You are on page 1of 28

9.

SINIF TARİH DERS NOTLARI-RECAYİ TEKİN

A. TARİH BİLİMİ
TARİH NEDİR?
İnsan topluluklarının geçmişteki yaşayışlarını, kültür ve uygarlıklarını, birbiriyle olan ilişkilerini, (antlaşma,
ticaret, savaş vb.) yer – zaman ve faillerini göstererek, neden-sonuç ilişkisi
içerisinde, belgelere(kaynak) dayalı olarak objektif (tarafsız) biçimde inceleyen bilim dalına tarih denir.
Tarihin tanımı için anahtar kelimelerimiz (Tarihin tanımı içinde mutlaka olması gerekenler);
 Geçmiş
 Yer ve zaman
 Neden-sonuç
 Belge
 Objektif (tarafsız, nesnel)
Tarih tanımı ile ilgili sorularda dikkat etmemiz gereken hususlar:
1. Tarihin konusu geçmiştir.
2. Tarih tek tek insanları değil insan topluluklarının faaliyetlerini inceler.
3. Tarih bilim olmak için mutlaka YER belirtmelidir.
4. Tarih bilim olmak için mutlaka ZAMAN belirtmelidir.
5. Tarih bilim olabilmek için mutlaka kaynaklara dayanarak inceleme yapması gerekir.
Tarihin tanımını yaparken şu soruları cevaplamamız kolay öğrenmemize yardımcı olur.
Tarih neyi inceler? –Geçmişi
Tarihin konusu nedir? –İnsan ve faaliyetleri
İnsan topluluklarının eski zamanlardan günümüze kadar geçirmiş olduğu faaliyetler ( Savaş, göç, ticaret,
antlaşma vb) tarihin konusunu oluşturur. Deprem, sel, kuraklık, gibi doğa olaylarının meydana gelme
nedenleri tarihin konusu değilken sonuçları itibariyle insanları etkilediği için tarihin konusu olabilir.
Kısacası tarihin konusu insandır.
Tarih geçmişi nasıl inceler? – Tarafsız, yer ve zaman göstererek, belgelere dayalı olarak, neden-sonuç
ilişkisi içerisinde.
Tarih Biliminin Özellikleri:
-Tarihin konusu insandır ve insanın olmadığı yerde tarih de olmaz.
Tarihin konusu İnsan toplulukları ve bunların faaliyetleridir. (tek tek insanlar değil) Bu yüzden Tarih bir
Sosyal ( Beşeri ) Bilimdir.
- Tarih günümüzü değil geçmişi inceler.
- Tarihi olaylar(faaliyetler)İnsan toplulukları tarafından meydana getirilir.
- Bir tarihi olay asla aynı şekilde tekrarlanmaz. ( yani tarih tekerrürden ibaret değildir.)
NOT: Ancak benzer sebepler benzer sonuçları doğurur. Bu da bize tarihi neden öğrenmemiz gerektiğini
gösterir.
- Tarih geçmişi incelediğinden deney ve gözlem yöntemlerini kullanamaz.
- Tarih belgelerle (kaynak) dayanır. Belge yoksa tarihte yoktur. Araştırılan dönemle ilgili ne kadar çok
belgeye ulaşılırsa o dönemle ilgili bilgilerimizin doğruluğu o oranda artar.
NOT: Bu yüzden eski çağlarla ilgili tarihi bilgimizin çoğu eksiktir. Bu eksiklik günümüze yaklaştıkça azalır.
-Tarihi olayın YER ve ZAMANI mutlaka bilinmelidir. Bu yönüyle masaldan, rivayetten ayrılır.
- Tarihi olaylar arasında NEDEN-SONUÇ ilişkisi vardır. Yani bir olay kendinden önceki olayın sonucu,
kendinden sonraki olayın sebebidir.
-Tarih, dinamiktir. Yani kesinlik yoktur. Belge buldukça bilgi değişebilir.
NOT: Tarihi Bilgi kesin ve değişmez değildir. Bir Tarihi olay ile ilgili bilgimiz bulunacak yeni bir belge ile
birlikte tamamen değişebilir
- Tarihi olaylar günümüz değer yargılarına göre değil yaşandığı dönemin şartlarına göre
değerlendirilmelidir.
TARİHİN KONUSU NEDİR? ( TARİHİ OLAY (VAKA) / OLGU (VAKIA)
TARİHi OLAY ve OLGU
Tarihi Konusu:İnsan ve faaliyetleriİnsan topluluklarının eski zamanlardan günümüze kadar geçirmiş
olduğu faaliyetler ( Savaş, göç, ticaret, antlaşma vb) tarihin konusunu oluşturur. Deprem, sel, kuraklık,
gibi doğa olaylarının meydana gelme nedenleri tarihin konusu değilken sonuçları itibariyle insanları
etkilediği için tarihin konusu olabilir. Kısacası tarihin konusu insandır.

Olay(Vaka): Bir toplumu, bir devleti veya dünyayı etkileyen siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik dinî
konularda kısa sürede meydana gelen gelişmelerdir.
-Yer ve zaman bildirir.
-Kısa süreli gelişmelerdir.
-Başlangıç ve bitiş zamanı bellidir.
-Has ve somut bilgiler içerir, biriciktir, özgündür.
Örnek:
• Malazgirt Savaşı
• Amerika’nın keşfi
• Cumhuriyetin İlanı
Olgu(Vakıa): Tarihte insanlığı etkileyen tarihî olay sonucunda ortaya çıkan olaylara göre uzun sürede
meydana gelen değişimlerdir.
-Soyuttur, geneldir ve tekrar edebilir.
-Yer ve zaman söz konusu değildir.
-Süreklilik gösterir ve sonuçları uzun süre devam eder.
Örnek:
• Anadolu’nun Türkleşmesi
• Sömürgeciliğin başlaması
• Türkiye’nin çağdaşlaşması

TARİH İLE DİĞER BİLİMLER ARASINDAKİ FARKLILIKLAR


- Tarihçi araştırmasını yaparken fen bilimlerinde olduğu gibi DENEY metodundan yararlanamaz. Çünkü
tarihin konusu geçmiştir ve asla bir daha aynı şekilde tekrar etmez.
- Bazı sosyal bilimlerin de uyguladığı GÖZLEM metodundan da yararlanamaz. Çünkü gözlem metodu
şimdiki zamana ait bir eylemdir. Hâlbuki tarihin konusu geçmiştir.
- Fen bilimlerinde bilgi kesin ve değişmez niteliktedir. Evrensel geçerliliği olan yasaları vardır. Ancak tarih
bazı genellemeler yapabilse de ( her savaşın ekonomik bir nedeni vardır. Vb.) bunlar hiçbir zaman evrensel
yasalara dönüşmez.
- Tarihin incelediği konunun niteliği ve niceliği de diğer bilimlerden farklıdır. Örneğin matematik yeri ve
zamanı olmayan soyut kavramları konu edinir. Ancak tarih yeri ve zamanı belli olan, yaşanmış olaylarla
ilgilenir.
- Bir diğer fark ise tarihin inceleme alanının genişliğidir. İnsanların yaptığı ve onlara etki eden her şey
tarihin konusu olabilir.

NEDEN TARİH ÖĞRENİRİZ?


- Her şeyden önce tarih, insanın kendisini tanımasına yardımcı olur. Tarihini bilmeyen, kendisini tanımayan
bir insan hafızasını kaybetmiş demektir.
NOT: Collingwood “Tarih insanın kendisini bilmesine yarar.” der
- İnsan ait olduğu toplumu, dünyayı, ülkesini bilmek için de geçmişi bilmek zorundadır.
-Tarih içerdiği bilgilerle insanın kültür seviyesini yükseltir.
- İnsanın algılama, anlama, araştırma, yorumlama, muhakeme yapma gibi zihinsel becerilerini geliştirir.
-İnsanda ahlak şuurunun ve manevi değerlerin güçlenmesine katkıda bulunur.
- Tarih, toplumların ortak hafızasıdır. Geçmişini bilmeyen bir toplum, hafızasını yitirmiş, akıntıya
kapılmış gibidir Milletin fertlerindeki vatan ve millet sevgisini pekiştirerek milli kimliğin güçlenmesine
yardımcı olur.
- Millî ve toplumsal kimliğin inşasında önemli rol oynar.
- İnsanlara millî bilinç, vatan sevgisi ve aidiyet duygusu kazandırır
- Günümüz dünyasını sağlıklı bir şekilde anlayabilme ve gelecekle ilgili akılcı ve gerçekçi planlamalar
yapabilme konusunda insana yardımcı olur.
- Tarih, insan ile geçmiş arasında bir köprüdür
- Tarih insanlığın da ortak belleğidir. İnsanlığın, hangi aşamalardan geçerek bu hâline ulaştığını
öğrenmemizi sağlar.
- Uygarlığın oluşmasında tüm toplumların katkısı olduğunu öğreterek barış içinde yaşamayı sağlar.
- Geçmişten dersler çıkarılarak bugünün anlaşılmasını ve yarına yön verilmesini sağlar.
- İnsanın araştırma ve merak duygusu kazanmasını sağlar.
- Eleştirel düşünce ve neden-sonuç ilişkisi kurma kabiliyeti kazandırır.
-Geçmişte yaşayan insanların deneyimlerinden hareketle empati duygusunu geliştirir.
TARİHE NEREDEN BAKMALI?
Tarih araştırmalarında bir tarihçinin dikkat etmesi gereken hususlar:
-Tarihçi her şeyden önce OBJEKTİF - NESNEL ( Olaylara kendi kişisel görüşünü katmamak ) olmak
zorundadır.
- Bir tarihi olayın tüm yönleriyle ve sağlıklı bir şekilde değerlendirilebilmesi için olayın üzerinden belirli bir
zaman geçmesi gerekir.
- Tarihçi olayı bugünün değil; olayın geçtiği dönemin koşullarına göre değerlendirmek zorundadır.
DİKKAT: Bunu yapamayan bir tarihçi Tarihsel Anakronizm yaşıyor demektir.
Her tarihi olay, meydana geldiği dönemin sosyal, siyasal kültürel, ekonomik ve coğrafi ortamına
bağlıdır. Bu nedenle tarihi olayları değerlendirirken, olayın meydana geldiği dönemin koşulları
mutlaka göz önünde tutulmalıdır.
Anakronizm: Bir tarihî olayı, olayın yaşandığı dönemin şartlarına göre değil de günümüz şartlarına
göre değerlendirmek veya yorumlamak olarak da ifade edilebilir. Tarihsel yanılgı.A
- Tarihçi araştırmasında mutlaka BELGELERE dayanmak zorundadır.
- Tarihi olayın YER ve ZAMANI mutlaka bilinmelidir.
- Tarihçi olaylar arasında NEDEN-SONUÇ ilişkisi kurmak zorundadır.

TARİH BİLİMİNİN YÖNTEMİ


-Tarihi olaylar tekrarlanmaz.
-Tarih geçmişi incelediği için deney ve gözlem yöntemi de kullanılmaz.
- Tarih bilimi, yöntem olarak belgelerin ortaya çıkarılmasını ve belirli bir yaklaşımla
yorumlanmasını benimser.
- Belge yoksa tarih de yoktur.
- Tarihte bilimsel bilgiye ulaşmak için beş aşamalı bir yöntem izlenmektedir.
TARİHİN YÖNTEMİ ( 5 T YÖNTEMİ)
1. TARAMA ( KAYNAK ARAMA ):
Tarihçi araştırma yaptığı konu ile ilgili bulabildiği kadar çok kaynak(belge) toplar.(ne kadar çok kaynak var
ise tarih araştırması o kadar güvenilir olur.)
2. TASNİF ( SINIFLANDIRMA ):
Tarihçi bulduğu kaynakları kendi çalışma sistemine göre sınıflandırır. Örneğin birinci elden kaynaklar,
ikinci elden kaynaklar gibi.
3. TAHLİL ( ÇÖZÜMLEME ):
Eldeki kaynakların içerikleri incelenir. Elde edilen kaynakların yeterliliği ve kullanılabilirliğinin
sorgulandığı aşamadır.
4. TENKİT ( ELEŞTİRİ ):
Belgelerin gözden geçirilerek bilgilerin doğru olup olmadığının ayırt edilmesi aşamasıdır.
Kaynakların eleştirisi İç ve Dış Tenkit olmak üzere iki aşamada yapılır:
A. İç Tenkit
- Yazarın üslubu ve görüşlerinin eser üzerindeki etkilerini araştırır.
- Verilen bilgilerin farklı kaynaklarda ne şekilde yer aldığına bakılır.
- Eserin içeriği ve içerdiği bilgilerin doğruluğu veya yanlışlığı ortaya konulmaktadır.
B. Dış Tenkit
- Eserin adı, yazarı, basıldığı yer ve basım tarihi tespit edilir.
- Belgelerin orijinalliği araştırılır, belge değerinin olup olmadığına karar verilir.
5. TERKİP ( SENTEZ ):
-Son aşamadır.
- Toplanan veriler birleştirilerek akıcı ve sade bir üslupla yazıya aktarılması aşamasıdır.
2. KAYNAK (BELGE)
Tarih olay hakkında bize bilgi veren, onu doğru anlayabilmemiz için tanıklık yapan her türlü
malzemeye kaynak (belge, vesika) denir.
Kaynaklar kapsadıkları bilginin değerine(önemine) göre ikiye ayrılır:
a) Birinci elden kaynak: Tarihi olayın geçtiği döneme ait her türlü bulgudur.
b) İkinci elden kaynak: Olayın geçtiği dönem yakın ya da o dönemin kaynaklarından yararlanılarak
meydana getirilen eserlerdir.

Kaynaklar bilgi veren kaynağın ve malzemenin cinsine göre dört bölüme ayrılır:
a) Yazılı Kaynaklar
-Tarih araştırmalarında kullanılan en önemli(en güvenilir) kaynaklardır. Yazıya geçirilmiş belgelerdir.
- Taş, tablet, papirüs ve deri üzerine yazılan yazılar, yıllıklar, kitabeler, mühürler, kitaplar, paralar,
fermanlar, tuğralar,gazete, şecereler, otobiyografiler, hatıralar antlaşmalar, mektuplar, kanunlar,
mahkeme kayıtları, sözlükler ve dergiler.
b) Yazısız Kaynaklar(kalıntılar)
- İlk insanlardan günümüze kadar insan eliyle yapılan gerçek eşya ve nesnelerdir.
- Bunlara genel olarak “arkeolojik belgeler” denir.
-Arkeolojik kazılardan elde edilen eserler, taş, kemik ve madenden yapılmış araç- gereçler, silahlar, mağara
resimleri, mezarlar taşları, kabartmalar, binalar, giysiler, heykeller, ev eşyaları, üretim araçları
c)Sözlü Kaynaklar
- Kaynaklar içerisinde en az güvenilir olanıdır.
-Yazıya geçirilmeden halk arasında söylenerek günümüze gelen efsane, destan, atasözü, masal, hikâye,
menkıbe, mitos ve şiir gibi eserler buna örnek verilebilir.
d) Çizili, sesli ve görüntülü kaynaklar:
Teknolojinin gelişmesiyle ortaya çıkan kaynaklardır.
-Çizili Kaynaklar: Döneminde yapılmış plan ve haritalar.
-Sesli Kaynaklar: Taş plaklar, ses kasetleri, Disketler, CD’ler, flash bellekler
-Görüntülü Kaynaklar: Resimler, fotoğraflar, dokümanter filmler, CD’ler, DVD’ler,
NOT: Tarihi olayların belirlenmesinde ve açıklanmasında göz önünde bulundurulması gereken en
temel öge; Olayların yazılı ve yazısız belgelerle kanıtlanmasıdır.

