You are on page 1of 15

20.10.

2021 11:58 ALLAH’IN BAZI İSİMLERİNİN ALEMDEKİ TECELLİLERİ - uhreviyat

ALLAH’IN BAZI İSİMLERİNİN


ALEMDEKİ TECELLİLERİ
ALLAH (C.C.)
 “Allah ki Ondan başka ilah yoktur.” [1]
 Esma-i Hüsna’nın ve Allah’ın mükemmel sıfatlarının ta-mamını ifade eden “ALLAH”
ismi Allah’in Zatına ait bir isimdir. Bu nedenle Allah ismi İsm-i Azam’dır denilmiştir.
Diğer isimler sadece ifade ettikleri manalara işaret eder, “ALLAH” ismi ise bütün güzel
isimleri ve bütün mükemmel sıfatları ifade eder. Bu yüzden bu mübarek isim Cenab-ı
Hakk’in zatına işaret etmekle birlikte Uluhiyetinin de unvanıdır.
 Bütün bunlara dayanarak diyebiliriz ki, “La ilahe illal-lah” sözü Esma-i Hüsna’nın
sayısınca sözleri içerir. Mesela; “La halika illallah, La Kerime, La Razıka, La Kayyuma
illallah” gibi… Maneviyatta ilerlemiş bir kişi bu mübarek kelimeyi söylerken i-çindeki
binlerce kelimeleri de söylemiş olur. Bu sebeple “ALLAH” isminin aleme tecellisi
üzerinde düşünen bir kişi bütün isimlerin aleme tecellilerini her varlıkta tek tek görür,
hisseder.
 
  RAHMAN (C.C.)
 Cenab-ı Hak bizim için kainatı Rahman isminden te-celli eden rahmetin binlerce
hediyeleriyle doldurmuş, adeta rah-metiyle, kainatı insan için içinde milyonlarca güzel
yiyeceğin bulunduğu mükemmel bir sofra şeklinde yaratmıştır. Bu konuda şunları
söyleyebiliriz:
 Şu koca kainatı şenlendiren, karanlık varlıkları aydın-latan, sınırsız ihtiyaçlar içinde
yuvarlanan aciz varlıkları terbiye eden, bütün kainatı insan için çalıştıran, yardımına
koşturan, bu fani, ölümlü insanı sonsuz bir hayata aday eden ve Allah’a muha-tab ve dost
yapan elbette Rahman’ın rahmetidir.
 Güneş’i ve Ay’ı, maddeleri ve elementleri, bitkileri ve hayvanları büyük bir örgünün ipleri
gibi bin bir ismiyle dokuyan ve hayata hizmetçi yapan ayrıca bütün annelerin mükemmel
şefkatleriyle kendi şefkatini gösteren ve bütün canlıları insan ha-yatına itaat ettiren
şüphesiz ki yine Rahman’ın rahmetidir.
 İnsanı eksiksiz bir şekilde yaratan, muhtaç olduğu rızkı ona istemeden veren ve O’nu
“Allah insanı Rahman suretin-de yarattı.” Hadisinde buyrulduğu üzere maddi ve manevi
her ha­liyle Rahman ismini gösterir bir biçimde inşa eden yine Rah-man’ın rahmetidir.
 Ve son olarak da “Seni ancak alemlere bir rahmet o-la­rak gönderdik.” [2] ayetinde ifade
edildiği gibi ahir zaman insanının dünya ve ahiret mutluluğunu temin etmesi için bir
kılavuz, bir rehber, en büyük Kuran öğretmeni, en büyük şefaatçi ve kai-nat O’nun aşkına
yaratılan, gelişiyle kararmış ve katılaşmış kalp-leri nurlandıran; hüzünlü ve çaresiz
gönüllere neşe ve mutluluk saçan Zatın yani İnsanlığın efendisi Hz. Muhammed
Aleyhisselam’ın insanlık alemine gönderilmesi Rahman’ın kainata yansıyan en büyük
rahmetidir. 
 İşte Rahman isminin alemdeki tecellisi olan rahmet, atom­dan güneşe, en kıymetliden en
aşağısına kadar kainattaki her bir varlıkta böyle açık bir şekilde görünmektedir. Bu
yüzden Rahman ismine de İsm-i Azam diyenler olmuştur.
 
RAHİM (C.C.)
Allah (c.c.) her bir varlığa sınırsız şefkati ve merhame-tiyle muamele etmektedir. Bunun
en güzel delili gerek bitki, ge-rek hayvan gerekse insan olsun bütün annelerin o Rahim
şefkat-leriyle süt gibi hoş bir gıdayı aciz yavrularına vermeleri, onların mutlu
olmalarından dolayı huzur bulmaları ve onların rahatları için canlarını feda eder
derecede fedakarlık yapmalarıdır. Mesela; Aç bir aslan zayıf yavrusunu nefsine tercih
ederek elde ettiği bir eti kendi yemeyip yavrusuna yedirir, korkak bir tavuk, yavrusunu

https://sites.google.com/site/uhreviyat/allah-in-bazi-isimlerinin-alemdeki-tecellileri 1/15
20.10.2021 11:58 ALLAH’IN BAZI İSİMLERİNİN ALEMDEKİ TECELLİLERİ - uhreviyat

korumak için köpeğe, aslana saldırır; bir incir ağacı, yavrusu olan meyvelerini beslemek
için kendi çamur yer, meyvelerine süt verir.
 İşte Allah (c.c.)’ın Rahim ismi annelerin kalplerinde böyle tecelli etmektedir. Bunun
yanında dünyadaki tüm varlıkların birbirlerine karşı yardımlaşma içinde olmaları,
insanların birbirle-rine davranışlarında iyilik duygusuyla hareket etmeleri, birinin başına
gelen musibet ve kötü durum karşısında o kişiye acıma duygusuyla bakmaları ve onun
sıkıntısına ortak olmaları; anne-ba-banın çocuklarına karşı, çocukların anne-babalarına
karşı ve tüm insanların birbirlerine karşı şefkat ve merhametle muameleleri hep yine
Rahim isminin tecellilerindendir. Rahim ismi kısa olan dünya hayatında bu şekillerde
tecelli ettiği gibi bir çok yönü de ahirette tecelli edecektir. Çünkü Rahim isminin
affetmek, merhamet ve şefkat etmek gibi manaları bu geçici dünyada tamamen
görünmediği için bu isim ahirette daha geniş bir şekilde müminler üzerinde tecelli ederek
onları sonsuz bir azaptan kurtaracak-tır. Demek ki Rahim olan Allah’ın şefkati dünyayı
güzelleştirmekle birlikte parmağını Cennet’e doğru uzatmış, onu göstermekte ve
güzelleştirmektedir.
 “ Allah (c.c.) gökleri ve yeri yarattığı gün yüz rahmet yaratmıştır. Bunlardan birisini
yeryüzüne indirmiştir. İşte bunun sayesinde bir anne çocuğuna karşı şefkat duyar,
hayvanlar, kuş-lar birbirlerine şefkat duyarlar. Allah (c.c.) geri kalan doksan do-kuz
rahmeti ise kıyamet günü için kendine saklamıştır. Kıyamet gününde onları bu rahmetle
yüze tamamlayacak.”
 
  KERİM (C.C.)
Alemlerin Rabbi olan yüce Allah (c.c.) kullarına karşı sınırsız derecede cömerttir, ikramı
ve ihsanı boldur. Bunu görmek için yeryüzüne bakmak yeterlidir.
 Evet Allah (c.c.), en fakir ve en zayıftan tutun da, en güçlüye, en değerli varlığa kadar
herkese muhtaç olduğu her şeyi karşılıksız vermektedir. Hastalara şifa, açlara rızık,
insanlara hoş-larına giden süslü elbiseler ve daha saymayacağımız nice ikram-lar,
cömertliği sonsuz olan Rabbimizin Kerim isminin te­cellisi olarak kullarına ihsan ettiği
nimetlerdir. Kainattaki bütün varlıkların vazifelerini aksatmadan yapmaları yine insanlar
için Allah (c.c.)’ın büyük bir ikramıdır. Mesela; her gün Güneş’in doğması gündüzün
olması, akşam batması gecenin olması, bulutların oluşması, yağmu-run yağması,
rüzgarın esmesi ve daha insanın her an ihtiyaç duyduğu bir soluk nefes gibi, hava gibi, su
gibi sayamayacağımız her şey Cenab-ı Hakk’ın kullarına karşı Kerim isminin tecellisi o-
larak verdiği ikramlarıdır. Aynı şekilde, bahar mevsiminde bütün ağaçların cennet
hurileri gibi çiçek ve meyvelerle süslenmiş elbi-selerini giymeleri ve insanlara el gibi
uzanmış dallarıyla farklı farklı lezzetlerdeki türlü türlü meyvelerin insanlara verilmesi,
in-sanlar için gayet zararlı bir böcek konumundaki arının eliyle in-sanlara çok lezzetli ve
bir o kadar da şifalı balın yedirilmesi, a-kılsız, şuursuz ipek böceğinin eliyle insanlara en
güzel ve en yu-muşak kumaş olan ipekten elbisenin giydirilmesi gerçekten kainat-ta
müthiş bir kerem ve ikramın olduğunu bir kez daha göster-mekte ve bu kerem, ikram ve
ihsanın da Cenab-ı Hakk’ın Kerim isminden tecelli ettiğini bir kez daha tasdik
etmektedir.
 Evet Allah (c.c.) Kerim’dir, ikramı ve ihsanı bol olandır. Onun keremini ve ikramını
anlatmaya gücümüz yetmez. Bu yüzden hiç değilse “Allah’ın ahlakıyla ahlaklanın”
hadisine göre hareket edip, Allah’ın Kerim isminin tecellisi olarak bize ikram ettiği mad-
di-manevi her türlü nimetleri biz de başkalarına ikram edelim ve her anımızı Ona karşı
minnet ve şükür içinde geçirelim. Böylece hem Kerim isminin alemdeki tecellilerini
görmüş oluruz, hem de bu güzel ismi ruhumuzun aynasında, kendi üzerimizde göstermiş
oluruz.
 
