You are on page 1of 200

L‫ﭹ ﭺ ﭻ ﭼ‬M

“Ey halkım, Allah’ın davetçisine uyun!”


(Ahkaf, 46/31)

Allah’ın Kulları
Üzerindeki Hakkı
‫حق ﷲ عىل العباد‬
Özgün Adı:
Hakkullâhi ale'l-İbâd
Telif: Yahyâ Mûsâ ez-Zehrânî
Yayıncı: Guraba
Çeviri: Salih Ercü
Yayına Hazırlık: Guraba
Düzelti: Bican Veysel Yıldız
Mizanpaj: Ömer Deniz
Kapak: Selim Çimendağ
Baskı-Cilt: Step Ajans Matbaacılık
Guraba Yayınları: 34
ISBN: 975-8810-53-6
İkinci Baskı
M.2008/ H. 1429

Her Hakkı Saklıdır

GURABA YAYINCILIK SAN. TİC. LTD. ŞTİ.


Çatalçeşme Sk. Defne Han 27/9
Cağaloğlu – İstanbul
PK. 591 SİRKECİ
Tel: (0212) 526 06 05 Fax: 522 49 98
www.guraba.com.tr
e-mail:guraba@hotmail.com
Yahyâ b. Mûsâ ez-Zehrânî

ALLAH’IN KULLARI
ÜZERİNDEKİ HAKKI

Çeviri
Salih Ercü
guraba Yayında Mihenk Taşı

NEDEN GURABA?

ٰ ‫ق ََال َر ُس ُول ﷲ صل َّٰى ﷲ عليه‬


:‫وعلى آله وسلَّم‬

ٰ ‫اإلس اَل ُم َغرِي ًبا َو َس َي ُعو ُد كَ َما بَدأَ؛ ف‬


»‫َطوبى لِل ُغ َربَا ِء‬ ْ َ‫«بَدأ‬
]‫[رواه مسلم‬

ُ ‫َطوبى لِل ُغ َر َبا ِء؛ الَّ ِذي َن ُي ْصلِح ُونَ َما أَف َْسدَ ال َّن‬
‫اس ِم ْن‬ ٰ ‫«ف‬
»‫َب ْع ِدي ِم ْن ُس ََّن ِتي‬
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem
şöyle buyurmaktadır:
«İslam garib olarak başladı. Başladığı hale
geri dönecektir. O halde müjdeler olsun
Guraba’ya /gariblere!»
[Müslim, Kitâbu’l-İmân]

Tirmizî rivâyetinde:
«Guraba’ya/gariblere müjdeler olsun! Onlar,
benden sonra sünnetimden insanların boz-
dukları şeyleri düzeltenlerdir.»
[Tirmizî, İmân]
GİRİŞ

Hamd, Allah’adır. O’na hamdeder, O’ndan


yardım isteriz, O’nun bağışlamasını ister, O’na
tevbe ederiz. Kendi kötülüklerimizden ve kötü
amellerimizden O’na sığınırız. Allah’ın doğruya
ulaştırdığını saptıracak yoktur. Saptırdığını da
doğruya ulaştıracak yoktur. Tek ve ortağı olma-
yan Allah’tan başka hak ilâh olmadığına, ger-
çekten ve gönül hoşluğuyla şehâdet ederim.
Peygamberimiz’in, adâlet ve hidâyet peygam-
beri Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem olduğu-
na şehâdet ederim.

Yüce Allah, kullarını, ibâdet etmelerine ihtiya-


cı olmadığı halde, sadece denemek, sınamak
ve davranışlarının karşılığını vermek gayesiyle
6 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

yalnız kendisine ibâdet etmeleri için var etti.


Kim itaat eder, şükreder, sadece Allah’a ibâdet
ederse, ona naîm cenneti vardır. Kim isyan eder,
büyüklenir, Yüce Allah’ı inkâr eder ve başkasını
O’na ortak koşarsa, ona da cahîm (cehennem)
vardır.

Yüce Allah, insanları ve cinleri, kendisine ibâ-


det etmeleri için yarattığını bildirdi:

]٥٦ :‫ﭹ ﴾[الذاريات‬ ‫﴿ﭳ ﭴ ﭵ ﭶ ﭷ ﭸ‬


“Ben cinleri ve insanları bana ibâdet et-
mekten başka bir maksat için yaratmadım.”
(Zâriyât, 54/56)

Yine Allah, kendisine ibâdet etmeyen hiçbir


şey olmadığını, fakat bunu sadece yine kendisi-
nin bildiğini haber verdi:

﴾ ‫ﮡ ﮢ ﮣﮤ‬ ‫﴿ﮚ ﮛ ﮜ ﮝ ﮞ ﮟ ﮠ‬
]٤٤ :‫[اإلرساء‬

“O’nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey


yoktur, ama siz onların tesbihlerini anla-
mazsınız.” (İsrâ, 17/44)
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 7

Yüce Allah, insanları boş yere ve başı boş


olarak yaratmadı. Onları kendisine ibâdet etme-
leri için yarattı. Daha sonra onlar, amellerinin
karşılığını vermesi için O’na geri dönecekler.

Yüce Allah bu konuda da şöyle buyurmuştur:

‫ﯖ‬ ‫ﯕ‬ ‫ﯔ‬ ‫ﯓ‬ ‫ﮱ‬ ‫ﮰ‬ ‫ﮯ‬ ‫ﮮ‬ ﴿


]١١٥ :‫ﯗ ﴾ [املؤمنون‬

“Bizim sizi boş yere, bir oyun ve eğlence


olarak yarattığımızı ve bize döndürülüp
getirilmeyeceğinizi mi sandınız?” (Mu’minûn,
36/115)

‫ﮎ‬ ‫ﮍ‬ ‫ﮌ‬ ‫ﮋ‬ ‫ﮊ‬ ‫ﮉ‬ ‫﴿ﮇ ﮈ‬


]٨ - ٧ :‫ﮏ ﮐ ﮑ ﮒ ﮓ ﮔ ﴾ [الزلزلة‬

“Kim zerre ağırlığınca hayır yapmışsa onu


görür ve kim zerre ağırlığınca şer yapmış-
sa onu görür.”(Zilzal, 99/7-8)

Kıyâmet günü herkes amelinin (davranışının)


karşılığını görecektir. Kitabını, yani amel defte-
rini ya sağından alacak ya da solundan veya
arkasından alacaktır.
8 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

Allah’a itaat eden cenneti ve en güzel olanı


kazanacak, Allah’a isyan eden de cehennemi
ve en zor olanı hak edecektir.
Yüce Allah ibâdetin sadece kendisine yapıl-
masını emretmiştir:

]٥ :‫[البينة‬ ﴾‫﴿ﮘﮙﮚﮛﮜﮝ ﮞﮟ‬


“Halbuki onlara ancak, dini yalnız O’na has
kılan hanifler olarak Allah’a ibâdet etmele-
ri emrolundu.” (Beyyine, 96/5)

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de şöyle bu-


yurmaktadır: “Ameller ancak niyetlere bağlıdır.”
[Buhârî ve Müslim]

“Allah sizin bedenlerinize ve şekillerinize


bakmaz, fakat sizin kalplerinize ve amellerini-
ze bakar.” [Müslim]
Bir amelin kabul edilmesi için iki şart gerekir:

1- Amelin sadece Allah için olması.

2- Amelin doğru ve dinin getirdiğine uygun


olması.

Yukardaki iki şart amelde mevcutsa, o makbul-


Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 9

dür ve sahibine ecir (sevap) verilecektir.

Allah’ın kulları üzerindeki hakları meselesine


girmeden önce, imanı artıracağı için yüce yaratı-
cının büyüklüğünü tanımamız yerinde olacaktır.

1- Allah Her Şeyin Yaratıcısıdır


Allah’ın dışındaki her şey, onun yarattığıdır.
Allah, onların Rabbi, onların yoktan var edicisi-
dir. Yaratıkların hepsi, onun mülkü ve kullarıdır,
O’nun gücü ve hükmü altındadırlar.

Yüce Allah şöyle buyurdu:

﴾ ‫ﮕ ﮖ ﮗ ﮘ ﮙ‬ ‫ﮐ ﮑ ﮒﮓ ﮔ‬ ‫﴿ﮏ‬
]٦٢ :‫[الزمر‬

“Allah her şeyin yaratıcısıdır. O, her şeye


vekildir.” (Zümer, 39/62)

Müslim’in Sahîh’inde Abdullah b. Amr b. el-


Âs radiyallâhu anhumâ, tarafından rivâyet edilen şöy-
le bir hadis vardır:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle dedi-
ğini duydum: “Allah, gökleri ve yeri yaratmadan
10 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

elli bin yıl önce, yaratıkların kaderlerini yazdı,


arşı suyun üzerindeydi.”
Ahmed b. Hanbel’in Müsned’inde Ubâde b.
es-Sâmit radiyallâhu anh’ın şöyle bir rivâyeti vardır:
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyur-
du: “Allah’ın ilk yarattığı şey, kalemdir. Sonra
kaleme: Yaz, dedi. Kalem de o anda, kıyamete
kadar olacakları yazdı.”
Yüce Allah şunları buyurdu:

‫ﯠ ﯡ ﯢ‬ ‫ﯟ‬ ‫ﯞ‬ ‫﴿ﯘ ﯙ ﯚ ﯛﯜ ﯝ‬


]١١٦ :‫ﯣ ﯤ ﴾ [املؤمنون‬

“Allah yüceler yücesidir; Gerçek hükümdar-


dır. O’ndan başka hak ilah yoktur. O, kerîm
Arş’ın sahibidir.” (Mu’minun, 23/116)
]٥ :‫[طه‬ ‫ﱹﮉ ﮊﮋﮌﮍﱸ‬
“Rahmân Arş’a istivâ etti.” (Tâ-Hâ 20/5)

Allah, yaratıcıdır, tektir, Vehhâb (devamlı ve


bol veren), insanları topraktan yaratandır. Bütün
yaratılmışları hükmü altında tutan, sebepleri yara-
tan, en yüce rabdir. Azîz (yegâne güç sahibi),
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 11

Gaffâr (bağışı bol) olan Allah’tan başka hak ilâh


yoktur. Güç ve kuvvet sadece Yüce Allah’tadır.
Allah bize yeter ve O ne iyi vekildir.

2- Kürsî
İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye’de şu açık-
lamayı yapmıştır: es-Suddî, şöyle der: “Gökler
ve yer, kürsînin içindedir. Kürsî, Arş’ın önün-
dedir.”
İbn Abbâs radıyallâhu anhumâ’nın şöyle dediği
rivâyet edilmiştir: “Yedi gök ve yedi yer yayılıp
birbirlerine eklenseler, kürsî genişliğinde olamaz-
lar, ancak çöldeki halka derecesinde olurlar.

Yüce Allah şöyle buyurdu:

]٢٥٥ :‫[البقرة‬ ﴾ ‫ﯴ ﯵﯶ‬ ‫﴿ﯲﯳ‬


“O'nun kürsîsi gökleri ve yeri kaplamıştır.”
(Bakara, 2/255)

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyur-


muştur: “Arş yanında Kürsî ancak, yeryüzündeki
bir çölün ortasına atılmış demir bir halka gibidir.”
12 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

3- Levh-i Mahfûz
İbn Kesîr’in el-Bidâye ve’n-Nihâye adlı kita-
bında Levh-i Mahfûz’la ilgili söylediklerini akta-
racağım: “İbn Abbâs radıyallâhu anhumâ’nın rivâyet
ettiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurdu: “Allah, Levh-i Mahfûz’u; beyaz
inciden yarattı, onun sayfaları kırmızı yakuttan-
dır. Kalemi nur, yazısı nurdur. Allah her gün ona
360 defa bakar. O Subhanehu ve Teâlâ; yara-
tır, rızık verir, öldürür, diriltir, yükseltir, alçaltır ve
dilediğini yapar.”

Mukâtil şöyle dedi: “Levh-i Mahfûz, Arş’ın sa-


ğındadır.”

4- Göklerin ve Yerin Yaratılması


Yüce Allah şunları buyurdu:
‫ﭷ‬ ‫ﭶ‬ ‫ﭵ‬ ‫ﭴ‬ ‫ﭳ‬ ‫ﭲ‬ ‫ﭱ‬ ‫﴿ﭰ‬
]٤ :‫[السجدة‬ ﴾ ‫ﭸﭹ‬
“O (Allah) gökleri, yeri ve bunlar arasın-
da bulunanları altı günde yarattı.”(Secde,
30/4)
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 13

‫ﯷ ﯸ ﯹ ﯺﯻ ﯼ‬ ‫﴿ﯴ ﯵ ﯶ‬
]٢٩ :‫[البقرة‬ ﴾ ‫ﯽﯾﯿﰀ‬
“Sonra göğe yöneldi, onları yedi gök ola-
rak düzenledi. O her şeyi bilir.” (Bakara,
2/29)

‫ﰋ‬ ‫ﰊ‬ ‫ﰉ‬ ‫ﰈ‬ ‫ﰇ‬ ‫ﰆ‬ ‫ﰅ‬ ‫ﰄ‬ ‫﴿ﰃ‬


‫ﰐ ﰑ ﰒ ﰓ ﰔ ﰕ ﰖ ﰗ‬ ‫ﰌ ﰍ ﰎ ﰏ‬
]١٢ :‫[الطالق‬ ﴾ ‫ﰘﰙ ﰚﰛﰜ‬
“Allah yedi göğü ve yerden de (sayıca)
onlar kadarını yarattı. Allah’ın buyruğu,
bunlar arasında (Allah’tan yaratıklara)
iner ki Allah’ın her şeye kadîr olduğunu
ve Allah’ın bilgisinin her şeyi kuşattığını
bilesiniz.”(Talak, 65/12)

Buhârî’nin Sahîh’te rivâyet ettiği şöyle bir ha-


dis vardır:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyur-


du: “Allah ezelde vardı. O’ndan başka hiçbir şey
yoktu. Arş’ı suyun üzerindeydi. Zikir (Levh-i Mah-
fûz)'de her şeyi yazdı, gökleri ve yeri yarattı.”
14 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

Ebû Hureyre şöyle anlatır: “Rasûlullah sallallahu


aleyhi ve sellem elimden tuttu ve şöyle buyurdu: “Al-
lah, cumartesi günü toprağı yarattı, pazar günü
dağları yarattı, pazartesi günü ağaçları yarattı,
salı günü sevilmeyen şeyleri yarattı, çarşamba
günü nuru (ışığı) yarattı, perşembe günü hayvan-
ları yer yüzüne yaydı. Cuma günü, yarattıklarının
en sonu olarak, akşama kadar olan cuma saatle-
rinin sonunda Âdem’i yarattı.”[Müslim]
Allah, kulları için deniz ve nehirleri yarat-
makla onlara lütufta bulundu. Deniz suyu tuzlu
ve acıdır. Bunda havanın sağlıklı olması için bü-
yük bir hikmet vardır. Çünkü o, tatlı olsaydı ölen
hayvanlar sebebiyle hava bozulur ve kokardı.
Bu da insanların yok olmalarına sebep olurdu,
fakat derin hikmet, bu zorunluluktan dolayı onun
bu nitelikte olmasını gerektirdi.
Bundan dolayı, Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem’e
deniz hakkında sorulduğunda, şöyle ce-
vap vermişti: “Onun suyu temiz, ölüsü helâldir.”
Nehirlerin suyu tatlı ve isteyenin onu içmesi
kolaydır. Allah onları bir yerden kaynatarak ve
kullara rızık olarak başka bir yere akıtmıştır.
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 15

5- Meleklerin Yaratılması ve Onların


Özellikleri
Melekler, Yüce Allah’ın yaratıklarındandır.
Allah onları, üstün gayeler ve sadece, bütün giz-
lileri bilen Allah’ın bildiği birçok şey için yarat-
mıştır. Onların arasında, nebî ve rasûllere vahyi
indirmekle görevli olan vardır ki, bu Cebrâil’dir.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onu, Allah’ın
yarattığı gerçek şekliyle görmüştür. Onun altı
yüz kanadı vardır, her iki kanadının arası da,
doğuyla batı arası kadardır. Meleklerden birisi
de İsrafîl’dir. O, Sûra üfürmekle görevli olan me-
lektir. Mikâîl de meleklerdendir. O da yağmuru
yağdırmakla görevlidir. Ölüm meleği de bunlar
arasındadır. O, ruhları almakla görevlidir. Beyt-i
Haram’ın hizasında, yedinci gökte Beyt-i Ma’mûr
vardır, her gün oraya yetmiş bin melek girer ve
onlar kıyamet gününe kadar oradan çıkmazlar.
Meleklerin sayısını ancak Allah bilir.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyur-


du: “Ben sizin görmediklerinizi gördüm, işitme-
diklerinizi işittim. Gök gıcırdadı ve gıcırdaması
16 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

da hakkıdır. Çünkü gökte dört parmak yer yok-


tur ki, bir melek Allah’a secde etmek üzere o
yere alnını koymasın. Allah’a yemin ederim ki,
benim bildiğim gerçekleri siz bilseydiniz az gü-
ler, çok ağlardınız. Yataklar üzerinde kadınlar-
dan zevk duymazdınız ve evlerinizden yollara
çıkıp Allah’a yüksek sesle yalvarırdınız.” Ebû
Zer radiyallâhu anh, bunun üzerine şöyle demiştir:
Vallahi ben kesilen bir ağaç olmayı arzu ettim.
[İbn Mâce]

Başka bir hadiste de şöyledir: “Yedi gökte,


bir ayaklık ve bir karışlık yer yoktur ki orada
ayakta ibâdet eden, secde eden veya rükû eden
bir melek bulunmasın. Kıyamet günü gelince on-
ların hepsi şöyle derler: Sana hiçbir şeyi ortak
koşmadan tam anlamıyla ibâdet etmekten başka
bir şey yapmadık.”

Melekler arasında, Rablerinin izniyle rüzgâr


ve bulutları yönlendirip idare edenler vardır.
Ölüm Meleği'ne yardım edenler, cennetin bekçi-
si Rıdvan, cehennemin bekçisi Mâlik, zebânîler,
kabirde ölüyü sorguya çeken iki melek, cennet-
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 17

lerde görevli, onları sahiplerine hazırlayan me-


lekler, Âdem oğullarını korumakla görevli iki
melek, göklerde bulunanlar... Arş’ı taşıyanlar,
kulların amellerini koruyanlar, iyilik ve kötülükle-
ri yazan Rakîb ve Atîd, gece ve gündüz kulları
takip edip sabah ve ikindi namazında bir araya
gelen melekler... Hatîb içeri girinceye kadar,
cuma günü ilk geleni yazan melekler ve zikir
meclislerini ve halkalarını çepe çevre saran me-
lekler vardır.

Yüce Allah şöyle buyurur:

‫ﯢﯣ‬ ‫ﯡ‬ ‫ﯠ‬ ‫ﯟ‬ ‫ﯞ‬ ‫ﯝ‬ ‫ﯜ‬ ‫ﱹ ﯛ‬


‫ﯬ‬ ‫ﯫ‬ ‫ﯪ‬ ‫ﯩ‬ ‫ﯨ‬ ‫ﯧ‬ ‫ﯦ‬ ‫ﯥ‬ ‫ﯤ‬
]٦ :‫ﯭ ﯮ ﯯ ﯰ ﯱﱸ [التحريم‬

“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi öyle


bir ateşten koruyun ki onun yakıtı insan-
lar ve taşlardır. Onun başında gayet katı,
şiddetli, Allah’ın kendilerine buyurduğuna
karşı gelmeyen ve emredildikleri şeyi ya-
pan melekler vardır.”(Tahrîm, 66/6)
18 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

]٢٠ :‫ﯔ ﯕ ﯖ ﱸ[األنبياء‬ ‫ﱹﮰﮱﯓ‬


“Onlar gece gündüz tesbih ederler, hiç ara
vermezler.”(Enbiyâ, 21/20)
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyur-
du: “Melekler nurdan, cin halis ateşten, Âdem de
size anlatılandan (topraktan) yaratıldı.”[Müslim]
Bu konuda âyet ve hadis çoktur. Derin hikmet
Allah’a aittir.