TARİHİN TASNİFİ (SINIFLANDIRILMASI)


AMAÇ: Tarihin araştırılmasında ve öğretiminde kolaylık sağlamaktır.
Tarih zamana, mekana ve konuya göre sınıflandırılır.
a.Zamana Göre Sınıflandırma:Çağ, yüzyıl ve dönem esas alınarak yapılır.
Örnek:İlk Çağ Tarihi(çağ)-20. Yüzyıl Tarihi(yüzyıl)-Fatih dönemi Osmanlı Tarihi(dönem)
b.Mekana Göre Sınıflandırma:Kıta, ülke, bölge ve şehir esas alınarak yapılır.Kıtaların(Asya Tarihi,
Avrupa Tarihi vb.) ülkelerin(Türkiye Tarihi, Çin Tarihi vb.) bölgelerin(Ortadoğu Ülkeleri Tarihi, Kafkas
Ülkeleri Tarihi vb.) ve şehirlerin tarihi.(Çanakkale Tarihi,Ankara Tarihi vb.)
c.Konuya Göre Sınıflandırma:Bu tasnifte toplumların siyasi, ekonomik, kültürel, sosyal, sanatsal ve dini
tarihleri incelenebilir.Siyasi Tarih, Sanat Tarihi, Dinler Tarihi, Hukuk Tarihi vb

NOT: Tarihi olaylar Neden-sonuç ilişkisi ile birbirine bağlıdır. Bir tarihi olayın sonucu bir sonrakinin
nedenidir. Bu yüzden tasnif tarihin doğasına aykırıdır. Ancak aynı zamanda bir zorunluluktur.

4. TARİHE YARDIMCI BİLİMLER


Tüm bilim dalları çalışmalar yaparken başka bilimlerin uzmanlığına ihtiyaç duyar. Tarihin inceleme alanı
son derece geniştir.Bu genişlik hem zamandan, hem mekandan, hem de konudan kaynaklanmaktadır. Bu
genişlik, diğer bilimlerden daha fazla yararlanmasını mecburi kılmaktadır. Tarihin araştırmalarında en çok
yardım aldığı bilimler aşağıda yer almaktadır.
1) COĞRAFYA(Yer Bilimi): Tarih, olayın geçtiği YER'in fiziki ve beşeri özelliklerini coğrafyadan
öğrenir. Hiçbir tarihi olay coğrafi şartların dışında gelişmemiştir. Bu yüzden tarihe en yakın bilimdir.
NOT: Tarih araştırmalarında tarihe en çok yardımcı olan bilimdir.
2) ARKEOLOJİ(Kazı Bilimi): Toprağın ve suyun altında kalmış olan tarihi eserleri ortaya çıkarır.
NOT: Tarih Öncesi Dönemlerde tarihe en çok yardımcı olan bilimdir.
3) KRONOLOJİ(Takvim ve Zaman Bilimi): Tarihi olayların ZAMANlarını belirleyerek, meydana
geliş sıralarını düzenler.
NOT: Ayrıca Tarih araştırmalarında Neden-Sonuç ilişkisi kurulmasını kolaylaştırır.
4) PALEOGRAFYA (Yazı Bilimi): Eski yazıların okunmasını sağlayan bilim dalıdır.
NOT: Paleografya Tarih Öncesi dönemlerin aydınlatılmasında tarihe yardımcı olamaz.
Çünkü Tarih yazı ile başlar. Yani Tarih öncesinde yazı yoktur.
5) EPİGRAFYA(Kitabeler Bilimi): Taş, mermer gibi sert cisimler üzerine yazılan yazıları inceler.
NOT: Epigrafya Tarih Öncesi dönemlerin aydınlatılmasında tarihe yardımcı olamaz.
Çünkü Tarih yazı ile başlar. Yani Tarih öncesinde yazı yoktur.
6) SOSYOLOJİ (Toplum Bilimi): İnsan sosyal bir varlıktır. Tarihi olayların gerçekleşmesi bir sosyal
ortamın içinde olmuş ve mutlaka buna etki etmiştir. Tarih insanın, neyi, neden yaptığını anlamaya çalışırken
sosyolojiden yararlanır.
7) ANTROPOLOJİ(Irk Bilimi): Fiziki Antropoloji Toplumların ırk yapılarını inceler. Kültürel Antropoloji
ise toplumların kültürlerini inceler.
NOT: Tarih Öncesi dönemlerin araştırılmasında arkeolojiden sonra tarihe en çok yardımcı olan bilimdir.
8) FİLOLOJİ:(Dil Bilimi): Dilleri ve diller arasındaki bağları inceler.
9) ETNOGRAFYA:(Kültür Bilimi): Örf, adet, gelenek ve görenekleri inceler.
10) DİPLOMATİK (Siyasi Belge bilimi): Günümüze kadar gelmiş olan resmi belgeleri, fermanları vb.
inceler.
NOT 1: Diplomatik Tarih Öncesi dönemlerin aydınlatılmasında tarihe yardımcı olamaz.
Çünkü Tarih yazı ile başlar. Yani Tarih öncesinde yazı yoktur.
NOT 2: Günümüze yakın devirlerin aydınlatılmasında tarihe en çok yardım eden bilim
11) SİCİLİOGRAFİ (Mühür Bilimi): Resmi belgelerdeki mühürleri inceler.
NOT: Siciliografi Tarih Öncesi dönemlerin aydınlatılmasında tarihe yardımcı olamaz. Çünkü Tarih yazı ile
başlar. Yani Tarih öncesinde yazı yoktur.
12) NÜMİZMATİK (Meskukat) (Paralar Bilimi): Eski paraları(sikke) inceler.
Sikke: Madeni paralardır. Paralar ait olduğu devletle ilgili;
-Ekonomik durumu
-Kullandığı yazı
-Önemli şahısları
-Yaşadığı dönem
-Sanatı hakkında bilgi verir.
NOT: Nümizmatik Tarih Öncesi dönemlerin aydınlatılmasında tarihe yardımcı olamaz. Çünkü Tarih yazı ile
başlar ve her paranın üzerinde mutlaka yazı vardır.
13) HERALDİK(Arma Bilimi): arma ve özel işaretleri inceler.
14) ONOSMATİK (Yer Adları Bilimi) : Yer adlarının anlamlarını ve geçmişlerini inceler.
15) KİMYA: KARBON 14 YÖNTEMİ ile bulunan bir eserin yaşının hesaplanması için kullanılır.
16)FELSEFE(Düşünce Bilimi): İnsanın kendisini, düşüncelerini, çevresini, olayları hayatı sorgulamasıdır.
17)HUKUK(Yasa Bilimi): İnsanların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen yazılı kuralları
inceler.
18)EDEBİYAT(Yazın Bilimi): Duygu ve düşüncelerin yazı şiir vb yollarla ile ifade edilmesidir.
19)ŞECERE(Jeneloji)(Soy Bilimi): Soy kütüklerini inceler.
20)SOSYOLOJİ(Toplum Bilimi): Sosyal olayları, insanlar ve toplumlar arası ilişkileri inceler.
21)İSTATİSTİK(Veri Bilimi): Belirli bir amaç için veri toplama, araştırma, değerlendirme ve tahminde
bulunma bilimidir.
22)EKOLOJİ(Çevre Bilimi): İnsanın doğal dengeyi bozması bu bilimi doğurmuştur.Canlıların birbirleri ve
çevre ile olan ilişkilerini inceleyen ve doğanın korunmasına yönelik çalışmalar yapan bilim dalıdır.
23)SANAT TARİHİ : Sanat eserlerini ve toplumların sanatsal faaliyetlerini araştıran bilim dalıdır.

D. ZAMAN VE TAKVİM
İnsanlar tarihin en eski devirlerinden beri zamanın neresinde olduğunu bilme ihtiyacı duymuştur. Bu
ihtiyaçtan dolayı zamanı yıllara, aylara, haftalara, günlere bölerek takvimler yapmışlardır.
Takvim: zamanı günlere, aylara, yıllara bölme metodudur.
NOT: İnsanlar zamanı ölçerken ölçü aracı olarak Güneşi ve Ay'ı kullanmışlardır.
Takvimler hazırlanırken iki esas üzerine hazırlanır. Ay takvimi ve güneş takvimi.

1. Güneş yılı esaslı takvim: Güneşi kullananlar dünyanın güneş etrafında bir tam dönüşünü esas
almışlardır. Dünyanın güneş çevresindeki bir turu 1 YIL kabul edilmiştir(365 gün 6 saat). Bu şekilde
oluşturulan takvimlere GÜNEŞ TAKVİMİ diyoruz.
2. Ay yılı esaslı takvim: Ay'ı kullananlar ise Ayın Dünya etrafında 12 kez dönmesini (12 x 29.5 =354) esas
almışlardır. Ay’ın dünya çevresindeki 12 turu 1 YIL kabul edilir. Bu şekilde oluşturulan takvimlere AY
TAKVİMİ diyoruz.

NOT: Tarihte ilk Güneş takvimini MISIRLILAR, ilk Ay Takvimini SÜMERLER oluşturmuşlardır. Bu
iki devletin ortak özelliği ekonomilerinin tarıma dayanmasıdır.

Toplumlar yaptıkları takvimlerde kendi tarihleri için önemli olayları başlangıç kabul etmiştir.
Örneğin:
- Müslümanlar Hicret’i(622),
- Romalılar Roma şehrinin kuruluşunu(MÖ 753),
- Yunanlılar ilk Olimpiyatları(MÖ 776),
- İbraniler Yaradılış(Tekvin) yılını(MÖ 3761)
- Hıristiyanlar Hz. İsa’nın doğumunu başlangıç kabul etmişlerdir.
Bugün kullandığımız Miladi takvim;
- İlk olarak Mısırlılar tarafından yapılmıştır.
-Roma İmparatoru Jül Sezar zamanında yeniden düzenlenmiş ve takvim Julyen takvimi olarak
kullanılmıştır.
- Daha sonra Papa 13. Gregorius tarafından yeniden düzenlenmiş ve Gregorien takvimi adını almıştır.
NOT: Miladi takvimin yaşadığı bu gelişim bize insanlık medeniyetinin tüm toplumların katkılarıyla
oluştuğunu kanıtlar.

TÜRKLERİN KULLANDIĞI TAKVİMLER

1. ONİKİ HAYVANLI TÜRK TAKVİMİ:


- GÜNEŞ YILI ESASLIDIR.
- Türklerin kullandığı ilk takvimdir.
- Orta Asya Türkleri tarafından yapılmış ve kullanılmıştır.
- Bir yıl 365 gün 5 saat olarak hesaplanmıştır.
- 12 hayvan ismi aylara değil yıllara verilmiştir.
- Aylar rakamlarla belirtilmiştir.
- 21 Mart ( NEVRUZ ) takvimin başlangıcıdır.
- Bugün hala Çin, Moğolistan ve Tibet’te kullanılmaktadır.
2. HİCRİ TAKVİM:
- AY YILI ESASLADIR.
- Kullandığımız tek ay yılı esaslı takvimdir.
- Takvim, İslam Devleti’nde Hz. Ömer tarafından yaptırılmıştır.
- Bir yıl 354 gündür. ( arada 11 günlük fark vardır. )
- Takvimin başlangıcı hicret (622) olayıdır.
- Türkler İslamiyet’i kabul ettikten sonra bu takvimi kullanmaya başlamıştır.
3. CELALİ TAKVİM:
- GÜNEŞ YILI ESASLIDIR.
- Büyük Selçuklu Devleti hükümdarı Melikşah döneminde Ünlü Astronom Ömer Hayyam başkanlığındaki
bir heyet tarafından yapılmıştır.
- Takvim ismini Melikşah’ın ilk İsminden ( CELALEDDİN ) almıştır.
- Bir yıl 365 gün 6 saat olarak hesaplanmıştır.
- Takvimde yılbaşı 21 Mart ( Nevruz )’tır.
- Takvimi Büyük Selçuklu Devleti, Babür Devleti kullanmıştır.
4. RUMİ TAKVİM:
- GÜNEŞ YILI ESASLIDIR.
- Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde batı ile ilişkilerin yoğunlaşması nedeniyle sadece mali işlerde
kullanılmak üzere bu takvim yapılmıştır.
- Takvim 1839 yani Tanzimat döneminde kullanılmaya başlanmıştır.
- Takvimde bir yıl 365 gün 6 saat, başlangıç ise Hicret’tir.
5. MİLADİ TAKVİM:
- GÜNEŞ YILI ESASLIDIR.
- Günümüzde dünyanın çoğunun kullandığı bugün de kullanmakta olduğumuz takvimdir.
- 1 Ocak 1926 da bu takvimi kullanmaya başladık.

MİLAT VE YÜZYIL ( ASIR ) KAVRAMLARI VE KULLANILIŞLARI


MİLAT KAVRAMI:
Bugün dünyanın büyük kısmının kullandığı Miladi takvime başlangıç yani "0" yılı olarak kabul edilen
olaydır. Bu takvimdeki son düzenlemeyi Papa 13. Geregorius yaptığı için takvim Hz. İsa'nın doğumu ile
başlamaktadır. Zaten Milat kelimesi doğum anlamına gelmektedir.
Tarih'te Hz. İsa'nın doğumundan önce gerçekleşen olaylar Milattan önce ( MÖ ), Hz İsa'nın doğumundan
sonra meydana gelen olaylar ise Milattan sonra ( MS ) ile gösterilir.Öte yandan Milattan önceki bir tarihi
mutlaka MÖ ile belirtmek zorundayken Milattan sonrası için böyle bir zorunluluk yoktur.
Ayrıca Şu noktalara dikkat etmeliyiz:
- Milattan Önceki tarihler, rakamsal değerler açısından günümüzden uzaklaştıkça büyümektedir.
- Milattan sonra ise rakamlar büyüdükçe günümüze yaklaşmaktadır.
- Milattan önceki iki tarih arasındaki farkı bulmak için iki rakam birbirinden çıkarılır.
- Milattan önceki iki tarih arasındaki farkı bulmak için iki rakam birbirinden çıkarılır.
- Tarihlerin biri milattan önce, diğeri milattan sonra ise aralarındaki farkı bulmak için bu rakamı toplarız.
YÜZYIL (ASIR) KAVRAMI:
Zamanı daha kolay algılayabilmek, tarihi daha kolay araştırıp öğretebilmek (Tıpkı çağ kavramı gibi) için
takvim yüzer yıllık dilimlere ayrılmıştır. yüzyıl konusunda hepimizin yaşadığı en büyük sıkıntı takvimin "0"
dan başlaması ve ilk yüzyılın "0" ile "99" arasında yaşanmış olmasıdır. bu yüzden yapmamız gereken bir
rakamı yüze bölüp bir eklemektir.

