You are on page 1of 250

Fizyolojiye giriş

ve
Homeostaz
ÖĞR. GÖR. DR. HAZAL ARTUVAN KORKMAZ
ANKARA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ FİZYOLOJİ ANABİLİM DALI

Eposta: hzlartuvan@gmail.com
Biyolojik sistemlerde hiyerarşi
Fizyoloji
Vücut işlevlerini inceleyen bilim dalı
Molekülerden hücreye, hücreden organ sistemlerine…
◦ Sistemler (Sinir, Sindirim, Endokrin, Solunum, Dolaşım, Boşaltım, Üreme…)

Açıklayıcı / Bütünleştirici
Nasıl? sorusunu sorar
Homeostaz
Homeostaz
Organlar ve enzimler belli koşullarda en iyi çalışır.
 Ör: Yeterli oksijen seviyesinde, 36 °C vücut sıc.da, hafif asidik bir kan pHsında vs…
 bu sınırların dışına çıkıldığında sistemde aksaklıklar meydana gelir.
 Çevre şartları, vücut içi olaylar, hastalıklar vb. homeostatik dengeyi kolaylıkla
bozabilir.

Vücudun kendini korumaya yönelik birçok düzenleme mekanizması vardır.


Basit kimyasal yanıtlardan davranış değişikliğine kadar birçok mekanizma kısa
veya uzun süreli olarak homeostazı sağlamaya çalışır
 Pozitif ve negatif geribildirim (feedback) mekanizmaları büyük öneme sahiptir
Yaşamsal değerlerin (parametrelerin) sabit bir aralıkta tutulması -
kararlı durum – denge

Oksijen
Glukoz
Na+, K+, Ca++ gibi elektrolitler
Osmolalite
Kan basıncı
Nabız
pH
Hemoglobin (Hb)
1. İç/dış ortam değişikliği
Homeostatik dengenin
bozulması

5.Parametrelerin
normal 2.Değişikliğin
değerlerine geri algılanması
dönmesi Reseptör (almaç)

4a.Kontrol
merkezinin
sitemi
4b.Kontrol baskılaması 3.Kontrol
merkezinin merkezine
yeni bir sitemi bildirilmesi
çalıştırması
Geribildirim (feedback) sistemleri

(+) Madde (-)

Pozitif feedback Ara madde Negatif feedback

Son ürün
Negatif Geri Bildirim
Bir değişkenin yarattığı etkinin kendisi üzerinde azaltıcı etkiye
neden olması
Ör. Kan şekeri düştüğünde  glukagon artar  kana
karaciğerden glukoz salgılanır  Kan şekeri normal seviyeye
getirilir  Glukagon azaltılır

Pozitif Geri Bildirim


Bir değişimin yarattığı etkinin o değişimi daha da güçlendirmesi.
Doğum sancıları  oksitosini arttırır  rahim daha güçlü kasılır
 oksitosin daha da artar  daha güçlü kasılma olur  doğum
olana kadar devam eder
Canlıların Kimyasal Bileşimi
Atom
Kimyasal maddelerin tümünü oluşturan madde birimleri, maddenin en küçük
parçası
◦ proton, nötron, ve elektron
Canlı ve cansız nesnelerin nitelikleri, içerdikleri atom ve bu atomların birlikteliği
ile etkileşiminin sonucudur.
Element
Aynı cins atomların bir araya gelmesiyle oluşur
Elmas ve kömür (karbon atomunun farklı formları)
Molekül
Elementlerin kovalent bağlanması ile oluşur
iki oksijen atomu  bir molekül O2 (oksijen gazı)
Bileşik
İki farklı türde atom birleştiğinde bileşik oluşturur
C6H12O6 (glukoz)
Dalton: dolu küre Thomson: +/-
yükler

Bohr: Yörünge, Schrödinger:


kabuk elektron bulutu
İnsan Vücudundaki Elementler (Vücuttaki yüzdeleri)
Oksijen (O) %65
Karbon (C) %18.5
Hidrojen (H) %9.5
Azot (N) %3.2
Kalsiyum (Ca) %1.5
Fosfor (P) %1
Potasyum (K) %0.4
Sülfür (S) %0.3
Klor (Cl) %0.2
Sodyum (Na) %0.2
Magnezyum (Mg) %0.1
Eser Elementler (toplam %0.1)
Krom (Cr) -
Kobalt (Co) -
Bakır (Cu) -
Flor (F) -
İyot (I) -
Demir (Fe) -
Manganez (Mn) -
Çinko (Zn) -
Kimyasal Bağlar
Atomlar, elektronları arasındaki etkileşimlerle diğer atomlara bağlanabilir
Bu süreçte atomlar elektron kazanabilir, kaybedebilir veya paylaşabilirler
İyonik bağ
Atomlar arasında elektron alış-verişi olur (NaCl-tuz)
Elektron alan atom negatif yük kazanır: anyon (Cl-)
Elektron veren atom pozitif yük kazanır: katyon (Na+)
Kovalent Bağ
Atomlar elektronları paylaşırlar (H2)
Paylaşılan elektronu farklı kuvvette çekerler polarite oluşur
Polar: H2O
Hidrojen Bağı
Pozitif kutuplu hidrojene doğru çekilen negatif kutuplu bir atom bulunur
Hidrofilik (suyu seven) moleküller

• – Su ile hidrojen bağı oluşturarak suyun içerisinde çözünen polar moleküller

Hidrofobik (sudan kaçan) moleküller

• – Su içerisinde çözünmeyen apolar moleküller


• – Su ile hidrojen bağı oluşturamayacakları için diğer hidrofobik moleküllerle
etkileşime girer (yağlar…)

Amfipatik moleküller

• - Bir ucu polar diğer ucu apolar özellik gösteren moleküller (ör. membran
lipitleri )
Kimyasal tepkime
İki veya daha fazla maddenin birbiri ile etkileşmesi sonucu
kendi özelliklerini kaybederek yeni özellikte maddeler
oluşturmasıdır.
A + B  AB
E
Aktivasyon enerjisi kimyasal tepkimenin gerçekleşmesi için
aşılması gereken enerjidir. -ATP-GTP-
Enzimler kendilerinde kalıcı bir değişiklik veya tükenme
olmaksızın kimyasal tepkimeleri çabuklaştıran bileşiklerdir.
Biyokimya
Canlıların yapısında yer alan kimyasal maddeleri ve canlının
yaşamı boyunca sürüp giden kimyasal süreçleri inceleyen bilim
dalı
Kimyasal maddeler temelde iki ana gruba ayrılır:
Organik maddeler daima karbon (C) ve hidrojen (H), genellikle
de oksijen (O) elementleri içeren maddelerdir.
◦ karbonhidrat, yağ, protein ve nükleik asitler !!!
İnorganik maddeler bunu yapmayan maddelerdir.
◦ suya elektrolit olarak da adlandırılan iyonlar verirler.
Karbonhidrat = C(n) H(2n) O(n)
Yapılarında karbon (Cn) ve su (hidrat) [hidrojen (H2n) ve oksijen (On)]
bulunduran organik bileşikler
Vücut tarafından yakıt molekülleri olarak ve enerji depolamak için
kullanılır

Monosakkaritler Oligosakkaritler Polisakkaridler

büyük oldukları için hücre


zarlarını doğrudan
glikoz, fruktoz, galaktoz Enerji monomerleri
geçemezler
üretmek üzere depolanırlar
sindirim kanalından • Ör: glikojen
emilebilmek için basit şeker
birimlerine sindirilirler
Yapıya katılırlar
Ör: Disakkaridler (maltoz, • ör: glikolipit
sükroz, laktoz)
Lipitler (Yağlar)
• Suda çözünmez, apolar
Karbon (C), hidrojen (H), oksijen (O) elementleri oluşturur – fosfor (P) ve azot (N)
bulunabilir

Fosfo-lipid Steroit Trigliserit

Fosfat içerir Kolesterol ve türevini içerir Depo edilen lipid türüdür


Fosfat grubu suda çözünür,
Sinir hücrelerinde yalıtım Enerji sağlar
yağ asitleri ise suda
çözünmez (amfipatik) Lipit hormonların yapısına
Hücre zarını oluşturur katılır
• Ör: Erkek ve dişi eşey
hormonları olan Östrojen
ve testosteron
Proteinler
Temel yapı birimleri: amino asitler
insan vücudunda en çok bulunan organik bileşendir

Fibröz proteinler Globüler proteinler

uzundur ve “ipleri” andırır, fibröz proteinlerden daha sıkıdır ve


küresel şekildedir.
oldukça kararlıdır ve suda çözünmez. Kimyasal olarak aktiftir ve suda çözünür.
Vücut dokularına mekanik destek ve neredeyse tüm biyolojik süreçlerde
gerime dayanma gücü sağlar. önemlidir ve bu yüzden işlevsel protein
olarak da adlandırılır.
Kollajen vücutta en çok bulunan Ör: antikorlar, protein temelli
proteindir, hormonlar ve enzimler
ör: kollajen, elastin, keratin ve kasta Antikorlar bağışıklıkta işlev görürken,
bulunan bazı kasılabilir proteinler protein temelli hormonlar büyüme ve
gelişmeyi düzenler.
İşlevleri desteklemesi nedeniyle yapısal
protein olarak da adlandırılır.
Amino Asitler
Amino Asit Kısaltma
Alanin Ala
Arjinin Arg
Asparajin Asn
Aspartik asit Asp
Sistein Cys
Glutamik asit Glu
Glutamin Gln
Glisin Gly
Histidin His
İzolösin Ile
Lösin Leu
Lizin Lys
Metionin Met
Fenilalanin Phe
Prolin Pro
Serin Ser
Treonin Tre
Triptofan Trp
Tirozin Tyr
Valin Val
Nükleik Asit

3 bileşenden oluşan karmaşık bir yapı:


Fosfat + Pentoz (5 karbonlu şeker) + Azotlu baz (Adenozin, sitozin, guanin, timin, urasil)
• Protein sentezinde ve hücre bölünmesinde önemlidir
Nükleik asitler Genleri oluşturur
– DNA (deoksiribonükleik asit) : deoksiriboz şeker, çift zincir
– RNA (ribonükleik asit) : riboz şeker, tek zincir
DNA ve RNA’nın özgün nitelikleri
Nitelik DNA RNA
Yapı Çift iplik ve çift-sarmal şeklinde Tek iplik, hem düz hem kıvrımlı
dolanmış

Ana işlev Genetik madde, protein sentezinin Genetik komuta dayanarak protein
yönetimi; hücre bölünmesinden önce sentezler
kendinin aynısını üretir (replikasyon)

Hücredeki Çekirdek Sitoplazma (çekirdek dışındaki bir


ana hücre alanı)
yerleşim

Şeker Deoksiriboz Riboz


Bazlar Adenozin, sitozin, guanin, timin Adenin, sitozin, guanin, urasil
ATP (Adenozin Trifosfat)
Nükleotit yapısındadır (Riboz şekeri + adenin bazı + 3 fosfat)
Fosfatlar arasındaki bağların çok yüksek enerjisi vardır: enerjiyi depolar
Bu bağların kopması ile enerji açığa çıkar, hücrede bu enerji kullanılır
Hücrede ATP üretimi: karbonhidrat, yağ ve proteinlerin yıkılmasıyla olur.
ATP üretiminde 2 yol vardır;

Aerob yol : Anaerob yol:

oksijen kullanılır, oksijen kullanılmaz,


yavaş ancak fazlaca enerji
hızlı fakat az enerji üretilir
üretilir
Teşekkürler Soru-katkı-önerisi olan?
Yazarak
Dinleyerek
Kendi öğrenme Okuyarak
yönteminizi keşfedin, Anlatarak
size sunulanla sınırlı
Videolar izleyerek
kalmayın:
Çizerek
Hikayeleştirerek

derslere
Soru sorun ve çözün
Cevaplayamıyorsanız
öğrenme yönteminizi nasıl
çalışalım?
değiştirin 

