You are on page 1of 14

MİMARİ TASARIM

Mimari Tasarım Nedir?

 MİMARLIK, yapı bilimi ve sanatıdır.


 Mimarlık tarihi esas olarak mekânı şekillendiren insanların tarihidir.
 Mimarlığın tanımı, yaklaşık MÖ 25 yılında eski Roma mimarlarından Marcus
Vitruvius tarafından üç parçalı olarak verilmiştir.
 Vitruvius’a göre Mimarlık, YARARLILIK, SAĞLAMLIK VE GÜZELLİK sağlamalıdır.

Mimarlık, insan yaşamının içinde geçeceği mekân/mekânları oluşturmak/üretmek amacı


ile yapı/yapı gruplarını kapsayan fiziksel çevreyi tasarlamak uğraşına verilen isimdir.

Mimari tasarım, günlük hayatta karşımıza çıkan yapıların, mekânların, eşyaların, hatta
bazen yolların ve yollardaki bitkilerin ağaçların bile belli bir kurala veya güzellik,
işlevsellik algısına dayanılarak tasarlanması durumudur.

 İnsan yaşamını kolaylaştırmak ve barınma, dinlenme, çalışma, eğlenme gibi


eylemlerini sürdürebilmelerini sağlamak üzere gerekli mekânları, işlevsel
gereksinmeleri ekonomik ve teknik olanaklarla bağdaştırarak estetik yaratıcılıkla
inşa etme sanatıdır.
 Yani mimari tasarım yapılarımızın estetik güzelliği ile ilgilenir.
 İnsan, çevresinin göze hoş görünmesini istediği için mimari tasarım adlı bu üretim
dalı ortaya çıkmıştır.
 Mimari tasarımın, başlangıcından uygulamasının tamamlandığı aşamaya kadar
tasarım ve teknik ekiple çalışmalar sürdürülür.
 Bu ekip içinde Mimar, İç Mimar, İnşaat Mühendisi, Makine Mühendisi, Elektrik
Mühendisi vb. konusunda uzmanlaşmış meslek insanları yer alır.

YAPI NEDİR?

 İnsanların kendi beceri ve üretim araçları ile inşa ettikleri fiziksel mekanlardır.
 Başka bir tanımla; barınmak veya başka amaçlarla kullanılmak için yapılmış her
türlü mimarlık eseri, bina yapı olarak tanımlanabilir.
 İnsanlar önceleri barınma ihtiyaçlarını doğal yapılar ile sağlamaya çalışmışlardır.
Mağaralar, ağaç gövdelerinin boşlukları gibi. Ancak nüfus ve artan ihtiyaçlar
insanların yapılar inşa etmesine neden olmuştur. Bu yapılara beşeri yapılar
diyoruz. Beşeri yapılarımızın (artık doğal yapılarda barınmıyoruz) estetik
özelliklerini ise mimari tasarım ile geliştiririz, belirleriz.

YAPILARIN HİZMET AMAÇLARINA, İŞLEVLERİNE GÖRE SINIFLANDIRILMASI

1- Dini Yapılar

Cami, mescit, kilise, sinagog vb.


2- Konutlar

Müstakil ev, apartman vb.

3- Askeri Yapılar

Kaleler, sur vb.

4- Ticari Yapılar

Alışveriş merkezi, ofis, banka vb.

5- Su Yapıları

Su kemeri, su terazisi sarnıç, çeşme, hamam, baraj vb.

6- Sağlık Yapıları

Hastane, sağlık ocağı, aile sağlığı merkezi vb.

7- Eğitim/Öğretim Amaçlı Yapılar

Anaokulu, ilkokul, ortaokul, lise, üniversite vb.

8- Konaklama Yapıları

Otel, yurt vb.

9- Tarihî Yapılar ve Anıtlar

Saray, köşk, kasır, bedesten vb.

10- Sosyal Yapılar

Tiyatro, konser salonu, sinema vb.

11- Spor Yapıları

Stadyum, kapalı yüzme havuzu vb.)

12- Endüstri Yapıları

Fabrika, tersane vb.

13- Ulaştırma Yapıları

Yol, köprü, terminal, deniz, hava limanları vb.

14- Kültür Yapıları

Müze, kütüphane vb.


