You are on page 1of 20

10.5.

2021

TÜRKLERDE DİN

Din: Kavram ve Anlam

• Durkheim’a göre Din; Kutsal yani birbirinden ayrı ve yasak


nesnelerle ilgili olan inançlardan ve belirli tapınma (ibadet)
yöntemlerinden meydana gelmiş ortak bir sistemdir.

• İslam düşünürlerine göre Din;


Allah tarafından konulup onan inananları dünyada ve ahirette kurtuluşa
(necata) götüren inanç ve eylemlerden (itikat ve amel) oluşan bir
kurumdur.
 Ortak nokta inanç ve ibadet….

Din: Kavram ve Anlam

Birey açısından dinin, insanın 3 ruhsal


eğiliminin toplumsallaşması olduğu
söylenebilir;
- Korunma içgüdüsü,
- Merak,
- Sevgi ve sempati

Yeryüzündeki dinleri 4 ana grupta


toplamak mümkündür;
1. Totemcilik
2. Ruhçuluk/ Canlıcılık (Animizm)
3. Doğacılık
4. Tanrısal Esin/Vahiycilik

1
10.5.2021

Yeryüzünde dinler

1. Totemcilik; Klan denen insan topluluklarının bazı kutsal yaratıklara ya da


nesnelere bağlayan dindir. 3 ana kavram vardır;
Totem; Klanın geldiği, türediği kabul edilen kutsal varlıktır. Klandaki bireylerin
atası sayılır. Klanın adı ve simgesidir.
Mana; her yere yayılmış; maddi ve manevi nitelikte kişilik dışı güçtür.
Tabu; bazı hareketlerin ve eylemlerin yasaklanması, kendine dokunulmaması
anlamına gelir. Totem tabudur.

Yeryüzünde dinler

Totemcilikte aile hayatında dikkat çeken iki önemli davranış vardır;


- Kan davası (Kan ve saç kutsallık taşır)
- Dışarıdan evlenme (Ekzogami); Klan içindeki kadınlar, erkeklerin kız kardeşleri
sayılır.

Ruhçuluk (Animizm)

Doğada insanın ruhuna benzer ruhlar


olduğunu kabul eden dindir.

Bu inanışa göre insanlardan doğaya,


eşyalara aktarılan eş ruhlar vardır ve her
taraf bu ruhlarla doludur.

Önceleri fetişizm adı verilmişti. Fetiş;


sihir, gizem gücü, büyülü anlamı
taşımaktadır.

Totemcilikle ortak yanları vardır. Mana,


tabu ve atalar düşüncesi (totem yerine
geçmiştir)

2
10.5.2021

Ruhçuluk (Animizm)

Animizmin belirgin özelliği, ruhun ölmezliğine


inanılmasıdır.
Ölen birinin yaşayanlardan öç alması
olanaklıdır; bu yüzden mezarlarına sevdikleri
yiyecekler, eşyalar, araçlar konulur.
Hastalıklar ve kötülükler, kötü ruhların etkisi
olarak kabul edilir. Bu yüzden sihir ve büyü
yöntemlerine başvurulur.
Animizm ruh göçü (tenasüh) kavramını
doğurmuştur. Ölülerin canlandığı kabul
etmiştir.
Ruhların iyi ve kötü olarak ayrımı, peri ve cin
kavramlarını yaygınlaştırmıştır.

Doğacılık

Fiziksel çevrede görülen olguların


kişiselleştirilmesi, tanrılaştırılmasıdır.

İnsanoğlu doğadaki olayları


açıklamada güçlük çekince bunların
kaynaklarının tanrılar olduğunu
düşünmeye başlamıştır.

Güneşi, ayı, toprağı, denizi, fırtınayı


birer güç ve yönlendirici merkez
olarak gören insanoğlu, bu güçleri
tanrılaştırmıştır.

Bu şekilde doğacılığın en belirgin


özelliği; çoktanrıcılık ortaya çıkmıştır.

Doğacılık

Doğacılığın ikinci özelliği, tanrıların


somutlaştırılması, gözle görülür
simgeler olarak düşünülmesidir.
Önce hayvan şeklinde (zoomorf) olarak
düşünülmüş, sonra sfensklerde
görüldüğü gibi yarı insan yarı hayvan
biçimini almıştır.
Bu süreci tanrının erkek veya kadın
olarak somutlaştırılması izlemiştir.

