You are on page 1of 9

teokratik nitelikli patrimonyal bir devlet olan Osmanlı İm-

19. YÜZYILDA paratorluğu, modern bir hukuk devletine doğru evrim


geçirmeye başladı. Osmanlı devlet ve toplumunun modern-
REFORMLAR ve İZMİR leşme sürecine girmesindeki temel saik, Batı Avrupa
ülkelerinde görüldüğü gibi, giderek güçlenen ve kendi sınıf-
sal çıkarlarını gerçekleştirmek üzere siyasal, toplumsal ve
Dr. Taner KERİMOĞLU ekonomik yapıyı dönüşüme uğratan burjuva sınıfının var-
lığından kaynaklanmamıştır. Osmanlı Devleti’nde reform
düşüncesi, devlet yönetimini elinde bulunduran askeri ve
Giriş bürokrat kesimin, devletin uğradığı toprak kayıpları,
giderek çoğalan ayrılıkçı ayaklanmaları ve Batı Avrupa
19. yüzyıl, dünyanın diğer pek çok toplum ve ülkesi için ülkelerinin ekonomik boyunduruğunu engellemek mak-
olduğu gibi, Osmanlı devlet ve toplumu için gerçek an- sadından ortaya çıkmıştır.
lamda bir kırılma noktasıdır. Klasik dönemde oluşturduğu
siyasal ve toplumsal yapıyı, çeşitli ıslah girişimleriyle, 19. Osmanlı ülkesinde Sultan II. Mahmut döneminde ivme
yüzyıla kadar taşımayı başarmış olan Osmanlı yönetimi, bu kazanan modernleşme çabası, 1839 yılında ilan edilen Tanz-
yüzyılda Batı dünyasının askeri, teknolojik, ekonomik ve imat Fermanı ile yeni bir sürece girmiştir. Gayrimüslim
kültürel üstünlüğü karşısında bu yapıyı devam ettirmenin tebaanın devlete olan bağlılığını güçlendirmek amacıyla I.
olanağı kalmadığını görmüştür. Bu aynı zamanda Osman- Abdülmecit zamanında ilan edilen bu ferman, giderek 19.
lıların, 16. yüzyılda Batı dünyası karşısında kurmuş olduk- yüzyıldaki reform sürecinin genel ismine dönüşmüştür.
ları üstünlüğün şimdi tersine döndüğünü kabullendikleri Tanzimat dönemi olarak bilinen zaman diliminde gerçek-
anlamına gelmektedir. Gerek savaş meydanlarında leştirilen reformlar, İzmir’in modern bir şehre doğru evrim-
uğranılan büyük mağlubiyetler ve bunların sonrasında or- inde büyük rol oynamıştır.
taya çıkan toprak kayıpları, gerekse imparatorluğun her Osmanlı Devlet yönetimine kaybettiği gücü yeniden
geçen gün ekonomik olarak Batının yarı-sömürgesi duru- kazandırabilmek ve merkezi otoriteyi sağlayabilmek için
muna gelmeye başlaması, Osmanlı yönetiminin 19. yüzyılda geniş çaplı bir reform sürecini başlatan Sultan II. Mahmut
“asrîleşme/çağdaşlama/modernleşme” girişimlerini hız- döneminde, 1831 yılında nüfus sayımı yapıldı. Yeniçeri
landırmasının temel nedenlerini oluşturdu. Önce askeri ve Ocağı’nın 1826 yılında kaldırılmasından sonra yeni kurulan
idari alanda başlayan bu “Batılılaşma” süreci, giderek siyasal, ordunun ihtiyaçlarını karşılayabilmek amacıyla gerçekleştir-
sosyal, kültürel ve düşünsel alanlara sirayet ederek Osmanlı ilen bu nüfus sayımının sonuçları çok sağlıklı olmasa da
devlet ve toplumunun büyük bir dönüşüm geçirmesine yol İzmir’in nüfusu hakkında bize belli ölçüde bir bilgi vermek-
açtı. 19. yüzyıldaki gelişmeler, İmparatorluğun diğer kent- tedir. Yalnızca erkeklerin sayıldığı bu nüfus sayımına göre
lerine nazaran, İzmir’in ön plana çıkmasında ve başkent İs- İzmir’de 21.837 erkek bulunuyordu. Merkeze bağlı
tanbul’dan sonra ülkenin ikinci büyük şehrine köylerde ise 9.300 kişi yaşamaktaydı. Kadın nüfusunun da
dönüşmesinde büyük rol oynar. Osmanlı Devleti ile Batı erkek nüfusuna yakın bir sayıda olduğu kabul edilirse söz
dünyası arasındaki iktisadi ilişkilerin gelişmesine bağlı konusu tarihte İzmir’de yaklaşık 45.000 kişinin yaşadığı
olarak yaşanan bu yükseliş, İzmir’in demografik, mekânsal söylenebilir. Ancak 19. yüzyıl boyunca İzmir’in nüfusu, ik-
ve yönetsel açıdan geçirdiği evrimin doğrultusunu belirler. tisadi ilişkilerin gelişmesine bağlı olarak sürekli olarak art-
İzmir, “imparatorluğun en uzun yüzyılında gerçekleştirilen mıştır. Bu artışta, nüfusun doğal artışının yanı sıra dışarıdan
reformlarla “Doğunun Paris’i” haline gelir. gelen göçmenlerin de önemli bir etkisi olmuştur. İzmir’in
giderek Doğu Akdeniz’in en önemli liman kentine
dönüşmesi, uluslararası ticaret yapan tüccarları bu kente
Tanzimat Reformları ve İzmir çekmiş ve her geçen gün kentteki yabancı sayısı artmıştır.
Bir istatistiğe göre kentteki yabancıların sayısı 1847’de
Osmanlı Devleti’nin 18. yüzyıldan itibaren girdiği
15.000 iken, bu rakam 1880’lerde 50.000’e yükselmiştir.
Batılılaşma sürecinin 19. yüzyılda daha bir ivme kazandığı
1885 yılına gelindiğinde İzmir’in nüfusu 154.000’e ulaşmış,
görülür. O güne değin genellikle askeri, mali ve idari alanları
20. yüzyılda ise 200.000’i geçmiştir. İzmir’in nüfus yapısı
düzenlemek üzere gerçekleştirilen reformlar özellikle II.
incelendiğinde karşımıza çıkan en ilginç özelliklerden birisi,
Mahmut döneminden itibaren hukuksal, sosyal, ekonomik
kent nüfusunun son derece kozmopolit bir görünüm
ve kültürel unsurları da içine alarak Osmanlı devlet ve
sergilemesidir. Kentin nüfus bileşiminde, gayrimüslim Os-
toplumunun çehresini değiştirmiştir. Batılılaşma ve mod-
manlı vatandaşları ile İzmir’de ikamet eden yabancı ülke
ernleşme olarak adlandırılan bu gelişmeler sonucunda, yarı-

- 81 -
vatandaşları daima önemli bir yer işgal etmiştir. Çeşitli tar- Tanzimat’ın Kent Reformları ve
ihsel kaynaklarda farklı rakamlar verilmekle birlikte
gayrimüslimler ile yabancıların sayısının I. Dünya Savaşı’na
İzmir Belediyesi’nin Kurulması
kadar geçen süreçte şehrin genel nüfusunun yarıdan fa- Osmanlı Devleti’nde “yerel yönetim” düşüncesi, 19.
