını, hareket ve davranışlarını, Amerika

politikası veya hedeflerinin gerçekleştirilmesi yolunda etkilemek

üzere planlanıp, barışta ve harp alanları dışındaki sahalarda

yürütülen faaliyetler.

PSYCHOLOGICAL CONSOLIDATION PSİKOLOJİK BERABERLİK VE BÜTÜNLÜK:

Dost kuvvetlerin muhabere bölgesinde ve geri bölgelerinde

düzen ve emniyetin sağlanması veya sürdürülmesini teşvik eden

ve dost kuvvetler tarafından işgal edilen bir topraktaki mahalli

halkın desteğini politik ve askeri hedefleri olgunlaştırarak

kazanmayı amaçlayan hareketler.


PSYCHOLOGICAL CONSOLIDATION ACTIVITIES PSİKOLOJİK BERABERLİK VE

BÜTÜNLÜK HAREKETLERİ: Savaşta ve barışta, dost kuvvetlerin

kontrolu altındaki bölgelerde yerleşik sivil nüfusa yönelik,

desteklenen komutanların askeri hedeflerini ve hareket

serbestliğini sağlayacak arzulanan bir davranışa ulaşmayı

amaçlayan planlı psikolojik faaliyetler.

PSYCHOLOGICAL MEDIA PSİKOLOJİK VASITALAR: Hedef alınan toplulukta

herhangi bir tipte iletişimi oluşturan, teknik veya teknik olmayan

vasıtalar.

PSYCHOLOGICAL MEDIUM PSİKOLOJİK ORTAM:

PSYCHOLOGICAL OPERATION PSİKOLOJİK HAREKAT: Savaşta ve barışta siyasi

ve askeri hedeflerin ele geçirilmesini sağlayıcı tutum ve

davranışları etkilemek amacıyla düşman, dost ve tarafsız

topluluklara yöneltilmiş planlı psikolojik faaliyetler. Bu

faaliyetler; stratejik psikolojik faaliyetleri psikolojik birleştirme

hareketlerini ve muharebe alanı psikolojik faaliyetleri

içermektedir.

PSYCHOLOGICAL OPERATIONS PSİKOLOJİK HAREKAT: Bunlar psikolojik harbi

içine alır ve ayrıca, tarafsız ve dost topluluklarda milli hedeflerin


gerçekleştirilmesini destekleyecek heyecanın, davranış ve

hareketlerin yaratılması amacıyla planlanan ve yürütülen

psikolojik, askeri, ekonomik ve ideolojik faaliyetleri kapsar.

PSYCHOLOGICAL OPERATIONS APPROACH PSİKOLOJİK HAREKAT YAKLAŞIMI:

Hedef toplumun bir kısmı üzerinde arzulanan tepkiyi yaptırmak,

teşvik etmek için benimsenen teknik.

PSYCHOLOGICAL REQUIREMENT PSİKOLOJİK İHTİYAÇ:

PSYCHOLOGICAL SITUATION PSİKOLOJİK DURUM: Hedef bir toplumun temel

olarak kendi milli, siyasi sosyal ve ekonomik ve psikolojik

özellikleri hakkındaki halihazırdaki hissi durumu, zihinsel

becerileri ve diğer davranışsal güdüleri.

PSYCHOLOGICAL THEME PSİKOLOJİK KONU: Psikolojik bir harekatın dayandığı

fikir veya konu.

PSYCHOLOGICAL WARFARE (DOD, IADB) PSİKOLOJİK HARP (AMERİKA

SAVUNMA BAKANLIĞI; AMERİKAN SAVUNMA KURULU): Milli

hedeflerin gerçekleştirilmesini destekleyecek bir şekilde, temel

yabancı düşman gruplarının görüşlerini, hislerini, tutumlarını ve

davranışlarını etkileyecek propagandanın ve diğer psikolojik

hareketlerin planlı kullanımı. Ayrıca bakınız: ""psychological


warfare consolidation", "military psychological warfare",

"psychological warfare objective", "psychological warfare task",

"psychological warfare theme" ve"strategic psychological

warfare".

PSYCHOLOGICAL WARFARE (NATO) PSİKOLOJİK HARP (NATO): Açıklanan bir

olağanüstü durum veya harpte, iletişim araçları ve diğer

psikolojik vasıtaların düşman üzerinde psikoloji baskı yaratmak

ve düşman kontrolu altındaki bölgelerdeki düşman gruplarının

ve diğer hedef alınan toplulukların tutum ve davranışlarını

olumlu yönde etkilemek amacıyla kullanılması. Bunun temel

amaçları, düşmanın herke veya muhasatama devam isteğini

zayıflatmak ve savaşı sürdürmekteki kapasitesini azaltmak amacı

güden bütün çabaları desteklemektir.

PSYCHOLOGICAL WARFARE CONSOLIDATION PSİKOLOJİK SAVAŞ

BERABERLİĞİ: Askeri harekatı kolaylaştırmak ve sivil halk

arasındaki azami işbirliğini teşvik etmek amacıyla dost askeri

kuvvetler tarafından işgal edilmiş dost geri bölgelerindeki veya

topraklarındaki insanlara, halka yöneltilmiş psikolojik savaş.

Ayrıca bakınız: "psychological warfare".


PSYCHOLOGICAL WARFARE OBJECTIVE PSİKOLOJİK HARP HEDEFİ:

Ulaşılması, psikolojik harpten faydalanılarak gerçekleştirilecek

veya kolaylaştırılacak askeri, politik, ekonomik veya başka

mahiyette bir hedef. Bak. "psychological warfare".

PSYCHOLOGICAL WARFARE TASK PSİKOLOJİK HARP ÖZEL GÖREVİ: Yerine

getirilmesi, psikolojik harp hedefinin gerçekleştirilmesinde

yardımcı olacak özel bir plan, tasarı. Bak. "£psychological

warfare".

PSYCHOLOGICAL WARFARE THEME PSİKOLOJİK HARP KONUSU; PSİKOLOJİK

HARP TEMASI: Bir psikolojik harp özel görevini yerine getirme

vasıtası olarak kullanılan bir konu. Bak. "psychological warfare".

PSYCHOMOTOR ABILITY PSİKOMOTOR KABİLİYETİ (HV. ): Bir uçak levyesi,

direksiyon çubuğu ve gaz kelebeğinin sırasında kullanılması gibi,

doğrudan doğruya zihni bir süreci takip eden kas hareketi ile ilgili

kabiliyet.

PUBLIC AFFAIRS KAMU İŞLERİ: Milli Savunma Bakanlığının çeşitli unsurları

tarafından genel halk meselelerine yöneltilmiş basın ve halkla

ilişkiler faaliyetleri.
PUBLIC ECONOMIC ORGANIZATIONS KAMU İKTİSADİ KURULUŞLARI; (KAMU

GÖREVİ):

PUBLIC INFORMATION (DOD, IADB) KAMU HABERLERİ (AMERİKAN SAVUNMA

BAKANLIĞI, AMERİKAN SAVUNMA KURULU): Askeri mahiyetteki

bilgiler. Orduyu ilgilendiren ve genel haber vasıtaları ile

duyurulması güvenliğe aykırı olmayan; halka duyurulması haberi

elinde bulunduran sorumlu makam tarafından arzu edilen ve

mahzurlu görülmeyen bilgi.

PUBLIC INFORMATION (NATO) KAMU HABERLERİ (NATO): Halka bilgi vermek

amacıyla açıklanan ve yayınlanan bilgi. Böylece halkın anlayışı ve

desteği kazanılmaktadır.

PUBLIC INFORMATION ACTIVITIES BASIN VE HALKLA MÜNASEBETLER

FAALİYETLERİ: Aşağıdaki hususları içine alan faaliyetler,

gazeteler, mecmualar ve diğer serbest yayın için yayım

malzemesinin hazırlanması; basın haberlerinin dağıtılması ve

basın temsilcileriyle konuşmalar; radyo ile yayın için malzeme

hazırlanması ve radyo temsilcileriyle temas. Devlet malı

malzemenin tedarik ve satılması dışında önemli ve ödemesiz

ilanların hazırlanması; sergilerin hazırlanması, açılması ve

memleket içinde dolaştırılması; Hükümet içi maksatlar için


kullanılanlar hariç, sinema filmleri ve projeksiyon filmleri

hazırlanması; kanuni aykırılığı bulunan ve sırf hükümet içi

maksatlar için yayımlanmış olanlar dışındaki yayımların

hazırlanması. Buna eskiden "public relations" denirdi.

PUBLIC INFORMATION AGENCY BASIN VE HALKLA MÜNASEBETLER

BÜROSU: Ordu ile ilgili haberlerin toplanması ve halka

yayımlanmasıyla muntazam meşgul olan basın birliği, haber veya

film servisi, gazete, mecmua, radyo veya televizyon yayın

müesseseleri veya aktüalite film şirketleri.

PUBLIC INFORMATION DIVISION BASIN VE HALKLA MÜNASEBETLER

GRUBU:

PUBLIC INFORMATION MEDIA KAMU HABERLERİ YAYIN VASITALARI: Topluluk

arasında haber ve bilgileri yaymak maksadıyla kullanılan çeşitli

vasıta ve usuller. Bu vasıta ve usuller şunlardır: Bütün memleket

dahilindeki günlük ve haftalık yayın, her çeşit mecmuacılık haber

ve eğlence faaliyetlerini içine alan radyo yayınları, öğretici

mahiyette ve eğlence maksadıyla filmler hazırlayan film

endüstrisi, radyo yayınları ile film faaliyetlerini birleştiren

televizyon endüstrisi.
PUBLIC INFORMATION OFFICER BASIN VE HALKLA MÜNASEBETLER

SUBAYI: Bir askeri mevki vesairede bulunan ve sivil basın

temsilcilerine, askeri faaliyetler hakkında bilgi vermek; askeri

teşkilat, usul ve hareket tarzlarını halka daha iyi anlaşılacak bir

şekilde yansıtmakla görevli subay. Buna eskiden "public relations

officer" denirdi.

PUBLIC PROPERTY DEVLET MALI: Bak. "property".

PUBLIC RELATION OFFICER BASIN VE HALKLA MÜNASEBETLER SUBAYI: Bak.

"public information officer".

PUBLIC RELATIONS BASIN VE HALKLA MÜNASEBETLER: Bak. "public

information activities".

PUBLIC SERVICE AMME HİZMETİ:

PUBLIC SHIP VESSEL DEVLET MALI GEMİ; MİRİ GEMİ:

PUBLIC UTILITY KAMU TESİSİ: Demiryolu, gaz, elektrik vesaire kamu

hizmetlerini yerine getiren herhangi bir tesis. Buna kısaca

"utility" de denir.

PUBLICATION YAYIN, NEŞRİYAT:

PULL HOLD ÇEKME TUTANAĞI (DĞ):


PULL OUT DALIŞTAN ÇIKIŞ: Uçağın bir dalışı müteakip düz uçuşa geçmesi

suretiyle yapılan hareket.

PULL UP DALIŞTAN ÇIKMAK: Bir uçakta, dalış hareketinden sonra

tırmanmağa geçmek.

PULL UP POINT YÜKSELİŞE GEÇİŞ NOKTASI: Bir uçağın taarruza başlamak için

gerekli yüksekliği kazanması için alçak seviyede bir yaklaşmadan

sonra tırmanmaya geçmesi gereken nokta. Bak. "contact point",

"turn-in point", "air control team", "forward air controller".

PULSE PALS SÜRESİ; MÜDDETİ: Radarlarda pals süresinin mikro saniye

olarak ifadesidir. Bu radar transmisyonlarını ihtiva eden palsların

herbirinin yayın süresidir. Aynı zamanda pals uzunluğu ve pals

genişliği olarak adlandırılmaktadır.

PULSE REPETITION FREQUENCY PALS TEKRARLAMA FREKANSI: Radarlarda

bir saniyedeki pals sayısı. Radar transmisyon frekansı ile

karıştırılmamalıdır.

PULSEJET PALSJET: Tepki ile harekete geçen, kompresörsüz ve türbinsiz bir

motor. Önde, açılıp kapanan kanatçıklarla teçhiz edilmiş olup,

devamlı olmaktan ziyade periyodik seri itişler meydana getirecek

şekilde havayı içeri çeker.


PULSING PALSLA MAYIN TEMİZLEME: Deniz mayın harbinde taramanın,

önceden belirlenmiş programa uygun olarak değişen veya

aralıklarla meydana gelen akım tarafından başlatıldığı bir

manyetik akustik tarama metodu.

PUNCH PUNCH (KODU): Hava önlemede "önlenecek uçakla çok yakında

temas etmeniz gerekmekte" anlamına gelen bir koddur. (sadece

"air intercept-hava önlemede" kullanılmaktadır) .

PUNCH CARD ACCOUNTING MACHINE DELİKLİ KART HESAP MAKİNESİ:

Bak. "tabulating equipment".

PUNCH CARD MACHINE DELİKLİ KART MAKİNESİ: Bak. "machine record unit".

PUNISHMENT CEZA:

PUNISHMENT BOOK CEZA DEFTERİ: Bir bölük veya benzeri birlik komutanı

tarafından tutulan ve içinde, erler tarafından işlenmiş bütün

basit suçlarla bu suçlardan herhangi birine, Askeri Ceza ve Askeri

Ceza Mahkemeleri Usulü Kanunu'nun 15 nci maddesine göre

verilmiş cezalar bulunan kayıt defteri.

PUNITIVE ARTICLES CEZAİ HÜKÜMLER; CEZA MADDELERİ: Askeri Ceza ve

Askeri Ceza Mahkemeleri Usulü Kanunu'nda, Askeri suç

kanununu ihlal edici hareketlerin sıralandığı maddeler.


PURCHASE SATIN ALMAK: Bir fiyat karşılığı mal ve hizmet temin etmek;

takası da içine alır. Ayrıca bakınız: "collaborative purchase",

"joint purchase", "single department purchase".

PURCHASE CONTROL MÜŞTEREK MADDELER SATIN ALMA DİREKTİFİ: Destek

sınıflar, makamları ve ordu teknik ikmali dışındaki maksatlar için

müşterek maddelerin satın alınmasıyla ilgili direktif veren

dokümana konmuş isim.

PURCHASE DESCRIPTION (DOD) SATIN ALMA MUHTIRASI (AMERİKA

SAVUNMA BAKANLIĞI): Bir madde, hizmet veya malzemede,

Devlet asgari ihtiyaçlarının karşılanması için gerekli özellikleri ve

vazifeleri belirten açıklama. Böyle bir muhtıra, ortada bir

şartname mevcut bulunmadığı veya Milli Savunma Bakanlığı

Münferit Kuvvet Komutanlıklarınca özel tedarik şartnamelerine

ihtiyaç görülmediği zaman kullanılır.

PURCHASE DESCRIPTION (IADB) SATIN ALMA MUHTIRASI (AMERİKA

SAVUNMA KURULU): Bir madde, hizmet veya malzemede, satın

alınan asgari ihtiyaçlarının karşılanması için gerekli özellikleri ve

vazifeleri belirler. açıklama.


PURCHASE NOTICE AGREEMENTS SATIN ALMA İTİBARI ANLAŞMALARI:

Savunma Lojistiği Teşkilatının kontrolu altındaki her Kuvvet

Komutanlığınca tesis edilen ve patentli maddelerin ikinci el

olarak satın alımı ile ilgili olan anlaşmalar.

PURCHASE PRICE VARIANCE SATIN ALMA FAALİYET DEĞİŞİKLİĞİ: Satın alınan

stokun gerçek maliyeti ile standart fiyatı arasındaki farkı

birleştirmek üzere tutulan bir hesap.

PURCHASE REQUEST SATIN ALMA İSTEĞİ; SATIN ALMA İSTEK BELGESİ: Bir

stok kontrol noktası, depo veya müstakil bir büro tarafından

hazırlanıp, ikmal maddeleri tedarik isteği ile bir tedarik bürosuna

gönderilen doküman.

PURCHASE RESPONSIBILITY SATIN ALMA SORUNU; SATIN ALMA GÖREVİ:

Belirli bir madde veya ikmal maddeleri sınıfı için sözleşme

akdinden (nihai kabul dahil) veya maddelerin devlet malı

tesislerde imal ettirilmesinden ibaret tedarik görevleri.

PURCHASING OFFICE SATIN ALMA BÜROSU; SATIN ALMA KOMİSYONU: Bir

tesis veya faaliyet merkezi ya da böyle bir merkezin ikmal

maddeleri ve hizmet tedarikleri ile görevlendirilmiş şubesi,

bürosu, branşı, kısmı, birliği veya diğer teşkilat unsuru.


PURIFICATION UNIT SU TASFİYE CİHAZI; SU ARITMA CİHAZI: Sahralarda,

içme suyunu temizlemede kullanılan tertibat. Bu cihaz kamyon

içinde taşınır.

PURPLE PURPLE (KODU): Hava önlemede, "Bildirilen birliğin nükleer silah

taşımasından şüphelenilmektedir" anlamına gelen kod. (Örneğin

"purple vb: ')

PURPLE FORCES MOR KUVVETLER: NATO tatbikatlarında hem mavi hem de

kırmızı kuvvetlere karşı kullanılan kuvvetler. Bu, en çok

denizaltılara ve uçaklara uygulanabilmektedir. Ayrıca bakınız:

"force (s) ".

PURPLE HEARTPURPLE HEART MADALYASI: Bir düşman karşısında çarpışırken

veya düşman hareketinin bir sonucu olarak alınan yara için

verilmiş bir takdirname veya yara şeridini ifade eden nişan.

Nişan sıra numarası 11 dir.

PURSUANT TO AUTHORITY CONTAINED IN VERİLEN YETKİYE UYGUN OLARAK:

PURSUIT TAKİP: Ricat eden bir düşman kuvvete karşı taarruzi hareket. Bu

hareket; ya tamamen direkt bir takip, ya da direkt takiple birlikte

bir çevirme hareketi şeklinde olur. Bak. "direct pressure",

"encircling maneuver" ve "exploitation".


PURSUIT AIRPLANE TAKİP AV UÇAĞI: Bir çeşit av uçağı. Halen buna, sadece

av uçağı (fighter airplane) denilmektedir.

PURSUIT NAVIGATION TAKİP SEYRİ: Füzenin, hassas hedef mevziine doğru

yöneltildiği bir homing seyri metodu.

PUSH HOLD İTME TUTAMAĞI (DĞ):

PYRO CELLULOSE PİROSELÜLOZ: Pamuk barutundan düşük bir nitrat nispetini

ihtiva eden ve dumansız sevk barutlarında kullanılan

nitroselüloz.

PYROCOTTON PİROSELLÜLOZ: Bak. "pyrocellulose".

PYROPOWDER PİRO BARUTU: Düz nitroselüloz barutu; pamuk barutundan daha

az nitrojeni bulunan bir nitroselülozdan ibaret dumansız sevk

barutu.

PYROTECHNIC İŞARET VE AYDINLATMA MÜHİMMATI: İçinde, yanarken bir

duman veya parlak bir ışık meydana getiren kimyasal maddeler

bulunan ve işaret vermek veya geceleyin bir sahayı aydınlatmak

için kullanılan mühimmat. Bu terim, itici maddeleri ve

patlayıcıları içermemektedir.
PYROTECHNIC CODE IŞIK İŞARET KODU: Geceleyin haberleşmeyi mümkün

kılan işaret ve aydınlatma mühimmatı ışıklarının ve aydınlatma

cephanelerinin çeşitli şekil ve renklerine verilen anlam.

PYROTECHNIC DELAY İŞARET VE AYDINLATMA MÜHİMMATI ATEŞLEME

GECİKTİRİCİSİ: Önceden belirlenmiş bir gecikmeden sonra

tutuşturucu alevi ileten bir ateşleme sistemine bağlanan bir

işaret ve aydınlatma mühimmatı cihazı.

PYROTECHNIC PISTOL İŞARET TABANCASI: İşaret ve aydınlatma mühimmatı

ve, özellikle, aydınlatma cephanesi atmak için kullanılan tabanca.

Buna (signal pistol) da denir.

PYROTECHNIC PROJECTOR TÜFEK BOMBA HUNİSİ: Bak. "ground projector"

ve "ground signal projector".

PYROTECHNIC SIGNAL İŞARET FİŞEĞİ; İŞARET BOMBASI: Bir işaret vermek için

uçak, gemi veya yerdeki bir tüfek bombası hunisinden atılan

işaret ve aydınlatma mühimmatı.

Q MESSAGE Q MESAJI: Seyrüsefer tehlikeleri, seyrüsefer yardımı, mayın

tarlaları, temiz veya taranmış kanallarla ilgili bilgiler ihtiva eden

gizlilik dereceli mesaj.

Q MID PRO CUO KARŞILIK BEDEL:


Q SHIP Bak "decoy ship".

QUADRANT DÖRTTE BİR YÜZEY: Düşey ve yatay eksenler vasıtasıyla bölünen

bir yüzeyin dört parçasından biri.

QUADRANT ANGLE OF DEPARTURE ÇIKIŞ AÇISI: BAK "ANGLE OF DEPARTURE"

ve "quadrant elevation"

QUADRANT ANGLE OF ELEVATION YÜKSELİŞ AÇISI: Bak "quadrant elevation".

QUADRANT ANGLE OF FALL DÜŞÜŞ AÇISI: Düşüş noktasında, düşüş hattı ile

namlu ağzı yatağı arasındaki düşey açı. Ayrıca bak "angle of fall".

QUADRANT ANGLE OF SITE TOPRAK AÇISI: Namlu yatağı ile namlu ağzı-

hedef hattının namlu ağzında teşkil ettiği açı. Ayrıca bak "angle

of site".

QUADRANT ELEVATION YÜKSELİŞ AÇISI: Mermi yolu/yatay taban düzlemiyle

hedefe yöneltilmiş namlu ekseni arasındaki açı. Bu yükselişin,

mevkii açısının ve tamamlayıcı mevkii açısının cebirsel

toplamıdır. Ayrıca bak "angle of departure

QUADRANT MOUNT AÇI ÖLÇME ALETİ YATAĞI: Topa yükseliş verilirken, açı

ölçme aletini tutmaya yarayan top üzerindeki tertibat. Buna

"quadrant seat" de denir.


QUADRANT SEAT AÇI ÖLÇME ALETİ YATAĞI: Bak "quadrant mount"

QUADRANT SIGHT NİŞANGAH: Top üzerinde bulunan ve topa yükseliş vermeye

yarayan nişan vasıtası. Bu alet, yan nişanı olmaya yarayan bir

aletle birlikte kullanılır.

QUADRANTAL POINTS ARA YÖNLER: BAK "intercardinal points".

QUAIL QUAIL (SAHTE FÜZESİ): B-52 uçaklarında taşınıp, havadan

fırlatılan ve düşman radarlarının, önleme uçaklarının, hava

savunma füzelerinin vs. nin etkilerini azaltmak için kullanılan

sahte füze ADM-20 olarak anılır.

QUALIFICATION EHLİYET, YETERLİLİK: İktidar ve liyakat, özellikle bir testte

kazınılan derece

QUALIFICATION BADGE EHLİYET BRÖVESİ, YETERLİLİK BRÖVESİ: Bak

"markmanship badge", "motor vehicle driver badge" ve "motor

mechanic badge"

QUALIFICATION CARD NİTELİK KARTI, EVSAF KARTI: A. B. D. ordusunun, ordu

hemşireleri de dahil olmak üzere, generalden aşağı rütbedeki

bütün subaylarına ait sınıflandırma veya atamaları ile ilgili bütün

bilgilerin kaydolduğu kart. Bu kart günü gününe tutulur ve ordu


personelinden her birinin niteliklerini kayda yarar. Erlere mahsus

olan evsaf kartlarına "soldier's qualification card" denir.

QUALIFICATION COURSE HÜCUM EĞİTİM YERİ, HÜCUM EĞİTİM ALANI: içinde

engeller, düşmanı temsil eder, mankenler vs. bulunan saha.

Tüfek ve süngü kullanma eğitimi için erlerin bu sahayı koşarak

geçmesi gerekir.

QUALIFICATION IN ARMS NİŞANCILIK EHLİYETİ: Yönetmeliklere uygun

nişancılık ve atış tekniği testleri tamamlandığı zaman ortaya

çıkan şahsi ustalık derecesi. Ere gösterdiği ustalık derecesine

göre uzman nişancılık (expert), keskin nişancılık (sharp shooter)

ve nişancılık (manksman) gibi bir ehliyet derecesi verilir ya da er

ehliyet derecesiz olarak kalır.

QUALIFICATION RECORD EVSAF KAYDI: Bir subay astsubay veya ere ait

sınıflandırma görev yeri, kullanma yeri ve diğer şahsi bilgileri

(doğum tarihi, doğum yeri, tabi olduğu eyalet, bedeni durumu,

medeni hali, yabancı dil bilgisi vs.) içine alan kayıt.

QUALIFIED EHLİYETLİ, EHLİYET DERECELİ, KALİFİYE: Bazı görev veya

mevkilerde; bir silah, makine veya aleti kullanmada resmi bir

ehliyet derecesine sahip olan kimse.


QUALIFY VASIFLANDIRMAK EHLİYET VERMEK, TAVSİF ETMEK:

QUALIFYING PERIOD EHLİYET KAZANMA SÜRESİ: Belirli bir askeri meslek

ihtisasında ehliyet sahibi olmak için, bir şahsın ehliyet sınavı, ile

o ihtisas görevine geçişi arasında geçen süre.

QUALITATIVE NİTELİKSEL:

QUALITATIVE DISTRIBUTION OF MAN POWER NİTELİĞİNE GÖRE İNSAN

GÜCÜ DAĞILIMI: Silahlı kuvvetler tarafından tedarik edilen insan

gücünün, silahlı kuvvetler ehliyet testinde erler tarafından

kazanılan numaralar esas alınarak, çeşitli hizmetler arasında eşit

şekilde dağılması için Milli Savunma Bakanlığınca kurulan düzen.

QUALITATIVE MATERIAL DEVELOPMENT OBJECTIVE MALZEME NİTELİK

GELİŞTİRME HEDEFİ: Yeni malzeme geliştirilmesiyle ilgili ve tatbik

imkanı, bir malzeme nitelik şartının tespitine müsaade edecek

derecede kesin bir karara bağlanmayan bir askeri ihtiyaca ait ve

Kara Kuvvetleri Komutanlığınca onaylanmış bir rapor.

QUALITATIVE MATERIAL REQUIREMENT MALZEME NİTELİK ŞARTI: Yeni bir

madde, sistem veya montaj parçasına ait ve geliştirilmesi imkan

dahilinde görülen bir askeri ihtiyaçla ilgili, Kara Kuvvetleri


Komutanlığının tasvibini görmüş bir rapor. Bu rapor askeri

özelliklerin geliştirilmesinde bir temel vazifesi görür.

QUALITATIVE OPERATIONAL REQUIREMENT HAREKAT NİTELİK RAPORU:

Bir komutanlık veya faaliyet merkezinin görevinin verimli şekilde

yerine getirilmesi için, yeni bir silah sistemi, kontrol sistemi,

destek sistemi veya teçhizatın geliştirilmesi veya seçilmesiyle

ilgili bir rapor. Bu raporda; harekat tasarısı arzu edilen harekat

imkan ve kabiliyetleri ve bunlarla ilgili ana prensipler yer alır.

QUALITY NİTELİ, KALİTE, VASIF, MAHİYET, DURUM:

QUALITY ASSURANCE NİTELİK TEMİNATI: Malzemenin sözleşme ve şartname

isteklerine uygunluğunu temin eden manajman görevi. Bu husus

istihsal nitelik kontrollarının kıymetlendirilmesi ve, yönetmelikler

yolu ile yapılan denetlemelere ilaveten, mamul maddenin

yerinde ve üzerinde yapılacak direkt denetlemelerle elde edilir.

Ayrıca bak "quality control".

QUALITY CONTROL NİTELİK KONTROLU: Kullanıcı birliğe arzu edilen

nitelikte bir madde temini için gerekli olan ve tedarik, kabul,

depolama ve dağıtım sırasında uygulanması gereken bütün


usuller, usul muayeneleri ve testlerle ilgili manajman görevi.

Ayrıca bak "quality assurance".

QUANTIFY SAYISALLAŞTIRMAK:

QUANTITATIVE NİCELİK, NİCEL, SAYISAL:

QUANTITATIVE ANALYSIS MİKTAR ÇÖZÜMLEMESİ:

QUANTITY KEMİYET, MİKTAR, KANTİTE; ŞUMUL:

QUANTITY/DISTANCE TABLES MİKTAR VE MESAFE ÇİZELGELERİ:

Depolanabilecek patlayıcı maddelerinin cins ve miktarı ve bu

maksatla kullanılan depoların binalara, kara yıllarına, demir

yollarına, cephaneliklerine ve diğer tesislere yakınlığı ile ilgili

yönetmelik.

QUARANTINE KARANTİNA TECRİT: Bulaşıcı bir hastalığa maruz kalan şüpheli

durumdaki insan ve hayvanları, hastalığın en uzun kuluçka

devresine eşit bir süre kimse ile temas ettirmemek suretiyle

alınan tedbir. Ayrıca bak "absolute quarantine". "working

quarantine" ve " "isolation".

QUARREL KAVGA, BOĞUŞMA, AĞIZ KAVGASI:

QUARRELSOME KAVGACI:
QUARTER KIŞLA, ASKERİ MESKEN: Bu anlamda çoğul olan (quarters) terimi

genel olarak daha çok kullanılır.

QUARTERING KONAKLAMA, İSKAN, BARINMA: Kıta, karargah, teşkil ve ikmal

maddelerine barınak temin etmek.

QUARTERING OFFICER KONAKÇI SUBAYI, KONAKÇI HEYETİ KOMUTANI: Bir

kamp veya ordugahta, bir teşkilin yerleşeceği yerleri hazırlayan

konakçı heyetinin komutanı subay. Buna (billeting officer) de

denir.

QUARTERING PARTY KONAKÇI HEYETİ: Bir birliğin personelini, ikmal

maddelerini vs. yerleştirmek için ilk hazırlıkları yapmak üzere,

büyük kısımdan ileriye gönderilen hizmet grubu. Bu heyet, bir

kıtanın konaklaması gerektiği zaman kullanılır. Buna (billeting

officer) de denir.

QUARTERING WIND MAİL RÜZGAR: Gözetleyici-hedef hattına dikey veya

paralel olandan gayri rüzgar. Buna bazen (oblique wina) de

denir.

QUARTERLY ÜÇ AYLIK DEVRE:

QUARTERMASTER LEVAZIM SUBAYI: Levazım sınıfına mensup subay


QUARTERMASTER CORPS LEVAZIM SINIFI LEVAZIM TEŞKİLATI: Silahlı

kuvvetlerin levazım ikmal maddelerini tedarik etmekten ve

levazım hizmetlerinden sorumlu sınıfı.

QUARTERMASTER DEPOT LEVAZIM DEPOSU: Levazım ikmal maddelerinin,

tesellüm, depolama ve dağıtımına mahsus depo.

QUARTERMASTER FIELD MAINTENANCE OFFICES LEVAZIM SAHA BAKIM

TEŞKİLLERİ: Levazım saha bakım kısımları (quartermaster field

maıntenance) ile levazım saha yenileştirme kısımlarından

(quartermaster field reclamation offıces) mürekkep teşkiller. Bu

teşkiller, mekanik olan ve olmayan levazım maddelerinin bakım

ve onarımından mesuldür.

QUARTERMASTER FIELD ORDER LEVAZIM HAREKAT EMRİ: Bir levazım

birliğinin komutanı tarafından genellikle bir askeri harekatla ilgili

olarak çıkarılan harekat emri. Bu emirle, tali levazım birliklerinin

yapacakları işler hakkında tam bilgi verilir.

QUARTERMASTER FIELD RECLAMATION OFFICERS LEVAZIM SAHA

YENİLEŞTİRME TEŞKİLLERİ: Bak "quartermaster field

maintenance offices".
QUARTERMASTER GENERAL LEVAZIM DAİRESİ BAŞKANI: Tümgeneral

rütbesinde bir subay. Bu subay levazım sınıfının başıdır; bu

sınıfın hizmet ve işlerini idare eder ve bunlara nezaretten

sorumludur.

QUARTERMASTER PLAN LEVAZIM PLANI: Bir göreve ayrılan levazım birliklerine

ait mevkileri; zaman çizelgelerini taşıtları vs. gösteren plan. Bu

plan levazım harekat emrinin esasını teşkil eder.

QUARTERMASTER SALVAGE DEPOT LEVAZIM HEK DEPOSU: Yıpranmış veya

hasara uğramış teçhizatın levazım personeli tarafından onarıldığı

veya muhafaza edildiği yer.

QUARTERMASTER SCHOOL LEVAZIM OKULU: Levazım sınıfının idari ve

teknik görevleri üzerine eğitim yapan sınıf okulu. Bu okul eratı ve

astsubayları, kıta görevleri için uzman ve öğretmen olarak

yetiştirdiği, gibi bu sınıfta subay olmak için gerekli öğretimi de

verir. Bu okul ordu eğitim hizmetine bağlıdır.

QUARTERMASTER SUPPLY OFFICES LEVAZIM İKMAL SUBAYI: Bir levazım

deposunda, ikmal maddelerinin depolanmasından ve

dağıtımından sorumlu subay. Teknik hususlarda bu subay tam


sorumluluğa haizdir; fakat idari ve inzibatla ilgili hususlarda depo

komutanına karşı sorumludur.

QUARTERMASTER UNIT LEVAZIM BİRLİĞİ: Levazım sınıfının her hangi bir birliği,

levazım birlikleri büyüklük bakımından bölük ile alay arasında

değişir.

QUARTERS MESKEN, LOJMAN, İKAMETGAH: Askeri personel ve ailelerinin

oturmalarına mahsus yer veya yapı.

QUARTERS ALLOWANCE MESKEN BEDELİ: Bak "basic allowance for quarters".

QUARTERS AND SUBSISTENCE MESKEN VE TAYİN BEDELİ: Bak "basic allowance

for quarters" ve "basic allowance for subsistence".

QUARTERS IN KIND AYNİ MESKEN: Askeri personele devlet tarafından

ücretsiz olarak temin olunan mesken.

QUESTIONNAIRE SORU KAĞIDI: Kestiyoner.

QUEUING THEORY KUYRUKLAR KURAMI:

QUICK ENGINE CHANGE UNIT ÇABUK MOTOR DEĞİŞTİRME DÜZENİ: BAK

"power plant unit".


QUICK FIRE SERİ ATEŞ: Süratli bir hedef görünür görünmez açılan hafif silah

ateşi. Bu ateş ya tek atım veya birbiri ardına süratle atılan bir kaç

atım halinde yapılabilir. Ayrıca bak "fire".

QUICK HOOK UP SUSTALI ÇENGELLE BAĞLAMA SİSTEMİ: Çekici bir uçak ile

bunun planör veya planörlerinin, kalkış sırasına göre arka arkaya

birbirlerine bağlanmaları sistemi.

QUICK MATCH ÇABUK YANAN FİTİL, BARUTLU FİTİL: Kare barut içirilmiş bir

sicimden yapılan süratle yanar bir fitil, aydınlatma mühimmatı

da kullanılır.

QUICK REACTION CAPABILITY ÇABUK TEPKİ KABİLİYETİ: Elektronik harp ve

istihbarat ile ilgili olup bir düşmanın teknik veya taktik baskınını,

yeni istihbarat veya kendi silah sistemi yada taktiğimizdeki

değişikliğin imalat, istihsal, montaj, tadilat problemleriyle lojistik

problemleri zamanında çözümleme kabiliyetini ifade eder.

QUICK SEARCH PROCEDURE ÇABUK ARAMA YÖNTEMİ: Normal sayıdan iki

misli uçak kullanarak gemi seyir yolları üzerindeki tüm alanı

mümkün olduğu kadar çabuk arama yöntemi.


QUICK TIME UYGUN ADIM: Her biri 30 inç (75 cm) adımlarla bir dakikada 120

adımlık yürüyüş hızı, uygun adım yürüyüşlerde ve merasimlerde

normal yürüyüş temposudur.

QUICK TRANS ÇABUK NAKLİYE: Askeri kuvvetlerin (öncelikle Deniz Kuvvetleri ve

deniz piyadesi) ve Savunma Bakanlığı kuruluşlarının lojistik

sistemlerinin desteklenmesi amacıyla yapılan yük intikalleri için

kıtasal ABD'de verilen uzun dönemli hava nakliye hizmeti. Ayrıca

bak "logair".

QUIT BIRAKMAK, TERK ETMEK:

QUONSET HUT QUONSET BARAKASI: Nissen barakasına benzeyen kubbe

biçiminde baraka. Ayrıca bak "nissen hut".

QUOTA POST BELİRLİ BİR ÜLKENİN SÜREKLİ OLARAK İSTİHDAMI KABUL ETTİĞİ

ULUSLAR ARASI KADRO:

R METHOD R METODU (ALINDI CEVAPLI USUL): Haberi alan istasyonun,

haberi aldığını belirtmesi gereken bir haber gönderme usulü.

RABAL RABAL: Değişik atmosferik şartların radyasyon balon kullanılarak

tayini. "Ribals" bu şekilde elde edilen raporlara denir. Ayrıca

bakınız: "pibal".
RACER KÜRSÜ: Üzerinde bulunan ağır bir topun sağa sola dönmesine

imkan veren döner kürsü.

RACIAL IMMUNITY IRK BAĞIŞIKLIĞI: Bir ırk grubunun belirli bir

enfeksiyona karşı gösterdiği tabii mukavemet.

RACK RAF, BÖLME: Özellikle ambarlama için eşya ve silahların

dizilmesine yarayan bir raf veya bölme. Örneğin; silahlık

(gunrack) gibi.

RAD (RAD) ALINAN RADYASYON DOZU, EMİLEN RADYASYON DOZU: Alınan

radyasyon dozu birimi. Radyasyona maruz kalan malzeme veya

canlının beher gramında 100 erglik nükleer (veya iyonlanmış)

radyasyon emilişini gösterir.

RADAR RADAR: Nesnelerin mesafesi istikameti ve/veya irtifası hakkında

bilgi sağlayan elektronik tespit cihazı.

RADAR ADVISORY RADAR DANIŞMA (HİZMETİ): Bu terim tavsiye ve bilgi

temininin radar gözlemine dayalı olduğunu gösterir.

RADAR ALTIMETER Bak. "altimeter".


RADAR ALTIMETRY RADARLA YÜKSEKLİK ÖLÇMESİ: Tespit edilmiş bir arazi

rakımı üzerindeki yüksekliğin, yüksek frekanslı elektro-mekanik

dalgaları gönderme, yansıtma ve kayıt suretiyle ölçülmesi işlemi.

RADAR ALTIMETRY AREARADAR ALTİMETRE BÖLGESİ: Radar kullanarak hava

vasıtalarının yüksekliğini belirlemede kullanılabilen belirli

yükseklikteki geniş ve nispeten düz arazi bölgesi.

RADAR ALTITUDE RADAR YÜKSEKLİĞİ: Bak. "absolute altitude".

RADAR APPROACH CONTROL RADAR YAKLAŞMA KONTROLU: Hava meydanı

gözetleme radarı ile hassas yaklaşma radar cihazından

faydalanarak radar yaklaşma kontrol hizmetini temin eden bir

tesis.

RADAR BEACON RADAR BIYKIN: Uygun tip bir pals ile harekete geçirildiği

zaman parola soran istasyon veya uçak tarafından menzil ve

kerteriz (istikamet) bilgisinin belirlenmesine olanak sağlayan bir

alıcı-verici kombinasyonu.

RADAR BEAM RADAR HUZMESİ, RADAR DEMETİ: Bak. "beam".

RADAR BOARD RADAR İŞARETLEME PLANI: Hava haber verme ve uyarı

hizmetinde kullanılan ve üzerine radar raporlarının muhteviyatı


işaretlenen plan. Bu plan genellikle, büyük bir duvar haritası

şeklinde olur.

RADAR CAMOUFLAGE RADAR KAMUFLAJI: Bir cismin sathının radar yansıtma

özelliklerini değiştirmek üzere radar intişarları emici veya

yansıtıcı malzemenin kullanılması.

RADAR CLUTTER RADAR KLATERİ: Arzu edilen sinyallerin tespitini engelleyen

radar ekranında beliren istenmeyen sinyaller, ekolar veya

görüntüler. Ayrıca bakınız: "clutter" ve "fixed echo".

RADAR CORRELATION RADAR KIYMETLENDİRMESİ: Bir radar tüpü veya

işaretleme levhası üzerinde görülen bir hedefin hakkında diğer

bir kaynaktan bilgi alınmakta olan aynı hedef olduğunun tespiti.

RADAR COUNTERMEASURES RADAR KARŞI TEDBİRLERİ: Bak. "electronic

countermeasures", "electronic warfare", "chaff".

RADAR COVER RADAR ÖRTÜSÜ: Bak. "radar coverage".

RADAR COVERAGERADAR KAPSAMI (ÖRTÜSÜ): Bir veya daha fazla radar

istasyonu tarafından hedeflerin tespit edilebildiği sınırlar.


RADAR DANNING RADARLA ŞAMANDIRADAN AYARLAMA: Deniz mayın

harbinde, radarı işaret mayınlarından gerekli mesafeyi muhafaza

etmek amacıyla kullanarak seyretme metodu.

RADAR DECEPTION RADAR ŞAŞIRTMASI: Bak. "electronic deception".

RADAR DETECTION RANGE RADAR YAKALAMA MENZİLİ:

RADAR DISCRIMINATION RADAR AYIRMA KABİLİYETİ: Birbirine çok yakın

birden çok hedefi ekran üzerinde ayırma kabiliyeti.

RADAR ECHO RADAR EKOSU: 1. Bir cisimden yansıdıktan sonra alınan

elektromanyetik enerji. 2. Radar ekosunun katod (şua) ışınlı

ekrandaki görüntüsünün yoğunluğunun değişmesi veya sapması.

RADAR FILTER OFFICER RADAR KIYMETLENDİRME SUBAYI: Bir kıymetlendirme

odasının personel, teçhizat ve çalışmasından sorumlu ve radarın

bildirdiği uçakların doğru olarak kıymetlendirilmesi ile görevli

subay.

RADAR FIRE RADAR ATEŞİ: Radarla izlenen bir hedefe açılan ateş. Ayrıca bak.

"fire".

RADAR FIRE CONTROL RADARLA ATEŞ KONTROLU: Hedef takibinde radardan

faydalanan bazı top ateş nevilerinin teknik kontrolu.


RADAR GUARDSHIP RADAR MUHAFIZLIĞI: Taktik komutan tarafından radar

nöbeti idame ettirme görevi verilen gemi.

RADAR HORIZON RADAR UFKU: Bir radar anteninden çıkan yayınların

yeryüzünün sathına teğet geçtiği noktaların oluşturduğu hat.

Açık denizde bu hat yataydır ancak karada bölgenin topoğrafik

özelliklerine göre değişir.

RADAR IMAGERY RADAR GÖRÜNTÜSÜ: Verilen bir hedef yüzeyinden yansıyan

radar dalgalarının kaydedilmesi ile elde edilen görüntü.

RADAR INDICATOR SCREEN RADAR EKRANI:

RADAR INTELLIGENCE RADAR İSTİHBARATI: Bu konudaki istihbaratla meşgul

teşkilat veya faaliyet merkezi.

RADAR LOCATING RADARLA HEDEF TESPİTİ: Bir paralanma noktasının veya

düşman topçu mevziinin radarla bulunması.

RADAR NETTING RADAR ŞEBEKE TEŞKİLİ: Birleşik hedef bilgisi sağlamak üzere

birkaç radarın tek bir merkeze bağlanması.

RADAR NETTING STATION RADAR ŞEBEKE İSTASYONU: Radar izleme

istasyonlarından bilgi alabilen ve diğer radar izleme istasyonları


ile bilgi teatisinde bulunarak bir radar şebeke sistemi oluşturan

bir merkez.

RADAR NETTING UNIT RADAR ŞEBEKE BİRİMİ: Belli hava savunma atış dağıtım

sistemlerinin harekat merkezlerini radar şebeke istasyonuna

çeviren ilave elektronik teçhizat.

RADAR OFFICER RADAR SUBAYI: Radar cihazının işletilmesiyle görevli subay.

RADAR PICKET RADAR PİKETİ: Radar tespit mesafesini artırmak amacıyla

korunan kuvvetten belli bir mesafede mevzilendirilmiş herhangi

bir gemi, uçak veya araç.

RADAR PICKET ESCORT SHIP RADAR KARAKOLU REFAKAT GEMİSİ: Muharebe

haberler merkezi elektronik karşı tedbirler ve elektronik

araştırma tesisleri ile ilgili faaliyetler artırılacak şekilde tadil

edilmiş refakat gemisi. Bu gemi "DER" olarak adlandırılır.

RADAR PREDICTION RADAR KESTİRMESİ: Radar ekranında görülen ışıklı

lekelerin görüntüsü daha önce pilota fotoğraf olarak verilir. Pilot

buna göre hedefi radar görüntüsü ile değerlendirerek bombalar.

Bu fotoğraf, hedef bölgesinin özel yapılmış kabartma modeli

üzerine karanlık odada uçağın bulunacağı yer olarak kabul edilen

noktadan arazi modeli aydınlatılarak, yamaçlara vuran ışıkla


aydınlanan kısımların düşey olarak fotoğrafının çekilmesiyle elde

edilir.

RADAR RANGING RADAR KESTİRMESİ: Bak. "ranging".

RADAR RECONNAISSANCE RADAR KEŞFİ: Düşman faaliyeti hakkında bilgi

elde etmek ve arazi hakkında bilgi sahibi olmak için radar

vasıtasıyla yapılan keşif.

RADAR REPORT RADAR RAPORU: Radar cihazı vasıtasıyla dost veya düşman

uçaklarının mevkileri hakkında elde edilen haber. Bu rapor, çok

defa bir hava haber verme ve uyarı sistemindeki süzme

merkezine veya harekat merkezine gönderilir.

RADAR RETURN Bak. "radar echo".

RADAR SCAN RADAR TARAMASI: Bir telsiz frekans huzmesinin bir eko aramak

üzere boşluktaki hareketini ifade eder.

RADAR SCOPE RADAR IŞIN TÜPÜ:

RADAR SCOPE OVERLAYS RADAR İLAVE BİLGİLER TABAKASI: Radar

yansımalarının mukayesesi ve tanımı amacıyla radar skopunun

ekranının üzerine koymak üzere hazırlanmış şeffaf tabakalar.


RADAR SCOPE PHOTOGRAPHY RADAR SKOP FOTOĞRAFI: Bir radar ekranında

çıkan ekoların filme kaydı.

RADAR SCREEN RADAR EKRANI:

RADAR SEARCH RADAR ARAMASI: Bak. "radar reconnaissance".

RADAR SIGNAL FILM RADAR SİNYAL FİLMİ: Uyumlu bir radar tarafından

alınan tüm yansımış sinyallerin kaydedildiği ve yorumlanması

için optik bir mukayese cihazında işleme tabi tutulması gereken

film.

RADAR SILENCE RADAR SUSMASI: Bütün veya bazı Frekanslarda

elektromanyetik yayınların radarda gönderilmesini yasaklayan

bir, emniyet tedbiri. Ayrıca bakınız: "radiosilence" ve "listening

silence".

RADAR STATION RADAR İSTASYONU: Radar cihazından faydalanarak

hedeflerin yerini tespit eden tesis.

RADAR TRACKING STATION RADAR İZLEME TAKİP İSTASYONU: Hareketli

hedefleri izleme yeteneği olan bir radar tesisi.

RADIAC RADIAC: "Radyoaktivite, saptama, gösterme ve hesaplama"

anlamına gelen "radioactivity, detection, indication and


computation" kelimelerinden elde edilen ve çeşitli tip radyolojik

ölçme cihazlarını veya teçhizatını belirtmek için tümünü

kapsayan bir terim olarak kullanılan bileşik kısaltma.

RADIAC DOSIMETER RADYAK DOSİMETRE: Bizzat absorbe ettiği nükleer

radyasyonu ölçmek için kullanılan bir cihaz.

RADIAL RADYAL: Bir Fotoğraf üzerinde radyal merkezden herhangi bir

noktaya doğru uzanan hat veya istikamet. Hakiki düşey

fotoğrafların radyal merkezi esas noktasıdır.

RADIAL DISPLACEMENT RADYAL TAŞMA: Dikey fotoğraflarda görünen "dışa

taşma" veya tabanına nazaran yüksekliği olan herhangi bir

cismin tepesinin görünen ihracı. Bu ihracın yönü gerçek bir

dikeyde ana noktadan, veya oynama nedeniyle bozulmuş dikey

bir fotoğrafta izomerkezden radyaldır.

RADIAL ERROR OF CLOSURE RADYAL KAPAMA HATASI:

RADIAL LINE CONTROL RADYAL NİRENGİ: Fotoğrafların merkezlerinden

çizilmiş karşılıklı radyal hatların kesişme noktalarını tayin

suretiyle hava fotoğraflarının cihetine konması ve birbirine

uydurulması işlemi. Bu usulden, ölçek kontrolu ve mozaik


yapılırken fotoğrafların sıhhatli olarak birbirine uydurulmasında

yararlanılır.

RADIAL LINE CONTROL METHOD RADYAL NİRENGİ USULÜ: Bindirmeli hava

fotoğraflarında merkezden çevrelere çizilmiş hatların kesişme

noktalarını bulmak suretiyle nirengi tesis ve mozaik teşkil etme

usulü. Bu usul fotoğrafın ölçeği ne olursa olsun, düşey hava

fotoğraflarının merkezi etrafındaki bütün açısal ölçülerin doğru

oluşu teorisine dayanır.

RADIAL LINE PLOT RADYAL TERSİM: Harita yapmakta kullanılan bir tersim usulü.

Bu usulde hava fotoğraflarından görünen noktaların coğrafi

mevkileri. Fotoğrafların merkezlerinden bu noktalara çizilen

hatlar vasıtasıyla tayin edilir.

RADIAL VELOCITY RADYAL HIZ: İki cisim, özellikle bir gözlemci ile bir ışın

kaynağı arasında bu ikisini birleştiren bir hat üzerine yaklaşma ve

gerileme hızı.

RADIANT ENERGY RADYAN ENERJİ: Işık, enfraruj, telsiz ve radar gibi

elektromanyetik dalgalardan ibaret enerji.

RADIANT EXPOSURE Bak. "thermal exposure".

RADIATION DECAY FACTOR RADYASYON AZALMA FAKTÖRÜ:


RADIATION DOSE RADYASYON DOZU: Malzeme veya dokular tarafından

absorbe edilmiş toplam radyasyon miktarı. Radyasyon dozu

terimi genellikle röntgen olarak ifade edilen maruz kalma dozu

anlamında kullanılır ve bu da radyasyon miktarının havada

oluşturabileceği iyonlaşma toplam miktarının ölçüsüdür. Bu yine

rad olarak verilen belirli vücut dokusunca gram başına absorbe

edilen enerjiyi temsil eden absorbe edilmiş dozdan tefrik

edilebilir. İlaveten "rems" olarak ifade edilen biyolojik doz

radyasyona maruz kalmanın biyolojik etkinlik ölçüsüdür.

RADIATION DOSE (DOSAGE) RADYASYON DOZU (DOZAJI): Vücudun bütün

sahası veya bütün vücut tarafından alınmış nükleer radyasyon

toplam miktarı. Askeri eğitim ve harekatta kullanılan ölçü

birimleri rad ve milirad'dır. Ayrıca bakınız: "maximum

permissible dosage" ve "radiation dose".

RADIATION DOSE RATE RADYASYON DOZ ŞİDDETİ: Zaman birimi içinde alınmış

radyasyon dozu. X ve Gamma radyasyonu için müşterek ölçü

birimi saatte roentgen veya mili roentgendir.

RADIATION DOSIMETRY RADYASYON DOZİMETRESİ: Bak. "dosimetry".


RADIATION EXPOSURE STATE RADYASYON MARUZ KALMA DURUMU: Bir

birliğin veya özellikle bir şahsın alınan tüm toplam vücut

radyasyon dozlarından çıkartılan durumu. İlerdeki harekatların

ihtimalini ve ilave nükleer radyasyona maruz kalması halinde

ortaya çıkacak rizikonun derecesini gösteren bir sembol olarak

ifade edilir.

RADIATION INTELLIGENCE RADYASYON İSTİHBARATI: Atomik/nükleer

silahların patlaması neticesinde çıkanlar hariç kasıtsız olarak

yabancı cihaz teçhizat ve sistemlerden yayınlanan

elektromanyetik enerjiden çıkartılan bilgi taşımayan elemanların

toplanması ve analizinden elde edilen istihbarat.

RADIATION INTENSITY RADYASYON YOĞUNLUĞU: Belirli bir yer ve zamandaki

radyasyon doz şiddeti. Bu yoğunluk, nükleer infilaktan belirli bir

süre sonra ele alınmış radyasyon yoğunluğunu ifade için bir

rakamla birlikte kullanılabilir. Örneğin; R13; infilaktan 3 saat

sonraki radyasyon yoğunluğudur.

RADIATION SCATTERING RADYASYON YAYILMASI, DAĞILMASI: Termal

elektromanyetik veya nükleer radyasyonun radyasyon kaynağı

(ör. bir nükleer infilak) ile uzak bir nokta arasında atmosferdeki

atomlar moleküller veya daha büyük partiküller ya da diğer bir


vasatla karşılıklı etkilenme veya çarpışma sonucu çıkış yolundan

sapması. Bunun sonucu olarak radyasyon (özellikle gama ışınları

ve nötronlar) bir noktada yalnız kaynak istikameti yerine birçok

istikametlerden alınmış olacaktır.

RADIATION SICKNESS RADYASYON HASTALIĞI: İyonlaştırıcı radyasyona uzun

süre maruz kalındığında ortaya çıkan hastalık. İlk belirtileri

kusma, bulantı ve ishal ve bilaharede saç dökülmesi, ağız ve

boğazda iltihaplanma, genel takat kaybıdır.

RADIATION SITUATION MAP RADYASYON DURUM HARİTASI: Komutanlık ilgi

sahasındaki tahmini ve/veya gerçek radyasyon durumunu

gösteren harita. Ayrıca bakınız: "map".

RADICIAN RADİSYAN (HV.): Çığ hattı (Dew line) İşletme ve bakım

müteahhidi tarafından ortaya konmuş bir terim. Bu terim: Çığ

Hattının muhtelif istasyonlarını işletmeye ve çalışır halde

bulunmalarını temine muktedir bir şahsı ifade eder. Bu şahıs

aynı zamanda meteoroloji gözlemleri yapacak niteliktedir ve

mesaj yazmak gayesiyle daktilografi eğitimi görmüştür.

RADINT Bak. "radar intelligence".


RADIO -LOG TELSİZ İŞLETME KAĞIDI: Telsiz ile alınan ve yollanan haberlerin

ve belirli bir telsiz istasyonunun faaliyeti hakkındaki diğer önemli

bilgilerin günlük kaydı. Düşmanın yayına karışma veya engel

olma teşebbüslerine ait bilgiler ile haberlerin gönderilmesinde

meydana gelen gecikmelerin nedeni vesairede bu kağıda yazılır.

RADIO ALTIMETER Bak. "altimeter".

RADIO ALTITUDE TELSİZ YÜKSEKLİĞİ: Bak. "absolute altitude".

RADIO AND PANEL SECTION TELSİZ VE İŞARET BEZİ KISMI: Bir alay muharebe

grubu veya küçük bir birliğin kuruluşunda bulunan kıta

muhabere takımının bir kısmı. Bu kısmın görevi telsiz cihazlarını

işletmek ve işaret bezlerini kullanmaktır.

RADIO AND WIRE INTEGRATION TELSİZ VE TELLİ BÜTÜNLEŞME: Tel

devrelerinin telsiz tesisleri ile birleştirilmesi.

RADIO APPROACH AIDS TELSİZLE YAKLAŞMA YARDIMCI CİHAZLARI: Bir uçağın

bir havaalanı veya uçak gemisi civarına geldiği andan inişin

yapılabileceği bir mevkie varana kadar mevkiini sıhhatli bir

şekilde tespit için telsizden faydalanan cihaz.


RADIO BEACON RADYO BİYKIN, RADYOFAR: Yön, rota veya mevkii tayini için

kullanılan bir telsiz göndermeci. Cihaz bu maksatla gayet açık ve

özel mahiyette bir işaret yayınlar. Ayrıca bakınız: "beacon".

RADIO CALL SIGN TELSİZ ÇAĞRI İŞARETİ: Bir telsiz istasyonunu tanıtan

harflerden, rakamlardan veya hem harf hem rakamlardan oluşan

bir grup.

RADIO COMPASS RADYO KOMPAS: Telsiz istasyonlarından gelen yön

işaretlerini alan sabit, daireyi çubuklu uçak anteni. İşaretler yan

ıskalası üzerindeki bir gösterge tarafından kaydedilir. Bu alet,

döndürülebilen ve bir dairevi anteni bulunan istikamet

bulucudan (radio direction finder) farklıdır.

RADIO CONTROL TELSİZLE KONTROL: Bütün bir sistemin veya bir başka

cihazın, telsiz dalgaları ile kontrolu.

RADIO COUNTERMEASURES TELSİZ KARŞI TEDBİRLERİ: Bak. "electronic

warfare", "electronic countermeasures".

RADIO COUNTERMEASURES DECEPTION DÜŞMAN KARŞI TEDBİRLERİNİ

ŞAŞIRTMA: Telsiz dalgalarının düşmanı şaşırtmak maksadıyla

yayını veya mükerrer yayını (radition or reradiation) .


RADIO COUNTERMEASURES SEARCH OR RECONNAISSANCE TELSİZ KARŞI

TEDBİRLERİNİN ARAŞTIRILMASI VEYA KEŞFİ: Düşman telsiz

dalgalarının mevcudiyetini kaynağını ve diğer özelliklerini tespit

için araştırılmaları veya keşfi. Ayrıca bakınız: "countermeasures".

RADIO DAY TELSİZ GÜNÜ: Gece yarısından gece yarısına uzanan ve bir telsiz

istasyonunun tuttuğu tam kayıtlarla tespit edilen 24 saatlik süre.

RADIO DECEPTIONTELSİZ ALDATMASI: Düşmanı aldatmak amacıyla telsiz

kullanılması. Telsiz aldatması; yanlış haberler göndermek şaşırtıcı

başlıklar ve düşman çağrı işaretlerini kullanmak v. s gibi hususları

içine alır. Ayrıca bak. "electronic warfare".

RADIO DETECTION TELSİZ İNTİŞARLARININ YAKALANMASI: Telsizle mevki tayin

usulünden faydalanarak bir hedefin mevcudiyetini yeri tam

olarak tayin edilmeden tayin usulü.

RADIO DETECTION AND RANGING RADAR: Bak. "radar".

RADIO DETECTOR RADAR: Bak. "radio".

RADIO DIRECTION FINDER TELSİZ İSTİKAMET KESTİRİCİ: Telsiz

istasyonlarından, gelen yön işaretlerini alan, yöneltilmiş antenli

bir alet. İşaretler, bir gösterge tarafından bir semt açı ıskalası
üzerine kaydedilir.. Bu alet, gelen telsiz dalgalarının istikametini

tespitte kullanılır. Buna "direction finder" da denir

RADIO DIRECTION FINDER LOOP TELSİZ İSTİKAMET KESTİRİCİ ÇERÇEVE

ANTENİ: Bak. "lubberline".

RADIO DIRECTION FINDER STATION TELSİZ İSTİKAMET KESTİRME İSTASYONU:

Hava araçları ve gemilerin bir telsiz kestirme cihazı ile kerteriz

alarak tayin etmelerine yarayan sabit telsiz istasyonu. Buna

"direction finder station" da denir.

RADIO DIRECTION FINDING TELSİZ İSTİKAMET KESTİRMESİ: Bir istasyonun

kendi yayınları vasıtasıyla sadece yönünün bulunduğu telsiz

mevkii.

RADIO DIRECTION FINDING DATA BASE TELSİZ İSTİKAMET BULUCU VERİ

BAZI: Hedef alıcı/vericilerde nirengi elde etmek amacıyla telsiz

istikamet bulma faaliyetlerini desteklemek, için sağlanması

gerekli hava ve kara vasıtaları ile toplanan bilgi yekünü.

RADIO DISCIPLINE TELSİZ DİSİPLİNİ: Özellikle gönderme emniyetini gerektiren

haberleşme şartları altında telsiz kullanılmasıyla ilgili kurallara

tam riayet.
RADIO FACILITY CHARTS TELSİZ TESİSLERİ HARİTASI: Haritaya geçirilmiş uçuş

yolları üzerindeki telsiz seyrüsefer tesislerini gösterir harita. Bu

haritalardan her biri memleketin belirlibir bölgesini kapsar. Telsiz

istasyonları hakiki coğrafi mevkileri ile gösterilir ve bu haritaların

ölçeğide huzme mihverleri (legs of range) derecesini gösterecek

kadar büyük olur.

RADIO FIX TELSİZ FİKSİ: Bir dost veya düşman verici telsizinin yerinin iki

veya daha fazla yön kestirme istasyonlarından kerterizlerin

alınması ile tespiti. Bu durumda verici telsizin yeri kesişme

noktasındadır:

RADIO FREQUENCY TELSİZ FREKANSI: Boşluğa yayılan herhangi bir elektriki

enerji frekansı. Telsiz frekansları normal olarak ses dalgası

frekanslarından daha yüksektir.

RADIO GUARD TELSİZ KONTROL İSTASYONU: Gönderilen telsiz haberlerini

dinleyip kaydetmek ve tespit edilmiş bir frekans üzerinden belirli

birlik veya birliklere ait telsiz trafiğini idare etmekle

görevlendirilmiş bir gemi uçak veya yer telsiz istasyonu.

RADIO INTELLIGENCE TELSİZ İSTİHBARATI: Düşman telsiz yayınlarının

dinlenmesi, yorumlanması ve düşman verici cihazlarının


mevkilerinin tayini. Telsiz istihbaratı, aynı zamanda, telsiz

disiplinini ve kripto emniyetini kontrol etmek için dost telsiz

yayınlarının dinlenmesini de içine alır.

RADIO INTERCEPT YABANCI TELSİZ DİNLEMESİ: Muhabere istihbaratı temini

maksadıyla, düşman ve tarafsız telsiz göndermeçlerinin teknik

dinlenmesi. Bu dinleme, dost telsiz yayınlarının dinlenmesini

içine almaz (monitoring) .

RADIO INTERCEPT STATION YABANCI TELSİZ DİNLEME İSTASYONU: Bak.

"intercept station".

RADIO JAMMING TELSİZ KARIŞTIRMASI: Bak. "electronic jamming".

RADIO LANDING BEAM TELSİZLE İNDİRME İŞARETİ: Bir pilota süzülerek inişinde

doğru yol üzerindeki mevkiini ve gereken yüksekliği bildirmek

için, iniş meydanından verilen özel bir telsiz işareti.

RADIO LINK TELSİZ RÖLE SİSTEMİ: Telsiz irtibat dizisi.

RADIO MAGNETIC INDICATOR TELSİZ MANYETİK GÖSTERGESİ: Uçak istikamet

ve kerterizini belirli telsiz seyrüsefer yardımcı istasyonlarına göre

gösteren cihaz.
RADIO MARKER BEACON TELSİZ İŞARET FARI, RADYOLAR: Alçak güçlü bir

göndermeç. Bu cihaz üzerinde göndermeç bulunan radyo renç

ile aynı frekans üzerinden bariz bir sinyal verir. Telsiz işaret farı,

pilota belirli bir rota üzerinde ne kadar mesafe kat etmiş

olduğunu gösterir. Buna kısaca (marker beacon) denir.

RADIO MAST ANTEN DİPLİĞİ: Bir uçak üzerindeki telsiz antenini tutan tablo.

RADIO METEOROGRAPH METEOROLOJİ KAYITÇILARI: Atmosferin üst

tabakalarındaki hava şartlarını otomatik olarak kaydedip bunları

telsizle yer yüzüne bildiren alet. Bu alet; küçük bir balon ile

uçurulur ve balon patlayınca alet paraşütle yere iner. Buna

"radiosonde" da denir.

RADIO NAVIGATION TELSİZLE SEYRÜSEFER: Seyrüseferde yön ve mevki

belirlenmesi veya engel ikazı amacıyla yapılan telsiz mevkii.

RADIO NAVIGATION GUIDANCE TELSİZ SEYRÜSEFER GÜDÜMÜ: Bir füze

uçuş yolu kontrol tekniği. Bu usulde; füze uçuş yolu kontrol

tekniği. Bu usulde; füze uçuş yolu füze içinde mevcut ve füzeyi

bir veya daha çok dış göndermeçten verilen telsiz sinyalleri ile

arzu edilen yol üzerinde seyrettiren bir cihazla yan ve

yüksekliğine ayarlanabilmektedir.
RADIO NET TELSİZ ÇEVRİMİ: Birbirleriyle irtibatlı olarak faaliyetle bulunan

askeri telsiz istasyonlaarı şebekesi. Bir telsiz çevrimi; genellikle

bir üst birliğin telsiz istasyonunu ve bütün ast ve yardııncı

birliklerin telsiz istasyonlarını içine alır. Bu çevrim komuta irtibat,

gözetleme vesair maksatlar için kara istasyonları, kara ve hava

birlikleri yada sadece hava birlikleri arasında bağlantı kurar.

RADIO OFFICER TELSİZ SUBAYI: Bir birliğin telsiz malzemesinden telsiz

malzemesinin bakımına ve işletilmesine memur personelin

idaresinden sorumlu subay. Eskiden huna (radio officer) denirdi.

RADIO OPERATOR TELSİZ OPERATÖRÜ: Telsiz göndermeç ve almaçlarını

çalıştırarak telsiz sinyallerini gönderen ve alan şahıs.

RADIO POSITION FINDING TELSİZ KESTİRMESİ: Bir veya daha çok telsiz

istikamet kestirme cihazı tarafından tespit edilen istikamet

açılarının kesişme noktalarını işaretlemek suretiyle bir telsiz

göndermecinin yerini bulma işlemi.

RADIO PROCEDURE TELSİZ İŞLETME USULÜ: Zaman kazanmak ve karışıklığa

engel olmak için telsiz operatörleri tarafından kullanılan

kalıplaşmış gönderme usulleri. Telsiz işletme usulü, yeknesaklığı

temin suretiyle güveni artırır.


RADIO RANGE RADYO RENÇ: Hava seyrüseferine yardımcı vasıta olarak

kullanılan radyo renç istasyonu ile bu istasyona bağlı radyofarlar

ve telsizle istikamet verme cihazları dizisi. Ayrıca bakınız:

"directional radio range".

RADIO RANGE BEACON RADYO RENÇ FARI: Uçaklara yol göstermek için telsiz

dalgaları demeti yayınlayan göndermeç. Buna "beacon" da

denir.

RADIO RANGE FINDING TELSİZLE MESAFE BULMA: Bir nesnenin uzaklığının

aynı veya başka dalga boyunda tekrar gönderilen ya da bağımsız

yansıtılan kendi telsiz yayınları vasıtasıyla belirlendiği telsiz

mevkii.

RADIO RANGE STATION TELSİZ MESAFE İSTASYONU: Telsiz eşit-sinyal bölgeleri

temin eden hava telsizle seyrüsefer hizmetindeki bir telsiz

seyrüsefer kara istasyonu. Bazı durumlarda telsiz mesafe

istasyonu bir gemiye yerleştirilebilir.

RADIO RECOGNITION TELSİZLE TANIMA: Bir başka telsizin dost veya düşman

maiyetini ya da kimliğini telsiz vasıtasıyla tayin işlemi.

RADIO RECOGNIZATION AND IDENTIFICATION TELSİZLE TANIMA VE

TANITMA: Bak. "identification Friend and Foe".


RADIO RELAY SYSTEM TELSİZ ROLE SİSTEMİ, RADYOLİNK SİSTEMİ: Ana hat

devreleri yerine çok yüksek Frekans ve görüş hattı üzerinde

faaliyet gösterir telsiz almaç ve göndermeçleri kullanan

haberleşme sistemi. Bu sistem: karanportör teçhizatı ile birlikte

kullanıldığı zaman, hem ses hem telemprimör çalışmaları için

kanallar temin eder.

RADIO SILENCE TELSİZ SUSMASI: Yayın yapma kabiliyetinde olan bütün veya

bazı telsiz cihazlarının faaliyet dışı tutuldukları bir süre. Birleşik

müşterek veya kuvvetlerarası haberleşmelerde bu kurala uyacak

frekans bantları ve cihaz tipleri belirtilmiş olmalıdır. Ayrıca bak.

"listening silence".

RADIO SONOBUOY SONAR ŞAMANDIRASI: Bak. "sonobuoy".

RADIO TELEPHONE TELSİZ TELEFON: Konuşmanın modüle edilmiş ses

dalgalarıyla gönderilmesi.

RADIO TRANSMITTER TELSİZ GÖNDERMECİ: Bak. "transmitter".

RADIO WAVE TELSİZ DALGASI: Radyo frekans elektrik dalgası.

RADIO WIRE INTEGRATION MÜŞTEREK TELLİ TELSİZ HABERLEŞME: Telli

devreleri telsiz tesisleriyle birleştirme tekniği.


RADIO-LOCATOR Bak. "radar".

RADIOACTIVE CONTAMINATION RADYOAKTİF KİRLENME: Radyoaktif

kirletme.

RADIOACTIVE FALLOUT REPORT RADYOAKTİF SERPİNTİ RAPORU:

RADIOACTIVE MATERIAL RADYOAKTİVİTESİ BULUNAN MALZEME:

RADIOACTIVITY RADYOAKTİVİTE: Süratle değişen bir izotopun

çekirdeklerinden radyasyonun genel olarak alfa veya beta

partiküllerinin çok defa gama ışınlarıyla birlikte kendiliğinden

yayılması olayı.

RADIOACTIVITY CONCENTRATION GUIDE RADYOAKTİVİTE YOĞUNLUK

GÖSTERGESİ: Devamlı tüketim için kullanılan su ve havadaki

kabul edilebilir belirli radyoizotop miktarı.

RADIOGONIOMETER RADYOGONOMETRE, TELSİZ KESTİRME CİHAZI: Bak.

"goniometer".

RADIOGONIOMETRY RADYOGONİYOMETRİ, TELSİZ KESTİRMESİ: Yayınladığı

telsiz dalgalarının kerterizlerini bulmak suretiyle bir

göndermecin yerini tespit tekniği.


RADIOLOCATION TELSİZ KESTİRMESİ: Telsiz dalgalarının değişmeyen hızı veya

tek yönde yayılma (rectilinear propagation) özelliklerinden

faydalanarak, bir cismin istikametini, mevkiini veya hareketini

tayin veya mevcudiyetini tespit.

RADIOLOGICAL ATTACK RADYOLOJİK TAARRUZ: Radyasyon tehlikesi meydana

getirecek silahlarla yapılan taarruz.

RADIOLOGICAL DEFENCERADYOLOJİK SAVUNMA: Nükleer veya radyolojik

silahların kullanılmasından doğan radyasyon tehlikesine karşı

alınması gerekli savunma tedbirleri.

RADIOLOGICAL DEFENCE OFFICER RADYOLOJİK SAVUNMA SUBAYI:

RADIOLOGICAL MONITORING RADYO AKTİVİTE ARAŞTIRMASI, RADYOLOJİK

DETEKSİYON: Bölgeler, yapılar, şahıslar ve ikmal maddeleri

üzerinde radyoaktif kirlenme mevcudiyetinin tespiti. Ayrıca

bakınız: "monitoring".

RADIOLOGICAL OPERATIONS RADYOLOJİK HAREKAT: Zayiat verdirmek veya

araziden istifadeyi sınırlandırmak için radyoaktif malzemenin

veya radyasyon meydana getiren cihazların kullanılması. Nükleer

silahların radyoaktif serpintisinin maksatlı kullanılışınıda içerir.


RADIOLOGICAL SAFETY RADYOLOJİK EMNİYET: Radyasyon tehlikelerine karşı

şahsi koruyucu tedbirlerin konulması ve yürütülmesi ile ilgili

usuller, planlar ve işlemler. Radyasyon tehlikeleri; nükleer

infilaktan ileri gelenlerle birlikte radyoaktif malzemeyi ele

geçirmek, yakınında bulunmak veya kirlenmiş bir bölgede

radyoaktivite araştırması yapmak gibi bu malzemeye çeşitli

şekillerde maruz kalma neticesi ortaya çıkabilir. Ayrıca bakınız:

"radiological defense".

RADIOLOGICAL SURVEY RADYASYON ÖLÇMESİ: Bir bölgedeki radyasyon

dağılımını ve doz şiddetlerini tespit çalışmaları.

RADIOLOGICAL SURVEY FLIGHT ALTITUDE RADYASYON ÖLÇÜMÜ UÇUŞ

YÜKSEKLİĞİ: Bir uçağın havadan radyasyon ölçümü yapılırken

uçtuğu yükseklik.

RADIOLOGICAL SURVEY INSTRUMENT RADIAC ALETİ: Bir bölgedeki

radyolojik kirlenme derecesini ölçmeye yarayan alet. Ayrıca

bakınız: "ion chamber".

RADIOLOGICAL SURVEY OFFICER RADYASYON ÖLÇME SUBAYI: RADIAC

aletlerinin bakımı, kullanılması ve eğitimi ile meşgul olan nükleer

ve radyolojik savunma işlerinde komutana müşavirlik yapan ve


serpinti hesapları ile izodoz haritalarının yapılmasına nezaret

eden subay.

RADIOLOGICAL SURVEY PARTY RADYASYON ÖLÇME POSTASI: Bir radyolojik

ölçme işini yerine getiren grup.

RADIOLOGICAL WARFARE RADYOLOJİK HARP: Bir nükleer infilakın ilk

tesirlerinden (blast, termal ve ilk nükleer radyasyon) ayrı olarak,

artık radyoaktif kirlenme meydana getiren madde veya silahların

kullanılması suretiyle yapılan harp.

RADIOLOGICAL WEAPON RADYOLOJİK SİLAHLAR, RADYOAKTİF SİLAHLAR:

Radyoaktif maddeler veya bunları kullanmaya yarayan silah ve

aletler.

RADIOSONDE RADYASOND: Bak. "radio meteorograph".

RADIOTELEGRAPH TELSİZ TELGRAFLA MUHABERE ETMEK: Telsiz telgraf cihazı ile

haberleşmek.

RADIOTELEGRAPHY TELSİZ TELGRAF: Telgraf kodlarının telsiz vasıtasıyla

yollanması.
RADIOTELEPHONY TELSİZ TELEFONCULUK, TELSİZ TELEFONLA MUHABERE: Sesi

modüle edilmiş telsiz dalgalarıyla göndererek yapılan

haberleşme şekli.

RADIOTELETYPE WRITER TELSİZ TELEMPRİMÖR: Telsiz vasıtasıyla telemprimör

muhaberesini sağlıyan cihaz.

RADIUS OF ACTION HAREKET YARIÇAPI: Bir gemi, uçak veya aracın bütün

emniyet ve işletme faktörleri dikkate alınarak normal muharebe

yük ile üssünden belirli bir rota üzerinde uzaklaşıp yakıt ikmali

yapmadan geri dönebileceği azami mesafe.

RADIUS OF DAMAGE HASAR YARIÇAPI: Yer sıfırından itibaren arzu edilen

hasarın elde edilmesi ihtimalinin % 50 olduğu mesafe.

RADIUS OF INTEGRATION BİRLEŞME YARIÇAPI: Yer sıfırından itibaren hem

nükleer patlama hem konvansiyonel silahların etkilerinin

birleştiği bölgeyi gösteren mesafe.

RADIUS OF RUPTURE TAHRİP YARIÇAPI: Bir yeraltı imla hakkının infilakı ile

tahrip edilebilecek en uzak yerin infilak merkezine olan mesafesi.

Bu yarıçap imla hakkının nevine miktarına ve toprağın cinsine

göre değişir.
RADIUS OF SAFETY EMNİYET YARIÇAPI: Yer sıfır noktasından uzakta dost

kıtalar üzerindeki silah tesirlerinin kabul edilebilir derecede

olduğu yatay mesafe.

RADIUS OF VISIBILITY GÖRÜŞ YARIÇAPI: Bir gözcünün belirli bir noktadan her

istikametle görebileceği azami mesafe. Özellikle bir uçaktaki

rasıdın görebileceği mesafe.

RAFT SAL: Genellikle kalın kalas ve tahtaların yanyana bağlanması veya

çivilenmesi suretiyle meydana getirilen yüzer vasıta.

RAID BASKIN, AKIN: Bilgi edinmek, düşmanı şaşkınlığa uğratmak veya

tesislerini tahrip etmek üzere düşman arazisine süratli bir

girmeyi içine alan genellikle küçük çapta bir harekat. Baskın;

verilen vazifenin yerine getirilmesini müteakip planlı bir çekilme

ile son bulur.

RAID CLERK AKIN İŞARETLEYİCİSİ: Bir hava haberverme ve ikaz hizmeti

harekat merkezinde bulunan bölgesine yapılan uçuşlara numara

tahsis eden ve bu çeşit uçuşları tanıtmak için bir akın görev kartı

tutan şahıs. Hava Savunma harekat merkezinde buna (raid

orderly) de denir.

RAID ORDERLY AKIN İŞARETLEYİCİSİ: Bak. "raid clerk".


RAID REPORT BASKIN (AKIN RAPORU): Hava Savunmada taktik bir durumun

süratle değerlendirilmesinde yardımcı olması için bir grafik

geliştirmek amacıyla hazırlanmış bir dizi ilgili rapor.

RAIDING PARTY AKINCI MÜFREZESİ, BASKIN MÜFREZESİ: Düşman üzerine

süratle ve ani olarak hücum eden kıtalar. Akıncı ve baskın

müfrezeleri esir almak bilgi toplamak veya düşmanı taciz etmek

üzere gönderilebilir.

RAIL TRAFFIC REGULATION DEMİRYOLU SEYRÜSEFER DÜZENLEMESİ:

Demiryolu tesis ve teçhizatında hareket kontrolundaki görevlere

uygun olarak en verimli şekilde faydalanmayı temin için

faydalanmanın fiilen planlmanması ve idaresi.

RAIL WATER DEMİR VE SU YOLLARI ULAŞTIRMASI: Başlangıç noktasından

itibaren önce demiryolu sonra su yolu ile yapılan nakliyat.

RAIL-WATER-RAIL DEMİRYOLU-SUYOLU-DEMİRYOLU ULAŞTIRMASI: Başlangıç

noktasından itibaren, önce demiryolu sonra su yolu ve nihayet

tekrar demiryolu ile yapılan nakliyat.

RAILHEAD İNDİRME İSTASYONU: Demiryolu üzerinde ikmal maddeleri

boşaltılan ve diğer ulaştırma vasıtalarıyla yerlerine sevkedilen


veya dağıtılan ikmal tesisi. Ayrıca bakınız: "aerial port",

"airhead", "navigation head", "packhead" ve "truckhead".

RAILHEAD DISTRIBUTION İNDİRME İSTASYONUNDA DAĞITIM: Bir indirme

istasyonunda ikmal maddelerini dağıtmakla görevli ikmal

noktası.

RAILHEAD OFFICER İNDİRME İSTASYONU ULAŞTIRMA KISMI KOMUTANI:

Bir indirme istasyonunun komutanı Subay; ikmal maddelerinin

boşaltılmasına ve dağıtımına nezaret eder, kayıtları tutar.

RAILHEAD RESERVE İNDİRME İSTASYONU YEDEK İKMAL MADDELERİ VE

TEÇHİZATI: Özel ihtiyaçları karşılamak üzere bir indirme

istasyonunda yedek olarak bulundurulan ikmal maddeleri ve

teçhizat.

RAILHOLDING AND RECONSIGNMENT POINT DEMİRYOLU BEKLETME VE

YENİDEN GÖNDERME NOKTASI: Bak. "holding and

reconsignment point".

RAILING PARMAKLIK: Elektronikte; yüksek tekerrürlerde (50: 150 kilosikl)

radar pals karıştırması. Bu durum; bir radar ekranı üzerinde

demir parmaklıklara benzeyen bir görünüşe sebep olur.


RAILLOADING MATAFORADA YÜKLEME (DZ.): Çıkarma araçlarının suya

indirilmeden önce matoforada yüklenmeleri. Buna (dawits

loading) de denir.

RAILROAD ARTILLERY DEMİRYOLU TOPÇUSU: Bak. "railway artillery".

RAILROAD GROUND STORAGE YARD DEMİRYOLU AÇIK DEPOLAMA SAHASI: Bir

demiryolu nakliye müteahhidi tarafından işletilen ve denizaşırı

bölgelere gönderilmekte olan transit yükün, vagonlar içinde veya

açıkta depolanmasına yarayan bir depolama tesisi.

RAILROAD RUNNING GEAR ŞASİ VE DİNGİL TAKIMLARI: Bir demiryolu

vagonunun gövdesi altındaki tekerlekler, dingiller tren düzeni ve

bunlarla ilgili diğer tertibat.

RAILROAD TRANSPORTATION OFFICER DEMİRYOLU HAREKET KONTROL

SUBAYI: Bir indirme istasyonunda demiryolu araçlarının hareket,

boşaltma ve geri gönderilmesinde, istasyon ulaştırma kısmı

komutanına yardım eden askeri şahıs. Buna (railway

transportation officer) da denir.

RAILROAD YARD DEMİRYOLU GARAJ SAHASI: Demiryolu vagonlarının geçici

olarak depolanmasına ayrılan saha dahilindeki ray sistemi.


RAILWAY ACTUAL CAPABILITY GÜNLÜK DEMİRYOLU KAPASİTESİ: Bir demiryolu

hattının niteliğine mevcut teçhizat ve işletme personeline tabi

olarak demiryolu kesiminde bir günde nakledilebilen azami net

tonaj.

RAILWAY ARTILLERY DEMİRYOLU TOPÇUSU: Vagon üzerine bindirilmiş ve

raylar üzerinden ateş eden topçu. Buna (railroad artillery) de

denir.

RAILWAY CLASSIFICATION YARD DEMİRYOLU MANEVRA SAHASI: Yüklü

vagonları yüklerine ve gidecekleri yerlere göre tasnif etmek

üzere faydalanılan demiryolu sahası.

RAILWAY DIVISION DEMİRYOLU İŞLETME KISMI: Bir harekat alanındaki

demiryolunun coğrafi bir bölümü. Bu kısmın işletilmesi ve

bakımı, demiryolu işletme taburu komutanı olan demiryolu

işletme amiri tarafından sağlanır.

RAILWAY END-LOADING RAMP DEMİRYOLU SONU YÜKLEME RAMPASI: Yolun

sonunda tesis edilmiş ve vagonun taban seviyesi yüksekliğinde

bir eğik platform.


RAILWAY EQUIPMENT DEMİRYOLU TEÇHİZATI: Bu teçhizat şu şekilde

sınıflandırılır. Hareket gücü olarak bütün lokomotifler, demiryolu

arabaları olarak genel yük ve yolcu vagonları, özel teçhizat.

RAILWAY GRAND DIVISION DEMİRYOLU İŞLETME ŞUBESİ: Böyle bir birlik

tarafından idare edilen iki veya daha çok işletme kısmı.

RAILWAY LINE CAPACITY DEMİRYOLU HAT KAPASİTESİ: Demiryolunun belirli bir

kesitinden 24 saatlik süre içinde her yönde hareket edebilecek

azami tren sayısı. Ayrıca bakınız: "route capacity".

RAILWAY LOADING RAMP DEMİRYOLU YÜKLEME RAMPASI: Bir yolun

sonunda veya yanındaki vagon taban seviyesinde hazırlanmış

eğik platform.

RAILWAY MILITARY SUPERVISED ASKERİ KONTROLA TABİ DEMİRYOLU:

ABD' de; Hükümet tarafından idare edilen ve işletilen Devletin

veya özel şirketlerin malı olan ve Cumhurbaşkanının

direktiflerine göre askeri makamlar tarafından nezaret altında

bulundurulan genel demiryolu.

RAILWAY MILITARY UTILITY ASKERİ MAKSATLA KULLANILAN DEMİRYOLU:

Standart ve diğer tip hatları bulunan ve askeri veya sivil personel

tarafından garnizon, askeri mevki, kamp gibi bir tesis için inşa
edilen, işletilen ve bakım yapılan demiryolu ve demiryolu

tesisleri.

RAILWAY OPERATING BATTALION DEMİRYOLU İŞLETME TABURU:

Demiryollarının işletilmesi için lüzumlu olan makinistlik, ateşçilik,

kondüktörlük vesaire görevlerde yetiştirilmiş askeri personelden

oluşan ve ulaştırma sınıfına mensup bir teşkil.

RAILWAY POTENTIAL CAPABILITY DEMİRYOLU HAT KABİLİYETİ, DEMİRYOLU

İŞLETME VE İNŞA KABİLİYETİ: Fiziki özelliklere bağlı demiryolu

kapasitesi. Bu kapasite demiryolu trafiğini sağlamak maksadıyla

kullanılır. Ayrıca bakınız: "railway actual capability".

RAILWAY PRISON CAR MAHPUS VAGONU: Amerikan Kara Kuvvetleri

tarafından satın alınan ve mahpusları gruplar halinde demiryolu

ile taşımak maksadıyla değişiklik yapılmış olan yataklı vagon tipi

bir yolcu vagonu.

RAILWAY REPAIR SHOP DEPOT DEMİRYOLU ONARIM DEPOSU: ABD Kara

Kuvvetlerinin malı olan veya bu komutanlığın kontrolu altında

bulundurulan demiryolu malzemesinin depo bakımını yapan

tesis.
RAILWAY ROUNDHOUSE DEMİRYOLU ATELYESİ: Birlik ve sahra bakımlarını

yapan demiryolu tesisi.

RAILWAY SERVICE DEMİRYOLU HİZMETİ: Askeri Ulaştırma Hizmeti (Military

Transportation Service) nin harekat alanında kurulmuş ve

Ulaştırma sınıfı demiryolu murakabe işletme ve bakım

birliklerinden ibaret askeri işletme makamı. Menzil sahası

bölgelerarası bir hizmettir.

RAILWAY SHOP BATTALION DEMİRYOLU TAMİRHANE TABURU: Demiryolu

tamirhanelerini işletmekle görevli personeli bulunan bir

ulaştırma teşkili. Bu teşkilat; Demiryolu malzemesinin herçeşit

tamirlerini yapar. Bir demiryolu tamirhane taburu normal olarak

iki demiryolu işletme taburuna hizmette bulunur.

RAILWAY TRAFFIC OFFICER DEMİRYOLU ULAŞTIRMA SUBAYI: Askeri

olmayan bir demiryolu üzerinde kıta ve askeri ikmal

maddelerinin nakline memur edilen subay.

RAILWAY TRANSPORTATION OFFICE DEMİRYOLU HAREKET KONTROL MAKAMI:

Buna "railroad transportation office" de denir.

RAILWAY TRANSPORTATION OFFICERDEMİRYOLU HAREKET KONTROL SUBAYI:

Buna "railroad tranportation officer" de denir.


RAIN FALL (NUCLEAR) YAĞMUR (NÜKLEER): Bir nükleer silahın su altında

patlatılmasını müteakip kök dalga bulutlarından düşen su. Bu

yağmur radyoaktifkir ve bu tip bir patlamadaki ikincil etkiyi

gösterir.

RAINOUT RADYOAKTİVİTELİ YAĞMUR: Yağmurla birlikte yere inen

radyoaktif maddeler.

RAISE PISTOL TABANCA İLE NİŞAN VAZİYETİ AL!: Bu hareketi yapmak için

verilen komut.

RALLY TOPARLANMAK: Bir dağılma hareketinden sonra tekrar

birleşmek, bir araya gelmek.

RALLYING POINT TOPARLAMA NOKTASI, TOPARLANMA NOKTASI: Bir birliğin

birbirinden ayrılmış veya dağılmış; mensuplarının yeniden

toplandıkları (genellikle, önceden kararlaştırılmlış) bir bölge.

RAM SÜRMEK: Yerine oturtmak üzere itmek; bir mermiyi topun

namlusuna yerleştirmek.

RAMJET RAMJET: Kompresörü ve turbini bulunmayan ve çalışması

motorun ileri hareketiyle meydana gelen hava basıncına bağlı

olan tepkili bir motor. Ayrıca bakınız: "pulsejet".


RAMMER MERMİ ÇIKARACAĞI: Patlamamış mermileri bir topun

namlusundan çıkarmak için kullanılan alet.

RAMP RAMPA: Bir çıkarma araç veya gemisinin genellikle, pruvasında

bulunan bir kapak. Bu kapak araç ve personelin kıyıya

çıkabilmeleri için bir iskele vazifesi görür.

RAMP SIGHT KAYICI RAMPALI NİŞANGAH: Gez deliği meyilli bir rampa

üzerinde ileri veya geri hareket ettirilmekle yükselip alçalan

madeni bir nişangah tipi.

RANDOM RASGELE:

RANDOM BLOCK DESIGN RASGELE KÜTLELER TASARIMI (İSTATİSTİKTE):

RANDOM MINE LAYING GELİŞİGÜZEL MAYINLAMA: Kara mayın harbinde

mayınların bir şekle bağlı kalınmaksızın dökülmesi.

RANDOM MIXED ALPHABET GELİŞİGÜZEL KARMA ALFABE: Şifreli unsur,

harfler gelişigüzel karıştırılmak suretiyle kurulan alfabe.

RANDOM SAMPLE SONDAJ ÖRNEK:

RANDOM SAMPLING SONDAJ ÖRNEKLEME:

RANGE ATIŞ YERİ: Hedeflere atış için tatbiki eğitim yapılacak şekilde

teçhiz edilmiş, saha bu anlamda (target range) de denir.


RANGE (TRANSPORT VEHICLE) MENZİL (ULAŞTIRMA ARAÇLARI): Bir aracın,

depolarında mevcut ve araç teçhizatının bir kısmı olarak normal

şekilde beraberinde taşıdığı bidonlardaki yakıtı kullanarak

nominal ticari yükle bir karayolu üzerinde katettiği mil hesabıyla

mesafe. Ayrıca bakınız: "range".

RANGE ADJUSTMENT MESAFE TANZİMİ: Vuruş veya paralanmanın mesafeye

göre hedef üzerinde bulunması için atiş esaslarında birbiri

arkasından yapılan değişiklikler.

RANGE ANGLE BOMBA SALIŞ AÇISI: Bak. "dropping angle".

RANGE BOARDMESAFE LEVHASI: Bak. "range correction board".

RANGE CALIBRATION MESAFE AYARI: Bir radar cihazının "hedef üzerine"

geldiği zaman doğru mesafeyi gösterecek şekilde ayarlanması.

RANGE CARD HEDEF NOKTALAMA PLANI: Ateş altındaki bölgede bulunan

hedeflerin ve diğer önemli noktaların mesafe ve istikametleri

kaydedilmiş küçük plan. Ayrıca bakınız: "range indicator".

RANGE COLUMN CHART SERİ SÜTUNLU GRAFİK, SERİ SÜTUN GRAFİĞİ:


RANGE CORRECTION MESAFE DÜZELTMESİ: Hava şartları cephane ve diğer

anormal sebeplerden ileri gelen mesafe sapmalarını dikkate

olmak üzere atış esaslarında yapılması gerekli değişiklikler.

RANGE CORRECTION BOARD MESAFE DÜZELTME LEVHASI: Bir topa

uygulanacak düzeltme miktarlarını mekanik olarak hesaplamaya

yarayan alet. Bu aletle elde edilen düzeltme, hava ve cephane

değişiklikleri gibi bütün anormal şartları dikkate alır ve (ballistic

correction) olarak bilinir.

RANGE CORRECTOR SETTING MESAFE DÜZELTME MİKTARI: Bir kestirme aleti

mesafe kadranında kullanılmadan önce ayarlanması gereken

derece.

RANGE DEFLECTION FAN PLAN YELPAZESİ, PLAN MÜŞİRİ: Bak. "range deflection

protractor".

RANGE DEFLECTION PROTRACTOR MESAFE YAN MİNKALESİ: Mesafeyi ve yan

açısını ölçmeye yarayan bir alet.

RANGE DETERMINATIONMESAFE TAYİNİ: Top ile hedef arasındaki mesafeyi

bulma işlemi. Bu işlem genel olarak topla ateş etmek, mesafe

ölçme aleti kullanmak veya plandan ölçülmek suretiyle yapılır.


RANGE DEVIATION MESAFE SAPMASI, MESAFE İNHİRAFI: Bir merminin

hedefe nazaran kısa veya uzun gittiği mesafe. Buna (longitudinal

deviation) veya (vertical deviation) de denir.

RANGE DIFFERENCE MESAFE FARKI: Herhangi iki noktadan üçüncü bir

noktaya olan mesafeler arasındaki fark; özellikle bir hedefin iki

ayrı topa olan mesafesi.

RANGE DISK MESAFE DİSKİ: Topa mesafeyi bağlamaya yarayan ve topun

yükseliş tertibatına mekanik olarak bağlı bulunan taksimatlı disk.

Bu diskte genel olarak mesafe metre yükseliş derece

taksimatlıdır.

RANGE DISPERSION DIAGRAM UZUNLUĞUNA DAĞILMA DİKDÖRTGENİ: Aynı

esaslarla atılan ve uzunluğuna dağılma şeklindeki sekiz bölgeden

herbirine düşecek atımların muhtemel yüzdesini gösteren

diyagram.

RANGE DRUM MESAFE TAMBURASI: Top yükseliş tertibatına mekanik şekilde

bağlı bulunan ve mesafe bağlamaya yarayan silindir tipi

taksimatlı gösterge.
RANGE ERROR MESAFE HATASI: Belirli bir mermi wruş noktasının mesafesi ile

aynı esaslar dahilinde atılmış bir atım grubu orta vuruş

noktasının mesafesi arasındaki fark.

RANGE ESTIMATION MESAFE TAHMİNİ: Bir hedefe veya herhangi bir cisme

olan mesafenin telemetre veya başka bir alet kullanmadan gözle

tahmini.

RANGE FINDER TELEMETRE: Bir hedefin silaha olan mesafesini bulmak için

yararlanılan optik cihaz, Stereoskopik telemetre ile intibaklı

telemetre (coincidence range finder) bu maksatla herzaman

kullanılan iki tiptir.

RANGE FLAG ATIŞ FLAMASI: Atışın yapılmakta olduğunu belirtmek üzere, bir

atış yerine veya yakınına atış esnasında dikilen kırmızı bayrak.

RANGE GUARD EMNİYET NÖBETÇİSİ: Atış yapılırken atış yerine kimsenin

yaklaşmaması için dikilen nöbetçi.

RANGE HOUSE ATIŞ MEYDANI BİNASI: Bir atış yerinde içinde depo ve bazende

bürolar bulunan bina.

RANGE INDICATOR MESAFE KARTI: Atış noktasından hedefe olan mesafeyi

metre olarak gösteren ve hedefli atış eğitiminde kullanılan kart.


Mesafe kartları atış noktalarının atıcıya olan mesafelerini

göstermek üzere manzara hedefindeki ilgili noktalara iliştirilir.

RANGE K MESAFE K EMSALİ: Toplam mesafe düzeltmesinin (metre

cinsinden) plan mesafesi binler adedine (enyakın yüzmetreye

yuvarlanmış olarak) bölünmesinden elde edilen emsal olup,

mesafe düzeltmelerini bulmakta kullanılır.

RANGE LADDER ATIŞ ÇATALI: Deniz topçusunda, top ateşinin, arka arkaya

yapılan gruplarla tanzimi usulü. Bu usulde atışlar bile bile uzun

veya kısa bir menzille başlar ve peş, peşine yapılan gruplarla,

hedefe isabet sağlanıncaya kadar, ufak ve eşit mesafe

düzeltmeleri uygulanır.

RANGE MARKER MENZİL İŞARETLEYİCİSİ: Bir radyal skopun zaman safhasına

verilen tek bir kalibrasyon sinyali. Zaman safhasının plan mevki

gösterge skopunda bir devir olarak tek sinyalleri gösterir.

RANGE MARKERS PİLOTAJ İŞARETLERİ: Dik vaziyette çakılmış ve geceleri

ışıklandırılabilen iki işaret direği. Bu işaretler bir hizaya getirildiği

zaman gösterdiği istikamet pilotajda yardımcı olur. Amfibi

harekatta çıkarma gemileri veya araçlarının kıyıya yaklaşmasında

yardımcı vasıta olarak kullanılabilirler.


RANGE OFFICER BATARYA SUBAYI: Bir bataryada; yer ölçme kısmına ve atış

bataryasının yaptığı işlere nezaret eden topçu subayı. Buna

(gunnery officer) da denir.

RANGE POLE NİŞAN ŞAHISI: Ölçmecilerin, bir noktayı ilerdeki başka bir

noktadan gözetliyebilmeleri için o noktaya diktikleri taksimatlı

direk. Buna (ranging pole) da denir.

RANGE PRACTICE DERS ATIŞI: Bir atış yerinde fiilen yapılan ve nişancılık hazırlık

eğitiminden farklı olan atış. Ayrıca bakınız: "target practice".

RANGE PROBABLE ERROR MESAFECE İHTİMALİ İNHİRAF: Bir topun

menzilinde çok defa aşılması beklenebilecek hata. Mesafece

muhtemel hata, topa ait atış cetvellerinde gösterilmiştir ve

topun atış sıhhati hakkında bir ölçü olarak kabul edilebilir. Ayrıca

bakınız: "error probable".

RANGE QUADRANT MESAFE KADRANI: Bir topun tevcihinde yükseliş açısını

bağlamak için kullanılan alet.

RANGE RAKE MESAFE T ALETİ: Üst yatay kolunda ağaç çiviler bulunan "T"

şeklinde bir alet. Ağaç çivilerden "T" nin kaidesine çekilen

doğrular arasında belirli bir açı teşekkül eder. Bir yan gözetleyici
bu alet ile bakarak mesafece sapmayı açı cinsinden kolayca

bulabilir.

RANGE RESOLUTION MESAFE AYIRMA KABİLİYETİ: Bir radar cihazının aynı

istikamette, fakat antenden değişik mesafedeki iki cismi

ayırtetme kabiliyeti. Bu husus esas itibariyle kullanılan pals

uzunluğu ile tayin edilir.

RANGE SCALE MESAFE ISKALASI: Bir topun nişangahı veya kundağı üzerinde

topun yüksekliğini gösteren taksimatlı çizelge.

RANGE SECTION BATARYA KITASI: Bir bataryada, toplara ait gözetleme

mesafe tayini ve muhabere işlerini yapmakla görevli personel.

RANGE SENSING MESAFE KIYMETLENDİRMESİ: Bir merminin, mesafece vuruş

veya paralanma noktasını gözetleme ve bunu isabet (hit), uzun

(over), kısa (short), kayıp (lost), şüpheli (doubtful) vesaire

şeklinde haber verme işlemi. Mesafe kıymetlendirmesi,

mesafelerin sıhhatli olarak tahminini içine almaz.

RANGE SETTING MESAFE BAĞLAMA: Bildirilen mesafe ve yükseliş açılarını top

üzerinde bağlama işlemi.


RANGE SPOTTING ATIMIN MESAFECE GÖZETLENMESİ: Atımların paralanma

veya vuruş noktalarının hedefe nazaran uzun veya kısalığını

tespit için yapılan gözetleme işlemi.

RANGE SPREAD MESAFE YAYMASI: İki veya daha fazla birliğin ortalama vuruş,

noktasının top-hedef hattında 100 m ara ile olmasını sağlamak

amacıyla kullanılan bir teknik.

RANGE STATION TELSİZ RENÇ İSTASYONU: Bak. "radio range station".

RANGE TABLE MESAFE CETVELİ, MESAFE TABLOSU: Çeşitli şartlar altında bir

topun mesafelere tekabül eden yükselişlerini verecek şekilde

hazırlanmış çizelge. Bu çizelge atış cetvellerinin bir kısmıdır.

RANGE WIND MESAFE RÜZGARI: Gerçek rüzgarın atış hattından geçen dikey

düzlemdeki yatay kısımdır.

RANGER KOMANDO: Bak. "commando".

RANGING MESAFE TAYİNİ: Hedef mesafesini tespit işlemi. Bu mesafe

tayini, yankı ile, atlamalı, el ile, seyrüseferle, infilak yankısı ile,

optik cihazla, radarla v. s. ile olur. Ayrıca bakınız: "spot".

RANGING POLE NİŞAN ŞAHISI: Bak. "range pole" ve "survey pole".


RANK ASKERİ MERTEBE: Askerlik hizmetinde bulunan şahıslara

yönetmelikler veya kanunlarla tespit edilen sınırlar dahilinde

komuta hakkı ve yetkisi tanıyan sıra. Bunu rütbe anlamına gelen

(grade) terimi ile karıştırılmamalıdır. Buna (military rank) de

denir.

RANKS ERAT: Subay olmayan askeri personel. Bu terim halen

kullanılmaktadır.

RANSOM FİDYE:

RAPID FIRE SÜRATLİ ATEŞ: Hafif ateşli silahların veya otomatik silahların ateş

hızı. Bu ateş, yavaş ateşten (slow fire) daha çabuk fakat çabuk

ateşten (quick fire) daha yavaştır. Ayrıca bakınız: "fire".

RAPID FIRE WEAPON SERİ ATEŞLİ SİLAH: Süratli ateş etme kabiliyetinde

silah.

RAPID REACTION FORCE ÇEVİK KUVVET: Barış zamanında Avrupa Müttefik

Komutanlığının dışında yerleşik ve gösterilen varış noktalarına

karar gününden belirli zaman içerisinde ulaşmak üzere tahsis

edilmiş bölgesel ihtiyat kuvvetlerinin bir hava birimi. ABD

yetkilileri "Çevik Kuvvet" terimini, karar gününden itibaren üç


gün içerisinde intikal etmek üzere, ABD taahhüdü altındaki

Bölgesel İhtiyat Kuvvet birimleri için kullanmaktadırlar.

RAPID SERVICE ITEMS ACİL İKMAL MADDELERİ: Teknik hizmet başkanları

tarafından ikmalleri top yekün ikmal ekonomisi yararına, bir

acelelik esasına göre tertiplenmiş maddeler.

RATE ORAN:

RATE INDICATOR AÇISAL SÜRAT GÖSTERGESİ: Dinleme cihazı üzerinde bir hava

hedefinin açısal süratini gösteren alet.

RATE OF CLIMB INDICATOR TIRMANIŞ VE DALIŞ GÖSTERGESİ: Uçaklarda

dakikadaki yükseklik ve alçalışı gösteren uçuş aleti. Buna (climb

and dive indicator) da denir.

RATE OF FIRE ATEŞ SÜRATİ: Silah başına dakikadaki atım adedi.

RATE OF MARCH YÜRÜYÜŞ HIZI: Periyodik kısa molalar ve kısa gecikmelerde

dahil, belirli bir süre içinde katedilen kilometre veya mil miktarı.

Saatte mil veya km. olarak ifade edilir. Ayrıca bakınız: "pace".

RATE OF PAY MAAŞ DERECESİ, MAAŞ ORANI: Belirli bir hizmet için ödenen

para. Maaş derecesi, rütbeye ve hizmetin cins ve süresine göre

değişir. Bunun içinde, asıl maaş (base pay), hizmet zammı


(longevity pay), ihtisas zammı (specialist pay) ve fevkalade

hizmet mükafatı olarak verilen diğer zamlar vardır. Fakat, rasyon

ve mesken için verilen bedeller bunun dışında kalır.

RATE OF RETIREMENT HİZMETTEN AYRILMA ORANI, HİZMETTEN AYIRMA

ORANI: Buna "retirement rate" de denir.

RATE RECEIVER HIZ ALMACI (HV.): Fırlatılmış bir füzeden hız oranıyla ilgili

işaret alan bir güdüm anteni.

RATIFY ONAYLAMAK:

RATING DERECE: Subay ve astsubayların haiz oldukları pilotluk,

paraşütçülük ve nişancılık gibi uzmanlık dereceleri.

RATIO METHOD ÖLÇEK AYARLAMA USULÜ: Bir fotoğrafı kullanılacağı mozaik

haritanın ölçeğine uydurmak için yapılması gereken büyütme

veya küçültme miktarının tayini usulü.

RATIO PRINT ORANLI BASKI: Fotoğrafçılıkta büyütme veya küçültme ile

negatifinden değişik boydaki baskı.

RATIOING ÖLÇEK AYARLAMASI: Mozaik harita yapmada, fotoğrafların hep

aynı ölçekte olmalarını temin için küçültülmeleri veya

büyültülmeleri işlemi.
RATION RASYON: Bir insanın bir günlük nafakası karşılığı yiyecek istihkakı.

Ayrıca bakınız: "emergency ration", "field ration", "garrison

ration", "small detachment ration" ve "troop train ration".

RATION ALLOWANCE TAYIN BEDELİ: Ayni olarak dağıtılan yetki verilmiş

rasyon yerine ödenen para. Ayrıca bakınız: "basic subsistance".

RATION AND SAVINGS ACCOUNT RASYON VE TASARRUF HESABI: Belirli

süreler için her birliğe verilen ayni veya nakti rasyon ve birliğin

bu bakımdan alacaklı veya hükümete borçlu olduğu miktarın

hesabı.

RATION ARTICLES RASYON MADDELERİ: Ordu Yönetmeliğinde gösterilen ve

Ordu rasyonuna giren esas yiyecek maddeleri ile bunların yerine

ikame olunan diğer maddeler.

RATION BASIS ISSUE RASYON İSTİHKAKI: Eşit sayıda kahvaltı, öğle, akşam

yemekleri için gerekli erzak miktarını ihtiva eden ve belirli bir

gün için dağıtılan yiyecek miktarı.

RATION BREAKDOWN CHART RASYON HESABI DÖKÜM ÇİZELGESİ, TABELA:

RATION CYCLE RASYON DEVRESİ: Bir günlük yemek istihkakını veya üç yemeği

içine alan süre. Bu süre, herhangi bir yemekten başlayabilir.


RATION DENSE TEKSİF EDİLMİŞ RASYON: Suyu alınmış veya konsantre

maddeler gibi bir işleme tabi tutulmak suretiyle gıda değerinde,

niteliğinde ve nefasetinde önemli kayba uğramadan hacim ve

miktar itibariyle küçük mütecanis bir ambalaj haline getirilmiş,

işgal ettikleri hacme nisbetle yüksek kalorili gıdalar.

RATION DISTRIBUTING POINT RASYON DAĞITMA NOKTASI:

RATION FACTOR RASYON FAKTÖRÜ: Belirli bir süre içinde her ere verilen bir

yiyecek maddesinin günlük ortalaması, genel olarak her 1.000

rasyon için libre olarak ifade edilir.

RATION INTERVAL RASYON FASILASI: Sahra rasyon isteğinin (field ration

request) gönderilmesi ile yiyecek maddesinin tüketilmesi

arasında geçen süre.

RATION RETURN RASYON İSTEK BELGESİ: İaşesini garnizon rasyonu ile yapan

bir teşkil tarafından nakdi kredi isteğinin yapıldığı bir döküman.

RATION SAVINGS RASYON TASARRUFU: Yiyeceğe tahsis edilen para ile bu

maksat için sarfedilen para arasındaki fark. Rasyon tasarrufları

tabldot sermayesinin bir kısmı haline gelir ve istihkak dışı gıda

maddelerinin satın alınmasında harcanabilir.


RATION SCALE RASYON İHTİYAÇ ÇİZELGESİ: Bir komutanlığın belirli bir süre için

rasyon faktörleri olarak ifade edilen yiyecek maddeleri ihtiyacı.

RATION SCALES FOR NATIONAL GROUPS YABANCI TOPLULUKLARA AİT

RASYON İHTİYAÇ ÇİZELGELERİ: Kara ordusunca iaşe edilen her

milli grup veya diğer sınıflar için (Amerikan Silahlı Kuvvetleri

hariç) denizaşırı harekat alanı komutanları tarafından geliştirilen

bir asgari rasyon ihtiyaç çizelgesi. Rasyon ihtiyaç çizelgesi,

harekat alanı içindeki bir grubun milli beslenme alışkanlıklarını

gösterir.

RATION STRENGTH KAZAN MEVCUDU: Sahra rasyonu için yemeğe hazır

personel miktarı.

RATION SUPPLEMENTS EK RASYON MADDELERİ: İsmen belirtilmiş harekat

rasyonlarına ek olarak kullanılan maddeler. Teferruatlı maddeleri

ihtiva eden bir paket halindeki ek rasyon, münasip ordu

kantinleri veya benzeri satış yerleri açılmadan önce lüzumlu

ihtiyaç maddeleri, tütün ve konfeksiyon eşyası olarak sahrada

kullanılmak üzere dağıtılır.

RATIONALIZATION RASYONALLEŞTİRME: İttifaka tayin edilen savunma

kaynaklarının daha etkili kullanımı vasıtasıyla müttefik


kuvvetlerin etkinliğini artıran her türlü önlem.

Rasyonalleştirmeye bütünleştirme; daha yüksek müttefik

ihtiyaçların ulusal önceliklerin tekrar kararlaştırılması,

standartlaştırma, uzmanlaşma, müşterek destek veya gelişmiş

enteroperabilite, ve ileri işbirliği dahildir. Rasyonalleştirme hem

silah/malzeme kaynakları hem silah-dışı askeri konular için

geçerlidir.

RATIONED ITEM RASYONA BAĞLANAN MADDE: Bak. "regulated item".

RATIONS AND QUARTERS RASYON VE MESKEN: İstihkak sahiplerine orduca

temin edilen yiyecek maddeleri ve mesken.

RATIONS IN KIND AYNI RASYON: Tüketim için dağıtılan gerçek yiyecek

maddeleri; bu maddeler pişmiş veya çiğ olarak verilebilir.

RATLINE GİZLİ HAT: Personel veya/ve malzemeyi gizli olarak esirgeme

bölgesinden veya sınırından geçirmek amacıyla yapılan teşkilatlı

çalışma.

RAW SCORE HAM NOT, İŞLENMEMİŞ NOT: Bir testin ortaya koyduğu sonuca

göre tespit edilen ve sabit bir değerin muhtemel eklenmesi veya

çıkarılması dışında, üzerinde, hiçbir şekilde düzeltme veya

değişiklik yapılmamış olan bir not.


RAWIN RAVİN: Yükseklik rüzgarlarının, optik vasıtalardan

faydalanmadan balon ve elektronik usullerle yapılan gözlemi.

RAWINSONDE RAVİNSOND: Elektronik vasıtalarla yapılmış ısı, basınç, nem ve

yükseklik rüzgarı gözlemi.

RE-ENCIPHER YENİDEN ŞİFRELEMEK: Açık metni veya o metnin Şeklen

değiştirilmiş kopyasını, çeşitli anahtarlarla birden fazla

şifrelemek veya kodlamak. Bu terimi, şifrelenmiş bir metnin

tekrar şifrelenmesi anlamına gelen (super enciphement-üst üste

şifreleme) terimi ile karıştırılmamalıdır. Yeniden şifrelemlede

şifreli metin değil, açık metin bir kaç defa şifrelenir.

RE-ENCODE YENİDEN KODLAMA: Aynı açık metni veya o metnin şeklen

değiştirilmiş kopyasını birkaç defa kodlamak.

RE-ENCRYPT YENİDEN KRİPTOLAMAK: Açık metni veya o metnin şeklen

değiştirilmiş kopyasını ya da kodlu metni, birkaç defa

kriptolamak.

RE-ENTRY ATMOSFERE DÖNÜŞ: Bir balistik füze veya diğer cismin, hissedilir

atmosfere dönüşü. Ayrıca bakınız: "aerodynamic heating".


RE-ENTRY BODY ATMOSFERE DÖNÜŞ KISMI: Bir balistik füze veya diğer araç

parçasının hissedilir atmosfer üstünde uçuştan sonra Atmosfere

geri dönen parçası.

RE-ENTRY NOSECONE ATMOSFERE DÖNÜŞ BURUN KONİSİ: Bir dış çelik

muhafaza ile korunan bir veya daha çok odacıktan ibaret ve özel

olarak atmosfere dönmek üzere hazırlanmış bir burun konisi.

RE-ENTRY PHASE ATMOSFERE DÖNÜŞ SAFHASI: Bir balistik füze veya diğer

uzay aracının uçuşunun araç ile dünya atmosferinin belirgin

şekilde birbirlerini etkilediklmeri kısmı. Ayrıca bakınız: "boost

phase", "midcourse-phase", "terminal phase".

RE-ENTRY TRAJECTORY ATMOSFERE DÖNÜŞ YOLU: Balistik füze mahrekinin

dönüş noktasında başlayıp hedefte veya satıhta sona eren kısmı.

Ayrıca bakınız: "free flight trajectory".

RE-ENTRY VEHICLE DÖNÜŞ BÖLMESİ: Bir uzay aracının, uçuş yolunun

terminal bölümünde aracın dünya atmosferine geri dönmesi

tasarlanan bölümü. Ayrıca bakınız: " maneuverable re-entry

vehicle", "multiple reentry vehicle".

REACTION (FORCE) REAKSİYON, TEPKİ, KARŞILIK, HAZIR KITA, (GÜVENLİK):


REACTION ENGINETEPKİLİ MOTOR; ROKET MOTORU (HV.): Hareket halindeki

partikül akımının geriye doğru defedilmesi suretiyle çekiş elde

eden motor. Bu motor, üçüncü hareket kanununa (her etki eşit

ve ters yönde bir tepki meydana getirir.) uygun olarak çalışır.

REACTION PROPULSION TEPKİ İLE TAHRİK; REAKSİYONLA TAHRİK: Sevkedici

gazların, memelerden veya vanturilerden, genel olarak,

tasarlanmış seyir hattının tam tersi istikamette itilmesi suretiyle,

bir ileri hareket veya itilmenin meydana geldiği tahrik sistemi.

Ayrıca bakınız: "jet propulsion", "propulsion" ve "rocket

propulsion".

REACTION TIME TEPKİ (REAKSİYON) SÜRESİ: 1. Bir hareketin başlatılması ile

gerekli tepki arasındaki geçen süre. 2. Bir hareket emrinin

alınmasıyla, ilgili kuvvetin ilk unsurunun tayin edilen bölgeye

varması arasındaki gerekli süre.

READ MISSION MÜKERRER KABUL: Bir hastanın, aynı hastalıktan ikinci defa

şikayeti üzerine, tekrar hastaneye kabul edilmesi.

READ TIME OKUMA SÜRESİ: Bak. "access time".


READABILITY ANLAŞILMA DERECESİ: Anlaşılabilme kabiliyeti. Örneğin bir

telgraf veya telsiz istasyonundan gönderilen sinyallerin

anlaşılabilme derecesi.

READINESS HAZIRLIKLILIK: Bak. "military capability".

READINESS CAPABILITY HAZIRLAMA KABİLİYETİ: Her birlik için tayin edilen ve

ordu komutanlığının programlanmış ve kendisine tahsis edilmiş

kaynaklarla desteklenmesi imkan ve kabiliyetleri dahilinde

bulunan hazırlık derecesi. Ayrıca bakınız: "operational

readiness".

READINESS CONDITION HAZIRLAMA DURUMU: Bir birliğin fiili hazırlık seviyesi.

Ayrıca bakınız: "operational readiness".

READINESS DATE HAZIR BULUNDURMA TARİHİ: Bir birlik personel ve

ağırlıklarının bir garnizondan bir bindirme limanına hareket için

hazır bulunmaları gereken tarih. Ağırlıklardan personelden önce

hareket etmeleri icap ettiği takdirde, ağırlık hazır bulundurma

tarihi ile birde personel hazır bulundurma tarihi bildirilir. Ağırlık

hazır bulundurma tarihine (impediments readiness date), bazen

malzeme hazır bulundurma tarihi (equipment readiness date) de

denir.
READINESS REQUIREMENT HAZIRLIK DERECESİ İHTİYACI: Barışta, bir

komutanlığın her birliği için tespit olunan ve bu komutanlık

tarafından birliğin görev devralma sırasıyla ilgili olarak tahsis

edilmiş vazifelerin başarılması için gerekli bulunan hazırlık

seviyesi. Ayrıca bakınız: "operational readiness".

READINESS REVIEW HAZIRLIK KONTROL DENEMESİ: Bir kompüterin,

montajdan sonra verimli kullanılmasıyla ilgili hazırlıkları yeterlik

derecesini anlamak ve gerekli düzeltme işlemlerini meydana

çıkarmak için montaj yerinde yapılan muayenesi.

READINESS SURVEY HAZIRLIK KONTROL MUAYENESİ: Bak. "readiness

review".

READY HAZIR: Bir silahın doldurulmuş, hedefe tevcih edilmiş ve atışa

hazır olduğunu gösteren bir terim.

READY CAP HAZIR CAP: "Hazır" durumundaki Avcı uçağı.

READY FOR ISSUE DAĞITIMA HAZIR:

READY LINE HAZIRLIK HATTI: Bir atış yerinde, atış ve cephane hatlarının

gerisinde bulunan hat. Burada erler atış yapacakları hatta gitmek

üzere hazır beklerler.


READY MISSILE ATEŞLENMEYE HAZIR FÜZE: Bir birliğin tasarrufunda bulunan

ve rampaya monte edilip muharebe vazifesini yapması için

sadece bir atış komutuna ihtiyaç gösteren taktik bir füze.

READY MISSILE RATE ATEŞE HAZIR FÜZE ORANI, ATEŞLENMEYE HAZIR FÜZE

ORANI: Harp başlıkları takılıp ateşlenmeye hazır hale getirilmiş

füze oranı.

READY POSITION HAZIR DURUMU (HELİKOPTER) (NATO): Bir paraşütçü

ekibinin helikoptere binmek üzere emir beklediği tayin edilen

bölge.

READY RACK HAZIR CEPHANE RAFI: Hemen kullanılmaya hazır cephane rafı.

READY RESERVE HAZIR İHTİYAT: Kanun ile (ID USC 268, 672 ve 673)

vazedildiği şekilde faal görev ile yükümlü Seçilmiş İhtiyat ve

Bireysel Hazır İhtiyat.

READY RESERVE STRATEGIC ARMY FORCES KARA KUVVETLERİ BİRİNCİ

DERECEDE HAZIR İHTİYAT STRATEJİK KUVVETLERİ: Erken

seferber olma ve stratejik tertiplenme için seçilmiş ihtiyat asli

teşkilleri tümen kuvvetleri.


READY STATUSATEŞE HAZIR HALİ: Sığınak altı veya dışındaki rampa üzerinde

sevk hakları yerleştirilmiş hemen ateşlemeye hazır bir füzenin

durumu.

REAL ESTATE SABİT KIYMETLER, GAYRİMENKUL: Kara Kuvvetleri

Komutanlığının idare ve murakabesi altındaki Devlet malı arazi

ve buna bağlı hisseler sözleşme ile tutulmuş yerler, dikili ağaçlar,

sabit binalar, bu binalar üzerindeki tadilat ve bina müştemilatı,

gayrimenkul mal. Ayrıca; iskele, rıhtım, depo, geçici veya devamlı

geçit ve irtifak hakları ile gayrimenkule devamlı olarak eklenmiş

ve normal olarak bir gayrimenkul olarak telakki edilebilecek

esaslı tadilatıda içine alır. Arazi veya binalara tespit edilmiş veya

bunlardan çıkarılmış ya da yapının maksadına zarar vermeden

sökülebilecek durumdaki makine teçhizat ve aletler bunun

dışında kalır.

REAL ESTATE PROGRAM SABİT KIYMETLER PROGRAMI, GAYRİMENKUL MAL

PROGRAMI: Askeri ihtiyaçlara uygun bir istifade sağlamak ve

gayrimenkul ihtiyaçları ile aktif kıymetler arasında sabit bir

denge kurmak üzere gayrimenkul alım, satım ve yönetimini

düzenliyen program.
REAL PRECESSION GERÇEK PRESESYON: Sürtünme ve dinamik dengesizlik gibi

tatbik edilen torkdan çıkan presesyon.

REAL PROPERTY GAYRİ MENKUL ORDU MALI: Arazi, binalar, yapılar, gaz,

elektrik, su sistemleri ve onların ekleri ile müştemilatları. Buna

ve yapılara eklenen ve onun parçası haline gelen (ısıtma

sistemleri gibi) teçhizatı içerir ancak taşınabilir teçhizatı

kapsamaz (fabrika teçhizatı gibi)

REAL TIME GERÇEK ZAMAN: Bir olayın oluşu veya verilerin gönderimi ile

olaylar hakkında bilgi veya diğer bir mevkide verilerin alınması

arasında elektro-manyetik enerji ile çekim için gerekli zaman

süresi hariç, gecikme olmaması. Ayrıca bakınız: "near real time";

"reporting time interval".

REAL TIME BASIS GERÇEK SÜRE ESASI: Bir faaliyetteki insan veya makine

veriminde hazırlık, ısınma, istirahat ayarlama ve yemek süreleri

hariç-fiili çalışma ile geçen süre. Örneğin, bir kompüterin açık

bulundurulup daha geniş bir süre faaliyete hazır tutulmuş

olmasına rağmen, ancak bir füze veya uzay aracından fiilen bilgi

aldığı süre gerçek süredir.


REAL TIME PROCESSING GERÇEK SÜRE İŞLEMİ: Merkezi işlem sistemi içindeki

bir kompüter kendi kontrolu altında olmıyan veya kendisine

bağlanamıyan bir ortamda bulunduğu zaman devamlı surette

fiziksel bir işlem bahis konusudur. Şayet, çözüm için mevcut süre

gerekli hesaplama süresinden cuzi bir fazlalık gösteriyorsa o

ortama gerçek süre denir.

REAL WANDER Bak. "real procession".

REALIZATION GERÇEKLEŞTİRME:

REALLOCATION OF RESOURCES LOJİSTİK KAYNAK YARDIMI: Bir devletin

silahlı kuvvetleri tarafından bir başka Devletin veya Devletlerin

Silahlı Kuvvetlerine uygun makam tarafından emir verildikçe ilgili

NATO dökümanları hükümlerince "faydalanılabilir" kabul

edilenlerden lojistik kaynak temini. Ayrıca bakınız: "Integrated

logistic support"; "logistic assistance"; "mutual aid".

REAR GERİ: Bir kuvvetin harekatta en geride kalan kısmı veya

muharebe sırasında en uzakta olan kısmı.

REAR ADMIRAL TUĞAMİRAL: Deniz Kuvvetlerinde, rütbesi (commodore) dan

yüksek ve Tümamiral (vice admiral) dan küçük olan sancak

subayı. Tuğamiral, Kara Ordusunda Tuğgeneralin karşılığıdır.


REAR AREA GERİ BÖLGE: Herhangi bir komutanlık için; kendi bölgesinin geri

sınırından ileriye, bir sonraki daha ast komutanlığın sorumluluk

bölgesi gerisine uzanan bölge. Bu bölge başlıca muharebe

hizmet destek faaliyetlerinin icrası için tesis edilir.

REAR AREA SECURITY GERİ BÖLGE EMNİYETİ: Bir düşman hava indirme

taarruzu, sabotaj hareketi, sızması, gerilla faaliyeti başlamadan

devam ederken, sona erdikten sonra ya da psikolojik veya

propaganda harbi başlangıcında meydana gelen etkiyi azaltmak

mlaksadıyla alınmış tedbirler.

REAR AREA SECURITY CONTROL CENTER GERİ BÖLGE EMNİYET KONTROL

MERKEZİ: Geri bölge emniyeti savunma sub ayının geri bölge

savunması ve bölge hasar kontrol sorumluluğunu yerine

getirmesinde vasıta olan idari üst makam.

REAR AREA SECURITY CONTROLLER GERİ BÖLGE EMNİYET KONTROL SUBAYI:

Geri bölge savunması ve bölge hasar kontrolunun planlamasına

ve bunlarla ilgili faaliyetlerin tertip, murakabe ve yürütülmesine

yardımcı olmak üzere atanmış bir subay.


REAR BARRIER GERİ ENGEL: Gerisinde müteakip savunma mevziine geçmek

veya kritik araziyi korumak üzere ordu, kolordu veya tümen

tarafından seçilmiş bir engel.

REAR ECHELON GERİ KADEME: Bir karargahın, esas itibariyle, idari ve lojistik

meseleleriyle meşgul olan kısım. Ayrıca bakınız: "forward

echelon".

REAR ECHELON (AIR SUPPORT) GERİ KADEME (HAVA ULAŞTIRMASI): Hava

ulaştırma harekatında bir kuvvetin, indirme hedef bölgesinde

kendisine ihtiyaç bulunmayan unsurları.

REAR GUARD ARTÇI: Bir yürüyüş kolunun geri kısmını düşman kuvvetlere karşı

koruyan emniyet müfrezesi. Bir geri çekilme esnasında artçı

silahlı mukavemet göstermek, köprüleri imha etmek ve yolları

tıkamak suretiyle düşmanın ileri hareketini geciktirir.

REAR GUARD (NATO) ARTÇI: 1. İlerleyen veya çekilen kuvvetin en geri

unsurlarıdır. Aşağıdaki faaliyetleri icra eder: a. Bir yürüyüş

kolunun geri kısmını düşman kuvvetlerden korumak; b. İlerleme

esnasında ikmal yollarını açık tutmak; c. Geri çekilme esnasında

düşmanı geciktirmek.2. Hareket halindeki bir kara kuvvetinin


kendisine bilgi vermesi ve örtü sağlaması için geriye tahsis ettiği

güvenlik müfrezesi.

REAR GUARD RESERVE ARTÇI BÜYÜK KISMI: Artçının iki esas kademesinden

birisi. Büyük kısmın çekilmesini ve süratle düşmandan

sıyrılmasını temin eder, kendisi de artçı artçısı tarafından

desteklenir.

REAR GUARD SUPPORT ARTÇI ARTÇISI: Artçının iki esas kısmından birisi. Artçı

büyük kısmının çekilmesini korur.

REAR PARTY ARTÇI İLERİ KISMI: Bir artçının, artçı artçısını koruyan ve artçı

ucunun çekilmesini himaye eden kısmı. Artçı ileri kısmı bir öncü

tertibatındaki öncü ileri kısmının (advance party) karşılığıdır.

REAR POINT ARTÇI UCU: Bir artçı tertibatında; en geride bulunup düşman

hareketlerini gözetleyen ve düşmana karşı taciz ateşleri açmak

suretiyle takip cesaretini kıran küçük birlik.

REAR SIGHT GEZ: Bir silahta, nişan tertibatının namlu arka kısmına en yakın

parçası. Nişan alınırken bu parça, arpacık ve hedef ile bir hizaya

getirilir.

REAR SUPPORT ARTÇI DESTEĞİ: Bak. "rearguard support".


REARMING MUHAREBE YÜKÜ BÜTÜNLEME İKMALİ: Bir uçak, harp gemisi

tank veya zırhlı aracı muharebe görevine hazır vaziyete getirmek

için kıta ikmal maddeleri yüküne dahil mühimmat bomba ve

diğer silah ihtiyaçlarını bütünleme; bu sırada bozuk ordu

donatım teçhizatını değiştirme faaliyeti.

REASSIGN YENİDEN ATAMAK: Bir subay veya eri bulunduğu daimi görev

yeri veya birlikten ayırarak, diğer bir görev yeri veya birlikte

devamlı olarak görevlendirmek.

REBUILD YENİLEŞTİRMEK: Bir malzemenin görünüş, performans ve

beklenilen kullanma süresi açısından mümkün olduğu kadar

orijinal standardına yakın restore edilmesi. Buna (overhaul and

rebuild) ve (recondition) da denir.

RECALL GERİ ÇAĞIRMAK: Yeniden silah altına almak.

RECALL TO ACTIVE DUTY YENİDEN FAAL GÖREVE ÇAĞIRMAK: Bak. "involuntary

order or recall to active duty" ve "voluntary order or recall to

active duty".

RECCE Bak. "reconnaissance".

RECCEXREP Bak. "Reconnaissance Exploitation Report".


RECEDING LOG ROTANIN UZAKLAŞAN KISMI: Hedef rota hattında, müteakip

hedef vaziyetlerine ait mail mesafenin arttığı kısım.

RECEIPT SENET, MAKBUZ: Alınan para veya mal karşılığında verilen yazılı

belge.

RECEIPT INTO THE SUPPLY SYSTEM İKMAL SİSTEMİNE GİRİŞ: Bir sözleşme

maddesi son partisinin muayene ve kabul işlemini müteakip ilk

tesellüm noktasında teslim alındığı veya teslim alınmak üzere

yolda bulunduğu zaman. Ayrıca bakınız: "procurement lead

time".

RECEIVER ALMAÇ: Telsiz telefon veya telgraf mesajlarını alan alet veva

cihaz.

RECEIVING AND SHIPPING SPACE TESELLÜM VE SEVKİYAT YERİ: İkmal

maddelerinin kabul ve sevki için ayrılan gayri safi depolama

sahası.

RECEIVING HOSPITAL KABUL HASTANESİ: Denizaşırı bölgelerden hastaları

kabul etmek durumlarını tespit etmek ve bunları, Anayurttaki

deniz hastanelerine veya özel hastenelere dağıtmak için bir

merkez vazifesi gören deniz hastanesi.


RECEIVING OFFICER TESELLÜM SUBAYI: Bir sevkiyat suretiyle alınmış malı

muhafaza etmek veya depolamakla görevli şahıs. Tesellüm

subayı, gönderme belgesindeki (teslim alacak şahıs-consignee)

terimi ile ifade edilen ve genel olarak bir ulaştırma subayı olan

şahıstan ayrıdır. Tesellüm subayı, kaide olarak garnizondaki veya

malın gönderildiği yerdeki bir muhasip subaydır.

RECEIVING SHIP KABUL EDEN GEMİ: Bütünleme ikmali birliğinde donanımı

olan gemi.

RECEIVING STATE DOST ASKERİ KUVVETİ KABUL EDEN DEVLET: Bir

milletlerarası anlaşmada taraflardan biri durumunda olan ve bu

anlaşma hükümlerine göre anlaşmaya taraf bir başka devlet

askeri personelinin kendi topraklarında mevcudiyetini kabul

eden bir devlet.

RECEPTACLE BOX ELEKTRİK TEVZİ KUTUSU: Bir top kundağına monte edilmiş

elektrik tevzi kutusu. Bu kutu, ateş kontrol esaslarının bir

komuta aletinden yan, yükseliş ve tapa tanzim kadranına

gönderilmesinde distribütör vazifesi görür.


RECEPTEE MİSAFİR CELP VE SEVK ERİ: Gerekli işleme tabi tutulmak üzere

bir celp ve sevk merkezine alınmış şahıs.

RECEPTION CELP VE SEVK: Teşkillere tayin edilinceye kadar personelin

sınıflandırılması ve bakımı ile ilgili bütün işler. Celp ve sevk

kayıtların tamamlanması, aşıların yapılması, giyecek ve teçhizatın

verilmesi, sanatkarların ayrılması ve birliklere tayini işlemlerini

içine alır.

RECEPTION CENTER CELP VE SEVK MERKEZİ: Bak. "reception station".

RECEPTION PERIOD ISLAH DEVRİ, KABUL DEVRESİ: Islah müesseselerine

(correctional installations) yeni gelmiş mahpuslara, müessese

usul ve kurallarını aşılamak, kendilerini müessese kurallarına

alıştırmak gibi hususlara ayrılmış tutukluk devresi başlangıcı. Bu

devreden ayrıca yeni gelmiş bulaşıcı bir hastalığı olup olmadığını

tespit için faydalanılır.

RECEPTION STATION CELP VE SEVK MERKEZİ: Gönüllü celp suretiyle gelen

veya faal göreve (eğitim için faal görev dahil) çağırılan şahısların

kabulü, aydınlatılması, sınıflandırılması, giydirilmesi, görev

yerlerine tayini ve hareketlerinin temini ile özel surette


görevlendirilmiş bir faaliyet merkezi. Ayrıca bakınız: "processing

center".

RECEPTIVITY HASSASİYET: Bir hedef kitlenin belirli psikolojik harekatı

yayınlarına karşı hassasiyeti.

RECHAMBER YENİDEN FİŞEK YATAĞI AÇMAK: Yeniden fişek yatağı açma;

normal olarak, namlu içini elden geçirme şeklinde yapılır. Bu da

yeni bir fişek yatağı açmaktan çok eski fişek yatağının şeklini

değiştirmek suretiyle yapılır.

RECIPROCAL CIPHER ALPHABET KARŞILIKLI ŞİFRE ALFABE: Eşitleri tersine

çevrilebildiği için,. her iki sıradan herhangi biri açık metin veya

şifreli metin olarak kullanılabilen kripto alfabesi.

RECIPROCAL JURISDICTION KARŞILIKLI YARGILAMA YETKİSİ: Cumhurbaşkanı

veya Milli Savunma Bakanının özel müsaadesine uyarak Silahlı

Kuvvetler tarafından başka bir silahlı kuvvetlere mensup

personelin yargılanması.

RECIPROCAL LAYING PARALEL KILMA: İki topu paralel istikamete tevcih

suretiyle bu toplara ait atış düzlemlerini paralel kılma usulü. Bu

usulde; toplar birbirlerine nişan alır; sonra iki topu birleştiren


esas hattan eşit açılarda yana tevcih için tamamlayıcı açılar

kadar sağa ve sola çevrilirler.

RECIPROCAL TRAINING KARŞILIKLI EĞİTİM: Yabancı bir memleket tarafından

başka bir memlekete askeri yardım fonları söz konusu olmadarı

sağlanan eğitim. Bu eğitim, ilgili memleketlerce düzenlenir.

RECLAIM TAZMİNAT İSTEMEK:

RECLAMA İTİRAZ DİLEKÇESİ: Tam yetkili makama kararı veya tasarlanmış

hareket tarzını tekrar gözden geçirmesi için yapılan istek.

RECLAMATION PARÇALARI YENİLEŞTİRME: Bozulmuş çürüğe çıkarılmış,

terkedilmiş veya hasara uğramış malzeme, parça veya aksamın

onarım, yeniden imal veya ıslah suretiyle kullanılır bir hale

getirilmesi ve ikmal kanallarına iadesi işlemi.

RECLASSIFICATION YENİDEN SINIFLANDIRMA: Askeri personelin liyakat ve

ehliyetlerinden daha çok faydalanmak maksadıyla ehliyet ve

liyakatların yeniden incelenmesi işlemi.

RECLASSIFICATION BOARD YENİDEN SINIFLANDIRMA KURULU: Subayların

ehliyetsizliklerini tesbit etmek ve ehil olmadıkları görevde

çalışanları ya başka göreve atanmalarını ya da muvazzaf


hizmetten ayrılmalarını teklif etmek üzere, sınava tabi tutmakla

görevlendirilen ve yetkili subaylardan teşkil edilen kurul.

RECLASSIFICATION CENTER YENİDEN SINIFLANDIRMA MERKEZİ: Ordu

yönetmeliği gereğince ehil olmadıkları yerde çalıştıkları

kanaatine varılan subayların durumunu inceleyecek olan

yeniden sınıflandırma kurulunun toplandığı yer.

RECOGNITION TANIMA, TEŞHİS: 1. Şahısların veya uçak, gemi, tank gibi

vasıtaların veya muhabere elektronik frekans şekilleri gibi

olayların hususiyetinin herhangi bir vasıta ile belirlenmesi. 2.

Kara muharebe harekatlarında bir cismin, halihazırda bilinen

herhangi bir şeyin kategorisinde (örn. tank, kamyon, adam)

olduğunun belirlenmesi.

RECOGNITION AND IDENTIFICATION SYSTEM TANIMA VE TANITMA

SİSTEMİ: Kara, Deniz ve Havadaki dost kuvvetlerin karada,

denizde veya havada ya da her üçü arasında birbirlerini tanıma

sistemi. Ayrıca bakınız: "Identification friend and foe".

RECOGNITION SIGNAL TANITMA SİNYALİ: Şahısların ve birliklerin birbirlerini

tanımaları için önceden saptanmış herhangi bir sinyal.


RECOGNITION TRAINING TANIMA EĞİTİMİ: Uçuş mürettebatına düşman hava

silah ve araçlalarını tanıma yeteneği sağlayan eğitim.

RECOIL GERİ TEPME: Bir silah ateşlendiği zaman, merminin ileriye doğru

hareketine karşı bir reaksiyondan ve barut gazının geriye olan

tesirinden ileri gelen geri tepme hareketi.

RECOIL BOOSTER GAZ AYAR CİHAZI: Normal yatay açılar dışındaki açılarda ateş

edilirken namludan gazın bir kısmının kaçmasını önleyen ve

kesin geri tepme etkisinin sağlanmasında müessir olan makineli

tüfek parçası.

RECOIL CYLINDER BASKI SİLİNDİRİ: Atıştan sonra namlunun geriye doğru

hareketi, esnasında namluya bağlı pistonun içinde hareket ettiği

sabit bir silindir. Geri tepme tesiri ya yaylar ya da piston içindeki

deliklerden yavaş yavaş geçen hava veya bir sıvı ile hafifletilir.

Ayrıca bakınız: "hydropneumatic" ve "Hydrospring".

RECOIL MECHANISM BASKI DÜZENİ, GERİ TEPME DÜZENİ: Geri tepme

enerjisini tedricen emmek suretiyle, top kundağının şiddetli

hareketine engel olmak üzere yapılmış tertibat. Geri tepme

düzeni, genel olarak komple namlunun geri istikamette gittikçe

artan bir mukavemet karşısında hareketine müsaade eden


hidrolik, havalı veya yay tipi amortisördür. Buna (recoil system)

da denir.

RECOIL OPERATED GERİ TEPMELİ, GERİ TEPME DÜZENLİ: Geri tepme enerjisi ile

çalışır. Namlunun barut gazı basıncıyla geriye hareket gücü silahı

boşaltma ve doldurma düzenini (efecting and loading

mechanism) harekete geçirir ve silahı ateşleme durumuna

getirir. Geri tepmeli silahlar namlu ile kama gövdesi (breech-

block) veya kapak takımı (bolt), bütün geri tepme mesafesi

dahilinde hep birlikte geri geldikleri takdirde uzun geri tepmeli

(long recoil), bütün bu parçalar yalnız kısa mesafe geri geldikten

sonra, kama gövdesi veya kapak takımı açılıp namlunun hareketi

durdurduğu taktirde kısa geri tepmeli (short recoil) olarak

sınıflandırılır.

RECOIL PIT GERİ TEPME ÇUKURU: Üst açı grubu ile atışta, geri tepen

parçaların (kama ve kama yayı gibi) yere çarpmaması için kundak

kolları arasında ve kama yayı altında açılan bir çukur.

RECOIL SYSTEM GERİ TEPME DÜZENİ: Bak. "recoil mechanism".


RECOILLESS TEPKİSİZ: Geri tepmeyi karşılamak için yüksek hızda gaz

boşaltma (püskürtme) deliklerinden faydalanan bazı silahlar için

kullanılan terim.

RECOILLESS RIFLE TEPKİSİZ SİLAH: Mermi atan ve bu atıştan ileri gelen geri

istikametteki hareketi önemli derecede azaltılmış bulunan silah.

RECOILLESS RIFLE (HEAVY) TEPKİSİZ TOP: Tankları tahrip kabiliyetine sahip

yerdeki bir kundaktan veya bir araç üzerinden ateş edebilen

silah.

RECONCILIATION UZLAŞTIRMA, UZLAŞMA, UYGUNLUK SAĞLAMA, TELİF: İki

veya daha çok hesap arasındaki farkın açıklanması veya birbiri ile

ilgili iki veya daha çok hesabın ya da hesap raporu bakiyelerinin

mutabakatı için gerekli teferruatlı maddelerin tespit ve beyanı.

Hesapların mutabakat haline getirilmesi.

RECONDITION YENİLEŞTİRMEK: Bir malzemeyi hizmete elverişli duruma

getirmek için ıslah, onarım, revizyon işlemlerinden birini veya

birkaçını uygulamak.

RECONDITIONING PROGRAM BEDENİ VE RUHİ GELİŞTİRME PROGRAMI: Bak.

"physical reconditioning".
RECONNAISSANCE KEŞİF: Gözle gözetleme veya diğer keşif usulleri ile bir

düşman veya muhtemel düşman faaliyetleri ve kaynakları

hakkında bilgi elde etmek veya belirli bir bölgenin meteorolojik,

hidrografik veya coğrafi özellikleriyle ilgili bilgileri temin etmek

üzere yüklenilen vazife. Bazen "recce" denir. Ayrıca bakınız:

"battle reconnaissance", "close reconnaissance", "combat

reconnaissance", "distant reconnaissance", "reconnaissance in

force", "route reconnaissance", "strategic reconnaissance" ve

"tactical reconnaissance".

RECONNAISSANCE (AIR SUPPORT) KEŞİF (HAVA DESTEĞİ): Hareketin

planlanması veya icrasında değeri olabilecek dost ve düşman

tertibatı, hava durumu ve arazi hakkında bilgi elde etmek

maksadıyla yapılan bir çeşit taktik hava desteği.

RECONNAISSANCE AIRPLANE KEŞİF UÇAĞI: Düşman arazisi üzerinde keşif

görevinde kullanılan askeri uçak.

RECONNAISSANCE AND BOMBARDMENT KEŞİF VE BOMBARDIMAN: Bir

bombardıman hava birliği tarafından yapılan keşif ve

bombardıman görevi.
RECONNAISSANCE AND SECURITY LINE KEŞİF VE EMNİYET HATTI: Bak.

"exploitation line".

RECONNAISSANCE AND SECURITY POSITIONS HAVA BAŞI KEŞİF VE EMNİYET

MEVZİLERİ: Hava başı sahası dışındaki belli başlı yaklaşma yolları

üzerinde ve hakim araziye yerleştirilmiş ileri karakollar, yol

tıkamaları ve keşif unsurları dizisi.

RECONNAISSANCE AND UNDERWATER DEMOLITION GROUP KEŞİF VE SUALTI

TAHRİP GRUBU: Gemilerden gemilere bindirilmiş keşif

kıtalarından ve sualtı tahrip timlerinden oluşan ve keşif,

hidrografik ölçme, tabii ve suni engellerin tahribi faaliyetlerini

yürüten bir özel görev teşkili.

RECONNAISSANCE AVIATION KEŞİF HAVA KUVVETİ, KEŞİF HAVACILIĞI: Esas

görevi bilgi toplamak olan hava kuvveti.

RECONNAISSANCE BOAT KEŞİF BOTU: Nehir, göl ve benzeri yerlerin keşfi için

kullanılan bot. Bu bot, genel olarak kauçuklu bezden yapılır ve

kullanılacağı zaman şişirilir.

RECONNAISSANCE BROADCAST KEŞİF TELSİZ YAYINI: Bir keşif birliğindeki

kara irtibat subayı tarafından göz, fotoğraf veya radar keşfi


sonuçlarını yaymak için gösterilen faaliyet. Bu yayın; ordu,

kolordu, tümen ve ilgili müfrezeler tarafından dinlenir.

RECONNAISSANCE BY FIRE ATEŞLE KEŞİF: Bir keşif usulü. Bu usulde

düşmanın hareket veya mukabil ateşle mevcudiyetini belli

etmesi için şüphelenilen bir düşman mevzii üzerine ateş açılır.

RECONNAISSANCE CAMERA HAVA KEŞİF FOTOĞRAF MAKİNASI: Keşif için

havadan resim almakta kullanılan eğik veya düşey hava fotoğraf

makinesi.

RECONNAISSANCE CAR KEŞİF OTOSU: Özellikle keşif için kullanılan otomobil.

RECONNAISSANCE ECHELON KEŞİF KADEMESİ: Kara keşfi yapan birlik veya

unsur. Bir keşif kademesi bir zırhlı alayın bir kademesi olabilir.

RECONNAISSANCE ELEMENT KEŞİF UNSURU: Keşif işi yapan herhangi bir

birlik. Bu bir hava birliği, süvari, tank, motosikletli kıta kamyona

bindirilmiş piyade vesaire olabilir.

RECONNAISSANCE EXPLOITATION REPORT KEŞİF FAYDALANMA RAPORU: Bir

taktik hava keşif görevinin sonuçlarını. rapor etmek üzere

kullanılan proforma. Mümkün olduğu hallerde rapor sensor

görüntüsünün yorumunu da dahil etmelidir. RECCEXREP'de

denir.
RECONNAISSANCE FLARE KEŞİF AYDINLATMA BOMBASI: Hava keşif

yerinde yeri aydınlatmak için atılan paraşütlü aydınlatma

cephanesi.

RECONNAISSANCE IN FORCE CEBRİ KEŞİF: Düşmanın kuvvetini anlamak

ve/veya denemek veya başka malumat elde etmek için

tasarlanmış taarruzi harekat.

RECONNAISSANCE METHOD KEŞİF USULÜ: Bir kolon halindeki mozaikte

bindirmeli hava fotoğraflarını birleştirip, yerleştirmekte

kullanılan fotoğraf nirengi usulü. Bu usulde yanyana gelen

fotoğraflardaki birbirini tamamlayıcı tafsilat incelenip bulunur ve

birleştirilir.

RECONNAISSANCE MISSILE KEŞİF FÜZESİ: Keşif görevinde kullanılan taktik

veya stratejik bir füze. Keşif füzeleri, sonlarında bir numara

bulunan (RTM) veya (RSM) öntakılarıyla tanıtılır.

RECONNAISSANCE MISSION KEŞİF GÖREVİ: Belirli bir sahanın keşfinde

özellikle verilen bir görev. Örneğin; bir hedefin fotoğraflarını

almak ve düşmanı gözetlemek için bir uçağın uçması bir keşif

görevidir.
RECONNAISSANCE NET KEŞİF ÇEVRİMİ: Keşif hiznıetinde kullanılan bir telsiz

şebekesi özellikle kara birlikleriyle hava kuvvetleri arasında

kullanılan telsiz istasyonları şebekesi.

RECONNAISSANCE OF POSITION MEVZİ KEŞFİ: Silah ve kıtalar hesabına

fayda sağlayacak yerlerin seçilmesi esası gözönünde tutularak

arazinin ayrıntılı olarak incelenmesi.

RECONNAISSANCE OFFICER KEŞİF SUBAYI: Bir birlik karargahında o birliğin

keşif faaliyetleriyle uğraşan subay. Bu subayın görevleri arasında

keşif gözetleme yol ve mevzi keşfi vardır.

RECONNAISSANCE PARTY KEŞİF HEYETİ, KEŞİF MÜFREZESİ: Keşif için

gönderilen herhangi bir grup. Belirli bir yerin ayrıntılı şekilde

keşfini yapmak üzere gönderilen grup.

RECONNAISSANCE PATROL KEŞİF KARAKOLU: Kara kuvvetlerinde; tercihan

düşmanın haberi olmadan taktik bilgi almak üzere kullanılan bir

müfreze. Ayrıca bakınız: "patrol", "combat air patrol", "combat

patrol".

RECONNAISSANCE PHOTOGRAPHY KEŞİF FOTOĞRAFÇILIĞI: Başlıca; harita,

deniz haritası ve mozaik hazırlama amacı hariç diğer nedenlerle

çekilen fotoğraf. Bombardıman sonuçları veya düşman


hareketleri toplanmaları., faaliyetleri ve kuvvetleri hakkında bilgi

toplamak için icra edilir. Ayrıca bak. "intelligence photography"

ve "photography".

RECONNAISSANCE RADAR KEŞİF RADARI: Bak. "radar reconnai. ssance".

RECONNAISSANCE SATELLITE KEŞİF UYDUSU, KEŞİF PEYKİ: Fotoğraf, televizyon

vesaire vasıtasıyla stratejik bilgi elde etmek için kullanılan bir Arz

uydusu.

RECONNAISSANCE SCOUT KEŞİF GÖZCÜSÜ: Keşif yapmak için gönderilen

gözcü. Bu gözcü, düşman tarafından görünmeden ve üstüne

düşman ateşini çekmeden faydalı bilgi elde edebilmek için

örtülerden ve gizlemeden azami derecede faydalanır.

RECONNAISSANCE STRIKE HAVA KEŞİF TAARRUZU: Müphem mahiyeti,

kesin bilinmeyen yeri ve kavranılması güç durumu. Füze

nevinden diğer vasıtalarla taarruzu tesirsiz kılacak hedeflere

karşı havadan yapılan silahlı keşif ve taarruz görevi.

RECONNAISSANCE STRIP İNKİŞAF KOLONU: Birleştirildikleri zaman fotoğrafı

çekilen sahanın taslak halinde devamlı bir şeklini ortaya koyan

bindirmeli hava fotoğrafları şeritleri. Bir inkişaf kolonu genel


olarak bir nehir veya yol gibi dar ve uzun bir arazi parçasının

incelenmesinde kullanılır.

RECONNOITER KEŞİF YAPMAK: Yararlı bilgi elde etmek üzere, sahrada etraflı ve

tam bir arama yapmak, bir keşif hareketini sevk ve idare etmek.

RECONSIGNMENT YENİDEN SEVKETME, YENİDEN SEVK: Esas gönderildiği

noktada indirilen, fakat faturada teslim edileceği yazılı şahsa

teslim edilmeden yeni bir adrese çevrilen yükün yeniden

gönderilmesi hali. Ayrıca bakınız: "diversion".

RECONSIGNMENT POINT YEDEK AKARYAKIT İKMAL NOKTASI: Kurulmuş

düzenleme istasyonları (regulation stations) tarafından

verilmediği zaman uçak benzini dağıtılan nokta.

RECONSTITUTE YENİDEN KURMAK: Mevcut iken herhangi bir sebeple elden

çıkan bir şeyi yeniden kurmak, yeniden ortaya çıkarmak.

Örneğin; yeni bir ihtiyat kurmak.

RECONSTITUTION SITE YENİDEN TOPLAMA SAHASI: Kurtulan komutanlık

makamı tarafından, hasar gören veya imha olan bir karargahın

taarruzdan kurtulanlardan ve/veya daha önceden değiştirme ve

ikmal personeli olarak tayin edilmiş diğer kaynaklardan gelen


personel tarafından tekrar teşkil edilebileceği yer olarak seçilmiş

mevki.

RECORD BİRBİRLERİYLE İLGİLİ VERİLER TOPLULUĞU, KAYIT MASRAFLARI

KARŞILAMA, ÖDEME:

RECORD AS TARGET HEDEF OLARAK KAYDET: Hedefin ileride ateş altına

alınması lüzumunu belirtmek üzere verilen emir.

RECORD BOOK KAYIT DEFTERİ: Bir bataryaya bir mayın grubuna veya benzeri

birliklere ait bütün önemli bilgileri ayrıntılı olarak yazmaya

mahsus defter.

RECORD FIRING DERS ATIŞI: Kaydı tutulan hedefli atış eğitimi. Hafif silahlar

için bu kayıt, askerin nişancılık sınıflandırmasında esas olur. Buna

eskiden (record practice) denirdi.

RECORD INFORMATION KAYIT BİLGİSİ: Geri alınabilecek, çoğaltılabilecek veya

saklanabilecek şekilde geçici veya daimi şekilde kayıt edilmiş her

türlü bilgi (grafik, veri, bilgisayar hafızası bilgileri v. s.) .

RECORD MATERIAL KAYDA TABİ EVRAK VE MALZEME: Federal kanunlara

göre veya kamu işleriyle ilgili olarak, bir askeri müessese

tarafından alınan veya hazırlanan şekil ve evsafı ne olursa olsun

her türlü kitap, gazete, harita, fotoğraf ve diğer belgeler.


RECORD OF EVENTS GÜNLÜK VUKUAT KAYDI: Bir teşkilin tarihçesine esas

teşkil eden birlikleri ihtiva eden günlük kayıtlar. Esaslı

değişiklikler görülmediği takdirde ayın onuncu, yirminci ve son

günü teşkilata ait normal görevler kaydedilir.

RECORD OFFICER ARŞİV SUBAYI: Bir büro, komutanlık veya tesis dahilinde

biriken bütün eski ve lüzumsuz dosyaların yok edilmesinden

veya bunların evrak mahzenine kaldırılmasından, son işlem

yönetmelikleri çerçevesi içine girmeyen kayıtlar için bu yolda

programlar hazırlanmasından, dosyaların tutulmasından ve

tutulmalarındaki usullerin kontrolundan sorumlu subay.

RECORD PRACTICE DERS ATIŞI: Bak. "record firing".

RECORD SERVICE PRACTICE DERS ATIŞININ HAZIRLIK VE İDARESİ: Bak.

"service practice".

RECORDED KAYDA GEÇİLMİŞTİR: Top ve deniz topçu ateşi desteğinde "hedef

olarak kaydedildiğini" belirtmek için kullanılan terim.

RECORDER ZABIT KATİBİ: Subaylar kuruluna mensup bir şahıs. Bu şahıs

kurula ait işlemleri tutmaktan sorumludur.

RECORDING (INTELLIGENCE) HABERLERİN KAYIT VE SINIFLANDIRILMASI

(İSTİHBARAT): Haber ve bilgilerin istihbarat bakımından işlemini


kolaylaştırmak maksadıyla sistemli bir şekilde sınıflandırılması ve

düzenlenmesi.

RECORDING TARGET İŞARETLEME HEDEFİ, KAYIT HEDEFİ: Atış cüzdanının

(score book) arkasında bulunan ve; yapılan atışın bir kaydını

muhafaza için vuruşların işaretlenmesine yarayan hedef resmi.

RECORDS KAYITLAR, EVRAK: Dosya dolaplarında sandıklarda veya raflarda

biriken ve muhafaza edilen, büro veya dolaplarda yer işgal eden

hertürlü evrak, fotoğraf (film dahil) şekil ve özelliklerine

bakılmaksızın her türlü fotokopi ve haritalar. Yayınlar ve ikmal

maksadıyla elde tutulan kullanılmamış basılı kağıtlar bunun

dışındadır. Bu terim dosyalar (files) ile aynı anlamda fakat daha

şümullü bir terimdir ve daha geniş bir anlam taşır.

RECORDS ADMINISTRATION DOSYA İŞLERİ, KAYIT İŞLERİ: Kayıtların açılması,

tutulması, kullanılması ve silinmesi gibi hususları içine alan kayıt

kontrol işleri.

RECORDS ADMINISTRATORS EVRAK MÜDÜRLERİ: Evrak yönetimi ile ilgili

bütün konularda Merkez Dairesi Başkanının teknik karargah

unsuru olarak hizmet görmek üzere görevlendirilmiş şahıslar.


RECORDS CENTER DENİZAŞIRI MERKEZ ARŞİVİ: İşlemleri tamamlanmış,

dosyaları imha edilinceye veya Anayurttaki bir merkez arşivine

nakledilinceye kadar daha az lüzumlu ve maliyeti düşük dosya

malzemesi içinde tutmak maksadıyla denizaşırı büyük bir

komutanlıkta tesis edilmiş bir faaliyet merkezi.

RECORDS CONTROL SCHEDULE KAYIT KONTROL ŞEMASI: Dosyaların kapanması

arşive kaldırılması veya imhasıyla ilgili zincirleme talimatları

ihtiva eden Kara ordusu dosyalarının kontrol ve son işlemi için

başlıca işlem vasıtası.

RECORDS HOLDING AREA GEÇİCİ ARŞİV SAHASI: ABD Anayurdu Sahra

Ordusu tesisi dışındaki bir tesiste veya büyük bir faaliyet

merkezinde işlemi sona ermiş dosyaları, imha edilinceye veya

Anayurttaki bir merkez arşivine çekilinceye kadar, daha az

lüzumlu yerlerde maliyeti düşük dosya malzemesi içinde tutmak

maksadıyla kurulmuş bir tesis.

RECORDS MANAGEMENT OFFICER KAYIT İŞLERİ SUBAYI, EVRAK SUBAYI: Kara

Kuvvetlerine bağlı bir makamın idari tali bölümünde büyük bir

komutanlık karargahı, tesis, tesis dışı müstakil faaliyet merkezi

veya denizaşırı ast komutanlık karargah şubesinde kayıt işleriyle

ilgili işletme sorumluluklarını yerine getiren belirli şahıs.


RECORDS SECTION SİCİL KISMI: Bir karargahın tali bir kısmı. Bu kısmın

görevi teşkilata dahil personelin şahsi kağıt ve sicillerini

tutmaktır.

RECOUPMENT TAZMİNAT, ZARAR ÖDENTİSİ, İSTİRDAT, GERİ ALMA: Genel

olarak bir şahsa masrafları karşılığı ödenen para; şahsın kendi

hatası veya dikkatsizliği yüzünden meydana gelen zarar için,

Devlete yaptığı ödeme de olabilir. Paranın geri alınması veya

istirdadı.

RECOVER AÇMAK: Kriptolu bir bilgiyi veya açık metni çözmek veya yeniden

tertiplemek.

RECOVERABLE ITEM ONARILABİLİR MADDE: Normalde kullanımda

tüketilmeyen ve tamir veya elden çıkarılması amacıyla iadeye

tabi madde. Ayrıca bakınız: "reparable item", "recover".

RECOVERY NİRENGİ İSTİKŞAFI: Ölçme nirengi şebekesinin incelenmesi

yerinin tespiti, kayda geçilmesi ve bildirilmesi.

RECOVERY AIRFIELD SERBEST HAVAALANI: Hava araçlarının H-saatinden

sonra inebilecekleri herhangi bir askeri veya sivil havaalanı

serbest havaalanlarından muharebe vazifelerinin sevk ve idaresi

düşünülemez. Ayrıca bakınız: "airfield".


RECOVERY AND RECONSTITUTION TOPARLANMA VE YENİDEN

TEŞKİLATLANMA: Düşman bir milletin taarruz gücünü azaltmak,

milli ekonomiyi daha iyi seviyeye yükseltmek, halkın refahını

sağlamak, gerideki kuvvetler ile destek kaynaklarının muharebe

gücünü azami hadde çıkarmak üzere bir milletin taarruza maruz

kalmadan taarruz sırasında ve taarruzdan sonra aldığı tedbirler.

RECOVERY CONTROLLER DÖNÜŞ KONTROLÖRÜ: Geri dönen uçakların uygun

terminal kontrol kuruluşuna doğru icrasından sorumlu hava

kontrolörü.

RECOVERY GEAR KURTARMA DÜZENİ: Bir roket aracı burun konisi veya diğer

kısmının araç yere değdikten sonra işaretlenmesi, tespiti ve

kurtarılmasında kullanılan cihaz ve aletler.

RECOVERY PACKAGE KURTARMA PAKETİ: Bir füze veya roket aracı dönüş

kısmı veya diğer bir parçasına kurtarma maksadıyla bağlanan ve

cisim yere düştükten sonra yerini gösterecek cihazı ihtiva eden

bir paket.

RECOVERY PARTY İSTİKŞAF EKİBİ: Harita yapmada nirengi olarak faydalanılmak

üzere belli başlı arazi tafsilatını tespit edip bunları bir bölgenin

hava fotoğrafı üzerine işaretlenmesi için görıderilen ölçme ekibi.


RECOVERY PROCEDURES TOPLAMA, KURTARMA (BİR ARAYA GETİRME)

YÖNTEMLERİ/AMELİYELERİ: Henüz patlamamış ordudonatım

malzemesinin toplanması amacıyla gösterilen faaliyetler.

RECOVERY UNIT KURTARMA BİRLİĞİ: Hava Kuvvetleri Müsekkel İhtiyat

Teşkilatı grup, filo veya müfrezesi. Vazifesi, ABD'ne vaki olacak

bir taarruz halinde veya acil durumda önceden tespit edilmiş

gayri askeri havaalanlarında Hava Kuvvetleri harekatına elverişli

imkan sağlamaktır.

RECOVERY VEHICLE, MEDIUM KURTARMA ARACI, ORTA: Muharebe sahası

şartlarında tankların ve diğer araçların kurtarılması ve

mürettebatın kurtarılması için tasarlarımış tam paletli araç.

M.88A1 denir.

RECREATION EĞLENCE VE DİNLENME: Ordu mensuplarının dinlenme ve

eğlenmelerini temin maksadıyla yapılan işler.

RECREATION CENTER EĞLENCE VE DİNLENME MERKEZİ: Uzun veya kısa

izinde bulunan askeri personele yatmak ve yemek yemek

imkanları sağlıyan bir otel veya diğer tesis. Genel olarak bu tesis

ayrıca eğlence programları ve sosyal programlar da hazırlar.


RECREATION FACILITIES EĞLENCE VE DİNLENME TESİSLERİ: Eğlence ve

dinlenme ile ilgili tesisler.

RECREATION FUND EĞLENCE VE DİNLENME FONU: Kıta personelinin

istirahati eğlenmesi ve moralinin yükseltilmesi için faydalanılmak

üzere birlik fonu olarak bulundurulan ve idare edilen para.

RECREATION OFFICER EĞLENDİRME VE DİNLENDİRME SUBAYI: Askeri

eğlence ve dinlenme sahalarında eğitim görmüş subay. Bu

subay, boş zamanlarda yapılan güzel sanatlar, kitaplık, müzik,

erat gazinosu erlere mahsus gösteriler spor ve sinema gibi

faaliyetlerin idaresinden sorumludur.

RECREATIONAL AREA EĞLENCE VE DİNLENME BÖLGESİ: İstirahat ve eğlence

tesislerinin bulunduğu bölge. Bu bölge genel olarak erata

mahsustur.

RECREATIONAL ASSISTANT EĞLENCE VE DİNLENME YARDIMCISI: Bak.

"hostess unit".

RECREATIONAL CAMP EĞLENCE VE DİNLENME KAMPI: Bir askeri mevkiin

sınırları dışında eğlence ve dinlenme tesislerini kapsıyacak

şekilde kurulmuş bir kamp. Bu kamp, hafta sonu veya kısa

izinlerde eratın eğlenmesi ve istirahat etmesi için kurulur.


RECREATIONAL FILM EĞLENCE VE DİNLENDİRME FİLMİ: Eğlendirme ve

dinlendirme maksadıyla hazırlanan ve gösterilen film.

RECREATIVE SPORTS EĞLENDİRİCİ SPORLAR: Eğlence maksadıyla tertiplenip

moral hizmetleri subayının nezareti altında tatbik edilen ve

yalnız arzu eden kimselerin katıldığı spor programı.

RECRUIT GÖNÜLLÜ ASKER ALMAK: Silahlı Kuvvetlere gönüllü asker almlak.

RECRUITING DISTRICT GÖNÜLLÜ ASKER ALMA BÖLGESİ: Bir ordu bölgesinde

gönüllü asker alma faaliyetlerinin idaresi için tesis edilmiş coğrafi

tali bölge.

RECRUITING MAIN STATION GÖNÜLLÜ ASKER ALMA ANA MERKEZİ: Gönüllü

askere girenlerin işlemlerini yapmak üzere, her gönüllü asker

alma bölgesinde, icabında kurulan tesis.

RECRUITING OBJECTIVE GÖNÜLLÜ ASKER ALMA HEDEFİ, GÖNÜLLÜ ASKER

ALMA GAYESİ: Gönüllü asker alma hizmeti (recruiting service)

tarafından belirli bir süre içinde temin edilecek personel

miktarını tespit eden maksat, gaye.

RECRUITING OFFICER GÖNÜLLÜ ASKER ALMA SUBAYI: Bir bölgenin kasaba

ve şehirlerindeki gönüllü asker alma merkezi (recruiting station)


ve askerlik şubelerinin (induction stations) idaresine memur

subay.

RECRUITING SERVICE GÖNÜLLÜ ASKER ALMA HİZMETİ: ABD Kara ve Hava

Kuvvetleri için gönüllü asker alma programını uygulayan ABD

sahra hizmeti.

RECRUITING STATION GÖNÜLLÜ ASKER ALMA MERKEZİ: Gönüllü asker alma

ana merkezlerinin emrinde kurulan ve gönüllü olarak hizmete

istekli şahıslarla temas edip gönüllü kayıtları için hazırlık

elemelerini yapan tesis.

RECRUITMENT GÖNÜLLÜ ASKER ALMA: Bir askeri teşkil için personel temin

etme işlemi ve usulü.

RECTANGLE OF DISPERSION TAM DAĞILMA DİKDÖRTGENİ: Aynı şartlar

altında aynı atış esaslarıyla ateş eden top atımlarının düşeceği

dört ihtimali inhiraftan (yanına ve uzunluğuna) ibaret olan ve

dikdörtgen şekli göstereceği kabul edilen saha.

RECTANGULAR COORDINATES DİK KOORDİNATLAR: Sabit bir yardımcı istikamet

hattına, bilinen mesafelerde çizilen paralel hatlar sistemi. Böyle

bir sistemde bir noktanın yeri birleşen iki yardımcı istikamet


hattına paralel ve bu hatlardan bilinen mesafelerde çizilecek iki

hattın kesişmesiyle bulunabilir.

RECTIFICATION DOĞRULTMA, RÖDRESMAN: Elektrikte; mütevanip

ceryandan daimi ceryana geçiş.

RECTIFIED AIRSPEED Bak. "calibrated airspeed".

RECTIFIED ALTITUDE DÜZELTİLMİŞ İRTİFA: Okuma hataları (yerine göre alet,

endeks veya personel hatası) ile referans düzeyi (özellikle ufuk

veya Koriyolis) hataları düzeltilmiş sekstan irtifaı. Buna (apparent

altitude) da denir. Ayrıca bakınız: "sextant altitude":

RECTIFIER ADAPTÖR: Alternatif akımı doğru akıma çeviren cihaz. Ayrıca

bakınız: "inverter".

RECTIFYING REKTİFİYE, RÖDRESMAN: Bak. "rectification".

RECUPERATION KULLANILMAYACAKTIR: Bak. "recovery and reconstitution".

RECUPERATOR YERİNE GETİRME TERTİBATI: Bak. "countercoil mechanism".

RECURRING DEMAND DÖNEMLİ İSTEK: Yetkili bir istek sahibi tarafından bir

madde için tüketim, kullanma veya stok bütünleme maksadıyla

sürekli olarak yapılan veya tekrar yapılması beklenen istek.

İleride çıkması ihtimali bilinmiyen talepler dönemli istek olarak


ele alınacaktır. Dönemli istekler, ileride olacak benzeri taleplerin

karşılanması amacıyla malzemenin temini, depolanması ve

dağıtımı için destekleyen ikmal sistemi tarafından mütalaa

edilecektir.

RECURRING ISSUE SÜRELİ DAĞITIM, DÖNEMLİ DAĞITIM: Tüketilen veya harekat

esnasında normal eskime suretiyle yıpranan malzemeyi

bütünlemek üzere devribir esasa göre yapılan dağıtım. Bu

usulde, her dağıtım önceden bilinen ileri bir tarihte, icabında,

müteakip bütünleme isteğinde bulunabilecek durumdaki bir

mutemede (şahıs, depo, ikmal merkezi vesaire) yapılır.

RECYCLE YENİ BAŞTAN KONTROL ETMEK: Bir füze veya eşyayı yeniden

tam kontrolden geçirmek.

RECYCLING INSPECTION YENİDEN KONTROL MUAYENESİ: Bak. "cycle

checkout".

RED LABEL KIRMIZI ETİKET: Yanıcı mladdelerin taşınması sırasında dikkati

çekmek üzere ambalajların üzerine yapıştırılan kırmızı etiket.

Ayrıca bakınız: "labelled cargo".

REDEPLOYMENT YENİDEN İNTİKAL, YENİDEN KONUŞLANMA: Bir bölgede

görevli birlik veya şahsi ya da bir bölgede tertiplenmiş ikmal


maddelerini bir başka bölgeye veya bölge içindeki bir başka yere

ya da ileride kullanmak üzere yurt içi bölgeye nakil.

REDEPLOYMENT AIRFIELD YAYILMA HAVAALANI, SEFER KONUŞU

HAVAALANI: Barışta bütünüyle işgal edilmemiş halde, fakat

harbin çıkmasıyla barıştaki konuş yerlerinden sefer konuş

yerlerine geçen birlikler tarafından hemen kullanılmaya ve işgale

hazır durumdaki bir havaalanı. Bu alanın aslında bir ana

havaalanında bulunması gerekli harekat tesisierine aynı ölçüde

sahip olması icap eder.

REDEPLOYMENT TRAINING BAŞKA ALAN İÇİN YETİŞTİRME EĞİTİMİ: Bir

harekat alanından başka bir harekat alanına yeniden atanmakta

olan şahıs ve birlikler için uygulanan eğitim.

REDESIGNATE YENİDEN ADLANDIRMAK, YENİDEN NUMARA VERMEK: Bir

birliğin resmi numarasını veya adını değiştirmek. Böyle bir işlem,

birliğin daha önceki adının ve numarasının yürürlükteki

kayıtlardan silinip yerine yeni ad ve numarasının geçirilmesini

icap ettirir.
REDESIGNATED SITE YENİDEN TAHSİS BÖLGESİ: Çalışamaz hale gelmiş

yardımcı karargah ve/veya tesisin işlevlerini yürütmek üzere

komuta merkezi olarak tekrar tayin edilebilecek idame tesisi.

REDEYE REDEYE (SİLAH SİSTEMİ): İleri muharebe bölgesi kıtalarının alçak

irtifa hava savunması için hafif, taşınabilir, omuzdan ateşlenen,

hava savunma topçu silahı. M41E2 de denir.

REDISTRIBUTION YENİDEN DAĞITIM, YENİDEN DAĞITMA: Askeri kuvvetler

dahilinde veya aralarında veya Askeri Kuvvetler ile diğer Federal

teşkilatlar arasında malzemenin kontrolu, faydalanılması veya

yerleştirilmesi bakımından devri işlemi. IADB tanımında "Federal

teşkilatlar" yerine "hükümet teşkilatları" terimi kullanılır.

REDISTRIBUTION STATION YENİDEN DAĞITIM MERKEZİ: Harekat

alanlarından dönen askeri personelin ABD dahilinde yeniden

tayin edilmeden veya yeniden denizaşırı bölgelere gitmeden

önce, belirli işlemler için toplandıkları tesis. Bu işlemler, normal

olarak mesleki ve fiziki sınıflandırmayı; akli bedeni ve ruhi

geliştirme tedavisini, intibak eğitimini yeniden doktrine edilmeyi,

kayıtların yeniden düzenlenmesini ve gerekli tayinleri içine alır.


REDLINE KIRMIZI ÇİZGİ İLE İPTAL ETMEK: Bir emirden çıkarmak için bir

ismin üzerine kırmızı bir çizgi çekmek veya bir kaydı bir belgeden

çıkarmak üzere kırmızı çizgi ile bozmak. Bir maay bordrosunu

kırmızı ile çizmek o şahsın tediye gününde para alamıyacağını

veya almamış olduğunu göstermek için kullanılan bir usuldür.

REDOUT KIZIL PERDE İNME, KIRMIZI GÖRÜŞ: Uçakta birden hız kesme

sonucu etrafı kırmızı görme olayı. Ayrıca bakınız: "blackout".

REDSTONE REDSTONE (SSM) (FÜZESİ): 175 deniz mili içindeki hedeflere

taarruz ederek sahra ordusunu desteklemek maksadıyla

hazırlanmış nükleer başlık kullanma kabiliyetinde sıvı yakıtlı

satıhtan satıha seyyar uzun menzilli taktik bir güdümlü füze,

PGM-11 olarak adlandırılır.

REDUCE TUTUKLULUĞU GİDERMEK: Bir silahtaki tutukluğu ortadan

kaldırmak.

REDUCED CHARGEAZALTILMIŞ BARUT HAKKI: 1. Deniz topları için mevcut 2 sevk

barutundan az olanı. 2. Bir topla kısa mesafelere atış yapmak için

sevk edici maddesi normala nazaran azaltılmış imla hakkı. Ayrıca

bakınız: "normal charge".


REDUCED LIGHTING AZALTILMIŞ AYDINLATMA: Kara araçlarının ışıklarında

elektrik gücünün azaltılması veya görünür ışığın kısıtlanacak

şekilde maskelenerek parlaklığın azaltılması.

REDUCED STRENGTH COLUMN AZALTILMIŞ KADRO SÜTUNU: Teşkilat ve

malzeme kadrosu personel kısmında gösterilen ve kadroyu uzun

muharebe dışı devrelerle mahdut bir muharebe devresi için,

personel ve malzeme bakımından daha küçük ihtiyaca göre

ayarlayan bir sütun.

REDUCED STRENGTH UNIT AZALTILMIŞ KUVVE BİRLİĞİ, AZALTILMIŞ

MEVCUTLU BİRLİK: Uzun bir muharebe dışı devre ve mahdut bir

muharebe devresi ihtiyaçlarına uygun asgari teşkilat mevcudu ile

kurulmuş bir birlik.

