Professional Documents
Culture Documents
Marat-Sade - Peter Weiss
Marat-Sade - Peter Weiss
Peter Weiss
Çevirmen: Cengiz Tuncer
KİŞİLER
MARQUIS de SADE
JEAN PAUL MARAT
SIMONNE EVRARD
CHARLOTTE CORDAY
DUPPERET
JAQUES ROUX
HABERCİ
ROSSIGNOL
COQUETTE
POLPOCH
CUCURUCU
MÜDÜR
ANA
BABA
BİLGİN
ZENGİN
VOLTAIRE
LAVOISIER
COULMIER
COULMIER'nin KARISI
1. SOYLU
2. SOYLU
1. HASTA
2. HASTA
3. HASTA
4. HASTA
5. HASTA
6. HASTA
7. HASTA
8. HASTA
9. HASTA
10. HASTA
1. HASTABAKICI
2. HASTABAKICI
3. HASTABAKICI
4. HASTABAKICI
5. HASTABAKICI
6. HASTABAKICI
7. HASTABAKICI
1. PERDE
Epizod 1
PROLOG
Bütün oyuncular
Replik:COULMIER
COULMIER: İyi akşamlar. Adım Coulmier... Buranın yöneticisiyim. Charenton deliler evi
adına sizi ve konuklarımızı selamlıyorum. Deliler evimizde biz hastalarımıza konuk deriz. Ve
öncelikle, çok ünlü bir konuğumuza teşekkür etmek istiyorum. Adı, mösyö de SADE'dır,
herhalde tanırsınız. Soyunun ünü büyük. Yönetmeni, yazarı, her şeyi odur bu oyunun. Yalnız
şunu da belirtmeliyim ki, oyuncularımız ilk defa çıkıyorlar sahneye. Onların kaydı bizde
"kafadan sakat" ve suçlu diye, çok çalışıp aştılar zamanın darlığını. Tiyatro, deliler evimizde
bir tedavi yöntemi. Kolay değil doğrusu günümüzde aydın kafalı olmak. Modern eğitim diye
işkenceden vazgeçip, sağlık hizmetlerinde sanatı ve bilgiyi kullanmak. Burada geçerli olan,
yöntemlerin en iyisi... Yani, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi... Ama bir soru belirirse
kafanızda ansızın, örneğin derseniz ki, nedir maksadı Marki de SADE'ın? Ki, oyunu yazıp
getirdi önünüze. Buna cevap vereyim. Biri şu amacının... Marat, nasıl öldürüldü sorusuna
gerçek bir yanıt aramak bu oyunda. Bir de, ölmeden önce acaba neler vardı oyunun kahramanı
Jean Paul MARAT'ın aklında... İyi seyirler...
Episod 2
TANITMA
Bütün oyuncular
Replik: HABERCİ, ROUX
HABERCİ: Dört açın gözünüzü, işte başladı oyun. MARAT'dır bu oturan, içinde soğuk
suyun. Olgunluk çağındadır. Tam 50 yaşında. Hastalıklı belli ki, sargısı var başında. İrin sarısı
cildi kaşıntıdan yanıyor. Derisi yüzülüyor, her tarafı kanıyor. Soğuk su azaltıyor onu yakan
ateşi. O soğuk su olmasa çoktan biterdi işi... Yorucu, ağır bir rol. Zor bulduk adamını. Şiddetli
paranoya illetinden mustarip. Hastabakıcı kadın, Simonne EVRARD'dır adı. Evli değillerdi,
ama MARAT ile birlikti hayatları. Hah, işte Charlotte CORDAY, sırasını bekliyor. Soylu bir
aileden, güzel de giyiniyor. Yalnız şunun için üzgünüz, bu çok önemli role, bir uyku hastasını
çıkardık bile bile... Umarız ki, uykudan kapansa da gözleri, unutmaz bu oyunda söylenecek
sözleri. Ya şu ipek çoraplı, başı peruklu kişi?... Mösyö DUPPERET adı. Çok önemlidir işi.
Hayat dolu bir adam. MARAT'ın kara listesinde başa yazılmış adı. Bir de şu dipte duran, rahip
kılığındaki... Jacques ROUX'yu oynuyor. Ama sanki rol yapmıyor, yaşıyor, duyuruyor sesini...
Biraz daha açalım rahip hikayesini. Sansürde, sözlerinin pek çoğunu kestiler. Çok aşırı
gidiyor, bozguncu bu dediler. Kışkırtıcı, saldırgan, ölçüsüz, hem de yersiz...
ROUX: Hürriyet...
HABERCİ: Sayın bayanlar, baylar, bu oyunu değişik sınıflardan kahramanlar kuruyor.
Örneğin şarkıcılar... Şu dördü. Geldiler ve durdular. İyi, kötü, bir yerde doğru yolu buldular.
Eskiden, içki, kumar, afyon, morfin, ne varsa... Bıçağı çekerlerdi eğer kavga çıkarsa... Ama
şimdi, ne sokak, ne de meyhane çevreleri. Düşünülsün ibretle değişim evreleri. Müthiş
oyunbaz bunlar. Adları, CUCURUCU, COQUETTE, POLPOCH ve cici sokak kızı, tatlı sesli
ROSSIGNOL. Eğer bağışlarsanız, söylerim en son adı... Tanıtırım sizlere Mösyö de Marquis
de SADE'ı... İşte şu beyefendi. Beş senedir burada kendileri. Kara şöhreti ile kızdırıp sayın
efendileri, kovuşturmaya uğramış, tutuklanmış, sürülmüş, eserleri yakılmış... Ama hep
gönlünce yaşamayı kendine görev bilmiş... Bu oyunla, dehasını yüceltip, perçinliyor. Tanıtma
burada bitti... Şimdi oyunda sıra. Duruyor karşınızda dramatik hikayesiyle MARAT.
Günlerden 13 Temmuz. Yıl 1808. Tıpkı 15 yıl önceki gibi sonsuz, ağır, uğursuz, sıkıntılı bir
gece. MARAT'ın yarasından irin ve kan akıyor. Eli bıçaklı cellat, kurbanına bakıyor...
Epizod 3
MARAT'ya BAĞLILIK ANDI
Bütün oyuncular
Replik: KORO, ROUX, 1. HASTA, 2. HASTA, 3. HASTA, 4.HASTA, 5. HASTA,
6. HASTA, 7. HASTA, 8. HASTA, COQUETTE, ROSSIGNOL, HABERCİ
Şarkı: COQUETTE, POLPOCH, CUCURUCU, ROSSIGNOL, KORO
1.Şarkı
İHTİLAL ‘den DÖRT YIL SONRA
Şarkı 2
DÖRT YIL TAMAM
Şarkı 3
MARAT YOKSULUZ
Epizod 4
BUNALIM
Tüm oyuncular
Replik:1. HASTA, 2. HASTA, 3. HASTA, 4. HASTA, ROUX, KORO, COULMIER,
ROUX: İthalat ve ihracat kimlerin elinde? Kimlerin gizli erzak depoları var? Devlet malı
deniz, yemeyen domuz diyenler kim? Hani toprak reformu? Kim ekip biçiyor, halka
dağıtılacak uçsuz bucaksız çiftlikleri?
1. HASTA: Bizi mahkûm eden kim?
2. HASTA: Kim üstümüze örttü bu kalın kapıları?
3. HASTA: Biz normal insanlarız.
4. HASTA: Hakkımızdır hürriyet.
KORO: Hürriyet... Hürriyet...
COULMIER: Mösyö de SADE... Duruma el koymak zorundayım. Daha oyunun başında bu
ne kargaşa, bu ne düzensizlik? Hastalarımız işin başında bu kadar heyecanlanırsa sonunu nasıl
getirir?.. Lütfen daha tarafsız olalım. Bunlar tarihtir, tarih... Pekâlâ siz de bilirsiniz ki, tarih
kalabalığın hikayesi değil, ülkeyi yücelten şanlı ve büyük kahramanların hikayesidir... Çoktan
ortadan kalkmış kötülükleri, unutulmuş anlaşmazlıkları tarafsız bir gözle irdelemeniz gerekir.
Lütfen biraz itidal... Lütfen...
