Professional Documents
Culture Documents
Fatih Sultan Mehmed Döneminde Gelibolu Sancağındaki Kaleler
Fatih Sultan Mehmed Döneminde Gelibolu Sancağındaki Kaleler
Özet
Gelibolu kuruluş döneminde Osmanlı donanmasının deniz üssü ve
kaptan-paşanın ikâmetgâhıydı. İstanbul’un fethinden sonra Gelibolu’nun
önemi daha da artmıştır. Fatih Sultan Mehmet, İstanbul ve Çanakkale
Boğazı’nı olası Haçlı ve Venedik saldırılarına karşı korumak istemiştir.
Ege adalarında yerleşmiş bulunan Rumları ve Latinleri bertaraf ederek
Ege Denizi’ni Osmanlı egemenliği altına almayı amaçlıyordu. Fatih bu
amaçlarına ulaşabilmek için donanmayı büyütüp güçlendirmiş, Gelibolu
Kalesini tahkim ederek, Çanakkale Boğazı’nın hemen girişine karşılıklı
birer kale daha inşa ettirmiştir. Fatih döneminde Gelibolu Sancağı’nda
tatbik edilmiş olan kale politikası ve bu suretle oluşturulan istihkâmların
yapı ve organizasyonları ilgi çekicidir. Bu kalelerin konumları, inşa ya da
tahkim süreçleri, sundukları askeri ve idari güç ve avantajlar, personel ve
teçhizat yapısı, görevlilerin tasarruf ettiği timar, ulûfe ve çiftlik gibi gelir
kaynakları ve diğer hususlar Osmanlıların kale politikaları hakkında
önemli fikirler vermektedir.
Anahtar Kelimeler: Osmanlı Devleti, Gelibolu, Fatih Sultan Mehmet,
Kale.
* Dr., Çankırı Karatekin Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü, Uluyazı Kampüsü Çankırı, ugu-
raltug@hotmail.com.
249
Uğur Altuğ
250
Fatih Sultan Mehmed Döneminde Gelibolu Sancağındaki Kaleler
Giriş
Osmanlı Devleti’nin kuruluş ve yükselme dönemlerinde Gelibolu oldukça önem-
li bir yere sahipti. Üzerinde kurulu olduğu coğrafyanın stratejik konumu Gelibolu’yu
Osmanlılardan önce, Bizans İmparatorluğu döneminde de önemli bir şehre ve idari ve
askeri birime dönüştürmüş bulunuyordu.
Gelibolu, aynı adı taşıyan yarımadanın kuzey-doğu kesiminde Çanakkale
Boğazı’nın kuzey giriş kısmında, denize doğru uzanan bir yükseltinin üzerinde kurul-
muştur. Şehrin ve yarımadanın adının “gemi şehri, güzel şehir” yahut “Galyalılar’ın
şehri” anlamındaki Kallipolis veya Gallipolis’ten geldiği belirtilir. Ancak bu adın kö-
keni hakkında kesin bilgi yoktur. Şehir, XIV. yüzyılın başlarından itibaren bu bölgeye
yönelik akınlarda bulunan Türkmen beylikleri tarafından Gelibolu adıyla anılmıştır1.
Coğrafi stratejisi dolayısıyla Gelibolu tarih boyunca çeşitli siyasal oluşumların
ilgisini çekmiştir. Bizans İmpratorluğu’nun Trakya’da en büyük ve en önemli kentlerin-
den biri olan Gelibolu oldukça erken sayılabilecek bir dönemde, 1300’lere doğru Batı
Anadolu’da yerleşmiş bulunan Türkmen beyliklerinin ilgi alanına girmiştir. Kent bunun
yanı sıra 1320’lere doğru Bizans donanması mürettebatının bir üssü görünümüdeydi2.