PRATİK YOL:
- Bir tarihin son iki rakamını yok sayıp +1 ekliyoruz.
Örneğin: 1879 tarihi 18 + 1 = 19. Yüzyıl
751 tarihi 7+1= 8.Yüzyıl
2020 tarihi 20+1= 21. Yüzyıl
- Milattan önce yüzyılı bulurken değişen hiçbir şey yoktur. Yine aynı işlemi yaparız.
Örneğin: MÖ 1879 tarihi 18+1=19. Yüzyıl
MÖ 751 tarihi 7+1= 8.Yüzyıl
MÖ 2020 tarihi 20+1= 21. Yüzyıl
- Yüzyılların yarı ve çeyreklerini ise aşağıdaki tablodaki şekilde belirleriz.

2. ÜNİTE: İNSANLIĞIN İLK DÖNEMLERİ


A. İNSANLIĞIN İLK DÖNEMLERİ
1.YAZININ İCADINDAN ÖNCE İNSAN
Tarih çok geniş bir zamana yayıldığı için incelemeyi, araştırmayı kolaylaştırmak; daha iyi öğrenip,
öğretebilmek amacıyla çağlara ayrılmıştır.
İnsanlık tarihinin
• araştırılmasını
• incelenmesini kolaylaştırmak için
tarihin zamana göre tasnif edilmesine ihtiyaç duyulmuştur.
Tarih;
• Yazının olmadığı dönemlere“Tarih Öncesi Çağlar (Devirler)”
• Yazının olduğu dönemlere ise“Tarih Çağları (Devirleri)”
adı verilerek, iki temel kısma ayrılmıştır.
Tarih öncesi devirler sınıflandırılırken insanların kullanmış oldukları
• araç-gereç ve
• madenlerden yola çıkılmıştır
NOT: Tarih yazıyla başlar.Bu yüzden yazının icadından önceki devirler tarih öncesi çağlar, sonraki
devirler ise tarihi devirler olarak kabul edilir.
DİKKAT : Tarihi çağlara ayıranlar o dönemleri çok sonradan inceleyen tarihçilerdir.
A) Tarih öncesi devirler belirlenirken insanları alet yapmakta kullandıkları malzemenin özelliklerine ve
bunları işlemekte ulaşılan teknolojiye bakılmıştır. Bu kapsamda insanlar sırasıyla:
- TAŞ
- TOPRAK
- MADEN kullanılmıştır.
B ) Tarihi devirler çağlara ayrılırken ise dünya toplumlarını pek çok yönden etkileyen evrensel nitelikli
olaylar seçilmiştir. Kavimler göçü, Fransız ihtilali vb.
NOT: Ancak bunu yapan Avrupalı Tarihçiler daha çok Avrupa eksenli bir ayrımı gözetmiştir.
İNSANLIĞIN İLK İZLERİ
 Günümüzden yaklaşık 2,5 milyon yıl önce Dünya, buzullarla kaplı olduğu için insan yaşamına uygun
değildi. Buzulların yavaş yavaş erimeye başlamasıyla birlikte özellikle kuzey yarım kürenin bazı
alanlarında ılıman iklim kuşakları oluşmuştur.
 Bunun sonucunda doğal çevre insan yaşamına uygun hâle gelmiş ve ilk yerleşme ile ilgili hareketlilikler
bu kuşakta görülmeye başlanmıştır.
 Bu yerleşimler günümüzden yaklaşık 12 bin yıl önce Anadolu’nun güney doğusunda ve
Mezopotamya’da ortaya çıkmıştır.
 Bereketli Hilal olarak da adlandırılan bu coğrafyada iklim giderek insan yaşamına uygun hâle gelmiş ve
bu bölgede nüfus artmaya başlamıştır.( Bereketli Hilal olarak da adlandırılan bölge Anadolu’nun
güney doğusu ile Mezopotamya, Suriye ve Mısır’dır.)
 Yazının icadından önceki dönemlerde insanın hayat tarzı avcılık ve besin toplayıcılığı şeklinde başlamış,
süreç içerisinde tarımın devreye girmesi ile üretici konuma gelmiştir.
 Hayvanları evcilleştirmiş, köy yaşamına benzer bir yaşam biçimine geçilmiş. Nüfusunda artması
sebebiyle yaşam kalitesinde meydana gelen yükselmeler tarımsal üretime dayanan bir ekonominin
oluşmasını sağlamıştır.

NOT: Unesco Dünya Mirası listesinde yer alan Konya Çatalhöyük insanlık tarihinin ilk kent(şehir)
yerleşim yeri olma özelliğini gösterirken, Diyarbakır Çayönü köy yerleşmelerinin ilk örneğidir.
NOT: Unesco Dünya Mirası listesinde yer alan Urfa Göbeklitepe insanlık tarihinin bilinen en eski ibadet
yeri olarak bilinmektedir.
 Yazının icadından önce sözlü kültür söz konusudur. Efsaneler, mitler, menkıbeler ve destanlar,
günümüze kadar gelmiştir.
 Roma’nın Türeyiş efsanesi ile Türklerin Türeyiş, Göç, Ergenekon destanları kurt motifi bakımından
benzerlik göstermektedir

TARİH ÖNCESİ DEVİRLERİN GENEL ÖZELLİKLERİ


-Tarih öncesi çağlar, insanlık tarihinin en uzun ve en az bilinen dönemleridir.
- Tarih öncesi dönemler nitelendirilirken, insanların kullandıkları araç gereçler dikkate alınmıştır.
- Tarih öncesi devirleri her toplum aynı anda yaşamamıştır.
NOT: Tarih öncesi devirlerin başlama ve bitiş zamanları bölgelere göre farklılık gösterir. Yani bu devirler
tüm toplumlarda aynı anda yaşanmamıştır. Örneğin, bir topluluk Cilalı taş dönemini yaşarken bir diğeri
demir devrinde olabilir.
- Tarih öncesi devirlerin, başlangıç ve bitiş zamanları bölgelere farklılıklar gösterir.
- Tarih Öncesi Çağlara ait dönemler günümüze doğru geldikçe kısalmıştır.
Tarih öncesi devirlerin en uzun süreni en eskidir. Günümüze yaklaşıldıkça insanlık gelişiminin hızlanmasına
paralel olarak devirler kısalır
NOT: Bunun nedeni bilgi birikiminin artması ve teknik gelişmelerin hızlanmasıdır.
- Taş, toprak ve maden bu dönemde insanoğlu tarafından sırasıyla kullanılmıştır.
- Tarih öncesi toplumlarda kültürel etkileşim; savaş, göç ve ticaretle sağlanmıştır.
- Tarih öncesi dönemlerde buluşlar ve kullanılan eşyalar insan ihtiyaçlarından ortaya çıkmıştır
- Tarih öncesi devirler bütün toplumlar tarafından sırasıyla yaşanmamıştır.
NOT: Tarih öncesine ait bir yerleşim yerinde yapılan kazılarda ile başlayan sorularda devirlerde bir atlama
varsa daha ileri bir medeniyetten etkilenme söz konusudur. Bu durumda bu uygarlığını gelişiminin tarihsel
gelişime uygun olmadığını söyleyebiliriz.
- Tarih öncesi devirler çok uzun sürmesine karşılık çok az devreye ayrılmıştır ve gelişmeler çok azdır.
- Tarih öncesi Devirlerin araştırılmasında tarihe en fazla yardımcı olan bilim arkeolojidir.
- Tarih Öncesi Devirler yazının bulunmasıyla sona ermiştir.

2. TARİH ÖNCESİ DEVİRLER


 Yazının bulunmasından önceki devirlere tarih öncesi (prehistorik)devirler diyoruz.
NOT: Tarih öncesi devirler insanların kullandıkları araç ve gereçlerin özelliklerine göre sınıflandırılmıştır.
Tarih devirlerinde ise ölçüt insanlığı etkileyen önemli evrensel olaylardır.
 Tarih Öncesi devirler Taş devri ve Maden devri diye ikiye ayrılır:

1. TAŞ ÇAĞLARI(DEVİRLERİ):
A. Eski Taş Çağı – Kaba Taş Çağı (Paleolitik)
B. Orta Taş Çağı – Yontma Taş Çağı (Mezolitik)
C. Yeni Taş Çağı – Cilalı Taş Çağı (Neolitik)
2. MADEN ÇAĞLARI8DEVİRLERİ):
A. Bakır Çağı ( Bakır-Taş / Kalkolitik )
B. Tunç Çağı
C. Demir Çağı

TAŞ DEVRİ (M.Ö. 600.000-5.000):


İnsanların ortaya çıkmasından madenlerin bulunmasına kadar geçen zamandır.
Üç gurupta incelenir. Bunlar:

A)Eski Taş( Paleolitik) Devri (M.Ö.600.000-10.000) : (Bu döneme Kabataş Devride denir.)
. İnsanlığın yaşadığı en eski ve uzun devirdir.
• İnsanlar avcı ve toplayıcı, yani tüketicilerdir.
• Mağara ve ağaç kovukları barınak olarak kullanılmıştır.
• Mağara duvarlarına resimler yapılmıştır.
• Göçebe yaşam tarzı vardır.
• Taş ve kemikten kesici, delici, aletler yapılmıştır.
• Dönemin sonlarına doğru ateş bulunmuştur.

Dünya’da bu döneme ait ilk izlere:


- İspanya’daki Altamira mağarası,
- Fransa’daki Laskö mağarasında rastlanmıştır.
Türkiye’de ise:
Bu döneme ait en eski izlere İstanbul yakınlarındaki Yarımburgaz Mağarası’nda raslanmıştır. Bunun
dışında Antalya Beldibi, Belbaşı ve Karain mağaraları bu dönem izlerinin görüldüğü yerlerdir.

B)Orta Taş( Mezolitik) Devri (M.Ö.10.000-8.000):(Buna Yontma Taş Devride denir.)


 Buzullar erimeye başlamış ve günümüzdeki iklim şartları ortaya çıkmıştır.
 Avcılık ve toplayıcılık devam etmiştir.
-Mezolitik Dönem’de çakmak taşından yapılmış, (mikrolit) günlük yaşamda kullanılmaya yönelik küçük
araç gereçler yapılmıştır.
-Bu dönemin sonlarında ateş bulunmuştur. İnsanlar bu sayede soğuktan ve vahşi hayvan saldırılarından
korunma, mağaraları aydınlatma, yiyecekleri pişirme olanağı elde edilmiştir. Bu durum ateşin, insanların
yaşam koşullarının iyileşmesine katkı sağladığını göstermektedir.
 Göller yöresinde Baradiz,Samsun Tekkeköy,Ankara Macunçay, Antalya Beldibi Mağaralarında bu
döneme ait kalıntılar bulunmuştur.
NOT: Bu devrin sonunda ateş bulunmuştur. İnsanlar ateşi, ısınmak, aydınlanmak, korunmak,
topraktan araç gereç yapmak ve madenleri işlemekte kullanmışlardır.

C)Yeni Taş ( Neolitik) Devri (M.Ö.8.000-5.500):( Cilalı Taş Devride denir.)


• Buzul Çağı sona ermiştir.
• Tarımsal üretim başlamıştır.
• İnsanlar üretici durumundadır.
• Göçebelikten yerleşik hayata geçilmiştir.
• Toplumsal hayat başlamış ilk köyler kurulmuştur.
• Bazı hayvanlar evcilleştirilmiştir.
• Özel mülkiyet kavramı doğmuştur.
• Değiş-tokuş şeklinde ticaret başlamıştır.
• Meslekler doğmuş, işbölümü ortaya çıkmıştır.
• Topraktan eşyalar yapılmıştır.(Seramik ya da Keramik sanatı başlamıştır.)
• Bitki liflerinden elbise yapılmış, dokumacılık başlamıştır.
• Menhir ve dolmen denilen anıtmezarlar yapılmıştır.
Menhir : Tarihöncesi zamanlardan kalma dikili tek parça sütun biçiminde taş anıt.
Dolmen: Toprakta yan yana aralıklı olarak dizilmiş birkaç büyük yassı taşla bunların üstüne yatay olarak
yerleştirilmiş yine büyük yassı taşlardan oluşan ve genellikle mezar olarak kullanılmış olan tarih
öncesi yapılardır

 Konya Çatalhöyük ve Diyarbakır Çayönü’nde bu döneme ait kalıntılar bulunmuştur.

Ateşin keşfinden sonra insanlar madeni işlemeyi öğrenerek araç – gereç, ev eşyası ve silahlar yapmışlardır.
Bu insanlık tarihi için çok önemli bir gelişmedir. Sırasıyla yoğun olarak işlenen madenler bakır, tunç ve
demirdir. Bu sıralamada madenlerin doğuda kolay bulunma ve işlenebilme özellikleri etkili olmuştur. Taş
devrinden maden devrine geçiş dönemi olan Taş – Bakır (kalkolitik) Devri vardır ki bu dönemde taş aletlerin
yanı sıra bakır aletler de yapılmıştır. Yani insanlar alışkanlıklarını hemen terk edememişlerdir.

2.MADEN DEVRİ
Maden devri kendi içerisinde Bakır, Tunç ve Demir Devri olmak üzere üçe ayrılır:
Bakır Devri(Bakır-Taş Devri –Kalkolitik Devir)
-Ateş kullanarak madenden eşya yapıldı.
-Bu dönemde altın, gümüş ve bakır madenleri bulunmuştur.
-Doğada daha çok bulunduğu ve işlenmesi kolay olduğu için araç – gereç yapımında uygun olan bakır
madeni kullanılmıştır. Bu yüzden döneme Bakır madeni adı verilmiştir.
-Altın ve gümüş daha az bulunduğu ve işlemesi zor olduğu için takı ve süs eşyası yapımında kullanılmıştır.
Çorum’da Alacahöyük, Denizli’de Beycesultan, Yozgat'ta Alişar, Çanakkale’de Truva bu dönemin önemli
merkezleridir
Tunç Devri
-Bakır ve kalayın karıştırılmasıyla elde edilen tunç ile daha dayanıklı aletler üretilmiş,
-Bakır ile kalay madeni karıştırarak Bakıra göre daha sert olan Tunç madeni kullanılmıştır.
-Bu madenin dayanaklı olması tarım ve savaş alanında gelişmelerin ortaya çıkmasına neden olmuştur.
-İlk şehir devletleri ve ilk büyük devletler bu dönemde ortaya çıkmıştır. Sümer, Akad, Babil, Hitit, Mısır
gibi.
- Bu dönemin önemli merkezleri Ankara’da Ahlatlıbel, Kayseri’de Kültepe’dir

Demir Devri
-Demirin kullanılmaya başlanmasıyla alet, araç – gereç, eşya ve silahların dayanıklığı artmış ve
medeniyetlerin gelişimi hız kazanmıştır.
-Demir sayesinde tarımda ve günlük hayatta önemli ilerlemeler yaşandı.
-Demirin yüksek derecedeki ısıda işlenmesi, sanayinin gelişmesine neden olmuştur.
-Ticaret hızlanmış ve toplumların birbiriyle ilişkileri artmıştır.
-Demir silahların üretilmesi, üstünlük mücadelelerinde kullanan taraf için avantaj olmuştur.
-İmparatorluklar bu dönemde ortaya çıkmıştır.( Şehir devletlerinin yerini imparatorluklar aldı.)
-Bu dönemde araç – gereçlerin üstüne damga mühürlerinin işlenmesi taşınabilir malzemelerde mülkiyet
kavramının başladığını gösterir.
-Yazının kullanılmasıyla sona ermiştir.
Yazının bulunması ile Tarih öncesi devirler sona ermiş ve tarihi devir başlamıştır.