6- Cinnin Yaratılması ve Şeytanın Hilesi


Allah, daha önce belirttiğimiz ve yukardaki
hadiste işaret edildiği gibi, cinleri ateşten ya-
rattı. Allah Âdem’i yarattığında, meleklerin ona
secde etmelerini emretti. İblis dışında bütün me-
lekler secde ettiler. O, secde etmeyi reddedip
Rabbi'ne isyan etti ve Âdem’e secde etmeyi
kabul etmedi. O (İblis) şöyle dedi: “Ben on-
dan daha hayırlıyım, beni ateşten yarattın, onu
ise çamurdan yarattın.” Böylece o, Âlemlerin
Rabb'inin lânetini hak etti. O, aşağılık, yerilmiş
ve kovulmuş olarak yer yüzüne indirildi. Hem o,
hem de cinler ve insanlardan ona tabi olanlar
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 19

cehennemle tehdit edildi. Her gözetleme yerine


oturup, Âdemoğullarını doğru yoldan saptırmak
için kendi kendine söz verdi. Fakat Allah, ken-
disine iman eden, peygamberlerini tasdik eden
ve İblis’le taraftarlarını kendilerine musallat et-
memesi için onun dinine uyan kimseleri koruya-
cağına dair teminat verdi.
Yüce Allah şöyle buyurdu:
‫ﯬ‬ ‫ﯫ‬ ‫ﯩﯪ‬ ‫ﯨ‬ ‫ﯧ‬ ‫ﯦ‬ ‫ﯥ‬ ‫ﯤ‬ ‫ﱹ‬
]٦٥ :‫[اإلرساء‬ ‫ﯭﯮﱸ‬
“Benim (gerçek) kullarıma gelince, senin
onların üzerinde hiç bir egemenliğin yok-
tur. Vekil olarak Rabbin yeter.” (İsrâ, 17/65)
İblis, kıyamet gününe kadar canlı kalacaktır.
Rabbi'nin denemek için vâdettiği o malûm güne
kadar bekletilecektir. Onun, suyun yüzünde, üze-
rinde oturduğu bir arşı vardır. İnsanlar arasında
kötülük ve fitne çıkaracak ve kocayla karısını ayı-
racak çetelerini yayar.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyur-
du: “Şeytan, arşını (tahtını) suyun üzerine koyar.
20 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

Sonra çetelerini gönderir. Bunların derece itiba-


riyle ona en yakın olanı, en büyük fitne çıkaranı-
dır. Bunlardan birisi gelerek şöyle şöyle yaptım,
der. O da hiçbir şey yapmamışsın, der. Sonra
birisi gelerek: Onu karısından ayırmadan bırak-
madım, der. Bunu kendisine yaklaştırır ve: Sen
ne iyisin! der.”[Müslim]
Buhârî ile Müslim’in Sahîh'lerinde Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in şu hadisi vardır: “Şeytan,
insanın vücudunda kanın aktığı gibi akar.”
Şeytan, günah işletmek için ademoğluna
vesvese verir. Kul Rabbi'ni zikredince gizlenir.
Rabbi'ni zikretmeyip unutursa, şeytan onun kal-
bini ele geçirip Rabbi'ni zikretmeyi unutması için
ona vesvese verir.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyur-
du: “Şeytan, sizden birine gelir: Şunu kim yarat-
tı? Şunu kim yarattı? der. Sonunda: Rabbin'i kim
yarattı? diye sorar. Şeytanın vesvesesi Rabbi-
niz'e kadar varınca, o kişi hemen euzu billahi
mine’ş-şeytâni’r-racim desin ve vesveseye son
versin.”[Buhârî ve Müslim]
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 21

Bundan dolayı Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-


lem şöyle diyordu:

َّ ‫أَ ُعو ُذ بِاللَّ ِه‬


‫الس ِميعِ الْ َعلِ ِيم ِم َن الشَّ ْيطَانِ ال َّرجِ ِيم‬
‫ِم ْن َه ْمز ِِه َونَـ ْف ِخ ِه َونَـ ْف ِثـ ِه‬
“Kovulmuş şeytandan onun nefhi(kibirin)den,
nefsi (şiir ve sihiri) ve hemzi (deliliği)nden çok
iyi işiten ve bilen Allah’a sığınırım.”[Ahmed]
Belirttiğimiz gibi şeytan, Rabbi'ni zikretmeyi
unutturmak için ademoğluna vesvese verir. Bunla-
rın arasında namaz kılana namazındayken ves-
vese veren vardır. Bu şeytanın adı, Hınzeb’dir.
Müslüman’a abdest alırken vesvese veren de
vardır. Bu şeytanın adı da Velehân’dır. Büyücü-
lerin ve göz bağcıların yardımcıları olanlar da
vardır.
Müslüman, şeytanın hile ve vesvesinden kur-
tulmak istiyorsa, Allah’a itaat etmesi, Allah’ın
Kitabı’nda ve hadis kitaplarında geçen meşru
zikir ve dualarla, şeytandan kurtulması gerekir.
Yüce Allah şunları buyurdu:
22 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

‫ﮐ‬ ‫ﮏ‬ ‫ﮎ‬ ‫ﮍ‬ ‫ﮌ‬ ‫ﮋ‬ ‫ﮊ‬ ‫ﮉ‬ ‫ﱹ‬


]٢٠١ :‫[األعراف‬ ‫ﮑ ﮒﮓﮔﮕﱸ‬
“Allah’tan korunup sakınanlar, kendilerine
şeytandan gelen bir vesvese dokunduğu
zaman (Allah’ın sevap ve cezasını) hatırlar,
hemen gerçeği görürler.”(A’râf, 7/201)

‫ﮅ‬ ‫ﮃﮄ‬ ‫ﮂ‬ ‫ﮁ‬ ‫ﮀ‬ ‫ﭿ‬ ‫ﭾ‬ ‫ﱹ ﭽ‬


]٢٠٠ :‫ﮆ ﮇ ﮈ ﱸ [األعراف‬

“Ne zaman şeytandan bir kötü düşünce


seni dürtüklerse hemen Allah’a sığın. Çün-
kü O, işitendir, bilendir.”(A’râf, 7/200)
Arş’ın yüce Rabbi olan Allah’tan, bizi şeytan
ve vesvesesinden uzak tutmasını dileriz. Ölüm
anında, şeytanın bizi çarpmasından halîm olan
Allah’a sığınırız. Allah’ım! Şeytan senin kulların-
dan biridir, o senin kontrolün altındadır. Onu gö-
remediğimiz halde o bizi görüyor, seni göremedi-
ği halde sen onu görüyorsun. Allah’ım! Onun şer-
rinden sana sığınırız. Allah’ım! Onun, senin bize
yasakladığını emretmesinden veya onun, senin
bize emrettiğini yasaklamasından sana sığınırız.
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 23

7- Âdem aleyhisselâm’ın Yaratılışı


Allah, Âdem’i cuma günü yarattı. Yüce Allah
onu kendi elleriyle yarattı ve ona kendi ruhundan
üfledi. Meleklerine ona secde etmelerini emretti.
İblis dışında onların hepsi secde etti. O, büyük-
lenmesi ve inatçılığı sebebiyle secde etmedi ve
Rabbinin lânetini haketti.
Müslim’in Sahîh’inde Ebû Hureyre tarafından
rivâyet edilen bir hadiste Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmaktadır: “Güneşin üzerine
doğduğu en hayırlı gün, cuma günüdür. Âdem o
gün yaratılmış, o gün cennete konulmuş ve ora-
dan o gün çıkarılmıştır.”
Bir başka rivâyette de: “Kıyamet o gün kopa-
caktır.” denilmiştir.
Ebû Hureyre’nin rivâyet ettiğine göre Rasû-
lullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah, Âdem’i yarattığı zaman onun belini
sıvazladı ve kıyamete kadar yaratacağı zürri-
yetinin (soyunun) her canlı kişisi onun belinden
düştü. Bunlardan her insanın iki gözü arasında
nurdan bir parıltı yarattı. Sonra onları Âdem’e
24 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

sundu. Bunun üzerine Âdem, “Rabbim!” dedi.


“Bunlar kimdir?”
Allah: “Bunlar senin zürriyetindir.” buyurdu.
İçlerinden birisini gördü ve onun gözleri arasın-
daki nurun parıltısı hoşuna gitti.
Bunun üzerine: “Rabbim!” dedi.
“Bu kimdir?” Allah; “Bu , zürriyetinin son üm-
metlerinden bir kişidir ki adına Dâvûd denilir.”
buyurdu.
Âdem: “Rabbim! onun ömrünü kaç yıl kıldın?”
diye sordu.
Allah: “Altmış sene!” buyurdu. Âdem: Ömrüm-
den ona kırk sene ilave et.” dedi. Âdem’in ömrü
dolunca ölüm meleği kendisine geldi.
Âdem: “Ömrümden kırk sene daha kalmış değil
midir?” diye sordu. Ölüm meleği: Bu kırk yılı oğlun
Dâvûd’a vermedin mi?” diye karşılık verdi.”
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ilave etti:
“Âdem inkâr etti, bu yüzden onun zürriyeti de
inkâr etmektedir. Âdem unuttu, bu yüzden onun
zürriyeti de unutmaktadır. Âdem yanıldı, bu yüz-
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 25

den onun zürriyeti de yanılmaktadır.”[Tirmizî, Hasen-


Sahih Hadis]

Bütün bunlardan sonra, Allah’tan başkasına


ibâdet edilir mi? Allah’tan başkasına itaat edilir
mi? Nimet verenden başkasına şükredilir mi? Tek
olan Allah’a isyan edilir mi?
Allah'ım! Hamd sanadır. Kendine isyan ede-
ne ne kadar halîmsin! Sana tevbe edene ne ka-
dar merhametlisin! Hoşnut olman için sana ham-
dolsun! Hoşnut olduğunda da sana homdolsun.
Hoşnut olduktan sonra da sana hamdolsun! Rab-
bimiz! Sana gerçek anlamıyla ibâdet etmedik,
gerçek anlamıyla teşekkür etmedik. Ancak sana
hiçbir şeyi ortak koşmuyoruz, sen övgü ve sena-
ya layık olansın. Yarattıklarının sayısınca, hoşnut
olduğun kadar, arşının ağırlığınca ve kelimeleri-
nin sayısınca hamdolsun.
YÜCE ALLAH’IN KULLARI ÜZERİNDEKİ
HAKLARINDAN BAZILARI

Kendisine İman Edilmesi, Allah’ın Kulları


Üzerindeki Haklarından Birisidir:

Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

‫ﭚ‬ ‫ﭙ‬ ‫ﭘ‬ ‫ﭗ‬ ‫ﭖ‬ ‫ﭕ‬ ‫ﭔ‬ ‫ﭓ‬ ‫ﭒ‬ ‫ﱹ‬
‫ﭢ‬ ‫ﭡ‬ ‫ﭠ‬ ‫ﭟ‬ ‫ﭞ‬ ‫ﭝ‬ ‫ﭜ‬ ‫ﭛ‬
]١٧٧ :‫[البقرة‬ ‫ﭣﱸ‬
“İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çe-
virmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin
yaptığıdır ki Allah’a, âhiret gününe, melek-
lere, kitaplara, peygamberlere inanır.” (Baka-
ra, 2/177)

‫ﮡ‬ ‫ﮜ ﮝ ﮞﮟ ﮠ‬ ‫ﮛ‬ ‫ﱹ ﮗ ﮘ ﮙ ﮚ‬
]٢٨٥ :‫[البقرة‬ ‫ﮢﮣﮤ ﮥﱸ‬
“Peygamber, Rabbi tarafından indirilene
iman etti, müminler de. Her biri Allah’a,
28 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine


iman ettiler.”(Bakara, 2/285)

]١٣٦ :‫ﭼ ﭽ ﭾ ﭿ ﮀﱸ[النساء‬ ‫ﱹﭻ‬


“Ey iman edenler! Allah’a ve Peygamberi-
ne iman edin.”(Nisa, 4/136)
Cebrâil, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e
imanı sorduğunda, şöyle cevap vermiştir: “İman,
Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamber-
lerine, âhiret gününe, hayrıyla, şerriyle kadere
inanmandır.”[Müslim]
Allah’ın kendisinin, isimleri ve sıfatları hak-
kında haber verdiği veya Rasûlullah’ın Allah’ın
isim ve sıfatlarına dair bildirdiği şeylere inan-
mak, Allah’a iman etmeye dahildir. Yine O'nun
Âlemlerin Rabbi olması, yaratıcı ve rızık veren
olması, zâtının, isimlerinin, sıfatlarının ve fiilleri-
nin mükemmel olması buna girer. Peygamberler
göndermiş, kitaplar indirmiş olması, her şeye
bir kader belirlemesi, var olmadan önce onları
bilmesi, eşinin, benzerinin ve denginin olmama-
sı, her şeye kadir olması ve her şeyi bilmesi de
buna girer.
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 29

Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

‫ﭚ‬ ‫ﭙ‬ ‫ﭘ‬ ‫ﭗ‬ ‫ﭖ‬ ‫ﭕ‬ ‫ﭔ‬ ‫ﭓ‬ ‫ﭒ‬ ‫ﭑ‬ ‫ﱹ‬
‫ﱸ‬ ‫ﭣ‬ ‫ﭢ‬ ‫ﭡ‬ ‫ﭠ‬ ‫ﭟ‬ ‫ﭞ‬ ‫ﭝ‬ ‫ﭜ‬ ‫ﭛ‬
]٤ - ١ :‫[اإلخالص‬
“De ki: O, Allah birdir. Allah sameddir (hiç-
bir şeye muhtaç olmayan). O, doğurmamış
ve doğmamıştır. O'nun hiçbir dengi yok-
tur.” (İhlâs, 112/1-4)

‫ﱸ‬ ‫ﭨ‬ ‫ﭧ‬ ‫ﭦ‬ ‫ﭥ‬ ‫ﭣﭤ‬ ‫ﭢ‬ ‫ﭡ‬ ‫ﱹ‬


]١١ :‫[الشورى‬
“Onun benzeri hiçbir şey yoktur. O işiten-
dir, görendir.”(Şurâ, /11)

‫ﭫ ﭬ ﱸ‬ ‫ﭩ ﭪ‬ ‫ﭧ ﭨ‬ ‫ﭦ‬ ‫ﱹ ﭡ ﭢ ﭣ ﭤﭥ‬
]٧٤ :‫[النحل‬
“Allah’a bir takım benzerler icat etmeyin.
Çünkü Allah her şeyi bilir, siz ise bilemez-
siniz.” (Nahl, 16/74)
]٦٥ :‫[مريم‬ ‫ﱹﭚﭛ ﭜ ﭝﭞﱸ‬
“Onun bir adaşı (benzeri) olduğunu biliyor
musun?”(Meryem, 19/65)
30 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

Onun mükemmelliğine delâlet eden başka


âyetler de vardır. O, kemal (mükemmellik) sıfat-
larına sahiptir, eksiklik ve kusurlu olmakla ilgili
sıfatlardan uzaktır. O, kendisinin ve peygamberi
Muhammed’in bildirdiği gibi, en güzel isim ve
en üstün sıfatlara sahiptir.
Mü'minin görevi, Yüce Allah’ın isim ve sıfat-
larına, tahrifsiz, ta'tilsiz, tehbihsiz ve tekyifsiz
bir şekilde inanmasıdır. İstivâ, vech/yüz, yed/
el, rahmet, gadab/kızmak, nüzul/inmek, ilim,
irade ve Allah’ın başka sıfatları bunlardan bazı-
larıdır. Kitap ve sünnette geldikleri gibi sabittir-
ler. Biz de onları Ehl-i sünnet ve’l-cemaat'in ka-
bul ettiği gibi kabul ederiz.
Nitekim Selef-i sâlihîn, Allah’ın Arş’a istivâsı
hakkında şöyle demiştir: “İstivâ malumdur, nasıl
olduğu ise bilinmemektedir. Ona iman vaciptir,
hakkında soru sormak bid'attir.” Yaratıcının bü-
tün sıfatları hakkında da bu böyledir. Yaratıkla-
rından hiçbiri, hiçbir sıfatta O'na benzemez.
O’nun, yaratıcı, rızık veren, işleri düzenleyip
yapan, veren ve vermeyen, alçaltan ve yüksel-
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 31

ten, aziz ve zelil eden, yaşatan ve öldüren oldu-


ğunu ve her şeye gücünün yettiğini söylemek ve
Allah’ın tek, samed (hiçbir kimseye muhtaç ol-
mayan), mülkünde ortağının olmadığına, ibâdet
edilmeye sadece onun layık olduğuna inanmak
da böyledir.
Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
‫ﮇ ﮈ ﮉﮊ ﱸ‬ ‫ﱹ ﮀ ﮁ ﮂ ﮃ ﮄ ﮅ ﮆ‬
]٣ - ٢ :‫[الزمر‬
“Dini yalnız kendisine halis kılarak Al-
lah’a ibâdet et. İyi bil ki, halis din yalnız
Allah’ındır.” (Zümer, 39/2-3)
Gerçek ma'bûd (ibâdet edilen) sadece Al-
lah’tır. Allah haktır, sözü de haktır. Hakka davet
O'na aittir. O’na ibâdet etmek haktır. O’ndan
başkası batıldır. Sadece O’ndan yardım istenir.
Sadece Allah’a adak yapılır, ancak O’na daya-
nılıp güvenilir, ancak O’ndan şifa dilenir. Sadece
O’nun Beyt’i tavaf edilir, sadece O’nun için kur-
ban kesilir, sadece O’na dua edilir, sadece O’na
yemin edilir. Diğer ibâdetler de sadece O’nun
için yapılır.
32 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

‫ﰇ ﱸ‬ ‫ﰅﰆ‬ ‫ﰄ‬ ‫ﰃ‬ ‫ﰂ‬ ‫ﱹ ﯽ ﯾﯿﰀ ﰁ‬


]١٦٣ :‫[البقرة‬
“İlâhınız bir tek ilâhtır. O’ndan başka hak
ilâh yoktur. O Rahman’dır, Rahîm’dir.” (Baka-
ra, 2/136)

]٥ :‫[الفاتحة‬ ‫ﱹﭢﭣﭤﭥﭦﱸ‬
“Ancak sana ibâdet eder ve ancak senden
yardım isteriz.”(Fatiha, 1/5)
‫ﮰ‬ ‫ﮯ‬ ‫ﮮ‬ ‫ﮭ‬ ‫ﮬ‬ ‫ﮫ‬ ‫ﮪ‬ ‫ﮩ‬ ‫ﱹﮨ‬
‫ﱸ‬ ‫ﯙﯚ‬ ‫ﯘ‬ ‫ﯗ‬ ‫ﯖ‬ ‫ﯕ‬ ‫ﯔ‬ ‫ﯓ‬ ‫ﮱ‬
]٦٢ :‫[الحج‬
“Bu böyledir. Çünkü Allah haktır. O'ndan
başka yalvardıkları ise bâtıldır. İşte O, çok
yüce, çok büyük olan Allah’tır.” (Hac, 2/62)
‫ﮬ ﮭ ﮮﮯ ﱸ‬ ‫ﮩ ﮪ ﮫ‬ ‫ﮦ ﮧ ﮨ‬ ‫ﱹ ﮢ ﮣ ﮤ ﮥ‬
]٤٨:‫[النساء‬
“Allah, kendisine ortak koşulmasını bağış-
lamaz, bundan başkasını dilediğine bağış-
lar.” (Nisa, 4/48)
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 33

‫ﮂ ﮃ‬ ‫ﭻ ﭼ ﭽ ﭾ ﭿ ﮀ ﮁ‬ ‫ﱹ ﭺ‬
]٧٢ :‫[املائدة‬ ‫ﮄﮅ ﮆ ﮇ ﮈ ﮉ ﮊ ﱸ‬
“Kim Allah’a ortak koşarsa, Allah ona cen-
neti haram kılmıştır, varacağı yer ateştir.
Zalimlerin yardımcıları yoktur.” (Mâide, 5/72)
Bunların Özeti: Yüce Allah’a İmanda Şu Dört
Hususun Bulunmasıdır:

1- Yüce Allah’ın Varlığına İman: Buna fıtrat


delâlet eder. Hiçbir yaratık yoktur ki Allah’a ve
varlığına iman üzere yaratılmış olmasın ve aklı
Allah’ın varlığına delâlet etmesin.