REDUCED SUPPLY MISSION ASGARİ İKMAL GÖREVİ:

REDUCTION (FOTOĞRAFÇILIKTA) KÜÇÜLTME: Bir negatif, diapozitif veya

baskının orijinalinden daha küçük ebatta tab edilmesi.

REDUCTION AREA İNDİRİM SAHASI:

REDUCTION COEFFICIENT MEVKİ FARK GİDERME KATSAYISI: Gözetleyici-

hedef mesafesinin, top-hedef mesafesine oranı. Mevki farkı

giderme katsayısı; toplarda atış esaslarını düzeltmek için


gözetleme ile elde edilmiş bir sapmanın çarpılması gereken

sayıdır.

REDUCTION IN FORCE KUVVET AZALIŞI: Sivil personel mevcudunda elde

olmadan meydana gelen bir azalış.

REDUCTION TABLE KUVVET AZALTMA ÇİZELGESİ: Bak. "reduced strength

column".

REEFER BUZDOLABI:

REENLISTMENT YENİDEN GÖNÜLLÜ YAZILMA: Kara ordusuna ikinci veya

müteakip seferler, yeniden gönüllü yazılma hali. Ayrıca bakınız:

"immediate reenlistmlent".

REENLISTMENT BONUS YENİDEN GÖNÜLLÜ YAZILMA İKRAMİYESİ: Şerefli bir

terhisten sonra 90 gün veya 3 ay, içinde yeniden gönüllü yazılan

kimselere hizmet karşılığı ödenen para. ;

REENLISTMENT RATE YENİDEN GÖNÜLLÜ YAZILMA ORANI: Belirli bir devre

içinde gönüllü olarak kaydolunanlar toplamının aynı devre içinde

ayrılan yeniden gönüllü alınmaya elverişli şahıs toplamına oranı.


REENTRANT CEP, GİRİNTİ: Bir cephe hattında, düşman harekatı sonucu

meydana gelen kama şeklindeki girinti. Karşı cephe hattında

buna bakışık olan çıkıntıya (salient) denir.

REFER KAYNAK GÖSTERMEK:

REFERENCE (S) İLGİLİ KAYNAK (LAR):

REFERENCE BOX REFERANS BÖLÜMÜ: Kara veya deniz haritasında köşeye

yerleştirilmiş pafta no, baskı sayısı, seri işaretini göstermek üzere

hazırlanmış formdaki bölüm.

REFERENCE DATUM MÜRACAAT SATHI: Uçakların yükletilmesinde

kullanılan anlamıyla uçağın burnunda veya burnu yakınında

bulunan ve denge maksadıyla bütün yatay mesafelerin

ölçülmesinde esas olarak alınan hayali dikey düzlem. Her hava

aracına ait diyagramlar bu başlangıç sathını, yük bölme numarası

0 olarak gösterir.

REFERENCE DIVERSION POINT REFERANS SAPMA NOKTASI: Rotayı tespit eden

tarafından konvoyun veya tek geminin rotasının her iki tarafında

denizde sapmayı kolaylaştırmak için seçilmliş birkaç mevkiden

biri.
REFERENCE DOSE KISTAS DOZ, ÖLÇÜ DOZ: Bütün vücuda nüfuz etmiş durumda

ve personel üzerinde bazı ilk etkilerle münasebetli radyasyon

miktarı.

REFERENCE LINE REFERANS HATTI: İstikamet açıları için esas olarak alınan

belirgin ve tanınabilen bir hat. 3 tip belirleme hattından biri.

Ayrıca bakınız: "spotting line".

REFERENCE NUMBER MÜRACAAT NUMARASI (İLGİLİ KAYNAK NUMARASI):

Özellikle atış idaresinde artır, eksilt, kaldır, indir, sağa, sola

terimlerinin kullanılmasını önlemek için ölçü birimleri gerçek

değerlerini göstermek üzere seçilmiş numara serilerinden

herhangi biri. ,

REFERENCE PERIOD TEMEL YIL, TEMEL DEVRE:

REFERENCE PIECE ESAS KADEME SİLAHI, ESAS KADEME TOP: Bir bataryada esas

olarak seçilmiş top. Bataryadaki diğer topların atışı bu topun atış

esasları ile kıyaslanır. Bataryanın diğer toplarından herbirine

(test piece-mukayese topu) denir.

REFERENCE POINT REFERANS NOKTASI: Arazideki kolayca bulunan belirgin bir

nokta.
REFERRAL ORDER HAVALE SİPARİŞ: İsteğin yapıldığı ilk faaliyet merkezinde

talebin karşılanamaması halinde çıkarılmış istek belgelerini ikmal

işinin müteakip merkezlerde devamı için bunlara havale

maksadıyla depolar, stok mal kontrol yöneticileri (inventory

managers) veya kurulmuş bir ikmal dağıtım düzenindeki diğer

yöneticiler arasında kullanılan bir sipariş şekli.

REFERRING POINT BAĞLAMA NOKTASI: Numara erlerinin yan tevcihi yapılmış

bir topta yanı tespit için nişan alacakları yeni bir nişan noktası.

REFILE YENİDEN İŞLEM, TEKRAR İŞLEM: Haberlerin çevrim dışına

gönderilmek üzere uygun usuller dahilinde yeniden işlenmesi.

REFILLING POINT İKMAL NOKTASI: Bak. "supply point".

REFITTING ONARIM: Eksiklikleri tamamlama vesair suretle malzemeyi

hizmete elverişli hale getirme.

REFLECTED SHOCK WAVE YANSIMIŞ ŞOK DALGASI: Bir ortamda yayılan bir

şok dalgası bu ortamdan daha yoğun bir ortama çarpınca şok

dalgasındaki enerjinin bir kısmı daha yoğun ortamda bir şok

dalgasını endükler ve enerjinin geri kalanı daha az yoğun

ortamda yansımış şok dalgası olarak geriye gider. Ayrıca bakınız:

"shock wave".
REFLECTING PROJECTOR AYNALI PROJEKSİYON ALETİ: Bir fotoğrafın büyütülmüş

hayalini bir resim levhası üzerine yansıtan alet. Aynalı

projeksiyon aleti, nirengi noktalarının, radyal hatların. vesairenin

hesaplanmasında kullanılır.

REFLECTION YANSIMA: İki ortamın enterfazından geri sapan enerji, temas

yüzeyinin yapısına göre yansıma (doğrudan) veya difüz olabilir.

REFLEX FORCE BASKIN PÜSKÜRTME KUVVETİ: Hava Kuvvetleri Birliklerinde;

alarm kuvvetinin deniz aşırı bölgelerde veya yurt içi bölge ileri

üslerinde bulundurulan ve bir zaman çizelgesine göre

münavebeli görev alan kısım.

REFLEX SIGHT REFLEKTÖRLÜ NİŞANGAH: Silaha monte edilmiş olarak bulunan

ve nişancı eğik cam levhadan hedefe baktığı zaman görüş sahası

içine dürbün iç taksimatının hayalini yansıtan nişan cihazı.

REFLIGHT YENİDEN UÇUŞ, TEKRAR UÇUŞ: Bir mozaikte bozuk veya eksik

fotoğrafları tamamlamak üzere aynı rota üzerinde yapılan

mükerrer uçuş.

REFORMATORY ISLAH EVİ: Yaşı küçük suçluları ruhen ve bedenen ıslah etmek

için tesis edilmiş ceza müessesesi.


REFRACTORY CERAMICS ERİMEZ SERAMİKLER: Bir füzenin atmosfere dönüş

kısmı kaplaması yüzeyi. Erimez seramikler alüminyum silikon ve

zirkonyum asitleri gibi oksitlenmeye karşı direnir ve bu

direnmelerini 2700° derece civarındaki erime noktalarına kadar

devam ettirirler.

REFRESHER INSTRUCTION TAZELEME ÖĞRETİMİ: Bir ihtisas, görev veya

ders üzerinde ewelce eğitim görmüş olan personelin bilgilerini

tazelemek için yapılan ek öğretim.

REFRESHER TRAINING BİLGİ TAZELEME EĞİTİMİ:

REFRIGERATED CARGO SOĞUK HAVADA MUHAFAZA EDİLEN YÜK: Bak. "cargo

classification".

REFRIGERATION SOĞUTMA: Suda belirli maddeleri eritmek, uçucu sıvıları

buharlaştırmak veya sıkıştırmak, gazların genişlemesini sağlamak

suretiyle meydana getirilen soğutma hali.

REFUGE AREA SIĞINMA BÖLGESİ: Deniz ulaştırma hareket prensibi

uygulanmaya konduğu zaman ticari gemilerin gitmesi emredilen

düşman taarruzundan masum, korunmalı bir kıyı bölgesi.


REFUGEE MÜLTECİ: Gerçek veya hayali bir tehlike sezintisiyle, kurtuluşu

başka yerde aramak üzere, anayurdundan kaçmış sivil şahıs.

Ayrıca bakınız: "displaced rersons", "evacuee" ve "expellee".

REFUGEE EVACUATION CENTER MÜLTECİ TAHLİYE MERKEZİ: Mültecilerin

geçici olarak toplandıkları yer.

REFUGEES MÜLTECİLER: Gerçek veya tahayyül edilen tehlike nedeniyle

kendi iradeleriyle, ihtiyari olarak veya bir uzak dur prensibini

ihlal ederek kendi ülkeleri dahilinde hareket eden (ulusal

mülteciler) veya uluslararası sınırları geçen (uluslararası

mülteciler) şahıslar.

REFUND MÜKERRER FON:

REGENERATIVE COOLING REAKTİF SOĞUTMA: Bir roket motorunun yakıt

veya yakıcı madde, yanma odasında kullanılmadan önce motor

etrafındaki bobinler içinden devrettirilerek soğutulması.

REGIMENT ALAY: Bütün kuruluşu, teşkilat ve malzeme kadrosunda

gösterilmiş idari ve taktik birlik. Alay, tümen veya tugaydan

küçük, taburdan büyük bir komutanlık seviyesidir ve komutanı

genel olarak bir albaydır.

REGIMENTAL ADJUTANT ALAY EMİR SUBAYI, ALAY MERKEZ KISMI AMİRİ:


REGIMENTAL BEACHHEAD ALAY KIYIBAŞI: Bak. "beachhead".

REGIMENTAL COMBAT TEAM ALAY MUHAREBE TİMİ: Esas muharip sınıflardan

maksada uygun olarak teşkil edilmiş takviyeli piyade birliği. Bu

birliğin normal kuvveti, bir piyade alayı, bir topçu taburu bir

istihkam bölüğü ve bir hava savunma bataryası olmakla birlikte

bu kuvvet taktik durumun icaplarına göre bazı değişiklikler

gösterebilir.

REGIMENTAL HEADQUARTERS ALAY KARARGAHI: Bak. "headquarters".

REGIMENTAL INTELLIGENCE OFFICER ALAY İSTİHBARAT SUBAYI (S2):

REGIMENTAL LANDING TEAM ALAY ÇIKARMA TİMİ: Kıyıdaki muharebe

görevine başlaması için gerekli unsurlarla takviyeli piyade

alayından oluşan özel görev birliği.

REGIMENTAL MAIL CLERK ALAY POSTACISI, ALAY POSTA ERİ: Posta

hizmetini idare etmek üzere alay, grup ve buna benzer teşkillerin

komutanları tarafından özel göreve ayrılan erat sınıfına mensup

şahıs. Buna (organizational mail clerk) de denir.

REGIMENTAL ORDER ALAY EMRİ: Bir alay karargahından verilen herhangi bir

direktif.
REGIMENTAL PLANS AND TRAINING OFFICER ALAY EĞİTİM VE HAREKAT

SUBAYI:

REGIMENTAL RESERVE LINE ALAY İHTİYAT HATTI: Alay ihtiyat kuvvetlerinin

muharebeye hazır bir durumda yerleştirilmiş oldukları mevzi.

REGIMENTAL SUPPLY OFFICER ALAY İKMAL SUBAYI, S4: Bak. "Supply officer".

REGIMENTAL TRAIN ALAY AĞIRLIĞI: Bak. "unit train".

REGION HAVA SAVUNMA KESİMİ, KESİM: Hava savunma bölgesinin bir

kısmı.

REGIONAL BOUNDARIES BÖLGE SINIRLARI: Dünyanın coğrafi bilgilerini geniş

ölçüde planlama maksatlarıyla ayıran hatlar.

REGIONAL CHART BÖLGE HAVA HARİTASI: Lambert projeksiyonuna göre

yapılmış ve ABD bütün arazisini kaplayan 1/1.000.000 ölçekli bir

seri haritadan biri. Bölge haritaları özellikle hava seyrüseferinde

kullanılır. Ayrıca bakınız: "map".

REGIONAL COMMANDER HAVA SAVUNMA KESİMİ KOMUTANI: Belirli bir

kesimin hava savunmasına memur subay.

REGIONAL CONTROL BOARD BÖLGE RADAR KONTROL KURULU: Hava haber

verme ve ikaz hizmetinde belirli hir bölgedeki radar birlikleri ile


gözetleme yerlerinden alınan bilgilerin işaretlenmesine ve

süzülmesine nezaret eden subaylar kurulu.

REGIONAL MAINTENANCE REPRESENTATIVE BÖLGE BAKIM TEMSİLCİSİ:

Birlik ve sahra bakımına daha iyi bir yön verilmesinde yardımcı

olmak; teçhizatla yetersiz performans ve proje noksanlıklarını

tespit edip bildirmek, istek üzerine teçhizatta ekonomik onarım

imkanlarının incelenmesine yardım etmek, hizmete elverişsiz

teçhizatın tahliyesini kolaylaştırmak, gayri resmi görev başı

eğitim yaptırmak, parça, alet ve test teçhizatı problemleri

vesaireyi incelemek maksatlarıyla teçhizatı kullanan bütün askeri

birlik, teşkil ve tesislerde periyodik ziyaretlerde bulunan askeri

veya sivil teknik hizmet unsurları.

REGIONAL PURCHASE MAHALLİ SATINALMA: Memleket dahilinde belirli

coğrafi sorumluluk bölgesinde bulunan tesislerin ikmal

ihtiyaçlarını karşılamak üzere ikmal maddeleri ve teçhizatın

belirli bir bölge satınalma bürosu tarafından satın alınması.

Ayrıca bakınız: "purchase".

REGIONAL REINFORCING FORCE BÖLGE TAKVİYE KUVVETİ: Bir üst NATO

Komutanına verilmiş ve onun tarafındanda Büyük Ast Komutana

İstihdam etmesi amacıyla tahsis edilmiş bir takviye kuvveti.


REGIONAL RESERVE BÖLGE İHTİYATI: Bir üst NATO komutanı vasıtasıyla

Büyük Ast Komutana verilmiş, henüz özel bir göreve tahsis

edilmemiş, ancak emir verilmesiyle gereksinim duyulduğu

şekilde Büyük Ast Komutanın sorumluluk bölgesi dahilinde

istihdama ve muharebeye hazır bir bölge ihtiyatı.

REGISTER DOĞRU GÖSTERME: Haritacılıkta her hazırlama safhasında

mürekkep bir harita görüntüsünün bir unsurunun diğer

unsurlara nisbetle doğru mevki.

REGISTER GLASS FİLM CAMI: Fotoğrafçılıkta, filmin çekim esnasında dayandığı

cam plaka.

REGISTER MARKS KAYIT NOKTALARI: Haritacılıkta, küçük çarpılar, daireler veya

diğer şekiller gibi basımdan önce orjinal nüshaya klişelerin

kaydını kolaylaştırmak ve müteselsil baskıların nisbi mevkilerini

göstermek üzere konan tayin edilmiş işaretler.

REGISTER NUMBER KAYIT NUMARASI, KAYIT NUMARASI: Özel kayıt

numaraları dökümanın her kopyasına kayıt işlemi maksadıyla

tahsis edilmiş numara.

REGISTER TON GAYRİ SAFİ TON: Gemilerin iç hacimleri için kullanılan 100 fit

küplük (2.8317 metre küp) hacim tonu. Ayrıca bakınız: "ton".


REGISTERED AIR PARCEL POST TAAHHÜTLÜ HAVA PAKET POSTANESİ:

REGISTERED CRYPTO MATERIAL ÖZEL KAYIT NUMARALI KRİPTO

MALZEMESİ: Alındığı, başka yere verildiği veya imha edildiği

zaman ve zimmette kaldığı sürece kayıt ve dağıtım bürosuna üç

ayda bir durumu hakkında bilgi verilmesi gereken kripto

malzemesi. Ayrıca bakınız: "cryptomaterial".

REGISTERED DOCUMENT ÖZEL KAYIT NUMARALI DÖKÜMAN: Kısa bir ismi

ve kayıt numarası bulunan ve durumu periyodik olarak yoklaııan

gizl: i bir döküman. Ayrıca bak. "registered matter" ve

"registered publication".

REGISTERED MATTER KAYIT NUMARALI EVRAK (MALZEME): Genel olarak

özel bir kayıt numarası verilmiş ve periyodik olarak sayımı

yapılan gizlilik dereceli herhangi bir evrak veya döküman.

REGISTERED PUBLICATION KAYIT NUMARALI NEŞRİYAT: Bir kayıt numarası

ile uzun veya kısa bir ismi bulunan ve periyodik olarak sayıma

tabi tutulan gizlilik dereceli neşriyat.

REGISTERED PUBLICATION MEMORANDUM ÖZEL KAYIT NUMARALI YAYIN

MUHTIRASI:
REGISTRANT HİZMET KAYDI YAPILMIŞ ŞAHIS: Silahlı kuvvetlere celp öncesi

işleminin yapılması veya celbi için ihtisas ayırma hizmeti

(selective service) tarafından bir Silahlı Kuvvetler sınav

istasyonuna gönderilen şahıs.

REGISTRAR KAYIT İŞLERİ MEMURU: Bir askeri hastanede hastaların kayıt ve

raporlarını tutmakla görevli ve Ordu Sağlık sınıfına mensup bir

şahıs.

REGISTRATION DÜZELTME TANZİMİ: Atış veri düzeltmelerini belirlemek üzere

atış tanzimi.

REGISTRATION FIRE DÜZELTME TANZİMİ: Hedeflerin daha sonra tesirli

şekilde ateş altına alınmaları için gerekli ateş esaslarını temin

etmek üzere açılan ateş. Ayrıca bakınız: "fire".

REGISTRATION NUMBER KAYIT NUMARASI: Tek bir maddeye kayıt işlemi

yapılırken tahsis edilen belirli bir numara veya sembol. Ayrıca

bak. "serial number".

REGISTRATION POINT DÜZELTME TANZİM NOKTASI: Üzerinde ateş tanzimi

yapılan ve atış esasları hesaplanan arazi parçası veya diğer bir

nokta.

REGISTRATION TARGET DÜZELTME TANZİM HEDEFİ: Bak. "auxiliary target".


REGISTRY JACKET TAAHHÜTLÜ EVRAK DIŞ ZARFI: Aynı posta dağıtım noktasına

ait çeşitli taahhütlü evrakın makbuzları işlendikten sonra

sevkedilmek üzere içine yerleştirildikleri Menilla tipi kalın zarf.

REGRADE YENİDEN GİZLİLİK DERECESİ VERMEK, GİZLİLİK DERECESİNİ

DEĞİŞTİRMEK: Bazı gizlilik dereceli bilgilerin, milli savunma

menfaatleri bakımından o ana kadar verilmiş bulunandan daha

yukarı veya daha aşağı bir korunma derecesine ihtiyaç

gösterdiğinde ve gizlilik derecesini gösteren işaretin, yeni verilen

daha yukarı veya daha aşağı dereceye ait işaretlerle

değiştirilmlesine karar vermek.

REGRESSION İLİŞKİ ARAMA, İLİŞKİ YOKLAMASI, REGRESYON:

REGROUP AIRFIELD YENİDEN TOPLANMA HAVAALANI: Hava araçlarının H-

saati sonrası yeniden teçhizi, silahların yeniden hazırlanması,

yeniden silahlı alarma geçilmesi, deniz aşırı bölgelere yayılma

veya müteakip muharebe görevlerinin sevk ve idaresi acil

maksatlarıyla toplanmaları planlanmış, askeri veya sivil bir

havaalanı. Ayrıca bakınız: "airfield".


REGULAR ARMY MUVAZZAF ORDU: Savaşta ve barışta elde tutulan ordu,

daimi ordu (standing army), ABD Kara Kuvvetlerinin belli başlı

asli teşkillerinden biri. Ayrıca bakınız: "standing army".

REGULAR ARMY RESERVE MUVAZZAF ORDU İHTİYATI: Muvazzaf ordunun

ihtiyat kısmı. Bu ihtiyat; muvazzaf ordudan şerefle terhis edilen

ve tekrar askeri hizmete çağrılmaya hazır olan personelden

meydana gelir.

REGULAR DRILL Bak. "unit training assembly".

REGULAR FLIGHT MECBURİ UÇUŞ: Havacıların uçuş melekesini korumak için

tabi tutuldukları aylık mecburi uçuş. Hava Kuvvetleri

Yönetmeliği; mecburi uçuş saatini, çeşitli rütbelere göre, değişik

olarak tayin etmiştir. ABD' de; ayda en az on uçuş yapmak ve en

az üç saat havada kalmak gerekmektedir.

REGULAR FORCE MUNTAZAM KUVVET: Devlet tarafından oluşturulmuş her

çeşit silahlı kuvvet. Bu terimi, muvazzaf ordu anlamına gelen

(regular army) terimi ile karıştırmamalıdır. Ayrıca, bak. "regular

army" ve "irregular force".


REGULAR SHEAF PARALEL DEMET: Paralanma ve vuruşların ortalama aynı hat

üzerinde yanlamasına olarak eşit aralıklar halinde bulunması

suretiyle oluşan demet. Ayrıca bakınız: "sheaf".

REGULATE DÜZENLEMEK: Trafik faaliyetlerini düzene koymak.

REGULATED ITEM KONTROLLU MADDE: Azlığı, pahalılığı veya teknik ya da çok

tehlikeli oluşu nedeniyle münferit birlik veya komutanlıklara

dağıtımı yetkili makamın denetimi altında bulundurduğu bir

madde. Ayrıca bakınız: "critical item", "critical supplies and

materials".

REGULATING OFFICER DÜZENLEME SUBAYI: Kontrollu bir bölge içindeki kıta

ve malzeme hareketlerinin, kolaylıkla ve düzgün bir şekilde

cereyanından sorumlu bir düzenleme istasyonunun komutan

veya subayı.

REGULATING POINT BÖLÜNME NOKTASI: Bak. "dispersion point".

REGULATING STATION DÜZENLEME İSTASYONU: Belirli bir bölgeye giren ve

çıkan personel ve ikmal maddelerinin bütün hareketini kontrol

için tesis edilmiş bir, komutanlık makamı.

REGULATING UNITYÜRÜYÜŞ DÜZENLEME MÜFREZESİ: Bir yürüyüş kolunda

bütün yürüyüş hızını düzenleyen birlik.


REGULATION DÜZENLEME: Trafik faaliyetlerinin düzenlenmesi ve kontrolu

konusunda yetkili makam.

REGULATORY SIGNS (ROAD TRANSPORT) TRAFİK DÜZENLEME İŞARETLERİ

(KARAYOLU ULAŞTIRMASI): Trafik düzenlemesi ve kontrolu

konusunda yetkili makam tarafından kullanılan işaretler.

REGULUS REGULUS: Jet güçlü, satıhtan satıha atılan güdümlü füze. Nükleer

başlıkla teçhiz edilmiştir ve su üstüne çıkmış denizaltılarla

kruvazörlerden atılır. RGM-6/ 15 olarak adlandırılır.

REHABILITATION ONARIM: Bozulmuş malzemeyi kullanılabilir hale getirmek

için yapılan iş.

REHABILITATION AREA GÜÇLENDİRME BÖLGESİ: Bir veya daha çok harekatın

tamamlanmasından sonra, kıtaların ve kadrolarındaki teçhizatın

yeniden düzenlenmesi (reorganization), onarımı (refitting), eski

sıhhatin kazanılması (recuperation), yenileştirme

(reconditioning) bakım ve hazırlık eğitimi için geri çekildikleri

bölge.

REHABILITATION CENTER ISLAH MERKEZİ, ISLAH EVİ: Olağanüstü

durumlarda, genel mahpusları tekrar göreve iade için ıslah

amacıyla kullanılan ordu ıslah tesisi. Denizaşırı hapishaneler ile


ıslah merkezleri, askeri mahpus eğitim merkezleri (disciplinary

training centers) ve askeri mahpus eğitim bölükleri (disciplinary

training companies) bunlar arasındadır.

REHABILITATION SUPPLIES DEĞİŞTİRME İKMAL MADDELERİ: Bak.

"replacement".

REHABILITATION TRAINING CENTER ISLAH EĞİTİM MERKEZİ: Bak.

"rehabilitation center".

REHEARSAL PROVA: Verilmiş belirli bir muharebe görevi için hazırlanan

planları denemek ve birlikleri planın tatbikatına alıştırmak üzere

yapılan tatbiki eğitim.

REIMBURSABLE NATO MILITARY PERSONNEL KABUL EDEN ÜLKE

TARAFINDAN NATO'DA GÖREVLENDİRİLMİŞ VE İLGİLİ ÜLKEYE

NATO ULUSLARARASI BÜTÇESİNDEN MASRAFI GERİ ÖDENEN BİR

ASKERİ PERSONEL KATEGORİSİ:

REIMBURSABLE PERSONNEL ÖDEMELİ HİZMET PERSONELİ: Bunlar ikiye

ayrılır: (1) Milli savunma bakanlığı dışındaki bir hükümet

müessesesi adına görev yapmak üzere kendilerine yetki verilmiş

olan, ve bu hizmetler için kara kuvvetleri komutanlığınca bu

şahısları kullanan müesseseden ücret alınan askeri personel. (2)


Kara kuvvetleri komutanlığınca, komutanlığın sivil işleri olarak

sınıflandırılan faaliyetler için temin edilen personel. Ayrıca

bakınız: "noneffective".

REIMBURSE PARASINI GERİ VERMEK, BEDELİNİ ÖDEMEK, ÖDEMEK, TAZMİN

ETMEK, TELAFİ ETMEK: Alınmış, kaybedilmiş veya nama

sarfedilmiş bir parayı, verene ödemek, sarfedene ödetmek.

REIMBURSEMENT MASRAFI İADE, ÖDEME, GERİ VERME: Bak. "reimburse".

REINFORCE TAKVİYE ETMEK: Personel ve askeri malzeme eklemek suretiyle

kuvvetlendirmek.

REINFORCED TAKVİYELİ, TAKVİYE EDİLMİŞ, TAKVİYE EDİLEN:

REINFORCEMENT TAKVİYE: Bak. "reinforce".

REINFORCEMENTS TAKVİYE KUVVETLERİ: Başka bir kuvveti, özellikle muharebe

amacıyla, daha fazla kuvvetlendirmek üzere kullanılan kuvvetler.

REINFORCING TOP ATEŞİ TAKVİYESİ: Bir topçu birliğinin diğer topçu birliğinin

ateşini güçlendirdiği taktik görev.

REINFORCING ARTILLERY FIRE TAKVİYE TOPÇU ATEŞİ: Takviye edilen birlikten

yapılacak istek üzerine takviye görevi almış bir topçu birliği

tarafından açılan topçu ateşi. Ayrıca bakınız: "fire".


REINFORCING ARTILLERY MISSION TOPÇU TAKVİYE GÖREVİ: Bir topçu

birliğinin, istek üzerine başka bir topçu birliğinin ateşini takviye

etmesini gerektiren taktik görev. Bu görev takviye birliği için ana

veya tali bir görev olabilir. Buna sadece "reinforcing mission" da

denir.

REINFORCING FORCES TAKVİYE KUVVETLERİ: Çevik kuvvet planlamasında,

yurtiçinde bulunan kuvvetleri desteklemek için ülkeler

tarafından ANA NATO KOMUTANLIĞI'nın emrine verilen mevcut

kuvvet.

REINFORCING MISSION TAKVİYE GÖREVİ: Bak. "reinforcing artillery mission".

REINFORCING NATION TAKVİYE SAĞLAYAN ÜLKE: NATO Komutanlığına

takviye kuvvetleri gönderecek bir NATO ülkesi.

RELATERAL TELL YENİDEN YANA GÖNDERME: 3ncü bir tesisten yararlanarak,

tesisler arasında bilgilerin röle edilmesi, bu tip bildiri tesis

derecesi azalmış bir haberleşme ortamında otomasyonlu hale

gelmiş tesisler arasında uygundur. Ayrıca bak. "track telling".

RELATION İLİŞKİ:

RELATIVE GÖREVLİ (NİSPİ):


RELATIVE ALTITUDE Bak. "vertical separation".

RELATIVE APERTURE NİSPİ OPTÜRATÖR: f: 4.5, vs.... olarak ifade edilen ve

fotoğraf makinesi merceklerinin giriş deliğinin çapına, odak

noktası uzaklığının oranı. Bu f-sayısı; stop; aperture stop;

diyafram, stop da denir.

RELATIVE BEARING NİSBİ KERTERİZ: Bir aracın uzunlamasına ekseninin ileri

noktasından bir nesne veya cisme göre, normalde saat yönünde

ölçülen, yatay açı olarak ifade edilen yön. Ayrıca bakınız:

"bearing"; "grid bearing".

RELATIVE BIOLOGICAL EFFECTIVENESS NİSBİ BİYOLOJİK ETKİNLİK: Belirli bir

biyolojik etki yaratacak olan belli bir enerjinin gamma (veya X)

radyasyonu "rad" miktarının, aynı etkiyi yaratmak üzere gerekli

bir diğer radyasyonun rad miktarına oranı ikinci olarak sözedilen

radyasyonun nisbi biyolojik etkinliğidir.

RELATIVE ERROR NİSPİ HATA: Bir nişangahın açı ölçme aleti ile

karşılaştırılmasında ortaya çıkan hata. Mutlak hata (absolute

error), açı ölçme aletinde mevcut olduğu bilinen hatanın da nispi

hataya eklenmesiyle elde edilen miktardır.


RELATIVE RANK KIDEM, NİSPİ DERECE: Aynı rütbedeki subaylar arasında nispi

kıdem veya mevki farkı.

RELAY TEKRAR YÖNELT !: Silahı tekrar yöneltmek için verilen komut.

RELAY CHARGE SİRAYETLE ATEŞLEME İMLA HAKKI:

RELAY MESSAGE ARACI HABERİ: Doğrudan gönderilmeyip, bir ara istasyonu

aracılığı ile gönderilen haber.

RELAY POINT AKTARMA NOKTASI: İkmal maddelerinin bir araçtan bir

başkasına aktarıldıkları mevkii veya tesis.

RELAY POST YEDEK AMBÜLANS DURAĞI: Bak. "ambulance relay post".

RELAY STATION ARACI İSTASYON, RÖLE İSTASYONU: Bak. "relay point".

RELEASE SALIŞ, SALMAK: Bir uçaktan bomba ve yüklerin bırakılması,

atılması.

RELEASE ALTITUDE BIRAKIŞ (ATIŞ) YÜKSEKLİĞİ: Bombaların, roketlerin,

füzelerin, tow hedeflerinin bırakılması ya da atılması sırasında,

uçağın yerden olan yüksekliği.

RELEASE FIRE ATIŞ SERBEST DURUMU: Normal hava savunma muharebe

faaliyeti. Bu durumda, hava savunma topçu birlikleri, ateş açma

kurallarına uygun olarak uçaklara ateş ederler.


RELEASE MECHANISM BOMBA SALIŞ TERTİBATI, SALIŞ TERTİBATI: Bak. "

bomb release mechanism".

RELEASE OF BACK ORDER SİPARİŞ BORCUNDAN (BAKİYESİNDEN) İBRA:

Bak. "release of due order".

RELEASE OF DUE ORDER SİPARİŞ BAKİYESİNDEN İBRA: Bir tesisin, bir ikmal

maddesini sağlamak konusundaki sorumunun, istenilen ikmal

maddesinin gönderilmesi, isteğin iptali veya başka bir ikmal

tesisine havalesi suretiyle kaldırılması. Ayrıca bakınız: "due out".

RELEASE POINT KOLDAN AYRILMA NOKTASI: Bir yürüyüş kolunu oluşturan

tüm unsurların, kendi komutanlarının yetkisi altına girerek, kendi

hedeflerine devam ettikleri, izlenen yol veya rota üzerinde

açıkça belirtilmiş bir nokta. Buna (point of release) de denir.

RELEASED MÜSAADE EDİLMİŞ: Hava savunmada, görevlerinden ve hazır

olma durumundan çıkarılmış silah ve personel, serbest

bırakılınca, kendilerine hazırlık durumuna tekrar geçecekleri bir

zaman verilir.

RELEASER YAYIMLAYAN SUBAY: Bak. "releasing officer".

RELEASING COMMANDER (NUCLEAR WEAPONS) KULLANIMA MÜSAADE EDEN

KOMUTAN (NÜKLEER SİLAHLAR): Belirli tahditler dahilinde


nükleer silahların kullanımını onaylama yetkisi verilmiş bir

komutan. Ayrıca bakınız: "commander (s) "; "executing

commander (nuclear weapon) ".

RELEASING OFFICER YAYIMLAYAN SUBAY: Bir yazıyı yazan hesabına ve

adına, mahalline göndermeye yetkili olduğu, usulüne uygun

şekilde belirtilmiş bir subay. Buna "releaser" da denir. Ayrıca

bakınız: "originator".

RELIABILITY GÜVEN DERECESİ, İŞLEME EMNİYETİ: Bir cihazın; karşılaşması

muhtemel şartlar altında belirli bir süre için görevini yeterli

şekilde yerine getirebilme yeteneği.

RELIABILITY DIAGRAM GÜVENİLİRLİK DİYAGRAMI: Haritacılıkta, bir deniz veya

kara haritasının derlendiği kaynak malzemenin tarih ve niteliğini

gösteren diyagram. Ayrıca bakınız: "information box".

RELIABILITY OF SOURCE Bak. "evaluation".

RELIABILITY TEST GÜVENİRLİLİK TESTİ: Denenmekte olan eşyanın, cihazın

çalışmasındaki güven derecesini belirlemek için yapılan test.

RELIABLE GÜVENİLİR:
RELIEF RÖLYEF: Yeryüzü sathındaki, bir kara veya deniz haritasında

kontrolar, hipsometrik boyama, gölgeleme veya nokta

yükseltmelerle gösterilebilen, arazi özelliklerinin şekil ve

yüksekliklerindeki eşitsizlik.

RELIEF COMMANDER NÖBET DEĞİŞTİRME POSTASI KOMUTANI: Nöbetçilere

talimat veren, erleri nöbet yerlerine diken, değiştirme işini fiilen

idare eden ve değiştirme postalarından birine komuta eden

nizam karakol astsubayı.

RELIEF FROM ACTIVE DUTY FAAL HİZMETTEN AYRILMA (AYIRMA): Terhis

veya ihraç edilen, bir ihtiyat asli teşkiline dönen veya nakledilen

ya da emekliye ayrılan askeri personele uygulanan bir terim.

RELIEF IN PLACE YERİNDE DEĞİŞTİRME: Bir üst komutanın emriyle, bir birliğin

tamamı veya bir kısmının yeni gelen bir birlik tarafından

muharebe bölgesinde değiştirilmesi şeklinde bir muharebe

hareketi. Değiştirilen unsurların muharebe görevi ve tahsis

edilen harekat bölgesiyle ilgili sorumlulukları yeni gelen birliğe

devredilir. Yeni gelen birlik emredilen şekil harekata devam

eder. Değiştirilen unsurlar, harekat yeniden başlamadan geri

çekilirler.
RELIEF MAP KABARTMA HARİTA: Gölgeleme, boyama ve değişik renkler

kullanarak yeryüzünün çeşitli yüksekliklerini canlandıran harita.

RELIEVE DEĞİŞTİRMEK: Bir görevde bulunan subay, er veya birliği

değiştirmek.

RELIGION FUND DİN İŞLERİ TAHSİSATI: Bak. "chaplain's fund".

RELOCATION YENİDEN MEVKİİ TAYİNİ: Hareket halindeki bir hedefin ilerde

varacağı noktanın mesafesini ve istikamet açısını tayin etme.

RELOCATION CLOCK YENİDEN MEVKİİ TAYİN SAATİ: Hareket halindeki bir

hedefin bulunacağı noktaları sıhhatli olarak ve atım sapmalarını

gözetleyicilerin bildikdiklerini, şekil üzerinde göstermek için

kullanılan dairesel harita.

REM REM (RÖNTGEN MUADİLİ MEMELİ): 1 Rem, insan veya başka bir

memeli tarafından, 1 Röntgen X-ışını veya gamma radyasyonu

absorbe edildiğinde ortaya çıkan fizyolojik etkiye muadil

herhangi tip bir iyonlaştırıcı radyasyon miktarı.

REMAINING BODY KALAN KISIM: Bir füze veya diğer aracın düşen parçası veya

gövdesi ayrıldıktan sonra geri kalan kısmı.


REMAINING FORCES ELDE KALAN KUVVETLER: Muharebe harekatının belirli

bir aşamasında hizmette kalabilen top yekün kuvvetler.

REMAINING MASS KALAN KİTLE: Bir füzeden ayrılacak parçalar atıldıktan sonra

geri kalan kısmın kitlesi.

REMAINING VELOCITY ANİ HIZ: Bir merminin uçuş yolu üzerinde herhangi bir

noktadaki hızı. Genellikle, saniyede fit cinsinden ölçülür.

REMEDICAL EXERCISE TIBBİ EGZERSİZ: Hastalık veya sakatlık halinde, yapılan

alıştırma hareketleri. Ayrıca bakınız: "exercise".

REMISSION OF SENTENCE CEZANIN KISMİ AFFI: Askeri mahkeme

tarafından yargılanıp hüküm giymiş bir şahsın cezasının

azaltılması.

REMIT AFFETMEK, BAĞIŞLAMAK:

REMOTE COMMUNICATION COMPLEX UZAK MUHAREBE SİSTEMİ: Stratejik

hava komutanlığı-4651 proje sayılı- kontrol sistemi ile aralarında

basılı muharebeye imkan vermek üzere, stratejik hava

komutanlığı üsleri, füze filoları ve fırlatma kontrol merkezlerine

yerleştirilmiş gerekli terminal teçhizatı.


REMOTE CONTROL UZAKTAN İDARE, UZAKTAN KOMUTA: Uzak mesafeden

kontrol. Çoğunlukla, toplar bir atış esasları intikal sistemi ile,

uzaktan komuta ile yöneltilirler.

REMOTE CONTROL SYSTEM UZAKTAN İDARE SİSTEMİ, UZAKTAN KOMUTA

SİSTEMİ: Uzakta bulunan bir komuta aletinden atış esaslarını bir

topa nakleden mekanik, elektrikli veya hidrolik tertibat. Alınan

atış esasları topa elle veya otomatik olarak bağlanır.

REMOTE DELIVERY UZAKTAN MAYIN DÖKME: Mayın harbinde mayınların

hedef bölgeye direkt olarak yerleştirme usulünden başka bir

usulle yerleştirilmesi. Böyle yerleştirilen mayınların kesin yerleri

bilinmeyebilir.

REMOTE GUN CONTROL UZAKTAN TOP İDARESİ: Bir topun yan ve yükseliş

tevcihinin, atış esaslarına göre otomatik olarak tevcih eden bir

uzaktan idare sistemi ile yapılması.

REMOTE INDICATING COMPASS SERBEST EĞİMLİ PUSULA: Manyetik

göstergesi, sapma nedenlerinden mümkün olduğu kadar serbest

kalacak şekilde bir uçağa monte edilmiş manyetik pusula. Pusula

göstergelerinin uçağa uygun şekilde yerleştirilmiş birkaç kontrol


kadranı (repeater dials) üzerinde okunabilmesi için ayrıca bir

göndermeç sistemi dahil edilmiştir.

REMOTE VELOCITY SERBEST AKIM SÜRATİ: Bir cismin, çevresindeki sıvı

ortamına oranla, bir bütün olarak ele alınan ve parçalarından

herhangi birinin mahalli hızından farklı olan hızı.

REMOTELY PILOTED VEHICLE UZAKTAN KUMANDALI UÇAK: Bir muharebe

bağlantısı vasıtasıyla uzak bir mevkiiden, bir şahıs tarafından

kontrol edilebilen pilotsuz bir uçak. Normalde, geri dönecek

şekilde planlanmıştır. Aynı zamanda (RPV) de denir. Ayrıca bak.

"drone".

REMOUNT BİNEK İKMALİ YAPMAK: Böyle bir at vermek.

REMOUNT AREA REMONT BÖLGESİ: ABD'de, ordu için at ve katır

yetiştirilmesini ve satın alınmasını idare etmek üzere meydana

getirilen coğrafi bölge.

REMOUNT BRANCH REMONT ŞUBESİ: Bak. "remount division".

REMOUNT DEPOT REMONT DEPOSU: Bakılıp tavlanmak, yetiştirilmek ve gerekli

yerlere dağıtılmak üzere yeni at ve katırların alındığı depo.

Buradaki personel, ordu için hayvan üretme ve yetiştirme

eğitimine tabi tutulur.


REMOUNT DIVISION REMONT ŞUBESİ: ABD ordusunda, levazım dairesine

bağlı ve ordunun kullanacağı at, katır ve kızak köpeklerini tedarik

eden şube. Buna (remount branch) de denir.

REMOUNT OFFICER REMONT SUBAYI: Ölen ve sakatlanan hayvanların

yerine konmak üzere tedarik edilen hayvanları yerlerine

sevketmekten ve bu hayvanların bakım ve korunmalarından

sorumlu subay.

REMOUNT SERVICE REMONT HİZMETİ: ABD ordu levazım dairesinin ordu

hayvanlarına bakan kısmı. Remont şubesi, bölgesi ve depoları bu

hizmete bağlıdır. Bu hizmetin gördüğü iş.

REMOVAL LINER İÇ BAŞLIK: Bak. "helmet liner".

REMOVAL OF SURPLUS PROPERTY GENEL FAZLA MALLARIN GÖNDERİLMESİ:

Mal son işlem dairelerinden (disposal agencies) son işlem

talimatının (disposal instructions) alınması üzerine, genel fazla

malların, ordu tesislerinden müteahhitlere veya mal son işlem

dairelerinin depolarına sevkedilmesi.

RENDER SAFE PROCEDURES Bak. "explosive ordinance disposal procedures".


RENDEZVOUS RANDEVU: Bir işlemin veya harekatın bir safhasının başlayacağı

veya bir harekattan sonra dönülecek belirlenen bir yer ve

zamandaki önceden düzenlenmiş bir toplantı.

RENDEZVOUS AREA RANDEVU SAHASI: Bir amfibi harekatta; çıkarma

araçları ile amfibi araçların yüklendikten sonra ve taarruz çıkış

hattına (line of departure) hareket etmeden önce dalgalar teşkil

etmek üzere toplandıkları saha.

RENDEZVOUS POINT RANDEVU NOKTASI: (1) Donanmaya mensup hava ve

deniz araçlarının, bir harekattan önce veya sonra buluşmaları

için önceden tespit edilmiş bir nokta, (2) Yolda bulunan kıta

nakliye uçaklarını korumak için avcı uçaklarının bu uçaklarla

buluştukları nokta, (3) Özel harekatta, donanmaya mensup gemi

ve denizaltıların, düşman kontrolu altında bulunan sahadaki

mensuplarına ve özel harekat personeline ikmal maddelerini

vermelerini veya bu personeli almaları ya da bırakmaları için

önceden tesis edilen temas noktası.

RENEGOTIATION YENİDEN PAZARLIK, YENİDEN ANLAŞMA: Bir mali yıl veya

belirli süre için, kanuni olarak yeniden pazarlığa tabi sözleşmeler

ve tali sözleşmelerle alınmış ve tahakkuk ettirilmiş fazla kar

mevcut olup olmadığına, varsa hükümete ödenmesine karar


vermek üzere, yeniden pazarlık kanununa (renegotiation act)

göre yapılan işlem.

RENEGOTIATION AGREEMENT YENİDEN PAZARLIK ANLAŞMASI: Yeniden

pazarlık sonucu, tarafların sırasıyla varılan ve kardan fazla olarak

ortaya çıkan kısmın iadesini veya karşılığında fiyatta indirim

yapılmasını ya da her iki işlemin birlikte uygulanmasını sağlayan

anlaşma.

RENEWAL YENİLEME, YENİLENME:

RENOVATION ISLAH: Malzemeyi temizleme, boyama veya benzer işlemlerle

eski haline ya da daha iyi bir duruma getirme işlemi.

RENTAL ALLOWANCE MESKEN BEDELİ: Bak. "basic allowance for quarters".

REORDER YENİDEN SİPARİŞ: Malzemenin, sipariş yapıldığı tarihte istihsal

halinde bulunduğu duruma göre süre. Ayrıca bakınız:

"procurement lead time".

REORDER CYCLE YENİDEN SİPARİŞ DEVRESİ: Birbirini takip eden sipariş,

tedarik, faaliyetleri arasındaki fasıla.

REORDER LEVEL (POINT) ISMARLAMA DÜZEYİ (NOKTASI):


REORDER POINT İSTEK STOK SEVİYESİ: Önceden kararlaştırılmış veya

hesaplanmış stok seviyesini muhafaza için bir bütünleme

isteğinin sunulacağı zamanı ifade eden seviye.

REORGANIZATION TEŞKİLAT DEĞİŞİKLİĞİ, REORGANİZASYON: Bak. "reorganize".

REORGANIZE YENİDEN TEŞKİL ETMEK, TEŞKİLAT DEĞİŞİKLİĞİ YAPMAK: Bir

kuvvet veya sınıfta, bir tip birliği başka tip bir birlik haline

getirmek veya bir birlikteki personel ve teçhizatı, yeni

yayınlanmış veya revizyon görmüş teşkilat kadrolarına uygun

olarak değiştirmek.

REPAIR ONARMAK, TAMİR ETMEK: Belirli bir kusuru veya hizmete

elverişsizlik durumunu gidermek suretiyle bir maddeyi hizmete

elverişli duruma getirmek. Ayrıca bakınız: "overhaul", "rebuild".

REPAIR CYCLE TAMİR SAYKILI: Tamir edilebilir bir maddenin sökülmesi veya

yerine bir yenisinin takılmasından, çalışabilir halde yeniden

yerine takılması veya stoğa alınmasına kadar zamanda geçirdiği

aşamalar.

REPAIR CYCLE AIRCRAFT ONARIM DÖNEMİ UÇAKLARI: Depo bakımında bulunan

veya bakım bekleyen, depo bakımına giden ve gelmekte olan


transit durumdakiler de dahil olmak üzere faal envanterdeki

uçaklar.

REPAIR KIT TAMİR TAKIMI: Bir tali komple parçanın yenileştirilmesi için,

genellikle, tek stok numarası altında birlikte dağıtılan parçalar

grubunu ifade eden terim.

REPAIR ON THE JOB SITE GÖREV YERİNDE ONARIM:

REPAIR PART YEDEK PARÇA, TAMİR PARÇASI: Bir nihai madde, tali komple

parça veya aksamın bakım veya onarımında, bir yere takılacak

gerekli herhangi bir parça, tali komple parça veya aksam.

REPAIRABLE ITEM TAMİR EDİLEBİLİR MALZEME: Kullanılamaz hale geldiği

zaman tekrar kullanılmak üzere ekonomik olarak tekrar tamir

edilebilen veya düzeltilebilen malzeme.

REPAIRMAN TAMİRCİ:

REPAIRS AND UTILITIES FENNİ SIHHİ TESİSLER VE TAMİR PARÇALARI: Binaların,

yapıların, arazinin, fenni ve sıhhi tesislerin ve diğer

gayrimenkullerin onarımı, restorasyonu ve bakımı, bunlara ait

yangından koruma tedbirleri, bu gibi mevcut tesislerde yapılacak

değişiklikler, ilaveler veya genişletmeler, fenni ve sıhhi tesislerin


faal halde tutulması, haşerata, kemirici hayvanlara ve diğer

zararlı şeylere karşı alınacak tedbirlerle ilgili çalışmalar.

REPAIRS PARTS LIST YEDEK PARÇA LİSTESİ, TAMİR PARÇALARI LİSTESİ:

Belirli miktardaki nihai maddenin belirli bir süre bakımı için

gerekli onarım parçaları, alet ve teçhizat toplam miktarını

gösteren, yetkili makamlarca onaylanmış liste.

REPARABLE ITEM TAMİR EDİLEBİLİR MALZEME: Kullanılamaz hale geldiği

zaman tekrar kullanılmak üzere ekonomik olarak tekrar tamir

edilebilen veya düzeltilebilen malzeme.

REPATRIATE YURDUNA DÖNME: Kendi iradesi dışında veya siyasi, dini ve ilgili.

başka nedenlerle ayrılan bir grubun üyesi olarak kendi

anayurdunu terk etmiş bir şahsın memleketine dönmesi.

REPATRIATION YURDUNA İADE ETME: Bir kimsenin memleketine dönmesi veya

döndürülmesi, mültecilerin kendi memleketlerine iadeleri.

REPEAT "TEKRAR ! ": Aynı sayıda atımın aynı atış usulüyle tekrar atılması

emri veya isteği.

REPEAT RANGE AYNI MESAFE !: Atış idaresinde, önceki atımlarla aynı

mesafede atış yapılması için bir gözetleyici tarafından verilen

komut.
REPEATER REPETÖR, AMPLİFİKATÖR:

REPEATER-JAMMER "REPEATER-JAMMER" CİHAZI: Aldatma veya karıştırma

amacıyla alınan sinyalleri yükselten, çoğaltan ve tekrar gönderen

alıcı-verici.

REPEATING GUN NÜKLEER ATEŞLİ SİLAH: Bu terim eski olup, pek seyrek

kullanılmaktadır.

REPEATING KEY METHOD MÜKERRER ANAHTAR METODU: Çok çeşitli

alfabelerden ve kullanılan şifre alfabelerinin miktar, maliyet ve

sırasını göstermek üzere tekerrür eder, bir anahtardan

faydalanan şifreleme usulü.

REPEATING ORDER YENİLENEN SİPARİŞ:

REPLACEMENTDEĞİŞTİRME VE İKMAL PERSONELİ: Bir teşkildeki boşluğu

doldurmak üzere tayin veya tahsis edilen şahıs. 'Terim; göreve

dönmek üzere bir hastahaneden taburcu edilmiş bulunan,

ewelce birlik kuvvetinden düşülmüş personeli de içine alır.

Ayrıca bakınız: "filler" ve "loss replacement".

REPLACEMENT AND CONSUMPTION REQUIREMENTS BÜTÜNLEME VE

TÜKETİM İHTİYAÇLARI: Bir teşkilin, ikmal maddelerini, devamlı

olarak kadrolara uygun cins ve miktarlarda bulundurmak ve


tüketilen ikmal m3ddelerini karşılamak için gerekli ikmal

maddeleri ihtiyacı.

REPLACEMENT CENTER DEĞİŞTİRME VE İKMAL PERSONELİ EĞİTİM MERKEZİ:

Bak. "replacement training center".

REPLACEMENT COMPANY PERSONEL DEĞİŞTİRME VE İKMAL BÖLÜĞÜ:

Değiştirme personelinin alındığı, ihtiyaçlarının karşılandığı ve

birliklere atanmadan önce uygun şekilde, eğitimlerinin yapıldığı

bir bölük.

REPLACEMENT DEMAND DEĞİŞTİRME İKMAL MADDELERİ İSTEĞİ: Tüketilen veya

eskiyen değiştirme ikmal maddelerini gösterir istek.

REPLACEMENT DEPOT PERSONEL DEĞİŞTİRME VE İKMAL DEPOSU: Genellikle,

değiştirme personelini toplayıp, teşkillerdeki boşlukları

doldurmak üzere dağıtmak için harekat alanında kurulmuş askeri

depo.

REPLACEMENT FACTOR DEĞİŞTİRME FAKTÖRÜ: ullanılmakta olan teçhizat veya

onarım parçalarından onarım kabul etmeyecek derecede

eskime, düşman tesiri, terk, yağma veya diğer sebeplerle (afetler

hariç) belirli birsüre içinde değiştirme ihtiyacı gösterenlerin

yüzdesi.
REPLACEMENT ISSUES DEĞİŞTİRME DAĞITIM MADDELERİ: Teçhizatı kullanan

makamlara verilen dağıtım ikmal maddelerinden, teçhizatı iş

görme standartları içinde ve tahsis çizelgelerinde gösterilen

miktarlarda muhafaza için, evvelce ikmali yapılmış teçhizat

yerine geçen kısım. Bu gibi dağıtım maddelerini; ekonomik

onarım dışı eskime, imha, terk, düşman tesiri ve yağmadan ileri

gelen kayıpların yerine konan maddeler teşkil eder. Transit

nakliyat sırasında gemilerin batması yüzünden meydana gelen

kayıplar, hizmetten ayrılan personelin sebep olduğu giyecek

kayıpları ile depolar arası transfer, hizmete elverişsiz fakat

ekonomik şekilde tamir edilebilir teçhizat dağıtım malzemeleri

ve teşkilden alınan hizmete elverişli malzeme yerine o birliğe

verilen dağıtım maddeleri, değiştirme ikmal maddeleri arasında

değildir.

REPLACEMENT POOL PERSONEL DEĞİŞTİRME VE İKMAL MERKEZİ: Bak.

"pool".

REPLACEMENT STREAM INPUT KADRO DIŞI GÖREVLİ GEÇİCİ PERSONEL: Faal

orduya yeni alınan ve yürürlükteki hizmet süresi zarfında ilk

tayinleri, herhangi bir sebeple, daimi kadro personel görevi

dışında bir görevle bir faaliyet merkezi, birlik, teşkil, tesis veya
garnizona yapılan (subay, astsubay, er) şahıslar. Daimi kadro

personeli olarak bir ara tayini yapılmaksızın, birden çok faaliyet

merkezi, birlik, teşkil, tesis veya garnizona tahsis edilmiş

personelde bu tarife girer.

REPLACEMENT SUPPLIES DEĞİŞTİRME İKMAL MADDELERİ: Bak. "replacement".

REPLACEMENT SYSTEM PERSONEL DEĞİŞTİRME VE İKMAL SİSTEMİ: Personel

ikmalinde kullanılan sistem.

REPLACEMENT TRAINING CENTER DEĞİŞTİRME VE İKMAL PERSONELİ EĞİTİM

MERKEZİ: Değiştirme personelini daimi görevlerine tayin

etmeden önce eğitime tabi tutan merkez. Buna sadece

(replacement center) de denir.

REPLENISHMENT BÜTÜNLEME İKMALİ, BÜTÜNLEME: Bak. "replenishment

supplies".

REPLENISHMENT AT SEA DENİZDE İKMAL: Denizdeyken personel ve/veya ikmal

maddelerinin transferini gerçekleştirmek için gerekli harekat.

REPLENISHMENT CYCLE QUANTITY BÜTÜNLEME DEVRESİ MİKTARI: Birbirini

takip eden bütünleme ikmalleri arasındaki fasılada normal

harekatı devam ettirmek için gerekli malzeme miktarı. Normal


şartlar altında bu miktar, işletme ikmal seviyesine (operating

level) eşittir.

REPLENISHMENT REQUISITION BÜTÜNLEME İSTEĞİ: Birlik stoklarını garnizon

stok seviyelerine getirmek için ikmal yapan depolarca belirtilen

tarihlerde gönderilen istek.

REPLENISHMENT SPARE PARTS BÜTÜNLEME YEDEK PARÇALARI: Noksanları

tamamlamak, dağıtılanları yerine koymak ve hizmetteki bütün

malzemeyi, birinci yılın genel ihtiyaç ana yedek parçaları ile

sağlananlara ilaveten, devamlı bakım parçaları temin etmek

üzere tedarik edilen yedek parçalar.

REPLENISHMENT SUPPLIES BÜTÜNLEME İKMAL MADDELERİ: Belirli devreler

sırasında dağıtım veya zayiat sebebiyle tükenmiş veya azalmış

olan stokları yeniden tesis etmek için, belirli fasılalarla istenen

ikmal maddeleri.

REPLENISHMENT SUPPLY PHASE BÜTÜNLEME İKMAL SAFHASI: Bütünleme

ikmal maddelerinin alınması, sınıflandırılması, depolanması ve

dağıtımı ile takip kademesinde taşınan ikmal maddelerinin

alınması. Ayrıca bakınız: "supply phase".


REPLY CEVAP: Bir parolaya verilen cevap. Ayrıca bakınız: "challenge";

"countersign"; "password".

REPLY (AFTER CHALLENGING) KARŞI CEVAP (PAROLA SORULDUKTAN SONRA):

Parolayı soran bir şahsın, parolayı aldıktan sonra, parola sorulan

şahsa veya postaya kendisini tanıtmak için kullandığı gizli bir

kelime veya özel bir ses. Ayrıca bakınız: "challenge and reply".

REPORT İSPATI VÜCUT ETMEK: Vazife yapmak üzere gelip görünmek;

geldiğini göstermek.

REPORT CONTROL SYMBOL RAPOR KONTROL SEMBOLÜ: Raporun tasvip

edildiğini göstermek, hazırlanmasına yetki verildiğini belirtmek

üzere bir rapor kontrol bürosu tarafından bir rapora tahsis edilen

tanıtma numarası.

REPORT CONTROL SYSTEM RAPOR KONTROL SİSTEMİ: Rapor form ve

ihtiyaçlarının tesbiti ve aşağıdaki hususların temini maksadıyle

kurulmuş idari bir sistem: a. Azami yeknasaklık ve sadelik, b.

Yeterlik derecesi, c. Lüzumsuz raporların yürürlükten

kaldırılması.

REPORT LINE RAPOR HATTI: Kıtaların, vasıl oldukları zaman kendi komuta

kademelerine rapor etmeleri gereken bir hat.


REPORT OF CHANGE DEĞİŞİKLİK RAPORU: Bir subay evsaf kartı birlik

nüshasına işlenen bir kaydın, daha yukarı kademelerdeki

nüshalarınada işlenmesini temin maksadıyla, o birlik evsaf

kartlarını, muhafaza ile görevli şahıs tarafından hazırlanan resmi

rapor.

REPORT OF INVESTIGATION SORUŞTURMA RAPORU, SORUŞTURMA ZAPTI:

Cürüm, suç, kaza, isnatla ilgili veya bir şahsın geçmişine ait bir

soruşturmada elde edilen bütün bilgilerin resmi mahiyette

tutulmuş kaydı.

REPORT OF SEPARATION AYRILMA RAPORU: Askeri personele terhis, ihraç,

emeklilik, istifa suretiyle faal görevden ayrıldıkları zaman verilen

ve gördükleri faal görevi veya faal görev eğitimini belgeleyen

yazılı bir rapor.

REPORT OF SURVEY HASAR VE EKSİKLİK TUTANAĞI, HASAR VE EKSİKLİK

RAPORU: Devlet mallarının kaybı, elverişsiz duruma gelmesi veya

tahribi ile ilgili olayları kayıt için kullanılan ve bu gibi malların

kayıttan düşülmesine mesnet teşkil eden bir belge

mahiyetindeki resmi rapor. Bu rapor; ayrıca malların kayıp ve

durumlarıyla ilgili (maddi veya manevi) bütün sorumluluk

problemlerini tespite hizmet eder.


REPORTED UNIT RAPOR EDİLEN BİRLİK: Bir ajan raporunda, ele geçen

dökümanda veya sorgulama raporunda bahsedilen ancak eldeki

bilginin bu birliği kabul edilen muharebe mevcutları sırasına

sokmaya yeterli olmadığı bir birlik ünvanı.

REPORTING PERIOD MÜHİMMAT RAPORU GÖNDERME DEVRESİ: Birbirini

takip eden iki mühimmat raporu arasındaki süre. Bu devre,

duruma göre, idari emirlerle tespit edilir.

REPORTING POINTRAPOR NOKTASI: Bir uçağın bulunduğu yeri bildirmesine esas

olacak coğrafi bir mevki.

REPORTING POST RAPOR POSTASI: Kontrol ve rapor sistemine bağlı olup

kontrol ve rapor merkezinin rapor kontrol sahasını genişletmek

için yayınlanan unsur. Bu posta uçakların kontrolü ile meşgul

olmaz.

REPORTING REQUIREMENTS RAPOR İSTEĞİ: Bir makam veya faaliyet merkezi

tarafından diğer bir makam veya faaliyet merkezinden ya da

bunun vasıtasıyle astlarından bir defalık veya mükerrer olarak,

çizelge ya da metin halinde yapılan resmi bilgi isteği.

REPORTING TIME INTERVAL RAPOR ETME FASILASI: 1. Gözetlemede, bir

olayın tesbit edilmesi ile kullanıcı tarafından raporun alınması


arasında geçen zaman. 2. Muhaberede, gönderen terminalden

en son alıcıya kadar verilerin veya bir raporun gönderilmesi için

geçen süre. Ayrıca bakınız: "near real time".

REPORTS CONTROL SYMBOL RAPOR KONTROL REMZİ, RAPOR KONTROL

SİMGESİ: Bak. "report control symbol".

REPORTS MANAGEMENT SYSTEM RAPOR MANAJMAN SİSTEMİ: Teklif edilen

bütün rapor isteklerinin incelenip orıaylanması ve izin verilen

isteklerin bir daha gözden geçirilmesi suretiyle: a. Bilgiye olan

ihtiyacın gerçekliği hususunda tam bir kanaata varılmak; b.

Sadeleştirme, tekerrürleri atma vesaire ile rapor hacmini

küçültmek maksadıyle kurulmuş bir sistem.

REPRESENTATIVE FRACTION HARİTA ÖLÇEĞİ: Bir kara, deniz haritası veya bir

fotoğrafın kesir veya oran olarak ifade edilen ölçeği. Ayrıca

bakınız: "scale".

REPRINT TEKRAR BASKI: Bir haritanın daha önceki baskısının aynen kopya

edilmesi şeklinde veya mahdut düzeltmelerle yeniden basılması.

REPRISAL MİSİLLEME: Düşmanı harp kurallarına riayete mecbur etmek için,

bir komutan tarafından son çare olarak baş vurulan kanunsuz


hareket. Bu hareket, düşman tarafından yapılan bir kanunsuz

harekete karşılık olarak yapılır.

REPRODUCTION RÖPRODÜKSİYON: l. Tersim edilmiş bir orjinalden kopya elde

etme işlemlerinde uygulanan usullerin tümü. 2. Orjinali çizilmiş

bir resmin, herhangi bir reprodüksiyon usulü ile elde edilmiş

basılı kopyası.

REPRODUCTION MATERIAL REPRODÜKSİYON MALZEMESİ: Bir kara veya

deniz haritasının doğrudan çoğaltılabileceği, genellikle her renk

tabakası için film veya camda pozitif veya negatif baskı olarak

bulunan malzeme.

REPROGRAMMING YENİDEN PROGRAMLAMA: Daha önce ortaya konmuş

bir programın değiştirilmesi işlemi.

REQUEST FOR APPROVAL ONAY TALEBİ:

REQUEST FOR PAY ACTION MAHSUBEN ÖDEME İSTEK FORMU: Bir silahlı

Kuvvet mensubunun, maaşına mahsuben ödeme, çekle ödeme,

kısmi ödeme, peşin ödeme veya yolluk karşılığı avans ödeme

isteği için kullandığı bir form.


REQUEST MODIFY TADİLAT TALEBİ: Topçu ve deniz top ateş desteğinde; atış

planında tadilat yapmaya yetkili şahıstan hariç bir şahıs

tarafından yapılan tadilat isteği.

REQUIRED DATE İKMALİ İSTENEN TARİH: Yapılan istekler üzerinde yazılı bir

tarih. Bu tarih, isteği yapacak kimse tarafından belirli stok

seviyelerini devam ettirmek veya özel ve acil hallerdeki

ihtiyaçları karşılamak üzere, istek yapılacak maddelerin ne vakte

kadar ikmali icap ettiğini belirtir.

REQUIRED DELIVERY DATE GEREKLİ DAĞITIM TARİHİ: İstek yapana,

malzemenin gerçekten ne zaman dağıtılması gerektiğini

gösteren bir tarihtir ve bu tarih hesap edilen standart dağıtım

tarihinden daima ya önce ya sonradır, yani gerekli dağıtım tarihi

hesaplanmış standart dağıtım tarihine tam olarak isabet etmez.

REQUIRED MILITARY FORCE GEREKLİ ASKERİ KUVVET: Belirli bir sürede bir

askeri görevi icra etmek üzere gerekli silahlı kuvvet.

REQUIRED OPERATIONAL CAPABILITY GEREKLİ HAREKAT KABİLİYETİ: Seri

numaralı resmi bir döküman. Bu dökümanda; ilerde belirli bir

zamanda lüzumlu olarak mütalaa edilen hareket imkan ve

kabiliyetlerinin genel tarıfi yapılmakta; icra vasıtasından ziyade;


arzu edilen imkan ve kabiliyet ana hatlarıyle belirtilmekte; hedef,

harekat tasarısı, tahmin edilen harekat ortamı ve dikkate

alınması gerekli diğer ilgili faktörler ifade edilmektedir.

REQUIRED SUPPLY RATE (AMMUNITION) GÜNLÜK CEPHANE İHTİYACI: Belirli

bir kuvvetin harekatını, belirli bir süre, hiçbir tahdide tabi

tutmadan devam ettirmek için gerekli olduğu hesap edilen ve

silahlar tarafından atılan mühimmat kalemleri için günde silah

başına atım, toplu tahsis ve diğer kalemler için günde diğer ölçü

birimleriyle ifade olunan cephane miktarı. Taktik komutanlar;

planlanmış taktik harekatı destekleyecek mühimmat

ihtiyaçlarını, belirli fasılalarla bildirmek için bu orantıdan

faydalanırlar. Günlük cephane ihtiyacı; komutanlık kanallarıyla

sunulur ve her kademede tevhit edilir. Her komutan kendi

komutanlığı dahilinde müteakiben yapacağı ikmal oranının

(available supply rate) tespitinde bunu gözönünde bulundurur.

REQUIRED SUPPLY RATE (AMMUNITION) -NATO GÜNLÜK CEPHANE İHTİYACI:

Belirli bir kuvvetin harekatını belirli bir süre hiçbir tahdide tabi

tutmadan devam ettirmek için gerekli olduğu hesap edilen ve

silahlar tarafından atılan mühimmat kalemleri için günde diğer

kalem birimleriyle ifade edilen cephane miktarı.


REQUIREMENT PLAN UZUN VADELİ STRATEJİK PLAN: İstenilen kuvvet ve

kaynaklara göre yapılan ve gerçekleşmesi, gerekli bütçeye ve

seferberlik planına bağlı olan plan. Bu tip plan; ilerdeki gaye ve

taahhütleri aksettirip, gelişmesi muhtemel ciddi olayları

karşılamak üzere bir esas teşkil ettiğinden, milli güvenlik için

hayatiönem taşır. Buna, genel olarak (future plan) , veya (long

range plan) denir. Avrıca bak. "strategic plans".

REQUIREMENTS İHTİYAÇLAR: Belirli sürelere ait veya belirli ıamanlardaki

personel, teçhizat, ikmal maddesi, kaynak, tesis veya hizmet

ihtiyaç veya talebini, belirli miktarlar dahilinde gösteren plan

veya rapor. Ayrıca bakınız: "initial requirements", "project

requirements", "replacement requirements", "reserve

requirements" ve "military requirements".

REQUIREMENTS OBJECTIVE İHTİYAÇ HEDEFİ, GAYE İHTİYAÇLAR: Elde

bulundurulacak ve herhangi bir anda verilecek emir, cereyan

etmekte olan harekatı ve hedefleri destekleyecek azami

malzeme miktarı. Bu miktar; yeniden sipariş devresi miktarı,

tedarik süresi miktarı, ikmal seviyesi emniyet payı, korunabilir

sefer yedeği malzeme hedefleri veya acil ikmal seviyesi ve


icabında idhar edilmiş harp yedeği ihtiyaç şeklinde gösterilen

ihtiyaçların toplamından ibarettir.

REQUIREMENTS RESPONSIBILITY İHTİYAÇ SORUMU: Tedarikle ilgili sorum.

Bu sorum; bir kara ordusu makamının, yürürlükteki

yönetmeliklere göre sorumlu olduğu maddelere ait muharip ve

yardımcı sınıfları. n ihtiyaçlarını tespit etmesini icap ettirir. Bir

madde ile ilgili ihtiyaçlardan sorumlu olarak yalnız bir makamın

gösterilmiş olması halinde, bu makam, bütün muharip ve

yardımcı sınıfların ihtiyaçlarını tedarikten sorumludur.

REQUIRING DEPARTMENT İSTEK YAPAN DAİRE, İSTEK YAPAN KUVVET

KOMUTANLIĞI: Bir başka Kuvvet Komutanlığı veya daire

tarafından satın alınması veya temini gereken ikmal maddeleri

veya hizmetler için bir talepte veya tedarik isteğinde bulunan

Kuvvet Komutanlığı veya makam.

REQUISITION HİZMET TALEP ETMEK: İstilaya uğramış veya mağlup olmuş bir

milletten hizmet talep etmek.

REQUISITION EDITING İSTEK BELGELERİNİN İNCELENMESİ: Maddelerin yetkili

istihkaka dahil olduğunu, doğru olarak hesaplandığını,

mevcudiyetini, doğru işaretlendiğini ve gerekli sevk tarihi


bakımından kontrol edildiklerini tespit etmek üzere yapılan

isteklerin ve dağıtım belgelerinin (issue slip) tetkiki.

REQUISITION LINE ITEM İSTEK BELGESİ KALEMİ, İSTEK BELGESİ MADDE ÇEŞİDİ,

İSTEK BELGESİ MADDE SATIRI: İkmal faaliyetlerinde; bir istek

belgesi, gönderme emri veya diğer ilgili dökümanda, bir madde

çeşidinin kaydına dayanan bir iş ölçüsü birimi.

REQUISITION NUMBER İSTEK BELGESİ NUMARASI: Her teknik hizmete ait mala

ayrı ayrı konulan ve her yıl birden başlıyarak devam ettirilen

numara.

REQUISITIONING OBJECTIVE GAYE İSTEK SEVİYESİ: Devam etmekte olan

harekatı desteklemek için elde veya emre hazır bulundurulması

gerekli azami malzeme miktarı. Bu miktar; işletme ikmal seviyesi;

emniyet seviyesi ile yerine göre sipariş ve sevk süresi veya

tedarik süresi olarak gösterilen stoklar toplamından ibarettir.

Ayrıca bakınız: "level of supply".

RERAILER DERAYMAN TAKOZU: Raydan çıkan lokomotiflerin, vinç

kullanmadan tekrar raylara oturtulmasını mümkün kılan tertibat.

Raydan çıkan bir lokomotif çok defa, bu tertibatı kullanarak

tekrar raya oturabilir.


RESCIND İPTAL ETMEK, YÜRÜRLÜKTEN KALDIRMAK: Yayınlanan

direktiflerle ilgili olarak bildirilen tarihten itibaren ve öncesini

kapsamamak üzere, tamamen veya kısmen yürürlükten

kaldırma. Yürürlükten kaldırılan kısımların yerine yenileri

konulmamış olabilir.

RESCUE KURTARMAK:

RESCUE BOAT KURTARMA BOTU: Uçakların suya yapacakları mecburi inişte

veya kazaya uğramaları halinde, kurtarma işlemi için hazır

bulundurulan, yüksek süratli küçük motor.

RESCUE COMBAT AIR PATROL KURTARMA MUHAREBE HAVA KARAKOLU:

Düşman uçaklarını önlemek ve imha etmek maksadıyle bir

muharebe araştırma ve kurtarma hedef bölgesinde görev yapan

uçak devriyesi. Başlıca görevi kurtarma harekatı esnasında

araştırma ve kurtarma özel görev kuvvetini korumaktır. Ayrıca

bakınız: "combat air patrol".

RESCUE COORDINATION CENTER KURTARMA KOORDİNASYON MERKEZİ:

Arama ve kurtarma faaliyetlerini koordine ve kontrol etmek

üzere münasip mürakebe personeli tahsis edilmiş ve teçhizatla

donatılmış önemli bir arama ve kurtarma tesisi. Bu tesis tek


taraflı olarak tek bir kuvvetin personeli tarafından (rescue

coordination center) iki veya daha fazla kuvvetin personeli

tarafından müştereken (joint rescue coordination center) veya

iki veya daha fazla müttefik ülkelerden alınan müşterek personel

tarafından çalıştırılabilir. (Müşterek kurtarma koordinasyon

merkezi). Daha evvel "arama ve kurtarma koordinasyon

merkezi" deniyordu. Bak. "search and rescue coordination

center".

RESCUE OFFICER KURTARMA SUBAYI: Bir hava haber verme ve ikaz hizmetinin

harekat merkezinde bulunan ve akınları gözetlemek, su üzerine

inmeye mecbur edilen uçak personelinin kurtarılmasına ait

faaliyetleri koordine etmekle görevli subay.

RESCUE SHIP KURTARMA GEMİSİ: Deniz nakliyat kontrol hizmetinde, bir

konvoyda kurtulanları toplamak üzere konvoy kolunun gerisinde

mevkilendirilen gemi.

RESCUE STROPKURTARMA KAYIŞI: Kurtarılacak şahsı kurtarma haladına veya

helikopterin vinç kablosuna bağlamak için şahsın göğsü etrafına

geçirilen bir kurtarma teçhizatı. Buna "horse collar" da denir.


RESCUE VEHICLE KURTARMA ARACI: Kazaya uğrayan araçları onarım için geri

getirmekte kullanılan araç. Bak. "recovery vehicle".

RESEARCH ARAŞTIRMA: Doğal olaylar ve çevre şartları hakkında daha fazla

bilgi teminine yöneltilmiş bütün çalışmalarla açık şekilde direkt

bir uygulaması bulunmayan fiziksel, görgüsel ve sosyal

bilimlerdeki problemlerin çözümüne yöneltilmiş çalışmaları içine

alır. Böylece; bütün temel araştırmalar ve bunlara ilaveten,

çeşitli bilim sahalarına ait bilgilerin genişletilmesi maksadına

yöneltilmiş uygulamalı çalışmalar tarif kapsamına girmiş

olmaktadır. Acil askeri önemdeki meselelerin çözüm imkanlarını

çözüm maksadına yöneltilmiş çalışmalar veya zamana bağlı

inceleme ve geliştirmeler bunun dışında kalmaktadır.

RESEARCH AND DEVELOPMENT ARAŞTIRMA VE GELİŞTİRME: Silahlı

kuvvetler için gerekli bilimsel araştırma ve geliştirme.

RESEARCH AND DEVELOPMENT AGGREGATIONS ARAŞTIRMA VE GELİŞTİRME

UNSURLARI GRUBU: Muhabere ile meşgul bütün unsurları içine

alan Muhabere Unsurları Grubu (communications aggregation)

gibi açıklayıcı bir ad altında toplanmış ileri geliştirme, imalat

geliştirme kategorilerinden meydana gelmiş, birbirleriyle


münasebetli, Araştırma ve Geliştirme Programı Unsurlarından

bir grup.

RESEARCH AND DEVELOPMENT BOARD ARAŞTIRMA VE GELİŞTİRME

KURULU: Silahlı Kuvvetler için gerekli bilimsel araştırma ve

geliştirmenin yapılmasında Milli Savunma Bakanına müşavirlik ve

yardım etmek üzere, bu bakanlıkta tesis edilmiş kurul.

RESEARCH AND DEVELOPMENT ELECTRONIC SECURITY ARAŞTIRMA VE

GELİŞTİRME ELEKTRONİK GÜVENLİĞİ: Kara Ordusu Araştırma ve

Geliştirme Programına göre geliştirilmekte olan teçhizattan çıkan

haberleşme dışı elektromanyetik radyasyonların incelenmesi

suretiyle ve duydukları merak saikasıyla elde edilebilecek değerli

bilgilerin yetkisiz kimselerin eline geçmesine engel olmak

maksadıyle alınmış bütün tedbirler ile, geliştirilmekte olan

teçhizata, ilgili elektronik güvenlik proje özelliklerinden

azamisinin dahil edilmiş bulunmasını temin yolunda alınmış

bütün tedbirlerin mahsalası olan koruma.

RESEARCH AND DEVELOPMENT MISSILE ARAŞTIRMA VE GELİŞTİRME FÜZESİ:

Araştırma ve geliştirme denemesi ve incelenmekte olan

hususların değerlendirilmesi maksadıyle imal edilen ve bu

maksatla kullanılan bir füze. Bu; bir test aracı olarak meydana
getirilmiş bir ön proje füzesi ya da bu gibi deneme veya

değerlendirme projelerine tahsis edilmiş bir imalat füzesi

olabilir. Uzay projelerine tahsis edilmiş imalat tipi füze kısımlarını

da içine alır.

RESEARCH AND DEVELOPMENT PROGRAM ELEMENT ARAŞTIRMA VE

GELİŞTİRME PROGRAM UNSURU: Araştırma ve Geliştirme

Programının; her unsuru aynı bütçe faaliyetlerine bağlı

araştırma, geliştirme, test ve kıymetlendirme projelerinden

ibaret en küçük tali bölümü. Bir unsur; Araştırma ve Bulucu

Geliştirme (Research and Explotary Developmentj'de olduğu

gibi, ilgili bir sahada bir kaç projeden ibaret veya tek bir büyük

proje halinde de olabilir. RESEARCH AND DEVELOPMENT

SUPPORTING DATA SYSTEM: ARAŞTIRMA VE GELİŞTİRME

DESTEK BİLGİ SİSTEMİ: Onaylanmış araştırma ve geliştirme

faaliyetlerinin direkt desteğinde, esas itibariyle matematik

hesaplama, simülasyon, bilgi kısaltma ve test analizlerinde

kullanılan bilgi uygulamaları.

RESEARCH AND DEVELOPMENT TEST ARAŞTIRMA VE GELİŞTİRME TESTİ:

Laboratuvar dışı inceleme ve deneyleri geliştirme hedeflerinin

gerçekleştirilmesinde kaydedilen ilerlemeyi sistem, tali sistem,


ana aksam ve teçhizat kalemlerindeki verim kabiliyetini ve

çalışmaya elverişlilik derecesini ölçmek, denemek, tespit etmek

ve değerlendirme için bilgi elde etmek maksadıyla yapılan bir

deneme veya çalışma.

RESEARCH ROCKET ARAŞTIRMA ROKETİ: Geliştirilmekte olan esasları ve

teçhizatın sıhhat ve güven derecesini tespite yarayan bir araç.

RESEARCH TESTING ARAŞTIRMA TESTİ: Tabii olayları, hipotezleri, tecrübe

sonuçlarını ölçmek, kıymetlendirmek ve yeni bilgiler elde etmek

üzere, laboratuvar dışında yapılan araştırma tecrübeleri ve

incelemelerin bir kısmını teşkil eden çalışma.

RESEAU RETİKÜL: Bir fotoğraf sistemindeki ölçüm amacıyla kullanılan,

görüntü plakasındaki standart ebattaki grid sistemi.

RESECTION GERİDEN KESTİRME: Yerleri bilinen üç veya daha çok noktaya

yapılacak gözlemle elde edilen istikamet çizgilerinin kesişmesi

hesaplanarak veya işaretlenerek bir noktanın mevkiini tespit

usulü.

RESERVATION ASKERİ ARAZİ: Bir askeri mevki veya kamp arazisi gibi belirli bir

maksat için ayrılmış saha.


RESERVATION BUREAU YER AYIRMA BÜROSU, YER AYIRTMA BÜROSU: Tek

başıııa veya dört kişilik, ya da daha çok gruplar halinde seyahat

eden askeri ve sivil personele, hava ve kara yollarında,

otobüslerde veya otellerde yer ayırtmakla görevli büro. Bu büro

bölge ulaştırma ofisine (Zone transportation office) bağlıdır.

RESERVE İHTİYAT: Bir kıtanın geride bulundurulan veya bir muharebenin

başlangıcında kati neticeli bir hareket için elde bulunmak üzere

harekattan alıkonan kısmı.

RESERVE AIRCRAFT YEDEK HAVA ARACI: Faal hava araçları acil ihtiyacı

bakımından fazla olarak kalan ve ilerideki muhtemel ihtiyaçlara

karşılık stokta alıkonan hava araçları. Ayrıca bakınız: "aircraft".

RESERVE BATTLE POSITION İHTİYAT MUHAREBE MEVZİİ: Asıl mevzi

tutulmadığı zaman ikinci bir muharebe mevzii olarak kullanılmak

üzere seçilen ve kısmen hazırlanan mevzi.

RESERVE COMMAND İHTİYAT GRUP KOMUTANLIĞI: Bir zırhlı tümende

bulunan muhtelif muharip sınıflardan oluşan taktik birlik. Bu

birlik; bir karargah ve karargah bölüğü ve değişik sayıda emre

verilmiş birlik ve unsurları kapsar.


RESERVE COMPONENTS İHTİYAT ASLİ TEŞKİLLERİ: ABD İhtiyat asli teşkilleri

şunlardır: a. ABD KARA ORDUSU MİLLİ MUHAFIZ TEŞKİLATI (THE

ARMY NATIONAL GUARD OF THE U. S.) b. KARA ORDUSU

MÜŞEKKEL İHTİYAT TEŞKİLATI (THE ARMY RESERVE) c. DENİZ

MÜŞEKKEL İHTİYAT TEŞKİLATI (THE NAVY RESERVE) d. DENİZ

PİYADESİ MÜŞEKKEL İHTİYAT TEŞKİLATI (THE MARİNE CORPS

RESERVE) e. ABD HAVA MİLLİ MUHAFIZ TEŞKİLATI (THE AIR

NATIONAL GUARD OF THE U. S.) f. HAVA MÜŞEKKEL İHTİYAT

TEŞKİLATI (THE AIR RESERVE) g. KIYI MUHAFAZA MÜŞEKKEL

İHTİYAT TEŞKİLATI (THE COAST GUARD RESERVE) . Her ihtiyat asli

teşkilinde başlıca 3 ihtiyat sınıfı bulunmaktadır. a. BİRİNCİ

DERECEDEN HAZIR İHTİYAT (READY RESERVE) b. İKİNCİ

DERECEDEN HAZIR İHTİYAT (STAND BY RESERVE) c. ÜÇÜNCÜ

DERECEDEN HAZIR İHTİYAT (RETIRED RESERVE). İhtiyat

durumundaki her şahsın bu sınıflardan birinde yer almış olması

icap eder.

RESERVE COMPONENTS CONTINGENCY FORCE İHTİYAT ASLİ TEŞKİLLERİ

STRATEJİK KUVVETİ: Müessir bir kara ordusu stratejik birinci

derecede Hazır İhtiyat kuvveti (Ready Reserve Strategic Army


Force) teşkil etmek üzere ayrılmış seçme tümenlerden ve destek

unsurlarından müteşekkil grup.

RESERVE ECHELON İHTİYAT KADEMESİ: Herhangi bir kuvvetin ihtiyatını

teşkil eden kuvvetler.

RESERVE FORCE İHTİYAT KUVVET: Deniz aşırı harekatta; bir müşterek yurtiçi

seferi kuvvetin (joint expeditionary force) ihtiyat kıtalarını

taşıyan gemilerden ibaret ast bir görev teşkili. Gemilere

bindirilen bu ihtiyat kıtaları, çok kere, genel harekat planına

uygun veya durumun gerektirdiği şekilde çıkarma yapmaya

muktedir bir çıkarma kuvveti halinde teşkil edilir. Ayrıca bakınız:

"reserve".

RESERVE OFFICER YEDEK SUBAY: İhtiyat asli teşkillerine mensup, subay veya

astsubay niteliğini kazanmış erkek veya kadın personel:

RESERVE OFFICER'S TRAINING CORPS YEDEK SUBAY HAZIRLIK EĞİTİM TEŞKİLATI:

Sivil müesseselerde kurulmuş askeri eğitim teşkilatı. Bu teşkilat;

askeri eğitim yaptırmak ve seçilmiş öğrencilere mezun oldukları

zaman ABD Kara ordusunda görev alma niteliğini kazandırmak

üzere kurulmuştur.
RESERVE PARACHUTE YEDEK PARAŞÜT: Esas paraşüt icap eden zamanda

açılmadığı zaman kullanılan ikinci paraşüt.

RESERVE REFRESHER TRAINING İHTİYAT TAZELEME EĞİTİMİ: İhtisas sahibi

oldukları Hava Kuvvetleri Uzmanlığı ile ilgili belirli bir sahadaki

meleke ve bilgilerini tazelemek ve son gelişmelere uydurmak

üzere gayri faal görev ihtiyatlarına yaptırılan resmi eğitim.

RESERVE REQUIREMENTS YEDEK İHTİYAÇLAR, YEDEK İHTİYAÇ MADDELERİ:

Bir seferde (campaign) ortaya çıkması muhtemel acil durumları

karşılamak için gerekli ikmal maddeleri ve teçhizat.

RESERVE STATUS İHTİYAT DURUMU, İHTİYATLIK DURUMU: Bir şahsın,

muvazzaf askerlik hizmetini yaptıktan sonra, belirli bir yaşa kadar

içinde bulunduğu durum. İhtiyatlık durumunda bulunan kimseler

icabında, tekrar hizmete çağrılabilirler.

RESERVE SUPPLIESYEDEK İKMAL MADDELERİ: Yeterli bir ikmal faaliyetinin

devamını temin maksadıyle, mevcut ihtiyaçlardan fazla olarak

biriktirilmiş ikmal maddeleri. Bunlara sadece "reserve" de denir.

Ayrıca bakınız: "base reserves", "battle reserves", "beach

reserves", "contingency retention stock", "economic retention

stock", "general reserves", "individual reserves", "mobile


reserves", "operational reserve", "unit reserve" ve "war

reserve".

RESERVED AREA SAKINCALI BÖLGE: ABD Başkanının emriyle arazi veya su

sathı üzerinde Milli Savunma maksatları için ayrılmış ve sınırları

belirtilmiş saha. Bu sahaya giriş yasaklanır veya kısıtlanır.

RESERVED DEMOLITION ÖZEL TAHRİP HEDEFİ: Taktik veya stratejik planda

oynadığı hayati önem, bizatihi bünyesinin taşıdığı önem veya

düşman karşısında yapılması lüzumu bakımından, tahribi işinin,

herhangi bir komutanlık kademesince özel şekilde kontrol

edilmesi gereken bir tahrip hedefi. Ayrıca bakınız: "Demolition

target".

RESERVED DEMOLITION TARGET ÖZEL TAHRİP HEDEFİ: Taktik veya stratejik

planda oynadığı hayati önembizatihi bünyesinin taşıdığı önem

veya düşman karşısında yapılması lüzumu bakımından, tahribi

işinin herhangi bir komutanlık kademesince özel şekilde kontrol

edilmesi gereken bir tahrip hedefi. Ayrıca bakınız: "demolition

target".

RESERVED ROAD ÖZEL YOL: Bak. "reserved route".


RESERVED ROUTE ÖZEL YOL: Kara yolu trafiğinde yalnız özel bir birlik veya

yetkili makama tahsis edilmiş yol. Ayrıca bakınız: "route". Bu yol

üzerinde uygulanacak trafik düzenleme ve kontrol derecesini

birlik komutanı tayin eder.

RESERVED SPACE YEDEK DEPOLAMA SAHASI: Gelecek ikmal maddelerinin

depolanması için depo idaresi tarafından ayrılmış depolama

sahası.

RESERVEDUTY İHTİYATLIK HİZMETİ: Faal Federal görev hariç olmak üzere,

Müşekkel İhtiyat Teşkilatına mensup kimseler tarafından yapılan

askeri görev

RESERVEDUTY TRAINING İHTİYATLIK EĞİTİMİ: İhtiyat asli teşkil mensupları

tarafından maaşlı veya maaşsız olarak yerine getirilen (faal görev

veya eğitim faal görevi dışında) resmi bir eğitim, öğretim veya

görev. Bu eğitim (Title 10 USC section 101 (31)) de "gayri faal

görev eğitimi" olarak tarif edilir.

RESERVES YEDEK, YEDEK İKMAL MADDELERİ: Bak. "reserve" ve "reserve

supplies".

RESERVIST YEDEK, İHTİYAT: ABD Ordusunda Müşekkel İhtiyat Sınıfına

mensup herhangi bir şahıs.


RESIDUAL CONTAMINATION ARTIK KİRLENME: Temizleme teşebbüslerine

girişildikten sonra kalan kirlenme miktarı. Bu teşebbüsler sadece

kirlenmenin normal şekilde kaybolmasını beklemekten ibaretde

ol. abilir. Ayrıca bakınız: "contamination", "induced radiation" ve

"residual radiation".

RESIDUAL FORCES BAKİYE KUVVETLER: Devamlı askeri harekat için normal

muharebe gücüne sahip bulunan fakat kullanılmayıp maksatlı

olarak elde tutulan kuvvetler.

RESIDUAL RADIATION ARTIK RADYASYON: Serpintinin veya suni olarak

serpilmiş radyoaktif malzemenin sebep olduğu nükleer

radyasyon ya da nükleer infilak sonucu meydana gelen ve

paralanmadan bir dakika sonraki radyasyon. Bak.

"contamination", "induced radiation", "initial radiation".

RESIDUAL RADIOACTIVITY ARTIK RADYOAKTİVİTE, KALINTI RADYASYON:

Radyoaktif kaynaklardan ortaya çıkan ve bir dakikadan fazla

daim olan nükleer radyasyon. Nükleer patlamayla oluşan artık

radyasyon kaynakları fizyon parçalarını ve temelinde nötron

faaliyeti ve ayrıca gama veya diğer radyasyon faaliyeti tarafından

oluşturulan radyoaktif maddeleri içermektedir. Diğer olası artık

radyasyon kaynakları, nükleer patlamadan başka vasıtaların


oluşturduğu ve neşrettiği radyoaktif maddeleri içermektedir.

Ayrıca bakınız: "contamination", "induced radiation", "initial

radiation".

RESIGN İSTİFA ETMEK: Ordu yönetmeliğine göre Ordudan kendi rızasıyle

ayrılmak.

RESIGNATION İSTİFA: Bir memuriyetten çekilme. Ordu Yönetmeliklerine uygun

olarak Ordudan kendi rızasıyle ayrılma.

RESISTANCE MUKAVEMET, DAYANMA:

RESISTANCE MOVEMENT MUKAVEMET HAREKETİ: Kanuni olarak kurulmuş

hükümete veya bir işgal kuvvetine karşı koymak ve sivil düzen ve

dengeyi bozmak üzere bir ülkenin sivil halkının bir kısmı

tarafından organize edilen çabalar, faaliyetler.

RESISTIVE EXERCISE DİRENCE KARŞI EGZERSİZ, MUKAVEMETE KARŞI

EGZERSİZ: Hastanın el ile veya mekanik olarak yapılan

hareketlere mukavemet gösterdiği egzersiz. Ayrıca bakınız:

"exercise".

RESOLUTION AYIRDETME YETENEĞİ, SEÇME YETENEĞİ: Özel koşullar altındaki

bir alıcı sistem tarafından seçilebilen, ayrılabilen en küçük

ayrıntıların ölçülmesi.
RESOLUTION IN AZIMUTH HEDEF AYIRTETME YANI: Aynı mesafe içine giren

iki hedefin bir radar cihazı tarafından ayırt edilebilmeleri için,

hedeflerin birbirlerinden yanca ayrılmaları gereken açı.

RESOLUTION IN RANGE HEDEF AYIRDETME MESAFESİ: Aynı istikamet açısına

giren iki hedefin bir radar cihazı tarafından ayırdedilebilmeleri

için, hedeflerin, yükseklik açısı bakımından, birbirlerinden

ayrılmaları gereken mesafe.

RESOURCE ÇARE, MÜRACAAT VASITASI, KAYNAK: Yeni ve yedek ikmal

kaynağı, ihtiyaç halinde kullanılacak yeni veya ek bir stok.

RESOURCES KAYNAKLAR, VASITALAR, VASITA VE İMKANLAR: Bir memleketin

veya bir işin mevcut vasıtaları; hesap edilebilir mal, para veya

istihsal maddeleri; el altında ve hemen faydalanılabilir, durumda

gelir kaynakları,

RESPIRATOR RESPİRATÖR: Bir yerine getirme tertibatını (counterrecoil

mechanism) düzenliyen alet.

RESPONSIBILITY SORUMLULUK: 1. Verilen bir görevi başarılı bir sonuca

ulaştırma yükümü. Emir ve komuta yetkisi ve başarıyı temin için

gerekli davranışlar, sorumluluğun gerekleridir. 2. Bir şahsın

kendisine emanet edilen veya kullanımı altındaki malı emniyet


altında bulundurma ve yerinde kullanma yükümlülüğü. Ayrıca

bakınız: "accountability".

RESPONSIBILITY ACCOUNTING DAĞITILMIŞ YETKİYLE YAPILAN SAYIŞIM.

(ACCOUNTING MUHASEBE):

RESPONSIBLE SORUMLU: Bir görevin yerine getirilmesiyle yükümlü.

RESPONSIBLE OFFICER SORUMLU SUBAY: Kanun ve yönetmeliklere göre bir

görevin yerine getirilmesinden sorumlu subay. Bu subayın, ikmal

anlamında bir yetkisi bulunmayabilir. Ayrıca bakınız:

"accountable officer".

RESPONSOR ELEKTRONİK KİMLİK KONTROL CİHAZI: Elektronik bir parola

işaretini almak ve buna karşılık vermek için kullanılan elektronik

cihaz.

REST RAHAT DURUŞU, İSTİRAHAT: Sıra dahilinde sınırlı kımıldama,

konuşma ve sigara içme serbestisi. Rahat komutunda erler bir

ayaklarını sıra dahilindeki yerlerinde tutarlar.

REST AND RECUPERATION DİNLENME İZNİ: Çarpışmada veya çarpışma

bölgesinde bulunan bireylerin eski normal durumlarına

gelmelerini temin maksadıyla verilen izin. Çoğunlukla R ve R

olarak bilinmektedir. Ayrıca bakınız: "rehabilitation".


REST AREA DİNLENME BÖLGESİ: Cephedeki kıtaların; istirahat etmeleri,

yeniden teçhiz edilmeleri ve personel zaiyatının doldurulması

için getirildikleri bölge.

REST CAMP DİNLENME KAMPI: Muharebede yorulan personelin

dinlenmeleri için, genellikle, muharebe sahası içinde tesis edilen

kamp. Bu kamp, çok defa, tümenlerin geri bölgelerinde kurulur.

RESTART AT ........... DE YENİDEN BAŞLA: Topçulukta "........ de bulun" veya

"atış kontrol" veya "doldurmayı durdurun" komutlarının

emredilmiş olmasından sonra bir atış planını yeniden başlatmak

üzere kullanılan terim.

RESTITUTION RESTİTÜSYON: Bir hava fotoğrafından bir parçanın gerçek ölçeğe

getirilmesi işlemi.

RESTITUTION FACTOR RESTİTÜSYON FAKTÖRÜ: Bak. "correlation factor".

RESTORABLE PRISONER ASKERİ HAKLARI İADE EDİLEN MAHPUS: Orduda, tekrar

şerefli faal görev durumuna iade edilmesi uygun görülen genel

mahpus.

RESTORATION ASKERİ HAKLARIN İADESİ: Orduda tekrar şerefli faal görev

durumuna iade edilme.


RESTRAINT FACTOR TAHDİT FAKTÖRÜ: Normal olarak yerçekim kuvvetinin

çarpanları şeklinde ifade edilen bir faktör. Bu faktör, özel bir

yükü emniyete alacak gerekli bağlama gücünü belirlemektedir.

RESTRAINT OF LOADS YÜK TAHDİDİ: Nakliye esnasında yerinden

kıpırdamamasını temin edecek bir şekilde bir birliğe veya onun

nakliyecisine ait bağlama, raptetme, ambalajlama yöntemi.

RESTRICTED HİZMETE ÖZEL: "ÇOK GİZLİ", "GİZLİ" veya "ÖZEL" olarak

sınıflandırılamamış olan ve gizli tutulması gereken bilgi ve

malzeme. Ayrıca bakınız: "classified matter".

RESTRICTED AIR CARGO SINIRLI HAVA YÜKÜ (KRİTİK YÜK): Bak. "cargo".

RESTRICTED AREA (DOD, IADB) TAHDİTLİ SAHA (AMERİKA SAVUNMA

BAKANLIĞI, AMERİKAN SAVUNMA KURULU): 1. Dost kuvvetlerin

birbirlerine müdahalesini önlemek ve asgari düzeye indirmek

üzere özel sınırlayıcı tedbirlerin uygulandığı bir bölge (kara, deniz

veya hava) . 2. Müsaadesiz girişi önlemek üzere özel tedbirlerin

uygulandığı askeri yönetim altındaki bir bölge. Ayrıca bakınız:

"air surface zones"; "controlled firing area"; "restricted areas

(air) ".
RESTRICTED AREA (NATO) TAHDİTLİ SAHA (NATO): 1. Bir ülkenin toprakları

veya karasuları üzerinde, bir uçağın uçuşunun muayyen özel

koşullara göre yasaklandığı, tanımlanan boyutlardaki bir hava

sahası. 2. Dost kuvvetlerin birbirlerine müdahalesini önlemek

veya asgari düzeye indirmek üzere özel sınırlayıcı tedbirlerin

uygulandığı bir bölge. 3. Müsaadesiz girişi önlemek üzere özel

tedbirlerin uygulandığı askeri yönetim altındaki bir bölge.

RESTRICTED AREAS (AIR) HAVA TAHDİTLİ SAHALARI: Yetkili makamca tesis

edilen ve üzerinde uçakların uçuşunun şartlara bağlanmış

bulunduğu belirli sahalar. Bu sahalar; hava seyrüsefer

haritalarında gösterilip hava seyrüsefer yayınlarında

neşredilmektedir. Ayrıca bakınız: "restricted areas", "air defense

artillery defended area".

RESTRICTED DATA HİZMETE ÖZEL BİLGİLER: Aşağıdaki konularla ilgili bütün

bilgiler: a. Atom silahlarının plan, imalat ve kullanılması, b. Özel

nükleer malzemenin üretilmesi, c. Özel nükleer malzem: enin

enerji üretiminde kullanılması. Ancak bunlardan, Atom Enerjisi

Kanunu 142. bölümüne göre gizlilik derecesi kaldırılan veya

hizmete özel sınıfından çıkarılmış olanlar bu bilgiler arasına

sokulmaz. (Düzeltildiği şekilde, 1954 tarihli Atom Enerji


Kanununun 11 w kısmı). Ayrıca bakınız: "formerly restricted

data".

RESTRICTED DIET SINIRLI DİYET: Bir disiplin tedbiri olarak tabip nezareti altında

ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı yönetmeliği hükümlerine uygun

olarak mahpuslara verilen yemekler.

RESTRICTED OPERATIONS AREA TAHDİTLİ HAREKAT SAHASI: Bir veya daha

çok hava sahası kullanıcısının hareketinin yasaklandığı, yer

içindeki özel harekat durumlarına, gereksinimlerine karşılık

olarak, hava sahası kontrol makamı tarafından belirlenen,

tanımlanan boyutlardaki hava sahası.

RESTRICTED PROPELLANT SINIRLI SEVK YAKITI: Sınırlı yüzeyleri yanışa

maruz, diğer yüzeyleri negatif bir katalizör (inhibitor) ile kaplı

katı bir yakıt. Aynı anlamda (restricted change) ve (restricted

burning) deyimleri de kullanılır.

RESTRICTED TRAFFIC SINIRLANDIRILMIŞ TRAFİK: Sınırlı trafik; sürati, geçecek

araç tipini, azami yük miktarını, yolun çeşitli tipten trafiğe açık

bulunacağı saatleri sınırlayan bir trafik düzenlemesinin

uygulandığı bir yol üzerindeki trafik.

RESTRICTING PLUG GAZ TIKAMA HALKASI: Bak. "choke ring".


RESTRICTION YASAKLAMA, KISITLAMA:

RESTRICTION TO LIMITS GÖZ HAPSİ:

RESTRICTIVE ASSIGNMENT İHTİSAS ATANMASI: Genellikle, normal atanma

prensiplerine göre, gerektiği şekilde, belirli bir meslek sınıfına

ayrılmış olan personelin, daha sonra, yalnız bu sınıfa giren askeri

meslek ihtisasına atanmaları hali.

RESTRICTIVE FIRE PLAN SINIRLAYICI ATIŞ PLANI: Dost uçakları, yerden açılan ve

nükleer olmayan dost atışlardan makul derecede koruyan bir

hava sahası oluşturan güvenlik önlemi.

RESUME RESÜME (ÖZET): Hava önlemedeki kullanımıyla "Emredilen son

karakolu özetle" anlamına gelen kod.

RESUPPLY YENİDEN İKMAL, BÜTÜNLEME İKMALİ: İkmal maddesi stoklarının

gerekli stok seviyelerine getirilmesi için bütünlenmesi işlemidir.

RESUPPLY CAPACITY YENİDEN İKMAL, BÜTÜNLEME İKMALİ KAPASİTESİ:

Muharebe sırasında bir birlikten, cephane ve ikmal maddeleri

için, normal olarak geri gönderilen ikmal taşıma kapasitesi.

RESUPPLY OF EUROPE AVRUPA'YA BÜTÜNLEME İKMALİ: İkmal maddelerinin,

savaşın başlaması ile bu maddelere duyulan gereksinmenin sona


ermesi arasındaki devrede Avrupa'ya sevki. Bu ikmal maddeleri,

Avrupa'ya daha önceden yerleştirilmiş malzemeleri

içermemekte, fakat, menşe ve mevkiine bakılmaksızın diğer

malzemeleri içermektedir. Ayrıca bakınız: "elements of

resupply".

RETAIL BIN AREA PERAKENDE DEPOLAMA YERİ: Normal olarak ikmal

maddelerinin, orijinal ambalaj miktarlarından daha az,

perakende miktarlar halinde bulundurulduğu ve dağıtıldığı bir

oda veya bina.

RETAIL SINGLE MANAGER STOCKS KUVVET KOMUTANLIĞI ÖZEL STOKLARI:

Tek yönetici malları arasında ve tek yöneticinin direkt yönetimi

altında bulunmayan ve tahsis edilmiş görevlerin yerine

getirilmesi için, nihai tüketicilere dağıtılmak veya satılmak üzere,

kuvvet komutanlıklarınca tek başına elde tutulan ve kontrol

edilen stoklar.

RETAIL STOCK PERAKENDE STOK: Dağıtıma hazır küçük miktarlar halinde

taşınan ikmal maddeleri.

RETAINED ENEMY PERSONNEL ALIKONMUŞ DÜŞMAN PERSONELİ: Esir

kamplarında harp esirlerine yardımcı olmak üzere alıkonulan, bu


arada harp esiri sayılmayıp, en azından, harp esirlerine tanınan

himayeden faydalanan sağlık personeli, din işleri mensupları ve

bazı hallerde Milli Kızılhaç ve Kızılay teşkilatı veya diğer yardımcı

kurullar mensupları gibi, özel işleme tabi düşman personeli.

RETAINING WALL İSTİNAT DUVARI:

RETALIATORY MEASURES MİSİLLEME TEDBİRLERİ: Düşmanın yaptığı

herhangi bir harekete karşılık verme hareketi.

RETARD GECİKTİRMEK:

RETARDATION HIZ DÜŞÜMÜ: Merminin, mermi yolu boyunca hareketi

sırasında, hızında meydana gelen azalma.

RETENTION LIMIT ALIKOYMA SINIRI, BİRİKTİRME HADDİ: Bir maddenin kara

ordusu ikmal sisteminde alıkonmasına izin verilmiş azami miktar.

RETENTIONS HAREKAT ALANI NAKLİYE GEMİLERİ: Harekat alanı içir. deki bir

noktadan diğerine veya harekat alanları arasında yük nakliyatı

için bir harekat alanı komutanı emrine verilmiş gemiler. Bu

gemiler, belirsiz bir süre için tahsis edilmiş (harekat alanı daimi

gemileri local fleet retentions) ile bu amaç için kullanılan ve

(harekat alanı geçici gemiler rotational retentions) denilen bütün

diğer gemileri içine alır.


RETICLE DÜRBÜN İÇ TAKSİMATI: Bir optik aletin odak noktasına konmuş

olan ve cisimlerin büyüklüğünü, mesafesini, cihetini veya

mevkiini belirlemekte kullanılan ölçü taksimatı veya işaretler. Bu

taksimat genel olarak cam üzerine işlenir ve bütün merceğe

denir. İç taksimat, nişan dürbünlerinde ve diğer ateş idare

aletlerinde kullanılır. Ayrıca bakınız: "graticule".

RETICULE Bak. "reticle".

RETIRE GERİ ÇEKİLMEK: Bir mevziden, plana göre ve düşman baskısı

olmaksızın, geri çekilmek. Bu terim, ABD' de yalnız dost birlikler

için kullanılır.

RETIRED EMEKLİ: Bu terim, daha çok (retired person) veya (retired

officer) şeklinde kullanılır.

RETIRED LIST EMEKLİ LİSTESİ: Yaş, sakatlık veya başka sebeplerle, bir askeri

kuvvetteki faal görevden ayrılan ve emeklilik maaşı olan subaylar

ve erat listesi.

RETIRED RESERVE ÜÇÜNCÜ DERECEDE HAZIR İHTİYAT: Kanun ve yönetmeliklere

uygun olarak isimleri, ilgili makam tarafından Üçüncü Derecede

Hazır İhtiyat listesine sokulmuş kimseler. Bunlar arasında özel bir

niteliğe sahip olanlar, savaşta veya kongre tarafından ilan


edilecek bir olağanüstü durumda ya da kanunun başka şekilde

yetki verdiği hallerde ve ancak, sahip oldukları nitelikte yeteri

kadar personelin Birinci Derecedeki Hazır İhtiyat veya faal

durumdaki İkinci Derecedeki Hazır İhtiyat'lar içinde mevcut

bulunmadığına K. K. K. tarafından karar verildiği taktirde,

mecburi faal göreve alınabilirler. Ayrıca, bak. "ready reserve" ve

"standby reserve".

RETIREMENT BAK. "RETIRE", BU FİİLİN KARŞILIKLARININ KELİME HALİNDEKİ

KULLANILIŞINA DENİR:

RETIREMENT ROUTE ÇEKİLME YOLU: Helikopterlerin özel bir iniş mevkii

veya bölgesinden hareket ettikleri yer boyunca olan iz ve iz

serileri. Ayrıca bakınız: "approach route", "helicopter lane".

RETRACTING DRUM HUSUF KAMPANASI: Bir husufi kundağa bağlı ve topu

tekrar dolduruş vaziyetine getiren tertibat aksamından, silindir

şeklinde bir parça.

RETRACTING MECHANISM YERİNE GETİRME TERTİBATI: Komple bir parçayı

yerine getiren herhangi bir tertibat.

RETRAINING YENİDEN/YENİ EĞİTİM: Bir havacıya; halen haiz bulunduğu hava

kuvvetleri uzmanlık kodu ilerleme kademesi dışında bir ihtisas


kazandırmak amacıyla murakabeli bir öğrenimle uygulanan planlı

eğitim programı. Bu eğitim, ya görev başı eğitimi veya resmi bir

kurs şeklinde uygulanır.

RETRANSMISSION YENİDEN GÖNDERME: Bir telsiz haberleşme cihazının, bir

haberi, cihaz almaç ve göndermeci arasında elektrikle çalışan bir

bağlantı düzeni vasıtasıyla ve orijinal yayımla aynı zamanda,

değişik bir frekans üzerinden, yeniden yayımlama amacıyla

kullanılması.

RETREAT RİCAT: Düşman kuvvetlerinin, baskı altında plansız, acele ve

düzensiz şekilde, mecburi geri çekilmesi. Bu terimi; (retirement)

kelimesi ile karıştırmamak gerekir. (Retreat) kelimesi yalnız

düşman kuvvetler için kullanılır.

RETREAT GUN BAYRAK İNDİRME TOPU: Bak. "evening gun".

RETRIEVER BOAT ARAMA BOTU: Kıyı sularına düşen veya paraşütle atlamış

olan havacıları bulup geri getirmek için kullanılan bot.

RETROFIT ACTION DEĞİŞİKLİK ÇALIŞMALARI: Hizmetteki hava araçları üzerinde

bir değişiklik yapmak üzere girişilen faaliyetler.

RETROFIT CHANGE KIT DEĞİŞİKLİK TAKIMI: Hizmetteki bir hava aracı parçasını

tadil için gerekli parça takımı.


RETROGRADE CARGO DENİZAŞIRI İADE YÜK: Bir denizaşırı komutanlıktan

anayurda iade edilen yük. Ayrıca bakınız: "cargo".

RETROGRADE DEFENSIVE SAVUNMALI ÇEKİLME: Makul başarı

ihtimalleriyle bir taarruza geçmek üzere hazırlıklar yapılıncaya

kadar, kesin muharebeye girmeksizin yapılan savunmalı çekilme.

Bu hareket; düşmanın ilerlemesini geciktirir, ikmal üslerinden

uzaklaştırır ve ulaştırma hatlarını uzatır.

RETROGRADE MOTION GERİ HAREKET: Bir komutanlığın geri istikamette veya

düşmandan uzaklaşma amacıyla yaptığı bir hareket. Ya düşman

zorlaması ile veya isteyerek yapılabilir. Böyle bir hareket;

muharebeyi kesme (withdrawal), çekilme (retirement) veya

oyalama muharebesi (delaying action) olarak sınıflandırılabilir.

RETROGRADE MOVEMENT Bak. "retrograde motion".

RETROGRADE OPERATION GERİ ÇEKİLME HAREKATI: Bak. "retrograde

motion".

RETROGRADE PERSONNEL GERİ ÇEKİLEN PERSONEL, GERİYE ALINAN

PERSONEL: Bir harekat alanından tahliye edilen personel. Bunlar,

geri hizmetle görevli kişiler ve sivil personel olabilir.


RETROROCKET RETROROKET: Bir cismin hareket yönüne zıt bir yönde çekiş

yapan bir roket. Bu roket; cismin hızını yavaşlatmak veya ayrılma

kısmı (fallaway section) ya da ortak gövdeyi, gövdenin geri kalan

kısmından ayırmak için kullanılır. Retroroketlerden; atmosfere

dönüşü gerçekleştirmek için de faydalanılır. Bir tahrik cilıazı

olmasının yanısıra tahrik sisteminin bir parçası olarak kabul

edilmez.

RETURN MEYDANA DÖNÜŞ: Bir hava bombardıman filosu ile hedefe

taarruz ettikten sonra tekrar mensup olduğu havaalanına

dönüşü.

RETURN LOAD DÖNÜŞ YÜKÜ: Geri dönen bir uçak veya gemi tarafından

taşınacak olan personel ve/veya yük.

RETURN PISTOL "TABANCA YERİNE ! ": Bir tabancanın tekrar kılıfına konması

için verilen komut.

RETURN PROGRAM CENAZELERİN YURDA İADESİ PROGRAMI: Silahlı

Kuvvetler personelinin cenazelerine son görevin yapılmasıyla

ilgili olarak, müşterek komutanlık ve lojistik başkanlığı tarafından

karşılıklı düzenlenip planlanmış bir çalışma. Bu programın

uygulanması, taktik ve lojistik duruma bağlı olarak ve milli


politikaya zarar vermemek şartıyla, tecrit edilmiş (isolated)

askeri harekatın muharebe safhasında mümkün olabilir.

RETURN TO BASE ÜSSE DÖNÜŞ: Açıklanan, gösterilen bilginin belirttiği noktaya

ilerlemek. Bu nokta, uçağı inebileceği bir yere döndürmek için

kullanılır. Eğer istenirse; rotası, hızı ve irtifası kullanılabilir.

RETURNABLE CONTAINER İADE EDİLEBİLİR AMBALAJ: Gönderilen yere

sökülmüş olarak iade edilebilmesi için, içindeki maddeler

çıkarılınca parçalara ayrılıp katlanabilen özel tip bir ambalaj.

RETURNED ABSENTEE GÖREVİNE DÖNEN İZİNSİZ:

RETURNED MATERIAL İADE MALZEME: Sorumlu faaliyet merkezinin

kontroluna iade edilen, ewelce dağıtılmış malzemeler.

RETURNED PERSONNEL YURDA DÖNEN PERSONEL: Yurt dışındaki bölgelerden

anayurda gönderilen personel. Bu personel; yeniden tayin,

hastahaneye yatma, terhis, acil sebepler, ehliyetli ve tecrübeli

personelin yeniden dağıtılması ve kara ordusunca kabul edilmiş

diğer sebeplerle gönderilmiş olabilir.

RETURNED STOCK İADE STOK: Bak. "returned material".


RETURNEE YURDA, MEMLEKETE DÖNEN: Yurtdışı hizmette iken, izin veya

geçici görev ya da yeniden tayin gibi sebeplerle anayurda dönen

kimse.

RETURNEE ASSIGNMENT STATION YURDA DÖNEN PERSONEL

GÖREVLENDİRME MERKEZİ: Anayurda dönen personele ait idari

işleri yapmak üzere, anayurtta büyük bir kara ordusu ulaştırma

terminaline yakın olarak tesis edilmiş faaliyet merkezi.

REULET REULET: Bir telgraf veya telemprimör mesajında geçmiş bir

yazıya atıf yapıldığı zaman, bunu anlatmak için kullanılan ve

(reference your letter ... yazınızla ilgili olarak) karşılığı olan bir

kod. Bu şekil eski olup halen kullanılmamaktadır. Eski eserlerde

rastlanması ihtimaline karşı sözlüğe alınmıştır.

REVEILLE KALK BORUSU: Bir askeri mevki veya kampta kalkma saatini

bildiren ve çok defa sabah topu ile aynı zamana rastlayan boru

işareti. Ayrıca bakınız: "reveille gun".

REVEILLE GUN SABAH TOPU: Bir garnizon veya kampta, kalk borusundan

hemen önce veya güneş doğarken atılan top. Buna (morning

gun) da denir.

REVELATION İFŞA:
REVENUE PRODUCING FUNDS GELİR GETİREN FONLAR: Askeri personel ile bazı

sivil personelin gereksinimlerini ve hizmetlerini karşılamak ve

elde edilen karla sosyal yardım fonlarını desteklemek üzere

kurulmuş bütçe dışı yatırımlar.

REVERSE SLOPE GERİ YAMAÇ: Düşmana göre ters yönde alçalan bir yamaç.

REVERSE SLOPE DEFENSE GERİ YAMAÇ SAVUNMASI: Düşmana göre ters

yönde alçalan bir yamaç üzerinde tertiplenmiş savunma bölgesi.

REVERSE STEREO TERS STEREO: Bak. "inverted stereo".

REVERSE THRUST TERS ÇEKİŞ: Hareket halindeki bir cisme, hareket yönüne ters

yönde uygulanan çekiş.

REVERSED STANDARD CIPHER ALPHABET TERS STANDART ŞİFRE ALFABESİ:

Kriptografide; şifreli unsurun normal sırada bulunduğu, fakat

yine normal sırada bulunan açık unsura nazaran, istikamet

bakımından ters olduğu alfabe.

REVET İKSA ETMEK, KAPLAMA DUVARI ÇEKMEK: Bir duvarı, bir toprak

seti veya bir siperi takviye etmek ve desteklemek üzere taş, kum

torbası veya başka maddelerle kaplamak.

REVETING Bak. "revet", bu fiilin kelime halindeki karşılığı.


REVETMENT İKSA DUVARI, KAPLAMA DUVARI: Kenarları yıkılacak ve çökecek

kadar dik açılarla yapılan kazılarda, toprağı tutmak için kum

torbası, tahta ve çalı çırpıdan yapılan istinat duvarı.

REVIEW TÖREN DENETLEMESİ: Bir teşkilin resmen denetlenmesi.

REVIEW PERIOD İNCELEME SÜRESİ: Stok muhasebesinde iki bütünleme isteği

arasındaki süre.

REVIEWING AUTHORITY TASDİK MAKAMI: Kara Kuvvetleri Komutanlığından

verilen yetkiye dayanarak karar ve eksiklik tutanakları (reports of

survey) üzerinde son işlem yapma yetkisine sahip olan makam.

Buna (approving authority) de denir.

REVIEWING GROUND TÖREN ALANI: Denetleme veya tören yapılan herhangi

bir yer veya meydan. Buna (parade review) de denir.

REVIEWING PARTY TÖREN DENETLEME HEYETİ: Tören denetlemesine

katılan birliklerin olgunluk derecesi hakkında hüküm vermek

üzere denetlemeyi yapan komutan ve erkanı.

REVISION REVİZYONLU KOPYA, REVİZYON KOPYASI: Bir yazının en son

kopyası. Bu kopyada, ekler, değişiklikler, iptal edilmiş kısımlar

bulunur ve esas yayını yürürlükten kaldırılır.


REVOLUTION DEVRİM, DEVİR:

REVOLUTIONIST DEVRİMCİ:

REVOLUTIONS PER MINUTE DAKİKADA DEVİR ADEDİ:

REVOLVER REVOLVER, TOPLU TABANCA: İçine belli miktarda mermi konan

ve döner bir silindiri bulunan toplu tabanca.

REVOLVING FUND DÖNER SERMAYE: Devirli bir işletmeyi finanse etmek için

kurulan fon. Böyle bir işletmede; ödemeler ve tahsilat yeniden

kullanılmak üzere sermayeye eklenir, böylece fonun ana kısmı

elde muhafaza edilmiş olur. Örneğin, işletme sermayesi fonları,

endüstri ve istikraz fonları.

REVOLVING GRILLE DÖNÜCÜ ŞİFRE ISKARASI: Bir çeşit kripto delikli şifre

plakası. Bu plakada delikler o şekilde tevzi edilmiştir ki, delikli

şifre plakası 90 derecelik bir açı devamınca döndürülüp şebeke

üzerine yerleştirildiği zaman, şebekede bütün kareler açılır.

REWAREHOUSING YENİDEN AMBARLAMA: İkmal maddelerinin aynı depolama

faaliyet merkezi içinde, bir depolama yerinden diğerine

tertiplenmesi.

RF-4 Bak. "Phantom II".


RGM-66D Bak. "standard SSM (ARM) ".

RGM-84 Bak. "Harpoon".

RH-53 Bak. "Sea Stallion".

RHUMB LINE KERTE, RAM HATTI, EŞKENAR DÖRTGEN HATTI: Yeryüzünde,

birbirini izleyen meridyenleri aynı eğik açıda kesen hat.

(Loksedrami)

RIB RIFLING EŞİT GENİŞLİKTE YİV VE SETLER: Bir namlu içinden geçen ve

genişlikleri birbirine eşit olan yiv ve setler.

RIBANDS BASKI KİRİŞLERİ: Köprücülükte, döşemeyi tespit için kullanılan

kirişler.

RIBBON ŞERİT: Bir nişan, hizmet madalyası, bröve veya takdirnameye

sahip olunduğunu gösteren renkli şerit. Ayrıca bak. "service

ribbon" ve "suspension ribbon".

RICH FUEL MIXTURE ZENGİN KARIŞIM: İçinde arzu edilen orandan

(1/15'den aşağı) daha az hava bulunan yakıt hava karışımı.

RICOCHET SEKME: Bir merminin, vuruştan sonra sekip sıçraması.

RICOCHET BURST SEKME PARALANMASI: Bir tahrip danesinin, mermi yere

çarpıp sıçradıktan sonra havada paralanması. Bir ihtiraklı tapa


ile, mermi çarpmadan önce temin edilen normal havada

paralanma (air burst) yerine sekme paralanması, düşman

personeline karşı müessir şekilde kullanılır.

RICOCHET FIRE SEKME ATIŞI: Merminin vuruştan sonra bir yüzeyden sektiği

atış. Bu atış, topçuda, bazen ilk vuruştan sonra havada

paralanmalar arzu edildiği zaman yapılır. Ayrıca bak. "fire".

RIDE THE GUN KABZAYA ASILMAK: Bir makinalı tüfekte namlu arka kısmına,

namlu ağzının yükselişine sebep olacak şekilde, hatalı olarak

yüklenmek.

RIDE THE TARGET ÖNLEMESİZ HEDEF TAKİP ETMEK: Hareket halindeki bir

hedefi, tesirli menzil sahasından çıkmadan önce gereken önleme

ile nişan almak mümkün olmayacak kadar yavaş takip etmek.

RIDGE DORUK ÇİZGİSİ: Dağ ve tepeler silsilesinin en yüksek

noktalarından geçen hat.

RIDGE POLE ÇADIR TAVAN KİRİŞİ: Mahruti olmayan çadırlarda, çadır çatısının

uzunluğunca yatay takviye kirişi.

RIFLE YİVLİ SİLAH: Atış sıhhatini artırmak ve menzili uzatmak için

namlusu içinde, mermiye devir hareketi veren yivler ve setler

açılmış hertürlü ateşli silah.


RIFLE BRACKET TÜFEK TUTMA BİLEZİĞİ: Genellikle, bir araçta bulunan ve

piyade tüfeğini, yerinden kolayca alınabilecek durumda tutan

bilezik.

RIFLE CLASP TÜFEK ATIŞ MÜSABAKA ŞERİDİ: Milli veya bölgesel atış

yarışmasına katılındığını belirtmek için verilen madeni çubuk

alamet. Ayrıca bakınız: "excellence in competition badge".

RIFLE COMPANY PİYADE BÖLÜĞÜ:

RIFLE EXERCISE TÜFEKLİ İDMAN HAREKETLERİ: Bu hareketlerde, tüfeğin

ağırlığı kasların daha fazla kuvvet sarfetmesini gerektirir.

RIFLE FACE SAĞA DÖN: Bu hareketin yapılması için verilen komut.

RIFLE GRENADE TÜFEK BOMBASI: Tüfek veya karabinanın namlu ağzına

takılan ve bomba hunisi denilen bir cihaz vasıtasıyla fırlatılan

bomba. Burada, bomba ateşlenen çekirdeksiz bir fişekle fırlatılır.

Başlıca, üç çeşit tüfek bombası vardır; parça tesirli

(fragmentation), tanksavar (antitank) ve sis (smoke).

RIFLE M-1 M1 MODELİ PİYADE TÜFEĞİ:

RIFLE RANGE TÜFEK ATIŞ YERİ: Tüfekle atış yapılan yer.


RIFLE SALUTE TÜFEKLE SELAM VAZİYETİ: Silahlı eğitim talimnamesinde

açıklanan bir selamlama. Burada, tüfek sağ omuzda veya duruş

vaziyetinde tutulur ve sol el, vücudun önünden keskin bir

hareketle kolun ön kısmı yatay, avuç aşağıya çevrilmiş,

parmaklar birbirine bitişik ve uzatılmış olarak tüfeğe getirilir.

RIFLE SCABBARD TÜFEK KILIFI: Bir tüfeği muhafazaya mahsus kılıf. Bu kılıf,

çoğunlukla, eğerin veya aracın yan tarafında taşınır. Ayrıca

bakınız: "rifle bracket". RIFLE, SELF PROPELLED, FULL-TRACKED,

MULTIPLE,106 MM: 106 MM'LİK, KUNDAĞI MOTORLU, TAM

TIRTILLI, ÇOK NAMLULU SİLAH: Bak. "Ontos".

RIFLE SQUAD PİYADE MANGASI: Bir manga komutanı, bir manga komutan

vekili, bir otomatik tüfek timi ve beş piyade erinden oluşan en

küçük birlik.

RIFLEMAN PİYADE ERİ: Esas silah olarak tüfek taşıyan ve tüfekle muharebe

eden er.

RIFLING YİV VE SETLER: Atış sıhhatini artırmak ve menzili uzatmak için,

bir silah namlusu içine, mermiye devir hareketi vermek üzere

açılmış helezonlu yivler. Ayrıca bakınız: "land" ve "grove".

RIGGING HALAT DONANIMI:


RIGHT (LEFT) BANK SAĞ (SOL) KIYI: Bak. "left (right) bank".

RIGHT (OR LEFT) SAĞDA (VEYA SOLDA): Bak. "left (right) ".

RIGHT ASCENSION DİK YÜKSELİŞ: Gök ekvatoru kavsi veya gök kutbundaki açı.

İlkbahar noktası saat dairesinden, belirli bir gök cismi saat

dairesine, 24 saat veya 360 doğuya doğru ölçülür.

RIGHT FLANK SAĞ YAN: Düşman istikametinde cephe almış bir kıtanın, en

ilerdeki unsurundan en geridekine kadar uzanan sağ tarafı.

RIGHT OBLIQUE MARCH YARIM SAĞA DÖN MARŞ: Bak. "half right".

RIGHT SHOULDER ARMS TÜFEĞİN SAĞ OMUZDA TAŞINMASI: Tüfekli eğitim

talimnamesinde silahlı hareketlerden biri. Burada, tüfek namlu

yukarı gelmek üzere, 45 derecelik bir eğiklikle sağ omuzda

taşınır.

RIGHT TRAIL SAĞ KUNDAK KOLU: Çatal kundaklarda kundağın sağ kolu. Ayrıca

bakınız: "left trail", "split trail" ve "trail".

RIGID AIRSHIP İSKELETLİ HAVA GEMİSİ: Bak. "airship" ve "balloon".

RIGIDITY OF THE TRAJECTORY MERMİ YOLU DEĞİŞMEZLİĞİ: Mermi yolunun,

asıl şeklini bozmadan, küçük toprak açılarıyla yukarı aşağı

eğilebileceği varsayımı.
RIM-66 Bak. "standard missile".

RIM-67 Bak. "standard missile".

RIME KIRAĞI: Uçağın kanat yüzeylerinde meydana gelen kaba buz. Bu

buz, gerilemeyi çoğaltır ve uçağın düz uçuş ve kaldırma

yeteneğinin hızla kaybolmasına neden olur.

RING AND BEAD SIGHT DAİRESEL GEZ-ÇUBUK ARPACIKLI NİŞAN TERTİBATI:

Arpacığı küçük bir yuvarlak veya çubuk, gezi de bir daireden

oluşan nişan tertibatı. Ayrıca bakınız: "sight".

RING SIGHT DAİRESEL GEZ, DAİRESEL NİŞANGAH: Bir dairesi bulunan ve bu

dairenin içinden bakılarak nişan alınan nişan tertibatı. Dairesel

nişangahlar, esas olarak, gez olarak kullanılır.

RIOT İSYAN, KARGAŞALIK:

RIOT CONTROL AGENT (DOD, IADB) KARIŞIKLIĞI BASTIRMA GAZI (AMERİKAN

SAVUNMA BAKANLIĞI, AMERİKA SAVUNMA KURULU): Açıktaki

topluluklar üzerinde kullanıldığı zaman ancak geçici bir tahriş

veya yeteneksizlik etkisi meydana getiren kimyevi madde.

RIOT CONTROL AGENT (NATO) KARIŞIKLIĞI BASTIRMA GAZI (NATO): Patlamanın

meydana gelmesinden sonra birkaç dakika içinde ortadan


kaybolan geçici bir tahriş veya yeteneksizlik şeklinde fiziksel etki

meydana getiren madde. Sürekli yaralanma konusunda kayda

değer bir tehlike yoktur. Tıbbi tedavi nadiren gerekmektedir.

Ayrıca bakınız: "incapacitating agent".

RIOT CONTROL OPERATIONS KARIŞIKLIĞI BASTIRMA HAREKATI: Şiddetli

düzensizliklerin kontrolunda, kargaşalık bastırma gazı ve/veya

özel taktiklerin, teşkillerin ve teçhizatın kullanımı.

RIOT GUNS KARGAŞALIK BASTIRMA SİLAHI: Her türlü kısa namlulu av tüfeği.

Özellikle, nöbet görevlerinde ve karışıklık çıkaranları dagıtmak

için kullanılan kısa namlulu bir av tüfeği.

RIP CORD PARAŞÜT AÇMA İPİ: Bir paraşüt bohçasından kurtaran ip.

Paraşütcü, paraşütün açılmasını istediği zaman bu ipi çeker.

RIP PANEL GAZ TAHLİYE DİLİMİ, GAZ BOŞALTMA DİLİMİ: Bir balon veya

kabili sevk balon zarfının üst tarafında bulunan ve balonun çok

çabuk sönmesi istendiği zaman yırtılan kumaş parçası.

RIPE RİPE: Mayın harbinde "armed-silahlı" anlamında bir kez

kullanılan kelime. Ayrıca bakınız: "armed mine".

RISERS PARAŞÜT ASKILARI: Bir personel paraşüt kolanında, omuz ayar

parçaları ile bağlantı halkaları arasında uzanan, paraşüt kubbesi


askı iplerinin paraşüt kolanına bağlı bulunduğu kısım. Bir yük

paraşüt kolanında; kopçalar veya yük bağlama noktası ile

paraşüt kubbesi askı iplerinin bağlama noktası arasında uzanan

kısım.

RISING MINE YÜKSELEN MAYIN: Deniz mayın harbinde, bir geminin etkisiyle

veya bir zamanlama cihazı tarafından bir şamandıradan

bırakılan, su üstünde yüzebilen mayın. Mayın; çarpma,

hidrostatik basınç ve diğer vasıtalar nedeniyle patlayabilir.

RISK TEHLİKE: Bak. "degree of risk (nuclear) ".

RIVER BARK NEHİR KIYISI: Bak. "bank".

RIVER LINE NEHİR SAVUNMA KIYISI: Akarsuyun, savunma kuvveti tarafından

tutulmuş kısmı.

RIVERINE OPERATIONS NEHİR HAREKATI: Bir nehir bölgesinin özellikleriyle

başa çıkacak ve onlardan faydalanacak, düşman kuvvetlerinin

yerini keşfedecek ve onu yok edecek ve/veya nehir bölgesinin

kontrolünü ele geçirecek veya muhafaza edecek şekilde organize

edilen kuvvetler tarafından yürütülen harekat. Müşterek nehir

harekatı, uygun olan şekilde kara, deniz ve hava harekatını


birleştirmekte olup harekatın icra edileceği özel nehir bölgesinin

yapısına uygundur.

ROAD BEND VİRAJ, YOL KIVRIMI:

ROAD BLOCK YOL KAPAMASI: Düşman araçlarının bir yol üzerindeki

hareketlerine engel olmak veya böyle bir hareketi sınırlamak için

faydalanılan, genellikle ateşle korunur, bir engelleme veya engel

(barrier) .

ROAD CAPACITY YOL KAPASİTESİ: Belirli bir yol üzerinde, bütün trafik

şeritlerinden faydalanılarak elde edilebilecek azami trafik akımı.

Saatte araç veya günde araç olarak ifade edilir. Ayrıca bakınız:

"highway capacity".

ROAD CLEARANCE DISTANCE YOL BOŞALTMA MESAFESİ: Belirli bir yol

kısmının, bütün kol hesabına boşaltılması için bir motorlu kol

başının katetmesi gereken toplam mesafe. Bu mesafe,

katedilecek yol ile motorlu kol derinliğinin toplamına eşittir.

ROAD CLEARANCE TIME YOL BOŞALTMA SÜRESİ: Belirli bir yol kısmının, bütün

kol hesabına boşaltılması için bir motorlu kol başının yürümesi

gereken toplam zaman. Buna, kısaca (road time) de denir.


ROAD CRATER YOL HUNİSİ: Patlıyan bir mermi, mayın, bomba vesaire

tarafından yol üzerinde açılmış oyuk; Yolun, etrafından

dolaşılması kolay olmayan bir noktasında, bir yol kapaması

meydana getirmek üzere, çeşitli patlayıcı maddelerle açılmış

çukur.

ROAD DISCIPLINE YÜRÜYÜŞ DİSİPLİNİ: Bir yoldan faydalanan kıta, araç ve

hayvanların düzenli hareketi. Yürüyüş disiplini karışıklığı ve

gecikmeleri önler.

ROAD DISTANCE YOL MESAFESİ: Karayolu üzerinde bir noktadan başka bir

noktaya olan mesafe. Kilometre veya mil olarak ifade edilir.

ROAD JUNCTION YOL KAVŞAĞI: Birkaç yolun birleştiği nokta. Ayrıca bakınız:

"crossroads".

ROAD MOVEMENT GRAPH YÜRÜYÜŞ GRAFİĞİ: Motorlu veya yaya

yürüyüşlerin planlanması ve kontrolu ile yürüyüş planlarının

hazırlanması veya kontrolunda kullanılan zaman-mesafe grafiği.

ROAD MOVEMENT TABLE YÜRÜYÜŞ ÇİZELGESİ: Yürüyüşlere ait genel

yürüyüş düzenleri ile zaman-mesafe çizelgesini birleşik olarak

gösteren liste. Bu liste; genellikle, yürüyüşle ilgili bir harekat

emrinin bir eki olarak yayımlanır.


ROAD NET YOL ŞEBEKESİ: Belirli bir mevki veya bölge içinde varolan yollar

sistemi.

ROAD RECONNAISSANCE REPORT YOL KEŞİF RAPORU: Bir yolun

sınıflandırılması için gerekli detaylı bilgiyi içeren rapor.

ROAD SCREEN YOL PERDESİ: Bir yol boyunca yapılan intikali düşman

gözetlemesinden gizlemek için faydalanılan herhangi bir şey,

özellikle suni gizleme veya peçeleme (camouflage) .

ROAD SPACE YÜRÜYÜŞ DERİNLİĞİ: Bir yol üzerinde bir yürüyüş koluna tahsis

edilen veya yürüyüş kolu tarafından işgal edilen yol uzurıluğu.

Mil veya kilometre olarak ifade edilir.

ROAD TIME YOL BOŞALTMA SÜRESİ: Bak. "road clearance time".

ROAD WHEEL TAŞIYICI TEKERLEK: Tankı üzerinde taşıyan ve paleti hareket

istikametine seren tekerlek.

ROAMER ROMIR: Harita koordinatlarının belirlenmesi için kullanılan

yaygın harita ölçeklerinde oluşturulan gridler.

ROBOT BOMB ROBOT BOMBA: Alman V-1'leri gibi patlayıcı bir madde taşıyan

kanatlı bir füze veya roket. Normal olarak, satıhtan atılır; gazlı
uçuşla ve otomatik pilot ve diğer otomatik cihazların yardımıyla

hedefine yönelir. Buna "rocket bomb" da denir.

ROBOT PILOT ROBOT PİLOT: Bak. "automatic pilot".

ROCHER YÜKSELİŞ MANİVELASI: Bir sahra topunun kundağında, top beşiği

ile kundak kuyruğu arasına tespit edilmiş, hareketli manivela. Bu

manivela; toprak açısının ayarı bozulmadan topa yükseliş

verilmesini sağlar.

ROCKET ROKET: Uçuş sırasında yönü ve yolu kontrol edilemeyen,

kendinden itmeli bir araç.

ROCKET AIRPLANE ROKET UÇAĞI: Esas veya tek tahrik gücü olarak, roketle

tahrikten faydalanan bir uçak.

ROCKET AMMUNITION ROKET MÜHİMMATI: Bir uçak veya sabit ya da seyyar

bir platformdan ateşlenen, nispeten küçük boyda, roket güçlü

mermiler.

ROCKET ARTILLERY ROKET TOPÇUSU: Mermileri roket gücü ile sevkedilen;

fakat güdümü, yalnız fırlatma sırasındaki çekiş miktarı ve

rampadan ayrılış istikameti ile sağlanan topçu. ROCKET ASSISTED

TAKE-OFF UNIT: ROKET YARDIMLI KALKIŞ CİHAZI: Bir uçağın,

özellikle kalkışına yardım etmek üzere ve bir roket aracının


rampadan ayrılışında ilk kademe olarak kullanılan bir roket

motoru veya motor grubu (cluster) .

ROCKET BOMBROKET BOMBA, KOMUTALI BOMBA: Bak. "robot bomb".

ROCKET ENGINE SIVI YAKITLI ROKET MOTORU: Bir roket tahrik cihazı.

Çalışması bakımından katı yakıtlı roket motoruna (rocket motor)

oranla daha. muğlaktır. Detaylı pompa sistemi, basınç bölmeleri,

yakıt boruları, elektrik bağlantıları vb... nedeniyle sıvı yakıtlı

motor, katı yakıtlı motordan (engine) daha zengin özelliklere

sahiptir.

ROCKET HEAD ROKET BAŞI: Bir roket motoru ile tahrik olunan mermi. Bu

mermi, patlayıcı maddeler veya kimyasal maddeler ile

doldurulmuş ya da tesirsiz bir mermi olabilir. Bazen, aletleri

taşımak için de kullanılır.

ROCKET IGNITER ROKET ATEŞLEME TERTİBATI: Genellikle, içinde kara barut

bulunan ve bir roketin sevk barutunu tutuşturmak için kullanılan

tertibat. Ayrıca bakınız: "igniter".

ROCKET LAUNCHER ROKETATAR, ROKET ATIŞ RAMPASI: Roketleri atmak

için kullanılan namlu, boru, ray veya platform şeklinde düzenek.


ROCKET MISSILE ROKETLİ FÜZE; ROKET FÜZESİ: Roket tahrik gücünden

faydalanan bir füze.

ROCKET MOTOR KATI ROKET MOTORU: Roket sevk barutunun bulunduğu ve

sevk gücünü sağlamak üzere içinde yandığı bölme.

ROCKET PROJECTOR ROKET ATMA CİHAZI: Bir roketi yöneltmekte ve

atmakta kullanılan cihaz. Genellikle, roket atma cihazları römork

üzerine yerleştirilir. Bu cihazlar şimdi kullanılmamaktadır.

ROCKET PROPULSION ROKET İTME GÜCÜ: Reaksiyonla oluşan itme gücü.

Burada, bir meme içinden geçerek genişlemiş sıcak gazlarıi

oluşturan yakıt ve yakıcı madde, yakıt moturunun içine

yerleştirilmiştir. Bunun, jet itme gücünden başlıca farkı; jet itme

gücünde yakıcı madde olarak havanın, roket itme gücünde ise

nitrik asit veya buna benzer bir maddenin kullanılmasıdır. Ayrıca

bakınız: "jet propulsion" ve "propulsion".

ROCKET SENTINEL İŞARET FİŞEĞİ GÖZCÜSÜ: Bir topçu mevziinde, işaret

fişeklerini gözetlemek, tanımak ve haber vermekle görevli

nöbetçi.

ROCKET SLED ROKET KIZAĞI: Ray veya raylar üzerinde hareket eden ve bir

roket motoru ile yüksek hızlarda ivdirilen bir kızak. Bu kızak;


Hava Kuvvetleri tarafından G-toleransının belirlenmesinde ve

mecburi inişten sağ kurtulma tekniğinin geliştirilmesinde

kullanılır.

ROCKET TARGET ROKET HEDEFİ: Hava savunması geliştirme eğitiminde

kullanılan yüksek hızlı hava hedefi. Roket hedefi, seyyar bir

roketatardan atılır ve kendi içinde oluşan gazların kuvveti ile

sevk olunur.

ROCKET THRUST ROKET ÇEKİŞİ: Bir roket motorunun, genellikle, libre ile ifade

edilen çekişi. Roket çekişi, motor tarafından harekete getirilen

statik ağırlığı göstermek üzere, herbiri libre olarak ayarlanmış

gerilme sayaçları, çekiş dengeleme pistonları, dinamo-metreler

ve yaylı terazilerden faydalanılarak bir bremze üzerinde

ölçülebilir.

ROCKETEER ROKETÇİ: Roket atan kimse.

ROCKETRY ROKETÇİLİK: Roketlerin, roketli füzelerin veya roket araçlarının

(tali sistemleriyle birlikte) planlarının hazırlanması, geliştirilmesi,

imali, denenmesi, fırlatılması ve fırlatma, uçuş, yörünge uzay

yolculuğu, atmosfere dönüş ve vuruş sırasındaki güdüm ve

kontrolleriyle meşgul olan bilim ve sanat.


ROD MAN STADYACI, MİRACI: Haritacılıkta ve yer ölçmede, mesafeleri

ölçmeye yarayan ve üzerinde taksimat veya işaretler bulunan

belirli uzunluktaki stadya veya miraları tutan şahıs.

ROENTGEN RÖNTGEN: Havada emilmiş X veya Gamma ışınlarının toplam

miktarına ait ölçü birimi. Bu terim; teknikte, standart ısı ve

basınç şartlarını içeren bir santimetre küp kuru havada,

iyonlaşmanın bir sonucu olarak, pozitif ve negatif elektrostatik

elektrik birimi taşıyan iyonlar meydana getirecek X veya Gamma

radyasyon miktarı olarak ifade edilir.

ROENTGEN EQUIVALENT MAN (MAMMAL) (REM) İNSAN EŞİTİ RÖNTGEN

(MEMELİ) (IER): Bir insan tarafından emildiği zaman bir

röntgenlik X veya Gamma radyasyonu emmiş bir insandaki aynı

etkiyi meydana getiren her çeşit nötron enerji miktarı. İnsan eşiti

röntgen radyasyon miktarı; emilen radyasyon miktarının izafi

biyolojik etki derecesi (relative biological effectiveness) ile

çarpımına eşittir.

ROGER ANLAŞILDI: Bir telsiz telefon haberinin alındığını bildirmek için

kullanılan kelime. Bu kelime (received-alındı) kelimesi yerine

kullanılan "R" harfi karşılığıdır.


ROLAND Bak. "US Roland".

ROLE EQUIPMENT ÖZEL VAZİFE TEÇHİZATI: Özel bir vazifenin yerine getirilmesi

için uçağa monte edilen teçhizat. Bu uçak çeşitli vazifeler

görebilir, fakat yalnızca bir uçağa başka bir vazife yaptırmak

üzere monte edilen hava teçhizatına (airborne equipment) bu

isim verilmektedir. Bu terim, NATO'da, yalnız İngiliz Kraliyet Hava

Kuvvetleri tarafından kullanılmaktadır. ROLES AND MISSIONS OF

THE ARMED FORCES: SİLAHLI KUVVETLERİN ROL VE VAZİFELERİ:

Bak. "function".

ROLL DÖNÜŞ: Fotoğrafçılıkta, fotoğraf makinesinın yaklaşık olarak

uçağın uzunluğuna ekseninde dönüşü. Aynı zamanda, yana

yatma (tilt) olarak anılır. Ayrıca bakınız: "tilt angle".

ROLL BACK TESİRSİZ HALE GETİRME, ZAYIFLATMA: Başarılı savunma

durumunu derinlemesine yarmak için imkan tanımak amacıyla,

düşman savunmasının, dış sınırdan başlayarak içerilere doğru

ilerleyen biçimde zayıflatılması ve/veya tesirsiz hale getirilmesi

süreci, yöntemi.

ROLL CALL YOKLAMA: Bir teşkilat mensuplarının isimlerini listeden okumak.


ROLL CONTROL TONO KONTROLU: Genellikle, yunuslamaya geçmeden

hemen önce, programlanmış bir derecede tono yaptırmak üzere

bir füze üzerinde icra edilen kontrol.

ROLL-IN-POINT GİRİŞ NOKTASI, TAARRUZA GEÇİŞ NOKTASI: Uçağın son

taarruz yönüne girdiği nokta. Örneğin, pike, kayma gibi...

ROLL-UP TESİSLERİN SÖKÜLMESİ: Harekatın desteklenmesi bakımından

artık gerekli olmayan ve başka bölgelere nakledilebilecek

durumda olan tesislerin sistemli bir şekilde sökülmesi.

ROLLER CONVEYOR MAKARALI KONVEYÖR: Bak. "conveyor".

ROLLING BARRAGE YÜRÜYEN BARAJ ATEŞİ, SÜRGÜ ATEŞİ: Baraj ateşinin

düşman istikametinde aralıksız olarak kaydırılması.

ROLLING KITCHEN SEYYAR MUTFAK: Kıtalarla beraber hareket eden ve hareket

ederken yemek pişirebilen mutfak. Bu terim, yarı sabit mutfak

demek olan (field kitchen) terimi ile karıştırılmamalıdır.

ROLLING RECOIL KAYARAK GERİ TEPME, HAREKETLİ BASKI: Bir demiryolu

topunun geri tepmesini gideren tertibat. Top ateş ettiğinde

frenleri bağlı durumdaki vagon geriye doğru kayar. Buna eskiden

(sliding recoil) denirdi.


ROLLING RESERVE SEYYAR İKMAL MADDELERİ YEDEĞİ: Askeri birliklerin

yakınında bulundurulan yedek ikmal maddeleri. Elde vasıta var

ise bu ikmal maddeleri, hemen nakledilmeye hazır vaziyette,

kamyon veya vagonlara yüklü olarak bulundurulur.

ROLOMETER ROLOMETRE: Termal radyasyonu ölçmeye yarayan, hassas

termometrik bir alet.

ROMPER SARKAN GEMİ: Kendi konvoyundan 10 milden fazla sarkmış ve

konvoya tekrar katılamayan gemi. Ayrıca bakınız: "straggler".

ROOM CIRCUIT OFF LINE YERİ: Kripto çalışmalarında dış istasyonlarla hiçbir

bağlantısı olmayan ve off line çalışmalarda, şifreleme veya şifre

açma için kullanılan devre.

ROPE HAİL ŞERİT: Uzun bir madeni levha tel rulodan oluşan, geniş,

alçak frekans algılama yeteneğine sahip bir karıştırma reflektörü

parçası. Ayrıca bakınız: "chaff".

ROPE CHAFF HAİL ŞERİTLİ KARIŞTIRMA REFLEKTÖRÜ: Bir veya daha çok hail

şeridi bulunan karıştırma reflektörü.

ROPE FERRY VARAGELE: Bir nehir veya geçidin üzerine geçirilen ve teçhizatın

bir taraftan öbür tarafa geçirilmesine yarayan halatlar. Teçhizat,


bir makaranın ucuna asılır ve makaraya bağlı olan bir çekme

halatı ile karşı kıyıya çekilir.

ROSETTE ROZET: Şeref madalyası, liyakat madalyası veya sivil liyakat

madalyası alanlara verilen altı köşeli bez alamet.

ROSTER PERSONEL ÇİZELGESİ: Personelin isimlerini gösteren çizelge.

ROTA NÖBET ÇİZELGESİ: Çevrilmesi sıra dahilinde kullanılan isim, çağırı

işaretleri, adres vesaire listesi.

ROTAR GOVERNING MODE ROTAR TANZİM MODU: Helikopter pervane

hızının otomatik olarak muhafaza edildiği kontrol modu.

ROTARY DÖNEN, DÖNEREK İŞLEYEN, ROTATİF: Bir eksen etrafında dönen,

bir işi eksen etrafında dönerek yapan.

ROTATING BAND SEVK ÇEMBERİ: Bir mermiyi tabanına yakın kısımda

çepeçevre saran yumuşak madeni çember. Sevk çemberi;

mermiyi merkezlenmiş vaziyette, sıkı şekilde tutmaya yarar;

böylece barut gazlarının kaçmasını önler ve setlerden dönüş

hareketi kazanmasını sağlar.

ROTATING CRANK KAMA DÖNDÜRME KOLU: Büyük bir topun kama tertibatını

çevirmek için kullanılan manivela.


ROTATING UNIT DENİZAŞIRI DEĞİŞTİRME BİRLİĞİ: Bir denizaşırı bölge ile

anayurt arasında münavebeli değiştirme işiyle meşgul bir birlik.

ROTATION MÜNAVEBE: İnsan gücünün korunması düşüncesiyle, yıpratıcı

şartlar altında çalışan veya bu gibi yerlerde bulunan personelin

daha hafif görev veya muhitlerde bulunan personelle karşılıklı

olarak değiştirilmesi.

ROTATION COEFFICIENTS DÖNME KATSAYILARI, DÖNÜŞ KATSAYILARI:

Dünya dönüş hareketinin mesafe ve yan üzerindeki etkisini

hesaplamakta kullanılan faktörler. Bunlar, yalnız, nispeten uzun

menziller için yapılmış atış çizelgelerinde gösterilir.

ROTATION COMBAT PERSONNEL DEĞİŞTİRME MUHAREBE PERSONELİ,

DEĞİŞTİRİLECEK MUHAREBE PERSONELİ:

ROTATIONAL PERSONNEL MÜNAVEBE PERSONELİ: Münavebe

prensiplerine uyularak, denizaşırı harekat alanlarına veya

buralardan geriye sevkedilen askeri personel.

ROTATIONAL POST MÜNAVEBELİ GÖREV: İnsan gücüne, münavebeli bir

esasa göre görev verilmesi. NATO içinde, bu görev belirtilen veya

tayin edilen ülkelerle sınırlı olabilir.


ROTATIONAL RETENTIONS HAREKAT ALANI GEÇİCİ NAKLİYE GEMİLERİ: Bak.

"retentions".

ROTOR ROTOR: Ekseni üzerinde dönen bir taşıyıcı yüzeyler (aerofoils)

sistemi.

ROTORCRAFT ROTOR ARACI: Kaldırıcı gücü veya daha çok rotordan oluşan,

havadan ağır bir hava aracı.

ROUND (RONUD) ATIM: Bir silah tarafından atılan tek mermi. Ayrıca bakınız:

"complete round" ve "round of ammunition".

ROUND (RONUD) OF AMMUNITION TAM ATIM: Merminin, mermi yatağında

ateşlenmesi ve istenilen noktada paralanması için gerekli bütün

ana parçaları içine alan atım. Bu parçalar; genel olarak, şunlardır:

Kapsül, sevk barutu, sevk barutunu içinde bulunduran kap

(kovan veya kese) ve mermi ile merminin usulüne göre çalışması

için gerekli tapa ve tutuşturucu (boaster) dur.

ROUND-OUT AYDINLATMA ATIMI: Bak. "flare".

ROUNDS (NUMBER OF) ATIM SAYISI: Bak. "number of rounds".

ROUNDS (RONUDS) ATIM: Atış emrinde, her top tarafından atılacak atım

miktarını göstermek için kullanılan terim.


ROUT BOZGUN: Yenilen bir ordunun perişan halde kaçması.

ROUTE YOL, ROTA: Bir başlangıç noktasından belirli bir varış yerine

kadar geçilecek, seyahat edilecek olan önceden bildirilmiş,

emredilmiş yol. Ayrıca bakınız: "axial route", "controlled route",

"despatch route", "lateral route", "reserved route", "signed

route", "supervised route".

ROUTE CAPACITY YOL KAPASİTESİ: 1. Yolun en tahditli noktasında bir yönde

araçların azami trafik akışı 2. Belirli bir yol üzerinde bir saat

içerisinde bir yöne taşınabilen, hareket ettirilebilen azami metrik

ton miktarı. Bu miktar; azami trafik akışı ile yolu kullanan aracın

ortalama taşıma yüküyle çarpımıdır. Ayrıca bakınız: "railway line

capacity".

ROUTE CLASSIFICATION YOL SINIFLANDIRMASI, TASNİFİ: Bir yola; asgari

genişlik, en kötü yol tipi, en küçük köprü, kiriş ve ark askeri yük

sınıflandırması ve trafik akışına dair engeller gibi faktörlerin

kullanılmasıyla verilen sınıflandırma. Ayrıca bakınız:

"classification of bridges and vehicles", "military load

classification".
ROUTE COLUMN İNTİKAL YÜRÜYÜŞÜ: Düşmana yaklaşma yürüyüşünün,

temasın uzak bulunduğu safhası için kabul edilmiş, esnek bir

düzen. Bu aşamada, kıtaların taktik gruplanmalarına ihtiyaç

yoktur; çeşitli ulaştırma vasıtalarıyla değişik yollardan hareket

edebilirler.

ROUTE LANES YOL HATLARI: Yelkenli gemilerin müstakil gönderilmesi için

mevcut olan bir seri paralel iz.

ROUTE MAP YOL HARİTASI: Takip edilecek yolları ve yol civarında askeri önem

taşıyan mevkileri gösterir harita.

ROUTE MARCH RAHAT YÜRÜYÜŞ: Eratın uygun adımı bırakmasına,

konuşmasına, türkü söylemesine müsaade edilen yürüyüş. Buna

(route step) de denir.

ROUTE MINING YOLLARIN MAYINLANMASI:

ROUTE ORDER RAHAT MOTORLU YÜRÜYÜŞ DÜZENİ, RAHAT ATLI YÜRÜYÜŞ

DÜZENİ: Atlı veya motorlu araç yürüyüşlerinde alınan rahat

yürüyüş düzeni. Bu düzende; döküntü verilmemek, atlar veya

araçlar arasındaki mesafeler bozulmamak şartıyla konuşmaya,

sigara içmeye ve rahat oturmaya müsaade edilir.


ROUTE RECONNAISSANCE YOL KEŞFİ: Bir yolun askeri amaçlarla ve

çoğunlukla havadan dikkatle araştırılması. Ayrıca bakınız:

"reconnaissance".

ROUTE SCHEDULE YÜRÜYÜŞ CETVELİ, YÜRÜYÜŞ ZAMAN ÇİZELGESİ: Seyahat

etmekte olan bir konvoyun, yürüyüş çıkış noktasından hareket

zamanını ve yol boyunca varacağı duruş ve geçiş noktaları ile

gideceği yere varış zamanlarını gösteren çizelge.

ROUTE STEP Bak. "route march".

ROUTE TRANSPORT OPERATIONS (AIR SUPPORT) HAVA ULAŞTIRMA

FAALİYETLERİ (HAVA DESTEĞİ): Kurulmuş bir hava yolu üzerinde

ulaştırma faaliyeti.

ROUTE TRANSPORTATION BELİRLİ YOLLA YER DEĞİŞTİRME: Kriptografi

sistemi. Bu sistemde yer değiştirmeler, kalıp içinde komşu

harfleri birbirine bağlayan önceden belirlenmiş bir yol üzerinde

yapılır.

ROUTES OF COMMUNICATION ULAŞTIRMA ŞEBEKESİ, ULAŞTIRMA YOLLARI:

Üzerinde ikmal maddelerinin taşındığı, muharebe intikallerinin

yapıldığı yollar vesaire şebekesi. Ulaştırma şebekesi;, trafiğe


elverişli su yollarını ve hava meydanları ile demiryolu tesislerini

de içine alır.

ROUTINE ADİ: Gönderilecek yere geciktirmeden yollanması icap etmekle

beraber, daha yüksek bir öncelik sırasına sokulacak kadar önemli

olmayan bütün haberler için kullanılan terim. Ayrıca bakınız:

"message precedence".

ROUTINE AMMUNITION MAINTENANCE GÜNLÜK MÜHİMMAT BAKIMI:

Mühimmatın parçalara ayrılmasını veya ana parçaların

değiştirilmesini icap ettirmiyen ve sadece münferit mühimmat

ile mühimmat ambalajları, mühimmat ana parçaları ve patlayıcı

maddelerin dış yüzeylerinin temizlenip korunmasını içine alan

bakım faaliyeti.

ROUTINE MESSAGE ADİ MESAJ, ADİ HABER: Daha yukarı bir önceliği icap

ettirecek öncelik söz konusu olmadıkça, çabuk vasıtalarla

yerlerine ulaştırılmaları gereken her türlü haberler için kullanılan

bir öncelik derecesi. Ayrıca bakınız: "message precedence" ve

"routine".

ROUTINE ORDER GÜNLÜK EMİR: Sahradaki harekatla ilgili olmayan ve bu

harekatın etkisi altında bulunmayan konulara ait emir. Günlük


emirler, genel ve özel emirleri, askeri mahkeme bildirilerini,

bültenleri, sirküleri ve muhtıraları içine alır.

ROUTING GÖNDERME: Bak. " "routing through channels".

ROUTING INDICATOR HABERLEŞME GÖSTERGESİ: Aşağıdaki hususları

göstermek üzere tahsis edilmiş harfler grubu: a. Bir yerin coğrafi

mevkii. b. Bir komutanlık, faaliyet merkezi veya birliğin coğrafi

bir mevkideki sabit karargahı, c. Haberleşme trafiğinin, bandlı

aracı şebekeler üzerinden gönderilmesini kolaylaştıracak bir

bandlı aracı istasyonu veya yardımcı istasyon genel mevkii.

ROUTING SLIP EVRAK HAVALE PUSULASI: Gelen evraka iliştirilen pusula. Bu

pusula, evrakın nereye ve ne sıra ile gideceğini gösterir.

ROUTING THROUGH CHANNELS KOMUTA ZİNCİRİYLE GÖNDERME,

KOMUTA KANALIYLA GÖNDERME: Bir haberin ilgili makamlar

veya kontrol makamları kanalıyla gideceği yere gönderilmesi. ;

ROVING ARTILLERY GEZİCİ TOPÇU: Asıl mevziinden alınıp özel görevlere

tahsis edilen topçu. Gezici topçu; düşmanı mevzi ve kuvvet

hakkında yanıltmak için, etrafta dolaşarak değişik mevzilerden

ateş eder.
ROVING GUN GEZİCİ TOP: Düşmanı yanıltmak veya taciz etmek üzere etrafta;

dolaştırılıp ayrı ayrı mevzilerden ateş ettirilen ! top. Bu toplar,

batarya mevziinin gizli kalması gerektiği zaman, düzeltme

tanzimi (registration) için kullanılır. ;

ROW SIRA: Kriptografide, sembollerin veya sembol gruplarının yatay

sırası. Buna "line" da denir.

ROW COORDINATE SIRA KOORDİNATI: Bak. "line coordinate".

ROW MARKER (LAND MINE WARFARE) MAYIN SIRA İŞARETİ (KARA MAYIN

HARBİ): Kara mayın harbinde, mayınların münferit sıralar halinde

döşendiği bir mayın sırasının başlangıç ve bitiş noktalarında tabii

ve özel şekilde yerleştirilmiş suni işaret. Ayrıca bakınız: "marker

(land mine warfare) ".

ROW STACK SIRA İSTİF: Kapalı depolamada duvardan, açık depolamada

depolama sahasının kenarından ara yola doğru uzanan

sıralardaki ikmal maddeleri istifi... ing bu istifleme sistemine

verilen ad.

RUCKSACK ARKA TORBASI: Giyecek ve teçhizatı sırtta taşımak için kullanılan,

omuz kayışlı, branda veya meşinden yapılmış torba. Bu torba,


bazı dağ ve kızak kıtaları tarafından kullanılan bir çeşit arka

çantasıdır.

RUDDER İSTİKAMET DÜZENİ, DÜMEN: Suda veya havada bir araca

istikamet vermeye yarayan kısım. Özellikle, bir gemi veya uçağın

gerisine menteşelenen ve vasıtayı iki yana çevirmek için

kullanılan oynak levha.

RUFFLES HAFİF TREMOLO: Bir trampetin hafif ve devamlı olarak çalınması.

Burada ses, tremolo (roll) daki kadar yüksek değildir.

RULES FOR ENGAGEMENT HAVA SAVUNMA ATIŞ KURALLARI: Hava

savunma topçusunun hava hedeflerine karşı atışını düzenleyen

kurallar. Normal olarak, bu gibi kurallar bir harekat alanı veya

görev kuvveti komutanı tarafından bildirilir ve bütün ilgili

birliklerin sürekli talimatına dahil edilir. RULES OF ENGAGEMENT

(AMERİKAN SAVUNMA BAKANLIĞI): MUHAREBE, ÇATIŞMA

KURALLARI: Yetkili askeri makam tarafından yayımlanan, ABD

kuvvetlerinin karşı karşıya bulunduğu diğer kuvvetler ile

çarpışmayı başlatacağı ve/veya sürdüreceği durumları ve

sınırlamaları tanımlayan direktifler.


RULES OF ENGAGEMENT (NATO) YUKARIDA BELİRTİLEN ÇERÇEVEDE

NATO'YA BAĞLI KUVVETLER İÇİN GEÇERLİ OLAN DİREKTİFLER:

RUN GEÇİŞ: Hareket halindeki bir hedefin, atış sahasından bir defa

geçmesi.

RUN (DOD) MAYIN TARAMA SEFERİ: Mayınların döküldüğü bölgeden, bir

tarayıcı-tarama bileşiminin veya teçhizatlarını çalıştıran bir

mayın avlayıcısının geçirilmesi. Bu terim, tarayıcıların herhangi

bir oluşumunun geçirilmesi için de kullanılabilir.

RUN (NATO) MAYIN TARAMA SEFERİ: Mayınların döküldüğü bölgeden, bir

tarayıcıtarama bileşiminin veya teçhizatlarını çalıştıran bir mayın

avlayıcısının geçirilmesi. Bu terim, tarayıcıların herhangi bir

oluşumunun geçirilmesi için de kullanılabilir.

RUNAWAY GUN TETİK LAÇKALIĞI: Bir otomatik silahın arıza nedeniyle tetik

bırakıldıktan sonra da atışa devam etmesi.

RUNNER YAYA HABERCİ: Yaya olarak haber getirip götüren haberci.

RUNNING END SERİLEN UÇ: Kablonun serilmekte olan ucu.

RUNNING FIX HAREKET HALİNDE KESTİRME, ÇOK MEVKİ HATTI İLE

NOKTALAMA: Aynı zamanda elde edilmemiş iki veya daha çok


mevki hattının ortak bir zamana göre ayarlanmış kesişme noktası

ve böylece yeterli mevki belirleme usulü.

RUNNING FLIGHT ÇEKİLME VE TAKİP MUHAREBESİ: Bir tarafın çekilmesi ve

diğer tarafın takip etmesi şeklinde vapılan muharebe.

RUNNING KEY SYSTEM ZİNCİRLEME ANAHTAR SİSTEMİ: Bir şifre sistemi. Bu

sistemde, önceden kararlaştırılmış açık metin veya kitap,

şifrelemede, zincirleme anahtarın harfleri için bir kaynak olarak

kullanılır.

RUNNING SPARE SARF YEDEK PARÇASI: İcap ettikçe değiştirme parçaları temin

etmek üzere, ilk çalışma için gerekli parçalardan ayrı olarak ve

çalışır durumdaki bir takım teçhizatla birlikte sevkedilen

ambalajlı yedek parça. Örneğin; vakum tüpleri, pil ve fırça.

RUNWAY PİST: Bir iniş şeridinin merkezi boyunca, uçakların, normal

olarak, iniş kalkış yaptıkları stabilize ve döşeli yol.

RUNWAY VISUAL RANGE PİST GÖRSEL MENZİLİ: Kalkış ve iniş istikametinde,

pistin veya onu belirten ışıkların veya işaretlerin, inişteki

pilotların ortalama göz düzeyine tekabül eden bir yükseklikte

kendi merkez hattındaki özel noktanın üzerindeki bir yerden

görülebilen azami uzaklık.


RUPTURE YERİN ÇATLAMASI: Bir toprak yüzeyi altında, bir merminin veya

patlayıcı bir maddenin patlaması sonucu, toprağın veya başka bir

yüzeyin çatlaması.

RUPTURE ZONE KIRIK BÖLGE, KIRILMA BÖLGESİ: Patlamanın oluşturduğu

basıncın çevrenin en üst; güç değerini aşmış olduğu krater

sınırının hemen yanındaki bölge. Bu bölge; çeşitli

büyüklüklerdeki çok sayıdaki çatlağın, kırığın ortaya çıkması ile

tanımlanmaktadır. Ayrıca bakınız: "plastic zone".

RUR-5A Bak. "antisubmarine rocket".

RUSH HÜCUM: Tesirli tüfek ateşi altında düşmana doğru ilerlerken,

piyadelerin çabuk ve kısa koşusu.

RUSSET KIZIL KAHVERENGİ: Meşin eşya için resmi renk olarak kabul

edilmiş kırmızımsı kahverengi.

RUST INHIBITOR PAS ÖNLEYİCİ MADDE, PAS İNHİBİTÖRÜ: Genel olarak

yağlama yağlarına karıştırılan ve madenlerin kimyasal

aşınmasına engel olan madde.

RUST PREVENTIVE PASTAN KORUYUCU MADDE: Paslanma veya kimyasal

aşınmaya engel olmak üzere madeni yüzeylere sürülen koruyucu

madde.
RUSTPROOF PAS TUTMAZ, PASLANMAZ: Pasa karşı koruyucu maddeler

sürmek suretiyle pas tutmaz hale getirıne; bu şekilde paslanmaz

hale getirilmiş madde.

S FACTOR S FAKTÖRÜ: Gözetleme-hedef hattı boyunca, mesafede 100

metre değişiklik yapıldığı zamanı paralanmayı bu hat üzerinde

tutmak için gerekli, milyem cinsinden sapma.

S-2 Bak. "Tracker".

S-3 Bak. "Viking".

S-CURVE DISTORTION S-EĞİMLİ DİSTORSİYON: Yatay tarama sırasında

sensörün ileride yanlış yerleştirilmesi sonucu görüntüde oluşan

tarama sensörü tarafından yaratılan bozukluk.

S-DAY S-GÜNÜ (SAVAŞ ZAMANI İNSAN GÜCÜ PLANLAMA SİSTEMİ):

Verilerinde, ilk hareketin M-günü ile çakışmadığı senaryodaki ilk

seferberlik insan gücünü (örnek 100,000 çağrı) gösteren veri

üssü. Ayrıca bakınız: "Wartime Manpower Planning System

(NATO); ayrıca bak. designation of days and hours) ".

SABKHAT (SEBKNA/SEBKRA) TUZLU ÇUKUR: Yatağın tabanı, kum, çamur ve

ekseriya tuzla kaplı olan ve yağmurlardan sonra tuzlu bir kabuk


bağlayan tabii çukurluk. Seyrek durumda olmak üzere

bataklıklardakine benzer bitkiler ihtiva edebilir. (Haritacılıkta)

SABOT SABOT: Yüksek ilk hızlı bir zırh delici izli merminin, tangstenli

karpit bir çekirdeği bulunan, alüminyum gövdesi. Bu durumda,

çekirdek namlucuk mermisi olarak kabul edilebilir.

SABOTAGE SABOTAJ: Bir ülkenin milli savunmasını engellemek, zarara

sokmak ve durdurmak üzere insan ve doğal kaynakları da

kapsayacak şekilde savaş teçhizatı, tesisler ve malzemelere zarar

verme ve imha edilmesi hareketi veya hareketleri.

SABOTAGE ALERT TEAM SABOTAJ ALARM TİMİ: Alarmları, olağanüstü

durumları veya gayri nizami hareketleri karşılamada ilk takviye

unsurunu teşkil eden iki veya daha çok personel. Bak. "security

alert team".

SABOTEUR SABÖTÖR, SABOTAJCI: Sabotaj teşebbüs veya hareketlerine

girişen düşman ajanı veya taraftarı.

SABRE KILIÇ: Buna (saber) de denir.

SADDLE POINT EYER NOKTASI:


SAFE EMNİYETTE: Tapadaki bir tertibatın veya silahın mekanizma

yatağındaki mekanik tertibatın, bir kaza sonucu tapanın veya

silahın ateş almasını önleyecek şekilde, emniyete alınmış

durumu.

SAFE ANCHORAGE GÜVENLİ DEMİRLEME YERİ: Ticari gemilerin deniz ulaştırma

kontrol sistemi yürürlüğe girinceye kadar, düşman

taarruzlarından korundukları ve devam emri gelinceye kadar

bekledikleri demirleme yeri.

SAFE AREA GÜVENLİ (EMİN) SAHA: Düşman toprağında, kaçan kişiye tahliye

edilinceye kadar yakalanmama ve kurtulma şansı veren bölge.

SAFE BURST HEIGHT EMNİYETLİ PARALANMA YÜKSEKLİĞİ: Serpinti seviyesi

ve yer tesislerinde hasarın, komutan tarafından kabul edilen

önceden tespit edilmiş seviyede meydana geleceği asgari

paralanma yük sekliği.

SAFE CONDUCT GİRİŞ BELGESİ, GEÇİŞ BELGESİ: Bir askeri makam tarafından

dağıtılan ve yasak bir bölgeye (restricted area) girmek veya böyle

bir bölgede kalmak isteyen şahsın üzerinde bulunması gereken

pasaporta benzer bir belge. Giriş belgesine sahip olan bir kimse
sınırlı bölgeye eşya getirip götürmeye ve burada ticaret yapmaya

da yetkilidir.

SAFE CURRENT EMNİYETLİ AKINTI: Bir deniz mayın harbinde taranmakta

olan mayınlara nazaran bir tehlike bölgesi hasıl etmeye muayyen

bir dalga şekli ve puls saykılındaki bir taramaya verilebilen azami

akıntı.

SAFE DEPTH EMNİYETLİ DERİNLİK: Bir deniz mayın harbinde düşünülen bir dip

mayınının harekete geçirilmesine imkan vermeyen en sığ

derinlik. Emniyetli derinlik genelde yapılan hıza, denizin

sakinliğine ve geminin çektiği suya bağlıdır.

SAFE DISTANCE EMNİYET MESAFESİ: Bir deniz mayın harbinde; patlama

hasar bölgesinden tarayıcının merkezine kadar olan yatay

uzaklık.

SAFE DRIVING DISTANCE OTO EMNİYET MESAFESİ, FREN MESAFESİ, ARAÇ

DURMA MESAFESİ: Bir motorlu aracın, belirli bir hızla, diğer bir

aracın gerisine yanaşabileceği mesafe. Bu mesafe; öndeki araç

ansızın durduğu zaman, arkadakinin buna çarpmadan durmasını

sağlamak için bırakılır.


SAFE HAVEN GÜVENLİ BARINAK: 1. ABD hükümetinin sorumluluğunda

muharip olmayan birlikler için tahsis edilen bölgeler ve geçerli

bir iç veya acil durum anında ticari araçların ve teçhizatın

tahliyesi. 2. Enerji Bakanlığı gizlilik dereceli nakliyecilerine

Savunma Bakanlığı bünyesinde nükleer maddelerin veya nükleer

olmayan gizlilik dereceli maddelerin güvenliği ve geçici

depolanmasının sağlanması. Bu ayrıca A veya B sınıfı patlayıcı

madde ihtiva eden ticari araçların parkını da kapsar.

SAFE HOUSE GÜVENLİ YER: İyi güvenliği sağlanmış bir örgüt tarafından gizli ve

kapalı faaliyet yapmak üzere tesis edilmiş masum görünüşlü ev

veya yerler.

SAFE SEPARATION DISTANCE EMNİYETLİ AYIRIM MESAFESİ: Ateşleme sistemi

ile silah arasında tehlikeyle ilgili fonksiyonun kabul edilebilir en

az mesafesi.

SAFE SPEED EMNİYETLİ SÜRAT: Bir deniz mayın harbinde bir geminin tehlike

bölgesinde mayınları tahrik etmeden yapması gereken sürat.

SAFE WORKING LOAD EMNİYETLİ ÇALIŞMA YÜKÜ: Deniz harekatında

donanıma emniyetli bir şekilde tatbik edilebilecek azami yük, ve


bu yük normalde donanıma ait etiket plakasında gösterilir.

Ayrıca bak. "static test load".

SAFEGUARD YAZILI KONMA BELGESİ: Şahıs ve malları kıtaların ve askeri

şahısların tecavüzünden korumak üzere, bir komutan tarafından

verilmiş belge. Yazılı koruma emri; askeri disiplinin korunması,

şahsi düşünceler, kamu düzeninin temini, insani düşünceler

vesaire sebeplerle verilebilir. Yazılı konma emrini zorlamak; bir

emre karşı gelmek, ihlal etmek anlamına kabul edilir ve savaşta

işlenecek böyle bir suçun cezası ölümdür.

SAFETY EMNİYET, EMNİYET DÜZENİ: Bir silah veya füzenin kazara

ateşlenmesine engel olan kilit tertibatı veya yakıt kesme cihazı.

SAFETY ANGLE EMNİYET AÇISI: Bak. "angle of safety".

SAFETY BELT EMNİYET KEMERİ: Uçak, tank veya diğer araçlarda, bir şahsın ani

dönüş ve manevralar esnasında, oturduğu yerden düşmesine

engel olan dayanıklı kuşak.

SAFETY CARD ATIŞ EMNİYET KARTI: Belirli bir batarya mevziine, belirli bir

zaman için verilen bir kart. Bu kart; atışların derinlemesine ve

yanlamasına emniyetle yapılabileceği sahayı gösterir.

SAFETY DEVICE EMNİYET DÜZENİ: Bak. "safety".


SAFETY DIAGRAM ATIŞ EMNİYET ŞEMASI: Emniyetle atış yapılabilecek sahayı

gösteren grafik bir şekil; genellikle, bir tatbik krokisi.

SAFETY DISTANCE EMNİYET MESAFESİ: Bir kol düzeninde ilerleyen araçların

güvenlik ihtiyaçları ışığında komutanca belirlenen mesafe.

SAFETY FACTOR EMNİYET FAKTÖRÜ: Üzerlerinden yapılacak atışlarda dost

kıtalara zarar vermemek için topa bağlanması gereken yan ve

yükseklik artırması.

SAFETY FORK PARAŞÜT EMNİYET ÇENGELİ: Paraşüt çözme tertibatını madeni

bir parçası. Bu parça, paraşüt kollarının kazara açılmasını önler.