İşlevsel Farklılıklar Mimari Tasarımda Ne Gibi Yapısal Farklılıklara Yol Açar

 İnsan ihtiyaçları farklılıklar gösterdiğinden, mimari tasarımlarda da işlevsel


farklılıklar olacaktır.
 Yapılardan hangi ihtiyaçlarımızı karşılamasını istememiz işlevsellik olarak
tanımlanabilir.
 Yani mimari tasarımımızı görülecek işe uygun olarak tasarlarız.
 Örneğin;
o Sinema salonu,
o Konferans salonu,
o Mahkeme salonu,
o Müze,
o Tiyatro,
o Spor salonu,
o Hastane
o Tren istasyonu
o Kütüphane
o Stadyum
o Havaalanı
o Köprü
o Metro
o Cami vb.
 Yapıların her birinin işlevsel (gördüğü iş) farklılıklarından dolayı mimari
tasarımlarında yapısal farklılıklar vardır.
 Okul ve hastane gibi farklı işlevi olan iki binayı karşılaştıracak olursak, yapıların
işlevlerinin tasarımı nedenli etkilediğini daha net görebiliriz

o Eğitimlerin verildiği derslikler vardır.


o Spor salonları, bahçe, sahalar vb. vardır.
o Eğitici laboratuvarlar vardır.
o Ortak kullanılan tuvaletler vardır.
o Öğrenci ve öğretmen girişi vardır. Girişler öğrencilerin rahatlıkla girip
çıkabileceği şekilde tasarlanmıştır.
o Hasta odaları, ameliyathane vb. vardır.
o Bekleme mekânları, bahçe, otopark .(Bazı hastanelerde helikopter pisti)
vb. vardır.
o Tahlil laboratuvarları vardır.
o Ortak kullanım ve hasta tuvaletleri vardır.
o Hasta, ziyaretçi ve acil girişler vardır. Girişler hastaların rahatlıkla girip
çıkabileceği şekilde tasarlanmıştır.
Mekânın Yapısal Ögeleri

 Yapım malzemesinin ve yapıyı oluşturan sistem elemanlarının seçiminde çevresel


koşullara uyum sağlayabilmek ve kolay erişilebilirlik etkilidir.
 Her malzeme her bölgede bulunmaz.
 Örneğin geleneksel mimaride mekânın yapısal ögelerinde bölgede bulunan
malzemeye göre doğal taş, pişmiş toprak, ahşap, kerpiç vb. kullanılmıştır.
 Mimar yapıyı tasarlayan kişi iken müteahhit taahhüt eden, yapacağına söz veren,
yüklenici kişidir.
 Mimarın insanların yaşantılarını kolaylaştırmak ve mekân ihtiyacını karşılamak
amacıyla ekonomik ve teknik olanakları, işlevsel ve estetik yaratıcılıkla
bağdaştırıp yapıyı tasarlayan kişidir.

Yapıyı oluşturan sistem elemanları aşağıdaki gibi sıralanabilir:

Taşıyıcı sistem elemanları: Temel, kolon, kiriştir.

Kabuk-yapım elemanları: Kabuk, cephe, tavan, döşeme, duvar, çatı.

Teknik servis elemanları: Isıtma, havalandırma, sıhhi tesisat, aydınlatma vb. tesisata
ilişkin elemanlar.

İç mekân elemanları: Tefriş elemanları (hareketli ve sabit mobilyalar), çeşitli cihazlar,


donatı elemanları.

 Mimar, mekânı birçok şekilde tasarlar.


 Mimar öncelikle bir odanın duvarlarını, döşemesini ve tavanını belirleyerek fiziksel
mekânın sınırlarını oluşturur.

Yapıda Mekânı Sınırlayan Ögeler: Döşeme, Tavan ve Duvarlar.

Döşeme ve Tavan

Yapıda mekânı sınırlayan yatay elemanlar döşeme ve tavandır.

Döşeme, “yapılarda katları ayıran ve üzerinde yürünen bölüm, tavan ise döşemenin alt
yüzeyi” olarak tanımlanmaktadır

Duvar

Yapıda mekânın iç bölümlerinin birbirinden ayrılmasını, düşey olarak sınırlandırılmasını


sağlayan elemanlar iç duvarlardır.

Dış duvarlar ise yapının yanlarını dış etkenlere karşı korur.


Yapıda mekânın taşıyıcı sistemini oluşturan ögeler ise temel, kolon, kiriştir.

Temel

Bir yapının sağlam zemine oturtulan ve yapıdan gelen yükleri zemine aktaran bölümdür.
Temeller taş, tuğla, beton, ahşap, çelik ya da demir olabilir.