  HAKİM (C.C.)
Cenab-ı Hak, şu kainatı mükemmel bir hikmetle idare etmektedir. Bunun delili ise her
şeyin bir fayda ve hayra dayana-rak yaratılmasıdır.
 Mesela; insanın bütün organlarında, kemiklerinde, da-marlarında hatta bedeninin bütün
hücrelerinde bir fayda ve bir hikmetin gizlenmesi; bazen bir tek uzvunu kaybetmiş
https://sites.google.com/site/uhreviyat/allah-in-bazi-isimlerinin-alemdeki-tecellileri 2/15
20.10.2021 11:58 ALLAH’IN BAZI İSİMLERİNİN ALEMDEKİ TECELLİLERİ - uhreviyat

insanın ha-yatının sekteye uğraması örneğin, bir elinizi, bir ayağınızı, bir gözünüzü
kaybettiğinizi veya vücudunuzdaki damarlardan herhangi birinin çalışmadığını
düşünün… bütün bunlar gösteriyor ki Allah (c.c.) insanı ve insanın bedenini Hakim
isminin tecellisi olan hik-metle idare etmektedir.
 Kainattaki bütün varlıkların yaratılışında mükemmel bir dengenin ve düzenin bulunması
ve aynı düzenle çalışmaları yine Allah’ın Hakim isminden yansıyan hikmetin
göstergeleridir. Mesela; Dünyanın Güneş’e karşı uzaklığının hep aynı olması -ki Dünya
Gü-neş’e bir derece yaklaşacak olsa Dünya ve Dünyadaki varlıklar ya-nar, kavrulur; bir
derece uzaklaşacak olsa Dünya bir buz kütlesi haline gelir ki iki halde de Dünyada hayat
biter- bütün gök ci-simlerinin hareketlerinde, Allah (c.c.)’ın onlar için belirlediği sını-rın
dışına çıkmamaları, yeryüzündeki her varlığın insanın yararı için kendilerine yüklenmiş
vazifeleri aksatmadan yerine getirme-leri, koca bir ağacın hayat programının küçücük
çekirdeğinde yerleştirilmiş olması, insanın zevki için yeryüzünde yaratılan türlü türlü
çiçeklerin, bitkilerin, en büyüğünden en küçüğüne kadar farklı farklı hayvanların
yaratılışlarındaki eşsiz güzellik ve bütün bu varlıkların insan için çalışmaları yine Allah’ın
bu varlıklarda tecelli ettirdiği hikmetini göstermektedir.
 “ Allah (c.c.)’ ın sanatıdır ki her şeyi hikmetle, yerli ye-rinde ve sapasağlam yaratmıştır.”
[3]
 “ O her şeyi en güzel şekilde yarattı.” [4]
 Cenab-ı Hak sanki içindeki bütün varlıklarla beraber şu kainat sarayını yarattıktan sonra
her bir varlığı bir model yaparak her sene, her gün, her an o varlıklara hikmetiyle süslü
değişik şekillerde elbiseler giydiriyormuş gibi onları değiştirmekte ve yenilemektedir. Her
kış ağaçlar ve bitkiler vazifelerini tamam-lar bir anlamda ölür, her bahar mevsiminde
yeniden başka çiçek-lerle, başka yapraklarla, başka meyvelerle Allah’ın hikmetini gös-
termek üzere geçen senekinden farklı bir elbise giyerek yeniden dirilir.
 Evet işte tüm kainattan, içindeki en küçük varlığa ka-dar her şeyi hikmetle yaratan,
hikmetle çalıştıran ve hikmetle idare eden Allah (c.c.), Hakim isminin tek sahibidir ve
yaratmak da, çalıştırmak da, yok etmek de O’nun işidir.
“O yüce Allah’tır ki, gökleri ve yeri hakkıyla yaratmış-tır. Ve O’nun ol diyeceği gün her şey
hemen oluverir. O’nun sözü haktır. Ve sura üfürüleceği gün mülk O’nundur. Gizli olanı da
açık olanı da bilendir. O Hakim’dir, her şeyden haberdardır.[5]
 
 HAFİZ (C.C.)
Ağaç, çiçek ve otların çeşitli tohumlarından bir avuç a-lıp, farklı cinsteki bu farklı
tohumları karanlıkta, basit ve cansız toprak içine gömüp, onu akılsız, şuursuz ve yüzünü
nereye çevir-seniz oraya giden basit su ile suladığımızda, o birbirine karışmış farklı
tohumların Allah (c.c.)’ın Hafiz isminin tecellisiyle hatasız bir şekilde birbirinden ayrılıp,
hangi meyvenin tohumuysa o mey-veyi verdiğini görürüz. Mesela; incir ağacının
tohumunu, menekşe çiçeğinin tohumunu, domates meyvesinin tohumunu hep birlikte
aynı toprağa gömüp, aynı suyla suladığınızda, bakarsınız ki, incir tohumu incir ağacı
olup, o meyveyi verir, menekşe tohumu menekşe çiçeği verir, domates tohumu domates
meyvesi verir. Bunun sebebi Allah (c.c.)’ın, Hafız isminin tecellisi olarak her meyvenin,
her çiçeğin ve her ağacın hayat programını tohumuna yerleştirip, orada saklamış
olmasından dolayıdır.
 Her bahar ve her yaz mevsiminde yaratılan meyvelerin ve çiçeklerin hayat programları
çekirdeklerinde ve tohumlarında saklanıp, kışın o meyvelerin ve çiçeklerin ölümünden
sonra onlar sonraki baharda tohumlarıyla yeniden diriltilmektedirler. İşte ay-nen bunun
gibi insanın her yaptığı işi ve ameli de amel defter-lerinde kaydedilip, saklanmaktadır.
Bundan anlıyoruz ki, Allah (c.c.)’ın Hafiz isminin küçük bir tecellisi bu dünyada ağaçların
meyvelerin-de, meyvelerin çekirdeklerinde, çiçeklerin tohumlarında, insanların
hafızalarında göründüğü gibi, en büyük tecellisi kıyamette, haşir-de, amel defterleri
açıldığında, insanın her yaptığı hareketinin, söylediği her sözünün, attığı her adımının
hatta düşündüğü her düşüncenin bir sinema ekranı gibi tek tek gösterileceği zaman
görünecektir. Evet Allah Hafiz isminin tecellisi olarak insanın her yaptığı amelini
kaydetmekte ve kıyamete kadar o kayıtları sakla-maktadır.
https://sites.google.com/site/uhreviyat/allah-in-bazi-isimlerinin-alemdeki-tecellileri 3/15
20.10.2021 11:58 ALLAH’IN BAZI İSİMLERİNİN ALEMDEKİ TECELLİLERİ - uhreviyat

“Artık her kim zerre kadar bir hayır işlemiş ise onu görecek ve her kim zerre kadar bir şer
işlemiş ise onu göre-cektir.”[6]
 Evet Allah (c.c.)’ın Hafiz ismi kainatta ve insan üzerin-de kısaca bu şekillerde tecelli
etmektedir. Daha bunu genişlete-bilmemiz için kainatın tamamından en küçük atoma
kadar, insanın en küçük hücrelerine kadar her şeyi incelememiz gerekir ki bu bizim işimiz
değildir. Bu yüzden bütün varlıklarda Hafiz isminin tecellisini göremiyorsak da en
azından, kendimize, hafızamıza, en küçük hücrelerimize -özellikle DNA hücrelerimize-
bakıp bu tecelliyi görebiliriz. Her fiilimizin kaydedildiğini anlayabilir ve yaşamımızda
biraz daha dikkatli olabiliriz.
 “Hayır bilakis siz dini yalanlıyorsunuz. Hiç şüphe yok ki üzerinizde hafızlar (bekçiler)
vardır. Çok değerli yazıcılar vardır. Her ne yaparsanız bilirler. “[7]
 