SAFETY FUZE SANİYELİ TAPA: Ateşi patlatıcıya gönderen elastiki ve hava

geçirmeyen zamanında ve devamlı yanan ağızotu ihtiva eden

tapa.

SAFETY HEIGHT EMNİYET YÜKSEKLİĞİ: Bak. "altitude"; "minimum safe

altitude".

SAFETY LANES EMNİYET YOLLARI: Dost kuvvetlerin taarruzlarına maruz

kalmamaları için denizaltı ve suüstü gemiler için belirlenen deniz

intikal yolları.
SAFETY LEVEL OF SUPPLY İKMAL MADDELERİ EMNİYETLİ SEVİYESİ: Normal

bütünlemede, ufak tefek aksaklıkların veya isteklerin

yapılmasında beklenmedik dalgalanmaların meydana gelmesi

halinde, harekat ve faaliyetin devamına imkan vermek üzere,

işletme ikmal seviyesine ilaveten elde bulundurulması gereken

miktar. Ayrıca bakınız: "level of supply".

SAFETY LEVER EMNİYET MAŞASI (EL BOMBASI): Kilitli bulunduğu sürece, el

bombasının kazara ateş almasını önleyen manivela. Bu maşanın

çalışması; mermi, bomba ve mayınlardaki emniyet pimi ve mayın

emniyet maşasının aynıdır.

SAFETY LIMIT EMNİYET SINIRI: Üzerinden top ateşi yapılacak dost kıtaların

ilerisindeki bir mıntıka veya sahayı sınırlayan hat. Kıtaların zarar

görmemesi için, atımların bu mıntıkayı aşması icap eder.

SAFETY LINE GÜVENLİK HATTI: Bir kara mayın harbinde telle harekete

geçirilen mayınlar ve tökezli teller için hudut hattı. Bu mayın

personelin korunmasına yarar. Mayın sahası döşendikten sonra,

bu hat ne yerde işaretlenir ne de mayın sahası kayıtlarına geçer.

SAFETY LOCK EMNİYET KİLİDİ: Bir silahın kazara ateş almasını önleyen kilit

tertibatı.
SAFETY MEASURES EMNİYET TEDBİRLERİ:

SAFETY OFFICER İŞ EMNİYET SUBAYI: Birlik iş emniyet programı faaliyetlerini

idare eden ve yöneten subay.

SAFETY PIN EMNİYET PİMİ: Tapa mekanizmasına geçirilen ve tapanın kazara

patlamasını imkansız hale getiren kilit pim. Bak. "arming wire".

SAFETY POINTING OBSERVER BATARYA EMNİYET SUBAYI YARDIMCISI: Atışın

emredilen emniyet hudutları içinde yapılıp yapılmadığını kontrol

eden ve görevi ile ilgili hususlarda batarya emniyet subayına

yardımcı olan subay veya astsubay. Bu şahıs; görevlendirdiği

topun yükseklik ve yan bağlamalarını kontrol eder ve bunları

emniyet sınırları dışında gördüğü zaman, topu atıştan men eder.

SAFETY PRECAUTION (S) EMNİYET TEDBİRLERİ:

SAFETY PROGRAM İŞ EMNİYET PROGRAMI: İş kazalarından meydana gelecek

insan gücü ve bundan doğacak nakdi kayıpları azaltmak ve asgari

hadde tutmak; böylece, kaynaklardan daha verimli faydalanmayı

sağlamak ve Kara Ordusunun muharebe gücünü arttırmak

maksadıyla hazırlanmış bir program.


SAFETY SHOES EMNİYET AYAKKABISI: Patlayıcı veya diğer tehlikeli maddelerle

çalışırken giyilen, kıvılcım çıkarmayacak şekilde imal edilmiş

(tabanı lastikli veya köseleli) özel ayakkabı.

SAFETY STAKE EMNİYET KAZIĞI, EMNİYET ÇUBUĞU: Bir silahın sağ veya sol

emniyetli atış hudutlarını göstermek üzere yere çakılan kazık.

Emniyet kazığı, silahın genel olarak 100 metre ilerisinde münasip

mesafe yana dikilir.

SAFETY STOCK (BUFFER STOCK) EMNİYET STOKU:

SAFETY WIRE EMNİYET TELİ: Bir tapanın kazara patlamasını önlemek üzere,

tapa gövdesinden geçen ve bütün müteharrik parçaları emniyete

alan tel. Bu tel; ateş etmeden hemen önce çıkarılır. Bak. "arming

wire".

SAFETY ZONE EMNİYET BÖLGESİ: Muharip olmayan dost uçakların, su üstü

gemilerinin, denizaltıların ve kara kuvvetlerinin harekatları için

ayrılmış (kara, deniz ve hava) saha.

SAFING GÜVENLİ DURUMA GETİRME: Silahlara ve mühimmata tatbik

edildiği üzere, hazırlık durumundan emin bir duruma geçiş.

SAFING AND ARMING MECHANISM EMNİYETE ALMA VE KURMA

MEKANİZMASI: Ateşlemeyi geciktirmeyi tamamlamadan önce


mühimmatın ana barut hakkının kasıtsız olarak kullanılmasını

önleyen bir mekanizma olup buna mukabil kurmadan sonra

patlayıcı düzeninin harekete geçmesine imkan verir.

SAILING INSTRUCTIONS SEYİR TALİMATI: Bak. "sailing orders".

SAILING ORDERS SEYİR EMRİ: Harp esnasında NCS teşkilatı kurulduğu zaman

gemi komutanına verilen ve bütün seyir teferruatını ihtiva eden

yazılı talimat. Bu emir; seyir saatlerini, uğranılacak limanları

vesaireyi gösterir. Buna (sailing instruction) da denir.

SAILPLANE YELKEN PLANÖR: Adi planörler gibi sadece zemine doğru

süzülmeyip hava akıntılarından istifade ederek, yüksek irtifalarda

uçuş yapan, ağırlığı ve şekli buna göre hesaplanarak imal edilen

planör.

SAINT SAINT: Yörüngedeki uyduları önleme, inceleme ve özellikleri

hakkında bilgi vermek imkanını sağlamak üzere hazırlanmış bir

uydu kontrol sistemi.

SALE PROPERTY SATIŞ MADDESİ: Bak. "exchange property".

SALES ARTICLES ASKERİ SATIŞ MADDELERİ: Ordu tarafından idare edilen satış

mağazalarında satılmasına izin verilmiş maddeler.


SALES COMMISSARY ASKERİ YİYECEK MAĞAZASI: Bir askeri tesiste;

tabldotlara, komutanlık mensuplarına ve yetki verilmiş kimselere

satılmasına izin verilmiş maddeleri dağıtan veya satan mağaza.

SALES CONTRACT SATIŞ SÖZLEŞMESİ: Devletle bir alıcı arasında varılan

anlaşma. Bu anlaşmayla belirli maddeleri devlet, tespit edilmiş

fiyat üzerinden satmayı, alıcı satın almayı kabul ederler.

SALES OFFICER SATIŞ MAĞAZASI MÜDÜRÜ: Satış mağazalarının başında bulunan

subay. Bu subay mağaza tarafından satılan bütün yiyecek

maddelerinden veya mağazanın idaresinden sorumludur.

SALES STORE ASKERİ EŞYA MAĞAZASI: Bir kamp, mevki veya garnizonda

levazım sınıfı tarafından idare edilen ve yalnız müsaadeli

şahıslara ve komutanlık mensuplarına askeri eşya satan mağaza.

SALIENT ÇIKINTI: Bir muhabere hattının veya tahkimatın ileri doğru keskin

bir şekilde uzanan kısmı. Düşman mevziinde bunun karşılığı olan

çöküntü veya girintiye "reentrant".

SALLY ANİ TAARRUZ: Bir savunma mevziinden yapılan ani taarruz. Buna

(sortie) de denir.

SALLY PORT GEÇİT: Tahkimli bir yerde geniş kapı veya geçit.
SALTED WEAPON TAKVİYE EDİLMİŞ SİLAH: Normal elemanlarına, izotoplarına

veya parçalarına ilaveten patlama sırasında nötronları yakalayıp

radyoaktif parçaları bilinen radyoaktif silah artıkları üstünde

üreten nükleer silah. Ayrıca bakınız: "minimum residul

radioactivity weapon".

SALUTE SELAM VAZİYETİ: Bayrak veya elin, talimnamede tarif edilen

şekildeki selamlama vaziyeti.

SALUTE TO THE UNION MİLLİ BİRLİĞE SELAM: Bak. "national salute".

SALUTING DISTANCE SELAMLAMA MESAFESİ: Selamın verildiği genel olarak

6: 30 adım arasındaki mesafe. Rütbe işaretinin 30 adıma kadar

tanınması güç olmadığı için, bu mesafe azami mesafe olarak

tespit edilmiştir.

SALUTING GUN SELAM TOPU, MERASİM TOPU: Selamlama ve merasim

atışları için kullanılan top.

SALVAGE HURDA: 1. Temel malzeme muhtevası dışında bir dereceye kadar

değer ifade eden fakat bir bütün olarak, herhangi bir maksatla

kullanılması umudu kalmayan ve bir bütün haline getirilmek

üzere onarımı veya yenileştirilmesi açıkça imkansız görülen mal.

2. Kullanılmaz kabul edilen, atılan veya terk edilen mal ve böyle


bir mal içindeki malzemenin, yeniden kullanılmak, yeniden imal

edilmek veya işe yarar kısımları ayırmak maksadıyla toplanması

veya kurtarılması.

SALVAGE CLASS DIVER BADGE GEMİ KURTARAN DALGIÇ BRÖVESİ:

SALVAGE DEPOT HURDA MAL DEPOSU: Kullanılmayacak durumda ve

terkedilmiş veya düşmandan alınmış olan malzeme ve ikmal

maddelerinin, tamir edilmek ve parçalarından faydalanılmak

üzere konduğu depo.

SALVAGE DIVER GEMİ KURTARMA DALGICI:

SALVAGE DUMP GEÇİCİ HURDA MAL DEPOSU: Muhabere sahasında;

kullanılmayan, terk edilen veya düşmandan alınan malzeme ve

ikmal maddelerinin toplandığı ve bunlardan muharebe sahasına

gönderilecek olanlarla tamire muhtaç bulunanların ve bir hurda

mal deposunda ayaklanacakların tasnif edildiği yer.

SALVAGE GROUP DENİZ KURTARMA GRUBU: Bir amfibi harekatta; personeli

kurtarmak, terkedilmiş malzeme, araç ve teçhizatı toplamak

üzere görevlendirilmiş ve bu maksada uygun şekilde teçhiz

edilmiş deniz görev kuruluşu.


SALVAGE OFFICER HURDA MAL SUBAYI: Bir teşkilat veya bir garnizon vesairede

kullanılmayan, terk edilen veya düşmandan ele geçirilen teçhizat

ve ikmal maddelerini teslim alan, muayene eden ve sınıflandıran

subay.

SALVAGE PROCEDURE TAHLİSİYE (KURTARMA) İŞLEMİ: 1. Hasar görmüş,

terkedilmiş, çürüğe ayrılmış müttefik veya düşman malzemesi,

gemi, deniz aracı ve yüzen araçların yeniden kullanılmak,

onarılmak veya işe yarar kısımlarını ayırmak maksadıyla

kurtarılması, tahliyesi ve yenileştirilmesi. 2. Liman ve kanal

temizlenmesi, dalgıç çalışmaları, tehlikeli bölgelerde yedekte

çekme ve kurtarma römork hizmetleri ile dış kıyılarda batmış

veya diğer kısımlarda karaya oturmuş malzeme, gemi, deniz

aracı ve ordu deniz araçlarının kurtarılması.

SALVAGE PROPERTY HURDA MAL: Bak. "salvage".

SALVAGE SERVICE HURDA MAL HİZMETİ: Kullanılmayan terk edilen veya

düşmandan ele geçirilen teçhizat ve ikmal maddelerinin

toplanması ve tasnifi ile meşgul olan birlik ve teşkiller ve bu birlik

ve teşkillerin yaptığı hizmet.

SALVAGE VALUE HURDA DEĞERİ (KURTARILMIŞ MAL DEĞERİ):


SALVO SELVO: Bir harp gemisi bir grup toplarının aynı zamanda

ateşlenmesi; bir uçaktan aynı zamanda ateşlenmesi; bir uçaktan

aynı zamanda atılan bir grup bomba. Bak. "salvo fire".

SALVO BOMBING SALVO BOMBARDIMANI: Salış tertibatının, bütün bombaları

aynı zamanda bırakacak şekilde çalıştırıldığı bir bombardıman

usulü.

SALVO FIRE SIRA ATEŞİ: Topların, genel olarak, ikişer saniyelik fasılalarla,

birbiri arkasına ateşlendikleri bir atış usulü. Bu terimi;

denizcilerin kullandığı ve topçu grup atışı (volley) 'nin karşılığı

olan salvo ile karıştırılmamalıdır. Bak. "fire" .

SALVO POINT SIRA ATEŞ NOKTASI: Mesafe ve istikameti bilinen bir veya birkaç

batarya tarafından ateş altına alınabilecek durumda olan hedef.

SALVO RIGHT (LEFT) SAĞDAN (SOLDAN) SIRA ATEŞİ: Atış komutunda;

bataryadaki (takımdaki) topların sıra ateşine sağ (sol) daki toptan

başlayacaklarını gösteren komut kısmı.

SAM-D Gelişmiş HAWK sistemlerinin ve NIKE HERCULES'lerin yerini

alacak, geliştirilmekte olan satıhtan havaya bir kara ordusu hava

savunma topçu füze sistemi.

SAMOS SAMOS: Bir keşif uydusu sistemi.


SAMPLE ÖRNEK:

SAMPLING ÖRNEKLEME:

SANCTUARY BARINAK: Muharebe sahasına yakın veya bitişik olup muharip

kuvvetlerle arasında sessiz bir anlaşma ile taarruzdan uzak kalan

ve dolayısıyla, muharip kuvvetlerin toplaması, lojistiği ve diğer

faaliyetleri için bir barınak vazifesi gören bir millet veya bölge.

SAND TABLE KUM SANDIĞI: Derinliği az bir kutu içini andıran ve kumla

doldurularak üzerinde arazi bölgeleri, bir ölçek dahilinde model

olarak gösterilen, sandık biçimi masa.

SANDBAG KUM TORBASI: Çok defa çadır bezi veya çuvaldan yapılan ve kum

ya da toprakla doldurularak bir yapı, tahkimat vesairede destek

veya muhafaza vasıtası olarak kullanılan torba. Kum

torbalarından balonlarda safra olarak faydalanılır.

SANITARY SAĞLIK KORUMA:

SANITARY AREA SAĞLIK KORUMA BÖLGESİ: Bir harekat alanında, sağlık

işlerini düzenlemek maksadıyla bir tabip subayın emri altına

verilen bölge.
SANITARY CORPS SAĞLIK KORUMA SINIFI: Ordu sağlık teşkilatının eski bir ismi.

Halen bunun yerine, (Medical Service Corps) terimi

kullanılmaktadır.

SANITARY ORDER SAĞLIK KORUMA EMRİ: Bir komutanlık karargahı tarafından

verilen ve birlik içinde uygulanacak sağlık koruma tedbirlerini

gösteren emir. Bu emir bütün birliği içine alan bir genel emir

mahiyetindedir.

SANITARY REPORT SAĞLIK KORUMA RAPORU: Bir birlikteki sağlık koruma subayı

(Medical inspector) veya baştabip tarafından komutana verilen,

sağlık durumu ve sağlık koruma tedbirleriyle ilgili rapor.

SANITARY SURVEY SAĞLIK KORUMA YOKLAMASI: Hastalığı önleyecek veya

bulaşmasına engel olacak tedbirleri almak üzere, kıtalar

tarafından işgal edilen sahanın sıhhi şartlarını inceleme işlemi.

SANITIZE GÖZDEN GEÇİRME: Gerçek şahısların ve onların yerlerinin ve

ilgilendikleri şeylerin ve kaynakların kimliklerinin tanıtılmasını

önlemek için bir doküman veya raporun gözden geçirilmesi. Bu

genelde isimlerin veya diğer önemli detayların çıkarılması veya

değiştirilmesi ile olur.


SAP LAĞIM DEHLİZİ: Bir siperin bir ucundan ve içinden yeraltına

doğru kazmak suretiyle meydana getirilen dehliz. Lağımdan

çıkan toprak, genel olarak, açık uçta veya yanda, ön siper

(parapet) vazifesi görecek şekilde dışarı atılır.

SAPPER LAĞIMCI: Siper ve tünel kazmak ve yeraltında tahkimat yapmak

üzere eğitim görmüş istihkam eri.

SATCHEL BOMB KULPLU İMLA HAKKI: Bak. "satchel charge".

SATCHEL CHARGE KULPLU İMLA HAKKI: Taşımak ve bağlamak için bir ip veya tel

halkası bulunan bir levhaya tespit edilmiş bir miktar infilak

maddesi kalıbı. Kulplu imla maddesi hakkının asgari ağırlığı 15

libredir. Buna yanlış olarak (satchel bomb) da denir.

SATELLITE UYDU, PEYK: Bir başka cismin çevresinde dönen, tabi durumdaki

bir cisim. Bak. "center of mass".

SATELLITE AIRFIELD YARDIMCI HAVAALANI: Uçakların her türlü hizmet ve

tamirleri için tam tesislere sahip ve bu gibi işler için tam

teçhizatlı bir havaalanına bağlı bulunan bir havaalanı. Buna

(auxilliary airdrome) da denir.

SATELLITE AND MISSILE SURVEILLANCE UYDU VE FÜZE GÖZETLEMESİ: Uçuş

halindeki düşman veya dost füzeleri ve uydularla ilgili olayları,


gelişmeleri, cisimlerin özelliklerinin belirlenmesi, izlenmesi ve

bulunması amacı için yapılan sistematik hava-uzay gözetlemesi.

SATELLITE DEFENSE UYDU SAVUNMASI, PEYK SAVUNMASI: Dünya

yörüngesindeki pilotlu ve pilotsuz uyduların tespit edilmiş

görevlerini yerine getirmelerine engel olmak, hareketlerini

kontrol altına almak için tanınmaları, zararsız hale getirilmeleri

veya tahrip edilmemeleri yolunda alınmış bütün tedbirler. Bak.

"active satellite defense" ve "passive satellite defense".

SATELLITE RECONNAISSANCE UYDUYLA KEŞİF, UYDU KEŞFİ: Bir uydudan

alınmış bilgilerle yürütülen stratejik keşif.

SATELLITE STATION UYDU İSTASYON, PEYK İSTASYON: Kendi Müşterek

Destek ihtiyaçlarının tamamı veya bir kısmı için belirli bir ana

istasyona bağlı bulunan bir tesis veya bağımsız teşkil.

SATELLITE VEHICLE UYDU ARACI: Bir uyduyu yörüngeye yerleştirmek için

kullanılan roket aracı.

SATELLOID UYDU BENZERİ: Yörüngeye oturmak ve sonra dünyaya dönmek

için hazırlanmış, yarı uçak yarı uydu, insan yapısı araç.

SATELLOID FLIGHT UYDU ALÇAK İRTİFA UÇUŞU: Atmosfer mekanik sınırları

altındaki irtifalarda gazlı uydu uçuşu.


SATURATED ADIABATS DOYGUN ADYABATLAR: Bak. "adiabatic chart".

SATURATION BOMBING İÇİRME BOMBARDIMANI, İŞBA BOMBARDIMANI:

Tamamıyla yok edilmesi istenen sınırlı bir bölgeye karşı azami

şiddet ve yoğunlukta tevcih edilen bir bombardıman şekli.

SAUNTER HAVA ÖNLEMESİNDE "EN İYİ MUKAVEMETLE UÇUN"

ANLAMINDA BİR TERİM:

SAVINGS TASARRUF, BİRİKİM (MAL):

SCABBARD KILIF, KIN: Kılıç, kasatura, süngü, tüfek, filinta veya diğer omuzda

taşınan silahları korumaya ve taşımaya yarayan kılıf.

SCABBING VAGON PANYOL TAHTASI: Yük veya mühimmat vagonlarında

uzunlamasına boşlukları doldurmak için kullanılan panyol

tahtaları.

SCALE 1 ÖLÇEK: Bir harita, plan veya fotoğraf üzerindeki mesafe ile

zemin üzerinde bulunan karşılığı mesafe arasındaki orantı. Bak.

"conversion scale", "graphic scale", "photographic scale",

"principal scale".

SCALE (PHOTOGRAPHIC) ÖLÇEK (FOTOĞRAFÇILIKTA): Bak. "photographic scale".


SCALE FACTOR ÖLÇEK EMSALİ, ÖLÇEK KATSAYISI: !: Harita üzerinde gösterilen

yer mesafesinin tayininde, harita deformasyonunu karşılamak

üzere, hakiki yer mesafesinin çarpıldığı bir değer.

SCALE OF AN EXERCISE BİR TATBİKATIN ÇAPI (VÜSATİ): Bir tatbikatın gereken

veya tahsis olunan kaynaklar açısından büyüklüğü. Bu büyük

çaplı, orta çaplı ve küçük olarak NATO'da bir bütünde olduğu gibi

sınıflandırılabilir.

SCALING LAW MİKYAS KANUNU: Bir matematiksel ilişki olup muayyen enerji

tesiri olan bir nükleer infilakın etkilerinin infilak (veya yer sıfır

noktasında) itibaren uzaklığının fonksiyonu olarak tespit ve tayin

edilmesine imkan verir, ancak mütekabil tesirin bir referans

infilak için, bir mesafe fonksiyonu şarttır. Örneğin 1-kiloton

enerji hasılası gibi.

SCAN (ABD SAVUNMA BAKANLIÐI) TARAMA: 1. Bir hava önlemesinde

"belirtilen kısmı araştırıp, herhangi bir teması rapor ediniz"

anlamında bir terim. 2. Radyasyon hüzmesinin periyodik olarak

takip ettiği bir bağlantı.


SCAN (ELINT) TARAMA (ELEKTRONİK İSTİHBARAT): Hedef arayan bir elektronik

ışının uzaya doğru hareketi. Tarama, antenin hareketi veya lob

anahtarlama ile yapılır.

SCAN (NATO) TARAMA: Bir elektromanyetik veya akustik aramada da antenin

bir tur dönüşü.

SCAN LINE TARAMA HATTI: Tarayıcının tek bir tarama çizgisi tarafından

kayıt platformunda oluşturulan hat.

SCAN PERIOD TARAMA PERİYODU: Tarama vazifesini tamamlayıp başlama

noktasına dönen radar, sonar vb. aletlerce kullanılan zaman.

SCAN RATE TARAMA HIZI: Münferit taramaların kayıt edildiği hız.

SCAN TYPE TARAMA TİPİ: Radar hüzmesindeki bir nokta tarafında

oluşturulan yol; örneğin; dairesel tarama, helezoni tarama, konik

tarama, spiral veya sektör tarama.

SCANNING TARAMA: Bir radar anteni tarafından yayımlanan radyo frekans

enerjisinin belirli bir bölgedeki bütün noktalara sıra ile tevcihi.

SCARP KESİNTİ: Bir kumsal kıyıda veya nehir ağzının her iki yanında,

genellikle büyük veya çatlak dalgalar tesiriyle meydana gelen dik

yamaç. Kesintiler, çok kere, bir ila iki metre yükseklikte olabilir.
SCARWAF ENGINEER UNITS HAVA KUVVETLERİ İSTİHKAM KUVVETLERİ:

SCATTER BOMB YANGIN SAÇICI BOMBA: Yangın maddesi ile doldurulmuş,

hafif muhafazalı, herhangi bir şeye çarptığı zaman patlayabilen

bir patlama hakkına havi bomba. Barutun patlamasıyla

muhafaza parçalanır ve içindeki kimyasal madde geniş bir sahaya

yayılır.

SCATTERABLE MINE DAĞINIK MAYINLAMA: Klasik şekline uygun olmadan

uçaktan, topçu, füze veya elle atılacak şekilde döşenmiş mayın.

SCATTERED LAYING (LAND MINE WARFARE) DAĞINIK DÖŞEME (KARA

MAYIN HARBİ): Mayınların belli bir plana bağlanmadan serilmesi.

SCENE OF ACTION COMMANDER HAREKAT ALANI (SAHASI) KOMUTANI:

Denizaltı savunma harbinde temas noktasındaki komutan.

Genelde bir gemide olup, veya sabit kanatlı uçak, helikopter ya

da denizaltıda bulunabilir.

SCHEDULE ÇİZELGE, ZAMAN ÇİZELGESİ, TARİFE, PROGRAM:

SCHEDULE CONTROL SYSTEM ZAMAN ÇİZELGESİ TRAFİK KONTROL SİSTEMİ:

Kamyon kolu ve kıtaların, bir zaman çizelgesine göre, belirli hız

oranlarıyla tespit edilmiş yollardan gönderilmeleri suretiyle

uygulanan bir trafik kontrol sistemi.


SCHEDULE OF FIRE ATEŞ ZAMAN CETVELİ: Belirli bir programa göre, belirli

bir sıra dahilinde yapılan ateş grupları veya serileri. Cetvelin

uygulanmasına başlama zamanı istek üzerine olabilir. Tanıtma

maksadıyla cetvele bir kod ismi veya başka bir isim verilebilir.

Bak. "fire".

SCHEDULE OF TARGETS HEDEF ATIŞ PLANI: Bir topçu veya deniz topçusu

desteğinde, belirli bir programa istinaden üzerlerine belirli bir

sıraya göre ateş edilecek hedefler, hedef seri veya grupları.

SCHEDULED FIRE ATEŞ ZAMAN CETVELİNE GÖRE YAPILACAK ATEŞLER: Bir

amfibi harekatta, belirli bir zaman cetveline göre önceden

hazırlanmış olan ateşler.

SCHEDULED FLIGHT PROGRAMLI UÇUŞ, TARİFELİ UÇUŞ: Bak. "flight".

SCHEDULED MAINTENANCE PROGRAMLI BAKIM: Teçhizatın bir takvim,

mesafe veya çalışma saati esasına göre, periyodik olarak

yapılması gereken bakım ve muayenesi. Ayrıca bakınız:

"organizational maintenance", "march maintenance" ve

"operating maintenance".
SCHEDULED SERVICE (AIR TRANSPORT) TARİFELİ SERVİS (HAVA

ULAŞTIRMA): Bir tarifeye uygun olarak çalışan rutin bir hava

ulaştırma hizmeti.

SCHEDULED SPEED BELİRLENMİŞ HIZ: Bir konvoyun önceden belirtilmiş

(planlanmış) devamlı sürati. Ayrıca bakınız: "convoy speed",

"critical speed", "declared speed", "speed of advance".

SCHEDULED SUPPLY PROGRAMLANMIŞ İKMAL: Kullanan ve ikmalci

durumundaki bir birliğe, ikmal maddeleri ihtiyaçlarından

bazılarının veya tamamının bir zaman çizelgesine göre temin

edildiği bir ikmal sistemi. Bu zaman çizelgesinde; maddelerin

cinsi, miktarı, teslim zamanı ve yerleri belirtilmiştir.

SCHEDULED TARGET PLANLANMIŞ HEDEF: Nükleer silahın desteklenen

kuvvet harekatı sırasında belirli bir zamanda ateşleneceği

önceden belirlenmiş hedef. Zaman, belirlenen zamandan sonra

veya önce dakikalarla belirtilir veya daha önceden

kararlaştırılmış bir hareket veya görevin başarılması ile belirtilir.

Dost birliklerle ve uçaklarla işbirliği ve onların uyarılması

mecburidir.

SCHEDULED WAVE Programlı dalga


SCHEDULING PROGRAMLAMA:

SCHEME PLAN, PROJE: Yapılacak işlere ait plan, program ve proje.

Örneğin, business scheme (iş planı), irrigation scheme (sulama

planı), scheme of maneuver (hareket planı).

SCHEME OF COMMAND SEVK VE İDARE PLANI: Bir harekat sırasında, bir

komutanlığa ait ve haberleşme, gözetleme, komuta yerinin

hazırlanması da dahil, bütün unsurların idaresi ile ilgili plan.

SCHEME OF FIRE ATEŞ PLANI: Askeri bir planın, çeşitli silahların taarruz ve

savunmadaki yer ve görevlerini düzenleme ve ateşlerini kontrol

ile ilgili kısmı.

SCHEME OF MANEUVER MANEVRA PLANI: Kendisine tahsis edilen hedefleri ele

geçirmek için bir kuvvet tarafından gerçekleştirilecek taktik plan.

SCHISTOSOMIASIS SİSTOZOMYAS: Bir çeşit parazitin sebep olduğu tropikal

hastalık.

SCHOOL FOR SPECIAL SERVICE MORAL HİZMET OKULU: Subay ve erleri, eğlence

ve dinlenme, tahsil ve terfi ve moral hizmetler bakımından

yetiştiren okul.
SCHOOL OF AVIATION MEDICINE HAVA HEKİMLİĞİ OKULU: Hava

hekimliğinde öğretim ve eğitim yapan hava sınıf okulu.

SCHOOL OF MILITARY GOVERNMENT ASKERİ HÜKÜMET OKULU: Subaylara;

Silahlı Kuvvetler tarafından zapt ve işgal edilen yerlerde askeri

hükümetin kuruluş ve idaresi konusunda özel eğitim yaptırmak

üzere, icabında kurulan okul. Bu okul, işgal edilen memleketi

idare edecek olanların bilmeleri gerekli bütün sivil ve askeri

bilgileri verir.

SCIENTIFIC AND ENGINEERING PROGRAM PERSONNEL FEN VE TEKNOLOJİ

PROGRAMI PERSONELİ: Bir bakalorya derecesi ve iş tecrübesine

veya bir fen ve teknoloji ihtisasında master derecesine sahip ve

Kara Ordusu tarafından araştırma ve geliştirme sahasında

hemen faydalanılmaya elverişli gönüllü personel. SCIENTIFIC

AND COMPUTATIONAL SUPPORTING DATA SYSTEM: BİLİMSEL

VE MATEMATİK DESTEK BİLGİ SİSTEMİ: Bak. "research and

developmlent supporting data system".

SCIENTIFIC AND TECHNICAL INTELLIGENCE İLMİ TEKNİK İSTİHBARAT: Aşağıdaki

konuları kapsayan dış bilimsel ve teknik bilgilerin yorum, analiz,

değerlendirme ve toplanmasından elde edilen istihbarat ürünü;

a. Tatbiki mühendislik tekniklerinde ve dış temel ve tatbiki


araştırma tekniklerindeki gelişmeler. b. Bilimsel ve teknik

özellikler, imkan ve kabiliyetler, silahların silah sistemlerinin,

teçhizatın, yabancı askeri sistemlerin sınırlandırılması,

geliştirilmesi ve üretimlerinde kullanılan üretim metotları.

SCIENTIFIC INTELLIGENCE BİLİMSEL İSTİHBARAT: Yabancı memleketlerin

bilimsel araştırma ve geliştirme sahasındaki çalışmaları ile ilgili

istihbarat veya istihbarat bilgileri. Bak. "intelligence", "scientific

and technical intelligence".

SCOPE DÜRBÜN: Bak. "telescope".

SCORE NOT, SAYI: Uygulanan testlerde; şahısların bilgi ve kabiliyet

derecelerini kıymetlendirmek için verilen not. Bak. "raw score",

"concerted score" ve "standart score".

SCORE BOOK ATIŞ CÜZDANI: Ders atışlarında, erlerin yaptıkları atışları

kaydetmeye yarayan ve gerisinde bir vuruş işaretleme hedefinin

(recording target) resmi bulunan cüzdan.

SCORPION SCORPION (UÇAĞI): Her türlü havada hareket kabiliyetine sahip,

çift turbojet motorlu bir önleme uçağı. Silahları, nükleer veya

nükleer olmayan harp başlıklı havadan havaya roketlerden

ibarettir. F-89 olarak tanınır.


SCOUT KEŞİF ERİ: Arazide bilgi toplayan şahıs, düşman hakkında bilgi

toplamak üzere bir mıntıka keşfeden ve bu maksatla eğitim

görmüş gözetleyici.

SCOUT AIRPLANE DONANMA KEŞİF UÇAĞI: Deniz kuvvetlerine mensup olan ve

genel olarak keşif maksadıyla kullanılan uçak.

SCOUT CAR SKAVT, ZIRHLI KEŞİF ARACI: Makinalı tüfekle teçhiz edilmiş, hafif

zırhlı, motorlu araç. Bu araçlar daha çok keşif için kullanılır.

SCOUTING COURSE KEŞİF ROTASI: Bir keşif uçağının, bir sahayı araştırırken

takip ettiği yol.

SCOUTING DISTANCE KEŞİF ARALIĞI: Keşif hattı üzerinde yan yana bulunan

uçakları birbirinden ayıran ve mille hesaplanan aralık.

SCOUTING FRONT KEŞİF CEPHESİ: Bir keşif hattının çevrelediği sahanın genişliği.

Bir keşif cephesi, keşif hattının bir ucunda bulunan gözcünün

görebildiği en uzak nokta ile, keşif hattının öbür ucundaki

gözcünün görebildiği en uzak nokta arasında bulunan sahasıdır.

SCOUTING INTERVAL KEŞİF DEVRİYE ARALIĞI: Aynı hat üzerinde devriye

uçuşu yapan iki keşif uçağı arasındaki mesafe. Bu terim, yalnız

belirli araştırma usullerinde kullanılır.


SCOUTING LINE KEŞİF HATTI: Keşif uçaklarının, belirli bir plana göre

yapacakları keşif hareketlerine elverişli bir düzende, havada

tertiplendikleri hayali hat.

SCRAM Hava önlemesindeki kullanımıyla "ateş açmak üzereyim. Dost

kuvvetler belirtilen temastan, bölgeden veya uçaktan

uzaklaşsınlar" anlamında bir kod. Geri çekilmenin yönü

belirtilebilir. Ateş tipi belirtilir (örnek, scram yakınlığı; tahrik

tapalı mühimmatla ateş açmak üzereyim" scram mantarı" özel

bir silah ateşlemek üzereyim". )

SCRAM MUSHROOM Bak. "scram".

SCRAM PROXIMITY Bak. "scram".

SCRAMBLE KALKIŞ: Uçağın en kısa sürede kalkışını emreden direktif

(genelde yön ve irtifa talimatları takip eder). Bu anlamda bak.

"aircraft scrambling".

SCRAP AND WASTE HURDA ORDU MALI: İmal edildiği malzemenin

sağlayabileceği fayda dışında, başka hiçbir kıymeti olmayan ordu

malı. Bak. "nonrepairable property".

SCRAP YARD HURDA MALZEME AYIKLAMA YERİ: Hurda malların işe yarayan

ve yaramayanlarının ayıklandığı yer. Bak. "scrapping".


SCRAPER SKREYPER: Güzergah pürüzlerini kazıyan yol makinesi.

SCRAPPING AYIKLAMA: Hurda malların, ileride hammadde olarak kullanılmak

veya imha edilmek üzere ayrılması veya hazırlanması işlemi.

SCREEN ÖRTME KUVVETİ, PERDE, EMNİYET ESKORTU: 1. Bir ana kuvvet

veya konvoyu koruyan gemi, uçak ve/veya denizaltılardan oluşan

bir kuvvet. 2. Kartografide, şekil bölgelerini hasıl etmek için

gerek mekanik gerekse fotografik olarak örtü ile birlikte

kullanılabilecek bir çizgili veya diğer muntazaman şekle havi

bulunan cam veya plastik bir film şeridi. 3. Gözetleme, kamuflaj

veya gizlemede, gizlenecek veya kamufle edilecek cisim ile

sensör arasında görünen, gözetleme sensörlerine şeffaf olmayan

herhangi bir tabii ya da suni madde. Ayrıca bakınız:

"concealment". 4. Ana görevi bilgileri rapor etmek, tanıtmak,

gözlemek olan ve yalnız kendi emniyeti için savaşan güvenlik

unsuru. 5. İstek belgesini incelemek: Bir isteğin mahalli

kaynaklardan temin edilen maddelerle karşılanıp

karşılanamayacağını ve talep edilen şeylere ve dereceye kadar

ihtiyaç olduğunu tespit etmek maksadıyla, istek belgesini

incelemek. 6. Blende etmek, Maskelemek: Bir radar cihazındaki

arzu edilmeyen eko veya eko karışımlarını ortadan kaldırmak. Bu


iş, radarı, derin olmayan bir sütreye yerleştirmek suretiyle

yapılır. 7. Ekran: Bak. "radar screen".

SCREEN COORDINATOR PERDE KOORDİNATÖRÜ (VEYA EMNİYET PERDESİ

KOMUTANI): Denizcilikteki kullanımıyla, örtme ile ilgili

komutanlık görevlerini ifa etmek üzere Taktik Komutan

tarafından tayin olunan subay. Ayrıca bakınız: "screen".

SCREEN-HALF-TONE YARI TONLU TRAM: Tram kullanılmak suretiyle bir

resmin eşit kesafette fakat değişik ebatlardaki noktalara

bölünmesini ve böylece bir renkle basılmasını sağlayan fotoğraf

tekniği.

SCREENING ÖRTME, PERDELEME: Bak. "screen".

SCREENING AGENT KİMYASAL SİS MADDESİ: Bak. "screening smoke".

SCREENING ELEVATION YÜKSELİŞ AÇISI: Bir radar anteni ile radarı maskeleyen

tepe noktası arasındaki yükseliş açısı.

SCREENING FORCE ÖRTME KUVVETİ: Mekanize birlik, kıta veya bir uçak

teşkili gibi bir kuvveti düşman gözetlemesinden koruyan örtme

kuvveti. Bak. "covering force".


SCREENING PHYSICAL EXAMINATION ELEME MUAYENESİ: İnsan vücudunun

anormal veya arızalı olmasından şüphe edilen kısımlarının kısa

bir müşahede, genel sıhhi muayene ve gerekli röntgen ve diğer

laboratuar incelemelerini tatbik suretiyle muayenesi. Buna

kısaca (screening) de denir.

SCREENING SMOKE GİZLEME SİSİ, PERDELEME SİSİ: Yandığı, su ile temas

ettiği veya moleküllerine ayrıldığı zaman yoğun bir duman

meydana getiren kimya maddesi. Gizleme sisi; düşman

gözetlemesine engel olmak ve ateş tesirini azaltmak maksadıyla

kullanılır. Buna (screening agent) da denir.

SCREW PICKET BURGULU KAZIK: Tirbuşona benzer sarmal (spiral) bir ucu

bulunan madeni kazık. Bu kazık bir tel engeli için destek veya bir

kablo için tespit vasıtası olarak kullanılır.

SCRIBING OLUKLAMA: Kartografide hazırlanmış döküme göre çizgileri

kesilerek harita ve şemaları hazırlama metodu.

SEA AIR-LAND TEAM: DENİZ-HAVA-KARA TİMİ: Konvansiyonel

olmayan ve milis harekatı yapacak şekilde özel eğitilmiş ve

teçhizatlandırılmış ve müttefik ülkelerin personelini böyle

harekatta gözetleme ve keşif dahil sularda, derelerde ve kıyı


bölgelerinde eğiten bir subay grubu. Genelde SEAL timi olarak

bilinir. (SEAL: Karada, denizde harekat yapabilen ve paraşütle

atlayabilen komando) .

SEA BAT SEA BAT: Aktif veya pasif sonar, ses güdümlü torpidolar ve gece

uçuş kabiliyeti kazandıran aletlerle teçhiz edilmiş denizaltı

savunma harbi helikopteri. SH-34 G olarak tanınır.

SEA COBRA Tek rotorlu, iki mürettebatlı, makinalı tüfek, roket ve el bombası

fırlatıcıları ve tank-savar füzeleri ile teçhiz edilmiş hafif silahlı

taarruz helikopteri. Taarruz helikopter desteği için kullanılır. AH-

1 olarak adlandırılır.

SEA CONTROL OPERATIONS DENİZ KONTROL HAREKATI: Önemli deniz

bölgelerinde askeri hedeflere ulaşmak için kara ve hava

kuvvetlerince de desteklenen deniz kuvvetlerinin kullanılması.

Böyle harekat; düşman deniz kuvvetlerinin imhası, düşman deniz

ticaretinin önlenmesi, önemli deniz yollarının korunmasıve deniz

harekat bölgelerinde mahalli askeri üstünlük tesisini kapsar.

SEA DUTY DENİZ KITA HİZMETİ: Kayıtlı olduğu limanın haricinde iken, askeri

kontrol altındaki açık deniz araçlarında ve kıyı deniz araçlarında

görevli bulunan bir subay veya erin gördüğü hizmet.


SEA DUTY PAY DENİZ KITA HİZMETİ TAZMİNATI:

SEA ECHELON DENİZ HAREKET KADEMESİ: Amfibi çıkarma esnasında nakliye

sahasında kalan veya geri çekilen ve belirlenmemiş durumlar için

hazır durumda belirli bir yerde faal halde olan saldırı nakliyesi.

SEA FRONTIER KIYI BÖLGESİ KOMUTANLIĞI, BİR DENİZ KIYI BÖLGESİ

KOMUTANLIĞI: Kıyı bölgesinin kara kısmına ve komşu deniz

sahalarına ilaveten kıyı bölgesini de kapsar.

SEA FRONTIER COMMAND KIYI BÖLGESİ DENİZ KOMUTANLIĞI: Bir deniz

bölgesi deniz komutanlığı. Bu komutanlık; kıyı bölgesinin kara

kısmına ve komşu deniz sahalarına ilaveten, seyrüsefere elverişli

kıyı bölgesini içine alır.

SEA ICE BANKİZ: İçindeki tuz miktarı değişebilen, sabit veya hareket

halinde donmuş deniz suyu.

SEA ISLAND TERMINAL TERMİNAL ADACIĞI: Kıyıya köprü veya set yollarla

bağlanmamış, gemilerin yük boşaltmalarına elverişli, açıkta bir

iskele. Eşya, buradan kıyıya, havai hatlarla nakledilir. Terminal

adacığı, kazıklarla çakılmış, normal olarak bir veya daha çok

şarttan ibarettir.
SEA KING SEA KING: Tek motorlu, uçak gemisi harekatında personel/yük

nakliyesi ve hava/deniz kurtarması için kullanılan orta ulaştırma

helikopteri. Bazı modelleri denizaltı savunma harbi maksadıyla

teçhiz edilmiştir. SH-3 olarak adlandırılır.

SEA KNIGHT SEA KNIGHT: Çift motorlu, personel ve yük naklinde kullanılan

orta ulaştırma helikopteri CH-46 olarak adlandırılır.

SEA LANE DENİZ YOLU: Bak. "lane".

SEA MARKER DENİZ MARKALAMA BOYASI: Su yüzeyine atıldığı zaman havadan

kolaylıkla görülebilen ve bariz renkte bir yüzey meydana getiren

toz boya. Böylece, bu boya, kurtarma faaliyetlerini, kolaylaştırır.

SEA MILE DENİZ MİLİ: Bak. "nautical mile".

SEA NAVIGATOR SEYİR SUBAYI: Bak. "navigator".

SEA PROJECTION OPERATIONS DENİZ KORUMA HAREKATI: Bak. "land, sea or

aerospace projection operations".

SEA RETURN DENİZ EKOSU: Radar ekranında deniz sathının geriye yansıttığı

radyo dalgalarından meydana gelen belirti. Bak, "clutter".

SEA SKIMMER DENİZ SATHINA YAKIN SEYREDEN FÜZE: Deniz yüzeyinden 50

feet: (15 m) daha alçakta uçmak üzere yapılmış füze.


SEA SPRITE Tek motorlu, denizaltı savunma harbi de icra edebilen,

personel/yük nakli ve hava/deniz kurtarma harekatında

kullanılmak üzere dizayn edilen hafif ikmal helikopteri.

SEA STALLION Personel/yük naklinde kullanılan tek motorlu ağır ikmal

helikopteri. CH-53 olarak adlandırılır. Mayın-Karşı tedbir

teçhizatı ile donanmış olan modelleri RH-53 olarak adlandırılır.

SEA SUPERIORITY DENİZ (VEYA DENİZDE DURUM) ÜSTÜNLÜĞÜ: Bir deniz

muharebesinde bir kuvvetin diğer bir kuvvetin ilgili kuvvetleri

üzerinde deniz, kara ve havada belirli bir zamanda ve yerde karşı

kuvvetin herhangi bir karşı koyması olmadan kurduğu üstünlük

derecesi.

SEA SUPREMACY DENİZ ÜSTÜNLÜĞÜ: Karşı koyan kuvvetin yeterli karşı koyma

yapamadığı deniz üstünlüğü derecesi.

SEA SURVEILLANCE DENİZ GÖZETLEMESİ: Dünya üzerindeki bütün deniz ve

okyanuslar üstünde ve altında seyreden dost ve düşman

gemilerinin, denizaltıların ve diğer araçların, esas itibariyle

yerlerini, kimliklerini tayin ve hareketlerini tayin ve hareketlerini

tespit maksadıyla suüstü ve sualtı deniz sahalarının sistemli

şekilde gözetlenmesi. Bak. "surveillance".


SEA SURVEILLANCE SYSTEM DENİZ GÖZETLEME SİSTEMİ: Deniz gözetlemesi

görevinin yerine getirilmesinin desteklemesi ve bu görev

sırasında elde edilen bilgilerin toplanması, rapor halinde

bildirilmesi, aralarında ilişki kurulması ve sunulması ile ilgili bir

sistem.

SEA TAIL HAVA İNDİRME DENİZ KADEMESİ: Bir hava indirme birliğinin

veya havadan taşınan birliğin, muharebeye havadan iştirak

etmeyip deniz yolu ile teşkile iltihak eden kısmı.

SEA-LAUNCHED BALLISTIC MISSILE DENİZDEN FIRLATILAN BALİSTİK FÜZE,

DENİZALTI VEYA ÜSTÜ GEMİLERDEN ATILAN BALİSTİK FÜZE:

SEABORNE DENİZDEN, DENİZ YOLU İLE: Deniz yolu ile, deniz araçları ile

yapılan. Bak. "waterborne".

SEABORNE ELEMENT DENİZDE BULUNAN ELEMAN (DZ.): Bak. "seaborne".

SEABORNE UNITS DENİZDE BULUNAN ÜNİTELER (DZ.): Bak. "seaborne".

SEACOAST ARTILLERY KIYI TOPÇUSU, KIYI TOPÇULUĞU: Düşman deniz

araçlarına karşı savunmada kullanılan çakılı, traktörlü veya raylar

üzerinde hareket eden topçu silahları. Su altı mayınları da kıyı

topçusuna dahildir. Buna (coast artillery) de denir.


SEALED CABIN SIZDIRMAZ KAPALI KABİN: Bir uçağın dışarıdan içeriye ve

içeriden dışarıya hava sızdırmaz özellikte cidarlara ve içerdeki

havayı yenilemek için, özel tertibata sahip kabini.

SEALED ORDERS KAPALI ZARF EMİRLERİ: Belirli bir zamandan önce veya belirli

bir mahalle varmadan önce açılmaması talimatı ile bir kıta veya

gemi komutanına, mühürlü bir zarf içinde verilen gizli veya

hizmete özel emirler.

SEAMAN GÜVERTE ÇAVUŞU (MÜKELLEF): A. B. D. Deniz Kuvvetlerinde;

rütbece deniz astsubayının altında ve güverte onbaşısının

üstünde bulunan deniz eri. Bu er; güverte, malzeme, elektronik; '

hassas teçhizat, idare ve yazıcılıkla ilgili görevlerde yetişerek

derece alabilir.

SEAMAN APPRENTICE GÜVERTE ONBAŞI (MÜKELLEF): A. B. D. Deniz

Kuvvetlerinde; rütbece deniz erinin üstünde ve diğer bütün

deniz erlerinin altında bulunan er. Bu er; güverte, malzeme,

elektronik, hassas teçhizat, idare ve yazıcılıkla ilgili görevlerde

yetişerek derece alabilir.

SEAMAN RECRUIT GÜVERTE ERİ (MÜKELLEF): A. B. D. Deniz Kuvvetlerinde;

rütbece bütün Deniz erlerinin altında bulunan er. Bu er; güverte,


malzeme, elektronik, hassas teçhizat, idare ve yazıcılıkla ilgili

görevlerde yetişerek derece alabilir.

SEAPLANE DENİZ UÇAĞI: Denize inip kalkabilmesini sağlamak üzere, deniz

üzerinde durmasına yarayan botlarla (floats) teçhiz edilmiş uçak.

Kendilerini su üstünde tutan sandal biçiminde gövdeye sahip

uçaklara daha doğru olarak, (flyingboat) denir.

SEAR TETİK TULUMBASI: Bir silahta, tetik tertibatı tarafından serbest

bırakılıncaya kadar ateşleme iğnesini veya horozu yerinde tutan

kilit mandalı veya mandal.

SEARCH ARAŞTIRMAK: Bir hava hedefinin yerini tespit etmek üzere,

ışıldak ve radar huzmesini semada bir saha üzerinde ileri hareket

ettirmek.

SEARCH AND ATTACK PRIORITY ARAMA VE HÜCUM ÖNCELİĞİ: Düşmanın

taktik veya lojistik imkan ve kabiliyetleri ile ilgili şüpheli hedefleri

kapsayan acil görev isteğinin en düşük kategorisi, örnek; bunlar

bir birliğin ilerlemesini engellemez fakat hızlı tabiatları ve taktik

özellikleri nedeniyle yerlerinin belirlenip imha edilmeleri

gereklidir. Ayrıca bakınız: "immediate mission request"; "priority

of immediate mission requests".


SEARCH AND RESCUE ARAMA VE KURTARMA: Hava, suüstü, denizaltı

araçları, özel kurtarma tim ve teçhizatı kullanılarak kara veya

denizde tehlikeli durumdaki personelin kurtarılması. Bak.

"component search and rescue controller", "joint rescue

coordination center".

SEARCH AND RESCUE ALERT NOTICE ARAMA VE KURTARMA ALARM İLANI: ABD

iç hat uçuşları için kullanılan alarm mesajı. Alarm safhasının ilanı

ile ilişkilidir. Ayrıca ALNOT olarak bilinir. Ayrıca bakınız: "search

and rescue incident classification, subpart, b. "

SEARCH AND RESCUE COORDINATION Bak. "rescue coordination center".

SEARCH AND RESCUE COORDINATION CENTER ARAMA VE KURTARMA

KOORDİNASYON MERKEZİ: Arama ve kurtarma faaliyetlerini

koordine ve kontrol etmek üzere, uygun nezaretçi personeli

tahsis edilmiş ve teçhizatla donatılmış önemli bir arama ve

kurtarma tesisi. Bu tesis müştereken veya tek taraflı

çalıştırılabilir.

SEARCH AND RESCUE COORDINATOR ARAMA VE KURTARMA KOORDİNATÖRÜ:

Bölge komutanının resmen görevlendirilmiş arama ve kurtarma

temsilcisi. Bu temsilci, müşterek kurtarma koordinasyon


merkezinin çalıştırılması ve tahsil edilmiş coğrafi bölge dahilinde

müşterek arama ve kurtarma faaliyetleri bakımından tam

sorumluluk ve yetkiye sahiptir.

SEARCH AND RESCUE INCIDENT CLASSIFICATION ARAMA VE KURTARMA OLAY

SINIFLANDIRMASI: Ciddiyetine ve kurtarma hizmeti ihtiyacına

göre 3 acil safha halinde sınıflandırılan olay. a. ŞÜPHE SAFHASI:

İlerleme veya durumu ilgilendiren bilgi eksikliği yüzünden veya

muhtemel zorlukların bilinmesi nedeniyle şahıslar veya araç

güvenliği hakkında şüpheler olması. b. ENDİŞE SAFHASI: İlerleme

veya durumla ilgili bilgi eksikliği nedeniyle veya ciddi zorlukların

olduğuna dair kesin bilgiler nedeniyle aracın veya şahsın

güvenliği hakkında endişeler olması. c. FELAKET SAFHASI: Alarm

safhasından sonra gerekli usuller icra edildikten sonra ilerleme

veya durumla ilgili devamlı bilgi eksikliği nedeniyle veya

personelin veya aracın ciddi bir tehlike ile tehdit edilmesi

nedeniyle acil yardım isteği.

SEARCH AND RESCUE MISSION COORDINATOR ARAMA VE KURTARMA

GÖREVİ KOORDİNATÖRÜ: Belirli bir arama ve kurtarma görevini

idare etmek üzere, arama ve kurtarma koordinatörü tarafından

seçilmiş bir arama ve kurtarma koordinatörü.


SEARCH AND RESCUE REGION ARAMA VE KURTARMA BÖLGESİ: Bak. "inland

search and rescue region", "maritime search and rescue region",

"overseas search and rescue region".

SEARCH ATTACK UNIT ARAMA HÜCUM BİRLİĞİ: Denizaltıları imha veya

aramak için birlikten taktik olarak ayrılmış veya ayrı ayrı organize

olmuş gemilere verilen görev.

SEARCH JUMMER ARAYICI KARIŞTIRICISI, AUTOMATIC SEARCH JUMMER:

SEARCH MISSION (AIR) ARAMA GÖREVİ: Bir veya birden fazla uçağın belirli bir

bölgede olduğundan şüphelenilen cisim/cisimlerin yerini tespit

için yapılan hava keşfi.

SEARCH PATROL ARAMA DEVRİYESİ: Av uçakları devriyelerinin, bir saha

dahilinde, daimi surette, düşman uçaklarını aramaları şeklinde

yapılan bir hava savunma sistemi. Bu sistem çok sayıda uçağa

ihtiyaç gösterdiğinden, ancak bir hava haber verme ve ikaz

hizmeti bulunmadığı zaman kullanılır.

SEARCH PATROL METHOD ARAMA DEVRİYE USULÜ: Hava savunmasında av

uçaklarının kullanılmasına ait üç usulden biri. Bu usulde; verilen

bir saha dahilinde, düşman uçaklarını sistemli bir şekilde aramak

üzere, av uçakları gönderilir. Diğer iki usul; havada alarm usulü


(air alert method) ve yerde alarm usulü (ground alert method)

dür.

SEARCH RADIUS ARAMA YARIÇAPI: Arama ve kurtarma harekatında bir

nirengi noktasına merkezlenmiş toplam muhtemel hata

uzunluğuna eşit olan ve ilaveten arama bölgesi içinde güvenlik

uzunluğunu % 50 den daha büyük olan yarıçapı,

SEARCH SECTOR ARAŞTIRMA SAHASI: Hedeflerin bulunması ve yerlerinin

tespiti maksadıyla bir ışıldak, radar veya diğer hedef tespit

cihazına tahsis edilmiş kara, deniz veya hava sahası.

SEARCH SWEEPING ARAMA TARAMASI: Bir deniz mayın harbinde bir

bölgede dökülmüş mayınlar olup olmadığına karar vermek veya

bir kanaldaki mayını temizleme harekatı,

SEARCHED CHANNEL TARANMIŞ KANAL: Bir deniz mayın harbinde belirtilen

genişlikte taranarak, mayınlardan temizlenen kanal veya geçit

yeri.

SEARCHING CONTROL OTOMATİK ARAŞTIRMA TERTİBATI: Işıldak hüzmesini,

belirli bir sınır dahilindekileri geri tarama yapması için, ışıldak

üzerindeki yarı ve yükseliş ayarlarını daimi ve otomatik surette

değiştiren tertibat.
SEARCHING FIRE ARAMA ATEŞİ: Gece deniz topçusu ile hedefi mesafe

bakımından bulmak ve tesir altına almak için topun yükseliş

açısında kademe kademe değişiklikler yaparak, bir bölge

üzerinde derinliğine yayılan ateş.

SEARCHING LIGHT TARAMA IŞILDAĞI, ARAMA IŞILDAĞI (DZ.): Bir bölgeyi

taramakta veya hedefleri bulmakta; radarla birlikte kullanılan

ışıldak.

SEARCHING SECTOR ARAŞTIRMA SAHASI: Bak. "search sector".

SEARCHLIGHT IŞILDAK: Gayet kuvvetli bir ışık huzmesi çıkaran bir reflektörle

teçhiz edilmiş elektriksel cihaz. . Işıldaklar, gece atışlarında

düşman kara, hava, deniz hedeflerini aydınlatmada kullanılır.

SEARCHLIGHT BATTERY IŞILDAK BÖLÜĞÜ:

SEARCHLIGHT CONTROL IŞILDAK İDARESİ: Bir komple ışıldağın işletilmesi ve

kullanılması. Işıldak idaresi; işletme personeline, yapılacak iş vs.

ye ait verilecek emir ve talimatı ihtiva eder. Buna (searchlight

direction) de denir.

SEARCHLIGHT DIRECTION IŞILDAK İDARESİ: Bak. "searchlight control".


SEARCHLIGHT UNIT KOMPLE IŞILDAK: Güç kaynağı, dinleme cihazı, ışıldak

tevcih aleti, telefon ve kabloları ile birlikte bir ışıldak.

SEAT OTURMAK: Bir yatak veya mesnede ya da bir yuvaya, iyice

uymak. Bir merminin atım yatağına, bir fişeğin fişek yatağına ve

bir tapanın bombaya oturması gibi.

SEAT PACK PARACHUTE MİNDER PARAŞÜT: Çantası taşıyanın sırtına asılan ve

oturulduğu zaman yastık vazifesi, gören paraşüt.

SEAVAN DENİZ KARAVANI: Dingil tekerlekleri olmadan deniz ulaştırma

vasıtaları ile nakledilen ticari veya devlet malı (veya kiralanmış)

nakliye konteynırları.

SECOND CLASS DIVER BADGE İKİNCİ SINIF DALGIÇ BRÖVESİ: Bak. "diver

badge".

SECOND CLASS GUNNER İKİNCİ SINIF NİŞANCI: Bu dereceyi kazanan asker.

SECOND ECHELON MAINTENANCE İKİNCİ KADEME BAKIMI: Malzeme ve

teçhizatı çalıştıran ve kullanan birliğin bakım kısmı tarafından

yapılan bakım ve hizmet. Malzeme ve teçhizatı çalıştıran ve

kullanan personel bu bakımı yapamaz. Bak. "echelon

maintenance".
SECOND LIEUTENANT TEĞMEN: A. B. D. Ordusunda; Üsteğmenden bir rütbe

aşağı rütbedeki subay. Subayların en küçük rütbelisidir. Bir

takıma komuta eder.

SECOND MATEÜÇÜNCÜ KAPTAN: Deniz Ticaret Filosunda; bir geminin ikinci

kaptanından bir rütbe aşağıdaki güverte subayı.

SECOND PHASE REPORT İKİNCİ SAFHA RAPORU: Bir foto çıkışında tespit edilmiş

bütün hedeflere ait bilgileri ihtiva eden rapor. Buna (general

report) ve (mission review report) da denir.

SECOND PILOT İKİNCİ PİLOT: Uçağı uçurmada birinci pilota yardımdan sorumlu

ve ikinci pilot olarak vazife görme yetkisine sahip bir pilot.

SECOND STRIKE İKİNCİ DARBE: Bir harbin ilk karşı darbesi. (Genel olarak

nükleer harekatla birlikte yapılır)

SECOND STRIKE CAPABILITY İLK DARBEDEN KURTULMA İMKANI: Etkili bir

karşı darbe indirmek için yeterli kaynaklarla ilk darbeden

kurtulma imkanı. (Genelde bir nükleer harekatla birlikte yapılır)

SECOND-COMMAND KOMUTAN MUAVİNİ: Komutanın yokluğunda, hastalığı

veya ölümü halinde komutayı üzerine alan subay.


SECONDARY ARMAMENT TALİ KIYI SAVUNMA SİLAHI: Kıyı topçuluğunda,

çapı 12 inç (3U.5 cm) den aşağı olan topçu silahları. Daha büyük

kıyı topçu silahları ve denizaltı mayınları esas kıyı savunma silahı

olarak sınıflandırılır. Buna (minor-caliber weapon) da denir.

SECONDARY ARMY TERMINAL KARA ORDUSU TALİ TERMİNALİ: Kara ordusu

esas terminalinin bir sevkiyat acentesi olarak faaliyette bulunan

bir kara ordusu terminali.

SECONDARY ATTACK TALİ TAARRUZ: Asıl taarruza nazaran tali bir önem

taşıyan taarruz. Bu taarruz, genel olarak, derinliğin az olması,

ihtiyatlarının asgari hadde tutulması, taarruz kademesine fazla

ateş kuvvetinin verilmesi, geniş taarruz bölgesi tahsis edilmesi ve

çok defa, mahdut hedefli olması gibi özelliklerle asıl taarruzdan

ayrılır. Buna (secondary effort) da denir.

SECONDARY CENSORSHIP TALİ SANSÜR: Amerikan Silahlı Kuvvetlerine

mensup subayların, sivil memurların ve bu kuvvetlere refakat

eden sivil şahısların şahsi haberleşmeleri ile Silahlı Kuvvetler esas

sansürüne tabi olmayan veya tabi olup da yeniden incelenmeye

ihtiyaç gösteren Silahlı Kuvvetler mensubu eratın şahsi

haberleşmeleri üzerinde icra edilen sansür. Ayrıca bakınız:

"censorship".
SECONDARY COSMIC RADIATION TALİ KOZMİK RADYASYON: Esas kozmik

ışın partiküllerinin yukarı atmosfer atom ve molekülleriyle

çarpışması sonucu meydana gelen enerji yüklü nükleer kalıntılar

ve elektromanyetik radyasyon.

SECONDARY EFFORT TALİ TAARRUZ: Bak. "secondary attack".

SECONDARY FIRE SECTOR TALİ ATEŞ SAHASI: Tam anlamda bir ateş sahası

içinde bulunmayan; fakat lüzum görüldükçe ateşle taranabilen

sahalar. Bu sahalar; yanlara (flanks) yakın ve komşu birliklerin

ateş sahaları içinde bulunur. Bak. "primary fire sector".

SECONDARY ITEM İKİNCİ DERECEDE MADDE: Nihai maddelerle tali ve yedek

parçaları ihtiva eden ve birinci derecede madde olarak

sınırlandırılmamış olan herhangi bir madde. Bak. "principal

item".

SECONDARY LANDING TALİ ÇIKARMA, TALİ İNDİRME: Asıl çıkarma ve

indirmeyi direkt veya endirekt olarak desteklemek üzere, normal

olarak, asıl çıkarma ve indirme bölgesinin dışında yapılan

çıkarma veya indirme.


SECONDARY PORT TALİ LİMAN: Denizlerde seyreden gemilere hizmet veren

normalde rıhtımlarda bir veya birden fazla demirleme yerli

rıhtım.

SECONDARY RADAR TALİ RADAR, YARDIMCI RADAR: Aynı veya değişik

radyo frekansı üzerinden otomatik olarak yeniden gönderme

yapan radar.

SECONDARY RESCUE FACILITIES TALİ KURTARMA TESİSLERİ: Kurtarma

harekatlarına elverişli olan mahalli hazır uçak, bot ve diğer hava,

suüstü ve sualtı ve yer unsurlarının bulunduğu devlet veya özel

olarak çalıştırılan ünite ve tesisler.

SECONDARY ROAD TALİ YOL: Asıl yolu destekleyen orta ve yavaş hızlarda

2 yönlü ve bütün hava şartlarında elverişli yeterli genişlikteki yol.

SECONDARY SOURCE OF SUPPLY TALİ İKMAL KAYNAĞI: Bir ilk ikmal kaynağı

tarafından kendisince bir istek belgesi havale edilen (extract

requisition), bir gönderme emri (shipping order) veya satın alma

istek belgesi (purchase request) yollanan herhangi bir ikmal

kaynağı. Bak. "initial source of supply".


SECONDARY STATION TALİ GÖZETLEME YERİ: Bir baz hattının, top veya

batarya geometrik merkezinden en uzakta bulunan ucundaki

gözetleme. Bak. "primary station".

SECONDARY TARGET TALİ HEDEF: Esas ateş görevi tamamlandıktan sonra

veya esas ateş görevini yapmak, top veya batarya için imkansız

veya elverişsiz hale geldiği zaman ateşin tevcih edildiği hedef.

Bak. "primary target".

SECONDARY TARGET AREA TALİ HEDEF BÖLGESİ: Bak. "secondary target".

SECONDARY TYPE GLIDER TEKAMÜL PLANÖRÜ: Acemi planöründen daha

iyi aerodinamik kabiliyette olan ve az eğitim görmüş pilotlar

tarafından kullanılabilecek kadar sağlam yapılan planör. Bak.

"glider".

SECONDARY WATER TERMINAL TALİ SU TERMİNALİ: Fazla su çeken

gemileri rıhtıma yanaştıracak tesisleri bulunmayan bir kıyı

bölgesi. Tali su terminalleri; demiryollarına veya iyi durumda kıyı

kara yollarına yakın plajlarda tesis edilir. Tali su terminallerine

gelen yükler, kıyıdan 1.5 mil açıkta bulunan demir yerlerinde

gemilerden boşaltılır ve boşalan personelle yük, gemiden kıyıya

aktarma taşıyıcılarıyla çıkarılır. Buradaki faaliyetin çapı, mevki


muhtemel bir esas nükleer hedef olarak gösterilmeyecek kadar

mahduttur. Ayrıca bakınız: "water terminals".

SECONDARY WEAPON TALİ SİLAH: Bir birlikte; araç mevki veya uçağın

destekleyici veya yardımcı silahı. Bu, genel olarak, esas silahtan

daha küçük çaptadır ve vazifesi esas silahı korumak veya ateşini

tamamlamaktır. Bak. "primary weapon".

SECRECY GİZLİLİK:

SECRET GİZLİ: Bu gibi bilgi ve malzemeye verilen gizlilik derecesi. Bak.

"classified matter" ve "defense classification".

SECRET INFORMATION GİZLİ BİLGİ: İzinsiz açıklanması millet hesabına büyük

zararlara sebep olabilecek savunma bilgileri veya malzemesi.

Bak. "defense classification".

SECRET LANGUAGE GİZLİ DİL: Bak. "secret text".

SECRET SERVICE GİZLİ HİZMET TEŞKİLATI: Barışta Maliye Bakanının emrinde

çalışan Federal Gizli Polis Teşkilatı. Savaşta, düşman faaliyetleri

hakkında bilgi temin etmek suretiyle Kara Kuvvetleri

Komutanlığına yardım eder. Bunu; Adalet Bakanının emri altında

bulunan Federal Tahkikat Bürosu (Federal Bureau of

Investigation) ile karıştırmamak gerekir.


SECRET TEXT GİZLİ METİN: Şifrelenmiş veya kodlanmış bir haberin metni. Kod

veya şifrenin anahtarını bilmeyenlere anlamsız gibi görünen ve

yanlış anlam taşıyan bir haberin metni. Gizli metinle yazılmış

habere kriptogram (Cryptogram) denir. Gizli metnin bir adı da

"gizli dil (secret language) " dir.

SECRET WRITING GÖRÜNMEZ YAZI: Özel bir mürekkeple yazılan ve özel işleme

tabi tutulmadıkça görünmeyen yazı.

SECRETARY GENERAL STAFF GENEL SEKRETER:

SECRETARY OF DEFENSE MİLLİ SAVUNMA BAKANI: Milli Savunma Bakanlığının

başında bulunan hükümet üyesi.

SECRETARY OF THE AIR HAVA KUVVETLERİ KOMUTANI: A. B. D'nde; Hava

Kuvvetlerinin başına başkan tarafından atanan şahıs.

SECRETARY OF THE ARMY KARA KUVVETLERİ KOMUTANI: Kara Kuvvetleri

Karargahının başı; Milli Savunma Bakanlığı dahilinde bir icra

organı olarak idare eden ve kendi komutanlığı ile ilgili olup Milli

Savunma Bakanlığının başı olarak özel surette Milli Savunma

Bakanına verilmemiş bütün yetki ve görevleri elinde bulunduran

şahıs. Buna eskiden (Secretary of War) da denirdi.


SECRETARY OF THE NAVY DENİZ KUVVETLERİ KOMUTANI: A. B. D'nde;

Deniz Kuvvetlerinin başına Başkan tarafından tayin edilen şahıs.

SECRETARY OF WAR KARA KUVVETLERİ KOMUTANI: Bak. "Secretary of the

Army".

SECTION KISIM: 1. Gemilerde ve deniz uçaklarında bir filonun taktik tali

bölümü. Normalde gemilerde 1-5, uçaklarda da 2 tanedir. 2. Bir

büro, tesis, işyeri veya teşkilatın bir bölümü; özellikle bir

karargahın büyük bölümlerinden biri. 3. Kara ordusu ve Deniz

Piyadesinde taktik bir birlik. Takımdan küçük mangadan

büyüktür. Bazı teşkillerde kısım mangadan ziyade temel taktik

bir birliktir. 4. Esas kısım; ihtiyat asli teşkillerinin bir muharip

sınıfı veya hizmeti temsil eden tali kısmı. 5. Bir ambarda; bir

duvardan müteakip duvara kadar uzanan saha. Bir döşemenin

genellikle en büyük bölümü. 6. BÖLGE, MENZİL SAHASI BÖLGESİ:

Bak. "advance section", "base section", "basic branch",

"intermediate section".

SECTION COLUMN KISIM KOL DÜZENİ, KISIM YÜRÜYÜŞ KOLU: Kısımların, birbiri

arkasında yürüyüş kolu içinde aldıkları düzen.


SECTION OF WIRE LINE TELLİ HAT KISMI: Bir kablo hattının zincirleme

santrallerde, muayene noktalarında veya (uzak mesafeler bahis

konusu olduğu zaman) bir telefonda başlayan ve sona eren

kısmı.

SECTIONAL CHART 1/500.000 ÖLÇEKLİ HARİTA:

SECTOR KESİM, DİLİM, BÖLGE, SAHA, KISIM: Bir birliğin harekatta

bulunduğu ve sorumlusu olduğu, ara hatlarıyla gösterilmiş bir

savunma sahası. Bazen; yalnız alay veya daha büyük birlikler

tarafından tutulan kısımlara (kesim) denir. Tabur veya daha

küçük birlikler tarafından tutulan kısımlara ise (mıntıka-area)

denebilir. Bak. "zone of action".

SECTOR BOUNDARY ARA HATTI: Bak. "boundary".

SECTOR COMMANDER BÖLGE KOMUTANI: Bir hava savunma bölgesinin belirli

bir kısmındaki hava savunma kuvvetlerinin taktik kontrolu ve

tesislerin işletilmesinden sorumlu olan subay.

SECTOR CONTROL POST BÖLGE KONTROL POSTASI: Bölge hasar kontrol

merkezine bağlı ve bölge hasar kontrol işleriyle görevli posta.

SECTOR CONTROLLER BÖLGE KONTROL SUBAYI: Bölge harekat merkezinde,

bölge komutanı adına hareket etmek üzere tayin edilmiş subay.


Bölge dahilinde komşu bölgelerle koordineli olarak bütün aktif

hava savunma faaliyetlerinin harekat kontrolundan sorumludur.

Bu görevlerde, grup ve komutanlık bölge kontrol subayının

bütün grup veya komutanlık sahasını kapsayan yönetimi altında

faaliyette bulunur.

SECTOR OF FIRE ATIŞ SEKTÖRÜ: Bir birlik veya silaha ateş altında

bulundurmak üzere tahsis edilmiş saha.

SECTOR RESERVE BÖLGE İHTİYATI: Bölge komutanının emrine verilmiş olan

kuvvetin, bir tehdit veya hücuma maruz kalan bölge kısmına

gönderilmek üzere, komutan tarafından ihtiyatta tutulan kısmı.

Özellikle, geniş cephelerde, bu gibi bölge ihtiyatları kullanılır.

SECTOR SCAN SEKTÖR TARAMASI: Bir radar anteninin seçilmiş bir açıda sağa-

sola bir sektörü kapsayacak şekilde tarama yapması.

SECTOR SCANNING SEKTÖR TARAMASI: Bak. "sector scan".

SECURE BAĞLAMAK: Bir yere sıkıca tutturmak.

SECURITY EMNİYET, GÜVENLİK: 1. Bir askeri birlik, faaliyet veya tesis

tarafından kendisine yöneltilebilecek tehlikelere karşı alınan

önlemler. 2. Düşmanca faaliyet ve etkilerden korumak için bir

bölgede koruyucu tedbirlerin sürdürülmesi ve tesisi. 3. Gizlilik


dereceli malzemenin milli savunma yararına emniyet altında

bulundurulan resmi bilgilere, yetkisiz kimselerin nüfuzunu

engelleyen durum. Ayrıca bakınız: "national security". 4.

Emniyet; İkmal maddelerinin ve ikmal tesislerinin, düşman

taarruzuna, yangına, hırsızlığa ve sabotaja karşı korunması. 5.

Muhabere emniyeti; Bak. "communication security", "electronic

security", "physical security", ve "signal security". 6. Kefalet.

SECURITY (NATO) EMNİYET: Belirli bilgilerin, malzemenin, personelin,

faaliyetlerin ve tesislerin casusluk, sabotaj, yıkıcı faaliyet,

terörizme ve yetkisiz beyanına karşı korunması. Bu terim, bu

duruma ulaşmak için gerekli tedbirlere ve bu tedbirlerle sorumlu

kuruluşlara tatbik edilir. Ayrıca bakınız: "counterintelligence,

"physical security", "port security", "protective security",

"security intelligence", "subversion".

SECURITY AGENCY EMNİYET MAKAMI:

SECURITY ALERT TEAM GÜVENLİK ALARM TİMİ: Güvenlik alarmlarına, acil

durumlarına ve düzensizliklerine karşı koyan ana takviye

unsurundan oluşturan 2 veya daha fazla güvenlik kuvveti

mensubu.
SECURITY ASSISTANCE GÜVENLİK YARDIMI: 1961 Dış Yardım Kanunu ile ve

1976 Silahların İhracını Kontrol Yasası ile ve diğer kanunlarla

kanunlaştığı şekilde ABD'nin savunma maddeleri, askeri eğitim,

savunmayla ilgili hizmetleri, yardım kredi veya nakit satışlarla

milli politika ve hedefler dahilinde sağlamasıdır.

SECURITY ASSISTANCE GENERAL OPERATIONAL REQUIREMENT GÜVENLİK

GENEL HAREKET İHTİYACI:

SECURITY CERTIFICATION EMNİYET BELGESİ (SERTİFİKASI):

SECURITY CLASSIFICATION GİZLİ: Onaysız açıklamasının milli güvenliğe ciddi

zarar vermesi beklenen ve önemli ölçüde koruma gerektiren

milli güvenlik bilgileri veya malzemesi ciddi zararların örnekleri

şunları ihtiva eder; milli güvenliğe önemli ölçüde etki eden dış

ilişkilerin baltalanması, milli güvenlikle doğrudan ilgili bir

program veya politikanın önemli derecede tehlikeye sokulması,

önemli askeri planların ve istihbarat faaliyetlerinin açıklaması;

ulusal güvenlikle ilgili önemli bilimsel ve teknik gelişmelerin

gizliliğinin ihlali.

SECURITY CLASSIFICATION (NATO) GÜVENLİK SINIFLANDIRMASI: İzinsiz

açıklanmasından doğacak ve izinsiz beyanatına karşılık koruma


standardı gerektiren NATO/milli güvenlik açısından tehlikeyi

belirten savunma bilgilerin veya malzemesi için tayin edilmiş

sınıflama veya derece.

SECURITY CLEARANCE EMNİYET BELGESİ: Giriş kartı.

SECURITY COGNIZANCE GÜVENLİK PROGRAMI UYGULAMA YETKİSİ: Milli

Savunma Bakanlığı Müsteşar Muavini (insan gücü) 'nin münferit

bir tesise ait Milli Savunma Bakanlığı endüstri güvenliği

programının uygulanması ile ilgili olarak, kuvvet

komutanlıklarından birine verdiği sorumluluk.

SECURITY CONTROL OFFICER GÜVENLİK KONTROL SUBAYI, GÜVENLİK

KONTROL MEMURU: Savunma bilgilerinin korunması ile ilgili

karargah murakabesini icra maksadıyla bir komutanlık veya

makama atanmış subay, astsubay veya sorumlu sivil memur.

SECURITY COUNTERMEASURESKARŞI GÜVENLİK TEDBİRLERİ: Güvenliği

zedeleyici ve düşmanca tecavüzleri tesirsiz bırakmak için alınan

tedbirler.

SECURITY DETACHMENT EMNİYET MÜFREZESİ: Bir komutanlığı baskına, düşman

müdahale ve yer gözetlemesine karşı koruyan ve örten birlik.

Emniyet müfrezesi; yaptığı vazifeye göre, öncü, artçı, yancı,


muharebe keşif kolu, örtme müfrezesi, gözcü veya ileri

karakolunu ve mevzii emniyet tertibatını içine alır.

SECURITY ECHELON EMNİYET KADEMESİ: Emniyet vazifesiyle, muharebe

mevziinin ilerisinde bulunan kuvvetler. Emniyet kademesi,

uçakları, örtme kuvvetini, ileri karakolunu ve mevzii emniyet

tertibatını içine alır.

SECURITY FORCE EMNİYET KUVVETİ: Bak. "security detachment".

SECURITY GUARD EMNİYET NÖBETÇİSİ: Hırsızlık, izinsiz girme, tabii

tehlikelerden meydana gelen hasar ve güvenliği bozacak şeyleri

önleme maksadıyla, askeri tesislerde ve etrafında nöbet hizmeti

gören askeri şahıs.

SECURITY HAZARDS EMNİYET TEHLİKELERİ:

SECURITY INTELLIGENCE GÜVENLİK İSTİHBARATI: Düşman kuruluşların veya

terörizm, yıkıcılık, sabotaj, casusluk ile ilgili şahısların niyetlerinin

ve imkan ve kabiliyetlerinin belirlenmesine ait istihbarat. Ayrıca

bakınız: "counter intelligence", "intelligence", "security".

SECURITY MISSION EMNİYET GÖREVİ: Dost kuvvetleri, düşmanın

gözetlemesine veya taarruzuna karşı korumak ve saklamak için

yapılan iş ve görev.
SECURITY MONITORING EMNİYET KONTROL DİNLEMESİ: Bak. "monitoring".

SECURITY ON THE MARCH YÜRÜYÜŞTE EMNİYET, YÜRÜYÜŞ EMNİYETİ: Bir

yürüyüş kolunu, düşman gözetlemesinden ve baskın

taarruzlarından korumak için alınan tedbirler. Bunlar; kimya veya

hava taarruzlarına karşı alınacak tedbirleri, nöbetçi ve devriye

çıkarmayı ve yeterli bir keşif vazifesini içine alır.

SECURITY PATROL EMNİYET KEŞİF KOLU: Birliklerin büyük kısmını düşmanın

taarruzundan koruyan keşif kolu.

SECURITY REGULATION EMNİYET TALİMATI, YÖNETMELİĞİ:

SECURITY SUPPORTING ASSISTANCE GÜVENLİK DESTEK YARDIMI: Seçilmiş

önemli güvenlik problemleri olan hükümetlere, ödünç verme

veya yardım bazlarında sağlanan ekonomik yardım programı.

Fonlar, malların ithalinin sermayenin veya teknik yardımın

finansmanından ikili anlaşmalara istinaden kullanılır; ilişik fonlar

böylelikle bütçe desteği yaratmak için kullanılır. Bu fonlar alıcı

ülkenin kendi kaynaklarını güvenlik ve savunma amaçlarına,

ekonomik ve politik sonuçların etkisi olmadan daha başka bir

şekilde yapılamayacak şekilde imkan verir.

SEDIMENTATION ÇÖKME, ÇÖKERTME: Su temizlemede kullanılan bir metot.


SEDITION İSYANA TAHRİK, AYAKLANDIRMA: Bozgunculuk; Baş Kaldırma;

Ayaklanma; Fesat; A. B. ' Silahlı Kuvvetlerinin harekatına veya

başarısına engel veya düşmanlarının başarısına yardımcı olmak

maksadıyla, kasten bozguncu haberler yayınlamak, beyanlarda

bulunmak; Silahlı Kuvvetlerde itaatsizliğe, güvensizliğe, isyana,

görevden kaçmaya yol açacak kasti hareketler veya A. B. D.

Silahlı Kuvvetlerine celp, suretiyle iltihakı veya gönüllü kaydını

kasten önleme hareketleri.

SEEKER HEDEFLE GÜDÜM: Bir hedef veya istasyondan yayılan veya

yansıyan bir enerji üzerine yönelen bir güdüm sistemi.

SEEN FIRE GÖREREK ATIŞ: Gözle görülen bir uçağın geleceği noktaya, gözle

devamlı olarak tevcih edilen ateş. Bak. "unseen fire"

SEGMENT BÖLÜM:

SEGREGATE NEZARET ALTINDA TUTMAK, NEZARET ALTINA ALMAK, TECRİT

ETMEK: Disiplini korumak maksadıyla veya idari sebeplerle, bir

mahpusu diğer mahpuslardan ayırarak nezaret altına almak.

SEGREGATION NEZARET ALTINA ALMA, NEZARET ALTINDA TUTMA, TECRİT:

Disiplini korumak zaruretiyle veya idari maksatla bir mahpusun


diğer mahpuslardan ayrılarak nezaret altında tutulması. Bak.

"administrative segregation", "disciplinary segregation".

SEIZURE ELE GEÇİRME: Düşman kontrolü altındaki bir arazinin ihtiyari

olarak sınırlandırılmış bir parçasının, bir harekat maksadıyla

zaptı. Bir ada gibi tecrit edilmiş durumdaki bir arazi kitlesinin

zaptı da, ele geçirme olarak ifade edilir.

SELECTED MINE SELEKTÖRLÜ MAYIN: Selektör düzeni vasıtasıyla kıyı

istasyonundaki kontrol cihazına bağlanmış kontrollü su altı

mayını. Selektörlü bir mayın, kendi grubundaki diğer bütün

mayınlardan müstakil olarak ateşlenebilir, tecrübe edilebilir ve

zararsız hale getirilebilir.

SELECTED RESERVE SEÇİLMİŞ İHTİYAT KUVVETLERİ: Maaş statüsünde olup

faaliyet dışı eğitim periodlarına ve yıllık eğitimlere katılması şart

olan ihtiyatlar ve Savunma Bakanı tarafından tayin edilen

mevcut hazır ihtiyat kuvvetinin bir kısmı. Seçilmiş İhtiyatlar

ayrıca eğitim için faal görevde olan şahısları da kapsar (10 ABD

Yasası 268 (b) ).

SELECTED RESERVE FORCES SEÇME İHTİYAT KUVVETLER: Birinci hazır

ihtiyatlar (ready reserve) dan; savaş zamanı ilk görevleri için,


diğer ihtiyatlara nazaran önceliği gerektirecek derecede lüzumlu

bulundukları, kendi kuvvet komutanlıklarınca işaretlenmiş ve

müşterek kurmay başkanları heyetince onaylanmış birlik ve

şahıslar.

SELECTEE CELP ER: Bir ihtisas veya kabiliyetine veya harp zamanı hizmete

elverişli yaşına göre askere celbedilmiş şahıs.

SELECTIVE IDENTIFICATION FEATURE SEÇİLEBİLİR TANITMA ÖZELLİĞİ: İçine

monte edildiği uçağı otomatik olarak tanıtan hava puls-tipi

trnasponderi- bunu kara, gemi güvertesi veya uçaktaki dost

tanıtma tesislerine yapar.

SELECTIVE JAMMING SEÇİLEBİLİR KARIŞTIRMA: Bak. "spot jamming".

SELECTIVE LOADING KONTROLLÜ YÜKLEME: Teçhizat ve ikmal maddelerinin

gemide, birliklere dağıtımı kolay olacak şekilde tertibi ve

istiflenmesi. Ayrıca bakınız: "loading".

SELECTIVE MOBILIZATION KONTROLLÜ SEFERBERLİK: İhtiyat birliklerinin,

münferit hazır ihtiyatların ve bir düşman taarruzunun sonucu

olmayan bir ulusal olağanüstü durumun gereklerini karşılamak

için desteklerine ihtiyaç duyulan kaynakların seferber edilmesi


amacıyla, Kongre ve/veya Başkan tarafından, faal Silahlı

Kuvvetlerin genişletilmesi.

SELECTIVE SERVICE İHTİSAS AYIRMA HİZMETİ: İnsan gücünün seferber

edilmesiyle ilgili 16 Eylül 1940 tarihli Mecburi Eğitim ve Hizmet

Kanunu ile kurulmuş bir hükümet bürosu. 1942 yılında "War

Manpower Commission" a devredilen bu büro, 1948 yılında

yeniden (Selective Service) olarak kurulmuştur.

SELECTIVE SUPER-QUICK SEÇMELİ HASSAS TAFA: Tavikli ve hassas tapa

çalışmasını birlikte yapar tapa. Bak. "fuze".

SELECTIVE UNLOADING KONTROLLÜ BOŞALTMA: Bir amfibi harekatta, çıkarma

komutanının isteğine istinaden taarruz gemisinden KONTROLLÜ

olarak boşaltma ve spesifik yüklerin kıyıya taşınması. Ayrıca bak

"combat loading", "loading", "selective loading".

SELECTIVITY SELEKTİVİTE, AYIRMA KUVVETİ, SEÇİCİLİK: Değişik frekanslardaki

radyo dalgalarının ayırt edilebilmesi.

SELECTOR SELEKTÖR: Otomatik telefon sisteminde, bağlantı yapmak için

çalışan elemanlardan biri.

SELECTOR BOX SELEKTÖR KUTUSU: Bir su altı mayınları grubunda su altı kontrol

mekanizmasını ihtiva eden su geçirmez çelik kutu. Bu kutu, bir


elektrik kablo şebekesi ile, hem kıyıdaki kontrol istasyonuna hem

de mayınlara bağlıdır.

SELECTOR UNIT SELEKTÖR ALETİ, AYIRMA CİHAZI: Erlerin evsaf kartlarını

ayırmak, tasnif etmek ve zımbalamak için kullanılan aletleri

ihtiva eden kutu.

SELENODESIC SELENODETİK: Selenodeziye ait veya selenodezi ile tayin edilmiş.

SELENODESY SELENODEZİ: Ay yüzeyindeki noktaların, şekillerin ve geniş

parçalar halinde sahaların gerçek mevkilerini veya aynı biçim ve

hacmini gözetleme yada ölçme ile tayin eden tatbiki matematik

dalı.

SELENOID SELENOİT: Bir ay uydusu. Bak. "lunar satellite".

SELF ACTING OTOMATİK: Bak. "otomatik".

SELF AID KENDİ KENDİNE İLK YARDIM: Bak. "first aid".

SELF CHAMBERING OTOMATİK DOLDURUŞLU: Bak. "self loading".

SELF ENERGIZING OTOMATİK SIKMA HAREKETİ, OTOMATİK SIKMALI: Eksantrik

vasıtasıyla harekete getirilen fren pabuçlarının dönen kampana

ile tespit pimi arasına bir kama gibi sıkışarak fren gücünü

otomatik olarak artırması.


SELF LOADING OTOMATİK DOLDURUŞLU: Boş mermi kovanını dışarı atmak ve

atım yatağına atışa hazır bir mermi sürmek için, geri tepme

kuvvetinden veya gaz baskı kuvvetinden faydalanmak suretiyle

ateşli silahların kendi kendine dolduruş yapmaları. Buna, bazen

(self-chambering) da denir.

SELF SYNCHRONOUS UNIT SENKRON: Bak. "synchro".

SELF-CONTAINED BASELINE SYSTEM BİR NOKTADAN TELEMETRE İLE KESTİRME

USULÜ, BİR HEDEF KESTİRME USULÜ: Bu usulde; bir nişancı

telemetresi (self contained range finder) kullanmak suretiyle

hedefin istikamet açısı ve mesafe bakımından yeri tespit edilir.

SELF-CONTAINED RANGE FINDER NİŞANCI TELEMETRESİ: Bir mesafeyi,

direkt gözetleme yolu ile ve bir baz hattından faydalanmaksızın

ölçmekte kullanılan ve silaha monte edilmiş olan optik alet. Bu

aletin iki tipi vardır: intibaklı telemetre (coincidence range

finder) ve stereoskopik telemetre (stereoscopic range finder).

SELF-CORRECTING TRAINING SYSTEM KENDİ KENDİNİ DÜZELTME EĞİTİM

SİSTEMİ:

SELF-DESCRIPTION FORM ŞAHSİ HAL TERCÜMESİ: Usul uygulamada

kullanılan bir form. Bu formda; geçmişi, davranışları, inançları ve


kişiliği ile ilgili bilgileri şahıs kendisi doldurur. Bu bilgilerden,

görev başı başarısını tahminde faydalanılacak kıymetlendirme

notları elde edilir.

SELF-DESTROYING FUZE OTOMATİK İNFİLAKLI TAPA: Bir mermiyi uçuş süresi

sona ermeden infilak ettirecek şekilde hazırlanmış tapa.

SELF-IMPROVING BENLİĞİ YAPICI:

SELF-INFLICTED WOUNDS KASTEN AÇILMIŞ YARALAR: Bak. "nonbattle

causalties".

SELF-PROPELLED ARTILLERY KUNDAĞI MOTORLU TOPÇU: Motorlu araçlar

üzerine monte edilmiş olan ve bu araçlar üzerinden ateş eden

topçu.

SELF-PROPELLED GUN KUNDAĞI MOTORLU TOP: Kundağı motorlu araç

üzerine monte edilmiş ve bu araç üzerinde ateş eden top.

Örneğin; tank muhribi denilen toplar bu nevidendir.

SELF-PROPELLED MOUNT KUNDAĞI MOTORLU ARAÇ: Üzerine top monte

edilmiş araç.

SELF-PROPELLED WEAPON KUNDAĞI MOTORLU SİLAH: Kundağı motorlu

araç üzerinde monte edilmiş bir silah.


SELF-PROTECTION DEPTH KENDİNDEN KORUMALI DERİNLİK: Mayın tarama

tekniğinin sıfır olduğu mayınlar tarafından etki edilen toplu

tehlike genişliğinin olduğu derinlik. Güvenlik derinlik bir nevi

kendi-korumalı derinliktir.

SELF-PURIFICATION KENDİ KENDİNE TEMİZLEME: Bak. "auto purificiation".

SELF-SERVICE SUPPLY CENTER GENEL MAĞAZA USULÜ İKMAL MERKEZİ: Bir

tesiste lojistik destek yetkisi verilmiş faaliyetlere verilecek belirli

tüketilebilir ikmal maddeleri için tevkif edilmiş bir dağıtım

noktası.

SELSYN SELSİN: Bak. "synchro".

SELSYN EXCITATION SELSİN İKAZI: Bak. "excitation".

SEMAPHORE FLAMA MUHABERESİ, SEMAFOR MUHABERESİ (DZ.): Flamalar

vasıtasıyla muhabere usulü. Bu usulde; flamacı, her iki elinde

birer flama tutarak, bunları, bir kod sistemine göre, çeşitli

vaziyetlerde indirip kaldırarak işaret verir.

SEMI IMPROVED AREA YARI ISLAH EDİLMİŞ DEPOLAMA SAHASI: Tesviye

edilmiş, bazı uygun malzeme ile kaplanmış olmakla beraber,

sertleştirilmemiş olan açık depolama sahası.


SEMI-RIGID AIRSHIP YARI İSKELETLİ HAVA GEMİSİ: Bak. "airship", ve

"balloon".

SEMIACTIVE HOMING GUIDANCE YARI AKTİF HOMİNG GÜDÜMÜ: Bir hedefli

güdüm sistemi, bu sistemde füze içindeki alıcı cihaz, bir dış

kaynak vasıtasıyla aydınlatılmış hedeften çıkan

radyasyonlarından faydalanır. Ayrıca bakınız: "guidance".

SEMIARMOR PIERCING YARI ZIRH DELİCİ: En kalın zırhları delebilen zırh delici

mermi veya bombaların aksine olarak, patlamadan önce,

muharebe gemilerinde gövde zırhı ve beton yapılar ile benzeri

yapıtlar dışında, diğer bütün zırhları delebilen.

SEMIARMOR PIERCING BOMB YARI ZIRH DELİCİ BOMBA: Hafif zırhlara, beton

tahkimata ve diğer orta mukavemetli hedeflere nüfuz etmek

üzere kullanılan, özel surette imal edilmiş, ağır çelik gövdeli,

yüksek süratli infilak bombası.

SEMIAUTOMATIC YARI OTOMATİK: Kısmen kendi kendine iş gören. Bak.

"automatic".

SEMIAUTOMATIC FIRE YARI OTOMATİK ATEŞ: Kendi kendine dolduran bir

silahtan, her atım için ayrı ayrı tetik düşürmek suretiyle açılan

ateş. Bu ateşin otomatik ateşten farkı, otomatik ateşte silahın,


parmak tetikten çekilinceye kadar ateşe devam etmesidir. Bak.

"automatic fire".

SEMIAUTOMATIC GROUND ENVIRONMENT YARI OTOMATİK KARA İŞLEM

TESİSLERİ: Hava savunmasının, yarı otomatik bilgi ve silah

kontrol işlemi için imkan sağlayan kısmı. Şu tesisleri içine alır: a.

Hava gözetleme bilgilerini işlemek ve mevcut planlanmış bilgi

toplama kaynaklarından idare merkezlerine göndermek için

gerekli tesisleri. b. Hava savunma bilgilerinin, kompüterlerle

işlenip kıymetlendirildiği ve tehlike değerlendirme, silah tahsis

ve münasip silah güdüm emirlerinin verileceği tali bölge

(subsector) seviyesinde hava durumları haline getirileceği idare

merkezi. c. Durum bilgilerinin idare merkezlerinden muharebe

merkezlerine gönderilmesi için gerekli tesisler. d. İdare

merkezlerinden alınan durum bilgilerinin kompüterler

aracılığıyla işlenip değerlendirildiği ve silah kaynaklarından

faydalanma hususunun kontrol ve idare edilebileceği bölge

seviyesi hava durumları (sector level air situations) haline

getirildiği muharebe merkezleri. e. Komşu idare merkezleri,

muharebe merkezleri, ara bilgi gönderme cihazları (data-link

transmitters), Federal Havacılık Bürosu ve Hava Savunma Topçu


tesisleri gibi, idare merkezi çıkan bilgilerini (output data)

münasip kullanma teçhizatı giren bilgi (input) donanımına nakil

için gerekli tesisler.

SEMIAUTOMATIC RIFLE YARI OTOMATİK TÜFEK:

SEMIAUTOMATIC SUPPLY YARI OTOMATİK İKMAL: Birlikler, faaliyet

merkezleri veya kuvvetler tarafından ihtiyaç duyulan bazı belirli

ikmal maddelerinin, ikmalden sorumlu makamlar tarafından,

elde mevcut veya kullanan birlik hesabına yolda bulunan stok

durumu devre raporlarına dayanılarak sevki. Diğer bütün ikmal

maddeleri, kullanan makamlar tarafından gönderilecek istek

belgelerine göre sağlanır. Bak. "automatic supply".

SEMIAUTOMATIC WEAPON YARI OTOMATİK SİLAH: Her atıştan sonra

otomatik olarak dolan ve ateşe hazırlanan; fakat tetiğin her

çekilişinde, ancak bir mermi ateşleyen silah.

SEMICONTROLLED MAP YARI SIHHATLİ HARİTA: Sıhhatli nivelman ve nirengi

şebekesine istinat etmeden yapılan harita. Ölçek, tamamen

doğru olmayabilirse de haritanın kapsadığı sahanın her tarafında

aynıdır. Ölçek sabitesi ve istikamet açısı sıhhatli olarak tayin

edildiği takdirde, harita itimada şayan olarak kabul edilir.


SEMICONTROLLED MOSAIC YARI KONTROLLÜ MOZAİK: Ana yer şekillerinin

coğrafik koordinatlarla uyuşması için düzeltilmiş veya

düzeltilmemiş döşenmiş parçalardan oluşan mozaik.

SEMIFINISHED HARDSTANDING YARI SERTLEŞTİRİLMİŞ BETON ZEMİN: Bak.

"hardstand".

SEMIFIXED AMMUNITION YARI TERKİPLİ CEPHANE: Mermisi kovana daimi

olarak tespit edilmemiş cephane.

SEMIFIXED ROUND KOVANLI HARTUÇ, AYRI İMLA ATIM (DZ.): Atışta kovan

ve mermisi silaha ayrı ayrı konan atım. Bak. "semifixed

ammunition".

SEMILIVE SKID YARI HAREKETLİ ISGARA: Ön iki köşesinde sabit ayakları ve arka

iki köşesinde tekerlekleri bulunan ısgara. Bak. "skid".

SEMIMOBILE YARI SEYYAR: Motorlu araçlarla kısmen teçhiz edilmiş, yarı

seyyar birlik. Kadrosunda, bütün teşkilatını aynı zamanda

nakletmeye yeter sayıda motorlu araç yoktur.

SEMIMOBILE ARTILLERY YARI SEYYAR TOPÇU: Hareket kabiliyetli olmakla

beraber, ateş mevziine sokulması için kısmen sökülmesi icap

eden topçu silahları. Kundağın yere oturabilmesi için tekerlekler

ve askı tertibatı sökülür.


SEMIMOBILE EVACUATION HOSPITALYARI SEYYAR TAHLİYE HASTANESİ:

Muharebe sahasında vazife gören ve ilgili tümeni taktik

durumun müsaadesi nispetinde, yakından destekleyen bir sağlık

tesisi. Bu tesis, her türlü vakaları kabul eder ve bunları daha

gerilere tahliye için hazırlar. Acil hallerde, hasta ve yaralıların

kati tedavilerini de yapar.

SEMIMOBILE UNIT YARI SEYYAR BİRLİK: Kuruluşundaki personel ve malzemeyi,

bir noktadan başka bir noktaya bir defada nakletmeye yeterli

aracı kadrosunda bulunmayan birlik.

SEMIPERMANENT FIXED BRIDGE YARI DAİMİ SABİT KÖPRÜ:

SEMISATELLITE YARI UYDU: Kendisi bir yörüngeye oturamamakla beraber

yörüngedeki bir cismin bazı şartlarına tabi olacak hıza ulaşmış bir

füze, yörünge planörü veya diğer cisim.

SEMISKILLED KALFA, DEPANÖR: Ehliyetli bir uzmanın yanında yardımcı olarak

çalışarak çalışabilmesi için yeter derecede eğitim ve tecrübeye

sahip olan; fakat, ehliyet isteyen bir işte murakabesi, çalışmaya

yetecek eğitim ve tecrübeye sahip bulunmayan kimse.

SEMISKILLED RATING KALFALIK DERECESİ, DEPANÖRLÜK DERECESİ: Maharet

isteyen bir meslek veya sanatta, hayli eğitim ve tecrübe görmüş


olan ve ehliyetli bir uzmanın yanında yardımcı olarak çalışmak

için gerekli nitelikleri haiz bulunan, erat sınıfına mensup bir

şahsa verilen derece.

SEMITRAILER YARI RÖMORK: Özel tertibatı vasıtasıyla bir cer arasına bağlanan

ve bu araç tarafından çekilen römork. Yarı römork cer aracından

ayrıldığı zaman, ön kısmının zemin üstünde durabilmesi için,

römorka katlanır tekerlek (retactable gear) takılır.

SENDER'S COMPOSITION MESSAGE GÖNDERİLEN TARAFINDAN AĞIZDAN NOT

ETTİRİLMİŞ MESAJ: Gönderen kimse tarafından ağızdan not

ettirilen ve ev sahibi hükümetin haberleşme tesisleri aracılığıyla,

deniz aşırı komutanlık bölgesinde bulunan askeri veya resmi bir

şahsa, telsizle gönderilen veya bu şekilde böyle bir şahıstan

alınan bir mesaj.

SENDING STATE GÖNDEREN DEVLET: Milletlerarası bir anlaşmaya üye olan ve

bu anlaşma uyarınca, kendi askeri personeline, anlaşma üyesi bir

başka devletin arazisine girme ve burada kalma emri veren bir

devlet.
SENIOR KIDEMLİ ÜST: Hizmet süresi diğerlerinden fazla olan;

sınıflandırmalarda esas olarak alınan tipe nazaran ileri derecede

bulunan.

SENIOR ARMY AVIATOR KIDEMLİ KARA ORDUSU HAVACISI: A. B. D. Kara

Ordusu'na mensup bir şahsa, Kara Kuvvetleri Komutanı veya

bunun yetkilendirdiği subaylar tarafından verilmiş bir havacılık

sıfatı.

SENIOR BALLOON PILOT BALON BAŞ PİLOTU: Bu dereceyi kazanmış şahıs.

SENIOR MILITARY ATTACHE KIDEMLİ ASKERİ ATAŞE: Rütbece veya Milli

Savunma Bakanlığı'nca tasrih edilmiş olması dolayısıyla,

diğerlerine nazaran kıdemli durumda olan askeri ataşe.

SENIOR OFFICER ÜSTSUBAY: Rütbece binbaşı (dahil) dan tuğgenerale (hariç)

kadar subaylara verilen unvan. Bak. "company officer" ve

"company grade".

SENIOR OFFICER PRESENT AFLOAT DENİZDE EN KIDEMLİ SUBAY: Yetkili

makam tarafından belirtilmiş bir mevkide veya bölge dahilinde,

denizde harekat halindeki kuvvetlerle birlikte bulunan ve bu

kuvvetlere mensup bir birliğe komuta eden, faal görev

durumunda ve denizde emir ve komuta kudretine sahip kıdemli


güverte subayı. Belirtilen mevkide su üzerinde harekatta

bulunan kuvvetlere mensup deniz birliklerini müştereken

etkileyen konuların idaresinden sorumludur.

SENIOR PILOT BAŞ PİLOT: Bir askeri uçağı idare etmeye ehliyetli ve ABD Hava

Kuvvetlerine mensup bir kimseye verilen derece. Bu derece,

mümtaz pilotluk (command pilot) derecesinden bir alt derecedir.

SENIORITY KIDEM, KIDEMLİLİK: Nasip ve tayin tarihi; faal hizmet süresi vs.

sebeplerle, bir askerin diğer bir askere nazaran askeri mertebe

(rank) bakımından haiz bulunduğu üstünlük. İki kişi, aynı rütbeye

aynı gün naspedilmiş bulunuyorlarsa, bu hak, bu hak fiili hizmet

süresi daha uzun olana aittir.

SENSE KIYMETLENDİRME, ATIM KIYMETLENDİRMESİ: Bak. "sensing".

SENSIBLE ATMOSPHERE DUYULUR ATMOSFER, HİSSEDİLİR ATMOSFER:

Atmosferin mevcudiyeti seçilen, yani mukavemet gösteren

kesimi. Bak. "effective atmosphere".

SENSIBLE HORIZON YATAY UFUK: Gök yuvarlağının, herhangi bir noktadan,

örneğin gözlemcinin gözünden geçen ve başucu -ayakucu

hattına dikey olan bir düzlemle kesişmesi suretiyle meydana

gelen gökküresi çemberi.


SENSING KIYMETLENDİRME, ATIM KIYMETLENDİRMESİ: Bir paralanma

veya vuruş noktasının ya da orta paralanma veya orta vuruş

noktasının, uzun (over), kısa (short), havada paralanma (air),

vuruş (graze) v. s. şeklinde kıymetlendirilen istikamet. Bak.

"spotting".

SENSITIVE HASSAS: Açıklanması himayesinde bulundurduğu kişinin

güvenliğine tehdit, yüz kızarıklığı ve ihlal oluşturan özel koruma

gerektiren. Bir kuruluş, tesis, şahıs, mevki-makam, doküman,

malzeme veya faaliyete tatbik edilebilir.

SENSITIVE AREA HASSAS BÖLGE: İstihbarat bakımından bir faaliyet merkezi

haline gelen belirli mevki.

SENSITIVE COMMAND NETWORK HASSAS KOMUTA ÇEVRİMİ: Minütmen

füze komuta, uzak kontrol, kalibrasyon ve fırlatma görevlerini

desteklemek için faydalanılan sistem ve tesisleri tanıtır

muhabere tesisi.

SENSITIVE COMPARTMENTED INFORMATION HASSAS BÖLÜNMÜŞ BİLGİ:

Şimdiki ve gelecekteki topluluk istihbarat toplama programları

ve bitmiş ürünleri kompartmantasyon toplu sistemlerinin formal


olarak tesis edileceği sınırlanmış bütün bilgi ve malzemeler. (Bu

kontroller DOD 5200.1'in Information Security Program

Regulation hükümlerinin üstünde ve ötesindedir) SCI olarak da

bulunur.

SENSITIVE ITEM ŞÜPHELİ MADDE, KAÇAK MADDE: Gayri meşru pazarlarda

süratle satış imkanı bulan ve özellikle hırsızlama mal olması

ihtimal dahilinde bulunan mal kalemleri.

SENSITIVE POSITION HASSAS MEVKİ, ÖNEMLİ MEVKİ: Kara kuvvetlerinde

mevcut görev yerlerinden, işgal eden şahsın, mevkiin mahiyeti

itibariyle, milli güvenliğe aykırı maddi bir zarara neden olması

ihtimal dahilinde görülen bir mevki. Bu gibi mevkileri çok gizli,

gizli ve hizmete özel bilgi ve malzemeye yaklaşmayı gerektiren

herhangi bir görev veya sorumluluğu ya da Kara Kuvvetleri

Komutanı veya yetkilisi tarafından önemli olarak vasıflandırılan

bir başka görev yerini içine alır.

SENSITIVITY ANALYSIS DUYARLILIK ÇÖZÜMLEMESİ (ANALİZİ):

SENSOR ELEKTRONİK HEDEF TESPİT CİHAZI: Cisimleri ve faaliyetleri,

enerji, yayınlanan partikülleri, yansıyan veya tadil edilmiş

cisimleri belirtip kayıt eden ve tespit eden teçhizat.


SENTENCE HÜKÜM: Bir askeri şahıs hakkında askeri mahkeme tarafından

verilen karar.

SENTENCED PRISONER HÜKÜMLÜ MAHPUS, HÜKÜM GİYMİŞ MAHPUS:

Hakkında alınan hapis kararı icra safhasına geçmiş mahpus.

SENTIMENTAL DUYGUSAL:

SENTINEL NÖBETÇİ: Bak. "sentry".

SENTRY NÖBETÇİ: Nöbet tutmak, kurulmuş düzeni muhafaza etmek,

şahısları ve belirli noktaları baskından korumak veya düşman

taarruzuna karşı uyarmak üzere, bir karakolun mensubu olarak

görevlendirilmiş asker. Bütün nöbetçiler, aynı zamanda, kimyasal

maddelere karşı ikaz unsuru, yani gaz gözcüsü durumundadır.

SENTRY SQUAD NÖBETÇİ MANGASI: Nöbetçilik veya muhafızlık vazifesiyle

görevlendirilmiş manga. Manga erlerinden bir kısmı nöbet

tutarken, diğerleri istirahat eder, fakat, acil hallerde derhal

göreve koşmak veya nöbet süresi sona eren arkadaşlarını

değiştirmek üzere, her an göreve hazır halde bulunurlar.

SEPARABLE COST AYRIMLANABİLİR MALİYET:

SEPARATE AYIRMAK, BÖLMEK: Bir şeyi başka bir şeyden ayırmak.


SEPARATE BATTALION BAĞIMSIZ TABUR: Alayın bir kısmını teşkil etmeyen ve

sahrada müstakil bir birlik olarak faaliyette bulunan tabur. Bu

tabur; hem idari hem taktik bir birliktir.

SEPARATE BATTERY BAĞIMSIZ BATARYA: Bir taburun bir kısmını teşkil

etmeyen ve sahrada müstakil bir birlik olarak faaliyette bulunan

batarya.

SEPARATE COMPANY BAĞIMSIZ BÖLÜK: Bir taburun bir kısmını teşkil

etmeyen ve sahrada müstakil bir birlik olarak faaliyette bulunan

bölük.

SEPARATE LOADING ROUND KESELİ ATIM: Terkipsiz keseli cephane atımı.

Bak. "separate loading ammunition".

SEPARATE REGIMENT BAĞIMSIZ ALAY: Bir tümen veya tugayın bir parçasını

teşkil etmeyen ve sahrada müstakil bir birlik olarak faaliyette

bulunan alay.

SEPARATE SHIPMENTS BÖLÜNMÜŞ SEVKİYAT: Birlik ağırlıkları dışındaki

teçhizat ve ikmal maddelerinin, tek gönderme belgesi ile,

münferit olarak sevki. Birliğin kontrolü altında hareket eden

birlik ağırlıkları sevkiyatı, bölünmüş bir sevkiyat değildir. Bir

depodan, birlik teçhizatı ile ilgili olarak yapılan noksan malzeme


sevkiyatı bölünmüş sevkıyattır. Bölünmüş sevkiyat, nakliyat

grupları (assemblage) halindekiler hariç, bir ulaştırma birimine

eşittir.

SEPARATE-LOADING AMMUNITION TERKİPSİZ CEPHANE: Mermi ve sevk

barutu silaha ayrı olarak doldurulan cephane.

SEPARATEE ASKERLİKTEN AYRILAN, ASKERLİKTEN AYRILMIŞ: Askeri

hizmetten ayrılma durumunda bulunan askeri şahıs.

SEPARATION AYRILMA: Faal görevden ayrılma, terhis, emeklilik, tard, ihraç,

istifa veya ölüm sonucu yapılan personel işlemlerine uygulanan

geniş anlamlı terim.

SEPARATION CENTER TERHİS VE AYIRMA MERKEZİ: Personelin askeri

hizmetten ayrılmasını gerçekleştirmek üzere tesis edilmiş büro.

SEPARATION COUNSELOR TERHİS VE AYIRMA DANIŞMANI: Şahsi temas,

aydınlatma ve kayıtları hazırlama suretiyle, askeri personelin

hizmetten ayrılmasına yardım eden subay ve erat sınıfına

mensup, ehliyet dereceli personel.

SEPARATION QUALIFICATION RECORD ASKERLİKTEN AYRILIŞ EVSAF

BELGESİ: Ordudan ayrılma zamanında hazırlanan resmi belge. Bu

belge; sivil ve askeri meslek ve öğretim tecrübelerinin bir özetini


ihtiva eder. İcabında, sivil mesleklere tekabül eden askeri

ihtisasları da ihtiva edebilir.

SEPARATION ROCKET AYIRMA ROKETİ: İkinci veya daha üst kademeye iki

veya daha çok sayıda gruplar halinde yerleştirilen ve mensup

olduğu kademenin bir önceki kademeden ayrılışında, hızlanıp

uzaklaşmak için ek çekişe ihtiyacı bulunduğu zaman harekete

geçen, genellikle katı yakıtlı küçük roket.

SEPARATION VELOCITY AYRILIŞ HIZI: Bir uzay aracının herhangi bir parça veya

kısım kendisinden ayrıldığı andaki hızı; özellikle bir arz

uydusunun taşıyıcıdan ayrıldığı andaki hızı.

SEPARATION ZONE AYRILMA BÖLGESİ: Kesin güvenlik tedbirleri

alınmadıkça birliklerin yoluna devam etmeyeceği komşu iki yatay

ve dikey bölge arasındaki saha.

SEQUENCE SIRA: Kriptografide; devamlı olarak kullanılan sembollerin

(harfler, rakamlar vs.) sıralanmış terkibi. Özellikle, sıra takip eden

bir şifre alfabesi unsurunun cüzi; bir sıra takip eden bir şifre

karesinin bir satırında, sütununda veya köşegenindeki

sembolleri; bir sıra takip eden şifre anahtarı harfleri veya

rakamları.
SEQUENCE CIRCUIT SIRALAMA DEVRESİ: Bir mayın harbinde, önceden

saptanmış atış tanziminin etkisi ile önceden sıralanmış harekete,

geçirme gerektiren devre.

SEQUENCED EJECTION SYSTEM SIRALANMIŞ TEPKİ SİSTEMİ: Bak. "ejection

systems".

SEQUENCER SIRALAYICI, OLAY SIRALAYICI: Bir seri olayı gösterecek ve olaylar

birbirini belirli bir sıra dahilinde takip edecek şekilde

ayarlanabilir, mekanik veya elektronik bir cihaz.

SEQUENTIAL SIRALI:

SERGEANT SERGEANT (FÜZESİ): 75 deniz mili dahilindeki mesafe içinde

hedeflere taarruz etmek üzere imal edilmiş nükleer harp başlığı

kullanma kabiliyetinde katı yakıtlı, atalet güdümlü, satıhtan

satha atılır, seyyar bir füze.

SERGEANT FIRST CLASS ASTSUBAY ÜSTÇAVUŞ: A. B. D. Ordusunda; altıncı

derecede bir astsubay. Rütbece, astsubay çavuşun üstü,

astsubay başçavuşun astıdır.

SERGEANT MAJOR İDARE ASTSUBAYI: A. B. D. Ordusunda; tabur veya taburdan

büyük bir birlikteki idari işler başyazıcısı. Bu yazıcı, çok defa,

astsubay üstçavuş veya astsubay başçavuş rütbesindedir ve


birlikte emir subayının erat grubundan olan baş yardımcısıdır. Bu

bir rütbe olmayıp, şahıs vazifede bulunduğu sürece verilen bir

unvandır.

SERGEANT OF THE GUARD İÇ KARAKOL ASTSUBAYI: Rütbesi ne olursa olsun,

bir iç karakoldaki kıdemli astsubaya verilen unvan.

SERIAL YÜRÜYÜŞ GRUBU: Personel, motorlu araç veya malzemenin

yürüyüşte veya kara, hava ya da deniz nakliyatı ile bir yere

gitmek üzere tertiplendiği bir bölüm. Bir yürüyüş grubu, bir

komutanın emri altındaki bir veya birkaç yürüyüş birliğinden

teşekkül edebilir. Buna (march serial) da denir.

SERIAL ASSIGNMENT TABLE ÇIKARMA GRUBU TAHSİS ÇİZELGESİ: Amfibi

harekatta kullanılan ve çıkarma grubu numarasını, birliğin ismini,

ortalama personel miktarını, gruptaki malzeme, nakil aracı veya

iş makinalarını, çıkarma grubunu taşımak için gerekli çıkarma

araç veya amfibi araç tip ve miktarını ve grubun üzerine

yüklendiği gemiyi gösteren bir çizelge.

SERIAL NUMBER ÇIKARMA GRUBU NUMARASI: a. Bütünü ile bir gemiye

bindirilen, b. Bir birlik halinde bir kıyıya çıkarılacak veya bir

helikopter alanına indirilecek, c. Ortalama aynı zamanda kıyıya


çıkarılacak -teçhizatı ile birlikte- her birliğe veya gruba itibari

olarak verilmiş numara.

SERIES PAFTA SERİSİ: Aynı ölçeğe ve kartografik özelliklere sahip

bulunan ve meydana getiren makam tarafından toplu olarak

adlandırılan bir pafta dizisi.

SERIES OF FIRE ATEŞ SERİLERİ: Bir harekat safhasını desteklemek üzere

planlanan atış grupları veya ateş toplamaları.

SERIES OF TARGETS HEDEF SERİLERİ: Topçu ve deniz topçu desteğinde,

manevra safhasını desteklemesi planlanmış hedef ve/veya hedef

grupları. Hedef serileri takma adlarla belirtilebilir.

SERIOUSLY ILL AĞIR HASTA: Hastalığı yakın bir hayati tehlike göstermeyen fakat

derhal ilgilenilmesi gereken hasta. Bak. "very seriously ill".

SERIOUSLY WOUNDED CİDDİ OLARAK YARALANMIŞ: Sedye durumu. Ayrıca

bakınız: "wounded".

SERVE HİZMET ETMEK: Bir görevi veya işi yapmak.

SERVICE HİZMET: Başlıca görevi muharebeye katılmaktan ziyade diğer

teşkillere muharebe dışı destek sağlamak olan bir Kara Ordusu

sınıfına veya teşkiline ait veya bununla ilgili.


SERVICE AMMUNITION MUHAREBE CEPHANESİ, MUHAREBE MÜHİMMATI:

Eğitimden çok muharebede kullanılmak maksadıyla hazırlanmış

ve ayrılmış cephane.

SERVICE AREA GERİ HİZMET BÖLGESİ: Bir ordu veya hava kuvveti gibi büyük bir

askeri teşkilata ait idari hizmet birlik ve tesislerinin bulunduğu

bölge. Menzil sahası, bir harekat alanı için geri hizmet bölgesidir.

SERVICE BAR HİZMET ŞERİDİ: Bak. "over sea service bar" ve "service ribbon".

SERVICE BATTERY SERVİS BÖLÜĞÜ: Bir topçu taburu veya alayında, ikmal

malzemesinin ve ağırlıkların naklini sağlayan idari birlik. Bak.

"service company".

SERVICE BOARD TEKNİK HİZMET KURULU: Malzemenin teknik tecrübesini

yapmak üzere, her teknik hizmet başkanlığınca tesis edilen kurul.

SERVICE CALLS HİZMET BORU İŞARETLERİ: Eratı, herhangi bir maksatla toplamak

veya günlük görevler için bir araya getirmek maksadıyla, boru

trampet veya diğer vasıtalarla verilen işaretler. İkaz boru

işaretleri ve alarm boru işaretleri dışarıda, boru ile verilen bütün

işaretleri içine alan geniş bir terim.

SERVICE CAP GÜNLÜK ŞAPKA: Elbise kumaşından imal edilmiş, önü viziyerli

resmi bir şapka.


SERVICE CEILING SERVİS TAVANI: Standart hava şartları altında, belli bir

uçağın, kesin şekilde tespit edilmiş düşük bir hızdan (Amerika ve

İngiltere'de dakikada 100 fit) daha süratle tırmanamayacağı,

deniz seviyesi üstünde, bir irtifa. Servis tavanı başka

memleketlerde değişik olabilir.

SERVICE CENTER HAVA SEYYAR TAMİR VE BAKIM MERKEZİ: Hava Kuvvetlerinin

bir harekat alanındaki seyyar tamir ve bakım teşkilatı. Bu

teşkilat, yurtiçi sahadaki bir hava üssüne veya tali depoya

muadildir.

SERVICE CHEVRON I. DÜNYA SAVAŞI HİZMET ŞERİDİ: Bak. "war service

chevron".

SERVICE CLASPHİZMET ROZETİ: I. Dünya Savaşında muharebe dışında belirli

hizmetlerde bulunan kimselere verilen madeni çubuk. Bak.

"Service Star", "World War I Victory Medal".

SERVICE CLUB ERAT GAZİNOSU: Bir askeri tesisteki erata ve aileleri efradına

eğlenme ve sosyal faaliyetler için imkanlar hazırlayan bir tesis.

Bu gazino; Moral Hizmetleri Subayı (Special Services Officer) nın

murakabesi altında gazino idare heyeti tarafından idare edilir ve

çalıştırılır.
SERVICE CLUB DIRECTOR ERAT GAZİNOSU MÜDÜRÜ: Moral Hizmet tarafından

istihdam edilen ve bir erat gazinosundaki idari işler ile belirli bir

programın yürütülmesinden sorumlu olan, mesleki eğitim ve

tecrübe görmüş sivil şahıs.

SERVICE COAT GÜNLÜK CEKET: Günlük üniforma ile giyilen tek sıra düğmeli

ceket. Buna, eskiden (blouse) denirdi.

SERVICE COMMAND GERİ HİZMET KOMUTANLIĞI: ABD Ordusunda bu

teşkilat halen mevcut değildir.

SERVICE COMMAND COMMANDER GERİ HİZMET KOMUTANI: Bak. "service

commander".

SERVICE COMMANDER GERİ HİZMET KOMUTANI: Bir geri hizmet

komutanlığının başındaki rütbeli subay.

SERVICE COMPANY HİZMET BÖLÜĞÜ: Bir teşkilata dahil ve bir teşkilatın

teçhizat, malzeme, bakım, onarım, v. s. ile ilgili işlerini yapan

birlik. Bu birlik, teşkilatın, ikmal ve eşya nakliyatını da temin

eder.

SERVICE CREDIT İTİBARİ HİZMET HESABI: ABD Ordusunda; hizmet süresinin

hesaplanmasında kullanılan itibari hesap. ABD ordusunda 1940


ile1946 yılları arasında kullanılmış olup, halen böyle, bir usul

uygulanmamaktadır.

SERVICE DEPOT TEKNİK HİZMET DEPOSU: Levazım ve ordu donatım gibi bir

teknik sınıfın ikmal maddelerini temin eden, depolayan ve

dağıtan ikmal tesisi.

SERVICE ECHELON HİZMET KADEMESİ: Bir komutanlığın ikmal, tahliye, bakım ve

idare işlerinden sorumlu tali bölümü.

SERVICE ELEMENT HİZMET UNSURU: Bak. "service echelon", "service unit".

SERVICE FLAG MİLLİ HİZMET BAYRAĞI: II. Dünya Savaşında ABD Silahlı

Kuvvetlerinde hizmet görmüş olan ve halen hizmet etmekte

bulunan bir kimsenin en yakın ailesi tarafından açılması caiz olan

bayrak.

SERVICE FORCE HİZMET KUVVETİ: Harekatın lojistik desteği için görev yapan

deniz görev kuruluşu.

SERVICE GAS MASK MUHAREBE GAZ MASKESİ: Seferde toksik gazlara karşı

kullanılmak üzere ordu personeline verilen çeşitli standart gaz

maskelerinden herhangi biri. Bak. "gas mask" ve "protective

mask".
SERVICE GROUP HİZMET GRUBU: Tahsis edilmiş filo (squadron) ve birlikler

üzerinde, filo harekatının lojistik desteğini temin görevlerini

yerine getirmede harekat kontrolu ve idari komutanlık icra

etmek üzere tesis edilmiş, bir komutan ile karargahındaki

mevcut idari veya taktik ya da hem idari hem taktik başlıca deniz

teşkili.

SERVICE HAT MANEVRA ŞAPKASI: Geniş ve düz bir şapka. Bu şapkalar, halen

kullanılmamaktadır.

SERVICE LIFE HİZMET SÜRESİ: Bir cihazın çürüğe ayrıldığı andaki hizmet süresi.

Bak. "supply replacement factors and consumption rates.

SERVICE MARKINGHİZMET İŞARETLERİ: Usulüne göre yüklenip boşaltılmaları,

depolanmaları ve kullanılmaları ile ilgili bilgiyi vermek üzere,

ikmal maddeleri ve cephanenin üzerine boya, şablon veya

damga ile konulan remizler, rakamlar, veya harfler.

SERVICE MEDAL HİZMET MADALYASI: Normal olarak, harp veya milli tehlike

zamanında yapılan belirli askeri hizmeti belirtmek üzere verilen

yuvarlak, disk biçimi madalya. Bak. "award".


SERVICE MESSAGE SERVİS MESAJI: Muhabere trafiği idaresinin herhangi bir

safhası, haberleşme tesisleri veya çevrim durumları ile ilgili

olarak, işletme personeli arasında kullanılan bir mesaj.

SERVICE MINE HİZMET MAYINI, İMHA EDİCİ PATLAMA İMKANI OLMAYAN

MAYIN:

SERVICE NUMBER SİCİL NUMARASI (SB. ASSB.), ASKERLİK NUMARASI (ER):

Askeri hizmetteki her şahsa, şahsı tanıtma vasıtası olarak verilen

rakam veya harf ve rakam grubu.

SERVICE OBLIGATION HİZMET MÜKELLEFİYETİ: Tadil edilmiş Silahlı Kuvvetler

Üniversal Askeri Eğitim ve Hizmet Kanununa göre, erkek

personelin 26 yaşın altında ilk defa askere girdikleri zaman

bağlandıkları mükellefiyet. Bu mükellefiyet; celple, ilk gönüllü

kaydı ile veya atanma ile başlar. Hizmete giriş zamanına ve diğer

faktörlere bağlı olarak, muvazzaf ve ihtiyat hizmetle birlikte 6: 8

yıl olabilir.

SERVICE OF THE PIECE TOP HİZMETİ: Bir top veya başka teçhizatın kendi

mürettebatı, tarafından kullanılması ve bakımı. Bak. "service".

SERVICE OPERATIONS YARDIMCI SINIF FAALİYETLERİ: Bir yardımcı sınıf birliği

veya unsurlarının faaliyetleri. Bak. "combat operations".


SERVICE PARK HİZMET PARKI: Muharebe sahasının ileri kısmında bulunan ve

muhabere birliğinin araç ve malzemesinin bakım ve onarımını

yapacak bakım unsurlarını ihtiva eden yer.

SERVICE PECULIAR LOGISTICS CAPABILITIES SINIF LOJİSTİK DESTEK

KABİLİYETLERİ: Belirli bir yardımcı sınıfın kuruluşunda bulunan ve

verilen görevlerin başarılı şekilde yapılmasını sağlamak için, bu

yardımcı sınıf tarafından yerine getirilmesi gereken lojistik

destek faaliyetleri. Sınıflar arası destek tahsisleri hesaplanırken

kullanılır.

SERVICE PRACTICE DERS ATIŞI: Topçu birlikleri eğitim programında; atışın

muharebe cephanesi (service ammunition) veya hedefli atış

eğitim cephanesi (target practice ammunition) kullanılarak

hazırlanması, yapılması ve idaresi ile ilgili pratik meselelerin

uygulanmasından ibaret kısmı. Buna eskiden (record service

practice) denirdi.

SERVICE RECORD ŞAHSİ KÜNYE KAYDI, HİZMET KAYDI: Bir erin askerlik hizmeti

kaydının tutulduğu bir form. Bu kayıt işlemi; şahıs gönüllü veya

yeniden gönüllü kaydedildiği takdirde 24 saatlik bir süre

geçtikten sonra veya celp suretiyle askere alındığı zaman açılır;


ayrılışında daimi kayıt formu olarak dosyalanmak üzere Kara

Kuvvetleri Karargahına gönderildiği zaman kapanmış olur.

SERVICE RIBBON HİZMET ŞERİDİ: Bir nişan veya hizmet madalyası yerine

takılan ve hizmet madalyası kurdelesine benzeyen bir şerit.

SERVICE SCHOOL SINIF OKULU: Silahlı Kuvvetlere eğitim görmüş subay temin

etmek maksadıyla, subaylara kendi sınıf ve sahalarında öğretim

yapan, askeri mertebelerde yükselmelerini sağlayan ve yüksek

komuta mevkilerine hazırlayan okul ve kurslar.

SERVICE SHOE HİZMET AYAKKABISI: Günlük üniforma ile giyilen nizami

ayakkabı. Sahra hizmeti için bu ayakkabı yüksek konşludur, yüzü

kahverengi kalın deriden yapılmıştır ve çift tabanlıdır. Bu terim

halen kullanılmamaktadır.

SERVICE SPECIALIST HİZMET UZMANI: Sivil bir ticari firmayı temsil eden ve

özel mekanik teçhizat veya silahların bakım ve onarımına yardım

etmek üzere, birliklere refakat eden sivil teknik uzman.

SERVICE SQUADRON HİZMET FİLOSU: Bir deniz hizmet grubu veya

kuvvetinin; bir komutan ile karargahından ibaret ve donanma

birlikleri lojistik desteğinin teminine tahsis edilmiş birlikler


üzerinde harekat kontrolu ve idari komuta yetkisi kullanmak

üzere tescil edilmiş bir idari/ taktik tali bölümü.

SERVICE STAR BRONZ HİZMET YILDIZI ROZETİ: Belirli bir rozete sahip

bulunduğunu veya bir sefere iştirak edildiğini gösteren yıldız

şeklinde madeni alamet. Eskiden buna (campaign star) denirdi.

Bak. "silver service star".

SERVICE STOCK HİZMET STOKU: Başka kaynaklardan temin etmeyen

herhangi bir ast veya garnizon dışı ikmal faaliyet merkezinin,

normal faaliyetleri için muhtaç olduğu maddelerin ve bu

maddelerden belirli miktarların önceden tespit edilmiş listesi.

SERVICE STRATEGIC PLANS SİLAHLI KUVVETLER STRATEJİK PLANLARI: Silahlı

kuvvetlerden biri tarafından hazırlanmakla beraber, diğer

kuvvetlerin iştiraklerini de ihtiva eden planlar. Bak. "strategic

plans".

SERVICE STRIPE HİZMET ŞERİDİ: Her üç yıllık hizmet için bir adet olmak üzere,

er gömlek veya ceketinin sol kolu üzerine dikilen şerit.

SERVICE SUPPORT HİZMET DESTEĞİ: Bak. "service troops".

SERVICE TEST HİZMET DENEMESİ: Bir madde, malzeme sistemi veya kullanma

usulünün, belirli askeri ihtiyaçları veya özellikleri karşılayıp


karşılamadıklarını tespit etmek üzere, temsili veya gerçek

harekat şartları altında yapılan denemesi. Ayrıca bakınız: "tests".

SERVICE TROOP SÜVARİ HİZMET BÖLÜĞÜ: Bir süvari grup veya alayında,

ikmal ve ağırlık nakliyatını sağlayan idari birlik.

SERVICE TROOPS HİZMET KITALARI: Hava ve kava muharebe birliklerine,

muharebede vazifelerini etkili şekilde yerine getirmeleri için

gerekli ikmal, bakım, ulaştırma, tahliye, hastane tedavisi ve diğer

hizmetleri görmek üzere kurulmuş birlikler. Ayrıca bakınız:

"combat service support elements, "troaps".

SERVICE TYPE HİZMET TİPİ: Sahra tipi birliklerin muharebe görevlerini

başarmalarına yardım etmek üzere, esas itibarıyla, menzil

sahasında kullanılan malzeme, kıta ve birlikleri belirtmek ve

ifade etmek için kullanılan terim.

SERVICE UNIFORM GÜNLÜK KIYAFET: Ordu personeli tarafından mutat

görevlerde giyilmesi Ordu Kıyafet Kararnamesi icabı olan ve

büyük üniforma (full dress uniform) ile merasim kıyafeti (dress

uniform) 'nden farklı olan üniforma.

SERVICE UNIT HİZMET BİRLİĞİ: Harekatta devamlılığı sağlamak üzere diğer

birliklere veya bir bütün olarak harekat alanına muharebe dışı


destek temin etmek esas gayesiyle görevlendirilmiş birlik veya

teşkili.

SERVICE WITH TROOPS KITA HİZMETİ: Kıta görevlerine atanan subayların

kıtada yaptıkları hizmet.

SERVICEABILITY HİZMETE ELVERİŞLİLİK: Malzemenin dağıtımından önce

nitelik ve işe yararlılık bakımından, iyi bir durumda bulunmaları

hali.

SERVICEABILITY STANDARDS HİZMETE ELVERİŞLİLİK STANDARTLARI:

Malzemenin, dağıtımından önce sahip olması gerekli ölçüler.

SERVICEABLE PROPERTY HİZMETE ELVERİŞLİ ORDU MALI: Kullanılabilir durumda

ordu malı. Bak. "unserviceable property".

SERVICEABLE SUPPLIES HİZMETE ELVERİŞLİ İKMAL MADDELERİ: Hurda olanlar

dışında, dağıtıma ve bulundukları durumda kullanılmaya elverişli

ikmal maddeleri.

SERVICING HİZMETE HAZIRLAMA, GENEL BAKIM: Motorlu araçların gerekli

şekilde çalışmalarını temin için yapılan temizleme, yağlama,

akaryakıt, yağ, soğutucu maddelerin ikmali ve lastiklere hava

verilmesinden ibaret işler. Bak. "common servicing", "cross

servicing", "interservice support" ve "joint servicing".


SERVICING CHECK HİZMETE HAZIRLAMA MUAYENESİ: Bir ana parça veya

sistemin düzgün şekilde işlemesini veya düzgün birleştirilmesini

ya da kilitlenmesini sağlamak. (İmkan varsa, belirli bir şekil ve

ölçüye göre bir zaman, basınç, ısı, boyut veya diğer miktar ölçüsü

karşılaştırması yapmak) .

SERVICING INSTRUCTION HİZMETE HAZIRLAMA TALİMATI: İngiliz Hava

Kuvvetlerindeki anlamıyla, bir uçak veya uçak teçhizatındaki

bozukluğu gidermek veya önlemek için yayınlanmış bir talimat.

Bu maksatla, yapılacak işlem acil veya önemli olabilir. Bir arıza ilk

bakışta göze çarpmayabilir ve bir arızanın ortaya çıkması

ihtimalini önlemek birkaç muayeneye ihtiyaç gösterebilir.

SERVO SERVO: Güç arttıran bir tertibat. Bu tertibatta, küçük elektriksel

palslar şiddetlendirilerek mekanik bir hareket elde edilir.

SERVO GAIN SERVO KAZANÇ: Bir servo tertibatının voltaj değişikliğine karşı

hassasiyet göstermesi hali.

SERVO SYSTEM SERVO SİSTEMİ, SERVO TERTİBATI: Mekanik bir hareketi bir

noktadan diğer bir noktaya, elektrik vasıtasıyla intikal ettirmeye

yarayan elektromekanik, elektro hidrolik veya benzeri bir

tertibat.
SET TAKIM:

SET-FORWARD CHART İLERİ MESAFE KESTİRME PLANI: Hareket halindeki.

hedeflerin en son görüldükleri an ile bu hedeflerin seyir yolu

üzerinde, bir merminin, bir noktaya erişeceği an arasında geçen

sürede hedeflerin kat etmeleri muhtemel mesafelerin

kaydedildiği levha.

SET-FORWARD DEVICE İLERİ MESAFE KESTİRME ALETİ: Hareket halindeki bir

hedefin sonradan bulunacağı muhtemel mevkii süratle

hesaplamakta kullanılan ıskala, cetvel, plan veya komuta aleti.

SET-FORWARD POINT GELECEK NOKTA: Bak. "predicted position", "future

point".

SET-FORWARD RULE İLERİ MESAFE KESTİRME CETVELİ: Sürgülü cetvele

benzer bir alet. Bu alet, önceden hesaplama ıskalası ile birlikte

ve gelecek noktanın hesaplanmasında kullanılır.

SET-FORWARD SCALE İLERİ MESAFE KESTİRME ISKALASI: Gelecek noktayı,

doğrudan doğruya hareket halindeki bir hedefin kestirilmiş seyir

yolundan bulup çıkarmakta kullanılan ve ileri mesafe kestirme

cetvelinin veya planın görevlerini birleştiren mekanik alet.

SET-UP COST HAZIRLIK MALİYETİ:


SETBACK ATALET TESİRİYLE GERİ HAREKET, GERİLEME: Bir mermi

ateşlendiği zaman; mermi içinde serbestçe hareket edan

parçaların atalet sebebiyle, geri istikamette ani hareketi. Bu

kuvvetten, ihtiraklı bir tapada bir yay veya pimi geriye itmek

veya bir tapayı faaliyete geçirmek için kullanılır.

SETTING BAĞLAMA: Bir hassas aletin ve özellikle, bir topun nişan tertibatı

üzerindeki taksimatın bağlanması.

SETTING RING TANZİM BİLEZİĞİ, TANZİM HALKASI: Bir mermi tapası üzerindeki

sabit bir halkayı kavrayan mekanik bir tapa tanzim makinesinin

parçası. Parça, bu kavrayışı ile, tapa içindeki küçük bir halka veya

tanzim unsuru dışında, bütün mermiyi ekseni etrafında

döndürür. Bu tanzim unsuru; tanzim miktarında yapılması

istenen değişiklik meydana gelinceye kadar, tapa tanzim

makinesi içindeki ayar halkası vasıtasıyla dönüşten alıkonur. Bak.

"adjusting ring".

SETTLEMENT KESİN HESAP, TASFİYE, UYUŞMA: Bir sözleşme veya işbirliği

dolayısıyla bağlı olan tarafların, hesaplarını karşılaştırarak bir

anlaşma ve muvazeneye varmaları.


SETTLING ROUNDS YERLEŞTİRME ATIMLARI: Bir top kundağı mahmuz ve

döşemesini toprağa sıkıca oturtmak için değişik yükseklik

açılarından atılan atımlar.

SEVENTY FIVE DEGREE LINE YETMİŞ BEŞ DERECE HATTI: Son bomba salış

hattı (final bomb release line) ile hassas bölge arasında hava

savunma toplarının yerleştirildiği mevhum hat. Bu gibi

mevzilerden toplar 75 derecelik bir yükselişle düşmanı

karşılayabilir ve bomba salış hattı üzerine etkili ateş açabilir.

SEVERANCE İDARİ KARARLA TERHİS: A. B. D. 'de hükümet tarafından tek

taraflı olarak yapılan ve ilgili eratın isteği söz konusu olmayan

idari terhis.

SEVERANCE ALLOWANCE TERHİS ELBİSE BEDELİ: Hizmetten ayrılan erata,

şahsi elbise ve eşya temin etmek üzere verilen tahsisat.

SEVERANCE-PAY KIDEM TAZMİNATI: İdari kararla hizmetine son verilenlere

hizmette kaldıkları süre üzerinden verilen tazminat.

SEVERE DAMAGE CİDDİ HASAR: Teçhizat ve tesislerden faydalanmaya devamlı

şekilde engel olan hasar.


SEVERELY THREATENED COASTLINE CİDDİ ŞEKİLDE TEHDİT EDİLEN KIYI HATTI:

NATO bölgesi içinde belirtilmiş bir nükleer taarruz sırasında

tahliye edilmesi gereken bir kıyı hattı.

SEWAGE DISPOSAL LAĞIM BOŞALTMA (İS): Lağım pisliğini yoketme veya

faydalanılır hale getirme sistemi.

SEXTANT SEKSTANT: Esas itibarıyla, seyir subayları (Dz.) ve seyrüseferciler

(Hv.) tarafından; güneşin, ayın bir yıldızın veya ufuk yukarısındaki

bir gezegenin irtifa ve açısal yüksekliğini ölçmekte kullanılan alet.

Tabii ufuk veya tavsiye ruhlusu ufkundan, yardımcı nokta veya

yardımcı istikamet hattı olarak faydalanılabilir.

SEXTANT ALTITUDE SEKSTANT İRTİFASI: Bir sekstan veya oktanla ölçülmüş

bir gök yüksekliği; bir suni ufuk veya deniz ufku ile bir gök cismi

arasında, düşey bir düzlemle, hiç bir düzeltme yapılmadan

ölçülen açı.

SH-2 Bak. "Sea Sprite".

SH-3 Bak. "Sea King".

SHADED RELIEF GÖLGELENDİRİLMİŞ KABARTMA: Derecelendirilmiş gölgelerin

yüksek bir yerde toplanıp ışık kuzey batıdan gelecek şekilde

harita ve şemalarda arazinin 3 boyutlu şeklini gösteren bir


katografik teknik. Gölgelendirilmiş rölyef eğrilerle kombinasyon

içinde kullanılır. Ayrıca. bak. "hill shading".

SHADOW Bak. "trailer aircraft".

SHADOW FACTOR GÖLGE FAKTÖRÜ, GÜNEŞ AÇILIMI: Hedef enlemi ve

fotoğrafın çekildiği zaman ele alınarak çıkarılan ve gölge

uzunluğundan cisimlerin yüksekliğini tespite yarayan bir

mültiplikatör faktörü.

SHADOW NET GÖLGE AĞI:

SHADOW NETS GÖLGE AĞLARI:

SHADOW PRICE GÖLGE FİYAT:

SHAFT SIĞINAK BACASI: Gömme sığınaklarda, havalandırma maksadıyla

kullanılan ve acil hallerde çıkış yeri olarak ta faydalanılan

menfezler.

SHAFT CASES SIĞINAK BACA KASLARI: Sığınak bacası boşluğuna yerleştirilen

standart ölçülü çerçeveler.

SHAKE-TABLE TEST TİTREŞİM MASA DENEYİ: Bir alet ana parçasının; bir

füze veya diğer aracın fırlatılması sırasında maruz kaldığı


şartlardan birini taklit eden bir vibratöre yerleştirildiği bir

laboratuar deneyi.

SHALLOW CONNECTING TRENCH SÜRÜNME HENDEĞİ: Vakit darlığı

yüzünden derinleştirilmemiş ve sadece sürünmeye elverişli

olacak kadar kazılabilmiş irtibat hendeği.

SHALLOW FORDING SIĞ SUDAN GEÇME KABİLİYETİ: Su geçirmez şekilde

imal edilmiş bir kara aracı veya kundağı motorlu topun, tekerler

veya paletleri yerle temas halinde olduğu halde özel bir su

geçirmez kit olmadığı halde bir su engelini aşma kabiliyeti. Ayrıca

bakınız: "deep fording", "flotation".

SHALLOW FORDING CAPABILITY SIĞ SUDAN GEÇME KABİLİYETİ: Su

geçirmez şekilde imal edilmiş bir kara aracı veya kundağı

motorlu topun, tekerlek veya paletleri yerle temas halinde

olduğu halde özel bir su geçirmez kit olmaksızın bir su engelini

aşma özelliği.

SHAPED CHARGE BOŞLUKLU İMLA HAKKI: İnfilak enerjisini bir nokta üzerinde

toplayıp bir istikamete hareket ettirecek biçimde imal edilmiş bir

patlayıcı madde.

SHARING PAYLAŞMA:
SHARP SHOOTER KESKİN NİŞANCI: Bu dereceyi kazanan asker.

SHARPSHOOTER BADGE KESKİN NİŞANCI BRÖVESİ: Bak. "basic qualification

badge".

SHEAF DEMET: Topçu ve deniz topçusu desteğinde; 2 veya daha çok

silahtan atılmış atımlarla arzu edilen bir paralama şekli meydana

getiren planlanmış atış şekli.

SHEAF OF FIRE DAĞILMA KONİSİ: Bak. "cone of dispersion".

SHEAR MAKASLAMA KUVVETİ, KESME MUKAVEMETİ: Bir kirişe, istinat

noktasına yakın yerde binen yük.

SHEAR LINK ASSEMBLY MAKASLAMA DONANIMI: Belirli bir mekanik yükte

kırılmak üzere yapılmış alet.

SHED SUNDURMA: Normal olarak, yan duvarları bulunmayan yapı.

SHEET PAFTA: Ya başlı başına çizilip basılmış veya bir serinin bir parçası

durumundaki münferit kara, deniz veya hava haritası.

SHEET EXPLOSIVE PAFTA PATLAYICI: Pafta şeklindeki plastik patlayıcı.

SHEET PLANS PARPLANS:

SHEETING SIĞINAK BACA KAPLAMASI: Bir galeri veya sığınak bacasının iç

kısmını kaplamada kullanılan tahta levhalar.


SHEETLINES PAFTA TAKSİMAT HATLARI: Bir harita veya şemanın coğrafi

sınırlarını belirleyen çizgiler.

SHELF ITEM RAF MADDESİ: Sivil ve askeri hayatta müştereken kullanılan

ikmal maddesi. Bu terim: tahta bezi, fırça, süpürge ve temizlik

maddeleri gibi sarfedilebilir ikmal maddelerini içine alır.

Rasyonlar ile petrol türevleri bu gruba girmez.

SHELF LIFE RAF ÖMRÜ: Bir ikmal maddesinin eskime veya sınırlı ömrü

nedeniyle yenilenmeyecek olması ve depolandığı sürece

kullanılabilir olduğu ömrü. Ayrıca bakınız: "storage life".

SHELL MERMİ: Som daneden (shot) farklı olarak içine infilak maddesi,

kimyasal veya başka malzeme doldurulmuş mermi.

SHELL (SPECIFY) MERMİ BELİRTMEK: Hangi tip mermi kullanılacağını belirtir

bir istek ya da emir.

SHELL CRATER MERMİ ÇUKURU: Bir merminin infilakı sonucu toprakta meydana

gelen, huni şeklindeki oyuk. Buna (shell hole) da denir.

SHELL DESTROYING TRACER MERMİ PARALAYAN İZ MADDESİ: Bir hava

savunma mermisinde, infilak maddesi ile iz unsuru arasına

yerleştirilmiş tutuşturma maddesi. Bu maddenin vazifesi; mermi

hedef noktasını geçtikten sonra, fakat henüz kasadaki birliklere


zarar vermeyecek bir yükseklikte iken, infilak maddesinin, iz

unsuru tarafından faaliyete geçirilmesine imkan vermektir.

SHELL EXTRACTOR TIRNAK: Bak. "extractor".

SHELL FRAGMENTS MERMİ PARÇALARI: Bir merminin patlayıp

parçalanması üzerine, etrafa saçılan, keskin kenarlı parçalar.

Mermi havada patladığı zaman, fazla parça hasıl edecek şekilde,

oyuk yapılmış olan tahrip daneleri şarapnelin yerini alır.

SHELL HOLE MERMİ ÇUKURU: Bak. "shell crater".

SHELL WAVE MERMİ DALGASI: Ses üstü hızla hareket eden merminin önünde

havanın sıkışması sonucu meydana gelen uğultu veya

dalgalanma. Bak. "ballistic wave" ve "bow wave".

SHELLING REPORT MERMİ RAPORU: Düşman toplarının çapı, istikameti, atış

süresi, atış yoğunluğu ve ateş altına alınan saha hakkında bilgi

veren rapor.

SHELLPROOF MERMİ EMNİYETLİ, BOMBA EMNİYETLİ: Bomba ve mermilere

mukavemet edebilen. Bak. "heavy shellproof" ve "light

shellproof".
SHELTER SIĞINAK: Kıtalar ile mühimmat veya ikmal maddelerini top

ateşinden, gaz veya hava bombardımanından koruyan, tabii veya

suni, herhangi bir sütre. Sığınaklar, derinliklerine göre, yer üstü

sığınağı (surface shelter), gömme sığınak (cut-and-cover shelter),

dehliz sığınak (cave shelter) olarak ve ateşe karşı

mukavemetlerine göre, parça emniyetli sığınak (splintproof

shelter), hafif mermi emniyetli sığınak (light shellproof shelter)

ve bomba emniyetli sığınak (heavy shellproof shelter) şeklinde

sınıflandırılır.

SHELTER AREA BARINAK BÖLGESİ: Bir harekat alanında kıtaların; konaklarda,

ordugahta veya herhangi bir mahalde barındıkları bölge.

SHELTER HALF YARIM PORTATİF ÇADIR, PORTATİF ÇADIR: Arazide kullanılan ve

erlere, sefer teçhizatı olarak birer tane verilen çadır. İki çadır

birbirine eklenmek suretiyle, bir çadır kurulur ve böylece bir

çadırda iki er yatar. Bak. "double tent".

SHELTER TENT İKİ KİŞİLİK PORTATİF ÇADIR: İki kişiyi barındırabilen küçük çadır.

İki yarım parçadan kurulan bu çadırın, her yarısı bir er

tarafından, kendi sefer teçhizatının bir parçası olarak taşınır.


SHIELD ARMA: Günlük üniformaya takılan madeni plaka. Günlük

şapkaya takılan arma gibi.

SHIELDING RADYASYON KORUMA MALZEMESİ: 1. Nükleer parçalanmaya

müsait ve radyoaktif malzemenin imal, yüklenip boşaltılması

veya nakil sırasında meydana gelecek radyasyondan personeli

korumak maksadıyla kullanılan münasip kalınlıkta ve fiziksel

özelliklere sahip malzeme. 2. Personeli veya malzemeyi nükleer

patlamanın etkilerinden korumaya yönelik engeller.

SHIFT KAYDIRMA (RADARDA): Radyal teşhirinin kaynağını katod ışınlı

tüpün merkezinden kaydırma.

SHIFTING FIRE ATEŞ KAYDIRMASI: Değişen sapmalarla sabit bir menzilde

yapılan atış; açık tanzim atışı ile kaplanması zor olan büyük bir

hedef genişliğini kaplar.

SHILLELAGH SHILLELAGH (ŞİLEYLİ): Düşman zırhlı araçlarına, kıta ve sahra

tahkimatına karşı kullanılmak üzere ana muharebe tankı veya

hücum keşif aracına monte edilmiş, silah rampası ve atış idare

sistemini içine alan, bir silah sistemi, XMGM-51.


SHIP GEMİ: Kürek ve benzeri şeylere ihtiyaç duymadan kendi

makinesi ile hareket eden ve seyrüsefer için kullanılan herhangi

bir tekne.

SHIP COMBAT READINESS GEMİ MUHAREBE HAZIRLIK DURUMU: Bak.

"combat readiness".

SHIP COUNTER GEMİ SAYICISI: Beniz mayın harbinde daha önceden

belirlenmiş sayıda hareketler oluşuncaya kadar mayının infilak

etmemesini sağlayan mayın içindeki bir alet.

SHIP DEPARTURE (TRAFFIC) MESSAGE GEMİ HAREKET MESAJI: Yükleme

limanı tarafından boşaltma limanına gönderilen ve belirli bilgileri

ihtiva eden mesaj.. Bu mesaj; ön planlamayı kolaylaştırarak,

geminin tam sefer süresini kısaltır.

SHIP HAVEN GEMİ BARINAĞI: Bak. "moving havens (seyyar barınak) ".

SHIP TON MESAHA TONU: Bak. "measurement ton" ve "ton".

SHIP WILL ADJUST GEMİ TANZİM EDECEK: Bir deniz topçu atış desteğinde, bir

geminin, tanzimci yardımıyla hedefi görüp atışlarını ayarladığı

veya kontrol ettiği atış metodu.


SHIP-TO-AIR GEMİDEN HAVAYA, DENİZDEN HAVAYA: Gemiden havaya karşı

yapılan ateş ve faaliyetleri ifade için kullanılan genel terim.

SHIPMENT GÖNDERME, SEVKİYAT: Malların, deniz araçları veya diğer nakil

araçları vasıtasıyla, bir yerden başka bir yere gönderilmesi.

SHIPMENT DIGIT MARKING SEVKİYAT MARKALAMASI: Mevzuata işaretlenen

ve sevkiyatı bir dokümanla tevsik için ilgili dokümanlar üzerine

konulan remizler.

SHIPMENT IDENTIFIER HAVA YOLU SEVKİYAT TANITMA İŞARETİ: Hava yolu ile

seyahati kabul eden denizaşırı seyahat emirlerine göre tamamen

bu yolla yolculuk bazı münferit şahısları veya grupları tanıtmak

için kullanılan harf grupları.

SHIPMENT NUMBER GÖNDERME NUMARASI, SEVK NUMARASI: Personel ve

maddelerinin sevkıyatını tanıtmak için kullanılan üç, dört veya

beş haneli kod numarası. Belirli hallerde, buna, harf veya

numara sembolleri ilave edilir.

SHIPMENT ORDER GÖNDERME EMRİ, SEVK EMRİ: Üst makamca yapılan ve

ikmal maddeleri veya malzemenin bir teşkilden diğerine sevkini

bildiren yazılı emir.


SHIPMENT REQUEST SEVK TALEBİ, GÖNDERME İSTEĞİ: Daha önce istek

belgesi gönderilmesi için, bir ikmal teşkilinden yapılan yazılı

talep.

SHIPMENT UNIT SEVKİYAT BİRİMİ: Bir sevkiyat birimi; en son alacaklı

durumdaki bir makama, tek esas ulaştırma kontrol numarası

(transportation control number) altında gönderilecek bir veya

daha çok maddeden ibarettir.

SHIPPING DENİZ NAKLİYATI: Personel veya yük ya da her ikisinin birlikte

taşımasında kullanılan gemilere toplu olarak uygulanan, çok defa

tipi tahsis edildiği iş veya kuvveti belirtmek için değişik şekillerde

kullanılan terim.

SHIPPING CONTROL DENİZ ULAŞTIRMA KONTROLU: İlgili ulaştırma kontrol

anlaşmalarına göre, bütün müttefik ve tarafsız devlet gemilerinin

konvoy teşkili, ulaştırma planlaması, rapor etme ve rota

değiştirme hususlarıyla ilgili bütün konular. Gemilerin genel

anlamda kullanılması ve tahsisi liman içi hareketler, yükleme ve

boşaltma vs. gibi başka makamların görevlerini teşkil eden

hususlarda bilgi sahibi olmayı içine almaz. İlgili olmakla beraber,

deniz komutanlarının ayrı görevleri arasında bulunan kontrol ve

refakat kuvvetlerinin tahsisi, kullanılması, harekatı ve taktik


usullere vukuf ve bunlar üzerinde kontrol icrası, gemi kontrol

hizmeti dışında kalır.

SHIPPING DATA GÖNDERME ESASLARI:

SHIPPING DESIGNATOR GÖNDERME KOD ADRESİ: Belirli bir denizaşırı üs, liman

veya bölgeye tahsis edilen kod kelimesi, yalnız ilgili denizaşırı

bölgelere yapılan sevkiyat için bir adres olarak kullanılır. Kod

kelimesi genelde 4 hat olup gönderici makamın adresini

belirtmek üzere bir rakam eklenebilir.

SHIPPING DOCUMENT GÖNDERME BELGESİ, SEVKİYAT BELGESİ: Bak.

"Department of the Army Shipping Document", "material

inspection and receiving report".

SHIPPING LANE NAKLİYE ROTASI: İki kalkış/varış noktası arasındaki deniz

ticaretinin genel akışını belirtmek için kullanılan terim.

SHIPPING MOVEMENT POLICY TİCARİ DENİZ ULAŞTIRMA SİYASETİ: Bütün ticari

gemilerin harbin ilk günlerindeki sevk ve idaresiyle ilgili askeri

komite dokümanlarında belirtilen prensip.

SHIPPING OFFICER GÖNDERME SUBAYI, YÜKLEME SUBAYI: Devlet mallarının

yüklenmesinden ve sevkıyatından sorumlu olan subay.


SHIPPING ORDER GÖNDERME EMRİ; YÜKLEME EMRİ: Bak. "shipment order".

SHIPPING TICKET GÖNDERME BELGESİ: İkmal maddeleri sevkiyatı ile

gönderilen form. Bu form, hem bir fatura, hem de makbuz

vazifesi görür. Bu formun esas vazifesi, ikmal maddeleri

saymanlığını bir saymandan diğerine geçirmektir.

SHIPPING TIME GÖNDERME SÜRESİ: Malzemenin ikmali yapan faaliyet

merkezinden gönderilmesi ile isteği yapan faaliyet merkezi

tarafından alınması arasında geçen süre.

SHIPPING TURNAROUND CYCLE GEMİ TAM SEFER SÜRESİ: Bak.

"turnaround cycle".

SHOCK ŞOK, DARBE: Bak. "shock action".

SHOCK ACTION DARBE: Tanklara bindirilip zırh himayesine alınmış ve

çevikleştirilmiş ateş gücü ve destek kıtalarının, şiddetle

yüklenmesi sonucu, düşman üzerinde meydana gelen yıkıcı

maddi ve ruhi sarsıntı.

SHOCK FRONT ŞOK CEPHESİ: (Havada, suda veya zeminde) Bir infilakın

meydana getirdiği basınç dengesizliği ile çevre atmosferi, çevre

suyu veya çevre zemini arasındaki sınır.


SHOCK POWER DARBE KUDRETİ: Ezici bir kudretle ani, şiddetli taarruzlar

yapabilme kabiliyeti. Zırhlı birlikler, yüksek bir darbe kudretine

sahiptirler.

SHOCK TROOPS HÜCUM KITALARI: Hücum ve göğüse muharebe için özel

şekilde tertiplenmiş ve teçhiz edilmiş kıtalar. Bunu, hücum yapan

herhangi bir kıta anlamına (assault troops) terimi ile

karıştırmamalıdır.

SHOCK WAVE ŞOK DALGASI: Havada, karada, sualtında ve yeraltındaki bir

patlama tarafından oluşturulan ve devamlı şekilde çevreye

yayılan basınç titreşimleri.

SHOOTING GALLERY KAPALI ATIŞ POLİGONU:

SHOP TAMİRHANE, ONARIM ATÖLYESİ:

SHOP BATTALION TAMİRHANE TABURU:

SHOP EQUIPMENT TAMİRHANE MALZEMESİ:

SHOP SUPPLIES TAMİRHANE İKMAL MADDELERİ: İşletme ve bakım sırasında

sarf edilen sarfa tabi maddeler (temizleme bezleri, yağlar, eritici

maddeler, izole bant, salmastra, kaynak tozu, kaynak çubuğu)


SHOP SUPPLY TAMİRHANE İKMAL KISMI: Bir bakım birliğinin; bakım görevini

yerine getirmesi için birlik tamirhanesinde ihtiyaç duyduğu

onarım parçalarını, komple parçaları, aksamı ve bakım

malzemesini teminle görevli unsuru.

SHORAN ŞORAN: İstasyonlara olan mail mesafeyi ölçmek için iki veya

daha çok sabit istasyondan yapılan puls tipi yayın seyir

süresinden faydalanan hassas bir kısa mesafe elektronik

seyrüsefer sistemi. Bu sistem ayrıca münasip kompüter cihazla

birlikte hassas bombardımanda da kullanılır (Bu terim; "short

rangenavigation" kelimelerden meydana getirilmiştir) .

SHORE BOMBARDMENT LINES KIYI BOMBARDIMAN HATLARI: Dost suüstü

gemilerinin bombardıman bölgesini sınırlamak üzere tespit

edilmiş arazi hatları.

SHORE CABLE RASADİ MAYIN ATEŞLEME KABLOSU: Kıyı kontrol istasyonunu

sualtı mayınların kontrol mekanizmasına bağlayan, sualtı elektrik

kablosu.

SHORE FIRE CONTROL PARTY KIYI ATIŞ KONTROL PARTİSİ: Amfibi harekatta

kıta, teçhizat ve ikmal maddelerinin çıkarılmasını ve kıyılardan

içlere intikallerini kolaylaştırmak ve yaralılarla harp esirlerini


tahliye etmek, çıkartma, gemi ve araçlarının kıyılara

yanaşmalarını, geri çekilmelerine ve kurtarılmalarını

kolaylaştırmak maksadıyla teşkil edilmiş çıkarma görev kuvvet

teşkili. Bu teşkil hem deniz hem çıkarma kuvveti unsurlarından

mürekkeptir.

SHORE GUYS SAHİL GERGİ HALATLARI:

SHORE PARTY KIYI LOJİSTİK DESTEK KITASI: Amfibi harekatta; kıta, teçhizat ve

ikmal maddelerinin çıkarılmasını ve kıyılardan içerilere intikallere

kolaylaştırmak, hasta ve yaralılarla harp esirlerini tahliye etmek,

çıkarma ve gemi araçlarının kıyılara yanaşmalarını, geri

çekilmelerini (retraction) ve kurtarılmalarını kolaylaştırmak

maksadıyla teşkil edilmiş çıkarma kuvveti görev teşkili. Bu teşkil;

hem deniz hem çıkarma kuvveti unsurlarından mürekkeptir.

(Terimin NATO'da kullanılan şekli "shore party" (beach group)

dur. Bak. "beachmaster unit", "beach party" ve "naval beach

group".

SHORE PARTY GROUP KIYI LOJİSTİK DESTEK GRUBU: Deniz piyadesinde

kullanılan anlamıyla; bir amfibi harekatta, esas itibarıyla, bir alay

muharebe timini destek timini ihtiva eden, kıyı lojistik destek

teşkili.
SHORE PARTY TEAM KIYI LOJİSTİK DESTEK TİMİ •: Deniz piyadesindeki

anlamıyla, bir amfibi harekatta, esas itibarıyla, bir tabur çıkarma

timini desteklemek üzere teşkil edilen kıyı lojistik destek teşkili.

Bu tim, bir kıyı lojistik destek kıtasının esas birliğidir.

SHORE TO SHORE MOVEMENT KIYIDAN KIYIYA İNTİKAL: Taarruz hareketi ile ilgili

araç ve gemi tipleri arasında daha başka transfer gerektirmeyen

personel ve malzemenin kıyı toplanma bölgesinden hedef

bölgesine kaydırıldığı taarruz.

SHORE TO SHORE OPERATION KIYIDAN KIYIYA HAREKAT: Uzak bir kıyıya kuvvet

yerleştirmek veya böyle bir kıyıdan kuvvet çekmek maksadıyla,

hücum çıkarma araçları veya hem hücum çıkarma hem hava

araçları ile sudan geçişe ihtiyaç gösteren bir kara birliği harekatı.

Böyle bir harekat, genel olarak, kuvvetler arası işbirliği ile yapılır.

SHORT KISA: Gözlemci tarafından paralamaların tanzim hattının berisine

düştüğüne dair yapılan gözlem veya tanzimleme (mesafenin

belirtilen miktar kadar arttırılmasını ifade eder) .

SHORT DELAY FUZE KISA TAVİKLİ TAPA: Bak. "delay fuze".


SHORT DISTANCE NAVIGATIONAL AID KISA MESAFE SEYRÜSEFER

YARDIMCISI: 200 kara mili (320 km) aşmayan bir menzilde

seyrüsefere yardım eden bir cihaz veya sistem.

SHORT GUARD KISA TUTUŞ: Bu vaziyeti almak için verilen komut.

SHORT LIFE ITEM KISA MİATLI MADDE: Hesaplanmış ortalama ömrü beş yıldan

az olan madde. Bak. "supply replacement factors and

consumption rates".

SHORT LOT KÜÇÜK PARTİ: Depo faaliyetlerinde; derinliği, genellikle, bir veya

iki palet yükünden veya kaplardan fazla olmayan, kısa sıralar

halinde depolanmış az miktarda madde.

SHORT LUNGE KISA HAMLE: Bak. "short thrust". SHORT RANGE AIR DEFENSE

ENGAGEMENT ZONE: KISA MENZİLLİ HAVA SAVUNMA ÇATIŞMA

BÖLGESİ: Bak. "weapon engagement zone".

SHORT RANGE ATTACK MISSILE KISA MENZİLLİ TAARRUZ FÜZESİ: Nükleer

başlıklı, B-52 veya FB-111'den fırlatılan havadan karaya füze.

Füze menzil, hız ve etkinliği taşıyıcı uçağa, amaçlanan

hedeflerden uzak durmaya ve füzeleri düşman savunması

dışında bırakmaya imkan verir. AGM-69 olarak adlandırılır.


SHORT RANGE BALLISTIC MISSILE KISA MENZİLLİ BALİSTİK FÜZE: 600 deniz

mili menzil kabiliyetine sahip balistik füze.

SHORT RANGE PLAN KISA VADELİ (STRATEJİK) PLAN: Bak. "strategic plans"

ve "capability plan".

SHORT RANGE RADAR KISA MENZİLLİ RADAR: Hedefle radar arasında görüş

hattı mevcut olmak şartı ile sinyal yoluna dikey vaziyette bir

metre karelik yansıtıcı bir hedef üzerindeki azami menzili 50

milden çok ve 150 milden az olan radar cihaz. Bak. "medium

range radar", "long range radar", "very short range radar".

SHORT RANGE TRANSPORT AIRCRAFT KISA MESAFE ULAŞTIRMA UÇAĞI:

Bak. "transport aircraft".

SHORT RECOIL KISA GERİ TEPME: Bak. "recoil operated".

SHORT RECOIL OPERATED KISA GERİ TEPMELİ: Bak. "recoil operated".

SHORT ROUND YANLIŞ ATIM, HATALI FİŞEK: 1. Dost silah sistemi tarafından

tesisler, siviller ve dost kuvvetler üzerine kasıtsız veya hatalı

olarak yapılan atış. 2. Mermisi çok içeri kaçmış kusurlu fişek.

SHORT SHIPMENT NOKSAN GÖNDERME, NOKSAN SEVKİYAT: İstekte bulunulan

ikmal maddelerinden daha az miktarın gönderilmesi.


SHORT SPAN BRIDGE DAR AKIKLIKLI KÖPRÜ:

SHORT SUPPLYNOKSAN İKMAL: Belirli bir süre içinde elde mevcut stok toplamı

ile sipariş edilmiş bulunan miktar, tahmin edilen talep

toplamından az olduğu zaman, bir madde, noksan ikmal

durumundadır. Bak. "long supply".

SHORT TAKE OFF AND LANDING KISA KALKIŞ VE İNİŞ: Bir uçağın 1500 fit

(450 metre) kalkışa geçiş mesafesi içinde 50 fit (15 metre) 'lik bir

engeli aşma veya inişte, 50 fit (15 metre) 'lik bir engeli geçtikten

sonra 1500 fit (450 metre) içinde durma kabiliyeti.

SHORT TERM OF SENTENCE KISALTILMIŞ CEZA SÜRESİ: Ceza indirimi yapılmış

tam ceza süresi.

SHORT TERM RELEASE DATE KISALTILMIŞ CEZA SÜRELİ TAHLİYE TARİHİ:

Hüküm başlama tarihine, indirimi yapılmış ceza süresinin

eklenmesiyle elde edilen tarihe tekaddüm eden gün.

SHORT THRUST KISA HAMLE: Kol uzanmış, vücut öne atılmış ve ağırlık öndeki

ayağa verilmiş bir vaziyette yapılan süngü hamlesi. Kısa hamle,

tahminen 1 m. mesafeden yapılır.


SHORT TITLE KISA BAŞLIK: Bir doküman veya cihaza, kısaltma veya gizlilik

maksadıyla tahsis edilmiş kısa, tanıtıcı harf veya rakam ya da

birleştirilmiş harf ve rakam grubu.

SHORT TON ŞORT TON, KISA TON: 2000 libre (907,20 kg) 'lık ağırlık tonu. Bak.

"ton".

SHORT TOUR AREA KISA GÖREV SÜRELİ BÖLGE: Personel ailelerinin

seyahati sınırlanan veya seyahatlerine izin verilmeyen ya da

aileleri bulunmayan personelin resmi görev süresi 18 aydan az

olan bir denizaşırı bölge.

SHORT WHEEL BASE KISA DİNGİL ARALIĞI: Bak. "wheel base".

SHORT-BASE METHOD KISA BAZ USULÜ: Bak. "computed intersection".

SHORT-RANGE KISA MENZİLLİ: Normal uçuş koşullarında 1200 deniz milini

aşmamaktadır (2222 km. )

SHORTAGE COST EKSİKLİK (OLMAYIŞ) MALİYET:

SHORTAGE REPORT DENİZAŞIRI NOKSAN MALZEME RAPORU: Bir ilk ikmal

kaynağı tarafından denizaşırı yerlere gönderilen ve en geç

sevkiyat tarihinde veya bu tarihten önce hazırlanması mümkün

olmayan maddeleri gösteren rapor. Bu rapor, bir tali ikmal


kaynağının tayini için bir teknik hizmet stok kontrol şubesine

gönderilir.

SHORTCOMING KUSUR, NOKSAN, YETERSİZLİK: Teçhizatın miadı içinde

meydana gelen bir tutukluk, arıza. Bu arızanın gerekli kişilere

bildirilmesi lazımdır ve yeterlik derecesini arttırmak ve teçhizatı

tamamen hizmete elverişli duruma iade etmek için düzeltilmesi

icap eder. Böyle bir kusur; malzemede hemen bir duraklama

meydana getirecek, çalışma emniyetini tehlikeye sokacak,

malzeme ya da nihai maddenin yararlık derecesini, maddi

bakımdan düşürecek mahiyette değildir. Arıza; teçhizatın

denenmesi safhalarında meydana geldiği ve maddeyi lüzumsuz

şekilde muğlak bir hale getirmeden ya da maliyet, ağırlık artması

gibi, arzu edilmeyen bir özelliğe yol açmadan giderilmesi

mümkün olduğu takdirde, bu safhalar içinde düzeltilmelidir.

SHOT ATEŞ BİLDİRİŞ, (ATILDI): Top veya topların ateşlendiğini belirten

bildiri. Bak. "rounds complete", "on the way".

SHOT GROUP DAĞILMA ŞEKLİ: Eşit şartlar altında atılan bir seri atıma ait

vuruşların satıhta meydana getirdikleri şekil. Buna "shot pattern"

de denir.
SHOT HOIST MATAFORA, MERMİ ASANSÖRÜ: Büyük çaplı top mermilerini

kaldırmakta kullanılan tertibat.

SHOT PATTERN DAĞILMA ŞEKLİ: Bak. "shot group".

SHOT TONGS MERMİ KISKACI: Mermileri yatay vaziyette kaldırmak ve

nakletmek için kullanılan tertibat.

SHOT TRUCK ARABALI MERMİ TAŞIYICI: Büyük topların doldurulmasında, ağır

mermileri yükleyerek kamaya taşımaya yarayan küçük yük

arabası. Mermiyi topun içine sürebilmek için bu araba, kamanın

yüksekliğine göre ayarlanır.

SHOTGUN AV TÜFEĞİ: Avda kullanılan, kaval namlulu tüfek.

SHOTGUN SHELL AV FİŞEĞİ: Küçük ve atıldığı zaman dağılan madeni

parçacıkları ihtiva eden fişek. Bu çeşit fişekler, atış eğitiminde,

muhafızlık görevlerinde ve avcılıkta kullanılır.

SHOULDER BANKET: Yolun iki yanında, kaplama kenarı ile hendek meylinin

başladığı hat arasındaki kısmı.

SHOULDER GUARD OMUZ SİPERLİĞİ: Nişancıyı herhangi bir çarpmadan

korumak maksadıyla, bir topun ateşleme tertibatı üzerine


konulmuş bulunan herhangi bir kalkan. Özellikle; tank, zırhlı araç

ve kule gibi sıkışık yerlerdeki kalkanlar.

SHOULDER LOOP APOLET: Bir subayın ceket ve gömleğinin omuz eki ile yakası

arasına dikilen kumaş parçası. Buna (shoulder strap) de denir.

SHOULDER PATCH BİRLİK KOL SEMBOLÜ: Bak. "shoulder sleeve insignia".

SHOULDER SLEEVE INSIGNIA BİRLİK KOLM SEMBOLÜ: Tümen ve daha büyük

birlikler ile müstakil birlikler ile müstakil birlikleri göstermek

üzere, ceket ve gömleğin sol koluna, omuz ekinden 5 cm. (2 inç)

aşağıya takılan kumaştan alamet. Buna eskiden (shoulder patch)

denirdi.

SHOULDER STRAP APOLET: Bak. "shoulder loop".

SHOULDER WEAPON DİPÇİK TABANLI SİLAH: Dipçiği omuza yerleştirip elde

tutularak ateş edilecek şekilde yapılmış herhangi bir silah. Tüfek,

karabina, av tüfeği, otomatik tüfek, roketatar ve 57 mm. lik geri

tepmesiz toplar bu çeşittendir.

SHOWDOWN INSPECTION BİRLİK TEÇHİZAT DENETLEMESİ: Er giyecek ve

teçhizatının veya birlik teçhizatının tamam ve hizmete elverişli

olup olmadıklarını anlamak için yapılan denetleme.


SHOWDOWN SHORTAGE REPORT BİRLİK TEÇHİZAT DENETLEMESİ NOKSAN

RAPORU: Denizaşırı hareket hazırlığı sırasında, mevki

komutanına, teçhizat denetleme noksanlarını bildirmek için,

birlik komutanı tarafından hazırlanan rapor.

SHOWDOWN SHORTAGES BİRLİK TEÇHİZAT DENETLEMESİ NOKSANLARI:

Denizaşırı hareket hazırlığı sırasında, bir birliğin teçhizat

denetlemesiyle tespit edilen giyecek ve teçhizat noksanları.

Noksanlar; birlik teçhizat denetlemesi noksan raporları ile mevki

komutanına bildirilir.

SHRAPNEL ŞARAPNEL: Dipteki bir barut hakkı ile etrafa saçılan küçük kurşun

misketleri havai ve irtihakı ile ateşlenen topçu mermisi. Bunlar

artık kullanılmamaktadır.

SHRIKE Radar vericilerini imha ve home için yapılmış havadan atılan

anti-radyasyon füzesi. AGM-45 olarak adlandırılır.

SHROUD PARAŞÜT İPİ: Bak. "shroud line".

SHROUD LINE PARAŞÜT İPİ: Paraşüt kubbesinin kenarı ile paraşüt askıları

(risers) arasında bulunan iplerden herhangi biri. Buna kısaca

(shroud) da denir.

SHUTDOWN KAPAMAK, KESMEK: Bak. "cutoff".


SHUTTERED FUZE PANJURLU TAPA: Detanatörün dikkatsizce faaliyete

geçirilmesinin mermi iştial veya yanma hakkını ateşlemeyeceği

bir tapa.

SHUTTLE KADEMELİ NAKLİYAT USULÜ, MEKİK USULÜ: Bir birliğin, iki nokta

arasında daimi bir hizmet yapmak üzere, hem giderken hem

dönüşte vazife gördüğü herhangi bir ulaştırma sistemi.

SHUTTLE BOMBING VARGELE BOMBARDIMAN: İki üsten faydalanılarak

yapılan bombardıman. Bu usulde; bir bombardıman teşkili

hedefi bombalar, ikinci üsse gider, bomba ikmalini yapar ve icap

ederse hedefi tekrar bombardıman ederek ana üssüne döner.

