Professional Documents
Culture Documents
Yayın No. : 8
1. Baskı : Eylül2011
ISBN : 978-605-5467-05-0
Plac:es:
ldentity, Image and Reputation
Türkçe Yayın Hakları Palgrave Macmillan la division of Macmillan Publishers Limited) Houndmills,
Basingstoke, Hampshire RG21 6XS, UK'den alınmıştır.
Telif Hakkı:
Bu kitabın bu baskısı için Türkiye'deki yayın hakları Marka Fabrikası iletişim ve Reklam Ltd. Şti'ne
aittir. Her hakkı saklıdır. Hiçbir bölümü ve paragrafı kısmen veya tamamen ya da özet halinde;
fotokopi, faksimile veya başka herhangi bir şekilde çoğaltılamaz, dağıtılamaz. Normal ölçüyü aşan
iktihaslar yapılamaz. Normal ve kanuni iktihaslarda kaynak gösterilmesi zorunludur.
The Brand Age, Marka Fabrikası iletişim ve Reklam Ltd. Şti. markasıdır.
Yayımcı Sertfika No: 19386
Gül Sokak 6. Gazeteciler Sitesi No: 14 A5-2, Levent, istanbul, 34335
Tel: 0212 325 86 11
www.thebrandage.com
Alexandra, Claudia ve Luca için . ..
Dünyada ve Türkiye'de hayatın olduğu kadar sosyal
da en önemli oyuncusu yolunda hızla ilerliyor. Tüketiciler, markalada
kendilerini ifade ediyor, markalada hayatiarına anlam katıyorlar.
biraz rahatsız edici bir yorum oldu; ama kesinlikle sürpriz olmadı.
anlamda 14 yıl önce "ulusal markalaşma" lafını sarf etmekle yapmış
olduğum dikkatsiz bir markalama işininin cezasını çekiyorum.
sözcüğün bir araya gelmesinin ne kadar güçlü bir etki yaratacağını, mar-
kalaşma kavramının ülkeler, şehirler ve bölgeler söz konusu olduğunda
keskin olacağını tahmin edememiştim.
Ulusal marka imajının etkilerini görmek kolay. Olumlu bir itibar sahibi
olma şansını yakalamış veya başarısını gösterebiimiş ülkelerin, şehirlerin
veya bölgelerin vatandaşları, küresel ortamda istediklerini çok daha kolay
elde edebiliyorlar. Marka imajlan onların önünde kapılan açıyor, güven
ve saygı yaratıyor ve kalite, bütünlük ve değer beklentisi doğuruyor.
Yerler tamamen farklıdır. Hiçbir özel veya tüzel kişilik (politik veya de-
ğil) ulusal "ürün" veya dış dünyada nasıl anlaşıldığı bu oranda
_."'J. ... çok
.......... J. ..............
18 Yerlerin Markalaşması Kimlik, imaj ve Itibar
Ulusal itibar inşa edilemez, ancak kazanılabilir. Böyle güçlü ve köklü bir
kavramın pazarlama iletişimi gibi zayıfbir yöntemle değiştirilebileceğini
düşünmek büyük bir yanılgıdır. Bu konuyla ilgili Sakrat'tan bir alıntı
yapmak isterim: "Daha iyi bir itibara sahip olmanın yolu, görünmek is-
tediğiniz kişi olmak için çabalamaktır.".
il 1 .
22 Yerlerin Markalaşması Kimlik, Imaj ve Itibar
nasıl geliştirdiği
konusunda kaliteli ve gerçekçi araştırma sonuçlan bul-
maya çabalıyorlar ve bir tane bile bulamıyorlar.
tartışmalarda ise "ulusların markalaştırılması, . . . . . . . . . . .ıı.v.ı. ......... ... ..... ı. .... 1 .ı.'"'"...
geliştirmek pazarlama tekniiderinin uygulanmasıdır"
ne ki oldukça yaygın. Ve bu fikir,'"' ............ .,............"'·"""....
lVIarkalaştınlması ve Kamu Diplomasisi" ~~ . . ıo..... u ............. C:OU.!JlU..U.!bJLI.
reklidir.
Gerçekte bir özü olmayan içi boş bir stratejinin, sürekli olarak sembolik eylem-
lerle ortaya konması gerçek anlamıyla propagandadır; insanların görüşlerini
çek olmayan bazı şeylere inanmaları için manipüle etmektir. Küresel llerişimin
bu derece yaygınlaştığı, tüm mesajların sorgulandığı, eleştirildiği günümüz
yasında propaganda yapmak neredeyse i.ınlcinsızlaşmıştır. Hatta propagandacia
ısrar etmek bir ulusun saygınlığını kaybetmesine bile neden olabilmektedir.