  RABB’UL-ALEMİN (C.C.)
Rabb’ul Alemin, ‘Alemlerin Rabbi’ anlamına gelmektedir. Bü­tün alemlerin Rabbi yani
alemlerin sahibi ve bütün o alemleri idare ve terbiye eden tek yönetici ise sadece Allah
(c.c.)’tır.
 “ Hamd Alemlerin Rabbi Allah (c.c.)’a mahsustur. “[8]
 Şu kainatta birbiri içinde milyonlarca alemler ve küçük kainatlar vardır. Bu alemlerin ve
kainatların idare ve yönetilmesi-nin şartları farklı farklı olduğu halde, öyle mükemmel bir
terbiye ile idare edilmektedir ki, sanki bütün kainat bir kitabın sayfası, bütün alemler o
sayfanın birer satırı gibi Allah’ın kudret kalemiyle her an yazılmakta ve böylece Allah
(c.c.) bütün alemleri Rablı-ğıyla nasıl idare ettiğini aklı olan herkese göstermektedir.
 Zerrelerden Güneş sistemine, Samanyolu dairesine, in-sanın vücudundaki bir hücreden
yeryüzü hazinesine, kainatın tama-mına kadar bakteriler, hayvanlar, bitkiler, dağlar,
denizler, ele-mentler her şey birer alemdir. Ve bu alemlere hükmeden de bu alemlerin
idare ve terbiyesi elinde olduğundan dolayı ‘RAB­B’UL-ALEMİN’ olan Allah (c.c.)’tır.
Mesela; hayvanlar aleminin sınırsız ihtiyaçlarını görüp, onları rahmetiyle rızıklandıran ve
o hayvanlar alemindeki küçük yavruların güçsüzlüklerini görüp, onları merhametiyle
idare eden sadece bu hayvanlar alemine hükmeden ve bütün alemler gibi bu alemi de
idare eden Allah (c.c.)’tır.
 Evet Cenab-ı Hakk’ın yarattığı on sekiz bin mi, yirmi sekiz bin mi sayısını
bilemeyeceğimiz kadar alem vardır. Ve Rab-b’ul-Alemin isminin tecellileriyle bütün bu
alemlerin idaresi de Al-lah (c.c.)’a aittir. Her şeyin yerli yerince yaratılması, yerli yerin-ce
hareket etmesi, görevini tamamlayanların gidip, yerlerine ye-nilerinin gelmesi elbette
yine Allah (c.c.)’ın alemler üzerindeki Rablığının göstergeleridir. Bir zerreyi idare
edemeyen bir Rab, Güneş’i de idare edemez, insanın bir hücresini idare edemeyen bir
Rab insanı da idare edemez. En küçük bir varlıktaki Rablık damgasını göremeyen bir
insan ise en büyük bir varlıktaki Rab-lık damgasını da göremez. İşte bu yüzden Hz.
İbrahim, insanlara karşı Rablığını iddia eden Nemrud’un sahtekarlığını Kuranda anla-
tıldığı şekilde şöyle yüzüne vuruyordu:
 “Görmedin mi Allah (c.c.) kendisine mülk verdiği için İb-rahim ile Rabbi hakkında
mücadelede bulunanı? İbrahim ona ‘ Be-nim Rabbim hem diriltir, hem öldürür’ deyince o
‘ben de diriltir ve öldürürüm’ demişti. İbrahim: ‘Şüphe yok ki Allah Güneş’i doğu-dan
getirir, haydi sen de onu batıdan getir’ deyince o kafir şa-şırıp kalmıştı.” [9]
 Evet bir Güneş’i idare edemeyen bir Rab, daha on se-kiz bin alemi nasıl idare edebilir?
İnsanları ve daha başka canlı-ları nasıl diriltip öldürebilir? Bu yüzden Hz. İbrahim gibi
Hz. Mu-sa da, Fravun’a hakkı anlatmak için geldiğinde başka bir şey de-ğil de; “Ey
Fravun! Şüphesiz ki ben Rabb’ul-Alemin (Alemlerin Rab-bi) tarafından gönderilmiş bir
Peygamberim.” [10] demişti. Ve Hz. Musa’ya iman eden sihirbazlar da; “Biz Rabb’ul-
Alemine (Alemlerin Rabbine) iman ettik.” [11] demişlerdi.
  Evet Alemlerin Rabbi, sahibi, yöneteni sadece Allah (c.c.)’tır. Ve mülkünde de hiçbir
ortağı yoktur. Bizler sadece, te-cellilerini her an gözlerimizle gördüğümüz Rabbul-Alemin
olan Rab-bimize iman edip, onun hükümlerine boyun eğmeliyiz.
 “Muhakkak ki Rabbiniz o Allah (c.c.)’tır ki, gökleri ve yeri altı gün içinde yarattı. Sonra
Arş üzerine istiva buyurdu. Ge-ceyi gündüze örter, o onu kışkırtarak takip eder. Güneşi
https://sites.google.com/site/uhreviyat/allah-in-bazi-isimlerinin-alemdeki-tecellileri 4/15
20.10.2021 11:58 ALLAH’IN BAZI İSİMLERİNİN ALEMDEKİ TECELLİLERİ - uhreviyat

de, Ay’ı da yıldızları da emrine boyun eğmiş olarak yaratmıştır. İyi bilme-lidir ki,
yaratmak da, emir de ona mahsustur. Rabb’ul Alemin (Alemlerin Rabbi) olan Allah (c.c.)
ne yücedir.” [12]
 
  RABB (C.C.)
 Şu kainatı içindeki bütün varlıklarla birlikte terbiye e-den Rabb isminin sahibi olan yüce
Allah (c.c.)’tır.
 Cenab-ı Hak her varlık için bir mükemmellik noktası belirlemiş ve varlıklara o noktaya
ulaşmaları için bir istek ver-miştir. Her şey sanki manevi bir emir almış gibi o noktaya
doğru hareket etmektedir. Bu hareketleri sırasında onlara yardım eden ve yollarındaki
engelleri kaldıran elbette Allah’ın terbiye ve ida-residir.
 Evet kainata dikkatli bir şekilde baktığımızda, insan gruplarının belli kanun ve kurallara
göre yaşadıkları gibi kainatın zerrelerinin de Allah (c.c.)’ın kanunlarına göre hareket
etmekte olduklarını görür ve onlara verilmiş olan vazifelerini yapmaya doğ-ru koşmakta
olduklarına şahit oluruz.
 Mesela; akşam vakti, Güneş dünyadaki vazifesini tamam-lar ve başka vazifeler için
ufuktan kaybolur, kainatı gece kaplar. Allah Rablık kanunuyla beyaz olan gündüz
sayfasını kapatıp, siyah olan gece sayfasını açar. Mevsimlerin değişmesiyle, yazın
yemyeşil sayfasını kapatıp, kışın soğuk beyaz sayfasını açar.
 Evet bütün varlıklar vazifelerini yaparak mükemmellik noktasına ulaşmaktadırlar.
Güneş, ısıtma ve aydınlatma vazifelerini ya­par, ağaçlar, meyve verme vazifesini yapar,
bitkiler kainatı süs­­leme vazifelerini yapar ve böylece mükemmel bir varlık olur. İşte Rabb
isminin tecellileriyle bütün bu varlıkları yaratan, bun-lara vazifelerini yükleyen, bu
varlıkları vazifelerinde çalıştıran ve çalıştırırken bunları terbiye ve idare eden sadece
Allah (c.c.)’tır.
 
FETTAH (C.C.)
 Cenab-ı Hak Fettah isminin tecellisiyle basit bir mad-de­den bir tek “OL” emriyle her
tarafta farklı farklı şekiller açar. Kai­­nat bahçesindeki bütün varlıklar Allah (c.c.)’in Fettah
is-miyle şahsiyet kazanıp, bir çiçek gibi varlık aleminde açmışlardır.
 Evet yeryüzünde dört yüz bin çeşit canlı türü vardır. Allah (c.c.) bu canlılar için gayet
süslü, ölçülü ve farklı şekiller belirlemiş ve onlar için Fettah ismiyle hayat yolunu
açmıştır.
 “Annelerinizin karnında sizi üç karanlık içinde, bir ya-ratılıştan diğerine çevirerek
yaratıyor. İşte Rabbiniz olan Allah (c.c.) Odur; bütün mülk Ona aittir. Ondan başka hiçbir
ilah yok-tur. O halde yüzünüz nasıl haktan çevrilir. “ [13]
 “Ne yerde ve ne de gökte hiçbir şey Allah (c.c.)’tan gizli kalmaz. Annelerinizin karnında
size dilediği gibi şekil veren Odur. Ondan başka ilah yoktur…” [14]
 Ayetlerin ifadesine göre tevhidin en büyük delili var-lıkların şekillerini açmaktır. Yani,
basit bir maddeden üç karanlık devre içinde bütün annelerin rahimlerinde insanların
suretlerini ve şekillerini gayet ölçülü, farklı, süslü ve çok düzgün bir şekilde şaşırmadan
ve karıştırmadan açmak ve yaratmak olan Fetta­hi­yet yani, her şeyi en uygun şekilde açma
fiili Allah (c.c.)’ın Fettah isminin tecellisidir ve bu da tevhidin en büyük delilidir.
 Allah (c.c.) Fettah isminin tecellisiyle annelerin karınla-rında şekilleri ve suretleri açtığı
gibi, o suretlerin sahiplerine bir de hayat yolu açmakla birlikte, bu hayat yolundaki bütün
ka-pa­lı kapıları da açar. Öyleyse bütün kapalı kapıların anahtarları Allah (c.c.)’ın Fettah
isminde gizlidir. Ve bundan dolayı bu güzel isim üzerinde çokça düşünmek
gerekmektedir.
 
 REZZAK (C.C.)
 Hayırlar ve güzelliklerle süslenmiş olan vücut elbisesini insana giydiren Allah (c.c.) ona
bir de mide verdiği için Rezzak ismiyle bütün yiyecekleri bir sofra gibi onun önüne
sermiştir.
 İnsan ve insan gibi yer üstünde ve yer altında, havada ve denizde bulunan diğer bütün
canlıların özellikle zayıf yavrula-rın hem mideleri için gerekli olan maddi rızıklarını hem
https://sites.google.com/site/uhreviyat/allah-in-bazi-isimlerinin-alemdeki-tecellileri 5/15
20.10.2021 11:58 ALLAH’IN BAZI İSİMLERİNİN ALEMDEKİ TECELLİLERİ - uhreviyat

