Professional Documents
Culture Documents
Nükleer Tıp Teknisyen Notları
Nükleer Tıp Teknisyen Notları
Nükleer Tıp
Teknisyen Kursu
BİLİMSEL SEKRETERYA
TÜRKİYE NÜKLEER TIP DERNEĞİ
Cinnah Caddesi Pilot Sokak No:10/12
06650 Çankaya / ANKARA
Telefon: 0 312 441 00 45
Faks: 0 312 441 12 97
E-mail: dernekmerkezi@tsnm.org
Web: www.tsnm.org
KURS SEKRETERYASI
SERENAS Uluslararası Turizm Kongre ve Organizasyon A.Ş
Turan Güneş Bulvarı 5. Cadee No: 13
06550 Yıldız, Çankaya / ANKARA
Telefon : 0 216 594 58 26
Faks : 0 216 594 57 99
E-mail : info@klinikmikrobiyoloji2013.org
İÇİNDEKİLER
Önsöz ............................................................................................................................................. 5
Saygılarımla
19 Nisan, 2014 5
TEMEL RADYASYON FİZİĞİ VE
TANIMLAR
Atom ve yapısı
Moleküller maddenin fiziksel ve kimyasal özelliklerini kaybetmeden bölünebilecek en
küçük parçacıklarıdır. Molekülleri oluşturan temel yapı taşları atomlardır. Tüm maddeler
atomlardan yapılmıştır. Atom maddenin bölünebilecek en küçük parçasıdır. Radyoaktif
parçalanmalar dışında atomlar başka bir maddeye dönüşemez. Aynı cins atomlar bir araya
gelerek elementleri oluştururlar.
Atom hakkında günümüze kadar Democritus, Dalton, Thomson, Rutherford ve Bohr
isimli bilim adamları ve filozoflar görüşlerini ortaya koymuşlar ve günümüzdeki modern
atom modeli ortaya çıkmıştır. Modern atom teorisine göre elektronlar çok hızlı hareket
ettikleri için belirli bir yerleri yoktur. Yani elektronların bulunduğu kabuk kavramı yanlış
bir kavramdır. Atomda belirli bir enerji düzeyi vardır. Elektron ancak bu düzeyden birinde
bulunabilir. Elektronlar bir enerji düzeyindeki hareketi sırasında çevreye ışık yaymazlar.
Atoma iki düzey arasındaki fark kadar enerji verilirse elektron daha yüksek enerji düzeyine
geçer. Atoma verilen enerji kesilirse elektron enerjili düzeyinde kalamaz daha düşük enerji
düzeyinden birine geçer. Bu sırada iki düzey arasındaki fark kadar enerjiyi ışık şekline çev-
reye verir. Her atomun farklı sayılarda elektron, proton ve nötronu bulunur. Belirli sayılar-
da proton, nötron ve elektronlar farklı konumlarda bir arada bulunarak atomları oluşturur.
19 Nisan, 2014 7
Çekirdek: Atomun merkezindedir. Nötron ve Proton isimli parçacıklardan oluşur.
Proton, pozitif yüklü taneciktir. Nötron ise yüksüzdür. Nötron ve proton sayısı toplamı
kütle numarası olarak tanımlanır ve A ile temsil edilir. Çekirdek içindeki proton sayısı
atom numarası olarak adlandırılır ve Z ile temsil edilir. Nötr olan atomda proton ve nöt-
ron sayısı eşittir. Nötr olmayan atom iyon adını alır.
Partide Symbol Rest Mass (kg) Charge Spin Isospin Parity
1 1
Electron e -
9.11x10 -31
-1 2
+
2 Even
1 1
Positron e+ 9.11x10-31 +1 2
-
2 Even
1 1
Proton p+ 1.675x10-27 +1 2
+
2 Even
1 1
Neutron n0 1.675x10 -27
0 2
-
2 Even
Photon Q 0 0 1 - Odd
1 1
Neutrino n ~0 0 2 2 Even
Radyasyon ve radyoaktivite
Radyoaktivite,1895 yılında Wilhelm Conrad Röntgen tarafından X-ışınlarının keş-
fi ardından 1896 ‘da H.Becquerel tarafından radyoaktivitenin keşfi ile ortaya çıkmış bir
kavramdır. 1902 yılında da Piere ve Marie Curie tarafından Radyumun keşfini takiben,
radyasyon kaynakları tıpta, sanayide, tarım ve araştırmada artan bir hızla kullanılmaya
başlanmıştır.
Radyasyon, basitçe hareket halindeki enerji olarak tanımlanır. Radyasyon, kararsız
atomların enerjisini parçacık veya dalga formunda yaymasıyla oluşur. Çekirdeğin kararsız
durumdan proton veya parçacık salarak daha kararlı duruma geçmesi olayına “radyoaktivi-
te” veya “radyoaktif parçalanma” denir.
RADYASYON
Hızlı elektronlar X-
Alfa parçacıkları Gama radyo
mikrodalgalar
Kızılötesi
Görülebilir
Dolaylı iyonlaştırıcı
Nötron parçacıklar
Yarıömür
Belli bir zaman başlangıcındaki radyoaktif atomların sayısının yarıya inmesi için ge-
çen süredir ve T1/2 ile gösterilir. (T1/2 =0.693/l) Her izotopun kendine özgü bir yarı ömrü
vardır ve bu süre saniyeler kadar kısa veya milyarca yıl gibi uzun olabilir.
19 Nisan, 2014 9
Radyoaktif izotopların parçalanmaları zaman içinde exponansiyel olarak deği-
şir. Radyoaktif parçalanma eğrisi altında kalan alan radyoaktif azalım formülü olarak
tanımlanır.
N=No e-λ t
N=Belli bir andaki atom sayısı
No=Başlangıçtaki atom sayısı
λ=parçalanma sabiti
t=geçen süre
λ=0.693/t1/2
İyonizasyon
Kararlı durumdaki atomun elektronlarından biri koparıldığında, protonların sayısı
elektronlardan fazla olacağından atom bir elektrik yükü kazanacaktır. Bu şekilde bir elekt-
ronun atomdan ayrılmasından sonra geriye kalan atoma “iyon” adı verilir. İyonların mey-
dana gelme olayına da “iyonizasyon” denir.
İyonlaştırıcı radyasyonlar;
– Alfa parçacıkları
– Beta parçacıkları
– Gama ışınları
– Nötron parçacıkları
– X-Işınları
X-Işınları dışındaki radyasyonlar, atom
çekirdeğinden çıkar (nükleer radyasyon).
19 Nisan, 2014 11
• Beta negatif (β-) (negatron) ışıması: Bu proseste radyonüklid çekirdeğindeki bir
nötron, protona dönüşür ve fazla enerji bir elektron ile bir nötrino şeklinde salınır.
Örneğin, 15 P 32 → 16 S 32 + e- + ν
• Beta pozitif (β+) (pozitron) ışınımı: Bu proseste radyonüklid çekirdeğindeki bir pro-
ton, nötrona dönüşür ve fazla enerji pozitif yüklü bir elektron (pozitron) ile bir nötri-
no şeklinde salınır. Örneğin, 9 F18 → 8 O 18 + e+ + ν
• Elektron yakalanması (Elektron Capture): Bu proseste çekirdekteki bir proton, iç
yörüngelerdeki elektronlardan birini yakalayarak nötrona dönüştürür. Bu sırada sadece
bir nötrino salınır. Örneğin,55 Cs 131 e- (orbital) 54 Xe 131 + ν
3. Nötron; Protondan çok az fazlalıkta sabit bir kütleye sahip, yüksüz bir parçacıktır.
Yüksüz olması nedeniyle yüklü partiküllerden etkilenmez ve doğrudan atomun çekirde-
ğini etkileyebilir. Gama ışınları ile karşılaştırıldığında canlı dokuda yaklaşık 20 kat fazla
hasar oluştururlar
Bu olaydaki yüklü parçacıklar beta parçacığıdır. Beta parçacığı atom çekirdeği yakı-
nından geçerken, doğrultusunu değiştirecektir. Bu yön değiştirme negatif hızlanma olarak
adlandırılır. Beta parçacığı yavaşlayacak ve kinetik enerjisini kaybedecektir. Enerjideki bu
kayıp, X-ışını açığa çıkmasını sağlar. Aynı zamanda Bremsstrahlung olarak da adlandırı-
lır. X-ışınının enerjisi de, beta parçacığının kaybettiği enerji de eşdeğerdir. Yüksek atom
ağırlıklı materyalde Bremsstrahlung üretimi daha fazla olduğu için kurşun, beta emisyonu
zırhlamasında iyi bir materyal değildir. Plastik ve cam beta radyasyonu için daha iyi bir
zırhlama aracıdır
19 Nisan, 2014 13
İyonize radyasyonun madde ile etkileşimi
Yüklü Partiküllerin Madde İle Etkileşimi; Yüklü partikül kavramından alfa ve beta
radyasyonu anlaşılmaktadır. Ancak beta pozitif yani pozitronların madde ile etkileşimi,
alfa ve negatronlardan farklıdır. Bu nedenle ayrı bir bölüm olarak açıklanacaktır. Yüksek
enerjili parçacıkların (alfa, beta, proton) enerjileri, atomla etkileşmeleri sırasında atomun
elektronlarının bağlanma enerjilerinden yüksek değilse, elektron atomdan kopamaz, bir
üst yörüngeye geçer. Bu olaya “uyarılma” denir. Elektron, ortama gelen yüklü parçacı-
ğın enerjisiyle bir üst enerji seviyesine geçecek ve eski yörüngesine dönerken iki yörünge
arasındaki enerji farkına eşit enerjide foton salacaktır. Eğer etkileşme enerjisi elektronun
bağlanma enerjisinden yüksek ise elektronları yörüngelerinden koparabilir. Bu olaya ise
“iyonizasyon” denir. İyonizasyon sonunda serbest bir elektron ve pozitif yüklü bir atomdan
meydana gelen iyon çifti oluşur.
Yüklü bir partikül herhangi bir maddenin içerisinden geçtiği zaman, hedef molekül
veya atomların negatif yüklü elektronları ve pozitif yüklü çekirdekleriyle etkileşir. Bu olay
üç türlü etkileşime neden olur:
1. Atom çekirdeği ile elastik çarpışmalar,
2. Elektronların eksitasyonu,
3. Elektronların atomdan atılması (iyonizasyon).
Enerji aralığı 10 keV-10 MeV olan yüklü partiküller daha sıklıkla iyonizasyona neden
olurlar.
Pozitronların Yok Edilmesi (Annihilasyon): Yüklü partiküllerin madde ile
etkileşmesinde üçüncü olay pozitronların etkileşimidir. Bu olay Nükleer Tıp’ta gittikçe
artan bir oranda kullanıldığı için oldukça önemlidir.
Pozitron, elektronun anti parçacığı ola-
rak tanımlanabilir. Elektrondan en büyük
farkı yükünün pozitif olmasıdır. Pozitron,
nötrondan fakir radyonüklitlerden salınır.
Çekirdekte proton nötrona dönüşür ve işlem
sırasında bir pozitron ve bir nötrino açığa
çıkar. Nötrino, ortamdan hızla uzaklaşırken
pozitron kısa mesafe içinde bir elektronla et-
kileşir. Annihilasyon adı verilen bu etkileşim
sırasında pozitron ve elektronun kütlesi ener-
jiye dönüşür ve 511 keV’lik eşit enerjiye sahip
birbirlerinden 1800 zıt yönde hareket eden iki
gama fotonu ortaya çıkar.
Şekil. Annihilasyon olayı ve pozitron
oluşumu
19 Nisan, 2014 15
Bu üç olaydan sadece fotoelektrik etki sonucunda oluşan fotoelektronun enerjisi ilk
fotonun enerjisi kadardır. Bu etkileşimlerin hepsinin olma olasılığı Z’nin artışı ile artaca-
ğından ya da diğer bir değimle Z arttıkça gelen foton enerjisini daha çok yitireceğinden,
yüksek Z’li elementler (Ör; kurşun, Z: 82) gama ışınları için iyi bir zırhlama materyali
olarak kullanılabilir
Doz, herhangi bir maddenin dahil olduğu ölçüm sistemi cinsinden belli bir zaman içe-
risinde kullanılan veya tüketilen belli bir miktarıdır.
Elektron Volt (eV): Aralarında 1 Volt’luk potansiyel farkı bulunan iki nokta arasında
düşen bir elektronun kazandığı kinetik enerji miktarı 1 eV olarak tanımlanır.
Curie: Aktivite kavramı, bir radyoaktif örnekte birim zamanda meydana gelen parça-
lanma sayısını ifade eder. Aktivite birimi olarak Curie (Ci) belirlenmiştir. 1 Curie saniyede
3.7 x 1010 veya dakikada 2.22 x 1012 parçalanma gösteren aktiviteye sahip madde miktarını
tanımlar. Bu birim 1 gr radyumun aktivitesi baz alınarak geliştirilmiştir. Özellikle Nükleer
Tıp uygulamalarında Curie birimi, çok fazla miktarda radyoaktif madde miktarını ifade
ettiği için rutin uygulamalarda bunun alt katları olan mili ve mikrocurie kullanılmaktadır.
1 milicurie (mCi) : 1 / 1000 Ci : 3.7 x 107 parçalanma / sn,
1 mikrocurie (μCi) : 1 / 1000 mCi : 3.7 x 104 parçalanma / sn,
Becquerel: Radyoaktivite için kullanılan SI birimidir. 1 Becquerel, 1 saniyede 1 par-
çalanma oluşturan radyoaktif madde miktarını ifade eder. Günümüz Nükleer Tıp prati-
ğinde Becquerel birimi kullanılmakta ve yayınlarda da kullanılması zorunlu kılınmaktadır.
Becquerel, Curie’ye göre çok daha küçük miktarda radyoaktiviteyi tanımladığı için, alt
katları kullanılmamakta, üst katları kullanılmaktadır.
1 Giga Becquerel (GBq) : 109 Becquerel
1 Mega Becquerel (MBq) : 106 Becquerel
1 Kilo Becquerel (kBq) : 103 Becquerel
19 Nisan, 2014 17
Yıllık doz sınırları sağlığa zarar vermeyecek şekilde uluslararası standartlara uygun ola-
rak, kurum tarafından radyasyon görevlileri ve toplum üyesi kişiler için ayrı ayrı belirlenir.
Yıllık toplam doz aynı yıl içindeki dış ışınlama ile iç ışınlamadan alınan dozların toplamı-
dır. Kişilerin, denetim altındaki kaynaklar ve uygulamalardan dolayı bu sınırların üzerinde
radyasyon dozuna maruz kalmalarına izin verilemez ve bu sınırlara tıbbi ışınlamalar ve do-
ğal radyasyon nedeniyle maruz kalınacak dozlar dahil edilemez.
5 Temmuz 2012 tarihli Resmi gazetede yayınlanan’’Sağlık Hizmetlerinde İyonlaştırıcı
Radyasyon Kaynakları İle Çalışan Personelin Radyasyon Doz Limitleri ve Çalışma Esasları
Hakkında Yönetmelik ‘’gereğince Radyasyon kaynağı ile çalışan personelin maruz kalacağı
etkin doz, göz merceği ve tüm vücut için ardışık beş yıl toplamında 100 mSv’i, herhangi bir
tek yılda 20 mSv’i geçemez. Ayrıca ICRP -2007 tavsiyelerinde;
Görevli Halk
Yıllık Etkin Doz 20 mSv 1 mSv
Yıllık Göz 150 mSv 15 mSv
Eşdeğer
Cilt 500 mSv 50 mSv
Doz
Kol-Bacak 500 mSv 50 mSv
19 Nisan, 2014 19
kaynağa yakın olarak daha uzun süreler çalışılması mümkün olur. Zırhlama, radyasyonun
tipine ve enerjisine göre çeşitli şekil ve kalınlıkta olur. Alfa ışınları bir kağıt veya vücut
derisi tarafından, beta ışınları 2.5 cm kalınlığında tahta veya 0.3 cm kalınlığında metal
tarafından durdurulmasına rağmen gama ışınları ancak çok miktarda kurşun veya beton
tarafından durdurulur. Öte yandan gama ışınlarının kurşunda absorbe olurken sekonder
x-ışınları meydana getirdiği de unutulmamalıdır.
Dikkat edilecek olursa yukarıda açıklanan bu pratik önlemlerin ALARA prensibi ile
çok yakından ilişkili olduğu anlaşılabilir. Ancak medikal uygulamalarda, korunma pren-
siplerini tam olarak uygulayabilmek her zaman mümkün değildir. Çünkü, defalarca vurgu-
lamaya çalıştığımız gibi birinci derecede önemli olan hastadır. Hastanın yararı söz konusu
olduğu zaman çalışan kendi korunmasından kısmen vazgeçebilmelidir. Dolayısıyla radyas-
yonla çalışma sadece prosedürleri rutin olarak uygulamak değil, zamana koşula, hastaya ve
gereklere göre davranış biçimi seçebilme ve özveri gerektirir.
Bu nedenlerle medikal alanlarda radyasyondan korunmanın geleneksel yöntemlerinin
yanı sıra aşağıdaki prensipler de göz önüne alınmalıdır:
X-ışını veya radyonüklidlerle tanı veya tedavi, sadece diğer yöntemlerden daha fazla
hastaya yarar sağlayacak ise kullanılmalıdır.
Radyasyon kullanılan tanı ve tedavi uygulamaları sadece bu işler için hazırlanmış özel
yerlerde gerçekleştirilmelidir.
Uygulamaları gerçekleştirirken mevcut en iyi teknik kullanılarak, hastanın ve çalışanın
gereksiz radyasyon almamasına dikkat edilmelidir.
Özellikle x-ışınlı uygulamalarda alanı daraltarak veya zırhlama kullanılarak gonadların
alacağı doz en aza indirilmelidir.