zlasını oluşturduğu bir gerçektir. Özellikle İttihat ve Terakki yüzyılda başlayan Tanzimat reformları çerçevesinde gün-
döneminde (1908-1918) bu nüfus yapısını değiştirmek deme gelmiştir. Bu durumun ortaya çıkışında; Batı
konusunda çabalarda bulunulmuştur. Buna rağmen ülkeleriyle artan ticari ilişkilerin gereksinim duyduğu acil
İzmir’de Müslümanların yanı sıra Rum, Ermeni, Yahudi ve kent reformları ile Osmanlı “Batılılaşma”sının şekilsel bir
Levanten bir kitle Cumhuriyet dönemine kadar varlığını ko- taklitçiliğe dayanmasının etkisi bulunmaktadır. Avrupa
rumayı başarabilmiştir. ülkelerinde ortaya çıkan yerel yönetim anlayışı, siyasal ve
Mustafa Reşit Paşa’nın 3 Kasım 1839’da padişah adına toplumsal gelişmelere paralel olarak demokratik bir nitelik
okuduğu Gülhane Hatt-ı Hümayunu, yasalar karşısında taşırken, Osmanlı ülkesinde 19. yüzyılda gündeme gelen
gayrimüslim veya Müslim tüm Osmanlı vatandaşlarının eşit belediye olgusu ise güçlendirilmeye çalışılan “merkez”in
olduğunu vurguluyor, iltizamın ve angaryanın kaldırıldığını yönlendiriciliğinde gerçekleşmiştir. Bu nedenle modern
bildiriyordu. Fermanla, tüm halkın devlet nezdinde eşit belediye anlayışının temelinde yer alan, ‘yerel’in kendi
olduğunun belirtilmesi ve iltizam sisteminin kaldırılması, yaşam alanını ilgilendiren konularda karar alma mercilerine
Osmanlı Devleti’nin vergi toplama yönetimini değiştirme- katılma hakkı, çoğu zaman Osmanlı merkeziyetçiliğine kur-
sine neden olmuş ve bu gelişme de Osmanlı ülkesinde yerel ban edilmiştir.
yönetimlerin kurulmasına giden süreci başlatmıştır. İzmir, Sanayi Devrimi’nin tetiklediği artan ticari ilişkilerden
19. yüzyılda ülkenin ulaşım ağı ve dış ticaret kanalları 19. yüzyıl boyunca en fazla yararlanan kentlerden birisiydi.
değiştiği için, üretim ve kontrol merkezleri de değişmiştir. Sahip olduğu limanı, kentin art bölgesinde yer alan verimli
Bu nedenlerle yeni ortaya çıkan merkezlerin zorlamasıyla, tarımsal alanlarda üretilen ürünlerin dünya ülkelerine ihraç
imparatorluğun eyalet sınırları ve hiyerarşiside devamlı edilmesine olanak sağlıyordu. Ayrıca, sermaye sahiplerini
olarak yeniden düzenlendi. Bu durum, uluslararası ticaretin kente çekerek yeni iş alanlarının oluşmasına ve kentteki nü-
canlanmasına ve kapitalizmin giderek bir dünya-ekonomi- fusun artışına katkı sağlıyordu. Şehirde bulunan gayrimüs-
sine dönüşmesine bağlı olarak ticari önemi artan İzmir’in, limler veya yabancılar, sahip oldukları ticari ilişkiler
yönetsel açıdan geçirdiği dönüşümü de açıklar. Daha sayesinde yerel ürünlerin ihracını sağladıkları gibi Avru-
önceleri voyvodalık olan kent, daha sonra sancak merkezine pa’da üretilen malları da Batı Anadolu’ya pazarlayarak ikili
dönüşmüş, 1841-1843 yılları arasında ise Aydın eyaletinin bir işlev görüyorlardı. Artan nüfus ve gelişen ekonominin
merkezi olmuştur. 1846’da ikinci kez, eyalet merkezi buraya ihtiyaçları şehirdeki kamusal hizmetlerin yeniden örgütlen-
taşınmış, 1864 yılında çıkarılan Vilayet Nizamnamesi’nden mesini gerekli kılmaktaydı.
sonra ise devamlı olarak Aydın Vilayeti’nin merkezi olmuş- Tanzimat’ın kent reformlarının ilk ve başarılı uygulama
tur. Aydın Vilayeti, Türkiye’nin bugünkü illeri olan İzmir, alanlarından birisini de İzmir oluşturuyordu. Tanzimat
Manisa, Muğla, Denizli ve Aydın’ı kapsayan bir yönetsel bir- döneminde sağlık koşullarının iyileştirilmesi konusundaki
imdi. İzmir, Tanzimat’ın öngördüğü düzenlemelerin önce- çabalar ve giderek çoğalan yangınlara karşı daha etkili ön-
likle uygulamaya konulduğu kentler arasında bulunuyordu. lemler alabilme ihtiyacı, kent planlamasını gündeme getirdi.
Osmanlı Devleti’nin vergi toplama yönteminde değişikliğe Bu koşullarda ilk kez 1851 yılında İtalyan mühendis Luigi
gitmesinden sonra başlayan muhassıllık uygulamasının Storari, İzmir planını hazırlamakla ve kadastrosunu sapta-
İzmir’de de tecrübe edildiği bilinmektedir. Nitekim 1840 makla görevlendirildi. Kentin yeniden planlanması
yılından başlanarak, kentteki vergi kaynaklarını belirlemek çerçevesinde 1845 yılındaki yangında büyük zarar gören
üzere İzmir’e merkezden bir muhassıl gönderilmiştir. Ermeni mahallesi, yeniden yapılandırıldı. İzmir, imparator-
Öngörülen düzenleme gereğince kentte, devlet luğun ikinci büyük kenti ve önemli bir ticaret merkezi
memurlarının yanı sıra yörenin ileri gelenlerinin de yer olduğu için Osmanlı yetkililerinin gözünde Batı karşısında
aldığı bir “muhassıllık meclisi” oluşturulmuştur. Ancak yeni bir “vitrin” işlevi görüyordu.
sistemden istenilen sonuçların alınamaması üzerine, muhas-
19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren İzmir’deki şehircilik
sıl uygulamasına son verilmiş, kurulmuş olan meclisler de
faaliyetleri bambaşka bir niteliğe büründü. Gerek kapitalist
“memleket meclisi”, daha sonra ise “eyalet meclisleri” adını
Batı dünyasının gerekse Osmanlı yönetiminin artan ilgisi
almıştır.
karşısında kent, Batılı tarzda yeniden inşa edilmeye baş-
landı. Ege bölgesinde geleneksel üretim ilişkilerinin yerini

- 82 -
kapitalist ilişkilerin almaya başlaması, İzmir ve çevresinin İzmir’in “kaymak tabakası” ikamet etmeye başlamıştı. Kor-
kapitalist dünya ekonomisi ile hızlı bir bütünleşme sürecine don’daki bu alan, giderek İzmir’in en gözde yerine dönüştü.
girmesine neden oldu. Bu bütünleşme sürecinin erken aşa- Şehirde ikamet eden “Frenk”lerin en önemli yaşam alanı ha-
malarında karşılaşılan ilk güçlükler arasında mevcut ulaşım line gelen bu bölgeye; bankalar, denizcilik ajansları,
yollarının yetersizliği geliyordu. 19. yüzyıla kadar İzmir ile ticarethane merkezleri, sigorta ajansları vs. yerleşti.
iç kesimler arasındaki ulaşım, çoğunlukla deve kervanlarıyla
19. yüzyıl boyunca İzmir’in artan nüfusuna bağlı olarak yer-
gerçekleştirilmekteydi. Ancak bu geleneksel ulaşım biçi-
leşim alanının büyümesi, şehircilik hizmetlerinin yetersi-
minin yetersizliği üzerine, İzmir’de ikamet etmekte olan
zliğini ortaya koydu. Batılı sermayedarların da isteğiyle
Batılı iş çevrelerinin de girişimleriyle, Sanayi Devrimi’nin
Osmanlı yönetimi, Kasım 1867’de, kentin büyüklüğü,
sembolü olan demiryollarının yapılmasına başlandı. 19.
sokak ve pazar yerlerinin bakımsızlığı gibi beledi sorunları
yüzyıl boyunca kapitalizmin çevre ülkelere girişinde büyük
göz önüne alarak, bunların “ıslah ve tesviyesi” için belediye
rolü olan demiryollarının Osmanlı ülkesinde ilk olarak
teşkilatının kurulmasını uygun gördü. Gerekli düzen-
İzmir ve çevresinde inşa edilmeye başlanması, Batı
lemelerin yapılmasından ve belediye meclisinin oluşturul-
dünyasının ve Osmanlı yönetiminin kente gösterdiği ilgiyi
masından sonra 1868 yılında İzmir’de belediye kuruldu.
