Professional Documents
Culture Documents
Hareketli̇ Bağlamalar (1) Sözell
Hareketli̇ Bağlamalar (1) Sözell
Manyas regülatörü (Marmara Bölgesinde, Susurluk Havzasında ve Balıkesir ili sınırları içerisinde)
185 m boyunda, 12.50 m yüksekliğindedir. 33 adet kapağı mevcuttur. Priz yapısı 12,490 m3/s
kapasiteye sahip olan regülatör, Türkiye’de inşa edilen en büyük regülatördür
Hareketli Bağlamaların Yapılış Amaçları
• İşletme ve bakım masrafları dikkate alındığında sabit
bağlamalar (regülatörler) diğer regülatörlerden daha ucuza
mal olurlar. Fakat dere yatağının eğimi fazla, debisi fazla, yatak
dar, sürüntü madde hareketlerinin fazla olduğu yerlerde sabit
bağlama seçimi problemli olacağından, kapaklı tipin yani
hareketli bağlamaların seçimi daha uygun olacaktır. Genel
olarak akarsu yatağının birim genişliğinden geçen debi 5-6
m3/s 'den fazla olduğu durumlarda kapaklı tipin seçimi daha
uygun olacaktır. Taşkın anındaki su miktarının fazla olduğu
hallerde de kapaklı bağlamalar inşa edilebilir.
Hareketli Bağlamanın Elemanları
Orta Ayakların Tasarımı
Hareketli Bağlamalarda Kapaklar
DÜŞEY KAPAKLAR
RADYAL KAPAKLAR
Radyal Kapak
Seyhan Barajı Dolusavağı
SİLİNDİR KAPAKLAR
SEKTÖR KAPAKLAR
KLAPE KAPAKLAR
KLAPE KAPAKLAR
ÇATI KAPAKLAR
ÇATI KAPAKLAR
ŞİŞME KAPAKLAR
ŞİŞME KAPAKLAR
SİFON SAVAKLAR
Boru kotu piyezometre çizgisinin üzerinde olursa
boruda negatif basınç oluşur. Negatif basınç altında
su akışına sahip savaklara sifon savaklar denir. En
basit bir sifon ters dönmüş U şeklindeki bir borudur.
Sulama kanallarında çiftçi prizi olarak kullanılan
sifonlar daire kesitli olmakla birlikte barajlarda dolu
savak olarak kullanılan sifonlar genellikle
dikdörtgen kesitlidir. Dikdörtgen kesit inşaat
açısından kolaylık sağlar.
Serbest yüzeyli klasik dolusavakların birçok mahsurlarına
karşı bunların uygulanmasına imkân olmaması halinde
genellikle sifon savak tercih edilir. Rezervuarda yükselen
su seviyesi, sifon kreti seviyesine çıkınca konstrüksiyon
gereği sifonun giriş ağzı yada hava giriş deliği kapanır.
Sifon kretinden serbest olarak savaklanan su, sifonun
içindeki havayı emerek dışarı atar ve rezervuar su
seviyesinin üstünde olan sifon tepesindeki basınç,
atmosfer basıncının altına düşünce sifon tam kapasiteyle
çalışmaya başlar. Su seviyesi düşünce, sifona hava girer
ve sifonun çalışması durur.
SABİT BAĞLAMA HESAPLARI
•Sabit bağlamalarla ilgili problemlerde genellikle
bağlamanın kret (tepe) kotu, kabartma kotu
bağlamanın genişliği düşüm yatağının
boyutlandırılması ve sızma hesabının yapılarak
gerekli sızma uzunluğunun sağlanıp sağlanmadığı
istenir. Ayrıca statik açıdan gerekli kesitin
belirlenmesi istenerek gövde üzerinde gerekli
analizlerin yapılarak emniyetli olup olmadığının
kontrolü yapılır. Bu kısımda bu türden problemler
incelenecektir. Sızma hesabı, hareketli bağlamalar
ve düşüm yatağı hesaplarından sonra verilecektir.
1)Statik Açıdan Boyutlandırma
:1
2
ÖRNEK
PLANDA BAĞLAMA
BOYKESİTTE BAĞLAMA VE ELEMANLARI
Sabit Bağlamaların Hesap Esasları:
Sabit bağlamalarda aşağıda belirtilen hesapların yapılması gerekir:
IV) Çakıl geçidi projelendirilmesi olmak üzere dört bölümde ele alınabilir.
Her bağlama memba tarafında su seviyesinin yükselmesine sebep olur. Bağlamadan memba
yönüne gidildikçe kabarma yüksekliği azalır ve teorik olarak sonsuzda sıfır olur. Kabarma su
seviyesi ile kabarmadan önceki su seviyesi arasındaki fark 2 cm veya bağlama yapımından sonraki
ve önceki su derinlikleri oranı 1.01 olduğu noktada kabarma etkisinin son bulduğu kabul edilir. Bu
noktaya bağlamanın “kabarma sınırı”,bağlama ile bu nokta arasındaki mesafeye de “kabarma
uzunluğu” denir. Kabarma uzunluğu, bağlama yüksekliği, akarsuyun eğimi ve o andaki yataktan
geçen su miktarına bağlı olarak seçilir.