Özellikle hamileler ve çocuklar için çalışma öncesinde konulan endikasyonlar yeniden
değerlendirilmelidir,
Radyasyon kullanılan bütün yöntemler, hasta dışındaki bütün personele yapılacak ışın-
lamayı da en aza indirecek şekilde tasarlanmış olmalıdır.
Nükleer Tıp merkezlerinde açık radyonüklid kaynaklar için çekerocaklar veya eldiven-
li kutuların kullanılması, havalandırılmanın titizlikle kontrol edilmesi radyoaktif bulaşma
sorununu minimuma indirir. Genel olarak kolay temizlenen, absorbsiyon yeteneği olma-
yan ve toz tutmayan yüzeylere sahip malzemeler kullanılmalıdır. Bulundurulacak eşyalar
da en az sayıda ve en efektif şekilde olmalıdır. Bunların yanı sıra yüzeylerin kimyasal etki-
leşmeye girmeyecek cinsten olması; sıcaklık ve mekanik yıpranma gibi çevre şartlarının iyi
düşünülmesi; bozulma halinde onarımın çabuk olması da istenen özelliklerdendir.
Açık ve sıvı radyoaktif kaynaklarla çalışırken ortaya çıkabilecek en büyük tehlike bu-
laşma ya da başka bir ifadeyle radyoaktif kirlenmedir. Kontaminasyon adı da verilen bu
olay Nükleer Tıp Merkezlerinde kolaylıkla oluşabilir. Gerek kontaminasyonun ve gerekse
kaynaktan direkt olarak alınacak radyasyonun engellenmesi için bu gibi alanlarda çalışan
insanların dikkat etmesi gereken basit kuralları şöylece sıralayabiliriz.
Kaynaklar
1. IAEA Radiation Protection In Radıology
2. IAEA Basics Of Biological Effects Of Ionizing Radiation
3. IAEA Training Material on Radiation Protection
4. IAEA Radiation Units
5. Smith F.A ‘’A Primer Applied Of Radiation Physics’’
6. Bourne R. ‘’Digital Imaging’’
7. www.TAEK.gov.tr
8. Early PJ, Sodee DB. Prıncıples and Practıce of Nuclear Medicine. Second Edition, St Louis Missouri, Mosby
Year Book Inc ;30-35,1985.
9. Sorenson JA, Phelps ME. Physıcs ın Nuclear Medıcıne. Second edition ,Orlano Florida, Grune Stratton
Inc.;3-11,24-32,527,1987.
19 Nisan, 2014 21
RADYASYONUN BİYOLOJİK ETKİLERİ
R
adyoaktif element denilen bazı maddelerin atom çekirdeğinin kendiliğinden par-
çalanarak dışarı saldıkları hızlı parçacıklar (alfa, beta ve gama gibi ışınlar) ve elekt-
romanyetik dalga şeklinde taşınan fazla enerjileri “radyasyon” olarak adlandırılır.
Radyoaktif kelimesi, yayma anlamına gelen radyo ile sürekli anlamına gelen aktif keli-
melerinden oluşur. Bir maddenin atom çekirdeğindeki nötronların sayısı, proton sayısına
göre oldukça fazla ise; bu tür maddeler kararsız bir yapı göstermekte ve çekirdeğindeki nöt-
ronlar alfa, beta, gama gibi çeşitli ışınlar yaymak suretiyle parçalanmaktadırlar. Çevresine
bu şekilde ışın saçarak parçalanan maddelere radyoaktif madde denir.
Radyobiyoloji; iyonlaştırıcı radyasyonla canlı sistemler arasındaki etkileşimleri ve
canlı maddede oluşan fizikokimyasal değişiklikler ile bunların sebep olduğu hücre ölümü,
genetik mutasyonlar, kanser oluşumu gibi biyolojik etkilerin ortaya çıkışı arasındaki süre
boyunca gelişen olayların neler olduğunu araştıran bilim dalıdır.
Stokastik etkiler
Eşik değer yoktur. Stokastik etkilere tek bir hücrede meydana gelen hasarlar neden olur.
Stokastik etkiler nedeniyle kanser olma olasılığının saptanmasında belirsizlikler vardır.
Bulguların şiddeti radyasyon dozu ile bire bir ilişkili değildir. Meydana gelme olasılığı
doz ile artar, şiddet derecesi doz ile artmaz.
19 Nisan, 2014 23
Akut Radyasyon Sendromu
Radyasyona maruz kaldıktan saatler veya haftalar sonra oluşan çeşitli doku ve organ
hasarı ile tanımlanan klinik sendromlar grubudur
Etkiler ve bu etkilerin şiddeti, doz-doz hızı ve maruz kalma koşullarına bağlıdır ve bi-
reyden bireye değişir.
Evreler
1. Başlangıç fazı (prodrom): Radyasyona maruz kaldıktan sonra ~ 48 saate kadar olan
süredir. Bireyde yorgunluk ve mide bulantısı, iştahsızlık ve terleme olur.
2. Latent dönem : 48 saat - 2 veya 3 hf sonra
3. Semptomatik dönem : Hastalığın açıkça görüldüğü dönemdir.
6 ve 8 hf içinde
Radyasyona duyarlı hematolojik sistem hasarı, hemoraji (kanama) ve enfeksiyon
görülür.
Yüksek dozlarda gastrointestinal semptomlar ortaya çıkar.
Diğer semptomlar ateş, saç kaybı, bilinç bulanıklığı ve algılama bozukluğudur.
4. İyileşme dönemi: Eğer birey kurtulursa, birkaç hafta veya birkaç ay yaşayabilir.
Kaynaklar
1. International Basic Safety Standards for Protection against Ionizing Radiation and for the Safety of
Radiation Sources Internatıonal Atomıc Energy Agency, Vıenna, 1996. Safety Series No.15.
2. ICRP Publication 103: The 2007 Recommendations of the International Commission on Radiological
Protection.
3. Early PJ, Sodee DB. Prıncıples and Practıce of Nuclear Medicine. Second Edition, St Louis Missouri, Mosby
Year Book Inc ;30-35,1985.
4. Kıraç FS, Yüksel D. Radyasyon Biyolojisi. 2001.
5. Demir M. Nükleer Tıp Fiziği ve Klinik Uygulamaları, İstanbul, Bayrak, 2008.
Radyasyonun etkileri
Deterministik etkiler
Doz-sonuç ilişkisi içinde olan ve nedene bağlı açıklanabilen etkilerdir. Radyasyona
bağlı ölüm, cilt yanıkları, kısırlık, katarakt gibi radyasyona bağlı geliştiğini kesin bildi-
ğimiz etkilerdir. Düşük dozlarda bu etkiler oluşmazken, eşik değer üzerinde doz alınırsa bu
etkilerin görülme olasılığı %100’e ulaşır.
Stokastik etkiler
Sitokastik; değişken, rastlantısal demektir. Sitokastik etkiler düşük dozlarda ortaya
çıkma olasılığı bulunan etkilerdir. Genetik etkiler ve kanser gelişimi bu etkilerdendir.
Etkinin ortaya çıkması için genelde eşik değer bulunmaz.
19 Nisan, 2014 25
• Radyasyon kaynağı ile ilgili uygulamalar
• Fiziksel ortamın uygun hale getirilmesi
• Tekrardan kaçınma
• Algoritmik yaklaşım
• Yetkisiz kişilerin çalışmamaları
• Periyodik eğitim
19 Nisan, 2014 27
Hasta idrarı, kusmuğu
Radyoaktif atıkların toplanması
BT’den kaynaklanan X ışınları
Yüzey Dekontaminasyonu
• İlgili personel kontrolünde yapılır.
• RF dökülen alan belirlenir.
• Kurulama kağıdı ile üzeri kapatılır.
• Kontamine alan periferden santrale doğru silinir.
• Kontamine kağıt radyoaktif çöpe atılır.
• Dekontaminasyon materyali (deterjan, sabun vs.) kullanılabilir.
• GM sayacı ile dedeksiyon yapılır.
• Başarılı olunamazsa, o bölge, kontaminasyon ortadan kalkıncaya kadar kontrollü alan
statüsüne sokulur.
Cildin Dekontaminasyonu
• Kontamine giysi ve eşyalar çıkarılır.
• Kontamine bölge sabun ve ılık suyla yıkanır.
• Tırnak altlarının temizlenmesine özen gösterilmeli.
• Tırnak fırçası kullanılabilir ama derinin zarar görmemesine dikkat edilmeli.
• Yüksek dozda kontaminasyona maruz kalındıysa dekontaminasyon deterjanı kullanılabilir.
19 Nisan, 2014 29
Radyasyon dozunu azaltmak için;
1. Radyasyon ile çalışma süresi mümkün olduğunca kısa olmalıdır.
2. RF hazırlama ve uygulamada deneme –yanılma yöntemi uygulanmamalıdır.
3. Teknisyenler hastaya yakın temasta bulundukları zamanı en aza indirgemeliler.
• ZIRHLAMA; Koruyucu bariyerler ile çalış
Yüksek yoğunluklu maddelerden yapılmış malzemeler özellikle X ve gama ışınlarına
karşı etkili bir korunma sağlarlar. Radyasyonun tipine ve enerjisine göre zırhlama mater-
yali de değişiklik gösterir:
Alfa parçacıkları; Kağıt
Beta parçacıkları; Aliminyum
X ve gama ışınları; Kurşun ile durdurulabilir.
Personel Dozimetresi
Tüm vücut dozunun belirlenmesinde kullanılanlar
1. Film (badge) dozimetre; Plastik taşıyıcı içine yerleştirilen özel dozimetre filminin za-
man içinde aldığı ve banyo sonrası ortaya çıkan dozu saptar. AgBr iyonları içerir. Beta,
gama ve X ışınlarını ölçer. Sıcaklık ve nem gibi çevre şartlarından oldukça fazla etkilen-
mesi, anında değerlendirme yapılamaması ve işlem parametrelerinin fazlalığı dezavan-
tajlarıdır. Tekrar kullanılamaz.
2. TLD (Termolüminesans dozimetre) ; Lityum florid kristali ışına maruz kalınca
enerjiyi absorbe eder ve eksite olan elektronlar kristal içinde saklanır. Kristal ısıtılınca
yüksek enerjili elektronlar yakalandıkları tuzaklardan kurtularak normal konumlarına
geri dönerken, görünür ışık yayar. Foton çoğaltıcı tüp tarafından ölçülen ışık oranlana-
rak her bir kristalin aldığı doz saptanabilir. Bu lüminesans ışık şiddetinin ölçülmesiyle
absorplanmış radyasyon dozu ölçülebilmektedir. Yayınlanan ışık miktarı kullanılan
maddenin cinsine ve iyonlaştırıcı radyasyondan absorblanan enerji miktarına bağlıdır.
Daha duyarlı ve doğru olarak >5 mR dozlar ölçebilir. Isı ve nemden etkilenmez ve 3 ay
süreyle kullanılabilir. Sonraki kullanımlar için tekrar ısınma imkanı vardır.
19 Nisan, 2014 31
3. OSL (Optik uyarmalı lüminesans) dozimetre; çalışma prensibi TLD’ye benzer.
Tuzaklardan elektronları kurtarmak için ısı yerine ışık kullanılır.
4. Cep kalem dozimetreler (İyon odalı dedektörler); okunması için işleme tabi tutul-
masına gerek yoktur, doğrudan okunabilir.
5. Alarmlı elektronik dozimetreler; alınan dozlar anında hiçbir işlem gerekmeden gös-
tergesinden okunur. Doz veya doz hızı değerleri belirlenen değeri aşınca ses ile uyarı
verir. İçinde yarı-iletken dedektörler bulunur. Bu dozimetreler, alınan doz değerlerinin
yüksek olduğu iş sahalarında film, OSL veya TLD ile birlikte kullanılır.
El dozu belirleme dozimetreleri
1. TLD yüzük veya bilek dozimetre
2. Film (badge) dozimetre
19 Nisan, 2014 33
Kurşun önlükler yaklaşık 0.5 cm kurşun eşdeğeri koruyuculuk sağlar. 120 KeV altında
ciddi koruma sağlarken, 511 keV annihilasyon fotonları için faydasızdır. Hatta gereksiz
güven hissi zararlı olabilir !
Kaynaklar
1. Max H. Lombardi. Radiation Safety In Nuclear Medicine, 2nd ed. New York, 2007.
2. International Basic Safety Standards for Protection against Ionizing Radiation and for the Safety of
Radiation Sources Internatıonal Atomıc Energy Agency, Vıenna, 1996. Safety Series No.15.
3. Applying Radiation Safety Standards in Nuclear Medicine Jointly sponsored by IAEA.Safety Reports Series
No.40.
4. ICRP Publication 103: The 2007 Recommendations of the International Commission on Radiological
Protection.
5. IAEA, Training in radiation protection and the safe use of radiation sources. Safety Reports Series Bo.20,
Vienna,2001.
İlk görüntüleme sistemi olan Lineer tarayıcılar hastadaki izotop dağılımını hareket eden
dedektörn organdan salınan ışınları nokta nokta dedekte etmesi prensibine göre çalışıyordu.
Bütün organın taranması için gereken sürenin çok fazla olması ve mekank zorluklar
nedeniyle günümüzde yerini, Hal Anger tarafından geliştirilen Gama Kameralara bırakmış-
lardır.Gama kameralar organın her noktasından salına ışınların aynı anda kayıt edilmesiyle
tarayıcılara göre çok üstünlük sağladılar.Organın çeşitli yerlerinden alınan ilave görüntülerle
(anterior, posterior, lateral vs) teşhis doğruluğu sağladılar. Gama Kameraların önemli bir üs-
tünlüğü de, statik görüntüleme yanında bir organ veya damarsal yapıdaki izotop hareketinin
zamana bağlı değişiminin görüntülenebildiği dinamik çalışmaların da yapılabilmesidir.
19 Nisan, 2014 35
Gama Kameralar genel olarak bir dedektör ,sinyal işleme ve kayıt ünitelerinden
oluşurlar. Kaynak hale gelen organdan çıkan gama ışınları her yöne doğru hareket eder.
Dedektörün önünde bulunan kolimatör, sadece belli yönde gelen fotonların geçmesine
izin verir.Kolimatörden geçen fotonlar çok ince kalınlıklta olan disk şeklindeki (NaI-Tl)
kristalinde durdurularak sintilasyon fotonlarını meydana getirir. Dedektör olarak katı bir
ortamın seçilmesi dedeksiyon etkinliğini önemli ölçüde artırır.
Kristal üzerine çarpan gama ışınları Fotoelektirk ve compton olayları ile durdururlurlar
ve oluşan elektronlar kristal atomları ile etkileşerek iyonizasyon ve uyarılmalar sonucu sin-
tilasyon fotonları meydana gelir. Bu fotonlar kayıt ünitesine gidecek olan voltaj pulslarının
ilk halini oluşturacak fotoçoğaltıcı tüplerde durdurulurlar. Birçok fotoçoğaltıcı tüp ön
yüzeyi kolimatöre bağlanan kristalin diğer yüzeyi üzerinde sıkı bir şekilde terleştirilmiştir.
Sintilasyon fotonları sayı olarak çok fazla ancak enerjileri düşüktür.Kristal yüksek enerji-
li bir fotonu çok sayıda alçak enerjide fotonlara çeviren bir yükselteç olarak görev yapar.
Düşük enerjili sintilasyon fotonları tüp katotunda elektronlara dönüşürler ve tüp çıkışında
voltaj pulsları elde edilir. Bu pulslar kayıt ünitesinde görüntüyü meydana getirecek şekilde
elektronik devrelerde işlenirler.
Kolimatör
Gama Kamerlarda kolimatörler, organdan gelen ışınları de-
dektöre yönlendirmek ve harici ışınları durdurmak amacıyla
kullanılırlar. Kolimatörler kaynaktaki aktivite dsğılımını kristale
yansıtır. Genellikle kurşun tercih
edilir. Atom numarası yüksek
olduğu için gama ışınlarını kolay
absorbe eder. Kolimatör içinde
bışınların geçişine izin veren
delikler vardır. Delikler yuvar-
lak veya köşeli olabilir.Deliklerin arasındaki kalınlığa septa
denir. Septa kalınlığı da kullanılan radyonüklidin enerjisine
göre ince veya kalın olarak dizayn edilir.
Genel olarak Kolimatörler çok kanallı ve tek delikli
olmak üzere ikiye ayrılırlar. Çok kanallı olanlar kalannalrı birbirine paralel, birbirine yak-
laşan (konverjan) ve uzaklaşan (diverjan) olmak üzere üç çeşittir.
19 Nisan, 2014 37
Kolimatör çeşitleri
a. Pinhol Kolimatör: Kurşun, tungsten gibi maddelerden yapılır. Kaynaktan çı-
kan gama ışınları kolimatörün uç kısmında bulunan ufak bir delikten geçtikten sonra
görüntüyü kristal üzerinde ama ters çevrilmiş olarak meydana getirir. Pinholün çapı 4-8
mm kadardır. Uzaysal rezolüsyonu iyşi olup tiroid ve göz gibi küçük objelerin görüntülen-
mesinde kullanlır.
b. Paralel delikli kolimatör: Birbirine paralel çok sayıda kanal içerir. Paralel kanalları
birbirinden ayıran septalar görüntülecek radyonüklidin enerjisini durdurmaya yetecek
kalınlıkta seçilir. Alçak enerji izotopları yüksek enerjili kolimatörler ile kullanlırsa
yüksek enerjili ışınları durdurmak için kalın yapılan septalar kameranın sayım etkinliğini
azaltacaktır. Aynı şekilde, alçak enerji kolimatörleri hiçbir zaman yüksek enerji izotopları ile
kullanılmamalıdır. Bu görüntü kalitesinin bozulmasına ve görüntünün bulanıklaşmasına
neden olur. Kolimatör kalanllarının boyu da oldukça önemlidir.
Kanal boyu uzun olan kolimatörlerde kanallara paralel gelmeyen ışınlar ilk etkileş-
tiği septadan geçebiliyorsa aynı doğrultudaki diğer septadan zayıflatarak durdurulabilir.