Kolon

Kiriş ya da döşemelerden gelen etkileri öteki kolonlara veya temellere aktaran genellikle
düşey taşıyıcı ögedir.

Kiriş

Kolonlar arasında yatay olarak yer alan ve döşemeden gelen yükleri düşey taşıyıcılara
aktaran strüktür (yapı, yapı ile ilgili olan) ögesidir.

Yapıda mekânı oluşturan diğer ögeler aşağıdaki gibi sıralanabilir:

Lento

Kapı veya pencere açıklığının üzerindeki ağırlık taşıma elemanıdır.

Kemer

Açıklıklar arasında yer alan, dikey yükü taşımak için tasarlanmış iki sütun ya da ayağı
birbirine üstten yarım çember, basık eğri vb. biçimlerde bağlayan eğrisel strüktürdür.

Kapı ve Pencere

Yapı duvarı üzerindeki açıklıklardan pencereler hava ve ışığın yapı içerisine alınmasını,
kapılar da mekânların birbirleriyle bağlanmasını sağlar.

Çatı

Yapıyı ısı, su, nem ve ses gibi dış etkenlere karşı koruyacak şekilde tasarlanmış üst
örtüdür.

Tonoz

Yarım silindir biçiminde tasarlanmış tavan örtüsüdür.

Kubbe

Yarım küre biçiminde tasarlanan çatı örtüsüdür.

Düşey Sirkülasyon (Dolaşım, Dolanım) Elemanları

Rampalar ve merdivenler durağan, yürüyen merdivenler ve asansörler hareketli


sirkülasyon elemanlarıdır.
YAPILARIN TAŞIYICI ELEMANLARINA GÖRE SINIFLANDIRILMASI

 Yığma (Masif) Yapılar


 Karkas (İskeletli) Yapılar
 Prefabrike Yapılar
 Uzay Kafes Sistem Vb. Özel Teknikli Yapılar

Yığma (Masif) Yapılar

 Tüm duvarları taşıyıcı özelliğe sahip olan yapıdır.


 Yığma yöntemiyle yapılmıştır.
 Taşları ya da tuğlaları taşıyıcı olacak şekilde üst üste yerleştirilerek harçla
bağlanmıştır.
 Tüm duvarlar taşıyıcıdır. Kapı ve pencere açıklıkları belli orandadır.

Karkas (İskeletli) Yapılar

 Kolon ve kirişi olan iskelet sistemli yapıdır.


 İskelet için kullanılan malzemeye göre;
o AHŞAP İSKELETLİ YAPILAR,
o BETONARME İSKELETLİ YAPILAR,
o ÇELİK İSKELETLİ YAPILAR
 Bu tip yapılarda
 KİRİŞLER yatay taşıyıcı elemanlardır.
 KOLONLAR düşey taşıyıcı elemanlardır.
 KOLONLAR arasındaki boşluklara DUVARLAR örülür.
 Bu duvarlar taşıyıcı olmadığından yerleri değiştirilebilir.

Prefabrike Yapılar

 Yapının yatay ve düşey taşıyıcı sistem elemanları, inşaat alanına gelmeden önce
mimari projeye göre hazırlanır.
 Hazırlanan bu taşıyıcı elemanlar inşaat alanında yerleştirilerek diğer yapı
elemanlarıyla bağlantıları yapılır.

Mekân Kavramı ve Mobilya İlişkisi

 Mekân, insanı çevreden belli bir ölçüde ayıran ve içinde eylemlerini sürdürmesine
elverişli olan bir boşluk olarak tanımlanmaktadır.
 Mekân tasarımında içinde gerçekleşecek eylemleri yapan kullanıcı ve mekânın
kullanım şekli önemlidir.
 Öncelikle hangi gereksinimi karşılayacağının, hangi amaçla kullanılacağının
belirlenmesi gerekir. Mekân tasarımını iç mimar yapar.
 İç mimar öncelikle mekân içinde hizmet verilecek kullanıcı sayısı, yaşı vb.
özelliklerine, kişisel beklentilerine, özel yeteneklerine, yaşam alışkanlıklarına göre
ihtiyaçları ve mekânsal bileşenleri belirler.
 Mekânın boyutlarını (eni, boyu, yüksekliği), mobilya ve donatıların boyutlarını,
konumlarını, işlev ve işlev ayrımı gösteren alanları tespit eder.
 Bu verilere göre fiziksel, estetik ve ekonomik açıdan değerlendirmeler yapar.

