You are on page 1of 2

Kabullenmek ya da reddetmek

Yaşamının her alanında sayısız sorunla karşılaşıyoruz. İş yerinde, sokakta, markette, ikili ilişkilerde ve
daha nicesi...
Bu sorunlar bazen öylesine içinden çıkılmaz hale geliyor ki ne yapacağımızı bilemiyoruz. Ne yapsak çare
bulamıyoruz, karşılaştığımız sorun giderek büyüyor ve biz onun altında daha da eziliyoruz.
Kimi sorunlar vardır ki çözüm bulmak mümkün değildir. Onunla birlikte yaşamayı kabullenmeniz gerekir,
kimi sorunları aşabilmek için ise biraz inatçı ve kararlı olmak gerekir.
Her şeyden önce şunu bilmek gerekir ki bir sorunu çözmek için çabalarken karşılaşılan iki tür koşul vardır.
Bunlardan bir tanesi bizim belirleyici olabileceğimiz ve bizim sahip olduğumuz çözüm üretebilme
yeteneğine göre değişkenlik gösterebilen etkenler, yani subjektif koşullardır. İkincisi ise bizim elimizde
olmayan ve değiştirme gücümüzün olmadığı, bizim dışımızdaki etkenler, yani objektif koşullardır.
Bir soruna çözüm bulabilmek için bu her iki etkenin de uygun olması gerekir. Yani hem kendimiz o soruna
çözüm üretebilecek koşullara sahip olmalıyız hem de bizim dışımızdaki etkenler ürettiğimiz çözümü
hayata geçirebilecek koşullarda olması gerekir.
Biraz daha açmak için bunu bir kaç farklı örnekte ele almak daha doğru olacaktır.
Örneğin çalıştığımız iş yerinde iş güvenliği ile ilgili sorunlar yaşanmaktadır. Diyelim ki bu işyeri ağır
kimyasalların kullanıldığı ve patronların çalışanların sağlığına önem vermediği, önceliğinin daha fazla kar
elde etmek olduğu bir tesis olsun. Bu sorunları çözmek için öncelikle bu sorunu yaşayan işçilerin bu
soruna karşı kararlı bir mücadele vermeye hazır olmaları gerekir. Bunun için kendi aralarında
örgütlenmeli ve güçlü bir mücadele yürütmeleri şarttır. Bu subjektif dediğimiz, yani sorunu yaşayanların
etkide bulunup belirlediği koşullardır. Ama örneğin söz konusu kimyasalların yaydığı kirlilikten korunmayı
sağlayacak uygun kıyafetler ya da diğer koşullar henüz geliştirilmemiş, yani söz konusu sorunu köklü
şekilde çözmek mümkün değilse, bu noktada bizim dışımızda olan ve değiştiremeyeceğimiz objektif
etkenlerle karşılaşmış oluruz. Dolayısı ile yapılması gereken olabilecek en gelişmiş tedbirlerin alınması
için patronlar üzerinde gerekli baskıyı sağlamak olmak durumundadır.
Bu sorunda işçiler ya bu koşullarda çalışmayı kabullenecekler, ya da bunu reddedip mücadeleye
girişeceklerdir. Eğer yukarıda belirttiğimiz gibi henüz bu sorunu ortadan kaldıracak bir yöntem
geliştirilmediyse zaten elden gelen bir şey yoktur, ya riski göze alıp çalışmayı kabul edecekler ya da işsiz
kalmayı göze alıp çalışmayı reddedeceklerdir.
Bir diğer örnek ise ikili ilişkilerden verilebilir. İkili ilişkilerde karşılaşılan sorunları aşmak kimi zaman kolay,
kimi zamansa imkansıza yakın olabilir. Eğer iki kişi aralarında sağlıklı bir iletişim kurmayı, birbirlerine
saygı duymayı, birbirlerini anlamayı başarabilirlerse, ki bunlar o iki kişinin elinde olan, yani subjektif
etkenlerdir, çoğu zaman sorunlara çözüm bulmak kolay olur. Kimi zamansa iki kişi arasındaki saygı ve
anlayış ciddi tahribatlara uğrar. İletişim kurmak, birbirini anlamak mümkün olmaz. Bunda içerisinde
