You are on page 1of 15

www.beyyine.

com
___________________________________________________________________

zannı galibe dayalıdır. Eğer bu konudaki herhangi bir yorum dinin bir aslına ters
düşmüyorsa, o konuda tevakkuf edilir.

Depresyon
Depresyonun sebebi nazardır, ama güçlü bir nazardır. Depresyon bir anda
meydana gelmez. Nazarın etkileri başlangıçta katlanılabilir ve direnilebilir miktardadır.
Ama uykusuzluk ve endişe durumları baş gösterip de tedavisi yapılmazsa zamanla
hastalık kişiye galip gelir.
İnsanlardan sadece bir kısmının hastalığı depresyon aşamasına gelir. Az bile
olsa günlük zikirlerini yapan diğer bir kısım bu aşamaya gelmezler. Onlardaki stres
düzeyi düşük olur ve depresyon haline girmezler. İşte sabah ve akşam zikirleriyle
Kuran okumanın faydalarından birisi burada kendini gösterir.
Kişide hastalık belirtileri baş gösterdiğinde karîn bunu kullanır ve ruhtaki
zayıflama sahibini büyük bir çöküntüye doğru sürüklemeye başlar.
Eğer başka bir cinin musallat olması durumu yoksa, olayın seyri böyledir.
Işık parlamaları görmek, hafıza kaybı, konuşurken saçmalamak gibi durumlar
sanıldığı gibi cinden değildir. Bu gibi durumların nedeni bedenin kimyasında
meydana gelen bozukluklardır ve bu durumda sinir sistemini ilgilendiren salgıların
tekrar düzenlenebilmesi için doktor tedavisine ihtiyaç vardır.
Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta vardır ki, bu da bu gibi
kimselere rukye yapılmasının onların sıkıntılarını daha da artıracağıdır. Çünkü beden
henüz gerekli salgıların oluşmasında dengeyi sağlayacak güce sahip değildir ve
rukyeden önce bunun sağlanması gerekir. Dolayısıyla, hastalığı bu noktaya gelmiş
kimseye rukye yapılmamalı ve bu kişi öncelikle doktor tedavisi görmelidir. Tedaviden
iki ya da üç ay sonra kendisine rukye uygulandığında Allah‟ın izniyle şifaya kavuşur.
Zorlu bir hastalık olan depresyon, iyi bir tedavi uygulandığında tamamen
geçebilir.
Uyuyamama durumunda şu tedavi uygulanır:
Bir avuç dolusu sidir yaprağı bir litre zeytinyağına katılarak mikserle karıştırılır.
Bu karışıma bir çay fincanı da su katılarak tekrar iyice karıştırılır ve üzerine Bakara,
Yâ Sîn ya da bilinen diğer rukyelerden biri tekrar edilerek okunur sonra yatmadan
önce vücut kullanmadan önce tekrar çalkalanarak bu yağla yağlanır. Bunun
sonucunda kişi uzun saatler boyunca rahat uyumaya başlar. Hastanın hafızası yerine
gelip sesi asli haline dönene kadar –zira bu hastalıkla birlikte ses de değişir- bu
tedaviye devam edilir. Hasta iyi bir duruma geldiğinde artık kendisine rukye uygulanır.
Hasta günde dört-altı saat uyuyabiliyorsa sidire gerek yoktur. Bunun yerine
yatmadan önce papatya çayı içmek yeterli olur. Bu çay uykusuzluğu ve beden
yorgunluğunu giderir.

Telbîne
Nebevi bir ilaç olan telbine ruhsal hastalıklar için en iyi tedavilerden birisidir.

45
Sihir‟den Korunma Ve Rukye İle Tedavi
___________________________________________________________________

Hasta genellikle tüm duyularında ve uzuvlarında zayıflık hisseder. Solunum


sistemi, hazım sistemi, görmesi, işitmesi, dikkati ve özellikle de tat ve zevk alma
duyusu zayıflamıştır.
Bu durumun en iyi ilacı ise telbinedir. Bu içecek bedene tekrar canlılık katar. İlk
faydası ise hemen sindirim sistemini iyileştirmesidir. Ardından diğer organlar ve
duyular gelir. Beden salgıları düzene girer ve doğal haline döner. Bazıları onun
sadece bir kısım hormonlar üzerinde belirli bir etkisinin olduğunu zannetmekteler.
Gerçekte ise o tüm bedeni etkiler ve ona tekrar canlılık verir.
Telbine yapmanın en iyi yöntemi şudur:
Yarı yarıya su ile karıştırılmış süt ocağa konarak ısıtıldıktan sonra içine, koruyucu
vs. herhangi bir kimyasal madde bulaştırılmamış yani bu işi bilenler tarafından
öğütülmüş arpa unu azar azar katılmaya başlanır ve bir taraftan da karıştırılır. Salep
kıvamı elde edene kadar kaynatılır. Sonra ocaktan indirilerek ılıtılır. Ardından
içerisine bal eklenerek sabah aç karnına, öğlen aç karnına ve akşam yatmadan önce
içilir. Bu işlem haftada üç dört kez tekrarlanır.

Öksürük
Göğsünüzde bir hareket hissettiğinizde yüksek sesle tekbir getirin. Öksürük
genellikle midede çözünen sihir maddesinden ya da çıkması yaklaştığı için mideye
doğru hareket eden cinin bizzat kendisinden kaynaklanır. Bu belirtiler kendisinde
oluşan hastanın kendisine yardım etmesi ve yolu kısaltması için bir rukye yapana
ihtiyacı olur.
Bu safhada en önemlisi cinle konuşmaya ve onu ikna etmeye uğraşmaksızın
rukye okumaktır. Aynı anda hastaya okunmuş gül suyu, safran ya da sade su
içirilmesidir. Hastanın yüzüne ve vücudunun bir kısmına da okunmuş su serpilir.
Aşırı korku hissi şifanın yakın olduğunu gösterir.
Farz namazları kıldığınızda namazdan sonra okunan zikirleri yapıncaya kadar
yerinizde kalın ve bu zikirleri Kuran okuyormuş gibi güzelce okuyun.
Kuran okuduğunuzda bunu işiteceğiniz bir sesle tertil ile ve ayetleri iyice
anlayacak biçimde tekrarlayarak okuyun.
Ruku ve secdedeki tesbihleri onar tane civarında yapın. Tesbihleri tane tane
okuyun, peş peşe birleştirerek okumayın. Ayetleri yine tane tane ve ayrı ayrı okuyun.
Rukuda başınızı kaldırmayın ve sırtınızla aynı hizada olmasına dikkat edin.
Gözleriniz secde yeri ile ayaklarınız arasındaki bölgeden ayrılmasın.
Namazdaki her vacip ve her rükün bu dönemde size yardımcıdır.

Büyünün ve Cin Çarpmasının Tedavisi Geçmişte Nasıldı?