3
10.5.2021

Doğacılık

Bu dönemlerde, kendilerine inanılan


tanrıların resim ve heykellerinin
yapılması dinsel inancın bir gereği
sayılmıştır.
Tanrı heykellerine pagan denildiğinden,
doğacılık bir bakıma paganizm anlamı
taşımaktadır.
Ana Tanrı biçimi ilk kez Anadolu’da
Hititlerde görülmüştür (Kybela)

Tanrısal Esin/ Vahiycilik

Semavi dinler olarak da adlandırılan tek


tanrılı evrensel dinlerin ayırt edici
niteliği, tanrıdan alınan esine, yani
vahiye dayandırılmasıdır.
Tanrı dinin esaslarını kendi yarattığı
insanlar arasından seçtiği bir kişi
(peygamber) aracılığıyla indirmiş,
bildirmiştir.
Söz konusu esinler kitapta toplandığı
için kitabi dinler olarak da adlandırılır.

• Yahudilik
• Hristiyanlık,
• İslamiyet

TÜRKLERİN İSLAM ÖNCESİ KABUL ETTİKLERİ


DİNLER
İslamiyet’in VII. yy’da yayılmaya başladığı ve Orta Asya’ya ulaştığı halde,
Türklerin İslamiyet’e geçişi X. yy’da tamamlanabilmiştir.

Türk kaynakları bundan önceki dönemlerde sınırlı olduğundan Türklerin


din geçmişi gereği gibi aydınlatılamamıştır.

Totemcilikten İslamiyet’e kadar Türkler, birçok dini kabul etmiştir.

4
10.5.2021

1. TOTEMCİLİK

Yaratıklar veya nesneler Türklerde


totem olarak kabul edilmiştir.

Örneğin; Türklerde bir grubun ‘Kurt’u


(Gökböri) ata olarak tanıdıkları,
Göktürklerin kurttan türediğine yönelik
efsaneler Çin kaynaklarına
dayanmaktadır.

İbni Fadlan, Başkurt Türklerinin bir


kısmının yılana, balığa ve turnaya
taptıklarını belirtmektedir.

TOTEMCİLİK

XI. yüzyılın Arap tarihçilerinden Gardızi


de Kırgızlar içerisinde “inek”e, “kirpi”ye,
“saksağan”a ve “şahin” e hatta güzel
ağaçlara tapanların bulunduğunu
anlatmaktadır.
Orta Asya Türklerinden bazıları keçe,
kayın ağacı ve hayvan derisi gibi
araçlarla tanrıları tasvir etmiştir.

Türk Totemciliğine ilişkin kayıtların


çoğu, Göktürkler sonrasına aittir.
Türklerin de başlarda Totemcilik dönemi
yaşamış oldukları göz ardı edilemez.
Sonraki yıllarda da bunun etkisi
sürmüştür.
Örneğin; On iki hayvanlı Türk Takvimi.

2. RUHÇULUK/ CANLICILIK (ANİMİZM)

Hayvanlar, bitkiler, kayalar, dağlar,


ırmaklar, yıldızlar gibi çevrede bulunan
her şeyin bir “ruh”u olduğuna
inanılmaktaydı.

Göktürkler Döneminde Ötüken’e


Budun inli (ülkenin koruyucusu ruh)
denildiği, halkın ruhlara taptığı ve
kam’lara inandığı belirtilir.

Batı Göktürklerde yılın 5. ve 8.


Aylarında ruhlara kurbanlar sunulduğu
bilinir. Güneş, ay, dağ, ırmak gibi
doğa güçlerinin birer ruh olarak kabul
edildiği ifade edilir.

5
10.5.2021

RUHÇULUK/ CANLICILIK (ANİMİZM)

Ruhların iyi ve kötü olarak


ayrıldığı, özellikle Atalar ruhuna
saygının önem kazandığı söylenebilir.

Doğacılık (Naturizm) dönemine


geçildiğinde de ruhçuluğun etkisinin
görüldüğünü ifade etmek
mümkündür.
Türklerde ağaç kültü önemlidir.
Kayın ağacı kutsal kabul edilir.