NOT: Bu devrin sonunda yazı bulunmuş ve tarih çağları başlamıştır.


NOT: Tarih öncesi devirler her yerde aynı anda yaşanmamıştır. Anadolu ve Mezopotamya’da maden devri
yaşanırken Avrupa da cilalı taş devri yaşanmıştır. Toplumlar aynı anda tarih çağlarına geçmemişlerdir.
NOT: Bir toplum başka bir toplumla karşılaşınca veya göçler sonucunda iki veya daha fazla çağı aynı anda
yaşamıştır.
3. İLK YERLEŞMELER
Bereketli Hilal: Günümüzden 12 bin yıl kadar önce Bereketli Hilal olarak da adlandırılan Anadolu’nun
güney doğusu ile Mezopotamya, Suriye ve Mısır’da ilk yerleşim yerleri kurulmuştur.
A) ÇAYÖNÜ:
- Çayönü, Diyarbakır-Ergani’nin yedi kilometre güneybatısındadır.
- Ergani ovası o dönemlerde ormanlarla kaplı, yaşam kaynakları açısından son derece zengin bir bölgedir.
- Çayönü’nde ilk yerleşenler avcı-toplayıcılardır.
- Zamanla tarım ve hayvancılığa dayalı köy hayatına geçilmiştir.
- Çayönü, Türkiye ve Güneydoğu Avrupa’nın ilk KÖY yerleşimidir.
B) ÇATALHÖYÜK:
- Konya iline bağlı Çumra ilçesinin 11 k.m kuzeyindeki Küçükköy sınırları içerisinde bir höyüktür.
- Buzul Çağı sonlarında Konya Ovasında oluşan göl yeni yeni kurumaya başladığı için bu bölge yer yer
bataklıklarla kaplıydı.
- Çatalhöyüklüler köylerini zengin kaynak sağlayan Çarşamba ırmağının kıyısına kurmuşlardı.
- Bu kaynaklardan öylesine yararlandılar ki köy gittikçe büyüdü, sayıları on binleri buldu.
- Böylece dünyanın ilk ŞEHİR(Kent) yerleşmesi ortaya çıktı.
- Çatalhöyük’te evler birbirine bitişik şekilde inşa edilmişti. Böylece yabani hayvanlara ve düşmanlara doğal
bir sur oluşuyordu. Evler bitişik olduğu için sokak yoktu. Evlere çatısından açılan bir delikten iniliyordu.
C) GÖBEKLİTEPE ( tarihi yeniden yazdıran keşif ):
- Şanlıurfa il merkezinin 18 km kuzeydoğusunda yer alan göbekli tepe ilk kez 1963’te İstanbul Üniversitesi
Öğretim üyesi Prof. Dr. Halet Çambel tarafından fark edildi.
- 1995’te başlayan kazılar alman Klaus Şimit danışmanlığında sürdürüldü.
- Kazıların halen devam ettiği Göbeklitepe 2018’de UNESCO tarafından dünya mirası listesine alındı.
- Yapılan kazılarda günümüzden 12 bin yıl öncesine ait tapınaklarla karşılaşıldı.
- Göbeklitepe’den önce insanlığın en eski dinsel yapısı Malta adasında ve MÖ 5000 yılına tarihlenmişti.
Göbeklitepe bu bilgiyi değiştirdiği gibi, ilk mimari yapıların insanların yerleşik yaşama geçmesinden
sonra yapıldığı bilgisini de değiştirdi.

SÖZLÜ KÜLTÜR

Sözlü Kültür yazının icadından önce insanlar, toplumsal hafızalarını sözlü olarak kuşaktan kuşağa aktarmış
ve bu yolla korumuşlardır.
Sözlü kültürün en önemli ögeleri arsında mitolojiler, efsaneler destanlar ve menkıbeler yer alır.
MİTOLOJİ: Eski dönemlerde yaşayan milletlerin inandıkları tanrıların, kahramanlıkların, olağanüstü
yaratıkların hayatlarından bahseden hikayelerdir.
EFSANE: Halkın ağzında şekillenerek ağızdan ağıza dolaşan ve çok defa olağanüstü nitelikler taşıyan
hikayelerdir. Konusu çok eskilere kadar uzanan efsanelere ‘’mit’’ denir
Efsaneler din, mitoloji ve tarih ekseni etrafında şahıs,olay ve mekan kavramlarını da ele alarak
oluşturulmuşlardır.
MENKIBE :Din büyüklerinin ya da tarihe mal olmuş ünlü kişilerin yaşamlarını, kahramanlıklarını, örnek
davranışlarını konu alan masalsı hikayelerdir.
DESTAN: Milletleri derinden etkileyen tarihi ve sosyal olayları anlatan edebi eserlerdir.

Sözlü Kültür ile Yazılı Kültürün karşılaştırılması:

Sözlü Kültür Yazılı Kültür

-Söyleyen belli değildir. –Yazarı bellidir.


-Ağızdan ağıza aktarılır -Yazılı olarak aktarılır.
-Toplumsal belleğe dayalıdır. –Bireysel belleğe dayalıdır.
-Zamanla değişebilir, çeşitlenebilir.Sürekli -Okuru değişebilir ancak yazılı metin değişmez.
dolaşım halindedir -Kişiyi kendi iç dünyasına döndürür.
-Ait olduğu toplumun bireyleri arasında birleştirici
bir özelliğe sahiptir.

YAZININ GELİŞİMİ
Yazının Sümerler tarafından M.Ö. 3200 yıllarında bulunmasıyla başlayan ve günümüze kadar süren zamana
“ Tarih Çağları “ denir. Bunlar İlk Çağ, Orta Çağ, Yeni Çağ ve Yakın Çağdır.
 İlk Çağ’da Mezopotamya’da dini inanışa göre her şey tanrıların malıydı. Herkes elde ettiği ürünü
mabede teslim etmek zorundaydı. Rahiplerin vatandaşın verdiği ürünleri resmetmesi sonucu sembol
yazısı (piktograf) ortaya çıktı
PİKTOGRAFİK YAZI: Sembol şeklindeki işaretlerden oluşan ve avuç içine sığabilecek bir kil tablet
üzerine kareler çizilir ve anlatılmak istenen sembollerle verilirdi. Yazı yaygınlaştıkça semboller küçülmüş
ve işaret kümeleri haline gelmiştir. İşaretler çiviye benzediği için bu yazıya çivi yazısı denmiştir.
 Sümerlerden sonra çivi yazısını Akad, Babil, Asur, Hitit, Urartu gibi medeniyetler geliştirmiştir.
 Hiyeroglif yazısını kullanan Mısırlılar yazı aracı olarak papirüs ve fırça gibi araçlar kullanmıştır.
 Fenikeliler Alfabe’yi bulmuşlar ve bu alfabe’den önce Sami, sonra Latin Alfabesi geliştirilmiştir.
 Bergama’da hayvan derisinden Parşömen üretilmiş ve yazıların kitap haline getirilmesi sağlanmıştır.
 Çin parşömenden daha ucuza maledilen tekstilden yapılan kağıdı üretmiştir.
 VIII. ve IX.yy’larda İslam medeniyeti kağıt kullanımını ve üretimini arttırmıştır.
 Her toplum yazıyı devraldığı toplumun dilinden ve kültüründen etkilenmiştir. Hint kültürünün yayıldığı
alanlarda Sanskritçe, İran medeniyetinin yayıldığı yerlerde Farsça, Türklerin hakim olduğu yerlerde
Türkçe, Çin kültürünün etkin olduğu yerlerde Çince, Roma imp. etkin olduğu yerlerde Latince, Büyük
İskender’in ele geçirdiği yerlerde Yunanca, Emevilerin hükmettiği yerlerde Arapça hızla yayılmıştır.

İLK ÇAĞ’DA BİLİM


 Bilim insanlığın ortak ürünüdür. Bilimsel gelişmelere günümüze kadar birçok toplum katkı sağlamıştır.
• Günümüzde ulaşılan medeniyetin gelişiminde her milletin az ya da çok payı bulunmaktadır.
Bilimin konusu; eski çağlarda
• din, efsane, felsefe gibi ruhsal;
• el sanatları, tarım gibi günlük
ihtiyaçları gidermeye yönelik konulardır.
Eski dünyada gözlem ve tecrübe yoluyla elde edinilen bilgiler zamanla
• astronomi,
• coğrafya
• tıp
gibi bilimlerin doğmasına kaynaklık etmiştir.
Astronomi
İnsanların, eski dünyada astronomi bilimini öğrenmesindeki amaç;
• dünyayı anlama merakı,
• yaşamlarını rahat ve güvenli kılmaktır.
İlk çağlardan beri insanlar; içinde yaşadığı
• doğayı, doğa varlıklarını ve olaylarını gözlemleme ihtiyacı astronomi ilminde hızlı bir gelişme sağlamıştır.
Astronomideki gelişme;
• matematik, fizik, kimya gibi temel bilimlerin gelişmesini hızlandırmıştır.
Astronominin gelişmesi sayesinde; Takvim bilgisinin gelişmesi sağlanmıştır.
Mezopotamya uygarlıkları, ziggurat adı verilen tapınaklarda gözlem yaparak
• Gök biliminde bilimsel gözlem yöntemini keşfetmiş
• Ay ve Güneş tutulmalarını hesaplamış
• Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter, Satürn gibi gezegenlerin varlığından haberdar
olmuşlardır.
Coğrafya
İnsanların;
• doğayı anlamlandırma isteği,
• yeni yerler öğrenme merakı,
• dünyanın yaratılışını mitolojik ve mistik olaylara dayandırma amacı
• tarımdaki zorlukları aşma gayretleri coğrafya bilimini ortaya çıkarmıştır.
Amasya’da yaşamış ve coğrafya konusunda çalışmış Strabon, yaptığı
geziler sonucunda 17 bölümden oluşan “Coğrafya” isimli eseri yazmıştır.
• Eserinde Yunan, Anadolu, Mezopotamya, İran, Mısır gibi gezip
gördüğü yerleri anlatmış bu yerlerin tarihinden de bilgiler vermiştir.
Tıp
İlk insanlardan itibaren tıp biliminin gelişmesinde;
• ölümsüzlük
• insanların uzun yaşama isteği
• hastalıkları tedavi etme isteği etkili olmuştur.
Mezopotamya’da hastalıklar genellikle tanrıların cezası olarak algılandı.
• Hekimleri “suyu tanıyan kimse”olarak tanımlamışlardır.
Anadolu uygarlıkları hastalıklardan korunmak için genellikle dua ve büyü yöntemlerini uygulamıştır.
Hintler hastalıkların temelini kötü ruhlara dayandırdılar. Tedavi için bitkileri kullandılar.
Hipokrat, muayene, belirtileri gözleme ve tanı koyma yöntemlerini geliştirdi.
Çinliler hastalıklardan ve kötülüklerden korunmak için geleneksel tedavi şekillerinden olan masajı ve akupunkturu
kullandılar.
Ekonominin tarıma dayandığı toplumlarda astronomi bilimi gelişmiş, Mezopotamya’da Ay Takvimi,
Mısır’da Güneş Takvimi ortaya çıkmıştır.
Takvimi bulan medeniyetler gezegenlerin varlığından haberdardı.
Eski çağlardan beri insanoğlunun ölümsüzlük ve uzun yaşama arzusu tıp biliminin doğmasına ve
gelişmesine sebep olmuştur.
Amasya’da yaşamış olan Strabon gezdiği yerleri Coğrafya adlı eserinde anlatmış ve bu yerlerin tarihinden
de bilgiler vermiştir.
Arşimet’in suyun kaldırma kuvvetini bulmasından sonra gemiler metal malzemeden de yapılmaya
başlanmıştır.

İLKÇAĞ MEDENİYETLERİ

Kültür:Bir millete ait maddi ve manevi değerlerin tümüdür.


Her milletin kendine ait bir kültürü vardır. Bu kültür zamanlı farklı coğrafyalara taşınır ve kültürlerarası
etkileşim meydana gelir. Bu etkileşim milletler arası ortak değerleri uygarlığı oluşturur.
KÜLTÜRLER ARASI ETKİLEŞİM HANGİ YOLLARLA OLUR?
1-Göç
2-Savaş
3-Ticaret
4-Yazı
yoluyla olmuştur.
İlk yerleşimler ve büyük uygarlıklar;
-Mezopotamya,
-Mısır,
-Hindistan,
-Çin,
-Doğu Akdeniz,
-Anadolu’da ortaya çıktı.
İlk büyük uygarlıklar;
-İklimin sıcak olduğu, Ekvatora yakın alanlarda ve Su kenarlarında ortaya çıkmıştır
MEZOPOTAMYA UYGARLIĞI
-Mezopotamya, iki nehir arasındaki ülke demektir. Fırat ve Dicle nehirlerinin arasında kalan verimli
toprakların ismidir.
-Mezopotamya insanların tarih boyunca sahip olmak için savaştığı topraklardır. Bu yüzden buraya sahip
olacak devletlerin güçlü orduları olmak zorundadır.
-Uygarlıkların kesişme noktasında olduğu için son derece zengin bir uygarlıktır. Ve pek çok uygarlığı
etkilemiştir. (Sentez bir uygarlıktır.)
-Fırat ve Dicle nehirlerinin yukarı kısımları yukarı Mezopotamya, aşağı kısımları aşağı Mezopotamya’dır.
Burada temel kıstas nehirlerin akış yönüdür.
MEZOPOTAMYA MEDENİYETLERİ
A) SÜMERLER (MÖ 4000 - MÖ 2350)
-Mezopotamya medeniyetinin temellerini Sümerler atmıştır. Bu yüzden bu medeniyetlerin ilk ve en önemlisi
Sümerlilerdir.
-Mezopotamya’da ilk şehir devletlerini Sümerliler kurmuştur.
-Sümer şehir devletlerine “SİTE” adı verilir. Bunların en önemlileri Ur, Uruk, Eridu, Kiş, Lagaş’tır.
NOT: Şehir devleti varsa siyasi birlik yok demektir.
-Sümer şehir devletleri merkezinde “Ziggurat” denilen tapınakların olduğu, bunların çevresinde evlerden ve
en dışta surlardan oluşan şehirlerdir.
-Site’lerin başında “Ensi” ya da “Patesi” denilen krallar bulunur. Ensi veya patesi birkaç siteye hakim
olursa ”lugal” bütün sitelere egemen olursa “lugal kalma (büyük kra)l” olurdu.
-Sümer kralları aynı zamanda başrahip, baş yargıç, başkomutandır.
NOT: Kralın Başrahip olması devletin TEOKRATİK olduğunu gösterir.
NOT: Teokratik devlet din kuralları ile yönetilen devlettir. Yöneticiler yetkiyi tanrıdan aldığı ve tanrı adına
yönettiği iddiasındadır.
NOT: İlk devletlerin tamamı meşruiyetini dinden alan devletlerdir. Bu yüzden büyük çoğunluğu
teokratik’tir.
-Asya kökenli bir kavimdirler. Türk olduklarına dair bazı iddialar vardır.

