You are on page 1of 3

Kafkaslardan Balkanlara

değişen jeopolitik denge


4 Ekim 2023
Dr. Barış Adıbelli yazdı…

2020’de gerçekleşen Karabağ zaferi Avrasya’da Pandora’nın kutusunu açmıştı.


Avrasya coğrafyasının iki ana coğrafi ayağı vardır. Bir tanesi batıda Balkanlar,
doğuda ise Kafkaslardır. Alexander Dugin gibi Rus jeopolitikçiler, Balkanlar ve
Kafkasları birbirinden ayrılmaz ikili olarak görür. Zbigniew Brzezinski gibi
Amerikalı jeopolitikçiler ise Balkanlar’la Kafkasya’yı ikiz kardeşler olarak
görürler. Aslında her iki bölge de jeopolitik avantajlara sahip olduğu kadar
jeopolitik riskler de içermektedir. Bunların en başında iki bölge de etnik ve dini
çatışmaların ana merkezleri olarak öne çıkmalardır. Balkanlar ve Kafkaslar,
aynı zamanda Karadeniz havzasının hinterlandı içerisindedir. Balkanlar
üzerinden Avrupa içlerine uzanırken, Kafkaslar üzerinden Hazar ve Orta Asya
enerji havzalarına ulaşma imkanı vardır.

Azerbaycan Karabağ Savaşı‘yla Kafkasya‘da tarihin akışını değiştirmiş


durumda, bunun somut sonuçları Zengezur Koridorunun açılmasıyla daha net
görülecektir. Balkanlar’da ise tarihin akışını değiştiren birden fazla kırılma
noktası var. 1990’ların ilk yarısında gerçekleşen Bosna Soykırımı 1990’ların
sonlarında gerçekleşen Kosovalı Arnavutlar’a yönelik Sırp katliamı, BM
Güvenlik Konseyi kararı olmadan NATO’nun Sırbistan‘a müdahale etmesi ve
nihayetinde 2008 yılında Kosova’nın bağımsızlığını ilan etmesi. Bugün
Kosova’nın bağımsızlığını Sırbistan, Rusya ve Çin tanımıyor.

Balkanlar, 20. yüzyıldaki iki Dünya Savaşı’nın filizlendiği coğrafyada olması


hasebiyle önemlidir. Birinci Dünya Savaşı’nın çıkışına neden olan kurşunu
Avusturya Veliaht prensine Saraybosna’da sıkan bir Sırp militandı. Tarih
boyunca Balkanlar hep diken üstünde olmuş, Balkan milletleri hep birbirleriyle
sorunlar yaşamıştı. Bugün de hem Balkanlar’da hem Kafkaslar‘daki gelişmeler
asırlık sorunların halen çözülemediğini, her defasında bu sorunların bir şekilde
halının altına süpürüldüğünü, günü kurtarmaya yönelik politikalarla geçiştirildiği
ama gün geldiğinde halının altından bu sorunların yeniden çıktığını tarih bize
göstermektedir. Adeta bir kangren olan Karabağ meselesi Azerbaycan’ın azmi
ve kararlığı neticesinde 2020’deki vatan savaşı ile çözüldü, kalanlar da
geçtiğimiz haftalarda düzenlenen terörle mücadele operasyonuyla ortadan
kaldırıldı . Ancak bir barış anlaşması imzalanmadan, Ermenistan üzerine düşen
yükümlülükleri yerine getirmeden gerçek bir barış ortamının sağlandığını
söylemek mümkün değildir. Fakat Balkanlar’daki sorunlar çözülemedi, sadece
donduruldu. Bosna, Kosova ve NATO operasyonu Sırplar için kapanmamış
birere dosyadır. Tarihi bir hesaplaşmanın da belki de fitili olacaklar.

Halihazırda Avrupa’da zaten Ukrayna Savaşı’nı yaşanmakta, bu savaşın


gidişatının belli olmaması ya da bir başka değişle bu savaşın Karadeniz’e,
Moldova‘ya, Gürcistan’a sıçrama ihtimali uluslararası toplumu
endişelendirmektedir. Ukrayna’ya coğrafi olarak çok da uzak olmayan
Balkanlar’da yeniden bir etnik tansiyonun yükselmesi, etnik çatışma ihtimalinin
artması bu endişeleri arttırmaktadır.

