Professional Documents
Culture Documents
Net Bilim Sayı 3 (2007-12)
Net Bilim Sayı 3 (2007-12)
NetBilim
Bağımsız Bilimsel Güncel Dergi Yıl : 1 / Sayı : 3 / Aralık 2007
NÜKLEER
ENERJİ
Bu sayıda...
Nükleer
Enerji
70 yıllık tarihinde birçok
tartışmaya hedef olan
nükleer enerjinin dünü,
bugünü, yarını...
Veri Tabanları
36 Her gün onlarcasınla etkileşime girdiğimiz veri
tabanları hakkında ne kadar bilgimiz var?
Bizden...
TEŞEKKÜRLER
Halk Ġçin Bilim
Bilim; bilim için midir, halk için
midir?
Yukarıdaki baĢlık ne yeni bir tartıĢma açmak, ne de var olan
tartıĢmalara katılmak için atıldı. ―Halk için bilim‖ baĢlığı, bu sayının
editöryal ön yazısında kullanılacak baĢlığı düĢündüğümüz toplantılarda
çıktı.
―Bilim her zaman NET’tir‖ sloganıyla geçtiğimiz yıl yola çıkan
NetBilim bir yılda üç sayı ile sizlerle buluĢtu. Bir yılda ulaĢtığımız abone
ve okunma sayılarıyla ilgili sayıları yanda görebilirsiniz. Bizim için önemli
olansa istatistiki sayılardan çok sizlerden gelen yorumlar.
NetBilim’in ilk iki sayısı
Bize ilettiğiniz yüzlerce yorumun hepsinin tek tek okunduğundan
toplam 5340 kullanıcıya emin olabilirsiniz. Geçtiğimiz ay gelen bir e-posta aĢağıdaki satırları
içeriyordu:
ulaştı ve 575 üyemiz var. “… Derginizin belki de en takdir edilesi özelliği, tümüyle
Sadece ikinci sayımız ise gönüllü öğrenciler tarafından hazırlanıyor oluşudur. Genelde
üniversitelere iş ya da meslek sahibi olmak için gidilirken, ülkemizdeki
2150 defa indirildi. fizik, kimya, biyoloji ve matematik gibi temel bilim alanlarında eğitim
veren bölümlerde sizler gibi bilimi seven öğrencilerin olması guru
verici.”
Bir diğer e-postada ise Ģu fikirlere yer veriliyordu:
NÜKLEER
ENERJĠ
Bu yazıda, 70 yılı aĢkın bir
tarihe sahip olan ve her
dönemde tartıĢmalara konu
olan nükleer enerjiyi
inceleyeceğiz. Bu kapsamda
nükleer enerjinin ne olduğu, bu
enerjiyi üretirken kullandığımız
araçların nasıl iĢlediği, çevre ve
insan sağlığına zararları olup
olmadığı, ülkemizdeki durumu
ve geleceği ele alınacaktır.
Salih KĠBAROĞLU
Kocaeli Üniversitesi Bilgisayar Teknolojileri ve Programlama Bölümü
nükleer santral siparişinden vererek parçalanabilir; ama pek çok atomları ısıtmak yeterlidir. Buna
vazgeçildi. Avusturya da yapımı durumda parçalanma, ayrıca belli hidrojen bombası denir.
1978 yılında biten Zwentendorf sayıda nötron üretir. Bu nötronlar Denetimli kaynaĢmaysa, büyük çaba
Nükleer Santralı, referandum da bir atoma girerek yeni bir harcanmasına rağmen henüz elde
sonucu hiç çalıştırılmadan parçalanmaya yol açabilir. Bazı edilememiĢtir.
kapatıldı. Ġtalya, 1987 de yapılan koĢullarda bu olay zincirleme
referandum sonucu, nükleer tepkimeler biçiminde denetlenebilir
enerjiden vazgeçti ve nükleer düzende (nükleer santraller ve atom Radyasyon ve
santrallerini kapattı. Vazgeçen diğer pilleri ) birbirini izleyebilir veya
ülkeler ise Ģunlar; denetim dıĢında oluĢarak patlama radyoaktivite
Küba,
etkisi gösterebilir (atom bombası
denen nükleer silahlar).
(ışınetkin)
Portekiz, Parçacık, dalga veya foton
Örnek ile açıklarsak; olarak adlandırılan enerji paketleri
Ġrlanda, parçalanma sırasında açığa çıkan ile yayılan enerjiye radyasyon denir.
enerji, temelde U235 izotopunun ya Elementlerin her biri farklı zaman
Lüksemburg, da herhangi bir bölünmeye yatkın aralıklarında yarılanmaları ile zaten
(fisil) izotopun (Pu239, U233) doğada sürekli karĢılaĢtığımız bir
Danimarka,
nötronla etkileĢmesinden ötürü olgudur. Örnek olarak radyo
Yunanistan, parçalanması olayı sonucunda açığa dalgaları, x –ıĢınları, güneĢ ıĢınları,
çıkan fazlalık bağlanma enerjisidir. günlük hayatımızda alıĢkın
Ġspanya, Nötronla etkileĢen U235 çekirdeği olduğumuz radyasyon çeĢitleridir.
Finlandiya, kararsız hale geçerek, kendisinden
daha hafif iki çekirdeğe ayrılır ve bu Atom numarası 83 ‗den
Belçika, esnada da ortalama olarak iki büyük olan ağır elementler kararsız
nötron açığa çıkarır. Bu reaksiyon oldukları için daha küçük atomlara
Ġsviçre, sonucu açığa çıkan bölünme enerjisi dönüĢürler. Bu parçalanma
Hollanda, yaklaĢık 200 MeV'dir. sırasında, çekirdekten parçacıklar ve
enerji dalgaları ortaya çıkar. Bu yolla
Ġngiltere, enerji veren elementlere radyoaktif
Danimarka, Birleşme (Füzyon) elementler adı verilir.
Nükleer birleşme, çok Radyoaktif elementler temel
Ġskoçya, olarak Alfa, Beta ve Gama olmak
hafif iki çekirdeği birleştirerek
Yeni Zelanda. çok daha ağır bir çekirdek üzere, 3 ana tip enerji
oluşturmak ve bu şekilde açığa salınımında bulunurlar;
Japonya, Eylül 1999 da çıkan bağ enerjisini
meydana gelen Tokaimura Alfa radyasyonu, (+) yüklü
kullanmaktır. Elde edilen yeni
kazasından sonra, yapımı süren 2 parçacıklardan oluĢur ve bir kâğıt
çekirdek baĢtaki çekirdeklerden
adet dıĢında, 20 adet santral parçası tarafından durdurulabilir.
daha kararlıdır. Ġlke olarak
planından vazgeçmek zorunda kaynaĢma doğada oldukça yaygın Beta radyasyonu,
kaldı. olan çekirdekleri kullanarak büyük elektronlardan oluĢur. Ġnce bir
bir enerji elde edilebilir. Ama bu alüminyum levha bu elektronları
enerjiyi açığa çıkarmak oldukça durdurmak için yeterlidir.
Tanım zordur.
Gama radyasyonu ise ıĢık
Nükleer enerji genel Gerçekte çekirdekler pozitif hızında hareket eden enerji
tanımıyla; hafif atom yük taĢır ve birbirlerine dalgalarından oluĢmaktadır. Gama
çekirdeklerinin birleşmesi veya yaklaĢtırmaya çalıĢtığımızda çok ıĢınları yüksüz olduklarından,
ağır çekirdeklerin parçalanması büyük bir kuvvetle birbirlerini iter. madde ile etkileĢimleri daha zayıftır.
sırasında, kütlenin bir kısmının ısı Bunların kaynaĢmasını sağlamak Dolayısıyla, durdurulmaları çok
enerjisine dönüĢmesiyle elde edilir. için bu kuvveti yenecek Ģekilde bir daha zordur. Hele yüksek enerjili
enerji vermek gerekir; bu enerjinin gama ıĢınları, sıradan malzemeler
çekirdekleri çekirdeklerin içerisinde santimetrelerce mesafe
çarpıĢmasını sağlayacak boyutlarda kat edebilirler. Bu ıĢınları
Parçalanma olması gerekir. Gereken enerji 20–
30 milyon derecelik bir sıcaklığa
durdurmada genellikle kurĢun gibi
yüksek atom numaralı elementler
(Fisyon) eĢdeğerdir. KaynaĢma kullanılır.
tepkimelerine girecek maddeyi
Parçalanma, çok iri bir taĢıyacak hiçbir katı madde bu Bu tür radyasyonlar, maruz
çekirdeğin daha küçük parçalar sıcaklığı dayanamaz. Kaynaşma kalma süresine, radyasyonun
halinde kırılması demektir. Bu patlayıcı madde biçiminde çok şiddetine ve maruz kalınan
parçalar da atom çekirdekleridir ve daha kolay elde edilebilir; bu vücut bölgesine bağlı olarak,
çoğu ilk çekirdekten daha kararlıdır. amaca ulaĢmak için bir atom hücreyi parçalayabilir, zarar
Benzer çekirdekler değiĢik parçalar bombasını patlatarak hafif verebilir veya herhangi zararlı bir
etkisi olmadan geçip gidebilirler. vasıtasıyla çekilerek bazı sistemlerde Bunlar da kendi içinde;
Nükleer enerji ile elektrik üretimi doğrudan bazı sistemlerde ise ısı
enerjisini baĢka bir taĢıyıcı ortama
Ticari anlamda nükleer aktararak türbin sisteminde kinetik Termal Reaktörün
enerjiden elektrik üretimi nükleer
reaktör denilen elektrik üretim
enerjiye ve daha sonra da jeneratör Yapısı ve İşleyişi
sisteminde elektrik enerjisine
merkezlerinde yapılır. Temel olarak, dönüĢtürülür. Malzemelerin çok Günümüzde nükleer
atom çekirdeği nötron çeĢitli fiziksel, kimyasal ve nükleer reaktörlerde ana yakıt olarak
bombardımanı ile kontrollü fisyona özellikleri sebebiyle pek çok değiĢik uranyum kullanılır. Uranyum,
uğratılır. Açığa çıkan bağlanma nükleer reaktör tasarımı mevcuttur. nükleer yakıt olarak kullanılmada,
enerjisi kullanılarak elektrik üretilir. Bu tasarımda reaktör kalbindeki önce diğer maddelerden ayırarak
Günümüzde kontrollü füzyon yakıtlardan ısı enerjisi basınç altında saflaĢtırma iĢlemi yapılır. Sadece bu
gerçekleĢtiremediğimiz için elektrik tutularak kaynaması engellenen su iĢlemle yetinen, yani saf uranyumu
üretiminde sadece fisyon ile çekilmektedir. Çekilen ısı enerjisi doğal haliyle yakan reaktörler
kullanılıyor. buhar üreteçlerinde ikinci devredeki giderek çok azınlıkla kalmıĢlardır.
suya aktarılmakta böylece üretilen Günümüz reaktörlerinin büyük bir
buhar ile türbin-jeneratör sistemi çoğunluğu izotopik
Reaktörlerin döndürülerek elektrik enerjisi zenginleĢtirilmiĢ, daha açık deyimle
U–235 oranı %3 dolayına yükselmiĢ
yapısı ve işleyişi üretilmektedir.
uranyum yakarlar. Termal
Nükleer reaktörler nükleer Fisyon santrallerinin en çok reaktörlerde bu günün reaktör yakıtı
enerjiyi elektrik enerjisine kullanılanları; UO2‘dir. Uranyum dioksit toz
dönüĢtüren sistemlerdir. Temel halinde elde olunduktan sonra
Termal (ılık) reaktörler, küçük silindirler Ģeklinde sıkıĢtırılır,
olarak fisyon sonucu açığa çıkan
nükleer enerji nükleer yakıt ve diğer Epitermal (sıcak) reaktörler, sinterlenir ve sonra taĢlanarak
malzemeler içerisinde ısı enerjisine istenilen ölçülere getirilir. Silindirin
dönüĢür. Bu ısı enerjisi bir soğutucu Hızlı reaktörlerdir. çapı, örneğin, 1 cm ve boyutu 1,5
cm. Büyük bir reaktörde yakıt çekirdeği de nötrondan 238 kere Böylece elektrik kesilmesi, yangın,
silindirciklerinin sayısı milyonun daha ağır bir kütledir. , bütün zelzele, reaktör üzerine uçak
üzerindedir. ; kullanılan yöntemde çarpıĢmaların kafa kafaya düĢmesi gibi durumlarda reaktöre
fisyon sırasında açığa çıkan ıĢınların olmayacakları düĢünülse bile ayrıca bir kumanda vermeye gerek
kontrol edilmesi kolaylaĢır. ortalama olarak 18 nötron hidrojen kalmadan durması sağlanır.
