You are on page 1of 35

Bireysel ve Kültürel Farklılıklar

Arş. Gör. Seda Oktay


Bireysel ve Kültürel Farklılıklar

Stres deneyimleri bazı ortak özellikler üzerinden aktarılmıştır.


Bedenin strese vermiş olduğu tepkiler, fizyolojik özellikler, gelişimsel süreçler ve
işlevsel olmayan davranışlar..

Bu kısımda ise;
• Kişilik
• Cinsiyet
• Kültürel özelliklere yer verilmiştir.
Kişilik ve Stres

Hepimiz kişiliği, genetik yapısı, sosyal ve kültürel geçmişi, erken deneyimleri ve


eğitimi olan farklı bir bireyleriz, stres tepkisi de her birimiz için benzersizdir.

Kişilik;
Bir dizi kalıcı ve süreklilik gösteren psikolojik özellik
Düşüncelerinize, inançlarınıza ve davranışlarınıza
rehberlik eden, hem genetik hem de çevresel etkiler
tarafından şekillendirilen şablon
Kişilik ve Stres
• Birkaç aylık bebeklerin bile kendilerini ifade etme ve ihtiyaçlarını karşılama
şekillerinde birbirlerinden farklı tarzlar sergiledikleri kolayca görülebilmektedir.

• Bebeklerin bazıları en ufak şeyden üzülüp


rahatsız olabiliyorken,
bazıları ise uysal, sakin ve uyumlu olabilir.
• Kimisi programlarındaki değişiklikleri veya farklı bakım verenleri esnek bir şekilde
karşılayabiliyorken, diğerleri bu değişikliklere (uyku, yeme, sosyal değişiklikler)
uyum sağlayabilir ve tepki gösterebilir.
• Stres tepkileri sadece evrensel insan fizyolojisi işlevselliğinin değil, bireysel
özelliklerin ve kişiliklerin de bir sonucudur.
Koşullara Karşın Kişilik
• Koşullar ve durumlar ne olursa olsun birçok insan iş kaybı, sevilen birinin kaybı gibi
durumlarda stres deneyimler, bireyler bu olumsuzluklara kişilik olarak bilinen tutarlı bir
tarz ya da bir dizi özelliğe göre yanıt verme eğilimi gösterirler.

• Çevrenizde neşeli, iyimser veya koşullar ne olursa olsun genel olarak karamsar veya
olumsuz olma eğiliminde olan insanlar da tanıyor da olabilirsiniz.

Bazı kişilik örüntüleri, bireyleri stresle ilişkili hastalıklara yatkın hale getirebilmektedir.
Bireyin strese nasıl tepki vereceği, büyük ölçüde bu durumun nasıl değerlendirildiğine
bağlıdır (Bambling, 2006). Bu durum ;
Benzer durumlardaki önceki deneyiminiz,
Tipik olarak yanıt verme biçimleriniz,
Hangi başa çıkma becerilerimiz olduğu
Kişilik özellikleri tarafından belirlenir.
A Tipi Kişilik
İki kardiyolog, Meyer Friedman ve Ray Rosenman’ın gözlemi
Bir dizi görüşmeye dayanarak, A Tipi olarak
adlandırdıkları özellikleri sergileyen bireylerin psikolojik profilini geliştirdiler

❖ Hedefe yönelik yoğun ve sürekli bir gayret


❖ Hemen her durumda rekabetçi bir tutum
❖ Tanınma ve onaylanma için güçlü bir istek
❖ Aynı anda birden fazla aktiviteye sürekli katılım
❖ Görevleri olabildiğince çabuk bitirebilmek için aceleci olma
❖ Yüksek düzeyde mental ve fiziksel atiklik hali
A Tipi Kişilik
Bu özellikler yüksek düzeyde başarı ile ilişkili görünse de aynı zamanda yüksek
düzeydeki stres ile de ilişkili bulunmaktadır.
A tipi kişilikler, başarı ve işkolikleri için yüksek düzeyde bir bedel ödemektedir; koroner kalp
hastalığı, yüksek kolesterol, hipertansiyon ve kronik stres uyarılmasından kaynaklanan diğer
birçok sorunlar..
• Her zaman saati izlediğinizi, acele ettiğinizi, hızlı konuştuğunuzu, zihninizin kendi
içerisinde bir yarış halinde olduğunu, elinizden gelenin de fazlasını sabırsız bir
şekilde yapmaya çalıştığınızı ve bunun bedeninizi nasıl etkilediğini hayal edin.