Günlük, haftalık,
aylık ve son olarak
Yönteminiz ne olursa sınav öncesi
olsun düzenli olarak
Her tekrarda aynı
tekrar edin… aracı/notu
kullanın
Kaynaklar
Guyton, A. C., & Hall, J. E. Guyton ve Hall tıbbi fizyoloji. Güneş Tıp Kitabevleri.
Eric P. Widmater, Hershel Raff, Kevin T. Strang. Vander İnsan Fizyolojisi. Güneş Tıp
Kitapevleri
Hücre ve doku
kavramı
Hücre, organizmanın yapısal ve işlevsel birimidir.
Çok hücreli bir organizmada hücreler tek başına varlıklarını
sürdüremez, işbirliği ve iş bölümü gereklidir.
Bu amaçla hücreler farklılaşır:
 Kas hücreleri – Nöronlar – Epitel hücreleri – Bağ dokusu
hücreleri
Doku, Benzer hücrelerin oluşturduğu işlevsel birimlerdir:
 Kas Dokusu – Sinir Dokusu –Epitel Dokusu – Bağ Dokusu
Organ ve organ sistemleri
Organ, belirli bir görevi veya görevler bütününü yapan doku
grubudur.
Organlar dokuların farklı şekillerde bir araya gelmesiyle
oluşur.
◦ Böbrek – mide - karaciğer – akciğer – kalp – deri…
Organ sistemleri, genel bir işlevi birlikte gerçekleştiren
organların toplamıdır
◦ Boşaltım sistemi – Sindirim sistemi – Solunum sistemi –
dolaşım sistemi – bağışıklık sistemi…
Organ sistemleri birbirleri ile bir bütün olarak organizmayı
oluşturur.
Epitel Hücreleri - Epitel Dokusu
•Tüm organların iç yüzünü sarar.
•İyon ve organik molekülleri seçici
olarak salgılamak (hormonlar için
bezler),
•emmek (bağırsakta mikrovili),
•taşımak (siller),
•organları korumak (deri, organ
zarları) ve
•kasılmak (miyoepitel hücreler)
üzere özelleşmiş hücrelerdir.
Bağ Dokusu Hücreleri - Bağ Doku
• Beden yapılarını birbirine bağlar
ve bu yapıları destekler.

– Epitel hücrelerinin altındaki


gevşek bağ dokusu
– Kemik, tendon, kıkırdak, yağ
dokusu
– Kan (sıvı bağ dokusu)
– Hücrelerin tutunduğu hücre dışı
matriks (yatak)
Nöronlar - Sinir Dokusu

• Nöronlar, • Nörondan • Nöronlar diğer • Beyinde


elektriksel sinyal kaynaklanan organların aralarındaki son
üretir, sinyalleri sinyal, bir kasın etkinliklerini derece karmaşık
bütünleştirir hareketini ya da denetler. bağlantılar
(entegrasyon), bir salgı bezinin Düzenleyici sayesinde bilinç
sinyali salgısını sistemdir. ve algılamanın
gerektiğinde boşaltmasını gerçekleşmesini
uzak mesafelere başlatabilir. sağlar.
taşır
Kas Hücreleri - Kas Dokusu
Mekanik kuvvet üretir
Kalp kası:
• Kalbin kasılması vücuda kanı pompalar

İskelet kası:
• Uzuvların ve gövdenin hareket ettirilmesi ve
• Postürün oluşturulmasını sağlar

Düz kas:
• İç organlar ve damarlarda bulunur
• Kanın ya da besinlerin hareketini sağlar
*Dış etkenler (hormonlar,
elektrolitler, sinirsel uyarım vb)
kasılma işlevi üzerine oldukça
etkilidir
*Uzun süre, düşük enerji talebi
ile kasılı kalabilir(mandal
mekanizması)
Hücre
Hücre
Çok hücreli canlıların en küçük yapı birimi -cellulae -
Hücreler kendinden önceki hücrelerin bölünmesiyle oluşur
Ökaryotik : Zarlı organeller bulunur. Ör. bitki-hayvan hücreleri
Prokaryotik : Zarla çevrili yapılar yoktur. Ör. bakteriler

Hücre iskeleti
Mikrofilaman
Ara Filaman
Mikrotübül
Sentrozom
Sentriol
Hücre farklılaşması  özelleşmiş hücreler  özelleşmiş
organ sistemleri
◦ Sinir hücresi (nöron)
◦ Epitel hücresi
◦ Kas hücresi
◦ Bağ doku hücreleri
Organlar bu hücrelerin kombinasyonlarından oluşur.
Hücrenin Bileşenleri
Su %70-85 Protein %10-20 Yağ %2 (yağ hc Karbonhidrat %1 İyonlar
istisna)

Osmotik basıncı
ayarlar.
hücre içi sıvısı Yapısal ve işlevsel Enerji için
çoğu hücre
polar ve proteinler olarak kullanılır veya
zarında
hidrofiliktir iki gruptur. depo edilir Kas kasılmasında
rol oynarlar.
Yapısal
proteinler: zarda Asit-baz dengesini
Hücre zarında (pH) sağlar.
bulunan Apolar ve
glikoproteinlerde
reseptörler ve hidrofobiktir
bulunur
kanallar (porlar),
hücre iskeleti Nöromüsküler
faaliyetleri sağlar.
İşlevsel Ör; sinir
proteinler: uyarılarının
enzimler, bazı iletilmesi ve
sinyal sinaps
molekülleri
Ökaryotik Hücre
Hücre zarı
Oldukça özel ve önemli bir yapı

Hücrelerin etrafını sarar,


Seçici bariyer görevi görür,
Hücre haberleşmesi, hücre bölünmesi
Hücrelerin bağ dokuya ve birbirine tutunması,
Dış ortam bilgilerinin alınması, hücre içi haberleşme yolaklarının
aktifleştirilmesi
Bağışıklık sisteminde görevli (araşidonik asit türevlerinin sentezlenmesi)
Hücre zarı

6-10 nm

• Protein %55
• Fosfolipit %25
• Kolesterol %13
• Diğer lipitler %4
• Karbonhidrat %3
Hücre zarı lipitleri
Plazma zarı veya membranı da denir
Çift katlı lipit tabakadır
Fosfolipitlerin polar bir baş kısmı ve apolar
kuyruk kısımları vardır; yani amfipatiktir.
Kuyruk kısımları birbirine, baş kısımları dışa
bakacak şekilde dizilir.
Bu sayede zarın hücre içi ve dışını gören yüzey
kısımları hidrofilik, iç kısmı hidrofobik olur.
Kolesterol zarın yüksek sıcaklıkta aşırı akışkan
olmasını, düşük sıcaklıkta donmasını engeller.
«akışkan sıvı-mozaik zar modeli»
Hücre zarı proteinleri
İntegral zar proteinleri lipitler gibi
amfipatik. Zarda sağa sola hareket
edebilir. Transmembran yapıda olanlar
tüm zarı kat eder.
◦ Reseptör, kanal proteini, taşıyıcı protein,
adhezyon molekülü, enzim…

Periferik proteinler ise polar; zarın dış


kısımlarına tutunur. Çoğunlukla hücre
iskeletine bağlı; sabittir.
◦ Kanal proteinlerinin çalışmasını düzenler,
enzim ob.
Hücre iskeleti
Tüm hücrelerde bulunur, hücreye şeklini verir
Mikrofilaman / Mikrotübül / Ara filaman
Hücre iskeleti
Görevleri
Hücre/Çekirdek şeklinin ve yerleşiminin belirlenmesi ve korunması (elastikiyet,
sağlamlılık)
Hücre hareketi (göç, diapedez vb) ve hücrenin bir bölümünün hareketi (siliyum,
flagellum vb)
Zarlardan madde taşınması (Fagositoz, endositoz, ekzositoz)
Hücre bölünmesi (sitokinez)
Hücre içi protein, vezikül ve organel taşıma
Kasılma
Hücre-hücre ve hücre-hücre dışı ortam ilişkilerini destekleme
Hücre iskeleti
-mikrofilaman-
Aktin proteinlerinin bir araya gelerek oluşturduğu fibriler protein
Hücre adezyonu (tutunması) ve hücre hareketinden sorumlu
Kas kasılmasında önemli

F Aktin
(fibriler)

G Aktin (globüler)
Hücre iskeleti
-mikrotubul-
Alfa ve beta-tübülin monomerlerinden oluşan tüp yapısında
Motor proteinlerin organel, vezikül ve granül taşımasına yol
oluşturur

Globüler tübülin monomerleri


Hücre iskeleti
-ara filaman-
Tüm sitozolü doldurur ve esnek, katlanabilir bir hücre şekli sağlar. En sağlam
hücre iskeleti filamanlarıdır
Polimerizasyon ve depolimerizasyon özellikleri yoktur, uzayıp kısalmaz
Hücre tipine göre değişen çeşitli alt birimleri var, bu sayede hücre
kimliklendirmede kullanılır

Kas Hücresi: Desmin


Bağ Dokusu Hücresi, mezenkimal hücreler: Vimentin
Epitel Hücreleri: Sitokeratin
Glia Hücresi: GFAP
Hücre Çekirdeği: Lamin
Sinir Hücreleri: Nörofilaman içerir.
Hücre iskeleti
Hücre İskeletinin Yardımcı Proteinleri

-MAP (mikrotubul asosiye protein): Bağlayıcı-Düzenleyici Proteinlerdir;


birbirine tutundurma, boy-açı-sayı belirleme
-Bazı hücre içi sinyal yolakları MAP üzerinden işlev görür

-Aktine bağlanan bazı proteinler:


-Kalmodulin
-Spektrin, eritrosit zarına tutunmada

-Motor Proteinler:
-Knesin, vezikülleri antrograd (ileri) taşır
-Dynein, retrograd (geri) taşır
-Miyozin, kasılma
Sitoplazma ve Organeller
Sitozol: Çözünmüş protein, elektrolit ve glikozdan oluşan sıvı kısım
Sitoplazma: Sitozol + partiküller + organeller
Mitokondri
Enerji ve ısı üretimi
Kendi genetik bilgilerini taşır ve
içinde bulundukları hücrelerden
bağımsız bir şekilde bölünür.
Mitokondriler kalıtımsal olarak
anneden geçer.
Metabolizmanın yoğun olduğu
bölgelerde toplanır
İç ve dış zarı vardır; çift katlı zar
modelinde
Oksidatif enzimler iç zardadır
Endoplazmik retikulum
Hücre zarı ile aynı çift katlı lipit
tabakasından oluşur
İç kısmındaki boşluk çekirdekle
bağlantılıdır
Düz ER: Ribozom taşımaz.
Steroid sentezi, detoksifikasyon
Granüllü ER: Ribozom taşır.
Hücre dışına verilecek yapısal olmayan
protein sentezi
Sarkoplazmik retikulum: Kas hücresine
özel ER.
Ca++ deposu
Ribozom
Zarsız organeldir
2 alt birim
Protein sentezinde çekirdekle beraber rol
alır
 mRNA: sentezlenecek proteine ait kodu
çekirdekten rRNA'ya taşır
 rRNA: ribozomun yapısında bulunur.
 tRNA: mRNA koduna uygun aminoasitleri taşır
Serbest ribozomlar yapısal proteinleri
(hemoglobin ve sitoplazmik enzimler gibi)
sentezler.
Serbest olmayanlar  granüllü ER.da
Golgi

Veziküllerin hazırlanmasında ER ile


birlikte iş gören kese şeklinde hücre zarı
benzeri zarı olan organel.
Peptid hormonlar, nörotransmitterler,
enzimler…
Lizozom
Asidik sıvı ve Sindirim enzimleri (asidik pH’da çalışan) içeren zarlı kese
Yutulan bakterileri ve ölü hücre artıklarını sindirir
Bağışıklık hücreleri için önemlidir

PEROKSİZOM
• Zarla kuşatılmış kese
• Adını hidrojen peroksitten alır (H2O2)
• Lipitlerin parçalanması (oksidasyonu), alkol ve
zehirli bileşiklerin (ilaçlar, H2O2 gibi) Karaciğer hücreleri (hepatosit)
parçalanmasını sağlayan enzimler içerir Böbrek hücreleri
• Safra ve kolesterol sentezinde rol alır
Çekirdek
Nukleus: En büyük organel, çift katlı
porlu zarı var
Çoğu hücrede merkezi tek çekirdek var
◦ Eritrositlerde çek. yok
◦ İskelet kasında birden fazla çek. var

Kalıtım materyalini depolar


◦ Protein sentezi
◦ Hücre bölünmesini yönetir

Çekirdekçik (nukleolus):
rRNA’ları sentezler (ribozomların yapı
taşı)
Kalıtım materyali
• Nükleik asitler genleri oluşturur
-Genetik (genesis = köken) : kalıtım bilimi
DNA, çekirdekte proteinler ile bir arada kromatin ağı (iplikleri) şeklinde bulunur.
• Hücre bölünmesi sırasında kromatin ağ kısalıp kalınlaşarak kromozomları
oluşturur.