Paralel hol kolimatörler ile görüntülemeye başlamadan önce hastaya mümkün olan en
yakın mesafe alınmalıdır. Aksi halde görüntüde bulanıklık etkisi oluşacaktır. Paralel hol
kolimatörler de kendi arasında sınıflandırılırlar.
*Yüksek Rezolüsyonlu kolimatörler: Görüntüde uzaysal rezolüsyonun önemli olduğu durum-
larda kullanılırlar.Dar çaplı ve uzun deliklerden yapılır. Statik görüntülemede kullanılır. Dinamik
çalışmalarda ise delik çapı büyük olan yüksek hassasiyet kolimatörleri tercih edilmelidir.
Fotoçoğaltıcı tüpler
Sintilasyon fotonları ışık geçirgen tabaka yardımıyla fotoçoğaltıcı tüpün fotokatotuna
doğru yönlendirilirler. Bu yüzeye çarpan sintilasyon fotonları fotoelektrik olay ile durdu-
rularak elektronları oluşturur. Meydana gelen elektronlar katot ile ilk hızlandırıcı elektrot
arasına uygulanan artı gerilim etkisiyle bu elektrota doğru yönelirlerve ona çarparak yeni
elektronların oluşmasını sağlarlar. Herbir elektrotta hızları ve sayıları artan elektronlar so-
nuçta tüp anotunda voltaj pulsu oluştururlar.Bu pulsların büyüklüğü kristale çarpan gama
foton enerjisiyle orantılıdır.
Gama Kameralar dedektör sayısına bağlı olarak tek dedektör ve çift dedektörlü sis-
temler olmak üzere de sınıflandırılırlar. Günümüzde kullanılan gama kameraların büyük
bir çoğunluğu çift dedektörlü sistem olarak tasarlanmıştır. Bu şekilde hasta çekim süresi
kısalmakta ve aynı anda hastaya ait farklı görüntüler alınabilmektedir.
19 Nisan, 2014 39
Çift dedektörlü farklı gama kamera tasarımları
Pozitron, pozitif yüklü elektrondur. Yolu üzerindeki bir elektronla çarpışınca kütle
enerjiye döner ve 511 keV lik iki annhilasyon fotonu birbirinden 180 0 zıt yönde salınır.
Bu olay annhilasyon olarak tanımlanır. Annhilasyon fotonlarının birbiri ile 180 0 zıt yön-
de salındığı hat LOR(Line of Response) olarak adlandırılır.
PET kamerada fotonları dedekte etmek için iki dedektör karşılıklı olarak yerleştirilir.
(Eşzamanlı dedeksiyon)
19 Nisan, 2014 41
Eşzamanlı dedeksiyon tipleri
a b c d
19 Nisan, 2014 43
İki ve üç boyutlu veri toplama (2B,3b)
PET tarayıcılarını oluşturan birkaç ana halka üzerinde yer alan dedektör üniteleri ara-
sına ince foton emici materyalden (genellikle tungsten) oluşan septa halkaları aracılığı ile
kolimasyon sağlayıcı bölmeler yerleştirilir. Kolimasyon yapılınca tüm veriler septalar ara-
sında kalan iki boyutlu (2B) kesitler halinde elde edilir.Rekonstrüksiyon görüntü kümeleri
tüm vucut tracer tutulumu ile ilgili üç boyutlu bilgiler verse de işlem kolmasyon nedeni
ile 2B veri elde etme olarak adlandırılır. Görüntüleme kolimasyonsuz (septa olmadan) ya-
pıldığında görüş hacmi içindeki her aksiyel açıdan gelen eş zaman olay değerlendirilir ve
protokol 3B olarak adlandırılır.
Günümüzde pozitron salıcısı olarak en çok kullanılan PET radyonüklidi F-18’dir. Tüm
dünyada PET uygulamalarının büyük bir kısmında F-18 işaretli Florodeoksiglukoz (FDG)
kullanılmaktadır. Ülkemizde halihazırda kullanılabilen tek radyofarmasötik olması nede-
niyle PET merkezlerinde radyasyonun tek kaynağı F-18 FDG’dir. Dozimetri ve radyasyon-
dan korunmada önemli olduğundan bu ajanın fizik özelliklerinin daha yakından bilinmesi
faydalı olacaktır.
Flor-18 FDG: Pozitron salan radyonüklidler içinde en uzun yarı ömre sahip olan ve
en geniş uygulama alanı bulan F-18, FDG’nin işaretlenmesinde kullanılır. F-18 pozitron
ışınımı (%97) ve elektron yakalama (%3) ile O-18’e bozunur. Salınan pozitronların enerjisi
0.9 MeV’dir.
FDG, glukozun metabolik olarak benzeridir. Kanserli hücreler artan metabolik ih-
tiyaçları nedeniyle daha fazla glukoza ihtiyaç duyarlar ve glukoz gibi FDG’yi de yüksek
miktarda hücre içine alırlar. Bu özellikten yararlanılarak birçok kanser türünde hastalığın
evrelenmesi, tedaviye yanıtın belirlenmesi, yeniden evrelenmesi ve prognozun belirlenmesi
gibi amaçlarla F-18 FDG görüntüleme yapılmaktadır.
Görüntülemede kullanılan PET kameranın dedektör özelliklerine göre uygulanan
FDG aktivitesi yaklaşık 5-15 mCi (185-740 MBq) arasında değişmektedir. Çocuklarda
uygulanan doz azaltılır (2.5 mCi; 96 MBq) . Görüntülemeye enjeksiyondan 30-60 dakika
kadar sonra başlanır.
19 Nisan, 2014 45
F-18 FDG’nin tüm vücut etkin eşdeğer dozu 21-27 μSv/MBq olarak bildirilmiştir. Total
vücut dozu enjeksiyon aktivitesine göre değişir. Örneğin 370 MBq (10 mCi) F-18 FDG dozu
uygulanırsa tüm vücut dozu yaklaşık 7.8-10 mSv kadar olmaktadır. Bir karşılaştırma yapabil-
mek amacıyla Almanya’da doğal radyasyon dozunun 1-6 mSv arasında (ortalama 2.4 mSv) de-
ğiştiğini bilmek faydalı olabilir. Yetişkinde (70 kg) yaklaşık 185 MBq (5 mCi) FDG enjeksiyo-
nu sonrası hesaplanan radyasyon dozları Tablo.2’de verilmiştir. F-18 FDG görüntülemede en
yüksek radyasyon dozuna (120-170 μSv/MBq) maruz kalan (kritik) organ mesane duvarıdır.
Metabolize olmayan F-18 FDG glomerüler filtrasyon ile vücuttan atılır. Normal
fonksiyon gösteren böbrekler ilk 1 saatte FDG’nin yaklaşık %16’sını; ilk 135 dakikada ise
%50’sini vücuttan uzaklaştırır.
Pozitron salan radyonüklidler ile çalışan teknisyenler diğer nükleer tıp uygulamaları ile
çalışanlara kıyasla yaklaşık iki kat fazla tüm vücut ve ekstremite dozuna maruz kalırlar . Daha
fazla radyasyon dozu alınmasına katkıda bulunan faktörler arasında pozitronların iyonizas-
yon potansiyelleri, annihilasyon fotonlarının enerjisi, uygulanan radyonüklid dozu ve meta-
bolik fonksiyonel çalışmalar sırasında fazladan ışınlanmaya maruz kalma sayılabilir.
Pozitronların İyonizasyon Potansiyelleri: Pozitron bir elektron ile etkileştiğinde an-
nihilasyon ile zıt yüklü iki partikülün kütlesi iki adet 511 keV gama fotonuna dönüşür.
Tüm pozitron salıcılar için gama fotonlarının enerjileri sabit olmakla birlikte başlangıçta-
ki enerjinin pozitron ve nötrino arasında paylaşımına bağlı olarak her pozitron salıcının
karakteristik bir pozitron enerji spektrumu vardır. Annihilasyona dek pozitronun alaca-
ğı yol başlangıç enerjisi ile doğru, absorbe edildiği ortamın dansitesi ile ters orantılıdır.
PET görüntülemede sık kullanılan bazı radyonüklidlerin özellikleri Tablo.2’de verilmiştir.
Plastik pozitronları suya kıyasla daha iyi soğurur. Tek kullanımlık bir enjektörün duvar
kalınlığı yaklaşık 1 mm kadardır. F-18 pozitronları ve O-15 ve Rb-82 tarafından salınan
pozitronların çoğu enjektör duvarını penetre ederek enjektör dışında iyonizasyona neden
olurlar. Tümüyle soğurulana dek havada O-15 pozitronları Emax’da 6 metreden fazla, Rb-82
pozitronları Emax’da 12 metreden fazla yol alabilirler. Bina duvarlarında kullanılan yapı ma-
teryallerinin kalınlığı pozitronları soğurmak için yeterli olduğundan görüntüleme odası
dışında çalışan personel pozitron ışınımına maruz kalmaz. Kapı kapalı tutulduğu sürece
pozitron ışınımının tümü görüntüleme odası içinde soğurulacaktır.
Rutin uygulamada kullanılan Tc-99m dozu genellikle F-18 dozunun iki katı kadar oldu-
ğundan bitişik odalarda geri plan aktivitesi ancak iki katına kadar artabilir. Genellikle yük-
sek dozlarda kullanıldığından (yaklaşık 50 mCi) Rb-82 uygulamaları geri plan aktivitesinde
daha fazla artışa neden olur.
Uygulanan Radyonüklid Miktarı: Pozitron salıcıların kısa yarı ömürlü oluşları daha yüksek
dozlarda kullanılabilmelerine olanak sağladığından personel belirlenen doz limitlerini aşabilir.
Kognitif fonksiyonların değerlendirilmesi amacıyla yapılan bir çalışmada tek bir hastaya O-15
yaklaşık 60 mCi dozda toplam 6 defa ardışık olarak uygulanabilir. Böyle bir uygulama sırasında
radyofarmasötiği hazırlayan teknisyenin el dozu 4 mSv (400 mrem), enjeksiyonu yapan teknisye-
nin el dozu ise 2.5 mSv (250 mrem) kadar yüksek olabilir.
Kantitatif Metabolik Çalışmalar: PET’in bir avantajı da metabolik süreçleri gerçekte ölçme
olanağı sağlamasıdır. Bu ölçüm için görüntüleme esnasında organ için ortamda mevcut kullanıla-
bilir radyofarmasötik miktarını doğru olarak belirlemek gereklidir. Bu bilgi çalışma sırasında seri
kan örnekleri alınarak elde edilir.
Alınan Radyasyon Dozunun Azaltılması: Zırhlama kullanmak, pratikte mümkün olan en
uzak mesafeden çalışmak ve pratikte mümkün olan en kısa sürede işlemi tamamlamak her tür-
lü iyonizan radyasyon kaynağı için ışınlanmayı azaltma yollarıdır. Radyofarmasötik enjeksiyonu
öncesinde iv yol açmak enjeksiyon süresini ve dolayısı ile enjeksiyon esnasında alınan dozu azaltır.
Pozitron salıcılarda alınan dozu azaltmak üzere kullanılabilecek diğer yöntemler şunlardır:
Akrilik enjektör kılıfı: Plastik enjektörlerin duvar kalınlıkları tüm pozitron ışınlarını
etkin şekilde soğurmaya yetmez. Akrilik/plastik enjektör kılıflarının kullanılmasıyla
pozitronların etkin şekilde zırhlanabileceği bildirilmiştir.
• Kurşun gözlük kullanımı: Katarakt oluşumu doza bağlı gelişen nonstokastik bir etkidir.
Tek ışınlamada katarakt gelişim sınırı 200-500 rad kadardır ve bu sınır uzun süreye ya-
yılan ışınlamada yaklaşık 500-800 rada kadar çıkar. Annihilasyon fotonlarını tümüyle
zırhlamak güç olsa da kurşun gözlük takılması özellikle pozitron enerjisi yüksek olan
19 Nisan, 2014 47
O-15 gibi PET radyofarmasötiklerinde pozitronların tümüyle zırhlanması için ilave
birkaç milimetrelik bariyer sağlar.
• Enjeksiyon bölgesi çevresinde zırhlama: 15-mm kalınlığında akrilik enjektör kılıfı ya-
nında enjeksiyon bölgesi çevresinde 50-mm kalınlığında kurşun zırhlama kullanılması
ile çoklu O-15 enjeksiyonlarında alınan tüm vücut radyasyon dozunun yaklaşık 10 kat
azaltılabileceği bildirilmiştir. Annihilasyon fotonları Tc-99m gama ışınlarına kıyasla
çok daha penetran olduklarından tümüyle zırhlanmaları çok pratik değildir. 140 keV
gama fotonlarına kıyasla PET ajanlarında aynı seviyede bir zırhlama için yaklaşık 12
kat daha kalın kurşun gereklidir.
• Radyofarmasötik enjeksiyonunun otomatizasyonu: Henüz bu amaçla ticari bir ürün ol-
mamakla birlikte bazı prototip cihazlar bildirilmiştir. Otomatize enjeksiyon sistemle-
rinin kullanımı ile personel el dozunun %81, tüm vücut dozunun ise %58 oranında
azaltılabileceği bildirilmiştir.
• Tungsten zırhlama: Tungsten zırhlama kurşundan daha pahalı olmakla birlikte daha
etkin zırhlama sağlaması nedeniyle tercih edilebilir. Böylece aynı etkinlikte zırhlama
daha hafif ve dayanıklı bir malzeme ile yapılabilir.
PET uygulamalarının Nükleer Tıp uygulamaları içindeki yeri tüm dünyada giderek
artmaktadır. Kullanılan radyofarmasötiklerin iyonizasyon potansiyellerinin Tc-99m’e
kıyasla daha fazla olması nedeniyle PET uygulamalarında personelin radyasyon güvenliği
ön plana çıkmaktadır. PET uygulamalarına yeni başlayan bölümlerde teknisyen dozlarının
başlangıçta daha yüksek olduğu, personelin deneyim kazanması ile zamanla hasta sayısı
artsa dahi personel dozlarının azaldığı bilinmektedir. PET’in tüm dünyada günden
güne yaygınlaştığı göz önüne alınırsa Nükleer Tıp bölümlerinin bir gün bu teknolojiyi
kullanmaya başlayacak şekilde kendilerini hazırlamaları ve radyasyon güvenliği ile ilgili
kendi şartlarına en uygun önlemleri geliştirmesi gereklidir.
Radyonüklid nedir?
Nüklid: Yörüngesel elektronları bulunan çekirdeklerdir.
Radyonüklid: Stabil olmayan α, β, γ ışıma yaparak bozunan nüklidlerdir.
Radyonüklid üretim yolları
1. Siklotron
2. Jenaratör
3. Reaktör
Radyofarmasötik nedir?
Hastalıkların teşhis ve tedavisinde kullanılmak üzere hazırlanan ve kullanıma hazır ol-
duğunda yapısında radyonüklid içeren bileşiklerdir.
Radyofarmasi nedir?
Radyofarmasötiklerin (RF) hazırlanması, kalite kontrollerinin yapılması ve uygulan-
ması ile uğraşan bilim dalıdır. RF’lerin doku ve organlar tarafından uptake’i ve retansiyonu
farklı mekanizmalar aracılığı ile olur. RF’lerin farmakokinetik, biodistribüsyon ve metabo-
lizmalarını anlamak için lokalizasyon mekanizmalarını bilmek çok önemlidir.
19 Nisan, 2014 49
Radyofarmasötik lokalizasyon mekanizmaları
1. İzotop Dilüsyonu,
2. Kapiller blokaj,
3. Fizikokimyasal adsorpsiyon,
4. Hücresel Migrasyon ve Sekestrasyon,
5. Membran Transportu;
A. Basit Diffüzyon,
a. Diffüzyon ve intrasellüler metabolizma,
b. Diffüzyon ve mitokondrial bağlanma,
c. Diffüzyon ve artmış kapiller ve plazma membran permeabilitesi,
B. Kolaylaştırılmış Diffüzyon,
C. Aktif transport,
D. Fagositozis, Kemotaksis,
E. Reseptör aracılı endositozis,
6. Metabolik substratlar ve prekürsörleri,
A. Prekürsörler: Radyonüklid ile işaretli Amino Asitler
7. Doku Hipoksi Görüntüleme, Hipoksi ve Tümör pH,
8. Hücre Proliferasyon,
9. Spesifik Reseptöre Bağlanma,
A. Radyonüklid işaretli Peptidler,
B. Steroid Hormon Reseptörleri,
C. Adrenerjik Presinaptik Reseptörler ve Depolanma,
D. LDL Reseptörleri,
E. Radyonüklid işaretli Antikorlar,
10. Kompartmantal lokalizasyon.
İzotop dilüsyonu
En basit transport mekanizmasıdır. Aktivitesi bilinen radyofarmasötiğin volümü bilin-
meyen tek bir sistemde dilüe olarak dağılması esasına dayanır.
Ör. Tc-99m RBC ile yapılan kan havuzu çalışmaları: Damardan verilen radyofarmasö-
tik kısa süre sonra kanda dilue olur ve sabit spesifik aktiviteye ulaşır.
Xe-133 ile akciğer ventilasyon çalışması: Gaz solunum havasıyla akciğerlere dolar, ora-
da dilue olur, bu esnada sintigrafi çekilir.
Kapiller blokaj
Kapiller çaptan büyük partiküllü radyofarmasötikler (10 – 50 mikron) emboli proksi-
malinde kapiller yataktan geçemezler ve birikimin distalindeki alan görüntülenemez.
Ör. Akciğer perfüzyon sintigrafisinde kullanılan Tc-99m MAA
Membran transportu
Hücre membranı; ekstrasellüler ve intrasellüler sıvıların karışmasını önleyen, su mole-
külleri ve suda çözünen maddelerin transportu için engel oluşturan lipid bariyerden oluşur.
Membran transportu, lipid bariyer ve transport proteinleri aracılığı ile gerçekleşmektedir.
