Professional Documents
Culture Documents
NOT: Yer adlarında ilk isimden sonra gelen deniz, nehir', göl, dağ, boğaz vb.
tür bildiren ikinci isimler büyük harfle başlar:
Örnek(ler)
Ağrı Dağı, Aral Gölü, Çanakkale Boğazı, Dicle Irmağı, Ege Denizi, Erciyes Dağı,
Fırat Nehri, Tuna Nehri, Van Gölü, Zigana Geçidi, Süveyş Kanalı…
NOT: Özel ada dâhil olmayıp tamlama kuran şehir', il, ilçe, bucak, belde, köy
vb. sözler küçük harfle başlar:
Örnek(ler)
Konya ili, Etimesgut ilçesi, Taflan köyü vb…
Saray, köşk, han, kale, köprü,kule, anıt vb. yapı adlarının bütün
kelimeleri büyük harfle başlar:
Örnek(ler)
Topkapı Sarayı, Do ima bahçe Sarayı, Ishakpaşa Sarayı, Çankaya Köşkü,
Horozlu Han, Ankara Kalesi, Alanya Kalesi, Galata Köprüsü, Fatih Sultan Mehmet
Köprüsü, Mostar Köprüsü, Beyazıt Kulesi, Zafer Abidesi, Bilge Kağan Anıtı…
NOT: Özel ada dâhil olmayan gazete, dergi, tablo vb. sözler büyük harfle
başlamaz:
Örnek(ler)
Milliyet gazetesi, Türk Dili dergisi, Halı Dokuyan Kızlar tablo su…
NOT: Büyük haillerin kullanıldığı yerlerde bulunan “ve, ile, ya, veya, yahut,
ki, da, de” sözleriyle” mı, mi, mu, mü” soru eki küçük harfle yazılır:
Örnek(ler)
Mai ve Siyah, Suç ve Ceza, Leyla ile Mecnun, Turfanda mı, Turfa mı? Diyorlar
ki, Dünyaya ikinci Geliş yahut Sır içinde Esrar, Ya Devlet Başa ya Kuzgun Leşe, Ben
de Yazdım…
Örnek(ler)
Antep fıstığı, Brüksel lahanası, Frenk gömleği, Hindistan cevizi, İngiliz
anahtarı, Japon gülü, Maraş dondurması, Van kedisi…
1.2.İkilemelerin Yazımı:
İkilemeler daima ayrı yazılır:
Örnek(ler)
Gece gündüz demeden ders çalışıyordu.
Yalnız benim için bak yeşil yeşil.
NOT: Sözcüğün ilk sesi yerine “m” sesi getirilerek yapılan ikilemeler daima
ayrı yazılır.
Örnek(ler)
Burada kitap mitap yok.
Bizde akıl makıl kalmadı.
1.3.Pekiştirmelerin Yazımı:
İlk hecenin sonuna “m, p, r, s” (“PıRaSaM” şeklinde kodlayabiliriz)
seslerinden birinin getirilmesiyle yapılan pekiştirmeler daima bitişik yazılır.
Örnek(ler)
masmavi, tertemiz, apaçık, yemyeşil…
1.4.Kısaltmaların Yazımı:
Özel isimlerin kısaltması büyük harfle başlar ve sonuna nokta konur.
Örnek(ler)
Alb. (albay), Prof. (profesör), Cad. (cadde)…
Birkaç sözcükten oluşan kurum, kuruluş adları, her sözcüğünün ilk harfi
alınarak kısaltılır ve her harf büyük yazılır. Ayrıca bu kısaltmalar arasına
nokta konmaz.
Örnek(ler)
TRT, PTT, DSİ, TEK (doğru)
T.R.T., P.T.T., D.S.İ., T.E.K. (yanlış)
Para ile ilgili işlemler ve senet, çek vb. ticarî belgelerde geçen
sayılar bitişik yazılır. Buradaki amaç belgenin üzerinde sonradan değişiklik veya
ekleme yapılamasını önlemektir.
Örnek(ler)
Bankadan yüzseksenaltı Türk lirası istemişti.
Faturada sekizyüzyirmibeş TL yazıyor.
NOT: Sıra sayıları ekle gösterildiklerinde rakamdan sonra sadece kesme işareti
ve ek yazılır, ayrıca nokta konmaz.
Örnek(ler)
8.’inci (yanlış) 8’inci (doğru), 2.’nci (yanlış) 2’nci (doğru)
NOT: "mi" soru eki cümleye soru anlamı katmasa da her zaman ayrı yazılır. Bu
durumlarda cümleye farklı anlamlar katabilir.
Örnek(ler)
Akşamları geç yattım mı sabaha kadar uyuyamazdı. (zaman)
Güzel mi güzel bir elbise(pekiştirme)
“-a, -e, -ı, -i, -u, -ü” zarf-fiil ekleriyle “bilmek, vermek, kalmak, durmak,
gelmek, görmek, yazmak” eylemleriyle yapılan fiiller bitişik yazılır.
Örnek(ler)
yapabilmek, uyuyakalmak, gelivermek, düşmeyegör, alabildiğine,
gidedurmak, düşeyazmak, süregelmek…
İkinci kelimesi “-an / -en, -r / -ar / -er / -ır / -ir, -maz / -mez, -mış / -miş”
sıfat-fiil eklerini alarak kalıplaşan birleşik sözcükler bitişik yazılır.
Örnek(ler)
ağaçkakan, dalgakıran, gökdelen, hacıyatmaz, çokbilmiş, yurtsever,
külyutmaz, hayırsever…
Bir veya iki öğesi çekimli fiil olan birleşik kelimeler bitişik yazılır.
Örnek(ler)
külbastı, şıpsevdi, biçerdöver, çıtkırıldım, imambayıldı, dedikodu,
yanardöner…
İki veya daha çok sözcükten oluşmuş Türkçe yer adları bitişik yazılır.
Örnek(ler)
Çanakkale, Pınarbaşı, Kabataş…
Şehir, kent, köy, mahalle, dağ, tepe, deniz, göl, ırmak, su vb. sözcüklerle
kurulmuş sıfat tamlaması ve belirtisiz ad tamlaması kalıbındaki yer adları
bitişik yazılır.