ZİGGURAT: Çok katlı tapınaklardır. Sümer hatta Mezopotamya denilince ilk akla gelmesi gereken
yapılardır. Şehrin ve devletin merkezidir.
Zigguratlar:
-Tapınak
-Depo
-Kütüphane
-Okul
-Rasathane
İşlevlerine sahip çok yönlü yapılardır.
-Sümerler YAZIYI icat ederek tarih devirlerini başlatan uygarlıktır.
YAZI NASIL İCAT EDİLDİ?
Yazı, Zigguratlara getirilen ve buradan alınan malların rahipler tarafından kaydedilme ihtiyacından
doğmuştur. Bu kayıtlar önceleri resim ve işaret (ideogram) şeklindeyken zamanla bunlar hecelere dönüşmüş
ve yazı ortaya çıkmıştır. Bu yazı Kil TABLETLER üzerine çiviye benzer bir aletle kazınarak yazıldığı için
ÇİVİ YAZISI denilmiştir.
-Mezopotamya uygarlığından günümüze mimari eser kalmamıştır. Bunun nedeni Mezopotamya yöresinde
taş az olduğu için yapıların kerpiçten yapılmış olmasıdır.
-Tarihte bilinen ilk yazılı hukuk kuralları (kanunları) Lagaş Kralı URUGAKİNA tarafından
hazırlanmıştır.
-Sümerlerde halk, tüm ilk çağ toplumları gibi sınıflara ayrılmıştır. Bu sınıfların en üstünde Krallar ve
rahipler bulunurken; halk hürler ve köleler olarak ayrılır.
-Sümerler tüm İlk Çağ toplumları gibi (İbraniler hariç) çok tanrılı bir dine sahiplerdir. Başlıca tanrıları
Anu(Gök Tanrısı), ENLİL(Yer tanrısı) ve ENKİ(Su Tanrısı)dir.
NOT: Ölümden sonra hayata(Ahiret) inanmamışlardır.
-Sümerlerin ordusu yaya ve arabalı süvarilerden oluşmuştur.
-Ay Yılı esaslı takvimi ilk kullananlar Sümerlerdir
-Güneş saatini ilk kez kullananlar Sümerlerdir.
-Ay ve güneş tutulmalarını hesaplamışlardır.
-İlk kez dört işlemi Sümerler kullanmıştır.
-İlk kez dairenin alanını Sümerler hesaplamışlar ve daireyi 360°'ye bölmüşlerdir.
-Çarpma ve bölme işlemlerini kolaylaştırmak için cetveller hazırlamışlardır.
-Yüzey ve hacim ölçülerini kullanmışlardır.
-Aritmetik ve geometrinin temellerini atmışlardır.
B) AKADLAR ( MÖ 2350 - MÖ 2100)
-Sami ırkındandırlar.
-M.Ö.2350’ de Sümerleri yıkan Sargon tarafından kurulmuştur.
-Tarihte bilinen ilk düzenli ve sürekli orduyu kurmuşlardır.
-Bu sayede tarihte bilinen ilk imparatorluğu kurmuşlardır.
-Böylece Sümer kültürünü tüm ön Asya’ya yaymışlardır.
C) ELAMLAR ( MÖ 3000- MÖ 640 )
-Sümer ülkesinin doğusunda yaşamışlardır.
-En önemli şehirleri SUS’ dur.
-Asurlular tarafından yıkılmışlardır.
D) BABİLLİLER ( AMURRULAR ) ( MÖ 2100- MÖ 539)
-Sami ırkının Amurrular kolu tarafından kurulmuştur.
-Devlet merkezi Babil'dir.
-I.Babil Krallığının en önemli hükümdarı Hammurabi'dir.
-I.Babil Krallığı Hititler tarafından yıkılmıştır.
-II.Babil Krallığı'nın en önemli hükümdarı Nebukadnazar'dır.
-II.BabiI Krallığı Yahudi Devleti'ni yıkmıştır.
NOT: Yahudiler ilk kez Babilliler tarafından Babil’e(Mezopotamya) sürgün edildi.
-II.Babil Krallığı Persler tarafından yıkılmıştır.
NOT 1:
-Babil Kralı HAMMURABİ Sümer kanunlarından yararlanarak Mezopotamya’nın en gelişmiş ve kapsamlı
Kanunlarını hazırlamıştır.
-Bu kanunlarda dikkati çeken ise son derece sert cezalar içermesi ve KISAS yöntemini benimsemesidir.
-Bu kanunlar kapsamı açısından ve içerisinde devlet yönetimi ile ilgili hükümler olduğu için dünyanın ilk
anayasası olarak yorumlanmaktadır.
NOT 2:
-Hammurabi ilk kez gücünü dinden değil, kurduğu güçlü ordudan alan devlet anlayışını getirmiştir.
-Böylece Mutlak monarşinin doğduğu kabul edilir.
2. MISIR UYGARLIĞI
NOT: Mısır Uygarlığı kendine has özellikleriyle dikkat çeker. Yani başka uygarlıklardan fazla
etkilenmemiştir. (ÖZGÜNDÜR) Bunun sebebi çevresinin doğal setlerle örtülü olmasıdır.
NOT: MISIR uygarlığının oluşmasında Nil nehri çok önemlidir. Heredot’a göre; "Mısır bize NİL’in
armağanıdır."
NOT: Nil Nehri Afrika içlerinden doğar, Akdeniz'e dökülür. Bu nehrin yukarı çığırları yani güney Mısır
yukarı Mısır olarak kabul edilirken, aşağı çığırları yani Kuzey Mısır aşağı Mısır olarak kabul edilir.
Bakılınca bir terslik var gibi dursa da bölgeleri belirlerken kıstasımız nehirlerin akış yönüdür.
-Mısır’da ilk siyasi teşkilatlanma “NOM” adı verilen şehir devletleri şeklindedir.
-MÖ 3000’ de Kral MENES ilk kez Mısır’da siyasi birliği sağladı. Böylece Firavunlar devri başladı.
-Mısır FİRAVUN denilen ve her konuda sınırsız yetkiye sahip Tanrı-Kral’lar tarafından yönetilmiştir.
NOT: Firavunların Tanrı-Kral olması bu devlet’in Teokratik olduğunu gösteriyor.
-Firavunlar devrinin en önemli gelişmesi, Suriye toprakları için Hititlerle yapılan Kadeş savaşı ve bu savaş
sonunda imzalanan KADEŞ ANTLAŞMASI (MÖ1280)’dır.
NOT: Kadeş Antlaşması tarihte bilinen ilk yazılı antlaşmadır. Ve bu antlaşma ile Diplomasi biliminin
doğduğu kabul edilir.
-MÖ 6.yy’da Pers işgaline uğrayan Mısır MÖ 4.yy’da İskender’in hâkimiyetine girdi.
-Mısır’da toplum tüm İlk Çağ toplumları gibi sınıflara ayrılmıştır. Toplumun en üstünde
Firavunlar, rahipler, askerler ve katipler vardır. Daha aşağıda ise tüccarlar, zanaatkârlar, çiftçiler ve
köleler vardır.
-Mısırlılar HİYEROGLİF denilen resim yazısını kullanmışlar, bunu PAPİRRÜS bitkisinin yapraklarına
yazmışlardır.
-Çok Tanrılı dinlere inanan Mısırlıların tanrılarının en büyüğü güneş tanrısı Amon-Ra’dır. Tanrılarını insan
gibi düşünmüşlerdir.
MISIR VE BİLİM
-Mısırlılar ölümden sonra hayata inanmışlardır. Bu yüzden ölülerini mumyalamışlardır. Bu da Mısır’da Tıp
ve eczacılığın gelişmesini sağlamıştır.
NOT: Bu bize dinsel inançların bilimsel gelişmeye sebep olabileceğini gösterir.
-Mısır’ın temel geçim kaynağı tarımdır. Ve tarım Nil nehrine bağlı olarak yapılır. Nil nehri yılın belirli
zamanlarında taşmaktadır. Mısır’lılar nehrin ne zaman taşacağını bilmek zorundadır. Bu ihtiyaç
Astronomi’nin gelişmesini sağlamıştır.
NOT: Bu bize ihtiyaçların bilimsel gelişmeye sebep olabildiğini gösterir.
-Nil nehrinin taşmasının ardından bozulan tarla sınırlarını yeniden çizme ihtiyacı, halktan alınacak verginin
hesaplanması ihtiyacı Matematik ve Geometrinin gelişmesine neden olmuştur.
Bu bize ihtiyaçların bilimsel gelişmeye sebep olabildiğini gösterir.
MISIR'DA HUKUK
-Mezopotamya ile kıyaslanınca gelişmemiştir.
-Bunun nedeni Mısır’daki firavunların Tanrı-Kral olarak çok geniş haklara sahip olmasıdır.
MISIR ve PİRAMİTLER
-Mısır denildiğinde herkesin ilk aklına gelen PİRAMİTLER’dir. Piramitler Firavunların kendileri için
yaptırdıkları ANIT MEZARLARDIR.
-Bu piramitlerin en ünlüleri GİZE piramitleridir.
-Bu piramitlere KEOPS, KEFREN, MİKERİNOS adları verilmiştir.

3. ANADOLU UYGARLIĞI
ANADOLU;
1. Göç ve ticaret yollarının üzerinde bulunması,
2. Asya ile Avrupa’yı birbirine bağlaması,
3. Topraklarının verimli olması,
4. İkliminin insan yaşayışına uygun olması
Gibi nedenlerle pek çok kültüre ev sahipliği yapmıştır.
Yine aynı nedenlerle kültürel etkileşim hızlanmış ve Anadolu uygarlığı gelişmiştir. Denilebilir ki Anadolu
uygarlığı, Mezopotamya, Mısır, İran, Orta Asya, Ege uygarlıklarının bir SENTEZİDİR. İlk Çağ’da
Anadolu’da kurulan devletler(uygarlıklar) Hititler, Frigyalılar, Urartular, Lidyalılar ve
İyonlar(İyonyalılar)dır.
Tüm ilk çağ uygarlıkları gibi Anadolu uygarlıkları da su kenarında kurulmuştur.
-HİTİTLER- KIZILIRMAK HAVZASINDA,
-FİRİGLER-SAKARYA IRMAĞI HAVZASINDA,
-LİDYALILAR-GEDİZ VE KÜÇÜK MENDERES HAVZASINDA,
-İYONYALILAR-EGE DENİZİ KIYILARINDA
-URARTULAR-VAN GÖLÜ ÇEVRESİNDE
HATTİLER:
-MÖ2500-MÖ 1700 yılları arasında Anadolu’da büyük bir uygarlık kuran Hattiler hakkındaki bilgilerimiz
oldukça kısıtlıdır.
-Hatti kültürüne ait en önemli eserle Alacahöyük’te bulunmuştur.
-Yakın zamana kadar Hatti diye bir uygarlığın varlığından haberdar değildik. Çünkü kültür ve inanç
bakımından Hititleri etkilemişler, Hititlerle kaynaşmışlardır.
-Bu kaynaşmanın en güzel örneklerinden birisi Hitit güneş kursu olarak bilinen ünlü şeklin aslında Hattilere
ait olduğunun sonradan anlaşılmasıdır.
HİTİTLER ( MÖ 1700-MÖ700 ):
-Hititler Kızılırmak yayı çevresinde kurulmuşlardır. başkentleri Hattuşaş (Boğazköy)’dır.
NOT: Başkent varsa siyasi birlik var demektir.
A) Hitit Siyasi tarihi:
-Orta Asya kökenli bir toplum olan HititlerKafkaslardan Anadolu'ya gelmişlerdir.
-Kızılırmak kıyısında ve Kapadokya bölgesinde yaşamışlardır.
-Kendilerinden önce Anadolu da gelişmiş bir kültür oluşturan Hattilerle kaynaşmışlardır.
-Hititler M.Ö.1700 yıllarında devlet haline gelmiştir. Devletin merkezi Hattuşaş’tır(Çorum-Boğazköy).
-Devletin kurucusu Kral Labarna’dır.
-Hitit siyasi tarihinin en önemli gelişmesi Mısırlılarla yapılan Kadeş savaşı ve Kadeş antlaşmasıdır.
NOT: Tarihteki ilk yazılı antlaşma Kadeş Antlaşması "dır (1280).
-M.Ö.VII.yüzyılda Ege göçleri sonucu Hititler yıkılmış ve şehir devletleri ortaya çıkmıştır.
-Asurlar Hitit Devleti'ni ortadan kaldırmıştır.
-Asurlardan sonra Geç Hitit Şehir Devletleri, Perslerin hakimiyetine girmiştir.
NOT: Hititler söz konusu olduğunda neredeyse her konuda esnek bir durum ve insancıl bir yapı dikkati
çekmektedir. Bu iki kavram Hititlerle ilgili pek çok bilgide bize çağrışım noktası olabilir. Örneğin buraya
kadar ki konularla ilgili olarak şunu söyleyebiliriz; Hititlerde hem siyasi birliği sağladıkları bir dönem, hem
de bu birliğin bozulması ile şehir devletlerinin ortaya çıktığı bir dönem yaşanmıştır.
B) Hititlerde Devlet Yönetimi:
-Başlangıçta Hitit Krallığı FEODAL BEYLİKLERDEN oluşmuştur. Daha sonra Merkezi Krallık
güçlenerek Eyaletlere merkezden valiler atanmıştır.
NOT: Aynı esneklik burada da kendisini gösterir. Hitit devletinde federatif yönetimin görüldüğü bir
dönem, ardından merkeziyetçi yönetimin görüldüğü bir dönem yaşanmıştır.
-Hititlerde Kral aynı zamanda başkomutan, başyargıç ve başrahiptir.
NOT: “Başrahip” ifadesi teokratik devlet yönetimini, “başyargıç” ifadesi ise hukukun bağımsız olmadığını
gösterir.
-Hititlerde Kralın yanında, ona yardımcı olan PANKUŞ MECLİSİ bulunurdu.Bu meclis Hitit ileri
gelenlerinden (Asiller-Soylular)oluşurdu.
NOTT: Pankuş Meclisi Hititlerin ilk zamanlara Kralı denetlemek, gerekirse görevden almak gibi geniş
yetkilere sahipti. Yani KARAR ORGANI durumundaydı. Hitit İmparatorluk döneminde ise Kralın gücü
artmış, Pankuş ise bir DANIŞMA MECLİSİ haline dönüşmüştür.Aynı esnek durum burada da kendini
gösteriyor.
-Hitit devlet yönetiminde Kraldan sonra en yetkili kişi “TAVANANNA” denilen Kraliçedir. Tavananna dini
törenlere başkanlık yapar, Kral savaşa gittiğinde ülkeyi yönetir, Pankuş meclisine başkanlık yapardı.
C) Hititlerde toplum yapısı
-Hitit toplumu da tüm İlk Çağ toplumları gibi sınıflara ayrılmıştır. Sırasıyla Kral ve ailesi, asiller, rahipler,
askerler, memurlar ve köleler gelir.
NOT: Hitit toplumu sınıflara bölünmesine rağmen bu, katı bir sınıfsal yapı değildir. Sınıflar arasında geçiş
ve ilişki vardır. Örneğin; Köle biri ile hür biri evlenebilir. Ya da bedelini ödeyen bir köle hür biri olabilir.
NOT: Aynı İNSANCILLIK burada da kendisini gösteriyor.
D) Hititlerde Hukuk:
-Hitit hukuku Mezopotamya hukukundan etkilenmesine rağmen onunla kıyaslanırsa çok daha İnsancıldır.
-Cezalar daha hafiftir. Para cezasına çevrilebilir. Ölüm cezası nadiren uygulanır.
-Bu açıdan Hitit yasaları DÜNYANIN İLK MEDENİ KANUNU kabul edilir.
NOT: Aynı İNSANCILLIK burada da kendisini gösteriyor.
E) Hititlerde Din:
-Hititler bütün ilk çağ toplumları gibi çok tanrılı (politeist)dinlere inanmışlardır.
-Orta Asya’dan getirdikleri kendi tanrılarına inandıkları gibi, karşılaştıkları tüm kavimlerin tanrılarına da
saygı duymuşlardır.
-Bu yüzden Hititler döneminde Anadolu’ya “ BİN TANRI İLİ” denilmiştir.
NOT: Aynı esneklik burada da kendisini gösteriyor.
F) Hititlerde Yazı,dil ve edebiyat:
-Hititler Asur çivi yazısını ve kendi Hiyeroglif yazılarını kullanmışlardır. Hititlerden kalan en önemli yazılı
eserler “ ANALLAR” dır.
-HİTİT ANALLARI, Krallar tarafından tanrıya hesap vermek amacıyla yazılan YILLIKLARDIR. Bu
yıllıklarda Krallar başarıları kadar başarısızlıklarını da yazmışlardır.
-Bu yüzden Hitit analları objektif tarih yazıcılığının başlangıcı kabul edilir.
G) Hititlerde Sanat:
-Hitit sanatı Mezopotamya sanatının etkisinde kalmıştır. Heykelcilik ve kabartmacılık gelişen başlıca sanat
dallarıdır.
-Hitit sanatının en güzel örnekleri: Çorum – Yazılıkaya kabartmaları, Konya – İvriz kabartmaları
İYONYALILAR
Tarihte İYONYA İzmir(Foça) ile Büyük menderes nehri arasındaki bölgeye verilen addır.
Mora Yarımadası’nda ( Yunanistan ) yaşayan Akalar, Dorların istilasına maruz kalınca, Batı Anadolu’da
İzmir ve çevresine gelerek Smryrna (İzmir), Milet, Efes, Foça gibi şehir devletleri kurmuşlardır.
NOT: Bu yüzden İyon medeniyeti pek çok açıdan Yunan medeniyetine benzer. Ege ve Yunan
Medeniyetlerinin içinde kabul edilir.
NOT: Şehir Devletleri varsa siyasi birlik yok demektir.
-İyon şehir devletleri önce Krallık (Monarşi), sonra OLİGARŞİ ve en sonunda DEMOKRASİ ile
yönetilmiştir.
MONARŞİ: yönetimde tek bir kişinin söz sahibi olduğu yönetim biçimi.
OLİGARŞİ (ARİSTOKRASİ ): yönetimde imtiyaz sahibi bir sınıfın (soylular, asiller vb) söz hakkının
olduğu yönetim biçimi.
DEMOKRASİ: Yönetimde toplumun tamamının söz sahibi olduğu, yani halkın yönetime katılabildiği
yönetim biçimi.
-Ege kıyı şeridine sıkışan, Kara ticareti yapma olanakları Lidyalılar tarafından kesilen İyon şehir devletleri
Baba mesleğini, DENİZ TİCARETİ ve KOLONİCİLİK yapmışlardır.
NOT: İyonyalılar Fenikelilerden farklı olarak kurdukları Kolonileri bir sömürge olarak değil; VATAN
olarak görmüşlerdir.
İyonya İlk Çağın en önemli Kültür ve Bilim merkezlerinden biri olmuştur. Bu gelişmişliğin
sebepleri ise:
-Kolonicilik ve deniz ticareti sayesinde büyük zenginlik elde edilmesi ve ekonomik refahın yükselmesi
-Yine kolonicilik sayesinde farklı kültürlerle etkileşim kurabilmeleri
-İyonya’nın Asya ile Avrupa’nın kesişme noktasında olması böylece her iki kültürü tanıyarak kendi
bünyesinde birleştirmesi ( EN ÖNEMLİ NEDEN )
-Şehir devletlerinde serbest düşünce ortamının var olması
NOT: İyon şehir devletlerinde yönetimler teokratik değildir. Din adamlarının yönetimde etkisi yoktur.
Serbest düşünce ortamının gelişmesinde bunun payı büyüktür.
Gelişmiş kültür ve bilim sayesinde:
-TALES, PİSAGOR, HİPOKRAT gibi bilim adamları yetişmiştir.
-Mimari, heykel başta olmak üzere pek çok sanat dalında gelişmişlerdir.
-Oligarşi, demokrasi gibi daha gelişmiş yönetim şekillerinin ilk örnekleri görülmüştür.
-Serbest düşünce ortamı daha da gelişmiştir.