Henüz Osman Bey döneminde Bizans İmparatorluğu’nun Bithinia Eyaleti’nde
yerleşmeye başlayan Osmanlılar, Bursa ve İznik gibi önemli kentleri kuşatmışlar ve
İzmit’i baskı altına almış bulunuyorlardı. Orhan Bey döneminde bu kentlerin fethiy-
le bölgenin kontrolü Osmanlılar eline geçmiştir. Osmanlılar, Demirhan Bey’in ölü-
münden sonra Karesi Beyliği’ni ilhak edip sınırlarını Çanakkale Boğazı’na taşıyarak3
Marmara Denizi’nin Anadolu kıyılarını kontrol altına almış oldular. Bu gelişmeler
Osmanlı tarihini temelinden etkileyip değiştirecek olan yeni bir dönemi başlatmış-
tır. Karesili gazilerin de katılımıyla Osmanlılar fetih ve gaza siyasetinin istikametini
Marmara Denizi’nin karşı kıyılarında bulunan Gelibolu Yarımadası’na yöneltmişler-
dir. Bu süreçte ilk olarak Gelibolu Yarımadası, daha sonra Trakya ve Balkan toprak-
ları peşpeşe ve hızlı bir biçimde Osmanlılar tarafından ele geçirilecek ve Osmanlı
Devleti’nin kuruluş süreci adeta Rumeli merkezli olarak cereyan edecektir.
Rumeli’ye geçiş sürecinde Osmanlıların erken bir dönemde Gelibolu
Yarımadası’nı ele geçirerek burada örgütlü bir biçimde yerleşebilme becerileri önemli
bir rol oynamış görünüyor. Trakya ve Balkanların fetihlerinde, nüfus kolonilerinin
sistemli bir biçimde bölgeye sevkinde ve ticari faaliyetlerde Osmanlılar’ın Marmara
Denizi’nin karşısına geçmekte kullandıkları temel güzergâh Lapseki - Gelibolu hattı
olmuştur. Bu bağlamda Gelibolu, Osmanlılar için büyük bir önem arz etmekteydi ve
Bizans İmparatorluğu burayı tekrar ele geçirebilmek için her fırsatı değerlendirmeye
çalışmıştır.
1 Feridun Emecen, “Gelibolu” Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, C. XIV, İstanbul 1996, s. 1.
2 Halil İnalcık, “Gelibolu”, The Encyclopaedia of Islam, second edition, vol. II, Leiden 1991, p. 983.
3 Halil İnalcık, Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları 1302-1481, İstanbul 2010, s. 36-53, 59.
251
Uğur Altuğ
252
Fatih Sultan Mehmed Döneminde Gelibolu Sancağındaki Kaleler
Paşa’nın 758/1357’de ölümünden sonra Şehzade Murad Lalası Şahin ile birlikte onun
yerine geçti. 15 Zilhicce 768’de (23 Ağustos 1366) Savoy Dükü Amadeo bir Haçlı
donanması ile birlikte Gelibolu’ya saldırarak ele geçirdi ve Haçlılar Gelibolu’yu 15
Şevval 1367’de (14 Haziran 1367) Bizanslılara teslim ettiler. 773/1371 yazında N.
Cydones Gelibolu’nun geri verilmemesini ısrarla söylüyordu. Fakat sonuçta Osmanlı
yardımıyla Bizans tahtını ele geçiren IV Andronikus, sultanın baskısına boyun eğdi ve
Osmanlılar 14 Rebi’ül-ahir 778’de (3 Eylül 1376) kaleyi geri aldılar. Murad I (1362-
1389) saltanatı süresince Gelibolu Osmanlı orduları için bir geçiş noktası oldu. Ayrıca
Osmanlı Donanması için önemli bir üs haline getirildi. 14 ve 15. yüzyıllar boyunca
Boğaz geçişini engellemek ve Gelibolu’daki Osmanlı donanmasını yok etmek Haçlı
planlarının temel amaçlarından olmuştur6.