Örnek(ler)
Akşehir, Eskişehir, Taşlıçay, Elmadağ, Batıkent, Akdeniz, Yeşilırmak…
Kişi adları ve unvanlarından oluşmuş mahalle, meydan, köy vb. yer ve kuruluş
adlarında ise gelenekleşmiş olarak bitişik yazılır.
Örnek(ler)
Kemalpaşa, Bayrampaşa…
Rengin tonunu belirtmek üzere renkten önce kullanılan sıfatlar ayrı yazılır.
Örnek(ler)
açık mavi, açık yeşil, kirli sarı, koyu mavi, koyu yeşil…
“Dış, iç, sıra” sözleriyle oluşturulan birleşik kelime ve terimler ayrı yazılır.
Örnek(ler)
çağ dışı, sıra dışı, yasa dışı, ceviz içi, hafta içi, yurt içi, aklı sıra, ardı sıra, peşi
sıra, yanı sıra…
“Alt, üst, ana, ön, art, arka, yan, karşı, iç, dış, orta, büyük, küçük, sağ, sol,
peşin, bir, iki, tek, çok, çift” sözlerinin başa getirilmesiyle oluşturulan birleşik
kelime ve terimler ayrı yazılır.
Örnek(ler)
alt yazı, üst kat, ana bilim dalı, ön söz, ön yargı, art niyet, arka plan, yan etki,
karşı görüş, iç savaş, dış hat, orta oyunu, sağ açık, sağ bek, peşin hüküm, bir hücreli,
iki anlamlı, tek eşli…
Yararlanılan Kaynaklar
Sayılardan sonra, sıra bildirmek için “-ıncı, -inci” ekinin yerine konur.
XV. yüzyıl; 2. Cadde, 20. Sokak, 4. Levent
Amcamlar bu apartmanın 10. katında oturuyor.
NOT: Arka arkaya sıralandıkları için virgülle veya çizgiyle ayrılan rakamlardan
yalnızca sonuncu rakamdan sonra nokta konur.
Örnek(ler)
Geziye 5, 6, 7 ve 8. sınıflar katıldı.
Dört ve dörtten çok rakamlı sayılar sondan sayılmak üzere üçlü gruplara
ayrılarak yazılır ve araya nokta konur.
735.452, 14.364, 9.401
UYARI: Metin içinde zarf-fiil ekleri (-ip, -meden, -ince, -ken, -dikçe, -erek, -
diğinde, -meksizin … ) ile oluşturulmuş kelimelerden sonra virgül konmaz.
Ramazan, yanımızdan koşarak geçti.
Selam verip odasına geçti.
UYARI: Noktalı virgülden sonra gelen sözcük özel isim değilse büyük harfle
başlamaz.
Ahmet; İsmail, Hüseyin ve İlhan'dan daha yaramazdır. (Özel isim olduğundan
büyük harfle başlamıştır.)
Yararlanılan Kaynaklar
Akalın, H., Eker, S., Türk V., Cavkaytar, S. ve Aslan Demir, S. (2015). Türk Dili I,
Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Yayınları, Eskişehir.
http://www.dilbilgisi.net/konular/yazim-bilgisi/noktalama-isaretleri/ (Erişim
Tarihi: 15.08.2018)
NOKTALAMA İŞARETLERİ-2
1.4. İki Nokta (:)
Kendisinden sonra örnek verilecek cümlenin sonuna konur.
Derslerin çoğundan sınıfını geçti: edebiyat, tarih, coğrafya…
Zamirler adların yerini tutan sözcüklerdir: ben, sen, o…
UYARI: İki noktadan sonra sıralanan örnekler özel isim değilse küçük harfle;
cümle ise her zaman büyük harfle başlar.
Çarşıdan birçok meyve almıştı: elma, kayısı, muz, çilek…
Toplantıya kimler gelmemişti ki: Çağlar, Furkan, Betül, Tuba…
1.5. Üç Nokta(…)
Tamamlanmamış cümlelerin sonuna konur.
Adana Ovası uçsuz bucaksız güzelliğiyle önümüzde duruyordu ki…
Karşımızda masmavi bir deniz…
Kaba sayıldığı için veya bir başka nedenle açıklanmak istenmeyen kelime ve
bölümlerin yerine konur.
Arabacı A...'a yaklaştığını söylüyor, ikide bir fırsat bularak arabanın içine doğru
başını çeviriyordu.
Bütün mahalle ona "… İsmail" derdi.
Şüphe duyulan bilgilerin yanına ya da kesin bilinmeyen yer, tarih vb. durumlar
için kullanılır. Bu durumlarda soru işareti (?) parantez içerisinde belirtilir.
Yunus Emre (Doğum yeri: ?) → (bilinmeyen)
1496 (?) yılında doğan Fuzuli… → (kesin olmayan)
Dün akşam 5 saat (?) ders çalışmış. → (şüpheyle karşılanan)
İçinde soru sözcüğü veya soru edatı olmadığı halde cümleye soru anlamı
katan sözlerden sonra da soru işareti konulur:
— İsminiz?
— Hasan.
— Yaşınız?
— 26
UYARI: Soru ifadesi taşıyan sıralı ve bağlı cümlelerde soru işareti en sona
konur.
Kazada kaç yaralı var, ambulans geldi mi, siz ne durumdasınız?
Yemeği mutfakta mı yiyelim, balkonda mı?
UYARI: Metin içinde “mı/mi” eki, cümleye zaman anlamı katıyorsa cümle
sonuna soru işareti konmaz.
Ders çalışmaya başladı mı dünyayla ilişkisini keser.
Her ayın sonu geldi mi ilçeye maaşını almaya giderdi.
Kişi adlarından sonra gelen saygı sözlerine getirilen ekleri ayırmak için
konur.
Nihat Bey’e, Ayşe Hanım’dan, Mahmut Efendi’ye, Enver Paşa’ya vb.
UYARI: Kurum, kuruluş, kurul, birleşim, oturum ve iş yeri adlarına gelen ekler
kesme işaretiyle ayrılmaz.
Türkiye Büyük Millet Meclisine, Türk Dil Kurumundan
Türk Tarih Kurumunun, Bakanlar Kurulunun
UYARI: Özel adlara getirilen yapım ekleri, çokluk eki ve bunlardan sonra gelen
diğer ekler kesmeyle ayrılmaz.