• Bu bireyler sizinle bir konuşmada iken aynı zamanda telefon ile konuşup, yemek
yiyebilir, not alabilir, buna ek olarak sonraki süreçte ne yapacağına ilişkin planlama
yapabilir. Bu tür insanlar çok şey başarır mı? Kesinlikle. Ama sonunda olası bir kalp
krizi söz konusudur.
A Tipi Kişilik
• Kısa bir sürede daha fazla işi yapabilmenin
yollarını ararlar, bunu yaparlarken de yaptıkları
işlerin niteliğinden de ödün vermezler.

• Yetersiz bir şekilde uyudukları ve daha az dinlendikleri için de genellikle


enerjilerini kahve ve sigara ile artırmayı denerler, kendilerini sakinleştirmek için
ise; alkol veya diğer maddeleri kullanmaları söz konusu olabilmektedir.

• Finansal ve profesyonel anlamda başarılıdırlar ancak onların çevresinde olmak


hoşnut olunan bir deneyim olmayabilmektedir. Sabırsızlık, öfke ve düşmanlık
duyguları baskındır.
• Diğer insanları kendilerinden uzaklaştırırlar, sorunlar karşısında desteğe ihtiyaç
duydukları zamanlarda yalnız kalma ihtimalleri yüksektir.
A Tipi Kişilik
Bir kişi A Tipi davranışlar sergilerse ve bununla ilişkili riskleri azaltmak isterse ne
yapmalı?

Kraker Deneyi:
Bu aktivitenin amacı, krakeri olabildiğince yavaş yemektir. Bu kraker deneyiminin mümkün olduğu
kadar uzun sürmesi beklenmektedir. Bu sadece bir beslenme-sindirim süreci değil, tüm duyularınızı
içeren duyusal bir deneyimdir.

Tek krakeri yemek için en az beş dakika ayırın. Bakmak, koklamak, renklerini algılamak ve
dokusunu keşfetmek için her birisine zaman ayırın. Her seferinde küçük ısırıklar alın ve tabağınıza
koyun. Bu deneyimi sizin için olabildiğince en uzun sürede gerçekleştirin.

Şimdi, yaşamda yaptığınız diğer pek çok şeyi, tam bir özümseme ve deneyimin farkındalığına
odaklanmanıza izin verecek bir hızda nasıl yavaşlatabileceğinizi hayal edin.
Çaresiz ve Umutsuz Kişilik
İş deneyimi ve kariyer gelişimi için çok fazla rekabetin olduğu önemli bir göreve seçilme aşamasında
iki arkadaşın ikisi de finalist olarak seçilmiştir. Haftalarca süren çaba ve hazırlıktan sonra, her birine
bu önemli görev için seçilmediği söylenir.
Çaresiz ve Umutsuz Kişilik
• Mert yaşamış olduğu hayal kırıklığında kötü şansı, adaletsizliği ve kontrolü
dışındaki koşulları sorumlu tutarken, Aslı ise daha çok kendi davranışına
odaklanmış ve daha iyi bir sonuç elde etmek için neyi farklı yapabilirdi onu
araştırıyor.
• Aslı’nın tepkisi kendini aşırı suçlamaya ve hata bulmaya yol açabilse de, bu aynı
zamanda dışsal bir kontrol odağından ziyade içsel bir kontrol odağına sahip
olmanın da göstergesidir (Rotter, 1966).
• Mert’in ise, yolunda gitmeyen durumlarda daha pasif ve çaresiz olma eğiliminde
olduğunu, mutsuzluk, çaresizlik ve depresif hissetmeye daha eğilimli olduğunu
göstermektedir.
Çaresiz ve Umutsuz Kişilik
Martin Seligman (1975, 1980), Mert’in hayal kırıklığı veya sıkıntıya verdiği tipik
tepkiyi tanımlamak için öğrenilmiş çaresizlik olarak adlandırılan bir kişilik özelliği
tanımlamıştır.
Köpeklerle yapmış olduğu deneyler; rahatsızlık veren durumundan çıkamayacağına olan inanç

• Öğrenilmiş çaresizlik özelliklerine sahip kişi


motivasyonunu ve umudunu kaybeder, depresif hisseder;
çünkü koşullar üzerinde bir kontrolünün olmadığına inanır.

