You are on page 1of 15

www.beyyine.

com
___________________________________________________________________

Elbette ki tutulurlar. Bu gibi hastalıkların isabeti kalbi hastalıklı kimseler için bir
ceza, salihler içinse bir imtihan yahut başka bir hikmet sebebiyledir. Hepimiz Nebi‟ye
(sav) nasıl sihir isabet ettiğini ve yine Eyyub‟un (as) başına gelenleri biliriz.

Bitkilerle Tedavi
Cinler tarafından eziyete maruz kalan kimseler tedavinin başlangıcında ya da
tedavinin bir döneminde rahatlama hissederler ama daha sonra öyle bir duraklama
yaşarlar ki, tedavinin bir adım bile ilerlemediğini hissederler. Bu nedenle de
durumlarının değişmeyeceğini ve hep böyle kalacaklarını, zorlu bir hastalığa
tutulduklarını, faydalı olan her şeyi denediklerini ve artık hiçbir şeyin fayda
vermediğini düşünürler. Her şeyden önce şunun bilinmesi gerekir ki, sahip oldukları
güçler açısından insanlar farklılık gösterirler. Kimilerinin bir rukye yapana hiç
ihtiyaçları olmaz, zira onlar gerekli olan sabra, ruhsal ve bedensel güce sahiptirler.
Bu, Allah‟tan onlara bir nimettir. Ama bir başkası aynı güce sahip olmayabilir. Bu
noktadaki hikmeti ancak Allah bilebilir. Her şey onun elindedir. İhsan eden,
nimetlendiren, veren ve alan odur, o yaptıklarından sorulmaz.
Tedavilerinde duraksama olanlar şu öğütlere kulak versinler:
1- Küçük olsun büyük olsun her eziyet karşısında şöyle de:
‫ا ل ُهي َّ ا َو ِم ْل ِمًا ِمًا ُه ِم ٌ َو تِمًا َو ْل ُه ْل ِمًا َو ْلٌ ًا ا ِم ْل َوي‬،‫ِم ّد اهللِما َو ِم ّد ا ِملَو ْلٌهِما َو ِم ُه و‬
Bunu söylemeyi başlarda unutabilir, kaçırabilirsin. Ama sonra hiç farkında
olmadan söylediğini göreceksin. Allah‟a çok yönelmekle musibetlerin ecirleri katlanır.
2- Kaza ve kader gerçeğini hiçbir an unutma. Hakkındaki her şeyin yazılı
olduğunu, Allah‟ın her şeyi bilip takdir etmiş olduğunu unutma. Allah‟a dayan ve
korkma.
3- Kitap ve Sünnet‟teki dualardan seçeceğin sabah ve akşam zikirlerini kesinlikle
ihmal etme. Tedavideki en önemli adımlardan birini bunlar oluşturur. Her seferinde
yapacağın zikir 130‟u geçsin.
Zikir konusunda sünnet dışında gelen rakamlara itibar edilmemelidir. Ama
rakamlar ziyadeden kinayedir. Dolayısıyla, önemli olan herhangi bir rakam kadar
yapmak değil, çok yapmaktır.
Özellikle de “La ilahe illallahu vahdehu la şerike lehu lehu‟l-mulku ve lehu‟l-
hamdu ve huve ala kulli şeyin kadir” sözünü çok (bir oturuşta 400-600 arası) tekrarla.
Bu kelimeyi tevhiddir, şeytanın ve sihrin belini kırar.
Sabah ve akşam 500‟er kere ya da daha fazla tahiyyattaki gibi salat oku. Cinlerin
bir kısmı salattan çok etkilenirler ve ona uzun süre dayanamazlar. Bunu yaptığında
hasta göğsünde sıkıntı, midesinde ya da karnında şiddetli ve garip bir hareket vs.
hissederse bilsin ki doğru yoldadır, kurtuluş Allah‟ın izniyle yakındır.
Sabah ve akşam 400 defadan daha çok “subhanallahi ve bihamdihi” de.
Günde 500 defadan daha fazla “la havle ve la kuvvete illa billah” de.
Çok önemli bir şey daha:

15
Sihir‟den Korunma Ve Rukye İle Tedavi
___________________________________________________________________

Buruc suresi gibi kısa surelerden birinin seçilerek evde, arabada, büroda sürekli
tekrarlanması. Ta ki, kalp kendini buna bırakarak kişi farkında bile olmadan bunu
söylüyor hale gelsin.
Tüm bunlardan amaç dilinde daima Allah‟ın zikri olmasıdır. Ancak bu takdirde
Allah‟ın nuru kalbe girer ve şeytan Allah‟ın izniyle, küçülmüş olarak oradan çıkar.
Tüm bu zikirleri işitilir bir sesle yap ve mümkün olduğunca tek başına kal ki,
kimse araya girerek sana engel olmasın. Şurası muhakkak ki, birileri seninle
konuşmak isteyecek, sana unuttuğun bir şeyi hatırlatacak yahut herhangi bir dünya
işiyle seni meşgul etmek isteyecektir. Bu vesveselere hiç iltifat etme ve zikretmeye
devam et. Bu şekilde devam ettiğinde öfke ve asabiyet hali yaşayabilirsin. Hatta bu
durumda baygınlık geçirenler bile olmuştur. Ama sen asla vazgeçme ve yaptığına
devam et. Cin uzun süre dayanamayacak ve belki de sihir bu esnalarda vücuttan
atılacaktır. Bu zikirleri yapmak için en hayırlı vakitler güneş doğmadan ve batmadan
önceki vakitlerdir. Herhangi zorlayıcı bir nedenden ötürü bu zikirleri zamanında
yapamazsan sakın tamamen terk etme ve bir iki saat sonra da olsa yap.
Bunlara devam ettiğin takdirde hiç kuşkusuz zayıflık, yorgunluk, baş dönmesi, iç
sıkıntısı gibi şeyler hissedersin. Bunların şeytandan olduğundan şüphen olmasın.
Sen onu kalbinden vurduğun ve kaçamadığı için bunları hisseden odur. Bu arazlar
kalıcı değildir, bir süre sonra geçecektir. Bunlar şeytan ruhuyla insan ruhu arasında
açık bir meydan okuyuştur. Eğer bu aşamada ona galip gelebilirsen, Allah‟ın izniyle
sonraki aşamalarda er ya da geç galip geleceksin demektir.
4- Hasta aklını kaybedecek ve delirecekmiş gibi hisseder, kalbi hızla ve şiddetle
ya da çok yavaş atar, öyle ki, hasta kalbinin duracağını sanır. Uykuya dalmakta
güçlük çeker (özellikle de sol tarafına yattığında). Vesveseler ve şüpheler duyar.
Etrafındakilerden kuşkulanır. Hiçbir yerde rahat edemez. Çok yakında ölecekmiş ya
da öldürücü bir hastalığa yakalanacakmış gibi hisseder. Şiddetli unutkanlık baş
gösterir. Bir yerde duramaz ve oradan oraya dolaşır. Bir bakarsınız evdedir, bir
bakarsınız sokakta, bir bakarsınız bir arkadaşının yanında… Bir yere gitmek için yola
çıkar ama oraya varmadan geri döner. Kendini rahatlatacak bir şeyler arar ama
bulamaz. Doktora görünmek için hastaneye gider ama ona ne diyeceğini bilemediği
için doktoru görmeden geri döner. Göğsünden bir şeyin başına yükseldiğini hisseder
ve ardından kendinden geçecek gibi hisseder. Bayılmamak için kendini tutmaya
çalışır. Yattığında uyuyamaz ve vesveselerle boğuşur. Uyumak üzereyken yahut
yaslanıp rahatladığında kendisine bir şey çarpmış gibi hisseder ve sıçrar. Böylece
uykuya dalamaz. Bazen yanı başında biri nefes alıyormuş gibi hisseder. Bazen
uyanık halde garip şekiller görür. Daha buna benzer hastanın tarif edemediği pek çok
şey…
Değerli kardeşim, tüm bunlara rağmen kesinlikle korkma! Allah‟ın düşmanından
korkma ve kendinden emin bir biçimde „Allahu Ekber‟ de. İyi bir donanımla savaşını
ilan et.
5- Hasta direnemediği korku nöbetleri geçirir. Böyle bir durumda “Hasbiyallahu la
ilahe illa huve aleyhi tevekkeltu ve huve rabbu‟l-arşi‟l-azim” veya “Hasbiyallahu ve
nime‟l-vekil” de ve bunu 100 defa ile 300 defa arasında tekrarla. Bu esnada sesini
yükselt. Allah‟ın izniyle korku geçecektir. Korkunun sebebi musallat olmuş cinin kendi
grubu dışında başka bir cin görüp onun tarafından tehdit edilmesi vs. bir sebepten
dolayı olabilir. Zira onların arasında insanlarda olduğu gibi merhamet duygusu yoktur.
Bu tip nöbetler genellikle aniden ve hiçbir sebep yokken olur.