Mekânı Oluşturan Elemanlar

Mobilya ve Donatılar

 Mekân tasarımında duvar, kolon, kiriş, kapı, pencere vb. yapısal ögeler kadar
mobilyalar ve donatı elemanları da önemli rol oynar.
 Mobilyalar (masalar, dolaplar vb.) da bir binanın kendisine aittir, ona eklenti
değildir.
 Mobilyalar tasarlandıkları döneme ve kullanıcısına ilişkin çeşitli bilgiler verirken
kullanıcısının yaşam biçimini, kültürel ve ekonomik yapısını, ait oldukları dönemin
teknolojisi ve sanat ortamını da yansıtırlar.
 Mobilya ve donatılar mekânı oluşturan elemanlar olup günlük yaşamımızı
kolaylaştıran tasarımlardır. Yemek yeme, çalışma, oturma, yatma vb.
fonksiyonların karşılanmasına hizmet eder.
 Mobilya tasarımında kullanışlılık, dayanıklılık ve bakım kolaylığı kadar, ergonomi
(insan bedenine uyum) de dikkate alınmalıdır. Mobilyalar hizmet verdiği
kullanıcısının ölçülerine uygun olmalıdır.
 Ergonomik olmayan bir mobilya kullanıcısında sağlık açısından problemlere neden
olur.

MOBİLYALARA İLİŞKİN ÇEŞİTLİ SINIFLANDIRMALAR YAPILMAKTADIR:

Mekan Türüne Göre Mobilyalar:

 İç Mekân Mobilyaları (konut mobilyaları, ofis mobilyaları, mutfak mobilyaları,


banyo mobilyaları, hastane mobilyaları vb.)
 Dış Mekân Mobilyaları (bahçe mobilyaları, kent mobilyaları)

Malzeme Türüne Göre Mobilyalar:

 Doğal Malzeme ile Üretilmiş Mobilyalar (ahşap, taş vb.)


 Yapay Malzeme ile Üretilmiş Mobilyalar (metal, plastik, vb.)

Kullanım Şekline Göre Mobilyalar:

 Hareketli Mobilyalar (masa, sandalye, koltuk, sehpa, yatak vb.)


 Sabit Mobilyalar (mutfak dolabı, banyo dolabı vb.)

İşlevine Göre Mobilyalar:

 Pratik İşlevli Mobilyalar


 Estetik İşlevli Mobilyalar
 Sembolik İşlevli Mobilyalar
Mimari Tasarımda Mekân-Çevre-Kullanıcı İlişkisi

 Mimari tasarımda mekân-çevre-teknoloji ilişkisi kurulurken doğayı anlayarak


hareket etmek ekolojik açıdan önemlidir.
 Mekânlar bulunduğu çevre koşullarına uygun tasarlanmalıdır.
 Günümüz mimari tasarım anlayışında doğal dengeyi bozmayan yaşanabilir bir çevre
oluşturulurken ekolojik farkındalığın önemi vurgulanır.
 Bu bakış açısıyla tasarlarken, üretirken her aşamada doğal yapının korunmasına
önem verilmeli, görsel, verimli, konforlu, güvenilir, yaşam kalitesi yüksek,
sürdürülebilir ve sağlıklı mekânların oluşturulması hedeflenmelidir.
 Ekolojik tasarım ve sürdürülebilirlik kavramı mimari tasarımın önemli ilkeleri
arasındadır.
 Gelecek kuşakların yaşam koşullarına zarar vermeden gereksinimlerin
karşılanmasını hedefleyen bu kavramlar aslında çok eskilere dayanmaktadır. MÖ
469-399 yıllarında yaşayan Sokrates’in güneşten yararlanma ve korunma bilinciyle
tasarlanmış güneş evi buna güzel bir örnektir.
 Malzeme seçiminde geri dönüşüm koşulları da değerlendirilmedir. Geri dönüşümlü
veya kullanım ömrünü tamamladığında doğa ile bütünleşen çevre dostu malzemenin
seçimi ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı doğal yaşamın korunması
açısından çok önemlidir.