RUHÇULUK/ CANLICILIK (ANİMİZM)

Ruhçulukta öne çıkan büyü ve fal, Türkler


arasında sıkça uygulanmıştır. İbni Fadlan,
Oğuzlarda ortaya çıkan hastalıkların kötü
ruhların etkisiyle oluştuğuna
inandıklarını ifade etmiştir.

Kötü ruhların etkisi, cin çarpması olarak


adlandırılmış; cadıcılıkla bu sorunlar
çözülmeye çalışılmıştır.

Cin ve cadı konusu, animizmin bir kalıntısı


olup doğu ve batıda bütün toplumlarda
etkisini göstermiştir.

3. TÜRK DOĞACILIĞI: ŞAMANİZM

Şaman sözcüğü, gizli şeyleri bilen, kahin


anlamına gelmektedir (Tunguzca veya
Mançuca)

Dinsel ayinleri yöneten kişiye kam


deniyordu. Kam aynı zamanda ruhlar ile
insan arasında aracılık ediyordu.

Kaşgarlı Mahmut Kam’ı Arapçaya kahin


olarak çevirmiş; Yusuf Has Hacib ise
hastalıkları iyi eden, ilaç veren otacılar ile
aynı düzeyde saymıştır.

Kamlık, soydan gelir; Atalar ruhunun


kişiyi kam olmaya yönelttiğine inanılırdı.
Giyim kuşamları ile farklılaşıyorlardı
(maske, at kuruğu, boynuz, vs…)

6
10.5.2021

TÜRK DOĞACILIĞI: ŞAMANİZM

Türkler arasında yaygın biçimde


görülen doğacılık, Şamanizm olarak
da adlandırılmaktadır.

Ziya Gökalp, Türk Şamanlığını diğer


Orta Asya Kavimlerinden ayırmış,
Şamanizm'i eski Türklerin dini değil;
sihire ilişkin sistemleri olarak kabul
etmiştir.
Bu yüzden Türk doğacılığına
Toyonizm adı vermiştir.
Şamanlık, yalnızca Türklerde görülmez;
tüm dünya coğrafyasına yayılmış,
değişik biçimler almıştır.

TÜRK DOĞACILIĞI: ŞAMANİZM

Şaman inanışına göre evren 3 bölümden


oluşmaktadır;

Gök: Aydınlık alemi; iyilik güzellik


oradadır. Tam anlamıyla cennet demektir.
17 katlıdır, En büyük tanrı/ruh Ülgen
yakın çevresi ile burada oturur.

Yeryüzü: İnsanların yaşadığı alan,

Yer altı: Karanlıklar alemi. 14 kattır.


Kötülüklerin hüküm sürdüğü yerdir. En
kötü ruh/tanrı Erlik, yakın çevresi ile
burada yaşamaktadır.

TÜRK DOĞACILIĞI: ŞAMANİZM

Türk Şamanlığında çok tanrıcılığın


doğal bir sonucu olarak Tanrılar Panteonu
olması kuşkusuzdur.

İbni Fadlan’a göre Bozkurtlarda 12


tanrı, doğaya ilişkin isimlerden oluşur.
Ancak tanırılar, Gök, Yer-su ve Yeraltı
tanrıları olmak üzere 3 gruba ayrılmıştır.

Türk Şamanizmi, İslamiyetten sonra


bile özellikle Anadolu’da İslami görüş
çerçevesinde etkisini sürdürmüştür.

7
10.5.2021

4. BUDİZM

Göktürk Kağanı To-Po Han’ın


(572-588) Budizmi kabul etmesi,
Türkler arasında yayılmasına neden
olur.

Budizm M.Ö. VI. yy.’da Gautama


tarafından ortaya atılmıştır.
Gautama’yı takip edenler ona;
aydınlanmış, kurtaran, bilge anlamı
taşıyan Budda sanını verdiklerinden
dolayı, bu din bu şekilde anılmıştır.

BUDİZM
En belirgin özelliği, tapılacak üstün bir
varlığa, yani tanrıya yer vermeyişidir.