16
www.beyyine.com
___________________________________________________________________

6- Bu gibi durumlarda Kuran‟dan şunlar okunur:


a- İki hafta ya da bir ay boyunca her gün Fatiha ve Bakara, ardından yedi kez
Muavvizeteyn (Nas ve Felak) okunur. Bu süre dolunca her gün şu surelerin
okunmasına geçilir:
b- Kehf, Tâ Hâ, Yâ Sîn, Duhân, Vâkıa, Hadîd, Haşr, Mulk, Cin, Fatiha,
Muavvizeteyn. İki hafta ya da bir ay tamamlanınca tekrar a şıkkındaki surelere
dönülür.
Bu iki ayrı rukye birbirine karıştırılmadan okunmalıdır. Bunların her biri aynı
zamanda yağ, su ve ilaç olarak kullanılan her şeyin üzerine de okunmalıdır.
c- Rukyenin okunması esnasında abdestli olmak ve duyulabilir bir sesle okumak
gerekir. Bu nokta önemlidir. Okuma teravih ya da gece namazında okuduğumuz
hızda olmalıdır. Her sureden sonra ve uzun surelerde her iki sayfada bir suya ya da
diğer ilaçlara üflenmelidir. Yeme, içme, konuşma gibi bir nedenle okuma bölünmeyip
bir oturuşta tamamlanmalıdır.
d- Tedavi esnasında, tedavi amacıyla yiyip içilenler hariç diğerleri (sürülen yağlar
gibi) belki ertelenebilir yahut hafifletilebilir. Ama bunu yapmamak daha iyi olur. Çünkü
harici ilaçlar tedavi esnasında meydana gelen olumsuz durumları hafifletici etkiye
sahiptir.
e- Okunmuş suya, yağa veya başka ilaçlara eklemede bulunmamalı ve bunların
üzerine en geç beş günde bir yeniden okunmalıdır. Bu işi hastanın bizzat kendisi
yapmalıdır.
f- Zaruret olmadıkça okunmuş sudan başka su içilmemelidir. Okunmuş sudan
özellikle aç karnına ve uykudan önce olmak üzere her vakit içilmelidir. Buna dikkat
edildiği takdirde okunmuş suyun etkisi daha güçlü olacaktır.
g- Önemli olan şeylerden birisi de hastanın abdestli olarak yatması, uykudan
önceki zikirleri okuması ve muavvizeyeyni avucuna üfleyerek vücudunu
sıvazlamasıdır. Böylece şeytan gece boyunca etkisiz kalacaktır. Şeytan uyutmamak
için seninle uğraşacaktır. Hayali olarak seni biriyle tartıştıracak, sinirlerini gerecek,
keşke şöyle olsaydı, böyle olsaydı gibi düşüncelere daldıracaktır. Sen de buna karşı
zikirle mücadele et. Vesveseler ilk anda kesilmeyecektir elbette. Ancak bir sürelik
alıştırma ve kararlılıktan sonra Allah‟ın izniyle şeytan yenik düşecektir.
Tedavide içecekler çok önemlidir. Bunlardan birisi Meyanköküdür.

Meyankökü
Herhangi bir aktara giderek 1kg. yeni çekilmiş meyankökü al. Bunu 5 litre suda
15 dk. Kaynat ve dört saat dinlenmeye bırak. Meyankökü dibe çökene kadar yerinden
hiç oynatma. Dört saat sonra süz. Süzüldükten sonra çıkan su iki litreyi geçmez ve
rengi de siyah olur. Bu su ağzı kapanabilen cam bir kaba boşaltılır. Yukarıda
verdiğimiz sureler üzerine okunarak buzdolabında saklanır. Bu sudan her gün sabah
aç karnına, ikindiden sonra ve yatmadan önce orta boy bir çay fincanı içilir.
Hazırlanan miktar bu şekilde on gün kadar yeter.
Tansiyonu 150/90‟ın üzerinde olanlar aynı miktar suya meyankökünü 250 gr.
katsınlar ve içtikten sonra bir saat boyunca başka bir şey yemesinler. Meyankökü

17
Sihir‟den Korunma Ve Rukye İle Tedavi
___________________________________________________________________

içemeyenler onun yerine 2 litre suda beş gram safranı eriterek aynı şekilde bunu
içsinler.
Hastalara ve tedavicilere benim tavsiyem zeytinyağını başka hiçbir şeyle
karıştırmadan olduğu gibi kullanmalarıdır. Onun sırrı hiçbir şeyle karışmamasındadır.
Aynı şekilde verdiğim rukyeler de başka bir şey katılmadan okunmalıdır. Zira
tecrübeler bunu göstermiştir. Zeytinyağı çocuklar ve hamileler için çok faydalıdır.
Safrakesesi, idraryolları ve mesanedeki taşlar için çok iyidir. Özellikle de limonla
karıştırılırsa.
Başka bir şeyle karıştırılmaya ve onun özelliğini almaya en uygun yağ
susamyağıdır. İçinde ilaçların en iyi çözündükleri yağdır susamyağı.
Hasta kardeşler tedavinin son günlerinde kendilerine yardım edecek birine
ihtiyaç duyacaklardır. Onlar alçalmış olarak bedeninizden çıkana dek tedaviden
vazgeçmeyin. Bilin ki, canınız boğazınıza dayanmadan zafere ulaşamazsınız. Nice
mü‟minler sınandılar ve şiddetli biçimde sarsıldılar.
“Sizden öncekilerin başına gelenler sizin de başınıza gelmeden cennete
girebileceğinizi mi sandınız? Onlara belalar ve sıkıntılar dokunmuş ve öylesine
sarsılmışlardı ki, sonunda Rasul ve onun beraberindeki müminler „Allah‟ın yardımı ne
zaman?‟ demişlerdi. Bilin ki, Allah‟ın yardımı yakındır.”
Mümin böyle olmalıdır. Onun sebatla mücadele etmesi, silahla savaşması ve
Allah‟ın kendisine yardım edeceği inancını taşıması, onun vadini tasdiklemesi gerekir.
Kuşkusuz Allah da onu tasdikleyecektir.
Allah‟ım, bedenlerimizden önce kalplerimize şifa ver. Rabbimiz, her bir şeytanla
aramızdaki hükmünü ver. Allah‟ım, ey kavî, ey hâlık, ey bârî, ey musavvir… onları
sana havale ediyor ve onların şerlerinden sana sığınıyoruz.