İyonlarda din ve inanış


-İyon dini ile Yunan dini aynıdır. Tanrılarını İnsan gibi düşünmüşler, ölümsüz olduklarına inanmışlardır.
-Başlıca tanrıları Zeus, Posiedon, Hera, Afrodit, vs.
URARTULAR
-Urartu Devleti, Doğu Anadolu’da Asya kökenli Hurriler tarafından kurulmuştur.
-Başkentleri TUŞPA (bugünkü VAN)’dır.
NOT: Başkent varsa siyasi birlik vardır.
-Önce Asurlular sonra Kimmerlerle mücadele eden Urartu Devleti’ne Medler son vermiştir.
-Savaşçı bir toplum olan Urartular, maden işlemeciliği, kaya oymacılığı, kabartma resim gibi sanat
dallarında ustalaşmışlardır.
-Doğu Anadolu’da ileri bir uygarlık kuran Urartular kaleler, su kanalları, su bentleri yapmışlardır.
-Urartuların başlıca geçim kaynağı HAYVANCILIK’ TIR. Bu nedeni Doğu Anadolu’nun coğrafi şartlarıdır.
-Urartular ölüleri için oda biçiminde mezarlar yapmışlar; ölülerini eşyaları ile birlikte gömmüşlerdir. Bu bize
ölümden sonra hayatın varlığına(Ahiret) inandıklarını gösterir.
FRİGYALILAR
-Frigyalılar Sakarya ırmağı havzasında kurulmuş bir uygarlıktır.
-Başkentleri Gordion’dur.(Anara’nın Polatlı ilçesi yakınlarında)
-Frigler ilk siyasi birliklerini MÖ 750’li yıllarda kurmuştur.
-Bilinen ilk kralları GORDİOS’tur.
-Ülkenin başkenti adını bu kraldan almıştır.
-Frigler en parlak zamanlarını Kral MİDAS zamanında yaşamışlardır.
NOT: Kulakları uzun olduğu için adı hikâyelere, şarkılara konu olan ünlü EŞEK KULAKLI MİDAS
-Kimmer saldırıları ile zayıflayan Frigler önce Lidyalıların ardından da Perslerin egemenliğine girmiştir.
NOT: Friglerin en çok bilinmesi gereken yönü başlıca geçim kaynaklarının TARIM ve HAYVANCILIK
olmasıdır. Çünkü geçim kaynakları hukuklarından sanatlarına, Dinlerinden edebiyatlarına her alanda
belirleyici olmuştur.
Şöyle ki:
-Frigler tarım ve hayvancılığı korumak, geliştirmek için özel kanun ve kurallar koymuşlardır. Örneğin öküz
öldürmenin, saban kırmanın cezası ölümdür.
-Çok tanrılı dinlere inanan Friglerin en büyük tanrıları bereket tanrıçası KİBELE’dir.
-Frigler “FABL” türünün yaratıcısıdır.
-TAPATES denilen Frig halı ve kilimleri çok ünlüdür. Dolayısıyla dokumacılıkta ileri gitmişlerdir.
-Üzerlerinde hayvan figürleri olan çanak çömlekler yapmıştır.
- Fibula:Friglerin icat ettiği çengelli iğnedir.

LİDYALILAR
-Lidyalılar MÖ 1200’lerde Anadolu’ya gelmişlerdir.
-Friglerin ve Urartuların son dönemlerini yaşadığı sıralarda Lidya devleti kurulmuştur.
-Lidyalılar Gediz ve Küçük Menderes vadileri arasında kalan bölgede yaşamışlardır.
-Lidya Devleti’nin kurucusu Kral GİGES’tir.
-Devletin başkenti SARDES ( SARD ) şehridir.(Manisa’nın Salihli ilçesi yakınlarında)
-Lidyalılar en parlak zamanlarını Kral Krezus döneminde yaşamıştır.
NOT :“Karun kadar zengin” özdeşinin doğmasına sebep olan ünlü KARUN HAZİNELERİ Lidya
Kralı Krezus’un mezarından çıkmıştır.
-Pers saldırılarına dayanamayan Lidya devleti MÖ 546’da yıkılmış, Anadolu Pers egemenliğine girmiştir
NOT: Frigyalılar için tarım ve hayvancılık ne ise Lidyalılar için de TİCARET (KARA TİCARETİ) odur.
-Lidyalılar Ticareti geliştirebilmek için Sard’dan başlayıp Mezopotamya’ya kadar uzanan KRAL YOLUNU
yapmıştır.Doğu - Batı arasında ticaretin ve kültürel etkileşimin hızlanmasını sağlamıştır.
-Lidyalılar dünyada PARAYI ilk kez kullanan uygarlıktır.
Paranın icadı ile;
1. Takas usulüne dayalı ticaret sona ermiş;
2. Toplumlar arası ticaret, dolayısıyla da etkileşim hızlanmıştır.
3. Bankacılık, Tefecilik gibi yeni iş alanları da ilk kez Lidyalılarda ortaya çıkmıştır.

Lidyalılar Anadolu’da ÜCRETLİ ASKERLİK sistemine dayanan bir ordu kurdular. Askerler vatan
sevgisinden yoksun olduğu için ücretli ordu çabuk dağıldı. Bu durum Lidyalıların yıkılmasını hızlandırdı.

4. İRAN UYGARLIĞI
-İran’da önce Medler sonra Persler hâkim olmuştur.
-Özellikle persler çok büyük bir imparatorluk kurmuştur.
-Medler ve Persler tarafından oluşturulan bir uygarlıktır.
-Perslerde mutlakıyete dayalı merkezî bir yönetim geliştirmiştir.
-Kralın yanında aynı zamanda bir danışma meclisi vardı.
-Ülke SATRAPLIK denilen eyaletlere ayrılmış ve buralara merkezden gönderilen ve SATRAP denilen
valiler tarafından yönetilmiştir.
NOT: Satraplık uygulaması Pers Devleti’nde merkeziyetçi bir yönetimin olduğunu gösterir.
-Persler, düzenli işleyen ilk posta (haberleşme) teşkilatını oluşturarak, merkezî otoriteyi güçlendirmeyi
amaçlamışlardır.
NOT: Posta teşkilatı, Pers Devleti’nde merkeziyetçi bir yönetimin olduğunu gösterir.
-Zerdüştlük denilen inanç kültürü benimsenmiştir.
-Çivi yazısını kullanmışlardır.
-Mimari alanında ilerlemişler, görkemli yapılar oluşturmuşlardır. Persler Mezopotamya, Mısır, Anadolu ve
Yunan sanatlarını etkisinde kalarak “Pers Üslubunu yaratmışlardır.
-Pers İmparatorluğu'na MÖ IV. yüzyıl sonlarına doğru Makedonya kralı Büyük İskender son vermiştir.
5. HİNT UYGARLIĞI
-Hindistan’da ilk uygarlık MÖ4000 yıllarında İNDUS nehri çevresinde ortaya çıkmıştır.
-Hindistan’da siyasi birlik kurulamamıştır. Bu yüzden Hindistan “RACALIK” denilen küçük prensliklerle
yönetilmişlerdir.
-Hindistan’da Hinduizm, Brahmanizm, Taoizm, Konfiçyüslük, Manihaizm gibi dinler vardır.
-Doğal kaynaklarıyla çok zengin olan Hindistan tarih boyunca bundan dolayı pek çok istilaya uğramıştır. Ve
20 yy’a kadar bağımsız bir devlet kuramamışlardır.
-İstilaya uğramalarının bir diğer sebebi ise KAST SİSTEMİ’dir.
KAST SİSTEMİ: Dünyadaki en katı toplumsal sınıflaşmayı içeren sistemdir. Hindistan’a sonradan gelen
Ari’ler yerli halkı kolay idare edebilmek için Hinduizm’in içine bu sistemi yerleştirmişlerdir. Kast
sisteminde sınıflar arasında geçiş ve ilişki yoktur.
KAST SİSTEMİ yüzünden Hintliler hiçbir zaman birleşik bir toplum olamamışlar; bu da Hindistan’ı
istilalara açık hale getirmiştir.

ÇİN UYGARLIĞI
-Çin uygarlığı dünya’nın en eski ve gelişmiş uygarlıklarından birisidir.
-Çin uygarlığının oluşmasında Çin kültürünün yanında Türk, Moğol ve Tibet kültürleri de etkili olmuştur.
-Zaman zaman kesintiye uğrasa da Hanedanlıklar tarafından yönetilmiştir.
-Çin'de iki türlü mimari gelişmiştir. Askeri mimari (Çin şeddi), Dini mimari (Budist tapınakları).
-Çin uygarlığının temelini Konfiçyüslük öğretisi oluşturur. Ayrıca Budizm, Taoizm dinleri de yaygındır.
-Çin ekonomisi Tarım ve Ticarete dayanır.
İPEK YOLU: Çin’de başlayıp Avrupa ya kadar süren dünyanın en büyük kara ticaret yoludur.
En çok taşınan mal sadece Çin’de üretilen ipek olduğu için bu adı almıştır. İpek Yolu büyük bir zenginlik ve
güç kaynağıdır. Bu yüzden Türk-Çin mücadelesinin temeli olmuştur.
NOT: Kâğıt, Matbaa, Barut, Pusula ve Mürekkep Çinlilerin dünyaya en büyük armağanlarıdır. Her biri
çok önemli gelişmelere neden olmuştur.

