Professional Documents
Culture Documents
com
• Sokrates: Mutlu olmak, bilgiye ulaşmaktır. İnsan mutluluğa bilgi ile ulaşır.
• Aristoteles ve Platon: Mutlu olmak, ölçülü davranmak ve ahlaka uygun yasamaktır.
• Aristippos ve Epiküros (hedonizm) : Mutlu olmak haz duyarak yaşamaktır.
• Farabi: Mutlu olmak aklin yöneldiği bilgiye, Tanrı ’ya yönelmektir.
• Kant (ödev ahlaki) : Mutlu olmak, bütün insanlar için geçerli ahlak yasalarına uygun
eylemlerde bulunmaktır.
İnsan Ahlaki Eylemlerinde Özgür Değildir. (Determinizm): İnsanın, “ahlaki eylemleri ile ilgili
kararları, içten ve dıştan belirlenen koşulların etkisiyle oluşur” görüşüne dayanarak ahlaki
eylemlerinde özgür olmadığını savunan filozoflar vardır. Bunlar ahlak felsefesi alanında deterministtir.
İnsan Ahlaki Eylemlerinde Özgürdür. (İndeterminizm): Bu görüşe göre, insan ahlaki eylemleri
ile ilgili kararları özgürce belirler.
Haz Ahlaki (Hedonizm): İnsanın haz duyduğu şeylerle mutlu olabileceğini savunur. Haz
duyulan şeyler öznel olduğundan evrensel bir ahlak yasasından söz edilemez. Bu görüş, ilkçağ
düşünürlerinden Aristippos ’ a göre, “iyi” nin ve “kötü” nün ölçütü hazdır. Haz veren şeyler
“iyi” , acı veren şeyler ise “kötü” dür. Epiküros ’ a göre ise insan acıdan kaçarak ve hazza
yönelerek mutlu olur.
• Fayda ahlaki : ”İyi” nin ve “kötü” nün ölçütü insana sağladığı faydadır. Ahlakin bireye sağladığı
fayda zamanla değişeceğinden evrensel ahlak yasası olamaz.
• Bencillik (Egoizm) : İnsan eylemlerinin kökeninde “ben sevgisi” vardır. Ahlak ise insanın
kendini koruma güdüsünün dışa vurulmasından başka bir şey değildir. Bu görüsü savunan
Thomas Hobbes ’ a göre, insanda, hayvanlarda olduğu gibi “kendini sevme” ve ”kendini
koruma” içgüdüleri vardır. Dolayışı ile insan doğası gereği “bencil” dir. Bencil olan insan her
şeyden önce kendi “çıkar” ini düşüneceğinden evrensel bir ahlak yasası yoktur.
• Anarşizm: Toplumsal yasamı düzenleyen tüm kurum ve kuralları reddeden anarşizm, doğal
olarak ahlak kurallarının egemenliğini de reddeder. Bireysel iradenin her şeyin üstünde
olduğunu savunan anarşizmin kurucusu Proudhon ve diğer temsilcileri Bakunin, Kropotkin ve
Stirner, ahlak yasalarının diğer yasalar gibi insanları kolay yönetmek için uydurulduğunu
savunurlar.
• İmmoralizm: Ahlakin dişlendiği bu felsefi anlayışın en önemli temsilcisi Friedrich Nietzsche ’
dir. Nietzsche ’ye göre iki tür ahlak anlayışı vardır. Her şeye boyun egen, zamanının ahlak
anlayışına körü körüne inanan “sürü insan” in ahlaki “köle ahlaki” dir. “Güç iradesi” ni
simgeleyen “üst insan” , “köle ahlakini” yıkıp yerine “efendi ahlaki” ni koymalıdır. “İyi” ve
“kötü” ile uğraşmak yerine “güce” dayanan bir ahlak anlayışı oluşturulmalıdır. Nietzsche
kendi çağına kadarki ahlak anlayışlarını reddederken immoralizdir. Ancak “üst insanın”
ahlakinin egemen olması gerektiğini söylerken de moralisttir.
• Varoluşçuluk (Egzistansiyalizm) : Varoluşçuluk, insanın yaşamını kendisinin kurması açısından
özgür olduğunu savunur. Kierkegaard, Heidegger, Jaspers ve Sartre ’ a göre, insan, kendi
varoluşunu kendisi yaratır. Bir bıçak, önce zihinde tasarlanır, sonra yapılır. Bıçak için özgür
seçim yoktur. Sadece insan, değerlerini kendisi yaratır ve özgür iradesi ile yolunu seçer. O
halde, insanın “varlık” i, “öz” ünden önce gelir. İnsan ahlaki olarak “varlık” i, “öz” ünden önce
gelir. İnsan ahlaki olarak “iyi” ve “kötü” nün ölçütünü topluma göre değil kendi öz iradesi ile
belirlemelidir. Bu nedenle evrensel bir ahlak yasasından söz edilemez.
Evrensel Ahlak Yasası Vardır: Tüm insanlar, toplumlar ve zamanlar için geçerli ahlak yasalarının
olduğunu kabul eden görüştür. Ancak, evrensel ahlak yasalarının bireysel, öznel (Subjektif) kaynaklı
olduğunu iddia edenlerin yani sıra, bireyin dışından kaynaklanan, nesnel (objektif) olduğunu iddia
eden ikinci bir grup da vardır:
Evrensel Ahlak Yasasını Öznel Temelde Kabul Edenler: Evrensel ahlak yasasının insandan, insanın
öznel yaşamından ve yapıp, ettiklerinden kaynaklandığını savunanlar, insandaki farklı özellikleri temel
almaları açısından birbirlerinden ayrılırlar. Bentham’ a ve J.S. Mill ’ e göre, insanlar doğaları gereği
acıdan kaçınarak, hazza yönelerek mutluluğa ulaşır. Henri Bergson’ a göre ise evrensel ahlak yasasının
kaynağı insanın bir özelliği olan “sezgi” dir.