Şeytanlar Kötü Kokuları mı Severler?


Her ne kadar onlar kendileri kötü kokuyor olsalar da, bu durum onların ille de
kötü kokuları sevmelerini gerektirmez. Onlardan kimi güvercinler gibi kokarlar, kimi
kükürt gibi kokar, kimi de kokmaz. Bunlar tecrübe yoluyla tespit ettiklerimiz. Bazen
hastanın hastalığının bir döneminde tüm vücudunun koktuğuna tanık oluruz. Elbette
ki bazı yiyecekler vücut kokusunu etkilerler, ama bizim burada kastettiğimiz daha
farklı ve hastada sürekli bulunan, tedavi ile birlikte hafifleyen, hasta iyileşince ortadan
kalkan bir koku.
Başkası için bağlayıcı olmayan benim şahsi tespitim cinlerin ve şeytanların da
insanların sevdikleri kokuları, yiyecekleri ve içecekleri sevdikleridir. Bu nedenle
üzerinde cin bulunan bir hastanın güzel ve pahalı kokulardan veya buhurlardan
hoşlandığı görülür. Yine bazı tasavvufçuların, özellikle de kendilerinin ulvi ruhlar diye
adlandırdıkları ama aslında şeytanlardan ibaret olan varlıkların yanlarına geldiği
esnada güzel kokulardan hoşlandıklarını görürüz.
Yine, âşık bir cin sebebiyle hastalanmış olanların güzel şeylerden, güzel ve temiz
elbiselerden ve hoş kokulardan hoşlandığı görülür.
Büyücülerin kullandıkları buhurlarda öyle kimilerinin zannettikleri gibi büyük sırlar
yoktur. Sadece cinler sembollerle, kokularla, ölü kemikleriyle ve hayvan türleriyle
muamelede bulunurlar.

18
www.beyyine.com
___________________________________________________________________

Örneğin, her buhurun kendine has bir kokusu vardır ve her büyüsel işlemde
kullanılan bir koku vardır. Ayrılık büyüsü için kullanılan koku ile bağlamak maksadıyla
yapılan büyü için kullanılan koku aynı değildir. Kimilerinin söyledikleri gibi kokular
şeytanların gıdaları değildir. Bunlar onlar için anlayacakları bir tür dildir. Onların
bizlerden farklı varlıklar olduklarını göz önünde bulundurduğumuzda bu durum bize
garip gelmeyecektir.
İnsanların sevdikleri yiyecekleri onlar da severler. Bu durumu dikkatten
kaçırmamamız gerekir. Zira üzerine Allah‟ın adının anılmadığı her yiyecekte onların
da nasibi vardır.

Buhurlarla Tedavide Bir Kural:


Bitkisel olsun olmasın zehirli olan her madde şeytanlara zarar ve eziyet verir.
Zehir içeren pek çok madde yakıldığında oksitlenme sebebiyle daha da
güçlenirler. Bu maddelerin kokuları güzel de olabilir kötü de olabilir.
Kâfûr, misk, reyhan… bu maddeler şeytana eziyet verir mi?
Kesinlikle evet… Bunların hepsi de zehirli maddeler içerirler ve gerek vücuda
sürülme gerekse koklanma yoluyla onlara zarar verirler.
Misk ve kâfur yenilip içilebilir mi?
En iyisi bunların sürülerek ve koklanarak kullanılmaları ve bunu yaparken –diğer
bitkilerde olduğu gibi- aşırıya gidilmemesidir.
Gül, her ne şekilde kullanılırsa kullanılsın cine eziyet verir ve güçlü ilaçlardandır.
Menekşe de her şekilde kullanılabilir ve etkide sidr gibidir.
Sedef otu güzel bir kokudur ve koklandığında strese iyi gelir. Ancak zehirlidir ve
ister sürülerek, ister buhur olarak ister içilerek kullanılsın etkilidir.
Zeytin ağacı ister yağ olarak, ister yaprağı buhur olarak kullanılsın etkilidir.
Nar, özellikle de yaprağı ve çiçeği etkili olduğu gibi meyvesinin koklanması ve
buhuru etkilidir.
Sidr yaprağı da gerek içilerek olsun gerek suyuyla yıkanarak, gerek buhur
şeklinde olsun etkilidir.

Cin Buhurlarla Beslenir mi?


Bunun için ne doğru ne de yanlış deriz. Ancak bu konuda anlaşılması gereken
bazı noktalar vardır.
Meleklere, insanlara ve şeytanlara ait ruhlardan her biri farklı özelliklere sahiptir
ve hiç kimse bu konuda çok fazla ayrıntılı konuşamaz.
Öyle buhurlar vardır ki, yaraları iyileştirir, havayı temizler ve aynı zamanda
cinlerin vücuttaki etkilerine karşı kullanılırlar. Bunlar uzun asırlar boyunca çeşitli
halklar tarafından kullanılmışlardır ve halen de kullanılmaktadırlar. Buhurlar bir
yönden cinlere sıkıntı verirken bir yönden de bazen onların etkilerini ortadan kaldırır.
Burada söz konusu olanın cesetler değil ruhlar olduğuna dikkat edelim.