kanıtlamaktadır. Robert Wilkin adındaki İngiliz tüccarın
Sekiz üyeden oluşan belediye meclisinin dört üyesi yabancı,
dört arkadaşıyla birlikte, Osmanlı yönetimine başvurarak
ikisi Müslüman, biri Hıristiyan ve birisi de Yahudi’ydi. İl-
Aydın-İzmir arasında bir demiryolu hattı döşeme isteği,
erleyen yıllarda, belediye meclisinde yer alabilmek için Os-
1866 yılında yapımın tamamlanmasıyla sonuçlanır. İzmir-
manlı vatandaşı olma koşulu getirildi. İzmir belediyesinin
Kasaba hattının imtiyazı ise 1863’te Price adlı bir İngiliz’e
kurulmasına rağmen belediye organlarının görev ve yetki-
verilir. Ertesi yıl başlanan bu hattın yapımı da iki yılda
lerinin net olarak belirlenmemiş olması, şehircilik hizmet-
tamamlanır ve toplam 93 kilometrelik hat hizmete açılır. İl-
lerinin istenilen düzeye gelmesini engelledi. Bu nedenle
erleyen yıllarda yeni hatların eklenmesiyle demiryolları,
belediyenin kurulduğu tarih olan 1868’den Vilayet Belediye
bölgedeki iktisadi ilişkilerin kapitalist dönüşümünde büyük
Kanunu’nun çıkarıldığı 1877 yılına kadar geçen sürede
rol oynar. Demiryolları sayesinde üreticiler, geçimlik üre-
İzmir Belediyesi’nin faaliyetlerinden söz edilemez.
timden pazara yönelik üretim yapmaya başlarken, üretim
süreci de pazarın taleplerine göre şekillendi. Ayrıca demiry- 1877 yılında, İzmir’in 3.000.000 m²’lik yerleşim alanına
olları, İzmir yoluyla ürünlerini ihraç etmekte olan Kasaba sahip olduğu anlaşılmaktadır. 1879 yılında yayımlanan sal-
(Turgutlu), Tire, Ödemiş, Akhisar, Bergama, Salihli gibi nameye göre ise İzmir’de; 23 cami, 41 mescit, 19 medrese,
kentlerin canlanmasında ve nüfuslanmasında da en önemli 9 tekke, 4285 dükkân, kahvehane, fırın, 2727 depozito
etkenler arasında yer almaktaydı. mağazası, 515 eğlence yeri, 22 hamam, 24 un değirmeni,
52 yağhane, sabunhane, debbağhane, 29 pamuklu ve ipek
İzmir’in 19. yüzyıl boyunca yükselişinde en önemli rolü oy-
imaline mahsus fabrika ve 16992 hane bulunuyordu. Gerek
nayan limanının, ticaret hacminin artmasıyla yetersiz kaldığı
İzmir’in nüfusunun devamlı olarak artması gerekse 1877
görülüyordu. 1830’lu yıllardan itibaren buharlı gemilerin
yılında çıkarılan Vilayet Belediye Kanunu’na göre büyük şe-
ortaya çıkması, kentteki modern bir limana olan gereksinimi
hirlerde nüfusun kırk bin kişiyi aşması durumunda belediye
daha da artırmıştı. İzmir’i Aydın ve Kasaba’ya bağlayan
dairesinin arttırılmasına ilişkin hükmü, İzmir’de ikinci bir
demiryollarının kara ulaşımında yarattığı rahatlık, deniz
belediyenin 1879 yılında kurulmasına neden oldu. Bu geliş-
ulaşımını canlandırmak amaçlı girişimlere ivme kazandırdı.
menin sonrasında Birinci Daire-i Belediye’nin başkanlığında
1866 yılında İzmir Valiliği, daimi bir rıhtım inşaatına ve
Emin Bey bulunurken İkinci Daire-i Belediye’nin başkanı
Konak’la liman arasındaki ulaşımı kolaylaştırmak için deniz
ise Ragıp Bey olmuştur. Birinci Daire-i Belediye, kentin
kenarı surları olan Ok Kalesi’nin yıkılması gibi diğer şehir-
Türk ve Yahudi nüfusunun yoğunlaştığı bölgelere hizmet
cilik girişimlerine karar verdi. 1868 yılında başlanıp 1877’de
vermekteyken İkinci Daire-i Belediye’nin faaliyet alanı Bir-
tamamlanan rıhtım inşaatı, İzmir açısından bir dönüm nok-
inci Kordon’dan Punta’ya uzanan liman bölgesi, kon-
tasıdır. İzmir böylece dünya ekonomisiyle iyice bütün-
soloshaneler, eğlence yerleri ve büyük mağazaların
leşirken mendirekler sayesinde daha fazla geminin güvenli
bulunduğu bölgeydi.
bir şekilde kente yanaşması da sağlanmış oldu. Konak’tan
başlayıp kuzeydoğuda burna kadar giden rıhtım, 4 km’ydi. Ünlü Osmanlı devlet adamı Mithat Paşa’nın 1880 yılında
Şehir halkının en sevdiği imge olan dalgakıran ise o döneme İzmir’e vali olarak atanması, kentin modern bir görünüme
ait çoğu kartpostalda yer almaktaydı. Bu düzenlemeler, kavuşması ve şehircilik hizmetlerinin etkinleştirilmesi
kentin mekânsal yapısında da yeni gelişmelere yol açmış ve açısından önemli bir gelişme olabilirdi. Ancak Mithat
geniş çaplı bir inşaat hareketine girişilmişti. Denizden Paşa’nın ertesi yıl görevden alınması, özellikle şehrin ulaşım
kazanılan yer üzerine yeni bir mahalle kurulmuş ve burada sorununu çözümlemek için düşünülen İzmir hakkındaki

- 83 -
planların gerçekleştirilmesini engelledi. İlerleyen yıllarda 19. yüzyıl İzmir’inde Ticaret ve
İzmir’deki iki farklı belediyenin kentin sorunlarını çözmekte
yetersiz kaldığı görülünce, belediyelerin birleştirilmesi yol-
Sanayileşme Çabaları
una gidildi. Belediye dairelerinin birleştirilmesinde büyük 19. yüzyıl, dünya geneli Sanayi Devrimi’nin ortaya çıkardığı
rolü olan dönemin İzmir Valisi Halil Rıfat Paşa, belediyenin üretim artışından ve dünya ülkeleri arasındaki ticaretin can-
kendi binasına sahip olmasına da önayak oldu. İzmir lanmasından kaynaklanan bir ekonomik büyüme dönemine
Belediyesi, kiracı olarak bulunduğu Kordon’daki binadan sahne oldu. Öncülüğünü İngiltere ve Fransa gibi ülkelerin
Ağustos 1891’de Hisarönü’ndeki kendi binasına taşındı. yaptığı Batı Avrupa ülkeleri, kapitalist sistemin temelinde
İzmir’de belediye başkanlığı yapan isimlerin içinde yatan ilke olan daha fazla kâr elde edebilmek güdüsüyle,
kuşkusuz Eşref Paşa’nın özel bir yeri bulunmaktadır. Hacı dünyanın diğer ülke ve toplumlarının ekonomilerini doğru-
Mehmet Eşref Paşa, 1895 yılında vekâleten geldiği başkanlık dan veya dolaylı yollarla biçimlendirmeye başladılar. Doğru-
görevini 1907 yılına kadar sürdürmüş ve yeni memurlar dan veya dolaylı yollarla gerçekleştirilen sömürgecilik
alarak İzmir Belediyesi’nin örgütsel yapısında önemli re- hareketleri, Batı-dışı toplumlardaki geleneksel üretim biçim-
formlara imza atmıştır. Onun döneminde, yatırıma yönelik lerini, ekonomik ve toplumsal yapıları altüst etti. Ancak her
hizmetler konusunda ilk adımlar atıldığı gibi kentte bulu- ülkenin kapitalist dünya-sistemine dâhil olma süreci farklı
nan esnaf üzerinde de büyük ölçüde denetim sağlanmıştır. dönemlerde ve özellikte gerçekleştiği için eşitsiz bir gelişme
Kentin, sağlık ve temizlik yönünden iyileştirilmesine önem süreci baş gösterdi. 16. yüzyıldan itibaren tedrici biçimde
veren Eşref Paşa, Gureba-i Müslimin Hastahanesi’nin kapitalist dünya sistemine dâhil olan Osmanlı Devleti’nde,
genişletilmesini sağlamıştır. Ayrıca kent içindeki ulaşım İzmir ve çevresi kapitalist üretim ilişkilerinin en fazla yoğun-
sorunu, tramvay hatlarının inşası yoluyla çözümlenmeye laştığı bölgelerden birisiydi.