Budizm her şeyin serbestçe inceleneceği


esasına dayanan bir öğreti ya da
felsefedir.
Ancak sonunda Budda’ya ibadet edilir
hale gelinmiştir. 

Budizm cevher ve ruhun ölmezliğini kabul


eder, dünyanın kurtuluşu için benliği feda
etmeyi, bu amaçla da 4 yoldan geçmeyi
öne sürer:
• Istırap, acı
• Hayata susamışlık
• Acıların yok edilmesi/Nirvana
• Acıların yok edilmesine giden yol;
ahlaka varan yoldur.

BUDİZM

Bu 4 kutsal yoldan geçenler Budda


olarak kabul edilir ancak insanlar genelde
3. aşamaya kadar çıkabilmektedir.
Bu din, insanı esas alan, kişinin
kendini kötülüklerden arındırmasına
dayanan bir öğreti niteliğindedir.
Bazı yasak ve günahları ilgi çekicidir;
hırsızlık, cana kıymak, yalan, zina vs…

Budizm Göktürkler tarafından kabul


edilse de, Türk Boylarının çoğu
Şamanizme bağlı kalmıştır.

Budizm, savaşçı Türk karakteri ile pek


bağdaşmamıştır.

8
10.5.2021

5. MANİHEİZM

Göktürklerin Budizmi kabulünden


200 yıl sonra, Uygurlar arasında bu İran
dini yayılmaya başlamıştır.

Babilonya’da doğan Mani, Hindistan


gezisi sonrası kendini Budda, Zerdüşt
ve İsa ile bir tutarak bu dini yaymaya
başlamıştır.
Bu din, Zerdüştlük, Budizm ve
Hristiyanlık öğelerini de taşır.

MANİHEİZM
Maniheizmde madde ve ruh esas
alınmıştır. Ana düşüncesi iyilik ve kötülük
arasındaki zıtlıktır.
İyilik ışık ve ruh, kötülük karanlık ve
beden demektir.

Mani kendisini İsa’nın tamamlayıcısı


olarak görmüştür. Maniheizmde güneşe ve
aya dua etmek, vaftiz ve komünyon gibi
törenler ile oruç da vardı.

Mani resim sanatında öncü


olduğundan, bu dinde resim yapmak
ibadet sayılırdı.
Maniheizmi kabul eden Uygurlarda
resim sanatındaki gelişme, bu etkinin bir
kanıtı olarak değerlendirilebilir.

6. YAHUDİLİK

Türk Halkları Arasında Yahudiliği


kabul eden tek grup Hazarlar’dır.
İsrail kabileleri dışında Yahudiliği
kabul eden tek topluluktur.
Bugün Ukrayna ve Kırım’da yaşayan
Yahudi Karay (Karaim – Karaite) Türkleri,
Hazarların bir boyu olarak kabul
edilmektedir.

9
10.5.2021

7. HRİSTİYANLIK

Yahudiliğe göre Hristiyanlığı seçen Türk


boyları oldukça fazladır. 3 grupta
değerlendirilebilir;

• Kişi ya da küçük gruplar halinde


Hristiyanlığı seçen Türkler,
• Din ile birlikte kültürlerini de
değiştirenler,
• Dillerini ve kültürlerini koruyanlar

Hristiyanlığı kabul eden Türklere ilişkin


kayıtlara Uygurlar döneminde rastlansa da
Orta Asya Türklerinden bu dine geçenler
çok azdır.

HRİSTİYANLIK
Dinlerini bırakıp Hristiyanlığa geçen
Türkler, genellikle Hazar Denizinin kuzeyinden
Rusya üzerinden Avrupa’ya geçen Türklerdir.
Batı Hunlarının kendiliğinden ve resmen
Hristiyanlığa geçtiklerine ilişkin herhangi bir
kanıt bulunmamaktadır. Ancak zaman içinde
devlet yıkılınca Hristiyan toplumu içinde
erimişlerdir.
Bulgarlar, Hristiyanlığı kabul eden ilk
Türkler olarak değerlendirilmektedir.
Bulgarlardan sonra Macarlar gelmektedir.
Avarlar, Peçenekler ve Kumanlar da
Avrupa’da zaman içinde Hristiyanlaşmıştır.
Gagavuz ve Yakutlar, dinlerini değiştirip
dil ve kültürlerini korumuşlardır.
Karamanlılar, Türkçe konuşan
Hristiyanlardır.