Şunu belirtmek isterim ki, geçmiş nesillerin tedavileri bugünkülerin tedavilerinden
daha hayırlıydı. Hiç kuşkusuz bugünkü rukye yapanlar daha bilgililer ama
geçmiştekilerin anlayışları daha güçlüydü ve cin üzerinde etkili olan yöntemleri çok iyi
biliyorlardı. Bu yüzden de cinleri Allah‟ın yardımıyla vücuttan çok kolay çıkarıyorlardı.

46
www.beyyine.com
___________________________________________________________________

Tedavide buruna çekilecek, içilecek ve vücuda sürülecek şeyleri rukye ile birlikte
kullanıyorlardı.
Onların tedavideki eski yöntemlerinden birisi rukyeye başlamadan önce beş cüz
kadar Kuran okumaktı.
Hastaya günlük olarak altı saat boyunca okunur, ilk devre tamamlanınca
hastanın yüzüne ezan, ayetelkursi, nas ve felak sureleri okunur ve her ayette
üflenirdi. Hastada bir belirti meydana gelirse gereken tütsü koklatılır ve tedavide
kullandıkları içecek ne ise içirilirdi.
Ayrıca onlar cinle hiçbir şekilde konuşmazlar, ona soru sormazlardı. Çünkü
ortada başka bir şey değil, her yönüyle yalnızca bir savaş vardı. Onların cine boyun
eğdirdikleri yöntemleri vardı. İnsanlar onlardan gerçekten çok faydalanırlardı. Ama ne
yazık ki, tecrübelerini anlatan eserler bırakmamışlardır. Bu konuda belki birkaç tane
kitap bulunabilir. Onların da hattı neredeyse okunamayacak hale gelmiştir.
Onlar okuma işlemini hem kendileri hem de hasta ayakta olarak yaparlardı.
İçlerinde kendilerine ulaşıp tanık olduğum bazıları son derece serttiler.

Cinin Sinir Sistemi Üzerindeki Etkisi


Şeytan hastaya sinir sistemi üzerinden etki eder. Ama vücutta dolaşma yolu
kalpten ve insanoğlunun ruhuyla birlikte olur. O hastanın ruhunun ve imanının
gücüne göre o ruhla karışır. Şeytan ruhu insanın kan damarlarında dolaşır. Özellikle
de boynun iki tarafından geçerken insan bu damarlar boyunca elektrik akımı olmuş
gibi hisseder.
İnsan bedeni bir alet gibidir. Ruh bu alet içinde dolaşır ve karargâhı kalptir.
Şeytan buradan insanoğlunun ruhuna üfler. Kalpteki siyah noktaların ve dolayısıyla
günahların çokluğu nispetince vücuttaki dolaşımı artar.

İki Şahdamarı Üzerine Basınç Uygulaması


Bu uygulamayı anlayıp yapabilen Allah‟ın izniyle kesin fayda görür. Özellikle de
cin hasta üzerinde inatla etkin olmaya devam ediyor ve günlerce geri çekilmiyorsa bu
uygulama fayda verecektir. Yapılacak tek şey bir taraftan rukye okurken bir taraftan
beş saniye boyunca iki şahdamarı üzerine basınç uygulayıp bırakmak ve hasta
kendine gelene kadar bunu tekrarlamaktır. Bir başka uygulama ise elini iki şahdamarı
üzerine sadece koymaktır. Cin buna dayanamayacak ve senin onu nasıl yola
getireceğini bildiğini görecektir.
Şah damarları üzerine basınç uygulama işini bilinçli biçimde ve doğru yöntemle
yapmak gerekir. Aksi halde bu işlem hasta için de tehlike oluşturur.
Hasta kendine geldikten sonra üzerine rukye okunur ki, ruhu güçlensin ve cin
ona tekrar hakim olamasın.
Şeytan hastaya tamamen hakim olmayı ancak şiddetli bir üzüntü, sevinç, korku
ya da öfke yoluyla başarır. Bu şekilde hastanın ruhunu tamamen ele geçirir. Bunun
sonucunda insanın ruhu içeriden konuşabilse de bedene hakim olamadığı için
dışından konuşamaz. Çünkü o bir tür kendinden geçme halindedir ve konuşmaya güç
yetiremez. Bunun tam tersini düşünecek olursak, insan ruhu iman ve yakinle güç

47
Sihir‟den Korunma Ve Rukye İle Tedavi
___________________________________________________________________

kazanınca da şeytan ruhu bu şekilde geri planda kalır ve hakimiyet oluşturup ortaya
çıkamaz.
Göğsü ve kalbin bulunduğu bölgeyi önden ve arkadan yağlamak her ruhsal hasta
için şarttır. Bunu yapan, cinin inanılmaz bir hızla zayıfladığını görür.
Aynı şekilde, eğer cin vücudun herhangi bir organında hastalığa sebep oluyorsa,
yapılması gereken şey bu organa uzanan sinirlerin yağlanmasıdır. Eğer bunu
yaparsan, o istese de istemese de hakkını alırsın.
Hastanın yağlama işlemine ve üzerine okunmuş herhangi bir şeyi içmeye devam
etmesi şarttır.
Üzüntü, sevinç, korku ve öfke gibi duygular mutlak anlamda yasak olan şeyler
olmasa da, bunların Allah için olmasına ve bu duygularda aşırı olmamaya özen
göstermek gerekir.
Bunlar dışında hastanın durumunun kötüleşmesine ve şeytanın güç
kazanmasına yol açabilecek başka sebepler de vardır. Birisi hastanın kendisi için
yapılan büyünün bulunduğu mekandan geçmesidir. Bu durumda hasta kendini
kaybedebilir ve rahatsızlıkları artabilir. Büyüyü yapan veya yaptıran kimseyi görmek
de aynı etkiyi yapar.
Bir başka sebep cinlerin yerleşik oldukları mekanlardan geçmektir. Buradan
geçen hasta bazen kendinden geçer ve bunun sebebinin ne olduğunu bir türlü
anlayamaz.
Nazarda da durum aynıdır. Nazarı değen kişiyi görmek, kendisine nazarın
değdiği yerden geçmek, kendisine nazar değme sebebinin anılması, kendisine nazar
değen yerin ya da nazarı değen kişilerin adlarının anılması hastanın kötüleşmesine
neden olabilir. Bu nedenle hastanın –bildiği taktirde- bunlardan kaçınması gerekir.
Rukye yapan kimsenin de hastayı bu konuda uyarması gerekir. Belirtilen sebeplerden
dolayı herhangi bir olumsuzluk meydana gelmiş olsa bile bunlar rukye sonucunda
gitgide hafifler.
Burada önemli bir nokta var ki, o da şeytanın bu gibi durumları kullanarak
insanların arasını açmasından sakınmaktır. Hasta eğer kendisine kimin nazarının
değdiğini biliyorsa en doğru davranış ona iyi muamelede bulunarak eziyet etmemek
olacaktır. Bu tutum başkalarına ihsan kapsamına girer.
Hastanın kendisini kötü hissettiği yerlere ve toplantılara onu götürmemek gerekir.
Zira hasta her yerde kendini kötü hissetmez. Yalnızca nazarı değen ya da kendisine
büyü yapan kimselerin bulundukları yerlerde yahut benzer biçimde nazar değmesine
maruz kaldığı ortamlarda rahatsızlık hisseder. Dolayısıyla onun bu gibi yerlerde
bulunması hastalığının kötüleşmesine ve iyileşme sürecinin uzamasına neden olur.
Büyü malzemesinin bulunduğundan şüphe edilen yerlere okunmuş su
dökülmelidir. Suyun tuzlu olması daha da iyidir.