2- Allah’ın Rububiyyetine/Rablığına İman:


Yani sadece O'nun rab olduğuna, ortağı olma-
dığına, âlemin yaratıcısı, işleri yöneten, dirilten,
öldüren olduğuna, rızık veren ve güç sahibi ol-
duğuna iman. Allah’ın rab olduğunu, büyüklük
taslayan ve inatçıdan başka inkâr edecek kimse
yoktur.
Yüce Allah, Firavun hakkında şöyle buyurdu:

]١٤ :‫ﱹ ﭑ ﭒ ﭓﭔﭕﭖﭗﱸ[النمل‬


34 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

“Vicdanları, onların doğruluğuna kanaat


getirdiği hâlde, sırf haksızlık ve bölürlen-
me yüzünden onları inkâr ettiler.” (Neml,
27/14)

3- Yüce Allah’ın Ulûhiyyetine/İlahlığına İman:


Bu, sadece Allah’a kulluk edilmesi ve ibâdet edil-
meye ancak onun layık olmasıdır.

4- O’nun İsim ve Sıfatlarına İman: Bu, Allah’ın


kendisi için kitabında ve Peygamberi sallallahu aley-
hi ve sellem‘in sünnetinde belirttiği isim ve sıfatları,
kendine layık bir şekilde, değişiklik yapmadan,
iptal etmeden, nasıl olduğunu sormadan ve baş-
kasına benzetmeden kabul edilmesidir.

Kendisi İçin Nasihatta Bulunmak, Allah’ın


Kulları Üzerindeki Hakkıdır:

Müslim’in Sahîh’inde Temîm ed-Dârî tarafın-


dan rivâyet edilen hadiste Rasûlullah sallallahu aley-
hi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Din nasihattır, din nasihattır, din nasihattır.”


-Biz: Allah’ın Râsulü! Kimin için?, dedik.
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 35

O da şöyle cevap verdi:


-“Yüce Allah için, Kitabı için, Peygamberi sal-
lallahu aleyhi ve sellem için, Müslümanların yönetici-
leri ve halk için.”
Allah için nasihat etmek, en mükemmel şekilde
vacip ve farzları yerine getirmeyi gerektirir. Bu,
ihsan derecesidir. O da senin, görüyormuşcasına
Allah’a ibâdet etmendir. Sen O’nu görmesen de
O seni görür. Nafile ibâdetlerle Allah’a yaklaş-
maya çalışmak, haram ve mekruhları terk etmek
böyledir. Allah için nasihatta bulunmak, farz olanı
yerine getirmede ve haram kılınandan çekinme-
de Allah sevgisine uymaya aşırı ilgidir. Allah’ın,
kalple ve diğer organlarla, her sevilene tercih
edilmesi, ibâdetin sırf, ortağı olmayan Allah’a ait
olmasıdır. Bunun için Yüce Allah şöyle buyurdu:

‫ﮙ‬ ‫ﮗ ﮘ‬ ‫ﱹ ﮐ ﮑ ﮒ ﮓ ﮔ ﮕ ﮖ‬
‫ﮤ‬ ‫ﮣ‬ ‫ﮡﮢ‬ ‫ﮠ‬ ‫ﮟ‬ ‫ﮞ‬ ‫ﮝ‬ ‫ﮜ‬ ‫ﮛ‬ ‫ﮚ‬
]٩١ :‫ﱸ [التوبة‬ ‫ﮥ ﮦ ﮧﮨ ﮩ ﮪ ﮫ ﮬ‬
“Zayıflara, hastalara, harcayacak bir şey
bulamayanlara, Allah ve Elçisi için öğüt
36 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

verdikleri takdirde (sefere katılmamaların-


dan ötürü) bir günah yoktur. İyilik edenle-
rin aleyhine bir yol yoktur. Allah bağışla-
yan, esirgeyendir.”(Tevbe, 9/91)
Bu âyette Allah, cihâda güç yetiremeyenle-
rin mesuliyetten kurtulmalarını Allah için nasihat
etmeye bağlamış ve nasihat ettikleri için, onları
iyilik edenler diye adlandırmıştır.

Hemen Tevbe Etmek, Allah’ın Kulları Üze-


rindeki Hakkıdır:

İnsan, hayatında hangi olay ve felaketlerle


karşılaşacağını bilemez. Bugün sağlıklıdır, yarın
hastadır, bugün zengindir, yarın fakirdir, bu gün
boştur, yarın meşguldür vs.
Akıllı bir kimsenin, vaktini dini ve dünyası için
hayırlı olan şeyle değerlendirmesi gerekir. He-
men samimi ve içten bir tevbede bulunmalıdır.
Geciktirmeyip yarın yarın diyip durmamalıdır.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyur-
du: “Vallahi, ben günde, yetmişten fazla, Allah’tan
af diliyor ve ona tevbe ediyorum.” [Buhârî]
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 37

Başka bir hadiste de şöyle buyurdu: “Ey ce-


maat! Allah’a tevbe edin ve ondan af dileyin.
Çünkü ben günde yüz defa tevbe ediyorum.”
[Müslim]

Kişi yarın ne ile karşılaşacağını bilemez, Yüce


Allah şöyle buyurdu:
‫ﰁ‬ ‫ﰀ‬ ‫ﯿ‬ ‫ﯾ‬ ‫ﯼﯽ‬ ‫ﯻ‬ ‫ﯺ‬ ‫ﯹ‬ ‫ﯸ‬ ‫ﯷ‬ ‫ﱹ‬
]٣٤ :‫[لقامن‬ ‫ﰂ ﰃﰄ ﱸ‬
“Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilmez
ve hiç kimse nerede öleceğini bilmez.” (Lok-
man, 31/34)

İbâdetin sadece kedisine yapılması, Allah’ın


kulları üzerindeki hakkıdır. Çünkü O, yaratıcı,
rızık verici, ellerindeki bütün nimetleri kullarına
lütfedendir.
Yüce Allah şöyle buyurdu:
]٥٣ :‫[النحل‬ ‫ﱹ ﯺ ﯻ ﯼ ﯽ ﯾ ﯿﰀ ﱸ‬
“Size ulaşan her nimet Allah’tandır.” (Nahl,
16/53)

İnsana verdiği ilim ve marifetin hepsi de,


sadece Allah’tandır. Bundan dolayı O, sadece
38 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

kendisine ibâdet edilmeye layıktır.


Yüce Allah şöyle buyurdu:

‫ﯫ‬ ‫ﯪ‬ ‫ﯩ‬ ‫ﯨ‬ ‫ﯧ‬ ‫ﯦ‬ ‫ﯥ‬ ‫ﯤ‬ ‫ﱹ‬


‫ﯳ‬ ‫ﯲ‬ ‫ﯰﯱ‬ ‫ﯯ‬ ‫ﯮ‬ ‫ﯭ‬ ‫ﯬ‬
]٧٨ :‫[النحل‬ ‫ﯴﱸ‬
“Allah sizi annelerinizin karnından çıkar-
dığı zaman hiçbir şey bilmiyordunuz. Size
işitme (duyusu), gözler ve gönüller verdi ki
şükredesiniz.” (Nahl, 16/78)
Allah, rabbine ve yaratıcısına ibâdette güç
vermesi ve rabbine ibâdette kendisine yardımcı
olması için insana sayısız nimetler lütfetti.
Yüce Allah şöyle buyurdu:

]٣٤ :‫[إبراهيم‬ ‫ﱹ ﭗ ﭘ ﭙ ﭚ ﭛ ﭜﭝ ﱸ‬
“Eğer Allah’ın nimetini saymak isterseniz
sayamazsınız.” (İbrahim, 14/34)
Bu gün birçok kimse, Allah’ın kendi üzerin-
deki hakkından habersizdir. Allah’a ne hamde-
derler ne de şükrederler. Günah, isyan, Allah’a
ibâdette kusur ve ihmalkârlık almış yürümüş. Ni-
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 39

met verene şükretmek yerine nankörlük yapıyor-


lar. Allah’ın nimetini inkâr etmiş, rezil ve perişan
bir hâle düşmüşlerdir. Onlara Allah’tan nimetler
iniyor, onların da şerri Allah’a yükseliyor.
Zamanımızda birçok Müslüman, İslâm’ın en
önemli esaslarından biri olan namaz hakkında
bile ihmalkârlık yapmaktadır. Bu konuda ne ka-
dar da ihmalkârlık ve ilgisizlik var. Hatta bazıları,
onu hayat sözlüğünden çıkardı. Günün ve gecesi-
nin listesinde asla ona yer yok. Bu ihmalkârlıktan
daha ileri bir ihmalkârlık, bu kayıptan daha ileri
bir kayıp olabilir mi?
Yüce Allah kullarına yirmi dört saatte beş
vakit namazı farz kıldı. Onlara, namaza dikkat
etmelerini emretti.
O, şöyle buyurur:

‫ﭗ‬ ‫ﭖ‬ ‫ﭕ‬ ‫ﭔ‬ ‫ﭓ‬ ‫ﭒ‬ ‫ﭑ‬ ‫ﱹ‬


]٢٣٨ :‫[البقرة‬ ‫ﭘﭙﱸ‬
“Namazlara dikkat edin, özellikle orta na-
maza. Kalkın Allah için saygıyla divana du-
run.” (Bakara, 2/238)
40 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

‫ﱸ‬ ‫ﮪ‬ ‫ﮩ‬ ‫ﮨ‬ ‫ﮧ‬ ‫ﮦ‬ ‫ﮤﮥ‬ ‫ﮣ‬ ‫ﱹ‬


]١٠٣ :‫[النساء‬
“Namaz müminler üzerine vakitleri belirli
olarak yazılı bir farzdır.” (Nisa, 4/103)
Namaz, Müslüman, kâfir ve müşrik olmayı
birbirinden ayıran sınırdır. Farz olduğunu inkâr
ederek namazı terkeden ittifakla kâfirdir. Nama-
zı üşengeçlik ve tembellik yüzünden terkedene
gelince, ilim adamlarının en sahih görüşüne
göre o da kâfirdir.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyur-
du: “Bizlerle onların arasındaki ahit namazdır.
Kim namazı terkederse, kâfir olur.” [Tirmizî, Hasen
Sahih Hadis]

Farz namazları vaktinde ve çağrıldıkları


Allah'ın evlerinde kılmaları, Allah’ın kulları üze-
rindeki hakkıdır.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyur-
du: “Kim, özürsüz ve sağlıklı iken ezanı duyar
da ona icabet etmezse, onun kıldığı namaz ge-
çersizdir.” [Sahîh Terğîbu’t-Terhîb]
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 41

Zamanımızda birçok kişinin ihmal ettiği şey-


lerden bir diğeri zekâttır. Zekât, zengin Müslü-
manlardan alınıp fakirlere verilen bir haktır. Bazı-
ları, İslâm’ın bu esasına dikkat etmez ve aldırmaz
oldular. Banknotları, altın ve gümüşleri biriktirip
Allah yolunda harcamıyor ve bu konuda Allah’ın
hakkını ödemiyorlar. Halbuki malı onlara veren
Allah’tır. Sonra onların çoğunun şükrettiğini de
görmezsin. Yüce Allah şöyle buyurdu:

‫ﮇ‬ ‫ﮆ‬ ‫ﮅ‬ ‫ﮄ‬ ‫ﮃ‬ ‫ﮂ‬ ‫ﱹ‬


‫ﮐ‬ ‫ﮏ‬ ‫ﮎ‬ ‫ﮍ‬ ‫ﮌ‬ ‫ﮋ‬ ‫ﮊ‬ ‫ﮉ‬ ‫ﮈ‬
‫ﮘ‬ ‫ﮗ‬ ‫ﮖ‬ ‫ﮕ‬ ‫ﮔ‬ ‫ﮓ‬ ‫ﮒ‬ ‫ﮑ‬
‫ﮡ‬ ‫ﮠ‬ ‫ﮟ‬ ‫ﮞ‬ ‫ﮝ‬ ‫ﮜ‬ ‫ﮛ‬ ‫ﮙﮚ‬
]٣٥ - ٣٤ :‫ﮢ ﮣ ﱸ [التوبة‬
“Altın ve gümüşü yığıp da onları Allah yo-
lunda harcamayanlar var ya, işte onlara
acı bir azabı müjdele. O gün cehennem
ateşinde bunlar kızdırılıp; onlarla, onların
alınları, yanları ve sırtları dağlanır: İşte ne-
fisleriniz için yığdıklarınız, yığdıklarınızı
tadın, (denilir).”(Tevbe, 9/34-35)
42 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyur-


du: “Altın ve gümüş sahibi bir kimse, zekatını
vermezse kıyamet gününde onlar, ateşten levha
halinde açılacak. Cehennemde bu levhalar kız-
dırılacak, alnı, yan tarafı ve sırtı bu ateşten lev-
halarla dağlanacak. Cildi yandıktan sonra tek-
rar yenilenecektir ve bu, kullar arasında hüküm
verilinceye kadar, uzunluğu elli bin sene olan bir
günde tekrarlanacaktır. Sonra yerini görecek, ya
cehenneme yahut cennete gidecektir.”[Müslim]
Zekat, kişinin Müslümanlığının ancak onu ik-
rar etmekle gerçekleşeceği esaslarından biridir.
Bu, Allah’ın kulları üzerindeki haklarından biri-
sidir.
Ramazan ayında oruç tutulması da Allah’ın
kulları üzerindeki hakkıdır. Çünkü o, İslâm’ın
dördüncü esasıdır. Oruç dışında bütün ibâdetler
insana aittir. O, Allah’ındır. Allah diğer ibâdetler
arasından onu kendine ayırmıştır. Çünkü oruçlu-
ya kendi lütfundan karşılık verecektir.
Ebû Hureyre’nin rivâyet ettiğine göre Peygam-
ber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Yüce Al-
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 43

lah şöyle buyuruyor: Oruç dışında, Adem oğlu-


nun her ameli kendine aittir. Oruç benim içindir,
onun karşılığını ben vereceğim.”[Buhârî ve Müslim]
Allah onu kendisine ayırdı. Çünkü onda Al-
lah’a ihlas ve ona ibâdet vardır. Oruç, insan-
ların bilemeyeceği gizli ibâdetlerdendir. Hatta
o, kul ile Rabbi arasında bir sırdır. Ramazan
ayında güpe gündüz açıktan yiyip içtiklerini
gördüğümüz bazı insanlara yazıklar olsun. On-
lar, Allah’ın üzerlerindeki hakkını ödememiş,
Rableri’nin cennetindeki nimetleri yemekten
uzaklaşmış ve Rableri’nin büyük affını istememiş
oldular. Gece gündüz Allah’ın nimetini yerler,
hayatlarını o nimetlerle sürdürürler, ama o ni-
metlere şükretmezler. Hatta iyiliğe nankörlük ile
iyiye kötü ile karşılık verirler. İyiliğin karşılığı iyi-
likten başka bir şey midir?
Yüce Allah şöyle buyurdu:
‫ﮋ ﮌ‬ ‫ﱹ ﮂ ﮃ ﮄ ﮅ ﮆ ﮇ ﮈ ﮉ ﮊ‬
‫ﱸ‬ ‫ﮕ‬ ‫ﮔ‬ ‫ﮓ‬ ‫ﮑﮒ‬ ‫ﮐ‬ ‫ﮏ‬ ‫ﮎ‬ ‫ﮍ‬
]٢٩ - ٢٨ :‫[إبراهيم‬
“Allah’ın nimetine nankörlükle karşılık ve-
44 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

ren ve sonunda kavimlerini helak yurduna


sürükleyenleri görmedin mi? Onlar cehen-
neme girecekler. O ne kötü karargahtır.” (İb-
rahim, 14/28-29)

İnsan kendisine iyilik yapanı, gördüğü iyilik-


ten dolayı mükafatlandırır. Bize ihtiyacı olmadığı
hâlde ve biz O'na muhtaç olduğumuz hâlde, ye-
rin ve göğün Rabbi’ne bu nankörlük nasıl yapılır?
Müslüman'ın Allah’ın nimetlerine şükürle karşılık
vermesi ve ondan utanması gerekmez mi? Evet,
vallahi! Bu ancak helak edici bir gaflettir.
Hacca gitmek de Allah’ın kulları üzerindeki
hakkıdır. Çünkü hac, İslâm’ın beşinci esasıdır.
Müslüman’ın hemen hac görevini yerine getirme-
si, bu konuda gevşek ve üşengeç davranmaması
gerekir. Ta ki başına bir şey gelip de onu bu
görevi yerine getirmekten alıkoymasın.
Yüce Allah şöyle buyurdu:
‫ﮱ ﯓ ﯔ ﯕﯖ ﯗ‬ ‫ﮯ ﮰ‬ ‫ﮬ ﮭ ﮮ‬ ‫ﱹ‬
]٩٧ :‫[آل عمران‬ ‫ﯞﱸ‬ ‫ﯙﯚﯛﯜﯝ‬ ‫ﯘ‬
“Yoluna gücü yetenlerin o evi haccetmesi,
Allah’ın insanlar üzerindeki bir hakkıdır.
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 45

Kim inkar ederse bilmelidir ki, Allah bütün


alemlerden müstağnidir.” (Al-i İmrân, 3/97)
Haccın şartlarını taşıyan kişinin bir an önce
bu görevi yerine getirmesi gerekir.
Makbul hac, sahibinin onu yaparken günah
işlemediği, bağırıp çağırmadığıdır. Böyle bir hac-
cın mükafatı cennettir. Vallahi, Allah’ın kendisin-
den başkasının bilmediği kadar nimetler verdiği
kimseler görüyoruz. Onlar yüce dinimizin emretti-
ği bu ibâdeti yerine getirmezler, hatta bazıları hiç
aldırmaz, bazıları da ileriye atarlar. Halbuki ileri-
de başına gelebilecek felaket ve olayları bilemez-
ler. Böylelerinin iyi işlerde acele etmeleri Allah’ın
haklarını yerine getirmek ve rızasını kazanmak
için paçalarını sıvamaları, Allah’ın onların üzerin-
deki hakkıdır.

Sabır, Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkıdır:


Sabır, en üstün derecedir, ama o dereceye,
onun Allah katındaki değerini ve büyüklüğünü
bilen pek az kul ulaşır. Kulların görevi, Allah’tan
sevap umarak O'nun takdir ettiğine sabretmek-
46 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

tir. İnsan sabırsızlık göstererek, Allah’ın kaza ve


kaderine itiraz etmemelidir. Aksine onun üzerine
düşen, sabretmek ve sevap beklemektir.
Yüce Allah şöyle buyurdu:
]٢٠٠ :‫[آل عمران‬ ‫ﱹﯪﯫﯬﯭ ﯮﱸ‬
“Ey iman edenler! Sabredin, (düşman kar-
şısında) sebat gösterin.” (Al-i İmrân, 3/200)

]١٠ :‫[الزمر‬ ‫ﱹﰓ ﰔ ﰕﰖﰗﰘﰙ ﱸ‬


“Yalnız sabredenlere, mükâfatları hesapsız
ödenecektir.” (Zümer, 39/10)
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de şöyle bu-
yurdu: “Kim sabrederse, Allah onu sabırlı hâle
getirir. Kimseye, sabırdan daha iyi ve daha ge-
niş bir mükâfat verilmemiştir.”[Buhârî ve Müslim]

Sabır Üç Türlüdür:
1. Allah’a Ibâdet Konusunda Sabırlı Olmak:
İbâdet, insana zor gelen ağır bir şeydir. İn-
sanda biraz güçsüzlük ve yorgunluk olduğu za-
man ibadet bedene ağır gelebilir. Bazen onda
malî ve başka yönden bir güçlük de olabilir. Fa-
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 47

kat insanın sabredip direnç göstermesi ve ken-


dini sabretmeye alıştırması gerekir. Ibâdetlerde
nefse ve bedene, sabır ve tahammül gerektiren
biraz güçlük vardır.

2. Allah’ın Haram Kıldıklarına Sabretmek:

İnsanın kendisini, Allah’ın haram kıldığı şeyler-


den alıkoyması gerekir. Çünkü kötülüğü emreden
nefis (nefs-i emmare) sahibini kötülük işlemeye,
çirkin söz söylemeye ve kötü davranışta bulun-
maya çağırır. İnsanın sabretmesi, sabra alışması
ve Allah’ın haram kıldıklarından uzak durması
gerekir. Bilmelidir ki Allah’ın haram kıldıklarını
yapan, Allah’a isyan etmiştir ve o, ceza, üzüntü
ve pişmanlıkla karşı karşıya gelecektir.
Onun, kazananlardan ve mutlu kimselerden
olması için kötülüğü emreden nefsiyle mücadele
etmeye çalışması gerekir.
Yüce Allah şöyle buyurdu:
‫ﮭ ﮮ ﮯ ﮰﮱ ﱸ‬ ‫ﮫ ﮬ‬ ‫ﱹ ﮩ ﮪ‬
]١٨٥ :‫[آل عمران‬
48 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

“Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete


konursa, o gerçekten mutluluğa ermiştir.”
(Al-i İmrân, 3/185)

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de şöyle bu-


yurmuştur: “Sabır ışıktır.”[Müslim]
Çünkü gam, keder ve sıkıntılar, sabırla dağılır.

