Professional Documents
Culture Documents
Büyük Ü i t o d Mesajı C a n A RP AÇ
7. M c ı ı a g o of the M . W . G r a n d M a t l a r C a n ARPAÇ
9. Hugo Proje»! ve Masonluk Doğan Y A L I M
17. İspanyol O b e d y a n s ı n a bağlı Selanik l o t a l a r ı M. Fuat AKEV
27. Fethi I r d e n Ahmot A K K A N
33. Ahmet Salih Korur Ahmet AKKAN
43. Rusya'da Masonluk Falih ERKSAN
47. Masonluğun N u r u Rasid TEMEL
51. Tanrı, Din, İnson V . Vİfali G Ü Z E L B A H A R
67. Masonun N i y a z Yusuf KÖKDAMAR
70. Esİtlİk Koporal ÇERMAN
77. Masonik Fîlaleli Brezilya'dan İngiltere'ye
Fransa'dan Amerika'ya Bir Filalelİk G e ı i n t i İsmail İSMEN
85. Hümanitas Locasının İsrail G o ı i s i M. Fuat AKEV
87. A ı i ı Hatırasına Falih ERKSAN
90. Localardan Haberler Mİmar S İ N A N
96. Aromııdan Ayrılanlar Mİmar S J N A N
Sevgili Kardeşlerim,
5
caksınız, hepinizin ortak y a n ı akılcı, disiplinli
v e özveriyle yürütülen bir çalışma olacak. Böy
lece başvuru toplamı 1300'ü geçen Mason bur
sundan y a r a r l a n a c a k l a r ı n sayısını arttırma
mız, Sev Vakfını kuran Kardeşlerimizle el ele
verip topluma dönük katkılarımızı y a y g ı n l a ş
tırmamız, Lokal binalarımıza d ö n ü k projeleri
mizi v e inşaatlarımızı başlatmamız, hızlandır
mamız hatta tamamlamamız Türk Masonları
nın saygın, güvenilir v e iyi insanlar olduklarını
y a ş a m şeklimiz v e ahlâki davranışlarımızla
perçinlememiz, sözde değil, gönülde Kardeş
olmamız v e Masonluk yoluna girmenin b ü y ü k
sorumluluğunu şerefle taşımamız hızla gerçek
f
leşecek; 1994'de 85 inci y a ş gününü kutlaya
cak olan Türk Masonluğu sonsuza kadar uza
nan insanlık yolunda saygın bir kuruluş olarak
y a r ı n l a r a d o ğ r u b a ş a r ı y l a ilerleyecektir. Bu
inançla v e en iyi dileklerimle bütün Kardeşleri
min v e sevdiklerinin Yeni Yıllarını kutlar, H ü r
v e Kabul Edilmiş Türk Masonlarının nice 85 yıl
lar boyunca ülkemize v e bütün insanlara y a
rarlı olmasını dilerim.
Kardeş Sevgilerimle,
Can ARPAÇ
Büyük Üstat
6
MESSAGE OF THE M.W. GRAND MASTER
My dear brethren,
Last year, during the days when w e were about to
say "goodbye" to 1992 and "welcome" to
1993 I had written the following words in the
86th issue of Mimar Sinan.
"During our new period of labour I want you to enli-
ven the fire of Masonry in yourselves more
than the previous years and in the light of this
fire I expect you to prove to everyone, friend
or foe, oy making a dash forward alone like
Robinson Crusoe but also united with each ot
her like the cells of a living organism, that to be
on the road of Masonry is not something to be
concealed but an honourable way of life and a
privilage which unifies with all men.
A lot of my brethren told me during our conversati
ons that they share the same idea and thai
they indviduallv will do their best. I also feel
that alot of my brethren also did their best wit
hout telling me anything.
As an old brother of yours, I derive great happiness
from these feelings. However, there is a reality
in 1993 which surpasses my feelings. This rea
lity is the increase of your help extended vo
luntarily towards the betterment of humanity
and Turkish Masonry. This can be summarised
as our hands being extended to the human
drama taking place in Bosnia-Hercegovina,
support being given to a very young artist girl
wno needed a marrow transplant and a brot
her of ours a kidney transplant, a lot of our
lodges performing charity work within them
selves and our brethren working hand-in-
hand with a heartfelt joy to make our buil
dings to be more practical and befitting to us,
thus gaining more temples and new buildings.
Undoubtedly such unification of hands are not pecu
liar only to 1993. We worked in order to provi
de the best for our nation, humanity and Ma
sonry and to enable those brethren who will
come after us to be more successful, by using
7
the Turkish Masonry, which has been brought
up to these days by the united efforts of our
brethren who passed to the Eternal East, as a
support, just like our brethren before us did.
In other words just like children paying to the
ir children what they owed to their parents.
For this reason, my brethren, I cannot see myself
authorised to thank for sacrifices, ef-
forts and the beautiful work you portrayed by
working unitedly; but I strongly believe thai
this aratitute will take its place in the hearts of
the brethren coming after us.
And I have no doubt that also in 1994 you will conti
nue all your efforts in a manner befitting Ma
sonry an finish the work we started. You will
work more than ever with the concept of: not
"I" but "we", not "my lodae" but "Turkish Ma
sonry", not "these must be done" but "what
can I do". You will work not only according to
your views and alone, but according to our te
nets and rules. Your common factor will be a
work carried out by logic, discipline and sacri
fice. By increasing the number of the appli
cants of the Masonic Scholarship which sur
passed the figure of 1300, uniting our efforts
with our brethren who founded the Sev Foun
dation and broadening the limits of our social
activities, to accelerate or even finish our pro
jects for our buildings, to strengthen the belie!
that Turkish Masons are respectful, trust
worthy and good people by our ways of living
and conduct, being brethren not in words but
in hearts and to carry the responsibility of be
ing a Mason will thus be realised and Turkish
Masonry, which will celebrate its 85th anni
versary in 1994, will continue on its way to
wards the future as a respectful institution on
the road of humanity towards eternity.
With such a belief I wish a very happy and prospe
rous New Year to all my brethren and their lo
ved ones and also wisn that Turkish Free and
Accepted Masons be useful to our country and
to all human beings for many 85 years to co
me.
Fraternally,
Can ARPA$
Grand Master
8
A R A Ş T I R M A
9
Zekâ ve haz duyguları, nörobiyolojik belirtilerdir ve bunlar da değişti
rilebilirler. Beynin haz merkezlerinin direkt uyarılması ile aşırı hazla-
ra erişmek mümkün olursa insanlar tabii hazlarla ilgilenirler mi? Sü
per zekâya sahip nesiller yetiştirmeyi cidden istiyor muyuz? Eğer isti
yor isek, geleceğin bu dahîleri ve süper insanları kendi yaşamları ve
içinde yaşadıkları dünya için neler yapacaklar? Bu geleceğin dahîleri
ve süper insanları ne cins daha çok değiştirilmiş insanlar tasarlaya-
caklardır? Ve bu daha çok değiştirilmişler neler yapacaklardır? Dav
ranış özellikleri değiştirildiğinde hâlâ, nesillerini devam ettirme gü
düsüne sahip olacaklar mı? Plânlanmış birçok değişim sonucunda or
taya çıkacak türlerin, hayat zincirini devam ettirmeye istekli olmala
rını sağlayabilecek miyiz?
10
edilip edilmemesi konusunda yaygın bir müzakere, şümullü bir refe
randum yapılması çağrısı gelmemiştir.
11
İnsanlığın Geleceği Hakkında Anket
Gelecek yüzyıl içinde aşağıda belirtilen gelişmeler olabilir. Bu geliş
meler hakkındaki görüşlerinizi en çok istenilenden hiç istenilmeyene
doğru sıralayınız.
12
15. Tüm insanların zekâ seviyesi 100 puan
yükseltilecektir - % 44
13
32. Yönetim, bir süper kompüter tarafından
sağlanacaktır - % 79
33. İnsan Mühendisliğinin yasaklanması veya teşviki
ve nizamlanması:
a- Devlet tarafından yapılmalıdır, - % 100
b- Doktorlar, bilim adamları ve din adamları gibi
uzmanlardan kurulu paneller tarafından yapılmalıdır, 0
c- Halk jürileri tarafından yapılmalıdır, - % 62
d- Referandumlar yolu ile yapılmalıdır, - % 38
e- Uluslararası toplantılar ve anlaşmalar ile
yapılmalıdır. - % 20
34. Gelecek, herhangi bir müdahaleye tabi olmaksızın
kendi yolunu takip etmelidir - % 25
35. Geleceği kontrol edecek kanunlar kabul edilmelidir - % 18
14
insanî değer yargılarının gelişmesine yardımcı oluyorlarsa kabul et
mek gerektiğini vurgulamışlardır. Meselâ, sadece üzerinde anlaşma
ya varılmış bir kıymet hükümleri grubu bakımından insanları daha'
iyi kılacaksa insanların zekâ seviyeleri yükseltilmelidir. Önce yaşam
kalitesi yükselir ise, yaşam süresi de uzatılmalıdır. Üstün insanlar,
insanî değerler ve sevgi konusunda aydınlatılabilecekse, yaratılmalı
dır. İnsanlar evreni, mevcut çevre koşullarında istilâ edecektir, beya
nına verilebilecek sadece bir cevap vardır; Tanrı evrene acısın...
Sonuç olarak, insan geleceğini büyük ölçüde tehdit eden Genetik Mü
hendisliği sahasında bugün anlaşılmaz bir başı bozukluk mevcuttur.
Bu başıbozukluğun hükümetler gibi hantal organlar yerine bizzat in
sanlar tarafından kontrol altına alınması tercihe şayan görülmekte
dir. Evet ama, hangi insanlar? Bu soruya benim şahsi cevabım, birçok
başkaları yanında ve belki de öncelikle Masonlar olacaktır.
15
Çünkü, M. Fuat Akev üstadımızın Mimar Sinan Dergisinin 85. sayı
sında yayınlanan înisiyasyonun Felsefesi başlıklı çalışmalarında da
belirttikleri gibi, Masonun önce kendi benliğini incelemesi, daha son
ra çevresine geçmesi ve nihayet evrenin analizini yapmaya başlaması
yeterli değildir. Her Mason, Masonluktan elde ettiklerini, kişisel ola
nakları oranında ve kişisel eğilimleri istikametinde haricî âlemde de
uygulayarak topluma yararlı olmalıdır.
41
16
T A R İ H
17
lere rastlar, italya, Fransa, ingil Ust. M. Samuel B. Maissa 3°
tere gibi memleketlerin, o devir 1. Naz. Jacob A. Sasson 3°
de İmparatorluk hudutları içeri
2. Naz. Gabriel Perahia 3°
sinde faal bir Masonluğu vardı.
Bu durum, 1909'da Osmanlı Hat. Leon Sagui 3°
Y.Ş.'nm kurulması ile sona ere Kât. Oskar Mizrahi 3°
cektir.
Hemen sonra, daha 10 K. intiza
İspanya B.Meşrikine ait ilk mun ma avdet etmiş ve L.'ya katılmış
tazam Loca, 6 Nisan 1907'de tır. İspanya B. Meşr., Selanik'te
PERSEVERANCIA ismi altında ki Locadan büyük sitayişle bah
ve 292 No. ile Selânikte kurul seder ve resmî bülteninde yazılar
muştur (SEBAT). yazar.
Kuruluşundan altı ay sonra, Lo
Perseverancia Locası üyeleri, iki
canın üye sayısı 30'a, sene sonun
sene sonra 25/1/1909, İstan
da 44'e yükselir.
bul'da CONSTİTUTİON (Meşru
tiyet) Locasını (No.309) kurdu Aidat 2,25 frank olup, tekris için
lar. Bundan sonra, İspanya alman para 100 Frank'tı. 4 Ko
B.Meşrikine ait iki Loca daha ku misyon kurulmuştu: Adalet,
rulacaktır: Selanik'te FAZİLET Mâli Kom., idarî kom. Hasenat
(No.310-22/4/1909) ve Edirne'de Kom. İç tüzük İspanyolca yazıldı
UHUVVET (No.314-20/11/1909). ğından, Locanın bu lisanda çalış
tığı anlaşılmaktadır.
Daha sonra İspanya Obedyansı-
na bağlı HİMMANUEL Rose Loca, eskiden MAKEDONIA RI-
Croix Hâkim Şapitr'i kuruldu. SORTA'ya ait (İtalya Obedyan-
Bu Şapitr, 20 sene müddetle ça sından) eski bir binada çalışmak
lışmıştır. Son zaptı 1927 tarihli ta idi.
dir. 1908 seçimlerinde, aynı görevli
ler tekrar seçilmişti.
Amon de Mendoza'nın karışık Loca, o zaman bir Banka kurma
karakterli bir maceraperest ol yı da tasarlamıştı.
duğu anlaşıldığında, Selanik'te
ki ispanyol Masonluğunun başı Ağustos ayında, İspanya B.
na Maissa isimli bir K. geçmiş ve Meşr'i, Perseverancia Locasına
hepsi Osmanlı vatandaşı olan 8 "üstün hizmet" takdirnamesi
Kardeşle beraber (biri İtalyan ta- vermiştir.
baası idi) PERSEVERANCİA Lo Bilâhare, Mâbed Makedonia Ri-
casının kurucusu olmuştur ve sorta'nm binasının yanında inşa
Muntazam İspanya B. Meşrikin edilen bir ilâve binaya taşınmış
den 2.4.1907'de 292 No.lı Patent'i tır. En önemli olaylardan biri de
almışlardır. Locanın ilk görevli Dr. Rıza Tevfik'in, Üst. derecesi
leri şunlardı: ne yükseltilmesi olmuştur. Rıza
18
Tevfik için: "tanınmış bir hekim, depremde zarar görenler için 400
üstün bir felsefeci, faal bir liberal Peseta yardım göndermiştir. Bu
ve belâgatlı bir hatip olduğu ifade meblağ, İspanya Localarının
edilmiştir. Ayrıca da, L.K'lerin- gönderdikleri en yüksek paradır.
den Cavit Bey, Rıza Tevfik ve
Mehmet Arifin, yeni Osmanlı İspanya B. Meşrikinde bulunan
Meclisine girmelerinden dolayı, muhaberattan, bu Locanın
Loca'ya tebrik yazıları gelmiştir. 1927'ye kadar çalıştığı anlaşıl
maktadır.
1908 sonlarında, Locanın mevcu
du 87 kişi idi.
CONSTITUCIÓN (Meşruti
1909 seçimlerinde, görevlilerin
yet) LOCASININ İSTAN-
bir kısmı değişmişti:
B U L D A K U R U L U Ş U (1909-
Moise Salomón : Üst. Muh. No.309)
Oskar Mizrahi : 1. Naz. (Önce Perseverancia Locasının 3 muh
Kât. idi) terem üyesinin Parlamentoya se
çilmesi, Başkentte yeni bir Loca
Salomón Menahem : 2. Naz.
nın kurulmasına sebeb olmuş
Ahmet Rain : Hat. tur.
19
"Meşrutiyet" koydular ve iki gün rın arasında İstanbul Meb'usu
sonra, Görevlilerin İs'adı yapıldı. Hüseyin Cahit ve Bağdad
İspanya B. Meşrikinde, İncil üze Meb'usu İsmail Hakkı, bir Dok
rine, sadakat yemini yapıldı. tor: İhsan Paşa ve bir Kale Suba
Is'ad edilen görevliler şunlardı: yı olan Hilmi Efendi bulunuyor
du. Hüseyin Cahit, "son zaman
Üst. Muh. M e h m e t Cavit larda vaki olan siyasî olaylardan
(Süveyş) dolayı" Selanik'te tekris edilmiş
1. Naz. R i z a Tevfik ti.
2. Naz. M e h m e t Arif
Hat. Ö m e r Talât Locanın resmî kuruluşu, 17 Ma
yıs 1909'da, diğer Localardan ge
Teşr. Kibar K e r i m
len kalabalık heyetlerin iştira
Haz. Em. Mehmet Balcı kiyle yapıldı. Temsil edilen Loca
Kât. D a v i d H. Nahum lar Bizansyo Risorta, Calcedonia
Muhafız Kâzım Balcı (İtalya), La Renaissance (Fran
sa), "Leuchte am Goldenen Horn
Bunların hepsi 3° idi. (Almanya) ve Selanik'teki Loca
Locanın başındaki ilk 3 görevli ların temsilcileri Perseverancia
nin, Meb'us KK. olduğu görülü (İspanya), "Lavo'ro y Lux" ve "Ma-
yor. Locanın ilk üç toplantısı, bir cedonia Risorta" (İtalya) ve "Veri-
K'in evinde yapıldı; fakat uygun tas" (GODF).
bir lokalin bulunması büyük bir
zorluktu. En nihayet, bir İtalyan Locaya gelen talepler gittikçe ço
Locasının çalıştığı bir mabede ge ğalmakta idi ve kısa bir zaman
çilmesi kararlaştırıldı. içinde muhtelif mesleklerden,
Locaya, kısa bir zaman içinde, çok muhterem kişiler önlük tak
birçok Harici teklifi geldi. Bunla tı:
L o c a n ı n , o z a m a n 18 ü y e s i v a r d ı :
M e h m e t Cavit Dario Errera
Riza Tevfik Mehmet Emin
Ahmet Arif Mehmet R e m z i
Osman Talât A b d u r r a h m a n Naşir
David H. N a h u m Fadıl Ali Kibar
M e h m e t Sarım Kibaj* Avni İpekçi
Mustafa E k r e m Ali Macit Karakaş
M e h m e t Ziya Balcı Cahit
Ali Kâzım Balcı Hakkı
20
Ali Reşat (Vefa Lisesi Müd.) A. Saltiel (Ticari şirket memuru)
Kemal Ö m e r (Tüccar) Ali Reşat (Gazeteci)
Mustafa Arif (Meb 'us) Hakkı Galip (Tıp Dr.)
Saadettin (Memur) Fehmi (Ulema ve Meb'us)
Hüseyin Louat (Tıp. Dr.)
Sendi (Vezir-i-Azam Emir Subayı Yardımcısı)
Ulema Fehmi Bey'in kabulü, bü B.Meşr.'ne başvurmuş ve olumlu
yük bir memnuniyet yaratmıştır cevap almıştır. Fazilet ismi konu
zira, bu din adamı yeni fikirlere lan bu Locanın geçici envarının
açık, geniş görüşlü liberal bir in müracaatı üzerine, İspanya BJ
san olup, istibdada ve bağnazlara Meşr. 1909 Nisan ayında 310
karşı mücadele eden bir kimse No.lı patenti bu Locaya vermiş
idi. tir.
Osmanlı Y.Ş.'nm 1909'da kuru
luşu, İspanya B. Meşrikine ait Loca, Perseverancia Locasının
Locaların, millî teşekküle katıl lokalinde çalışacaktı. Muhaberat
masını mecburiyet haline getir Fransızca olarak yürütülecek.
miştir. İspanyollar, bu geçişe kı Kısa bir zaman sonra, aynı za
sa bir mektuplaşmadan sonra ra manda Fransızca, Türkçe ve İs
zı oldular. İspanyollar, Osmanlı panyolca dillerine vakıf Moise Al
Y.Ş.'nm mevcudiyetini, İstan fandan isimli bir Haricî Fazilet
bul'da çalışan 4 No.lı Şafak Loca Locasına alınmıştır. (Persev. Lo
sının "Uhuvvet" Locasının evrakı casından transfer).
içinde bulunan bir sertifikadan
öğrenmişlerdi. 23.1.1909 tarihli, ana Loca "Per-
severancia"nm bir kararı ile aşa
Meşrutiyet Locasının Osmanlı ğıdaki Kardeşler ayrılıp, Fazilet
O b e d y a n s m a geçişi, Şubat L.'nı kuracaklardır:
1910'da gerçekleşmiş ve bu hu
sus, "Resmî Bültenin" Mart nüs Mustafa Hüsnü (Renan) 3° Me
hasında yayınlanmıştır. rasim Üst. - Tüccar
310 N o . h FAZİLET LOCASI
NIN SELANİK'TE KURULU Mehmet Nizami (Hirsch) Tüc
ŞU (1909) car 2°
Masonluğun, Selanik şehrinde
Mustafa Besim (Nil) Tüccar 3°
yayılması ve Müslüman KK.lerin
Localara girmesi neticesinde,
Türkçe dilinde çalışan bir Loca Ziya Molla (México) 2°
nın kurulmasına ihtiyaç göster
miştir. Perseverancia Locası, bu Ahmet R a k ı m (Cadix) Tüccar,
sebebi makul görerek, İspanya 3° Hatip
21
Mehmet Riza Kibar (Roma), 2°
- Tüccar Bu teşebbüs, 10 yıl önce eski reji
min baskısı yüzünden akim kal
Ahmet Cemal (Kemal), Tüccar, mıştı. Müteakip aylarda, Fazilet
1° (İsmi Djenal olarak yazılmış Locası birçok muhterem hariciyi
tır) tekris etmiştir:
Ali Kemal (Balkan), Avukat, 1°
Fazilet Locası, diğer Localarla
Bu 8 kurucunun adedi, kısa za beraber, kuruluşunun ertesi gü
f
manda 24 e yükselecektir. nü olan 18 Ekim 1909'da, İspan-
22
Ali R i z a (Mahkeme Başkanı) Sami B e y (Başsavcı)
Ahmet Edip (Polis Müdürü) Süleyman Kemal ve
Başkaları
(İlk Mektep Müfettişleri)
Mihran C a v a c y a n (Avukat) Kostaki Mammelidis
(Temyiz mahkemesi üyesi)
L e o n Faraci (Avukat) Milkiyadis Karagidi
(Temyiz mahkemesi üyesi)
Mustafa R a m z i z (Avukat) Fuat B e y (Doktor)
İbrahim Mazlum (Askeri Doktor) Hafız A b d ü l r a h m a n
(Bankacı)
Mahmut Adil Saly : (Gemi kaptanı)
(Kavala'da tütün tüccarı)
Mustafa Efendi (Subay) Tahir Efendi
(Gümrük Memuru)
Mustafa Vasıf (Subay)
Tahsin B e y (Subay)
Muhmet Talât (Subay)
için yapılan bir girişime katılmak ayrılış hareketinden doğan bazı
olmuştur. karışıklıklar görülmüştür.