Uranyum silindircikler kendileri ile çarpıĢması berikinin fisyon
aynı çapta yapılmıĢ zar kadar ince enerjisinden termal enerjiye Buraya kadar anlattıklarımız
borular içine peĢ peĢe yerleĢtirilirler. inmesine yeter. Bu açıklamadan reaktörün kalbini oluĢturan temel
Böylece ince uzun yakıt çubukları nükleer reaktöre ikinci temel yapı elemanlardır. 1GWe gücünde
elde olunur. Büyük bir reaktörde elemanı olarak hidrojenli bir büyük bir reaktörün kalbi, yaklaĢık
yakıt çubuklarının boyu 4 m sayıları maddenin katılması gerektiği değerlerle 3,5 m çapında, 4 m
50,000 dolayındadır. anlaĢılır. Bu madde bildiğimiz su yüksekliğinde, 40 m3 hacminde bir
olabilir. YavaĢlatıcı olarak hidrojen silindirdir.
Uranyumun bu tür yerine suyun seçilmiĢ olması
kullanılmasındaki amaç, oluĢacak Reaktör tankı, kalbi bütünü
yavaĢlama için ortalama çarpıĢma ile içine alan, nükleer reaksiyonları
radyoaktif fisyon ürünlerinin sayısını 20 ye çıkarır.
reaktörün içine rasgele dağılmasını içinde hapseden bir muhafazadır.
önlemektir. Yakıt zarfı olarak, Reaktörde uranyum yakıt, 1GWe gücünde bir reaktörün
zirkaloy ismiyle anılan zirkonyum- bir su banyosu içine daldırılmıĢ kalbini çevreleyen basınç kabı 25
alüminyum alaĢımı en çok uzun çubuklar Ģeklinde durur. cm kalınlıkta çelikten bir tanktır.
kullanılan zarf malzemesidir. Bir Fisyondan büyük enerjilerle doğan Ġçerde normal iĢletme koĢulları olan
baĢka seçenek de paslanmaz nötronlar incecik yakıt 350 ˚C sıcaklığa ve 160 atm basınca
çeliktir. çubuklarından geçerek dıĢarıya, su dayanabilecek sağlamlıkta
banyosu içine çıkarlar. yapılmıĢtır. Basınç kabı bütün
Reaktör her yıl bir kez sistemin güvenliği yönünden
durdurulur ve yakıtın 3’te biri Reaktörün yarattığı ısı fevkalade önemli bir organdır.
yenilenir. Böylece bir uranyum elektrik üretiminde kullanılacaksa o B1GW elektriksel güç üretilecek
partisi reaktör içinde normal zaman soğutma suyunun yüksek sistemde termodinamik verim de
olarak 3 yıl çalışır. sıcaklıklara kadar ısıtılması veya göz önüne alınırsa 3GW ısıl güç
buharlaĢtırılması gerekir. Sıcak suyu üretmek gerekir. Bu ısıyı dıĢarı
Reaktörü oluĢturan ikinci dıĢarıda bir buharlaĢtırıcıdan atabilmek için reaktör kalbine
temel eleman nötron yavaĢlatıcıdır. dolaĢtırarak orada ikinci devre saniyede 50 ton su basacak ana
Nötron yavaĢladıkça fisyon yapma suyunun buharlaĢmasını sağlamak pompa bulunur.
yeteneği artar. Parçalanan uranyum veya suyu doğrudan reaktör içinde
atomundan nötronlar ortalama 2 kaynatıp buharlaĢtırmak seçenekleri Nükleer reaktörü oluĢturan
MeV kinetik enerji ile doğarlar. Bu vardır. Seçeneğe göre reaktörün tipi bir baĢka önemli organ da içerideki
enerjide bir nötronun hızı 64 değiĢir. radyasyondan çevresinde çalıĢanları
milyon km/saattir. Böylesine büyük koruyan biyolojik zırhtır. Bu
hızlarla uranyum atomlarına çarpan Reaktörü oluĢturan temel genellikle çok kalın bir beton
nötronların yeni fisyonlar yapma organlardan biri de kontrol duvardır. . Reaktör dursa da terk
olasılığı oldukça düĢer. Tek tük çubuklarıdır. Reaktörün kontrolü edilse de artık yasaktır. ĠĢletme,
kıvılcımlanan fisyonla zincir içerideki nötron kontrolüyle bakım, tamirat, yenileme hep
reaksiyonunu baĢlatabilmek için mümkündür. ġayet fisyondan uzaktan kumanda ile dıĢarıdan
uranyumun, bombada olduğu gibi, doğan nötronların sayısı çeĢitli yapılmak zorundadır.
sadece U235 izotopundan ibaret nedenlerle kaybolan nötronların
olması yani tam zengin olması sayısına eĢit ise reaktör aynı güçte Reaktörün dıĢ kısmını
gerekir. Nükleer reaktör çalıĢmaya devam eder. Ortamda oluĢturan büyük beton yapı
nötronlar çoğalıyorsa güç yükselir, güvenlik kabuğudur. Ġçeride
Nötronların yavaĢlaması, azalıyorsa güç düĢer. Ortamda olabilecek her türlü kazadan dıĢ
ortamdaki atomların nötron kalmazsa güç durur. Reaktör çevrenin etkilenmesini önler.
çekirdeklerine çarpa çarpa olur. içine nötrona karĢı, örneğin Reaktörden dıĢarıya, toprağa,
Burada çarpılan atomun kütlesi kadmiyum, bor, hafniyum gibi havaya, suya gaz ve sıvı sızıntısı
büyük rol oynar. Nötron yalnızca malzemeler daldırılırsa ortamdaki olmamalıdır. Gerek normal iĢletme
uranyum çekirdeklerine çarparak nötronları yutarak reaktörü halinde gerekse kaza halinde
yavaĢlayacaksa fisyondan doğan bir durdururlar. Kontrol çubukları içerideki hava ve su dıĢarıya
nötronun termal dengeye inebilmesi dıĢarı çekilirse reaktör tekrar filtrelerden süzülerek ve
için 2160 çarpıĢma yapması gerekir. çalıĢmaya baĢlar. Çubuklar yarı radyoaktiviteden arınmıĢ olarak
Fakat nötron hidrojen atomunun çekik tutularak istenen güçte çıkar. DıĢarıdaki bir kaza, örneğin
çekirdeği ile kafa kafaya yapacağı çalıştırılabilir. bina üzerine uçak düĢmesi
tek bir çarpıĢma ile de bütün reaktörün güvenliğini tehlikeye
enerjisini yitirebilir. Çünkü Kontrol çubukları sokmaz. Çünkü bina bu tür
hidrojen atomunun çekirdeği tek elektromıknatıslarla kontrol edilir. olasılıklara dayanacak sağlamlıkta
bir protondan oluşur. Bu da Reaktöre zarar verebilecek herhangi yapılmıĢtır.
nötronla pratik olarak aynı kütleye bir durumda kendiliklerinden
sahiptir. Uranyum atomunun dökülerek reaktörü durdururlar. Bütün elektronik devrelerin
reaktörün dört bir yanından haber
taĢıdığı ve kumanda aldığı kontrol reaktör koru içinde kaynama bulunduran doğal uranyum da
odası reaktörün beynidir. Haberin olayına izin verilmesidir. yakılabilir. Doğal uranyum ağır su
alınması ve gerekli komutun reaktöründe kalbin güç yoğunluğu
gönderilmesi mili veya mikro saniye Kaynar su tipi reaktörlerin 10 MWt/metre küp dür. Doğal
içinde tamamlanan iĢlemlerdir. diğer hafif sulu reaktörlere göre uranyum, reaktörde sadece 1,5 yıl
Reaktörü iĢleten uzmanların görevi üstünlüğü reaktör koru içinde kalır. Zaten giriĢteki değeri
iĢlerin yolunda gittiğini izlemek, doğrudan elde edilen buharın düĢüktür. Yüklenen uranyum
arada sırada bazı ayarlar yapmaktır. türbinlere gönderilmesidir. Bu miktar itibariyle fazla ve üstelik sık
nedenden dolayı kaynar su değiĢtirildiği için, iĢletme kayıplarını
reaktörleri doğrudan çevrim ile azaltmak bakımından, bu iĢ reaktör
Basınçlı Su Reaktörü çalıĢır. Böylece basınçlı su çalıĢırken yapılır.
reaktörüne nazaran bir devre
%2,5 ila %3 oranında eksilmiĢtir. Daha az parça, iĢletme Kanada tarafından
zenginleĢtirilmiĢ uranyum yakıtla sırasında daha az sorun demektir. geliĢtirilmiĢtir ve CANDU (Canada
çalıĢır. Üretilen enerji birincil devre Bir başka özelliği ise; basınçlı su Deuterium Uranium) olarak
soğutucusu (hafif su) vasıtasıyla reaktörlerinde uranyum 3 yıl, adlandırılmıĢtır. Günümüzde
reaktör kalbinden çekilir. Reaktöre kaynar su reaktörlerinde ise 4 yıl kullanım oranı %4 civarındadır.
giriĢ sıcaklığı 290 C ve çıkıĢ sıcaklığı kullanılmasıdır.
330 C civarında olan, soğutucu,
kaynamaması için atmosfer Kaynar su reaktörü, çekici Grafit Reaktörü
basıncının 150 katı basınç altında yönlerine rağmen ikinci planda
tutulur. Bu suretle çekilen enerji, kalmasının bir nedeni, eĢdeğer Bu reaktör tipi yavaĢlatıcı
buhar üreticileri vasıtasıyla ikincil reaktör için reaktör kalbi 1,5 –2 olarak grafit kullanır ve yakıtı olarak
devreye aktarıldıktan sonra misli büyük olmaktadır. Dolayısıyla ise doğal uranyum kullanır. Grafit
soğutucu birinci devre pompası ilk tesis maliyeti büyümekte reaktör saf karbondur ve kömürden elde
tarafından reaktör kalbine geri pahalıya çıkmaktadır. Ġkinci neden, olunur. Grafitin nötron yutması ağır
gönderilir. Ġkincil devreye aktarılan doğrudan soğutmada kullanılan sudan fazla, fakat hafif sudan azdır.
ısı enerjisiyle üretilen buhar, türbin- suyun buharlaĢtırılması sırasında Grafit-doğal uranyum ikilisi ile
jeneratör biriminde elektrik üretir. radyasyona uğrama ihtimalinin zincir reaksiyonu
YoğuĢturucuda sıvı fazına dönen diğerine göre daha yüksek gerçekleĢtirilmektedir. Uranyumun
ikincil devre soğutucusu yeniden olmasıdır. doğal haliyle yakılabilmesi için, ağır
buhar üreticisine gönderilir. sudan sonra ikinci ve son seçenek
Kaynar su reaktörü dünyada grafit yavaĢlatıcı kullanmaktadır.