Mekân Tasarımını Etkileyen Etkenler

 Mimari planlamada tüm çevresel ögeler ve fiziksel gereksinimler mekân


tasarımına yön vermektedir.
 Öncelikle yapının konumu belirlenirken hangi bölgede, hangi iklim kuşağında
olduğunu göz önünde bulundurmak gerekir.
 Mimari tasarımda;
o Bölge koşullarına,
o Güneşin yörüngesine,
o Etkin rüzgâr yönüne,
o İklim özelliklerine,
o Kullanıcının fiziksel yapı farklılıklarına göre değerlendirmeler yapılmalıdır.
 Mimar bu değerlendirmeyi yaparken tasarımın başlangıcından uygulamasının
tamamlandığı aşamaya kadar konusunda uzmanlaşmış teknik ekip (inşaat
mühendisi, makine mühendisi, elektrik mühendisi vb.) ile ortak çalışmalıdır.
 Bu ekip tarafından mekân-çevre- kullanıcı ilişkisi oluşturulurken yapılacak
çalışmalar, yönetmelik ve standartlara uygun olarak sürdürülmelidir.
 Sağlık, güvenlik, ekonomik, çevresel vb. alanlarda değerlendirmeler yapılarak
teknolojiden yararlanılmalıdır.
1-Fizyolojik Etkenler

Mimari tasarımda fizyolojik etkenler çevreye ilişkin verileri ve kullanıcının fiziksel


gereksinimlerini içerir.

A-Çevresel Etkenler

 Çevresel etkenler, mimari tasarımı etkileyen dış faktörlerdir.


 Mimari tasarımda etkili olan çevresel etkenler şunlardır:
o İklim koşulları (sıcaklık, basınç, nem, yağmur, kar, rüzgâr, vb.)
o Arazinin fiziksel özellikleri (topografya, bitki örtüsü vb.)
o Manzara yönü
o Gürültü potansiyeli
o Güneş hareketleri (gün ışığı)
 Bu etkenler mimari tasarımda yol gösterici rol oynar. Örneğin Roma
mimarlarından Marcus Vitruvius Mimarlık Üzerine On Kitap (1990) çalışmasında
bu konuyu ele almış, farklı tip mekânların cephelerini hem kullanım amaçlarına hem
de belirli yönlere ayarlarken hangi kriterlerin temel alınması gerektiğini
belirtmiştir:
 Kütüphanelerin ve yatak odalarının doğuya dönük olmaları icap eder. Çünkü
buraların kullanım maksadı sabah ışığını gerektirir. Kütüphanedeki kitaplar da
böylece küflenmemiş olur. Güneye ve batıya bakan kütüphanelerdeki kitaplar,
kurtçuklardan ve nemden başını alamaz.
 İlkbahar ve sonbaharda yemek odaları doğuya bakmalıdır. Çünkü bu yönde
olurlarsa güneş pencerelerinin üzerinden bütün sıcaklığıyla geçip de batıya doğru
seyrederken bu odaları tam kullanılacakları saatlerde ısıtmış olur. Yazlık yemek
odaları ise kuzeye bakmalıdır. Çünkü bu konum diğerleri gibi yaz sıcağında yanıp
kavrulmaz, tam tersine güneşin yörüngesinin aksi istikametinde olduğundan daima
serindir ve hem sağlıklı hem de hoş bir ortam sunar.
 Aynı şekilde ressamların stüdyoları da kuzeye bakmalıdır. Çünkü ışık sabit olduğu
için yapıtlarındaki renklerin niteliğini bozmadan korur.
 Mimari tasarımın çevre ve iklim koşullarıyla uyumlu olması ekolojik açıdan doğanın
korunmasına katkı sağlar.
 Ekolojik denge için çevreyi ve doğal kaynakları korumak kadar bu dengeyi
bozmadan sağlıklı ve sürdürülebilir bir ortamın oluşturulabilmesi için çevreye
duyarlı tasarım anlayışının benimsenmesi önemlidir.
 Mimari tasarımda fiziksel etkenler değerlendirilirken doğal kaynakların ve gerekli
olan enerjinin verimli kullanılmasını sağlayan yapılar aracılığıyla sürdürülebilir,
sağlıklı bir çevrenin oluşturulması hedeflenmelidir.

