You are on page 1of 83

SALİH BABA

1
Bed' olunsun besmeleyle hamdeleyle evsatı
Salavatullah hatm olunsun bula canlar izzeti

Çok salât ile selam olsun Resulü Ahmed'e


Bu kadar isyan ile bizlere demiş ümmetî

Sad hezaran âlini evladını ashabını


Fatiha'yla yad edelim kıla Hak çok rahmeti

Çar-ı Yar'ı ol Ebu-Bekr ü Ömer Osman Ali


Sayesinde anların buldu bu ıslam kuvveti

Geldi bunca âlim ü fâzıl meıayih kâmilin


Hep meratib üzredir bu alemin devriyyeti

Sâni'ın sun'unda cümle mest ü hayran oldular


Seyr edip vahdet yüzünden görmediler kesreti

Ehl-i dünyayı görüp bir bir temaıa ettiler


Hep esir etmiı oları hubb-u dünya illeti

Cümle alem kabza-i kudretdedir çün gördüler


Her biri bir alet olmuı dönderir bu fülketi

Gördüler kim içlerinde bazı derdliler gezer


El çekip iıbu cihandan eylemiıler uzleti

Çıkmağa derban bırakmaz cenge yok takatleri


Natüvan olmuı çeker bunlar belayı mihneti

Her tarafı devrederler mürıid-i Rabbaniler


Anları kurtarmak içindir oların hizmeti
Vâris-i Ahmed olar can derdinin dermanıdır
Her marizin derdine göre verirler ıerbeti

Ekseri nakıında kaldı görmedi Nakkaı'ını


Ehl-i irfanın bilinmez oldu kadri kıymeti

Hamdulillah gezmedikse Hind ü Bağdad'ı Yemen


Hak nasib etdi bize zi-kadri âli himmeti

Pîr-i Sami Hazretini bize irsal eyledi


Beldemiz kıldı münevver refolundu zulmeti

1
SALİH BABA

Kuvve-i kudsiyyesiyle cümle irıad eyledi


Kim ki destinden tutup sıdk ile kıldı biati

Hem şeriat hem tarikat hem hakikat kamili


Hakk ile icra edip eyler bu yolda gayreti

Kabiliyyet bizde olmazsa meıayih neylesin


ıster ise mürıidi olsun Muhammed Hazreti

Salihem ıeyhim Muhammed [Pîr-i] Sami'dir [benim]


İstemem bundan ziyade devlet ile rif'ati

2
Eğer pîrim bana eylerse himmet
Zuhura getirem birkaç meâni

O'dur aslım benim fer'i mukayyed


O'dur dil ıehrinin nuru imanı

Görünür cebhesinde nur-u Ahmed


Olardır vâris-i peygamberani
Olar kaimmakam-ı Mustafa'dır
Olardır ıehr-i ilmin pasubanı

Olar can ilinin bülbülleridir


Bütün olmuı oların aıiyanı

Oların ruhlarının yok kararı


Dolaıırlar zemin ü asumanı

Olar bu alemi devran ederler


Ararlar derde düıen natuvanı

Bular bu alemin hem berzahında


Esir etmiı durur çok pehlivanı

Kiıiye derd büyük sermayedir bil


Düıürür yola ahir karubanı

Heva-yı nefsine tabi olanlar


Bular kande bulur dârü'l-emanı

Alamazlar özün nefsin elinden

2
SALİH BABA

Beıerdir daim ol eyler ziyanı

Ömür bir cevherdir kadri bilinmez


Sakın gafletle geçirme zamanı

Cihanda ıimdi kâl ehli çoğaldı


Söz ile kandırırlar çok civanı

Sürüyü büsbütün kendileri yer


Ederler maskara her dem çobanı

Bular benzer koyun baılı kilaba


Buların dünyadır dini imanı
Sefinen yok ise kalma karada
Ara bul sen dahi bir keıtibanı

Hudâ hazır diye ikrar edersin


Kimin yanında söylersin yalanı

Ya dersin birdurur Hallak-ı alem


Beğenmezsin filan oğlu filanı

Benim gözümde görürsün hilali


Senin gözünde görmezsin giranı

Helak etmek dilersin mar-ı nefsin


Ya sen beslersin ol ejder yılanı

Eğer derdin olaydı ey birader


Bulurdun sen de bir Hızr-ı zamanı

Hakikat güllerin görmek dilersen


Arayıp sen de bul bir bağçevanı

O kim âma-durur çeım-i basiri


Göremez Pîr-i Sami gibi canı

Cihanda mürıid-i Rabbani Ol'dur


Der'i asilerin darü'l-emanı

Kamu derdlilerin dermanı Ol'dur


Bu asrın hem O'dur kutb-u zamanı

Füyuzatı eriıir ıarka garba


Sarıbdır nisbeti cümle cihanı

3
SALİH BABA

Meded pîrim benim ol dest-i girim


Ziyalandır kulub-u aııkanı
Derunum pak edip hubb-u sivadan
Münevver eylemek ıanındır anı

Bu ten-i Yakub'un ref et hicabın


Görünsün Yusuf'un vuslat niıanı

Seni Hak bilmeyen ol geçreviler


Buluğa ermez anların imanı

Kelam-ı Hakk'a guı olmayanlar


Alamaz feyzi himmet-i pîranı

Senin sayende salihdir bu Salih


Ki senden gayrı yoktur mihribanı

3
Eriıti himmet-i ıeyhim inayet eyledi Mevla
Açıp la perdesin gördüm kamusu mazhar-ı illa

Hüvel-Evvel Hüvel-Ahir Hüvel-Batın Hüvez-Zahir


Hüver-Rahim Hüvel-Kahir Hüvel-Ferd ü Hüvel-Mevla

"Ve in min ıey'in illâ" dan meğer kim olmadın agah


Kuru dava ile kaldın çürüttün ömrü vaveyla

Ki sen ol nur-u Ahmed'ken Ahad'den vahidiyyetken


Dahi sırr-ı hüviyyetken kalasın alem-i süfla

Yalancı nefsimi bildim büyük düıman imiı gördüm


Kulub-u mutmain oldum bu alem oldu hep me'va

Bilindi "küntü kenz" sırrı açıldı perde-i zulmet


Görürem bu cihan halkı kimi Mecnun kimi Leyla
Elinde var iken fırsat geçirme ide-gör gayret
Tutagör bir yed-i kudret olunsun menzilin bâla

Tena'um içre cennetten celali kahrına düıtün


Yedi tamuya bend oldun düıün bir mebdein ara

Tenin toprak canın sudur nefis bad-ı hevadandır

4
SALİH BABA

ıyi bil narıdır ruhun meded ermek dile nura

ıeriat payine bend ol hakikat rahına azm et


Bulup bir mürıid-i kamil bu derdin çaresin ara

Pîr-i Sami gibi ıahı bulup sıdk ile kıl ahı


Açar ol müstakim rahı eriıtirir seni yâra

Ayırma Salih'i ya Rab Muhammed ıeyh-i Sami'den


Ağardı lihyemiz ıahım velakin kalbimiz kara

4
Sen sana gel ey gönül kılma hased kibr ü riya
Bu sıfatlarla tahalluk eden oldu eıkıya

Sıdk ile biat kılıp oldun mu ümmet Ahmed'e


Kuru laf ile geçirip ömrü kaldın süfliya

"Evvelü ma halakallahu rûhî"dedi Resul


Hem sahih ahbarla buyurdu hadis-i kudsiya

Ümmü'l-ervah olduğıyçün zatını setr eyledi


Hem "Kulirrûhu min emr-i Rabbî"geldi kafiya

Akl-ı evveldir Muhammed Akl-ı küllün mazharı


"Evvelü mâ halakallahu lî akl" sahib haya
Hem buyurdu "Evvelü ma halakallahu Levh el kalem"
Sure-i "Nun ve'l-kalem"den anlayıp kıl fehmiya

Alem-i amâ'da iken oldu esmalar tamam


Hak buyurdu "ya habibim küntü kenzen mahfiya"

Hem "Fe ahbebtü "anın anında buyurdu Ahad


"Ahsen-i Takvim" habibim dedi "sensin" Kibriya

Mazhar-ı nur oldu Ol nuru hayadan terledi


Cebhesi vech-i terinden geldi cümle enbiya

Zatı ilmin mazharıdır kainatın mefhari


Yüzünün nurundan aldı ıems ile encüm ziya

Gözleri nur-u basardır "Gabe gavseyn" kaıları


Vechi mirat-ı Hudâ'dır "kün fekân"ın ıehriya

5
SALİH BABA

Diıleri dürr ü mücevher lebleri ab-ı hayat


Nefhası Ruhül-Kudüs'dür ruhleridir münteha

"Lâ nebiyye ba'di" buyurdu Hatemü'l-mürselin


Oldu anın ayağı tozu al ile tutiya

Kainatın mebdeidir sırr-ı Hakk'ın mahremi


Geldi hakkında Anın "Veı-ıems" ü "ven-necmi hevâ"

Parmağıyla çün iıaret kıldı mah etti nüzul


ıakk olundu secde kıldı ıod muti-i mahiya

Tuttu dünyayı Muhammed ümmeti ıark ile garb


Geldi bunca alim ü zahid meıayih asfiya

Oturup taht-ı hilafet üstüne vârisleri


Alem-i mülk-ü bekaya gitti bunca evliya
Hamdulillah bize irsal etti Hak bir kâmili
Mürıidimiz Hazret-i ıeyhim Muhammed Samiya

Destigir ol Salih'e dünya ve mafîhada Sen


Kıl ıefaat hürmetine Pîr-i azam Nakıiya

5
Bu fani dünyayı gezdim dolaıtım
Aslımdan bir haber veren yok bana
Çok erenler sohbetine ulaıtım
Aslımdan bir haber veren yok bana

Hak i bad ü ab ı ateı bünyadım


Suret-i beıerde ademdir adım
Bilmem cinni miyem yoksa div-zadım
Aslımdan bir haber veren yok bana

Ben de bu derd ile iflah olmazam


Ruz u ıeb ağlaram bir an gülmezem
Kanden gelip gideceğim bilmezem
Aslımdan bir haber veren yok bana

Arada söylenir bunca kîl ü kal


Çokları özsüzdür çıkmaz bir meal
Söyleyip dinlemek büyük bir vebal
Aslımdan bir haber veren yok bana

6
SALİH BABA

Acaib kalmııam iıbu insana


Ekseri dönmüıler vahıi hayvana
Ya ben mecnun yahud anlar divane
Aslımdan bir haber veren yok bana
Abd i Hak beyninde yüzbin hicab var
Her hicabda yüzbin sual cevab var
Burada inceden ince hisab var
Aslımdan bir haber veren yok bana

"Men aref" sırrına vakıf olmadım


Çok muhbire vardım haber almadım
Hergiz bundan eıed bir derd görmedim
Aslımdan bir haber veren yok bana

Yetmiı üç fırkanın sertacı benem


Kangısına sorsam der naci benem
Bildim ki cümlenin muhtacı benem
Aslımdan bir haber veren yok bana

Heva-yı hevesden ayık olmadım


Asla bir amele faik olmadım
Esrar-ı pîrime layık olmadım
Aslımdan bir haber veren yok bana

Azdan az bulunur dünyada kemal


Nicesi eblehdir nicesi echel
Kangısına sorsam der ben mükemmel
Aslımdan bir haber veren yok bana

Bir dar-ı meıakkat mülk-i fenadır


Su üzre kurulmuı dipsiz binadır
Basiret ehline ibret-nümadır
Aslımdan bir haber veren yok bana

Sana geldim pîrim Muhammed Sami


Sensin bu cihanın kutb u imamı
Def eyle gönlümden iıbu gamamı
Aslımdan bir haber veren yok bana
Nefsim bana çok eyledi inadı
Felek sillesini bende sınadı
Kırıldı Salih'in kolu kanadı
Aslımdan bir haber veren yok bana

7
SALİH BABA

Cemalin arz kilmazsa dilara


Derunumda sagalmaz is bu yara

Hevaya gitti ömr-ü nazeninim


iki alemde kaldim bahti kara

Bela bahrinde gark oldu sefinem


Ümid kalmadi çikmaga kenara

Erenlerden bana olmadi imdad


Mukadder böyle yazilmis ne çare

Aman dedikçe yaman oldu halim


Visale çare yok ol gülizara

Cefadan gayrı görmedim safasın


Aceb bilmem ki n'etdim ben o yâra

Mukadder olmaz imiı la-yugayyer


Ne hasıl gezmeden Belh ü Buhara

Der-i Sami'ye geldim ilticaya


Dedim kıl merhamet bu ihtiyara

Ki bende kalmadı hergiz liyakat


Mukabil olmağa bu nefs-i mara
Pîrinden himmeti bol iste Salih
Seni Mevla bu gafletten uyara

7
Bir noktada pinhan imiı
Gör neyledi bu derd bana
Ol can içinde can imiı
Gör neyledi bu derd bana
Oldu bu derd devlet bana
Vahdet bağında andelib
Olmuı iken kaldım garib
Bu derd bana oldu nasib
Gör neyledi bu derd bana
Oldu bu derd devlet bana
Üç kerre doğdum aneden
Kurtulmadım efsaneden
Usanmııam bu haneden
Gör neyledi bu derd bana

8
SALİH BABA

Oldu bu derd devlet bana


Bıraktım ad u sanımı
Ben ararım cananımı
Çok görmeyin noksanımı
Gör neyledi bu derd bana
Oldu bu derd devlet bana
ılletle mazur olmuıam
Kıllet ile hor olmuıam
Halk içre menfur olmuıam
Gör neyledi bu derd bana
Oldu bu derd devlet bana
Çakmağ-ı aıkı çakmııam
Raz-ı derunum yakmııam
Benliğimi bırakmııam
Gör neyledi bu derd bana
Oldu bu derd devlet bana
Elde kemanını tutar
Bağrım gözedir tir atar
Oldu ciğer ney'den beter
Gör neyledi bu derd bana
Oldu bu derd devlet bana
ısmail'em bağlı elim
Kemendlidir payım belim
Ben iverim kurban olim
Gör neyledi bu derd bana
Oldu bu derd devlet bana
Vaktin imamı Sami'dir
Kutb-u zamanı Sami'dir
Salih gulam-ı Sami'dir
Gör neyledi bu dert bana
Oldu bu dert devlet bana

8
Pîr-i Sami gel eriı sen dade Allah aıkına
Nefs elinden kıl bizi azade Allah aıkına
Pîr-i Tâğî hürmetiyçün kıl terahhum bizlere
Gel bırakma bizleri ilhada Allah aıkına
Bu fena gülzarı içre kalmııız hayvan-sıfat
ııte geldik sahib-i irıada Allah aıkına
Nefs-i hayvanın esiri olmuıuz kurtar bizi
Koyma bizi berzah-ı süflada Allah aıkına
Bağ-ı vahdet güllerisiz goncanız solmaz sizin
Andelibra gelmiıiz feryada Allah aıkına

9
SALİH BABA

Teıneyiz sed eylemiı derban hayatın yolların


Zülfikarı çek eriı imdada Allah aıkına
Hak ayan iken velakin yok basiret aynımız
Kalmııız biz alem-i a'mada Allah aıkına
Pîr-i Sami Hazretine ilticaya gelmiıiz
Hükm eder nisbetleri Bağdad'a Allah aıkına
Pîr-i Tâğî ıeyhimizin ıeyhidir hem Saliha
Ruz u ıeb gözler bizi me'vada Allah aıkına

9
Gam günümdür gel eriı sultanım Allah aıkına
Küsdün ise tez barıı hubanım Allah aıkına
Hasretinden yandı cismim ciğerim oldu kebab
Sakiya sun badeyi atıanım Allah aıkına
Bu derunum bir aceb derde giriftar eyledin
Ruz u ıeb bu zar ile giryanım Allah aıkına
Derd ile Eyyub'u geçtim hasret-i Yakub'u da
Kande göster Yusuf-u Kenan'ım Allah aıkına
Ah u zarım duysa rahibler çilîpadan geçer
Pute-i aıkında yandır canım Allah aıkına
Nutkun enfas-ı Mesiha nur-u Ahmed'dir özün
Gizleme hep sendedir dermanım Allah aıkına
Destigirim olmaz isen Hazret-i Pîrim benim
Berr ü bahri yandırır efganım Allah aıkına
Çekdiğim derdi belayı ıeyh-i San'a çekmedi
Söyle açsın babımı derbanım Allah aıkına
Ben de Eyyub'un belasın sevdiğimden çekmiıem
Bir canım var al sana kurbanım Allah aıkına
Gezdi Salih senden özge bulmadı hazık tabib
Pîr-i Sami ol benim Lokman'ım Allah aıkına
10
Evvela derdi kazanıp sonra gel derman ara
Bahr-ı aıkı nuı ediben abı yok umman ara
Bu beıer nefsin elinden kurtaramazsın özün
Bir velinin gönlüne gir mekteb-i irfan ara
"Men aref"sırrına vakıf olmak istersen eğer
"Kulli ıey'in hâlikun" de nefha-i Rahman ara
Kîl ü kal ile geçirme ömrünü ey müddei
Nutk-u Ahmed'den zuhuru Hazret-i Kur'an ara
Evvela kıl hane-i dilde gaza-yı ekberi
Pak edip beyti sanemden Hızr-ı veı mihman ara
Hem büyük put benliğindir kesemezsin baıını
Pîre teslim et özün bir mürıid i bürhan ara
Derdi olmayan tabib dükkanına basmaz kadem
Hasret-i hicrana yanıp Hazret-i Lokman ara

10
SALİH BABA

Gir Tarik-i Nakıibend'e can u dilden hadim ol


Pîr-i Sami Hazreti'nden haddi yok ihsan ara
Dest-i kudret destini bil nur-u Ahmed zatını
Sıdk ile salik oluben Arı'a dek seyran ara
Hep ledünnidir kelamı vâris-i Ahmed'dir Ol
Cebhesinde gör cemali Yusuf-u Kenan ara
Söyleyen Salih'dir amma söyleten Sami-durur
Bulmak istersen birader böyle bir sultan ara
11
Berzahda kalır ermez ise bu garib insan
Envar-ı Muhammed ile enfas-ı Mesiha
Ah eyle gönül belki Huda eyleye ihsan
Envar-ı Muhammed ile enfas-ı Mesîha
Bu ikisidir zübde-i esrar-ı hakikat
Bir kamile irgür var ise sende hamiyyet
Bu ikiden izhar olur esrarı hüviyyet
Envar-ı Muhammed ile enfas-ı Mesîha
ıster isen vuslatı derun ile ara
Kıllet ile zillet ile derd ile ara
Nutkeyler olara erse seng ile hâra
Envar-ı Muhammed ile enfas-ı Mesîha
Tevrat ile ıncil i Zebur Kaf ile ara
Bu derde düıen zümre-i esnaf ile ara
Bunlar ile eriıirsin vuslat-ı yâra
Envar-ı Muhammed ile enfas-ı Mesîha
Esmalarına emr edip ol Kadir ü Mennan
Bir ahsen-i takvim'le yaratıldı bu insan
Ol surete nefh eylediği nefha-i Rahman
Envar-ı Muhammed ile enfas-ı Mesîha
Bil fer'indir alemde olan nur ile ervah
Hep cümle maadin ile zi-ruh olan eıbah
Aynı da değil gayrı değil ol buna agah
Envar-ı Muhammed ile enfas-ı Mesiha
Ger ister isen sözlerime hüccet i bürhan
Meydanda durur Hazret-i Sami gibi sultan
Can ile gözü sem'i sözü vech ile yeksan
Envar-ı Muhammed ile enfas-ı Mesiha
Bundan geri Salih dahi sen olma mükedder
Sami gibi bir sultanı hem kıldı müyesser
Takdir-i Ezel sana da olmuıtur mukadder
Envar-ı Muhammed ile enfas-ı Mesiha
12
Söz ile bir kalbe doğmaz ledünni
Bütün azaları dil olmayınca
Nefsi emmarenin bilinmez fendi

11
SALİH BABA

Gönül ıehri bahr- i Nil olmayınca


Söz ile bulunmaz bir sadık muhib
Derde düımeyince aranmaz tabib
Her bir ıükufeye konmaz andelib
Madem ki içinde gül olmayınca
Her bir aıık vasıl olmaz yârına
Berdar olmayınca vuslat dârına
Pervane veı düıüp aıkın nârına
Mansur gibi yanıp kül olmayınca
El çek masivadan bırak bu cahı
Râz-ı derunundan eylegil ahı
Canan illerinin açılmaz rahı
Varıp bir kamile kul olmayınca
Pîr-i Sami gibi sahib-irıadı
Bulup kapısında kılak feryadı
Hiç birimiz bulamazık necatı
Bizim delilimiz Ol olmayınca
Salih bu sözlerin yalan olamaz
Her beıer suretli insan olamaz
Her bir kimse ehl-i irfan olamaz
Kırk yerden yarılmıı kıl olmayınca
13
Hazreti pîrimden olaldan münib
Zahir oldu çok alametler acib
Ten senin bu can senin canan senin
Benliğim kaldır aradan ya Mucib
Yusuf-u cananıma irgür meni
Hüsn-ü ruhsarına eyle andelib
Dest-i pîrimden içirip badeyi
Cüra-i vahdet meyinden kıl nasib
Defter-i uııaka kayd et adımı
Hürmetine Mefhar-i alem Habib
Pîr-i Sami Hazretin ya Rabbena
Bu derunum derdine eyle tabib
Senden özge yok enisim ya ılah
Salih'i bırakma bu yerde garib

14
Dad elinden ey gönül kıldın bana cevr ü itab
Yandırıp raz-ı derunum bağrımı kıldın kebab
Çokları nur-u cemalinle müıerref eyledin
Ağladıkça ben kaçındın yüzüne çekdin nikab
Her bela çevganına karıı tutup bu boynumu
Bu vücudum ıehrini baıtan baıa kıldın harab
ıstedikçe vuslatı ferdaya saldın sen beni

12
SALİH BABA

Hasret-i hicran odundan var mı artık bir azab


Serseri gezme cihanda sen sana gel ey gönül
Bir gün olur baıına döner bu etdiğin dolab
Pîr-i Sami Hazretine ilticaya gelmiıem
Sun bize vahdet meyinden bir kadeh memlu ıarab
Sırr-ı vahdet alemine eyle mahrem bizleri
ıyd-ı vuslat günleridir aradan kalksın hicab
Salih'em Leyla-sıfat bir dilberin Mecnunuyum
Perdeyi yüzden götür ey mazhar-ı alicenab
15
Hudâ'nın lutfu ihsanı ıeriat
Marizin cümle dermanı ıeriat
Dahi hem "küntü kenz" in mebdeinden
Giyüben ıekl-i nurani ıeriat
Dahi Hayy isminin hem mazharıdır
O'dur hem ümm-i ruhani ıeriat
Müdebbir isminin hem cevheridir
Behiıtin huri gılmanı ıeriat
Kalem ıakk oldu ilm ü hikmetinden
Yazıldı cümle elvan-ı ıeriat
Yazıldı levh-i mahfuza seraser
Kamu esrarı ayanı ıeriat
Dahi Musa'ya nutk etti ıecerden
Asâdan yardı ummanı ıeriat
Ki ısmail kıluben inkıyadı
Eriıti kebıi kurban-ı ıeriat
Dahi esrarı nur-u Mustafa'dır
Kılan izhar-ı Kur'anı ıeriat
Dahi mi'raca teırifinden Ahmed
Delili aklı furkanı ıeriat
Hicablar ref olup "Nurun alâ nur"
Hitabı nur-u rabbani ıeriat
Hem otuz iki harfin aslıdır ol
Kelamın bahri ummanı ıeriat
Ki ansız bir nebi gelmez zuhura
Asası elde bürhanı ıeriat
Hakikat hafızı div-i recimden
Alır berzahdan insanı ıeriat
Hakikat ehlinin hem muktedası
Kamu ebrarın imanı ıeriat
Hakikat lübbü esrar-ı kelamdır
Zuhura getiren anı ıeriat
Hakikat ruhudur hem evliyanın
Dahi ecsam ile canı ıeriat
Hakikat mazharı hem ism-i zattır