Epizod 5
CORDAY'in TANITILMASI
Bütün oyuncular
Replik: HABERCİ, KORO, CORDAY
Şarkı: CORDAY
HABERCİ: MARAT yine oturmuş. Dalıyor bakışları ülke haritasına. Kalemi elinde, çok
özlemiş sükunu... Ve kapısında CORDAY, elinde kanlı hançer… Fransa'da gözleri, aklından
neler geçer...
KORO: CORDAY... CORDAY...
CORDAY: Zavallı MARAT... Vücudun zehre batmış... O zehir ki, senin gizlendiğin yerden
fışkırıp, halkı zehirliyor. Soygunlara, cinayetlere kışkırtıyor. MARAT... Caen'dan geliyorum.
Orada büyük bir kurtuluş ordusu toplanıyor. Ve ben, Charlotte CORDAY, onların öncüsü
olarak sana geldim... MARAT...
Şarkı 4
CORDAY'in VALSİ
Epizod 6
İHTİLAL BENİM
Bütün oyuncular
Replik: MARAT, SIMONNE
Epizod 7
CORDAY'in İLK GELİŞİ
Bütün oyuncular
Replik: HABERCİ, CORDAY, SIMONNE, SADE
Şarkı: COQUETTE, POLPOCH, CUCURUCU, ROSSIGNOL, KORO
Şarkı 5
CORDAY'in PARİS'e GİRİŞİ
CORDAY: Ne korkunç bir şehir bu... Kalın bir duman sarmış baştan başa her yanı... Güneşin
ışıkları boğulup kararıyor... Bulut değil, sis değil... Tıpkı bir mezbahaya çevirmiş ortalığı...
Niçin bu haykırışlar, ulumalar, feryatlar?... Kanlı kılıçlarında nedir taşıdıkları?... Bu çılgınca
tepişme... Bu korkunç kahkahalar... Çocuk ağlamaları... İniltiler... Nedir o, bir türlü
bölüşülemeyen şey, sanki bir et yığını, bir insan gövdesi... Bu ne korkunç bir şehir... Ölüm
sinmiş her şeye... Doğranmış insan eti doldurmuş dört bir yanı... Bir kol... Bir baş... Bir
gövde... Kan... Kan... Bunlar ne biçim yüz?... Sanki birazdan kuşatacaklar çevremi... Beni
çağıracaklar yanlarına...
Epizod 8
ÖLÜMÜN ZAFERİ
Bütün oyuncular
Replik:MARAT, COULMIER, HABERCİ, SADE
MARAT: Rüzgar ekenler, fırtına biçiyor. Engel olamazsınız. Her şey halkın sırtına
yükleniyordu. İşte, şimdi öç alıyor halk. Unutmayın ki, onları siz getirdiniz Hastalar, kralbu
noktaya. Dökülen bu kan için ağlamak artık boş. Halkın akıttığı ve aristokratlarınsoyluların
kanı, soylular uğruna akıttığı kan yanında nedir ki... İşkenbeniz öldürülüşünü daha da şişsin
diye döktüğü kan yanında, bu dökülen kan nedir ki... oynamalı.Yağmalanan üç, beş konağınız,
onlardan sülük gibi emdiğiniz kan yanında nedir ki... Ağlamayın artık!.. Halk bunun bedelini
milyonlarca kurban vererek ödedi tarih boyu....
COULMIER: Mösyö de SADE, Buna izin veremeyiz... Heyecana kapılıp, taşkınlık ediyorlar.
Bu oyunu halka niye açtık? Hastalarımızın toplum dışı yaratıklar olmadığını göstermekti
amacımız...
HABERCİ: Elbette gerçektir gördüğümüz bu dehşet. Kan, kin, ölüm, bu kıyım, yaşanmış
şeyler, evet... Ama lütfen siz bu barbarca şeylere boş verin. Onlar kaba ve ilkeldi... Biz ise,
uygarız...
SADE: Bak MARAT, şunlara bak. Daha dün, han, hamam, mal, mülk, herşey onlarındı.
Bozgunlarını bir zafer şölenine çevirmeye çalışıyorlar. Her şeyi kaybedince, ölüm sanki onları
sıkıntılarından kurtarıyor. Ölüm sehpasına, ikbal tahtına çıkar gibi çıkıyorlar. Rol yapıyorlar...
Bu, ahlaksızlık değilse, nedir?...
Epizod 9
YAŞAMAK ve ÖLMEK ÜZERİNE SÖYLEYİŞ
Bütün oyuncular
Replik: MARAT, SADE
Epizod 10 A
MARAT AYİNİ
Bütün oyuncular
Replik: MARAT, KORO
MARAT: Hatırlar mısınız, eskiden nasıldı? Krallarımız, kutsal babamız sayılırdı. Ve biz
onların koruyucu kanadı altında, barış içinde yaşardık. Krallarımızın her davranışı, satılmış
ozanlar tarafından göklere çıkartılırdı. Bir lokma için didinen o zavallı, o inançlı halk da, bu
masalları, çocuklarına aktarırdı.
KORO: Her şeyin doğrusunu bilen ve bizi adaletle yöneten büyüklerimiz, ne ulu kişilerdir.
MARAT: Durmadan tekrarlanan bir yalana herkes gibi çocuklar da sonunda, inanırdı. Ve
Papazlar, ardı arkası kesilmeksizin derdi ki:
KORO: Bizim şefkatimiz tüm insanları kucaklar. Renk, ırk ve inanç ayırmaksızın. Bizim
sevgimiz, tüm insanlığa ulaşır. Biz ve bütün insanlar kardeşiz.
MARAT: Ve Papazlar, önlerindeki iğrenç haksızlık batağını görmezden gelip, derdi ki:
KORO: Gördüğünüz bu alem fanidir. Bu dünya bir imtihan yeridir. Boyun eğen, uysal olan,
Ahireti kazanır. Tevekkül...
MARAT: Böylece Papazlar, yoksulların kesesindeki son meteliği de aşırarak küplerini
doldurur ve krallarla birlikte yiyip içerken, açlıktan kıvrananlara derlerdi ki:
KORO: "Acı çekin. Acı çekin, çarmıhta acı çeken İsa gibi acı çekin. Çünkü Tanrı böyle
buyurdu."
MARAT: Ve sonunda, yoksullar, ekmek isteyeceklerine, o kanlı çarmıha gerilmiş İsa'nın
resmi önünde dize gelir ve Ahiret için şefaat dilenirdi. Sonra papazlar derdi ki:
KORO: "Kaldırın ellerinizi, göğe uzatın. Diz çökün. Bütün eziyetlere, şikayetsiz katlanın.
Size eziyet edenler için dua edin. Çünkü cennetin kapıları yalnızca böyle açılır."
MARAT: Ve böylece, halkı yoksulluk içinde, cehalet içinde zincirlediler. Ve böylece, uyanıp,
başkaldırmalarını engellediler. O krallar ki, mutlak yönetim gücünü, bu Tanrısal hak
yalanından alıyordu.
KORO: Âmin...
Epizod 10 B
Bütün oyuncular
Replik: COULMIER, HABERCİ
Epizod 11
CAN SIKICI BİR OLAY
Bütün oyuncular
Replik:1. HASTA, HABERCİ
1.HASTA: Dua edin... Dua edin... Yalvarın... Ona yürekten yalvarın... Cehennem'de
hükümran olan Şeytan... Tıpkı Cehennem'de olduğu gibi, dünyamızda da senin hükmün
yürüsün... Bağışla bizi... Bütün sevaplarımızı affet... Bizi kandır... Yoldan çıkart... Bütün iyi
şeylerden kurtar bizi... Bizi kötülüğün doruklarına götür... Sonsuza kadar... Amin...
HABERCİ: Can sıkıcı bir olay bu. Üstelik kaçınılmaz. Bu hastanın eskiden, ama kimse
inanmaz, çok bilgili bir alim, bir vaiz olduğuna... Sözlerinde herkesin, bir huzur bulduğuna...
Ben şimdi diyorum ki, bu Tanrı'nın bir lutfudur. Kutsal aklın, insanda dolaşan sırrı budur...