Gelibolu’nun hayati önemini çok iyi kavrayan I. Bayezid (1389-1402), tama-
men harap durumdaki hisarı yeniden inşa ettirdi ve büyük kadırgaların barınabileceği
limanı güçlü bir kule ile sağlamştırdı. I. Bayezid’in gayesi Boğazı kontrol altında
tutmaktı. 1403’te Clavijo, Gelibolu’da büyük bir tersane ve rıhtımlar görmüş ve ka-
lenin askeri birliklerle dolu olduğunu, limanda bir köprü bulunduğunu ve köprünün
bir ucunda üç katlı bir kule bulunduğunu ve bu kulenin limanı koruduğunu işaret
emiştir. 1422’de Gelibolu’yu ziyaret eden G. De Lannoy surların dışında “çok büyük
bir şehir”, sekiz kuleli bir hisar ve limanı korumak için geniş mükemmel dört köşe
bir kuleden bahsediyor. Liman deniz tarafına yapılmış bir duvarla korunmaktaydı. Bu
duvarda kadırgaların limana girişi için zincirsiz küçük bir geçit vardı. Gelibolu’nun
güçlü bir kale ve deniz üssü olması ve donanmanın güçlendirilmesiyle, I. Bayezid,
Boğaz üzerinde tam bir kontrol kuracağını ve yabancı gemileri Gelibolu’da durdura-
rak onları denetlemeye ve geçiş hakkı için ücret ödemeye zorlayacağını düşünüyordu.
812/1409’da Emîr Süleyman, Anadolu yakasında Lapseki’de (aslında Anadolu’daki
rakiplerine karşı bir koruma tedbiri olarak düşündüğü) Emîr Süleyman Burkoz’unu
inşa ettirdi. II. Murad döneminde Emîr Süleyman Burkoz’u düşmanlar tarafından iş-
gal edilebileceği düşüncesiyle yıktırıldı7.
Fatih Sultan Mehmet döneminde Osmanlı Devleti yeni bir sürece girmiş ve
askeri, idari, ekonomik ve sosyal bakımlardan yapısal dönüşüm ve değişimler ge-
çirerek merkeziyetçi ve cihanşümûl bir dünya imparatorluğuna dönüşmüştür8. Bu
süreçte donanma da güçlendirilmiş ve askeri faaliyetler sonucunda Osmanlılar Ege
ve Karadeniz’e hakim olmuşlardır. İstanbul’un fethinden kısa bir süre sonra Venedik
Cumhuriyeti ile başlayan ve yer yer Ege Denizi’nde cereyan eden mücadeleler Fatih
döneminin önemli olaylarındandır. Bu süreçte Venedikliler Ege Denizi’ndeki konum-
larını koruyup Çanakkale Boğazı’nı ve Osmanlı deniz üssü Gelibolu’yu baskı altında
tutarak İstanbul’u tehdide çalışmışlardır. Buna karşın Fatih, Latinleri püskürterek Ege
Denizi’nde egemenliğini kurmaya ve Çanakkale Boğazı’nı ve Gelibolu’yu güçlen-
253
Uğur Altuğ
9 Bu hususta ayrıntılı bilgi için bkz. Nicolae Jorga, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, C. 2, (çev. Nilüfer
Epçeli), İstanbul 2005, s. 73-75, 84-85, 90-91, 115-123 ve 133-137; Johan Wilhelm Zinkeisen, Osman-
lı İmparatorluğu Tarihi, C. 2, (çev. Nilüfer Epçeli), İstanbul 2011, s. 159-235 ve 285-315; Halil İnal-
cık, “Fâtih’e Kadar Çanakkale Boğazı, Gelibolu Osmanlı Üssü ve Osmanlı – Venedik Karşılaşması”,
Çanakkale Savaşları Tarihi, C. I, (ed. Mustafa Demir), İstanbul 2008, s. 15-45; Halil İnalcık “Fatih ve
Ege Denizi”, Türk Denizcilik Tarihi, (ed. Bülent Arı), Ankara 2002, s. 91-98; Franz Babinger, Fatih
Sultan Mehmed ve Zamanı, çev. Dost Körpe, İstanbul 2003, s. 119, 190.