13
SALİH BABA

Sıfatın cümle bürhanı ıeriat


Hakikat gerçi kim ıems-i Hudâ'dır
O ıemsin mah-ı tâbanı ıeriat
Hakikat ehlinin yoktur niıanı
ımaret eden ekvanı ıeriat
Hakikat kenzinin miftahı oldur
Dahi hem hısnı derbanı ıeriat
Hakikat ehlinin düımanı çoktur
Olubdur ıah-ı merdanı ıeriat
Anı bilmezse kimse Hakk'ı bilmez
Usâtın darü'l-emanı ıeriat
Hakikat alemi kenz-i hafidir
Açıktır cümle meydan-ı ıeriat
Hakikat semtine ilka eder ol
Kamu ehl-i muhibbanı ıeriat
Cemî-i alemi kılmıı ihata
Dahi hem arı-ı rahmani ıeriat
Yürütür hükmünü ıark ile garba
Hudâ'nın emri fermanı ıeriat
Hakikat halidir hem evliyanın
Kamu ef'ali ayanı ıeriat
Kulûb-u evliyadır aıiyanı
Kurulmuı tahtı sultan-ı ıeriat
Sakın her mürıide varma hazer kıl
Görürsen anda noksan-ı ıeriat
Sakın nefsim hevaya tabi olma
Sen anı sanma kim fani ıeriat
Varıp dergahı Sami'de gulam ol
Kılan icra O'dur ıan-ı ıeriat
Hakikat Mürıidi Rabbani Ol'dur
Kamu hubbu suhandanı ıeriat
Hakikatten beyan eyler meâni
Kamu te'vîli tıbyanı ıeriat
Dahi ismi Muhammed ıeyhi Sami
Lisanından eder ceryan ıeriat
Recası Salih'in budur Pîrinden
Kılam icra-yı hakkani ıeriat

16
ıeı ciheti baıdan baıa kaplamıı
Gelir her taraftan huy-u muhabbet
Hal-i hindu askerini toplamıı
Sarmıı haddin ile muy-u muhabbet
Bülbüle çekdirir ah ile zârı

14
SALİH BABA

Pervaneye daim gösterir nârı


Mecnun'un Leyla'sı Mansur'un dârı
Ezelden böyledir huy-u muhabbet
Pîrimden arz etmiı hub cemalini
Gönlüne derc etmiı hep kemalini
Dilinden ıerh eyler her bir halini
Dağılır Samî'den buy-u muhabbet
Gâh kendini gizler girer ebcede
Gâhi ebru ile ayn-ı esvede
Gâhi de aks eder ıab-ı emrede
Anlardan gösterir ruyu muhabbet
Gâhi sultan olur gâhi dilenci
Gâhi doğru olur gâhi yalancı
Gâhi tüccar olur gâhi talancı
Gezer ili hem çarııyı muhabbet
Gâh ahdine vefasını gösterir
Gâh Salih'e safasını gösterir
Gâh ıiddetle cefasını gösterir
Yaklaıtıkça yarin köyü muhabbet

17
Haddini bil müddei gel etme her can ile bahs
Bârı boncuk olan etmez dürr ü mercan ile bahs
Arifin her bir kelamı hüccet-i bürhan ile
Kuru dava ile olmaz ehl-i irfan ile bahs
Sen yalancı nefs elinden kurtaramazsın özün
Namünasib eylemeklik kamil insan ile bahs
Marifetden dem urursun belde zünnarın durur
Kesmeden zünnarını eylersin iman ile bahs
Geçti ömrün nefsin ile etmedin bir gün cihad
Ruz u ıeb etmek dilersin ıah-ı merdan ile bahs
Pîri Sami Hazretine eylemezsin biatı
Bîedeb etmek dilersin öyle sultan ile bahs
Salih'em ıeyhim güneıtir ben anın bir zerresi
Zerre hiç eyler mi asla ıems-i taban ile bahs
18
Senin hasret firakindir benim giryanima bais
Senin vuslat sarabindir benim bürhanima bais
Cemalin kiblegâhimdir nazargâh-i ilahimdir
Benim hep dud-u âhimdir kamu efganima bais
Senin ask-i hayalinden kayirmam çektigim derdi
Cemalin arz-i kilmazsin nedir noksanima bais
Kamu bu alemin asli muhabbetden degil midir
Nedir kahr-i celal içre dil-i viranıma bais
Cefadan kaçmaz asiklar senin hüsnün visalinden

15
SALİH BABA

Firak-i infisalindir ciger-sûzanima bais


Pîrimiz sevrerimizdir Muhammed Hazret-i Sami
Anin nur-u cemalidir benim dermanima bais
Kulûbum eyledi ihya münevver kildi dil sehrin
Anin enfas-i kudsidir benim irfanima bais
Menem Salih hulus ile gulam oldum kapisinda
Memat iken hayat buldum olup divanima bais
19
Ey birader derd-i aıka mübtela olmak da güç
Sureti insanide hayvan-sıfat kalmak da güç
Bağrımın kanı kurudu ciğerim oldu kebab
Hasret-i hicran oduna her zaman yanmak da güç
Derd nedir derman nedir ya ben beni bilmem neyim
Nâr u nurun berzahında sararıp solmak da güç
Nur-u Ahmed'dir özüm dürrü yetmî bendedir
Bu beıer nefsin elinden anı kurtarmak da güç
Gevher-i nefsimi yutmuı bir amansız ejdeha
Bîbasar marın elinden ıebçerağ almak da güç
Müttakiler kisvetine müddeiler girdiler
Muhtefi oldu erenler arayıp bulmak da güç
Bahriler ummana daldı pek çoğaldı dehriler
Öyle mülhidler ile bahs-i dine dalmak da güç
Hep hatiatın büyüğü hubb-u dünya bilirem
Anı terk etmek de güç pek kipce sarılmak da güç
Öyle bir derde giriftar olmuıum alemde kim
ıttisale çare yokdur dahi ayrılmak da güç
Hane-i dil cennet-i irfana dahil olmadan
Ar ı namus ıiıesini taılara çalmak da güç
Pir-î Sami gibi sultana kılalım iktida
Keıtibansız fülkümüzü engine salmak da güç
Derdimi defter edip sultanıma arz eylesem
Ol bilirken cümle halim arz-ı hal sunmak da güç
Hamdulillah böyle bir sultana hadim olmuıam
Salih'em sıdk ile ıahım hizmetin kılmak da güç
20
Esîr-i nefse kul oldun yeter gel bu hevadan geç
Bu ömrü kîl ü kal ile çürüttün bu sivadan geç
Yediğin su ile toprak kamu giydiklerin nârdır
Bu alem aıiyandır gel bırak berzah yuvadan geç
Gel ey sufi kıl insafı bırak gel zeyd ile amr'ı
Geçirme yok yere ömrü hased kibr ü riyadan geç
Yalancı nefse kul olma düıün bir mebde-i aslın
Bulup bir mürıid-i kamil bütün bey' ü ıiradan geç
Bulup Sami gibi ıahı görürsün ulu dergahı
Olup her ilme agahı kamu ağ u karadan geç

16
SALİH BABA

Cihanın yaz ü kııın gör ne etmiı Perver iıin gör


Heman sen kendi iıin gör misafirsin buradan geç
Heman ref idegör varlık hicabın sen dahi Salih
Görünsün sana vahdet afitabı maceradan geç

21
Giriftarı aceb sevda-yı aık oldun mu sen Salih
ıçip vahdet meyinin cürasın kandın mı sen Salih
Heva-yı nefsine tabi olup gaflette mi kaldın
Firak-ı hasret ile sararıp soldun mu sen Salih
Eriıtin mi bu alemde aceb bir himmet ehline
Kuru davayile ömrün geçirüp kaldın mı sen Salih
Ömür sermayesin cümle kîl ü kale sarf ettin
Kulûb-u arifan ile aceb doldun mu sen Salih
22
Derunun derdini her yerde açma
Sabr eyle bu yolda olmagıl ilhah
Gizle esrarını meydana saçma
Her yerde açılıp olma sen ıerrah
Rah-ı müstakimi bırakma elden
Evradı ezkarı terk etme dilden
Sıdk ile kulluk et can u gönülden
Çok feth-i bab eyler Ol Gani Fettah
Bir tabib-i hazık Lokmana yürü
Can u ten derdine dermana yürü
Pîr-i Sami gibi sultana yürü
O'dur kalbimizi eyleyen ıslah
Eğnime giymiıem gam libasını
Murguveı beklerem ten yuvasını
Salih'em çekerem aık belasını
Ahir bu derd beni eylemez iflah
23
Cihan bağında gülıandır meıayih
O gülıan içre hubandır meıayih
Bular ilm-i ledün serverleridir
Güruh-u ehl-i irfandır meıayih
ıeriat alimi hem amilidir
Kamusu kamil insandır meıayih
Bular hep enbiya vârisleridir
Ulumu keıf-i Kur'an'dır meıayih
Bulardır fatih-i sırr-ı velayet
Derunu bahr u ummandır meıayih
Bular rah-ı Muhammed'le giderler
Kelamı cümle bürhandır meıayih
Hilafet taht-ıgahında oturup

17
SALİH BABA

Kamusu gizli sultandır meıayih


Pîrimizdir Muhammed ıeyhi Sami
Cemali nuru imandır meıayih
Kapısına gelenler olur irıad
Tabib-i ayn-ı Lokmandır meıayih
Gönüller alemine hükm ederler
Acaib ruh-ı sultandır meıayih
Firakından bu Salih eyler ahı
Ziyar-ı azmi pîrandır meıayih
24
Seni hayvan iken insan eder ıeyh
Gönüller ıehrine mihman eder ıeyh
ıçirip bir kadeh aıkın meyinden
Geda iken seni sultan eder ıeyh
Münevver eyleyip kalbin sarayın
Derunun derdine derman eder ıeyh
Olursun "men aref" sırrından agah
Seni katre iken umman eder ıeyh
Haber verir hakikat illerinden
Sana çok tuhfeler ihsan eder ıeyh
Sana söyler ledünniden meani
Hakikat ilm ile irfan eder ıeyh
Olursun vahdetin sırrından agah
Seni bir noktada yeksan eder ıeyh
Bulursun Pîr-i Sami gibi ıahı
Bir anda vasıl-ı canan eder ıeyh
Olunca rabıta Salih pîrine
Mugaylanlıkları gülıan eder ıeyh
25
Elmeded ey Pîr-i Samî ıahı hûban elmeded
Pîr-i Tâğî hürmetine eyle ihsan elmeded
Benliğimiz berzahından nefsimiz eyle halas
Hürmetine ısm-i azam Kaf-ı Kur'an elmeded
Aç basiret aynımız ferdaya salma sen bizi
Kıl terahhum çekmiyelim bend-i hüsran elmeded
Hem yüzün Seb'ul-mesanî kenz-i vahdet kalbiniz
Hafız-ı hıfz-ı emanet sensin ey can elmeded
Kâbe'yi inıai Halil sendedir beyt-i Celil
Sensin Allah'ın delili ruh-u sultan elmeded
Sen makam-ı kudsiden kurtarmağa geldin bizi
Ahdine eyle vefa kıl derde derman elmeded
Nur-u Ahmed'le boyandın hem dem-i ısa ile
Vuslatınla bizleri kıl cümle ıadan elmeded
Cana canan can dahi canana kavuımak diler
Arada var "berzahun lâyebgıyâni" elmeded

18
SALİH BABA

Pîr-i Sami sayesinde çok muamma söylerem


Salih'i eylerse ıahım ehl-i irfan elmeded
26
Bu cihan halkını seyran eyledim
Hep aıina buldum görmedim bir yad
Gezdim çar köıeyi devran eyledim
Hep yerli yerince yaratmıı Üstad
Döner çarh-ı felek asla yorulmaz
Sani'in sun'una akılllar ermez
Arif olan bu dünyaya sarılmaz
Her kimi sevdiyse eyledi berbad
Çok Rüstem'ler çok sultanlar yer yedi
Çok hanları harab etti yürüdi
Tamu yedi sema yedi yer yedi
Bu meratib üzre olunmuı icad
Bilinmez alemin sırrı nihandır
Dört ıahın hükmüyle döner cihandır
Arif olanlara özge seyrandır
Kamile her eıya olmuı bir evrad
Salih'em ben bu esrara ermedim
Bağ-ı vahdet güllerini dermedim
Çok meıayih devr eyledim görmedim
Pîr-i Sami gibi bir sahib-irıad

27
Nutk-u pakindir efendim bana bürhandan leziz
Zîr-i hakindir efendim bana dermandan leziz
Yusuf-u Kenan-ı hüsnün aklımı yağma eder
Diılerin dürr ü mücevher sohbetin candan leziz
Arifin her bir kelamı bir mücevher- kanıdır
Canlara verir hayatı ab-ı hayatdan leziz
Ehl-i nefsin sözleri akl-ı maaıdan gelir
Ehl-i irfanın kelamı dürr ü mercandan leziz
Aç basiret gözlerin bir bak cihana müddei
Var mıdır dünyada bir can kamil insandan leziz
Çok meıayih devr edip hergiz nazirin görmedim
Hazreti ıeyhim Muhammed Sami Sultandan leziz
Salihem ıeyhim Muhammed Pîr-i Sami'dir benim
Ol'durur dünya ve mafiha bana candan leziz
28
Kapına varan olmaz mı telezzüz
Cemalin gören olmaz mı telezzüz
Sana ihlas ile salik olanlar
Senin aıkınla bulmaz mı telezzüz
Yürekden sıdk ile Allah diyenler

19
SALİH BABA

Derunu cümle dolmaz mı telezzüz


Huzurunda senin irıad olanlar
Kalıp hayretde kılmaz mı telezzüz
Girip dil ıehrine kalbin der'inde
Duran ıeytanı sürmez mi telezzüz
Hakikat erleri vahdet yüzünden
Kamu eıyada görmez mi telezzüz
Bu can Yusuf'unun hüsnün görenler
Ser'in sevdaya salmaz mı telezzüz
Pîrimiz ıeyh-i Sami sohbetini
ııiten kalbe ermez mi telezzüz
Alanlar himmeti Salih pîrinden
Dimağ-ı cana girmez mi telezzüz
29
Gezeriz hayvan-ı natık misali
Ekl i ıurbdan gayrı ne kârımız var
Kesret-i sevk içre çok laübali
Söylemeden gayri ne kârımız var
Pîr-i Sami kademinde turabız
Ne cah gözediriz ne kâmıyabız
Kanaatniıiniz ehl-i harabız
Alem-i ekvanda devranımız var
Bizlere tarife ne hacet gülü
Ezelden olmuıuz anın bülbülü
Her ırgalandıkça muyunun teli
Gûna gûna buy u elvanımız var
ımtihan-ı yardır cevr ile sitem
Müsavidir bizde hem medh ile zem
ıiddet-i berzahdan bizlere ne gam
Pîr-i Tâgî gibi sultanımız var
Nefsim bana ram ol düıme teıviıe
Hep fasiddir bu kurduğun endiıe
Sürüsün yedirmez kurt ile kuıa
Pîr-i Sami gibi arslanımız var
Mezuniyyet almıı aık mektebinden
Doyulmaz ıahımın hem sohbetinden
"Sırr-ı leben" zahir olur lebinden
Bîfehim çok gafil insanımız var
Gönlüme nakı oldu hubb-u cemali
Terk eyledim cümle hep kîl ü kali
Dünyaperestlerin çok ise mali
Bizim de ımam-ı zaman'ımız var
"Men aref" sırrına vakıf olmuıam
Nefsim ile hem Rabbimi bilmiıem
Mutmainne kalasına girmiıem

20
SALİH BABA

Gayetle bir metin hisarımız var


Himmet-i evliya bize yar iken
ıah-ı Nakıibendî serhünkar iken
Seyyid Taha Sıbgatullah var iken
"Gabe Gavseyn"e dek seyranımız var
Gönderdi Sami'sin ol Pîri Tâğî
Erzincan şehrinde kurdu otağı
Sami'dir cihanın hem şebçirağı
Bizim de ahd ile peymanımız var
Benlik berzahından azad olmuıuz
Her bir sohbetinden irıad olmuıuz
Böyle bir sultana evlad olmuıuz
Daha bundan büyük ne ıanımız var
Gönül fehm edeli lâ dan illa yı
Mecnun veı biz de bulduk Leyla'yı
Nûr-u cemalinde seyr et Mevla'yı
Bir ruh-u musaffa mir'atımız var
Ateı-i aıkınla yandır Salih'i
ıarab-ı lebinle kandır Salih'i
Taklid'den tahkike döndür Salih'i
Afv eyle hizmette noksanımız var

30
Sıdkı ile salik olan illa'ya giderler
Azade olup vahdet-i kübraya giderler
Aldanma sakın katreye ummanı dilersen
Dilbeste olan cümlesi deryaya giderler
Hem damen-i ıeyhi tutagör kalma yolundan
Ol zümre-i Sami kamu Mevla'ya giderler
Sibâî sıfat yok yere ömrünü geçirme
Hem kadre eren Leyle-i ısra'ya giderler
Mülkün mü sanırsın aceba iıbu cihanı
Târik olanın cümlesi me'vaya giderler
Cem oldu vücudunda senin çar-ı anasır
Hep sonra gine geldigi âraya giderler
Hep varlığını anlar alıp müflis olursun
Amali kabihin kamu ıekvaya giderler
Arifler ayı görmeyince savmını bozmaz
ıftara olar nimet-i uzmaya giderler
Salih sözünü daima salihlere söyler
Anlar dahi Sami gibi bedraya giderler

31

21
SALİH BABA

Ey nefha-i can bülbülü gizleme canan sendedir


Aratma gel ehl-i dili ol gül-ü handan sendedir
Düıtün anasır bendine aldandın anın fendine
ıehr-i hakikat semtine cezbe ile devran sendedir
Emmare nefsin sözleri dönderdi Hak'dan yüzleri
Div-i recimden bizleri kurtar ki meydan sendedir
Rah-ı hakikat rehberi ıah-ı velayet serveri
Kıl kamıyab bu kemteri her türlü ihsan sendedir
Kesretten erip vahdete mirat olubsun Hazrete
Bizi eriıtir vuslata hem peyk-i Rahman sendedir
Bahrü'l-hayatın âbısın aııkların mihrabısın
ıehr-i ulumun babısın esrar-ı bürhan sendedir
Kenzü'l-hakayık mahremi cem'ul-meıayih ekremi
Bu kainatın efhamı mühr-ü Süleyman sendedir
Yüzüne çekmiısin nikab kimden edersin ihticab
Ey mazhar-ı âli-cenab ıems-i ıebistan sendedir
Nutkun Mesiha'nın demi aııkların olmaz gamı
Sun bizlere cam-ı Cem'i bu denlü atıan sendedir
Yoluna bu canım feda aıkın bana olsun gıda
Ey Sami-yi nur-u Hudâ derdime derman sendedir
Aıkına cümle pîrlerin gönder hakikat ıirlerin
Kahr et bu nefsim askerin emr ile ferman sendedir
Salih diler senden meded ey mahrem-i sırr-ı Ahad
Hem mazhar-ı Ferd i Samed ol Kaf-ı Kur'an sendedir
32
Hayat bahı eyle ıahım bu derunum eylegil huıyar
Hakikat tirin irgür murg-u canı eylegil bidar
Hidayet afitabı ref edip kesret sehabını
Münevver eyle dil ıehrin derunum eylegil gülzar
Saadet neyyiri sensin velakin bi-haber huffaı
Basiret tutiyasın çek dü çeımim eylegil envar
Temevvüc eylemiı derya-yı vahdet hem derununda
Harab-ı varidatındır dehanından olur ezkar
Hitab-ı küntü kenzin sırrına mahrem olan sensin
"Fe ahbebtü" senin ıanındadır ey mazhar-ı didar
Sıyamın vaslile açmak diler bu abd-i miskinin
Cemalin arz edip zülfün teline eylegil berdar
Nemidanende esrarın behayim-veı sıfat cana
Reha bulur bu duzahdan cemalin eyleyen züvvar
Bi-hakk-ı Pîr-i Tâğî Seyyid-i ıah-ı velayet hem
Eriıtir vuslat-ı yâra meded ey seyyidü'l-ebrar
Muinim melceim sensin gulamındır senin Salih
Diler kim saye-i Sami'de ol olsun ulül-ebsar

33

22
SALİH BABA

Bir Leyla'nın Mecnun'uyam canan ilinin canıdır


Bir dilberin meftunuyam bu can anın kurbanıdır
"Seb'ul-mesanî"dir yüzü nutk-u Mesiha'dır sözü
Nur-u Muhammed'dir özü ol nefha-i Rahmani'dir
Arı-ı muazzam baııdır hem "Gabe Gavseyn" kaııdır
Ol akl-ı evvel cûıudur "kün" emrinin fermanıdır
Aııkların sevdasıdır ariflerin me'vasıdır
Salihlerin Leyla'sıdır kamillerin seyranıdır
Bahrü'l-hayat peymanesi hem gevher-i dürdanesi
ıems-i Huda pervanesi cümle maadin kanıdır
Aık u muhabbet hanesi alem anın divanesi
Hep cümle hüsnün anesi bir Yusuf-u Kenan'ıdır
Gâhi ıecerden söyler Ol gâhi hacerden söyler Ol
Gâhi beıerden söyler Ol bir mantık-ı bürhanıdır
Cevlan eder bu arada bir pertev-i nur-u Hudâ
ıeyhim Muhammed Sami'de ol dilber-i ruhanidir
Her kim ki tuttu destini soyundu varlık postunu
Buldu hakikat dostunu bildi bu dünya fanidir
Budur recası asinin göster yüzün Leyla'sının
Salih daim Mevla'sının hem kulu hem kurbanıdır
34
Gelin ey yâr-ı sadıklar
Bu meydan-ı muhabbettir
Bütün cem olsun aııklar
Bu meydan-ı muhabbettir
Pirîmiz Sami Hazrettir
Gelin dergaha derviıler
Kılalım zevk ü cünbüıler
Hudâ'nındır kamu iıler
Bu meydan-ı muhabbettir
ıefiimiz Muhammed'dir
Çalındı mahıerin Surı
Göründü Ahmed'in nurı
Bezendi cümleten huri
Bu meydan-ı muhabbettir
Bu bir ıyd-ı meserrettir
Kuralım halka-i zikri
Kamu bir edelim fikri
Kılalım hamd ile ıükri
Bu meydan-ı muhabbettir
Tarik-i ehl-i iffettir
Teveccühe gelin ihvan
Kuruldu halka-i Rahman
Açıldı ravza-i rıdvan
Bu meydan-ı muhabbettir

23
SALİH BABA

Bu bir uzma-yı nimettir


Eriıti Hazret-i Sami
ıçirdi bizlere camı
Kamu mestetti ağlamı
Bu meydan-ı muhabbettir
Süluk ehline hayrettir
Eriıti ıeyh-i memduhi
ıifa-yab etti mecruhi
Beraber evliya ruhi
Bu meydan-ı muhabbettir
Kamusu ehl-i vahdettir
Eriıti Sidre'den canan
Bilesince kamu gılman
Dayansın iıbu Erzincan
Bu meydan-ı muhabbettir
Temaıagah-ı hikmettir
Eriıti Hazret-i Tâğî
Dağıttı leaker-i zâğî
Kurup dergaha otağı
Bu meydan-ı muhabbettir
Dü çeımi nur-u Ahmed'dir
Hakikat ıemsi rahıdır
Veliler cilvegahıdır
Füyuzatı ılahîdir
Bu meydan-ı muhabbettir
Dahi sırr-ı nübüvvettir
Menem Salih ıecî'ane
Girip aık ile meydane
Getirdim koçu kurbane
Bu meydan-ı muhabbettir
ıarab-ı aık-ı Hazrettir
35
Dilerem senden ey zat-ı mutahhar
Bana cananımı eyle müyesser
Cemi-i enbiyanın hakkı ya Rab
alıp cüz'üm beni eyle muammer
Hayali gönlüme nakı oldu çıkmaz
Yed-i kudretle olmuıdur musavver
Çü sensin Halık-ı "nahnu kasemna"
Çü sensin Âlim u Binâ mukadder
ılahi kime gidem ilticaya
Var iken Pîr-i Sami gibi server
Bana andan gelir nisbet kokusu
Meıamma eriıir buy-u muattar
Çü gönlü hikmete sanduka olmuı