Epizod 12
MARAT ile SADE TARTIŞMASININ DEVAMI
Bütün oyuncular
Replik: SADE, 1.HASTA, HABERCİ, MARAT
Şarkı: COQUETTE, POLPOCH, CUCURUCU, ROSSIGNOL, KORO
SADE: Doğruyu yanlıştan, yanlışı doğrudan ayırmaya kalkmadan önce karar vermek
gerekiyor. Biz kimiz? Ben, kendimi bile tanıyamıyorum. Bir doğruyu bulduğum anda içime
kuşkunun tohumu düşüyor. Ben cellat mıyım, yoksa kurban mı? Bilmiyorum. İşkencelerin en
korkunçlarını düşünüyorum. Ve acı çekmeye başlıyorum işkenceleri düşünürken... Bazı
kimseler, akıl almaz davranışlarda bulunuyor. Örneğin, terzim kültürlü, sanattan hoşlanan bir
adam. Geçenlerde öfkeden kudurmuş, ağzından köpükler saçarak, iriyarı bir adama
saldırdığını gördüm. Herifi kapmasıyla yere vurması bir oldu. Sonra adamın göğsünü
parçaladı, kalbini koparıp aldı ve yedi...
1. HASTA: Yırtıcı bir canavar. İnsan, yırtıcı bir canavardır... Ben bin yaşındayım ve bin yılda
milyonlarca cinayet işledim. Yerküreyi insan leşleri kaplamış. Kırık kafatasları, çürümüş
etleriyle ölüler inliyor bastağımız her yerde. Kudurmuş bir canavar. İnsan kudurmuş bir
canavardır. Zindanlar durduramaz. Zincirler durduramaz beni. Kaçacağım göreceksiniz. Sonu
gelmedi daha. Planlarım var.
HABERCİ: (Repliğini arayan MARAT'a.) Ah bu kaşıntılar...
MARAT: Ah bu kaşıntılar... Ah bu kaşıntılar...
HABERCİ: Bu ateş...
MARAT: Bu ateş beynimi dağlıyor. Derim, kavrulup yüzülüyor sanki. Simonne, Simonne,
bezi sirkeli suya batır, alnıma koy.
SADE: MARAT, biliyorum, şu anda birkaç gün sağlıklı olabilmek için çok şeyi feda etmeye
hazırsın. Şanını, şöhretini... Halkın sana olan bağlılığını... Banyonda, ana rahmindeymiş gibi
kıvrılmış duruyorsun. Dünya hakkındaki fikirlerinle sarmaş dolaş... Ama bir başka dünya var
ki, gerçekleri, senin gerçeklerine hiç uymuyor... O dış dünya ile uğraşmayı bırak artık. Benim
için bir tek gerçek var. Düş gücümle kendi yarattığım dünya. İçimdeki ihtilal...
MARAT: Yanlış SADE... Yanlış... Düşlerle yıkılmaz gerçeğin sarp duvarı. Evet, yazıyorum,
ama salt kalemle bu bozuk düzenin yıkılabileceğine asla inanmıyorum. Kuşaktan kuşağa
bulaşan ölü kavramlar bizi öylesine sarmış ki, aramızda en güvenilir olanlar bile kendini
yönetmekten aciz. Bu ihtilali biz yarattık. Ama ortalıkta hala geçmişin özlemini çeken bir sürü
adam dolaşıyor. Çökmüş bir rejimden anılar saklayanlar... Bu adam resim koleksiyonundan
ayrılmak istemiyor. Bu adam metresinden... Bu adam harasını bırakmak istemiyor, şu adam
gül bahçesinden vazgeçemiyor, şu adam çiftliğinden, şu adam fabrikasından. O adam,
tersanesini gözden çıkartamıyor. Bu adam ordusundan ayrılmak istemiyor, bu adam da
kralından. İstiyorlar ki, düzen değişsin ama onlara dokunmasın. Bütün bunlara karşı, biz de
oturmuş, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ne, mülkiyetin kutsallığı maddesini ekliyoruz.
Herkesin eşit olarak bir başkasına savaş açma özgürlüğü bu. İnsanın insanla, toplumun,
toplumla, gırtlak gırtlağa, diş dişe geldiği mutlu bir soygun düzeni bu. Ve önlerinde iştah
kabartıcı bir otlak gibi, güya insanlığın büyük baharı ticaretin, serpilip palazlanması,
sanayinin çiçek açması. Görülmemiş kalkınma. Ekonomik mucize. Biz de burada oturuyoruz.
Başlangıçtan daha da ezilmiş. Ve sanıyorlar ki, ihtilal başarıldı...
Şarkı 6
HEP PARA ONLARDA
Hep para onlarda
İtibar onlara hep niçin niçin
Herkes onların dostu
Biz köleyiz onlar efendi
Yok cepte bir metelik bile
Bomboş cepler hep
Hep delik deşik
Midemiz boş açlıktan delik
Birgün ölsen kabrin delik deşik
Marat sana sığınıyoruz
Zavallıyız açız yoksuluz
Hak isteriz
İşte kellemiz
Gel ey ihtilalimiz sen şimdi
Epizod 13
CORDAY ile DUPPERET İLK KEZ KARŞILAŞIYOR
Bütün oyuncular
Replik: HABERCİ, CORDAY, DUPPERET, ROUX
HABERCİ: Dört açın gözünüzü ve izleyin ibretle... Kara bir kalabalık, çılgınca bir dehşetle
nasıl yoldan çıkıyor... Hep yanlış yönetimden... Susalım vatandaşlar, boyun eğelim hep
birden... CORDAY ile DUPPERET ilk kez karşılaşıyor...Bu büyük bir uygunluk, yazarın
yücelttiği... Zarafetle asaletin ilk yüz yüze geldiği... Caen'da bir manastırda gençliğini geçiren,
el değmemiş bir genç kız CORDAY, Tanrı'yı yüce bilen... DUPPERET'in görevi, CORDAY'e
akıl vermek... Hey DUPPERET, yanlışa götürüyor seni şehvet dürtüsü... Platonik bir bağ bu,
değil öbür türlüsü...
CORDAY: Ah, sevgili DUPPERET... Ah, sevgili DUPPERET... Elimizden ne gelir? Bu
korkunç felaketi nasıl engelleyebiliriz? Herkesin dilinde bu var. Diyorlar ki... MARAT... Şey...
MARAT... Şey... MARAT, halkın temsilcisi... Diktatör olacakmış... Bütün yetkileri ona
vereceklermiş... Kısa bir süre için... Sanki ortalık süt liman olduktan sonra diktatörün çelik
pençesi iktidarı bırakırmış gibi... Ama biz biliyoruz MARAT'ın yüreğindekini: Anarşi,
kargaşa...
DUPPERET: Sevgili Charlotte. Git... Hemen geri dön rahibe arkadaşlarının yanına.
Dualarına dön. Sen, etrafını kuşatan bu taş yürekli düşmanlarımızla baş edemezsin.
MARAT'dan söz ediyorsun. Kim bu MARAT? Bir işportacı. Bir sirk çığırtkanı... İşsiz güçsüz
bir Korsikalı. Yani bir Sardinyalı demek istedim. MARAT... Ne kadar da bir Yahudi ismine
benziyor. Belki de İncil'de sözü geçen Marat Irmağı'nın sularından çıkmıştır... Hıh, hıh... Kim
kulak veriyor sözlerine?... Sokak kalabalığı... MARAT... Bize bir şey yapamaz... Bizim için
bir tehlike olamaz...
CORDAY: Sevgili DUPPERET... Beni sınıyorsun. Ama inan ki, gerçekten biliyorum ne
yapmam gerektiğini... Sen dön Caen'a... Geri dön... BARBAROUX ve BUZET seni bekliyor.
Sana ihtiyaçları var. Hemen git. Şimdi. Bugün... Elinden geldiğince çabuk.
HABERCİ: Niçin kaçayım.
DUPPERET: Niçin kaçayım? Üstelik tam her şeyin sonuna gelmişken, her iş
kıvamındayken... İngilizler, Dunkerque'e çıktı, Toulon'a dayandı Prusyalılar...
HABERCİ: İspanyollar...
DUPPERET: İspanyollar, Rousillon'u ele geçirdi... Paris...
HABERCİ: Mainz... Mainz...
DUPPERET: Mainz, Prusyalılar tarafından kuşatıldı. Condeo ve Valenciennes de İngilizler
tarafından...
HABERCİ: İngilizler değil, Avusturyalılar...