SHUTTLE MARCHING MEKİK YÜRÜYÜŞÜ: Kıta intikallerinde, genellikle bütün

birliği taşıyacak kadar araç bulunmaması yüzünden, nöbetleşe

vasıtalara bindirilmesi ve yaya yürütülmesi suretiyle yapılan

yürüyüş.

SHUTTLE MOVEMENT MEKİK HAREKETİ: Bak. "shuttling".

SHUTTLING KADEMELİ NAKLİYAT; MEKİK NAKLİYATI: Kıta, teçhizat ve ikmal

maddelerini, aynı araçları birkaç defa gönderip getirmek

suretiyle taşıma. Bu işi ya bir yükü tam mesafe götürüp diğer bir

yükü almak üzere geri gelmek; ya da yürüyüşe devam eden


kuvveti, kısım kısım, sıra ile, kısa mesafelerde taşımak sureti ile

yapılır.

SICK Bir hava önlemesinde, "Belirtilen teçhizat az bir etkinlikle

çalışıyor " anlamında bir kod.

SICK BAY GEMİ REVİRİ, GEMİ HASTANE VEYA REVİRİ:

SICK BOOK GÜNLÜK SAĞLIK RAPORU: Bak. "daily sick report".

SICK CALL VİZİTE BORUSU: Bir toplantı için verilen boru işareti veya başka

bir işaret.

SICK LEAVE İSTİRAHAT, SIHHİ İZİN: Askeri personele, hastalık veya yarasının

iyileşmesi ya da hastaneye yatmadan herhangi bir tıbbi tedavi

görmesi için verilen izin. Bu izin kanuni bir izin sayılmaz.

SICK REPORT GÜNLÜK SAĞLIK RAPORU: Bak. "daily sick report".

SIDE ARMS BELDE TAŞINAN SİLAHLAR: Belde veya kemerde taşınan silahlar.

Kılıç, süngü, otomatik tabanca, toplu tabanca vs. belde taşınan

silahlardır.

SIDE CAR MOTOSİKLET SEPETİ: Bir tarafı kendi tek tekerleği üzerinde

hareket eden ve diğer tarafı bir motosiklete tespit edilmiş

bulunan küçük karoseri.


SIDE GUN BORDA SİLAHI: Uçak gövdesinin yan tarafında, atış yapacak

şekilde yerleştirilmiş silah.

SIDE LOBE KENAR LOB: Bir radar anteninden yayılan ve esas loba paralel

veya mutabık olmayan bir enerji lobu (huzmesi) .

SIDE OBLIQUE AIR PHOTOGRAPH YANA MAIL HAVA FOTOĞRAFI: Uçağın

eksen boylamına doğru açılarla kamera ekseni ile alınan yatık

fotoğraf.

SIDE SPRAY YAN SERPİNTİSİ, YANA PARÇA TESİRİ: Paralanan bir merminin

uçuş hattı yanlarına saçılan parçaları. Bak. "base spray" ve "nose

spray".

SIDE STEP YANA ADIM: Ayakta iken sağa veya sola doğru atılan 12 inçlik

(30,5 cm) adım.

SIDE TONE KENAR TONU: Bir telefon cihazının alıcısı ses dalgaları ile

harekete geçtiği zaman, aynı cihazın kulaklığında meydana gelen

işitilebilir ses.

SIDE-LOOKING AIRBORNE RADAR YANA-TEVCİHLİ UÇAK RADARI: Uçuş

halindeki bir hava aracında, araç eksenine doğru açılarda tevcih

edilmiş olup bu istikametteki arazi veya hareket halindeki

hedefleri gösteren radar. SLAR radar olarak bilinir.


SIDELAP YAN BİNDİRME: Yan yana olan uçuş hatlarından iki hava

fotoğrafındaki müşterek saha; normal olarak, fotoğrafın %

30'unu kaplayan saha.

SIDELAY KENAR AYARLAMASI: Baskı makinesindeki kağıdın genişlik

ayarını yapan parçası.

SIDESLIP YANA KAYIŞ: Bir uçağın, uçuşta, yana doğru kayarak yaptığı

manevra. Bu uçağın hatalı şekilde kayış yapmasından ileri gelir.

Kayış hareketi, özellikle hava mukavemetinin uçak gövdesine

yapacağı karşı koyma tesirinden faydalanmak suretiyle irtifa

kaybetmek için yapılır.

SIDEVIEW UÇAĞIN YANDAN GÖRÜNÜŞÜ: Bak. "passing flight".

SIDEWINDER Nükleer başlık taşımayan, katı yakıtlı ve enfraruj ısıya karşı

hassas, havadan-havaya atılan roket. AIM-9 olarak adlandırılır.

SIDING RAMPA HATTI: Genellikle, yükleme ve boşaltma bölgesine giden

ve bir ana veya şube demiryolu hattından ayrılan kısa hat.

SIEGE WARFARE MUHASARA MUHAREBESİ: Taarruz eden bir kuvvetin,

kuvvetli bir şekilde hazırlanmış bir mevkii veya mevzii, kısmen

veya tamamen kuşatarak, bombardıman ve sistemli kısa kısa

ilerlemelerle yaptığı yıpratıcı muharebe şekli.


SIGHT NİŞAN ALMAK, TEVCİH ETMEK: Bir hedefe veya nişan noktasına

bir silahla nişan almak veya optik bir cihazla bir silahı hedefe

tevcih etmek. Bak. "aim".

SIGHT BASE NİŞANGAH KAİDESİ, NİŞAN TERTİBATI KAİDESİ: Bir silah nişan

tertibatına mahsus mesnet.

SIGHT BLADE ÇUBUK ARPACIK: Bazı ateşli silahlarda arpacık olarak kullanılan

ince, yassı madeni çubuk.

SIGHT BRACKET NİŞANGAH YATAĞI, NİŞAN TERTİBATI YATAĞI: Çıkarılıp

takılabilen bir nişan tertibatını, bir silaha takıldığı zaman tutmaya

yarayan parça.

SIGHT COVER NİŞANGAH MAHFAZASI, NİŞAN TERTİBATI MAHFAZASI: Sarsıntı

veya darbelerden ayarının bozulmaması için nişan tertibatı

etrafına tespit edilen koruyucu madeni mahfaza.

SIGHT DEFILADE SÜTRE YÜKSEKLİĞİ: Tepe vs. gibi bir engel vasıtasıyla, bir

cismi veya mevzii düşman gözetlemesine karşı gizleyen düşey

mesafe.

SIGHT EXTENSION İLAVE NİŞANGAH AYAĞI: Bir nişan tertibatının kaide veya

hamilini daha iyi ve engelsiz bir görüş sağlamak maksadıyla

kaldıran bir parça.


SIGHT LEAF NİŞANGAH LEVHASI: Bir nişangahın, kaldırılıp istenilen mesafeye

göre ayarlanan ve kullanılmadığı zaman yatırılabilen, bir

menteşe üzerinde müteharrik parçası.

SIGHT RADIUS GEZ-ARPACIK MESAFESİ: Bir silahın gezi ile arpacığı arasındaki

mesafe.

SIGHTING GÖRME, GÖZ TEMASI: Fiili göz teması. Radar ve sonar temasları

gibi temaslar bunun kapsamına girmez. Ayrıca bakınız: "contact

report".

SIGHTING ANGLE NİŞAN AÇISI: Bir bombardımanda nişan hattının hedefleme

noktası ile dikey arasındaki açı.

SIGHTING BAR NİŞAN ALMA TAHTASI: Büyütülmüş gez ve arpacığı, göz deliği ve

hareket ettirilebilir bir hedefi bulunan tahta bir alet. Bu alet,

erleri hafif ateşli silahlarda doğru nişan almada yetiştirmek için

kullanılır. Göz deliği, öğrenciyi, gözünü uygun durumda tutmaya

mecbur eder. Gez ve arpacık büyük olduğu için, nişan hataları

gayet açık görülür.

SIGHTING DISKNİŞAN KEPÇESİ: Bir sapı ve ortasındaki bir delik etrafında

boyanmış küçük bir yuvarlak hedef noktası bulunan, kalın

mukavva veya madeni disk. Kepçe; tespit edilmiş bir silahla


birlikte, nişan eğitiminde kullanılır. Tüfek gerisindeki öğrenci,

kepçe ortasının nişan hattı ile bir istikamete geldiğini kabul ettiği

ana kadar öğretmen kepçeyi nişan levhası üzerinde gezdirir.

Öğrencinin verdiği işaret üzerine noktayı işaretler. Bu şekilde

yapılan üç noktalama bir nişan üçgenini (aiming group) veya

(shot group) meydana getirir.

SIGHTING SHOT NİŞAN KONTROL ATIMI: Nişangahların doğru olarak ayarlanıp

ayarlanmadığını kontrol için atılan deneme atımı.

SIGN OFF MUHABERE BİTTİ !: Bir haber göndermenin sona erdiğini belirten

haberleşme işareti.

SIGNAL SİNYAL, MUHABERE: 1. Elektronikte, gönderilmiş herhangi bir

elektriki impals. 2. Sinyal; harekat açısından; metni, anlamları,

önceden tespit edilmiş bir veya daha çok harfi kelime, muhabere

flamaları, göze hitap eden işaretler veya özel seslerden ibaret ve

görerek, sesle ya da elektrikli araçlarla gönderilen mesaj tipi.

SIGNAL AREA SİNYAL BÖLGESİ: Havaalanı üzerinde yer sinyallerinin teşhiri için

kullanılan bir saha.

SIGNAL AXIS MUHABERE MİHVERİ: Üzerinde, kıta intikali süresince bir birliğin

ilk ve muhtemel müteakip komuta yerlerinin bulunduğu hat


veya yol. Arazide, muharebe birliklerini ve muharebe

birliklerinden geriye mesajların gönderildiği ana yol.

SIGNAL CENTER MUHABERE MERKEZİ: Kara Ordusu tarafından sahrada

işletilen ve haberleşme merkezlerinden telefon santral merkezi

ve ilgili muhabere haberleşme araçlarının bulunduğu kombine

muhabere haberleşme tesisleri.

SIGNAL COMMUNICATION AGENCY MUHABERE BÜROSU: Bir muhabere

tesisini işletmek için lüzumlu bütün personel ve malzemeyi ihtiva

eden büro. Bir muhabere bürosunda, bir veya birkaç muhabere

vasıtası bulunabilir. Örneğin; bir haber merkezi (message center)

gibi.

SIGNAL COMMUNICATIONS MUHABERE İRTİBATI: Mesajları, direkt konuşma

ve haberci dışında açık veya kapalı metinler halinde gönderme

vasıtası.

SIGNAL CORPS MUHABERE SINIFI, MUHABERE TEŞKİLATI: Muhabere

vasıtalarının geliştirilmesi, temini, bakımı ve işletilmesi dahil

olmak üzere, Ordu'da askeri muhabere işleriyle görevli sınıf.


SIGNAL CORPS SCHOOL MUHABERE OKULU: Muhabere teknik ve taktiği

üzerinde eğitim yapan sınıf okulu. Bu okul, muhabere uzman

eratını ve muhabere teşkilatında vazife alacak subayları yetiştirir.

SIGNAL FLAG MUHABERE FLAMASI: Mors kod sisteminde veya semafor kod

sisteminde kullanılan flama.

SIGNAL FLARE İŞARET FİŞEĞİ: Yerden veya uçaktan atılan ve belirli bir kod

sistemine göre anlam taşıyan, seçilmesi kolay bir renge ve evsafa

sahip işaret fişeği.

SIGNAL INTELLIGENCE MUHABERE İSTİHBARATI: Haberleşme istihbaratı ile

elektronik istihbaratı içine alan genel bir terim. Bak.

"intelligence".

SIGNAL LAMP İŞARET FENERİ: Bir koda göre yakıp söndürmek suretiyle işaret

vermede kullanılan fener.

SIGNAL LETTERS MUHABERE HARFLERİ: Bak. international "call sign". "signal

operation instructions" - Muhabere işletme talimatları; bir

komutanlık dahilindeki muhabere irtibatlarını kontrol ve

koordine maksadıyla yayımlanmış seri halinde emirler. Deniz

Piyadesinde buna "designated communication operation

instructions" denmektedir.
SIGNAL OFFICER MUHABERE ŞUBESİ MÜDÜRÜ: Muhabere işlerinde uzman

olan, tümen ve daha büyük birliklerin karargahlarında muhabere

işlerinden sorumlu bulunan subay.

SIGNAL OPERATION INSTRUCTIONS MUHABERE İŞLETME TALİMATI: Bir

komutanlık dahilindeki muhabere irtibatlarını kontrol ve

koordine maksadıyla yayımlanmış seri halinde emirler. Deniz

Piyade sınıfında buna "communication operation instructions"

denir.

SIGNAL PISTOL İŞARET TABANCASI: Bak. "protechnic pistol".

SIGNAL RECOGNITION TANIMA İŞARETİ, TANITMA İŞARETİ: Şahısların veya

birliklerin birbirlerini tanımalarına yarayan, önceden hazırlanmış

bir takım işaretler. Bak. "recognition signal".

SIGNAL ROCKET İŞARET ROKETİ: Belirli bir koda göre bir anlamı olan ve belirli

bir renk ve şekil meydana getiren roket. Bu roketler, çok defa,

bir işaret tabancası veya diğer bazı cihazlarla atılır.

SIGNAL SCHOOL, THE MUHABERE OKULU: Muhabere sınıfının taktik ve

teknik görevleri üzerinde eğitim yapan ve bu sınıfta uzman

yetiştiren sınıf okulu. Bu okul, Ordu Eğitim Hizmetine bağlıdır.


SIGNAL SECURITY MUHABERE GÜVENLİĞİ: Hem haberleşme hem de elektronik

güvenliği kapsayan bir genel terim. Ayrıca bakınız: "security".

SIGNAL SERVICE MUHABERE HİZMETİ: Bir birlik muhabere irtibatlarının

düzenlenmesi, kurulması ve işletilmesi.

SIGNAL SUPPORT MUHABERE DESTEĞİ: Özel veya yedek bir muhabere sistemi

kurmak için diğer kuvvetlerden personel ve teçhizat tedariki.

SIGNAL SYSTEM MUHABERE SİSTEMİ: Bir muhabere imkanının temini

maksadıyla, birbirini tamamlayacak şekilde tertiplenmiş

muhabere unsurları.

SIGNAL TROOPS MUHABERE KITALARI: Muhabere sınıfına mensup kıtalar.

Özellikle, muhabere sistemlerinin bakım ve işletilmesini temin

etmek maksadıyla tümen, kolordu vs. gibi birliklere verilen

muhabere kıtaları.

SIGNALING PANEL İŞARET BEZİ: Yer ile havadaki araçlar arasında kod işaretleri

göndermeye yarayan bez şerit.

SIGNALING SMOKE HABERLEŞME DUMANI: Bir haber nakletmek için

kullanılan herhangi bir duman. Daha çok, bir el veya tüfek

bombasından ya da işaret fişeğinden çıkan renkli duman.


SIGNALMAN FLAMACI, İŞARETÇİ, YARDA BANDIRA (DZ.): Flama veya

sancaklarla, bir kod sistemine göre muhabere eden er. Bu terimi,

flama eri anlamına kullanılan (guidon) terimi ile

karıştırmamalıdır.

SIGNALS INTELLIGENCE SİNYAL İSTİHBARATI: Haberleşme istihbaratı,

elektronik istihbarat ve telemetre istihbaratının tümünden

oluşan istihbarat bilgi kategorisi, SIGINT olarak da adlandırılır.

Ayrıca bakınız: "electronics intelligence", "intelligence",

"telemetry intelligence".

SIGNATURE (TARGET) HEDEF FREKANS ŞEKLİ: 1. Hedefin; hedef keşif ve

belirleme teçhizatıyla meydana çıkarılmış karakteristik şekli. 2.

Bir deniz mayın harbinde, bir tarama veya gemi geçişi ile

oluşturulan etki sahasındaki değişiklik.

SIGNATURE EQUIPMENT TEÇHİZAT İŞARETİ: Bağlı olduğu birlik veya teşkilin tip

ve tabiatını belli eden herhangi bir teçhizat kalemi.

SIGNED ROUTE BELİRLENMİŞ YOL: Bir birlik tarafından kendi tanıtma

sembolünün belirtildiği işaretlerin yerleştirildiği yol. İşaretler

sadece birliğin kullanması için olup ilerleme yönetmelikleri ile

uygunluk göstermelidir.
SIGNIFICANT OBSTRUCTION ÖNEMLİ ENGEL: Uçakların emniyetle geçişi için

tehlikeli olabileceği düşünülen ve çevre araziye göre önemli bir

yükseklik arz eden, insan eliyle yapılmış sabit cisimler.

SIGNIFICANT TRACKS KRİTİK İZLER: Bir düşman uçağına veya füzelerine ait

olması muhtemel ve bu takdirde savunulan bölge için bir tehdit

oluşturabilecek izler.

SILHOUETTE SİLUET: Bir insanın veya bir cismin, daha açık renkte bir zemine

karşı koyu renkte çıkan izdüşümü. Siluetler, hedef olarak, tank ve

uçak gibi cisimleri tanıtma eğitiminde kullanılır.

SILHOUETTE TARGET SİLUET HEDEF: Vücut teferruatı açıkça görülmemekle

beraber, biçimi açık renk bir zemin üzerine düşmüş bulunan bir

hedef.

SILO SİLO, FÜZE SIĞINAĞI: Üzerinde bir füzenin dikey fırlatma

durumuna getirilmesi veya doğrudan doğruya sığınaktan

fırlatılması için tertibatı bulunan zeminde dikey bir beton

delikten ibaret bir füze sığınağı.

SILVER BAND GÜMÜŞ BANT: Bak. "unit award".

SILVER OAK LEAF CLUSTER GÜMÜŞ MEŞE DALI ROZETİ: Her beş adet bronz

meşe dalı rozeti yerine takılan alamet.


SILVER PALM GÜMÜŞ HÜRRİYET MADALYASI: Bak. "Medal of Freedom".

SILVER SERVICE STAR GÜMÜŞ HİZMET ROZETİ: Her beş bronz hizmet

madalyası yerine takılan alamet. Bak. "service star".

SILVER STAR GÜMÜŞ YILDIZ MADALYASI: Birinci Dünya Savaşı'nda

kahramanca davranış, İkinci Dünya Savaşı'nda üstün kahramanlık

gösterenlere verilen madalya. Bu madalyanın kazanılması için

gerekli kahramanlık derecesi Şeref Madalyası veya Savaş

Temayüz Madalyasına göre daha düşüktür. Madalya öncelik sıra

numarası 4'tür.

SIMPLE ALERT BASİT ALARM:

SIMPLE BOX TRAIL BASİT TEK KOLLU KUNDAK: Bak. "box trail".

SIMPLEX SİMPLEKS: Bir devrin; haberleri bir defada ancak bir istikamette

gönderebilme özelliği. Buna (half duplex) de denir.

SIMPLEX CIRCUIT SİMPLEKS DEVRE: Telgraf, telefon veya telemprimör için ek

kanal sağlamak üzere, mevcut bir fiziki devre üzerine bindirilmiş,

normal olarak toprak dönüşlü devre.

SIMULATE BENZETMEK, TEMSİLİ, TAKLİDİ:


SIMULATED TAKLİT, DÜZME, YAPMACIK, TEMSİLİ: Aslına benzetilmiş,

aslındaki etki verilmek istenmiş eşya veya iş.

SIMULATED AGENT TAKLİT KİMYA HARBİ MADDESİ: Teçhizatı denemede

veya personel eğitiminde kullanılan, nispeten zararsız bir kimya

maddesi. Taklit kimya harbi maddeleri, tehlikeli maddelere çok

benzer; fakat temas edilince insanlara ve teçhizata zarar vermez.

SIMULATED AMMUNITION TAKLİT MÜHİMMAT: Topçulukta, eğitim

maksadıyla kullanılan, tahtadan veya diğer bir maddeden

yapılmış, taklit mühimmat.

SIMULATED FIRE TAKLİT ATEŞ, TEMSİLİ ATEŞ: Bilfiil ateş etmeden, atış için

gerekli bütün hareketler tekrarlanmak suretiyle yapılan, taklit

şeklinde ateş.

SIMULATED MUSTARD TAKLİT HARDAL GAZI: Toksin kimya maddelerini taklit

etmek üzere eğitimde kullanılan, şeker pekmezi tortusundan

mürekkep, zararsız bir madde.

SIMULATED TRAINING BENZETMELİ EĞİTİM:

SIMULATION BENZETİM:
SIMULATIVE ELECTRONIC DECEPTION TAKLİT EDİLMİŞ ELEKTRONİK

ALDATMA: Bak. "electronic warfare".

SIMULTANEOUS EŞ ZAMANLI:

SIMULTANEOUS ENGAGEMENT AYNI ANDA KARŞILAŞMA: Önleme uçağı

ve karadan karaya füzelerin kombinasyonunun aynı anda bir

düşman hedefinde birleşmesi.

SINGLE ACTION KURMA HOROZLU: Bazı toplu tabanca veya eski tüfeklerde

ve av tüfeklerinde olduğu gibi, horoz her atışta elle kurulmak

suretiyle ateşlenen silah. Basma horozlu (double action)

silahlarda ise, tetiğin çekilmesiyle silah hem ateşlenir, hem

yeniden kurulur.

SINGLE ACTION REVOLVER KURMA HOROZLU REVOLVER: Bak. "double

action revolver".

SINGLE CABLE ANCHORAGE TEK KABLOLU DEMİRLEME:

SINGLE DEPARTMENT PROCUREMENT TEK KUVVETÇE TEDARİK: Bak.

"single department purchase".

SINGLE DEPARTMENT PURCHASE TEK KUVVETÇE-TEK KUVVETÇE SATIN

ALMA: Belirli malların başka bir kuvvet komutanlığı veya kuvvet


komutanlıkları hesabına bir kuvvet komutanlığı tarafından satın

alındığı bir satın alma usulü. Ayrıca bakınız: "purchase".

SINGLE ENVELOPMENT TEK TARAFLI KUŞATMA: Başlangıçtaki düşman

tertibatının bir yanına, bir yanını dolaşarak gerisine yapılan

manevra. Bak. "double envelopment".

SINGLE FLOW ROUTE TEK AKIŞ YOLU: En azından 1,5 şerit genişliğinde olan

ve bir kol düzeninde araçların geçişine izin veren ve daha

önceden saptanmış noktalarda izole edilmiş araçların geçişine

veya ilerlemesine imkan veren yol. Ayrıca bakınız: "limited

access route", "double flow route".

SINGLE LANE BRIDGE TEK ŞERİTLİ KÖPRÜ:

SINGLE LINE REQUISITION TEK KALEM İSTEK, TEK KALEMLİ İSTEK BELGESİ:

Bir ikmal maddesi kaleminden belirli bir miktar için doldurulmuş

istek belgesi.

SINGLE LOADER TEK ATEŞLİ SİLAH: Bak. "single shot weapon".

SINGLE MANAGER TEK YÖNETİCİ: Belirli bir emtia veya müşterek hizmet

faaliyetleriyle ilgili olarak özel bir tek yöneticilik görevinin

kurulması ve yürütülmesinden Milli Savunma Bakanınca sorumlu

kılınmış, Silahlı Kuvvetlere mensup bir Kuvvet Komutanı.


SINGLE PLACE AIRCRAFT TEK KİŞİLİK HAVA ARACI, TEK KİŞİLİK UÇAK: Tek bir

pilotla idare edilen hava aracı veya uçak.

SINGLE PLACE FIGHTER TEK KİŞİLİK AV UÇAĞI: Yalnız bir pilotla idare edilen ve

başka mürettebatı bulunmayan av uçağı. Bak. "multiplace

aircraft".

SINGLE SECTION CHARGE TEK KESELİ BARUT HAKKI: Terkipsiz (keseli)

cephanede kullanılan ve bir tek barut kesesi içerisine konulmuş

bulunan sevk barutu. Tek keseli barut hakkı, çok keseli barut

hakkında olduğu gibi, mesafeyi uzatmak için, azaltılıp

çoğaltılamaz. Bak. "multisection charge".

SINGLE SHOT TEK ATIM: Bir otomatik silahın, her atım için tetiği çekmek

suretiyle, yarı otomatik olarak işletilmesi.

SINGLE SHOT BOMBING TEK SALIŞ BOMBARDIMANI: Uçaktan bombaların teker

teker salınması suretiyle yapılan bombalama. Bak. "bombing".

SINGLE SHOT KILL PROBABILITY TEK ATIMLA İMHA İHTİMALİ:

SINGLE SHOT PROBABILITY TEK ATIMDA VURUŞ İHTİMALİ, TEK ATIMDA

İSABET İHTİMALİ: Bak. "single shot hit probability".


SINGLE SHOT WEAPON TEK ATEŞLİ SİLAH: Eski usul tüfeklerde olduğu gibi her

atış için elle doldurulmaya ihtiyaç gösteren silah. Buna (single

loader) da denir.

SINGLE STATION METHOD TEK NOKTADAN KESTİRME USULÜ: Hedefe

nazaran istikamet ve mesafe yalnız bir noktadan tayin edilmek

suretiyle, bir hedefin yerini bulma usulü. Buna (single station

system) da denir. Bak. "horizontal base line methnod" ve "target

area base".

SINGLE STATION SPOTTING TEK NOKTADAN KESTİRME: Topçu ateşinin

hedefe nazaran sapmalarını gözetlemelerin yalnız bir atım

kestirme istasyonundan yapılması suretiyle, tayini usulü.

SINGLE STATION SYSTEM TEK NOKTADAN KESTİRME SİSTEMİ: Bak. "single

station method".

SINGLE TRANSPOSITION TEK YER DEĞİŞTİRME: Yalnız bir haber kalıplamak ve

bir haberi kalıptan çıkarmak şeklinde yapılan yer değiştirme.

SINGLE VENDOR INTEGRITY TEK SATICI SORUMLULUĞU:

SINGLE-APRON FENCE BİR TARAFLI DİKENLİ TEL: Yalnız düşman tarafında

dikenli tel bulunan tel engeli. Bak. "double-apron fence".


SINGLE-BASE POWDER TEK BAZLI BARUT: Bak. "pyropowder".

SINKER BATIRICI: Bir deniz mayın harbinde mayın zarfının bağlandığı

ağırlık. Batırıcı genelde demirleme teli ve dipte oturma

mekanizması ile gemiler tarafından döşenilen mayınlarda oluşur,

ayrıca fırlatma trolü olarak da hizmet verir.

SITE YER, MAHAL, SAHA, ÜS, TESİS, MEVZİ BÖLGESİ: Bir şeyin yeri; bir

silah mevziinin işgal ettiği saha.

SITE ACTIVATION TASK FORCE COMMANDER MEVZİ BÖLGESİ GÖREV

KUVVETİ KOMUTANI: Münferit kıtalararası balistik füze

faaliyetlerinden ve tesislerin elverişli bir hareket durumuna

getirilmesinden sorumlu şahıs.

SITE DEFILADE SÜTRE MEVZİİ: Bak. "position defilade".

SITE SCALE TOPRAK AÇISI TERTİBATI: Topun tevcihinde; toprak açılarını

sağlamaya mahsus alet.

SITTING POSITION OTURARAK NİŞAN VAZİYETİ, OTURARAK ATIŞ VAZİYETİ: Bir

tüfekle ateş ederken alınan ve atış talimnamelerinde açıklanan

vaziyetlerden biri. Bak. "firing position".


SITUATION DURUM: Bir birlik veya komutanlığı belirli bir zamanda etkileyen

bütün koşullar ve haller.

SITUATION MAP DURUM HARİTASI: Belirli bir zamana ait taktik veya idari

durumu gösteren harita.

SITUATION REPORT DURUM RAPORU: Bir rapor veren birlik veya teşkil

bölgesindeki durumu belirten rapor.

SIX BY FOUR ALTI ÇARPI DÖRT: Motorlu araçlarda; çift tekerlekler tek tekerlek

kabul edilmek suretiyle, dördü muharrik durumda altı tekerlekli

araç. Genel olarak 6 X 4 şeklinde yazılır.

SIX BY SIX ALTI ÇARPI ALTI: Motorlu araçlarda; çift tekerlekler tek tekerlek

kabul edilmek suretiyle, altısı muharrik durumda altı tekerlekli

araç. Genel olarak 6 X 6 şeklinde yazılır.

SKATE MOUNTRAY KÜRSÜ: Bir makineli tüfeğe, araç gövdesi iç kısmında

çepeçevre bir ray üzerinde hareket imkanı veren bir mesnet.

Tüfek, istenilen vaziyette kullanılmak üzere mesnet üzerinde

tespit edilebilir.

SKEET GUN ORTA NAMLULU AV TÜFEĞİ: 65 cm. (30: 60 inç) genişliğinde;

120: 180 cm. (48: 72 inç) uzunluğunda silindir namlulu tüfeklerin


de dahil bulunduğu av tüfeği. Diğer sınıflar; tenkil tüfeği (riot

gun) ve uzun namlulu av tüfeği (sporting gun) dır.

SKELETON CREW ASGARİ MÜRETTEBAT, ÇEKİRDEK MÜRETTEBAT: Bir teçhizatı

kullanıp bakımını sağlayabilen en az sayıdaki er miktarı.

SKETCH KROKİ: Bak. "military sketch".

SKETCHING SET PLANÇETE:

SKI MINE KAYAK MAYINI: Kayak izlerine yerleştirilmek üzere hazırlanmış,

basınç infilak tipi antipersonel mayın.

SKI TROOPS KAYAK KITALARI: Kayak üstünde hareket ve muharebe edecek

şekilde eğitim görmüş ve teçhiz edilmiş kıtalar. Bunlar, çok kere,

piyade kıtalarıdır.

SKID IZGARA: 75: 150 cm. (30: 60 inç) genişliğinde; 120: 7.80 cm. (48:

72 inç) uzunluğunda sabit ayak veya tekerlekler üzerinde tespit

edilmiş olan ve ikmal maddelerinin istifinde kullanılan bir istif

vasıtası. Izgaralar; istifte en alt sırada ve tek sıralı istiflerde

kullanılır, Bunlar çatallı istif araçları ile kaldırılmaya elverişli

değillerdir. Bak. "dead skid", "live skid", "semilive skid".


SKIDDING SAVRULMA: Uçağın dönüşte dış tarafa kayması. Bu hal, uçağın

koordineli olmayan yatışından ileri gelir.

SKILL YETENEK, BECERİ, MELEKE, USTALIK:

SKILL LEVEL USTALIK SEVİYESİ, EHLİYET SEVİYESİ: Belirli bir askeri işi yapmak

için gerekli ehliyet derecesi ve bir askeri meslek ihtisasında bir

şahsın gösterdiği ustalık derecesi.

SKILLED LABORER KALİFİYE İŞÇİ: Belirli bir işi yapabilecek kabiliyette ve niteliğe

sahip işçi.

SKILLED RATING SANATKARLIK DERECESİ: Askerlikte işe yarayacak bir sanata

sahip bulunan ve asgari bir nezaretle orduya mükemmel iş

yapabilecek olan bir erin dahil bulunduğu sınıflandırma.

SKIM MINESWEEPING SIĞ SU MAYIN TARAMASI: Nispeten sığ sularda ve

sualtı engelleri veya kaya çıkıntıları bulunan mahallerde telle

yapılan mayın taraması.

SKIMOBILE KAYAKLI ARAÇ: Derin karlı bölgelerde harekat için öze. l imal

edilmiş motorlu araç. Yarı tırtıllı ve zırhsız olan bu aracın ön kısmı

kayaklar üzerine oturmuştur ve doğrultusu kayaklar tarafından

verilir.
SKIN PAINT RADAR BELİRTİSİ: Bir cisimden yansıyan radar sinyalinin sebep

olduğu radar belirtisi.

SKIN TONEDOWN DERİNİN GİZLENMESİ: E1 ve göz derisinin çevre tonuna

uydurulması.

SKIN TRACKING RADAR TAKİBİ: Bir cismin radar belirti (skin paint) araçları ile

takibi.

SKINNER BASIN TABAK HAVUZU, SEPİCİ HAVUZU: Bak. "delage collection

pond".

SKIP BOMBING SEKTİRME BOMBARDIMANI: Bombanın, yerde veya su

üzerinde kayacak veya sekecek şekilde ve yer veya su

seviyesinde bulunan bir hedefe vuracak kadar alçaktan atılması

suretiyle yapılan bir bombardıman usulü. Ayrıca bakınız:

"minimum altitude bombing".

SKIP DISTANCE ÖLÜ BÖLGE MESAFESİ, ÖLÜ BÖLGE UZAKLIĞI: İyonosferde asgari

bir bakış açısı mevcuttur ve belirli frekanstaki bir gök (iyonosfer)

dalgası daha küçük bir açıda yansıtılmaz, dış uzaya intikal eder.

Dolayısıyla bir radyo vericiyi çevreleyen ve içinde gök dalgası

alınmayan bir bölge mevcut bulunmaktadır. Gök dalgasının


alınması mümkün olan asgari mesafeye ölü bölge mesafesi

denir.

SKIP IT BİR HAVA ÖNLEMESİNDE "TAARRUZ ETME", " TAARRUZU

DURDUR", "ÖNLEMEYİ DURDUR" ANLAMLARINDA KOD:

SKIP ZONE ATLAMA BÖLGESİ: Bak. "dead space".

SKIP-GLIDE BOMBER SEKİP SÜZÜLEN BOMBARDIMAN ARACI: Büyük boy

roket güçlü kademelerle atmosfer üstüne sevkedilmiş ve çekiş

gücü tükenmeden daireye yakın bir yörüngede dönüşe geçmiş

kanatlı bir araç. Dünya çekim kuvveti dışındaki bu bombardıman

aracı, görevini tamamlamak için, bu noktadan itibaren dünya

çevresinde dönerken atmosfer üst bölgeleri dışına sekip

sıçrayarak dalgalı bir yörünge takip eder.

SKIRMISH HAFİF MÜSADEME, ÇATIŞMA: Dağınık küçük birlikler arasında

cereyan eden ve nispeten hafif geçen çarpışma.

SKIRMISH LINE AVCI ZİNCİRİ: Bir taktik tatbikatta veya taarruz sırasında dağınık

düzende bulunan askerlerden teşekkül eden hat.

SKIRMISHER AVCI: Manevra veya taarruz sırasında, kıtaların dağınık düzende

vücuda getirdikleri avcı zincirinde bulunan bir er.


SKIRMISHER'S TRENCH YATMA ÇUKURU: Hafif ateşli silahların ateşi altında

yere yatan bir avcının, acele olarak kazdığı avcı çukuru; yatma

çukurunun derinliği pek az olur ve avcıyı güçlükle korur.

SKIRT FOG ETEK SİSİ: Islak bir mevziden fırlatılmakta olan bir füzenin

motorlarını çevreleyen buhar ve bulutu.

SKIRTING ARMOR ETEK ZIRH; ETEK ZIRHI: Aralıklı zırhlanmış bir yapının en dışta

kalan levhası veya parçası.

SKY CAVALRY HAVA SÜVARİSİ:

SKY GLOW YALIM: Bir sütre mevziinden ateş eden silahın sebep olduğu

aydınlatma.

SKY MAP GÖK HARİTASI: Toprak, su, kar vs. nin bulutlarda görülen

yansımaları. Kapalı bir günde, bulutlar hemen hemen yeknesak

bir hal aldığı zaman, gök haritası bariz bir şekilde görülür. Bak:

"map" ve "water sky".

SKY SCREEN FÜZE UÇUŞ KONTROL PERDESİ, GÖK PERDESİ: Atış yeri emniyet

subayına ait bir teçhizat unsuru. Uçuş kontrol perdesi (elektronik

veya optik), atış yeni emniyet subayına, füzenin planlanmış seyir

yolundan saptığı noktaların pozitif bir belirtisini verir. Harekat


maksadıyla kullanmalarda, bir uçuş kontrol perdesi de dikey

programlamayı murakabe eder.

SKYBOLT SKYBOLT: İki kademeli, katı yakıtlı, havadan satha atılır,

hipersonik balistik füze. Hound Dog füzenin; menzil düşman

savunmasına nüfuz, uçuş hızı ve bir B-52 uçağı tarafından

taşınabilen miktar bakımlarından gelişme gösteren, daha sonraki

bir modelidir. XAGM-48 olarak tanınır.

SKYHAWK Kıta desteği ve keşif görevleri yapan, nükleer ve nükleer olmayan

silahları kullanabilen, uçak gemilerinden faaliyette bulunacak

şekilde yapılmış, tek motorlu turbojet taarruz uçağı. Bir tanker

vazifesi gördüğü gibi, kendisi de havada yakıt ikmali yapabilir.

Her türlü havada sınırlı bir taarruz kabiliyetine sahiptir.

Hazırlanmamış ve kısa alanlara inip kalkabilir. A-4 olarak tanınır.

SKYRAIDER SKYRAIDER: Uçak gemilerinden faaliyette bulunmak üzere imal

edilmiş, bir tek piston motorlu, genel maksat taarruz uçağı. Bu

uçak, nispeten uzun menzilde, alçak seviyede, nükleer ve

nükleer olmayan silahları kullanmaya, mayın dökmeye, keşif

yapmaya, torpido atmaya ve kıta desteği sağlamaya muktedirdir.

A-1 olarak adlandırılır.


SKYRAY SKYRAY: Düşman uçaklarını önleme ve tahrip maksadıyla, uçak

gemilerinden faaliyette bulunacak şekilde imal edilmiş tek

motorlu, tek pilotlu, her türlü havada sınırlı hareket kabiliyetine

sahip, ses üstü jet av uçağı. Silahlar arasında (sidewinder)

bulunmaktadır. F-6 olarak tanınır.

SKYWARRIOR SKYWARRIOR: Uçak gemilerinden faaliyette bulunacak şekilde

imal edilmiş, nükleer ve nükleer olmayan silahları kullanmaya,

keşif ve mayın dökme görevlerini yapmaya muktedir, her türlü

havada taarruz kabiliyetine sahip, çift motorlu, turbojet taarruz

uçağı. Uçuş halinde, yakıt ikmali suretiyle, menzili uzatılabilir. A-

3 olarak tanınır. (Bu uçağın Hava Kuvvetlerindeki modeli B-66

dır) .

SLACK LAÇKA, GEVŞEK: Bir alette veya cihazda zamanla meydana gelen

oynaklık.

SLANT PLANE EĞİK YÜZEY, MAİL SATIH: Uçaksavar topçuluğunda hedef rotası

ile topun muylu ekseninden geçen düzlem.

SLANT RANGE ŞİMDİKİ NOKTA EĞİK MESAFESİ: Bir top, gözetleme noktası veya

radar cihazından bir hedefe, özellikle bir hava hedefine, düz bir

hat halinde uzanan mesafe.


SLASH SÜNGÜ İLE KESİCİ DARBE: Süngü veya kasatura ile kesici bir

darbe. Bu darbe, genel olarak tüfeği, dipçik önde olmak üzere,

sol omuz üzerinde ufki vaziyette tutmak suretiyle yapılır.

SLATED ITEMS SIRAYA TABİ MADDELER: Hazırlanıp, müşterek petrol ofisi

kanallarıyla sunulan tevhit edilmiş bir istek belgesi ile yalnız

denizaşırı bölgelerde kullanılmak üzere isteği yapılan döküm

petrol (bulk petroleum) ve ambalajlı döküm petrol (packaged

bulk petroleu maddeleri. Ambalajlı petrol (packaged petroleum)

maddeleri için, normal istek usullerine uygun olarak istekte

bulunulur. Ayrıca bakınız: "petroleum".

SLEEVE EMBLEM KOL SINIF İŞARETİ: Üzerinde bulunan kimsenin durumunu

göstermek üzere kolda taşınan, kumaştan yapılmış alamet. Sivil

işçiler ile askeri görevlerde çalışan siviller bu işareti taşırlar.

SLEEVE TARGET MARŞ HEDEFİ, TULUM HEDEFİ: Uçan bir uçak tarafından

çekilirken hava ile dolup şişen, bir ucu açık boru şeklinde torba.

Bu torba, hedef olarak kullanılır. Buna (towed sleeve target) da

denir.
SLEIGH KIZAK: Top kundağının, geri tepme tertibatını ve namluyu

taşıyan kısmı. Geri tepme sırasında, namlunun beşikteki yatak

üzerinde kaymasını sağlar.

SLENDERNESS RATIO İNCELİK ORANI, NARİNLİK ORANI: Bir roket aracı

uzunluğunun çapına orantısını ifade eden bir biçim faktörü.

SLEW KUNDAĞI YAMA ATMAK, BİR TOPU YANA ATMAK: Bir topu yana

doğru döndürmek veya çevirmek.

SLEWING MECHANISM YAN VE YÜKSELİŞ TERTİBATI: Bir silah veya aletin

süratle yan hareketine veya yükseliş değiştirmesine imkan veren

tertibat.

SLICE DİLİM: Personel ve malzeme ihtiyaçlarına ait tahminleri elde

etmek için kullanılan bir lojistik planlama faktörü. Örneğin; bir

personel dilimi genel olarak, belirli temel muharip unsur toplam

kuvvesi ile buna destek karargahlara ve üst karargahlara ait

bütün personelden payına düşen miktarın eklenmesinden

ibarettir.

SLIDE SÜRGÜ: Bazı topların kama mekanizması üstünde bulunan kayıcı

çene.
SLIDE RULE SÜRGÜLÜ CETVEL: Matematik problemlerini çözmek için

kullanılan bir cetvel.

SLIDING RECOIL MÜTEHARRİK GERİ TEPME: Bak. "rolling recoil".

SLIDING STRIP SÜRGÜLÜ ŞERİT: Kriptografide; karton veya benzeri malzemeden

yapılmış olup üzerinde sıra numarası gibi yazı taşıyan ve benzeri

başka şeritlerin yanına muhtelif şekillerde konulabilen bir şerit.

SLIDING STRIP DEVICE SÜRGÜLÜ ŞERİT TERTİBATI: Şeritlerin sokulabileceği

veya sürülebileceği bir sıra kanalları ihtiva eden madeni plastik

veya tahta bir altlıktan ibaret kripto aleti.

SLIGHTLY WOUNDED HAFİF YARALI: Oturabilecek ve yürüyecek durumda

olan yaralı. Ayrıca bakınız: "wounded".

SLING TÜFEK KAYIŞI: Bak. "gun sling".

SLING ARMS TÜFEĞİ OMUZA ASMAK: Tüfeği, kayış omuzdan geçirilmiş olarak

omuza asmak.

SLIP KAYIŞ: İnişe yaklaşan bir uçağın, sürat kaybetmek için, yanlara

doğru yaptığı kısa kayış hareketi.


SLIP INDICATOR KAYMA BELİRTİSİ: Bir uçağın normal ve yatay durumdaki iç

ve yer çekimi kuvvetleri sonucu meydana gelen kuvvetler

ölçümünü gösteren bir alet.

SLIPPAGE PATİNAJ: Bir kavramanın sürtünme teması istenen torku temine

yetmediği ve tekerleklerin ya da tırtılların çekmesi aracı hareket

ettirmeye kafi gelmediği zaman ortaya çıkan durum.

SLIPSTREAM PERVANE RÜZGARI, PERVANE AKIMI: Uçak pervanesinin arkaya

doğru sürdüğü hava cereyanı.

SLIT TRENCH YATMA ÇUKURU: Toprakta dikdörtgen şeklinde kazılan ve

personelin savunmasına yarayan siper. Bak. "foxhole".

SLOPE MEYİL: Bir yokuş, duvar veya rampanın yatay mesafeye nazaran

dikey yükseliş oranına göre ölçüsü.

SLOPE OF FALL DÜŞÜŞ MEYLİ, DÜŞÜŞ EĞİKLİĞİ: Bir merminin düşüş miktarı ile

kendi yatay hareketi arasındaki orantı; düşüş açısı tanjantı.

SLOPE TAPING ŞERİT METRE İLE MEYİL ÖLÇME: Yatay mesafeyi trigonometrik

fonksiyonlarla hesaplamak suretiyle, iki nokta arasındaki meyilli

mesafenin şerit metre ile ölçülmesi. Bak. "taping".


SLOW FIRE YAVAŞ ATEŞ: Acemi eğitiminde ve ders atışlarında kullanılan bir

atış şekli. Bu atışta; atışın tamamlanması zamana bağlanmaz.

Bak. "delibrate fire" ve "fire".

SLUDGE TORTU: Yağı boşaldıktan sonra, bir motorun karterinde kalan

pislik, madeni tortu vs.

SLURRY BULAMAÇ, KİREÇ KAYMAĞI BULAMACI: Katı bir cisimle bir sıvının

karıştırılmasından meydana gelen ve kolaylıkla akabilen, karışan.

Personel, hayvan, teçhizat, araç vs. nin gazdan temizlenmesinde

ve özellikle iperiti izole etmekte kullanılan çamur ve kalsiyum

klorür ile suyun meydana getirdiği karışım.

SLUSH NAMLUYU TEMİZLEMEK, NAMLUYU YAĞLAMAK: Bir silahın yiv

ve setlerini, namlu içi temizleme mahlulü ile temizlemek veya

namlusunu koruyucu yağ ile yağlamak.

SLUSH BRUSH TOMAR, HARBİ, NAMLU TEMİZLEME FIRÇASI: Bir silah

namlusunun iç kısmına yağ veya temizlik maddesi sürmek için

kullanılan ve bir çubuğa tespit edilmiş bulunan, yün ve keçe ile

sarılı, silindir biçiminde, bir ağaç parçası.

SMALL ARMS HAFİF SİLAHLAR: Otomatik olanlar dahil 20 mm'ye kadar

kalibresi olan (.787 inch) silahlar.


SMALL ARMS AMMUNITION HAFİF SİLAH MÜHİMMATI: Hafif ateşli silahlarda

kullanılan cephane; 20 mm'yi de kapsayan (.787 inches) bütün

cephane.

SMALL BOAT KÜÇÜK ÇIKARMA BOTU: Bir geminin güvertesinde taşınabilen,

herhangi bir küçük deniz çıkarma aracı.

SMALL BOAT COMPANY KÜÇÜK ÇIKARTMA BOT BÖLÜĞÜ:

SMALL BUSINESS CONCERN KÜÇÜK SANATLAR İŞLETMESİ, KÜÇÜK İŞLETME:

Küçük sanatlar idare merkezi (Small Business Administration)

tarafından bu sıfatı tevsik edilen veya şubeleriyle birlikte,

çalıştırdığı işçi sayısı 500'ü aşmayan, kendi tasarrufundan da ve

kendisi tarafından işletilen, kendi iş sahasında hakim durumda

bulunmayan işletme.

SMALL CIRCLE KÜÇÜK DAİRE: Arz sathı üzerinde bulunan ve düzlemi arzın

merkezinden geçmeyen daire.

SMALL CLAIM BASİT TAZMİNAT TALEBİ, ADİ TAZMİNAT TALEBİ: Yüz dolara

kadar bir para ile halledilebilecek bir tazminat davası.

SMALL DETACHMENT RATION KÜÇÜK MÜFREZE RASYONU: Ambalajlı olarak

hazırlanmış, sıcak ve soğuk yenilebilen yiyecek. Bu tip rasyondan


maksat, muharebede mutfak tesisleri bulunmadığı zaman,

kıtalara yiyecek teminidir. Bak. "ration".

SMALL FEVER SİSTOZOMYAS: Bak. "scistosomiasis".

SMALL OBJECTIVE DEFENSE HASSAS NOKTA SAVUNMASI: Çapı 2000 veya

daha az yarda olan bir bölgenin aktif hava savunması.

SMALL OF THE STOCK KABZA: Hafif ateşli silahlarda, kundağını genel olarak

sağ elle kavranan kısmı. Kundağın, mekanizma yatağı ve tetik

tertibatının hemen altında bulunan kısmı.

SMALL SCALE MILITARY MAP KÜÇÜK ÖLÇEKLİ ASKERİ HARİTA: Bak. "small

scale map".

SMALL-BORE NAMLUCUK: 56 mm ve küçük çaplı namlulardan herhangi birini

ifade için kullanılan genel bir terim.

SMALL-BORE PRACTICE NAMLUCUKTA ATIŞ EĞİTİMİ: Normal mermi yerine 56

mm. (22 kalibre) lik cephane kullanan hafif ateşli silahlarla atış

tatbikatı.

SMALL-LOT STORAGE KÜÇÜK PARTİ HALİNDE DEPOLAMA: Azami depolama

yüksekliğinde depolanmış, genellikle bir palet istifinden daha az

olarak kabul edilen bir miktar. Böylece, terim, tek kap ile iki veya
daha çok palet yükü arasında değişen fakat, tam bir palet sütunu

oluşturmaya yetmeyen bir partiyi ifade eder. Ayrıca bakınız:

"storage".

SMALL-SCALE MAP KÜÇÜK ÖLÇEKLİ HARİTA: 1: 600.000'den daha küçük

ölçeği olan harita. Bak. "map".

SMOKE SİSLEMEK: Sis mühimmatı ile işaret veya perdeleme sisi

meydana getirmek.

SMOKE AGENTSİS MADDESİ: Kimyasal veya fiziksel hassalarıyla bir perdeleme

(screening) veya işaret sisi meydana getiren madde.

SMOKE AND FLASH DEFILADE ALEV İRTİFASI: Top ve duman ve alevini düşman

gözünden gizleyen engel yüksekliği.

SMOKE BLANKET SİS ÖRTÜSÜ: Dost bölgeleri, düşmanın hava gözetlemesine

ve görerek nokta bombardımanına (precision bombing) karşı

korumak için bu bölgeler üzerinde ve etrafında; taarruz eden

uçakları hava savunma ateşinden korumak için düşman bölgeler

üzerinde meydana getirilen koyu sis tabakası. Sis örtüleri;

düşmanın aydınlatma vasıtaları kullanarak yapacağı gözetlemeli

taarruzu önlemek için, geceleyin de yapılır. Sis safhaları için bak.

"phases of smoke".
SMOKE BOMB SİS BOMBASI: Yerde veya havada paralandığı zaman sis yapan ve

işaretleşmek ya da mahdut bir sahada sis perdesi veya sis örtüsü

yapmak için kullanılan bomba.

SMOKE CANDLE SİS MUMU: Sis yağının (fog oil) buharlaşmasıyla sis meydana

getiren mühimmat. Bak. "smoke pot".

SMOKE CLOUD SİS BULUTU: İnce sıvı damlalar veya katı parçacıklar şeklinde

kimyasal harp maddelerinden mürekkep bir bulut. Bu bulut,

hava ve buhar halinde bir kimyasal harp maddesi karışımı olan

gaz bulutundan (gas cloud) farklıdır.

SMOKE CURTAIN SİS PERDESİ: Düşman kara gözetlemesine engel olmak üzere,

dost ve düşman kıta ve tesisleri arasında meydana getirilen

düşey sis örtüsü.

SMOKE DEFILADE DUMAN SÜTRE YÜKSEKLİĞİ: Bir silahın alev ve dumanın

düşmanı gözetlemesinden saklayan engel yüksekliği.

SMOKE GENERATOR SİS CİHAZI: Bak. "mechanical smoke generator".

SMOKE GRENADE SİS EL BOMBASI: Vuruş veya infilakı müteakip yoğun dumanlı

bir kimyasal harp maddesi çıkaran küçük el bombası.


SMOKE HAZE PUS, HAFİF SİS: Sıhhatli düşman gözetlemesini ve ateşini

önleyecek; fakat dost harekatına engel olmayacak kadar az

yoğunlukta, dost tesisler üzerinde meydana getirilen hafif sis

tabakası. Bu sisin yoğunluğu, tabii hafif sisinkine eşittir.

SMOKE OPERATIONS SİSLEME FAALİYETİ, SİSLEME HAREKATI: Faaliyetlerin

gözetlenmesine veya hayati bölgelerin tespitine engel olmak için

sis kullanılması.

SMOKE POT SİS KUTUSU: Bir sis karışımını yakmak suretiyle yoğun bir sis

meydana getiren, kova veya saksı biçiminde bir mühimmat. Bak.

"smoke candle".

SMOKE PROJECTILE SİS MERMİSİ: Serbest bırakıldığı, çarptığı veya

paralandığı zaman sis meydana getirir bir maddesi bulunan

mermi. Buna (smoke shell) de denir.

SMOKE RIFLE GRENADE SİS TÜFEK BOMBASI: Bak. "smoke projectile".

SMOKE SCREEN SİS PERDESİ: Düşman veya dost tesis veya manevralarını

maskelemeye yarayan sis bulutu.

SMOKE SHELL SİS MERMİSİ: Bak. "smoke projectile".


SMOKELESS POWDER DUMANSIZ BARUT: Ateş edildiği zaman gayet az

duman yapan veya hiç duman meydana getirmeyen sevk barutu.

SMOKELESS POWDER MAGAZINE DUMANSIZ BARUT CEPHANELİĞİ: Bak.

"magazine".

SMOKELESS PROPELLANT DUMANSIZ SEVK BARUTU: Bak. "smokeless

powder".

SMOOTH-BORE KAVAL NAMLU, YİVSİZ NAMLU: Düz, yivsiz namlu. Genel

olarak, av tüfekleri ve havanlar yivsiz namludur.

SNAGING MINE ENGELLİ MAYIN: Bir geminin pervane yada teknesi

tarafından yakalanıp çekilebilen çıkıntı ve gövdesi bir şamandıra

şeridi ile birleştirilmiş bir temas mayını.

SNAKE TAHRİP YILANI: Mayın tarlaları arasında geçit açmak veya toprak

üstündeki engelleri temizlemek için özel süratte yapılmış infilak

hakkı. Bu infilak hakkı, bir engelin yakınına kadar çekilebilecek ve

sonra, bir tank tarafından, yerine itilebilecek şekilde yapılmıştır.

SNAKE MODE ZİKZAK MODELİ: Taarruz görevlerini başarmaya imkan verecek

şekilde daha önceden programlanmış bir zikzaklı uçuş yolunu

takip eden uçaktaki kontrol modu.


SNAP REPORT ÖN RAPOR: Bak. "joint tactical Air Reconnaissance/Surveillance

Mission Report".

SNAP ROLL HIZLI TONO: Komuta kollarının seri hareket ettirilmesi suretiyle

uçağın uzunluğuna ekseni etrafında burgu şeklinde dönerek

yaptığı akrobatik hareket.

SNEEZE GAS AKSIRTICI GAZ: Kurşuni renkte, tahriş edici bir duman bulutu

meydana getiren bir kimya harbi maddesi. Bu gaz, aksırtıcı gazlar

(sternutator) sınıfına dahildir ve tahriş edici bir madde olarak

kullanılır.

SNIFF BOTTLE GAZ TANITMA ŞİŞESİ: İçinde, örnek olarak, herhangi bir kimya

harp maddesi bulunan küçük bir şişe. Bu şişeler, askeri

personele, kimya harp maddelerinin kokularını tanıtmak için

kullanılır.

SNIFF SET KOKLAMA TAKIMI, GAZ TANITMA TAKIMI: Bak. "gas

identification set".

SNIPER PUSU NİŞANCISI: Gizli bir mevziden ateş ederek önemli düşman

şahsiyetlerini avlamak veya düşmanın dikkatini başka tarafa

çekmek ya da düşmanı taciz etmekle görevlendirilen özel

teçhizatlı avcı.
SNIPER SCOPE SNAYPERSKOP: Bir "snosperscope" ile bir karabina veya diğer

ateşli silahı birleştiren ve nişancının hedefleri karanlıkta görüp

ateş altına almasına imkan veren cihaz.

SNIPER'S POST PUSU NİŞANCISI YUVASI: Bak. "sniping post".

SNIPING PUSU ATEŞİ: Pusu nişancısı tarafından açılan ateş.

SNIPING POST PUSU NİŞANCISI YUVASI: Önemli düşman personelini avlamakla

görevlendirilen bir pusu nişancısının girdiği gizli ve genellikle

tecrit edilmiş mevzi. Buna (sniper's post) da denir.

SNOOPER SCOPE SNOPERSKOP: Enfraruj ışınları veren bir tertibat ile bir

dürbünü bulunan, nişancıya karanlıkta görüş imkanı sağlayan ve

elle taşınan bir cihaz.

SNOW PARAZİT GÖRÜNTÜ: Bakınız: "noise".

SOAKAGE PIT LAĞIM ÇUKURU, FOSSEPTİK ÇUKURU: Lağımların ve bulaşık

sularının akıtıldığı çukur veya hendek. Buna (sullage pit) de

denir.

SOAR SÜZÜLMEK: Motor kuvvetinden faydalanmaksızın ve irtifa

kaybetmeden uçmak. Planör pilotları, bu keyfiyetten yükselen

hava cereyanları vasıtasıyla faydalanırlar.


SOCIOLOGICAL INTELLIGENCE SOSYOLOJİK İSTİHBARAT: Halk gruplarının

demografik ve psikolojik yönleri ile ilgilenen stratejik istihbarat

kısmı. Bak. "intelligence".

SODIUM HYDROCHLORITE SODYUM HİDROKSİT, KOSTİK SODA: Bak.

"coustic soda".

SODIUM HYPOCHLORITE SODYUM HİPOKLORİT: Bazı harp gazları için temizleme

maddesi olarak kullanılan, nahoş, tatlımsı kokulu, kireç kaymağı

eriyiği.

SODIUM SULFIDE SODYUM SÜLFÜR: Nitrogliserini izole etmek veya

nötrleştirmek için metil alkol ve eriyik halinde kullanılan kimya

maddesi.

SOFAR SAFOR: Birkaç değişik coğrafi mahalde yüksek enerjinin ortaya

çıkmasındaki değişiklikte denizde infilak yaratılması tekniği. (Bu

terim "sound, fixing ve ranging" den elde edilmiştir. (Su içinde

infilak mesafe ve mevki tespit metodudur).

SOFT LANDING YUMUŞAK İNİŞ: Aya veya başka bir uzay cismi üzerine iniş

aracının düşmesini veya parçalanmasını önleyecek düşük bir

hızla iniş. Ay yüzeyine yumuşak inişler; uzay aracının hızını

azaltacak frenleme roketleri kullanılmak suretiyle önceden


hazırlamaktadır. Mars üzerine yumuşak iniş, Mars

atmosferinden kısmen yararlanmak suretiyle yapılabilecektir.

SOFT MISSILE BASE ZAYIF FÜZE KAİDESİ: Bir nükleer patlamaya karşı

korunması olmaya bir rampa kaidesi.

SOFT SPOT TACTICS ZAYIF NOKTALARA TAARRUZ TAKTİĞİ: Bir taktik çeşidi.

Bu taktikte; tanklar ve diğer hücum unsurları kuvvetli bir şekilde

savunulan mevkilere çatmayıp, en az mukavemet gösteren

noktalardan nüfuz ederler. Kuvvetli bir şekilde savunulan

mevkiler, daha sonra geriden veya yanlardan taarruz, eden diğer

kıtalar tarafından düşürülür.

SOFT STRUCTURE YUMUŞAK YAPI: Genellikle zeminde bulunan nispeten hassas

bir yapı.

SOFTWARE YAZILIM: Bir veri işlem sisteminin çalıştırılmasıyla ilgili

dokümantasyon, usuller, ve kompüter programları; örnek;

yerleştiriciler, el kitapları, devre diyagramları.

SOFTWARE (DATA AUTOMATION) GAYRİ MADENİ AKSAM: Belirli bir

komputere tahsis edilen (veya komputerin beraberinde bulunan)

programlama destek rutinleri ile faydalanma rutinleri paketi.

Paket genel olarak, bir derleştirici, bir çevirici çalıştırma (veya


kontrol) sistemini, ayıklama yardımcı parçaları (debugging aids)

ve bir alt rutin kitaplığını ihtiva eder.

SOIL SHEAR STRENGTH TOPRAK ÇATLAMA DAYANIKLILIĞI: Toprağın çatlama

stresine (gerilimine) karşı olan maksimum dayanıklılığı.

SOLAR CONSTANT GÜNEŞ SABİTESİ: Arzın güneş etrafındaki yörüngesinin

ortalama yarı çapında, engelsiz güneş ışınlarına maruz saha

birimine gelen enerji miktarı.

SOLAR CORPUSCLES GÜNEŞ ZERRELERİ: Güneş üzerinde düzen

bozukluğuyla güneş sistemi içine serpilen zerreler, genellikle

protonlar. Arzın, bu serpintilerden birinin yolunu kesmesi

halinde zerreler, Arz manyetik alanına karışır ve iyonosfer

düzensizliği meydana getirir.

SOLAR CORPUSCULAR RAYS GÜNEŞ ZERRESİ IŞINLARI: Güneşten yayılan

kozmik ışıma (radyasyon) .

SOLAR NOISE GÜNEŞ PARAZİTİ: Radyo frekanslarında güneş atmosferi

elektromanyetik ışıması.

SOLDIER ASKER, ER: Orduya mensup herhangi bir kimse. SOLDIER'S AND

SAILOR'S CIVIL RELIEF ACT: SİVİL MÜKELLEFİYETLERDEN

MUAFİYET KANUNU: Bazı sivil mükellefiyetlerin tatbikatını


ertelemek suretiyle Silahlı Kuvvetler mensuplarına adli ve hukuki

himaye sağlayan federal kanun. Buna, yalnız (Civil Relief Act) da

denir.

SOLDIER' S QUALIFICATION CARD ER EVSAF KARTI: Her ere ait esas

sınıflandırma kartı. Bu kartta, erin, kısa hal tercümesi, tahsil

hayatı, mesleki ve askeri tecrübesi, test notları ve diğer bilgiler

bulunur.

SOLDIER'S DEPOSITS ERAT MEVDUAT HESABI: Erat sınıfından şahısların

kendi personel subayları aracılığıyla ve bir maliye ve muhasebe

subayı yanında yatırılmış paralar.

SOLDIER'S MEDAL FEDAKARLIK MADALYASI: Muharebe veya uçuşlar dışında

gösterilmiş kahramanlıklar için verilmiş madalya. Madalya sıra

numarası 7'dir.

SOLE STORAGE AND ISSUE RESPONSIBILITY DEPOLAMA VE DAĞITMA ESAS

SORUMU: Ordu için belirli bir maddenin ikmalinden sorumlu

olan bir teknik hizmetin, bu maddeyi, Kara Kuvvetleri namına,

depolamak ve dağıtmakla sorumlu tutulması.


SOLENOID SWEEP SOLENOİD TARAMA: Bir deniz mayın harbinde, yüzen bir

demir tüp üstünde yatay eksen bobininden oluşan bir manyetik

tarama.

SOLID COLOR DÜZ RENK: Noktalarla veya çizgilerle kesilmeksizin boyanmış

renk.

SOLID FUEL KATI YAKIT: Maden kömürü, kok, mangal kömürü, briket, toz

yakıt, odun veya bunlardan yapılmış çeşitli yakıtlar ve benzerleri.

SOLID PROPELLANT KATI YAKIT: Devamlı kimyasal yanış için lüzumlu bütün

harçlardan meydana gelmiş, katı halde bir roket yakıtı. Arzu

edilen kimyasal ve fiziksel hassaları meydana getirecek şekilde

karıştırılmış yakıt ve yakıcı madde birleşimi. Katı yakıtlar,

genellikle kalıp halinde katılaştırılmış plastik haldedir. Açıkta

kalan kısımlarından yanar ve tepki kuvveti meydana getirecek

sıcak egzoz gazları çıkarır.

SOLID ROCKET FUEL KATI ROKET YAKITI: Bak. "solid propellant".

SOLIFLUCTUATION TOPRAK AKMASI: Zaman zaman donan ve çözülen

doymuş toprak kitlelerinin, yer çekimine uyarak yamaçlardan

yavaş yavaş akışından ibaret toprak aşınması.


SOLITARY CONFINEMENT HÜCRE HAPSİ: Bir şahsın, genel olarak, sınırlı

diyet (restricted diet) ile, ceza maksadıyla veya emniyet

müşahede, tahkikat vs. sebeplerle tek hücreye veya bir odaya

kapatılması.

SOLUTION HABER ÇÖZME: Bak. "solve".

SOLVE HABER ÇÖZMEK, KRİPTANALİZE ETMEK: Kapalı haberdeki açık

metni kriptanaliz işlemi ile bulmak, analize anahtarları ve

bunların tatbik esaslarını çözmek.

SOLVENT SENTETİK KURU TEMİZLEME ERİYİĞİ, ERİTİCİ MADDE: Bak.

"chlorinated hydrocarbon".

SONAR SONAR: Su içindeki cisimlerin tespit ve yerlerinin belirlenmesi

amacıyla kullanılan bir akustik cihaz (bu terim "sound navigation

and ranging" kelimelerinden türetilmiştir) .

SONAR CAPSULE SONAR KAPSÜLÜ: Yüksek frekansta ses dalgaları yansıtan bir

kapsül. Sonar kapsülü, bir atmosfere dönüş cismine takıldığı

takdirde, dönüş cisminin yerini tespitte faydalanılabilir.

SONDE SOND: Bak. "radiosonde".


SONIC SES, SESLE İLGİLİ: Sesle veya ses hızıyla ilgili. Bak "speed of

sound".

SONIC BOOM SES PATLAMASI: Ses üstü hızla uçan bir uçağın meydana getirdiği

bir ses dalgası. Kulağa ulaştığı zaman duyulan, patlamayı andırır

bir ses. Esas şok dalgaları konik biçimindedir ve uçağın önünde

ve arkasında teşekkül eder. Şok dalgası koni açısı; uçağın hızına

ve sesin, teşekkül ettiği ortamdaki hızına bağlıdır. Ses dalgasını

işitme duyusu ile hisseden bir gözlemciye her şok dalgasının

ulaşması, kendisini bir patlama sesi ile belli eder.

SONNE PHOTOGRAPHY ŞERİT FOTOĞRAF ALIMI: Devamlı şerit halinde fotoğraf

alma. Son derece dar bir diyaframdan geçen ve uçağın süratiyle

ayarlanan hareket halindeki bir film üzerine alındığı için, resmi

bütün uzunluğu boyunca, kesintisiz olarak gösteren bir arazi

şeridinin fotoğrafı. Aralıklı objektif ve diyaframla çift çekildiği

takdirde, ortaya çıkan fotoğraf şeridi, stereoskopik şekilde

incelenebilir.

SONOBUOY SONO ŞAMANDIRASI (SONOBOY): Dalmış denizaltıları keşif için

kullanılan ve harekete geçirildiğinde telsiz vasıtası ile bilgi yayan

sonar cihazı. Aktif yönlü veya yönsüz, ya da pasif yönlü veya

yönsüz olabilir.
SORPTION EMME VE TUTMA: Gaz, sıvı veya katı zerrecikleri emme (içte

eritme) veya adsorpsiyon (satha yapıştırma) suretiyle emme ve

tutma işlemi. Özellikle aktif kömürün kimyasal madde buharları

üzerindeki etkisi.

SORTIE SORTİ: 1. ANİ TAARRUZ: Bir savunma mevziinden yapılan ani bir

taarruz. Bu anlamda, bazen (sally) olarak kullanılır. 2. Bir uçağın

harekat görev uçuşu. 3. Harekat veya manevra maksadıyla bir

liman veya demir yerinden ayrılma.

SORTIE (AIR) SORTİ (HAVA): Bir uçağın harekat maksadıyla uçması.

SORTIE NUMBER SORTİ SAYISI: Bir hava keşif sortisinde bütün sensörler

tarafından alınan görüntüleri tanımlamak için kullanılan

referans.

SORTIE REFERENCE SORTİ REFERANSI: Bak. "sortie number".

SORTIE-PLOT SORTİ PLOTU: Bir sorti sırasında alınan görüntünün haritada

gösterilmesi. Bak. "master plot".

SORTING TASNİF: Bak. "sorting of casualties".

SORTING OF CASUALTIES HASTA VE YARALI TASNİFİ: Yaralıların, cepheden

başlayarak, tabi tutuldukları tasnif işi. Bu iş; sahradaki bütün


sağlık tesislerine düşen bir vazifedir. Hasta ve yaralılar;

yürüyebilen hasta ve yaralı (ambulatory case walking wounded)

veya teskerelik vaka (stretcher case) olmak üzere, iki kısma

ayrılır. Teskerelik vakalar; nakledilebilir hasta ve yaralılar

(transportable casualties) ve nakledilemez hasta ve yaralılar

(non-transportable casualties) olarak sınıflandırılır. Ayrıca bunlar

hastanede kalmalar, muhtemel sıraya göre de sınıflandırılır.

SOUND AND FLASH (RANGING)SES VE IŞIK (ÖLÇME): Düşman silahlarının yerini

tespiti müteakip düşman silahlarının ateş etmekte veya dost

mermilerinin paralanmada çıkardıkları sesin sonik cihazlarla

gözetlenmesi ya da düşman silahı veya dost merminin çıkardığı

alevin gözle gözetlenmesi suretiyle dost karşı ateşini tanzimden

ibaret, birbirinden farklı ve ayrı fakat birbirini tamamlayıcı

sistem.

SOUND AND FLASH BATTALION SES VE IŞIK ÖLÇME TABURU:

SOUND COMMUNICATION SEVK MUHABERE: Boru, düdük, korna, canavar

düdüğü ve hafif ateşli silah atışları ile yapılan muhabere. Bu

muhabere, gaz hava veya zırhlı birlik taarruzlarını bildirmek

üzere, önceden kararlaştırılmış işaretlerin verilmesinde kullanılır.

Sesle muhabereye; ses, telsiz, telefon, telgraf veya haberci


vasıtasıyla yapılan muhabere dahil değildir. Buna, (sound

signaling) da denir.

SOUND DISCIPLINE SES DİSİPLİNİ: Belirli bir mıntıkada yayılabilecek

seslerle ilgili resmi sınırlamalara riayet. Bu kısıtlama, çok defa,

bir dinleme yeri veya ses kestirme noktası civarına konulur.

SOUND EQUIPMENT SES CİHAZI: Herhangi bir sesi yar. sıtmada kullanılan

cihaz.

SOUND FILM STRIP SESLİ FİLM PROJEKSİYON FİLMİ: Açıklama plakaları ile

seslendirilmiş ders filmi.

SOUND LAG SES GECİKMESİ: Bir ses dalgasının kaynağından sesin bir cihaz

vasıtasıyla alınacağı noktaya kadar geçen zaman.

SOUND LOCATION SESLE KESTİRME: Dinleme cihazı vasıtasıyla sesin geldiği

ciheti tespit etmek. Bu kestirme usulü geceleyin düşman

uçaklarının mevcudiyetini tespit etmek ve mevkilerini kestirmek

için kullanılır.

SOUND LOCATOR DİNLEME CİHAZI: Sesin geldiği istikameti tayin eden alet. Bu

alet, özellikle, görünmeyen düşman silahlarının yerlerini

meydana çıkarmaya yarar.


SOUND OFF HAZIRLIK HAVASI ÇAL !: Geçit resminde ve nöbet değiştirmede

yürüyüş havası başlamadan önce, bandoya kısa bir takım

parçalar çaldırmak için verilen komut.

SOUND POWERED TELEPHONE SES GÜÇLÜ TELEFON: Kısa mesafeler üzerinde

işaret ve sevk muhabere imkanı sağlayan ve ağır ve karışık

teçhizata veya akümülatöre ihtiyaç göstermeyen kendi kendine

yeterli muhabere cihazı. Ses güçlü, telefonlar mümkün olmakla

beraber santral vasıtasıyla kullanılmaz.

SOUND RANGING SES ÖLÇME: Ateş eden bir top veya batarya ateşini,

paralanan bir mermi sesinin yerini, önceden yerleştirilmiş birkaç

mikrofon istasyonu tarafından seslerin alınmaları sırasındaki

süreye dayanan hesaplarla kestirme usulü.

SOUND RANGING ADJUSTMENT SES ÖLÇMESİYLE TANZİM: Dost bir top

veya batarya ateşini, paralanan mermilerinin sesine, ses ölçme

usullerini uygulamak suretiyle tanzim.

SOUND RANGING LOCATING SES ÖLÇMESİYLE KESTİRME: Bir düşman top

veya bataryasının ateş esnasında çıkardığı sese, ses ölçme

usullerini uygulama suretiyle, bu top veya batarya mevkiinin

kestirilmesi.
SOUND RANGING PLOTTING BOARD SES ÖLÇME KIYMETLENDİRME PLANI: Bir

ses kaynağının yerini tespit için kullanılan standart

kıymetlendirme planı.

SOUND SIGNALING SESLE MUHABERE: Bak. "sound communication".

SOUNDEX CODE ÖZEL MALİ KAYIT KODU: Her ordu mensubuna ait mali

kayıtların dosyalanmasında yardımcı olmak üzere ABD Kara

Ordusu Mali Merkezi tarafından kullanılan (her şahsın ismine

verilmiş) sistemli bir kod.

SOUNDING İSKANDİL: Suyun muhtelif noktalarda derinliğini ölçme.

SOUNDING ROCKET SONDAJ ROKETİ: Üst atmosferde bilgi elde etmek için

kullanılan bir araştırma roketi.

SOURCE KAYNAK: 1. İstihbarat bilgilerinin elde edildiği şahıs, cisim veya

faaliyet. 2. Gizli faaliyetlerde bulunan normal olarak yabancı

tabiiyetli bir şahıs (ajan). 3. Sorgulama faaliyetleri sırasında,

istihbarat amaçlı bilgileri bilerek veya bilmeyerek veren herhangi

bir şahıs. Bu meyanda, kontrol edilen kaynak, istihbarat

faaliyetin emrinde veya kontrolunda olup bilgilerin istihbarat

amacı için kullanılacağını bilmektedir. Kontrol edilemeyen

kaynak ise, bilgileri gönüllü olarak vermektedir ve bunların


istihbarat amacıyla kullanılacağını bilmeyebilir. Bak. "agent",

"collection agency".

SOURCE (NATO) KAYNAK: İstihbarattaki kullanımıyla, bilgilerin elde edildiği

şahıs veya şey. Bak. "agency", "agent".

SOURCE DATA KAYNAK:

SOURCE LANGUAGE KAYNAK DİL: Bir deyimin çevrildiği kaynakta kullanılan

dil.

SOURCE MAINTENANCE AND RECOVERABILITY CODE KAYNAK BAKIM VE

ONARIM İMKANI KODU: Bakım veya onarım ihtiyaçlarını

karşılamak üzere seçilen parçaları, seçilmiş onarım parçasına ait

en verimli ve elverişli ikmal kaynağı veya usulünü, onarım

parçasını monte veya imal edebilecek kabiliyetteki en küçük

bakım kademesi ve onarım parçasının onarılma imkan ve

kabiliyetini gösteren kod.

SOURCE MATERIALS KAYNAK MATERYALLERİ: Bir kara veya hava haritasının

hazırlanması için gerekli olan bilgiler. Bu malumat diğer

haritalardan veya başka kaynaklardan çıkarılmış olabilir.

SPACE DEPOLAMA SAHASI: Bak. "storage space".


SPACE AGE UZAY ÇAĞI: İnsanların, araçları veya füzeleri uzaya fırlatmak için

nispeten güç kazandıkları tarih çağı.

SPACE ASSIGNMENT YER TAHSİSİ: Müşterek Ulaştırma Kuruluna yer tahsisi

için başvurmadan içinde bulunduğu ay için Departmanların/

Servislerin belirli ihtiyaçlarını kısmen veya tamamen karşılayan,

Departman ve Servislere ilgili ulaştırma işletme makamı

tarafından yapılan tahsis.

SPACE BIOLOGY UZAY BİYOLOJİSİ: Arz atmosferi dışındaki organizmanın

incelenmesi. Yalnız uzay çevre şartları veya uzay uçuşlarının

insan üzerindeki etkisi söz konusu olduğu zaman "space

medicine" terimi kullanılır. Bak. "aero-space medicine", "aviation

medicine" ve "biomedicine".

SPACE CABIN UZAY KABİNİ: Uzay uçuşlarında kullanılmaya mahsus basınçlı,

normal ısıda kabin.

SPACE CAPSULE UZAY KAPSÜLÜ: Uzayda bir deneme veya çalışma yapmaya

mahsus bir kapsül.

SPACE CHARTER YER TAHSİS ANLAŞMASI: Hükümetle armatör arasında

yapılmış ve belirli fit küplük nakliyat sahasının, sefer tahsis


emirleriyle, belirli limanlara yolculuklar için faydalanılmasını

sağlayan bir anlaşma.

SPACE CONTROL AGENCY PERSONEL BİNDİRME KOORDİNASYON KISMI:

Ulaştırma sınıfında bir teşkili çeşitli limanlara giden gemilerdeki

personel yerlerini, kontrol ve ihtiyaca göre, koordine etmekle

görevlidir.

SPACE DEFENSE UZAY SAVUNMASI: Uzayda bulunan araçların (füzeler dahil)

düşmanca hareketlerinin etkisini azaltmak veya yok etmek için

alınmış bütün tedbirler. Bak. "aerospace defense".

SPACE ENVIRONMENT UZAY ÇEVRE ŞARTLARI: Araç veya canlıların uzaya

girdikleri zaman karşılaştıkları şartlar.

SPACE EQUIVALENCE UZAY EŞDEĞERLİĞİ: Atmosfer dahilinde, fiilen dış

atmosferdekine benzer şartlar içinde bulunma hali.

SPACE FIXED REFERENCE UZAY SABİT REFERANSI: Uzayda mevki tayininde, Arz

olaylarına bağlı olmayan belirli bir istikametteki bir referans

sistemi.

SPACE LABORATORY UZAY LABORATUARI: Arz atmosferi yukarı bölgeleri

veya uzaydaki şartlar hakkında bilgi elde etmek için kullanılan

kıymetlendirme ve ölçme aletleri, kayıt teçhizatı, telsiz


gönderme teçhizatı ve diğer ilgili aletleri taşıyan bir uzay aracı.

İçinde insan bulunabilir.

SPACE MEDICINE UZAY TABABETİ: Bak. "space biology".

SPACE PLATFORM UZAY PLATFORMU: Uzayda üzerinde yaşanabilir bir üs olarak

imali düşünülen, hem bilimsel hem askeri maksatlara elverişli

büyük bir uydu. Halen teklif edilen uzay platformlarında barınma

tesisleri, personel ve eşyayı diğer uzay araçlarına veya bu

araçlardan platforma aktarma vasıtaları, bilimsel aletler, silah

sistemleri, kontrollü atmosfer ve muhabere tesisleri

bulunacaktır.

SPACE PROBE UZAY ARAŞTIRMA ARACI: Üzerindeki aletlerle tespit ettiği şartlar

hakkında yeni bilgiler elde etmek üzere (bazen bir uzay cismi

yakınına) roket gücüyle gönderilen arz uydusu veya deneme

küresine benzer aletli bir araç.

SPACE PROPULSION UZAYDA SEVK: Bir aracın uzayda sevki.

SPACE ROCKET UZAY ROKETİ: Arz atmosferi üstündeki uzay veya bazı metinlerde

kullanılan şekliyle, Arzın etkili atmosferi üstüne ulaşmak üzere

imal edilen bir roket aracı.


SPACE SATELLITES UZAY UYDULARI: Arz, ay ve diğer bir uzay cismi

yörüngesindeki insan yapısı bir uydu.

SPACE SIMULATORS UZAY TAKLİDİ ODACIKLAR: Sıkıca tecrit edilebilen

kapalı odacıklar veya kabinler. Bu odacıklarda, insan veya hayvan

süjeleri, suni olarak korunan kabin ortamında ve uzay

araçlarındakilere mümkün olduğu kadar yakın (ağırlıksızlık ve

gerçek kozmit radyasyon hariç) şartlar altında, tam bir tecrit

durumunda, yerde incelemek mümkündür.

SPACE STATION UZAY İSTASYONU: Yörüngeye yerleştirilen ve üzerinde ilerde

uzay yolculukları veya uzay keşifleri yapılabilecek olan bir tesis.

SPACE TRACK RADAR SİSTEMİ: Kuzey Amerika Hava Savunma Komutanlığı

Muharebe harekat merkezi kompleksindeki hesaplama ve analiz

merkezine bağlanmış optik ve radyometrik sensörlerden oluşan,

dünyevi radar sistemi. Görevi, dünya yörüngesindeki bütün suni

cisimleri tespit, izlemek, kaydetmektir. NORAD Tespit ve İzleme

Sisteminin Hava Kuvvetlerine ait kısmıdır. Bak. "Spadats",

"Spasur".

SPACE WARFARE UZAY HARBİ: Uzaydan arz hedeflerine veya uzaydaki

hedeflere karşı silah kullanılarak sevk ve idare edilen harp.


SPACEBORNE UZAYDA: Hız (velocity) sayesinde uzayda kalabilen veya

seyreden şahıs veya eşya.

SPACECRAFT UZAY ARACI: Uzayda uçacak şekilde imal edilmiş bir araç.

SPACED ARMOR ARALIKLI ZIRH: Aradaki dolgusuz boşluk veya boşlukları ile

(aynı veya değişik malzemeden) iki veya daha çok levha veya

parçadan ibaret koruyucu örtü.

SPACING IMPULSE ARALAMA PALSI: Telemprimör göndermesinde kullanılan iki

tip palstan biri. Normal olarak, telemprimör cihazının alıcı

mıntıkasından hiç bir akım geçmediği esnada meydana gelen

pals. Buna sadece (space) da denir.

SPADATS SPADAT: Uzay araçlarını arzda keşfedip izleme ve bu araçların

yörünge özelliklerini merkezi bir kontrol tesisine bildirmeye

muktedir bir uzay keşif ve takip sistemi.

SPADE MAHMUZ: Kundak kuyruğunun toprağa gömülü sivri kısmı. Bu

kısım, kundağın, geri tepme esnasındaki hareketini önler.

SPADE GRIP MAKİNALI TÜFEK KABZASI: Bazı müteharrik otomatik silahlarda,

sandık kısmının arka tarafına tespit edilmiş olan ve silaha

istikamet vermeye yarayan (D) şeklinde tutamak.


SPALL FIRLAYAN ZIRH PARÇALARI: Tam veya kısmi nüfuz sonucu zırh

levhasının arka yüzeyinden kopan ufak parçalar.

SPAN AÇIKLIK: Bir köprünün ayakları arasındaki yatay aralık.

SPANISH CAMPAIGN MEDAL İSPANYA HARBİ MADALYASI: 1898'de İspanya ile

yapılan harpteki hizmeti belirten madalya.

SPANISH WAR SERVICE MEDAL İSPANYA HARBİ HİZMET MADALYASI: 1898 ve

1899 yılları arasındaki hizmetleri İspanya Harbi Madalyasına hak

kazanacak derecede olmayan şahıslara verilen madalya.

SPANNING TRAY MERMİ DOLDURMA TESKERESİ: Bir topun terkipsiz

cephanesini kamaya sürmeye yarayan ve takılıp çıkarılabilen

oyuk tabla. Bak. "loading tray". SPAN OF DETONATION (ATOMIC

DEMOLITION MUNITION EMPLOYMENT): PATLAMA GENİŞLİĞİ

(ATOMİK TAHRİP MÜHİMMAT KULLANILMASI): Mümkün olan en

erken ve en geç patlama zamanı arasındaki zaman hatasından

sonuçlanan toplam zaman periyodu. 1. ERKEN ZAMAN: Atomik

infilak cephanesinin patlayabileceği en erken zaman. 2. ATEŞ

ZAMANI: Zamanlayıcıların hatasız olarak fonksiyonu halinde

atomik infilak mühimmatının infilak edeceği zaman. 3. GEÇ

ZAMAN: Atomik infilak cephanesinin patlayacağı en geç zaman.


SPAR BRIDGE ÇABUK KÖPRÜ: Birbirine bağlanan yuvarlak kerestelerle çok kısa

zamanda kurulmuş yardımcı köprü.

SPARE YEDEK: Bir teçhizatın veya sistemin bakım veya tamiri için ikmal

edilmiş montaj, tali montaj veya münferit parçası.

SPARE PART YEDEK PARÇA: Bak. "repair part".

SPARE PARTS LIST YEDEK PARÇA LİSTESİ: Bak. "repair parts list".

SPARROW SPARROW (ROKETİ): Havadan havaya atılan, nükleer olmayan

başlık kullanan katı yakıtlı, elektronik kontrollü homing güdümlü

roket. AIM-7 olarak adlandırılır. Gemiden fırlatılan denizden

havaya modeli de Sea Sparrow (RIM-7) olarak bilinir.

SPARTAN SPARTAN (FÜZESİ): Daha önce Safeguard balistik savunma silah

sistem füzesi olarak kullanılan füzenin parçası olan nükleer

satıhtan havaya güdümlü füze. Atmosfer dışındaki stratejik

balistik atmosfere yeniden giriş araçlarını önlemek üzere

yapılmıştır.

SPASM WAR ISPAZMOZ HARBİ (KASINMA HARBİ): Bu terim

kullanılmayacaktır. Bak. "general war". SPASUR. Dünya

yörüngesinde, yörünge halindeki bütün suni elemanları tespit

etmek görevi olan harekat uzay gözetleme sistemi. Görev,


kıtasal ABD ve yardımcı hesap sistemi boyunca yayınlanan

devamlı enerji dalgasının devamlı fanı vasıtasıyla ifa edilir. Bu

NORAD tespit ve izleme sisteminin Deniz Kuvvetlerine ait

kısmıdır.

SPATIAL BODY UZAY CİSMİ: Uzayda mevcut olan astronomi veya kanununa

uygun olarak hareket eden bir cisim veya madde boşluğu. (Bu

terim gök cisimleriyle birlikte arzı da içine alır) .

SPATIOGRAPHY SPASYOGRAFİ: Özellikle manyetik alanların, radyasyon

kuşaklarının, meteor kuşakları vs. nin çizilmesiyle ilgili uzay

bilimi.

SPEARHEAD OKBAŞI GİRİŞİ YAPMAK: Bir hücumda veya çabuk gelişen bir

taarruzda, en ilerdeki mevzii tutmak.

SPEARHEAD MONEY İŞGAL PARASI: İşgal edilen memleketler için geçici ve

mahalli para değerine uygun tedavüle çıkarılan para.

SPECIAL (OR PROJECT) EQUIPMENT ÖZEL TEÇHİZAT: Standart malzeme

yayınları gösterilmeyen fakat yapılması tasarlanan bir hareket,

faaliyet veya görev için çok lüzumlu olduğu tespit edilen

malzeme. Bak. "equipment".


SPECIAL ACTIVITIES ÖZEL FAALİYET BİRLİKLERİ, ÖZEL FAALİYET UNSURLARI:

Bir bütün olarak Silahlı Kuvvetler yararına sağlanmış

enformasyon, eğlendirme ve moral faaliyetlerini de içine almak

üzere, milletlerarası, müşterek, irtibat, diplomatik, politik,

araştırma veya diğer özel maksatlı faaliyetleri idare ile görevli

birlik unsurları.

SPECIAL AGENT ÖZEL AJAN: İstihbarat veya karşı istihbarat bilgisi toplamakta

veya askeri güvenlikte uzmanlaşmış sivil yada asker ABD

vatandaşı.

SPECIAL AIR OPERATION ÖZEL HAVA HAREKATI: Konvansiyonel olmayan bir

savaş, gizli, örtülü veya psikolojik bir faaliyeti desteklemek için

çatışmanın herhangi bir safhasında yapılan harekat.

SPECIAL AMMUNITION ÖZEL MÜHİMMAT: Üstün bir kontrol kullanma ve

güvenlik ihtiyacı gösterdikleri için Kara Kuvvetleri

Komutanlığınca bu şekilde adlandırılan mühimmat kalemleri. Bu

terimin kapsadığı maddeler şunlardır: (a) nükleer ve nükleer

olmayan harp başlığı kısımları, atom tahrip mühimmatı, nükleer

mermiler ve bunlarla ilgili atım kıymetlendirme doneleri, sevk

hakları, onarım parçaları. (b) Füze gövdeleri (yüksek yoğunluk,

düşük bakım ve klasik mühimmat özelliklerini birleştirmiş füzeler


hariç) ve bu gövdelere ait ana parçalar (onarım parçaları hariç)

ve füze sevk hakları. Tam bir atım; özel mühimmat terimi

anlamına girer. Özel mühimmat ile yakından ilgili (ve bunlara ait

test, yükleme ve boşaltma teçhizatı ile özel aletler gibi) bazı

kalemlerin ikmali, V. nci sınıf özel mühimmat kanalları ile yapılır.

SPECIAL AMMUNITION LOAD ÖZEL MÜHİMMAT PAYI: Bir atış birliği (delivery

unit) tarafından taşınacak belirli özel mühimmat miktarı. Bu

payın; her sarfı müteakip, yeniden tesisi ve bütünlenmesi

keyfiyeti göreve, taktik ve lojistik duruma, birliğin payı taşıma ve

kullanma kabiliyetine bağlıdır. Bu da benzeri atış birlikleri

arasında, günden güne değişiklik gösterebilir.

SPECIAL AMMUNITION STACKAGE ÖZEL MÜHİMMAT STOKU: Bir ordu

donatım birlik veya tesisinde depolanacak çeşitli özel mühimmat

kalemlerinden belirli miktarlar. Bu stokun tesisi ve bütünlenmesi

bir komutanlık kararıdır ve taktik duruma, lojistik duruma ve bu

mühimmatla özel görev yapmaları gereken birliklerin, bu

mühimmat ellerinde bulunduğu zamanki kabiliyetlerine bağlıdır.

Benzeri ordudonatım birlikleri arasında, günden güne, değişiklik

gösterebilir.
SPECIAL AMMUNITION SUPPLY POINT ÖZEL MÜHİMMAT İKMAL NOKTASI:

Özel mühimmatın depolanıp atış birliklerine dağıtıldığı seyyar bir

ikmal noktası.

SPECIAL AREA ÖZEL BÖLGE: Hava savunma topçusu tarafından savunulan ve

üzerinden dost uçakların uçması her zaman için yasak olan

hayati bölge.

SPECIAL ASSIGNMENT AIRLIFT REQUIREMENTS ÖZEL TAYİN EDİLMİŞ

HAVADAN İKMAL İHTİYAÇLARI: Yolcuların sayısı, hareketin

acilliği, hassaslığı ve havadan ikmal kanalının kullanılmasını

gerektiren diğer geçerli faktörler yüzünden JCS (Genelkurmay

Başkanı) tarafından yönetilen/ koordine edilen tatbikatları

kapsayan hava ikmal ihtiyaçları.

SPECIAL CARGO ÖZEL YÜK: İşaret ve aydınlatma mühimmatı, detanöterler,

saatler ve hassas aletler gibi yüklenip boşaltılmaları ve

muhafazaları özel bir dikkate ihtiyaç gösteren yük. Bak. "cargo".

SPECIAL CATEGORY MESSAGES ÖZEL SINIFLANDIRMAYA TABİ MESAJLAR: Özel

emniyet tedbirlerine veya işleme ihtiyaç gösteren, normal

emniyet sınıflandırmasıyla güvenliliği tam sağlanamayan ve

ancak, sırf bu maksatla güvenlik belgesi verilmiş yetkili kimseler


tarafından işlem görmeyi ve elden geçirilmeyi icap ettiren özel

proje ve konularla ilgili ve özel işaretlerle tanıtılmış mesajlar.

SPECIAL CATEGORY OF ARMY PERSONNEL WITH AIR FORCE:

HAVA KUVVETLERİ EMRİNDEKİ ORDU PERSONELİ: Yalnız Hava

Kuvvetlerine ait işlerde çalışmak üzere ABD Hava Kuvvetleri

teşkilatındaki teşkilat ve malzeme kadrosu veya kuruluş dışı

kadro görevlerine ya da hava komutanlıklarındaki görevlere

atanan Kara Kuvvetleri Komutanlığına mensup personel ve

birlikler. Bu personel ve birlikler Hava Kuvvetleri kuvvesine dahil

edilirler.

SPECIAL CBR SENTINEL ÖZEL KBR NÖBETÇİSİ: Bak. "Special Chemical biological

and radiological sentinel". SPECIAL CHEMICAL, BIOLOGICAL AND

RADIOLOGICAL SENTINEL: ÖZEL KİMYA, BİYOLOJİ VE RADYOLOJİ

NÖBETÇİSİ: Kimya, biyoloji ve radyoloji disiplinini uygulamak;

böylece, düşman kimya, biyoloji ve radyoloji taarruzunun etkisini

azaltmak maksadıyla gaz geçirmez sığınağı kirletilmiş bölge veya

başka bir kritik tesise dikilen, özel eğitim görmüş ve özel şekilde

teçhiz edilmiş nöbetçi.

SPECIAL CLOTHING ÖZEL ELBİSE: Açık yerlerdeki yakıcı gaz buharının

vücuda nüfuz etmesini önleyerek yakıcı gaza karşı bir korunma


sağlayacak şekilde tadil edilmiş gömlek ve pantolon. Bu gömlek

ve pantolonları koruyucu elbise haline getirilmek üzere

emprenye edilmiş olmakla beraber, gaz kullanılmayan

muharebede herhangi bir işleme tabi tutulmadan da giyilebilir.

SPECIAL COMMUNICATIONS ÖZEL MUHABERE İRTİBATLARI: Özel

komutanlıklar, görev kuvvetleri veya programların

desteklenmesinde kullanılan taktik dışı telekomünikasyon

sistemi, şebekeler, tesisler, hizmet ve teçhizat.

SPECIAL CORRECTIONS ÖZEL DÜZELTMELER !: Muntazam bir demet teşkili için

mevzi düzeltmelerinin yapılacağını belirten atış komutu.

SPECIAL COURT MARTIAL ORDER ÖZEL YETKİLİ ASKERİ MAHKEME KARARI:

SPECIAL COURT-MARTIAL ÖZEL YETKİLİ ASKERİ MAHKEME: Askeri

kanunlara tabi kimseleri; Askeri Ceza Muhakemeleri Usulü

Kanununa göre ceza sayılan, idam cezası dışında suç veya

kabahatlerden dolayı muhakeme etme yetkisine sahip, en az üç

üyeden kurulu askeri mahkeme. Bir özel yetkili askeri mahkeme;

altı aydan fazla olmayan ağır hapis cezalarına ve aynı süreye

şamil olmak üzere maaştan üçte ikisinin kesilmesine karar

verilebilir. Suçlu hakkında genel askeri mahkeme yetkisi


kullanma hakkına sahip subay tarafından tasvip olunduğu

takdirde, yetkisi dahilindeki bir cezaya ilaveten ve Askeri Adalet

İşleri Başkanı tarafından tetkik ve bu başkanlık makamınca kabili

temyiz olmak üzere kötü halden dolayı askerlikten ihraç cezası

da verilebilir.

SPECIAL DEPOSIT ACCOUNT ÖZEL MEVDUAT HESABI: ABD Hazine Genel

Müdürlüğü nezdinde bir sayman tediye subayına (occountable

disbursing officer) açılan geçici bir şahsi hesap. Bu hesaba,

mezkur subayın resmi kredisine yatırılmak üzere tahsil edilen ve

mahsup işlemi bekleyen paralar kaydedilir.

SPECIAL DEPOSIT RECEIPT ÖZEL MEVDUATA GEÇİRİLECEK TAHSİLAT:

Tahsilat yapıldığı sırada, bölümü veya şekli bilinmeyen ya da

emanet hesabına bir meblağ; tevdiatı yapan namına, nihai sarf

tarihine kadar tediye subayı (disboursing officer) nezdindeki

hesaplarda muhafaza edilmek üzere tahsil edilen paralar.

SPECIAL DISBURSING AGENT ÖZEL TEDİYE MEMURU: Kara Kuvvetleri

Komutanı tarafından, kendi namına nakit hesaplarını tutmak ve

tediye muhasebe işlerini yürütmek üzere tayin edilmiş sivil

memur, astsubay veya diğer şahıs.


SPECIAL DUTY ÖZEL GÖREV: Bir şahsın; atanmış bulunduğu birliğin idaresi

altında bulunmaya ve her gün bu birlikte ispatı vücut etmeye

devam etmekle beraber, bunun dışındaki bir birlik veya teşkilde

yerine getirdiği görev.

SPECIAL ENGINEER GROUPS ÖZEL İSTİHKAM KITALARI: Topografya veya

kamuflaj gibi oldukça yüksek teknik işler yapan istihkam kıtaları.

Bu kıtalar, genel olarak özel bir iş için tümen emrine verilir; fakat

hiç bir zaman, daimi olarak verilemezler. Bak. "general engineer

troops".

SPECIAL EQUIPMENT ÖZEL TEÇHİZAT: Standart malzeme yayınlarında

gösterilmeyen, fakat yapılması tasarlanan bir hareket, faaliyet

veya görev için çok lüzumlu olduğu tespit edilen malzeme. Buna

(project equipment) de denir. Bak. "equipment".

SPECIAL EQUIPMENT VEHICLE ÖZEL TEÇHİZATLI ARAÇ: Özel bir maksat için

yapılmış bir karoseri bulunan veya özel bir ihtiyacı karşılayacak

teçhizat monte edilmiş bir genel maksat şasisinden ibaret araç.

Bak. "vehicle".

SPECIAL FLIGHT ÖZEL UÇUŞ: Programlanmış bir hizmet dışında, özel bir yükü

nakil için teşkil edilmiş bir hava taşıt uçuşu.


SPECIAL FORCES ÖZEL KUVVETLER: Bak. "United States Army Special Forces".

SPECIAL FUND ÖZEL FON: Kullanılması ve sarfı kanunla belirtilmiş bir maksada

inhisar eden fon. Bu fona, ABD Hükümetinin, kanunla belirtilmiş

özel kaynaklardan yapılan tahsilatı yatırılır.

SPECIAL GAS MASK ÖZEL GAZ MASKESİ: Özel süzgeçler vasıtasıyla

personeli amonyak, yağ ve asit buharlarına karşı koruyan gaz

maskesi. Bak. "gas mask".

SPECIAL GAS SENTINEL ÖZEL GAZ GÖZCÜSÜ: Bak. "special chemical, biological

and radiological sentinel".

SPECIAL GUARD ÖZEL KARAKOL: Nizam karakoluna (main guard)

bağlanmamış çeşitli nöbet hizmetlerinde görevli er veya er

grubu. İhtiram kıtaları ve bir komutanlığa ait iç karakolun diğer

küçük kısımları, görev sahaları dışındaki personel ve teçhizatın

korunması için dikilmiş diğer nöbetçiler özel karakola bağlıdır.

SPECIAL INVENTORY ÖZEL SAYIM: Bak. "inventory".

SPECIAL JOB COVER MAP ÖZEL GÖREV HARİTASI: Oldukça geniş sahaları

kapsayan fotografik keşif görevlerindeki gelişmelerin

kaydedildiği küçük ölçekli harita. Görev kısım kısım

tamamlandıkça, kaplanan saha bu harita üzerinde gösterilir.


SPECIAL MESSENGER ÖZEL HABERCİ:

SPECIAL OPERATING AGENCY ÖZEL İTA AMİRLİĞİ: Ödenek tahsislerini Kara

Kuvvetleri Komutanlığı kontrolöründen alan ve fonları, kendi

komutanlık yetkisi altındaki belirli ita amirliklerine tahsis için

mahdut yetkiye sahip bulunan bir karargah. Bak. "operating

agency".

SPECIAL OPERATIONS ÖZEL HAREKAT: Özel eğitilmiş, teçhizatlandırılmış ve

organize edilmiş ABD Milli Savunma Bakanlığı kuvvetlerince

stratejik veya taktik hedeflere karşı milli, askeri, politik veya

psikolojik hedeflere karşı yapılan harekat. Bu harekat barış veya

savaş zamanı periyotlarında yapılabilir. Konvansiyonel harekat

destekler veya konvansiyonel kuvvetlerin uygun olmadığı yada

bulunmadığı zamanlarda bağımsız olarak kullanılırlar. SPECIAL

OPERATIONS (AMERİKAN SAVUNMA KURULU): ÖZEL

OPERASYONLAR: Herhangi bir tek hizmet sınıfının ana

sorumluluğu almadığı çeşitli diğer harekatlarla bağlantılı tali veya

destek harekatları.

SPECIAL ORDERS ÖZEL EMİRLER: Nasıp, tayin, yeniden tayin, geçici

görevlendirme, nakil, terfi, rütbe indirimi, faal görevden ayrılma,

ihraç, emeklilik ve subaylar kurulunda, askeri mahkemede,


soruşturma kurulunda görevlendirme gibi, normal olarak

şahısların durumlarıyla ilgili direktifleri yayımlamak için

kullanılan emirler.

SPECIAL PURPOSE ÖZEL MAKSAT, ÖZEL MAKSATLI:

SPECIAL PURPOSE AVIATION ÖZEL GÖREV HAVACILIĞI: Askeri havacılığın; kıta

nakli ve hava fotoğrafçılığı gibi, özel taktik görevleri yapan

şubesi. Planörle nakliyatta buna dahildir. Bak. "combat

aviation"., "experimental aviation", ve "training aviation".

SPECIAL PURPOSE CANISTER ÖZEL MAKSAT MASKE SÜZGECİ: Bak. "canister".

SPECIAL PURPOSE MASK ÖZEL MAKSAT MASKESİ: Özel maksat makse

süzgeçleri, vasıtasıyla personeli amonyak, yağ ve asit buharları

gibi endüstri gazlarına karşı koruyan maske.

SPECIAL PURPOSE RATION ÖZEL DURUM RASYONU, ÖZEL MAKSAT

RASYONU: Kıta ve şahıslar tarafından özel durum ve şartlar

kullanılmak üzere tertiplenmiş özel yiyecek, şekerleme vs. den

mürekkep rasyon. Bu rasyon yemek olarak verilmez. Bak.

"ration".

SPECIAL PURPOSE SYSTEM ÖZEL MAKSATLI KRİPTO SİSTEMİ: Bazı tip

mesajlar için kullanılmak üzere hazırlanmış özel kripto vasıtaları.


Bunların başlıcaları Genel yardımcı Muhabere Kitapları (General

Auxiliary Signal Book) , Muhabere sözlüğü (Signal Vocabulary).

Parola Sistemleri (Authenticator System), Uçak Kodları (Aircraft

Codes) ve Av Harekat Terimleri vs. yi içine alır.

SPECIAL PURPOSE TABLE OF ALLOWANCE ÖZEL MAKSAT İSTİHKAK ÇİZELGESİ:

Eğitim, kıta, haber alma ve öğretim faaliyetleri, din işleri ve dini

ibadet yerleri gibi bazı çeşitli maksatlar ve Müşterek faaliyetler

için yetki verilmiş teçhizat gösteren istihkak çizelgesi. Bak. "table

of allowance".

SPECIAL QUALIFICATIONS DIGIT ÖZEL NİTELİK KOD EKİ: Belirli tipten bir

askeri faaliyetin, münferit askeri meslek ihtisası icapları üstünde

bir derecede ifası için gerekli nitelikleri tanıtmak üzere, bir askeri

meslek ihtisası koduna eklenen tek basamaklı rakam.

SPECIAL RECONNAISSANCE ÖZEL KEŞİF: Düşman faaliyeti hakkında özel

bilgiler elde etmek için yapılan keşif ve gözcülük.

SPECIAL RECORDS DEPOSITORY ÖZEL ARŞİV MAHZENİ: Yürürlükte

olmayan belirli tip kağıtların bir merkezde toplanması, işleme

tabi tutulması ve idaresi için kurulan tesis.


SPECIAL REGISTRANT ÖZEL HİZMET KAYDI YAPILMIŞ ŞAHIS: Sağlık personeli

Celp Kanunu (Doctor Draft Act) 'na İhtisas Ayırma Hizmet

(Selective Service System) tarafından hizmete elverişli olarak

ayrılmış tabip, dişçi, veteriner veya bunlarla ilgili uzmanlık

sınıfından bir şahıs.

SPECIAL REGULATIONS ÖZEL YÖNETMELİKLER, ÖZEL KARARNAMELER:

SPECIAL SERVICE COMPANY MORAL HİZMET BÖLÜĞÜ, ÖZEL HİZMET

BÖLÜĞÜ: Özel (moral) hizmet faaliyetlerinin terimi için teşkil

edilmiş kıtalar. Müstakil ve yarı seyyar durumda olan bu

bölükler; sinema, kitaplık, spor, tiyatro, atraksiyon, müzikli

eğlence ve özel meşguliyetleri içine alan eğlendirme ve

dinlendirme faaliyetlerinde bulunacak şekilde eğitilmiş ve teçhiz

edilmiştir.

SPECIAL SERVICE SCHOOL ÖZEL SINIF OKULU: Çeşitli muharip ve yardımcı

sınıflar tarafından idare edilen ve ait olduğu sınıfa mahsus

öğretimi yapan okul. Bu okullar, subay ve erata veya bunlardan

herhangi birine mahsustur. Örneğin; piyade okulu, topçu okulu

gibi. Bu terimi moral veya özel hizmetler anlamına gelen (special

services) terimi ile karıştırmamalıdır.


SPECIAL SERVICES MORAL HİZMETLER, ÖZEL HİZMETLER: Planlanmış

eğlendirme ve dinlendirme faaliyetlerine gönüllü olarak

katılmaları suretiyle, askeri personeli bedeni ve zihni huzura

kavuşturmak, geliştirme ve huzur içinde yaşantılarına devam

ettirmek maksadıyla hazırlanmış bir program.

SPECIAL SERVICES DIVISION MORAL HİZMETLER ŞUBESİ, ÖZEL HİZMETLER

ŞUBESİ: Kara Kuvvetleri Komutanlığı Merkez Dairesinin bir

şubesi. Bu Şube, Ordu eğlence ve dinlendirme, sinema ve kantin

çalışmalarından sorumludur.

SPECIAL SERVICES OFFICER MORAL HİZMET SUBAYI, ÖZEL HİZMETLER

SUBAYI: Askeri personel için el aletleri ile çalışma, kitaplık,

müzik, temsil, erat gazinoları, spor ve sinema gibi boş

zamanlarda ihtiyari olarak iştirak edilen çalışmaların

geliştirilmesinden ve yaptırılmasından sorumlu ve bu konular

üzerinde yetişmiş bir subay.

SPECIAL SHEAF ÖZEL DAĞILMA: Bir topçu veya deniz topçusu desteğinde

paralel, açık veya kapalı demetlerden başka demetler.


SPECIAL SOLUTION ÖZEL HAL ÇARESİ: Tabii olmayan ve normal

kriptografik emniyet tedbirleri alındığı takdirde, meydana

gelmesi beklenmeyen durumlara uygulanacak hal çaresi

SPECIAL STAFF ÖZEL KARARGAH: Bir karargahta genel koordinasyon karargah

heyeti veya şahsi karargah heyetine dahil bulunmayan, görevli

bütün karargah subayları v. s. gibi bazı teknik uzmanları ve

teknik hizmet başkanlarını içine alır. Bak. "staff". SPECIAL TABLE

OF ORGANIZATION AND EQUIPMENT: ÖZEL TEŞKİLAT VE

MALZEME KADROSU: Özel şartlar altında faaliyet gösteren ve

standart teşkilat ve malzeme kadrosuna tabi tutulamayan

birliklere mahsus kadro. Bak. "table of organization and

equipment".

SPECIAL TABLE OF ALLOWANCE ÖZEL İSTİHKAK ÇİZELGESİ: Yalnız giyecek,

sarfedilebilir ikmal maddeleri, şahsi oturma yerlerine mahsus

mobilya gibi bazı çeşit teçhizat ve ikmal maddeleri kullanma

yetkisini belirten istihkak çizelgesi. Bak. "table of allowance".

SPECIAL TECHNICAL INSTRUCTION ÖZEL TEKNİK TALİMAT:


SPECIAL TEST AND HANDLING EQUIPMENT ÖZEL TEST VE İSTİF TEÇHİZATI:

Sınırlı uygulama sahası bulunan ve bir başka nihai maddenin

(malzeme ve istif teçhizatı hariç) işletilmesi, üzerinde gerekli

dikkatin gösterilmesi, kalibrasyonu veya bakımı ile ilgili sahada

kullanılmak üzere özel surette imal edilen bir madde.

SPECIAL TEXT ÖZEL KİTAP, ÖZEL DERS KİTABI: Bir sınıf okulundaki yatılı ve

yazışmalı öğretim kursu ile ilgili olarak ve bu kursta

faydalanılmak üzere, öğrencilere dağıtılması zaruri kabul edilen

gayri resmi bir eğitim yayını.

SPECIAL TOOLS ÖZEL ALETLER, ÖZEL ALET TAKIMLARI: Belirli malzeme

üzerindeki belirli işleri yapmak üzere imal edilmiş alet ve

cihazlar.

SPECIAL TRAINING ÖZEL EĞİTİM: Sanatkar veya kontrolör teknisyen

seviyesindeki personele, yeni veya özel teçhizat bakım ve

işletilmesi veya yeni işletme teknik ve usulleri üzerinde ehliyet

kazandırmak için gösterilen resmi eğitim. İki sınıf özel eğitimi

vardır. R sınıfı kurslar, esas itibarıyla, yeni bir Hava Kuvvetleri

Uzmanlığında eğitimi icap ettirir ve Hava Kuvvetleri Uzmanlık

Kodu'nda bir değişiklikle sonuçlanır. S sınıfı kurslar Hava

Kuvvetleri Uzmanlık Kodu'nda değişiklik yapmaz.


SPECIAL TRAINING UNIT ÖZEL EĞİTİM BİRLİĞİ: Okuyup yazması olmayan,

İngilizce bilmeyen ve Ordu Genel Sınıflandırma Testinde beşinci

dereceye giren eratın celp ve sevk merkezlerinden ilk atandıkları

teşkil. Bu teşkil; erata, normal temel eğitimine hazırlamak için,

ihzari mahiyette, nazari ve askeri eğitim gösterir.

SPECIAL TROOPS ÖZEL KITALAR, BAĞLI BİRLİKLER: Tümen veya daha üst bir

birlik karargahına tahsis edilen veya böyle bir karargahın emrine

verilen kıtalar.

SPECIAL UNIT ÖZEL BİRLİK: Kara Kuvvetleri Komutanlığının emriyle ve özel bir

teşkilat ve malzeme kadrosuna göre, ismen ve fiilen teşkil edilen

birlik.

SPECIAL WARFAREÖZEL HARP: Gayri nizami harp, isyan bastırma ve psikolojik

harekatla ilgili bütün askeri ve milis tedbir ve faaliyetleri.

SPECIAL WARHEAD ARMING CONTROL HARP BAŞLIĞI ÖZEL EMNİYET

DÜZENİ: Bak. "prescribed action link".

SPECIAL WEAPONS ÖZEL SİLAHLAR: Bazen emniyet veya diğer sebeplerle

özel işlemler için gruplandırılmış silahları göstermek üzere

kullanılan bir terim. Bunun yerine nükleer silahlar, güdümlü

füzeler gibi belirli terimlerin kullanılması daha uygundur.


SPECIAL WEAPONS FERRY CONTROL OFFICE ÖZEL SİLAHLAR FERİ

KONTROL BÜROSU:

SPECIAL WEAPONS FERRY CONTROL OFFICER ÖZEL SİLAHLAR FERİ

KONTROL SUBAYI:

SPECIAL, ATOMIC DEMOLITION MUNITION ÖZEL ATOMİK TAHRİP CEPHANESİ:

Zamanlayıcı bir alet tarafından patlatılan, taşınabilir alçak tesirli

atomik tahrip cephanesi.

SPECIAL-PURPOSE VEHICLE ÖZEL MAKSAT ARACI: Özel bir şasisi bulunan ve

özel bir maksadı karşılamak üzere imal edilen bir araç. Bak.

"vehicle".

SPECIALIST UZMAN, SANATKAR: Eğitim ve tecrübe sayesinde, kendi sınıfının

esas askeri eğitiminden daha ileri bir eğitime ihtiyaç gösteren

hizmetleri yapabilecek hale gelmiş kimse. Örneğin; bir

paraşütçü, uzman, er (military specialist), bir aşçı da sanatkar bir

er (occupational specialist) dir.

SPECIALIST INTELLIGENCE REPORT ÖZEL İSTİHBARAT RAPORU: İstihbaratın

yayımında kullanılan ihtisası gerektiren teknik raporlar. Bak.

"intelligence reporting", "normal intelligence reports".


SPECIALIST PAY İHTİSAS ZAMMI: ABD Kara, Hava ve Deniz Kuvvetlerinde, faal

görevde bulunan doktor ve diş tabiplerine her ay 100 dolar

olarak verilen ek bir ücret.

SPECIALIST RATING ERAT UZMANLIK DERECESİ, ERAT SANATKARLIK

DERECESİ: Eskiden, ihtisas isteyen işleri gören altıncı veya yedinci

derecedeki erata verilen derece.

SPECIALIST RESERVE UZMAN YEDEK SUBAYLIK: Yedek subay teşkilatının bir

kısmı. Bu kısma dahil olan subaylar, bazı teknik mesleklerde

kabiliyet ve ihtisas sahibidirler. Bunlar, tedarik işlerinde veya

endüstri seferberliğinde belirli vazifelerde kullanılırlar.

SPECIALIST SCHOOL UZMANLIK OKULU: Belirli bir muharip veya yardımcı

sınıfa inhisar etmeyerek, subay ve erat sınıfına mensup herkese,

herhangi bir konu üzerinde ihtisas mahiyetinde eğitim gösteren

okul. SPECIALIST, SCIENTIFIC AND PROFESSIONAL AND

LINGUISTIC PERSONNEL: UZMAN, BİLGİN, MESLEK SAHİBİ VE DİL

BİLGİNİ PERSONEL: Askeri meslek ihtisasında bir karşılığı bulunan

ve ordu için daimi bir ihtiyaç arz eden sivil meslek ve teknik

ihtisasa sahip personel. Bu kategorilere dahil askeri meslek


ihtisasları, genel olarak, uzun vadeli eğitime ihtiyaç gösteren

yüksek derecede teknik bilgi ve melekeyi gerektirir.

SPECIALIZATION UZMANLIK: Belirli bir görev veya görevin önemli bir bölümü

için önemli bir sorumluluk taşıyan teknik kabiliyetleri, yerleri ve

diğer vasıfları nedeniyle en iyi uyabilen ittifak içindeki bir üye

veya üyeler grubu.

SPECIALIZE İHTİSAS KAZANMAK, MÜTEHASSIS OLMAK: Herhangi bir sahada

ihtisas sahibi olmak.

SPECIALIZED FLYING SCHOOL İHTİSAS UÇUŞ OKULU: Bak. "flying school".

SPECIFIC ALLOTMENT ÖZEL ÖDENEK PAYI: Her tahsisat veya kanuni karşılık

gereğince borçlanmak üzere, ita amiri tarafından, belirli bir

miktar dahilinde verilen bir yetki.

SPECIFIC CRYPTOSYSTEM ÖZEL KRİPTO SİSTEMİ: Belirli bir kripto

malzemesinin belirli kurallara göre kullanılması.

SPECIFIC IMPULSE ÖZGÜL İTİCİ KUVVET: Bir tepki cihazında; bir litrelik faal sıvı

akımının bir saniyede meydana getirdiği çekiş miktarı.

SPECIFIC INTELLIGENCE COLLECTION REQUIREMENT BELİRLİ ÖZEL

İSTİHBARAT TOPLAMA İHTİYACI: Yalnızca toplama işlemiyle


giderilebilen ve ilgili ihtiyaç kontrol makamı tarafından geçerli

kılınan istihbarat bilgilerindeki belirlenen gedikler. Genelde SICR

olarak bilinir.

SPECIFIC KEY ÖZEL ANAHTAR: Bir harf, rakam, kelime, ibare, cümle, özel

doküman, kitap veya özel surette hazırlanmış bir cetvelden

meydana gelmiş bir unsur. Bu anahtarlar; genel olarak

değişebilir mahiyette olur ve muhabereyi yapan kimselerin

arzusuna göre kolayca değiştirilebilir; ya da, kendileri veya ilgili

makamlar adına, daha yüksek makamlar tarafından önceden

tertiplenebilir. Bu anahtarlar, bir haberin şifrelenme usulünü

tespit etmek üzere, özel bir kripto sistemi ile birlikte kullanılır ve

hem haber anahtar unsurunu (message keying element), hem

de, günlük şifre anahtar unsurunu (daily keying element) ihtiva

eder.

SPECIFIC OPERATIONAL REQUIREMENTS ÖZEL HAREKAT İHTİYAÇLARI: Yakın

bir harekat ihtiyacını yerine getirmek üzere hazırlanmış bir silah,

destek veya komuta kontrol sisteminin lüzumlu harekat veya

çalışma özelliklerini deyimlerle belirten seri numaralı resmi bir

doküman.
SPECIFIC PROPELLANT CONSUMPTION ÖZGÜL YAKIT SARFİYATI: Özgül itici

kuvvetin (specific impulse) karşıtı; yani, eşit; bir rokette bir

librelik çekiş meydana getirmek için lüzumlu yakıt akımı. Ağırlık

akış oranı çekişe bölünür.

SPECIFIC SEARCH ÖZEL TARAMA: Belirli bilgiler için sınırlı sayıdaki noktaların

keşfi.

SPECIFICATIONS SUÇ UNSURLARI: Bir askeri mahkemenin iddianamesinde,

işlenen suçu bütün ayrıntılarıyla belirten kısım.

SPECIFICATIONS SERIAL NUMBER İHTİSAS NUMARASI: Bak. "military

occupational specialty code".

SPECIFIED COMMAND ÖZEL KOMUTANLIK: Genelkurmay Başkanının yardım

ve telkini ile Milli Savunma Bakanı aracılığıyla Başkan tarafından

kurulan ve adlandırılan geniş ve devamlı bir göreve sahip

komutanlık. Bu komutanlık normal olarak bir kuvvete ait

kuvvetlerden müteşekkildir.

SPECTROSCOPE SPEKTROSKOP: Güneş veya yıldızlardan gelen ışığın ya da

bazı maddelerin çıkardığı alevlerin tayflarını meydana

getirmekte ve bunları incelemekte kullanılan optik alet.


SPECTROZONAL PHOTOGRAPHY SPEKTROZONAL FOTOĞRAFÇILIK:

İstenmeyen geri görüntüleri elimine etmek ve cisimleri belli bir

spektral band veya bölgede görüntülemek için cisimlerin tabii

spektral emisyonlarının görüldüğü bir fotoğraf tekniği.

SPECTRUM OF WAR HARP KAPSAMI: Bütün mücadele çeşitlerini, soğuk,

mevzii ve genel harp konularını içine alan terim.

SPEECH SCRAMBLING KONUŞMAYI ANLAŞILMAZ HALE GETİRME: Bak.

"scramble".

SPEED HIZ: Bak. "airspeed", "convoy speed", "critical speed", "declared

speed", "endurance speed", "maximum sustained speed

(transport vehicle) ", "scheduled speed", "speed of advance",

"speed of sound".

SPEED OF SOUND SES HIZI: Belirli şartlar altında belirli bir ortamdaki ses hızı.

Milletlerarası Standart atmosferde deniz seviyesindeki ses hızı

saniyede 1108 ft; saatte 658 deniz mili veya 1215 km'dir. Bak.

"hypersonic", "sonic", "subsonic", "supersonic", "transonic".

SPEED RING SIGHT SÜRAT DAİRELİ NİŞANGAH: Müşterek merkezli dairelerden

ibaret ve bazı hedef süratleri için gerekli önleme değerlerini


tespit imkanı veren taksimata sahip madeni veya prizma camlı

bir nişan aleti.

SPEEDOMETER SPIDOMETRE, SÜRAT SAATİ: Bir araç veya uçağın, saatte mil

veya kilometre olarak süratini veya bir sayaç vasıtasıyla katettiği

mesafeyi gösteren saat.

SPEEDOMETER MULTIPLIER MESAFE KATSAYISI: Araçlar arasındaki münasip

mesafeyi metre cinsinden tayin için, araç kilometre saatinde mil

olarak okunan miktarın çarpıldığı bir rakam.

SPELLING GROUP HECELEME GRUBU: Açık karşılığı kod sözlüğünde

bulunmayan kelimeleri hecelemek için kullanılan bir harf veya

harf düzeninden ibaret kriptolu kod grubu.

SPELLING TABLE HECELEME TABLOSU, HECELEME LEVHASI: Bak. "syllabary"

SPHERICAL COORDINATES KÜRESEL KOORDİNATLAR: Uzaydaki bir noktanın

yerini, sabit bir başlangıç noktasından müteharrik bir cisme

uzanan hattın boyu (radius vector), bu hattın, başlangıç

noktasından geçen referans düzlemi ile teşkil ettiği açı ve

referans düzlemi üzerindeki bu hat iz düşümünün, bu düzlem

üzerindeki sabit bir hatla meydana getirdiği açı vasıtasıyla tespiti.


SPHERICAL TRIANGLE KÜRESEL ÜÇGEN: Bir küre üzerinde bulunan ve

kenarları büyük daire kavisleri olan bir üçgen.

SPIDER WIRE ENTANGLEMENT DOLAMBAÇLI TEL ENGELİ: Gayri muntazam bir

şekilde çaprazvari gruplandırılmış dikenli tel engelleri.

SPIGOT Bak. "sprag".

SPIN BURGU, VRİL: Bilerek yapılan bir uçuş manevrası veya kazayla

meydana gelen bir durum. Bu durumda bulunan bir uçak, uçuş

süratini tamamen kaybeder, dik ve dar bir helezon çizerek

aşağıya doğru iner. Buna (tail spin) de denir.

SPIN ROCKET BURGU ROKETİ: Bir füze gövdesine dönüş veren küçük bir roket.

SPIN STABILIZATION DÖNME İLE İSTİKRAR: Bir mermi de; gövdenin kendi

simetrik ekseni etrafında dönüşüyle meydana gelen jiroskopik

kuvvetlerin etkisi ile elde edilmiş yön istikrarı. Bak. "fin

stabilization".

SPIN TABLE DÖNER MASA: Yüksek süratlerde uzun boylu düşüp

yuvarlanmanın etkilerini taklit etmek ve incelemek için üzerine

muhtelif vaziyetlerde insan ve hayvan süjeler konup, tıpkı bir

plak gibi hızla döndürülen düz, yuvarlak masa. Döner masa,


merkezkaç bir kola monte edilmekle çeşitli yuvarlanma şekilleri

taklit edilebilir.

SPIRAL SPİRAL: Bir uçağın irtifa kaybetmek için, geniş bir helezon çizerek

yaptığı manevra.

SPIRAL SCANNING HELEZONİ TARAMA, SARMAL TARAMA, SPİRAL TARAMA:

Radar anteni dönüş şekli. Bu dönüşte; telsiz frekans huzmesi

üzerindeki bir nokta sarmal bir şekil çizer. Arzu edilen

istikamette, ancak küçük bir kesim huzme tarafından taranabilir.

SPIRIT LEVELING RUHLU İLE NİVELMAN: Bak. "leveling".

SPITTING Bir hava denizaltı savunma harbi harekatında, "ses

şamandıralarını döşemek üzereyim veya düşüyorum, birkaç

dakika içinde telsiz temasım kesilecek" anlamında bir kod. Eğer

bir denizaltıdan gönderilirse, denizaltının bir ses şamandırası

yerleştirdiğini belirtir.

SPLASH ATIŞ BİLGİSİ: 1. Deniz topçu ve topçu desteğinde, bir salvo veya

atımın hesaplanmış vuruş anında beş saniye önce, ateş eden

gemi veya topçu ateş idare merkezinden

gözetleyiciye/gözetleyicilere gönderilen bilgi. 2. Bir hava


önlemesinde, hedef imhasının görüntü veya radar vasıtası ile

teyit edilmesi.

SPLASH SCALE ŞEBEKE TAKSİMATI: Bir gözetleme aleti üzerinde bulunan ve

mermi vuruş noktasının hedeften sapma miktarını gösteren

tertibat.

SPLASHED DÜŞTÜ !: Bir hava önlemesinde; "Düşman uçağı düşürüldü"

anlamında bir kod. (Numara ve model takip eder)

SPLINTERPROOF COVER PARÇA EMNİYETLİ SÜTRE: Bak. "light elephant steel

shelter".

SPLINTPROOF SHELTER PARÇA EMNİYETLİ SIĞINAK: Piyade ve makinalı tüfek

mermilerine, tahrip danesi parçalarına ve el bombalarına karşı

emniyetli olan; 3 inç (7.62 cm) veya daha küçük çaptaki

mermilerin tam isabetine dayanamayan sığınak. Bak. "shelter".

SPLIT CAMERAS BİNDİRMELİ KAMERA: Birbirine nazaran sabit bir açıdan

bindirilerek uçağa monte edilmiş iki. kameradan oluşan bir

montaj. Bak. "fan cameras".

SPLIT PAIR AYRI ÇİFT: Bak. split "vertical photograph".


SPLIT TRAIL ÇATAL KUNDAK: Açılıp kapanabilir şekilde imal edilmiş iki koldan

mürekkep bir kundak tipi. Bak. "trail".

SPLIT VERTICAL PHOTOGRAPHY AYRILMIŞ DİKEY FOTOĞRAF: Küçük kenarlı

bir görüntü elde etmek için bir sağa birde sola dikey açıda

yerleştirilmiş iki kameradan aynı anda alınan fotoğraflar.

SPLIT-UP AYIRMAK, İKİYE BÖLMEK: Bak. "break-up".

SPOIL KAZI TOPRAĞI: Siper, hendek vs. kazılardan çıkarılıp arazi üzerine

atılan toprak.

SPOILING ATTACK BOZUCU TAARRUZ: Bir düşman taarruzunu, düşman

tarafından düzenlenir veya kıtalar toplanırken ağır bozguna

uğratmak maksadıyla yapılan taktik bir manevra. Harekat,

düşmanın taarruz mevzilerine, savunmadaki zırhlı birlikler

tarafından yapılır.

SPOILING ATTACK (NATO) BOZUCU TAARRUZ: Bir taarruz için hazırlık

yapmakta veya taarruz oluşturmakta olan düşmanın hareketini

bozmak için yapılan taktik bir manevra.

SPOKEN LANGUAGE MANUALS PRATİK YABANCI DİL TALİMNAMELERİ: Kara

Kuvvetleri tarafından yayımlanan yabancı dil öğretim

talimnameleri. Bunlar; özellikle, konuşma diline önem vererek,


çeşitli yabancı dillere ait pratik temel ve tekamül derslerini ihtiva

eder.

SPOKING (RADAR) YANSIMA: Dönen zaman bazının radar ekranındaki periyodik

flaşları.

SPONSON TELSİZ VE CEPHANE YERİ: Bir tank gövdesinin yan tarafında

bulunan ve cephanenin depolanması veya telsiz cihazı ya da

silahların konması için faydalanılan genişçe boşluk.

SPONSOR YÜKÜMLÜ: Bakmakla yükümlü olduğu kişiler olan sivil veya

askeri şahıs.

SPONSOR (EXERCISE) TATBİKATI YAPTIRAN KOMUTAN: Özel bir tatbikatı

tasarlayan veya kendi karargah heyeti ya da bir ast karargah

tarafından planlanıp icrasını emreden komutan.

SPOOF ALDATMA: Bir düşmanı yanıltan ve taktik hatalar işlemesine

neden olan elektronik harp tedbirleri.

SPOOFER Bir hava önlemesinde "elektronik veya taktik aldatma tedbirleri

kullanan bir temas" anlamında terim.


SPORTING GUN UZUN NAMLULU AV TÜFEĞİ: 30 inç (76.2 cm.) boyunda uzun

menzilli bir namlusu bulunan av tüfeği. Bak. " riot gun" ve "skeet

gun".

SPOT DEĞERLENDİRMEK, YERLEŞTİRMEK: 1. Atış tanzim için gerekli

bilgileri vermek, atımların hedefe nazaran inhiraf miktarını

gözetleme yaparak tespit etmek. 2. Uygun bir yere yerleştirmek.

"adjustment of fire".

SPOT CHECK KISMİ MUAYENE: Bütünün durumunu tespit etmek maksadıyla,

birçok madde, parça, teçhizat veya personelden birkaçının

muayenesi.

SPOT DIRECTION TRAFİK DÜZENLEME NOKTASINDA KONTROL, NOKTA

KONTROLÜ: Yol trafik kontrolünde, trafiğin bir yol kavşağı gibi

belirli bir noktadan idare edilmesi.

SPOT ELEVATION NOKTA RAKIMI: Harita veya şema üzerinde yüksekliği

belirtilen bir nokta.

SPOT HEIGHT NOKTA RAKIMI, RAKIM: Harita üzerinde, bir noktanın bir

başlangıç yüzeyinden yüksekliğini gösteren, basılı rakam. Buna

(spot elevation) da denir.


SPOT JAMMING NOKTA KARIŞTIRMASI: Belli bir kanal ya da frekansın

karıştırılması. Bak. "barrage jamming", "electronic warfare";

"jamming"; "electronic jamming".

SPOT MAP OLAY YERİ HARİTASI: İşlenen suçların, trafik kazalarının meydana

geldiği veya trafiğin ihlal edildiği yeri gösteren harita. Bak.

"map".

SPOT NET ATIM KESTİRME ÇEVRİMİ: Atış kıymetlendiricilerin ateş isteği için

kullandıkları bir telsiz çevrimi.

SPOT REPORT GÖZETLEME RAPORU: Yapılmakta olan planlama ve harekat

üzerinde acele ve önemli bir etki yapabilecek mahiyette olayları

ve durumları içine alan ve emniyet tedbirlerine uygun en seri

vasıtalarla gönderilen temel bilgileri özet halinde ve kronolojik

sırasıyla bildiren rapor (Not; keşif ve gözetleme de "spot report"

kullanılmayacaktır !. Bak Joint Tactical Air

Reconnaissance/Survaillance Mission Report)

SPOT REQUISITION PLAN DIŞI SİVİL İKMAL MADDELERİ İSTEĞİ: Harekat

alanı komutanlarınca istenilen, fakat plana dahil edilmemiş

bulunan esas veya ek sivil ikmal maddeleri isteği.

SPOT SIZE SPOT GENİŞLİĞİ: Katod su tüpünün ekranındaki spotun genişliği.


SPOTTER GÖZETLEYİCİ: Deniz topçu ateşi sonuçlarını gözetlemek ve

sukutları bildirmek üzere görevlendirilmiş bir gözetleyici, ayrıca

hedef tarifi için de kullanılabilir.

SPOTTING AIRCRAFT ATIM GÖZETLEME UÇAĞI:

SPOTTING AREA YÜKLEME VE BOŞALTMA BÖLGESİ:

SPOTTING BOARD KESTİRME ALETİ: Sapmaların hedefe nazaran cihet ve

miktarını tayin eden alet. Bu alet, atım kestiricilerin verdikleri

değerleri atış esasları için kullanılabilir bir şekle sokar.

SPOTTING CHARGE GÖZETLEME İNFİLAK HAKKI: Bir mermi veya bombanın

düştüğü yeri göstermek üzere, tatbikat cephanesinde kullanılan

alçak infilaklı tahrip maddesi.

SPOTTING DETAIL KESTİRME POSTASI: Bir atım kestirme istasyonuna tahsis

edilen bir veya birkaç şahıs. İki kişi oldukları takdirde, biri

gözetleme yapar, biri sapma miktarlarını okur.

SPOTTING LINE GÖZETLEME HATTI: Hedef düzeltmeleri yaparken gözetleyici

veya tanzimci tarafından kullanılan bir referans hattı veya top-

hedef hattı yada gözetleyici-hedef hattı.


SPOTTING STATION ATIM KESTİRME İSTASYONU: Atom kestiricilerin atışı

gözetledikleri nokta.

SPRAG BİR UÇAK KABİNİNDE KENAR RAYLARINDAKİ PLATFORMLARIN

YA DA PALETLERİN HAREKETİNİ ÖNLEYEN SİSTEM:

SPRAY ATTACK HAVADAN GAZ PÜSKÜRTME TAARRUZU: Kimya harbinde, zayiat

verdirmek veya taciz etmek maksadıyla, uçaklardan yerdeki

birlikler üzerine, sıvı halinde, kimyasal veya biyolojik maddeler

serpmek suretiyle yapılan taarruz.

SPRAY DOME FIŞKIRMA SATHI: Su altındaki nükleer bir silahın patlama şok

dalgasının yüzeye ulaşması ile havaya fışkıran suyun yüksekliği.

SPRAY TANK GAZ PÜSKÜRTME DEPOSU, PÜSKÜRTME TANKI: Bir uçağa

konulan ve icabında araziye veya düşman üzerine serpilmek

üzere içine sıvı halinde kimya harp maddeleri doldurulan depo.

SPREAD KUNDAK AÇMAK: Bir topun kundak kuyruğunu açıp yerleştirmek.

SPREAD SHEET TEKLİF ZAPTI: Yapılan eksiltme tekliflerinin kaydedildiği zabit.

SPREAD THE GUNS ATEŞ TAKSİM ETMEK: Bak. "open sheet".


SPREADING FIRE YAYLIM ATEŞİ: Bir sahaya ateş açılmak üzere olduğunu ateşi

kontrol eden kişiye veya gözetleyiciye bildirmek için deniz top

atış gemisi tarafından yapılan gönderme.

SPRINGER BOMBELEŞMİŞ KUTU: Fazla doldurma, eriyen gazların yeteri

şekilde boşalmaması, hidrojen, karbon veya karbon dioksit

gazlarının bakteriyel etkisinin gelişmesi ve içindeki asidin madeni

kap üzerindeki etkisi sonucu kapak veya alt kısmı kabarmış, dolu

teneke kap.

SPRINGFIELD RIFLE SPRINGFIELD AMERİKAN PİYADE TÜFEĞİ: 1905 modeli

7.62 mm. lik Amerikan Piyade Tüfeği.

SPRINGING CHARGE GENİŞLETME İMLA HAKKI: Bir muayene deliğinin çapını

genişletmek (bombeleştirmek) veya bir muayene deliği dip

kısmına, daha büyük bir imla hakkı yerleştirilecek şekilde bir

yuva açmak üzere kullanılan küçük bir infilak hakkı.

SPRINT Daha önceleri Safeguard balistik füze savunma silah sisteminin

bir parçası olan yüksek hızlı satıhtan havaya nükleer güdümlü

füze.
SPROCKET DİŞLİ: Bir deniz mayın harbinde mayını ağırlıktan ayırmadan

tarama telinin geçmesine imkan veren ve mayın demirlemeye

dahil edilen taramayı önleyen tertibat.

SPY CASUS: Askeri kanuna göre; askeri bilgileri, düşmana vermek

gayesiyle gizlice veya sahte unvanlar altında toplayan veya

toplamaya çalışan kimse.

SQUAD MANGA: Tek bir komutanın kolaylıkla idare edebileceğiz sayıda

erden müteşekkil, kısım veya takımdan küçük taktik birlik.

SQUAD COLUMN MANGA KOL DÜZENİ: Erlerin, komutanın arkasında, genel

olarak, beşer adım mesafeyle, gayri muntazam bir kol halinde

bulundukları bir dağınık düzen şekli.

SQUAD LEADER MANGA KOMUTANI: Bir manganın başında bulunan

astsubay.

SQUAD ROOM ASTSUBAY ODASI: Kışlalarda bir kaç insanın uyumasına mahsus

bir oda. Bu oda, özellikle astsubaylara mahsustur.

SQUADRON FİB: 1. İki veya daha çok gemi filotillasından veya filotilladan ya

da uçak kolundan oluşan bir teşkil. Bu teşkil normal olarak aynı

cins gemi veya uçaktan oluşursa da böyle bir durum zaruri

değildir. 2. Kara Ordusu, Deniz Kuvvetleri, Deniz Piyade Sınıfı ve


Hava Kuvvetlerinin temel idari havacılık ünitesi. 3. SÜVARİ

GRUBU: Süvaride idari ve taktik birlik. 4. TABUR: Zırhlı birliklerde

tabur.

SQUADRON METHOD MUHİTTEN KADEMELİ BOMBARDIMAN USULÜ:

Özellikle gece yapılan hava bombardımanlarında kullanılan bir

usul. Bu usulde, çeşitli filolar hedefe değişik istikametten aynı

zamanda yaklaşırlar. Her filodaki uçaklar, teker teker fakat her

filodan. bir uçak hedefe aynı zamanda varacak şekilde taarruz

ederler. Bu usulden maksat, ses kestirmesinin önüne geçmek ve

hava savunma ateşini zorlaştırmaktır.

SQUARE BASE DÜZ DİP: Bir merminin silindir şeklinde olan ve konik dipli

mermilerde olduğu gibi, sevk çemberinden itibaren dip tablasına

doğru gittikçe incelmeyen arka kısmı. Bak. "boat-tail".

SQUARE DIVISION DÖRTLÜ TÜMEN: Her birinde iki alay bulunan iki piyade

tugayından ibaret piyade tümeni. Bir üçlü tümende üç alay

bulunmasına mukabil, bunda dört alay bulunduğu için dörtlü

tümen adını alır. Bak. "triangular division".

SQUATTING POSITION ÇÖMELEREK NİŞAN VAZİYETİ, ÇÖMELEREK ATIŞ

VAZİYETİ: Oturarak veya çökerek nişan vaziyeti almaya imkan


olmayan hallerde, çömelerek alınan nişan vaziyeti. Bak. "firing

position".

SQUAWK "Dost Tanıtma veya Düşman ana kontrolunu normal pozisyona

"mod ve kod belirtildiği şekilde) değiştir" anlamında kod.

SQUAWK FLASH "Dost Tanıtma veya Düşman Tanıtma I/P anahtarını harekete

geçir" anlamında kod.

SQUAWK LOW "Dost veya Düşman Tanıtma ana kontrolunu "düşük" pozisyona

değiştir" anlamında kod.

SQUAWK MAYDAY "Dost veya Düşman Tanıtma ana kontrolunu "Acil veya

emercensi" pozisyona değiştir anlamında kod.

SQUAWK MIKE "Dost veya Düşman Tanıtma MIC anahtarını ve ana vericiyi

belirtildiği şekilde harekete geçir" anlamında kod.

SQUAWK STANDBY "Dost veya Düşman tanıtma ana kontrolunu "hazır"

duruma"değiştir anlamında kod.

SQUAWKING "Belirtilen (kod) veya (mod) da ki Dost veya Düşman Tanıtmasını

gösteren" kod.

SQUELCH CIRCUIT PARAZİT GİDERİCİ DEVRE, GÜRÜLTÜ AZALTICI DEVRE: İşaret

bulunmadığı zaman, alıcıda, dipten gelen uğultuyu azaltan bir


telsiz devresi. Arzu edilen bir işareti kuvvetlendirmek için

kullanılır.

SQUIB ATEŞLEYİCİ: Bir roket veya benzeri mühimmattaki tutuşturma

tertibatını ateşlemek için kullanılan, küçük payroteknik cihaz.

Patlayan bir detanatör ile karıştırılmamalıdır.

SS Bak. "submarine".

SSBN Bak. "fleet ballistic missile nuclear submarine".

SSG Bak. "guided missile submarine".

SSGN Bak. "guided missile nuclear submarine".

SSN Bak. submarine.

STAB ALLOY İSTİKRARLI ALAŞIM: Zırh delici harp malzemesi için kinetik

enerjili delicilerde kullanılmak üzere diğer metallerle birlikte

yüksek yoğunlukta azaltılmış uranyumdan yapılan metal

alaşımları gösterir. Titanyum veya molibdenum gibi çeşitli

metaller bu amaç için kullanılır. Bu çeşit metallerin düşük

radyoaktivitesi olup sağlığa önemli bir zararları yoktur.

STABILITY İSTİKRAR, DENGE SAĞLAMLIĞI: Dengeli bir durum. Bir araç veya

uçağın dengesi veya düz duruma dönme temayülü.


STABILITY AUGMENTATION FEATURE İSTİKRAR ARTIRMA ÖZELLİĞİ: Bir uçuş

kontrol sisteminde, uçağın kısa zamanlı istikrar özelliklerini

otomatik olarak artıran alet.

STABILIZATION İSTİKRAR: Bak. fin stabilization" ve "spin stabilization".

STABILIZATION-FUND FİYAT İSTİKRAR FONU: Stabilizasyon için ayrılan veya

bu yolla toplanan para.

STABILIZED FRONT İSTİKRARLI CEPHE, STABİLİZE CEPHE: Muharebe

unsurları derin bir saha içinde yayılan ve yanları diğer kıta ve

kuvvetli engellerle örtülüp muhafaza edilen kuvvetli savunma

hattı. Bu hat, genel olarak siperlerle tahkim edilmiştir.

STABILIZED PLATFORM DENGELİ PLATFORM: Tam atalet güdüm sisteminin, üç

ivme ölçme aletini, tesirsiz sahaya (inertial space) nazaran, sabit

vaziyette tutan komple yalpa çerçevelerinden (gimbal frames)

ibaret ana parçası. İvme ölçme aletleri, üç referans ekseni

üzerindeki ivmeleri ölçmek üzere birbirine dikey vaziyette monte

edilmişlerdir. Bu ivmeler, uzayda ani hız ve mevki tayin edecek

bir kompütere de verilebilir.

STABILIZED ROAD STABİLİZE YOL: Çöküp çatlamayacak malzemeden yapılan ve

iyice sertleştirilen yol.


STABILIZED SOIL STABİLİZE TOPRAK: Çimento gibi yapıştırıcı bir madde

eklenerek sertleştirilmiş toprak.

STABILIZED WARFARE STABİLİZE HARP HALİ, STABİLİZE HARP: Her iki tarafın

mahdut manevra yapacağı harp. Stabilize harbi, mevzi harbi

(position warfare) ile karıştırmamalıdır. Siper harbi (trench

warfare) stabilize harbin bir çeşididir.

STABILIZER İSTİKRAR TERTİBATI, STABİLİZÖR: Esas vazifesi bir uçağın

istikrarını arttırmak olan satıh. Bu terim, genel olarak, bir uçağın

sabit yatay dümen sathının, sabit düşey dümen sathından ayırt

etmek maksadıyla kullanılır.

STABILIZING FIN İSTİKRAR KANATÇIĞI: Bazı mermi ve bombaların kuyruğunda

bulunan ve uçuş esnasında dengenin muhafazasına yardım

suretiyle, mermi veya bombanın önce burnu ile çarpmasını

sağlayan kanatçık.

STABILIZING PLANE İSTİKRAR SATHI: Bak. "tail".

STABILIZING SLEEVE İSTİKRAR TULUMU: Uçaktan atılan bir aydınlatma

bombasına eklenen ve bombayı iniş sırasında uygun vaziyette

tutmaya yarayan bez tulum.

STABLE KARARLI (SÜRECELİ), İSTİKRARLI, DEĞİŞMEZ:


STABLE BASE FILM STABİLİZE BAZ FİLME: Yüksek daralma veya uzama öncelliği

olan bir film çeşidi.

STACK İSTİF YAPMAK: İkmal maddelerini muntazam ve toplu bir şekilde

tertiplemek.

STACK ARMS TÜFEK ÇAT !: Bu hareketin yapılması için verilen komut.

STACKED CHARGE ŞİDDETLENDİRİCİ, YEMLEME BARUTU: Barut kesesinin içinde

uç uca dizilmiş barut tanelerinden meydana gelen şiddetlendirici

yemleme barutu.

STACKER EL İSTİF MAKİNASI: İkmal maddelerinin, zeminden kaldırılmak

suretiyle, elle istif edilmelerini sağlayan mekanik, portatif istif

makinesi.

STACKING SWIVEL ÇATI KANCASI: Tüfek el kundağının namlu ağzı tarafındaki

ucunda bulunan menteşeli kanca. Bu kanca sayesinde, bir kaç

tüfek bir çatı teşkil edecek şekilde bir araya getirilebilir. Buna

kısaca (swivel) da denir.

STADIA STADYA: Düşey açılar yardımıyla mesafeleri ölçer bir alet.

Stadyada, dürbün veya transit mercekleri üzerinde olduğu gibi,

düz çizgiler ve çapraz kıllar vardır. Mesafesi ölçülecek noktada


bir mira tutulur ve çapraz kılların arasında görülen taksimat

adeti, basit bir formülle mesafeye çevrilir.

STAFF KARARGAH, KURMAY, PERSONEL, KADRO: Emir ve komuta

yetkisini kullanmada yardımda bulunmak üzere, özel surette

tayin edilmiş veya görevlendirilmiş subaylar. Karargah heyeti;

komutan için bilgi toplar, ilerde yapılacak planlama için durumu

devamlı surette inceler, hazırlanacak planlar ve verilecek emirler

hususunda komutana, kendi inisiyatifiyle veya verilmiş direktifler

dahilinde, tekliflerde bulunur, komutanın kararlarını emir haline

intikal ettirir ve bu şekilde yayımlanmalarını sağlar; komutanın

niyet ve prensiplerine uygun şekilde hareket edilmesini ve

bunların başarılı şekilde yerine getirilmesini temin için emirlerin

icrasını, verilmiş direktifler dahilinde, murakabe eder. Bak.

"Army General Staff", "Army Staff", "combined staff", "general

staff", "integrated staff", "joint staff", "parallel staff", "personnel

staff".

STAFF AND ADMINISTRATIVE RESERVE MÜŞEKKEL İHTİYAT KARARGAH VE

İDARİ KISMI: ABD de; Müşekkel İhtiyat Teşkilatının özel

karargaha mensup personelden mürekkep kısmı. Bu kısımdaki

personel; belirli hizmet dallarından herhangi birine inhisar


etmeyen görev yerlerinde vazife görür ve stratejik veya taktik

konular dışındaki faaliyetlerin yönetiminde yetiştirilir.

STAFF CAR KARARGAH BİNEK OTOSU, MAKAM OTOSU: Komutanın veya

karargaha mensup kimselerin bindikleri otomobil.

STAFF COORDINATION KARARGAH KOORDİNASYONU: Komutanlara ait

planların yerine getirilmesinde, muhtelif karargah subaylarının

ahenk ve anlaşma zihniyeti içinde hareket etmelerini; plan ve

prensiplerde, uygulanmalarına geçilmeden lüzumlu düzeltmeleri

yapmak suretiyle anlaşmazlıkların ve tekerrürlerin giderilmesini

temin için bir karargah dahilinde yapılması gerekli işlem.

STAFF CORPS OFFICER MUHARİP SUBAY: Amerikan Deniz Kuvvetlerinde

güverte subayı hariç olmak üzere, diğer muharip deniz

subaylarını ifade için kullanılan terim. Bak. "line officer".

STAFF DIVISION KARARGAH ŞUBESİ: Büyük bir birliğin komutanına,

sorumluluklarının yerine getirilmesinde yardımcı olmak üzere

kurulan ve normal olarak, icrai bir yetkiye sahip bulunmayan

teşkilat birimi. Karargah şubelerinin personeli; planlar düzenler,

icracı durumundaki birliklere işleri hakkında fikir verir ve

komutan tarafından onaylanmış programların icrasını takip eder.


STAFF DUTY KARARGAH HİZMETİ: Bir komutanın karargahındaki hizmet.

STAFF INTELLIGENCE KARARGAH İSTİHBARATI: Kendi özel ihtiyaçlarını ve

sorumluluklarını karşılamak üzere, herhangi bir daire veya

makam tarafından, elindeki bütün istihbarat bilgilerinin birbiriyle

ilişkilerini tespit etmek ve yorumlamak suretiyle hazırlanmış

istihbarat. Bak. "intelligence".

STAFF JUDGE ADVORATEASKERİ ADLİ HAKİM, ASKERİ ADLİ MÜŞAVİR: Bak.

"judge advorate".

STAFF OFFICERKARARGAH SUBAYI: Bir karargahta, karargah heyetine mensup

bir subay, kurmay subay.

STAFF OFFICERS FIELD MANUALS KARARGAH SUBAYLARI SAHRA

TALİMNAMELERİ: ABD Kara Kuvvetleri Komutanlığı tarafından

çıkarılan ve tümen, kolordu, ordu ve daha büyük birliklerdeki

genel karargah subaylarının eğitimi ve yetiştirilmesi için gerekli

prensip, usul ve bilgileri ihtiva eden 101 serisi sahra

talimnameleri.

STAFF PLANNING FACTOR HAREKAT PLANLAMA FAKTÖRÜ: Tasarlanmış bir

harekatın icap ettireceği çabanın önemini ve şeklini hesaplamak


için planlamada kullanılan, tecrübeye dayanan ve uygun şekilde

seçilmiş bir çarpan.

STAFF RIDE KARARGAH GEZİSİ: Belirli askeri durumlardaki taktik meselelerin

aracı üzerinde verilip halledilmesi maksadıyla bindirilmiş olarak

yapılan tatbikat. Bu tatbikata hiç bir kıta katılmaz. Bak. "staff

walk".

STAFF SECTION KARARGAH KISMI: Tugaydan küçük, yani genel karargahı

bulunmayan birliklerdeki karargah kısımlarından biri.

STAFF SECTION WORK SHEET KARARGAH İŞ MUHTIRASI: Durum

muhakemelerinin, planların, emirlerin ve periyodik raporların

hazırlanılmasında faydalanılan yürürlükteki emir, mesaj, direktif

ve karar özetlerini ihtiva eder fihristli muhtıra.

STAFF SERGEANT KARARGAH ÇAVUŞU: ABD Deniz Piyadesinde ve Hava

Kuvvetlerinde, rütbece çavuştan (Airman 1st class sergeant)

büyük ve astsubay üstçavuştan (technical sergeant) küçük

astsubay. Hava Kuvvetlerinde en küçük rütbeli astsubay olup

genellikle çavuş denilir.

STAFF SPECIALIST ÖZEL KARARGAH MENSUBU:


STAFF SUPERVISION PERSONEL NEZARETİ: Komutanın emrindeki diğer

karargah subayları ile şahıslara, komutanın plan ve prensipleri

hakkında fikir vermek, bunları yorumlamak, tatbik şeklini tespit

etmek ve sonuçları komutana bildirmek suretiyle yapılan kontrol

ve nezaret.

STAFF TARGETS HAREKAT HEDEFLERİ:

STAFF TASK KARARGAH GÖREVİ: Herhangi bir komuta karargahında cereyan

eden karargah işleri.

STAFF WALK YAYA KARARGAH GEZİSİ: Belirli askeri durumlardaki taktik

meselelerin arazi üzerinde verilip halledilmesi maksadıyla, yaya

olarak yapılan tatbikat. Bu tatbikata, hiç bir kıta katılmaz. Bak.

"staff ride".

STAFFING GUIDE KADRO YÖNETMELİĞİ: Kuruluş dışı kadro birliklerini faaliyete

geçirmek için gerekli personel kategorisini ve miktarını tayinde

kılavuz vazifesi gören bir yönetmelik.

STAGE TOPLANMAK, KADEME: 1. Bir yerden başka bir yere gitmekte

olan kıtaları belirli bir bölgede işleme tabi tutmak. Ayrıca bakınız:

"marshalling", "staging area". 2. Füze veya tepki sisteminin,

genel olarak yakıt tükenme veya yakıt kesme safhasından sonra


ayrılan. kısmı. Kademeler, yanış sırasına göre numaralanır. 3. Bir

hava toplanma bölgesindeki bir hava rotasından diğerine geçiş.

STAGE OF GENERAL ALERT GENEL ALARM SAFHASI:

STAGE OF REINFORCED ALERT TAKVİYELİ ALARM SAFHASI:

STAGE OF SIMPLE ALERT BASİT ALARM SAFHASI:

STAGE VEHICLE KADEME ARACI: Özel surette ve sınırlı olarak kullanılmak

üzere geliştirilip imal edilmiş bir kara aracı; veya özel görev

ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde tadil edilip standart kademe

imalindekinden ayrı bir tadilat işleminden geçirilerek son şekli

verilen bir standart kademe. Bak. "standard stage vehicle".

STAGE-AND A -HALF BİR BUÇUK KADEMELİ MOTOR: Geri kalan yakıtı sarf

etmesi için takviye motorundan ayrılıp düşen yardımcı

roketlerde olduğu gibi uçuş sırasında roket aracından yalnız bir

parçası ayrılıp düşen sıvı yakıtla bir tahrik cihazı.

STAGED CREWS DEĞİŞTİRME HAVA MÜRETTEBATI: Hava yolları üzerinde

faaliyette bulunan uçakları devralmak, böylece iş başındaki

mürettebatı değiştirip uçağın uçuş kabiliyetini arttırmak üzere

ara meydanlara yerleştirilmiş hava mürettebatı.


STAGGER KANAT KADEMELENMESİ, DEKALAJ: Çift kanatlı bir uçakta,

kanatlardan birinin, altında veya üstündeki diğer kanattan ileriye

yerleştirilmiş olduğu durum. Üst kanat alttakinden ilerde ise

dekalaj pozitif, alt kanat ilerde ise negatiftir.

STAGGER FORMATION KADEMELİ DAĞINIK DÜZEN: Bir birlikteki kıta, araç

veya uçakların, bir emniyet tedbiri olmak üzere, gelişigüzel bir

şekilde dağıtılmış olması.

STAGING SAFHALI SEVKİYAT, GENEL HAZIRLIK BİNDİRME SAFHASI:

STAGING AREA HAREKAT TOPLANMA BÖLGESİ: 1. Bir amfibi veya hava

indirme kuvvetinin bindirme bölgesi ile hedefi arasında, bu

kuvvet veya kısımlarının, bindirmeyi müteakip yeniden akaryakıt

ikmali, gemilerin yeniden gruplanması, kıtaların tatbikatı,

denetlemesi ve yeniden bölünmesi için, içinden geçtikleri genel

bir saha. 2. Askeri birliklerle transit durumdaki personelin intikal

yolları üzerinde yaptıkları intikaller arasında toplanmaları için

tesis edilmiş ve kıtalar için barınacak yerleri bulunan genel bir

mevki. Bak. "marshalling", "stage".

STAGING AREA COMPANY HAREKAT TOPLANMA BÖLGESİ BÖLÜĞÜ,

KONAKLAMA BÖLGESİ BÖLÜĞÜ, KONAK BÖLGESİ BÖLÜĞÜ:


STAGING BASE İLERİ DENİZ İKMAL ÜSSÜ: 1. Nakliye veya yük gemilerinin

demirlemelerine, yakıt ikmali yapmalarına, yeniden teçhiz

edilmelerine ve seyyar hizmet filotillalarının bütünleme ikmali

yapmalarına yarayan ileri deniz üssü. 2. Askeri uçakların bir

yerden başka bir yere intikalleri sırasında geçici olarak kalmaları,

iniş kalkış yapmaları için asgari bakım, ikmal ve barınma

tesislerine sahip bir saha.

STAGING FIELD KONAKLAMA MEYDANI: Bak. "staging base".

STAGING REGULATIONS HAREKAT TOPLANMA BÖLGESİ YÖNETMELİĞİ,

KONAKLAMA BÖLGESİ YÖNETMELİĞİ, KONAK YÖNETMELİĞİ: Bir

harekat toplanma bölgesi veya konaklama bölgesi komutanı

tarafından, bu bölgenin idare ve çalışması ile ilgili olarak çıkarılan

yönetmelik. Bu yönetmelik; genel sıhhi muayene, sınıflandırma,

teçhiz ve silahlandırma gibi hususları da içine almak üzere,

kıtaları deniz aşırı sevkıyata hazırlamada yapılması gerekli işlerin

nasıl yapılacağını gösterir.

STAGING STATION KONAK, KONMA YERİ: Denizaşırı intikalden önce veya böyle

bir intikale hazırlık mahiyetinde, bir yerden başka bir yere

gitmekte olan kıtaların, hareket ve intikal kontrolu bakımından,


geçici olarak alıkonmaları için barınak temini maksadıyla

kurulmuş bir tesis veya faaliyet merkezi.

STAGNATION TEMPERATURE DURGUN ISI: Atmosferde yol alan bir uçak veya

uzay aracının hücum kenarlarında meydana gelen ısı. Araç

hücum kenarları üzerindeki hava moleküllerinin

hareketsizliğinden ileri gelir.

STALL MAKİNANIN DURMASI: Bir motor veya makinanın, bindirilen

fazla yükten dolayı durması; perdövites.

STAND BY HAZIR BULUN!: Muhtemel paralanma anından 5 saniye önce

gözetleyiciye yapılan ikaz.

STAND CLEAR GERİDE TOPLAN !: Topçu birliklerinde, top mürettebatının, top

gerisinde toplanmaları için verilen komut. Piyadede bunun

yerine (fall in) kullanılmaktadır.

STAND FAST ATEŞ-KES: 1. DUR !: Topçulukta, bir mevzi üzerindeki faaliyetlerin

aniden durmasına dair emir. 2. ...... BEKLE ". Başka birlikler

hareket ettikleri sırada, ismi veya numarası belirtilen birliğin

hareketten alıkonması için verilen komut.

STAND PIPES SU DAĞITMA DÜZENİ: Su ikmal noktasında su taşıyacak

arabalara tazyikli su veren boru.


STAND TALKERDENEME MASASI İDARECİSİ: Bir statik deneme masasında statik

deneme hazırlıklarını koordine ve zamanca ayarlamadan

sorumlu bir şahıs.

STANDARD STANDART: Bir mamul işin yeterlik derecesi hakkında karar

vermeye esas olmak üzere kurulmuş veya kabul edilmiş bir kural,

ölçü veya model. Bak. "limited standard", "substitute standard",

"absolete item".

STANDARD ADVANCED BASE UNITS STANDART İLERİ ÜS BİRLİKLERİ: İleri üs

birlikleri halinde vazife görmek üzere teşkil edilen ve ileri deniz

üslerinin tesisinde kullanılan özel görev unsurlarını da içeri alan

personel ve malzeme. Bu gibi ileri üs birlikleri denizaşırı

bölgelerde onarım üsleri, ikmal depoları, hava meydanları, hava

üsleri veya diğer deniz kıyı tesislerini kurarlar. Bak. functional

component" (Not ABD Savunma Kurulu tanımı "deniz kıyı

tesisleri" ile biter) .

STANDARD AIR CONDITIONS STANDART HAVA ŞARTLARI: Meteoroloji

bakımından, herhangi bir bölgede sıcaklığı 59° Fahrenheit (15°C);

barometrik basıncın 29.29 inç (7662 mm.) rüzgar hızının sıfır ve

nisbi nemin, bu bölge için, yıllık ortalama miktar olması

şeklindeki hava durumu.


STANDARD AMMUNITION MAGAZINE STANDART MÜHİMMAT

CEPHANELİĞİ:

STANDARD ARM Radar vericilerini imha etmek ve homing (hedefte güdüm)

için yapılmış havadan fırlatılan karşı-yayın füzesi.

STANDARD ATMOSPHERE STANDART ATMOSFER: Sıcaklığın 59°Fahrenheit

(15° santigrat) basıncın inç kareye 14.2 libre (santimetre kareye

0.998 gram), rüzgar süratinin sıfır ve nemin %100 olduğu zaman

meydana gelen atmosfer durumu.

STANDARD BALLISTIC CONDITIONS STANDART BALİSTİK ŞARTLAR: Atış

çizelgelerinin hesaplanmasında standart olarak kabul edilen

itibari balistik şartlar. Buna kısaca (standard conditions) da denir.

STANDARD BEARER BAYRAKTAR, SANCAKTAR, SANCAK ÇAVUŞU: Bir bayrak

veya sancağı taşıyan er.

STANDARD CARGO STANDART YÜK: Sandık, varil, teneke, v. s. gibi normal

ambalajları içinde bulunan maddeler. Bak. "cargo classification".

STANDARD CIPHER ALPHABET STANDART ŞİFRE ALFABESİ: Şifreli unsurdaki

(cipher component) harflerin sırası normal şekildekinin aynı

fakat açık unsura (plain component) intibak eden normal noktası


kaydırılmış ve istikamet bakımından ters olan veya her ikisinden

terekküp eden alfabe.

STANDARD CIVIL TIME STANDART MEMLEKET SAATİ: Güneşin saat meridyeni

(time meridian) denilen belirli bir meridyen üzerinden geçişine

göre hesaplanan ve oldukça geniş bir bölgede kullanılmak üzere

kabul edilen vasati güneş saati. Standart memleket saati, bazı

istisnalarıyla, Greenwich meridyeninden 15 derecenin kat sayısı

oranında değişen bir meridyene göre hesaplanır. Standart

memleket saati gece yarısı başlar. Buna (standard time) da denir.

STANDARD CLOTHING MONETARY ALLOWANCE STANDART NAKDİ GİYECEK

İSTİHKAKI:

STANDARD COMMODITY CLASSIFICATION NUMBER STANDART MALZEME

SINIFLANDIRMA NUMARASI: Belirli bir madde, malzeme veya

malzeme grubuna Devlet Basım Bürosu Standart Malzeme

Sınıflandırmasında (Standard Commodity Classification of the

Government Printing Office) tahsis edilen numara.

STANDARD CONDITIONS STANDART BALİSTİK ŞARTLAR: Bak. "standard ballistic

conditions". STANDARD COST (-UNIT OR UNIQUE COST): BİRİM

MALİYET:
STANDARD DATA SYSTEM STANDART BİLGİ SİSTEMİ: İki veya daha çok

komutanlık dahilinde müşterek olan ve aşağıdaki hususlarda

yeknesak bir düzen takip eden Hava Kuvvetleri otomatik bilgi

sistemi: a) Dış işlemler veya hazırlık işlemleri. b) Giren bilgiler c)

Dosya içi d) Lojik işlemler veya hesaplamalar. c) Muhtıra, şekil

veya uygunluk aranmaksızın meydana getirilmiş çıkan bilgiler.

STANDARD DAY OF SUPPLY GÜNLÜK İKMAL STANDARDI: Daimi Grup NATO

değerlerine veya milli değerler için gereken günlük ortalama

ikmal maddeleri miktarı.

STANDARD DETENTION UNIT HAPİSHANE TECRİT KISMI: ABD ordu hapishane

tesislerinde, disiplin ve koruma tedbiri olarak mahpusların

tecridi için yapılan 4 hücreden mürekkep standart bölme.

STANDARD DEVIATION STANDART SAPMA:

STANDARD EQUIPMENT YARDIMCI TEÇHİZAT:

STANDARD EQUIPMENT NOMENCLATURE LIST STANDART MALZEME İSİM

LİSTESİ, STANDART MALZEME KATALOGU: Bak. "standard

nomenclature list".

STANDARD EQUIPMENT PUBLICATION STANDART MALZEME YAYINI:


STANDARD ERROR STANDART HATA: Bütün hatalar toplamı ortalamasının kare

kökü.

STANDARD FORM STANDART FORM, STANDART ÖRNEK:

STANDARD GAUGE (GAGE) NORMAL HAT: Rayları arasında 4 fit 1 1/2 inç

(143.59 cm) açıklık bulunan demiryolu hattı. Bak. "broad gauge"

ve "narrow gauge".

STANDARD INSPECTION PROCEDURE STANDART MUAYENE TALİMATI,

STANDART DENETLEME USULÜ: İkmal maddelerinin kabul

edilebilir durumda olup olmadıklarını tayin hususunda bir kılavuz

olmak üzere tedarik müfettişine verilen talimat.

STANDARD ITEM STANDART MALZEME, STANDART MADDE: Askeri standartlar

arasında yer almış veya Federal ve Endüstri standardı olarak

kabul edilmiş bir malzeme, parça ana parça, tali komple parça

veya cihaz.

STANDARD ITEMS FENNİ VE SIHHİ TESİS MADDELERİ: Sağlığı korumak, garnizon

tesislerinin aksamadan faaliyetlerini sağlamak ve ordu mallarının

kaybına engel olmak için lüzumlu maddeler. Buna (utility item)

de denir.
STANDARD LAUNCH VEHICLE STANDART FIRLATMA ARACI: Milli Savunma

Bakanlığı uzay programlarında kullanılan ve azami araç güveni ve

müşterek kullanma imkanları temin edecek şekilde tespit edilmiş

belirli şartlar dahilinde imal edilen bir birinci kademe aracı. Bu

araç üzerinde ancak güven derecesini arttırmak maksadıyla

değişiklik yapılabilir ve seri imalat blok parçalar halinde dahil

edilir. Yalnız bu şekildeki araçlara standart fırlatma aracı ismi

verilir. Bak. "launch vehicle".

STANDARD LOAD STANDART YÜK: Boyut, ağırlık ve dengesi önceden

belirlenmiş ve bir numara veya sınıflama verilmiş yük.

STANDARD MISSILE KATI YAKITLI ROKET MOTORLU; SATIHTAN SATHA

GEMİDEN FIRLATILAN BİR HAVA FÜZESİ: Nükleer olmayan savaş

başlığı, yarı aktif veya pasif homing'le teçhiz edilmiştir. RIM-66

Orta Menzil (Tartar yerine) ve RIM-67 Artırılmış Menzil (Terrier

yerine) olarak adlandırılır.

STANDARD MUZZLE VELOCITY STANDART İLK HIZ: Bir merminin namlu ağını ilk

terkettiği anda haiz olduğu kabul edilen hız. Bu hız; silahın

özelliğine, kullanılan sevk barutuna ve silahtan atılan merminin

cinsine göre hesaplanır. Atış cetvelleri, standart ilk hız esas

alınarak düzenlenmiştir. Bak. "muzzle velocity error".


STANDARD NATO DATA MESSAGE STANDART NATO BİLGİ MESAJI: İştirakçi

milli ve/veya milletlerarası birlik veya tesisler tarafından bilgi

alışverişi için kullanılan, şekil ve kodları STANAG'ta belirtilen

NATO mesajları.

STANDARD NOMENCLATURE STANDART İSİM: Kara Ordusu malzeme

kalemlerinin tek düzen isimlendirilmesi usulü. Bunda; önce

malzeme kalemine verilen isim veya isimlendirme safhası, sonra

değişiklik unsurları normal konuşma sırasının aksine olarak, ifade

edilir. (Tank, Orta, M49) bir standart isim örneğidir.

STANDARD NOMENCLATURE LIST STANDART İSİM LİSTESİ: Malzemenin

tarifi, tanınması için resmen verilmiş isimleri gösteren katalog.

Bak. "adopted items of material".

STANDARD OR ZONE TIME STANDART SAAT VEYA BÖLGE SAATİ: Genel

olarak saat bölgesi merkez meridyeninin mahalli saat

ortalamasıyla tespit edilmiş itibari saat.

STANDARD PACK STANDART AMBALAJ: Sevkiyat için bir ambalaj içine

yerleştirilmiş maddelerin miktarı. Buna (standard package) da

denir.

STANDARD PACKAGE STANDART AMBALAJ: Bak. "standard pack".


STANDARD PARALLEL STANDART PARALEL: Bir harita veya şema üzerinde

ölçeği boyunca ifade edilen uzunlukta paralel.

STANDARD PATTERN (LAND MINE WARFARE) STANDART ŞEKİL (KARA

MAYIN HARBİNDE): Mayının normal olarak döşenmesinde

mutabık kalınmış şekli.

STANDARD REQUIREMENTS CODE STANDART İHTİYAÇ KODU: Yürürlükteki

her teşkilat ve malzeme kadrosunda, tek tek veya muhtemel her

tertip veya değişikliği ifade maksadıyla mevcut bulunan ve

teşkilat esaslarıyla birleştirildiği zaman; personel ve ikmal

maddeleri hesaplarında esas olarak alınan temel kod grubu.

STANDARD ROAD STANDART YOL: Acil askeri ihtiyaçları karşılamak için süratle

yapılan yolların aksine olarak, sivil standartlara göre yapılmış yol.

STANDARD ROUTESTANDART YOL: Deniz ulaştırmasını kontrolde, bir kod ismi

verilmiş; ana ulaştırma hatlarındaki mevkileri birleştiren

önceden planlanmış yol.

STANDARD SCORE STANDART NOT: Bir şahsın bir testteki başarısını, aynı teste

tabi tutulan bir grupla kıyaslama imkanı veren bir not. Bütün

ordu testlerindeki ham notlar, birbiriyle doğrudan doğruya

kıyaslanabilecek çeşitli testlerle ilgili notlar halinde getirilmek


üzere, standart nota çevrilir. Ordu standart notları, ortalama 100

olmak üzere, aşağı yukarı 40 ile 160 arasında sıralanır. Bak.

"converted score", "raw score", "score".

STANDARD SSM KONVANSİYONEL SAVAŞ BAŞLIĞI İLE DONATILMIŞ SATIHTAN

SATHA ATILAN BİR ANTİ-RADYASYON FÜZESİ: Gemilere karşı

planlanır ve FFG-1 sınıfı, 8 DDG-2 sınıfı ve PG 98 ve 100. Sınıfı

birlikleri tarafından taşınır. RGM-66D olarak adlandırılır.

STANDARD STAGE VEHICLE STANDART KADEME ARACI: Yükseliş ve yörünge

atışı için çekiş sağlayan ilk kademe fırlatma aracının bir parçası

olarak hazırlanmamış bir araç. Standart kademe, azami güven ve

müşterek kullanma imkanları sağlanacak şekilde tespit edilmiş

belirli şartlar dahilinde imal edilir. Değişiklik, yalnız güven

derecesini arttırmak maksadıyla yapılır ve seri imalata blok

parçalar halinde dahil edilir. Yalnız, bu şekildeki kademelere

standart kademe ismi verilir.

STANDARD STOCK STANDART STOK: Bak. "standard supplies".

STANDARD SUPPLIES STANDART İKMAL MADDELERİ: Bütün ordu da

kullanılmaları kabul edilmiş ikmal maddeleri. Buna (standard

stock) da denir. STANDARD TABLE OF ORGANIZATION AND


EQUIPMENT: STANDART TEŞKİLAT VE MALZEME KADROSU:

Tatbikattaki tecrübeler sonucu doğruluğu sabit olan ve bütün

Kara Ordusuna teşmil edilen kadro. Bak. "table of organization

and equipment".

STANDARD SYSTEM MODIFICATION STANDART BİLGİ SİSTEMİ DEĞİŞİKLİĞİ:

Belirli standart bilgi sistemi ana unsurlarından herhangi birinde

aşağıdaki şekilde yapılmış değişiklik veya arttırma (Ek toplama

şartı dahil): a) Dış işlemler veya hazırlık işlemleri. b) Giren

bilgiler. c) Dosya içi veya bilgi tabam d) Lojik işlem veya

hesaplama. e) Kullanılan standart bilgi sistemi özelliklerine göre

tespit edilmiş çıkan bilgiler.

STANDARD TIME STANDART MEMLEKET SAATİ: Bak. "standard civil time".

STANDARD TRAIN ASKERİ KATAR: Belirli bir askeri maksat için kullanılmaya

elverişli tipte katar. Bir askeri katar; belirli sayıda yolcu vagonu

(passenger car), furgon (baggage car) ve çeşitli tip yük

vagonlarından (freight cars) meydana gelir.

STANDARD TRAJECTORY STANDART MERMİ YOLU: Kullanılan tapa ve mermi ve

sevk barutu da dahil olmak üzere, belirli hava, mevki ve

malzeme şartları altında bir merminin havada takip edeceği


hesaplanmış yol. Atış cetvelleri standart mermi yolu esas

tutularak hazırlanır.

STANDARD TRENCH STANDART HENDEK: Hem ateş hem irtibat hendeği

olarak kullanılabilen, her tarafı aynı kesitte hendek.

STANDARD TYPE STANDART TİP: Standart olarak kabul edilmiş en ileri ve

yeterli maddeleri belirtmek için kullanılan geniş bir terim.

STANDARD TYPE LOAD STANDART TİP YÜK: Boyut, ağırlık ve denge hususları

önceden planlanıp bir numara veya sınıflandırma ile gösterilmiş

bir yük.

STANDARD VEHICLE ORDU TİPİ ARAÇ, STANDART ARAÇ: Kara Kuvvetleri

Komutanlığı tarafından kabul edilen ve ikmal ihtiyaçlarını

karşılamak üzere tedariki tercih olunan araç tipi.

STANDARDIZATION STANDARDİZASYON: ABD Savunma Bakanlığı'nın

araştırma ve geliştirme ve istihsal kaynaklarından en verimli

şekilde faydalanmak için Kuvvet Komutanları ile Savunma

Makamları arasında, mümkün olan en sıkı işbirliğini meydana

getirdiği ve, a. Müşterek veya birleşik harekat, idari ve lojistik

usullerin, b. Müşterek veya birleşik teknik usullerle kıstasların, c.

Müşterek, birleşik veya birbirleriyle değiştirilebilir durumdaki


ikmal maddeleri, ana parçalarla silah veya teçhizatın, d. İlgili

teşkilat uygunluğu ile birlikte müşterek veya birleşik taktik

doktrinin kullanılmasını, mümkün olan en geniş anlamda

benimsemeyi kabul ettiği işlem.

STANDARDIZATION (AGREEMENT) NATO STANDARDİZASYON ANLAŞMASI:

Aynı veya benzeri askeri teçhizat, mühimmat, ikmal maddeleri,

yiyecek maddeleri ile harekat lojistik ve idari usullerin kabulü için

birkaç veya bütün üye milletler arasında varılan anlaşma. Askeri

Standardizasyon Dairesi tarafından yayınlanmış bir NATO

müttefik yayının milletlerce kabul edilmiş şekli bir

standardizasyon Anlaşması mahiyeti kazanır. (STANAG) .