çalışılmış, bu amaçla üç ayrı girişimde bulunulmuştur. Bu
İzmir’in ticari anlamda yükselişi, uluslararası ticaretin
girişimlerden Halkapınar’ı Punto’ya bağlayacak hat ile
ihtiyaçlarını çok etkin olarak karşılayabilmesinde yatıyordu.
Karşıyaka’da ulaşımı sağlayacak tramvaylar konusunda
İzmir, 18. yüzyılda Batının tekstil sanayilerine hammadde
başarılı olunmuş, Kokaryalı’ya kadar gelen Konak-Göztepe
ihraç etmekteyken, 19. yüzyılda ve 20. yüzyıl başında, besin
tramvay hattını Agamemmnon ılıcalarına, oradan da
maddelerinin (üzüm, kuruyemiş, incir) ve kök boya, tahıl-
Narlıdere’ye kadar uzatma girişimi ise II. Meşrutiyet’in ilanı
lar, afyon, palamut, tütün gibi başka malların ihracatçısı ol-
sonrasına kalmıştır.
muştur. Ancak özellikle dünya genelinde hızla artan pamuk
İzmir’de, kent sakinlerinin yaşamını kolaylaştıran modern talebine etkin bir biçimde yanıt verebilmesi, İzmir’in dünya-
belediyecilik uygulamaları, çoğunlukla yabancı şirketler ekonomisindeki konumunu daha da güçlendirmiştir.
tarafından gerçekleştirilmiştir. İzmir-Kasaba demiryolu hattı İzmir’in ithalatında ise Batı’nın tekstil ürünleri daima ön
inşaat imtiyazını alan Antoine Edwards, 1862 yılında Os- sıralarda yer almıştır. Bununla birlikte büyüyen iç pazara ve
manlı yönetiminden Avrupa mahallesinin gazla aydınlatıl- bir burjuvazinin doğuşuna bağlı olarak, pazardaki tüketim
ması imtiyazını, kırk yıllığına alır. Daha sonra merkezi malları bütün olarak artar, morina balığı, jambon, gümüş
Londra’da bulunan Osmanlı Gaz Kumpanyası’nı kurar. Ay- takımlar, bıçaklar, buz ya da dikiş makineleri gibi mallar da
dınlatmayı bütün şehre yaymak amacıyla 1902 yılında, ik- bu kapsamda yer alır.
inci bir gaz fabrikası Punto’nun doğusunda bir başka İngiliz
İzmir’in hinterlandında yer alan verimli ovalarda üretilen
şirketince kurulur. 1908 yılında İzmir’in, üç bin gaz lam-
birçok ürün, Batılıları bu coğrafyaya çekmekteydi. 1838
basıyla aydınlatıldığı bilinmektedir. Kentin içme suyu ağı
yılında İngiltere ile imzaladığı Balta Limanı Ticaret Antlaş-
inşaatı imtiyazı ise 1893 yılında kırk yedi yıllığına, bir
ması ile Osmanlı yönetiminin yabancı tüccarların önündeki
Belçika şirketi olan Osmanlı Su Şirketi’ne verilir. Yine bir
birçok engeli kaldırması ve 1867 yılında Osmanlı ülkesinde
Belçika şirketi, 1892 yılında Punta’nın doğusunda bir elek-
yabancılara da gayrimenkul satın alabilme hakkının tanın-
trik santrali kurar.
ması, birçok İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunan vb. Osmanlı
Sonuç olarak İzmir, 19. yüzyılda gerçekleştirilen reformlarla ülkesinin ticari bakımdan bu en kazançlı bölgesine çekti.
bir Osmanlı şehrinden ziyade modern bir “Batı” kenti Batı Anadolu’yu ve bölgedeki üreticileri yakından tanımayan
görünümüne kavuşur. Artan nüfusun, gelişen ekonomik Batılılar, Rum, Ermeni ve Yahudi Osmanlı vatandaşlarını
ihtiyaçların ve değişen yaşam anlayışının gerekleri doğrul- aracı olarak kullanarak üreticilerle ticari ilişkiler kurdular
tusunda kent büyük bir dönüşüm yaşar. ve onları belirli ürünlerin üretimine yönlendirdiler. 18.
yüzyıl boyunca geçici süreyle İzmir’de kalan ve “Levanten”
olarak isimlendirilen bu sermayedarlar, 19. yüzyılda kente

- 84 -
yerleşip kalıcılaştılar. Onların İzmir’de ikamet etmeye başla- banka şubesi de 1900’lü yıllarda kentte kapılarını açtı. Atina
maları, İzmir’in yalnızca ekonomik gelişiminde değil, aynı Bankası, Banque d’Orient, Deutsche Orient Bank ve Selanik
zamanda kentin sosyal ve kültürel yaşamında da derin izler Bankası bunlar arasında yer alır. Kentte açılan birçok banka,
bırakmalarını sağladı. para darlığını ortadan kaldırarak ve krediyi kolaylaştırarak,
İzmir’in ekonomik gelişiminde büyük rol oynadılar. Ayrıca
Ticari ilişkilerin gelişmesi ve artan nüfusa bağlı olarak, İzmir
birçok ülke, kentte konsolosluk açarak İzmir’deki iktisadi
ve çevresinde, tarım ürünlerinin işlenmesine dayalı küçük
çıkarlarını daimi kılmaya çalışmışlardır.
çaplı sanayileşme hareketleri de görülmeye başlandı.
Batılıların artan talebi ve kentteki nüfusun hızlı artışı, özel-
likle halı dokumacılığının İzmir ve çevresinde en hızlı olarak
gelişen sanayi dallarından birisi olmasını sağladı. 1860’lı yıl- 19. yüzyıl İzmir’inde Eğitim ve
lardan itibaren Batılı tüccarların el atmasıyla, halı doku- Kültür Faaliyetleri
macılığının üretim sürecinde yeni eğilimler ortaya çıktı.
19. yüzyıl boyunca İzmir’in giderek artan ticari önemi, şehir
Köylülere gerekli malzemeyi sağlayan Batılılar, sipariş üzer-
sakinlerinin de yaşam standartlarının değişmesini sağladı.
ine halı dokutturmaya başladılar ve üretim sürecini büyük
İzmirliler Tanzimat’ın kent reformları ile imparatorluğun
oranda kendi kontrollerine aldılar. Yüzyılın sonuna doğru
diğer kentlerine göre daha iyi koşullara kavuşurlarken, ik-
ise halı ipliklerinin eğrilmesinden dışsatıma dek tüm üretim
tisadi ilişkilerdeki gelişim, yeni iş alanlarının ortaya çıkışını
sürecini, merkezleri İzmir’de bulunan altı büyük ticarethane
sağladı. Kapitalist ilişkilerin gerektirdiği bilgi ve deneyime
ele geçirdi. İzmir’de yaşayan Levantenler, 1908 yılında Şark
sahip olmak, bireylerin toplumsal bakımdan yükselişinde
Halı İmalatçıları Şirketi’ni kurarak bu aile içi sanayi sek-
önemli bir avantaja dönüştü. Batı uygarlığının göz alıcı
törünü konsorsiyuma dönüştürdüler.