DOĞU AKDENİZ UYGARLIKLARI(FENİKELİLER-İBRANİLER)


Akdeniz’in doğusunda yaşamış iki uygarlık vardır. Bunlar:
A) FENİKELİLER
-Sami ırkından olan Fenikeliler Lübnan dağları ile Doğu Akdeniz kıyısı arasındaki bölgede yaşamışlardır.
-Şehir devletleri halinde yaşamışlardır.
-Başlıcaları SUR, SAYDA, BİBLOS’TUR.
Fenikelilerin en önemli özelliği: Deniz ticareti yapmaları ve Akdeniz kıyılarında kurdukları
kolonilerdir. Fenikeliler bu ticaret ve koloniler aracılığıyla Doğu ve Batı uygarlıkları arasında bir köprü
olmuştur.
NOT: Fenike koloniciliğinin yunan ve iyonlardan en önemli farkı kolonilerini sömürge olarak görmeleridir.
Vatan olarak görmemişlerdir.
En ünlü Fenike kolonisi KARTACA’dır. Tarihte Roma-Kartaca savaşları ve Kartacalı komutan HANİBAL
çok ünlüdür
-Fenikelilerin uygarlığa en büyük katkıları Harf yazısını bularak FENİKE ALFABESİ’ni oluşturmalarıdır.
Mısır’dan aldıkları hiyeroglifi (resim yazısı) geliştirerek günümüz Latin alfabesinin temelini oluşturan 22
harfli ilk alfabeyi bulmuşlardır. (Daha sonra İyon, Yunan ve Romalılar geliştirmiş, Lâtin Alfabesi
oluşmuştur.)
B) İBRANİLER:
-Sami asıllı bir kavim olan İbraniler eski çağda Suriye ile Mezopotamya arasında göçebe olarak yaşamışlar,
daha sonra Filistin’e yerleşmişlerdir.
-Burada MÖ1040’da bir krallık kurdular. Bu krallığın başına geçen Hz. Davut KUDÜS şehrini kurarak
başkent yaptı.
-Oğlu Hz. Süleyman zamanında bu krallık güçlendi ve zenginleşti.
-Hz. Süleyman’ın ölümünden sonra aralarındaki birlik bozuldu. Bir kısmı Asurluların, bir kısmı da
Babillilerin hâkimiyetine girdi.
-İbranilerin tarihi Sürgünlerle doludur. İlk sürgünü Babilliler yapar, daha sonra ise Romalılar tarafından
sürülürler. 20 yy’a kadar Avrupa’nın çeşitli yerlerinde dağınık halde yaşayan İbraniler 1948’de İSRAİL
Devleti’ni kurdular.
İbranilerin en önemli özelliği:
İlk Çağdaki medeniyetler arasında tek tanrılı bir dine inanan tek kavim olmalarıdır.YAHUDİLİK
( MUSEVİLİK ) dinine inanmışlardır. İbraniler bu dinin sadece kendilerine geldiğine inandıkları için
yaymaya çalışmamışlardır. Yani Yahudiliği Milli bir din haline getirmişlerdir.
NOT: Bu din mensupları sürgünlerle dağınık halde yaşamalarına rağmen benliklerini korumalarını
sağlamıştır.

EGE VE YUNAN UYGARLIKLARI(GİRİT-MİKEN(AKA)-YUNAN)


Ege adaları,Yunanistan,Makedonya,Batı Trakya ve Batı Anadolu’yu içine alan bölgeye EGE Bölgesi denir.
Ege ve Yunan uygarlığı;
-Ege Denizi’ndeki adalar,
-Yunanistan,
-Makedonya,
-Trakya,
- Batı Anadolu’da yaşayan toplulukların meydana getirdiği bir uygarlıktır.
Ege ve Yunan uygarlığı:
-Girit uygarlığı
-Miken uygarlığı
-Yunan uygarlığı
olmak üzere 3 dönemde ele alınmaktadır.
1. GİRİT UYGARLIĞI:
-Ege uygarlıklarının ilki(en eskisi) Girit adasında kurulmuştur.
-En önemli yerleşim yeri KNOSSOS’tur.
-Girit’in Ege ile Akdeniz arasında olması çevre kültürlerle sürekli ilişkide olmasını sağlamıştır.
2. MİKEN UYGARLIĞI:
MÖ. 2000’lerde Mora yarımadasına ulaşan Akalar burada MİKEN şehrini kurdular.Çanakkale boğazına
hakim olmak için Truvalılarla savaştılar. (Efsanevi Truva savaşları)Aka egemenliğine MÖ 1200lerde Dorlar
sonverdi.

3. ESKİ YUNAN UYGARLIĞI:


-Akaların egemenliğine son vererek Yunanistan’ı ele geçiren Dorlar şehir devletleri kurdular.
-Önce Persler sonra kendi aralarında ki mücadeleleri (Pleponnes Savaşları), İskender’in Yunanistan’ı ele
geçirmesine kadar sürdü.
-Yunanlılar “POLİS” adı verilen şehir devletleri kurmuşlardır.
-Bu şehir devletlerinin başlıcaları Atina, Isparta, Korint, Larissa, Megara
-Yunanlılar, Yunanistan da tarıma elverişli arazinin az olması nedeniyle DENİZ TİCARETİ ve
KOLONİCİLİK ile uğraşmıştır.
Tıpkı İyonyalılar gibi İlk Çağın en önemli Kültür ve Bilim merkezlerinden biri olmuştur. Bu
gelişmişliğin sebebi ise:
-Kolonicilik ve deniz ticareti sayesinde büyük zenginlik elde edilmesi ve ekonomik refahın yükselmesi
-Yunanistan’ın Asya ile Avrupa’nın kesişme noktasında olması böylece her iki kültürü tanıyarak kendi
bünyesinde birleştirmesi
-Şehir devletlerinde serbest düşünce ortamının var olması
Tüm bunlar sayesinde;
Bilim ve kültür merkezi haline gelmiş, Tarih (Heredot), tıp, aritmetik, geometri, astronomi, felsefe gibi
alanlarda öne çıkmış, Sokrates, Platon, Aristo gibi düşünürler yetişmiştir. Demokrasinin beşiği olmuş, ayrıca
İskender ve Hellenizim Roma hatta modern Avrupa kültürlerinin (rönesans) temelini oluşturmuştur.
Yunan toplumu da tüm İlk Çağ toplumları gibi sınıflara ayrılmıştır.
-Siyasi haklara sahip olan yurttaşlar,
-Toprağa bağlı hiçbir hakkı olamayan köylüler,
-Köleler olarak ayrılmıştır.
NOT: Sınıflı toplum yapısı vardır. Sınıflar arasındaki mücadele;
1. Çeşitli kanunların yapılmasında,
2. Oligarşiden demokrasiye geçilmesinde etkili olmuştur.
Sınıflar arasındaki çatışmaları engellemek için sırasıyla DRAGON, SOLON VE
KLİSTENES kanunları Atina'yı "demokrasinin beşiği"yapmıştır.
Bu kanunlarda
Dragon: Asilleri koruyan kanunlar hazırladı.
Solon: Köleliği kaldırdı. Borcu yüzünden köle durumuna düşenlerin borçlarının ödedi. Halkı gelirlerine göre
dörde ayırdı.
Klistenes: Sınıf farkını kaldırdı halkın yönetime katılmasını sağladı. Halk Meclisi önemli bir kurum haline
geldi ve sınıf farklılığı ortadan kaldırıldı. Böylece DEMOKRASİ rejimi ortaya çıktı.
YUNAN DİNİ:
-Çok tanrılı bir dine inanmışlardır.
-Zeus, Posiedon, Hera, Afrodit, Hades, Ares v.b pek çok tanrıları vardır.
-Tanrıları insan şeklinde ve ölümsüzdür.
-Bu düşünce onları tanrılarının heykellerini yapmaya götürmüştür.
-Böylece eski yunanda heykel sanatı ve mimari gelişmiştir.
Yunanlılar OLİMPİYAT oyunlarının yaratıcısıdır.
En büyük tanrıları ZEUS’u onurlandırmak için onun yaşadığına inandıkları OLİMPOS dağı eteklerinde 4
yılda bir, bir araya gelerek yarışmalar yapmışlardır. Bu oyunlar günümüzde Olimpiyat oyunlarına temel
olmuştur.
NOT: Yunanlılar şehir devletleri halinde yaşadıkları için siyasi birlik yoktur. Buna rağmen kültürel olarak
birleşmiş bir yunan toplumu vardır. Bu kültür birliğinde Olimpiyat oyunlarının çok büyük katkısı vardır.

ZEUS HEYKELİ
Zeus Tapınağının içinde bulunan heykel, tapınağa ancak sığabiliyordu, hatta oturur vaziyette tasvir edilen
Zeus, ayağa kalksa yıkılacakmış gibi duruyordu." Heykel 12 m yüksekliğindeydi.
Dünyanın yedi harikası arasında sayılan heykel, Yunanlılar tarafından, yeni kurulan İstanbul’a taşınmıştır ve
orada 462 yılındaki büyük yangında yok olmuştur.

BÜYÜK İSKENDER VE HELENİZM


-Büyük İskender babası Filip’in öldürülmesinden sonra Hellen birliğinin başına geçti. II. Filip Yunan şehir
devletlerini egemenliği altına alarak ‘’HELEN BİRLİĞİ’’ni gerçekleştirmişti.Onun ölümünden sonra yerine
g oğlu III.Aleksander(Büyük İskender) geçti.Büyük İskender Asya (Pers) seferine çıktı.Persleri MÖ.334
Granikos Savaşında ve MÖ.333İssos Savaşında yenerek Anadolu’daki Pers hakimiyetine son verdi.Ayrıca
MÖ.331 yılında Gavgamela savaşında Persleri bir kez daha yenerek Pers İmparatorluğuna son verdi.
Suriye’yi ve Mısır’ı ele geçirdi. Ardından Mezopotamya ve Pers ülkesini işgal etti.
-Hayber geçidini aşarak Hindistan’a gitti.
-Askerlerin isteksizliği üzerine Babil’e geri döndü. Burada 33 yaşında vefat etti.
NOT:Bu kadar kısa sürede dünyanın o zamana kadar gördüğü en büyük imparatorluğu kurdu.
Ayrıca Asya seferi sonucunda;
-Büyük İskender adına birçok şehir kuruldu. Bu şehirlerde kütüphaneler açıldı.
-Beraberinde götürdüğü birçok bilim adamı doğu uygarlığa ait eseleri inceledi ve yeni eserler yazdı.
-Tüm bunlar sonucunda batı ve doğu kültürlerinin kaynaşması ile HELENİSTİK KÜLTÜR
(HELENİZM) ortaya çıktı.
-İskender imparatorluğu çabuk dağılsa da, Helenistik dönem yaklaşık 300 yıl sürdü ve roma
imparatorluğunu etkiledi.
Büyük İskender’in Asya seferi sonucu doğü ve batı kültürlerinin sentezi olan ‘’HELENİZM’’adı verilen bir
kültür(medeniyet) ortaya çıktı.
NOT:Helenizim Yunan kültürünün Anadolu,Mısır,Pers(İRAN) ve diğer kültürlerin birbiriyle kaynaşması
sonucu ortaya çıkmıştır.
Büyük İskenderin ölümünden sonra imparatorluk;
-Makedonya(Antigonitler) Krallığı
-Asya(Selevkoslar) Krallığı(Anadolu’dan Hindistan’a kadar olan topraklarda)
-Mısır(Ptolemeler) Krallığı olarak üçe ayrılmıştır.
Selevkosların da kısa sürede parçalanması ile Anadolu da Pontus, Kapadokya, Bitinya ve Bergama
Krallıkları ortaya çıktı.Bu krallıklardan özellikle Bergama krallığı kültürel açıdan çok önemlidir.
Çünkü:
-Parşömen kâğıdını icat etmişlerdir. Bu kâğıt kil tablet veya papirüsten çok daha ucuz ve kullanışlıdır.
-Helenistik dönemin en büyük kütüphanelerinden birini kurmuşlardır.
-Zamanın çok önemli bir sağlık merkezi olmuştur. ( ASKLEPİON )
-Dünyaca ünlü ZEUS SUNAĞI bu uygarlığa aittir.
ZEUS SUNAĞI
Bu gün sadece merdiven kısmı Bergama'da bulunan, devrin padişahı tarafından Almanlara "değersiz taşların
müttefiklerimize
verilmesinde sakınca yoktur" şeklinde bizzat devlet fermanıyla verilen, taş taş sökülüp, numaralandırılarak;
kum çuvallar içinde
Berlin'e tren yolu ile taşınan ve orada tekrar birleştirilen Helenistik dönemin en gözde yapılarındandır.
Bugün BERLİN MÜZESİNDE sergilenmektedir.

ROMA UYGARLIĞI
-İtalya yarımadası ve Akdeniz çevresinde kurulan büyük bir uygarlığa adını veren ROMA şehri MÖ 753’te
ROMULUS tarafından kurulmuştur.
-Roma’da sırasıyla Krallık, Cumhuriyet ve İmparatorluk dönemleri yaşanmıştır. Roma'nın siyasi tarihi;
-Krallık Dönemi
-Cumhuriyet Dönemi
ve İmparatorluk Dönemi olarak üçe ayrılır.
Sınıf farklılıkları vardır. Halk sosyal yönden üç sınıfa ayrılır.
1-Patriciler (Asiller-Roma’nın yerli halkı)
2- Plepler (Vatandaş-Roma’ya sonradan gelenler),
3Köleler.
NOT: Roma’da da tıpkı Yunanistan’da yaşanan sınıf çatışmasının benzeri PATRİCİ ( Soylular) ile
PLEPLER ( Hiçbir siyasi hakka sahip olmayan halk) arasında yaşanmıştır. Yaşanan mücadelelerin sonunda
Yunanistan’daki kanunlar örnek alınarak 12 LEVHA KANUNLARI hazırlanmıştır. Bu kanunlar Modern
Avrupa Hukukunu temeli olarak kabul edilir.
-Roma İmparatorluğu KAVİMLER GÖÇÜ’ nün yarattığı sarsıntıya dayanamayarak 395’te ikiye ayrıldı.
Batı Roma’nın merkezi ROMA olurken, Doğu Roma (BİZANS)’nın merkezi İSTANBUL oldu. Kavimler
göçünden kısa süre sonra Batı Roma İmp.’u yıkıldı.(476). Doğu Roma ise 1453’e kadar ayakta kaldı.
-Romalılar çok tanrılı bir inanca sahipti. (PAGANİZM) Yunan tanrılarını benimsemişlerdi. Roma İmp.
Döneminde HIRİSTİYANLIK ortaya çıktı ve yayıldı.
Başlangıçta bu dinin yayılmasını engellemeye çalışsalarda MİLANO FERMANI ile 313 de serbest
bıraktılar. 381’de ise resmi din olarak kabul ettiler.
Roma döneminde Anadolu;
-Devlet’in merkezine uzak olduğu için nispeten sönük geçmiştir.
-Bu dönemden kalma eserlerin en önemlisi Antalya’daki Aspendos tiyatrosudur.
-İstanbul Sultanahmet meydanında bulunan obelisk ( dikili taş ) mısır medeniyetine ait olup Romalılar
tarafından İstanbul’a getirilmiştir.
Doğu roma ( Bizans) döneminde ise Anadolu;
-Özellikle İstanbul daha önemli bir konuma gelmiştir.
-Hem Bizans hem de 18.yy’a kadar Osmanlı dönemlerinde İstanbul tartışmasız dünyanın en büyük
metropolüdür.
-Bizans’tan kalan başlıca eserler: Ayasofya, Binbirdirek Sarnıcı, Yerebatan Sarnıcı
İNSAN VE ÇEVRE (HAYAT TARZLARI NASIL OLUŞTU?)
Tarih boyunca toplumlar, hayat tarzları, sanat anlayışları, geçim kaynakları, kültürleri gibi pek çok konuda
başka toplumlardan ayrılmıştır. Bu farklılaşmanın en önemli nedeni toplumların yaşadıkları coğrafyadır.
Buzul Çağında üretim için gerekli şartlar oluşmadığı için insanlar Avcılık ve toplayıcılıkla geçimlerini
sürdürdü. Ancak bu yaşantının zorlukları vardı. Buzul Çağı’nın sonlarına doğru iklimin yumuşaması,
buzların erimesi ile birlikte üretici yaşam için gereken koşullar ortaya çıktı. Üreticilik beraberinde yerleşik
yaşamı, bu ise toplumsal hayatın başlamasını sağladı.
İlk yerleşimler ve büyük uygarlıklar;
-Mezopotamya,
-Mısır,
-Hindistan,
-Çin,
-Doğu Akdeniz,
-Anadolu’da ortaya çıktı.
İlk büyük uygarlıklar;
-İklimin sıcak olduğu, Ekvatora yakın alanlarda ve Su kenarlarında ortaya çıkmıştır.