8. İSLAMİYET
Türklerin İslamiyet’e Geçişi

Türklerin İslamiyet’e geçişi VII. yy’da


başlasa da bu geçiş 300 yıl kadar
sürmüş ve 940 tarihlerinde
tamamlanmıştır. Türklerin İslamiyet’e
geçişini 3 evrede değerlendirmek gerekir
• Türklerin bireysel olarak İslamiyet’e
geçişi 642-751
• Grup halinde din değiştirme, orduda
ve yönetimde görevler üstlenme
751-868
• Toplu din değişikleri ve İlk Müslüman
Türk devletlerinin kuruluşu 868- 940

10
10.5.2021

Türklerin İslamiyet’e Geçişi

Arap orduları Nihavend Savaşından sonra


(642) Kafkaslarda Hazarlarla,
Maveraünnehir’de küçük Türk devletleri ile
karşılaştılar.

Emeviler Türkistan’a yaklaştıkça Türk


Devletleri İslamiyet’e geçmeye yöneldiler,
Abbasiler döneminde bu yönelim gönüllü
ve daha kuvvetli biçimde devam etti.

Talas Savaşı ile Türkler Araplarla daha


yakın ilişkilere girmişler, gruplar halinde
Müslüman olmuşlar ve devlet
yönetimlerinde görev almaya
başlamışlardır.

Türklerin İslamiyet’e Geçişi

Abbasiler döneminde Türklerin devlet


yönetiminde yer almaları, aile ilişkilerinin
yoğunlaşması ile güçlenen Türk
Komutanları, Abbasiler zayıflayınca
bağımsızlığını ilan etmeye başlamışlar
(Tulunoğlu Ahmet Bey, Mısır, 868).
Bu Müslüman Türk devletleri dizisi,
Büyük Selçuklu Devletinin kuruluşuna
kadar devam etmiştir.
Büyük Selçuklu Devleti ile Türkler
doğrudan İslam İmparatorluğunun ve
kültürünün temsilcisi haline
gelmişlerdir.

Anadolu’da İslamiyet

Anadolu’da İslamiyet, Eski


Türk inanış ve değerlerinin
(özellikle Şamanizm) yanı sıra
Anadolu’daki eski dinlere ilişkin
inanışların etkisi altında kalmıştır.

Anadolu’daki İslamiyet’i diğer


ülkelerdeki İslamiyet’ten ayıran en
belirgin özellikleri Anadolu’daki
tarikatlarda izlemek mümkündür.

11
10.5.2021

Anadolu’da İslamiyet
Oğuzlardan Selçuklu ve Osmanlı’ya
kadar Anadolu’da sünni görüş
benimsenmiştir.
Kuran’a ve sünnete yani hadislere
kesin olarak bağlanan kola Sünni
denmiştir. Bunun dışında kalanlar ise
Şia (Ali taraftarları) olarak
adlandırılmıştır.
Bu ayrım dinsel inanç ve siyasal
tutum açısından da büyük bir önem
taşımaktadır. İslam topluluklarında
dinsel inanç ve siyasal davranış
arasında başlıca üç ayrı görüş ortaya
çıkmıştır;
•Sünni Görüş,
•Harici Görüş,
•Şia-ı Ali

Sünni Görüş;

Diğer görüşlere göre orta yol


ya da ılımlı görüş de denilebilir.
Bu görüşte olanlara göre
imamet (ya da hilafet), yani din
liderliği, Kureyş ailesine ait olmakla
birlikte, bu ilke saklı tutularak başka
bir yöneticiye de itaat edilmesi
esastır.
Sünni görüş ile dinsel ideal ve
siyasi gerçek bağdaştırılmaya ve
gerçeğe ulaşılmaya çalışılmıştır.

Harici Görüş:

Bu görüşte, İslam toplulukları


arasında hiçbir kavme, aileye ya da
kişiye ayrıcalık tanınmaz.
Temizlik kavramına da daha
geniş açıdan bakılır; bedenin
temizliği yanında ruhun temizliği de
esastır.
Bu görüşe göre kim olursa olsun
imam veya halife olabileceği kabul
edilir.