Membran transport mekanizması basit difüzyon, kolaylaştırılmış difüzyon ve aktif
transport gibi mekanizmaları kapsamaktadır.
A. Basit difüzyon
Bazı radyofarmasötikler basit difüzyon mekanizmasıyla birkaç kompartmanda dağılım
gösterirler.
Ör: Tc-99m-DTPA ile beyin sintigrafileri bu mekanizmaya örnektir. Normalde beyin
dokusu kan-beyin bariyeri ile korunmuştur. Tümör, enflamasyon ve nekroz gibi kan beyin
bariyerini bozan olaylarda radyofarmasötik bariyeri geçerek hastalıklı beyin dokusu tara-
fından tutulur. Tc-99m-DTPA aynı zamanda pasif glomerüler filtrasyonla vücuttan atılır.
Xe-133, Xe-127, Kr-81m; inert lipofilik gazlar inhalasyon yoluyla uygulandıktan son-
ra akciğer hava boşluklarında diffüze olurlar. Gazlar akciğerden pulmoner venöz sirkülas-
yona geçer ve alveolar kapiller diffüzyon mekanizması yoluyla akciğerlerden serbest kalır.
a. Difüzyon ve intrasellüler metabolizma
Kan beyin bariyeri sağlam iken küçük moleküller nöron plazma membranından kolay-
laştırılmış diffüzyon ile geçebilir. Tc-99m Perteknetat ve Tc-99m DTPA ise kan beyin bariye-
rinde defektler olduğunda ekstrasellüler sıvıdan diffüze olarak lezyonlarda akümüle olurlar.
19 Nisan, 2014 51
Bazı küçük, nötral moleküller, lipid çözünürlüklerine bağlı olarak kan beyin ba-
riyerini geçebilirler. Tc-99m HMPAO, ve Tc-99m ECD, I-123 IMP (N-isopropil-p-
iodoamfetamin) gibi lipofilik radyotraserler pasif diffüzyon ile geçerler. Bunların beyin
dokusu tarafından ekstraksiyonu bölgesel beyin kan akımı ile orantılıdır.
B. Kolaylaştırılmış diffüzyon
F-18 FDG; Glikoz, glikoz taşıyıcı protein ailesinin (Glut 1) aracılık ettiği kolaylaş-
tırılmış diffüzyon ile hücre membranını geçerek hücre içine taşınır. F-18 FDG de aynı
mekanizma yoluyla hücre içine taşınmaktadır.
Hepatobiliyer ajanlar; Hepatosit fonksiyonunu değerlendirmek için kullanılan ve bi-
liyer sekresyon yolu ile ekskrete edilen ajanlar taşıyıcı aracılıklı transport mekanizmasına
diğer bir örnek oluştururlar. Nonpolar gruplu lipofilik organik anyonlardır.
Ör. Tc-99m mebrofenin (choletec), Tc-99m disofenin (Hepatolite); İ.V enjeksiyon
sonrası karaciğer sinüzoidlerinin endotelyal tabakasındaki porlar yoluyla diffüze olur ve
C. Aktif transport
Radyofarmasötik; konsantrasyon gradyentine karşı enerji harcayarak hücreye girer ve
herhangi bir vücut kompartmanında lokalize olur.
ATP’nin ADP’ye hidrolize olması (primer aktif transport)
Na+ veya H+ nin elektrokimyasal gradyentinin kullanılması (sekonder aktif transport)
Tl-201’in çizgili kas ve kalp kasında (myokard) Na-K ATP’az pompası ile selektif
tutulumu,
Radyoiyot, F-18 FDG, işaretli aminoasitler
Tc-99m perteknetatın, tiroid, tükrük ve mide mukozasında tutulumu.
Radyoaktif iyot ve Tc-99m Perteknetat anyonları;
Tiroid dokusu I-, TcO4-, ClO4- gibi belli anyonları aktif transport mekanizması ile
selektif olarak yakalar. Ancak sadece iyot anyonu tiroid bezi tarafından tiroid hormon sen-
tezinde kullanılır. Tiroid dokusuna ek olarak tükrük bezleri, mide, barsak ve genitoüriner
sistemde de önemli derecede radyoiyot ve perteknetat tutulumu gözlenir.
Tl-201 (talyum klorür); K+ analoğu gibi etki eder ve myokardiyal perfüzyon görüntü-
lemede myokardiyal iskemi ve/veya enfarkt varlığını değerlendirmek için kullanılır.
Rb-82; Pozitron yayan potasyum benzeri katyondur.
Talyum ve rubidyumun myokard dokusundaki tutulumu; hem pasif diffüzyonu hem
de ATP veya enerji bağımlı yolakları içeren aktif katyon transport mekanizmalarını kapsar.
Beyin tümörleri, osteosarkom, low grade lenfomalar, Kaposi sarkomları, paratiroid
tümörlerini görüntülemek için kullanılan Tl-201’in tanısal değeri iyi tanımlanmıştır.
Tümör kan akımı ve artmış hücre permeabilitesi fonksiyonları tümörde Tl-201 biriki-
mini arttırır. Tl-201’in tümör hücresindeki tutulumu hücre membranı içindeki Na+/
K+ ATP’az pompasını içeren aktif transport sistemine bağlı gibi gözükmektedir. Na+/
K+ ATP’az pompasını bloke eden qubaine, digitaller ve furosemid Tl-201’in hücresel
uptake’ini engellerler.
D. Fagositoz
Retiküloendotelyal sistem hücrelerinde karaciğer makrofajları (Kuppfer hücreleri); da-
lak makrofajları (retiküler hücreler) ve kemik iliği makrofajlarının fagositoz yeteneği saye-
sinde kolloidal radyofarmasötikler fagosite edilir. Bu mekanizmaya örnek olarak aşağıdaki
uygulamalar sayılabilir:
Karaciğer-dalak sintigrafisi
Kemik iliği sintigrafisi Tc-99m Sülfür Kolloid
Lenfosintigrafi Tc-99m- Antimony Sülfid Kolloid
Sentinel lenf nodu tespiti Tc-99m- human serum albumin Nanokolloid
19 Nisan, 2014 53
E. Reseptör aracılı endositozis
Ga-67 ve Fe-59’un tümör hücre uptake’i transferrin reseptörü aracılığı ile yapılır. Ga-
67-transferrin kompleksi oluşturularak aktif bileşik hücre içine alınır.
Doku hipoksisi
Tümör boyutunun artması ile hızlı bölünen tümör hücrelerinde yeterli oksijen ihtiya-
cı sağlanamaz. Bunun nedeni vaskülarite oluşumunun yetersiz oluşudur. Hipoksi sonucu
yeni hücre oluşumu inhibe olabilir ve hatta hücre ölümüne yol açabilir, fakat hipoksi tümör
hücrelerinin artması ve daha uzun yaşam süreleri gibi adaptif cevaplar oluşmasına da neden
olabilir. Tümör hücrelerindeki hipoksi tümörün tedaviye rezistansında ve progresyonunda
anahtar role sahiptir. Bu mekanizmaya örnek uygulamalardan bazıları aşağıdaki gibidir.
2-nitro-misonidasole (MISO)
F18-fluoromisonidazole (FMISO)
Cu64-ATSM ( Cu-diacetyl-bis-(N4-methylthiosemicarbazone)
I-123-iodoazomycin arabinoside (IAZA)
Tc-99m-Propylamineoxime (BMS181321)
Tc99m-HL91
Hücre proliferasyonu
Malign dokunun büyümesinden sorumlu ana faktörler artmış mitotik aktivite, hücre
proliferasyonu ve diferansiyasyon kaybı olarak bilinir. Benign tümörlerin çoğu yıllarca ya-
vaş büyürken malign tümörlerin çoğu hızlı ve düzensiz büyürler. Malign dokuda hücre sik-
lusunun S fazındaki hücre sayısı oldukça yüksektir. Bu durumda DNA sentezi için gerekli
nükleotidlere olan ihtiyaç artar. Timidin hücre içinde timidin kinaz aracılığıyla timidin
fosfata dönüşür. DNA’nın içine sonradan katılır. Tümör dokusundaki DNA’nın içine son-
radan katılan nükleotidlerin in vitro ölçümü ile hücre proliferasyonunun görüntülenmesi
gerçekleştirilir. Bu mekanizmaya örnek uygulamalardan bazıları aşağıdaki gibidir.
[H3]-thymidine
C11-thymidine
I-125-5-iodo-2’-deoxyuridine (IudR)
19 Nisan, 2014 55
b. Steroid hormon reseptörleri
Meme kanserinde östrojen ekspresyonu görüntülemede ve metastaz tayininde önemli-
dir. Örnek verilebilecek uygulamalardan bazıları şunlardır.
16α- [F18]-fluoro-17β-estradiol (FES)
21-[F18]-fluoro-16 α -ethyl-19-norprogesterone (FENP)
I-123-labelled-cis-11 β-methoxy-17 β - iodovinylestradiol (Z-[I-123]MIVE)
d. LDL reseptörleri
Plazma LDL adrenal bezlere kolesterol taşır. Kolesterol adrenal steroid hormon (korti-
zol ve aldesteron) sentezinde temel substrattır.
I-131-6β-iodomethyl-19-norcholesterol (NP59); adrenal kortikal hastalıkların görün-
tülenmesinde kullanılır.
I-131-6-iodocholesterol (Ioderin)
Se75-β-iodomethyl-19-norcholesterol (Scintadren)
Plazma LDL ile taşınırlar. Adrenal kortekste akümüle olurlar. Hücre içinde depolanan
ve kolesterol gibi esterifiye edilen NP59 ileri metabolizmaya uğramaz ve adrenokortikal
steroid hormonlarının yapısına inkorpore olmaz.
19 Nisan, 2014 57
Kaynaklar
1. The scientific basis of nuclear medicine: part IIB—radiopharmacy. In: Henkin RE, Bova D, Dillehay GL,
Karesh SM, Halama JR, Wagner RH. Nuclear Medicine. 2nd ed. New York, NY: Mosby; 2006: 332–498.
2. Kowalsky RJ, Falen, SW. Radiopharmaceuticals in Nuclear Pharmacy and Nuclear Medicine. Washington,
DC: American Pharmacists Association; 2004.
3. Saha GB. Fundamentals of Nuclear Pharmacy. 5th ed. New York, NY: Springer; 2005.
4. Sampson CB. Textbook of Radiopharmacy: Theory and Practice. 3rd ed. Amsterdam, The Netherlands:
Gordon and Breach Science Publishers; 1999.
19 Nisan, 2014 59
ölçmede kullanışlıdır. Radyasyon çeşitlerini ayırt etme özelliği yoktur. Gama ışınlaması-
nın ölçülmesinin istendiği durumlarda en uygun gaz havadır. İyonizasyon yoğunluğunun
artırılmasının istendiği durumlarda argon gibi daha yoğun gazlar kullanılmaktadır. Doz
kalibratörleri, kuyu tipi iyon odası dedektörleridir.
19 Nisan, 2014 61
Lineerite testi
3 aylık periyotlarda yapılır. Doz kalib-
ratörünün cevabının lineer olması beklenir.
±%5 hata aralığı vardır. Test iki farklı yöntemle
gerçekleştirilebilir.
a. Azalan Kaynak Yöntemi: Aynı yapıdaki
cam şişelere farklı miktarda aktiviteler otomatik
pipetleme ile azalan hacimler olarak konur.
(örneğin; 370 MBq/ml aktivite 10,5,2,1,0.5
0.2,0.1 ml hacimlerde). Tüm şişeler eşit hacme su
ile tamamlanır(20 ml). Her bir şişenin aktivitesi
ölçülerek kayıt edilir.
b. Kurşun Soğurucu yöntemi: Değişik kalınlıklarda kurşun tüpler kullanılarak azalım
ölçümü elde edili. Her bir soğurucunun kaç saatlik azalıma denk geldiğini gösteren kat-
sayılar mevcut olmalıdır. Bu katsayılar yoksa kalibrasyon yapılmalıdır. Bunun için önce
soğurucusuz ölçüm alınır.(Tc-99m) Sırayla tüplerde ölçüm alınır, birbirine oranlanarak
kalibrasyon katsayısı elde edilir
Geometri testi
Tc-99m ile yarılanma Süresi boyunca ölçüm alınır. Aktivite-zaman grafiği çizilir.
19 Nisan, 2014 63
b) Sistem homojenite testi (Extrinsic)
Bu işlem de kolimatörlü olarak yapılır. Dedektörle birlikte kolimatör de test edilir.
Kullanılan aktivite, düzlemsel Co-57 kaynağıdır. 128x128 matrix boyutunda, 60 milyon sa-
yım alınarak çalışma tamamlanır. Elde edilen görüntü tüm sistemin (kolimatör+dedektör)
homojenitesi hakkında bilgi verir.
19 Nisan, 2014 65
g) Sistem performansının tayini
SPECT sistemlerinin toplam performanslarının ölçümünde en fazla kullanılan fan-
tomlarda bir tanesi Jaszczak fantomudur. Homojen kısmın taranmasından kesit görüntü-
sünün homojenitesi araştırılır. Fantomun ikinci bölümünde ise farklı boyutlarda sıcak ve
soğuk lezyonların oluşturulacağı kısım vardır. Üçüncü kısım ise farklı boyutlarda çubuklar
içerir ve uzaysal ayırma gücü tayininde kullanılır. 128x128 matrikste, 360 derece boyunca,
128 açıda, 700000-1milyon sayım /projeksiyonda toplanır. Dedektör dönme çapı mini-
mum olmalıdır. Dikkat edilmesi gereken önemli nokta fantomun homojen kısmının ortası
dedektörün merkezi birbirine yakın olmalıdır.
Matematiksel olarak;
Cmax - Cmin # SD CBG - Cmin
% Int. Hom. = 100 % RMS = C # 100 % Kontrast = # 100
Cmax + Cmin ort CBG
ı) Offset çalışma
200 μCi Tc-99 m ile kolimatörsüz olarak yapılır. Radyoaktif madde FOV alanının 5
katı kadar yükseğe dedektör merkezinden geçen dik eksen üzerine yerleştirilir ve statik
görüntü alınır. Dual olarak çalışma başlatıldığında oluşan statik görüntüde sıcak ve soğuk
noktalar karşılaştırılarak fototüp yapısı yakından incelenebilir. Offset çalışması ile intrinsic
ve extrinsic çalışmalar sonrasında şüpheli görüntüler varsa incelenir.
19 Nisan, 2014 67
Bu testler dışında NEMA Yöntemleri ile yapılan Kabul testleri de aşağıda sıralanmıştır.
• SPECT ayırma gücü Ölçülmesi-Saçıcı ortam yok (NEMA)
• SPECT ayırma gücü Ölçülmesi-Saçıcı ortam var (NEMA)
• Sistem Ayarı (NEMA)
• Hacim Hassasiyet (NEMA)
• Homojenite ve Hassasiyetin açısal değişimi (NEMA)
• Uzaysal pozisyonlamanın Açısal Değişimi (NEMA)
Etkileşme derinliği sorunu ise sistem hassasiyetinin artırılması için kalın kristaller
kullanılması durumunda, annhilasyon fotonlarının kristalin herhangi bir derinliğinde et-
kileşmesi anlamına gelir. Ring tipi tasarım-
larda tam görüş alanının merkezinde LOR
lar dedektöre dik olacaktır, kaynağın radyal
yönde merkez dışında olması durumunda
ise LOR lar dedektör yüzeyleri arasındaki
açı nedeniyle annhilasyon fotonlarının ilk
karşılaştıkları dedektörü geçip yandaki di-
ğer dedektörle etkileşecektir. Sonuçta uzay-
sal ayırma gücü bozulacaktır.
Etkileşme derinliği sorununu düzeltir-
ken, tek değil iki farklı kristal üst üste yer-
leştirilir. Kristallerin farklı olan puls şekil-
leri ya da farklı azalım zamanları etkileşme
derinliğinin belirlenmesinde yardımcı olur.
c) Saçılan ışınlar
PET sisteminde saçılan ışınların etkisi SPECT e göre daha fazladır. Çünkü SPECT
de saçılan ışınlar sadece obje boyutuyla sınırlıdır. Ancak PET de saçılan fotonların oluş-
turduğu LOR lar objeden geçmeyebilir. Saçılan ışın düzeltilmesi için matematiksel bazı
yöntemler kullanılır (Monte carlo, dekonvolusyon gibi)
19 Nisan, 2014 69
d) Kantitatif Değerlendirmeler
Klinik incelemelerde aktivitenin bir organda tutulma oranının saptanması önemlidir.
Standart tutulum değeri (standart uptake value SUV);
ortalama aktivite kons.(mBq/ml)/Doku yoğunluğu(gr/ml))
SUV=---------------------------------------------------------------------
Enjekte edilen doz (MBq)/ Vucut ağırlığı(gr))
Kaynaklar
1. Demir M. “Nükleer Tıp Fiziği ve Klinik Nükleer Tıp Uygulamaları”
2. Bor D. “Nükleer Tıp Sayısal Görüntüleme Yöntemleri’’
3. Phelps M.E “PET, Physics Instrumentation and Scanners”
4. Sodee D.B. “Principles and Practice of Nuclear Medicine”
5. Optimization of Protection in Medical Exposure, Diagnostic Procedures, IAEA Training Material on
Radiation Protection in Nuclear Medicine
19 Nisan, 2014 71
KEMİK SİNTİGRAFİSİ:
NE İÇİN VE NASIL YAPIYORUZ?
K
emik sintigrafisi, Tc-99m ile işaretli difosfonatlar [metilen difosfonat (MDP) ve
hidroksi metilen difosfonat (HMDP)] kullanılarak yapılan, kemiğin kan akımı ve
metabolizması gibi önemli fizyolojik bilgilere ulaşma olanağı sağlayan bir görün-
tüleme yöntemidir.
Radyofarmasötiğin kemikte tutulumu kan akımı ve osteoblastik aktiviteye bağlıdır.
