You are on page 1of 262

HAREKETLİ BAĞLAMALAR

Manyas regülatörü (Marmara Bölgesinde, Susurluk Havzasında ve Balıkesir ili sınırları içerisinde)
185 m boyunda, 12.50 m yüksekliğindedir. 33 adet kapağı mevcuttur. Priz yapısı 12,490 m3/s
kapasiteye sahip olan regülatör, Türkiye’de inşa edilen en büyük regülatördür
Hareketli Bağlamaların Yapılış Amaçları
• İşletme ve bakım masrafları dikkate alındığında sabit
bağlamalar (regülatörler) diğer regülatörlerden daha ucuza
mal olurlar. Fakat dere yatağının eğimi fazla, debisi fazla, yatak
dar, sürüntü madde hareketlerinin fazla olduğu yerlerde sabit
bağlama seçimi problemli olacağından, kapaklı tipin yani
hareketli bağlamaların seçimi daha uygun olacaktır. Genel
olarak akarsu yatağının birim genişliğinden geçen debi 5-6
m3/s 'den fazla olduğu durumlarda kapaklı tipin seçimi daha
uygun olacaktır. Taşkın anındaki su miktarının fazla olduğu
hallerde de kapaklı bağlamalar inşa edilebilir.
Hareketli Bağlamanın Elemanları
Orta Ayakların Tasarımı
Hareketli Bağlamalarda Kapaklar
DÜŞEY KAPAKLAR
RADYAL KAPAKLAR
Radyal Kapak
Seyhan Barajı Dolusavağı
SİLİNDİR KAPAKLAR
SEKTÖR KAPAKLAR
KLAPE KAPAKLAR
KLAPE KAPAKLAR
ÇATI KAPAKLAR
ÇATI KAPAKLAR
ŞİŞME KAPAKLAR
ŞİŞME KAPAKLAR
SİFON SAVAKLAR
Boru kotu piyezometre çizgisinin üzerinde olursa
boruda negatif basınç oluşur. Negatif basınç altında
su akışına sahip savaklara sifon savaklar denir. En
basit bir sifon ters dönmüş U şeklindeki bir borudur.
Sulama kanallarında çiftçi prizi olarak kullanılan
sifonlar daire kesitli olmakla birlikte barajlarda dolu
savak olarak kullanılan sifonlar genellikle
dikdörtgen kesitlidir. Dikdörtgen kesit inşaat
açısından kolaylık sağlar.
Serbest yüzeyli klasik dolusavakların birçok mahsurlarına
karşı bunların uygulanmasına imkân olmaması halinde
genellikle sifon savak tercih edilir. Rezervuarda yükselen
su seviyesi, sifon kreti seviyesine çıkınca konstrüksiyon
gereği sifonun giriş ağzı yada hava giriş deliği kapanır.
Sifon kretinden serbest olarak savaklanan su, sifonun
içindeki havayı emerek dışarı atar ve rezervuar su
seviyesinin üstünde olan sifon tepesindeki basınç,
atmosfer basıncının altına düşünce sifon tam kapasiteyle
çalışmaya başlar. Su seviyesi düşünce, sifona hava girer
ve sifonun çalışması durur.
SABİT BAĞLAMA HESAPLARI
•Sabit bağlamalarla ilgili problemlerde genellikle
bağlamanın kret (tepe) kotu, kabartma kotu
bağlamanın genişliği düşüm yatağının
boyutlandırılması ve sızma hesabının yapılarak
gerekli sızma uzunluğunun sağlanıp sağlanmadığı
istenir. Ayrıca statik açıdan gerekli kesitin
belirlenmesi istenerek gövde üzerinde gerekli
analizlerin yapılarak emniyetli olup olmadığının
kontrolü yapılır. Bu kısımda bu türden problemler
incelenecektir. Sızma hesabı, hareketli bağlamalar
ve düşüm yatağı hesaplarından sonra verilecektir.
1)Statik Açıdan Boyutlandırma

:1
2
ÖRNEK

• Sulanacak en yüksek kotu 630 m olan bir sulama


bölgesinde iletim kanalı egimi 0.0005 ve uzunluğu 12
km’dir. Su alma yerindeki yersel yük kayıpları toplamı
0.40 m hesaplanmıştır.
• Baglama ile alınacak suyun kabartma kotunu bulunuz.
Örnek:2)
Ööööö

Bir bağlamanın kabartma


ÇÖZÜM:2)
ÖRNEK.3
•Bir isale kanalı sonundaki arazi kotu 548, su yüzü kotu
550 olarak belirlenmiştir. İsale kanalının j = %o 0,5
eğimde ve 16 km. uzunlukta yapılması
planlanmaktadır. Akarsuyun minimum debisi 25 m3/s
ve maksimum debisi 55 m3/s olarak ölçülmüştür. İsale
kanalıyla alınacak debi 12 m3/s dir. Akarsu üzerinde
yapılacak olan bağlamanın genişliği B=25 m. dir. Su
alma ağzındaki kayıplar 0,4 m. alınacaktır. Buna göre:
•Bağlamanın kabartma kotunu, kret kotunu ve
maksimum kabartma kotunu hesaplayınız.
ÇÖZÜM: 3
SIZMA ANALİZİ
ÖRNEK: Şekilde verilen bağlamanın kret kotunu
hesaplayınız ve Lane’ye göre sızma analizini yapınız.
ÇÖZÜM
SABİT BAĞLAMALARDA
KAPASİTE VE PROFİL
BELİRLENMESİ
AKARSU

PLANDA BAĞLAMA
BOYKESİTTE BAĞLAMA VE ELEMANLARI
Sabit Bağlamaların Hesap Esasları:
Sabit bağlamalarda aşağıda belirtilen hesapların yapılması gerekir:

I) Bağlama yüksekliğinin tesbiti

II) Bağlama genişliğinin tayini

III) Bağlama profilinin (kesit biçiminin) belirlenmesi

IV) Çakıl geçidi projelendirilmesi olmak üzere dört bölümde ele alınabilir.
Her bağlama memba tarafında su seviyesinin yükselmesine sebep olur. Bağlamadan memba
yönüne gidildikçe kabarma yüksekliği azalır ve teorik olarak sonsuzda sıfır olur. Kabarma su
seviyesi ile kabarmadan önceki su seviyesi arasındaki fark 2 cm veya bağlama yapımından sonraki
ve önceki su derinlikleri oranı 1.01 olduğu noktada kabarma etkisinin son bulduğu kabul edilir. Bu
noktaya bağlamanın “kabarma sınırı”,bağlama ile bu nokta arasındaki mesafeye de “kabarma
uzunluğu” denir. Kabarma uzunluğu, bağlama yüksekliği, akarsuyun eğimi ve o andaki yataktan
geçen su miktarına bağlı olarak seçilir.
Bir bağlamada kabartma kotu, kabarma bölgesinin su altında kalma durumu, memba
bölgesindeki yer altı ve yüzeysel su seviyelerinin müsaade edilen mevsimlik en yüksek değerleri,
temel şartları, enerji kırıcıların maliyetleri gibi hususlar dikkate alınarak seçilir. Özellikle tarım
değeri yüksek araziler, kabarma bölgesindeki meskun yerler, bölgenin drenaj durumu, su temini ve
atık su şebekeleri ve bölgedeki mevcut su hakları göz önünde bulundurularak ve herkese hizmet eden
hedefler ön plana alınarak seçim yapılmalıdır.
KABARTMA KOTUNUN BELİRLENMESİ
• Bağlamanın memba tarafındaki su seviyesini belirleyen kabartma kotu, iletim
kanalı sonundaki su yüzü kotuna kanaldaki sürekli ve yersel yük kayıplarını ve su
alma yerindeki tüm yersel kayıpları eklemek sureti ile bulunur. Akarsu boyunca
kademeli olarak birbirini takip eden bağlamalar öngörülmesi durumunda,
inşaat ve işletme masraflarını azaltmak için kabartma yüksekliğini mümkün
olduğu kadar büyük tutmak gereklidir.
• Su alma amaçlı bağlamalarda minimum kabarma yüksekliği çökeltim
havuzundaki su derinliği (h=1,5-4,0m) esas alınarak belirlenmelidir. Ayrıca
çökeltim havuzunun sonundaki yıkama kanalı genellikle bağlamanın
mansabında akarsuya bağlandığından belirli bir yıkama hızı sağlayabilmek için
bağlamanın belirli bir yükseklikte planlanması zorunludur.
• Alçak bağlamalar katı madde birikmesi sonucu kısa sürede dolarak etkisini
yitireceğinden uygun değildir.
• Su alma ağzından istenen miktardan debinin girmesi için bağlama gerisinde
suyun belirli bir seviyenin altına düşmemesi gerekir. Bu seviyeye
bağlamanın kabartma seviyesi denir. Kabartma kotunu suyun götürüleceği
yerin kotu, su alma ve isale yapılarında meydana gelecek yük kayıpları tayin
eder. Dolayısıyla;
• Kabartma kotu = Suyun varış yeri kotu + isale tesislerinde yük kayıpları +
Su almada yük kayıpları
olmalıdır.
En elverişsiz durumda su alabilmek için, bağlamanın minimum akımda
gerekli kabartma kotunun oluşması, dolayısı ile de bağlama tepe(kret)
kotunun kabartma kotundan minimum nap yüksekliği (hmin) kadar aşağıda
yapılması gerekir.