3. Allah’ın Takdir Ettiğine Sabretmek:

Takdir edilen iki çeşittir:


a) Allah’ın iyi şeyler takdir etmesi: Bu, şükür
gerektiren kaderdir. Şükür ise sabır gerektiren
ibâdetlerdendir. Allah’ın izniyle, ondan dolayı
sevap meydana gelir.
b) Allah’ın kötü şeyler takdir etmesi: Bu, in-
sanın hoşuna gitmeyecek şekildedir. İnsan malı,
bedeni ve ailesi konusunda sınavdan geçirilir.
Sınama çeşitleri üçtür. Bunlar, sabır, direnç ve
tahammül göstermeyi gerektirir. İnsan kendisini,
haram kılınan, sabırsızlık, canını sıkma, dil, el
ve kalple Allah’ın takdirine razı olmama gibi
hallerden alıkoyup sabretmeye sevketmelidir.
İnsan, Allah’ın kendisi için takdir ettiğine sab-
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 49

rederse Allah’tan ona sevap müjdelenir. Yüce


Allah şöyle buyurdu:
‫ﭧ‬ ‫ﭦ‬ ‫ﭥ‬ ‫ﭣﭤ‬ ‫ﱹﭠﭡﭢ‬
‫ﭰ‬ ‫ﭯ‬ ‫ﭮ‬ ‫ﭬﭭ‬ ‫ﭫ‬ ‫ﭩﭪ‬ ‫ﭨ‬
‫ﭻ‬ ‫ﭺ‬ ‫ﭹ‬ ‫ﭸ‬ ‫ﭷ‬ ‫ﭶ‬ ‫ﭵ‬ ‫ﭴ‬ ‫ﭳ‬ ‫ﭲ‬ ‫ﭱ‬
‫ﱸ‬ ‫ﮃ‬ ‫ﮂ‬ ‫ﮁ‬ ‫ﮀ‬ ‫ﭾﭿ‬ ‫ﭽ‬ ‫ﭼ‬
]١٥٧ - ١٥٥ :‫[البقرة‬
“Sizi biraz korku ve açlık, mallardan, can-
lardan ve ürünlerden bir miktar eksilterek
mutlaka deneyeceğiz; sabredenleri müj-
dele! Ki onlara bir bela eriştiği zaman; “Biz
Allah içiniz ve biz O’na döneceğiz.” derler.
İşte rablerinden bağışlamalar ve rahmet
hep onlaradır ve doğru yolu bulanlar da
onlardır.”(Bakara, 2/155-157)
Ebû Hureyre radiyallâhu anh’ın rivâyet ettiği bir
hadise göre, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurdu: “Yüce Allah şöyle buyurur: Mü-
min kulumun dünyadaki ailesinden en sevdiği
birisini elinden aldığımda sonra o da benden
ecrini istediğinde, benim katımda o kulumun mü-
kâfatı ancak cennettir.”[Buhârî]
50 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

Bu dünyada sevdiği şeyden mahrum olma


belasına uğrayan, Allah katında bunun sevabı
olduğuna inanarak sabreden ve işini Allah’a ha-
vale eden kimseye Allah mutlaka ecir verecektir.
Sabredenlere ecirleri hesapsız olarak verilecek
ve bundan sonra Allah’ın izniyle cennete gire-
ceklerdir.
Enes radiyallâhu anh’ın rivâyet ettiğine göre,
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Yüce Allah: Kulumu iki sevdiğinden (gözlerinden)
mahrum ettiğimde o sabrederse, iki sevdiği yeri-
ne ona cenneti veririm, buyurdu.” [Buhârî]
Gerçek müminin kendisini sabırlı olmaya sev-
ketmesi, kendisini tutması ve Allah’ın sevabını
umarak sabretmeye alışması gerekir. Kul, hiçbir
durumda sabra muhtaç olmadığını ileri süremez.
Çünkü insanın iyi günü de vardır, kötü günü de
vardır.
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 51

Kendisine Karşı Doğru ve Samimi Olun-


ması, Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkıdır:

İbnu’l-Kayyim el-Cevziyye, Medaricu’s-Sâli-


kîn’de doğruluğu şöyle tarif eder: “Bu, en üstün
topluluğun derecesidir. Öyle ki sâliklerin bütün
dereceleri ondan çıkar. O, en doğru yoldur. Onun
üzerinde yürümeyen, helak olmuş sapıklardan
olur. Münafıklar müminlerden, cennetlikler ce-
hennemliklerden onunla ayırdedilir.”
İbâdetlerde Allah’a doğru davranmak, onla-
rın sadece Allah’a yöneltilmesi demektir. Doğru-
luk, ister erkek olsun, ister kadın olsun, harkeste
bulunması gereken bir özelliktir. O, müminlerin
niteliğidir.
Doğruluk, kulun rabbine sığındığı yerdir;
cennete götüren yoldur. Allah’a doğru olmak,
O'ndan çekinmek ve sakınmak demektir.
İnsanın yalandan da sakınması gerekir. Çün-
kü o, cahillerin özelliği ve acizlerin hilesidir.
Yalan, Müslüman’ın sakınması ve uzak durması
gereken en kötü niteliklerdendir. O, sapıklığa gö-
türür, sapıklık da cehenneme götürür. Mü'mine
52 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

gereken, Mü'minlerin niteliğini taşımaktır. Bu


niteliklerden biri doğruluktur. Çünkü o, güven
demektir. Allah’a güvenen kimseye Allah da gü-
venir.

Kendisinin Gözetilmesi, Yani Kendisinden


Korkulması, Allah’ın Kulları Üzerindeki Hak-
kıdır:

Kulun, Rabbi’nin, kendisine yakın olduğunu


ve gördüğünü düşünerek O'nu gözetmesi gere-
kir. Her ne kadar kul Rabbi’ni görmüyorsa da,
Rabbi onu görmektedir. O, kulunun gizlisini açı-
ğını, içini dışını her şeyini bilir. Kullarının hiçbir
şeyi O’na gizli kalmaz.
Yüce Allah şöyle buyurdu:

‫ﮙ ﮚ ﮛ ﮜ ﮝ ﮞ ﮟ ﱸ‬ ‫ﮘ‬ ‫ﱹ ﮗ‬
]٢١٩ - ٢١٨ :‫[الشعراء‬
“Namaza durduğunda ve secde edenler
arasında eğilip kalkarken, o seni görür.”
(Şuarâ, 26/218-219)
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 53

]٣٤ :‫[إبراهيم‬ ‫ﱹ ﭑ ﭒ ﭓ ﭔ ﭕﭖ ﱸ‬
“Nerede olursanız, O sizinle beraberdir.”
(İbrahim, 14/34)

]٤ :‫[الحديد‬ ‫ﱹ ﭮ ﭯ ﭰ ﭱ ﭲﭳ ﱸ‬
“Ne yerde, ne de gökte hiçbir şey Allah’a
gizli kalmaz.” (Hadid, 57/4)
Yüce Allah, Arş’ına istivâ etmiş ve zatıyla ya-
ratıklarından ayrı olduğu hâlde, ilmiyle onların
yanında olarak yarattıklarını bilir, duyar, görür.
Onların sözlerini duyar, yerlerini görür. Gece
veya gündüz, karada, denizde veya havada,
evlerde veya çöllerde, gizlediklerini ve fısılda-
dıklarını bilir. Mü'mine gereken, daima Rabbi’ni
gözetmesidir. Küçük büyük her şeyde gözetmesi
gerekir. Çünkü Allah yapılan davranış ve söyle-
nen sözleri bilir. Allah, ilmi, gücü ve otoritesiyle
kullarının yanındadır. O, korumak, gözetmek,
desteklemek ve doğruya yöneltmek suretiyle kul-
larının yanındadır.
Yüce Allah şöyle buyurdu:
‫ﱸ‬ ‫ﰇ‬ ‫ﰆ‬ ‫ﰅ‬ ‫ﰄ‬ ‫ﰃ‬ ‫ﰂ‬ ‫ﰁ‬ ‫ﰀ‬ ‫ﯿ‬ ‫ﱹ‬
]١٢٨ :‫[النحل‬
54 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

“Allah, korunup sakınanlara ve iyilik eden-


lerle beraberdir.” (Nahl, 16/128)
Mü'minin Allah’tan korkup sakınması gerekir.
Bu, onun Rabbi’ni gözetmesi demektir.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyur-
du: “Nerede olursan ol, Allah’tan kork. Kötülü-
ğün arkasından hemen bir iyilik yap ki onu yok
etsin. İnsanlara karşı da iyi huylu ol.” [Tirmizî, Sahih
Hadis]

Mümin, her zaman; yalnızken ve kalabalık-


tayken, yolculukta ve yolculuk dışında Allah’tan
korkmalıdır. Çünkü Allah onu görmektedir. Al-
lah’tan korkup sakınmak, O’nun sana ceza ver-
mesine, gazap etmesine engel olur. Allah’tan
korkmak ve indirdiğine inanmak ancak Mevla’yı
gözetmekle gerçekleşir. Kim Allah’ı gözetir ve
Allah’ın da kendisini gördüğünü bilirse, günah-
lardan vazgeçer. Cehennemden uzak durmak,
cennete yakın olmak üzere ibâdetlere yönelip
onları yerine getirir, haramlardan uzaklaşıp on-
ları terkeder ve böylece yaratıcısına sığınır.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyur-
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 55

du: “Allah kıskanır. Alah’ın kıskanması, kişinin


Allah’ın haram kıldığını yapmasıdır.” [Tirmizî]
Bir başka hadiste de şöyle buyurmuştur: “Al-
lah’ı(n emirlerini) koru ki O da seni korusun.
Allah’ı(n emirlerini) koru ki O’nu daima karşında
bulasın.”[Tirmizî, Sahih Hadis]
Enes radiyallâhu anh şöyle demiştir: “Siz, kendi-
nize göre kıldan ince hareketler yapıyorsunuz.
Halbuki biz onları Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-
lem zamanında helak edici günahlar sayardık.”
[Buhârî]

Günahın hafife alınması ve ona aldırış edil-


memesi, Allah’tan korkmamanın ve günah konu-
sunda onu gözetmemenin delilidir.
Hadiste şöyle buyurulmaktadır: “Mü'min gü-
nahlarını, altında oturduğu bir dağ gibi görür
de onun üzerine yıkılmasından korkar. Fâcir de
günahlarını burnunun üzerinde gezen bir sinek
gibi görür.”
Allah’tan korkan kimse, günahlarını çok görür.
Kendisini hesaba çeker. Bu ancak, Rabbi'nden
korktuğu ve O’nu gözettiği içindir.
56 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

Tek başına kaldığın anlarda sakın "yalnızım"


deme. Bil ki seni bir gözeten var.
Allah’ın bir an bile gafil olduğunu zannetme.
O’na hiçbir şey gizli kalmaz.

Kendisinden Sakınılıp Korkulması Allah’ın


Kulları Üzerindeki Hakkıdır:

Takva, kendinle Allah’ın azabı arasına bir


engel koymandır. Bu, emredilenleri yapmak,
yasaklananları terketmekle olur. Takva sahipleri,
cennetliklerdir. Bundan dolayı insanın sevabını
isteyerek, cezasından korkarak Allah’tan sakın-
ması gerekir.
Yüce Allah şöyle buyurdu:

‫ﱹ ﭤ ﭥ ﭦ ﭧ ﭨ ﭩ ﭪ ﭫ ﭬ ﭭ ﭮ‬
]١٠٢ :‫[آل عمران‬ ‫ﭯﭰﱸ‬
“Ey iman edenler! Allah’tan O’na yaraşır bi-
çimde korkun ve ancak Müslümanlar ola-
rak ölün.” (Al-i İmrân, 3/102)
Takvanın yeri kalptir. İnsanın içinde Allah’tan
sakınması, dışından ona isyan etmesi mümkün
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 57

değildir. Çünkü dış; için ancak bir yansımasıdır.


Nice insan, günah ve isyan üzere yaşarken
kendisine nasihat edilince, iman buradadır, der
ve kalbine işaret eder.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyur-
du: “Haberiniz olsun! Vücutta bir et parçası var-
dır. O düzgün olursa, bütün vücut düzgün olur.
O bozuk olursa, bütün vücut bozuk olur. İşte o et
parçası kalptir.”[Buhârî ve Müslim]
İnsanın kalbinde iman ve takva olduğu halde,
bedeninde günahlar ve isyan görülmesi akla uy-
gun değildir. Vallahi, kalbi düzgün olursa, bu, or-
ganlarında açıkça ortaya çıkar. Yüce Allah şöyle
buyurdu:

‫ﮣ ﮤ‬ ‫ﮢ‬ ‫ﮟ ﮠ ﮡ‬ ‫ﮜ ﮝ ﮞ‬ ‫ﱹ ﮚ ﮛ‬
]٣ - ٢ :‫[الطالق‬ ‫ﮥﱸ‬
“Kim Allah’tan sakınırsa (Allah) ona bir çı-
kış (yolu) yaratır ve onu ummadığı yerden
rızıklandırır.” (Talak, 65/2-3)
‫ﯾﯿ ﰀ ﰁ ﰂ ﰃ ﰄ ﰅ‬ ‫ﱹ ﯺ ﯻ ﯼ ﯽ‬
]5 :‫[الطالق‬ ‫ﰆﰇﰈﰉ ﱸ‬
58 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

“Kim Allah’tan sakınırsa, (Allah) onun kö-


tülüklerini örter ve onun mükâfatını büyü-
tür.” (Talak, 65/5)
Kim bir şeyi Allah için terkederse, Allah o
kimseye terkettiğinin yerine daha hayırlısını verir.
Niye olmasın? Bunu ona garanti eden Allah’ın
kendisidir. O, bir şeye “ol” derse, o şey hemen
olmaz mı?
Birçok kimseye, kendilerine haram kılınan
şeyleri Allah rızası için terketikleri için, Allah
terkettiklerinden daha hayırlısını vermiştir. İnsan,
rızkı ve hastalıklardan kurtulmayı istemekte ace-
leci olmamalıdır. Çünkü Allah bu konuda zaten
söz vermiştir. Fakat kulunu denemek için, yani
yaratıcısına ibâdet etmeye, ondan korkmaya
ve sakınmaya devam edecek mi yoksa isyan
mı edecek, günahından tevbe edecek mi yoksa
günah işlemeye devam mı edecek diye bunu ge-
ciktirebilir.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyur-
du: “Sizden birisi dua ettiğinde, acele etmedikçe
yani: Dua ettim, dua ettim, dua ettim de Allah
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 59

duamı kabul etmedi, demedikçe duası kabul edi-


lir.” [Buhârî ve Müslim]
Takva ile, insan için, ilimde artış, korunmada
artış ve hidayette artış meydana gelir. Bundan
dolayı Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle bu-
yurdu: “Allah’ım senden hidayet, takva, iffet ve
gönül zenginliği diliyorum.”[Müslim]
Allah’tan sakınmak ve ondan korkmak, cen-
nete girme sebeplerinden biridir. Kalbin ve or-
ganların düzelmesi takva ile olur ve kul böylece
korkuyla ümit arasında yaşar.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyur-
du: “Allah’tan korkun, beş vakit namazınızı kılın,
ramazan orucunuzu tutun, mallarınızın zekatını
verin, idarecilerinize itaat edin ki Rabbiniz'in cen-
netine giresiniz.” [Tirmizî, Ahmed, Hâkim]
Takva, her işin temelidir. Günah işlemeye en-
gel, hayır işlemeye ve ibâdet etmeye ve bunları
çok yapmaya teşvik edicidir. Müminin, Rabbi'nin
rızasını kazanması için gizlide ve açıkta O'ndan
korkup sakınması gerekir.
60 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

Kendisine Tevekkül Edilmesi, Allah’ın Kul-


ları Üzerindeki Hakkıdır:
Tevekkül, yakînin (kesin imanın) sonuçlarından
biridir. Yakîn, iman gücüdür. Öyle ki sanki insan,
Allah’ın ve Elçisi'nin haber verdiğini, yakîninin
gücünden dolayı gözüyle görür. Çünkü yakîn,
köklü ve kendisinde hiç şüphe olmayan imandır.
İbnu’l-Kayyim, Medaricu’s-Sâlikîn’de yakîni
şöyle açıklar: “O, imandandır ve ruhla bedenin
durumuna benzer. Arifler onunla birbirine üstün-
lük sağladılar, yarışmacılar o konuda yarıştılar
ve amel edenler ona koştular...”
İbn Receb, Câmiu’l-Ulûm ve’l-Hikem’de te-
vekkülü şöyle açıkladı: “O, bütün dünya va âhiret
işlerinden iyi olanları çekmede, zararlı olanları
defetmede, samimi olarak kalbin Allah’a daya-
nıp güvenmesidir. Tevekkülü gerçekleştirmek,
Allah’ın yaptığı takdirlerin sebeplerine sarılma-
ya aykırı değildir. Çünkü Yüce Allah, tevekkülü
emretmekle birlikte sebepleri yerine getirmeyi de
emretmiştir. Organlarla sebeplere sarılma ona
itaattir, kalple ona tevekkül etme ona imandır.”
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 61

Kim Allah’a tevekül ederse, O, ona yeter. Bu


iki mertebede, yani yakîn ve tevekkülde, insanın
dünya ve ahiretteki maksadı hasıl olur. Rahat
eder, huzurlu ve mutlu olarak yaşar. Çünkü Allah
ve Rasûlü’nün haber verdiklerinin hepsine kesin
olarak iman eder ve Yüce Allah’a tevekkül eder.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyur-
muştur: “Yetmiş bin mümin cennete, hesaba çekil-
meksizin ve azap edilmeksizin girecektir. Bunlar
kendilerine rukye yapılmasını istemeyenler, uğru-
suzluğa inanmayanlar, şifanın Allah’tan olduğu-
na inanıp dağlama yapmayanlar ve her konuda
Allah’a dayanıp güvenenlerdir.”
Yetmiş binin her biriyle birlikte yetmiş bin ol-
duğu da söylenmiştir. Yüce Allah’ın yaratıklarına
lütuf ve merhametine bak. Allah’ım! Hamd ve
minnet sanadır.
Böylece hesaba çekilmeden ve azap görme-
den cennete gireceklerin yekunu 1.400.000.000
olur. Allah’ım! Bizi onlardan et. Ancak Peygam-
ber sallallahu aleyhi ve sellem’in belirttiği şartların
mevcut olması gereklidir:
62 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

1- Başlarına bir şey geldiğinde birisinin ken-


dilerine okumasını istemeyenler.
2- Hastalandıklarında birisinden vücudunun
çeşitli yerlerini dağlamasını istemeyenler.
3- Çeşitli şeylerde uğursuzluk olduğunu ileri
sürmeyenler.
4- Rablerine tevekkül edenler, yani sadece
Allah’a dayanıp güvenenler.