Diğer taraftan da Fazilet Locası, Fazilet Locasının, ispanya ile
Kadın Haklarının müdafaası için muhaberatı 1911'de Türk, İtal
harekete geçmiş ve Adil K. bu ko yan savaşından dolayı, kesilmiş
nuda mühim konuşmalar yap tir.
mıştır.
Fazilet Locasının bu faaliyetleri
EDİRNE'DE 314
ve laisisme olan imanı, Locayı fa
No.LI UHUVVET
natik dincilerin hedefi yapmış ve
LOCASININ
Fazilet Locası, toplantılarını
KURULUŞU (1909)
merkezden daha uzak bir
mabette yapmak mecburiyetinde 1909 Sonbaharında, Perseveran
kalmıştır (bu dinci gruplar, müs- cia L o c a s ı n ı n t e ş v i k i y l e ,
lüman olduğu gibi yahudilerden Selanik'teki İtalyan Localarına
de müteşekkil bulunuyordu). Ça mensup Masonlardan bir grup,
lışmalar, dış mahallede bulunan birçok Yahudinin yaşadığı Edir
Veritas Locasının lokalinde de ne'de bir Loca kurulmasına karar
vam etmiştir. vermiştir. Locanın ismi (Kardeş
Loca K.leri arasında, Selanik lik, demek olan) UHUVVET ola
Masonluğunda başgösteren bir caktı.
23
Tüzüklere göre yapılan seçimler, neticesinde görevliler şunlardı:
üst. M. M a h m u d N e d i m 3°
1. Naz. Mazhar Müfit 3°
2. Naz. Mehmet R a u f 3° (Raif Mahmut?):
Hat Salomon d e T o l e d o
Kât Leon Papo
Teşr Nesim Bensussan
Merasim Üst Nesim Bensussan
Mahf. Nesim Benbassat
Haz. Em. J a k Bensussan
Meslek ve yaş grubu olarak, üye
lerin taksimatı şöyle idi: Hz. Em. Jak Bensussan
Tüccar Teşr
40 yaşın üstünde 1
Muhafız Nesim Bensussan
Profesör 30-40 3
Acente 20-30 5
Memur UHUVVET Locasının resmi açı
Evli 3 hşı, 21 Mart 1910'da yapıldı. Tö
Bekâr 6 rene, Selanik'teki ana Locadan
gelen bir heyet katılıyordu. Mev
Şehrin merkezi sakıncalı oldu cut bütün K.lerde büyük bir he
ğundan, Lokal Edirne'nin dış ma- yecan hâkimdi. Lokal çok ufak ol
hailesi olan Karagatel'de bulu duğundan, şehir dışına taşınma
nuyordu. sına karar verildi.
24
Jozef Mişrani: Komisyoncu (din adamı) ve Gümülcine'den
Jozef M. Rodrigez : Bankacı Carasso K. vardı.
(GODF'a ait Proodos L.'dan)
Marko Haim : Tüccar (Edirneli) 1911 seçimleri, aşağıdaki netice
Kâzım Müfit: Vali leri vermiştir:
Samuel Azaria: Tüccar Üst. Muh. : MoizPapo3°
(Labor et Lux L.'dan)
1. Naz. : David Elyezer 3°
Rifat Osman : Askerî hekim
Nizam Emin Berf: Piyade Subayı 2. Naz. : Nesim Benbasat 3°
Salomon Benbasat: Muhasebeci Kât. . JozefPapo3°
Jakob Elfasa: Tüccar Kât. Yard. : Jozef Mitrani 1°
Yusuf Ziya: Tüccar
Merasim Üst.: îzak Rodrigez, 1°
Georges Constantinides: Dişçi
(Yunanistan B. Meşr.'ne ait Haz. Em. : Salomon Benbasat 1°
Thespis L.'dan) Muhafız : Nesm Bensussan 1°
25
olarak Hürriyet mücadelesine Perseverancia ve Fazilet Lócala
katılmamış ve siyasî bir faaliyet rı, Mason düşmanlarının hücum
te bulunmamış ise de, Jön Türk larına uğramıştır.
ve İttihat ve Terakki Fırkasının
ileri gelen azaları, bu Localarda
çalışmıştır ve bunların nur'un- Locaların hayatı farklı olmuştur.
dan feyz almıştır. Perseverancia "Ana Locası" 5 yıl
İspanyol Masonları nasıl 1820'de yaşamıştır (Yuanlılarm Selâniğe
Kral Ferdinand'ın istibdadına girmelerine kadar-1922). Meşru
karşı mücadele etmişlerse, Os tiyet Locası, Osmanlı B. Meşriki-
manlı İmparatorluğu'ndaki İs ne 1909'da katılmış ve 20 yıl ya
panyol Locaları Kardeşleri, Ab- şamıştır. Selanik'teki Fazilet Lo
dülhamit'in tahttan indirilmesi cası ve Edirne'deki Uhuvvet Lo
ve hürriyetin hâkimiyeti için sa cası, 1912 İtalya harbi sebebiyle
vaşmışlardır. kapanmıştır.
26
FETHI ERDEN
(1895-1966)
27
torluğu, Şişli Sıhhat Yurdu, Teşvikiye Sağlık Evi, Ermeni Surpagop ve
Esnaf Hastanesi Lâboratuvar Şefliği'nde bulunmuştur. îki senelik
Başhekim iken tekrar askere davet edilmiş, Sarayburnu ve Gümüşsü
yü Askerî Hastaneleri Bakteriologluğu'nu yapmış, terhisi müteakip
1946'da Beyoğlu Belediye Hastanesi Bakteriolog ve Başhekimliğine
tayin olarak emekliliğine kadar bu görevde kalmıştır.
Tıp tahsili esnasında, Tıp Talebe Cemiyeti'nde faal vazife almış, Türk
lük ve milliyetçilik cereyanlarında ön saflarda yer almış, Türk Ocağı
Umumî Kâtibi ve 1931'de bu müessesenin bir sene reisliğini yapmış
tır.
Türk Tıp Cemiyeti, Türk Hekimleri Dostluk ve Yardımlaşma Cemiye
ti, Etıbba Odası, Çocuk Esirgeme Kurumu, Tayyare Cemiyeti, Topka-
pı Gençler Mahfeli, Kadın Birliği kuruluşlarında çalışmalar yapmış,
görevler almış, ekserisinde başkanlık yapmıştır.
2 meslekî kitabı, birçok mecmuada neşredilmiş bakterioloji ve Hayati
Kimya ile ilgili makaleleri vardır.
Beyoğlu Hastanesinden 1960 senesinde emekli olan Dr. Fethi ER
DEN, K.\, evli ve bir kız çocuk babası idi.
MASONLUĞU:
1928 yılında Muhibban-ı Hürriyet Locası'nda tekris olmuştur. Mayıs
1929'da kalfa, Teşrinisani 1930'da Üstad olmuştur.
Mayıs 1948'de uyanmış, 1949'da kurulan 7 numaralı Hürriyet Loca-
sı'nın 13 matrikül numaralı üyesi idi.
1953 senesinde, 1953-1955 dönemi için Büyük Üstat seçilmiştir.
Bu dönem, Türkiye'deki masonluğun en buhranlı fakat düzene gidişin
başlangıcı idi. Süprem Konsey tarafından 1909 senesinde üniversal
masonluk kaidelerine uymayan bir şekilde kurulmuş ve 1948 senesin
de gene süprem Konsey tarafından uyandırılmış olan locaların kuru
luş hele uyandırılış şekli birçok karışıklığa ve huzursuzluklara sebebi
yet vermişti. Dr. Fethi ERDEN K.\, Büz. Üs/.'lık devresinde, Süprem
Konsey tarafından "Ünite Teşkilâtı" ismiyle bir talimatname yapılmış
ve İstanbul, Ankara, İzmir Üniteleri kurulmuştu. Bilâhare, 26 Hazi
ran 1955'de Süprem Konsey yeni bir beyanname ile "Bölgesel Büyük
Localar" kurulmasını öngörmüş; 1955-1957 dönemi için İstanbul
Gran Loju'na Dr. Fethi ERDEN, Ankara Gran Loju'na Kemalettin
28
APAK, İzmir Gran Loju'na da Hamdi Nüzhet ÇANÇAR KK.ler Büyük
Üstat seçilmişlerdir.
Bu karışıklıklar, 1956 Şubat'ma kadar devam etmiş; 5 Şubat 1956'da
İstanbul Konvanı'nda Dr. Ekrem TOK, Büyük Üstad, Fethi ERDEN
Büyük Üstat Kaymakamı olarak görülmektedir. Halbuki, bu tarihten
6 ay evvel Ankara Konvanı'nda 12 Ağustos 1955'de Ahmet Salih
KORUR Büyük Üstat seçilmişti.
Bu ikinci buhranlı devre için bak: MİMAR SİNAN sayı 84 Suha UMUR K.\
"1965 Olayları" sayfa 31-32.
29
BÜ Y Ü K ' M A H F İ L j ,
M»trikUI î f a ü . U t .
M«»eU y« ı« « 4 ı ^ M e t e l i k salcak H o . l
:
MUUİBBAUI HÜRRİYET ' , • «
ioM. : !....„.„.:.1928.. «rf . /5/1929 .
ü«t.. /I1/19İQ '
I'cvkalâüc hizmetler :
ISTANBUL BÜYÜK M A H F E Ü LA G R A N D E LOGE d'İSTANBUL
HÜKRİYKT .
Matrikül No l(5t •
isim : mu
Soy adı ~ : l...r...d..*, n _
Baba adı : Ha.iîiAmett-.JltoKL
Doö'um yeri ve tarihi : *ölfiaik.i3U
Tahsil derecesi : .BtdJt -
Meslek . Dşktor (BtefcfcexyDlag)-
Meşguliyet : B«yo&iuJfiOkftr haatan«8İ başhekiıal
Tâbiiyyet ••*-" . T» Ot —
Âilc durumu : .Mi...«...l...la.z| l
Tek.'.
_ Tarihi
1 5 2 8 • -üüvHür,*. &30
ge/oglu Belediye hastaneol 44^ 94ı 79
îs adresi :Taksim4Meşelik Sokak tarah, ap,
- - a.^~.-~....^.~~=.7==.^--.^.^^^..rr^r.— Tel
öumanbey Rumeli 0a4d«si Köaeo&Lu Ap.Û 48.03. 36
Ev adresi : IloryaŞanlikSyOma»- S o k a k •
TÜRK
TuKSELTME CEKİYETÎ
YARDIM SANDIĞI
"ISTANBUL: 1 / 3 / 9 6 6
Muhterem Localara
vormealni d i l e r i z . B A Ş K A N
• • R E ' P E T HAKUL
/
No ___
i Adı^ve_3oyadı_ i _Loçaşı_ Tarihi
A h m e t AKKAN
Salih Bey ile Havva Hanım'ın oğlu Ahmet Salih (KORUR), (1321) 1905
tarihinde İstanbul'da doğmuştur. Kocamustafapaşa kazası, Hacı De
mir mahallesi Meydan Sokağına kayıtlıdır.
Askerliğini 1922 senesinde İmalâtı Harbiye ustası, er olarak yapmış
f
tır. 14.9.1925 de Mudanya Kadastro ressamı, 1926'dâ Mudanya Ka
f
dastro mühendisliği, 1928 de Ankara Kadastro Fen Memurluğu, An
kara Tapu Fen Memurluğu, 1928-1936 arası Ankara Merkez Fen Mü
dür Muavinliği görevlerini yapmıştır. 5.7.1935'de Ankara Hukuk Fa
kültesinden iyi derece ile mezujı olmuştur (Diploma No. : 763).
1936'da Merkez Fen Başmüfettişliği, 1937-1939 Merkez Kadastro
Müdürlüğü, 1939-1945 arası, Teftiş Heyeti Reisliği, Tapu ve Kadastro
Umum Müdür Muavinliği veUmum Müdürlüğü, 1945 Toprak İşleri
Genel Müdürlüğü ve
33
1950 Toprak ve iskân işleri Genel Müdürlüğü,
12.7.1950 Başbakanlık Müsteşar Vekilliği,
31.7.1950 Başbakanlık Müsteşarlığı,
1952'de İç işleri Müsteşar Vekilliği,
f
1956 da Maliye Vekâleti Müsteşar Vekilliği,
1957'de Başvekâlet Millî Emniyet Hizmetleri Reis Vekilliği ile
28.10.1957 Başvekâlet Müsteşarlığı resmî görevlerinde bulunmuş;
27 Mayıs 1960 Askerî İhtilâlini müteakip 5434 sayılı Kanunun muad
del 39. maddesi hükmüne göre 30.5.1960 tarhinde emekliye sevkedil-
miştir.
Hacı Bayram Veli torunlarından Nezihe Hanımla evlenmiş olan kar
deşimizin iki kız, bir erkek çocuğu olmuştur.
30.1.1982 tarihinde İstanbul'da ebedî maşrıka intikal etmiştir.
MASONLUĞU:
1.10.1933 günü Ankara'da Cumhuriyet Locası'nda nura kavuşmuş
tur.
1935 uyku devresinden sonra 1.11.1949 tarihinde DOĞUŞ Muh:.
L/.'nda uyanmıştır (Vesika 1) (Matrikül N o . : 48).
1953-1954 devresinde DOĞUŞ Muh/. L.\ Üs/. Muh:. ligini yapmıştır.
12.8.1955 Ankara Konvanı'nda Ankara Gran Loju Büyük Üstadı seçil
miştir. Ekrem TOK K/.'in de istanbul Konvanı'nda İstanbul Gran Lo
ju Büyük Üstadı olması üzerine aralarında bir anlaşma yaparak nihai
ve müşterek İstanbul Konvanı'nda;
16 Aralık 1956'da Bağımsız Türkiye Büyük Locası Büyük Üstad seçil
miştir. Ankara, cemiyetin merkezi olmuştur. 21.4.1957'deki korkon-
dato, Süprem Konsey H.B.Â.İ Hazım Atıf KUYUCAK ile Bü /.Üs /. Ah
met Salih KORUR arasında imzalanmıştır.
27 Mayıs 1960 askerî ihtilâlini müteakip, 9.12.1961 tarihinde Yüce
Adalet Divanı tarafından mahkûm edildiğinden matrikülden 176 nu
maralı tamim ile çıkarılmıştır (Vesika 2-3).
Ahmet Salih KORUR K.\ 'in, 11 Mart 1973 tarihinde Büyük Kurul Ka
rarı ile PINAR Muh/. L/.'sında intizama dönmesi kararlaştırılmış
34
(Vesika 4) ve 27.3.1973 tarihinde PINAR Muh.\ L.-.'nda 46 matrikül
numarası ile intizama avdet etmiştir (Vesika 5). 16.11.1976'da Fahrî .
Aza olmuştur.
Kurtuluş Olgunlaşma Löcası'nda ve Ankara H* Şapitrfnde ve Etiler
Areopajı'nda 22 dereceye kadar gelmiş olan kardeşimiz, 1973'de Ger
f
çek Areopajı'nda 30 dereceye ve 1.5.1977 de Aktif 33 dereceye terfi et
miştir (Vesika 6).
"O'nun Türk Masonluğunun bağımsızlığı ve intizamı ile ilgili girişim-
lerindeki önderliği, bu davada yılmayan bir azimle ve ısrarla, biteviye
gerçeği belirtmeye çalışan ve düzen içinde uğraşan, mücadele eden
Mason kardeşlerinin davranışlarına ve çalışmalarına kuvvetli ve ce
sur destek sağlaması, kısa bir süre içinde semeresini vererek Türk ma
sonluğunun evrensel masonluk içinde lâyık olduğu şerefli ve saygın
yerini almasına imkân kazandırmıştır."... "Üstat inanarak yaptığı
şeyleri hiçbir zaman reddetmemiştir, idaresi dışında verilen görevleri
dahî başarmak için her zaman büyük bir azim, iman ve sabırla çalış
mış, her türlü fedakârlığı önce kendinde denemiş ve başarı kazanmış
tır..." diyor Sezgin TAŞKIRAN. (DOĞUŞ YILLIĞI No.9 1987 7).
35
36
, >
••'•VS'-'--^ ~^"" -^
k
Be* Kataü Eda
• iOyDi locaii
Vİ&IİŞ Hak.'. L e . \
Eki :
Pekj.Muhı.Büı.üaı.ve.lr:.ü»>.L*rj *
Adı ve Soyadı
V
Katrikül No.Lan
7
48
I I - B u r h a n e t t i n Onat JI6
|lII-Hueret K i r i ç ç l o ğ l u 15* .
IV -Sedat Bar.tn 150
V -Basri Aktaç 54
[VI - H a y r e t t i n Erkmen 153
V I I - » ü r e t t i n Fuat JÜpfcaytal I64
>
• • -y.-...- JW
37
T A İ iZ îetanbul:?8.XII,1961<
No.176
KOK
0286 y >/ ,
• *• * * ^ *
Nafiz Ekcocn
BUyük Sekreter
39
Türk Yükselim* Z^h^L
M e r k e z i » KJ*
Ev.'. U l . \ Mi.-.'nı
4 1
a n a r a k 4
5 Nisan 1973
No. .
T Ü R K İ Y E
T : B Ü Y Ü K L O C A S ı
5.4
LOCA ^Pl Kİ AK
VADI JS7AKie>Ût
MATRİKÜL HAREKETLERİ
Yukarıda soyadı, adı ve hakkındaki matrikül hareketine esas olan karar tarihi belirtilen, AMftFT SftLİ
|£«.f»l)R- Kardeş hakkındaki ,.. işleminin yapılması hususu
kardeş -sevgi ve,, selâmlarıyla rica olunur, Pek Sayın Büyük Sekreter)
ö s / . Muhterem " .
CUbi TüUCER BU İ t e * * / . . .
Ati ~V££AıJ.J&tjui«.-
Büyük Sekreter
Büyük Kurulun tasdiki •
•
: - •
40
11288 AHMET SALİH KORUR
( 3 3 ° AKT1F/EDEB1 MAŞRIK)
ATÖLYESİ : Y.S./AKT1F DOĞUM TAR1H1 0 1 / 0 3 / 1 9 0 5
REMZ1 LOCASn DQGUM YERi İSTANBUL
BABA ADI SALİH
41
?
fet!:lt^ oU;
^»»rıVG^intJkcl
rî..'. ve fiiJ1..(l982y_ .
«den ( 3 ) , V t r d e j i n •: adxnk|«l*alı
«-C bildiriri»» N „j >- * *
"•'f^ ' 1
• -t 1
•
fc'Vi'vö^jvronia Ulu kıomra ndrr> uzun ı&liddet
bt9Vc~r.cı g«»t««mıeBK)«ini, bütün ktrdaglara anbır va aofclıV
vermesini d H a r i c i . 1
. S Ai
sik/, no.