Şeytanın Verdiği Habere İtibar Edilir mi?


Bazı rukye yapan kimseler kendisine nazar değen kişiden, nazarının
değdiğinden şüphelendiği kimsenin adını sürekli tekrarlamasını isterler. Buna göre
eğer nazarı değen kişi o kişiyse hasta etkilenir ve şeytan konuşarak, ben falan kişinin
nazarıyım, der.

48
www.beyyine.com
___________________________________________________________________

Elbette ki, şeytanın verdiği haber dikkate alınmaz, çünkü şeytanlar akrabalık ve
arkadaşlık ilişkilerini koparmayı görev bilirler.
Bir büyü görevlisi şeytanın, büyücünün, herhangi bir hocanın, rukyecinin, nazarı
değenin ya da herhangi bir şeytanın adının zikredilmesi, cinin korkutulması ve tehdit
edilmesi ya da buna benzer rukye kapsamına girmeyen bir şey yapılması, her ne
kadar etkili olduğu iddia edilse de doğru değildir. Şeytanın da bir aklı vardır ve
bununla hileler düşünüp aldatabilir. Onun aldatmalarına engel olmanın tek yolu,
üzerine hiçbir şey eklemeksizin ve kendisinden bir şey eksiltmeksizin rukyeye devam
etmektir.
Şeytana galip gelmek isteyen onunla mücadelede bu tür yollara başvurmak
yerine, o şeytanın rabbine ve yaratıcısına yönelerek, meşru bir vesile olarak rukyeye
ve diğer mübah ilaçlara başvurmalıdır.

Nefes/Üfürmek
Nefes etmekten ya da üfürmekten amaç, belli bir usulle ruhu tedavi etmeye
çalışırken etkiyi artırmaktır. Bu salih insanların ve başkalarının –herkesin kendi
kastına göre- başvurdukları bir tutumdur. İman ehli öncelikle Allah‟a ve ardından
kalbinde yerleşik yakine ve takvaya dayanır.
Ruh salih amellerden beslenir. Ruhu temiz olan kimseyi insanlar “psikolojisi
güçlü” diye tanımlarlar. Bu yüzden güçlü bir ruhla Allah‟a yönelmek, pis ruhlar
karşısında iman ehlinin taşıdığı en büyük silahtır.
Pis/habis ruhlara gelince, konumuz tedavi olduğu için bizim bahsettiğimiz pis
ruhlar büyücünün, hasetçinin ve şeytanın ruhlarıdır. Bunlar tek bir mecrada akarlar ve
bunların bir araya gelmesi bir güç meydana getirir. Onların bir araya gelmelerinde asıl
olan haset ve nefrettir. Bunu ister büyü olarak adlandıralım ister nazar olarak… İşte
bu kimselerin de habis durumun gücüne göre etkisi artan nefesleri vardır ve bu
nefesler Allah‟ın izninden sonra başkaları üzerinde etkili olur.

Nebi’ye (sallallahu aleyhi ve sellem) Büyü Yapılması Olayı


Bu konuda kimileri şeytanın Nebi‟ye (sallallahu aleyhi ve sellem) etki ettiği
ithamında bulunurken, kimileri de bu büyünün şeytansız gerçekleştiğini
söylemişlerdir. Oysa yapılması gereken şey Nebi‟nin (sallallahu aleyhi ve sellem)
konumundan dolayı bu gibi yorumlardan uzak durmaktır.
Allah‟ın teşrideki hikmeti bazen bu gibi olayların meydana gelmesini gerektirebilir.
Bu şekilde ümmet bu gibi olaylarla karşılaşabileceğini ve böyle durumlarda nasıl bir
tavır takınacağını öğrenir. Nitekim Allah İslam Dini‟ni insanlara her konuda açıklama
getiren bir din kılmıştır.
Şu halde bize düşen, hem anladığımız hem de anlamakta güçlük çektiğimiz
konularda Allah‟a ve Rasulü‟ne teslim olmaktır. İnkıyadın anlamı da budur zaten.

Nebi’nin Beraberinde de Bir Karîn Var mıydı?


Nebi (sallallahu aleyhi ve selem) de dahil her insanın beraberinde bir karîn
olduğu sabittir. Bunun iki istisnası İsa ve annesi Meryem‟dir (aleyhimesselam).

49
Sihir‟den Korunma Ve Rukye İle Tedavi
___________________________________________________________________

Bir hadiste Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) “Ancak Allah ona karşı bana yardım
etti ve o bana boyun eğdi”1 derken bir diğerinde de “O bana sadece hayır emreder”
demekte. Enes ibn Malik‟ten rivayet edilen hadiste de Cibril‟in (aleyhisselam) o henüz
bir çocukken Nebi‟nin kalbini yarıp içinden bir kan pıhtısı çıkardığı ve “İşte bu
şeytanın sendeki payıdır” dediği geçer.
Dolayısıyla şeytanın Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) üzerinde ne ona vesvese
verme ne de onun ruhuyla karışıp onu kontrol edebilme gibi bir gücü vardır.
Nitekim iman ehli üzerinde de onun mutlak bir otoritesi yoktur. Sadece onlara
vesvese verir, aralarını bozar, unutturur, çok yeme ve içme gibi yollarla onları itaatte
tembelliğe sevk eder.