Bir strateji veya içerik ortaya koyamadığı halde sürekli sembolik eylemler
ortaya koyan ülkeler kısa zaman içinde "hafif" ve "değersiz" olarak nitelen-
dirilirler. Toplum görüşü sürekli ve sıklıkla değiştikçe, sadece popülarite
kazanmak için yapılan bu boş eylemler herhangi bir kazanç sağlamaz,
uluslar genellikle çok kısa periyotlar boyunca tanınır lıklarını
Yerlerin imajları: Konu Pazarlama mı Değil mi? 29
'-J'V .......... ,_ ......... aslında hükme varmayısağlayan şey, genelde bu farklı koro-
binasyonların görece oranıdır. Sadece ülkeye getireceği fayda açısından
seçilmiş 9 politika ile mesaj yayabilme yeteneği için seçilmiş 1 politika-
oluşan 10 maddelik bir planda, hükümetler hem doğru yolda gitme-
verdiği rahatlığı hem de tüm bu yapılanların dış dünyaya duyurula-
'-' . . . . . . . _ . .,~.._ . . . . . bilmenin güvenini yaşayabilirler. Sadece o/olO'luk bir yatırımla
u..a.n...... l.I.Jl.U itibarı yayılacak, diğer yatırımlar anlam kazanacak ve bu küçük
de diğer köklü ve güçlü yapılandırmalardan "ses getirme"
açısından daha olacaktır.
Aslında önemli bir kişi tarafından bir kriz anında ortaya konan neredey-
se her söz veya tavır, büyük bir sembolik önem kazanır. Bu nokta, reka-
betçi kimlik hakkında konuşurken dikkat edilmesi gereken bir noktadır.
Çünkü aslında yapmak istediğimiz, ortada kayda değer hiçbir hareket
yokken, gerçekte ilgisiz, kendi halinde bir toplumun dikkatini çekebii-
rnek ve "çok özel bir anı yaşıyorsunuz" hissi verebilmektir.
Ancak kusursuz bir dürüstlük, zengin kaynaklar ve gerçek başarı, bir ku-
ruma yeni müşteriler kazandıracak güven hissini verebilir. Bu aile isim-
lerinin gücü, anlamda modern markalar ile aynıdır: Bilinçli bir satın
alma ya da yatırım kararı için bir kısa yol ve güven duymak için geçerli
bir neden oluşturmuşlardır.
İyi bir ismin, aslında zengin olmaktan daha değerli olduğu; zengin kal-
mak ve daha da zenginleşmek için mutlaka gerekli olduğu 9.- 12. yüz-
yıllar civarında Şamlı Abu al-FadlJa'far İbn Ali tarafın:.:ian yazılmış "Ti-
caretin Güzellikleri ve İyi ile Kötü Malları ve Taklitleri Ayırt Edebilme
Üzerine Kitap"tan beri bilinmektedir. İnsanlar aslında sadece tanıdıkları,
bildikleri ve güvendikleri insanlardan alışveriş yaparlar. Ancak ticaret,
yakınlaşmalar arttıkça - artırabilmek için bu mutlaka gereklidir
-"iyi isim" bir anlamda yayılınalı ve güvenilirlik için kilit bir sözcük ol-
malıdır. Yani güven bulutu bir anlamda "yaratılmalı"dır.
Günümüze geldiğimizde
ise küreselleşen dünyada nadiren tanıdığımız
iş yapıyoruz; genellikle güven bulutlarına dayanarak yaşıyor,
......... ..,, ...........L ........ , . " "
önce bahsettiğim gibi insanlar belli gruba dahil v.ı..ı.J..LU.J""'" ... JI_
hepimizin karmaşık
insan gruplarını, kısaca özetieyebilmek
kullandığımız kısa yolların, "toplum görüşünün' aşındıncı bir .., .. J.'I..... "'JI_'U..l.L.
gulann değiştirilmesi
yatar. Ancak şekilde hala "kendi"
inanışianna sahip olmaya devam edecek ve inanışlarının bu yeni noktaya
kendi hakkıyla geldiğini hissedecektir.
diyalog ~'lO"I'l"'IT'l,ô"'l
maktadır. nıarkalaştınlmasının'' en çok n-""''""'"""" ''"''"1-' 1
Ama ulusal kimlik neredeyse her zaman tartışmalı ve anlaşılması zor bir
konudur. Özellikle de aslında itibarları üzerinde gösterilecek en ufak etki
bile kendileri için çok değerli olan, henüz kendi iç çatışmalarını çözerne-
miş yeni, fakir uluslar söz konusu olduğunda.