B-Fiziksel Gereksinimler

 Mimari tasarımda mekân ve kullanıcı ilişkisinin oluşturulmasında fiziksel


gereksinimler etkilidir.
 Mimari tasarımda etkili olan fiziksel gereksinim etkenleri şunlardır:
o Antropometrik (kullanıcı boyutları, oranları),
o Isısal (sıcaklık, nem, hava hareketleri),
o İşitsel (akustik, gürültü vb.),
o Görsel (ışık, renk, doku vb.),
o Sağlık, güvenlik (emniyet ve doğal afetlere karşı koruma) fiziksel ölçüt
kategorileridir.
 “Antropometri, insan vücudunun boyutlarına ve oranlarına dayanan bilim dalıdır.
 İnsan bedeninin boyutları ve oranları, iş yaptığımız şeylerin oranını, ulaşmamız
gereken şeylerin yüksekliğini ve mesafesini, oturmak, çalışmak, yemek ve yatmak
için kullandığımız mobilyaların boyutlarını etkiler.
 Beden yapımızın ölçüleri ile çeşitli pozisyonlarda gereksinilen ölçüler (Örneğin
rafın üzerindeki bir şeye uzanırken, bir masa başında otururken, basamaklardan
aşağı inerken veya başka insanlarla etkileşim içindeyken vb.) arasında daima fark
vardır.
 Bunlar işlevsel ölçülerdir ve hangi eylemin içine dahil olursak onun özelliklerine
göre değişir.
 Ergonomi bedensel etkenleri inceleme konusu yapan özel bir alandır. Daha açık bir
deyişle ergonomi; cihazların, sistemlerin ve ortamların tasarımını, fizyolojik ve
psikolojik kapasitemiz ve gereksinimlerimiz doğrultusunda koordine eden
uygulamalı bilimdir.
 Mekan ve kullanıcı ilişkisinin oluşturulmasında konfor koşullarının yaratılması
önemlidir.
 Yapıyı yaşanabilir kılan en önemli etken yapı fiziği açısından görsel, işitsel ve ısıl
konfor koşullarının sağlanmasıdır.
 Yapılarda konfor koşullarının sağlanması binanın enerji ihtiyacını da önemli ölçüde
azaltmaktadır.
 Kullanıcının zaman içinde ihtiyaçlarının artması, beklentilerinin değişimi ve eylem
alanlarının farklılaşması mekan tasarımının sürdürülebilirlik açısından ele
alınmasını gerektirmiştir.
 Bu değişimin gerektirdiği sağlıklı konfor koşullarını karşılamak için tasarım hem
nicelik hem de nitelik açısından ele alınmalı, güvenli ve sürdürülebilir ortamın
yaratılması hedeflenmelidir.
 Mekân tasarımı, sürdürülebilirlik açısından kullanıcısının yaşam sürecinde değişen
gereksinimlerine, farklılaşan eylemlere uyum sağlayabilecek nicelik ve nitelik
özelliklerine sahip olmalı, tekniğine uygun kurgulanmalıdır.
 Sağlıklı konfor koşullarını sağlamanın yanı sıra güvenlik ihtiyaçlarının karşılanması
da önem taşımaktadır.

2-Psikolojik Etkenler

 Mekan tasarımında fizyolojik özelliklerinin yanı sıra kullanıcısında yarattığı


psikolojik etkilerin de ele alınması önemlidir.
 Mekan ve kullanıcı ilişkisinin oluşturulmasında etkili olan psikolojik etkenler tüm
algısal ögeleri ve duyusal sistemleri içerir.

A-Algısal Ögeler

 Mimari tasarımda mekan ve kullanıcı ilişkisinin oluşturulmasında etkili olan algısal


ögeler şunlardır:
o Renk,
o Doku,
o Biçim,
o Aydınlatma,
o Oran/Ölçü,
o Malzeme

B-Duyusal Sistemler

 Mimari tasarımda mekan ve kullanıcı ilişkisinin oluşturulmasında etkili olan duyusal


sistemler;
o Görsel,
o İşitsel,
o Dokunsal
o Kokusal sistemlerdir.

3-Sosyokültürel Etkenler

 Mimari tasarımı etkileyen sosyolojik faktörler tüm kültürel ögeleri ve sosyal


belirleyicileri içermektedir.
 Kültürel değerler ve onu oluşturan ögeler mekanın biçimlenmesinde etkilidir.
 Tasarımın kullanıcının kültürel yapısına ve sosyal yaşam biçimine uygun olması
gerekmektedir.
 Sosyolojik etkenler, mekanın kullanıcısının çevresiyle uyum ve iletişim içinde
olması, kullanım memnuniyetinin sağlanması açısından önemlidir.