İLK ÇAĞDA GÖÇLER


İnsan toplulukları, iklim değişiklileri, savaşlar vb.pek çok nedenle tarih boyunca göç etmek zorunda
kalmıştır.
İlk çağın en büyük göç hareketleri:
1. EGE GÖÇLERİ:
MÖ 13. Yüzyıl sonralından itibaren başlamamışlardır. Doğu Avrupa’da yaşayan kavimler kıtlık nedeniyle
göç ettiler. Bunlardan İlliryalılar İtalya’ya, dorlar ise Yunanistan’a girdiler. Yunanistan’da yaşayan kavimler
Dor baskısından kurtulmak için Yunanistan’dan ayrıldılar.“Deniz kavimleri” adını alarak Anadolu, Kıbrıs,
Suriye ve Mısır’a doğru ilerlediler. Ege göçleri sonucunda başta Anadolu olmak üzere Doğu Akdeniz
kıyılarındaki yerleşmeler tahrip oldu. Hitit Devleti yıkıldı. Onun yerine kültür bakımından daha geri olan
kavimlerin
kurduğu küçük devletler ortaya çıktı.

2. İLK ÇAĞ’DA YAHUDİ SÜRGÜNLERİ:


İsrailoğulları(İbraniler) Mısır’da yaşadıkları sırada firavunun baskısına uğradılar.Peygamberleri Hz. Musa
liderliğindeFiravundan kaçarak bugünkü Filistin topraklarına geldiler. Burada İsrail Krallığını kurdular. Bu
devlet Hz. Süleyman’dan sonra İsrail ve Yahuda devletlerine ayrıldılar. İsrail devleti Asurlular tarafından
yıkılarak halkı İran ve Irak içlerine sürgün edildi. Yahuda devleti ise Babilliler tarafından yıkıldı. Bunlarda
Babil’e sürgün edildi. Babil devleti yıkıldıktan sonra eski topraklarına geri döndüler.Yahudiler Roma idaresi
altında rahat yaşasalar da çıkardıkları isyanlar sonucu imparatorluğun uzak köşelerine bir kez daha sürgün
edildiler ve Filistin’e geri dönmeleri yasaklandı.

3. İLK HIRİSTİYANLARIN ROMA BASKISINDAN KAÇMALARI:


İlk Çağ’da dini inançları nedeniyle baskıya uğrayan bir diğer topluluk Hıristiyanlar olmuştur.
Hz. İsa Kudüs’te doğmuş ve bu dini yaymaya başlamıştır. Bu din hem Romalılar hem de Yahudiler
tarafından engellenmeye çalışılmış hatta Hz. İsa bu amaçla çarmıha gerilmiştir. Hz. İsa’dan sonra da bu din
Havariler aracılığıyla yayılmaya devam etmiştir. Bu Yüzden ilk Hıristiyanlar Kudüs’ten sürülmüştür. Bu da
Hıristiyanlığın Anadolu ve Yunanistan’da yayılmasını sağlamıştır.
Hıristiyanlık ilk zamanlarda köleler ve fakirler arasında yayılmıştır. Hıristiyanların sayıları arttıkça
Roma’nın baskısı da artmıştır. Bunun üzerine Hıristiyanlar kentlerden kaçarak başta Kapadokya olmak
üzere Anadolu’nun kırsal kesimlerindeki mağaralara sığınmışlardır.(Derinkuyu, Kaymaklı yer altı şehirleri
gibi)

İLK ÇAĞ’IN TÜCCAR TOPLULUKLARI VE ÖZELLİKLERİ


ASURLAR
-MÖ II. binin başlarından MÖ 612’de yıkılışına kadar varlıklarını sürdürdüler.
-Başta Kaniş (Kültepe) olmak üzere Anadolu’nun pek çok yerinde ticaret merkezleri kurdular.
-İki yüzyıl kadar Anadolu’da sürdürdükleri ticari faaliyetler, Koloni devri (MÖ1950-1750) olarak
isimlendirilir.
FENİKELİLER
-Doğu Akdeniz sahil şeridinde genel olarak denizcilik ve deniz ticareti ile uğraşmışlardır.
-MÖ XII. yüzyılda siyasi bir güç olarak ortaya çıkmış ve MÖ II. yüzyıla kadar varlıklarını devam
ettirmişlerdir.
-Zamanla Mısır, Kıbrıs, Girit ve Rodos dışında Sicilya, Sardunya ve İspanya’ya kadar uzanan birçok yerde
ticaret kolonileri kurdular.
-Batı Akdeniz’de de ticaret kolonileri kurdular..
LİDYALİLAR
-MÖ VII. yüzyılda Gediz ve Küçük Menderes vadileri merkez olmak üzere Kral Giges zamanında bağımsız
bir devlet hâline gelmiştir.
-İnsanlık tarihinde ilk kez madeni parayı (sikke), ücretli askerlerinin maaşlarını ödemek için icat ettikleri
tahmin edilmektedir
SOĞDLAR
-Kök Türk koruması altındaki Çin’den İtalya’ya kadar uzanan İpek Yolu üzerindeki ticareti kontrol ettiler.
NOT:İlk Çağ’da diğer tüccar toplumlar Yahudiler,Yunanlılar ve İyonyalılar’dır.

SİYASİ ORGANİZASYONLAR:
Toplumların devletleşme süreci olarak nitelendirilebilecek bu durum şu aşamalarda gerçekleşmiştir.
1-Kabile Konfederasyonları
2-Şehir Devletleri
3-İmparatorluklar
KABİLE: Aynı atadan gelen ve birbirine kan bağıyla bağlı bulunan insan topluluklarına denir.Kabile
konfederasyonları şeklinde örgütlenmelere Anadolu’da Hititler,Mezopotamya’da Sümerler ve eski
Mısır’daki eski Mısır Devletleri örnek gösterilebilir.
ŞEHİR DEVLETLERİ: İlk olarak Mezopotamya’da ortaya çıkmış Sümerler tarafından kurulmuştur.
Şehir devletlerine;
Mezopotamya’da(Sümerler) SİTE
Mısır’da NOM
Yunanistan’da(Dor ve İyon) POLİS adı verilmiştir.
KOLONİ: Ülkeleri dışında ele geçirilen toprakları kendilerine bağlayarak bazen de kendi vatandaşlarını o
bölgeye yerleştirerek genellikle ticari faaliyetlerde kullanmak amacıyla oluşturulan idarelere KOLONİ
denir
Deniz koloniciliğinde Fenikeliler,Yunanlılar ve İyonlar
Kara koloniciliğinde Asurlular önemli bir yere sahiptir.
İMPARATORLUK: Topraklarında oturan çeşitli milletleri egemenliği altında toplayan devlet biçimidir.
Bir başka tanımla; İçersinde çeşitli unsurları (din, dil, etnik köken vb)barındıran devlet modelidir.
Kuşatıcı İmparatorluk: Ele geçirdikleri yerlerdeki kişileri ve kültürleri dışlamayıp oradaki insanları devlet
sistemi içinde kullanan ve onlardan yararlanan imparatorluklardır.ÖRNEK:Hititler
Kuşatıcı Olmayan İmparatorluk: Ele geçirdikleri topraklarda kültürel etkileşimde bulunmak veya
insanlardan faydalanmak yerine yağmalamaya çalışan imparatorluklardır.ÖRNEK.Asur,Akad ve Babil
İmparatorlukları
MONARŞİ: Siyasi gücün tek kişinin elinde bulunduğu ve yönetimin genellikle kan yoluyla aile bireylerine
geçtiği yönetim biçimidir.
TEOKRATİK MONARŞİ. Yönetimi dine dayalı olan krallık ve ya monarşi yönetimleridir.
OLİGARŞİ: Ülkenin belli bir grup veya zümre tarafından yönetilmesidir.
TİRAN: Yunan medeniyeti içinde aristokratlara veya halka karşı zaman zaman güç kullanarak yönetimi ele
geçiren zorba yöneticilere denir.
SATRAPLIK: Perslerde(İran’da) eyalet sistemine denir.Bu eyaletleri yöneten valilere SATRAP denir

İLK SİYASİ ORGANİZASYON TÜRLERİ


MONARŞİ:Siyasi gücün bir tek kişinin elinde bulunduğu ve yönetimin genellikle kan yoluyla aile
bireylerine geçtiği yönetim biçimidir.
OTOKRATİK YÖNETİM: Hükümdarın, bütün siyasal kudreti elinde bulundurduğu yönetim biçimi
TEOKRATİK YÖNETİM: Siyasi iktidarın, Tanrı’nın temsilcileri olduklarına inanılan din adamlarının
elinde bulunduğu toplumsal, siyasi düzen.
ARİRTOKRASİ: Soylular sınıfı.
İMPARATORLUK: İçerisinde çeşitli unsurları (din, etnik köken, dil vb) barındıran devlet modeli.
CUMHURİYET: Milletin, egemenliği kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği milletvekilleri
aracılığıyla kullandığı yönetim biçimi
TOTALİTER YÖNETİM: Demokratik hak ve özgürlüklerin baskı altında tutulduğu, bütün yetkilerin bir
elde veya küçük bir yönetici grubunun elinde toplandığı demokratik olmayan devlet düzeni.
FEODALİTE:Orta Çağda özellikle Batı Avrupa’da toprağı ve üzerinde yaşayan köylüleri tek bir kimsenin
malı sayan siyasal düzen.
OLİGARŞİ:Siyasal gücün birkaç kişilik bir grubun elinde toplandığı yönetim, aristokrasinin daralmış
biçimi.
MEŞRUTİYET:Hükümdarlıkla yönetilen bir ülkede hükümdarın başkanlığı altında parlamento yönetimine
dayanan hükûmet etme biçimi.
İlk Devletlerde Gücün Meşruiyet Kaynağı
✓ Meşruiyet (Meşru Olma Durumu): Bir eylemin, durumun veya kurumun toplum tarafından
normal, akla ya da geleneklere uygun, hukuki, ahlâken kabul edilebilir olarak görülmesi demektir.
✓ Toplumları yöneten siyasi güç, insanların kendisine itaatini sağlamak için gücünü meşru kılmak
zorundadır.
• İlk Çağ’ın siyasi oluşumların çoğu monarşi ile yönetilmiştir.
• Krallar, yönetimdeki meşruluğunu yani güçlerini dinden almıştır.
• Bu nedenle ilk devletlerde gücün meşruiyet kaynağı tanrısaldır.
✓ İlk Çağ medeniyetlerinde gücün meşruiyet kaynağı olan dinin yanında yöneticilerde soy kavramı
da önemliydi.
KANUNLAR DOĞUYOR
Hukuk: Toplum düzenini sağlamak için çıkarılmış ve devlet eliyle güçlendirilmiş kurallar bütünüdür.
Bir başka tanıma göre; bireylerin birbiriyle, bireylerin devlet ile ilişkilerini düzenleyen kurallar bütünüdür.
Hukuk kurallarının kaynakları şunlardır:
1-Gelenekler(Örf ve adetler) 2-Kutsal kitaplar(Din) 3-Akıl

URKAGİNA KANUNLARI(SÜMERLER)
-Yazının icadıyla birlikte yazılı hâle gelen hukuk kurallarının ilk örneğidir.Sümerler’e aittir.
-Yapılan düzenlemelerle daha çok borç affı gibi konuları işlemiş ve halk rahatlatılmaya çalışılmıştır.
HAMMURABİ KANUNLARI(BABİLLER)
-282 maddeden oluşur ve ön söz kısmında Baştanrı Marduk hakkında övücü sözler bulunmaktadır.
-’’dişe diş, göze göz” şeklinde değerlendirilen ve suçu işleyene aynı ağırlıkta cezayı içeren kanunlardır.
-Babiller’e aittir.
HİTİT KANUNLARI
-Kollektif cezalar da uygulanmış yani bazı suçlarda ceza sadece o kişiye değil suçlunun ailesine de
verilmiştir.
-Hukuk tarihinde ilk defa kasten öldürme ile kazara adam öldürmeyi birbirinden ayırmıştır.
-Cezalar belirlenirken sosyal sınıf farklılıkları esas alınmıştır.

KISA NOTLAR:
Matematikte sıfırın ilk defa kullanıldığı medeniyet-Hint
İlk Olimpiyatlar-Yunanlılar
İlk yazı-Sümerler
İlk yazılı kanunlar-Sümerler(Urkagina)
İlk güneş yılı esasına dayalı takvim-Mısırlılar
İlk ay yılı esasına dayalı takvim-Sümerler
İlk yazılı antlaşma-KadeşA
İlk kamu heykelleri-Yunanlılar
İlk para-Lidyalılar
Akdeniz’in ilk uzman gemicileri ve tüccarları-Fenikeliler
İlk tek tanrılı semavi din inancını benimseyenler-İbraniler
Demokrasi ve cumhuriyetin ilk izleri-Yunanlılar
Anadolu’da köy yaşamından kentsel hayata geçiş-Çatalhöyük
Hukuk tarihinde ilk defa kasten ve kazara adam öldürmeyi birbirinden ayıran hukuk kurallarına sahip
medeniyet-Hititler
Yakın Doğu’daki köy yerleşmelerinin ilk örneği-Çayönü
Sümerler MÖ 3200’de çivi yazısını bulup, “Ziggurat” adı verilen tapınaklar inşa etmiştir. Bu tapınaklarda
gözlem yaparak gök biliminde bilimsel gözlem yöntemini keşfetmiş, bilgileri tablolaştırmışlar ve astronomi
alanında ilerlemişlerdi.
Hint medeniyetinde, matematikçiler sıfırı ilk defa kullanmıştır.
Hititler, Pankuş adında bir meclis oluşturmuşlar, Tavananna denilen kraliçeleri yönetimde söz sahibi
olmuştur.
Asurlular kara kolonileri kurmuş ve yaptıkları ticaret yolları sayesinde Anadolu’yla güçlü bir ticaret bağı
oluşturmuştur. Bu ticaret faaliyetleriyle Sümerlerden öğrendikleri yazıyı Anadolu’ya getirmiş ve burada
tarih çağlarının başlamasını sağlamışlardır.
Urartular taş işçiliğinde gelişmiştir. Van Kalesi’nin yanında su kanalları, su bentleri ve mezar odaları inşa
etmiştir.
Babiller; mimaride gelişmiş,Kral Hammurabi tarafından Hammurabi Kanunları hazırlanmıştır.
Lidyalılar, insanlık tarihinde ilk kez madeni parayı (sikke) basmışlardır.
Yunan kentlerinde yapılan seçimler, cumhuriyet ve demokrasinin ilk izleri kabul edilir

Recayi TEKİN

You might also like