Türkçenin, Türkçü, Türkçülük, Türklük, Türklüğün, Türklerden, Türkleşmek,
Türkleşmekten, Müslümanlık, Müslümanlıktan, İslamcı, Hristiyanlık, Hristiyanlıktan,
Yahudilik, Yahudilikten, Amerikalı, Avrupalı, Avrupalılaşmak, Aydınlı, Vanlım,
Manisalı, İstanbullu, Ankaralı, Mustafalar, Fatihler, Aligil, Mehmetler, Reşat Nuriler,
İsveçliden, Atatürkçülükten, Atatürkçülüğün vb.
"ve, ile, ila, ...-den ...-e" anlamlarını vermek için kelimeler ya da sayılar
arasına konur.
Beşiktaş-Fenerbahçe mücadelesi hiç bu kadar çetin geçmemişti.
Okulumuzda dersler 08.30-15.30 saatleri arasında yapılmaktadır.
UYARI: Tırnak içindeki alıntının sonunda bulunan işaret (nokta, soru işareti,
ünlem işareti vb.) tırnak içinde kalır. Tırnaktan sonra cümle devam ediyorsa tırnak
kapatılır ve cümle küçük harfle devam eder.
“Akıl yaşta değil baştadır.” atasözü yüzyılların tecrübesinden süzülüp gelen
bir gerçeği ifade etmiyor mu?
Yahya Kemal: "İzmir üzerine dünyada bir şehir daha yoktur!" diyorlar.
Yararlanılan Kaynaklar
Akalın, H., Eker, S., Türk V., Cavkaytar, S. ve Aslan Demir, S. (2015). Türk Dili I,
Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Yayınları, Eskişehir.
http://www.dilbilgisi.net/konular/yazim-bilgisi/noktalama-isaretleri/ (Erişim
Tarihi: 15.08.2018)
ANLATIM BOZUKLUKLARI
• Açıklık
• Duruluk
• Yalınlık
• Akıcılık
Açıklık: Anlatımın hiçbir tartışmaya yol açmadan, tek bir yargıyı açıkça ifade
etmesidir. Açık anlatımdan birden çok yorum çıkmaz, herkes aynı şeyi anlar. Açıklığın
olmadığı anlatımda "kapalılık" söz konusu olur.
İyi ve sağlam bir cümlede gereksiz kelime bulunmaz. Cümlede gereksiz kelimenin
kullanılması, anlatım bozukluğuna yol açar. Cümlede düşüncenin belirtilmesinde
belli bir görevi olmayan kelimeler gereksizdir. Bu tür kelimeler, cümleden
çıkarılmalıdır. Bunu şöyle yapabiliriz:
Cümle içinde anlamca çelişen kelimelere yer vermek, bir anlatım kusurudur. Bu
durum cümlenin anlaşılmasını zorlaştırır. İyi bir cümle, karşıladığı yargıyı tam olarak
anlatmalıdır. Yani cümleden bir anlam çıkarılmalıdır. Böyle olmaz da cümle çeşitli
anlamlara gelirse; hem öyle bir anlam, hem böyle bir anlam çıkarsa ve birden çok
yoruma yol açarsa, o cümlede çelişkili anlatım söz konusudur.
İyi bir cümle açık olmalıdır. Cümledeki açıklık ise anlamın kolayca anlaşılır olması
demektir. Anlamca birbiri ile uyuşmayan kelimelerin bir arada kullanılması, cümlede
çelişkili ifadenin doğmasına neden olur.
Kızım gideli, aşağı yukarı tam bir ay oldu.
cümlesinde çelişkili bir anlatım söz konusudur. Bu cümlede “tam” ve “üç yıla
yakın bir zaman” sözleri çelişkili anlatıma yol açmıştır. Cümlenin doğru kullanımı
şöyle olmalıdır: “Üç yıla yakın bir zaman, insanlık dramı yaşandı burada.
Bu cümlede mantık hatası yapılmıştır çünkü ilk kez yapılan bir gösteriye gelen
izleyici sayısının, rekor düzeyde olup olmadığı bilinemez.
cümlesinde sıralama hatası vardır. Yemek yapmak, patates doğramaktan daha zor
ve üst düzey bir eylemdir. Bu yüzden “patates doğramayı” sözüyle “yemek bile
yapamaz” sözü yer değiştirmelidir: “Bırak yemek yapmayı, patates bile
doğrayamaz o.”
6. Anlam Belirsizliği
Kişilerden ya da onlarla ilgili durumlardan söz ederken, o kişilerin yerini tutan
zamirleri kullanmazsak cümlede kişi bakımından bir belirsizlik ortaya çıkar. Anlam
belirsizliği dediğimiz bu anlatım bozukluğunu gidermek için cümlede sözünü ettiğimiz
kişinin yerini tutacak zamiri mutlaka kullanmalıyız.
cümlesinde böyle bir bozukluk vardır. Bu cümlede kişi zamiri kullanılmadığı için
“kimin okula gitmediği” tam olarak bilinmiyor: O mu, sen mi? Çünkü cümle;
“Onun okula gitmediğini bugün öğrendim.” ya da
“Senin okula gitmediğini bugün öğrendim.” olabilir. Bu nedenle kişi kavramının net
olması için cümleye kişi zamiri mutlaka getirilmelidir.
a. Tekillik – Çoğulluk Bakımından: Bir cümlede; öznenin, tekil veya çoğul olmasına
göre, yüklemin de tekil ya da çoğul olması belli kurallara bağlanmıştır. Bu kurallara
uyulmadığında özne-yüklem uyuşmazlığı ortaya çıkar. Bu kuralları şöyle
sıralayabiliriz:
-Öznenin insan dışında bir varlıktan oluştuğu ve çoğul olduğu cümlelerde, yüklem
tekil olur.
-Öznenin çoğul eki almadığı; ama anlamca çoğul olduğu cümlelerde, yüklem tekil
olur.
- Özne grubunda; birinci kişinin (ben-biz) yanında, ikinci (sen-siz) veya üçüncü kişi
(o-onlar) varsa yüklem, “birinci çoğul kişi (biz)” olur.
-Özne grubunda birden çok üçüncü kişi (o-onlar) varsa yüklem, “üçüncü tekil (o) veya
üçüncü çoğul kişi (onlar)” olur.