Kret Kotu = Kabartma kotu – hmin


BAĞLAMA TEPE KOTU VE UZUNLUĞUNUN BELİRLENMESİ:
• Kabartma kotu belirlenen bir bağlamadan ihtiyaç debisinin iletim kanalına
alınmasında kritik durum minimum debilerde meydana gelir. Bu nedenle
bağlama tepe kotunun belirlenmesinde aşağıda olduğu gibi hareket edilir.
• Durum:
• Qmin-Qa=Q /min>0
• Bu durumda bağlama üzerinden Q /min büyüklüğünde debi geçtiğinde oluşacak
savak yükü hesaplanır. Bağlama tepe kotu, kabartma kotundan savak yükü
çıkartılarak bulunur. Hesaplarda çakıl geçidi kapasitesi göz önüne alınmaz.
• Durum:
• Qmin-Qa< O
• Bu durumda bağlama üzerinden su aşmayacağından bağlama tepe kotu,
kabartma kotu alınır veya ona 0,1 m gibi bir emniyet payı (dalga tesiri) eklenerek
bulunur.
• Bağlama uzunluğunun büyük seçilmesi durumunda taşkın esnasında
maksimum kabarma kotu küçük fakat bağlama maliyeti büyük olur.
Bağlama genişliğinin küçük seçilmesi durumunda ise tersi olur. Bu
nedenle memba bölgesindeki meskun yerlerin ve tarım alanlarının
hangi kabarma kotundan itibaren zarar göreceği ve su altında kalacağı
ve bu durumun seddeler ile ne ölçüde önlenebileceği incelenerek
teknik ve ekonomik yönünden en uygun bağlama uzunluğu
belirlenmelidir.
• Bağlama uzunluğu başlangıçta çakıl geçidi ve diğer yapımlarda dahil
olmak üzere akarsu yatağında fazla daralma veya genişleme
yapmayacak şekilde seçilmelidir. Prensip olarak bağlama uzunluğu buz
yığılmalarını ve erezyonu önlemek için akarsu yatağı genişliğinin 0,5-
0,6 katından daha küçük olmamalıdır.
ÇAKIL GEÇİTLERİ
• Eşik önünde aşırı yığılmalar sebebiyle çökeltim havuzuna çakıl
girmesine ve su alma ağzının tıkanmasına engel olmak maksadı ile
yığılan çakılların zaman zaman mansaba aktarılması için düzenlenen
kapaklı geçitlere çakıl geçitleri denir.
• Yığılan katı maddeleri sürükleyecek hızların sağlanabilmesi için,
geçit genişliğinin 3-3.5 m. tutulması uygun olmaktadır. Büyük
kapakların maliyeti yüksek olduğu için, geçidin geniş yapılmaması
ekonomik bakımdan da faydalıdır. Gerekirse genişlik artırılır veya iki
çakıl geçidi kullanılır.
• Çakıl geçidinin gido veya ayırma duvarı denilen bir duvarla koridor
şeklinde ayrılması, katı madde kontrolü için yararlıdır. Geçit tabanı
akarsu taban seviyesinde tutulmalı, kapaktan sonra alçaltılmalıdır.
• Yükseklikleri 2.5 m. ye kadar olan bağlamalarda, çakıl geçidine bağlama
yüksekliğinde bir kapak yapılır. Yüksek bağlamalarda, kapakla birlikte dalgıç
perde (su içine doğru uzanan betonarme bir perde) kullanılması işletme ve
ekonomi bakımından avantaj sağlar.
• Bu durumda çakıl geçidinden geçen debi batmış orifis eşitliği olan,
• Q=µ a b (2gh)
bağıntısı ile hesaplanır. Burada,
• a : çakıl geçidinin yüksekliği,
• b : çakıl geçidinin genişliği,
• h : memba ve mansap tarafındaki su seviyeleri farkı,
• µ : 0,65-0,75 arasında değişen orifis akım katsayısıdır.
• Çakıl geçidinin üzerinde dalgıç perde mevcut değilse, batmış bağlama
eşitliği dikkate alınarak hesaplar yapılır. Bu durumda µ1=µ2 =0,90-0,95 alınabilir.
HİDROLİK KİTABINDAN

PM =Pc =atmosfer basıncı

Birim genişlikten geçen debi: B noktası bilinmediğinden entegrasyon A dan


D ye kadar yapılır ve netice
bir katsayı ile çarpılır:
7.2.2 Savak Kapasitesi
- Yaklaşım hızı hesaba katılmadan,
Çakıl Geçidi:
■ Kapaklı çakıl geçitleri: Sabit bağlamalarda su alma ağzının önündeki
tabanı kontrol etmek ve burada biriken katı maddelerin mansaba
geçmesini sağlar.
- Genişlikleri 2 ile 6 m genelde 3-3.5 m uygundur.

■ Genişliği 50 m yi geçen sabit bağlamalarda çakıl geçitierini iki taraflı


olarak planlamak daha uygun olur.

■ Kabartma yüksekliği büyük olan bağlamalarda maliyeti düşünnek ve


işletme kolaylığı sağlamak için çakıl geçitlerinin üst kısmı dalgıç perde
şeklinde düzenlenerek kapak yüksekliği düşürülür.

* Bu durumda çakıl geçidinden geçen debi batmış orifis eşitliği →


7.2.4. Statik Profil
Önce Recep hocanın slide 74 bak!
1. Etki Eden Kuvvetler:

Esas kuvvetler:

▪ Hidrostatik kuvvet (en yüksek kabarma seviyesinde)


▪ Bağlamanın kendi ağırlığı
▪ Alttan kaldırma kuvveti

Tali Kuvvetler:

Mansap su basıncı, deprem kuvveti, savaklanan suyun emme ve basınç kuvveti, buz
basıncı, toprak ve silt basıncı, savak üzerinden geçen suyun dinamik etkisi, çarpma ve
titreşim zorlamaları, farklı oturmalardan doğan reaksiyon kuvvetleri; ısı değişimlerinin
etkisi...
2. Boyutlandırma:

Sabit bağlamalarda çekme gerilmeleri istenmez

→ etki eden kuvvetlerin bileşkesinin kesitin çekirdek bölgesinde kalması veya


sınır şartında çekirdeğin uç noktasından (C noktası) geçmesi gerekmektedir.

■ Bu durumda normal yükleme durumu için aşağıdaki eşitlikler yazılabilir


(Şekil 7.9)

- Burada m ve n memba ve mansap yüzeylerindeki taban su basıncını


küçültme faktörü olup kaya temeller için m = 0,5 ve n= 0,1 alınır.