19
Sihir‟den Korunma Ve Rukye İle Tedavi
___________________________________________________________________

Bildiğimiz gibi cesetler yemeyle ve içmeyle beslenirler fakat ruhlar bundan bir
fayda elde etmezler. Aksine çok yemek ruha zarar bile verebilir. İslam kaynaklarının
bize öğrettiği gibi ruhlar Allah‟ın zikriyle ve bunun beraberindeki şeylerle beslenir ve
güzel kokarlar bunun terkiyle zayıflar ve kötü kokarlar.
Misk ve reyhan gibi kokulara dönecek olursak, bunlar ruhu besler ve
güçlendirirken şeytana da zarar verirler. Onların zararları güzel kokuları sebebiyle
değil içerdikleri ve şeytanlar üzerinde etkili olan zehirli maddeler nedeniyledir.
Şeytanları bunların güzel kokularından faydalanmaktan alıkoyan şey işte bu zehirli
maddelerdir.
Yiyecek ve içecek türü şeyler de kokular gibidir. Şeytanları bunlardan
faydalanmaktan alıkoyan şey üzerlerine besmele çekilmesidir.
Ûduhindî‟yi cinler de sever insanlar da.
Meyve özünden elde edilen kokuları cinler de çok sever insanlar da. Bunun
nedeni bunlarda zehirli maddelerin ya çok az bulunması ya da hiç bulunmamasıdır.
Kimyasal bazı güzel kokular öldürücü düzeyde zehirlidirler. Örneğin, kurşundan elde
edilip de elma kokusu veren bir madde vardır. Bunu koklayan ölümden kurtulamaz.
Bunun gibi daha pek çok kimyasal koku vardır.
Büyücülerin kullandıkları buhurlar cinleri beslemek için midir, onları
güçlendirmek için midir, yoksa onlar bu kokuları sevdikleri için mi kullanılırlar?
Şeytanlar çeşitli türlere ayrılırlar. Dolayısıyla büyücülerin de onlarla ilişki kurmak
için kullandıkları çeşitli yollar vardır.
Buhurlar iki yolla kullanılırlar:
1- Güzel kokulu buhurların kullanımı.
2- Kötü kokulu buhurların büyü ayini esnasında kullanımı.
Cinlerin büyücülerle olan muameleleri şirk içerdiği gibi bir takım garip şeyler de
içerir ki, onların sırları ve gerçek yönleri ortaya çıkmasın. Bu yüzden de insanların
şeytanlarıyla iletişim kurarken semboller kullanırlar.
Onlar için buhurlar bir anlaşma dilidir. Kötü kokulu olanlar kötü amaçlı büyüler
için kullanılırken, güzel kokulu olanlar kötü büyüyü bozmak için tekrar büyü yapmak
gibi yahut tılsımlar yapmak gibi amaçlarla kullanılır ki, aslında bunların tamamı
kötüdür.
Kuran‟ı aşağılamak için onu bir anlaşma dili olarak kullanırlar. Ayetlerin manasını
çarpıtırlar yahut onun zahir anlamını alarak kuran ifadeleriyle hitap eder, emreder,
nehyederler.
Ölü kemiklerini bir dil ve sembol olarak kullanırlar ve bununla bir şeyin ebedi
olmasını kastederler.
Bazı hayvanları ve haşeratları yahut onların organlarını kullanırlar ve bununla
zehirlenme veya eziyeti amaçlarlar
Bazı doğal olayları yine bir dil ve sembol olarak kullanırlar.
Şeytanlar için de buhurlar –insanlarda olduğu gibi- besin değildir. Ama bu
kokular ruhu güçlendirir ve ferahaltır.
Buhurlar Tedavide Tek Başlarına Yeterli Olurlar mı?

20
www.beyyine.com
___________________________________________________________________

Hayır, ama tedavide yardımcı ve olumsuz etkileri hafifleticidirler. Bazıları cinin


hilelerini ve verdiği rahatsızlıkları sona erdirir.

Cini Etkin Hale Getirme Niyetiyle Okumak


Bu şerî olmadığı gibi doğruya da aykırıdır. Böyle yapan şeytanın tuzağına
düşmüş olur. Rukyede niyet sadece şifa ve belayı ortadan kaldırma için olmalıdır.
Bundan gerisi şeytanın eline kozdur. Bazılarının teşvik ettikleri gibi niyetler arasında
dolaşmak aslı olmayan bir tutumdur ve rukye ile yapılan tedavide böyle bir yöntem
yoktur. Bu yüzden kardeşlerimize diyoruz ki bu tür tutumlar şeytanın işine gelen
tutumlardır. Çünkü bu şekilde karşılarındakiyle rahatlıkla oynarlar ve her niyete bir
karşılık verirler. Bu tutum aslında büyücülerin ve kâhinlerin tutumudur.
Kimi okumalar esnasında hastanın ya da hastaların bağırdıkları, kendilerini
yerlere attıkları, bayıldıkları görülür. Kimilerinde ise sessizlik hâkimdir ve bu tür
taşkınlıklara rastlanmaz. Bu durumun okuyanın niyetiyle ilişkisi vardır. İkinci
durumdan şeytanlar hoşlanmazlar çünkü bu okuma şifa getirecektir Allah‟ın izniyle.
Hastanın ise Allah‟ın kendisine şifa vermeye kadir olduğuna ve Kuran‟ın kalplere
ve orada gezinen kötü ruhlara karşı şifa olduğuna yakinen inanarak başka şeylere
itibar etmemesi gerekir. Böyle davranarak örneğin bir hipnotizmacının uyutamadığı
kişi hakkında hipnotizma olmaya yatkın değil, denilir. Halbuki bu kişi kendisi izin
vermediği için şeytanın onun dilinden konuşmaktan aciz kaldığı kimsedir.
Şeriata muhalif bir konuda kalpte oluşan niyete şeytan hemen icabet eder.
Şeytanın etkisi başlangıçta kalbidir ve telkin yoluyladır. Bu yüzden ona “Vesvasu‟l-
Hannas, ellezi yuvesvisu fî sudurinnas” denmiştir. O yüzden bu ayetler ve özellikle “fi
sudurinnas” ona eziyet verir.
Dolayısıyla rukye ehli yanında törensel şeyler, farklı niyetler ve telkinler yoktur.
Bunlar Allah korusun, kâhinlerin ve büyücülerin işidir.

Meyankökü Sihir ve Cin Musallat Olması Durumlarında Faydalı mıdır?


Meyanköküyle tedavi zannedildiği gibi yeni bir buluş değildir ve eskiden beri
insanlar bu bitkiyle tedavi yapmaktadırlar. Ama bilindiği gibi cinlere karşı kullanılan
ilaçların çoğu kapalı kalmış ve kimi zaman insanlar gizledikleri bilgilerle ölüp
gitmişlerdir.
Meyankökü cinler üzerinde çok etkili bir ilaçtır ve hatta içilen ilaçlar arasında
ondan daha etkilisi yoktur. O cinin etkilerini ortadan kaldırır. Cin bu bitkiye karşı
duramaz. Bu nedenle, eğer herhangi bir engeliniz yoksa meyankökü kullanmakta
tereddüt etmeyin.
Meyankökü saralılar üzerinde de etkilidir. Ben onu başka bitkilerle birlikte bu tür
hastalarda denedim ve faydalı olduğunu gördüm. Üzerinde büyü bulunanlar ise onu
mutlaka kullanmalılar. Özellikle de yenilmiş veya içilmiş büyüyü ondan daha iyi çözen
bir ilaç yoktur. Meyankökü sihirin ishal şeklinde vücuttan atılmasını sağlar.
Büyü genellikle, yerleştiği organda ağrıya sebep olur ve çoğunlukla da mide ve
bağırsak gibi organlara yerleşir.

21
Sihir‟den Korunma Ve Rukye İle Tedavi
___________________________________________________________________

Meyankökü Üzerine Okunacak Rukye


Bakara, Kehf ve Yâ Sîn sureleri hazırlanmış içecek üzerine okunur. Yasin suresi
üç, beş veya yedi kez tekrarlanır ve okuma her üç günde bir yenilenir. Bu şekilde
inşallah büyü vücuttan çıkacaktır.
Vücudun içinde bulunan büyü genellikle okuma esnasında hareket eder ve
bulantıya sebep olur. Bu esnada meyankökü içilmeli ve bir tüy yardımıyla boğaz
tahrik edilerek kusmaya çalışılmalıdır. Eğer hasta karnında ağrı ya da hareket
hissetmiyorsa, genellikle büyü bedenin içinde değil demektir. Bulantıyla birlikte
olmayan mide ağrısı yalnızca eziyet içindir.
Meyankökünün yerine safran da kullanılabilir. Bu ikisi etkide birbirine yakındırlar.
Meyankökü kendisi bizzat tansiyon yükseltmese de, tansiyon hastası olanlar
veya tansiyonu yükselmeye eğilimli olanlar için zararlı olabilir. Bu kimseler onun
yerine safran kullansınlar.

Cinler Tansiyon ya da Şeker Yüksekliği Gibi Hastalıklara Sebep Olular mı?