• Öğrenilmiş çaresizlik kavramı, depresyon ve TSSB’yi anlayabilmek için oldukça


yararlıdır.
Duygusal olarak geri çekilme, pasiflik, azalan motivasyon ve bilişsel güçlükler
Çaresiz ve Umutsuz Kişilik
‘Bu
değ s
Sorunun nedeni içsel ve dışsal kaynaklara atfedilebilir, erle efer
‘Bu ndir y
dim anlış
ben h .’
bu durumun geçici mi yoksa sabit bir durum mu im b er
aşım zama
a ge n
olduğuna yönelik genelleştirmeler yapılabilir. lir.’

• Eğer problem sabit değil geçici olarak tanımlanırsa ("Bu tek testte kötü bir
performans sergilemem, zayıf bir öğrenci olduğum anlamına gelmez"), performansın
geliştirilmesinde daha avantajlı bir konum söz konusudur.
Bastırılmış Kişilik
Freud’un algılanan tehditlerle başa çıkmak için dikkate değer savunma
mekanizmalarından birine bastırma denir.
Birisi rahatsız edici bir durumla veya travmayla karşı karşıya kaldığı zaman sanki
hiç olmamış gibi bilinçdışına itildiğinde meydana gelir. Acı veren anılar bastırılır.
Bastırma adı verilen savunma mekanizması, bir kişilik tarzı olarak da karşımıza
çıkabilmektedir. Bu bastırılmış kişiliklerin belirli davranışsal özellikleri vardır
❖ Düzenli olma, kurallara bağlılık ve sürprizlerden hoşlanmama
❖ Emin olup test ettikleri davranışları sergileme (bu sayede diğerlerinin dikkatini
çekmezler)
❖ Kişilerarası ilişkilerde çatışmadan kaçınma,
❖ Sosyal olarak onaylanmamaya ilişkin endişe duyma
Bastırılmış Kişilik

• Bastırılmış kişilikler herhangi bir duygunun


duygusal ifadesini kısıtlarlar ve bunu engellerler.
Hiçbir şey hissetmediklerini söylemeleri olasıdır.

• Bu kişilerdeki yüzeydeki sakinliği fizyolojik belirtiler yanıltabilir; tamamen


kontrol altında ve yollarına çıkan her şey konusunda tamamen iyimser görünseler
de, kan basıncı ve kortizol seviyeleri önemli ölçüde yüksek olabilmektedir (Brown
ve diğerleri, 1996; King, Taylor, Albright ve Haskell, 1990; Tomarken ve
Davidson, 1994).
Eş Bağımlı Kişilik
Eş bağımlılık, 1980'lerde alkolizm tedavisi sürecinde keşfetmiştir. Alkolik bireylerin
aile üyelerindeki davranışların gözlemlenmesi ile ortaya konmuştur.

• Bir partnerin alkol ve madde kullanımı, aşırı yeme,


yeme bozuklukları ve benzer kalıplardaki
kendine zarar verme davranışlarının bulunduğu
ilişkilerde eş bağımlılık yaygındır.