- Geçirimli zeminler üzerinde inşa edilen bağlamalarda bu değerler sızma


hesapları sonucu bulunur
Bir metre genişliğindeki bağlama gövdesine elki eden esas
kuvvetler ile moment kolları (Normal Yükleme Durumu):
Bu kuvvetlerin C noktasına göre momentleri yazılarak sıfıra eşitlenir

Ve bu değerleri yerine konursa


bağlamanın rölatif genişliği:
3. Tahkikler:

Çekme gerilmelerinin meydana gelmediği durumda, devrilme tahkiki


yapılmasına gerek yoktur.
■ Diğer durumlarda D noktasına göre yazılacak momentler ile,

Kayma emniyeti:

Sürtünme katsayısı → sağlam kaya: 0,8 çatlaklı kaya: 0,7


çakıl ve iri kum: 0,4 kumlu zemin: 0.3
Taban gerilmeleri:

Taban uç
noktalanrındaki
gerilmeler:
HİDROLİK PROFİLİN BELİRLENMESİ
7.2.5. Uygulama Profili

Uygulama profilinden düşüm yatağına geçiş R> 5H eğrilik yançaplı daire yardımı ile
sağlanmalıdır. H = h+ Vo2/2g (savak üzerindeki enerji yüksekliği)
Eğer h ˂ 0,70 m. ise hidrolik profil, statik profilin içinde kalır ve ondan küçük olur.
Statikçe belirlenen kesitten daha küçük bir kesit olamayacağından, h =0,70 m kabul
edilerek uygulama profili belirlenir.
Eğer h ˃ 0,70 m ise hidrolik profil statik profili iki noktada keser. Bu durumda ; hidrolik profilin
sırt kısmı ya statik profile paralel olarak kaydırılarak veya topuk noktasından hidrolik profilin sırt
kısmına teğet çizilerek kaydırılmak suretiyle uygulama profili belirlenmiş olur.

1. metot: Topuk noktasından sırta


teğet çizme (b sabit kalır)
2. Metot: Statik profilin sırtını
hidrolik profile teğet olarak
kaydırma
( 2. Metotta taban genişliği b’ kadar artar)

Topuk
AKARSULARDA SÜRÜNTÜ
MADDE MİKTARININ HESABI
(ÖRNEKLER)
ÖRNEK.1.1)
ÖRNEK .2)
Şekilde verilen dikdörtgen kesitli bir kanaldan, birim genişlikten geçen
ve kanalın tümünden geçen sürüntü madde miktarını hesaplayınız?

h=3,5 m

=18 m. τ = ϒ.R.J = 1000*2,52*0,0008 = 2,02 kg/m2


τkr = 0,06 ( ϒs - ϒsu) Dort = 0,06 (2650-1000) 6*10-3 = 0,594 kg/m2
Verilenler qs = Ψ τ ( τ - τkr ) =0,3* 2,02 (2,02 – 0,594) = 0,864 kg/s.m

Kesitin tümünden geçen sürüntü madde miktarı:


Gs = qs*b = 0,864*18 = 15,552 kg/s

Bir yılda kesitten geçecek malzeme miktarı:


Gs = 15,552 (365.24.60.60) = 4,9*108 kg/yıl
ÖRNEK .3)
Oldukça geniş bir akarsuda (B ˃˃ h) su derinliği 2 m. ve sürüklenen ortalama
dane çapı 6,2 mm olarak ölçülmüştür. Dane birim hacim ağırlığı 2,65 t/m3,
J = 0,002 ve ψ= 0,25 olduğuna göre; akarsuyun taşıdığı sürüntü madde
miktarını hesaplayınız?

τ = ϒ.R.J (B ˃˃ h olduğundan R = ~h alınabilir.)


τ = 1000*2*0,002 = 4 kg/m2

τkr = 0,06 ( ϒs - ϒsu) Dort = 0,06 (2650-1000) 6,2*10-3 = 0,61 kg/m2


qs = Ψ τ ( τ - τkr ) = 0,25* 4 ( 4 – 0,61) = 3,39 kg/s.m
AKARSULARDA YAPILAN
ÖLÇÜMLER
KATI MADDE ÖLÇÜMLERİ
DEBİ ÖLÇÜMLERİ
ÖLÇÜMLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ
• Mulinenin pervanesi suyun oluşturduğu kuvvetin etkisiyle döner.
• Pervanenin devir adedi mekanik veya elektriksel olarak saptanarak
cihaz içinde oluşturulmuş devir-hız bağıntısından faydalanılarak
suyun akış hızı hesaplanır.
• Tek ölçüm ve iki ölçüm yapılabilir.
• 60 cm’ye kadar olan derinliklerde tek, daha fazla derinliklerde iki
ölçüm yapılır.
• Tek ölçümde muline su derinliğinin 0,6’sı kadar derinlikte
yerleştirilir.
• İki ölçümde ise biri su derinliğinin 0,2’sine, diğeri 0,8’sine gelecek
şekilde ölçümler yapılır. Bu ölçümlerin ortalaması alınarak hız
belirlenir.
Hacim Ölçme Esasına Dayanan Yöntemler
En basit olarak, doğrudan doğruya debinin ölçüldüğü yöntemlerdir.
Teknik cihazlara ihtiyaç duyulmaz
1) Geçici Depolama İle Debi Tayini
• Yöntemin esası, gelen suyu belli bir zaman periyodunda belli
bir hacim içinde toplamaktır.
• Bilinen bir hacmin dolduruluş süresinden debi belirlenir.
2) Kimyasal Yolla Debi Tayini
a) Konsantrasyon arttırıcı maddeler
b) Boyar maddeler
c) Radyoaktif İzotoplarla Debi Tayini
a) Konsantrasyonu Arttırıcı Maddeler

• Ölçüm yapılacak kesitte dozlama ve örnekleme yapmak üzere iki nokta seçilir.
• Dozlama noktasından sürekli olarak belli konsantrasyonda ve miktarda
kimyasal madde enjeksiyonu yapılır.
• Suya homojen olarak karışan kimyasalın konsantrasyon değişiminden debi
hesaplanır
b) Boyar Maddeler
• Konsantrasyon attırıcı maddelerdeki kullanılan yöntemle aynıdır.
• Kimyasal madde yerine boyar maddeler kullanılmaktadır.

c) Radyoaktif İzotoplarla Debi Tayini

• Kimyasal maddeler ile yapılan ölçüm yöntemine benzerdir.


• Konsantre halde radyoaktif izotop enjekte edilmektedir. İzotopun
yansıtacağı gama ışınlarından yararlanılarak hesaplama yapılır.
• Cam kafes içindeki çözelti kırılarak dereye homojen dağılımı
sağlanır.
Savaklarla Debi Tayini
• Akarsu yatağına yerleştirilen içinden veya üzerinden su akan düzgün şekilli
boşluğa savak denir.
• Debi ile seviye arasındaki ilişkiden faydalanılarak sadece seviye ölçmekle debi
hesaplanabilir.
• Üçgen, dikdörtgen, yamuk gibi şekillerde yapılabilir.

H
Debi Debi - Zaman Grafiği

Zaman

■ Günlük ortalama debilerin zamanla değişimini gösteren eğriye "debi gidiş çizgisi"
denir.
■ Türkiye'de, akım gözlem istasyonlarında elde edilen günlük ortalama debiler bir su
yılı için (1 Ekim - 30 Eylül) EİE ve DSİ tarafından yayınlanan akım rasat (gözlem)
yıllıklarında yayınlanır.
Debi Süreklilik Eğrisi
Q Q

Q
t1 t2
t1 + t 2
___________________________________

t 0 100
Zaman Zamanın %

Debi gidiş çizgisinden faydalanarak, debinin belli bir değere eşit veya ondan büyük olduğu zaman
yüzdesi düşey eksende, zaman yüzdeleri yatay eksende gösterilerek çizilen eğriye "debi süreklilik
çizgisi (eğrisi)" denir.