Nükleotid
İnsanda 46 kromozom vardır: biri anne biri babadan gelir
Kromozomların sayısı her canlı için belli olup, azlığı veya
çokluğu kalıtsal olarak bir anlam ifade etmez.
Canlının büyüklüğü ile kromozom sayısının ilgisi yoktur.
Canlıları benzer kılan kromozom sayısı değil, DNA
kodlarının benzerliğidir.
Bir bireydeki bütün hücreler aynı genoma sahiptir ancak
her hücrede her gen her zaman eksprese olmaz
(ör. İnsülin)

Ekspresyon: gen ifadesi (bir genin okunarak protein sentezlenmesi)


Hücre bölünmesi
Hücreler neden bölünür?
Hücre bölünmesi
Hücreler neden bölünür?
◦ Hacim/yüzey oranın değişmesi ve çekirdeğin hücreyi yönetemez duruma
geçmesi hücreyi bölünmeye zorlar
Hücrenin yaşam döngüsü:
G1 evresi → Hücrede sentez olaylarının gerçekleştiği evredir.
S evresi → DNA'nın eşlendiği evredir.
G2 evresi → Hücresel sentez olayı devam eder.
Mitoz ve sitokinez evresi  Hücrenin bölündüğü evredir
Hücre döngüsü G1, G2 ve M bölgelerinde kontrol edilir. Buradaki bozukluklar
kanser gibi hastalıklara yol açabilir.
Mitoz: Vücut hücrelerinin bölünmesi. Hücrenin tıpa tıp aynısı
olan 2 hücre meydana gelir. Kromozom sayısı korunur.

Mayoz: Eşey hücrelerinin (gametlerin) oluşumunu sağlayan


özel bir bölünme şeklidir. Kromozom sayısı yarıya düşer
Mitoz bölünmeyle canlılarda şu olay gerçekleşmiş olur:

• eşeysiz üreme
• büyüme (canlının boy ve ağırlık olarak artması)
• gelişme (organların hücre sayısını arttırarak olgunlaşması)
• rejenerasyon (Eksik kısımların onarılması )

Bazı hücreler farklılaştıktan sonra bir daha bölünemez.

• Eritrosit (alyuvar): çekirdeği ve zarlı organeli yoktur.


• Nöron (sinir hücresi)
• Retinadaki hücreler
• Kalp kası
• İskelet kası
Hücre zarından
madde taşınması
Hücre zarı çift katlı lipit tabakası hücre içi ve dışını
birbirinden ayırır
Maddeler çeşitli yollarla bu bariyeri geçerler
◦ Aktif : enerji harcanarak
◦ Pasif : enerji harcanmadan
Hücre içi ve dışındaki maddelerin içerden-dışarı veya dışarıdan-içeri
taşınmasında etkili faktörler vardır:
Maddeye bağlı faktörler
◦ Yük
◦ Büyüklük
◦ Lipofilik/hidrofilik olma durumu
◦ Konsantrasyon farkı
Zara bağlı faktörler
◦ Kalınlık
◦ Kanal (por) veya taşıyıcı proteinlerin sayısı ve çeşidi
Ortama bağlı faktörler
◦ Sıcaklık
◦ pH
◦ Diğer moleküllerin etkisi
Hücre içi ve dışında maddeler eşit
miktarda bulunmaz
Bunu hücre zarının seçici geçirgenliği
sağlar
Hücre içine gerekli maddelerin alınıp
gereksizlerin dışarı atıldığı mekanizmalar
vardır
Temelde
1.Difüzyon
2.Aktif taşıma
Hücre zarından madde taşınması
Difüzyon
Su ve çözünmüş moleküller devamlı hareket halindedir,
birbirlerine enerji aktararak ortamlar arasında rahatça dağılırlar
Sıcaklık arttıkça enerjileri artar, hareketleri hızlanır
Hücre zarında;
1. Basit difüzyon: Zardaki moleküller arası boşluklardan madde
geçişidir
Yağda çözünen maddeler (O2, CO2, alkol)
2. Kolaylaştırılmış difüzyon: Taşıyıcı bir protein kanalı tarafından
enerji harcanmaksızın madde taşınmasıdır
Su ve suda çözünen maddeler
Kapılı kanallar seçici geçirgenlikte
önemlidir:
Na+ hücre dışı sıvıda daha fazladır.
Kanal sürekli açık olsaydı iyonlar rahatça
hareket eder, hücre içine girer ve iki ortam
da eşit derişime sahip olurdu. Bu durum
kapılı kanallar ile engellenmiştir.
Özel durumlar kapıyı açarak hücre içine
Na+ girmesine izin verir (seçici geçirgenlik)
Öte yandan kanal açıken diğer iyonların
içeri-dışarı sızması da önlenmiştir.
Kanalların iç çapları ve kanal içindeki
elektrik yükü kanaldan geçebilecek
maddeleri sınırlar.
Bazı kanallar tüm iyonlara geçirgenken
bazıları sadece sodyuma geçirgendir.
Kapılı kanallar nasıl açılır?

Voltaj kapılı kanallar: iki ortamın elektriksel yük farkı belli bir değere geldiğinde
kanal proteinin bağları gevşer ve açılır
◦ Sinir hücrelerinin aksiyon potansiyeli oluşturması bu olaya bağımlıdır!!

Ligand bağımlı kanallar: bir kimyasal maddenin kanala bağlanması ile kanal
proteini şeklen değişikliğe uğrar
◦ Sinapslarda nörotransmitterlerin bazı etkileri bu olay ile gerçekleşir!!
•Kolaylaştırılmış difüzyonda madde
yine konsantrasyon farkı ile taşınır.
•Kanalın belli bir taşıma kapasitesi
vardır, bu durum difüzyon hızını
sınırlar
Difüzyon hızına etkili faktörler:
A. Konsantrasyon farkı
B. Zarın elektriksel potansiyel farkı
C. Zarın iki tarafı arasında basınç farkı
Osmoz: suyun net difüzyonu. Su her iki tarafa da rahatça geçer. Derişim
farklıysa yoğun olan tarafa geçer.
Osmotik basınç: osmozu durdurmak içi gereken basınç miktarı

Su hücre dışına çıkar: Su hücre içine girer:


hücre büzüşür hücre şişer
Aktif taşıma

Gradyente zıt taşındığı için enerji


harcanır
1. Primer aktif taşıma
3Na/2K pompası, H+ pompası, Ca++
pompası
2. Sekonder aktif taşıma
Birlikte taşıma (co-transport) ile olur.
Pompanın kendisi enerji harcamaz
Endositoz

Maddelerin zarla beraber endozom adlı vezikül halinde h. İçine alınması.


Pinositoz: hücre dışından sıvı içerik zarla çevrilerek vezikül halinde hücre
içine alınır.
Fagositoz: bakteri, hücre artıkları gibi katı meddelerin yutulması.
Reseptör-Aracılı Endositoz: Moleküllerin zardaki reseptöre tutunması ve
özgül bir maddenin alınması. En bilinen aracı molekül Klatrin’dir.
Ekzositoz
•Vezikül içindeki maddelerin h. dışına
atılması.
•Vezikül zarı hücre zarına dahil olur,
yalnızca içerik boşaltılır. Endositozla
kaybedilen zar parçası bu yolla geri
kazanılmış olur.
•Yağda çözünmeyen ve zardan
geçemeyecek büyüklükteki
maddelerin (ör. protein hormonların,
nörotransmitterlerin) salgılanmasında
kullanılır.
•Bunlar protein sentezinden sonra
golgide paketlenip işaretlenen
veziküllerdir.
Epitelden Taşıma
İçi boş organların (ör: bağırsak) duvarlarını yapan dokuepitel doku,
bunu oluşturan hücreler epitel hc.dir.
Hücrenin boşluğa (lümene) bakan kısmında zara apikal zar, bağ dokuya
tutunan taban kısmda zara bazolateral zar denir. Çoğunlukla bir kan
damarı ile komşudur.
Maddeler epitel hücrelerin arasından sızabilir (paraselüler yol) veya
önce apikalden hc. içine alınıp sonra bazolateralden hc. dışına
gönderilebilir (transselüler yol).
Paraselüler yol, hücreler arası sıkı bağlantılarla sınırlandırılmıştır.
Sindirim sisteminde besinlerin bağırsak lümeninden emilmesinde bu
yollar kullanılır.
Kaynaklar
Guyton, A. C., & Hall, J. E. Guyton ve Hall tıbbi fizyoloji. Güneş Tıp
Kitabevleri.
Eric P. Widmater, Hershel Raff, Kevin T. Strang. Vander İnsan Fizyolojisi.
Güneş Tıp Kitapevleri
Zar potansiyelleri
Ö Ğ R . G Ö R . D R . H A Z A L A R T U VA N KO R K M A Z

AÜTF F İ ZYOLOJİ ABD

H Z L A R T U VA N @ G M A İ L . C O M
Zarlardan madde geçişine etkili faktörler
Maddeye bağlı faktörler
◦ Yük
◦ Büyüklük
◦ Lipofilik/hidrofilik olma durumu
◦ Konsantrasyon farkı
Zara bağlı faktörler
◦ Kalınlık
◦ Kanal (por) veya taşıyıcı proteinlerin sayısı ve çeşidi
Ortama bağlı faktörler
◦ Sıcaklık
◦ pH
◦ Diğer moleküllerin etkisi
• Hücre zarı seçici geçirgendir:
• Bazı maddeler kolayca geçer (O2, CO2, steroidler vb.)
• Bazı maddeler kanallar aracılığıyla geçer (Na+,Cl-,K+ vb),
• Kanalların bazıları iyonu tek yönlü geçiren kapılı kanallardır.
• Kapılı kanallar voltaj değişikliği veya ligand aracılı açılabilir. Bu durum,
A. hücre içi ve dışında iyon konsantrasyonlarının farklı tutulmasını sağlar
B. Pozitif ve negatif iyon yüklerinin farklı tutulmasını sağlar.

(Hücre zarı ve zarlardan madde tasınması deslerini tekrar gözden geçiriniz)


Hücre dışında NaCl Zarda Na+ veya Cl-’a geçirgen bir kanal Denge durumunda
konsantrasyonu yüksektir. varlığında, hc. içi ve dışındaki moleküller her iki bölmede
konsantrasyon ve elektriksel yük farkı serbestçe hareket ederler…
dengelenene kadar iyon geçişi olur.