Kanlanma ve metabolizmanın arttığı durumlarda, maddenin kemikte tutulumu artmak-
tadır. Primer ve sekonder kemik tümörleri, kırıklar, travma, artritler, eklemlerin dejeneratif
değişiklikleri, nöropatik eklem tutuluşları, osteoporoza bağlı olarak gelişmiş patolojik kı-
rıklar artmış osteoblastik aktivitenin izlendiği durumlardır. Enfeksiyon ve akut enflamas-
yon gibi patolojilerde üç fazlı çalışmalar ayırıcı tanıda faydalıdır. Kan akımının azaldığı
veya olmadığı durumlarda, enfarktüs ve ostelitik metastazlarda kemiklerde radyofarmasö-
tik tutulumu olmaz ve hipoaktif alanlar görülür.
Endikasyonlar
1) Neoplazik hastalıklarda ya da neoplazi şüphesi bulunanlarda kemik metastazlarının
aranması
2) Primer kemik tümörlerinde evreleme ve takip,
3) Stres fraktürleri de dahil şüpheli fraktürlerin araştırılması, iyileşme sürecinin
değerlendirilmesi
4) Kemik ve yumuşak doku enfeksiyonlarının değerlendirilmesi
5) Avasküler nekroz ve travma bölgelerinin metabolik aktivitesinin belirlenmesi
6) Artritler
7) Kemoterapi ve radyoterapiye yanıtın değerlendirilmesi
8) Refleks sempatik distrofi
9) Heterotopik ossifikasyonun araştırılması,
10) Ortopedik protezlerde gevşeme ya da enfeksiyonun araştırılması
11) Kemik enfarktlarının değerlendirilmesi
12) Kemik greftlerinin canlılığının değerlendirilmesi
Kullanılan radyofarmasötikler
En sık kullanılan radyofarmasötikler
- Tc-99m MDP
- Tc-99m HMDP veya HDP
Hastaya radyofarmasötik enjekte edildikten sonra difosfonatlar hızla kandan temizle-
nerek kemikte birikmeye başlar. Radyofarmasötik içinde bulunan ve yapısal olarak inor-
ganik pirofosfatlara benzeyen difosfonatlar kemik yapısının oluşumunda yer alan hidrok-
siapatit kristallerine bağlanırlar. Verilen dozun yaklaşık olarak %50’si kemiklerde birikir.
Böylece biriken Tc-99m ile işaretli ve gama ışınları yayan difosfonatlar, kemiğin sintigrafik
olarak görüntülenmesine imkan sağlarlar.
Kullanılan dozlar
Radyofarmasötikler intravenöz (i.v.) bolus enjeksiyon şeklinde uygulanır.
Enjeksiyon uygulama bölgesi bilinen veya şüpheli patolojik durumların varlığında
özenle seçilmelidir (enflamasyon/enfeksiyon, travma-fraktür gibi durumlar, ekstremite
rahatsızlıkları vb.).
Yetişkinlerde: 740-1110 MBq (20-30 mCi); 11-13 MBq/kg veya 0.3-0.35 mCi/kg
Çocuklarda : 9-11 MBq/kg veya 0.24-0.29 mCi/kg; minimum 74 MBq (2 mCi)
Hasta hazırlığı
Radyofarmasötik enjeksiyonu öncesinde hastaların herhangi bir hazırlık yapmaları ge-
rekmez. Açlık gerektirmeyen bir tetkiktir. Randevu verilme aşamasında yanlarında en az
2 litre su bulundurmaları gerektiği ve enjeksiyon sonrası 2-3 saatlik bekleme süresinde bu
miktarı alması gerektiği söylenmelidir.
Hastanın daha önceden mevcut olan hastalıkları sorgulanmalı, kısa süre önce I-131,
In-111 gibi nispeten yüksek enerjili ve uzun yarı ömürlü radyoizotopların uygulanmadı-
ğından emin olunmalıdır.
19 Nisan, 2014 73
Hastaya bu tetkikin neden yapıldığı, Nükleer Tıp Bölümünde kalış süresi, çekim pro-
tokolü, alacağı radyasyon dozu ve eve gidince nelere dikkat etmesi gerektiği gibi konularda
bilgi verilmelidir.
Görüntüleme yöntemi
Kemik sintigrafisi çekimlerinde düşük enerji yüksek rezolüsyonlu (LEHR) veya düşük
enerjili genel amaçlı (LEAP) kolimatör kullanılır. Fotopik 140 KeV’de simetrik %20 pen-
cereye ayarlanır.
Öncelikle görüntülenmek istenen hastalık durumuna göre hangi protokolün uygula-
nacağı belirlenmelidir. Sintigrafik olarak ayrımı zor olan küçük lezyonlarda pinhol koli-
matör ile çekim yapılır.
Kemik sintigrafisi çekimleri için yapılan görüntülemeler:
- Üç fazlı kemik sintigrafisi
- Tüm vücut kemik sintigrafisi+şüpheli alanlardan değişik açılardan alınan spot imajlar
- SPECT çekimi
Üç fazlı kemik sintigrafisi; enfeksiyon/enflamasyon, osteomiyelit, kemik tümörleri,
RSD (Refleks sempatik distrofi), protez enfeksiyonları, kemik greftlerinin canlılığının be-
lirlenmesi gibi daha çok bölgesel lezyonların değerlendirilmesinde kullanılır. Kanlanma,
kan havuzu ve geç statik fazları içerir (Şekil 2).
19 Nisan, 2014 75
Pinhol görüntleme
Avasküler lezyon gibi detaylı inceleme gerektiren durumlarda ve çocuklarda eklemleri
daha iyi görüntülemek amacıyla tercih edilir. Pinhol kolimatör ile anterior, lateral veya ob-
lik pozisyonlarda, 300.000-500.000 sayımla görüntüler alınabilir.
SPECT görüntüleme
Üç boyutlu görüntülemeye imkan tanıdığı için özellikle kolumna vertebralisin kemik-
lerin incelenmesinde sensitiviteyi artırmak amacıyla yapılmaktadır (Şekil 3).
Görüntülenmek istenilen alan gama kamera altında odaklanarak, 128x128 matriks, 6
derece dönüş açısı, 15-30 sn’lik duruş süreleri ile çekim yapılır.
Şekil 3. Lumbal 5. vertebrada artmış aktvite tutulumu gözlenen hastanın SPECT/CT çalışması.
19 Nisan, 2014 77
AKCİĞER PERFÜZYON/ VENTİLASYON
SİNTİGRAFİSİ:
NE İÇİN VE NASIL YAPIYORUZ
T
emel kullanım alanı pulmoner emboli olan akciğer perfüzyon/ ventilasyon sintig-
rafileri genellikle birlikte değerlendirilen acil uygulamalardır. Perfüzyon sintigrafisi
normal olan olgularda akciğer embolisi ekarte edileceğinden ventilasyon sintigrafisi
istenmeyebilir.
Endikasyonları
- Pulmoner emboli
- Akciğer operasyonu geçirecek hastalarda kalan dokunun yeterli olup olmadığının be-
lirlenmesi (Postoperatif akciğer volümü hesaplaması).
- Sağdan sola şantların araştırılması
Hasta hazırlığı
Herhangi bir hasta hazırlığı gerekli değildir. Akciğer perfüzyon sintigrafisi çekimi ön-
cesinde, tercihen son 1 saat içinde çekilmiş akciğer grafisi istenilmelidir. Hastaya eşlik eden
hastalığı olup olmadığı, daha önceden geçirmiş olduğu ameliyatlar, sigara kullanma öyküsü
sorulmalıdır. Özellikle sağdan sola şant varlığı ve pulmoner hipertansiyon mevcutsa uygu-
lanan radyofarmasötik dozu azaltılmalıdır.
Görüntüleme yöntemi
Akciğer perfüzyon sintigrafisi çekimlerinde düşük enerji yüksek rezolüsyonlu (LEHR)
veya düşük enerjili genel amaçlı (LEAP) kolimatör kullanılır. Fotopik 140 KeV, simetrik
%20 pencereye ayarlanır.
Hasta supin pozisyonda veya supin pozisyona en yakın konumda yatırılarak akciğerler
görüntü alanına girecek şekilde gama kamera altında odaklanır. Posterior, anterior, sağ ve sol
lateral, sağ ve sol posterior oblik, sağ ve sol anterior oblik imajlar alınır. Pozisyon başına 500.000-
700.000 sayımlık çekimler yapılır. Genellikle her bir görüntü alımı 3-4 dk sürer (Şekil 1).
19 Nisan, 2014 79
Dikkat edilmesi gereken noktalar
Enjeksiyon esnasında enjektöre kan çekilmesi, branül veya setten enjeksiyon sırasında
pıhtının işaretlenmesi ve enjekte edilen venin tromboflebitinden dolayı görüntüde isten-
meyen sıcak odaklar (hot spot) oluşabilir.
Hastada efüzyon varsa sırtüstü pozisyonda posterior/superior veya bazal segmentler-
de toplanarak perfüzyon defektini taklit edebilir. Bu nedenle hastanın akciğer grafisinin
istenmesi önemlidir.
99mTc-MAA’ya bağlı görülebilen allerjik reaksiyonlar flushing, dispne, ürtiker ve ka-
şıntı olup çok daha ender olarak anaflaktik veya anaflaktoid semptomlar görülebilir. Bu
hususta dikkatli olunmalıdır.
Endikasyon
Akciğer perfüzyon sintigrafisinde, perfüzyon defekti izlendiği zaman emboli tanısını
doğrulamak amacıyla yapılır. Emboli tanısı için perfüzyon defektlerinin bulunduğu bölge-
lerde ventilasyonun normal olması yani uyumsuz defektlerin görülmesi gereklidir.
Ayrıca akciğer mukosiliyer geçirgenliğinin değerlendirilmesi amacıyla kantitatif çalış-
ma da yapılabilir.
Hasta hazırlığı
Herhangi bir hazırlık gerekmez. Ventilasyon sintigrafisinde kullanılan aerosoller, özel
aparatlar ve maskeler kullanılarak hastaya solutulur. Bu nedenler radyasyon güvenliği açı-
sından aerosolün aparat dışına sızmaması için, nasıl kullanılması gerektiği uygulama öncesi
hastaya açık bir şekilde anlatılmalıdır.
19 Nisan, 2014 81
Şekil 3. Akciğer perfüzyon/ventilasyon SPECT/BT çalışması
19 Nisan, 2014 83
Kaynaklar
1. Mettler FA, Guiberteau MJ. Essential of Nuclear Medicine Imaging. Fifth ed. Elsevier Saunders, Philadelphia
2006.
2. Ziessman HA, O’Malley JP, Thrall JH. Pulmonary system in Nuclear Medicine. The Requisites in
Radiology. Third ed. Mosby, Philadelphia,2006.
3. Adalet I, Mudun A, Ünal SN, Türkmen C. Nükleer Tıp Ders Kitabı. İstanbul 2012; 57-69.
4. Freeman LM, Stein EG, Sprayregen S, Chamarty M, Haramati LB. The Current and Continuing Important
Role of Ventilation-Perfusion Scintigraphy in evaluating Patients with Suspected Pulmonary Embolism.
Semin Nucl Med 2008; 38: 432-40.
5. Cronin P, Weg JG, Kazerooni EA. The Role of Multidetector Computed Tomography Angiography for the
Diagnosis of Pulmonary Embolism. Semin Nucl Med 2008; 38: 418-31.
Tiroid bezi
Boyun ön kısmında orta/alt yerleşimli olup, iki lob ve bunları birleştiren isthmustan
oluşur. İsthmus trakeanın önünde, loblar ise trakeanın her iki yanında yerleşimlidir. Tiroid
bezi kandaki iyodu alarak tiroid hormon (T3,T4) sentezinde kullanır.
İyodun radyoaktif formları (I-131, I-123) tiroid hücresinde doğal iyot gibi davranır.
Tiroid bezine yerleşerek fonksiyon gösteren tiroid dokusunu görünür hale getirir.
İyot tutan diğer organlar; tükrük bezleri, mide, müköz bezler, deri, meme, plasenta.
Bu organlardaki fizyolojik iyot tutulumu I131 tedavisinden sonra istenmeyen sonuçlara
yol açabilir:
Tükrük bezlerindeki tutulum sialit/sialoadenite, midedeki tutulum ise gastrite neden
olabilir.
Deri ve müköz sekresyonlardaki tutulum çevresel kontaminasyonu artırır ve imaj yoru-
munu etkiler.
Plasenta ve süt bezlerindeki tutulum; çocuğun yüksek dozda radyasyona maruz kalma-
sına neden olur.
19 Nisan, 2014 85
Terminoloji
Hipertroidi; Tiroid bezinin normalden daha fazla çalışması sonucu ortaya çıkan has-
talıktır. En sık nedeni Graves hastalığı ve toksik nodüler guatrdır.
Hipotiroidi; Tiroid bezinin normalden daha çalışması veya hiç çalışmaması sonucu
ortaya çıkan hastalıktır. En sık nedeni Hashimato tiroiditidir.
Tiroidit; Tiroid bezinin inflamatuar hastalığıdır. Hashimato ve Graves hastalığı en sık
görülen tiroidit şeklidir.
Guatr; Tiroid hormonları kanda normalken tiroid bezinin boyutlarının artışı ile
karakterizedir.
Tiroid sintigrafisi
Amaç
• Tiroid dokusunun varlığı, büyüklüğü, şekli, yeri ve fonksiyonunun değerlendirilmesi
• Tiroid nodüllerinin fonksiyonunun değerlendirilmesi
• Ektopik doku araştırması
• Bakiye, nüks ve metastatik tiroid kanserlerinin değerlendirilmesi
• Tiroid ameliyatı geçiren hastada bakiye tiroid dokusunun görüntülenmesi
Normal sintigrafide her iki lobda aktivite homojen bir dağılım gösterir.
19 Nisan, 2014 87
• I-123 ve I-131 emilimi için öncesinde 4-6 saatlik, sonrasında 2 saatlik açlık gerekir.
• Bakiye, nüks ve metastatik tiroid kanserlerinin I-131 ile görüntülenmesi iki
şekilde yapılır:
1. Düşük doz I-131 sintigrafisi: 2-5 mCi oral I-131 alımından 24-48 saat sonra
tüm vücut tarama yapılır.
2. Yüksek doz sonrası I-131 sintigrafisi: Ablasyon veya tedavi amacıyla yük-
sek doz oral I-131 verilen hastalarda tedavinin 5-7. günleri tüm vücut tarama
yapılır.
(Ablasyon:Tiroidektomi operasyonu sonrasında kalıntı tiroid dokusunun yok edilmesi)
Teknik
• Tek delikli (pin-hole) kolimatörün rezolüsyonu, paralel delikli kolimatöre göre
daha üstün olduğundan, rutin tiroid sintigrafisi çekimlerinde Tc-99m perteknetat
için düşük enerjili yüksek rezolüsyonlu (LEHR) pin-hole kolimatör tercih edilir.
• I-131 ve I-123 için yüksek enerjili genel amaçlı (HEGP) kolimatör kullanılır.
• Çekimler, kullanılan radyonüklidin foton enerjisine göre ayarlı, 3-6 mm.’lik tek
delikli kolimatör takılı gama kamera ile %20 pencere aralığında yapılır.
• Hasta supin pozisyonda iken, boyun ekstansiyona getirilerek anterior görüntüler alınır.
• Supin pozisyonda, başın arkaya doğru atılıp, boynun gerilmesi sağlanır. Çekim sı-
rasında, hastanın boyun bölgesindeki metalik cisimleri çıkarması ve hareket etme-
mesi istenilir.
• Farinks ve özofagustan tükürük ile atılan aktivitenin temizlenmesi için hastaya su
içirilir.
• Submandibular bezler ve juguler çentik görüntü alanına girmelidir.
• Her üç radyonüklit için de 200.000 sayım alınır.
• Değerlendirme görsel olarak yapılır.
• Tc-99m perteknetat için 12 saat, I-131 için 3 hafta, I-123 için 2-3 gün emzirme
yasaklanır.
I-131 Tedavisi
• Hipertroidi tedavisi; ayaktan, düşük doz (< 30 mCi) I-131 oral verilerek uygulanır.
• Tiroid ca ablasyonu ve tedavisi; yüksek doz I-131 verilir. Hastaların radyoaktif te-
davi için uygun odalarda yatırılarak tedavi edilmeleri gerekir.
• Hasta hazırlığı (4-6 hafta süreyle iyottan fakir diyet) yapılmalıdır.
• Radyoaktif madde sıvı veya kapsül formdadır.
• Hastaya oral yolla ve bol su ile içirilir.
• Öncesinde 4-6 saatlik açlık gereklidir. İçirildikten 2,5-3 saat sonra yemek yenmelidir.
• Vücuttan atılım yolu üriner sistemdir. Ayrıca az miktarda fekal yol ve terle de atılır.
Paratiroid bezi
• Bir çifti tiroidin loblarının alt-arkasında bir çifti ise üst-arkasında olmak üzere dört
paratiroid glandı bulunur. Her birinin ortalama boyutu 3x6mm’dir.
• Parathormon (PTH) salgılayarak kan kalsiyum (Ca) düzeyini arttırılar. PTH kemik
yıkımına, böbrek ve barsaktan Ca emilimine yol açar.
• Primer hiperparatiroidism: En sık rastlanan paratiroid hastalığıdır. Paratiroid bezi-
nin neoplastik/hiperplazik büyüyerek aşırı PTH salgılaması ile karakterizedir.
• En sık (%85) neden paratiroid adenomudur (benign tm).
• PTH’ın aşırı sekresyonu-----> artmış serum Ca ----> artmış üriner Ca atılımı ---->
nefrokalsinozis ----> ürolithiasis (böbrek taşı).
• Kemik hastalıkları ve nöropsikiyatrik hastalıklara da neden olur.
• Tek tedavi: Cerrahi (PARATİROİDEKTOMİ sonrası tüm semptomlarda belirgin
düzelme görülür).