Evrensel Ahlak Yasasını Nesnel Temelde Kabul Edenler: Bu görüş, evrensel ahlak yasasının
kaynağının insanın dışında bir güç olduğu görüsünden hareket eder. Bu güç çoğu filozofta Tanrı ’ dir
ve Tanrı ’nin koyduğu ahlak yasaları evrenseldir. Platon ’ a göre “iyi” ve “kötü” eylemlerin ölçüt “iyi
ideası” na uygun olup olmamaktır. Farabi ’ye göre, insanın amacı “hayır” a (iyiye) ulaşmaktır.
Spinoza’ya göre ahlakin görevi, insanın tutkularının yönlenmesini sağlayarak Tanrı ’nin yasasına yani
iyiliğe ulaşmasını sağlamaktır. Kant, ahlaki eylemleri ödev ahlaki ve çıkar ahlaki olarak ikiye ayırır.
Toplumun isteğine uyarak yaptığı ahlaka uygun eylemlere çıkar ahlaki denir. Ödev ahlaki ile
eylemlerde bulunmak gerçek anlamda ahlaklı olmaktır. Çünkü toplum tinsel-ahlaki bir varlıktır. O
halde ödev ahlaki kesin uyulması gereken bir buyruktur ve bu buyruğa uymak insanlar için
yükümlülüktür.
Evrensel Dinler: Yahudilik, Hristiyanlık, Müslümanlık gibi tek tanrılı evrensel dinler evreni ve
insani yaratan Tanrı ’yı kabul ederler. Bu dinlere göre Tanrı, mükemmel ve en yüksek “iyi” dir. Tanrı
’ya yaklaşmanın yolu da “iyi” eylemlerle mümkündür. Kutsal kitaplar, insanın dışından Tanrı ’nin
buyruklarını içerir. İnsan bu buyruklara uygun davrandığı sürece “iyi” yi yapar ve mutlu olur. Tanrı ’nin
buyruklarına uyanlar için ödül (cennet), uymayanlar için ceza (cehennem) vardır. Görüldüğü gibi
evrensel dinler evrensel ahlak yasasını objektif temelde kabul ederler.
Tasavvuf: Tasavvuf, insanın sezgi yoluyla, ibadet yoluyla kendinden geçerek Tanrı ’ya erişmesinin
ve onla bütünleşmesinin yollarını gösteren bir öğretidir. Tasavvufa göre insan Tanrı ’ya akil yoluyla
değil, gönül yoluyla ulaşır. Bu yüzden tasavvuf insanın dinsel anlamda nasıl yasamasını işaret eden bir
yasam felsefesidir.
Başlıca Tasavvufçular:
Mevlana: Mevlana’ya göre öncesiz, sonrasız mutluluk, güzel iyi ve mutlak doğru olan Tanrı gücünü ve
yüceliğini göstermek için bu evreni yaratmıştır. O halde evren Tanrı ’nin kendini gösterdiği görüntüler
alanıdır. Vahdet-i Vücut (varlığın birliği) adi verilen bu anlayışa göre tanrı evrenin özü, diğer varlıklar
ise belirtileridir. Yani evren Tanrı ’nin güzelliğinin bir görüntüsüdür. İnsan ise eşref-i mahlûktur
(varlıkların en şereflisi). Tanrı, insani diğer yarattıklarından ayrı tutarak ona Tanrı ’nin bilgisine ulaşma
şerefi vermiştir. Varlıklar içinde bir tek insan, Tanrı ’nin verdiği ilahi ruh ile Tanrı ’nin özünü ve
güzelliğini sezebilir. Ancak bedensel ve toplumsal zevkler Tanrı ’ya ulaşmayı engeller. Bunun için insan
bu zevklerden uzaklaşıp ask yolu ile Tanrı ’ ya ulaşmalıdır. Ask sayesinde insan, Tanrı ’nin yarattığı her
şeyi Tanrı adına sever. Mevlana’nın felsefesi, ask temelinde evrensel bir ahlak yasasının varlığını kabul
eder.
Yunus Emre: Mevlana gibi Yunus Emre ’ye göre de gerçek varlık Tanrı, doğru bilgi ise Tanrı ’yi
tanımaktır. Tanrı ’ya ulaşmanın yolu ise hiçbir çıkar beklemeden sevmektir. Varlık, Tanrı ’nin bir
yansımasıdır. O halde evrendeki her şey Tanrısaldır ve her şeyi sevmek gerekir. Sevgi, insani Tanrısal
öze götürür. Yunus Emre de evrensel ahlak yasasının varlığını kabul eder.
Hacı Bektaş Veli: Hacı Bektaş Veli de “Vahdet-i Vücut” alayişini kabul ederek evrenin Tanrı ’nin
güzelliğinin bir yansıması olduğunu kabul eder ve Tanrı ’ ya ulaşmanın yolunu üç aşamada gösterir.
• Vahdet-i Suhud aşamasında insan çevresinde gördüğü her şeyi Tanrı ile açıklar.
• Vahdet-i Kusud aşamasında, insan çevresinde gördüğü değişik şeylerin ayni “öz” den geldiğini
anlar.
• Vahdet-vücud aşamasında ise her şeyin tek bir varlığın insan biçimdeki belirtisi olduğunun
bilincine varır.
• Vahdet- vücud aşamasında insan “kâmil kişi” (olgunlaşmış insan) olur ve yaratanla yaratılanı
bir görür.
• Hacı Bektaş Veli de evrensel ahlak yasasının varlığını kabul eder.