Ruhların Birbirleri Üzerindeki Etkisi


Burada değinmek istediğimiz noktalardan birisi de gerek temiz gerek pis ruhların
birbirleri üzerindeki etkisidir.
Ne akıl sahipleri, ne doktorlar ne de felsefeciler bu gerçeği inkar etmişlerdir. İlim
ehli ruhun başka ruhlar üzerinde, nasıl olduğunu sadece Allah‟ın bilebileceği çeşitli
yollarla etkisi olduğuna inanır.
Büyü olayında Nebi‟nin (sallallahu aleyhi ve sellem) başına gelen de bundan
ibarettir.
Gerek cin gerek insan olsun bazı ruhların yaratılıştan var olmayan ama sonradan
kazanılabilen bir güce sahip olduğunu hiç kimse inkar etmemektedir. Hayır ehli
olanlar ruhlarını imanla ve salih amelle güçlendirirlerken, şer ehli onu şerle
güçlendirirler.
Büyücüler mükaşefe ve riyazet2 ehlidirler. Bunlar için ayinler düzenlerler. Öyle ki,
sonunda hayır nihai olarak kalplerinden çıkarılır. Eğer böyle olmasa ne büyücü ne de
hasetçi olurlardı.
Rukye ehli nasıl birbirlerinden farklılık gösteriyorsa, hasetçiler ve büyücüler de
şerre yönelik riyazetlerinin gücü nispetince farklılık gösterirler.
Şeytan, ruhu haset konusunda eğitir ve sonunda o ruh hasette etkili olur. Yoksa
Allah hiçbir ruhu hasetçi ve büyücü olarak yaratmamıştır. Aksine o ruhları hanif fıtrat
üzere yaratır. Sonra o ruhların her biri kendi yolunda eğitimini alır.
Hayır üzere olan ruhlar hayır ehliyle anlaşıp bir araya geldikleri gibi, pis ruha
sahip şer ehliyle zıtlık oluştururlar. Bu yüzden ilim ehli rukye silahının ancak hem
rukyeyi yapan ve hem de rukye yapılan tarafındaki engeller kalktığı taktirde etki
edeceğini belirtirler. Şeytanla büyücünün ya da hasetçinin durumu da böyledir.
Aralarında bir engel olduğu taktirde işleri bozulur.
Bu şu anlama gelir: Eğer kendisine rukye yapılan tarafında bir engel varsa rukye
yapanın etkisi asgari derecede kalır. Çünkü etki tek taraftan gelmektedir.
Aynı şekilde şeytanın ya da insanın nazarı yahut büyücünün büyüsü de tek
yönden, kendi yönünden gelmektedir.
1
Hadisteki “esleme” ifadesi “Müslüman oldu” şeklinde de anlaşılabilir. Ama alimlerden bir kısmı şeytan
Müslüman olmayacağı için bu ifade “boyun eğdi ve teslim oldu” anlamındadır, demişlerdir.
2
Bir takım güçlere sahip olabilmek için düzenli yapılan uygulama.

50
www.beyyine.com
___________________________________________________________________

Şeytani ruhların gücü insani ruhların gücünden fazladır. Bunun nedeni şeytanda
hiçbir hayrın bulunmayışıdır. İnsan ise böyle değildir. Onlarda sevgi, merhamet, güzel
davranışlar bulunur. İnsanlar kendilerinde bulunan imanın ve hayrın miktarı
bakımından farklılık gösterirler. Şeytanın onlardan payı ise işte bu hayrın nispetince
değişiklik gösterir. İnsan Allah‟a sıdkla yöneldiğinde şeytanın kendisinden elde ettiği
payın çoğu ortadan kalkar.
Temelde büyü de haset de aynı tür şeylerdir; aynı öfkeyi ve aynı kini taşıyan
ruhtan çıkarlar. Aralarındaki tek fark büyünün açıkça şeytanla işbirliği içinde
yapılması, hasedin ise yine şeytan yoluyla gerçekleşmesiyle birlikte, haset edenin
çoğu kez bunun farkında olmamasıdır. Haset eden kimse bilmeden onları razı
edecek şeyi yaparak, onları kendine yardım etmeye sevk eder.
Dolayısıyla, hasetçi ve büyücü pis ruhların keyfiyetinde ortaktırlar ve bu keyfiyet
fıtratla gelmez ama çabayla kazanılır.
Hasetçinin bu hali bazen küçük bir yaşta iken başlar. Şeytan onun kalbinde kin
ve haset oluşması işini üstlenir. Sonunda o kendini bu işte uzmanlaşmış bulur. Ama
çoğu hasetçiler büyük bir olay meydana gelene kadar, başkaları üzerinde böyle bir
etkilerinin olduğunun farkında olmazlar.
Bazen bir ailenin bu habis özelliği nesilden nesile taşıdığı görülür. Bunun sebebi
ise İslam terbiyesinden ve Müslümanların yaşadıkları ortamlardan uzak olmaktır.
Temelde insanoğlunun kalbi tüm kötülüklerden arıdır ve bu kalbin sahibi şeytanın
onaylayacağı şeylere meyledene kadar da öyle kalır. Bu meyil oluştuktan sonra, artık
zaman içerisinde bu yönde eğitimini alır.
Büyücüye gelince, o şeytanın kapısını kendi rızasıyla çalar ve kendi rızasıyla ona
kul olmak istediğini belirtir.
O ise başlangıçta onu hemen kabul etmez. Önce onun gerçekten bunu
istediğinden emin olmak ister. Bu yüzden de şeytanlarla açıkça ve rahatça karşı
karşıya gelebilmesi için onu riyazetle yükümlü tutar ve ağır, bağlayıcı sözler alır.
Alacağı şeylerin karşılığında ödeyeceği bedel ise bizzat kendi ruhudur. Bunun
dışında çoğu kez evlatlarının ve yakınlarının ruhlarını da şeytana kurban eder ve
çocukları yaşamaz.
Sihir öğrenme riyazetleri (alıştırmaları) gerçekte kalpte olan fıtratın harabından
ve çekip alınmasından ibarettir.
Büyücülerin ve hasetçilerin içinde bulundukları durum bir tür amansız hastalıktır.
Tedavisi imkansız gibidir. Bu hastalığı ancak içten bir arzu ve uzun seneler boyunca
çekilen çileler, mücadeleler tedavi edebilir. Ancak bu şekilde kötülük kalpten
dağılmaya başlar.
Bunun en büyük ilacı ilim öğrenmek, özellikle tevhid ilmini ve imanın kısımlarını
öğrenmektir. Kadere iman konusu ise bunlar arasında özel bir yer tutar. Ayrıca çok
salih amel işlemek ve nefsi şer‟î yöntemlerle batıldan alıkoymak gerekir.
Büyücülerin ve hasetçilerin yaptığı şey aslında Allah‟ın paylaştırmasına,
kazasına ve hikmetine başkaldırıdır. Onlar eğer Allah‟ın takdirlerine razı olsalardı en
mutlu insanlar olurlardı. Ama ne yazık ki, şeytan onları korkaklık, düşmanlık, kin ve
haset barındıran bu yolla zehirlerini saçmaya sevk etmektedir.

51
Sihir‟den Korunma Ve Rukye İle Tedavi
___________________________________________________________________

Nazar bazen salih kimselerden, herhangi bir eziyet kastı olmaksızın meydana
gelebilir.
Şeytan bu şekilde, kulun kalbindeki en küçük bir kaymayı kullanarak onu acıya
ve sıkıntıya dönüştürmeye çalışır. Bu nedenle her müminin, kalbine düşen her
mahzurlu şeye karşı kendisini savunması ve hiçbir vesveseye icabet etmemesi
gerekir. Kimi insanlar vesveselere icabet ederek kendilerini onlara teslim ederler. Bu
büyük bir hatadır. Çünkü kalbe gelip giden bu şeyler temelde şeytandandır ve onlara
kulak asmayıp bir şekilde bertaraf etmek gerekir.
Kısacası, büyücüler ve hasetçiler kalpleri hasta varlıklardır ve onlara ne rukye ne
de başka şey fayda eder. Ta ki, onlar sadık biçimde tevbe edene kadar. Onlar Allaha
yöneldikleri, sabrettikleri, üzerlerine geçen hakları iade ettikleri ve tarafından
bağışlanmadıkları kişilere dua ettikleri takdirde, Allah‟ın rahmetine ve affına yine onun
izniyle kavuşabilirler.