2. Özne Eksikliği
Cümlede öznenin bulunmaması veya özne olmayan bir söze özne görevi
yüklenmesi, cümlenin anlatımını bozar. Özellikle birden çok yüklemi bulunan sıralı
cümlelerde bu türden yanlışlıklar görülür. Özne yanlışlıkları her yükleme ayrı ayrı
özne buldurucu sorular yöneltilerek belirlenebilir.
“Herkes ondan nefret ediyor.” doğru. Ama: “Herkes onun yüzünü bile görmek
istemiyordu.” cümlesinde “herkes” öznesi “görmek istemiyordu” yüklemine
bağlanamıyor. Bu nedenle ikinci cümleye özne getirilmeli, ifade düzeltilmelidir:
3. Nesne Eksikliği
Sıralı cümlelerde yüklemlerden biri için kullanılan nesne, diğer yüklem için
uygun değilse anlatım bozukluğu meydana gelir. Bu duruma neden olmamak için
farklı yüklemlerin aynı nesneyi alıp alamayacağına dikkat etmek gerekir.
4. Tümleç Eksikliği
Cümlede, tümleç ile yüklem arasında uyum olmadığı zaman ortaya çıkan
anlatım bozukluklarıdır.
5. Yüklem-Ekfiil-Fiilimsi Eksikliği
Birleşik cümlelerde yapılan birden fazla işin bir tek yükleme dayandırılması
sonucu yüklem eksikliğinden doğan anlatım bozukluğudur oluşur.
Türkçede "idi, imiş, ise" sözcükleri ekeylem olarak kullanılır. Bunların gerektiği
yerde kullanılmaması anlatım bozukluğuna yol açar.
Bilgisayarı bir iki gün ya da hiç kullanmadan tekrar satarız. (bir iki
gün kullanıp )
6. Tamlama Yanlışlığı
7. Ek Yanlışlığı
Öğle yemeği yedikten sonra toplantı için salona geçildi. (etken /edilgen)
Yararlanılan Kaynaklar
• TEKER, A. Duran vd., Üniversiteler İçin Türk Dili El Kitabı, Ankara, 2012.
• http://eruzem.erciyes.edu.tr/tr/duyuru-detay/15/eruzem-bahar-guz-donemi-
ve-tek-ders-sinavlarina-hazirlik-ders-notlar
3.1. İYİ BİR YAZI NASIL YAZILIR?
Başarılı ve güzel bir yazı yazmak için dikkat edilmesi gerekenler, şöyle
sıralanabilir:
1. Bilgi birikimi
2. Konu seçme
3. Plan yapma
4. Başlık bulma
5. Paragraf bilgisi
6. Ana düşünce
7. Yardımcı düşünceler
Herhangi bir bilim veya sanat dalıyla ilgili özel araştırmalar ve deneyimler
sonunda elde edilecek uzmanlık bilgisini saymazsak genel bir kültür sahibi olmak ve
yazılı anlatımlar meydana getirmek için; kitap okumak, iyi bir dinleyici ve gözlemci
olmak, kütüphanelerden ve teknolojiden yararlanmak gerekir.
Giriş: Konunun belirlendiği ve tanıtıldığı bölümdür. Giriş; bir bakıma söze bir
başlangıç, gelişme bölümünde anlatılacak olanlara bir hazırlık niteliğindedir. Giriş
bölümünü okuyan biri gelişmede nelerden bahsedebileceğimizi anlayabilmelidir.
Giriş bölümünde yazının görünümü belirlenir, konu ve tema açıklanır, yazının
hedefleri ve amacı ortaya konmaktadır. Okuyucuda izlemek isteyeceği bir bakış
yaratılır, okuyucu yazıya hazırlanır. Giriş bölümünde aynı zamanda okuyucuya yön
gösterilmektedir. Bu sayede okuyucunun dikkatinin artması ve istenen yönde tepki
vermesi sağlanacaktır.
Başlık, yazının adıdır. Doğada adı olmayan, ismi konmayan varlık olmadığına
göre yazıya da bir isim konmalıdır.
Kısa ve öz,
Dikkat çekici ve merak uyandırıcı,
Konuyla ilgili,
Ana düşünceyi etkili bir biçimde anlatan,
Kolay söylenebilen ve akılda kalıcı,
Yazının içeriği hakkında fikir verici,
olmalıdır.
Herhangi bir yazının bir satır başından öteki satır başına kadar olan
bölümüne paragraf denir. Paragraflar, bir yazıdaki duygu, düşünce, olayla ilgili
cümle veya cümle topluluğundan oluşur. Her paragrafta bir olay, duygu ve düşünce
bütünlüğü bulunur. Bu sebeple iyi düzenlenmiş bir paragrafta cümlelerin açık, etkili
ve birbirine bağlı olması gereklidir.
Yazıda okuyucuya verilmek istenen asıl düşünceye ana düşünce denir. Bir
parçanın yazılmasının amacı ana düşüncedir, parçanın konusu da parçanın yazımı için
araç niteliğindedir.
> Yazı tek cümle ile özetlenecek olsa bu ana düşünce cümlesi olur.
Ana düşünce; bir paragrafta bir cümle şeklinde parçanın başında, sonunda
veya herhangi bir yerinde verilebileceği gibi bazen de yazının bütününe sindirilmiş
olabilir. Eğer ana düşünce paragrafta verilmiş ise paragraftaki diğer cümleler, ana
düşünceyi açıklayıcı ya da destekleyici nitelikte olur. Ana düşünce yazının bütününe
sindirilmiş ise yazı yorumlanarak, anlatılanlardan hareketle bulunur.
İyi bir yazı yazmak için dilin (ses bilgisinden cümleye kadar bütün) kuralları,
söz varlığı çok iyi bilinmelidir. Sözcüklerin anlamlarını, bunlar arasındaki anlam
inceliklerini ve dilin ifade kabiliyetini iyi bilmek, yazana kolaylık sağlayacaktır. Bu
konudaki birikimin bir anda oluşması elbette mümkün değildir. Kişi, öncelikle
konunun önemine inanır, bol bol okur, araştırır, yazma alıştırmaları yapar, sabırlı
olur ve bunu zamana yayarsa bu birikimi kazanabilir.
