Professional Documents
Culture Documents
Aylin Doğan - Savaş Yokluk Ve Mutfak
Aylin Doğan - Savaş Yokluk Ve Mutfak
• EDİTÖRDEN
• DOSYA
• KRİTİK
• SÖYLEŞİ
• PORTRE
• EVVEL ZAMAN
• KİTAPLAR
• HER ŞEY
• HABERLER
• TADIMLIK
• SORUŞTURMA
Savaşlar elbette savaşa dâhil olan ülkelerin gerek siyasî gerekse ekonomik ve sosyal
yaşamını tarihin her döneminde etkilemiştir. Ancak Hobsbawn’ın belirttiği gibi, 20’nci
yüzyıl savaşları daha öncekilerden farklı olarak bütün yurttaşları kapsamakta ve
halkın çoğunluğunu seferber etmektedir. Zira bu savaşların sürdürülebilmesi büyük
askerî donanıma ihtiyaç duymakta ve bütün ekonominin de bunları üretecek şekilde
yönetilmesi gerekmektedir. Savaşlar sadece cephede değil, iç cephede de
mücadeleyi zorunlu kılmaktadır ki, savaş gerek mücadele içine giren kişiler gerekse
etkilediği gruplar açısından toplumsal bir boyut kazanmaya başlar.
I. Dünya Savaşı, içinde yer alan ülkelerin asker-sivil tüm vatandaşlarının bir şekilde
mücadeleye dâhil olduğu, bu nedenle literatürde “topyekûn savaş” olarak tanımlanan
ve toplumun büyük bir kısmını etkilediği için de ülkelerin toplumsal hayatlarında köklü
değişimlere sebep olan bir savaştır. Topyekûn mücadelenin verildiği I. Dünya
Savaşı’na mutfak penceresinden bakacak olursak, mutfaktaki uygulamaları büyük
ölçüde yokluğun ve zorunlulukların şekillendirdiğini görürüz.
I. Dünya Savaşı’nın ortaya koyduğu şartlar içerisinde savaşta yer alan birçok ülke
gıda maddelerinin temininde büyük sıkıntı yaşamıştı. İhtiyaç duyduğu gıda
maddelerini Avustralya, Yeni Zelanda, Amerika ve Kanada’dan ithal eden
İngiltere’nin, 1916 yılında Almanya’nın başlatmış olduğu denizaltı saldırılarıyla ticaret
gemileri tehdit altında kalmış, 1917’nin sadece şubat ayında 230 gemi ve 300 bin ton
yük kaybedilmişti. Deniz ticaretinin ablukaya alınması İngiltere’yi ciddi bir gıda
sıkıntısıyla karşı karşıya bırakmıştı. Savaşın dayattığı koşullar altında İngiltere Gıda
Bakanlığı ülkenin kendi ihtiyaçlarını kendi kaynaklarıyla karşılayabilmesi ve tarımsal
üretimi iyileştirip arttırabilmek için kadın vatandaşlarından faydalanarak, 1916
yılında Women's Land Army (Kadın Toprak (Kara) Ordusu)’nu kurmuştu.
Tarımsal üretimi arttırma çabasının yanı sıra sınırlı olan kaynakların idareli
kullanılması da önemli bir diğer konu olmuş, hükümet sınırlı olan kaynakların
tasarruflu kullanımı için teşvik edici posterlerle kadınları bilinçlendirme kampanyaları
yürütmeye başlamıştı. Eleri Pipien, İngiltere’de tasarrufu teşvik etmek amacıyla
üretilen posterlerde hiçbir zaman yokluktan veya yokluk tehlikesinden
bahsedilmediğini, bunun yerine ekmek tasarrufunun önemi vurgulanarak yapılan
tasarruflarla iç cephedekilerin savaşa direkt olarak katkı verdiği hissinin uyandırılmak
istendiğine dikkat çekmektedir.