de kalp ve ruhları için gerekli olan manevi bütün rızıklarını Rezzak ismiyle kuru ve basit
bir topraktan şefkatle veren Allah (c.c.)’tır.
 “Şüphesiz ki, rızkı veren, mutlak kudret ve kuvvet sahibi olan Allah (c.c.)’tır.” [15]
 “Yeryüzünde hareket eden hiçbir canlı yoktur ki, onun rızkını vermek, Allah (c.c.)’a ait
olmasın. Allah (c.c.) onların rahim-lerdeki yerini de bilir, yaşayıp öleceği yeri de…” [16]
 “Yeryüzünde yürüyen ve kendi rızkını yüklenemeyen ni-ce canlının ve sizin rızkınızı
Allah verir…” [17]
 Evet yukarıdaki ayetlerin ifadelerine göre Allah (c.c.) en küçük bir mikroptan en büyük
insana kadar bütün varlıkların yaşamları için gerekli olan rızkı kendi üzerine almıştır.
 Mesela; rızka muhtaç olan ağaçlar hareketsiz bir şekilde yerlerinde sabit durdukları
halde rızıklarının onların ayakla-rına gelmesi, aciz minik yavruların ihtiyaç duydukları
rızıklarının ağızlarına akması ve o yavruların biraz büyüyüp, güçlendikten son-ra sütün
kesilmesi rızıklarının onlara başka yerlerden başka şe-killerde verilmesi açıkça Rezzak
isminin alemdeki tecellilerini gös-termektedir.
 Rızık iki çeşittir. Birincisi yaşamak için gerekli olan gerçek rızıktır ki bu “Yeryüzünde
hareket eden hiçbir canlı yok-tur ki, onun rızkını vermek, Allah (c.c.)’a ait olmasın.”
ayetiyle Al-lah’ın yükümlülüğü altına alınmıştır. Hatta Allah (c.c.) bu çeşit rız-kı
vereceğini o kadar güzel bir şekilde söz vermiştir ki; bedende oluşan yağların vücutta
depolanması insanın yirmi günden fazla yemek yemeden yaşamasını sağlar. Öyleyse
yirmi-otuz günden ön­ce vücutlarında depolanmış olan rızıkları bitmeden açlıktan ölenler
rızıksızlıktan değil, kötü alışkanlıklarından ve alışkanlıklarını terk etmelerinden
kaynaklanan bir hastalıktan dolayı ölürler.
 İkinci rızık çeşidi ise, alışkanlıkların ve israfların zaru-ret halini almasından doğan
rızıktır ki bu rızık çeşidi Allah (c.c.)’in yükümlülüğü altında değil, belki Allah (c.c.)’in
ihsanıdır. İsterse verir, istemezse vermez.
 İşte bu ikinci kısım rızkı iyi kullanmak gerekir. Kanaatle çalışmak ve rızkı helal yollardan
kazanmak bu rızkı iyi yönde kullanmakla beraber, Allah (c.c.)’a karşı fiille yapılan bir
duadır ve dünya ve ahiret mutluluğunun da anahtarıdır. İsraf ve hırs ile helal yönden
çalışmayı bırakıp, her yola başvurup, tembelce ve zalimce hayatını geçirmek ise bu rızkı
kötü yönde kullanmaktır. Bu da insanın hem dünya hayatını hem de ahiret hayatını
zehir-ler ve öldürür.
 Evet bunların dışında midenin rızık istediği gibi kalp, ruh, akıl, göz, kulak ve ağız gibi
duyu ve duygular da manevi rızık is­ter. Bu duyguların ihtiyaç duydukları rızıklarını da
yine Allah (c.c.) Rezzak isminin tecellisiyle rahmet hazinelerinden te-min etmektedir.
Mesela; gözün rızkı güzele bakmaktır; Cenab-ı Hak da kainatta yarattığı sınırsız
güzelliklerle gözlere rızıklarını peşinen vermiştir.
 İşte Rezzak ismi canlıların üzerinde bu şekillerde te-celli etmektedir. Bu yüzden helal
yönde çalışıp maddi rızkımıza fiili duada bulunmakla birlikte; helal güzelliklere bakıp,
helal söz-ler dinleyip, helal yollardan ruhumuzu ve kalbimizi rahatlatmaya ça­lışarak
manevi rızkımıza şükürde bulunmamız gerekir. Ancak bu şekilde dünya mutluluğunun ve
imanın tadına varmış oluruz. Ahiret ise Allah (c.c.)’in rahmeti ve ihsanıyladır.
 

NUR (C.C.)
 “Allah göklerin ve yerin nurudur…” [18]
 Yeryüzünde bulunan bütün maddeler Güneş’in aynasıdır. Güneş ısısıyla, ışığıyla ve
ışığındaki yedi rengiyle maddelere yan-sır ve onları aydınlatır, ısıtır ve renklendirir. İşte
aynen bunun gibi Güneş de Allah (c.c.)’ın NUR isminin aynasıdır.
 Evet, Allah (c.c.)’in Nur isminin aynası olan Güneş’in nurlu ve parlak olmasından dolayı
ışığının yansımasının, Allah (c.c.)’in izni ile denizin yüzüne ve bütün kabarcıklarına
girmesi, bir tek cam parçasına girmesi kadar kolaydır. Aynı şekilde, Nurların Nuru olan
Allah (c.c.)’ın nurani ilmi ve gücüyle gökleri, yeri, Güneş’i ve yıl-dızları yaratması ve
döndürmesi de; Allah’a göre sineklerin ve zerrelerin yaratılması ve döndürülmesi kadar
kolaydır.

https://sites.google.com/site/uhreviyat/allah-in-bazi-isimlerinin-alemdeki-tecellileri 6/15
20.10.2021 11:58 ALLAH’IN BAZI İSİMLERİNİN ALEMDEKİ TECELLİLERİ - uhreviyat

 Allah (c.c.)’ın Nur isminin tecellisinin başka bir yönü de; Allah (c.c.)’ın her şeye her
şeyden daha yakın olmasıdır. Meselâ, Güneş, bir tek madde iken nurlu olmasından dolayı
ışığıyla her parlak maddenin yanında bulunmaktadır. Bu da gösteriyor ki, nur ve nurlu
varlıklar için maddi sınırlamalar olamaz, uzak ve yakın, az ve çok kavramları onlar için
birdir, eşittir, mekân onları bağlamaz. Nur isminin tecellilerinden biri olan meleklerin bu
nuranilikleriyle çok uzak yerlerde aynı anda bulunabilmeleri -örneğin Hz. Azrail
(Aleyhisselam)’ın aynı anda farklı memleketlerdeki milyonlarca insanın canını alması
gibi- ve çok fazla işi aynı anda yapabil-meleri -Hz. Mikail (Aleyhissela) tarafından yön­-
lendirilen hava olaylarıyla, aynı anda bir yerde havanın sıcak olması, başka bir yerde
soğuk olması gibi- bunun bir göstergesidir.
 İşte güneş ve melekler gibi aciz ve Allah (c.c.)’in emir-lerine göre hareket eden nuranî
varlıklar Allah (c.c.)’ın Nur ismi-nin tecellisiyle nurlu olmalarından dolayı aynı anda
farklı yerlerde bulunabiliyor ve bir çok işi aynı anda yapabiliyorlarsa; acaba maddeden ve
maddi sınırlardan münezzeh, bütün nurlar ve bütün nurlu varlıklar O (c.c.)’nun Nur
isminin bir gölgesi olan ve yine Nur isminin tecellisiyle her şeye her şeyden daha yakın
olan Allah (c.c.)’ın nurani ilmi, nurani kudreti, nurani rahmeti ve inaye-tinden hangi
madde saklanabilir, hangi iş O (c.c.)’na ağır gelebilir, O (c.c.)’ndan ne gizlenebilir ve O
(c.c.) kime uzak kalabilir ?
 Evet O (c.c.), Nur isminin tecellisi ile, ilmi, kudreti, hikmeti ve rahmetiyle farklı
yerlerdeki farklı kullarının dualarını aynı anda duyar, onları aynı anda görür ve
ihtiyaçlarına aynı an-da cevap verir. Her an onların yanındadır.
 “Kullarım sana benden sorarlarsa şüphesiz ki ben çok yakınım. Banan dua ettiği zaman
dua edenin duasına icabet ede-rim…” [19]
 
CEVVAD (C.C.)
 Şu dünyanın yüzünü süslü sanatlarla süslemek, Ay’ı ve Güneş’i dünya için bir lamba
yapmak, yeryüzünü ziyafet için ha-zırlanmış bir sofra gibi en güzel yiyecek çeşitleriyle
doldurmak ve insanın göz zevki için yeryüzünü rengarenk bitkilerle donatmak kesinlikle
sınırsız bir cömertliğin işaretleridir.
 Evet yeryüzünü dikkatli bir şekilde seyrettiğimizde Al-lah (c.c.)’in Cevvad isminin
tecellisi olarak yeryüzünün sınırsız bir cömertlikle idare edildiğini görürüz. Mesela, kışın
kuru bir odun parçası olan bir ağacın dallarındaki incecik bir sapta yazın çok güzel
çiçekler açması, sonra o çiçeklerin meyve olması ve bu meyveleri ağacın hiçbir karşılık
beklemeden insanlara uzatması ger­çekten o ağacın çok cömert bir Zat adına insanlara
mey­velerini verdiğini göstermektedir.
 Ve yeryüzünde bulunan bütün hayvan çeşitlerinin bir faydaya dayanarak hiç bir karşılık
istemeden insanın emrine veril-mesi ve onun için çalıştırılması mesela, insanın göz zevki
için on beş günlük ömrü olan kelebeklerin yaratılması, işte bütün bun­lar Allah (c.c.)’in ne
kadar cömert olduğunu göstermektedir.
 Bunun yanında her bir insanın duyu ve duygularının ek-siksiz bir şekilde yaratılması ve
hayatı için gerekli olan hiçbir şeyin insanın vücudunda eksik bırakılmaması ve maddi-
manevi ih-tiyaç duyduğu her şeyin istemeden ona ikram ve ihsan edilmesi gerçekten
Allah (c.c.)’in Cevvad isminin tecellisi olarak insanlara karşı ne kadar cömert olduğunu
göstermektedir.
 “Allah O’dur ki sizin için gökten bir su indirdi. Size ondan bir içecek vardır ve ondan
bitkiler yetişir, onda hayvanları-nızı otlatırsınız. Onunla sizin için ekin, zeytin, hurma
ağaçları, ü-zümler ve meyvelerin hepsinden yetiştirir. Şüphe yok ki bunda düşünecek bir
kavim için elbette bir ibret vardır. O denizi emrinize vermiştir ki, ondan taze bir et
yiyesiniz ve ondan giye-ceğiniz bir ziynet çıkarasınız. Gemileri de orada yara yara gider
bir halde görürsün. Hem lutfunu isteyesiniz, hem de gerektir ki şükredesiniz. Ve her
yerde sabit dağlar yarattı ki sizi sallayıp, muzdarip etmesin diye ve nehirler ve yollar da
vücuda getirdi ki doğru yolu bulasınız…” [20]
 CEMİL (C.C.)
  Kainatta var olan son derece süslü ve güzel varlıklar, ışık güneşi gösterdiği gibi, manevi
bir güzelin benzeri olmayan eşsiz güzelliğini göstermektedir.
https://sites.google.com/site/uhreviyat/allah-in-bazi-isimlerinin-alemdeki-tecellileri 7/15
20.10.2021 11:58 ALLAH’IN BAZI İSİMLERİNİN ALEMDEKİ TECELLİLERİ - uhreviyat