ürünlerine hayranlıkla yaklaşan İzmirli Müslim veya
19. yüzyıl boyunca İzmir’de, halı dokumacılığının dışındaki gayrimüslim aileler, daha iyi bir geleceğe sahip olmasını iste-
diğer dokumacılık türlerinde de sanayileşme hareketleri dikleri çocuklarını, kentte giderek çoğalan eğitim kurum-
görüldü. Kent merkezinde veya çevresinde çok sayıda bas- larına yönlendirdiler. Böylece eğitim, bireylere mesleki
mahane, pamuk atölyeleri, iplik ve çuha farikaları kuruldu. konularda bilgi ve beceri kazandırdığı gibi Batının maddi
Kentteki pamuk işleme sanayinin 1860’lı yıllardan itibaren ve manevi değerlerinin de İzmirlilere aktarılmasında önemli
gelişme gösterdiği görülüyordu. 1863 yılında J. B. Gout ve bir işlev gördü.
J. Aldrich adındaki ki İngiliz tüccar, İzmir, Bayındır ve
19. yüzyılda İzmir, başkent İstanbul’dan sonra imparator-
Tire’de çırçır fabrikaları kurmak için girişimlerde bulundu-
lukta en fazla okula sahip olan şehirdi. İzmir’deki eğitimin
lar. İngilizlerin kurduğu bu fabrikalarda pamuğun yıkan-
genel durumuna bakıldığında, kentin nüfus yapısındaki
ması ve makinelere verilmesi gibi beceri gerektirmeyen
kozmopolitliğin eğitimdeki çok başlı yapıyı ortaya çıkardığı
işlerde yerli işçiler kullanılırken, teknik işlerde ise tamamen
görülür. Modernleşme sürecine kadar Osmanlı Devleti,
yabancı teknisyen ve mühendisler çalıştırılıyordu. Kâğıt fab-
gayrimüslim cemaatlere, kendi iç meselelerinde özerklik
rikası ise 19. yüzyılda İzmir’de kurulan bir diğer önemli
tanımış ve eğitim kurumlarını kendilerinin oluşturmalarına
sanayi kuruluşudur. 1847’den itibaren faaliyet gösteren fab-
izin vermişti. Bu nedenle İzmir’de Müslümanların dışında
rika, kısa süre içinde büyük gelişme göstermiş ve gerek ülke
kalan Rum, Ermeni ve Yahudilerin kendilerine ait cemaat
içine gerekse ülke dışına ürünlerini pazarlamaya başlamıştır.
okulları bulunuyordu. Bunun yanında Levantenlerin veya
Ancak fabrikanın bu gelişimi çok uzun ömürlü olmamış ve
çeşitli grupların kurduğu özel okullar da vardı. Okullar,
fabrika 1863 yılında kapatılmıştır. Besin sanayi de İzmir ve
genellikle kendi cemaat mensuplarına hitap etmesine rağ-
çevresindeki yerleşim alanlarında gelişme gösteren bir sek-
men, tamamen dışa kapalı da değildiler. İktisadi alanda şe-
tör olmuştur. Özellikle Batı Anadolu’da üretilen tarım ürün-
hirde artan Batı nüfuzu, etkisini eğitimde de göstermiş ve
lerinin işlenmesine dayanan sanayileşme hareketi, önceleri
kentteki yabancı okulların sayısında hızlı bir artış olmuştu.
yabancıların kontrolündeyken, zamanla bu alana Türk ve
Müslüman unsurun da girdiği görülecekti. İzmir ve 19. yüzyıl boyunca kurdukları eşitsiz iktisadi ilişkilerle, Os-
çevresinde kurulan un, yağ, buz, içki ve ispirto fabrikaları, manlı İmparatorluğu’nu yarı sömürge durumuna getiren
19. yüzyıl boyunca hem kent ihtiyacını karşılamak hem de Batı ülkeleri, imparatorluğun çeşitli kentlerinde açtıkları
ihracat amacıyla üretim yapmaktaydılar. eğitim kurumları ile kendi ekonomik çıkarlarına hizmet
edecek Osmanlıların yetiştirilmesini amaçladılar. Kapitalist
İzmir’de ticaret ve sanayi faaliyetlerinin yoğunlaşması, kap-
dünya-ekonomisine eklemlenen İzmir ve çevresi de Batının
italist sistemin temel kurumlarından olan bankacılık ve fi-
kültürel etkilerine açık hale geldi. 19. yüzyıl boyunca
nans sektörünü de kente çekmişti. 19. yüzyıl sonunda
İzmir’de giderek artan Batılı eğitim kurumları, sömürgecilik
İzmir’de şubeler açmış ilk bankalar arasında yer alan Os-
hareketlerinin, kültürel ve dinsel meşruluk araçlarından
manlı Bankası ve Crédit Lyonnais’in ardından çok sayıda

- 85 -
yararlandığı gerçeğini bir kez daha ortaya koymaktadır. faaliyetleri için İzmir’e gelen Amerikalılar, kentte yoğun bir
İzmir’de faaliyet gösteren yabancı eğitim kurumlarının şekilde yaşayan gayrimüslimleri Protestan inancına çekme
içinde en eskilerden birisi olan Katolik okullarının geçmişi, düşüncesindeydiler. 1875’te İzmir’de bir kız okulu kuran
17. yüzyıla kadar gitmekteydi. Fransa’nın siyasal ve Mary West, okulu daha sonra Manisa’ya taşıdı. 1887’de
ekonomik yükselişine bağlı olarak dünya genelinde sayıları tekrar İzmir’e dönen kurum, Basmahane’de, Ermeni ma-
gittikçe artan Katolik okulları, İzmir’de de 19. yüzyılda en hallesindeki bir binaya taşındı. 1890’ların başında yüz kadar
çok rağbet gören okullar arasındaydılar. Uluslararası ticari öğrencisi bulunan okul, ilerleyen dönemde bir ilk, bir orta
ilişkilerde Fransızca bilmenin sağladığı avantajlar, İzmirli kısım ve bir de öğretmen okulunu bünyesinde bulunduruy-
aileleri cezp etmekteydi. ordu. 1891 yılında Ermeni mahallesinde kurulan bir diğer
Amerikan okulu olan College McLachlan, 1913 yılında
İzmir’deki Fransız okulları, Fransızca konuşan pederler veya
Şirinyer’deki Kızılçullu’ya taşındı. Son derece modern bir
rahibeler tarafından işletilen dini kurumlar özelliği taşımak-
yapıya sahip olan okulda İngilizce dersi zorunluyken,
taydı. Çeşitli dinsel gruplarca kurulan bu okullarda, Fransız
Rumca, Ermenice ve Fransızca seçmeli ders olarak okutu-
kültürü ve Katolik inancını yaymaya yönelik eğitim veriliy-
luyordu.
ordu. Çeşitli toplumsal gruplara hitap eden Fransız okulları,
İzmir’de yaşayan Levantenler ile gayrimüslim Osmanlı 19. yüzyıl boyunca İzmir’de, yabancıların kurduğu okulların
vatandaşları olan Rum, Ermeni ve Yahudiler tarafından ilgi sayısının giderek arttığı görüldüğü gibi gayrimüslim cemaat-
görmekteydi. Ancak zamanla sayıca az da olsa Türk ve Müs- lerin de eğitim konusunda büyük bir atılım başlattıklarına
lüman ailelerin de çocuklarını bu okullara gönderdikleri şahit olunur. Ulaşım ve iletişim imkânlarının gelişmesi, ik-
görülmüştür. Katolik mezhebine bağlı bir dinsel topluluk tisadi ilişkilerdeki artış ve cemaat mensuplarını başka dinsel
olan Lazaristler tarafından 1787 yılında kentte kurulan gruplara kaptırmama düşüncesi, Rum, Ermeni ve Yahudi
Saint-Polycarpe adındaki parasız erkek okulu, 1822’ye cemaatlerini eğitim konusunda yeni adımlar atmaya yönelt-
kadar İzmir’deki varlığını korumuştu. 1837 yılında ise miştir. Ayrıca Osmanlı İmparatorluğu’nun kapitalist dünya
İzmir’in Latin episkoposu, Fransız Sacré-Coeur Koleji’ni ekonomisi ile bütünleşmesi, Rum, Ermeni ve Yahudi ce-
kurdu. Frenk sokağında kurulmuş olan okulun öğrenci maatleri içinde bir burjuva sınıfının ortaya çıkışını
sayısı, yüzyılın sonuna doğru yüzü bulmuştu. İzmir’deki bir sağlamıştı. Yeni ortaya çıkan bu toplumsal kesim, dini lid-
diğer ünlü Fransız okulu, 1881’de kurulmuş olan Saint- erlerin cemaatler üzerindeki nüfuzunu kabullenmek is-
Joseph Koleji’ydi. Frenk mahallesinin kuzeyinde, Güller temiyor ve laik bir siyasal ve toplumsal düzeni
Sokağı’ndaki aynı adı taşıyan kilisenin yanında yer alan savunuyordu. Gayrimüslim toplumlarda baş gösteren bu
okul, İzmirli Levantenlerin en çok rağbet ettikleri okullar- eğilim, 19. yüzyıl boyunca, İzmir’de modern eğitim kurum-
dan birisiydi ve paralıydı. 1833 yılında Fransız rahibeler larının kurulmasını sağlamıştı.