24
SALİH BABA

Açıldıkça çıkar her türlü gevher


Anın ile muhabbet eyleyenler
Olur irıad misal-i "Pend-i Attar"
Rumuz-u noktayı fehm eyleyenler
Bilir her sözlerini bir mücevher
Duyaldan "küntü kenz" in sırrını biz
Olup nakaında Nakkaı'ın muhayyer
Sözünü özünü fehm eyleyenler
Olardır nur-u Ahmed'le münevver
Egerçi sen seni bildinse Salih
Bilirsin ki muhayyersin muhayyer
36
Tabibler yarama sarma merhemi
ılac kabûl etmez bu bir yaredir
Sardıkça merhemi artıyor gamım
Anladım ki bir sağalmaz yaredir
Var mı bir ehl-i aık murada ermiı
Her biri bir hale giriftar olmuı
Bu yara da bana yarimden gelmiı
Ben ağlarım bu onulmaz yaredir
Kendi görür kendi sorar halimi
Günbegün artırır ah u zarımı
Kimden kime sunam arz-ı halimi
Yine benim arz-ı halim yaredir
Benim yarim ıeyhim Muhammed Sami
Andan gayrı saran yoktur yaremi
Rahm eyle sultanım eyle keremi
Vücudumda sağ yerim yok yaredir
Salih'em kimseye açmam razımı
Koluma kondurdum ıahin-bazımı
Yardan gayrı çeken yoktur nazımı
Yine bütün hasb-i halim yaredir
37
Bizim bu alem-i mülk içre bir devranımız vardır
Açılmıı rah-ı Sıddık'dan büyük meydanımız vardır
Ezelden âııkız aıkın belasın inkıyad ettik
Ki biz ebdal-ı aıkız derd gibi dermanımız vardır
Acaib andelibiz kim bizim hiç goncamız solmaz
Hüma-yı kuds-i lâhutuz beka gülıanımız vardır
Bizi isyan ile meıhûn sanar bu alemin halkı
Ki biz arif-i a'râfız bir özge ıanımız vardır
ıikar almaklığa geldik ıikar olduk bu alemde
Anasır bendine düıdük aceb seyranımız vardır
Bu kesrette ıühûd-u vahdetiz gafletdeyiz sanma
Hüma-yı asumanız ol kadar irfanımız vardır

25
SALİH BABA

Cevahir kenzini bulduk olup hâdim kapısında


Ki elbette bizim ol hisseden ihsanımız vardır
Tutup destim kabul etti beni Ol Hazret-i ıeyhim
Bi-hamdillah Pîr-i Sami gibi sultanımız vardır
Tarikat rütbesin giydir hevamız Hu'ya tahvil et
Kılalım seyr-i lillah sen gibi Lokman'ımız vardır
ılahî saye-i Samî'de derdim ihtitam eyle
Bağıaıla Salih'em pîrime çok noksanımız vardır
38
Bize vahdet sarayından gelen nur-u safadır pîr
Mariz olan kulubatın kamusuna ıifadır pîr
Anın Cibrildir aklı doğup burc-u saadetden
Delil-i peyk-i Rahman'dır halil-i enbiyadır pîr
Bular ruh-u musaffadır ki "cemü'l-cem" e varmıılar
Cemi'den farka gelmiıler vekil-i Mustafa'dır pîr
Yemîni ara makamıdır ledünniyat kelamıdır
Bular vaktin imamıdır delil-i piıvadır pîr
Bakarlar ahd-i mîsaka gönül vermezler afaka
Cemi-i kalb-i uııaka veren nur u ziyadır pîr
Okurlar mektebi dilden alırlar buyu her gülden
Bular gelmiıtir iç ilden gürûh-u asfiyadır pîr
Bular bir özge candırlar bular darül-emandırlar
Bular kutb-u zamandırlar kamu vahdet-nümadır pîr
Kapısında seni mey'us kılmak ıanına düımez
Kabul-i hazret eyler bir büyük sahib-atadır pîr
Pîrimiz Hazret-i Rehber Muhammed Sami-yi Server
Kamu uııakı mest eyler yüzü ıems ü duhadır pîr
Tutup destin seni makbul-ü dergah eyledi Salih
Sözü hak kavli mutlak zî-haya sahib-vefadır pîr
39
Evvela bir pîre teslim olmayan derviı midir
Eıiğinde baı koyup can vermeyen derviı midir
Mekteb-i irfana girip almayan ders-i sabak
Hızr ile ab-ı hayata varmayan derviı midir
Harfi savtı olmayan bir aehre basmayıp kadem
"Allemel-esma" rumuzun bilmeyen derviı midir
Günde yetmiı kez hitab-ı "ırci'î" den bi-haber
"Fedhulî" sırrından agah olmayan derviı midir
Mâsivanın illetinden soyunup abdal olup
Can verip ölmezden evvel ölmeyen derviı midir
Bu fena gülzarı içre faili mef'ulünü
Her sıfattan zat-ı Hakk'ı bilmeyen derviı midir
Kabre girip haıre varıp hem sıratı geçmeden
Kevser-i Haydar'dan içip kanmayan derviı midir
Andelib-ra her seher bağ-ı aıka girmeyip

26
SALİH BABA

Açılıp gül gibi handan olmayan derviı midir


Varını yağmaya verip ıbrahim Edhem gibi
Arayıp Hızr-ı zamanı bulmayan derviı midir
Pîr-i Sami Hazretine sıdk ile biat edip
Ruz u ıeb babında hizmet kılmayan derviı midir
ıeyhül-ekberdir efendim bu asırda ıübhesiz
Böyle bir alî makama gelmeyen derviı midir
Salihem sıdk ile bende olmuıam sultanıma
Ağlayarak bu kapıda gülmeyen derviı midir
40
Yetiı ey keıtibanım büsbütün deryada yangın var
Değil derya yalınız cümle hep sahrada yangın var
Açıldı bağ-ı vahdet gülleri mest oldu bülbüller
Zemin ü âsuman dünya ve mafihada yangın var
Eriıti nev-bahar vakti figana baıladı bülbül
Değil bülbül yalınız ol gül-ü ranada yangın var
Kaıınla kiprigin zülfün beni mest etti ey dilber
Değil mestane gözler kamet-i zibada yangın var
Muhabbetden yarattı Ol Habib'i Hazret-i Mennan
Değil kim Ol Muhammed Hazret-i Mevlâ'da yangın var
Hitab-ı "kün fekân" erdi zuhûra geldi akl-ı küll
Felekler gulgule düıtü kamu esmada yangın var
Zemine indi me'vadan nice yıllar döküp kan yaı
Yalınız ağlayan Adem değil Havva'da yangın var
Nice yıl hasret-i hicran oduyla yaktı Kenan'ı
Yanan Yakub değil gör Yusuf u Zelha'da yangın var
Cihan halk olalı göster bana âsûde ahvalin
Ki yok bir istirahat esfel ü alada yangın var
Eriıti Sami-yi Sultan beraber dilber-i ruhan
Değil yalınız Erzincan Yemen San'a'da yangın var
Bilinmez Salih'in rengi çalınır tablı gülbangı
Kurulmuı Kerbela cengi yaman gavgada yangın var
41
Pîrim Muhammed Sami'dir mirat-ı Rahman bendedir
Dergahı vuslat-kâmıdır Ol nur-u sultan bendedir
Hem Mantıkut-tayr olmuıam aynı iken gayr olmuıam
Sırrı iken seyr olmuıam gizli nümayan bendedir
Hem nurı hem nâr olmuıam hem güli hem har olmuıam
Yağmur olup kar olmuıam hem ab-ı baran bendedir
Bu âlemin mesti benim derviılerin postu benim
Bir altı yok desti benim çok kenz-i hemyan bendedir
Hem asiyab hem daneyim ne uslu ne divaneyim
Hem gevher-i dürdaneyim la'l ile mercan bendedir
Gâhı tüvanger gâh geda gâhî semum gâhi gıda
Gâh karada gâhî suda berr ile umman bendedir

27
SALİH BABA

Gâh canlara canan benim gâh afet-i devran benim


Gâh aıık-ı Yezdan benim Yûsuf-u Kenan bendedir
Gâhı gulam gâhi hoca gâhi yigit gâhi koca
Gâh gündüzem gâhi gece hem mah-ı taban bendedir
Gâh ehl-i sanat oluram gah ehl-i vahdet oluram
Gâh ehl-i himmet oluram her türlü elvan bendedir
ıems-i Hudâ zerresiyem bu alemin kübrasıyem
Bahrül-hayat katresiyem hem ab-ı hayat bendedir
Gâh yanaram gah tüterem gâh güle karıı öterem
Gâh ateıe can ataram hem ıem-i pervan bendedir
Gâh dil hazinem gahi ıad gâhi uyûnam gâh Fırad
Gâhi oluram Keykûbad âlem-i devran bendedir
Salih bu himmet câmidir maksudu vuslat-kâmıdır
Madem ki pîrim Sami'dir hem keba-i kurban bendedir
42
"Küntü kenz" in mebdeinden aık u sevda "Hû" çeker
"La"yı iskat eyleyenler daim illa "Hû" çeker
Can kulağın tut basiret gözlerin aç müddeî
Her bir eıyanın yüzünden her bir esma "Hû" çeker
"Ahsen-i Takvîm" rumûzu "Allemel-esma" durur
Kainatın zübdesi Mahbub-u Mevlâ "Hû" çeker
Çık anasır gömleğinden gir hüviyyet ıehrine
Yek nefes kılmıı ihata zir ü bâlâ "Hû" çeker
Haki badı abı ateı sen ne sandın zahida
ısm-i azamdır bular nakı-ı dilara "Hû" çeker
Mekteb-i irfana gir oku hakikat dersini
"Kaf u nun" un menıeinden kuh u sahra "Hû" çeker
Kabız ismin mazharıdır bil bu hâkin aslını
Kabza-i kudrettedir leyl ve nehar "Hû" çeker
Mazhar-ı Hayy olduğiyçün ab u badın aslı bil
Nefha-i Rahmani'den dünya vü ukba "Hû" çeker
"ısm-i Rabbim" mazharı ıems-i cihandır ıübhesiz
Aleme oldur mürebbî sengi hara "Hû" çeker
Nakıibendî'ler kurunca halka-i illa-yı Hû
Keıf olur arz u semavat arı-ı a'lâ "Hû" çeker
Hey taharetten habersiz rabıta bilmez hasis
Nefha-i adem deminden cümle derya "Hû" çeker
Rabıta oldukça Sami Hazretine salikan
Ravza-i tevhid misali cismi hep ya "Hû" çeker
Mürıid-i kamil güneı salikler anın zerresi
Rabıta oldukça pîre cümle a'zâ "Hû" çeker
Salihem bir benliğim var ariyettir ol dahi
Anı da ıeyhim alırsa ağ u kara "Hû" çeker
43
Bu cihan bülbüllerinin gülleri tez har olur

28
SALİH BABA

Balına aldanma kim arısı anın mar olur


Arif isen olma ey dil zerre denli akla yar
ıehveti dünya-peresttir taptığı dinar olur
"Semme vechullahi" sırrından haberdar olanın
Kande baksa nazırı manzuru hep dîdar olur
Evvel Ahir Bâtın u Zahir kamusu Ol durur
Vahdet ehli kande baksa gördüğü ol yar olur
Sen sana gel iıbu canın hab-ı gafletten uyar
Nice bin Mansuru gör kim zülfüne berdar olur
Pîr-i Sami Hazretine sıdk ile biat eden
Keıf olur sırr-ı hakikat mazhar-ı esrar olur
Can eğer canana vasıl olmaz ise Saliha
Çekdiği sevdası anın bir vefasız kâr olur
44
Tecelli olsa bir kula hakikat aık-ı Sübhani
Ne hikmettir atar taılar bulara kavm-i süfyani
Dedim ey mihribanım geç bu miskinin günahından
Dedi niçin günah ettin utanmadın ılahından
Dedim yandı bu Salih gör cihan tutuıtu ahından
Dedi benden ne istersin dile püıtü-penahından
Dedim hüsnüne mağrur olma kim bir hûb cemalin var
Benim de her seher ihrak eder ism-i celalim var
Dedim "dersin benim derdimden ağlar çok zelilim var"
Benim mülk-ü bekaya cezb eder pîrim delilim var"
Dedim dersin benim lal-i lebimde çok gülabım var
Ki ben bir ayn-ı derdim kim yürek kanı ıarabım var
Eğer dersen "gıdamız rûz u ıeb ıehd ile helvadır"
Huzur-u pîre vardıkta bizim de mennüs helvadır
Eğer dersen "bizim sevdiğimiz la'l ü mücevherdir"
Bizim de Hazret-i ıeyhim Muhammed Sami serverdir
Meded ıeyhim mülakat eyle bu nefsim ile ruhum
Bir edna Salihem sensin dilimde ism-i memduhum
45
Gönülden bi-haberdir ekseri halk-ı cihan gördüm
Özün bilmez sözü suret-perest olmuı ayan gördüm
Eriıtim ahiri bir mürıide Hızr-ı zaman gördüm
Demi enfas-ı ısa'dır Muhammed'den niıan gördüm
Vücudun gülıanı ey dil senin hep varidatındır
Kamu gördüklerin cümle senin zatı sıfatındır
Dilersen Hakkı bilmek terki tecrid ol heman durma
Olup meddah-ı alem yok yere beyhude laf urma
Eğer sîmurgu ankasan gurabın yanına varma
Hakikat andelibi ol gözünü gülden ayırma
Vücudun gülıanı ey dil senin hep varidatındır
Kamu gördüklerin cümle senin zatı sıfatındır

29
SALİH BABA

Muhabbet rahına gir sohbet-i pîre devam eyle


Seni bil merd-i Hak'tır irgüren Hakk'a meram eyle
Gıdasın kes bu nefsin nevmi ıeb ruzi haram eyle
Dilersen Hakk'a ermek nefsini sen sana ram eyle
Vücudun gülıanı ey dil senin hep varidatındır
Kamu gördüklerin cümle senin zatı sıfatındır
ıeriat ilmiyle amil olan bir mürıidi ara
Fena gülzarına bakma saadet hurıidin ara
Pîr-i Sami'ye var kardaa hakikat cemıidin ara
Bu asrın muktedasıdır eriıtirir seni yara
Vücudun gülıanı ey dil senin hep varidatındır
Kamu gördüklerin cümle senin zatı sıfatındır
Umurun Hakk'a tefviz et n'ederse hoı eder Mevla
Seher bülbülleri ol güle karıı eyle vaveyla
Eğer Mecnun isen bak gör cihan halkı kamu Leyla
Geçip "la"perdesinden Saliha ol "mazhar-ı illa"
Vücudun gülıanı ey dil senin hep varidatındır
Kamu gördüklerin cümle senin zatı sıfatındır
46
Gizleme gel sen seni kimden kaçarsın ey gönül
"Akl-ı küll" sensin gönül "levlâk" senin ıanındadır
Gahi yerde gah semalarda uçarsın ey gönül
"Akl-ı küll" sensin gönül "levlâk" senin ıanındadır
Her ne var âlâ vü esfel cümle divanındadır
Bil ıerîat emr ü nehyi bilmek imiı ey gönül
Hem tarikat rah-ı Hakk'a gelmek imiı ey gönül
Marifet Hak ile meıgul olmak imiı ey gönül
"Akl-ı küll" sensin gönül "levlâk" senin ıanındadır
Her ne var âlâ vü esfel cümle divanındadır
Bil tasavvuf Hak seni benlikten azad eyleye
"Allemel esma" ya mazhar eyleyip ıad eyleye
Keıf olup sırr-ı hakikat gönlün abad eyleye
"Akl-ı küll" sensin gönül "levlâk" senin ıanındadır
Her ne var âlâ vü esfel cümle dîvanındadır
Bil emanettir muhabbet sana Mevla'dan gelir
Doğru Mecnun oldun ise bil ki Leyla'dan gelir
"Küntü kenz"in mebdeidir arı-ı âlâdan gelir
"Akl-ı küll"sensin gönül "levlâk" senin ıanındadır
Her ne var âlâ vü esfel cümle divanındadır
Doğru olursa muhabbet ıart-edeb sakıt olur
Zayi etme senden ister belki bir vakit olur
Cahil ile sohbet etme iıleri sakat olur
"Akl-ı küll" sensin gönül "levlâk" senin ıanındadır
Her ne var âlâ vü esfel cümle divanındadır
Can-nisar olunmayınca bu muhabbet rahına

30
SALİH BABA

Her söz ile sanma kul vasıl olur Allah'ına


Sikke halis olmayınca verilir mi ıahına
"Akl-ı küll" sensin gönül "levlâk" senin ıanındadır
Her ne var âlâ vü esfel cümle divanındadır
47
Çekdiğim cevr ü sitem senden midir benden midir
Nar-ı hicrandan mıdır ya âli ihsandan mıdır
Bi-vefa olmuı kamu iıbu cihanın dilberi
Tab-ı tohmundan mıdır ya hükm-ü sultandan mıdır
Sûre-i Sebul-Mesanî dilberin vechindedir
Nakıı insandan mıdır ya sun-u Rahman'dan mıdır
Mah cemalin arz edip aııkların canın alır
Hüsnü mevadan mıdır ya ıah-ı Kenan'dan mıdır
Bir güzel tahtını kurmuı mülk-ü hüsne hükm eder
Taht-ı ziverden midir ya kuvvet-i kandan mıdır
Ruhlerinin revnakı aklım periıan eyledi
Nur-u esvedden midir ya küfr ü imandan mıdır
Pîr-i Sami'nin kelamı bizlere verir hayat
Sohbeti candan mıdır ya gizli canandan mıdır
Kaılarıyla kipriği zülfü beni mest eyledi
Verd-i ahmerden midir ya dürr ü mercandan mıdır
ılm ü hikmet sözlerinden dem urursun Saliha
Bilmezem senden midir ya bahr-i irfandan mıdır
48
Ey gönül sabr et bu dehrin gamı gavgası geçer
Bir gün asude olur bu dem (i) davası geçer
Seni bir fen ile bin derdi belaya düıürür
Mey-i efsanesi hem bade-i sahbası geçer
Kanı ol yosma kıyafet kanı ol sim(i) beden
Dokunur bad-ı ecel hüsn-ü temaıası geçer
Bu cihan bülbüllerinin gülüne etme heves
Bozulur revnakı ol gonca-i hamrası geçer
Nice bin cilve-i naz ile hıraman edenin
Bozulur ruhleri muyu gül-ü ranası geçer
Bu cihan hublarının vuslatına can verenin
Eriıir vakt-i hazan aık ile sevdası geçer
ıeb-i zulmette yürü vuslat-ı cananı dile
Doğar ol ıems-i hakikat ıeb-i yeldası geçer
Can kuıu pervaz urup bu ten yuvasından gider
Bu gönüller aleminin cümle vesvası geçer
Alem-i vahdet yüzünden bir tecelli kılsa Hakk
Kesret içre nefs-i ıûmun cümle iğvası geçer
Bir kiıi ister ise olsun cihan mülküne ıah
Sarınır bir kefene devlet-i Dârâ'sı geçer
Doğurur kendisi besler yine sonra seni yer

31
SALİH BABA

Sana bir zehr içirir sanma ki yarası geçer


Söylenir dillerde bir Mecnun u Leyla her zaman
Günde yüz bin nice Mecnun ile Leyla'sı geçer
Hüsn iline ıah olan bir Yusuf-u Kenan mıdır
Alem-i hubanda çok mahbub-u zibası geçer
Gör bu çarhı nice bin alemleri devran eder
Herbirinde nice bir zir ile balası geçer
ıarihin ıerh ettiği gör bir tecelli Tûrudur
Kim bilir kim nice bin Tûr ile Musa'sı geçer
Mürdeler ihya eden alemde bir ısa mıdır
Devr eder alemde çok nutk-u Mesiha'sı geçer
Pîr-i Sami açmaz ise ger basiret aynımız
Salih'in beyhude sözler ile enfası geçer
49
Biz muhabbet erleriyiz sohbet-i can bizdedir
Bağ-ı vahdet gülleriyiz lal ü mercan bizdedir
Gelmiıiz mülk-ü bekadan aslımız "Hû"dur bizim
Biz hakikat erleriyiz kamil insan bizdedir

Devr edip vahdet diyarından gelip iıbu ile


Biz beka bülbülleriyiz konmazız her bir güle
Bir kiainin kim refîkı Hazret-i Cibril ola
Bab-ı Sıddık'tan açılmıı âli meydan bizdedir

Yârıgar-ı Mustafa'dır Çâr-ı Yârın ekremi


Mukteda-yı evliyadır enbiyanın mahremi
Mazhar-ı Nur-u hidayet ehl-i derdin merhemi
Biz muhibb-i hanedanız ıah-ı merdan bizdedir

Sevmiıiz can ı gönülden Çâr-ı yârı serveri


Ol Ebu Bekr i Ömer Osman Aliyyi Hayderi
Fatıma bint-i Resulün dide-i enverleri
Biz ıehid-i Kerbela'yız cümle atıan bizdedir

Evliyalar serfirazı Nakıibendî Hazreti


Pîrlerimiz giydiler tacı abayı hil'ati
Alemi kılmıı ihata himmetiyle nisbeti
Biz gulam-ı Nakıibendiz rahı erkan bizdedir
Daireyiz hem kudûmüz cismimiz neydir bizim
Aık u sevdadır gıdamız bağrımız meydir bizim
Virdimiz ısm-i celal'dir kalbimiz "Hay"dır bizim
Zikrimiz ihfa-durur esrar-ı Kur'an bizdedir

Halidi Kolundan açılmıı bizim meydanımız


Sıbgatullah'tan alınmıı rengimiz elvanımız

32
SALİH BABA

Pîri Tağî himmetidir cezbe-i Rahmanımız


Keıf olur sırr-ı hakikat ilm i irfan bizdedir

Saliha bir özge candır Pîr-i Sami Hazreti


Server-i kutb-u cihandır Pîr-i Sami Hazreti
Ser-tabib-i aıikandır Pîr-i Sami Hazreti
Mazhar-ı vahdet-nümadır beyt-i Rahman bizdedir
50
Muhabbetten murad ancak Muhammed hasıl olmaktır
Muhammed'den murad ıahım visale vasıl olmaktır
Rızaya inkıyad eyle otur sabrın otağında
Sabırdan bil garaz herbir belayı hamil olmaktır
Otur zulmet bucağında saadet kevkebin gözle
Saadetten murad ıahım ıekavet zail olmaktır
Özün bir pîre teslim et mudavim ol kapısında
Meıayihden murad ıahım mürebbi kamil olmaktır
Hakikat âlimi ol "men aref" sırrından ol agah
ılimden bil garaz herbir cihetle amil olmaktır
Olup kaim seherlerde çalıı zikre devam eyle
Zikirden bil garaz her bir murada nail olmaktır
Sakın ümmî olan aeyhin sözüne aldanıp kanma
Pîr-i Sami gibi herbir ulûma ıamil olmaktır
Süluk ehlinden ol Salih umurun ıeyhe tefviz et
Mürid olan kamu müıküllerini sail olmaktır
51
Ben gibi dilber senin halin yaman olsun da gör
Bükülüp kaaın gibi kaddin keman olsun da gör
Kaılarınla kipriğin zülfün zamanın fitnesi
"Mim" i "nun"dan "sin"e geç ahir zaman olsun da gör
Gör nice Mansur'u zülfün darına bend eyledin
Sen de bir kez dara çık sırrın ayan olsun da gör
Herbirin bir sihr ile kendine meftun eyledin
Mülk-ü hüsnün gülıeni geçsin hazan olsun da gör
"Tohm-u Hû"dan haydarım var sabr evinde beslerim
Dahi ıabdır nev-civanım pehlivan olsun da gör
Himmet-i pîrimle çeksin Zülfikar-ı Haydar'ı
Açılıp meydan-ı vahdet imtihan olsun da gör
Tîğımız ısm-i celal'dir topumuz tevhid-durur
Gürz-ü kahharı çekip kanlar revan olsunda gör
Alem-i mülk-ü bekaya azm eder kervanımız
Saye-i Samî'de Salih alîıan olsun da gör

52
Bağ-ı hüsnün revnakı gitsin harab olsun da gör
Can bedenden ayrılıp cismin turab olsun da gör

33
SALİH BABA

Kıldığın cevr ü cefalar yanına kalmaz senin


Ruz-u mahıer arz olup yevmül-hisab olsun da gör
ıllet ile zillet ile ömrümü kıldın heba
Okunup defterlerim hatmül-kitab olsun da gör
Hasret-i hicran oduyla bağrımı hun eyledin
Dur senin de ciğerin yansın kebab olsun da gör
ıerha ıerha sinemi deldin akıttın kanımı
Yüreğimden dökülen kanlar ıarab olsun da gör
Pîr-i Sami'nin kanadı altına gizlenmiıem
Alem-i mülk-ü bekaya feth-i bab olsun da gör
Attığın taılar baıına dokunur bir bir senin
Himmet-i Pîr ile Salih kamı-yab olsun da gör
53
Bozuldu bağımız el çekti bağban
Bülbül ağlar bağban ağlar gül ağlar
Dagıldı keıtimiz gark etti tufan
Bülbül ağlar bağban ağlar gül ağlar
Begler ağlar sultan ağlar kul ağlar