Sözün Özü:
İnsan, sadece Allah’a tevekkül eder, sadece
ona sığınır, sadece Allah’tan yardım ister, böyle-
ce onun her şeyi Allah için olur.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyur-
du: “Kişi evinden çıktığında:

‫ َوالَ َح ْو َل‬،‫ تَ َوكَّل ُْت َعلَى اللّٰ ِه‬،‫«ب ِْس ِم اللّٰ ِه‬
»‫َوالَ قُـ َّو َة إِالَّ بِاللّٰ ِه‬
“Allah’ın adıyla, güç ve kuvvet ancak kendi-
sinde olan Allah’a dayanıp güvendim.” derse.
Ona (melekler tarafından): Sen doğruya iletil-
din, korundun ve işin görüldü, denilir ve şeytan
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 63

ondan uzaklaştırılır.
Ebû Dâvûd’un rivâyetinde şu ilave vardır: “Şey-
tan öbür şeytana şöyle der: Doğruya iletilen, işi gö-
rülen ve korunan birisine ne yapabilirsin?”[Tirmizî,
Nesâî, Ebû Dâvûd]

Allah’a tevekkül etmek, Müslüman’ın şeytan-


dan kaçıp sığınacağı muhkem bir kale ve sağ-
lam bir zırhtır. İbrahim ateşe atıldığında, son
söylediği: “Allah bana yeter ve o ne iyi vekildir.”
cümlesiydi. Daima kendisine tevekkül edilenden
hemen şu cevap geldi:
]٦٩ :‫ﱹﯗﯘﯙﯚﯛﯜﯝﯞﱸ[األنبياء‬
“Biz de: Ey ateş! İbrahim’e serin ve esenlik
ol, dedik.” (Enbiyâ, 21/69)
Tevekkül, sonucu büyük bir amel ve müminde
bulunması gereken niteliktir. O, Allah’a kulluğun
mükemlelliğini gösterir ve Allah’ın kulları üzerin-
deki haklarından birisidir.
64 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

Dinde Doğru Olmak, Allah’ın Kulları Üze-


rindeki Hakkıdır:
Bize bu konuda yüce Allah’ın şu sözü yeter:

‫ﭙ‬ ‫ﭘ‬ ‫ﭗ‬ ‫ﭖ‬ ‫ﭕ‬ ‫ﭔ‬ ‫ﭓ‬ ‫ﭒ‬ ‫ﭑ‬ ‫ﱹ‬
‫ﭡ‬ ‫ﭠ‬ ‫ﭟ‬ ‫ﭞ‬ ‫ﭝ‬ ‫ﭜ‬ ‫ﭛ‬ ‫ﭚ‬
‫ﭩ‬ ‫ﭣ ﭤ ﭥ ﭦ ﭧ ﭨ‬ ‫ﭢ‬
‫ﭳ‬ ‫ﭲ‬ ‫ﭱ‬ ‫ﭰ‬ ‫ﭯ‬ ‫ﭮ‬ ‫ﭭ‬ ‫ﭫﭬ‬ ‫ﭪ‬
]٣٢-٣٠:‫ﱸ[فصلت‬ ‫ﭴﭵﭶﭷﭸﭹ ﭺﭻ‬
“Rabbimiz Allah’tır deyip, sonra dosdoğru
olanların üzerine melekler iner:“Korkmayın,
üzülmeyin, size söz verilen cennetle sevinin
(derler).” Biz dünya hayatında da ahirette
de sizin dostlarınızız. Orada size canlarını-
zın çektiği her şey var. Orada size istediği-
niz her şey var. Bütün bunlar, o bağışlayan,
o esirgeyen (Allah’tan) bir ağırlama olarak
(size lütfedilmiştir).” (Fussilet, /30-32)
İbn Kesîr, Tefsîr'inde şöyle der: “Bunlar, Yüce
Allah’ın kendilerine emrettiği şeylere göre, inan-
cında samimi ve Allah rızası için amel eden kim-
selerdir. Allah’a kavuşuncaya kadar böyle ka-
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 65

lanlar, yani ona ait görevlerini yerine getirmede


doğru olan kimselerdir.”
Müslim’in Sahîh’inde ve Nesâî de Sufyân b.
Abdillah es-Sekafî’nin rivâyet ettiği şu hadis var-
dır: “Rasûlullah’a: Allah’ın Rasûlü! Bana İslâm’la
ilgili öyle bir söz söyle ki, onu senden başka
kimseye sormayayım, dedim. O da: “Allah’a
inandım, de. Sonra dosdoğru ol” cevabını verdi.
Tekrar: “Allah’ın Rasûlü! Benim hakkımda en çok
korktuğun nedir?” dedim. Peygamber sallallahu aley-
hi ve sellem, dilinin ucunu tuttu ve “İşte bu!” dedi.

Yüce Allah’ın emrettiği gibi doğru olan kim-


se, Allah’ın kendisine verdiği müjdeye sevinsin.
Çünkü o dünyada ve ölüm anında, ruhları alma-
ya melekler indiğinde, âhirete götürülürken kork-
mayacağını bilir. Dünyayı terkettiğine de, üzül-
mez. Çünkü onlar (melekler) ona kötülüğün gidip
iyiliğin ortaya çıktığını müjdelerler. Yine ona,
ölürken kabrinde ve yeniden diriltilirken müj-
delerde bulunur. O da verilen nimete, Allah’ın
rahmet etmesine ve Rabbi'nin razı olup gazaplı
olmamasına sevinir.
66 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

Melekler, dünya hayatında müminlerin dost-


larıdır. Çünkü onlara rehberlik ederler. Allah’ın
emriyle onları korurlar. Ölüm anında ve ahirette
onların yanındadırlar. Kabirlerde, sûra üfürülür-
ken ve yeniden diriltilirken onları yalnızlıktan
kurtarırlar. Müminleri sırattan geçirip içlerinde
canın istediği ve gözün hoşlandığı her şeyin
bulunduğu naim cennetlerine götürürler. Bunlar,
Yüce Rabb'in nimeti, ziyafeti ve lütfudur.
Allah’ın dostları, korkmayan, üzülmeyen, Al-
lah’ın rab olduğunu söyleyip O'nun emrini kabul
edenler, ilim ve amelleriyle doğru yolda olan
kimselerdir. Onlara dünya hayatında ve ahirette
müjde vardır.
Hayatı boyunca Allah’a ibâdet ve ona devam
etmede doğru olan kimse, Allah’ın izniyle her tür-
lü kötülük ve beğenilmeyen şeyden emindir. O,
Allah’a ibâdetten ayrılmayan cennetliklerdendir.
Bu, düzgün bir şekilde yaptığı iyi amelleri gerek-
tiren Allah’a imanının karşılığıdır.
Yüce Allah şöyle buyurdu:
‫ﰌ ﰍ ﰎ‬ ‫ﰈ ﰉ ﰊ ﰋ‬ ‫ﱹ ﰄ ﰅ ﰆ ﰇ‬
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 67

‫ﰘ‬ ‫ﰗ‬ ‫ﰖ‬ ‫ﰕ‬ ‫ﰔ‬ ‫ﰓ‬ ‫ﰒ‬ ‫ﰑ‬ ‫ﰐ‬ ‫ﰏ‬
]١٤-١٣:‫ﰚ ﰛ ﱸ [األحقاف‬ ‫ﰙ‬
“Rabbimiz Allah’tır, deyip sonra dosdoğru
olanlar; işte onlara korku yoktur ve onlar
üzülmeyeceklerdir. Onlar cennet halkıdır,
yaptıklarına karşılık orada ebedî kalacak-
lardır.” (Ahkaf, 46/13-14)
Dininde doğru olmak, ondan sapmamak,
emirlerine uyup yasaklarından kaçınmak ve
uzak durmak, ibâdetleri yerine getirmek, amel,
söz ve keyfî arzu olarak çirkin olanları terket-
mek, Allah’ın kulları üzerindeki hakkıdır. Ki böy-
lece bunları yapan, korkuları olmayanlardan ve
üzülmeyenlerden olur.

Kendisine İbâdet Edilmesi, Hükmüne


Başvurulması ve Boyun Eğilmesi Allah’ın Kul-
ları Üzerindeki Hakkıdır:

Mutlaka kendisine boyun eğilmesi, emrettiği


şeylere uyup, yasakladıklarından sakınılması,
ancak kendisinin ve Peygamberi sallallahu aleyhi ve
sellem’in emrettiği şeylerle kendisine ibâdet edil-
68 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

mesi, Allah’ın kulları üzerindeki hakkıdır. Kul,


Allah’ın Kitabı’nda ve Peygamberi sallallahu aleyhi
ve sellem’in sünnetinde gelenlere boyun eğer ve
onlara teslim olur.
Kendisinin hükmüne baş vurmaları ve başka-
sının hükmünü kabul etmemeleri Allah’ın kulları
üzerindeki hakkıdır.
Yüce Allah şöyle buyurdu:
‫ﮬ‬ ‫ﮫ‬ ‫ﮪ‬ ‫ﮩ‬ ‫ﮨ‬ ‫ﮧ‬ ‫ﮦ‬ ‫ﮥ‬ ‫ﮤ‬ ‫ﱹ‬
]٤٤ :‫[املائدة‬ ‫ﮭﱸ‬
“Kim Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse
işte kâfirler onlardır.” (Maide, 5/44)
‫ﯯ‬ ‫ﯮ‬ ‫ﯭ‬ ‫ﯬ‬ ‫ﯫ‬ ‫ﯪ‬ ‫ﯩ‬ ‫ﯨ‬ ‫ﯧ‬ ‫ﱹ‬
]٤5 :‫ﯰ ﱸ [املائدة‬
“Kim Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse,
işte zalimler onlardır.” (Maide, 5/45)

‫ﭺ ﭻ ﭼ ﭽ‬ ‫ﱹ ﭵ ﭶ ﭷ ﭸ ﭹ‬
]٤6 :‫[املائدة‬ ‫ﭾﱸ‬
“Kim Alah’ın indirdiğiyle hükmetmezse
işte onlar, yoldan çıkmışlardır.” (Maide, 5/47)
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 69

İman, Ancak Üç Şeyle Doğru Olur


1. Her türlü çekişme ve tartışmada Allah’ın ve
Elçisi’nin hükmüne başvurmak.
Yüce Allah şöyle buyurdu:

‫ﰊ ﰋ‬ ‫ﰆ ﰇ ﰈ ﰉ‬ ‫ﰂ ﰃ ﰄ ﰅ‬ ‫ﱹ ﰀ ﰁ‬
]٥٩ :‫ﱸ [النساء‬ ‫ﰌ ﰍﰎ ﰏ ﰐ ﰑ ﰒ ﰓ‬
“Eğer herhangi bir şeyde anlaşmazlığa
düşerseniz -Allah’a ve âhiret gününe ina-
nıyorsanız- onu Allah’a ve rasûle götürün.
Bu, hem daha hayırlı ve sonuç bakımından
da daha güzeldir.” (Nisa, 4/59)
‫ﱹﯯﯰﯱﯲﯳﯴﯵﯶﯷﯸﯹﯺ‬
]١0 :‫[الشورى‬ ‫ﯻﯼﯽﯾ ﯿ ﱸ‬
“Ayrılığa düştüğünüz herhangi bir şeyde
hüküm vermek, Allah’a aittir. İşte Rabbim
Allah budur. O’na dayandım, O’na yönel-
dim.” (Şûrâ, 26/10)
2. Verilen hükme razı olunması ve memnun
kalınması, herhangi bir sıkıntı ve rahatsızlık du-
yulmaması.
70 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

Yüce Allah şöyle buyurdu:

‫ﯠ ﯡ ﯢ ﯣ‬ ‫ﯟ‬ ‫ﱹ ﯜ ﯝ ﯞ‬
‫ﯬ‬ ‫ﯨ ﯩ ﯪ ﯫ‬ ‫ﯥ ﯦ ﯧ‬ ‫ﯤ‬
]٦٥ :‫[النساء‬ ‫ﯭﯮﯯ ﱸ‬
“Hayır, Rabbin'e yemin olsun ki onlar ara-
larında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem
yapıp, sonra da senin verdiğin hükme kar-
şı içlerinde bir burukluk duymadan tam
anlamıyla teslim olmadıkça inanmış ol-
mazlar.” (Nisâ, 4/65)
3. Verilen hükmün kabul edilmesi ve onun
ağırdan almadan ve değiştirilmeden uygulan-
masıyla tam bir teslimiyetin meydana gelmesi.
Yüce Allah şöyle buyurdu:
‫ﭕ ﭖ ﭗ ﭘ ﭙ ﭚ ﭛ‬ ‫ﭓ ﭔ‬ ‫ﱹ ﭑ ﭒ‬
]٣٦ :‫ﭝ ﭞ ﭟ ﭠﭡ ﱸ [األحزاب‬ ‫ﭜ‬
“Allah ve Rasûlü, bir işte hüküm verdikle-
rinde, artık iman eden bir erkek ve kadına,
o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı
yoktur.” (Ahzab, 33/36)
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 71

‫ﯮ‬ ‫ﯭ‬ ‫ﯬ‬ ‫ﯫ‬ ‫ﯪ‬ ‫ﯩ‬ ‫ﯨ‬ ‫ﯧ‬ ‫ﯦ‬ ‫ﯥ‬ ‫ﱹ‬
‫ﯲ ﯳﯴ ﯵ ﯶ ﯷ ﯸ ﱸ‬ ‫ﯰ ﯱ‬ ‫ﯯ‬
]٥١ :‫[النور‬
“Aralarında hükmetmesi için Allah’a ve
Elçisi'ne çağrıldıkları zaman iman edenle-
rin sözü ancak: 'İşittik ve itaat ettik' deme-
leridir. İşte umduklarına erenler bunlardır.”
(Nur, 24/51)

Allah’ın kitabında indirdiği ve Peygamberi sal-


lallahu aleyhi ve sellem’in getirdiği hükümlere boyun
eğip onları kabul etmek gerekir. Peygamber sal-
lallahu aleyhi ve sellem, Müslümanların arasında, sa-
rıldıkları ve onun üzerinde doğru olarak hareket
ettikleri takdirde, asla sapıtmayacakları bir şey
bıraktığını, bunun da Allah’ın Kitabı ve kendi sün-
neti olduğunu açıkladı.
Müminin üzerine düşen, Allah’ın ve Peygam-
beri’nin hükmünü duyduğunda, buna boyun eğ-
mesi, söz ve davranışıyla ona rıza göstermesi-
dir. Bunun tasdiği Yüce Allah’ın şu sözündedir:
‫ﯯ‬ ‫ﯬ ﯭ ﯮ‬ ‫ﯪ ﯫ‬ ‫ﯧ ﯨ ﯩ‬ ‫ﱹ ﯥ ﯦ‬
‫ﯺ‬ ‫ﯹ‬ ‫ﯸ‬ ‫ﯷ‬ ‫ﯶ‬ ‫ﯵ‬ ‫ﯳﯴ‬ ‫ﯲ‬ ‫ﯱ‬ ‫ﯰ‬
72 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

‫ﰃ ﱸ‬ ‫ﯽ ﯾ ﯿ ﰀ ﰁ ﰂ‬ ‫ﯻ ﯼ‬
]٥٢ - ٥١ :‫[النور‬
“Aralarında hükmetmesi için Allah’a ve
Elçisin'e çağırıldıkları zaman iman eden-
lerin sözü ancak: 'İşittik ve itaat ettik' de-
meleridir. İşte umduklarına erenler ancak
bunlardır. Kimler Allah’a ve Rasûlüne itaat
eder, Allah’tan korkar, O’nun azabından
korunursa işte büyük başarıya erenler on-
lardır.” (Nur, 24/51-52)
Allah’ın ve Rasûlü’nün hükmünden ayrılan ken-
dine zulmetmiş, Allah’tan ve cennetlerden uzak-
laşmış, şeytana ve cehennemlere yaklaşmıştır.
Yüce Allah şöyle buyurdu:

‫ﮤ ﮥ ﮦ ﮧ‬ ‫ﮣ‬ ‫ﮡ ﮢ‬ ‫ﱹ ﮞ ﮟ ﮠ‬
‫ﮰ ﮱ ﯓ‬ ‫ﮯ‬ ‫ﮮ‬ ‫ﮨ ﮩ ﮪ ﮫ ﮬ ﮭ‬
‫ﯚ ﯛ ﯜ ﯝ ﯞﯟ‬ ‫ﯗ ﯘ ﯙ‬ ‫ﯔ ﯕ ﯖ‬
]٥٠ - ٤٨ :‫ﯤ ﱸ [النور‬ ‫ﯠ ﯡﯢﯣ‬
“Aralarında hükmetmesi için Allah’a ve
Elçisi'ne çağırıldıkları zaman hemen on-
lardan bir grup yüz çevirirler. Eğer hüküm
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 73

kendi lehlerine olursa itaat ederek gelirler.


Kalplerinde bir hastalık mı var, yoksa şüphe
mi ettiler? Yoksa Allah’ın ve Elçisi'nin kendi-
lerine haksızlık yapacağından mı korkuyor-
lar? Hayır, onlar zalimlerdir.” (Nur, 24/48-50)
Yine mümin’in üzerine düşen, Mevlâ’sına doğ-
ru düzgün ibâdet ve kulluk etmek için elinden
gelen çabayı göstermektir. Kendisini hayra karşı
gevşek ve tembel görürse nefsiyle mücadele eder,
eğrilik olmayan doğru yolda olması için mümkün
olduğu kadar onu zorlar. Allah’a kulluk ve ona is-
yan etmekten uzak durmak için nefsiyle mücadele
edenler Rabb'lerinin hoşnutluğunu hak ederler.
Nefisleri yücelir, hoşnutluk ve teslimiyet makamı-
na ulaşır. Onlar Allah’a, O’nu görüyormuş gibi
ibâdet ederler. Onlar, O’nu göremeseler de, O,
onları görür. Yüce Allah şöyle buyurdu:

‫ﮩ‬ ‫ﮨ‬ ‫ﮧ‬ ‫ﮦ‬ ‫ﮤﮥ‬ ‫ﮣ‬ ‫ﮢ‬ ‫ﮡ‬ ‫ﮠ‬ ‫ﱹ‬
]٦٩ :‫[العنكبوت‬ ‫ﮪﱸ‬
“Bizim için çaba sarf edenleri, elbette yol-
larımıza iletiriz. Allah iyilik edenlerle bera-
berdir.” (Ankebût, 29/69)
74 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in nef-


siyle nasıl mücadele ettiğine, Rabbi’nin izniyle
önceki ve sonraki günahları affedildiği hâlde ge-
celeyin namaz kılmaya nasıl teşvik ettiğine bak.
Âişe radiyallâhu anhâ’nın rivâyet ettiğine göre,
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem geceleyin ayak-
ları yarılıncaya kadar namaz kılardı. O'na: “Al-
lah’ın Rasûlü, Allah senin önceki ve sonraki gü-
nahlarını affettiği hâlde niye böyle yapıyorsun?”
dedim, şu cevabı verdi: “Şükreden bir kul olmayı
istemeyeyim mi?” [Buhârî ve Müslim]
Peygamberimiz’i güzel bir örnek edinmek,
bize uygun ve gerekli değil midir? Çünkü O,
önceki ve sonraki günahları affedilmişken gece,
ayakları yarılıncaya kadar namaz kılıyordu.
Vallahi, yarın Allah’ın bize ne yapacağını bil-
miyoruz. Ancak Rabbimiz hakkında iyi zanda
bulunuruz, O'nun rahmetini umar, azabından
korkarız. Vallahi, Allah’ın rızasını kazanmamız,
ceza ve gazabından kurtulmamız için gayret
göstermemiz ve Allah’ın dininde doğru olmamız
gerekir.
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 75

Muâz b. Cebel radiyallâhu anh şöyle anlatır: Ra-


sûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana şöyle dedi:
“Allah’ın kulları üzerindeki hakkı nedir biliyor
musun?” Ben: “Allah ve Râsulu en iyi bilendir”
dedim. O: “Allah’ın kulları üzerindeki hakkı, on-
ların Allah’a ibâdet etmeleri ve Allah’a hiçbir
şeyi ortak koşmamalarıdır, cevabını verdi. Sonra
bir süre yürüdü ve: “Muâz b. Cebel!” dedi: “Bu-
yur, Allah’ın Rasûlü, emrine âmâdeyim.” dedim.
O: “Kullar bunu yaptıklarında, kulların Allah’taki
hakkı nedir, biliyor musun?” Ben: “Allah ve Rasûlü
en iyi bilendir.” dedim. Bunun üzerine Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Kulların Al-
lah üzerindeki hakkı, Allah’ın onlara azap etme-
mesidir.” [Buhârî]
İbn Hacer, Fethu’l-Bârî’de şöyle der: “Kişinin
nefsiyle mücadele etmesi, en mükemmel müca-
deledir.”
Yüce Allah şöyle buyurdu:
‫ﱹﮑ ﮒ ﮓﮔﮕﮖﮗﮘﱸ‬
]٤٠ :‫[الذاريات‬
“Kim Rabbi'nin divanında durup hesap ver-
76 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

mekten korkmuş ve nefsini kötü hevesler-


den menetmişse.” (Naziat, 79/40)
O, nefsi günahlardan men etmekle olur. Onu
şüpheli şeylerden alıkoyar, ahirette mevcut ol-
ması sebebiyle mübah olan istekleri çok yapma-
sına engel olur. Birçok kişi alışmaması için ona
karşı yakın görünür ve onu şüphelilere çeker. O
da harama düşmekten emin olamaz.
Nefsin iki özelliği vardır:
1. Şehvetlere dalmak.
2. Ibâdetlerden sakınmak.
Nefis mücadelesi buna göre olur.