DUPPERET: Avusturyalılar tarafından işgal edildi... Vendee de kaynaşma başladı. bu gözü
kanlı adamlar... Daha fazla dayanamaz artık... Hayır sevgili Charlotte, burada, yanında
kalacağım. O günü, o mutlu günü bekleyeceğim. Evet, MARAT ve yardakçıları yenilip yok
olacak ve bizim Fransa'mız haykıracak yeniden o yasak kelimeyi. Hürriyet...
ROUX: Hürriyet...
Epizod 14
SADE, DÜNYAYA SIRTINI DÖNÜYOR
Bütün oyuncular
Replik: SADE, COULMIERE’nin KARISI, COULMIER, COQUETTE, POLPOCH,
CUCURUCU, ROSSIGNOL, ROUX, MARAT, KORO
Şarkı: ROSSIGNOL, COQUETTE, POLPOCH, CUCURUCU
Şarkı 7
ŞİŞKO MAYMUNLAR
Zengin beyler şişko maymunlar
Onlar hiç bilmez yoksulluk ne
Bak onlar mutlu doğmuşlar hep
Burnumuz çıkmaz asla bokluktan
O koca goril pis ayı
Ölsek derdi o kurtulduk
Birkaç dönüm toprak verdi asil
Biz kıçtaki tek dondan olduk
Ah ihtilal bu ne korkunç isyandır
Hepsi de para canlısı
Bunların aklı hep şeylerinde
Hep bize hep şapıyorlar.
Epizod 15
JACQUES ROUX'nun İLK KIŞKIRTMASI
Bütün oyuncular
Replik: ROUX, COULMIER, COULMIER'nin KARISI, HABERCİ, SADE, KORO
ROUX: Haydi silah başına. El koyun şimdi ne lazımsa size... Yoksa çok beklersiniz...
Yüzyıllarca... O zaman anlarsınız baştakilerin nasıl bir oyun hazırladığını... Onlar sizden
iğreniyor... Çünkü cahilsiniz. Onlar cahil bıraktı sizi. İhtilalin bütün kirli işlerini size
gördürdüler. Kan ve tere buladılar. Sonra da burun kıvırıp, "Pis kokuyor!" dediler. Çünkü
varlığınız onları tiksindiriyor. Ve sefalet içinde, devam edin kanınızı ve terinizi dökmeye. Ve
onlar, günlük, güneşlik bahçelerinde, para ile tutulmuş ozanların türkülerini dinlesinler.
Uyanın. Uyanın. Ayağa kalkın. Silaha davranın. Kırın zincirlerinizi. Dikilin karşılarına.
Gösterin gücünüzü.
COULMIER: Bütün bu saçmalıkları dinlemeye mecbur muyuz? Biz artık aydınlık bir devrin
çocuklarıyız. Hepimiz devrimciyiz...
COU.'nin KARISI: Bu yıkıcılıktır. Buna göz yumulamaz. Lütfen engel olunuz...
HABERCİ: Bir din adamıdır bu. Kötü şöhretli rahip Jacques ROUX, çok iyi bildiğiniz.
Vazgeçip ahiretini mamur etmek aşkından, dünya işine dalmış, farkı yok bir şaşkından. Eşsiz
bir konuşma yeteneğiyle çılgın halka diyor ki:
ROUX: Cennete sahip olmak için tek bir yol var tutunacak. Vaz geçin bulutların üstünde
aramaktan. Savaşıp, çalışarak cennet olur bu vatan.
HABERCİ: Halk delice bir şevkle açarak gözlerini, ağzından kapıyor rahibin sözlerini. Yolu
belli, apaçık. Amacıysa ortada. Ama nasıl gidilir, nasıl varılır ya da... İşte bunu bilmiyor. Laf
kolay. Kolay ve tantanalı. Eylem ise zor bir iş, üstelik sakıncalı. MARAT'nın sözcüsüdür
Jacques ROUX, iyi bir politika gibi görünüyor bu. Belli sonu MARAT'nın, çile çekerek
ölmek, tıpkı bir İsa gibi, zulmün çarmıhına gerilmek. Her Hristiyan bilir, talihli ki, o kuldur,
dünyadan göçmek için, çarmıh en güzel yoldur.
ROUX: Açların doyması için, erzak depolarındaki her şeyin dağıtılmasını istiyoruz.
Tezgahların ve fabrikaların millileştirilmesini istiyoruz. İstiyoruz ki, kiliseler okul yapılsın.
Hiç olmazsa bir defa bir işe yarasınlar. Herkes elinden geleni yapsın ki, bu kahrolası savaşlar
bitsin artık... Bu savaşlar ki, her biri bir sonrakini doğurur. Bu kahrolası savaşlar ki, onunla
geçinen, zengin olanlar var. İstiyoruz ki, savaş kundakçıları cezasını çeksin. İstiyoruz ki,
unutulsun artık şanlı tarih, şanlı kahraman gibi iğrenç palavralar. Bu bizim son sözümüz.
Savaşan iki taraftan hiçbiri zafer kazanamaz. İki tarafta da ödü kopmuş, korkudan, ölüm
korkusundan altını pisletmiş insanlar var. Ve hepsinin yüreğinde aynı özlem. Yaşamak.
Toprağın altında değil, üstünde olmak. Yürümek... Koltuk değnekleri olmadan.
COU.’nin KARISI: Çılgınlık bu!...
COULMIER: Susun, susun... Buna düpedüz savaş aleyhtarlığı derler. Bu olamaz.
Ordularımız, hürriyeti, ülkemizi ve dünya barışını korumak için kan dökerken, burada, bu çatı
altında, bu sözler söylenemez... Sizi men ederim. Bu sahne çıkartılmıştı.
SADE: Bravo Jacques ROUX. Bu keşiş coşkunluğuna bayılıyorum. Bu günlerde en iyi ihtilal
propagandası ancak rahip kılığıyla yapılabilir. Bravo sana
ROUX: Haydi MARAT. Tam zamanıdır... Çık dışarı. Halkın başına geç... Yol göster. İhtilal,
güneş gibi bir anda parlayıp, gözleri kamaştıracak. İhtilal saati çaldı.
KORO: MARAT... MARAT... MARAT...
Epizod 16
SADE KIRBAÇLANIYOR
Bütün oyuncular
Replik: SADE
SADE: MARAT, seni alkışlıyorlar, çünkü bugün sana ihtiyaçları var. Sana ihtiyaçları var,
çünkü sen onlar için acı çekiyorsun. Ama yarın korkusuzca dil uzatırlar... Derler ki,
"MARAT'mı? MARAT?... O da kim?... Gerçekleşmesi için omuz verdiğim bu ihtilal
hakkındaki düşüncelerimi anlatayım ister misin? Bastil zindanında yatarken, kendi kendime
işkence ederek, kendi kendimi kırbaçlayarak, nefretimin ve aklımın sınırlarını zorladım.
Çemberimi kırdım ve çöken bir sınıfın canavar temsilcilerini kafamda canlandırdım. Bu kan
döken sınıfın bir bireyi olarak, içimdeki katili kazıyıp ortaya çıkartırken, yaşadığımız çağı da
kavramaya çalıştım. Bu canavarlar kutsal ve değerli ne varsa çiğneyip, kirletiyordu. Bu
suçlara ben de katıldım. Onlar gibi tekmelenmeyi, dövülmeyi kabul ettim. İlk önce, ihtilalde
korkunç bir intikam alma fırsatı sezdim. Düşlerimi bile aşan bir zevk ve şehvet töreni
muştuluyordu ihtilal... Ama mahkemede yargıç kürsüsüne çıktığım zaman, önceleri benim
oturduğum o suçlu iskemlesindekileri cellada teslim etmeye elim varmadı. Beraatlerini,
olmazsa kaçmalarını sağlamak için onlara yardım ettim. Cinayet işlememin imkansızlığını
anladım. Oysa orada bulunmamın tek nedeni öldürmekti. Ama şimdi cinayeti düşünmek bile
beni dehşete düşürüyor. Eylül'de... Karmelit Manastırı'ndaki katliam gözlerimin önünde
yapıldı. Avluda iki büklüm olmuş, kusuyordum insanlar öldürülürken... Kadınlar, ellerinde,
erkeklerin henüz kesilmiş, tenasül organlarıyla dolaşıyordu... Ellerinden kan damlıyordu...