A-Kültürel Ögeler

 Mimari tasarımda mekan ve kullanıcı ilişkisinin oluşturulmasında etkili olan


kültürel ögeler şunlardır:
o Kişisel,
o Mekan,
o Sınırlar,
o Yöresellik.

B-Sosyal Belirleyiciler

 Mimari tasarımda mekan ve kullanıcı ilişkisinin oluşturulmasında etkili olan sosyal


belirleyiciler;
o Kimlik,
o Yaşam biçimi,
o Beklentiler,
o Statüdür.

Mimari Tasarımda Mekan-Çevre-Yaşam Biçimi-Kimlik İlişkisi

Anadolu Mimari Tasarım Örneği: Geleneksel Türk Evi

 Anadolu konut mimarisi çeşitli bölgelere ve kültürlere göre farklılık gösterir.


 Anadolu mimarisinin tasarım özelliklerinin oluşumunda
o İklim koşulları (sıcaklık, yağış, rüzgâr, güneş vb.),
o Topografya (Arazinin fiziksel özellikleri),
o Bitki örtüsü,
o Manzara,
o Doğal ışık durumu,
o Kültür,
o Yerel yapı malzemesi,
o Yaşam biçimi gibi etkenler etkili olmuştur.
 Önder Küçükerman Kendi Mekanının Arayışı İçinde Türk Evi adlı kitabında (1996),
Anadolu’nun doğal verilerinin, yapının biçimini ve uygulamalarını etkilediğini,
Anadolu’nun çeşitli iklimlerin etkisi altında olmasının çok sayıda değişik sonuçların
alınmasına neden olduğunu belirtmiştir. Örneğin Doğu Anadolu Bölgesi’nde iklim
nedeniyle mekanlar dışa fazla açılmamıştır. Pencereler küçüktür ve kepenklerle
korunaklıdır.
 Akdeniz ikliminin egemen olduğu Ege ve Akdeniz bölgelerinde evler açık sofalıdır.
Oran olarak yaklaşık kapalı mekan alanı kadar açık mekan alanı oluşturulmuştur.
Zemin katın bahçeye dönük yönü açık bırakılmış, iç mekan dış mekan bütünleşmesi
sağlanmıştır.
 Marmara ve Karadeniz de kış aylarının güneye göre daha soğuk geçmesi sofaların
kapanmasına yol açmıştır.
 Karadeniz ve Kuzey Anadolu evi ormanlık ve nispeten bol yağışlı bir bölgenin
ürünüdür.
 Kışı çok soğuk olan bölgelerde evlerin daha korunumlu, yazı sıcak bölgelerde
yaşayışın daha ziyade dışarda yani avluda olmasın gerektirmiştir (Eldem, 1984).
 Mekanların yerleştirilme düzeninde bölgenin doğal özellikleri, bitki örtüsünün
oluşturduğu peyzaj ve manzara yönü de etkili olmuştur.
 Bazı evler dağlık bölgede, bazı evler deniz kenarında yer almakta, buna bağlı
olarak mekan düzenlemeleri de farklılık göstermektedir.
 Bitki örtüsünün oluşturduğu peyzajın enerji denetimi yönünden de oldukça önemli
bir yeri vardır. Bitki örtüsü; yapının kışın hakim rüzgardan etkilenmesini önler,
yazın güneşin kontrol edilmesini sağlar.
 Ses yalıtımı, gürültü kirliliğinin azaltılması gibi önemli görevler de üstlenir.
 Anadolu konut mimarisinde yerel malzemelerin kullanımı tercih edilmiştir. Bu
malzemeler genellikle ahşap, taş ve kerpiçtir.
 Anadolu’da bölgelere göre yerel malzemeler farklılıklar göstermekte olup bu
durum mimari tasarımda farklılıkların oluşumunda etkili olmuştur. Örneğin
“Trabzon’da geleneksel Türk evinde ahşap ustalığı bölgenin kendine özgü ve
değişik yorumlarıyla karşımıza çıkar.
 Doğu Anadolu’da taş malzemeye ahşap malzemeden daha çok yer verilmesi
nedeniyle evlerin biçimlenişinde farklılıklar ortaya çıkmıştır.
 Orta Anadolu’da ahşap ve taş az olduğundan kerpiç ana yapı malzemesi olarak
yapının varlığında ağırlıklı yerini almıştır.
 Anadolu’nun genellikle sert iklim bölgelerinde iklim koşullarına karşı yapının bir
yanı elden geldiğince kapalı tutularak, diğer yönü bahçeye açılmıştır. Sofa
genişletilerek çevreyle bağlantı kurulmuştur (Küçükerman, 1996).
 Anadolu konut mimarisi, geleneklerin, çevresel etkenlerin ve iklimin
biçimlendirdiği mekânsal kimliğe ilişkin önemli örnekleri içerir.
 Bu konut mimarilerinin başında Bursa Evleri, Bolu evleri, Safranbolu evleri,
Trabzon evleri, Kütahya evleri, Erzurum evleri, Urfa evleri, Mardin evleri,
Kapadokya evleri, Beypazarı evleri, Harran evleri ve Eğin mimarisi gelmektedir.