Murg-u cana haberciler eriıdi


Can bülbülü yuvasından savuıdı
Bütün azalarım yandı tutuıdı
Bülbül ağlar bağban ağlar gül ağlar
Begler ağlar sultan ağlar kul ağlar
Beden gitti anasına sarıldı
Garib bülbül gül dalından ayrıldı
Bozuldu perdeler teller kırıldı
Bülbül aglar bağban ağlar gül ağlar
Begler aglar sultan ağlar kul ağlar
Can hevada ten turabda çürüdü
Dil sarayı temelinden kurudu
Felek ayak ayak çarha yürüdü
Bülbül ağlar bağban ağlar gül ağlar
Begler ağlar sultan ağlar kul ağlar
Felek kırdı kanadımı kolumu
Hoyrat vurdu ayagımı elimi
Sonunda lal etti ıirin dilimi
Bülbül ağlar bağban ağlar gül ağlar
Begler ağlar sultan ağlar kul ağlar
Pîr-i Sami himmetleri boldurur
Bir gün olur Salih'i de güldürür
Tekbir alır cenazemi kıldırır
Bülbül ağlar bağban ağlar gül ağlar
Begler ağlar sultan ağlar kul ağlar

34
SALİH BABA

54
Felek hançer urdı sinemi yardı
Cihan ağlar canan ağlar can ağlar
Hançerinin ucu bagrıma erdi
Cihan ağlar canan ağlar can ağlar
Eaim dostum yaa yerine kan ağlar
Terk eyledim vatanımı ilimi
ıahin kırdı kanadımı kolumı
Bülbül oldum göremedim gülümi
Cihan ağlar canan ağlar can ağlar
Eıim dostum yaı yerine kan ağlar
Cerrah geldi yaralarım sarmadı
Lokman geldi çaresini bulmadı
Dahi sağlığıma ümid kalmadı
Derman ağlar Lokman ağlar han ağlar
Eıim dostum yaı yerine kan ağlar
Meded Pîr-i Sami ey server-i pak
Destgir ol beni eyleme ihlak
Bir sayha eylersem tutuıur eflak
ıran ağlar Turan ağlar Van ağlar
Eıim dostum yaı yerine kan ağlar
Salihem kalmııam nar-ı hicranda
Kaldım Ferhad gibi kuh-i hüsranda
Tatlı canım feryad eyler zindanda
Zindan ağlar yaran ağlar can ağlar
Eıim dostum yaı yerine kan ağlar
55
Çok derdli arar derdine derman ele girmez
Çok sahte hekim var velî Lokman ele girmez
Dil hanesi pak olmayıcak har ü hasından
Aldanma sakın doğruca mihman ele girmez
Nefsim hele bir çık aradan gör ki neler var
Bu suret-i insandaki devran ele girmez
Hem ehl-i edeb ol ki mukarreb olasın
Kafileden ayrılma bu kervan ele girmez
Bu sende olan can kamu hayvanda da vardır
Terk itmeyicek Yusuf-u Kenan ele girmez
Asude olub geçmeyicek ağ u karadan
Ol ilm-i ledünnideki irfan ele girmez
Gönlünde tulu'etmeyicek ıems-i hakikat
Kalbindeki gencine-i Rahman ele girmez
Kal ehlini terk et bulagör ehl-i kemali
Anlar gibi her aıık-ı Yezdan ele girmez
Bu aleme anlar bizi irıada gelübdür
Anlarda olan nisbet-i vildan ele girmez

35
SALİH BABA

Dil ıehrine nakı olmayıcak hubb-u cemali


Hem "Sûre-i ısrâ" daki seyran ele girmez
Sıdk ile teveccüh olalım Hazret-i Pîre
Bu asırda Sami gibi sultan ele girmez
ıhlas ile Salih tutagör damen-i Hızrı
ıeyhin gibi bir himmet-i merdan ele girmez
56
Div sıfatın zemmi vermez bize gam
Biz hafid-i Pîr-i Tâğî olmuıuz
Eksik olmaz aııka cevr ü sitem
Biz hafid-i Pîr-i Tâğî olmuıuz
Pîr-i Sami'nin çırağı olmuauz
Biz behiıtin bağının sünbülüyüz
Bağ-ı vahdet gülünün bülbülüyüz
Bu cihan bülbüllerinin gülüyüz
Biz hafid-i Pîr-i Tâğî olmuıuz
Pîr-i Sami'nin çırağı olmuıuz
Nûr-u Ahmed'den alınmıı zerremiz
Baıımız üzre muhabbet erremiz
Kerbela'dan eksik olmaz naremiz
Biz hafid-i Pîr-i Tâğî olmuıuz
Pîr-i Sami'nin çırağı olmuıuz
Bekleriz seddi adûlar yıkmasın
Nar-ı Nemrud ehl-i derdi yakmasın
Derk-i esfelden münafık çıkmasın
Biz hafid-i Pîr-i Tâğî olmuıuz
Pîr-i Sami'nin çırağı olmuıuz
Ehl-i derd bu yolda sararıp solub
Anladılar pîrsiz olmaz bir kulub
Harfi savtı olmayan mekteb bulub
Biz hafid-i Pîr-i Tâğî olmuıuz
Pîr-i Sami'nin çırağı olmuıuz
Kîl ü kal ile geçirme ömrüni
ıeyhini hak bil tutagör emrini
Yemek istersen nevatın temrini
Biz hafid-i Pîr-i Tâğî olmuıuz
Pîr-i Sami'nin çırağı olmuıuz
57
Biz misafiriz velakin biz de mihman bekleriz
Kamil insan bulmuıuz babında ihsan bekleriz
Biz dahi ol nûr-u çeam-i Murtaza'nın aıkına
ıîri-vari Kerbela cenginde atıan bekleriz
Nefsimizle eyleriz daim gaza-yı ekberi
Yıkmasın seddi adûlar diye her an bekleriz
Seb'a-i seyyare-vari can u dil devran eder

36
SALİH BABA

Hatemi zabt etmesin div ile ıeytan bekleriz


Biz esir-i nefs olunduk aslımız Kenani'dir
Mısr-ı dilde habs olunduk ıimdi zindan bekleriz
Biz bu derd meyhanesinde eyledik mahv-ı vücud
Olmuıuz baykuı misali ıimdi viran bekleriz
Bilmeyen sırr-ı leben ilm-i ledünden bî-haber
Ol sebebden mekteb-i aık içre irfan bekleriz
Biz taikat rütbesin ıeyhim Muhammed Sami'den
Giyeli mest olmuıuz abdal (ı )uryan bekleriz
Medhe layık pîrimiz var zemme layık nefsimiz
Bab-ı Sami'de seza olmağa kurban bekleriz
"La" ile "illa" rumuzun fehm eden arifleriz
Biz ıühud-u vahdetiz kesretde hayran bekleriz
Dosta layık nem var ise cümlesi yedi yedi
Der semaniden Pîr-i Sami'de bir can bekleriz
Sırr-ı "Ma evha" rumuzun ne bilir hayvan-sıfat
Hazret-i Pîr nutk eder biz yine hayvan bekleriz
ııbu vahdet meydanında niceler at oynatır
Yok basiret aynımız biz yine meydan bekleriz
"Kün-fekan"ın mestiyem bir Salih-i Mecnun-sıfat
Pîr-i Sami leblerinden dürr ü mercan bekleriz
58
Vuslat-ı canan için biz cümleden dur olmuıuz
Biz harabat ehliyiz sanma ki mamur olmuıuz
Nefhamız Adem demidir sun-u Mevlâ bizdedir
Dest-i kudret dört anasır ile tahmir olmuıuz
Nur-u Ahmed'den açılmıı zerre-i halisleriz
Hem sıfat-ı Çarıyaran ile tamir olmuıuz
Sıdkımız Sıddik'tan alıp adili Faruki'den
Zî-haya Zinnûreyin'den hulkı tenvir olmuıuz
Zi-seha hilmi aliy-yi Haydar-ı arslan-sıfat
Nefs-i marın bağrını yarmakta Mansur olmuıuz
Aııka aıkın ıarabı yüreğinin kanıdır
Gece gündüz biz anı içmekte mahmur olmuıuz
Bir takım beyhude sözler Hakk'ı bilmez kârıdır
Her sıfattan zatını görmekle mesrur olmuıuz
Pîr-i Sami'dir mürebbim sırr-ı Hakk'ın mahremi
Masivanın illetinden cümle tathir olmuıuz
Hazret-i Pîrin yedinden mest edelden Saliha
"Mûtu kable en temûtû" ile tebıir olmuıuz
59
Her bir hizmetini icra edersin
Ne çok sevdin bu dünyayı ey kardaı
Düıüp arkasına bile gidersin
Bağrın anın ile olmuıtur bağdaı

37
SALİH BABA

ısmiyle müsemma deni dünyadır


Su üzre kurulmuı taklid binadır
Bu bir mezraadır dar-ı fenadır
ıarabı kan olmuı gıdasıdır baı
Hayatı memattır mematı hayat
Yüz bin renk gösterir aslı bir nevat
Asla sözlerinde bulunmaz sebat
Yoktur anın gibi bir rindi kallaı
Ezelden böyledir hükm-i kalemi
Elemdir her kime kılsa keremi
Daim birbirine çarpar alemi
Gece gündüz iıi ceng ile savaı
Eıcarı dikendir gülleri hardır
Aldanma balına arısı mardır
Yediğin giydiğin cümlesi nardır
Sana lezzet veren helva ile aı
Büyük düımanımız nefs-i emmare
Takmıı kemendini cezb eder nare
Cehd et ki bulasın sen sana çare
Ellerin aybını gözleme kardaı
Ne çok yedin bu zehirli gıdayı
Erenler elinden iç bir badeyi
Tamir et öteyi yık bu odayı
Harab et kalmasın taı üstünde taı
Hâıâ ki zemmedem mülk-ü cihanı
Sâni'in sun'udur hükm-ü Yezdani
Uyandırmak için gafil insanı
Söyledik bir mikdar dane-i haıhaı
Terk et seni doğru raha var yürü
Pîr-i Sami gibi ıaha var yürü
Halas ol zulmetten maha var yürü
Ara bul kendine bir sadık yoldaı
Sakın Salih gibi kalma avare
Can bedende iken kıl buna çare
Sonra ısırdırlar seni çok mare
Daha nef'i vermez döktüğün kan yaı
60
Vuslat-ı canana eylersin heves
Evvela belinde zünnarını kes
Hubb-ı dünya seni sarhoı eylemiı
ıöhret-i dünyaya olmuısun peres
Kîl ü kal ile geçirme ömrünü
Bir dahi eline geçmez bu kafes
Var yürü bir pîre teslim et özün
Hane-i dilde bırakma har ü hes

38
SALİH BABA

Can u dilden durmayıp kıl hizmeti


Kametin kaıın gibi olsun kaves
Ol müdavim zikr-i Hakk'a daima
Boı bırakma kalbini hiç bir nefes
Kuvvetine malına güvenme hiç
Gör ki Nemrud'a ne yaptı bir mekes
Nefsine bin kıl gaza-yı ekberi
Yoktur anın gibi bir âlâ feres
Masiva kirinden olursun halas
Pertev-i aıktan kaparsın bir kabes
Gönlünü pîrinden ayırma sakın
Nefs-i marın kılmasın kalbini mess
Hiç adûdan havfı yoktur Salih'in
Pîr-i Sami olmuıken dad-ı res
61
Aıık-ı sadıkları sen gayrıya kılma kıyas
Bağ-ı vahdet güllerine anlar olmuıtur ıinas
Kesret içre bil ıühudu bunların vahdet-durur
Nefha-i rahmani'den almıı kamusu iktibas
Zeyd ile Amr'ı bırakıp mekteb-i irfana gel
ıübheden kurtul sözüme eyler isen iltimas
"Ahseni takvim" rumuzun anladınsa zahida
"Küntü kenz" in mebde'i bu aıka olmuıtur esas
Pîr-i Samî Hazretine var yürü aıık isen
Zulmeti ref eyleyip kalbinde koymaz kir ü pas
Saliha ahval-i aıkı gel yeter faı eyledin
Ehl-i aıkın sözlerini çekemezler iıbu nas
62
Melul mahzun bu yerlerde
Ne gezersin ili derviı
Kangı kamilden ögrendin
Bu erkanı yolu derviı
ıeriat rahına girip
Marifet meyvesin derip
Hakikat güllerin görüp
Lal olubdur dili derviı
Bir meyden olmuıtur mesti
Sırtına giymiıtir postu
Arz eylemiı gider dostu
Doğru canı dili derviı
Olardır meıreb-i safi
Gezerler herbiri etrafı
Gönülden "nun" ile "kaf" ı
Okur canı dili derviı
Derviı olan kaynar taıar

39
SALİH BABA

Dalgalar geldikçe coıar


Bilmem kangı dağdan aıar
O Leylanın yolu derviı
Kulak verme çok tedbire
Boyun ver hükm-ü takdire
Gelip gir ravza-i pîre
Görem dersen gülü derviı
Pîrimiz Sami Sultandır
Delili peyk-i Rahman'dır
Mürebbi kamil insandır
Ben olmuıam kulu derviı
Salih bulmuıtur Mevla'sın
Kazanmııtır çok ihlasın
Razıyam bir kerre desin
Bana pîrim "Deli Derviı"
63
Kesret içre bir aceb sahraya düıtüm gel yetiı
Abı yok tufanı çok deryaya düıtüm gel yetiı
Bu adem oğlanları bağrım kebab etti benim
Kerbela cengi gibi gavgaya düıtüm gel yetiı
Ey habibim nur-u vechin arz edip güldür meni
Dehr elinden bir kuru davaya düıtüm gel yetiı
Bilmezem kimden kime ıekva edem bu gönlümü
"Lâ"yı gördüm firkat-i Mevlâ'ya düıtüm gel yetiı
ııbu dehrin devletinin cümlesi nakı-ı hayal
Nakı-ı Nakkaıındaki sevdaya düıtüm gel yetiı
Kangı güle andelib oldumsa gördüm har olur
Bir vefasız sözleri hercaya düıtüm gel yetiı
Bu adem oğlanları bu alemin hammalıdır
ıbret ile seyr edip hülyaya düıtüm gel yetiı
Adem olanlar bu alem halkının sultanıdır
Merhamet kıl nice yüz bin paye düıtüm gel yetiı
Kamil insan Pîr-i Sami Hazretini bulmuıam
Salihem Mecnun-sıfat Leyla'ya düıtüm gel yetiı
64
ııbu kesret aleminden olmak istersen halas
Ey birader devlet-i dünyaya kılma gel havas
Kudsi Lahut'un hümasın sen düıün bir aslını
Ehl-i irfanın kelamın halka-guı et cana as
Ömrünü verdin hevaya nefse kul oldun yeter
Pîre kulluk et ayağın mekteb-i irfana bas
Malik'in mülküne olmak ister isen müıterek
Benliğin berzahları kılmıı seni ehl-i me'as
Zülfikar-ı Haydar'ı çek nefsine verme aman
Yokdurur alemde anın gibi bir ehl-i kısas

40
SALİH BABA

Sıdk ile bir pîre teslim et özün çık aradan


Bundan artık devlet olmaz sana bu cay-ı menas
Arif-i billah dilersen Pîr-i Sami Hazreti
Öyle bir kamil meıayih ile eyle ihtisas
Pute-i aaka girip yandır bu cismin Saliha
Hazret-i Pîrin huzurunda olasın sende has
65
Hırs-ı dünyayı bırak ol dür-i ulyaya haris
Kuru davayı bırak ol dem-i ısa'ya haris
Nice bir alem-i süflada tutulup kalasın
Kıl terakki olagör rif'at-ı bâlâya haris
Yürü bir pîrin eteğin tutagör akil isen
Sana yazık olasın kesret-i gavgaya haris
Ayağın kesme begim sohbet-i irfana karıı
Can u dilden olasın rü'yet-i me'vaya haris
Pîr-i Sami Hazretinin kanadı altına gir
Seni bir anda eder hizmeti Mevlâ'ya haris
Hak gözüyle neye baksam kamu Leyla görünür
Beni pîrim kılalı aık ile sevdaya haris
Gitti gam geldi ferah Salih'e ıad oldu gönül
Bülbül-ü can olalı gonca-i hamraya haris

41
SALİH BABA

42
SALİH BABA

âdil : doğruluk gösteren; doğru


A Adili Farukı Ekrem
a'bâd : köleler adû
a'lâ adû : düşman
a'lâ vü esfel Aduv
a'lâ vü esfel afak
A'lâda edna âfâk : ufuklar
a'mâ : kör; câhil afaka
a'mâl : ameller, işler âfet : büyük felâket, belâ; çok güzel insân
a'mâl-i kabîh : kötü işler afet-i devran
a'raf : cennet ile cehennem arasındaki yer; âfet-i devrân : dünya güzeli; şaşıkların güzeller
adetler için kullandıkları bir tâdir.
a'yân : bir yerin ileri gelenleri afeti devran
a'zam : en büyük afeti şuh
ab afitab
ab u bad âfitâb : güneş, güneş ışığı; güzel, güzel yüz
ab u dane afitabı
âb : su agah
âb u dâne : su ve ekmek âgâh : bilgili, haberli, uyanık
ab-ı baran agâhî : âgâhlık, haberli ve uyanık olma
ab-ı hayat ağ
ab-ı zülal ağ u kara
âb-ı hayat : içene ebedî hayat bağışlayan ağlam
efsânevî su, hayat suyu ağlâm : köleler, esirler
âb-ı hayvân : içene ebedî hayat bağışlayan ağyar
efsânevî su, hayat suyu ağyâr : gayrılar, başkaları, yabancılar
âb-ı zülâl : berrâk su, billur su. Ah u zar
aba ah
abâ : yünden yapılmış kaba kumaş ah u enin
abad ah u figan
abad eyleye ah u zar
âbâd : mamûr, şen, bayındır ah-ı bizar
âbâd : sonsuz gelecek zamanlar Ahad
Abd i Hak Ahad : bir; Allah
Abd i Hak ahbar
abd : köle, kul ahbâr haberler
abd-i aciz ahd
abd-i miskin ahd : söz verme; and, yemin; devir, zaman,
abd-i zelil gün
abdal ahd i ikrar
abı kevser ahd-i misak
abı zemzem ahen
abı zülal âhen
aceb : acaba, hayret, gariplik, şaşılacak şey âhen : demir; zincir; sert, katı
acîb : tuhaf ahfa
acib ahfâ : en gizli
ad u san Ahir
adavet ahir
adâvet : düşmanlık âhir : son, sonraki, en sonra
Adem âhiri : sonunda
adem ahkam
adem : yokluk, bulunmama ahkâm : hükümler, emirler
Âdem : dünyada ilk yaratılan adam; ilk ahlak-ı hamide
peygamber; adam ahlâk-ı hamîde : övülecek huylar
adıkul-va'dul-emin ahlâk-ı zemîme : kötülenecek huylar, kötü
adil huylar

43
SALİH BABA

ahlakı zemime âl-i abâ : Peygamberimizin kendisiyle birlikte


Ahmed kızı Fatma, dâmadi Ali, torunları Hasan ve
Ahmed ü Mahmud u Muhammed Hüseyin'den mürekkeb âilesi
ahmer ala vü esfel
ahmer : kırmızı alamet
ahmer-i kibrit alâmet : ‹şâret, iz, nişân
ahrâr : serbest olanlar, köle ve esir olmayanlar alem
ahrarı âlem : dünya, cihân
ahsen : en güzel Alem-i amâ
"Ahsen-i Takvim" Alem-i amâ
"Ahsen-i Takvim" Alem-i ekvan
"Ahsen-i Takvim habibim" Alem-i gayb
"Ahsen-i Takvim habibim" Alem-i huban
Ahsen-i takvim Alem-i lahut-u kudsü
ahsen-i takvim Alem-i mülk-ü beka
ahsen-i zi-pak Alem-i mülk-ü fena
ahseni tefhim alem-i a'ma
ahter alem-i ayan
ahter : yıldız alem-i esfel
ahteri alem-i kübra
ahvâl : hâller, durumlar alem-i mülk
ahval-i aşk alem-i süfla
ahval-i aşk alem-i ulya
akdes : en kutsal Âlem-i A'mâ : Allah'ın Hz. Muhammed'in
akil rûhuna hocalık yaptığı ve başka yaratıkların
âkil : akıllı olmadığı zaman
âkil : yiyen, yiyici Âlem-i A'yân : dünyâ
akl : akıl Âlem-i Berzah : kabir âlemi
akl ı ruh Âlem-i Ervâh : rûhlar âlemi
Akl-ı Evvel Âlem-i Esfel : en âdî âlem, dünyâ
Akl-ı Evvel : yaratılıştan olan akıl; Allah Âlem-i Gayb : görünmez âlem
Akl-ı evvel Âlem-i hûbân : güzeller âlemi
Akl-ı evvel Âlem-i kudsî : Allah âlemi
Akl-ı Küll : Cebrâil; tabiatte görülen umûmî Âlem-i Lâhut : Allah âlemi
âhenk Âlem-i Ma'nâ : rüyâ âlemi
Akl-ı küll Âlem-i Mülk-i Bekâ : âhiret âlemi
Akl-ı Külli Âlem-i Mülk-i Fenâ : dünyâ âlemi
Akl-ı Maâş : geçim fikri; aklın en alt tabakası Âlem-i Süflâ : dünyâ âlemi
akl-ı evvel Âlem-i Vahdet : birlik âlemi
akl-ı maaş alemi ağyar
akl-ı maaş alemi ama
aklâm : kalemler; yazı âletleri alemi devvar
aklamiya alemi kevn
aklâmiyâ : kalemlik, kalem işi alemi süfli
aklı küll ü kainat aleti Rahman
akrân : eş ve benzer olanlar, yaşıtlar âlî : yüce
akreb âlî-cenâb : cömert; şerefli, haysiyetli kimse
akreb : en yakın âlî-şân : şan ve şerefi büyük olan
aks eder âli
aks eder âli himmet
aks-i mah âli ihsan
al : kırmızı, mecâzen kına âli-şan
al ile tutiya Alim u Bina
al ile tutiya alim ü fazıl
âl : âile, evlat, sülâle alim ü kâmil
âl : hile düzen alim ü zahid
âl : yüce, yüksek âlişan
Al-i Aba alişane

2
SALİH BABA

Aliy-yi Hayder Arş-ı muazzam


Aliyyü'l Murtaza arş-ı a'lâ
alkış arş-ı a'lâ : en yüksek yer
alkış : övmek, övüş, methediş arş-ı a'zam : en büyük arş, Cenâb-ı Hakk'ın
"Allah'u nurun" nuru arşı
"Alleme'l-esma" arş-ı rahman
âma-durur arş-ı rahman
amel : iş arz : bir büyüğe sunma, gösterme, bildirme
amele arz : dünya, toprak
amele arz u semavat
amil arz-ı cemal
âmil : emeli olan, isteyen arz-ı hal
ân : güzellik arzı kılmazsa
anasır asa
anasır bend Asâ
anasır bend asâ : sopa; dervişlerin taşıdıkları sopa
anâsır : elemanlar, unsurlar asar
anbean âsâr : eserler, izler; alâmetler; âbideler
andelîb : bülbül asfiya
Andelib asfiyâ : samimî, saf, içi temiz, tuttuğu yol doğru
andelib olan kimseler, samimi dostlar, azizler
andelib-asa ashab
andelib-i kudsiyan ashab : Peygamberimizi görmek ve sohbetine
Andelibra ermek şerefini kazanmış kimseler
ane asi
ankebut asiyab
ankebût : örümcek âsiyâb : su değirmeni
Ar ı namus Asl
Ar ı namus asrın
arâ : mıntıka, bölge; hâl Asude
ârâ asude
aram âsûde : rahat, yavaş
ârâm : durma, eğlenme, dinlenme; yerleşme, asuman
istirâhat etme aşad
Arayıp "yüz elli" de aşık
aref : pek maruf, çok bilinen; çok anlayışlı ve Aşık-ı sadık
bilgili aşık-ı Yezdan
Arı inci-yu sadef aşıkan
Arif âşıkân : âşıklar, sevenler
ârif : bilen, bilgili; irfân sahibi aşıkane
Arif-i billah aşıkı Yezdan
arif-i a'raf aşikar
arif-i billah âşikâr : belli, açık, meydanda
ârif-i aref : âriflerin ârifi, ençok irfân sahibi olan âşinâ : bildik, tanıdık
ârif-i billah : Allah'ı lâyıkıyla bilen kimse, aşina-yı yâr
mârifeti Allah'a vâsıl olan; velî aşiyan
arifan âşiyân : mesken, ev
ârifân : ârifler aşk
arifi billah aşk-ı hayal
ariyet aşk-ı Sübhani
âriyyet : eğreti, ödünç Aşufte
arrâf : falcı, kâhin, müneccim Atâ
arslan-sıfat atâ
arslan-sıfat atâ : bağışlama, bahşiş
Arş Ata-yı lutf u ihsan
arş atâyâ : hediyeler, armağanlar
arş : dokuzuncu gök ateş
Arş-ı muazzam Ateş-i aşk