Törensel Tedavi Yöntemleri


Büyücülerin ayinleriyle aynı yönteme dayanan bu tür tedaviler caiz değildir.
Demir ya da baltanın kızdırılıp buhar yapılarak büyü bozmaya çalışmak, cine boyun
eğdirmek için bir takım cin isimlerini saymak gibi. Bu ve benzeri yöntemler ilk anda
fayda verebilir ama bu bir hileden ibarettir ve en kısa zamanda hasta yine eski haline
döner.
Büyücüler kullandıkları rakamları ve miktarları rastgele kullanılmazlar. Aksine
bunları şeytanlar belirler. Ne kadar bakır, kurşun, demir, cıva, buhur ve bitki
kullanacaklarını ince ayarlarla şeytanlar belirler.
Bazen azimetler ve tılsımlar kullanırlar, bazen kullanmazlar. Cinin isteğe cevap
vermesi için bir takım semboller yeterlidir. Bu belirli bir bitki olabilir, belirli bir gün ya
da gece, gündüz, ayın başı ya da sonu gibi belirli bir vakit olabilir. Bazen –gelinin
evden çıkma vakti gibi- belirli bir an yahut bir hayvanın ya da insanın üzerinden
alınmış bir eser olabilir.
Bunları belirtmedeki amacımız, büyücülerin sembollere, tılsımlara dayalı bu tür
tutumları olduğu ve tedavide benzer tutumlardan kaçınılması gerektiğidir. Yoksa
onların kullandıkları bir takım mübah bitkileri ve malzemeleri kullanmakta bir mahzur
yoktur.
Tedavide demirin kullanılması aslında faydalıdır ve temelde bunda bir mahzur
yoktur. Demiri kullanmanın çeşitli yolları vardır. Şu var ki, kullanıma uygun olması için
demiri hazırlamak çok vakit alır.

Rukye ve Tıbbi Tedavi


Tedavi ruhsal tedavi ve mübah ilaçlarla tedavi olmak üzere iki türdür. İlaçla
tedavinin dinen mübah olduğu sünnetle sabittir. Bu nedenle her hastalık için rukye
gerekir denemez. Nitekim Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) hacamatla, balla,
zemzemle ve başka şeylerle tedaviyi tavsiye etmiştir.
Nazar, cin çarpması ve büyü sonucu oluşan rahatsızlıklar rukyeyle tedavi edilir.
Ama en güzeli rukye ile mübah ilaçları bir arada kullanmaktır. Bunu yapmak tedavi
için en ideal yoldur.

52
www.beyyine.com
___________________________________________________________________

İlaç kullanmanın tek kuralı bu ilaçların haram olmayan maddeler olmasıdır.


Rukye uygulamasında kural ise içeriğinde şirke düşürecek bir şey bulunmaması,
küfür, lanet ve saldırı gibi haram bir şeyi kapsamamasıdır.
Alimler rukyenin kurallarını şöyle sıralamışlardır:
1- Kuran ve Sünnet‟e dayalı dualarla, Allah‟ın isimleriyle ve sıfatlarıyla olması.
2- Arapça ya da başka bir dilde, anlaşılır ifadelerle olması.
3- Rukye yapanın ve kendisine rukye yapılanın, rukyenin etkisinin bizzat
kendinden kaynaklanmadığını, bilakis bu etkinin Allah‟tan olduğunu bilmesi.

Karın Bölgesine Ya da Vücudun Başka Bir Yerine Elin Konulmasından


Duyulan Rahatsızlık
Bundan duyulan sıkıntı ve rahatsızlık çoğunlukla hastada büyü olduğunu ve bu
bölgenin de büyünün toplandığı bölge olduğunu gösterir. Burada bazen cildin altında
düğümlenme fark edilir.
Aynı biçimde cinin yerleştiği bölgeye el konulmasından hasta rahatsız olur.
Namaz kılarken ayaklarda olan titreme ve kalpte olan çarpıntı şeytandandır.
Göğsün alt kısmından ve göğüsten gelen ağlama şeytandandır. Bu durumda kişinin
bu hissi def etmeye çalışması gerekir.
Namazdan önce sığınma dualarını çok okumak, ele üfleyip göğsü mesh etmek,
namaza erkenden hazırlanmak bu gibi durumları ortadan kaldırabilir.
İbnu‟l-Kayyım‟ın Zadu‟l-Mead‟da aktardığı sığınma duaları gibi duaların tekrar
tekrar okunmaları ve vücudun bunlarla mesh edilmesi nazar belirtilerini, özellikle de
namazda ortaya çıkan rahatsızlıkları giderir.
İbadet esnasındaki gerçek huşu ve gerçek ağlamanın kaynağı kalptir. Tüm
organlar bu huşuya tabi olurlar ve bu ruhu yüceltir, etkisi ibadetten sonra da devam
eder.
Göğüsten gelen tüm hisler şeytandandır. Özellikle de isteksizlik, içinde şüphe
olan bir şeye ya da bir harama davet olan şeyler, bakılmaması gereken şeye bakma
isteği… Bunların tümü şeytandandır ve bunlara cevap vermemek gerekir.
Şeytanın hilelerinden birisi de bazı iyi özelliklere sahip kardeşlerdeki
şikayetlenme ve söylenme alışkanlığıdır. Allah cümlemizi bundan korusun. Şeytan
bununla sizin yaptıklarınızı boşa çıkarmak ve size eziyet etmek ister.
Yine haset, ayrılık, hakkı gizleme gibi durumlar ortaya çıkmaya başladığında kötü
sonu beklemek gerekir.

Hastanın Tedaviden Kaçınması


Hastalar genellikle güçlü bir etken olduğu zaman tedaviden kaçınırlar. Bu olay
çoğunlukla hastanın iradesi dışında olmaz. Şeytan ne kadar güçlü olursa olsun
hastaya her konuda etki edemez. Bu durum kişiden kişiye değişir. Hasta bir konuda
azmettiği takdirde ise şeytan ona güç yetiremez. Onu bir kez bir şeyden alıkoyabilse
bile, her seferinde bunu yapamaz. Bundan dolayı, hastanın tedaviye olan inancı ve

53
Sihir‟den Korunma Ve Rukye İle Tedavi
___________________________________________________________________

kanaati önemlidir. Eğer bu konudaki kanaati ve azmi güçlüyse tedaviye devam


etmeyi başarabilecektir.
Hastanın yapacağı en iyi şey rukyeyle ilgili kitaplar, zikirleri öğreten kitaplar, dini
kasetler ve Kuran kasetleri satın almak olacaktır. Nitekim bu tür bir hasta zamanla
kendisini, kendi kendini tedavi etmek zorunda bulacaktır. Çünkü şikayetleri artacak ve
ruhsal olarak içinde bulunduğu duruma dayanamaz hale gelecektir. Çok sadaka
vermek, çok nafile namaz kılmak ve oruç tutmak, çok zikretmek, çok okumak ve salih
insanlarla birlikte olmak tedaviye yardımcı olan ve süreci hızlandıran unsurlardır.
Bu şekilde güçlü bir biçimde Allah‟a yönelmek Allah‟ın izniyle yeterli olacak,
süreç uzun olsa bile hasta sonunda hedefine ulaşacaktır.