T>33/723 Abaet B f c l i b KORUR E~" v
Onar A Y D i r u ^ Z i . -
- PINAR "TTOti—1^0— 30. 1.1982J
AHMET AKKAN
ARŞİVİMİZDEN BİR BELGE
\///t>/////Sf>/i
//
43
Aleksander Lin hükümranlığı sı den faaliyete geçmiş, fakat bun
rasında, 19. asrın ilk 20 yılları lardan hiçbiri cereyan eden sivil
içerisinde Rusya Masonluğu "Al iç harpler dolayısıyla ve bunu ta
tın Çağını" yaşamıştı. O tarihler kip eden 1917 Ekim ihtilâli esna
de Rusya'nın seçkin kimseleri sında çalışma imkânı bulamadı.
Masonluğa intisap etmiş, fakat Dört yıl devam eden sivil savaş
ne yazık ki ve maalesef, bu devir, sonunda Bolşevikler bir kere da
fanatik ve batınî fikirlere sahip ha Masonluğu yeni Sovyetler Bir
olan Barones Krûdner'in etkisi liği içerisinde yasakladılar.
altında kalan Aleksander Lin za
manında son buldu. Baronesin 1921'de Fransa'da, gurbette, ye
tavsiyesi üzerine, Çar 1921 sene ni bir Rusya Masonluğu, PMn.
sinde bütün masonik faaliyeti ya Kandaurov K i n başkanlığı altın
saklattı. 1925 yılında, Birinci da kurulmuş oldu. Bu Kardeş bil
Aleksander'in ölümünden sonra, ahare Rusya'nın Fransa Başkon
bazı Masonların da dahil olduğu solosluğuna atandı. Kandaurov
ve çarlık rejimini demokrasi ida K. Fransa Büyük Locası (Grand
resine geçirecek bilinçsiz ve başa Lodge Natioriale Francaise) ve
rısız bir darbe teşebbüsüne giri aynı zamanda Fransa Yüksek
şilmiştir. Bu teşebbüs Nikolas Şurası üyesi idi. Birinci Dünya
I/in Rusya'da Masonluğu bir kez Savaşı esnasında ve ondan önce
daha kanun dışı ilân etmesine se yurtdışında tekris edilmiş olan
bep olmuştur. bazı Rus Masonlar da Fransa'da-
ki bu Rusya Masonluğunun ku
Rusya'da Masonluk kısa bir ruluşunda hazır bulundular. Bu
müddet daha gizli bir şekilde de teşebbüs ve kuruluş çok kısa za
vam ettirilebilmiş ise de, 19. as manda büyük başarı kazandı, zi
rın ikinci yarısından sonra tama ra Rusya'dan Fransa'ya muhace
mıyla ortadan kaybolmuştur. ret devamlı olarak artmaktaydı.
Fransa Büyük Locası (Grand Kısa bir zaman içersinde beş Rus
Lodge) ve (Grand Örient) a men sembolik Locası ve Grand Lodge
sup Fransız Masonları Peters- National Francaise'e bağlı Özel
burg ve Moskova'da gizli gizli Lo Rusya kolu kuruldu. Yine bu süre
calar kurma teşebbüsünde bu- içersinde Fransa Yüksek Şura-
lunmuşlarsa da 20'nci yüzyılın sı'nın jüridiksiyonu altında
başlarında bunda pek başarılı "Amici Philosophiae" adı ile bir
olamamışlardır. Buna rağmen Olgunlaşma Locası, "Astree"
devamlı ikamet veya seyahat do adıyla bir Şapitr, "Ordo Ab Chao"
layısıyla yurt dışına çıkabilen adıyla bir Areopaj ve "Rossia"
Ruslar bu esnada Almanya'da, adında bir de Konsistoir (Yüksek
Fransa'da ve İngiltere'de Mason Danışma Divanı) tahsisi ve tesisi
luğa tekris edilmişlerdir. yapılmış oldu. 400'un üzerinde
Rus Masonu kendi memleketle
1917'deki Şubat ihtilâlinden son rinde kullandıkları hakikî ve ori-
ra, Rusya'da bazı Localar yeni
44
jinal ritüelleri ile ve Eski ve kabul lerine uymaya karar verdiler.
edilmiş Skoç Riti'ne bağlı olarak, Grand Loge Nationale Francaise
22 Rue de L'Yvette- Paris adre bünyesi içersinde iki Loca tesis
sindeki kendi Mabet ve Binala ettiler. Rusça konuşarak çalışan
rında 30'lu yılların başlarında ça bir Loca olan -Astree ve Ukray
lışmalarını böylece sürdürdüler. naca konuşan bir Loca olan Vox
Ucrainac. îşte bu devre içerisinde
1929 ve 1935 yıllarındaki Eski ve Fransa Yüksek Şûrası Jüridiksi-
Kabul Edilmiş Skoç Riti Yüksek yonu altında çalışan bütün ünite
Şûraları Dünya Konferansların-^ ler çalışma aktivitelerini yeniden
da, "Rusya Hâkim Büyük başlattılar, ancak Aralık 1992 ta
Uııiumî Müfettişleri Konseyi"nin rihine kadar tahsis ve tesisi yapı
Rusya Yüksek Şûrası-nın bir bö lamamış olan "Rbssia" istisna
lümü olarak, Gurbette ve Fransa teşkil ediyordu. Rusya Branşı
Yüksek Şûrası bünyesi içerisin üyesi olan iki kardeş; bunlar
de kurulması teklifinde bulunul Fransa Yüksek Şûrası aktif üyesi
masına karar verildi. Bu Konsey olup, sonra Ebedî Meşrika intikal
resmen 1939'da kurulmuş oldu, eden PMn. Serge Theakston 33.
ancak bu arada da İkinci Dünya K ile Fransa H.B.A. Kaymakamı
Savaşı da başlamış bulunuyor PMn. Michel Garder,,33 K. idi.
du. 1940 yılının Haziran ayında
Fransa Almanya'nın taarruzuna Bu iki Kardeşin emel ve gayeleri
maruz kaldı ve işgal edildi. Ma Rusya ve Ukraina'da Masonlu
sonluk ise bu istilânın ilk kur ğun yeniden doğuşuna katılabil
banlarından biri oluyordu. mekti. Rusya'da Masonluğun ye
niden doğuşunun ilk adımı 14
2. Dünya Savaşı'nın hitamından Ocak 1992'de Paris'de atıldı, aynı
sonra, yaşamlarını sürdürebil gün Moskova'dan gelen George
miş olan Rus asıllı Masonlar bü Dergachev K. yeni kurulan "Har
tün müşkülâtlara rağmen çalış mony" Locasının Üstadı Muhte-
malarını devam ettirebilmek için remliğine seçildi. Bu toplantıdan
her gayreti gösterdiler. Harpten sonra Moskova'dan gelen KKler-
evvelki mabetlerini ve bütün ma- le birlikte "ASTREE" Locasmda-
sonik gereçlerini kaybetmişlerdi, ki çalışmada PMn. Michel Gar-
ancak Sembolik Localar Fransız der, 33 K. "Fransa'da yetmiş sene
ların gösterdiği kolaylıklardan Rus Masonluğu" konulu bir ko
yararlanabiliyorlardı ve böylece nuşma yaptı. Rus Masonlu-
Masonik çalışmalarını devam et ğu'nun yeniden doğuşunun ikin
tirdiler. ci adımı ise 8 Eylül 1992 târihin
de Moskova'da yaşandı. Bu top
1965'de Fransa'daki Rus Mason lantıya Pek Muhterem Yves Tres
larının birçoğu Hâkim Büyük tournel K.in öncülüğünde ve
Amir Charles Riandey ve Fransız PMn. Michel Garder Kinde refa-.
Masonlarının önerileri üzerine kat ettiği Grand Loge National
muntazam Masonluğunu tercih
45
Frânsaise'den bir deleğasyon'da ler. Üstadı Muhterem Dergachev
katıldı. Üstadı Muhterem Geor- K. devamlı olarak Paris'teki M.
ge Dergachev K. buradaki ilk Garder K. ile temasta olup, 1993
resmî toplantıda Harmony Loca yılı içersinde yeni iki veya üç Lo
sının görevli KK.inin is'adlarını ca daha açmayı ümid etmekte
yaptıktan sonra 12 haricinin de dir.
Masonluğun çıraklık derecesine
tekrislerini yaptı, "The Scottich Rite Journal, Mart
1993"
işte, o zamandan itibaren Har-
monyLocası 24 üyesi ile aktif ve Not: Michel Garder Kimizin bir
verimli bir şekilde çalışmalarına özelliği var.
devam etmekteler. Bu KK.ler
Moskova'da oldukça geniş bir
Michel Garder 6 yaşında iken
apartman dairesi bulmuşlar ve
Rusya'dan ilk olarak İstanbul'a
burasını masonik bir mabet hali
gelmiş, Burgazada'da babası ile
ne getirmişler. Bu Loca haftada
birlikte bir müddet kaldıktan
bir toplanıyor. îlk toplantıların
sonra İstanbul'da iki sene daha
dan birinde ise, beş yeni adayın
yaşamış ve sonra buradan Paris'e
tekrisini gerçekleştirmişlerdir.
giderek, oraya yerleşmiş. Mason
Bu KK.ler Saint Petersburg ve
luğa Fransa'da inisiye olan Gar
Moskova'da oldukça geniş bir ta
der K. Fransa Yüksek Şûrası
nıtma programı hazırlamışlar ve
H.B.Â, Kaymakamlığına kadar
kısa zamanda iki yeni Loca daha
yükselmiş, Rusça, Fransızca, İn
açmayı ümit etmektedirler. Yine
gilizce ve Almanca'yı çok iyi ko
bu KK.ler Novosibirsk'teki ta
nuşan Garder K.imiz 3 Mayıs
nınmış ilim Merkezi olan Acade-
1993 tarihinde Fransa'da Ebedî
ingorodok'a kadar etki alanlarını
Maşrika intikal etmiştir.
yaymaya gayret göstermektedir
MASONİK K O N U L A R
MASONLUĞUN NURU
R a ş i d TEMEL
47
Şimdi ise kaybolanı bulmak, kardeşliğimizin öğretilerini anlamak ve
hayatın sorunlarının cevaplarını vermeye çalışarak, Masonik hayatı
mın 34'üncü yılma gelmiş bulunuyorum. Bu saydıklarımın cevapları
nerededir? Locamızın yemin kürsüsünün üzerindedir. Üç büyük nur
dediğimiz Kutsal kitaplar, gönye ve pergel.
Bütün kardeşlerimizle ortak olmanuz nedeniyle, iyi bir koca, iyi bir ba
ba, iyi bir dost, komşu ve kardeş olmamızı öğreniriz. Başkalarının fi
kirlerini saygı ile dinlemeyi; bizi dinleyenlere ve locaya, kendi fikirle
rimizi zorla kabul ettirme gibi baskılara yönelmemeyi öğreniriz.
Unutmayalım ki, hayatımız bize Allah'ın bir armağanıdır. Bizim Al
lah'a armağanımız ise, hayatımızı gönyeye göre değerlendirmek olma
lıdır. Şahsî çıkarı da müşterek çıkarda aramamız lâzımdır. Ayrıca zor
layıcı, menediçi ve adaletsiz olan her şeyi bozmaya gayret harcamamız
lâzım geldiğini de öğreniriz. Değişmesi bize ait olmayan, bizi ilgilen
dirmeyen şeylere de pek karışmamamı* uygun olacaktır.
Dış âleme barışsever kişiler olarak çıkıp zavallılara yardım etmeye ça
lışmak, böylece titremeyen dost ellerle onları kalkındırmak, dertleri
ne dikkatle kulak vermek ve yardım etmek için gereken gücü locamız
dan alırız. Dertli başlarını koyacak bir yer ve onları kötülüklerden ko
ruyacak şekilde, imk£n bulduğumuz oranda, omuz vermeye teşvik
ediliriz. Böylece onlara en az zarar gelmesini sağlamış oluruz. Mason
ların sadece kardeşlerimize değil, Mason olmayanlara da yardım et-
48
mekle mükellef olduklarını da unutmayalım. Masonluk hiçbir zaman
sadece kendi üyelerine pay dağıtan bir şirket değildir.
Masonlar tesviye üzerinde buluşmaya alışık olduklarından, başkala
rıyla olan işlerini iyi, dürüst bir şekilde yaparlar, bu hizmetlerine kar
şılık kârlı bir gelir için başkalarını dolandırmaya kalkmazlar. îşte bu,
komşusuyla ve bütün etrafındakilerle barış içinde yaşayan bir kimse
nin doğruluk ölçüsüdür. Karşılıklı işlerimizi bu kadar sade bir şekilde
uygulamak birçok kimsenin hayal ettiği ve bir gün hepimizin ulaşma
yı beklediği bir idealdir.
Albert Pike diyor ki: "Onurlu bir insan, kardeşler arasındaki münaka
şa ve kavgalara çok üzülür. Sadece aşağı ve onurlu olmayanlar uyuş
mazlıklardan zevk alırlar. İnsanları birbiri hakkında kötü düşünme
ye sevk eden hareket, bir insanın yapabileceği en aşağılık bir iştir.
Komşusu hakkında iyi düşünmek, güçlükleri şiddetlendirme yerine
sakinleştirmek, dostların düşman olmalarını önlemek, düşmanları da
dost olmaya razı etmek bir Masonun üzerinde çok çaba harcaması ge
reken görevidir. Bunları yapabilmek için evvelâ kendi ihtiraslarımızı
kontrol etmesini bilmeli ve sabırlı olmalıyım. Çünkü hiddet ve şiddet,
49
basiretin profesyonel düşmanıdır. O öyle bir fırtınadır ki, insan kendi
sesini duymadığı gibi, dışardan gelen yardım sesini de duyamaz!"
Yapacağımız iş basit. Kendimizi locamıza adayalım. Üç derecenin açık
hakikatlerini ve öğretilerini ve her derecenin sembolik derslerini dai
ma hatırlayalım. Bu arada kendimize saygıyı unutmayalım. Bunlar
hepsi yemin kürsüsünün üzerindeki Kutsal Kitapların içinde ve gönye
ile pergelde saklıdır. Bunlar bütün Masonların ümit ettikleri gibi, hem
kendileri hem de başkaları için, daha temiz ve daha iyi bir yaşama
ulaşmamız için vardır.
Masonlukta yapılan her şeyin bir sebebi vardır ve bir Masonik ilkeye
dayanır. Bunları bilmeden yapılan işler daima rahatsızlık verir. Eğer
Masonluk üyelerine tarihini, gayesini ve meramını öğretmeyi başara
mazsa, yazık olur.
Kendimizi Masonluğun nurlarına adarsak, hem rahat eder, hem doğ
ruyu bulur, en önemlisi iyi bir Mason, iyi bir insan oluruz.
50
FELSEFİ K O N U L A R
51
len), o grup bireylerine kendileri rıca insanların kendilerini biı
ni adayabilecekleri bir hedef amaca, bir ideale ya da insanları
(nesne) sunan ve onlara ortak bir aşan tanrısal bir güce adamak is
davranış biçimi veren bir sistem tekleri de, onlardaki bütünle bir
dir. Tarihte ve günümüzde dinle leşmek ve bir olmak ihtiyacının
ri, bu din tanımı kapsamına gir diğer bir kanıtıdır.
meyen hiçbir kültür yoktur.
İnsanların onlara ortak bir dav
İnsanlığa bir lütuf olan akıl, aynı ranış biçimi veren bir sistemin ve
zamanda bir lânetlenmedir onun kendilerini adayabilecekleri bir
için. Çünkü insanları sürekli ola hedefin ihtiyacı içinde olmaları,
rak, kendilerindeki çözümü ola insan varlığının önemli bir bölü
naksız karşıtlıklarla uğraşmaya münü oluşturur. İnsanlar ideal
zorlar, insan sürekli ve kaçınıl leri olup olmaması konusunda
maz olan bir dengesizlik içinde bir seçme yapamazlar ama, deği
dir. Yaşam insanlığın geçmişini şik idealler arasında özgürce bir
örnek alıp, bunu tekrarlamasıyla seçimde bulunabilirler. Yüce bir
yürümez. İnsan kendi yaşamını güce ve tutsaklığa tapınmayı ya
kendisi yaşamak zorundadır. Ye da akıl ve sevgiye inanmayı ter
niden ve kendince o sıkılan, hoş cih edebilirler. Tüm insanlar ide
nutsuzluk duyan ve cennetten alisttir. Aralarındaki fark inan
atılmış olduğuna inanan tek hay dıkları ideallerin başka başka ol
van türüdür. Kendi varlığı kendi masındadır. Bir idealin veya din
sine, kaçamadığı ve çözmek zo sel bir duygunun yalnızca varol
runda olduğu bir sorun olmuştur. dukları için değerli olduğunu ile
İnsan aklını kullanmayı öğren ri süren göreceli yaklaşım, bizi
dikçe, varoluş sorununa yeni çö yanlışa sürükler. Bütün idealler,
zümler aramaya başlamıştır. hattâ dünya çapındaki büyük
İçindeki "Kesinlik" isteği onu do ideolojiler, aynı insanca ihtiyaç
ğaya, diğer insanlara ve kendisi tan doğmuşlardır. Bir idealin de
ne yabancılaştıran şartları aşıp, ğerli olup olmadığına karar vere
yeni bir uyum ve düzen kurmaya bilmek için önce bu gerçeği gözö-
zorlar. Kendisine ayrıntılı bir nünde bulundurmalıdır. Sonra
dünya plânı, bir temel çatı kurar da onun insancıl güçlerin gelişi
ve bundan yararlanarak sorula mine ne kadar yaradığını ve insa
rının cevaplarını arar. Ancak nın aradığı birliği ve uyumu bul
böylesi düşünsel süreçler yeter masında ona ne kadar yardımcı
sizdir. Çünkü insan yalnızca olduğunu incelemek gerekir. İn
zekâdan değil, ruh ve maddeden sanların idealleri ile ilgili bu söy
oluşan bir bütünlüktür. Varlığın lediklerim dinsel ihtiyaçları için
daki karşıtları yalnızca düşüne de geçerlidir. Her insan kendini
rek değil, aynı zamanda yaşaya adayabileceği bir nesnenin ve
rak hissederek ve olay içinde dav davranışlarına yön verecek bir
ranmayı başararak aşabilir. Ay düşünsel sistemin ihtiyacı için-
52
dedir. Ancak bu yargı bu ihtiya sanma ve tapınma, tanrısallığın
cın kullanış biçimi üzerinde bir geleneksel bir özelliği ya da onun
sonuca götüremez. İnsanoğlu sevgi ve adaletinden doğan bir
hayvanlara, ağaçlara, altın put şey gibi değil de, insanlardan
lara ya da görünmez bir Tanrıya, güçlü oluşu ve onlara hükmedişi-
bir kutsal kişiye veya etkileyici ne bağlanıyor. Bu tür dinin en bü
bir yöneticiye tapabilir. Kendi yük erdemi itaat; baş günahı ise,
davranış biçimini, milletini, sını itaatsizliktir. Tanrı en güçlü, in
fını ya da partisini veya parayı ve san ise en güçsüz ve anlamsızdır.
başarıyı tanrılaştırabilir. Yine Kendini tam anlamıyla Tanrıya
insanın dini zarar vericilik ya da adadığında ve ancak bu yolla in
sevgi, başkalarına baskı yapıp san güç kazanır. Bu teslimiyet
ezme veya kardeşliği destekleyi- sonucu kişisel bağımsızlığını ve
cilik yönünde olabilir. İnsan is bütünlüğünü yitiren insan, ken
terse aklının gücünü geliştirir, dini o korku uyandıran o güce
isterse onu silikleştirir. Kimi za bağlayarak, onun bir parçası ha
man, içinde bulunduğu maddesel line gelir ve onun koruyuculuğu
şartların bilincinde ve onu dün na sığınarak, huzura kavuşur.
yadaki diğer sistemlerden ayıran Bunun çarpıcı bir örneğini Cal
yerinin farkında olup, bu sisteme vin Teolojisinde buluruz.
bir din gibi sarılırken, bazen de
dinsiz olduğunu savunur. Şu hal "Kendimizde mükemmel olarak
de soruyu "Herhangi bir din veya belirebilecek her şeye hor bakma
hiçbiri mi?" yerine "Nasıl bir dıkça kendi alçak gönüllülüğü
din?" diye sormak daha doğru müzden söz edemeyiz. Alçak gö
olacaktır. nüllülük, çekinmeden kendimizi
Tanrıya teslim etmek ve sefaleti
O T O R İ T E R DİNLER: mizin, acınacak halimizin far
kında olmaktır. Çünkü bu Tanrı
Otoriter dini belirleyen en büyük sözünde açıkça belirtilmiştir."
ilkeyi Oxford Dictionary'deki şu
tanımda bulmak mümkündür: Calvin'in burada çizdiği dinsel
Din, insanın yüksek ve görünmez yaşantı biçimi, insanın içinde
bir gücü tanıyıp kabullenmesidir hissettiği her şeyin aşağılanma
ve bu güç insanın kaderini belir sı, düşüncesinin kendi hiçliğini
ler, ayrıca ondan, itaat, yücelen bilmesi ve kendini Tanrı'ya tes
ine, kutsanma ve tapınma bekler. lim etmesi olguları, ister dinsel,
ister teolojik olarak dile gelsin
Burada insanın kaderinin onun ler, tüm otoriter dinlerin temel
dışında bir güç tarafından belir içeriğini oluştururlar. Bu din bi
lendiği ve insanın da bunu kabul çimine göre Tanrı güç, ve egemen
lenmek zorunda olduğu vurgu lik demektir. Üstün olan güce ve
lanmaktadır. Ama onu asıl otori yönetim yeteneğine sahip bulu
ter kılan itaat, yücelenme, kut nan Tanrı, güçsüz olan insana
53
karşı her yönü ile baskın ve ege sınırlarının farkına varmak zo
mendir. rundadır. Sevme güçleri gelişme
li, kendi kendine karşı saygı art
Bunun dünyasal yaşantıya dö malı ve tüm canlılarla beraber ol
nüşmüş biçimleri, ilke olarak hiç duğu deneyimini yaşamalıdır.
de farklı değildirler. Burada da Bu tür bir dinsel yaşantı evrenle
tapınmanın yöneldiği yer ya da bir olduğu sezgisini verir insana.