Sonra... Arabaların idam sehpasına boyuna adam taşıdığını gördüm... Giyotin bıçaklarının
kalkıp, kalkıp indiğini, kalkıp, kalkıp indiğini gördüm... İntikam almak duygusu bile anlamını
yitirmişti. Ve şimdi MARAT, senin ihtilalinin nereye sürüklendiğini görüyorum. Bireyin toz
duman edilip, yok oluşuna... Herkesin kişiliğini yitirmesine... Seçme özgürlüğünün ölümüne...
Kişilerin, birbirinin kopyası olmasına... Kendini inkara... Bir yönetim, bir devlet ki, kişi ile hiç
bir ilgisi kalmamış... Eleştirilemez, dokunulamaz, dil uzatılamaz, yargılanamaz... İşte bu
nedenlerden ötürü yüz çeviriyorum. Çevremde hep ölüm gibi bir sessizlik... Toza, toprağa
karıştığım zaman... Arkamda hiçbir iz bırakmamak istiyorum...
Epizod 17
ZAVALLI MARAT
Bütün oyuncular
Replik: MARAT, SIMONNE, HABERCİ
Şarkı: COQUETTE, POLPOCH, CUCURUCU, ROSSIGNOL, KORO
MARAT: Simonne, Simonne... Neden karanlığa gömüldük? Şu bezi değiştir. Sırtımdakini de.
Yanıyor muyum, donuyor muyum?... Anlamıyorum... Simone, Le BAS'yı bul, bana gelsin.
söyliyeceklerimi yazsın. On dört Temmuz söylevimi. Fransa halkına söyliyeceklerimi.
Simonne, kağıtlar, notlarım nereye gitti? Daha demin buradaydı. Nedir bu karanlık?
SIMONNE: İşte orada. Yanında duruyor. Görmüyor musun Jean Paul?..
MARAT: Mürekkep nerede? Nerede kalemim?
SIMONNE: İşte kalemin Jean Paul. İşte mürekkep... Her zamanki yerinde. Karanlığın nedeni
bulut olsa gerek. Belki de dumandır. Cesetleri yakıyorlar.
Şarkı 8
ZAVALLI MARAT
MARAT seni düşman arar
Köpekler salındı bak sokaklara
Gazeteni yıktılar dün
Basılır aranır evin bugün
Bugün
Düşman arar seni MARAT
Saldılar köpekleri sokaklara bak
Sen umutsun bizim için
Bak kıpkırmızı gözlerin hep yazmaktan
İz üstünde yürüyorlar
Bak onlar geldiler kapındalar MARAT
Yoksul MARAT zavallıcık
Yazmaktan hep kan çanağı gözlerin
Sen umutsun bizim için.
Marat sana sığınıyoruz
Zavallıyız açız yoksuluz
Hak isteriz
İşte kellemiz
Gel ey ihtilalimiz sen şimdi
HABERCİ: Yaklaştı işin sonu. Cinayetin saati çalacak biraz sonra. Ama önce birazıcık ara.
Ancak on, on beş dakika. Aklınız karışmışsa, ya da susamışsanız, toparlayın kendinizi. Ama
unutmayınız ki, bir olay dizisidir burada gösterilen. Değişmeyen bir sonuç, çok önceden
bilinen gibi gelirse size, bir yanılma olur bu. Pekala ertelenir ölümü, hatta değişebilir
oyunumuzun sonu. Bir oyun bu oynanan, gerçek bir tarih değil... Bu yüzden de küçücük bir
ara konabilir. Rahat olsun gönlünüz, bir şeyler için ve çene çalın. İnanın banyosunda sizi
bekleyeceğine MARAT'nın...
2. PERDE
Epizod 18
CORDAY ile DUPPERET'nin İKİNCİ BULUŞMALARI
Bütün oyuncular
Replik: HABERCİ
Şarkı: CORDAY, DUPPERET
HABERCİ: Bu acı olaylardan arınsın yüreğimiz. Biraz da güzel aydınlık şeylerden söz
edelim. Yangınlar baş edemez. Ateş, kin ve ölüm yok edemez, evrensel bir zevk olan aşkın
yüceliğini. Ve asla yansıtmaz hayatın benliğini, yalnızca o gaddarlık, o dehşet, o azgınlık. İşte
mutlu çiftimiz. Yüzleri de aydınlık. İyi taranmış saçı, öne düşmüş kahkülü, yüzünde açılmış
fettanlığın solgun gülü. Gözünde bir damla yaş, hem parlak, hem de ılık. Dudakları dolgunca
ve şehvetten aralık. Kalpleri çırpınıyor, elleri buluşuyor. Seyredin onları, bu sevdalı oynayışı,
kopmadan gövdesinden ikisinin de başı.
Şarkı 9
GELECEK GÜZEL GÜNLER
Epizod 19
HERKESİN AĞZINA SAKIZ OLAN YALANLAR
Bütün oyuncular
Replik: MARAT, ROUX, SADE, ROSSİGNOL, COQUETTE, POLPOCH, CUCURUCU
Resitatif söylenmeli
Epizod 20
CORDAY'in İKİNCİ GELİŞİ
Bütün oyuncular
Replik: HABERCİ, CORDAY, MARAT, SIMONNE, SADE
HABERCİ: İşte, ikinci kez, MARAT'nın kapısında Charlotte CORDAY duruyor, ölüm var
kafasında.
CORDAY: Bu mektubu vermeye geldim... Beni MARAT'ya götürün... Bu mutsuz insanı
ancak o kurtarabilir. Beni ancak o kurtarabilir...
MARAT: Kim o kapıdaki Simone?
HABERCİ: Bir kız. Caen'den gelmiş... Bir dileği var sizden...
SIMONNE: Kimseyi alma içeri. Bu ziyaretçiler başımıza iş açmaktan başka şeye yaramıyor.
Sanki sen onların avukatıymışsın gibi. Bu sefilleri koruman gerekirmiş gibi.
SADE: İşte böyle MARAT. O, işte böyle görüyor senin ihtilalini. Birinin dişi ağrır. Dişini
çekmek gerek. Ateşte çorba yanar, bağırarak yeni bir çorba isterler. Kadının kocası bodurdur,
boylu boslu bir koca ister. Adamın karısı sıskadır, etli butlu bir kadın ister. Birinin ayakkabısı
sıkar, komşusunun ayakkabısındadır gözü. Şair yeni imgeler bulmakta zorluk çeker, çırpınır,
"Bir güzel şiir!" diye... Balıkçı oltasını denize atar, saatlerce balık gelmez, kızar, söylenir,
"Niye balık vurmuyor oltama!" diye. Hepsi ayağa kalkar, ihtilale katılır... İhtilali, dertlerinin
çaresi sanırlar... Bir balık, bir şiir, bir çift pabuç, bir tombul kadın, boylu boslu bir koca,
lezzetli bir çorba... Her yere saldırırlar... Yakıp, yıkarlar ortalığı... Sonra bir de bakarlar, eski
tas, eski hamam... Oltada balık yok... Koca, bodur koca, kadın, sıska kadın, ayakkabı nasır
yapmış, çorba dibini tutmuş, mısralar kırık, dökük... Ve bizi bu çirkefe sürükleyen bir
kahramanlık... Sonra onu çocuklarımıza anlatırız... Eğer çocuklarımız kalmışsa...
Epizod 21
MARAT'nın KÂBUSU
Tüm oyuncular
Replik: MARAT, HABERCİ, MÜDÜR, ANA, BABA, SIMONNE, BİLGİN, ZENGİN,
KORO, VOLTAIRE, LAVOISIER, ROUX
Şarkı: COQUETTE, POLPOCH, CUCURUCU, ROSSIGNOL, KORO
Epizod bir "kabus" olarak şekillenmeli.
MARAT: İşte bakın, bakın, geliyorlar. Dikkat edin. Kutsallığa bürünen canavarlığın, servetin
altında yatan çirkefin, saygınlığın gizlediği alçaklığın çöreklendiği deliklerden ağıp gelen
zebanilere dikkat edin... Yeni imparatorluklarını kurmaya başladılar bile... Fransa'nın alnına
yazılmış bu... Yok olacaksınız! Dikkat edin, dikkat edin...
HABERCİ: Lütfen susun bayanlar, baylar. Ne diyor bu insanlar, niçin kıvranıyorlar? Hepsi
de çok iyi anlıyordu MARAT'yı akıllarınca. Ne diyecekler bakalım, onu gömmeden önce?