Bir bağlamada kabartma kotu, kabarma bölgesinin su altında kalma durumu, memba
bölgesindeki yer altı ve yüzeysel su seviyelerinin müsaade edilen mevsimlik en yüksek değerleri,
temel şartları, enerji kırıcıların maliyetleri gibi hususlar dikkate alınarak seçilir. Özellikle tarım
değeri yüksek araziler, kabarma bölgesindeki meskun yerler, bölgenin drenaj durumu, su temini ve
atık su şebekeleri ve bölgedeki mevcut su hakları göz önünde bulundurularak ve herkese hizmet eden
hedefler ön plana alınarak seçim yapılmalıdır.
KABARTMA KOTUNUN BELİRLENMESİ
• Bağlamanın memba tarafındaki su seviyesini belirleyen kabartma kotu, iletim
kanalı sonundaki su yüzü kotuna kanaldaki sürekli ve yersel yük kayıplarını ve su
alma yerindeki tüm yersel kayıpları eklemek sureti ile bulunur. Akarsu boyunca
kademeli olarak birbirini takip eden bağlamalar öngörülmesi durumunda,
inşaat ve işletme masraflarını azaltmak için kabartma yüksekliğini mümkün
olduğu kadar büyük tutmak gereklidir.
• Su alma amaçlı bağlamalarda minimum kabarma yüksekliği çökeltim
havuzundaki su derinliği (h=1,5-4,0m) esas alınarak belirlenmelidir. Ayrıca
çökeltim havuzunun sonundaki yıkama kanalı genellikle bağlamanın
mansabında akarsuya bağlandığından belirli bir yıkama hızı sağlayabilmek için
bağlamanın belirli bir yükseklikte planlanması zorunludur.
• Alçak bağlamalar katı madde birikmesi sonucu kısa sürede dolarak etkisini
yitireceğinden uygun değildir.
• Su alma ağzından istenen miktardan debinin girmesi için bağlama gerisinde
suyun belirli bir seviyenin altına düşmemesi gerekir. Bu seviyeye
bağlamanın kabartma seviyesi denir. Kabartma kotunu suyun götürüleceği
yerin kotu, su alma ve isale yapılarında meydana gelecek yük kayıpları tayin
eder. Dolayısıyla;
• Kabartma kotu = Suyun varış yeri kotu + isale tesislerinde yük kayıpları +
Su almada yük kayıpları
olmalıdır.
En elverişsiz durumda su alabilmek için, bağlamanın minimum akımda
gerekli kabartma kotunun oluşması, dolayısı ile de bağlama tepe(kret)
kotunun kabartma kotundan minimum nap yüksekliği (hmin) kadar aşağıda
yapılması gerekir.
Esas kuvvetler:
Tali Kuvvetler:
Mansap su basıncı, deprem kuvveti, savaklanan suyun emme ve basınç kuvveti, buz
basıncı, toprak ve silt basıncı, savak üzerinden geçen suyun dinamik etkisi, çarpma ve
titreşim zorlamaları, farklı oturmalardan doğan reaksiyon kuvvetleri; ısı değişimlerinin
etkisi...
2. Boyutlandırma:
Kayma emniyeti:
Taban uç
noktalanrındaki
gerilmeler:
HİDROLİK PROFİLİN BELİRLENMESİ
7.2.5. Uygulama Profili
Uygulama profilinden düşüm yatağına geçiş R> 5H eğrilik yançaplı daire yardımı ile
sağlanmalıdır. H = h+ Vo2/2g (savak üzerindeki enerji yüksekliği)
Eğer h ˂ 0,70 m. ise hidrolik profil, statik profilin içinde kalır ve ondan küçük olur.
Statikçe belirlenen kesitten daha küçük bir kesit olamayacağından, h =0,70 m kabul
edilerek uygulama profili belirlenir.
Eğer h ˃ 0,70 m ise hidrolik profil statik profili iki noktada keser. Bu durumda ; hidrolik profilin
sırt kısmı ya statik profile paralel olarak kaydırılarak veya topuk noktasından hidrolik profilin sırt
kısmına teğet çizilerek kaydırılmak suretiyle uygulama profili belirlenmiş olur.
Topuk
AKARSULARDA SÜRÜNTÜ
MADDE MİKTARININ HESABI
(ÖRNEKLER)
ÖRNEK.1.1)
ÖRNEK .2)
Şekilde verilen dikdörtgen kesitli bir kanaldan, birim genişlikten geçen
ve kanalın tümünden geçen sürüntü madde miktarını hesaplayınız?
h=3,5 m
• Ölçüm yapılacak kesitte dozlama ve örnekleme yapmak üzere iki nokta seçilir.