Bu noktada hasta olanla sağlıklı olan kişiyi birbirinden ayırmamız gerektiği gibi
yerine göre bir hastayla diğerinin arasını da ayırmamız gerekir.
Şeytan insana ancak zaaf noktalarında etki eder ve insan üzerindeki etkisi de bu
zaafın şiddeti oranında olur. Yahut ortada nazar ve sihir gibi güçlü bir sebep vardır ve
bu sebepler üzerinden etki oluşur. Etkinin şiddeti ise hastadan hastaya değişir.
Tedavinin son safhalarına gelindiğinde şeytan iyice zayıflar ve etki de azalır.
Hastaya musallat olmuş olan şeytan sinir sistemine etki ederek, iradeye bağlı
olarak ya da olmayarak kullanılan organları kontrol edebilir, çalışmasını yavaşlatabilir.
Kontrol altına aldığı organda hastalık belirtileri görülür. Ama aslında o organda
hastalık yoktur ve bu şeytanın etkisinden ibarettir. Şeytan vücuttaki bazı salgıları da
etkileyerek hastalık oluşturabilir. Bu nedenle de doktorların verdikleri ilaçlar hastaya
etki etmez. Çünkü doktor hastalığın gerçek sebebinden habersizdir.
Şeytanların omurilikten dağılan sinirler üzerinde etki ve tasarrufları vardır ve bu
da her uzvu etkiler. Tabi bu etki kişiden kişiye ve hastalığın durumuna göre değişir.
Sindirim sistemi ve diğer organlar bunun sonucunda etkilenebilirler.
Bu noktada tedavi edenin omurganın yağlanması konusuna önem vermesi
gerekir.

Safranın Hazırlanışı
Safran su içinde altı saat beklemekle kendiliğinden çözülür. Ardından süzülerek
içine gül suyu katılır ve üzerine rukye okunur. Bu bitki içilmeye devam edildiğinde
sindirim sistemindeki ve rahimdeki sihri çözer ve aynı şekilde nazarı, yüksek
tansiyonu, kabusları ortadan kaldırır.

Cinin Vücutta Uzun Süre Kalmasının Çıkış Süresiyle İlgisi Var mıdır?
Tedavinin süresinde hastanın dinine bağlılığı, gerekli zikirleri ve rukyeyi düzenli
okuyup okumaması etkilidir. Bunun yanı sıra yine hastanın durumuna göre, nazarın

22
www.beyyine.com
___________________________________________________________________

veya büyünün şiddetine göre cin güçlü ya da zayıf olabilir. Ayrıca cinlerin de kendi
aralarında güçlüleri ve zayıfları vardır. Onların güçlü olmaları yenilemeyecekleri
anlamına gelmez, ama şifanın gecikmesinde önemli bir etken oluşturur. Bu noktada
hastanın bilmesi gereken şey musibetlerin derece derece olduğu ve Allah‟ın bir işi
dilediği bir hikmetten dolayı geciktirebileceğidir. Ve kuşkusuz bu hikmet kulun
maslahatına yöneliktir. Bu nedenle –gerekli sebepleri yerine getirmekle birlikte- her
zaman ve her durumda onun takdirine teslimiyet ve rıza gerekir. Cinin bedende uzun
süre kalması onun çıkmasını sadece bir açıdan zorlaştırır. O da, hastanın tabiatını ve
düşüncelerini tanıması, onun zaaf noktalarını ve kalbi hastalıklarını öğrenmesidir.

Hasta Kendi Kendini Tedavi Edebilir mi?


Evet edebilir. Hatta güçlü bir sihir ya da nazar söz konusu olsa bile bunu
yapabilir. Ama tabi ki bunu herkes yapabilir anlamında değil. Ben pek çok erkeğin
“kendi kendini tedavi edebilirsin” gerekçesiyle kadınları rukye yapan birine gitmekten
alıkoyduklarını biliyorum. Bu bir zulümdür. Bu gibi kimseler onlara yardım da etmezler
ve tek başlarına bırakarak şeytana yem yaparlar. Kimileri onlardan boşanır ya da
kendilerini boşamakla tehdit ederler. Böyle davrananlar hiç kuşkusuz bunun hesabını
Allah‟a vereceklerdir.
Ama tam aksi olduğunda, yani erkek hasta olduğunda bir bakarsınız ki,
çevresindeki herkesin yanında olmasını ve kendisini desteklemesini bekliyor. Ancak
ben şahsen, hasta olduğu için eşini terk eden hiçbir kadına rastlamadım.
Sihrin yedirilmiş olduğu bazı durumlarda hasta kusunca içinden saç, taş vs.
şeyler çıkar.
Soru: Bunlar mideye nasıl girerler?
Bazı maddeleri mideye sokmak şeytanlar için çok kolaydır. Bu maddeler
çoğunlukla sihir olurlar ve üzerlerine sihir okunmuş olur. Doğrusu mide hastalık
merkezidir ve bundan dolayı cin için iyi bir alandır. Bu durum midede şiddetli ağrıya
sebep olabilir. Bu da cinin hastayı kontrolüne yardım eder, çünkü hastayı güçsüz
düşürür. Hastanın midesi ağrıyor ve bunun tıbbi olarak cevabını bulamıyorsa hemen
rukyeye veya rukye yapan birine başvursun.

Tedavide Bir Kural


Tedavi konusunda birazdan bahsedeceğimiz kural, hem hasta hem de tedavi
eden için çok önemlidir.
“Hangi ilaç ya da hangi rukye vücutta ağırlığa neden oluyorsa, o tedavide
gerçekten etkili demektir ve onunla tedaviye devam edilmelidir.” Her hastanın bu
konuda dikkatli olması, kendisi üzerinde böyle etki gösteren şeyleri hafızasına ya da
bir yere kaydetmesi gerekir ki, şeytan kendisine unutturmasın.
Gerek yağ, gerek içecek, gerek toz şeklindeki ve gerekse koklanacak ilaçlar
olsun, bunların her birinin etkisi rukyeyle birlikte artar ve saatlerce hatta günlerce
sürer. Özellikle de hasta bunları uygulamaya gece gündüz devam ediyorsa…
Bunların kullanımıyla birlikte olan rukye ise etkisini hızlıca ve çok kısa bir sürede
gösterir.