Debiler büyükten küçüğe doğru dizilir. Her bir debinin aşılma ihtimali: m/(n+1) m: sıraya dizilmiş
debilerin sıra numarası, n: toplam veri sayısıdır.
Hacim-Yüzey Eğrileri
HAZNE HACMİNİN
BELİRLENMESİ
ÖRNEK.1)
ÇÖZÜM.1)
ÖRNEK.2 )
ÇÖZÜM.2)
ÖRNEK.3)
ÇÖZÜM.3)
KABARTMA YAPILARI
(SABİT BAĞLAMALAR)
Baraj ile Bağlamanın Karşılaştırılması
• Baraj ile bağlama karşılaştırıldığında benzer özelliklerinin bulunması yanında, aralarında önemli
bazı farklılıklar da görülür. Bunların başlıcaları:
• 1. Baraj akarsu yatağından başka tüm vadiyi, bağlama ise genellikle yalnız akarsu yatağını
kapatır.
• 2. Baraj yapılış amacı ne olursa olsun suyu biriktirmek, bağlama ise suyu biriktirmekten çok, su
seviyesini belirli bir kota kadar yükseltmek için yapılır. Bir kabartma yapısının hazne hacmi yıllık
toplam akımın %20 sinden daha büyük olması durumunda, yapı baraj olarak isimlendirilir.
• 3. Baraj, suyu depo ettiğinden akarsuyun akım rejimini düzenleyici bir etki yapar ve kurak
mevsimlerde minimum debiden daha büyük bir debi sağlayabilir. Bağlamanın akım rejimini
düzenleyici etkisi ise çok sınırlıdır ve kurak mevsimlerde minimum debiden daha büyük bir debi
alınması mümkün değildir.
• 4.) Baraj sabit bir yapıdır. Baraj tepe kotu daima en yüksek hazne su seviyesinin üzerinde
planlanır. Bağlamalar ise bağlama gövdesi üzerinden su aşacak şekilde sabit veya hareketli
olabilir.
• 5.) Baraj akarsuyun memba bölgelerinde ve bazen orta kesiminde belirli yerlerde yapılabilir.
Bağlama ise akarsuyun mansap bölgesi de dahil genellikle her yerinde inşa edilebilir.
Baraj ile Bağlamanın Karşılaştırılması
• 6.) Barajların yıkılması durumunda haznede toplanan sular büyük mal can
kaybına sebep olur. Bağlama gerisinde toplanan su daha az olduğundan,
yıkılmaları durumunda barajlara göre daha az hasar meydana gelir. Bunun
sonucu olarak baraj proje ve inşaatlarında bağlamalara göre daha katı
şartnameler ve kurallar geçerlidir.
• 7.) Baraj gövdesi mansap tarafından topuk uç noktasında bitmesine karşılık
bağlamadan geçen suların yapıya ve akarsu yatağına zarar vermemesi için
bağlama mansaba doğru bir düşüm yatağı ile devam eder.
• 8.) Barajların boyutlandırılmasında statik etkiler daha önemlidir. Bağlamalarda
ise statik etkiler yanında dinamik etkilerde önemlidir.
• 9.) Sabit bağlamalarda üstlerinden su aktığından gövde profili hidrolik koşullara
uygun olarak şekillendirilir. Barajlarda ise statik yönden en uygun kesit seçilir.
• 10.) Barajlarda bağlamalara göre kabartma yüksekliği daha büyük olduğundan
çevre etkileri daha fazladır.
Bağlamaların Yapılış Amaçları
• Bağlamalar, sulama, içme suyu temini,enerji üretimi, taşkın kontrolü, akarsu taşımacılığı, kirlilik
kontrolü, gezinti ve dinlenme yeri temini amaçları için yapılabilirler. Bağlamaların yapımı ile
aşağıdaki hususların biri veya birkaçı sağlanarak istenen amaca ulaşılır:

• 1.) Memba bölgesindeki suyu belirli bir seviyeye kadar kabartarak istenilen seviyeden su
almasını sağlamak,

• 2.) Su alma ağzının önündeki su seviyesi değişimlerini azaltmak,

• 3.) Suyu kabartarak düşüm yüksekliği elde etmek,

• 4.) Su iletim kanalının boyunu kısaltmak,

• 5.) Akarsu yatağındaki kıyı ve taban erozyonunu önlemek ve ilgili yapıları oyulmalara karşı
korumak için akış hızını düşürmek,
Bağlamaların Yapılış Amaçları
• 6.) Ulaşım yapılan akarsularda özellikle minimum debilerde gerekli
su derinliği sağlamak,
• 7.) Yer altı su seviyesini yükseltmek,
• 8.) Sürüntü maddesini ve sınırlı ölçüde de olsa askı maddesini geri
tutmak,
• 9.) Akarsuyun biyolojik olarak kendi kendisini temizlemesine
yardımcı olmak,
• 10.) Suyun kabartılmasında sınırlıda olsa daima bir depolama söz
konusu olduğundan, akışları düzenlemek gibi amaçlardan biri veya
birkaçına hizmet etmek için yapılırlar.
Bağlamaların Çevreye Etkileri
Her bağlama yapılış amacına uygun tesislerle birlikte düşünülmeli ve
ekonomik yönden ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Ayrıca su haklarını, mevcut tesisleri
ve bölgedeki su kaynaklarını biyolojik ve diğer yönlerden ne ölçüde etkilediği,
sürüntü maddesi ve buz geçişlerini ne ölçüde engellediği incelenmelidir. Tesisin
yapımı veya işletilmesi sonucu ortaya çıkabilecek katı madde ve kokuşmuş çamur
birikmesi, buz yığılması gibi zararlı etkiler önlenmeli, en azından azaltılmalıdır.
Kabartmanın yer altı suyuna ve pınarlara etkisi araştırılmalıdır.
• Bağlama yapımından sonra akarsuyun mansap bölgesindeki akım şartlarında
önemli değişmeler meydana gelebilir. Bağlama üzerinden mansaba geçen sular
taşıdıkları katı maddelerin büyük bir kısmını kabartma bölgesinde
bıraktıklarından mansap bölgesinde taban ve kıyı aşınmaları meydana gelir ve
sonuçta su seviyesi düşer. Bu durum ise mansap bölgesindeki yer altı su
seviyesini etkiler.
SABİT BAĞLAMALAR
Planlama Esasları
• Bağlamaların planlanması, hidroloji, hidrolik, geoteknik,
statik, su yapıları, inşaat, işletme, makine tekniği,
ekonomi,....ile ilgili hususlar göz önüne alınarak yapılır.
Ayrıca bağlamanın planlandığı bölgedeki doğa şartları ile
de uyum sağlamasına dikkat edilir.
• Bağlama projelerinin hazırlanmasında, topoğrafya,
hidroloji, hidrolik ve mukavemet ile ilgili olmak üzere
dört aşamalı bir çalışma yapılır. Bu aşamalarda yapılacak
başlıca çalışmalar aşağıda özetlenmiştir.
• Topografya ilgili çalışmalar:
Yatak kesitleri çıkarılır, ortalama eğim, taşkın yatağı genişliği, ... hesaplanır.

• Hidroloji ile ilgili çalışmalar:


• Seviye ve debi gidiş ve süreklilik çizgileri, minimum ve ortalama debiler, tekerrür
aralıkları 5, 10, 100, 250 ve 500 yıl olan taşkınlar,katı madde debileri,... belirlenir.

• Hidrolik çalışmalar:
Anahtar eğrisi, bağlama kapasitesi, kabarma eğrisi ve taşkın su seviyeleri hesaplanır.
Düşüm yatağı, su alma ağzı, çakıl geçidi ve çökeltim havuzu ile ilgili hidrolik hesaplar
yapılır. Sabit bağlamalarda hidrolik profil belirlenir.