Yazı tamamlandıktan birkaç gün sonra sanki bir başkasının yazısını okuyormuş
gibi sayfa düzenine, yazıma, noktalamaya, dil bilgisi kurallarına ve iyi bir anlatımın
niteliklerine uygunluk gibi ölçütlerle dikkatli bir şekilde yeniden okunmalı, varsa
yanlışlar düzeltilmelidir. Yazı, herkesin doğru ve kolay anlayabileceği bir hâle
getirilmelidir.
Burada örnek olarak ana hatlarıyla bir düşünce yazısının planı verilmiştir.
Konu: Şiddet
Giriş: Şiddet nedir? Şiddetin tanımı, alanları, boyutları, bireysel ve toplumsal şiddet;
maddi ve manevi şiddet vb. konular tanımlanarak yazıya giriş yapılır.
Gelişme: Çocukların şiddete nasıl maruz kaldığı, şiddetten nasıl etkilendiği, şiddetin
çocukların; bilişsel, duygusal, bireysel ve toplumsal gelişiminde nelere yol açtığı;
çocuğun içinde bulunduğu çevresel ve toplumsal koşullar göz önünde bulundurularak
konu irdelenir ve örneklendirilir.
Yararlanılan Kaynaklar
Akalın, H., Eker, S., Türk V., Cavkaytar, S. ve Aslan Demir, S. (2015). Türk Dili II,
Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Yayınları, Eskişehir.
Örnek 1
MASAL
Açıklama: Ders kitaplarından alınan yukarıdaki metinde masal ile ilgili okuyucuyu
aydınlatmak amacıyla bilgi verilmektedir. Cümleler süssüz, dolambaçsız ve net
ifadeler içermektedir. Sözcükler, mecaz, yan anlamlarıyla değil gerçek anlamlarıyla
kullanmıştır. Yazar metne kendi görüş ve yorumunu katmamıştır. Yani cümleler
nesnel cümle şeklindedir. İmalı sözler, soyut ve kişisellikten uzak olan metin
açıklayıcı anlatım tekniğinin bütün özelliklerini yansıtmaktadır.
Örnek 2
Yazıda kullanılan ortak dile yazı dili denir. Edebiyat, kültür, kitap dilidir aynı
zamanda yazı dili. Bir uygarlık dili olduğundan ulus bilincine ulaşmamış topluluklarda
yazı dili bulunmaz. Devletlerin yazışma dili olan yazı dili yapma bir özelliğe sahiptir.
Yazı dilinde bütün coğrafya için geçerli olan kurallar vardır. Bir ülkede özlenen bütün
bir coğrafyada yazı dilinin esas alınmasıdır. Dil bilgisi kuralları ve noktalama işaretleri
yazı dilinde önemli özellikler olarak dikkat çeker. Bizim yazı dilimiz Milli Edebiyat
Döneminde benimsenen İstanbul Türkçesidir.
Konuşma dili, günlük dil olarak da adlandırılır. Yöreden yöreye değişen ortak
kullanımı olmayan dildir. Denetleme aracı olmayan konuşma dili doğal bir özellik
taşır. Konuşma dilinin her zaman yazı diline yakın olması tercih edilir. Konuşma
dilinde sözcüklerin orijinal olma özelliği kaybolmuştur. Bir ülke sınırları içerisinde
tek yazı dili olmasına karşın birden fazla konuşma dili olabilir.
Açıklama: Yukarıdaki metinde "yazı dili ve konuşma dili" hakkında doğrudan bilgi
verilmiştir. Metinde sözcükler gerçek anlamında kullanılmış olup anlatımda sade bir
dil tercih edilmiştir. Ayrıca sanatlı, dolambaçlı yollara başvurulmadan dil,
"göndergesel işlevde" kullanılmıştır. Yine açıklayıcı anlatımın bir özelliği olan
"detaylandırma" da metinde söz konusudur.
Örnek 1
Örnek 2
Açıklama: Paragraf, bir durum tespiti ile başlamış. Paragrafta bir düşüncenin
iki yönü tartışılmaktadır. "Paragraf soruları zor mu kolay mı?" düşüncesi. Yazar
devamında bir soruyla bu sorunun cevabını öğrenmeye çalışmaktadır. Yine kendi
düşüncesini dile getirip ispat etmeye çalışmaktadır. Ayrıca metinde hakim olan
sohbet havası da parçanın tartışmacı anlatımla oluşturulduğunun ipuçlarıdır.
Bir olayı yer, zaman ve kişi unsurlarına bağlayarak dile getiren anlatım
biçimine öyküleyici anlatım (öyküleme) denir. Öyküleyici anlatım, açıklayıcı ve
sanatsal öyküleyici anlatım olmak üzere ikiye ayrılır. Sanatsal bir kaygının
güdülmediği ve belirli bir zaman dilimi esas alınarak anlatılan öyküleme türüne
açıklayıcı öyküleme denir. Açıklayıcı öykülemede amaç okura bilgi vermek
olduğundan tarihsel sıralama önemlidir. Sanatsal öyküleme; bilgilendirme amacı
olmayan öykülemedir. Burada amaçlanan olayın içinde yer alan okurda duygu
atmosferi oluşturmaktır. Daha çok roman ve hikâye türünde başvurulan bir öyküleme
türüdür.
Öyküleyici anlatımın dört temel unsuru vardır: olay, zaman, yer ve kişi.
1.OLAY
Olay; eserde yer alan kişi ve kişilerin yaptıkları iş ve edinimlerdir. Olay; yaşanan,
gerçek bir olay da tasarlanan, kurgulanan bir olay da olabilir. Öykülemede okuyucuyu
olay içinde yaşatmak amaçlandığından öyküleyici anlatım tekniğinin en önemli
öğesini "olay" öğesi oluşturur. Öyküleyici anlatımda olmazsa olmazdır olay. Olay; yer,
zaman ve kişilerden bağımsız gerçekleşmez. Olaylar birbirine bağlı olarak gelişir.
Olay, bazen olağanüstü özellikler taşır bazen de günlük, sıradan bir şey olur.