Son on yıl boyunca çalıştığım her ülkede, ulusal kimlik konusu üzerine
çalışan yazarlar, akademisyenler ve filozoflada yaptığım görüşmelerde,
bazılan tüm ömürlerini bu konu üstünde harcamış bu insanların bile
-çoğunlukla ulusal kimlik konusunda- sokaktaki adamdan çok da ileride
olmadığını itiraf ettiğini duydum.
Son yirmi - otuz yılda yaşanan büyümeden karlı çıkan birçokları, şimdi
"Maddi varlık ve zenginlik gerçekten de hayatın kalitesinden ödün vere-
cek kadar değerli mi?" diye kendilerine soruyorlar. Yaşam standartlannda
bu kadar büyük gelişme yaşamayan, gelirleri bu oranda artmayan kişiler
arasında ise sabırsızlık, elle tutulacak kadar belirgin; soru: "Ne zaman
değişimi hissetmeye başlayacağız?"
Kabaca ifade etmek gerekirse, birçok üçüncü dünya ülkesi, birinci dün-
ya ülkelerinin artık şüpheyle yaklaştığı modernleşme ve gelişme hayal-
lerinin peşinde, ikinci sınıf ikinci dünya ülkeleri olma riskiyle yaşıyor.
Gelişmekte olan birçok ülke, güçlü olduğu alanlarda "niş" hizmetler ve
ürünler sunmak yerine, gerçekte ancak çok büyük ekonomileri, ordulan
ve nüfuslan olan ülkelerin kazanabilecekleri bir "yirminci yüzyıl yarışın
da'' koşmaya devam ediyor.
Ulusal Kimlik: Neden mi, mu? 47
rl rı it ı rı l alı.
..... .~~......_......1.1.
'basit ve açık imajdan mı yoksa zengin, karmaşık ve çelişkili
fenomenlerden daha kazançlı çıkacağı sorusu literatürde çok nadir
soru. Toplumlar yapıları itibanyla karmaşık ve çelişkilidirler;
ülkeler kendilerini dışandaki toplurnlara bu gerçeği de-
ğiştirsin veya gizlesinler ki?
Dahası, zengin ve incelikli bir ulusal imaj, ulusun bazı yönleri ile ilgili
yaşanabilecek olumsuz deneyimlere karşı bir sigorta görevi görecektir.
Amerika'nın dış politikası hayli olumsuz karşılansa da sahip olduğu pop
kültürü ve bu kültürün ürünleri nedeniyle, diğer birçok ülke toplumları
tarafından hoş görülmektedir.
Yine de başka bir ülkenin zengin, ılımlı ve incelikli olduğunun tam ola-
rak algılanması zaman alır ve "algılayıcı" tarafın da çaba göstermesini
gerektirir. Algılayıcılann ülkeyi tanıması gerekir; oysa bunun pasif bir
şekilde, alışılmış markalama ve pazarlama teknikleri kullanılarak gön-
derilen bir mesajla olması mümkün değildir. Ziyaretçi, yatırımcı veya
tüketicinin bir yer hakkında daha detaylı ve zengin bir anlayışa sahip
olabilmek iç_in öncelikle o yeri gerçekten tanımayı istemesi gereklidir.
''Bir kısa yol veya bir tabefa olarak marka" tanımı oldukça kullanı;lı bir
tanımdır. Anlatmak istenilen her ;eyin bir tümceye, bir slogana sıkı;tırıl
masına gerek kalmaz. Bir ''müşterinin" tam anlamıyla tüm ürünü incele-
mek için özel bir zaman ayırmasına da lüzum yoktur. Bu anlamda ''mar-
ka": bütün deneyimi kapsayan, ama müşteriye daha kolay gelebilecek bir
''sembol" oluşturur. Bu ''sembolün" işin başında müşterilere çok da anlamlı
gelmeyebileceğini kabul etmek gerekir. Ancak zaman içinde sembolün içi
Yerlerin Basit Imajları mı Olmalı? 51
deneyimlerle ve anlamla dolacak, sonunda tek bir sembol ile tüm anlamı
ifade etmek mümkün olacaktır.