12
10.5.2021

Şia-ı Ali:

Bu görüşte imamete çok büyük dinsel


bir değer verilir.
Bu görüşte din ile siyaset birbirine
girmiştir. Buna en uygun örnekler,
Safeviler döneminde din ve devlet
işlerinin beraber yürütülmesinin yanı
sıra İran İslam Devrimi ile ortaya çıkan
rejim yönetimidir.
İran’da Humeyni’ye verilen Velayet-i
Fakih unvanı, dini ve siyasi önder
olarak onun isteklerinin ve fikirlerinin
fıkıh kuralları gibi bağlayıcı hüküm
niteliğinde olduğunu gösterir.

Şia-ı Ali:

Anadolu’da Selçuklularda (XIII.


yy) Babailik, Mevlevilik ve
Bektaşilik gibi Anadolu’ya özgü
yeni tarikatlar ortaya çıkmıştır.
Tarik kelimesi Arapçada yol
anlamına gelir, tarikat ise tanrıya
ulaşmak için izlenen yol anlamını
taşır.
Bu dönemde tarikatların yanı
sıra Anadolu’da Totemcilik ve
Şamanizm’e ilişkin görüş ve
yaşamlar da varlığını sürdürüyordu.

a) Babailik:
XIII. yy’ın ilk yarısında Malatya-Tokat-
Kırşehir yöresinde ortaya çıkan ilk
dinsel hareket ve tarikat olarak
bilinmektedir.
Baba İlyas tarafından kurulmuştur.

Babailik, İslamiyet’te batınılik adı


verilen ve bir şeyin, olayların,
davranışların, ayet ve hadislerin dış
görünüşlerini, kelime anlamlarını
değil onların iç yüzlerini öğrenmeye
çalışan görüş ile eski Türk
Şamanizmi ile Anadolu’nun eski
inançlarından oluşan karma bir
görüş olarak kabul edilir.

13
10.5.2021

a) Babailik:

Babailer, Halife Ali’nin soyundan


gelen Horasanlı Baba İlyas’ı
peygamber olarak tanıyor ve onun
ölümsüz bir kişiliğe sahip olduğuna
inanıyordu.
Bu yüzden de kendisine Baba
Resul sanı verilmişti.
Bu görüşte olanların belirgin
kıyafetleri kırmızı başlık, siyah cübbe ve
sandal pabuçlardı.

a) Babailik:
Baba İlyas, toplumsal ve
ekonomik koşulların gittikçe
kötüleşmesi ile Türkmenler arasındaki
dini inanışlardan da yararlanmış ve II.
Gıyaseddin Keyhüsrev’e karşı
ayaklanmıştı.
Bu isyan güçlükle bastırılmış ve
Baba İlyas savaşta öldürülmüştü. Ancak
Babiler onun ölmediğine, göğe
uçtuğuna ve bir gün geri döneceğine
inanmıştı. (Tipik Şaman inancı)
Babailik Anadolu’nun birçok
bölgesine yayılmış ve Bektaşiliğin
doğmasına uygun zemin hazırlamıştır.

b) Bektaşilik:

Bektaşilik tarikatına adını veren


Hacı Bektaş (1210-1271) Baba İlyas’ın
halifesi olan Baba İshak’ın
halifelerinden biriydi. Bu yüzden
Babailiğe bağlanmaktadır.
Tarikatın kurulmasında Türk
Şamanizmi ile Ahilik ve Melamilik’in de
etkileri bulunmaktadır.

12 büyük tarikattan biri olarak


kabul edilen Bektaşilik, tasavvuf
anlayışından ziyade dünyaya ilişkin
görüşleri yansıtmaktadır.
Mürşit, rehber ve pir olmak üzere
3 yüce, kutsal kişiye bağlılık esastır:

14
10.5.2021

b) Bektaşilik:

• Mürşit; aydınlatan, doğru yolu


gösteren kişi, Muhammet,
• Rehber; Ali
• Pir; yaşlı, önde gelen, tarikatın
kurucusu, Hacı Bektaş