3
SALİH BABA

atlas harir bağban


atşan bağçevan
atşân : susuz, susamış bâğçivân : bahçıvan
avare bağırtlak : yabanî ördek, kılkuyruk kuşu
avzai gülşan baha
Ayan bahâ : kıymet, bedel
ayan baharistan
ayân : belli, açık, meydanda bahr
âyat bahr : deniz
âyât : âyetler, Kur'an'ın cümleleri bahr u umman
âyine : ayna bahr- i Nil
âyine-i Sübhân : Allah'ı gösteren ayna Bahr-ı Zat
Ayn bahr-ı hakikat
ayn Bahr-i aşkı
ayn : göz; aslı, kendisi; bir şeyin eşi, tıpkısı; bahr-i ân : güzellik denizi
kaynak bahr-i irfan
Ayn-ı vefa bahrân : denizler
ayn-ı derd bahrî : denize ait, denizle ilgili
ayn-ı esved Bahri aşk
ayn-ı iman bahri
ayn-ı vahdet bahri ân'e
azab bahriane
Azab-ı dareyin Bahrü'l-hayat
azad bahs
azad eyleye bahs-i din
azad eyleye bahş : bağış, ihsân
âzâd : kurtulmuş, serbest olan bahş eyler
Azade bahtı kara
azade Bais
âzâde : hür, serbest bais
azîz : muhterem Bâkî : dâimî, Allah
Aziz bâla
azm eder bâlâ : yüksek, yukarı, üst, yüce
azm et bala-yı rif'at
azm-ı rah Bâr
Azrail bâr : Allah; yük
Azrâil : ölüm meleği bar-ı giran
bar-ı giranı
B bâr-ı girân : ağır yük
bâ'is : sebep olan; gönderen; icâb ettiren baran
bab bârân : yağmur
bâb : kapı basar : göz
Bab-ı Sıddık Basiret ehli
bab-ı atadan basiret
Babı hidayet basiret : sezme, önden görüş
Babı seha batın
Bâbı rıza batın : karın; nesil, soy
bad bâtın : iç, iç yüz; gizli, görünmeyen
bâd : rüzgar batn
bad-ı ecel Batn-ı Meryem
bad-ı heva batn-ı hut
bad-ı saba battal
bade battal : işe yaramaz, hantal
bade-i sahba bay
bağ u bostan bây : zenin
Bağ-ı vahdet baykuş
bağ-ı behişt bazar
bağ-ı vahdet bâzâr : alışveriş yeri

4
SALİH BABA

bed : fenâ, yaramaz, çirkin; kötülük berdarı dervişan


Bed' olunsun Berk urup
bed' : başlama, başlayış berk : sert, şiddetli
bedahş : Bedahşan yakutu berk urub
Bedçehre Berr
bedr : ayın öndördüncü gecesi berr
bedra berr : kara, toprak
bedrâ : ayın ondördüncü gecesi, sabahın Berri bahr
erken vakti Berzah
Behaeddin berzah : ara; can sıkıcı yer; ölülerin ruhlarının
behâyim : dört ayaklı hayvan kıyâmete kadar bulunacakları yer
behayim-veş berzah-ı süfla
Behişt "berzahun lâ-yebgıyâni"
behişt : cennet besmele
behişte beşâret : müjde
beka Beşer
bekâ : devam beşer
bekâ ender bekâ : bekâ içinde bekâ; bey : satma, satış, satılma, satınalma
tasavvufta bir mertebe bey ü şira
beka-ender-beka beyan eylemek
Bekabillah beyhade
bekâbillah : Allah'ta bâkî olma beyhude
Bela beyn
bela bahri beyn : ara, aralık; arada, araya
bela çevgan beyt
bela-yı renci mihnet beyt : mesken, ev, hâne, oda
Belakeş beyt-i Celil
belakeş beyt-i kübra
belâkeş : belâ çeken, eziyet ve sıkıntı çeken beyt-i Rahman
belayı mihneti beyti Rahman
Belde Beytü'l-Ervah : ruhların evi
belde-i fakr beytülervah
Belh ü Buhara bezm
Belh ü Buhara bezm : meclis
Belkış : Süleyman Peygamber zamanında bezm-i elest : Allah'ın ruhlar ile ahd ü misâk
Yemen'i Sebe şehrinde hüküm süren Saba anı, yeri, meclisi
melîkesi bî- : -sız, -siz
belvâ : keder, gam, tasa bîat : kabul, tasdik muâmelesi
Bend oldu Bîbasar
bend Bîedeb
bend bağ, râbıta bi- : ile, için
bend eyledi bi-aman
bend ile sihrin Bi-edeb
bend ol bi-emri kudret-i Yezdan
bend oldu bi-haber
bend-i hüsran Bi-hakk-ı Pîr-i Tâğî Seyyid-i şah-ı velayet
bende bi-hakkın : hakkıyla
bende : kul, köle Bi-hamdillah
bendei naçize bi-hamdillah : Allah'a şükürler olsun ki
Bendi gula Bi-hayat
bendi ejder bi-külli sanat-ı Sübhan
Benlik bi-mecali
Benlik bizi bend eyledi bir Bi-nihayet
berbad Bi-vefa
Berdar biat
Berdar olmak biat eden
berdar bidar
berdâr : asılmış bidar

5
SALİH BABA

Bifehim cami
bifehim câmi'ü'l-esmâ : isimleri toplayan
bigane Cami'ül-bahr-ı sıfat
bihaber Cami'ül-esma
bihemta Can u dil
pinhan can
bihemta can ili
bilâ- : -sız, siz can u dil
bilâ-şübhe : şüphesiz can-ı beden
bilad Can-nisar
bilâd : memleketler, şehirler cân-nisâr : canını fedâ eden
Biladı şehri Erzincan cânâ : cânân, sevgili; ey can, ey sevgili
Bilesince Canan illeri
binâ : yapı, ev; yapma, kurma canan
bint : kız cavidan
bipayan câvidân : dâimî kalacak olan, ebedî
birader cây : yer
bivefa cay-ı menas
biya Cebbâr : kuvvet ve kudret sahibi Allah
biyâ : gel cebhe
boyag : boya Cebrail
boyağ Cebrâil : Peygamberlere emir ve vahye vasıta
budag olan dört büyük melekten biri
buhag : hayvanın ayağına vurulan köstek Cefa
Buluğa ermek cefâ-keş : cefâ çeken
burak Cehd et
burak Cehd eyle
Burâk : Hazret-i Muhammed'in Mîrâç'ta bindiği cehd : çalışma, çabalama
binek cehd et
Burc-u akreb cehl : bilmezlik
burc-u saadet Celal
buy celali kahrına
buy u elvan celb : çekme, çekiş; kendine çekme
bûy : koku celb eder
buy-u muattar celî : âşikâr, meydanda, belli
buy-u muhabbet celîl : büyük, ulu
buy-u Muhammed celîs : birlikte oturan, arkadaş
buy-u nisbet celi
bûyu rindan-ı adem celi ol
Bülbül-ü aşk celis
Bülbül-ü can Cem
bülbül-ü can cem olsun
bülûğ : erginlik cem' : toplama; birden fazla insan, hayvan ve
bünyad eşyayı gösteren isim
bünyâd : asıl, esas, temel; binâ, yapı cem'ul-meşayih
bürhan cem'ü'l-cem : Allah'ın zâtıyla bâkî olma,
bürhân : delil, ispat Ehadiyyet mertebesi
cem-i mal
C Cemal
câ : yer cemal
cah cemal-i Yusuf-u Kenani
cah ı devlet cemî' : bütün, hep, cümle
câh : itibâr, mevki, makam Cemî-i alem
cah-ı deyyar cemî-i pir i piran
cahilane Cemi'den fark
câhilâne : bilgisizcesine Cemi-i derd
cam Cemi-i enbiya
cam-ı Cem Cemi-i ilm

6
SALİH BABA

Cemi-i kalb-i uşşak cihet : yan, yön, taraf; yüz, yer; sebep, vesîle,
Cemi-i müminin ü müminat bahâne, ilgi
Cemii cilâ : parlatma
cemiyeti kübra cilve-i naz
cemşid cilvegah
"cemü'l-cem" cilvegâh : tecellî, görünme yeri
Ceng cinnî : cine mensup
ceng cinni
ceng : savaş vuruşma civan
ceng ü cidal cuş
ceng ü savaş cûş
cennât : cennetler cûş : coşma
Cennet-i Me'vâ : cennetin bir makamının ismi Cüda
cennet-i irfan cüdâ : ayrı, ayrı düşmüş, ayrılmış
Cennetü'l-Huld : cennetin bir makamının ismi cünbüş : cümbüş, eğlence
Cennetül-Huld cür'a : yudum, içim
Cennetül-Me'va cüra
cennetül-me'va Cüra-i vahdet
Cercis cüvân : civan, genç, delikanlı
Cercis : bir peygamber cüz : kısım, parça, bölük
Cerrah cüz'üm
ceryan Ç
Cevahir Çakmağ-ı aşk
Cevahir kenzi çar (ı) unsur
cevahir çâr : dört
cevâhir : cevherler çâr yâr : dört dost (Hz. Ebûbekir, Ömer,
cevher Osman, Ali)
Cevher-i asl Çar-anasır
cevher-i iman çar-ı anasır
cevher-i yekta çar-köşe
Cevlan eder çarh
cevlan çarh : felek, gök; devreden, dönen
cevlân : dolaşma, dolanma, gezinme çarh-ı devvar
cevr ile sitem çarh-ı felek
cevr ü itab çarhı çenber
cevr ü sitem çarhı felek
cevri Çârıyar
cezb çegâne : bir çeşit çalpara, çengi tefçiği
cezb : kendine çekme, çekilme çelîpa : haç, put
cezb eder çeng : kanuna benzeyen, dik tutularak çalınan
cezb eyledi bir çeşit saz
cezb eyleyen çengal
cezbe : rûhun hayret ve sevince kapılarak, çengâl : çengel, pençe
sanki cesetten hariç bulunuyormuş gibi olması, çerağ
coşması çerâğ : çırâğ, lamba, kandil
cezbe-i Rahman çeşm
cezbeı çeşm : göz
Cibrîl : bkz. Cebrâil çeşm-i basir
Cibril çeşm-i nur-u Ahmed
cidâl : karşılıklı kavga, savaş çeşme-i bahrül-hayat
ciğer-suzan çeşmei hunâb
ciğer-sûzân : ciğer yakan, sevgili çeşmi mücevher
cihad çevgan
cihâd : din uğrunda düşmanla savaşma çevgân : cirit oyununda atlıların birbirlerine
Cihan attıkları değnek
cihângîr : cihanı zapteden çırağ
cihangir çilîpa
çirâğ : çırak, talebe; çıra, kandil

7
SALİH BABA

çûbân : çoban dehr : dünya


çün Dehre
çün : çünkü, için, mâdemki dehrî : dünyanın sonsuzluğuna inanıp öteki
çünan dünyayı inkar eden, rûhun da cesetle birlikte
D öldüğüne inanan
Dad dehri
dad delâil : deliller
dâd : adâlet, doğruluk, feryâd, fiğân "Deli Derviş"
dad-ı res deli ol
dade Delil
Daire delil
"Dal" Delil-i peyk-i Rahman
dal delil-i asuman
dal ettin delil-i pişüva
dâm : tuzak delil-i pişva
damen Delili peyki
dâmen : etek dem
damen-i Hızr dem : kan
damen-i şeyh dem : soluk, nefesp an vakit, zaman
dameni Pîr dem ra
dânâ : bilen Dem-i ‹sa
dane dem-i ‹sa
dane-i haşhaş dem-i Yahya
dâr denî : alçak
dâr : dar ağacı deni
dâr : ev, yer, yurt denlü
dar-ı meşakkat Der
dâr-ı bekâ : âhiret der
dâr-ı fena Der'i
dâr-ı fenâ : dünya der-biya
Dara Der-i Sami
Dârâ : Fars hükümdarlarından dokuzuncusu, der-i Sami
Keykûbad der-i ulya
darb-ı bahrân : denizlerin vuruşu, dalgası Der-semani
Darbı bahran derban
dâreyn : iki dünya, dünya ve âhiret derbân : kapıcı, kapıya bakan
darü'l-eman derbeder
dârü'l-emân : sığınılacak yer derbiyâ : dışarı çık, kapı dışarı
darü'leman derc : arasına sıkıştırma
Darüleman derc etmek
darüleman Derd
dava-yı enaniyet derd i bela
debağ derd-durur
debbâğ : deriyi terbiye eden kimse derd-i aşk
Deccal dergah
Deccâl : Kıyametten az önce çıkacak ve Hz. dergah-ı Sami
‹sâ tarafından öldürülecek olan yalancı şahıs, derk : en aşağı kat, dip
yalancı Mesih Derk-i esfel
Deccali ders-i sabak
Def dersi "aref
Def eylemek derun
Defter-i uşşak derviş
defter-i hicran dervişan
Defteri hüsn derya
Dehan deryabi
dehan deryâbi : akıllı, anlayışlı
dehân : ağız dest
dehr dest : el

8
SALİH BABA

Dest-i kudret dilpesendiyem


Dest-i pîr dilrüba
dest-i gir dilşad
dest-i kemal dimağ
destane dimâğ : beyin, akıl, şuur
desti Dimağ-ı can
Destigir dinar
deva Div
Devlet-i mülk-ü beka div
devlet-i Dara Div-i recim
devlet-i Dârâ div-i recim
devr-i beşer div-zad
devran etmek divan
devretmek divane
devriyyet divar
Devşir divi recim
devvâr : devreden, çok dönem dna
deyyâr : biri, bir kimse, bir fert Dört şah
dıraht : ağaç draht
dîdâr : yüz, çehre dûd : duman
dîde : göz dud-u âh
dîv : dev, şeytân, cin dudı ah
dîvân : büyük meclis duha
dîvâne : deli, budala, âşık Duhter
dibağ duhter : kız, kerîme
dibbâğ : hayvan derisini terbiye etme Duhter-i tersa
didar duhter-i hakan
didar olur Duhul
Dide duhûl : içeri girme, içine girme
dide dur
dide-i enver dûr : uzak
Dil hane duş
Dil levhi duzağ
Dil sarayı duzah
Dil şehri dûzah : cehennem
dil Dü
dil : gönül Dü alem
dil hazine Dü çeşm
dil sarayı dü
dil şehri dü : iki
dil-i naşad Düdu ahı
dil-i viran dünbelek
dil-pesend Dünya-perest
dil-pesend : gönle hoş gelen dünya-perest
dil-rübâ : gönül kapan dürdane
dil-şâd : gönlü hoş, sevinmiş dürdâne : inci tanesi; sevgili
dilara dürer : inci taneleri
dilârâ : gönül alan, sevgili dürr
Dilber dürr ü mercan
dilber dürr ü mücevher
dilber : gönül götüren, güzel dürr ü yetmî
dilber-i ruhan dürr-i Bedahşan
dilber-i ruhani dürr-i yetîm : sedefinde tek olarak çıkan iri
dilber-i ziba büyük inci; Hz. Muhammed
Dilbeste dürr-ü şeffaf
dildar dürrü mercan-ı adem
dildâr : birinin gönlünü almış, sevgili
dilpesend E

9
SALİH BABA

e's-salâ : namaza davet için kullanılan söz Ehl-i dünya


ebced Ehl-i hikmet
ebced : Arapça, eski Sâmî alfabesindeki harf Ehl-i irfan
sırasının sayı değerine göre tertiplenmesi Ehl-i nefs
ebdal-ı aşk ehl-i arraf
ebdan ehl-i derd
ebdân : bedenler, cisimler, vücutlar ehl-i dil
ebed ehl-i edeb
ebed : sonu olmayan gelecek zaman ehl-i harab
ebed hüsran ehl-i himmetelvan
ebleh ehl-i kemal
ebleh : akılsız, ahmak ehl-i kısas
ebrar ehl-i me'as
ebrâr : hayır sahipleri, iyiler; özü sözü doğru ehl-i nâr
olanlar ehl-i sanat
ebru ehl-i şübban
ebrû : kaş ehl-i tuğyan
Ebter ehl-i usatı
ebter : sonu yok, zürriyetsiz, kısır ehl-i vahdet
Ebu Bekr ehli iffet
Ebü'l-ervah ehli muhakkık
Ebü'l-ervah Muhammed ehli nadan
Ebül-ervah ehli taklid
EbülErvâh ehnümayı
echel ejdeha
echel : en câhil ejdehâ : ejderha, büyük yılan
echel-durur ejder
ecsam ekber : en büyük
ecsâm : bedenler, cisimler Ekl i şurb
Edibane ekl : bir şey yemek, yenilmek
edibâne : edepli, terbiyeli ekl ü melbusa
edna ekrem
ednâ : en âdî ekrem : en çok şeref sahibi; çok cömert
edyân : dinler ekvan
ef'al ekvân : varlıklar, âlemler
ef'âl : işler, ameller el'ân : şimdiki halde, henüz
ef'ali el-eman
efgan elâ : ey
efgân : ıztırap ile haykırma; inleme, bağrışma elan
efham Hilafet tahtı
efham : çok şerefli Haydarsıfat
efine Elem
efkar elest : insanların yaratılış başlangıcı
efkâr : düşünceler, kederlenme elest bezmi
eflak elfaz
eflâk : felekler, semâlar, gökler, zamanlar elfâz : kelimeler, sözler
efrûş : te'sis etti, düzenledi elif kadd
efruşu haz elif kaddim
efsane "elif"den "ba"
eğerçi : eğer, şâyet Elmeded
eğin : omuz eltaf
Eğn eltâf : ‹yilikler
eğn eltafı
Ehad elvan
ehadis elvân : renkler, çeşitler
ehâhis : hadisler elvan-ı şeriat
Ehl-i aşk emîr : bir kavmin başı, beyi
Ehl-i derd emir

10
SALİH BABA

emmare hain Erzincan


emmâre : emreden, emredici Es-Salâ
emr ü nehy esb : at
emred : genç, delikanlı esbab
enaniyet : kendini beğenme esbâb : sebepler
enbiya esbabı
enbiyâ : peygamberler esfel : en sefil
encinei divar esfel ü a'lâ
encüm esfel-durur
encüm : yıldızlar Esîr-i nefs
encüm ü şems ü kamer esir
Encümü enver Esir-i nefs
"Ene'l-Hak" esir-i nefs
Enel hakk : Mansur'un cezbe anında söylediği Esma
ve "Ben Hakk'ım" mânâsına gelen söz esma
"enel Hakk" esmâ : isimler
"enelHak" esnaf
"EnelHakk" esrar
enfa esrâr : sırlar, bilinmeyen şeyler
enfâs : nefesler, nebî, ve velî gibi zatların irşâd Esrar-ı pîr
edici duâları esrar-ı bürhan
enfas-ı ‹sa esrar-ı dervişan
enfas-ı kuds esrar-ı Kur'an
enfas-ı kudsi esvâb : giyimler
enfas-ı Mesîha esvab-ı nurani
enfas-ı Mesiha esved
Enfüs esved : siyah
enfüs : rûhlar, canlar, yaşayanlar eş'ar
engür : üzüm eş'âr : şiirler
engüri eşbah
enhar eşbâh : benzeyenler, eşler
enhâr : nehirler Eşcar
enîn : inleme eşçâr : ağaçlar
enîs : dost, arkadaş, yâr Eşed
Enis eşed
enis eşedd : en şiddetli, çetin ve sert
envar eşk : gözyaşı
envâr : nurlar, ziyâlar eşkal
Envar-ı Muhammed eşkıya
"Er Rahmân alel arşistevâ" Eşki çeşm
"er Rahman alel-arşıstevâ" Eşki çeşmim
Eren eşki çeşm
Ergür eşraf
eri eşrâf : şeref sahibi kimseler
erkan eşrât : alâmetler, nişanlar
erkân : esaslar eşref
"erRahman" eşref : en şerefli
erre etnab
erre : testere, bıçkı etnâb : çadır ipleri
"erselnâk" etvar
ervah etvâr : tavırlar, hâl ve hareketler
ayinei Sübhan evhad
"Beynelmai vettiyn" evhad : yegâne, tek, biricik
kişver evlad
ervah evlad u ıyal
ervâh : rûhlar, canlar, hayatın cevherleri evliya
erzel : alçak, en rezil evliyâ : veliler
erzel-durur Evrad

11
SALİH BABA

evrad fehm
evrâd : okunması âdet haline gelen dualar; her fehm : anlama, anlayış
vakit dilde dolaşan sözler fehmiya
evsat Felek
evsat : bir şeyin ortası; artadaki; orta fen
Evvel Ahir Batın u Zahir kamusu Ol-durur fena
"Evvelü ma halakallahu Levh el kalem" fenâ : yok olma, yokluk
"Evvelü ma halakallahu rûhî" fenafillah
"Evvelü mâ halakallahu lî akl" fenâfillah : Allah'ın varlığı içinde yok olma
eya Fenafillahafitab
eyhan-ı adem fend
eyle fend : hile
eyvân : büyük sofa fendi
Eyyub fenn
Eyyub-sıfat fenn : hüner, mârifet, ilim
ez- : -den, -dan fer' : ikinci derecede ehemmiyetli olan şey
Ezel fer'î : ikinci derecede olan
Ezel fer'i
Ezel levhi feragat
ezher : pek beyaz, güzel ve parlak ferâgat : vazgeçme, el çekme
ezkar ferâh : gönül açıklığı, sevinç, sevinme
ezkar ferda
ezkâr : zikirler ferdâ : yarın, gelecek; âhiret
feres
F feres : at
fâ'ya Ferhad
fahr Ferhat
faik ferîd : avcı kuş; ölçüsüz, üstün
fâik : mânevî olarak üstün olan; fevkinde ferid
bulunan ferman
faikan ferman-ı adem
fâil : yapan, işleyen ferş
Fail-i mutlak ferş : döşeme, yayma
faili mef'ul feryad
fakr u melal feth etti
"Fakri fahrî" feth-i bab
"Fakri zillî" Fettah : fetheden; kullarının kapalı işlerini açan
"fakri fahrî" Allah
fan fettah
fânî : ölümlü, geçici; ihtiyar fetva
fani fevka'l-ulâ
farig u asude fevkal-ula
Farigı azade "Fevkal-ulâtahtes-serâ"
fâriğ : vazgeçmiş, çekilmiş, rahat Fevkalula
Fark'ı cem'i Feyyâz : feyiz veren, Allah
Fârûk : Hz. Ömer'in lakabı; haklıyı haksızı Feyyazı hakikat
ayırmakta pek mâhir olan feyz
Faruki feyz : feyiz, bolluk; ilim, irfân
fasid Feyzi şüma
fâsid : kötü, fenâ, yanlış fezâ' : inleyip sızlama; korkma, bağırma;
faş eyledin dayanamama
fâş : meydana çıkma, duyulma fgan
Fatıma bint-i Resul Fırad
Fatih fırak
fatih-i sırr-ı velayet fırkai naci
Fatiha fi'l : iş, amel
"Fe ahbebtü" fi'lâ
"Fedhulî" sırrı figan