Reaktör kontrolünde ve %25‘lik bir orana sahiptir. Fakat bu Üstelik grafit, ağır suya oranla çok
kapatmada kullanılan kontrol reaktörlerin kullanımı hızla daha ucuz ve sanayinin yakından
çubukları, sistem basıncını ayarlayan gerilemektedir. tanıdığı bir malzemedir. Doğal
basınçlayıcı ve bir kaza durumunda uranyum kullanması, yüklenecek
reaktör kalbini soğutan acil durum yakıt miktarını ve dolayısıyla reaktör
kalp soğutma sistemi önemli Ağır Su Reaktörü kalbini büyütür. Bu sebeplerden
bileĢenler arasında sayılabilir. Bu reaktör hafif su yerine, reaktör aĢırı büyük olur. Aynı gücü
BaĢlangıçta gemi, özellikle denizaltı ağır su kullanır. Bu değiĢiklik veren basınçlı su reaktörüne oranla
reaktörü olarak geliĢtirilmiĢtir. reaktör yapısında temel farklılıklara bu reaktör tam 20 kat büyüktür
Küçük hacimde büyük güç üretmek yol açar. Ağır su, ağır hidrojen‘den böylesine büyük yapanın yatırım
üzere hazırlanmıĢtır. Aynı özellik (döteryum) oluĢan sudur. Normal maliyetini de ona göre olacaktır.
onu karada da çekici yapmıĢtır. suyun içinde, fakat sadece onbinde
Çünkü rakiplerinden boyutlar Halen nükleer santral kurulu
1,5 oranında bulunur. gücünün %7‗sini oluĢturmakla
itibariyle küçük olduğundan ucuza
mal olmaktadır. Basınçlı su Bu reaktörün pahalı beraber artık sivil sanayide terk
reaktörünün karada kullanılan olmasına rağmen kullanılmasının edilmiĢ bir reaktör tipidir
tipinde kalbin güç yoğunluğu 100 birinci sebebi, ağır suyun hafif
MWt /m3 dolayındadır. sudan sonra en etkin nötron
yavaşlatıcı olmasıdır. Fisyondan Epitermal Reaktör
Bugün, dünyada ticari olarak doğan nötronların termal enerjiye Epitermal reaktör küçük ve
en yaygın kullanılan reaktör kadar yavaĢlamaları için ağır hafif reaktör yapmak ihtiyacından
sistemidir. Kurulmakta olan ve hidrojen çekirdekleriyle ortalama doğmuĢtur. Bu sayede nükleer
planlanmıĢ olan nükleer santraller olarak 25 çarpıĢma yapması reaktör denizaltı ve gemilerin dar
tamamlanınca bu reaktör tipinin yeterlidir. Ağır su halinde bu, 35‘e hacmine sığdırılabilmiĢtir.
dünyada kullanım oranı %64‘e çıkar. Ağır suyu cazip kılan ikinci
yükselecektir. neden pratik olarak hiç nötron Yarı yavaĢlatılmıĢ
yutmayan bir malzeme oluĢudur. (epitermal) nötronlarla çalıĢan bir
Hâlbuki hafif su oldukça nötron reaktör tipidir. Termal reaktörler ile
Kaynar Su Reaktörü yutucudur. Su ucuz fakat termalde aynıdır. Termal ve
Kaynar su reaktörleri birçok zenginleĢtirilmiĢ yakıt pahalıdır. Epitermal reaktörler arasındaki
yönden basınçlı su reaktörüne Ağır su kullanıldığı zaman, içinde farklar sadece yapısal ayrıntılardır.
benzemekle birlikte, temel fark ancak %0,7 oranında U–235 Küçük ve hafif reaktör
Nükleer Atıklar
Kullandığımız yakıtları %100 verimle enerjiye katılaĢıp camsı bir yapı oluĢturur. CamlaĢtırılmıĢ nük-
çeviremediğimiz için atık sorunu ortaya çıkar. 1000 leer atık ile dolu silindirler, bir metal muhafaza içine
MWe gücündeki bir hafif-su soğutmalı nükleer reak- konup yeraltı deposundaki deliklere yerleĢtirilmektedir.
törden çıkan kullanılmıĢ olarak içerir. Bunlardan, %4
Bütün bu güvenlik önlemlerine rağmen her
civarı orana sahip olan fisyon ürünleri ve uranyum büyük bir sorun ortaya çıkartmıĢtır. Örneğin Ayrıca
ötesi elementler geri dönüĢümü veya kullanım alanı
günde 6 ton artıĢla 2010 yılına gelindiğinde ABD‘de 90
olmadığı için ve aĢırı radyasyon barındırdığından doğa- bin ton yüksek düzeyli radyoaktif nükleer atık ve tü-
dan yalıtılması gerekir. kenmiĢ yakıt birikmiĢ olacağı tahmin ediliyor. Bu atık-
Bu atıklar yerin 500-1000m derinliklerinde özel ların saklanabilmesi için dünyada saha araĢtırmaları
olarak seçilmiĢ yerlerde depo edilirler. KullanılmıĢ hızla sürmektedir. Fakat bu derinliklerde binlerce ton
yakıtlar, içerdikleri uranyum ve plütonyumu geri ka- atık barındırabilecek yapıların yapılmasının nedeniyle
zanmak üzere iĢleme tabi tutulurlarsa, fisyon ürünleri atıkların çoğu santrallerde soğutma ve saklama iĢlemle-
ve uranyum ötesi elementlerden oluĢan bir sulu atık rine tabi tutulmaktadır. Santrallerin ömrünü tamamla-
çözeltisi elde edilir. Bu çözelti ayrıĢana kadar buharlaĢ- dığında bunların nereye atılacakları hala çözülmüĢ de-
tırıldıktan sonra yüksek sıcaklıkta cam eriyiği ile karıĢtı- ğildir. Roketlerle uzaya gönderme gibi projelerde sant-
rılıp metal silindirler içine boĢaltılır ve soğuduğunda rallin maliyetinden daha pahalı olduğu için vazgeçil-
miĢtir.
Ġ
lk nükleer santralin
kurulmasından bu yana güvenlik ihlalleri nedeniyle FBI
irili ufaklı yüzerce kaza tesisi kapattı.
meydana gelmiĢtir. Bu
Güney Carolina eyaletinde
olaylar genelde; dikkatsizlik, nitelik- beĢ nükleer reaktörün yanı sıra iki
siz çalıĢanlar, teknolojik yetersizlik,
büyük yakıt yeniden iĢleme tesisinin
teknolojinin yanlıĢ kullanımı, doğal de bulunduğu Savannah River Tesi-
afetler vb. pek çok nedenden kay-
si‘nde 30‘u aĢkın ciddi reaktör kaza-
naklanır. Dünya Genelinde 1944– sı oldu. 1965 yılında aynı tesiste
2001 arası 420 radyasyon kazası
yaĢanan yaklaĢık 8 bin litrelik yük-
meydana gelmiştir. sek düzeyde radyoaktif su sızıntısı,
ABD hükümetine ait Nük- neredeyse bir kor erimesine yol
leer Düzenleme Komisyonu‘nun açmıĢtı.
(Nuclear Regulatory Commission- 1979 yılında Three Mile
NRC) internet sitesindeki raporlar-
Island kazasını tetikleyen, bozulan
da, yalnızca 1987 yılında, facia bo- bir pompa ve vana ile bir dizi reak-
yutunda bir kazaya yol açabilecek
tör iĢletmecisi hatasının birleĢme-
169 olay yaĢandığını gösteriyor. siydi. Yüksek basınca sıkıĢan mil-
ABD nükleer enerji santrallerinde,
yonlarca kürilik radyoaktif gaz sant-
neredeyse 3 bin adet teknik aksilik, ralin Çernobil gibi patlamasını önle-
en az 430 adet acil durum kapat-
mek için dıĢarıya atılmıĢtı ve radyas-
ması ve çalıĢanların ölçülebilir rad- yon izleme cihazları bu denli büyük Nisan 1986‘da yaĢanan Çernobil faciası dünya tarihindeki en büyük
yasyon dozlarına maruz kaldığı 104 nükleer felaket olarak etkisini sürdürüyor.
miktarlardaki radyasyonu ölçmek
bin olay rapor edildi. Gerçekten de için tasarlanmamıĢtı. Bu santraldeki
1991 yılında ABD sivil nükleer en-
temizlik maliyeti Ģimdiden birkaç
düstrisi reaktörlerinde 165 çeĢitli
milyar dolara ulaĢtı.
kaza yaĢamıĢtı. Eski Sovyetler
Birliği'nin 45 sivil nükleer reak- 1986 yılı nisan ayında, en
törünün hiçbiri Batılı güvenlik kötü kaza, Ukrayna‘daki Çernobil
standartlarına uymuyor. Günü- Nükleer Enerji Santrali‘nde oldu.
müzde doğası gereği güvensiz kabul Bir dizi insan hatasıyla tetiklenen
edilen Çernobil reaktör tasarımına bir patlama sonucunda, 200 ton
benzer olan 10 reaktör de halen uranyumdioksit reaktör yakıtı ve
iĢletmede. IAEA kayıtlarına göre 800 ton radyoaktif grafit çevreye
Rusya‘nın nükleer tesislerindeki yayıldı. Kazadan sonraki ilk günler- 1993 - Rusya. Tomsk 7 kazası.
kazalar yüzde 45 artarak, 1992 de, Kiev‘de yer seviyesindeki rad-
yılında bunların sayısı toplam 205‘i yasyon, Dünya Sağlık Örgütü‘nün
buldu. 1992 yılında Japonya‘da, (WHO) alt sınırının 2 bin kat üze-
süper bilgisayar teknolojisiyle dona- rindeydi. Nitekim 1992 Rio Zirve-
tılmıĢ nükleer enerji santrallerinde si‘nde Ukrayna Çevre Bakanı Dr.
20 ciddi kaza yaĢandı. Dünyada bu Yuri Sherback, Çernobil kazası
güne kadar meydana gelmiĢ kazala- sonucunda 6 binden fazla insanın
rın en önemlileri Ģunlardır: ölmüĢ olabileceğini ve tek baĢına
ülkesindeki ölümlerin sonunda 40
1957 yılında SSCB‘de Ural bine ulaĢacağını açıklamıĢtı.
Dağları yakınlarında, KiĢtim‘deki
bir nükleer tesiste dünyanın bilinen 6 Nisan 1993'de, Rusya'nın
facia boyutunda ilk nükleer enerji Tomsk–7 Sibirya Kimya GiriĢimi
kazası, yaklaĢık 900 kilometreka- plütonyum yeniden iĢleme tesisin-
relik bir alana 20 milyon kürilik de, bir basınç arttırma giriĢimi, 201
Japonya‘da kaza yaĢanan bir nükleer santral.
uzun ömürlü radyoaktif izotopların no‘lu binada beton bir sığınağa
yayılmasına yol açtı. gömülmüĢ olan 34 metreküplük radyoaktif maddelerin havaya karıĢmasına neden
çelik kapta patlayıcı etkiye neden oldu. Tesiste çalıĢan 160 iĢçi ve yaklaĢık 2000 temiz-
Aynı yıl, Ġngiltere‘de
oldu. Çelik kap içerisinde yoğunlaĢ- lik iĢçisi yüksek oranda radyasyona maruz kaldı.