• Dozlama noktasından sürekli olarak belli konsantrasyonda ve miktarda
kimyasal madde enjeksiyonu yapılır.
• Suya homojen olarak karışan kimyasalın konsantrasyon değişiminden debi
hesaplanır
b) Boyar Maddeler
• Konsantrasyon attırıcı maddelerdeki kullanılan yöntemle aynıdır.
• Kimyasal madde yerine boyar maddeler kullanılmaktadır.
H
Debi Debi - Zaman Grafiği
Zaman
■ Günlük ortalama debilerin zamanla değişimini gösteren eğriye "debi gidiş çizgisi"
denir.
■ Türkiye'de, akım gözlem istasyonlarında elde edilen günlük ortalama debiler bir su
yılı için (1 Ekim - 30 Eylül) EİE ve DSİ tarafından yayınlanan akım rasat (gözlem)
yıllıklarında yayınlanır.
Debi Süreklilik Eğrisi
Q Q
Q
t1 t2
t1 + t 2
___________________________________
t 0 100
Zaman Zamanın %
Debi gidiş çizgisinden faydalanarak, debinin belli bir değere eşit veya ondan büyük olduğu zaman
yüzdesi düşey eksende, zaman yüzdeleri yatay eksende gösterilerek çizilen eğriye "debi süreklilik
çizgisi (eğrisi)" denir.
Debiler büyükten küçüğe doğru dizilir. Her bir debinin aşılma ihtimali: m/(n+1) m: sıraya dizilmiş
debilerin sıra numarası, n: toplam veri sayısıdır.
Hacim-Yüzey Eğrileri
HAZNE HACMİNİN
BELİRLENMESİ
ÖRNEK.1)
ÇÖZÜM.1)
ÖRNEK.2 )
ÇÖZÜM.2)
ÖRNEK.3)
ÇÖZÜM.3)
KABARTMA YAPILARI
(SABİT BAĞLAMALAR)
Baraj ile Bağlamanın Karşılaştırılması
• Baraj ile bağlama karşılaştırıldığında benzer özelliklerinin bulunması yanında, aralarında önemli
bazı farklılıklar da görülür. Bunların başlıcaları:
• 1. Baraj akarsu yatağından başka tüm vadiyi, bağlama ise genellikle yalnız akarsu yatağını
kapatır.
• 2. Baraj yapılış amacı ne olursa olsun suyu biriktirmek, bağlama ise suyu biriktirmekten çok, su
seviyesini belirli bir kota kadar yükseltmek için yapılır. Bir kabartma yapısının hazne hacmi yıllık
toplam akımın %20 sinden daha büyük olması durumunda, yapı baraj olarak isimlendirilir.
• 3. Baraj, suyu depo ettiğinden akarsuyun akım rejimini düzenleyici bir etki yapar ve kurak
mevsimlerde minimum debiden daha büyük bir debi sağlayabilir. Bağlamanın akım rejimini
düzenleyici etkisi ise çok sınırlıdır ve kurak mevsimlerde minimum debiden daha büyük bir debi
alınması mümkün değildir.
• 4.) Baraj sabit bir yapıdır. Baraj tepe kotu daima en yüksek hazne su seviyesinin üzerinde
planlanır. Bağlamalar ise bağlama gövdesi üzerinden su aşacak şekilde sabit veya hareketli
olabilir.
• 5.) Baraj akarsuyun memba bölgelerinde ve bazen orta kesiminde belirli yerlerde yapılabilir.
Bağlama ise akarsuyun mansap bölgesi de dahil genellikle her yerinde inşa edilebilir.
Baraj ile Bağlamanın Karşılaştırılması
• 6.) Barajların yıkılması durumunda haznede toplanan sular büyük mal can
kaybına sebep olur. Bağlama gerisinde toplanan su daha az olduğundan,
yıkılmaları durumunda barajlara göre daha az hasar meydana gelir. Bunun
sonucu olarak baraj proje ve inşaatlarında bağlamalara göre daha katı
şartnameler ve kurallar geçerlidir.
• 7.) Baraj gövdesi mansap tarafından topuk uç noktasında bitmesine karşılık
bağlamadan geçen suların yapıya ve akarsu yatağına zarar vermemesi için
bağlama mansaba doğru bir düşüm yatağı ile devam eder.
• 8.) Barajların boyutlandırılmasında statik etkiler daha önemlidir. Bağlamalarda
ise statik etkiler yanında dinamik etkilerde önemlidir.
• 9.) Sabit bağlamalarda üstlerinden su aktığından gövde profili hidrolik koşullara
uygun olarak şekillendirilir. Barajlarda ise statik yönden en uygun kesit seçilir.
• 10.) Barajlarda bağlamalara göre kabartma yüksekliği daha büyük olduğundan
çevre etkileri daha fazladır.