Öyküleyici anlatımda olaylar arasındaki bağlantılar ve olayların peşi sıra birbirini
izleme yöntemine olay örgüsü denir.Olay; serim, düğüm ve çözüm evrelerinde
anlatılır.
a. Serim: Öyküleyici anlatımın giriş bölümü olup ana olayın başladığı yerdir. Bu
bölümde yer, zaman ve kişiler ana hatlarıyla tanıtılır. Bu bölümde ayrıntılar yer
almaz.
2. ZAMAN
Zaman, öykü veya romanda anlatılan olayın geçtiği süredir. Zaman, uzun bir
süreyi içine alabileceği gibi, kısa bir zaman diliminden veya bir günden ibaret de
olabilir. Roman ve öykülerde zaman “geçmiş zaman / şimdiki zaman / gelecek zaman
/ geniş zaman” olarak da karşımıza çıkar.
Kâhya köyün meydanından geçip diğer uçtaki çıkış kapısına vardı. Kapı
kapalıydı. At üzerindeyken onu açamazdı. Birilerini çağırdı. Fakat kapıyı açmak için
kimse gelmedi. Bunun üzerine kendisi attan inip kapıyı açtı. (Bir Gencin Dramı, Lev
Tolstoy)
Bu metindeki zaman, görülen geçmiş zamandır.
3.YER (MEKAN)
Biz o güne kadar istasyona tren beklemeye, tren karşılamaya hiç gitmemiştik.
İlgili memurlara sorup bilgi almak da gelmiyordu aklımıza… Bu sırada bir siren sesi
işittik, trenin istasyona girmekte olduğunu gördük.
4) KİŞİ/KİŞİLER
Kişi, öykü ve romanın temel öğesidir. Kişi; öykü ve romanda anlatılan olayları
yaşayan kişilerdir. Roman ve öykülerde çoğunlukla olaylar insan etrafında gelişir.
Kişi, olaylarda etkindir. Öykü ve romandaki kişilere “öykü veya roman kahramanı” da
denir.
a. Birinci kişili anlatım: Yazar olayları kendisi yaşamış, görmüş gibi anlatır.
Fiiller çoğunlukla birinci tekil kişiye (ben) göre çekimlenir.
Bir gün, okuldan dönünce, avlumuza iki yabana atın bağlanmış olduğunu
gördüm. Eyerlerine, koşumlarına bakılırsa, dağlardan geliyordu atlar. (Öğretmen
Duyşen, Cengiz Aytmatov)
b. Üçüncü kişili anlatım: Yazar, olayları üçüncü kişinin (o) başından geçmiş
gibi anlatır. Yazar, olayların gözlemcisidir. Yazar, olayları kahramandan “o” diye söz
ederek anlatır. Fiiller çoğunlukla üçüncü tekil kişiye (o) göre çekimlenir. Görülen
geçmiş zaman (-dili geçmiş zaman) kipi kullanılır.
Kâğıdı güzelce dürdü, büktü, cebine koydu, çalışma saati dolmadan hızla
koşarcasına eve gitti. (Teneke, Yaşar Kemal)
Örnek 1
Gümüş gibi parlayan bu güzel kaşağının dişlerine bakar. Çok keskin, çok
sivridir. Biraz köreltmek için duvarın taşlarına sürtmeye başlar. Dişleri bozulunca
yeniden dener. Gene atların hiçbiri durmaz ve kızar. Öfkesini sanki
kaşağıdan çıkarmak ister. On adım ilerideki çeşmeye koşar. Kaşağıyı onun taşına
koyup yerden kaldırabildiği en ağır bir taş bularak üstüne hızlı hızlı indirmeye başlar.
İstanbul'dan gelen, üstelik Dadaruh'un kullanmaya kıyamadığı bu güzel kaşağıyı
ezip, parçalar. Sonra onun içine atar. Babası çeşmeye bakarken, onun içinde kırılmış
kaşağıyı görür; Dadaruh'u yanına çağırınca çokkorkar. Dadaruh şaşırır, kırılmış kaşağı
ortaya çıkınca, babası bunu kimin yaptığını sorar. (Kaşağı/Ömer Seyfettin)
İpuçları:
Bir sonbahar akşamı karanlıkta bir ses duyulur. Ali, o sesi merak edip hemen
dışarıya fırlamak istedi. Yaşlı babası Ali'nin bu karanlıkta dışarıya çıkmasına kesinlikle
karşıydı. Neyse ki Ali buna aldırış etmeyip bir anda kendini dışarıda buldu. Sesin
geldiği tarafa yol almaya başladı. Bir o yana bir bu yana bakıp yürürken aynı sesi bir
kez daha duydu. Gideceği yere adımlarını sıklaştırdı. Ali'de müthiş bir merak
ve korku oluştu. Tam sesin geldiği düşündüğü yere vardığını düşündüğünde o ses bir
daha yankılandı. Artık yürüyecek takatı kalmayan Ali geri döndü. Binbir pişmanlıkla
tekrar eve gitti.
İpuçları:
b. Ruhsal Betimleme
c. Fiziksel Betimleme
Kişinin; boyu, ağırlığı, göz rengi, saçları, vücut yapısı, konuşma biçimiyle
anlatıldığı betimlemedir. Fiziksel betimlemede kişinin belirgin, çarpıcı özellikleri
kalın çizgilerle gözlemden yararlanılarak anlatılır. Burada amaç, fiziksel betimlemesi
yapılan kişiyi sözcüklerle âdeta resim çizerek okurun gözünde canlandırmaktadır. Bu
tür betimlemede yazar nesnel olabileceği gibi gözlemlerine duygularını da katabilir.
İki küçük kız dar bir sokakta buluşmuşlardı. Kızlardan biri çok küçüktü, diğeri
ise azıcık ondan büyükçe. Anneleri her ikisine de yeni elbiseler giydirmişti. Küçük
olan mavi bir elbise giyiyordu, öbürü ise sarı basmadan bir elbise. Her ikisinin de
başında kırmızı eşarp vardı.
d. Açıklayıcı Betimleme
Örnek 1
Uzun boylu, sarı saçlı, hafifçe tombul bir genç içeri girdi.
Çantasından yuvarlak, kırmızı renkli, kesici özelliği olan bir alet
çıkardı. Eskimiş, paslanmış kutusunu sınıfın eski olan kapısının yanındaki çöpe attı.