12
SALİH BABA

Fiğan gâr-ı dervişan


fikr garaib
fil-cümle garâib : tuhaf, şaşılacak şeyler
Fir'avn : Allah'lık iddiasında bulunduğu için Hz. garaz
Mûsâ'nın mücâdele ettiği Mısır hükümdârı garb
firağ garîk : gark olmuş, suya batmış
Firak Garib-i natüvan
firak garib-i natüvan
Firak-ı derd Garik-ı rahmet
Firak-ı hasret gark : suya batma, boğulma
Firak-ı infisal gark etti
Firak-ı yâr gark oldu
firakı hasret garrân : kükreyen, homurdayan
Firavn Gasbetti
Firkat gavs : suya dama, dalgıçlık
firkat Gavsü'l-azam Pîri şah Sıbğatullah
firkat : ayrılık gavvas
firkat-i Mevlâ gavvâs : dalgıç
fitne gayyâ : cehennemde bir kuyu veya bir dere
fizah gaza-yı ekber
furkan geçrevî : yanlış yola gidenler
Furkan(ı) geçrevi
Furu-ı Akl-ı evvel Geda
füccâr : günahkârlar, kötü huylular geda
fülk gedâ : dilenci, yoksul
fülk : gemi gencine : hazine
fülket gencine-i Rahman
fülket : gemi ger
fülkü ger : eğer
fürû : ikinci derecede olanlar, asıl olmayanlar gerdan-buhağ
fürûat : ikinci derecede olanlar, asıl olmayanlar Gevher
füruatın-durur gevher
Füsus gevher : cevher, değerli taş, elmas
füsûs : yazık ! eyvah ! Gevher-i nefs
füyûz : bolluklar, feyizler gevher-i dürdane
Füyuzat Geylani
füyûzât : bolluklar, feyizler gıda
gılman
G gılman : delikanlılar; köleler, esirler
"Gabe Gavseyn" giran
"Gabe gavseyn" girân : ağır
"Gâbe Gavseyn" Girdab
"Gâbe gavseyn" girdab
gaffar Giriftar
gaflet-i insan giriftar
gâh giriftâr : tutulmuş, tutkun
Gam giryan
gam-nâk : gamlı giryân : ağlayıcı, ağlayan
gam-zâd : gamdan doğma, gamlı girye : ağlama, ağlayış
gamam giryei eşk
gamnak giryei nalan
gamzad gonca-i hamra
Gamze gonca-i verdan
gamze goncai zağ
ganî : zengin, Allah'ın adlarından Gönül şehri
Gani gufran
Gani Fettah gufrân : affetme, merhamet etme
gâr : mağara guft ü gu

13
SALİH BABA

gulâde : kölelik belirtisi olan boyundaki halka hâb : uyku


gulam hab-ı gaflet
gulâm : genç, delikanlı; köle, esir habı gaflet
gulam-ı Nakşibend Habib
gulam-ı Sami habib
gulgule Habibullah
gulgule : gürültü, şamata Habs etme
guna habs
Gûna gûna hacat
gûnâ gûnâ : rengârenk, türlü türlü hâcât : istekler, dilekler, ihtiyaçlar, hâcetler
gurab Haccü'l-ekber
gurâb : karga hacer
gurfe hacet
gurfe : çardak, köşk hadd
Gussa haddi payan
gussa : keder, kaygı, tasa hadeng : kayın ağacı; bu ağaçtan yapılmış ok
guş olmak hadîs : peygamberimizin kutsal sözü
gûş : kulak hadîs-i kudsî : mânâsı vahyedilen,
gûşûn : kulaklar peygamberimiz tarafından söylenen hadîs
güft : söz Hadim
güft ü gû : dedikodu hadim
güftar hadim ol
gül'izâr : gül yanaklı hâdim
gül-ü handan hâdim : hizmet eden
gül-ü rana hâdis
gülab hadis-i kudsiya
gülâb : gülsuyu hafa
gülbang : eskiden tekkelerde, âyin sırasında, hafâ : gizli olma, gizlilik
saraylarda muayyen merâsim sırasında hep haffaf
bir ağızdan yüksek sesle okunan ilâhî veya haffâf : çok hafif, çok az
duâ hafız
gülistan Hâfız
gülistân : gül bahçesi hâfız : hıfzeden, saklayan, ezberleyen
gülizar Hafız-ı hıfz-ı emanet
gülşan hafî : gizli
gülşân : gül bahçesi hafîd : torun
gülü hamra hafid-i Pîr-i Tâğî
gülzar Hak
gülzâr : gül bahçesi hak et
gülzar-ı dervişan hâk
gülzar-ı fani hâk : toprak
gümân : zan, sanma, sezme Hak-i paye
Gürcistân hakan
güruh lem'an
gürûh : topluluk, cemâat tibyan
Güruh-u ehl-i irfan "Nefahtü fihi min ruhi"
güruh-u asfiya Sücud
güruh-u aşikan kân
Gürz-ü kahhar fitnei devran
güşâde : açılmış, açık, ferâh, şen mahfuz
güzer : geçme, geçiş; geçen, gecici "Lâ havf"
güzer kıl hakâyık : hakîkatler
güzîde : seçkin, seçilmiş hakikat
güzide hakkânî : hak ve adâlete uygun
Hakkı dâna
H hâl : vücutta çıkan ben
"Ha" Hal-i hindu
hab hal-i aşk

14
SALİH BABA

hâl-i hindû : siyah ben har u has


Halas har ü hes
Halas et hâr
halas hâr : diken
halâs : kurtulma hâra
halâvet : tatlılık, şirinlik hârâ : mermer
Halayık harab
halâyık : mahlûklar Harab-ı varidat
hâlet : hâl harabat
Halık-ı "nahnu kasemna" harabat ehli
hâlî : tenha, boş harâmî : hırsız, haydut
halîl : sevgili Harami
halîm : yumuşak huylu Harf
hâli Harfi savt
Halidî Harı-has
Halidi Kolu harîm : saygısız, çekinmez
Halidi Seyyid Taha harîs : hırslı
Hâlik haricane
Hâlik : yaratan, Allah haris
halil has
halil-i enbiya has : ot kırıntısı
Halilullah hasb-i hal
halim hasbetenlillah
halis hasbetenlillah : Allah rızası için
halk-ı cihan hasbıhal
halka-guş hasbi hal
halka-gûş : kulağı halkalı, küpeli; köle hased
halka-i illa-yı Hu hasîs : cimri
halka-i Rahman hasis
halka-i zikr hasm
Hallâk : yaratıcı, Allah Hasret-i hicran
Hallak-ı alem hasret-i Yakub
Hallak-ı alem haşr
hamd haşr : toplama
hamd : Allah'a olan şükran duygularını bildirme haşr olmak
hamdele Haşrı kübra
hamdele : "Elhamdulillah" kelimesinin hat
kısaltılması hat : çizgi, yol
Hamdulillah hatem
hamdulillah : Allah'a hamd olsun hâtem : mühür, yüzük
hâme : kalem Hâtemü'l-Mürselîn : Hz. Muhammed
hâmî : himâye eden Hatemü'l-mürselin
hâmîde : övülmeye değer hatîb : hutbe okuyan; güzel konuşan kimse
hamil hati'at : hatalar
hâmil : yüklü, hâiz, sahip hatiat
hamiyyet hatib
hamiyyet : millî onur ve haysiyet hatm
hamr hatm : bitirme, okuyup bitirme
hamr : şarap hatmü'l-kitab
hamrâ : en kırmızı, kızıl hatmü'l-kitâb : Kur'an-ı Kerim'in hatmi
han hatmü'n-nübüvvet : son peygamber, Hz.
handan Muhammed
handân : gülen hatmün nübüvvet
hande hattât : elyazısı güzel olan san'atkâr; Allah
hande : gülüş havas
hane hâver
hane-i dil hâver : şark, doğu
har havf

15
SALİH BABA

Havva hemyân : kese, torba, çanta


hay herca
haya hercâ : her yer; birbirini tutmayan
hayal-i infisal hercâî : kararsız
hayal-i sihr Hercai
Hayat-ı cavidan Hergiz
hayat-ı baki hergiz
hayat-ihlak hergiz : asla
Haydar : Hz. Ali; yiğit, cesur hergiz : asla
haydar hergiz nihayet
Haydarsıfat herz : sığınacak yer, sığınak
"ha"yı "lam"ı "sad" herzem : sığınacak yerim, sığınağım
"ha"yı "sad" "lam" Heva
hayır ve şer hevâ : heves istek
Hayret-ender-hayret Heva-yı heves
hayret-ender-hayret : hayret içinde hayret; Heva-yı nefs
tasavvufta bir mertebe Heva-yı nefsine
hayvan-ı natık hezârân : binlerce
hayvan-sıfat hıfz : saklama, ezberleme
Hayy hınzır
Hayy : Allah'ın adlarından; diri, canlı hınzîr : domuz
hazain hıraman
hazâin : hazineler hırâmân : salına salına, naz ve edâ ile yürüyen
hazan Hırs-ı dünya
hazân : sonbahar hısn
hazer hısn : sağlam, sarp yer, kale
hazer : sakınma, korunma, çekinme hısnı derban
hazer kıl hışm
hazık tabib hıyanet
hâzık : işinin ehli Hızır
hazık-ı Lokman Hızr
hazıkane Hızr-ı veş
hazîn : hüzünlü Hızr-ı zaman
Hazinedar hicab
Hazret-i Cebbar hicâb : utanma
Hazret-i Cibril Hicaz
Hazret-i Kur'an Hicr
Hazret-i Lokman hicr : ayrılık
Hazret-i Mennan Hicran
Hazret-i Ruhul-emin Hicran odu
Hazret-i Tâğî hicret
heba hicret : memleketten memlekete göç; Hz.
hebâ : yok yere, boş, nâfile Muhammed'in Mekke'den Medine'ye göçü
heft : yedi Hidayet
heftü hidâyet : doğruluk, doğru yola girme
Helak etmek hidmet : hizmet
Helak olsun hikmet-i Hallak
helâk : mahvolma, ölme hikmet-i Yezdan
helva ile aş hil'at
hem-dem hil'at : eskiden padişah veya vezir tarafından
heman takdîr edilen kimseye giydirilen süslü elbise
hemdem hilâf : karşı, yalan
hemdem : arkadaş Hilafet
hemdem ra hilâfet : birinin yerini tutma
hemm : gam, keder, tasa hilal
hemta hilâl : çöp
hemtâ : benzer hilat
hemyan hilatı ziba

16
SALİH BABA

himmet hulk : huy, tabiat


Himmet-i evliya hulk-ı tenvir
himmet-i merdan hulle : cennet elbisesi
himmet-i pîran hulle-pûş : cennet elbisesi giyinmiş
himmet-i sultan hullepuş
himmet-i şeyh hulus
himmetü'r-ricâl; takla'ü'l-cibâl : becerikli hun
insanların himmeti dağları yerinden söker; hun abı
yüksek irâde; ermiş kimsenin tesiri hun eyledin
Himmetü'rrical hûn : kan
Hind ü Bağdad hûn-âb : kanlı su; kanlı gözyaşı
Hindistan hûr : hor
hindû : siyâh, vücuttaki ben hûr : hûri, melek
hisar huri
Hitab huri i gılman
Hitab-ı kün hûri : melek
Hitab-ı "kün fekan" hurrâs : bekçiler, nöbetçiler
Hitab-ı küntü kenzin hurşid
hitab-ı "irci'î" hurşid ü mah
Hitabı "ircıî" hûrşid : güneş
hizâb : dalga Huruc et
hizmet-i merdan hurûc : çıkış, çıkma; dışarı çıkma
hizmet-i Mevlâ hûş : akıl
hizmet-i şahane huşyar
hoca hûşyâr : akıllı
hod : kendi huşyar-ı dervişan
hor huy-u muhabbet
hor olmak hüccet : delil
Hoyrat hüccet i bürhan
hoyrat : soğuk rüzgar, sert esen rüzgar hüccet ü bürhan
"Hu" Hüccet-i has
Hû : Allah hücceti bürhan
Hu'ya hükm-i kalem
hub hükm-ü sultani
hûb : güzel hükm-ü takdir
huban hükm-ü Yezdan
hûbân : güzeller hükmi kaza
hubb hülya
hubb : sevgi hüma
Hubb-ı dünya hümâ : devlet kuşu, sa'âdet kuşu
hubb-ı lillah : Allah sevgisi Hüma-veş
hubb-ı Nâsır : yardım edeni sevme; Allah Hüma-yı asuman
sevgisi Hüma-yı kuds-i lâhut
Hubb-u dünya hünkar
Hubb-u lillah hünkar-ı dervişan
hubb-u Baki Hüsn ili
hubb-u cemali hüsn
hubb-u Nâsır hüsn : güzellik
hubb-u Samed Hüsn-ü me'va
hubb-u siva Hüsn-ü ruhsar
hubb-u suhan Hüsn-ü Yusuf
Hubbu Rüstem hüsn-ü bağ
Hudâ hüsn-ü temaşa
Hudâ : Allah Hüvel-Evvel Hüvel-Ahir Hüvel-Batın Hüvez-
Hudâyâ : Ey Allahım Zahir
huffaş Hüver-Rahim Hüvel-Kahir Hüvel-Ferd ü Hüvel-
huffâş : yarasa Mevla
Hulk Hüviyyet babının

17
SALİH BABA

hüviyyet ihtitâm : bitme, sona erme


hüviyyet : mâhiyet, hakîkat, asıl ihtiyâr : seçme, seçilme
ihvan
I ihvân : sadık, samîmi, candan dostlar; tarikat
ıdlâl : dalâlete düşürme arkadaşları
ırağ ihya
ırgalanmak : sallanmak, salınmak, ihya eden
kımıldanmak ihyâ : diriltme; iyilik yapma
ıskat : düşürme, düşürülme ikmâl : kemâle erdirme, tamamlama
ıtr ikmal-i meratib
ıtr : güzel ve lâtif koku ikrar
ıyd : bayram ikrar etmek
ıyd-ı ekber ikrâr : dil ile söyleme, bildirme
ıyd-ı kurban iksîr : tesirli; biricik şifa
ıyd-ı meserret ‹ksir-i a'zam
ıydı muazzam iktibas
ızmâr : gönlünde gizleme, saklama, gizlenilme iktibâs : ödünç alma
iktida
‹ iktidâ : tâbi olma, uyma
ibâd : kullar iktiza
iblîs : şeytan iktizâ : lâzım gelme, ihtiyaç
iblis ‹lah
ibn : oğul ilhad
ibni Adem ilhâd : gerçek inançtan dönme; Allah'ın
‹brahim Edhem varlığına birliğine inanmama, dinsizlik
ibret-nazarl ilhah
ibret-nüma ilhâh : üzerine düşme, zorlama; isrâr etme
ibret-nümâ : ibret gösteren ilka
icra ilkâ : bırakma, bırakılma, terk, atma
icra etmek "‹lla"
idlal illa
iffet : temizlik ‹llet
iflâh : selâmete çıkma, kurtulma illet : hastalık, sakatlık
ifrat ilm ü hikmet
ifrât : aşırı gitme ‹lm-i ledünni
‹ftar ilm-i ledün
‹ftirak deryası iltica
iftirak ilticâ : sığınma, barınma
iftirâk : ayrılma iltimas
iğva ‹maret etmek
iğvâ : yoldan çıkarma, azdırma imâret : umran, bayındırlık
‹hata eylemiş imla
ihata imlâ : doldurma; söyleyip yazdırma; bir dilin
ihâta : kaplama, kuşatma, sarılma cümlelerini, kelimelerini doğru yazma bilgisi
ihfâ : gizleme, saklama imrar
ihfa-durur ‹mtihan-ı yar
ihlak inayet
ihlâk : öldürme inayet eylemek
ihlas inâyet : lütuf, ihsân, iyilik
ihlâs : doğrup gönülden gelen dostluk ‹ncil
ihrak infisâl : ayrılma, yerinden ayrılma
ihrâk : yakma, yakılma infisali
ihram inkılab
ihsan inkılâb : değişme
ihticab ‹nkıyad
ihticâb : saklanma, gizlenme ‹nkıyad et
ihtisas inkıyad
ihtitam eyle inkıyâd : boyun eğme, kendini teslim etme

18
SALİH BABA

"‹nnâ fetehnâ" izhar-ı cehli


‹ns ü cin izhar-ı Kur'an
ins : insan izharı dervişan
insaf izzet
inşa-i Halil izzet : kıymet; hürmet, saygı
‹ran
irfan K
irgür Kâ'be
irgüren Kabail
irgürmek : eriştirmek, ulaştırmak kabâli : kabileler, boylar
irsal etmek Kabe kavseyn : Miraç gecesinde Hz.
irsâl : gönderme, gönderilme Muhammed'in Cenâb-ı Hakk'a olan yakınlık
irşad derecesinden kinâye
irşâd : doğru yolu gösterme Kâbe-i hüsn
irtifa Kâbe-i Ulya
irtifâ : yükselme, yükseklik kabes
‹sa kabes : parlak ateş közü
isbat Kâbız
iskat Kabil
iskat : susturma kabiliyyet
iskat eyleyenler Kabul-i hazret
‹skender Kabz
‹skender-i Dârâ kabz : el ile tumka, kavrama; Azrâil tarafından
islâh : iyileştirme rûh teslim alma
‹sm-i a'zam kabz et
‹sm-i celal Kabza-i kudret
‹sm-i celal kabza-i kudret
"‹sm-i Rabbim" kadd
‹sm-i zat kadd : boy
ism-i a'zam : en büyük isim; Allah'ın esmâü'l- kadem
hüsnâsının fevkindeki adı kadem : ayak, adım
ism-i latif Kadir ü Mennan
ism-i memduh Kâdir : kudret sahibi, Allah
ism-i Samed kadr : itibâr
ism-i Settar Kaf
ism-i zat Kaf u nun
‹smail "Kaf u nun"
‹smail-asa Kaf-ı Kur'an
‹srafil kafes
‹srâfil : Dört büyük melekten kıyâmet Kafile
kopacağını bildirecek olan melek kafiya
isyan kağan
iş'ar Kahhâr : ziyâdesiyle kahreden, Allah
işret : içki, içki içme kahil
itab kâhil : hareketi ağır, gayretsiz, tembel
itâb : azarlama, darılma kahr-ı Celal
ittiba kahr-ı celal
ittibâ : tâbi olma, uyma kahr-ı celali
‹ttisal kahr-ı celalinden
ittisâl : kavuşma kaim
ivmek : acele etmek kâim : ayakta duran, birinin yerini tutan
iyâl : bir kimsenin geçindirmek zorunda olduğu Kaim-makam
kimseler kaimmakam-ı Mustafa
‹yd-ı vuslat Kainat
izâfî : bağlı bulunduğu şeyle değişen Kakımak
izhar Kâl ehli
izhâr kâl : söz, lâf
izhâr : meydana çıkarma, gösterme kâl ehli

19
SALİH BABA

Kalb-i selim kebş


kalb-i avare kebş : erkek koyun, koç
kalb-i selim kebş-i kurban
Kalem keder
kalem kefene
kallâş : kalleş kelam
kâm : lezzet, zevk kelâm : söz
kâm-yâb : isteğine ulaşmış, bahtiyâr Kelam-ı Hakk
kamer : ay kelîm : söyleyen; Hz. Mûsâ'nın ünvânı
Kamet kemal
kamet : bo, boybos keman
kamet-i ziba kemân-keş : yay çeken, ok atan
kamıyab kemane
Kâmıyab Kemankeş
kâmıyab Kemend
kamil kemend
kâmilîn : kâmiller kemend ü yay
kamilin kemerbes-vâri
Kamu kemter
Kamu esrar kemter : daha aşağı, itibarsız
kamu : herkes kemterinin kemteri
kan Kenan
kân Kenani
kân : mâden ocağı, mâden kuyusu, bir şeyin kendi
kaynağı kenz
Kanaatnişin kenz : hazine
Kande "Kenz-i Mahfî"
kande kenz-i hafî : gizli hazine
kande : nerede kenz-i hafi
kandesin kenz-i hemyan
Kangı kenz-i vahdet
kanı Kenzü'l-hakayık
kanı : hani kenzü'l-hakâyık : hakîkatlerin hazinesi
kani keramet
kara baht keramet tacı
kârbân : kervan Kerbela cengi
karuban kerem
kâruban kerem : asâlet, cömertlik
Kâsib kervan
kâsib : kazanan, kazanmak için çalışan; kesb
kazanç sahibi kesb : çalışıp kazanma
kasr : saray, köşk kesel
kasr ile eyvan kesel : gevşeklik, tembellik
kat' : kesme, kesilme Kesret
kat' olur kesret
Katl kesret : çokluk
Katre Kesret-i sevk
katre kesret-i gavga
kaves Keşf edip
kavl Keşf olur
kavl : söz keşf-i Kur'an
Kavlâ keşt
kavlâ ve fi'lâ : söz ve iş Keştiban
Kavm keştiban
Kavm-i Nemrudi keştibân : gemici, kaptan
kavm-i süfyani kevkeb
kavs : yay, keman kevkeb : yıldız
kaza çevgan kevn

20
SALİH BABA

kevn : olma, var olma, vücut kûh : dağ


kevn ü mekan kûh ü sahra
kevser : cennette bir havuzun adı kuh-i girdab
Kevser-i Haydar kuh-i hüsran
Kevseri Haydar Kûh-i Tûr : Tûr Dağı
Keykubad Kuhi Tur
Keykûbâd : : ‹ran şahlarından birinin adı kuhistan
kıblegâh kûhistân : dağlık, dağı olan yer
kıblegâh : kıblenin bulunduğu semt kuhl : göze çekilen sürme
Kıllet Kuhlü "Mâzâgal basar"
kıllet : azlık, kıtlık kuhsâr : dağlık, dağ tepesi
kıyas kuhu sahra
Kîl ü kal kul
kîl ü kâl : dedikodu "Kulirruhu min emri Rabbî"
Kibr "Kulirrûhu min emr-i Rabbî"
kibr kulle : dağ tepesi, doruk
kibr ü riya kulle-i Kaf
kibrit : kırmızı yakut, altın "Kulli şey'in hâlikun"
kibrit-i ahmer : yol gösteren, mürşid kulub
Kibriti ahmer Kulûb
Kibriya kulûb : kalpler
Kibriyâ : Allah Kulub-u evliya
Kilab Kulub-u mutmain
kilab kulub-u afitab
kilâb : köpekler kulub-u aşıkan
kilim Kulûb-u arifan
kim : ki kulubat
kimesne : kimse kulûbât : kalpler
kinnî : kinli Kulubu mutmainnem
kinni kurban-ı adem
Kip tut Kusufi
kip : sert, sık kuş dili
kipce kuşei ihsan
kir ü pas kut : yaşamak için yenilen şey
kisef : cüzler, kısımlar kût-u kulubu
kisvet kutb
kisvet : elbise kutb : bir tarikatın büyüğü
kişver : iklim, memleket, ülke kutb u imam
koca Kutb-u zaman
köhne palas kutb-u zaman
köhne pîr kutlu bab
kran kuttâ' : kesenler
Kubab-ı Hak kuvve : kuvvet, güç
kubeb-i Hak Kuvve-i kudsiyye
kubur Kuvvei kudsi
kubûr : mezarlar kuvvet-i kan
kudret kabza kûy : köy, mahalle, sevgilinin bulunduğu yer
kudret-i bürhan kûye : köşe
kudsî : kutsal kübra
Kudsi Lahut kübrâ : en büyük
kudsi küfr
kudsiyan külhan : hamam ocağı
kudsiyân : melekler "Küllü şey'in hâlikun"
kudsiyye : kutsallık, mukaddeslik "Küllü şey'in yerciu"
Kudum "Kün fekan"
kudûm "Kün fekân"ın sırrı
kudüm : uzak bir yoldan gelme; ayak basma "kün" emri
kuh u sahra "kün fekân"ın

21
SALİH BABA

"Kün-fekan" Levh-i mahfûz : Allah tarafından takdir edilen


künh : bir şeyin aslı, hakikati şeylerin yazılı bulunduğu mânevî levha
Künh-i Zat levh-i mahfuza
"Küntü kenz" "levlâk"
küsufat leyâl, leyâlî : geceler
küsûfât : güneş tutulmaları leyl
Leyla
L Leyla-sıfat
La ile illa rumuzu Leyle-i ‹sra
la perdesi Leyli
"Lâ havf" leyli
"Lâ nebiyye ba'di" leziz
lâ : olumsuzluk edatı "Lî meallah"
lâ'dan illa libas
la'l libâs : elbise
la'l : kırmızı, al; kırmızı ve değerli bir süs taşı lihye
la'l ü mücevher lihye : sakal
lâ'yı illâ'dan garaz Lisan
lâ-mekan liyakat
lâ-mekân : mekânsız liyâkat : lâyık olma
la-yugayyer Lokman Hekim
lâ-yugayyer : değişmez, bozulmaz Lokman'
lahm lu'lui mercan
lahm : et lü'lü : inci
lahut lübb
lahza lübb : öz, iç
Lal oldu M
Lal olubdur ma'âd : dönülep, dönülüp gidilecek yer; âhiret;
Lal olur dönüş, gâye
lal etti ma'âdin : mâdenler
lal ü leb ma'ânî : mânâlar
lâl : dilsiz ma'ârif : mârifetler
lal-i leb ma'âs : âsîler, isyânlar, günahlar
lamekan ma'âşî : yaşayışa, geçime âit
latîf : Allah adlarından; yumuşak, güzel, nazik ma'mur
Latif-i alem ma'mûr : bayındır, şenlikli
laübali Ma'şuk
layemut ma'şûk : sevilen, sevilmiş
lâyemût : ölmez ma'zûr : özürlü, özrü olan
"La"yı Mâ-fis-sudur
"Lâ"yı iskat eyle maad
leb maadin
leb : dudak Maarif
leben : süt maaşi
"lebilmirsad" macera
lebler maden-i hikmet
ledünnî : Allah bilgisine ve sırlarına ait maden-i kimya
Ledünni mektebi mâder : anne
ledünni mafîha
ledünniyat mafiha
ledünniyât : Allah bilgisi ve sırları mâfihâ : âhiret
lem'ân : parlama, parıldama mağrur
leşker Mah cemal
leşker : asker mah
leşker-i şeytan mah etti
leşker-i zâğî mah u sal
levh : levha mâh : ay
levh ü kalem mah-ı taban