• "Tanımlanmış hasta" (sorunu olan görünen kişi) ile "kolaylaştırıcı olan" (gizli
anlaşma veya bilinçsizce sürekli suistimali mümkün kılan) arasında karşılıklı bir
bağımlılık vardır.
Eş Bağımlı Kişilik

• Eş bağımlılıkta eşlerin iyi niyetleri olsa da,


bakım verme durumu bir zaman sonra zorunlu
ve incitici hale gelebilmektedir.
• Bu bakım verme hali, daha fazla bağımlılığı etkinleştirir. Karşı tarafa güvenin artışıyla,
‘ihtiyaç duyulan olmaktan’ dolayı karşılıklı bağımlılık ödül ve tatmin duygularının
geliştirir.
• Bakım verme durumu kompulsif bir hale geldiğinde, bağımlı kişi kendini çaresiz ve
ilişkide seçimlerden yoksun hisseder; ona neden olan davranış döngüsünden kopamaz.
Bir başkasının ihtiyaçlarını karşılamasına alışır ve bu nedenle kendisine bakma
becerisine olan bağlarını kaybeder. Sorumluluk almanın stresine maruz almayabilir ancak
çaresizlik ve başkalarına bağımlı olmaktan kaynaklanan baskıyı yaşar.
• Eş bağımlılar kendilerini mağdur olarak görürler. İşlevsiz bağımlı kalıplarını defalarca
yeniden yaratmalarına izin veren ilişkilere ilgi duyarlar.
Eş Bağımlı Kişilik

Bağımlı ailelerde çocuklar, kendi ihtiyaçlarının


önemli olmadığına inanarak büyürler; öz değerleri
yalnızca bakıcı rolleri açısından ölçülür.

Eş bağımlı kişiler depresyon, kaygı, ilişki sorunları, hiperaktivite ve uyuşukluk


döngüsü gibi duygusal problemler geliştirebilmektedir.

Asya, Afrika ve Latin kültürlerinde, eş bağımlılık patolojik olarak değil, sorumluluk


davranışının işareti olarak görülmektedir. Bireylerin ihtiyaçlarının karşılanmaması
bencil ve uygunsuz olarak değerlendirebilmektedir.
Cinsiyet ve Stres: Stres Tepkilerindeki Cinsiyet Farklılıkları

Cannon ve Selye'nin varsayımı


Tehditler karşısında erkeklerin ve kadınların bir savaş ya da kaç tepkisiyle benzer
şekilde tepki vermesi

Shelly Taylor ve ark. (2000) önermesi


‘Savaş ya da kaç tepkisi erkeklerin hayattaki zorluklara nasıl tepki verdiklerini
açıklamak için uygun bir model olabilir, ancak belki de bu senaryo birçok kadının
başına gelen şey değildir.’

❖ Stres araştırmalarını kimler gerçekleştirdi?


❖ Stres araştırmalarındaki katılımcılar kimlerdi?
Cinsiyet ve Stres: Stres Tepkilerindeki Cinsiyet Farklılıkları

Taylor, kadınların stresle nasıl başa çıktıklarını


açıklamak için alternatif bir teori önerdi
‘yaklaş ve arkadaş ol’ (tend and-befriend)

• Kadınlar stresli koşullar altındayken savaşmaları ya da kaçmaları konusunda baskı


hissetmeyebilirler, sosyal iletişime ve sosyal destek arayışına yönelirler.

• Evrimsel olarak da erkekler tehditle karşı karşıya kaldığında mızraklarını


kapabilirler, ancak kadınlar çocuklarını koruma ve kabiledeki diğer kişilere
yaklaşma davranışı gösterirler.
Cinsiyet ve Stres: Stres Tepkilerindeki Cinsiyet Farklılıkları
“Yaklaş ve arkadaş ol” ile savaş ya da kaç tepkisinin ortaya çıktığı durumlarda farklı
hormonal mekanizmalar etkinleşir.

Oksitosin, östrojen ve diğer kadın seks hormonları,


“yaklaş ve arkadaş ol” tepkisinde rol oynar.

• Hem erkeklerde hem de kadınlarda strese yanıt olarak salgılanan bir hormon olan
oksitosinin, fareleri ve insanları sakinleştirdiği, onları daha az endişelendirdiği ve daha fazla
sosyal hale getirdiği belirtilmektedir.