 Güzel varlıkların ecelleri geldiğinde ölmeleriyle beraber arkalarından gelenlerin de aynen


kendileri gibi güzel olmaları o varlıkların, güzelliğin gerçek sahibi olmadıklarını, bilakis
sınırsız derecede güzel olan bir zatın güzelliğini göstermek için bu aleme geldiklerini
göstermektedir. Çünkü güzelliğin kurallarından birisi de güzelin ölümsüz olmasıdır. Fani,
geçici, zayıf ve ölüme mahkum olan varlıklar gerçek güzel olamazlar. Bu fani varlıkların
üzerlerin-de görünen güzellikler onların değil, Mukaddes bir güzelliğe sa-hip olan Allah
(c.c.)’ın Cemil isminin tecellisidir. İşte bu sırrı an-lamış olan Hz. İbrahim Aleyhisselam
“Ben batan şeyleri sevmem ” [21] dedikten sonra “ Ben hanif olarak yüzümü gökleri ve
yeri yarata-na çevirdim ve ben müşrüklerden değilim.” [22] diyerek yeryüzündeki her
güzelliğin geçici her sevgilinin ölüme mahkum olduğunu ifade ettikten sonra gerçek
güzelin ve her şeye güzelliği veren Zatın Allah olduğunu vurgulayarak ‘ben yüzümü
gökleri ve yeri yaratana çevirdim’ demişti.
 Evet demek ki gerçek güzelliğin sahibi, Cemil isminin sahi­bi olan Allah (c.c.)’tır. Her
güzelin, güzelliğini göstermek iste-mesi kaidesiyle Allah da kendi güzelliğini görmek ve
göstermek istemektedir. Bu yüzden de Cemil ismini varlıklar üzerinde tecelli ettirerek
hem bizzat kendisi güzelliğini varlık aynalarında gör-mekte, hem de bu aynalarda
yansıyan güzelliği insanlara göster-mektedir. Ve Cemil olan Allah insanlara güzelliğini
sadece varlık aynalarında göstermekle kalmayıp, ahirette müminlere Cemalini
gösterecektir.
 
ŞAFİ (C.C.)
  Cenab-ı Hak insanın göz, kulak, akıl, kalp gibi duyu ve duygularla süslenmiş olarak
üzerine giydirdiği vücut elbisesinde güzel isimlerini göstermek için bir çok hale çevirerek
daima onu değiştirir. Mesela; Rezzak ismini göstermek için insana açlık verir, şafi ismini
göstermek için hastalık verir vs…
 Evet Şafi olan yüce Allah büyük bir eczane olan yer-yüzünün her tarafına bir ilaç
yerleştirmiş, her derde bir der-man yaratmıştır. Tedavi için o ilaçları almak ve onları
kullanmak doğ­rudur. Fakat şifayı Şafi olan Allah (c.c.)’tan bilmek gerekir. Hastalığı veren
O (c.c.) olduğu gibi, şifayı veren de O (c.c.)’dur. Bu yüzden maddi-manevi herhangi kötü
bir hastalık için ümitsiz-liğe düşmemek, Allah (c.c.)’a uzanmış elleri geri çekmemek gere-
kir. Yeryüzündeki her ağaca, her bitkiye, her taşın altına, zararlı olarak gördüğümüz her
hayvana bile Cenab-ı Hak Şafi ismiyle bir şifa yerleştirmiş olabilir. Şifanın sebebi olan
ilacı arayıp, Şa-fi olan Allah (c.c.)’a daima duada bulunmak ve O’na tutunmak gerekir.
Çünkü, ilaçlara tesiri veren ve o ilaçlarla şifayı yaratan ancak Şafi olan Allah (c.c.)’tır.
 “Hastalandığımda şifa veren O’dur.” [23]
 
  11- İSM-İ AZAM
 Allah'in (C.C.) Kur'ân ve hadislerde geçen güzel isim-lerinin mânâca en geniş olanıdır.
İsm-i A'zam, diğer isimlerin de mânâlarını içinde toplar.
 İsm-i A’zam gizlidir. Canlıların ömründe ecel, insanların içinde veli kullar, Ramazan
ayında Kadir gecesi gizli olduğu gibi Allah’ın bütün isimleri içinde de İsm-i Azam gizlidir.
 “Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resülullah aleyhis-salâtu vesselâm şöyle
yalvardılar: "Allahım! Ben, senin pak, gü­zel, mübarek ve yüce nezdinde en sevimli olan,
onunla dua edildiği taktirde hemen icabet ettiğin, onunla senden istenince hemen
verdiğin, onunla rahmetin talep edilince rahmetini esirgemediğin, onunla kurtuluş talep
edilince kurtuluş verdiğin isminle senden istiyorum."
 Hz. Aişe'nin belirttiğine göre, bir başka gün Aleyhissa-lâtu vesselam'ın, kendisine "Ey
Aişe! Kendisiyle dua edildiği taktir-de icabet ettiği ismi, Allah'ın bana gösterdiğini sen
biliyor mu-sun?" diye sormuştu. Hz. Aişe der ki: "Ben: "Ey Allah'in Resülü! Annem
babam sana feda olsun, onu bana da öğret!" dedim. "Ey Aişe onu sana öğretmem uygun
düşmez!" buyurdu. Bu cevap üze-rine ben de oradan uzaklaşıp bir müddet tek başıma
oturdum. Sonra kalkıp, başını öptüm ve: "Ey Allah'ın Resülü! Onu bana öğ-ret" diye
ricada bulundum. O yine: "Onu sana öğretmem uygun olmaz, ey Aişe! Onunla senin
dünyevî bir şey talep etmen uygun-suz olur" buyurdu." Hz. Aişe devamla der ki: "Ben de
kalkıp ab-dest aldım, sonra iki rekât namaz kıldım, sonra: "Allahım! Sana Allah isminle
https://sites.google.com/site/uhreviyat/allah-in-bazi-isimlerinin-alemdeki-tecellileri 8/15
20.10.2021 11:58 ALLAH’IN BAZI İSİMLERİNİN ALEMDEKİ TECELLİLERİ - uhreviyat

dua ediyorum. Sana Rahman isminle dua ediyorum. Sana Birrurrahîm isminle dua
ediyorum. Sana bildiğim ve bilmedi-ğim güzel isimlerinin hepsiyle dua ediyorum. Bana
mağfiret et, rahmet eyle" diye dua ettim." Aişe devamla der ki: "Bu duam üzerine
Resülullah aley­hissalâtu vesselâm güldü ve: "İsm-i âzam, senin yaptığın şu duanın içinde
geçti" buyurdu."
 Hz. Aişe (radiyallahu anha)’dan rivayet edilen bu ha-disten anladığımıza göre Rasulullah
Aleyhissalatu Vesselam efen-dimiz Allah (c.c.)’ın İsm-i Azamını biliyordu fakat Kadir
gecesinin ramazanın kaçıncı günü olduğunu söylemediği gibi İsm-i Azamı da
söylememiştir. Rivayet edilen buna benzer bir hadiste de şöyle gelmiştir;
 “Hz. Büreyde (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resulullah A-leyhissalâtu Vesselâm, bir
adamın şöyle söylediğini işitti: "Allah'ım, şehâdet ettiğim şu hususlar sebebiyle senden
talep ediyorum: Sen, kendisinden başka ilah olmayan Allah'sın, birsin, Samed’sin (hiçbir
şeye ihtiyacın yok, her şey sana muhtaç), doğurmadın, doğ-madın, bir eşin ve benzerin
yoktur."
Bunun üzerine Efendimiz (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular:
 "Nefsimi kudret elinde tutan Zât'a yemin olsun, bu kimse, Allah'tan İsm-i Âzàmı adına
talepte bulundu. Şunu bilin ki, kim İsm-i Âzamla dua ederse Allah ona icâbet eder, kim
onunla talepde bulunursa (Allah ona dilediğini mutlaka) verir. " [24]
Buna benzer birkaç hadis daha vardır. Ve o hadilerde Allah’ın daha farklı isimleriyle dua
eden sahabelere de Rasulullah İsm-i Azamıyla dua ettiklerini söylemiş ve dualarının
kabul oluna-cağını haber vermiştir. O zaman biz bundan şunu anlıyoruz ki, her insana
göre İsm-i Azam değişmektedir. Yani, Allah’ın her is-minin bir a'zamlık mertebesi vardır
ki o mertebe insan için İsm-i Azam yerine geçer. Bu yüzden herkesin İsm-i A'zamı aynı
değil, farklı farklıdır. İmam Azam, İmam Gazali, Celaleddin Su­yuti, Abdulkadir Geylani,
Bediüzzaman Said Nursi gibi büyük zatlar İsm-i Azamı farklı farklı görmüşlerdir. Meselâ:
İmam Azam “ADL ve HAKEM” isimlerini ve Abdulkadir Geylani, “ HAYY” ismini İsm-i A-
zam olarak görmüştür. Hz. Ali ise İsm-i Azamı altı isimde zikret-miştir. İmam Gazali
Cennet’ül Esma ismindeki risalesinde, Hz. Ali’-nin zikrettiği ve İsm-i Azamı içine alan bu
altı ismi şerhetmiş-tir. Bu isimler; "Ferd, Hayy, Kayyum, Hakem, Adl, Kuddus" isimle-
ridir. Biz de burada bu güzel isimleri biraz tanımaya çalışalım:
 