asıl değeri
so.fistikasyonu ve zenginliğidir, nedenle "ha-
çekiciliği
azaltmak gibi görülebilir. Markala;tırmanın sanat
haline geldiği nokta "arıtım"dır; karma;ık bir ;eyden özünü arıtmak, böy-
saf özden anlatabilmek, aynı zamanda hnt'"'~~"''"n/r-
özet yaratabilmek gerekir. oz' aslında söz konusu ülkenin tüm
detaylarını içermez, ancak markanın tüm parçalarının birle;tiği nokta,
ortak paydasıdır. 5
Bu tür bir tabela markası olma aşamasından bir an önce çıkılınası çok
önemlidir; çünkü ülkenin kimliğinin tekil, fakat güçlü ve fonksiyonel bir
uluslararası marka olarak bilinmesinin büyük tehlikeleri vardır. Bu tür bir
durum, ülkelerin haysiyetlerini zedeleyecek; kültür, ırk, tarih gibi zengin-
lllderin etkisini köreltecek; istenmeyen düzeyde bir Foucault hükürnet
anlayışı oluşturacak6 ; bazı sektörlerin veya toplumun bazı kesimlerinin
olumlu imajdan faydalanmasına mani olacak ve ülkenin dar bir vaat içinde
kısılıp kalmasına neden olabilecek riskler taşır. Birçok açıdan bu tür bir
marka, kavram olarak demokrasinin karşıtıdır ve son derece risklidir.
bir dezavantaj sayılmaz; ünlü bir ülke olmak, tüm sorunlara çözüm ola-
cak bir deva değildir.
Bir diğer
klasik hata da hedef kitlenin gösterdiği ilgi karşısında bir şey
sunamamaktır; bu da klasik anlamda kötü pazarlamadır, çünkü tüketici-
nin ürüne en az üreticisi kadar ilgi duyduğunu varsayar.
ortaya koymaktan ziyade, gittikçe daha çok sayıda hükümetin, dış poli-
tika hedeflerinin resmi hükümet kanallan yerine halka yaklaşarak elde
edilebileceğini, özetle kültürel diplomasinin önemini anladığına işaret
olabilir.
... bir kimse, imaj ileti;imi konusuna kafayı fazla yorarsa tüm yapıcı ve
üretici enerjisini, çözmesi gereken asıl problemin haricinde yerlere harca-
Uzla;malarda miktar ağzı sıkı/ık, zaman zaman
tamamen gizlilik faydalı bir özelliktir, çünkü politik konular ale/acele çö-
zülemez. kar;ılıklı net ifade edebilmeleri,
birbirilerinde güven olu;turabilmeleri ve gerçekçi bir pazarlık ortamı sağ
,.,.,,l1,ffnr-n-ı·u sağlayabilecek, ara-
Margaret Thateber'ın açık bir çizgisi vardı. John Major'ın bir kördüğü
mü. Bu arapsaçını apabilmek için çok ciddi miktarda çaba harcandı ama
sonuçta hiç kimse artık ilgi göstermiyordu, çünkü politikaları tam bir kar-
maşadan ibaretti. Sonuçta Thateber'ın politikalarını beğenseniz de beğen
meseniz de bir politikası vardı ve bu açık ve netti; bu yüzden insanlar onu
dinledi/er. Major'ın elinde sadece kafa karışıklığı vardı ve insanlar ona
sırtlarını döndü. Bundan çıkarılacak ders, kötü ve karmaşık bir politika-
nız varsa, bunu halka aniatmakla uğraşmaya değmez. Açık bir politika-
nız olsun, onu satmak zorunda bile kalmazsınız. 8
Peel, hükümetlerin belli bazı kalıplan medyaya kabul ettirmek için halk-
la ilişkileri kullanmasına şüpheyle baksa da, medya ve toplum görüşü
için asıl önemli olanın, açıklık olduğunu vurguluyor. Ve açıklık, ıyı
markalama stratejisinin hem içeride hem de dışarıda yaratmaya çalışma
sı gereken bir şeydir.
Yerlerin Basit imajlan mı Olmalı? 57
daha iyi bir imaj yaratabilmek için mutlaka, ama mutlaka hükümetin bu
sürece destek vermesi gerektiğini anlamalıdırlar. Hükümetin asli görevi
budur ve imaj sadece hükümetin sağlayabileceği iyi liderlik ve yönetimin
doğrudan ürünü olacaktır..
Daha olumlu bir ulusal imaj yaratmak, hükümetin ilgi duyması gereken
bir proje değildir. Daha olumlu bir ulusal imaj geliştirmek iyi bir yöne-
timin tek amacıdır.