STANDARDIZATION (NATO) STANDARDİZASYON: İşletme, idare ve malzeme

sahalarında değiştirilebilirliğin, bağdaşıklığın, uygunluğun ve

müşterekliğin er yetkili seviyelerine ulaşmak ve kalmak için

NATO bünyesinde konseptler, doktrinler, kaideler ve dizaynlar

geliştirilmesi.

STANDARDIZATION AGREEMENT. (ABD SAVUNMA KURULU) Aynı veya

benzeri askeri teçhizat, mühimmat, ikmal ve yiyecek maddeleri

ile lojistik, harekat ve idari usullerin kabulü için birkaç veya

bütün üye milletler arasında varılan bir anlaşma.


STANDARDIZED PRODUCT STANDARTLAŞMIŞ MAMUL MADDE: Aynı veya

eşit teknik şartları bulunan şartnamelere uygun bir mamul

madde. NATO standartlaşmış mamul maddeleri bir NATO Kod

numarası ile belirlenir.

STANDBY BATTERY YARDIMCI AKÜMÜLATÖR: Hazır yedek akümülatör.

STANDBY RESERVE İKİNCİ DERECEDE HAZIR İHTİYAT (SAVUNMA

BAKANLIĞI): 10 U. S. C. 273, 672 ve 674 ile belirtilen ve fiili görev

sorumluluğu solan birlikler ve yedek unsurların mensupları

(Hazır İhtiyat veya Emekli ihtiyattan başka olanlar)

STANDBY STORAGE YEDEK DEPOLAMA: Depolandıktan 90 gün sonra, en

geç üç aylık süre içinde çekilmeleri düşünülen ikmal maddeleri

ve teçhizata ait depolama sınıflandırması.

STANDING ARMY DAİMİ ORDU: Bak. "Regular Army".

STANDING BARRAGE DURAN BARAJ: Düşman kıtalarının geçmesini önlemek

için, belirli bir saha veya hat üzerinde, bir savunma tedbiri olarak

tesis edilen sabit top veya makinalı tüfek ateş. Bak. "box

barrage".
STANDING CORRECTIONS RUHLU TUTARI: Mevzi ve esas kademe

düzeltmelerinin, milyem ve ondalık saniyeler dahilinde, cebri

toplamı.

STANDING OPERATING PROCEDURE DEVAMLI HAREKAT USULÜ: Tesirlerinden

birey kaybetmeksizin, belirli veya standartlaşmış bir metoda

göre yürütülebilir faaliyet şekillerini kapsayan talimatlar grubu.

Talimat, özel bir durum için aksi ifade edilmedikçe, geçerlidir.

Böylece, özel durumlar için zaruri olan elastikiyet muhafaza

edilmiş olmaktadır.

STANDING ORDER DEVAMLI EMİR: Değiştirilinceye veya iptal edilinceye kadar

yürürlükte kalan yayınlanmış emirler.

STANDING PATROL SABİT KEŞİF KARAKOLU: Kuvveti hakkındaki karar,

görevlendiren komutan tarafından verilecek olan bir keşif kolu.

Görevi, keşif, dinleme, muharebe veya bunların bir karışımı

olabilir. Bu keşif kolunun keşif, dinleme veya muharebe görevli

keşif kolundan farkı, görevin ifası için mevzilendikten sonra,

vazifesinin devamı sırasında, yetkili komutan tarafından izin

verilmedikçe hareket serbestisine sahip bulunmayışıdır. Bak.

"patrol".
STANDING POSITION AYAKTA NİŞAN VAZİYETİ: Ayakta atış vaziyeti. Bir erin,

ayakta atış yapmak için aldığı belirli vaziyet. Bu vaziyette er;

yarım sağa dönmüş, sol dirseği iyice tüfeğin altına girmiş, sol eli

tüfeğin ağırlık noktasının önünden tutmuş, sağ dirseği yüksek ve

yanağı tüfek dipçiğine yakın olarak durur. Bak. "firing position".

STANDING SIGNAL INSTRUCTIONS MUHABERE DEVAMLI TALİMATI:

Muhabere işletme talimatında mevcut maddelerin kullanılmasını

açıklayan bir talimatlar serisi. Muhabere devamlı talimatı ayrıca

komutanlık muhabere elektronik faaliyetlerinin koordinasyon ve

kontrolü için gerekli diğer talimatları da içine alabilir.

STAR YILDIZ İŞARET FİŞEĞİ: Tek ışık halinde yanan işaret fişeği.

STAR GAGE ÇAP MASTARI İLE ÖLÇMEK: Bir silahın çapını çap mastarı ile

ölçmek.

STAR GRAIN PROPELLANT YILDIZ TANELİ BARUT: Kesiti bir yıldız şeklindeki

katı bir sevk hakkı.

STAR SHELL IŞIK MERMİSİ: İçinde kimyasal bir madde bulunan ve paralanınca

bu maddeyi tutuşturan mermi. Kimyasal madde çok parlak bir

alevle yanar ve geceleri aydınlatmak için kullanılır.

STAR SPANGLED BANNER AMERİKAN MİLLİ MARŞI:


STAR TRACKER YILDIZ TAKİPÇİSİ: Bir füze veya uçuş halindeki diğer bir cisim

üzerinde bulunan ve anteni bir gök cismine göre uyarlayıp füze

veya uçuş halindeki cisme, uçuş sırasında güdüm sağlayan

teleskopik bir alet.

STARFIGHTER SES ÜSTÜ SÜRATE SAHİP, TEK TURBOJET MOTORLU, AV

BOMBARDIMAN UÇAĞI: Nükleer ve nükleer olmayan silahları

kullanabilir. Bazı diğer ülkelerce ana önleyici olarak kullanılır. F-

104 olarak adlandırılır.

STARLIFTER Dört adet türbo fan motorla çalışan büyük bir yük taşıt uçağı,

kıtalararası menzile sahip bu uçak ağır yük taşıma ve paraşütle

kıta indirme kabiliyetindedir. C-141 olarak adlandırılır.

STARTING POINT BAŞLANGIÇ NOKTASI: Bak. "start point".

STARTING TRANSIENT BAŞLATMA OLAYLARI: Modern bir sıvı yakıt güç

kaynağı harekete geçirildiği zaman meydana gelen olaylar serisi.

Bu olaylar şu sırayı takip eder: Gaz fırınının çalışmaya başlaması,

türbo pompanın tam hıza getirilmesi, çekiş bölgelerindeki ana

piroteknik ateşleyicilerin ateşlenmesi, dış besleme ile

irtibatlama, sınırlı yakıt akımının itiş bölmelerinde ilk yanışı, esas

çekiş gücünün kademeler halinde veya zamanla artarak


meydana gelişi ve güç kaynağı çıkış kuvvetinin belirli bir çekişe

göre dengelendirilmesi.

STATE AND REGIONAL DEFENSE AIRLIFT DEVLET VE MAHALLİ SAVUNMA

HAVA İKMALİ: Sıvı uçakların bir acil durum halinde diğer

uçaklardan ayrı olarak kullanılma programı.

STATE CHICKEN Bir hava önlemesinde "geri dönme, tanker ikmali veya bir

hava alanına iniş yapma durumunda yakıta sahibim" anlamında

kod.

STATE LAMB Bir hava önlemesinde, önleme için yeterli yakıtım yok, bunun

yanında uçak gemisine geri dönmek için rezerv gerekli"

anlamında kod.

STATE OF MILITARY VIGILANCE ASKERİ TEYAKKUZ DURUMU: STATE OF

READINESS-STATE 1 (SAFE) NATO: TAHRİP MADDESİ

YERLEŞTİRİLMİŞ BİR TAHRİP HEDEFİ: Ateşleme devresi yerinde

olabilir, fakat detanatörler yerleştirilmemiştir ve ateşleme

vasıtaları bağlanmamıştır. Bak. "state of readiness state 2

(Armed) . STATE OF READINESS-STATE 2 (ARMED): HAZIRLIK

DURUMU, DURUM 2 (KURULMUŞ): Hemen ateşlemeye hazır bir

tahribin hedef durumu. STATE OF READINESS-STATE 2 (ARMED):


HAZIRLIK DURUMU 2 (KURULMUŞ): Tahrip maddesinin yerinde

olduğu bir tahrip hedefi ateşleme ve ana devrelere yerleştirilmiş,

tamam ve hemen ateşlemeye hazırdır. Bak. "state of readiness-

state 1 (safe) ".

STATE OF THE ART (TEKNOLOJİ VE BİLİMSEL) GELİŞME DURUMU: Bir endüstri

veya endüstri grubunda, belirli bir ara verme zamanında,

teknoloji ve bilimin ulaştığı gelişme seviyesi. Mesela, füzenin

imkan ve kabiliyetleri, imalata geçildiği andaki (teknolojik ve

bilimsel) gelişme durumuyla tayin edilir.

STATE ORANGE ŞİMŞEK DURUMU:

STATE SCARLET YILDIRIM DURUMU:

STATE TIGER Bir hava önlemesinde; "verilen görevi tamamlamaya yetecek

kadar yakıtım vardır" anlamında kod.

STATELESS PERSON TABİİYETİ OLMAYAN ŞAHIS: Uyrukluğu alınmış şahıs.

STATEMENT OF ACCOUNTABILITY SAYMANLIK RAPORU: Bir tediye subayının

kamu borçları ile ilgili olarak hazırladığı tevhit edilmiş periyodik

mali raporu.
STATEMENT OF CHARGES ÖDETME BELGESİ: Bir askeri şahsa verilip bu

şahıs tarafından kaybedilen, hasara uğratılan veya tahrip edilen

ve devlete ödenmesi icap eden devlet mallarını gösterir form.

STATEMENT OF SERVICE HAL TERCÜMESİ: Bir subayın bütün meslek süresi

içindeki askeri hizmetini gösteren özet. Bu belge, basın ve halkla

münasebetler faaliyetlerinde veya Federal Hükümet, Eyalet ya

da mahalli makamlar tarafından istendiği zaman hazırlanır.

STATEMENT OF SERVICE (10 YEARS) ON YILLIK HAL TERCÜMESİ: 1 Ocak 1937

ile 31 Aralık 1946 arasındaki süreye şamil olarak Muvazzaf

Ordu'nun her subayı için hazırlanan ve, askeri hizmeti ile ilgili

bütün bilgileri özet halinde içine alan form.

STATIC SABİT SINAİ TESİS: Ancak bir mahalden sabit bir temel üzerine

monte edilerek kullanılması veya çalıştırılması planlanmış atölye

veya teçhizata verilen sınıflandırma adı.

STATIC AIR TEMPERATURE SABİT HAVA SICAKLIĞI: Oda sıcaklığına nispetle

hareketsiz bir noktadaki sıcaklık.

STATIC BOMB SÜRAT KONTROL ALETİ: İçinde hava süratini ölçmeye mahsus bir

alet bulunan madeni zarf. Bu alet, uçağın altına asılır ve uçak

içindeki hava sürat göstergelerini kontrol için kullanılır.


STATIC EMPLOYMENT SABİT KULLANMA: Hava savunma topçusunun, sabit

veya yarı sabit tesislerin savunmasında kullanılması. Bak.

"mobile employment".

STATIC FIRING STATİK ATEŞLEME: Çekiş kuvvetini ölçmek ve diğer deneyleri

yapmak üzere bir roket motorunun tespit edilmiş durumda

ateşlenmesi.

STATIC LINE (AIR TRANSPORT) PARAŞÜT AÇMA İPİ (HAVA NAKLİYESİ): Bir

paraşüt torbasına ve uçakta paraşüt atılıp yeteri kadar mesafe

aldıktan sonra kendiliğinden açılmasını sağlayacak otomatik

açma kolu ve ankraj kablosuna bağlı bir ip.

STATIC LINE CABLE SABİT PARAŞÜT İPİ: Bak. "anchor cable (air transport)

".

STATIC LINE JUMP BORDAYA BAĞLI PARAŞÜTLE ATLAMA: Uçağın bordasına

bağlı bulunan paraşütlerle atlama.

STATIC MARKING SABİT İŞARETLEME: Statik elektriğin istenmeyen etkisi ile

fotoğraf negatiflerinde veya diğer görüntüde meydana gelen

işaretler.

STATIC PRESSURE STATİK BASINÇ: Uçağın uçtuğu hava içindeki atmosfer

basıncı.
STATIC TEST STATİK DENEME: Bir cihazın durduğu yerde veya yerine

oturtulmuş durumda iken muayenesi.

STATIC TEST LOAD STATİK DENEME YÜKÜ: Emniyetli çalışma yükünün iki misli

yük. Bak. "safe working load".

STATIC WEAPON STATİK KİMYA SİLAHI: Kimya silindiri gibi, konulduğu yerden

kimya harbi maddeleri neşreden bir silah.

STATION İSTASYON, TELSİZ İSTASYONU: Tam bir telsiz muhabere hizmetini

yerine getirecek tali teçhizat ile birlikte müstakil bir alıcı veya

verici cihaz ya da alıcı ve verici cihazlar düzeni. Telsiz istasyonu,

devamlı veya geçici olarak gördüğü hizmete göre sınıflandırılır.

STATION ALLOWANCE QUARTERS GARNİZON MESKEN BEDELİ:

STATION ALLOWANCE SUBSISTENCE GARNİZON TAYİN BEDELİ:

STATION AUTHENTICATION İSTASYON TEYİDİ: Alıcı veya verici bir istasyonun

geçerliliğini tesis etmek üzere. alınan güvenlik tedbiri.

STATION COMPLEMENT İDARE VE İŞLETME PERSONELİ: Bir tesisteki, sağlık,

ısıtma ve aydınlatma tesisatının bakım ve faaliyetini temin için

gerekli bütün iç ve idari işleri yapmak ve tesisin malı bulunan

diğer bütün personel ile eğitim, belirli bir iş veya benzeri


maksatlarla geçici olarak tesis emrine verilmiş personelin ikmal

maddelerini ve hizmetlerini sağlamak üzere bir tesise devamlı

olarak atanmış işletme personeli.

STATION CONTROL LEVEL GARNİZON STOK SEVİYESİ: Bak. "station stock

level".

STATION DESIGNATOR İSTASYON TANITMA İŞARETİ: Bir telsiz istasyonunu

tanıtmak için kullanılan iki veya üç çağrı harfinden ibaret kod.

STATION DISPENSARY MEVKİ DİSPANSERİ: Ordu Sağlık Teşkilatının hastanede

yatmasına lüzum olmayan ve ayakta tedavi gören askeri

personele tıbbi tedavi ve diş tedavisi yapan sağlık tesisi. Bu

dispanseri bulunduğu askeri mevki veya garnizonun personeline

hizmet eder. Bak. "general dispensary".

STATION HOSPITAL MEVKİ HASTANESİ: Askeri personele tıbbi tedavi ve diş

tedavisi yapmak üzere, bir garnizonda veya civarında kurulmuş

sabit hastane.

STATION LIST KONUŞ LİSTESİ: Bir komutanlığa ait çeşitli karargah ve unsurların

bulundukları yeri gösteren liste.


STATION LOG MERKEZ KAYIT DEFTERİ: Bir telsiz operatörünün tuttuğu günlük

kayıtlar. Telsiz operatörünün haberleştiği istasyonlar ile kendi

gönderdiği haberlerin kaydedildikleri defter.

STATION NUMBER YÜK BÖLMESİ NUMARASI: Uzunluk ölçüsünün bir birimini

temsil eden ve yükün uçaktaki yerini göstermek için kullanılan

numara.

STATION PROPERTY DEMİRBAŞ GARNİZON MALLARI, GARNİZON

DEMİRBAŞI: Bir tesiste bulunduğu zaman kullanma yetkisi

verilmiş, teşkilat ve malzeme kadrosu dışındaki Ordu malı. Yetki

verilmemiş teşkilat ve malzeme kadrosu maddelerine geçici

olarak kullanma ihtiyacı gösteren olağanüstü durumlar ve diğer

hallerde, bu gibi maddeler, ordu komutanlığının izni alınmak

suretiyle, geçici süreler için, garnizon demirbaşı olarak

dağıtılabilir. Bu şekilde dağıtılan maddeler, tesis demirbaş

kaydına geçilir.

STATION REQUISITION NUMBER GARNİZON İSTEK NUMARASI: Mali kod

halinde ele alınmış eyalet ve garnizon kodları ile istek

numarasından meydana gelmiş tertip.


STATION SERIAL NUMBER MERKEZ SIRA NUMARASI: Bir telsiz

operatörünün doğrudan doğruya muhabere ettiği diğer bir

istasyona gönderdiği bir habere kendisi tarafından verilen ve

haberin başlığına konan haber kontrol numarası. Bak. "channel

number".

STATION STOCK GARNİZON STOKU: Bir tesiste her an mevcut bulunan veya

tesise gelmesi beklenen ve günlük ikmal olarak ifade edilen

ikmal maddeleri azami miktarı.

STATION STOCK LEVEL GARNİZON STOK SEVİYESİ: Bir askeri tesiste her an

elde bulundurulmasına müsaade edilen veya tesise gelmesi

beklenen ve günlük ikmal (days of supply) olarak ifade. edilen

ikmal maddeleri azami miktarı. Bu seviye için geçmişte fiilen

yapılan dağıtım ve muhtemel talepler esas olarak alınır ve

miktar, istek gaye ve hacmini gösterir.

STATION SURGEON GARNİZON BAŞTABİBİ: Bir askeri garnizonda sağlık

personelinin başkanı olan tabip üstsubay.

STATION TIME TOPLANMA ZAMANI: Hava ulaştırma harekatında, mürettebatın,

yolcuların ve yükün uçakta kalkış için hazır olması gereken

zaman.
STATION VETERINARIAN GARNİZON BAŞ VETERİNERİ: Bir askeri garnizonda,

veteriner personelinin başkanı olan veteriner üstsubayı.

STATIONARY GUN MOUNT ÇAKILI TOP MESNEDİ (KUNDAĞI): Bir topu

toprağa veya sabit bir kaideye tespiteden tertibat.

STATIONARY HOSPITAL SABİT HASTANE: Bak. "fixed hospital".

STATIONARY ORBIT SABİT YÖRÜNGE: Bir gezegen çevresinde ekvator

düzlemi üzerinde ve gezegeninkine eşit bir dönüş süresine sahip,

daire şeklinde bir yörünge. Arz için sabit yörünge yarı çapı

ortalama 26.000 mildir. Kararlı sabit bir yörünge üzerinde

hareket eden bir cisim, gezegen yüzeyinde cisme bakan yarım

küre üzerinde bulunan bir gözlemciye, gök yüzünde sabit bir

nokta gibi görünür.

STATIONARY SCREEN SABİT EMNİYET PERDESİ: Kıtaların molalarda

toplandıkları yerin ilerisinde kıtaları düşman gözetleme ve

baskınından korumak için çıkarılan karakollar veya nöbetçiler

hattı.

STATIONARY VERTICAL FIN SABİT DİKEY DÜMEN SATHI: Bak. "fin".

STATOSCOPE STATOSKOP: Hava basıncını, en küçük değişmelere varıncaya

kadar, kaydeden alet. Bu alet, genel olarak, bir uçağın özellikle


bir balonun, alçalmasını veya yükselmesini kontrol ve

kaydetmede kullanılır.

STATUS ANALYSIS DURUM ANALİZİ: Manajman analizinin, esas görevlerini

yerine getirmede görev unsurlarının hazırlık ve imkanları üzerine

yöneltilmiş özel tatbikatı.

STATUS BOARD DURUM TAHTASI: Hava savunmasında üzerine bütün

bataryaların hareket durumları çizilmiş tahta. Bu tahta, hava

savunma harekat merkezinde bulunur.

STATUS CHART PERSONEL DURUM MUHTIRASI: Bir komutanlıktaki askeri

personelin gayri resmi muhtırası. Bu muhtıra; askeri personel

hakkında mevcut bilgiyi çabuk temin etmek üzere, emir subayı

veya personel subayı tarafından dosya halinde tutulur. Özel

görevlere personel seçmede, bu muhtıranın büyük değeri olur.

STATUS OF LIMITATIONS ZAMAN AŞIMI: Bir şahsın ne kadar süre içinde

muhakeme edilmesi gerektiğini tespit eden ve o süre hitamından

sonra -belirli bazı şartlar dışında- şahıs hakkında kanuni

kavuşturma yapılmasını yasaklayan hüküm.

STATUS PUNCH CARD DELİKLİ PERSONEL DURUM KARTI: Bir erin, makinalı

kayıt cihazı tarafından tutulan resmi sicili. Bu kartta, erin tayini


ve yeri hakkında bilgiler bulunur. Personelin durumu, kartın

kenarına özel bir koda göre yapılmış delikler veya kesintilerle

gösterilir.

STATUTE MILE KARA MİLİ: Bak. "mile".

STAY BEHIND FORCE GERİDE BIRAKILAN KUVVET: Geride kalan kuvvet

çekildiği ve bölgeyi terkettiği zaman özel bir görev icra etmek

üzere mevzide bırakılan kuvvet.

STAYBEHIND YEDEK: Normal nüfusun olmadığı durumlarda veya düşmanca

hareketlere başladığı bir olayda harekete geçirilmek üzere belirli

bir ülkede teşkil edilmiş bir ajan veya ajan teşkilatı.

STEADY Bir hava önlemesinde; "Belirtilen yöndeyim" veya "belirtilen

yönümü veya şimdiki yönü acilen düzeltin" anlamında kod.

STEADY HOLD TÜFEĞE HAKİMİYET: Kabza kavramada silaha hakimiyet.

STEADY ON: YAVAÞ - TAMAM ! Tank atış komutunun bir kısmı. Nişancı STEADY

komutu ile kuleyi yavaş yavaş döndürür. DUR anlamına gelen ON

komutu ile döndürüşe son verir. Bak. "on".

STEAMHUMMER BUHARLI ŞAHMERDAN:

STEEL HELMET ÇELİK BAŞLIK, MİĞFER: Bak. "helmet".


STEEL-ARCH SHELTER ÇELİK KEMERLİ SIĞINAK: Bak. "shelter".

STEEP TURN KESKİN DÖNÜŞ: Bir uçağın ani ve keskin bir dönüş manevrası.

Buna eskiden (tight turn) denirdi.

STEER Hava önlemesinde, yakın hava desteği ve hava tacizinde "bana

ulaşmak için (veya...) manyetik yönlendiriciyi ayarlayın"

anlamında kod.

STEERING BRAKE İSTİKAMET FREN TERTİBATI: Bir tırtıllı araçta, dönüş, durma

ve frenleme işini yapan tertibat.

STELLAR GUIDANCE YILDIZLA GÜDÜM: Bir füzeye; esas itibariyle füzenin ve

bazı gök cisimlerinin nisbi durumlarına göre, önceden seçilmiş

bir rota takip ettiren bir sistem. Bak. "guidance".

STELLAR MAP MATCHING YILDIZ HARİTASIYLA YÖNETME: Bir füze veya

aracın uçuşu sırasında yapılan işlem. Güdüm sistemi içine

yerleştirilmiş bir yıldız haritası, araca güdüm vermek için,

teleskopta görünen yıldızların mevkiine uydurulur.

STEP BASAMAK, STEP: Bir deniz uçağının şamandıra veya teknesinin

dip kısmına, su mukavemetini ve emmeyi azaltmak ve su

üzerinde idaresini kolaylaştırmak için takılan, merdiven

basamağına benzer set.


STEP APPROACH TESTING KADEMELİ DENEME: Komple bir füzenin masraflı

uçuş denemelerini kısmak için uygulanan bir füze deneme usulü.

Deneme, birbirini takip eden kademeler halinde yapılır. Önce;

füze ana parçaları denenir ve bu elverişli olduklarına kanaat

getirilinceye kadar devam eder. Sonra bütün komple ana

parçalar denenir; bunu gövdenin kontrolü ve tahrik sisteminin

sabit durumda statik ateşleme denemeleri takip eder. Nihayet,

bütün füzelerin statik denemeleri ve arkasından fiili uçuş

denemeleri yapılır. Böylece; her kademe komple füzede,

mümkün olan en alt seviyedeki parça ve sistemlerin güvenlik

derecesinin kontroluna imkan vermiş ve tali komple parçalarla

tali sistemler birbirine takıldıkça füze komple parçalarıyla

sistemlerin karşılıklı çalışmaları kontrolden geçmiş olur.

STEP ROCKET KADEMELİ ROKET: İki veya daha çok kademeli bir roket.

STEP-UP MÜNAVEBELİ İLERLEME: Bir karargahın münavebeli ilerleme

imkan ve kabiliyeti sağlayan unsuru.

STEPPED-UP SEPARATION DİKİNE AYRILMA: Arkadaki veya kademedeki

uçaktan yukarı doğru ölçülen bir uçağın dik olarak ayrılması.

STEREO RANGE FINDER STEREO TELEMETRE: Bak. "stereoscopic range finder".


STEREO-PAIR STEREOSKOPİK ÇİFT: Bak. "stereoscopic pair".

STEREOCOMPARAGRAPH STEREOKOMPARAGRAF: Yer yüksekliklerini

şekillerin fotoğraflar üzerindeki görünüş farklarını ölçerek tayine

yarayan ve topograf haritalarını hazırlanmasında kullanılan

stereoskopik alet.

STEREOGRAM STEREOGRAM: Bir stereoskop ile incelenmek üzere yan yana

konmuş iki diyagram veya bindirmeli iki hava fotoğrafı.

STEREOGRAPHIC COVERAGE STEREOGRAFİK KAPLAMA: Bir resmin 3 buutlu

temsilini sağlamak için alınan bindirmeli hava fotoğrafları; % 60

bindirme normal sayılmakta, 7 53 bindirme ise asgari kabul

edilmektedir.

STEREOPHOTOGRAMMETRY STEREOFOTOGRAMETRİ: Stereoskopik alet ve

usullerin yardımıyla yapılan fotogrametri.

STEREOPLANIGRAPH STEREOPLANIGRAF: Çekiliş açılarına bağlı kalmaksızın,

birbiri üzerine bindirilmiş fotoğraflardan stereoskopik şekil

meydana getirmeye muktedir ve mekanik bir tersim tertibatı ile

teçhiz edilmiş, çok sıhhatli stereoskopik ve fotogrametrik harita

yapma aleti.
STEREOSCOPE STEREOSKOP: Herbirine ayrı gözle bakılmak üzere, bu cismin

veya sahanın iki bindirmeli fotoğrafının aynı zamanda

görülmesini temin eden optik alet. Bu aletle, cisim veya sahanın

bindirmeli fotoğrafına bakılınca, zihinde mücessem bir model

teşekkül eder ve bakılan saha, bütün yükseklik ve derinlikleriyle

tabi haldeki gibi görünür.

STEREOSCOPIC BASE STEREOSKOPİK BAZ: Bak. "base line".

STEREOSCOPIC COVER STEREOSKOPİK FOTOĞRAF SAHASI: Tam steroskopik

incelemeye imkan verecek şekilde bindirmeli çekilmiş

fotoğraflar.

STEREOSCOPIC HEIGHT FINDER STEREOSKOPİK TELEMETRE: Bak.

"steroscopic range finder".

STEREOSCOPIC MODEL STEREOSKOPİK MODEL: Bindirmeli iki fotoğrafın

hayalini bir satha düşürmek suretiyle bu iki fotoğraftaki

müşterek sahanın meydana getirdiği model.

STEREOSCOPIC OBSERVER STEREOSKOPİK TELEMETRECİ: Bir stereoskopik

telemetre kullanan gözetleyici.


STEREOSCOPIC PAIR STEREOSKOPİK ÇİFT: Bir cismin veya müşterek bir

sahanın mümkün olan steroskopik incelemesini yapmak için

yeterli bindirme detayıyla alınan iki fotoğraf.

STEREOSCOPIC RANGE FINDER STEREOSKOPİK TELEMETRE: Gözetlenen cisim,

mercek üzerindeki taksimatla aynı mesafe veya derinlikte

görüldüğü zaman doğru mesafeyi veren, dürbün nevinden bir

alet. Buna (stereo range finder) ve (stereoscopic height finder)

da denir.

STEREOSCOPIC TRAINER STEREOSKOPİK EĞİTİM ALETİ: Gözetleyicileri

stereoskopun kullanılması hususunda yetiştirmek ve yetişme

derecelerini denetlemek için faydalanılan stereoskop.

Merceklerde, gözetleyicinin kabiliyetini kontrola yarayan bir

ölçek mevcuttur.

STEREOSCOPIC VISION STEREOSKOPİK GÖRÜŞ: Üçüncü boyutu

kıymetlendirme kabiliyeti.

STEREOSCOPY STEREOSKOPİ: Üç boyutlu etkiler ve bunları meydana getirmek

metotlarıyla meşgul olan bilim.


STEREOTRIPLET ÜÇLÜ STEREO: Yandaki iki fotoğraf tamamen ortadaki

fotoğraf üzerine bindirilmiş olarak çekilen, üç düşey hava

fotoğrafı. Üçlü stereo aynen stereoskopik çift gibi kullanılır.

STEREOTYPE KOD KLİŞESİ, STEREOTİP: Kriptografide; çok sık kullanılma

yüzünden kriptolu bir haberde, şüpheyi davet edebilecek olan

kelime, cümle, numara, kısaltma v. s.

STEREOTYPED BEGINNING OR ENDING ALIŞILMIŞ BAŞLANGIÇ VE BİTİM,

MUTAT BAŞLANGIÇ VE BİTİM: Bir haberin başlangıç ve bitiminde

bulunan kod klişesi.

STERILIZATION AND BATH STERİLİZASYON VE BANYO:

STERILIZE STERİLİZE ETMEK: Destekleyen ülkenin veya teşkilatın

işaretlerinin veya aletlerinin tanıtmayı önlemek amacıyla gizli ve

örtülü harekatlarda kullanılan malzemeden çıkarılması.

STERILIZER MAYIN ZAMAN TERTİBATI: Bir mayına yerleştirilmiş tertibat

olup, bu tertibat önceden tespit edilmiş bir süre geçince mayını

ya patlatır ya da gayri faal hale getirir.

STERN ATTACK YÖN AÇISIYLA YAPILAN TAARRUZ: Hava önlemesinde; bir uçak

tarafından 45 veya daha az bir yön geçiş açısı ile yapılan taarruz.
STERNUTATOR AKSIRTICI GAZ: Bak. "vomiting gas".

STEVEDORE YÜKLEME VE BOŞALTMA MÜTEAHHİDİ: Bir sözleşmeye bağlı

olarak, gemilerden boşaltma ve gemilere yükleme işleri yapan

bir firma veya şahıs.

STICK LEVYE: Bir uçakta, normal uçuş sırasında kanatçık ve irtifa

dümenlerini hareket ettiren ve uçağın yatış ve irtifa değişikliğine

komuta eden manivela. Bu manivela, normal uçuşta, uçağın gidiş

yönünü değiştiren istikamet dümenlerini çalıştırmaz.

STICK (AIR TRANSPORT) PARAŞÜTÇÜ GRUBU (HAVA ULAŞTIRMA): Bir atlama

penceresi veya kapısından, uçağın bir atlama bölgesi üzerinden

bir geçişinde atlayan paraşütçü grubu.

STICK CHARGE YAPIŞKAN İNFİLAK HAKKI: Gelişigüzel meydana getirilmiş ve kalın

gres, katran veya yapışkan başka madde ile kaplı infilak hakkı,

hedefi fırlatılır veya elle yapıştırılır. Buna yanlış olarak (sticky

bomb) da denmektedir.

STICK COMMANDER (AIR TRANSPORT) PARAŞÜT EKİP KOMUTANI (HAVA

NAKLİYESİ): Paraşütçüleri, uçağa girdikleri andan terk edinceye

kadar kontrolle görevlendirilmiş şahıs. Bak. "jumpmaster".

STICKY BOMB YAPIŞKAN BOMBA: Bak. "sticky charge".


STINGER İleri bölge muharebe birliklerinin alçak irtifa hava savunması için

kullanılan taşınabilir, hafif ve omuzdan ateşlenen hava savunma

topçu füzesi.

STIPULATION İDDİANIN KABULÜ, KABUL ANLAŞMASI: İspat edilmesi mümkün

bütün olay, farklılık ve evrak esas muhteviyatının kabulü

hususunda; savunma avukatı ile suçlu ve askeri savcı (trial judge

advocate) arasında yapılan anlaşma.

STOCK STOK: Elde mevcut eşya, malzeme veya teçhizat.

STOCK ACCOUNT STOK HESABI:

STOCK ACCOUNTING STOK MUHASEBESİ: Stoktaki maddelerin resmi

kayıtlarının tutulması işlemi. Bu kayıtlar; miktar, değer, durum

veya icabında, diğer bilgileri içine alır.

STOCK ACCOUNTING ACTIVITY STOK MUHASİPLİĞİ, STOK SAYMANLIĞI: Bir stok

kayıt hesabı tutma sorumluluğu verilmiş faaliyet merkezi.

STOCK CLERK STOK YAZICISI: Bölük ve batarya gibi birliklerle depo

seviyesindeki diğer birliklerin stok kayıtlarından sorumlu, erat

sınıfına mensup şahıs.


STOCK CONTROL STOK KONTROLÜ: Elde mevcut ve dağıtım için gerekli

malzeme ve teçhizat miktarını tespit etmek, malzeme dağıtım ve

idaresini kolaylaştırmak maksadıyla depo istiap miktarı, depo

mevcudu ve depo borcu ikmal maddeleri ile teçhizatın miktarı,

yeri ve durumu ile ilgili envanter bilgilerinin tutulması işlemi.

STOCK CONTROL ACTIVITY STOK KONTROL HESAP MERKEZİ: İkmal

maddeleri ve teçhizatın miktarı, yeri ve durumu ile bilgileri tutan

ve bu hususta rapor düzenleyen faaliyet merkezi.

STOCK CONTROL SYSTEM STOK KONTROL SİSTEMİ: Bak. "stock control".

STOCK COORDINATION STOK KOORDİNASYONU: Normal olarak kuvvet

komutanlığı seviyesinde yürütülen ve envanter yöneticilerinin

malzeme kalemleri veya kategorilerine ait malzeme tanıtma

tahsislerini kontrol eden ikmal idare görevi.

STOCK FUND STOK FONU: İkmal maddeleri envanterinin masraflarını finanse

etmek üzere tesis edilmiş döner sermayeli fon, Kanunun özel bir

hükmü ile devam eden faaliyetleri finanse etmek için

yetkilendirilmiştir. Bu faaliyetlerden elde edilen toplama ve geri

ödemeler kongrenin başka bir işlemini gerektirmeden fon

tarafından kullanılabilir.
STOCK LEVEL STOK SEVİYESİ: Bak. "level of supply". STOCK LEVEL FOR THE

TECHNICAL SERVICE: TEKNİK HİZMET STOK SEVİYESİ: Dağıtımda

önceden kestirilemeyen dalgalanmaları, önceden tahmin

edilemeyen özel ikmal şartlarını ve teslim almadaki aksaklıkları

karşılamak üzere, dağıtıma hazır vaziyette elde bulundurulması

gerekli ikmal maddeleri miktarı. Bu seviye; dağıtıma hazır eldeki

stok miktarının, zaman zaman azalma veya çoğalma kaydettiği

bir gaye stok miktarıdır.

STOCK LEVEL ORDER STOK SEVİYESİ EMRİ: Hava Kuvvetlerine ait bir birliğin

karargahı tarafından verilen ve bir hava üssünde bulundurulan

malzeme ve teçhizatın tip ve miktarlarını bildiren emir.

STOCK MANAGEMENT STOK MANAJMANI: Stok dağıtımının; temin edildiği

andan sarfedildiği, genel fazla olarak bildirildiği veya hurdaya

ayrıldığı ana kadar devam eden idare ve murakabesi.

STOCK NUMBER STOK NUMARASI: Bak. "National Stock Number".

STOCK ON HAND HAZIR STOK: Depoda fiilen mevcut bulunan ikmal maddeleri

stoku.

STOCK PICKER TASNİFÇİ: Sevkedilecek ikmal maddelerini seçen depo memuru.


STOCK RACK TRUCK HAVALELİ YÜK KAMYONU: Hayvan ve yem nakli için

üretilen ve havaleli hafif yüklerin nakli için de elverişli olan

kamyon.

STOCK RECORD ACCOUNT STOK KAYIT HESABI: 1. Malların temin ve

dağıtımını, eldeki malları ve ilgili makam tarafından öngörülen

stok kontrol verileri veya diğer tanımlayıcı bilgileri gösteren

temel kayıt. 2. Bir sayman subay tarafından tutulan ve elde

mevcut birlikçe alınmış ve dağıtılmış bütün malları gösteren

kayıt.

STOCK RECORD CARD STOK KAYIT KARTI: Bir sayman tarafından, elde

mevcut, alınmış ve dağıtılmış bütün mallara ait kayıtların

tutulmasında kullanılan özel form.

STOCK STATUS LAG TIME STOK DURUMU GECİKME SÜRESİ:

STOCKADE ASKERİ HAPİSHANE, ASKERİ CEZAEVİ: Askeri hapislerin

tutuklanmaları için kullanılan ve bir tesis komutanının kaza

yetkisi altında bulunan bir ıslah tesisi.

STOCKAGE LIST DEPOLAMA LİSTESİ: Bir ikmal faaliyet merkezinde

depolanmalarına yetki verilmiş maddeler listesi.


STOCKAGE LIST ITEM DEPOLAMA LİSTESİ MADDESİ: Belirli bir birlik

tarafından depolanmasına yetki verilmiş ve bu birliğin depolama

listesine resmen dahil edilmiş bir ikmal maddesi kalemi.

STOCKAGE OBJECTIVE STOK HEDEF: Yapılmakta olan harekatı desteklemek

için elde bulundurulması gerekli malzeme azami miktarı. Bu

miktar, işletme ikmal seviyesi ile ikmal seviyesi emniyet payı

halinde gösterilen stoklar toplamından ibarettir. Bak. "level of

supply".

STOCKPILE İDHAR EDİLMİŞ STOK, YEDEK STOK: Devam eden harekat için

tedarik yetkisi verilmiş ikmal maddeleri ve teçhizat miktarı.

Yedek stoklar; genellikle, tedarik ekonomisi, tedarik güçlükleri ve

beklenmedik dağıtım icaplarından olarak, normal ikmal

seviyeleri yerine veya bunlara ilaveten tesis olunur.

STOCKPILE TO TARGET SEQUENCE YEDEK STOKTAN HEDEFE GEÇİŞ SIRASI: 1.

Bir nükleer silahın depodan çıkarılıp monte edilmesi, denenmesi,

nakli ve hedefe atılması için gerekli olayların sırası ve birbiriyle

bağlantısı. 2. Bir nükleer silahın yedek stoktan atıldığı hedefe

kadar olan süredeki fiziki ortamı, lojistik ve kullanma

konseptlerini tanımlayan bir belge. Ayrıca nükleer silahların

yedek stoktan kalite garantisi, tadilat ve mevcut olmayan


parçaların sağlanması ve sınırlı ömrü olan unsurların yeniden

kullanıma getirilmesi için çıkarılmasını gösterir. Lojistik çıkışı da

gösterir.

STOCKPILE TO TARGET SEQUENCE (NATO) YEDEK STOKTAN HEDEFE GEÇİŞ

SIRASI: Bir nükleer silahın depodan çıkarılıp montesi, denenmesi,

nakli ve hedefe atılması için gerekli olayların sırası ve birbiriyle

bağlantısı.

STOCKS STOKLAR: Kullanılmaya hazır elde bulunan ikmal maddeleri ve

malzeme miktarı. Bak. "Operational Stocks" "heather

operational stocks".

STOKES MORTAR SİPER HAVANI: Bak. "trench mortar".

STONE-ICE TAŞ BUZU: Bak. "ground ice".

STOP TAHDİT ÇENESİ: Bir mekanizmada, özellikle, otomatik tabanca

gibi silahlarda, hareket eden bir kısım hareketler alıkoyan veya

hareketten alıkoymak için kilit görevi gören tertibat.

STOP SQUAWK "Düşman veya dost tanıtma ana kontrolünü kapatın"

anlamında kod.

STOP WATCH KRONOMETRE: Bak. "time interval recorder".


STOPPAGE TUTUKLUK: Ateş eden bir silahın, silah veya cephanedeki bir

kusur sonucu, kendiliğinden durması. Buna "jam" da denir.

STOPPAGE OF PAY MAAŞIN KESİLMESİ: Kanunla tayin edilen hallerde, bir şahsın

maaş veya ücretinden bir kısmının veya tamamının kesilmesi.

STOPWAY DURMA BÖLGESİ: İlgili makam tarafından kesintisiz bir kalkış için

bir uçağın durabileceği kalkış yönünde uygun bir alan olarak

yapılan ve kalkış pistinin sonunda yer alan belirlenmiş üçgen

saha. 23.000 kiloluk bir uçağı (50.000 paund) taşıyabilecek

şekilde olmalıdır.

STORABLE PROPELLANTS FÜZEDE DEPOLANABİLİR YAKITLAR: Füzede,

belirli çevre şartları içinde, hasar meydana gelmeden yedek

havalandırma veya katkıya lüzum göstermeksizin depolanabilen,

sıvı veya katı roket yakıtları.

STORAGE BİRİKTİRME, HAFIZA, DEPOLAMA: 1. Verilerin muntazam yayım

ve belgelenmesi için herhangi bir şekilde tutulması. 2. İçine

bilgilerin kaydedilip arzu edildikçe faydalanılabilen elektronik

elektrostatik, donanım veya diğer unsurlar. 3. Herhangi bir

kompüterde silinebilir biriktirme. Buna (memory) de denir. 4.

Depoya koyma veya doldurma. Ordu mallarını,; bir ambar,


sundurma veya açık sahaya yerleştirme veya böyle bir yerde

muhafaza. Depolama; tesellüm faaliyetinin bir devamı; sevkiyat

veya dağıtım faaliyetinin başlangıcıdır. Bak. "ammunition and

toxic material open space", "bulk storage", "igloo space", "large

lot storage", "medium lot storage", "open unimproved storage

space", "open unimproved wet space" ve "small lot storage".

STORAGE AND ISSUE RESPONSIBILITY DEPOLAMA VE DAĞITIM SORUMU: Belirli

bir ikmal maddesi veya çeşitli ikmal maddelerinin alınması,

depolanması ve dağıtımı konusunda bir teknik hizmet ve

komutanlığa verilmiş olan sorum.

STORAGE BUILDING DEPOLAMA YERİ, DEPO: İkmal maddelerini depolamak

amacıyla inşa edilmiş veya kiralanmış bina; bu binanın bir kısmı

büro, malzeme deposu, tamirhane vesaire için ayrılıp

kullanılabilir.

STORAGE CAPACITY BELLEK SIĞASI: Bellek içinde bulunabilecek bilgi

miktarı.

STORAGE IN TRANSIT TRANSİT NAKLİYE ANLAŞMASI: Eşyanın bir ara noktada

durdurulmasına ve bu noktadan son sevk yerine yapılacak

nakliyatın, daha yüksek bir navluna ihtiyaç gösteren transit


noktalarına ve transit noktalarından yapılmış aktarmasız nakliye

ücretleri (local rates) birleşimi yerine, direkt tarifeye (through

rate) tabi tutulmasına imkan veren, anlaşma.

STORAGE LIFE DEPOLAMA ÖMRÜ: Belirli depolama şartlarında patlayıcıları da

içeren bir ikmal maddesinin beklenen servis ve emniyetli

muhafaza süresi. Ayrıca bakınız: "shelflife".

STORAGE MAINTENANCE DEPOLAMA BAKIMI: Depolanmış malzeme ve

teçhizatın, demode olması hali dışında, her türlü sebeplerle

bozulmasına engel olma.

STORAGE PARK ARAÇ PARKI: Araçların, günlük hizmetlerde kullanılmadıkları

zaman muhafaza edildikleri saha.

STORAGE SPACE DEPOLAMA SAHASI: İnşa şekline bakılmaksızın, depolama

amacıyla kullanılan herhangi bir saha. Depolama sahaları inşaat

özellik ve amaçlarına göre: (1) Kapalı depolama sahası (covered

storage space), (2) Döküm sıvı depolama sahası (bulk liquid

storage space), (3) Açık depolama sahası (open storage space)

(4) Transit ambarı depolama yeri (transit shed space) ; kullanılış

ve kontrol şekline göre de: (1) Mal konmayan depolama sahası

(nonstorage space), (2) Kullanılabilir net depolama sahası (net


usable storage space), (3) Gözlü raflarda depolama sahası (bin

storage space), (4) Gelecek malzeme depolama sahası (actual

obligated space) olarak sınıflandırılır. Bu terimlere bakınız.

STORE BİRİKTİRME: Bir belleğe bilgi yerleştirme.

STORE KEEPER AMBAR MEMURU: Belirli bir depolama yerindeki işten sorumlu

olan memur.

STOREPEDE HAVADAN İKMAL KOVANI: Yüklerin havadan yere atılmasında

kullanılan tertibat.

STORES Bak. "naval stores", "supplies".

STORM SAĞANAK HÜCUMU YAPMAK: Bir düşman mevziine çok şiddetli

bir hücum yapmak.

STORM BOAT HÜCUM BOTU: Yüksek kudretli bir motorla donatılmış küçük,

hafif, çok sağlam hücum deniz aracı. Bu bot, geniş nehirlerden

zorla geçişte, gizlilik yerine süratle öncelik tanındığı zaman, su

üstü gemilerine (savaş ve ticaret gemilerine ve konvoylara)

taarruz etmek üzere imal edilmiştir. Ayrıca bakınız: "assault

boat".
STORM FLAG FIRTINA BAYRAĞI: ABD Ordusunda garnizon ve ulusal

mezarlıklarda kullanılan ve sert havalarda standart bayrak yerine

çekilen ulusal bayrak. Bu bayrak 9,5 fit eninde ve 5 fit

boyundadır. Bir askeri cenaze töreninde, defin bayrağı yerine,

saygı gösterilen cenazenin tabutu üzerine de serilebilir.

STOWAGE DEPOLAMA: Yükleri; hasara, kayma vesaireye engel olacak

şekilde bir deniz aracına yerleştirme şekli.

STOWAGE DIAGRAM YÜKLEME DİYAGRAMI: Her güverte ve platform için

gemi yükleme planına dahil edilen ve bütün yüklerin gerçek

yerlerini gösterir ölçekli şema. Şema; ayrıca aşağıdaki bilgilerden

her yük sahası ve güverte istif sahasını ilgilendiren maddeleri de

kapsar; Toplam boyut, depolamaya ve istiflemeye engel

noktalar, güverte ambar ağzı boyutu, pruva kapağı veya kıç

kapağı açıklıkları, asgari tepe boşluğu, balya kübik kapasitesi, fit

kare olarak güverte sahası ve bum kapasitesi. Ayrıca bakınız:

"loading plan" ve "stowage plan".

STOWAGE FACTOR YÜKLEME FAKTÖRÜ: Gemi ile nakledilmek üzere

ambalajlanmış herhangi bir malzemenin bir long tonunun

ambalaj dahil kapladığı hacmi ifade eden rakam. Her long

tonunun yükleme faktörü 40 fit küpten az olan malzemeye


ağırlık yükü (beadweight cargo) ve yükleme faktörü 40 fit küpten

fazla olan malzemeye de ölçü yükü (measurement cargo) denir.

STOWAGE PLAN YÜKLEME PLANI: Bir gemiye yüklenen malzemeyi ve bu

malzemenin her ambarda, güverte bölmesi arasında ve güverte

sahası ile diğer sahalardaki yükleme yerlerini gösteren tam bir

yükleme diyagramı. Her boşaltma limanı ayrı renk veya uygun

yollarla belirtilir. Güverte ve güverte arası yük, normal olarak,

perspektif, alt ambarda depolanan yük profil olarak gösterilir.

Araçların gösteriliş şekli yükleme yerlerine bakılmaksızın daima

perspektiftir. Ayrıca bakınız: "profile loading plan", "stowage

diagram".

STRADDLE ATIŞLA KAVRAMAK: Bir kısmı kısa düşen, bir kısmı hedefi aşan

veya sağına, soluna düşen bir grup mermi atmak veya bomba

bırakmak.

STRADDLE TRENCH AÇIK HELA: Arazideki harekat esnasında ve

muharebede hela olarak kullanılan hendek.

STRADDLE TRUCK STRADIL TRAK (KAMYON): Kereste, boru veya ray gibi

maddeleri tekerlekleri arasına almak, kaldırmak ve taşımak

üzere üretilmiş, dört tekerlekli, motorlu araç.


STRADDLING ATIŞTA YAN VE MESAFE UYGUNLUĞU: Aynı yön ayarlamasıyla

atılmış bir grupta, ancak hem sağ hem sol (hem uzun hem kısa)

atımlar, bir oran kapsamında sonuçlandığı zaman yana

uygulanan değerlendirme.

STRAFING YALAMA HÜCUMU, YALAMA TAARRUZU: Kara hedeflerine veya

deniz araçlarına karşı uçaklar tarafından yakın mesafeden ateş

edilmesi.

STRAGGLE KITADAN AYRI DÜŞMEK: Bir muharebe yürüyüşü veya harekat

esnasında, kıtadan, izinsiz olarak ayrı düşmek veya uzaklaşmak.

STRAGGLER DÖKÜNTÜ, SARKAN: Bariz bir amacı veya tayin edilmiş bir görevi

olmaksızın birliklerinden, yürüyüş kolundan veya teşkillerinden

ayrı düşmüş herhangi personel, araç, gemi veya uçaklar. Ayrıca

bakınız: "line of drift".

STRAGGLER COLLECTING POINT DÖKÜNTÜ TOPLAMA MERKEZİ: Personeli

askeri inzibat birlikleri tarafından temin edilen ve bu personel

tarafından faaliyette tutulan bir nokta. Döküntüler kıtalarına

iade edilmek veya diğer şekilde işlem görmek üzere burada

tutulurlar.
STRAGGLER LINE DÖKÜNTÜ HATTI: Tümen orta topçusuna ait mevzilerin

gerisinde, muharebe bölgesi veya savunma kesimi ortasından

uzanan, üzerine personel dikilmiş veya boş durumdaki bir askeri

inzibat kontrol hattı. Bu hat; döküntülerin, savunma hattını

geçen veya sızan düşman personelinin yakalanmaları için, bir

komutan tarafından tayin edilir. Personelle teçhiz edildiği

takdirde, sabit nokta veya devriyelerden yada ikisinin

karışımından ibaret olur.

STRAGGLER POST DÖKÜNTÜ TOPLAMA NOKTASI: Askeri inzibat devriyelerinin

faaliyet gösterdiği bir döküntü hattı üzerinde tesis edilmiş nokta.

Devriyeler topladıkları döküntüleri bu noktaya getirirler.

STRAIGHT LINE METHOD OF COMPUTING REPLACEMENT

FACTORS: DEĞİŞTİRME FAKTÖRLERİ BASİT HESAPLAMA

YÖNTEMİ: Bir maddeden; belirli bir süre içinde yapılmış

değiştirme dağıtım miktarının, bu süre içinde kullanılan madde

miktarı ortalamasına bölünmesi. Bu yöntem; özellikle, bir madde

grubu yaş dağılımı, herhangi bir maddeden, her devrede aynı

yüzde oranında bir değiştirme yapılacak şekilde istikrar kazandığı

zaman uygulanır. Bu oran; değiştirme faktörü süresinin, madde

miat ortalamasına bölünmesiyle elde edilecek miktara eşit


olmalıdır. Ayrıca bakınız: "supply replacement factors and

consumption rates".

STRAIN GAUGE GERİLME GÖSTERGESİ, GERİLME MASTARI: Katı bir cisimde

zorlamanın (stress) bir sonucu olarak oluşmuş şekil değiştirme

demek olan gerilmeyi ölçmeye mahsus bir cihaz. Zorlama, katı

bir cismin birim sahasını etkileyen bir kuvvettir. Örneğin;

gösterge, bir uçak metalinde veya insan vücudu dokusunda

meydana gelmiş şekil değişikliğini ölçer. Başka tip gerilme

göstergeleri bir bremzede çekiş kuvvetini ölçer. Ayrıca bakınız:

"rocket thrust".

STRANGER (BEARING, DISTANCE, ALTITUDE) "STRANGER" KODU: Hava

önlemede "size göre yönü, mesafesi ve irtifaı belirtilen şekilde

olan kimliği belirsiz uçak" anlamına gelen kod.

STRANGLE "STRANGLE" KODU: "Belirtilen cihazı kapatın" anlamına gelen

kod.

STRANGLE PARROT "STRANGLE PARROT" KODU: "Dost-düşman teşhis

cihazını kapatın" anlamında kod.

STRAPPING AKARYAKIT SARNIÇLARININ ÖLÇÜLMESİ: Uzunluk ölçü birimiyle

ifade edilen akaryakıt derinliğini muhteviyat hacmine tahvil


çizelgeleri hazırlamak üzere sarnıçların ölçülmesi ve hacmin

hesaplanması.

STRATEGIC STRATEJİK: Stratejiye ait veya strateji ile ilgili; strateji

bakımından önemli ve değerli. Ayrıca bakınız: "tactical" ve

"administrative".

STRATEGIC ADVANTAGE STRATEJİK ÜSTÜNLÜK: Muhasım tarafların bir millete

veya milletler grubuna askeri veya politik bir durumun seyrini

müessir şekilde kontrol imkanı veren topyekün göreli güç

ilişkileri.

STRATEGIC AIR COMMAND STRATEJİK HAVA KOMUTANLIĞI: Hava

Kuvvetlerinin en ağır vurucu organı. Bu komutanlığın asıl görevi,

ortak hava-kara harekatından ayrı olarak, düşmanın savaş

potansiyelini tahrip suretiyle savaş azmini kırmak ve etkili bir

savaşı devam ettirmeye yarayan vasıtalarını yok etmektir.

STRATEGIC AIR INTELLIGENCE STRATEJİK HAVA İSTİHBARATI: Düşman imkan ve

kabiliyetleri ile zayıf taraflarını değerlendirmek ve hava hazırlık

derecesi ile hava harekatı hakkında fikir sahibi olmak özel

amacıyla bir birleşim haline getirilmiş istihbarat. Ayrıca bakınız:

"intelligence".
STRATEGIC AIR OPERATIONS STRATEJİK HAVA HAREKATI: Stratejik hava

savaşının yürütülmesine yardım eden hava harekatı.

STRATEGIC AIR TRANSPORT STRATEJİK HAVA ULAŞTIRMASI, STRATEJİK HAVA

NAKLİYATI: Personel ve malzemenin bir stratejik plana uygun

olarak havadan hareket ve intikali.

STRATEGIC AIR TRANSPORT OPERATIONS STRATEJİK HAVA ULAŞTIRMA

HAREKATI: a. Programlı uçuş hizmeti, b. Özel uçuşlar, c. Hava

lojistik destek, d. Hava sıhhi tahliyesi vasıtasıyla sorumluluk

sahaları arasında yolcu ve yük taşınması.

STRATEGIC AIR WARFARE STRATEJİK HAVA SAVAŞI: 1. Seçilmiş hayati

önemdeki bir dizi hedeflere sistemli şekilde yüklenerek bunları

düşmanın savaş kapasitesi, kabiliyet ve iradesini kaybettirecek

derecede tedricen tahrip etmek ve parçalamak gayesiyle yapılan

hava muharebe ve destek harekatı. Hayati hedefler arasına kilit

önemdeki üretim sistemleri, hammadde kaynakları, kritik

malzeme, yedek stoklar, enerji sistemleri, ulaştırma sistemleri,

muharebe sistemleri, düşman silahlı kuvvetlerinden

muhabereye katılmamış unsurların yığınak noktaları, kilit

önemde zirai sahalar ve bunlara benzer diğer hedef sistemleri


girer. 2. Düşmanın harp yapma kapasitesini parçalamak ve imha

etmek üzere planlanmış hava harekatı.

STRATEGIC ARMY CORPS (STRAC) STRATEJİK KOLORDU: Stratejik Kara

Ordusu Kuvveti (STRAF) nin, genel savaşa yol açabilecek yerel

veya genel savaş harekatında erken stratejik tertiplenme

ihtiyaçlarını karşılamak üzere elde bulundurduğu büyük birlik.

STRATEGIC ARMY FORCE (STRAF) STRATEJİK KARA ORDUSU KUVVETİ: Kara

Ordusu'nun, ABD Anayurdu'nda bulunan ve Kara Ordusu'nun

yürürlükteki planlarına veya onaylanmış acil stratejik

tertiplenme zaman çizelgelerine uygun olan ve, Milli seviyede

stratejik tertiplenme için eğitilmiş, teçhiz edilmiş olarak elde

tutulan kısmı. Ayrıca bakınız: "United States Strategic Army

Forces".

STRATEGIC AUTHORIZED STRENGTH STRATEJİK KOLORDU FİİLİ KADRO

MEVCUDU: Birliğin; yürürlükteki kuruluşunu belirten Kara

Kuvvetleri Komutanlığı direktifinde gösterilmiş insan mevcudu.

Bu mevcut; teşkilat ve personel kadro mevcuduna nazaran bir

fazlalık veya malzeme kadrosu değişikliğini içerir. Toplu fiili

kadro mevcudu Stratejik Kolordu birlik ve personel çizelgesinin

"fiili kadro (Aut. Str) " sütununda görülür.


STRATEGIC CONCENTRATION STRATEJİK YIĞINAK: Sefer planının

uygulanmasına geçildiği zaman kuvvetlerin en iyi şekilde

tertiplenmesini temin gayesiyle, belirli kuvvetlerin harekata

başlamaları, planlanmış bölgelerde toplanmaları.

STRATEGIC CONCEPT STRATEJİK TASARI: Stratejik durum muhakemesi

sonunda kabul edilen hareket tarzı. Tasarı; yapılacak işin geniş

anlamda ve ortaya çıkaracağı temel teşebbüslerin taslağını

çizmede kendisinden faydalanmaya imkan verecek esneklikte

yapılmış ifadesidir. Ayrıca bak. "basic undertakings".

STRATEGIC DEFENSIVE STRATEJİK SAVUNMA: Bir milletin savaşta, özel bir

harekatı kasteden taktik savunmanın aksine, geniş ölçüde

uyguladığı savunma hareketi.

STRATEGIC DEPLOYMENT STRATEJİK YAYILMA: Kuvvetlerin stratejik

amaçlarla stratejik sahalara tahsis ve tevzii. Ayrıca bakınız:

"deployment".

STRATEGIC DEPLOYMENT STRENGTH STRATEJİK KOLORDU TERTİPLENME

MEVCUDU: Birliğin; görevlerini yerine getirmek üzere stratejik

tertipleyeceği son insan mevcudu, Stratejik Kolordu teşkilat ve


personel çizelgesinin "stratejik tertiplenme (Depl Str) "

sütununda görülür. ;

STRATEGIC ESTIMATE OF THE SITUATION STRATEJİK DURUM MUHAKEMESİ:

Durumun stratejik bakımdan muhakemesi. Stratejik durum

muhakemesi, tamamen, normal durum muhakemesi şeklinde

hazırlanmakla beraber, aşağıdaki konulara daha çok önem

verilmesini gerektirir: a. Düşmanın milli gayeleri, b. Kendi milli

gayelerimiz, c. Takip edilen yol ve yöntemler, hareket tarzları

(policies), d. Doğal kaynaklar dahil, ekonomi, e. İnsan gücü ve

psikoloji dahil, sosyoloji, f. Teknoloji.

STRATEGIC HAMLET STRATEJİK KÖY: Stratejik bakımdan düşman

kontrolündeki bölgelere yakın bulunan ve kendi kendisini

savunacak şekilde tahkim ve teçhiz edilen köy.

STRATEGIC INTELLIGENCE STRATEJİK İSTİHBARAT: Ulusal ve Uluslararası

seviyelerde bir politikanın tespiti ve askeri planların

düzenlenmesi için gerekli istihbarat. Stratejik ve taktik istihbarat

başlıca uygulama seviyesinde farklılık gösterirler, ancak kapsam

ve detay olarak da değişik olabilirler. Ayrıca bakınız:

"intelligence".
STRATEGIC LEVEL OF SUPPLY STRATEJİK İKMAL SEVİYESİ: Bak. "level of

supply".

STRATEGIC MAP STRATEJİK HARİTA: Kıtaların intikali, yığınak ve ikmali dahil

olmak üzere, harekatın planlanmasında kullanılan orta veya

daha küçük ölçekte harita. Ayrıca bakınız: "map".

STRATEGIC MATERIAL (CRITICAL) STRATEJİK HAMMADDELER, KRİTİK

MADDELER: Acil bir savaş şeklinde temel amaçlar için gerekli

olan ve yeterli miktar, nitelik ve zamanda tedariki şu veya bu

sebepten ikmalin önceden yapılmasını gerektirecek derecede

kesin olmayan malzeme. Ayrıca bakınız: "critical material".

STRATEGIC MILITARY PSYCHOLOGICAL WARFARE STRATEJİK ASKERİ PSİKOLOJİ

SAVAŞI: Askeri stratejinin tamamlayıcı ve koordineli bir unsuru

olarak kullanılan askeri psikoloji savaşı. Ayrıca bakınız:

"psychological warfare".

STRATEGIC MINING STRATEJİK MAYINLAMA: Belirli deniz rotalarını ve

deniz sahalarını düşmanın kullanmasını önlemek üzere

planlanmış uzun vadeli mayınlama harekatı.

STRATEGIC MISSILE STRATEJİK FÜZE: Hava Kuvvetleri stratejik görevlerinde

kullanılan bir güdümlü füze.


STRATEGIC MISSION STRATEJİK GÖREV: Düşmanın savaş gücünü ve

iradesini tedrici olarak tahrip etmek ve parçalamak amacıyla

seçilmiş bir seri hedeften biri veya birkaçı üzerine yöneltilmiş bir

görev. Bu amaçla seçilmiş hedefler kilit önemdeki üretim

sistemlerini, savaş malzeme kaynaklarını, kritik savaş

malzemesini, yedek stokları, güç sistemlerini, ulaştırma

sistemlerini, muhabere tesislerini ve bunlara benzer diğer

hedefleri içine alır. Stratejik harekattan amaç taktik harekatın

aksine, düşman ve düşman kuvvetleri üzerinde ani olmaktan çok

uzun süreli bir etki yaratmaktır.

STRATEGIC OFFENSIVE STRATEJİK TAARRUZ: 1. Ulusal stratejiyi desteklemek

üzere askeri kuvvetleri dünya çapında intikal ettirme ve devam

ettirme imkan ve kabiliyeti. 2. Bir ulusun savaşta, özel bir

harekatı kasteden taktik taarruzun aksine geniş ölçüde

uyguladığı taarruz hareketi.

STRATEGIC OR SPECIAL RESERVE ÖZEL STOK: Ancak tasvip edilmiş bir plan

veya direktife uygun olarak belirli bir amaç için kullanılmak

üzere, bir ikmal noktası, üssü veya benzeri bir tesiste

bulundurulmasına yetki verilmiş olan özel stok miktarı. Bu


maddeler, miktar veya günlük ikmal (day of supply) esasına göre

ifade edilebilir. Ayrıca bakınız: "level of supply".

STRATEGIC PLAN (S) STRATEJİK PLAN (LAR): Savaşın topyekün idaresiyle

ilgili plan (lar). Bu planlar: A. Katılan kuvvetlere göre üçe ayrılır:

(combined strategic plans), (joint strategic plans), (service

strategic plans). B, Amaca göre: (basic war plan), (Outline plan)

ve (operation plan) olmak üzere üçtür. C. Uygulama süresi

bakımından da iki tiptir (capability plan) veya (short range plan),

(future plan) veya (requirement plan), (long range plan). Bu

terimlere bak.

STRATEGIC PROPAGANDA STRATEJİK PROPAGANDA: Şumüllü ve uzun

vadeli amaçların gerçekleştirilmesini çabuklaştırmak için yapılan

propaganda. Bu propaganda, genellikle, yukarı seviyelerden

idare edilir ve bütünüyle, kuvvetlere, halk topluluklarına veya

bölgelere tevcih olunur. Ayrıca bakınız: "propaganda".

STRATEGIC PSYCHOLOGICAL ACTIVITIES STRATEJİK PSİKOLOJİK FAALİYETLER:

Harpte ve barıştaki, normal olarak dost ve tarafsız ülkelerin

destek ve işbirliğini kazanmak ve düşman ve muhtemel düşman

ülkelerin harbe devam istek ve kabiliyetini azaltmak amacını

güden planlı psikolojik faaliyetler.


STRATEGIC PSYCHOLOGICAL WARFARE STRATEJİK PSİKOLOJİK HARP: İlan

edilmiş bir acil durum veya harpte uzun vadede ve başlıca siyasi

hedefler izleyen ve düşmanın dövüşme arzusunu zayıflatmak ve

savaşı sürdürme imkan ve kabiliyetini azaltmak üzere planlanan

işlemler. Düşmana karşı (hakim siyasi grup, hükümet veya onun

icrai kuruluşları) ve/veya genelde topluma veya onun belli bir

unsuruna karşı olabilir. Stratejik psikolojik harp prensipleri en

yüksek makamca belirlenir.

STRATEGIC PSYCHOLOGICAL WARFARE INTELLIGENCE STRATEJİK PSİKOLOJİ

HARBİ İSTİHBARATI: Yabancı milletlerin yetenekleri ve olanakları,

zayıf tarafları, olası hareket tarzları, sosyal, ekonomik ve askeri

grupların davranışları ve başarı olanakları ile ilgili olarak, stratejik

psikoloji harbini planlamak ve yürütmekle görevli yüksek

seviyedeki komutanlar tarafından faydalanılmak üzere toplanan

istihbarat. Ayrıca bakınız: "intelligence".

STRATEGIC RECONNAISSANCE STRATEJİK KEŞİF: Stratejik ve büyük çapta

kararlar alınmasına yardımcı olacak düşman yığınakları veya

hareket ve intikalleri ile ilgili bilgi elde etmek için, geniş

bölgelerde, genellikle havadan yapılan araştırma. Ayrıca bakınız:

"reconnaissance".
STRATEGIC RESERVE STRATEJİK MALZEME YEDEĞİ: Stratejik düşüncelerle

veya ikmal dağıtım sistemindeki önemli aksamaları göz önünde

tutarak, belirli bir coğrafi mahalle yerleştirilmiş malzeme miktarı.

Bu miktar, gaye stoktan ayrı ve bunun üstündedir. Ayrıca

bakınız: "level of supply". "strategic or special reserve".

STRATEGIC TACTICAL MAP STRATEJİK TAKTİK HARİTA: Bak. "intermediate

scale map".

STRATEGIC TELECOMMUNICATIONS STRATEJİK TELEKOMÜNİKASYON: Kara

Kuvvetleri Komutanlığının kendi tasarrufunda bulunan bu kuvvet

tarafından kiralanan, işletilen veya kontrol edilen kıta içi, kıtalar

arası ve komutanlıklar arası telekomünikasyon tesisleri ve

hizmetleri. Normal olarak, harekat alanı içindeki kara ordusu asli

komutanına kadar tahsis edilmiş Kara Kuvvetleri unsurlarının ve

emir verildiği zaman diğer Milli Savunma ve hükümet

makamlarının, komuta ve kontrol yetkilerinin icrasında, lojistik

ve idari destek ihtiyaçlarının yerine getirilmesinde bir vasıta

olarak kullanılır.

STRATEGIC TOE STRENGTH STRATEJİK KOLORDU TEŞKİLAT VE MALZEME

KADROSU MEVCUDU: Birliğin oluşturulmasına esas olan teşkilat

ve malzeme kadrosunda gösterilen, tam veya azaltılmış, insan


mevcudu. Toplu teşkilat ve malzeme ı kadrosu mevcudu,

Stratejik Kolordu teşkilat ve malzeme çizelgesinin "Teşkilat ve

Malzeme Kadrosu (TOE Str) " sütununda görülür. ;

STRATEGIC TRANSPORT AIRCRAFT STRATEJİK NAKLİYE UÇAĞI: Uzun

mesafelere yük (cargo) taşımak üzere tasarlanmış uçak.

STRATEGIC VULNERABILITY STRATEJİK HASSASİYET: Bir başka milletin tatbik

kabiliyetinde olduğu etkilerin uygulanmasıyla, milli güç hayati

unsurlarında ciddi surette düşüklük veya ters yönde değişiklik

istidadı. Stratejik hassasiyet; politik, ekonomik, coğrafi, bilimsel,

sosyolojik veya askeri faaliyetlerle ilgili olabilir.

STRATEGIC WARNING STRATEJİK İKAZ: Düşman tarafından başlatılacak

muhasamatın yakın olduğu yolunda ikaz. Burada zaman unsuru

dakika ile saat, gün veya daha uzun bir süre arasında değişebilir.

Ayrıca bakınız: "attack assessment"; "strategic warning lead

time"; "strategic warning post decision time"; "strategic warning

pre-decision time"; "tactical warning".

STRATEGIC WARNING LEAD TIME STRATEJİK UYARI SONRASI DÖNEM:

Stratejik ikazın alınmasıyla muhasamat başlangıcı arasında geçen

zaman. Bu süre iki faaliyet dönemini içine alır: Stratejik uyarı


karar öncesi dönemi ve stratejik uyarı karar sonrası dönemi.

Ayrıca bakınız: "commanders estimate of the situation";

"strategic concept", "strategic warning".

STRATEGIC WARNING POST DECISION TIME STRATEJİK UYARI KARAR SONRASI

DÖNEMİ: Stratejik uyarı neticesinde hükümetin en yüksek

seviyesinde alınan kararların emredilmesi ve uygulamasıyla

başlayıp muhasamatın başlaması veya tehdidin ortadan

kalkmasıyla sona eren dönem. Bu süre, stratejik uyarı sonrası

dönemin milli stratejik durumu güçlendirmek için belirli hazırlık

faaliyetlerinin yapılabileceği kısmıdır. Ayrıca bak. "strategic

warning", "strategic warning lead time". STRATEGIC WARNING

PRE-DECISION TIME: STRATEJİK UYARI KARAR ÖNCESİ DÖNEMİ:

Stratejik uyarının alınmasıyla başlayıp karar alınıp uygulamaya

konulmasına kadar geçen süre. Bu süre, stratejik uyarı sonrası

dönemin, uygulamaya konacak olan stratejik önlemlerle ilgili

olarak hükümetin en yüksek düzeyinde kararların alınabileceği

kısmıdır. Ayrıca bakınız: "strategic warning", "strategic warning

lead time".
STRATEGIC WITHDRAWAL STRATEJİK GERİ ÇEKİLME: Stratejik önem taşıyan

sebeplerden dolayı geri çekilme; stratejik durumu düzenlemek

amacıyla geri çekilme.

STRATEGICAL STRATEJİK, STRATEJİ İLE İLGİLİ:

STRATEGICAL OBJECTIVES PLAN STRATEJİK HEDEF PLANI:

STRATEGY STRATEJİ: Zafer olasılıklarını ve bundan doğacak faydaları

çoğaltmak, yenilgi olasılıklarını azaltmak için; politik, ekonomik,

psikolojik ve askeri güçleri izlenen politika ve prensipleri azami

derecede destekleyecek şekilde, gereği gibi geliştirme, kullanma

sanat ve bilimi. Ayrıca bak. "military strategy" ve "national

strategy".

STRATOFORTRESS STRATOFORTRESS: Tüm hava koşullarında görev yapabilen,

kıtalararası, sekiz turbojet motorlu, stratejik ağır bombardıman

uçağı. Nükleer veya nükleer olmayan bombalar, havadan yere

füzeler ve sahte bombalar atabilir. Menzili uçuş halinde ikmal ile

uzatılmıştır. B-52 olarak anılır.

STRATOFREIGHTER STRATOFREIGHTER: Dört karşılıklı motoru olan

stratejik hava yakıt ikmal tankeri. Bombardıman ve avcı


uçaklarına uçuş halinde yakıt ikmali yapmak üzere teçhiz

edilmiştir. KC-97 olarak anılır.

STRATOJET STRATOJET: Her türlü hava koşulunda harekata elverişli, stratejik

orta bombardıman uçağı. Altı turbojet motoru vardır. Havada

yakıt ikmali sayesinde kıtalar arası menzile sahiptir. Nükleer ve

nükleer olmayan bombalar kullanılabilir. B-47 olarak adlandırılır.

RB-47, bu uçağın keşif modelidir.

STRATOSPHERE STRATOSFER: Yukarı atmosferde sakin bir bölge. Özelliği;

ısının irtifa artışıyla pek az değişmesi veya hiç değişmemesidir.

Stratosfer; aşağı atmosfer veya troposferden tropopon ile

ayrılmıştır. Stratosfer: bulut ve troposferde elektrik yükü yoktur.

STRATOTANKER STRATOTANKER: Dört turbojet motorlu, çok amaçlı bir hava

yakıt ikmal tankeri. Bombardıman ve avcı uçaklarına yüksek irtifa

ve hızlarda yakıt ikmal yapmak üzere teçhiz edilmiştir. KC-135

olarak anılır.

STREAM RADAR YANILTICI MALZEMENİN SAÇILMASI (KATI, RASTGELE

ARALIKLARLA PARALANMA):

STREAM TAKE-OFF BİRBİRİNİN PEŞİ SIRA KALKIŞ: Uçakların birbirlerinin

peşi sıra veya kol halinde kalkması.


STREAMER ŞERİT: Nişan ve madalya alameti olmak üzere taşınan hizmet

şeridi gibi alamet.

STREET BARRICADE SOKAK BARİKATI: Düşmanın ilerlemesine engel olmak

üzere, bir sokakta veya yolda, enine yapılmış engel. Bu

barikatlar, çoğunlukla, o mahalde ele geçirilen malzemelerle

yapılır.

STRENGTH BİRLİK MEVCUDU: Belirli bir zamanda veya belirli bir sürede

mevcut personel adedi. Ayrıca bakınız: "economic potential",

"unit strength".

STRENGTH ACCOUNTABILITY KUVVE SORUMU: Bir komutanlığın kendi

kuruluşundaki askeri personel kuvveti ile emrine verilmiş

birliklerin, günlük bölük raporlarını, işlem için kendi

komutanlıklarına göndermelerine şartların uygun olmadığı

zamanlarda bu birliklerin kuvvetleri hakkında yetkili üst makama

hesap vermekten ibaret görevi.

STRENGTH FOR DUTY GÖREV MEVCUDU, EĞİTİM MEVCUDU: Bir teşkilatta,

görev için elde bulunan personel adedi. Bu adet günlük bölük

yoklamasından anlaşılır.
STRENGTH FOR RATIONSKAZAN MEVCUDU: Bir teşkilatın günlük olarak iaşe

edeceği şahıs miktarı. Ayrıca bakınız: "daily telegram".

STRENGTH GROUPKUVVET GRUBU: Uçaklar ve tahsis edilmiş perde birlikleriyle

birlikte en ağır muhrip gemilerden oluşan bir su üstü taarruz

grubu (birliği, unsuru) .

STRENGTH OF ENEMY FORCES DÜŞMAN KUVVETLER KUVVETİ: Bir düşman

birlik veya kuvvetinin insan, silah veya teçhizat bakımından

belirtilmesi. Ayrıca bak. "effective strength of enemy forces",

"initial strength of enemy forces".

STRENGTH REPORT MEVCUT RAPORU: Bak. "daily strength report".

STRENGTH RETURN GÜNLÜK KUVVET RAPORU: Bir karargah, birlik veya

tesisin kuvvetini gösteren rapor. Bu rapor, kadrosunda makinalı

kayıt kısmı bulunan ordu ve daha büyük birlik ve müesseselerce,

günlük raporu özetlemek suretiyle hazırlanır.

STRETCH OUT İŞ HACMİNİ ARTTIRMA: Ücrette arttırma yapmadan iş hacmini

arttırma.

STRETCHER SEDYE, HASTA TESKERESİ, TEZKERE: Bak. ""litter".

STRETCHER CASE TESKERELİK VAKA: Bak. "litter patient".


STRETCHER PATIENT TESKERELİK HASTA: Bak. "litter patient".

STRIKE VURUŞ: Makinalı tüfeklerde mermilerin hedefe veya herhangi

bir yere vuruşu. Ayrıca bakınız: "impact":

STRIKE CAMP ÇADIR SÖKMEK: Ordugah kaldırmak. Bak. "break camp". ,

STRIKE CRUISER DARBE/TAARRUZ KRUVAZÖRÜ: Su üstü, hava ve su altı

tehditlere karşı uçak gemisi darbe kuvvetleri ve su üstü taarruz

gruplarıyla birlikte taarruz harekatında bulunmak üzere

tasarlanmış bir savaş gemisi. Planlı silahları Aegis füze sistemini,

bir büyük kalibreli top, su üstü füzeleri ve gelişmiş denizaltı

savunma harbi; silah ve tespit cihazlarını kapsar. Helikopterlerin

ve dikey kalkış yapan uçakların görev yapmasına imkan verecek

şekilde planlanmıştır.

STRIKE FORCE DARBE KUVVETİ, VURUŞ KUVVETİ: Darbe, taarruz veya hücum

harekatı düzenlemek için gerekli kuvvetlerden oluşan kuvvet.

Ayrıca bak. "task force".

STRIKE PHOTOGRAPHY AKIN FOTOĞRAFLARI: Bir hava akını sırasında çekilen

fotoğraflar.

STRIKER MÜSADEME İĞNESİ, ÇARPMA İĞNESİ: Bir silah, mayın, havan

vesairenin ateşleme mekanizmalarında kapsüle vuran parça. ,


STRIKING VURUŞ, MÜSADEME: Hava ve Deniz Kuvvetleriyle herhangi bir

hedefe yapılan ani ve yoğunlaşmış bir taarruz ve bir piyade

kıtasının asıl müsademe kuvveti, düşmanla bilfiil savaşan

muharebe kuvveti. Buna (striking force) da denir.

STRIKING ECHELON VURUŞ KADEMESİ, MÜSADEME KADEMESİ: Bir

muharebe birliğinin asıl müsademe kuvveti, düşmanla bilfiil

savaşan muharebe kuvveti. Buna (striking force) da denir.

STRIKING FORCE VURUCU KUVVET: Oynak savunmada; ileri savunma

tümenlerini teçhiz için mutlaka lüzumlu olmayan kuvvetler hariç,

kuvvetin büyük bölümü (ihtiyat). Zırhlı birlik bakımından üstün

olan bu kuvvet, savunan tarafın seçeceği bir zamanda ve yerde,

düşmanla kati neticeli muharebeye girişir. Ayrıca bakınız:

"mobile defense" ve "striking force area".

STRIKING FORCE AREA VURUCU KUVVET BÖLGESİ: Oynak savunmada, bir

savunma kesiminin, ileri savunma bölgesi gerisinde bulunan

kısmı. Ayrıca bakınız: "striking force".

STRIKING POWER VURUCU GÜÇ, MÜSADEME GÜCÜ: Taarruz eden bir birliğin

yakın mesafede düşmana karşı sahip olduğu ve kullanabileceği

savaş kudreti.
STRIKING VELOCITY VURUŞ HIZI, VURUCU HIZ: Bir merminin vuruş

noktasındaki hızı. Bunu, merminin, bilfiil vuruş anındaki hızını

ifade eden vurma hızı (impact velocity) ile karıştırmamalıdır.

STRING ÜSTTEN KADEMELİ UÇUŞ DÜZENİ: Uçakların tam birbiri

arkasından ve kademeli olarak; yani gerideki uçaklar

öndekilerden daha yüksekte olmak üzere, aldıkları uçuş düzeni.

STRIP İNİŞ YERİ: Bak. "landing strip".

STRIP CIPHER DEVICE ŞERİTLİ ŞİFRE CİHAZI: Belirli kripte sistemlerinde,

şifrelemek ve şifre açmak için kullanılan Şeritli kripto cihazı.

STRIP PLOT ŞERİT HALİNDE ÇİZİM: Üzerine bir uçuş hattı boyunca çekilmiş

fotoğraflar etraflarını belirleyen hatlar olmaksızın yerleştirilmiş

bir harita veya ek bilgiler tabakası.

STRIP SEARCH HAT ARAMASI: İki referans noktası arasında, doğru bir hat

üzerinde yapılan keşif.

STRIPE ŞERİT: Yazım V şeklinde haki veya başka renkte bir kumaştan

yapılmış şerit. Bu şerit, askeri hizmet, muharebede alınan yara

ve denizaşırı hizmet alameti olarak, ceketin koluna takılır. Bu

kelime, genellikle, (chevron) anlamına kullanılır.


STRIPE MAP GÜZERGAH (YOL) HARİTASI, KROKİSİ: Bir ölçeğe göre veya

ölçeksiz olarak çizilen ve her iki şekilde de, kasaba, köprü, büyük

binalar, yol ve kavşaklar vesaire gibi, belli başlı noktaları

göstermesi gereken bir yürüyüş yolu krokisi veya haritası.

STRIPE MARKER (LAND MINE WARFARE) MAYIN KUŞAĞI İŞARETLEYİCİSİ: Kara

mayın harbinde bir mayın kuşağının başını ve sonunu

işaretlemek için yerleştirilen doğal, suni veya özel olarak yapılmış

bir işaretleyici. Ayrıca bakınız: "marker (land mine warfare) ".

STRIPE MOSAIC ŞERİT MOZAİK: Belirli bir uçuş hattına göre, tek bir uçuş

hattına göre; tek bir uçuşta alınmış şerit halinde, dikey hava

fotoğraflarının birleştirilmesiyle meydana gelen mozaik. Ayrıca

bakınız: "mosaic".

STRIPPABLE FILMING KORUYUCU TABAKA İLE KAPLAMA: Malzemeyi, su

buharının nüfuzuna engel olacak bir plastik tabaka ile kaplı

olarak depolarda muhafazaya hazırlama. Bu tabaka, hava

püskürtme tabancası ile tatbik edilir ve, icabında, kolaylıkla

sıyrılabilir. Düşük nisbi rutubetin muhafazası için, tabakanın iç

kısmı kurutucu bir madde ile kaplıdır.


STRIPPED CENTER OF IMPACT TABİİ DAĞILMA ORTA VURUŞ NOKTASI: Hiçbir

düzeltme tanzimi veya şahsi hatalar için bir düzeltme

yapılmadığı taktirde, bir seri atımın kaplayacağı sahanın merkezi.

STRIPPED DEVIATION TABİİ DAĞILMA, TABİİ SAPMA: Hiçbir düzeltme tanzimi

veya şahsi hatalar için hiçbir düzeltme yapılmadığı taktirde, bir

atımın hedeften sapmış olacağı mesafe.

STRIPPING DÜZELTİLMİŞ KOORDİNATLARIN TAYİNİ: Tatbik edilmiş bulunan

düzeltmelerin ve atış sırasında meydana gelen hataların atış

esaslarından çıkarılması. Bu işlem; bir atış analizinde, herhangi

bir silahın belirli bir kafileye ait cephane ile verdiği randımanı ve

atış planlarında yapılan sıhhatli noktalamadan çıkarılan mesafe

ile istikameti tayin için kullanılır.

STROBE MARKER STROP İŞARETİ: Zaman bazının ikaz almaç kısmını göstermek

üzere bir radar görüntüsündeki bir çizgide meydana gelen ufak,

parlak bir nokta, kısa bir boşluk veya diğer çeşitte kısa kesinti.

STRONG POINT MUKAVEMET NOKTASI: Bir savunma mevkiinde, genellikle,

kuvvetli bir şekilde tahkim edilmiş ve ağır otomatik silahlarla

donatılmış, korunması için etrafı diğer mevzilerle çevrilmiş kilit

nokta.
STROP (AIR TRANSPORT) OTOMATİK AÇMA KOLANI: Hava nakliyesinde paraşüt

açma ipini, tespit kablosuna bağlayan kalın dokuma şeritten

kolan.

STRUCTURAL LOSSYAPIDA KAYIP SAHA, YAPI KAYBI: Yapılarda, inşaat özellikleri

yüzünden depolama maksatları için istifade edilemeyen saha.

STRUT KİLİT PARÇASI: Otomatik tabancalarda, kilit tertibatının horoza

tazyik yapan parçası.

STUB SURVIVOR CURVE TAMAMLANMAMIŞ HİZMETTE KALMA EĞRİSİ: Bilgiler

noksan olduğu için sıfıra kadar uzatılamamış, hizmette kalma

eğrisi. Ayrıca bakınız: "supply reclacement factors and

consumption rates".

STUDENTS ÖĞRENCİLER: Bak. "training forces".

STUDY TETKİK, İNCELEME, ETÜD: Mevcut bilgi ve gerçek esasların

dikkatli şekilde değerlendirilmesine dayanarak, belirli bir şart

veya durumun ayrıntılı olarak gözden geçirilişi.

STUDY OF GROUND FEATURES ARAZİNİN İNCELENMESİ, ARAZİ ETÜDÜ: Arazi

teferruatının, coğrafi ve topoğrafik maksatlarla etüd edilmesi. Bu

terim; arazinin taktik ve stratejik maksatlarla kıymetlendirilmesi


anlamına gelen (estimate of terrain) terimi ile

karıştırılmamalıdır.

SUBALLOCATION TALİ ÖDENEK: Bir özet ita amiri tarafından belirli ita

amirliklerine, ödenek payı tahsisi maksadıyla verilen bir fon

yetkisi.

SUBALLOTMENT TALİ ÖDENEK PAYI: Ödenek payı olarak, verilen fonlardan

belirli bir kısmının sözleşme tutarı olarak kullanılmasına izin

veren yetki. Bunun için mali muhasebe kayıtlarının tutulmasına

ve ödeneği alan kimse tarafından mali rapor verilmesine ihtiyaç

vardır. Ayrıca bak, "obligation authority".

SUBAQUEOUS RANGING SU ALTI KESTİRMESİ: Gece karanlığında, düşman

gemileri veya denizaltılar gibi, görünmeyen deniz hedeflerini, su

sathı altına konulan ses dinleme cihazları ile bulma ve yerlerinin

tespiti. Bu işi yapan aletler, ses titreşimlerini yakalar, geldikleri

istikameti ve mesafesini otomatik olarak kaydeder.

SUBARCTIC YARI ARKTİK BÖLGE: Orman kuzey kenarından, gelişmiş

ulaştırma şebekesinin kuzey sınırına kadar uzanan kara bölgeleri,

harekat bakımından, yarı arktik bölge kabul edilir. Aleutian


Adaları türünden bu gibi kıyı bölgeleri, ağaçsız olmakla beraber

arktik değil, yarı arktik bölge sayılırlar.

SUBAREA TALİ BÖLGE: Bir sahanın tali kısmı. Örneğin bir atış sahasının tali

bölgesi gibi. Bunun faydası belirli bir birliğin sorumlu olduğu ateş

sahasını tanımaktır.

SUBAREA COMMAND TALİ BÖLGE KOMUTANLIĞI: Bölge komutanlığı

seviyesinin hemen altında tesis edilmiş olan, iki veya daha çok

askeri asbölgeden (military district) müteşekkil bir komutanlık.

SUBAREA PETROLEUM OFFICE TALİ BÖLGE PETROL OFİSİ: Akaryakıt ve yağ

ihtiyaçlarını bir araya toplamada, müşterek petrol subaylarına ve

müşterek bölge petrol ofislerine yardımda bulunmak üzere

kurulmuş bir büro.

SUBASSEMBLY TALİ PARÇA: Birkaç parçadan oluşan büyük bir tertibatın temin

edilebilen ve değiştirilebilen kısmı. Ayrıca bakınız: "assembly",

"component part".

SUBBASE TALİ BAZ H: ATTI, TALİ BAZ: Bilinmeyen bir mesafeye, bu

mesafeyi tayin için açılar çizmek üzere, dikey açıda uzatılmış bir

baz hattı.
SUBCALIBER NAMLUCUK, NAMLUCUĞA AİT: Üzerinde eğitim yapılan silaha

mahsus standart çaptan daha küçük çaptaki silah veya namluya

ait.

SUBCALIBER AMMUNITION NAMLUCUK MERMİSİ: Üzerinde eğitim yapılan

silaha mahsus standart çaptan daha küçük çaptaki tatbikat

mermisi. Namlucuk mermisi iktisadi olduğu gibi, ayrıca nispeten

kalabalık sahalarda da kullanılabilir. Bunun için standart cephane

ile yapılan atış şartlarını taklit etmek üzere, bu işe mahsus

namlucuk malzemesi ile birlikte kullanılır.

SUBCALIBER EQUIPMENT NAMLUCUK MALZEMESİ: Daha büyük silahlarla

yapılan tatbikatlarda, namlucuk cephanesi atmak için kullanılan

daha küçük silah, adaptör, namlu ve müteferrik aksam cinsinden

malzeme.

SUBCALIBER FIRING NAMLUCUK ATIŞI: Eğitim maksadıyla, namlucuk

cephanesi kullanılarak yapılan atış.

SUBCALIBER GUN NAMLUCUK: Daha büyük bir silah namlusunun üzerine

monte edilen bir silah. Bu silah, büyük çaptaki silahlarla yapılan

nişan eğitiminde namlucuk cephanesiyle atış yapmak için

kullanılır.
SUBCALIBER MOUNT NAMLUCUK YATAĞI: Bir silah namlusu içinde veya

üzerinde bulunan özel bir yatak. Bu yatağa, alıştırma atışı için

daha küçük çapta bir silah takılabilir.

SUBCALIBER PROJECTILE NAMLUCUK MERMİSİ: Bak. "subcaliber ammunition".

SUBCALIBER RANGE NAMLUCUK ATIŞ YERİ: Namlucuk cephanesi ile

alıştırma atışı (practice firing) yapmaya mahsus atış yeri.

Namlucuk cephanesi uzun mesafeler için kullanıldığından,

namlucuk atış yeri, normal atış şartlarının ortaya koyacağı

meselelere benzeyen meseleler verilmesini mümkün kılacak

manzara hedefleri ve buna benzer tertibatla teçhiz edilebilir.

SUBCALIBER TUBE NAMLUCUK: Daha büyük bir silahın namlusu içine

yerleştirilen namlu. Bu namlu, namlucuk cephanesi ile yapılan

alıştırma atışlarında kullanılır.

SUBCOLLECTION CENTER Bak. "nuclear, biological, chemical collection

center".

SUBCONTRACT TALİ SÖZLEŞME: Asıl sözleşme gereğince, bir iş veya hizmetin

ifasını yüklenmiş bir şahısın, bu iş veya hizmeti tamamen veya

kısmen yapmak için üçüncü bir şahısla akdettiği sözleşme.


SUBCONTRACTOR TALİ MÜTEAHHİT: Bir esas sözleşme gereğince yapılacak iş

veya hizmetlerin bir kısmını yüklenmek üzere, esas müteahhitle

sözleşme yapan şahıs. Ayrıca bakınız: "prime contractor".

SUBCOURSE TALİ KURS: Tek konu ile ilgili, yazışmalı bir askeri öğretim kursu.

SUBDEPOT TALİ DEPO: Ana depoya ait işlerin bir kısmını görmek üzere tesis

edilen ve ana deponun emri altında bulunan tali ikmal tesisi.

SUBDISTRICT HEADQUARTERS ASKERİ AS BÖLGE KARARGAHI: Komutanlık

görevlerinin gayri merkezi bir şekilde ifasına yardım etmek

üzere, askeri bölge dahilinde tesis edilmiş bir karargah. Ayrıca

bakınız: "military district".

SUBGRAVITY TALİ YER ÇEKİMİ: Bileşke çevre ivmesinin 0 ile 1 G arasında

olduğu durum.

SUBGROUP ALT GRUP:

SUBINSTALLATION TALİ TESİS: Ayrı ayrı yerlerde bulunmakla beraber, komuta ve

idare maksatlarıyla bir tesise bağlanmış gayri menkuller ve

buradaki tesisler. Bunlar, genellikle, indirme limanları tali

tesislerini, liman savunma tali garnizonlarını, tali depoları içine

alır.
SUBJECT SCHEDULE KONU PLANI: Belirli bir konuda eğitim için hazırlanan

teferruatlı talimat.

SUBJUGATION BOYUN EĞDİRME, İNKİYAD ETTİRME:

SUBKILOTON WEAPON KİLOTON ALTI SİLAH: Bir kilotonun altında bir etki

oluşturan nükleer bir silah. Ayrıca bakınız: "kiloton weapon",

"nominal weapon".

SUBLIMITED WAR YARI SINIRLI SAVAŞ: Bu terim kullanılmamalıdır.

SUBMACHINE GUN MAKİNALI TABANCA: Omuzdan veya kalçadan atış

yapacak şekilde imal edilmiş hafif otomatik tabanca. Bu

tabancalar hava ile soğur, ani geri tepme tesiriyle işler ve

muhtelif çapta tabanca mermisi atar.

SUBMARINE DENİZALTI: Asıl görevi, diğer denizaltılar dahil, gemilerin yerlerini

tespit ve imha olmak üzere, su altı harekatı için tasarlanmış

savaş gemisi. Diğer deniz görevlerini yerine getirme kabiliyeti de

vardır. SSN'ler nükleer denizaltılardır. SS ve SSN olarak anılırlar.

Ayrıca bakınız: "fleet ballistic missile submarine" ve "noncapital

ship".

SUBMARINE BASE DENİZALTI ÜSSÜ: Denizaltılara her türlü destek sağlayan

üstür.
SUBMARINE CHASER DENİZALTI AVCISI: Özellikle denizaltılara karşı

harekatta bulunmak üzere imal edilmiş gemi.

SUBMARINE EXERCISE COORDINATOR DENİZALTI TATBİKATI

KOORDİNATÖRÜ: İlgili ülkeler tarafından üzerinde anlaşmaya

varılmış olan milli denizaltı tatbikat sahalarını ve sınırlarını

sürekli olarak yayınlayan yetkili.

SUBMARINE HAVENS DENİZALTI BARINAKLARI: Muharebe dışı denizaltı

faaliyetlerine mahsus ve aşağıdaki bölgeleri içine alan belirli

deniz sahaları: a. Bölge, filo veya dengi komutanlıklarca

bildirilmiş denizaltı barınakları. b. Muharebe dışı sahalarda

denizaltı faaliyetleri ve eğitim için ayrılmış bölgeler. c. Seyir

halindeki denizaltıların tahminini mevkiinden belirtilen yönde 50

deniz mili ileriye, 100 deniz mili geriye ve yanlarda 15'er deniz

mili olmak üzere "Denizaltı Hareket Raporları" ile tesis edilmiş

intikal sahaları. Ayrıca bakınız: "moving havens".

SUBMARINE LAUNCHED MISSILE DENİZALTIDAN ATILAN FÜZE: Bak. "Sea

launched ballistic missile".

SUBMARINE MINE SU ALTI MAYINI: İçerisindeki infilak maddesi ve bir ateşleme

tertibatı bulunan, düşman gemilerini tahrip etmek için su


altından aşağıya dökülen, su geçmez çelik mayın. Kontrollü su

altı mayını (controlled submarine mine) ise, kıyıdaki bir kontrol

istasyonundan elektrikle idare edilen bir ateşleme tertibatı ile

teçhiz edilmiş su altı mayınıdır.

SUBMARINE MINE CONTROL SYSTEM SU ALTI MAYIN ATEŞLEME SİSTEMİ: Su altı

mayınlarının ateşlenmesini idareye yarayan kablo, tevzi tablo,

tevzi kablosu vs. den meydana gelmiş tertibat. Ayrıca bakınız:

"mine control system".

SUBMARINE MINE PLANTER MAYIN GEMİSİ: Bak. "mine planter".

SUBMARINE MINEFIELD SU ALTI MAYIN ENGELİ: Düşman gemilerinin girmesini

önlemek veya girmesini idareye yarayan kablo, tevzi kablosu, altı

sahasına dökülen mayınların tertip şekli.

SUBMARINE MINING MAYIN DÖKME: Bir su sahasına düşmanı sokmamak

için veya bu sahaya giren düşman vasıtalarını tahrip etmek

maksadıyla su altı mayınları dökmek.

SUBMARINE MOVEMENT ADVISORY AUTHORITY DENİZALTI HAREKATI

DANIŞMA (İSTİŞARE) MAKAMI: Kendi sorumluluk bölgesindeki

denizaltı ve değişik derinliklerde sonar faaliyeti yürüten gemileri

izleyen ve denizaltı kontrol yetkililerine ve de gerektiğinde,


karşılıklı müdahale durumunda bulunan birliklere, talimatlar

veren komutan.

SUBMARINE NET DENİZALTI MANİA AĞI: Denizaltıların bir boğaza veya su

yoluna girmelerine engel olmak için, bu gibi yerleri kapamak

üzere kullanılan, zemine demirlenmiş ve su altında dik vaziyette

asılı bulunan çelik tellerden müteşekkil ağ.

SUBMARINE NOTICE DENİZALTI İLANI: Gerek barış gerekse savaş

zamanında, intikal ve karakol bölgeleriyle ilgili bilgiler dahil

olmak üzere, denizaltıların hareket ve intikaliyle ilgili talimatlar

vermek üzere, denizaltı kontrol makamı tarafından gönderilen

mesaj halindeki rapor.

SUBMARINE OPERATING AUTHORITY DENİZALTI HAREKAT MAKAMI:

Denizaltıların faaliyetlerini kontrol yetkisine haiz, Deniz

Kuvvetlerine bağlı komutan.

SUBMARINE PATROL AREAS DENİZALTI KARAKOL SAHALARI: Denizaltı

faaliyetlerinin aşağıdaki koşullar sağlanarak yapılmasına olanak

vermek amacıyla oluşturulmuş yasak bölge. a. Savaş zamanında

dost kuvvetlerin taarruzu veya onların faaliyeti tarafından


engellenmemek. b. Barış zamanında karşılıklı müdahale ve

engelleme olmaması.

SUBMARINE PATROL ZONES DENİZALTI KARAKOL BÖLGELERİ: Dost

kuvvetlerin harekatı veya muhtemel taarruzu ile sınırlanmayacak

denizaltı harekatına imkan vermek maksadıyla tesis edilmiş

deniz yasak bölgeleri.

SUBMARINE PLOTTING BOARD DENİZALTI PLOT LEVHASI: Üzerinde denizaltı

harekatının plot veya takip edildiği bir harekat durum levhası.

SUBMARINE ROCKET DENİZALTI ROKETİ: Esas itibariyle denizaltı

savunmasında kullanılan, su altında bulunan bir denizaltıdan

fırlatılan, nükleer patlayıcılı veya güdümlü torpido taşıyan roket.

Genel adı Subroc'tur. UUM-44 A olarak anılır.

SUBMARINE SAFETY LANES EMNİYETLİ DENİZALTI GEÇİTLERİ: Bak. "safety

lanes".

SUBMARINE SANCTUARIES DENİZALTI SIĞINAKLARI: Muharebe dışı denizaltı

ve denizaltı hava karşı savunma tatbikatlarının yapılması için

tesis edilmiş yasak bölgeler. Bu bölgeler sabit veya seyyar olup

normal olarak geri bölgelerde tesis edilirler. Ayrıca bakınız:

"moving havens".
SUBMARINE STRIKING FORCES DENİZALTI DARBE KUVVETLERİ: Taarruzi nükleer

darbe yapmak üzere oluşturulmuş güdümlü veya balistik füze

fırlatma kabiliyetine sahip denizaltılar.

SUBMINE EĞİTİM MAYINI: İçine trotil doldurulmuş bir kap ile bir ateşleme

tertibatı yerleştirilen, en kıyıdaki mayın ateşleme sistemi

vasıtasıyla elektrikle ateşlenen küçük çapta mayın. Bu çeşit

mayınlar, bir su altı mayınının yakınında bulunur ve eğitim için

kullanılır.

SUBORDINATE AST: Kıdem ve derece itibarıyla, daha üst derecenin altında

olmak ve altında olan.

SUBORDINATE AREA COMMANDERS TALİ BÖLGE KOMUTANLIKLARI: Tahsis

edilmiş bir coğrafi bölge için harekat açısından CINHAN'a karşı

sorumluluğu olan NATO komutanlarına verilen isim. Ayrıca

bakınız: "Major NATO Commanders", "Major Subordinate

Commanders", "Principal Subordinate Commanders".

SUBPORT TALİ LİMAN: Ana limandan geçmesi gereken trafiğin bir kısmını

idare etmek için kullanılan liman. Bu limanın işleri ana limandan

idare edilir.
SUBPOST TALİ GARNİZON: İdari bakımdan başka bir garnizonun parçası

olan ve bu garnizondan idare edilen tali garnizon.

SUBROC DENİZALTI ROKETİ: Bak. "Submarine rocket".

SUBROUTINE ALT YORDAM: Bir veya daha fazla bilgisayar programında

kullanılabilen standart program.

SUBSATELLITE TALİ UYDU: Suni bir arz uydusu için de yörüngeye götürülüp,

sonra başka bir maksada hizmet için atılmak amacıyla

hazırlanmış bir cisim.

SUBSECTOR TALİ BÖLGE: Bir kıyı hudut bölgesinin tali kısmı. Belirli bir birliğin

sorumlu olduğu bir bölgenin tali kısmı.

SUBSECTOR RESERVE TALİ BÖLGE İHTİYATI: Tali bölge komutanlığı emrindeki

ihtiyat muharebe kademesi.

SUBSEQUENT OPERATIONS MÜTEAKİP HAREKAT, MÜTEAKİP FAALİYETLER:

İlk harekat ve faaliyetlerin ihtiyaçları karşılandıktan sonra, gerekli

imkanlar temin edilir edilmez, bunları takiben yapılan harekat ve

faaliyetler. İmkan bulunduğu taktirde, bu görevler, ilk harekatla

aynı zamanda yapılabilir. İmkan bulunmaz ise, ilk harekata

öncelik verilir.
SUBSEQUENT OPERATIONS TASKS MÜTEAKİP HAREKAT GÖREVLERİ: Bak.

"Tasks".

SUBSET ALT KÜME: Bir küme içindeki küme.

SUBSIDIARY ACCOUNT YARDIMCI HESAP, TALİ HESAP: İlgili muvazene

hesabının bakiyesine eşit olarak gösterilebilen ve muvazene

hesabına özet olarak geçirilen teferruatlı muamelelere ait ve

birbiri ile ilgili hesapların toplam bakiyesi.

SUBSIDIARY AND SUPPORTING OPERATIONS YARDIMCI VE DESTEKLEYİCİ

HAREKAT:

SUBSIDIARY BELT YARDIMCI ENGEL KUŞAĞI: Esas kuşağı takviye etmek, cephe

istikametinde veya gerisine doğru derinlik vermek ya da yanları

korumak üzere seçilmiş bir engel kuşağı. Yardımcı kuşaklar

üzerindeki çalışmalara normal olarak istihkamcıların esas kuşağa

tahsisleri yapıldıktan sonra başlanır.

SUBSIDIARY DEMOLITION BELT TALİ TAHRİP KUŞAĞI: Kanatları korumak veya

ileriye ya da geriye doğru derinliği arttırmak amacıyla esas

kuşağa yapılan ek. Bak. "demolition belt".


SUBSIDIARY LANDING TALİ ÇIKARTMA: Bir amfibi çıkartmada ana çıkartmayı

desteklemek amacıyla genellikle tayin edilmiş çıkartma

bölgesinin dışında bir bölgeye yapılan çıkartma.

SUBSISTENCE YİYECEK VE YEM: Askeri personel ve hayvanları beslemeye

mahsus ve bu maksatla kullanılan erzak, gıda maddeleri.

SUBSISTENCE ALLOWANCE TAYİN BEDELİ: Bak. "Basic allowance for

subsistence".

SUBSISTENCE CHARGE HASTANE ÜCRETİ: Bir genel hastanede, yeme ve içme

gibi zaruri masraflar karşılığı olarak, ücretli hastalar tarafından

ödenmesi icap eden para. Para ile tedavi edilen hastalar

arasında subaylar, sivil memurlar ve diğer sınıflara mahsus

kimseler vardır.

SUBSISTENCE QUALITY YİYECEK MADDESİ NİTELİĞİ: Yiyecek maddesinin,

sağlığa yararlılık durumu dışında kalan ve cinsi, sınıfı veya

derecesi ve diğer vasıflarıyla ilgili olan durumu.

SUBSISTENCE STORES YİYECEK MADDELERİ: Yiyecek, şekerleme, tuvalet

eşyası ve sofra edevatı gibi, insanın normal hayatı için lüzumlu

olan şeylerin hepsi. Bunlar, bir askeri mevki, kamp veya

garnizonda, bir askeri mağazaya bağlı eşya mağazasında satılır ve


rasyon maddeleri (ration articles) askeri satış maddeleri (sales

articles) ve istisnai yiyecek maddeleri (exceptional articles)

olarak sınıflandırılır.

SUBSISTENCE WHOLESOMENESS YİYECEK MADDESİ SAĞLIĞA YARAR

DURUMU: Gıda maddelerini istihkak için elverişsiz hale

sokabilecek sağlık ve tıbbi yönler veya diğer hallerle ilgili durum.

SUBSOIL-ICE TOPRAK ALTI BUZU: Bak. "ground ice".

SUBSONIC SESTEN YAVAŞ: Ses hızının altındaki hızlar için kullanılan terim.

Ayrıca bakınız: "speed of sound".

SUBSTITUTE İKAME ETMEK, YERİNE KOYMAK:

SUBSTITUTE ITEM İKAME MADDE: Aynı mahiyet ve nitelikteki bir standart

madde yerine dağıtım yetkisi verilmiş bir madde.

SUBSTITUTE STANDARD YARI STANDART: Bir standart tip kadar tatminkar

olmayan fakat, yerini faydalı bir şekilde doldurabilecek durumda

olan; dolayısıyla, standart bir tipin ikmalini desteklemek üzere

tedarik edilebilen tipte maddeyi ifade eder.

SUBSTITUTE TRANSPORT TYPE VEHICLE YEDEK NAKLİYE ARACI: Bir askeri

nakliye aracının sahip olduğu tüm özelliklere sahip olması


gerekmeyen, ancak bazı sınırlamalarla aynı görevleri yapabilmek

üzere tasarlanmış tekerlekli araç. Bunlar sivil tasarımlara bazı

özelliklerin eklenmesi veya askeri tasarımların bazı özelliklerin

çıkarılmasıyla geliştirilmiştir. Ayrıca bakınız: "vehicle".

SUBSTITUTION İKAME, YERİNE KOYMA: Bak. "substitution system".

SUBSTITUTION CIPHER İKAME USULÜ İLE ŞİFRELEME: Bir haberi kod haline

koyma usulü. Bu usulde; kod harfleri ve işaretleri açık metindeki

harflerin yerine geçer, fakat asıl haberdeki kelimelerin harf sırası

değiştirilmez veya karıştırılmaz.

SUBSTITUTION SYSTEM İKAME SİSTEMİ, YERİNE KOYMA SİSTEMİ: Açık veya

kodlu metin unsurlarının esas yerleri veya sıraları muhafaza

edilmekle beraber, bunların yerine değişik kıymette başka

unsurlar ikamesi suretiyle kodlu metin yapma usulü.

SUBSURFACE BURSTS SATIH ALTI İNFİLAKLARI: Bak. "nuclear underground

burst".

SUBSYSTEM TALİ SİSTEM: Bir sistem içinde bir veya daha çok özel görevi

yerine getiren belli başlı bir çalışma usulü.

SUBTERRANEAN-ICE ARAZİ ALTI BUZU: Bak. "ground ice".


SUBTRACTOR MATRUK: Şifrelemek üzere kod, şifre veya açık metinin çıkarıldığı

numara, numara serisi veya alfabetik fasılalar.

SUBVERSION YIKICILIK (ABD SAVUNMA BAKANLIĞI, ABD SAVUNMA KURULU):

Bir rejimin askeri, ekonomik, psikolojik ve politik gücünü veya

moralini içten yıkmak üzere tasarlanmış hareketler. Ayrıca

bakınız: "unconventional warfare".

SUBVERSION (NATO) YIKICILIK: Bir ülke vatandaşlarının moralini, bağlılığını

ve güvenilirliğini içten yıkarak o ülkenin askeri, ekonomik veya

politik gücünü azaltmak üzere tasarlanmış hareketler.

SUBVERSION OF DOD PERSONNEL ABD SAVUNMA BAKANLIĞI PERSONELİNE

YÖNELİK YIKICI FAALİYETLER: ABD Savunma Bakanlığının askeri

veya sivil personelinin bağlılığını, morallerini veya disiplinini

içten yıkmak için tasarlanmış hareketler.

SUBVERSIVE ACTIVITY YIKICI FAALİYETLER: Görev başındaki hükümetlerin

kuvvet kullanılarak veya zor yoluyla devrilmesini savunan birey,

grup veya teşkilata yardım eden ve moralmen destekleyen

kimselere yıkıcı ve içinde bulundukları faaliyetlere de yıkıcı

faaliyet denir. Hükümet menfaatlerine zararlı olmak için yapılan


ve hıyanet, fitne ve casusluk kategorisi dışında kalan tüm amaçlı

faaliyetler yıkıcı faaliyetler kategorisinde mütalaa edilirler.

SUBVERSIVE POLITICAL ACTION YIKICI SİYASİ FAALİYET: Diğer bir

hükümetin karar ve hareketleri üzerinde etkili olacak

mevkilerdeki kişi veya gruplara hükmederek, bunları etkileyerek

veya değiştirerek belirli siyasi hedeflere ulaşmak amacıyla

tasarlanmış bir dizi planlı faaliyet.

SUBVOUCHER TALİ BELGE: Sarf edilen paranın veya teslim alınan eşya ya da

paranın mazbatası. Bu bir belgenin sıhhatini anlamaya yarar ve

bir işlemin teferruatını gösterir.

SUCCESSIVE ATTACK BİRBİRİ ARDINCA TAARRUZ, ARD ARDA TAARRUZ:

Birbiri ardından saldırışlar halinde yapılan taarruz. Bu taarruzda,

muharebe kuvvetinin muhtelif birlikleri, birbiri ardından savaşa

girer.

SUCCESSIVE CONCENTRATIONS ARD ARDA ATEŞ TOPLAMALARI: Topçu

ateşini, en yakın hedeften başlayarak birbiri ardından müteaddit

sahalar üzerinde teksif etme. Ard arda ateş toplamaları, atıştaki

değişme vasfı dolayısıyla, piyade ilerleyişinin topçu ateşiyle

desteklenmesini sağlar.
SUCCESSIVE FORMATION ARD ARDA SAFA GEÇME DÜZENİ, BİRBİRİ

ARDINCA SAFA GEÇME DÜZENİ: Bir resmi geçit için, muhtelif

birliklerin birbiri ardından yerlerine geçtikleri düzen.

SUCCESSIVE OBJECTIVES ARD ARDA HEDEFLER, MÜTEAKİP HEDEFLER: Sıra

halindeki hedefler. Esas kuvvetin bir kısmı ile, önce hedeflerden

birine hücuma geçilir. Kuvvetlerin geri kalan kısmı destek sağlar.

Komutan ilk hedefin, hücum eden kuvvet tarafından

temizleneceği kanaatine varır varmaz, komutanlığın diğer

kısımları bir sonraki hedefe taarruz eder. Bu işlem son hedefe

varılıncaya kadar devam ettirilebilir. Genel olarak zırhlı birlikler

için uygun şekildir. Ayrıca bakınız: "intermediate objective".

SUGGESTED IMPROVEMENT UFAK TEFEK ISLAHAT: Nitelik veya performansta

arzulanan fakat zaruret ifade etmeyen bir artış. Örneğin,

paslanmayı önlemek için, döküm kabzaları plastik veya

alüminyum ile değiştirmek.

SUITABILITY STATEMENT ELVERİŞLİLİK RAPORU: Bir otomatik bilgi işlem

sisteminin Hava Kuvvetlerine acil bir faaliyet merkezinde

montajına veya uygulanmasına geçilmeden önce, mevcut

teçhizatın kıymetini değerlendirmek, mali imkanları tespit

etmek, sağlayacağı faydaları görmek ve gerekli temel uygulama


ölçülerini ortaya çıkartmak üzere, münferit bir bilgi işlem sistemi

için mahalince hazırlanmış dokümanlar.

SULFUR TRIOXIDE SOLUTION SÜLFÜR TRİOKSİT ERİYİĞİ: Püskürtme suretiyle

sis perdesi yapmakta kullanılan bir kimyasal madde.

SULLAGE PIT LAĞIM ÇUKURU, FOSSEPTİK ÇUKURU: Bak. "Soakage pit".

SUMMARY AREAS ÖZET RAPOR SAHALARI: Belirli deniz sahaları. Bu sahalardan

her biri için, tatbikatı yöneten subay tarafından, günlük olarak

(kendi seyir sahası ve kuvvetlerini içine alan) tahmini mevki özeti

ve düşman hakkındaki bilgi özeti mesajları düzenlenir. Bu

mesajlar; belirli bölgelerde seyir halinde bulunan harp gemileri

ve açık deniz kaptanları ile belirli bazı kıyı makamlarına bilgi

temini için hazırlanır.

SUMMARY COURT DAR YETKİLİ ASKERİ MAHKEME: Bak. "summary court-

martial".

SUMMARY COURT MARTIAL DAR YETKİLİ ASKERİ MAHKEME: ABD

Ordusunda, bir subaydan kurulu askeri mahkeme. Bu mahkeme;

bir aya kadar hapis, 45 güne kadar ağır hizmet, iki aya kadar

disiplin cezası ve bir maaşın üçte ikisine kadar para kesme cezası

verebilir.
SUMMARY COURT MARTIAL ORDER DAR YETKİLİ ASKERİ MAHKEME KARARI:

SUMMARY COURT OFFICER DAR YETKİLİ ASKERİ MAHKEME BAŞKANI: Bir dar

yetkili askeri mahkemenin görevlerini yerine getirmek ve Askeri

Ceza Kanununun ve Askeri Ceza Muhakemeleri Usulü

Kanununun 136'ncı maddesine göre yeminleri yaptırmak üzere

atanmış subay

SUMMER DRAFT YAZ SU ÇEKİMİ: Gemilerin, yaz mevsiminde emniyetle

yüklenebilecekleri su kesimi hattı.

SUMMIT ZİRVE: Bir merminin topla hedef arasında katettiği yolda deniz

seviyesine göre ulaştığı en yüksek nokta; topun yüksekliğine

azami ordinatının toplamı.

SUMMIT OF TRAJECTORY MERMİ YOLU TEPE NOKTASI: Merminin silahtan

hedefe seyri sırasında ulaştığı en yüksek nokta.

SUMP ALT KARTER: Bir içten yanmalı motoru yağlamak için yağın

pompalandığı ve devir daim için tekrar geri döndüğü depo.

SUN SEEKER GÜNEŞ TAKİPÇİSİ: Yardımcı motor (servo) larla çalışan ve aletleri,

içinde bulundukları hava uzay araçlarının tonolarına ve

taklalarına rağmen, görüşü, tevcih edilmiş vaziyette tutmak için

fotosellerle kontrol edilen iki eksenli cihaz. Üst atmosfer


araştırmalarında kullanılan bu cihaz, özellikle bir yıldız veya

gezegen takipçisi olacak derecede hassaslaştırıldığı taktirde, uzay

seyrüseferi için elverişli hale getirilebilir.

SUNDRY FUNDS MÜTEFERRİK SERMAYE İŞLETMELERİ: Mahdut askeri ve sivil

personel gruplarına bazı hizmetler temin maksadıyla kurulmuş

bütçe dışı işletmeler. Bunlardan faydalanma; kurulmuş bulunan

faaliyete fiilen iştirak veya müşterisi durumunda bulunulmakla

sağlanır. İşletmenin; mali bakımdan kendi kendisini destekleme

esasına göre çalışması gerekir. Belli başlı müteferrik sermaye

işletmeleri subay ve astsubay gazino ve ordu evleridir.

SUPER SABRE SUPER SABRE, TEK TURBOJET MOTORLU, SESTEN-HIZLI AV

BOMBARDIMAN UÇAĞI: Nükleer ve nükleer olmayan silahları

kullanma yeteneği vardır. Yakıt ikmali yapabilir ve çeşitli yakın

hava destek görevlerini yerine getirebilir. F-100 olarak da

adlandırılır.

SUPERCHARGEİLAVE GAZ VERMEK: Bir uçak motoruna normal şartlar altında

verilenden ziyade hava veya hava-yakıt karışımı vermek. Bu fazla

beslenme özellikle yüksek irtifada bulunurken motora fazla güç

sağlar.
SUPERCHARGER KOMPRESOR; SÜPERŞARJÖR: Bir uçak motorunda, normal

şarttakinden fazla hava veya hava yakıt karışımı vermek için

kullanılan pompa. Bu kompresör özellikle yüksek irtifada yapılan

uçuşlarda kullanılır.

SUPERELEVATION NİŞANGAH AÇISI: Hava savunma topçuluğunda, merminin

seyir esnasında yer çekiminden ileri gelen dönüşünü karşılamak

üzere eklenen pozitif bir açı.

SUPERENCIPHER ÇİFT ŞİFRELEMEK, ÜST ÜSTE ŞİFRELEMEK: Bir şifre metnini

daha ileri bir şifreleme işlemine tabi tutmak.

SUPERENCRYPTION ÇİFT KRİPTOLAMA, ÜST ÜSTE KRİPTOLAMA: Emniyeti

arttırmak veya açık metnin anlaşılmasını sınırlamak maksadıyla,

kriptolanmış metni daha ileri bir kripto sistemi ile kriptolamak.

SUPERFORTRESS SUPERFORTRESS, UÇAN KALE: Dört pistonlu ve iki turbojet

motorla çalışır, taktik hava tankeri. Bu tanker, manş tulumu

(drogue) ve sanda (probe) usulü ile, üç avcı tipi uçağın, havada

aynı anda akaryakıt ikmalini yapabilir. KB-50 olarak adlandırılır.

SUPERHEAVY TANK EN AĞIR TANK: Askeri maksatlar için kullanılan en ağır

tank; 75 tondan daha ağır olan tank. Ayrıca bakınız: "tank".

SUPERHIGH FREQUENCY SÜPER YÜKSEK FREKANS: Bak. "frequency".


SUPERIMPOSE BİNDİRME USULÜ KRİPTOLAMAK: Kriptolu metni, aynı anahtar

unsuru ile şifrelenmiş metin muhteviyatı ile aynı sütuna düşecek

şekilde yazmak.

SUPERIMPOSED BİRLEŞTİRİLMİŞ: Ateş planlamasında bir hedefe açılan topçu

ateşinin arttırılacağını belirtmek için kullanılan bir terim. Bu

terim, bu ateş, ateş destek görevinde ifade edilen yetkiyle

kesilebilir.

SUPERINTENDENT MÜDÜR, AMİR: Bir iş, grup veya kuvvetinin faaliyetini idare

ve kontrol eden şahıs.

SUPERIOR PROVOST COURT MERKEZ KOMUTANLIĞI YÜKSEK MAHKEMESİ:

ABD Askeri hukukuna göre; işgal altında bulunan

memleketlerde, askeri hükümet idaresi altında teşkil olunan ve

bir subaydan ibaret olan mahkeme. Bu mahkeme askeri ceza

hükümlerini uygular ve ancak altı aya kadar hapis veya bin

dolara kadar para cezası ya da bu iki cezayı birlikte verme

yetkisine sahiptir.

SUPERNUMERARY İHTİYAÇ FAZLASI PERSONEL: Belirli bir görev için tayin edilen

veya lüzumlu olan personelden fazla personel. Bu personel,


icabında, değiştirme personeli olarak görev almak üzere,

yedekte bulundurulur.

SUPERNUMERARY CIVILIAN PERSONNEL İHTİYAÇ FAZLASI SİVİL PERSONEL:

Daha önce uluslararası sivil bir kadroya atanmış, ancak NATO

sivil personel yönetmeliğinin 45.65 maddesine raporla sayılan ve

NATO statüsünü muhafaza eden uluslararası personel.

SUPERQUICK FUZEÜSTÜN HASSAS TAPA: Merminin hedefe teması ile derhal

faaliyetegeçen tapa. Mümkün olan en süratli faaliyeti temin

eden tapa tipidir. Ateşleme iğnesi, merminin hedefe temasıyla

beraber kapsül üzerine yüklenir; dolayısıyla mermi, hedefin

sathında faaliyetini gösterir. Buna hassas tapa (instonteneous

fuze) de denir. Ayrıca bakınız: "fuze".

SUPERSEDE YÜRÜRLÜKTEN KALDIRMA:

SUPERSENSITIVE FUZE ÇOK ÜSTÜN HASSAS TAPA: Uçak kanadı gibi çok hafif

hedeflere çarpmakla dahi mermiyi süratle infilak ettiren tapa.

Ayrıca bakınız: "fuze".

SUPERSESSION DATE ANAHTAR DEĞİŞTİRME TARİHİ: Kriptografide, kripto

usulünde, anahtarlarda, kod vs. de bir değişikliğin meydana

geldiği tarih.
SUPERSONIC SESTEN HIZLI: Ses hızının üzerindeki hızlar için kullanılan terim.

Ayrıca bakınız: "speed of sound".

SUPERTROPICAL BLEACH SICAK İKLİM KİREÇ KAYMAĞI: Bulaşıcı maddelerden

temizlemede standart kireç kaymağı olarak kullanılan dengeli bir

madde. Ayrıca bakınız: "bleaching material".

SUPERVISE MURAKABE ETMEK, NEZARET ETMEK: Herhangi bir iş veya

faaliyeti gözaltında tutmak.

SUPERVISED ARTICLE KAYDI SİLİNMİŞ MADDELER: Bak. "supervised

property".

SUPERVISED PROPERTY KAYDI SİLİNMİŞ MALLAR: Artık ordu tarafından

kullanılmayan ve elden çıkarılabilen eşya veya maddeler. Bu

elden çıkartma işi, ancak bunları tevzi etmiş olan teknik hizmet

başkanlığının veya ilgili birlik komutanlığının izni ile yapılabilir.

Buna (supervised article) de denir.

SUPERVISED ROUTE KONTROLLÜ YOL: Karayolu trafiğinde üzerinde trafik

kontrol kadroları, trafik devriyeleri veya her ikisi tarafından sınırlı

bir kontrol uygulaması yapılan karayolu. Konvoy halindeki

araçlar veya olağanüstü ağırlığı veya büyüklüğü olan araçlar için

intikal yetkisi gerekir. Ayrıca bakınız: "route".


SUPERVISION MURAKABE: Bir üstün; sevk ve idare, direktif, sorumluluk devri

şeklinde verilmiş kaynaklar ve hareket tarzları yolları ile astları

üzerinde icra ettiği kontrol. Astları görevden almak veya

cezalandırmak, bilgi edinme ve verimlerini değerlendirme

maksadıyla kendilerinden rapor istemek yetkisini içine alır.

SUPERVISOR YÖNETİCİ:

SUPERVISOR OF PRISONERS CEZAEVİ NEZARET SUBAYI: Bir disiplin cezaevinin

erkanından bulunan ve mensupların bakım, muhafaza, kontrol

ve disiplininden sorumlu subay.

SUPERVISOR OF RANGE OPERATIONS FÜZE ATIŞ İSTASYONU DENETÇİSİ: Bir füze

deneme istasyonunda; atış ve uçuş işlemleri sırasında

istasyondaki bütün idare ve koordinasyonları ve Merkezi Kontrol

harekat odasındaki koordinasyon işlerinden sorumlu bir şahıs.

SUPERVISORY CHECK KONTROL MUAYENESİ: Başka sanatkar veya

sanatkarlar tarafından yapılmış işin niteliğini ve hizmete

elverişliliğini temin gayesiyle ehil astsubay veya teknisyen

tarafından yapılan muayenesi.

SUPERVISORY RESPONSIBILITY MURAKABE SORUMU: Bir şahsın; bir depo,

ambar veya ikmal bürosunda kendisine emanet edilen malın


muhafaza ve korunmasını murakabe hususundaki sorumluluğu.

Bir bölük veya müfreze komutanının kendi birliğindeki malların

kontrolüne ait sorumluluğu. Bu sorumluluk, direkt bir

sorumluluktur ve şahsi sorumluluktan farklıdır (personel

responsibility). Ayrıca bakınız: "accountability" ve

"responsibility".

SUPPLEMENT EK: Asıl yayınla ilgili olan ve bazı ek bilgileri veya özetleri

yayınlamak maksadıyla hazırlanan ve asıl yayından belirli

kısımları da ihtiva edebilen, asıl yayından ayrı doküman.

SUPPLEMENTAL AGREEMENT EK SÖZLEŞME: Sözleşme hükümlerine göre

müsaade edilmemiş olmakla beraber, sözleşmenin yürürlükte

kaldığı süre içerisinde ilk şartlarda arzu edilen veya lüzum

görülen düzeltme ya da değişiklikleri ihtiva eden sözleşme.

SUPPLEMENTAL CHARGE İLAVE İMLA HAKKI: Derin imla boşluklu

mermilerde adi tapa ve şiddetlendirici terkibi ile paralama hakkı

arasındaki boşluğu doldurmak için kullanılan, içi, normal olarak,

trinitrotoksen ile doldurulmuş silindir biçiminde kap.

SUPPLEMENTAL CIVILIAN SUPPLIES EK SİVİL İKMAL MADDELERİ: Askeri devre

esnasında temin edilen ve esas madde olarak telakki edilmeyen


sivil ikmal maddeleri. Bu maddeler, harekat alanı komutanınca

onaylandığı taktirde sivil makamlar tarafından finanse edilip

programlanır.

SUPPLEMENTAL PHOTOGRAPHIC INTERPRETATION REPORT EK FOTOĞRAF

YAZIM RAPORU: Görev içindeki önemli hedeflerle ilgili olarak

daha önceki raporlarda yer almayan bilgileri veren veya ek

bilgiler istendiğinde verilen standart görüntü yorum raporu.

SUPPLEMENTAL PHYSICAL EXAMINATION TAMAMLAYICI SIHHİ MUAYENE:

Nihai muayenesi yapılmış herhangi bir uzay aracı veya cihazın

yeniden muayenesini ve özel testleri ihtiva eden tamamlayıcı

muayene. Bu muayene icap ettiği taktirde tatbik edilir ve genel

olarak bir branşın mütehassısı tarafından yapılır. Ayrıca bakınız:

"physical examination".

SUPPLEMENTARY CODE EK KOD: İkinci ya da tali anlamlarda, ya da coğrafi

terimler gibi normal olarak özel bir kod grubu ile belirtilen özel

anlam kategorisini kapsar kod.

SUPPLEMENTARY FIRING POSITION YEDEK ATEŞ MEVZİİ: Bak. "supplementary

position".
SUPPLEMENTARY INTELLIGENCE REPORT OF TAMAMLAYICI İKK RAPORU

(COUNTERINTELLIGENCE):

SUPPLEMENTARY POSITION YEDEK MEVZİİ: Esas veya değiştirme

mevzilerden yapılamayan bir görevi yapmak için en iyi imkanlar

sağlayan bir mevkii. Bak. "position".

SUPPLEMENTARY TARGET TALİ HEDEF: Bir top veya bataryaya tahsis edilen

asıl hedeften başka bir hedef. Esas hedefler tahrip olunca veya

esas hedeflere tesirli atış yapma imkanı kalmayınca, ateş bu tali

hedeflere tevcih edilir.

SUPPLEMENTARY TRAINING TAMAMLAYICI EĞİTİM:

SUPPLIES İKMAL MADDELERİ (ABD SAVUNMA BAKANLIĞI, AMERİKAN

SAVUNMA KURULU): Yiyecek, giyecek, teçhizat, silahlar,

cephane, yakıt, malzemeler ve her tür makina dahil olmak üzere

bir askeri komutanlığın teçhizatı, bakımı ve harekatı için gerekli

olan tüm maddeler. Ayrıca bakınız: "stores". Planlama ve idari

amaçlarla ikmal maddeleri aşağıdaki gibi sınıflandırılmıştır; Tali

sınıflama malzeme işaretleri (A dan Z'ye), planlama amacıyla bir

ikmal maddesi sınıfının bir kısmını daha iyi tanımlamak amacıyla

tayin edilmiş tali sınıflarla birlikte kullanılabilirler. Örneğin; V.


sınıf AL cephane, hava füzesini göstermek için kullanılır. Özel

ihtiyaçlar için Kuvvet Komutanlıkları tarafında, ek kodlar

kullanılabilir. Ancak bu izin verilen ek kodlama tayin edilmiş ana

sınıflama ve tali sınıflama kodlarının yerine geçecek şekilde

kullanılmamalıdır. I. Sınıf: Parasız sağlık ve yardım maddeleri de

dahil olmak üzere yiyecekler. I. Sınıf için tali sınıflama şöyledir: A-

Hava (Uçuş rasyonları); R-Dondurulmuş yiyecekler; S-

Dondurulmamış yiyecekler (muharebe rasyonu hariç); C-

muharebe rasyonu (Parasız sağlık ve yardım maddeleri de dahil

olmak üzere). II. Sınıf: Giyecek, şahsi teçhizat, çadır, teşkilat alet

takımları ve alet kitleri, idari ve bina içi ikmal maddeleri ve

teçhizat. II. Sınıf için tali sınıflama şöyledir: B-Kara destek

malzemeleri (elektrik jeneratörlerini ve yapı, engel, köprü, itfaiye

ve haritacılık teçhizatını içine alır) E- Genel İkmal Maddeleri; F-

Giyecek ve kumaşlar; M-Silahlar; T-Endüstri ikmal maddeleri

(Destekleri tezgah ve palangaları, kablo, zincir, çelik halat, vida,

somun çivi ve çelik çubukları, levha ve diğer çubukları içine alır).

III. Sınıf: Yakıt, ince ve kalın yağlar: Yakıt, kalın yağlar, ince yağlar,

hidrolik ve izolasyon yağları, koruyucular, sıvı ve sıkıştırılmış

gazlar, toplu kimyasal ürünler, soğutucular, buz çözme ve antifriz


bileşimleri, bu ürünlerin yan unsurları ve ilaveler ve kömür III.

sınıf için tali sınıflama şöyledir: A-Hava ve W-Kara (Yer). IV. Sınıf:

İnşaat: Monte edilmiş teçhizat ve tüm tahkimat/engel

malzemeleri dahil olmak üzere tüm inşaat malzemeleri. (Tali

sınıflama yoktur) V. Sınıf: Cephane: Her tür cephane (kimyasal,

biyolojik, radyolojik ve özel silahlar), bombalar patlayıcılar,

mayınlar, tapalar, patlatıcılar, fişekler, füzeler, roketler, itici

parçalar ve diğer ilgili maddeler. V. sınıf için tali sınıflama

şöyledir: A-Hava ve W-Kara. VI. Sınıf: Personel ihtiyaç maddeleri

(Askeri olmayan perakende maddeler) (Tali sınıflama yoktur).

VII. Sınıf: Nihai ürünler: Amaçlanan kullanımı için hazır durumda

olan nihai ürünler birleşimi: Örneğin; rampalar, tanklar, seyyar

makina parkları, araçlar, VII. sınıf için tali sınıflama şöyledir: A-

Hava; B-Kara destek malzemeleri (elektrik jeneratörlerini ve

yapı, engel, köprü, itfaiye ve haritacılık teçhizatını içine alır). D-

İdari araçlar (idari amaçlarla kullanılan ticari araçlar); G-

Elektronik, K-Taktik araçlar, L-Füzeler, M-Silahlar; N- Özel

Silahlar. VIII. Sınıf: Özel tıbbi tedavi malzemeleri de dahil olmak

üzere Tıbbi malzemeler (Tali sınıflama yoktur). i. IX.Sınıf : Tamir

parça ve unsurları: Tamir edilebilen veya edilemeyen tüm


teçhizatın bakımı için gerekli olan takımları, komple ve tali

parçaları içine alır. IX. Sınıf için tali sınıflama VII. sınıf ile aynıdır,

ancak buna T-Endüstri ikmal maddeleri (destekleri, tezgah ve

palangaları, kablo zincir, çelik halat, vida, somun, çivi ve çelik

çubukları, levha ve diğer çubukları içine alır) de dahildir. j. X.

Sınıf. Zirai ve Ekonomik programlar gibi askeri olmayan

programları desteklemek için kullanılan ve I. ve X. sınıflara dahil

olmayan malzemeler.

SUPPLY İKMAL: İkmal maddelerinin cins ve miktarlarının belirlenmesi

dahil, tedariki, dağıtımı, depo bakımı ve muhafazası. a. ÜRETİM

AŞAMASI: Askeri ikmalin tedarik programının belirlenmesiyle

nihai ürünleri Askeri Kuvvet Komutanlıkları tarafından kabul

edilmesi arasında bulunan aşama. Bak. "producer phase supply".

b. TÜKETİM AŞAMASI: Askeri ikmalin nihai ürünlerin Askeri

Kuvvet Komutanlıkları tarafından kabul edilmesiyle tüketilmek

üzere verilmesi arasında geçen süre. Bak. "consumer phase

supply".

SUPPLY AND EVACUATION OFFICER İKMAL VE TAHLİYE SUBAYI: Bak. "supply

officer".
SUPPLY AND EVACUATION SECTION İKMAL VE TAHLİYE KISMI, IV NCÜ KISIM,

S4: Aynı hizmeti, tugay hariç, daha küçük karargahlarda gören

karargah tali bölümü.

SUPPLY ARMS AND SERVICES TEKNİK HİZMETLER: Bak. "Service".

SUPPLY BULLETIN İKMAL BÜLTENİ: Bak. "bulletin".

SUPPLY BY AIR HAVADAN İKMAL, HAVA YOLUYLA İKMAL: Bak. "air drop" ve "air

movement".

SUPPLY BY REQUISITION İSTEK ÜZERİNE İKMAL: Birlik, müessese veya

kuvvetlerin ihtiyaçlarını karşılamak için lüzumlu bütün ikmal

maddelerini, yapılan isteklere ikmal etme sistemi.

SUPPLY CATALOGUE İKMAL KATALOGU: Ordu donatım sınıfından başka

bütün teknik sınıflar tarafından çıkarılan ve bu sınıflara ait ikmal

maddelerinin resmi isimleri ile stok ve tanıtma numaralarını

ihtiva eden liste halindeki yayın.

SUPPLY CATEGORIES İKMAL KATEGORİLERİ: Bak. "depot supply", "field

supply", ve "organizational supply".

SUPPLY CONTROL İKMAL KONTROLU: Bir ikmal maddesinin talep, kabul,

depolama, stok kontrolu, nakliye, tertip, tanımlama ve


muhasebe dahil olmak üzere ikmal sistemi içinde kontrol

edilmesi işlemi.

SUPPLY CONTROL POINT İKMAL KONTROL NOKTASI: Muhabere unsurlarının

lojistik desteğini düzenlemek, çabuklaştırmak ve özellikle,

muharebe esnasında yeniden ikmal (resupply) yapmak üzere,

ana ikmal yolları (main supply route) üzerine kurulan kontrol

faaliyet tesisi. Tümen seviyesinde buna (Division Supply Point)

denir.

SUPPLY CRAFT DENİZ DESTEK ARACI: Düşman tarafından tutulan kıyılara karşı

yapılan taarruzda ve taarruzun devamı sırasında roket, havan ve

otomatik silahları denizden ve yakın mesafeden karaya karşı

kullanmak suretiyle bu hareketi destekleyen deniz aracı.

SUPPLY CREDIT İKMAL KREDİSİ: Bir birlik komutanının müracaatına bağlı

olarak ve doldurulacak istek belgeleri karşılığında, bir birliğe

belirli miktarda ikmal maddesi, hizmet veya personelin, belirli bir

süre için tahsisi.

SUPPLY DIRECTIVE İKMAL DİREKTİFİ: İhtiyaç sahiplerine, kendileri tarafından

istekte bulunulmasına lüzum kalmaksızın, malzeme sevkıyatının

yapılması için, manajmanın, direkt olarak ilgili ve sorumlu olduğu


ikmal dağıtım sistemleri dahilindeki sorumlu faaliyet

merkezlerine, yetki dahilinde yaptığı istekler.

SUPPLY DIVISION LOJİSTİK BAŞKANLIĞI: Kara Kuvvetleri Karargahı'nda, Kara

Ordusunun ikmal işleriyle ilgili daire.

SUPPLY DUMP GEÇİCİ İKMAL DEPOSU: İkmal maddelerinin kısa bir süre için

boşaltılıp depo edildiği yer.

SUPPLY ECONOMY İKMAL EKONOMİSİ: Malzemenin Silahlı Kuvvetlerdeki

her şahıs tarafından korunması. Bu iş; bir ihtiyat haline gelinceye

kadar eğitim ve tatbikat ile geliştirilir. İkmal ekonomisi; yiyecek,

yakacak, giyecek, silah, ulaştırma araçları ve diğer bütün

malzemenin muhafazası, bakımı, korunması, onarımı ve HEK mal

olarak istifade edilmesi suretiyle yapılır.

SUPPLY ESTABLISHMENT İKMAL MÜESSESELERİ: Ordu birliklerinin muhtaç

olduğu harp malzemesi ile ikmal maddelerini temin eden

arsenal, fabrika, depo veya diğer az veya çok devamlı

müesseseler. SUPPLY FROM STOCK IN HAND OR DUE-IN:

MEVCUT VEYA GELECEK STOKTAN İKMAL:

SUPPLY MANAGEMENT İKMAL MANAJMANI: Bak. "inventory control".


SUPPLY MANIFEST İKMAL MANİFESTOSU: İkmal makamları için gerekli bilgileri

ihtiva eden deniz sevkiyat belgeleri. Ayrıca bakınız: "cargo

manifest", "cargo manifest recapitulation", "cargo manifest

summary", "cargo outturn message", "cargo outturn report",

"cargo stowage plan", "transportation control and movement

document", "transportation manifest", "water cargo

documentation".

SUPPLY MANUALS İKMAL TALİMNAMELERİ: Kara Ordusu ikmal sistemlerindeki

maddelerin ikmali ile ilgili bilgileri ihtiva eden bir yayın serisi.

SUPPLY OFFICER İKMAL SUBAYI, S4: Tugay hariç, daha küçük birliklerde ikmal

ve tahliye kısmını idare eden subay. Buna kısaca S4'de denir.

SUPPLY PHASES İKMAL SAFHALARI: Hava indirme harekatında, hava başında,

yapılan ikmal harekatının safhaları. Ayrıca bakınız:

"accompanying supply phase", "replenishment supply phase" ve

"unit air supply phase".

SUPPLY POINT İKMAL NOKTASI: Çeşitli ikmal maddelerinin sağlandığı herhangi

bir nokta veya mevkii. Buna eskiden (refilling point) denirdi.

SUPPLY POINT DISTRIBUTION İKMAL NOKTASINDA DAĞITIM: İkmal maddeleri

dağıtımında; ikmal maddelerini alan birliğin bunları bir ikmal


noktasında depo, indirme istasyonu (rail head), oto indirme

noktası (truckhead), dağıtım noktası (distribution point) teslim

alıp, buradan kendi vasıtaları ile nakil ettiği usul. SUPPLY

REPLACEMENT FACTORS AND CONSUMPTION RATES: İKMAL

MADDELERİ DEĞİŞTİRME FAKTÖRLERİ VE ORTALAMA SARFİYAT

MİKTARI: Bu konularla ilgili olarak kullanılan bazı terimler

şunlardır: (a) Bir değiştirme faktörünü istatistikle hesaplama

usulü (actuarial metod of computing a replacement factor). (b)

Miad gruplaması (age grouping). (c) Tüketim maddesi

(consumable item). (d) Bir maddenin muhtemel miadı

(expectant life of an item). (e) Uzun miadlı madde (long-life

item). (1) Fiili miad (service life). (g) Kısa miadlı madde (short-life

item). (h) Değiştirme faktörleri basit hesaplama usulü (straight

line metod of computing replacement factors). (i)

Tamamlanmamış hizmette kalma eğrisi (stub survivor curve) (j)

Hizmette kalma eğrisi (survivor curve) ve (k) Kullanma süresi

(usage age) . Bu terimlere bakınız.

SUPPLY RESERVES İKMAL YEDEKLERİ: Bak. "reserve supplies".

SUPPLY ROAD İKMAL YOLU: Muharebe eden birliklere ikmal maddelerinin sevk

edildiği yol. Bu yola ihtiyaç göstermeyecek yerde bulunan bir


unsur veya birliğin ikmali için kullanılan yola birliğin ana ikmal

yolu (main supply road) veya esas ikmal yolu (principal supply

road) denir.

SUPPLY SECTION İKMAL ŞUBESİ, İKMAL KISMI: Bak. "supply and evacuation

section".

SUPPLY SERGEANT İKMAL ASTSUBAYI, İKMAL ÇAVUŞU: İkmal maddelerini

teslim alan, depolayan ve dağıtan astsubay. Bu astsubay, ikmal

subayına (unit supply officer) karşı sorumludur.

SUPPLY SERVICE TEKNİK HİZMET: Levazım ve ordudonatım gibi, esas vazifeleri

ikmal maddeleri tedarik etmek ve dağıtmaktan ibaret sınıflardan

biri. Şimdi buna (technical service) denilmektedir.

SUPPLY SUPPORT ARRANGEMENT İKMAL DESTEK PROGRAMI:

SUPPLY TRAIN İKMAL TRENİ, İKMAL KOLU: Bir askeri teşkilat için ikmal

maddeleri ve teçhizat nakil eden Marşandiz katarı veya kamyon

kolu.

SUPPLY TRANSACTION REPORTING İKMAL İŞLEM RAPORU: Meydana geldikçe

uygun ikmal hesaplama faaliyetlerine dair malzemelerin stok

durumunu etkileyen bireysel işlemler hususunda verilen rapor.


SUPPLY VESSEL İKMAL GEMİSİ, İKMAL İŞLERİNDE KULLANILAN GEMİ:

SUPPORT (ABD SAVUNMA BAKANLIĞI, AMERİKAN SAVUNMA

KURULU): DESTEKLEMEK: Verilen talimatlara uygun olarak diğer

bir kuvvete yardım eden, koruyan, tamamlayan veya idamede

yardımcı olan bir kuvvetin bu faaliyetleri için kullanılan terim.

SUPPORT (ABD SAVUNMA BAKANLIĞI, AMERİKAN SAVUNMA

KURULU): DESTEK: Muharebede bir diğer birliğe yardımcı oları

birlik. Hava, topçu veya deniz topçu birlikleri piyadeye destek

olarak kullanılabilir. SUPPORT (ABD SAVUNMA BAKANLIĞI,

AMERİKAN SAVUNMA KURULU): DESTEK KUVVETİ: Taarruz

başlangıcında, bir birliğin ihtiyat olarak elde tutulan kısmı.

SUPPORT (ABD SAVUNMA BAKANLIĞI, AMERİKAN SAVUNMA

KURULU): DESTEK UNSURU: Muharebede diğer birliklere

yardımcı olan, koruyan ve bunlara ikmal sağlayan komuta

unsuru. Ayrıca bakınız: "interdeportmental/ agency support",

"international logistic support", "inter service support".

SUPPLYING SHIP İKMAL GEMİSİ: Nakil edilecek personel ve/veya ikmal

maddelerinin temin edildiği bütünleme birliğinde bulunan gemi.


SUPPORT (NATO) DESTEK: Bir başka kuvvete yardım eden, koruyan,

tamamlayan veya idamesinde yardımcı olan bir kuvvetin yaptığı

iş.

SUPPORT AVIATION DESTEK HAVACILIĞI: Kara kıtalarının harekatını

desteklemek için teşkilatlandırılmış askeri havacılık sınıfı. Destek

havacılığı, gözetleme, muharebe, fotoğraf ve kıta nakliye

uçaklarını ihtiva eder.

SUPPORT BASE DESTEK ÜSSÜ: Bir füze tesisleri grubu ve bu tesislere ait

kontrol merkezi için lojistik desteğin sağlandığı bir yer.

SUPPORT CARGO LOJİSTİK DESTEK YÜKÜ: Denizaşırı üslerde ordu personelinin

iskan ve ` bakımlarını sağlamaya yarayan ikmal maddeleri ve

teçhizat. Harekat geliştirme ve inşaat projeleri için lüzumlu eşya

ve malzeme buna dahildir.

SUPPORT ECHELON ATEŞ DESTEK KADEMESİ: Komutanın manevra planını

ateşleriyle destekleyen birlikler. Ayrıca bakınız: "base of fire".

SUPPORT EQUIPMENT DESTEK TEÇHİZATI:

SUPPORT FIRE DESTEK ATIŞI: Bak. "supporting fire".

SUPPORT FORCE DESTEK KUVVETİ: Bak. "support echelon".


SUPPORT HELICOPTER Bak. "utility helicopter" (maneuver) ", "assault

aircraft".

SUPPORT INFORMATION NETWORK DESTEK BİLGİ ŞEBEKESİ: Minuteman

balistik füzesinin bakımı, emniyeti ve idari işlerinin

desteklenmesinde kullanılan sistem ve tesisleri tanıtır bir

muhabere terimi.

SUPPORT ITEMS DESTEK MADDELERİ: Bir nihai ürünün parçası veya onunla

ilgili olan (örneğin; yedekler, tamir parçaları, aletler, test

teçhizatı ve ufak tefek malzemeler) ve bir nihai ürünün işletmesi,

servisi, tamiri veya elden geçirilmesi için gerekli olan madde.

SUPPORT LINE DESTEK HATTI:

SUPPORT POSITION DESTEK MEVZİİ: Savunmada; ilerideki birlik ve kıtaları

destekleyen kuvvetin bulunduğu mevzi.

SUPPORT PROPER ÖNCÜ ÖNCÜSÜ BÜYÜK KISMI: Muharebe yürüyüşlerinde,

öncü öncüsünün (advance guard support) ileriden geriye doğru

iki esas parçasından - yani Uç (point) ile öncü ileri kısmından

(advance party) sonra gelen üçüncü ve son kısmı.


SUPPORT ROLLER İSTİKAMET MAKARASI: Tanklarda, gergi tekerleği (idler) veya

cer dişlisine (driving sprocket) giden tırtılın üst kısmını tutmaya

ve taşımaya yarayan bir tekerlek.

SUPPORT SYSTEM DESTEK SİSTEMİ: Bir muharebe vasıtası olmamakla beraber

Hava Kuvvetlerine ait bir görevin desteğinde açıkça belirtilmiş bir

işi yerine getirecek kabiliyette teçhizat, ihtisas kodları ve

metotlar topluluğu. Tam bir sistem, bütün tali sistemleri, ilgili

tesisleri, teçhizatı, malzemeyi, hizmetleri ve sistemi çalıştıracak

personeli içine alır. Bu şekilde bir araya gelen topluluk,

tasarlanan faaliyet ortamında kendi kendine yeterli bir birlik

olarak kabul edilir. Böyle bir sistemden harekat veya destek

kuvvetlerine, silah sistemlerine, komuta ve kontrol sistemlerine

veya diğer destek sistemlerine destek sağlanabilir.

SUPPORT UNIT DESTEK BİRLİĞİ: Bak. "Supporting Unit".

SUPPORTED FLANK DESTEKLENMİŞ YAN; KAPALI YAN: Bir komutanlığın,

taarruz veya savunma esnasında destek birlikleri tarafından

korunan yanı. Bu korunması bulunmayan bir yan anlamındaki

desteklenmeyen yan veya açık yandan farklıdır.


SUPPORTING AIR FORCE WAR PLAN HAVA KUVVETLERİ DESTEK HARP PLANI:

Bak. "war plan".

SUPPORTING AIRCRAFT DESTEK UÇAĞI: Birlik uçaklarının dışında genel

hizmetler için kullanılan uçak. Ayrıca bakınız: "aircraft".

SUPPORTING ARMS DESTEK SİLAHLARI: Kara birliklerini desteklemek için

kullanılan, her türden hava, deniz ve kara silahları.

SUPPORTING ARMS COORDINATION CENTER DESTEK SİLAHLARI

KOORDİNASYON MERKEZİ: Topçu, hava ve deniz topçu ateş

desteğiyle ilgili tüm muhabere imkanlarının merkezi hale

getirildiği bir amfibi komuta gemisinde bulunan kısım. Bu destek

koordinasyon merkezinin çıkartma kuvveti tarafından kullanılan

denizdeki mukabilidir. Ayrıca bakınız: "fire support coordination

center".

SUPPORTING ARMS COORDINATOR DESTEK SİLAHLARI KOORDİNATÖR: Destek

silahları koordinasyon merkezinden sorumlu subay. Destek

ateşlerini zaman bakımından koordine etmekle görevli Deniz

Kuvvetleri Komutanının direkt temsilcisidir. Destek silahları ateş

planlarını çıkartma kuvveti kıyı manevra planının


desteklenmesinde en tesirli şekilde kullanılmalarını temin

bakımından birleştirir.

SUPPORTING ARMY WAR PLAN KARA ORDUSU DESTEK HARP PLANI: Bak.

"war plan".

SUPPORTING ARTILLERY DESTEK TOPÇUSU: Ateşiyle belirli bir birliği, genellikle

piyade birliklerini, destekleyen ve bir üst topçu birliği

komutanının emrinde bulunan topçu.

SUPPORTING ATTACK DESTEKLEYİCİ TAARRUZ: Ana taarruzla birlikte

yürütülen ve aşağıdakilerden birini veya daha fazlasını başarmak

amacıyla tasarlanmış bir taarruzi harekat. a. Düşmanı aldatmak.

b. Ana taarruza müdahale edebilecek düşman kuvvetlerini imha

etmek veya yerinde tutmak. c. İşgali, ana taarruzu

geciktirebilecek olan araziyi kontrol altında tutmak. d. Düşmanı

ihtiyatlarını zamansız olarak veya gereksiz bir alanda kullanmaya

zorlamak.

SUPPORTING DISTANCE DESTEK MESAFESİ: İki birlik arasında mevcut bulunan

ve birinin diğerine yardıma gitmesi için, zamanında aşması

mümkün olan mesafe.


SUPPORTING ESTABLISHMENT DESTEK TESİSLERİ: Faal ordunun harekat

kuvvetleri dışında kalan kısmı. Destek kuvvetleri, özel faaliyet

merkezleri, eğitim kuvvetleri, kadro dışı personel ve hastalar bu

saha içinde kalan kuvvetlerdir.

SUPPORTING FIRE DESTEK ATEŞİ: Bir birliği muharebe esnasında korumak veya

ona yardımcı olmak amacıyla destek birlikleri tarafından açılan

ateş. Ayrıca bakınız: "close supporting fire", "direct supporting

fire", "deep supporting fire" ve "fire".

SUPPORTING FORCES DESTEK KUVVETLERİ: Görevleri harekat kuvvetlerinin

bir parçası olmaksızın, lojistik, istihbarat ve idari görevler

yapmak olan birlikler ve unsurlar. Bu kategoriden kuvvetler, ABD

ana yurdunda geniş yer kapsarsa da, denizaşırı harekat alanında,

bazı tesislerle, bu tesislere bağlı personelin desteğine inhisar

eder. Ayrıca bakınız: "force".

SUPPORTING NAVY WAR PLAN DENİZ KUVVETLERİ DESTEK HARP PLANI: Bak.

"war plan".

SUPPORTING OPERATIONS DESTEK HAREKAT: Amfibi harekatlarda, amfibi

görev kuvvetine tahsis edilen kuvvetler dışındaki kuvvetler

tarafından yapılan harekat. Bu harekatın yapılması amfibi görev


kuvveti komutanının isteğiyle yüksek bir makam tarafından

emredilir ve amfibi görev kuvveti komutanının sorumluluğundaki

bölgenin dışında yapılır.

SUPPORTING PLANS DESTEK PLANLARI: Silahlı kuvvetler tarafından, kendi

görevlerini belirtmek üzere kombine veya stratejik planlar

dahilinde hazırlanan planlar. Ayrıca bakınız: "outline plan".

SUPPORTING RANGE DESTEK MESAFESİ: Mevcut silahlar tarafından müessir

şekilde ateş açılabilen mesafe.

SUPPORTING UNIT DESTEK BİRLİĞİ, DESTEKLEYEN BİRLİK: Bir başka birlikte

iş gören, bu birliğe yardımda bulunan veya kendisini koruyan

fakat, koruduğu bu birliğin kuruluşuna dahil bulunmayan ve

komutanının emri altında hareket etmeyen birlik.

SUPPORTING WEAPON DESTEK SİLAHI: Kuruluşunda bulunmadığı bir birliğe

yardımda bulunmak veya bu birliği korumak için kullanılan silah.

SUPPRESSION BASTIRMA: Bir silah sisteminin etkinliğinin geçici olarak karşıt bir

kuvvet tarafından görev hedeflerine ulaşmak için gerekli olan

seviyenin altına düşürülmesi.

SUPPRESSION MISSION BASTIRMA VAZİFESİ: Belirli bir zamanda veya belirli bir

süre için mevcut veya olması muhtemel bir silah sisteminin


hedeflerine ulaşmak için gerekli olan etkinlik seviyesinin altına

düşürülmesi vazifesi.

SUPPRESSION OF ENEMY DEFENCES DÜŞMAN SAVUNMASININ BASTIRILMASI:

Fiziksel bir taarruz ve/veya elektronik harp yaparak düşmanın

hava savunmasını etkisiz hale getiren, imha eden veya geçici

olarak etkinliğini düşüren bir hareket.

SUPPRESSIVE FIRE BASTIRMA ATEŞİ: Ateş görevinin icrası esnasında, bir

sistemin performansını, görev hedeflerini icra etmesi amacıyla

gerekli seviyenin altına düşürmek için sistemin üstüne veya

civarına yapılan atış.

SUPRAPERMAFROST TİYAL ÜSTÜ SUYU: Tiyal tablası üstündeki su. Ayrıca

bakınız: "permafrost".

SUPRAPERMAFROST LAYER TİYAL ÜSTÜ TABAKA: Tiyal tablası üstünde,

mevcut olan yerlerde, aktif tabaka, talik, hatta perletoktan

ibaret toprak kalınlığı.

SUPREME ALLIED COMMANDER YÜKSEK MÜTTEFİK KOMUTANI:

SUPREME ALLIED COMMANDER, EUROPE AVRUPA MÜTTEFİK YÜKSEK

KOMUTANI:
SUPREME HEADQUARTERS ALLIED POWERS, EUROPE AVRUPA MÜTTEFİK

KUVVETLERİ YÜKSEK KARARGAHI:

SUPREME MILITARY COUNCIL ASKERİ ŞURA, YÜKSEK ASKERİ ŞURA: Üçlü

kuvvetlere ait her çeşit idari işleri istişare mahiyetinde tetkik ve

müzakere etmek suretiyle, Milli Savunma Bakanlığına tekliflerde

bulunan yüksek askeri kurul.

SURFACE BURST SATIHTA PATLAMA: Bak. "nuclear surface burst" ve "air

burst".

SURFACE CODE YER BEZİ KODU: Bak. "panel code".

SURFACE DANGER AREA TEHLİKELİ SAHA: Füzeler tarafından personel ve

malzeme için tehlikeli hale sokulmuş bir saha.

SURFACE LINE SERME HAT: Taarruz veya savunmanın ilk safhalarında yere acele

ile serilmiş telefon veya telgraf hattı. Hazırlanmış bir bölgede,

serme hatları, daha daimi hatlar haline getirilir.

SURFACE MISSION SATIH HEDEFLERİ ATIŞ GÖREVİ: Hava savunma topçusunun

kara ve deniz hedeflerine karşı atış görevi.

SURFACE OBJECTIVE SU ÜSTÜ HEDEFİ: Su üzerinde bulunan her çeşit hedef.


SURFACE OF IMPACT VURUŞ SATHI: Bir mermi vuruş noktasından yere teğet

veya hedef sathı ile aynı olan düzlem.

SURFACE OF RUPTURE İNFİLAK SATHI: Bir yeraltı imla hakkının infilakı sonucu,

toprak sathı üzerinde parçalanmış olan saha.

SURFACE SHELTER YERÜSTÜ SIĞINAĞI: Tamamen toprağın üzerinde inşa edilen

sığınak. Yerüstü sığınağı üstü örtülü bir çukurdan ibaret gömme

sığınaktan (cut and cover shelter) farklıdır. Ayrıca bakınız:

"shelter".

SURFACE STRIKING FORCES (NAVAL) SU ÜSTÜ VURUCU KUVVETLERİ: Esasen

düşman kuvvetleri ile muharebe etmek veya kıyı bombardımanı

yapmak üzere teşkil edilmiş kuvvetler. Bu kuvveti meydana

getiren birlikler özel görevlerinin yerine getirilmesini gerektiren

bir durum muhtemel bulunduğu veya bu maksatla kullanılmaları

arzulandığı taktirde yine su üstü vurucu kuvveti halinde

tertiplenmeleri şartıyla genel olarak bir başka kuvvete dahil edilir

ve bu kuvvetin bir kısmı olarak harekatta bulunurlar.

SURFACE TARGET SATIH HEDEFİ, YER ÜSTÜ HEDEFİ, SU ÜSTÜ HEDEFİ: Yer

altında veya su içinde olmayıp dış satıhta bulunan hedef.


SURFACE TO AIR INSTALLATION SATIHTAN HAVAYA FÜZE TESİSİ: Satıhtan

havaya füze sistemi donanımının monte edildiği bir satıhtan

havaya füze mahalli.

SURFACE TO AIR MISSILESATIHTAN HAVAYA FÜZE: Satıh üstündeki belli bir

hedefe karşı faaliyet göstermek üzere tasarlanmış satıhtan atılan

füze.

SURFACE TO AIR MISSILE ENVELOPE SATIHTAN HAVAYA FÜZE KAPSAMI: Belli

bir satıhtan havaya füze sisteminin vuruş imkanı dahilindeki hava

çevresi.

SURFACE TO AIR MISSILE SITE SATIHTAN HAVAYA FÜZE MEVZİİ: Satıhtan

havaya füze sisteminde kullanılan donanımı rahatça alacak

şekilde hazırlanmış kara bölgesi.

SURFACE TO SURFACE MISSILE SATIHTAN SATHA FÜZE: Satıh üzerindeki

hedeflere tesir etmek maksadıyla kullanılan füze.

SURFACE ZERO SATIH SIFIR NOKTASI: Bak. "ground zero".

SURFICIAL SWELLINGS BUZ KABARTMASI: Satıh altında az bir derinliğe nüfuz

eden yağmur sularının donması sonucu, genel olarak küçük

hacimde (5-10 cm) meydana gelen toprak kabarması.


SURGEON BAŞ TABİP: Bir askeri teşkil veya garnizonda sağlık müfreze veya

birliğinden sorumlu tabip üs subay. Bu subay, genel olarak,

karargah erkanındandır ve sağlık konularında komutanı

aydınlatır.

SURGEON GENERAL SAĞLIK DAİRESİ BAŞKANI: Bak. "Surgeon General

United States Army, the".

SURGEON GENERAL OFFICE KARA KUVVETLERİ SAĞLIK DAİRESİ BAŞKANLIĞI:

SURGEON GENERAL, UNITED STATES AIR FORCE, THE: A. B. D.

HAVA KUVVETLERİ SAĞLIK DAİRESİ BAŞKANI: Hava Kuvvetleri

Komutanı ile Kurmay Başkanına ve Milli Savunma Bakanlığı

Sağlık Hizmetleri Müdürüne, Hava Kuvvetleri personelinin sağlığı

ve Hava Kuvvetlerinin sağlık işleri konusunda müşavirlik eden,

sağlık sınıfına mensup bir subay. Bu subay, A. B. D. Hava

Kuvvetlerinin, Sağlık Servisini idare eder, havacılık hekimliği

programı ile hasta kabul programlarının uygulanmasına nezaret

eder. SURGEON GENERAL, UNITED STATES ARMY, THE: A. B. D.

KARA KUVVETLERİ SAĞLIK DAİRESİ BAŞKANI: A. B. D. Kara

Ordusu Sağlık Teşkilatının Başkanı olan sağlık sınıfına mensup bir

subay. Bu subay, ordu personelinin sıhhati ile ilgili programları,


tıbbi ve sıhhi tesis, plan ve usulleri idare ve bunlara nezaret eder;

ayrıca, ordu için lüzumlu sıhhi malzemeyi temin eder.

SURGICAL HOSPITAL CERRAHİ HASTANE: Bir orduya bağlı ve muharebede

yaralanan kimselere acil cerrahi yardım sağlayacak tesislere

sahip seyyar sıhhiye birliği. ;

SURGICAL TEAM CERRAHİ EKİP: İhtisas hizmetleri birliğinin ana unsuru; ayrıca

emrine verildiği bir sıhhiye birliği servisini takviye için

faydalanılan bir ekip.

SURPLUS GENEL FAZLA: Bak. "surplus property".

SURPLUS INSTALLATION GENEL FAZLA TESİS: Kara Ordusu ihtiyaçlarını

karşılama bakımından artık kendisine lüzum olmadığı belirtilmiş

tesis.

SURPLUS PROPERTY GENEL FAZLA MAL: Milli Savunma Bakanlığı dahil,

bütün hükümet makamlarının ihtiyaçları ve görevlerinin ifası

bakımlarından lüzumlu olmadığı, Genel Hizmetler, İdaresi

(General Services Administration) tarafından kararlaştırılmış

fazla mal.

SURPLUS STOCK GENEL FAZLA STOK: Milli Savunma Bakanlığı ve diğer

hükümet makamlarının ihtiyacından fazla olan ikmal maddeleri.


SURPRISE BASKIN: Düşmanın beklemediği yer, zaman ve şekilde ansızın

taarruz veya savunma tarzında yapılan harekat.

SURPRISE ATTACK BASKIN TAARRUZU: Bak. "surprise".

SURPRISE DEVELOPMENT BASKIN TARZINDA YAYILMA: Bak. "surprise".

SURPRISE LANDING BASKIN ÇIKARTMASI, BASKIN İNDİRMESİ: Bak.

"surprise".

SURPRISE RAID BASKIN TARZINDA AKIN: Bak. "surprise".

SURRENDER TESLİM, TESLİM OLMAK:

SURROUND KİTABE DIŞI (MORGİN TERİMİNE BAK), ÇEVİRMEK, KUŞATMAK:

SURVEILLANCE MURAKABE: Bir program veya faaliyet sahasının bu hususta

mevcut bilgiyi arttırmak veya icabında tedbir almak maksadıyla

yakından veya dikkatle tetkiki.

SURVEILLANCE AND TARGET ACQUISITION GÖZETLEME VE HEDEF TESPİTİ:

SURVEILLANCE APPROACH RADAR GÖZETLEMESİYLE YAKLAŞMA: Kontrol

edenin gözetleme radarı verilerine dayanarak verdiği talimatlara

uygun olarak icra edilen cihazlı yaklaşma.

SURVEILLANCE OF FIRE ATIŞIN GÖZETLENMESİ: Bak. "observation of fire".


SURVEILLANCE RADAR GÖZETLEME RADARI: Devamlı olarak hava gözetlemesi

yapan ve bütün hava hedeflerini çok uzaktan yakalayarak atış

idare radarlarına intikal ettiren ve bu suretle, hava hedeflerinin

hava savunma birlikleri tarafından azami mesafeden ateş altına

alınmalarını sağlayan, hava savunma radarı. Bu radarın, ateş

idare radarına nazaran tarama sahası daha geniş, menzili daha

büyük, fakat ölçme sıhhati daha azdır.

SURVEILLANT HAFİYE/ GÖZCÜ: Başka şahısların hareket ve faaliyetlerini gizlice

gözetleyen ve kontrol eden şahıs.

SURVEY MESAHA FENNİ: Arz sathı kısımlarının şekil, genişlik ve

mevkilerini, çizgisel ve açısal mesafeler ölçülüp nirengi

prensipleri uygulanarak tespit ve tersim usulü. Ayrıca bakınız:

"report of survey".

SURVEY CONTROL MESAHA ESASLARI, YER ÖLÇME ESASLARI: Başlangıç

noktasının itibari mevkiine (itibari yer ölçme esaslarına) veya

hakiki mevkiine (hakiki yer ölçme esaslarına), göre bir noktanın

veya noktalar serisinin yer ölçmesi vasıtasıyla kestirilmesi.

SURVEY CONTROL POINT NİRENGİ NOKTASI: Yer ölçme esaslarını koordine

etmek için faydalanılan bir ölçme noktası.


SURVEY CURVES HİZMETTE KALMA EĞRİLERİ: Bir maddeden, belirli süreler

içinde hizmette kalabilen miktarını gösterir eğriler. Burada

apsisler yılları veya diğer uygun zaman ya da hizmet birimlerini;

ordinatlar ise, belirli bir hizmet süresinde, hizmette kalanların

yüzdesini veya gerçek miktarını gösterir. Ayrıca bakınız: "supply

replacement factors and consumption rates".

SURVEY INFORMATION CENTER YER ÖLÇME HABER MERKEZİ: Yer ölçme

esaslarının toplandığı aralarında ilişkinin kurulduğu ve ast

birliklere bildirildiği yer.

SURVEY METER RADYASYON ÖLÇME ALETİ: Nükleer radyasyonu meydana

çıkartmak ve doz nispetini ölçmek için kullanılan, Geiger ölçme

aleti veya iyonlama hücresi türünden portatif bir alet.

SURVEY PHOTOGRAPHY Bak. "air cartographic photography".

SURVEY POLE NİŞAN ŞAHISI: Mesahacıların bir noktayı uzakça bir mesafeden

gözetlemek için o noktaya diktikleri taksimatlı direk. Buna (range

pole) ve (ranging pole) de denir.

SURVEY STATION ÖLÇME İSTASYONU, MESAHA İSTASYONU: Mesaha şebekesi

içindeki herhangi bir istasyon. Ayrıca bakınız: "traverse station".


SURVEY TAPING ŞERİT METRE İLE MESAFE ÖLÇME: İki nokta arasındaki meyilli

mesafenin yatay değerini bulmak için bu mesafenin çelik şerit

metre ile ölçülmesi. Ayrıca bakınız: "taping".

SURVEYING OFFICER HASAR VE EKSİKLİK SORUŞTURMA SUBAYI: Devlet

mallarının (normal kullanma dışı) hasar, tahrip ve kayıp

sorumluluklarının soruşturma ve tespitiyle görevlendirilmiş

subay.

SURVEYING PARTYMESAHA EKİBİ: Haritacılıkta; arz sathının şekil ve durumunu

mesaha eden gruplardan herhangi biri.

SURVIVAL HAYATTA KALABİLME, HAYATI: İDAME: Bir esir kampında veya

düşman arazisi içinde, hayatta kalıp geri dönme imkanını

kazanma mücadelesi.

SUSCEPTIBILITY HASSASİYET: Bir hedef toplumun psikolojik harekatın belirli

şekillerine karşı hassasiyeti.

SUSPECT BATTERY ŞÜPHELİ BATARYA: Mevcudiyeti bilinmekle beraber, tam

mevkii kati olarak tespit edilemeyen düşman bataryası; mevkii

kesin olarak tespit edilmiş olmakla beraber işgal edilip

edilmediği veya sahte olup olmadığı kesinlikle anlaşılmayan

mevzi.
SUSPEND (BELİRLİ HAKLARDAN) GEÇİCİ OLARAK MAHRUM ETMEK: Bir

subayı, bazı kabahatlerinden dolayı askeri mahkemeye üye

olmak, mesken seçmek veya komuta etmek gibi rütbesine

mahsus haklardan mahrum etmek. Böyle bir mahrumiyet

subayın terfiine engel teşkil etmez.

SUSPENSE FILE BEKLEME DOSYASI: Bak. "hold file".

SUSPENSION TECİL: Bir askeri mahkemenin verdiği mahkumiyet kararının

tamamen veya kısmen tecili.

SUSPENSION EQUIPMENT SÜSPANSİYON TEÇHİZATI, DONANIM TEÇHİZATI:

Uçak ikmal maddelerinin taşınması, kullanılması ve fazla yükün

atılması için kullanılan adaptörler, füze lançerleri ve pilonlar gibi

tüm uçak cihazları.

SUSPENSION OF ARMS MUHAREBEYE ARA VERME, ATEŞ KESME: Yaralıların

toplanması, ölülerin gömülmesi veya esirlerin mübadelesi gibi

özel bir maksat için mahalli komutanlar arasında yapılan kısa

mütareke.

SUSPENSION OF FLYING UÇUŞTAN MAHRUMİYET, UÇUŞTAN ALI KOYMA: Bir

şahısın uçuşlara katılma yetkisinin alınması.


SUSPENSION OF VOUCHERS MAHSUBUN BEKLETİLMESİ: Tediyenin şüpheli

görülmesi, istinat ettiği belgelerin noksanlığı veya diğer idari ya

da usul bakımından hata ve eksikliklerin bulunması dolayısıyla,

bir tahakkuk evrakının, ait olduğu tediye subayı kredisine

mahsup edilmeyerek tutulması hususunda Genel Muhasebe

Dairesi (General Accounting Office) tarafından girişilen işlem

SUSPENSION STRAP ASKI: Yük askısı ile helikopter arasındaki belli bir

uzunlukta dokuma kayışı veya tel halat.

SUSPENSION WHEEL TAŞIYICI TEKERLEK: Bazı tip tanklarda yatay volüt yaylı

askı donanımındaki (Horizontal volutespring suspension)

tekerlekler. Bu tekerlekler paletlerle birlikte dönerek tankın

ağırlığını taşır.

SUSPENSIONS RIBBON MADALYA KURDELASI: Bir klipe bağlı metal madalyayı

asmaya mahsus renkli kurdele.

SUSTAINABILITY SÜREKLİLİK: Ulusal hedeflere ulaşabilmek amacıyla

muharebe faaliyetini gerekli seviye ve süre idame ettirebilme

kabiliyeti. Süreklilik, bir askeri çalışmayı desteklemek için gerekli

kuvvet, malzeme ve tüketim malzeme seviyesini temin ve idame

işlevidir. Ayrıca bakınız: "military capability".


SUSTAINED ATTRITION MINEFIELD SÜREKLİ YIPRATICI MAYIN TARLASI: Deniz

mayın harbinde, karşı önlemlere karşın düşman için, tehlikesini

idame ettirmesi maksadıyla devamlı tanzim edilen mayın tarlası.

SUSTAINED DEFENSE SÜREKLİ SAVUNMA: Bir savunma hattında düşman

taarruzunu durdurmak gayesiyle yapılan savunma. Bu savunma,

savunma kuvvetleri, muharebe için daha iyi bir duruma girinceye

kadar kati bir savaşı önlemeye çalışan oyalama muharebesinden

(delaying action) farklıdır.

SUSTAINED FLIGHT VEHICLE DESTEKLİ UÇUŞ ARACI: İndi olarak 150.000 fit

kabul edilen irtifalarda merkezkaç kuvvetlerle artırılmış kalkış

gücünün büyük kısmını aerodinamik kuvvetlerden alan güç

kaynaklı bir araç.

SUSTAINED RATE OF FIRE DEVAMLI ATEŞ SÜRATİ: Bir silahın, haddinden

fazla ısınmadan, belirsiz bir süre devam edebileceği fiili devamlı

ateş hızı.

SUSTAINER ENGINE TAKVİYE MOTORU: Bir füze veya hava-uzay aracının

hızını, buster veya diğer motorlardan faydalanarak,

programlanmış hıza ulaşıldıktan sonra devam ettiren veya

arttıran bir motor.


SUSTAINER ROCKET TAKVİYE ROKETİ: Özellikle bir yörünge planörü veya

yörünge üzerinde seyreden bir uzay aracında, bir takviye unsuru

olarak kullanılan, yörüngenin arza en yakın noktasında

atmosfere gömülen bir roket motoru.

SUSTAINING POWER DAYANMA KUDRETİ, KARŞI KOYMA KUDRETİ: Herhangi

bir kuvvetin, düşman taarruzlarına karşı dayanma ve karşı koyma

kuvveti.

SWEAR IN AND İÇME: Silahlı kuvvetlerden birine gönüllü olarak veya celp

suretiyle giren bir kimsenin and içmesi.

SWEAT COOLING TERLE SOĞUTMA: Atmosfere dönen bir cisimde veya

hipersonik hızlarla uçan bir uçakta aşırı ısınmayı kontrol etme

metodu. Bu metotta, aşırı ısınmaya maruz kalan yüzeyler

gözenekli maddelerden imal edilmiştir ve bu gözeneklerden,

yüksek ısı kapasiteli bir sıvı tazyiki verilir. Bu soğutucunun

buharlaşması terle soğutma işlemini tamamlar.

SWEATING NAMLU TERLEMESİ: Atıştan sonra yapılan temizlik esnasında

namlunun içinde su damlalarının toplanması; namlular genel

olarak atıştan sonra terler.


SWEDE SAW İSVEÇ TESTERESİ: Testere yüzünü gergin tutan ve tutamak

vazifesi, gören kıvrık madeni borulu çerçeveli bir testere tipi.