tarafından Frenk mahallesinde “Providence” ya da Türkçe
Gayrimüslim cemaatler içinde en iyi örgütlenmiş okullar
bilinen ismiyle Yedi Kızlar Medresesi açıldı. Yoksul ailelerin
ağına sahip toplum olan Rum cemaati, 19. yüzyıl boyunca,
kızlarının ücretsiz öğrenim gördüğü bu okuldaki öğrenci
İzmir ve çevresinde yeni eğitim kurumları açarak, Batılı
sayısı 1890’larda yaklaşık 450 kişiydi. Notre Dame de Sion
okulların yarattığı tehdidi göğüslemiştir. 19. yüzyılda Rum-
Cemiyetinin 1875’te Fransız konsolosluğunun yanında
lar arasında ulusçu düşüncelerin yayılması, milliyetçi hede-
açtığı kız okulu ise paralı-yatılı bir okuldu ve öğrenci sayısı,
flere ulaşmada eğitime büyük bir önem verilmesi sonucunu
1890’ların başında yaklaşık yüz kadardı. İzmir’in 19. yüzyıl
doğurdu. Rum cemaatindeki laik eğitimin gelişmesinde ve
boyunca yerleşim alanının büyümesiyle yeni kurulan ma-
eğitim yoluyla Yunan ulusculuğunun yeniden üretilmesinde
hallelerde ve banliyölerde de Fransız okulları açılmaya
Konstantine Kumas tarafından İzmir’de 1810-1819 yılları
devam etti. Bu amaçla Buca, Göztepe, Bornova ve Karşıyaka
arasında kurulan jimnazyumun büyük bir rolü vardır.
gibi gayrimüslim nüfusun yoğun olarak bulunduğu alan-
Paris’te yaşayan bir Helen milliyetçisi olan Koraes’in
larda da Fransız okulları açıldı.
düşünceleri doğrultusunda oluşturulan okulda deneysel
19. yüzyıl boyunca İzmir’de, Fransız okullarının yanı sıra fizik, kimya, matematik, coğrafya, ahlak okutuluyor ve Ko-
Anglo-Sakson okullarının da açıldığı görülür. Ancak gerek raes’in düşünceleri doğrultusunda, dil öğretimi yapılıyordu.
İngilizce, gerekse Anglo-Sakson kültürünün İzmir’de ege- Kızların eğitim görmesi için de 1830 yılında Ortodoks
men olmaması nedeniyle, bu okul türünün daha geri planda Yunan Hastanesi’nde bir okul kuruldu. Ancak daha sonra
kaldığı söylenebilir. İngilizler, 1848’de Bornova’da English Aghia Fotini başpiskoposluk kilisesi avlusuna yerleştirilen
College’ni kurdular. En tanınmış kurum ise 1852’de Mr. okul, Aghia Fotini Kız Merkez Okulu adını aldı. Bunların
Barkshire’nin kurduğu Serbest Ticaret Okulu’ydu. 19. yüzyıl dışında da İzmir’de çok sayıda Rum özel okulu eğitim ver-
boyunca, İzmir’e yönelik artan Batı ilgisi, Amerikalıların da mekteydi. Eğitimin Yunanca yapıldığı İzmir’deki Rum
kentte okullar açmalarını sağladı. Daha çok misyonerlik okullarında, Türkçe dersi okutulmadığı için hemen hemen

- 86 -
hiçbir Türk öğrencinin öğrenim görmediği söylenebilir. bancı dil olarak Fransızcanın okutulduğu okulda Rumca da
öğretilen diller arasındaydı. Birçok ünlü ismin yetiştiği okul,
İzmir’deki diğer gayrimüslim cemaatler olan Ermeni ve
II. Meşrutiyet döneminde Sultani’ye dönüştürüldü. İzmir
Yahudilerin, Rumlar kadar eğitim alanında büyük bir atılım
Sultanisi günümüzde ise İzmir Atatürk Lisesi olarak öğre-
gerçekleştiremediği görülür. Cemaat örgütlenmesinin Rum-
time devam etmektedir.
lara göre daha zayıf ve maddi olanaklarının daha sınırlı ol-
masından kaynaklanan bu durum nedeniyle, İzmir’deki 19. yüzyıl boyunca İzmir’de eğitim alanında yaşanan
varlıklı Ermeni ve Yahudi aileler, çocuklarını yeni açılan ya- gelişmelere koşut olarak kültürel bir ilerlemenin de
bancıların okullarına göndermekteydiler. 1799 yılında yaşandığı gözlenir. Kentteki okur-yazar kitlenin artışı ve
Peder Hovnan Vanantetzi tarafından açılan, Saint-Mesrop giderek güçlenen “sivil toplum”un talepleri, İzmir’de 19.
okulu ile 1825 yılında Krikor Baboyan ve Avedis Yezikiyan yüzyıl boyunca basın ve yayın faaliyetlerindeki ilerlemenin
tarafından açılan okul, kentte yaşayan Ermenilerin ilgi gös- tetikleyici unsurları olmuştur. Özellikle yeni yayınlanmaya
terdikleri okullar olmuştur. İzmir’deki Yahudi cemaatinin başlanan kitap ve gazeteler, İzmirlilerin gerek ulusal gerekse
en önemli okulu ise, 1860 yılında Paris’te kurulan Evrensel uluslararası gelişmelerden haberdar olmalarını sağladığı gibi
İsrailoğulları Birliği’nin [Alyans İsrailit] 1873’te kentte açılan fikirlerin, beğenilerin ve değerlerin de sınır tanımadan yayıl-
okuludur. Fransız dil ve kültürünün evrenselliğine inanan masına olanak sağlar. Kentte yaşayan gayrimüslim topluluk-
okulda bütün dersler Fransızca verilmekteydi ve öğretmen- ların, Müslümanlara göre daha erken tarihlerde matbaaya
ler de Fransa’da öğrenim görmüşlerdi. Bunun dışında, sahip oldukları bilinmektedir. Bu durum, onların basın ve
Yahudi cemaatinin din adamlarının kontrolünde olan ge- yayın alanındaki ilerlemelerini de açıklar. Özellikle, 1833-
leneksel eğitim veren okulları da bulunmaktaydı. 1853 yılları arasında faaliyette bulunan Amerikalı misyon-
erlerin kurduğu matbaada, çeşitli dillerde yaklaşık 200 kitap
Yabancıların veya gayrimüslimlerin okulları ile
ve risale yayınlandı. İzmir’de 1831 yılında Amerikalı misy-
kıyaslandığında İzmir’de yaşayan Türk ve Müslümanların
onerler tarafından Gençlerin Dostu adıyla bir Yunanca
eğitim olanaklarının son derece yetersiz olduğu görülür.
gazete yayımlanmaya başlandı. Bu ilk gazeteyi daha sonra
Müslüman kesimde, bir “özel okul” sistemi bulunmadığı
1832’de Mnimosini, 1838’de Amalthia, ilerleyen tarihlerde
için eğitim alanındaki gelişmeler, Osmanlı Hükümeti’nin
ise Armonia, Proodos, La Réforme, Imerisia ve Nea Smyrni
politikalarına bağlıydı. Kentteki Türk ve Müslümanların
gazeteleri izledi. Ermeni cemaati açısından bakıldığında ise
eğitim koşullarının iyileştirilmesine yönelik çabaların ancak
İzmir’deki Ermenilerin İstanbul’dakilere göre “Aydınlan-
19. yüzyılın ikinci yarısında ivme kazandığı söylenebilir.
maya” daha erken tarihlerde başladıkları bilinmektedir.