19 Nisan, 2014 89
Paratiroid sintigrafisi
• Amaç primer hiperparatiroidizm olgularında operasyon öncesi hiperfonksiyone para-
tiroid adenomunu lokalize etmektir.
• Preoperatif dönemde anormal gland doğru lokalize edilirse, boyun her iki yanının eks-
plore edilmesine gerek kalmaz, insizyon küçülür, zaman kısalır, morbidite azalır.
• Paratiroid sintigrafisi bir tarama testi değildir, biyokimyasal olarak kanıtlanmış hi-
perparatiroidi hastalarında hiperfonksiyone paratiroid dokusunun gösterilmesinde
kullanılmalıdır.
• En sensitif teknik (%90); Tc-99m MIBI sinigrafisi + USG kombinasyonudur.
• Adenomlar %10 oranında ektopik yerleşimlidir ve ektopik adenomlar çoğunlukla
anterior mediastinum yerleşimlidir. Çekim sırasında mediasten bölgesi rutin olarak
görüntülendiği için ektopik lezyonları göstermede sintigrafi avantajlıdır.
• Geçirilmiş cerrahi operasyonlar sonucunda normal anatominin bozulması sintigra-
fiyi etkilemez. Bu yüzden ikinci ameliyat gereken hastalarda bakiye veya nüks para-
tiroid lezyonunun tespit edilmesinde paratiroid sintigrafisi seçilecek görüntüleme
yöntemidir.
Kullanılan Radyofarmasötikler:
• Tl-201 / Tc-99m perteknetat substraksiyon sintigrafisi; günümüzde kullanım sıklı-
ğı giderek azalmıştır.
• Tc-99m MIBI Dual Faz Sintigrafisi
Tc-99m MIBI miyokard perfüzyon ajanı olarak gelistirilmis olmasına ragmen bir-
çok tümörde olduğu gibi paratiroid adenomlarında da tutulur.
20 mci Tc 99m MIBI’nin i.v. enj.dan 20 dk sonra boyun ve toraksın planar
görüntüleri alınır. 2-3 saat sonra görüntüler tekrarlanır.
128x128 matris boyutunda, LEHR kolimatör ile yüksek sayımlı görüntüler alınır.
Tc-99m MIBI hem tiroid ve hem paratiroid bezi tarafından tutulur. MIBI’nin pa-
ratiroid adenomundan atılımı normal tiroid dokusuna göre oldukça yavaştır.
Normal paratiroid bezlerinde sintigrafide aktivite tutulumu görülmez. Adenom ve
hiperplazi geliştiğinde sintigrafide fokal artmış aktivite tutulumu ortaya çıkar.
Lezyon, erken görüntülerde genellikle gösterilebilse de ajanin tiroid bezinden hizli
atilimindan dolayi geç görüntülerde daha belirgin hale gelir. 2 saat sonra alınan
görüntüde hiperaktif bölge paratiroid adenomunu işaret eder.
Toraksta süpheli tutulum varsa ya da planar görüntülerde görülen paratiroid ade-
nomunun daha iyi lokalizasyonu için SPECT yapilmalidir. Son yıllarda SPECT/
BT hibrit görüntüleme yapılarak sintigrafide izlenen artmış aktivite odağının
anatomik lokalizasyonu mümkün olmaktadır.
19 Nisan, 2014 91
• Görüntüleme prosedürü:
MIBG tutulumunu etkilediği bilinen veya şüphelenilen ilaçlar belirtilen sürelerde
kesilmelidir.
Serbest iyot normal tiroid dokusunda tutulum göstereceğinden görüntülemeden
1-2 gün önce tiroid blokajına başlanmalı, tetkik sonrası 3.güne kadar devam edil-
melidir. Bu amaçla en sık Lugol solüsyonu kullanılmaktadır.
Olası katekolamin deşarjına bağlı semptomlar görülebileceğinden radyofarmasötik
oldukça yavaş enjekte edilmelidir.
MIBG böbrekler ve mesane yolu ile atıldığından mesane dozunu azaltmak için
hastanın bol sıvı alması ve sık sık mesane boşaltılması önerilmelidir. Görüntüleme
başlamadan önce de mesanenin boş olması sağlanmalıdır.
Erişkin hasta grubunda kraniyumdan femur proksimaline kadar tüm vücut tarama
yapılır. Çocuk hasta grubunda görüntülemeye ekstremiteler de dahil edilmelidir.
Ant / post planar görüntülere ek olarak spot görüntüler ve gerekirse SPECT/BT
görüntüleri alınmalıdır.
Çocuklara verilebilecek dozlar vücut yüzey alanı ya da vücut ağırlığına göre
hesaplanabilir.
%20 (131I için 364 keV, 123I için 159 keV için ortalanmış) enerji aralığı kullanılması
önerilir.
I-123 MIBG için 4-24. saatlerde, gerekirse 48.saate kadar geç görüntüleme, I-131
MIBG için 24- 48. saatlerde, gerekirse 72. saatlerde ve daha sonraki günlerde geç
görüntüleme önerilir.
Fizyolojik dağılım yerleri: Karaciğer, dalak, tükürük bezleri, miyokard, akciğer-
ler, tiroid glandı (blokaj iyi yapılmamışsa serbest iyot yoğun olarak tiroid dokusun-
da tutulum gösterebilir).
123
I MIBG 131
I MIBG
Enerjisi 159 keV 364 keV
Yaydığı Işınlar Gama, EC Gama, Beta
Fiziksel Yarı Ömrü 13,2 saat 8,05 gün
Verilebilecek Doz 3-10 mCi 1-1.2 mCi.
Kolimatör LEHR HEGP
19 Nisan, 2014 93
Beyin perfüzyon SPECT
• Beyin perfüzyonunu göstermek için Tc-99m HMPAO ve Tc-99m ECD kullanılır.
• Hasta hazırlığı: Hasta sessiz ve los bir odaya yerlestirilmelidir. Hastanın rahat bir bi-
çimde oturması veya uzanması sağlanmalıdır. Hastaya konuşmaması ve herhangi birşey
okumaması söylenmelidir. Eger sedasyon gerekirse, bunun, mümkünse RF enjeksiyo-
nundan en erken 5 dakika sonra verilmesi uygun olacaktır.
• Tc-99m-HMPAO ile en iyi sonucu almak için yeni sağılmış (<2 saat) jeneratörden elde
edilen Tc-99m kullanılmalıdır. 24 saat veya daha fazla bir süre içerisinde sağılmamış
jeneratörden elde edilen Tc-99m kullanılmamalıdır. Hazırlanmasından sonra 10-30.
dakikalar arasında enjeksiyon yapılmalıdır.
• Erişkinlerde HMPAO dozu 20 mCi, ECD dozu 30 mCi ‘dir. Çocuklarda doz 7,4-11,1
MBq/kg (0,2- 0,3 mCi/kg)’dır.
• RF’in intravenöz enjeksiyonundan 60-90 dk. sonra görüntüleme yapılır.
• Görüntüleme sırasında hareketi en aza indirmek için hastanın başı, hastanın uyumunu
kolaylaştıracak biçimde mümkün olduğunca sabitlenmelidir.
• 128x128 matriks boyutu ve LEHR kolimatör kullanılır.
• Kamera baş etrafında 360 derece dönerek yaklaşık 30 dakika boyunca 500 Kcount’luk
görüntüler alır. Tomografik kesitler oluşturulur.
• En fazla rad. dozu alan organlar:
Tc- 99m HMPAO; böbrekler
Tc- 99m ECD; mesane duvarı olup, hasta sık idrara çıkmalıdır.
• Tc99m-HMPAO normal beyinde kortikal gri cevhere daha fazla yerleşir. Beyaz cev-
herde tutulum azdır. Serebellar dokuda da tutulum fazladır. Normal beyinde her iki
hemisferde simetrik perfüzyon görülür. Hipoperfüzyon patolojiyi gösterir.
Endikasyonlar
1. Epilepsi: Epileptik hastalarda medikal tedaviye direnç varsa epileptik odakların cerra-
hi rezeksiyonu gündeme gelebilir. Cerrahi öncesinde epileptik odağın saptanmasında
beyin perfüzyon SPECT önemli rol oynar.
Epileptik odak, nöbet yokken (interiktal dönem) çekilen perfüzyon sintigrafisinde hi-
poperfüze (hipoaktif ); nöbet esnasında (iktal dönem) çekilen perfüzyon sintigrafisin-
de hiperaktif olarak görülür.
2. Serebrovasküler hastalıklar: Geçici iskemik atak ve infarktüsleri göstermede MR ve
BT pozitif olmadan önce (ilk 6 saat) SPECT ile perfüzyonun azaldığı gösterilebilir.
3. Demans: Etyolojisine göre beyinde farklı bölgelerde hipoperfüzyon görülür. En sık
görülen; Alzheimer tipi demanstır.
4. Beyin ölümü araştırılması: Klinik olarak kesin tanı konulamayan durumlarda beyin
ölümü tanısını desteklemek amacı ile yapılır.
Radyonüklid sisternografi
• AMAÇ: Hidrosefali ve beyin omurilik sıvısı (BOS) kaçağının araştırılmasıdır.
• Kafa travmaları veya cerrahisinden sonra burundan (rinore) veya kulaktan (otore)
BOS sızıntısı olabilir.
• İntratekal radyofarmasötik enjeksiyondan hemen önce her burun deliğine anterior ve
posterior tamponlar doktor tarafından yerleştirilir. 6 sa sonra çıkarılır.
• Lomber ponksiyonla 1-3 mCi Tc 99m-DTPA enjeksiyonu beyin cerrahı tarafından
yapılır.
• 2.,6. ve24. saatlerde kranyumdan ant/post/lat görüntüler alınır. 2. saatte post.dan en-
jeksiyon yeri de görüntülenir.
• LEHR kolimatör ile, 256 X 256 matriks boyutunda, 1.33 zoom faktörü ile 300
Kcount’luk görüntüler alınır.
• 6. saatte burna veya kulağa yerleştirilmiş tamponlar çıkartılarak sayımlar alınır.
• Kaçağın en fazla olduğu pozisyonda (boyun fleksiyonda iken) burnun altına absorban
kağıt konularak rinorenin saptanmasına çalışılır.
• Yöntem hidrosefali tiplerinin ayırıcı tanısında da kullanılmaktadır, ancak MR görün-
tülemenin yaygınlaşmasında sonra endikasyonu azalmıştır.
19 Nisan, 2014 95
Şant görüntüleme
• Obstrüktif hidrosefalide tedavi yöntemi olan ventriküloperitoneal şantlar bazen çeşitli
nedenlerle (enf, pıhtı) tıkanırlar.
• Bu şantların fonksiyonunun değerlendirilmesi için kullanılır.
• Kafa derisi altında bulunan şant rezervuarına 0.3 - 1 mCi Tc-99m DTPA beyin cerrahı
tarafından enjekte edilir.
• Enjeksiyondan hemen sonra baş ve gövdeden LEHR kolimatör ile dinamik görüntüler alınır.
• Normalde aktivite spontan olarak ventriküllere ve distale doğru ilerler. Periton veya atri-
um içine dağılır. Drenajda bir tıkanıklık varsa seviyesi sintigrafi ile görünür hale gelir.
Kaynaklar
• Amdur RJ, Mazzaferri EL. Essentials of Thyroid Cancer Management. New York, Springer Science+Business
Media, Inc.2000; 341-344.
• Cooper DS, Doherty GM, Haugen BR, Kloos RT, Lee SL, Mandel SJ, Mazzaferri EL, McIver B, Sherman
SI, Tuttle RM. Management Guidelines for Patients with Thyroid Nodules and Differentiated Thyroid
Cancer, American Thyroid Association. Thyroid 2006; 16: 109-142.
• Society of Nuclear Medicine Procedure Guideline for Thyroid Scintigraphy. Version 2.0, approved February
7, 1999: 29-32.
• Guideline for I-131 Treatment of hyperthyroidism. Turkish Society of Nuclear Medicine, Endocrinology
and Radionuclide Treatment Task Group. Turk J Nucl Med, 2001,Vol.10, (Supp).
• Guideline for Parathyroid Scintigraphy. Turkish Society of Nuclear Medicine, Endocrinology and
Radionuclide Treatment Task Group. Turk J Nucl Med, 2001 Vol. 10, (Supp).
• Procedure Guideline for Somatostanin Receptor Scintigraphy. Turkish Society of Nuclear Medicine,
Nuclear Oncology Task Group. Turk J Nucl Med, 2001 Vol. 10, (Supp).
• Guidelines for Brain Perfusion SPECT with Tc-99m Radiopharmaceuticals. Turkish Society of Nuclear
Medicine, Brain Task Group. Turk J Nucl Med: 2001, Vol. 10, (Supp).
Endikasyonları
Primer tanı aşamasında veya tedaviye yanıtın değerlendirilmesini gerektiren tüm
üropatiler:
- Pelvi-üreterik veya veziko-üreterik dilatasyonlar
- Kompleks çift toplayıcı sistemler
- Post-travma
- Asimetrik renal fonksiyon
- Vezikoüreteral reflü ve reflü nefropatilerinin değerlendirilmesi
- Sistemik veya renal hipertansiyonda- Kaptoprilli sintigrafi
- Mesane disfonksiyonları
- Renal transplantasyon
- İndirekt sistosintigrafi yapılacak hastalarda sistosintigrafi öncesi
19 Nisan, 2014 97
Kullanılan radyofarmasötikler ve dozları
En sık kullanılan radyofarmasötikler;
Tc-99m DTPA
Tc-99m MAG3
Tc-99m MAG3’ün yüksek protein bağlanma oranı vardır (%80). Bu bağlanma, glo-
merüler filtrasyonla atılmasını engeller ve GFR ölçümünde kullanılmaz. Ayrıca tubuler
reabsorbsiyona uğramaz ve tamamına yakını tübüler sekresyon ile atılır. Az miktarda ka-
raciğer aktivitesi genellikle görülür. Artmış karaciğer aktivitesi böbrek fonksiyonu bozul-
muş kişilerde (kreatinin >2) görülür ve biliyer ekstraksiyonuna bağlı olarak safra kesesi de
görülebilir. Böbrek parankimi, pelvisi ve üreter görüntülemesi ile üreter dinamiği ve reflü
hakkında bilgi verir.
- Erişkin için 5 mCi (185 MBq)
- Çocuklar için 0.1 mCi/kg
- Min doz 0.5 mCi
Radyofarmasötik enjeksiyonları i.v. bolus tarzda yapılır.
Tc-99m DTPA ile yapılan çekimlerde GFR hesabı da yapılabileceğinden dolu ve boş
enjektör sayımları yapılmalı, hastanın boyu ve kilosu not edilmelidir.
Hasta hazırlığı
Çalışmaya başlamadan önce hasta ve hasta yakınlarına çekim protokolü hakkında bilgi
verilmelidir. Daha önceki sintigrafileri veya ultrasonografik tetkikleri incelenmelidir.
Damar yolu radyofarmasötik ve diüretik enjeksiyonu için açık olmalıdır. Ekstravasküler
alana sızma özellikle split fonksiyonların hesaplanmasında değerlendirme hatalarına ne-
den olabileceği için dikkat edilmelidir.
Çekimden önce hastanın en az 500 ml su içmesi sağlanmalıdır. Çocuklarda intravenöz
yolla hidrasyon sağlanabilir; 10-15 ml/kg %5’lik dekstroz 30 dakikada verilir. Yine çekim
öncesi mesane boşaltılmalıdır. Aksi takdirde böbrek drenajı gecikebileceği için renogram
eğrisinde düzleşme görülebilir. Nörojenik mesane gibi durumlarda kateter takılmalıdır.
Kontrastlı bir tetkik yapılacaksa önce sintigrafik çekim yapılmalıdır.
19 Nisan, 2014 99
Şekil 1. Tc-99m DTPA ile diüretikli böbrek sintigrafisi çalışması.
Endikasyonları
• VUR araştırılmasında
• Tıbbi tedavi sonrası VUR değerlendirilmesinde
• Reflüde mesane disfonksiyonunun araştırılmasında kullanılır.
Hasta hazırlığı
Miksiyon öncesi dinamik renal görüntüleme gereklidir. Bu sırada diüretik yapılmama-
lıdır. Çünkü nonfizyolojik olarak artmış idrar akım hızı düşük seviyeli reflü saptanmasını
güçleştirir.
Görüntüleme yöntemi
Dolum fazında hasta sırtüstü pozisyonda olmalı ve posterior görüntü alınmalıdır.
Genel amaçlı kolimatörle,
64x64 matrikste ve 2 sn/
frame olacak şekilde görün-
tü alınmalıdır.
Miksiyon görüntüleri yine
posteriordan aynı şekilde
alınmalıdır
30 sn’lik anterior pre ve post
miksiyon görüntüleri rezi-
düel mesane hacmini he-
saplamak için alınmalıdır.
Şekil 2.
Endikasyonları
- Ani başlangıçlı ve şiddetli hipertansiyon
- Medikal tedaviye dirençli hipertansiyon
- Abdominal ya da lomber bölgede üfürüm
- Yaşlı bir hastada açıklanamayan azotemi
- ACEI tedavisi esnasında renal fonksiyonlarda bozulma
- Grade 3 veya 4 hipertansif retinopati
- Diğer vasküler yataklarda tıkayıcı hastalık
- 30 yaşın altında ya da 55 yaşın üstünde hipertansiyon gelişmesi
Çalışma protokolü
Tek günlük ya da iki günlük protokoller uygulanabilir. Dinamik-statik böbrek sintigra-
fisi çalışması yapılır.
Tek günlük protokolde önce 37-111 MBq (1-3 mCi) Tc-99m DTPA ya da MAG3 ile
bazal çalışma yapılmalıdır.
ACEI renografisinde 200-400 MBq (5-10 mCi) düzeyinde aktivite enjekte edilmelidir.
İki çalışma arasında mümkün olan en uzun süre bırakılmalıdır.
Oral kaptopril için önerilen doz 25-50 mg’dır.