Kendisinin Sevilmesi, Allah’ın Kulları


Üzerindeki Hakkıdır:

Yüce Allah’ı sevmek, imanın tad ve gücünden-


dir. Her Müslüman’ın, Allah ve Rasûlü’nü kendi-
sinden, çocuğundan, ebeveyninden ve bütün in-
sanlardan daha çok sevmesi gerekir. Bu, Allah’a
imanın samimiyetini ve doğruluğunu gösterir.
Enes radiyallâhu anh’ın rivâyet ettiğine göre, Pey-
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 77

gamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:


“Kimde üç şey bulunursa imanın tadını almış
olur: Allah ile Rasûlü kendisine başkalarından
daha sevgili olan kimse; bir kulu seven, fakat
yalnız Allah için seven kimse; Allah kendisini
kâfirlikten kurtardıktan sonra yine kâfirliğe dön-
mekten ateşe atılacakmışcasına hoşlanmayan
kimse.”[Buhârî ve Müslim]
Sevginin sadece Allah’a, buğzun (öfkenin) sa-
dece Allah için olması, Allah’ı sevmek demektir.
İnsan, dünya malı için sevmez veya nefret etmez.
Bundan dolayı Müslüman’ın, peygamberleri, veli-
leri, sıddîkleri, şehitleri ve sâlih kimseleri sevmesi;
kâfir, münafık, müşrik, bid’atçi ve günahkarlara
buğzetmesi gerekir.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Allah’ın ken-
di gölgesinden başka gölge olmayan günde,
gölgesi altında olacağı yedi kişiden bahsetmiştir.
Allah’tan, bizi o yedi kişiden birisi olan; “Allah
yolunda birbirlerini sevip buluşmaları da, ayrıl-
maları da buna bağlı olan iki kişi”den biri yap-
masını diliyoruz.
78 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:


“Yüce Allah: Nerde benim azametim için bir-
birlerini sevenler! Onlar için, peygamber ve şehit-
lerin gıpta ettiği nurdan minberler vardır.” [Müslim]

Kulların Korkuyla Ümit Arasında Olmaları ,


Allah’ın Onlar Üzerindeki Hakkıdır:

Mümin, ancak Allah’tan korkar, çünkü Allah’a


ibâdet edenin ondan korkması ve ümit etmesi ge-
rekir. Böylece o, korkuyla ümit arasında dolaşan
birisi olur. Ancak bu korku, yırtıcı hayvan veya
düşmandan korkma gibi, yaratılıştan mevcut olan
korkudan başkadır.
Yüce Allah kullarına kedisinden korkmalarını
emreder. Bu konuda şöyle buyurmuştur:

]٤٠ :‫[البقرة‬ ‫ﱹﭻﭼﭽﱸ‬


“Sadece benden korkun.” (Bakara, 2/40)
Korku, sadece Allah’tandır. O, saptıklarında
hakka dönmeleri için, kullarını korkutmak mak-
sadıyla âyetler gönderir. Depremler, yanardağ
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 79

patlamaları, şiddetli rüzgarlar, taşkınlar, güneş


ve ay tutulması ve devasız hastalıklar, sadece
haktan uzaklaştıkları için insanların kendi elleriy-
le kazandıklarının karşılığıdır.
Yüce Allah şöyle buyurdu:

]٥٩ :‫[اإلرساء‬ ‫ﱹﭣﭤﭥ ﭦ ﭧﭨﱸ‬


“Biz o istenen mucizeleri, yalnız korkut-
mak için göndeririz.” (İsra, 17/59)

‫ﰅﰆ‬ ‫ﰄ‬ ‫ﰃ‬ ‫ﰂ‬ ‫ﰁ‬ ‫ﰀ‬ ‫ﯿ‬ ‫ﱹﯾ‬


]٤١ :‫ﰇ ﰈ ﰉﰊ ﰋ ﰌ ﰍﱸ [الروم‬

“İnsanların elleriyle kazandıkları (günahla-


rı) yüzünden karada ve denizde fesat çıktı.
Belki dönerler diye, Allah onlara, yaptıkla-
rının bir kısmını tattırıyor.” (Rum, 30/41)
Gördüğü, Allah’ın kainatla ilgili mucizelerin-
den ders alıp Rabbi'nden korkan kimse, nefsinin
hevasına (keyfi arzusuna) son verecektir. Gördü-
ğü mucizeler onun harama yaklaşmasına engel
olacak ve onu Allah’ın yasak ettiklerinden uzak
tutacaktır. Yaratıcısından korkan o kimseye Rabbi
şunu müjdelemiştir:
80 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

“Kim Rabbi'nin divanında durup hesap ver-


mekten korkmuş ve nefsini kötü havesler-
den men etmişse, onun barınağı cennettir.”
(Nâziat, 79/40-41)

İmam Ahmed korku ve ümit hakkında şöyle


demiştir: “Kulun korku ve ümidinin aynı olması
gerekir. Hangisi baskın gelirse, o sahibini helâk
eder. Çünkü ümit tarafı üstün gelirse, Allah’ın aza-
bından kurtulduğuna emin olanlardan olur. Korku
tarafı üstün gelirse, Allah’ın rahmetinden ümidini
kesenlerden olur. Her ikisi de kul hakkında kötü-
dür. Onun için korkusuyla ümidinin aynı ve eşit
olması gerekir.”
İnsanın Allah’ın azabından korkması, kıya-
met gününden, o günün büyük korkularından ve
sahnelerinden korkmasını gerektirir. Yüce Allah,
Kur’an’da kullarını, bazen ateşle, bazen kâfirleri
helâk etmekle; bunlardan önce, kendisiyle kor-
kutur. Bunlar, sadece kendisine ibâdet etmeleri,
kendisine hiçbir şeyi ortak koşmamaları içindir.
Bu, Allah’ın kulları üzerindeki hakkıdır.
Değerli okuyucu! Şimdi sana, kullara Rable-
ri'nden korkmalarını ve O'na dönmelerini ge-
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 81

rektiren bazı sahîh hadisleri sunmak istiyorum.


Bunlar İmam Nevevî’nin Riyâzu’s-Sâlihîn adlı ki-
tabında geçmektedir.

1- Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle bu-


yurdu: “Cehennem getirilecek, o gün onun yet-
miş bin bağı olacak. Her bağla birlikte onu çe-
ken yetmiş bin melek bulunacak.”[Müslim]
2- en-Nu’mân b. Beşîr radiyallâhu anh şöyle
rivâyet etti: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in
şöyle buyurduğunu duydum: “Kıyamet gününde,
cehennemliklerin azâbı en hafif olanı, o kimsedir
ki: Onun iki ayağının altındaki çukurlara iki ateş
parçası konulacak, bunların etkisiyle beyni (ten-
cere gibi) kaynayacaktır.”[Buhârî ve Müslim]
3- Enes radiyallâhu anh şöyle rivâyet etti: Rasû-
lullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu
duydum: “Kıyamet gününde, cehennemliklerin
azabı en hafif olanı, o kimsedir ki: Onun iki aya-
ğının altındaki çukurlara iki ateş parçası konula-
cak, bunların etkisiyle onun beyni (tencere gibi)
kaynayacaktır.”[Buhârî ve Müslim]
4- Ebû Hureyre radiyallâhu anh’ın rivâyet ettiği-
82 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

ne göre, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle


buyurdu: “Kıyamet günü, insanlar mahşer yerin-
de (sıkışmaktan, şiddetten, güneşin yaklaşmasın-
dan) terleyecektir. Öyle ki dökülen terler yetmiş
arşın derinliğinde yere geçecek ve onların ağız-
larına yükselip gem gibi olacak, hatta kulakları-
na ulaşacaktır.” [Buhârî ve Müslim]
5- Adiyy b. Hâtim radiyallâhu anh şöyle rivâyet
etti: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyur-
du: “Allah, kıyamet günü her birinizle tercüman-
sız olarak konuşur. Sonra o kimse bakar, fakat
önünde hiçbir şey göremez. Sonra önüne bakar,
kendisini ateş karşılar. O halde yarım hurmayla
da olsun, ateşten korunun.” [Buhârî ve Müslim]
Burada sunduğum hadislerle başka hadisleri
okuyanın kendisiyle Allah’ın azabı arasına bir
siper yapması gerekir.
Rahmetini umarak Rabbi'ne kavuşuncaya ka-
dar, insana Allah’tan ümit etme gücünü gerekli
gören âyet ve hadisler vardır.
Bazı âlimler, hasta ve ölmek üzere olan insanda
ümidin korkuya üstün geldiğini söylediler. Çünkü
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 83

o, rahmet ve mağfiretini umarak Rabbi hakkında


iyi zanda bulunur.
Yüce Allah şöyle buyurdu:
]١٥٦ :‫[األعراف‬ ‫ﱹ ﭥ ﭦ ﭧﭨﭩ ﱸ‬
“Rahmetim her şeyi kuşatmıştır.” (A’râf, 7/157)

‫ﮎ ﮏ‬ ‫ﮋ ﮌ ﮍ‬ ‫ﮈ ﮉ ﮊ‬ ‫ﱹ ﮄ ﮅ ﮆ ﮇ‬
]١١٦ :‫[النساء‬ ‫ﮐﮑ ﱸ‬
“Allah, kendisine ortak koşulmasını asla
bağışlamaz, bundan başkasını dilediğine
bağışlar.” (Nisa, 4/116)
Enes radiyallâhu anh’ın rivâyet ettiğine göre,
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bindiği hayva-
nın terkisindeki Muâz’a şöyle dedi. “Allah’tan
başka hak ilâh olmadığına, Muhammed’in onun
kulu ve Rasûlü olduğuna içten şehâdet getiren
hiçbir kul yoktur ki Allah onu cehenneme haram
kılmasın.” Muâz: “Allah’ın Rasûlü! Bunu insanla-
ra haber vereyim de sevinsinler mi?” dedi. Pey-
gamber sallallahu aleyhi ve sellem “O zaman buna
güvenirler de (amel etmeyi bırakırlar)” dedi.
Bunun üzerine Muâz onu, ölürken, ilmi gizleme
84 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

günahından kurtulmak için haber verdi. [Buhârî ve


Müslim]

Ebû Hureyre radiyallâhu anh şunu rivâyet eti:“Ra-


sûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle dediğini
duydum: “Allah’ın yüz rahmeti vardır. Onlardan
bir rahmetini, insanlar, cinler, hayvanlar ve bö-
cekler arasına indirmiştir. İşte onlar, bu sebeple
birbirlerine şefkat gösterip birbirlerine acırlar.
Vahşi hayvan yavrusuna bu sebeple acır. Allah
doksan dokuz rahmetini sonraya bırakmıştır.
Onlarla kıyamet gününde kullarına rahmet ede-
cektir.” [Buhârî ve Müslim]
Yine Ebû Hureyre’nin rivâyet ettiğine göre,
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Canım elinde olan Allah’a yemin ederim ki gü-
nah işlememiş olsaydınız, Allah sizi giderir de gü-
nah işleyen bir topluluk getirirdi. Onlar Allah’a is-
tiğfar ederler, o da kendilerini affederdi.” [Müslim]
Yüce Allah kullarını tevbeye teşvik etmiştir. İs-
teseydi, onları helâk ederdi.
O şöyle buyurdu:
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 85

‫ﭙ‬ ‫ﭘ‬ ‫ﭗ‬ ‫ﭖ‬ ‫ﭕ‬ ‫ﭔ‬ ‫ﭓ‬ ‫ﭒ‬ ‫ﭑ‬ ‫ﱹ‬
‫ﱸ‬ ‫ﭡﭢ‬ ‫ﭠ‬ ‫ﭟ‬ ‫ﭞ‬ ‫ﭝ‬ ‫ﭜ‬ ‫ﭛ‬ ‫ﭚ‬
]٤٥ :‫[فاطر‬

“Eğer Allah, insanları yaptıkları işler yü-


zünden (hemen) cezalandıracak olsaydı,
yer yüzünde hiçbir canlı yaratık bırakmaz-
dı. Fakat Allah, onları belirtilmiş bir süreye
kadar erteliyor.” (Fâtır, 4/45)

Bu anlattıklarımızın özeti:
Müminin, tevbe-i nasuh (samimi tevbe) ile
Allah’a yönelip ona sığınması, ondan korkması,
ondan ümit etmesi ve Allah hakkında iyi zanda
bulunması gerekir. Mümin, Rabbi'nin rızasını ka-
zanmak için ibâdet yaparak ve yasaklananlar-
dan sakınarak, mevlasına yaklaşmalıdır.

‫ﮭ ﮮ ﮯ ﮰﮱ ﱸ‬ ‫ﮫ ﮬ‬ ‫ﱹ ﮩ ﮪ‬
]١٨٥ :‫[آل عمران‬

“Kim ki hemen ateşin elinden çekilip kur-


tarılır da cennete sokulursa, işte o felâha
ermiştir.”(Al-i İmrân, 3/185)
86 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

Kulun Bütün Amellerinin Allah İçin Olması,


Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkıdır:
Kul ancak Allah’a dua etmeli, ancak ona yak-
laşmalı, ancak ondan yardım istemeli, ancak Al-
lah için kurban kesmeli, ancak Allah’a sığınmalı,
sadece O'na yemin etmeli, sadece O'na adakta
bulunmalı, ibâdetleri ancak O'na yapmalıdır. Bü-
tün hareket ve davranışları Yüce Allah için olmalı-
dır. Çünkü kul, sadece bunun için yaratılmıştır.
Yüce Allah şöyle buyurdu:

‫ﯛ‬ ‫ﯚ‬ ‫ﯙ‬ ‫ﯘ‬ ‫ﯗ‬ ‫ﯖ‬ ‫ﯕ‬ ‫ﯔ‬ ‫ﯓ‬ ‫ﱹ‬
:‫[األنعام‬ ‫ﯦ ﱸ‬ ‫ﯜ ﯝ ﯞ ﯟﯠ ﯡ ﯢ ﯣ ﯤ ﯥ‬
]١٦٣ - ١٦٢
“De ki: Benim namazım, ibâdetim, haya-
tım ve ölümüm hep Âlemlerin Rabbi Allah
içindir. Onun ortağı yoktur. Bana böyle
emrolundu ve ben Müslümanların ilkiyim.”
(En’am, 8/45)

İnsan, Yüce Allah’ın sevabını umduğu ve ce-


zasından korktuğu için amel eder, gururlanıp
ameline güvenmez. Allah’ın rahmet ve mağfi-
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 87

retinin bolluğunu ümit ederek yapması gerekeni


terketmez.
İnsan, yaptığı amellerin karşılığını görecektir.
Eğer onlar iyi olursa, insan için sevap ve ecir
vardır. Eğer iyi değilse, mal ve çocukların fayda
vermeyip ancak Allah’a sağlam ve temiz kalp
getirenin kurtulduğu günde, sadece kendisini
ayıplasın.
Bunlar, Yüce Allah’ın kulları üzerindeki hakla-
rı arasındadır. Allah’ın izniyle artık konuyu bun-
larla tamamlıyoruz. Daha faydalı olması için,
günümüzde birçok Müslüman'ın yaptığı bazı
şirkle ilgili meseleleri anlatacağız.
Bazı Müslümanlar, değişik İslâm ülkelerinde
tevhidin mükemmelliğine aykırı olan şirke dair
bazı şeyler yapmaktadırlar. Hatta bazılarının
yaptıkları açıkça Allah’a ortak koşmaktır. Sahi-
bini küfre götüren bazı bid'atler ortaya çıktı. İlim
adamları bu bid'atlerle, geçmişte ve şimdi savaş-
mışlardır. Birçok davetçi, akîde dışında, işe ya-
ramayan önemsiz şeylerle uğraşmaya başladı.
İnanç yönünü bıraktılar. Âlimler ise, insanların
88 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

kabir ve mezarlar konusunda büyük şirke, bid'at


ve hurafelere düştüklerini, sapıklığa davet eden-
lerin birçok cahili ve avamdan bazılarını ele
geçirip onları helaka götürdüklerini, onları ken-
dilerine kul köle yaptıklarını, batıl yollarla ilim
ve velilik adıyla onları emirleri altına aldıklarını
görürler.
Aşağıdakiler, o şirkle ilgili meselelerden ba-
zılarıdır.

BÜYÜK ŞİRK
Bu, birtakım kısımlara ayrılır.

1- Korku konusunda şirk:


Ancak Allah’tan korkulur ve üç çeşit korku
vardır.
a) Gizli korku: Bu, put, tağut, ölü, görünme-
yen cin ve insan gibi Allah’tan başka bir şeyden
korkulmasıdır. Bu korku, dinin en önemli meslele-
lerindendir. Kim bunu, Allah’tan başkası için ya-
parsa, Allah’a, büyük şirk ile şirk koşmuş olur.
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 89

Yüce Allah şöyle buyurdu:


]١٧٥ :‫ﱹﭧ ﭨ ﭩ ﭪ ﭫ ﭬﭭﱸ [آل عمران‬
“İman ediyorsanız, onlardan korkmayın,
benden korkun.” (Al-i İmrân, 3/175)

b) İnsanın, bazı kimselerden korktuğu için,


yapması gerekeni terketmesi: Bu haramdır ve
tevhidin mükemmelliğine aykırı olan küçük şirkin
bir türüdür.
Hadiste şöyle denilmiştir: “Allah Teâlâ kıya-
met günü kula şöyle diyecek: Kötü olanı görün-
ce onu değiştirmene ne engel oldu? O da şöyle
diyecek: Rabbim! İnsanlardan çekindim. O da
şöyle cevap verecek: Korkulmaya en layık olan
bendim.” İbn Kesîr bunu şu âyetin tefsiri esna-
sında zikreder.

‫ﭫ ﭬ ﭭ ﭮ ﭯ ﭰ ﭱ‬ ‫ﱹ ﭩ ﭪ‬
‫ﭺ‬ ‫ﭹ‬ ‫ﭸ‬ ‫ﭷ‬ ‫ﭶ‬ ‫ﭴﭵ‬ ‫ﭳ‬ ‫ﭲ‬
‫ﮄ‬ ‫ﮃ‬ ‫ﮁﮂ‬ ‫ﮀ‬ ‫ﭿ‬ ‫ﭾ‬ ‫ﭽ‬ ‫ﭼ‬ ‫ﭻ‬
]٧٩- ٧٨:‫ﮅ ﮆ ﮇ ﱸ [املائدة‬

“İsrailoğullarından inkâr edenlere, Dâvûd


90 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

ve Meryem Oğlu Îsâ diliyle lânet edilmiş-


tir. Çünkü onlar isyan etmişlerdi ve haddi
aşmışlardı. Yaptıkları kötülüklerden birbir-
lerini vazgeçirmiyorlardı. Ne kötü şey ya-
pıyorlardı.” (Mâide, 5/78-79)

c) Tabiî korku: Bu, düşman veya yırtıcı hay-


van vb. şeylerden korkmaktır.
Nitekim Yüce Allah, Mûsâ aleyhisselâm’ın kıssa-
sında şöyle buyurmuştur:

]٦٧ :‫ﱹﭫ ﭬ ﭭ ﭮ ﭯ ﭰ ﱸ [طه‬

“Bu yüzden Mûsâ, içinde bir korku duydu.”


(Tâ-Hâ, 20/67)

2- Sevgide Şirk:
Sevgi, İslâm’ın üzerine kurulduğu temeldir.
Allah sevgisinin mükemmel olmasıyla, İslâm dini
mükemmel hâle gelir, onun eksikliğiyle İslâm ek-
silir. Sevgi ikiye ayrılır:
a) Özel sevgi: Boyun eğmeyi, ibâdetin mü-
kemmel olmasını, sevgiliyi başkasına tercih et-
meyi gerektiren kulluk sevgisidir ve sırf Allah için
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 91

olan sevgidir. Bu sevgide hiçbir kimsenin O'na


ortak koşulması caiz değildir.
b) Ortak sevgi: Bu üç kısımdır:
Tabiî sevgi: Aç olanın yemeğe karşı duyduğu
sevgi gibi.
Şefkatten ileri gelen sevgi: Babanın çocuğu-
na duyduğu sevgi gibi.
Dostluktan ileri gelen sevgi: Dostların birbiri-
ne duyduğu sevgi gibi.
Şeyhu’l-İslâm Muhammed b. Abdilvahhab
et-Temîmî şöyle der: “Sevgisi, Allah’ın sevgisine
denk olan bir ortak edinen kimse, en büyük şirk-
tedir.”