SWEEP ARAMA: Yerleştirilen mikrofonları veya diğer gözlem cihazlarını

ortaya çıkartmak için teknik vasıtalar kullanmak. Bak. "technical

survey".

SWEEP JAMMING ARAMA YAPARAK KARIŞTIRMA: Dar bantlı bir karıştırma şekli

olup nispeten geniş işletme frekans bantlarında ileri geri

taramayı gösterir.

SWEEP PATH MAYIN TARAMASI YAPILMIŞ YOL: Deniz mayın harbinde, tarama

derinliğinden daha az tüm derinliklerdeki tarama yapılmış şeridin

genişliği.

SWEEPER TRACK Bak. "hunter track".

SWEEPING FIRE TARAMA ATEŞİ: Derinlik ve genişliği derece derece

değiştirilmek suretiyle genel olarak, otomatik silahlarla yapılan

ateş. Ayrıca bakınız: "fire".

SWIMMING CAPABILITY YÜZME KABİLİYETİ: Bir aracın, bir kıyıdan karşı kıyıya

kendi kendine gitmek suretiyle ve tabana temas etmeden, su

engellerini aşma kabiliyeti. Ayrıca bakınız: "amphibious vehicle".


SWIMMING DEVICE YÜZDÜRME DÜZENİ: Yüzdürmek için araca takılan

düzen; su üzerinde tutulan aracın sevki içinde ayrıca tedbir

alınmalıdır.

SWINGING COMPASS AYAR PUSULASI: Uçak pusulasının kalibrasyonu için,

çok defa, bir ölçü olarak kullanılan manyetik bir pusula.

SWINGING THE COMPASS PUSULA AYARI: Bir pusula hatasının düzeltilmesi

ve kaydı. Bu iş, pusula yerleştirilip kullanılmaya hazır hale

getirildikten sonra yapılır.

SWINGING TRAVERSE GENİŞLİĞİNE VE DERİNLİĞİNE TARAMA: Bir makinalı

tüfek mevziine doğru yanaşık düzende ilerleyen veya süratle

hareket eden hedeflere karşı yapılan ateş şekli. Nişancının

kabzayı sıkıca kavrayarak namluyu süratle çevirebilmesine imkan

vermek üzere yan yolu mandalı gevşetilir.

SWITCH ANAHTAR: programda seçim

SWITCH BOARD SANTRAL, TEVZİ TABLOSU: Bir veya birkaç tablodan ibaret

elektrik cihazı. Tablolar üzerinde muhtelif devreleri birleştirecek

şekilde tertiplenmiş birçok anahtar düzeni ve bağlantıları

bulunur.
SWITCH FIRE ATEŞ KAYDIRMA: Ateşin bir hedeften başka bir hedefe

kaydırılması. Ayrıca bakınız: "fire".

SWITCH HORN SÜVİÇ ÇUBUĞU: Deniz mayın harbinde bir çubukla çalıştırılan

mayında bulunan süviç.

SWITCH POSITION SET MEVZİİ: Cepheye paralel ve birbiri gerisinde bulunan

savunma mevzilerinde, bu mevzilere çapraz olarak meydana

getirilen ve bunları birbirlerine bağlayan savunma mevzii.

SWITCHING MAKAS AÇMA, MAKASTAN GEÇME, MANEVRA YAPTIRMA:

Tertipleme veya yükleme ve boşaltma durumuna almak

maksadıyla vagonları bir hattan başka bir hatta geçirme.

SWITCHING CENTRAL YOL VERME SANTRALI: Telli muhabere sistemlerinde,

telgraf, telefon veya telemprimör devrelerine yol vermek için

kullanılan muhabere cihazı.

SWITCHING TRENCH SET SİPERİ: Cepheye paralel ve birbiri gerisinde

bulunan savunma mevzilerinde, bu mevzilere çapraz olarak

meydana getirilen ve mevzileri birbirine bağlayan siper.

SWIVEL ÇATI KANCASI: Bak. "stacking swivel".


SWIVEL GUN RÜKBELİ SİLAH: Bir yandan bir yana veya aşağı yukarı hareket

edebilecek şekilde kaideye oturtulmuş silah.

SWIVELING ENGINE MAFSALLI MOTOR: Roket basınçlı komple bölme. Bu

bölme; araca istikamet vermek için itiş gücünden faydalanılmak

üzere, kendisine, küçük açılarda dönüş imkanı veren mafsallı bir

yatak, kadranlı mafsal veya başka tip müteharrik bir mafsalla

füze bünyesine bağlanmıştır.

SWORN STATEMENT YEMİNLİ İFADE:

SYLLABARY HECELEME LEVHASI: Bir kodda açık unsurları harflerin, harf

gruplarının veya hecelerin teşkil ettiği kısım. Bu levha, sözlükte

bulunmayan kelime veya özel isimlerin nasıl heceleneceklerini

gösterir. Buna (spelling table) de denir.

SYMBOL SEMBOL, REMİZ, SİMGE: Bir şeyi ifade eden veya bir şeyin yerine

konulan işaret, harf veya rakam.

SYMBOLIC FORM SEMBOLİK FORM: Hava raporlarının gönderilmesinde, zaman

veya masraftan tasarruf için devletler arası anlaşmaya göre

kabul edilen formlar.

SYMPATHETIC DETONATION AHENKLİ PATLAMA: Bir imla hakkının, ona bitişik

bir imla hakkının patlatılması ile infilakı.


SYMPATHIZER SEMPATİZAN, TARAFTAR:

SYNCHRO SENKRON, ZAMANDAŞ, EŞZAMAN: Ateş idare malzemesinde

kullanılan otomatik bir senkron cihazı. Bu cihaz, herhangi bir

noktaya tekabül eden açısal değeri elektriki bir sinyale veya

elektriki bir sinyali açısal değere çevirir. Buna (selsyn), (self-

synchronous unit), (autosyn) ve İngilizlerde (magslip) denir.

SYNCHRO-RECEIVER SENKRO ALMAÇ: Milini bir senkro transformatöründen

intişar eden elektrik sinyallerine göre tanzim eden senkron

cihazı.

SYNCHRODIFFERENTIAL SENKRO DİFERANSİYELİ: Milini, iki senkro

göndermecinden intişar eden sinyallerin toplamına veya farkına

göre tanzim eden senkro cihazı.

SYNCHRONIZATION SENKRONİZASYON: Hedefi çapraz kılların merkezinde

sabit tutmak için, bir bombardıman nişan aletinin irtifa, sürat ve

uçağın yana düşmesine göre ayarlanması.

SYNCHRONIZE SENKRONİZE ETMEK, EŞZAMANLI KILMAK: İki veya daha çok alet,

mekanizma veya mekanizma parçalarını aynı zamanda, aynı

sürat veya ahenkte çalıştırmak. Örneğin, bir uçakta dönmekte

olan pervanenin kanatları arasından mermilerin geçmesi için


makinalı tüfekleri ayar etmek gibi. Dönen pervanenin kanatları

arasından mermilerin geçmesi için, uçak pervanesi ile ahenkli

olarak ateş eden uçak makinalı tüfeği veya top.

SYNCHRONIZING SYSTEM SENKRONİZASYON TERTİBATI: Uçakta dönen

pervane kanatlarının arasından ateş etmeleri için, makinalı tüfek

veya topların ateşini ayarlayan tertibat.

SYNCHROTRANSFORMER SENKRO TRANSFORMATÖRÜ: Kendi mil durumu

ile bir senkro göndermecinin mil durumu arasındaki farkla

orantılı olarak bir elektrik sinyali meydana getiren senkron.

SYNCHROTRANSMITTER SENKRO GÖNDERMECİ: Mil durumuna uygun elektriki

sinyal gönderen senkron.

SYNCHRUSCOPE SENKROSKOP: Üzerinde meydana gelen palslar veya dalga

şekilleri görülebilen ve her pals için, tekerrür durumuna

bakılmaksızın, bir tarama meydana getiren, böylece birden çok

siklin görülmesini temin eden bir tarayıcı jeneratöre sahip hassas

bir osiloskop.

SYNERGIC ASCENT SİNERJİK TIRMANIŞ: Bir hava-uzay aracının sinerjik bir eğri ile

tırmanışı.
SYNERGIC CURVE SİNERJİK EĞRİ: Bir hava uzay aracının tırmanışı için çizilmiş ve

füze veya araca, yakıtta en elverişli, tasarrufla en elverişli hızı

vermek üzere tespit edilmiş bir eğri.

SYNOPTIC CHART SİNOPTİK HAVA DURUMU HARİTASI: Bak. "synoptic weather

chart".

SYNOPTIC SITUATION SİNOPTİK HAVA DURUMU: Belirli bir zamanda, geniş

bir bölge üzerinde hüküm süren atmosferik şartlar. Bunlara ait

esaslar, geniş şekilde dağıtılmış olan gözetleme istasyonları

şebekesinden, aynı zamanda elde edilir. Elde edilen esaslar

normal olarak hava tahmini (weather forecasting) maksatlarıyla

kullanılır.

SYNOPTIC WEATHER CHART SİNOPTİK HAVA DURUMU HARİTASI: Arz

yüzeyinde geniş bir sahayı kaplayan ve üzerinde belirli zamanda

çeşitli noktalarda müşahede edilen hava durumları çizilen bir

hava haritası. Buna (synoptic chart) da denir.

SYNTHESIS İSTİHBARAT SENTEZİ: İstihbaratta; işlenmiş bilgilerin son

yorumlama maksadıyla diğer bilgiler ve istihbarat ile birlikte

incelenmesi ve birleştirilmesi.
SYNTHESIS EXERCISE SENTETİK TATBİKAT: Düşman ve/veya dost

kuvvetlerin, elektronik veya diğer vasıtalarla, simulatör, radar

skopları veya diğer eğitim cihazlarında üretildiği, gösterildiği ve

hareket ettirildiği bir tatbikat.

SYNTHETIC SENTETİK: Evvelce verilmiş kripto malzeme ve dökümanlarından

istifade etmek suretiyle, mahalli olarak yapılan kripto

malzemesiyle ilgili.

SYNTHETIC DRY CLEANING SOLVENT SENTETİK KURU TEMİZLEME MAHLULÜ:

Bak. "chlorinated hydrocarbon".

SYNTHETIC EQUIPMENT TRAINER SENTETİK EĞİTİM VASITASI: Özel suretle

imal edilmiş ve eğitim maksadıyla, sistem çalışması bir bileşim

haline getirilmiş bir eğitim cihazı. Buna bir örnek olarak sentetik

otomatik test konsolu gösterilebilir. Teçhizatın müşterek

çalışmasında rastlanılacak tüm muhtemel belirtileri ve belirti

şekillerini tecessüm ettiren bir düzeni programlama maksadıyla,

hakiki test konsolu üzerindeki düzen; burada, özel surette ve

büyük ölçüde sadeleştirilmiş bir dolaşım halinde kopya

edilmiştir. Böyle bir cihazdan, münferit şahısların, füze

sisteminin muayenesi, hizmete hazırlanması, kontrolu için,

otomatik test cihazını kullanmada takip edilecek usulleri


öğrenmeleri ve bu usuller üzerinde çalışma yapmaları

bakımından bir vasıta olarak faydalanılır.

SYNTHETIC TRAINER SENTETİK EĞİTİM VASITASI, LİNK: Bak. "synthetic

equipment trainer" ve "trainer".

SYSTEM DÜZEN, DİZGİ, SİSTEM: Belirli bir görev veya görevlerin başarıyla

ifası yolunda karşılıklı faaliyet ve bağımlılıkla birleştirilmiş ve

düzenlenmiş usul ve kaynakların tertiplenmiş her türlü ana

unsur.

SYSTEM ANALYST SİSTEM ÇÖZÜCÜ, SİSTEM ÇÖZÜMLEYİCİ: Bir füze sistemi veya

diğer sistemlerin teknik esasları hakkında geniş bilgiye sahip

bulunan ve hatalı durumdaki belli bir cihaza veya cihazlara

okunan bilgi bariz şekilde uyar-uymaz (go-no-go) mahiyet

göstermediği zaman, otomatik test cihazı üzerinde görülen

arızalı çalışma belirtilerinin anlamını tahlil edecek kabiliyette

olan şahıs.

SYSTEM CHECKER SİSTEM KONTROLÖRÜ, SİSTEM KONTROLCÜSÜ: Füze veya

araç sistemini veya ana parçalarını muayene, hizmete hazırlama

veya kontrol için otomatik test teçhizatını çalıştıran şahıs.

Normal çalışma durumuna ve sistem veya ana parçaların kusurlu


çalışma belirtilerine dikkat eder. Test teçhizatı üzerinde

okunanlarla, sökülmek veya değiştirilmek üzere muayene

edilmiş noktaların görünüşü arasındaki ilişkiyi gösteren

Topoğrafik sistem diyagramında değişikliğe bakarak, test

teçhizatındaki arıza belirtileriyle kusurlu teçhizat parça veya

parçaları arasında münasebet kurar.

SYSTEM DEVELOPMENT PROJECT SİSTEM GELİŞTİRME PROJESİ: Aşağıdaki

hususlarla ilgili faaliyet veya görevler: a. İhtiyaç duyulan veya

tavsiye edilen yeni bir otomatik bilgi sisteminin planı veya

gelişme durumu. b. Buna ait şartnamenin standart dokümanlar

haline getirilmesi. c. Geliştirilmiş hususların veya usullerin,

icabında tatbiki olarak görülmesi.

SYSTEM INDICATOR SİSTEM GÖSTERGESİ: Belirli bir haberin

kriptolanmasında kullanılan özel. anahtar malzemesini tanıtmak

için faydalanılan bir sembol grubu.

SYSTEM JUSTIFICATION STATEMENT SİSTEM TEDARİK GEREKÇESİ: Bir otomatik

bilgi sisteminin kabulü veya Hava Kuvvetlerine acil bir tesiste

uygulanmasıyla elde edilecek ekonomik ve idari faydaları

inceleyen özet halinde bir rapor.


SYSTEM LIBRARY SİSTEM KİTAPLIĞI:

SYSTEM MANAGER SİSTEM DÜZENLEYİCİSİ: Tayin edilen silah veya teçhizat

sistemlerinin desteklenmesi için gerekli görev ve ilişkili işlevlerin

planlama, yönetim ve kontrolünde yetkili yöneticiler tarafından

yönetilen kuruluşları belirten genel bir terim. Bu kuruluşa verilen

sorumluluklar, araştırma, geliştirme, tedarik, üretim malzeme

dağıtım ve lojistik desteği kapsayabilir. Belli bir sistem

düzenleyicisini belirtmesi gerektiği zaman önüne uygun belirtici

konmalıdır (Örneğin; Chinook sistem düzenleyicisi, Sonar sistem

düzenleyicisi, F-4 sistem düzenleyicisi). Bu terim kuruluşların bu

gibi işlevleri yapması halinde normal olarak sistem destek

düzenleyicisi, silah sistem düzenleyicisi, program düzenleyicisi ve

proje düzenleyicisi yerine kullanılır.

SYSTEM MODIFICATION SİSTEM DEĞİŞİKLİĞİ: Bak. "standart data system

modification".

SYSTEM PACKAGE PROGRAM SİSTEM TEDARİK PROGRAMI: Amerikan Hava

Kuvvetleri tarafından vücuda getirilen ve yeni bir silah sisteminin

geliştirilmesi, tedariki ve çalıştırılması için lüzumlu olan kaynak

envanter ve maliyet gruplandırması.


SYSTEM PHASING SİSTEM TEDARİK SAFHALANMASI: Bir silah sistemine ait

bütün ana parçalarının iktisabı işlemini, en uzun tedarik süresine

ihtiyaç gösteren madde iktisabına göre planlamak ve ayarlamak.

Bütün işlemlerin, bütün sisteme, belirli programlanmış bir

tarihte sahip olunacak şekilde teker teker açıklanması ve tespiti.

SYSTEM PROGRAM DIRECTIVE SİSTEM TEDARİK PROGRAMI DİREKTİFİ: İhtiva

ettiği programı onaylayan bir Amerikan Hava Kuvvetleri resmi

dokümanı. Sistem Tedarik Programı Direktifi, normal olarak, bir

sistem Tedarik Planı teklifine ait onay ile tadilatı gösterir ve

Sistem Tedarik Programının yayınlanmasına yetki verir.

SYSTEM PROGRAM OFFICE SİSTEM TEDARİK PROGRAMI BÜROSU:

Planlamada yol göstermek, icap eden talimatları vermek ve

sistem tedarik programına katılanların görevlerinin, zamanca,

bütün diğer görevlerle bağlantılı olarak yürütülmesini temin

etmek maksadıyla, bir sistem tedarik programı, iktisap

safhasında, Hava Kuvvetleri Sistemler Komutanlığı tarafından,

merkezi bir işlem bürosu vazifesi görmek üzere, her sistem

tedarik programı için ayrı olarak, kurulmuş ve adlandırılmış

bütün sahra sistemleri manajman teşkilatı.

SYSTEM RATIONAL SİSTEM MANTIĞI:


SYSTEMATIC ERROR SİSTEMATİK HATA: Bir aletin yanlış ayarından veya

içindeki bir bozukluktan ileri gelen mükerrer hata. Sistematik

hatalar, daima aynı şekilde tekerrür eden hatalardır. Arazi

hatalar (accidental errors) ise mekanik veya başka sebeplerden

ileri gelen ve her defasında değişiklik gösteren hatalardır. Buna

(instrumental error) da denir. Ayrıca bakınız: "center of burst

error" ve "accidental error".

SYSTEMIC POISON KAN VE SİNİR ZEHRİ: Bak. "Blood and nerve poison".

SYSTEMS ANALYSIS SİSTEMLER ANALİZİ: Bir manajman veya bir işletme

sisteminin; vazifelerin ifasındaki müessiriyet derecesini

değerlendirmek veya ıslahat tavsiyelerinde bulunmak üzere,

manajman analizi, harekat araştırması, endüstri mühendisliği

metotları ve diğer usullerden faydalanmak, bir düzen dahilinde

incelenmesi.

SYSTEMS DESIGN SİSTEM DİZAYNI: Organize bir bütün teşkil etmek amacı ile

düzenlenmiş dahili işlemlerle birleştirilmiş bir metot, usul veya

teknik birleşimin hazırlanması.

SYSTEMS ENGINEERING SİSTEMLER MÜHENDİSLİĞİ: Bilim ve teknolojinin,

topyekün bir hava-uzay araç sistemine uygulanması işlemi. Bu


suretle; sistemle ilgili çeşitli parçanın birbiriyle münasebeti ve

çeşitli tali sistemlerden faydalanma hususları, model imalata

geçirilmeden önce, tamamen planlanmış ve anlaşılmış olur.

SYSTEMS MANAGEMENT SİSTEMLER MANAJMANI: Bir sistem proje

subayının sorumluluğu altında, bir işletme bünyesi üzerine

oturtulmuş, istihsal tipi bir kuruluş halinde özel tip bir manajman

sistemi. Bu manajman; bir silah sistemi nevinden özel bir projeyi

hızlandırmak veya koordine ya da kontrol etmek maksadı ile,

teşkilat kademelerini kısaltan bir manajman cihazı özelliğini taşır.

SYSTEM SUPPORT MANAGER. Bak. "system manager".

T HEIGHT OF CLOUD TOP, IN THOUSANDS OF FEET: : Bulut

tavanının yüksekliği, bin feet cinsinden belirtilir.

T BASE T MESNEDİ, T ALTLIĞI: Yumuşak toprak üzerinde bir makinalı

tüfeğin üç ayağına kaide teşkil etmek üzere yere konan, T

şeklinde birbirine çivilenmiş iki ağaç parçası.

T-TIME T ZAMANI: Bak. "countdown".

TABARD TABAR: Trampet veya borulara takılan üçgen şeklinde ipek

bayrak.

TABLE ÇİZELGE, TABLO:


TABLE OF ALLOWANCE İSTİHKAK LİSTESİ, İSTİHKAK TABLOSU: Kuruluşa ait

malzemenin temel istihkakını belirleyen ve envanter kullanım

hakkı verilerinin geliştirilmesi, tashih edilmesi veya

geliştirilmesini kontrol edebilmeyi sağlayan bir malzeme istihkak

belgesi.

TABLE OF BASIC ALLOWANCES ESAS İSTİHKAK ÇİZELGELERİ: Eskiden A. B. D.

ordusunda, istihkak çizelgelerinin bir kısmı için kullanılan yayın.

Bu yayınlar halen kullanılmaktadır.

TABLE OF DISTRIBUTION KURULUŞ DIŞI KADRO: Teşkilat ve malzeme kadrosu

bulunmayan özel bir görev ifa edecek bir askeri birliğin kuruluş

bünyesini ve personelini gösteren bir çizelge.

TABLE OF DISTRIBUTION AUGMENTATION KURULUŞ DIŞI KADRO ARTIRIMI:

Mevcut veya yeniden teşkil edilecek kuruluş dışı kadro birliklerini

seferi kuvvete çıkarmak için lüzumlu personel ve teçhizatın

teminine yetki veren kadro.

TABLE OF DISTRIBUTION UNIT KURULUŞ DIŞI KADRO BİRLİĞİ: Teşkilat ve

malzeme kadrosu olmayan ve genel veya icrai görevleri yapmak

üzere, personel tahsis bölgesine "personel allotment voucher"

göre teşkil edilen bir birlik.


TABLE OF EQUIPMENT MALZEME CETVELLERİ: Teşkilat ve malzeme

kadrolarının yalnız malzemeye ait esaslarını ihtiva eden kısmı. Bu

çizelgeler: Şahsi giyecek ve teçhizat ile sarfa tabi ikmal maddeleri

ve mühimmat istihkaklarını ihtiva etmez.

TABLE OF FOOD EQUIVALENTS GIDA MUDALET ÇİZELGESİ: Bir gıda maddesinin

diğer bir madde ile, bir ağırlık esasına göre, mübadelesinde

kılavuz olarak kullanılan, gıda bakımından birbirine eşit gıda

maddeleri çizelgesi.

TABLE OF MAXIMUM PUNISHMENTS AZAMİ CEZA HADLERİ ÇİZELGESİ: Askeri

ceza ve askeri ceza muhakemeleri usulü kanunları hükümlerini

ihlal vakalarında verilecek en ağır cezaları gösterir liste. Bu

çizelge, harp zamanında uygulanmayabilir.

TABLE OF ORGANIZATION TEŞKİLAT ÇİZELGELERİ: Teşkilat ve malzeme

kadrolarının yalnız teşkilata ait esaslarını ihtiva eden kısmı.

TABLE OF ORGANIZATION AND EQUIPMENT TEŞKİLAT VE MALZEME

KADROSU: Bir birliğin normal görevini, teşkilatını, personel ve

malzeme istihkaklarını gösteren çizelge. Ayrıca bak "fixed table

of organization and equipment", "flexibe table of organızatıon

and equipment", "old standard table of organization and


equipment", "standard table of organization and equipment

appendix" ve "type B table of organization and equipment".

TABLE OF ORGANIZATION AND EQUIPMENT APPENDIX:

TEŞKİLAT VE MALZEME KADRO LAHİKASI: Değişik iklim ve

harekat bölgelerinde, örneğin; arktik bölge, cengel veya dağlarda

yapılacak özel harekata ait standart teşkilata mahsus teşkilat ve

malzeme kadrolarında değişiklikleri gösteren lahika. TABLE OF

ORGANIZATION AND EQUIPMENT AUGMENTATIONS: TEŞKİLAT

VE MALZEME KADROSU ARTIRIMI: Bir teşkilin normal görev veya

teçhizat tahsislerinin arttırılması veya her ikisine ait tahsislerin

arttırılması. Bu artırma bütün orduya şamil değildir. TABLE OF

ORGANIZATION AND EQUIPMENT UNIT: KADRO BİRLİĞİ: Bir

teşkilat ve malzeme kadrosuna göre teşkil edilen ve faaliyette

bulunan birlik. Buna "table of organization unit" de denir.

TABLE OF ORGANIZATION UNIT KADRO BİRLİĞİ: Bak "table of organization

and equipment unit".

TABULATE KATALOGLAMAK: Çizelge haline getirmek.

TABULATED ALTITUDE ÇİZELGE İRTİFAI: Bir gök cisminin belirli bir noktaya

nazaran ve bir çizelgede gösterilen irtifaı.


TABULATING EQUIPMENT CETVELLEME TEÇHİZATI: Delikli hatlar kullanan

ve başlıca görev ve maksadı, bilgi esaslarının delikli kartlar

üzerinde ayrılması, listelenmesi, seçilmesi ve toplanması sonucu

elde edilecek bilgilere ait çizelgeler meydana getirmek olan

makina veya teçhizat. Bu sınıf teçhizata, genel, olarak, delikli kart

hesaplama makinesi (punch card accounting machine) veya

elektronik hesaplama makinesi (electrical accounting machine)

denir.

TAC LOG GROUP TAKTİK/LOJİSTİK GRUP: Kıta, malzeme ve ikmal maddelerinin

gemiden kıyıya intikalinde, kontrol gemilerindeki deniz

kuvvetleri kontrol subaylarına yardımcı olmak üzere kıta

komutanları tarafından görevlendirilmiş temsilciler.

TACAN TAKTİK HAVA SEYRÜSEFERİ: Mesafe ve istikamet açısı saptarken

ortak unsurların kullanıldığı ve "tacan" istasyonuna sürekli bir

istikamet açısı ve mesafe (eğim mesafesi) temin eden bir ultra

yüksek frekans (uhf) elektronik hava seyrüseferi. Terim; taktik

hava seyrüseferi (tactical air navigation) kelimelerinden

türetilmiştir.
TACHISTOSCOPE TAHİSTOSKOP: Merkezi obtüratörlü bir fotoğraf makinesi ile

senkronize olarak çalışan projeksiyon makinesi. Bu makina,

şahıslara daha geniş bir görüş sahası temini maksadıyla kullanılır.

TACHOMETER TAKOMETRE, DEVİRSAYACI: Herhangi bir makina veya makina

aksamını, özellikle bir motor ana milinin dönüş hızını, dakikada

devir cinsinden ölçen alet.

TACHOMETRIC OR SYNCHRONOUS SIGHTS Bak "bomb sighting systems".

TACIT ARMS CONTROL AGREEMENT ZIMNİ SİLAHLARI KONTROL ANLAŞMASI:

İki veya daha çok devletin, resmi bir anlaşma yapılmadan

katıldıkları bir silah kontrol uygulaması.

TACTIC TAKTİK: Bak "tactical".

TACTICAL TAKTİK: Birliklerin muharebede kullanılmaları ile ilgili.

TACTICAL AEROMEDICAL EVACUATION HAVADAN TAKTİK TIBBİ TAHLİYE:

Hasta ve yaralıların muharebe sahasında bu saha dışındaki

noktalara ve menzil sahası içindeki noktalar arasında havadan

nakillerini temin eden tahliye safhası.


TACTICAL AIR COMMAND TAKTİK HAVA KOMUTANLIĞI: Kara ve denizdeki

kuvvetlerle birlikte hava taarruz ve savunma harekatını

yürütmekle görevlendirilmiş bir hava kuvveti teşkili

TACTICAL AIR COMMAND CENTER TAKTİK HAVA KOMUTA MERKEZİ: Taktik

hava harekatının uçak ve hava ikaz işlevlerinin yerine getirdiği

birleşik devletler ana deniz piyade hava harekat tesisi. Deniz

piyadesi taktik hava komutanının hava harekatını sevk ve kontrol

edeceği ve diğer kuvvetlerle koordinasyonu sağlayacağı en üst

deniz piyadesi hava komuta ve kontrol teşkilatıdır.

TACTICAL AIR COMMANDER TAKTİK HAVA KOMUTANI: Bak "tactical air

force".

TACTICAL AIR COMMANDER (AFLOAT) TAKTİK HAVA KOMUTANI

(DENİZDE): Amfibi görev kuvveti komutanı emrinde havacı

subay. Hedef bölgesine gidişte ve bu bölge üzerinde, amfibi

harekata havadan fiilen katılmakla destek kuvvetler hava

harekatının bütün safhalarının planlanmasını koordine eder.

Kontrol işi kıyıya intikal edinceye kadar taktik hava kontrol

merkezi (denizde) `nin bütün çalışmalarını kontrol eder ve şu

sorumlulukları taşır : a. Hava taarruz ve savunması dahil, taktik

hava harekatına tahsis edilmiş bütün hava araçlarının kontrolu;


b. Hedef bölgesine giren veya bu bölgeden geçen diğer bütün

hava araçlarının kontrolu; c. Hedef bölgesindeki bütün hava

haber verme ikaz tesislerinin kontrolu.

TACTICAL AIR COMMANDER (ASHORE) TAKTİK HAVA KOMUTANI (KIYIDA):

Hava harekatının kontrolü kıyıya geçtiği zaman amfibi kuvvet

komutanın sorumluluk alanı içinde, hava harekatının kontrol ve

koordinasyondan amfibi kuvvet komutanına karşı sorumlu olan

havacı subay.

TACTICAL AIR CONTROL CENTER TAKTİK HAVA KONTROL MERKEZİ: Taktik

hava harekatına ait bütün uçak ve hava ikaz işlevlerinin kontrol

edildiği ana hava harekat tesis (kara veya denizde üslenmiş)

TACTICAL AIR CONTROL GROUP TAKTİK HAVA KONTROL GRUBU (KARADA

ÜSLENMİŞ): Taktik hava sorumluluk bölgesi dahilindeki taarruz

ve savunma görevleri için kıyıda hava araçlarının kontrolunu ve

hava ikaz görevlerini yapan esnek bir idari ve taktik hava teşkili.

TACTICAL AIR CONTROL OPERATIONS TEAM TAKTİK HAVA KONTROL

HAREKAT TİMİ: Belirli müttefik taktik hava kontrol birlikleri

unsurlarına atanmış yer personeli timi. TACTICAL AIR CONTROL

PARTY SUPPORT TEAM: TAKTİK HAVA KONTROL PARTİSİ DESTEK


TİMİ: Belirli taktik hava kontrol müfrezelerinde zırhlı muharebe

ve/veya özel amaçlı araçlar ve mürettebat temin etmek için

teşkil edilen bir kara ordusu timi.

TACTICAL AIR CONTROL SQUADRON TAKTİK HAVA KONTROL FİLOSU (GEMİDE

ÜSLENMİŞ): Taktik hava kontrol grubunun TACRON olarak

bilinen, bir idari ve taktik unsuru. Bu unsur, gemide üslenmiş

taktik hava kontrol merkezinin kontrol mekanizmasını teşkil

eder.

TACTICAL AIR CONTROL SYSTEM TAKTİK HAVA KONTROL SİSTEMİ: Hava

kuvvetleri asli teşkil komutanlarınca; taktik hava harekatını

planlamak, idare ve kontrol etmek; hava harekatını diğer

sınıflarla koordine etmek için gerekli teşkil ve teçhizatı temin

eden sistem. Bu sistem; görevlerin bir elden kontroluna ve

görevliler tarafından müstakil olarak yapılmasına imkan veren

kontrol unsurları ile muharebe-elektronik tesislerinden ibarettir.

TACTICAL AIR CONTROLLER TAKTİK HAVA KONTROL SUBAYI (ABD SAVUNMA

BAKANLIĞI, SAVUNMA KURULU): Taktik hava kontrol merkezinin

(denizde üslenmiş) bütün faaliyetlerden sorumlu subay. Kendi

sorumluluk bölgesi içindeki tüm hava araçları ve hava ikaz


tesislerinin kontrolundan taktik hava subayına karşı sorumludur.

Ayrıca bak "air controller".

TACTICAL AIR CONTROLLER (NATO) TAKTİK HAVA KONTROL SUBAYI: Taktik

hava kontrol merkezinin bütün faaliyetlerinden sorumlu subay.

Kendi sorumluluk bölgesi içindeki tüm hava araçları ve hava ikaz

tesirlerinin kontrolundan taktik hava komutanına karşı

sorumludur. Ayrıca bak "air controller".

TACTICAL AIR COORDINATOR (AIRBORNE) TAKTİK HAVA KOORDİNATÖRÜ

(HAVADA): Karada ve denizde kuvvetlerin yakın desteğini

sağlamakta olan muharebe uçaklarının faaliyetlerini bir uçaktan

koordine eden bir subay. Ayrıca bak "forward observer".

TACTICAL AIR DIRECTION CENTER TAKTİK HAVA İDARE MERKEZİ: Taktik hava

kontrol merkezinin tam kontrolu altında çalışan bir hava harekat

tesisi. Bir sorumluluk bölgesi dahilindeki taktik hava harekatına

ait hava araçları ve hava haber verme ve ikaz hizmeti görevleri

buradan idare edilir. Ayrıca bak "tactical air director".

TACTICAL AIR DIRECTOR TAKTİK HAVA DİREKTÖRÜ: Taktik hava idare

merkezinin tüm faaliyetlerini idare eden subay. Bu subay kendi

sorumluluk bölgesine tahsis edilen bütün hava araçlarının ve


hava ikaz tesislerinin idaresinden, taktik hava kontrolüne karşı

sorumludur. Taktik hava kontrol merkezinden (denizdeki) ayrı ve

müstakil olarak çalıştığı taktirde, taktik hava direktörü taktik

hava kontrolünün görevlerini üzerine alır. Ayrıca bak "tactical air

direction center".

TACTICAL AIR DOCTRINE TAKTİK HAVA DOKTRİNİ: Ortaya koyulan amaçları elde

etmek için taktik hava harekatında hava gücünün kullanımında

rehberlik temin etmesi amacıyla tasarlanan ana esaslar.

TACTICAL AIR FORCE TAKTİK HAVA KUVVETİ: Taktik hava harekatını karada

ve denizdeki kuvvetlerle koordineli olarak yapmakla

görevlendirilmiş bir hava kuvveti.

TACTICAL AIR OBSERVER TAKTİK HAVA GÖZLEMCİSİ: Havadaki uçaktan gözlem

yapmak ve karadaki, denizdeki ve havadaki dost veya düşman

kuvvetlerin bulundukları yeri ve hareketleri rapor eden ve

yöneltilen diğer görevleri yerine getiren bir gözlemci olarak

eğitilmiş subay.

TACTICAL AIR OFFICER (AFLOAT) TAKTİK HAVA SUBAYI (DENİZDE):

Destekleyen kuvvetlerin hedef alınan bölgede veya bu bölgeye

doğru yapılan amfibi ve hava harekatına hava kuvvetlerinin


iştirakinin tüm safhalarının planlanmasını koordine eden ve

amfibi görev kuvvet komutanına bağlı havacı subay. Kontrol

kıyıya geçene kadar, bu subay taktik hava kontrol merkezinin

(denizde) tüm hareketlerini kontrol eder ve aşağıdaki

hususlardan da sorumlu tutar; a. Taarruzi ve savunma hava

harekatı dahil olmak üzere, taktik hava harekatında hedef alınan

bölgeye tahsis edilmiş tüm uçakların kontrolü; b. Hedef alınan

bölgeye giren veya buradan geçen tüm diğer uçakların kontrolü;

c. Hedef alınan bölgedeki tüm hava ikaz tesislerinin kontrolu.

TACTICAL AIR OPERATION TAKTİK HAVA HAREKATI (ABD SAVUNMA

BAKANLIĞI, SAVUNMA KURULU ): Hava gücünün, aşağıdaki

hususları elde etmek maksadıyla, Kara ve denizdeki kuvvetlere

koordineli kullanılmasını gerektiren hava harekatı. a. Hava

üstünlüğü kazanmak ve bunu elde tutmak; b. Düşman

kuvvetlerinin hedef bölgesi içine ve bu bölge içinde hareketlerini

önleme bu gibi hareketlere girişen kuvvetleri ve destek

tesislerini meydana çıkarmak ve imha etmek.; c. kara veya

denizdeki kuvvetlerin ilk hedeflerine ulaşmalarına fiilen yardım

için, hedef bölgesindeki harekata bu kuvvetlere katılmak

amacıyla yapılır.
TACTICAL AIR OPERATION (NATO) TAKTİK HAVA HAREKATI: Hava gücünün

kara ve deniz ile koordineli olarak aşağıdaki amaçlarla

kullanılması: a. Hava üstünlüğü kazanmak ve bunu elde tutmak;

b. Düşman kuvvetlerinin hedef bölgesi içine ve bu bölge içinde

hedeflerini önlemek, bu gibi hareketlere girişen kuvvetleri ve

destek tesislerini meydana çıkarmak ve imha etmek; c. Kara ve

deniz kuvvetlerinin hedeflerine erişmelerine karma/müşterek

harekatla yardımcı olmak.

TACTICAL AIR OPERATIONS CENTER TAKTİK HAVA HAREKAT MERKEZİ: Belirli

bir bölgedeki ön eleme uçakları ve satıhtan havaya silahlar dahil

olmak üzere, hava savunma harekatını ve hava trafiğini sevk ve

kontrol etmek amacıyla tasarlanmış, deniz piyadesi hava komuta

ve kontrol sisteminin tali bir harekat unsuru. Taktik hava komuta

merkezinin harekat kontrolü altındadır.

TACTICAL AIR RECONNAISSANCE TAKTİK HAVA KEŞFİ: Düşman kuvvetlerinin

bulunduğu bölge, terkibi, hareketi, tesisleri ulaştırma hatları,

elektronik ve haberleşme yayınlarını ve arazı ile hava koşullarını

öğrenmek için hava araçlarının kullanımı. Ayrıca buna dahil

olanlar sahra ve deniz topçularının atış düzenlemeleri, karadaki


muharebe bölgesinin sistematik veya imkan olduğunda

gözlenmesi ve/veya hava bölgelerinin gözlenmesidir.

TACTICAL AIR SUPPORT TAKTİK HAVA DESTEĞİ: Kara veya denizdeki

kuvvetlerle koordineli olarak yapılan ve kara veya deniz

muharebesine direk olarak yardımda bulunan hava harekatı.

Ayrıca bak "air support".

TACTICAL AIR SUPPORT ELEMENT TAKTİK HAVA DESTEK UNSURU: Birleşik

Devletler Ordusu'nun tümen, kolordu veya sahra ordusu taktik

harekat merkezinde, taktik hava desteği ile cari taktik kara

harekatını koordine eden ve bütünleştiren G-2 ve G-3

personelinden oluşan bir unsuru.

TACTICAL AIR TRANSPORT TAKTİK HAVA ULAŞTIRMASI: a. Hava indirme

hücumları b. Havadan taşınan kuvvetlerin nakli, c. Taktik hava

ikmali, d. Zayiatın ileri hava alanlarından tahliyesi ve e. Gizli

faaliyetler direkt desteğinde kullanılması.

TACTICAL AIR TRANSPORT OPERATIONS TAKTİK HAVA ULAŞTIRMA

HAREKATLARI: Bir harekat bölgesinde yolcu ve yükün aşağıdaki

usullerle taşınması: a. Hava indirme harekatı (1) Paraşütle

atma/atlama taarruzu; (2) Helikopter indirme taarruzu; ve (3)


Karaya inme; b. Hava lojistik desteği; c. Özel görevler; d.

Havadan tıbbi tahliye görevleri.

TACTICAL AIRCRAFT TAKTİK UÇAK: Eğitim, araştırma geliştirme veya

ulaştırma maksatları için kullanılan uçaklardan farklı olan

muharebe uçağı. Buna eskiden (tactical airplane) denirdi.

TACTICAL AIRPLANE TAKTİK UÇAK: Bak "tactical aircraft".

TACTICAL ALERT NET TAKTİK HAVA KONTROL TİMİ İKAZ ÇEVRİMİ: Vuku

bulan veya yakında vukuu beklenen taarruz hakkında bilgiler

dağıtmak için seri bir vasıta olarak kullanılan telsiz çevrimi.

TACTICAL AREA OF RESPONSIBILITY TAKTİK SORUMLULUK BÖLGESİ: Belirli bir

bölgeye tahsis edilen kuvvetlerin kontrolü ve destek

koordinasyonu için bir tedbir olarak sorumluluğun özel olarak

bölgenin komutanına verildiği belirtilmiş bir alan. Genel olarak

TAOR olarak bilinir.

TACTICAL ATOMIC DEMOLITION MUNITIONTAKTİK ATOM TAHRİP

MÜHİMMATI: Taktik muharebe meydanında çok çeşitli tahrip

görevleri yapabilecek kabiliyette bir atom tahrip mühimmatı.

TACTICAL BOMB LINES TAKTİK BOMBA EMNİYET HATLARI: Bir kıta komutanı

tarafından arazi üzerinde belirtilen ve bunların ötesine yapılacak,


uygun şekilde koordine edilmiş bombardımanın, kendi kıtasına

zarar vermeyeceği kabul edilen hatlar. Ayrıca bak "bomb lınes".

ve "fire coordination lines".

TACTICAL CALL SIGN TAKTİK ÇAĞRI İŞARETİ: Bir taktik komutanlık veya

taktik muharebe tesisini tanıtan çağrı işareti Ayrıca bak "call

sign".

TACTICAL COLUMN TAKTİK YÜRÜYÜŞ KOLU: Düşmana yaklaşmada henüz

temasın muhtemel olmadığı safha. Bu safhada, kıtalar muharebe

düzenlerine geçebilmek için, taktik esaslar dahilinde gruplanırlar.

TACTICAL COMMAND TAKTİK KOMUTA: Üst komutanlıklar tarafından verilen

görevin yerine getirilmesi için, bir komutana emri altındaki

kuvvetlere görevler vermesi için verilen yetki.

TACTICAL COMMAND SHIP TAKTİK KOMUTA GEMİSİ: Bir donanma veya

kuvvet komutanının komuta gemisi olarak kullanılmak üzere

hafif kruvazörden tadil edilmiş bir harp gemisi. Bu gemi

muhabere malzemesiyle geniş olarak teçhiz edilmiştir. CC olarak

gösterilir.
TACTICAL CONCEPT TAKTİK KONSEPT, TAKTİK KAVRAM: Taktik doktrinin

gelecekteki gelişimine ortak bir temel oluşturacak geniş olarak

belirtilmiş bildiri.

TACTICAL CONTROL TAKTİK KONTROL: Verilmiş görevleri veya vazifeleri ifa

için lüzumlu hareket ve manevralarının detaylı ve genel olarak

mahallinde idare kontrolu.

TACTICAL CONTROL RADAR TAKTİK KONTROL RADARI, TAKTİK ATEŞ İDARE

RADARI: Kabiliyetleri bakımından, esas itibariyle, hedef tespit

radarına (target acquisition radar) benzemekle beraber, başlıca

görevi muharebede hava savunmasına ait unsurların idaresi için

taktik bilgi sağlamak olan hava savunma topçu radarı.

TACTICAL COVER AND DECEPTION OPERATIONS TAKTİK ÖRTME VE YANILTMA

HAREKATI:

TACTICAL DAMAGE ASSESSMENT TAKTİK HASAR DEĞERLENDİRMESİ: Fiili bir

nükleer infilak sahasının, hava gözetlemesi, hava fotoğrafları

veya direkt kara gözetlemesiyle, direkt olarak incelenmesi.

Ayrıca bak. "damage assessment".


TACTICAL DEFENSIVE TAKTİK SAVUNMA: Stratejik savunma çerçevesine

girmeyen ve belirli bir muharebe harekatında tatbik olunan

savunma. Ayrıca bakınız: "strategic defensive".

TACTICAL DEPLOYMENT TAKTİK YAYILMA: Bak. "deployment".

TACTICAL DIVERSION (NAVAL) TAKTİK SAPTIRMA (DZ. ): Bir gemi veya

konvoyun, nihai gidiş limanında bir değişiklik yapmadan,

rotasında veya bir rota üzerindeki seyir süratinde, bekleme

demir yerindeki bekleme süresi dahil, harekat nedenleriyle

yapılan değişiklik.

TACTICAL ELEMENT TAKTİK UNSUR: Bir muharebe harekatına iştirak eden

herhangi bir birlik veya birliğin bir kısmı.

TACTICAL EMPLOYMENT TAKTİK KULLANMA: Herhangi bir şeyin muharebe

harekatında kullanılması. Örneğin: piyade bölüğünün taktik

kullanılması gibi.

TACTICAL EXERCISE TAKTİK TATBİKAT: Manevralar ve harita meseleleri

gibi, birliklerin ve silahların muharebede kullanılışı ile ilgili

tatbikat.

TACTICAL FIRE CONTROL TAKTİK ATIŞ KONTROLU: Hedeflerin seçilmesi, ateşin

açılması, geri bırakılması veya kesilmesi ve ateş şekillerine göre


ateş kudretinin kullanılması suretiyle ateşin idaresi. Ayrıca bak

"fire control".

TACTICAL GROUPING TAKTİK GRUPLAMA: Bir taktik görevi yapmak için bir

komuta altında bulunan muharebe birlik ve vasıtalarının dengeli

bir surette tertibi, taktik bir gruplama; teşkilat ve malzeme

kadrosunda veya devamlı talimatlarda (standing operating

procedure) gösterildiği şekilde olabileceği gibi, belirli bir harekat

içinde yapılabilir. TACTICAL INFORMATION PROCESSING AND

INTERPRETATION SYSTEM: TAKTİK BİLGİ İŞLEM VE YORUM

SİSTEMİ: İstihbarat bilgilerini muhafaza etmek ve istendiğinde

yeniden inceleyebilmek ve tahmini veya gerçek veriler üzerinde

işlem yapmak ve yorumlamak için tasarlanmış taktik, seyyar,

karada üslenen, otomatik bir bilgi muamele sistemi. Ayrıca TIPI

da denir.

TACTICAL INSPECTION TAKTİK DENETLEME: Birliğin muharebe yeterlik

derecesini değerlendirmek için yapılan bir denetleme.

TACTICAL INTELLIGENCE TAKTİK İSTİHBARAT: Taktik harekatın planlaması ve

yürütülmesi için gerekli istihbarat. Taktik istihbaratla stratejik

istihbarat esas olarak uygulama seviyesinde farklı olmakla


beraber, kapsam ve detaylardan da farklılık gösterir. Ayrıca bak

"combat intelligence; intelligence; strategic intelligence".

TACTICAL LOADING TAKTİK YÜKLEME, MUHABERE YÜKLEMESİ: Bak "unit

loading" ve "combat loading".

TACTICAL LOCALITY TAKTİK MAHAL: Mevkii ve şekil itibariyle, belirli bir

zamanda, özel şartlar altında taktik bir önem kazanan arazi

bölgesi.

TACTICAL MAPTAKTİK HARİTA: Taktik ve idari maksatlar için kullanılan, büyük

ölçekli harita. Ayrıca bak "map " ve "military map".

TACTICAL MARCH TAKTİK YÜRÜYÜŞ, MANEVRA YÜRÜYÜŞÜ: Düşmanla temas

kesin olduğu zaman, muharebe şartları altında yapılan yürüyüş.

Bu yürüyüşte, araçlar, özellikle zırhlı araçlar, düşmanla temas

vukuunda veya düşman müdahalesi esnasında, kolayca

kullanılabilinecek kollar halinde tertiplenirler. Ayrıca bakınız:

"tactıcal column".

TACTICAL MINE FIELD TAKTİK MAYIN TARLASI: Düşmanın ilerlemesini

geciktirmek, belirli bir kanala sokmak veya engellemek amacıyla

döşenen ve bir engel planının bir kısmı olan mayın tarlası.


TACTICAL MINING TAKTİK MAYINLAMA: Deniz mayın harbinde, belirli bir

harekatı etkilemek yada bilinen veya varsayılan bir taktik

düşman amacına karşı koymak için tasarlanan mayınlama işlemi.

Taktik mayınlamanın özelliği, mayın tarlasının etkinliğinin sınırlı

bir süre geçerli olmasıdır.

TACTICAL MISSILE TAKTİK FÜZE: Muharebe maksadıyla imal edilmiş bir füze.

TACTICAL MISSILE INVENTORY TAKTİK FÜZE ENVANTERİ: Bütün muharebe ve

destek kademelerinde elde bulunan ve depolarda, sevkiyat

halinde, kıta cephane yükünde ve ihtiyat stoklardakileri de içine

alan, halihazır taktik füze toplamı. Taktik dışı maksatlarla tahsis

edilmiş füzeler bunun dışındadır.

TACTICAL MOVEMENT TAKTİK HAREKET VE İNTİKAL, TAKTİK İNTİKAL: Kıta ve

malzemenin düşmanla karada direkt temas mevcut olmadığı

zaman, muharebe şartları altında taktik bir görevle hareket ve

intikali. Ayrıca bak "approach march" ve "administrative

movement".

TACTICAL NET TAKTİK ÇEVRİM: Muharebe haberlerini göndermek için

kullanılan muharebe sistemi.


TACTICAL NUCLEAR WEAPON EMPLOYMENT TAKTİK NÜKLEER SİLAH

KULLANIMI: Kara, deniz ve hava kuvvetlerinin nükleer silahları

düşman kuvvetlere, destek tesisleri ve imkanlarına sınırlı

kapsamdaki askeri görevlerin yerine getirilmesine katkıda

bulunacak hareketlerin desteğinde, veya genellikle askeri

harekat bölgesinde sınırlandırılmış askeri komutanlığının

manevra programının desteğinde kullanılması.

TACTICAL OBSTACLE TAKTİK ENGEL: Düşman birliklerini ateş altında tutmak

üzere meydana getirilen herhangi bir engel.

TACTICAL OFFENSIVE TAKTİK TAARRUZ: Stratejik taarruzun çerçevesine

girmeyen ve belirli bir muharebe harekatında yapılan taarruz.

Ayrıca bak "strategic offensive"

TACTICAL OPERATION TAKTİK HAREKAT: Satıh veya hava uzay kuvvetleri, ya

da her iki kuvvet tarafından müştereken, bir düşman kuvvet

muvacehesinde böyle bir kuvvete üstünlük sağlamak ya da

mevcut elverişsiz bir durumu düzeltmek maksadıyla girişilen bir

harekat.
TACTICAL OPERATIONS CENTER TAKTİK HAREKAT MERKEZİ: Taktik harekat

ve bu harekat taktik desteklenmesiyle ilgili genel ve özel

karargah unsurlarının fiilen meydana getirdiği topluluk.

TACTICAL PLAN TAKTİK PLAN: Özel bir muharebe harekatının, ikmal, tahliye,

bakım ve idare işlerinin düzenlenmesi dışındaki faaliyetlerine ait

plan.

TACTICAL PROTECTION TAKTİK KORUNMA: Bir muharebe harekatında,

birlikleri kimya taarruzu ve tesirlerinden korunmak için alınan

tertibat.

TACTICAL PSYCHOLOGICAL WARFARE ACTIVITIES TAKTİK PSİKOLOJİK HARP

FAALİYETLERİ:

TACTICAL PSYHOLOGICAL WARFARE TAKTİK PSİKOLOJİ HARBİ: Taktik vazifeyi

desteklemekte ayrılmaz bir unsuru olan psikolojik harp. Taktik

askeri kara hava ve deniz harekatında ve bu harekatların

planladığı ve yapıldığı bölgelerde, düşman askeri kuvvetlerine ve

sivillerine karşı destek mahiyetinde psikolojik baskı için

tasarlanmış faaliyetler. Taktik psikolojik harp genel stratejik

psikolojik harp politikasına uygun olmalıdır, ancak mahurabe

hareketlerinin bölünmez bir parçası olarak gerçekleştirilecektir.


TACTICAL RANGE TAKTİK BÖLGE: Gerçekçi hedeflerin kullanıldığı ve belirli bir

manevra serbestliğine imkan tanıyan bölge.

TACTICAL RECONNAISSANCE TAKTİK KEŞİF: Muhabere sahası içinde yakın

hedeflere karşı yapılan ve komutanın muharebe için vereceği

taktik kararlara mesnet olan keşif.

TACTICAL RESERVE TAKTİK İTİYAT: Tabur, alay veya benzeri bir kuvvetin,

ilerideki harekata müessir olacak bir manevra kuvveti olarak,

başlangıçta komutanın kontrolu altında tutulan bir kısmı.

TACTICAL RIDE KADRO TATBİKATI: Muharebe durumları dışındaki her çeşit

askeri meseleleri arazide halletmek üzere, bindirilmiş subaylar

tarafından yapılan tatbikat.

TACTICAL SUB-CONCEPT TAKTİK ALT KONSEPT: Askeri imkan ve kabiliyetlerin

belirli bir sahası için, teçhizat ve silah sistemi gelişmesi ve taktik

doktrinin gelecekteki gelişimi için ortak bir temel oluşturan bir

taktik konsept içerisinde geniş hatlarıyla verilen bildiri.

TACTICAL TRAINING TAKTİK EĞİTİM: Kıtaların, yürüyüş, emniyet, taarruz,

savunma ve geri çekilme dahil, muharebe harekatının bütün

safhalarında yetiştirilmesi.
TACTICAL TRANSPORT AIRCRAFT TAKTİK ULAŞTIRMA UÇAĞI: Esas olarak

kısa veya orta mesafede personel ve/veya yük taşımı için

tasarlanmış hava aracı.

TACTICAL TROOPS TAKTİK KITALAR (BİRLİKLER): Bir birlik halinde harekata

katılmak ve düşmanla muharebeye tutuşmak üzere, bir

komutanın emri altında teşkil edilmiş muharebe kıtaları ile bu

kıtaların direkt desteği için gerekli hizmet birlikleri. Ayrıca bak

"troops".

TACTICAL UNIT TAKTİK BİRLİK: Muharebede tek bir birlik halinde kullanılmak

üzere kurulmuş kıta, hava araçları veya gemilerden mürekkep

teşkil; böyle bir birlik, direkt desteği için gerekli hizmet

birliklerini de ihtiva eder.

TACTICAL VEHICLE TAKTİK ARAÇ: Esas itibariyle, kıtalar tarafından, muharebe

veya taktik harekatla doğrudan doğruya ilgili olarak veya bu gibi

harekatın desteğinde, ya da kıtaların bu gibi harekatta

eğitilmeleri maksadıyla, arazide kullanılmak üzere imal edilmiş,

askeri özelliklere sahip, bir araç. Ayrıca bak "military designed

vehicle".
TACTICAL WALK YAYA KADRO TATBİKATI, YAYA KADRO GEZİSİ: Meseleleri

harita vesaire üzerinde halletmeyerek arazide halletmek üzere,

subayların yaya olarak yaptıkları tatbikat.

TACTICAL WARNING TAKTİK HABER VERME VE İKAZ (ABD SAVUNMA

BAKANLIĞI, SAVUNMA KURULU): Düşmanın muhasamata

başladığını belirten bir bildiri. Bu gibi haber ve ikazlar; taarruzun

başlamasından hedefine ulaşıncaya kadar, geçen süre içinde,

herhangi bir anda alınabilir. Ayrıca bak "attack assesment; stratic

warning".

TACTICAL WARNING (NATO) TAKTİK İKAZ: Uydu ve füze gözleminde özel bir

tehdidin vuku bulmakta olduğunun harekat komuta

merkezlerine bildirilmesi. Tehdit olaylarını belirten unsurlar

şunlardır:

TACTICAL WIRE TAKTİK TEL ENGEL: Düşmanın taarruz düzenini bozmak ve

kendisini, şiddetli savunma ateşi altına alınabilecek sahalarda

tutmak için faydalanılan tel engeli.

TACTICS TEKNİK: Birliklerin, imkan ve kabiliyetlerinden tam istifade için

bir düzen halinde tertiplenmeleri ve hareketler.


TACTICS AND TECHNIQUES TAKTİK VE TEKNİK: Muharebe gücünü düşmana

karşı en tesirli şekilde kullanmak üzere, muharebede veya

düşman karşısında, kıta hareketlerinin planlanması ve idaresi; bir

yandan da, şahıs ve birlikler tarafından personel, silah ve

teçhizatın muharebe maksadına göre kullanılmasını sağlama

sanat ve fenni.

TACTICS OF FIRE ATEŞ TAKTİĞİ: Muharebede ateşi, en tesirli şekilde kullanma.

TAIGA TAYGA: Kuzeyde ve, özellikle Sibirya'da tundranın bittiği yerlerde

başlayan soğuk, bataklık ve ormanlık bölgeler ile, Avrupa ve

Güney Amerika'daki buna benzer bölgeler.

TAIL KOL SONU: Yürüyüş düzenindeki bir kolun son unsuru.

TAIL ASSEMBLY KUYRUK TAKIMI: Bak "tail".

TAIL FUZE DİP TAPA: Bir bomba veya merminin dip kısmına yerleştirilmiş

olan tapa. Buna (base detonating füze) de denir. Ayrıca bak

"füze".

TAIL GUN KUYRUK SİLAHI: Bir uçağın kuyruğuna yerleştirilen bir silah.

TAIL HEAVY KUYRUĞU AĞIR UÇAK: Kuyruğu aşağıya doğru basan uçaklar için

kullanılan terim.
TAIL HOOK Bak. "aircraft arresting hook".

TAIL SPIN KUYRUKLU KAYIŞI: Bak "spın".

TAIL WHEEL KUYRUK TEKERLEĞİ: Yerde, uçağın kuyruğunu taşıyan tekerlek.

TAKE ARMS TÜFEK AL: Bir asker topluluğunda, yerde veya çatıdaki tüfeklerini

veya diğer ateşli silahlarını almaları için verilen komut.

TAKE OFF KALKIŞ: Bir uçağın yerden, sudan veya herhangi bir pistten

havalanması

TAKE WIND ARKA RÜZGARI: Bak "following wind".

TAKEOFF MASS KALKIŞ KİTLESİ: Bir roket aracının kalkış anındaki kitlesi.

TAKEOFF WEIGHT KALKIŞ AĞIRLIĞI: Kalkışa hazır bir roket aracının ağırlığı (bu

ağırlık; araç, yakıt ve harp başlığı ağırlıkları toplamıdır. )

TALIK TALİK: Tiyal mıntıkalarda, devamlı olarak donmamış vaziyetteki

toprağa verilen Rusça bir terim. Bu, genel olarak, tiyalin üstünde,

fakat aktif toprak tabakasının altında kalan bir tabakadır.

TALKER HABER TEKRARCISI: Özel surette yetiştirilen ve telsiz telefon

veya telefon vasıtasıyla ağızdan verilen talimatları nakletmekle

görevli olan er.

TALKING RADIO BEACON AKUSTİK MODÜLASYONLU RADAR:


TALLY İRSALİYE: Gelen ve giden malların hesabını kaydetmek. için

kullanılan form. Bu form, genellikle kara kuvvetleri komutanlığı

gönderme belgesi (department of the army shipping document)

veya malzeme muayene ve kabul raporu (material inspection

and receiving report) dur. Ayrıca bak "tally-in" ve "tally-out".

TALLY IN GİRİŞ KAYDI: Gelen mallar içinde, malları madde madde

gösteren listelerdeki ambalajların numaraları ile tesellüm edilen

harp malzemesi; miktarının kaydedilmesi işlemi.

TALLY OUT ÇIKIŞ İRSALİYESİ: Bir sevkıyatta, gönderilen malları madde

madde gösteren liste.

TALLY-HO TALLY HO: "hedef gözle görülmüştür" anlamına gelen bir kod

(tahminen hedefin önlenmesi emredilmiştir.) Bunu, mümkün

olan en kısa sürede ilk temas raporu takip etmelidir. Eğer

mümkünse görüntü büyütülmelidir. (Örnek; "hedef gözle

görüldü", veya "hedef yükseliyor"). (Pilotlar tarafından kullanılır)

TALOS TALOS FÜZESİ: Katı roket yakıtlı ve ram-jet motorlu, gemide

taşınır, satıhtan havaya füze. Bu füze; nükleer veya nükleer

olmayan harp başlığı ve komutalı hüzme üzerinde güdüm

tertibatı ile teçhiz edilmiştir. RIM-8 olarak isimlendirilir.


TAN ALT GÖLGE FAKTÖRÜ: Bak "shadow factor".

TANDEM OPERATION TANDEM ÇALIŞMA; PARALEL ÇALIŞMA: Kriptografide,

otomatik olarak aynı anda, hem şifre açma, hem şifreleme

yapabilmek için, iki şifre makinesinin, elektriki veya mekanik

olarak, birbirine bağlanması.

TANK TANK: Genel olarak, top ve otomatik silahlarla teçhiz edilmiş tam

tırtıllı ve zırhlı araç. Arazide harekat kabiliyeti, zırhla korunma

imkanı ve yüksek müsademe kudreti, tankların başlıca

özellikleliklerini teşkil eder. Ayrıca bak "heavy tahk". "light tank".

"medium tank", "super heavy tank".

TANK ARSENAL TANK ARSENALİ: Tankların imaline ve depolanmasına

mahsus müessese.

TANK ASSAULT TANK TAARRUZU: Zırhlı araçlarla yapılan taarruz. Ayrıca bak

"charge".

TANK BARRIER TANK ENGEL: Düşman tanklarını durdurmak maksadıyla yapılan

engel.

TANK CAR SARNIÇ VAGONU: Sıvı halindeki maddeleri demiryolu vasıtasıyla

nakle mahsus vagon TANK, COMBAT, FULL TRACKED, 90 MM

GUN: 90 MM. LİK TOPLU, PALETLİ MUHAREBE TANKI: Taarruz


muharebesi için seyyar ateş gücü ve mürettebata himaye

sağlayan, bir adet 90 mm. lik top, bir adet 50 kalibrelik ve bir

adet 7.62 mm. lik makinalı tüfekle teçhiz edilmiş, tamamen

zırhlı, tam paletli bir muharebe aracı M48A3 olarak adlandırılır.

TANK, COMBAT, FULL TRACKED, 105 MM GUN: 105 MM. LİK

TOPLU, TAM PALETLİ MUHAREBE TANKI: Taarruz muharebesi

seyyar ateş gücü ve mürettebata himaye sağlayan, bir adet 105

mm. lik top, bir adet 50 kalibrelik ve bir adet 7.62 mm. lik

makinalı tüfekle teçhiz edilmiş, ağır, tamamen zırhlı, tam paletli

bir muharebe aracı M-60 olarak adlandırılır. TANK, COMBAT,

FULL TRACKED 120 MM. GUN: 120 MM. LİK TOP TAM TIRTILLI

MUHAREBE TANKI: Bir adet 120 mm. lik top, 50 kalibrelik

makinalı tüfek ve bir adet 30 kalibrelik makinalı tüfekle teçhiz

edilmiş ağır, tam tırtıllı bir muharebe aracı. M-103 A1 olarak

adlandırılır. TANK, COMBAT, FULL TRACKED, 152 MM. GUN: 152

MM. LİK TOPLU, TAM PALETLİ MUHAREBE TANKI: Taarruz

muharebesi için seyyar ateş gücü ve mürettebata himaye

sağlayan shillelagh füzeleri veya konvansiyonel

patlayabilir/yanabilir cephane atmaya muktedir bir adet 152

mm. lik top/lançer, bir adet 50 kalibrelik ve bir adet 7.62 mm. lik
makinalı tüfekle teçhiz edilmiş, ağır, zırhlı, tam paletli bir

muharebe aracı.

TANK CREW TANK MÜRETTEBATI: Bir tek tankı kullanan ve tank içindeki

silahlar vasıtasıyla muharebe eden er grubu.

TANK DEFILE TANK GEÇİDİ: Tankların manevra yapamayacakları köprü veya

dağ geçidi gibi dar bir yer. Bir tank geçidi, tank engellerinin

konacağı en tesirli mıntıkadır.

TANK DESTROYER TANK TAHRİP EDİCİ:

TANK DITCH TANK HENDEĞİ: Bak "antitank ditch".

TANK DOZER DOZER BIÇAKLI TANK: Sökülebilir bir buldozer bıçağı ile teçhiz

edilmiş standart tank.

TANK GUN TANK TOPU: Tank üzerine monte edilmiş silah.

TANK LANDING SHIP TANK ÇIKARTMA GEMİSİ: Bir amfibi saldırıda, amfibi

araçlar, tanklar, muharebe araçları ve teçhizatı taşıyan ve karaya

çıkartan, deniz kuvvetlerine ait gemi. LST olarak gösterilir.

TANK MINE TANK MAYINI: Bak "antitank mine".

TANK OBSTACLE TANK ENGELİ: Bak "antitank obstacle".


TANK RECOVERY VEHICLE TANK KURTARMA ARACI: Arızalı veya

terkedilmiş ağır muharebe araçlarını, muharebe meydanından

bir toplama noktasına (collectıon point) veya bakım tesisine

nakletmek için imal edilmiş, tam tırtıllı, genel olarak zırhlı

motorlu araç.

TANK STORAGE SPACE TANK DEPOLAMA SAHASI: Tanklarda, petrol ve

türevleri dışındaki ikmal maddelerini koymaya mahsus yer.

TANK SWEEP TANK TARAMA TAARRUZU: Bak "armor Sweep".

TANK TRAILER SU RÖMORKU: Su taşımaya mahsus römork.

TANK TRANSPORTER TANK TAŞIYICI: Tankları ve diğer ağır araçları şoseler ve

arazi üzerinde taşımak üzere imal edilmiş ve çalışmaz haldeki

araçları, ek bir yardıma ihtiyaç kalmadan, yükleyip indirecek

tertibata sahip, tekerlekli özel maksat aracı veya römorklu cer

araçları.

TANK TRAP TANK TUZAĞI: Yollara veya düşman tanklarının muhtemel geçiş

istikametleri üzerine konan ve içine düşen tankların tekrar dışarı

çıkarılmalarına imkan vermeyecek şekilde yapılan gizli çukur.

TANK TRUCK SARNIÇLI KAMYON: Üzerinde benzin veya su tankı gibi, sıvı

madde deposu yerleştirilmiş kamyon.


TANK VEHICLE SARNIÇLI ARAÇ: Döküm sıvı maddeleri taşımak maksadıyla

üzerine karoseri yerine, sarnıç tipi bir kap monte edilmiş, normal

olarak tekerlekli, bir araç. Bu araçta; normal olarak, pompalar,

hortumlar ve yakıttan suyu ve yabancı maddeleri ayıracak

tertibat da bulunabilir.

TANK WARNING NET TANK HABER VERME VE İKAZ ÇEVRİMİ: Düşman

tanklarının yaklaşmasını haber vermekte kullanılan muharebe

sistemi.

TANK, 76 MM. GUN 76 MM. LİK TOP TANKI: Hafif ateşli silahlara ve mermi

parçalarına karşı hafif zırh himayesi sağlayan bir zırhlı araç. Bu

aracın başlıca vazifesi zırhlı keşiflidir. M-41 olarak adlandırılır.

TANK, MAIN BATTLE ANA TAARRUZ TANKI: Taarruzi muharebe için seyyar

ateş gücü ve mürettebat koruması temin eden paletli bir araç.

TANKER TANKER: Döküm halinde sıvı ve akaryakıt taşımakta kullanılan ve

buna mahsus depolarla teçhiz edilmiş bulunan yük gemisi.

TAPE ŞERİT: Bilgi ya da programların kayıt edildiği şerit.

TAPE COPY BANDLI KOPYA: Band üzerine alınan bir haberin kopyası. Bu

haber; band üzerinde, yazılı olarak veya deliklerle yada her iki

şerit kullanılarak belirtilir.


TAPE RELAY BANDLI ARACILIK: Band şeklinde alınan haberlerin yine aynı

şekilde gönderildikleri çalışma usulü.

TAPING ŞERİT METRE İLE ÖLÇME: Herhangi bir düzlük veya meylin şerit

metre ile ölçülmesi. Ayrıca "horizontal taping", "slope taping" ve

"survey taping"

TAPS CENAZE SAYGI BORUSU: Cenaze merasimlerinde son saygı

nişanesi olarak çalınan boru işareti.

TARE DARA: Ambalaj ve diğer muhafaza ve kapların ağırlığı. Herhangi

bir maddenin net ağırlığını tespit için brüt tartısından indirilen

kabın ağırlığı.

TARG HEDEF PİYONU: Hedefin değişen durumlarını göstermek için, bir

noktalama masası (plotting board) ile birlikte kullanılan alet.

TARGET HEDEF (ABD SAVUNMA BAKANLIĞI, SAVUNMA KURULU): 1.

Askeri kuvvetler tarafından ele geçirilmesi veya imha edilmesi

planlanan bir coğrafi bölge, kompleks veya tesis. 2. İstihbarattaki

kullanımında, istihbarat faaliyetlerinin tevcih edildiği ülke, bölge,

tesis, teşkilat veya kişi. 3. İleride ateş açmak amacıyla belirlenen

ve numaralanan bir bölge. 4. Topçu desteğindeki kullanımıyla,

hedefe isabet eden bir vuruş. Ayrıca bak "objective area".


TARGET ACQUISITION HEDEF TESPİTİ: Bir hedefin, bir silahı tesirli şekilde

kullanmaya imkan verecek yeterlikteki ayrıntılarıyla keşfi,

tanınması ve yerinin tespiti. Ayrıca bakınız: "target analysis".

TARGET ACQUISITION RADAR HEDEF TESPİT RADARI: Gözetleme radarına

(surveillance radar) nazaran menzili, genellikle daha kısa olmakla

beraber daha sıhhatli olan bir hava savunma topçu radarı. Bu

radarın normal görevi; ya tek başına aramak suretiyle ya da

gözetleme radarından alacağı talimat üzerine hava hedeflerini

bulmak ve bu hedefleri ateş idare radarına devretmektir.

TARGET ALLOCATION HEDEF TAHSİSİ: Hava savunmada, silahların

belirlenmesini takiben, özel bir hedef yada bölgenin belirli bir

satıhtan havaya füze birliği veya önleme uçaklarına tahsis edilme

işlemi.

TARGET ANALYSIS HEDEF ANALİZİ: Muhtemel hedeflerin askeri bakımdan

önlemlerini, taarruz önceliklerini ve bunlar üzerinde arzu edilen

hasar veya tahribatı sağlamak için gerekli silahları tespit

maksadıyla yapılan inceleme. Ayrıca bakınız: "target acquisition".

TARGET APPROACH POINT HEDEF YAKLAŞMA NOKTASI: Hava ulaştırma

harekatında bir seyrüsefer kontrol noktası. Bu nokta üzerine


gelen araçlar paraşütle atma veya iniş bölgesi istikametine son

dönüşlerini yaparlar. Ayrıca bakınız: "initial point".

TARGET AREA ATIŞ BÖLGESİ: Bir silah veya birliğe, ateş altına alması için tahsis

edilen bölge.

TARGET AREA BASE İKİ NOKTA İLE İLERDEN KESTİRME; KISA BAZ USULÜ

KESTİRME: Hedefleri veya kritik noktaları, bir baz hattının

mukabil uçlarındaki iki gözetleme noktasından kestirmeye

yarayan hat. Ayrı. ca bak. "single station method".

TARGET AREA BASE-LINE HEDEF BÖLGESİ BAZ HATTI: Hedeflerin kestirilmesi ve

atışın gözetlenme ve tanzimi için, iki gözetleme yeri tarafından

tesis edilen baz hattı.

TARGET AREA DESIGNATOR GRID HEDEF BÖLGESİ BİLDİRME GRİDİ: Hedef

bölgelerini tarif etmek için kullanılan ve üzerinde numara ve

harfler bulunan grid sistemi. Numaralar 1.000 metrelik bir

kareyi; harfler ise numaralı kare dahilindeki 200 metrelik bir

kareyi belirtir.

TARGET AREA GRID HEDEF BÖLGESİ ŞEBEKESİ: Fazla sıhhate lüzum

olmadığı zaman, süratle nokta tarifinde kullanılan sadeleştirilmiş

askeri grid.
TARGET AREA SURVEY HEDEF BÖLGESİ YER ÖLÇMESİ: Toplu yer ölçmesinin,

esas itibariyle, hedeflerin ve kritik yerlerin mevkii ile ilgilenen

kısmı.

TARGET ARRAY HEDEF DÜZENİ ŞEMASI: Belirli bir düşman durumunun, hedef

analizinde (target analysis) çıkarılan şematik bir şekli. Hedef

düzeni, ya müstakil olarak, ya da bir hedef kıymetlendirme

raporuna iliştirilerek kullanılır.

TARGET AUDIENCE MUHATAP KİŞİLER, HEDEF SEÇİLEN ÜNLÜ ŞAHISLAR

(İSTH):

TARGET BEARING HEDEF KERTERİZİ: Hakiki bir hedefin ateş eden bir gemiden

olan hakiki pusula açısı.

TARGET BUTT HEDEF ÇUKURU KORUMA DUVARI: Bak. "butt".

TARGET CAR Bak. "target combat air petrol".

TARGET CHART HEDEF HARİTASI: Bombardıman uçaklarına tahsis edilmiş

hedefleri gösteren, büyük ölçekli harita veya kroki. Hedef

haritası, bir çeşit hava seyrüsefer haritasıdır. Ayrıca bakınız:

"map".
TARGET CLASSIFICATION HEDEF SINIRLANDIRMASI: Amfibi görev kuvveti ve

unsurlarına yönelttikleri tahdide uygun olarak hedeflerin

gruplandırması. D-gününden önce ateş edilmeyecek hedefler ve

direk emir verilmemesi halinde imha edilmeyecek hedefler.

TARGET COMBAT AIR PATROL HEDEF MUHAREBE HAVA KARAKOLU: Düşman

uçaklarının imha edilmesi amacıyla bir düşman hedef bölgesinde

bulundurulan ve amfibi harekatta hedef bölgenin civarında dost

kuvvetlerin gemilerini örtmek için kullanılan avcı uçakları

devriyesi. Ayrıca bakınız: "combat air patrol".

TARGET COMPLEX HEDEF MANZUMESİ: Coğrafi bakımdan bir bütün olarak

kabul edilebilecek, seri halinde hedef kümeleri.

TARGET CONCENTRATION HEDEF KÜMESİ; HEDEF TOPLULUĞU: Coğrafi

bakımdan birbirine yakın hedefler topluluğu. Ayrıca bakınız:

"target complex".

TARGET COURSE HEDEF ROTASI: Hareket halindeki bir hedefin takip ettiği yol.

Buna (target course line) da denir.

TARGET COURSE LINE HEDEF ROTA HATTI: Bak. "target course".


TARGET DATA HEDEF BİLGİLERİ/ESASLARI: Füzeyi hedefe oturtmak için,

elektronik bir sıralama cihazına (sequencer) verilmesi gereken,

füzenin süratli ve mahreki ile ilgili programlanmış esaslar.

TARGET DATA INVENTORY HEDEF BİLGİLERİ/ESASLARI ENVANTERİ: Hedef

planlama koordinasyonu ve silah kullanımı için, Kurmay

Başkanlıkları Kuvvet Komutanlıkları, ve birleşik ve belirli

komutanlıkların standartlaştırılmış hedef bilgileri temin eden

temel bir hedefleme programı.

TARGET DATE BAŞLANGIÇ TARİHİ; BİTİM TARİHİ: Bir faaliyetin başlaması veya

bitirilmesi istenilen tarih.

TARGET DESCRIPTION Bak. "description of target".

TARGET DESIGNATING SYSTEM HEDEF TANITMA SİSTEMİ: Hedefin bir cihazla

belirlenmiş yerini diğer bir cihaza nakletme sistemi.

TARGET DESIGNATION HEDEF TARİFİ: Bir hedefin bulunduğu yerin, herhangi

bir yöntem veya araç ile gösterilmesi veya tarifi. Örneğin, izli

mermiler ile bir hedefin bulunduğu yerin gösterilmesi.

TARGET DETAIL HEDEF POSTASI: Hedef atış eğitimi (target practice) sırasında,

hedefleri gözetleyen ve atımlardaki isabet derecesine ait

kayıtların tutulmasına yardım eden personel.


TARGET DIRECTOR POST HEDEF KOMUTA POSTASI: Taktik hava kontrol

sisteminin özel bir kontrol unsuru. Bu unsur hava ikaz hizmeti

görmez, fakat her türlü hava şartları altında dost uçakların

önceden belirlenmiş hedef koordinatları veya diğer coğrafi

mevkiler üzerindeki durumunu tespit için kullanılır.

TARGET DISCRIMINATION HEDEF AYIRMA YETENEĞİ: Bir güdüm sisteminin

birden çok hedef bulması halinde, belirli bir hedefe kilitlenip

kendisini bu hedefe sevk etme yeteneği.

TARGET DOSSIERS HEDEF DOSYALARI: Belirli bir coğrafi bölgeye ait toplanmış

hedef istihbaratının konulduğu dosyalar.

TARGET DRONE UZAKTAN KUMANDA MİNYATÜR HEDEF UÇAĞI: Önleme

teçhizatı ve yöntemlerini denemek amacıyla hedef olarak

kullanılan pilotsuz uçak veya füze.

TARGET ECHO HEDEF EKOSU: Radar istasyonundan yayınlanıp, bir hava

hedefine veya başka bir hedefe çarptıktan sonra tekrar aynı

istasyon tarafından alınan radar dalgası.

TARGET EVALUATION HEDEF KIYMETLENDİRMESİ: Hedeflerin askeri yönden

önlemlerini ve birbirine göre taarruz önceliklerini belirlemek

bakımından incelenmesi.
TARGET FOLDERS HEDEF DOSYA ZARFLARI: Belirli bir hedefe karşı girişilecek

harekatın planlanması ve icrası için hazırlanmış hedef

istihbaratını ve bunlarla ilgili malzemeyi içeren dosya zarfları.

TARGET FRAME HEDEF ÇERÇEVESİ: Hedefli atış eğitiminde kullanılan, kağıt

hedeflerin takıldığı çevre.

TARGET GRID HEDEF GRİDİ (VEYA BOMBARDIMAN DİSKİ): Gözetleyicinin,

gözetleyici-hedef hattına nazaran bildirdiği isabet yeri ve

düzeltmelerini, top-hedef hattına nazaran düzeltmelere

dönüştürmesi için kullanılan alet.

TARGET ILLUSTRATION PRINT HEDEF AÇIKLAMA BASKISI; HEDEF AÇIKLAMA

KOPYASI: Belirli bir tesis veya nokta hedefinin, noktasal veya

seçilmiş bir bölgenin tek kopyasından, böyle bir tesis veya

noktayı en iyi şekilde açıklayan büyütülmüş parça.

TARGET INDICATING SYSTEM HEDEF GÖSTERME SİSTEMİ: Bir hava savunma

otomatik silahı takip cihazına elverişli bir hedefin yaklaşmasını,

bir hedef saf dışı edildikten sonra yeni hedefin yaklaşma

istikametini göstermesini sağlayan sistem. Bu sistemin çalışması,

takip cihazının silahı gösterilen yöne döndürülmesine ve hedefi

yakalayıp takip etmesini gerektirir.


TARGET INFORMATION CENTER HEDEF HABER TOPLAMA MERKEZİ, YER

ÖLÇME HABER MERKEZİ: Sahra topçusu, donanma topçusu ve

hava kuvveti gibi destek silahlarına hedef bilgileri toplamak, bu

bilgileri kıymetlendirmek, yorumlamak, dağıtmak ve koordine

etmek üzere gemide veya kıyıda kurulan istihbarat merkezi.

TARGET INFORMATION SHEET HEDEF BİLGİ KAĞIDI, HEDEFİN KISA TARİFİ:

Açıklayıcı hedef bilgilerini tamamlar. Hedef bilgi kağıdı, hedefin

teknik ve fiziksel özelliklerini tam yeri hakkında detayları,

tertibini önemini ve alçaktan uçan bir uçak için muhtemel

engellerini içermelidir.

TARGET INTELLIGENCE HEDEF İSTİHBARATI: Bir hedef veya hedef

manzumesinin ana kısımlarını açıklayan, yerlerini belirten ve

savunmasız kısımlarını ve nisbi önemini gösteren istihbarat.

TARGET LENGTH HEDEF UZUNLUĞU; HEDEF BOYU: Nişan alındığı zaman veya

silah ateşlendiği anda hedefin nişancı veya gözetleyici tarafından

görünen uzunluğu. Hedef uzunluğu; hareketli hedeflere nişan

alırken silaha verilecek önlemeyi hesaplamakta birim olarak

kullanılabilir.
TARGET LIST HEDEF LİSTESİ (ABD SAVUNMA BAKANLIĞI, SAVUNMA KURULU):

Komutanlığın üst kademesi tarafından saklanan ve neşredilen

hedefler listesi. Bu liste, planlama veya bilgi amacıyla herhangi

bir kuvvetin elinde bulundurulan doğrulanmış, muhtemel veya

mümkün hedeflerle ilgili "list of targets" (hedefler listesi) nden

farklı olarak destek silahları tarafından vurulacak olan hedefleri

içerir.

TARGET LIST (NATO) HEDEF LİSTESİ: Bilgi ve ateş desteği planlama amacıyla

herhangi bir kademede bulundurulan teyit edilmiş muhtelif

hedeflerin listesi.

TARGET LOCATING INSTRUMENT HEDEF KESTİRME CİHAZI: Bak "track".

TARGET MATERIALS HEDEF İSTİHBARAT MALZEMESİ: Bir veya daha çok

silah sisteminin belirli hedeflere karşı faaliyetini desteklemek

üzere grafik, metin, çizelge vesaire halinde hazırlanmış hedef

istihbarat örnekleri. Hedef istihbarat malzemeleri eğitim,

planlama ve icra çalışmalarıyla bunların değerlendirilmesinde

kullanılmaya uygundur.

TARGET NUMBER (ARTILLERY) HEDEF NUMARASI (TOPÇUDA): Ateş idare birliği

tarafından hedefe verilen tanıtma numarası.


TARGET OF OPPORTUNITY ANİ HEDEF (FIRSAT HEDEFİ) (NATO): Muharebe

sırasında ortaya çıkan ve karadan, denizden ve havadan ateş

edilebilen ve ateşin önceden planlamadan yapıldığı bir hedef.

Aynı zamanda "opportunıty target"da denir.

TARGET OFFSET HEDEF AÇISI: Hedef top hattı ile hedeften gözetleme yerine

çekilen bir hat arasında hedefte oluşan yatay açı bak "angle of T

".

TARGET OPPORTUNITY ANİ HEDEF (FIRSAT HEDEFİ) (ABD SAVUNMA

BAKANLIĞI, SAVUNMA KURULU): 1. Bir satıh veya hava aracı ya

da gözetleyici tarafından görülen, mevcut silahların menzili

içinde bulunan ve kendisine karşı önceden atış planlanmamış

veya ateş isteğinde bulunulmamış hedef. 2. Nükleer-önceden

dikkate alınmayan, analiz edilmeyen veya planlanmayan bir

nükleer taarruz için harekat başladıktan sonra gözlemlenen veya

belirlenen hedef. Gerek olarak çok çabuk kaybolacağı için,

mümkün olan en kısa sürede, dost birlikler veya uçaklarca

koordinasyonu ve yeterli uyarıyı sağladıktan sonra, taarruz

gerçekleştirilmelidir.

TARGET OVERLAY HEDEF MİNKALESİ: Belirli bir şema, harita, çizim, kestirme

veya diğer bir şekildeki kağıdın üzerine koyulduğunda hedef


yerlerini belirleyen şeffaf bir alet. Hedef minkalesi manevra

elemanları, hedefler ve ileri dost mevzilerin sınırlarını da

gösterebilir.

TARGET PATTERN HEDEF ROTASI: Taarruz sırasında uçağın izlediği rota. Ayrıca

"attack pattern" da denir.

TARGET PIT HEDEF ÇUKURU: Bak "pit".

TARGET PLOTTER HEDEF İŞARETLEYİCİ: Hareket halindeki bir hedefin takip

ettiği yolu işaretleyen kimse.

TARGET PRACTICE HEDEFLİ ATIŞ EĞİTİMİ: Bir eğitim hedefine nişan alma ve atışı

ihtiva eden herhangi bir çalışma. Bu terim, genellikle silahlar için

kullanılmakla beraber, bazen ışıldak ve sualtı mayın eğitimi

içinde kullanılır. "range practice (ders atışı) ". "practice fire (atış

tatbikatı) ". "combat firing practice (muharebe atış tatbikatı) "

birer hedefli atış eğitimidir.

TARGET PRACTICE AMMUNITION HEDEFLİ ATIŞ EĞİTİMİ MÜHİMMATI: Bak

"target practice projectile".

TARGET PRACTICE PROJECTILE HEDEFLİ ATIŞ EĞİTİMİ MERMİSİ: Hakiki mermi

ile aynı boy, biçim ve ağırlıkta olan, demir ve kumla doldurulmuş


eğitim mermisi. Bu mermilerin bazıları tesirsizdir, bazılarında

duman maddesi vardır.

TARGET PRIORITY HEDEF ÖNCELİĞİ: Belirli bir taarruz sırasına göre hedeflerin

gruplanması veya sıralanması.

TARGET RANGE ATIŞ YERİ: Hedeflere atış eğitimi için gerekli malzeme ile

teçhiz edilmiş ve bu maksat için hazırlanmış saha. Bu anlamda

"practice range" ve "range" de denir.

TARGET RESPONSE (NUCLEAR) HEDEF TEPKİ DERECESİ (NÜKLEER): Bir nükleer

silah infilakının meydana getirdiği blast, ısı, ışık ve nükleer

radyasyonun insanlar, malzeme ve teçhizat üzerindeki etkisi.

TARGET SELECTOR HEDEF SEÇİCİ: Hem hedef tanıtma sistemi (target

designating system), hem hedef gösterme sistemi (target

indicating system) in ana parçası. Bu parça; ilk veya yeni hedefin

seçilmesi maksadıyla imal edilen ve ayrı taşınan bir gözetleme

aletidir. Alet, aşağıdaki iki işi yapacak şekilde, silahın mesnedine

bir elektrik tertibatı ile bağlanmıştır. a. Hedef tanıtma sisteminin

bir parçası olduğu zaman; silahı, seçilmiş bir hedefin ortalama

istikamet ve yükseliş açısına çevirmek; b. hedef gösterme


sisteminin bir parçası olduğu zaman; takip cihazı (tracker) 'na

seçilmiş bir hedefin yaklaşma istikametinin bir belirtisini vermek.

TARGET SHEET HEDEF KAĞIDI: Tüfekte atışta kullanılmak üzere bir hedef

çerçevesine yapıştırılan ve hedef şeklini ihtiva eden kağıt.

TARGET SLED HEDEF KIZAĞI: Kablo ile çekilen bir kızak. Bu kızak, atış yerinde

müteharrik bir hedefi taşımak için kullanılır.

TARGET STATUS BOARD HEDEF DURUM LEVHASI: Müşterek harekat merkezi

hava şubesi tarafından tutulan bir duvar haritası. Bu harita

üzerinde hedeflerin listesi, yerleri, yapılacak işin öncelik derecesi

ve safhası bulunur. Ayrıca tahrip için tavsiye edilen silah ve tapa

cinsleri de dahil edilebilir.

TARGET SYSTEM HEDEF SİSTEMİ: Tahrip edilmeleri, taarruz eden tarafın arzu

ettiği bazı belirli etkileri meydana getirecek derecede birbiriyle

münasebetli bir hedef topluluğu.

TARGET SYSTEM COMPONENT HEDEF SİSTEMİ ANA UNSURU: Bir nihai

maddenin, periskop gibi ana parçalarını veya birbirleriyle ilgili bir

seri maddeden, uçak benzini gibi bir tekini imal için gerekli bir

veya daha çok endüstri grubuna ve temel kamu tesisine ait bir

hedef grubu.
TARGET TRACKING RADAR HEDEF TAKİP RADARI: Bir silah sisteminin önemli

bir kısmı olan ve hedef takibinde kullanılan hassas bir takip

radarı. Bu radarın vazifesi; komutalı güdüm sisteminde

kullanıldığı zaman, hesap cihazına (computer), hedef mevkii ile

ilgili bilgileri vermektir. Hüzme ile güdüm sisteminde ise, füzenin

kendi üzerindeki hesap cihazı ile hedefe sevkine imkan verecek

koordinat bilgisi verir. Bu radar ayrıca, yarı aktif homing

güdümünden faydalanan bir füze sisteminde hedefi

aydınlatmaya yarar.

TARGET TRAY OF TAPE HEDEF BANDI: Bir füzeye, fırlatma noktasından hedefe,

gerekli uçuş yolunu takip etmesi imkanı veren bilgiyi ihtiva eder

bir füze ana unsuru.

TARGET-OBSERVER GUN- METHOD PARALEL KILMA YÖNTEMİ: Bir nişan

dairesinin bulunduğu yerden hedefe ve silaha giden hatlar

arasındaki açıdan faydalanarak, bir silahı görmeden nişan almaya

yöneltme yöntemi. Buna, kısaca "tog method" da denir.

TARGETING HEDEF TESPİTİ: Askeri harekat için fiili veya muhtemel önemdeki

bir askeri bölge, tesis veya tesisler topluluğu ile ilgili bazı

faaliyetleri belirtmek için kullanılan genel terim.


TARPAULIN BRANDA BEZİ: Zeytin rengi, uzun tabaka halinde bez. Bu bez,

genel olarak, rutubete ve kimyasal maddelere karşı dayanıklı

hale getirilir, ve koruyucu bir örtü olarak kullanılır. Buna (paulin)

de denir.

TARTAR TARTAR: Katı yakıtlı roket motoru ve nükleer olmayan harp

başlığı ile teçhiz edilmiş, gemide taşınan, satıhtan havaya füze.

RIM-24 olarak gösterilir.

TARYN TARİN: Bak "icing".

TASK ATIŞ GÖREVİ:

TASK AIR FORCE HAVAYA GÖRE KUVVETİ: Bak "air task force".

TASK COMPONENT GÖREV TEŞKİLAT UNSURU: Bir filo, görev kuvveti,

görev grubu veya görev birliğinin belirli görevlerin ifası için kendi

komutanları veya üst makam tarafından teşkil edilmiş tali bir

bölümü.

TASK ELEMENT GÖREV ELEMENTİ: Bir deniz görev birliğinin, bu birlik

komutanı veya daha üst makam tarafından teşkil edilmiş bir ana

unsuru.
TASK FLEET GÖREV DONANMASI: Belirli bir görevin ya da görevlerin (bunlar

birbirini takip eder. mahiyette de olabilir) ifası için kurulmuş,

gemilerden ve hava araçlarından ibaret seyyar bir birlik.

TASK FORCE GÖREV KUVVETİ: 1. Belirli bir harekatın veya vazifenin ifası

maksadıyla teşkil edilmiş ve tek bir komutanın emri altında geçici

olarak toplanmış birlikler. 2. Devam etmekte olan özel bir

görevin ifa edilmesi amacıyla bir komutanın emri altında yarı

devamlı olarak toplanmış birlikler 3. Bir filonun, görev donanma

komutanı veya üst makam tarafından belirli bir görevin veya

görevlerin ifa edilmesi amacıyla teşkil edilmiş bir ana unsuru.

Ayrıca bak "forcce (s) "

TASK FORCE COMBAT INFORMATION SHIP GÖREV KUVVETİ SAVAŞ HABER

GEMİSİ: Görev kuvvetine dahil çeşitli gemilerin gemiler arası

muharebe haber merkezi görevlerini koordine etmekle

görevlendirilmiş gemi. Bu koordinasyon sayesinde, komutanların

faydalanabilecekleri genel muharebe durumu ile ilgili bilgiler

artırılmış olur. Bu gemi, normal olarak, görev kuvveti

komutanının sancak gemisidir.

TASK GROUP GÖREV GRUBU: Bir deniz görev kuvvetinin, bu kuvvet komutanı

veya üst makamca teşkil edilmiş bir kısmı.


TASK ORGANIZATION GÖREV TEŞKİLATI: Deniz kuvvetlerinde; herhangi bir

planlı harekatta sorumlu komutanlara vazifelerini yerine

getirmek için gerekli vasıtalar tahsis eden bir teşkil.

TASK UNIT GÖREV BİRLİĞİ: Bir görev grubu komutanı veya üst makam

tarafından teşkil edilmiş bir görev grubu unsuru.

TASK VEHICLES ESAS GÖREV ARAÇLARI: Birliklerin esas görevlerinin

yapılmasında kullanılan araçlar Örneğin: zırhlı birliklerde tanklar

topçu birliklerinde top cer araçları esas görev araçlarıdır.

TASKING GÖREVLENDİRME, VAZİFELENDİRME: Tahsisat emirlerini

özümleyerek kağıda dökmek ve bu emirleri ilgili birliklere

yollamak. Normal olarak her emir uygulama yapacak teşkilat

tarafından görevin başarıyla ifa edilmesini sağlamak üzere yeterli

ayrıntılı talimatları kapsar.

TASKS HAREKAT GÖREVLERİ: Temel teşebbüsler ve topyekün stratejik

tasarılardan ortaya çıkan safhalanmış harekat tasarılarını

başarıyla uygulamak için yapılması gereken kara, deniz, ve hava

görevleri, harekat görevleri tespit edilirken kimin, neyi, ne

zaman, nerede, ne için ve nasıl yapacağı, mümkün olduğu kadar,

belirtilmiş olmalıdır. Harekat görevleri iki kategoriye ayrılır: a. İlk


harekat görevleri (intial operatıons); b. Müteakip harekat

görevler (subsequent operations)

TATOO IŞIK SÖNDÜR İŞARETİ: Bu maksatla verilen işaret. Her iki

anlamda, buna (lights out) da denir.

TAUNT HAKARET, İSTİHZA, İĞNELEMEK:

TAX VERGİ:

TAXIWAY TAKSİ RUT: Bir havaalanında uçakların rule hareketleri için özel

surette hazırlanmış veya ayrılmış bir yol.

TEAM TİM, EKİP: Karma bir teşkilat ve malzeme kadrosuna göre teşkil

edilen küçük bir birlik veya müfreze Ayrıca bak "cell".

TEAM TRACK İLTİSAK HATTI: Bir son durak bölgesindeki hat. Burada,

vagonlardan kamyonlara veya kamyonlardan vagonlara yükleme

ve boşaltma yapılır ve yük, gönderen veya teslim alana ait

depoya veya depodan buraya taşınır.

TEAM WORK İŞBİRLİĞİ, EKİP ÇALIŞMASI:

TEAR DOWN ANA PARÇALARA AYIRMA: Bir ana komple parçayı ana parçalara

ayırma.
TEAR GAS GÖZ YAŞARTICI GAZ: Gözlerden bol miktarda yaş getiren ve

geçici olarak şiddetle tahriş eden bir harp gazı. Buna eskiden

(lacrimator) ve (lacrimator gas) denirdi.

TEAR GAS CANDLE GÖZ YAŞATICI GAZ MUMU: Yandığı zaman klorasetofenon

gibi göz yaşartıcı bir madde ile doldurulmuş kimyasal kap. Bu

gaz, gözleri tahriş eder ve çok yaşartır.

TEAR GAS POT GÖZ YAŞARTICI GAZ KUTUSU: Klorasetofenon ve dumansız

baruttan ibaret yanıcı bir karışım ile doldurulmuş küçük bir kutu.

bu karışım ateşlendiği zaman, göz yaşartıcı bir gaz çıkarır. Kutu,

düşmana atılmadan, olduğu yerde ateşlenir.

TEAR GAS SOLUTION GÖZ YAŞARTICI GAZ ERİYİĞİ: Bak "chlorasetophenon

solution".

TECHNICAL ADEQUACY TEKNİK YETERLİK: Belirli bir malzemenin, miktar

bakımından, ihtiyaçları karşılamaya yeter durumda olması.

TECHNICAL ANALYSIS TEKNİK ANALİZ: Görüntü yorumlamasında, görüntüde

belirlenen ayrıntıların tam tarifi.

TECHNICAL ASSISTANCE TEKNİK YARDIM: Hem komuta kademesinde,

teçhizatın kurulması işletilmesi ve bakımı ile ilgili tavsiye, yardım

ve eğitim hususlarını içine alan bir sorumluluk. Bunda


teknisyenler; teknik yayınlardan faydalanma, onarım parçaları,

özel aletler ve test teçhizatının tedarik yeterliği ve teçhizatın

sahrada verim değerlendirmesi konularında bir bilgi kaynağı

vazifesi görürler.

TECHNICAL BULLETIN TEKNİK BÜLTEN: Silahlar teçhizat ve mesleki usullerle

ilgili teknik bilgileri ihtiva eden bir yayın.

TECHNICAL CHANNEL TEKNİK KANAL: Komutanlık prensip ve direktiflerine

aykırı mahiyette olmayan mutat teknik rapor ve talimatları,

komutan tarafından verilmiş emirler çerçevesi içinde ve bunlara

uygun olarak işlemek için teknik sınıf başkanlarınca kullanılan

usul.

TECHNICAL CHARACTERISTICS TEKNİK NİTELİKLER: Teçhizatın; esas itibarıyla,

arzu edilen askeri niteliğe sahip teçhizat imalini gerektiren imalat

prensipleri ile ilgili nitelikleri. Örneğin: elektronik teçhizatta

askeri özellikler, devre şemaları, ana parçaların tip ve düzeni gibi

hususları içine alır.

TECHNICAL COMMITTEE TEKNİK KOMİTE: Araştırma, geliştirme, deney, tip

sınıflandırması ve tedarik faaliyetleri sırasında teçhizat geliştirme

makamı ile kullanan makamlar arasında koordinasyon yapmak


üzere, her geliştirme makamı tarafından kurulup iş başında

tutulan bir komite.

TECHNICAL CONTROL TEKNİK KONTROL: Bir makam tarafından teknik

konularda icra edilen ihtisas ve mesleki yönden kılavuzluk ve

idare.

TECHNICAL DAMAGE ASSESSMENT TEKNİK HASAR KIYMETLENDİRMESİ:

Teknik bilgi elde etmek için özel timler tarafından yürütülen bir

çeşit direkt hasar kıymetlendirmesi. Ayrıca bak "damage

assessment".

TECHNICAL DATA TEKNİK BİLGİ:

TECHNICAL DATA PACKAGE TEKNİK BİLGİ PAKETİ:

TECHNICAL DEVELOPMENT PLAN TEKNİK GELİŞTİRME PLANI: Bir ileri

geliştirme hedefi veya harekat destek ihtiyacında ifade edilen

icapların yerine getirilmesi için gerekli kaynak, program, maliyet

ve araştırma geliştirme çözümlerinin, Amerikan hava

kuvvetlerince hazırlanmış bölümleri.

TECHNICAL ESCORT TEKNİK REFAKATÇİ: Yüksek derecede emniyet ve/veya

güvenlik gerektiren malzemeye refakat eden, teknik niteliklere

sahip ve uygun olarak teçhiz edilmiş kişiler.


TECHNICAL EVALUATIONTEKNİK DEĞERLENDİRME: Bir malzeme, teçhizat veya

sistemin, askeri alanda kullanılma bakımından teknik uygunluk

derecesini tespit etmek için bir geliştirme teşkilatı tarafından

yapılan etüt ve araştırma. Ayrıca bak "operational evaluation".

TECHNICAL FIRE CONTROL TEKNİK ATEŞ İDARESİ: Hedefe ateş edebilmek

için kullanılan usul veya vasıtalar. Ayrıca bak "fire control".

TECHNICAL INFORMATION TEKNİK BİLGİLER: Mühimmat ve diğer askeri

ikmal maddeleri ile teçhizatın araştırılması, geliştirilmesi, teknik

kısımların hazırlanması, denenmesi, değerlendirilmesi, imali,

çalıştırılması, kullanılması ve bakımı ile ilgili bilimsel hususları da

kapsayan bilgiler.

TECHNICAL INSPECTION TEKNİK DENETLEME: Teçhizat ve silahların

kullanılmaya elverişli veya onarıma muhtaç olup olmadıklarını

tayin için yapılan denetlemeler.

TECHNICAL INSPECTOR TEKNİK DENETLEYİCİ: Özellikle hava kuvvetlerinde, bir

malzeme ve teçhizatın durumunu ve bakımını denetleyip

bildiren, aynı zamanda birliğin teknik işlerine nezaret eden

subay. TECHNICAL INTELLIGENCE (ABD SAVUNMA BAKANLIĞI,

SAVUNMA KURULU): : Bak "scientific and technical intelligence"


TECHNICAL INTELLIGENCE (NATO) TEKNİK İSTİHBARAT: Askeri amaçlar için

kullanılabilecek veya daha sonra bu tip bir kullanım amacı

olabilecek yabancı malzemenin çalışma imkan ve kabiliyetleri ve

yabancı teknik gelişmeler hakkında yapılan istihbarat.

TECHNICAL MANUAL TEKNİK TALİMNAME: Gerekli eğitimin noksansız

yapılması için zaruri kabul edilen özel konuları teferruatlı olarak

ele alan bir talimname. Bir teknik talimnamede ayrıca malzeme

ile ilgili tarifler, işletilmesi kullanılması, bakım ve onarımına ait

talimat ve, idari mahiyette olanlar dışında, teknik usuller

hakkında bilgi ve talimat bulunur. Ayrıca bak "field manual" ve

"manual"

TECHNICAL ORDER COMPLIANCE TEKNİK EMİR İCAPLARI:

TECHNICAL ORDERS TEKNİK TAMİMLER: Kara ve hava kuvvetlerine ait

uçakların ve diğer malzemenin çalıştırılmasını ve kullanılmasını

gösteren talimat.

TECHNICAL PROFICIENCY INSPECTION TEKNİK YETERLİK DENETLEMESİ: Bir

nükleer silah depo destek veya ateş birliğinin; nükleer silah

görevlerindeki harekat vecibelerini -depolama, bakım emniyet

denemesi, yükleyip boşaltma ve montaj konularında standart


usullere bağlı kalmakla beraber-halihazır görevinde emredilen

şeklinde karşılama kabiliyetini tespit için yapılan bir denetleme.

Ayrıca bak "ınspector general inspection".

TECHNICAL REGULATIONS TEKNİK YÖNETMELİK:

TECHNICAL SERGEANT TEKNİK ASTSUBAY ÜSTÇAVUŞ: ABD Hava

Kuvvetleri'nde ve deniz piyade sınıfında; rütbe, karargah

çavuşunun (staff sergeant) üstünde ve astsubay başçavuş

(master sergeant) altında bulunan astsubay. Bu rütbe orduda

(sergeant first class) rütbesinin karşılığıdır.

TECHNICAL SERVICE CONTRACTS TEKNİK HİZMET SÖZLEŞMELERİ:

Müteahhide ait sivil personelin kara kuvvetleri için teknik

hizmette bulunmasını sağlayan sözleşmeler.

TECHNICAL SERVICE DEPOT TEKNİK HİZMET DEPOSU; TEKNİK SINIF DEPOSU:

Kara Ordu'sunun bir teknik sınıfına ait ikmal maddelerini alan,

depolayan ve dağıtan depo.

TECHNICAL SERVICE EXCESS PROPERTY TEKNİK SINIF İHTİYACINDAN FAZLA

MAL: Teknik sınıfın elinde bulunan, kendi ihtiyacından fazlam

mal. Ayrıca bak "excess propetry".


TECHNICAL SERVICE PROCUREMENT AGENCY TEKNİK SINIF TEDARİK

BÜROSU: Bir teknik sınıf merkez stok kontrol şubesi tarafından

kontrol edilen maddelerin satın alınmasına ve imaline

nezaretten sorumlu tedarik bürosu.

TECHNICAL SERVICE STOCK CONTROL POINT TEKNİK SINIF KONTROL

NOKTASI: Bir teknik sınıfa ait madde gruplarının veya tali

grupların bütün stokunu idare etmek için kayıtların tutulduğu

büro. Stokta bulunan nihai madde veya yedek parçaların

miktarına, cinslerine ve bunlar için yapılan taleplere göre

değişmek üzere her teknik sınıfta bir veya daha çok bu gibi büro

bulunabilir.

TECHNICAL SERVICE UNIT TEKNİK HİZMET BİRLİĞİ:

TECHNICAL SERVICES TEKNİK HİZMETLER: Teknik sınıflar, teknik hizmet

sınıfları

TECHNICAL SPECIFICATION TEKNİK ŞARTNAME: Teknik gereklerin; hareket

niteliklerinde belirtilen özelliklere sahip bir maddenin planı,

geliştirme ve istihsal işlemleri için esas teşkil etmeye elverişli

şartlar olarak ifade edilmiş ayrıntılı tarifi. Ayrıca Bak "operatıonal

characteristics".
TECHNICAL SUPERVISION TEKNİK MURAKABE: Teknik doktrinlerin

yayınlanmasını ve yayınlanan doktrinlerin tatbik edilip

edilmediklerini tespit maksadıyla, denetleme usullerinin

geliştirilmesini, aletlerin ve malzemenin kullanılmasını, istenen

standartlar için lüzumlu olan usulleri ve esasları belirten

talimnamelerin hazırlanmasını ve dağıtılmasını ihtiva eden bir

nezaret usulü. (bu murakabe, bir tesisin işletme kontrolünden

farklıdır. )

TECHNICAL SUPPLY OPERATIONS TEKNİK İKMAL FAALİYETLERİ: Desteklenen

birlikler ile bakım faaliyet merkezlerinin II ncı ve IV ncü sınıf

ikmal maddeleri ihtiyaçlarını temin, hesaplarını tutma, depolama

ve dağıtmada ikmal birlikleri veya ikmal ve bakım birlikleri teknik

ikmal unsurlarının gösteridekileri faaliyet.

TECHNICAL SURVEY TEKNİK ARAŞTIRMA: Gizlilik derecesine sahip

müzakerelerin yapıldığı bürolar, konferans salonları, harp

salonları ve diğer benzeri mahallerin izleme sistemlerine maruz

kalmadığının belirlenmesi için yapılan tam bir elektronik ve

fiziksel araştırma.

TECHNICAL TRAINING TEKNİK EĞİTİM: Malzemenin kullanılması ve

askerliktekine benzeyen sivil görevlerin ifası hususunda


şahısların bilgi ve meslek kazanmalarını sağlayan bir öğretim

safhası.

TECHNICAL TRAINING COMMAND TEKNİK EĞİTİM KOMUTANLIĞI: Bak

"training command".

TECHNICAL VALIDITY TEKNİK MÜKEMMELİYET: Bir malzeme veya silahın

tespit edilen prensiplere ve bilinen mahalli faktör ve ihtiyaçlara

dayanan fiili doğruluğu.

TECHNICAL. OBSERVER TEKNİK MÜŞAHİT: Ticari bir firmayı temsil edene ve

teknik malzeme veya silahların sahrada işleme durumunu tetkik

etmek ve bildirmek üzere kıtalara refakat eden sivil teknisyen.

TECHNICIAN TEKNİSYEN: Özel bir eğitime lüzum gösteren işleri yapan er.

Örneğin dişçi teknisyeni (dental technican) gibi

TECHNIQUE TEKNİK, HERHANGİ BİR İŞİN YAPILMASI USULÜ: Özellikle,

kıtaların ve komutanların kendilerine verilen görevleri ifada

kullandıkları teferruatlı usuller. Teknik, teçhizat ve personelin

kullanılmasına ait temel usulleri gösterir. Taktik ve teknik

terimleri de çok defa komutanlar ve birlikler tarafından

görevlerin ifasında kullanılan genel teferruatlı usulleri ifade için

kullanılmaktadır. Ayrıca bakınız: "tactics and technique".


TECHNIQUE OF FIRE ATEŞ TEKNİĞİ: Bir hedefin tesirli şekilde ateş altına

alınmasına ait usuller. Ateş tekniği; hedeflerin özellikleri de

bulundukları yerlere, muhtelif tip silah ve cephaneyi ve ateşin

taksim, ayar ve kontrolünü göz önüne alır.

TECHNOLOGICAL FORECASTING TEKNOLOJİK KESTİRİM:

TECHNOLOGICAL OBJECTIVES TEKNOLOJİK HEDEFLER: Tespit edilmiş kabiliyet

hedeflerine ulaşması için gerekli teknik kabiliyetleri meydana

çıkaracak temel ve uygulamalı araştırma ve ileri geliştirme

hedefleri.

TELEBRIEF TELEBRİFİNG: Yerdeki uçakların içinde, pilotların bir hava

kontrolüyle yaptıkları direk telefon konuşması.

TELECOMMUNICATION TELEKOMÜNİKASYON: Her türlü işaret, sinyal, resim,

yazı ve seslerin veya haberlerin telli, telsiz görüntü veya diğer

elektromanyetik sistemlerle gönderilmesi yayılması veya

alınması.

TELECOMMUNICATIONS CENTER TELEKOMÜNİKASYON MERKEZİ: Gelen ve

giden mesajların gönderilmesi, alınması, kabulü, işlem yapılması

ve dağıtılmasından sorumlu olan ve normal olarak birden fazla

teşkilat veya terminale hizmet veren tesis.


TELECONFERENCE TELE KONFERANS: Birbirinden uzak fakat bir

telekomünikasyon sistemi. ile biri diğerine bağlı kimseler

arasındaki konuşma.

TELEGRAPH PRINTER TELGRAF KAYIT CİHAZI: Telgraf işaretlerini kaydeden

cihaz.

TELEGRAPHY TELGRAFÇILIK, TELGRAFLA MUHAREBE: Bir muhabere kodu

kullanılmak suretiyle, haberlerin gönderildiği bir

telekomünikasyon sistemi.

TELEMETER TELEMETRE: Hız, ısı, basınç ve radyasyon etkilerine karşı hassas

ve bunların miktarını ölçebilen; ölçtüğü miktarı, telsiz işaretleri

ile, uzak bir istasyona gönderen elektronik bir alet.

TELEMETRING TELEMETRE İLE ÖLÇME VE GÖNDERME: Ölçmeleri uçuş halindeki

bir hava uzay aracı içinde yapıp bunları, telsizle, bir kara

istasyonuna gönderme sistemi. Kara istasyonunda alınan bilgiler

aracın, ana parçalarının ve içinde bulunan personelin

performansını değerlendirmek için kullanılır. Telemetre; hız

basınç, kalp atışı hızı veya yükseklik açısı gibi, bir nispet kemiyeti

ölçer ve gönderir.
TELEMETRING SYSTEM TELEMETRE İLE ÖLÇME VE GÖNDERME SİSTEMİ: Bir

hava-uzay aracı içinde ölçülmüş değerleri alma ve bu değerleri,

elektronik vasıtalarla, bir kara istasyonuna göndermede

kullanılan bir usul. Ayrıca bak "telemetring".

TELEMETRY TELEMETRİ: Bir hava-uzay aracı ile bir kara istasyonu arasında

bilgi göndermek için kullanılan telsiz bağlantısı, radyolink. Ayrıca

bak "telemetring".

TELEMETRY INTELLIGENCE TELEMETRE İSTİHBARATI: Yabancı telemetrenin

kesilmesi, işlenmesi ve analiz edilmesiyle elde edilen teknik ve

istihbarat bilgileri. Ayrıca TELINT de denir. Ayrıca bak

"electronics intelligence". "signals intelligence".

TELEPHONE CONVERSATION TELEFON KONUŞMASI: Telefonla yapılan

konuşma.

TELEPHONE EXCHANGE TELEFON SANTRALI: Telefon konuşmalarını temin

etmek maksadıyla telefon kablolarının birbirine bağlandığı büro.

TELEPHONE REPEATER TELEFON REPETÖRÜ: Ses tonunu artırmak ve telli

devrelerde konuşma mesafesini uzatmak için kullanılan ses

yükseltici cihaz.
TELEPHONY TELEFONCULUK, TELEFONLA MUHAREBE: Konuşmanın veya, bazı

hallerde, diğer seslerin gönderilmesi için kurulmuş bir

telekomünikasyon sistemi.

TELEPROCESSING TELE İŞLEM: Verilerin ve/veya bilgilerin otomatik olarak

işlenmesi, kabulü, ve gönderilmesinde müşterek olarak

faaliyette bulunan telekomünikasyon ve bilgisayar çalışmaları.

TELERAN SYSTEM TELERAN SİSTEMİ: Bir hava seyrüsefer sistemidir. Bu sistem:

a. hava yolu yakınında uçan uçakların yerlerini tespit etmek

üzere, bu yol boyunca yerde üslenmiş araştırma radar cihazı

kullanılır. b. Elverişli şekilde teçhiz edilmişse yakınındaki uçaklar

hakkında veya diğer konularda televizyon vasıtasıyla bilgi

gönderir. c. Pilotlara inişe yaklaşmada faydalanacakları bilgileri

verir.

TELESCOPE DÜRBÜN, TELESKOP: Uzaktaki şeyleri yaklaştırıp büyütmek için

kullanılan iki veya daha çok mercekten ibaret optik bir alet. Buna

kısaca "scope" da denir.

TELESCOPE MOUNT DÜRBÜN HAMİLİ, DÜRBÜN KAİDESİ: Dürbün için kaide

veya destek; özellikle, bir dürbünü silahta taşımaya mahsus

tertibat.
TELESCOPIC SIGHT DÜRBÜNLÜ NİŞAN TERTİBATI: Bir silahta, dürbünle teçhiz

edilmiş nişan tertibatı.

TELETYPE CENTER TELEPRİMÖR MERKEZİ: Bak. "teletypewriter center".

TELETYPE EXCHANGE TELEPRİMÖR SANTRALI: Bak. "teletypewriter

exchange".

TELETYPEWRITER TELEPRİMÖR:

TELETYPEWRITER CENTER TELEPRİMÖR MERKEZİ: Muhabere merkezinin

bir kısmı. Bu kısımda, elle çalıştırılan teleprimör kullanılır. Buna

(teletype center) de denir.

TELETYPEWRITER CONFERENCE TELEPRİMÖR KONFERANS MUHABERESİ:

Aynı anda bir kaç teleprimör ile yapılan haberleşme.

TELETYPEWRITER EXCHANGE TELEPRİMÖR SANTRALI: İçinde bir santral

bulunan teleprimör tesisi. Bu tesisteki santral vasıtasıyla,

teleprimör sinyalleri, şebekedeki muhtelif istasyonlara nakledilir.

Buna (teletype exchange) de denir.

TELETYPEWRITER EXCHANGE MESSAGE TELEPRİMÖR SANTRAL HABERİ:


TELEVISION IMAGERY TELEVİZYON GÖRÜNTÜSÜ: Bir televizyon kamerası

tarafından elde edilen ve kaydedilen veya elektronik olarak

gönderilen görüntü.

TELLER OYLARI SAYMAK İÇİN GÖREVLENDİRİLEN ŞAHIS:

TELLING İHBAR: Hava gözetlemesi ve taktik durumla ilgili esasların, hava

savunma birlikleri arasında, haberleşme vasıtasıyla alınıp

verilmesi işlemi. Ayrıca bakınız: "track telling".

TELLING CHANNEL İHBAR KANALI: Bak. "telling circuit".

TELLING CIRCUIT İHBAR DEVRESİ: Hava gözetleme haberlerinin, hava keşifleri

haber kıymetlendirme merkezleri, atış idare merkezleri, hava

savunma harekat odaları ve buna benzer tesisler arasında

gönderilmesinde kullanılan muhabere devresi veya kanalı.

TEMPERATURE CONTROLLED STORAGE SPACE SICAKLIĞI KONTROLLÜ

DEPOLAMA SAHASI:

TEMPERATURE GRADIENT SICAKLIK GRADYENİ: Denizde sıcaklık değişimi,

sıcaklığın derinliğe göre değişmesidir; pozitif bir değişiklik

sıcaklığın derinlikteki atışla birlikte yükselmesiyle olur. Derinlik

arttıkça sıcaklık azalıyorsa negatif gradyen mevcuttur.


TEMPLATE ŞEFFAF LEVHA: Bak. "templet".

TEMPLET ŞEFFAF LEVHA: Planları başka düzlemler üzerine geçirmek veya

harita, fotoğraf vesaire üzerine taksimat ya da mesafeleri

işaretlemek için bir örnek veya ölçek olarak kullanılan, ince bir

levha, veya plaka gibi bir patron veya kalıp.

TEMPORARY APPOINTMENT GEÇİCİ TAYİN, GEÇİCİ ATANMA; GEÇİCİ ATAMA:

Atama yetkisine sahip makamın bu yetkisine bağlı olarak ve

tespit edilen süreyi geçmemek şartıyla, bir makama veya

rütbeye yaptığı atama. Ayrıca bakınız: "permanent

appointment".

TEMPORARY CEMETERY GEÇİCİ MEZARLIK: Cesetlerin; a. Hal ve şartlar

müsaade ettiği takdirde ilk gömülmelerini veya b. acele

gömüldükleri yerlerden çıkarılıp, yeniden gömülmeleri amacıyla

hazırlanmış mezarlık.

TEMPORARY CHANGE OF STATION GEÇİCİ YER DEĞİŞTİRME: Bak. "change of

station".

TEMPORARY CIVILIAN PERSONNEL GEÇİCİ SİVİL PERSONEL: Geçici olarak

bulunmayan personelin yerine ya da ulusal veya uluslararası


işgücü tavanından geçici olarak fazla personelin görevleri

üstlenmesi için geçici olarak sivillerin kullanılması.

TEMPORARY DISABILITY RETIRED LIST GEÇİCİ MALULİYET EMEKLİ LİSTESİ:

Derecesi hakkında tam bir karara varılmamış devamlı maluliyetle

faal hizmetten çıkarılan ve 18 aydan az veya çok fasılalarla

periyodik tıbbi muayeneye tabi tutulmaları gereken, daha önce

listeden çıkarılmadıkları takdirde 5 yıllık bir süre emekli maaşı

alma hakkına sahip olan subay ve erat sınıfına mensup kimseler

listesidir.

TEMPORARY DUTY GEÇİCİ GÖREV: Bir şahsın mensup olduğu birlik veya

garnizondan başka bir yerde, esas görevi ile ilgili olarak yaptığı

görev. Böyle bir görevde bulunan şahsın idari işleri, atanmış

olduğu veya misafir olarak bulunduğu teşkil tarafından yapılır.

Ayrıca bakınız: "detached service".

TEMPORARY DUTY PENDING FURTHER ORDERS YENİ (İKİNCİ) BİR EMRE

KADAR GEÇİCİ GÖREV:

TEMPORARY FIELD HOUSE GEÇİCİ SAHRA EĞİTİM VE DİNLENME YERİ: Aynı

maksatla ve ihtiyaç halinde geçici olarak kullanılan ve daimi


sahra eğitim ve dinlenme yerlerindeki saha ve teferruatı ihtiva

eden geçici tesis.

TEMPORARY FORCES GEÇİCİ KUVVETLER: Ordu'nun yalnız savaş ve milli

tehlike zamanında hizmet görmek üzere teşkil edilmiş unsurları.

Örneğin, mecburi askeri görevine mensup personel gibi.

TEMPORARY GRADE İTİBARİ RÜTBE: ABD Ordusunda; askeri personelin

savaş ve milli tehlike zamanında tayin ve terfi ettirebileceği

rütbe. Her ne kadar, itibari rütbe, tayini yapan yetkili makam

tarafından, herhangi bir zamanda sona erdirilebilirse de,

genellikle, savaş veya milli tehlike halinin devamınca ve bunu

takip eden 6 aylık bir sürede devam eder. Buna bazen

(temporary rank) de denir.

TEMPORARY IGLOO PORTATİF IGLOO TİPİ CEPHANELİK: Madeni levhalarla

yapılmış igloo tipindeki cephanelik. Bunun üstü toprakla

örtülmüş olabilir. Ayrıca bakınız: "magazine".

TEMPORARY RANK İTİBARİ RÜTBE: Bak. "temporary grade".

TEMPORARY TOTAL DISABILITY GEÇİCİ ÇÜRÜKLÜK; GEÇİCİ MALULİYET: Bir

şahsın hastalık arıza (mesleki çalışma sebebiyle olanlar dahil)

veya muharebeden ileri gelen ve tedavisi kabil olan arızalı


durumu. Ayrıca bakınız: "permanent total disability" ve

"permanent partial disability".

TEN YEAR DEVICE ON YILLIK HİZMET: Üzerinde her on yıllık hizmeti belirtir X

Romen rakamı bulunan bir kum saati şekli. Ayrıca bakınız:

"Armed forces reserve medal".

TENANT ACTIVITY MİSAFİR TESİS; MİSAFİR BİRLİK: Bir başka komutanlığa ait

tesis veya tali tesise yerleştirilmiş, belirli tipteki ikmal ve diğer

hizmetleri bu komutanlıktan alan bir teşkil, faaliyet merkezi veya

birlik.

TENT ÇADIR: İp ve kazıklarla desteklenen, çadır bezinden yapılmış,

kurup sökülebilen barınak. TENTATIVE TABLE OF ORGANIZATION

AND EQUIPMENT: TASLAK TEŞKİLAT VE MALZEME KADROSU:

Teşkilatı; personel veya malzeme ya da hem personel hem

malzeme bakımlarından tecrübe mahiyetinde telakki edilen bir

birlik için tespit olunmuş kadro. Ayrıca bakınız: "table of

organization and equipment".

TERM CONTRACT MÜDDET ESNASINA GÖRE SÖZLEŞME, SÜREYE BAĞLI

SÖZLEŞME: Satın alma maksadıyla belirli bir devre için hazırlanan


sözleşme. İhtiyaç hallerinde, bu sözleşmeye göre, değişik

miktarlar için, zaman zaman siparişler yapılır.

TERMINAL TERMİNAL: Çeşitli ulaştırma usulleriyle nakledilen eşya ve

personelin yüklenip bindirilmesi, indirilmesi ve ara nakliyatında

kullanılan askeri ve ticari tesisler.

TERMINAL BALLISTICS ETKİ BALİSTİĞİ, DÜŞÜŞ BALİSTİĞİ: Balistik biliminde;

mermilerin hedef üzerindeki tesiri ile meşgul olan bölüm. Ayrıca

bak "ballistics".

TERMINAL CIRCUIT TERMİNAL DEVRE: Bütün teçhizatı tek bir servis

tarafından idare edilen ve işletilen devre.

TERMINAL CLEARANCE CAPACITY TERMİNAL BOŞALTMA KAPASİTESİ: Bir

günde bir terminalden geçebilecek veya çıkabilecek yük veya

personel miktarı.

TERMINAL COMMAND TERMİNAL KOMUTANLIĞI: Bir veya daha çok

terminalin bulunduğu bir terminal bölgesi veya üst bölgesi için

bir komutanlık karargahı temin eden bir ulaştırma sınıfı birliği

TERMINAL CONTROL AREA TERMİNAL KONTROL BÖLGESİ: Bir veya daha çok

sayıda büyük hava alanının civarında normal olarak hava servisi

rotorlarının bir kavşak noktası olabilecek bir kontrol bölgesi.


Ayrıca bak "airway controlled airspace control area; control

zone".

TERMINAL DESTINATION (MERCHANT SHIPPING) TERMİNAL NOKTASI (DENİZ

TİCARETİ): müstakil bir gemi veya konvoyun, adına ulaştırma

planlaması yapılmış son limanı, su terminali veya demir yeri. Bu

yerin son sefer limanı (final destination) olması şart değildir.

Ayrıca bak "destination (merchant shıppıng) ".

TERMINAL GUIDANCE TERMİNAL GÜDÜMÜ (ABD SAVUNMA BAKANLIĞI,

SAVUNMA KURULU): 1. Bir füzenin orta yol görünümü ile hedef

civarına varış arasında uygulanan güdüm. 2. Bir uçak pilotuna;

bir hava indirme veya havadan atma tesisine varışta, bu tesis

sahası içinde veya üzerinde faaliyeti sırasında tesise iniş veya

tesisten ayrılışında elektronik, mekanik, optik veya diğer

vasıtalarla yapılan yardım. Ayrıca bak "guidance".

TERMINAL GUIDANCE (NATO) Bir füzenin orta yol ile hedef civarına varışı

arasında uygulanan güdüm.

TERMINAL OPERATIONS TERMİNAL ÇALIŞMALARI: Yolcuların kabul, işlem ve

yerleştirme çalışmaları, yükün alınması, geçici olarak

depolanması ve yüklemeye hazır hale getirilmesi, gemiler veya


uçakların yüklenmesi ve boşaltılması ile, kargo ve yolcuların

kayıtlarının yapılıp gidecekleri yerlere yollanması işlemleri.

TERMINAL PHASE TERMİNAL SAFHASI: Balistik füzenin atmosfere yeniden giriş

aşaması veya orta yol aşamasının sonu ile hedef civarına vuruşu

arasındaki uçuş safhası. Ayrıca bak "boost phase; midcoure

phase; reentry phase".

TERMINAL POST TERMİNAL LİMANI: Müstakil bir gemi veya konvoyun

rotalama talimatnamesinde belirtilen varış limanı. Bunun

gidilecek son liman olması gerekmez.

TERMINAL POSTAL OFFICER TERMİNAL POSTA SUBAYI: Bir ABD kara ordusu

askeri posta terminalinin komutanı subay. Bu subay askeri

postane ile yapılan muhaberatın dağıtımı, askeri postane ve

postane birliklerinin açılıp kapanması konusunda bilgi teminini

içine alan ordu postanesiyle ilgili hususlarda, sorumlu posta

müdürü, posta toplanma merkezi memurları ve posta

müfettişleriyle birlikte, bir irtibat subayı gibi vazife görür.

TERMINAL SERVICE COMPANY TERMİNAL HİZMET BÖLÜĞÜ: Gemilere, hava

araçlarına demiryolu vagonlarına yük ve yolcu bindirip indirecek


ve yük ayırma faaliyetlerinde bulunacak şekilde eğitilmiş ve

teçhiz edilmiş ulaştırma sınıfı birliği.

TERMINAL THROUGHPUT CAPACITY TERMİNAL GİRİŞ-ÇIKIŞ KAPASİTESİ: Bak

"port throughput capacity".

TERMINAL VEHICLE TERMİNAL ARACI: Bir roket aracının esas kısmından en

son ayrılacak olan, fakat, bir ay sonrası veya dünya uydusunda

olduğu gibi, kendi içinde bir şey taşıyan kısmı.

TERMINAL VELOCITY DÜŞÜŞ HIZI: Bir merminin düşüş yolu üzerindeki silah

namlu ağzı ile aynı seviyede bulunduğu noktadaki hızı.

TERMINATED CASE SONA ERMİŞ MUKAVELE:

TERMINATION CLAIM FESİHTEN DOĞAN İDDİA: Bir sözleşme veya tali

sözleşmenin feshedilmesi sonucu esas müteahhit veya tali

müteahhidin talebi veya iddiası.

TERMINATION DATE SONA ERME TARİHİ:

TERMINATION INVENTORY FESİH SAYIMI: Bir harp sözleşmesinin feshedilen

taahhüt kısmına dahil edilebilen malların sayımı. Ayrı bir

sözleşme hükümleriyle kullanılmaları veya ne şekilde bir işleme


tabi tutulacakları gösterilen makina ve malzeme bu sayımdan

hariç tutulur.

TERMINATION PORTION OF CONTRACT FESHEDİLEN SÖZLEŞME KISMI:

Sözleşmenin herhangi bir sebeple, feshedilmiş olan kısmı. Bu

kısım sözleşme hükümlerine göre kabul edilen iş ve malzemeye

veya sözleşmenin muteber olan herhangi bir kısmını kapsamaz.

TERMS OF REFERENCE (TOR) GÖREV TALİMATI (GÖREV VE

SORUMLULUKLAR):

TERNE TERNE: Alfa silahına benzer, geminin baş tarafından atılır.

Norveç yapısı bir denizaltı savunma roketi. SOD: 1000 tonluk

gemilere monte edilmek üzere imal edilmiştir.

TERRAIN ARAZİ: 1. Belirli bir harekat için kullanılması bakımından

büyüklüğü ve tabii tafsilatı itibarıyla mütalaa edilen toprak

parçası. 2. Genişliğine ve topragrafik durumuna göre ele alınan

yer yüzü sahası.

TERRAIN ANALYSIS ARAZİ ETÜDÜ, ARAZİ ANALİZİ: Bir coğrafi bölgeyi tabii

ve suni arızaların harekat üzerindeki etkilerini tespit bakımından

yorumlama işlemi. Bu uygulama; hava ve iklimin arızalar

üzerindeki etkisini de içine alır.


TERRAIN APPRECIATION ARAZİ KIYMETLENDİRİLMESİ: Bak "terrain evaluation".

TERRAIN AVOIDANCE SYSTEM ARAZİ ÖNLEME SİSTEMİ: Pilotun arazi arızalarına

göre manevra yapar. bilmesini temin etmek amacıyla bir uçağın

pilot veya seyrüsefer uçağa göre yatay düzeye veya buna paralel

bir düzeye iz düşümü yapan yer şekilleri veya arızalarının

durumunu gösteren sistem.

TERRAIN BOARD ARAZİ MASASI: Belirli biri arazi parçasını temsil eden ve

askeri meseleleri çözmek veya bir harekatın safhalarını takip

etmek için kullanılan masa. Dershanede topçu atış tanzimi vs.

yapmak için kullanılan kum masası benzeri bir ders yardımcı

aleti.

TERRAIN CLEARANCE SYSTEM ARAZİ MESAFE AYAR SİSTEMİ: Uçuş vektörüne

dik bir düzey üzerinde istenilen yükseklikte uçulması için, uçağın

pilotunun veya otomatik pilotuna düz yer veya engebeli arazilere

göre uçuş mesafesini ayarlamayı temin eden sistem. Bu sistem

araziyi takip ederek vadiler boyunca alçalma ve bu şekilde araziyi

izleme sisteminden farklıdır.

TERRAIN COMPARTMENT ARAZİ KOMPARTIMANI: Bak "compartment of

terrain".
TERRAIN CORRIDOR ARAZİ KORİDORU: Bak "corridor".

TERRAIN EVALUATION ARAZİ DEĞERLENDİRMESİ: Muhtemel bir askeri

harekat bölgesinin, bu bölgede arazinin, düşman kuvvetlerine

açık harekat hatları üzerindeki etkisini tespit maksadıyla

kıymetlendirilmesi ve yorumlanması.

TERRAIN EXERCISE ARAZİ TATBİKATI: Belirli bir askeri durumun hayali kıtalarla

ve genellikle yazılı olarak arazide çözüldüğü bir tatbikat.

TERRAIN FEATURES ARAZİ ARIZALARI, ARAZİ KESİMLERİ, ARAZİ ŞEKİLLERİ:

Bir şekli ve bariz bir görünüşü olan arazi parçası, tepe, nehir, vadi

uçurum vesaire gibi. Buna (ground features) da denir.

TERRAIN FLIGHT ARAZİ UÇUŞU: Düşmanın tespit etmesi ve ateş açmasını

önlemek amacıyla yer yüzeyine yakın uçuş yapılarak hız,

yükseklik ve/veya irtifanın yer şekilleri, bitki örtüsüne

uydurulmasıyla yapılan uçuş.

TERRAIN FOLLOWING SYSTEM ARAZİYİ TAKİP SİSTEMİ: Uçuş vektörüne dik bir

düşey üzerinde istenilen yükseklikte uçulması için, uçağın

pilotuna veya otomatik pilotuna yere mümkün olduğunca yakın

uçmak için dalma ve tırmanma sinyalleri temin eden sistem.


TERRAIN INTELLIGENCE ARAZİ İSTİHBARATI: Bir bölgenin doğal veya suni

özelliklerinin askeri önemi hakkında işlemden geçirilmiş bilgiler.

Ayrıca bak "intelligence".

TERRAIN MODEL ARAZİ MAKETİ: Bir ölçek dahilinde hazırlanan ve çeşitli arazi

şekillerini renkli olarak gösteren kabartma model. Bu modelde

rölyefi bozmaksızın düşey ölçek, genellikle, büyük alınır.

TERRAIN PROBLEM ARAZİ MESELESİ: Bak "terrain exercise".

TERRAIN RETURN YER YANSIMASI: Topraktan akseden ve bir eko şeklinde radar

cihazına geri gelen elektromanyetik enerji.

TERRAIN SENSING ARAZİYE GÖRE ATIM KIYMETLENDİRME: Gözetleyici hedef

hattı üzerinde bulunmayan bir atımın, hedef civarındaki arazı

hakkında bir bilgiye dayanılarak kıymetlendirmesi.

TERRAIN STUDY ARAZİ MÜTALAASI, ARAZİ İNCELEMESİ, ARAZİ ETÜDÜ: Bir

bölgenin doğal veya suni arızalarının askeri harekat üzerindeki

tesirlerinin ve hava ile iklimin bu arızalar üzerindeki etkisinin bir

analizi ve yorumlanması.

TERRESTRIAL ENVIRONMENT KARA ÇEVRESİ: Suni ve doğal yüzeyler, yer altı ve

bunların atmosfer ve okyanuslara olan ortak yüzeyleri ve

birbirleriyle olan ilişkilerini içine alan kara kesimi.


TERRESTRIAL FIRE YATAY ATEŞ: Kara veya su hedeflerine tevcih edilen ateş.

Buna (horizontal fire) da denir.

TERRESTRIAL OBSERVATION KARA GÖZETLEMESİ: Bak "ground observatıon".

TERRESTRIAL REFERENCE GUIDANCE YÜZEYDEKİ NOKTALARLA GÜDÜM: Bir

füzeye, üzerinde uçtuğu yüzeyin bazı özelliklerinden istihbarat

sağlama; böylece, önceden tespit edilmiş bir nota üzerinde

uçmasını başarma tekniği. Ayrıca bak "guidance".

TERRIER TERRIER: Katı yakıt kullanan roket motorlu yüzeyden havaya

füze. Bu füzeye; radar hüzmesi üzerinde güdüm ve homing

güdüm düzeni ve nükleer veya nükleer olmayan harp başlığı ile

teçhiz edilmiştir. RIM-2 olarak gösterilir.

TERRIER LAND WEAPON SYSTEM TERRIER KARA SİLAH SİSTEMİ: Yerden

fırlatma ve güdüm cihazlı, amfibi harekat için özel olarak

geliştirilmiş terrier RIM-2B ve RIM-2C kullanan satıhtan satha

hava füze sistemi. Bu cihaz deniz kuvvetlerinde kullanılan

sistemin daha hafif ve karada hareket kabiliyetine sahip

modelidir.

TERRIFY TEDHİŞ ETMEK:


TERRITORIAL AND POSSESSIONS TERİTORİLER VE A. B. D. DIŞ TOPRAKLARI,

ÖZEL BÖLGELER VE A. B. D. DIŞ TOPRAKLARI: A. B. D. anayurdu

dışındaki bütün özel bölgeler ve sömürgeler.

TERRITORIAL COMMAND ÖZEL BÖLGE KOMUTANLIĞI, TERİTORYAL

KOMUTANLIK: Bak "territorial department".

TERRITORIAL DEPARTMENT ÖZEL BÖLGE KOMUTANLIĞI, TERİTORYAL

KOMUTANLIK: Amerika Birleşik Devletlerine ait denizaşırı

topraklara da askeri faaliyetleri koordine ve kontrol etmek için

vücuda getirilen askeri teşkilat. Örneğin: "virgin adaları özel

bölge komutanlığı"gibi.

TERRITORIAL PERSONNEL ÖZEL BÖLGE PERSONELİ, TERİTORYAL

PERSONEL: A. B. D. ordusundaki hizmete girişleri sırasında Porto

Rico özel bölgesi, Panama Kanal ve Virgin adalarını içine alana A.

B. D. özel bölgelerinde veya dış topraklarında ikamet etmekte

olan şahıslar.

TERRITORIAL UNITS ÖZEL BÖLGE BİRLİKLERİ, TERİTORYAL BİRLİKLERİ: Esas

itibariyle, A. B. D. özel bölgelerinden veya A. B. D. dış

topraklarından gelen personel ile teşkil edilmiş birlikler.

TERRITORIAL WATERS KARASULARI:


TERRITORY ÖZEL BÖLGE, TERİTORİ: A. B. D. de herhangi bir eyalete (state)

dahil olmayıp senato ve cumhurbaşkanı tarafından atanmış bir

vali tarafından idare edilen ve ayrı bir temsilci bulunan topraklar.

Porto Rico A. B. D. nin özel bir bölgedir.

TERROR DEHŞET:

TERRORISM TERÖRİZM, TEHDİŞ:

TERRORIST TEHDİŞÇİ:

TERRORIST THREAT CONDITION TERÖRİST TEHDİT DURUMU: A. B. D.

askeri tesis ve personeline yöneltilen terörist tehdidin bir

seviyesi. Aynı zamanda THREATCON'da denir. Üç seviyesi vardır.

TEST TECRÜBE, DENEME, DENEY: Kimyada, belirli bir maddeyi tanımak

veya ayırt etmek, ya da herhangi bir malzeme vesairenin

mahiyetini, fonksiyonunu veya müesseriyetini anlamak

maksadıyla tatbik edilen bir işlem veya reaksiyon. Örneğin:

nişastayı tanımak için yapılan "iyot deneyi" veya bir silahın

evsafını tespit için yapılan "atış denemesi" gibi.

TEST ANNOUNCEMENT TEST BİLDİRİSİ: İdari talimatları, ihtiva eden ve belirli

bir süre zarfında teste tabi tutulacak askeri meslek ihtisaslarını

bildiren kara kuvvetleri komutanlığı sirküleri.


TEST BED TECRÜBE SEHPASI: Bak "test stand".

TEST CONTROL OFFICER TEST KONTROL SUBAYI: Test malzemesinin dağıtım ve

kullanılmasını devamlı kontrol etmekle görevlendirilmiş bir şahıs.

Erat başarı değerlendirme sistemini murakabesi altında

bulundurulur. Ayrıca bak "enlisted evaluation system".

TEST DEPTH TECRÜBE DERİNLİĞİ: Denizaltının fiili veya tanzimi dalış yaparak,

test edildiği derinlik. Ayrıca bak "maximum operation depth".

TEST ELEMENT KONTROL UNSURU: Bir haberin teyit edilmesinde esas olarak

kullanılan harflerden biri.

TEST EXAMINER TEST SINAVCISI: İstidat, kabiliyet, ehliyet ve başarı.

değerlendirme testlerini idare etmek üzere atanmış bir şahıs.

TEST FORCE DENEME KUVVETİ, TEST KUVVETİ: Birden çok makamın

katılmasını gerektiren test ve kıymetlendirme faaliyetlerini

idareden sorumlu grup. Bir test kuvveti için ihtiyaç ve

katılacakların isimleri münasip sistem veya proje dokümanlarına

yazılmıştır ve esas itibariyle sistem deneme faaliyetlerinde

uygulanır. Bununla beraber, büyük ölçüde faaliyetlerin bahis

konusu olması halinde proje veya imalat hizmeti faaliyetlerine

de uygulanır.
TEST PIECE DENEME TOPU; DENEY TOPU, MUKAYESE TOPU: Esas kademe

tayininde diğer bir silahla mukayese edilen herhangi bir silah,

mukayeseye esas olan silaha "esas kademe silahı (reference

piece) " buna kıyasla hassas bir şekilde ayar edilen diğer silaha

da (test pıece) denir.

TEST PROCTORS TEST NEZARETÇİLERİ: İstidat, kabiliyet, ehliyet veya başarı

değerlendirme testleri yapılmakta olan personelin test

talimatına uyup uymadıklarını kontrolla görevlendirilmiş bir şahıs

TEST SPHERE DENEME KÜRESİ, TEST KÜRESİ: Uydu teçhizatının özellikle uydu

fırlatılmadan önce minitrak (minitract) vericilerin denenmesi

maksadıyla, bir uydunun muhtemel yörünge irtifaına roketle

atılmak üzere hazırlanmış bir küre.

TEST STAND BREMZE: Bir düzen veya motorun denendiği bir yer; özellikle

itme ve diğer tepkileri denemek için bir roket motoru statik

ateşlenmesinin yapıldığı ` yer. Ayrıca bak "roket thrust".

TEST STATION DEVRE MUAYENE MERKEZİ: Elektrik devrelerinin muayene ve

yeniden tanzim edildiği bir tesis.


TEST VEHICLE DENEME ARACI, TEST ARACI: Teklif edilmiş bir hava-uzay

sistemine ait ana parçaların denenmesinde kullanılan, roket veya

jet takatlı araç.

TESTS TESTLER: Bak "service test, troop test, adaptability test,

engineering test, user test".

TETRAGRAPH DÖRTLÜ HARF GRUBU, TETRAGRAPH: Alfabenin yan yana

dizilmiş ve birbirleriyle ilgili bulunmayan dört harfi. Bu harf

grubu, şahsi teçhizat eşyanın tanıtılmasında kısaltma işareti veya

kısaltma kodu olarak kullanılır.

TETRAHEDRON DÖRT YÜZLÜ PİRAMİT ENGELİ: Dört yüzlü piramit şeklinde

çelik veya beton tank engeli.

TETRYL TETRİL: Daha az hassas infilak maddelerini iştial ettirmek için

özellikle kapsül ve şiddetlendirici iştial elemanı olarak kullanılan

hassas infilak maddesi. Bu madde, 20 mm. lik tahrip

deneylerinde infilak maddesi olarak da kullanılır.

TEXT METİN: Bir haberde, gönderen makamın bildirmek istediği bilgiyi

teşkil eden kısım. Ayrıca bak "plain text, encrypted text".

TEXTURE DESEN: Bir hava fotoğrafında arz sathının görünüşü.


THEATER ARMY REPLACEMENT COMMAND HAREKAT ALANI KARA KUVVETLERİ

DEĞİŞTİRME PERSONELİ KOMUTANLIĞI:

THEATER COMMANDER HAREKAT ALANI KOMUTANI: Bir harekat alanına

komuta eden yüksek rütbeli subay.

THEATER CONTROL LEVEL HAREKAT ALANI STOK SEVİYESİ: Bak "theater

stock level".

THEATER DIRECTORY SERVICE HAREKAT ALANI POSTA HİZMETİ: Bir harekat

alanında, merkez dairesi tarafından yapılan posta hizmeti. Bir

harekat alanı posta hizmeti, posta için doğru adresleri verilir. Bu

adresler mevcut olmadığı takdirde, ordu postanesi mektupları

yerlerine gönderemez.

THEATER FORECAST OF REQUISITIONS HAREKAT ALANI İSTEK TAHMİN

RAPORU: Her denizaşırı komutanlık tarafından üç ayda bir

gönderilen ve üçer aylık müteakip her devre içinde A. B. D. den

istekte bulunulması hesaplanmış standard stok listesi ikmal

maddeleri tahmini miktarını gösteren rapor.

THEATER HEADQUARTERS HAREKAT ALANI KOMUTANLIK KARARGAHI:

THEATER OF OPERATIONS HAREKAT ALANI: Bak "area of operations".


THEATER OF WAR HARP ALANI: Bak. "area of war".

THEATER OFFICER SİNEMA SUBAYI: Bir sinemanın çalıştırılmasına nezaret eden

subay.

THEATER OPERATIONAL STOCKS BÖLGENİN HAREKAT STOKLARI: Bir

bölgeyi desteklemek amacıyla normal olarak bölgede

bulundurulan stoklar. Ayrıca bakınız: "operational stocks, war

reserves".

THEATER PROVOST MARSHALL GENERAL THE HAREKAT ALANI MERKEZ

KOMUTANI: Bir harekat alanı komutanının erkanında bulunan ve

harp esirlerinin toplanma ve muhafazası dahil olmak üzere,

bütün askeri inzibat işlerinden sorumlu olan üstsubay.

THEATER RESERVE HAREKAT ALANI İHTİYATI: Bir harekat alanı komutanlığı

tarafından ihtiyat olarak tutulan personel veya ikmal maddeleri.

Ayrıca bak "area reserve".

THEATER SHIPPING DOCUMENT HAREKAT ALANI GÖNDERME BELGESİ:

THEATER STOCK LEVEL HAREKAT ALANI STOK SEVİYESİ: Bir harekat alanında

dağıtıma hazır stok olarak bulundurulmasına kara kuvvetleri

komutanlığınca yetki verilmiş ikmal maddeleri miktarı. Buna

(theater control level) da denir.


THEATRE HAREKAT ALANI: Bak "theatre of operatıons".

THEATRE AIR PRIORITY NUMBER HAREKAT ALANI HAVA NAKLİYAT

ÖNCELİĞİ NUMARASI: Bir harekat alanına havadan yapılacak

sevkıyatın öncelik derecelerini belirtmek için, harekat alanı

komutanlığı tarafından tespit edilen harf ve rakamlar grubu.

THEATRE AREA COMMUNICATION SYSTEM HAREKAT ALANI MUHAREBE

SİSTEMİ:

THEATRE ARMY FORCES HAREKAT ALANI VE KARA KUVVETLERİ KOMUTANLIĞI:

Bir harekat alanı dahilinde bulunan ve alandaki bütün kara

ordusu kuvvetlerinin idaresinden ve harekatından sorumlu olan

komutan.

THEATRE ARMY HEADQUARTERS HAREKAT ALANI VE KARA KUVVETLERİ

KOMUTANLIĞI KARARGAHI:

THEATRE ARMY LOGISTICAL COMMAND HAREKAT ALANI LOJİSTİK

KOMUTANLIĞI: Harekat alanındaki bütün A. B. D. kara

kuvvetlerine ve emir verildiği takdirde, harekat alanı deniz

kuvvetlerine, müttefik ve diğer kuvvetlere, personel değiştirme

ve sivil işler dışında, idari destek sağlamaktan sorumlu olan ve

menzil sahasında bulunan komutanlık.


THEODOLITE TEODOLİT: Esasında hassas bir rasat aleti. Mesafe ölçme

teodoliteleri; sine-teodolit ve foto teodolit olmak üzere iki tip

halinde geliştirilmiştir. foto-teodolitlerin sine-teodolitlerden

farkı bu sonuçlara geniş bir görüş sahası sağlayan gayet hassas,

sabit cam levha kameranın konmuş olması ve müteaddit

ışıklamaların (exposures) yapılabilmesidir. sine-teodolitin bir

takip aleti olmasına mukabil foto-teodolit fotoğraf çekme

sırasında yerine sabit olarakkalmaktadır. Ayrıca bak "cine-

teodololite

THEORETICAL GRAVITY TEORİK YER ÇEKİMİ: Dünyanın aykırılıklara

(anomalilere) sebep olan kitle değişikliğinden mahrum tam bir

küre halinde bulunduğu kabul edildiği takdirde yer çekiminin, arz

yüzeyindeki değeri. Ayrıca bak "gravity anomalies".

THERMAL BARRIER TERMİK ENGEL: Bir cismin atmosferden süratle

geçişinin meydana getirdiği sürtünme ısısının, cismin göreviyle

uzlaşabilecek takati aştığı saha.

THERMAL CROSSOVER TERMAL GEÇİŞ: İki nesne arasında kızılaltı görüntüde

farklılığın kalmadığı, normal olarak günde iki defa, sıcaklık

koşullarının uygun durumda olduğu zaman oluşan doğal olay.


THERMAL ENERGY TERMAL (ISI) ENERJİ: Termal radyasyon vasıtasıyla ateş

topundan intizar eden enerji. nükleer bir patlamadan belirli

uzaklıktaki birim alana düşen toplam termal enerji miktarı genel

olarak santimetre kare başına düşen kalori ile ifade edilir.

THERMAL EXPOSURE TERMAL (ISISAL) ETKİLENME: Bir nükleer patlamanın

tesir süresince belirli bir yüzeye çarpan ve santimetrekarede

kalori ve/veya metre karedeki mega jul olarak ifade edilen

termik radyasyonun toplam normal bileşeni.

THERMAL HEATING TERMAL ISINMA: Atmosferde ses üstü ve hipersonik

seyirle meydana gelen ısıtma. Atmosfere dönen bir cismin burnu

etrafında ısının, cisim kinetik enerjiyi kaybettikçe, safhalı

(laminar) veya anaforlu (turbulent) bir akıştan geçişi.

THERMAL IMAGERY TERMAL GÖRÜNTÜ: Görüntüsü elde edilen

nesnelerden yayınlanan veya yansıyan termal (ısı) enerjinin

algılanıp kaydedilmesiyle oluşturulan görüntü.

THERMAL LOAD TERMAL YÜK: Uçuş ve atmosfere giriş sırasında aerodinamik

ısınma, bir roket alevi sıcaklığına maruz kalma veya yakıcı

maddeler (oxidizer) sistemindeki sıvı oksijenin soğuması


etkileriyle, bazı yapı unsurlarının genişlemesi veya daralması (ya

da her iki halin birlikte meydana gelmesi) sonucu, bir füze yapısı

üzerinde meydana gelen zorlama .

THERMAL PULSE TERMAL PALS: Bir nükleer silah patlamasından zaman palsına

mukabil intişar eden güç.

THERMAL RADIATION TERMAL RADYASYON: 1. bir nükleer patlamanın

meydana getirdiği ısı ve ışık. 2. Sıcaklığı dolayısıyla bir ışık veya ısı

kaynağından intişar eden elektro-manyetik radyasyon; esas

olarak mor ötesi gözle görülen ve kızıl altı radyasyondan oluşur.

THERMAL REGIME OF PERMAFROST TİYALİN ISI REJİMİ: Müdahale edilmemiş

olan alt kısmında tiyal. tabakası bulunan bölgelerde, tabiatın

bütün faktörler arasında meydana getirdiği denge hali. Bitkilerin

yok edilmesi, toprakta kazılar yapılması veya tali drenajlarla

toprak suyunun akışını değiştirme keyfiyeti, bu dengenin

zamanla az veya çok bozulmasına sebep olan faktörlerdir.

THERMAL SHADOW TERMAL GÖLGE: Bir yerden taşınan bir nesnenin

gölgesi nedeniyle devam eden termal gradyanın yol açtığı, kızıl

altı (enfraruj) çizgi taraması görüntüsü ton farkı.


THERMAL STRESS DUTY TERMAL TAHAMMÜL ÖDEVİ: Çevre şartlarına uygun

test hücrelerinde veya tecrübe mahiyetindeki sahra

durumlarında yapılan termal tahammül tecrübelerinde beşeri bir

test konusu olarak verilen görev.

THERMAL X-RAYS TERMAL X IŞINLARI: Bir nükleer silahın sebep olduğu

enkazdan aşırı derecede yüksek sıcaklık sonucu intişar eden esas

olarak x ışınlarının yumuşak (düşük enerjili) kısmındaki

elektromanyetik radyasyon.

THERMALS SICAK HAVA CEREYANLARI: Hava sıcaklığındaki değişmelerin

sebep olduğu basınç farklarından meydana gelen ve yükselen

düşey hava cereyanları, planörler, uzun süre havada kalabilmek

için bu cereyanlardan ameli bir şekilde faydalanırlar.

THERMATE TERMİT: Yangın çıkarıcı harp malzemesi arasında kullanılan

standard yangın maddesi ortalama 2370 c (4200 f) de yanan

termit (demir oksit ve alüminyum) ile oksidasyon yapan diğer

maddelerin karışımı.

THERMITE GRENADE TERMİT EL BOMBASI: İçinde termit bulunan yangın el

bombası.
THERMITE OR THERMIT TERMİT: Demir oksidi ile alüminyumun karışımından

meydana gelen ve bazı mühimmat için yangın çıkarıcı madde

olarak kullanılan karışım.

THERMOJET TERMOJET: Ön kısmında bir hava menfezi bulunan tepkili motor.

Bu motorda içeri emilen hava bir kompresör vasıtasıyla yanma

hücresine sevkedilir ve burada akaryakıt ile karıştırılarak yakılır;

genişleyen hava, yüksek bir süratle, dışarı atılır.

THERMOKARST TİYAT ÜSTÜ KARST ŞEKİLLERİ: Toprak buzunun erimesi ve

bunu müteakip toprağın oturması veya çökmesiyle meydana

gelen "karst" şeklindeki Topoğrafik arızalar. Bu halde, arazi kısa

dereler, kuru çukurlar, huni şeklindeki arızalar ve, suyun eritici

tesiriyle kireçli arazide meydana gelen, mağralarla gayri

muntazam bir mahiyet arz eder.

THERMONUCLEAR TERMONÜKLEER: Isının sebep olduğu nükleer radyasyonla

ilgili, özellikle bir atom çekirdeğinin parçalanmasıyla serbest

kalan enerjiyle ortaya çıkan çok yüksek sıcaklıkları niteleyen bir

sıfat.

THERMONUCLEAR WEAPON TERMONÜKLEER SİLAH: Devterium ve trityum

gibi hidrojen izotoplarının parçalanmasıyla enerji açığa çıkması


gibi hafif çekirdeklerin parçalanması için çok yüksek sıcaklıkların

kullanılıp enerjiyi serbest bırakma. Gerekli yüksek sıcaklık bir

fizyon vasıtasıyla elde edilir.

THICKENED FUEL AĞIR ALEV YAĞI: Kalınlaştırıcı (pıhtılaştırıcı) madde ilave

edilmiş benzin. Bu yağ alev makinaları ve yangın bombalarında

yakıcı yakıt olarak kullanılır. Ayrıca bak "gasoline gels",

"unthickened fuel".

THIN NATURAL SCREEN İNCE TABİİ ÖRTÜ: Siper ve mevzilerin gizlenmesine

yardım maksadıyla önlerinde bırakılan tabii bitkiler.

THIRD AREA CONFLICT KULLANILMAYACAKTIR: Bak "cold war", "general war",

"limited war".

THIRD COUNTRY TRAINING ÜÇÜNCÜ MEMLEKET EĞİTİMİ: Bak "military

assistance program supported third country training".

THIRD ECHELON MAINTENANCE ÜÇÜNCÜ KADEME BAKIM: Malzeme ve

teçhizatı kullanan birliğin yetkisi dışında olan ve seyyar bakım

teşkilleri tarafından yapılabilen bakım, onarım ve parça

değiştirmeleri. Ayrıca bak "echelon maintenance, maintenance

category".
THIRD STATE NATIONAL ÜÇÜNCÜ DEVLET UYRUĞU: Amerikan vatandaşı ve

kullanıldığı memleketin bir uyruğu olmayan ve bu memlekete,

özel çalışma şartları altında, Amerikan kara ordusu tarafından

kullanılmak üzere sokulmuş bulunan kimse.

THOMPSON SUBMACHINE GUN TOMSON MAKİNALI TABANCASI: Bir kişi

tarafından taşınıp kullanılabilen ve hava ile soğuyan, 11.4 mm

çapında otomatik silah.

THOR TOR: Nükleer harp başlığı ile teçhiz edilmiş roket motorlu, orta

menzilli, tek kademeli ve sıvı yakıtlı balistik füze. Bu füze, ayrıca

ataletli güdüm sistemi ile teçhiz edilmiş ve her birinde üç füze

rampası bulunan dağınık atış grupları halinde tertiplenmiştir. Tor

füzeleri Amerikan kuvvetlerinde kullanılmamaktadır. PGM-17

olarak tanınır.

THREATCON RED KIRMIZI DURUM: Belirli A. B. D. askeri personel veya tesislere

yakında yöneltilebilecek terörist faaliyetler. (bu tehdit belirli

kişiler veya tesislere karşı yöneltilen terörist taarruzlar için

yapılan planlar veya hazırlıklar hakkındaki bilgilere

dayandırılabilir. )
THREATCON WHITE BEYAZ DURUM: A. B. D. personel veya tesislerine,

genel bir coğrafi bölge içinde genel olarak yöneltilmiş tehdit. (Bu

tehdit, bir bölgedeki terörist unsurların, askeri tesislerle ilgili

genel planları hakkındaki bilgilere dayandırılabilir. )

THREATCON YELLOW Bak. "terrorist threat condition".

THREE NUMERAL CODE GROUP ÜÇ RAKAMLI KOD GRUBU: Bir hava-yer

irtibat kodunda bulunan üç rakamdan ibaret, bir kod grubu.

Bunlar haberleşmede, işaret bezlerinin belirli tarzlarda tertip

edilmeleri suretiyle bildirilir.

THREE O'CLOCK WIND SAAT ÜÇ RÜZGARI, DOĞUDAN ESEN RÜZGAR: Bak

"horizontal clock system".

THREE POINT LOADING ÜÇ NOKTA İNİŞİ: Bir uçakta, tekerlekle kuyruğun aynı

anda zemine temas ettirilmesi suretiyle yapılan iniş.

THREE UP ÜÇLÜ İLERLEME DÜZENİ: Üç unsur ilerde diğerleri bunların

gerisinde olmak üzere alınan bir düzen.

THRESHOLDS ASGARİLER: Kuvvet komutanlığı planı ve mali planlama uygulama

ve dolar madde olarak ifade edilen Milli Savunma Bakanı

tarafından tanzim edilmiş elastikiyet seviyeleri.


THROAT BOĞUM: Roket ve jet motorlarında bir egzoz nozülünün en dar

kısmı.

THROAT BLOCK GAZ TIKAMA HALKASI: Bak "choke ring".

THROAT RING Bak "choke ring".

THROATABLE BOĞUMLANABİLİR: Nozül boğumunun çapı ve şeklini

değiştirmek suretiyle, egzoz akımı hızında değişiklik yapmaya

imkan veren nozüle ait.

THROUGHPUT DISTRIBUTION DİREKT SEVKİYAT: Ara tesislere uğramadan

yapılan sevkiyatı ifade için kullanılan terim.

THROWING PIT BOMBA HEDEF ÇUKURU: Bir el bombası atma hendeğinde

bulunan erlerin eğitim esnasında içine el bombalarını attıkları

çukur.

THROWING RANGE BOMBA MESAFESİ: Normal olarak, bir el bombasının

atılabileceği mesafe. Bu mesafe genellikle 45 metredir.

THROWING TRENCH BOMBA ATMA HENDEĞİ, BOMBA HENDEĞİ: El

bombası atış tatbikatı yapan erlerin içinde durdukları hendek.

THRUST ÇEKİŞ: Çevre atmosfer basıncı üstündeki basınç kuvvetleri

unsurlarından meydana gelen bir araç sevk sisteminin bütün iç


yüzeyleri üzerinde, hareket istikametine paralel etkide bulunan,

hareket istikametindeki mafsala kuvvet, uçakta, pervanenin

meydana getirdiği çekiş.

THRUST BUILDUP ÇEKİŞ OLUŞUMU: Büyük bir sıvı yakıtlı roket güç kaynağının

faaliyetiyle, ateşleme safhasında başlayan ön kademede gelişen

ve tam çekiş elde edildiği zaman ana kademede tamamlanan

olaylar serisi.

THRUST CHAMBER ÇEKİŞ ODASI: Sevk yakıtlarının sıcak gaz haline gelmek

üzere harekete geçtikleri, sıcak gaz haline geldikçe, büyük bir

hızla dışarı atıldıkları, böylece, sisteme moment sağladıkları bir

saha.

THRUST CUT-OFF ÇEKİŞ KESİLMESİ: Bir rokette reaksiyon işleminin durması.

THRUST CUT-OFF POINT ÇEKİŞ KESİLME NOKTASI: Araç uçuş yolu üzerinde

güdüm sisteminin, arzu edilen irtifa, sürat ve istikamette,

sevkedici gücünü kestiği nokta. Ayrıca bak "burnout".

THRUST DECAY ÇEKİŞ AZALMASI: Bir roket motorunda yakıt tükendiği veya

yakıt faaliyeti kesildiği zaman sevkedici çekiş gücü birden sıfıra

düşmez, saniyenin küsuru kadar bir süre yavaş yavaş azalır; çekiş
gücününbu derece derece azalışı ve kaybına "çekiş azalması"

denir.

THRUST EFFECTIVE VEHICLE ÇEKİŞ ETKİLİ ARAÇ: Bir hava uzay aracı hareket

istikametinde, çevre atmosfer basıncı üstündeki basınç

kuvvetleri unsurlarından meydana gelen ve aracın bütün iç

yüzeylerine hareket istikametine paralel olarak tesir eden

muhassala kuvveti.

THRUST FRONTAL AREA ÇEKİŞ CEPHE SAHASI: Motor performansını

kıymetlendirmede kullanılan ve çekiş takati motor kesit sahasına

bölünerek elde edilen bir miktar.

THRUST LINE ÖZEL KOORDİNATLAR HATTI, BAZ HATTI: Bir harita üzerindeki

noktaların mevkiini kestirmede kullanılan özel koordinatlar

sistemindeki bütün koordinatların bazını teşkil eden hat. Bu hat,

komutan tarafından bildirilen ve iki müracaat noktası veya bir

müracaat noktası ve bir istikametle harita üzerinde tespit edilen

bir hattır. Özel koordinatlar hattının bir yerinde, komutan

tarafından bildirilen bir esas istikamet noktası mevcut olup,

bütün koordinatlar buradan itibaren ölçülür. Noktaların-mevkii

bunların esas istikamet noktasına nazaran ileri veya geri


istikamete mesafeleri ve özel koordinat hattına dikey mesafeleri

verilerek bulunur.

THRUST REVERSE YÖN DEĞİŞTİRME TERTİBATI: Bir roket motoru egzozunu

karşıt yöne çeviren bir cihaz.

THRUST SECTION ÇEKİŞ KISMI: Genel olarak, bir sevk sistemi.

THRUST WEIGHT RATIO ÇEKİŞ-AĞIRLIK NİSPETİ: Motor performansını

kıymetlendirmede kullanılan ve çekiş takati yakıtsız motor

ağırlığına bölünerek elde edilen bir miktar, çekiş ve ağırlık ölçü

birimi olarak libre kullanılmışsa, sonuç libre motor başına libre

çekiştir.

THUNDERBOLT II THUNDERBOLT II: Çift motorlu ses hızının altında, turbo

pervaneli, taktik avcı/bombardıman uçağı. Yakın hava destek

görevinde, çok çeşitli havadan-satha fırlatılan silahları

kullanmaya muktedirdir. Normal olarak küçük veya

geliştirilmemiş alanlar da kalkış ve iniş bölgeleri olarak kabul

edilir. Bu uçak hedef bölgelerinde uzun süre kalabilir ve havada

yakıt ikmali yapabilir. İçine monte edilen 30 mm. lik top muhtelif

zırhlı araçları tahrip gücüne sahiptir. A-10 adıyla tanınır.


THUNDERCHIEF THUNDERCHIEF (UÇAĞI): Hem nükleer silah, hem nükleer

bomba, ve roket atmaya muktedir. Tek turbojet motorlu, ses

üstü taktik bir avcı uçağı. Bu uçak, kara birliklerine yakın destek

de yapabilir. Havada yakıt ikmali suretiyle menzili uzatılabilir.

Sidewinter füzeleriyle teçhiz edilmiştir. Havadan her türlü

taarruzu gerçekleştirmeye muktedirdir. F-105 olarak tanınır.

TIE DOWN BAĞLAMA: Nakliye sırasında yükün yer değiştirmemesini temin

etmek için taşıyıcısına halat, kablo veya diğer vasıtalarla

bağlanıp, emniyetli hale getirilmesi. Ayrıca (isim olarak) yükün

bağlanıp emniyetli hale getirildiği malzemeyi belirtmek için

kullanılır. Ayrıca "lashing" de denir.

TIE DOWN DIAGRAM BAĞLAMA ŞEMASI: Belirli bir araç tipi içindeki yükün

bir kaleminin nasıl güvenli bir şekilde bağlanacağı veya emniyetli

hale getirileceğini belirten çizim.

TIE DOWN POINT BAĞLAMA NOKTASI: Yükün güvenli bir şekilde taşınabilmesi

için aracın üstünde veya içindeki bağlama (tutturma) noktası.

TIED ON TIED ON (KODU): Hava önleme görevlerinde "belirtilen uçak

benimle aynı teşkile dahildir" anlamına gelen bir kod.


TIER SIRA: Yatay bir sıra, istif tabakası veya sütun. Sıralar aşağıdan

yukarı yığılış sarısına göre numaralanır. Ayrıca bak "course".

TIGER TİGER: Düşman uçaklarını önlemek ve imha etmek, kıyıdaki

kıtaları desteklemek üzere uçak taşıt gemilerinden faaliyette

bulunacak şekilde imal edilmiş tek motorlu tek kişilik ses üstü,

jet av uçağı. silahları sidewinder, toplar ve roket demetleridir. F-

11 olarak tanınır.

TIGHT TURN KESKİN DÖNÜŞ: Bak "streep turn".

TILT BAK "roll".

TILT ANGLE EĞİKLİK AÇISI: Bir hava fotoğraf makinesinin ekseni ile fotoğrafın

alındığı anda fotoğraf makinesinden geçen düşey hat arasındaki

açı. Ayrıca "angle of depression".

TIME AND MATERIEL CONTRACT ZAMAN VE MALZEME SÖZLEŞMESİ: İkmal

maddeleri ve hizmetlerin a. Belirli bir saat başına ücret (k: bu

ücrete direk ve dolaylı işçilik dahildir) hesabıyla direk iş saatleri

ve b. Maliyet fiyatına malzeme esaslarına göre tedarikini

sağlayan sözleşme.

TIME ANGLE EĞİKLİK AÇISI: Bak "tilt".


TIME BASE ZAMAN BAZI: Bak "base lıne".

TIME BOMB SAATLİ BOMBA: Belirli bir süre sonra patlaması için saate benzer

bir tertibatla teçhiz edilmiş bomba.

TIME CHANGE COMPONENT ARA DEĞİŞTİRME PARÇASI: Proje sınırlaması

veya emniyet sebebiyle belirli bir süre kullanıldıktan sonra,

yenileştirme veya revizyon için bir nihai maddeden çıkarılan bir

ana parça; örneğin: bir uçak parçası.

TIME CHANGE ITEM ZAMAN AŞIMLI MALZEME:

TIME CHARTER DONANMIŞ GEMİ KİRALAMA SÖZLEŞMESİ: Bir geminin bütün

teçhizatını, ikmal maddelerini ve gemiye lüzumlu personeli

temin ederek kara kuvvetleri komutanlığı namına bakım ve

çalıştırılması için armatör veya diğer bir resmi makamla yapılan

sözleşme. Ayrıca bak "base boat charter".

TIME COMPLIANCE TECHNICAL ORDER İVEDİLİ TEKNİK EMİR: İstenilen

faaliyetin gösterilen süre içinde veya tahsil edilmiş süre bitiş

tarihinde tamamlanmış olması şartını koyan teknik bir emirle

ifade edilmiş bir faaliyet isteği.

TIME CORRECTION TAPA DÜZELTMESİ, TAPA SANİYESİ DÜZELTMESİ: Belirli

bir yatay mesafe için tanzimle elde edilmiş sıfır paralanma


yüksekliği tapa saniyesi ile, aynı mesafe için atış cetvelinde

gösterilen tapa saniyesi arasındaki fark.

TIME DILATION ZAMAN GENİŞLEMESİ: Çok yüksek süratle hareket eden

cisimler üzerinde denenen ve cisim içinde, bu cisimle birlikte yol

alan bir saat tarafından ölçülmüş zamanı, referans sahası içinde

(mesela Arz'da) serbest halde bulunan bir saatin ölçtüğü zamana

nazaran daha geri imiş gibi gösteren rölativite etkisi. Zaman

genişlemesinin, tabiatta, atmosferden geçen mesotranların

azalmasını ağırlaştırdığı sanılmaktadır. gezegenler arası uçuşta,

zaman genişlemesinin, bu bilgi yolculuklara çıkanlara

yolculuklarını, arz üzerinde birçok yıllar geçtiği halde, içinde

bulundukları zamanın birkaç yılı zarfında yapma imkanı vereceği

ifade edilmektedir.

TIME DISTANCE MESAFE SÜRESİ, ZAMANCA MESAFE: Bir aracın belirli bir

hızla, belirli iki nokta arasında seyahati için gerekli süre.

TIME FIRE İHTİRAKLI ATIŞ: Tapaların belirli bir süre sonra ve hedefe

vuruştan önce faaliyete geçecek şekilde tanzim edildikleri atış.

Ayrıca bak "fıre".


TIME FUSE İHTİRAKLI TAPA: Sonunda tapanın faaliyete geçeceği süreyi

tanzim eden taksimatlı bir zaman ayar düzenine sahip tapa.

Ayrıca bak "fuse".

TIME GAP ZAMAN FASILASI, ZAMAN ARALIĞI: Birbirini takip eden araçların,

veya yürüyüş birlik veya kollarının, belirli bir noktadan geçerken,

aralarında bulunan zamanca fasıla. Bu fasıl, öndeki birlik kol

nihayetinin o noktayı terkettiği andan, müteakip birlik kol

başının aynı noktaya varış anına kadar geçen zamandır. Buna

(tıme interval) da denir.

TIME INDICATOR DENİZAŞIRI LİMANDAN HAREKET ZAMANI: Bir standart

denizaşırı adresin ikinci kısmı. Bu kısım, denizden yapılacak

sevkıyatın bir bindirme Limanından hareketi için tespit edilmiş

olan müddeti gösterir.

TIME INTERVAL ZAMAN FASILASI, GÖZETLEME FASILASI: Hareket halindeki

bir hedefi takipte, müteakip iki gözetleme arasındaki zaman

fasılası.

TIME INTERVAL RECORDER KRONOMETRE: Dakika, saniye ve saniyenin

küsuratına ait zaman fasılalarını gösteren ve istenildiği zaman

durdurulabilen bir alet. Buna (stop watch) da denir.


TIME LAG İNTİKAL SÜRESİ: Bir mekanizmanın bir parçasının hareketi ile

buna raptedilmiş diğer bir parçanın hareketi arasında geçen

süre. Örneğin: Bir bombardımancının bomba salış düğmesine

basmasından sonra, bombanın hamilinden kurtulmasına kadar

geçen ve saniyenin bir kesri kadar olan süre

TIME LENGTH DERİNLİK SÜRESİ, ZAMANCA DERİNLİK: Bir yürüyüş kolunun veya

kolun parçasının belirli bir noktayı geçmesi için gereken derinlik.

TIME MERIDIAN SAAT MERİDYENİ: Saat bölgesinin aşağı yukarı ortasından

geçenve mahalli saati bölge veya memleket için standart saat

olarak kabul edilen meridyen. Ayrıca bak "standart civil tıme".

TIME OF ATTACK TAARRUZ BAŞLANGIÇ SAATİ: Taarruzun başlayacağı saat. Bir

taarruz çıkış hattı belirtildiği takdirde, taarruz ileri unsurlarının

bu hattı geçecekleri saat, taarruz başlama saatidir.

TIME OF DELIVERY TESLİM ZAMANI: Haberin gönderildiği makamın veya

sorumlu aracı makamın mesajı imza karşılığı aldığı saat

TIME OF FLIGHT UÇUŞ MÜDDETİ: Bir merminin namlu ağzını terk ettiği andan

vuruş anına veya paralanmasına kadar geçen süre (not: NATO

tanımının başında "sahra ve deniz topçusu ateş desteğinde"

niteleyicisini kullanmaktadır. )
TIME OF ORIGIN İMZA SAATİ: Bir mesajın gönderilmek üzere hazırlandığı saat.

TIME OF RECEIPT ALINIŞ SAATİ: Bir alıcı istasyonun haberi aldığı ve bunu

bildirdiği saat.

TIME OF TRANSMISSION GÖNDERME ZAMANI:

TIME ON TARGET HEDEFTE ZAMAN: (ARTILLERY) BAK "time on target (NATO) ".

TIME ON TARGET (AIR) HEDEFTE ZAMAN: Bak "tıme on target ". (kısım 1 ve 2)

TIME ON TARGET (NATO) HEDEFTE ZAMAN: Muhtelif topçu birliklerinin

ateşlerini ilk mermilerin hedefe aynı anda varacak şekilde

ayarladıkları bir atış şekli.

TIME OVER TARGET (NUCLEAR) HEDEF ÜZERİNDE BULUNMA ZAMANI

(NÜKLEER): Bak "time on target". kısım 3.

TIME SHARE ZAMANI BÖLÜŞME:

TIME SHELL İHTİRAKLI MERMİ, İHTİRAKLI DANE: Belirli bir anda havada

paralanmak üzere, bir ihtiraklı tapa ile donatılmış mermi

TIME SLOT ZAMAN ARALIĞI: Muayyen faaliyetlerin özel yönetmelikler

tarafından yönetilmesi esnasındaki zaman periyodu.

TIME TO GO GİTME ZAMANI: Bir hava önleme esnasında verilen herhangi bir

önleme mevkiinden dengeleme noktasına uçma zamanı;


dengeleme noktasını geçtikten sonra önleme noktasına uçma

zamanı.

TIME ZONES SAAT DİLİMLERİ: Bir saat aralıklı bölgesel standart zaman

hesapları ile ayrılan, on beşer boylam derecelik yirmi dört adet

arz çevresi bölümü.

TIMING SÜRE ZAMAN; ZAMANLAMA:

TIMING CONSIDERATION ZAMAN YERALMA HESABI: Füze atış üssü

hassasiyetinin etüdünde, füze veya aksamının, koruyucu örtüsü

dışında kaldığı için düşman tesirlerine karşı hassas bulunduğu

fasılayı belirtmek üzere kullanılan bir terim.

TIP ÖNE EĞİKLİK: Bak "pitch".

TIPS YAKIT TANKLARI: Harici yakıt tankları.

TIROS TIROS UYDUSU: Bulut örtüsünün televizyon ve enfraruj

resimlerini çeken bir meteoroloji uydusu.