Bağlamaların Yapılış Amaçları
• Bağlamalar, sulama, içme suyu temini,enerji üretimi, taşkın kontrolü, akarsu taşımacılığı, kirlilik
kontrolü, gezinti ve dinlenme yeri temini amaçları için yapılabilirler. Bağlamaların yapımı ile
aşağıdaki hususların biri veya birkaçı sağlanarak istenen amaca ulaşılır:
• 1.) Memba bölgesindeki suyu belirli bir seviyeye kadar kabartarak istenilen seviyeden su
almasını sağlamak,
• 5.) Akarsu yatağındaki kıyı ve taban erozyonunu önlemek ve ilgili yapıları oyulmalara karşı
korumak için akış hızını düşürmek,
Bağlamaların Yapılış Amaçları
• 6.) Ulaşım yapılan akarsularda özellikle minimum debilerde gerekli
su derinliği sağlamak,
• 7.) Yer altı su seviyesini yükseltmek,
• 8.) Sürüntü maddesini ve sınırlı ölçüde de olsa askı maddesini geri
tutmak,
• 9.) Akarsuyun biyolojik olarak kendi kendisini temizlemesine
yardımcı olmak,
• 10.) Suyun kabartılmasında sınırlıda olsa daima bir depolama söz
konusu olduğundan, akışları düzenlemek gibi amaçlardan biri veya
birkaçına hizmet etmek için yapılırlar.
Bağlamaların Çevreye Etkileri
Her bağlama yapılış amacına uygun tesislerle birlikte düşünülmeli ve
ekonomik yönden ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Ayrıca su haklarını, mevcut tesisleri
ve bölgedeki su kaynaklarını biyolojik ve diğer yönlerden ne ölçüde etkilediği,
sürüntü maddesi ve buz geçişlerini ne ölçüde engellediği incelenmelidir. Tesisin
yapımı veya işletilmesi sonucu ortaya çıkabilecek katı madde ve kokuşmuş çamur
birikmesi, buz yığılması gibi zararlı etkiler önlenmeli, en azından azaltılmalıdır.
Kabartmanın yer altı suyuna ve pınarlara etkisi araştırılmalıdır.
• Bağlama yapımından sonra akarsuyun mansap bölgesindeki akım şartlarında
önemli değişmeler meydana gelebilir. Bağlama üzerinden mansaba geçen sular
taşıdıkları katı maddelerin büyük bir kısmını kabartma bölgesinde
bıraktıklarından mansap bölgesinde taban ve kıyı aşınmaları meydana gelir ve
sonuçta su seviyesi düşer. Bu durum ise mansap bölgesindeki yer altı su
seviyesini etkiler.
SABİT BAĞLAMALAR
Planlama Esasları
• Bağlamaların planlanması, hidroloji, hidrolik, geoteknik,
statik, su yapıları, inşaat, işletme, makine tekniği,
ekonomi,....ile ilgili hususlar göz önüne alınarak yapılır.
Ayrıca bağlamanın planlandığı bölgedeki doğa şartları ile
de uyum sağlamasına dikkat edilir.
• Bağlama projelerinin hazırlanmasında, topoğrafya,
hidroloji, hidrolik ve mukavemet ile ilgili olmak üzere
dört aşamalı bir çalışma yapılır. Bu aşamalarda yapılacak
başlıca çalışmalar aşağıda özetlenmiştir.
• Topografya ilgili çalışmalar:
Yatak kesitleri çıkarılır, ortalama eğim, taşkın yatağı genişliği, ... hesaplanır.
• Hidrolik çalışmalar:
Anahtar eğrisi, bağlama kapasitesi, kabarma eğrisi ve taşkın su seviyeleri hesaplanır.
Düşüm yatağı, su alma ağzı, çakıl geçidi ve çökeltim havuzu ile ilgili hidrolik hesaplar
yapılır. Sabit bağlamalarda hidrolik profil belirlenir.
• Mukavemet hesapları:
• Temel tipi ve boyutları, bağlamanın boyutları, bağlama altından sızma, düşüm yatağı
kalınlığı belirlenir. Kapakların, kenar ve orta ayakların statik hesapları yapılır ve
inşaatına esas olacak projeler hazırlanır.
BAĞLAMALARIN KISIMLARI
• Sabit Bağlamanın Kısımları:
Bir sabit bağlamanın ana elemanları esas bağlama yapısı, su alma yapısı ve özel yapılardır. Burada bir sabit bağlamanın esas yapısı ile
ilgili hususlar verilmiştir:
a) Bağlama Gövdesi: Akarsu yatağını bir baştan bir başa kapatarak memba su seviyesinin ayarlanmasını sağlayan yapıdır. Bir kıyıdan
diğerine geçişi sağlayan bir servis köprüsü ön görülmesi durumunda köprü ayakları bağlama gövdesi üzerine oturtulur.
b) Çakıl Geçidi: Su alma ağzının önünde sürüntü maddesinin yığılmasını önlemek için akarsu yatağının en alçak seviyesinde (talveg)
planlanan kapaklı geçitlerdir. Çakıl geçidi dolu gövdeden sürüntü maddesini yönlendiren ayırma duvarı (gido duvarı) ile ayrılır.