3- Tevekkülde Şirk:
Tevekkül, sırf Allah’a yapılması gereken en
önemli ibâdet türlerindendir.
Yüce Allah şöyle buyurdu:
]٢٣ :‫ﱸ [املائدة‬ ‫ﱹﯽﯾﯿﰀﰁ ﰂﰃ‬
“Eğer iman ediyorsanız Allah’a dayanın.”
(Maide, 5/23)
92 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

İmam İbn Teymiyye şöyle der, “Bir kimse ya-


ratılmışlardan bir şeyler umup ona tevekkül etsin
de onun hakkındaki zannının boşa çıktığını gör-
mesin; iste bu mümkün değildir.”

Allah’tan başkasına tevekkül üç çeşittir:


a) Yardım, korunma, rızık ve şefaat gibi istek-
leri gerçekleştirmede; ölülere, gaib olanlara ve
benzeri tağutlara tevekkül gibi, sadece Allah’ın
kâdir olduğu şeylerde tevekkül. Bu, büyük şirk-
tir.
b) Allah’ın verme veya defetme gücü verdiği
şeylerde, bir otoriteye veya becerikli ve canlı bir
şahsa tevekkül eden kimse gibi açık sebeplerde
tevekkül etmek. Bu, küçük şirktir. Çünkü, kişiye
dayanıp güvenme söz konsudur.
c) Satmak ve almak gibi, becerebildiği bir işi
yapması için bir kişinin vekil yapıldığı tevekkül.
Bu, caizdir.
Allah’a tevekkül, sadece Allah’a yapılması ge-
reken bir görevdir. O, ibâdet türlerinin en özlüsü,
tevhid mertebelerinin en üstünü ve önemlisidir.
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 93

4- İtaatta Şirk:
İtaat, sadece Yüce Allah’adır. Peygamber'e
ise O'nun adına itaat edilir. Yöneticilere ve
âlimlere de Allah emrettiği için itaat edilir. An-
cak Allah’ın haram kıldığını helal kılmada veya
Allah’ın helal kıldığını haram kılmada âlim ve
idarecilere itaat eden kimse, Allah’a ortak koş-
muş olur.
Haramı helal kılma ve helalı haram kılmada
idarecilere itaat etme, itaat şirkine girer.
Haramın helal kılınmasına razı olan, müşrik
ve kâfir olur.
Yüce Allah şöyle buyurdu:
‫ﯝ‬ ‫ﯜ‬ ‫ﯛ‬ ‫ﯚ‬ ‫ﯙ‬ ‫ﱹﯘ‬
‫ﯤ‬ ‫ﯣ‬ ‫ﯢ‬ ‫ﯡ‬ ‫ﯠ‬ ‫ﯟ‬ ‫ﯞ‬
‫ﯮ‬ ‫ﯬﯭ‬ ‫ﯫ‬ ‫ﯪ‬ ‫ﯩ‬ ‫ﯧﯨ‬ ‫ﯦ‬ ‫ﯥ‬
]٣١ :‫[التوبة‬ ‫ﯯﯰﯱ ﱸ‬
“Hahamlarını ve rahiplerini Allah’tan ayrı
rabler edindiler. Meryem Oğlu Mesih’i
de... Oysa kendilerine, yalnız tek ilah olan
Allah’a ibâdet etmeleri emredilmişti.
94 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

O'ndan başka hak ilah yoktur. O, onların


ortak koştukları şeyden münezzehtir.” (Tev-
be, 9/31)

‫ﮒ ﮓ ﮔ ﮕ‬ ‫ﮏ ﮐ ﮑ‬ ‫ﱹ ﮍ ﮎ‬
]٦٣ :‫ﮗ ﮘ ﮙ ﱸ [النور‬ ‫ﮖ‬
“Elçinin emrine aykırı davrananlar, ken-
dilerine bir belanın çarpmasından, yahut
onlara acı bir azabın uğramasından sakın-
sınlar.” (Nur, 24/63)

]١٢١ :‫ﱸ [األنعام‬ ‫ﱹﮒﮓﮔﮕﮖ‬


“Eğer onlara uyarsanız, siz de ortak koşan-
lar olursunuz.” (En’am, 6/121)
Rablerine itaat eden ve O'na giden yolu bi-
len o kimselerin sözlerine bak ve onların söyle-
diklerini oku:
İmâm Mâlik rahimehullah şöyle demiştir:
“Hepimizin sözü kabul edilebilir veya red-
dedilebilir, ancak şu kabirdekinin yani Allah’ın
Rasûlü'nün sözü hariç.”
İmâm Şâfiî rahimehullah:
“Hadis sahih olduğunda, o benim mezhebim-
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 95

dir.” “Sözüm, Allah’ın Rasûlü’nün sözüne aykırı


olursa, benim sözüme itibar etmeyin.”
İmâm Ahmed rahimehullah:
“İsnadı bilip de Sufyan’ın görüşünde olan
kimselere şaşıyorum.”
İmâm Ebû Hanife rahimehullah:
“Söz Rasûlullah’tan geldiğinde, memnuni-
yetle, başımın üstünde yeri var. Sahabeden gel-
diğinde de aynı şekilde başımın üstünde yeri
var.”
Bu sözlerden, Allah’ın dinine soktukları, Mev-
lit, İsra, Miraç, Şaban’ın yarısı gibi bid’at gün-
ler ortaya çıkarma, kabir ve mezarlara tevessül
etme ve tevhide aykırı şirkle ilgili meseleler gibi
hurafe bid'at ve sapıklıklarda, âlimlere itaatın
caiz olmadığı anlaşılıyor.

5- Allah Hakkında Kötü Zanda Bulunmak:


Allah hakkında kötü zanda bulunmak tehlike-
lidir. Çünkü Allah hakkında iyi zanda bulunmak,
tevhidin gereklerindendir. O'nun hakkında kötü
zanda bulunmak tevhide aykırıdır.
96 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

Yüce Allah şöyle buyurdu:

‫ﮛ‬ ‫ﮚ‬ ‫ﮙ‬ ‫ﮘ‬ ‫ﮗ‬ ‫ﱹ‬


‫ﮦ‬ ‫ﮥ‬ ‫ﮣﮤ‬ ‫ﮢ‬ ‫ﮡ‬ ‫ﮟﮠ‬ ‫ﮞ‬ ‫ﮝ‬ ‫ﮜ‬
‫ﱸ‬ ‫ﮯ‬ ‫ﮮ‬ ‫ﮭ‬ ‫ﮫﮬ‬ ‫ﮪ‬ ‫ﮩ‬ ‫ﮨ‬ ‫ﮧ‬
]٦ :‫[الفتح‬
“(Bunlar) Allah hakkında kötü zanda bu-
lunan münafık erkeklere ve münafık ka-
dınlara, Allah’a ortak koşan erkeklere ve
ortak koşan kadınlara azap etmesi içindir.
(Müslümanlar için) bekledikleri kötü akı-
bet başlarına gelsin. Allah onlara gazap et-
miş, lânetlemiş ve cehennemi kendilerine
hazırlamıştır. Orası ne kötü bir yerdir.”(Fetih,
48/6)

Allah hakkında kötü zanda bulunma çeşit


çeşittir:
a) Allah’ın rahmetinden ümit kesmek. Yüce
Allah şöyle buyurdu:

‫ﱸ‬ ‫ﭼ‬ ‫ﭻ‬ ‫ﭺ‬ ‫ﭹ‬ ‫ﭸ‬ ‫ﭷ‬ ‫ﭶ‬ ‫ﭵ‬ ‫ﱹﭴ‬
]٥٦ :‫[الحجر‬
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 97

“Rabbinin rahmetinden sapıklardan başka


kim ümit keser?” (Hicr, 15/56)

‫ﭦ ﱸ‬ ‫ﭤ ﭥ‬ ‫ﱹ ﭝ ﭞ ﭟ ﭠ ﭡ ﭢ ﭣ‬
]٨٧ :‫[يوسف‬
“Kâfirler topluluğundan başkası Allah’ın
rahmetinden ümit kesmez.” (Yusuf, 12/86)
b) Allah’ın yarattıklarını başıboş bıraktığını
zannetmek. Yüce Allah şöyle buyurdu:

‫ﯖ‬ ‫ﯕ‬ ‫ﯔ‬ ‫ﯓ‬ ‫ﮱ‬ ‫ﮰ‬ ‫ﮯ‬ ‫ﮮ‬ ‫ﱹ‬


]١١٥ :‫[املؤمنون‬ ‫ﯗﱸ‬
“Sizi sadece boş yere yarattığımızı ve ger-
çekten huzurumuza geri getirilmeyeceği-
nizi mi sandınız?” (Mu’minun, 23/115)
c) Genellikle, Allah hakkında kötü zan pek
çoktur. Amelinin boşa gitmemesi ve kaybeden-
lerden olmaması için, mümin bundan sakınma-
lıdır.
98 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

6- İçinde Allah’ın Adı Geçen Bir Şeyle Alay


Etmek:
Müslüman'ın, Allah’ın kitabına, O'nun Elçisi
sallallahu aleyhi ve sellem'e
ve Müslüman âlimlere say-
gı göstermesi; içinde Allah’ın, Peygamber’in ve
Kur’ân’ın adı geçen bir şeyle alay eden kimseyle
ilgili hükmü bilmesi gerekir. Müslüman bu konu-
da dikkatli olmalıdır.
Böyle bir şey yapan, ilim adamlarının ittifa-
kıyla kâfirdir. Yüce Allah şöyle buyurdu:

‫ﮉﮊ‬ ‫ﮈ‬ ‫ﮇ‬ ‫ﮆ‬ ‫ﮅ‬ ‫ﮄ‬ ‫ﱹﮃ‬


‫ﮒ‬ ‫ﮑ‬ ‫ﮐ‬ ‫ﮏ‬ ‫ﮎ‬ ‫ﮍ‬ ‫ﮌ‬ ‫ﮋ‬
‫ﮝ‬ ‫ﮜ‬ ‫ﮛ‬ ‫ﮚ‬ ‫ﮙ‬ ‫ﮗﮘ‬ ‫ﮖ‬ ‫ﮕ‬ ‫ﮔ‬ ‫ﮓ‬
]٦٦-٦٥:‫ﮞﮟﮠﮡﮢﮣﱸ[التوبة‬

“Eğer onlara, (niçin alay ettiklerini) sorar-


san, elbette, biz sadece lafa dalmış şaka-
laşıyorduk, derler. De ki: Allah ile, onun
âyetleriyle ve O’nun Peygamaber’i ile mi
alay ediyordunuz? Boşuna özür dilemeyin,
çünkü siz iman ettikten sonra tekrar kâfir
oldunuz.” (Tevbe, 9/65-66)
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 99

İlim ve kendilerindeki ilim yüzünden ilim


adamlarıyla alay etmek de bu konuya girer,
yani bu da küfürdür. Yine Rasûlullah sallallahu aley-
hi ve sellem’in sahih sünnetiyle alay etmek, misvak-
la, emr-i bi’l-ma’rûf ve nehy-i ani’l-münkerle alay
etmek de böyledir.
İslâm dininin bu zamana uygun olmadığını
söylemek de küfürdür.

BÜYÜK ŞİRKLE KÜÇÜK ŞİRK ARASINDAKİ


MESELELER

Bunlar, sahibinin kalbindeki inanca göre ele


alınan meselelerdir. Eğer bunların zararı gider-
diğine, fayda veya ancak Allah’ın yapabilece-
ği şeyleri getirdiğine inanırsa, bu büyük şirktir.
Bundan başkasına inanırsa küçük şirktir. İnsan
bu konuda büyük bir riskle karşı karşıyadır. Bun-
lardan bazıları:
100 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

a) Halka ve İplik Takmak:


Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem kolunda tunç-
tan halka bulunan bir adam gördü ve: “Bu halka
nedir?” diye sordu. Adam: “Bu, kol ağrısı yüzün-
den taktığım bir halkadır,” dedi. Rasûlullah sallal-
lahu aleyhi ve sellem: “Onu çıkart, çünkü o senin an-
cak rahatsızlığını artırır. Eğer sen bu üzerindey-
ken ölseydin asla kurtulamazdın.”[İmam Ahmed]
Sahiplerine nazar değmesine engel olacağı-
na veya Allah’ın takdirini geri çevireceğine inan-
dıkları için bazı kimselerin arabalara taktığı ve
evlere astığı nazarlıklar da bunlar arasındadır.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bunu yasakla-
mıştır: “Hiçbir devenin boynunda ok yayı kirişin-
den yapılmış kolye yahut kolyeler bırakılmasın,
kesilip koparılsın.”[Buhârî]

b) Nazarlık, Boncuk ve Muska Takmak:


Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyur-
du: “Kim bir temime (nazarlık) takarsa, Allah
onun işini tamamlamasın.”[Ebû Dâvûd]
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem başka bir ha-
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 101

diste de şöyle buyurdu: “Rukyeler, nazarlıklar ve


büyü şirktir.”[İmam Ahmed, Ebû Dâvûd]
Burada kastedilen rukye, içinde şirk olandır.
Bu, ittifakla haramdır. Allah’ın kelamı ve onun
Rasûlü’nün sözüyle olan rukyeyi, Peygamber sal-
lallahu aleyhi ve sellem caiz görmüştür: “Şirk olmadı-
ğı sürece rukyede sakınca yoktur.”[Müslim]
Çünkü Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem rukye
yapmış ve kendisine de rukye yapılmıştır.
Rukye: Şifa bulması için, hastaya, Allah’ın
kelamı Kur’ân’dan veya Rasûlullah’ın hadisle-
rindeki dualardan; -şifa, afiyet, fayda ve zarar
verecek olanın kesinlikle Allah olduğunu bilerek-
okumaktır. Muskalar ise haramdır. Hatta içinde
Allah’ın ve Peygamber’in sözü olsa bile haram-
dır. Üç sebepten dolayı önceki ve sonraki alimle-
rin çoğu bunu yasaklamışlardır:
1- Hadiste yasaklamanın umûmî oluşu ve
umumun tahsis edilmemesi.
2- Sedd-i Zerâî.(1) Çünkü bunlar şirk ve bid'atla
(1) Sedd-i Zerâî: Harama, kötü ve zararlı bir sonuca vasıta
olan davranışların yasaklanması, kötülüğe giden yolların
kapatılması. [Çevirenin notu]
102 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

ilgili başka şeylere götürebilirler.


3- Onlara önem verilmemesi. Kişi, onunla tu-
valete ve Allah’ın veya Rasûlullah’ın sözüyle alay
edilmesine sebep olacak başka yerlere girebilir.

c) Taş ve Başka Eserlerden Uğur ve Bereket


Ummak:
Bir ağaç, taş veya herhangi bir yerden uğur
ve bereket bekleyen kimse şirk koşmuştur.
Yüce Allah şöyle buyurdu:

‫ﱸ‬ ‫ﯕ‬ ‫ﯔ‬ ‫ﯓ‬ ‫ﮱ‬ ‫ﮰ‬ ‫ﮯ‬ ‫ﮮ‬ ‫ﮭ‬ ‫ﱹ‬
]٢٠ - ١٩ :‫[النجم‬
“Gördünüz mü o Lât ve Uzzâ’yı ve üçüncü-
leri olan öteki put Menât’ı?” (Necm, 9/65-66)
Bunlar, eskiden cahiliyedekilerin taptığı put-
lardır. Bilinmektedir ki Allah’tan başkasına tapan
kimse, küfretmiştir.

d) Büyü Yapmak:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyur-
du: “Yedi helâk edici şeyden sakının: Allah’a şirk
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 103

koşmak, büyü yapmak, Allah’ın haram kıldığı bir


canı haksız yere almak (bir kimseyi haksız yere
öldürmek), faiz yemek, yetim malı yemek, düş-
mana hücum anında savaştan kaçmak, namus-
lu, kendi halinde mümin kadınlara zina iftirası
atmak.”[Buhârî ve Müslim]

e) Kehanette Bulunmak:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyur-
du: “Kim arrafa(2) gider de ona bir şey sorarsa,
kırk günlük namazı kabul olmaz.”[Müslim]
“Kahine gidip de onun söylediğine inanan kim-
se, Muhammed’e indirileni inkâr etmiştir.”[Ebû Dâvûd]

f) Uğursuzluğa ve Kötülüğe Yorma:


Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyur-
du: “Hastalık bulaşması, uğursuzluk, baykuş uğur-
suzluğu ve karın kurdu denen şey(3) yoktur.” [Buhârî
ve Müslim]

(2) Arrâf: Çalınan veya kaybolan malın yerini bulacağını iddia


eden [Çevirenin notu]
(3) Cahiliyye döneminde Araplar, karın boşluğunda bir hayv -
nın yaşadığına, insan acıkınca o hayvanın heyecanlanıp
çok defa sahibini öldürdüğüne inanırdı. [Çevirenin notu]
104 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

“Uğursuzluk olduğuna inanmak şirktir. Uğur-


suzluk olduğuna inanmak şirktir.”

g) Yıldızlardan Mana Çıkarmak:


Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle bu-
yurdu: “Kim yıldızlardan bir bilgi alırsa, büyü
ilminden bir dal almış olur. Yıldız ilmini artırdık-
ça sihir ilmini artırmış olur.” [İmam Ahmed, Ebû Dâvûd,
İbn Mace]

Bilinmektedir ki sihir; Kitap, sünnet ve icma


ile yasaklanmıştır.(4)

h) Yıldızların Yağmur Yağdırdığına İnanmak:


Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyur-
du: “Yüce Allah şöyle buyurdu: Kim falan falan

(4) Hadiste yasaklanan yıldız ilmi, yıldızların hareket ve duru -


larından ileride meydana gelecek olayları bildiklerini iddia
edenlerin meşgul oldukları şeylerdir. Bazıları, yıldızların ha-
reket ve durumlarını yorumlayarak ileride savaş çıkacağını,
kıtlık olacağını vs. iddia ederler. Bunlar günümüzde med-
yum, astrolog gibi değişik isimlerle tanınırlar. Oysa ileride
olacakları ancak Allah-u Teâlâ bilir. Kehanette bulunmak,
kahinleri ve benzeri kişileri doğrulamak; küfürdür. [Çevirenin
notu]
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 105

yıldızın doğması veya batmasıyla yağmura ka-


vuştuk derse, o bana iman etmemiş, yıldıza iman
etmiştir.” [Buhârî ve Müslim]

i) Nimetlerin Allah’tan Başkasına Nisbeti:


Yüce Allah şöyle buyurdu:

‫ﮓ‬ ‫ﮒ‬ ‫ﮑ‬ ‫ﮐ‬ ‫ﮏ‬ ‫ﱹﮎ‬


]٨٣ :‫[النحل‬ ‫ﮔﮕﱸ‬
“Allah’ın nimetini bilirler (bu nimetleri
Allah’ın yarattığını kabul ederler), sonra da
(bunları kendilerine verenden başkasına
taparak) bu nimetleri inkâr ederler, çokları
da kâfirdirler.” (Nahl, 16/83)

‫ﯾ ﯿﰀ ﰁ ﰂ ﰃ ﰄ ﰅ‬ ‫ﯽ‬ ‫ﱹﯺ ﯻ ﯼ‬
]٥٣ :‫[النحل‬ ‫ﰆﰇﱸ‬
“Size ulaşan her nimet Allah’tandır.” (Nahl,
16/53)
106 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

KÜÇÜK ŞİRK
Küçük şirk, tevhide aykırıdır ve onu bozar.
Bunlarda ısrar edilmesi büyük şirke de götüre-
bilir.