Windscale‘deki bir kaza sonucunda, tırılmıĢ nitrik asit, 8757 kg uran-
binlerce insanın tiroit bezlerinde Radyasyon bulutları tesisin kilometrelerce ötesine
yum, 449 g plütonyum, organik ve yayıldı.
yüksek oranda iyot–131 saptandı. radyoaktif atık karıĢımı bulunuyor-
ABD‘nin Denver kenti yakı- du. Patlama, sığınağın beton kapa- 30 Eylül 1999: Japonya'daki Tokaimura
nındaki Rocky Flats Nükleer Tesi- ğını yerinden çıkarttı ve binanın uranyum iĢleme tesislerinde gerçekleĢen sızıntı so-
si‘nde 700’ü aşkın plütonyum çatısında büyük bir delik açarak nucu çok sayıda iĢçi ve bölge halkı yüksek derecede
Elektrikteki Ortala- Elektrik Üretim Santral Yapım Ma- Piyasa Satış (Ort.
ma Üretim Payı Giderleri (kW başı- liyetleri Fiyat / kW)
(kWs başına) na)
Hidro % 11,6 0,35 sent $ 1.500 – 2000 $ 1.775
Dâhili: Havanın solunması üzerinde yapılan incelemelerden düzenleyici bir kuruluĢ olarak
sonucunda havada bulunan ve sonra, lösemiden ölüm oranlarının çalıĢmalarına baĢladı. 1970'li yılların
ciğerlerimize alınan ıĢınetkin beklenenden %63 fazla olduğu baĢında nükleer enerji gündeme
maddeler nedeniyle aldığımız saptanmıĢtır (Journal of American geldi. Türkiye'de nükleer
ıĢınım, yiyeceklerin yenmesi, suyun Medical Association, Volume 265, santrallerin kurulması kararı ilk kez
içilmesi sonucunda vücudumuza No:11, 1991, p.1397) 1968 yılında 3. BeĢ yıllık kalkınma
giren ıĢınetkin çekirdekler nedeniyle Planı'nda yer aldı. 4. BeĢ Yıllık
aldığımız ıĢınım. Bu bombalar neredeyse her Kalkınma Planı'nda ise Mersin-
gün kara, hava, deniz her yerde Gülnar'da Akkuyu yöresinde
Örneğin, Ġngiliz hükümet deneme amaçlı kullanılmaktadır. Bu kurulması planlanan nükleer
yetkilileri, Ġngiltere‘deki Sellafield da dünya üzerindeki her canlıyı santralin inĢaatına baĢlanması
Santrali‘nde (eski adı Windscale doğrudan etkilemektedir. öngörüldü ve 1977 yılında ihale
olan bu santral, 1957 de yaĢanan Denemelerin sayısı belli açıldı, ancak netice alınamadı. 1
nükleer felaketten sonra adı olmadığı için net oran ortaya Mart 2000'de Bakanlar Kurulu
değiĢtirilerek, kamuoyundaki kötü çıkamamaktadır. Zaten bu durum nükleer santral ihalesine karar verdi,
imajı silinmeye çalıĢılmıĢtır) da, bombalara sahip olan ülkelerin fakat 8 Nisan 2000'de süresiz
çalıĢanlara, çocuklarında görülen iĢine gelmektedir. Sonuçta ortaya ertelemeye gidildi. Bu yılın Nisan
yüksek lösemi oranları ile ilgili bir kısır döngü çıkmaktadır. ayında nükleer santral için Sinop
araĢtırma sonuçları ıĢığında, çocuk Ġnceburun'da nükleer santral yeri
yapmamalarını tavsiye etmiĢtir için ön etüt çalıĢmalarının
(British Medical Journal 17, 1990, Türkiye’de durum tamamlandığının açıklanması ve
p. 423). özel sektörle yatırım konusunda
Türkiye'de nükleer enerji
ABD deki Oak Ridge Ulusal çalıĢmaları 1950'li yıllarda baĢladı. toplantı baĢlamasıyla yeni bir süreç
Laboratuarlarında santral çalıĢanları 1956 yılında kurulan TAEK baĢlamıĢ oldu. 2002 yılından
itibaren devlet politikası haline yakıt olarak kullanılması, ulusal olduğumuzun ve enerji açısından
getirilmiĢtir. 2009 yılında inĢa kaynak olması bakımından baĢka seçeneklere sahip
edilecek 100 MW'lık pilot değerlendirilmesini söz konusu bulunduğumuzun iĢaretini
reaktörden sonra, 2012 yılına kadar edebilir. Ayrıca, zaman içinde vermektedir.
hizmete girmesi beklenen, toplam 5 geliĢtirilebilecek yeni teknolojilerle
bin MW kapasiteli CANDU tipi üç sahip olduğumuz bu düĢük değerli
enerji santrali daha kurulacak. uranyumun yakıt olarak daha ucuza Sonuç
Yetkililere göre Türkiye yaklaĢık 10 mal edilmesi de olasıdır. Yine,
bin tonluk toplam uranyum rezervi ülkemizde 380.000 ton tenör Bu kadar teknik veriden
ülkeye 50 yıl boyunca yeterli. Tabiî ortalaması düĢük (yaklaĢık %0,2) sonra nükleer santraller hakkında az
ki sadece üç reaktör için geçerli bir toryum bulunmaktadır. Türkiye çok bilgimiz oldu. ġimdi geldik iĢin
durum. sahip olduğu rezerv ile 1 milyon insanlığı ilgilendiren tarafına. Acaba
306 bin tonluk rezerve sahip etik olarak düĢündüğümüzde
Türkiye nükleer santrali Brezilya'dan sonra dünyada ikinci gerçekten bu kadar enerjiye
olmamasına rağmen bu konuda sırada yer alıyor. Toryum nötron ile ihtiyacımız var mı? Dünyada
araĢtırmalarına devam etmektedir. tepkimeye girdiğinde bölünme harcanılan enerjinin büyük bölümü
Bu bağlamda, halen, pilot proje ihtimali yok denecek kadar askeri harcamalara gidiyor. Buna
çalıĢmalarını yapan TAEK‘e bağlı düĢüktür. Bundan dolayı Ģirketlerin büyük çoğunluğunun
Çekmece Nükleer AraĢtırma günümüzde halen ticari olarak kısa zaman aralıklarında aynı iĢi
Merkezi‘nin 1 MW‘lık, çalıĢması kullanılmamaktadır ve dünyada gören aletlerin değiĢik çeĢitlerini
1977‘de durdurulan TR–1 toryuma dayalı kurulmuĢ nükleer çıkartmalarıyla alt ürünlere
AraĢtırma reaktörü ve 1995‘te enerji santrali henüz yoktur. Ancak harcadıkları boĢa giden enerjiyi de
çalıĢması durdurulup halen 300 yakıt çevrimi ile ilgili ABD, Rusya katarsak ortaya tam bir kargaĢa
KW‘lık çalıĢma izni olan ve yeniden Federasyonu, Almanya, Kanada, çıkıyor. ġirketler birer devletçik
iĢletmeye alınma sürecindeki 5 Kore ve Japonya‘da yürütülen olup sadece kendi çıkarlarını
MW‘lık TR–2 AraĢtırma reaktörleri araĢtırmalar son aĢamasına düĢünüyorlar. Ġnsanlığın asıl
vardır. Ayrıca ĠTÜ Enerji gelmiĢtir. Japonya, elinde hiç ihtiyaçlarını düĢünen çok az. Her yıl
Enstitüsü‘nün iĢletmede olan 250 toryum bulunmamasına rağmen, milyonlarca insan sadece açlıktan
KW‘lık TRIGA MARK II toryumla çalıĢacak nükleer enerji ölüyor veya ölümün sınırlarında
AraĢtırma Reaktörü vardır. santrallerine yönelik çalıĢma yapan yaĢıyor. Sadece 20.yy da savaĢların
ülkelerden biridir. Türkiye Atom sebep olduğu ölümler yarım milyara
Enerjisi Kurumu‘nun da 1980‘lerde yaklaĢmıĢtır. Bu durum, Ģu anki
Türkiye’nin fosforik asitten uranyum elde devletler sisteminin çarpıklığından
kaynaklanan doğal bir sonuç.
nükleer yakıt edilmesi için yapmıĢ olduğu
çalıĢmalar da üzerinde durulması Burada biraz siyasete girmek
rezervi gereken bir olgudur. Bu tür ve zorundayız çünkü enerjiyi de
doğrudan devletler ―halkımızın
nükleer yakıt elde edilmesi
Harita1.jpg mutluluğu ve refah seviyesinin
yolundaki çalıĢmaları yapabilecek
bilgi ve birikimin Türkiye‘de büyük yükselmesi‖ adı altında salt devlet
Yerli kaynaklarımız içinde
ölçüde olması, gelecek için öz yararı için kontrol etmektedirler.
9129 ton olan düĢük vasıflı
kaynaklarımız açısından hazırlıklı Ġzledikleri basit yol da enerjiyi en
uranyumun ekonomik gözükmese
Toplumda sürekli tartışılan bir konu da Arif KÜNAR ―Neden Nükleer Santrallere Hayır?‖ Elektrik Mühen-
nükleer enerji karşıtlığı: Ben nükleer enerjiye değil disleri Odası (EMO) Yayını...
yukarıda bahsettiğim gibi doyuma ulaĢmamıĢ geçici
http://www.savaskarsitlari.org/
teknolojilere karĢıyım. ġu anki nükleer fisyon
santralleri de böyle bir teknolojidir. Sadece nükleer http://www.boell-tr.org/tr/
santrallerin yapımına harcanan para dünyada; tanesi
(bütün masraflarıyla) en az 5 milyar dolar, çarpı 430 http://www.mta.gov.tr
santral, 2,15 trilyon dolar para eder. Füzyon http://www.tusam.net
santralinin kurulması için harcanacak miktarın 10
milyar olduğunu düĢünürsek bu çok yüksek bir
rakam. Bir de nükleer enerjinin askeri yönü var. En
çok nükleer santral ABD, Fransa ve Rusya‘da var. Ekler
Hadi Fransa‘yı doğal kaynakları sınırlı diye
çıkartabiliriz. Peki, ABD ve Rusya? Bu iki ülkenin Atomun kararlılığı
soğuk savaĢ ve 2 dünya savaĢı geçmiĢi ve etkilediği
ülkeleri (ve bu günkü durumlarını) incelersek Bir çekirdeğin kararlılığı, çekirdeği oluĢturan parçacıkların birbirlerine
teknolojinin neden bu yönde kırıldığını anlarız. ne denli sıkıca bağlı olduklarının bir ölçüsüdür. Teknik terim olarak buna
çekirdeğin bağlanma enerjisi denir. ÇeĢitli çekirdeklerin parçacık baĢına düĢen
Nükleer enerjiye insanlık muhtaç mıdır orası ortalama bağlanma enerjilerine dikkat edersek, en kararlı çekirdeklerin atom
iĢin felsefi yönü ve ayrı bir makale konusudur ama ağırlıklarının demir, nikel, kobalt gibi 60 civarında olduğunu görürüz. Dünya-
insanlığın merakından dolayı nükleer teknolojinin da demir ve benzeri metaller bu nedenle uranyum ve toryumdan daha boldur.
araĢtırması engellenemez. Bu teknolojiyi geliĢtirip
zararsız hale getirdiğimizde neden kullanmayalım.
Herhalde dünyada böyle bir ortamda deney yapmak
istemeyecek bir fizikçi yoktur. O yüzden eğitimci
sıkıntısı yaĢanmaz ve ülkemiz, bu teknolojinin
insanlık adına araĢtırıldığı yerlerden biri olur. Böyle
yapıların yapılması bence Türkiye için dönüm
noktası olur.
-BİTTİ-
Kendi
DNA
Şifreni
Kendin
Çıkar
D N A ş i f re l e r i n i n ç ö z ü l d ü ğ ü
günümüzde artık istediğiniz canlının
DNA kodlarını siz de çıkarabilirsiniz.
Halim Kılıç
İTÜ Moleküler Biyoloji ve Genetik
Bezelye hücrelerini birbirinden ayırabilmek için ilk önce bir karıĢtırıcı (çırpıcı/
blender) buluyoruz ve yarım fincan bezelye (100 ml), bir fincan kadar soğuk
1
su (200 ml) ve 1/8 çay kaĢığı sofra tuzunu 15–20 sn. kadar çırpıcıde bezelye-
hücre çorbası haline gelene kadar karıĢtırıyoruz.
Yüksek hızda karıĢtırmamızın amacı hem bezelye hücrelerini mikserin
sağladığı fiziksel kuvvet etkisi ile birbirinden ayırmak hem de bezelye hüc-
relerinin duvarlarını parçalamaktır.
Tuz eklemekteki amacımız ise deneyin ileri aĢamasında ekleyeceğimiz etil
alkol ile DNA‘nın katılaĢıp görünür olması ve çökelti haline getirmektir.
Soğuk su ise DNA‘nın çıkartımı süresince enzimatik reaksiyonlarla zarar
görmesini azaltacaktır. Çünkü deterjan ekleme aĢaması ile çekirdek zarı
parçalandığında DNA, sitoplazmada DNA‘ya zarar veren enzimler ile
karĢı karĢıya kalacaktır.