(Neuroscience : exploring the brain / Mark F. Bear, Barry W. Connors, Michael A. Paradiso. — Fourth edition)
Hücre dışı sıvıda: Hücre içi sıvıda:
Sodyum (+1) Potasyum (+1)
Kalsiyum (+2) Magnezyum (+2)
Klor (-1) Hidrojen (asitlik)(+1)
Bikarbonat (-1) Fosfatlar (-)
Sülfatlar (-)
Daha fazladır Aminoasitler
Proteinler

daha fazladır
Nernst denklemi

• Normalde hücre içi ve dışındaki iyonların


konsantrasyonları ve net elektriksel yükleri
farklıdır
R: Gaz sabiti • Hücre içinde K+ ve fosfat, sülfat gibi
T: Mutlak sıcaklık anyonlar,
F: Faraday sabiti • Hücre dışında Na+ ve Cl- iyonları ile HCO3-
Z: İyon yükü (+/-)
daha fazla.
Ci: hücre içi Konsantrasyon
Cd: hücre dışı Konsantrasyon

İyonların Denge potansiyelleri


-ortam koşulları,
- İyonların konsantrasyon ve elektriksel yükleri ile ilişkilidir
Dinlenimde yüklerin dağılımı

Hücre dışı

Hücre içi
Dinlenim membran potansiyeli

• Herhangi bir anda, zar üzerinde okunan


voltaj değeridir
• Yani, hücre içi ve dışındaki elektriksel
potansiyel farktır.

• Hücre içine yerleştirilen voltmetre ile


ölçülür.

(iki nokta arasındaki yük miktarı farkına elektriksel potansiyel denir.)


•Dinlenim zar potansiyeli esas olarak iki etmene bağlıdır:
1. H.içi ve h.dışındaki iyon derişim farkına
2. Plazma zarında açık olan iyon kanalların sayısına ve çeşidine

•Dinlenim zar potansiyeli genelde negatif değerlidir


• Ör.Sinir hücresinde -90mV; kalp kasında -65mV
•Bunu sağlayan en önemli iyon kanalları:
1. Na/K Pompası veya Na/K ATPaz
2. K+ sızma kanalı
Dinlenim membran potansiyeli

1. Na/K Pompası veya Na/K ATPaz:


◦ hücre dışına 3 Na+ iyonu taşırken, 2 K+ iyonunu hücre
içine taşır.
◦ Net etkisi: hc içinden dışına bir + yük verilmesi  zarın
dinlenimde negatif potansiyelde olmasının nedenidir
◦ Hc. içinde sodyumun az tutulmasını sağlar

2. K+ sızma kanalı: hücre içinden dışına devamlı pasif K+


iyon çıkışı sağlar
Kaynaklar
Guyton, A. C., & Hall, J. E. Guyton ve Hall tıbbi fizyoloji. Güneş Tıp Kitabevleri.
Eric P. Widmater, Hershel Raff, Kevin T. Strang. Vander İnsan Fizyolojisi. Güneş Tıp Kitapevleri
Neuroscience : exploring the brain / Mark F. Bear, Barry W. Connors, Michael A. Paradiso. —
Fourth edition
Sinir Sisteminin hücresel
temelleri
Ö Ğ R . G Ö R . D R . H A Z A L A R T U V A N KO R K M A Z

AÜTF FİZYOLOJİ ABD

H Z L A R T U VA N @ G M A İ L . C O M
Sinir sisteminin Temel fonksiyonel birimi
nöron yani sinir hücresidir.
Destek (glia) hücreleri de önemli
fonksiyonlar taşır
Nöronun yapısı

* Bir başka nöronun dendrit, gövde, aksonuyla


* Bir kas lifi ile sinaps yapılabilir (sinir kas kavşağı)

Presinaptik hücre Postsinaptik hücre


Sinapsın yapısı
Nörotransmitter

•Sinapslarda hücrelerin haberleşmesini sağlayan kimyasal maddelerdir


•Protein, amin, aa., gaz, lipit yapılı olabilir…
•Presinaptik hücreden sinaptik aralığa salgılanır. Nöron hangi NT'i
salgılıyorsa onun adını alır (ör: kolinerjik nöron, seratonerjik nöron)
•Postsinaptik hücredeki reseptörü üzerinden etki gösterir.
•Daha sonra sinaptik yarıktan hızlıca temizlenir.
Voltaj duyarlı Ca+2
kanalları
NT sentezi ve salgılanması:
Peptid ve aminoasit İçi NT dolu olan keseler
yapılı NT'ler çekirdekte (vezikül) halinde hücre Akson terminalinde,
Golgide paketlenir.
kodlanıp GER'de iskeleti elemanlarıyla zara tutunup bekler.
sentezlenir. akson boyunca taşınır

Bir AP aksondan yayılıp


Kalsiyum etkisiyle zara
akson terminaline
tutunan veziküller Hc. içine bol miktarda
gelirse buradaki Voltaj
içeriğini sinaptik yarığa Ca+2 dolar.
duyarlı Ca+2 kanalları
boşaltır.
açılır.
Reseptörler
•Ligandın etkisine aracılık eden ve liganda özgü bağlanma yeri bulunan protein
yapılar
•Hücre zarında, hücre içinde veya çekirdekte bulunabilir
•Hücre zarını geçemeyenlerin reseptörü hücre yüzeyindedir.
•Zarı geçebilen NT'lerin (Nitrik oksit gazı gibi) reseptörü hücre içindedir (steroid
hormon reseptörleri gibi!)
Reseptörler
•Bir NT’in etkisini belirleyen esas olarak reseptörün özelliğidir.
•Bazen aynı NT iki farklı reseptörü üzerinden zıt etkiler bile oluşturabilir.
•Bu, hormon reseptörleri için de geçerlidir. Aynı molekül farklı organlarda farklı reseptör
olduğundan farklı etkiler yapabilir.
•Birçok ilaç bu reseptörlere bağlanarak etki eder.
• İlaç NT’in etkisini taklit edebilir (agonist)
• İlaç NT’in reseptöre bağlanıp etki etmesini önleyebilir (antagonist).
-İyonotropik reseptör - Metabotropik Reseptör

• Bu Reseptör bir iyon • Bu Reseptör, kanal açmak


kanalıdır yerine hücre içinde
• NT etkisiyle bu kanal açılır metabolik etki yapar .
• Ör. Asetilkolin etkisi ile Ör. Noradrenalin protein
kanal açılır. Hc. içine Na+ kinaz adlı enzimi çalıştırır
girer. • Etkisi uzun sürelidir.
Ach-nikotinik Ach-Muskarinik
• Etkisi kısa sürelidir. Seratonin Seratonin
GABA GABA
Glutamat Dopamin
Noradrenalin
İKİNCİL HABERCİLER

• Ligandın reseptöre bağlanması ile Nörotransmitter


Reseptör
hücre içinde matebolik olaylar Hücre zarı
gerçekleşir.
• Oluşan yeni maddelerin etkisiyle
başka maddeler oluşur veya yıkılır.

Böylece; İkincil
haberci
a) Tek bir sinyalle birçok farklı yolak kaskadı
devreye sokulabilir
b) Sinyal çoğaltma yapılabilir,
c) Bir grup enzim inhibe edilebilir,
d) yeni bir protein sentezlenebilir
Nörotransmitter
Mekanik etki Nörotransmitter Reseptör İyon Kanalı
Hücre zarı
Hücre zarı
İyon
Kanalları

Potansiyel değişikliği
İkincil
haberci
kaskadı
Post-sinaptik hücre zar potansiyeli sinaptik aktiviteden nasıl etkilenir?

Dereceli potansiyeller (EPSP ve IPSP’ler) oluşur.


Dereceli potansiyelin türü nörotransmitter ve reseptörün özelliğine göre değişir.
Eksite edici (uyarıcı) sinapslarda EPSP oluşur:
◦ Glutamat, Asetil kolin (Ach)
◦ Değişikik depolarizasyon yönündedir
◦ eşik değere yaklaşılır

İnhibe edici (durdurucu) sinapslarda IPSP oluşur :


◦ GABA, Glisin
◦ Değişiklik hiperpolarizasyon yönündedir
◦ eşik değerden uzaklaşılır
Dereceli potansiyeller
Hücre zarında belli bir bölgede sınırlı kalan küçük potansiyel değişiklikleridir.
Bu potansiyel değişiklik AP oluşturacak eşiğe ulaşmamıştır, ancak toplanarak zarı eşiğe ulaştırabilir
Potansiyel değişiklik zarda komşu bölgelere yayılabilir ancak bir süre sonra sönümlenir
Uzaysal ve zamansal birikme

Aynı anda birçok Ard arda aynı


nöronun uyarması bölgenin
ile zarın eşiğe uyarılması ile
ulaşması zarın eşiğe
ulaşması
Aksiyon potansiyeli (AP)

Zarda oluşan ani potansiyel değişikliğidir,


Hızla komşu bölgelere yayılır
Dinlenimde hücre içi negatif, dışı pozitif
yüklüyken AP sırasında bu durum tersine
döner.
Aksiyon potansiyeli

Voltmetrede zar potansiyelinin


pozitife çıktığı depolarisazyon evresi
Na+
ve sonra değişikliğin sona ermesiyle
eski haline döndüğünü gösteren depolarizasyon repolarizasyon
repolarizasyon evresi şekildeki gibi K+
kaydedilir.

Sinir hücresinde 0.3ms : çok kısa


Kaslarda 150-200ms: daha uzun sürer.
Aksiyon potansiyeli

AP’nin nedeni/mekanizması nedir??


Na+’a geçirgen bir kanalın aniden açılması
Hücre içine fazla miktarda pozitif iyon (Na+) girmesi

1.Voltaja duyarlı Na+ kanalı açılır


2. hücre içi pozitif yükle dolar
3. Hc zarı potansiyeli pozitifleşir (depolarizasyon)…
4. Bu voltajda Na+ kanalı kapanıp voltaja duyarlı K+ kanalı
açılır
5. Hc. Dışına pozitif iyon çıkışı olur
6. Zar eski haline döner (repolarizasyon)
Aksiyon potansiyeli

AP oluşması için belli bir eşik voltaj


değeri vardır (yeterli miktarda pozitif
yüklü iyonun içeri girebilmesi
gerekir).
Bu eşik aşılınca AP oluşur yoksa
oluşmaz : ya hep ya hiç kuralı
 Zarın bir bölgesi depolarizasyonda
iken yeni bir uyarıya duyarsız kalır :
refrakter dönem
Aksiyon potansiyelinin ilerlemesi (propagasyonu)

Zar üzerinde bir noktada başlayan AP, komşu zar


bölgelerine yayılarak ilerler
İlerleme hızı hücrenin iletkenlik özelliklerinden
etkilenir.
◦ Ör: sinir hücresinde çapı ve miyelini fazla olanlar
daha hızlı iletir
İlerleme her yöne doğru olabilir. Ancak kendinden
önceki bölge refrakter dönemde olduğundan o
bölgeyi uyaramaz!
Depolarizasyonun zarda yayılarak ilerlemesi impuls
olarak da bilinir.
Dereceli Potansiyel Aksiyon Potansiyeli
Genliği uyaranın büyüklüğüne göre değişir Genlik uyaran büyüklüğünden bağımsızdır Ya hep ya
hiç prensibiyle çalışır
Genliği mesafe ile azalır, sönümlenir Genliği sabittir, sönümlenmez