23
Sihir‟den Korunma Ve Rukye İle Tedavi
___________________________________________________________________

Bundan rukyede asıl olanın bitkiler olduğu anlaşılmamalıdır. Bilakis, rukyede asıl
olan Kuran‟dır. Şu var ki, rukyenin vakti sınırlı olduğu halde, üzerine rukye okunmuş
ilaçlar bedende uzun süre kalırlar. Bu nedenle biz bu ilaçların üzerine okunan
rukyenin kısa aralıklarla tekrarlanması gerektiğini söylüyoruz. Böylece rukyenin etkisi
güçlü olacaktır. Sonuçta ise hasta rahatlayabilecektir. Nitekim hastalık belirtilerinden
çoğu ilaç tedavisiyle birlikte ortadan kalkar. Ama iyileşmeye yakın son dönemi
bundan istisna etmeliyiz. Çünkü bu günlerde iş aksine döner. Şeytan daha çok ağlar
ve ağıt yakar. Özellikle de son haftalarda. Rukye okumakla da onu susturamazsınız
okumamakla da. Bunun nedeni sürülen yağlar, içilen içecekler ve tozlardır. Bunu size
sayamayacağım kadar çok yaşadığım tecrübelere dayanarak söylüyorum. Şunu
belirteyim ki, şeytanın rukye esnasında arada bir ağlaması yeterli değildir. Bilakis
yukarıda belirttiğim gibi sıkı bir tedavinin olması gerekir.
Hasta genellikle şeytanın ağlamasının ya bedeninin herhangi bir yerinden
geldiğini işitir –bu bölge genellikle midenin baş kısmı olur- ya da şeytan bizzat
hastanın diliyle ağlar. Cinler bu şekilde ağlayıp bağırmayı severler. Çünkü böylece
nefes aldıklarını hissederler. Ama bu nefes alış uzun sürmez ve umulur ki, Allah sizi
bildiğiniz ya da bilmediğiniz herhangi bir sebeple onlara galip kılar. Her muhsin
mü‟min için kurtuluş ve zafer Allah‟ın izniyle yakındır. Başa gelen musibetlerde
Allah‟ın hikmetleri gizlidir. O kendisine dua edilmesini, kendisinden yardım
istenilmesini sever ve herkese imtihanı derecesinde sabır verir. İmtihan içerisindeki
kimse ise ona yakarmaktan, ona boyun eğmekten, bir başkasının anlayamayacağı ve
kavrayamayacağı biçimde zevk duyar. Belalar Allah‟ın bazı kullarının derecelerini
yükseltmek ve onlara hayırlar ihsan etmek istemesindendir. Allah‟ın, hiçbirimizden
fazlını esirgememesini ümit ediyoruz. Ruhun gerçek gıdası devam edilen zikirlerdir.
Bunlar yoluyla Allah‟ın rahmeti iner, bunlar yoluyla hatalar silinir ve bunlar yoluyla pis
ruhlar kovulur.

Vücudu Yağlama İşlemini Sabah ve Akşam Yapmak Yeterli midir yoksa


Daha Fazla Yapmak Daha mı Faydalıdır?
Hayır bunu günde bir kez, özellikle de yatmadan önce yapmak yeterlidir.
Yağlanması gereken en önemli organlar boydan boya omurga, abdest organları, kalp
ve üreme organlarıdır.

“Sıfır Ânı”nın Yaklaştığının Göstergesi Nedir?


O anın ilmi Allah katındadır. Fakat o anın yaklaştığını gösteren bazı belirtiler
vardır.
Cinler içerisinde nispeten daha güçlü olanlar vardır. Ama vücutta büyük bir ağırlık
hissetme, sürekli ağlama gibi bazı belirtiler onların zayıfladıklarını gösterir. Bazı cinler
orta boy bir portakal büyüklüğünde veya daha küçük hacimde vücudun bir yerinde
toplanırlar. Bu durumda o bölgenin yağlanmaya devam edilmesi gerekir. Bu safhada
eğer iyi bir tedaviciye gidilirse, birkaç oturumda Allah‟ın izniyle rahatlanır.
Cin vücutta yerleştiği gerçek mekanda durmayıp hareket eder. Hareket, sırtta,
karında ya da başka bir bölgede kasların bükülmesi şeklindedir. Cin mide yönünde
hareket eder. Mideye ulaşması iki gün ya da daha fazla sürebilir. Mideye ulaştığında
bulantı, kusma isteği, öksürük ve boğulma hissi olur. Ardından boğazdan portakal

24
www.beyyine.com
___________________________________________________________________

büyüklüğünde sünger gibi bir şeyin çıktığı hissedilir. Sonra da bir uyku ve rahatlama
hali. Hasta böyle bir rahatlığı daha önce tatmadığını düşünür. Cin kendisine eziyet
edilmemesini garantilemek için uyku esnasında hasta habersizken de çıkabilir. O
çıktıktan sonra hasta uyanır ve büyük bir rahatlama hisseder. Bağırsaklar veya idrar
yolu kanalıyla çıkabileceği gibi el ve ayaklar gibi uç noktalardan da çıkabilir. Aslında
pek çok kanaldan çıkabilir ama çoğunlukla çıktığı yol ağız yoludur.
Şeytanın çıkacağının en büyük alameti ağlamasıdır. Bu durumda hastanın
yapması gereken şey içilecek ve sürülecek ilaçlar üzerine en fazla iki günde bir Yâ
Sîn suresini okumaktır. Kendisi için bunu yapacak birini bulabiliyorsa bu daha iyidir
tabi ki.
Hasta çoğunlukla tedavinin ilk zamanlarında rahatlar ve iyileştiğini hisseder. Ama
sona yaklaştıkça, tedaviden önceki durumundan daha farklı belirtiler ortaya çıkmaya
başlar. Hasta okudukça ve ilaçlarını kullandıkça belirtiler şiddetlenir. Bundan dolayı
da çoğu hasta korkar ve tedaviyi keser. Halbuki bu belirtiler son haftaların başladığını
göstermektedir.
Hasta özellikle de korktuğu için kendisi düzenli okumuyorsa, bu zor safhayı
atlatabilmesi için kullandığı ilaçlar üzerine ve hasta üzerine düzenli biçimde tekrar
tekrar okumak gerekir.
İlaçlar üzerine yapılan rukyenin etki süresi ilaçtan ilaca değişir.
Hemen hemen tüm içeceklerde dört ya da beş gün sonra kıraatin etkisi zayıflar.
Ama Zaferan, meyankökü ve çörekotu gibi kaynatılıp hazırlanan ve kendisi bizzat ilaç
olan şeyler diğerlerinden farklı olarak etkili olmaya devam ederler, fakat bu etki
rukyeden dolayı değil kendi özelliklerinden dolayıdır.
Yağlarda rukyenin etkisi on güne kadar uzayabilir. On günden sonra etki
azalmaya başlar.
Tozlarda ise bu etki daha uzundur. Özellikle de –okunup karıştırıldıktan sonra-
sağlam kapalı bir kabın içerisine konulduklarında ya da bal ile karıştırıldıklarında bir
ay boyunca özelliklerini korurlar.
Bu bilgiler hastalar için önemlidir. Tedavilerinin duraksamaması için ilaçlar
üzerine rukye işlemini zamanında tekrarlamaları ya da bir başkasına tekrarlatmaları
gerekir.
Aslında hasta da bu vakitleri kendisi belirleyebilir. İlaçların etkisiz olduklarını fark
ettiğinde okumayı yeniler. İlaçların etkili olduklarının en önemli göstergesi
kullanıldıktan sonra vücutta ağırlık oluşmasıdır. Bu konuda şeytanın bağırıp
çağırmasına ya da hareketlerine güvenilmez. Çünkü numara yapıyor olabilir.
Bahsettiğimiz ağırlıkla birlikte şiddetli sıkıntı ve huzursuzluk da olur. Hasta bir
mekanda duramaz. Ama bunlar sayılı günler için geçerlidir Allah‟ın izniyle.
Burada önemli bir şey daha ekleyelim: Bazı hastalarda daha tedavinin
başlangıcında sanki sona yaklaşılmış gibi sıkıntı ve ağırlık hissedilir. Bu belirtiler
geçicidir ve birkaç haftada yok olurlar. Ardından hasta rahatlama hisseder. Şu var ki,
ilaçların kullanımı ve çokça okuma yoluyla baş edebilecekleri bir kısım belirtiler
devam eder. Bunun ardından da, süresi hastadan hastaya değişen ve hastadan ya
da tedavi edenden kaynaklana bir takım engeller nedeniyle uzayabilen son aşama
gelir.