Hücre çorbamızı elde ettikten sonra çorbamızı bir süzgeç aracılığı ile
yeni bir kaba boĢaltalım. BoĢalttıktan sonra 2 servis kaĢığı (30 ml) sıvı deterjanı
kaba ekleyip iyice karıĢtıralım sonra da 5–10 dakika reaksiyonun gerçekleĢmesi
için bekleyelim. Daha sonra da temiz tüp veya bardaklarımıza 1/3‘ü dolu ola-
cak Ģekilde karıĢımımızı dökelim.
GerçekleĢen reaksiyonla birlikte hücre ve çekirdek zarları parçalanır.
Çekirdek içerisindeki DNA‘ya ulaĢabilmek için deterjan kullandık. Peki,
2
deterjan bu iĢlemi nasıl gerçekleĢtiriyor?
Kirli, yağlı ellerimizi yıkadığımız sabunları düĢünelim. Sabun molekülle-
ri ne yapmaktadır da yağ moleküllerini uzaklaĢtırmaktadır?
Yağ ve sabun (deterjan) molekülleri suyu seven (hidrofilik) ve sevme-
yen (hidrofobik) iki kısımdan oluĢmaktadır.
Suya atılan yağ veya sabun molekülleri kendilerini küreler (hidrofilik
olan baĢ kısımları dıĢarı, hidrofobik olan kuyruk kısımları içe doğru ) oluĢtura-
cak Ģekilde düzenlerler. Ayrıca bir sabun molekülü yağ molekülüne yaklaĢtığın-
da benzer yapıda olmalarından dolayı birleĢebilirler.
Bir hücre zarı içerisine proteinlerin gömülü olduğu iki katlı yağ mole-
küllerinden oluĢur.
Bir deterjan molekülü hücreye yaklaĢtığında zardaki yağ ve protein
moleküllerini yakalar ve onlarla birleĢir. Bu da zarın parçalanmasına neden
3
Bu aĢamada hücresel çorbamızda bulunan proteinleri ve DNA‘yı koru-
yan, saran proteinleri (Histonlar) parçalamak için tüp(ler)deki karıĢımımıza
proteinleri parçalayıcı enzim (proteazlar) ekleyeceğiz. Enzim olarak ne kullan-
mamız gerekir diye sorulacak olursa ananas suyu veya lens silme çözeltilerini
kullanabiliriz. Birkaç damla enzim koyduktan sonra yumuĢak bir Ģekilde tüpü-
müzü karıĢtırıyoruz. YavaĢ bir Ģekilde karıĢtırmaya özen göstermeliyiz. Aksi
takdirde DNA‘mızı kırabiliriz.
4
olduğundan hücresel çorbamızın üzerinde bir katman oluĢturacaktır.
Bu aĢamada hücresel çorbada bulunan DNA
molekülleri yukarıya, alkol tabakasına yükselecek; prote-
in ve yağ molekülleri ise dibe doğru, sulu kısma doğru
hareket edecektir. DNA‘nın üst katmanda kümeleĢmeye
baĢladığını göreceksiniz.
DNA molekülleri alkolde çözünmediğinden bir
araya gelerek kümeleĢir.
Ve iĢte DNA‘mız..
Remzi Şen
Kocaeli Üniversitesi
1
980‘lerde bilgisayarın boyutlarının
küçülmesiyle iĢ yerlerinde ve okullar VEYA (OR) KAPISI:
da kullanılmaya baĢlandı. Daha son- ÇıkıĢta 1 sinyalinin olması için giriĢlerden en
raları son kullanıcıya ulaĢmasıyla az birinin 1 sinyalli olması yeterlidir. Eğer her 2
birlikte kiĢisel bilgisayar (PC) kavramı ortaya çıktı. giriĢte 0 olursa çıkıĢta 0 olur. VEYA kapısı doğru-
Zamanla parçalarda küçülme ve performans artıĢı luk tablosu Ģu Ģekilde olur:
gerçekleĢti.
Yapılan iĢlemler ne kadar fazla ya da maki-
nelerin ebatları ne kadar küçük olursa olsun en te-
melde bilgisayarlar elektrik sinyallerine göre bilgi
alır, yorumlar ve yine bu sinyalleri anlamlı hâle çe-
virerek kullanıcıya sonuçlar verir.
Bilgisayar bu sinyallerle sadece 2 farklı duru-
mu ayırt edebilir. Elektrik var ve elektrik yok. Sa-
dece bu 2 durumla bütün iĢlemleri gerçekleĢtirir.
Bu sinyaller 0 (elektrik yok) ve 1 (elektrik var) dir.
Bu sinyalleri boolean (mantıksal) kapılardan soka-
rak mevcut koĢullar altında bir netice çıkarır.
Kısacası giriĢ değerleri birbirleri ile toplanır
(Z=X+Y). Bu iĢlemin nasıl gerçekleĢtiğini anlamak
KAPILAR için Ģöyle bir örnek verebilirim:
VE (AND) KAPISI:
Ve kapısında giriĢ değerlerinden bir tanesi
bile 0 olursa, çıkıĢta 0 olur. Eğer hepsi 1 sinyaline
sahip olursa çıkıĢta 1 olur. Örneğin X ve Y adında
2 tane giriĢ ve Z adında bir tane çıkıĢımız olsun.
VE kapısı doğruluk tablosu Ģu Ģekilde olur:
Yandaki devre de X anahtarını açıp içinden VEYA ile aynıdır. Tek farkı çıkıĢın en so-
akımı geçirirsek (yani 1 sinyali olursa), Z çıkıĢına nunda değilleme yapar.
akım ulaĢmaz ve ıĢık yanmaz (yani 0). Çünkü akım
her zaman kolay yolu seçer. Eğer anahtarı kapatır- ġekille gösterecek olursak:
sak (yani 0) bu sefer Z çıkıĢı 1 olur. Çünkü akım
anahtardan geçmez ve tek yol olan lambayı dolaĢ-
mak zorunda kalır ki bu da Z=1 demektir.
palım. Sayının biri A, diğeri B olsun. Her ikisinde 2 toplamda taĢma (elde) varsa bir solundaki basama-
tane veri, yani 2 basamak olacak. Ayrıca çıkan so- ğa aktarılır (toplanır). Bu yüzden C2 (elde değeri)
nuç ise C (kaç basamak olacağı belli değil) sayısı bir sonraki basamak ile tekrar toplanır (―Toplayıcı
olsun. 2‖). Bu toplamanın ardından tekrar elde varsa bu
da C3 tür. Eğer elde yoksa zaten C3 0 çıkar ki bu
O halde: da önemsenmez. 1 çıkarsa aynen kalır.
Mesela onluk sistemde 3*2 iĢlemini bu Ģema
ile çözebiliriz. 3 ‗ün binary (ikilik) sistemde karĢılı-
ğı (bir_bir) ―11‖dir. 2‘nin ise (bir_sıfır) ―10‖ dır.
Teker teker basamaklarına uygun Ģekilde bu sayıları
Ģemadaki kapılardan geçirirsek ―C0 = 0‖, ―C1 = 1‖,
Çarpımı yaparken normal bir Ģekilde günlük ―C2 = 1‖ ve ―C3 = 0‖ sonuçlarına ulaĢırız.
hayatımızda kullandığımız çarpma iĢlemini aynen
uyguluyoruz. Önce birler basamağından baĢlayarak Yani C3_C2_C1_C0 = 0110 sayısını buluruz.
çarparız ve daha sonra toplama iĢlemi varsa aynen BaĢtaki sıfırın bir değeri olamadığı için
toplamayı uygularız. ―110‖ (bir_bir_sıfır) yazılabilir ki bu sayı da onluk
sistemde 6 ‗ya eĢittir. Dolayısıyla 3*2=6 dır. ġekilde
yerlerine koyup çözersek daha anlaĢılır olur.
Son olarak 2 sayıyı karĢılaĢtıralım. Yani X ve Yandaki Ģemada sadece bir çıkıĢın değeri 1
Y sayılarının büyüklük (X>Y), küçüklük (X<Y) sinyaline sahiptir. Diğer ikisinin sinyali daima 0
veya eĢitlik (X=Y) durumlarını kontrol edelim. Her olur. Zaten bir sayı diğerinden ya büyüktür ya kü-
zaman olduğu gibi doğruluk tablosuyla baĢlayalım: çüktür ya da eĢittir. Mesela giriĢlerimizden X=0 ve
Y=1 olsun.
En üst kapı AND kapısı ve X=0 olduğu için
sonuç 0*1 = 0 olur. (Y önemsenmese de olur çün-
kü X zaten sıfır ve çarpım olduğu için sonuç hep
sıfırdır.)
Ortada ki AND kapısına bakarsak X=0 sin-
yalinin değili alınır ve X=1 olur. Y ise zaten birdir.
Böylece 1*1 = 1 olur ve sonuç olarak çıkıĢlarda
ikinci iletkenden akım gelir. Bu da bize X<Y bilgi-
sini kanıtlar.
En altta ki EX-NOR kapısına gelirsek farklı
değerler girince 0, aynı değerler girince de 1 sinyali-
Yandaki tabloda X=Y alanına dikkatle baktı- ni veriyordu. Sayılar farklı olduğu için sonuçta 0
ğımızda EX-OR kapısının değiliyle (yani EX-NOR değeri üretilir.
la) aynı sonuçlara sahip olduğu anlaĢılır. Fakat di-
ğer iki alan (X<Y ve X>Y) ise önceden gördüğü- Böylece sadece ortada ki AND kapısından 1
müz herhangi bir kapının sonuçları ile uyuĢmuyor. sinyali çıkacaktır ve X<Y (yani 0<1) bilgisine ulaĢ-
Bu durumda kendi sonucumuzu kendimiz çıkarta- mıĢ oluruz.
cağız. Bu iki alan için sadece 1 lerin olduğu satırları
GiriĢlerin sayısını daha fazlada yapabilirdik.
dikkate alacağız ve o satırda ki giriĢ değerlerine
Burada sadece 1 bitlik (sinyallik), 2 farklı sayı kont-
bakacağız.
rol edilmiĢtir.
Yani:
Peki ama giriĢ değerlerini belirleyen ne? Yani
elektriksel devrelerde ki anahtarları (giriĢ sinyalleri-
ni) açık (1) ya da kapalı (0) yapmak için elimizi kul-
lanabiliriz. Önceden oda büyüklüğündeki sistemler-
de bu iĢi normal anahtarları el ile değiĢtirerek ya-
parlardı. Peki iĢlemci içerisinde sayısı milyonlarca
olan ve gözle seçilemeyecek kadar küçük olan bu
giriĢlerin 1 mi yoksa 0 mı olacağı nasıl kontrol edi-
Bu durumda tabloda yazılı sinyal 1 ise giriĢ liyor. ĠĢte bu da ―transistor‖ ün iĢi. Bir diğer deyiĢ-
sinyalinin kendisini aynen (X veya Y), fakat sinyal 0 le bunlara dijital anahtar da diyebiliriz.
ise giriĢ sinyalinin tersini (değili) yazarız (―X değil‖
veya ―Y değil‖ ). ÇıkıĢ formüllerini yazarsak:
TRANSİSTÖR
Transistörü açıklamadan önce diyotlar hak-
kında bilgimizin olması lazım. Diyot tek yönlü
elektrik akımını ileten bir devre elemanıdır. Pozitif
ve negatif yüklü atomcukları vardır ve ortadan bir
nötr bölgeyle ayrılır.
Michelson
- Morley
Deneyi
ve
Esir
Fizik tarihindeki en büyük ikinci deney olarak
bilinen ve Albert Michelson‘a 1907‘de Nobel
ödülü kazandıran Michelson - Morley
Deneyi‘ne bir bakıĢ.
Talha Zafer
Sapanca Anadolu Lisesi
ıĢık esirde sabit bir hızla ilerler; eğer ıĢıkla aynı yönde Berlin‘deki Hemholtz‘dur. IĢık ile ilgili deneylerinden
gidiyorsak ıĢığın hızı daha düĢük, ıĢıkla ters yönde gidili- birinin teçhizatını Alexader Graham Bell‘in karĢılaması ile
yorsa ıĢık hızı bize (gözlemciye) daha hızlı görünür. ıĢık dalgalarından oluĢan parazitlerin optik etkilerini araĢ-
tırmaya koyuldu.