TITAN II TİTAN II: Otomatik güdüm ve kontrol sistemiyle hedefine

yönlendirilen sıvı yakıtlı, iki kademeli, roket motorlu, kıtalararası,

balistik füze. Bu füze nükleer başlığa sahip olup, yer altında


roketlere karşı dayanıklı olarak inşa edilmiş ve dağıtılmış silolara

yerleştirilmek üzere tasarlanmıştır. LGM olarak bilinmektedir.

TITANIUM TETRACHLORID TİTANYUM TETRAKLORİD: Havada dağıldığı

zaman beyaz, kesif bir sis meydana getiren sıvı sis maddesi.

Sembolü FM dir.

TITLE ÜNVAN, İSİM: İsimlerin baş tarafında kullanılan saygı sözü veya

açıklanan bir şahıs yada maddenin detaylı adı.

TITLE BLOCK BAŞLIK, İSİM BLOĞU: Bak "information box".

TITLING STRIP EK BİLGİ ŞERİDİ: Referans bilgilerini tanıtmak ve vermek

amacıyla negatif veya pozitif fotoğraflara yönetmeliklere uygun

olarak eklenen bilgi.

TNT TNT, TROTİL: Bak "trinitrotoluene".

TNT EQUIVALENT TNT EŞİDİ, MUADİLİ: Bir nükleer silahın patlaması veya

parçalanmaya yada fizyonlaşmaya elverişli bir maddenin

infilakından oluşan ve infilakı halinde aynı miktarda enerji

meydana getirecek TNT miktarı olarak kabul edilen enerji hesabı.


TO HORSE ATLI TOPLANMA BORUSU: Atlı birliklerin atları eyerleyip binmiş

ve silahlı olarak, belirlenen bir yerde derhal toplanmalarını

bildiren boru işareti.

TO THE COLOR SELAM BORUSU: Sancağı, Cumhurbaşkanı, Başkan vekilini, eski

bir başkan veya yabancı bir devlet başkanını selamlamak için

çalınan boru işareti. Buna "to the standard" da denir. Ayrıca bak

"color".

TO THE REAR MARCH GERİYE MARŞ: Böyle bir hareket yapmak için verilen

komut.

TO THE STANDARD SELAM BORUSU: Bak "to the color".

TOG METHOD BİR NİŞAN DAİRESİ İLE PARALEL KILMA USULÜ: Bak "target-

observer-gun method".

TOLERANCE TOLERANS: Ölçme tekniğinde veya bir makinenin ya da makine

parçasının boyutlarında veya bir aletin mükemmeliyet

derecesinde, standartlara veya teorik değerlere nazaran izin

verilen boşluk miktarı.

TOLERANCE DOSE TOLERANS DOZU, DAYANILACAK DOZ: Bir şahıs tarafından

belirli bir süre içinde zararsız sonuçlarla alınabilecek radyasyon

dozu miktarı.
TOLERANCE EXERCISE BEDENİ TOLERANS EKSERSİZİ: Zararlı sonuçlar

doğurmayacak olan eksersiz. Ayrıca bak "exercise".

TOMAHAWK TOMAHAWK: Üç değişik amaçla, havadan, karadan, gemiden

veya denizaltıdan fırlatılabilen füze. Bu üç kullanım şekli şöyledir;

klasik veya nükleer kapasite ile kara taarruzlarında ve klasik harp

başlığı ile taktik olarak gemilere karşı kullanılır.

TOMCAT TOMCAT: Uçak gemilerinden iniş-kalkış yapacak şekilde

tasarlanan çift turbo fan motorlu, iki kişilik mürettebatı bulunan,

sesten hızlı, her türlü hava koşullarında uçuş yapabilen, uzun

menzilli önleme uçağı. Çeşitli sınıfta havadan havaya ve havadan

karaya füzeler ile klasik tipte mühimmat taşımaktadır. Ana

görevi uzun menzilli filoların hava savunması olup, tali görevi

yakın hava desteğidir. F-14 olarak bilinmektedir.

TOMMING DOWN TAVANA TESPİT ETME: Herhangi bir şeyin tavana tespit

edilmesi.

TOMPION TIKAÇ: Özellikle bir topun namlu ağzına mahsus tahta tıkaç veya

kapak. Tıkaç, nişangah yerinde olmadığı zaman, nişangah hamili

yatağını muhafaza etmek için kullanılır.


TON TON: Ölçü veya ağırlık birimi. Bu birim ağırlık ve hacım tonu

olarak iki çeşittir. Ağırlık tonları için bak "long ton ", "metric ton"

ve "short ton". Hacim tonları için bak "displacement ton",

"measurement ton" ve "register ton".

TONE TON: Görüntü üzerinde, siyahtan beyaza kadar her ayırt

edilebilir gölge değişimi.

TONE DOWN TON AZALTILMASI: Kamuflaj ve gizlemede, bir nesne veya yüzeyi

kendi çevresiyle veya arkasıyla olan zıtlığı azaltmak suretiyle

daha az fark edilir hale getirme yöntemi.

TONGUE (PALM) WIDTH DİL (AYA) GENİŞLİĞİ: Bir kutup çarığının (terminal lug)

düz genişlik ölçüsü. Dil veya aya, kutup çarığının, tespit edileceği

saplamaya uygun çapta deliği bulunan kısımdır.

TONNAGE TONİLATO: Bir geminin ağırlığını, boyunu ve taşıma kapasitesini

ifade eden hacim birimi. Tonilato çeşitleri için bak "bale cubic

capacity", "deadweight cargo tonnage", "deadweight tonnage",

"grain cubic capacity", "gross register tonnage", "light

displacement tonnage", "loaded displacement tonnage", ve "net

register tonnage".
TOOL SET AVADANLIK, ALET TAKIMI: Başlıca edevatı bir araya getirmek

suretiyle meydana gelmiş bir edevat takımı. Örneğin, dülger ve

marangozların kullandığı "marangoz takımı" gibi.

TOOLMAKER UZMAN ALETÇİ:

TOP CARRIAGEÜST KUNDAK: Bir top kundağın hareket ettirilebilir üst parçası

TOP SECRET ÇOK GİZLİ: Bak "defence classıfıcatıon".

TOP SECRET CONTROL OFFICER ÇOK GİZLİ EVRAK KONTROL SUBAYI: Çok

gizli malzemenin, mahalli komutanlık dahilinde alınmasından,

muhafazasından, hesabının tutulmasından, dağıtımından ve

mahalli komutanlıktan ve bu komutanlık dışındaki en yakın

teşkile gönderilmesinden sorumlu olarak bir komutanlığa veya

makama tayin edilen subay.

TOP SECRET INFORMATION ÇOK GİZLİ BİLGİ: Bak "defence classification".

TOP TURRET KULE, SAVAŞ BÖLMESİ: Tankın üst kısmının ortasındaki silah

kulesi.

TOP VIEW UÇAĞIN ÜSTTEN GÖRÜNÜŞÜ: Bak "flight at lower altitude".

TOPOGRAPHER TOPOGRAF: Topografya aletleri vasıtasıyla topografya

haritası yapan kimse.


TOPOGRAPHIC BASE TOPOĞRAFİK TEMEL: Bak "defence classification".

TOPOGRAPHIC INTELLIGENCE TOPOĞRAFİK İSTİHBARAT: Bak "military

geography intelligence".

TOPOGRAPHIC MAP TOPOĞRAFİK HARİTA: Yüzey şekillerinin dikey

durumlarının yanı sıra onların yatay durumunu da veren bir

harita. Ayrıca bak "map".

TOPOGRAPHIC PLOT TOPOĞRAFİK KIYMETLENDİRME: Bir stereoskopik

modelde gözüken bölge arazi rölyefinin tesviye eğrileriyle

gösterilmesi.

TOPOGRAPHIC TROOPS TOPOGRAF KITALARI: Harita ve harita muadillerini

yapmak veya çoğaltmakla görevli, istihkam sınıfına bağlı kıtalar.

TOPOGRAPHICAL CREST TOPOĞRAFİK HAKİM NOKTA: Bir tepeler veya sırt

hattının en yüksek yeri.

TOPOGRAPHICAL IDENTIFICATION TOPOĞRAFİK TANIMA: Bir fotoğraf

üzerinde görülen gizli arazi arızalarını tanıma. Topoğrafik

tanımdan sonra Topoğrafik yorumlama (topographical

interpretation) gelir.
TOPOGRAPHICAL INTERPRETATION TOPOĞRAFİK YORUMLAMA: Topoğrafik

tanımdan sonra, tanıma ile elde edilen bilgiyi askeri harekatların

planlaması ile ilgili istihbarat işinde kullanılmak üzere

kıymetlendirmek için hava fotoğraflarının tetkiki.

TOPOGRAPHY TOPOGRAFYA: 1. Herhangi bir arazinin rölyefi ve bu arazi içindeki

akarsu, yol vesairenin durumlarıyla birlikte biçimi. 2. Topoğrafik

harita yapma ve Topoğrafik harita okuma bilimi

TOROMATIC TRANSMISSION TOROMATİK HIZ KUTUSU: Bazı tanklarda

kullanılan yarı otomatik vites tertibatı. Bu tertibat, tork

konvektörü ile birlikte oluşan bir seyyar dişli grubunu içerir.

TORPEDO TORPİDO: Denizaltılardan gemilerden veya uçaklardan atılan,

kendinden hareketli ve puro şeklindeki silah.

TORPEDO BOAT TORPİDO, HÜCUMBOT: Özellikle Düşman gemilerini

torpillemekte kullanılan küçük ve süratli bot. Bu botların

genellikle koruyucu zırhı yoktur ve silahları otomatik hafif ateşli

silahlardan ibarettir. Bunlara "propeller torpedo boat" veya "PT

boat" da denir.
TORPEDO BOMBER TORPİL BOMBARDIMAN UÇAĞI: Düşman gemilerine

havadan torpil atmak için kullanılan deniz uçağı. Buna "torpedo

plane" de denir.

TORPEDO DEFENCE NET TORPİL SAVUNMA AĞI: Bir iç limanı açıktan atılan

torpillere karşı kapamak veya demirli ya da seyir halindeki

münferit bir gemiyi korumak için kullanılan ağ.

TORPEDO PLANE TORPİL UÇAĞI: Bak "torpedo bomber".

TORQUE TORK: Dönme, devir veya burulma oluşturan çift kuvvet veya çift

kuvvetler; teğet bir kuvvetin dönme momenti; teğet olan bir

kuvvetin bu kuvvetin döndürdüğü parçanın yarı çapı ile

çarpılmasından oluşan çarpım.

TORQUE ARM TORK KOLU: Motorlu araçlarda, arka aksa güç verildiğinde arka

aks koruyucusunun dönmesini engelleyen madeni kol.

TORSION BAR BURULMA MİLİ: Bazı tanklar ile kundağı motorlu topların aks

donanımında ve kapak menteşelerinde kullanılan, yay vazifesi

gören mil.

TOSS BOMBING BAŞ DİKEREK BOMBALAMA: Bir bombardıman şekli. Bu

bombardımanda uçak hedef hattı üzerinde uçar, bomba

üzerindeki yer çekimi sapma tesiri karşılanacak bir açıyla


bombayı salarak dikey düzlemde tırmanışa geçer. Bu şekil irtifa

sınırlamasız alçak bombardımana benzer. Ayrıca bak "loft

bombing", "over-the-shoulder bombing".

TOTAL ACTIVE AIRCRAFT AUTHORIZATION FAAL HALDEKİ UÇAK KADROSUNUN

TOPLAMI: Asıl ve yedek uçak kadrolarının toplamı.

TOTAL ACTIVE AIRCRAFT INVENTORY FAAL HALDEKİ UÇAKLARIN TOPLAM

MEVCUDU: Faal haldeki uçak kadrosunun tamamını karşılamak

üzere verilen asıl ve yedek uçakların toplamı.

TOTAL DOSAGE ATTACK TOPLAM DOZAJ TAARRUZU: Uzatılmış bir zaman

süresinde gerekli dozajı biriktirmek, geliştirmek için kullanılan bir

kimyasal taarruz/atış görevi. Normal olarak, mevcut korunma

önlemlerine sahip olmayan kıtalara, askerlere karşı kullanılır.

Ayrıca bak "surprise dosage attack".

TOTAL IMPULSE İTİCİ KUVVET: Bir jet veya roket motorunun, yakıt yandığı

sürece devam eden çekişi. Birimler, libre saniyeyle ifade edilir.

TOTAL LIFE CYCLE COST ÖMÜR DEVRİ TOPLAM MALİYETİ:

TOTAL MATERIEL ASSETS TOPLAM MALZEME MEVCUDU: Bir maddeden

dünya çapında askeri sistemde mevcut, bulunan miktar ile,

tahsisatın alınması ve tedarik süresini kapsayan devreler, stoğa


veya stoktan dışarı aktarmalar karşılığı ayarlamalar ile birlikte

bütün konsolide edilmiş tedarik miktarı toplamı. Bu toplam,

barış gücü malzeme mevcudu ile sefer yedeği stoğunu içine alır.

TOTAL MATERIEL OBJECTIVE TOPLAM MALZEME HEDEFİ: Barış gücü malzeme

ihtiyacı ile sefer yedeği malzeme toplamı. Ayrıca bak

"mobilizatıon reserves".

TOTAL MATERIEL PROCUREMENT OBJECTIVE TOPLAM MALZEME TEDARİK

HEDEFİ: Malzeme tedarik hedefi toplamı. Bir maddeden,

malzeme hedefi mevcudu aştığı takdirde, toplam malzeme

hedefiyle dengelemek için barışta tedarik edilmesi gereken

miktar. Bu miktar aynı zamanda barış gücü malzeme tedarik

hedefi ile sefer malzeme tedarik hedefinin toplamıdır. Ayrıca Bak

" mobilization reserves".

TOTAL MATERIEL REQUIREMENT TOPLAM MALZEME GEREKSİNİMİ: Barış

gücü malzeme gereksinimi ile sefer yedeği malzeme gereksinimi

toplamıdır.

TOTAL MOBILIZATION TOPYEKÜN SEFERBERLİK: Bak. "mobilization".

TOTAL NUCLEAR WAR TOPYEKÜN NÜKLEER SAVAŞ: Bu terim

kullanılmayacaktır. Bak "general war".


TOTAL OVERALL AIRCRAFT INVENTORY GENEL UÇAK MEVCUDU TOPLAMI:

Faal haldeki uçak mevcudu toplamı ile gayri faal uçak

mevcudunun toplamı.

TOTAL PRESSURE TOPLAM BASINÇ: Dinamik ve statik basınçların toplamı.

TOTAL RECEIPT TOPLAM İRAT: İkmal kontrol sisteminde mevcut stok hariç

olmak üzere bir madde ile ilgili ikmalin toplamı. Toplam irat,

tedarik, iade ve stok ayıklayarak kurtarma suretiyle ve diğer

kaynaklardan temin edilir. İkmal maddeleri devamlı olarak

dağıtılan maddeler olduğu takdirde, bunlar da bu iradın içine

girerler.

TOTAL STOCK ON HAND MEVCUT GENEL STOK: İkmal kontrol sisteminde,

herhangi bir durum dikkate alınmadan teknik sınıf başkanlıkları

için elde mevcut olan ikmal maddeleri miktarı.

TOTAL SUPPLY GENEL İKMAL: İkmal kontrol sisteminde, mevcut bütün stokların

ve belirli bir tarihe kadar olan toplam iradın yekünü

TOTAL SYSTEM COST SİSTEMİN TOPLAM MALİYETİ:

TOTAL TAXABLE PAY VERGİYE ESAS MAAŞ TUTARI:


TOTAL WAR TOPYEKÜN SAVAŞ: Bu terim kullanılmayacaktır. Bak "general

war".

TOUCH SIGNAL TEMASLA İŞARET: Eskiden tank komutanının, şoföre

istikamet vermek için eli veya ayağıyla dokunarak verdiği işaret.

Şimdi tanklarda bu usul kullanılmamaktadır.

TOUCHDOWN İNİŞ: Bir hava aracının veya uzay aracının iniş yüzeyiyle olan

teması veya temas hareketi.

TOUCHDOWN ZONE İNİŞ BÖLGESİ: 1. Sabit kanatlı uçaklar için pistin

başından başlayan ilk 3.000 fit veya 1.000 metrelik kısım. 2.

Döner kanatlı ve güdümlü itmeli hava araçları için, helikopter iniş

bölgesinin veya pistinin iniş için kullanılan kısmı.

TOUR DIRECTOR MİHMANDAR SUBAY: Yurdu ziyaret eden yabancı heyetlere

tercümanlık ve mihmandarlıkla görevlendirilmiş subay.

TOUR OF DUTY GÖREV SÜRESİ: Tayin olunan askeri personelin bir garnizon

veya askeri bölgede kaldıkları süre.. Kalımlı süre ("stabilized

tour") ABD anayurdunda geçirilecek mecburi bir görev devresi

için belirlenmiş süredir.


TOW (MISSILE)TOW (FÜZE): Seyyar mürettebatı bulunan, bir tüpten fırlatılan,

optik olarak izlenen, tel ile uzaktan komutayla yönlendirilen füze

silah sistemimin bir unsuru.

TOW ATTACHMENT ÇEKME TERTİBATI: Planörlerde, çift kanatlı uçaklarda

ve çekme hedeflerinde bulunan bir tertibat. Kalkıştan önce bu

tertibata çekme halatları takılır ve uçuş esnasında istenilirse

halatlar tertibattan çözülebilir.

TOW MOTOR YEDEK HALATLI AYAR MOTORU: Römorklarda bulunan ve yedek

halatın gerginliğini otomatik olarak ayarlayarak çalışan motor.

Buna "towing engine" da denir.

TOW PLANE ÇEKİCİ UÇAK: Planör veya manşları çekmekte kullanılan uçak.

TOW TARGET ÇEKME HEDEF: Bir uçağın arkasında çekilen ve hava savunma

tatbikat atışı veya hava atış tatbikatı için kullanılan hedef. Bu

hedef çekme bayrak hedef "towed flag target" veya" bir manş

hedefi ("towed sleeve target") olabilir.

TOWED ARTILLERY ÇEKİLİ TOPÇU: Cer araçları tarafından çekilmek üzere

imal edilmiş topçu silahları.

TOWED FLAG TARGET ÇEKME BAYRAK HEDEFİ: Hava araçlarından yapılan

hedefli hava atış eğitiminde kullanılan bir hava aracı tarafından


çekilen bayrak. Bu hedef uçuş esnasında dikey satıhta

katlanmadan durabilmesi için madeni tellerle takviyeli özel

bezden yapılır.

TOWED SLEEVE TARGET MANŞ HEDEFİ; TULUM HEDEFİ: Bak. "sleeve target".

TOWED VEHICLE ÇEKİLEN ARAÇ: Bak. "vehicle".

TOWED-TARGET FIRING MANŞ HEDEFİ ATIŞI: Bir uçak tarafından çekilen hedefe

yapılan hava savunma tatbikat atışı.

TOWING ENGINE YEDEK HALATLI AYAR MOTORU: Bak. "tow motor".

TOWING VEHICLE CER ARACI; ÇEKİCİ ARAÇ: Bak. "prime mover".

TOWN FOG BUZLU ŞEHİR SİSİ; BUZLU SİS: Çok düşük hava sıcaklığında (-320;

-59°) oluşan buzlu sis. Bölgesel olarak oluşan ılık rutubetli

havanın çevredeki soğuk hava ile uyuşamaması yüzünden, buzlu

sis genellikle meskun yerlerin üzerinde görünür. Buzlu sis, çok

düşük hava sıcaklıklarında kıtaların, sığır sürülerinin ve benzeri

şeylerin üzerinde bulunabilir.

TOXIC TOKSİK; ZEHİRLİ: Vücuda zararlı etkisi olan.


TOXIC ALARM SYSTEM ZEHİRLİ GAZ ALARM SİSTEMİ; TOKSİK ALARM SİSTEMİ:

Kimyasal, biyolojik veya nükleer bir taarruz ikazı vermek için

kullanılan herhangi bir alarm sistemi.

TOXIC ATTACK TOKSİK TAARRUZ; ZEHİRLİ GAZ TAARRUZU: Zararlı nükleer,

biyolojik veya kimyasal menşeli maddeler kullanarak insan,

hayvan ve bitkilere yöneltilmiş taarruz.

TOXIC CHEMICAL AGENT ZEHİRLİ KİMYASAL SAVAŞ MADDESİ: Haricen tatbik

olunduğu, teneffüs edildiği veya yutulduğu zaman vücutta zararlı

etkisi görülen kimyasal savaş maddesi. TOXIC CHEMICAL,

BIOLOGICAL OR NUCLEAR ATTACK: TOKSİK KİMYASAL, BİYOLOJİK

VEYA NÜKLEER TAARRUZ: Zararlı nükleer, biyolojik veya kimyasal

kaynaklı maddeler kullanarak insana, hayvanlara veya bitkilere

yöneltilmiş taarruz.

TOXIC GAS ZEHİRLİ GAZ; TOKSİK GAZ: Bak. "casualty gas".

TOXIC GAS YARD ZEHİRLİ GAZ DEPOSU; TOKSİK GAZ DEPOSU: Zehirli gazları

depolamak amacıyla yapılmış çatısız yer.

TOXIC WARFARE TOKSİK SAVAŞ: Nükleer, kimyasal ve biyolojik maddelerle

zarar verdirmek için yapılan saldırı.


TOXIN AGENT TOKSİN MADDE: İnorganik zehirlerden ayrı olarak bitkisel veya

hayvansal bir organizmanın metabolizmasında salgılanan özel bir

madde şeklinde oluşan zehir. Böyle zehirler aynı zamanda

sentetik yöntemler ile de imal edilebilmektedir.

TRACE ÇİZME: Yapılacak bir siper veya tahkimat için, bir harita veya

arazi üzerine, bu siper veya tahkimatın geçeceği yerleri çizgi ile

göstermek.

TRACER HAMULE YER BİLDİRİM İSTEĞİ: Bir hamulenin bulunduğu yeri

bildirmek için nakliye şirketine yapılan talep.

TRACER AMMUNITION İZLİ CEPHANE: Bak. "tracer".

TRACER CONTROL MERMİ İZİ İLE NİŞAN ALMA: İzli mermi yollarını gözetlemek

suretiyle yapılan atış tanzimi.

TRACER CONTROL TRAINER MERMİ İZİ İLE NİŞAN ALMA ALETİ: İzli mermiler

kullanarak nişancılara atış idaresi eğitimi yaptırmakta kullanılan

alet.

TRACER HUMP İZ BÜKÜMÜ: İzli mermi demetinde çengel ya da yay şeklinde

görülen imge.
TRACER OBSERVATION İZ GÖZETLEMESİ; İZLİ MERMİ GÖZETLEMESİ: İzli

mermilerinin gözetlenmesi.

TRACER SENSING İZ GÖZETLEME İLE KIYMETLENDİRME: İz gözetlemesi yöntemi

ile merminin hedefe göre bulunduğu yer hakkında yapılan

kıymetlendirme.

TRACER STREAM İZLİ MERMİ DEMETİ: Seri olarak atılan izli mermilerin topluca

oluşturdukları iz yolu.

TRACER WAND TRAINER İZ GÖZETLEMESİ EĞİTİM ALETİ: Nişancılara, izli

mermilerin gözetlenmesine dayanan atış idaresi eğitimi

yaptırılmasında kullanılan basit alet. İnce uzun bir sopanın

ucundaki küçük kırmızı bir elektrik feneri izli mermiyi temsil

eder.

TRACING PAPER METHOD ŞEFFAF KAĞITLA KESTİRME YÖNTEMİ: Bak.

"tracing paper resection".

TRACING PAPER RESECTION ŞEFFAF KAĞITLA KESTİRME; SAMAN KAĞIDI

USULÜ KESTİRME: Bir çeşit geriden kestirme usulü. Bu yöntemde

bir gözetleyicinin mevkii, bilinen diğer noktaların yardımı ile ve

aydınger kağıdı kullanılarak, harita üzerine tespit edilir. Bu işi

yapmak için, gözetleyicinin mevkii bilinen arazi noktalarına


kıyasla çizilen hatlar ve açılar vasıtasıyla belirtilir. Aydınger kağıdı

harita üzerine konur ve kağıt üzerine çizilmiş hatların her biri

bilinen noktanın haritadaki mevkiine oturuncaya kadar kaydırılır.

Gözetleyicinin mevki, aydınger kağıdı üzerindeki hatların kesiştiği

yerin delinmesi suretiyle haritaya geçirilir. Buna "tracing paper

method" da denir. TRACK (DOD, IADB) (ABD SAVUNMA

BAKANLIĞI, AMERİKAN SAVUNMA KURULU): TAKİP ETMEK;

İZLEMEK: Kıymetlendirme levhası üzerinde gösterilen ilgili bir

dizi temas. TRACK (DOD, IADB) (ABD SAVUNMA BAKANLIĞI,

AMERİKAN SAVUNMA KURULU): İZLEMEK: Hareket halindeki bir

nesnenin iz durumlarını göstermek veya kaydetmek. TRACK

(DOD, IADB) (ABD SAVUNMA BAKANLIĞI, AMERİKAN SAVUNMA

KURULU): BAĞLANMA: Bir intisar noktasına bağlanmak ve

oradan bilgi elde etmek. TRACK (DOD, IADB) (ABD SAVUNMA

BAKANLIĞI, AMERİKAN SAVUNMA KURULU): TAKİP ETMEK: Bir

top veya kestirme cihazını hareket halindeki bir hedefe

yöneltilmiş durumda tutmak. TRACK (DOD, IADB) (ABD

SAVUNMA BAKANLIĞI, AMERİKAN SAVUNMA KURULU): ZEMİNE

NAZARAN YOL: Bir uçağın veya bir geminin arz yüzeyine göre

takip ettiği fiili yol. Rota planlanmış yol, yere nazaran yol ise
fiilen takip edilen yoldur. TRACK (DOD, IADB) (ABD SAVUNMA

BAKANLIĞI, AMERİKAN SAVUNMA KURULU): TIRTIL; PALET: Bir

tam veya yarı paletli aracın üzerindeki hareket ettiği iki şeritten

biri. TRACK (DOD, IADB) (ABD SAVUNMA BAKANLIĞI, AMERİKAN

SAVUNMA KURULU): KIZAK: Hareket eden bir cismin üzerinde

kaydığı madeni kısım. Örneğin, bir aracın içinde monte edilmiş

makinalı tüfeği hareket ettirmek için konmuş çevresel yol.

TRACK (NATO) TAKİP ETMEK: Bir top veya kestirme cihazını hareket halindeki

bir hedefe yöneltilmiş durumda tutmak.

TRACK AND FIELD ATLETİZM: Bir parkur ve çevresinde yapılan atletik

faaliyetler. TRACK AND GROUND SPEED WIND VELOCITY: YOL VE

YER SÜRATİNE GÖRE RÜZGAR HIZI: Baş ("heading") , gerçek hava

sürati, yol ("track") ve yer süratinin bilinmesiyle hesaplanan

rüzgar hızı.

TRACK CORRELATION TAKİP KARŞILIKLI İLİŞKİSİ: Bütün mevcut bilgileri

kullanarak, belirleme amaçları için izleme bilgilerinin arasında

uygunluk sağlamak.

TRACK CROSSING ANGLE ÖNLEME AÇISI: Hava önlemede önleme anında

önleyici iz ile hedef izi arasındaki açı.


TRACK HANDOVER SORUMLULUĞUN (İZİN) DEVREDİLMESİ: Hava

savunmasında iz yakalama sorumluluğunun bir iz yakalama

bölgesinden diğerine devredilmesi işlemi.

TRACK LAYING VEHICLE TIRTILLI ARAÇ; PALETLİ ARAÇ: Aracın iki yanına monte

edilmiş iki palet üzerinde hareket eden araç. Tırtıllı bir araç

yüksek hareket kabiliyetine sahiptir. Genellikle silahlarla

donatılmıştır ve zırhlıdır; taktik amaçlarla kullanılmak üzere imal

edilmiştir. Tanklar, tırtıllı araç tipidir.

TRACK MADE İZ TİPİ; ŞEKLİ: Bir uçuş kontrol sisteminde uçağın yerdeki izinin

otomatik olarak sağlandığı bir kontrol tipi, şekli.

TRACK MODE ROAD HAKİKİ YOL: Bir uçağın arz yüksekliğinde takip ettiği fiili

yol veya bunun grafik şekli.

TRACK OFF ÖNLEME NOKTASINA ATIŞ; GELECEK NOKTAYA ATIŞ: Hedef ile

atış hattında, sonunda bir kesişme getirmek maksadıyla, bir

hedefin kestirilmiş seyir hattını bilerek fazla veya eksik tahmin.

TRACK PRODUCTION İZ YAKALAMA: Bir gözetleme teşkilatının; aktif ve pasif

radar girdilerinin tarihsel durumlar, kimlik, yükseklik, güç ve yön

ile birlikte uygun durum raporlarıyla ilişkili hale getirildiği işlev.


TRACK PRODUCTION AREA İZ YAKALAMA BÖLGESİ: İzlerin bir radar

istasyonu tarafından yakalandığı bölge.

TRACK SYMBOLOGY İZ SİMGELERİ: Bir bilgi görüntü konsolu veya diğer

görüntü aracı üzerinde izleri göstermekte kullanılan semboller.

TRACK TELLING İZ BİLDİRME: Komutanlık ile kontrol sistemleri arasında veya

sistem içindeki tesisler arasında hava gözetleme ve taktik veri

bilgilerinin iletilmesi yöntemi. Bildirme aşağıdaki şekillerde tasnif

edilebilir: Geri bildirme, çapraz bildirme, ileri bildirme, yana

bildirme üst üste gelecek şekilde bildirme ve tekrar yana

bildirme.

TRACK WHEEL TAŞIYICI TEKERLEK: Bak. "suspension wheel".

TRACKER TAKİP CİHAZI: Hareket halinde bir hedefin bulunduğu yeri

devamlı olarak gözetlemek için kullanılan ve dürbünlerle

donatılmış alet. Bu alet, radar ile birlikte, mail mesafenin

ölçülmesinde kullanılır. Takip cihazı hedefin bulunduğu noktaya

ait olan esasları hesap makinesine verir. Bu cihaz komuta

aletinin ana parçalarından biridir.

TRACKER TEST TAKİP CİHAZI KONTROLÜ: Bir hava savunma bataryasındaki silah

ve vasıtaların tevcihi ve çalışması hususunda yapılan genel


kontrol. Bu kontrol, hava hedefini bulunduğu nokta için verilmiş

esaslarla takip ederek yapılır.

TRACKING (DOD) TRACKING KODU (A. B. D SAVUNMA BAKANLIĞI): Hava

önlemede "benim değerlendirmeme göre, hedef belirtilen doğru

yönde seyrediyor " anlamına gelen bir kod.

TRACKING (DOD, NATO) TAKİP (A. B. D SAVUNMA BAKANLIĞI, NATO): Radar,

optik ve diğer vasıtalar ile hedeflerin mevkilerinin tam ve sürekli

olarak bulunması.

TRACKING POINT HEDEF TAKİP NOKTASI: Nişancının, nişangahtan bakarak

hedefin içinde gördüğü merkezi nokta. Hava hedefleri için bu

nokta, uçağın kanat ve gövdesinden geçen eksenlerin kesiştikleri

noktadır.

TRACKING RADAR HEDEF TAKİP RADARI; ATIŞ İDARE RADARI: Çok hassas

savunma radarı. Bu radarın görevi, özellikle topları tevcih etmek

suretiyle, hava hedeflerinin bulundukları yerlere ait doğru

esasları vermektir.

TRACKING STATION TAKİP İSTASYONU; HEDEF TAKİP İSTASYONU: Hava-

uzay sahası içinde hareket halindeki bir cismi, genel olarak radar

veya telsizle takip için kurulmuş istasyon.


TRACKING SYSTEM HEDEF TAKİP SİSTEMİ: Uçuş halindeki bir hava-uzay

aracının mevkii, hızını ve istikametini ölçmek için kullanılan

sistem.

TRACKING TELESCOPE TAKİP DÜRBÜNÜ: Hareket halindeki bir hedefin

gözetlenmesi veya yolunun izlenmesi için kullanılan dürbün.

TRACTOR - DRAWN ARTILLERY TRAKTÖRLÜ TOPÇU: Traktörle çekilen topçu.

TRACTOR -TRAILER TRAIN TRAKTÖR-RÖMORK KATARI: Bir traktörle çekilen

ve birbirlerine kuplörlerle bağlanmış olan bir kaç römork.

Traktör-römork katarları, ikmal maddelerini ve teçhizatı taşımak

amacıyla depolarda kullanılır.

TRACTOR AIRPLANE ÇEKİCİ PERVANELİ UÇAK: Pervanesi veya pervaneleri

kanatlarından ileri bulunan uçak.

TRACTOR GROUP ÇIKARMA ARAÇLARINI TAŞIYAN ÇIKARMA GEMİLERİ GRUBU:

Amfibi bir harekatta çıkarma kuvvetlerinin amfibi araçlarını

taşıyan çıkarma gemileri grubu.

TRACTOR TRUCK ÇER ARACI: Römork çekmek üzere üretilmiş araç.


TRADE TEST SANAT TESTİ: Yeni celp eratın belirli bir meslekte bilgi ve hüner

sahibi olup olmadıklarını belirtmek için yapılan test. Buna "ability

test" de denir.

TRADE UNION İŞÇİ SENDİKASI:

TRAFFIC TRAFİK: Araç, uçak ve şahısların bir yerden başka bir yere gidiş

gelişleri.

TRAFFIC ANALYSIS MUHABERE TRAFİK ANALİZİ: Muhabere sisteminin teşkilatı

ve çalışması hakkında bilgi edinmek amacıyla, muhaberenin ve

bununla ilgili dış özelliklerin incelenmesi. Bu bilgiler, kripto

analize yardımcı olarak kullanıldığı gibi, haber içeriğinin

bilinmediği durumlarda, bunlardan, istihbarat bakımından sonuç

çıkarmaya ve anlamlandırmaya esas teşkil eder. Düşmanı

dinleme faaliyetlerinde de, bundan müessir bir yöntem olarak

faydalanılır.

TRAFFIC ASSOCIATION KOORDİNATLARLA MUHABERE TRAFİĞİ: Kriptografide,

belirli bir muhabere trafik akışı ile haberin coğrafi menşei ve

gideceği noktalar arasındaki uygunluk.


TRAFFIC BOTTLENECK TRAFİK TIKANMA NOKTASI: Belirli bir yolda, doğal veya

yapay nedenlerle, trafik akışının güçleşmesine veya yığılmalara

sebep olan kısım.

TRAFFIC CAPACITY TRAFİK KAPASİTESİ: Bak. ""highway capacity".

TRAFFIC CIRCULATION MAP TRAFİK DÜZENLEME HARİTASI: Trafik yollarını ve

trafik yönetmeliğine ait tedbirleri gösteren bir harita. Bu harita,

belirli tip faaliyetler için faydalanılacak yollara trafik kontrol

istasyonlarını ve trafik yönlerini belirtir. Buna düzenleme haritası

"circulation map" da denir. Ayrıca bak "map".

TRAFFIC CIRCULATION PLAN TRAFİK DÜZENLEME PLANI: Kara yolları üzerinde

yapılan hareketlerde, trafik düzenlemesini sağlamak üzere,

ulaştırma şebekesinden ne şekilde faydalanılacağını gösteren

plan. Bu plan, genellikle trafik düzenleme haritalarını içerir.

TRAFFIC CONTROL TRAFİK KONTROLÜ: Bak. "highway traffic control".

TRAFFIC CONTROL CLEARANCE TRAFİK UÇUŞ İZİNİ: Bir pilota, hava trafiği

kontrolü altında bulunan bir bölgede uçağıyla uçması için verilen

izin.

TRAFFIC CONTROL EQUIPMENT TRAFİK KONTROL MALZEMESİ: Trafiğin

idaresinde kullanılan ve yararlanılan donanım.


TRAFFIC CONTROL POINT TRAFİK KONTROL NOKTASI: Trafiğin askeri

inzibatlar veya mekanik/elektronik araçlarla kontrol edildiği yer.

TRAFFIC CONTROL POLICE (ROAD TRANSPORT) TRAFİK KONTROL POLİSİ

(KARAYOLU ULAŞTIRMASI): Trafiği kolaylaştırmak veya karayolu

trafik yönetmeliğine riayetsizliği önlemek veya riayetsizlikleri

bildirmek üzere bir komutan veya ulusal bir makam tarafından

görevlendirilmiş kişiler.

TRAFFIC CONTROL POST TRAFİK KONTROL NOKTASI: Karayolu üzerinde askeri

inzibatın karayolu trafik kontrolunu uyguladığı, trafikle ilgili ve

trafik yönleri hakkında bilgi verdiği nokta. Ayrıca bakınız: "area

traffic control".

TRAFFIC CONTROL STATION TRAFİK KONTROL İSTASYONU:

TRAFFIC DENSITY TRAFİK YOĞUNLUĞU: 1 km. lik veya 1 millik yol kısmını iseal

eden ve km veya mil başına araç olarak ifade edilen ortalama

araç miktarı.

TRAFFIC DIAGRAM TELEFON TRAFİK ŞEMASI: Telefon santralleri ile

telefonlar arasında bulunan telefon hatlarının tam olarak

miktarını gösteren şema.


TRAFFIC FLOW TRAFİK AKIŞI: Belirli bir noktadan, belirli bir zaman içinde geçen

ve bir istikamete giden araçların sayısı. Trafik akışı, bir saatte

geçen sayısı olarak ifade edilmektedir. Ayrıca bak "traffic

volume".

TRAFFIC FOLLOW SECURITY TRAFİK AKIŞI EMNİYETİ: Peşpeşe sıralanmış gelişi

güzel metinlerin, iki istasyon arasındaki tel veya telsiz

bağlantısında, bir dinleme istasyonuna, bu devamlı haberleşme

akışında hangi kısımlarının kriptolu mesaj metni, hangilerinin

gelişigüzel doldurulmuş metin ihtiva ettiği belli edilmeden

gönderilmesi.

TRAFFIC HEADQUARTERS TRAFİK KARARGAHI: Karayolları ulaştırma

tesisleri ile malzemesini, verilmiş görevlere uygun olarak, en

verimli şekilde kullanmak için araçların, yayaların (kıtalar

mülteciler ve diğer siviller) ve hayvanların bu yollardan fiilen

faydalanmalarını planlama, programlama ve idare demek olan

karayolları trafik düzenlemesini yürüten karargah. Ayrıca bak

"highway traffic headquarters".

TRAFFIC INFORMATION (RADAR) TRAFİK BİLGİSİ (RADAR): Radar

görüntüsünde gözlemlenen herhangi bir radar hedefine dair


uçağı bildirmek üzere yayınlanan bilgi. Bu uçağın mevkii veya

amaçladığı rotası dikkat çekecek derecede yakında olabilir.

TRAFFIC LINE TRAFİK YASAK HATTI: Araçların daha ileri geçmemeleri gereken

hat. Bu hattın üç nevi için bak "daylight traffic line", "light line"

ve "night traffic line".

TRAFFIC LOAD GÜNLÜK TRAFİK HACMİ: Belirli bir yol üzerinden, bir günlük

normal bir çalışma ile geçen araçların sayısı.

TRAFFIC MANAGEMENT TRAFİK YÖNETİMİ: Yük ve yolcu nakliyesi hizmetlerinin

teminine ve kullanılmasına dair bütün faaliyetlerin

yönlendirilmesi, kontrolü ve gözetimi.

TRAFFIC MAP TRAFİK HARİTASI: Trafik planlama ve düzenlemede kullanılan

harita. Bu haritada; yollar, yollar ait bilgiler, hareket istikametleri

ve hareket halindeki trafik miktarı bulunur. Ayrıca bak "map".

TRAFFIC ORDER TRAFİK EMRİ: İlerleyen bir Birliğe, trafik düzen ve

istikametleri hakkında verilen talimat.

TRAFFIC PATROL TRAFİK DEVRİYESİ: Bir araca binmiş olan ve yol üzerinde ileri

geri giderek trafiğe nezaret ve trafiği bir düzen halinde tutmakla

görevli bulunan bir veya birkaç er.


TRAFFIC PATTERN TRAFİK ŞEKLİ, MODELİ: Bir uçağın hava alanına inişi, park

etmesi ve hava alanından kalkışı için öngörülen trafik akışı, bir

trafik şekli veya modelinin normal unsurları yukarı doğru rüzgar

istikameti, yer istikameti ve nihai yaklaşmadır.

TRAFFIC POST TRAFİK KONTROL NOKTASI: Bak "highway traffic control post".

TRAFFIC REGULATING POINT TRAFİK DÜZENLEME NOKTASI: Bak "highway

traffıc regulation point".

TRAFFIC REGULATION TRAFİK DÜZENLEMESİ: Trafik faaliyetlerinin tanzim ve

tertibi.

TRAFFIC REGULATION HEADQUARTERS TRAFİK DÜZENLEME KARARGAHI:

Bak "traffic headquarters".

TRAFFIC SCHEDULING TRAFİK ZAMAN PLANLAMASI: Yol trafik hareketleri için

kullanılan zaman bölümü.

TRAFFIC SECURITY TRAFİK EMNİYETİ: Yollar üzerindeki trafik faaliyetinin

yolunda ve emniyette cereyanını temin için alınan kontrol ve

düzenleme tedbirleri.
TRAFFIC SURVEY TRAFİK İNCELEMESİ, TRAFİK ETÜDÜ: Trafik kontrol usullerini

geliştirmek maksadıyla trafiğin ve trafik kontrol malzemesinin

esas özelliklerini inceleme işlemi.

TRAFFIC VOLUME TRAFİK HACMİ: Bir yolun belirli bir noktasından, belirli bir

zaman içinde, her istikamette ve bütün dilimlerden geçen

araçların toplamı, Ayrıca Bak "traffic flow".

TRAFFICABILITY ARAZİNİN TRAFİK KABİLİYETİ: Arazinin trafiği taşıma

kabiliyeti. Arazinin herhangi bir veya her çeşit trafiğin devamlı

hareketine müsaade derecesini ifade eder.

TRAIL ARABA YOLU: Ancak yaya birlik, mekkare ve hafif silah taşıma

araçlarının (kariyer) geçmesine elverişli dar yol.

TRAIL (DOD) İZ (AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI): İz (veya gölge).

("Landward-Kara istikametinde veya ". seaward"-deniz

istikametinde kelimeleri düşman birliğinin hangi yönünün

gölgede kaldığını belirtmek üzere kullanılabilir.)

TRAIL (DOD, NATO) BOMBA SALIŞ İZİ (AMERİKAN SAVUNMA BAKANLIĞI,

NATO): Bombaların bırakılmasından sonra uçağın hızını

değiştirmediği varsayımı altında, bombaların bırakılmasından

uçağın arkasındaki kalan izi belirtecek şekilde kullanılan terim.


TRAIL ANGLE GERİLEME AÇISI: Bir bombardıman uçağının bombardıman nişan

aletinde bir bombanın zemine vurduğu nokta ile uçağın zemine

indirilen düşey hat arasında teşekkül eden açı.

TRAIL ARMS TÜFEK KESME: Tüfekle silahlı harekette, tüfeğin bir açı teşkil

edecek şekilde sağ el ile taşındığı vaziyet. Bu vaziyette, sağ el

kundağı kavrar ve dipçik hafifçe yerden kesilir.

TRAIL BRIDGE UÇURMA NAKLİYE TAKIMI: Bak. "trail ferry".

TRAIL FERRY UÇURMA NAKLİYE TAKIMI: Bir akarsuyun üstünden aşan bir

kabloya bağlanmış sal. Bir uçurma nakliye takım, eğik bir duruma

getirilebilecek ve hareket kuvveti su akıntısından

faydalanabilecek şekilde, bir kabloya bağlanır. Buna (trail bridge)

de denir.

TRAIL FORMATION ARAÇ KOL DÜZENİ: Emredilen mesafede birbiri

gerisinden hareket eden araçlar. Ayrıca bakınız: "column

formation".

TRAIL OFFICER BAKIM VE ARTÇI SUBAYI: Bir yürüyüş kolunun veya bir konvoyun

gerisinden giden subay. Bu subayın başlıca vazifesi, yakalanan

personel ve arızalanan araçları tespit etmek ve bunlar için ne


yapılabileceğini kararlaştırmaktır. Bu subay bakım işlerine de

nezaret eder.

TRAIL PARTY ARTÇI KISMI: Bir yürüyüş kolunun veya bir birliğin gerisinden

gelen ve artçı subayının komutası altında hareket eden bir

müfreze.

TRAIL SUPPORT KUYRUK TAKOZU: Geri tepmeye karşı ek bir direnç meydana

getirmek maksadıyla, bir topun kundak kollarındaki mahmuzların

altına kon. ulan kütük veya buna benzer bir cisim.

TRAILER RÖMORK: Motorlu bir araç tarafından çekilmek üzere imal

edilmiş araç. Bu araç, cer aracı üzerinde bulunan bir bağlantı

kancasına veya diğer uygun bir bağlantı tertibatına takılacak bir

cer okunu ihtiva eder.

TRAILER CONVENTER DOLLY RÖMORK KONVANTÖRÜ: Çekme demiri ve

beşinci tekerlek tipi kavrama ile teçhiz edilip bir yarı römorkun

ön kısmına desteklik yapmak, böylece yarı römorku bir tek

römork haline getirmek maksadıyla imal edilmiş tekerlekli

yardımcı araç. Buna (dolly trailer conventer) de denir.

TRAILERIZED EQUIPMENT RÖMORKA MONTE EDİLMİŞ TEÇHİZAT: Harekete

hazır vaziyette bulunmak üzere bir römorka monte edilmiş telsiz


göndermeci, hedef takip veya kontrol cihazı gibi teçhizat. Ayrıca

bak. "missile checkout trailer".

TRAIN AĞIRLIK: Lojistik destek sağlayan bir lojistik hizmet kuvveti

(service force) veya hizmet unsurları grubu. Örneğin; bir filo

emrine verilmiş deniz kuvvetleri yardımcı gemilerinden veya

ticari gemilerden mürekkep bir teşkil veya bir kara birliğine

ikmal, tahliye ve bakım hizmetleri temin eden bir araç ve işletme

personeli grubu.

TRAIN BIVOUAC AĞIRLIK ORDUGAHI: Bir birlik ağırlığının personel ve araçları

için kurulan geçici kamp.

TRAIN BOMBING TARAMA BOMBARDIMANI; DİZİ BOMBARDIMAN: İki veya

daha fazla bombanın, tek bir nişan ameliyesiyle ve bütün

bombalar hedefin hassas mesafesi içine düşecek şekilde, aynı

uçaktan fasılalarla, birbiri ardına atılması.

TRAIN COMMANDER AĞIRLIK KOMUTANI:

TRAIN HEADWAY YÜKLEME; AĞIRLIK BAŞLANGICI: Aynı noktada aynı birlik

tarafından yüklenen iki ağırlık arasındaki zaman aralığı.

TRAIN PATH TREN GEÇİŞ ZAMANI: Demiryolu terminolojisinde, belirli bir yol

boyunca bir trenin muhtemel hareketinin zamanlaması. Belirli


bir yol üzerindeki bütün geçiş zamanları bir zaman çizelgesini

oluşturmaktadır.

TRAIN TELEPHONETREN TELEFONU: Bir trende, lokomotif ile tren personeline

mahsus vagon arasında tesis edilen hat. Bu hat; makinist ile

trenin en gerideki vagonda bulunan kondüktör arasında

muhabere vasıtası olarak kullanılır. Ayrıca; makinist ile hareket

memuru ve trenin hareketi ile ilgili diğer kısımlar arasında da bu

hat vasıtasıyla irtibat kurulur. Tren personeline mahsus

vagondaki telefon cihazı portatif de olabilir ve bu suretle trenin

ön kısmı ile muhabere etmek üzere, bu cihaz, tren memuru

tarafından yerinden alınarak tren boyunca istenilen yere

götürülebilir.

TRAINASIUM BARASKAL: Beden eğitiminde, kasları geliştirmek ve kaslar

arasında ahengi sağlamak için kullanılan madeni çubuklardan

yapılmış bir alet. Aletteki çubuklar merdivenvari yapılmıştır.

Buna (metal trainer) de denir.

TRAINEES EĞİTİM GÖRENLER; ACEMİLER: Bak. "training forces".

TRAINEES CHARACTERISTIC EĞİTİLEN KARAKTERİSTİKLERİ; KURSİYERİN

ÖZELLİKLERİ:
TRAINER EĞİTİMCİ; EĞİTİM PERSONELİ: Bak. "training forces".

TRAINING EĞİTİM: Nazari ve tatbiki geliştirme esaslarının tümünü içine

alan terim. Ayrıca bakınız: "advanced indivudual training",

"advanced unit training", "basic combat training", "basic unit

training" ve "combat arms training".

TRAINING AGENT EĞİTİM KİMYA MADDESİ: Eğitim maksadıyla kullanılmasına

müsaade edilmiş bir kimya maddesi.

TRAINING AID EĞİTİM YARDIMCI MALZEMESİ: Esas itibariyle eğitime ve

öğrenim usulüne yardımcı olmak üzere geliştirilmiş veya tedarik

edilmiş bir madde. Bu eğitim malzemesi arasında şunlar vardır:

Sinema ve Projeksiyon filmleri, ses kayıt cihazları, fotoğraf

diyapozitif cam, kara kuvvetleri eğitim yardımcı malzemesi,

deniz ve hava haritaları ve afiş, üç boyutlu malzeme (alet, model,

arazi masası, takım, sentetik eğitim malzemesi ve diğer eğitim

vasıtaları). Bu terimi; eğitim malzemesi anlamına gelen (training

equipment) ve eğitim tesisleri anlamına gelen (training facilities)

terimleri ile karıştırmamalıdır.

TRAINING AIRCRAFT EĞİTİM UÇAĞI: Uçucuların eğitimi için kullanılan

küçük, sağlam uçak. Buna (training airplane) de denir.


TRAINING BASE EĞİTİM ÜSSÜ: Kara Kuvvetleri eğitim merkezini, okullarını,

kurs yerlerini ve periyodik olarak tek er eğitimini yürütmek üzere

tesis edilmiş birlikleri içine alan faaliyet merkezleri, tesisler,

malzeme ve personel.

TRAINING CAMP EĞİTİM KAMPI: Yalnız eğitim için kullanılan askeri tesis.

TRAINING CANISTER EĞİTİM MASKE SÜZGECİ: Yalnız eğitim maksadıyla gaz

maskelerinde kullanılan özel maske süzgeci. Bu süzgeç, zehirli

gazlara karşı korumaz ve hakiki gaz maskeleri yerine kullanılmaz.

TRAINING CENTER EĞİTİM MERKEZİ: Personel eğitimi için kullanılan askeri tesis.

TRAINING CIRCULAR EĞİTİM SİRKÜLERİ: Talimnamelere girmeden önce sık

sık revizyon ihtiyacı gösterecek geçici mahiyetteki eğitim

direktiflerini, eğitim prensiplerini ve bilgileri içine alan yayın,

sirküler, acele dağıtılmaları icap eden yeni eğitim doktrinleri,

taktik ve tekniği yayınlama vasıtası olarak da kullanılır.

TRAINING COMMAND HAVA KUVVETLERİNİN, PERSONEL EĞİTİMİNİ

KONTROL VE İDARE EDEN BİR ŞUBESİ. EĞİTİM KOMUTANLIĞI:

Eski uçuş Eğitim Komutanlığı (Flying Training Command) ile

Teknik Eğitim Komutanlığı (Technical Training Command) yerine

kaim olmuştur.
TRAINING COURSES EĞİTİM KURSLARI (HV. ): Tip I Sözleşmeli Özel Kurs: Bir

sivil, endüstri veya öğretim müessesesiyle sözleşme yapılarak

açılan, teknik veya uçuş resmi eğitim kursu. Bu kurs, Hava Eğitim

Komutanlığı öğretmenleri ve büyük hava komutanlıklarından

çekirdek uzman personel için açılır. Eğitim teçhizatı; ya devlet, ya

müteahhit veya her ikisi tarafından müştereken temin edilir.

Kurs, müteahhide ait yerde veya Hava Kuvvetlerinin bir üssünde

açılabilir. Bu tip bir kurs ayrıca ilgili müteahhitler ve Hava Eğitim

komutanlığı öğretmenlerinin iştirakiyle, Hava Kuvvetlerine ait bir

başlangıç eğitim kapasitesini geliştirme maksadıyla da açılabilir.

Tip II Hava Eğitim Komutanlığı Özel Kursu Normal olarak bir Hava

Eğitim Komutanlığı üssünde açılan ve bu komutanlık tarafından

idare edilen resmi kurs. Bu eğitim, çok defa, büyük Hava

Komutanlıkları uzman bakım ve operatörlerinden daha fazlasını

eğitmek üzere, sözleşmeli özel kursun bir devamı olarak (ve bazı

hallerde bu kursla aynı zamanda) yürütülür. Ayrıca bakınız:

"travelling team". Tip III Hava Eğitim Komutanlığı tesislerinde

açılan ve Hava Eğitim Komutanlığı öğretmenleri tarafından idare

edilen resmi eğitim. Tip IV Hava Eğitim komutanlığı Sahra ve

Seyyar Eğitim Müfrezeleri ile Eğitim Komutanlığı Gezici Timleri


tarafından gösterilen görev yeri eğitimi. Tip V Kara ve Deniz

Kuvvetleri ile diğer hükümet makamları ve Amerikan Hava

Kuvvetlerinin, Hava Eğitim Komutanlığı dışındaki teşkilleri

tarafından gösterilen eğitim.

TRAINING CYCLE EĞİTİM DEVRESİ: Askeri personelin, bir eğitim tesisine

girerek belirli bir eğitimi tamamladıktan sonra buradan

çıkmasına kadar geçen süre. Bir eğitim devresi belli başlı üç

safhadan ibarettir tek er eğitimi, birlik eğitimi ve arazi

tatbikatları eğitimi. Tek er eğitimi, temel muharebe eğitimi ve

tekamül tek er eğitimi olmak üzere ikiye, birlik eğitimi de, temel

birlik eğitimi ve tekamül birlik eğitimi olmak üzere, yine ikiye

ayrılır.

TRAINING DEVICE/MOCK UP EĞİTİM ARACI/TAM ÖLÇEKLİ MODEL, MAKET:

TRAINING EQUIPMENT EĞİTİM TEÇHİZATI: Karatahta, tahta sehpaları,

projeksiyon ve ses cihazları, tatbikat mermileri ile istihkak

çizelgeleri ve teşkilat ve malzeme kadrolarında gösterilen

teçhizat gibi, eğitimde kullanılan teçhizat. Ayrıca bakınız:

"training aid" ve "training facilities".


TRAINING EQUIPMENT GROUP EĞİTİM TEÇHİZAT GRUBU: Tezgah malzemesi,

hava-uzay sahası kara teçhizatı ve özel aletleri içine alan teçhizat

kalemleri. Bu grup, yek diğeriyle ilgili sistemlere ait olup sistem

çalışmasına benzer veya tamamen aynı tarzda faaliyette

bulunacak şekilde bağlantılı veya ayrı durumdaki madeni aksam

kalemlerinden ibaret olabilir.

TRAINING FACILITIES EĞİTİM TESİSLERİ: Atış yerleri, engel parkları ve özel

olarak hazırlanmış olan bütün eğitim sahaları gibi devamlı ve

geçici eğitim vasıtaları. Ayrıca bakınız: "training aid " ve "training

equipment".

TRAINING FILM EĞİTİM FİLMİ: Özellikle askeri eğitim ile ilgili öğretim

maksatları için kullanılan sinema filmi.

TRAINING FOR BATTLE MUHAREBE EĞİTİMİ: Bak. "field training".

TRAINING FORCES EĞİTİM KUVVETLERİ: Eğitim görenlerden, (birlik kuvvesinden

düşülmeden ilmühaberle ayrılmış) öğrencilerden ve

eğitimcilerden ibaret personel kategorisi. (a) eğitim görenler

(acemi ler) öğretim maksadıyla eğitim maksadıyla veya diğer

çeşitli eğitim faaliyet kollarına atanmış personel; (b) öğrenciler-

öğretim maksadıyla Kara Ordusu resmi sınıf okullarına veya


kurslarına, diğer kuvvetlere veya müttefik kuvvetlere ait

okullara, müşterek kolejlere atanmış personel ile aynı maksatla

sivil öğretim müesseselerine devam eden personel (geçici

görevdeki personel bunun dışındadır.) ; (c) Eğitimciler-birlik ve

şahıslara ders gösteren veya eğitim yaptıran ya da okullarda,

eğitim merkezlerinde, asbölgelerde veya diğer çeşitli eğitim

faaliyet merkezlerinde temel idari destek sağlayan personel.

TRAINING FUNCTION EĞİTİM FONKSİYONU:

TRAINING GRENADE EĞİTİM EL BOMBASI: Bak. "practice grenade".

TRAINING LITERATURE EĞİTİM KILAVUZU: A. B. D Kara Ordusunda personel ve

birlik eğitiminde kullanılmaları onaylanmış doktrin, taktik, teknik

ve metotlar konusunda bütün ilgililere bilgi vermek üzere

yayımlanmış yazılar grubu. Ayrıca bakınız: (official training

literature" ve "unofficial training literature".

TRAINING MANAGEMENT EĞİTİM İDARESİ: Eğitim görevini zamanında ve

elde mevcut vasıtalarla yapmak üzere, eğitimin planlanması ve

yönetimi.

TRAINING MANAGER/DIRECTOR EĞİTİM İDARECİSİ/YÖNETİCİSİ:

TRAINING MANUAL EĞİTİM PLANI:


TRAINING MASK EĞİTİM GAZ MASKESİ: Genellikle hortumu bulunmayan ve

yalnız eğitimde kullanılan hafif gaz maskesi.

TRAINING MATERIALS EĞİTİM MALZEMESİ: Bir öğretim kursunun

geliştirilmesinde, nitelik kontrolunda veya idaresinde kullanılan

kontrol dokümanları ve öğretim malzemesi.

TRAINING MEMORANDUM EĞİTİM MUHTIRASI: Eğitimle ilgili talimatı ihtiva

eden ve bir komutan tarafından yayınlanan doküman.

TRAINING MUNITIONS EĞİTİM CEPHANESİ: Eğitim maksatları için özel surette

hazırlanan, ve kullanılan standart mühimmat.

TRAINING ORDER EĞİTİM EMRİ: Bir komutan tarafından, personelin eğitimi ile

ilgili olarak yayınlanan talimat.

TRAINING PRIORITY CATEGORY SYSTEM EĞİTİM ÖNCELİK KATEGORİSİ

SİSTEMİ: Çeşitli ihtisas gruplarına teknik eğitim sağlar. Temel

ihtisaslar, ilgili eğitimin çeşitliliği esasına dayanılarak, üç öncelik

grubuna ayrılmıştır. A ihtisas grupları kategorisine ayrılan bütün

havacılara- eğitim imkanları, hazırlanma süresi kifayetsizliği gibi

sebeplerin, tamamlanmasını engellemeleri halleri dışında-resmi

teknik eğitim gösterilir. B ihtisasları kategorisinde eğitim görme

oranı yeteneğin görev başı eğitimine uygunluk derecesine göre,


azami % 90 ile asgari % 10 arasında değişir. Görev başı eğitimine

en elverişli olan C ihtisasları kategorisi için resmi teknik eğitim

programlanmamıştır. Eğitim öncelik kategorisi sistemi, münferit

Hava Kuvvetleri ihtisaslarına ayırma veya havacı er kaynaklarının

zihni yeterlik bakımdan dağılımları için öncelikler koymamıştır.

TRAINING PROGRAM EĞİTİM PROGRAMI: Bir birliğin belirli bir devre

boyunca yapacağı eğitimin ana hatları. Bu program esas

tutulmak suretiyle eğitim zaman çizelgesi (training schedule)

hazırlanır.

TRAINING PROJECTILE EĞİTİM MERMİSİ: Öğretim ve eğitimde kullanılan ve

çok defa içinde infilak maddesi bulunmayan bir mermi. Bazı

eğitim mermileri bir defadan fazla kullanılabilir.

TRAINING PUBLICATIONS EĞİTİM YAYINLARI: A. B. D. Kara Ordusu

mensupları tarafından birlik ve şahısların eğitiminde kullanılan

basılı veya teksir edilmiş yayınlar. Eğitim yayınları terimi; resmi

ve gayri resmi eğitim kılavuzu (training literature), Kara Ordusu

Eğitim Programları, (Army Training Programmes), Kara Ordusu

Eğitim Testleri (Army Training Tests), Kara Ordusu Eğitim

Konuları Zaman Çizelgeleri (Army Subject Schedules) vesaireyi

içine alan genel bir terimdir.


TRAINING RECORDS EĞİTİM KAYITLARI:

TRAINING REQUIREMENTS EĞİTİM GEREKSİNİMİ:

TRAINING SCHEDULE EĞİTİM PLANI: Bir birliğin yapacağı eğitimin

teferruatları esasları. Bu çizelge; günlük ders konularını, işlerin

kimler tarafından, nerede ve ne zaman yapılacağını, gerekli

kıyafet ve teçhizatın ne olduğunu belirtir.

TRAINING SCHEME EĞİTİM PLANI:

TRAINING SOFTWARE EĞİTİM YAZILIMI:

TRAINING STICK SÜNGÜLEŞME EĞİTİM ÇUBUĞU: Ucunda 15 santimetre bir

çember bulunan ve süngüleşme eğitiminde kullanılan bir sopa.

Öğretmen, sopayı muhtelif durumlarda tutar, öğrenci buna

dürtüş vaziyeti alır.

TRAINING UNIT MÜŞEKKEL İHTİYAT EĞİTİM BİRLİĞİ: Tek er eğitimi ve idari

işleri için teşkil olunan Müşekkel İhtiyat Teşkilatı Birliği. Bu birlik;

Teşkilat ve malzeme kadrosuna ve Kuruluş dışı kadrolara

atanmayan yedek subay ve erattan teşekkül eder.


TRAINING-PAY CATEGORY EĞİTİM ÖDENEĞİ KATEGORİSİ: Eğitim günü

sayısının ve ihtiyat unsurları için gerekli ödeneğin belirlenmesi

işlemi.

TRAJECTORY MERMİ YOLU: Tatbik edilmiş dış bir kuvvet tarafından atılan veya

fırlatılan bir tüfek mermisi, top mermisi, bomba veya diğer

cismin, tatbik edilen kuvvetten kurtulduktan sonra hareketine

devam ederek, düşey düzlemde çizdiği eğri. Bak. "ballistic

trajectory".

TRAJECTORY CHART MERMİ YOLU ŞEMASI: Standart şartlar altında değişik

yükseklik açıları ile atılan mermilerin havada çizdikleri yolun

yandan görünüş şeması. Mermi yolu şeması; ayrı silah mermi ve

tapalarda değişik şekiller gösterir.

TRAJECTORY DIAGRAM MERMİ YOLU ŞEKLİ:

TRAJECTORY SCORER UÇUŞ YOLU KAYITÇISI: Bir uçuş yolu kayıtçısı; bir

füzenin, merkezi hedef koordinat eksenleri başlangıç noktasıyla

aynı noktada olan bir küre üzerindeki mevkiini, devamlı olarak

tayin edebilir. Önleme zaman olay kaydı, füzenin, kayıt

isteklerine uygun bir hedefe nazaran, hem mesafesini hem açısal

mevkiini vermelidir.
TRAJECTORY TOLERANCES UÇUŞ YOLU TOLERANSLARI: Sistem toleransları

ile birlikte mütalaa edilmeleri icap eden uçuş yolu toleransları

sevk yakıtı sarfiyatı üzerinde müessirdirler ve aşağıdaki hususları

ihtiva ederler: a. Bir roket motor grubu karışım oranında,

imalatçı tarafından teslim edildiği zaman mevcut bulunan (azami

ve asgari hadler dahilinde) değişiklik. b. Sevk yakıtı pompa giriş

basıncında, her yakıta ait hızlandırma basınç farklarından ileri

gelen değişiklikler. c. Gaz jeneratörleri, sıvı oksijen basınç

ayarlama tertibatı gibi motor grubu tali sistemdeki sarfiyat

değişiklikleri ve uçuş esnasında, uçuş yolunu seçilmiş bir hedefe

göre ayarlamak için füzenin, hız ve irtifa değiştirmesi yüzünden

meydana gelen karışım oranı değişiklikleri.

TRAMBOLINE TRAINER YAYLANDIRICI TRAMPLEN: Madeni bir çerçeveye sıkı

bir surette geçirilmiş ve dikdörtgen çadır bezinden yapılmış bir

spor vasıtası. Öğrenci; havada zıplama ve takla atma hareketleri

yaparken bunun üzerinde tekrar tekrar sıçrayabilir.

TRANSACTION FILE DEĞİŞİKLİK KÜTÜĞÜ: Bir ana dosyaya işlenebilecek

geçici bilgileri kapsayan dosya.

TRANSATTACK PERIOD TAARRUZ SÜRESİ: 1. Nükleer savaşta, taarruzun

başlangıcından son verilmesine kadar olan süre. 2.


Bütünleştirilmiş tek harekat planında (the single Integrated

Operational Plan) kullanıldığı şekilde bütünleştirilmiş tek harekat

planının ifa edilmesinden (veya daha yakın olan düşman

taarruzu) son verilmesine kadar geçen süre. Ayrıca bakınız:

"postattack period".

TRANSCEIVER GÖNDERMEÇ-ALMAÇ: Hem verici hem alıcı telsiz cihazı.

TRANSCRIPTION HABERİ KALIPTAN ÇIKARMA: Kriptografik yer değiştirme

sisteminde, bir kalıp ve gridden, haberi kalıplama usulünden

başka bir usulle metin çıkarma.

TRANSFER NAKİL; AKTARMA: Bir silahlı kuvvetin bir asli teşkili, sınıfı,

kategorisi, veya idari bölümdeki görevden, aynı yetkiler

dahilinde, bir başka asli teşkil, sınıf, kategori veya idari

bölümdeki göreve ayırma, değiştirme.

TRANSFER ACTIVITY FAAL HİZMETTEN AYIRMA FAALİYET MERKEZİ: Askeri

personelin emekliye ve ihtiyat sınıfına ayrılması işlemini yapmak

üzere tesis edilmiş, (faal hizmetten ayırma istasyonu veya faal

hizmetten ayırma noktası gibi) belirli ve merkezi bir faaliyet

bürosu.
TRANSFER AND COUNTER WARRANT AKTARMA VE DENKLEŞTİRME BELGESİ:

ABD. de; bütçe ile ayrılan tahsisat ile Kara Ordusu avans

hesaplarının denkleştirilmesi için kullanılan belge.

TRANSFER APPROPRIATION AKTARMA TAHSİSAT: Başlangıçta bir Federal

Devlet dairesine tahsis edilmiş olan ve fiilen kullanılmak üzere,

sonradan diğer bir Federal Devlet dairesine aktarma edilen

tahsisat.

TRANSFER AREA AMFİBİ AKTARMA BÖLGESİ: Amfibi harekatta; kıtaların ve

ikmal maddelerinin çıkarma gemilerinden amfibi araçlara

nakledildiği su bölgesi.

TRANSFER BERTH AKTARMA DEMİR YERİ: Bir çıkarma kıyısı dışında, amfibi

aktarma hattı (transfer line) yakınındaki bir demir yeri. Aktarma

demir yerinde; kıtaları, ikmal maddelerini ve teçhizatı çıkarma

araçlarından amfibi araçlara nakil için, genellikle, bir vinçle teçhiz

edilmiş, bir gemi veya şat bulunur.

TRANSFER CIRCUIT AKTARMA DEVRESİ: İki veya daha çok ayrı şebeke

arasında haberleşme trafiğinin aktarılmasını temin etmek üzere,

bu şebekelerin muhabere merkezlerini birbirine bağlayan devre.


TRANSFER ELLIPSE YÖRÜNGE DEĞİŞTİRME ELİPSİ; İNTİKAL ELİPSİ: Bir eliptik

yörüngeden diğerine geçen cismin takip ettiği yol. Hareket ve

varış yörüngelerini geniş açıda kesen yörünge değiştirme elipsi

en çok enerji sarfına ihtiyaç gösterir.

TRANSFER LIMIT KAYDIRMA SINIRI: Bir kontrol noktasından istikamet ve

mesafece verilecek azami kaydırma. Kontrol noktalarına nispetle

bu sınırlar dahilinde hesaplanan düzeltmeler, herhangi bir

hedefe tatbik edilmeye ve dolayısıyla, ateş kaydırması yapmak

suretiyle, bu hedefi ateş altına almaya yetecek derecede doğru

kabul edilir.

TRANSFER LOADER YÜKLEME ARACI: Dikey ve yatay vaziyette ayarlanabilir

bir platformu bulunan ve uçakların yüklenmesinde ve

boşaltılmasında kullanılan, tekerlekli ve paletli bir araç.

TRANSFER OF AUTHORITY YETKİ DEVRİ:

TRANSFER OF COMMAND KOMUTA DEVRİ:

TRANSFER OF FIRE ATEŞ KAYDIRMASI: Birinci hedef için yapılan düzeltmelerin,

ikinci hedefe ait atış esaslarına tatbik edilmesi suretiyle, ateşin

bir noktadan başka bir noktaya kaydırılması. Buna, bazen,

sadece (transfer) de denir.


TRANSFER OF TRAINING EĞİTİM AKTARMASI:

TRANSFER ORDER YETKİ DEĞİŞTİRME EMRİ: ABD Milli Savunma Bakanı

tarafından Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlıklarına

verilen ve genel olarak, bazı faaliyet, yetki ve görevleri birinden

diğerine intikal ettiren emir.

TRANSFER POINT DEVİR NOKTASI: Demiryolu katarlarına, motorlu araç

konvoylarına ve takviyelere ait idare ve kontrolun, bir

komutandan başka bir komutana geçtiği nokta.

TRANSFER PRICE EL DEĞİŞTİRME FİYATI:

TRANSFER PROCESSING GAYRİ FAAL HİZMETE AYIRMA İŞLEMİ: Askeri

personelin faal hizmetten ayrılması, terhisi, emekliye sevki ve

geçici malûliyet emekli listesine geçirilmesi için gerekli bir

oryantasyon, sağlık ve diş muayenesi, kayıt işlemi incelemesi,

şahsi bilgi incelemesi, ayrılış merasimi ve son maaşın ödenmesi

işleminden ibaret nihai formaliteler.

TRANSFER STANDARD DOSYA DEVİR STANDARDI: Dosyaların; dosya kontrol

bölgelerine veya denizaşırı arşiv merkezlerine, bir komutanlık

veya faaliyet merkezinden başka bir komutanlık veya faaliyet


merkezine ya da başka bir hükümet dairesine nakledildikleri süre

veya olaylar.

TRANSFER STATION FAAL HİZMETTEN AYIRMA İSTASYONU: Ordu'dan

ayrılmak üzere denizaşırı bölgelerden dönenlerin, sırf ayrılma

işlemlerinin yapılması maksadıyla bu merkeze atanmış askeri

personelin ve böyle bir merkeze sahip bir tesiste mevcut

personelin gayri faal hizmete ayırma işlemlerini (transfer

processing) yapmak üzere, bir tesiste, Kara Kuvvetleri Komutanı

tarafından görevlendirilmiş bir eğitim, misafir ve hasta personel

faaliyet merkezi. Ayrıca bakınız: "processing center".

TRANSIENT MİSAFİR PERSONEL; KADRO DIŞI PERSONEL; SEVKE TABİ

PERSONEL; SEVK ERİ: Tayin edilmediği veya emrine verilmediği

bir garnizon veya mevkide emrini, naklini veya sair işlemin

yapılmasını bekleyen bir şahıs.

TRANSIENT AND PATIENTS MİSAFİR VE HASTALAR: Teşkilat ve malzeme

kadrosu ile kuruluş dışı kadroya dahil bulunmayan personel.

Ayrıca bakınız: "transient" ve "patient".

TRANSIENT AREA GEÇİŞ BÖLGESİ: Bak. "staging area".


TRANSIENT BEARING GEÇİCİ KERTERİZ: Arz yüzeyi üzerindeki iki özelliğin,

hususiyetin aynı nispi kerterize sahip olduğu zaman kaydetmek

suretiyle, uçuşta belirlenen bir kerteriz.

TRANSIENT FIELD RATION MESS MİSAFİR PERSONEL SAHRA TABLDOTU:

Sahra rasyonu ile iaşe hakkına sahip olan ve büyük bir birlik veya

tesisin günlük yoklamasına dahil olmayan fakat yemek saatleri

içinde bu birlik veya tesiste hazır bulunan şahısların iaşesi için

birlik veya tesis komutanları tarafından tahsis edilen tabldot.

TRANSIENT FORCES MİSAFİR KUVVETLER; TRANSİT KUVVETLER: Bir başka

komutanlığın sorumluluk bölgesi içinden geçen, bu bölge içinde

konaklayan veya geçici olarak üslenen, fakat bu komutanlığın

harekat kontrolu altında bulunmayan kuvvetler.

TRANSIENT OBJECTIVE GEÇİCİ HEDEF: Bombalanması mümkün hedefler

olarak gözönüne alınan, geçici yapılar ve askeri tesisler.

TRANSIENT TARGET SÜRATLİ HEDEF: Gözetleme veya atış menzili içinde,

temkinli nişan ve tanzim için kafi zaman bırakmayacak kadar kısa

bir süre kalan hareket halindeki hedef. Gemi, uçak, araç,

yürüyen kıtalar vesaire süratli hedef sayılırlar. Buna (fleeting

target) de denir.
TRANSIT TRANSİT: Bir malın, bir memleketten başka bir memlekete

giderken, yol üzerinde bulunan üçüncü bir memleketten

serbestçe geçmesi.

TRANSIT COLLIMATION TRANSİT KOLİMASYON: Bak. "collimation".

TRANSIT NAVIGATION SATELLITE TRANSİT SEYRÜSEFER UYDUSU: Arz

çevresinde devamlı olarak faaliyette bulunacak şekilde

geliştirilen ve su üstü teknelerinin, denizaltıların ve uçakların

yerlerini sıhhatli olarak tespit edebilen bir uydu.

TRANSIT ROUTE İNTİKAL ROTASI: Normal olarak iki kıyı yoluyla birleşen açık

denizdeki intikal rotası, yolu.

TRANSIT SHED TRANSİT AMBARI: Liman, istasyon, hava meydanı veya ikmal

merkezlerinde, gelen veya giden malzemenin işlemine mahsus

bina.

TRANSIT SHED SPACE TRANSİT AMBARI DEPOLAMA SAHASI: Transit

ambarının iç sahası. Ayrıca bakınız: "storage space".

TRANSIT STORAGE TRANSİT DEPOLAMA: Transit ikmal maddelerinin

gönderilecekleri yerlere sevklerinden önce, herhangi bir noktada

depo edilmeleri.
TRANSITION ALTITUDE (DOD, IADB) GEÇİŞ YÜKSEKLİĞİ, İNTİKAL İRTİFAI: Bir

uçağın dikey durumunun gerçek irtifa tarafından kontrol edildiği

irtifa veya bunun altındaki irtifa.

TRANSITION ALTITUDE (NATO) GEÇİŞ YÜKSEKLİĞİ, İNTİKAL İRTİFAI: Bir uçağın

dikey durumunun gerçek irtifa tarafından kontrol edildiği irtifa

veya bunun altındaki irtifa.

TRANSITION LAYER GEÇİŞ TABAKASI: Geçiş yüksekliği ile geçiş düzeyi

arasındaki hava sahası.

TRANSITION LEVEL GEÇİŞ DÜZEYİ (SEVİYESİ): Geçiş yüksekliğinin üstünde

kullanım için mevcut bulunan en düşük uçuş düzeyi. Ayrıca

bakınız: "altitude", "transition altitude".

TRANSITION TRAINING İNTİKAL EĞİTİMİ: Yeni veya farklı tipten teçhizat

üzerinde, Hava Kuvvetleri İhtisas Kodu'na uygun ihtisas personeli

ehliyeti kazandırmak üzere gösterilen münferit eğitim. Ayrıca

bakınız: "special training".

TRANSLATE KOD DEĞİŞTİRMEK (BİLGİ İŞLEM MAKİNASI): Bir bilgi kodunu,

anlamını değiştirmeden, başka bir kod haline getirmek.


TRANSLATOR (DATA AUTOMATION) KOD ÇEVİRİCİ (BİLGİ İŞLEM TEÇHİZATI):

Herhangi bir dilde veya kod halinde verilmiş bilgiyi başka bir dil

veya kodda ifade haline çeviren otomatik bilgi işlem teçhizatı.

TRANSLUNAR SPACE AY ÖTESİ UZAY: Aşağı sınırları ay yörüngesinde olmak

üzere arz üzerinde toplanmış dairesel bir tabaka olarak kabul

edilen, fakat ay yörüngesinden yüz binlerce mil daha öteye

uzanan uzay parçası. (Bu terim; Ay'ın bir etki sahası olarak değil,

Arz'dan bir mesafe olarak ifade edilir. )

TRANSMISSION GÖNDERME: Bak. "transmit".

TRANSMISSION FACTOR (NUCLEAR) RADYASYON AZALTMA FAKTÖRÜ

(NÜKLEER): Koruyucu malzeme (shielding materiel) içindeki

dozun dış (çevre) dozuna oranı. Radyasyon azaltma faktörü

koruyucu malzemeden nüfuz suretiyle alınan dozun

hesaplanmasında kullanılır.

TRANSMISSION MEDIUM ANALYSIS GÖNDERME VASATI ANALİZİ: Kriptolu

haberlerde, bilgi elde etmek maksadıyla, haber gönderme

vasatının incelenmesi.

TRANSMISSION MEDIUM SECURITY GÖNDERME VASATI EMNİYETİ: Haber

gönderme vasatlarının özelliklerini. düşmanın inceleyip bilgi elde


etmemesi için, kriptolu haberlerdeki çeşitli bilgilerin miktarını

azaltmak üzere alınan bilgiler.

TRANSMISSION SECURITY GÖNDERME EMNİYETİ: Göndermeyi düşman

dinlemelerinden, trafik analizinden ve taklidi şaşırtmadan

korumak için alınmış bütün tedbirlerin meydana getirdiği

muhabere emniyet unsuru. Ayrıca bakınız: "communications

security".

TRANSMIT GÖNDERMEK: Bir şahıstan diğer bir şahısa veya bir yerden diğer

bir yere bir şey göndermek; demiryolu, posta vesaire ile

göndermek.

TRANSMITTER GÖNDERMEÇ: Bir telefon, telgraf veya telsiz gibi cihazlarla

haberi gönderme işini yapan kısım.

TRANSOCEANIC TRAVEL AÇIK DENİZ YOLCULUĞU: Deniz veya hava yolu ile

yapılan ve suüstü gemileriyle yapıldığı takdirde, açık deniz

gemilerinden faydalanmayı gerektiren bütün yolculuklar.

TRANSONIC TRANSONİK: Bir cismin kendisini çevreleyen akıcı ortama

nispetle hızı; bu hız bazı yerlerde ses altı, bazı yerlerde de ses

üstü olur. Bu olguyla ses altı hızdan ses üstü hıza geçilirken veya
tersi durumlarda karşılaşılmaktadır. Ayrıca bakınız: "speed of

sound".

TRANSPARENCY SAYDAMLIK; ŞEFFAFLIK: Fotografik, baskı, kimyasal ve diğer

yöntemler vasıtasıyla; özellikle iletilen, gönderilen ışıkla

görülmek üzere uyarlanabilen temiz bir yüzey üzerindeki sabit

görüntü.

TRANSPONDER TRANSPONDER, ALMAÇ-GÖNDERMEÇ: Uygun bir soru

sormaya bağlı olarak bir yanıt sinyali verecek olan almaç

göndermek. Ayrıca bakınız: "responsor".

TRANSPONDER INDIA TRANSPONDER İ: Uluslararası sivil havacılık

teşkilatı/tali gözetleme radarı.

TRANSPONDER SIERRA TRANSPONDER S: Dost veya düşman X işaretinin

belirlenmesi (seçme belirleme özelliği) .

TRANSPONDER TANGO TRANSPONDER T: Dost veya düşman X işaretinin

belirlenmesi (temel) .

TRANSPORT NAKLİYE GEMİSİ: Birlikleri, ikmal maddelerini ve malzemeyi

taşımada kullanılan gemi.


TRANSPORT AIRCRAFT NAKLİYE UÇAĞI: Esas olarak personel ve/veya yük nakli

için tasarlanmış uçak. Aşağıda görüleceği üzere, nakliye uçakları

menzillerine göre sınıflandırılabilir;

TRANSPORT AIRPLANE NAKLİYE UÇAĞI, HAVA NAKLİYE ARACI: Bak. "transport

aircraft".

TRANSPORT AREA NAKLİYE GEMİLERİ DEMİR YERİ: Amfibi harekatta askerlerin

ve teçhizatın boşaltılması amacıyla bir nakliye teşkilatına verilen

bölge. Ayrıca bakınız: "Inner transport area", "outer transport

area".

TRANSPORT CAPACITY (IADB) TAŞIMA KAPASİTESİ (AMERİKAN SAVUNMA

KURULU): Bir aracın kapasitesi; bir araç tarafından belirli şartlar

altında taşınabilecek personel miktarı, teçhizat tonajı (veya

hacmi) ile ifade edilir.

TRANSPORT CAPACITY (NATO) TAŞIMA KAPASİTESİ (NATO): Belirli koşullar

altında nakliye vasıtaları tarafından taşınabilecek kişi ile yük

ağırlığı veya hacmidir.

TRANSPORT CONTROL CENTER (AIR TRANSPORT) ULAŞTIRMA KONTROL

MERKEZİ (HAVA ULAŞTIRMASI): Hava ulaştırma kuvveti


komutanının, hava ulaştırma sistemi üzerinde kontrol icra

etmesine vasıta olan harekat merkezi.

TRANSPORT DIVISION NAKLİYE GEMİLERİ KISMI: Bir alay muharebe timinin

personeli, ikmal maddeleri ve teçhizatını taşıyan taarruz nakliye

gemileri, (attack transport) ve hücum yük gemileri (attack cargo

ships).

TRANSPORT GROUP (AMPHIBIOUS) NAKLİYE GEMİLERİ GRUBU (AMFİBİ): Bir

amfibi görev kuvvetinin esas itibariyle, ulaştırma gemilerinden

müteşekkil bir ast bölümü.

TRANSPORT NETWORK ULAŞTIRMA ŞEBEKESİ: Belirli bir bölgede mevcut

bütün taşıt araçlarına ait yolların hepsi. Ulaştırma vasıtalarından

her birine ait şebekenin bir araya toplanmasıyla meydana gelir.

TRANSPORT OFFICER MOTOR SUBAYI: Bak. "motor officer".

TRANSPORT QUARTER MASTER BİNDİRME SUBAYI: Bak. "embarkation

officer". -TRANSPORT SERVICES.

TRANSPORT SQUADRON NAKLİYE GEMİLERİ BİRLİĞİ: Takviyeli bir piyade

tümenini taşımak üzere iki veya daha çok nakliye gemileri

kısmından teşkil edilen filo.


TRANSPORT STREAM ULAŞTIRMA ARAÇLARI AKIMI: Kol düzeninde hareket

eden ulaştırma araçları.

TRANSPORT USERS ULAŞTIRMA HİZMETLERİNDEN FAYDALANANLAR: Kara

Kuvvetleri personel, birlik, büro ve tesisleri. Deniz ve Hava

Kuvvetleri, Müttefik Kuvvetler, diğer hükümet makamları ve sivil

makamlar personeli birlik ve büroları da, nakil ihtiyaçlarının

karşılanmasından Kara Ordusu sorumlu olduğu zaman, bu

kategoriye girerler.

TRANSPORT VEHICLE TAŞIMA ARACI, ULAŞTIRMA ARACI: Şasesinde

değişiklik yapılmadan personel ve eşya naklinde genel taşıma

hizmeti görmek üzere kullanılan ve bu maksatla imal edilmiş bir

motorlu araç. Ayrıca bakınız: "vehicle".

TRANSPORT WAGON TOP NAKİL ARACI: Mevziler arasında ağır sahra

toplarını bir mevziden diğer mevzie taşıyan araç.

TRANSPORTABILITY TAŞINABİLME KABİLİYETİ: Bir askeri malzeme veya ana

parçasının, demiryolları, karayolları, su yolları, açık denizlerde ve

hava yollarında, taşıma araçları ile çekili olarak veya kendi motor

gücüyle taşınma kabiliyeti.


TRANSPORTABLE TAŞINABİLİR: Bir cisim veya maddenin, bir yerden başka bir

yere nakledilebilecek durumda olduğunu belirtmek için

kullanılan genel terim.

TRANSPORTABLE CASUALTIES TAŞINABİLİR HASTA VE YARALILAR: Bak.

"transportable patient".

TRANSPORTABLE PATIENT TAŞINABİLİR HASTA VE YARALILAR: Bulunduğu

yerden başka bir yere kaldırılmasına sağlık durumu müsait olan

hasta ve yaralı.

TRANSPORTATION ULAŞTIRMA: Personel ve malzemenin, bir yerden başka bir

yere taşınması.

TRANSPORTATION AGENT ULAŞTIRMA TEMSİLCİSİ: Bir nakliye gemisine

geminin anavatan limanındaki ulaştırma sınıfı amiri tarafından

atanan bir subay. Bu temsilci; gemiye bir ulaştırma subayı tayin

edilmediği takdirde, bu subaya ait görevleri de yerine getirir.

TRANSPORTATION AISLE ULAŞTIRMA ARA YOLU: İkmal maddelerinin depo

içinde nakline elverişli ana ve çapraz yollar. Bak. "aisle".

TRANSPORTATION AND TELECOMMUNICATIONS INTELLIGENCE

ULAŞTIRMA VE TELEKOMÜNİKASYON İSTİHBARATI: Yabancı


memleketlerin ulaştırma ve telekomünikasyonu hakkında bilgi

edinmek maksadıyla yapılan stratejik istihbarat.

TRANSPORTATION COMPANY ULAŞTIRMA BÖLÜĞÜ:

TRANSPORTATION CONTROL AND MOVEMENT DOCUMENT ULAŞTIRMA

KONTROL VE TAŞIMA BELGESİ: Savunma Bakanlığınca dünya

çapındaki ulaştırma sisteminde aktarma noktalarına ve en son

alıcılara, bir sevkiyat hakkında ön bilgi vermek üzere tasarlanmış

çok maksatlı bir form.

TRANSPORTATION CORPS ULAŞTIRMA SINIFI; ULAŞTIRMA TEŞKİLATI: Kara

Kuvvetlerine ait bütün ulaştırma araç ve malzemesinin işletilmesi

ve bakımı ile görevli teknik sınıf.

TRANSPORTATION CORPS RELEASE ULAŞTIRMA İZNİ, NAKLİYAT MÜSAADESİ:

TRANSPORTATION CORPS RELEASE NUMBER ULAŞTIRMA İZNİ NUMARASI,

NAKLİYAT MÜSAADESİ NUMARASI: Denizaşırı sevkıyatta, bir

veya birden çok vagon yükünün veya buna eşit yüklerin, çıkış

noktasından bindirme limanına nakledilmesinde, bu gibi

sevkiyatı tanıtmak maksadıyla kullanılan numara. Bu numara,

sevkıyatın yapılacağı yolu veya usulü de gösterir.


TRANSPORTATION EMERGENCY ACİL NAKLİYE DURUMU: Normal nakliye

kapasitesinin ve askeri intikal gereksinimlerine zarar verecek

büyüklükteki bir yeterliğin eksikliğinin meydana getirdiği durum.

Bu durum, Başkan veya Savunma Trafiği Dairesinin lüzumlu

sürekli hareketini sağlayacak diğer atanmış makam tarafından

yerine getirilecek istisnai hareketi gerektirmektedir.

TRANSPORTATION ENGINEERING ULAŞTIRMA TEKNİĞİ: Ulaştırma tesisleri

ihtiyaçlarının kıymetlendirilmesi, tertip ve çalışma yönlerinin

planlanması; her türlü ulaştırma usulleriyle elverişli, emin ve

verimli hareket ve intikali sağlamak üzere ulaştırma teçhizatı,

ulaştırma tesisleri ve trafik hareket şekilleriyle en verimli ilişkinin

geliştirilmesi bilimi.

TRANSPORTATION IN KIND SEVK MUHTIRASI İLE ULAŞTIRMA: Seyahat eden

kimselerden ücret alınmadan Hükümet tarafından yapılan

nakliyat. Hükümetin kendi kara, hava ve deniz araçları vasıtasıyla

yaptığı ve ticari nakil araçlarıyla nakliyat için nakliyat istek

belgeleri ve benzeri dokümanlar temini suretiyle yapılan

nakliyatı içine alır.


TRANSPORTATION MANIFEST ULAŞTIRMA MANİFESTOSU: Ulaştırma ve

nakliyat büroları tarafından istenen bilgileri ihtiva eden deniz

gönderme belgesi. Bu belge iki kısımdan ibarettir.

TRANSPORTATION MOVEMENTS İNTİKAL YÖNETİMİ, İNTİKAL YÖNETİM

HİZMETİ: Hareket ve intikal kabiliyetlerinin, intikal ihtiyaçları

azami başarıyla sağlanacak şekilde yönetimi. Bak. "movement

control".

TRANSPORTATION NETWORK ULAŞTIRMA ŞEBEKESİ: Bak. "transport network".

TRANSPORTATION OFFICER ULAŞTIRMA SUBAYI: Ulaştırma sınıfına mensup

ve ulaştırma işlerini kontrol ve koordine etmekle görevli subay.

TRANSPORTATION OPERATING AGENCIES NAKLİYE FAALİYETİ TEŞKİLATLARI

(SİVİL): Bir veya daha çok nakliye şeklinin fonksiyonel yönetimi

için olağanüstü ulusal koşullar altındaki sorumluluklara sahip

olan Federal teşkilatlardır; bunlar aynı zamanda Federal

Teşkilatlar veya Federal Nakliye Teşkilatlarıdır.

TRANSPORTATION ORDER ULAŞTIRMA EMRİ, TAŞIMA EMRİ: Kıta ve

teçhizatın nakli ile ilgili talimat ve direktiflerini ihtiva eden emir.

TRANSPORTATION PRIORITIES NAKLİYE ÖNCELİKLERİ: Münasip trafiğe verilen,

kendi harekat önceliğini oluşturan göstergeler. Uygun öncelik


sistemleri, deniz ve hava trafik hareketine uygulanmaktadır.

Olağanüstü durumlarda, öncelikler kıta ABD'sinin kara, su veya

hava hareketine uygulanabilmektedir.

TRANSPORTATION REQUEST ULAŞTIRMA İSTEĞİ: Hükümet hesabına resmi

seyahat yapan personele yolcu aracı temini için bir ulaştırma

bölüğüne verilen resmi emir.

TRANSPORTATION SCHOOL ULAŞTIRMA OKULU: Ulaştırma sınıfının teknik ve

taktik görevleri üzerinde eğitim yapan ve bu sınıfta hizmet

görmek üzere subay ve uzman personel yetiştiren sınıf okulu.

Bak. "service school".

TRANSPORTATION SERVICE ULAŞTIRMA HİZMETİ: Kara Ordusu'nda

ulaştırma sınıfının gördüğü hizmet.

TRANSPORTATION UNIT ULAŞTIRMA BİRİMİ: Ulaştırma birimi; tek ulaştırma

kontrol numarası altında tek bir araçta nakledilen bir veya daha

çok sevkiyat biriminden ibarettir. Bak. (shipment unit) .

TRANSPORTATION ZONE ULAŞTIRMA BÖLGESİ: Ulaştırma Dairesi Başkanı'nın

direktiflerine göre, belirli trafik idaresi faaliyetleri ile ulaştırma

sınıfına ait diğer faaliyetleri yürütmek maksadıyla Anayurt içinde

tesis edilen bir bölge.


TRANSPORTER-ERECTOR TAŞIYICI MONTÖR: Füzeleri nakletmeye ve atıştan

sonra monte etmeye yarayan özel modelde bir yarı römork, güç,

özel olarak imal edilmiş bir çekme aracı (prime mover) sağlanır.

TRANSPOSITION CIPHER YER DEĞİŞTİRME ŞİFRESİ: Metinli bir haberdeki

harflerin yerini değiştirmek suretiyle meydana getirilen şifreli

yanı.

TRANSPOSITION ERROR YER DEĞİŞTİRME HATASI: Kriptografide, metin

unsurlarının mahiyetleri değiştirilmeksizin yerlerinin

değiştirilmesinden ileri gelen bir hata.

TRANSPOSITION MIXED ALPHABET KARMA YER DEĞİŞTİRME ALFABESİ:

Standart veya karışık sıranın yerini değiştirmek suretiyle

meydana getirilen kripto alfabesi.

TRANSPOSITION SYSTEMYER DEĞİŞTİRME SİSTEMİ: Açık metin işaretlerinin

aynen muhafaza edilip bir kriptolu yazı meydana getirmek üzere

yeniden düzenlendiği bir kripto sistemi.

TRANSSHIPMENT AKTARMA: Bir yükün, aynı veya ayrı taşıma vasıtalarından

faydalanarak, bir ulaştırma tesisi veya aracından diğerine

aktarılması.
TRANSSHIPMENT AREA AKTARMA BÖLGESİ: Kıta ve yüklerin; tekrar

tertiplenmek, yeniden bindirilmek veya gönderilmek üzere,

indirildiği bölge.

TRANSSHIPMENT POINT AKTARMA NOKTASI: Malzemenin araçlar arasında

değiştirdiği mevki.

TRANSVERSE ACCELERATION ENİNE İVME, ENİNE TACİL: Göğüsten sırta doğru

olduğu gibi, vücudun uzun eksenine düşey vaziyette ve bir

yanından öbür yanına tesir eden bir ivmenin meydana getirdiği

atalet kuvveti (eylemsizlik), Örneğin; dik oturmuş vaziyette iken

kalkış ve inişlerde; yüzükoyun veya sırtüstü yatmış vaziyette iken

bir pikeden çıkış veya dönüşlerde meydana gelen hafif enine

ivmeler. Buna (transverse G) de denir. Bak. "negative G" ve

"positive G".

TRANSVERSE G ENİNE G, ENİNE İVME: Bak. "transverse acceleration".

TRANSVERSE MERCATOR PROJECTION TERS MERKATÖR PROJEKSİYONU,

GAUS-KRUGER PROJEKSİYONU: Üzerine enlem ve boylamlar

çizilmiş yüzeyin semt açısında 90 derece döndürülmüş olması

müstesna, matematik esaslar bakımından, merkatör

projeksiyona benzer bir harita projeksiyonu. merkatör


projeksiyonun aksine, burada, ekvator ve merkez meridyeni

dışındaki enlem ve boylamlar kavislidir.

TRAP TUZAK: Düşman personeline zayiat verdirmek ve savunmayı

kuvvetlendirmek maksadıyla, belirli yerlerde, çeşitli şekillerde ve

gizli olarak yerleştirilen patlayıcı tertibat. Bak. "trapmine" ve

"booby trap".

TRAP MINE TUZAK MAYINI: Düşman personeli bir cismi kımıldattıkları

zaman, ani olarak patlayacak şekilde hazırlanmış mayın.

TRAUMATISM YARA: Bak. "wound".

TRAVEL ALLOWANCE YOLLUK: Yetkili makam tarafından verilen emirler

gereğince yapılan seyahatlerdeki masraflar için ödenen para.

TRAVEL ALLOWANCE (ON SEPARATION) ASKERLİKTEN AYRILMA YOLLUĞU:

TRAVEL ALLOWANCE ADVANCE YOLLUK: Yetkili makam tarafından verilen

emirler gereğince yapılan seyahatlerdeki masraflar için ödenen

para.

TRAVEL ORDER SEYAHAT EMRİ, GÖREV EMRİ: Bir şahsa veya topluluğa, kıta

ile intikalden ayrı olarak, trenle veya başka bir nakil vasıtası ile

seyahat yetkisi veren resmi emir.


TRAVEL PAY TERHİS YOLLUĞU: Terhis edilen bir ere, askere alındığı noktaya

dönmesi için ödenen nakil vasıtası ücreti.

TRAVEL WITH TROOPS KITA İLE SEYAHAT: Bir kıta ile birlikte yapılan seyahat.

Bu gibi yolculuklarda nakil vasıtası ücreti ve ikamet yevmiyesi

ödenmez.

TRAVEL WITH TROOPS GOING GİDEN KITA İLE SEYAHAT: Giden bir kıta ile, bir

yerden başka bir yere seyahat.

TRAVEL WITH TROOPS RETURNING DÖNEN KITA İLE SEYAHAT: Bir kıta ile

birlikte bir yerden başka bir yere seyahat.

TRAVELING POSITION YOL VAZİYETİ: Nakledilebilir malzemenin, bir yerden

başka bir yere nakledilebilir duruma getirildiği vaziyet ve düzen.

Bak. "firing position".

TRAVELING TEAM SEYYAR TİM, SEYYAR EKİP: İstek sahibi bir faaliyet kolunun

bulunduğu yerde, bir seanslık eğitim ihtiyacını karşılamak üzere

araziye dağıtılmış, ehliyetli bir veya daha çok öğretmen.

TRAVERSE TRAVERS: Yerküre üzerindeki noktalar arasındaki hatların

uzunluğunun veya yönlerinin sahra ölçümleriyle veya sahra

ölçümlemelerinden elde edildiği ve noktaların mevkilerinin

belirlenmesinde kullanıldığı bir yer ölçme metodu.


TRAVERSE LEVEL TERS DÜZEY: Hem yükseklik hem de irtifa olarak ifade edilen,

alçak düzey hava savunma sistemlerinin üzerindeki dikey yer

değişimi. Burada, uçak bölgeyi karşıdan karşıya geçebilir.

TRAVERSE METHOD MESAFE İLE KESTİRME USULÜ (TOP.):

TRAVERSE STATION TRAVERS İSTASYONU: Travers veya poligon

ölçmelerinde elde edilen noktalardan herhangi biri. Bir

poligonda; bir noktanın diğer bir noktaya nazaran mevkii, her

noktanın semti veya istikameti ve noktalar arasındaki mesafe

ölçülerek bulunur. Bak. "survey station".

TRAVERSING AND SEARCHING FIRE GENİŞLİĞİNE VE DERİNLİĞİNE TARAMA

ATEŞİ: Bütün bir bölgeyi tamamen kaplamak maksadıyla yapılan

ateş. Bu ateşin idaresi için silah, tedrici olarak bir istikamete

döndürülür, sonra yükseliş açısı artırılarak silah eski istikamete

döndürülür ve böylece ateşe devam edilir.

TRAVERSING FIRE GENİŞLİĞİNE TARAMA ATEŞİ: Silahın tedricen sağa veya sola

hareket ettirilmesi suretiyle, genişliğine dağılan ateş. Bak.

"searching fire".

TRAVERSING MECHANISM YAN ISKALA DÜZENİ, DİRİZE DONANIMI: Silahın

sağa veya sola döndürülmesini mümkün kılan tertibat.


TREADWAY İZ YOLU: Bazı köprü çeşitlerinde, köprünün üzerinden geçilecek

kısmı teşkil eden iki yoldan biri.

TREADWAY BRIDGE İZ YOLLU KÖPRÜ: Üzerinden geçilecek kısmı iki yol

veya iz yolundan teşekkül eden köprü.

TREASON VATANA İHANET: Bir kimsenin kendi yurduna karşı savaşmak

veya memleketinin düşmanlarına yardımda bulunmak suretiyle

işlediği suç.

TREASURY OF THE UNITED STATES A. B. D. HAZİNE GENEL MÜDÜRLÜĞÜ: A.

B. D. Maliye Bakanlığının bir dairesi. Başında Hazine Genel

Müdürü (Treasurer) vardır.

TREATMENT TEDAVİ: Bak. "medical treatment".

TREATY ANTLAŞMA: Daha ziyade önemine dayanarak onayına sunulan ve

şekil bakımından tekamülü çeşitli usullere bağlı bulunan iki veya

çok taraflı mutabakatlardır.

TRENCH SİPER, HENDEK: Bir mevzide, düşmana ateş ederken veya mevzi

içerisinde bir yerden başka bir yere giderken, avcıları düşmanın

ateş tesirinden korumak için kazılan dar hendek.

TRENCH BOARDS SİPER DÖŞEMELERİ: Siperlerde kullanılan döşemeler.


TRENCH BURIAL TOPLU DEFİN: Zayiatın çok fazla olması halinde herkes için

bir mezar kazılmasını ve ayrı ayrı defin yapılmasını önlemek için,

bir hendek hazırlanıp ölülerin bu hendek içine yan yana

kondukları bir defin usulü. Bak. "burial".

TRENCH COAT TRENÇKOT: İçi astarlı ve yağmur geçirmez palto.

TRENCH FOOT AYAK DONMASI: Soğuk ve rutubet yüzünden ayağın donarak

kangrene çevirmesi.

TRENCH KNIFE SİPER BIÇAĞI: Yakın muharebede kullanılan, ortalama 20 cm.

uzunluğunda, iki ağızlı ve kamaya benzer çelik bıçak.

TRENCH MORTAR SİPER HAVANI: 3 inçlik (7.62 mm.) mermi atan, ağızdan

doldurulan hava namlulu havan. Halen kullanılmayan bu

havanlara "stokes mortar" da denir.

TRENCH SHELTER SİPER SIĞINAĞI: Siperlerde yapılan çeşitli tip sığınaklardan

biri.

TRENCH WARFARE SİPER HARBİ: Siperlerde bulunan iki taraf arasındaki

savaş. Bak. "stabilized warfare".

TREND YANLIŞ MEYİL: Ateş destek gemisinin yanlış hız belirtmesinin

neden olabileceği şekilde top mermisinin yanlış meyille düşmesi.


TRESTLE TABANLI DİKME, SEHPA: Genel olarak kereste çerçevelerle

yapılan köprü mesnedi.

TRI-CAMERA PHOTOGRAPHY ÜÇ MAKİNAYLA ÇEKİLMİŞ FOTOĞRAF: Geniş bir

sahayı kaplamak üzere, bir hava aracına, birbirine nazaran sabit

bindirmeli açılarda, usulüne göre yerleştirilmiş üç fotoğraf

makinesinin aynı anda ışıklanması suretiyle elde edilmiş fotoğraf.

TRIAGE TRİYAJ, HASTA SINIFLANDIRMASI: Hastaların, yaralıların tedavi

ve tahliye amaçlarıyla değerlendirilmesi ve sınıflandırılması. Bu

işlem; hastaların, yaralanma tip ve ciddiyetine, yaşama

ihtimallerine ve çok sayıdaki hastaya en fazla yararı dokunacak

tıbbi tedaviyi sağlamak amacıyla tedavi ve tahliye için verilen

önceliğe göre acil gruplandırılmasını içermektedir.

TRIAL COUNSEL ASKERİ SAVCI: Bak. "trial judge advocate".

TRIAL ELEVATION SIRA ATEŞİ YÜKSEKLİĞİ (MESAFESİ): Kara ve deniz

hedeflerine yatay ateşte, sıra ateşinin başladığı yükseklik.

TRIAL FIRE DENEME ATIŞI, KONTROL ATEŞİ: Atış esaslarına ait düzeltmeleri

tespit maksadıyla sabit bir noktaya veya sabit bir hedef üzerine

dikkatle yapılan top atışı. Deneme atışı, tesir atışına hazırlık

olarak yapılır. Bak. "fire".


TRIAL JUDGE ADVOCATE ASKERİ SAVCI: Genel ve özel bir askeri mahkemede

ABD adına dava açmak için yetkili mahkeme tarafından tayin

edilen subay. Askeri savcı, tutanakları hazırlamakla da görevlidir.

Buna "trial counsel" da denir.

TRIAL SHOT DENEME ATIMI, KONTROL ATIMI: Deneme atışında atılan atım.

TRIAL SHOT CORRECTION DENEME ATIMI DÜZELTMESİ, KONTROL ATIMI

DÜZELTMESİ: Deneme atışı sonucu elde edilen ve tesir atışına

hazırlanmada kullanılan tanzim düzeltmesi.

TRIAL SHOT POINT DENEME ATIMI NOKTASI; KONTROL ATIMI NOKTASI:

Deneme atışının tevcih edildiği nokta.

TRIANGLE EXERCISE ÜÇ KÖŞE TEŞKİLİ: Piyade tüfeği ile yapılan bir çeşit

nişan eğitimi. Bu eğitimde, er, hedef üzerinde birbirine mümkün

olduğu kadar yakın üç delik meydana getiren üç atış yapar.

TRIANGULAR DIVISION ÜÇLÜ TÜMEN: Üç piyade alayı ile destek birliklerinden

mürekkep piyade tümeni. Bak. "square division".

TRIANGULATION NİRENGİ TEŞKİLİ, ÜÇGENLEME, NİRENGİ: Bir ölçme usulü. Bu

usulde, çeşitli arazi tafsilatının mevkileri bir üçgenler şebekesi

kurularak bulunur. Bu üçgenlerden her birinin baz hattı, mevki

ve uzunluk bakımından, sıhhatli olarak tespit edildikçe, yeni baz


hatları tesis edilir ve diğer noktaların mevkileri bunlar vasıtasıyla

kestirilir.

TRIANGULATION STATION NİRENGİ NOKTASI: Yer küre üzerinde, mevkisi

nirengiyle belirlenen bir nokta. Aynı zamanda trig noktası

denmektedir.

TRIBRACH TRİBRAK: Üçayaklar üzerine monte edilen ve standart bir kaidesi

bulunan bütün ölçme aletleri ve aksamına mahsus üniversal bir

mesnet.

TRICK TAKSİMAT ÇİZGİSİ: Bir mercek üzerinde veya dürbün iç

taksimatındaki çizgi.

TRIDENT TRIDENT: Yüksek derecede beka kabiliyeti olan nükleer güçlü

Trident denizaltılarını, uzun menzilli Trident balistik füzelerini ve

denizaltı ile füze tali sistemlerinin yanı sıra ilgili personeli

desteklemek için gerekli bütünleştirilmiş tamirat tesislerini içine

alan, denizde üslenen stratejik silah sistemleri için kullanılan

genel tanımlayıcı terim.

TRIDENT I TRIDENT I: Üç kademeli, katı yakıtlı, su üstündeki yada altındaki

bir Trident denizaltısından fırlatılabilecek kapasitedeki bir

balistik füze. Poseidon denizaltılarına yerleştirilebilecek ölçüde


olup, geliştirilmiş güdüm, nükleer harp başlıkları ve bu başlıkları

ayrı hedeflere intikal ettirebilen manevra edilebilir araçlarla

teçhiz edilmiştir. Tam bir yükü 4000 deniz mili mesafeye

taşıyabilmekte olup, azaltılmış yük tasarımlarını daha uzak

menzillere taşıyabilir. UGM,96 olarak bilinmektedir.

TRIDENT II TRIDENT II: Bir Trident denizaltısından fırlatılabilecek kapasitede,

katı yakıtlı bir balistik füze. Trident I füzelerinden büyük olup,

1980'lerin ortalarında Trident denizaltılarındaki bu füzelerin

yerini alacaktır. Trident II füzeleri daha yüksek atma ağırlıklı,

daha doğru, denizaltıdan fırlatılan balistik bir füzeyi yerleştirme

seçeneğini sağlayacaktır.

TRIG LIST ABRİŞ, NİRENGİ LİSTESİ: Mevkileri sıhhatli şekilde tespit edilmiş

nirengi noktaları hakkında esas bilgileri ihtiva eden ve bazı kara

birlikleri tarafından yayınlanan liste.

TRIGGER TETİK: Bir silahı ateşlemek için parmakla hareket ettirilen

manivela.

TRIGGER ACTUATOR TETİK KURMA PARÇASI: Bak. "actuator".


TRIGGER GUARD TETİK KORKULUĞU: Bir silah üzerindeki kavisli madeni parça.

Tetik, bu parçanın iç kısmında kalır ve bunun tarafından korunur.

Buna, yalnız (guard) da denir.

TRIGGER MOTOR TETİK MOTORU: Bazı tip otomatik silahlar üzerinde bulunan

ve piyade tüfeğindeki tetiğin vazifesini gören motor.

TRIGGER PULL TETİK MUKAVEMETİ: Bir piyade tüfeği veya diğer bir silah

tetiğinin gösterdiği mukavemet; tetiğin çekilmesi için sarfı

gereken kuvvet.

TRIGGER SQUEEZE TETİK DÜŞÜRME: Bir piyade tüfeği veya benzeri bir silahta,

tetiğin gerektiği şekilde düşürülmesi. Tetik çekilmez, fakat işaret

parmağının bükülme hareketi ile tedricen sıkıştırılır.

TRIGONOMETRIC LEVELING TRIGONOMETRİK NİVELMAN: Üçgenlerle

kestirme kurallarını uygulayarak, trigonometrik hesaplar

vasıtasıyla iki nokta arasındaki yükseklik farkını bulma usulü.

TRIGRAPH TRIGRAF, ÜÇLÜ HARF GRUBU: Şahsi teçhizat nevinden eşyayı

tanıtmaya mahsus kısaltma işareti veya kısaltılmış kod olarak

kullanılan ve birbiri ile ilişkisi bulunmayan yan yana konmuş üç

harf.
TRILITERAL FREQUENCY DISTRIBUTION ÜÇ HARFLİ TEKERRÜR DAĞILIMI:

Kriptografide; bir metindeki harflerin üçlü gruplar halinde

dağıtılması. Bu gruplarda, her harf kendisinden önce gelen iki

harfle veya kendisinden sonra gelen bir harfle ya da kendisinden

önce ve sonra gelen birer harfle gösterilir.

TRIM SIZE NİZAMİ BOYUT: Bir kara, deniz veya hava haritasında, baskıdan

sonra üzerine paftanın ayarlandığı tam boyutlar.

TRIMETROGON TRIMETROGON: Bir çeşit havadan fotoğraf alma usulü. Bu

usulde; biri düşey, ikisi eğik olmak üzere, uçuş hattına nazaran

dik açılarla, aynı zamanda, üç fotoğraf çekilir. Eğik fotoğraflar

düşey hatta nazaran 60 derecelik bir açı ile alınır ve bunlar düşey

fotoğrafa bindirilir. Bu suretle, uçuş hattında, ufuktan ufuğa ve

birbirine bindirilmiş olarak, mürekkep hava fotoğrafları elde

edilmiş olur.

TRIMETROGON CHARTING TRIMETROGON USULÜ İLE SEYİR HARİTASI

YAPMAK: Biri düşey ikisi eğik üç hava fotoğrafından seyir haritası

yapmak.

TRIMETROGON PHOTOGRAPHY TRİMETROGON İLE FOTOĞRAF ÇEKİMİ:

Bak. "fan camera photography". TRIM FOR TAKE-OFF FEATURE:


KALKIŞ AYARI: Bir uçağın kontrol yüzeyinin, önceden belirlenmiş

bir kalkış durumuna göre otomatik olarak ayarlandığı bir uçuş

kontrol sistemi özelliği.

TRIMONITE TRIMONİT: Paralama hakkı olarak trotil yerine kullanılan yüksek

süratli bir infilak maddesi. Trimonit; asit pikrik ile

mononitronaftalinden ibaret bir karışımdır.

TRINITROPHENOL TRINITROFENOL: Bak. "picric acid".

TRINITROTOLUENE TRINITROTOLUEN: Mermiler de infilak maddesi dolgu

olarak ve istihkamcılar tarafından geniş ölçüde kullanılan yüksek

infilak maddesi; trinitrotoluol.

TRINITROTOLUOL TRİNİTROTOLUOL: Bak. "trinitrotoluene".

TRIP ANA PARÇA: Bazı, hafif ateşli silahların mekanizmalarında, tetiğin

hareketi ile serbest bırakılan parça.

TRIP COIL UYARMA, İKAZ BOBİNİ:

TRIP FLARE AYDINLATMA TUZAĞI: Bir tetik tertibatı ile, bundan çıkan ve

belirli mesafelerde muhtelif kazıklara bağlanan tel veya

kablolardan mürekkep paraşüt aydınlatma cephanesi. Tuzak


halinde yerleştirilen bu cihaz, düşman kıtalarının tellere

takılması üzerine patlayarak etrafı aydınlatır.

TRIP WIRE DİKENLİ TEL ÇİTİ ALT SIRA TELİ: Çift dikenli tel çitinin veya alçak

bir tel engelin dış kısmında bulunan en alçak tel.

TRIPLE POINT ÜÇLÜ NOKTA: Bir havada paralanmayla birlikte olan kaza,

yansıma ve erime şok cephesinin çakışması. Mach aksının

yüksekliği demek olan yüzey üzerindeki üçlü noktanın yüksekliği,

belirliliği bir patlamadan gelen artan mesafeyle artmaktadır.

TRIPOT MOUNT ÜÇ AYAK, SEHPA: Bir makinalı tüfek, silah veya aletin üç

ayaklı mesnedi.

TRITON BLOCK TROTIL TAHRİP KALIBI: Tahrip maksadıyla kullanılan ve

sıkıştırılmış trinitrotoluenden ibaret olan imla kalıbı.

TRITONAL TRITONAL: Trinitrotoluene ile alüminyumdan ibaret bir infilak

maddesi.

TROOP SÜVARİ BÖLÜĞÜ: Bir süvari grubunun, hem idari hem taktik

görevleri bulunan ast birliği. Piyadede bölük, topçuda bataryaya

eşittir.
TROOP AGE KITA YAŞ HADDİ: Her rütbedeki subayların, diğer Şartları da haiz

olmak kaydıyla rütbelerine göre kıtada vazife görebilecekleri yaş

haddi.

TROOP BASIS KURULUŞ ÇİZELGESİ, KADRO: Belirli bir görevin yapılması için

gerekli olan askeri birliklerle, personeli (siviller dahil) miktar,

teşkilat, teçhizat ve -büyük komutanlıkların bahis konusu olması

halinde- konuş yeri ile birlikte gösteren onaylanmış çizelge.

TROOP BASIS ACCOUNTING KURULUŞ ÇİZELGESİ DÖKÜMÜ, KADRO

DÖKÜMÜ: Kara Kuvvetleri kuvvesini; Ordu'nun belli başlı

kuvvetlerine ve ordu çapındaki tesis ve teşkillere; bunları da

daha küçük sınıf ve kademelere göre hesaplama usulü. Milli

Savunma Bakanlığı karargah heyeti tarafından kararlaştırılan bu

kategoriler Kara Kuvvetleri'nin vazife ve ihtiyaçlarına göre

değişir.

TROOP BATTERY FIRE SIRA ATEŞİ: Topların, her top emredilen atım miktarını

tamamlayıncaya kadar, sağdan (soldan) sıra ile, sonra yine

sağdan (soldan) sıra ile ateş ettikleri zaman kullanılan terim. Bak.

"fire". Buna topçuda "salvo fire" denir.

TROOP CAPACITY KITA TAŞIMA KAPASİTESİ:


TROOP CARRIER KITA NAKLİYE UÇAĞI: Bak. "troop carrier aircraft".

TROOP CARRIER AIRCRAFT KITA NAKLİYE UÇAĞI: Özellikle, kıta ve

malzemenin haya yolu ile nakledilmesinde kullanılan ağır, orta

ve hafif hücum tipi uçak. Buna, kısaca, "troop carrier" de denir.

TROOP CARRIER AVIATION KITA NAKLİYE HAVACILIĞI: Askeri havacılığın,

havadan kıta nakletmek için teşkil ve teçhiz edilmiş bir şubesi.

TROOP CARRIER COMMAND HAVA KITA NAKLİYE KOMUTANLIĞI: ABD Hava

Kuvvetlerinin kıta nakliye uçakları ile kıta ve malzeme nakli ve

yaralıların tahliyesi işleri ile uğraşan bir şubesi.

TROOP CARRIER SQUADRON HAVA KITA NAKLİYE FİLOSU:

TROOP CARRIER UNITS HAVA KITA NAKLİYE BİRLİKLERİ: Kıta ve ikmal

maddelerini muharebe yerine nakletmek, hasta ve yaralılar ile

kıta ve harp malzemesinin tahliyesinde kullanılmak üzere teşkil

edilen hava birlikleri.

TROOP CLASS PATIENT' HAFİF HASTA VE YARALI: Tahliye sırasında tıbbi bakıma

ihtiyacı az olan ve yürüyebilen hasta ve yaralılar.

TROOP COMMANDER KAFİLE KOMUTANI: Ulaştırma harekatında;

nakledilmekte olan kıtanın komutanı olan subay ve kıdemli


astsubay. Bu komutan kıtaları taşıyan araçlardaki komutanlardan

ayrılır.

TROOP INFORMATION KITA GENEL KÜLTÜR BİLGİLERİ: Askeri ve sivil olaylar,

şartlar, politika ve faaliyetler hakkında, askeri personele

komutanları tarafından sağlanan bilgi.

TROOP INFORMATION ACTIVITIES KITA GENEL KÜLTÜR FAALİYETLERİ:

Askerde; Ordu saflarında kendisine düşen görevi ve Ordu'nun

yurt savunmasındaki önemini idrak kabiliyetini arttırmak için

askeri ve sivil olaylar, şartlar, güdülen politika ve faaliyetler

hakkında bilgi vermeyi, böylece Ordu'nun fiili gücünü arttırmayı

hedef tutan komutanlık çalışmaları.

TROOP INFORMATION AND EDUCATION CENTER KITA GENEL KÜLTÜR

MERKEZİ: Askeri bilgi ve öğretim faaliyetlerinin toplandığı yer. Bu

merkez, birliğin büyüklüğüne ve mevcut tesislere göre, bölük

veya müfrezenin erat gazinosundaki bilgi tahtasından, bir

garnizon, mevki veya ordugahtaki esas bilgi ve öğretim

faaliyetlerin toplanmış olduğu büyük bir merkeze kadar

değişebilir. Buradaki tesisler Ordu Genel Kültür Merkezi (Army

Education Center) ni içine alabilir.


TROOP INFORMATION AND EDUCATION OFFICER KITA GENEL KÜLTÜR SUBAYI:

Belirli bir birlikte, kıta genel kültür programlarının

hazırlanmasıyla görevlendirilen subay.

TROOP INFORMATION HOUR GENEL KÜLTÜR SAATİ: Memleketin birer

vatandaşı ve Silahlı Kuvvetlerin birer üyesi sıfatıyla

sorumluluklarını idrak etmek ve bunlara gereken önemi vermek

maksadıyla, Ordu personeline, görevleriyle ilgili önemli

konularda bilgi vermek ve genel kültür için gerekli kaynaklar

bulmak üzere hazırlanan ve en az bir saat süren eğitim zamanı.

Bu program, haftada en az bir defa uygulanır.

TROOP INFORMATION PROGRAM KITA GENEL KÜLTÜR PROGRAMI:

Memleketin birer vatandaşı ve Silahlı Kuvvetlerin birer üyesi

sıfatıyla, sorumluluklarını idrak etmek ve bunlara gerekli önemi

vermek maksadıyla, Ordu personeline, görevleri ile ilgili önemli

konularda bilgi vermek ve genel kültür için gerekli kaynaklar

sağlamak üzere hazırlanan eğitimin bir kısmı.

TROOP ISSUE BİRLİK DAĞITIM MADDESİ:


TROOP LIST BİRLİK VE PERSONEL ÇİZELGESİ: Belirli bir görev için lüzumlu

askeri kuvvetleri, birlik ve personel bakımından gösteren çizelge.

Bu çizelge, kuruluş çizelgesine (troop basis) esas teşkil eder.

TROOP LOCATION GROUP POSTA DANIŞMA GRUBU: Merkez Dairesi

tarafından bir posta toplama merkezi (postal concentration

center) 'nde çalışmak üzere tayin edilen erler grubu. Bu grup,

postanın dağıtılabilmesi için, birliklerin intikalleri hakkında

lüzumlu bilgiyi, posta işleriyle ilgili makamlara verir.

TROOP MOVEMENT KITA HAREKETİ, KITA İNTİKALİ: Kıtaların, herhangi bir

vasıta ile, bir yerden başka bir yere hareket veya intikalleri. Bak.

"movement".

TROOP MOVEMENT COMMANDER KATAR KOMUTANI: Trenle nakliyatta, bir

katara komuta eden ve nakliyatın idare ve emniyetinden

sorumlu olan subay.

TROOP PROGRAM TEŞKİLAT VE KONUŞ ŞEMASI: Kara Kuvvetleri Komutanlığı

planlama şeması. Bu şema, bütçeleme, lojistik, eğitim ile ilgili

personel planlamalarında faydalanılmak üzere, Kara Ordusunun

tasarlanan hacmini, kuruluş ve konuşunu, bünyesi içinde

kullanılması planlanmış sivil personelle birlikte açıklar.


TROOP PROGRAM SEQUENCE NUMBER TEŞKİLAT VE KONUŞ ŞEMASI SIRA

NUMARASI:

TROOP SAFETY (NUCLEAR) ASKERLERİN EMNİYETİ (NÜKLEER): Önerilen

patlama yerinin ötesinde, öngörülen emniyeti sağlayacak tehlike

derecesi altında tanımlanmış personel toplanma ölçütünün

belirttiği bir mesafeyi tanımlayan bir unsur.

TROOP SCHOOL ÖZEL KURS: Bir teşkil dahilinde, subay ve erat için açılan

herhangi bir öğretim kursu.

TROOP SPACE CARGO BAGAJ: Normal olarak el altında bir yerde istiflenen

eşya torbası, hurç veya hamak, kilitli sandık ve büro teçhizatı gibi

eşya. Hücum kıtaları tarafından kıyıya çıkarılmaları icap eden

elde taşınır muharebe teçhizatı ile silahlarda normal olarak

bunlar arasındadır. Ayrıca bakınız: "cargo".

TROOP TEST TATBİKİ DENEME: Harekat ve teşkilatla ilgili tasarıları, doktrini,

taktik ve tekniği değerlendirmek veya malzeme hakkında daha

fazla bilgi elde etmek amacıyla sahrada yapılan deneme. Ayrıca

bakınız: "tests".

TROOP TOPICS KITA TARTIŞMA KONULARI: Kara Ordusu Haberler

Programı'ndaki belirli haber hedefleri ve haber konuları


sahalarını desteklemek maksadıyla, lüzum görüldükçe

yayımlanan, Kara Kuvvetleri Komutanlığına ait seri halinde

broşürler.

TROOP TRAIN ASKERİ KATAR, ASKERİ TREN: Özellikle kıtaları taşımak için

kullanılan tren.

TROOP TRAIN RATION KITA TREN RASYONU: Mutfak tesisleri bulunan askeri

trenler (hastane trenleri hariç) ile seyahat emri verilmiş personel

için dağıtılan rasyon. Askeri tren rasyonu, bir günde bir kişiye bir

rasyon esası üzerinden aynı (aynen yiyecek) olarak dağıtılır. Bak.

"ration".

TROOP TRANSPORT KITA NAKLİYE GEMİSİ: Bak. "troopship".

TROOP TRANSPORTATION KITA ULAŞTIRMASI: Kara, hava veya deniz

araçları ile, kıtaların bir yerden başka yere nakledilmesi.

TROOP UNIT ASKERİ BİRLİK: Askerlerden meydana getirilmiş herhangi bir

teşkil.

TROOPER SÜVARİ: Süvari eri.

TROOPS ASKER, ASKERLER, BİRLİKLER: Üniformalı askeri personeli ifade

eden genel bir terim (Bu terim genellikle gemilerde vazife gören
denizciler için kullanılmaz). Ayrıca bak. "airborne troops",

"combat service support elements", "combat support troops",

"combat troops", "service troops", "tactical troops".

TROOPSHIP KITA NAKLİYE GEMİSİ: Askeri personeli denizaşırı yerlere

nakletmek maksadıyla inşa edilen gemi veya bu maksat için tadil

olunan ticaret gemisi. Kıta nakliye gemisi, bir çeşit nakliye

gemisidir. Buna (troop transport) da denir.

TROPHY HARP HATIRASI:

TROPHY OF WAR HARP HATIRASI: Düşmandan ele geçirilen ve ele geçiren

kimse tarafından muhafazası milletlerarası kanunlar, Federal

Kanun veya yürürlükteki Ordu Yönetmelikleri ile yasaklanmayan

herhangi bir madde.

TROPICAL STORM TROPİK FIRTINA: Yüzeydeki rüzgar hızının en az 34 deniz mili

olduğu, fakat 63 deniz milinden yukarı çıkmadığı tropikal kasırga.

TROPICALIZATION TROPİK ŞARTLARA UYDURMA: harp malzemesi ve teçhizatın,

önemli parçalar içine rutubetin girmesi sınırlanacak, küf

teşekkülü önlenecek şekilde hazırlanması. Böylece, teçhizatın

tropik bölgelerde depolanması ve kullanılması mümkün olur.


TROPOPAUSE TROPOPAUSE: Stratosfer ile troposfer arasındaki bir geçiş

bölgesi. Tropopause, kutup ve ılıman bölgelerde 25.000 ile

45.000 fit irtifada, tropik bölgelerde ise 55.000 fit yükseklikte

oluşmaktadır. Ayrıca bak. "atmosphere".

TROPOSPHERE TROPOSFER: Yükseklikle ilgili ısı değişiminin nispi olarak fazla

olduğu atmosferin alt katmanları. Bulutların oluştuğu,

konveksiyonun faal olduğu ve karışımın sürekli olup, az ya da çok

tam olduğu bir bölgedir. Ayrıca bakınız: "atmosphere".

TROPOSPHERIC SCATTERTROPOSFERİK YAYIN: Troposferik fiziksel

özelliklerindeki düzensizliklerin veya süreksizliklerin bir sonucu

olarak yayınlanmak suretiyle elektromanyetik dalgaların

neşredilmesi.

TROUBLE SHOOTING ARIZA GİDERME: Uçak veya teçhizatta hatalı

çalışmanın nedenini araştırıp bulma işlemi. Bunun İngiliz Hava

Kuvvetleri'nde kullanılan karşılığı (aircraft fault diagnosis) dir.

TRUCE MEVZİİ MÜTAREKE: Teslim şartlarının müzakeresi gibi özel bir

maksatla savaşı geçici olarak durdurmak için, iki taraf arasında

varılan anlaşma. Bir mevzii mütareke, genel olarak, mahallidir.

Milletlerarası mütarekeye (armistice) denir.


TRUCK ARAÇ: Zırhlı olmayan herhangi bir hedefi tarif ederken, tank

komutanları tarafından kullanılan terim.

TRUCK MOVEMENT MOTORLU YÜRÜYÜŞ:

TRUCK-DRAWN KAMYONLA ÇEKİLEN: Kamyonla çekilen herhangi bir şey.

TRUCKHEAD OTO İNDİRME NOKTASI: Bak. "railhead".

TRUCKHEAD DISTRIBUTION OTO İNDİRME NOKTASI DAĞITIMI: İkmal

maddelerinin kamyonlardan indirildiği yerde dağıtılması.

TRUCKLOAD KAMYON YÜKÜ: Bir kamyonla nakledilebilecek yük miktarı. Bak.

"transportation unit".

TRUCKLOAD SHIPMENT KAMYON HESABI SEVKİYAT: Taşıt tarifelerinde bir

kamyon yükü olarak gösterilmiş asgari ağırlığa eşit veya ondan

fazla olan yük miktarı.

TRUCKMASTER OTO KISIM KOMUTANI: Bir grup kamyon veya bunların

personelinden sorumlu astsubay.

TRUE AIRSPEED HAKİKİ HAVA HIZI: Hava yoğunluğu (irtifa ve ısı) hatası

düzeltilmiş hava hızına. eşit hız. Bak. "airspeed".

TRUE AIRSPEED INDICATOR HAKİKİ HAVA HIZI GÖSTERGESİ: Uçağın

çevredeki havaya göre olan hızını gösteren cihaz.


TRUE ALTITUDE HAKİKİ İRTİFA: Bir uçağın, ortalama deniz seviyesinden

ölçülen irtifası.

TRUE AZIMUTH HAKİKİ SEMT, HAKİKİ İSTİKAMET AÇISI: Hakiki kuzeye ve

hakiki güneye göre ölçülen bir istikamet açısı.

TRUE BEARINGHAKİKİ İSTİKAMET AÇISI: Bir noktadan bir cisme doğru, gerçek

kuzeyden saat istikametinde ölçülerek ifade edilen yatay açı.

TRUE CONTROL HAKİKİ NİRENGİ ŞEBEKESİ: Hakiki koordinatları ve hakiki

istikameti bilinen bir noktadan başlatılmış müşterek bir nirengi

şebekesi.

TRUE CONVERGENCE GERÇEK YAKLAŞIM AÇISI (ABD SAVUNMA BAKANLIĞI):

Dünyanın yüzeyindeki bir meridyenin diğeri üzerine meylettiği

açı. Ayrıca bakınız: "convergence".

TRUE CONVERGENCE. (NATO) HAKİKİ YAKLAŞIM AÇISI: Büyük dairede bir

meridyenden diğerine değişen istikamet açısı. Ayrıca bakınız:

"convergence".

TRUE COPY SURET: Herhangi bir askeri evrakın tam kopyası. Bir subay veya

yönetmeliklerle kendisine yetki verilmiş herhangi bir şahıs,

bunun doğru ve aslına uygun olduğunu tasdik eder.


TRUE COURSE HAKİKİ PUSULA BAŞI: Bir uçak, tank veya aracın, hakiki kuzey-

güney hattı ve hareket istikameti arasındaki yatay açı ile ifade

edilen rotası.

TRUE HORIZON HAKİKİ, GERÇEK UFUK: l. Bir görüş noktasından geçen yatay

düzlemin sınırı. 2. Fotogrametride; bir mercek sisteminin

perspektif merkezinden geçen yatay düzlemin sınırı.

TRUE NORTH HAKİKİ, GERÇEK KUZEY: Bir gözetleme mevzi. inden coğrafi kuzey

kutbuna uzanan istikamet.

TRUE ORIGIN HAKİKİ MEBDE, GERÇEK BAŞLANGIÇ NOKTASI: Bir meridyen ile

bir paralelin coğrafi olarak kesiştiği nokta. Bu nokta, grid

referanslar için esas olarak alınır.

TRUNK AIR ROUTE ANA HAVA YOLU: Üzerinde askeri kuvvetlerin stratejik

intikallerinin yapılabileceği, tespit edilmiş bir hava yolu.

TRUNK CIRCUIT ANA DEVRE: İki santralı birleştiren ana telefon hattı ve hatlar

grubu. Bak. "local line".

TRUNKLINE ANA HAVA YOLU: Buna (trunk air route) da denir.


TRUNNION MUYLU: Bir top kundağında desteklik vazifesi gören ve

namlunun, yükseliş verildiği zaman, etrafında dönebileceği yatay

ekseni teşkil eden iki eksenden biri.

TRUST FUND EMANET FONU: ABD nin bir mutemet sıfatıyla, elinde bulunan

fon. Bu fona, hükümet tarafından yapılan çeşitli tahsilat girer ve

tesisin gayelerine uygun olarak bu fondan sarfiyat yapılır.

TUBE NAMLU: Bir silahın ana parçalarından biri; namlu boşluğunun

etrafını çeviren silindir şeklinde madeni kısım. "Tube" terimi,

genellikle, topçu silahlarından bahsedilirken; "barrel" terimi ise,

hafif ateşli silahlar için kullanılır.

TUBE IN BATTERY YERİNE OTURMUŞ NAMLU: Bak. "battery".

TUBE OUT OF BATTERY YERİNE OTURMAMIŞ NAMLU: Bak. "battery".

TUBULAR BOX TRAIL BORU KUNDAK: Bak. "box trail (carriage) ".

TUG RÖMORKÖR UÇAK: Planör çeken uçak.

TUGBOAT RÖMORKÖR: Bak. "tug".

TUMBLE TAKLA ATMAK: Bir merminin, uçuş esnasında takla atması.


TUMBLING TAKLA ATMA, TAKLA: Bir uçakta; uçuşuna devam etmekle

beraber, uzunluğuna ekseni uçuş düzlemi üzerinde kalmak

üzere, ağırlık merkezi etrafında takla attığı elverişsiz bir durum.

TUMP LINE ALINLIK, GÖĞÜSLÜK, ALIN KEMERİ, TAŞIMA KOLANI: Alından

veya göğüsten geçirilmiş bir kayışla meydana getirilen ve sırtında

yük taşıyanlar tarafından kullanılan bir çeşit askı.

TUNDRA TUNDRA: Arzın her iki yarım küresinde, kuzey arktik bölgelere

mahsus ağaçsız düz sahalar. Ağaca benzer bitkilerin sınırlarını

işaret eden tundralar, siyah ve donmuş toprak tabakalarından

müteşekkil olup yosun ve likenlerin çokça yetişmesine

elverişlidir.

TURBOJET TURBOJET: Hava ikmali, egzoz gazlarıyla faaliyete geçen bir

türbinin harekete geçirdiği bir kompresörle sağlanan jet motoru.

TURBOPUMP TÜRBİNLİ POMPA: Roket motoruna sevk yakıtı koymak için

kullanılan, türbinle çalışır bir pompa. Türbin, gücünü, genellikle

ayrı bir gaz jeneratöründen meydana gelen sıcak gazlardan alır.

TURBORAMJET ENGINE TURBORAMJET MOTOR: Bir muavin yakıcı

(afterburner) takılmış turbojet motoruna verilen isim.

TURBULENCE GÜRÜLTÜ, KAVGALI GÜRÜLTÜ, PATIRTI:


TURN DÖNÜŞ: Bir uçağın, istikamet değiştirmek için yaptığı manevra.

TURN AND BANK INDICATOR DÖNÜŞ VE YATIŞ GÖSTERGESİ: Bak. "bank and

turn indicator".

TURN ASIDE ROTADAN AYRILMAK: Kabul edilmiş bir deniz harekat siyasetine

uygun olarak gemilerin başlangıçtaki rotalarından ayrıldıkları bir

kısım. Ayrıca bakınız: "ocean clearance", "shipping movement

policy".

TURN IN SLIP İADE BELGESİ: Fazla veya hizmete elverişli malların iade

edilmesinde kullanılan form. Bu form, demir veya suyolları ile

yapılan sevkıyatta kullanılmaz.

TURN INDICATOR DÖNÜŞ GÖSTERGESİ: Uçağın dönüş hızı ve istikametini

gösteren aygıt.

TURN-IN POINT DÖNÜŞ NOKTASI: Bir uçağın yaklaşma istikametinden taarruz

hattına dönüşe başladığı nokta. Ayrıca bakınız: "air control

team", "contact point", "pull-out point".

TURN-OFF GUIDANCE SEYRÜSEFER TALİMATLARI: Bir uçağın pilotuna, pistten

kalktığı andan, diğer piste inip, emniyetli şekilde durana kadar

verilen bilgiler.
TURNAROUND LİMANDA KALIŞ SÜRESİ, MEYDANDA KALIŞ SÜRESİ: Bir noktaya

varış ile bu noktadan ayrılış arasında geçen süre. Bu anlamda;

sevkıyatın limanlarda boşaltılıp yüklenmesi; uçakların yakıt ve

cephane ikmali için kullanılır. Ayrıca bak. "turnaround cycle".

TURNAROUND CYCLE TAM SEFER SÜRESİ: Araç, gemi ve uçaklarla ilgili olarak

kullanılır ve geminin bağlı olduğu limandaki yükleme süresini,

sevkiyat limanına gidiş ve dönüş süresini, sevkiyat limanında

boşaltma ve yükleme süresini, mümkün olan yerde planlanmış

bakım süresini ve tesislerde bekleme süresini içine alır. Ayrıca

bakınız: "turnaround".

TURNAROUND TIME TAM SEFER SÜRESİ: Bak. "turnaround cycle".

TURNING MOVEMENT ÇEVİRME, ÇEVİRME HAREKETİ: Asıl taarruzun, çok

geride hayati bir hedefe taarruz için düşman kuvvetlerinin

yanından dolaştığı bir kuşatma hareketi; kuşatma kuvveti,

hedefine karşı taarruza başlayacağı bir mevzie yaklaşırken,

düşman kuvvetleri ile büyük çapta bir çatışmadan kaçınır.

TURNING POINT (LAND MINE WARFARE) DÖNÜŞ NOKTASI (KARA MAYIN

HARBİ): Bir mayın kuşağı veya sırasının, merkez hattının yer

değiştirdiği nokta.
TURNOVER DEVİR VE TESLİM: Mal ile ilgili sorumlulukların bir subaydan

diğerine geçişi.

TURRET TARET: İçinde bir veya birkaç silah bulunan ve tabya, harp gemisi

ve uçaklara yerleştirilen, kubbe veya silindir şeklinde zırhlı yapı.

Taretlerin çoğu, dönebilecek şekilde imal edilir. Buna (gun

turret) de denir.

TURRET DEFILADE GÖZETLEME MEVZİİ: Arada bulunan bir tepe veya bir örtü

vasıtasıyla bir tankın gövde ve kulesinin düşmana karşı gizlenmiş

olarak bulunduğu durum.

TURRET GUN TARET SİLAHI, KULE SİLAHI: Bir kule veya tarete monte edilmiş

silah.

TURRET MOUNT TARET SİLAH KAİDESİ, KULE SİLAH KAİDESİ: Bir taret veya

kule içine yerleştirilmiş silaha ait kaide.

TURRET TRAVERSING MECHANISM TARET DÖNÜŞ TERTİBATI, KULE DÖNÜŞ

TERTİBATI: Bir kule veya taretin döndürülmesine yarayan

tertibat.

TUTORING ÖZEL EĞİTİM:

TWELVE O'CLOCK WIND TAM KARŞIDAN ESEN RÜZGAR: Bak. "headwind".


TWENTY-FIVE PERCENT RECTANGLE YÜZDE YİRMİ BEŞ DİKDÖRTGENİ: Aynı

bağlama miktarı ile atılmış çok sayıda atımdan yüzde yirmi

beşinin içine düştüğü, sekiz yanına ihtimali inhiraf genişliğinde ve

bir uzunluğuna ihmali inhiraf derinliğinde bir dikdörtgen. Bu

dikdörtgenin bir mesafe sınırı aynı bağlama ile atılmış birçok

atımın orta vuruş noktasıdır. Orta vuruş noktasının her biri bir

yanında olmak üzere, iki adet yüzde yirmi beş dikdörtgeni vardır.

Bu iki dikdörtgen yüzde elli dikdörtgenini teşkil eder.

TWILIGHT ALACA KARANLIK: Güneş doğmadan hemen önce veya güneş

battıktan hemen sonraki gün ışığı. Alacakaranlık, güneş

merkezinin, gökyüzü ufkunun 6°, 12° veya 18° altında olmasına

göre sırasıyla Sivil, Natik veya Astromik alacakaranlığı olarak

isimlendirilir.

TWIN SIDEBAND ÇİFT KENAR BAND: Taşıyıcı kaldırılmış veya çıkarılmış olarak

ve istihbarat, üst ve alt kenar bantta olmak üzere yapılan telsiz

göndermesi.

TWIST HELEZON: Bir silahta helezoni yivlerin namlu eksenine nazaran

eğimi. Helezon açısı, merminin dönüş hızını tayin eden bir

faktördür.
TWO ELEMENT DIFFERENTIAL İKİ UNSURU FARKLI KOD: Mahiyet veya işgal

ettikleri yer bakımından, birbirine nazaran asgari iki eleman

farklı grupları bulunan kodlardaki özellik. Elemanlar harflerden

ibaret olduğu zaman, bu özelliğe "iki harfi farklı kod (two letter

differential) ", elemanlar rakamlardan mürekkep olduğu zaman

"iki rakamı farklı kod (two figure differential) " denir.

TWO FIGURE DIFFERENTIAL İKİ RAKAMI FARKLI KOL: Bak. "two element

diffential".

TWO LANE COLUMN ÇİFT YÜRÜYÜŞ KOLU: Bir yolda, aynı istikamette ve

paralel iki kol halinde hareket eden araçların meydana

getirdikleri yürüyüş kolu.

TWO LETTER DIFFERENTIAL İKİ HARFİ FARKLI KOD: Bak. "two element

differential".

TWO PART CODE İKİ KISIMLI KOD: Gelişi güzel dizilmiş kod. Bu kod; açık metin

grupları, alfabetik olmayan bir düzende veya gelişi güzel

sıralanmış kod grupları ile birlikte, alfabetik düzende veya diğer

anlamlı bir düzende tertiplenmiş kodlama kısmında ve, kod

grupları, kodlama kısmında gösterilen anlamlarla birlikte,


alfabetik sırada veya numara sırasıyla tertiplenmiş bir kod açma

kısmından ibarettir.

TWO STATION MAGNITUDE SPOTTING İKİ NOKTADAN KESTİRME: Bir

merminin, hedefe nazaran vuruş noktasının gözetlenmesine ve

kestirilmesine mahsus bir sistem. Bu sistemde, yatay bir baz

hattının iki ucunda birer gözetleme noktası kullanılır.

TWO STATION METHOD İKİ NOKTADAN KESTİRME USULÜ: Ölçülmüş ve

kestirilmiş bir baz hattının birer ucunda bulunan iki gözetleme

noktasından bakmak suretiyle, hedeflerin veya diğer noktaların

gözetlenmesi usulü. Buna (horizontal base line method), (two-

station spotting system) de denir. Bak. "target area base".

TWO-MAN RULE İKİ ADAM KURALI: Nükleer silahlara ve bu konuda kullanılan

belirli unsurlara kişilerin nüfuz etmesini önlemek amacıyla

tasarlanmış, her zaman için, yapılacak görevlerde yanlış veya izin

verilmeyen yöntemlerin kullanılmasını tespit etmek amacıyla en

az iki yetkili kişinin mevcut olmasını gerekli kılan bir sistem.

"Two-man concept" veya " Two-man policy" olarak da

isimlendirilir.

TWO-MAN SHELTER İKİ KİŞİLİK SIĞINAK: Bak. "two man steel shelter".
TWO-UP İKİLİ İLERLEME DÜZENİ: İki unsur ilerde, diğerleri bunun

gerisinde olmak üzere alınan düzen.

TYPE A MISSION LOGISTICAL COMMAND A TİPİ LOJİSTİK KOMUTANLIK: 9000

ile 15 000 kişilik muhtelif kuvvetlerden mürekkep bir teşkilata

komuta eden lojistik komutanlık. Bu komutanlık, lüzumlu hizmet

kuvvetleri ile teçhiz edildiği takdirde, ortalama 30.000 kişilik bir

muharip kuvvete gerekli ordu ve menzil sahası desteği sağlar.

Bak. "logistical command".

TYPE A RATION A TİPİ SAHRA RASYONU: Bak. "field ration" ve "ration".

TYPE B MISSION LOGISTICAL COMMAND B TİPİ LOJİSTİK KOMUTANLIK:

35.000 ile 60.000 kişilik muhtelif kuvvetlerden mürekkep bir

teşkilata komuta eden lojistik komutanlık. Bu komutanlık

lüzumlu hizmet kuvvetleri ile teçhiz edildiği takdirde, ortalama

100.000 kişilik bir muharip kuvvete gerekli ordu ve menzil sahası

desteği sağlar. Bak. "logistical command".

TYPE B RATION B TİPİ RASYON: Bak. "field ration" ve "ration".

TYPE B STRENGTH COLUMN B TİPİ PERSONEL SÜTUNU: Teşkilat ve malzeme

çizelgesinin personel kısmında bir sütun. Bu sütun; birliğin,

Amerikalı olmayan personelle takviye edildiği zaman, kadroda


belirtilmiş görevini yerine getirmesi için gerekli komuta,

murakabe, teknik ve lüzumlu bakım personeli görev yerlerinde

kullanılacak asgari Amerikan personelini gösterir. Bak. "cadre

strength column" ve "level strength". TYPE B TABLE OF

ORGANIZATION AND EQUIPMENT: B TİPİ TEŞKİLAT VE MALZEME

KADROSU: Malzemeyi ve asgari uzman ve murakabe personelini

gösteren ve teşkilat ve malzeme kadrosu ile tayin edilmiş görevi

yerine getirmek için, Amerikalı olmayan personelle takviyesi

gereken bir çizelge. Bak. "table of organization and equipment".

TYPE C MISSION LOGISTICAL COMMAND C TİPİ LOJİSTİK KOMUTANLIK:

75.000 ile 150.000 kişilik muhtelif kuvvetlerden mürekkep bir

teşkilata komuta eden lojistik komutanlık. Bu komutanlık,

lüzumlu hizmet kuvvetleri ile teçhiz edildiği takdirde, ortalama

400.000 kişilik bir muharip kuvvete gerekli menzil sahası desteği

sağlar. Bak. "logistical command".

TYPE COMMAND TİP KOMUTASI: Bir filo veya kuvvetin, taktik bir ast bölümden

farklı olarak aynı tip gemi ve birlikler halinde idari bir ast

bölümü. Bir tip teşkilatı komutanlığın sancak gemisi, yardımcı

gemisi ve kendisine tahsis edilmiş uçakları da bulunabilir.


TYPE EQUIPMENT METHOD LOAD TİPİK TEÇHİZAT METODU İLE YÜKLEME:

Tümen ve daha yukarı kademelerde planlama işlerini idare

edenler tarafından kullanılan bir usul. Genel planlama maksatları

için gerekli uçak ihtiyacı, bu usulle, süratli olarak tespit edilir.

Araç ve araçlar tarafından çekilen silahların miktarı, bir birliğin

ihtiyacı olan uçak sayısını tayin eden önemli bir faktördür.

TYPE FACE HURUFAT: Matbaa harflerinin özelliğini belirtmek için kullanılan

terim.

TYPE LOAD Bak. "standard load".

TYPE OF SMOKE SİS ÇEŞİDİ, SİS NEVİ: Düşman hava ve kara gözetlemesine

engel olmak üzere meydana getirilen sis örtüsü, hafif sis veya sis

perdesi.

TYPE SIZE HURUFAT PUNTASI (MATBAACILIK): Haritacılıkta belirli harflerin

ebadını göstermek için kullanılan ölçüler genellikle punto terimi

ile kullanılır (Bir inç 72 puntodur) .

TYPES OF BURST PATLAMA (İNFİLAK) TİPLERİ: Bak. "airburst", "fallout safe

height of burst", "height of burst", "high airburst", "high altitude

burst", "low airburst", "nuclear airburst", "nuclear

exoatmospheric burst", "nuclear surface burst", nuclear


underground burst", "nuclear underwater burst", "optimum

height of burst", "safe burst height".

TYPHON TAYFUN: Uçak gemilerine, kruvazörlere, firkateynlere ve

muhriplere monte edilmek ve yüksek performanslı uçaklarla kısa

menzilli füzelere karşı kullanılmak üzere imal edilmiş, ileri

modelde, satıhtan havaya bir füze. Bu füze, hem nükleer, hem

nükleer olmayan harp başlığı ile teçhiz edilebilir. RIM-50/RIM-55

olarak adlandırılır.

UGM-27 Bak "polaris"

UGM-73 A Bak "poseidon".

UGM-84 A Bak "Harpoon".

UGM-96 Bak "Trident I".

UH-A Bak "Iroquois".

ULTIMATE LOAD AZAMİ YÜK HADDİ: Havadan indirmelerde, bir yük bağlama

tertibatının kaldırabileceği azami ağırlık.

ULTIMATE RANGE BALLISTIC MISSILE NİHAİ MENZİLLİ BALİSTİK FÜZE: Arz

çevresinin yarısına eşit veya bundan daha da uzun bir menzile


sahip ve her hangi bir noktasındaki hedefi dövmeye muktedir

balistik bir füze.

ULTRA-HIGH FREQUENCY ÇOK YÜKSEK FREKANS: Bak "frequency".

ULTRASONIC ULTRASONİK: Normal ses hızı ile hipersonik hız arasındaki hızlar.

ULTRAVIOLET IMAGERY MORÖTESİ GÖRÜNTÜ: Belirli bir hedef yüzeyinden

yansıyan morötesi dalgaların algılanmasıyla oluşturulan görüntü.

UMBILICAL CORD GÖBEK BAĞI, GÖBEK KORDONU: Çabuk ayrılabilir bir fişle

füzeye takılı bulunan ve füze, henüz atış teçhizatına bağlı

bulunduğu sırada, füze teçhizatının kontrol ve muayene

edilmesine yarayan bir kablo. Göbek bağı füze rampayı terk

ederken veya terk etmeden hemen önce füzeden ayrılır.

UMPIRE HAKEM: Kara, hava veya eğitim manevralarını, belirli kaidelere

göre müşahede ve takip ederek hükümler veren ve bu

hükümlere göre birliklerin sevk ve idaresini yönelten ve harekatı

kıymetlendiren subay.

UNACCEPTED FMS CASE KABUL EDİLMEMİŞ FMS MUKAVELESİ:


UNARMED EMNİYETLİ: Patlamaya engel olacak mekanik bir tertibat ile

tesirsiz hale konmuş veya konan. Örneğin; bu şekilde patlamaz

hale getirilmiş emniyetli bir tapa gibi.

UNARMED DEFENCE SİLAHSIZ SAVUNMA: Silahsız bir insanın, silahlı veya

silahsız bir düşmana karşı, düşmanı hatalı şekilde kuvvet

kullanmaya mecbur edecek surette, savunması. Buna, genellikle

(judo) denir.

UNASSIGNED ATANMAMIŞ, KURULUŞA VERİLMEMİŞ, KURULUŞ VERİLMEYEN:

UNAUTHORIZED YETKİSİZ:

UNAUTHORIZED BELLIGERENTS KANUNSUZ MUHARİP, KANUNA AYKIRI

MUHARİP, GAYRİ MEŞRU MUHARİP: Kara harbi kaidelerine göre

meşru muharip sayılmayan ve esir edilmeleri halinde harp esiri

işlemine tabi tutulmayan şahıs ve birlikler.

UNAUTHORIZED ITEM YETKİSİZ MADDE: Bir şahıs, birlik, teşkil veya tesis

tarafından tedarik, depolanma ve dağıtımına, bir teknik hizmet

başkanlığınca yetki verilmiş olmakla beraber, gerekli teşkilat ve

malzeme kadrosunda istihbarat çizelgesinde veya malzeme

değişiklik listelerinde bulunmayan madde. Bunlar yetkili

maddelerin fazlası veya yetkisiz maddeler olabilir.


UNCASE KILIFINDAN ÇIKARMAK: Mahfazasından çıkarmak; özellikle, sarılı

bayrağı açmak.

UNCERTAINTY BELİRSİZLİK:

UNCHARGED DEMOLITION İMLA HAKKI YERLEŞTİRİLMEMİŞ TAHRİP HEDEFİ:

Tahrip maddesi yerleştirilmek üzere hazırlanmış ancak bu tahrip

maddesinin gerekli miktarı hesaplanmış, ambalajlanmış ve

emniyetli bir yere depolanmış durumda olan bir tahrip hedefi.

Bunun yerleştirilme talimatları önceden hazırlanır. Ayrıca bak

"demolition target".

UNCLAIMED FREIGHT ARANMAYAN YÜK, ARANMAYAN HAMULE; TESLİM

ALINMAMIŞ BULUNAN YÜK:

UNCLASSIFIED TASNİF DIŞI:

UNCLASSIFIED MATTER TASNİF DIŞI KONU: Emniyet önlemleri gerektirmeyen

fakat ifşa edilmesi başka nedenlerden dolayı kontrol edilen

resmi konu. Ayrıca bak "classified matter".

UNCOMMITTED UNIT MUHAREBEYE SOKULMAMIŞ BİRLİK: Henüz

muharebeye sokulmamış olan kadro birliği. Ayrıca bak

"committed unit".
UNCONDITIONAL SURRENDER KAYITSIZ ŞARTSIZ TESLİM: Yenilen tarafın, yenen

tarafından dikte ettirilecek bütün şartlara boyun eğerek teslim

olmasıyla sonuçlanan bir durum.

UNCONTROLLED MOSAIC KONTROL EDİLMEMİŞ MOZAİK FOTOĞRAF:

Ayrıntıları, yer veya diğer bir şekilde kontrol olmaksızın eşlenen,

düzeltilmemiş fotoğraflardan oluşan mozaik.

UNCONVENTIONAL WARGAYRİ NİZAMİ HARP:

UNCONVENTIONAL WARFARE GAYRİ NİZAMİ HARP: Düşmanın elinde bulunan,

düşman kontrolünde bulunan veya siyasi olarak hassas bir

bölgede yapılan geniş çaplı askeri ve milis harekatı. Gayrı nizami

harp; birbiriyle ilgili gerilla harbi şekillerini, kaçma ve kurtulmayı,

yıkıcı faaliyetleri, sabotajı ve çok açık olmayan, kapalı veya gizli

diğer faaliyetleri içine alır ancak bunlarla sınırlı değildir. Gayri

nizami harbin birbiriyle ilgili olan bu yönleri genellikle yerel

personel tarafından uygulanır. Ancak her türlü savaş ve barış

koşulunda dış kaynaklar tarafından desteklenir ve idare edilir.

Ayrıca bakınız: "guerilla", "guerilla warfare" ve subversion".

UNCONVENTIONAL WARFARE FORCES GAYRİ NİZAMİ HARP KUVVETLERİ:

Gayri nizami harp kabiliyetine sahip Kara Ordusu Özel Kuvvetleri


ve bu tür harekat için tahsis edilmiş Deniz, Hava Kuvvetleri ve

Deniz Piyadesi birliklerinden oluşan Amerikan Kuvvetleri.

UNCONVENTIONAL WEAPONS GAYRİ NİZAMİ KLASİK OLMAYAN SİLAHLAR:

UNCOOPERATIVE SATELLITE İŞBİRLİĞİ YAPMAYAN UYDU: Kara çevre ile

işbirliği yapmayan, pasif bir uydu.

UNCOVER SAĞA (SOLA) AÇMAK: Bir düzende bulunan belirli bazı askerleri,

şahıslar arasındaki mesafe ve aralığı artırmak maksadıyla, her iki

yana harekat ettirmek. Beden eğitiminde, sağa (sola) açıl !

komutunda, çift (veya tek) sayılı her er, yana doğru açılır.

UNCOVERED MOVEMENT HİMAYESİZ HAREKET, ÖRTÜSÜZ HAREKET: Dost

kuvvetler tarafından normal korunma sağlanmadan yapılan

hareket.

UNDELIVERED ORDER TESLİM EDİLMEMİŞ SİPARİŞ:

UNDER ARMS SİLAH ALTINDA: Askeri mükellefiyet ve hizmeti yapma

durumunda olan.

UNDER SECRETARY OF THE ARMY KARA KUVVETLERİ KOMUTANLIĞI

MÜSTEŞARI: ABD'de, Kara Kuvvetleri Komutanı tarafından

verilecek emirleri ifade etmek üzere, senatonun tasvibiyle,


başkan tarafından tayin edilen ve Kara kuvvetleri Müsteşar

muavinlerinin (assistentsecretaries of the army) üstünde olan

sivil memur.

UNDERCARRIAGE ESAS İNİŞ TAKIMI: Bak "chassis".

UNDERDECK SPRAY TABAN PÜSKÜRTMESİ, TABANDAN PÜSKÜRTME:

Yastık su taşırmasında (pad deluge), suyun, füze alt kısmından

yukarıya doğru tevcih edildiği kısım.

UNDERGROUND ACTIVITY YERALTI FAALİYETİ:

UNDERGROUND BURST YERALTI PATLAMASI:

UNDERGROUND GUERILLA YERALTI GERİLLASI:

UNDERGROUND ICE YERALTI BUZU: Bak "ground ice".

UNDERMINE BALTALAMAK; TEMELİNİ ÇÜRÜTMEK:

UNDERSTOWED CARGO SİNTİNE YÜKÜ: Bak "flatted cargo".

UNDERWATER DEMOLITION SUALTI TAHRİBİ: Sualtı engellerinin tahribi veya

zararsız hale getirilmesi; bu iş normal olarak sualtı tahrip timleri

(sat) tarafından yapılır.

UNDERWATER DEMOLITION TEAM SUALTI TİMİ (SAT.): Elverişli kıyı yaklaşma

yollarının hidrografik keşfini yapmak, engelleri tahrip etmek;


belirli bölgelerdeki mayınları temizlemek, kullanılabilir kanalları

belirlemek, iyileştirmek ve işaretlemek; kanal ve limanlara girişi

açmak, taarruz öncesi askeri bölgeler dahil olmak üzere ilgili

bilgileri toplamak, çıkarma birliklerine faydalı olacak bilgileri elde

etmek üzere görevleri yapmak üzere eğitilmiş ve teçhiz edilmiş

bir grubu subay ve astsubay.

UNDERWATER OBJECTIVE SUALTI HEDEFİ: Sualtında bulunan veya su

altında hareket eden herhangi bir hedef.

UNDERWATER OBSTACLE SUALTI ENGELİ: Kıyıya yakın yerlerde, azami

kabarma dikkate alınarak, denizin içine doğru tertiplenen,

kısmen veya tamamen suya gömülü ve gemilerle çıkarma

araçlarının, çıkarma gemilerinin, tırtıllı çıkarma araçlarının veya

torpidoların geçişlerine engel olacak şekildeki yerleştirilen tabii

ve suni engel. Ayrıca bak "beach obstacle".

UNDERWATER RANGING BATTERY SUALTI KESTİRME BATARYASI: Kıyı

topçusunun liman savunma birliği. Bu birlik; gemilerin yerini

tespit etmek için sualtı kestirme cihazından faydalanır.

UNDERWATER TO AIR MISSILE SUALTINDAN HAVAYA ATILAN FÜZE:

UNDERWATER TO SURFACE MISSILE SUALTINDAN SU SATHINA ATILAN FÜZE:


UNDERWAY REPLENISHMENT Bak "replenishment at sea".

UNDERWAY REPLENISHMENT FORCE SEYİR HALİNDE BÜTÜNLEME İKMAL

KUVVETLERİ: Sorumlu harekat komutanı tarafından sağlanan

refakat gemileri tarafından yeterli derecede korunan yardımcı

gemilerden oluşan görev kuvveti (yakıt ikmal gemilerini cephane

gemilerini, deniz ikmal maddeleri dağıtım gemilerini vb içine

alır.) Bu kuvvetin görevi denizde seyir halindeki Deniz Kuvvetleri

unsurlarına lojistik destek sağlamaktır. Ayrıca bak "force (s) ".

UNDERWAY REPLENISHMENT GROUP SEYİR HALİNDE BÜTÜNLEME İKMAL

GRUBU: Seyir halindeki gemilere denizde lojistik ikmal ve

bütünleme sağlamak üzere tayin edilmiş görev grubu.

UNDESIRABLE DISCHARGE UYGUNSUZLUKTAN TERHİS: Bir er hakkında,

genel olarak, kötü davranışları dolandırıcılığı, istenmeyen

alışkanlıkları veya karakter bozukluğu gibi şerefi ile

bağdaşmayacak hallerinden ötürü yapılan terhis işlemi. Ayrıca

bak "discharge without honor".

UNEQUAL SECTION CHARGE DEĞİŞİK KESELİ BARUT HAKKI: Tepkisiz

cephanede veya yarı tepkili cephanede, bir kaç adet eşit


olmayan ilave barut haklarına bölünmüş bir sevk barutu. Ayrıca

bak "equal sectıon charge".

UNEVACUABLE TAHLİYE EDİLEMEYEN: Nakledilemeyen, özellikle, bir geri

çekilme veya muharebeyi kesme hareketi sırasında

nakledilmeyen.

UNEXECUTED YAPILMAMIŞ, YAPILMAYAN:

UNEXPLODED BOMB PATLAMAMIŞ BOMBA: Uçaktan atılıp vuruştan hemen

sonra infilak etmeyen bomba. Bu bomba aksi tespit edilinceye

kadar, tavikli bomba olarak kabul edilir.

UNEXPLODED EXPLOSIVE ORDNANCEPATLAMAMIŞ; PATLAYICI ORDU DONATIM

MADDESİ: Harekata, tesislere, personel veya malzemeye zarar

vermek üzere kapsülü ve tapası takılmış, kurulmuş veya diğer bir

şekilde faaliyete hazırlanmış ve ateşlenmiş, fırlatılmış, atılmış

veya yerleştirilmiş ancak bir bozukluk, personel hatası veya diğer

nedenlerle patlamamış ordudonatım malzemesi.

UNFAVORABLE ELVERİŞSİZ, ALEYHTE:

UNI SERVICE COMMAND TEK KUVVETE BAĞLI KOMUTANLIK: Tek bir Kuvvet

Komutanlığına bağlı Kuvvetlerden oluşan komutanlık.


UNIFIED ACTION ARMED FORCES SİLAHLI KUVVETLER MÜŞTEREK HAREKET

YÖNETMELİĞİ: İki veya daha fazla kuvvetin veya unsurunun

birlikte yapacakları faaliyetler için ABD Silahlı Kuvvetlerinin

faaliyet ve uygulamalara yön veren prensipleri, doktrinleri ve

faaliyetleri ortaya koyan yayın.

UNIFIED COMMAND MÜŞTEREK KOMUTANLIK: Başkan tarafından Savunma

Bakanının tavsiyesi ve müşterek kurmay başkanlarının yardımıyla

veya, başkan tarafından oluşturulmuş mevcut bir birleşik

komutanlığın, müşterek kurmay başkanları tarafından yetki

verilmiş olan komutanı tarafından oluşturulup isimlendirilen, iki

veya daha fazla kuvvetin önemli unsurlarından meydana gelen,

tek bir komutanın emri altındaki geniş ve sürekli bir görevi olan

komutanlık.

UNIFIED LOGISTIC SUPPORT BİRLEŞTİRİLMİŞ LOJİSTİK DESTEK: İki veya daha

çok kuvvet komutanlığına veya unsurlarına, tek bir makam veya

kuvvet komutanlığı tarafından, müşterek, adi veya karşılıklı

hizmet şeklinde münasip bir usulle, lojistik destek sağlanması.

UNIFORM ÜNİFORMA; TEK BİÇİMLİ; KIYAFET: Askeri kuvvetlere mensup

personel tarafından giyilen ve teferruatı tayin ve tespit edilmiş


olan, elbise; özellikle Ordu kıyafet kararnamesiyle tespit edilmiş

elbise, teçhizat ve diğer eşya.

UNIFORM ALLOWANCE GİYECEK BEDELİ: Belirli bazı askeri personele, üniforma

satın alınması için verilen tahsisat.

UNIFORM CODE OF MILITARY JUSTICE ASKERİ CEZA VE ASKERİ CEZA

MAHKEMELERİ USULÜ KANUNU: Silahlı kuvvetlere mensup veya

askeri kanunlara tabi bütün personelin davranışlarına yön veren

kanunlar.

UNIFORM REGULATIONSKIYAFET KARARNAMESİ: Ordu'da kıyafet esaslarını

tespit eden kararname.

UNIFORMED SERVICES CONTINGENCY OPTION ACT ASKERİ PERSONEL

KESİNTİLİ EMEKLİ MAAŞI KANUNU: Bir askeri personele, emekli

durumundayken ölümü halinde, maksadıyla, emekliliğinden

önce kesintili bir emeklilik maaşı seçme fırsatı veren kanun.

UNILATERAL ARMS CONTROL MEASURE TEK TARAFLI SİLAHLARI KONTROL

TEDBİRİ: Bir ülkenin diğer ülkelerden dengeleyici bir hareket

beklemeden kendi silahlarını kontrol altına alması işlemi.

UNILATERAL CIRCUIT TEK TARAFLI DEVRE; BİR TARAFLI DEVRE: Bütün

teçhizatı tek bir hizmet tarafından idare edilen ve işletilen devre


UNILATERAL DETERMINATION TEK TARAFLI KARAR: Karşı tarafın rızası veya

kabulü alınmadan, bir anlaşmazlığın yalnız başına bir tarafın

kararıyla çözümlenmesi. Ayrıca bak "arbitration" ve "negociated

settlement".

UNILATERAL FREQUENCY DISTRIBUTION TEK TARAFLI TEKERRÜR DAĞITIMI:

Kriptoanalizde; metindeki münferit işaretlerin tekerrürünü

gösteren çizelge.

UNILATERAL FUNCTION TEK TARAFLI GÖREV: Tahsis edilmiş birlik veya

sistemlerin; harekat komuta ve kontrolunu icra eden komutanın

gerekli isteklerine cevap vermelerini temin için, normal olarak,

Kuvvet Komutanlıklarından biri tarafından yerine getirilen

görevi. Örneğin; kuvvete tahsis edilmiş bir sistem veya birliğin

teknik yönlerinin murakabesi gibi.

UNILATERAL METHOD YANDA GÖZETLEYİCİ İLE GÖZETLEME USULÜ: Bak

"unilateral observation".

UNILATERAL OBSERVATION YANDAN GÖZETLEME: Ateşin sadece bir taraftan

ve tek bir istasyondan gözetlenmesi.

UNILATERAL SPOTTING YANDAN GÖZETLEME, BİR YÖNDEN KIYMETLENDİRME:

Bak "unilateral observation".


UNIMPROVED AREA İSLAH EDİLMEMİŞ DEPOLAMA SAHASI: İkmal

maddelerinin depo edilmesi için kullanılmakla beraber,

depolama maksadıyla tesviye edilmemiş açık saha.

UNINTENTIONAL RADIATION EXPLOITATION İSTENMEDEN YAYILAN

RADYASYONDAN FAYDALANMA: İlgili hedeflerden istenmeden

yayılan bilgi içermeyen elektromanyetik enerji unsurlarından

harekat amaçları için faydalanma.

UNION BİRLİK, CEMİYET, SENDİKA:

UNION JACK CİDAVRA SANCAĞI: Bir gemi bir yerde demirlediği veya rıhtıma

yanaştığı zaman, geminin baş tarafına çekilen bayrak. ABD

cidavra sancağı, mavi bir zemin üzerinde elli yıldızlıdır. Buna

kısaca (JACK) de denir.

UNIQUE COST BİRİM MALİYET:

UNIQUE DATA SYSTEM TEK BİLGİ SİSTEMİ: Tek komutanlığa veya makama ait

olan ve bu makam veya komutanlık dahilinde standart olarak

kullanılan Hava Kuvvetleri otomatik bilgi sistemi. Ayrıca bak

"standart data system".


UNIT BİRİM: Kripto sisteminde; kripto alma ile kripto açma için tek bir

vasıta olarak ele alınan müşterek birim. Ayrıca bak

"organization".

UNIT AIR SUPPLY BİRLİK HAVA İKMALİ: Uçuş meydanları temin edilmeden

önce iniş yapıldığı zaman, hava başında bulunan Kuvvetlere,

doğrudan doğruya atmak suretiyle veya paraşüt ya da planörle

sağlanan ikmal.

UNIT AIR SUPPLY PHASE BİRLİK HAVA İKMALİ SAHASI: İkmal maddelerinin, hava

indirme hücum Kuvvetleri tarafından, hava yoluyla atılması ve

dağıtımı.

UNIT AIRCRAFT BİRLİK UÇAKLARI: Bir uçuş görevinin yerine getirilmesi için bir

uçak birliğine verilen uçaklar. Ayrıca bak "aircraft".

UNIT ASSEMBLAGE MALZEME GRUBU: Seyyar bir teşkilata kadro ile tahsis

edilen malzemenin, bir birim olarak depo edilen veya dağıtılan

kısmı. Örneğin; bir tahliye hastanesi veya alay reviri için lüzumlu

malzeme gibi.

UNIT ASSEMBLY YARDIMCI KOMPLE PARÇA: Bir nihai maddenin komple bir

yardımcı parçasını teşkil eden, belirli bir yardımcı vazife gören ve


kendisi sökülmeden ana maddeden ayrılabilen makina parçaları

topluluğu.

UNIT AWARD BİRLİK HİZMET ALAMETİ: Belirli faaliyet, hizmet ve başarılar

karşılığı birliklere verilen alamet. Bunlardan, halen kullanılmakta

olan başlıcaları şunlardır: "unit deccrations", "infantry

streamers", "campaign streamers", silver bands" ve "war service

streamers". Bu terimlere ve ayrıca bak "award".

UNIT CATEGORIES BİRLİK NEVİLERİ, BİRLİK KATEGORİLERİ: Birlikler aşağıdaki üç

kategoriye ayrılır:

UNIT CBR NONCOMMISSIONED OFFICER BİRLİK KBR ASTSUBAYI: Tümenden

küçük birliklerde kimyasal, biyolojik ve radyolojik muharebe ve

faaliyetlerle ilgili işlerle uğraşan subayın yardımcısı astsubay.

UNIT CBR OFFICER BİRLİK KBR SUBAYI: Bak "chemical biological radiological

officer".

UNIT CENSOR BİRLİK SANSÜR SUBAYI: Bir bölük, batarya veya benzeri birlikte

sansür işlerini yapan subay ve astsubay.

UNIT CENSORSHIP BİRLİK SANSÜRÜ: Bir bölük, batarya veya benzeri birliğin

subayları tarafından bu birliğin emrine veya kuruluşuna verilmiş

olan haberleşmesi üzerinde uygulanan askeri sansür.


UNIT CITATION BİRLİK TAKDİRNAMESİ: Bak "unit award ".

UNIT COMBAT READINESS BİRLİK MUHAREBE HAZIRLIK DERECESİ: Bay

"combat readiness".

UNIT COMMITMENT STATUS BİRLİK TAAHHÜT DURUMU: NATO birliği olarak

tayin edilmiş veya NATO'nun tahsis edilmiş bir kuvvet olarak

sınıflandırılan herhangi bir birliğin taahhüt derecesi.

UNIT DECORATION BİRLİK NİŞANI: Bak "unit award".

UNIT DESIGNATOR CODE BİRLİK TANITMA KODU: Bir tümen dahilindeki

birliklerin adlarını ve tanıtma işaretlerini kodlamak üzere özel

surette hazırlanmış kod.

UNIT DISTRIBUTION BİRLİK DAĞITIM: Bir ikmal maddeleri dağıtım usulü. Bu

usulde; ulaştırma vasıtaları dağıtımı yapan makam tarafından

sağlanmak suretiyle, ikmal maddeleri, bunları alacak birliğe,

kendi bölgesi dahilinde dağıtılır.

UNIT EMPLANING OFFICER BİRLİK HAVA İNTİKAL PLANLAMA SUBAYI:

Havadan intikallere, nakledilen birliği temsil eden ve bu birliğin

itikalının düzenlenmesinden sorumlu olan subay.


UNIT ENGINEER KARARGAH İSTİHKAM SUBAYI: İstihkam kıtaları bulunan

herhangi bir birliğin karargahında hizmet gören karargah

istihkam subayı. Ayrıca bak "division engineer", "corps engineer"

ve "army engineer".

UNIT EQUIPMENT BİRLİK TEÇHİZATI: Teşkilat ve teçhizat şemasında veya bu

birlikle ilgili buna denk olan milli dokümanlarda belirtilen

teçhizat.

UNIT ESSENTIAL EQUIPMENT BİRLİK İÇİN ZARURİ TEÇHİZAT: BAK "minimum

essential equipment".

UNIT GAS NONCOMMISSIONED OFFICER BİRLİK GAZ ASTSUBAYI: Tümenden

daha küçük birliklerde, diğer görevlerine ek olarak, birlik gaz

subayına yardım eden ve daha aşağı kademelerde, birlik gaz

subayı adına faaliyette bulunacak şekilde özel eğitim görmüş

olan astsubay

UNIT GAS OFFICER BİRLİK GAZ SUBAYI: Tümenden daha küçük birliklerde, diğer

görevlerine ek olarak, kimya taarruzuna karşı savunmadan

sorumlu olan subay. Bu subayın görevleri; eğitim ve denetleme,

savunma tedbirleri, istihbarat ve ikmaldir. Daha küçük


birliklerde, bu subayın vazifesini gören subaya (chemical officer)

denir.

UNIT JOURNALBİRLİK HARP CERİDESİ: Bir birlik veya karargah şubesi tarafından

tutulan, günlük olaylarla gelen emir ve raporları, tarih sırasıyla

kayda yarayan çizelge veya defter Ayrıca bak "experience

tables".

UNIT LOADINGBİRLİK YÜKLEMESİ: Askeri birliklerin teçhizat ve ikmal

maddeleriyle birlikte aynı gemi, uçak veya kara araçlarına

yüklenmesi. Ayrıca bak "combat loading".

UNIT LOADING OFFICER BİRLİK BİNDİRME VE YÜKLEME SUBAYI: Belirli bir

gemiye bindirilecek olan bir askeri birlikten görevlendirilmiş bir

subay. Bu subay, amfibi harekat için kıtaları bindirme ve indirme

ikmal maddeleri ve malzemeyi yükleme ve boşaltma işlerini

planlar ve buna nezaret eder. Bütün planlar ve yükleme

teferruatını, (bindirme subayı "embarkation officer") ile birlikte

koordine eder.