Öğretmen de o siyah, eskimiş çantasının yarı yırtılmış cebinden beyaz bir alet
çıkardı. Ne olduysa bir anda teneffüs zili çaldı.
Örnek 2
Şehrin kenar bir mahallesinde iki katlı dış cephesi mavi olan bir evde yaşardı.
Mehmet, her zaman evinin muhteşemliğiyle övünürdü. Ev, yemyeşil bir zemine
sahip çam ağaçlarıyla süslü büyükçe bir bahçenin içinde yer alıyordu. Evini hiçbir
şeyle değiştirmezdi. Hele o süslü, Ahlat taşları ile çevrili ihata duvarı insanı adeta
büyülüyordu. Evin içi de dışını aratmıyordu. Duvardaki renkli
renkli desenler, eski zamanın tarih kokan halıları, yastıkların üzerine serilmiş
o duygu seli oluşturan bez parçaları…
Yararlanılan Kaynaklar
Akalın, H., Eker, S., Türk V., Cavkaytar, S. ve Aslan Demir, S. (2015). Türk Dili I,
Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Yayınları, Eskişehir.
http://www.edebiyatokulu.org/2015/12/paragrafta-anlatim-teknikleri-
bicimleri.html (Erişim Tarihi: 15.08.2018)
http://www.dilbilgisi.net/konular/anlam-bilgisi/parcada-anlam/paragrafin-
anlatim-yonu/ (Erişim Tarihi: 15.08.2018)
4.2. DÜŞÜNCEYİ GELİŞTİRME YOLLARI
4.2.1. TANIMLAMA:
Bir varlığın ya da kavramın ne olduğunu belirtmeye tanımlama denir. İyi bir
tanımda, sadece gerekli olan şeyler bulunur. Tanımlama, aynı zamanda "Bu nedir?"
sorusunun cevabını içerir. Tanımlamanın başlıca özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:
Örnek 1
Şiir, duygu ve düşüncelerin güzel ve etkili bir biçimde dile getirildiği ve estetik
(güzellik) kavramının esas alındığı yazılara denir. Şiir, hiçbir dönemde önemini
yitirmemiş aksine sürekli artan bir trendle ilgi alanını genişletmiştir. Tarihin farklı
dönemlerinde şiire farklı anlamlar yüklenmiştir. Şiiri; "estetik duyguları harekete
geçiren unsur" olarak tanımlayanlar olduğu gibi "şekilsel bütünsel ritm güzelliği"
olarak tanımlayanlar da çıkmıştır.
Örnek 2
Deneme, yazarın herhangi bir konuda kesin sonuçlara varmadan, kendi kendisiyle
konuşuyormuş gibi yazdığı yazılardır. Deneme, her konuda yazılabilir. Güncel
olaylara yer vermediği için fıkradan ayrılır. Denemede yazarın asıl amacı bilgi vermek
değil kendini anlatmaktır. Düşündürmek, denemenin en önemli özelliği sayılır. Türk
edebiyatında deneme Cumhuriyet Döneminde önem kazanmıştır.
4.2.2. KARŞILAŞTIRMA
En az iki varlık, kavram veya olayın aynı veya farklı taraflarının çeşitli
şekillerde ortaya konulmasına karşılaştırma denir. Bir düşünceyi geliştirme yolu
olan karşılaştırmanın başlıca özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:
Örnek 1
Fuzuli, eserlerinde aşkı (platonik aşkı) farklı ve bütün boyutlarıyla işler. Aşk
acısıyla kıvranmasına rağmen bundan haz duyduğunu söyler. Bu aşk maddi, dünyevi
bir aşk değil ilahi bir aşktır. Aşk acısından hiçbir zaman şikâyet etmez. Divan
edebiyatındaki birçok sanatçı ise aşkı tek taraflı işler. Yani onların işlediği aşk maddi
boyutu olan dünyevi aşktır. Sürekli aşktan bir şikâyet ve sevgiliye kavuşamama söz
konusudur. Aşk acısıyla bu şairler adeta tarumar olmuşlardır.
Örnek 2
Kış mevsiminden hiç ama hiç hoşlanmam. Soğuk oluşuyla, ulaşım zorluğuyla, yiyecek
ve giyecekleriyle insana birçok sıkıntılar yaşatır. Oysa yaz mevsimi öyle mi? Bir kere
üşüme diye bir sorununuz, donma diye bir korkunuz olmaz. Bunun için de kat kat
giyeceklere gereksinmeniz yoktur. Yiyeceklerimizin büyük bir bölümü de yaz
mevsiminin ürünleridir.
4.2.3. BENZETME:
Düşünceyi pekiştirmek, somutlaştırmak amacıyla, iki kavram, durum ya da
olayın birbirlerine benzetilerek anlatılmasına benzetme denir. Benzetmede;
Bir düşünceyi geliştirme yolu olan benzetmede her zaman zayıf olanı
güçlüye yaklaştırma amaçlanır.
Benzetme genellikle "gibi, tıpkı, andırıyor, sanki…" gibi ifadeler içerir.
Daha çok cümle düzeyinde yer alır. Paragraflarda da yer yer
benzetmeye rastlanılır.
Anlatımı etkinleştirmek, güçlendirmek, pekiştirmek ve düşüncenin
açıklığa kavuşturulması için bu yola başvurulur.
Benzetmenin olduğu cümlelerde asıl anlatılmak istenen her zaman
"benzeyen" yani güçsüz varlıktır.
Benzetmeyle hem anlatılan somutlaşır hem de anlatılanın zihinde
berraklaşması ve etkili olması amaçlanır.
Benzetmenin olduğu yerlerde en az iki unsur yer alır. Bunlar;
"benzeyen" ve "benzetilen" unsurlarıdır. Bu unsurlara benzetme yönü ve edatı da
dâhil edilebilir. Hiçbir şekilde bir benzetmede dört unsurdan fazla unsur bulunmaz.
Örnek 1
Örnek 2
(I) Toplumda kömür gibi siyah gözlü kişilerin veya hilal gibi düzgün kaşlı
insanların çok olması önemli değildir. (II) Toplumların Eyüp gibi sabırlı
şahsiyetlere ihtiyacı var. (III) O, durmuş bir saat gibi durup geçmeyen zamandan bile
şikâyetçi değildi. (IV) İnsan, rüzgâr misali akan coşkun nehirlerden geçse bile sabırla
yol almalıdır. (V) Çünkü her insan fanidir ve bir gün göçüp gidecektir.