10 Kritovulos Tarihi 1451-1467, çev. Ari Çokona, İstanbul 2012, s. 549.
11 “… ve Akdeniz tarafında, Gelibolı altında Ece-ovası dimekle ma`rûf bir kısuk yirde, bu akar denizün iki tarafına bir-
birine mukâbil iki kal`a yapturdı. Birine Kilîdü’l-bahr ve birine Sultâniyye ad virdi. Boğaz-kesen tertîbince bunlara
da mehîb toplar kurdı ki, Ak-deniz tarafından dahi icâzetsüz kuş uçurmazlar”, Tursun Bey, Târîh-i Ebü’l-Feth, haz.
Mertol Tulum, s. 75; “Akdeniz tarafından dahi fireng-i neheng-âhengün hücûmı ve kudumı ihtimalin def` ü ref` içün
Gelibolı’dan aşağa Ece ovası’nın ucunda, fermân-ı sultâniyle iki hisâr bünyâd oldı. Birisi deryânun berü kenarında
ve birisi öte cânibinde. Ara yerdeki târ boğaz toplarla mahfûz ve mahsûn olub mezkûr kal`alarun birine Sultâniyye ve
birine Kilidü’l-bahr ad oldı”, İbn Kemal, Tevârih-i Âl-i Osman VII. Defter, haz. Şerafettin Turan, s. 101;
Babinger, Fatih Sultan Mehmed …, s. 194; Kilid’ül-bahir kalesi için bkz. Semavi Eyice, “Kilitbahir
Kalesi”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, C. XXVI, Ankara 2002, s. 22-23.
254
Fatih Sultan Mehmed Döneminde Gelibolu Sancağındaki Kaleler
255
Uğur Altuğ
Buna paralel olarak bir yandan da çok sayıda gemi inşa ediliyordu. Ancak gemi
yapımının özellikle 1462-1463 kışında hızlandığı anlaşılıyor. İstanbul’u Osmanlı
İmparatorluğu’nun ana liman kenti haline getirecek büyük limanın yapımına da yine
kışın başlanmıştı muhtemelen. Bu “kadırga limanı”, özellikle büyük savaş gemile-
ri için yapılmıştı. Donanmanın güçlendirilmesinin ve başkent yakınlarında bir deniz
üssü kurulmasının ana sebebi Midilli’ye sefer düzenlemekti17. Gelibolu sancakbeyi
Kapudân-ı Derya Yakub Bey vasıtasıyla, 1463 baharında Çanakkale Boğazı’ndaki söz
konusu iki kalenin inşaatı tamamlanmış görünüyor18. Söz konusu kaleler Venedikli-
lerle olan savaş sebebiyle süratle bir senede bitirilmiştir. Bu kalelere muhafız asker ve
zamanına göre büyük çaplı toplar konmuş ve böylece Marmara ve dolayısıyla İstanbul
koruma altına alınmıştı. Boğazın tahkimi işi denizlerde Haçlılarla vuku bulan müca-
delelerde çok yararlı olmuş ve düşman donanmasının boğazı geçmesini önlemiştir19.
256
Fatih Sultan Mehmed Döneminde Gelibolu Sancağındaki Kaleler
257
Uğur Altuğ
258
Fatih Sultan Mehmed Döneminde Gelibolu Sancağındaki Kaleler
rufundadır. Kaledeki timârlı personelin toplam sayısı otuz iki kişidir. Timâr tasarruf
edenlerden yirmi üçüne günlüğü bir ila yirmi bir akçe arasında değişen miktarlarda
ulûfeler de bağlanmıştır. Bunlar hem timâr hem de ulûfe tasarruf edenlerdir. Personel-
den dokuzuna ise sadece timâr bağlanmıştır.