şey ve tapınma, çeşitli biçimler Dünya ile olan ilişkisini düşünce
altında belirebilir. "Führer ya da ve sevgi üzerine kuran bir kişi,
halkın babası, devlet veya ırk" ya kendini tüm evrenle birlik olmuş
da sosyalist vatan gibi sloganlar gibi hisseder. Humaniter bir din
bu tip dünyasal otoritelere Örnek de insanın çabası, güçlerini kul
gösterilebilir. Bu durumda kişi lanmayı öğrenmek yönünde yo
sel yaşamlar önemini ve anlamı ğunlaşır. Erdem itaatde değil,
nı yitirirler. İnsanın değeri ken kendini gerçekleştirmededir.
dini ve gücünü inkâr edip yok İnanç bir şeye inanmanın getirdi
saymasında anlam bulur. Genel ği bir güvendir. Ve düşünce ile
likle otoriter dinler ve bunların duygunun işbirliğ altında gelişen
dünyasal plândaki yansımaları kişisel deney sonucu çıkar orta
ortaya gerçek yaşama ve gerçek ya. Yoksa belirli bir davranış bi
insana uzak ve soyut idealler çimini onu koyandan ötürü doğ
atarlar. İnsanların yaşamları ve rudan kabullenmek değildir.
mutlulukları ölümden sonraki Otoriter dinlerdeki suçluluk duy
bir yaşam ile insanlığın parlak gusu ve dert çekme yerine bura
geleceği uğrunda feda edilebilir. da baskın olan duygu, sevinçtir.
Ulaşabileceği savunulan amaç
lar uğrunda tüm yapılanlar ide- Humaniter Dinler Tanrı'dan söz
alleştirilir ve haklı göstirilirler. ettiklerinde bu söz ediş, Tan-
Öylesine ki, bunları temsil ettik rı'nın insanın kendi yaşamındaki
lerini ve savunduklarını ileri sü gerçekleştirmeye çalıştığı, kişi
ren dinsel veya dünyasal sınıflar sel güçlerinin bir sembolü olması
diğer insanların yaşamlarını di biçimindedir. Yoksa otoriter din
lediklerince yönetebilecek güce lerdeki gibi, güçlülük, egemenlik
kavuşurlar. ve insana hükmetme özellikleri
nin bir bütünlemesi değildir Tan
HÜMANİTER DİNLER: rı.
54
Buddha, aydınlanmış olandır, güçlerin kendi elinde olduğu da
büyük bir öğretmendir ve insan bir gerçektir. İnsanın insana öz
varlığının gerçeğini bilir. Doğa gü olan güçleri akıl ve sevgidir.
üstü bir gücün adına değil, akıl İnsan bu güçlerini geliştirip, op
yolunda konuşur. Aklın temsilci timum bir özgürlüğe ve içsel ba
sidir ve bunu kendi başına ilk bu ğımsızlığa ulaşabilir.
lan olduğu için diğer insanları da
kendi akıllarını kullanmaya ve Otoriter ve Hümaniter Dinler
gerçeği tanımaya çağırır. İnsan arasındaki ayırım, çeşitli dinle
gerçeği tanıma yolunda ilk adımı rin birbirinden farklı oluşuna
attıktan sonra artık tüm güçleri bağlı değildir. Aynı dinin içinde
ni zorlayarak akıl ve sevgi gücü de değişik din anlayışları yer ala
nü geliştirecek biçimde yaşama bilir.
ya çalışmalıdır. Buddhist öğreti
de insan bir yandan kendi sınır Tevrat'ın başlangıcı otoriter bir
larını tanırken, öte yandan da din anlayışı ile derlenmiştir. İn
içindeki canlı güçlerin farkına şam cam istediği için yaratmış ve
varır. Buddhist dinin gelişen bir istediği anda toptan yok edebile
kolu olan Zen-Buddhizm'de bir cek güce sahiptir, Tanrı. Adem ile
bilgi, ancak kendi içimizden geli Havva'ya iyi ve kötü bilgisinin
şirse değerli olur. Herhangi bir ağacının meyvasını yemeyi ya
otorite veya öğretmen bize gerçek saklar. Ancak yılana kanıp ye
hiçbir şey öğretemez. Yapabile diklerinde "Adem bizler gibi oldu
cekleri en yararlı iş, içimizde bir ve iyi ile kötünün artık ne demek
şüphe bir çelişki uyandırabil- olduğunu anladı. Ancak onu ya
mektir. Sözler ve düşünceler teh şam ağacının meyvasından yiye
likelidir, kolaylıkla kendilerine rek ölümsüzlüğe kavuşmasına
taptığımız otoriteler haline dö engel olmak gerekir" diyerek
nüşebilirler. Diğer bir örnek Spi Adem ile Havva'yı cennetinden
noza'dır. kovar.
v
55
bir anlaşma yapar ve onlara işlediği ilk günah ile ibrahim'in
"Bundan böyle yeryüzündeki Tanrı'ya çıkışı arasındaki farkın
canlıları yok eden bir tufan olma ne denli büyük olduğu göze çar
yacaktır." diye söz verir. Böylece pacaktır. Birinci davranış biçi
kendini yeryüzündeki yaşamı bir minde, insanın Tanrı'yla olan
daha yok etmemekle görevlendi ilişkisi ya mutlak teslimiyet ya
rirken, insanı da "Diğer insanla da günaha yol açan itaatsizlik bi
ra kardeşçe ve insanca davran çimindedir ve insana iyi ve kötü
mayan her insanın yaşamından yü bilmesi yasaklanmıştır, ikinci
öç alacağıma söz veririm." sözüy durumda ise iyi ve kötü bilgisini
le bağlıyordu. Yapılan bu sözleş kullanabilen insan, adalet adına
me, Tanrı ile insan arasındaki Tanrıyı eleştirmekte ve Tanrı bu
ilişkilerin değişmesini sağlayan eleştiriyi kabullenmek zorunda
çıkış noktasıdır. Tanrı dilediğin- kalmaktadır.
ce davranan mutlak bir yönetici
değildir artık. Hem o hem de in Tarih boyunca dinlerin gelene
san bu sözleşmenin kurallarına ğinde hem otoriter hem de hüma-
bağlıdırlar ve Tanrı kendini bağ niter köklerin bulunduğu görü
layan çok önemli bir kurala uy lür. Hangi ilke daha üstün du
mak zorundadır. Yaşama saygı rumda olmuşsa, dinin o zamanki
duymaya ve ona uymaya. biçimi, o yönde ağırlık kazanmış
tır. Talmud'dan aldığı şu öykü,
Tanrı bu temel kurala uymadık Yahudi Dini'nin Hümaniter yö
larında onları cezalandırabilir. nünü vurgulamaktadır.
Ancak insan da eğer o bu temel
kuralı çiğnerse Tanrı'dan hesap Bazı haham bilginleri haham Eli-
sorabilir. eser'ın geleneksel yasa üzerine
olan görüşlerine katılmamakta
Bu yeni ilişki biçiminin en güzel dırlar. Bunun üzerine Elieser:
örneğine Sodom ve Gomore öykü "Eğer yasa benim inanıp da söy
sünde rastlarız. Tanrı bu iki ken lediğim gibiyse, bu ağaç bunu bi
ti Tanrı'ya olan inançsızlıkların ze söylesin" der. Sözünü bitirme-
dan ötürü yok etmek istediğinde siyle birlikte ağacın yerinden yüz
İbrahim Peygamber O'nu temel adım uzağa sıçradığı görülür
kurala karşı geldiği için eleştir (Başkaları dörtyüz adım derler.).
miştir. "Senden uzak olsun bu; Ancak diğer hahamlar: "Bir ağa
sana inananları da, inanmayan cın yerinden sıçraması ile neyi
ları da birlikte yok mu edeceksin? kanıtlamak istiyorsun ki?" diye
iyilerle kötüler bir mi sence? sorarlar. "Eğer haklıysam, bunu
Tüm dünyanın yargıcı Sen mi bir dere kanıtlasın" olur Elie-
sin? Umarım böyle davranmaz ser'm cevabı. Bunun üzerine dere
sın." ve bu iki şehri kurtarmak aktığı yönün tersine akmaya baş
için Tanrı ile bilinen pazarlığa gi lar. Diğer hahamlar yinelerler:
rer. Dikkatli bakılınca Adem'in "insan bir dere ile düşüncesinin
56
doğruluğunu kanıtlayamaz." Eli- lümsedi ve sevinçle, 'çocuklarım
eser: "Eğer yasa benim inandı kazandılar, çocuklarım kazandı
ğım gibiyse, bu duvarlar şahidim lar." diye bağırdı" der.
olsun." Daha sözlerini bitirme Öykü yorum gerektirmeyecek
den duvarlar sallanıp, çökmeye kadar açık. İnşân aklının özgür
başlarlar. Haham Josua atılır ve lüğünün ve kendi başınalığınm
şöyle bağırır duvarlara: "Size ne gökten gelen olağanüstü bir sesle
oluyor, neden yıkılıyorsunuz boy ölçüşebilecek derecede geliş
durduk yere, bilginler yasanın tiğinin bir müjdesidir bu. Ve Tan
bir yeri üzerinde tartışıyorlar rı, insan onu bekleyip, istediği gi
sa?" Haham Josua'ya olan saygı bi davrandığı için sevinmekte ve
ları nedeniyle duvarlar yıkılmayı gülümsemektedir. İnsan kendi
durdururlar, ancak haham Elie- nin efendisi olmuştur. Kararlı ve
ser'e olan saygıları da onları ye becerikli bir biçimde kararlarını
niden eski hallerini almaktan alı- kendi başına, hem de akılcı ve de
kor. Bugün bile öyle yarı yıkık mokratik yöntemlerle verebil-
durmaktadırlar. Haham Elieser mektedr. Aynı Hümaniter ruha
kendini savunmaktan vazgeç binlerce yıl önceki hasıdım (İbra-
mez. "Eğer yasa benim düşündü nice'de sofu anlamına gelir, aynı
ğüm gibiyse, göklerin bunu bize zamanda ilk Yahudi Tarikatının
söylemesi gerek" der. Bunun üze adı) halk destanlarında da rast
rine gökten bir ses duyulur: "Ne lanır. Hasıdıcılık hareketi, fakir
istiyorsunuz Elieser'den? Yasa lerin para ya da bilginlik üzerin
onun söylediği gibidir." Ama Jo de monopol kurmuş olanlara kar
sua kalkar ayağa ve göğe sesle şı bir ayaklanmasıdır. Sloganla
nir: "Kutsal Kitap, 'Yasa gökte rı, bir şairin söylediği gibi, "Se
değildir' der. Ne demek bu? Ha vinçle Tanrı'ya hizmet et" biçi
ham Jirmijahı*'ya göre, Sina da minde idi. Bu hareketin taraftar
ğında Tora (Tevrat.Cev) verildi ları, zekice davranmak ve verim
ğinden beri gökten gelen seslere liliği amaçlamak yerine duygu
aldırmamamız gerek, çünkü Ki ya; tövbekar ve pişmanlık yerine
tapta: Çoğunluğun fikrine göre sevince önem veriyorlardı. Daha
karar verin' denmektedir." sonraları Spinoza'da da dile gel
diği gibi, onlar için sevinç kahra
Bu konuşmadan bir süre sonra, manlık, üzüntü ise günahtı. An
tartışmaya katılmış olan haham latacağım öykü, bu tarikatın Hü
lardan Nathan, İlyas Peygam- manist ve Anti-Otoriter tavrını
ber'e rastlar. Yeryüzü ve gökyü güzel bir biçimde ortaya koymak
zünde bir gezinti yapmış olan İl- tadır.
yas Peygamber'e Nat
han: "Biz aşağıda tartışırken, Barışma bayramından bir gün
Tanrı'nm kendisi ne dedi, nasıl sonra fakir bir terzi Hasidist ha
karşıladı bu olayı?" diye sorar. İl hama gelerek: "Dün Tanrı'yla bir
yas Peygamber de ona: "Tanrı gü hesaplaşmaya giriştim ve ona
57
şöyle dedim: "Tanrım, sen de gü Hristiyanlığın ilk zamanlarır.
nah işledin, ben de. Ama seninki- Hümaniter ve Anti-Otoriter ol
ler daha büyük, benimkiler ise şu en iyi, İsa'nın öğretisinin r
küçük önemsiz. Sen anaları ço hunda ve sözlerinde belirtmek
cuklarımdan ayırdın ve insanla onun düşüncesini ve Anti-Otoı
rın açlıktan ölmelerine göz yum ter eğilimini ortaya koyan en g
dun. Ya ben ne günah işledim? zel ve basit sözü "Tanrı'nın kral
Bazen bir müşteriye elbisesin ğı sizlerin içindedir." deyişidi
den artan kumaşı vermedim, ba Ancak bundan birkaç yüzyıl soı
zen de yasalara tam uymaya dik ra Hristiyanlık fakirlerin, bas
kat etmedim. Sana bir şey söyle köylülerin, kölelerin ve el sana
mek istiyorum. Ben senin günah çılarının dini olmaktan çıkıp d
larını bağışlayayım, sen de be Roma İmparatorluğunun egi
nimkileri. Ondan sonra artık bir men güçlerinin dini haline gelir
birimizden alıp, veremeyeceği ce, Hristiyanlık dini içinde otor;
miz kalmaz" diye anlatınca, ha ter gelişme ağırlık kazandı.
ham ona: "Deli adam. Ne diye
O'nu bu denli kolay bir pazarlıkla Semavî Dinler içindeki Hümani
bıraktın? Halbuki Mesih'i gön ter-Demokratik öğe, tarih içindi
dermesi için O'nu sıkıştırabilir hiçbir zaman tam olarak bastın
din" der. lamamış; en güçlü yorum ve ifa
desini de, bu dinlerin mistik bi
Bu öykü İbrahim Peygamber'in çimlerinde bulmuştur. Mistikçi-
Tanrı ile olan pazarlığından daha ler, insanın kendi gücünü yaşa
da belirgin bir biçimde, insanın ması deneyini ön plânda tutuyor
Tanrı'ya karşı protestosunu vur lardı. Bunun yanısıra düşüncele
guluyor. Tanrı da insan gibi, ver rine, insanla Tanrının benzerliği
diği sözleri tutmak, sorumluluk ve insanın Tanrı'ya olduğu ka
larını yerine getirmekle yüküm dar, Tanrı'nın da insana muhtaç
lüdür. Eğer Tanrı, insanların olduğu inancı egemendi. Onlar
çektikleri acılara bir son vermeyi "Tanrı insanı kendi suretine ben
unutursa, insanların hesap sor zer yarattı." sözünü insanla Tan
maya hakları vardır. rı'nın içsel bir özdeşliği olarak
Anlattığım bu iki öykü de Tek alıyorlardı. Mistik dinsel yaşantı
Tanrıcı Dinler içincie yer alıyor. nın temelinde, korku ve teslimi
Ama temellerdeki insancıl özel yet yerine sevgi ve kendi gücüne
lik onları, İbraim Peygamberin inanıp, güvenme yatar. Tanrı in
oğlu İshak'ı (Ya da İsmail'i) Tan san üzerinde ve ona egemen olan
rı'ya kurban etmeye hazır oluşu bir gücün sembolü değil, insanın
ve Calvin'ci diktatör Tanrının gü kendi içinde duyduğu gücün kay
cünü yüceleştirmek gibi biçim nağı ya da o gücün kendisidir.
lerde beliren, yine aynı dinlerin
otoriter yönünden çok farklı kılı Hümaniter bir dinde Tanrı, insa
yor. nın kendi yüceliğinin bir sembolü
58
gibidir. Ve insan bu sembole eri ayırım çıkıyor: Tapılacak Tanrı
şip, onun gibi olabilme olanağııia lar yoktur, ancak "Allah" vardır.
sahiptir. Her insan bir Tanrı mı O Allah ve O yaratıcı, varedici il
dır? sorusu oluşuyor 2000'li yılla ke, tüm evrensel bütünselliğin
ra gelinirken, evreni bütüncül bir içerisinde yer alan ve onunla
kavrayışın ağırlık kazandığını hem bir, hem de ayrı olan bir ol
görüyoruz. Eğer evren bir holog gudur.
ram gibi organize olmuşsa, her
insan da bir mini hologramdır. Bu gerçekten, Kur'an'da "Allah
Yani evrenin bütün plânı, her in bir Tanrı değildir. Ona tapınıl
sanda vardır ve mevcuttur. Ama maz, ancak O'na kulluk edilir."
bizler ancak kendi gelişmişliği diye bahsedilir. (Lâ ilahe İli Al
miz oranında, bu ana Bilgi Kay lah) Evren varedilmiştir. İşleyen
nağından istifade etmekteyiz. bir sistem ve kurallar bütünü
Nitekim "Kendini Bil", "Kendini vardır. Tüm yaratılanlar gibi in
bilen evreni bilir" gibi birçok öz san da, bu yaradılış amacına uy
deyiş de buna işaret eder. Yani gun bir plân içerisinde yer alır.
"Kendini, doğru olanı bilen kişi, Amacı, kendi potansiyel güçleri
herşeyi bilir, evrenle bir olur." ni sonuna dek ortaya koymak,
Onlar için, önce kendini bilmek, tekâmül etmek ve gelişmektir.
önce kendini sevmek gelir. Çün Kendi davranışlarını sistemin iş
kü bu eylem onları benliklerin leyişine uydurduğu oranda tad
den alır, tüm evrenle birleştirir. alıp ters düştüğü oranda da acı
Oysa bütüncül bir görüşe sahip duyarak, yoluna devam eder. İşte
olmayan kişi için kendini sevmek "Kulluk" budur, tapınmak ya da
öne almak, egoistliktir, onu di kendi güçlerini reddederek, pasif
ğerlerinden koparır, kendi içine bir itaate yönelmek değildir. Ev
izole eder veyalnızlıkla başbaşa rensel kuralların farkına var
kalır. Ayrılıkçı ve maddeci görüş mak ve onlarla olabildiğince
Tanrı kavramını da kendi anlayı uyum içinde yaşayabilme akıllı
şına uygun bir biçimde yorumlar. lığını göstermektir. "Allah" var
Bir insan vardır bir de, ondan ay dır ve Allah'a tapınılmaz, bütün
rı, bağımsız, üstte yer alan güçlü selliğin kurallarına ve sistemin
bir yaratıcı bir Tanrı. O oradadır, işleyişine uygun davranılır, o ka
insan da burada. Birisi "Yaratır" dar.