 KUDDUS (C.C.)
 “Yeri de döşeyip, düzenledik. Biz ne güzel donatıcıyız.”[25]
 Bu ayetin bir nüktesi ile Kuddus isminin bir tecellisi şöyle ki:
 Bu kainat ve yeryüzü, hiç durmadan çalışan bir fabri-ka, ya da daima dolup, boşalan bir
misafirhane gibidir. Fabrikalar ve misafirhaneler devamlı çalıştıkları ve devamlı dolup
boşaldıkla-rı için çok fazla kirlenir ve eğer temizlenmezlerse kokuşmuş maddeler birikir
ve oralar süprüntü ve enkazlarla dolu bir çöplük halini alır. Bu şekilde insan oralarda
duramaz, dursa da pislikten boğulur.
 Halbuki bu kainat fabrikası ve yeryüzü misafirhanesi o kadar temiz ve parlaktır ki,
içlerinde faydası olmayan, gereksiz hiçbir madde bulunmaz.
 Öyleyse bu fabrikanın öyle temiz bir sahibi vardır ki, bu koca fabrikayı küçücük bir oda
gibi süpürtür, temizler ve dü-zenler. Ve ortalıkta temizlikten hiçbir kalıntı da bırakmaz.
 Mesela; bir insan ayda bir kez de olsa yıkanmasa ve küçücük evini, odasını süpürmeyip,
temizlemese çok kirlenir. Bu halinden hem kendi zarar görür, ham de çevresindekilere
zarar verir. Demek ki, içinde yaşadığımız bu büyük alem sarayı da de-vamlı
temizlenmektedir. Eğer yeryüzü temizlenmese bir yıl belki de daha az bir sürede
yeryüzünde yaşayan binlerce canlı türü pislikten ve pis kokudan boğulacaklardı. Ayrıca
gökyüzünde vazife-lerini tamamlayıp, ölen yıldızların ve diğer gökcisimlerinin dağlar
büyüklüğündeki enkazları başımıza düşecek, dünyamızın ve bizim başımızı kıracaklardı.
Halbuki, dünya kurulduğundan beri nice gök-cisimleri ve nice yıldızlar ölüp, yerlerine
yenileri geldiği halde ibret olsun diye gönderilen bir kaç tanesi dışında başımıza hiç-bir
taş düşmemiştir, düşenler de kafamızı kırmamıştır.
 Aynı şekilde her sene yeryüzünde milyonlarca insanın hayvanın ve bitkinin ölmesiyle
karalar ve denizler öyle kirlenecek-ti ki canlılar, değil bu dünyayı sevmek belki de
https://sites.google.com/site/uhreviyat/allah-in-bazi-isimlerinin-alemdeki-tecellileri 9/15
20.10.2021 11:58 ALLAH’IN BAZI İSİMLERİNİN ALEMDEKİ TECELLİLERİ - uhreviyat

yeryüzünün bu kötü halinden dolayı ondan nefret edip kaçacak yer arayacaklardı.
 Evet bir kuşun kanatlarını, bir yazarın sayfalarını te-miz­lediği gibi Cenab-ı Hak da
KUDDUS ismiyle bu yeryüzünü ve kainatı öyle temizlemektedir ki ahiretin sınırsız
güzelliklerini gör-meyen ve aleme imanla bakmayan insanlar dünyanın bu temizliği-ne ve
güzelliğine aşık olmaktadırlar.
 Öyleyse bu büyük alem sarayı ve kainat fabrikası Allah (c.c.)’in KUDDUS isminin azami
derecede büyük bir tecellisini gös­termektedir ki, denizde etle beslenerek yaşayan
temizlikçi bir hayvandan tutun da, karaları temizleyen kartallara, kurtlara, karıncalara ve
cenazeleri toplayıp morga koyan sağlık memurlarına kadar birçok canlı KUDDUS isminin
emrinde çalışmaktadır.
 Bunun gibi insan bedenindeki kanın içinde bulunan alyu-var ve akyuvar hücreleri de
bedendeki hücreleri temizledikleri gibi nefes de kanı temizler. Ve bu şekilde KUDDUS
isminin em-rinde çalışarak onu gösterir.
 Gözkapakları gözü temizlemekle, sinekler kanatlarını bir-birine çarparak kendilerini
temizlemekle, hava her an yenilenerek kendini temizlemekle ve yeryüzüne üflediği
rüzgarla, oradaki tozu ve toprağın üzerindeki süprüntüleri süpürmekle ve bulut
yeryüzüne su serperek toprağı yatıştırmakla KUDDUS isminin emrinde çalışmakta ve
onu göstermektedir. Yağmur ve rüzgardan sonra yeryüzü ve gökyüzü pırıl pırıl olur.
 İşte kainatı ve yeryüzünü tertemiz tutan bu kadar bü-yük, geniş ve mükemmel bir
temizlik Allah (c.c.)’ın Kuddus ismi gibi bir İsm-i Azam’in tecellisidir. Ve bu isim maddi
kirleri yok ettiği gibi kötü huylar, batıl inançlar, günahlar ve bidatlar gibi manevi kirleri
de yok eder. Temizliğin bu yüksek münasebetinden dolayıdır ki Hz. Peygamber
Aleyhissalatu Vesselam efendimiz
“Temizlik imandandır” buyurarak temizliği imanın nurundan saymış; Yüce Rabbimiz de
“Allah çok tevbe edenleri de sever, çok te-mizlenenleri de sever ” [26] buyurarak temizliği
Allah’ın sevgisini ka-zanmanın vesilelerinden biri olarak göstermiştir.
 
ADL (C.C.)
  “Hiçbir şey yoktur ki, hazineleri yanımızda olmasın. Her şeyi biz belirli bir miktarla
indiririz.” [27]
 Canlı bir bedenin hücrelerinden, kandaki alyuvar ve akyuvarlardan ve atomların
hareketlerinden ve değişimlerinden tutun da denizlerin içine giren ve çıkana… yer
altındaki suların artıp, eksilmelerine… hayvanların ve bitkilerin doğum ve ölümleri-ne…
sonbahar ve ilkbahar mevsimlerinde varlıkların bozulup, yeni-den yapılmasına…
yıldızların ve diğer gökcisimlerinin ha­reketleri-ne… ölüm ve hayatın, ışık ve karanlığın,
soğuğun ve sıcağın değiş-melerine ve çarpışmalarına kadar her şey o kadar ince ve hassas
bir ölçüyle düzenlenmiştir ki, insanın aklı baktığı hiçbir yerde is-raf ve hiçbir faydasız iş
göremediği gibi her şeyde mükemmel bir denge ve düzen görür.
 “…O rahmanın yarattığında hiçbir nizamsızlık göremez-sin, şimdi gözünü çevir bir bak,
hiçbir çatla görebilir misin? ” [28]
 Güneşin etrafında dönen on iki gezegenin dengelerine bir bakın. Acaba bu denge
Gündüzün güneşi gösterdiği gibi ADL isminin sahibi olan Allah’ı göstermiyor mu? Ve
özellikle güneşin etrafında dönen on iki gezegenden biri olan dünyamızın bir sene-de
yirmi dört bin senelik bir dairede gezmesine rağmen o hızıy-la yeryüzündeki hiçbir varlığı
dağıtmaması, sarsmaması ve uzaya fırlatmaması yine ADL isminin bir tecellisi olarak
yaratılışındaki ve idare edilmesindeki ölçüyü ve dengeyi göstermektedir. Eğer dünyanın
hızı birazcık daha fazla ya da eksik olsaydı içindeki varlıkları havaya fırlatıp, uzaya
dağıtırdı. Bir an olsun dengesini bozsa, başka bir gezegenle çarpışarak kıyameti
koparırdı.
 Ve bunun gibi herhangi bir canlının vücudundaki hücre-lerin ve kan damarlarının ve
kandaki alyuvar ve akyuvarların ve onlardaki zerrelerin o kadar ince ve hassas denge ve
düzenleri vardır ki bu her şeyin dizgini elinde, her şeyin anahtarı yanında ve bir şey başka
bir şeye engel olmayan bütün varlıkları bir tek varlık gibi kolay bir biçimde idare eden
Allah (c.c.)’ın ADL ismini göstermektedir.

https://sites.google.com/site/uhreviyat/allah-in-bazi-isimlerinin-alemdeki-tecellileri 10/15
20.10.2021 11:58 ALLAH’IN BAZI İSİMLERİNİN ALEMDEKİ TECELLİLERİ - uhreviyat

 Evet kainattaki bütün varlıkların dengelerini sağlayan mükemmel adalet, Allah’ın ADL
isminin en büyük tecellisidir. Bu-nun için Allah insanlara da adalet ve ölçüyle muamele
etmeyi emretmektedir.
 “Gökyüzünü yükseltip nizam ve ölçü verdi. Ta ki ölçüde sınırı aşmayın. Ölçüyü ve tartıyı
adaletle yerine getirin ve ahi-retteki mizanınızı ziyana düşürmeyin.” [29]
 Evet bu ayetlerde Allah’ın dört kez ‘mizanı’ zikretme-si, kainattaki mizanın yani ölçünün
ne kadar önemli olduğunu gös-termektedir. Hiçbir şeyde israf olmadığı gibi, hiçbir şeyde
de gerçekten zulüm ve mizansızlık yani ölçüsüzlük ve dengesizlik yoktur. Bu da Allah’ın
ADL isminin kainatta çok güzel bir şekilde işlediğini ve tecelli ettiğini göstermektedir.
 