Ayrıca Ali’den başlayarak on iki imam


da kutsanır. Ali’nin doğum günü olan
Nevruz, kutlanması gereken günlerin
başında gelir;
aynı zamanda yeni yılın başlangıcı
kabul edilir.

b) Bektaşilik:

Tarikatın ikinci piri olan ve asıl


kurucusu kabul edilen Balım
Sultan’dan sonra tarikat iki kola
ayrılmıştır.
Tarikatın temsilcilerine baba
denmiştir. Babalar bekâr da olabiliyor,
bekâr olanlar sağ kulaklarında halka
taşıyorlardı.
Hacı Bektaş’ın evlat edinmiş
olduğu Hatun Ana’nın çocuklarına
çelebi sanı verilmiştir.

b) Bektaşilik:

Bektaşiliğin Türk Kültür tarihindeki


önemi, ibadette ve güncel ilişkilerde
duru ve öz Türkçe kullanılmasıdır.

Ayinlerde ve törenlerde nefes adı


verilen Türkçe şiirler okunur ve çalınır.

Bektaşi edebiyatı da oldukça zengindir

15
10.5.2021

b) Bektaşilik:

Dini törenler müzik eşliğinde


yapılır. Müzikle sergilenen oyunlara
semah adı verilir.
Semah karma olarak da
oynanabilmektedir. Kadın ve erkek
arasında katı bir duvar olmayıp eski
Türk geleneklerine uygun bir
anlayış taşımışlardır.

Bektaşi anlayışı, hoşgörüyü


esas almıştır. Resim yapmak da
yasaklanmamıştır.

b) Bektaşilik:

Bektaşilik, Türkmenlerin yoğun


olduğu bölgelerde hızla yayılmış,
Osmanlının kuruluşundan sonra
merkezi yönetim ve Hassa ordusu
tarafından desteklenmiştir.
Kapıkulu ocaklarının en önde
geleni, Yeniçeri Ocağı, 1363’te
kurulmasına rağmen Hacı Bektaş
tarafından kurulduğu varsayılmıştır.
Hacı Bektaş’ın ocağı kutsadığına,
yöneticilerden birinin başına Ak Börk
giydirdiğine inanılmıştır.

16
10.5.2021

Aynı zamanda ocakta kazanların


birinde Hacı Bektaş’ın çorba pişirip
dağıttığı varsayılır; bu yüzden kazan
da kutsal sayılmıştır.
Osmanlı padişahları da Yeniçeri
ocağından kayıtlı birer asker işlemi
görmüştür.
Padişahların adları birinci bölük
askerleri arasında yazılıp ulufeleri
ödeniyordu.

b) Bektaşilik:
Yeniçeri Ocağı, Zümre-i Bektaşiyan olarak da
anılmaktaydı. Bu yüzden yeniçeriler, kendilerine yol gösteren
pirleri Hacı Bektaş’ı, gülbank adı verilen toplu
seslenmelerinde anıyorlardı. En ünlü gülbankları,

“Allah, Allah, illallah,


Baş uryan, sine püryan, kılıç alkan,
Bu meydanda nice başlar kesilir,
Olmaz hiç kimse soran.
Eyvallah, Eyvallah,
Kahrımız kılıcımız düşmana ziyan,
Kulluğumuz padişaha ayan,
Üçler, yediler, kırklar..
Gülbangı Muhammedi, nur-ı nebi, kerem-i Ali
Pirimiz Sultanımız Hacı Bektaş-ı Veli,
Demine hu diyelim hu!”

b) Bektaşilik:

Bektaşiler, Alevi grupları içinde


sayılmıştır.
Elini tek, dilini pek, belini benk tut
diye el, dil ve bedene egemen olmaya
büyük önem vermişler, bu yüzden
tarikatla ilgili bazı bilgiler saklı kalmıştır.

Bektaşiler toplu törenleri ile ön


plana çıkar, en önemlilerinden biri
tarikata yeni giren birisi (can) veya
derece yükseltilmesinde yapılan ikrar
törenleridir. Ayin-i cem ise en büyük
törendir.

17
10.5.2021

b) Bektaşilik:

Babalar başlarına taç denen 12


dilimli külah giyer, göğüslerinde de
teslim taşı adı verilen 12 köşeli taş
asarlar.
Onların giydikleri taç ve hırka
Hacı Bektaş’tan kalan kutsal
emanetler sayılır.