öteki ona "Tapınır". Oysa iş hiç de
öyle değildir. Tanrı diye bilinen TANRI:
şeyler, aslında insanda var olan
birtakım içsel ve potansiyel güç İster tek Tanrılı olsun, ister çok
lerdir. Bütüncül görüş, Tanrı Tanrılı, Tanrılı dinlerin tümün
kavramı için şöyle söyleyebilir: de Tanrı en yüce değerin, en çok
"Evet her insan bir Tanrı'dır. aranan iyiliğin simgesidir. Bu
Ama "Allah" değildir." İşte bu yüzden Tanrı kavramı, insanın
noktada karşımıza çok temel bir istediği en iyi şeye göre özgün an-
59
lamlar almaktadır. Şu halde ların dişi ya da erkek yapılarının
Tanrı kavramını anlamak için çö ayrışması; diğeri ise, Tanrıların
zümlemeye, Tanrı'ya tapan kişi ve onlara duyulan sevginin yapı
nin karakter yapısının çözüm şım belirleyen insanın ulaştığı ol
lenmesinden başlamalıyız. gunluk derecesidir.
60
lara olan itaatlerine göre biçimle nemdir. Fakat bu arada yeni bir
nir. O kendisine en çok benzeyen, evre de başlamaktadır. Tanrı
en çok itaat eden ve ondan boşa Nuh'la bir sözleşme yaparak bir
lacak olan yeri en iyi dolduracak daha insanoğlunu hiç yok etme
olan oğlunu sever. Sonuç olarak yeceğine söz verir. Ve bu sözleş
babaerkil toplum hiyerarşiktir. me ile kendini bağlar. Tanrı sa
Kardeşler arasındaki eşitlik, re dece verdiği bu sözle değil, kendi
kabet ve karşılıklı çatışmalara adalet kuralıyla da bağlanmak
yol açar. İster Hint, Mısır ya da tadır. Ve İbrahim'in eğer So-
Yunan uygarlıklarını düşünelim. dom'da on namuslu adam varsa
İster Musevi, Hristiyan ve İslâm Sodom'u bağışlaması isteğini, bu
dinlerini, kendimizi babaerkil ilkeye dayanarak kabul eder. Fa
dünyanın tam ortasında buluve kat gelişme, Tanrı'yı zorba bir
ririz. kabile reisliğinden çıkarıp, kendi
koyduğu ilkelerle eli, kolu bağlı
Tanrı sevgisinin anasal ve baba- bir babaya dönüştürmüştür. Da
sal özleri arasındaki fark, bu sev ha ileri boyutlara da ulaşarak
ginin yapısını belirleyen etmen onu adaletin, doğruluğun ve sev
lerden sadece bir tanesidir. Diğer ginin simgesi haline getirmiştir.
etmen, kişinin tanrı sevgisi ve Tanrı doğruluktur, adalettir. Bu
Tanrı kavramına ilişkin ulaştığı gelişme ile Tanrı'nın kişi, insan,
olgunluk düzeyidir. Olgunlaşan baba olma durumu sona erer. O
sevginin gelişmesini, ataerkil di artık birçok olağanüstü doğal
nin evrimini inceleyerek kavra olayların ardındaki,birlik ilkesi
yabiliriz. nin, insanın içindeki tohumdan
doğup büyüyecek kutsal çiçeğin
Bu evrimin başında, zorba, kıs simgesidir. Tanrının bir ismi ola
kanç, yarattığı insanlara kendi maz. İsim her zaman bir nesneyi,
malıymış gibi bakan ve onlara ne bir kişiyi, yani sonlu bir şeyi ifade
dilerse onu yapmaya kendinde eder. Bir insan ya da nesne olma
hak bulan bir Tanrı görmekteyiz. dığına göre Tanrı'nın bir adı nasıl
Dinin bu evresi, Tanrı'nın insanı, olabilir.
bilgi ağacının meyvesini yiyerek
Tanrılaşabilecekleri için cennet Bu değişimin en çarpıcı görünü
ten kovduğu evredir. Bu evre mü Tevrat'ın ikinci kitabı olan
Tanrı, en beğendiği evlâdı Exodus (Çıkış) bölümünde Tan
Nuh'un dışında hiçbirinden rı'nın Musa'ya göründüğü Horeb
memnun olmadığı için insanoğ Dağındaki diyalogda gözlenebi
lunu tufanla yok etmeye karar lir. Musa Tanrı'ya İsrailoğulla-
verdiği dönemdir. Bu dönem rı'nın kendini Tanrı'nın gönder
Tanrı'nın İbrahim'den, kendisi diğine, onlar Tanrının adını söy
ne olan sevgisini katıksız bir ita lemedikçe inanmayacaklarını
atle kanıtlaması için biricik oğlu söylediği zaman "Puta tapanlar
nu kurban etmesini istediği dö adsız bir Tanrıyı nasıl kavrayabi-
61
lirler, kaldı ki, putun en büyük doğruluk, sevgi adalettir. Ben in
özelliği bir adının olmasıdır." san olduğum sürece Tanr
Ona şu açıklamada bulunur. Mu Ben'dir.
sa'ya adının "Oluşmakta olan
Ben" olduğunu söyler. Diğer bir İnsan biçimli Tanrı'dan, bu soyuı
çeviri ile "Ben ne olacaksam, tek Tanrı ilkesine doğru evrimir.
O'yum". Yani Tanrı'nın bir "Var Tanrı sevgisinin yapısındaki
lık" olmayıp sonsuz olduğunu an farklılıkları doğurduğu oldukça
latmaktadır. açıktır. İbrahim'in Tanrısı bir ba
ba gibi sevilip Ondan çekinilir.
Tanrı'nın resmini yapmaya, Bazan bağışlayıcı bazansa öfkesi
Onun adını saygısızca ağıza al ağır basar. Tanrı bir baba gibi ol
maya, sonuçta tümüyle adım ağı duğu zaman ben de onun evlâdı
za almaya konan yasaklar aynı olurum. Açıkça görülmektedir ki,
amaca; insanı, Tanrıyı bir baba insanların çoğunluğu kendi kişi
gibi, bir insan gibi görmekten sel gelişmelerinde bu çocukluk
kurtarmaya yöneliktir. evresini aşamamış ve Tanrı'ya
gösterdikleri inançla birçokları
Bunu izleyen dinsel gelişme de, kendilerini koruyan bir babaya
bu düşünce daha ileri boyutlara inanmışlardır. Çocukça bir yanıl
götürülerek insanın Tanrı'ya hiç gı. Her ne kadar dinin bu kavra
bir olumlu nitelik yakıştırmama mı bir küçük azınlıkça, insanlı
ilkesine ulaştırmıştır. Tanrı'nın ğın büyük öğretmenleri tarafın
akıllı, güçlü, iyi olduğunu söyle dan asılmışsa da, gene bu, dinin
mek onun insan olduğunu söyle en yaygın biçimi olmayı sürdür
mekle eş anlamlıdır. Yapabilece mektedir.
ğim en son şey, Tanrı'nın, olum
suz özelliklerini sayarak onun ne Böyle olduğu için Freud tarafın
olmadığını, sınırlı, şefkatsiz ve dan öne sürülen Tanrı eleştirisi
adaletsiz olduğunu düşünebil- çok doğrudur. Freud'a göre din
memdir. Tanrı'nın ne olmadığına insanın kendi dışındaki doğa
ilişkin ne kadar çok şey bilirsem, güçlerine ve kendi içindeki güçle
Tanrı hakkında o denli çok şey re (içgüdülere) karşı çaresizliğin
öğrenebilirim. Tek Tanrılı dü den kaynaklanmıştır. Ve insanlı
şüncenin olgunlaşmasını izle ğın gelişme sürecinin ilk dönem
mek bizi bir tek sonuca götürür: lerinin bir ürünüdür. Bu dönem
Tanrının adını ağzına alma. Tan lerde akıllarını, iç ve dış güçlere
rı hakkında hiçbir şey söyleme. karşı kendilerini koruyacak bir
Böylece Tanrı tek Tanrılı dindeki biçimde kullanmayı becereme
gizli gücüne ulaşır, O adsız yen insanlar, bunları bazı karşı
Bir'dir. O evrendeki olağanüstü güçlerle dengelemeye çalışmışlar
güçlerin, tüm varoluşun kayna ve birtakım duygusal yöntemler
ğının altında yatan birliği göste ve mekanizmalar geliştirmişler
ren tarifsiz kekelemedir. Tanrı dir. Freud bunun kaynağının ço-
62
cukluk dönemi izlenimleri oldu da Tanrı'dan söz etmez hattâ adı
ğunu ileri sürer. Tehlikeli, kont nı ağzına almaz. Eğer bu sözcüğü
rol edilemeyen ve anlaşılması kullanacak olursa, bunu Tanrı'yı
olanaksız güçler karşısında in sevmek, tüm gücüyle sevme yeti
san, anılarında bir geriye kaçış sine erişmek Tanrı'nın kişinin
yapar ve çocukluktaki babasmca içinde bulunduğunu anlatmak
korunma duygusuna sığınır. Ba isteğinden ötürü yapacaktır. Bu
ba bilgeliğin, düşüncenin ve gü bakış açısından tek Tanrı düşün
cün simgesidir. Sevgisini ve ko cesinin mantıksal sonucu tüm
rumasını sağlayabilmek için de, Tanrı-Bilim'in Tanrı hakkındaki
emir ve yasaklarına itaat gerekli bilgilerin yadsmmasıdır. Gene
dir. Freud dini çocuklardaki ta de böylesi radikal dinci olmayan
kip edebilme fobisine yakın nev görüş ile Tanrı tanımaz sistem
rozlarla karşılaştırmaktadır. arasında fark vardır. Tüm dinsel
Ona göre din, çocukluk nevrozla sistemler, hattâ dinci olmayan
rına benzer nedenlerden doğan, gizemciler bile, insanı aşan kut
kollektif bir nevrozdur. sal âlemin gerçekliğine inanır
lar. Böylece insanın manevi gü
Ancak hatâ, Freud'un tek Tanrılı cü, kurtulma, yeniden doğma yo
dinin diğer görünümünü onun lundaki çabaları anlam kazanır.
gerçek özünü, tümden Tanrı kav Tanrı tanımaz sistemde ne insa
ramını yadsımaya götüren man nın dışında ne de onu aşan kutsal
tığını gözardı edişindedir. Ger âlem vardır. Sevgi, akıl ve adalet
çekten dindar bir kişinin tek âlemi salt insan kendi evrimiyle
Tanrı düşüncesinin özüne uyma birlikte bu güçleri de içinde ger
sı, Tanrı'ya hiçbir şey için yakar- çekleştirebildiği için bir gerçek
maması, ondan hiçbir şey isteme liktir. Bu açıdan bakılırsa yaşa
mesi, Tanrı'yı bir çocuğun anası mın insanoğlunun ona verdiği
nı ya da babasını sever gibi sev anlamın dışında bir anlamı yok
memesi, Tanrı hakkında hiçbir tur.
şey bilmediğini bilecek derecede
onun sınırsızlığı karşısında bo Doğu ile Batının, Tanrı ve Tanrı
yun eğmesidir. Tanrı onun için sevgisi ile ilgili dinsel tutumları
insanlığın gelişmesinin ilk evre arasındaki temel farklılıktan söz
lerindeki gibi, insanın uğruna ça etmek istiyorum. Bu farklılıklar
lıştığı her şeyin simgesi kutsal mantık kavramlarıyla açıklık
Dünyanın kendisi, sevgi, doğru kazanabilirler. Aristo'dan bu ya
luk ve adalettir. Tanrı tarafından na batı dünyası Aristo Felsefe-
konulmuş olan tüm ilkelere iman si'nin mantık ilkelerini izlemiş
eder, gerçeği düşünür, sevgiyi lerdir. Bu mantık A.A'dır diyen
adaleti yaşar ve yaşamını ancak özdeşlik yasası; A, A olmayan de
insanca güçlerini sergilemesi tek ğildir, çelişki yasası; ve A hem A
önemli gerçek ve en son ilginin hem de A olmayan olamaz, ne A.
tek nesnesidir. Ve sonuç olarak ne de A olmayandır. Üçüncü şık-
63
kın olmazlığı yasası temeli üze ettiğine ve insan aklı gerçeğ
rinde oturmaktadır. Aristo görü lişkileriyle kavradığına g
şünü, aşağıdaki cümlede açıkça Tanrı hakkında olumlu hi
anlatmaktadır. "Bir şeyin aynı önermede bulunamaz. Ved.
şeye, aynı hususta, aynı anda inananlara göre Kadir-i Mu
hem ait olması hem de olmaması ve Alim-i Mutlak olan Tanrı,
olanaksızdır. Dialektik itirazları hilliğin son biçimi olarak ka
karşılamak için başka ne özellik edilir. Burada Tao'daki adsı
ler eklersek ekleyelim, durum ğın, Tanrının Musa'ya kendi,
aynıdır. Bu, şu halde, tüm ilkele nı adsız ad olarak söylemesi
rin en kesinidir. Aristo mantığı ve Meister Eckhart'm mut
nın bu aksiyonu düşünce yapısı hiçliğinin aralarında bir bağla
nın öylesine derinlerine işlemiş vardır. İnsan asla son gerçeği
tir ki, "Doğal" ve kendiliğinden lemez, bilebileceği sadece y<
açık olduğu kabullenilir. Arfıa di luktur. Tanrı'nın ne olmadığ
ğer yanda X, hem Adır, hem A çok iyi bilse bile insan, gene
değildir, önermesi saçma görü Tanrı'nın ne olduğunu bilem
nür. Bu nedenle hiçbir şeyin doyuı
madiği insan kafası, her şej
Aristo mantığının karşısında pa iyisine ulaşmak için uğraş
radoksal mantık diyebileceğimiz Meister Eckhart'a göre: "Kuts
bir mantık bulunmaktadır. Buna bir inkârın inkârı ve yadsıman
göre X'in kabul ya da reddedilmiş yadsımasıdır. Her yaratık
noktaları olan A ve A olmayan olumsuzluk vardı: Biri diğeri c
birbirlerini dışlamazlar. Para duğunu inkâr eder. "Tanrın;
doksal mantık Çin ve Hint dü Meister Eckhart için "Mutls
şüncesinde, Heraklitus öğreti Hiçlik" haline gelişi çok sonra]
sinde hâkimdir ve dialektik adı bir sonuçtur. Tıpkı Kabala'dal
altında Hegel ve Marks'm felsefe son gerçekliğin "En son" bitimsı
si haline gelmiştir. "Bir olan bir bir oluşu gibi. Paradoksal mant
dir, bir olmayan gene birdir." Bir ğın öğreticileri, insanın gerçeg
başka formülasyon "O, Odur ve O ancak çelişki ile kavrayabileceği
ni, son gerçekliği; Bir'in kendisi
değildir." O ne budur, ne de şu
ni akılla kavramanın olanaksi;
dur. Ona bakarız ama onu göre
olduğunu söylemektedirler. Bu
meyiz, Ona görülmeyen deriz,
kişiyi son amacı akıla aramamas
dinleriz ama sesini alamayız, du
sonucuna götürür. Akıl bizi sade
yulmayan deriz, tutmak isteriz
ce, kendisinin erişilmek istener.
ama yakalayamayız, Ona yaka
yanıtı veremeyeceği bilgisine
lanmayan deriz" Lao-Tse, Tao
ulaştırır. Düşünceler dünyası,
Brahmanist felsefenin paradok
çelişkilere takılır kalır. Dünyayı
sal mantığının birkaç örneği. Pa
tümüyle kavramanın yolu, dü
radoksal mantığın Tanrı kavra şüncede değil, eylemde birliğin
mı üzerinde dikkate değer etkisi uygulanmasında yatmaktadır.
vardır. Tanrı son gerçeği temsil
64
Böylece paradoksal mantık Tan tirmesi doğrultusunda bir çaba
rı sevgisi, ne kafadaki Tanrı bil ya yol açmıştır. Aristocu görüş
gisi ne de kişinin Tanrıyı sevdiği ise, dogmaya ve bilime, Katolik
ni düşünmesidir. Tanrı sevgisi kilisesine ve atom enerjisine
Tanrıyla birliği yaşama edimi ulaşmıştır.
dir, sonucuna varmaktadır.
Batıda yaygın olan din sistemin
İkinci olarak paradoksal mantı de Tanrı sevgisi Tanrıya, Tanrı
ğın görüşü bir eliyle dogmayı di nın varlığına, onun adaletine ve
ğer eliyle bilimi geliştirmenin ye sevgisine inanmakla temelde ay
rine insanın niteliğini değiştir nı anlama gelmektedir. Tanrı
meye önem verilmesine yol açar. sevgisi özünde düşünsel bir olay
Hint, Çin ve Mistik görüşlerde ki dır. Doğu dinlerinde ye Misti-
şinin dinsel görevi doğru düşün sizm'de ise, Tanrı sevgisi yoğun
mek değil, doğru hareket etmek bir birolma duygusunu duymak,
ve/veya Bir'le yoğun bir düşünce yaşamın tüm eylemlerinde bu
eyleminde olmaktır. sevgiyle sıkıca kenetlenmektir.
Bu amaca en köklü formülasyonu
Batı felsefesinin genel çizgisine Meister Eckhart getirmiştir.
göre doğru olan bunun zıddıdır. "Eğer bu nedenle Tanrı'ya dönüş-
Son gerçeği doğru düşüncede bul türülmüşsem ve o beni kendisiyle
ması beklendiği için, doğru eylem bir kılmışsa şu halde hiçbir ayı
önemini korumuş fakat, en rım yoktur aramızda, bazı insan
önemli yer doğru düşünceye ve lar Tanrı'yı göreceklerini hayal
rilmiştir. Dinin evriminde bu du ediyorlar, öyle ki, sanki Tanrı
rum, dogmaların formülasyonu- orada, onlar da burada duruyor-
na ve bu formülasyonlar üzerine muşcasına Tanrı'yı görüverecek-
bitmez tükenmez tartışmalara lerini, ne var ki gerçek dışıdır bu
ve "İnançsızlara" ve kiliseye kar Tanrı ve Ben: Biz biriz. Tanıya
şı çakanlara karşı bağışlamasız rak Tanrı'yı onu içime alırım.
bir tavıra yol açmıştır. Sonunda Tanrıyı severek içine girerim
dindar tavrın temeli "Tanrıya Onun."
inanmak" olarak öne çıkmıştır.
Elbette bu kişinin doğru yaşama
sı gerektiği hususunda bir kavra
mın olmadığı anlamını taşımaz. SON: Din taraftarı olalım ya da
Fakat gene de Tanrı'ya inanan olmayalım. Yeni bir dinin gerek
kişi -Tanrı'yı yaşamasa da- ken liliğine inanıp inanmayalım, dini
dini, Tanrı'yı içinde yaşatıp da reddeden bir tarikatın üyesi ya
ona inanmayan kişiden üstün tu hut Yahudi, Hristiyan veya Müs
tardı. lüman geleneğini sürdürmek
yanlısı olalım; eğer işin kabuğu
Kısaca paradoksal mantık hoşgö yerine, özü ile ilgileniyorsak, söz
rüye ve kişinin kendisini değiş lerin yerine yaşama önem veri-
65
yorsak ve kilise, cami, sinagog hiçbir düşüncede bulamadığımız
yerine insanı seçiyorsak, birleş ortak bir inanca ulaşabiliriz. Ve
memizin zamanı gelmiştir. Tü hiç şüphesiz bu beraberce elele
mümüzün, putlaştırıcı ve onlara veriş, bizi alçak gönüllü kılacak
tapmıcı eğilimlere karşı gelme ve de içimizi kardeş, insan sevgi
miz gerekiyor. Bu girişim ile bel si ile dolduracaktır.
ki de, bugüne dek ulaşamadığı
mız ve Tanrı'yı doğrulayan başka Dilerim öyle olsun.
66
DENEME
MASONUN NIYAZı
Yusuf KÖKDAMAR
Evrenin Ulu Mimarı Yüce Tanrım!
Çalışmalarımızda AKIL,
İnançlarımızda HİKMET,
Davranışlarımızda KUVVET,
Düşüncelerimizde GÜZELLİK,
Rehberimiz olsun.
Cehaletin bataklığından uzak, bilim ve irfanın nurlu yolunda olalım.