İç cephe çeşitli uygulamalarla savaşa dâhil edilmekte, her iki ülkede de başta un,
yağ, şeker ve et olmak üzere gıda maddelerinin tasarruflu kullanılması önerilmekte
sebze ve meyve tüketimi öne çıkarılmaktaydı. Tasarruf edilerek hazırlanan
yemeklerin besin değerleri göz önünde bulundurulmakta yemek sağlık ilişkisi dikkat
çekici şekilde vurgulanmaktaydı. Mutfakta yapılan bu zorunlu uygulamalar ülkelerin
mutfak kültürlerinde ve tüketim alışkanlıklarında kalıcı izler bırakmaktaydı. Bunun
yanı sıra Amerika savaş sonrası İstanbul’un işgal yıllarında gıda maddeleri
konusunda önemli bir tedarikçi olmuş. İstanbul piyasasında Amerika’dan ithal edilen
farklı kalite ve markalarda un önemli bir yer sahibi olmaktaydı. İstanbul’da savaş ve
mütareke yıllarında temininde sıkıntı yaşanan un gibi yağ, şeker, pirincin de bir kısmı
Amerika’dan ithal ürünlerle karşılanmaktaydı.
Savaşın son yıllarındaki İstanbul halkının durumu New York Times gazetesine bu
sözlerle yansıyordu. Osmanlı İmparatorluğu Balkan Savaşları, Birinci Dünya Savaşı
ve Milli Mücadele yıllarında savaşın ortaya koyduğu zor şartlarla 10 yılı aşkın bir süre
mücadele etmek zorunda kalmış, iaşe temini konusunda da büyük sorunlar
yaşamaktaydı. İstanbul’da, savaş ve mütareke yılları boyunca gıda maddelerinin
temininde yaşanan sıkıntıların giderilmeye çalışılmasının yanı sıra karaborsacılık ve
gıda maddelerinin yüksek fiyatlarının kontrol altına alınması için de mücadele
ediliyordu. İaşe temininde yaşanan sorunları çözmek, yüksek fiyatları kontrol altına
alabilmek amacıyla birçok düzenleme ve uygulama yapılsa da başta halkın temel
besin maddesi olan ekmeğin hammaddesi olan un olmak üzere, yağ, şeker, et gibi
ürünlerin temininde büyük sıkıntılar yaşanmaktaydı. Gıda maddelerinin yüksek
fiyatlarının yanı sıra savaş yılları boyunca içinde bulunulan ekonomik şartlar
neticesinde alım gücü düşen birçok şehir sakini her tür gıda maddesini temin etmekte
güçlükler yaşamaktaydı.
Yazının devamında dönem için ulaşılması nispeten daha kolay olan sebzelerin
ağırlıklı olarak kullanıldığı tarifler verilmiş. Tariflerde et kullanılmamış olması, yazının
amacı ve etin yüksek fiyatları düşünüldüğünde içinde bulunulan şartlarla mutfakta
nasıl mücadele edildiğini gösteren bir örnektir. Haşlanmış lahana ile verilen köfte tarifi
de Etsiz Yağsız Tecrübeli Yemekler kitabında olduğu gibi alışıla gelmiş yemeklerin
ikame ürünlerle nasıl hazırlandığını gösteren bir diğer örnektir.
Bu yokluk yıllarında mutfakta yapılan zorunlu tasarruf kadar önemli bir diğer konu da
yokluğu çekilen ürünlerin yarattığı boşluğun ikame ürünlerle doldurulmasıydı. Savaş
şartları altında yaşanan yokluğun mutfağı nasıl etkileyip şekillendirdiğini, yokluğu
çekilen gıda maddelerinin yerine ikameleri kullanılarak bu yoklukla nasıl mücadele
edildiğini göstermesi açısından çok önemli ve özgün bir kitap Hüseyin Hüsnü
tarafından 1918 yılında kaleme alınmıştı. Etsiz Yağsız Tecrübeli Yemekler isimli bu
kitapta Hüseyin Hüsnü tarafından yokluğu en çok çekilen ürünler olan et ve yağ
kullanılmaksızın ikame ürünlerle hazırlanabilecek yemeklerin tarifleri verilmekteydi.