HAKEM (C.C.)
 “Rabbinin yoluna hikmetle çağır.” [30]
 Allah (c.c.) Hakem isminin tecellisiyle şu kainatı, her sayfasında yüzlerce kitap, her
satırında yüzlerce sayfa, her ke-limesinde yüzlerce satır, her harfinde yüzlerce kelime
olan bü-yük bir kitap haline getirmiştir. İşte bu kainat kitabının sayfala-rı, satırları,
kelimeleri ve harflerine kadar hepsi gayet açık bir şekilde bu kitabı yazan Yazarı
göstermektedir ki, bu büyük kita-bı inceleyen kişi, kitaptan çok kitabın yazarının varlığını
görür ve birliğine şehadet eder.
 Mesela, her bir çiçek ve her bir meyvenin yaratılışında-ki hassas ölçü ve düzen, o ölçü ve
düzen içindeki ince sanatlar, o sanatların içindeki çok hoş kokular ve gayet hikmetli
lezzetler kendi varlıklarından çok çiçekler ve meyveler sayısınca HAKEM olan Allah’ın
hikmetini ve varlıklar üzerinde nasıl hükmettiğini göstermektedir.
Aynı şekilde bir ağacın meyvesinin, bir tek çekirdeğinde Allah (c.c.), o ağacın bütün hayat
programını ve fihristini yer-leştirmiştir. Bütün bunlardan anlıyoruz ki, kainattaki en
küçük varlıktan en büyüğüne kadar her şeyin üzerinde hüküm sahibi olan ve her şeyi
hikmetle yerli yerinde yaratan ve varlıkları en u-fak bir dengesizliğe bile ihtimal
vermeyecek derecede hassas öl-çülerle yaratan ancak Hakem ve Hakim isimlerinin sahibi
olan Allah (c.c.)’tır.
Evet Hakem ve Hakim ismi bütün bunların yanında Pey-gamber Aleyhissalatu Vesselam
efendimizin peygamberliğine de işaret etmektedir.
Mesela, çok manalı bir kitap, onu ders verecek ve in-sanlara anlatacak bir öğretmen ve
eşsiz bir güzellik, kendini gö-recek ve gösterecek bir ayna istediği gibi; elbette her
harfinde yüzlerce manalar ve hikmetler bulunan bu kainat kitabını da muhatabı olan
insanlara açıklayacak mükemmel bir rehber ve büyük bir öğretmenin insanlar arasında
bulunması gerekir. Ki böyle-ce insanlara bu büyük kitapta bulunan yüksek hikmetleri,
kainatın yaratılışındaki gayeleri, Allah’ın göstermek istediği eşsiz güzelliği-ni, Onun
Rablığına karşı yapılması gereken kulluğu gösterip, öğreterek insanların bakışlarını Allah
(c.c.)’a çevirip, onları Allah’a karşı kulluk yoluna çeksin.
 İşte saydığımız bütün bu görevleri en güzel şekilde yerine getiren en büyük öğretmen
Rasul-ü Ekrem Aleyhissalatu Vesselam efendimizdir. Evet Güneş ışığı, ışık gündüzü
gerektirdiği gi­bi kainattaki hüküm ve hikmetler de Peygamber Aleyhissalatu Vesselam
efendimizin peygamberliğini gerektirir.
 Evet Allah’ın kainattaki hükmü, idaresi ve hikmeti varlık­ların en küçüğünden en
büyüğüne ve varlıkların efendisi Hz. Muhammed Aleyhisselam’a kadar her şeyde açık bir
şekilde görü-lür ve bunların hepsi de HAKEM ismini gösterir.
 
 FERD (C.C.)
“De ki Allah tektir.” [31]
 Bu ayetin küçük bir tefsiri ve Allah (c.c.)’ın VAHİD ve EHAD isimlerini içine alan FERD
isminin bir tecellisi şudur:
 Ferd ismi kainatın tamamına ve içinde bulunan her bir varlığa çok geniş bir şekilde
tecelli eder.
 Kainattaki varlıklar en küçüğünden en büyüğüne kadar büyük bir fabrikanın makineleri
gibi birbirine yardım edip, birbi-rinin görevlerini tamamlamaya çalışarak hep birlikte tek

https://sites.google.com/site/uhreviyat/allah-in-bazi-isimlerinin-alemdeki-tecellileri 11/15
20.10.2021 11:58 ALLAH’IN BAZI İSİMLERİNİN ALEMDEKİ TECELLİLERİ - uhreviyat

vücut olarak aynen insan bedenindeki organlar gibi mükemmel bir bü-tünlük içinde
hareket eder ve birbirinden ayrılamazlar.
 Bu da gösteriyor ki, en küçük bir varlığın dizgini elin-de olmayan bir İlah en büyük
varlığın dizginini de elinde tutamaz, bütün varlıkları idare edemeyen bir Rab da bir tek
varlığı idare edemez. İşte kainattaki varlıklar arasında görülen yardım-laşma, dayanışma
ve birbirinin ihtiyaçlarına cevap verme, bütün bu varlıkları tek bir İlahın ve tek bir
Rab’bın idare ettiğini gös-termektedir ki bu da Allah’in FERD isminin kainattaki açık bir
tecellisi olmakla beraber tevhidin yani Allah’ın tekliğinin kainatta görülen en büyük
damgasıdır.
 Aynı şekilde yeryüzündeki bütün canlıların her bir ferdini, her halleri ve her fiilleriyle
hepsini bir anda görmeyen, bil-me­yen, hepsini bir anda yaratamayan ve idare edemeyen
bir Zat yaratma yönünde hiçbir şeye karışmadığını göstermektedir. Oysaki yeryüzündeki
binlerce hayvan ve bitki türünün bir anda öldürülüp, bir anda diriltilmesi, hepsinin aynı
anda hiçbir karışık-lığa meydan vermeden mükemmel bir şekilde idare edilmesi, her bir
ferdin ihtiyacının şaşırmadan tam zamanında hiç umulmadık yerden verilmesi gösteriyor
ki bütün bunları yapan Zat bir anda her şeyle ilgilenmekte ve bir çiçeği yaratır gibi koca
bahar mevsimini yaratmaktadır. Bu da Cenab-ı Hakkın FERD ismiyle her bir ferde
hükmettiğini gösterir ki tevhidin bir delili de budur.
 Ve insan da FERD isminin tecellisini gösteren büyük bir aynadır. Hz. Adem’den bu
zamana kadar gelen her bir insanın yü-zündeki göz, kulak, ağız gibi organları birbirine
tamamen benze-diği halde, insanlar hiçbir zaman birbirine karıştırılmazlar. Mese-la,
Ahmet Ahmet’tir, Ali Ali’dir, Ayşe Ayşe’dir vs… Hiçbir zaman Ahmet’e Ali, Ayşe’ye Leyla
denmez…Allah (c.c.) FERD isminin te-cellisiyle her bir insanın yüzüne onları ayırt edecek
bir işaret bırakmıştır. Öyleyse bir tek insanı yaratan ve idare eden Zat kim ise bütün
insanları yaratan ve idare eden Zat da Odur. O Zat da elbette FERD isminin sahibi olan
yüce Allah’tır ve tev-hidin delillerinden birisi de budur.
 Evet bir orduyu bir tek kumandanın idare ettiği gibi, kainattaki küçük-büyük bütün
varlıkları da FERD ismiyle Cenab-ı Hak idare eder. Ordunun hareket ederken sanki
arkasında büyük bir ordu varmış gibi kumandanına güvenip ona dayanması gibi bü-tün
varlıklarda hareketlerinde Allah’a güvenip, Ona dayanır. Ve bu güvenle küçücük bir
karınca büyük bir Fravun’u, bir sinek bir Nemrud’u, bir mikrop bir zorbayı mağlup
etmekle birlikte, nohut tanesi kadar bir tohum dağ gibi bir ağacı omzunda taşıyabilir...
İşte bütün bunlar bütün varlıklara hükmeden Zatın bir tek Zat olduğunu göstererek
tevhidi tasdik etmekte ve Allah’ın FERD is-mine işaret etmektedir.
 “Sizin ilahınız ancak o Allah’tır ki ondan başka ilah yoktur. O her şeyi ilmen kuşatmıştır.
“[32]
 
HAYY VE MUHYİ (C.C.)
 “Şimdi bak Allah’ın rahmet eserlerine, yeryüzünü ölü-münden sonra nasıl diriltiyor.
Bunu yapan, elbette ölüleri de di-riltecektir. O her şeye hakkıyla Kadirdir.” [33]
 “Allah Odur ki, Ondan başka ilah yoktur. O Hayy ve Kayyumdur. Onu ne uyuklama ne de
uyku tutmaz, gafletin hiçbir çeşidi hiçbir zaman Ona arız olmaz.” [34]
 Bu ayetlerin bir manası ve Hayy ve Muhyi isimlerinin kainattaki en büyük tecellisi
hayattır. Yani Cenab-ı Hakkın hem canlı olması hem de kainata hayat vermesidir.
 Öyleyse biz Allah’ın Hayy ve Muhyi isimlerini tanımak istiyorsak öncelikle hayatı
tanımamız gerekir.
 Evet hayat şu kainatın yaratılışının en önemli gayesi ve en önemli neticesidir. Çünkü
kainatı şenlendiren bitkiler, hay-vanlar ve insanlar gibi canlı varlıklardır. Yeryüzünü
şenlendiren binlerce hayvan türü ve yeryüzünü renklendiren milyonlarca bitki türü
bunun en güzel delilidir. Ve kışın görevlerini tamamlayıp, ölen bitkilerin ilkbaharda
Allah’ın Hayy ve Muhyi isimlerinin te-cellisiyle yeniden canlanmaları ve bu halleriyle
adeta bir anda yeryüzünü hareketlendirmeleri hayatın bu kainat için ne kadar ö-nemli bir
tecelli olduğunu göstermektedir. Canlılar arasında ha-yatın tecelli ettiği en mükemmel
varlık ise insandır. İnsan, vücudundaki duyu ve duygularıyla, ruhuna yerleştirilen çok
ince his-leriyle, kalbiyle ve aklıyla en yüksek hayat mertebesindedir. Ve bu duygu ve
https://sites.google.com/site/uhreviyat/allah-in-bazi-isimlerinin-alemdeki-tecellileri 12/15
20.10.2021 11:58 ALLAH’IN BAZI İSİMLERİNİN ALEMDEKİ TECELLİLERİ - uhreviyat