Boş inançlardan, bâtıl ve hurafelerden arınmış, taassuptan ve yobaz
lıktan korunmuş, saf ve temiz bir iman ile doğru yola Hakikatin yolu
na girelim, Tanrım.
Adalet pusulamız,
Eşitlik baş tacımız,
Kardeşlik amacımız olsun.
Vicdanı hür,
Gönlü hür,
Düşünceleri hür
İnsanlar olalım.
67
On yargılardan, katı saplantılardan ve putlaşmış bağlardan çözüle
rek, başkalarının düşünce, inanç, yargı ve davranışlarına saygılı ola
lım.
Bütün insanlar Adem'in çocuklarıdır. Din, dil, ırk ve renk ayırımı gö
zetmeksizin, gerçek kardeşliğin tesisinde, Yunus misâli, yetmiş iki
millete bir göz ile bakalım, Allah'ım.
Zenginin yoksula, güçlünün zayıfa üstün olmadığı bir toplum olalım.
İnsanlar arasında, kin, nefret ve husumetlerden arınmış dostluklar
kuralım. Kötülük iyiliğe, zorbalık hilmiyete, zulümler merhamete dö
nüşsün. İnsanların mutluluğu bizim mutluluğumuz, onların üzüntü
sü bizim üzüntümüz olsun.
Yoksula himmet,
Kimsesize destek,
Muhtaca vermek,
Çaresize yetişmek,
İki damla gözyaşı silmek,
Düsturumuz olsun, Tanrım.
İhmallerimizin, gaflet ve dalâletlerimizin karanlığından sıyrılıp, ak
lın, idrakin ve zekânın aydınlığı ve uyanıklığı içinde olalım.
"Mal-u mülke tamah edip, deme yoktur ben gibi
Bir muhalif rüzgâr eser, savurur harman gibL "
diyen şairin sözüne uyarak;
İhtiraslarında dengeli,
Hırslarında sınırlı,
İsteklerinde uyarlı olan,
Varlığıyla gururlanmayan,
Makamıyla kibirlenmeyen,
Bilgisiyle övünmeyen,
Ve kimseyi küçümsemeyen
İnsan olalım Tanrım.
Tüm bencilliklerden, nefsanî ve süflî vasıf ve niteliklerden soyunarak,
ulvî vasıf ve niteliklerle donanıp, benliğimizi yüceltelim. Hakikat her
kesin içinde, herkesin benliğindedir. İlâhi Hakikat'm içimizde parıl
dayan nuruna ulaşalım ve O'nunla özdeşleşelim Tanrım.
Şairin: "Çeşmi insaf kadar kâmile mizan olmaz,
68
Kişi noksanını bilmek gibi irfan olmaz." dediği gibi, ne olduğumuzu, ne
olmadığımızı, eksiğimizi, kusurlarımızı, zaaf ve noksanlarımızı bile
rek, kendimizi tamamlayalım. Böylece, içimizdeki gerçeğe ulaşarak
"Kendini Bil" özdeyişinin sırrına, hikmetine ve olgunluğuna ulaşalım.
Yüce Tanrım!
İnsanı sevmek, seni sevmektir,
İnsana hizmet, sana hizmettir,
İnsana sarılmak, sana sarılmaktır,
İnsanı kucaklamak, seni kucaklamaktır,
Varlıkla bütünleşmek, seninle bütünleşmektir,
Sevelim, kucaklaşalım, bütünleşelim Tanrım.
însan, kendi kendisinin dostu, ancak kendisinin en yakın düşmanıdır
da.
"Dünyada dostum kalmadı sandım, terkettim kendimi
Döndüm bir de baktım ki, düşmanım kalmamış." diyen şaire bakarak;
nefsimize hâkim olma mücadelesinde, düşman olan kendimizi silip,
dost olan kendimizle dost kalmak ne güzel şey, Tanrım.
Tanrı ve insan sevgisiyle dolsun yüreklerimiz. Tükenmesin o sevgi
sonsuz bir hazine gibi, çoğalsın, sarsın çevremizi, kaplasın her yanımı
zı. Böylece insanlar arasında öyle bir birlik kuralım ki; arınmış gönül
lerin sevgi tüten, çiçek kokan birliği olsun. Orada yüzler güller gibi
gülsün, gözler sevgiyle baksın ve gönüllerdeki sevgi dile dökülüp söz
olsun, petekten sızan bal misâli.
Tanrım! Sorumluluk ve görevlerimizin idraki ve bilinci içerisinde bü
tün bu istemlerimizin, gayret ve çabalarımızla tahakkuk ettirilmesin
de, sevgi ve barış ve mutluluk yuvası olacak bir dünya yaratılmasında,
yardımını esirgeme bizlerden, sevgini, şefkatini ve merhametini eksik
etme üstümüzden. DİLERİZ ÖYLE OLSUN YÜCE TANRIM!
69
E Ş İ T L İ K <*>
( M ü s a v a t )
K o p a r a l Ç E R M A N
Eşitlik denilince, hemen akla, es masının elbette doğru olacağı an
ki kölelik devirleri, insan pazar cak, zencilerin bu eşitlik kavra
ları ve A.B. Devletlerinde 1850- mının dışında tutulması gerekti
1861 yılları arasında cereyan ği şeklinde olmuştur. Bugün bu
eden olaylar gelir. Bu Qİaylar, bi konularda eriştiğimiz noktadan,
lindiği gibi, köleliğin kaldırılma tarihteki eşitlikle ilgili konulara
sı ve insanlar arası eşitliğin ku ne kadar göz atarsak, eşitlik ilke
rulması ile ilgili idi. O devirde, sini o denli temelinden kavraya
köleliğe karşı olanların yazıp, biliriz. Eşitlik öyle bir çırpıda
söyledikleri; devletin kuruluş te özetleniverecek veya kolayca ta
m e l i n i n eşitliğe dayalı olduğu, rif ediliverecek konulardan, de
b a ğ ı m s ı z l ı k deklârasyonunda da ğildir. Aslına bakarsanız eşitlik,
a ç ı k ç a belirtildiği gibi "Bütün in geçmişte olduğu kadar, bugün de
s a n l a r ı n e ş i t olarak doğduğu", o tam olarak erişilememiş bir olgu,
h a l d e k ö l e l i ğ i n bir an evvel kaldı insanlığın peşinde koştuğu bir
r ı l m a s ı v e zencilerin de vatan hasret, bir özlemdir. Böylece ma
daşlık haklarından eşit olarak sonluğun da ümit ve özlemi ol
y a r a r l a n m a s ı gerektiği yolunda maktadır. Giderek gelişen dün
olmuştur. Buna karşılık, kölelik yamızda, eşitlik gibi konuları, şu
taraftarlarının da söyleyip sa dur diye kestirip atmak yerine,
vundukları h e p o günlere kadar bu olguyu zihnimizde yaşatmak,
b a b a l a r ı n ı n , atalarının da köle besleyip geliştirmek, pratik ha
kullandıkları, herkesin eşit ol- yatımızdaki deneyim ve davra-
70
nışlarımıza aktararak, bu idea Ama, masonluğun halk kitleleri
lin peşinde koşmak, daha anlam üzerinde, kendi haklarına sahip
lı ve doğru bir yol olsa gerektir. çıkma yönünde, etkin ve uyarıcı
Aslında, insanlığın, A.B.Devlet tesirlerini de inkâr etmek müm
lerinin, hatta masonluğun tari kün değildir. Günümüze kadar
hine bakarak bu konuda berrak olan gelişmelere de bakarak,
bir düşünce odağına ulaşmak da Fransa'da hürriyet ve demokra
zordur. Tarihteki biraderlerimiz sinin eşitliğe bakış açısından, da
arasında da özel anlamlar dışın ha o tarihlerde geniş ve çok yönlü
da eşitlik yoktu. Şüphesiz maso- içeriğiyle kavrandığı söylenebi
nik kuruluşlar da içinde yaşadık lir. Konumuz olan ve o tarihten
ları düzenin bir parçasıdırlar. Bu sonra tekrarlanmaya başlanan
yüzden katı sosyal kurallar, ma HÜRRİYET-MÜSAVAT-UHUV-
sonluğa da yansımış oluyordu. VET sloganı ne var ki, canlılığın
Özetle denilebilir ki: "1717 yılı dan hiçbir şey yitirmeden, bütün
öncesine kadar masonlukta da parlaklığıyla bugün de karşımız
eşitlik konusunda bir düşünce ve da durmaktadır.
eylem varlığına rastlamamakta- Masonluğun tarihinde, eşitlik
yız. Eşitlik doktrininin ancak bu konusunda büyük rol oynayan di
tarihten sonra, sosyal bünyede ğer ülke A.B.Devletleridir. Tartı
yayılması ile bu konu bazı ülkele şılabilir olsa da deklarasyona
rin masonik öğretilerinde ve bazı "bütün insanlar eşit doğar" cüm
istisnalarla yer alabilmiştir. lesini doğrudan doğruya mason
Lâtin ülkeleri masonluğunda ların yazdığını söyleyebiliriz.
belli sebeplerden bu konu hiç ele Kuruluş devrinde A.B.Devletleri
alınmamıştır. Demokrasinin be masonları büyük işler başardı
şiği denilen İngiltere'de bile eşit lar. Zencilerin ve insan hakları
lik konusunun ileri bir içerikte nın savunmasında ön saflarda
ele alındığı söylenemez. Meselâ, mücadele ettiler; öyle ki, artık
kral VII. EDWARD büyük üstad bütün dünyada, tüm insanlığın
koltuğuna oturduğunda, özenle zihninde, masonluk ve eşitlik, eş
belirtmek gereğini duyduğu ilk anlamlı iki kelime olarak yer et
şey; İngiliz masonluğunun, diğer miş bulunuyor.
ülkelerde olduğu gibi, İngiliz mo Sözlerim belki biraz yadırgana
narşi sistemine karşı bir tehlike caktır ama, aslına bakarsanız
oluşturmadığı yolunda idi. Rusya'da insanlar arası eşitliği
Eşitlik doktrini yönündeki fikrî gerçekleştirmek ve hayata yay
ve fiilî gelişmeler, ancak mak için çalıştı. Sovyetizm, alda-
1717'den sonra ve ancak Fran tılmadığımız müddetçe, tabiatı
sa'da ve daha sonra Amerika'da ve gayesi yönünden, eşitlik bakış
olabilmiştir. Fransız ihtilâlinde açısından göze müspet gözükebi
masonluğun direk rolü olup ol lir. Tüm sosyal sınıfları eşitle
madığı konusu bir sırdır. Herhal mek, insanlar arası farkı yoket-
de hep sır olarak kalacaktır. mek, o kadar ki; bilenle bilmeye-
71
ni bile eşitlemek, sanırım sovyet karanlıklarına gömülü öteki uç
rejiminin gayesi olmuştur. Böyle taki halkalarından geliyordur.
bir programla eşitlik gerçekten Bilemiyoruz. Bunu, tabiatın,
uygulanabilir mi? İşte son yılla şimdilik bizim anlayamadığımız
rın içinde yaşadığımız olayları bu bir kararı olarak algılayalım.
konuya bol ışık tutuyor. Rus Gerçek şu ki; hiçbir yerde, hiçbir
ya'nın geçirdiği tecrübeden, ger insan, doğuştan getirdiği haslet
çekten değerli dersler çıkarılabi ler yönünden birbirinin eşiti ola
liyor. maz.
Şimdi, masonik açıdan eşitlik de İnsanlar, bütün hayatlarına yan
yince ne anlıyoruz? samrım eksik sıyan, sahibi bulundukları doğal
de olsa konuya bu yönde yaklaş fırsatlar açısından da eşit değil
maya çalışmanın büyük faydası dirler. Aynı doğa şartlarını pay
vardır; çünkü masonluğun üzeri laşan dar bir çevrede olmasa bile,
ne oturduğu temel taşlardan biri ülkeler, kıt'alar çapında düşünü
sidir eşitlik. Şimdi, eşitlik der lürse şanslar çok farklıdır.
ken, herhalde, yaratılışımızdan Meselâ, Avusturalya'da yaşayan
hasletlerimizin, fıtrî zenginlikle bir köylüyü, tahsil imkânları,
rimizin, tabiaten sahibi bulun zengin olabilme fırsatları veya
duğumuz fonksiyonel güçlerimi yaşam kolaylıkları açısından,
zin eşitliğinden bahsediyor, ola Amerikalı vasat bir insanla eş
mayız. Çünkü yaratılıştan bü tutmak mümkün değildir. Hiç
yük insan vardır, küçük insan değilse fırsat eşitliği olabilmeli
vardır ve hepimiz de biliyoruz ki; dir ama, ne yazık ki gerçekte bu
büyük insan büyük doğar, küçük da yoktur. Yeryüzünün farklı
insan da ne kadar gayret ederse coğrafyası, farklı iklimi, değişik
etsin büyük olana hiçbir zaman bölgelerdeki değişik iş
erişemez. Bu, neden böyledir bi imkânları, değişik kültürler, in
lemeyiz. Tanrısal bir sırdır. San sanları farklı yaşam koşullarına
ki evrenin yapısında, oluşumun mahkûm kılar.
da, temelinde mevcut olan bir sır. İnsanlar fıtrî kabiliyetleri yö
Bunu özellikle kendi yakın tari nünden de eşit değildirler. Bunu
himizi okurken daha Çok hisse gündelik hayatımızda, her gün
der insan. Milletlerin hayatında apaçık görürüz. Teorisyenler
ki zor günler, büyükle küçük arasında moda bir deyiş vardır:
adam farkını daha belirgin hat "Eğer bütün insanlar aynı tahsil
larla ortaya çıkarıyor. Atatürk, ve eğitimi görme imkânını bula-
doğuştan büyüktür. O ve onun gi bilse, aynı gelişme ortamını bula-
bi büyük doğan bir avuç insan, bilse, aynı şartlar, aynı kanunlar
dış düşmandan çok içteki küçük altında yaşayıp anormal sınırla
insanlarla uğraştılar. İnsanlar malarla karşılaşmamış olsa idi,
arası böyle bir doğal eşitsizlik, hepsi de aynı değer ortalamasın
belki varlıkları ecdatlarına bağ da buluşurlardı." Ben bu fikre
layan hayat zincirinin, tarihin inanamıyorum, doğru olamaz.
72
Oyle olsaydı aynı sera'da aynı lirler ve bir sosyal sınıf ortaya çı
şartlar altında yetişen güller de, kar. Lâkin hiç şüphe yok, pek çok
yapma çiçekler kadar birbirine insan da böyle bir kulübe üye ol
benzerdi. Şu ülkenin bütün ço mak istemeyecektir. Zira her top
cuklarını toplasak, bütün şartla lumda tabiatı icabı edebiyatla il
rı eşitleyip hepsini bir okula koy gilenmek istemeyen pek çok in
sak ve onlara matematik, mantık san vardır.
ve sanat öğretmeye kalksak; bi Şimdi, buraya kadar söylenen
raz okulla ve öğretmenlikle ilgisi lerden, altı çizilecek üç büyük
olanlar da bilirler ki, hiçbir şey gerçek ortaya çıkmaktadır: Bi
öğrenciler arası kabiliyet farkı rincisi; üyeliği süper üstünlük
kadar büyük ve şaşırtıcı olamaz. lere dayanmayan ama, sadece
Sonunda göreceğimiz şey şudur fertlerin ilgisine, bilgisine ve ka
ki; bir öğrenci ne kadar gayretle biliyetine dayanan, kliklerin,
çalışıp, uğraşıp didinse de bir ko klüplerin ve sınıfların toplum
nunun ruhunu kavrayamazken, içerisinde ne' kadar çok bulunabi
bir diğeri hiç çalışmasa da sanki leceği gerçeğidir. Dünyada insan
onu doğuştan bilebilir. nesli yaşadıkça bu çeşitlilik de
Sosyal eşitlik diye bir şey de yok devam edip gidecektir herhalde.
tur. Sosyal eşitlik terimi ile biz ol İkincisi; farklı ırk ve kökenden
sa olsa sosyal standartlardan gelen insanların, farklı coğrafî
bahsediyor olabiliriz. Çünkü sos bölgeler ve iklimlerde gelişen,
yal sınıflar vardır ve her zaman farklı kültür oluşumlarının bu
olacaktır. Çünkü sosyal istekler lunduğu dünyamızda, insan nes
ve ihtiyaçlar ve sosyal içgüdüler, li yaşadıkça bu farklı grupları or
insanlar arasında çok büyük tadan kaldırmanın hiçbir zaman
farklılıklar gösterirler. Fakat; ne mümkün olamayacağı gerçeği
zaman ki, (kelimenin en geniş dir. Üçüncüsü de; bütün insan
anlamı ile) bir sosyal sımf, yapısı ları aynı sosyal derece ve seviye
nı kasta veya aristokratik önceli de toplayabilmenin, imkânsız ol
ğe ya da buna benzer doğuştan duğu gerçeğidir. Bu açıdan ba
edinme birtakım imtiyazlara da kınca; bu gerçekleri gözardı eden
yamaya kalkışırsa, işte o zaman komünist devlet fikrinin ve bu
felâket başlar. Ama bu durumda fikri savunan OWEN, FOURIER
olmayan pek çok sosyal sınıflar ve St. SIMON gibi düşünürlerin
vardır elbet. Meselâ birkaç kişi nasıl imkânsızı mümkün kılma
nin bir araya gelip kurduğu bir şi ya çalıştıkları daha iyi anlaşıla
ir kulübünü düşünelim. Üyelik caktır.
şartı da edebî yönden müspet et Nedir o halde eşitsizlik? Geçmiş
kinliğe dayalı olsun; yani ancak ten ve şu anda içinde yaşadığımız
şiir ve roman vs. yazanlar buraya dünyadaki görebildiğimiz ger
üye olabilsinler. Böyle bir kulüp çeklerden yola çıkarak, sanıyo
te, şiir ve edebiyatın iç açıcı zev rum şöyle bir genelleme yapabili
kini paylaşan insanlar yer alabi riz: Her insan, engellenme-
73
den, yaratılışının gerektirdi tablolar yapıp, üstelik şiirler de
ği normal fonksiyonları ifa söyleyebilsin. Bu kadar çok yönlü
hakkı kadar, bu hakkı diğer kabiliyete sahip olmayı içimiz
insanlarla paylaşmada da den pek az kişi isteyebilir ve edi
eşit hakka sahip olmalıdır. nebilir. Yalnız, eğer bize de yollar
Şimdi; Sir ISAAC NEWTON bü açık, bu gücümüzü kullanma
tün tarihçilerin de birleştiği gibi, hakkı Mehmet Ustaya olduğu ka
dünyada gelmiş geçmiş en büyük dar bize de hak'sa işte o zaman
dâhi, büyük bir aydındır. Benim Mehmet Ustanın akıllı, uyanık
zekâm ve bilgim hiç şüphesiz ve kabiliyetli bir çırağı ile eşit ol
onunki ile biran bile mukayese duğunu görmekte güçlük çekme
edilemez. Ama ben buna bak yiz.
maksızın, kendi zekâ ve bilgimi, Diğer taraftan, hepimiz sosyal
onun zevkle kullandığı gibi, varlıklarız; dostlukların değerini
onunla eşit olarak kullanmak is biliyoruz. Bazı kimseler bu konu
terim. Eğer NEWTON yaşasay da da büyük dehâ gösterirler ve
dı, onun adının imtiyazı ve üs her meslekten, her yaştan her sı
tünlüğü yüzünden, benim bu nıftan insanlarla dostluk kurabi
hakkımı kullanmam engellenip, lirler. Burada vurgulamak iste
benim yok farzedilmem gerek- diğim şey, mevkii ve şöhrete ba
seydi, bu büyük bir haksızlık kılmaksızın dostlukların da he
olurdu. Bunu NEWTON yapsay pimize eşit olarak açık bir yol ol
dı, onun bu davranışı olduğu ka ması gereğidir. Ne var bunda?
dar, benim bunu kabul etmem de demeyin, bugün dünyada öyle ül
aslında tabiata karşı işlenmiş bir keler var ki, hele geçmişte vardı
suç olacaktı. Aklı ve zekâyı kul ki; oralarda sosyal toplum öyle
lanma hakkı, bütün insanlar için katı sınıflanmış, aristokrasi ve
ve dünyanın her yerinde, insan âdetler öyle akıl dışı bir hal al
lar arası farklılıklar ne kadar de mıştı ki, oralarda herkesin her
rin olursa olsun, eşit bir hak ol kesle dostluk kurması hiçbir za
malıdır. Bu hak nerede gölgele man mümkün olamazdı.
nir, nerede bir sınıf veya grup İnsan eşitliğinin en çok zedelen
menfaatine kontrol altına alınır diği bir saha da dini inançlar sa
sa ki, bu her zaman şurada bura hasıdır. Bu konuda tarihe baka
da olmaktadır, işte orada; toplum rak alabildiğine misâller bulabi
acı çeker, fertler acı çeker ve ceza liriz. İnanç dünyasının tarihi;
yı gerektiren bir yanlış yapılmış, gasp, zulüm ve dini aristokrasi
bir suç işlenmiş olur. nin getirdiği haksızlıklarla dolu
Aynı fikir, pratik kabiliyetler için dur. Zihnimiz bu gibi hikâyelerle
de geçerlidir. Tutalım ki, Bay öylesine karışır ki, bu düşüncele
Mehmet en iyisinden çok kabili ri aralayıp dinlerin gerçek özünü
yetli, dâhi bir usta olsun. Duvar yakalamakta güçlük çekeriz.
kağıtları kaplasın, ağaç oymalar Meselâ Mısır halkı, tarihinin çok
yapsın, üstelik nefis yağlı boya büyük bir peryodunda, din adam-
74
lan hiyerarşisinin ayakları altın içerisinde ibadete zorlanmış ol
da ezilmiş küçülmüş, böylece de maktadır.
insanlar ya içten gelen dini duy Bütün bunlar gösteriyor ki, eşit
gularını tamamen yitirmiş ya da lik insanların bu acımasız şiddet
bu duyguları, belli bir zümrenin dünyasında sadece rüyasını gö
menfaat ve avantajları için kulla recekleri ütopik bir teori değildir.
nılmıştır. BUDDHA, halkın göz Eşitlik, günlük sosyal yaşantımı
lerinin önündeki perdeyi kaldı zın her safhasında, sosyal denge
rıp, insanlara; her bireysel ru yi sağlayan ve olmadığı zaman
hun, evrenin tasviri imkânsız mutluluğumuzun büyük yaralar
ebedî realitesinin bir cüz'ü oldu alacağı tabii, doğal bir ihtiyaçtır.