c) Kenar ayaklar: Bağlamayı kıyılarla sınırlayan buradaki toprak etkilerini tutan ve servis köprüsüne mesnet görevi yapan istinat
duvarıdır.
d) Düşüm Yatağı: Bağlama üzerinden geçen suyun enerjisini kırarak bağlamaya zarar vermesini ve akarsu yatağının oyulmasını
önlemek için dolu gövdenin devamı şeklinde planlanan koruyucu tabakadır.
e) Anroşman: Bağlamanın mansabındaki akarsu yatağındaki oyulmayı önlemek için düşüm yatağından sonra belirli uzunluktaki taş ve
kaya parçaları ile korunan kısımdır.
f) Sızdırmazlık Yapıları: Saplama duvarı, palplanş, enjeksiyon perdesi, memba örtüsü, ters filtre,... gibi sızdırmazlık yapıları
öngörülerek, bağlama altından sızma istenilen seviyeye düşürülür.
g) Diğer Tesisler: Bağlamanın yapılış amacına bağlı olarak su alma yapısı, enerji santralı, balık geçidi, gemi geçidi gibi yapılar planlanır.
•GİRİŞ VE GENEL BİLGİLER
•AKARSU MORFOLOJİSİ
•AKARSULARDA KATI MADDE
HAREKETLERİ
Türkiye, coğrafi konumu sebebiyle değişik özelliklere sahip bir ülkedir. Ülkemizin
ortalama yükseltisi 1.132 m.dir. Bu yükseklik, Asya’nın 1.050 m olan ortalama yükseltisinden
daha fazla olmasının yanı sıra, Avrupa’nın 330 m olan ortalama yükseltisinin 3,5 katıdır.
Ülkede yükselti batıdan doğuya doğru artmaktadır. Türkiye’nin başkenti olan Ankara’nın
rakımı 875 (Ulus) metredir. Doğu’da düzlüklerin rakımı 2.000 m’ye kadar çıkmaktadır.
Türkiye’nin toplam yüz ölçümü 783.577 km2 başka bir ifadeyle 78 milyon hektardır. Baraj ve
tabii göller çıkıldığında kalan alan 769.600 km2’dir. Türkiye topraklarının yarıdan fazlasını
dağlar kaplar. Bunun dışında kalan bölüm ova, plato, engebeli arazi ve yassı tepeliklerdir.
Türkiye’nin 190.000 km2’lik alanı, alüvyonlarla örtülü ova özelliği gösteren değişik
yüksekliklerdeki düzlüklerden oluşur. Platolar 80.000 km2 alan kaplar. Ova ve platoların
toplamı 270.000 km2 alana karşılık gelmektedir ki bu alan Türkiye yüz ölçümünün 1/3’ü
kadardır. İşlenmesi nispeten kolay olan 100.000 km2’lik engebeli ve yassı tepeli arazileriyle
birlikte Türkiye’de dağlık alanların dışında 370.000 km2 düzlük alanı olduğu söylenebilir. Tarım
arazileri toplamı da 280.000 km2 yani 28 milyon hektar civarındadır.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), ''Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi 2019
Sonuçları''na göre 2020 yılı başında ülke nüfusunun önceki yıla göre 1 milyon 151 bin
115 kişi artarak 83 milyon 154 bin 997 kişiye ulaştığını açıklamıştır.
• Türkiye’de yarı kurak iklim özellikleri görülür. Buna karşın Türkiye’nin üç
tarafının denizlerle çevrili olması, yüksek sıradağların kıyılar boyunca uzanışı, ani
yükselti değişiklikleri ve kıyıya olan uzaklık, iklim özelliklerinin kısa mesafelerde
farklılaşmasına sebep olmaktadır. Sıcaklık, yağış ve rüzgarlar da iklim özelliklerine
bağlı olarak farklılıklar gösterir. Kuzey ile güney arasındaki enlem farkı da (6°)
sıcaklık değişiminde önemli bir rol oynamaktadır. Bu yüzden güney bölgeleri,
subtropikal iklimlere benzer Akdeniz ikliminin etkisi altındadır. Akdeniz ikliminde
yazlar kurak ve çok sıcak, kışlar yağışlı ve ılık geçer. Kuzeyde ise her mevsim yağışlı
olan Karadeniz iklimi görülür. İç bölgeler step iklimi karakterindedir ve sıradağlarla
çevrelenmiş olduğundan az yağış alır. Yıllık ve günlük sıcaklık farkları çoktur. İç ve
Doğu Anadolu’da kışlar uzun ve soğuk, kıyı bölgelerindeyse kısa ve ılıktır.
Yağışlar bölgeye ve zamana göre büyük farklılıklar gösterir. Türkiye’nin
özellikle dağlık olan kıyı bölgelerinde yağış boldur (1.000~2.500 mm/yıl).