• Mukavemet hesapları:
• Temel tipi ve boyutları, bağlamanın boyutları, bağlama altından sızma, düşüm yatağı
kalınlığı belirlenir. Kapakların, kenar ve orta ayakların statik hesapları yapılır ve
inşaatına esas olacak projeler hazırlanır.
BAĞLAMALARIN KISIMLARI
• Sabit Bağlamanın Kısımları:

Bir sabit bağlamanın ana elemanları esas bağlama yapısı, su alma yapısı ve özel yapılardır. Burada bir sabit bağlamanın esas yapısı ile
ilgili hususlar verilmiştir:

a) Bağlama Gövdesi: Akarsu yatağını bir baştan bir başa kapatarak memba su seviyesinin ayarlanmasını sağlayan yapıdır. Bir kıyıdan
diğerine geçişi sağlayan bir servis köprüsü ön görülmesi durumunda köprü ayakları bağlama gövdesi üzerine oturtulur.

b) Çakıl Geçidi: Su alma ağzının önünde sürüntü maddesinin yığılmasını önlemek için akarsu yatağının en alçak seviyesinde (talveg)
planlanan kapaklı geçitlerdir. Çakıl geçidi dolu gövdeden sürüntü maddesini yönlendiren ayırma duvarı (gido duvarı) ile ayrılır.

c) Kenar ayaklar: Bağlamayı kıyılarla sınırlayan buradaki toprak etkilerini tutan ve servis köprüsüne mesnet görevi yapan istinat
duvarıdır.

d) Düşüm Yatağı: Bağlama üzerinden geçen suyun enerjisini kırarak bağlamaya zarar vermesini ve akarsu yatağının oyulmasını
önlemek için dolu gövdenin devamı şeklinde planlanan koruyucu tabakadır.

e) Anroşman: Bağlamanın mansabındaki akarsu yatağındaki oyulmayı önlemek için düşüm yatağından sonra belirli uzunluktaki taş ve
kaya parçaları ile korunan kısımdır.

f) Sızdırmazlık Yapıları: Saplama duvarı, palplanş, enjeksiyon perdesi, memba örtüsü, ters filtre,... gibi sızdırmazlık yapıları
öngörülerek, bağlama altından sızma istenilen seviyeye düşürülür.

g) Diğer Tesisler: Bağlamanın yapılış amacına bağlı olarak su alma yapısı, enerji santralı, balık geçidi, gemi geçidi gibi yapılar planlanır.
•GİRİŞ VE GENEL BİLGİLER
•AKARSU MORFOLOJİSİ
•AKARSULARDA KATI MADDE
HAREKETLERİ
Türkiye, coğrafi konumu sebebiyle değişik özelliklere sahip bir ülkedir. Ülkemizin
ortalama yükseltisi 1.132 m.dir. Bu yükseklik, Asya’nın 1.050 m olan ortalama yükseltisinden
daha fazla olmasının yanı sıra, Avrupa’nın 330 m olan ortalama yükseltisinin 3,5 katıdır.
Ülkede yükselti batıdan doğuya doğru artmaktadır. Türkiye’nin başkenti olan Ankara’nın
rakımı 875 (Ulus) metredir. Doğu’da düzlüklerin rakımı 2.000 m’ye kadar çıkmaktadır.
Türkiye’nin toplam yüz ölçümü 783.577 km2 başka bir ifadeyle 78 milyon hektardır. Baraj ve
tabii göller çıkıldığında kalan alan 769.600 km2’dir. Türkiye topraklarının yarıdan fazlasını
dağlar kaplar. Bunun dışında kalan bölüm ova, plato, engebeli arazi ve yassı tepeliklerdir.
Türkiye’nin 190.000 km2’lik alanı, alüvyonlarla örtülü ova özelliği gösteren değişik
yüksekliklerdeki düzlüklerden oluşur. Platolar 80.000 km2 alan kaplar. Ova ve platoların
toplamı 270.000 km2 alana karşılık gelmektedir ki bu alan Türkiye yüz ölçümünün 1/3’ü
kadardır. İşlenmesi nispeten kolay olan 100.000 km2’lik engebeli ve yassı tepeli arazileriyle
birlikte Türkiye’de dağlık alanların dışında 370.000 km2 düzlük alanı olduğu söylenebilir. Tarım
arazileri toplamı da 280.000 km2 yani 28 milyon hektar civarındadır.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), ''Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi 2019
Sonuçları''na göre 2020 yılı başında ülke nüfusunun önceki yıla göre 1 milyon 151 bin
115 kişi artarak 83 milyon 154 bin 997 kişiye ulaştığını açıklamıştır.
• Türkiye’de yarı kurak iklim özellikleri görülür. Buna karşın Türkiye’nin üç
tarafının denizlerle çevrili olması, yüksek sıradağların kıyılar boyunca uzanışı, ani
yükselti değişiklikleri ve kıyıya olan uzaklık, iklim özelliklerinin kısa mesafelerde
farklılaşmasına sebep olmaktadır. Sıcaklık, yağış ve rüzgarlar da iklim özelliklerine
bağlı olarak farklılıklar gösterir. Kuzey ile güney arasındaki enlem farkı da (6°)
sıcaklık değişiminde önemli bir rol oynamaktadır. Bu yüzden güney bölgeleri,
subtropikal iklimlere benzer Akdeniz ikliminin etkisi altındadır. Akdeniz ikliminde
yazlar kurak ve çok sıcak, kışlar yağışlı ve ılık geçer. Kuzeyde ise her mevsim yağışlı
olan Karadeniz iklimi görülür. İç bölgeler step iklimi karakterindedir ve sıradağlarla
çevrelenmiş olduğundan az yağış alır. Yıllık ve günlük sıcaklık farkları çoktur. İç ve
Doğu Anadolu’da kışlar uzun ve soğuk, kıyı bölgelerindeyse kısa ve ılıktır.
Yağışlar bölgeye ve zamana göre büyük farklılıklar gösterir. Türkiye’nin
özellikle dağlık olan kıyı bölgelerinde yağış boldur (1.000~2.500 mm/yıl).
Kıyılardan iç bölgelere gidildikçe yağış azalır. Marmara ve Ege bölgelerinde, Doğu
Anadolu’nun yaylalarında ve dağlarında yağış 500~1.000 mm/yıl’dır. İç
Anadolu’nun birçok yerinde ve Güneydoğu Anadolu’da yağış 350~500 mm/yıl'dır.
Tuz Gölü çevresi Türkiye’nin en az yağış alan yerlerinden biridir (250~300 mm/yıl).
• Türkiye’nin 77,95 milyon ha olan yüzölçümünün yaklaşık olarak üçte
birini oluşturan 28,05 milyon hektarlık kısmı ekilebilir araziler olarak
tanımlanmakta ve bunun da 25,85 milyon hektarlık kısmı sulanabilir
arazilerden oluşmaktadır. Ancak, yapılan etüdler sonucunda bugünkü
koşullarda ekonomik olarak sulanabilir arazi miktarı 8,5 milyon hektar
olarak belirlenmiştir. 2019 yılı sonuna kadar 6,65 milyon
hektar arazi sulamaya açılmış olup, bu alanın 3,61 4,36 milyon
hektarı DSİ tarafından inşa edilmiş modern sulama şebekesine
sahiptir
• Türkiye’de yıllık ortalama yağış yaklaşık 574 mm olup, yılda
ortalama 450 milyar m³ suya tekabül etmektedir. Bu miktarın 186
milyar m³ ü akışa geçerek nehirleri beslemektedir. 69 milyar m³ ü
yeraltına sızmaktadır. Günümüz teknik ve ekonomik şartları
çerçevesinde, çeşitli maksatlara yönelik olarak tüketilebilecek
yerüstü suyu potansiyeli yılda ortalama toplam 94 milyar m³’tür,
18 milyar m³ olarak belirlenen yeraltı suyu potansiyeli ile birlikte
ülkemizin tüketilebilir yerüstü ve yeraltı su potansiyeli yılda
ortalama toplam 112 milyar m³ olup, mevcut durumda 57 milyar
m³’ü kullanılmaktadır (DSİ, 2020). Ancak, yapılan etüdler
sonucunda, günümüz teknik ve ekonomik şartları çerçevesinde
çeşitli amaçlara yönelik olarak tüketilebilecek su potansiyelinin; 98
milyar m³’ü yerüstü ve 12 milyar m³’ü yeraltı suyu olmak üzere
yıllık ortalama 110 milyar m³ olduğu belirlenmiştir.
• Türkiye yüzey alanına düşen ve yukarıda belirtilen yıllık su potansiyeli (112 milyar m3)
dikkate alındığında ülkemiz nüfusunun 83.154.997 kişi olduğu kabulü ile, kişi başına
düşen kullanılabilir su miktarı ise 1346 m³/yıl olmaktadır. Uluslararası standartlar
çerçevesinde bir ülkenin su potansiyeli yönünden zengin bir ülke olarak
değerlendirilebilmesi için kişi başına su potansiyelinin 10.000 m³/yıl civarında olması
gerekmektedir. Buradan da görüleceği gibi, su potansiyeli bakımından zengin bir ülke
olmayan Türkiye’nin, hızlı nüfus artışı dikkate alındığında, ileriki yıllarda su kısıtı bulunan
ülkeler arasında yer alması muhtemel görülmektedir.
• Su varlığına göre ülkeler sınıflandırıldığında; yılda kişi başına düşen ortalama
kullanılabilir su miktarı 1.000 m3'ten az olan ülkeler "su fakiri", 2.000 m3'den az olan
ülkeler "su azlığı", 8.000 - 10.000 m3'ten fazla olan ülkeler ise "su zengini" olarak kabul
edilmektedir.
• Mevcut durumda ülkemiz kişi başına kullanılabilir su miktarı olan 1346 m³/yıl değeri ile
su azlığı olan ülke sınıfına girmekte, 2030 yılı için yapılan projeksiyonlarda nüfusun 100
milyonu aşacağı kabulüyle de; kişi başına kullanılabilir su miktarının 1000 m3/yıl
değeriyle, su fakiri ülke olmamız kaçınılmaz görülmektedir.
• Bu nedenle mevcut kaynaklarımızı iyi değerlendirmeli ve israf etmeden kullanmalıyız.
• Ülkemizde kişi başına düşen kullanılabilir yıllık su miktarı 2000
yılında 1 652 m3, 2009 yılında 1 544 m3, 2020 yılında ise 1 346 m3
olmuştur. Türkiye, kişi başına kullanılabilir su potansiyeline
bakıldığında, su baskısı yaşayan ülkeler arasında yer almaktadır. Bu
nedenle suyun tasarruflu ve optimum bir şekilde kullanılması önem
arz etmekte ve depolamalı tesisler yapılması suretiyle su kaynakları
potansiyelinin değerlendirilerek çok maksatlı bir şekilde
kullanılmasına yönelik çalışmalar yürütülmektedir. Ayrıca işletmede
olan sulamalarda su kayıplarının önüne geçilerek suyun daha etkin
ve verimli bir şekilde kullanılabilmesi, toprağın kalitesini etkileyen
drenaj sorunlarının giderilebilmesi maksatlarıyla yenileme
projelerinin ön plana çıkarılması ve klasik açık sistem sulama
şebekeleri yerine modern kapalı sulama sistemlerinin kullanımının
yaygınlaştırılması hedeflenmektedir.
• Ülkemizin toplam kullanılabilir yerüstü ve yeraltı su
potansiyelinin 112 milyar m3 ve kişi başına düşen su
potansiyelinin yaklaşık 1500 m3/kişi/yıl olduğu dikkate
alındığında, ülkemizin “su stresi” içinde olduğu ve giderek “su
fakiri” olmaya doğru yaklaştığı sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu
durum, su kaynaklarımızın kalitesinin yanı sıra miktar
açısından da çok dikkatli yönetilmesini gerekli kılmakta,
dolayısıyla içme suyu temin ve dağıtım sistemlerindeki su
kayıplarının azaltılması özel bir önem kazanmaktadır. İçme
kullanma amaçlı artan su talebine karşılık, suyun tüketiciye
ulaşmadan temin ve dağıtım sistemlerinde yok olması, su
kaynakları üzerindeki baskıyı artırmakta ve önemli ekonomik
kayıplara sebep olmaktadır.
AKARSU
MORFOLOJİSİ
2.1. GENEL BİLGİLER
2.1.1. Tanımlar