Kaptopril kanda 60 dakikada maksimum düzeye ulaştığından radyofarmasötik enjek-
siyonu ilacın alınmasından 60 dakika sonra yapılmalıdır .
Enalaprilat kullanılıyor ise 40 μg/kg olmak üzere 3-5 dakika süresince intravenöz ola-
rak ilaç verilir. Toplam doz 2.5 mg’ı aşmamalıdır. Radyofarmasötik, enalaprilat veril-
dikten en az 15 dakika sonra verilir.
Endikasyonları
Piyelonefrit teşhisi
Renal skar ve akut pyelonefritten 3-6 ay sonra böbreklerin durumunun tespiti
Böbrek boyut, şekil ve pozisyon anomalisi tespiti
Renal kitle araştırılması
Soliter veya ektopik renal doku (pelvik böbrek).
At nalı ve pseudoatnalı böbrekler
İyotlu kontrast ajanlar ile yapılan radyolojik çalışmalarda alerji olması.
Hasta hazırlığı
Üriner sisteme ait cerrahi, eski radyografik ve radyonüklid çalışmalar, konjenital üriner
anomaliler (çift toplayıcı sistem, renal füzyon anomalileri vb.), idrar yolu obstruksiyonu,
kitle/lezyon varlığının sorgulanması gereklidir.
Görüntüleme yöntemi
Radyofarmasötik enjeksiyonundan 2-4 saat sonra görüntüleme yapılabilir.
Her iki böbrek düşük enerji yüksek rezolüsyonlu (LEHR) veya düşük enerjili genel
amaçlı (LEAP) kolimatör kullanılarak anterior, posterior, sağ ve sol posterior oblik sta-
tik görüntüleri alınmalıdır.
128x128 veya 256x256 matrikste, her bir görüntü en az 500.000 sayım (min 5 dakika)
olmalıdır. Çocuklarda görüntüyü büyütmek için zoom yapılmalıdır.
Anterior statik görüntüleme özellikle atnalı ve pelvik böbrek gibi lokalizasyon anoma-
lisi olan böbreklerde gereklidir.
Düşük enerjili yüksek rezolüsyonlu kolimatör takılı çift başlı gama kamera ile SPECT
görüntüleme yapılabilir (Şekil 1).
Her iki böbrek üzerinde çizilen ilgi alanlarındaki sayımlar ve böbreklerin lateraline çi-
zilen ilgi alanlarından elde edilen zemin aktivitesi kullanılarak her bir böbreğin toplam
böbrek fonksiyonlarına katkıları hesaplanabilir (Şekil 2). Split fonksiyonlar %44-56
arasında değişkenlik gösterebilir. Split renal fonksiyon ölçümünde;
- Renal derinlik düzeltimi
- Anterior posterior geometrik ortalama
- Zemin aktivite düzeltimi uygulanır.
Testis sintigrafisi
Akut skrotal ağrı ve şişlik; torsiyon, epididimitis, testis apendikülünün torsiyonu, orşit
veya strangüle fıtık kesesine bağlı olarak meydana gelir. Testiküler torsiyon cerrahi bir acil
durumdur (Şekil 1). Tanıda sintigrafi oldukça duyarlı ve spesifik bir tetkiktir.
Kaynaklar
1. Guideline for Dynamic Renal Scintigraphy. Turkish Society of Nuclear Medicine, Nephro-Urology Task
Group. Turk J Nucl Med, 2001,Vol.10, (Supp).
2. Guideline for Dynamic Renal Scintigraphy with Diuretic Administration. Turkish Society of Nuclear
Medicine, Nephro-Urology Task Group. Turk J Nucl Med, 2001,Vol.10, (Supp).
3. Ziessman HA, O’Malley JP, Thrall JH. Genitourinary system in Nuclear Medicine. The Requisites in
Radiology. Third ed. Elsevier Mosby, Philadelphia, 2006.
4. Piepsz A, Hamphrey HR. Pediatric Applications of Renal Nuclear Medicine. Semin Nucl Med 2006; 36:
16-35.
5. Grenier N., Hauger O, Cimpean A, Perot V. Update of Renal imaging. Semin Nucl Med 2006;38: 3-15.
K
an hücrelerinin işaretlenmesi, temel anlamda kandan işaretlenmek istenen hücrele-
rin ayrılarak, radyonüklid ajanlarla işaretlenmesi anlamına gelmektedir.
Kanın şekilli elemanları, diğer bir ifadeyle %45’ini oluşturan katı bölümü kan
hücrelerinden oluşur. Kan hücreleri kırmızı kan hücreleri (eritrositler-alyuvarlar), beyaz
kan hücreleri (lökositler-akyuvarlar) ve trombositlerdir.
Eritrositler %99
Lökositler <%1
Trombositler <%1
Hücre İşaretleme
Genel olarak hücre işaretleme ve ayrılmasında kullanılan tekniklerin şu özelliklerinin
olması gerekmektedir:
Yüksek işaretleme etkinliği
Kullanılan radyofarmasötiğin amaca ve tekniğe uygun olması
Hücre fonksiyonlarının korunması
Toksik etkisinin olmaması
Steril koşullarda uygulanması
Hücresel kan elemanları; In-111, Tc-99m, Cr-51, In-113m, In-114m ile işaretlenebilir.
İşaretleme işleminde invitro olarak lökositler ve invitro, invivo ve semiinvivo olarak
eritrositler işaretlenebilir.
a-İnvitro metod
Kandan eritrositler santrifüj ile ayrılır ve yıkanır. Eritrositler kalay (Sn+2) ile inkübe
edilir. Serbest Sn+2, eritrositler tekrar yıkanıp santrifüj edilerek ayrılır. Üzerine pertek-
netat (Tc+4) eklenir. Bu işlem için kullanılan kit, asit sitrat dekstroz (ACD) ve stannous
sitrat içerir. 1 ml heparinize kan 5 dk kit ile inkübe edilir. Hipoklorit Sn+2’yi Sn+4’e çe-
virirken, sitrat plazmaya bağlı kalayı Sn-sitrat kompleksi olarak alır. Perteknetat ilavesi ile
99mTc-eritrosit oluşur. Bağlanma etkinliği %97 den fazladır.
İnvitro metod GIS kanama odağı belirlenmesinde, hemanjiyom araştırılmasında,
GATED kan havuzu çalışmasında, dalak görüntülemede kullanılır.
Dalak görüntülenmesinde eritrositler 50 ºC’de 20 dk denatüre edilerek hastaya tekrar
enjekte edilir.
b-İnvivo metod
Bu metod özellikle GATED kan havuzu çalışmasında kullanılır.
Sn-PYP (kalay pirofosfat) kiti kullanılır. Kit 10-20 μg/kg Sn+2 içerecek şekilde hasta-
ya enjekte edilir. 20-30 dk sonra 20-30 mCi perteknetat enjekte edilir. Bağlanma yüzdesi
%80-90’dır.
Lökosit İşaretleme
Lökosit işaretleme In-111 ve Tc-99m ile bağlı bileşikler ile yapılabilmektedir.
Lökositlerin Tc-99m HMPAO ile işaretlenmesi şu basamaklardan oluşur:
- 10 mL asit sitrat dekstroz (ACD)+10 mL HESPAN+50 mL tam kan; 30-60 dk bek-
leme süresi (Şekil 1).
- 5 dk 1150 devirde (rpm) santrifüj edilir, lökositten zengin çökelti elde edilir.
- Jeneratörden taze sağılmış 5 mL 500 MBq Tc-99m HMPAO kit şişesine ilave edilir.
- 4 mL alınıp hücrelerin içine ilave edilir.
- 10 dk oda sıcaklığında inkübasyondan sonra tekrar aynı şekilde santrifüj edilir.
- Lökositler yıkanır, ayrılır (Şekil 2)
~185 MBq işaretli lökositler bekletmeden hastaya geri verilir.
Kaynaklar
1. Mettler FA, Guiberteau MJ. Essential of Nuclear Medicine Imaging. Fifth ed. Elsevier Saunders,
Philadelphia 2006.
2. Ziessman HA, O’Malley JP, Thrall JH. Nuclear Medicine: The Requisites in Radiology. Third ed.
Elsevier Mosby, Philadelphia, 2006.
3. Güngör F, Karayalçın B. Lökosit İşaretleme.Türkiye Klinikleri J Med Sci 1992;12(5):363-8.
4. de Vries EF, Roca M, Jamar F, Israel O, Signore A. Guidelines for the labelling of leucocytes with
(99m)Tc-HMPAO. Inflammation/Infection Taskgroup of the European Association of Nuclear
Medicine. Eur J Nucl Med Mol Imaging. 2010;37(4):842-8.
G
astrointestinal sistem hastalıklarının incelenmesinde kullanılan nükleer tıp yön-
temleri, non invaziv olmaları, düşük radyasyon dozu vermeleri ve organların fonk-
siyonları hakkında bilgi edinilmesi nedeniyle erişkinlerde olduğu kadar bebek ve
çocuklarda da yaygın olarak kullanılmaktadır. Gastrointestinal sistem hastalıklarının tanı-
sında kullanılan pek çok nükleer tıp yöntemi vardır. Bunlar;
1. Tükürük bezi sintigrafisi,
2. Özefagus transit zamanı sintigrafisi,
3. Gastroözefageal reflü sintigrafisi,
4. Mide boşalma zamanı sintigrafisi,
5. Gastrointestinal kanama sintigrafisi,
6. Meckel sintigrafisi,
7. Karaciğer-dalak sintigrafisi,
8. Selektif dalak sintigrafisi,
9. Safra yolları sintigrafisi,
10. Enterogastrik reflü araştırılması,
11. Gastrointestinal kanama sintigrafisi,
12. Karbon-14 üre nefes testi.
A B
Şekil 1. Enjeksiyondan sonra alınan görüntüde parotis ve submandibular bezlere ait simetrik ve
homojen aktivite tutulumları izleniyor (Şekil 1A). Limon suyu içirildikten sonra alınan görüntüde
tükürük bezlerindeki aktivitenin ağız boşluğuna geçtiği görülmekte (Şekil 1B).
Meckel sintigrafisi
Meckel divertikülü doğumsal omfalomezenterik kanalın tam kapanmaması sonucu
oluşan embriyolojik bir kalıntıdır. Genellikle distal ileumda bulunur. Gastrointestinal kon-
jenital anomaliler içerisinde en sık görülenidir. Genellikle %2 oranında görülür ve vakala-
rın %50’si 2 yaşın altındadır. Bebeklerde alt GİS kanaması yapan sebeplerin başında gelir.
Meckel divertikülü kanaması herhangi bir yaşta ortaya çıkabilir. Ektopik mide mukozası
içeren hastalarda asid ve pepsin üretimi sonucunda mukozal hasar ve kanama meydana ge-
lebilir. Daha seyrek olarak perforasyon ve ülser görülebilir. Rutin radyolojik yöntemler ile
tanısı zordur. Çeşitli sintigrafik görüntülemelerde kullanılan Tc-99m normalde midenin
mukus salgılayan hücreleri tarafından tutulur ve daha sonra lümene salgılanır. Teknesyum
ile normal mide mukozasının görüntülenme özelliğinden yararlanılarak Meckel sintigrafisi
geliştirilmiştir.
Yöntem: 4-6 saatlik açlık sonrası çocuklarda 30-100 μCi/kg, erişkinlerde ise 200-350
MBq (5.4-9.4 mCi) Tc 99m perteknetat iv olarak verilir. Hasta sırt üstü gama kamera al-
tında yatırılarak 60 adet 1 saniyelik dinamik görüntüler daha sonra ise 5-10 dakikalık ara-
lıklarla 1 saatlik statik görüntüler alınır. H2 reseptör blokerlerinin mide hücresinden sek-
resyonu inhibe etmesi ile mide mukozasında teknesyum tutulumu artacağından sintigrafi
öncesi H2 reseptör blokeri (simetidin) verilerek testin duyarlılığı arttırılabilir.
Yöntem
1) Tc-99m sülfür kolloid ile karaciğer sintigrafisi: Erişkinler için 75–200MBq (2-
5.4 mCi), çocuklar için 2 MBq/kg (minimum 20 MBq) Tc-99m sülfür kolloid IV enjekte
edilir. Enjeksiyondan 15 dakika sonra anterior, sol lateral ve posteryor pozisyonlarda statik
görüntüler alınır. Son kosta ve midklavikular hat üzerine kurşun işaretler konularak karaci-
ğerin büyüklüğü ve yeri belirlenir. Partiküllerin %80-85’i karaciğer, %10-15’i dalak ve geri
kalanı kemik iliğinde (RES hücrelerinde) tutulur. Karaciğerde yer kaplayan iyi/kötü huylu
tm, apse, sirotik nodül ve kist gibi lezyonlarda azalmış aktivite tutulumu izlenir. Radyolojik
görüntülemelerde elde edilen başarı nedeniyle kullanımı sınırlanmıştır.
2) Tc-99m işaretli eritrositler ile karaciğer sintigrafisi: Yaklaşık 950 MBq (25-30
mCi) perteknetat ile bağlı işaretli eritrosilerin IV enjeksiyonu sonrası birer saniyelik 1dk.
Şekil 9. Akut kolesistitli hastada homojen KC tutulumu, ana safra kanalı ve sonrasında ince
bağırsaklarda tutulum izlenirken safra kesesinin vizualize olmadığı görülüyor.
Radyofarmasötikler
Myokard Perfüzyon Sintigrafisi’nde kullanılan başlıca radyofarmasötikler şunlardır:
1. Talyum-201 (Tl-201): Siklotronda üretilen ve 73 saatte elektron yakalama yoluyla
Hg-201’e bozunurken başlıca, 67-82 keV’lik (%88) X ışınları ile 135 ve 167 keV’lik gama
fotonlarını yayan bir radyonükliddir.
Potasyum ile benzer boyutlarda olup, Na-K-ATPase pompası ile enerji bağımlı bir me-
kanizmayla hücre içine alınır. Bu pompa sadece canlı hücrelerde bulunur. Dolayısıyla sade-
ce canlı (viable) kalp hücreleri Tl-201 uptake’i gösterir. Yani Tl-201’in kalpteki tutulumu
Görüntüleme protokolleri
1. Stres: Maksimal stres esnasında 3-4 mCi Tl-201 enjeksiyonundan 10-15 dk. sonra
perfüzyon görüntüleri alınır.
2. Erken redistribüsyon: Stresin neden olduğu ve geç görüntülerde redistribüsyona
uğrayarak dolan defektif alanlar iskemik miyokardın göstergesidir. 4 saat sonra alınan
görüntüler artık perfüzyondan bağımsız olup, viabiliteyi gösterir.
3. Geç redistribüsyon: Bazı durumlarda 24. saatteki geç görüntüleme canlı dokuyu daha
iyi gösterebilmektedir. Bu nedenle geç redistribüsyon protokolü gündeme gelmiştir.
Bu protokolde stres-erken redistribüsyon çalışmasında sabit perfüzyon defekti izlenen
hastalarda 24. saatte bir imaj daha alınarak canlı dokunun gösterilmesi sağlanabilir.
4. Re-enjeksiyon: 24. saatte görüntü kalitesi düşük olduğundan Tl-201 re-enjeksiyon
tekniği bulunmuştur. 24. saatte 1 mCi Tl-201 enj.u canlı hücrelerde Talyum uptake’ini
kolaylaştırabilir.
Dezavantajları
• Talyumun esas yetersizliği fiziksel özellikleri ve radyasyon dozimetrisidir.
• Uzun yarı ömrü (72 saat) nedeniyle hastaya sınırlı miktarda, ancak 3-4 mCi (111-148
MBq) doz verilebilmektedir.
• Talyumun ana fotonlarının düşük enerjisi (68-80 keV), yumuşak doku atenüasyonuna
ve saçılmaya neden olur. Görüntü kalitesi yönünden ideal bir ajan değildir.
• Çalışma diğer ajanlara oranla daha uzun sürer (24 saate kadar).
2. Teknesyum-99m metoksiizobutilizonitril (Tc-99m MIBI) ve Tc-99m Tetrofosmin:
Günümüzde Teknesyum ile işaretlenen myokard perfüzyon ajanları daha çok tercih edil-
mektedir. Çünkü Talyum ile karşılaştırıldığında Tc’un görüntüleme açısından bazı fiziksel
üstünlükleri, bununda bazı klinik avantajları vardır:
Kısa yarı ömrü (6 saat) nedeniyle daha yüksek doz kullanımına olanak sağlar (max doz:
50 mCi/gün), bu da daha iyi sayım istatistikleri ve görüntü kalitesi sunar.
Gama kamera için optimal foton enerjisi (140 keV) gürültüyü ve atenüasyon artefakt-
larını azaltır.
Radyasyon dozimetrisi
• Tc99m -MIBI hasta dozu:
- Tek gün rest/stres:11,4 mSv
- Tek gün stres/rest: 12,3 mSv
- Tek stres: 2,7 mSv
- 2 gün stres/rest veya rest/stres: 14,8 mSv
• Tl-201 hasta dozu :
- Tek gün stres/redistribüsyon: 15,3 mSv
- Stres/redistribüsyon+reinjeksiyon (3mCi+1,5mCi Tl-201): 19,7 mSv
• Atenüasyon Düzeltmesi (AC):
- Gadolinium 153 kaynakları ile AC: 0,001-0,01 mSv
- BT ile AC: 0,05-1mSv
Her iki yöntemde de hastanın aldığı radyasyon dozu radyofarmasötiğin dozu-
nun yanında ihmal edilebilir düzeydedir.
Görüntüleme
• Planar görüntüleme SPECT teknolojisine sahip olmayan merkezlerde kullanılan
eski bir yöntemdir. Günümüzde planar yöntemler yerini SPECT görüntülemeye
bırakmıştır.
• Görüntüleme genellikle supin, gerekli oldugunda pron pozisyonda yapılır.
• Görüntüler en az 3 standart projeksiyonda alınmalıdır. Bunlar, anterior, sol anterior
oblik ve sol lateral görüntülerdir.