Kıyılardan iç bölgelere gidildikçe yağış azalır. Marmara ve Ege bölgelerinde, Doğu
Anadolu’nun yaylalarında ve dağlarında yağış 500~1.000 mm/yıl’dır. İç
Anadolu’nun birçok yerinde ve Güneydoğu Anadolu’da yağış 350~500 mm/yıl'dır.
Tuz Gölü çevresi Türkiye’nin en az yağış alan yerlerinden biridir (250~300 mm/yıl).
• Türkiye’nin 77,95 milyon ha olan yüzölçümünün yaklaşık olarak üçte
birini oluşturan 28,05 milyon hektarlık kısmı ekilebilir araziler olarak
tanımlanmakta ve bunun da 25,85 milyon hektarlık kısmı sulanabilir
arazilerden oluşmaktadır. Ancak, yapılan etüdler sonucunda bugünkü
koşullarda ekonomik olarak sulanabilir arazi miktarı 8,5 milyon hektar
olarak belirlenmiştir. 2019 yılı sonuna kadar 6,65 milyon
hektar arazi sulamaya açılmış olup, bu alanın 3,61 4,36 milyon
hektarı DSİ tarafından inşa edilmiş modern sulama şebekesine
sahiptir
• Türkiye’de yıllık ortalama yağış yaklaşık 574 mm olup, yılda
ortalama 450 milyar m³ suya tekabül etmektedir. Bu miktarın 186
milyar m³ ü akışa geçerek nehirleri beslemektedir. 69 milyar m³ ü
yeraltına sızmaktadır. Günümüz teknik ve ekonomik şartları
çerçevesinde, çeşitli maksatlara yönelik olarak tüketilebilecek
yerüstü suyu potansiyeli yılda ortalama toplam 94 milyar m³’tür,
18 milyar m³ olarak belirlenen yeraltı suyu potansiyeli ile birlikte
ülkemizin tüketilebilir yerüstü ve yeraltı su potansiyeli yılda
ortalama toplam 112 milyar m³ olup, mevcut durumda 57 milyar
m³’ü kullanılmaktadır (DSİ, 2020). Ancak, yapılan etüdler
sonucunda, günümüz teknik ve ekonomik şartları çerçevesinde
çeşitli amaçlara yönelik olarak tüketilebilecek su potansiyelinin; 98
milyar m³’ü yerüstü ve 12 milyar m³’ü yeraltı suyu olmak üzere
yıllık ortalama 110 milyar m³ olduğu belirlenmiştir.
• Türkiye yüzey alanına düşen ve yukarıda belirtilen yıllık su potansiyeli (112 milyar m3)
dikkate alındığında ülkemiz nüfusunun 83.154.997 kişi olduğu kabulü ile, kişi başına
düşen kullanılabilir su miktarı ise 1346 m³/yıl olmaktadır. Uluslararası standartlar
çerçevesinde bir ülkenin su potansiyeli yönünden zengin bir ülke olarak
değerlendirilebilmesi için kişi başına su potansiyelinin 10.000 m³/yıl civarında olması
gerekmektedir. Buradan da görüleceği gibi, su potansiyeli bakımından zengin bir ülke
olmayan Türkiye’nin, hızlı nüfus artışı dikkate alındığında, ileriki yıllarda su kısıtı bulunan
ülkeler arasında yer alması muhtemel görülmektedir.
• Su varlığına göre ülkeler sınıflandırıldığında; yılda kişi başına düşen ortalama
kullanılabilir su miktarı 1.000 m3'ten az olan ülkeler "su fakiri", 2.000 m3'den az olan
ülkeler "su azlığı", 8.000 - 10.000 m3'ten fazla olan ülkeler ise "su zengini" olarak kabul
edilmektedir.
• Mevcut durumda ülkemiz kişi başına kullanılabilir su miktarı olan 1346 m³/yıl değeri ile
su azlığı olan ülke sınıfına girmekte, 2030 yılı için yapılan projeksiyonlarda nüfusun 100
milyonu aşacağı kabulüyle de; kişi başına kullanılabilir su miktarının 1000 m3/yıl
değeriyle, su fakiri ülke olmamız kaçınılmaz görülmektedir.
• Bu nedenle mevcut kaynaklarımızı iyi değerlendirmeli ve israf etmeden kullanmalıyız.
• Ülkemizde kişi başına düşen kullanılabilir yıllık su miktarı 2000
yılında 1 652 m3, 2009 yılında 1 544 m3, 2020 yılında ise 1 346 m3
olmuştur. Türkiye, kişi başına kullanılabilir su potansiyeline
bakıldığında, su baskısı yaşayan ülkeler arasında yer almaktadır. Bu
nedenle suyun tasarruflu ve optimum bir şekilde kullanılması önem
arz etmekte ve depolamalı tesisler yapılması suretiyle su kaynakları
potansiyelinin değerlendirilerek çok maksatlı bir şekilde
kullanılmasına yönelik çalışmalar yürütülmektedir. Ayrıca işletmede
olan sulamalarda su kayıplarının önüne geçilerek suyun daha etkin
ve verimli bir şekilde kullanılabilmesi, toprağın kalitesini etkileyen
drenaj sorunlarının giderilebilmesi maksatlarıyla yenileme
projelerinin ön plana çıkarılması ve klasik açık sistem sulama
şebekeleri yerine modern kapalı sulama sistemlerinin kullanımının
yaygınlaştırılması hedeflenmektedir.