İşte, ilk sözü alan! Saygımızdan ötürü önce konuşsun dedik, okulunun müdürü.
MÜDÜR: Bu MARAT, daha çocukken bile, arkadaşlarını birbirine katardı. Tahta kılıçlarla
vuruşurlardı. Ama, gerçek kan akardı. Birbirlerini esir alır, işkence ederlerdi. Biz, bütün
bunları niçin yaptığını anlayamazdık. Şaşar kalırdık.
HABERCİ: Kim tanır en yanlışsız, bu dünyada insanı? Ne düşünür ne yapar ne sever, korkar
neden?... Bir kadın anlatacak, çünkü indi onun rahminden...
ANA: Yemeğini yemezdi. Zamanında yatmazdı. Belalı bir çocuktu. Hiç konuşmaz, susardı
saatlerce. Ama biz görevimizi yaptık. Çok sopa kırdık sırtında. Tavan arasına kapattık. Aç
bıraktık. Ama fayda etmedi. Biraz kafadan da sakattı.
BABA: Terbiyesiz bir çocuktu. Sayı, sıra bilmezdi. Ne zaman dövmeye kalksam, bana
karşılık verirdi. Suratına tükürsem, hiç şaşmaz, o da bana tükürürdü. Hissiz, kaba bir çocuktu.
MARAT: Evet. Sizi tanıdım. İğrenç ana, utanmaz baba... Ne sallanıp duruyorsunuz öyle? Ne
sırıtıyorsunuz, kana susamış cellatlar gibi?
SIMONNE: Jean Paul... Yine yükseldi ateşin. Bırak yazmayı artık. Bu yazılar öldürecek seni.
Dinlen. Sağlığına dikkat etmen gerek. Sayıklıyorsun...
MARAT: Hayır, sayıklamıyorum. Bütün bunlar üstüme çöken birer kabustu her zaman. Le
BAS neden gelmiyor? Çağırın onu. Söylevim... Ülkemin halkına söylevim... Yazmalıyım
söylevimi... Le BAS...
MÜDÜR: Bu palavracı, daha beş yaşındayken, "Öğretmenin bildiği her şeyi, ben de
biliyorum!" diye tutturmuştu... On beş yaşında da "Üniversiteyi okumama gerek yok, bütün
profesörleri cebimden çıkartırım..." diye tutturdu... Yirmisinde, işi büsbütün azıttı. "Ben,
evrende bilgi adına ne varsa, hepsini biliyorum!" demeye başladı. Şimdi huzurunuzda
bulunduğum ne kadar gerçekse, söylediklerim de o kadar gerçektir... Yemin ederim...
MARAT: Nerede eski yazdıklarım? Simonne... Kitabım... Köleliğin Zincirleri...
SIMONNE: MARAT, sakin ol... Bırak bunları... Senin ölümün olacak bunlar...
MARAT: Nerede? Ara, bul, getir bana...
ZENGİN: Bir yankesicinin bayağı karalamaları. Şurdan, burdan aşırılmış fikirler. Bir yığın
saçma... İlk kitabında, bir kontun imzasını attı. İkincisine bir prensin adını koydu. Şu şarlatana
bakın... Şöhret düşkünü... Dün öptüğü eli, bugün ısırmaya kalkıyor.
BİLGİN: Bu züppe, İngiltere'de ne yaptı?.. Ne idüğü belirsiz bir salon adamı değil miydi?..
Sonra, üçkağıtçılığı ortaya çıkınca, selameti kaçmakta buldu... Sonraları yine uydurdu işini.
Bir kontun'nın özel doktoru olmadı mı?... Yoksa, kontun atlarına baytarlık mıydı yaptığı?...
Hıh... Bir konsültasyon için otuz altı altın... Hediyeler... Güzel leydilerden iltifatlar... Hıh...
Neler de neler...
ZENGİN: En sonunda, bu şarlatan, tekmeyi yedi kıçına zenginlerden! İlacı, tebeşirdi, iksiri,
davul tozu o güzel günlerde... Kovuldu, lanetlendi, geldiği yere döndü... Öç almak istiyordu.
Söylediği hep şuydu: "Mülkiyet, hırsızlıktır... Öldürün zalimleri..."
MARAT: Le BAS'yı çağırın... Le BAS...
KORO: Le BAS...
HABERCİ: Beni mutlu kılıyor bu tanıtma inanın. Karşınızda VOLTAIRE var, yazarı
Safoğlan'ın...
VOLTAIRE: MARAT adında birinden, bir makale aldık. "İnsan" adını taşıyan ve şaşırtıcı
iddiaların bulunduğu makalede, şunları iddia ediyordu: "Ruh, insanın beynindedir. Beyin,
bulunduğu stratejik noktadan, bütün hareketlerimizi kontrol eder." miş... Sonra, bu merkez,
emirler verirmiş, iç içe, komplike bir biçimde çalışan santrifikasyonlara... Ve böylece bilinç,
yani insanın şuuru ortaya çıkarmış... Bu bay, bu MARAT adındaki adam, şunları da iddia
ediyordu: "Bir buğday tanesi, insan vücudunda eriyip, beynin kanallarını hayatla doldurur.
Ruhumuzu besler. Acı çeken bir ruhun rahatsızlığı, dalağa da vurabilir, böbrekleri de
bozabilir." Bütün bu saçmalıklar için, bir kahkaha atmaya bile..."
HABERCİ: Bu da bir başka şeref kaynağıdır kuşkusuz. Ünlü bilgin LAVOİSİER anlatsın.
Siz susunuz.
LAVOISIER: İlimler Akademisi'ne MARAT adında biri tarafından gönderilmiş bazı teoriler
geldi. Ateşten, elektrikten ve ışıktan söz ediyordu. Şöyle diyor: "Ateş, kendi başına, bir madde
değildir. Isınan bir maddenin, hava ile temas ederek yanmasından meydana gelen bir şeydir.
Işıksa, titreşim halindeki milyonlarca zerrecikten meydana gelir." miş... Kuşkusuz, çok büyük
bir bilim adamı bu. Hıh! Daha da ileri gidiyor. "Isı" diyor, "aslında, ısı değildir. Molekül
guruplarının başka bir cisme çarparak, onları da harekete geçirmesinden doğan şeydir." Adam,
sakin, durgun evrenimizi yıkıp, yerine, durmaksızın hareket eden, zıtların doldurduğu bir
evren yaratmak istiyor. Teorilerini kanıtlamak için. Şimdi, banyosunda oturup, kaşınıyor
olmalı.
VOLTAIRE: Bu allame taslağı... Bu NEVTON bozuntusu...
LAVOISIER: Yok etmek istiyordu, kendini baş tacı etmeyeni. Kustu hep nefretini hasta
ciğerlerinden. Kendi zavallılığı oysa onu delirten.
ROUX: Vay haline o insanın; sıradan biri değildir. Vay haline o insanın; etrafını saran
çemberi kırmaya, bütün engelleri aşmaya çalışır. Vay haline o insanın; düşünceye konmuş
sınırları tanımaz, köhne prangasından kurtarmaya çalışır. Tutuculuk onunla alay eder, horlar,
aşağılar, yok etmeye çalışır. Sen aydınlık ve sıcaklık istedin, bunun için varlığın ve ışığın
kaynağını araştırdın. Başıboş güçlerin nasıl doğru kullanılabileceğini merak ettin. Bunun için
elektriğin kaynağını araştırdın. İnsan niçin vardır? Bunu öğrenmek istedin. Kendi kendine
sordun; ruh nedir? Boş inançlar ve çürümüş ahlak kurallarına boğulmuş o yokluğun, yani
ruhun, aslında beynin içinde olduğuna karar verdin. Düşünmeyi öğrenebileceğini anladın.
Ruhunu, yani beynini kavradın. Yaşamı düzenlemekte işe yarayacak bir araçtı o. Bu
düşünceler sonunda seni ihtilale götürdü. Anladın ki, koşullar kökten değiştirilmelidir. Hepsi.
Hem de tez elden. Anladın ki, bunlar kökünden değişmedikçe, birey ve toplum adına yapılan
her şey boşuna.