ğunu gösterdikten az sonra Eğer iyi anlaşılırsa eştlik de ay
Brahmanlar, kastları ve zülüm nen; beslenme, giyinme ve sığın
âletleri ile hemen geri gelmiş ve ma kadar gerekli bir ihtiyaçtır.
halkı, kendi içinden gelen, tabii Kim bu doğal hürriyet eşitliğini
dinsel meylini duyamaz ve kulla bozarsa veya onu zedelerse, in
namaz hale getirmişlerdir. İsa, sanlık suçu işlemiş olur. Çünkü
"Her insanm içindeki tanrıyı, ona tabiatın bu konudaki doğal den
göstermek, insanlara tanrının gesini bozmak, daha sonraları or
oğlu olduklarını bu sebeple de taya çıkacak trajik sonuçlara ne
kardeş olduklarını anlatmak için den olur. Bu yüzdendir ki, eşitlik
ortaya atılmış, arkadan cehalet konusu sadece bilge kişilerin üze
ortamında mayalanan papazlar rinde fikir jimnastiği yapacakla
çıkagelmişler; fırsatları kendi rı bir konudan da öte, hepimizin
leylilerinde kullanıp krallara bi ve tüm insanlığın zaman ayırma
le önlerinde diz çöktürmüşler ve sı ve üzerinde düşünmesi gere
hristiyan insanının ruh hürriyeti ken bir konudur. Şimdi, şöyle bir
için ancak LUTHER'in gelmesi soru akla gelebilir; evet eşitlik bir
gerekmiştir. İslâmiyette de, sah haktır, ama onu bilen için. Ha
te dinci, yobaz hacı hoca takımı yattaki realiteye bakarsak, bü
nın, temiz dinsel inançları nasıl yük kitlelerin bunu bilemeyecek
sömürdüğünü görmek için, Os leri, bunun için bu haktan yarar
manlı tarihine ve etrafımıza şöy lanamayacakları da bir gerçek
le bir bakmak bile yeter. Velha değil midir? Doğrudur. O zaman
sıl, bugün artık sokaktaki yaşlı bu söylediklerimize şunu da ilâve
sıradan adam, içine yerleşmiş ta etmemiz gerekiyor. Eşitlik bir
bii dinsel insiyaklarının gerek hak olduğu kadar, aynı zamanda
tirdiği ruhtan uzaklaşarak, bir vazifedir. Bilenin, bilmeyene
Buddha'sınm, Hz. İsa'sının ve öğreteceği, onun bu hakkını ko
Hz. Muhammed'inin öğretileri ruyacağı bir vazife. Buraya ka
nin özünü ve bu özü teşkil eden, dar eşitliğin her insanın tabii
hepsinde ortakeşitlik ilkesinin hakkı olduğu konusunda berrak
ne demek olduğunu anlayama bir fikir edinebilmişsek, o zaman
dan, dar bir dinî fikir çerçevesi bir vatandaş olarak, bir Mason
75
olarak, herkesin eşit oranda hak nin bu konuda epey yol almış ol
kını aldığından da emin olmamız duklarını söyleyebiliriz. Ama,
icabeder. Bu konuda herkesin dünyanın büyük bir kısmında
tam olarak hakkını almış olduğu eşitlik ilkesinin ileri anlamda, bi
nu görmek, sanıyorum Masonlu linen ve uygulanan bir şey olma
ğun da özenle takip ettiği bir gö dığı da gerçektir. Eğer bu böyle
revimizdir. ise ve eşitlik mükemmelen uygu
lanan bir şey değilse; o zaman da
Biraz da kanun önünde eşitlikten bizim üzerinde çabalayacağımız
söz etmek istiyorum. Bir zaman bir konu olarak karşımıza çık
lar İngiltere'de bile sadece zen maktadır. Eşitliğin gerçekleşti
ginlere kanun teminatımn işledi rilmesi zor bir şey olduğunu, kit
ği veya din adamlarının kendi lelerin bunu anlamadığını ileri
mahkemelerinde din adamlarını sürmek faydasız ve anlamsızdır.
yargıladıkları devirler olmuştur.
Fakirler bir haklı neden bile ol Kanun önündeki eşitliği, bizce
madan tutuklanmış, sorgulan mantıklı kılan esas ne ise, işte o
madan mahkûm edilmiş ve şahit esas bütün hakların eşitliğinde
siz asılmışlardır. Bütün bu hak de mevcuttur. O halde, bir Mason
sızlıklar, bir kont'un, bir ba- olarak bize düşen görev, bunu ön
ron'un, Bishop'un ya da kralın ce kendimizde, ailemizde, toplu
kaprisi yüzünden olabilmişti. Bu mumuzda ve ülkemizde, sonra da
durum yavaş yavaş değişti ve ge tüm dünya insanlığı için gerçek
lişerek, kanun önünde eşitliğe leştirmeye çalışmaktır. Çünkü
ulaşılabildi. Bu gelişmeyi kabaca eşitlik, Masonluğun temel inan
sıralarsak; 1200 Magna Charta, cıdır. Kardeşliğimiz, bize bunu
1628 Petition of Rights (hak hiç unutturmamaya çalışıyor.
istekleri), 1679 Habeas Corpus Localarımızda, bir hizada ve eşit
ve nihayet Amerika'nın koloni olarak toplanıp dağılıyoruz. Ara
günlerinde, temel eşitlik esası- mıza yeni katılan kardeşlerimiz,
nı içeren, bağımsızlık dünya nimetlerini terkederek lo
deklârasyonunun ilânından son camıza geliyor ve aramızda eşitli
ra, kanun önünde eşitlik ilkesi ği buluyor. Ritüellerimiz, çırak
yeniden ele alınarak geliştirildi. kardeşlerimize bunu telkin edi
Kanun önünde eşitlik ilkesi bu yor. Hepimiz aynı aidatı ödüyor,
gün de İngiltere'de bile tam ola hamtaşı aynı âletlerle yontuyo
rak gerçekleştirilebilmiş bir olgu ruz. Aynı semboller içimize ışık
değildir. Bu durum İngiltere'de serpiyor. Üstad olunca görev eşit
olduğu kadar, bütün dünyada da liğine de sahip oluyoruz.
böyledir. Bu konuda hepimiz çok Evet, dünya, eşitliğin gerçekleş
misâller görmüş ve üzerinde dü mesi yönünde hızla yürüyor. Biz
şünmüşüzdür. Herşeye rağmen, ler de, bir hizada ve eşit olarak
bugün dünyada A.B.D., İngilte elele bu hedefe doğru hızla koş
re, Fransa ve daha birkaç ülke malıyız.
76
MASONİK FİLÂTELİ
MASONIK FILÂTELI
BREZILYADAN INGILTERE'YE
FRANSA'DAN AMERIKA'YA
BIR FILÂTELIK GEZINTI
ismail İSMEN
BREZİLYA
Brezilya'da ilk Büyük Masonik Localar 1927'de kurulmuştur. Bunla
rın adları şöyledir:
Grande Loja Maçonica de Minas Gerais
Grande Loja Maçonica do Para
Grande Loja Maçonica da Paraiba
Bu büyük localarda konuşma dili Portekizce'dir. Skoç Riti kabul edil
miştir. Türkiye ile karşılıklı olarak birbirlerini tanımaktadır.
Brezilya 1977'de, bu ülkede Masonluğun kuruluşunun 50. yıldönü
münde, Brezilya haritasının üzerinde gönye, pergel ve G harfini göste
ren bir pul çıkarmıştır.
ST. KITTS
St. Kitts'de Masonik Locanın kuruluşunun 150. yıldönümü nedeniyle
çıkarılan pul bir Ustad-ı Muhteremi regalyası ile göstermektedir.
77
CEBELİTARIK
İngiltere Krallık kolonisi olan
Cebelitarık İngilizce adı olan
Gibraltar'ın baş harfi olan "G" yi
gösteren bir pulu postada kul
lanmıştır.
İSRAİL
İsrail, Masonlukta bir sembol
olan narları bir pulunda göster
miştir.
TEXAS
Texas, "Altın Yıldız Anneleri"ne
saygı için altın sarısı renkte, beş
uçlu bir yıldızı palmiye dalı ile
f
birlikte 1968 de pulun konusu
yapmıştır. Bu pulun ayrıca bir
Masonik anlamı vardır.
Texas'ta Masonluk 1835'te baş
lamıştır, kurucularının hemen
hepsi Mason olup, Meksika'ya
karşı savaşmışlar ve ertesi yıl
Texas Cumhuriyeti ortaya çık
«vwfat JJMMKKJM, tUMM»* f*A*Ct
mıştır.
İ844'te Texas Büyük Locasının
bir görevlisi Texas bayrağındaki
Tek Yıldızın (Lone Star) Masonik amblemler arasından seçilmiş oldu
ğunu ve Texas'm sembolik olarak bir Masonik ülke olduğunu ifade et
miştir.
HONDURAS
Orta Amerika ve Amerikalararası Masonik Konfederasyonlar üyesi
olan Honduras Büyük Locası, İngiltere Büyük Locasının 1723'te kabul
ettiği konstitüsyon ve landmarklara göre çalışmaktadır.
1922'de kurulmuş olan Honduras Büyük Locası 1972'de 50. yıldönü
münde iki pul kullanmıştır. "1969'da Ay'a Yolculuk" konulu ve içinde
Masonların da bulunduğu Ay roket ve kapsülünü gösteren pullar üze
rine sürşarjla fîlâteliye güzel bir örnek vermiştir.
BELÇİKA
Belçika Posta İdaresi'nin "Grand Orient de Belgique" (Belçika Büyük
Doğusu) için çıkardığı pulun üzerinde ham taş, gönye, pergel, çekiç üç-
78
gen, daire ve işaret görülmektedir.
Bugün Belçika'da "Grand Lodge de Belgique (Régulier)" çalışmakta
dır.
DOMİNİK CUMHURİYETİ
Dominik Posta İdaresi ülkedeki Masonluğun 125. yıldönümü dolayı
sıyla bir pul çıkarmıştır.
Üzerinde J ve B sütunları, herşeyi gören göz, gönye, pergel, ip, arı ko
vanı ve bayrak görülmektedir.
İSVİÇRE
İsviçre Ppsta İdaresi, Bern şehrinin 750. yıldönümünde (1191-1941)
bir pul hazırladı ve kullandı. Pulun konusu şöyle: Bern'in ayılı bayrağı
yanında bir şövalye, ayrıca bunun ilersinde bina inşa etmek üzere taş
yontan operatif duvar ustaları-Masonlar.
LÜKSEMBURG
Dört Locası ve 200 kadar üyesi olan Lüksemburg Büyük Locası, kuru
luşunun 175. yıldönümünde (1803-1978) ülkenin bir silueti üzerinde
taştan bir cilalı küb remzederek Masonik bir olayı dünyaya tanıtmış
tır.
ALMANYA
Mayıs 1968'de Almanya'da bir pul sergisi düzenlenmişti. Aynı yıl Al-
manya'daki "Zum Markischen Hammer" Locasının 100. yıldönümü
idi. Bu münasebetle yapılan törenler meyanında, özel bir posta dam
gası olayı kutlamaktadır. Ayrıca bir pul üzerinde bir Mason olan Bü
yük Frederik'in de katıldığı bir konserin resmi görülmektedir.
HÜRRİYET ABİDESİ
Bilindiği gibi bir mühendis olan Gustave Eiffel, Paris'in sembolü olan
Eiffel Kulesini inşa etmezden önce arkadaşı Bartholdi büyük bir işe gi
rişmişti. Sağ elinde meşale, sol elinde kitap tutan Hürriyet sembolü
kadın heykeli, Fransız halkının Amerika Birleşik Devletlerine bir ar
mağanı olarak sunulacaktı.
Bartholdi eserin önce atölyesinde küçük bir adam boyu yüksekliğinde
ki modelini hazırladı. Büyük maket sonradan Paris'teki Grenelle Köp
rüsünün ortasına konuldu.
Çelik yapısı Eiffel tarafından inşa edilmiş olan heykelin içi boş olup,
döğme bakır kajplama parçaları ve taşıyıcı sistemi iki yüzden sandık
içinde "Isère" gemisiyle Atlantik'in Doğu kıyısından Batı kıyısına
1885 yılının Mayıs ayında gönderildi. Kırk beş metre yüksekliğindeki
hemen hemen aynı yükseklikteki kaidesini Amerikan halkı inşa etti
recekti.
79
Joseph Pulitzer adındaki gazetecinin "The World" (Dünya) gazetesin
de açtığı kampanya sayesinde bunun için gereken para toplandı ve
1
Bartholdi'nin "Dünyayı Aydınlatan Hürriyet ' heykeli New York lima
nının Bedloe Adasına dikildi.
Bu olaydan 100 yıl kadar sonra, Atlantik uçuşunun onuncu yılında Pa
ris-New York-Paris seferini yapan Air France'm Concorde uçağı özel
mühürlü 58 mektubu da beraber taşıdı. Bunların üzerinde Hüriyet
Heykelinin resmi bulunuyordu.
Hürriyet Heykelinin heykeltraşı Frederic Auguste Bartholdi (1834-
1904), bir Masondu. Fransa'da Colmar'da doğan Bartholdi, önce Gene
ral Rapp'ın heykelini yaptı. 1870'te Paris'in savunmasına katıldı. En
büyük eserleri arasında bir Mason olan Lafayette'in heykeli, Belfort
Aslanı (1886) ve "Dünyayı Aydınlatan Hürriyet" sayılabilir.
Bartholdi 14 Ekim 1875'te, Alşace Lorraine Locasında tekris oldu ve
aynı locada 9 Aralık 1880'de Üstat oldu.
İNGİLTERE-İSKOÇYA
Ünlü İngiliz şairlerinden biri de kuşkusuz Robert Burns (1759-
1796)'tür. Çeşitli Masonik şiirleri arasında "The Master Apron" (Üsta
dın Önlüğü) sayılabilir. 25 Ocak 1759'da îskoçya'nm Ayrshire'deki Al-
loway kasabasında doğan Burns, 1781'de 22 yaşında iken Tarbör-
ton'da St. Mary Locası'nda tekris oldu.
Bugün, Robert Burns'ün orijinal locası Burns St. Mary Lodge No.505
adı altında çalışmaktadır.
CHURCHCHILL
İngiliz siyaset adamı Wiston L. Churchill (1874-1965), Birinci Dünya
Savaşı'nda Havacılık Bakanı, daha sonra Maliye Bakanı 1929-
1932'de Edinburgh Üniversitesi Rektörlük görevini yaptı.
80
81
82
83
84
O L A Y L A R I N İÇİNDEN
HUMANıTAS LOCASıNıN
ISRAIL GEZISI
Derleyen: M. Fuat AKEV
Humanitas Locası. 5-10 Kasım 1993 tarihleri arasında, İsrail'de Türkçe çalışan NUR
ve Fransızca çalışan LUMIERE Localarını ziyaret etmek maksadı ile bir seyahat
tertiplemiştir.
Uzun zamandan beri hazırlıkları süren bu geziye, Humanitas Locasından, Üst. Muh.
Mehmet Akif Akev, Türkiye Büyük Locası I. Nazın Sahir Talat Akev, Mehmet Fuat
Akev, îzak Eskenazi ve Kültür Locasından, Yılmaz Uslu Kardeşler iştirak etmiştir.
Yomtov Garti ve Sami Aji KK'ler bu gruba, Tel Aviv'de katılmıştır.
Heyetimiz, uçaktan inişinde, Nur Locası Üst. Muh.'i Sami Barüh tarafından
karşılanmış ve özel otobüsle oteline götürülmüştür. İsrail'de yapılacak üç günlük gezi
programı önceden tespit edilmişti. Program mucibince, ilk gün İsrail'in kuzeyi, ikinci
gün güneyi ve üçüncü gün Kudüs şehri gezilmiştir. Grubumuzun rehberi Elio Behar,
derin kültürü ve kusursuz olarak konuştuğu Türkçesi ile geziye renk katmıştır.
Heyetimiz, 9 Kasım 1993 Salı sabahı, İsrail B.L.smın bürolarını gezmiş ve B.Üstat
Itzhak Barzilay ve diğer görevliler tarafından kabul edilmiştir.
85
Türkiye'den gidip İsrail'e yerleşen ve yakından tanıdığımız birçok Kardeşimiz bu
toplantıda hazır bulunduğundan, kendileri ile hasret giderilmiştir. Celsede, İsrail'in
muhtelif şehirlerinde çalışan Localardan da gelenlerin katılması ile takriben 150 K.
Büyük Mabedin Sütunlarını süslemiştir. Bunlar, Localarının selâmlarını İbranice,
Arapça, Fransızca, İngilizce ve Almanca lisanlarında dile getirmiştir.
Celsenin sonunda, Humanitas Locası Ost.Muh.'i, Mehmet Akif Akev K. yaptığı çok
güzel Masonik bir konuşmadan sonra, Nur ve Lumiere Locaları Üst. Muhteremleri,
Sami Baruh ve Oury Sabbag'a teşekkür ederek, kendilerine birer hatıra plaketi, b\ju
ve muhtelif hediyeler vermiştir, kur ve Lumiere Locaları Üst. Muhteremleri de,
ziyaretçilere Localarının byulannı ve diplomalar takdim etmiştir.
Resmî celseden sonra, Mabede yakın çok güzel bir salonda, Hemşirelerle birlikte
yemek yendi. Harika Akev Hemşiremizin anlamlı bir konuşma yaptığı ve 200 kadar
kişinin katıldığı bu neşeli toplantı, geç saatlere kadar devam etti.
86
IN MEMORIAM
AZIZ HATıRASıNA
SAİM BOSTANCIOĞLU: Kardeşimiz 5 Mayıs 1920
tarihinde İstanbul, Fatih'de doğmuş, ilk tahsilini Ak
saray 45. ilkokulu, Gelenbevi Ortaokulu'nda yaptık
tan ve Vefa Lisesini bitirdikten sonra 1943 yılında İs
tanbul Tıp Fakültesinden Tabib Teğmen olarak me
zun olmuştur.