• Ülkemizin toplam kullanılabilir yerüstü ve yeraltı su
potansiyelinin 112 milyar m3 ve kişi başına düşen su
potansiyelinin yaklaşık 1500 m3/kişi/yıl olduğu dikkate
alındığında, ülkemizin “su stresi” içinde olduğu ve giderek “su
fakiri” olmaya doğru yaklaştığı sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu
durum, su kaynaklarımızın kalitesinin yanı sıra miktar
açısından da çok dikkatli yönetilmesini gerekli kılmakta,
dolayısıyla içme suyu temin ve dağıtım sistemlerindeki su
kayıplarının azaltılması özel bir önem kazanmaktadır. İçme
kullanma amaçlı artan su talebine karşılık, suyun tüketiciye
ulaşmadan temin ve dağıtım sistemlerinde yok olması, su
kaynakları üzerindeki baskıyı artırmakta ve önemli ekonomik
kayıplara sebep olmaktadır.
AKARSU
MORFOLOJİSİ
2.1. GENEL BİLGİLER
2.1.1. Tanımlar
Akarsu: Karalar üzerindeki yüzeysel sular yerçekimi tesiri ile en büyük eğim yönünde
belirli bir mecrada toplanarak çizgisel bir akım oluşturması olarak tanımlanır.
Akarsu Havzası (drenaj havzası, su toplama havzası): Bir akarsuyun sularını toplayan alan
Kaynak Deresi (başlangıç deresi): Bir akarsuyun çıktığı yerden ilk dere ile birleştiği yere kadar
olan kesimi
Akarsu Ağı (drenaj ağı, kanal ağı): Bir akarsu kolu ile yan kolların tümünün
meydana getirdiği şebeke
akarsu yatağını her iki taraftan araziye bağlayan şevli kenar şeritlerine "kıyı",
taşkın su seviyesi üzerinde kalan kıyı şeridine ise "yüksek kıyı" denir.
a- Dağ Akarsuları: Eğim > 0,01. Büyük eğim, hızlı akış ve fazla olmayan
mendereslenme (Dağ dereleri, deliçay ve vahşi dere gibi).
b- Plato (Yayla) Akarsuları: Eğim 0,01 - 0,001. Erozyonun eğimin arttığı plato
kenarından kaynak bölgesine doğru hızla artar.
veya
yüzeyde akarken kalkerli arazide bir süre kısmen veya tamamen
yeraltında devam ederek tekrar yüzeye çıkan akarsulardır.
3) Akımın Sürekliliğine Göre Sınıflandırma:
c- Sel Vadileri: Senelerce yatağı kuru olmasına rağmen ani bir sağnaktan
sonra kısa bir süre büyük nehir görünümü kazanan çöl akarsuları.
b) Kar (Nival) Rejimli Akarsular: Öncelikle kar erimesi ile beslenirler (Karlı dağ ve
karlı ova rejimli akarsular).
Büyüklükleri dere ile nehir arasında bulunur (Kelkit çayı, Porsuk çayı, Botan çayı,
Koca çay, Akçay gibi).
c) Nehir: Uzunlukları > 500 km, denizlere dökülen, büyük yağış havzaları,
küçük eğimleri ve birçok yan kolları ile karakterize edilirler. Sınıflandırması
a- Dağlık Bölge
b- Engebeli Bölge
c- Ova nehirleri
(Meriç, Sakarya, Filyos. Kızılırmak, Yeşilırmak, Çoruh, Dicle, Fırat, Asi, Ceyhan,
Seyhan, Göksu, Manavgat, Köprü çay, Büyük Menderes, Simav Çayı)
6) Akarsu Yatağının Fiziksel Özelliklerine Göre Sınıflandırma:
- Yatak genişliğinin değişimine göre;
a- Üniform,
b- Düzensiz,
c- Adacıklarla kollara ayrılmış; yataklı akarsular.
Kıvrımlarda akan suyun dış kıyıyı sürekli aşındırması ve iç kıyıda birikmeler meydana getirir →
kıvrımlar gittikçe birbirine yaklaşır ve menderesler oluşur.
►Bir akarsu kıvrımın uzunluğu, (π/2) .D değerinden daha büyük olması durumunda menderes
olarak isimlendirilir (D: menderes boyu)
► Bir akarsu vadisinde kıvrımların dış sınırlarına çizilen tegetlerin
oluşturduğu arazi şeridinin genişliği genellikle normal akarsu yatak
genişliğinin 10 ile 20 katı büyüklüğündedir.