UNIT MARKING BİRLİK GÖNDERME NUMARASI: Bir harekette, belirli bir

birliğe ait ikmal maddeleri ve malzemenin tanınması için tahsis


edilen gönderme numarası ve bunun sonundaki harf veya

harfler. Ayrıca bak "force morking".

UNIT MESS BİRLİK TABLDOTU, BİRLİK YEMEKHANESİ: Özel geçici sahra

rasyonu tabldotlarının tesisi mümkün olmayan muharebe ve

manevra durumları dışında, yalnız birliğin günlük yoklamasında

gösterilen kimselerle, iaşe kontrol personelini ve resmi

denetleyicileri iaşe eden bir tabldot.

UNIT MILE BİRLİK MİLİ: Bir birliğin bütün motorlu araçlarını bir millik bir

mesafeye götürmek için gerekli benzin ve yağ miktarı.

UNIT OF EQUIPMENT TEÇHİZAT TAKIMI: Ayakkabı tamir takımı, sıhhiye

çantası gibi özel bir iş için dağıtılmaya mahsus ve istihkak

çizelgelerinde yer alan takımlar

UNIT OF ERROR HATA BİRİMİ: Bir telemetrenin sıhhat derecesini belirtmek

maksadıyla kullanılan ve matematik bir formüle dayanan itibari

ölçü.

UNIT OF FIRE GÜNLÜK MÜHİMMAT PAYI: Bir ölçü birimi olarak kullanılan

mühimmat miktarı. Günlük cephane payı; silah veya birlik başına

atım veya ton olarak hesaplanır. Bu pay, genellikle, bir silah veya
birliğin bir günde kullanacağı cephane miktarıdır. Buna eskiden

(day of fire) denirdi.

UNIT OF ISSUE DAĞITIM BİRİMİ: Depolamayla ilgili özel anlamında bir maddenin

adet, düzine, galon, lift, libre, metre, takım yarda gibi ölçülerden

herbirini ifade eder. Bu genellikle "birim fiyat" anlamına gelen

"unit price" ile karıştırılmaması için "dağıtım birimi" anlamına

gelen "unit of issue" şeklinde kullanılır.

UNIT OF MEASURE ÖLÇÜ BİRİMİ: Bak "unit".

UNIT PATHFINDER BİRLİK HAVA İNDİRME KILAVUZU: Kara birlikleri veya

tesislerinden, hava indirme kılavuzu tekniğinde yetiştirilmiş

seçme personel. Ayrıca bak "pathfinder detachement" ve

"pathfinders".

UNIT PERSONNEL AND TONNAGE TABLE BİRLİK PERSONEL VE TONAJ

ÇİZELGESİ: Muhabere yüklemesi yapmış bir geminin yükleme

planına eklenen, personel miktarını ve yükün cins, hacim ve

ağırlık olarak toplamını gösteren çizelge.

UNIT PLAN BİRLİK HAREKAT PLANI: Bir üst komutanın karar ve emirlerine

göre bir birlik komutanı tarafından hazırlanan harekat planı.


UNIT PRICE BİRİM FİYAT: Bir ikmal maddesinin dağıtım birimine göre

hesaplanan maliyeti veya fiyatı.

UNIT PROCUREMENT COST BİRİM TEDARİK FİYATI: Bir maddenin beheri için

ödenen veya ödenmesi hesaplanan esas safi fiyat. Uygun olduğu

hallerde bu, devletçe verilen malzemeyi ve devlet tesislerindeki

işletme masraflarının bedelini ihtiva eder.

UNIT REPLACEMENT KOMPLE PARÇA DEĞİŞTİRME: Bir onarım usulü. Bu

usulde; bir silah veya başka bir teçhizatın kusurlu, aşınmış veya

hasara uğramış parçalar grubu, yeni parçalar grubu ile

değiştirilebilir.

UNIT REPORT BİRLİK MUHAREBE RAPORU: Bir rapor muharebe birliği

tarafından daha yüksek bir karargaha arz edilen müşterek

istihbarat ve harekat raporu.

UNIT RESERVES BİRLİK YEDEK İKMAL MADDELERİ: Bir birlik tarafından acil

durumlar için yedek olarak taşınan belirli miktarlardaki ikmal

maddeleri. Ayrıca bak "reserve supplies".

UNIT STAFF BİRLİK KARARGAH HEYETİ: Bak "general staff".

UNIT STRENGTH BİRLİK (GÜCÜ) /KUVVESİ: Dost veya düşman birlikleri için

kullanıldığı şekliyle personel sayısı, ikmal maddeleri miktarı, silah


ve teçhizat, araçlar ve toplam lojistik kabiliyetini belirtmek için

kullanılır. Ayrıca bak "strength".

UNIT SUPPLY BİRLİK İKMALİ: Bak "organizational supply".

UNIT SUPPLY OFFICER BİRLİK İKMAL SUBAYI: Belirli birliklerde ikmal işleriyle

görevli olan subay.

UNIT TRAIN KITA AĞIRLIĞI: Tümenden daha küçük birliklerin ağırlığı. Bu

anlamda, zırhlı tümen kıta ağırlıkları (armored division unit

trains); muharip unsurların yakın desteği için gerekli olup

olmamalarına göre, " muharebe ağırlığı (combat train) " veya "a

ağırlığı (a train) " ve "sahra ağırlığı (field train) " veya " B ağırlığı

(B train) " olmak üzere ikiye ayrılır.

UNIT TRAINING BİRLİK EĞİTİMİ: Askeri eğitimin bir safhası. Bu safhada,

erlerin, bir tim veya birliğin fertleri olarak çalışacak şekilde

yetiştirilmesine önem verilir. Genellikle, tek er eğitimini kaide

olarak, birliğin muharebede karşılanması muhtemel şartlar

altında, arazide uygulanır. Ayrıca bak "individual training)

UNIT TRAINING ASSEMBLY BİRLİK EĞİTİM SÜRESİ: Belirli bir süresi olan yetki

verilmiş ve programlanmış bir birlik gayrı faal görev eğitim

dönemi.
UNIT TRAINING CENTER BİRLİK EĞİTİM MERKEZİ: Sadece, birliklerin eğitimi

maksadıyla kurulan askeri tesis.

UNIT TRAINING CYCLE BİRLİK EĞİTİM DEVRESİ: Birlik genel eğitim

programında; tek er temel eğitiminin başlamasıyla, birliğin arazi

tatbikatları veya birlik manevralarına katılması halinde, manevra

safhası sonunda veya, manevraya katılmayan birlikler için, birlik

eğitiminin sonuna kadar olan süre.

UNIT TRAINING PROGRAM BİRLİK GENEL EĞİTİM PROGRAMI: Bir birliğin

yapacağı oldukça uzun süreli bir eğitimin planı.

UNIT TRAINING SCHEDULE BİRLİK EĞİTİM ZAMAN ÇİZELGESİ: Bak "training

schedule".

UNIT TRAINING STANDARDS BİRLİK EĞİTİM STANDARTLARI: Bazı birliklerden,

görevlerini yerine getirmeleri için ulaşmaları ve, belirli bir

eğitimle, devam ettirmeleri istenen ehliyet standartlarını

gösterir hava kuvvetleri komutanlığı direktifi.

UNITED BİRLEŞİK, BİRLEŞMİŞ: Belirli maksat ve gayelerle bir araya gelen

ve birbirleriyle birleşen devlet ve milletleri ifade etmek için

kullanılan genel terim. Ayrıca bak "combined".


UNITED NATIONS SERVICE MEDAL BİRLEŞMİŞ MİLLETLER HİZMET

MADALYASI: 27 Haziran 1950 ve 27 Temmuz 1954 yılları

arasında, Kore arazisi hudutları içinde yapılan yapılan hizmet

karşılığı hizmet madalyası.

UNITED STATES AIR FORCE CENTER AMERİKAN HAVA KUVVETLERİ MERKEZİ:

Harekat görevleri için mütecanis bir grup meydana getiren ve

koordineli işlem ve verimli faaliyeti kolaylaştırmak için teşkilat ve

bünye bakımından merkezileştirilmiş bulunan bazı sahra

kademelerine (field extensions) verilen isim.

UNITED STATES AIR FORCE SCHOOL AMERİKAN HAVA KUVVETLERİ OKULU:

Amerikan Hava Kuvvetleri veya Amerikan Hava Kuvvetleriyle

yapılmış bir sözleşmeye göre bir müteahhit tarafından idare

edilen resmi bir okul veya kurs.

UNITED STATES AIR FORCES ABD HAVA KUVVETLERİ: ABD silahlı

kuvvetlerinden biri. Bu terim; "ABD hava ihtiyat Kuvvetleri"

anlamına gelen (Air Force of the United States) terimi ile

karıştırılmamalıdır. Buna, kısaca (air force) da denir.

UNITED STATES ARMED FORCES ABD SİLAHLI KUVVETLERİ: Kara Kuvvetleri,

Deniz Kuvvetleri, Hava Kuvvetleri, Deniz Piyade Teşkilatı ve kıyı


Muhafaza teşkilatının muvazzaf asli teşkillerini toplu olarak ifade

için kullanılan terim. Ayrıca bak "armed forces of the united

states".

UNITED STATES ARMED FORCES INSTITUTE ABD SİLAHLI KUVVETLERİ

ENSTİTÜSÜ: Milli Savunma Bakanlığına personeline görev dışı

öğretim vasıta ve hizmetleri sağlar. UNITED STATES ARMY OR

ARMY OF THE UNITED STATES: AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ

ORDUSU: Bu terimler; ABD Hava Kuvvetleri gibi kanunla tesis

edilmiş kısım dışında, ABD Anayasasında sözü geçen Kara

Ordusunun veya Orduları ifade eder. (united states army) terimi,

(army of the united states) terimi yerine tercihen kullanılacaktır.

ABD. Kara Ordusu (united states army); Muvazzaf ordusu

(regular army), ABD Milli Muhafız Teşkilatı (U. S. National Guard)

ile Kara Ordusu Müşekkel İhtiyat Teşkilatını (army reserve) ve bu

asli teşkillere tayin edilen, gönüllü olarak veya celp suretiyle

giren bütün personeli; asli bir teşkil belirtilmeden tayinle,

gönüllü olarak veya celp suretiyle gelmiş bütün personeli ihtiva

ettiği gibi, kanunla Federal hizmete çağrılmış eyalet, özel bölge

(territory) ve Kolombiya mıntıkası Milli Muhafızları dahil,

Ordu'da faal göreve alınan bütün ihtiyatları veya askere alınan


bütün şahısları içine alır. Bununla beraber; (U. S. Army) terimi,

bazı hallerde kanun metinlerinde, muvazzaf Ordu (regular army)

anlamına kullanılmıştır ve bu gibi kanun metinlerine özel atıf

yapılmadan, bu anlamda kullanılmayacaktır.

UNITED STATES ARMY MINE PLANTER ABD ORDUSU MAYIN GEMİSİ:

UNITED STATES ARMY RESERVE ABD KARA ORDUSU MÜŞEKKEL İHTİYAT

TEŞKİLATI: ABD Kara Ordusu'nun bir ihtiyat asli teşkili.

UNITED STATES ARMY RESERVE CENTER ABD KARA ORDUSU MÜŞEKKEL

İHTİYAT TEŞKİLATI MERKEZİ: ABD kara ordusu ihtiyat teşkilatı

birlik ve personelinin idaresi ve eğitimi için faydalanılan ABD

anayurdu faaliyet merkezi veya tesisi.

UNITED STATES ARMY SPECIAL FORCES ABD ÖZEL KARA KUVVETLERİ:

Mahalli kuvvetleri, gerilla harbi, ayaklanmalara karşı koyma ve

gayri nizami harp için eğitmek, teşkilatlandırmak, teçhiz etmek,

yönetmek ve kontrol etmek üzere, küçük, çok amaçlı gruplar

halinde teşkilatlanmış temel ve özel askeri becerilerde birleşik

eğitim görmüş askeri personel.

UNITED STATES ARMY TRANSPORT ABD ORDUSU NAKLİYE GEMİSİ:

UNITED STATES ARMY; EUROPE A. B. D. AVRUPA ORDUSU:


UNITED STATES CIVIL AUTHORITIES ABD SİVİL MAKAMLARI: Elli eyaletin,

district of Columbia'nın, porto riko eyaleti'nin, ABD'ye bağlı

toprakların ve siyasi bölgelerin hükümetlerini oluşturan seçilmiş

ve atanmış resmi görevliler ve diğer görevliler. UNITED STATES

CIVILIAN INTERNEE INFORMATION CENTER: ABD ENTERNE

EDİLMİŞ SİVİLLER DANIŞMA MERKEZİ: ABD içindeki enterne

edilmiş Amerikalı ve düşman siviller için açılmış Milli danışma

merkezi.

UNITED STATES COAST GUARD ABD KIYI MUHAFAZA TEŞKİLATI: ABD silahlı

kuvvetlerinin, gümrük ve muhaceret kanunlarını uygulamak

üzere kullanılan gemilerden sorumlu bulunan ve kıyı cankurtaran

merkezlerindeki işlerle meşgul olan kısmı. ABD kıyı muhafaza

teşkilatı, milletlerarası aysberg (iceberg) arama faaliyetlerine

yardım eder. Bu teşkilat; barışta, Maliye Bakanlığının idaresi

altındadır. Savaşta ABD kıyı muhafaza teşkilatı, ABD Deniz

Kuvvetleri Komutanlığının emrine girer. Buna, kısaca, (coast

guard) da denir.

UNITED STATES CONTROLLED SHIPPING ABD KONTROLÜNDEKİ DENİZ

ULAŞTIRMASI: ABD bayrağı altındaki ve "ABD'nin yani milli bir


seferberlik zamanında ABD hizmetine verebileceği beklenen

gemilerle yapılan deniz ulaştırması.

UNITED STATES COUNTRY TEAM ABD ÜLKE TEMSİL HEYETİ: Genellikle

büyükelçi olan ABD görev grubu başkanı tarafından başkanlık

edilen ve temsil edilen her bir ABD bakanlığı ve kuruluşunun

kıdemli üyelerinden oluşan kıdemli, ülke için ABD ile

koordinasyon ve denetleme unsuru.

UNITED STATES DEFENSE COMMANDABD SAVUNMA KOMUTANLIĞI: Birleşik

devletlerin savunması için tahsis edilen ve kara, hava ve deniz

kuvvetleri unsurlarından mürekkep olan askeri teşkilatı. Bu

teşkilata, silahlı kuvvetlerden herhangi birine mensup bir subay

olan (united states defense commander "ABD savunma

komutanı") komuta eder. Bu komutan ya ABD başkanı

tarafından, ya da onun verdiği yetkiye dayanarak, müşterek

kurmay başkanları heyeti tarafından atanır.

UNITED STATES DEFENSE COMMANDER ABD SAVUNMA KOMUTANI: Bak

"united states defense command".

UNITED STATES DISCIPLINARY BARRACKS ABD CEZAEVİ: Bak "disciplinary

barracks". UNITED STATES GOVERNMENT BILL OF LADING: ABD


HÜKÜMET KONŞİMENTOSU: ABD hükümet büroları tarafından

kullanılan ve devlet mallarının ABD de, Kanada'da Alaska'da

nakliyat şirketleri vasıtasıyla naklini sağlayan belge. ABD

savunma komutanlığının kara, hava ve denizyolu nakliyat

şirketleri ile demiryolu nakliyat şirketlerine olan nakliyat borçları

bu konşimentonun kullanılması suretiyle ödenir. Ayrıca bak "bill

of lading"

UNITED STATES FORCE EXTENSION COURSES AMERİKAN HAVA

KUVVETLERİ YAZIŞMALI EĞİTİM KURSLARI: Yazışmalı eğitim

kursu enstitüsü programına kaydedilmiş öğrencilere mahsus

yazışmalı kurslar.

UNITED STATES GOVERNMENT LIFE INSURANCE ABD HAYAT SİGORTASI: 6

EKİM 1917 ve 8 ekim 1940 tarihleri arasında fiili askerlik

hizmetinde bulunmuş kimselere, müracaatları halinde sağlanan

devlet hayat sigortası. 8 EKİM 1940 ve 25 NİSAN 1951 tarihleri

arasında bu sigorta, 6 EKİM 1917 ve 2 TEMMUZ 1921 tarihleri

arasında fiili hizmet görmüş kimselere sağlanmıştı. 25 NİSAN

1951 den sonra yalnız özel şartları karşılayan aşağıdaki şahıslara

uygulanmaktadır: a. 25 NİSAN 1951 ve 1 OCAK 1957 tarihleri

arasında, fiili hizmette bulundukları sırada, ABD hayat sigortası


uzun vadeli planlarının peşin ödenmesinden feragat edenler. b.

Elinde ABD hayat sigortası planı bulunan ve bu planın vadesi 1

OCAK 1957 den önce fiili hizmette bulundukları sırada ya da

hizmetten ayrılışından sonra 120 gün içinde sona ermiş olanlar.

Ayrıca bak "national service life, insurance".

UNITED STATES HEALTH SERVICE ABD SAĞLIK VE SOSYAL YARDIM HİZMETİ:

UNITED STATES MARINE CORPS ABD DENİZ PİYADE KUVVETİ, ABD DENİZ

PİYADE TEŞKİLATI: Deniz kuvvetlerinin, kara ordusu askerlerine

çok benzer bir şekilde eğitim gören, teşkil ve teçhiz edilen ve

genellikle, çıkarma kuvveti olarak kullanılan sınıfı. Buna sadece

(marine crops) da denir.

UNITED STATES MARITIME SERVICE ABD DENİZ TİCARETİ:

UNITED STATES MILITARY ACADEMY ABD HARP OKULU: New York eyaletindeki

West Point'de bulunan daimi askeri okul. Bu okulda, öğrenciler,

ABD ordusunda subay olarak hizmet öğrenmek üzere, askeri

eğitim ve yüksek tahsil görürler. Buna kısaca, (military academy)

de denir. UNITED STATES MILITARY ACADEMY PREPARATORY

TRAINING PROGRAM: ABD HARP OKULU HAZIRLIK EĞİTİM

PROGRAMI: ABD harp okuluna kabul edilmeleri için kara


kuvvetleri komutanlığı tarafından verilen atanma belgelerini haiz

olan ve faal görevde bulunan subaylar ile astsubaylar ve erat için

hazırlık okulunda uygulanan program. UNITED STATES MILITARY

ACADEMY PREPARATORY UNIT: ABD HARP OKULU HAZIRLIK

KITASI:

UNITED STATES MILITARY LIAISON OFFICE ABD ASKERİ İRTİBAT BÜROSU:

UNITED STATES MILITARY SERVICE FUNDED FOREIGN TRAINING:

ABD ASKERİ HİZMET FONLU YABANCI PERSONEL EĞİTİMİ: 1961

dış yardım programından ayrı olarak yabancı uyruklulara askeri

sınıf okulları ve diğer tesislerde sağlanan eğitim.

UNITED STATES NAVAL ACADEMY ABD DENİZ HARP OKULU: Maryland

eyaletinin Annapolis şehrinde bulunan daimi deniz harp okulu,

Bu okulda, öğrenciler, deniz kuvvetlerinde subay olarak hizmet

etmek için lüzumlu denizcilik eğitimi ve yüksek tahsil görürler.

Buna, kısaca (naval academy) de denir.

UNITED STATES NAVAL LIAISON OFFICER ABD DENİZ İRTİBAT SUBAYI:

UNITED STATES NAVAL OBSERVER ABD DENİZ MÜŞAHİDİ: UNITED STATES

NAVAL POSTGRADUATE SCHOOL, THE: ABD DENİZ İHTİSAS


OKULU: Çeşitli deniz ihtisas sahalarında kurslar halinde eğitim

yapan okul.

UNITED STATES NAVAL SUBMARINE SCHOOL ABD DENİZALTI OKULU:

Küçük rütbeli subaylarını denizaltı görevlerinde yetiştiren deniz

okulu.

UNITED STATES NAVY ABD DENİZ KUVVETLERİ, ABD DONANMASI: ABD silahlı

kuvvetlerinin deniz harbi için eğitim görmüş, teşkilatlandırılmış

ve teçhiz edilmiş kısmı. Buna kısaca (navy) denir. UNITED STATES

PRISONER OF WAR INFORMATION CENTER: ABD SAVAŞ ESİRLERİ

DANIŞMA MERKEZİ: Düşman ve ABD savaş esirleri için ABD

içindeki milli danışma merkezi. UNITED STATES PROPERTY AND

DISBURSING OFFICER: ABD MAL SORUMLUSU VE TEDİYE SUBAYI:

UNITED STATES PROPERTY AND FISCAL OFFICER: ABD MAL

SORUMLUSU VE TEDİYE SUBAYI: ABD'nde her eyalette ve

Kolombiya mıntıkasında bulunan ve bulunduğu eyalet veya

mıntıka milli muhafız teşkilatına mensup olan bir subay. Bu

subay görevli olduğu eyalet veya mıntıkada milli muhafız teşkilatı

elinde bulunan bütün ABD fon ve mallarının alınması ve

muhasebesinden sorumlu olmak üzere fiili hizmet görür.


UNITED STATES SOLDIERS HOME ABD ASKERİ YURDU: Ordudan ayrılmış ve

bakıma muhtaç emekli ve malul subay ve eratın barındırılması

için Washington, D. C. de, 1851 yılında ABD Kongresi'nce kabul

edilen bir kanunla tesis edilmiş müessese.

UNITED STATES STRATEGIC ARMY FORCES ABD STRATEJİK KARA KUVVETLERİ:

Kara kuvvetlerinin mevcut planlara göre milli seviyede

kullanılmak üzere eğitilen teçhiz edilen ve muhafaza edilen ve

muhafaza edilen ve normal olarak kıtasal ABD'de konuşlu olan

kısmı.

UNITIZED LOAD BİRLEŞTİRİLMİŞ YÜK: Özel bir şekilde sarılıp paketlenerek

veya düzenlenerek tek birim halinde işlem görecek duruma

getirilmiş bir veya birkaç madde. Birleştirme, maddeleri veya

çeşitli tipten maddeleri konteynere koyarak veya birbirine

emniyetli bir şekilde bağlayarak yapılabilir. Ayrıca bak "palletized

unit load"

UNIVERSAL MILITARY TRAINING IN SERVICE SİLAHLI KUVVETLERDE GENEL

ASKERİ EĞİTİM:

UNIVERSAL MISSION LOAD GENEL GÖREV YÜKÜ: Genel görev yükü;

muharebe için gerekli ıı nci ve ıv ncü sınıf malzeme görev


yükünün, genellikle, görev tahsisleri önceden tespit edilmeyen

birlikler için, teşkilat ve malzeme kadrosunda belirtilmiş destek

kabiliyetine göre tahsis edilmiş kısmını teşkil eder. Bu yükte;

standardizasyon özelliği sebebiyle özel şekilde desteklenen bir

birliğe mahsus maddeler bulunmayabilir. mevcut maddeler,

birlik, "özel birliklerin desteğinde konuşa geçmeden önce veya

geçtikten sonra ayarlandığı zaman bu yük, görev yükü olur.

Genel görev yükü; ABD anayurdu teşkilat ve malzeme kadrosu

destek tipi birliklerine ait yetki verilmiş depolama listesinin

tamamlayıcı bir kısmıdır. Yetki verilmiş depolama listesinin,

yürürlükteki yönetmeliklere göre tutulmasına devam edilir.

Ayrıca bak "mission load".

UNIVERSAL POLAR STEREOGRAPHIC GRID EVRENSEL KUTBİ STEREO GRAFİK

GRİD: Sınırlı bölgelerde yapılacak olan veya kesin yer bildirimi

gerektiren harekatta müşterek olarak kullanılmak üzere

hazırlanmış askeri grid.

UNIVERSAL TIME ÜNİVERSAL SAAT: Bak "greenwich civil time".

UNIVERSAL TRANSVERSE MERCATOR GRID EVRENSEL TERS MERKATÖR GRİD:

Ters merkator projeksiyonunu temel alan, 84° kuzey ve 80°


güney paralellerini arasında uzanan yerküre yüzeyine uygulanan

bir grid koordinat sistemi. "utm grid" olarak da anılır.

UNKNOWN TANINMAYAN:

UNLADEN WEIGHT (TRANSPORT VEHICLES) YÜKSÜZ AĞIRLIK (ULAŞTIRMA

ARAÇLARI): Bir aracın; şoförü, teçhizatı ve, normal olarak araç

teçhizatının bir parçası durumunda olması halinde, çekme

düzeni ile birlikte, safi ağırlığı. Ayrıca bak "laden weight

(transport vehicles) " ve "net weight (transport vehicles) ".

UNLIMITED SPECIAL INSPECTION SINIRSIZ ÖZEL DENETLEME: Yıllık genel

denetlemeden ayrı olarak yapılan genel sahada bir denetleme.

Ayrıca bak "inspector general inspection".

UNLIMITED WAR TAHDİTSİZ/SINIRSIZ SAVAŞ: Bu terim kullanılmalıdır. Bak

"general war".

UNLIQUIDATED OBLIGATION TEDİYE EDİLMEMİŞ SÖZLEŞME, TASFİYE

EDİLMEMİŞ BORÇ: Bir sözleşmenin, henüz tediyesi yapılmamış

kısmı.

UNLOAD İNDİRMEK, BOŞALTMAK: Personel ve malzemeyi araçlardan

indirmek.
UNMASK ATEŞ SAHASINI SERBEST BIRAKMAK: Dost kıtalara serbest bir

ateş sahası sağlamak üzere, taktik bir manevra ile bir tarafa

çekilmek.

UNMILITARY GAYRİ ASKERİ: Askeri mahiyette olmayan, askeri örf ve adetlere

uymayan.

UNNUMBERED HOSPITAL YURTİÇİ HASTANESİ: ABD anayurdunda veya

ABD mülkiyeti altındaki herhangi bir memlekette faaliyette

bulunan sabit hastane. Bu şekilde; bütün hastanelerin hepsine

örneğin, "fort belvoir mevki hastanesi" (fort belvoir station

hospital) ve genel bir hastane olduğu için""letterman genel

hastanesi" (letterman general hospital) gibi isimler verilir.

UNOBLIGATED BALANCE TAHSİSAT BAKİYESİ: Bütçenin; tahsisler

(appropriations), tahsisat dağıtımları (apportionments), ödenek

tertipleri (allocations) ve ödenek payları, (allotments) ile ilgili

olarak sözleşmeye bağlanmış kısmı.

UNOBLIGATED STOCKS GENEL STOK, GÜNLÜK İHTİYAÇ STOKU: Özel stok

(obligated stocks) dışında kalan ve günlük ihtiyaçlar için gerekli

olan eldeki stok. Ayrıca bak "level of supply".


UNOBSERVED FIRE GÖZETLEMESİZ ATEŞ: Etki veya patlama noktaları

gözetlenmeden yapılan atış. Ayrıca bak "fire".

UNOFFICIAL TRAINING LITERATURE GAYRI RESMİ EĞİTİM KILAVUZU: Devamlı

veya yazışmalı kurs öğretimini ABD anayurdu kara ordusu

komutanlığı tarafından yayınlanmış bur konu veya eğitim testleri

belirli bir safhasında desteklemek üzere, sınıf okulu dokümanı

olarak yayınlanmış özel metinler nevinden yazılar. Ayrıca bak

"training literature".

UNORGANIZED MILITIA TEŞKİLATSIZ MİLİS: Bak "militia".

UNPREMEDITATED EXPANSION OF A WAR BEKLENMEDİK ŞEKİLDE GENİŞLEMİŞ

SAVAŞ: Bu terim kullanılmamalıdır. Bak "escalatıon".

UNPREMEDITATED WAR BEKLENMEYEN SAVAŞ: Bu terim kullanılmamalıdır. Bak

"accidental attack".

UNPROGRAMMED DEPOT LEVEL MAINTENANCE PROGRAMSIZ FABRİKA

SEVİYESİNE BAKIM:

UNQUALIFIED EHLİYET DERECESİZ, EHLİYETSİZ: Bir silahın kullanılışına ait belirli

bir kursu tamamlamamış veya bir silahı kullanmada standard bir

dereceye çıkmamış kimsenin durumu.


UNREMITTING FASILASIZ:

UNRESTRICTED AREAS YASAK OLMAYAN BÖLGELER, SERBEST BÖLGELER: Dost

kuvvetlerin işgalinde bulunup, özellikle yasak bölge ilan

edilmeyen ve, ilgili mevzuata riayet etmeleri şartıyla, dost

uçakların serbestçe hareket etmelerine müsait olan bölgeler.

UNSATISFACTORY YETERSİZ, KIYAFETSİZ:

UNSCHEDULED CONVOY PHASE PROGRAMLANMAMIŞ KONVOY SAFHASI:

Savaşın ilk günlerinde düzenli konvoy safhasında programlanmış

konvoylara geçilmeden önce geçici olarak oluşturulan konvoylar.

UNSEEN FIRE GÖRÜNMEYEN ATEŞ: Gözle görünmeyen bir uçağın ulaşacağı bir

noktaya, radar gözetlenmesiyle, devamlı olarak tevcih edilen

ateş. Ayrıca bak "seen fire".

UNSERVICEABILITY HİZMETE ELVERİŞSİZLİK:

UNSERVICEABLE PROPERTY HİZMETE ELVERİŞSİZ ORDU MALI: Bak

"serviceable property".

UNSERVICEABLE SUPPLIES HİZMETE ELVERİŞSİZ İKMAL MADDELERİ:

Dağıtıma hazır eldeki stok durumuna gelmeden önce onarıma,

işleme veya değişikliğe ihtiyaç gösteren bütün ikmal maddeleri.


UNSUPPORTED FLANK DESTEKLENMEMİŞ YAN, AÇIK YAN: Bak "open flank".

UNSURVEYED AREA KEŞİF YAPAMAMIŞ BÖLGE: 1. Bir harita üzerinde

kabarıklık veya planı metrik bilgileri elde bulunmayan bölgeler.

Bu bölgeler "unsurveyed", "keşfi yapılmamış" terimiyle

belirlenir. 2. Bir harita üzerinde, elde sınırlı doğru bilgi veya hiç

bilgi bulunmamasından dolayı çok az veya hiç harita bilgisi

verilmeyen kısım.

UNTHICKENED FUEL NORMAL ALEV YAĞI: Portatif veya küçük alev

makinalarında yanıcı bir yakıt olarak kullanılan benzin ve mazot,

veya motor yağları karışımı. Ayrıca "thickened fuel".

UNVENTILATED SHELTER VANTİLASYONSUZ SIĞINAK: Personeli harp gazlarından

koruyacak şekilde yapılmış hava geçirmez sığınak. Bu

sığınaklarda, vantilasyon tertibatı yoktur; fakat sığınak kapatıldığı

zaman içerideki hava tecrit edilmiş olur.

UNWANTED CARGO İSTENMEYEN YÜK: Alıcı ülke tarafından savaş

zamanında gereksinme duyulmayan barış zamanında yüklenmiş

bir yüktür. Ayrıca bakınız: "loading; chemical ammunition cargo;

flatted cargo; general cargo; heavy-lift; high explosive cargo;


inflammable cargo; perishable cargo; special cargo; troop space

cargo; vehicle cargo ".

UNWARNED EXPOSED İKAZ EDİLMEMİŞ VE AÇIKTA: Dost kuvvetlerin nükleer

silah etkilerine karşı içinde bulundukları hassasiyet durumu. Bu

durumda personelin açıkta ayakta durduğu ancak basınç dalgası

gelmeden önce yere yattıkları varsayılır. Bu personelin çıplak

deri bölgelerinin bir kısmının termal radyasyona maruz kalması

ve bazılarının ışıktan etkilenmesi beklenir. Ayrıca bak "warned

exposed" ve "warned protected".

UP KALDIR: Havan atışlarının tanzimi için verilen bildirmek üzere

kullanılan terim. Ayrıca bak "down"

UPDATE YENİLEMEK; EN SON DURUMA UYGUN HALE GETİRMEK;

GÜNCELLEŞTİRMEK:

UPDATING TRAINING MODERNLEŞTİRME EĞİTİMİ:

UPGRADE GİZLİLİK DERECESİNİ YÜKSELTMEK: Mevcut gizlilik derecesinden

daha üst bir gizlilik derecesi tahsis etmek. Gizlilik derecesi

artırılan konuyu elinde bulunduranların bu durumdan haberdar

edilmeleri, işlemin bir kısmını teşkil eder.


UPGRADE TRAINING İHTİSAS ARTARIMA EĞİTİMİ: Şahısların; kazanılmış bir

hava kuvvetleri ihtisas grubu meslek sahası basamaklarında

ehliyet artırmalarını temin maksadıyla gösterilen eğitim.

UPPER AIR ÜST ATMOSFER TABAKASI: İyonosfer ve ekzosfer tabakalarını

içine alan atmosfer sahası. Ayrıca bak "aerospace".

UPPER EXTREMITIES ÜST TARAF, KOL VE ELLER: Bak "physical profile serial"

UPPER FIFTH WHEEL PLATE ÜST ÖZEK TABLASI: Bak "fifth wheel".

UPPER STAGE ÜST KADEME: Çok kademeli bir füzede ikinci veya daha sonraki

bir kademe.

UPRISE AYAKLANMAK:

UPRISING AYAKLANMA:

UPWIND RÜZGAR TARAFI: Rüzgarın estiği istikamet.

URBAN ŞEHRE AİT:

URBAN GUERILLA WARFARE ŞEHİR GERİLLA HARBİ:

URBAN MILITANCY ŞEHİR CENKÇİLİĞİ:

URBAN VIOLENCE ŞEHİR ZORBALIĞI:


URGENCY OF NEED DESIGNATOR İHTİYAÇ BELİRTİCİSİNİN İVEDİLİĞİ:

Malzeme dağıtım öncelik sistemi (material issue priority system)

'nde belirtilmiş kıstaslardan faydalanarak, bir ihtiyaç merkezi

tarafından tespit edilmiş ihtiyaç acelelik derecesiyle ilgili bir

alfabe harfi.

URGENT HAREKAT SAVAŞ: Haber öncelik derecesini gösteren eski terim.

Bak "message precedence".

URGENT MESSAGE HAREKAT SAVAŞ HABERİ: Haber öncelik derecesini

gösteren eski terim bak. "message precedence".

URGENT MINING ACELE MAYINLAMA: Deniz mayın harbinde, mayınların doğru

aralıklarla fakat emredilen veya planlanan yerlerine

bakılmaksızın döşenmesi. Burada, mayınlar kendi

kuvvetlerimizden ziyade düşman kuvvetlerinin hareketini

engelleyecek şekilde müsaade edilen alanın içine veya dışına

döşenir.

URGENT PRIORITY ACELE ÖNCELİK: Acil önceliğin altında fakat normal önceliğin

üzerinde bir ani görev isteği kategorisi; örneğin: dost birlikler

üzerine açılan ve zayiata neden olan topçu veya havan atışı yada

bir yarma tahdidiyle ilerleyen düşman piyade veya mekanize


birlikleri. Ayrıca bak "immediate mission request", " priority of

immediate" mission request".

URGENT SIGNAL HAREKAT SAVAŞ İŞARETİ: Bir harekat savaş haberinin

verilmesinden önce, üç defa gönderilen belirli (pan) sinyali Bu

sinyal; imdat muharebesi (distress commuication) dışında, bütün

haberleşmelere nazaran öncelik kazanır ve uçuş halindeki bir

uçağın veya bir geminin emniyeti ile ilgili olarak kullanılır.

US ROLAND US ROLAND: Kısa menzilli, alçak irtifalı her türlü koşulda

çalışabilen, Fransız-Alman Roland III güdümlü füze sistemlerini

temel olarak geliştirilmekte olan kara kuvvetleri hava savunma

topçusu için yerden havaya füze sistemi.

USABLE RATE OF FIRE DAKİKADA ATEŞ SÜRATİ: Bir silahın dakikada atım

adediyle ölçülen normal ateş süresi. Dakikada ateş süresi; bir

silahın mekanik şekilde işlenmesi esasına göre nazari bir

kıymetten ibaret olan azami ateş süratinden bir hayli düşüktür.

USAR SCHOOL ABD MÜŞEKKEL İHTİYAT OKULU: ABD; birinci derecede hazır

ihtiyat (ready reserve) durumunda olan veya ikinci derecede

hazır ihtiyat (standby reserve) faal durumunda bulunan ve

birliklere atanmamış personele öğretim yapan okul. Her okulun


karargahı ve öğretim kurulu kuruluş dışı kadroda, teşkilat ve

konuş şema birliği olarak teşkil edilip ve bulunduğu yerin ismini

alır. Örneğin "USAR school, allentown, Pennsylvania" gibi.

USE AGE KULLANMA SÜRESİ: Malzemenin hizmette veya kullanan birliğin

elinde kaldığı süre. Arıca bak " supply replacement factors and

consumption rates".

USEFUL LOAD FAYDALI YÜK: Bir uçakta taşınabilen mürettebat, akaryakıt, yağ,

silah, bomba, oksijen ve uçak ek teçhizatı ile, uçakta taşınmasına

müsaade edilen azami yük ağırlığının toplamı. Ayrıca bak "dead

load".

USER NATION KULLANICI ÜLKE (LOJİSTİK):

USER TEST HİZMETE ELVERİŞLİLİK TESTİ, HİZMETE ELVERİŞLİLİK DENEYİ: Bir

maddenin askerlik bakımından hizmete elverişlilik derecesini

tayin için harekat veya manevra şartları altında yapılan bir

deney. Ayrıca bak "tests".

UTILIDOR UTILIDOR: Su kanalizasyon ve buhar borularıyla muharebe ve

elektrik kablolarının, düşük kıyı tesiri ve diğer etkilerden

korunmaları için içinden geçirildikleri, sandık biçiminde tecrit


edilmiş kanal. Bunlara, korunmanın gömme ile sağlanamadığı

arktik bölgelerde ihtiyaç vardır.

UTILITIES FENNİ VE SIHHİ TESİSLER: Su, ısınma, ışık, kanalizasyon, taktik

dışı muharebe vasıtaları vesaire gibi hizmet ve tesisler.

UTILITIES OFFICER FENNİ VE SIHHİ TESİSLER SUBAYI: İstihkam şubesi tesisler

kısmının başında bulunan subay. Bu subay; bir askeri tesisteki

aydınlatma, elektrik kudreti ve ısıtma gibi fenni tesislerin tekmil

teknik ve idari işlerine nezaret eder.

UTILITY FAYDA, YARARLILIK, MAKSADA UYGUNLUK:

UTILITY FUND KAMU HİZMETLERİ FONU: Kamu hizmetlerinin karşılanması için

ayrılmış para.

UTILITY HELICOPTER GENEL HİZMET HELİKOPTERİ: Birlik nakil kabiliyeti olan

ancak bununla birlikte komuta ve kontrol, lojistik yaralı tahliye

veya taarruz helikopteri görevlerinde de, kullanılabilecek çok

amaçlı bir helikopter.

UTILITY ITEMS FENNİ VE SIHHİ TESİS MADDELERİ: Bak "standby items".

UTILITY PROGRAMDESTEK PROGRAMI: Bazı temel rutinlerin yürütülmesini

sağlayan program.
UTILITY RAILWAY SİVİL DEMİRYOLU: Asker demiryolu olarak sınırlandırılmayan

ve genel kamu maksatları için kullanılan demiryolu. Ayrıca bak

"military utility railway".

UTILITY REPAIRMAN FENNİ VE SIHHİ TESİS TAMİRCİSİ: Marangozluk, saç

levha işçiliği, elektrik aletleri işçiliği ve makinistlik gibi sahalarda

esas bilgi ve tecrübeleri kazanarak yetişmiş olan asker. Bu

eğitim, askerin bağlı olduğu seferberlik eğitim programına göre

değişir.

UTILITY SYSTEM FENNİ VE SIHHİ TESİSAT ŞEBEKESİ: Herhangi bir tesis

dahilinde su, ısıtma, ışık, kanalizasyon, vesaire gibi her çeşit

fenni ve sıhhi tesisattan meydana gelen genel şebeke.

UTM GRID Bak "universal transverse mercator grid".

UUM 44A Bak "submarine rocket".

V DEVICE KAHRAMANLIK İŞARETİ: Kahramanlık (cesaret-valor) sebebiyle

bronz hizmet madalyası ile taltifi belirten V şeklinde madeni

alamet.

V FIRE İÇ DAİREDE İSABET: Bak "v ring".


V FORMATION GENİŞ KAMA DÜZENİ, TERS KAMA DÜZENİ: Piyade takımının bir

muharebe düzenidir. Bu düzende önde bulunan iki piyade

mangası V harfinin kollarını ve arkada bulunan silah mangası ile

diğer piyade mangası V harfinin alt ucunu teşkil eder.

V MAIL FOTO MEKTUP: Harp zamanında, haberleşme hacmini azaltmak

için, deniz aşırı yerlerden fotoğrafla küçülmek (mikro film olmak)

suretiyle gönderilen ve yerinde tekrar büyütülerek sahibine

ulaştırılan mektup.

V RING V DAİRESİ: Bir tüfekle atış yarışmasında elde edilen eşit puan

durumunda, toplam puanı değiştirmeden bir karara varmak için

kullanılan, hedef ortası iç dairesi. V dairesi içindeki isabetler (V

fire) olarak anılır.

V SERIES (CHEMICAL AGENTS) V SERİSİ KİMYASAL MADDELER: Genellikle

kokusuz ve renksiz, zehirli kimya harbi maddeleri. Likit veya

aerosol şeklindeki bu maddeler vücut üzerinde g serisinden

maddeler türünden, sinir sistemi üzerinde etkili diğer maddelere

benzer şekilde etki gösterir. VX; V serisinden bir kimya harbi

maddeleridir.

V-VISIBILITY IN MILES Mil olarak görüş/rüyet mesafesi.


VACANCY MÜNHAL, BOŞ: Kadroda fiilen mevcut olmakla beraber, ya henüz

kimsenin atanmamış olması ya da atanması gereken daha küçük

rütbeli bir subay veya astsubayın bulunması sebebiyle, henüz

boş olan vazife yeri veya makam.

VACANT SPACE BOŞ DEPOLAMA SAHASI: Kullanılabilir net depolama

sahasının işgal edilmemiş kısmı.

VACCINATE AŞI YAPMAK, AŞILAMAK: Bazı hastalıklara karşı muafiyeti temin

için aşı yapmak.

VACCINE AŞI MADDESİ:

VAGUE MÜPHEM:

VALID GEÇERLİ:

VALIDATION TEST SONUCU KONTROLU, ONAYLAMA: Bir şeyi ölçen bir test

veya diğer değişken büyüklüğün ölçebilme derecesini tayin

işlemi.

VALIDATION (OF TRAINING PROGRAM) EĞİTİM PROGRAMININ

GEÇERLİLİĞİ:

VALIDITY GEÇERLİK, DOĞRULUK; SIHHAT: Genel olarak bir personel ölçme

cihazının ölçmesi beklenen ustalık, bilgi sahası, istihdat ve diğer


nitelikleri ölçme derecesi; bir personel değerlendirme cihazının,

fiili görev sahasında başarı gösterecek kimselerle bu hususta

zayıf kalacak kimseleri önceden seçme derecesi. Bir maksat için

gerekli olmayabilir. Geçerlilik bir ölçme cihazının asli niteliği

değil, cihazın maksatlarıyla ilgilidir.

VALUABLE CARGO DEĞERLİ YÜK:

VALUABLE SUPPLY/CARGO KIYMETLİ YÜK, DEĞERLİ İKMAL MADDESİ: Harbin

daha ileri bir safhasında değer kazanabilecek durumdaki emtia;

temel ham maddelerle mamul maddeler bu meyandadır. Ayrıca

bak cargoes and/or commodities" ve "cargo".

VALUE ÖZ DEĞER, DEĞER, KODUN AÇIK MUADİLİ: Kriptografide bir kod

grubunun açık metindeki mukabili veya anlamı.

VAN ALLEN RADIATION BELTS VAN ALLEN RADYASYON KUŞAKLARI: Dünya

manyetik sahasına hapsedilmiş yüksek enerji yüklü partiküllerin

bulunduğu sahalara verilen genel isim. Bu kuşakların

büyüklüğünü ve şeklini tarifi bir radyasyon yoğunluk ölçüsü ve

hakim partikül unsurlarının seçilmesine bağlıdır. Bulundukları

bilinen kuşaklar şunlardır: 1. ortalama 200 mil irtifa jeomanyetik

ekvatorda toplanmış proton sahası; 2. ortalama 1200 mil irtifada


jeomanyetik ekvatorda toplanmış bir elektron sahası. 3.

ortalama 20.000 mil irtifada jeomanyetik ekvatorda toplanmış

ve birbiri üzerine binmiş elektron ve proton sahaları. Ayrıca suni

kaynaklardan hapsedilmiş radyasyon sahaları da mevcuttur.

gezegenler arası keşifte bir engel meydana getiren bu kuşakların

mevcudiyeti ilk defa, Iowa devlet üniversitesinden Dr. James A.

Allen tarafından haber verilmiştir.

VAN GUARD ÖNCÜ ÖNCÜSÜ: Öncünün bir unsuru bak "advanced quard"

VANE KANATÇIK: Bir uçak bombası, uçaktan atıldığı zaman, tapayı

döndüren ve kuran küçük pervane.

VAPOR DOSAGE GAZ BUHARI DOZAJI: Bir litre hacimde miligram ile ifade

edilen gaz yoğunluğunun, dakika cinsinden buharlaşma müddeti

ile çarpılmasından elde edilen değer.

VARIABILITY DEĞİŞKENLİK: Belirli bir hedefte meydana gelebilecek hasarın,

yer sıfır noktasından olan uzaklığa göre azalması veya hasar

değerlendirilmesinde göz önüne alınan etkilere karşı hedefteki

belirsizliklerin, korunmanın ve yönün ortalama etkisini bulmak

için hesaba katılan matematiksel bir faktör.

VARIABLE DEĞİŞKEN:
VARIABLE COSTS DEĞİŞİM/DEĞİŞEN MALİYETLER:

VARIABLE LEAD METHOD DEĞİŞİK ÖNLEME İLE ATEŞ USULÜ: Harekat

halindeki bir hedefe özellikle bir uçağa karşı ateş usulü. Bu

usulde, önleme, sabit bir ortalamada tutamayıp değişir. Asgari

önleme, hedef ateş bölgesine girerken veya ateş bölgesinden

çıkarken; azami önleme ise, hedef ateş mevziine en yakın bir

yerde (geçiş noktasında) bulunduğu zaman kullanılır.

VARIABLE SAFETY LEVEL Bak "safety level of supply".

VARIABLE TIME FUZE VT TAPASI: Bir mermi, bomba, mayın veya infilak

hakkını, temasla değil dış tesirlerle faaliyete geçtiği zaman infilak

ettirecek şekilde imal edilmiş bir tapa. Ayrıca bak "fuze".

VARIANCE DEĞİŞİKLİK:

VARIANT DEĞİŞKEN: 1. Açık metindeki karşılıkları aynı olan iki veya daha

çok şifre veya kod sembolü. 2. Tek bir kod grubu tarafından

temsil edilen birkaç açık metin anlamından birisi.

VARIANT VALUES DEĞİŞKEN KARŞILIKLAR: Bak "variants (communications) ".

VARIATION (NAVIGATION) TABİİ SAPMA: Tabii inhiraf (seyrüsefer); bir

mevkide hakiki kuzey ile manyetik kuzey arasında derece ve


dakika cinsinden ölçülen yatay açı. Bu açı, manyetik kuzey, hakik

kuzeyin doğusunda veya batısında oluşuna göre, doğu veya batı

istikametinde ölçülür. Ayrıca bak "declination"

VARITYPER VARİTEYPER: İcabında, klavye kısmı değişik harfli yedek

klavyelerle değiştirilmek suretiyle istenilen formda yazı yazmaya

elverişli olan yazı makinesi.

VAULT STORAGE SPACE EMİN DEPOLAMA SAHASI: Hırsızlık ve tahribata karşı

azami derecede korunması gereken malzemenin depolanması

için, özel olarak inşa edilen sabit ve yanmaz bir binadaki

depolama sahası.

VECTOGRAPH VEKTOGRAF: Bir stereo çiftinden gelen polarılmış saydamlıklar

hafifçe kaydırılarak üstüste getirilen, böylece polarılmış gözlükle

bakıldığı zaman üç boyutlu tesiri veren resim.

VECTOR VEKTÖR: 1. Hem değeri (kuvveti) hem de istikameti olan bir

etken. 2. (ABD Savunma Bakanlığı) hava önleme yakın hava

desteği ve hava savunmada kullanılan "belirtilen manyetik

istikamete geç" anlamına gelen kod. Emredilen istikamet üç

rakamlı olmalıdır. Örneğin: "vektör sıfır, altı sıfır". (üsse dönüş

için "steer" terimini kullanır). 3. (ABD Savunma Bakanlığı: ABD


Savunma Kurulu) Bir uçağa seyrüsefer rehberliği sağlamak için

radar tarafından verilen istikamet.

VECTOR SIGHTS Bak "BOMB SIGHTING SYSTEMS".

VECTOR STEERING VEKTÖR DOĞRULTMA, BİR FÜZE DOĞRULTMA USULÜ: Bir

veya daha fazla odacık, çekiş kuvveti sapmasının, bir dönüş

momenti meydana getirmek üzere, füze ağırlık merkezine

nazaran eğilmesine imkan verecek şekilde mafsallı yataktan

üzerine monte edilmiştir. Biri enine eksen, diğeri boyuna eksen

üzerine monte edilmiş iki adet yardımcı çalıştırıcı, çekiş

istikametini, uçuş kontrol sisteminden verilecek işaretlere göre

eğdirir.

VECTORED ATTACKS YÖNETMELİ HÜCUMLAR: Hedefle temas halinde

olmayan bir silah taşıyıcının (hava, suüstü veya sualtı), hedefle

temas halinde bulunan bir birlik (hava, suüstü, sualtı) tarafından

silah atış noktasına yöneltilmesiyle yapılan taarruzlar.

VEE FORMATION V DÜZENİ: Bak "formation".

VEHICLE ARAÇ: Karada, denizde, havada veya uzayda yük taşımak için

kendi kendine harekat edebilen tepkili veya çekilen bir vasıta.

Ayrıca bak "amphibious vehicle" "combat vehicle (fighting) ",


"commercial vehicle", "substitute transport-type vehicle",

"transport vehicle".

VEHICLE AVAILABILITY HİZMETE HAZIR ARAÇ MİKTARI: Belirli bir zamanda

hizmet maksatları için mevcut olan esas görev araçlarının

(genellikle beher bölük için) miktarı veya oranı.

VEHICLE CARGO ARAÇ HALİNDEKİ YÜK: Belirli bir güverte alanı, dikey boşluk

ve diğer boş alanlara ihtiyaç gösteren ve silahları da içine alan

tekerlekli veya tırtıllı teçhizat. Ayrıca bak "cargo".

VEHICLE COLLECTING POINT ARAÇ TOPLANMA NOKTASI: Arızalı araçları

almak, onarıp tahliye etmek üzere tesis edilen bir toplanma

noktası veya bakım bölgesi.

VEHICLE DEBARKATION PRIORITY TABLE ARAÇ BOŞALTMA ÖNCELİK

ÇİZELGESİ: Bak "vehicle summary and priority table".

VEHICLE DENSITY ARAÇ YOĞUNLUĞU: Bak "density" ve "traffic density".

VEHICLE DISTANCE ARAÇLAR ARASI MESAFE: Bir konvoy halindeki

araçlarda, bir aracın önüyle diğer aracın arkasındaki uzaklık.

VEHICLE PARK ARAÇ PARKI, MOTORLU ARAÇ PARKI: Bak "motor park".
VEHICLE SUMMARY AND PRIORITY TABLE ARAÇ BOŞALTMA ÖNCELİK LİSTESİ:

Muharebe yüklemesi yapılmış bir gemideki, tüm araçları,

boşaltma öncelik listesine göre gösteren çizelge. Bu çizelgede

her aracın cinsi, boyutları, kapladığı alan ve hacım, ağırlığı ve istif

yeriyle araca yüklenilen yük ve aracın ait olduğu birlik gösterilir.

VEHICULAR FIRING ARAÇ ÜZERİNDEN ATIŞ: Açık veya taretli araçtan

yapılan atış

VEHICULAR STATION ARAÇ TELSİZ İSTASYONU: Bir araç üzerine yerleştirilen

ve araç hareket halinde iken işleyebilen telsiz istasyonu.

VELOCITY HIZ: Genel olarak (speed) ile eşit anlamda kullanılan terim.

VELOCITY FIRE İLK HIZ TESPİT ATIŞI: Belirli bir silah, sevk barutu ve tapa

düzenine ait ilk hızı tayin için yapılan hazırlık atışı Ayrıca bak

"fire".

VELOCITY VECTOR HIZ VEKTÖRÜ: Balistik füze, mermi yoluna ait iki değerin;

füze ağırlık merkezinin, mermi yolu üzerinde belirli bir

noktasındaki hızı ile mahalli düşey hat ve hız istikameti

arasındaki açının bileşmesi.

VENDOR MÜTEAHHİT, SATICI, BAYİİ: Kara ordusuna mal satan bir şahıs

ortaklık şirket veya acente


VENDOR'S SHIPPING DOCUMENT MÜTEAHHİT GÖNDERME BELGESİ:

VENTILATED SHELTER VANTİLASYONLU SIĞINAK, HAVALANDIRMA

TERTİBATLI SIĞINAK: Personeli harp gazlarına karşı koruyacak

şekilde yapılmış hava geçirmez sığınak. Bu sığınaklar, içeriye

girecek havayı temizleyen bir havalandırma cihazı ile teçhiz

edilir.

VENTURI VENTURİ BORUSU: Bak "venturi tube".

VENTURI TUBE VENTURİ TÜPÜ: İki kesik koninin kesik uçlarının bir silindirle

birleştirilmesinden meydana gelen bir tüp. En dar kısmına

"venturi boğazı" denir. Venturi tüpü şu esasa göre çalışır: Venturi

boğazındaki akışkanın akış hızı arttıkça boğazdaki basınç düşer.

Buna kısaca venturi de denir.

VERBAL ORDER SÖZLÜ EMİR, AĞIZDAN EMİR:

VERBAL ORDERS COMMANDING OFFICER SÖZLÜ EMİR VEREN KOMUTAN:

VERDICT JÜRİ KARARI: Gerekli duruşma ve incelemelerden sonra bir jüri

heyeti tarafından verilen karar.

VERIFICATION GERÇEKLEME: Silah kontrolünde, silahların kabul edilmiş

ölçülere uygunluğunu temin etmek için yapılan inceleme, tespit


veya tanımlama. 2. Doğruluğunu tahkik; denetleme inceleme. 3.

Tahakkuk (maliye) .

VERIFICATION FIRE KONTROL ATIŞI: Topların ve ateş idare malzemesinin

mekanik ayarlarını denemek ve esas kademe ve tecrübe atışı

vasıtasıyla tayin edilmiş bulunan düzeltmelerin doğruluğunu

ölçmek için yapılan atış.

VERIFY TAHKİK, TASDİK ETMEK, DOĞRULAMA: 1. Çekilen bir mesajın

anlamını ve şeklinin kaynağının amacını tam bir şekilde ifade

etmesin temin etmek. 2. Gözcünün atış bilgilerini yeniden

gözden geçirip, kendisine bildirilmesi için atış kontrol

merkezinden yaptığı istek.

VERNIER VERNİYER: Esas taksimatın bölümlerinden birine ait kesri ölçmek

için kullanılan yardımcı küçük taksimat.

VERTEX HEIGHT BAK "maximum ordinate".

VERTICAL AERIAL PHOTOGRAPHY DÜŞEY HAVA FOTOĞRAFÇILIĞI: Bak

"photography".

VERTICAL AIR PHOTOGRAPH DİKEY HAVA FOTOĞRAFI: Kameranın optik

ekseni yeryüzüne dik olarak çekilen hava fotoğrafı. Buna kısaca

"vertıcal photograph" da denir. Ayrıca bak "oblique aerial


photograph" ve "pinpoint photograph". VERTICAL AND/OR

SHORT TAKE OFF AND LANDING: DİKEY VE/VEYA KISA MESAFEDE

KALKIŞ VE İNİŞ: Bir uçağın dikey veya kısa mesafede kalkma ve

inme kabiliyeti.

VERTICAL BANK DÜŞEY YATIŞ: Bir uçağın keskin bir dönüş yaparken kanat

uçları aşağı ve yukarı gelecek şekilde diklemesine yana doğru

yatışı.

VERTICAL BASE DÜZEY BAZ HATTI: Bir gözetleme yerinin hedeften itibaren

bilinen yüksekliği. Bu hat düşey baz hattı ile mevkii bulmada

kullanılır

VERTICAL BASE METHOD DÜŞEY BAZ HATTI USULÜ: İstikamet ve mesafeyi

bulmak için, su seviyesindeki hedeflere karşı kıyı topçusu

tarafından kullanılan usul istikamet açısı, görerek tayin edilir;

mesafe ise hedefin üst tarafındaki bulunan gözcünün bilinen

irtifası ile alçalış açısını kullanarak; gözcünün irtifası, yatay

mesafe ve hedef mesafesinin teşkil ettiği dik üçgenin

çözülmesiyle bulunur. Buna (vertical base system) de denir.

VERTICAL BASE SYSTEM DÜŞEY HATTI USULÜ: Bak "vertıcal base method".
VERTICAL CONTROL NİVELMAN ŞEBEKESİ: Bir kara veya deniz haritasının

yapılmasında kullanılan ve yükseklikleri sıhhatli olarak bilinen

coğrafi noktalar sistemi

VERTICAL CONTROL OPERATOR DİKEY PLANCI: Ateş idare merkezinde

bulunan ve muhtelif bataryalar için, toprak açılarını, ayrıca

lüzumunda bildirilecek, toprak açısı için uygun komutları tespit

eden şahıs. Dikey plancının şeması, yatay plancınınkinin aynıdır

ve her an yatay plancının görevini ifaya hazır bulunur. Ayrıca bak

"horizontal control operator".

VERTICAL COVERAGE DIAGRAM DÜŞEY RADAR SAHASI ŞEMASI, DÜŞEY

RADAR DİYAGRAMI: Frekans, anten boyutu ve diğer faktörlerle

tespit edilmiş radar düşey tarama sahasının münasip ölçekli bir

kağıt üzerinde grafik olarak gösterilmesi. Ayrıca bak "coverage

diagram".

VERTICAL DEFLECTION DİKİNE ÖNLEME: Bak "vertical lead".

VERTICAL DEVIATION DİKİNE SAPMA: Yan sapmasına dikey bir hat üzerinde,

atış hattına dikey bir düzlemde hedef ile paralanma noktası

arasındaki mesafe.
VERTICAL DIGRAPH DÜŞEY ÇİFT HARF: Kriptografide sütunlar halinde

birbirinin altına yazılan veya birbirinin altında bulunan çift

harfler.

VERTICAL ENVELOPMENT DÜŞEY KUŞATMA: Düşmanın havadan

kuşatılması; paraşütle atılan veya havadan indirilen birliklerin,

bir düşman kuvvetini kuşatmak veya gerisiyle irtibatını kesmek

amacıyla bir kuvvetin gerisine veya kanatlarına saldırdığı taktik

manevra.

VERTICAL HELICOPTER REPLENISHMENT DİKEY HELİKOPTER KULLANILMASI:

VERTICAL INTERVAL YÜKSEKLİK FARKI: (ABD. Savunma Bakanlığı, ABD

Savunma Kurulu) iki nokta veya yer arasındaki yükseklik farkı,

Örneğin: Bir topçu bataryası veya ateş halindeki gemiyle hedef;

gözetleme yeriyle hedef; daha önce ateş açılmış bir hedefle yeni

bir hedef; gözcüyle, patlama noktası; bir topçu bataryası veya

atış halindeki gemiyle patlama noktası arasındaki yükseklik.

VERTICAL JUMP DİKEY ÇIKIŞ HATASI AÇISI: Ateş edilen an ile merminin

namluyu terkettiği an arasında, namlu ağzının oynaması ile


ortaya çıkan dikey mesafeyi gösterir açı. Bu açının yatay

karşılığına (lateral jump) denir. Ayrıca bak "angle of jump".

VERTICAL LAUNCH DİKİNE FIRLATMA, DİKİNE ATIŞ: Bir füze veya diğer aracın

dikey vaziyetten uçuşa başladığı atış (fırlatma) şekli.

VERTICAL LEAD DİKİNE ÖNLEME: Merminin uçuşu esnasında hedefin düşey

olarak seyretmesini ve düşey tevcih düzeltmelerini göz önüne

almak üzere, bir silahın harekat eden hava hedefinin yukarısına

veya aşağısına tevcih edildiği açısal miktar. Buna (vertical

deflection) da denir.

VERTICAL LINE OVERLAP DÜŞEY FOTOĞRAF BİNDİRMESİ: Bir hat üzerinden

alınan, bindirilmiş düşey fotoğraflar serisi. Ayrıca bak "oblique

line overlap".

VERTICAL LOADING UÇAĞIN ANİ OLARAK DİKEY İRTİFA KAZANMASI:

VERTICAL PHOTOGRAPH DÜŞEY HAVA FOTOĞRAFI: Bak "vertical aerial

photograph".

VERTICAL PROBABLE ERROR MUHTEMEL DİKEY HATA: Muhtemel menzil

hatası ile düşüş eğiminin çarpımı.


VERTICAL SCALE INSTRUMENT SYSTEMS DİKEY ENSTRÜMAN SKALA

SİSTEMLERİ: Uçuş ve motorlarla ilgili bilgileri gösteren dikey

skala göstergeleri sistemi.

VERTICAL SEPARATION DİKEY/ŞAKULİ AYRIM: (NATO) Aynı bölgede uçuş

yapan uçak ve helikopterler arasında kd. olarak ifade edilen

mesafe.

VERTICAL SITUATION DISPLAY DİKEY DURUM GÖSTERGESİ: Uçak yüksekliği ve

istikameti, uçuş idare komutları, nişan alma ve arazi takibiyle

ilgili bilgilerin temsil edildiği ancak seçim hakkının pilotun

kontrolünde olduğu elektronik gösterge.

VERTICAL STRIP DİKEY HAT: Kesişen fotoğraflardaki tek bir uçuş hattı.

Genellikle kıyı veya yollar gibi uzun ve dar hedeflerin bu tür

fotoğrafı çekilir.

VERTICAL TAKE OFF AND LANDING DİKEY KALKIŞ VE İNİŞ: Bir uçağın dikey

olarak inmesi ve kalkması veya ileri doğru hareketi etraftaki

engelleri aşmak amacıyla, dikey harekete çevirme kabiliyeti.

VERTICAL TARGET EL BOMBASI PENCERE HEDEFİ: El bombası eğitiminde

kullanılan hedef. Bu hedefler değişik boyda, pencere şeklinde

olur ve toprağa tespit edilir.


VERTICAL TRANSCRIPTION DÜŞEY YER DEĞİŞTİRME: Bak "colummar

transposition". ,

VERTICAL VOLUTE SPRING SUSPENSION DÜŞEY VOLUT YAYLI ASKI: Bak

"suspensıon".

VERY DEEP DRAUGHT SHIP ÇOK FAZLA SU ÇEKEN GEMİ/SU KESİMİ FAZLA

OLAN GEMİ: Su kesimi 13.75 metre (45 feet) veya daha fazla

olan gemi.

VERY HIGH ÇOK YÜKSEK: Elli bin feet'in üzerindeki yükseklik.

VERY HIGH FREQUENCY ÇOK YÜKSEK FREKANS:

VERY LIGHT IŞIK İŞARETİ: Özel bir tabanca ile atılan renkli işaret fişeği Buna

(very signal lıght) da denir.

VERY LONG RANGE RADAR ÇOK UZUN MENZİLLİ RADAR: Hedefle radar

arasında görüş hattı mevcut olmak şartıyla, sinyal yoluna dikey,

bir metre karelik yansıtıcı bir hedef üzerinde, azami menzili 800

mili geçmeyen radar cihazı. Ayrıca bak "long range radar".

VERY LOW ÇOK ALÇAK: Beş yüz feet'in altındaki yükseklik

VERY LOW FREQUENCY ÇOK ALÇAK FREKANS: Bak "frequency".


VERY PISTOL İŞARET TABANCASI: Renkli işaret fişeklerini atmak için kullanılan

özel bir tabanca.

VERY SERIOUSLY ILL ÇOK AĞIR HASTA: Hastalığı hayati tehlike arz eden

hasta.

VERY SHORT RANGE RADAR ÇOK KISA MENZİLLİ-RADAR: Hedefle radar

arasında, görüş hattı mevcut olmak şartıyla, sinyal yoluna dikey

bir metre karelik bir yansıtıcı hedef üzerindeki azami menzili 50

milden aşağı olan radar cihazı. Ayrıca bak "short range radar".

VERY SIGNAL LIGHT IŞIK İŞARETİ: Bak "very lıght".

VESICANT YAKICI GAZ: Bak "blister gas".

VESICANT AGENT YAKICI KİMYA HARP MADDESİ: İnsanın vücuduna temas ettiği

zaman dokuları yakan ve tahrip eden iltihaplanmaya yol açan

kimyasal harp maddesi. Ayrıca bak "blister agent".

VESICANT DETECTOR CRAYON YAKICI GAZ DETEKTÖR KALEMİ: Bak "detector

crayon".

VESICANT DETECTOR PAINT YAKICI GAZ DETEKTÖR BOYASI: Bak "detector

paınt".
VESSEL TEKNE: Su üzerinde seyrüsefer maksadıyla yapılan içi oyuk

herhangi bir vasıta.

VESSEL MASTER GEMİ KOMUTANI; KAPTAN:

VET MUAYENE VE TEFTİŞ ETMEK:

VETERAN ESKİ MUHARİP:

VETERAN ADMINISTRATION ESKİ MUHARİPLER DAİRESİ: ABD'de eski

muhariplerin emeklilik, sigorta, hastane veya mesleki eğitim

büroları gibi işleriyle meşgul müesseseleri idare ve kontrol eden

müstakil hükümet dairesi.

VETERINARIANVETERİNER: Orduda kullanılan hayvanların bakım ve sıhhi işlerini

idare eden veteriner sınıfına mensup şahıs.

VETERINARY VETERİNERLİĞE AİT: Veteriner işleriyle ilgili.

VETERINARY AID STATION VETERİNER SIHHİ YARDIM İSTASYONU:

Muharebede; hasta ve yaralı hayvanların geçici bakımı için

sahrada açılan istasyon.

VETERINARY CLEARING STATION HASTA VE YARALI HAYVAN AYIRMA

İSTASYONU: Hasta ve yaralı hayvanların bir veteriner sıhhi


yardım istasyonunda tedavi görmek üzere ve icabında geriye

doğru daha fazla bir tahliye hazırlığı için getirildiği sıhhiye tesisi.

VETERINARY CORPS VETERİNER SINIFI, VETERİNER TEŞKİLATI: ABD ordu

sağlık teşkilatına bağlı bir sınıf. Bu sınıf ordu hayvanlarının

tedavisini yapar. Süt haneleri kontrol eder. Sağlık hava ve

yiyecek depolarını denetler; etleri ve sütlü maddeleri muayene

eder ve bunlara benzer veterinerliğe ait diğer görevleri yapar.

VETERINARY DISPENSARY HAYVAN REVİRİ: Hastanede kalmalarına lüzum

görülmeyen hasta ve yaralı hayvanların bakım ve tedavilerini

yapan tesis.

VETERINARY EVACUATION HOSPITAL HAYVAN TAHLİYE HASTANESİ: Hasta ve

yaralı hayvan ayırma istasyonlarından getirilen hasta ve yaralı

hayvanların daimi hastanelere nakledilinceye kadar bırakıldıkları

hastane.

VETERINARY FOOD INSPECTION VETERİNER GIDA KONTROLU: Yiyecek

maddelerinin niteliklerini ve sağlığa yararlılık derecesini tespit

maksadıyla veteriner sınıfına mensup subaylar ve özel suretle

yetiştirilmiş erler tarafından satın almadan önce ve sonra yapılan

muayene.
VETERINARY GENERAL HOSPITAL GENEL HAYVAN HASTANESİ: Mahalli

ihtiyaçlardan çok genel ve özel ihtiyaçları karşılamak maksadıyla

kurulmuş olan daimi hayvan hastanesi hizmet bakımından, bu

hastane garnizon hayvan hastanesine nazaran daha büyük bir

bölgeyi içine alır. Türk ordusunda, kısmen daimi yurtiçi hayvan

hastanelerine tekabül eder.

VETERINARY HOSPITAL HAYVAN HASTANESİ: Hastane yaralı hayvanların tedavi

gördükleri ve ameliyat edildikleri hastane.

VETERINARY OFFICER VETERİNER SUBAYI: Veteriner sınıfına mensup subay.

VETERINARY SANITARY INSPECTION VETERİNER SAĞLIK DENETLEMESİ: Gıda

maddeleri imal eden ve saklayan bir tesisin sağlık durumunu

tespit amacıyla denetlenmesi.

VETERINARY SERVICE VETERİNER HİZMETİ: ABD ordu sağlık teşkilatına bağlı

ve hayvanların bakımı, gıda maddelerinin muayenesi ile ilgili

hizmet.

VETERINARY SICK CALL HAYVAN VİZİTESİ: Hasta ve yaralı hayvanların bir

garnizon hayvan hastanesinde veya hayvan revirinde yapılan

günlük muayene ve tedavileri.


VETERINARY STATION HOSPITAL GARNİZON HAYVAN HASTANESİ: Bir

garnizonda tesis edilmiş olan ve yalnız bu garnizonun

ihtiyaçlarına tahsis edilen daimi hayvan hastanesi.

VICE ADMIRAL KORAMİRAL: Deniz kuvvetlerinde rütbesi (admiral) küçük ve

tümamiralden (rear admiral) büyük sancak subayı.

VICE CHIEF OF STAFF KURMAY BAŞKAN MUAVİNİ/VEKİLİ: ABD kara

ordusunda kurmay başkanının bir müşaviri ve yardımcısı,

bulunmadığı zaman kurmay başkanına vekalet eder.

VICTORY MEDAL ZAFER MADALYASI: Birinci ve ikinci dünya savaşında ABD

silahlı kuvvetlerinde hizmet görmüş personele verilen madalya.

VICTORY RIBBON ZAFER ŞERİDİ: Zafer madalyasını takmaya hak kazanmış

kimselerin göğüslerinin sol tarafında taşıdıkları hizmet şeridi.

VIDEO AMPLIFIER VİDEO AMPLİFİKATÖRÜ: Odyo frekans bandını ihtiva eden ve

bunu da aşan çok geniş bir frekans sahası üzerinde amplifikasyon

yapabilen bir devre.

VIGENERE TABLE VİJİNER ÇİZELGESİ/TABLOSU: Kriptografi sahasında genel

olarak Fransız şifrecisi Vigenere'e atfedilen bir şifre karesi. bu

kare; yukarıda (veya aşağıda), sağda (veya solda) normal sıraları

bulunan ve kare dahilinde, birbirini müteakip sıralar (veya


sütunlar) teşkil eden normal sıranın devri değişikliklerini ihtiva

eder. Terim bazen aynı simetriyi karışık bir sıra halinde gösteren

bir kareye verilir. Ayrıca bak "cipher square".

VIGILANCE UYANIKLIK, TEYAKKUZ; DİKKAT:

VIGILANT UYANIK; MÜTEYAKKIZ:

VIGILANTE 1. Uçak gemilerinde üslenerek görev yapmak üzere tasarlanmış,

iki mürettebatlı, her türlü havada görev yapabilen bir keşif uçağı.

Çok çeşitli fotografik ve elektronik keşif sistemleri taşır. RA-5

olarak anılır. 2. Islah edilmiş 37 mm. lik seri atışlı top kullanan,

otomatik tahrik tertibatlı hava savunma silahı

VIGNETTING RENK VEYA TON ÇIKARTMA: Bir harita üzerinde, yoğunluğu bir

uçtan diğer uca düzgün bir şekilde azalacak şekilde bir renk

bandı veya ton çıkartma işlemi.

VIKING VIKING: Uçak gemilerinde görev yapma kabiliyetine sahip, çok

mürettebatlı, çift turbo fan metotlu deniz altılara karşı kullanılan

bir uçak. Bilgisayar kontrollü birleşik bir taarruz sistemi ve çeşitli

konvansiyonel ve/veya nükleer cephane kullanılarak denizaltıları

tespit etmek, yerini tespit etmek ve imha etmek üzere

tasarlanmıştır. S-3 olarak anılır.


VIOLATED SHIPMENT ZORLANMIŞ SEVKİYAT EŞYASI: Bak "pilfered

shipment".

VIOLENCE PRONE ŞİDDET YANLISI, ŞİDDETE MÜTEMAYİL:

VIOLENT ŞİDDETLİ, AZILI:

VISA VİZE:

VISIBILITY GÖRÜŞ, RÜYET: Hava önleme kullanımında "görüş (mil

cinsinden) dir. " şeklinde kullanılır.

VISIBILITY CHART GÖRÜŞ HARİTASI: Belirli bir gözetleme noktasından hangi

bölgelerin görülebildiğini, hangilerinin görülemediğini gösteren

harita veya fotoğraf.

VISIBILITY RANGE GÖRÜŞ/RÜYET MESAFESİ: Büyük ve koyu renkli bir nesnenin

ufukta görülebildiği azami yatay mesafe (kilometre veya mil) .

VISIBLE HORIZON GÖRÜNEN UFUK: Bak "apparent horizon".

VISIBLE WRITING GÖRÜNÜR YAZI: Kriptografide sembolleri adi yazı

malzemesiyle yazılan ve çıplak gözle görülebilen yazı şekli.

VISION SLIT GÖZETLEME MAZGALI: Özellikle bir tank veya diğer bir zırhlı

aracın içinden dışarı çıkmak için zırh üzerine açılmış dar yarık

veya aralık.
VISIT OF COURTESY NEZAKET ZİYARETİ: Askeri adetlere uyarak, bir subayın

başka bir subaya yaptığı resmi ziyaret.

VISITING CORRESPONDENT ZİYARETÇİ MUHABİR: Kara kuvvetleri komutanı

veya baş komutan tarafından bir harekat sahasını ziyaret ve

intibalarını ancak ziyareti sona erdikten sonra yayınlamak yetkisi

verilmiş bir gazeteci, yazar, radyo muhabiri veya fotoğrafçı. Bu

muhabir bir karargaha bağlı değildir ve resmi üniforma giymez.

Ayrıca bakınız: "correspondent".

VISITOR ZİYARETÇİ: Bir proje üzerinde çalışmaların kara kuvvetleri

hesabına yürütüldüğü bir devlet müessessi veya sivil müessese

yada bölgeye kabul edilen şahıs. aşağıdaki şahıslar ziyaretçi

telakki edilmez: a. proje ve imalatta çalışanlar. b. Proje ve

imalatla direkt ilgili bulananlar. c. Kanuni olarak veya

cumhurbaşkanlığı direktifleriyle iç güvenlik soruşturması yapma

yetkisine sahip. Federal icra daireleri veya büroları temsilcileri. d.

İsmen temsil edilmiş bazı temsilcilerin, Milli Savunma Bakanlığı

müteahhitlerine ait tesisleri, kararlaştırılmış maksatlar dahilinde,

ziyaretlerine izin verilmesi için Milli Savunma Bakanlığı ile

anlaşma yapmış ve yürürlükte böyle bir anlaşması bulunan bazı

federal daire ve büro temsilcileri.


VISUAL GÖRÜŞ, GÖRMEYE AİT, GÖRME: Görme ile ilgili.

VISUAL CALL SIGN GÖRÜNÜR ÇAĞRI İŞARETİ: Öncelikle görerek işaretleşmek

için kullanılan görülür çağrı işareti.

VISUAL CLASSIFICATION TEST ŞEKİLLERLE SINIFLANDIRMA TESTİ: Askerlik

şubelerinde, İngilizce ve okuma-yazma bilmeyen kimselere

yaptırılan zeka testi.

VISUAL COMMUNICATION GÖREREK MUHAREBE: Görülebilir işaret vermek

suretiyle yapılan herhangi bir muharebe, bayrak (flag), ışık

(lıght), işaret bezi (panel), işaret ve aydınlatma mühimmatı (fire

works), kol ve el hareketleri, bir uçağın kanat hareketleri vs. ile

haberleşme.

VISUAL ELEVATION GÖRÜŞ YÜKSEKLİĞİ: Mermi yoluna yeterli düşüş

verebilmek için bir makinalı tüfekten atılan beyaz izli mermi

çizgisinin, hedef üzerinde görülmesi icap eden mesafe.

VISUAL FIRE CONTROL GÖREREK ATEŞ İDARESİ: Bir topçu atışının, optik takip

aletleri kullanmak suretiyle teknik idaresi.

VISUAL FLIGHT GÖREREK UÇUŞ: Bir uçağın uçuş yolu ve irtifaını yere, suya ve

bulutlara bakarak kontrolu suretiyle yapılan uçuşu.


VISUAL IDENTIFICATION GÖREREK TEŞHİS VE TANIMA: Bir uçuş kontrol

sisteminde uçağın bir radar hedefini takip ettiği ve otomatik

olarak görerek teşhisi mümkün kılacak duruma getirdiği bir

kontrol şekli.

VISUAL INSPECTION GÖZ MUAYENESİ, GÖZLE MUAYENE: Bak "inspection".

VISUAL INSPECTION SYSTEM FOR AIR PLANES: UÇAKLARIN

GÖZLE MUAYENE SİSTEMİ: Uçakların dıştan ve gözle yapılan

muayene usulü.

VISUAL INTERCEPTOR GÖREREK ÖNLEME YAPAN UÇAK: Görerek yapılan

önleme dışında, gece veya gündüz, hedefi önlemek için herhangi

özel bir teçhizatlı olmayan önleme uçağı.

VISUAL MINE FIRING INDICATOR GÖREREK MAYIN ATEŞLEME GÖSTERGESİ:

Eğitim mayınlarında, eğer mayın faaliyete hazır olduğu taktirde

patlayacağını gösteren tertibat.

VISUAL RECONNAISSANCE GÖZ KEŞFİ, GÖZLE KEŞİF: Askeri maksatlar için

direkt gözleme ile yapılan keşif. Göz keşfi karadan veya havadan

yapılabilir.

VISUAL REPORT GÖZLE TEMAS RAPORU: Bu terim kullanılmamalıdır. Bak "in.

-flight report".
VISUAL SIGNAL GÖREREK MUHAREBE İŞARETİ: Görebilmek maksadıyla

yapılan herhangi bir işaret, bayrak, ışık, işaret bezi, aydınlatma

mühimmatı, kol ve el hareketleri, bir uçağın kanat hareketleri vs.

vasıtasıyla verilen işaretler.

VITAL HAYATİ, ESASLI:

VITAL AREA HAYATİ BÖLGE: 1. Düşman faaliyeti sonucu tahrip veya arızaya

uğraması, askeri harekat üzerinde aksi bir tesir husule

getirebilecek herhangi bir bölge veya herhangi bir tesis. 2. Hava

savunma birlikleri tarafından savunulması gereken bölge veya

tesis. Ayrıca bak "area".

VITAL GROUND HAYATİ SAHA, HAYATİ ÖNEMDE ARAZİ: Bak "key terrain".

VOICE CALL SIGN TELSİZ TELEFON ÇAĞRI İŞARETİ: Esas itibari ile sesli

haberleşmede kullanılan bir çağrı işareti. Ayrıca bak "call sıgn".

VOLLEY YAYLIM ATEŞİ: Bir piyade müfrezesi tarafından, özellikle bir

selamlama ateşi olarak bir anda yapılan atış.

VOLLEY BOMBING GRUP SALVO BOMBARDIMANI: Bir uçaktan, bir kaç

bombanın bir anda veya hemen hemen bir anda atılması

suretiyle yapılan bombardıman. Ayrıca bak "bombing".


VOLLEY FIRE GRUP ATIŞI: Her topun atış sıhhatinin el verdiği imkan dahilinde

ve diğer topları beklemeden belirli sayıda mermi attığı bir topçu

ateş türü. Ayrıca bak "fire". VOLUNTARY ORDER OR RECALL TO

ACTIVE DUTY: GÖNÜLLÜ FAAL GÖREVE ÇAĞRI: ABD ihtiyat asli

teşkilleri mensupları veya kara ordu emeklilerinin, ABD faal

askerlik hizmetinde, kendi muvakkatleriyle sürekli görev için

emirle veya celp suretiyle çağrılmaları. Ayrıca bak "recall to

actıve duty".

VOLUNTARY TRAINING GÖNÜLLÜ EĞİTİM: Ücretsiz bireysel hazır ihtiyatlar ve

faal durumdaki hazır ihtiyatlar için yapılan eğitim. gönüllü

eğitime, katılım ancak emeklilik veya terhis aşamasında

mümkündür; ve seçilmiş ihtiyatlar veya gönüllü eğitim için faal

bir görevde bulunarak; resmi askeri tekamül kurslarını

tamamlayarak tayin edilmiş talimat kurslarına devam edecek,

bunlara denk bir görev yaparak, askeri teşkilatlar tarafından

tayin edilen özel askeri ve mesleki faaliyetlere katılarak; veya

yetki verilmiş sivil savunma faaliyetlerine iştirakle başarılabilir.

VOLUNTARY TRAINING UNIT GÖNÜLLÜ EĞİTİM BİRLİĞİ: Ücretsiz bireysel hazır

ihtiyatlar ve faal durumundaki hazır ihtiyatlara gayri faal görev


eğitimi vermek amacıyla oluşturulan yetkili amirlere bağlı ve

emeklilik veya terhis aşamasındaki birlik.

VOLUTE SPRING KONİK YAY, KONİK HELİSEL YAY: Araçların atış

donanımlarında kullanılan bir tür makas. Bu makas yassı çelikten

yapılmış, genişliği ve kalınlığı tedricen azalan, helisel bir yaydır.

bu yay ekseni boyunca çalışır ve elastiki kuvvetini de bu

istikamette tatbik eder. Yayın geniş ve kalın kısmı dışta olmak

üzere her yaprak bir iç yaprağın içine geçer.

VOMITING AGENT KUSTURUCU GAZ: Kusturmaya ve bazen de öksürtmeye,

aksırtmaya burun ve boğazda ıstıraba, burundan akıntıya veya

göz yaşarmasına sebep olan kimya maddesi. Bu arazı çok defa

baş ağrısı takip eder.

VOODOO VOODOO, SESTEN HIZLI ÇİFT TURBOJET MOTORLU BİR HAVA

ÖNLEME UÇAĞI: Bu iki pilot kabinli uçak, gerek nükleer gerekse

nükleer olmayan çeşitli havadan havaya füze taşımaktadır. F-101

B olarak anılır.

VOR VOR: İstikameti belirtmek için yerden yayınlanan sinyallerini faz

mukayesesini yapan bir hava seyrüsefer telsiz yardımcı cihazı. Bu

terim "very hıgh frequency omnidirectıonal radio range" çok


yüksek frekanslı tüm istikametlere açık telsiz menzili

kelimelerinin baş harflerinden oluşmuştur.

VORTEX SU ANAFORU, GİRDAP: Akor veya cereyanlı suların bazı yerlerde

dönerek ve hızlanarak akışı

VOUCHER BELGE: İşlem gören mal ve paranın cinsini mahiyetini ve

miktarını teşvik eden ve genellikle kaydedileceği hesabı gösteren

vesika.

VT FUZE VT TAPASI: Radyo dalgalarının yansıması suretiyle çalışan ve

hedefe yaklaşırken faaliyete geçen tapa. Bu tapa mermiyi imali

sırasında tespit edilen yükseklikte paralanır. Ayrıca bak "füze".

VULCAN VULCAN: Alçak irtifa hava savunması sağlayan ve kara

kuvvetlerine karşı doğrudan doğruya kullanabilen bir kara

kuvvetleri hava savunma topu. Bu top altı namlulu hava

soğutmalı ve 20 mm. lik dönerek ateşlenen bir silahtır.

VULNERABILITIES ZAYIF (NOKTALAR) ZAYIF TARAFLAR, HASSAS NOKTALAR:

Stratejik istihbaratta, yabancı bir milletin savaşta ve barışta harp

potansiyelini azaltmak veya mücadele arzusunu kırmak

maksadıyla her hangi bir şekilde yapılan harekete karşı

gösterdiği hassasiyet.
VULNERABILITIES STUDY HASSAS NOKTALAR İNCELENMESİ: Nükleer taarruzdan

önce, düşmanın zayıf tarafını inceleme maksadıyla yapılan bir

incelemek.

VULNERABILITY HASSASİYET: Doğal olmayan (insan yapısı) düşman bir

ortamdaki belirli seviyelerdeki bazı etkilere maruz kalması

neticesinde bir sistemin etkinliğinde belirli bir azalmaya neden

olan (tayin edilmiş olduğu görevi yapamamak) özellik.

VULNERABILITY FACTOR VURUŞ İHTİMAL FAKTÖRÜ: Belirli şartlar altında

yapılan bombardıman veya atışta, tek bir merminin hedefe

vurma ihtimalini gösteren formül.

VULNERABILITY PROGRAM HASSASİYET PROGRAMI: Nükleer silah

sistemlerinin düşman karşı önlemlerine, kaza yangınlara ve kazai

şoklara karşı hassasiyet derecesini ve bunun çözümlerini

belirlemek üzere yapılan program.

VULNERABILITY STUDY HASSASİYET İNCELEMESİ: Özel bir durumdaki bir

kuvvetin düşman tarafından kullanılabilmesi mümkün olan

hassas yönlerini tayin etmek için yapılan yetenek ve sınırlılık

tahlili.

VULNERABLE MÜDAFAASI ZOR, HÜCUMA MARUZ, HASSAS:


VULNERABLE AREA HASSAS BÖLGE: Hava savunmasına ihtiyaç gösteren

hayati veya önemli bir bölge. Bak "vital area"

VULNERABLE POINT HASSAS NOKTA: Hava savunmasına ihtiyaç gösteren

hayati ve önemli nokta.

VULNERABLE RANGE HASSAS MESAFE: Herhangi bir hedefin, mermi, bomba

vs. gibi şeylerden tesir göreceği mesafe.

WAC OFFICER CANDIDATE SCHOOL ORDU KADIN YEDEK SUBAY OKULU: Ordu

kadın sınıfına subay yetiştiren okul. Ayrıca bakınız: "service

school".

WADING CROSSING Bak. "deep fording", "deep fording capability",

"shallow fording", "shallow fording capability". (Hepsi sulardan

geçme kabiliyetidir. )

WAIST GUN BORDA SİLAHI: Bir uçağın baş veya kuyruk tarafına konmayıp,

bordosunun orta kısmına yerleştirilen müteharrik ve elle

kullanılan silah.

WAITING POSITION BEKLEME MEVKİİ: Hızlı karakol botlarının harekete

geçmeye hazır bekledikleri coğrafi bir mevkii. (Çevik kıyı

kuvvetleri. )
WAIVER İSTİSNAİ İŞLEM; İSTİSNAİ MUAFİYET: Herhangi bir mecburiyetten

resmen muaf tutmak. Öncelikle askeri hizmetler için istenilen,

esaslı vücut sağlamlığı şartlarından muaflık. Bu daha çok vücutça

küçük bir kusuru olmakla beraber, tecrübesi ve genel bünye

durumu ile bu kusuru telafi edenler hakkında uygulanır.

WALKING PATIENT YÜRÜYEBİLEN HASTA: Nakil esnasında sedyeye ihtiyaç

göstermeyen hasta (NATO) .

WALKING WOUNDED YÜRÜYEBİLEN YARALI: Yaralandığı yerden tedavi

olacağı yere kadar yürüyebilen yaralı. Buna (ambulant case),

(ambulatory case), (ambulant patient) ve (walking ambulatory

patient) de denir.

WALLEYE WOLLEYE (GÜDÜMLÜ BOMBASI): Büyük ve yarı-sert hedeflerin

imhası için havadan yere atılan güdümlü bomba. Yön bulmak için

iz takip eden bir televizyon sistemi kullanır.

WALLOW COURSE BULAŞICI MADDELERDEN TEMİZLEME HENDEĞİ: Bak. "mud

lime slurry course".

WANIGAN VANİGAN: Genellikle bir araç veya kızak üzerine monte edilmiş

ve yere indirilmek suretiyle de kullanılabilen ev veya barınak. Bu

barınaklar; uyumak, yemek pişirmek, yemek yemek, depolama,


ilk yardım ve atölye olarak veya başka özel maksatlarla kullanılır.

Bunlar özellikle arktik bölgelerinde kullanmaya elverişli şekilde

yapılmışlardır.

WANTED CARGO İSTENEN YÜK: Nakliyenin deniz kontrolünde, alıcı ülke

tarafından acilen gereksinme duyulmayan ancak ileride ihtiyaç

duyulacak bir yüktür.

WAR HARP: İki veya daha çok muhasım kuvvet arasında yapılan ve

birbirlerine siyasi emellerini kabul ettirme maksadı güden silahlı

çatışma.

WAR AIR SERVICE PROGRAM HARP HAVA HİZMET PROGRAMI: Önemli sivil

hava yollarının ve hizmetlerinin muhafazasını temin etmek ve

sivil hava ihtiyat filosuna tahsis edilen uçaklar çıktıktan sonra,

sivil hava taşımacılığının elinde kalan nakliye uçaklarının yeniden

dağıtımını sağlamak üzere tasarlanmış program.

WAR CANISTER GAZ MASKESİ SÜZGECİ: Bir ordu gaz maskesinde, havayı

temizleyen kimyasal maddenin bulunduğu kap. Zehirli hava

buradan geçerken tasfiye olunur.

WAR COLLEGE KARA HARP AKADEMİSİ: Bak. " Army War College".

WAR COUNCIL HARP KONSEYİ: Bak. "Department of Defense".


WAR CRIME HARP SUÇU: Kabul edilmiş harp kanun ve geleneklerinin, bir

şahıs veya teşkil tarafından ihlali.

WAR DEPARTMENT KARA KUVVETLERİ KOMUTANLIĞI: Bak. "Department

of the Army".

WAR DIARY HARP CERİDESİ: Bir birliğin, seferde günlük olaylarla ilgili olarak

tuttuğu kayıtlar.

WAR GAME HARP OYUNU: Gerçek veya gerçek olduğu varsayılan bir durumu

göstermek üzere belirli kural, bilgi ve usuller kullanılarak

tasarlanmış, iki veya daha fazla karşıt kuvveti kapsayan bir askeri

harekatın herhangi bir yolla taklit edilmesi.

WAR GAS HARP GAZI: Harpte kullanılan ve insan vücudu üzerinde

zehirleyici veya tahriş edici etki meydana getiren (sıvı, katı, veya

buhar halinde) bir kimyasal madde.

WAR HEAD HARP BAŞLIĞI: Bir füzenin, merminin, torpidonun, roketin veya

diğer mühimmatın nükleer veya termo-nükleer sistemlerini,

yüksek patlayıcı sistemini, kimyasal veya biyolojik amillerini veya

hasar oluşturmak amacıyla yerleştirilmiş diğer maddeleri içeren

kısmı.
WAR HEAD MATING HARP BAŞLIĞI YERLEŞTİRME: Bir harp başlığı kısmının

bir roket veya füze gövdesine, torpidoya, ana gövdeye, motor

veya güdüm kısmına yerleştirilmesi.

WAR HEAD SECTION HARP BAŞLIĞI KISMI: Kaplama ve ilgili diğer unsurları

da içine almak üzere tamamen monte edilmiş harp başlığı.

WAR MAPS Bak. "wartime manpower planning system".

WAR MATERIAL PROCUREMENT CAPABILITY SAVAŞ MALZEMESİ TEDARİK

İMKANI: Savaş malzemesi tedarik planlaması amaçları için

belirlenen sürede, bir harekatın başladığı günden sonra (D-day)

verilen emirlerle bir endüstriyel veya diğer bir kaynaktan temin

edilebilecek madde miktarı.

WAR MATERIAL REQUIREMENT SAVAŞ MALZEMESİ İHTİYACI: Savaş

malzemesi planlama amaçları için belirlenmiş süre içinde mevcut

savunma bakanlığı rehberinde onaylanmış kuvvetleri teçhiz

etmek ve desteklemek için ihtiyaç duyulan madde miktarı.

WAR OF MASSES KİTLE HARBİ: Makineleştirilmiş teçhizat ve müteharrik

silahların kudretinden çok, insan sayı üstünlüğünün kati sonuç

aldığı harp usulü.

WAR OF MOVEMENT HAREKET HARBİ: Bak. "mobile warfare".


WAR OF POSITION MEVZİ HARBİ: Bak. "position warfare".

WAR PLAN HARP PLANI: Harbin sevk ve idaresine ait bir plan. Bu plan

normal olarak, bir müttefik harp planı (allied war plan) veya

birleşik harp planı (combined war plan), bir milli savunma harp

planı (national defense war plan) ya da harbin memleket

ölçüsünde idaresi için bir Kara Ordusu destek harp planı

(supporting army war plan), Deniz Kuvvetleri destek harp planı

(supporting Navy war plan) veya Hava Kuvvetleri destek harp

planı (supporting Air force war plan) anlamında kullanılır. Genel

bir plan muhtelif sefer planlarından meydana gelir.

WAR READINESS MATERIEL HARP HAZIRLIK MALZEMESİ: Barış kuvveti

malzeme mevcudunu takviye için gerekli olan ve Amerikan Hava

Kuvvetleri harp planlarındaki kuvvetleri, görevleri ve faaliyetleri

noksansız desteklemek için ihtiyaç duyulan malzeme.

WAR RESERVE (NUCLEAR) HARP YEDEĞİ (NÜKLEER): Enerji Bakanlığının

gözetiminde stoklanan veya Savunma Bakanlığının gözetiminde

sevk edilen ve bir savaş durumunda kullanılması amaçlanan,

nükleer silah malzemeleri.


WAR RESERVE MATERIEL REQUIREMENT HARP YEDEĞİ MALZEME İHTİYACI:

Şahıs malzemeleri ihtiyacının, D-gününde elde olması istenen

kısmı. Bu, savaş malzemeleri ihtiyacının, D gününde elde

bulunacak, barış zamanı kaynakları ve tedarik edilebilir savaş

malzemesi miktarının toplamının dışında kalan ihtiyaç

seviyesidir.

WAR RESERVE MATERIEL REQUIREMENT, BALANCE ELE GEÇMEMİŞ SAVAŞ

MALZEMELERİ İHTİYACI: Harp yedeği malzemelerinin ele

geçmemiş veya temin edilmemiş kısmı. Bu, muhafaza edilen

harp yedeği malzemeleri ihtiyacı dışında kalan harp yedeği

malzemeleri ihtiyaç seviyesidir.

WAR RESERVE MATERIEL REQUIREMENT, PROTECTABLE MUHAFAZA EDİLEBİLEN

HARP YEDEĞİ MALZEME İHTİYACI: Harp yedeği malzemeler

ihtiyacının muhafaza edilmek üzere elde bulunan ve/veya

önceden parası sağlanmış kısmı. Eğer barış zamanında

kullanılmak üzere temin edilmemişse, derhal yerine

konulmalıdır. Bu önceden yerleştirilmiş, muhafaza edilen harp

yedeği malzemeleri ihtiyacı ve diğer muhafaza edilen harp

yedeği malzemeleri ihtiyacından meydana gelir.


WAR RESERVE STOCK (S) HARP YEDEĞİ STOKLARI: Toplam malzeme

kaynaklarının harp yedek malzemeleri ihtiyacını karşılamak

üzere ayrılmış kısmı.

WAR RESERVE STOCK FOR ALLIES MÜTTEFİKLER İÇİN HARP YEDEĞİ

STOKLARI: Savaş zamanında seçilmiş müttefik ülkelere, daha

ileride ülke için üretim veya dış destek tahmini muharebe

tüketimini karşılayıncaya kadar, destek temin etmek üzere;

kuvvetlerin cephane, teçhizat ve muharebede önemli olan

tüketim maddeleri gibi malzemelerden asgari stoğu

envanterlerinde muhafaza etmelerini sağlamak için hazırlanmış

Savunma Bakanlığı Programı.

WAR RESERVES HARP YEDEKLERİ: Bir savaş çıkması halinde meydana gelecek

olan ihtiyaç artışlarını karşılamak üzere barış zamanında temin

edilmiş malzeme stokları. Harp yedeklerinin amacı yeniden

destek sağlanana kadar harekatı sürdürmek için gerekli olan

geçici desteği sağlamaktır. Ayrıca bakınız: "materiel inventory

objective", "M-day force materiel requirement", "net inventory

essets", "other acquisition war reserve requirements", "other

acquisition war reserve stock", "peace time force materiel

requirement", "peace time materiel usage", "prepositioned war


reserve requirement", "prepositioned war reserve stock",

"reserve suppies", "total materiel assest", "total materiel

requirement", "war materiel procurement capability", "war

materiel requirement", "war reserve materiel requirement",

"war reservestock (s) ".

WAR ROOM DURUM ODASI; HAREKAT ODASI: Bir karargahta yeni bilgilerin

arzu edilen diğer ilgili bilgilerle birlikte kara, hava ve deniz

durum haritaları üzerinde işlendiği bir oda. Bu odada esas itibarı

ile bir durum aydınlatma, brifing ve konferans odasıdır.

WAR SERVICE CHEVRON BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI HİZMET ŞERİDİ:

WAR SERVICE STREAMER HARP HİZMET ŞERİDİ: Bak. "unit award".

WAR SHIP HARP GEMİSİ: Harp maksatları için kullanılan az veya çok zırhlı

gemi.

WAR STRENGTH SEFER. KUVVETİ; SEFER MEVCUDU: Uzayan harp şartları

altında, bir birliğin müessir suretle harekat yapabileceği en az

personel ve teçhizat mevcudu.

WAR TIME HARP ZAMANI:


WAR TIME LOAD SAVAŞ ZAMANI YÜK: Bir geminin taşıyabileceği her türden

ikmal maddelerinin azami miktarı. Bu yükün terkibi yetkili

makam tarafından belirlenir. Ayrıca bakınız: "combat load".

WAR TIME MANPOWER PLANNING SYSTEM SAVAŞ ZAMANI İNSAN GÜCÜ

PLANLAMA SİSTEMİ: Çeşitli aşamalardaki savaş zamanı insan

gücü ihtiyaçlarını, taleplerini ve Savunma Bakanlığı unsurlarının

yapacağı ikmali hesaplamak, ayırmak, tahmin etmek ve

göstermek için hazırlanan standartlaştırılmış Savunma Bakanlığı

çapındaki usul, olarak da anılır. Ayrıca bakınız: "S-Day (NATO) "

ve "designation of days and hours".

WAR TIME RESERVE MODE SAVAŞ ZAMANI İÇİN YEDEK MOD: Karşı

kuvvetlerin elektronik savaş teçhizatının veya diğer tespit,

sınıflandırma ve destek faaliyetlerinin etkisini azaltmak amacıyla

gözetlenebilir elektromanyetik yayıcı parametrelerinde veya

harekat usullerinde amaçlı olarak yapılan değişiklikler. Bu

değişiklikler özellikle savaş zamanı veya acil durumlar için yedek

olarak elde bulundurulur ve böyle bir kullanım öncesinde

nadiren görülürler. Ayrıca "WARM" olarak da anılırlar.

WARBLE CIVILTI: Deniz mayın harbinde mayının tepki vereceği

frekansların taranmasını temin etmek için, dar frekanslı bir ses


üretici tarafından çıkarılan sesin, frekansının değiştirilmesi

işlemi.

WARD MASTER BAŞ HASTA BAKICI: Bir hastane koğuşunda, koğuşta hizmette

bulunanlara nezaret eden erkek hasta bakıcı. Baş hasta bakıcı

koğuş tabibinin emrindedir.

WARD OFFICER KOĞUŞ TABİBİ: ABD Kara Ordusu sağlık teşkilatına mensup

bir veya birkaç hastane koğuşunun idari ve mesleki şefi olan

tabip subay.

WARE HOUSE AMBAR; ANTREPO: Depolama maksadıyla yapılan dört duvarlı ve

çatılı bina. Bu binanın tabanı yer seviyesinde, vagon veya

kamyon yüksekliğinde, bir veya bir kaç kat olabilir. Dış tarafında,

yükleme platformlarının (loading platform) bulunması veya

bulunmaması, binanın sınıflandırılmasında bir etki yapmaz.

WARE HOUSE CHART AMBAR PLANI: Bak. "planograph".

WARE HOUSE REFUSAL AMBAR İSTEK RED İHBARI: Belirli bir ambar tarafından

yapılan ve bir istek emrinde gösterilen bir maddenin, tükenmiş

olması veya başka nedenlerle mevcut bulunmadığını bildiren

ihbar yazısı.

WARFARE HARP: Bak. "War".


WARM Bak. "wartime reserve mode".

WARMING UP EFFECT NAMLU ISINMA TESİRİ: Bir silah soğuk iken atılan ilk

merminin mesafesi ile, muhtelif atımlardan sonraki silah

mesafesi arasındaki fark. Silahların çoğu namlu ısınma tesiri

göstermez. Bu tesiri gösteren silahlarda düzeltme hesapları

yapılırken, ilk mermi hesaba katılmaz.

WARNED PROTECTED İKAZ EDİLMİŞ KORUNMUŞ: Dost devletlerin nükleer

silah etkilerine karşı içinde bulundukları bir hassasiyet durumu.

Bu şartta personelin ısıya, basınca ve radyasyona karşı zırhlı

araçlarda veya üst kısmı mevcut malzemeyle kapatılmış boy

çukurlarında çömelerek belirli oranda korundukları var sayılır.

Ayrıca bak. "unwarned exposed", "warned exposed".

WARNING HABER VERME VE İKAZ; İHTAR; İHBAR:

WARNING AREA İKAZ BÖLGESİ: Bak. "danger area".

WARNING DISTRICT HAVA AKINI HABER VERME VE İKAZ MINTIKASI: Bak.

"air-raid warning district".

WARNING NET İKAZ ÇEVİRİMİ: İlgili tüm komutanlıklara düşman intikali veya

faaliyetleriyle ilgili uyarı bilgilerini iletmek amacıyla oluşturulan

bir muhabere sistemi.


WARNING ORDER ÖN EMİR; İKAZ EMRİ: Müteakip bir emir veya faaliyet

hakkındaki ön bilgi. Bu emir, astlara gerekli plan ve hazırlıkları

yapmaları için zaman kazandırma maksadıyla verilir.

WARNING REDBak. "air defence warning conditions".

WARNING SIGNAL İKAZ İŞARETİ: Düşmanın yaklaştığını veya mevcudiyetini

bildirmek için verilen, önceden kazandırılmış herhangi bir işaret.

WARNING SYSTEM HABER VERME VE İKAZ SİSTEMİ; HABERLEŞME VE İKAZ

HİZMETİ: Düşmanın kara, deniz veya havadan yapacağı

taarruzları önceden haber vermek veya bu sisteme mensup

kimseleri, bunlara karşı yapılan hücumlardan haberdar etmek

maksadıyla, askeri veya sivil teşkiller tarafından görme, işitme

suretiyle veya elektrikli cihazlarla alınan savunma tedbirleri veya

bu hususta yapılan hizmet.

WARNING WHITE Bak. "air defence warning conditions".

WARNING YELLOW Bak. "air defence warning conditions".

WARRANT MÜZEKKERE: Kanuna uygun olarak yetkili bir makam tarafından

belirli bir işin yapılmasını isteyen ve bu işi yapacak olan subay

veya şahısa hitaben verilen yazı veya emir.


WARRANT OFFICER İKİNCİ SINIF DENİZ KIDEMLİ SUBAY: ABD Deniz

Kuvvetlerinde; 1. sınıf kıdemli subay rütbesinin altında ve deniz

astsubay başçavuş rütbesinin üzerinde bulunan şahıs.

WARRANT OFFICER, JUNIOR GRADE İKİNCİ SINIF KIDEMLİ SUBAY: ABD

Ordusunda, birinci sınıf kıdemli subay (chief warrant officer)

rütbesinin altında ve subay adayı (cadet) veya astsubay

(noncommissioned officer) rütbesinin üstünde bulunan kıdemli

subay. WARRANT OFFICER, JUNIOR GRADE, FIRST ASSISTANT

ENGINEER, ARMY MINE PLANTER SERVICE: ORDU MAYIN

ARAMA TARAMA TEŞKİLATI, İKİNCİ SINIF KIDEMLİ SUBAY İKİNCİ

ÇARKÇI: WARRANT OFFICER, JUNIOR GRADE, FIRST MATE, ARMY

MINE PLANTER SERVICE: ORDU MAYIN ARAMA TARAMA

TEŞKİLATI İKİNCİ SINIF KIDEMLİ İKİNCİ KAPTAN: WARRANT

OFFICER, JUNIOR GRADE, SECOND ASSISTANTS ENGINEER ARMY

MINE PLANTER SERVICE: ORDU MAYIN ARAMA TARAMA

TEŞKİLATI İKİNCİ SINIF KIDEMLİ SUBAY, ÜÇÜNCÜ ÇARKÇI:

WARRANT OFFICER, JUNIOR GRADE, SECOND MATE, ARMY

MINE PLANTER SERVICE: ORDU MAYIN ARAMA TARAMA

TEŞKİLATI İKİNCİ SINIF KIDEMLİ SUBAY ÜÇÜNCÜ KAPTAN:


WASHING SODA TEMİZLEME SODASI: Oldukça yavaş tesir etmekle beraber

ucuz olan, beyaz toz halinde ve hafif alkalin kimyasal temizleyici

madde.

WATCH GÖREV SÜRESİ: Bak. "tour of duty".

WATCH BY BURST ATEŞLE HEDEF TARİFİ: Tank mürettebatına hedefleri

belirtmek üzere kullanılan usul.

WATCH COMPASS KOL PUSULASI: Saat gibi muhafaza içinde bulunan ve sefer

teçhizatının bir parçası olarak verilen pusula.

WATCHING MINE GÖRÜLEN MAYIN: Deniz mayın harbinde çapasına bağlanmış

durumda olan, ancak muhtemelen yalnızca medcezir

durumlarında su sathında görülen mayın. Ayrıca bakınız:

"floating mine" ve "mine".

WATER BAG SU TORBASI: Bak. "water sterilizing bag".

WATER BORNE SUDA: Bir su aracının herhangi bir kıyıdan ayrıldığı andan

itibaren, tekrar herhangi bir kıyıya yanaşıncaya kadar bulunduğu

durum. Ayrıca bakınız: "sea borne".

WATER BOX SU KUTUSU: Bak. "water chest".


WATER CARGO DOCUMENT SU ULAŞTIRMASI YÜK DÖKÜMANLARI: Dünya

çapında yapılan su ulaştırmasında kullanılan dökümanlar. Bu

dökümanlar aşağıdaki belgelerden bir veya bir kaçını ihtiva eder:

1. Transportation control and movement document. 2. Cargo

stowage plan. 3. Cargo manifest. 4. Cargo manifest summary. 5.

Cargo manifest recaputilation. 6. Ship departure (traffic)

message. 7. Cargo outturn message. 8. Cargo outturn report. Bu

terimlere ayrıca bakınız.

WATER CHEST SU KUTUSU: Su ile soğutulan makineli tüfeklerde içinde su

bulunan kap. Buna (water box) da denir.

WATER COOLED SU İLE SOĞUTULAN: Bazı tip makinalı tüfeklerde su ile

soğutma. Bu gibi makinalı tüfeklerin namlusu bir su zarfında

bulunur. Ayrıca bakınız: "air cooled".

WATER DISCIPLINE SU DİSİPLİNİ: Sarf edilen suyun miktarı ve bu suyun ne

kadar zamanda harcanacağı ile, kullanılan bütün suyun tedarik

olduğu yerlerin sıkı şekilde kontrolu.

WATER DISTRIBUTING POINT SU DAĞITMA YERİ: Bak. "water point".

WATER JACKET SU ZARFI: Bir mekanizma veya cihazın işlerken etrafının

soğuması için yapılan ve içine su konulan zarf. Su ile soğutulan


makinalı tüfeklerin namluları etrafında bulunan soğutma zarfı.

Bak. "water cooled".

WATER LINE SU KESİMİ NİŞANI: Bir hedefin su kesiminde bir noktaya, bir kıyı

topu ile nişan alma.

WATER POINT SU DAĞITMA YERİ: Su arıtma teçhizatının yerleştirildiği ve suyun

kıtalara dağıtıldığı yer. Buna (water suply point) de denir.

Eskiden (water dıstrıbutıng point) denilirdi.

WATER RAIL SU - DEMİRYOLU:

WATER SKY SU GÖĞÜ: Topraktaki kurşun ve polinyanın yansıması dolayısıyla

bulutlarda meydana gelen siyah parçalar veya şeritler, ya da buz

veya karla kaplı bölgelerin civarındaki açık deniz dolayısıyla

meydana gelen yeknesak siyahlık. Gökte alçak stratus bulutları

bulunduğu zaman buzla kaplı sahanın teferruatı bariz şekilde

görülebilir. Ayrıca bakınız: "sky map".

WATER STERILIZING BAGANTİSEPTİK SU TORBASI: Kıtalara dezenfekte edilmiş

su dağıtmak için kullanılan kalın branda bezinden veya kauçuklu

bezden yapılmış torba. Buna (water bag) de denir. Eskiden buna

(lister bag) veya (lyster bag) denilirdi.


WATER SUIT SU ELBİSESİ: Astarı altında su kullanılan ve böylece G kuvvetleri

altındaki hidrostatik basınç seviyesi otomatikman ayarlanabilen

bir G-elbisesi. Ayrıca bak "pressure suit".

WATER SUPPLY SU İKMALİ:

WATER SUPPLY POINT SU İKMAL NOKTASI: Bak. "water point".

WATER TANK TRUCK SARNIÇLI SU KAMYONU: Bak. "tank truck".

WATER TERMINALS SU TERMİNALLERİ: Gemilerle nakledilen yolcu, yük ve

postanın yüklenmesi, boşaltılması ve transit işlemi için imkanlara

sahip tesisler. Terminallerde, ya ticari tipte liman tesisleri ya kıyı

tesisleri bulunur ya da her iki tip tesis müştereken mevcuttur.

Ayrıca bak. "alternate water terminal", "major water terminal",

"secondary water terminal", "port".

WATERWAY DIVISION SU YOLU İŞLETME ŞUBESİ: Bir askeri su yolu

sisteminde, bir genel müfettişin idaresi altında, su yolu işletme

kısımları grubu. Bu grup, askeri demiryolu sisteminde deniz yolu

işletme şubesine benzer.

WAVE DALGA: Kıyıya aynı anda yaklaşması veya çıkartma yapması

istenen kuvvet, çıkartma gemileri, araçlar, amfibi araçlar, veya


uçaklar topluluğu. Tip, işler veya düzenlerine göre aşağıda

gösterildiği Şekilde olabilirler.

WAVE LENGTHDALGA UZUNLUĞU: Belirli bir zaman veya devre zarfında,

periyodik bir telsiz dalgasının kat ettiği mesafe. Bu, aynı

zamanda bir dalga silsilesinin veya birbirini takip eden iki

dalganın birbirine tekabül eden safhaları arasındaki mesafedir.

Dalga uzunluğu, dalga süratinin frekans olan süratine eşittir.

WAVE OFF Bak. "overshoot".

WAY BILL HAMULE SENEDİ: Devlet konşimentosunun (government bill of

landing) 3 ve 4 ncü nüshaları.

WAY POINT ARA NOKTA: Hava harekatında uçakların yönlendirilebileceği bir

veya bir dizi nokta.

WAY STATION ARAYA GİRMİŞ İSTASYON: Başka telgraf ve telemprimör

istasyonları arasında bir hatta seri halde bağlanmış telgraf veya

telemprimör.

WEAPON SİLAH, HERHANGİ BİR SAVAŞ ALETİ: Düşman personeline veya

malzemeye zarar vermek için kullanılan tüfek, süngü, el bombası

vs. gibi bir alet.


WEAPON -TARGET LINE SİLAH-HEDEF HATTI: Silah tam hedefe uzandığı

varsayılan doğru hat.

WEAPON ALFAALFA SİLAHI: Roketle tahrik edilir, ortalama 1000 yarda menzilli

12,75 lik su bombası.

WEAPON AND PAY LOAD IDENTIFICATION SİLAH VE TAŞINABİLİR YÜK

TANIMLAMASI: Bir taarruzda kullanılan silah çeşitlerinin

belirlenmesi. 2. Bir atmosfere geri dönüş bölmesiyle bu araçla

birlikte kullanılan atmosfere dönüş yardım cihazları arasında

yapılan ayrım. Ayrıca bakınız: "attack assesment".

WEAPON DEBRIS (NUCLEAR) SİLAH KALINTISI (NÜKLEER): Bir nükleer silahın

patlamasından sonra geriye kalan kalıntılar. Yani muhafaza için

kullanılan malzeme ve silahın diğer parçalarının yanı sıra, fizyon

artıklarıyla birlikte kullanılmamış plütonyum veya uranyum.

WEAPON ENGAGEMENT ZONE SİLAH HEDEF KARŞILAMA BÖLGESİ: Hava

savunmasında hedefin karşılanması belirli bir silah sisteminin

sorumluluğunda olan boyutları belirlenmiş hava sahası. Ayrıca

bakınız: "fighter engagement zone", "short range air defence

engagement zone".
WEAPON SELECTOR HEDEF SEÇİMİ; HEDEF SELEKTÖRÜ: Bir harita üzerinde

hasar yarı çapları ile bir hedef arasında ilişki kurmak için

kullanılan dairesel bir ölçek.

WEAPON SYSTEM EMPLOYMENT CONCEPT SİLAH SİSTEMİ KULLANMA

KONSEPTİ: Belirli bir teçhizat veya silah sisteminin taktik kavramı

ve gelecekteki prensipler çerçevesi içinde nasıl kullanılacağını

gösteren, ana özellikleri temel alan geniş kapsamlı tanımlama.

WEAPON SYSTEM LOGISTIC OFFICER SİLAH SİSTEMİ LOJİSTİK SUBAYI:

WEAPON SYSTEM MANAGER Bak. "system manager".

WEAPONS ASSIGNMENT SİLAH TAHSİSİ: Verilen bir görevin başarılması için her

bir silah kontrolörüne silah tahsis etme işlemi.

WEAPONS CARRIER SİLAH TAŞIYICI: Bak. "weapons carrier truck".

WEAPONS CARRIER TRUCK SİLAH TAŞIYICI; SİLAH TAŞIMA ARACI: Hafif yük,

silah, avadanlık malzeme ve personel taşımak için imal edilmiş

kamyon. Buna " weapons carrier" de denir.

WEAPONS FREE ATEŞ SERBEST: Hava savunmasında silah sistemlerinin dost

olarak tanımlanmayan herhangi bir hedefe karşı ateş


açabileceklerini gösteren bir silah kontrol durumu. Ayrıca

bakınız: "weapons hold", "weapons tight".

WEAPONS HOLD SİLAHLAR EMİRLE KULLANILACAK; DOLDUR EMNİYETE AL:

Hava savunmasında silah sistemlerinin kendilerini savunma veya

resmi bir emirle kullanılabileceğini belirten bir silah kontrol

durumu. Ayrıca bakınız: "weapons free" ve "weapons tight".

WEAPONS LIST SİLAH ÇİZELGESİ: Bir muharebe görevinde kullanılan taktik ve

diğer birliklerde mevcut veya kullanılma yetkisi verilmiş silahları

gösterir bir liste. Bu listede, elle taşınan silahlar, çeşitli top,

tekerlekli ve tırtıllı araçlara monte edilmiş silahlar bulunur.

WEAPONS OF MOSS DESTRUCTION KİTLE İMHA SİLAHLARI; KİTLE HALİNDE

İMHA SİLAHLARI: Silah kontrolü kullanımında, yüksek tahrip

kabiliyetine sahip ve/veya çok sayıda insanı öldürecek şekilde

kullanılan silahlar anlamına gelir. Bu silahlar, nükleer, kimyasal,

biyolojik ve radyolojik olabilirler. Ancak silahın ayrılabilir veya

bölünebilir kısımları olan sevk veya itici kısımları bunun dışında

kalır.

WEAPONS PLATOON AĞIR SİLAH TAKIMI; SİLAH TAKIMI: Bir piyade

bölüğünde ağır silahların toplandığı takım.


WEAPONS READINESS STATE SİLAH HAZIRLIK DURUMU: Hava savunma

silahlarının verilen bir görevi yerine getirmek üzere

fırlatılabileceği veya havaya atılabileceği hazırlık derecesini

belirten bir terim. Silah hazırlık durumları silahların sayısı ve

dakika sayısı ile ifade edilirler. a - 2 minutes - 2 dakika. Silahlar iki

dakika içinde fırlatılabilirler. b - 5 minutes - 5 dakika: Silahlar beş

dakika içinde fırlatılabilirler. c - 15 minutes -15 dakika. Silahlar

on beş dakika içinde fırlatılabilirler. d - 30 minutes -30 dakika.

Silahlar otuz dakika içinde fırlatılabilirler. e - 1 hour -1 saat:

Silahlar bir saat içinde fırlatılabilirler. f - 3 hour - 3 saat - Silahlar

üç saat içinde fırlatılabilirler. g - released - görev dışı. Silahlar

belirli bir süre için görev dışı bırakılmışlardır.

WEAPONS RECOMMENDATION SHEET SİLAH TAVSİYE ÇİZELGESİ: Bir

taarruzun amacını tanımlayan ve kullanılacak silahların cinsi,

oluşturacağı tahmini hasar, ağırlığı, tapa cinsi, aralıkları, istenen

orta vuruş noktaları ve yeniden taarruzlar arasındaki sürelerle

ilgili tavsiyeleri içeren çizelge.

WEAPONS STATE OF READINESS Bak. "weapons readiness state. "

WEAPONS SYSTEM SİLAH SİSTEMİ: Bir sevk aracı ve tüm ilgili teçhizatı,

malzemeleri, hizmetleri ve bu sistemin amaçlanan hareket


ortamında kendi kendine yeterli olabilmesi için gerekli personeli

de içine alan tüm silah birleşimi.

WEAPONS TIGHT SİLAHLAR SADECE DÜŞMANA KARŞI KULLANILACAK/NİŞAN

AL: Hava savunmasında, silah sistemlerinin yalnızca düşman

olarak tanımlanan hedeflere karşı kullanılacağını belirten bir

silah kontrol durumu.

WEAPONS TROOP AĞIR SİLAH BÖLÜĞÜ: Bu teşkil halen mevcut değildir.

WEAR AŞINMA: Yapılan atışların sonucu olarak bir silahın namlu içi

ölçülerinde meydana gelen değişiklik.

WEAR TABLES AŞINMA CETVELLERİ: Atış sonucu ilk hızda beklenen azalmaları

gösterir cetveller.

WEATHER (VAT B) HAVA RAPORU ÖZETİ: Aşağıdaki hususlara yer veren özet

hava raporu.

WEATHER ANALYSIS HAVA DURUMU TAHLİLİ: Atmosferin tabii hali ve

dünya yüzeyi üzerinde dolaşan hava dalga ve kitlelerinin tespiti

için hava durumunun üç boyutlu analizi. Meteoroloji uzmanları,

hava durumu tahliline dayanarak gelecekteki hava şartlarını

tahmin ederler.
WEATHER CENTRAL METEOROLOJİ MERKEZİ: Meteorolojik bilgileri belirli

bir bölge içinde bu tür bilgilerin temel kaynağı olacak şekilde,

toplayan, derleyen değerlendirip yayan teşkilat.

WEATHER CODE METEOROLOJİ KODU: Hava şartlarını tarif için kullanılan özel

kod.

WEATHER FLAG METEOROLOJİ FLAMASI: Hava durumunu halka bildirmek için

kullanılan flama.

WEATHER FORECAST HAVA TAHMİNİ: Belirli bir süre içinde bir noktada, bir

hat boyunca veya bir bölgedeki hava koşullarının tahmini. Bu

tahminler üç türlüdür: (1) Uzun vadeli (long range) hava

şartlarının 48 saatten fazla bir süre içinde alacağı şeklin önceden

tahmini. (2) Orta vadeli (medium range) Hava şartlarının 12 ila

48 saatlik bir süre içinde alacağı şeklin önceden tahmini. (3) Kısa

vadeli (short range) Hava şartlarının ortalama 12 saatlik bir süre

için alacağı şeklin önceden tahmini.

WEATHER INTELLIGENCE METEOROLOJİ İSTİHBARATI: Personel, malzeme ve

harekat bölgesi üzerindeki etkileri bakımından yorumlanmış

hava durumu bilgileri.


WEATHER MAP METEOROLOJİ HARİTASI: Göz önüne alınan bir bölgedeki

mevcut olan veya olması beklenen hava koşullarını gösteren

harita. Bu harita genellikle çeşitli istasyonlardan aynı zamanda

elde edilen gözlemlere göre hazırlanır. Ayrıca bakınız: "map".

WEATHER MESSAGE HAVA TAHMİN RAPORU: Bir meteoroloji istasyonunun,

hava durumu hakkında yayınladığı rapor, ya havanın nasıl

olacağını bildirir, ya bir günlük hava durumunun özeti olur, ya da

hava ile ilgili özel bir durumu verir.

WEATHER MINIMUM ASGARİ HAVA KOŞULLARI: Hava harekatının gerek

görerek, gerekse aletli uçuş kurallarına göre yapılabileceği en

kötü hava koşulları. Genellikle asgari tavan, görüş kabiliyeti veya

özel uçuş tehlikeleriyle ifade edilen talimatlar ve hareket usulleri

tarafından belirlenir.

WEATHER OBSERVER METEOROLOJİ GÖZLEMCİSİ: Meteoroloji

istasyonlarında hava basıncı, sıcaklık, rutubet, görüş kabiliyeti ve

bulut tavanı hakkında ince gözlemler yapan kimse. Bu şahıs hava

durumu haritalarının yapılmasına yardım eder ve meteoroloji

aletlerinin kullanımını bilir.


WEATHER OFFICER METEOROLOJİ SUBAYI; METEOROLOJİ MEMURU: Bir

meteoroloji istasyonu veya şubesinin başında bulunan eğitim

görmüş meteoroloji uzmanı.

WEATHER SERVICE METEOROLOJİ SERVİSİ: Havaya ait bilgi ve esasların

tahmini, tahlili ve bunların kayıtları ile meşgul olan teşkiller ve bu

teşkillerin yaptığı hizmet.

WEATHER STATION METEOROLOJİ İSTASYONU: Meteoroloji gözlemleri

yapan ve ayrıca mahdut coğrafi bölgeler için devamlı veya

programlanmış sürelere mahsus orta vadeli hava tahminleri

veren bir tesis veya merkez. Ayrıca bakınız: "weather central".

WEDGE KAMA DÜZENİ: Bak. "Wedge formatıon".

WEDGE FORMATION KAMA DÜZENİ: Ucu düşmana çevrilmiş ters V

şeklindeki taktik düzen. Sağ ve sol gerilere doğru

kademelendirilmiş birlikleri bulunan düzen. Buna kısaca (wedge)

de denir.

WEIGHT AND BALANCE SHEET AĞIRLIK VE DENGE ÇİZELGESİ: Bir uçakta

ağırlığın nasıl dağıtılacağını ve iniş ve kalkışlarında ağırlık

merkezini gösteren çizelge.


WEIGHT FLOW RATE AĞIRLIK AKIŞ HIZI: Sıvı bir sevk hakkının, saniyede libre

olarak ifade edilen akış hızı.

WEIGHT TON AĞIRLIK TONU: Kara ordusunun denizle ilgili faaliyetlerinde Long

ton (2.240 libre) yerine kullanılan terim.

WEIGHT ZONE MERMİ AĞIRLIK SINIFI: Aynı tip ve boyuttaki mermilerin

ağırlıklarına göre, tasnifi. Belirli tipteki mermilerin ağırlıklarında

bir hayli fark bulunduğundan, başka ağırlık tespit edilir ve her

merminin mensup olduğu grup üzerine işaretlenir.

WEIGHTLESSNESS YER ÇEKİMİNDEN KURTULUŞ; AĞIRLIKSIZ: Ağırlık, sadece

belirli bir cismin fiziksel kitlesi üzerindeki yerçekimi kuvvetini

yenmek için gerekli kuvvetin bir ölçüsüdür. Yer çekimi kuvveti,

bir cismin diğerini çekmesinden ileri gelen bir tacil (ivme)

olduğuna göre ağırlıksız bir cisme diğer bir cisme nazaran, güç

itibarı ile eşit ve istikamet bakımından zıt bir tacil verildiği zaman

meydana gelecektir. Yörünge üzerindeki bir arz uydusunda,

uydunun arz yüzeyine teğet olan hızı, arzın uydu üzerine

uyguladığı kuvveti yenmek için tam gerekli olan miktarda kuvveti

vermektedir.

WELDER KAYNAK MAKİNASI: Kaynak yapmak için kullanılan makina.


WELFARE FUNDS SOSYAL YARDIM FONLARI: Özellikle kar getiren faaliyet

merkezlerinden elde edilmiş gelirle kurulan ve devam ettirilen

bütçe dışı fonlar. Askeri sosyal yardım fonları, bütçe içi tahsisatla

sağlanmış moral, sosyal yardım ve eğlendirme tesisleriyle

hizmetleri takviye için kullanılır. Bu fonlarla tedarik edilmiş

eğlendirme tipi malzeme ve hizmetlerden, askeri personel ve

yakınları birlikte faydalanırlar. Yapılan masrafların, askeri

personelin öncelikle karşılanması gerekli ihtiyaçlarına nazaran

bir mahiyet arz etmeleri halinde; fon, bu personelin özellikle

reşit olmayan yakınları için kullanılabilir. Deniz aşırı bölgelerde

fon, sivil personel ile yakınlarının arızı olarak, istifadesine arz

edilebilir. Tesis komutanı tarafından sivil personelin morali

bakımından, lüzumlu kabul edilen bazı eğlendirme ve mahdut

sosyal yardım hizmetleri meydana getirmek üzere sivil sosyal

yardım fonlarından faydalanılır. Eğlendirme tesislerinde,

mahpuslar için de sosyal yardım fonları kurulabilir

WELFARE SERVICE SOSYAL HİZMET: Belirli bir insan topluluğunu, sosyal

bakımdan daha iyi bir duruma sokmak maksadıyla kurulan

teşkilat ve bu teşkilatın gördüğü hizmet.


WELL HAVA ÖNLEMESİNDE "BELİRTİLEN CİHAZLAR İYİ ÇALIŞIYOR "

ANLAMINDA BİR KOD:

WEST POINT WEST POINT HARP OKULU: New York Eyaleti'nde West Point'de

bulunan ABD Harp Okulu.

WET EMPLACEMENT SULU MEVZİ: Bir füzenin fırlatılışı sırasında alev

kovasını, füze motorlarını ve diğer teçhizatı soğutmak için su

taşırması yapan bir rampa mevzii. Ayrıca bak. "dry

emplacement" ve "flame deflector".

WET FUEL ROCKETSULU YAKIT ROKETİ: Bir çeşit sıvı roketi.

WET START YAŞ ÇALIŞTIRMA: Sevk yakıtı, reaktif şekilde soğutulmuş içindeki

tüplere ateşlenmeden önce el ile doldurulmuş sıvı yakıtlı bir

roket motorunun harekete geçirilmesi.

WET STORAGE SU ÜSTÜNDE MUHAFAZA: Gemilerin veya diğer deniz

vasıtalarının su üzerinde tecritli muhafaza edilmeleri.

WET STOWAGE SIVI TECRİTLİ İSTİF: Büyük çaplı mühimmatın ateş almasını

önlemek üzere bunları, muharebe araçlarında, etrafı yanmaz sıvı

ile çevrili raflara yerleştirmek sureti ile yapılan bir istif usulü.

WET TANK SIVI TANKI: Sıvı maddelerin depolanması için yapılmış tank.
WHARFAGE İSKELE ÜCRETİ: Bir iskelenin kullanılması için ödenen ücret.

WHAT LUCK HAVA ÖNLEMESİNDE "VERİLEN GÖREVLERİN SONUÇLARI

NELERDİR/NEDİR" ANLAMINA GELEN KOD:

WHAT STATE HAVA ÖNLEMESİNDE "YAKIT, CEPHANE VE KALAN OKSİJEN

DURUMUNU BİLDİR" ANLAMINA GELEN KOD:

WHAT'S UP HAVA ÖNLEMESİNDE "HERHANGİ BİR SORUN VARMIŞ"

ANLAMINA GELEN KOD:

WHEEL BASE DİNGİL ARALIĞI: Birbirini takip eden tekerleklerin merkezleri

arasındaki mesafe, ikiden fazla dingili olan araçlarda veya benzer

sistemlerde müteakip dingil aralıkları aracın önünden arkasına

doğru belirtilir.

WHEEL LOAD CAPACITY YÜKE DAYANMA KAPASİTESİ: Hava alanlarındaki

pistlerin, taksi yollarının, park alanlarının, uçakların veya ağırlığı

fazla araçların neden olduğu basınca dayanma kabiliyeti.

WHEELED LITTER TEKERLEKLİ HASTA TESKERESİ: Bak. "litter".

WHEELED VEHICLE TEKERLEKLİ ARAÇ: Tam veya yarı tırtıllı araçların aksine

olarak, tekerlekler üzerine monte edilmiş araç.


WHICH TRANSPONDER BİLDİRİMLİ RADYO SİNYAL CEVAPLAYICISI: Bildirimli tip

radyo sinyaline cevap veren radyo verici takılı olduğunu bildiren

kod. Dost düşman tanımlanması, Hava trafik kontrol Radar

Bıykın Sistemi veya keşif radarı.

WHIP STOLL ÇEKİŞLE PERDOVİTES; BİR HAVA MANEVRASI: Bu hareketle uçağa

hızı düşünceye ve burnu birden bire aşağı doğru dikilinceye

kadar tırmanma yaptırılır.

WHITE DISCHARGE ŞEREFLİ TERHİS: Bak. "honorable discharge".

WHITE FLAG OF TRUCE MÜTAREKE BAYRAĞI: Düşman kuvvetler arasında bir

mütareke veya her hangi bir konuşmada, muhasamatın geçici

olarak durdurulmasında kullanılan beyaz bayrak. Ayrıca bakınız:

"flag".

WHITE FORCES BEYAZ KUVVETLER: Varşova Paktı tatbikatları ile istihbarat

rapor edilirken, bu tatbikattaki karşı kuvvetleri temsil eden

birlikleri belirtmek için kullanılan terim.

WHITE LABEL BEYAZ YAFTA: Asitlerin veya kimyasal aşınma yapan sıvıların

naklinde dikkati çekmek maksadıyla üzerine yapıştırılan beyaz

renkli etiket.
WHITE OUT YÖNÜN KAYBEDİLMESİ: Kar üzerinde parlayan güneş veya

gökyüzünün kararması nedeniyle ufka göre istikametin

kaybedilmesi.

WHITE PHOSPHORUS BEYAZ FOSFOR: Açık havada kendiliğinden yanan sarı

renkte, balmumu kıvamında kimyasal madde. Çeşitli mermilerde

dolgu maddesi, sis maddesi olarak kullanılır. Yangın çıkartma

tesisi vardır.

WHITE PROPAGANDA AÇIK PROPAGANDA: Kaynağı bilinen ve bu kaynak

tarafından veya ilgili yetkili bir teşkilat tarafından yapıldığı

doğrulanan propaganda. Buna (overt propaganda) da denir.

Ayrıca bakınız: "propaganda".

WIDE ANGLE PHOTOGRAPH GENİŞ AÇILI FOTOĞRAF: Ortalama 90 derecelik

bir koni dahilinde fotoğraf çekecek kadar geniş açılı merceğe

sahip bir makine ile alınmış hava fotoğrafı.

WIDE ENVELOPMENT GENİŞ KUŞATMA: Düşman savunma tertibatının yanına

veya gerisine ve düşman cephe hattının gerisindeki bir hedefe

yöneltilmiş kuşatma hareketi. Bu tip kuşatma kuvveti, düşman

savunma tertibatından kaçınmak maksadıyla düşmanın yanının

açıklarından dolaşır ve tespit kuvvetinin karşılıklı yardım


ateşlerinden faydalanacak kadar uzakta hareket edebilir. Ayrıca

bakınız: "close envelopment".

WIDTH GENİŞLİK: Bir düzen veya mevziinin bir yanından öbür yanına

kadar olan saha. Bu saha sağ ve sol taraflardaki en uzak birlikleri

de içine alır.

WIDTH OF SHEAF DEMET GENİŞLİĞİ: Kanatların merkezlerindeki patlama veya

vuruşlar arasındaki yanlamasına mesafe. Bu terimin Deniz topçu

ateşindeki karşılığı "deflection pattern"-"dağılma" dır.

WIG WAG GÖREREK MUHABERE ŞEKLİ: Bir flama veya bir ışığı, nizami koda

göre sallamak suretiyle verilen işaret.

WIL FUL İNATÇI; KASDİ; SÖZ ANLAMAZ:

WILCO ALINDI, ANLAŞILDI: Bir telsiz veya telefon emrinin alındığını ve

yerine getirileceğini belirtmek için kullanılan kelime. Bu kelime

(son mesajınız alındı, anlaşıldı ve yerine getirilecektir "your last

message received understood and will be complied with")

anlamına gelir.

WILD SHOT SERSERİ ATIM: Normal dağılmanın tamamıyla dışında kalan atım,

vuruş noktası, geliştirilmiş silahların dört muhtemel hatasından


fazla olan ve atış çizelgesi muhtemel sapmalarından altısının

dışında kalan atım.

WILD WEASEL WILD WEASEL (UÇAĞI): Elektromanyetik enerji yayan alıcıları

kullanan karada üslenmiş düşman savunma sistemlerini

tanımlamak, yerini saptamak ve fiziksel olarak engellemek veya

imha etmek üzere özel olarak tadil edilmiş uçak.

WILL NOT FIRE ATEŞ EDİLMEYECEK: Gözcüye veya atış isteğinde bulunan

merceğe ateş destek gemisi tarafından hedefe ateş

açılmayacağını bildirmek üzere kullanılan terim.

WILLIWA WILLIWA FIRTINASI: Yüksek irtifada dağlık kıyılarda sık sık

görülen ve soğuk bölgelerden gelen ani ve şiddetli bora.

WILSON CLOUD Bak. "condensation point".

WINCH VİNÇ: Standart askeri araçlarda genellikle ön tampon gerisine

yerleştirilmiş ve şasinin yan kollarına tespit edilmiş bir tertibat.

Vinç tali intikal tertibatının, vites kutusundan aldığı motor

gücüyle çalışır ve kendi aracını veya diğer bir aracı, çok çamurlu

veya arızalı bir yerden çıkartıp kurtarmakta kullanılır.

WIND AND DRIFT CHART RÜZGAR VE TABİİ YAN DÜZELTME ÇİZELGESİ: Çeşitli

mesafelerde ve rüzgarın değişik süratle esişleri sırasında,


merminin seyri üzerinde meydana gelecek tesiri karşılamak

üzere, nişangahta yapılacak düzeltme miktarını gösterir çizelge.

WIND CHILL SERİNLETİCİ RÜZGAR TESİRİ: Rüzgar ve hava sıcaklığının, ısınmış

cisimler üzerindeki müşterek soğutucu etkisi. Bu etki saatte bir

metre kare için kilo kalori ile ifade edilir.

WIND COMPONENT INDICATOR RÜZGAR MÜREKKİPLERİ GÖSTERGESİ:

Uçuş halinde bulunan bir merminin karşılaştığı bütün hakiki

rüzgarlara eşit olarak hesaplanmış rüzgarın, mesafe ve yan

mürekkiplerini mekanik olarak tanzim eden tertibat.

WIND CONE RÜZGAR TULUMU: Kumaştan yapılmış koni şeklinde içi boş

balon. Bu balon rüzgarla şişer ve bir eksen üzerinde dönerek

rüzgarın estiği istikameti gösterir. Buna (wind sock) da denir.

WIND CORRECTION RÜZGAR DÜZELTMESİ: Rüzgar tesirini gidermek için

yapılması icap eden herhangi bir ayar, özellikle uçuş halinde

bulunan bir mermi, ses ölçme aletleri tarafından alınan bir ses ve

hesabi seyrüsefer ile uçuş yapan bir uçak üzerindeki rüzgar

tesirlerinin düzeltilmesi.
WIND CORRECTOR RÜZGAR DÜZELTME ALETİ: Ses ölçmesinde ve topçu

ateşinin idaresinde kullanılan ve rüzgar tesirlerine ait gerekli

düzeltmeyi hesaplayan mekanik tesisat.

WIND DEFLECTION RÜZGAR YAN SAPMASI: Uçuş halindeki bir merminin

yolunda rüzgarın tesiriyle meydana gelen yan sapması.

WIND DIRECTION RÜZGAR İSTİKAMETİ: Rüzgarın esmekte olduğu istikamet.

Rüzgar istikameti, istikamet açısı (semt) ile ifade edilir.

WIND DIRECTION INDICATOR RÜZGAR İSTİKAMET GÖSTERGESİ: Hassas bir

jiruetin (wind vane) biraz açığına konan ve bir taksimatlı kadran

üzerinde ani rüzgarın yönünü gösteren bir meteoroloji aleti.

WIND DRIFT DÜŞME; RÜZGAR DÜŞÜRMESİ: Uçağın rüzgar tesiriyle yana

kaçışı.

WIND ERROR RÜZGAR HATASI: Bir dinleme cihazında rüzgar sürüklenmesi

dolayısıyla meydana gelen hata.. Ses kaynaklarının hakiki mevki

ile görünür mevkileri arasındaki fark. Bunun sebebi sesin

dinleme cihazına giderken içinden geçtiği hava kitlesinin rüzgarla

yerini değiştirmesidir.

WIND FIRE ANGLE RÜZGAR-ATIŞ AÇISI: Atış sathından balistik rüzgarın esmekte

olduğu yöne doğru saat yelkovanı istikametinde ölçülen yatay


açı. Bu açıyı bulmak için, rüzgarın istikamet açısından atış

sathının istikamet açısı çıkarılmalıdır. Buna (chart direction

angle) de denir.

WIND GAGE RÜZGAR DÜZELTME SKALASI: Bak. "windage".

WIND GAGE RULE RÜZGAR DÜZELTME KAİDESİ: M1 veya M1905 tüfekleriyle

atışta rüzgar tesirini karşılamak üzere kullanılan basit ve pratik

bir kaide. Bu kaide şudur; dört çizik veya bir rüzgar yan düzeltme

noktası, mermi vuruş noktasını, menzilin beher 100 yardası için

dört inç hareket ettirir.

WIND GAGE SCALE RÜZGAR DÜZELTME SKALASI: Bak. "windage scale".

WIND RESOLVING MECHANISM RÜZGAR MÜREKKİPLERİ TAYİN ALETİ:

Rüzgar mürekkipleri göstergesine benzer bir alet. Bu alet, bir yan

levhası üzerine konularak veya hesap cihazının bir parçası olarak

balistik rüzgarın mesafe ve yan sapma mürekkiplerini mekanik

olarak tayin eder.

WIND RULE RÜZGAR KAİDESİ: Bilinen hızdaki bir rüzgarın tesirini karşılamak

üzere, tahmini düzeltme miktarını bulmak için faydalanılan basit

ve pratik kaide.
WIND SHEAR RÜZGAR DEĞİŞİMİ: Rüzgarın yönünde ve hızında meydana gelen

değişim.

WIND SHIELD BALİSTİK KÜLAHI: Mermiye sivri ve uzun bir şekil vererek,

kudretini arttırmak için bir merminin ucuna veya başına geçirilen

hafif madenden yapılmışbaşlık. Buna (false ogive) de denir.

WIND SOCK VİND SOK: Rüzgar tulumu. Bak. "wind cone".

WIND TEE RÜZGAR T İŞARETİ: Rüzgar istikametini veya meydan

çevresindeki trafik şeklini göstermek üzere, bir iniş meydanı veya

yakınına konulmuş büyük ve T şeklinde rüzgar fırıldağı.

WIND TUNNEL AERODİNAMİK TÜNEL: Sürati ayar edilebilir bir rüzgar veya hava

cereyanı meydana getiren bir cihaz. Bu cihazın meydana getirdiği

hava cereyanı. içine yerleştirilen cisimlerin etraflarından geçen

hava akıntısı ile cisimler üzerinde hasıl olan aerodinamik

kuvvetler incelenir.

WIND VANE RÜZGAR FIRILDAĞI, LİRUET (METEO.): Rüzgarın esiş istikametini

gösteren herhangi bir tertibat. Özellikle rüzgarın istikametini

ölçmek için kullanılan hassas meteoroloji aleti.

WIND VELOCITY RÜZGAR HIZI: Rüzgarın/hava hareketlerinin yatay istikameti

ve hızı.
WIND WARD RÜZGARA DOĞRU: Rüzgara doğru veya rüzgarın geldiği

istikamete doğru.

WINDAGE RÜZGAR TESİRİ: Rüzgarın bir mermiyi yolundan saptıracak

şekilde yaptığı tesir.

WINDAGE SCALE RÜZGAR DÜZELTME ISKALASI: Uçuş halindeki bir tüfek

mermisinin üzerinde rüzgarın yapacağı tesire karşı nişangah

ayarı için kullanılan skala. Buna (wind gage) de denir.

WINDOW HAİL LEVHA: Bir radar karşı tedbiri olarak, frekans mesafesi

şeritler halinde, genellikle uçaklardan bırakılan veya mermi ya da

roketlerden fırlatılan ince madeni levha, tel veya çubuklar.

Ayrıca bakınız: "chaff".

WING KOL: Bir hava filo kolu karada, denizde ve gemilerde üslenmiş

havacılıktaki temel teşkilat ve idari birimdir.

WING GUN KANAT SİLAHI: Uçağın kanadına yerleştirilen silah.

WING MAN ELEMAN LİDER (NATO): Tayin edilmiş liderin emrinde ve ona

yardımcı olarak uçan pilot, ayrıca bu roldeki uçak.

WING OFFICERCEZAEVİ BÖLÜM SUBAYI: ABD'de sıkı emniyet tedbirleri alınmış

bir askeri cezaevindeki nezaretçi subayın maiyetinde bulunan ve


cezaevinin bölüm (wing) denilen kısmının çalışmasından sorumlu

olan subay.

WING OVER ROTÜRNÖMAN: Havada yapılan akrobatik bir hareket. Bu

harekette uçak bir tırmanma dönüşü yaparak hızını kaybedeceği

noktaya kadar uçar; sonra önce geldiği cihetin takriben aksi

istikametine gitmek üzere pike yapar.

WING PHOTOGRAPH YAN HAVA FOTOĞRAFI: Çok mercekli fotoğraf

makinesi ile alınan eğik hava fotoğraflarından biri. Yan hava

fotoğrafları, bir düşey hava fotoğrafının kenarlarında birbirine

uydurularak tek bir hava fotoğrafı meydana getirilir.

WING SIGNAL KANATLA İŞARET: Uçağın kanatlarını sallamak suretiyle yaptığı

işaret.

WINTERIZATION KIŞ ŞARTLARINA UYDURMA: Teçhizatın; soğuk veya arktik

bölgelerdeki benzer çok soğuk havalarda kullanılacak şekle

sokulması; özellikle, müteferrik aksamda, aletlerde veya özel

montaj şekillerinde değişiklik işlemi.

WIRE CHIEF TELLİ KISIM ÇAVUŞU: Tümen ve daha üst karargahlarda, yakın

mesafedeki mahalli telefonlar ile standart ve yardımcı


malzemelerin kurulmasından, bakım ve nezaretinden sorumlu

ast subay. Ayrıca bakınız: "construction chief".

WIRE COMMUNICATION TELLİ İRTİBAT; TELLİ HABERLEŞME: Gönderme ve alma

cihazları arasında madeni bir devre kullanılarak telefon, telgraf,

telemprimör veya herhangi bir muhabere vasıtasıyla yapılan

irtibat.

WIRE ENTANGLEMENT TEL ENGELİ: Dikenli tel engeli; düşmanı silah ateşi

altındaki sahalarda tutmak bir hücumu geciktirmek veya

önlemek için kullanılır.

WIRE GUIDED KABLO GÜDÜMLÜ: Güdüm operatörü ile füze arasındaki kapalı

bir devre üzerinden bir kablo vasıtasıyla elektrikle güdülen bir

füze.

WIRE HEAD KABLO BAŞI: Bir komutanlıkta, telefon veya telgraf

muharebesinin en ileri ucu.

WIRE PIKE TEL ÇATALI: Sahra kablosunun dökülmesini ve toplanmasını

kolaylaştırmak için kullanılan ve bir ucunda kanca ile makara

bulunan, 9 feet uzunluğunda sırık.

WIRE ROLL KANGAL TEL ENGELİ: Çelik bir tel tomarının devamlı bir helezon

teşkil edecek şekilde sarılması suretiyle yapılmış mekanize araç


engeli. Bu engel bir aracın dönen tekerleğine veya tırtıllarına

dolaşır ve hareketine engel olur. Kangal tel engeli şekil itibariyle,

tel istianeye (concertine) benzer.

WIRE SERGEANT TELLİ POSTA KOMUTANI: Tümenden aşağı karargahlarda ana

ve mahalli telli devrelerin kurulmasından, bakım ve nezaretinden

sorumlu ast subay.

WIRE TELEGRAPHY TELLİ TELGRAF MUHABERESİ: Bir tel devresi üzerinde

kod ile yapılan telgraf muhaberesi.

WIRE TELEPHONY TELLİ TELEFON MUHABERESİ: Bir tel devresi üzerinde sesle

muhabere.

WITHDRAWAL TÜFEĞİN GERİ ÇEKİLMESİ: Bir süngü hamlesinden sonra, tekrar

vuruşma vaziyetine geçmek için tüfeğin geri çekilmesi.

WITHDRAWAL ACTION GERİ ÇEKİLME FAALİYETİ: Bir kuvvetin komutanın

isteklerine göre düşmanla çatışmayı kesmek için girdiği manevra.

WITHDRAWAL FROM ACTION GERİ ÇEKİLME HAREKATI: Düşmanla temas

halindeki bir kuvvetin düşman ile olan teması ve çatışmayı

kestiği planlı harekat.


WITHHELD FORCE ELDE TUTULMUŞ KUVVET; ALIKONMUŞ KUVVET: Stratejik

misilleme kuvvetinin (strategic retaliatory force); devamlı

düşman taarruzuna karşı nispeten az hassas durumda olması

sebebiyle, düşmanın mantıki taarruz şıklarından ayrılması

ihtimaline karşı harp içi bir yıldırma unsuru (intra-war deterient)

veya genel harbin son veya müzakere safhasında bir pazarlık

unsuru vazifesi görmek üzere ayrılmış kısmı.

WITHOLD (NUCLEAR) ALIKOYMA (NÜKLEER): Belirli coğrafi bölgelerdeki veya

ülkelerdeki kullanımlarını engelleyerek nükleer silahları kullanma

yetkisini sınırlama.

WITHOLDING GERİ TUTMA; ALIKOYMA:

WOMEN'S ARMY CORPS ORDU KADIN SINIFI, ORDU KADIN TEŞKİLATI: Kara

ordusunun, gayri muharip hizmetleri için kadınlardan mürekkep

sınıfı.

WOMEN'S ARMY CORPS RESERVE ORDU KADIN İHTİYAT SINIFI, ORDU KADIN

İHTİYAT TEŞKİLATI: Müşekkel ihtiyat teşkilatının, gayri muharip

hizmetler için kadınlardan mürekkep kısmı. WOMEN'S ARMY

CORPS SERVICE MEDAL: ORDU KADIN SINIFI HİZMET

MADALYASI: Hem ordu kadın yardımcı sınıfı (Women's Army


Auxiliary Corps) 'nda hem de ordu kadın sınıfında hizmeti

belirten madalya.

WOMEN'S MEDICAL SPECIALIST CORPS KADIN SIHHİ UZMANLAR SINIFI:

ABD ordusunda; ordu sağlık başkanının tensip ettiği okullardan

mezun olarak ordu hizmetine girmiş olan kadın subaylardan

müteşekkil sınıf. Bunlar; diyetçilik, meşguliyetle tedavi ve fizik

tedavisi olmak üzere üç ayrı ihtisas kolundan birine dahildir.

WOMEN'S MEDICAL SPECIALIST CORPS RESERVE: KADIN SIHHİ

UZMANLAR SINIFI İHTİYATI: Müşekkel ihtiyat teşkilatının kadın

subaylardan mürekkep olan kısmı. Bunlar; diyet hemşireleri

(dieticions), fizik tedavi uzmanları (physical therapist) ve

meşguliyetle tedavi uzmanları (occupational therapist) tir.

WOODEN BOMB SAĞLAM BOMBA: Bir silahın tamamen güvenilir ve depolama

ve inceleme için özel bir işlem gerektirmeden sonsuz depolama

süresi olduğunu belirten kavram.

WORDING LAFIZ:

WORK AREA İŞ SAHASI: İş saatleri (man hours) ile değerlendirilen bir iş

kategorisi.
WORK CLOTHING İŞ ELBİSESİ: Sahra işlerinde ve perakende hizmetlerinde, ordu

personeli tarafından giyilen elbise. Buna evvelce (fatique) ve

(fatique dress) denilirdi.

WORK LOAD İŞ YÜKÜ; İŞ HACMİ: Birlik veya fertlerin yaptıkları veya

yapmaktan sorumlu oldukları iş birimleri ile ifade edilen iş

miktarı.

WORK ORDER İŞ EMRİ: Belirli bir işin yapılması için verilen özel veya genel

yetki. Genellikle "job order" iş emrinde daha genel bir anlamı

vardır. Bazen iş emriyle eş anlamlı olarak kullanılır.

WORK ORDER NUMBER İŞ EMRİ NUMARASI:

WORK SHEET İŞ MUHTIRASI: Ait olduğu karargah kısmına mahsus bilgi ve

işlerin hepsini ihtiva eden muhtıra. Bu muhtıra, harekat

esnasında, her birliğin karargah kısmı tarafından tutulur.

WORK UNIFORM İŞ KIYAFETİ; EĞİTİM KIYAFETİ: Eğitimle ilgili sahra işlerinde

veya bu hususta emir verildiği zaman, ordu personeli tarafından

giyilen ve balıksırtı şeklinde dokunmuş kumaş veya buna benzer

malzemeden yapılan giyecekler.

WORK UNIT İŞ BİRİMİ: İş sahasında yapılmış işi kemmi olarak ifade için

seçilmiş bir iş rakamı.


WORKING ANCHORAGE İŞLETME DEMİRLEME YERİ: Gemilerin yüklerini mavna

veya layterlere boşalttıkları bir demirleme yeri. Ayrıca bakınız:

"emergency enchorage".

WORKING CAPITAL FUND İŞLETME SERMAYE FONU: İkmal maddeleri veya

diğer maddelerin stok mevcutlarını finanse etmek veya

endüstriyel faaliyetler için işletme sermayesi temin etmek üzere

oluşturulan döner sermaye.

WORKING FUND İŞLETME FONU; DÖNER FON: İşletme sermayesine konulan

para. Bir döner sermaye teşkili için veya bir masrafta kullanılmak

üzere kasadan ayrılan fon. (Bu fon zaman zaman ve gerektikçe

yenilenir. )

WORKING FUND ALLOTMENT İŞLETME FONU TAHSİSATI; DÖNER FON

TAHSİSATI: ABD ekonomi kanununun 601. maddesinin

hükümleri gereğince, ikmal maddeleri, malzeme ve hizmetlerin

sağlanması için bir tahsisattan bir daire veya dairenin bir

şubesine avans olarak verilen para.

WORKING QUARANTINE KISMİ TECRİT: Bulaşıcı hastalığa tutulmuş olanların

veya bu gibi şahısların bulunduğu teşkilatın, başka şahıs veya

birliklerle lüzumsuz temaslarına meydan vermeyecek şekilde


tecrit edilmeleri. Bu tecritte bazı görevler bazı tahditlere bağlı

olmak üzere yapılır. Kısmi tecrit, normal görevlerin bırakılmasını

icap ettiren mutlak tecritten (obsolute quarantine) farklıdır.

WORKING STORAGE GEÇİCİ BELLEK (BİLGİSAYAR):

WORKS TAHKİMAT: Bak. "fortification".

WORLD GEOGRAPHIC REFERENCE SYSTEM Bak. "georef".

WORLD POLYCONIC GRID DÜNYA POLİKONİK GRİDİ: Dünya yüzeyinde 72

derece güney ve kuzey enlemler arasında uzanan ve 9 boylam

genişliğinde (bölgeler bir derece üst üste binecek Şekilde) olan

bölgelerin polikonik projeksiyonlarına tatbik edilen askeri grid

sistemi. WORLD WAR I VICTORY LAPEL BUTTON: BİRİNCİ DÜNYA

SAVAŞI ZAFER ROZETİ:

WORLD WAR I VICTORY MEDAL BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ZAFER

MADALYASI: Bak. "Battle Clasp", "Service Clasp", "service Star".

"World War I victory Lapel Button".

WORLD WAR II VICTORY MEDAL İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI ZAFER MADALYASI:

Bak. "Honorable Service Lapel Button". WORLD WIDE MILITARY

COMMAND AND CONTROL SYSTEM: DÜNYA ÇAPINDA ASKERİ

KOMUTA VE KONTROL SİSTEMİ: Amerikan Askeri Kuvvetlerinin


sevk ve idaresinde, Milli Komuta Makamlarına, sıhhatli ve

zamanında karar vermeleri için lüzumlu dünya durumları ile ilgili

bilgileri ve varılan kararları, barışta ve savaşta asgari bir gecikme

ile yerlerine ulaştıracak muhabere imkanları sağlayan makam.

Bu makam; Amerikan Askeri Kuvvetlerinin komuta ve kontrol

görevleri ile ilgili teknik ve harekat desteğini temin eden

tesislerden, teçhizattan, muhabere vasıtaları ile uygulama usul

ve personelinden mürekkeptir.

WOUND YARALANMA; YARALAMAK; YARA: Bir insan veya hayvanda,

özellikle harici bir tesir sonucu, vücut dokusunda meydana gelen

arızalanma. Buna (traumatism) de denir.

WOUND CHEVRON YARA ŞERİDİ: Birinci Dünya Harbinde, muharebede

alınmış yaraları gösteren "V" şeklinde, altın renkli bir kumaştan

yapılmış bir şerit. Bu şerit, sağ kolun aşağı kısmına, sivri tarafı

aşağıya gelecek şekilde takılır. Ayrıca bakınız: "insignia" ve

"chevron".

WOUNDED YARALI: Bak. "seriously wounded", "sliglitly wounded", "critically

wounded", ve ayrıca bak "battle casualty".


WOUNDED IN ACTION MUHAREBEDE YARALANMIŞ, YARALI: Harici bir amil

veya nedenle meydana gel. en ölüm dışı bir muhabere zayiatı.

Bu terim gerek yabancı bir cismin saplanması veya delip

geçmesi, gerekse berelenme şeklinde olan her çeşit vücut

yaralarını, bütün kırıkları, yanmaları, basınç etkilerini, tüm

biyolojik ve kimyasal savaş amillerinin etkilerini iyonlaştırıcı

radyasyona maruziyetin etkilerini veya diğer tahrip silah ve

amillerinin etkilerini içine alır.

WRAPPED AMBALAJLI; ESRARLI:

WRECKAGE LOCATOR CHART ENKAZ MEVKİİ HARİTASI: Tüm bilinen uçak

enkazlarının ve su seviyesi üzerinde olduğu veya uçaktan

göründüğü bilinen tüm gemi enkazlarının, coğrafi mevkiini

gösteren harita. Bu harita zaman sırasına göre numaralandırılmış

ve enkazla ilgili tüm bilgileri içeren mevki dosyasıyla karşılıklı

ilgilendirilmiş olarak her bir enkazın görünen çizimini kapsar.

WRECKER KURTARMA ARACI, KURTARICI: Bak. "wrecker truck".

WRECKER TRUCK KURTARMA KAMYONU; KURTARICI: Kazaya veya arızaya

uğrayan araçların kurtarılmasında kullanılan vinçli kamyon. Buna

kısaca "wrecker" de denir.


WRITER HABER YAZAN; HABERİ YAZAN: Haberleşme usulünde, haber

formunu bizzat dolduran ve imzalayan şahıs. Haberi yazan,

gönderen makam olabileceği gibi, bu makamın resmen tayin

edilmiş bir mümessili de olabilir.

WRONG HATALI; YANLIŞ: "Son yayınınız hatalıydı; bunun doğru şekli ---

dır" anlamına gelen bir ön kelime.

X 15 A X 15 A: Çok yüksek irtifalarda faaliyette bulunacak yetenekte,

pilotlu, roket güçlü, hipersonik araştırma aracı. Bu araç; B-52

stratofortres uçağından havada fırlatılır ve iniş yerine sevkedilir.

X AXIS X EKSENİ: Top ile hedefi birleştiren hatta, hedefte dik bir açı

oluşturarak geçtiği varsayılan yatay hat.

X COORDINATE X KOORDİNATI: Bir noktanın, dik koordinatlar sisteminde,

mesafe başlangıcı olan hattan sağa veya sola (doğu veya batıya)

doğru uzaklığı. Başlangıç hattı (line of origin) sisteminin Y

eksenidir. sağa veya doğuya doğru olan mesafeler pozitif, sola

veya batıya doğru olan mesafeler negatiftir.

X LINE X HATTI: Bir askeri haritanın askeri grid sisteminde, batıdan

doğuya doğru uzanan paralel hatlardan biri. Bu hatlardan ikisi

arasındaki uzaklık, genellikle, 1000 yarda eşittir.


X RAY SERVICE RÖNTGEN SERVİSİ; RÖNTGEN HİZMETİ: Röntgen muayeneleri ve

bazı hallerde ışın tedavisi yapmak üzere teçhiz edilmiş bir askeri

sağlık birliğinin mesleki hizmeti.

X SCALE X ÖLÇEĞİ: Mail bir fotoğrafta ufka paralel bir çizgi boyunca

uzanan ölçek.

XMGM- 31 A Bak "pershing".

Y COORDINATE Y KOORDİNATI: Dik koordinatlar sisteminde, mesafe

ölçüsünün başladığı bir hattın üstünde (kuzeyinde) veya altında,

(güneyinde) bulunan bir noktaya doğru uzaklığı. Başlanğıç

noktası, sistemin x eksenidir. X ekseninin üstünde (kuzeyinde)

olan mesafeler pozitif, altında (güneyinde) olan mesafeler

negatif'dir.

Y GUN SU BOMBA TOPU: Denizaltılara karşı kullanılan, Y harfi Şeklinde

iki namlulu silah. Bu silah; geminin kıç tarafında, iki yana su

bombası atmak için kullanılır.

Y LINE Y HATTI: Askeri bir haritanın askeri grid sisteminde kuzeyden

güneye doğru çizilmiş paralel hatlardan biridir. Bu hatlardan ikisi

arasındaki uzaklık, genellikle, 100 yardaya eşittir.


Y NORTH Y KUZEYİ: Bir haritanın atış planında bir Y hattının kuzey

istikameti. Buna (grid north) da denir.

Y SCALE Y ÖLÇEĞİ: Mail bir fotoğrafta temel dikey hat boyunca veya

yerde ona dikey hatta paralel olarak çizilmiş diğer bir çizgi

boyunca uzanan ölçek.

Y-AXIS Y EKSENİ: Bir dik koordinat sistemindeki dikey eksen; özellikle bir

harita, şema veya grafik üzerinde bir refarans çizgiye göre

yukarıda veya aşağıda (kuzeyde veya güneyde) olan noktların

işaretlendiği hat.

Y-AZIMUTH Y SEMTİ, Y İSTİKAMET AÇISI: Grid kuzeyi ile belirli bir istikamet

arasında ve saat ibresi istikametindeki açı. Genellikle (grid

azimuth) olarak anılır.

YARD YARDA: Üç fit veya otuzaltı inçe eşit bir uzunluk ölçüsü. Bir yarda

ortalama 91.44 cm karşılığıdır.

YARD ERROR YARDA HATASI: Atış esaslarında yarda cinsinden ifade edilen

hata; vuruş noktasının hedeften yarda olarak ifade edilen

sapması. Yarda hatası; milyem hatasından farklıdır. Milyem

hatası, milyem olarak ifade edilen açı farkıdır. ayrıca bak. " mils

error".
YARD TRACK MANEVRA HATTI: Bir demiryolu manevra sahası sınırları içinde

bulunan ve yalnızca manevra işleri, hizmet dışı vagonların

bulundurulması ve diğer terminal maksatları için kullanılan hat.

YAW BAŞ GEZDİRMESİ: Bir uçağın, geminin veya füzenin dik ekseni

etrafında, geminin, uçağın veya füzenin yatay ekseni uçuş

hattından veya yatay düzlemindeki istikametinden sapacak

şekilde hareket etmesi.

YAW JETS SAPMA MEMELERİ: Bak "attitude jets".

YAWL MAYIN YOLESİ: Kıyı topçu kıtaları tarafından kürekle veya

motorlu olarak kullanılan, sandal büyüklüğünde bir tekne. Mayın

yolesi, genellikle, orta büyüklükte bir motorbot olup, sualtı

mayınlarını döşemek ve toplamak için kullanılır.

YELLOW DISCHARGE ŞEREFSİZ TERHİS: Bak " dishonorable discharge".

YELLOW LABELSARI YAFTA: Yanıcı katı maddelerin veya oksidasyon yapan

maddelerin naklinde, dikkati çekmek için ambalajın üzerine

yapıştırılan sarı renkli etiket. Ayrıca bak "labelled cargo".

YIELD Bak "nuclear yields".


Z MARKER BEACON Z HÜZMELİ RADYOFAR (NATO): Sinyalleri dik bir koni

şeklinde yayılan bir radyofar.

Z SCALE Z ÖLÇEĞİ: Mail bir fotoğrafta, bir cismin irtifaını ölçmek için

kullanılan ölçek. Buna ayrıca yükseklik belirleme metodu da

denir.

ZENITH ZENİT; BAŞUCU: Gözetleyicinin bulunduğu yerin tam üstünde

gök kubbesi üzerindeki nokta. (zenith), (nadir) 'in karşılığıdır.

ZERO HAVA TESİRLERİNİN GİDERİLMESİ: Belirli bir mesafede, merminin

normal hava şartları dahilinde, hedefin tam ortasına isabetini

sağlayacak rüzgar düzeltmesi için yapılan nişangah tanzimi.

ZERO AZIMUTH LINE SIFIR SEMT HATTI: Harita üzerinde itibari olarak tespit

olunan bir hat. Bütün istikamet açıları (semtler) bu hatta göre

ölçülür. Bu hat, mevziinin harita istikametleri olan haberlerin

gönderilmesinde gizlilik sağlamak amacıyla kullanılır. Ayrıca bak

"azimuth".

ZERO BEAT SIFIR GİRİŞİMİ: Telsiz cihazlarını aynı frekansa ayarlama usulü.

ZERO DEFLECTION NİŞAN HATTI AYARI: Bir nişangahı, bağlı olduğu topun

eksenine tamamen paralel olarak ayarlama.


ZERO GRAVITY SIFIR YERÇEKİMİ: Yerçekimi etkilerinin tam yokluğu. Böyle bir

durum; belli başlı çekim kaynağı çekim kuvvetinin tamamen

kaldırıldığı veya atalet kuvveti ile karşılandığı zaman meydana

gelir. Örneğin; performanslı bir uçak veya yörüngedeki bir

uydunun tam parabolik uçuş yolu üzerinde bulunduğu zamanki

durum. Ayrıca bak "agravic".

ZERO HEIGHT OF BURST SIFIR PARALANMA YÜKSEKLİĞİ: Aynı tapa saniyesi ve

aynı yükseliş açısı ile atılan atımlardan, havada ve satıhta

paralananların eşit sayıda elde edilmesi durumu.

ZERO HOUR SIFIR SAATİ, H: SAATİ, S: SAATİ: Bak "H. hour".

ZERO IN SIFIRLAMAK: Standart mesafede, bir tüfeğin nişangah

tanzimlerini, esas kademe atışıyla ayarlamak.

ZERO LENGTH LAUNCHER SIFIR SAFHALI ROKET ATAR: Ateşlemeden önce

roketin istenen vaziyette tutan, fakat ateşlemeden sonra seyir

istikameti üzerinde hiçbir kontrol icra etmeyen roket atar.

ZERO LENGTH LAUNCHING SIFIR MESAFEDE FIRLATMA: Bir füzenin veya

uçağın ilk hareketi ile rampadan ayrıldığı bir fırlatma tekniği.

ZERO POINT SIFIR NOKTASI: Bir nükleer silahın, patladığı andaki paralanma

merkezi. Sıfır noktası paralanmanın cinsine göre;. havada,


karada veya su üzerinde ve altında olabilir; bundan dolayı yer

sıfır noktasından (surface zero) ayrı düşünülmesi gerekir.

ZERO SHOT NİŞAN HATTI KONTROL ATIMI: Nişangahları kontrol amacıyla

atılan atım.

ZEROIZE SIFIR AYARI YAPMAK; SIFIRLAMAK: Bir şifre makinesinin kriptolu

unsurlarını sabit orijinal duruma getirmek.

ZIPPERS ŞAFAK VE ALACAKARANLIKTA HEDEFE YAPILAN MUHAREBE

HAVA DEVRİYESİ:

ZONE BÖLGE: Yükseliş azami ile asgari arasında değiştiği zaman, aynı

barut hakkı ile atılan mermilerin düşeceği saha. Bak "air defence

identificatıon zone", "air surface zones", "combat zone",

"communication zone", "control zone", "dead zone",

"demilitarized zone", "drop zone", "safety zone", "submarine

patrol zones" ayrıca bak "area"

ZONE DEFENSE BÖLGE SAVUNMASI: Birbirini takip eden ve az çok

savunmaya hazırlanmış olan mevzilerde yapılan savunma; yalnız

bir ana mukavemet merkezinden idare edilen ve bütün bir

bölgenin savunması demek olan mevzi savunmasından (position

defense) farklıdır.
ZONE FIRE MINTIKA ATEŞİ: Sabit bir istikamette ancak çeşitli yükseliş

açılarında yapılan topçu ve havan atışı. Ayrıca bak "fire".

ZONE I (NUCLEAR) NÜKLEER BÖLGE: Tüm silahlı kuvvetlerin tahliye edilmesi

gereken, yer sıfır noktası merkez olarak alınan ve yarıçapı asgari

emniyetli mesafeye göre belirlenen dairesel bölge. Eğer tahliye

mümkün değilse veya komutan yüksek bir riski göze alırsa azami

korunma önlemleri gereklidir.

ZONE II (NUCLEAR) II. NÜKLEER BÖLGE: Tüm personel için azami

korunmanın gerekli olduğu, yer sıfır noktası merkez olarak alınan

ve yarıçapı ıı. asgari emniyetli mesafeye göre belirlenen (ı. bölge

hariç) dairesel bölge. Azami korunma silahlı kuvvetler

personelinin kapakları kapatılmış tanklar içinde veya üzerleri

takviye edilerek korunan boy çukurlarında çökmüş durumda

oldukları anlamına gelir.

ZONE III (NUCLEAR) III. NÜKLEER BÖLGE: Tüm personel için asgari

korunmanın gerekli olduğu, yer sıfır noktası merkez olarak alınan

ve yarıçapı ııı. asgari emniyetli mesafeye göre belirlenen (ı. ve ıı

bölgeler hariç) dairesel bölge. Asgari korunma tüm silahlı

kuvvetler personelinin tüm deri kısımları kapatılmış, olarak açık


arazide ve en az iki katlı üniformanın sağladığı kadar bir

korunmayla ısıya karşı korundukları anlamına gelir.

ZONE IN DEPTH DERİNLİĞİNE BÖLGE: Cepheye paralel iki hatla sınırlanan

bölge.

ZONE OF ACTION FAALİYET BÖLGESİ: Geniş bir alanın sorumluluğu taktik bir

birliğe verilmiş olan taktik tali bir bölümü. Bu terim, genellikle

taarruzi faaliyetler için kullanılır. Ayrıca bak "sector".

ZONE OF DEFENSE SAVUNMA BÖLGESİ: İçinde herhangi bir taktik birlik

tarafından savunma muharebeleri yapılan bölge.

ZONE OF DISPERSION DAĞILMA BÖLGESİ: Bak "dispersion pattern".

ZONE OF FIRE ATEŞ BÖLGESİ: Tayin edilmiş topçu birliğinin veya ateş destek

gemisinin destek ateşi açtığı veya destek ateşi açacağı bölge.

Ateş gözetlemeli veya gözetlemesiz olabilir. Ayrıca bak

"contingent zone of fire" ve zone of responsibility".

ZONE OF INTERIOR İÇ BÖLGE: Milli toprakların, harekat alanı dışında kalan

kısmı.

ZONE OF OPERATIONS HAREKAT BÖLGESİ: Bir ordunun üssü ile, varmak

istediği hedef arasındaki yolları içine alan arazı veya bölge.


ZONE OF RESPONSIBILITY SORUMLULUK BÖLGESİ: Düşman arazisinde,

gemilerin, üzerindeki belli hedefleri veya ani çıkacak hedefleri

atış altına almaktan veya gözetlemekten sorumlu oldukları

önceden tespit edilmiş bir bölge.

ZONE OF SECURITY EMNİYET BÖLGESİ: Düşman uçaklarını aramak,

bulmak, önlemek ve püskürtmek için gerekli bütün önlemleri

almak suretiyle, dost hava kuvvetleri tarafından savunulan

bölge.

ZONE OF TRANSPORTATION OFFICE BÖLGE ULAŞTIRMA BÜROSU (OFİSİ):

Ulaştırma dairesi başkanlığı emrinde trafik idaresi ve buna

benzer diğer faaliyetleri idare eden ve A. B. D. anayurdu içinde

faaliyet gösteren bir saha teşkilatı. Bu teşkilat, bir karargah ile,

aşağıdaki tali büroların birkaçından veya hepsinden

oluşmaktadır. 1. AS BÖLGE ULAŞTIRMA BÜROSU (DISTRICT

TRANSPORTATION OFFICE) 2. LİMAN BÜROSU (PORT AGENCY);

3. BEKLETME VE YENİDEN GÖNDERME NOKTASI (HOLDING AND

RECONSIGNMENT POINT) 4. YÜK TEVHİT BÜROSU (FREIGHT

CONSOLIDATING AGENCY) 5. YER AYIRTMA BÜROSU

(RESERVATION BUREAU) 6. DEMİRYOLU AÇIK DEPOLAMA

SAHASI (RAILROAD GROUND STORAGE YARDS)


ZONE OF WIDTH GENİŞLİĞİNE BÖLGE: Cepheye dikey iki hatla sınırlanan

bölge.

ZONE TIME SYSTEM BÖLGE SAAT SİSTEMİ: Saat kontrolu amacı ile dünyayı

24 saate bölen bir sistem. Bu sistemde; bir bölgede kullanılan

saat, komşu bölgede kullanılandan bir saat farklıdır. böylece

bölge saati ile vasati Greenwich saati arasında, tam sayıda saat

farkları mevcuttur. Bölge saati ile vasati Greenwich saati

arasındaki değişiklik, tarih-saat grubuna bir bölge harfi eki

konmak suretiyle belirtilir. Böylece, vasati Greenwich saatinden

bölge saati çıkarıldığı zaman fark: vasati Greenwich saatinden bir

saat ileri-ek harf A (zone-1) dır. vasati Greenwich saatinden 2: 12

saat ileri ek harf B: M (J atlanır) (zones 2: 12) dir. vasati

Greenwich saatinden 1 saat geri-ek harfi N (zone+l) dir. vasati

Greenwich saatinden 2: 12 saat geri ek harfi O: Y (zones+2: +12)

dir. Vasati Greenwich saati ek harfi Z dir.

ZOOM ANİ ÇEKİLİŞ, ŞANDEL: Bir uçağın yukarı doğru yaptığı ani yükseliş

ZULU TIME ZULU SAATİ: Greenwich meridyenindeki vasati güneş saati. Bu

bütün dünya üzerinde standart saat için esas olarak alınır. Ayrıca

bak "Greenwich civil time".


ZUNI ZUNİ: Havadan satha atılan, katı yakıtlı güdümsüz roket.

Aydınlatma, Parça tesirli ve zırh delici dahil olmak üzere, çeşitli

tipte başlıklarla donatılabilir.

You might also like