Professional Documents
Culture Documents
Hukuk Fakültesi 3. sınıf öğrencisi olan (A) fakültedeki bir kavgaya karıştığı ve öğrenci
(B)’yi yaraladığı gerekçesiyle Yükseköğretim Kurumu tarafından çıkarılmış olan
“Yükseköğretim Kurumları Öğrenci Disiplin Yönetmeliği”nin 7. maddesi uyarınca
10.04.2021 tarihinde “yükseköğretim kurumundan bir yarıyıl uzaklaştırma” cezası almıştır.
(A) hakkında verilen disiplin cezasını yürütülmesinin durdurulması ve iptali istemleriyle
açtığı iptal davasında kavgaya karıştığını ve yaralama eylemi gerçekleştirdiğini kabul
etmekle beraber anılan yönetmeliğe göre disiplin kurulu olan Fakülte Yönetim Kurulu
tarafından verilebilecek “bir yarıyıl uzaklaştırma cezasını” bizzat Fakülte Dekanı tarafından
verildiğini ileri sürmüştür. Bu hususun idareden getirtilen işlem dosyasından da tespit
edilmesi üzerine İdare Mahkemesi tarafından 10.05.2021 tarihinde yürütmenin durdurulması
kararı verilmiş ve bu karar taraflara 15.05.2021 tarihinde tebliğ edilmiştir.
İlgili Mevzuat:
Soruşturmanın sonuçlandırılması
MADDE 18 –
(3) Yükseköğretim kurumundan bir veya iki yarıyıl için uzaklaştırma cezası ile
yükseköğretim kurumundan çıkarma cezaları, yetkili disiplin kurulunca verilir.
Hem uygulama işlemi, hem de yönetmelik birlikte dava edilseydi söz konusu genel
düzenleyici işlem ülke çapında etkili bir genel düzenleyici işlem mahiyetinde olduğu için
görevli ve yetkili mahkeme Danıştay olacaktı. (Danıştay Kanunu m. 24/b gereği)
2- Sizce dava incelemekte olan yargı yeri, hangi gerekçelerle yürütmeyi durdurma
kararı vermiştir?
1. Açıkça hukuka aykırılık (İlk bakışta hukuka aykırılık): Hukuka aykırı olduğu
konusunda ciddi bir emare var mı Yok mu buna bakılması gerekiyor. Yönetmeliğe
göre bizzat Yönetim Kurulu tarafından alınması gereken kararın, Dekan tarafından
alındığı görülüyor ve dolayısıyla kollektif nitelikte bir karar alınması gerekirken tek
taraflı bir kişinin tek taraflı bir iradesiyle karar aldığı ve ilk bakışta hukuka aykırı
olduğu anlaşılabiliyor.
2. Telafisi güç veya imkansız zararlar: Öğrenci bunun sonucunda sınavlara
giremeyecek, sınavlara giremezse dönemi uzayacak. Bütünleme sınavı olmaması
sebebiyle sınavlara giremeyecek. Uğradığı zararalrın telafisi güç veya imkansız hale
gelmiş olacak ve bu durum dönem kaybına sebep olacak. Dolayısıyla telafisi güç ve
imkansız zararların da var olduğundan söz edilebilir.
Bu noktada bu açıkça hukuka aykırılık ve telafisi güç veya imkansız zararların iyi bir
şekilde sürülmesi önemli. Bu şartların varlığı halinde yürütmeyi durdurma kararı
çıkar.
a- Sizce (A); ne tür bir davayı, hangi idari yargı yerinde ve hangi süre içerisinde
açmıştır?
Tam yargı davaları, İYUK m. 2’de “idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları
doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan” davalar olarak tanımlanmıştır.
Madde 12 – İlgililer haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştaya ve idare ve vergi
mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte
açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu
husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir
işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam
yargı davası açabilirler. Bu halde de ilgililerin 11 nci madde uyarınca idareye başvurma hakları
saklıdır.
A, dava açma süresi içinde (60 gün) İstanbul İdare Mahkmesinde davayı açmalıdır.
b- İdarenin ileri sürmüş olduğu ilk iddiası ne anlama gelmektedir? Sizce idari yargı
yeri bu iddia konusunda ne gibi bir karar vermelidir?
Eğer ortada idari bir eylem olsaydı idarenin bu noktada temel gerekçesi doğru olabilirdi.
Yani idari işlem yerine idari eylem olsaydı İYUK m. 13 gereği zorunlu idari başvuru
yapılmadan tam yargı davası açıldığında idari merci tecavüzü olduğu kabul edilip idari
merci tecavüzüyle birlikte bu noktada dosyanın tevdi edilmesi gerekecekti ancak idari merci
tecavüzü olmadığı için İYUK m. 12 kapsamında genel dava süresi (60 gün) içinde İstanbul
İdare Mahkemesinde dava açılabilecektir.
Burada 2 tane karar verilmiş. Yürütmenin durdurulması kararı ve iptal kararı verilmiş.