Tanzimat reformcularının önem verdiği kentlerden birisi
1676 yılından beri bir matbaaya sahip olan İzmir Ermeni-
olan İzmir’de, 1847 yılından itibaren ülke genelinde yaygın-
leri, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Ermenice ilk süreli yayın
laştırılmaya çalışılan bir rüştiye açılır. 1859 yılında kurul-
olan İşderaman Bidani Kideliatz’yi (Yararlı Bilgiler Magazini)
muş olan İzmir rüştiyesi dört sınıflıydı ve okulda Arapça
1839 itibaren yayımlamaya başladılar. 1922’ye kadar geçen
sarf ve nahiv, imlâ, Türkçe okuma-yazma, Farsça, Kur-an
süreçte İzmir Ermenilerinin otuz kadar süreli yayına sahip
okuma, Osmanlı, İslam ve dünya tarihleri, hesap ve coğrafya
oldukları bilinmektedir. İzmir Yahudileri ise La Buena Es-
dersleri okutuluyordu. 1870 yılındaki devlet salnamesine
peranza adıyla İbrani harfleriyle basılmış İspanyolca dilinde
göre rüştiyede, yaklaşık yüz yirmi öğrenci öğrenim görmek-
yayın yapan bir gazeteye sahiptiler. Bunların dışında
teydi. 19. Yüzyılda, İzmir’de devlet tarafından açılan bir
İzmir’de yaşayan yabancıların da çeşitli gazeteler çıkarttığı
diğer okul ise “Islahhane” veya “Mekteb-i Sanayi” olarak bi-
linen okuldur. Ünlü devlet adamı Mithat Paşa’nın Tuna Vi-
layeti’nde vali bulunduğu sırada kurduğu bu okul sistemi,
daha sonra 1868 yılından itibaren Anadolu kentlerinde de
kurulmaya başlandı. 1874 yılında İzmir Mekteb-i Sanayi
adını alan okulda, öğrencilere bölge gereksinimlerine uygun
bilgi ve beceriler kazandırılıyordu. Müslüman ve Müslüman
olmayan tüm vatandaşlara açık olan okul, 1891 yılında yeni
binasına taşındı. Adı “Hamidiye Mekteb-i Sanayii’ne
dönüşen okul, günümüzde de Mithat Paşa Endüstri ve
Meslek Lisesi ismiyle, öğretime devam etmektedir. Söz
konusu dönemde, İzmir’de kurulan bir diğer okul ise İzmir
Mekteb-i İdadisi/Sultanisi’dir. 1886 yılında İzmir’de açılan
okul, önceleri yalnızca gündüzleri eğitim vermekteyken il-
erleyen dönemde, yatılı olarak hizmet vermeye başladı. Ya-

- 87 -
bilinmektedir. Bunların içinde Spectatuer Oriental ve Le yeni yaşam alanlarında bir arada yaşamaya başladıkları
Smyréeen önde gelen gazetelerdir. İzmir’deki Türk ve Müs- görüldü. Özellikle çeşitli bayramlarda veya kutsal günlerde
lümanlar da 19. yüzyılda ivme kazanan basın ve yayın hay- İzmir’de yaşayan farklı etnik veya dinsel topluluklar arasın-
atında boy göstermeye başladılar. Aydın Vilayeti’ne ait bir daki yakınlaşmanın daha da arttığına şahit olunmuştur. Ra-
matbaanın kurulması, yabancıların ve azınlıkların elinde mazan veya Kurban bayramlarında, Paskalya ve Noel
olan yayıncılık alanına Türk ve Müslümanların girmesini haftalarında ya da Osmanlı padişahlarının tahta çıkış gün-
sağladığı gibi kentteki kültürel gelişime de büyük katkı lerinde, şehir sakinlerinin ortak bir çaba içine girdikleri
sağladı. Özellikle yüzyılın ikinci yarısında okur-yazar görülürdü. Gerek özel törenlerde gerekse dini bayramlarda
kitlenin artışına ve giderek politik bir kuşağın yetişmesine farklı gruplardan bireyler ya da aileler, birbirlerine hediyeler
bağlı olarak, İzmir’de kitap ve gazete sayısının arttığı gö- verirler ve çörekler sunardı. 19. yüzyılda İzmir’de bulunan
zlemlenir. İzmir’de Türkçe yayınlanan en önemli gazeteler farklı cemaatler arasındaki evliliklerin de artmaya başladığı
arasında Halit Ziya ve Tevfik Nevzat’ın çıkarttığı Hizmet, görülecektir. Osmanlı klasik döneminde nadiren görülen
yine Tevfik Nevzat’ın yönetimindeki Ahenk ve Köylü bu durum, kentte artan Batı etkisinin ve cemaat aidiyetinin,
gazeteleri gelmektedir. yerini bireyselleşmenin almasının bir sonucuydu. Ancak
farklı etnik ve dinsel kökenlere sahip olan kent sakinleri
arasındaki bu yakınlaşma, ulusçu düşüncelerin kitleleri bir-
19. yüzyılda İzmir’de Sosyal Yaşam ve birinden ayrıştırmaya başladığı 20. yüzyılın ilk yarısına
Cemaatler Arası İlişkiler kadar devam edecektir.
19. yüzyılda İzmirliler, yeni bir yaşam biçimiyle tanışmaya
Kapitalist dünya-ekonomisine dâhil olmanın sonucunda
başladılar. Özellikle şehirde ikamet eden Levantenlerin, Batı
Osmanlı Devleti’nin “klasik” dönemde oluşturduğu toplum-
kentlerindeki eğlence alışkanlıklarını, giyim kuşam biçim-
sal yapı da varlığını daha fazla sürdüremedi. Osmanlı klasik
lerini, spor aktivitelerini İzmir’de de yaşama geçirdikleri
döneminde, hükümdarın mutlak egemenliğini sınırlayacak
görülecekti. Frenk mahallesindeki mağazalar, Batılı ürünleri
toplumsal grupların ve sınıfların güç kazanmasına olanak
İzmirli alıcılarıyla buluşturuyor ve Batılı yaşam biçimine
vermeyecek bir ekonomik ve toplumsal düzen kurulmuştu.
özenti duyanlar için bir çekim merkezini oluşturuyordu.
Bu sistemde, halkın ülke yönetimine katılması engellendiği
Kentte yeni açılan çeşitli kulüplerde, balo ve konserler
gibi adına “millet sistemi” denilen bir düzenlemeyle,
gerçekleştiriliyor, tenis ve kriket gibi spor müsabakaları
gayrimüslim halkların devletle olan ilişkilerinde aracı ku-
düzenleniyordu. Burjuva yaşam biçimini sürdüren
rumlar oluşturulmuştu. Ancak kapitalist Batı ülkeleri ile
İzmirliler, alafranga tiyatro ve müziğin de en önemli alıcısı
olan ekonomik ilişkilerin artışı, hükümdarın, ülkedeki gelir
konumundaydılar. Ancak ilerleyen yıllarda, tiyatro popüler-
kaynakları üzerindeki denetiminin azalması sonucunu
leştikçe orta ve alt sınıfların da beğenisini kazanacak ve
doğurdu. 19. yüzyılda, Batı ülkelerinde olduğu gibi, Os-
kentte birçok tiyatro gösteriminin yapılmasını sağlayacaktı.