Bazıları Şunlardır:

1- Allah’tan Başkasına Yemin Etmek:


Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyur-
du: “Kim, Allah’tan başkasına yemin ederse, kâfir
ve müşrik olur.” [Tirmizî]

2- Sözlerde Şirk:
Mesela, birinin şöyle demesi: “Allah dilerse
ve sen dilersen.” “Allah olmasaydı ve sen olma-
saydın.” “Benim için sadece, Allah ve sen var-
sın.” vb.
İbn Abbas’ın rivâyet ettiğine göre birisi Rasû-
lullah sallallahu aleyhi ve sellem’e “Allah ve senin dile-
diğin (olur)" dedi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-
lem: “Beni Allah’a denk mi yaptın? Yalnız Allah’ın
dilediği (olur), de.” buyurdu. [İmam Ahmed]
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 107

3- Niyet ve Maksatlarda Şirk:


Bu, iki çeşittir:
a) Riyâ:
Riyâ, ibâdeti insanların görmesi için yapmak-
tır. Yüce Allah bir hadis-i kudsîde şöyle buyur-
muştur: “Ben ortakların, şirke hiç muhtaç olma-
yanıyım. Kim bir amel işler, ona benimle birlikte
başkasını ortak ederse, onu şirkiyle baş başa
bırakırım.”[Müslim]

b. İnsanın Ameliyle Dünyayı İstemesi:


Bu, insanın, Allah’ın istediği bir ameli yap-
ması, ama onu ancak dünyadaki karşılığını elde
etmek için yapmasıdır.
Yüce Allah şöyle buyurdu:

‫ﭻ ﭼ ﭽ ﭾ ﭿ‬ ‫ﭹ ﭺ‬ ‫ﱹ ﭷ ﭸ‬
‫ﮉ ﮊ ﮋ‬ ‫ﮅ ﮆ ﮇ ﮈ‬ ‫ﮀ ﮁ ﮂ ﮃ ﮄ‬
‫ﮓ ﮔ ﮕ ﮖ‬ ‫ﮐ ﮑ ﮒ‬ ‫ﮍﮎ ﮏ‬ ‫ﮌ‬
]١٦ - ١٥ :‫[هود‬ ‫ﮗﱸ‬
“Kimler dünya hayatını ve süsünü isterse
onlara oradaki amellerinin karşılğını tam
olarak veririz ve onlar orada hiçbir eksikli-
108 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

ğe uğratılmazlar. Ama onlar öyle kimseler-


dir ki âhirette onlar için yalnız ateş vardır
ve yaptıklarının hepsi orada boşa çıkmıştır.
Amelleri hep batıl olmuştur.” (Hud, 11/15-16)

4- Dehr(5) ve Benzerine Sövmek:


Bu, Müslüman'daki imanı eksilten şeylerden-
dir. Bazı Müslümanların, başlarına hoşlanma-
dıkları bir şey geldiğinde, bunu yaratan Allah
olmasına rağmen, buna sebep olana sövdükle-
rini görüyoruz. Mesela, dehre, rüzgara ve baş-
ka şeylere söver. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurdu: “Yüce Allah: “Ademoğlu dehre
söverek beni incitiyor. Halbuki dehr benim. Ge-
ceyi ve gündüzü döndüren benim.” buyurdu.
Başka bir rivâyet de şöyledir: “Dehre sövmeyin.
Çünkü dehr, Allah’tır.” [Buhârî ve Müslim]

5- Bazı Durumlarda “Şöyle Şöyle Yapsay-


dım” Demek:

(5) Dehr, bu âlemin müddetidir. Sonra her çok zamana dehr


denilmiştir. [Çevirenin notu]
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 109

İnsanın başına bir musibet ve hoşlanılmayan


bir şey geldiğinde: “Keşke şöyle yapsaydım.”
demesi yasaklanmaktadır. Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Başına hoşlanma-
dığın bir şey gelirse, şöyle şöyle yapsaydım,
deme. Ama Allah böyle takdir etti ve o dilediği-
ni yapar, de. Çünkü 'keşke/eğer' sözü, şeytanın
vesvesesine ve işine yol açar.”[Müslim]
Allâme İbn Sa’dî, Allah’ın kulları üzerindeki
hakkına dair şunları söyledi: “İnsanlar üzerinde-
ki hakların en büyüğü ve en gereklisi, Allah’ın
hakkıdır. Bu ise; Allah’ın mükemmel ve tek, sa-
dece kendisine ibâdet edilme hakkına sahip ol-
duğunu bilip itiraf etmemiz; Yüce Allah’ın rab,
yaratıcı, rızık verici, işlerin yöneticisi, kemal,
celâl ve cemal sıfatlarını kendisinde birleştiren,
sayılamayacak kadar övülen, kendisini övdüğü
gibi olduğuna inanmamız; O'nu kendisinin ni-
telediği şekilde ve Rasûlü’nün nitelediği şekilde
nitelememiz; O'nu kendisinin ve Rasûlü’nün ten-
zih ettiği şekilde tenzih etmemiz ve O'nun hiçbir
şeye benzemediğini, işiten ve gören olduğunu
bilmemizdir.”
SONUÇ

Allah’ın, kulları üzerinde pek çok hakkı var-


dır. Nasıl olmasın? O, onları yaratan, rızıklarını
ayarlayan ve ademoğlu Allah’ın haklarını koru-
duğu sürece, onu koruyacağına garanti veren-
dir.
O; insanın önündeki yiyecek, içecek, giye-
cek, hava, toprak, deniz ve gök gibi bütün ni-
metleri verendir.
Yüce Allah kullarına, kendisine yaklaştıracak,
onları cennete yaklaştıracak ve cehennemden
uzaklaştıracak her şeyi açıkladı. O, kullarına
kimsenin sayamayacağı kadar nimet verdi. Yüce
Allah şöyle buyurdu:

‫ﭟ‬ ‫ﭞ‬ ‫ﭜﭝ‬ ‫ﭛ‬ ‫ﭚ‬ ‫ﭙ‬ ‫ﭘ‬ ‫ﭗ‬ ‫ﱹ‬


]٣٤ :‫[إبراهيم‬ ‫ﭠﭡﭢﱸ‬
“Eğer Allah’ın nimetini saymak isterseniz
sayamazsınız. İnsan çok haksızlık edendir,
çok nankördür.” (İbrahim, 14/34)
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 111

O'nun kulları üzerindeki en büyük hakkı, on-


ların kendisine ibâdet etmeleri, O'na hiçbir şeyi
ortak koşmamaları, sadece kendisine kulluk et-
meleri ve O'na eş, benzer, ortak getirmemeleri-
dir. O, yarattıkları gibi değildir. Kendisi hakkın-
da şöyle demiştir:

‫ﭦ ﭧ ﭨ ﱸ‬ ‫ﭥ‬ ‫ﭣﭤ‬ ‫ﱹ ﭡ ﭢ‬
]١١ :‫[الشورى‬
“O'nun benzeri yoktur. O, işiten ve gören-
dir.” (Şurâ, /11)
Onlar bunu yaparlarsa, yani sadece ona kul-
luk ederlerse, ona hiçbir şeyi ortak koşmazlarsa,
O'nun hoşnutluğunu elde ederler ve kendilerini
azaptan kurtarırlar. Çünkü bu daha önce geçen
Muâz hadisinde, Peygamber sallallâhu aleyhi ve sel-
lem'in ümmetine verdiği sözdür.

O, ne büyük ilahtır, kullarının yaptıklarını bi-


lir, kendisine isyan edene karşı halîmdir, günah
işleyip de af dileyeni bağışlar, tevbe edenin tev-
besini kabul eder, hükmünde adildir, zerre mik-
tarınca zulmetmez.
112 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

O, merhametlidir şefkatlidir, çok sevendir.


Daha sonra, insanların Allah’a karşı bahanele-
rinin olmaması için peygamberleri müjdeleyici
ve uyarıcı olarak gönderdi. Mesajını vermedik-
çe ve delilleri ikâme etmedikçe yarattıklarından
hiçbirine azap etmeyecektir. Kul itaat ederse,
mevlâsının izniyle muvaffak olur. İsyan ederse,
yardım edilmemeyi ve azabı hak eder.
Yüce Allah şöyle buyurdu:
]١٥ :‫ﯭ ﯮ ﱸ [اإلرساء‬ ‫ﱹ ﯨ ﯩﯪ ﯫ ﯬ‬
“Biz elçi göndermedikçe azap edecek de-
ğiliz.” (İsrâ, 17/15)
O, her tür ibâdete layıktır. İlahlığa, kendisine
kulluk edilmeye layıktır. Allah’tan başka hiçbir
şeye ibâdet edilemez, ibâdet sadece O'nadır.
Lâ ilâhe illallah demek, dinin kendisidir. Bu,
İslâm’ın temelidir. Kesin bir inançla bunu söy-
leyen kimseyi Allah cehenneme haram kılar ve
davranışından dolayı onu cennete sokar.
İbn Teymiyye şöyle der: Lâ ilâhe illallah di-
yenlerden bir kısmının cehenneme gireceği, son-
ra oradan çıkacağına dair birçok hadis vardır.
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 113

Yine Allah’ın cehenneme, ademoğlundaki sec-


de izini yemesini haram kıldığına dair birçok
hadis vardır. Çünkü onlar namaz kılıyorlar ve
Allah’a secde ediyorlardı. Lâ ilâhe illallah di-
yene, Allah’tan başka hak ilah olmadığına ve
Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet
edene cehennemi haram kıldığına dair de ha-
disler vardır. Fakat onlara ağır kayıtlar konuldu.
Bugün ise bunları söyleyenlerin çoğu samimiyet-
ten habersizler, çoğu da gelenek veya adetten
dolayı söylüyor, imanın tadı kalplerinin neşesine
karışmamıştır. Ölüm anında ve kabirlerde dene-
nenlerin çoğu, “insanların bir şey söylediklerini
duydum, ben de onu söyledim” lafında olduğu
gibi bunlara benzer. Bunu samimiyetle söyleyen
ve günahta asla ısrar etmeyen kimsenin, sami-
miyetindeki ve inancındaki mükemmellik, Allah’ı
her şeyden daha çok sevmesini gerektirir. O za-
man kalbinde, Allah’ın haram kıldığını isteme,
emrettiğini istememe kalmaz. Bu, daha önce
günahları olsa bile, cehenneme haram kılan
şeydir. Çünkü bu iman, bu samimiyet, bu tevbe,
bu sevgi ve bu kesin inanç, onun hiçbir günahı-
114 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

nı bırakmaz. Gündüzün geceyi yok ettiği gibi,


bunu ondan kaldırır. Bunu büyük ve küçük şirke
engel olan mükemmelik şeklinde söylerse asla
günahta ısrar etmezse, onun günahı bağışlanır
ve cehenneme haram kılınır. Onu herhangi bir
şekilde söylerse bununla küçükten başka büyük
şirkten de kurtarılır. Ondan sonra buna aykırı bir
şey getirmezse, hiçbir kötülük bu iyiliğe direne-
mez. Ona iyilikler terazisi ağır basar ve ateşe
haram olur. Fakat cennetteki derecesi günahla-
rı kadar eksilir. Bu, kötülükleri iyiliklerine üstün
gelen kimsenin zıddınadır. Bunda ısrar ederek
ölürse, cehennemi hakeder. Lâ ilâhe illallah der-
se bununla büyük şirkten kurtulur, fakat bu halde
ölmezse, hatta tevhidi ve ihlası zayıflatan günah-
lar işlerse, günahların ateşi güçlenir, samimi ve
kesin inançlı olanın aksine bunu yakar. Çünkü
onun iyilikleri, sadece kötülüklerine baskın gelir
ve o kötülüklerde ısrar etmez de bu hâlde ölürse,
cennete girer.
Günahları çok olanın diline lâ ilâhe illallah
demek ağır gelir, kalbi onu söyleyemez, iyi amel-
den hoşlanmaz, Kur’an’ı dinlemek ona ağır gelir.
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 115

Allah’tan başkasının zikredilmesinden hoşlanır,


batılla huzur bulur, müstehcenlikten ve gafillerin
arasına karışmaktan zevk alır, hak yolda olanlar
arasına girmekten hoşlanmaz. Bunun benzeri, lâ
ilâhe illallah dediğinde kalbinden değil, sözü dav-
ranışına aykırı olarak, diliyle söylemiş olandır.
el-Hasen: “İman, temenni etmekle olmaz. Fa-
kat o, kalplere yerleşen ve amellerin doğruladığı
şeydir. Kim iyi söyler ve iyi yaparsa, ameli ka-
bul edilir. İyi konuşup kötü yapanın ameli, kabul
edilmez.”
el-Muzenî şöyle der: “Ebû Bekr onları çok
oruç tutmasıyla ve çok namaz kılmasıyla geçme-
di, fakat kalbine yerleşen bir şeyle geçti.”
İmanında samimi olanlar, bu kelimeyi söyle-
yip ilim, inanç, doğruluk, samimiyet, sevgi, ka-
bul etme ve bağlılık yönünden koşulan şartları
kendilerinde bir araya getirenlerdir. Birisini ter-
kedip kızdırdıkları zaman Allah içindir. Sevdik-
leri zaman da Allah içindir.
Yüce Allah şöyle buyurdu:
116 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

‫ﭖ‬ ‫ﭕ‬ ‫ﭔ‬ ‫ﭓ‬ ‫ﭒ‬ ‫ﭑ‬ ‫ﱹ‬


‫ﭟ‬ ‫ﭞ‬ ‫ﭝ‬ ‫ﭜ‬ ‫ﭛ‬ ‫ﭚ‬ ‫ﭙ‬ ‫ﭘ‬ ‫ﭗ‬
‫ﭨ‬ ‫ﭦﭧ‬ ‫ﭥ‬ ‫ﭤ‬ ‫ﭣ‬ ‫ﭢ‬ ‫ﭡ‬ ‫ﭠ‬
]١٠٠ :‫[التوبة‬ ‫ﭩﭪﭫﱸ‬
“Muhacirlerden ve Ensar’dan (İslâm’a gir-
mekte) ilk önce geçenler ile bunlara gü-
zelce tabi olanlar... İşte Allah onlardan razı
olmuştur, onlar da O’ndan razı olmuşlar-
dır. Allah onlara altlarından ırmaklar akan,
içinde ebedî kalacakları cennetler hazır-
lamıştır. İşte büyük başarı budur.” (Tevbe,
9/100)

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyur-


du: “Akıllı, o adamdır ki nefsini hesaba çeker ve
ölümden sonraki hayat için iyi amel işler. Nefsini
yenmekten aciz adam da o kimsedir ki nefsini
arzusuna uydurur (nefsini haramdan alıkoy-
maz). Sonra Allah’tan mağfiret temenni eder.”
[İbn Mâce]

Yüce Allah’tan bizi onlardan (iyi amel eden-


lerden) kılmasını istiyoruz. Âmin.
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 117

Konu hakkında yazmak istediklerim bunlar.


Allah’tan bunun bütün Müslümanlara yararlı ve
Allah rızası için olmasını diliyorum.
Yüce Allah’tan bizi ve bütün Müslümanları,
bid'atlerin şerrinden ve günahlardan koruması-
nı; kalplerimizi iki yüzlülükten, amellerimizi riya-
dan, dillerimizi yalandan, gözerimizi hıyanetten
korumasını; sapıklığa, bozukluğa çağıranları
bizden uzak tutmasını; memleketimizi her türlü
kötülükten korumasını; dinini, güvenliğini ve hu-
zurunu devam ettirmesini, idarecilerini ülkenin ve
milletin hayrına olan şeylerde başarılı kılmasını
dilerim. O, cömerttir, duaya cevap verir. Bizim
davamızın sonu, alemlerin Rabbi olan Allah’a
hamd etmektir. Salât ve selâm, peygamberlerin
en üstünü, Peygamberimiz Muhammed’e, O'nun
ailesine ve bütün sahabilerinedir.
Yahyâ b. Mûsâ ez-Zehrânî
İÇİNDEKİLER

Giriş............................................................................................ 5
1- Allah Her Şeyin Yaratıcısıdır..................................... 9
2- Kürsî ..............................................................................11
3- Levh-i Mahfûz.............................................................12
4- Göklerin ve Yerin Yaratılması.................................12
5- Meleklerin Yaratılması ve Onların Özellikleri............15
6- Cinnin Yaratılması ve Şeytanın Hilesi..................18
7- Âdem aleyhisselam’ın Yaratılışı.............................23

Yüce Allah’ın Kullarının Üzerindeki


Haklarından Bazıları

Kendisine İman Edilmesi, Allah’ın Kulları


Üzerindeki Haklarından Birisidir...................................27
Bunların Özeti: Yüce Allah’a İmanda
Şu Dört Hususun Bulunmasıdır.....................................33
1- Yüce Allah’ın Varlığına İman...................................33
2- Allah’ın Rububiyyetine İman.................................33
3- Yüce Allah’ın Uluhiyyetine İman..........................34
4- O’nun İsim ve Sıfatlarına İman..............................34
120 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

Kendisi İçin Nasihatta Bulunmak,


Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkıdır..............................34
Hemen Tevbe Etmek, Allah’ın
Kulları Üzerindeki Hakkıdır..............................................36
Sabır, Alah’ın Kulları Üzerindeki Hakkıdır...................45
Sabır Üç Türlüdür.........................................................46
1- Allah’a Ibâdet Konusunda
Sabırlı Olmak.................................................................46
2- Allah’ın Haram Kıldıklarına Sabretmek...........47
3- Allah’ın Takdir Ettiğine Sabretmek....................48
Kendisine Karşı Doğru ve Samimi Olunması,
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkıdır..............................51
Kendisinin Gözetilmesi Yani Kendisinden
Korkulması, Allah’ın Kulları Üzerindeki
Hakkıdır..................................................................................52
Kendisinden Sakınılıp Korkulması (Takva)
Allah’ın Kuları Üzerindeki Hakkıdır...............................56
Kendisine Tevekkül Edilmesi, Allah’ın
Kulları Üzerindeki Hakkıdır..............................................60
Sözün Özü.............................................................................62
Dinde Doğru Olmak, Allah’ın
Kulları Üzerindeki Hakkıdır..............................................64
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 121

Kendisine Ibâdet Edilmesi, Hükmüne


Başvurulması ve Boyun Eğilmesi
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkıdır..............................67
İman, Ancak Üç Şeyle Doğru Olur................................69
Kendisinin Sevilmesi, Allah’ın
Kulları Üzerindeki Hakkıdır..............................................76
Kulların Korkuyla Ümit Arasında Olmaları,
Allah’ın Onlar Üzerindeki Hakkıdır...............................78
Kulun Bütün Amelerinin Allah İçin Olması,
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkıdır..............................86

Büyük Şirk..............................................................................88
1- Korku Konusunda Şirk............................................88
2- Sevgide Şirk................................................................90
3- Tevekkülde Şirk.........................................................91
4- İtaatta Şirk...................................................................93
5- Allah Hakkında Kötü Zanda Bulunmak...............95
6- İçinde Allah’ın Adı Geçen Bir Şeyle
Alay Etmek.......................................................................98
Büyük Şirkle Küçük Şirk Arasındaki
Meseleler...............................................................................99
a- Halka ve İplik Takmak..........................................100
b- Nazarlık, Boncuk ve Muska Takmak...............100
122 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

c- Taş ve Başka Eserlerden


Uğur ve Bereket Ummak.........................................102
d- Büyü Yapmak.........................................................102
e- Kehanette Bulunmak..........................................103
f. Uğrusuzluğa Ve Kötülüğe Yorma......................103
g- Yıldızlardan Mana Çıkarmak.............................104
h- Yıldızların Yağmur Yağdırdığına
İnanmak........................................................................105
ı- Nimetlerin Allah’tan Başkasna Nisbeti...........105

Küçük Şirk............................................................................106
1- Allah’tan Başkasına Yemin Etmek...................106
2- Sözcüklerde Şirk....................................................106
3- Niyet Ve Maksatlarda Şirk..................................107
a- Riyâ.......................................................................107
b- İnsanın Ameliyle Dünyayı İstemesi...........107
4- Dehr Ve Benzerine Sövmek...............................108
5- Bazı Durumlarda “Şöyle Şöyle
Yapsaydım” Demek:..................................................108
Sonuç....................................................................................110
İçindekiler............................................................................119
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 137
138 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 139
140 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 141
142 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 143
144 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 145
146 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 147
148 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 149
150 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 151
152 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 153
154 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 155
156 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 157
158 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 159
160 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 161
162 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 163
164 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 165
166 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 167
168 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 169
170 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 171
172 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 173
174 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 175
176 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 177
178 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 179
180 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 181
182 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 183
184 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 185
186 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 187
188 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 189
190 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 191
192 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 193
194 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 195
196 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 197
198 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı
Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı 199
200 Allah’ın Kulları Üzerindeki Hakkı

You might also like