Akarsu: Karalar üzerindeki yüzeysel sular yerçekimi tesiri ile en büyük eğim yönünde
belirli bir mecrada toplanarak çizgisel bir akım oluşturması olarak tanımlanır.
Akarsu Havzası (drenaj havzası, su toplama havzası): Bir akarsuyun sularını toplayan alan

Su Ayırım Çizgisi: İki komşu akarsu havzasını ayıran çizgi

Dış Drenaj Alanı: Denize ulaşan akarsuların havza alanı

İç Drenaj Alanı (kapalı havza): Denize ulaşmayan akarsuların havza alanı

Kaynak Deresi (başlangıç deresi): Bir akarsuyun çıktığı yerden ilk dere ile birleştiği yere kadar
olan kesimi

Akarsu Kavşağı: İki veya daha fazla akarsuyun birleştikleri yer


Çıkış Noktası: Bir havza bölümünden gelen yüzeysel suların toplanarak havzayı
terkettiği akarsu kesiti

Ağız: Akarsuyun deniz, göl veya hazne ile birleştikleri yer

Delta: Akarsuların ağız kısmında katı maddelerin toplanması (alüvyonlanma) sonucu


oluşan geniş birikinti depoları

Akarsu Ağı (drenaj ağı, kanal ağı): Bir akarsu kolu ile yan kolların tümünün
meydana getirdiği şebeke

► Bir akarsuyun ortalama su seviyesindeki kesit kısmına "akarsu yatağı",

akarsu yatağını her iki taraftan araziye bağlayan şevli kenar şeritlerine "kıyı",

taşkın su seviyesi üzerinde kalan kıyı şeridine ise "yüksek kıyı" denir.

► Akış yönüne bakılarak akarsuyun sağ ve sol kıyıları belirlenir.


Bir Akarsuyun Planı
Taşkın Yatağı (sel yatağı): Yalnız ortalama su seviyesi üzerindeki
debilerde su altında kalan, kıyı ile yüksek kıyı arasındaki arazi şeriti

Taşkın Bölgesi: Tekerür aralığı aynı olan taşkınlarda su altında kalan


arazi kesimleri

Talveg: Bir akarsuyun birbirini takip eden kesitlerinde en düşük kotlu


taban noktalarını birleştirerek elde edilen çizgi

Bir akarsu kesitinin kaynak tarafında kalan akarsu bölümüne "memba


bölgesi” ağız tarafında kalan bölümüne ise “mansap bölgesi" denir.

Dolanma Oranı (eğrilik oranı): Bir akarsuyun iki noktası arasındaki


talveg uzunluğunun kuş uçuşu mesafeye oranı
2.1.2. Akarsuların Sınıflandırılması

1) Topoğrafik-Morfolojik özelliklere Göre Sınıflandırma:

a- Dağ Akarsuları: Eğim > 0,01. Büyük eğim, hızlı akış ve fazla olmayan
mendereslenme (Dağ dereleri, deliçay ve vahşi dere gibi).

b- Plato (Yayla) Akarsuları: Eğim 0,01 - 0,001. Erozyonun eğimin arttığı plato
kenarından kaynak bölgesine doğru hızla artar.

c- Ova Akarsuları: Eğim 0,001 - 0,0001. Planda fazla mendereslenme

d- Geniş Akarsu ve Haliçler: Eğim < 0,0001.


2) Akarsu Boyunca Akımın Değişimine Göre Sınıflandırma:

a- Sulak Akarsular: Havza büyüdükçe debisi artan sulak bölge


akarsularıdır.

b- Bozkır Akarsuları: Genellikle kurak bölgelerde görülür, boyu arttıkça


buharlaşma ve sızma sonucu debisi azalmaktadır.

c- Karstik Akarsular: Yeraltında toplanan ve akarsu şebekesi


oluşturacak şekilde kısmen veya tamamen yüzeye çıkan

veya
yüzeyde akarken kalkerli arazide bir süre kısmen veya tamamen
yeraltında devam ederek tekrar yüzeye çıkan akarsulardır.
3) Akımın Sürekliliğine Göre Sınıflandırma:

a- Sürekli Akışlı Akarsular: Yatağında yıl boyunca su bulunan akarsular


(sulu dere gibi).

b- Periyodik Akışlı Akarsular: Yatağında yalnız bol yağışlı mevsimlerde


su bulunan ve yağışsız zamanlarda su bulunmayan akarsular (kuru dere
gibi).

c- Sel Vadileri: Senelerce yatağı kuru olmasına rağmen ani bir sağnaktan
sonra kısa bir süre büyük nehir görünümü kazanan çöl akarsuları.

d- Arktik Akarsular: Yılın üçte ikisinde don görülen akarsular.