Tarih boyunca Sırplar, Ruslarla her zaman yan yana, omuz omuza olmuşlardır.
Bugün de bundan farklı bir durum yok. Rusya da Sırbistan’ı her anlamda her
zaman desteklemiştir. Bu desteğini en çok Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi’nde veto gücünü kullanarak göstermiştir. Sırbistan Kosova’yı bağımsız
bir devlet olarak kabul etmiyor. Aksine Kosova’yı Sırbistan’ın toprağı olarak
kabul ediyor. Bu görüş Rusya tarafından da destekleniyor.

Bugün Kosova‘daki Sırplar müzakere yoluyla çözülebilecek incir çekirdeğini


doldurmayacak meselelerden dolayı bir kez daha Kosova yönetimi ile karşı
karşıya geldi. Aslında Kosova’daki Sırplar bir oldu bitti yaratarak Kosova’da bir
iç savaş çıkararak yeni bir süreç başlatmak istiyor. Sırbistan’ın da her zaman
Kosova‘daki Sırpları korumaya yönelik adımları attığı biliniyor adeta
Kosova‘daki Sırpların hamisi olarak her zaman onların arkasında durması
nedeniyle olası bir çatışma ortamında Sırbistan’da bu meseleye taraf olacaktır.
Unutulmamalıdır ki ne Kafkaslar 1990’ların Kafkaslarıdır ne de Balkanlar
1990’ların Balkanlarıdır. Köprülerin altından çok sular geçti. Bunun en iyi
örneğini Azerbaycan Ermenistan durumunda görebiliriz .

Dolayısıyla bugün Azerbaycan ile Ermenistan arasında yaşanan gelişmeler ve


Karabağ’ın özgürleştirilmesi Balkanlar’daki hadiselerden ayrı tutulamaz. Hem
Balkanlar hem Kafkaslar’daki gelişmeler de Ukrayna Savaşı’nda ayrı
görülemez. Rusya için Kosova sorunu bulunmaz bir nimettir. Kosova sorunu,
NATO’nun dikkatini Ukrayna üzerinden ayırmasına neden olacak kadar önemli.
Bir başka deyişle Sırplar NATO’yu Balkanlar’da oyalarsa üzerindeki NATO
baskısını ve kuşatmasını hafifleten Rusya da Ukrayna savaşında daha rahat
hareket etme alanına kavuşacak. Eğer Rusya desteğinde Sırplar Balkanlar’daki
göreceli barış ve istikrarı bozmaya yönelik adımlar atarsa misilleme olarak ABD
ve NATO da bunun karşılığını Gürcistan’da verecektir. Abhazya ve Güney
Osetya’nın Rus işgali altındaki Gürcistan toprakları olarak gören ABD ve NATO
da bu iki bölgeyi yeniden Gürcistan’a katmak için çaba sarf edecektir.

Sırbistan ve Çin, NATO ile kan davası bulunan iki ülkedir. 1999’da NATO
uçakları Çin’in Belgrad elçiliğini vurmuştur. NATO her ne kadar kazayla oldu
dese de Çin’in bunu kasıtlı bir saldırı olduğu konusunda bugün dahi ısrarlıdır.
Benzer şekilde hem başkenti Belgrat’ın bombalanması hem de dönemin
Sırbistan Cumhurbaşkanı Miloşeviç de Uluslararası Ceza Mahkemesinde
yargılanıp hapis cezasına çarptırılıp ve hücresinde ölmesi (Bugünlerde benzer
bir cezayı da Putin’e verdirmek için ABD, Uluslararası Ceza Mahkemesi
nezdinde epey bir çaba harcıyor.) Sırbistan’ın da NATO’ya karşı kan davası
gütmesine neden olmuştur.

Sonuç olarak Kafkaslar Avrasya’da jeopolitik çıkarların ve enerji


havzalarının anahtarı iken Balkanlar Avrupa’ya savaşı yayacak zincirlerin
anahtarıdır. Dolayısıyla bu iki anahtarın kimin elinde olacağı oldukça
önemlidir. Galiba şu anki mücadele de bu anahtarları ele geçirmek…

You might also like