Edward Williams Morley: 1887‘de ıĢık dalgasını uzunluk ölçüsü olarak gös-
terdi. Paris‘teki Uluslar arası Ağırlıklar ve Ölçüler Büro-
Morley, New Jersey‘de 1838 (29 Ocak)‘de doğdu. su‘na ayar metresinin uzunluğunun, Cadmium
Western Reserve Üniversitesi‘nde profesör ve bilim ada- (Kadmiyum) tayfındaki dalgaların fonksiyonu olduğunu
mıydı. kabul ettirdi. 1889-1891 yılları arasında Jüpiter‘in uydula-
Amerika‘daki bir iç savaĢta donanmada sağlık ko- rının çapını ölçtü. Daha sonraları geliĢmiĢ teknikleri de
misyonu için çalıĢtı. 1882‘de Cleveland‘da Uygulamalı kullanarak dev kırmızı yıldızların çapını ölçmeye çalıĢtı.
Bilimler Okulu‘nda çalıĢmaya baĢladı. Bundan itibaren Michelson‘un çalıĢmaları hep takdir aldı. Kraliyet
E.Morley çalıĢmalarını profesör olarak Batı Üniversite- Topluluğu tarafından Copley Madalyası ile ödüllendirildi.
si‘nde sürdürdü. Michelson ve Morley 1884‘te tanıĢtı. Amerikan Fizik Derneği BaĢkanlığı‘na seçilir, 1907‘de ise
Morley tanıĢmalarından önce 1878 ile 1882 yılları arasında Nobel Ödülü‘nü alır. Bu ödül Michelson‘a ilk Nobel
atmosferdeki oksijen deriĢimi üzerine çalıĢtı. Oksijenin Ödüllü Amerikan vatandaĢı unvanını getirir.
fiziksel ve kimyasal özelliklerinin kesin olarak belirlenmesi
ile ilgili kimyasal ve meteorolojik sorunlara eğildi. Kimya-
ya ilgisi nedeniyle spektroskopiye ve parazit olgusuna
ağırlık verdi. 1882 ile 1883 yıllarında hidrojen ile oksijen
Michelson-Morley Deneyi:
atom ağırlıklarını saptamaya çalıĢtı. Albert Abraham Bilimde bir teoriyi çürütmek için ona karĢı bir
Michelson ile giriĢimölçer (interferometre) üzerine çalıĢtı- kanıtınız olmalı. Kanıt yoksa teori geçerliliğini sürdürür.
lar ve sonuca baĢarıyla ulaĢtılar. Ġki bilim adamının yaptığı deneyden ölçülebilir fakat is-
tenmeyen sonuçlar ortaya çıktı.
Albert Einstein‘ın sonraki çalıĢmalarını beraber
yürütmek üzere vakıf düzenlediler. A.A Mıchelson ile Esir, daha önce de bahsettiğimiz gibi iki bilim
yaptığı meĢhur deneyi Einstein‘ın Özel Görelilik teorisi adamından çok daha önce de varlığı kabul görülmüĢtü.
üzerinde önemli bir rol teĢkil etmiĢtir. ĠĢin ilginç yanı, deneyin Michelson ve Morley tarafından
esir kanıtlanmak için yapılmasıdır. Ancak veriler gösterir
1895 yılında bilimsel ilerlemeyi sağlamak için ki esire ihtiyaç yok. Michelson ve Morley esirde hareket
Amerikan Derneği‘ne ve Amerikan Kimyasal Toplulu- eden bir nesnenin onu dalgalandıracağını düĢündüler.
ğu‘nda (1899) baĢkanlık yaptı. 1902‘de kura ile belirlene Deneyleri için, Dünya‘nın GüneĢ etrafındaki eliptik hare-
Kimya dalında Nobel Ödülü‘nü 2.olarak aldı. 1906‘da ketinden faydalandılar. Dünya esir içinde hareket ediyor-
profesörlüğünden emekliye ayrıldı. 1907‘de Kraliyet Top- du ve esirde dalgalanmalar olacaktı. Dünya‘nın hareket
luluğu‘ndan Londra‘da Rumford Madalyası‘nı aldı. yönünde gönderilen ıĢığın hızının azalması gerekirdi.
1906 yılında emekli olduktan sonra yaĢamını Deney, daha önce konusu geçen interferometre
Connecticut‘ta geçirmeye karar verdi. (giriĢimölçer) kullanılarak yapılmıĢtır. IĢık kaynağında
çıkan ıĢınlar 450‘lik açıyla duran yarı gümüĢlenmiĢ ayna
tarafından ikiye ayrılır. Ġki
Albert Abraham ıĢından biri dünyanın hareket
Michelson: doğrultusunda, diğeri ise hare-
Albert Abraham Michelson, ket doğrultusuna dik açı yapa-
19 Aralık 1952‘de Prusya‘da, rak ilerliyor. Esirin varlığının
Strelno‘da doğdu. Michelson daha kanıtlanması için iki ıĢın ara-
bebekken ailesi ile birlikte BirleĢik sında hız farkı olmalıydı. Çün-
Devletler‘e göçtü. Orta Öğrenimi‘ni kü Dünya‘nın GüneĢ etrafında
tamamlamak için San Francisco‘ya ortalama hızı 30km/sn, dola-
yerleĢti. GiriĢte sorun yaĢamasına yısıyla Dünya‘nın hareketi
rağmen Annopolis‘teki BirleĢik Dev- doğrultusunda gönderilen
letler Deniz Akademisi‘ne BaĢkan ıĢığın hızı (300.000-30)
Grant‘ın özel adayı olarak girebildi. 299.970km/sn olarak ölçül-
Donanmadayken çıktığı bir açık de- meliydi. Hareket doğrultusuna
niz seyahatinden döndükten sonra dik gönderilen ıĢık ise esirdeki
bilimsel araĢtırmaya yöneldi ve fizik dalgalanmalardan etkilenme-
bilimleri dalında öğretim görevlisi yecek ve aralarında hız farkı
olarak çalıĢmak üzere Akademi‘ye olacaktı. Ancak Michelson ve
döndü. Morley deney sonuçlarında
günlük veya yıllık hiçbir fark
1878‘de ıĢık hızını ölçmek bulamadı.
için deney yaptığı sanılmaktadır. 1880
ile 1882 yılları arasında çeĢitli Avrupa Deney sonuçlarına dayanarak
Üniversiteleri‘nden lisansüstü eğitim ısrarla esir vardır dersek karĢı-
aldı. Bunlardan en önemli görüleni Albert Michelson (1852 - 1931) mıza 2 seçenek çıkar:
Kaynaklar
Büyük Bilimsel Deneyler, Rom Hare, TÜBĠTAK Yayınları
Ceviz Kabuğu'ndaki Evren, Stephan Hawking
Modern Fiziğe GiriĢ-1: ―Yeni bir dünya doğuyor!‖, Gökhan ATMACA-Talha ZAFER, KBT Yayın
http://ee.uludag.edu.tr/~burakpolat/bilima...glar_gunduz.pdf
Siz de
Yazabilirsiniz...
NetBilim’de
yayınlanmasını
istediğiniz tüm
yazılarınız için
netbilim@gmail.com
Adresinden bizimle
iletişime geçebilirsiniz.
VERİ TABANLARI
Her gün farkında olarak ya
da olmayarak birçok veri
tabanı ile etkileĢime
giriyoruz. Bankamatik
cihazından para çekerken,
hastanede sıra alırken, T.C.
Kimlik numaramızla iĢlem
yaptığımız her yerde. Peki
veri tabanları hakkında ne
kadar bilgimiz var?
Cankat AKDEMĠR
Gazi Üniversitesi
elde edilebilir. MySql bazı eksilerine tığınız yazılım Ģirketi bir ajanda
rağmen Linux ile beraber ve ücret- programı geliĢtiriyor ve sizden
siz olarak temin edilebilmesi ile kiĢi bilgilerini tutmak için bir
popülerlik kazanmıĢtır. veri tabanı tasarlamanız istendi.
Öncelikle sadece kendi iĢinize
ġimdi gelelim ―babayiğit‖ odaklanın. Verilerin veri taba-
veri tabanı yönetim sistemlerine. nından nasıl çekileceğini hiç
Tabi ki burada da ilk söze Micro- düĢünmeyin çünkü o program-
soft baĢlıyor ve bizi SQL Server cıların iĢi. Siz sadece verilen
yazılımı ile tanıĢtırıyor. SQL Server saklanabileceği bir veri tabanı
en küçükten en büyüğe kadar bü- oluĢturacaksınız.
tün kurumsal tabanlı isteklere yanıt
verebilecek baĢarılı bir veri tabanı OluĢturmanız istenen veri taba-
yöneticisi. Farklı sürümleri ile farklı nında kiĢiler için adı, soyadı,
bütçelere hitap ediyor. ġu an piya- doğum tarihi ve e-posta adresle-
sada en sık rastlanan program ol- ri saklanacak olsun. Burada
ması sanırım Microsoft tabanlı önemli yapılacakları sayarken
olmasında yatıyor. hangi verileri çoğul eki kullana-
rak saydığınızdır. Dikkat ettiyse-
SQL Server‘dan sonra sah- niz ben yukarıda adı, soyadı,
neye hemen Oracle‘ı alıyoruz. doğum tarihi ve e-posta
Oracle güçlü yapısı ile en ileri veri ―adresleri‖ dedim. KiĢinin adı,
tabanı taleplerini bile karĢılayabili- soyadı ve doğum tarihi tek ola-
yor. Özellikle ―Grid Computing‖ bilir ama e-posta adresi de tek
ile yönetim sayesinde veri tabanının olacak diye bir kural yok. Bu
yükü farklı sunucu bilgisayarlarına durumda ne yapacağız? KiĢi
yayılabiliyor. tablosuna posta1, posta2, posta3 diye alanlar eklemek
Peki, bunların hangisi en iyi? Bu soruya kimse sadece geçici bir çözüm olur. Belki ileride 10 e-posta ad-
yanıt veremez. Hepsinin farklı kullanım alanları var ve resine sahip bir kiĢi eklemeniz gerekecek.
hepsi alanlarında çok iyi. Benim önerim Access ile baĢla- Burada normalleĢtirmenin ilk adımını atmalısınız.
manız. Böylece hem bütçeniz bir veri tabanı yüzünden Tekrarlanabilecek veriler için ayrı bir tablo oluĢturmak.
sarsılmaz hem de iĢlerinizi Access ile halledebilirsiniz. Veri tabanınıza KĠSĠ_POSTA isimli yeni bir tablo koy-
malı ve kiĢilerin ID numaralarını buradaki posta adresleri
ile iliĢkilendirmelisiniz. ġimdi de iki yeni kavramla karĢı-
Veri tabanı Yapısı laĢtık. ID ve iliĢkilendirme.
Veri tabanı aslında tek baĢına bir Ģey ifade etmez. Benzersiz Tanımlama: Veri tabanı normalleĢtir-
Veri tabanı, içerisindeki parçalar sayesinde iĢe yarar bir me sürecinde en önemli duraklardan biri de ―unique
kavramı oluĢturur. Bu kavramların en baĢında da ―tablo‖ identification‖ yani benzersiz tanımlamadır. Bunu da bir
gelir. Access ile Excel‘in karıĢtırılmasının yegane sebebi örnekle açıklayayım.
de zaten budur. Her iki program da tablolarla uğraĢır.