Şarkı 10
MARAT MARAT
Epizod 22
MİLLET MECLİSİ
Bütün oyuncular
Replik: HABERCİ, COQUETTE, POLPOCH, CUCURUCU, ROSSIGNOL, MARAT,
ROUX, COULMIER,
DUPPERET, 1. HASTA, 2. HASTA, 3. HASTA,
4. HASTA, 5. HASTA, 6. HASTA, 7. HASTA, 8. HASTA, KORO
HABERCİ: Son hücumu MARAT'nın son kızgın saldırışı. Öğütlüyor Meclis'e; seçilecek yol
nedir ve halkın çıkarlarını kim korur, üstün tutar ve kurtarır yarını...
1. HASTA: Kahrolsun MARAT!
2. HASTA: Susturun, konuşmasın!
3. HASTA: Söyleyecek sözü var, susun, dinleyin onu...
KORO: Yaşasın MARAT... Yaşasın ROBESPIERE. Yaşasın DANTON...
MARAT: Vatandaş, Millet Meclisi üyeleri. Vatan tehlikede. Avrupa'nın dört bir yanından
toplanmış paralı askerler, yurdumuzu istila ediyor. İstilayı, çıkarı olan işbirlikçiler kışkırtıyor.
Daha şimdiden bu yağmanın pay kavgası içindeler. Buna karşılık biz ne yapıyoruz? Savaş
Bakanı'mız, ordumuzu beslemek için ayrılan erzağı kendi hesabına çoktan düşmana sattı...
COQUETTE: Yalan!
4. HASTA: Atın dışarı!
MARAT: Ordu komutanı DUMORIEZ...
ŞARKICILAR: Yaşasın DUMORIEZ...
MARAT: Sizi, hakkında hep uyardığım, sizin de şimdi bile bir kahraman gibi baş tacı
ettiğiniz bu adam, bir işbirlikçidir...
5. HASTA: Ayıp be, ayıp...
6. HASTA: Yaşa... Varol...
7. HASTA: Yalan... İftira...
MARAT: Generallerimizin çoğu, yabancı orduların gölgesine sığınmış kralcılarla iş birliği
içindeler. Ve bu sığıntıların dönüşünü zafer alaylarıyla karşılamaya hazırlanıyor bu
generaller...
8. HASTA: Vurun kellelerini!
KORO: Kahrolsun MARAT...
9. HASTA: Bravo...
KORO: Yaşasın MARAT...
MARAT: Saygıdeğer Maliye Bakanı'mız, karşılıksız para basıp, enflasyona sebep olurken,
kendi kesesini dolduruyor.
ROSSIGNOL: Yaşasın özel teşebbüs.
COULMIER: Yeter artık... Saygısızlıkta fazla ileri gidiyorsunuz. 1793'te değil, 1808
yılındayız... Bütün bu karlamaya çalıştığınız, çamur attığınız insanlara şeref ve itibarları iade
edildi imparator büyük NAPOLYON tarafından.
1. HASTA: Konuş MARAT, konuş.
2. HASTA: Sus... İstemiyoruz... Kes sesini...
3. HASTA: Kapat o pis çeneni...
4. HASTA: Yaşa MARAT, devam et...
KORO: Devam et...
MARAT: Zamlar yüzünden halk, bir somun ekmek almakta bile güçlük çekiyor. Askerlerimiz
cephelerde yalın ayak, başı kabak vuruşuyor. Karşı devrim yeni bir iç savaşa yol açtı. Buna
karşın biz ne yapıyoruz? El koyduğumuz kilise toprakları hala işletilmiyor. Yıllardır
soruyorum, bu toprakların, topraksız köylüye neden dağıtılmadığını... Yıllardır soruyorum,
neden onlara tohum ve araç, gereç yardımında bulunulmadığını... Bu ülkede namusuyla
çalışan herkes, karaborsacılar, tefeciler ve komisyoncular için mi alın teri döküyor?..
Vatandaşlar, şimdiye kadar biz, bizi sömürenlerin hürriyetini savunmak için mi dövüştük?..
5. HASTA: İn aşağı be! Tıraşı kes...
KORO: İn aşağı...
6. HASTA: Susun, susun, dinleyin...
7. HASTA: Devam et... Devam et...
MARAT: Vatan tehlikede... Vatan diyoruz... Vatan nedir sizin için?... Hürriyet diyoruz...
Hürriyet nedir sizin için?.. Kimin için bu hürriyet?.. Milli meclis üyeleri, geçmişinizin
muhasebesini yapmak zorundasınız... Şu an içine düştüğünüz bu çıkmazın kaynağını bulmak
zorundasınız... Neden bu Meclis'te, kendi adına tartışılanları izlemek isteyen binlerce vatandaş
için birer iskemle yok?..
DUPPERET: Nedir amacı bu adamın? Yine halkı coşturup, ayaklandırmaya çalışıyor. Şu
dinleyici sıralarındaki savunduğu insanlara bakın. Çamaşırcı kadınlar, kapıcılar, hizmetçiler,
işsizler! Arkasına takıp, peşinden sürüklediği insanlara bakın. Yankesiciler, salaklar, boz
gezenin boş kalfaları...
CUCURUCU: Ah, bir olabilsek.
DUPPERET: Hapishane kaçkınları, kafadan sakatlar. Ülkeyi bunlar mı yönetecek?
MARAT: Yalancılar! Halktan nefret ediyorsunuz siz.
ROSSIGNOL: Yaşa MARAT, diline sağlık.
POLPOCH: Doğru konuşuyor. Bravo.
MARAT: Halk, sizin gözünüzde hiçbir zaman kaba ve biçimsiz bir yığın olmaktan
kurtulamadı. Çok saygıdeğer DANTON hazretleri buyurmadılar mı, "Zenginliği yok
edeceğimize, yoksulluğu şereflendirelim!" diye. Ya ROBESPIERRE?... Şiddet sözünü
duyduğunda, beti, benzi atan ROBESPIERRE, yüksek sosyete ziyafetlerinde, avizelerin ışığı
altında, kültürel sohbetlerin yoldaşlığını oynamıyor mu?
COQUETTE: Ayıp! Ayıp!
CUCURUCU: ROBESPIERRE'e ölüm... Kahrolsun ROBESPIERRE...
POLPOCH: Yaşasın MARAT!
ROSSIGNOL: DANTON'a ölüm!
MARAT: Ve sizler, hala bu peruklu, pudralı maymunları taklide özenmiyor musunuz?
COULMIERE: Yeter artık. Daha önce sansür ettiğimiz bu kısımları kullanmakta inat
ederseniz, ben de oyuna son vermek zorunda kalacağım.
MARAT: Şimdi bize halkı gerçekten temsil eden biri gerek. Bozulmayacak, satın
alınmayacak, güvenilir biri. Şimdi ikinci adımı atmalıyız. Şimdi halkı, halkın adına yönetecek
o kişiyi seçmeliyiz.
ROSSIGNOL: Bütün yetkileri MARAT'ya verelim. MARAT, diktatör olsun.
POLPOCH: Diktatöre bir banyo.
COQUETTE: Kenefe atın kenefe. Diktatör kenefe.
CUCURUCU: Lağımların diktatörü. Lağım farelerinin diktatörü.
MARAT: Diktatör mü? Adı batsın diktatörlüğün. Efendilikle, kölelikle ilintili şeylerden nefret
ederim ben.
DUPPERET: Yeter! Kan istiyor! Halkı kışkırtıp, yeniden cinayetler işletmek istiyor.
MARAT: Biz katil değiliz. Biz öldürürsek, bu canımızı savunmak içindir. Yaşamak için
savaşıyoruz biz.
DUPPERET: Ah, Ah... bu bozguncu sözler yerine, birkaç yapıcı söz edebilseydi... Aşırılık ve
curcunanın yerini, güzellikle, zarafet alsaydı...
ROUX: Birleşin! Düşmanlarınızı ezin! Yoksa, onlar kazanacak olursa, hepinizi kılıçtan
geçirirler. Bunca zamanda kazanılan her şey yok olur.
KORO: MARAT... MARAT... MARAT... MARAT...
8. HASTA: Yuuuh!
9. HASTA: MARAT'ya çelenk...
1. HASTA: Kahrolsun MARAT!
2. HASTA: MARAT için zafer alayı istiyoruz...
3. HASTA: Yaşasın sokaklar... Yaşasın meydanlar...
4. HASTA: Yaşasın fırınlar... Yaşasın hürriyet...
5. HASTA: Kahrolsun deli gömleği...
6. HASTA: Kahrolsun kapı kilidi... Parmaklıklar kahrolsun...
COQUETTE: Vurun zenginlere, çıkarın hepsinin pestilini...