Kuran Ayetlerinin Kağıda ya da Kumaşa Yazılması


Kuran ayetlerinin yanmaya uygun bir şey üzerine yazılarak yakılması Allah‟ın
kelamını aşağılamak olacağı için şeytan bu gibi davranışlardan çok hoşnut olur.
Yakma işlemi sonucunda şeytan sadece kağıt üzerindeki misk gibi maddeler
sebebiyle bir miktar etkilenecektir o kadar. Tedavi içinse bu gibi uygulamaların önemli
bir etkisi yoktur. Tedavi olmak isteyen kişi eksiksiz bir tedavi programı oluşturmalı ve
şifa bulana kadar buna devam etmelidir.

Bitkilerin Kullanımıyla İlgili Bir Not


Bitkiler ve yağlar konusunda asıl olan, bunların yardımcı unsurlar olmalarıdır.
Bunların görevi cini zayıflatarak hastanın güç kazanmasını, şeytanlarla mücadele
edebilmesini ve kendi kendisini tedavi edebilecek duruma gelmesini sağlamaktır.
Bunların kullanımında aşırıya gitmek ve bunların cini ortadan kaldıracağını
zannederek rukyeyi ve zikirleri bırakmak ya da azaltmak son derece yanlıştır. Asıl
tedavi edici unsurun rukye olduğunu asla hatırdan çıkarmamak gerekir.
Hatta hastanın her duyduğu ilacı bulmak için uğraşması da gerekmez. Bu
konuda faydalı olan bitkiler vardır ve herkes bunlardan ulaşabildiğini kullansa kendisi
için yeterli olur. Nitekim eskiler safran, çörek otu vs. dışında şeyler de kullanmışlardır.
Kimisi sidr, hıltît ya da sarısabır kullanıyorlardı, kimi iki kardeş kanı ya da meyankökü.

Ailede birden fazla kimsenin hasta olması tedaviyi zorlaştırır mı?


Şu bir gerçek ki, şeytanlar şu ya da bu sebeple birbirlerinden yardım alırlar. Ama
en akıllı davranış böyle bir durumda evde yalnızca bir kişinin tedavisine etkin biçimde
başlamaktır. Geriye kalanlar bu tedaviden etkileneceklerdir. Hatta tedavi olmak
istemeseler bile… Bunun için en uygun kişi ise evin erkeğidir. Çünkü kadınlar
genellikle eşleri tarafından engelle karşılaşırlar ve ara sıra tehdide bile maruz
kalabilirler. Özellikle de tedavi sürecinde durumları ciddileştiği ve şeytan helake
yaklaştığı zamanlarda.
Erkeklerin hepsinde sorun var demek değildir bu. Ancak onlardan özellikle hasta
olanlar ve tedaviden kaçanlarının belli zamanlarda, ramazan ayı gibi dini önemi olan
dönemlerde, hac ve ilmi toplantı zamanlarında kendilerini meşgul ettikleri görülür. Bu
meşguliyet bu dönemin bitmesiyle birlikte sona erer! Kimisi bütün sene kendi haline
terk ettiği evini ramazanda onarmaya kalkışır, kimi bütün sene borçlu kalıp hac

54
www.beyyine.com
___________________________________________________________________

mevsimi geldiğinde ben borçluyum bahanesini ileri sürer vs. Bu şekilde taatlerden
kendilerini alıkoyarlar.
Şahsi deneyimlerim çerçevesinde, kadınların erkeklerden daha güçlü ve daha
sebatkar olduklarını gördüm. Cinlerin azgınlarından olanları yenilgiye uğratan nice
kadınlara tanık oldum.
Her halükarda, eğer evde birden fazla hasta varsa, en doğrusu hepsinin birden
tedavisine başlamamaktır. Önce ev reisinden başlanır, o esnada eşi ona yardımcı rol
oynar. Ama o da tedaviden –özellikle de sona yaklaşıldığında- etkilenecek, sorunları
artacaktır. Evin reisi olan erkeğin sabır göstermesi ve çocuklarına da günlük zikirleri
ve sığınmaları öğretmesi gerekir.
Hastalık bir imtihandır. İmtihan için hükümler ve kurtuluşun yakın olduğuna dair
göstergeler vardır. Bunlar, musibetin şiddetlenmesi, başka olayların bunun üstüne
gelmesi, yakınlar tarafından terk edilmek, insanlardan ve cinlerden şeytanların kişinin
üzerine saldırmaları gibi şeylerdir. Böylece kişi tamamen Allah‟a yönelir ve başka
şeyleri terk eder. Ardından da doğan bir fecr gibi, ezici bir zafer gibi kurtuluş gelir.
Allah‟tan hepimiz için af ve afiyet ister, faydalı olan şeyi bize öğretmesini ve her
imtihan içinde olan kişiyi kendisinin salahına olan şeye yöneltmesini dileriz. O buna
vekil ve buna kadirdir.

***
Bazı Sorular ve Cevapları

Soru: Cin vücuda her istediği zaman girip çıkabilir mi?


Cinin vücuda girmesi ve çıkması, bazılarının zannettikleri gibi kolay bir iş değildir.
Bir cin vücuda istediği zaman girip istediği zaman çıkamaz.
Bir cin vücuda ya kişi herhangi bir sebeple bayıldığında ya o kişi uykuda iken
kabus esnasında girer (Bu durum kişi abdestsiz ve sığınma dualarını okumaksızın
yatmışsa olur).
Aynı şekilde cinin çıkması da hasta uyanık ve aklı başındayken olmaz. Rukye ile
uğraşanlar bunu bilirler. Cin, hasta ya uykudayken çıkar ya da onu bayıltıp öyle çıkar.
Kişinin kendinde olduğu halde cinin vücuttan çıktığı tek durum vardır, o da ölüm
anıdır. İbnu‟l-Kayyım şeytanın kişinin ruhunu almaya gelen ölüm meleğini görür
görmez vücudu terk ettiğini belirtir. (Vücuda giren şeytanın da insan ruhuna karışan
bir ruh olduğunu hatırlayalım)
İnsanın vücudunda hissettiği gariplikler vücuttaki cinden kaynaklanır ama bunlar
onun girip çıktığını göstermez.
Eğer vücuda girip çıkmak bu kadar kolay olsaydı, yeryüzünde kendisine cin
musallat olmamış insan kalmazdı. Şeytanların böyle bir fırsatı kullanmaktan geri
kalacakları düşünülemez. Ama Allah insanları böyle bir durumdan korumuştur.