Az önce bahsettiğim gibi bir veri tabanınız var. Bu
Tabloların içerisinde ise alanlar bulunur. veri tabanındaki Cankat Akdemir kiĢisinin doğum tarihini
Excel‘deki sütunları veri tabanının alanlarına benzetebili- yanlıĢ girdiğinizi fark ettiniz ve değiĢtirmeniz gerekti.
riz. Alanlar tek tip veriyi kaydetmek için kullanılır. Alanlar Ama bir baktınız ki iki tane Cankat Akdemir var. Olamaz
bir veri tabanında verileri süzmek için en etkili araçlardır. mı? Tabi sadece eĢ dost kaydettiğiniz bir veri tabanı oluĢ-
Mesela kiĢilerin kimlik bilgilerinin tutulduğu bir tabloyu turduysanız aradığınız kiĢiyi hemen bulabilirsiniz ama
açtığımızda herhangi bir kiĢinin doğum tarihini öğrenmek eğer ülkesel bazda çalıĢan bir kurumun adres defterini
için ilgili alana bakmamız yeterlidir. Böylece alanlar farklı tutuyorsanız kimin kim olduğunu kestirmek zor olur.
veri tiplerinin karıĢmasını da engeller.
Gelelim Tasarıma
Buraya kadar biraz iĢin masal kısmını anlattık.
ġimdi en çok soru gelen bölüme, etkin veri tabanı tasarı-
mına geçebiliriz. Veri tabanı tasarımında da sizi baĢarıya
götürecek altın kurallar var.
Normalleştirme: Veri tabanı dilinde
―normalization‖ olarak geçen kavram Türkçe için nor-
malleĢtirme olarak çevrilebilir. NormalleĢtirmede temel
amaç veri tabanı ruhuna uygun tablolar tasarlamaktır.
Ġsterseniz daha detaylı anlatayım.
Çok çok basit bir örnek vereyim. Diyelim ki çalıĢ-
Bu durumda herkese iĢin en baĢındayken benzer- için Y‖ formülü normalleĢtirme kısmını kolaylaĢtırır. Me-
siz bir numara vermek çok iyi olur. Mesela T.C Kimlik sela yukarı söz ettiğim, kiĢi listesi veri tabanı için Ģöyle bir
Numarası aynı sebepten doğmuĢtur. Herkes kendini tek ―X için Y‖ formülü uygulayabilirsiniz:
bir numara ile gösterebilmektedir.
KiĢi için Ad
Veri İlişkilendirme: Veri iliĢkilendirme (data
relation) de bir veri tabanının normalleĢtirilmesi sürecinde KiĢi için Soyad
atılan önemli bir adımdır.
KiĢi için Doğum Tarihi
Okul örneğine dönersek, bir sınıftaki öğrencileri
baĢka bir sınıfa gönderdiğinizi varsayalım. Bilgisayar baĢı- E-Posta için KiĢi
na geçip sınıftaki tüm öğrencilerin kayıtlarını tek tek de- Yapacağınız bu listede ―için‖ sözcüğünden önceki
ğiĢtirmek iĢkence olur. Bunun yerine SINIF_ODA isimli sözcük değiĢince yeni tablo yaratacaksınız demektir. Bir
bir tablo yaratmalı ve hangi sınıfın hangi odada bulundu- diğer deyiĢle ―için‖ sözcüğünden önceki kısım çok veri
ğunu buraya iĢlemelisiniz. Öğrenciler zaten oda olarak içerebilir fakat sonrası tektir. ―E-Posta için KiĢi‖ örneğine
değil sınıf olarak kayıtlı olduğundan SINIF_ODA tablo- baktığımızda görüyoruz ki birden çok e-posta adresi ola-
sunda istediğiniz sınıfın oda numarasını değiĢtirince öğ- bilir ama bunlar tek kiĢiye aittir. Bunlara ek olarak aynı
renciler de o odada görünürler. isimli kiĢiler de olabilir bunları ayırt etmek için benzersiz
Veri tabanı tasarlamak çok kolay olmasa da çok da tanımlama kullanıyoruz.
zor değildir. Esas olan veri tabanı tasarımınızı yıllar sonra Ben temel veri tabanı kavramlarını en basit Ģekilde
çalıĢacak Ģekilde tasarlamaktır. anlatmaya çalıĢtım. ĠĢler aslında bu kadar da kolay değil.
Bilgisayar programcılığı ve veri tabanı tasarımcılı- ĠliĢkisel veri tabanında bir-çok, çok-çok gibi iliĢkilendir-
ğında iĢe asla bilgisayar ile baĢlanmaz. ĠĢin yüzde 60‘ı kâ- meler sağdan ve soldan eklemeli tablolar derken insanın
ğıt üzerinde halledilir. Özellikle veri tabanı tasarlarken ―X kafası karıĢıyor. DüĢünüyorum da, kendi yarattığımız
Ģeyleri öğrenmek için ne kadar çok uğraĢıyoruz.
Veri tabanı tasarımı sırasında ilk adımlardan biri olan tablo ilişkileri şeması.
ATIK SU ARITMA
Selçuk ARSLAN / Gaziantep Üniversitesi Biyoloji Bölümü
KOZMĠK
HAMAMBÖCEKLERİ
Açlıktan öldü. Garip Ģekilde dans etti. onlar hâlâ hayattalar.‖
(Radyasyon) Yaydı. Zehirledi. O tüm gün ortak olarak ev
Astronomlar PAH‘ın sadece dünyada bol olma-
halkı için çalıĢtı; hamamböceği. Bu kötü yaratıklar, di- dıklarını buldular ama kozmos boyunca – onlar kurklu
rençleri ile bizleri ĢaĢırtıyorlar. yıldızların tozunda, meteorlarda ve soğuk yıldızlar arası
Ama astronomlar bir Ģeyi biraz daha sert buldular bulutlarda bulundular- ama onların sert olduğunu kim
– ―Polisiklik Aromatik Hidrokarbonlar‖, Harvard Astro- bildi? ―Bu bizim süpernova patlamalarına dayanan ilk
fizik Merkezi‘nden Achim Tappe dedi ki ―Onlar süperno- kanıtımızdır‖ dedi o.
va patlamalarından bu yana hayatta kaldılar.‖. Onarlın hayatta kalma yetenekleri dünyaya yaĢam
Polisiklik Aromatik Hidrokarbonlar (kısaca PAH), anahtarı oldu. Birçok astronom, bir süpernovanın kendi-
Ģekillerine bakıldığında karbon ve hidrojenden yapılmıĢ sinde, sadece bizim güneĢ sistemimizin öncesinde, ilkel
oldukları görülmektedir. PAH, arabanın egzoz gazının yıldızlar arasında ki gazların bütünleĢmesi ile 4-5 milyar
içinde kirletici maddeye, sigara dumanına veya yağ çözer yıl önce galaksinin bir köĢesinde patladığı bulunur. YaĢa-
gibi bir yapıya benzemektedirler. EPA, PAH‘ın insanı mın kaynağına dair bir senaryoda, PAHlar hayatta kaldı
etkileyen kanserojenler arasında yedinci sınıfta olduğunu ve sonra onlar bizim gezegenimizde yaĢamın oluĢumunda
belirtti. rol oynadılar. PAHlar suda oluĢabilir –düĢün, baĢlangıçta
denizler var- nasıl ki RNA ve DNA‘nın yapısını nükleik
Fakat düzenli olan Polisiklik Aromatik Hidrokar- asitler oluĢturuyor ise PAH da nükleik asitlerin yapısını
bonların avantajları da vardır: Halka Ģekilli benzer oluĢturuyor.
PAH‘ler DNA‘da bulunurlar ve onların aslında 4,5 mil-
yon yıl önce dünyadaki yaĢamın baĢladığı zaman geliĢebil- Sona geldik, PAHlar kendi baĢlangıcından bu yana
diklerini biyologlar kendi aralarında anlaĢarak bilim dün- dayanıklıydılar.
yasına duyurdular. Öyle ki yaĢamın büyük moleküllerin Nasa / Çeviri
yapısında bulunmaktalar, PAH kimyasal süreçlerin baĢ-
langıcında etkin rol oynamıĢ olabilirler.
Tappe‘nin yakın zamandaki bu keĢfinde asıl
önemli olan neden bu Ģekilde yapılabildiğidir?
Hikaye 3000 yıl önce büyük Magellan bulu-
tunun bir yıldızındaki büyük patlama ile baĢlar. O
diğerleri gibi saygın bir tipik süpernova patlaması
idi, sadece az bir kısmı gündüzleri bizim GüneĢ‘in
10 milyar yıl civarında bıraktığı enerjiye tekabül
ediyor. Sıcak gaz ve ölümcül radyasyon, yıldızlara
yakın olan sistemleri baĢtan sona patlattı, kendi
patlayan yıldıza kadar muhtemelen tamamı yok
oldu.
Süpernovanın geniĢleyen kabuğu, astronom-
lar tarafından "N132D" kategorisine koyuldu, bü-
tün bu yıllardan sonra kalıntıları dünyayı ziyaret etti.
80 ıĢık yılı uzaklığında ve 600 güneĢ kütlesi değerin-
deki her Ģeyi temizledi. Resim Chandradan...
Geçtiğimiz yıl bizim Spitzer Uzay Teleskopu
N132D‘ yi tararken, Spitzer‘in kızıl ötesi teleskopu
ve onun hassas spektrometresi kızıl ötesi emisyon-
ları için PAH‘ı buldu. Süpernovanın etrafında geniĢ-
leyen kabukta herkes PAH‘ı buldukdan sonra Ģunla-
rı söyledi ―Onlar 8 milyon derecelik Ģok dalgasının
içinde süpürüldüler resmen. Bu durum çoğu mole-
küller için zararlı ama PAH için zararlı değil çünkü
Siz de
Yazabilirsiniz...
NetBilim’de
yayınlanmasını
istediğiniz tüm
yazılarınız için
netbilim@gmail.com
Adresinden bizimle
iletişime geçebilirsiniz.
MÜKEMMEL
SAYILAR
Faydalı sayı
n‘den küçük her doğal sayı n‘nin pozitif bölenlerinin bazılarının toplamı (bir toplamı) Ģeklinde
yazılabiliyorsa n sayısına faydalı sayı denir.
k bir doğal sayı olmak üzere 2k sayısının bir faydalı sayı olduğunu gösterelim:
(1000..0)
2
k tane 0
2k sayısının ikilik tabandaki yazılıĢı Ģeklindedir. Bu yazılıĢın k+1 basamaklı olduğuna
(a a a ..a )
dikkat edelim.O halde 2k sayısından küçük herhangi bir a sayısının ikilik tabanda yazılıĢı 1 2 3 k 2
Ģeklindedir.Hali ile bu da k basamaklıdır.
k 1 ve 2k 1
Peki her mükemmel sayı aynı zamanda bir faydalı sayı mıdır? Bence evet! asal
olmak üzere her mükemmel sayı 2k-1(2k-1) biçimindedir. Bizim elimizde yukarıdaki koşulu sağlayan 2k-1
2k 1
(2k-1)
olsun. Önce bu sayının kendisi dışındaki pozitif bölenlerini açık olarak yazalım. asal oldu-
ğunu unutmuyoruz.
1 2 22 ... 2k 1 2k 1
olduğundan 2 1 e kadar olan her doğal sayı pozitif bölenlerin bir toplamı olarak yazılabilir.
k
Aynı mantıkla
(2k 1) (1 2 22 .. 2k 1 21.(2k 1)
21.(2k 1)
Olduğundan 2 1 den
k
e kadar olan doğal sayılar pozitif bölenlerin bir toplamı ola-
rak yazılabilir. Ġyice anlaĢılması için bir adım daha
21.(2k 1) 2 2.(2 k 1)
olduğundan den e kadar olan doğal sayılar pozitif bölenlerin bir toplamı
olarak yazılabilir….
2k 2.(2k 1) 2k 1.(2k 1)
olduğundan den e kadar olan doğal sayılar pozitif bölenlerin toplamı
olarak yazılabilir.****
Tahminen MS 100 yıllarında Nicomachus sayıları sınıflandırdığı ―Introductio Arithmetica‖ ese-
rinde mükemmel sayılar hakkında Ģunları yazdı:
1- n.ci. mükemmel sayının n basamağı vardır. (1. Sayı 6, 2. sayı 28, 3.sayı 496, 4. sayı 8128) dikkat
edelim ki o yıllarda 5. mükemmel sayının kaç olduğu bilinmiyor.)