4) Akım Rejimine Göre Sınıflandırma:

a) Yağmur (Plüvial) Rejimli Akarsular: Yalnız veya öncelikle yağmurla


beslenen ve debi gidiş çizgileri havzadaki yağmur eğrilerine benzeyen
akarsulardır (Yağmurlu Okyanus, Yağmurlu Akdeniz ve Yağmurlu Tropikal).

b) Kar (Nival) Rejimli Akarsular: Öncelikle kar erimesi ile beslenirler (Karlı dağ ve
karlı ova rejimli akarsular).

c) Buzul (Glaziye) Rejimli Akarsular: Yalnız veya öncelikle buzul erimesi


ile beslenen bu tip akarsularda havzanın en az % 15-20 si buzullarla
kaplıdır (Küçük debiler kış aylarında, taşkın debileri ise yaz aylarında).

d) Karma Rejimli Akarsular: Akarsuların pek çoğunda, yukarıda akım rejimlerinden


birden fazlasının etkili olduğu karmaşık rejimler gürülür.
Kar-Yağmur (NivoPlüvial) veya Yağmur Kar (Plüvio-Nival) rejimIi akarsular.
5) Büyüklüklerine Göre Sınıflandırma:
a) Dere: Küçük drenaj havzasının sularını toplayan genellikle sığ yataklı ve
boyları da küçük olan akarsulara verilen isimdir.

Derelerin drenaj havzaları


dağlık, tepelik veya ovalık
bölgelerde bulunur; sırasıyla
vahşi dere (sel deresi), dağ
deresi ve ova deresi ismi
verilir.
b) Çay: Derelerin birleşmesi ile oluşan akarsulardır.

Büyüklükleri dere ile nehir arasında bulunur (Kelkit çayı, Porsuk çayı, Botan çayı,
Koca çay, Akçay gibi).

Ülkemizde çay büyüklüğünde birçok akarsu, "Su" olarak isimlendirilmektedir (Karasu,


Zap Suyu, Munzur Suyu, Aksu gibi).

c) Nehir: Uzunlukları > 500 km, denizlere dökülen, büyük yağış havzaları,
küçük eğimleri ve birçok yan kolları ile karakterize edilirler. Sınıflandırması

a- Dağlık Bölge
b- Engebeli Bölge
c- Ova nehirleri

(Meriç, Sakarya, Filyos. Kızılırmak, Yeşilırmak, Çoruh, Dicle, Fırat, Asi, Ceyhan,
Seyhan, Göksu, Manavgat, Köprü çay, Büyük Menderes, Simav Çayı)
6) Akarsu Yatağının Fiziksel Özelliklerine Göre Sınıflandırma:
- Yatak genişliğinin değişimine göre;
a- Üniform,
b- Düzensiz,
c- Adacıklarla kollara ayrılmış; yataklı akarsular.

- Yatağın adacıklarla kollara ayrılma durumuna göre;


a- Tek adacık
b- Birden fazla adacık; ile yatağı koııara ayrılmış akarsular.

- Dolanma oranına göre;


a- Düşük (1-1,3)
b- Orta (1,3-2,0)
c- Yüksek (> 2,0); derecede eğrilik gösteren akarsular.

- Taşkın bölgesinde gölcükler oluşması durumuna göre;


a- Gölcük oluşmayan
b- Az sayıda ve
c- Çok sayıda; gölcük oluşan akarsular.
- Kıyı Yüksekliğine göre;
a- Alçak kıyılı (<1.5m)
b- Orta yükseklikte kıyılı (1,5-3m)
c- Yüksek kıyılı (3-6m) akarsular.

- Yatak kenarındaki doğal sedde formasyonlarına göre doğal seddeleri;


a- Hiç olmayan,
b- Orta derecede gelişmiş,
c- İyi derecede gelişmiş akarsular.

- Taşkın yatağı durumuna göre (taşkın yatağı, akarsu yatağına göre);


a- Çok geniş,
b- Orta genişlikte,
c- Dar olan akarsular.

- Bitki örtüsüne göre;


a- Kıyılarında bitki örtüsü bulunmayan
b- Her iki kıyıda dar bir şeritte
c- Yalnız dirseklerin iç kısımlarında
d- Akarsu vadisinin tamamında bitki örtüsü bulunan akarsular
2.3. AKARSU YATAĞININ OLUŞUMU

2.3.1. Plan Durumu

Kıvrımlarda akan suyun dış kıyıyı sürekli aşındırması ve iç kıyıda birikmeler meydana getirir →
kıvrımlar gittikçe birbirine yaklaşır ve menderesler oluşur.

►Bir akarsu kıvrımın uzunluğu, (π/2) .D değerinden daha büyük olması durumunda menderes
olarak isimlendirilir (D: menderes boyu)
► Bir akarsu vadisinde kıvrımların dış sınırlarına çizilen tegetlerin
oluşturduğu arazi şeridinin genişliği genellikle normal akarsu yatak
genişliğinin 10 ile 20 katı büyüklüğündedir.
2.3.2. Enkesit Durumu
Akarsular ve akarsu vadileri alüvyonlu oluşumlar sonucu bugünkü görünümlerini kazanmışlardır.
Akarsu vadileri ya tektonik vadiler ya da erozyon vadileridir.

►Akarsu yatağındaki erozyon ise taban ve kıyı erozyonu olmak üzere iki kısımda incelenir.
3. Katı Maddelerin Geri Tutulması:

► Akarsuda her yapay kesit büyümesi yataktaki hızların küçülmesine ve akarsuyun taşıdığı katı
maddelerin azalmasına sebep olur.

→ Katı maddelerin geri tutulması sonucu akarsu ağında morfolojik değişimler meydana
gelir.

4. Akarsu Boyunun Kısalması:


L1 ve L2: sırasıyla yargıdan önceki
ve sonraki akarsuyun boyu

- A ve B noktaIarındaki su yüzeyleri
arasındaki kot farkı h, olmak üzere
su yüzeyi eğimi h/L1 değerinden
h/L2 değerine yükselir.

A B de oyulma
AKARSULARDA
KATI MADDE
HAREKETİ
3.1 GENEL BİLGİLER
Akarsularda su akarken beraberinde katı maddeler de taşır.

Bu katı maddeler ya akarsu havzasındaki erozyondan veya akarsu yatağındaki


aşınmalardan kaynaklanır.

Akarsu yatağındaki aşınmalar o bölgede bir takım oyulmaların oluşmasına sebep olur.

Öte yandan akarsudaki akımın sürekleme gücünün azaldığı bölgelerde, taşınmakta olan
katı maddelerin bir kısmı tabana çöker ve yığılmalar olur.

Böylece akarsu boyunca katı madde hareketlerinden kaynaklanan bir takım oyulma
ve yığılmalar meydana gelir.

Bu katı madde olayları sonucunda akarsu morfolojisi değişir, →


Akarsu yapıların fonksiyon ve sağlamlık açısından zarar görür, hatta akarsuyun su
kalitesi etkilenir.
Akarsuların taşıdığı katı maddeler çeşitli şekillerde
sınıflandırılabilir:
1) Malzemenin kaynağına göre sınıflandırma:

a) yatak malzemesi,
b) yıkanmış malzeme.

Yatak malzemesi, hareketli bir tabanı oluşturan malzemedir. Yıkanmış malzeme ise
çoğunluğu havza erozyonundan gelen ve yatak malzemesinden daha ince olan malzemedir.

2. Akarsudaki taşınma şekline göre sınıflandırma:

a) askı maddesi,
b) sürüntü maddesi.

Askı maddesi suyun içinde askı halinde hareket eden maddelerdir. Sürüntü maddesi ise
akarsu yatağında yuvarlanarak ve kayarak hareket eden maddelerdir. Tabanda sıçrayarak
hareket eden maddeler de sürüntü maddesi sınıfına girer.
► Askı maddesi daha ince çaplı olmakla birlikte, bunu süruntü maddesinden ayıran kesin bir dane
çapı yoktur.

Örnek olarak “Danenin Froude” sayısı = 19 yapan çap D ayırıcı bir ölçüdür.

■ Sürüntü maddesi ve askı maddesi toplamına


toplam katı madde denir.