Bunun dışında, kale imamı da dâhil olmak üzere yirmi dokuz kişi ulûfeli per-
soneldir ve bunlar defterde “Cema`at-i Mustahfızân-i kal`a-i Gelibolı ki bunlar timâr
yemezler, hemân ulûfe yerler”28 şeklinde tanımlanmıştır. Ulûfelilerin büyük bir kısmı
kul kökenlilerden oluşmaktadır. Gelibolu Kalesi’nde timâr ve ulûfe tasarruf edenlerin
toplamı altmış bir kişidir. Bunların yanı sıra Gelibolu Kalesi mustahfızlarının tasarruf
ettikleri timâr birimlerindeki köy ve çiftliklerde bulunan yayaların büyük bir kısmı
da kale hizmetinde görevlendirilmişlerdir. Defterlerdeki29 kayıtlar yayaların 193 kişi
olduğunu gösteriyor. Ayrıca bunların yamaklarını da tespit etmekteyiz.
1475’te Birgoz-i Gelibolu’da görevli personelin genel görüntüsü, tasarruf ettik-
leri kaynaklar ve kökenleri de Gelibolu Kalesi ile benzerlik arz etmektedir. Birgoz’da-
ki muhafızların tasarrufuna dokuz timâr tevcih edilmiş olup, hepsi bütün timar30dır
ve dokuz kişinin elindedir. Bunlardan sekizine, timârlarına ek olarak miktarı günlük
bir ila altı akçe arasında ulûfeler de bağlanmıştır31. Birgoz’da görevli otuz üç perso-
nele ise yalnızca ulûfe bağlanmıştır. Ulûfelilerin büyük bir kısmı Gelibolu Kalesi’nde
olduğu gibi kul kökenlidirler. Mustahfızâna tevcih edilmiş timar birimlerindeki köy-
lerde çiftlik tasarruf eden kırk altı yaya/piyâde ve bunların yamakları da Birgoz’a
hizmetle görevlendirilmişlerdir.
Kilid’ül-bahir Kalesi’nin personel yapısı da benzer bir görüntüdedir. Buradaki
personelin tasarrufunda on timar birimi olup, bunlardan sadece biri müşterektir ve
iki kişiye tevcih edilmiştir. Dolayısıyla kale erlerinden on biri timarlı olup bunların
hepsine aynı zamanda günlüğü bir ila dört akçe arasında değişen miktarlarda ulûfeler
bağlanmıştır.
Kilid’ül-bahir Kalesi’nde ulûfe tasarruf eden personel defterde kayıtlı değildir.
Bunların kapu defterinde kayıtlı oldukları belirtilmiştir “Mezkûr Kilid’ül-bahr’ın hem
ulûfe ve hem timâr tasarruf edenleri on nefer kimesnedir amma bâkisi hemân ulûfe
tasarruf ederler kapu defterinde mukayyeddir ve ulûfe yiyenlerden İsmail Kethüdâ
bölüğünden Yusuf oğlu Hasan karındaşı Hüseyin’iyle Tatarlarda bir çiftlik müşterek
tasarruf ederler”32. Ulûfe tasarruf edenlerin büyük bir kısmının kul kökenli oldukla-
259
Uğur Altuğ
33 Uğur Altuğ, “On Beşinci Yüzyılda Tekirdağ’da Osmanlı Düzeni”, Rodosto’dan Süleyman Paşa’ya
Tekirdağ, Uluslararası Tekirdağ Tarihi Sempozyumu Bildirileri 26-27 Mart 2015, (ed. Murat Yıldız),
İstanbul 2016, s. 120-124.
34 “ve olan yayanın ve müsellemin hidmetleri Gelibolu sancağına mahsusdır. Mahall-i ihityat olub
muhâfazatı lâbüd ve lâzım olan yalı ve liman gözcülüğünde müsellemler atları ile olurlar. Deryâda
anun gibi gemi görünüb muhatara ihtimali olıcak seğirdüb hisarlara ve etrafta olan köylere haber
virürler”, Ömer Lutfi Barkan, XV ve XVI ıncı Asırlarda Osmanlı İmparatorluğunda Ziraî Ekonominin
Hukukî ve Malî Esasları, Birinci Cilt Kanunlar, İstanbul 1943, s. 67.