yaşanılan ekonomik, sosyal koşullar, toplum yapısı, kültürel etkenler ya da iki kişi arasında yaşanan geri
dönüşü mümkün olmayan travmalar gibi bir çok farklı neden etkili olabilir. İki kişinin değiştirmeye
gücünün yetmediği, kendileri dışında gelişen bu etkenler ise objektif olanlardır.
Bu durumda aralarında sorun yaşayan kişiler eğer ilişkilerini korumak istiyorlarsa sağlıklı iletişim
kurmanın yolunu bulmak durumundadırlar. Ancak aralarındaki iletişim artık kopmuşsa yapılabilecek tek
şey durumu kabullenmek ve kendi yollarına gitmektir.
Bu iki örneğe bakıldığında, aklımıza gelebilecek bunlara benzer hemen hemen tüm örneklerde olduğu
gibi, gerek sorunların ortaya çıkışında gerekse de sorunlara çözüm üretmeye çalışırken karşılaştığımız
hem subjektif hem de objektif koşulların gelişiminde en belirleyici şeyin içerisinde yaşadığımız toplum
yapısı olduğunu görürüz. Karl Marks bunu altyapı yani üretim ilişkileri, üst yapıyı yani devlet yapısını,
onun yasalarını, kültürel anlayışını, toplumsal yapısını belirler şeklinde açıklamıştı. Ve eklemişti;
içerisinde yaşadığımız üretim ilişkilerinin bilincimizi biçimlendirir.
Bundan çıkan sonuç ise şudur; hayatımızın birçok alanında yaşadığımız sayısız sorunu aşabilmek için
çabalarken elimizde olan ve olmayan etkenlerin farkında olmalıyız. Eğer bunu yapmazsak ve elimizde
olmayan etkenlerin yaşadığımız soruna çözüm bulmamızı en azından şu an için imkansız kıldığını
kabullenmezsek günün sonunda çok yıpratıcı travmalar yaşamamız kaçınılmazdır. Yani eğer içinden
çıkamadığımız ve elimizden gelen bir şeyin olmadığı bir sorunla karşı karşıya isek yapmamız gerken şuan
için o sorunu aşamayacağımızı kabullenmek olmalıdır. Ancak bunun anlamı o sorunu içselleştirip onunla
birlikte yaşamayı kabullenmek olmamalıdır. Çünkü yukarıda da bahsettiğimiz gibi yaşadığımız hemen
hemen bütün sorunların temelinde içerisinde yaşadığımız kapitalist üretim ilişkileri ve onun üzerinde
şekillenen kapitalist devlet yapısı, hukuğu, kültürel anlayışı ve toplumsal yapısı bulunmaktadır. Bizim
elimizde olmayan objektif koşulların ortaya çıkmasında en etkili olan bu yapılanmayı ortadan
kaldırmamız ise mümkündür. Bunu başarmamız durumunda bugün yaşadığımız bir çok sorunun ortadan
kaldırılması hem daha kolay olacak, hem de çözümü imkansız gibi görünen hemen hemen tüm sorunlara
çözüm üretmemiz mümkün duruma gelecektir.
Bunu başarabilmek ve kapitalist toplum yapısının yerine yeni bir düzen kurmak ise tamamen bize
bağlıdır. Çünkü bunun için gerekli olan bilgi, teknik, birikim gibi objektif koşullar artık mevcuttur, eksik
olan ise bunu başaracak olan işçi sınıfı temelli örgütlenme ve devrimci mücadeledir. Bu ise subjektif yani
gelişimi bizim elimizde olan bir şeydir. Yani yapmamız gereken hayatımızı cehenneme çeviren sorunlarla
ve bu sorunların temelinde yatan kapitalist toplum yapısı içerisinde yaşamaya devam etmeyi
kabullenmek yerine bu düzeni reddedip yeni bir yaşamı kurmak için harekete geçmektir. İşte o zaman
bizi saran karanlık dağılacak, yeryüzü aşkın yüzüne dönüşmeye başlayacaktır…

You might also like