SAİM BOSTANCIOĞLU Kimiz 1943-1944 yılların
da Gülhane Hastanesinde stajyer Tabib Teğmen,
1944-1947 yıllarında İstanbul Selimiye II. Tümen'de
Kıt'a Hizmeti, 1947-1950 Ankara Gülhane'de İç Has
talıkları asistanlığı 1950-1953 yıllarında Karaköse
Askerî Hastanesinde görev almış; Askerî Tıp Akade
misine dönerek, Başasistanlık, Müşavir Uzmanlık ve
Profesör muavinliği yapmıştır. 1958-1960 yıllarında
Amerika'da Walter Reed Askerî Hastanesi ve Chicago
Medical School'da Kardioloji ihtisası yapmıştır. Sonra sırasıyla Gülhane Kardioloji
Kliniğinde görev aldıktan sonra 1968'de Tuğgeneralliğe terfi etmiş ve Haydarpaşa
Askerî Hastanesi Baştabibliği, Sağlık Dairesi Başkanlığı, 1972'de Tümgeneral olarak
Genelkurmay Sağlık Dairesi Başkanı olmuş ve 1976'da yasa gereği emekli olduktan
sonra Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Baş Müşavirliğini ifa etmiştir. Devamlı ola
rak Sosyal Hizmetlere kendisini adamış olan BOSTANCIOĞLU Kimiz Türkiye Kızı*
lay Genel Başkan Vekilliği, Trafik Kazaları Yardım Vakfı Yönetim Kurulu üyesi, Tür
kiye Sakatları Korumu Ulusal Koordinasyon Kurulu Üyeliği görevlerini de fahrî ola
rak sürdürmüştür. Dr. Saim BOSTANCIOĞLU 16 Haziran 1955'de Ankara'da Yükse
liş Muh. Locasında nura kavuşmuş, muhtelif görevlerden sonra 1966 ve 1983 yılların
da iki kere Üstadı Muhteremlik yapmış; 1965 yılında Skoç Ritine intisap etmiş 1 Ekim
1983'te 33.cü dereceye yükselmiş olan Kimiz uzun seneler Yüksek Şûra Ankara
H.B.Â. temsilciliği görevini deruhte etmiştir. 27.12.1992 yılında Emeritus olan Bos-
tancıoğlu Kimiz 2 Mayıs 1993'de Türkiye Yüksek Şûrası Şeref üyeliği payesine mas-
har olmuştur.
F.E,
87
ıN MEMORıAM
AZIZ HATıRASıNA
İSMAİL HÜSREV TÖKİN Kardeşimiz 1902 tarihin-
de İstanbul'da doğmuş, İstanbul Avusturya Ticaret
Lisesinden mezun olduktan sonra, Rusya'da, Mosko
va Üniversitesi İktisat Fakültesinde (1921-1925) ikti
sat öğrenimini tamamlayarak yurda dönmüştür.
İktisadî Devlet teşekküllerinde görevler almış olan
TÖKİN K. Başbakanlık Genel Denetleme Kurulu
Umumî Kâtipliği, Dağıtma Ofisi Genel Müdür Yar
dımcılığı, Devlet Demir Yolları Merkez İşletme Mü
dürlüğü ve Genel Müdür Yardımcılığı yaptıktan sonra
Özel sektöre geçerek Yapı ve Kredi Bankası İktisadî
Araştırma Müşavirliği yapmıştır. 1963-1974 târihle
rinde İstanbul Ticaret Odası GenelSekreterliği göre
vini ifa etmiş olan kardeşimiz, Şişli İktisadî ve Ticarî
İlimler Akademisi'nde öğretim Görevlisi olarak da ça
lışmıştır. 19 telif ve K. Förster'den iki de tercüme eseri bulunmaktadır. Masonluğa
Kültür Locasında intisap etmiş olan TÖKİN Kardeşimiz İstiklâl Areopajı ve Yüksek
Danışma Divanı üyeliğinden sonra Yüksek Şûra Genel Sekreterliği görevinde de bu
lunmuştur.
İsmail Hüsrev TÖKİN Kimiz, Göztepe, Cemil Topuzlu Cad. Park apartmanmdaki 6
No.lu Dairesini, kendisinden daha genç olan Kız Kardeşinin üzerine geçirtmiş, kız
kardeşi de başka kimsesi olmadığından sözü geçen daireyi Darüşşafaka müessesesine
bağışlamıştır. Fakat maalesef kızkardeşinin kendisinden ve diğer erkek kardeşinden
evvel vefatı üzerine Tökin Kimiz çok sıkıntılı durumlara düşmüş, hatta son zamanlar
da apartmanın yönetim giderlerini dahî ödemekte güçlük çekmiştir. Bazı Kardeşleri
mizin delaletiyle, Darüşşafaka Cemiyeti tarafından bu giderleri karşılama talebinde
bulunulmuş ve temin edilmiştir de. Kendisinden Mimar Sinan Dergisi için bir iki yazı
talebinde bulunduğumda, gözlerindeki katarakt dolayısıyla iyi göremediğini, ameli
yatından sonra verebileceğini vaad etmişti. Tıp Fakültesi, Çapa Göz Kliniğinde bir
Kardeşimiz tarafından başanlı bir Katarakt ameliyatından sonra, bana yeniden nura
kavuştuğunu, istemiş olduğum yazıyı kısa bir müddet sonra vereceğini bildirmişti.
Ancak İsmail Hüsrev Tökin Kimizin, son zamanlarda, kendisini en azından her ay bir
kere olsun ziyaret ettiğimde, bakımsızlık ve yalnızlıktan dolayı sağlık durumunun bo
zulmakta olduğunu hissediyordum. İsmail Hüsrev TÖKİN Kimiz nihayet 19 Haziran
1993 tarihinde Ebedî Maşrika intikal etti. Hatırasını daima kalplerimizde saklayaca
ğız, Ruhu Şad olsun.
F E.
ıN MEMORıAM
AZIZ HATıRASıNA
MEHMET NEZİH ROÑA K.imiz 1917de Antak
ya'da dünyaya gelmiş. İlk tahsilini aynı şehirde yap
tıktan sonra orta ve lise tahsilini değişik şehirlerde,
Yüksek tahsilini ise Amerika'da yapmış, Pittburgh ve
Cornell Üniversitelerinde ihtisasını Yüksek Mühen
dis olarak tamamlamıştır. Belçika, Liége de de bir
müddet çalıştıktan sonra yurda dönen Nezih Rona
Kimiz Karabük Demir Çelik, Ereğli Demir Çelik fabri
kalarında üst düzey yöneticilik görevlerinde bulun
muştur. Almanca, Fransızca, İngilizce ve İtalyanca bi
len Rona Kimiz görevleri dolayısıyla Yurt içinde ve
Yurt dışında birçok şehir ve memlekette bulunmuş
tur. Camiamıza 16.6.1964 tarihinde Ankara'da Dik
men Muh. Locasında, intisap eden ve tekrisi yapılan
Nezih Kimiz 13.12.1966 tarihinde Üstadlığa yüksel
miştir. İstanbul'a nakleden Kimiz 23.04.1982 tarihinde Sevenler Locasına tebenni et
miştir. 5 Mart 1984 tarihinde Rite giren Nezih Rona K önce Defne Olgunlaşma Locası
na, 27 Ocak 1988'de Erdem H. Şapitrine ve 06.12.1990 tarihinde de İstiklâl Areopajına
yükselmiştir. Mimar Sinan Locası üyesi de olan Nezih Kimizin Localarda, Atölyeler
de ve Mimar Sinan Araştırma Locasında çeşitli çalışmaları vardır. Nezih Rona Kimizi
maalesef galopan bir şekilde cereyan eden kıs*a bir hastalığı müteakip 17 Eylül 1993
tarihinde kaybetmiş bulunuyoruz. Bütün Kardeşlerimize Başsağlığı dileriz. Ruhu
Şad olsun.
F.E.
89
L O C A L A R D A N H A B E R L E R
İSTANBUL
İdeal Demir Tiryaki Evrimde Devrim 11.10.1993
Atilla Erdemli Olimpik kısan ve Atatürk 08.11.1993
JCültür Ahmet Arzan Hürriyet ve Cumhuriyet 22.10.1993
Önder Öztürel ATATÜRK 05.11.1993
Ülkü " Tanju Koray Niçin Buradayız! 23.09.1993
Ayhan Dural Masonlukta Ana İlkeler ve
Görüşlerim 07.10.1993
Remzi Sanver Herşey Yaşar Hiçbirşey Ölmez 21.10.1993
Uğur Uluç Semboller Bilim ve Mesleğimiz 04.11.1993
Hürriyet Kemal Özeren Masonik İlkeler-3.\ Landmarklar 28.09.1993
Vitali Saporta Hasenat 26.10.1993
Salim Rıza Kırkpınar Atatürk 09.11.1993
Kamil Günel Masonik Açıdan Hayatın
Gerçeklerine Bakış ve Yorumlar 23.11.1993
Sevgi Safim Rıza Kırkpınar Sanat ve Masonluk 15.11.1993
Atlas Ömür Koksal M .\luk Yolunda 13.10.1993
Müsavat Doğan Yalın Yeni Bir Dışlama Teşebbüsü 01.10.1993
Sahir Erman Atatürk'ün En Büyük Devrimi 12.11.1993
Celil Layıktez Anderson K.-.'in Kişiliği ve
Anayasası 1012.1993
Libertas İlhan Kangal İki masonik Sembol Hakkında
Düşünceler 06.10.1993
Hakikat Vasil Kentros Atatürk ve Atatürkçülük 11.11.1993
Dimitri Frangopulos Kardeşlik, Eşitlik, Hürriyet 11.11.1993
Ahenk Aktan Okan Masonlukta Biçim ve Öz 16.10.1993
Fazilet İsmail İsmen Tanzimat ve
Mustafa Reşit Paşa K.\ 16.11.1993
Delta Adnan Sokullu Masonik Felsefe Üzerine Bir
Söyleşi 01.11.1993
Erol Yelmer Çırak Derecesi 15.11.1993
Mustafa Kutan Çırak Avandanlıkları 15.11.1993
Mümtaz Zengin Hamtaş 15.11.1993
Sadık Dostlar Adnan Duatepe İsis, Osiris 30.09.1993
90
LOCASI KONUŞMACI KONU TARİH
Tamer Ayan Ma .-.'luğun Toplumsal öğretileri 14.10.1993
Fuat Oburoğlu-Cüneyt Ayral Nar Senfonisi 11.11.1993
Salim Rıza Kırkpınar Şiirsel Söyleşi 25.11.1993
Bozkurt Güvenç İnsan Nedir, Kimdir O İnsan? 09.12.1993
Ülke Mete Özbilen Masonik Açıdan Hürriyet ve Görev 28.09.1993
Nejat Atahan İngiltere Birleşik Bü.\ Lo.-.'sı
Tarihine Kısa Bir Bakış ve
Konsekrasyon 26.10.1993
Mahmut Yılmaz Eğitimimizi Aydınlatan Güneş
Cevat Memduh Altar ATATÜRK 09.11.1993
Semir Abbasoğlu Kalp-Damar Hastalıkları Sebepleri
ve Önlenmesi 23.11.1993
Şefkat Necati Bilger-Aydın Ortabaşı Büyük ATATÜRK'Ü Anma 08.11.1993
Hümanitas Mehmet Fuat Akev Kötü Olarak Tanınan Bir Mason.-.
Marquis de Sade 05.10.1993
Dr. Selim Albukrek Genetiğin Sırları 19.10.1993
Hulus Letter Karakaş Masonluktaki Filozofik Düşünce
İlkeleri 03.11,1993
Lefter Karakaş Masonlukta Simge ve Alegoriler 17.11.1993
Freedom Koral Embil Diğer Obedyanslara bir Bakış 21.10.1993
Murat Eriç Taş'in Söyledikleri 04.11.1993
Devrim Yusuf Nomal Masonik Adap, Erkân ve Etiket 29.09.1993
Gökhan Ünal Çaresizlik 13.10.1993
Pınar Tamer Ünal-M. Kemal Ayışık Felsefe ve M .\'lik İlkeler 28.09.1993
A. Doğan Öztunç ATATÜRK 09.11.1993
Aytaç Manço Anderson Nizamnamesi
ve Landmarklar 07.12.1993
Sevenler Reşit Ata Masonların Mutluluğu 24.09.1993
Turhan İlgaz Atatürk İlkeleri ve Çağdaşlık 10.11.1993
A. Hayri Arabaoğlu İnsan Olmak 19.11.1993
A. Kamil Sengör Türk Halıları ve Motifleri
Sembotizması 03.11.1993
Hisar Ergun Zoga Taassup ve Masonluk 05.10.1993
Üçgen Mehmet Arda Çırak Masonlara Hitaben Biz 30.11.1993
Gündüz Kural Düşünce Hürriyeti 01.10.1993
Üçışık Kemal Gönenç Atatürk Devrimleri 12.11.1993
Moiz Cenkel Çalışma Müziğimiz 04.10.1993
Fevzi Akansel Akıl ve Hikmet Rehberliğinde
Dayanışma 18.10.1993
Hüseyin Özdülger Budizm ve Felsefesi 01.11.1993
Gün Leon Koen Nur'u Ararken 21.10.1993
Özlem Murat Eriç Taşın Söyledikleri- 27.09.1993
Coşkun Aydınoğlu Cumhuriyetin 70., Ölümünün 55.
Yılında
Reşit Ata Masonik Adap ve Erkan Hk. 22.11.1993
91
LOCASI KONUŞMACI KONU TARİH
92
LOCASI KONUŞMACI KONU TARİH
ANKARA
Uyanış Salih Tugay Türkiyede Masonluk 17.09.1993
Kemali Beyazıt Türkiye'de Masonluk 05.11.1993
Doğuş Fuat Göksel M/.'lik Ahlak Öğretisi ve Ahlak/
Kuramı 14.09.1993
Enis Tunga M//İlk Tutku 12.10.1993
Yükseliş Uğur Tola İnsan Kaynaklarının Geliştirilmesi 04.11.1993
İnanış Güngör Çamlıyurt I. Derece Bilgileri 13.09.1993
Ruhi Altınörs Teklif müessesesinin
mesleğimizdeki önemi 20.10.1993
Fuat Göksel Dialektik 25.10.1993
Edip Aktaş Düşüncenin Gücü 22.11.1993
93
LOCASI KONUŞMACI KONU TARİH
Bilgi Veli Mörel Osmanlı İmparatorluğunda M .\'luk 15.09.1993
Vecdet Erkun Yaşlılık ve Masonluk 20.10.1993
Barış Cihangir Gener Ezoterik Doktrin ve Kadim
Kardeşlik 04.10.1993
Toygun Orbay Türk Edebiyatında Şiir 2, Yeni 18.10.1993
Tuncay Kesim Vicdan Özgürlüğü ve Atatürk 15.11.1993
Dikmen Doğan Erden İletişim 04.11.1993
Yıldız İsmet Cantürk Devam Yükümlülüğümüz 23.09.1993
Kemal Eker Sevgi üzerine 14.10.1993
Çankaya Abdurahman Erginsoy Ahmet Yesevi ve Tasavvuf 22.10.1993
Arayış Şahin Yenişehirüoğlu Masonluk Felsefe mi? Öğretimi? 19.10.1993
Cengiz Yalçın Akıl ve Hikmet 02.11.1993
Üçgül İnal Uşaklı, Mustafa Aydoğdu, Plastik Sanatlar ve İnsan
Mehmet Tuncer 22.09.1993
H. Yavuz Bilgin, Akın Aydın, Mutluluk Mutsuzluk İkilemi
Sümeyir Akçasu 29:09.1993
Can Bolgi Mete Uğur Sezer Sportif etkinlikler ve insan
Ahiler Efruz Edgüer Toplumda Düzen .Karmaşa İlişkisi 23.09 1993
Çağ Bozkurt Güvenç Türkiyemiz ve Laisizim 27.10.1993
Gönül Mimarları Ethem Sena Çınar Mutluluk Düşünceleri 02.11. 1993
Eşitlik Cem Dilcin Niçin Buradayız 09.11. 1993
Ankara Can Süer Loca 17.09. 1993
Tuncay Beyhan Tolerans 05.11. 1993
Yamaç Taşkın Medeniyet ve Masonluk 14.09. 1993
Ruhi Altınörs Masonlukta Teklif Müessesenin
Önemi 28.09.1993
Fuat Tuygan Pek Muh.\ Ziya Umur K.-.'nin
Söyledikleri 12.10.1993
Avarkan Atasoy Hamtaş 26.10.1993
Yunus Emre Unsal Yavuz Bağnaz Düşünce ve Masonluğun
jşlevi 08.11.1993
İlke Eralp Özgen İnsan Hakları ve Masonluk 10.09.1993
Seyhun Tunaşar Hallacı-ı Mansur 08.10.1993
Okan Işın Oziris Mabedi
İnisiasyon ve Yolculuk, 12.11. 1993
Atanur Tuncay Kesim Özgürlük Kavramı 18.10.1993
Erdem Ceyhan Altınyeleklioğlu İletişim Çağı ve Getirdikleri 19.10. 1993
Mehmet Başçavuşoğlu Masonlukta Devamın Önemi 16.11. 1993
Doğan Güneş Yücel Önal Hoşgörü 25.10. 1993
Tolerans Bedri Yiğit Çıraklık derecesinin Felsefesi 22.09. 1993
Atilla Altınay Tarihi ve Felsefesiyle M.-.'luk 13.10.1993
Kutup Yıldızı Mete Ünal Masonluk ye Müzik 07.10.1993
Mahir Can Ilıcak Mason ve İnsan Hakları 04.11. 1993
Üçnur Akif Ergun Gerçeklerin Değerlendirilmesinde
Zaafların Etkinliği 13.09.1993
Seyhun Tunaşar Tekris İnitiation Nedir 23.10.1993
İlker Peksezer İnsan Hakları Sözleşmesine Genel
Bir Bakış Düşünün Sonsuza dek
Evrimi Anderson Yasalarının 08.11.1993
94
LOCASI KONUŞMACI KONU TARİH
İZMİR
İzmir Kutay Ürkmen Ketumiyet 23.09.1993
Süha Herdağdelen Vitriol 23.09.1993
Gökhan Koraltan Mauf 23.09.1993
Nur Sedat Özbeyler Kişilik 28.09.1993
Bülent Ordukaya Türk Masonluk Tarihi Üzerine
Söyleşi 09.11.1993
Promethee Dinçer Tarakçıoğlu Dayanışma Hakkında 06.10.1993
Etem Postacıoğlu Kadınlarda Masonluk 03.11.1993
İrfan Aydın Üçok İngiltereden M.-.'ik İzlenimler 15.11.1993
Ephessus Samuel Azar İnsan İlişkileri 25.10.1993
Eylem Adem Güler Operatif Masonluk 25.10.1993
Fatih İşcanlı Boyun İpi 08.11.1993
Hasan Günvar Hür ve Kabul Edilmiş Mason 08.11.1993
Başarı Ahmet Yılmaz Anılış Yıldönümünde Ahmet Yesevi
ve Felsefesi 29.11.1993
Üçsütün Orhan Etemoğul İnsanın İnsanla ve Kendisi ile olan
Savaşının Tarih İçindeki Yeri 18.11.1993
Karşıyaka Kasım Ercan İnsanlık Tarihinde Bilimin
Aydınlanma Yılları 28.09.1993
Kordon Nelson Arditi Masonlukta Disiplin ve Tolerans 17.06.1993
Yurdal Keskiner İnsan ve Yaşamak 23.09.1993
Yılmaz Saraçoğlu Tasavvuf ve M z.'luk 07.10.1993
Fethi Morates Aynada ne Gördüm 04.11.1993
Doğa Türkhan Slem Semboller 06.10.1993
Ergun Aybars Atatürk ve Çağdaşlaşma
Hareketinin Dinamikleri 03.11.1993
Tan Ali Yamaç M .-.'luğun Kaynakları Üzerine
Yeni Yorumlar 12.10.1993
95
ARAMIZDAN AYRILANLAR
EB... MAŞ..
DOĞUM YERİ TEKRİS İNTİKAL
ADI SOYADI V E TARİHİ TARİHİ LOCASI TARİHİ
HİÇ BİRŞ E Y Ö L M E Z - H E R Ş E Y Y A Ş A R
Eb. Maş'.a intikal eden kardeşlerimize Ev...'in U... MU'ndan sonsuz mağfiret
ve kederli ailelerine ve bütün kardeşlerimize sabırlar dileriz.
96
O r g a n of f h o G r a n d Lodge
CONTENTS
Y E A R : 1993 NO: 90