22
SALİH BABA

mah-ı tâban mâr : yılan


mahbûb mar-ı nefs
mahbûb : sevilen, sevilmiş marîz : hasta
mahbûb-ı Hudâ : Hz. Muhammed Marifet
Mahbub-u Mevla marifet-kânı
mahbub-u rana Mariz
mahbub-u ziba mariz
mahbubu Hudâ Masdar
mahfuz masdar : bir şeyin çıktığı yer, kaynak, temel
mahfûz : saklanmış mashara : maskara, soytarı
mahı Masiva
mâhiyâ : ay masiva
mahlas : eskiden şâirlerin şiirlerinde mâsivâ : Allah'tan başka herşey, dünya ile ilgili
kullandıkları ad şeyler
mahluk maskara
mahlûk : yaratılmış masum
mahmur maşuk
mahmûr : sarhoşluğun, uykunun verdiği mat
sersemlik matlab : istenilen, istek
mahrem matlube
mahrem : haram, şerîatın yasak ettiği şey; çok matlûbe : istenilen, istek
samîmi mavera
mahrem ra dem-i ‹sa mâverâ : art, geri, birşeyin ötesinde arkasında
Mahrem-i esrar-ı Hazret bulunan
mahrem-i esrar-ı Hazret maye
mahrem-i sırr-ı Ahad mâye : maya, asıl, esas
mahremi mazhar
mahrum-u ebed mazhar : bir yerin göründüğü çıktığı yer; nâil
Mahşer olma
mahşer Mazhar-ı Hayy
mahşer ehli Mazhar-ı Nur
Mahşer-i kübra Mazhar-ı nur
mahv-ı vücud Mazhar-ı vahdet-nüma
mahzun Mazhar-ı Vehhab
Makam mazhar-ı âli-cenab
Makam-ı kudsi mazhar-ı alicenab
makam-ı kudsi mazhar-ı didar
makbul-ü dergah mazhar-ı ekvan
makhur mazhar-ı esrar
makhûr : kahrolunmuş mazhar-ı esrar-ı Hakk
Maksud mazhar-ı Ferd i Samed
maksud mazhar-ı hicran
maksûd : kasdolunan, istenilen şey mazhar-ı illa
mal-emlak mazhar-ı "illâ"
mâlâmâl : çok dolu mazhar-ı lutfu
Malik mazhar-ı nârı ikisi
malik mazhar-ı nur-u Huda
Mana-yı Lokman mazhar-ı nuran
mânend : benzer, eş mazhar-ı Salih
manendi mazur olmmak
Mansur me'âl : mânâ
mantık-ı bürhan me'ânî : mânâlar
Mantıkı Mesiha me'va
Mantıku't-tayr me'vâ : yurt, mesken; sekiz cennetten biri
mantıku't-tayr : kuş dili me'yûs : ümitsiz, karamsar
manzur meadım
manzûr : nazar olunan, bakılan, görünen meal
mar meani

23
SALİH BABA

Mebde melâik : melekler


mebde melâl : usanma, sıkıntı
mebde : evvel, başlangıç melamet hırkası
Mebde-i alem-nüma melâmet : ayıplama, kınama
mebde-i asl melbûsa : giyilmiş, kullanılmış; elbise
mecal melce
Meclis-i nadan melce : sığınılacak yer
mecma' : toplanılacak yer; kavuşulan yer melek-sîmâ : melek yüzlü
mecma'ü'-bahreyn : iki denizin kavuştuğu yer melek-sima
mecmaül-bahreyn Melul
Mecnun melûl : mahzûn
Mecnun veş Memat
mecnun memat
mecnûn : cin tutulmuş, çıldırmış, deli; memât : ölüm
dîvâne, delice seven memdûh : övülmüş
Mecnun-sıfat memlu
mecruh memlû : doldurulmuş, dolu
mecrûh : yaralanmış Memlu-durur
meddah : çok medheden "Men aref"
meddah-ı alem "Men aref" sırrı
Meded men
meded ermek men : ben
meded-kâr "men aref"
meder : kuru çamur "men aref" sırrı
medh men ez
medhuş menâs : sığınılacak yer
medhûş : dehşete uğramış, şaşırmış, korkmuş Menem
Medine menem
mef'ul ü fail menfur
mef'ûl : yapılmış, işlenmiş menfûr : nefret edilen
mefh : üfürme meni
mefhar menn : kudret helvası
mefhar : övünme menn ü selva
Mefhar-i alem Mennân : Allah'ın adlarından, çok ihsan veren
mefhari mennü helva
Meftun Menzil
meftun menzil
meftûn : gönül vermiş, tutulmuş menzil : konak yeri, mesâfe
meges menzil-i bâlâ
mehlika menzil-i canan
mehlikâ : ay yüzyü, güzel Menzili "lâ"
Mekan menzili "lâ"
mekes meram eyle
mekes : sinek, böcek merâm : istek, maksat, niyet
Mekke Meratib
mekr : hile meratib
mekri tufan merâtib : dereceler, rütbeler
Mekteb-i irfan mercan
mekteb-i aşk merd-i Hak
mekteb-i dil merd-i şâbb : genç yiğit
mekteb-i irfan merdan
mekteb-i irfan merdân : mertler, insanlar, yiğitler
mekteb-i ulya merdane
Mektebi aşk merdud
Mektebi aşk merdûd : reddolunmuş, kovulmuş
mektûm : gizli, saklı merhem
Melaik mes'ûl : kendisinden sorulmuş
melaik Mescidi Aksa

24
SALİH BABA

mesdud mıknat : mıknatıs


mesdûd : kapanmış, kapalı mısbah : kandil, çıra, meşâle
meserret : sevinçlik, şenlik Mısr-ı dil
Mesîh, Mesîhâ : Hz. ‹sâ Mısrı dil
Mesiha mîsâk : sözleşme
Mesihavari mîzân : terazî; ölçü âleti
Meslek mi'rac
Mesnevi mi'râc : HZ. Muhammed'in huzûr-ı ‹lâhî'ye
Mesnun yükselmesi
mesnûn : bilenmiş, âdet edilen şey miad
mesrur miftah
mesrûr : memnun, sevinmiş miftâh
mess miftâh : anahtar
mess : yapışma, değme, dokunma mihman
mest mihmân : misafir
mest etti mihnet
mest ü hayran mihnet : zahmet, eziyet
Mest-i medhuş Mihr ü mah
Mestane mihr : güneş
mestane mihrab
mestâne : sarhoşça mihrân : güneşler
mestur Mihriban
mestûr : örtülü, kapalı mihriban
mestü medhuş mihribân : şefkatli, merhametli, muhabbetli,
meşakkat : zahmet, sıkıntı güleryüzlü
meşâmm : burun, koku alacak yer Mikail
Meşamma Mikâil : dört büyük melekten rızıkların
Meşayıh taksimine memûr olan melek
meşayih "Mim"
meşâyih : şeyhler Mim i nun'dan sin'e
meşhun "mim" ü "dal" "ha"
meşhûn : doldurulmuş, dolu mimar
meşreb : yaratılış, tabiat, mizaç, huy minnet
meşreb-i safi mir'at
meta mir'at : ayna
metâ' : satılacak mal; eşya; sermâye mir'at-ı müsemma
metaa mir'at-ı Rahman
metin Mir'atı musaffa
mevâşî : davar ve mal gibi hayvanlar Mir'atı musaffa
mevaşi mirac
mevc mirat-ı Ahmed
mevc : dalga mirat-ı Hudâ
mevcüvân : delikanlı, genç miratı Hudâ
mevt misal-i hikmet-i baran
mevt : ölüm misal-i Pend-i Attar
mey misbah
mey'us misbâh : yüzgeç
Mey-i efsane miskîn : âciz, zavallı
mey-i hamra miskin
mey-i sahba misl-i miknat
meydan-ı adem mizan
meydan-ı muhabbet mu'în : yardımcı
meyhane mu'tad
meyhane-i gam mu'tâd : adet olunmuş
meyl Muallim
meymûne : uğurlu, bereketli, kutlu muallim : tâlim eden, öğreten
mezra'a muamma
mezra'a : ekilecek yer muammâ : anlaşılmaz

25
SALİH BABA

muammer muktedâ : uyulan, önde bulunan


muammer : ömür süren, yaşayan Mukteda-yı evliya
muattar munis
muattar : güzel kokulu mûnis : alışılan, alışılmış; cana yakın
muazzam : kocaman, büyük munnid
mucîb : icap eden; sebep mûr : karınca
Mucib murad
mudavim murg : kuş
mugaylan : deve dikeni Murg-ı can
Mugaylanlık murg-ı can
Muhabbet Murg-u can
muhabbet-name murg-u can
muhaddis murg-u gönül
muhaddis : hadîs ile meşgûl olan Murguveş
Muhafız Murtaza
muhakkık : hakîkati arayıp meydana çıkaran Musa
muhalled Musa Kelim
muhalled : dâimi, sürekli olarak kalan musaffa
Muhammed Hazret-i Sami musaffâ : saflaştırılmış
muhannet musahib
muhannet : mumyalanmış musâhib : sohbette bulunan
muhayyer musavver
muhayyer : seçmeye bağlı musavver : tasvirli; tasarlanmış
muhbir Musavvir
muhbir : haberci musavvir : tasvîr eden
Muhib mutahhar : temizlenmiş
muhib mutî : itâat eden, boyun eğen
muhibb : seven, dost muti-i mahiya
Muhibb-i çarıyar-ı Mustafa mutmainn : gönlü kanmış, içi rahat
muhibb-i hanedan Mutmainne kalası
muhibban mutmainne : tasavvufta kalbin emin olup,
muhibbân : sevenler, dostlar hakîki iman etme makamı
muhit-i Arş-ı A'zam muttasıl : kavuşan, aralıksız, durmadan
muhit-i bahr-ı a'zam "Mutu kable en temutu"
muhtefî : saklanmış, gizli "Mûtu kable en temûtu"
Muhtefi muy
muhtesib mûy : kıl
muhtesib : belediye memûru muy-u gül
Muhyiddin muy-u muhabbet
Muîn mü'minât : mü'miner, müslümanlar
Muin mü'minîn : mü'minler, müslümanlar
Mukabil Müberra
mukaddem müberrâ : temize çıkmış
mukaddem : takdîm edilen; önceki, kıymeti mübtela
Mukadder mübtelâ : düşkün, tutkun, tutulmuş
mukadder mücevher-kân
mukadder : takdîr olunmuş, yazılı müdavim
mukallid müdâvim : devam eden
mukallid : taklitçi müdde'î : iddia eden
Mukarin Müddei
mukarin müddei
mukarin : bitişik, yaklaşmış Müddeti ömrüm
Mukarreb hizab Müdebbir
mukarreb müdebbir : tedbîr alan, tedbirli
mukarreb : yaklaşmış, yakın Müeddeb
Mukayyed müeddeb
mukayyed : kayıtlı, salam müeddeb : edeplendirilmiş, edepli
mukteda müfessir

26
SALİH BABA

müfessir : tefsir eden, açıklayan müsâvî : eşit, denk


müflis Müsavi
müflis : iflâs etmiş Müsemma
mühr-ü Süleyman müsemmâ : adlanmış, bir ismi olan
mükedder müstakim
mükedder : takdîr edilmiş; kederli, üzüntülü müstakim : doğru
mükerrem müstecab
mükerrem : muhterem, azîz müstecâb : kabul olunmuş müşekkel : şekle
mülakat konulmuş, şekil verilmiş
mülâkat : görüşme, buluşma müşekkel
mülayim müşerref
mülâyim : yumuşak huylu, uygun müşerref : şereflendirilmiş, şerefli
mülhid müşerref eylemek
mülhid : Allah'ı inkâr eden, dinsiz müşkil : güç, zor, çetin
Mülk müşkilât : zorluklar
mülk-i fena müşkülat
Mülk-ü hüsn müştak
mülk-ü cihan müştak
mülk-ü hüsne hükm eder müştâk : iştiyaklı, can atan, özleyen
Münacat müşterek : iştirak eden, ortaklaşa, birlik
münacat müttakî : sakınan, çekinen; Allah'tan korkan
münâcât : Allah'a duâ etme, yalvarma Müttaki
münafık müyesser
Münevver müyesser : kolay gelen, kolaylıkla olan
Münevver eylemek müzeyyen
münevver müzeyyen : süslenmiş, süslü
münîb : âsiliği bırakarak Allah'a yönelen N
münîr : nurlandıran na're
münib na-seza
müniri nâcî : kurtulan, selâmete kavuşan
münkir naci
münkir : inkâr eden nâçîz : ehemmiyetsiz, çok küçük
münteha nadan
müntehâ : nihâyet bulmuş, son nâdân : bilmez
mürd : ölmüş nadim
Mürde Nahif
mürde nahif : zayıf
mürebbî : terbiye eden nail
Mürebbi nâil : murâdına eren, ermiş
mürebbi Nâkış
mürekkeb Nakkaş
mürekkeb : terbîb edilmiş, karıştırılmış nakkâş : süsleme sanatkârı; Allah
müretteb nakş
müretteb : tertîb olunmuş mürîd : bir şeyhe nakş : resim, süsleme san'atı
bağlı olan kimse nakş oldu
mürselîn : peygamberler Nakş-ı insan
Mürşid nakş-ı dilara
mürşid nakş-ı hayal
mürşid : irşâd eden, doğru yolu gösteren nakşı
mürşid i bürhan Nakşını Nakkaş
Mürşid-i San'a Nakşibendi
mürşid-i kamil nâlân : inleyen, inleyici
mürşid-i Rabbânî : terbiye eden mürşid nâle : inleme
mürşid-i Rabbani nale-i hicran
mürtefî : yükselen, yükselmiş, yüksek nam u nişan
mürtefi Namünasib
Mürüvvet nan
mürüvvet : insâniyet, mertlik, cömertlik nân : ekmek

27
SALİH BABA

nar Nefs-i mar


Nâr u nur nefs-i hayvan
nâr nefs-i kebş
nâr : ateş, cehennem nefs-i mara
Nar-ı Nemrud nefs-i şum
nar-ı hicran Nefsi emmare
Nâr-ı hicran Nefy ü isbat
Nâr-ı Nemrud nefy : sürme, sürgün etme
nâr-ı hicran nehar
narı Nemrud'a nehârâ : gündüz
Nas nehy : yasak
nas nemî-dân : bilinmezlik
nâs : insanlar, halk, herkes nemî-dânem : bilmiyorum
Nâsır : yardımcı, yardım eden; Allah Nemi danem
nâtık : söyleyen, konuşan nemi-danem
natuvan Nemidanen
natüvan Nemrud
nâtüvân : zayıf, kuvvetsiz Nerîmân : ‹ran kahramanlarından biri
nây : ney Neriman
naye nerm : yumuşak
nazargâh : nazar edilen, bakılan, bakılacak yer Nesimi
nazargah-ı Hudâ Nesimiveş
nazargâh-ı ilah nev-civan
nâzenîn : nârin nevat
nâzır : bakın, gözeten nevât : hurma çekirdiği, çekirdek
nazırı manzur nevbahar
nazîr : benzer, eş nevbahâr : ilkbahar
nazir nevbet
Nebat nevm
nebât : bitki nevm : uyku
nebî : peygamber nevreste : yeni yetişmiş, yeni meydana gelmiş
Nebi nevrestei taze
nebi ney
necaset ney : çalgı âleti
necâset : pislik neyyir
necat neyyir : nurlu; güneş
necât : kurtulma, kurtuluş Nezafet
nedamet nezâfet : temizlik
nedâmet : pişmanlık nîm : yarım
nef' : menfâat, fayda, kâr nigâh : bakış, bakma
Nef'i vermez nigahl
"Nefahtü fîhi min rûhî" nihan
"Nefahtü fîhi min ruhi" nikab
nefh eylemek nikâb : peçe, yüz örtüsü
Nefha nim-i nigah
nefha : nefes, üfürme nimet-i uzma
Nefha-i adem nisbet
Nefha-i Rahmani nisbet-i vildan
nefha-i alicenab nisyan
nefha-i can nisyân unutma
nefha-i feyz-i Hudâ nişan
nefha-i Rahman niza
nefha-i Rahmani nizâ : çekişme, kavga
Nefhası Nokta-i vahdet
nefi' vermez nokta-i irfan
nefis Noktai sırrım sema " Rahmân alelarş istiva"
nefs Nuhasa zer
Nefs-i hayvan nuhâs : bakır

28
SALİH BABA

nun ile kaf od


nun ile kaf Olar
"nun" u "kaf" Osman
Nur u ziya otağ
nur u ziya Otuz iki kapı
Nur-u Ahmed Ö
Nur-u cemal Ömer
Nur-u Ekber ömr-ü nazenin
Nur-u Ekrem özge : öze âit; başka
Nur-u ekrem P
Nur-u esved Pak edip
Nur-u Muhammed pak
Nur-u siyah pâk : temiz
Nur-u vech pâsbân : gece bekçisi
Nur-u vech pasuban
nur-u Ahad Pay
nur-u basar pay
nur-u cemal pây : ayak
nur-u çeşm-i Murtaza pây-mâl : ayak altında kalmış, çiğnenmiş
nur-u hakikat pâyân : son, nihâyet
nur-u lem'an paye
nur-u Mustafa payım
nur-u müştak payımal
nur-u Rabbani penah
nur-u safa penâh : sığınma, sığınacak yer
nur-u vech pend
nur-u zat pend : nasihat, öğüt
nûrân : nurlar per : kanat
Nuru cila per açıp
Nuru ezher perde-i zulmet
Nuru münevver perdeler teller
nuru ‹lah perende : uçan, uçucu
nuru siyah peres
"Nurun alâ nur" peres, perest : tapan
"Nurun alâ nur" perrendevari
nuş pertev : ışık, parlaklık
nuş edüben Pertev-i aşk
nûş etmek : içmek pertev-i nur-u Hudâ
Nutk perva
Nutk pervâ : korku, çekingenlik
nutk pervân, pervâne : geceleri ışığın etrafında
nutk eder dönen küçük kelebek
nutk etmek Pervane
Nutk-u Ahmed Pervane veş
Nutk-u pak pervaz
nutk-u Hak pervâz : uçma, uçuş
nutk-u Mesiha Perver
Nüfuz perver : besleyen, büyüten, terbiye eden
nüfûz : içe geçme, işleme, sözü geçme perverîş : besleyiş, büyütüş, terbiye ediş
nümayan Perveriş
nümayan peyk : hareketinde birine bağlı olan
nümâyân : görünücü, görünen, meydanda peyk-i hazret
nüsha : yazılı, yazılı şeyden çıkarılan sûret peyk-i Rahman
nüsha-i kübra peyk-i Yezdan
Nüshai kübra peyman
nüzul peymane
nüzûl : aşağı inme peymâne : büyük kadeh, şarap kadehi
O pîr

29
SALİH BABA

pîr : yaşlı; bir tarîkatın ilk kurucusu râz : sır


Pîr-i a'zam Nakşiya Raz-ı derun
Pîr-i Tağî Razı
pîrân : pirler "raziye marziyye"
pinhan recîm : taşlanmış, lanetlenmiş
pinhân : gizli ref et
pişvâ : reis, başkan ref olup
post ref' : yüceltme; kaldırma, lağvetme
postu melal refîk : arkadaş
pûş : örtü, elbise refik
puşti-penah refolundu
put Reha
pûte : içinde mâden eritilen tava rehâ : kurtulma, kurtuluş
Pute-i aşk rehber
Putperest rehberim
putu tersa rehnüma
pür : dolu Remz
pür-nur remz : işâret, işâretle anlatma; gizli ve kapalı
pür-safadır söyleme
püser renc : ağrı, sızı; zahmet, sıkıntı
püser : erkek çocuk renc i ana
püşt : arka, sırt resen : ip, halat
püştü penah Resul
R Resulü Ahmed
ra'nâ : güzel, lâtif, hoş görünen Reşadet
Rabbena Reşadet babı
Rabıta reşâdet : reşitlik
rabıta Reva
râbıta : bağ, münâsebet revan
Rabıta-i Nakşi Hayali revnak
rah revnak : parlaklık, güzellik, tâzelik, süs
rah ı erkan Rıdvân : cennetin kapıcısı olan büyük melek
râh : yol rıza
Rah-ı hakikat ric'at : geri dönme; gerileme
Rah-ı müstaki ric'at ettirir
Rah-ı vuslat rif'at
rah-ı Muhammed rif'at : yükseklik, yücelik
rah-ı Sıddık rif'at-ı bâla
rahat-ı can rind : kalender, dünya işlerini hoş gören kimse
rahib rind-i kallaş
Rahm eyle risalet
rahm : acıma, esirgeme, koruma riya
rahm eyle gör feryâdımı Allah için riyâ : iki yüzlülük
raht Ruh
raht : itâat eden, boyun eğen ruh : yanak
ram eyle rûh : can
ram olunmuş Rûh-ı A'zam : Allah
rana Ruh-u a'zam
Ravza ruh-u izafi
ravza : bahçe ruh-u Mesiha
Ravza-i tevhid ruh-u musaffa
ravza-i pîr rûhân : ruhlar, canlar
ravza-i rıdvan ruhler
ravza-i tevhid ruhsâr : yanak, yüz
ravzai beyti celil Ruhu akdes
ravzai cinan Ruhu musavver
ravzai tevhid Rûhü'l-emîn : Cebrail
raz Rûhü'l-kudüs : Cebrâil

30
SALİH BABA

Ruhül-Kudüs Sahib-i idrak


ruhülbeyan sahib-i gufran
Rumuz sahib-i himmet
rumûz : remizler, işâretler; mânâsı gizli olan sahib-i irşad
sözler sahib-i şuca
Rumuz-u nokta sahib-irşad
ruy sahib-kemal
rûy : yüz sahib-konuk
ruy-u siyah sahib-reşadet
ruyu Muhammed sahib-vekar
ruyu münevver sahibseha
Ruz u şeb sahih
ruz u leyâl Sahir
rûz : gün sâhir : büyücaü
Ruz-u mahşer Sahn u sahra
rü'yet sahn : sahne, meydan
rü'yet : görme, bakma, görülme sahra
rü'yet-i me'va sahra yu bağ
rü'yet-i Mevlâ saht : katı, sert, çetin; kuvvetli, güçlü
Rü'yeti didar sahtı kemend
rü'yeti sail
rü'yeti didar sâil : suâl eden, soran
Rüstem saim
rüyeti Rahîm sâim : oruçlu
S sakıt olur
sa'y : çalışma, gayret etmek sâkıt : düşen, düşmüş; hükümsüz
Saadet burcu sâkî : su veren, içki sunan
Saadet kişveri saki
Saadet neyyir sâki-i devran
saat-ı meymune sakii sahba
sabâ : gün doğusundan esen hafif ve lâtif Sakiya
rüzgar sâl : yıl
sabık Salâ
sâbık : geçici, geçen, geçmiş salâ : cuma namazına çağırmak için câmilerde
Sad hezaran okunan salavat
sad : yüz rakamı sâlar
Sadef salât
Sadef batnı salât : namaz
sadef : sedef, inci kabuğu Salavatullah
sadık Salih
sâdıkâne Salih-i Mecnun-sıfat
sâdıku'l-va'dü'l-emîn : sözüne güvenilir Sâlihâ : Ey Sâlih
sadr salik
sadr : göğüs; herşeyin başı, en yukarı sâlik : bir tarîkata girmiş olan
sadra Belkisa salikan
saf sâlikân : sâlikler
Safa salvele : Hz. Muhammed'e okunan bir duâ
safa Samed : pek yüksek, Allah
safa guyed Sami-yi Erzincani
sâfî : saf, temiz, katıksız San'a
sağ : sağ, iyi sanat-ı Rahman
sağalmak : iyileşmek sanduka
sağalmaz sanduka : mermerden veya çuhadan yapılmış
sahbâ : şarap mezar üstü
sâhıt : kırgın, dargın sanem
sahîh : gerçek, doğru sâni : yapan, işleyen; Allah
sahib haya Sâni'ın sun'u
sahib-ata sarf ettin

