Bab-ı Hakk’tır dergeh-i Sultan-ı Bektaş-ı Veli Mihr-i tevhid-i hidayet matla’ıdır bu makaam Sırr-ı envar-ı Muhammed’le Ali’dir münceli Kabe-tül-uşşak başod in mekaam Her ki nakıs amed inca şod temam
Hacıbektaş Dergahının giriş kapısını oluşturan çatalkapının üzerinde yeralan bu kitabenin
restorasyon sırasında kaybolduğu söylenir. Dergahın kimliğini kitabenin son iki dizesi özetler gibidir: ‘Burası aşıkların Kabesidir Eksik gelen tamam olur…’ Eksiği bütünleyen, Alevi toplumunun Gönüller Kabesi olan Hacıbektaş Dergahı binlerce yıllık kadim geçmişi olan bir mekandır. Tarih boyunca toplumun varlığını, birliğini, dirliğini sağlama işlevi görmüştür. Ne var ki Alevilere uygulanan baskı ve zulümden dergahta payını almıştır. 1826’da Yeniçeri Ocağı’nın kapatılmasıyla birlikte Bektaşi Dergahlarına yönelik büyük bir yıkım uygulanmıştır. Hacıbektaş Dergahı postnişini Hamdullah Çelebi halkın fesadına sebep olduğu gerekçesiyle Amasya’ya sürgüne gönderilmiş, dergah tarumar edilmiş, mal varlığı ve gelirlerine el konulmuş, Alevileri asimile etmek amacıyla dergahın başına Nakşibendi Şeyhi Kayserili Mehmet Said Efendi tayin edilmiştir. 1834 yılında bu plan gereğince dergahta Akcennet olarak adlandırılan kutsal mekana Nakşibendi Camii inşa edilmiştir. 1826 saldırısı Hakkı Baba’nın dizelerinde şöyle anlatılır: Kavm-i Yezit yezitliğin bildirdi Yetiş Allah ya Muhammet ya Ali Sürgün edip her dervişi öldürdü Yetiş Allah ya Muhammet ya Ali
Eridi fakirin yürekte yağı
Arttı münkirlerin kalb-i ferağı Yanmaz oldu türbelerin çerağı Yetiş Allah ya Muhammet ya Ali
Türbelerin yıkıldığın gördüler
Yezidiler ferah edip güldüler Her dervişi bir diyara sürdüler Yetiş Allah ya Muhammet ya Ali
Sene bin iki yüz kırk iki aman
Dünyada bu fesat olmuştur ayan Şimden sonra sürülmez oldu erkan Yetiş Allah ya Muhammet ya Ali
Hakiya çağırır yaradan Gani
Dertlilerin dertlerinin dermanı Bundan sonra çok süreriz devranı Yetiş Allah ya Muhammet ya Ali Ne var ki bu asimilasyon planı hiçbir sonuç vermemiş, hatta daha sonra dergaha tayin edilen Nakşi şeyhlerin kimilerinin Bektaşi yolunu seçtikleri görülmüştür. Dergah ikinci büyük trajedisini ise tam 100 yıl sonra 1926’da yaşar. Bu kez 677 sayılı Tekke ve Zaviyeler Kanunu bahane edilerek dergah kapatılır ve mal varlığına devletçe el konulur. Oysa Hacıbektaş Dergahı ne bir mezhebin, ne de bir tarikatın tekkesidir. Kendi başına özgün bir inanç olan Aleviliğin Gönüller Kabesi’dir ve 677 sayılı yasa kapsamına sokulması mümkün değildir. Alevi toplumunun 100 yıl arayla ikinci kez gaspedilen dergahı bu kez 16 Ağustos 1964 yılında ‘müze olarak’ açılmış, ‘Gönüller Kabesi’ kitabesi sökülerek yerine ‘Müze’ yazısı konulmuştur. Alevi Toplumu eşit yurttaşlık hakkı çerçevesinde bu haksız hukuksuz durumun son bulasını, el konulan dergahlarının bir an önce kendilerine iade edilmesini beklemektedir. Bozatlı Hızır cümlemize yardımcı olsun…