Yürütmenin durdurulması kararı 10.05.2021’de verilmiş, iptal kararı 30.05.2021 tarihinde
verilmiş. (20 gün sonra diyor soruda)
İYUK m. 28’e göre esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre
idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir
şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz (30) günü geçemez. Dolayısıyla
10.05.2021 tarihinde verilen ve 15.05.2021 tarihinde idareye tebliğ edilen YÜRÜTMEYİ
DURDURMA KARARININ, bu tarihten itibaren 30 gün içerisinde uygulanması gerekirdi.
d- İdari yargı yeri olayda idarenin mali sorumluluğu olduğu düşüncesinde ise, hangi
sorumluluk esasına dayanarak tazminat ödemesine hükmedilebilir?
İdare hukukunda da esas olan kusur sorumluluğudur. Bu çerçevede önüne gelen olayda idari
yargı mercileri, öncelikle kusur bulunup bulunmadığına bakacaklar; idari bir kusur söz
konusu değilse kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanabilirliğini araştıracaklardır. Bu
sebeple kusurun varlığı halinde, olayda ayrıca kusursuz sorumluluk ilkelerinin olup
olmadığına bakılmayacaktır.
Hizmet kusuru, idarenin kamu hukuku alanındaki faaliyetleri sırasında meydana gelen
zararlar sebebiyle söz konusu olan sorumluluğunun dayanağı; idare hukukunun bu konudaki
temel kavramıdır.
Yargı kararının uygulanmaması veya geç uygulanması da yargı kararlarına göre hizmet
kusuru sayılan hallerdendir.
Bu kapsamda kusur sorumluluğu (hizmet kusuru) esasına göre idari yargı yeri, idarenin
tazminat ödemesine hükmedebilir.
Anayasa md. 40/2 Kişinin, Resmi görevliler tarafından vaki haksız işlemler sonucu
uğradığı zarar da, kanunagöre, Devletçe tazmin edilir. Devleti sorumlu olan ilgili görevliye
rücu hakkı saklıdır.
f- (A)’nın Fakülte Dekanına karşı da bir dava açtığını kabul edelim. Bu da Dekan,
kendisine karşı dava açılmasının Anayasaya aykırı olduğu iddiasında bulunmuştur.
Sizce bu iddia mahkeme tarafından ciddi bulunabilir mi? Mahkemenin verebileceği
kararlar gerekçelendirerek belirtiniz.
Anayasa ile kanun bu noktada paralel düzenleme barındırıyor. Ama 2014 öncesinde kanunda
kamu görevlisine karşı açılacağını da düzenliyordu, hatta kasten yerine getirilmemesi halinde
ilgili idare aleyhine dava açılabileceği gibi kararı yerine getirme kamu görevlisi hakkında da
tazminat davası açılacağı ifade ediliyordu. Anayasa normu, sadece idareye karşı dava
açılacağını düzenliyor ama kanun bu noktada daha genişletici nitelikte kamu görevlisine
karşı da dava açılacağını belirtiliyordu. Ancak dediğimiz gibi 2014 sonrasında değişiklik
olmadığı için, kanunda da anayasaya paralel düzenleme olması hasebiyle burada Dekan
aleyhine dava açılması durumunda anayasaya aykırılık iddiası mahkeme nezdinde ciddi
bulunur. Çünkü Anayasa m. 129/5’te ancak idare aleyhine açılacağı hüküm altına alınmış.
İYUK m. 16’da verilen bir haktır replik ve düplik safhaları. Bireylerin aslında adil
yargılanma ve hak arama hürriyetlerini menfi (olumsuz) anlamda etkileyecek olması
hasebiyle ve usul hükümleri atlanması hasebiyle bu noktada idare tarafından istinaf
kanun yoluna başvurulabilir ve burada usul hükümlerine uyulmamasından ötürü
bozma sebebi oluşturur, yani burada idarenin iptal kararını istinafa götürmesi
durumunda istinaf başvurusunun kabulüne karar verilecektir.
5- Hakkında verilen 1 yarıyıl uzaklaştırma cezası iptal edilen (A) hakkında aynı fiilden
dolayı bu kez disiplin kurulunca aynı ceza verilebilir mi? Neden?
Verilebilir, sonuçta iptal gerekçesi “yetki” unsurundan dolayı iptal edilmiş. Çünkü
yetkisizlik asıl, yetki ise istisnadır. İdari işlemi yapmaya hangi makam yetkili kılındıysa idari
işlemi o makam tesis eder ve burada da işte yönetmelikte bu durum belirtilmesine rağmen
fakülte dekanı işlemi tesis etmiş olduğu için işlem mahkeme tarafından iptal edilmiştir.
İdari işlem iptal edildikten sonra Disiplin Kurulu tekrardan idari işlem tesis edebilir, o işlemi
tesis ettikten sonra da başka idari işlemin diğer unsurları bakımından da bir hukuka aykırılık
varsa o işlemede karşı tekrardan bir dava açılabilecektir.