manlı toplumunda da giderek bir “burjuvazi” ve “işçi” sınıfı
Batı etkisi, müzik konusunda da kendisini hissettirir. Batı
oluşmaya başladı. Özellikle gayrimüslim veya Levantenler-
müziğine gittikçe daha fazla ilgi duymaya başlayan İzmirli
den oluşan burjuva kesimi, Batıdaki yeni yaşam felsefesini,
varlıklı aileler, önce kentteki Levanten öğretmenlerden bu
kültürel değerlerini, tüketim alışkanlıklarını, estetik ve eğ-
konuda ders almakta daha sonra ise müzik eğitimlerini,
lence anlayışını Osmanlı toplumuna tanıttı. İstanbul, İzmir
Avrupa kentlerinde tamamlamaktaydılar. 19. yüzyılda
ve Selanik gibi liman kentlerinde yaşayan ve bireyciliğe
İzmir’de yetişen en ünlü müzisyenlerden birisi M.
dayanan bir yaşam anlayışını benimsemiş bu toplumsal
Kalomiris’ti (1883-1962). Kalomiris, daha sonra Yunan
grubun davranışları, Osmanlı toplumundaki geleneksel
Ulusal Müzik Okulu ile Ulusal Konservatuarı’nın kuru-
yaşam biçimini sürdürenlerin tepkisini çekse de, giderek
luşunda büyük rol oynamıştır. Geleneksel Osmanlı müziği
toplumun diğer üyelerince de benimsenmeye başlandı. 19.
alanında ise İzmir’den Tanburi Ali Efendi (1836-1902),
yüzyılda İzmirliler, etnik veya dinsel kökenlerine, kültürel
Rakım Erkutlu (1872-1948), Cemal Efendi (1873-1945),
veya sınıfsal aidiyetlerine göre Batılı yaşam biçimine karşı
İshak Barki, Şemtov Şikar (-1920) ve İshak Algazi (1882-
tavır geliştirdiler.
1964) gibi ünlü isimler yetişmiştir.
19. yüzyıl boyunca, İzmir’deki sosyal yaşam ve cemaatler
Kentteki burjuvazi ve orta sınıf üyeleri, Batı tipi kulüplerde
arası ilişkilerde de değişiklikler yaşandı. Osmanlı klasik
sosyalleşmekteyken, geleneksel yaşam biçimini sürdüren
döneminde, Müslim veya gayrimüslim aileler genellikle
İzmirliler için ise kahvehaneler hâlâ bu bakımdan en önemli
farklı mahallelerde yaşardı. Ancak etnik veya dinsel aidiyete
toplumsal mekân olma özelliğini sürdürüyordu. Modernite
dayalı bu yapı, Tanzimat’ın kent reformları sonucunda or-
öncesi toplumlarda farklı işlevlere sahip olan kahvehaneler,
tadan kalktı ve farklı cemaatlere mensup bireylerin, kentin
halkın en önemli eğlence mekânlarından birisi olmanın yanı

- 88 -
sıra, sosyalleşme olanağı da sunmaktaydı. 19. yüzyılda duydukları görülüyordu. İzmirlilerin bu yeni aktivitelere
İzmir’de geleneksel kahvehanelerin yanı sıra alafranga tarzda artan ilgisi, kentte spor kulüplerinin kurulmasına ve takım
yeni mekânlar da ortaya çıkmaya başladı. Sıradan insanların sporlarının ortaya çıkmasına zemin hazırladı. İzmirli Rum
en önemli eğlence kaynağı olan kahvehaneler İzmir’de çok gençlerin kurdukları Apollon ve Panionios şehirdeki en eski
sayıda bulunuyordu. Bir iddiaya göre 1920’li yıllarda spor kulüplerindendir. Panionios 1898 yılında kurulurken,
İzmir’de 2.429 kişiyi çalıştıran 495 kahve bulunuyordu. daha burjuva bir profil çizen Apollon Kulübü, 1891 yılında
Ayrıca İzmir’de özellikle kentteki gayrimüslimlerin işlettiği kurulmuştur. İzmir’de 1901 yılından itibaren düzenlenmeye
içki satan meyhane ve birahaneler de mevcuttu. Bu mekân- başlayan Panionios oyunları, bölgedeki tüm okulların
ların müşterileri arasında Türk ve Müslümanların sayısının katıldığı önemli bir kültürel olay haline gelir. İzmir’deki bir
da her geçen gün arttığı görülmekteydi. önemli spor kulübü de, özellikle Levanten ve gayrimüslim
Osmanlıların yönetimindeki Sporting Club’tü. İzmirli Türk
İzmirliler 19. yüzyılda deve güreşi veya pehlivan güreşi gibi
ve Müslüman gençlerin, yeni spor türlerine olan ilgisi yüzyıl
geleneksel aktivitelerin yanı sıra yeni spor ve eğlence biçim-
sonuna doğru artacak ve 20. yüzyılda kendilerine ait kulü-
leriyle tanıştı. Avrupa ülkelerinden alınan yeni spor dalları,
pler kurmayı başaracaklardır.
İzmirliler arasında hızla rağbet buldu. Kentteki gençlerin
futbol, atletizm, yüzme ve bisiklet gibi spor türlerine ilgi

KAYNAKÇA
BİLSEL, Cânâ[2009], “Modern Bir Akdeniz Metropolüne Doğru”, İzmir 1830-1930 Unutulmuş Bir Kent mi?,
Derleyen: Marie-Carmen Smyrnelis, İletişim Yayınları, İstanbul, ss. 143-160.
ÇADIRCI, Musa[1993], “Tanzimat Döneminde İzmir”, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, I/3, ss. 73-87.
------------------------ [1997], Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı, TTK Yayınları,
Ankara.
FRANGAKİS-SYRET, Elena[2009], “Uluslar arası Önem Taşıyan Bir Akdeniz Limanının Gelişimi: Smyrna (1700-
1914)”, İzmir 1830-1930 Unutulmuş Bir Kent mi?, Derleyen: Marie-Carmen Smyrnelis, İletişim Yayınları, İstanbul,
ss. 27-57.
GEORGELİN, Hervé[2008], Smyrna’nın Sonu İzmir’de Kozmopolitizmden Milliyetçiliğe, Bir Zamanlar Yayıncılık,
İstanbul.
KECHRİOTİS, Vangelis[2009], “Yunan Smyrna’sı: Cemaatlerden Tarihin Pantheon’una”, İzmir 1830-1930 Unutul-
muş Bir Kent mi?, Derleyen: Marie-Carmen Smyrnelis, İletişim Yayınları, İstanbul, ss. 73-89.
MARTAL, Abdullah[1999], Değişim Sürecinde İzmir’de Sanayileşme, Dokuz Eylül Yayınları, İzmir.
MİNASSİAN, Anahide Ter[2009], “Ermeniler: Küçük Bir Cemaatin Dinamizmi”, İzmir 1830-1930 Unutulmuş Bir
Kent mi?, Derleyen: Marie-Carmen Smyrnelis, İletişim Yayınları, İstanbul, ss. 91-106.
NAHUM, Henri[2009], “Bir Fotoğrafa Bakarken: 1900 Yılında Smyrna’da Bir Yahudi Ailesi”, İzmir 1830-1930 Un-
utulmuş Bir Kent mi?, Derleyen: Marie-Carmen Smyrnelis, İletişim Yayınları, İstanbul, ss. 107-122.
ORTAYLI, İlber[1985], Tanzimatdan Cumhuriyete Yerel Yönetim Geleneği, Hil Yayın, İstanbul.
SERÇE, Erkan[1998], Tanzimat’tan Cumhuriyet’e İzmir’de Belediye (1868-1945), Dokuz Eylül Yayınları, İzmir.
TEKELİ, İlhan[1985], “Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Eğitim Sistemindeki Değişmeler”, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e
Türkiye Ansiklopedisi, İletişim Yayınları, İstanbul, ss. 456-475.
TINAL, Melih[2008], “Mekteb-i İdadiden Günümüze İzmir Atatürk Lisesi”, D.E.Ü. Buca Eğitim Fakültesi Dergisi,
Sayı 24, ss. 125-134.
ZEROUALİ, Basma[2009], “Sanat ve Eğlence Kavşağı”, İzmir 1830-1930 Unutulmuş Bir Kent mi?, Derleyen: Marie-
Carmen Smyrnelis, İletişim Yayınları, İstanbul, ss. 161-181.

- 89 -

You might also like