Sınıflandırmalarda geçen
terimler ve bunların su
derinliğine göre durumları
Birim zamanda taşınan katı madde miktarının birimi:

- birim zamanda taşınan kuru hacım (m3/s)


- birim zamanda taşınan kuru ağırlık (kg/s)
- birim zamanda taşınan boşluk hacmi de dahil toplam hacim (m3/s)

Katı madde konsantrasyonu, su içindeki (askı maddesi miktarının)


(su ve askı maddesi karışım) oranına denir. Birimi: bir milyonda
kısım ve ppm ile gösterilir.

Konsantrasyon birimi: milyon metreküpte metreküp (m3/1,000,000


m3) veya litrede miligram (mg/l) dır
3.2. KATI MADDE ÖZELLİKLERİ
Dane çapı:

Bir danenin çapı için yapılan en yaygın tanımlar:

1. Elek çapı : Parçacığın geçebildiği elek çapı.


2. Anma çapı: Parçacığın hacmine eşit bir kürenin çapı.
3. Katı madde çapı: Aynı akışkan içindeki çökelme hızı ve özgül ağırlığı
parçacığınkilere eşit olan kürenin çapı.
Dane Biçimi:
Aşağıda verilen parametreler parçacığın şeklini karakterize eder.

Bunlardan birincisi çökelme hızının belirlenmesinde kullanılır.

1.Biçim faktörü: c√a/b şeklinde yazılan bir formül ile bulunur. Burada a, b, c sıra ile
parçacığın birbirine dik eksenler üzerindeki en uzun, orta ve en kısa boyutlarını
gösterir.

2. Küresellik: Parçacığın hacmine eşit bir kürenin yüzey alanının,


parçacığın yüzey alanına oranı

3. Yuvarlaklık: Parçacığın ortalama eğrilik yarıçapının, parçacığın


izdüşüm alanı içine çizilen bir dairenin yarıçapına oranı
Granülometri Eğrisi:
Malzeme çapı yatayda, elekten geçen malzemenin ağırlık yüzdesi düşeyde
gösterilerek malzemenin granülometri eğrisi çizilir.

Bir granülometri eğrisinden,


malzemelerin %50 sini geçiren çap,
medyan çap
D50, kolaylıkla okunabilir.

Ortalama dane çapı:

Burada Pi herhangi bir Di çapındaki malzeme yüzdesini gösterir ve bu Pi değerleri


granülometri eğrisinden okunur.
Danenin Çökelme Hızı:
Bir parçacığın su içinde çökelme (düşme) hızı →

- askı maddesi hareketinin incelenmesinde


- akarsudaki yığılma problemlerinde

- Çökelmeye parçacığın ve akımın özellikleri etki eder.


- Parçacığın biçimi, özgül ağırlığı ile akımın rejimi, askı maddesi konsantrasyonu, suyun
sıcaklığı gibi değişkenler çökelme hızına etki eden faktörlerdir.

- Durgun bir suya bırakılan küresel bir parçacığın başlangıçta sıfır olan hızı, G ağırlığının etkisi
ile giderek artar.
- Bunun yanında hareket yönüne zıt yönde etki eden F direnç kuvveti ise hızın karesi ile doğru
orantılı olarak artar.

G ve F kuvvetleri eşit olduğu anda ivme sıfır olur ve dane o andaki hızı ile düşmeye devam
eder. İşte danenin sabit hıza eriştiği bu denge durumundaki hızına çökelme hızı denir.
► Denge durumu:

Çökelme hızı:

Küre için ve küçük


Reynolds sayılarında,
laminer akımlarda
Stokes kanunu

Çapı 0,06 mm den büyük parçacıklar


için kullanılmamalıdır.

Türbülanslı akımlarda
ÖNEMLI IFADE
3.5.2. Askı Maddesi Miktarının Hesabı

Akarsuda askı halinde hareket eden maddeler, bir yandan çökelme hızı dolayısı ile aşağıya inerken, öbür
yandan türbülans etkisi ile yukanya çıkarlar. Böylece su içinde askıda ve bir bakıma dengede kalırlar.

Bu denge bir boyutlu bir akımda şöyle yazılabilir:

C: Tabandan itibaren herhangi bir z kotundaki


noktada konsantrasyon değerini gösterir
εs : askı maddesi difüzyon (karışım) katsayıdır.
► Türbülans akımlı açık kanallarda

k z: karışım boyu
k: Von Karman katsayısı (0,4 alınabilir).

εs değeri yukarıda yerine konur ve gerekli düzenlemeler yapılırsa bir düşeydeki


askı maddesi konsantrasyonu için

çökelme hızı parametresi

Ca ise z=a kotundaki askı maddesi konsantrasyonudur.

İntegral sonucunda
Şekil 3.8: C/Ca Oranının Bulunması İçin Grafik:

α değerleri
Yukarıdaki bağıntının kullanılmasında aşağıdaki hususlar gözönüne alınmalıdır.

1- Tabandan a kadar yukarıdaki noktalarda askı maddesi konsantrasyonu bilinmelidir.


Genellikle a tabandan bir ölçme aleti mesafesi kadar yukarıdadır ve a=0.05 h alınır ve
tabana çok yakın olmamalıdır Çünkü z=a kotunun altında sadece sürüntü maddesi
hareketi vardır.

2- Tabana çok yakın yerlerde önemli bir problem ortaya çıkmaktadır. Şöyle ki z=0 için
C → ∞ ve fiziksel olarak imkansızdır. Çünkü C boyutsuz olarak
en fazla 0.6 olabilmektedir.

3- Yukarıdaki εs bağıntısında z=0 için εs=0 olması gerçeğe uymaz. Böyle bir durum
tabanda hiçbir alışveriş (değişim) olmadığını gösterir ki doğru değildir.

4. Sistemi kurarken tabanın yerini belirlemek zordur. Bu problemi laboratuvar


kanallarında çözerken taban katı bir cisim gibi alınabilir.

5. z=h için eşitliğinden C=0 bulunur. Bu ise gerçekle bağdaşmaz.


Akım alanı içinde istenen noktalarda C konsantrasyonları bulunduktan sonra birim
genişlikten geçen askı maddesi debisi:

Bütün kesitlen geçen askı maddesi miktan ise

: Bütün kesit için ortalama konsantrasyon değeridir.


b & h: akarsu yatağının genişliği ve derinliğidir.
Pratikte askı maddesi miktarının hesabı aşağıdaki sıra ile yapılır:
3.5.3. Sürüntü Maddesi Miktarının Hesabı
İlk defa Du Boys 1879 da aşağıdaki formülü geliştirmiştir:

Schoklitsch formülü (1930):


Meyer-Peter ve Müller formülü (1948):

n: Manning pürüzlülük katsayısı,


n‘: Danelerin pürüzlülük katsayısı,
Qt : Akımın taban genişliğine karşı gelen
kısmıdır.

Pratikte D90 : metre cinsinden malzemenin %90'ını geçiren


elek çapıdır.

► (n'/n) = 0.5 ile 1.0


► Akarsu tabanı düz ise bu oran 1, eşik ve ters eşiklerde 0.5 olmaktadır.
Einstein-Brown formülü (1950):

■ Burada v suyun kinematik viskazitesi, ɸ ve K ise boyutsuz büyüklüklerdir.


Bağıntı boyut bakımından homojen olmakla birlikte, qs (m3/s/m), g(m/s2),
Ɣs (kg/m3), alınması metrik birim sisteminde uygun olur.
Formüllerin Değerlendirmesi:
♦ Schoklitsch formülü ova akarsulannda iyi sonuç vermemektedir.

♦ Meyer-Peter ve Müller formülünde karakteristik dane çapı olarak taban malzemesinin


ortalama dane çapı alınır. Çeşitli akarsulara uygulanmış ve taban malzemeleri iri olan ve
özellikle taşkınlar sırasında taşınan sürüntü maddesi için iyi sonuç verdiği tesbit
edilmiştir.

♦Einstein-Brown formülünde karakteristik dane çapı D50 dir. Bu formül çıkarılırken çeşitli
veriler kullanılmış olduğundan oldukça iyi sonuç verir.

♦Genellikle Einstein-Brown formülü gerçekte olandan fazla, Schoklitsch ve MeyerPeter


ve Müller formülleri ise daha az değerler vermektedirler.
Toplam katı madde bağıntısına benzer biçimde sürüntü maddesi formülleri

You might also like