35 MCO no: 79, vrk. 86a.
260
Fatih Sultan Mehmed Döneminde Gelibolu Sancağındaki Kaleler
Sonuç
Osmanlılar henüz kuruluş sürecinin ilk dönemlerinde Gelibolu’nun ve Çanak-
kale Boğazı’nın jeostratejik yapısı ve önemini kavrayarak bölgenin sunduğu avantajı
kendi askeri ve idari faaliyetleri için kullanmaya çalışmışlardır. Bu noktaların erken
bir tarihte Osmanlı egemenliği ve kontrolü altına alınmış olması devletin büyüme ve
genişleme sürecine önemli katkılar sağlamıştır.
İstanbul’un fethinden sonra bölgenin askeri ve idari yapısı daha da önem ka-
zanmıştır. Özellikle İstanbul, Rumeli ve Ege Denizi’nde Venedik ve Macaristan’ın
başını çektiği Haçlı tehdidi karşısında Fatih Sultan Mehmet’in aldığı tedbirlerden biri
261
Uğur Altuğ
262
Fatih Sultan Mehmed Döneminde Gelibolu Sancağındaki Kaleler
Kaynakça
Arşiv Belgeleri:
Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Tahrir Defteri (TT-d) no: 12 ve 75.
Taksim Belediye Kütüphanesi, Muallim Cevdet Yazmaları (MCO) no: 79
İncelemeler:
Altuğ, Uğur (2010), II. Murad Dönemine Ait Tahrir Defterlerinin Yayına Hazırlanması ve Bu Malzemeye
Göre Tımar Sistemi, Demografi, Yerleşme ve Topoğrafya Üzerinde Araştırmalar, Ankara: Gazi
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, (yayımlanmamış doktora tezi).
Altuğ, Uğur, “On Beşinci Yüzyılda Tekirdağ’da Osmanlı Düzeni”, Rodosto’dan Süleyman Paşa’ya
Tekirdağ, Uluslararası Tekirdağ Tarihi Sempozyumu Bildirileri 26-27 Mart 2015, (ed. Murat
Yıldız), İstanbul 2016, s. 115-125.
Babinger Franz, Fatih Sultan Mehmed ve Zamanı, (çev. Dost Körpe), İstanbul 2003.
Barkan, Ömer Lutfi, XV ve XVI ıncı Asırlarda Osmanlı İmparatorluğunda Ziraî Ekonominin Hukukî ve
Malî Esasları, Birinci Cilt Kanunlar, İstanbul 2001.
Emecen, Feridun, “Gelibolu” Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, C. XIV, İstanbul 1996, s. 1-6.
Eyice, Semavi, “Kilitbahir Kalesi”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, C. XXVI, Ankara 2002, s.
22-23
İnalcık, Halil, “Mehmed II” Milli Eğitim Bakanlığı İslâm Ansiklopedisi, C. VII, İstanbul, s. 506-535.
İnalcık, Halil, “Gelibolu”, The Encyclopaedia of Islam, second edition, vol. II, Leiden 1991, pp. 983-987.
İnalcık, Halil, “Fatih ve Ege Denizi”, Türk Denizcilik Tarihi, (ed. Bülent Arı), Ankara 2002, s. 91-98;
İnalcık, Halil, “Fâtih’e Kadar Çanakkale Boğazı, Gelibolu Osmanlı Üssü ve Osmanlı – Venedik
Karşılaşması”, Çanakkale Savaşları Tarihi, C. I, (ed. Mustafa Demir), İstanbul 2008, s. 15-45.
İnalcık, Halil, Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları 1302-1481, İstanbul 2010.
Jorga, Nicolae, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, C. 2, (çev. Nilüfer Epçeli), İstanbul 2005.
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Osmanlı Tarihi, c. II, Ankara 1994.
Zinkeisen, Johan Wilhelm, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, C. 2, (çev. Nilüfer Epçeli), İstanbul 2011.
263