• Tl-201 için LEGP Paralel delikli kolimatör, Tc-99m MIBI için LEHR Paralel delikli
kolimatör kullanılır.
• 128x128 matriks boyutu kullanılır. Geniş görüş açılı gama kamera kullanılıyor ise bü-
yültme teknikleri (zoom faktörü:1.2-1.5 ) uygulanabilir. Küçük görüş alanlı kamerada
büyütme yapılmaz.
• Çekim süresince konuşma ve uyuma yasaklanmalıdır.
• Kamera hastaya ne kadar yakın olursa o kadar iyi rezolüsyon elde edilir.
• Her iki kol görüntü alanından uzaklaştırılmalıdır.
• Tanısal değeri olan görüntüler elde edilmesi için her bir pozisyonda en az 600 000
(tercihen 1.000.000) sayım alınmalıdır.
• Çekimler, kullanılan radyonüklidin foton enerjisine göre ayarlı (Tc 99m-MIBI için
140 keV, Tl-201 için 72 keV) %20 pencere aralığında yapılır.
Tuzak ve artefaktlar
• Görüntüyü yorumlamadan önce olası artefaktlar, hasta hareketi, görüntü kalitesi yö-
nünden ham datanın incelenmesi gereklidir.
• Ekstravazasyon (RF’in damar dışına çıkması), düşük sayım alınmasına, hedef/backgro-
und oranının azalmasına dolayısıyla kötü imaj kalitesine neden olur.
Sinogram-Linogram
Projeksiyon bilgilerinin gösterim yöntemleridir. Sistem ve hastadan kaynaklanan bir-
çok hatanın algılanmasını sağlar.
Sinogram: Projeksiyon bilgilerinin tek bir görüntü olarak gösterilmesidir. Her bir
projeksiyon görüntüsündeki belli bir satıra ait pikseller üst üste yerleştirilerek yeni bir
görüntü elde edilir. Sinogram görüntüsündeki kesiklik ve kaymalar lateral yöndeki hasta
hareketini gösterir.
Linogram: Linogram görüntüsündeki her sütun, bir projeksiyondaki satır bilgilerinin
toplanması ile elde edilir. Linogram görüntüsündeki kesiklik ve kaymalar aksiyel yöndeki
hasta hareketini gösterir.
Filtreleme
• Amaç istatistiksel gürültüyü azaltıp, faydalı sinyali korumaktır. Böylece rezolüsyonun
arttırılması amaçlanır.
• Filtre işlemi gerçekte bilgi taşımayan piksel sayımlarının ortadan kaldırılmasıdır.
• Filtreler 3 grupta incelenir:
1. Düşük frekans geçirgen: örnek; Butterworth, Hann, Hamming
2. Yüksek frekans geçirgen: örnek; Ramp (FBP’de kullanılır, star artefaktı ortadan kaldırır).
3. Band aralığı geçirgen: belli bir frekans aralığında çalışırlar, örnek; Weiner ve Metz
• Kardiyak SPECT: Tl-201 için hanning filtre, Tc-99m için BW filtre tercih edilir.
• Mükemmel filtre yoktur! Bu yüzden istenilen filtre; farklı çalışmalara, farklı kamera ve
kolimatöre, klinik prosedüre, imaj sayımlarına ve farklı hekim görüşlerine bağlıdır.
Görüntülerin Değerlendirilmesi
• Görüntüler her zaman monitör ekranında değerlendirilmelidir.
• Stres ve rest görüntüleri birebir karşılaştırmaya izin verecek formatta ekrana getirilmeli,
yine aynı formatta filme basılmalıdır.
• Görüntüler;
İki boyutlu kesitler
Polar haritalar
Üç boyutlu görüntüler kullanılarak değerlendirilir.
• Polar haritalar; sol ventrikülün kısa eksen kesitlerini tek bir görüntüde göstermenin bir yoludur.
• SPECT ile sol ventrikülün;
Kısa eksen
Vertikal uzun eksen
Horizontal uzun eksen olmak üzere 3 eksende tomografik kesitleri elde edilir.
• Kesit görüntüler ve defekt tanımlanırken;
Apikal
Midventriküler
Bazal olmak üzere 3 anatomik lokalizasyon kullanılır.
• Görüntülerin değerlendirilmesinde 3 yöntem kullanılır:
Görsel (Kalitatif)
Yarı sayısal (semikantitatif)
Sayısal (kantitatif );
Quantitative Gated SPECT (QGS) (Cedars Sinai Tıp Merkezi tarafından
geliştirilen)
Emory Cardiac Toolbox (ECT) (Emory Üniversitesi tarafından geliştirilen)
• Sol ventrikül hacimleri, perfüzyon defektleri, duvar hareketleri ve duvar kalınlaşması
görsel olarak mutlaka değerlendirilmelidir. Stres SPECT görüntülemede izlenen per-
füzyon defektlerinin istirahat SPECT görüntülemede kaybolması iskemi, devam et-
mesi ise infarkt lehine yorumlanır.
• Bu görsel (kalitatif ) değerlendirmeye ilave olarak, 17 ya da 20 segment modeli kullanı-
larak yarı sayısal (semikantitatif ) skorlama sistemi ile de görüntüler değerlendirilebilir.
• 20 segment modeline göre; sol ventrikül kısa aks görüntüleri, apikal, orta ve bazal ol-
mak üzere üç kısma ve her kısım da 6 segmente ayrılır. Bu oluşan 18 segmente ilaveten,
kalbin dikey uzun eksen görüntülerinde apikal kısım iki segmente bölünerek segment
sayısı 20’ye tamamlanır. 17 segment skorlama sisteminde ise; apikal kısa eksen dilimi 4
segment ve dikey uzun eksen görüntüsünde apeks tek segment olarak değerlendirilir.
Kaynaklar
1. Adalet I, Mudun A, Ünal SN, Türkmen C. Nükleer Tıp Ders Kitabı. İstanbul 2012; 45-57.
2. Önsel Ç, Kantarcı F. İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri Sempozyum Dizisi
No:69. İstanbul 2010; 11-18.
3. EANM/ESC procedural guidelines for myocardial perfusion imaging in nuclear cardiology. Eur J Nucl
Med Mol Imaging 2005 (32): 855–897.
4. Biersack HJ, Freeman LM. Clinical Nuclear Medicine, Heart. Springer, New York, 2007: 95-114.
P
ozitron Emisyon Tomografisi (PET), pozitron yayıcı radyonüklidler ve bunlarla
işaretli radyokimyasal bileşikler (radyofarmasötik) kullanılarak uygulanan bir sin-
tigrafik görüntüleme yöntemidir. Canlı organizmada oluşan çeşitli biyokimyasal
ve metabolik yolaklara yönelik olarak geliştirilen değişik radyofarmasötikler aracılığıyla,
hedef dokulardaki fonksiyonel ve metabolik durumu ortaya koyabilen PET teknolojisi on-
kolojik görüntülemenin önemli bir parçası haline gelmiştir. 1975’ten itibaren bazı nöro-
lojik ve kardiyolojik endikasyonlarda kullanılan PET görüntüleme, esas olarak onkolojik
kullanımının devreye girmesiyle birlikte 2000’li yılların başından itibaren tüm dünyada
ve ülkemizde büyük bir ivme ile yaygınlaşmıştır. PET kamera şekil itibarıyla BT cihazına
benzemekte olup, yatar pozisyonda hastanın içinden geçebileceği bir boşluk ve bunun et-
rafında hasta vücudundan gelen radyoaktif ışınları tespit eden bir “gantri” ünitesi ile gelen
bilgilerin aktarıldığı ve işlemlendiği bir bilgisayar kısmından oluşur. PET görüntülemede
hastadan gelen radyoaktif fotonların algılanması ile “emisyon görüntüleme” ve buna ila-
ve olarak görüntü alanındaki doku katmanlarının ışın geçirgenlik özelliklerini belirleyen
“transmisyon görüntüleme” yapılmaktadır. Transmisyon görüntülemeden elde edilen ve-
riler, emisyon görüntüleme esnasında fotonların değişik doku katmanlarından geçerken
kaybettiği enerjileri hesaplamak ve düzeltmek amacıyla kullanılmaktadır. Görüntülenen
obje içerisindeki radyoaktivite yoğunluğunun doğru olarak hesaplanabilmesi için gerek-
li olan bu işleme “atenüasyon düzeltme” adı verilmektedir. Bilgisayarlı tomografi (BT)
entegre edilmiş PET tarayıcılarda (PET/BT), transmisyon görüntüleme gantri içerisine
yerleştirilmiş olan x-ışın tüpü ile yapılmaktadır. X-ışın ile yapılan transmisyon, çok kısa
sürdüğü için entegre PET/BT sistemlerinde görüntüleme süresi belirgin olarak daha az-
dır. Ayrıca, X-ışın transmisyonu sonucunda elde edilen yüksek çözünürlüklü morfolojik
BT görüntülerinin PET görüntülerine çakıştırılması (füzyonu) ile anatomik bilgi sahibi
olunabilmektedir.
PET görüntülemede kullanılabilecek 500’ün üzerinde radyofarmasötik mevcuttur.
Pozitron yayıcı radyonüklidler (Flor-18, Karbon-11, Oksijen-15, Nitrojen-13, Rubidyum-82,
Galyum-68 vb), yapay olarak “siklotron” adı verilen hızlandırıcılarda üretilmektedir. Bu
Prosedür
Hasta hazırlığı
Hastanın uygun şekilde hazırlanmasında temel amaç; miyokard, iskelet kası, böbrekler,
mesane, kahverengi yağ dokusu gibi normal dokularda radyofarmasötik tutulumunu azal-
tırken hedef dokuda (neoplastik hastalık) görüntüleme için uygun tutulumu sağlamaktır.
Görüntüleme öncesi
Fizyolojik glikoz tutulumunu azaltmak ve serum insülin düzeyini bazale yakın tutmak
amacıyla FDG uygulamasından önce, hastalar en az 6 saat aç olmalı ve su dışında başka bir
içecek tüketmemelidirler. Özellikle su ile oral hidrasyon tavsiye edilmelidir. Enjeksiyondan
önceki 2 saat içinde içilecek 1 lt su, tanısal BT’de kullanılacak oral kontrastın dilüsyonu-
nu sağlar. Dekstroz içeren intravenöz sıvılar veya parenteral beslenmenin 4–6 saat önce
kesilmesi önerilir. İntravenöz kontrast madde kullanılacak ise iyotlu kontrast madde alerji
öyküsü alınmalıdır. İntravenöz kontrast, serum kreatinin düzeyi 2.0 mg/dL üzerinde ise
uygulanmamalıdır. Diyabetik hastalarda metformin kullanımı sorgulanmalıdır.
Enjeksiyon öncesi
Beyin görüntüleme için, FDG uygulanması aşamasında ve tutulum fazında hasta çok az
aydınlatılmış, sessiz bir odada tutulmalıdır.
Tüm vücut görüntülemede, FDG enjeksiyonu öncesinde ve tutulum fazında kahverengi
yağ dokusu tutulumundan kaçınmak için, hasta ılık bir odada oturmuş veya uzanmış ol-
malıdır. İhtiyaç halinde battaniye kullanılabilir. Tüm hastalar, en az 6 saat öncesinden aşırı
egzersizden kaçınmalı, görüntülemeden 5 dakika önce tuvalete gönderilmelidir.
FDG verilmeden önce kan glikoz seviyesi kontrol edilmelidir. Tümör tutulumu kan şe-
keri yüksekliğinde azalmaktadır. Kan glikoz seviyesi 200 mg/dL’den yüksek ise randevu
başka bir tarihe ertelenebilir. Kan şekerini azaltmak için insülin enjeksiyonu önerilebilir,
fakat FDG enjeksiyonu insülin sonrasına ertelenmelidir (aradaki süre insülinin tipi ve veri-
liş yoluna bağlıdır). Bu konuda kesin bir görüş birliği sağlanmamıştır. Oral antidiabetikler
Radyofarmasötikler
PET/BT ile hastaya verilen radyasyon dozu, PET radyofarmasötiklerinden ve BT gö-
rüntülemeden alınan radyasyon dozunun toplamıdır. Özellikle pediatrik uygulamalarda,
tanısal BT ile alınan radyasyon dozuna daha çok dikkat edilmelidir. BT sistemleri ve uygu-
lanan protokollerin farklılığı nedeni ile ‘‘karakteristik” bir BT dozu verilemez. Bu durum,
PET/BT çalışmasının BT parçası için de geçerlidir. Örneğin, tüm vücut tarama, vücudun
farklı bölümlerini içerebilir ve tanısal BT dozunu azaltan protokoller uygulanabilir. Bu se-
çeneklere göre de ICRP’nin yayınladığı efektif doz aralığı 185 MBq aktivite için yaklaşık
Görüntüleme
1. Görüntüleme alanı, pozisyonlama ve çekim öncesi hazırlık
a. Tüm vücut tümör görüntüleme
Çoğu tümör tipinde anormal FDG akümülasyon alanlarını araştırmak için genellikle
kafa tabanı–proksimal uyluk görüntüleme tavsiye edilir. Bu uygulamada, dış kulak yolun-
dan uyluk ortasına kadar tarama çekimi yapılır. Ancak, kafa derisi, kafatası, beyin veya alt
ekstremite tutulumu yüksek olasılıklı olan hastalarda tüm vücut tümör görüntüleme ya-
pılması önerilir.
b. Sınırlı alan tümör görüntüleme
Hastanın problemi bilinen bir bölgede ise önerilebilir (Örneğin; soliter pulmoner no-
dül, muhtemel akciğer kanseri, hiler lenf nodu tutulumu, baş-boyun tümörü tanısı, tedavi
monitorizasyonu, ilerlemiş lokal meme kanseri). Ancak, tüm vücut tümör görüntüleme
evrelemede daha avantajlıdır.
c. Görüntüleme biçimi
En uygun yöntemde, (hasta tarafından tolere edilebilirse) kollar başın üzerine kaldı-
rılarak görüntüleme yapılmalıdır. Yan tarafta bırakılan kollar gövde üzerinde saçılım ar-
tefaktı oluşturabilir. Ancak, baş ve boyuna yönelik görüntülemelerde kollar yan tarafta
pozisyonlanmalıdır.
d. Çekim öncesi
Görüntüye geçmeden önce renal toplayıcı sistem ve mesanedeki radyasyon dozunu
azaltmak için hasta tuvalete gönderilmelidir.
e. Metalik objeler
Çıkarılması mümkün olanlar çıkarılmalıdır.
Girişimler
1. Mesanede biriken idrar aktivitesini azaltmak amaçlı:
a. Mesane kateterizasyonu (özellikle mesane tümörlerinin değerlendirilmesinde),
b. Kateterizasyon yapılmadan hidrasyon ve bir loop diüretiği,
2. Kahverengi yağ dokusunda FDG tutulumunu azaltmak amaçlı:
a. FDG enjeksiyonundan 30-60 dakika önce hastanın sıcak bir odada tutulması.
b. FDG enjeksiyonundan 1 saat öncesi 20 mg oral propranolol (beta bloker) uygu-
laması (Daha önce yapılan PET çalışmasında kahverengi yağ dokusunda tutulumu
olduğu bilinen hastaya).
3. Tümör dereceleme
Bazı istisnalara rağmen FDG tutulum yoğunluğunun yüksek olması genel olarak tü-
mör derecesinin yüksek olduğuna işaret eder.
PET Endikasyonları
Tablo 2. Beyin F-18 FDG-PET Endikasyonları. “800.690 beyin F-18 FDG-PET kodu için geçerlidir”
Klinik durum ICD kodu PET endikasyonu Açıklama ve sınırlamalar
Dirençli (Refrakter) Epilepsi Epilepsi odağının Cerrahi yapılması planlanan
G40
Nöbetleri belirlenmesi hastalar
Alzheimer Hastalığı
tanısının doğrulanması ve
diğer demanslardan ayırıcı
tanısı 65 yaşın üstündeki veya
Alzheimer Hastalığı G30 genetik yatkınlığı olan
Alzheimer Hastalığının hastalar
en erken evresinde (hafif
kognitif bozukluk) hafif
tesbiti
Diğer
Aşağıda belirtilen çalışmaların geri ödeme kapsamında olması için, bir üniversite veya
eğitim hastanesinden alınan, biri nükleer tip uzmanı, biri ilgili klinisyen hekim olmak üze-
re en az 3 hekim tarafından hazırlanan gerekçeli raporun olması şartı aranır.
1) Klinik olarak hastaya yapılmasının faydalı olacağı düşünülen, ancak Tablo 1,2 ve 3’te
belirtilmeyen onkoloji veya onkoloji dışı endikasyonlarla yapılan tüm vücut F-18 FDG
çalışmaları [Tüm vücut F-18 FDG-PET (801,440)].
2) Miyokard perfüzyon PET (O–15, Rb-82 veya N-13 amonia ile) (800.841).
Kaynaklar
1. Boellaard R, O’Doherty MJ, Weber WA, Mottaghy FM, Lonsdale MN, Stroobants SG, et al. FDG PET
and PET/CT: EANM procedure guidelines for tumour PET imaging: version 1.0. Eur J Nucl Med Mol
Imaging. 2010; 37: 181-200.
2. Delbeke D, Coleman RE, Guiberteau MJ, Brown ML, Royal HD, Siegel BA, et al. Procedure guideline for
tumor imaging with 18F-FDG PET/CT 1.0. J Nucl Med. 2006; 47: 885-95.
3. Cohade C. Altered biodistribution on FDG-PET with emphasis on Brown fat and insulin effect. Semin
Nucl Med. 2010; 40: 283-93.
4. Parysow O, Mollerach AM, Jager V, Racioppi S, San Roman J, Gerbaudo VH. Low-dose oral propranolol
could reduce brown adipose tissue F-18 FDG uptake in patients undergoing PET scans. Clin Nucl Med.
2007; 32: 351-7.
5. Sağlık Bakanlığı. www.sgk.gov.tr (Ek8/B)