Hüseyin Hüsnü kitabının ön sözünde:
“Hal-i müzayaka (sıkıntı hâli) dolayısıyla et ve yağ tedariki her keseye sığamaz
derece yüksek fiyatta bulunduğundan i’tiyada (alışkanlık) göre sıcak yemek
yiyememek zaruretinin defi düşünülerek imkan mertebe idame-i afiyete medar
olabilecek ve tedariki bin-n-isbe eshel (en kolay) sebze vesaire ile etsiz ve yağsız
tecrübeli yemek tertibe dair iş bu listenin tahrîrine fi 1 Ağustos sene 1333 (1917)
tarihinde bedd ( başlangıç ) olundu”.
- Altı aydır sıcak yemek yememiştim de palamutun kokusu canıma can kattı!
Pilavda olduğu gibi makarnanın da yağ yerine peynirle hazırlanması, makarna temin
edilemezse evde yapılan eriştenin peynir ve cevizle nasıl hazırlanacağı ve sarımsaklı
yoğurtla servis edilecek tatar böreği tarif edilmiştir. Sacda hazırlan yufkayla veya
hamur açmayı bilmeyenlerin çarşıdan alacakları lavaş ekmeğiyle yapabilecekleri kır
böreği tarifi verilmiştir. Börekte iç olarak haşlanmış yumurta, peynir, maydanoz
kullanılırken, hamurların arasına yağ yerine domates ve soğanla hazırlanan sos
sürülür.
Verilen tarifler her ne kadar ikame malzemeler kullanılarak sade bir şekilde
hazırlansa da bazı tariflerin sonunda yemeklerin nasıl sunulacağı ve süsleneceği
bilgisi de unutulmamıştır. Tariflerin sonunda, haşlanmış yumurta, zeytin ya da nar
taneleri, doğranmış domates, kişniş veya maydanoz yapraklarının sunuma
hazırlanan yemeklerin süslenmesi için kullanılması önerilmiştir. Böylesi bir yokluk
döneminde bile yemeğin estetik tatmininden vazgeçilmemiş olması yemeğin sadece
hayatta kalabilmek için tüketilen bir besin maddesinden öte kültürel bir unsur oluşuna
dikkat çekici bir örnektir.
Metinde kitabın ismiyle uyuşmayan bazı tezatlıklar yer almaktadır ki bunlardan biri
etsiz kuru fasulye yemeği tarif edilirken kullanılması önerilen Kayseri pastırmasıdır.
Ancak pastırma bulunmazsa sucuk, o da bulunmazsa çemen de kullanılabileceği
söylenmektedir. Benzer bir tezat Hüseyin Hüsnü’nün Halep ve Urfa’da meşhur
olduğunu söylediği çiğ köfte ve içli köfte tariflerini verdiği bölümde karşımıza
çıkmaktadır. Yazar etsiz içli köfte tarifi verirken devamında malzemelerinde et
bulunan bu tarifleri de vermeye başlamıştır. Bu iki noktada karşımıza çıkan, kitabın
ismiyle tezat oluşturan malzeme ve tarifler çekilen et sıkıntısı sebebiyle duyulan
özleme işaret ettiği düşünülebilir.
Yokluğu çekilen yağ yerine peynir, ayran veya yoğurt kullanılmış, sebze
yemeklerinde de yağın olmayışının yarattığı lezzet eksikliği soğan ve domatesin
kullanılmasıyla tamamlanmaya çalışılmıştır. Ağırlıklı olarak, diğer gıda maddelerine
kıyasla daha kolay temin edilebilen sebze ve çeşitli bakliyat bu mutfağın ana
malzemesi olmuştur. Amerikan kökenli sebzeler, domates, biber, patates, taze ve
kuru fasulye, kabak sıklıkla kullanılmıştır. Hatta patates ve kuru fasulye saray
mutfağında bile ikame bir ürün olarak yer almıştır. Yağ kullanılmadan
uygulanılabilecek haşlama, kebap gibi pişirme tekniklerinin kullanıldığı görülmüştür.