25
Sihir‟den Korunma Ve Rukye İle Tedavi
___________________________________________________________________

Son Aşamada Hissedilen Belirtiler


Son aşamayı diğer aşamalardan ayıran belirtiler vardır ki, bunlardan birisi
hastanın ölüyormuş veya ölecekmiş gibi hissetmesidir. Son yaklaştıkça bu duygu
artar. Sıfır anına gelindiğinde hasta o anın ölüm anı olduğunu düşünür. Bu yüzden
bakarsınız uyumadan önce şehadet getiriyor. Bu dönem hastanın durumu bir
çatışmadaki savaşçının durumu gibidir. Durum gitgide kötüleşir ve artık öleceğini
hisseder. Sonra Allah ona desteğini göndererek kendisini kurtarıverir. Ben bu kimseyi
bir savaşçıya, bir mücahide benzetiyorum ki, gerçekte böyledir zaten. Bu kişi en
amansız düşmanlardan biriyle savaşmaktadır. Bundan dolayı da her hastaya bir
mücahit için gerekli olan donanımları ve vesileleri elde etmek gereklidir. Ardından
Allah‟ın üzerine sabır indirmesini ve ayaklarını sabit kılmasını istemesi gerekir.
Hastanın kurtuluş anına en uygun nitelikler işte bu niteliklerdir.
İmtihan içerisinde bulunan herkes içinse en iyi donanım sabır ve namazdır.
Bu söylediğim şey kendi kendini tedavi etmeyi üstlenen ve bu konuda Allah‟a
dayanan kimse için geçerlidir.
Bir başkası tarafından tedavi edilen kimseye gelince, bu kimse için durum biraz
daha farklıdır. Bu kimsede tedavide sona gelindiğini gösteren belirtiler meydana
gelince, iki ya da üç günlük baskıdan sonra cin Allah‟ın izniyle çıkacaktır.
Şeytanın bir celsede çıktığını söyleyen hata eder. Bunu söyleyenin bu konuda
yeterli bilgisi yok demektir ve tecrübeli birisinden bu işi öğrenmesi gerekir. Bu konuda
tahminler ve içtihatlar yeterli değildir. Rukye yapan kişinin Allah‟ın fazlıyla başarı
sağlayabilmesi için olayı tüm boyutlarıyla bilmesi gerekir. Zira bu konu gerek anlayış
gerekse uygulama açılarından geniş olduğu gibi, cinler de güç ve tecrübe açısından
farklılık gösterirler.
Rukye yapanın yanına gidince kaçan sonra tekrar giren sonra tekrar kaçan bir
cinden bahsederlerse inanmayın. Zira bu gibi durumlarda cin hiç çıkmamıştır, halen
içeridedir. Cin için çıkmak kolay değildir ve vücuttan çıkan cin Allah‟ın izniyle bir daha
geri dönemez.

Hastanın Önünde İki Büyük Engel Vardır


1- Allah‟tan başkasına güvenmek.
Hasta kendisini imtihan edenin Allah olduğunu hatırında tutarsa, ona yönelmesi
ve eksiksiz biçimde ona tevekkül etmesi mümkün olacaktır.
2- İyi bir tedavi programına sahip olmamak.
Hasta belki iyi bir programa sahiptir ama bu program ona uygun değildir. Tedavi
işiyle uğraşanların tavsiyeleri genellikle güzeldir ve fayda verir. Ama bir bakarsınız
tedavi bir noktaya ulaşınca orada durmuş. İşte bu noktada tedavi edenin anlayışı
devreye girer. O hastalığın hangi noktada olduğunu ve bozguna uğrayıp geriye
dönmemek için nasıl davranılması gerektiğini, okuma zamanlarını ve ilaçlar üzerine
okuma aralıklarını belirler. Bu nokta tedavi işiyle uğraşanlar tarafından çoğu kez
gözden kaçırılır.
Şeytan ise hastayı kolaylıkla yanlış yönlendirir. Kimi zaman onun kendisinin
faydasına olacak şeylerden ve belki de yanında şifaya kavuşabileceği rukyeciden

26
www.beyyine.com
___________________________________________________________________

geçerli bir gerekçe olmaksızın -örneğin, ondan hoşlanmadığı gibi bir gerekçeyle-
kaçtığı görülür. Şeytanın hasta üzerinde buna benzer daha nice oyunları vardır.

Bazı Durumlarda İyileşme Neden Duraksar ve İlerlemez


Bu duraksamadan Allah‟ın rahmet ettiği kimseler dışında hiç kimse kurtulamaz.
Bu da tedavinin merhalelerinden sayılır. Bu durumda hastanın ümitsizliğe
kapılmaması gerekir. Bilmelidir ki, bu durum geçicidir. En kötü ihtimalle cin hastayı
her şeyin bu noktada duracağına ve yapacak başka bir şey olmadığına ikna etmek
için her türlü azaba tahammül ediyordur. Ona şöyle demek istiyordur: Ne yaparsan
yap ben buradayım ve gitmeyeceğim. Bu şeytanın bir hilesidir ve hasta yolundan
dönmediği sürece bunun üstesinden gelmek kolaydır.
Bu durumu aşabilmek için hasta temelde şunları içeren bir tedavi programı
izlemelidir:
1- Sabah ve akşam zikirleriyle uykudan önce okunanları usulüne uygun olarak ve
vaktinde uygulamak.
2- Genel olarak tesbih, tehlil, tahmid ve tekbiri içeren mutlak zikri çok yapmak.
3- Nafile namazı ve orucu, gücü yetenlerin ise sadaka ve iyiliği çoğaltmaları.
4- Kaza ve kader inancını hayatına geçirmek. Sünnette gelen dualarla Allah‟a
yönelmenin, bunu her sıkıntı, her acı anında ve başına geleni her hatırladığında
yapmanın çok büyük etkisi vardır.
5- Kuran okumak ve ayetleri tekrarlamak. Örneğin Buruc, Tarık veya A‟la suresi
gibi bir sureyi yüksek sesle gün boyu ve hatta günler boyu, artık farkında olmadan
onu okuyacak kadar tekrarlamak. Öyle ki, sonunda kalp ve dil aynı anda onu
tekrarlıyor olsun. Kıymetini bilen için bu değerli bir inci gibidir. Bu söylediğimi tedavi
programında uygulayan hasta kısa sürede kendisine musallat olmuş cine galip gelir.
6- Bazı bitkilerin kullanımı gibi hissi tedaviye de yer vermek. Rukye ile birlikte
bunların faydası büyüktür. Bunlar alındıklarında vücutta zikrin ruha yaptığı etkiye
benzer bir etki yaparlar. Bu da tedaviyi tamamlayıcı şeylerden birisidir. Zira cinin
vücut üzerinde –özellikle de sihir ve nazar varsa- etki ve tasarrufu vardır.
7- Kalbi ifsat eden şeylerden kaçınmak.