Sumasyona uğrayabilir Sumasyona uğramaz


Hem depolarizasyon hem hiperpolarizasyon Sadece depolarizasyonla olur
şeklinde olabilir
Eşiği yoktur Dinlenim potansiyelinden ~15mV daha yüksek bir
değerde eşiği vardır
Süresi başlatan koşullara göre değişir Süresi bir hücre için sabittir
Sinaptik entegrasyon
Bir nöron hücresi aynı anda binlerce sinaptik bağlantı kurabilir.
Bunların bazıları eksitatör bazıları inhibitör tiptedir.
Tek bir sinaptik bağlantı çoğunlukla tek başına bir AP oluşmasını
tetiklemez
Nöron üzerinde
hangi noktada
hangi anda
ne tipte
sinaptik etkinlik olduğu nöronun cevabını belirler.
Glia hücreleri: Nöronlara destek veren hücreler

Astrosit: nörona metabolik Oligodendrosit: MSS Mikroglia: Sinir sisteminin Ependimal hücre: Beyin
destek sağlar (kandan nöronlarının myelin kılıfını makrofajlarıdır (bağışıklık omurilik sıvısı (BOS)
nörona besin taşır, glukozu yapar hücresi) salgılar
depolar…)
Schwann hücresi: PSS
nöronlarının myelin kılıfını
yapar.
Kan beyin bariyeri
• MSS’de bulunur
• Kandan beyne zararlı
maddelerin geçmesini önler
• Nöronlar kan damarı ile
doğrudan temas etmez,
Kandan besin alınmasına
astrositler aracı olur
• Yağdan çözünen, alkol, eroin,
nikotin, kafein vb.
bariyerden kolayca geçebilir.
Beyin Omurilik Sıvısı (BOS)

Beyin, beyincik, beyin sapı ve omuriliğin


içinde yüzdüğü sıvı
Beynin sarsılması durumunda şok emici
özellik gösterir
Ependimal hücreler tarafından sürekli
sentezlenir ve sonra beynin
toplardamarından süzülür (yapım ve
süzülme dengede)
kaynaklar
Guyton, A. C., & Hall, J. E. Guyton ve Hall tıbbi fizyoloji. Güneş Tıp Kitabevleri.
Eric P. Widmater, Hershel Raff, Kevin T. Strang. Vander İnsan Fizyolojisi. Güneş Tıp Kitapevleri
Neuroscience : exploring the brain / Mark F. Bear, Barry W. Connors, Michael A. Paradiso.—
Fourth edition
Kas Fizyolojisi
Ö Ğ R . G Ö R . D R . H A Z A L A R T U VA N KO R K M A Z

AÜTF F İ ZYOLOJİ ABD

H Z L A R T U VA N @ G M A İ L . C O M
İnsan vücudunun %40ı çizgili kas, %10u kalp ve düz kastır.
Çizgili kas ve iskelet sistemi birlikte çalışır : istemli hareketleri yaptırır
Kalp ve düz kas: istemsiz/otonom çalışır
Kemik
Kemikler vücuda şekil ve destek verir; kalsiyum, magnezyum
ve fosfat deposudur (ihtiyaç halinde kana verebilir, bunu
endokrin sistem düzenler)
Yaşamsal organları dış etkilerden korur (ör. Kafatası beyni,
kaburgalar akciğer ve kalbi...)
Kaslarla beraber hareket etmeyi sağlar
Kan hücreleri kırmızı kemik iliğinde üretilir !
(kırmızı k. İliği her kemikte bulunmaz, yassı kemiklerde daha
çoktur)
•Kemiğe kalsiyum depolanması kemiği sağlamlaştırır.
• D vitamini x Parathormon
• Yaşla beraber kemiklerde kalsiyum azalır, osteoporoz hastalığı görülür.

•Ekleme bakan yüzleri kıkırdak dokuyla kaplıdır.


• eklem hareketlerinin kemiği zedelemesini önler.

•Çocuklukta kemiklerin epifizyal bölgesinde kıkırdak içeriği fazladır.


• Kıkırdak hücreleri bölünerek boy uzamasını sağlar,
• ergenlikle beraber tüm epifiz kemiğe dönüşür ve boy artık uzayamaz.
• Erken ergenlik (puberte prekoks) durumunda boy kısalığı olacağından müdahele etmek gerekebilir.
• Boy kısalığının psikolojik sorunlara da yol açabileceği unutulmamalıdır.
İskelet kası

Çizgili kas olarak da bilinir


Oldukça düzenli bir
organizasyonu vardır
Kemiğe bağlanan kısımlarında
kas tendonları bulunur
Miyosit
= Kas hücresi/lifi/fibrili
Tek bir hücre 20cm kadar uzun olabilir
Tek bir miyositte;
◦ Birden fazla periferik çekirdek bulunur
◦ Zar altında bolca mitokondri vardır
◦ Gelimiş endoplazmik retikulum bulunur : Ca+2 deposudur.

Sitoplazmasına sarkoplazma, hücre zarına sarkolemma, endoplazmik retikuluma


Sarkoplazmik retikulum denir.
◦ Sarkomer : Kas parçası
Sarkomer: Kas hücresindeki en küçük kasılabilir birimdir.
İnce ve kalın filamentlerden oluşur
M

Kalın ve ince filamentlerin yapısı

A. Kalın filaman: Miyozin demetidir.


Miyozinin bir baş kısmı (Aktine tutunan
kısım) ve bir kuyruk kısmı vardır.
• Baş kısmının miyozin ATPaz özelliği
vardır.
Kalın ve ince filamentlerin yapısı

B. İnce filaman : Aktin ve ona tutunan troponin ve


tropomiyozinden oluşmuştur.
• Tropomiyozin aktine bağlanır ve aktinin miyozin
bağlama bölgesini kapatır.
• Troponinde bir aktine bağlanma bölgesi
(Troponin I), bir Ca+2 bağlama bölgesi (Troponin
C) ve bir tropomiyozine bağlanma bölgesi
(Troponin T) vardır.
• Troponine Ca+2 bağlandığında, tropomiyozin
aktin üzerinden çekilir, aktif bölge serbest hale
gelir.
Sarkomerin yapısı
•İnce ve kalın filamanların düzenli bir
şekilde dizilmesiyle oluşur.
•Kalın filamanlar kuyruk kısımlarından
birbirlerine bağlıdır (M çizgisi).
•Ortada sadece miyozinlerin oluşturduğu
kısım H bandı olarak adlandırılımıştır.
•Yalnızca aktinin olduğu kısımlar I
bandı’dır.
•H bandını kapsayacak şekilde, Aktin ve
Miyozinin bir arada bulunduğu kısım A
bandı olarak bilinir.
Sarkomerin yapısı
•Her sarkomer diğerine Z çizgisi ile
bağlıdır; z çizgisi iki I bandının
ortasından geçer.
•Dolayısıyla bir sarkomer için «iki Z
çizgisi arasında kalan kısımdır» tarifi
yapılabilir.

•Yapıya elastikiyet sağlayan titin


molekülü Z çizgisi ile M çizgisi arasında
uzanır.
Kasılma ile beraber;
• Z çizgileri birbirine
yaklaşır
• I bandı kaybolur
• H bandı daralır
• Ancak A bandının boyu
değişmez.
Sinir kas kavşağı ve motor birim
Kasa uyarı getiren sinirler motor nöronlardır
◦ Motor nöronlar periferik sinirlerdir, gövdeleri
omurilik veya beyin sapındadır
Motor nöron aksonunun uç dalları kas kitlesi
içerisinde dağılır ve her kas lifine bir akson ucu
ulaşır.
Akson ucu kas hücresi ile sinaps yapar (sinir kas
kavşağı = Nöromüsküler kavşak)
Bir sinir lifi ve o sinirin innerve ettiği kas liflerine
motor ünite = motor birim denir.
Bir motor ünitede 1 motor nöron 1 tek lifi uyarabilirken başka 1 motor nöron
yüzlerce lifi uyarabilir.
◦ Bu durum, o kasın yapabileceği hareketlerin hassasiyetini belirler.
◦ İnce beceri gerektiren işlevlerde (ör.el kasları) bir nöron az sayıda kas lifini
kontrol eder.
◦ Aksine sırt kaslarında bir nöron neredeyse tüm liflerle aynı anda sinaps yapabilir.
Motor ünitelerin uyarılma eşikleri birbirinden farklıdır. Bazıları daha kolay uyarılırken
bazıları daha zor uyarılır.
◦ Bu durum kas geriminin kontrol edilebilmesini sağlar.
◦ Hafif bir bardağı taşırken az sayıda motor ünite aktif olarak kasılır.
◦ Ağır bir koli içinse neredeyse kastaki tüm motor ünitelerin aktif kasılması gerekir.
Sinir-kas kavşağı
•Motor sinir aksonu kas lifinin tam ortasında bir
sinaps yapar.

•Sarkolemmada sinapstik yarığa denk gelen


bölgeye motor son plak denir
•Motor nöronun nörotransmitteri: Asetilkolin
(Ach)dir, tümü uyarıcı tipte sinaplardır!
•Sinaptik aktivite ile motor son plakta oluşan
aksiyon potansiyeli, miyosit zarına özel bir tubul
sistemi ile tüm lif boyunca yayılır.
Ach sinaptik aralığa boşaltılır

Ach, nikotinik reseptörüne


bağlanır

İyon kanalı açılır

Miyosit içine Na+ girer

Zar depolarize olur

Voltaj bağımlı Na+ kanalı açılır

AP oluşur

Kas hücresinin zarında AP yayılır


Motor son plakta oluşan depolarizasyon son plak potansiyeli olarak
adlandırılır (end plak potential = EPP).

EPP, nöronlardaki EPSP’nin benzeridir ancak genliği EPSP’den çok daha


büyüktür. Dolayısıyla miyosit zarında kolaylıkla AP oluşturur.

C. Botunilum adlı bakterinin toksini Motor nörondan Ach salgılanmasını önler.


Böylece sinir uyarılsa bile kas kasılmaz (felç gibi olur). Botoks uygulaması bu
toksinin enjeksiyonuyla yapılır.

Ach reseptörüne bağlanan bir madde (ör. Kürar) sinirin kası uyarmasını
önleyerek felç oluşturacaktır. Ameliyat sırasında bu şekilde geçici bir felç
oluşturulur. İlaç etkisi sona erince kas işlevleri eski haline döner.
Sinir-kas sinyalinin engellendiği durumlar

Calcium channel blockers (anti-


hypertensive drugs)
Conotoxin

Poisoning of Botulinum and


tetanus toxin (clostridium
bacteria)

Poisoning of Curare,
Poisoning of gallamine triethiodide and
organophosphates (in Rocuronium Bromide
pesticides) and “nerve gases” (muscle relaxant)
antidote pralidoxime
atropine, a muscarinic
receptor antagonist

Solunum kasları da çizgili kas olduğundan bu zehirlenmeler, asfiksiye (boğulmaya) bağlı ölümle sonuçlanabilir.
Kas kasılma mekanizması
AP zarda yayılır
Voltaj bağımlı Ca+2 kanalı
SR’dan Ca+2 boşalır
Aktinin aktif bölgeleri açılır
Miyozin başı aktine tutunur
Kas kasılır
Miyozin başı ATP parçalar
Miyozin başı Aktini bırakır
Ca+2 tekrar SR'a döner
Kas gevşer
Kas hücresi zarında sarkotübüler sistemle yayılan aksiyon
potansiteli, voltaj duyarlı Ca+2 kanalının (DHP
reseptörü) açılmasını sağlar

Bu reseptör, mekanik olarak sarkoplazmik retikulumdaki


başka bir Ca+2 kanalına (riyanodin reseptörü) bağlıdır.

Bu kanal açılırsa Sarkoplazmik retikulumdan (SR)


sitoplazmaya bol miktarda Ca+2 çıkar

Ca+2 sayesinde aktinin aktif bölgesi açılır,

Miyozin baş aktine tutunur, başın açısı değişerek aktini


çeker (çapraz köprü oluşumu)

Sarkomer boyu kısalır (=kasılma)


Miyozin başı ATPaz özelliği ile ATP’yi ADP+P olarak parçalar. Başın açısı
tekrar eski haline gelir. Enerji harcanan kısımdır.