2- Bütün mükemmel sayılar çifttir (ġu an bile tek olan mükemmel sayı bulunamadı, olmadığı ispatlan-
madı.).
3- Bütün mükemmel sayılar, sırasıyla 6 ve 8 ile biterler.
4- Herhangi bir k>1 için 2k-1 asal ise 2k-1(2k-1) bir mükemmel sayıdır ve mükemmel sayıların hepsini
üreten bir algoritmadır.
5- Sonsuz sayıda mükemmel sayı vardır.
Ama bunları ispatlamak gibi bir derdi yoktu. (Eh matematiğin de bir Nostradamus‘u var elbette)
Nicomachus‘un ortaya attığı önermelere günümüzde daha rahat bakabiliyoruz:
1-Maalesef mükemmel sayıların basamakları sıraları ile gitmiyor:
1. mükemmel sayı 1 basamaklı,2. mükemmel sayı 2 basamaklı ve bu kural sadece 4. sayıya kadar
sürüyor.5.sayı 8,6.sayı 10,7.sayı 12 basamaklı.
2- Nicomachus bu konuda haklı. En azından Ģu ana kadar.
3-Doğru *****
4-Bundan biraz önce bahsetmiĢtik.
5-Henüz kaç tane mükemmel sayı olduğu bilinmiyor.******
Ben de 6. bir madde daha ilave edeyim;
Mükemmel sayıların altı hariç hepsi ardıĢık tek sayıların toplamı Ģeklinde yazılabiliyorlar:
28 = 13 + 33 = 13 + (2(3+1)/2-1)3
496 = 13 + 33 + 53 + 73 = 13 + 33 + 53 + (2(5+1)/2-1)3
8128 = 13 + 33 + ... + 153 = 13 + 33 + ... + (2(7+1)/2-1)3 (diğerleri için *******)
Genel olarak 2(n-1)(2n-1) şekli ile verilmiş bir mükemmel sayının küpler toplamını şu şekilde yaza-
biliriz: 13 + 33 + ... + (2(n+1)/2-1)3
1772 yılına gelindiğinde Euler 8. mükemmel sayıyı buluyordu. O yıllar için 19 basamaklı bu sayı-
yı bulmak ve doğruluğunu ispatlamak hayli zor olsa gerek.
Bugün bile mükemmel sayılarda ispatlanamayan teoremler aklıma gelince, mükemmel sayıya mü-
kemmel diyemiyorum. Sanki ilk ve tek bir sayı olacak. Tek ve kusursuz. Yani mükemmel. Ama insa-
noğlu sayılar ilminde dahi bir eksiklik görüyor. Aradığı mükemmelliği bulamıyor.
DüĢündüğü, görmek istediği, kendini daha ĢaĢırtan o mükemmelliği sayılarda bulabilecek mi?
Ona aradığını verecek bir mükemmellik. ĠĢte bu…Tam aradığım bu…
Mükemmel sayılar da dahil olmak üzere sayılar ilmi bize sadece bir yön gösterici. Mükemmel
sayılar son bulsaydı mükemmel olurlar mıydı? Çift mükemmel sayılardan baĢka tek bir mükemmel sayı-
nın bulunması mükemmelliği nasıl etkilerdi? Yani tek mükemmel sayının olup olmadığını bilemememiz
mükemmelliğe bir Ģeyler katmıyor mu?
Yön göstericidir mükemmel sayılar. DüĢündürücüdür. Yazımı, benim çok hoĢuma giden Ģu
cümle ile bitirmek istiyorum. Evinin bahçesinde çimlerin üzerine sırt üstü yatmıĢ, bulutlara bakan ma-
tematikçiye oğlu pencereden seslenir: ―Baba, çok çalıĢtın, artık içeri gel.‖********
Mona Lisa
Yunan Tapınakları
Ayçiçeği
İnsan Yüzü
Hepsinin ortak özelliği:
ALTIN ORAN
Leonardo Fibonacci ve
Altın Oran Leonardo Fibonacci’nin 1170‘li yıllarda Pisa‘da doğduğu sanılmaktadır. Adı
Kaan TOKDEMĠR
ortaçağın en büyük matematikçileri arasında geçmesine rağmen hayatıyla ilgili
Marmara Üniversitesi Matematik Bölümü
pek fazla bilinen bir Ģey yok. Fibonacci henüz çocuk yaĢtayken, Pisa'lı bir tüccar
olan babası Guglielmo, Pisalı tüccarların yaĢadığı Bugia adlı Kuzey Afrika lima-
nına Konsül olarak atanır. Babası burada oğluna hesap öğretmesi için bir Arap hoca tutar. Avrupa‘da henüz Roma rakamla-
rı kullanılırken Fibonacci Arap rakamlarını ve sıfırı bu sayede öğrenir. Daha sonra da öğrendiklerini Liber Abaci adlı kita-
bıyla yayınlar (bu nedenle kendisine "Matematik'i Arap‘lardan alıp, Avrupa'ya aktaran kiĢi" denilir). Bugün kendisinin bu
kadar ünlü olmasının arkasında da bu kitapta verdiği bir soru ve bu sorunun cevabı olarak ortaya çıkan dizi vardır. Liber
Abaci'de yer alan problem Ģöyledir;
―Adamın biri dört yanı duvarlarla çevrili bir yere bir çift tavĢan konmuĢtur. Her çift tavĢanın bir ay içinde yeni bir
çift (diĢi ve erkek) tavĢan yavruladığı, her yeni çiftin de erginleĢmesi için bir ay gerektiği ve tavĢanların ölmediği varsayılırsa,
100 ay sonunda dört duvarın arasında kaç çift tavĢan olur?‖
Biraz düĢününce tavĢan çiftleri aylara göre Ģu sıralamayı ortaya koymaktadır: 1, 1, 2, 3, 5, 8, 13, 21, 34, 55, 89, ... Bu
diziye de dikkatlice bakıldığında ilk iki sayı hariç her sayı kendinden önce gelen iki sayının toplamına eĢit.
Fibonacci sayılarının ilginç bir özelliği vardır. Dizideki bir sayıyı kendinden önceki sayıya böldüğünüzde birbirine
çok yakın sayılar elde edersiniz. Örneğin;
8/5 = 1,6
13/8 = 1,625
21/13 = 1,6153846153846153846153846153846
34/21 = 1,6190476190476190476190476190476
55/34 = 1,6176470588235294117647058823529
89/55 = 1,6181818181818181818181818181818
144/89 = 1,6179775280898876404494382022472
233 / 144 = 1,6180555555555555555555555555556
377 / 233 = 1,6180257510729613733905579399142
610 / 377 = 1,6180371352785145888594164456233
Dizinin ardıĢık terimlerinin birbirine oranı bu Ģekilde bir artarak bir azalarak ilerler ama asla bir sabit değere eĢit
olmaz. Peki, bu dizinin limiti nedir?
an 1
lim
n a n ?
a n 1
a n a n 1
Elimizdeki diziye göre dir(Her n>1 için). Bu durumda;
a an 1
lim n 1
lim an lim 1 an 1 1 lim an 1
n a n n a n n a n n a n
olur.
a n 1 an 1
2
lim lim
(
a n
) dizisi artan bir dizi olduğundan
n a n
< 1 olur. Bu durumda
n a n
olduğundan biz
bunu ―k‖ diye bir sabite eĢitleyebiliriz.
a n 1
lim
a n dir.
lim a n 1
n a n a n 1 lim
n a n n
=k değerini
a n 1
1 lim an 1 1
lim
n a n n a n
eĢitliğinde yerine koyarsak elimize k=1+
k eĢitliği geçer. Bu denklemin iki çö-
zümü vardır.
1 5 1 5
k 1
k 2
2 ,
2 .
1 5 1 5
k 2
k 1
2 <0 olduğundan aradığımız limit olamaz. Bu durumda cevap 2 ‘dir.
1 5
Fibonacci dizisinin ardıĢık terimlerinin birbirine oranı sonsuzda
2 oranına eriĢir ki bu orana altın oran adı
verilir.
Altın Oran
Herhangi bir AB doğru parçası üzerinde bir C noktası için AB:AC oranına eşit oran, AC:CB oranına ortalama
oran denir.
Eğer AB doğru parçası üzerinde bir C noktası için eĢit oran ile ortalama oran birbirine eĢit oluyorsa, yani; AB:AC
1 5
=AC:CB ise bu orana altın oran adı verilir. Altın oranın
2 ‘ye eĢit olduğunu söylemiĢtik. Bakalım öylemiymiĢ?
Yukarıda çizdiğimiz AB doğru parçasında AC = ve VB = y olsun. ġimdi AB:AC ve AC:CB oranlarını x ve y cinsin-
den hesaplayıp bu oranları eĢitleyelim. ġekilden hemen;
AB:AC = (x+y)/x,
AC:CB = x/y
eĢitlikleri çıkar. Bu iki oran birbirine eĢit ise (x+y)/x = x/y dir. Paydaları eĢitlersek;
y2 x 2 y2
xy + = olur. Denklemi ‘ye bölersek;
(x/y) 2
(x/y) + 1 = olur. Aradığımız oran zaten x/y oranı olduğundan(ya da (x+y)/x oranı) bu orana ―k‖ dersek
denklem k + 1 =
k 2 Ģekline dönüĢür. Bu denklemin de iki çözümü vardır;
1 5 1 5
k 1
k 2
2 ,
2
k 2
, oranı sıfırdan küçük olduğundan ve geometrik bir oran negatif değer alamayacağından çözüm olamaz. Bura-
1 5
dan altın oran,
2 ‘dir.
a 5a 5a a 2a ( 5a a) 3a 5a
Kanıt: BX = XY = , AX = , AY = AC = , CB = = ol-
duğundan C eğer altın nokta ise AB:AC ve AC:CB oranları birbirine eĢit olup altın oranı vermelidir.
AC ( 5 1)a ( 5 1) ( 5 1)(3 5 ) 3 5 5 3 5 2 5 2 5 1
CB (3 5 )a (3 5 ) (3 5 )(3 5 ) 95 4 2
AB 2a 2 2( 5 1) 2( 5 1) 5 1
AC ( 5 1)a ( 5 1) ( 5 1)( 5 1) 5 1 2
gözlemlenmektedir.
Ayçiçeğinin üstündeki spiral Ģeklinde dizilmiĢ tohumları saat yönünde ve tersi yönde saydığımızda ardıĢık iki Fibonacci
sayısına ulaĢırız. Papatya çiçeğinde de aynı Fibonacci dizisi gözlenmektedir. Benzer bir durum çam kozalağı üzerindeki ta-
nelerde de mevcuttur. Bu taneler kozalağın alt kısmındaki sabit bir noktadan baĢlayarak, tepe noktasındaki baĢka bir sabit
noktaya doğru eğriler çizerek geliĢirler ve bu geliĢim sonunda taneleri soldan sağa ve sağdan sola doğru sayarsak baĢka bir
Fibonacci dizisi elde ederiz.
Doğada Altın Oran ve Fibonacci Dizisi bu Ģekilde ortaya çıkmıĢken, insanların bu duruma kayıtsız kalması beklene-
mezdi. Ünlü ressam Picasso'nun tablolarında da bu oran vardır. Leonardo da Vinci'nin Mona Lisa tablosunda da bu oran
vardır. Tabloların enlerinin boylarına oranı altın oranı verir. Tıpkı Mısır piramitlerinin tabanlarının yüksekliklerine oranının
verdiği
gibi.
Kaynaklar:
Baykut, V. ve Kıvanç, F.E. (2004). Fibonacci sayıları. PiVOLKA, 3(13), 3-4.
Matematik Dünyası 2005-3
"Dünyada herĢey için, hayat için, baĢarı için en hakiki mürĢit ilimdir, fendir.
Ġlim ve fennin dıĢında mürĢit aramak gaflettir, cehalettir, doğru yoldan çıkmadır.
Yalnız, ilim ve fennin yaĢadığımız her dakikadaki safhalarının geliĢimini
anlamak ve ilerlemelerini takip eylemek Ģarttır." (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri,
Cilt II, s. 194)