Örnek 1
İstatistikler, 'okumuyoruz' algısını çürüttü. Geçen yıl üretilen kitap sayısı 480
milyon 257 bin 824 olurken, e-kitap satışları yüzde 100 arttı. Türkiye Yayıncılar Birliği
Genel Sekreteri Kenan Kocatürk, kişi başına üretilen kitap sayısının 6,4 olduğunu
belirterek, bu verinin, "Türkiye kitap okumuyor" şeklindeki algıyı yıktığını
söyledi. Kültür ve Turizm Bakanlığı verilerine göre, geçen yıl Türkiye'de 42 bin 626
yeni kitap basıldı. Yeni yazılıp basılan 42 bin 626 kitabın, 14 bin 726'sını edebiyat
ve retorik, 14 bin 542'sini toplum bilimleri, 2 bin 826'sını din, 2 bin 867'sini tarih ve
coğrafya, bin 933'ünü psikoloji, 651'ini dil ve dil bilimi, 656'sını doğa bilimleri ve
matematik, 2 bin 104'ünü teknoloji, bin 420'sini güzel sanatlar ve 901'ini genel
konularda yazılan eserler oluşturdu. (milliyet.com.tr)
Örnek 2
Türkiye'de çalışan kesimin az mesai yaptığı fikri bir safsatadan başka bir şey
değildir. İnsanlarımızın çalışmada dünya standartlarından daha fazla çalıştığı
tartışma götürmez bir gerçektir. İnsan kaynakları danışmanlık firması Mercer'ın,
çalışanların gerçekte ne kadar zamanlarını iş yaparak geçirdiklerini ölçmek amacıyla
gerçekleştirdiği Haftalık Çalışma Saatleri Analizinde, yıllık izin politikalarının dışında
16 ayrı ülkenin haftalık çalışma saatleri karşılaştırıldı. Analizde değerlendirilen
haftalık çalışma saatlerinde Fransa, 35 saat ile en alt sınırdaki ülke oldu. Almanya,
Fransa'yı 38 saat ile takip ederken, Çin, Çek Cumhuriyeti, İtalya, Japonya, Meksika
ve ABD'de haftalık çalışma saati 40 olarak belirtildi. Analiz sonucunda, 45 saat ile
Avrupa ülkeleri ve ABD'nin üzerinde çalışma periyotuna sahip Türkiye'yi, bölgesel
farklılıklar gösteren Avustralya ve Kanada, 44 saati aşmamak kaydıyla Brezilya ve 45
saati aşmamak kaydıyla Güney Afrika'nın izlediği görüldü. (ntv.com.tr)
4.2.5. ÖRNEKLENDİRME
Anlatılanları daha anlaşılır bir duruma getirip inandırıcı kılmak amacıyla
somutlamaya başvurarak örnekler verme yöntemine örneklendirme denir.
Somutlaştırılanlar daha iyi ve çabuk kavranıldığı için bu yöntem kullanılır.
Örneklendirmenin başlıca özellikleri şunlardır:
Örnek 1
Kişilerin yaşadıkları, tanık oldukları olayları anlattıkları yazı türüne anı
denir. Anılarda yaşanmış olanlar anlatılır. Anı yazarı, gerçeğe bağlı kalmak,
inandırıcılığını arttırmak amacıyla belgelerden, mektuplardan, günlüklerden
yararlanır. Anılarla birlikte dönemin anlayışı, siyasal durumu, tarihsel gerçeklikleri
de anlatılır. Bu konuda Türk edebiyatında da birçok anı örneğine rastlanır: Mor
Salkımlı Ev, Boğaziçi Mehtapları, Çankaya, Zeytin Dağı, Ömer'in Çocukluğu vb.
Örnek 2
Örnek 1
Hedefi olmayan, bir şey üretmeyen bir insanın toplumda bir karşılığı olmaz. Kişiler
ancak ürettikleriyle topluma faydalı olabilirler. İnsanı insan yapan en üstün meziyet
de bir şeyler üretebilmesidir. Öyleyse insan, kendisini ayrıcalıklı kılan bu özelliğiyle
ön plana çıkmalıdır. Yoksa insan madde itibariyle bir hiç hükmündedir. Bunun için
Necip Fazıl; "Tomurcuk derdinde olmayan ağaç, odundur." der.
Açıklama: Tanık göstermede anlatımda somutlaştırma ve inandırıcılık esas
amaçtır. Tanık gösterilen söz genellikle tırnak içerisinde gösterilir. Bu paragrafta da
yazar, insanı değerli kılan en önemli unsurdan bahsetmiştir. Bu da insanı diğer
canlılardan ayıran düşüncesi ve üretebilme kabiliyetidir. Yazar, düşüncesini
inandırıcı kılmak için de Necip Fazıl Kısakürek'in "Tomurcuk derdinde olmayan ağaç,
odundur." sözünü tanık göstermiştir.
Örnek 2
Hepimizin her zaman hoşuna gitmiştir bir çift güzel söz duymak. Tam tersini
söylemek de mümkün. Eleştirildiğimiz zaman bizi eleştireni sevmeyebiliyoruz. Ondan
değil midir ki yapmacık da olsa övgüler hoşumuza gider. Bir insanın başarılı olması
için elbette övgüye, motivasyona ihtiyacı vardır oysa kalıcı bir başarı için de hiçbir
zaman eleştirilmekten çekinmemeliyiz. Atalarımız; "Kusurlarınızı size söyleyebilecek
arkadaşlar bulun." sözünü boşuna söylememiştir herhalde.
Yararlanılan Kaynaklar
Akalın, H., Eker, S., Türk V., Cavkaytar, S. ve Aslan Demir, S. (2015). Türk Dili I,
Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Yayınları, Eskişehir.
http://www.edebiyatokulu.org/2015/12/paragrafta-anlatim-teknikleri-
bicimleri.html (Erişim Tarihi: 15.08.2018)
http://www.dilbilgisi.net/konular/anlam-bilgisi/parcada-anlam/paragrafin-
anlatim-yonu/ (Erişim Tarihi: 15.08.2018)