Ca+2 tekrar SR'a döner (burada yine ATP enerjisi harcayan SERCA adlı bir
pompa rol alır)

Aktin aktif bölgesi kapanır.

Kas gevşer.

• Görüldüğü üzere gevşeme olayında fazla miktarda enerji


harcanır.
• Enerji yokluğunda (ör. ölüm) kas gevşeyemez.
• Rigor mortis yani ölüm katılığının sebebi budur.
https://www.youtube.com/watch?v=lnIHJEq3SLc
Kasılma Mekaniği

İzotonik kasılma: Kasın boyu kısalır, gerimi sabit kalır.


İzometrik kasılma: Kasın gerimi artar, boyu değişmez.
Ekzentrik kasılma: Kasın boyu uzar, gerimi değişmez.
Sarsı eğrileri
Tek kas kasılması Temporal sumasyon Tam olmayan / Tam tetanus

Uyarı

Gerim
Gerim = kasılma kuvveti = tension (tansiyon)
Bir kasa dışardan uyarı vererek kastaki gerimi ölçersek sarsı eğrilerini kaydederiz.
Kası yeterli sıklıkta uyarırsak, kas henüz tam gevşemeden tekrar kasılacaktır.
Bu durumda gerimi de artacaktır.
Bu olay temporal sumasyon olarak bilinir.
Tam olmayan tetanus’ta kasta hala kısmi gevşemeler varken, tam tetanus
gevşemeye izin verilmeyecek sıklıkta uyarı verilirse görülür.
Refleksler
•Belli bir uyarıya karşı verilen özgül, istemsiz, yapıya
yerleşik yanıt.
•Ağrılı uyarandan elini çekme, ani sese dönme,
hapşurma, bebeklerde emme…
•Refleks arkı
• Afferent (duyu nöronu) → refleks merkezi (omurilik
veya beyin sapı) → efferent (motor nöron)
•Patolojik / fizyolojik refleksler olabilir
•Ortam değişikliği reseptör tarafından saptanır, bilgi afferent nöronla ilgili
merkeze getirilir. Yanıt efferent nöronla ilgili dokuya döner.
•Yalnızsa iskelet kasında değil, iç organlarda da birçok refleksif yanıt vardır.
•İstemli olarak başlattığımız yürüme eylemi sırasında arka planda bir çok istemsiz
refleksif işlerge rol almaktadır.
•Refkleksler homeostazı korumaya yönelik hızlı yanıtlardır.
•Örneğin, sahilde hızlı veya yavaş yürümek kontrol edebildiğimiz bir şeyken,
ayağımıza batan bir cam kırığına verdiğimiz tepkiler kontrolümüz dışında ve çok
hızlı gerçekleşir.
• Ör.Fleksör geri çekme refleksi (miyotatik
refleks)

Ağrı reseptörü uyarılır. Duyu nöronu


omurilikte eksitatör bir ara nöronla sinaps
yapar, ara nöron da motor nöronu uyarır.
Kas kasılarak uzuv ağrılı uyarandan çekilir.

İnhibitör ara nöronlar antagonist kası


gevşetir.

Bu esnada tüm vücudun dengesinin


bozulmaması için diğer uzuvların da
kasılması gerekir, çapraz ekstansör refleks ise
bunu sağlar.
Düz kas
•Mekik şeklinde hücrelerden oluşur
•Tek çekirdekli, bölünebilir hücreler
•İç organlarda (mide, bağırsak, damar, uterus,
mesane…) bulunur
•İstemsiz çalışır
•Motor son plak yerine varikoziteler vardır
•Tek birimli kaslar gap-junction ile birbirine
bağlıdır (kalp kası gibi)
•Çizgili kastaki T-tubul sitemi bulunmaz, ER
gelişmemiştir
Kasılabilir birimlerde ince ve kalın filamanlar rol alır ancak organizasyonu
ve kasılma mekanizması çizgili kastan biraz farklıdır
Troponin yoktur ve Z çizgisi yerine yoğun cisimcikler vardır.
Düz kasta kasılma için hücre dışı Ca+2 gereklidir (ER çok gelişmemiş)
Çizgili kastan daha güçlü ve uzun süreli kasılabilir (mandal mekanizması)

Düz kas kasılmasında NT ile uyarılma şart değildir.


Kasılma ve gevşemede etkili faktörler:
◦ Otonom sinir sistemi NT'leri
◦ Hücre dışı kimyasal haberciler (O2, CO2, laktik asit, H+, hormonlar…)
◦ Spontan elektriksel aktivite (zarda kendiliğinden elektriksel etkinlik olması)
◦ Mekanik etki ( gerilme gibi)
◦ Ör. Damar düz kaslarında Adrenalin reseptörü bulunur.
◦ Stresli, heyecanlı durumlarda bu hormon etkisiyle
damarlardaki düz kaslar kasılarak kan basıncını
yükseltir.

◦ Ör. Egzersizde kas hücresinde bolca metabolik artık


(CO2, laktik asit, H+) üretilir ve hücre dışına atılır.
◦ Bu maddeler damar düz kasında gevşetici etki yapar.
◦ Böylece iskelet kasına ihtiyacı kadar oksijen ve besin
gelmesi sağlanır.
Düz kas Kasılma ve Gevşeme mekanizması

Hücre İçi Ca+2 artışı

Ca-Kalmodulün kompleksi (CaKM)

Miyozin hafif zincir kinaz aktivasyonu

Miyozin başının aktine bağlanması

Kasılma

Miyozin hafif zincir fosfataz aktivasyonu

Gevşeme
•Çeşitli etkilerle hücre içi Ca+2 artışı olması kasılmayı başlatır.
•Hücre içine giren kalsiyum, sitoplazmadaki kalmodulin adlı proteine bağlanır.
•Kalsiyum kalmodulin kompleksi (CaKM) miyozin başında bulunan bir enzimi aktifleştirir.
•Bu enzim kinaz ailesindendir ve etkinleştiğinde miyozini fosfatlar.
•Fosfatlanan miyozin başı aktifleşir ve aktine tutunur.
•Çapraz köprü oluşur ve kasılma gerçekleşir.
•Dışardan bir etki olmadığı sürece düz kas bu pozisyonda kasılı kalabilir ve belli bir tonusta
(gerimde) uzun süre kalabilir.
•Buna mandal mekanizması da denir.
•Ortamdan kalsiyum uzaklaştırılınca CaKM etkinliği biter.
•Bir başka enzim olan miyozin fosfataz miyozin başındaki fosfatı tekrar kopartır.
•Miyozin aktinden ayrılır ve kas gevşer.
Düz kasta ap tipleri

Sivri AP
Yavaş dalga
Platolu AP
Kalp kası
•Sarkomer diziliminden dolayı çizgili görünür. Kasılma mekanizması çizgili
kasa benzer
•Hücrelerin sitoplazması gap junction'larla bağlantı halindedir (sinsityum)
•Hücreler interkalad cisimcikler aracılığıyla da birbirine tutunur
•Tek çekirdeklidir.

• (Gap junction : aralıklı bağlantı, yarıklı bağlantı da denir.

• Sinsityum: birkaç hücrenin tek bir hücre gibi davranabilmesini sağlar.)


Farklı Aksiyon Potansiyeli tipleri

Kalp kasında bazı hücreler farklılaşmış → ileti


sistemini oluşturmuştur
Kalp kasında AP: platoludur, uzun sürer.
◦ AP süresi gibi kasılma süresi de daha uzundur

Kalpte AP'deki platodan ve kasılmadan sorumlu


olan → Ca+2 kanallarıdır

Pacemaker hücrelerde AP: dinlenim membran


potansiyelinin sabit olmamasından kaynaklanır.
Kendiliğinden eşik değeri aşabilir.
•Pacemaker hücreler (SA ve AV nod) spontan ritmik aktiviteleri sayesinde AP oluşturur.
•Bu AP, kalp kası hücrelerinde yavaşça yayılır.
•Hücreler bağlantılı olduğu için kalbin tamamına sırayla yayılır.
•Böylece tek bir önderodak (pacemaker) hücresi tüm kalbi uyarabilir.
•Kalbin kasılması herhangi bir motor sinirle başlatılmaz.
•Ancak otonom sinir sistemi ve bazı hormonlar (adrenalin gibi) kalp kasılma hızı ve gücünü değiştirebilir.
KAS ÇEŞİTLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI
DÜZ KAS ÇİZGİLİ KAS KALP KASI
Otonom sinirlerin etkisinde çalışır. Somatik sinirlerin kontrolünde çalışır. Otonom sinirlerin etkisinde çalışır.

İç organların yapısında bulunur. Hareket organlarında bulunur. Kalbin yapısını oluşturur.

İstemsiz çalışır. İstemli çalışır. İstemsiz çalışır.


Kasılma hızı en yavaş. Kasılma hızı en fazla. Kasılma hızı orta.
Çok sayıda delik, geçit bölgesi (gap
Hücresel bağlantı yok. Bağlantı hücreler arası diskler şeklinde
junction) var.
Bantlaşma yok. Bantlaşma var. Bantlaşma var.
Sarkomer yok. Sarkomer var. Sarkomer var.

Her hücrede bir çekirdek bulunur. Her lifte çok sayıda çekirdek bulunur. Her lifte genellikle bir çekirdek bulunur.

Çekirdek ortada bulunur. Çekirdekler kenarda (periferde) bulunur. Çekirdek ortada bulunur.
Miyoglobin yok. Miyoglobin var. Miyoglobin var.
Mitokondri sayısı az. Mitokondri sayısı orta düzey. Mitokondri sayısı en çok.
Mitoz görülür, hücreler bölünebilir, onarım
Mitoz görülmez. Onarım sınırlı. Normal durumda görülmez.
var.
Sarkoplazmik retikulum çok
Sarkoplazmik retikulum çok gelişmiş. Sarkoplazmik retikulum az gelişmiş.
az gelişmiş.
 Maddelerin;
 Yüksek derişimden
 Düşük derişime rastgele hareket ederek
gitmeleri(sızma)
 Birkaç hücre çapından daha uzun bir mesafe için hücrelerin
metabolik gereksinimlerini karşılayamacak kadar çok
yavaştır.
 Bu nedenle;
 Büyük, çok hücreli bedenimiz maddeleri, hücreler,
dokular ve organlar arasındaki uzun mesafelerde
hızla taşıyacak bir organ sistemine gereksinim
duyar.
 Bu amaç;
 Bir pompa (kalp),
 Birbirine bağlanmış borular (kan damarları veya
damar sistemi) ve
 Boruları dolduran su, solütler ve hücreler içeren sıvı
bir bağ dokusundan (kan) oluşan dolaşım sistemi ile
başarılır.
 Hücrelerin canlılığını koruyabilmesi için;
 Oksijen ve besin maddelerini almaları
 Karbondioksit ve atık maddeleri atmaları

gerekir.

 Dolaşım sistemi kapalı ve süreklidir.


DOLAŞIM SİSTEMİNİN BİLEŞENLERİ

 KAN

 Kan, plazma denen bir sıvı içinde bulunan şekilli


elemanlardan (hücreler ve hücre parçaları) oluşur.
 Hücreler eritrositler (alyuvarlar) ve lökositlerden
(akyuvarlar) oluşur, hücre parçaları da
trombositlerdir.
 Eritrositler:
 Dokulara oksijeni, dokulardan da karbondioksiti
taşır.
 Lökositler:
 Enfeksiyona karşı savaşır.
 Trombositler:
 Kan pıhtılaşmasında görev yapar.
 Hemotokrit: (eritrositlerin tüm kan hücrelerine oranı)
 Total kan hacminde eritrositlerin yüzde payı olarak
tanımlanır.