yeteneklerini de ancak yaşadığı sürece kullanabilir. Mesela; ölü bir insan göremez,
işitemez, sevemez, şefkat edemez, düşünemez vs…
 “Sen ölülere işittiremezsin...” [35]
 Bu da gösteriyor ki insan yaşıyorsa gerçek bir insan-dır. Yoksa et ve kemikten hatta bir
müddet sonra sadece ke-mikten ibaret olan manasız bir madde yığınıdır. O madde
yığınına anlam kazandıran ve o boş cesedi dolduran ve aydınlatan Allah’ın Hayy ve Muhyi
isimlerinin tecellisi olan hayattır.
 Hayatın bir özelliği de Allah’ın birçok güzel isimlerinin tecellisini göstermesidir. Allah’ın
Rahman, Rezzak, Kerim, Hakim, Mucib gibi birçok ismi ancak hayatla görülür. Mesela;
cansız bir taş parçası acıkmadığı için rızık istemez, zor durumda kalmadığı için Allah’tan
yardım beklemez, herhangi bir sıkıntısı olmadığı i-çin Allah’ın rahmetine sığınmaz,
kainatın yaratılışındaki hikmetleri düşünmez bu yüzden de Allah’ın bu durumları
gerektiren isimle-rinin tecellisi o taş üzerinde görünmez, o isimler orada gizlenir… Evet
Hayy ve Muhyi isimlerinin tecellisi olan hayat sanki Allah’ın bütün güzel isimlerinin içine
ekilip, o isimlerin meyvelerini veren çok verimli bir tarla gibidir. Bu hayat tarlasını en
güzel kullanan ve en fazla kar eden canlı ise yine insandır. Kainattaki canlılar içerisinde
rızka, rahmete, yardıma, şefkate ve daha sınırsız şeylere en fazla muhtaç olan varlık
insandır. Bu yüzden yaşayan bir insanın üzerinde Allah’ın Hayy ve Muhyi isimlerinin
tecellisini göründüğü gibi diğer bütün isimlerinin tecellisini de görünür.
 Evet en başta hayatın kainatın yaratılışının en önemli gayesi ve neticesi olduğunu
söylemiştik. Yukarıda açıklamaya ça-lıştığımız bütün özellikler de gerçekten hayatın,
kainatın yaratılı-şının gayesi olduğunu göstermektedir. Mesela, bir ağacın yetişti-
rilmesinin gayesi meyvesidir, meyvenin neticesi ise içindeki çekir-dekler vasıtasıyla
gelecekte bir ağaç olmasıdır. İşte bundan anlı-yoruz ki hayat, kainat ağacında yetişen bir
meyvedir. Bu meyve ise içindeki iman ve kulluk çekirdeği vasıtasıyla müminlere yeni bir
kainat ağacı yetiştirecek yani onlara sonsuz bir ahiret alemi-ni kazandıracaktır. Demek ki,
hayat kainatın gayesi olduğu gibi, iman, ibadet, şükür ve sadece yaratıcıya bağlanma ve
bu yollardan sonsuz ahiret mutluluğunu kazanma da hayatın gayesi ve ne-ticesidir. İşte
Hayy ve Muhyi isimleri canlılar üzerinde böyle te-celli eder.
 
KAYYUM (C.C.)
Allah (c.c.) Kayyum’dur. Yani hem kendisinin varlığı son-suzdur, hem de bütün
varlıkların hayatı Onunla devam eder ve varlıklar Onunla ayakta durur. Eğer Allah
Kayyum isminin tecelli-sini bir an olsun varlıkların üzerinden çekse kainat mahvolur.
 “Bütün yüzler Hayy ve Kayyum olan Allah’a boyun eğ-miştir…” [36]
 Şu kainattaki gökcisimlerinin hiçbir bağ olmadan havada durmaları, öylece görevlerini
yerine getirmeleri ve hayatlarını o çizgi üzerinde devam ettirmeleri onların Allah’in
Kayyum ismine bağlı olduklarını göstermektedir. Eğer onların üzerinden bir an olsun
Kayyum isminin tecellisi kalksa Dünyadan bin kat büyük o-lan milyonlarca gökcisimleri
uzay boşluğuna dağılarak birbirlerine çarpıp, yok olacaklardı. Allah Kayyum ismiyle
onları yerlerine öyle bir bağlamıştır ki, değil uzaya dağılmak, bir derece bile dengele-rini
bozmaz, bir santim bile yerlerinden uzaklaşmazlar. Allah bü-tün o varlıkları direksiz ve
dayanaksız uzay boşluğunda öylece durdurmaktadır.
 “Allah O'dur ki, gökleri direksiz yükseltti, onu görüyor-sunuz, sonra arş üzerine istiva
etti, güneşi ve ayı emrine boyun eğdirdi. Her biri belli bir vakte kadar akar gider. Bütün
işleri O yönetiyor. Âyetleri O açıklıyor ki, Rabbinizin huzuruna çıkacağınızı iyi bilesiniz.”
[37]
 Bütün bunların yanında her bir canlının cesedindeki zerrelerin her bir organa ait bir
topluluk ile küme küme toplan-maları ve o derece karışık olan insan vücudunda
dağılmamaları Kayyum isminin tecellisi olduğu gibi mesela; konuşan bir insanın
ağzından çıkan ses topluluklarını hava atomlarının toplayıp dinle-yicinin kulağına
ulaştırırken o kadar hızlı hareket etmelerine rağmen hepsinin durumlarını koruyup,
dağılmamaları ve bir komu-tanın emrinde hareket eden düzenli bir ordu gibi hep birlikte
hareket etmeleri de yine Kayyum isminin tecellisidir. Her şey Kayyum (c.c.)’un tecellisiyle
ayakta durmakta, varlığını devam et-tirmekte ve vazifelerini yerine getirmektedir.
https://sites.google.com/site/uhreviyat/allah-in-bazi-isimlerinin-alemdeki-tecellileri 13/15
20.10.2021 11:58 ALLAH’IN BAZI İSİMLERİNİN ALEMDEKİ TECELLİLERİ - uhreviyat

 Evet Allah’ın Kayyum ismi de alemde bu şekillerde tecelli eder. Bu tecelliyi de her an her
varlıkta görmek mümkündür. Yeter ki aleme hakikat gözlüğüyle bakılsın…
 
 İSM-İ AZAMIN ALTI İSMİNİN ÖZÜ
 İsm-i Azamın açıklamaya çalıştığımız altı ismi güneşin ışığındaki kainatı renklendiren
yedi renk gibi birleşip, oluşturduk-ları kudsi renklerle alemi aydınlatıp,
renklendirmektedirler.
 Kainattaki bütün varlıkları hiçbir dayanak olmaksızın mükem­­mel bir şekilde yerlerinde
durduran ve onların varlıklarını de­vam ettiren Allah’ın Kayyum ismi; manasız cesetler
gibi yerle-rinde duran ve hareket edemeyen varlıkları, acıyı da lezzeti de his­sedebilen
anlamlı varlıklar haline getiren ve onlarla kainatı nurlandıran Hayy ismi; varlıkları bir
“OL” emriyle farklı farklı ya­ratıp, onları yine tek bir emirle idare eden Allah’ın Ferd ismi;
en küçüğünden en büyüğüne kadar bütün varlıkları hikmetle dona­tıp, onlara hükmeden
Allah’ın Hakem ismi; gökyüzündeki en büyük Samanyolu dairesinin hareketlerinden
tutun da kanın içindeki en küçük hücrelerin hareketlerine kadar kainattaki bü­tün
varlıkları müthiş bir ölçü ve dengeyle hareket ettiren Allah’ın Adl ismi ve kainattaki
bütün varlıklara tertemiz bakan, çir­kin hiç­bir şeyi kainatın yüzünde göstermeyen ve
bütün varlıkları gü­zel isimlerinin aynaları durumuna getiren Allah’ın Kuddus ismidir.
 İşte İsm-i Azamın açıklamaya çalıştığımız bu altı ismi kainatı ve bütün varlıkları farklı
farklı güzel renklerdeki çeşit çeşit süs ve nakışlarla örülmüş yaldızlı bir perde gibi
mükemmel bir şe­kilde sarmıştır. Ve varlıkların üzerinden bu süslü perde kalktığı takdirde
kainat anlamını kaybeder ve adeta hiçbir şey ifade et­meyen siyah beyaz bir ekran haline
gelir.
 

[1]    Bakara 255


[2]    Enbiya 107
[3]    Neml 88
[4]    Secde 7
[5]    Enam 73
[6]    Zilzal 7-8
[7]    İnfitar 9-12
[8]    Fatiha 2
[9]    Bakara 258
[10]   Araf 104
[11]   Araf 121
[12]   Araf 54
[13]   Zümer 6
[14]   Al-i imran 5-6
[15]   Zariyat 58
[16]   Hud  6
[17]   Ankebut 60
[18]   Nur 35
[19]   Bakara 186
[20] Nahl 10-15
[21]   Enam 76
[22] Enam 79
[23] Şuara 80
[24] Tirmizi, Ebu Davud
[25] Zariyat 48
[26] Bakara 222
[27] Hicr 21
[28] Mülk 3
[29] Rahman 7-9
[30] Nahl 125
https://sites.google.com/site/uhreviyat/allah-in-bazi-isimlerinin-alemdeki-tecellileri 14/15
20.10.2021 11:58 ALLAH’IN BAZI İSİMLERİNİN ALEMDEKİ TECELLİLERİ - uhreviyat

[31]   İhlas 1
[32] Ta ha 98
[33] Rum 50
[34] Bakara 255
[35] Rum 52
[36] Ta-ha 111
[37] Rad 2

https://sites.google.com/site/uhreviyat/allah-in-bazi-isimlerinin-alemdeki-tecellileri 15/15

You might also like