Bektaşiler, yüzyıllar içinde


güçlenmiş ve yönetimi de etkilemiştir.
II. Mahmut Yeniçeri Ocağını
kapatmış ve Bektaşiliği yasaklama
yoluna gitmiştir. Ancak her şeye
rağmen Bektaşilik yayılmaya devam
etmiştir.

c) Mevlevilik;

Mevlana Celaleddin’in (1207-


1273) adı verilen tarikat, gerçekte
onun oğlu Sultan Velet tarafından
kurulmuştur.
Mevleviliğin ana düşüncesi
Tasavvuf’un temel ilkesine
dayanmaktadır:
Tanrının ve evrenin birliği.

Tasavvufta insan, tanrının bir


yansıması olarak kabul edilir.

c) Mevlevilik;

Buna göre insan, evrenin özü,


varlık bütününün söyleyen dili ve
gören gözüdür.
İnsanı gerçeğe ulaştıran tanrısal
özün (cevher) akıl değil, aşk olduğu
kabul edilir.
İnsan yalnızca sezgi ve aşk ile
olgunlaşır, basamaklarla tanrıya ulaşır.
Bütün yaratıklar bu aşk ile dönerler; bu
dönüşe sema adı verilir.

18
10.5.2021

c) Mevlevilik;

Tanrıdan ve Muhammet’ten sonra


Mevlana’ya inanmayı, onu pir tanımayı
kabul eder.

Aklı iyi kullanmak, bilim edinmek,


alçakgönüllü, maddi ve manevi yönden
temiz olmak ve insanlığa hizmet etmek
gibi insanı yücelten kurallar vardır.
Irk ve din ayrılıkları arka planda
kalır.

c) Mevlevilik;

Mevlevilikte Yunanistan’daki Yeni


Platonculuğun da izleri bulunur.
Tarikata giriş, bazı deneyimlerden
sonra gerçekleşir. 1001 gün sürer ve
adına çilenişinlik (çile doldurma) adı
verilir.
Tarikata girmek isteyen aday (can)
tarikatçı dedenin gözleminde hücreye
kapanıp sır saklamayı, tekkeyi
temizleme, lokma dökme gibi 18
hizmetten geçebilirse törenle tarikata
alınır.
Bu törene pirden el alma adı
verilir.

c) Mevlevilik;

Tarikata girene Muhip adı verilir;


sonra sırasıyla mürit, dede, şeyh
(çelebi) aşamaları gelmektedir.
Dergah şeyhinin Mevlana
soyundan gelmesi gerekir, bunlara
çelebi denir.

19
10.5.2021

c) Mevlevilik;
Mevlevilik, Selçuklu başkentinde
yayılmıştır.
Mevlana’nın dili Farsça
olduğundan okur yazarların olduğu
çevrelerde, büyük kentlerdeki
medreselerde yayılmıştır.

Osmanlı’da sarayda ve yüksek


yönetici kesimlerinde büyük taraftar
bulmuştur.
III. Selim belirgin olmak üzere
birçok padişah bu tarikatı
desteklemiştir.
Osmanlı yönetimi Bektaşilik ve
Mevlevilik arasındaki dengeyi
korumaya çalışmıştır.
Bu iki tarikat ülke yönetiminde
siyasal etkiler oluşturmuştur.

c) Mevlevilik;

Mevlevilik de Bektaşilik gibi din ve


müziği birleştirmiştir; ancak Sema
Mevlevilikte sadece erkekler
tarafından yapılmaktadır.
Yine Mevlevilikte de resim
yapmaya değer verilmiştir.
Mevlevi ve Bektaşi törenlerin
günümüzde evrensel düzeyde ilgi
çekmelerinin en önemli sebebi, iki
tarikatın da hoşgörüyü ön planda
tutmasından kaynaklanmaktadır.
Hümanizme, müzik ve dansa
verdikleri önemle kültürel olarak
oldukça ilgi çekicidir.

Kaynaklar:
Şerafettin Turan, Türk Kültür Tarihi
Ziya Gökalp, Türk Medeniyet Tarihi

20

You might also like