Kırsal ve Şehir Mimarisi

 Kırsal mimarlık, çoğu kez konutlar için kullanılan, belli bir döneme ve yöreye özgü
mimarlıktır.
 İklim, yeryüzü şekilleri, toprak ve su gibi doğal özellikler, yakın çevredeki
malzemeler ve yaşam kültürü kırsal mimarlığın oluşumunda başlıca etkenlerdir.
 Kırsal mimarlığın en önemli boyutu yapının işlevidir; estetik kaygı ikinci önemdedir.

Köy Evi

1. Genellikle kırsal bölgelerde kullanılan konut tipidir.


2. Bu yapılarda aile yapısına göre (geniş-çekirdek) oda sayıları tasarlanır.
3. Nüfus yoğunluğu fazla olmadığı için en fazla 1-2 katlı yapılardır.
4. Kırsal bölge yerleşim yerleri olduğundan genellikle tarım, hayvancılık ile
uğraşıldığından ahır, kümes, bağ, bahçe vb. gibi ek yapıları içinde barındırır.
5. Sıcak iklim bölgelerinde balkon benzeri açık oturma alanları geniş yapılırken,
soğuk iklim bölgelerinde bu alanlar çok geniş tutulmaz.

Apartman Dairesi

1. Kentsel bölgelerde nüfus yoğunluğu fazla olduğundan çok katlı ya da yakın aralıklı
yapılardır.
2. Yapının temel amacı barınma, yeme içme gibi temel ihtiyaçların karşılanmasıdır.
Temel ihtiyaçlar dışında, iş gücü kullanılmayacağından ek yapılar barındırmaz.
3. Deprem bölgesinde olan yapılar dayanıklılığı yüksek olan malzemelerden tasarlanır
ve çok katlı olmazlar.
4. Ortak kullanım alanları olarak oto parklar, oyun alanları, güvenlik, dinlenme
alanları gibi yapıları da barındırır.
5. Kırsal bölgelere göre teknoloji kullanımı (asansör, akıllı evler, ısınma, aydınlatma
sistemleri gibi) oldukça fazladır.

Dünyadan Farklı Mimari Tasarım Örnekleri

İglular

 TDK Türkçe Sözlük’te iglu kelimesi, “kubbe biçiminde eskimo kulübesi” olarak
tanımlanmaktadır.
 Eskimolar kuzey kutup bölgesinde yaşarlar. Bu bölge karlarla ve buzullarla
kaplıdır.
 Bu bölgede coğrafi konuma, iklim özelliklerine bağlı olarak biçimlendirilmiş, yapım
malzemesi kar olan iglu yaşam birimi olarak karşımıza çıkar.
 İglu tasarımı iklim koşullarının, yaşam biçimlerinin ve yerel malzemenin mekân
kimliğine yansımalarını gösteren önemli bir örnektir.

Uzak Doğu Mimarisi, Pagodalar

 Geleneksel yapıların içinde Uzak Doğu mimarisinin özgün bir yeri vardır.
 Uzak Doğu’da geleneklerin biçimlendirdiği yapılar kültürel özelliklerin mekan
kimliği üzerindeki rolünü yansıtan etkileyici örnekleri içerir. Örneğin Pagodalar,
Uzak Doğu tasarım anlayışını yansıtan aynı zamanda sembolik özellikleriyle de
kent kimliğini oluşturan yapılardır.
 Uzak doğuda genellikle Çin, Japonya ve Vietnam’da kule biçimli, her katının
kendisine ait bir çatısı bulunan yapılara Pagoda denir. Pagodalar dini tapınaklardır.
Kat sayısı 5-13 kat arasında değişmektedir. Bu katların, Tanrıların gök katlarını
temsil ettiğine inanılmaktadır.

You might also like