• Bir babanın ve annenin işte stresli bir gün geçirdikten sonra verebilecekleri tipik tepkileri
gözlemlemleyebilirsiniz.
Kadın Cinsiyet Rolü ve Stres Etkenleri

Genel olarak, kadın cinsiyetiyle ilişkilendirilen beş ortak stres etken kategorisi
tanımlanmıştır (Gillespie ve Eisler, 1992):

❖ Duygusal yakınlıktan yoksun ilişkilere yönelik korku


❖ Fiziksel olarak çekici olmamaya yönelik endişeler
❖ Mağdur olma korkusu
❖ Girişkenlik-ataklık gerektiren kişilerarası çatışmalara dahil olma konusunda endişeler,
❖ Besleme, büyütme ve korumaya yönelik görevlere ilişkin başarısızlık hissi

Bu beş alan ayrı alanlar olarak görünse de, genel olarak hepsi kişilerarası yeterlilik
kavramının parçasıdır.
Kadınların yaşamlarındaki stres kaynaklarının çoğu, başkalarıyla ilişkiler etrafında
dönme eğiliminde olabilmektedir; özellikle sosyal ilişki kurma, sosyal destek arayışı,
becerilerin ifade edilmesi vb.
Erkek Cinsiyet Rolü ve Stres Etkenleri
Bir erkeğin bir çok alanda başarılı olmasında ne gerekmektedir?
• Genel olarak rekabetçi, agresif, otoriter, duygusal
yönden de kendisini sınırlayan ve kısıtlayan davranışlar

• Erken çocukluk döneminden itibaren erkeklere erkekliğin sosyal olarak onaylanmış


davranışları sertlik, bağımsızlık ve görev odaklılık şeklinde aşılanmaktadır.

Çoğu kadına bir erkekte ne istediği sorulduğunda nasıl cevaplar verir?


• Hassas, şefkatli, kibar, duygusal olarak kendisini ifade edebilen, iletişime açık,
başarılı..
Erkek Cinsiyet Rolü ve Stres Etkenleri
Terapide yardım arayışında olan danışanların % 85'i kadındır.
• Bunun nedeni kadınların duygusal olarak erkeklerden daha fazla rahatsız olması
veya zarar görebilirliği değildir; tam tersine, aileleri adına yardım arayışına
gidenler onlar olabilmektedir.
• Birçok erkek yardım arayışını güçsüzlük olarak görebilir ve yardım istemekten
utanabilmektedir.
• Bu durum anket çalışmalarında kadınların erkeklere kıyasla daha fazla stres
bildirimi yapmasıyla da ilişkilendirilebilmektedir.
• Kadınlar endişeleri konusunda konuşmaya ve anlatabilmeye daha istekli iken
erkekler ise kontrol edemedikleri duygularını örtbas etmeye ve inkar etmeye
yönelik davranışlar sergilerler.
Stresle İlişkili Rahatsızlıklar ve Baş Etme Yöntemlerindeki
Cinsiyet Farklılıkları
Erkekler ve kadınlar, stresle ilişkili rahatsızlıklarda farklı hassasiyetlere sahiptirler.
• Kadınlar otoimmün hastalıklardan daha çok muzdaripken, erkekler kalp ve enfeksiyon
hastalıklarına daha yatkındır.
• Kadınlar anksiyete, depresyon ve panik bozukluklar gibi psikiyatrik bozukluklar
geliştirmeye daha yatkın iken, erkekler genellikle antisosyal davranışlar sergileme, madde
bağımlısı olma ve intihar etme eğilimindedirler.
Araştırmalar tarafından kadınların daha fazla stres yaşadığı bildirilse de, kadınlar ortalama
yedi yıl daha uzun yaşamaktadırlar.
• Kadınların ihtiyaç duyduklarında yardım istemeleri daha olasıdır. Erkekler ise ağrılarını
reddetme, alkol ve madde kullanımını bir baş etme stratejisi olarak görme eğilimindedirler.
• Stresle ilgili güçlüklerin çözülmesinde en etkili yollardan biri olan sosyal destek arayışı
kadınlarda daha fazla görülebilmektedir.
Kültür ve Stres
Stres deneyimi evrenselken, stresi hissetmenin yolu ve onu ifade etme biçimi büyük
ölçüde kültürel bağlama bağlıdır.