Etsiz, Yağsız Tecrübeli Yemekler kitabı İstanbul’da gıda maddelerini temin etmekte
yaşanan sıkıntı karşısında, mutfakta sadeleşmeye gidilerek, ikame ürünler kullanarak
alışılmış lezzetleri sofraya taşıyabilecek çözüm yolları önerirken, İstanbul’da yaşayan
herkes bu kitabın okurları kadar şanslı değildir. Savaş ve Mütareke döneminde
yaşanan gelişmeler neticesi yoksullaşmış halk için sıcak bir yemek yiyebilmek, beyaz
ekmek alabilmek, mutfağında yağ, şeker ve etin bulunması ve yüzyıllardır keyifle
içtiği kahvesini yudumlamak bu dönemde bir lükstür. Hatta Mütareke dönemini konu
alan romanlar, birçok insanın bu yokluk mutfağında tarif edilen yemekler bir tarafa,
kuru bir ekmeği bile bulmakta güçlük çektiğini anlatmaktadır.
• mutfak
• savaş
• yokluk
• birinci dünya savaşı
• yemek kültürü
• propaganda
• savaş dönemi yemek kitabı
• aylin doğan
Bu dosyadan diğer yazılar
• NEZAKET DEFNE KARAOSMANOĞLU
Dosya
Mutfak, hafıza ve otantiğin tutuculuğu
• SULA BOZİS
Dosya
Tarihî kent İstanbul'un yemek kültürü üzerine güzelleme
• TUBA ŞATANA
Dosya
Karay, mutfak ve yemek meselesi…
• SENEM AYTAÇ
Dosya
Bir cinayet mahalli olarak mutfak
• TÜLİN URAL
Dosya
Türkiye burjuvazisi aile sofrasında: Cevdet Bey ve Oğulları ile Sessiz Ev'de aile yemekleri
• ERHAN AKARÇAY
Dosya
Mutfağın sosyolojisi
• SEVİNÇ ALKAN KORKMAZ
Dosya
Mutfağın -e[ril] hâli: Tasarım ve cinsiyet
• TUĞÇE ISIYEL
Dosya
Karpuz ve lahananın dayanılmaz ağırlığı
• NEŞE ÜMİT
Dosya
Yemeğinizi nasıl paylaşırdınız?
• SEÇİL TÜRKKAN
Dosya
Bir mücadele alanı olarak temiz gıdaya erişim
• ŞAHAN YATARKALKMAZ
Dosya
Ozu'yla masa muhabbeti
• ELİF TANRIYAR
Dosya
Kelimelerin yerine tatlar, kahramanların yerine yemekler geçtiğinde
• BURAK ONARAN
Dosya
Siyasetin izinden yemek ve edebiyat
• ÖZGE SAMANCI
Dosya
Tarih içinde değişen damak tadı
• KÜLTİGİN KAĞAN AKBULUT
Dosya
Julia Child'dan Tasty'ye yemek yayıncılığının dönüşümü
• EZGİ TUNCER
Dosya
Yemek ve yerleşmek: Fatih'te Suriye lokantaları
• NİLAY ÖRNEK
Dosya
Yemek sadece yemek değildir!
• TUĞÇE ARSLAN
Dosya
Toplumsal bedenin sofrasında
• BEDİA CEYLAN GÜZELCE
Dosya
Ateşte romanım var
• K24
Dosya
Ömrü genişletmek için: Ruhun Gıdası Kitaplar
• SEÇİL EPİK
Dosya
Ferzan Özpetek masası
Sonraki Yazı