POLPOCH: Kırın tanrılarını, bölüşün papellerini.
CUCURUCU: Sonra da yemek yiyin, şöyle bir tabak dolusu...
KORO: MARAT... MARAT... MARAT... MARAT...
Epizod 23
AH, MARAT, ZAVALLICIK
Bütün oyuncular
Replik: MARAT, SADE
Şarkı: COQUETTE, POLPOCH, CUCURUCU, ROSSIGNOL, KORO
Şarkı 11
AH MARAT ZAVALLICIK
Ah MARAT'cık zavallıcık
Ölüm geldi vaden yetti artık
Ecel hep kapını yokluyor
Güzel kız nasıl da uyukluyor
Ah MARAT'cık zavallıcık
Aç gözünü acı halka azıcık
Dünyayı içine sindir
Bu son gecendir bu son gecendir
Ah MARAT'cık zavallıcık
Aç rüyasında doyar ne yazık
İyileşir de kalkarsın
Bulamaz ecel seni bakarsın
MARAT: Simonne. Kapı mı vuruluyor? Simonne, soğuk su getir. Simonne, Le BAS nerede
kaldı?
SADE: MARAT... Vaz geç MARAT... Sen değil miydin, yazıp çizmekle bir şey elde edilmez
diyen? MARAT, bak bana. Bu çileye, bu banyonun içinde çürümeye, yaşamak mı diyorsun?
MARAT: Çalışmaktan başka bir şey için zamanım olmadı. Geceyi, gündüze katmak bile
yetmiyordu bana. Elimi hangi haksızlığa uzatsam, gerçekleştiğini görüyordum. Nereye
baksam, çürümüş bir toplum çıkıyordu karşıma. İçimde hep bir eylemin coşkusunu duyarak,
Köleliğin Zincirleri adlı kitabı yazdım. O kitap toplatıldı. Her zaman hazırdılar bana çamur
atmaya. Yazdığım her yazıdan sonra saklanmak zorundaydım. Milli Güvenlik'in binlerce
adamı evimi basıyordu. Bugün bile, kapı ne zaman vurulacak, bir süngü göğsümü ne zaman
delecek diye bekliyorum. Simone, Simone, Le BAS'yı bul bana. Söylevimi yazdırmalıyım. On
dört Temmuz söylevimi...
SADE: Bütün bu söylevler millete ne verecek MARAT? Unut bu söylevi. O, zaten
yanılgılarla dolu baştan aşağı. İhtilalden hala ne bekleyebilirsin? Şu adı, sanı silinmiş
ihtilalcileri düşün. Ne isteyeceksin onlardan? Bir zamanlar sen, hükümetleri, kanunları bir
baskı aracı olarak kullandıkları için suçlamıştın. Peki, özlediğin, kurulması için uğraştığın
yeni düzende, senin yerin ne olacak? Başka birileri mi seni çekip çevirsin istiyorsun?
Yazdıklarının, virgülüne varıncaya kadar kontrol edilmesini mi istiyorsun? Onların,
kanunlarını, kafanda senden hiçbir şey kalmayıncaya kadar, binlerce defa, tekrarlatmalarını
mı istiyorsun?
MARAT: Niye bulanıyor düşüncelerim? Oysa her yazdığım, her söylediğim iyi
düşünülmüştü. Doğruydu. Ve şimdi bu kuşku... Yanlış mı her şey?..
Şarkı 12
MARAT MARAT BAHTI KARA
Epizod 24
SON ZİYARET HAZIRLIĞI
Bütün oyuncular
Replik: HABERCİ, KORO, CORDAY, DUPPERET
Epizod 25
HAK OYUNU ÜÇTÜR
Bütün oyuncular
Replik: DUPPERET, CORDAY, HABERCİ, MARAT, SADE, SIMONNE, KORO
Şarkı: COQUETTE, POLPOCH, CUCURUCU, ROSSIGNOL, KORO
Şarkı 13
COPULATION ROUNDE
Şarkı 14
ON BEŞ ŞANLI SENE
HABERCİ: Cinayet...
MARAT: Önemli olan, insanın kendi kendini saçlarından kavrayıp, ayağa kaldırması, kendini
bir eldiven gibi, ters yüz etmesi ve evrene yepyeni gözlerle bakmasıdır...
KORO: ...
MARAT: Önemli olan, insanın kendi kendini saçlarından kavra...
Epizod 27
SON SÖZ
Bütün oyuncular
Replik: COULMIERE, ROUX, SADE
Şarkı: COQUETTE, POLPOCH, CUCURUCU, ROSSIGNOL, KORO
Şarkı 15
YOKSULU EMER ŞİŞER MUTLU AZINLIK
Yoksulu emer şişer mutlu azınlık
Amaç bu işte bakın işte yaklaştık
Söyleriz her şeyi hiç korkmaz söyleriz
Yasak şeylerse söyleriz kulağa
Kapalı kaldık kilit altındayız
Bizimle hep sizler şeref kazandınız
Politik kavga ve yersiz çekişme
Unuttuk demeyin bunu keyfimize
Babamız önderimiz bizim
Şefimiz yetişir koşar dara düşsek hangimiz
Onundur bu kıçlarımızdaki don
Yaşa varol büyük şanlı NAPOLEON
Götürür zaferlere ulu önder ordumuzu
Hep atlar geçer o ateşi buzu
Mecburuz zafere biz kanlı ve akıl almaz
Olmaz bizsiz olmaz hürriyet olmaz
Charenton, Charenton NAPOLEON NAPOLEON
Millet millet ihtilal ihtilal
Genel çiftleşme genel birleşme.
ROUX: Ne zaman açılacak sizin bu kör gözünüz? MARAT sizin için öldü... Sizi kurtarmak
için. Öldürdüler onu... Siz köle olasınız diye... Haydi artık uyanın... Geçin karşılarına, bütün
haklarınızı alın. Ne zaman açılacak sizin o kör gözünüz?.. Sizin için öldü o, MARAT sizin
ölünüz... Sizi kurtarmak için can verdi... Onu öldürdüler... Katiller... Siz köle kalasınız diye
öldürdüler onu... Haydi uyanın artık. Geçin karşılarına. Hakkınızı alın. Zorla alın hakkınızı...
COULMIER: Herkes bilir ki, temaşa insanları eğlendirmek içindir. Peki ama, bütün bu
tiksindirici olayların ve şiddetin, eğlence ile ne ilgisi olabilir?.. Herkes bilir ki, sanat
güzelliğin safiyetine erişmeye çabalar. Peki ama, bu cesetler ve kırbaç sesleri ile, saf
güzelliğin ne ilgisi olabilir?.. Herkes bilir ki, felsefenin amacı, insanlığı yücelterek,
hayvanlıktan kurtarmaktır. Ne yazık ki, Mösyö de SADE, sizin felsefeniz hem buz gibi soğuk
hem vahşi hem de çok kötümser.
SADE: Tabi... Oyundan bir ahlak dersi, bir anlam çıkartmak istiyorsunuz. Pekâlâ... Öyleyse
boşa gidecek bir öğüt vereyim. Duyduğumuz, gördüğümüz ne varsa, bize bir şeyler ekler, ışık
tutar. Herhangi bir açıdan, bu oyunda da böyle olmuş, şu saçılıp, dağılan replikler sıçrayıp,
kafanızın içinde bir yere düşmüş olabilir. Fakat en derin noktalarınıza yerleşip, filizlenip, kök
salacak olan bu tohumların ne olduğunu hiçbir zaman bilemeyeceğiz... Oyunu izleyen bazı
karı kocalar arasında kesinlikle bir tartışma çıkacak. Adam, "İğrenç!" diyecek, kadınsa, çok
ahlaki bulacak. Kimileri, "Tarihin tensel bir yorumu." diyecek... Kimileri "Kuşkusuz bu oyun,
MARAT'ya değil, günümüze ait." diyecek... Kimileri "Bunlar, SADE'ın hezeyanları", kimileri
"MARAT'nın ölümü." diyecek... Kimileri "Canım, Fransız İhtilali." diyecek... Kimileri de...
PERDE