• Budist veya Katolik olsaydınız stresi


nasıl farklı şekilde kavramsallaştırılır ve deneyimleyebilirdiniz?

Kültür, stresi ve başa çıkmayı farklı yollardan etkileyebilir (Aldwin, 2000):


❖ Deneyimlenen stres etkeninin türleri,
❖ Stres etkenlerinin değerlendirilmesi,
❖ Başa etme mekanizmalarının seçimi
Kültür ve Stres

Kültür ve Deneyimlenen Stres Etkenlerinin Türleri

• Kültür, davranışa rehberlik edecek yapılar sağlayarak insanların çeşitli şekillerde


fayda sağlayabildiği gibi aynı zamanda seçimleri de sınırlandırabilir.
Örneğin sevilen birinin kaybından sonra, size tam olarak ne yapmanız gerektiğini ve nasıl
yapacağınızı söyleyen karmaşık bir dizi ritüel ve kültürel norm devreye girebilmektedir.

• Dininize ve kültüre bağlı olarak, yas için nerede, ne kadar süre ve insanların nasıl
davranması gerektiği de dahil olmak üzere “kurallar” karşınıza çıkabilmektedir. Bu
normlar, sosyal olarak onaylanmış yöntemler sağlayarak bilinmeyenin stresini
azaltmaya aracı olabilmektedir.
Kültür ve Stres
Kültür ve Deneyimlenen Stres Etkenlerinin Türleri
• Bir kültür içindeki bireyler, üzerlerine yüklenen aşırı
kültürel talepler tarafından kapana kısılmış hissettiklerinde,
ek stresler ortaya çıkabilmektedir.

• Bireyler özgürlüğünün kısıtlandığı, seçimlerinin azaldığı ve kontrollerinde


olmayan bir durumla karşı karşıya kalmış gibi hissedebilirler.
• Örneğin; Hindistan'daki kast sistemi, sosyoekonomik düzeyin düşüklüğü
• Peki, sosyoekonomik düzey açısından üst-orta düzey sınıfta olmak sizi stresten
uzak tutabilir mi?
Kültür ve Stres
Kültür ve Stres Etkenlerinin Değerlendirilmesi
• Stres etmenlerinin değerlendirilmesi de farklı kültürel merceklere göre
değişmektedir.
• Stresi etiketleme, deneyimleme ve anlatma biçimindeki kültürel farklılıklara
yönelik bir örnek;
Kenyalı maraton koşucuları ile gerçekleştirilen röportajlarda onlara uzun mesafeli koşuya bağlı
stresle ve ağrıyla nasıl baş ettikleri sorulduğunda, yanıtları koşmanın onlar için ağrılı ve stres
verici bir deneyim değil, keyifli olduğu yönünde olmuştur.

• Zorunlu kılınan veya dayatılan değerlere bağlı olarak, belirli davranışlar bir
kültürde önemli ölçüde stres yaratabilirken diğerinde yaratmaz.
Örneğin, aşırı kilolu olmak, kadın bedeni için zayıflığın ana prototip olarak kabul edildiği Batı
kültüründe büyük bir endişe kaynağı olacaktır.
Ancak birçok Güney Pasifik ada ülkesinde obez olmak refahın-bolluğun bir işaretidir.
Kültür ve Stres
Kültür ve Baş Etme Stratejilerinin Seçimi
• Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere gibi ülkelerde, stres büyük bir sorun olarak kabul
edilir.
Bireyler genellikle bilişsel yeniden yapılandırma, zaman yönetimi, yoga gibi gevşeme tekniklerinin de
içerisinde bulunduğu bireysel ve grup stres yönetimi tekniklerine başvururlar. Daha ciddi sorunları için ise
hekim ve psikoterapistlere yönelmektedirler.

• Çin, Hindistan, Kore ve dünyanın diğer pek çok yerinde stresi azaltmak için profesyonel
bir terapiste gitmek nispeten nadir görülür. Bu tür hizmetlerde engelleyici sadece maliyet
olarak görülmez, aynı zamanda böyle bir sorunu kabul etmek ve bir yabancıdan yardım
istemek akıl almaz bir deneyim olarak gelebilmektedir.