31
SALİH BABA

sarraf semûm : sam yeli, sıcak rüzgar; zehirli şey


savm seng
savm : oruç seng : taş
savt seng ü hâra
sayd : av seng-i hârâ : mermer taş
sayd eyledi seng-i mücevher
sayd eylemiş sengi hâr
saye Ser
sâye : gölge, koruma ser : baş
sâye-bân : gölgelik, koruyan ser-defter
Saye-i pîr ser-gerdan
saye-i Sami ser-gerdân : başı dönen, sersem; perîşân
sayeban ser-hünkar
sayha Ser-tabib-i aşikan
sayha : bağırma, nâra atma serab
Saykal serâb : serap
saykal : cilâcı; cilâ âleti seraser
sayyad serâser : baştan başa
sayyâd : avcı serbülend
seb' : yedi serfiraz
seb'a : yedi serfirâz : benzerlerinden üstün olan
Seb'a-i seyyare-vari serhünkar
Seb'a-i seyyare-varir serkeş : başkaldıran; inatçı
"Seb'ul-mesanî" sertac
Seb'ul-Mesânî : Fâtiha sûresi sertâc : çok sevilen, sayılan
sebâ' : yırtıcı, vahşi hayvanlar serteser
sebak : önceki, önce, geçmiş serteser : baştan başa
Sebi sema server
secde kılmak server : başkan, büyük
sed eylemek Server-i kutb-u cihan
sedd server-i huban
sedd : kapama, tıkama server-i pak
sefâhat : zevk ve eğlenceye düşkünlük serveri hünkar
sefil setr : örtme, kapama, gizleme
sefine setr eylemek
sefine : gemi Settar
sehâ Settâr : örten, Allah
sehab sevda
sehâb : bulut sevda-yı aşk
seher sevda-yı dilara
sehm : korku, dehşet sevda-yı zülf
sehmi seved
selam sevrer
selamet seydâ : ey seyid !
selim seydayı cihan
Selman seyf : kılıç
Selmani seyf-i Rahman
selvâ : bal seylâb : sel, sel suyu
sem' : işitme, kulak seylabı baran
sem'i Seyr etmek
sema Seyr-i süluk
semânî : sekiz seyr-i lillah
semâvat : gökler seyr-i seyyar
Semerkand seyr-i sülûk : tarîkatta takip ounan yol
semm : zehir seyran
"Semme vechullahi" Seyri kıl
semt-i hilaf seyyar-ı dervişan
semum seyyare

32
SALİH BABA

seyyâre : kervân, kâfile simi zerid


Seyyid Taha simurg-u anka
Seyyid Taha Sıbgatullah simurg-u Kaf'ım
seyyidü'l-ebrar simurgu anka
seza "Sin"
sezâ : münâsip, uygun Sine
sıbga : içine kumaş vs. batırılan boya sine
Sıbgatullah sirac
sıbğa-i devlet sirâc : ışık, kandil
sıddîk : sözünün eri; Hz. Ebûbekir'in lakabı sirayet
Sıddikı sirayet
Sıddikı A'zam sirâyet : geçme, bulaşma, yayılma
sıdk siret
Sıdkımız Sıddik siret-i insan
sıdkî : doğruluğa âit Siva
sıfat : hâl, şekil siva
sıfat-ı Çârıyaran sivâ : başka, gayrı
sırat sivam
sırat : yol sohbet-i canan
Sırfa ergör sohbet-i dânâ
Sırfa irgür sohbet-i irfan
Sırr-ı Hakk sohbet-i merdan
"Sırr-ı leben" sohbet-i pîr
Sırr-ı Ma evha sohbet-i sultan
Sırr-ı mektum-u ezel sohbeti pîr
Sırr-ı "mûtû" su'ban
Sırr-ı vahdet su'bân : büyük yılan, ejderha
sırr-ı emanet subh : sabah
sırr-ı "er-Rahman" subh u şam
sırr-ı hakikat subhu mihran
sırr-ı Hakk sûfî : tasavvuf ehli
sırr-ı hüviyyet sufi
sırr-ı leben suhandan
sırr-ı muazzam Suhandani
sırr-ı nefahtü Suhuf
sırr-ı nübüvvet sûk : çarşı pazar
sırr-ı Sübhani sulh : barış
sırrı kün fekan sultan
Sıyam sultan-ı hüsn
sıyâm : oruç sun
sıyânet : koruma, korunma sun' : yapış, yapma
Sî-murg : otuz kuş sun'-ı hikmet
sîm sun'-u Rahman
sîm : gümüş sun'ı Hattat
sîretâ : sireten, iç hâli olarak, tavrı olarak sun-ı Rahman
Sibâî sıfat sun-u kemal
Sidre sun-u Mevla
Sidre, Sidretü'l-Müntehâ : Yedinci kat gökte bir sun-u rahmani
makam Sur
sihr sur
sihr Sûr : kıyamet günü Hz. ‹srâfil'in üfleyeceği
sihri muazzam boru
Sikke Sure-i "Nun ve'l-kalem"
sikke Sure-i Seb'ul-Mesani
sille "Sure-i Seb'ul-Mesani"
sim ü dinar "Sûre-i ‹srâ"
sim ü zer-baba "surei ‹srâ"
sima Suret-i beşer

33
SALİH BABA

suret-perest şâhin-bâz : bir cins şahin kuşu


sûret-perest : görünüşe önem veren şak olup
sûretâ : görünüşte şakk olundu
Sübhân : Allah şakk
Sübhânî : Allah'a ait, Allah ile ilgili şakk : yarma, yarılma, parçalanma
sücûd : secde etme şakku'l-kamer
süfla şâm : akşam
süflâ : en alçak şamil
süflî : alçak şâmil : içine alan, kaplayan
süfliya şan-ı adem
süfliyâ : sefilce şarab
süfyan şarab-ı aşk-ı Hazret
Süfyani şarab-ı aşk-ı Sübhan
sühan-dân : güzel söz söyleyen şarab-ı leb
Süleyman şarab-ı vahdet
Süluk şarih
Süluk ehli şârih : şerh eden, açıklayan
sülûk : bir tarîkata girme şark
sünbül şâz : şâd
sünnî : sünnet ehlinden olan kimse şeb
sünni şeb : gece
sürur şeb'i isra
sürûr : sevinç şeb-çerağ
sürura şeb-çirağ
ş şeb-çirâğ : gece parlayan yakut
şab-ı emred şeb-i zulmet
şâbb : genç şeb-i gayya
şâbb-ı emred : genç delikanlı şeb-i ‹sra
şabdır şeb-i yelda
şad şeb-i yeldâ : yılın en uzun gecesi
şad şeb-ruz
şad eyleye şebçerağ
şâd : sevinçli şebçirağ
şadan şebi hame
Dürer şebistan : gece ibadetine mahsus oda
muttasıl şebnem
şadan şebnem : çiy
şâdân : sevinçli, sevinçli kimseler şecer
şâfî : şefaat eden şecer : ağaç
şâfi şecî : cesur, yürekli, yiğit
şah şecîâne : yiğitçesine
şah-ı Kenan şeci'ane
şah-ı Nakşibendî şeddâd : Yemen'de Âd kavminin hükümdârı
şah-ı cihan şeddad-i zalim
şah-ı Kenan şefaat
şah-ı merdan şefî : şefâat eden
şah-ı merdan şefii
şah-ı merdan şefii usat
şah-ı nübüvvet şeh ile şab
şah-ı velayet şehadet
şâh-ı Merdân : Hz. Ali şehd
şahadet alemi şehd : bal
şahan şehd ile şehdab
şahan şehd-âb : bal şerbeti
şahı huban şehdab
şahı merdan şehid-i Kerbela
şahin şehr-i dil
şahin-baz şehr-i hakikat

34
SALİH BABA

şehr-i ulum şîr


şehr-i dil şîr : aslan
şehr-i ilm şîran-ı adem
şehr-i muazzam şîrânî : yiğitçesine olmak
şehri hakikat şîri Huda
şehri saba şîri Hudâ
şehriy şîri-vari
şehriya şîrin
şehzade şi'â : ış›klar, ›ş›nlar
şekavet şia'
şekâvet : bedbahtlık; eşkıyâlık şicâ : cesurlar, yiğitler
şekkak şiddet-i berzah
şekkâk : çok şüpheci şifa
şekl ile elvan şifâ-yâb : şifâ bulan
şekl-i nurani şifayab etti
şekva şikar
şekvâ : şikâyet şikâr : av
şem şina
şem'a : mumlu fitil şinâ : suda yüzme
şem'i şinas
şem-i pervan şir
şemai envar şir-i garrani
şemi çerağ şirâ : sat›n alma, sat›n al›nma
şems şirin
şems : güneş şirin
şems ile tabân şirki hafi
şems-i Huda şita
şems-i cihan şitâ : k›ş
şems-i hakikat şod
şems-i Hudâ şod : oldu
şems-i şebistan şöhret-i dünya
şems-i tâban şud
şer'i : şerîat şugl : meşgul olacak şey; dert
şerh : açma, açıklama şugl-u süfla
şerh etsin şuhu cihan
şerh ettiği şuhûd : şâhitler, görme
şerh eyler şûm : uğursuz
şerha şerha şurb : içecek
şerha şerha şurrâh : şârihler, aç›klayanlar
şerha : parça şübhân : gençler, delikanl›lar
şeriat şühud
şerr : kötülük, fenâlık şühud-u vahdet
şerrah şükr
şeş cihet şükûf : çiçek
şeş cihet şükufe
şeş : altı şükûfe : çiçek
şeved : olur şükuf› sünbül
şeyda şükufü gül
şeydâ : dîvâne, aşktan aklını kaybetmiş şümâ : siz
şeyda-yı zülf T
şeyh-i azam Pîr-i Tâğî Abdurrahman tâ'at : ibâdet
şeyh-i San'a tab : güç, kuvvet; ›ş›k, parlakl›k
şeyh-i memduhi tab' : tabiat, huy
şeyhi Abdullah tab'-› her : geniş tabiatl›
şeyhi Azam Pîri Tâğî Tab'› tohmu
şeyhü'l-ekber tâbân : ›ş›kl›, parlak
şeyhü's-saâde : saâdet veren şeyh tabi olma
şeyhüssaade tâbi : boyun eğen, birine uyan

35
SALİH BABA

tabib te'vîl
Tabib-i ayn-› Lokman te'vîl : sözü çevirme; söze ayr› mânâ vermeye
Tabib-i haz›k kalk›şma
Tabib-i ser-bülendi tealallah : Allah yükseltsin !
tabib-i aş›kan teblîğ : yetiştirme
tabib-i haz›k Lokman tebşîr, tebşîre : müjde, müjde verme
tabl : davul tebşir
tabl› gülbang› tebşirei cennet
tac tecellî : görünme; kader; Allah nurunun
tahalluk : ahlaklanma, huy edinme tesiriyle makbul kullar›n kalbinde ilâhî s›rlar›n
tahalluk eden ayân olmas› hâli
taharet Tecelli
tahâret : temizlik, temizlenme tecelli Tûr
tahkîk : hakîkat olup olmadğ›n› araşt›rma tecerrüd
tahkik tecerrüd : soyunma
tahmîr : yoğurma; mayaland›rma tecrîd : soyma, soyulma; ay›rma; herşeyden el
tahmir çekip Allah'a yönülme
taht tecrid
Taht-› ziver tedrîsa : ders verme
taht-› hilafet tefekkür : düşünme, düşünülme
taht-› sultani tefhîm : en iyi anlatan
taht›gah tefvîz : sipâriş etme, edilme
tahvîl : değiştirme tefviz
tahvil et tefviz et
takat tegannî : nağmeyle, ezgiyle okuma
takdîr : ezelde Allah'›n olmas›n› istediği şeyler, Teganni
beğenme tekbîr : "Allahu Ekber" demek
takdir Tekbir
Takdir-i Ezel tekellüm
Takdir-i ezel tekellüm : söyleme, konuşma
Taklid telbîs : hile
Takliü'lcibal telbis
takrîr : yerleştirme, anlatma, sağlamlaşt›rma telezzüz
takrir telezzüz : lezzet alma, hoşlanma
taksîm : bölme, parçalara ay›rma; bölüm temaşa
takva temaşa ettiler
takvâ : Allah'tan korkma, Allah korkusuyla Temaşagah-› hikmet
dinin yasak ettiği şeyden kaç›nma Temevvüc
tâlân : yağma, çapul temevvüc : dalgalanma
talanc› temr
taleb-kâr temr : hurma
talib temyîz : ay›rma
Talib-i dinar Ten
taliba Ten alemi
tâlibâ : ey talebe ten kuşu
Tamu ten-i Yakub'un
tamu : cehennem Tena'um
Târik tena'um : ni'met içinde, bolluk içinde
Tarik-› Nakşibend tenezzül
Tarik-i ehl-i iffet tenezzül : inme, aşağ›lama; gönül alçakl›ğ›,
Tarik-i Nakşibend kibirsizlik
Tarikat rütbesi tenvîr : nurland›rma
tarikat tenvir
tasavvuf : gönlünü Allah sevgisine bağlama terahhum
tathîr : temizleme terahhum : merhamet etme, ac›ma
tathir terakkî : yükselme, ilerleme
tavaf terakki
tavâf : etraf›n› dolaşma terk i tecrid

36
SALİH BABA

Terk-i can tulu' etmeyicek


terki terk Tulu'etsin
tersâ : h›ristiyan tulu'eyler
Teşne Tûr
Teşne dil tûr : dağ
teşne turab
teşne : susam›şp çok istekli turâb : toprak
teşne-dil Turan
teşnekurban Tûrân : eski ‹ranl›lar taraf›ndan Türk diyâr›na
teşnes verilen ad
Teşney tûtî : papağan
teşrîf : şereflendirme tûtîyâ : sürme
teşrif tutiya
teşvîş : Kar›şt›rma, karmakar›ş››k etme tuyûr : kuşlar
tevâzu : alçak gönüllülük Türab
Teveccüh tüvanger
teveccüh : çevrilme, yönelme; güleryüz tüvânger : zengin
gösterme U
Teveccühe Ucb
Tevellüd eylemiş ucb
tevellüd ucb : kendini beğenmişlik
tevellüd : doğmu; doğum ukba
tevfîk : Allah'›n yard›m›na kavuşma ukbâ : cezâ; ahiret
tevfik Ulum
tevfiki ulum
tevhîd : bir k›lma; Allah'›n birliğine inanma ulûm
Tevhid topu ulûm : ilimler
tevhid-durur Ulum-u enbiya
tevhid-i Zat Ulum-u enbiya
tevlîd : doğurma; meydana getirme; sebep uluma
olma Uluvv-i himmet-i devlet
Tevrat ulü'l-ebsâr : görüş kâbiliyetinde olan kimseler
tezyîn : süsleme, süslenme ulül-ebsar
tezyin Ulülebsar
Yezdan ulüvv : yükseklik, büyüklük, yücelik
zübde Ulüvvi himmet
bipayan ulvî : yüksek, yüce
t›byan Ulvi
t›byân : aç›k anlatma; bildirme ulyâ : pek yüce
Tîğ umman
tîğ : k›l›ç ummân : büyük deniz
tîğ› celal Umur
tîr : ok umûr : işler, hususlar
Tîr-i cellad urdı
Tîr-i müjgan urma
tîri kabağ urmak : vurmak
tîri kabağ urmuşam
Tiğ-› cellad urulmaz
tir urup
Tohm-u Hu urur
tufan uryan
tuğyân : taşma, taşk›nl›k, coşkunluk uryân : çıplak
tuhfe usat
tuhfe : hediye, armağan Usât
tuhfe-i nakş usât : âsîler, itâatsizler
tuhfei canan uşşak
Tulû etsin uşşâk : âşıklar
tulû : doğma, doğuş uşşak-ı Mevla

37
SALİH BABA

"Utlubul-ilme minel-mehdi ilel-lahd" vâris : mirasçı


utulmaz Vâris-i Ahmed
uyun vâris-i Ahmed
uyûn : pınar, kaynak vâris-i Hatmün-nübüvvet
uzlet vâris-i peygamberani
uzlet : bir kenara çekilip kendi kendine Vasf eylerim
tenhada yaşama vasf
uzmâ : en büyük vasf eder
uzma-yı nimet vasıl-ı canan
uzv : organ, âzâ vaveyla
Ü vâveylâ : eyvâh ! çığlık, yaygara
üda vazgelmek : vazgeçmek
üftade "Ve in min şey'in illâ"
üftâde : düşkün, bîçğre,âşık vebal
ülhan vech
ümm : ana, anne vech : yüz, çehre
ümm-i ruhani Vech-i delail
ümmet vech-i ter
ümmet : bir peygambere inanıp bağlanan vechi
kimse "VedDuha"
ümmetî "Vedduha"
ümmetî : ümmetim Vehhâb : çok bağışlayan, Allah
ümmî vekil-i Mustafa
ümmî : okuyup yazması olmayan Velayet Haydar
ümmi velayet tahtı
Ümmü'l-ervah velâyet : velîlik, ermişlik
Ümmü'l-Ervâh : ruhların anası, Allah velî : ermiş, eren; Allah'ın isimlerinden
Ümmü'l-Kitâb : Fâtiha Sûresi velî : fakat, ama
Ümmü'l-Kur'ân : Fâtiha Sûresi veli
ümmü'lervah "velLeyli"
ümmül-kitab verd
üryan verd : gül
Üstad Verd-i ahmer
üzdürürem Verd-i ahmer
üzmek : ayırmak verdan
üzmek : yüzmek verdân : güller
V vesvas
Vadi-i viran vesvâs : şeytan
Vahdet bağı "Veş-şems" ü "ven-necmi hevâ"
vahdet vezir
vahdet : yalnızlık, birlik vezn
vahdet-i kübra vezn : tartma, tartılma; tartı
"vahdet-i kübrâ" vildan
vahdet-nüma vildân : yeni doğmuş çocuklar; köleler, kullar
vahidiyyet viran
vahşi tuyur Vird
vakf : bir malı veya mülkü -satılmamak vird : belli zamanlarda okunması âdet olan
kaydıyla- bir hayır işine bağışlama Kur'ân cüzleri, duâları
vakıf "Visal ender visal"
vâkıf : bir işten haberli olan; vakfeden visal
vakt-ı eşrat visâl : kavuşma
vakt-i hazan visâl-ender-visâl : kavuşma içinde kavuşma;
Van tasavvufta bir makam
varidat visal-i ittisal
vâridât : hatıra gelen, içe doğan şeyler Visale
varis vukuf
Vâris vukûf : anlama, haberli olma
vâris Vuslat

38
SALİH BABA

vuslat Yetmiş üç fırka


vuslat : yetişme, kavuşma yevm : gün
Vuslat-ı canan yevmü'l-hisab
Vuslat-ı şirin yevmü'l-hisâb : hesap günü, kıyâmet
vuslat-ı didar yevmül-hisabın
vuslat-ı yâr yevmülhisabı
vuslat-ı yâra Yezdan
vuslat-kâm : kavuşma zevki Yezdân : Allah
vuslatı kâm yoldaş
Y Yusuf
"Ya" Yusuf-u canan
"Ya habibim küntü kenzen mahfiya" Yusuf-u cemal
yaban Yusuf-u Kenan
yad Yusuf-u Kenan-ı hüsn
yad edelim Yusuf-u Sani
yad eyle Yusuf-u şehzâde
Yadlar kamu Yusufu Kenan
yağma "yüz üç" makam
yahşi Z
yahşi : güzel, iyi zabt
Yahya zağ
Yakub zâğ : karga
yaman zaği
yaman : kötü zâhid : aşırı sofu
yane yane zahida
yâr zâhidâ : ey zâhid
yâr ü ağyar Zahir
yar-ı sadık Zahir oldu
yâr-ı sadık Zahir ü batın
yaran zâhir : görünen, açık, meydanda; dış görünüş
Yârıgar-ı Mustafa zâhirâ : görünüşte
Ye'cüc : kısa boylu kavim, Çinliler zaif biçare
Yecuc seddi zail
yed zâil : sona eren, devamlı olmayan; geçen
yed : el Zal
Yed-i beyza Zâl : ihtiyar; Fars kahramanlarından biri
Yed-i Beyzâ : Hz. Musâ'nın Firavun'a karşı zar
mûcize olarak görünen parlak eli zar ile vah
Yed-i kudret zar u sergerdan
yed-i kudret zâr
yed-i süfla Zat
yeder zat ı sıfat
Yedi tamu Zat-ı Hakk
yedi yedi Zat-ı Mutlak
yedmek : yedeğine almak, gütmek zat-ı Ahad
Yek nazar zat-ı bahr
yek : bir zat-ı evliyayı
Yeki zat-ı mutahhar
yeki : bir tane, biri zây : elden çıkarma
yeksan zayi
yeksân : düz; bir berâber zeban
yekta zebân : dil, lisan
yektâ : tek, eşsiz; benzersiz zebîh : kesilmiş veya kesilecek kurban; Hz.
yeldâ : uzun ‹smâil ile Hz. Muhammed'in babası Hz.
Yemen Abdullah'ın lâkabı
Yemî Zebihullah
yerağ Zebun
yerâğ : hazırlık zebûn : zayıf, güçsüz, âciz

39
SALİH BABA

Zebur zubur
zehr-i mar zuhur
Zelha zuhûr : görünme, meydana çıkma
Zeliha Zuhur-u mebde
Zelil zuhur-u himmet-i pîran
zelil Zuhura getirem
Zelil-i âciz zulmât : karanlıklar, zulmetler
Zelil-i aciz-i abd-i Hudâ zulmet
zem zulmet : karanlık
zemîme : kötülenmeye lâyık zü- : sahip
Zemin ü asuman zübde
zemm zübde : bir şeyin en seçkin parçası
zemm : ayıplama, kınama zübde-i alem
Zemzem : Kâbe civârında meşhur kuyu zübde-i esrar-ı hakikat
Zennureyn : iki nur sâhibi; Hz. Osman zübûr : Mekteplar, kitaplar
zerre Zühd : her türlü zevke karşı koyarak kendini
zerre-i halis ibâdete ver
zerrîn : altın, altından yapılmış; altın gibi sarı; zühd
parlak zühdü tedrisa
zerrin libas zülâl : saf, hafif, soğuk, güzel, tatlı su
zeval Zülcenaheyn
zevâl : sona erme zülcenâheyn : iki kanatlı, dünya ve âhirete âit
Zevale geniş bilgiyesahip olan kimse
zevk i halavet zülf
zevk u işret zülf : yüzün iki yanından sarkan saç; sevgilinin
zevk ü cünbüş saçı
Zeyd ile Amr Zülf-ü berdar
Zeyd ile Amr : "Türkçede "Ali ile Veli" dermiş Zülfekâr : Hz. Muhammed'in Hz. Ali'ye
gibi kullanılan bir kelime grubu armağan ettiği ucu çatallı kılıç
zeyd ile amr Zülfikar-ı Haydar
zî- : sahip Zülfikarı
zîbâ : süslü zümre-i aşık
zîhaya Zinnureyn zümre-i esnaf
zîr : alt, aşağı zümre-i Sami
Zîr-i hak zümre-i uşşakotağ
zîver : süs, bezek Zümrei uşşak
Zi-hayâ Zinnûreyin zümrei füccar
zi-hayâ sahib-vefa zünnar
zi-kadri zünnâr : papazarın bellerine bağladıkları uçları
zi-ruh sarkık, ipten örme kuşak
Zi-seha hilm züvvar
ziba züvvâr : ziyaretçiler
zikr : anma züvvar-ı dervişan
zikr i ibadet
zikr-i Hakk -âsâ : gibi
zillet -dâr : tutan, sahip
zillet : hakirlik, alçaklık, horluk -nümâ : gösteren
zindan -râ : ismin -i hâli; gibi
zindan-ı adem -res : erişen, yetişen
Zir ü bâlâ -sıfat : gibi
zir -şinâs : anlayan
zir ü bâla -tek, -teki : gibi
zir ü zemin -vârî : benzer, gibi
Zir-i ebru -veş : gibi
ziseha merdan
Ziya
ziyade
Ziyar-ı azmi pîran

40
SALİH BABA

41

You might also like