Soru: Günlük olarak yapılan dualar, zikirler ve rukyeler büyünün


yenilenmesine karşı kişinin korunmasını sağlar mı?

55
Sihir‟den Korunma Ve Rukye İle Tedavi
___________________________________________________________________

Evet, her tür zikir, Kuran ve kullanılan maddi ilaçlar, hem mevcut hastalığın
tedavisi için hem de büyünün yenilenmesine karşı faydalıdır.
Kuran okuma, özellikle de Bakara suresi kişi için önemli bir kaledir. Bunun için iki
ayrı rukye uygulaması olması gerekir desek bile, bunların birer hafta dönüşümlü
okunması yeterlidir.
Gün boyu devam ettirilen zikir bir korunmadır, abdest üzere olmak bir
korunmadır, sünnetten okuduğumuz günlük dualar birer korunmadır, gece yatmadan
önce yapılan korunma duaları ve zikirler en önemli korunmalardır. Zira büyünün
yenilenmesi çoğunlukla uyku esnasında olur. Yine yatmadan önce Mülk ve Secde
surelerini okumak korunmadır.
Kullanabileceğimiz çeşitli ilaçlar birer korunmadırlar. Örneğin Acve hurması
kullanmak cinin vücuttaki faaliyetlerini büyük oranda iptal eder. Vücutta büyü olmasa
bile bunu yemeğe devam etmek gerekir.
Meyankökü içmek korunmadır ve hatta büyüyü ortadan kaldırır. Çok uzun zaman
alsa bile buna devam etmek gerekir. Vücudu yağlamak vücuttaki cini mahveder.
Bundan dolayı bu hem hücum hem de savunma hattı sayılır.
Önemli bir nokta
Şeytanlar büyü maddesini karında olduğu gibi tutmazlar. Aksine, onu meyankökü
ve acve gibi yok edici ilaçlardan koruyacak bir kılıf oluştururlar. Bu ilaçlar karına
girince bu kılıf etkilenmeye ve tahrip olmaya başlar. Sonunda ilaç büyü maddesine
ulaşır ve eğer hasta ilacı kullanmaya devam ederse, şeytanlar hastaya yaptıkları
eziyetleri keserler. O da büyük bir rahatlama hisseder. Bazen kusma ya da dışkı
yoluyla karından garip şeyler de çıkar. Bunun üzerine hasta ilacın büyüye ulaştığını
ve onu yok ettiğini düşünerek ilaca devam etmez ya da kullanımında gevşeklik
gösterir. Bunu fırsat bilen şeytan vücuda tekrar büyüyü koruyacak maddeler sokarak
tekrar hastaya eziyet etmeye başlar. O zaman ne yazık ki, tedavi başladığı noktaya
döner.
Bu nedenle, unutmayalım ki, rahatlama olayı büyünün bozulduğunu göstermez.
Doğru olan bunun tam tersidir. Büyünün bozulmak üzere olduğunun ve cinin artık
yenik düştüğünün asıl göstergesi, vücuttaki yorgunluk ve ağırlık hissinin ve diğer
şikayetlerin artmasıdır.
Rahatlama hissedince tedaviyi bırakmamak önemlidir. Şeytan hastayı çok iyi
tanır. Onun azminin düzeyini, psikolojik durumunu bilir. O yüzden onu ancak tedaviyi
sonuna kadar götürecek güçlü bir kararlılık alt eder.
Soru: Yasin suresinin günde üç kez belirtildiği gibi okunması yalnızca
tedavinin sonuna yaklaşınca mı gereklidir. Yoksa başlangıçta da okunabilir mi?
Kuran okuma programının şu şekilde olması gerekir:
a) Fatiha, Bakara, nas ve felak sureleri (son ikisi yedişer kez tekrarlanarak) iki
hafta ya da duruma göre bir ay süresince okunur.
b) Sonra Kehf, Ta Ha, Ya Sin, Duhan, Vakıa, Hadid, Haşr, Mülk, Fatiha, nas ve
felak sureleri iki hafta boyunca ya da bir ay boyunca okunur.
Bu iki şıktaki sureler bu şekilde dönüşümlü olarak okunurlar. Biri diğerinden daha
etkilidir denilemez, ancak birbirlerine karıştırılmazlar ve her biri müstakil olarak

56
www.beyyine.com
___________________________________________________________________

okunur. Bunlar aynı zamanda yağ üzerine, su üzerine ve kullanılacak olan diğer
ilaçlar üzerine de okunurlar.
Hastanın rahatsızlıklarının şiddetlendiği nihai döneme ulaşınca Ya Sin suresine
geçilir ve bu sure belirtilen tekrarlar yapılarak, günde üç kez ve en iyisi yedi kez
okunur. Önemli olan bu sureyi belirtilen usule göre okumaktır.
Soru: Rahatsızlığın büyüden mi, nazardan mı kaynaklandığını anlayabilir
miyiz?
Bu her zaman mümkün olmayabilir. Zira bazı nazar durumları felce ya da ölüme
bile sebep olabilecek kadar etkilidir. Sihir de bazen hafif bazen daha güçlü olur.
Soru: Bazı kişiler kendilerinde olağan dışı bir durum olduğundan emin
oldukları halde rukyeden etkilenmemekteler. Bunu nasıl açıklayabiliriz?
Bu durum şu sebeplerden birine dayanır:
1- Vücutta görev alan cin güçlü cinlerdendir. Benim şahsi tecrübelerimden
edindiğim sonuç bu tür cinlerin daha ziyade kadınlara musallat olduğudur. Yani
kadınlara gönderilen cinler güçlü cinlerden seçilmektedir. Nitekim çoğu kez kadınların
rukyeden çok az etkilendikleri görülür. Bu nedenle de sorunun psikolojik olduğu
zannedilir.
2- Tedavinin zayıf oluşu ve gerekli temellere sahip olmayışı. Yani, bilinen ve
bizim de yazıda sıraladığımız özellikleri taşımayışı, aynı anda duaları, zikirleri,
okumayı, tevekkülü, tevhidi ve maddi ilaçların kullanımını içermeyişi.
3- Tedavi üzerine yoğunlaşmamak. Bazen hasta senelerce tedaviyle uğraşır ama
tek bir tedavi üzerine yoğunlaşmadan yapar bunu. Başladığı tedaviyi devam ettirmez,
bir rukyeciyi bırakıp diğerine gider vs. Bazen hastalar rukye yapan birini duydukları
için kilometrelerce yol kat ederler. Yirmi dört saatten fazla kalamayacakları
uzaklıklara giderek, bir celsede cinin vücutlarından çıkarılacağını beklerler. Bu gibi
şeyler şeytanların insanlarla oynamasından başka bir şey değildir.
Bir ya da iki celsede cini vücuttan çıkaracağını iddia eden bir rukyeciye inanan
hata eder. Eğer böyle olsaydı, tüm hastaların çileleri kısa zamanda son bulurdu. Bu
gibi hayallerden sıyrılıp Allaha tevekkülle birlikte çaba harcamaya girişmek gerekir.
Soru: Kendisine nazar değmiş bir insan, bunun sonrasında nazara açık bir
hale gelir mi?
Evet, kendisine nazar değmiş birinin bedeni zayıftır ve buna açıktır. Özellikle de
olayın farkında değilse ve sığınma dualarını okumuyorsa.
Soru: Bir kimsenin sihirle ilgili ayetlerden etkilenmesi onun üzerinde büyü
olduğunu mu gösterir?
Hayır, bu ille de büyünün göstergesi değildir. Çünkü şeytan hilebazdır. O her
telden çalar ve karşıdakini aldatır. Ayrıca, Allah kelamının tümü onlar üzerinde
etkilidir. Bu yüzden en iyisi, benim durumun büyü mü, nazar mı diye düşünmek yerine
şu gerçek üzerinde düşünmeliyiz: Bu bedende iki ruh bulunmaktadır: Hastanın ruhu
ve şeytanın ruhu. Bunlardan şeytana ait olan ikinci ruhun gitmesi ve bedende tek bir
ruhun kalması gerekir. Bu da ancak Allah‟ın yardımıyla ve ona tevekkülle gerçekleşir.
Bu yüzden her zaman, her tadavide ve her ilaç içtiğinizde Allah‟tan yardım ve şifa
istemeyi unutmayın. Şu üç şeyi her zaman bir arada bulundurun: İnanç, tevekkül ve
sebepleri yerine getirme. Bunlardan birisi eksik olduğunda tedavi eksik kalır. Her