Tedavinin Duraksamasına Yol Açan Bazı Nedenler:


Bahsedeceğimiz şeyleri hasta şeytanın bunları ona önemsiz göstermesi
nedeniyle göz ardı edebilir.
İmam ibnu‟l-Kayyım şöyle der: “Kalbi ifsat eden beş şey vardır:
1- İnsanlarla çok bir araya gelip karışmak:
Bu insanın diğer insanların dertleriyle sıkıntılarıyla iç içe olmasını, sağa sola çok
fazla koşturmasını, bazen çekemeyeceği yükler üstlenmesini, onlar sebebiyle
üzülmesini, zayıf düşmesini ve kendi maslahatına olan şeylerden vazgeçmesini
gerektirir. İnsanlarla çok içli dışlı olan kimse vaktini onların dünyevi isteklerini
yerine getirmek için harcar. Böylece Allah için ve ahiret için bir şeyler yapacak

27
Sihir‟den Korunma Ve Rukye İle Tedavi
___________________________________________________________________

vakti kalmaz. İlim öğrenmek için veya diğer hayır olan ameller için bir araya
gelmek bunların dışındadır.
2- Temenni
Temenni ve hayal sahili olmayan bir denizdir. “Temenni müflislerin sermayesidir”
denilmiştir. Hayal dünyasında yaşayan kimse gerçek dünyada ulaşılacak yüce
hedeflere sahip olmayan kimsedir. Bu durumdaki kimselerin kalpleri büyük bir
aldanış ve oyalanma halindedir.
3- Kalbi Allah‟tan başkasına bağlamak.
Bu kalbi ifsat eden şeylerin en kötüsüdür. Zira kalbini Allah‟tan başkasına
bağlayanı Allah o bağlandığı kişiye terk eder.
4- Tokluk.
Sürekli tokluk vücudun ve beynin enerjisini tüketen, vücudu hantallaştıran kişiyi
ibadetten ve ilimden alıkoyan bir etkendir.
5- Uyku.
Çok uyumak kalbi öldürür, bedeni ağırlaştırır, vakti boşa geçirtir, gaflet ve
tembellik doğurur.
Bu beş şey kalbi ifsat eden şeylerin en önemlileridir.

Şifayı Çabuklaştıran ve Kalbi Ferahlatan Vesilelerden Bazıları:


1- Tevhid:
Hidayet ve tevhid kalbi ferahlatan etkenlerin başında geldiği gibi, sapıklık ve şirk
de kalbi daraltan etkenlerin başında gelir.
2- Nur:
Bu, Allah‟ın kulun kalbine attığı iman nurudur. Bu nur kalbi ferahlatır. Bunu
kaybeden kalp daralır ve sıkılır.
3- İlm:
Şer‟î ilimler kalbi ferahlatır ve genişletir. Cehalet ise kalbi sıkar, daraltır. İlmi
genişlediği oranda kişinin kalbi genişler.
4- Allah‟a yöneliş:
Allah‟a sevgiyle ve tüm kalbiyle yönelerek ona ibadet etmekten daha fazla kalbi
ferahlatan bir şey yoktur.
5- Her Durumda Allah‟ı Anmak:
Her yerde ve her zaman Allah‟ı anmanın kalbin ferahlamasında şaşırtıcı bir etkisi
vardır. Gafletin ise kalbin daralmasında ve acı çekmesinde aynı şekilde şaşırtıcı bir
etkisi vardır.
6- Başkalarına İyilik ve İhsanda Bulunmak:
Nitekim cömert ve iyiliksever kimseler insanların içi en rahat, göğsü en ferah
olanıdır. Cimriler ise içi en sıkıntılı, kederi en fazla olan kimselerdir.
Bunlara cesareti ve boş işleri terk etmeyi de katabiliriz.

28
www.beyyine.com
___________________________________________________________________

Cinin Vücutta Etkin Hale Gelmesi1


Bu cin için zor bir iştir ve cin bunu uzun süre başaramaz. Eğer ortada güçlü bir
büyü ve nazar gibi bir durum varsa ya da cin rütbe sahibi güçlü cinlerdense
(meradde), vücut o zaman zayıflar ve hasta cine karşı direnemez. Cinler büyü ve
nazar gibi şeylerden dolayı güç kazanırlar.
Bu durumda yapılabilecek en iyi şey, eğer büyü vücudun içindeyse müshil ve
idrar söktürücü şeylerle onu vücuttan atmak, eğer vücut meshedilerek yapılmışsa
üzerine okunmuş suyla defalarca yıkanmaktır. Bu şekilde cin zayıflar ve kontrolü
kaybeder. Özellikle de hasta güçlü ve azim sahibiyse.
Hastanın bir tedaviciye devam etmesi iyi olur. Rukye yapan kimseler çoğunlukla
tecrübe ve dirayet sahibidirler. Bu gibi durumları ve bunları nasıl kontrol altına
alacaklarını bilirler. Özellikle de uzman birinin elinde yetişmiş olanlar. Ama ne yazık ki
bu gibileri az bulunur olmuştur. Rukye işinde yalnızca kitaplara dayananlar maalesef
çok hataya düşmekteler.

Cinin Etkinleşmesini Engellemek İçin Yapılması Gerekenler:


Genellikle hasta önce uyuşukluk hisseder sonra vücudunun kontrolünü
kaybetmeye başlar ve ardından kendinden geçer. Bu belirtileri hisseden hastanın
kendini sağlam tutması, hapşıracakmış gibi kendini sıkması yahut işaret parmaklarını
kulaklarına koyarak uzun uzun ezan okuması gerekir. Bu şekilde Allah‟ın izniyle
şeytanı bertaraf edebilir. Başlangıçta gelgitler olsa da, sonunda hasta kontrolü eline
alır. Cin uyuklama esnasında aktifleşmeye başlar. Hasta silkinip direndiğinde Allah‟ın
izniyle bunu başaramayacaktır.
Kimileri içlerinden konuşmalar, namazda ya da namaz dışında veya rukye
esnasında ayetlerle alay edildiğini duyarlar. Hasta iki ayrı şahsiyet hisseder kendinde.
Her konuda iki ayrı karar duyar, her durum karşısında iki ayrı his taşır. Dini olgularla
ilgili, Allah‟ın zatıyla ya da peygamberle ilgili alaylı düşünceler geçer zihninden.
Bunların tamamı karîndendir, görevli cinden değildir. Zira karîn bu hastalık esnasında
güçlenmiş ve kendisine fırsat doğmuştur. Hastanın kendisinde iki ayrı şahsiyet
hissetmesi genellikle nazar sebebiyle olur. Karîn bu durumu kullanarak depresyona
neden olur ve sonunda durum çift kişiliğe varır. Ama bu durum çok da korkulmaması
gereken basit bir durumdur. Eğer hasta rukye okuyabiliyorsa ve üzerine rukye
okunmuş su, bal vs. içebiliyorsa, bunlarla birlikte çok zikrederek, imanını artırarak ve
kalbini ifsat edici şeylerden koruyarak bu hastalıktan şifa bulabilir.
Ayrıca Nâs Suresi tekrar edilir ve özellikle “fi sudurinnas” ifadesi çok tekrarlanır.
Şifa bulduktan sonra vesveselerden hafif bir eser kalabilir. Bunun sebebi karînin
vücuttan çıkmamış olmasıdır. Ama artık o zayıflamıştır ve önce yaptıklarını
tekrarlayamaz.
Kimi kez insanlar bazı belirtilere bakarak kendilerine cin musallat olmuş vehmine
kapılırlar. Örneğin içlerinden konuşmalar duyarlar ve bu güçlü vesveseler oluşturur.
Rahatsız edici rüyalar görürler. Bunların hepsi şeytandandır ama o örneğin, bir

1
Bundan amaç şeytanın hastaya sıkıntı, eziyet ve vesvese vermesinin dışında onun vücudunu kontrol edebilir,
onun diliyle konuşabilir hale gelmesidir.

29

You might also like