 Normal hematokrit yaklaşık olarak erkekte %45,


kadında %42.
SORU
 Plazma hacmi 3 L ve total kan hacmi 4.5 L olan
bir kişide hematokrit değerini hesaplayınız.

 Total kan hacmi: 4,5 L


 Plazma hacmi: 3 L

 Kanın şekilli elemanı yani eritrosit: 4,5-3=1,5


CEVAP
 4.5L – 3L = 1.5L
 1.5L / 4.5L = 0,33
PLAZMA

 Ağırlık olarak plazma solütlerinin en büyük


bölümünü plazma proteinleri oluşturur.
 Bunlar;
 Albuminler
 Globulinler
 Fibrinojen
 Üç plazma proteininden en bol bulunanı
albüminlerdir, karaciğerde sentez edilirler.

 Serum, plazmanın pıhtılaşmaya katılan


fibrinojen ve diğer proteinlerin uzaklaştırılması
ile geride kalan kısmıdır.
KAN HÜCRELERİ

ERİTROSİTLER

 Eritrositlerin ana işlevi gaz taşınmasıdır; bunlar


akciğerlerden aldıkları oksijeni ve hücreler
tarafından üretilen karbondioksiti taşırlar.
 Eritrositlerde hemoglobin adlı protein çok miktarda
bulunur

 Oksijen, hemoglobin moleküllerindeki demir atomlarına


(Fe 2+) bağlanır.

 Kemik iliğinde yapılmakta ve dalak ile karaciğerde


yıkılmaktadır.

 Eritrosit yapımı için demir, folik asit ve vitamin B12


bulunmaları zorunlu maddelerdir.

 Bikonkav disk şeklindedirler.

 Hemoglobinin ana yıkım ürünü bilirübin’dir.


LÖKOSİTLER (AKYUVARLAR)

 Lökositler;
 Nötrofil ( %40-75)
 Eozinofil (%2-6)
 Bazofil (<%1)
 Monosit (%2-10) ve
 Lenfositleri (%20-45) kapsar.
KALBİN YAPISI

 Kalbin her bir yarımı iki oda içerir;


 Üst oda (kulakçık=atrium)
 Alt oda ( karıncık=ventrikül)

 Her iki yanda ki atriumlar kendi taraflarındaki


ventriküle boşalır.
 Atriumlar kanın kalbe geldiği, ventriküller kanın
kalbi terk ettiği yapılardır.

 Kalbi besleyen damarlara “koroner damarlar” adı


verilir.
 Atrium ve ventriküllerin duvarları dıştan içe,
epikard, miyokard ve endokard olmak üzere
üç tabakadan oluşmuştur.

 Epikard, kalbi saran perikardiyumun (kalp zarı)


visseral parçasıdır.

 Miyokard kalbin kas tabakasıdır.

 Endokard, kalp boşluklarının içini astarlayan endotel


tabakasıdır.
 Sağ atrium ve sağ ventrikül birlikte sağ pompa
yapısını, sol atrium ve sol ventrikül birlikte sol
pompa yapısını oluşturur.

 Sağ ve sol pompa birbirlerinden interatrial ve


interventriküler septum yapıları ile ayrılır.

 Septumlar kalbin iki tarafındaki kanın


karışmasını engeller.

 Sağ ve sol kalpteki kanın karışmaması


oksijenden zengin kan ile oksijenden fakir kanın
karışmasını engeller.
 Atrium ve ventrikül arasında ise
atriyoventriküler septum bulunur. Bu septumun
üzerinde atriyoventriküler kapaklar yer alır.

 Sağ kalpte triküspit kapak, sol kalpte ise


mitral (biküspit) kapak bulunur.

 Kapaklar, atrium ve ventrikül arasındaki kan


geçişini kontrol eder.
 Semilunar kapaklar ise aort ve pulmoner
trunkusun çıkış yerlerinde bulunur.

 Aort çıkışındaki kapağa aort kapağı, pulmoner


trunkus çıkışındaki kapağa ise pulmoner
kapak adı verilir.

 Semilunar kapaklar, kanın pulmoner ve sistemik


dolaşıma geçişini kontrol eder.

 Tüm kapaklar sadece tek yöne açılır ve


açılmaları için belirli bir basınç gereklidir.
AKCİĞER (PULMONER) DOLAŞİMİ

 Sağ ventrikül tarafından akciğerlere pompalanıp


akciğerlerden geçen ve sonra sol atriuma geri
dönen kanı içerir.
 Bu kan daha sonra sistemik dolaşıma
pompalanır, akciğerler hariç bütün organları
geçtikten sonra sağ atriyuma geri döner.

 Her iki devrede de kanı kalpten uzaklaştıran


damara atardamar (arter), kanı beden organları
ve dokulardan kalbe geri taşıyan damarlara
toplardamar (ven) adı verilir.
KALP

Venler Arterler

Venüller Arteriyoller

Kılcal
Damarlar
(Kapiller)
 Kalpte üç çeşit kas hücresi vardır
1. Atriyum kas lifleri Büyük Çoğunluk
2. Ventrikül kas lifleri
3. Özelleşmiş uyarıcı-iletici kas Lifleri(pacemaker)

 Atrium ve ventrikül kas liflerinin kendi


kendilerine impuls çıkarma yetisi (pacemaker)
yoktur.
 Kalp kası hücreleri
 İskelet kası gibi çizgili kas yapısındadır.
 İskelet kasının aksine kalp kasında bol miktarda
“gap junction” içerir.
 Bu yapılar kas kitlesinin bütün olarak uyarılmasına
neden olur. Bu olaya “fonksiyonel sinsityum” adı
verilir.
 Kardiyak aksiyon potansiyeli beş ayrı fazdan
oluşur:
 Faz 0: Hızlı depolarizasyon
 Faz 1: Erken repolarizasyon
 Faz 2: Plato
 Faz 3: Final Repolarizasyon
 Faz 4: Dinlenim Membran Potansiyeli
 Kasılma mekanizması iskelet kasına benzemekle
birlikte;
 Plato fazında içeriye giren Ca+2 kasılmayı etkiler.

 Kalp kasının kasılmasına sistol adı verilir.


 Kalp kasının gevşemesine diastol adı verilir.
 Kendi kendilerine impuls çıkarma yeteneğine
sahip KAS hücrelerdir. Bu hücrelere
pacemaker hücreler olarak adlandırılır.

 Kasılmadan ziyade impuls üretme ve iletmede


özelleşmişlerdir.

 Bu hücrelerin oluşturduğu sisteme kalbin özel


uyarı-ileti sistemi denilir.
İletinin en yavaş iletildiği

Uyarılar buradan çıkar

İletinin en hızlı iletildiği


 Sinoatriyal Düğüm (SA Nodu): Normalde kalpte ritmik
impulsların kaynağıdır. En yüksek ritme sahiptir.

 İnternodal Yollar: Kalp impulslarını SA düğümden AV


düğümüne hızlı bir şekilde iletirler.

 Atriyoventriküler Düğüm (AV Nodu): Kalp


impulslarının atriumlardan ventriküllere geçerken
gecikmeye uğradığı yerdir.

 Atriyoventriküler Demet (His Demeti): Kalp


impulslarını atriumdan ventrikülllere ileten bölümdür.

 Purkinje Sistemi: Kalp impulslarının ventriküllerin


bütün bölümlerine iletilmesinden sorumludur.
 Pacemaker hücrelerde dinlenim membran
potansiyeli (Faz 4) stabil değildir.

 Bu faz pacemaker potansiyel ya da


prepotansiyel olarak anılır.

 Pacemaker potansiyeller otomatisitenin (kendi


kendine impuls çıkarma yeteneği) temelini
oluşturur.
 SA düğümden başlayan impulslar AV noduna
ulaşır.

 AV düğümü impulsların atriumdan ventriküle


geçişini geciktiren başlıca yapıdır. Yaklaşık 0,1
saniyelik bir gecikmeye sebep olur.
✓ Purkinje sistemi impuls iletiminin en hızlı
olduğu bölgedir.

✓ His demetinden geçen impuls purkinje sistemi


sayesinde ventrikülün tüm yüzeyine yayılır.
✓ EKG kaydındaki dalgalar aksiyon potansiyeli
değildir!!!

✓ Depolarizasyon dalgasının kalpte yayılması


sırasında depolarize olan alanlar ile repolarize
alanlar arasındaki potansiyel farkın ölçülmesi
prensibi ile çalışır.

✓ Elde edilen EKG kayıtlarına elektrokardiyogram


denilir. EKG klinikte çok geniş kullanım alanı
olan bir yöntemdir.
 Kalp Hızı: Kalbin bir dakikada yaptığı atım sayısıdır.
Normalde, dinlenim koşullarında kalp-hızı 60-100
atım/dakikadır.

 Atım Hacmi: Bir ventrikül sırasında sistol sırasında


pompalanan kan miktarıdır. Dinlenim durumunda yaklaşık
70 ml’dir.

 Kalp Debisi: Bir ventrikülden 1 dakikada pompalanan kan


miktarıdır. Dinlenim halinde 5-6 L/dakika’dır. Kalp Debisi =
Atım hacmi x Kalp hızı

 Diyastol Sonu Hacim:Ventrikül diyastolünün sonunda bir


ventrikülde bulunan kan miktarıdır. Dinlenim durumunda
120 ml kadardır.

 Venöz Dönüş: Bir dakikada atriumlara dönen kan miktarıdır.


1. Diyastol sonu hacim (Frank-Starling Yasası)
2. Miyokard Kontraktilitesi(Kalp Kasılması)
3. Kalbin Art-Yükü (Afterload)
4. Kalp Hızı
Sempatik Aktivite Parasempatik Aktivite

Kalp Hızı ↑ Kontraktilite↑ Kalp Hızı ↓ Kontraktilite↓


(+) kronotropik etki (+) inotropik etki (-) kronotropik etki (-) inotropik etki

KALP DEBİSİ KALP DEBİSİ


↑ ↓
Merkezi Sinir sistemi
ÖĞ R . G ÖR . DR . HA ZA L A RT U VA N KOR K M A Z
AÜ T F F İ ZYOLOJİ A BD
HZL A RT U VAN@ GMAİ L.COM
Merkezi sinir sistemi (MSS - CNS):
Beyin
Omurilik (spinal kord, medulla spinalis)

Periferik sinir sistemi (PSS):


Omurilikten ve beyin sapından çıkıp tüm vücuda dağılır
◦ MSS’ne bilgi getiren (afferent) lifler (duyu lifleri)
◦ MSS’nden emir götüren (efferent) lifler (motor lifler)
Beyin
Ön beyin

• Serebrum
• Diensefalon
• Talamus
• Hipotalamus
• Epitalamus

Orta beyin (Mezensefalon)

Arka beyin

• Pons
• Bulbus (medulla oblongata)
• Serebellum (beyincik)
Ön Beyin - Serebrum

Gri madde → Nöron gövdelerinin


yer aldığı kısım
Korteks : beyin kabuğu.