• Dünyanın çoğu yerinde, stres gibi bir sorunu kabul etmek, toplum içerisinde dışlanma ile
eşdeğer gibidir.
Kültür ve Stres
Kültür ve Baş Etme Stratejilerinin Seçimi

Baş etme yöntemleri açısından,


Kollektivistik kültürdekilerin problemle yüzleşmek yerine sosyal olarak içe çekilme
ve kaçınmayı kullandıkları görülmektedir.

• Stresin bedenselleştirilmesi, duyguların doğrudan ifade edilmesinin uygun


görülmediği kültürlerde de daha yaygındır.
• Güney Kore gibi ülkelerde birinin yaşadığı stres hakkında açıkça konuşması pek
olası olmayabilir, problemlerinin doğrudan bir tezahürü olarak görülebilecek
bedensel belirtiler gösterme olasılıkları daha yüksektir (Askew & Keyes, 2005).
Kültürleşme Stresi
• Kültürleşme stresi, iki veya daha fazla kültürel
grup arasındaki temastan kaynaklanan hem kültürel
hem de psikolojik değişiklikleri ifade eder.

• Genellikle dil, gelenekler, değerler ve davranışlardaki radikal farklılıklarla karşı


karşıya kalan göçmenler tarafından deneyimlenmektedir.

• Bu süreçte birey, yeni kültürel bağlama karşı olumlu adaptasyon yaşar (Berry,
2005). İlk potansiyel stres kaynağı, yeni kültürün geleneklerini benimsemelerine
karşın göçmenlerin kendi kültürel geleneklerini koruma derecesiyle ilgilidir.
Örneğin: birçok göçmen ailede ebeveynler, çocuklarının evde anadillerini konuşmalarını
isteyebilir, ancak çocuklar yeni olan kültürün dilini konuşmak için güçlü bir akran baskısı
hissederler.
Kültürleşme Stresi
• Bu süreçte öncesinde inşa edilen destek ve kaynaklar
ne olursa olsun geride kalır, bireyler kuralları tam olarak
anlamadıkları bir yerde yeniden başlamakta zorlanırlar.

• Geleneksel aile bağlarının ve kültürel değerlerin yok olması, psikolojik


problemleri de artırabilir. Örn: içki alışkanlıklarında artış, ergenlerde sigara içme
ve cinsel aktivitelerde artış, bozulmuş yeme davranışları artış

• Kültürel uyum konusunda cinsiyet farklılıklarına bakıldığında ise, kadın


göçmenlerin erkek göçmenlere kıyasla depresyon düzeylerinin daha yüksek
olduğu gözlenmiştir
Kültürleşme Stresi
Kendinizi kültürleşme sorunlarının stresini yaşayan farklı bir kültürden biriyle sohbet
ederken bulduğunuzda;
1. Bu kişi hakkındaki önyargılarınızı ve varsayımlarınızı, diğer insanlarda olduğu gibi o
insanlardaki ilk izlenimlerinize ve sonraki deneyimlerinize dayanarak izleyin. Belirli
bir kültürdeki farklılıklar, aslında kültürler arasındakilerden daha büyük olabilmektedir.
Bunun anlamı, birisinin Meksikalı veya İranlı olduğunu bilmenin hayal
edebileceğinizden daha az bilgi sağlamasıdır.
2. Bilgiyi ortaya çıkarmak için açık uçlu sorular sorun ve kişinin hikayesini anlatmasına
yardımcı olun. Bundan dolayı üzülüyor musun? sorusunu sormak yerine, "Bunun
hakkında ne düşünüyorsun?" diye sormayı deneyebilirsiniz.
3. Kişiden size bilmeniz ve anlamanız gerekenleri öğretmesini isteyin. Tanıştığınız
herhangi birinin kültürü konusunda uzman olmanıza gerek yok. Onların kendi
kültürlerinde uzman olduklarını varsayın.
4. Meraklı bir araştırmacının duruşunu alarak hassas ve saygılı bir şekilde dinleyin. Kişiyi
soru yağmuruna tutmak yerine, mümkün olduğunca dinlemeye çalışın.

You might also like