57
Sihir‟den Korunma Ve Rukye İle Tedavi
___________________________________________________________________

zaman şunu tekrarlayın: La havle ve la kuvvete illa billah aleyhi tevekkeltu ve huve
rabbu‟l-arşi‟l-azîm.

Soru: Rukye esnasında hasta uyursa ne yapılmalı.


En iyisi hastayı yan yatırarak arka tarafına oturmak ve her beş ayette bir
omurgası üzerine boylu boyunca üflemektir.
Soru: Cin ses dalgalarından ve röntgen ışınlarından etkilenir mi?
Evet, cin bunlardan etkilenir. Nitekim ultrasona giren hastaların organlarında
kasılmalar gözlenmiştir. Ancak bu gibi şeylere itibar etmemek gerekir. Asıl tedavi
araçları Kuran okuma ve bitkisel tedavidir. Bunun dışındaki şeylerle meşgul olmak
vakit kaybına neden olur. Ayrıca bu gibi elektrik, elektromanyetik ve ışın yayan
cihazlar insan vücuduna zarar verip onu zayıflatarak cine fırsat da oluşturabilir. Zaten
bu tür cihazlar, zararlarından dolayı zorunlu durumlarda kullanılan cihazlardır.
Soru: Rukye için Kuran’ı okumak mı daha etkilidir, dinlemek mi?
Hiç kuşku yok ki, üzerinde düşünerek Kuran‟ı okumak dinlemekten daha etkilidir.
Ama dinlemek de etkili olduğu için çok yüksek sesle olmaksızın dinlene de bilir.
Özellikle de okuyan ses etkiliyse.
Soru: Bakara suresini gece namazı esnasında okusak olur mu?
Olur, ama neden namazımızı şeytanları helak etmek niyetiyle kılalım? En iyisi
namazımızı yalnızca Allah taat ve yakınlık için kılmaktır. Bunun için her gece bir cüz
okuyabiliriz.
Soru: İnsanlar içerisinden çok sayıda kişinin bu tür hastalıklara mübtela
olduklarını söyleyebilir miyiz?
Evet, çoğu insan hayatı boyunca bu hastalıkları çekmektedir. Bunun en büyük
delillerinden biri de İbnu‟l-Kayyım‟ın şu sözüdür: “İnsanların saygın olanlarına
baktığınızda, onların çoğunun ruhsal olarak hasta olduklarını görürsünüz. Ama kimisi
bunun farkındadır, kimi de ölüm anı gelene kadar bunu fark etmez.”
Soru: Musallat olan cinin çıkmak isteyip de çıkamadığı durumlar var mıdır?
Cinin vücuttan çıkmak istemesi şüphe götürür bir şeydir. Çünkü onlar
kendiliklerinden ve kendi iradeleriyle vücuttan çıkmazlar. Bu yüzden çoğu kez rukye
yapacak birine ihtiyaç duyulur. Sona gelmiş bir vakada cinin vücuttan çıkarılması
işlemi ise üç saatten daha fazla zaman alabilir.
Soru: Tedavide hacamat etkili midir?
Evet hacamat ve bitkisel tedavi rukye ile birlikte etkilidir. Ben başın ortasına ve iki
omuz arasına (kâhil) yapılan hacamatı öneriyorum. Bu işlem on günde ve hatta daha
az sürede bir tekrarlanabilirse daha iyi olur.
Soru: İnsana musallat olmuş bir cinin kendi cemaatiyle ilişkisi, örneğin
evlenmesi, çocuk sahibi olması vs. engele uğrar mı?
Gayb alemindeki bazı şeyler, özellikle de cinlerin hayatlarından konuşuyorsak,
bizim için bilinmezliğini korumaktadır. Biz cinlerin yapıları hakkında bilgiye sahip
değiliz. Örneğin, organları nasıldır, ayakları var mıdır, başları var mıdır, cinsel
organları var mıdır, gibi. Ben cinler tarafından insanlara yöneltilen cinsel saldırıların

58
www.beyyine.com
___________________________________________________________________

gerçek olduğu konusunda mutmain değilim. Bu konuda bizimle onların bu konudaki


yollarının aynı olduğunu nasıl söyleyebiliriz? Onların bu konudaki yapıları ve
yöntemleri farklı olabilir. Benim bu konudaki şahsi kanaatim onlar tarafından olan
cinsel istismarların hayal türünden şeyler olduğudur. Onlar bu durumu hastaya
sadece öyleymiş gibi hissettirmekteler. Bunu yapmalarının sebebi hastanın
psikolojisini yıkmak ve onu her açıdan hasta hale getirmektir. Eğer bu konuda insanla
cin arasında bir faydalanma söz konusu olsaydı Kuran bunu mutlaka zikrederdi.
Soru: Ortada büyü gibi bir durum yokken cin bir bedene girdiğinde ne tür
bir haz duyar da bunu yapar? Hiçbir zorlama olmadığı takdirde o şahsi bir
arzuyla mı bedene girmiştir?
Ben burada onların duydukları haz ya da lezzetin bizim kullandığımız anlamda
olduğunu düşünmüyorum. Biz buna intikam ya da haset hazzı diyebiliriz.
Öyleyse, insanla cin arasında karşılıklı ilişkiden meydana gelen bir hazdan değil,
haset ve nefretten doğan bir hazdan bahsedebiliriz. Mesele bundan ibarettir.

***

59

You might also like