2.3.2. Enkesit Durumu
Akarsular ve akarsu vadileri alüvyonlu oluşumlar sonucu bugünkü görünümlerini kazanmışlardır.
Akarsu vadileri ya tektonik vadiler ya da erozyon vadileridir.
►Akarsu yatağındaki erozyon ise taban ve kıyı erozyonu olmak üzere iki kısımda incelenir.
3. Katı Maddelerin Geri Tutulması:
► Akarsuda her yapay kesit büyümesi yataktaki hızların küçülmesine ve akarsuyun taşıdığı katı
maddelerin azalmasına sebep olur.
→ Katı maddelerin geri tutulması sonucu akarsu ağında morfolojik değişimler meydana
gelir.
- A ve B noktaIarındaki su yüzeyleri
arasındaki kot farkı h, olmak üzere
su yüzeyi eğimi h/L1 değerinden
h/L2 değerine yükselir.
A B de oyulma
AKARSULARDA
KATI MADDE
HAREKETİ
3.1 GENEL BİLGİLER
Akarsularda su akarken beraberinde katı maddeler de taşır.
Akarsu yatağındaki aşınmalar o bölgede bir takım oyulmaların oluşmasına sebep olur.
Öte yandan akarsudaki akımın sürekleme gücünün azaldığı bölgelerde, taşınmakta olan
katı maddelerin bir kısmı tabana çöker ve yığılmalar olur.
Böylece akarsu boyunca katı madde hareketlerinden kaynaklanan bir takım oyulma
ve yığılmalar meydana gelir.
a) yatak malzemesi,
b) yıkanmış malzeme.
Yatak malzemesi, hareketli bir tabanı oluşturan malzemedir. Yıkanmış malzeme ise
çoğunluğu havza erozyonundan gelen ve yatak malzemesinden daha ince olan malzemedir.
a) askı maddesi,
b) sürüntü maddesi.
Askı maddesi suyun içinde askı halinde hareket eden maddelerdir. Sürüntü maddesi ise
akarsu yatağında yuvarlanarak ve kayarak hareket eden maddelerdir. Tabanda sıçrayarak
hareket eden maddeler de sürüntü maddesi sınıfına girer.
► Askı maddesi daha ince çaplı olmakla birlikte, bunu süruntü maddesinden ayıran kesin bir dane
çapı yoktur.
Örnek olarak “Danenin Froude” sayısı = 19 yapan çap D ayırıcı bir ölçüdür.
Sınıflandırmalarda geçen
terimler ve bunların su
derinliğine göre durumları
Birim zamanda taşınan katı madde miktarının birimi:
1.Biçim faktörü: c√a/b şeklinde yazılan bir formül ile bulunur. Burada a, b, c sıra ile
parçacığın birbirine dik eksenler üzerindeki en uzun, orta ve en kısa boyutlarını
gösterir.
- Durgun bir suya bırakılan küresel bir parçacığın başlangıçta sıfır olan hızı, G ağırlığının etkisi
ile giderek artar.
- Bunun yanında hareket yönüne zıt yönde etki eden F direnç kuvveti ise hızın karesi ile doğru
orantılı olarak artar.
G ve F kuvvetleri eşit olduğu anda ivme sıfır olur ve dane o andaki hızı ile düşmeye devam
eder. İşte danenin sabit hıza eriştiği bu denge durumundaki hızına çökelme hızı denir.
► Denge durumu:
Çökelme hızı:
Türbülanslı akımlarda
ÖNEMLI IFADE
3.5.2. Askı Maddesi Miktarının Hesabı
Akarsuda askı halinde hareket eden maddeler, bir yandan çökelme hızı dolayısı ile aşağıya inerken, öbür
yandan türbülans etkisi ile yukanya çıkarlar. Böylece su içinde askıda ve bir bakıma dengede kalırlar.
k z: karışım boyu
k: Von Karman katsayısı (0,4 alınabilir).
İntegral sonucunda
Şekil 3.8: C/Ca Oranının Bulunması İçin Grafik:
α değerleri
Yukarıdaki bağıntının kullanılmasında aşağıdaki hususlar gözönüne alınmalıdır.
2- Tabana çok yakın yerlerde önemli bir problem ortaya çıkmaktadır. Şöyle ki z=0 için
C → ∞ ve fiziksel olarak imkansızdır. Çünkü C boyutsuz olarak
en fazla 0.6 olabilmektedir.
3- Yukarıdaki εs bağıntısında z=0 için εs=0 olması gerçeğe uymaz. Böyle bir durum
tabanda hiçbir alışveriş (değişim) olmadığını gösterir ki doğru değildir.
♦Einstein-Brown formülünde karakteristik dane çapı D50 dir. Bu formül çıkarılırken çeşitli
veriler kullanılmış olduğundan oldukça iyi sonuç verir.