Korpus kallosum Girus


Beyaz madde → aksonların yer Lateral ventrikül
Sulkus
Korteks
aldığı kısım
Bazal
Diensefalon Talamus çekirdekler
Hipotalamus
3. ventrikül
Bazal çekirdekler Hipofiz bezi
Serebrumun karakteristik görüntüsü incelendiğinde yüzeyinde çeşitli tepeler (girus) ve
oluklar (sulkus) görülür.
Bu kıvrımlı yapı, beynin aynı hacimde daha geniş bir kortekse sahip olmasını sağlar.
Girus ve sulkusların tümü anatomik olarak isimlendirilmiştir (inferior frontal girus,
medial temporal girus, postsantral girus, lateral sulkus… gibi).
MSS’de çekirdek kavramı hücredeki çekirdekle karıştırılmamalıdır. Beyinde nöron
gövdelerinin bir araya gelerek oluşturduğu yapılara da çekirdek = nükleus
denilmektedir.
Serebrum iki hemisferden (=yarıküre) oluşur: sağ ve sol hemisfer.
Korpus kallozum: iki hemisferi bağlayan beyaz madde yapısındadır.
Ön beynin bölümleri
Girus Sulkus Santral sulkus

Lateral fissür
Sylvius
Frontal lob:
• Akıl yürütme, hareketlerin planlanması ve kontrol edilmesi,
karar verme, kişilik özellikleri, çalışma belleği ile ilişkili,

Temporal lob:
• İşitme, hafıza ile ilişkili,
Ön beynin
Pariyetal lob:
bölümleri ve
• duyuların algılanması, bütünleştirilmesi, vücut farkındalığı ile
işlevleri ilişkili,

Oksipital lob:
• görme merkezi, cisim-harf-sözcük tanıma ile ilişkili beyin
bölümlerini içerir

İnsular lob:
• Limbik sistem ile korteks arasında birçok işleve katılan bir
bağlantı merkezidir. Empati, zaman algısı ile ilişkili
SEREBRUMUN KORTİKAL YAPILARI

Duyu korteksi
Motor korteks
Santral sulkusun önünde frontal lobda uzanan sarı ile boyalı kısım: motor kortekstir. İstemli
hareketlerin komutları bu bölgeden çıkar.
Santral sulkusun arkasında, pariyetal lobda uzanan mavi ile boyalı kısım: somatosensöryel
kortekstir.
Primer duyu korteksinde (somatosensöryel korteks, S1) ve primer motor kortekste (M1)
homunkulus olarak adlandırılan bir düzenleme vardır.
Homunkulus, vücudun beyindeki temsilini yansıtır.
Şekil incelenecek olursa, dil, dudak ve parmak ucunun homunkulustaki temsilinin hem
duyusal hem de motor kortekste vücutta kapladığı yere oranla daha büyük olduğu görülür.
Bu işlevle alakalı bir durumdur. Bu bölgeler dokunma, konuşma ve el becerileri gibi günlük
hayatta en sık kullanılan işlevlerin yer aldığı kortikal bölgelerdir.
Motor korteks ve duyu korteksinin birincil ve ikincil alanları
Duyu reseptörlerinden gelen bilgi kortekste spesifik bölgelerde işlemlenir.
◦ Vucuttan gelenler : pariyetal lobdaki primer somatosensöryel kortekste
◦ Göz: oksipital lobdaki görme alanında (primer visual korteks)
◦ Kulak: temporal lobdaki işitme alanında
Bilginin ilk olarak geldiği yerler primer (birincil) alanlar olarak adlandırılır. Daha sonra asosiasyon
alanlarında ileri işlemleme olur.

İstemli hareketlerin komutları primer motor korteksten (M1) çıkar.


Premotor alan ve suplementer motor alan ise hareketin planını ve hayalini çıkarır.
Hareketlerin gerçekleşmesinde bu alanlar ile birlikte bazal çekirdekler ve serebellum da rol alır.
Serebrumun Beyaz madde yapıları
Kommissural lifler
◦ Korpus kallozum! Korpus
kallozum
Asosiasyon lifleri
Kapsula interna
◦ Piramidal yol

Kapsula interna

Piramidal çapraz
Nöron gövdeleri gri maddeyi, aksonlar beyaz maddeyi oluşturur.
Beyaz madde yapısındaki:
Kommissural lifler iki hemisfer arasında haberleşme sağlayan aksonlardır (en büyüğü
korpus kallozum)
Asosiasyon lifleri, aynı hemisferdeki iki bölge arasında uzanan aksonlardır.
Kapsula interna, beyin korteksine gelen (afferent) ve buradan diğer bölümlere giden
(efferent)sinir aksonlarından oluşur.
Subkortikal çekirdekler
• Bazal çekirdekler
• Direkt devre
• İndirekt devre
• Öğrenilmiş hareket kalıplarının depolandığı
yerdir
• Harekete başlama emri primer motor
korteksten ilk olarak bu devrelere gelir. Direkt
devre hareketin daha hızlı yapılmasını
sağlarken, indirekt devre durdurulmasını sağlar.
• Devreler orta beyinden (mezensefalon) gelen
dopamin etkisinde çalışır.
• Bu devrelerdeki bozukluk: Parkinson hastalığı
Ön beyin

• Serebrum
• Diensefalon
• Epitalamus
• Talamus
• Hipotalamus

Orta beyin (Mezensefalon)

Arka beyin

• Pons
• Bulbus (medulla oblongata)
• Serebellum (beyincik)
Ön beyin - Diensefalon

• Epitalamus
• Talamus
• Hipopatalamus

• Ortasından üçüncü ventrikül


geçer
Epitalamus

Epifiz bezi: Talamusun arka kısmında yer alır, melatonin hormonunun salgılandığı yerdir.
Melatonin, uyku-uyanıklık döngüsünün düzenlenmesinde rol alır.
◦ Salgısı gözden gelen ışık bilgisiyle hipotalamus (suprakiazmatik çekirdek) üzerinden
kontrol edilir ve ışık varlığında salgılanması baskılanır.
◦ Işık varlığında uyumak hem uyku kalitesini bozar, hem de erken yaşlanma ve kanser
gibi hastalıklara yol açabilir.
Kortekse gelen duyusal ve motor tüm bilgilerin giriş
kapısıdır.
Talamusun • Bilgileri derler ve süzer

İşlevleri Motivasyon

Uyku-uyanıklık döngüsünde beyin sapındaki retiküler


formasyonla birlikte rolü vardır
Hipotalamus
Vücut sıvısı, iyon, glukoz ve lipit dengesinin korunması,

İdrar üretiminin ve su içmenin kontrolü,

İştah ve doyma hislerinin yönetimi (Açlık-tokluk-susuzluk merkezleri var)

Annelik davranışları, doğum, süt salgılama, menstrual döngünün kontrolü


Hipotalamusun
işlevleri Kızgınlık-öfke veya huzur gibi duyguların vücut üzerindeki etkilerine aracılık
etme,

Otonom sinir sisteminin en üst kontrol merkezi


• Vücudu istirahate veya savaşma/kaçmaya hazırlama, stres yanıtlarını oluşturma,
• Göz bebeğinin karanlıkta veya korku vs durumlarında genişlemesi,

Kan basıncının düzenlenmesi,

Sıcak ve soğuk durumlarında homeostazın sağlanması


Ön beyin

• Serebrum
• Diensefalon
• Talamus
• Hipotalamus
• Epitalamus

Orta beyin (Mezensefalon)

Arka beyin

• Pons
• Bulbus (medulla oblongata)
• Serebellum (beyincik)
Orta Beyin

Mezensefalon

Arka Beyin
Pons
Bulbus
Serebellum
Beyin sapı
✓Mezensefalon (orta beyin)
✓Pons
✓Bulbus (medulla oblongata)

Retiküler formasyon çekirdeklerini barındırır


oUyku-uyanıklık,
Mezensefalon
oDikkat,
oDolaşım ve solunumun düzenlenmesi ve Pons

oMotor işlevlerin denetiminde rol alır


Bulbus
oKafa çiftleri (kraniyal sinirler, CN) beyin sapından çıkar
Retiküler formasyon

Beyin sapı boyunca yerleşmiş çekirdek gruplarından


oluşur.
◦ kolinerjik, seratonerjik, noradrenerjik veya
dopaminerjik çekirdekler olabilir.
Retiküler aktive edici sistem (RAS): duyusal girdilerin
uyanıklık yaratmasında rol alır
• Beyin sapı hasarlarında solunum
düzensizleşir, uyanıklık durumu
bozulur; komaya kadar gidebilir.

Mezensefalon
Pons

Solunumla ilgili
çekirdekler
Retiküler formasyon
Bulbus
Limbik sistem
Korteks-diensefalon-beyin sapındaki merkezlerin bağlantılar kurarak oluşturduğu bir sistem
Emosyonel davranışların belirlenmesinde (aşk, haz alma, ödül-ceza, kokulara duygusal yanıt,
heyecan, korku…) rol alır
Öğrenme ve hafıza, limbik sistem de dahil olmak üzere birçok bölgeyi içine alan kompleks
fonksiyonlardır. Yeni edinilen bilgilerin depolanmasında hipokampusun rolü önemlidir.

Otonom sinir sistemi ve endokrin sistemi üzerine etkileri vardır

Depresyon, şizofreni, bipolar bozukluk limbik sistemle ilişkili hastalıklardandır.


Ön beyin

• Serebrum
• Diensefalon
• Talamus
• Hipotalamus
• Epitalamus

Orta beyin (Mezensefalon)

Arka beyin

• Pons
• Bulbus (medulla oblongata)
• Serebellum (beyincik)
Arbor vitae (hayat ağacı)

Serebellum
Serebrum’dan sonra beynin en büyük
parçasıdır.
Beyin zarları ile serebrumdan ayrılmıştır.
Serebrum gibi korteksi, beyaz maddesi ve
serebellar çekirdekleri var
Serebrum, Mezensefalon, pons, bulbus ile
bağlantı kurar
Ana hücresi : Purkinje (GABAerjik). Cerebellum
Dengenin sağlanması

Motor hareketlerin zamanlaması,


koordinasyonu (eşgüdümü)

Motor hareketlere ait geribildirim


Serebellumun sistemi
işlevleri Hareketlerde aşmayı önleme ve
söndürme

Göz hareketlerinin kontrolü


OMURILIK
Servikal
(C1-8)
(Medulla spinalis)

Torakal
(T1-12)

Lumbal
(L1-5)

Columna Omur Sakral


Vertebralis (vertebra) (S1-5)
Spinal sinir Koksiks
• Omurilik kesitinde içte gri cevher (nöron
gövdeleri), dışta beyaz cevher (aksonlar)
yer alır.

• Spinal sinirler, omurilikten çıkarak vücuda


dağılan sinir aksonlarından oluşan bir sinir
paketidir.
• duyu, motor veya otonom lifler
Omurilik beyaz madde yapıları
İnen yollar Çıkan Yollar
Kaslara hareket emri ile ilişkilidir (piramidal yol) Duyuları merkezi sinir sistemine taşır
Her hemisfer vücudun karşı tarafındaki kasları kontrol Duyu sinirleri arka boynuzdan girer, 2 ana yolla üst
eder merkezlere çıkar:
Motor lifler ön boynuzdan çıkar A. Anterolateral sistem
Ağrı, sıcak, soğuk
B. Dorsal sistem
Dokunma, basınç, titreşim, postür
Kortekse giden duyu bilgisi talamusta süzülür
Bilinç düzeyine ulaşmayan duyular daha alt
merkezlerde işlenir, homeostaz ve dengeli
hareketlerin yapılmasında önemlidir
Beyin zarları (meninks), BOS ve ventriküller
• Kafatası ve omurga kemikleri ile birlikte MSS’ni koruyan yapılardır.
• Kemiklerin altında özel bir bağ doku yapısı: beyin zarları
• Dura mater, Araknoid mater, Pia mater
• Beynin damarları bu katmanlar arasındadır
• Ventriküllerde ve beyin zarları arasında (subaraknoid aralıkta)
BOS dolaşır.
• Ependimal hücre tarafından salgılanır
• Beyin venlerine dökülür
• Beyne mekanik ve immünolojik destek sağlar
Menenjit: beyin zarlarının enfeksiyonu

Lateral ventrikül
3. ventrikül

Beyin zarları 4. ventrikül


Teşekkürler Soru-katkı-öneri

You might also like