Danimarka
İtalya
İtalya, Ulus Marka Dizini'ne göre dünyadaki yedinci en iyi ulusal imaja
sahip ülkedir; turizmde ilk sırada, kültürde ikinci sıradadır. Sıralamadaki
yeri, tahmin edilebileceği üzere, iş dünyası ve yönetimdeki düşük skorla-
rı nedeniyle aşağıya çekilmektedir. İtalya'nın imajı aslında Almanya'nın
imajının neredeyse tam tersi dir; Almanya' nın zayıf olduğu "yumuşak"
alanlarda güçlüdür (insanları, doğal güzellikleri, kültürü, modası ve yiye-
cek markalan) ve Almanya' nın güçlü olduğu "sert" alanlarda zayıftır (yö-
netimi, ekonomisi, mühendislik ve endüstri markalan). Bana öyle geliyor
ki bu iki ülkenin birleşimi, dünyadaki en güçlü ulusal imajı oluşturabilir.
İtalya'nın yüz yüze olduğu sorun aslında "daha az çeki6 bir ulusal imaj
11
geçtikçe
L J ...................... beğendiği . . . . .n ..v ..................... son
yıllarda hale gelen en belirgin
1. Ülkenin çevreye verdiği ........ ıo~ ............... ...... ........_.._ .... ,J ........... algılandığı. kıstas,
uluslar toplumuna "hijyen faktörü" olmak-
3. İtalya birçok insanın yaşamak istediği bir ülke olsa da bu daha çok,
uzun bir tatil şeklinde düşünülmektedir. Kritik olan "Burada benim
için ne var?" sorusuna İtalya'nın vereceği çok fazla cevap olduğu dü-
şünülmemektedir.
Sorunun bir kısmı İtalya'nın yaygın şekilde İngilizce konuşulan bir ülke
olmadığı görüşünden kaynaklanmaktadır; bu nedenle uluslararası değer
de bir eğitim veya iş olanakları sınırlıdır.
Tek bir kişinin tüm bunları düzeltebilme ihtimali çok az; geniş çaplı,
uzun vadeli politik ve sosyal bir reform gerekli; ama yeni hükümetle bu
gittikçe daha az olası görünüyor.
İsrail
İsrail'i Ulus Marka Dizini' ne ilk kez 2006' nın üçüncü çeyreğinde dahil
ettim, çünkü birkaç aydır ülkenin uluslararası imajı konusunda ciddi spe-
külasyonlar vardı. Bu spekülasyonların nedeni, İsrail ordusunun- tam da
üçüncü çeyrek araştırmalan başladığı sırada- Lübnan'ı işgali idi. Aynı
zamanda, İsrail Hükümeti ülkenin dünya çapında yanlış ve olumsuz al-
gılanmasına karşı bir tür "markalaştırma kampanyası" başlataeağını du-
yurmuştu. Reuters'in o yılın Eylül ayında yayınladığı rapora göre:
karşın diğer her soruda 36. sıraya koydu. Bu soru İsrail'in aslında en yüksek
puanlarını aldığı soruydu, Rusya bu soruda İsrail'i 12. sıraya yerleştirmişti.
N e yazık ki İsrail gibi ülkelerde toplumsal görüş ile baş edebilmek neredeyse
imkansızdır. İsrail, açıkça ifade ettiği gibi, yanlış anlaşıldığını ve yanlış gös-
terildiğini düşünüyorsa, kendi argümanlannı tekrar tekrar ortaya koymak
pek büyük bir başarı getirmeyecektir. Bu süreçte ne kadar yüksek sesle, ne
kadar yaratıcı, ne kadar etkileyici olsalar da, bu argümanı desteklemek için
medyaya ne kadar harcasalar da bu böyle. Olumsuz algıya karşı ticari ileti-
şim yöntemleri ile savaşmak, terörizme karşı sıradan silahlar ile savaşmaya
benzer; bütçe ne kadar geniş olursa, silahlar ne kadar yetenekli olursa olsun,
"düşman'' son derece yaygın, hareketli ve kendini adamış durumda.
Ulusal Imaj ve Kimlik Üzerine 71
politik, sosyal,
...........,. . . . . . . . . değiştirilmesinde
çözüm
72 Yerlerin Markalaşması Kimlik, imaj ve itibar
İtalya gibi ülkeler için ifade ettiğim gibi, ülkelerin "demode" olabilme-
lerinin mümkün olması konusu, İsviçre' nin kıskanılası imajını da riske
sokuyor. İsviçre' nin Ulus Marka Dizini skorlanna hızlı bir bakış bile,
aslında neredeyse İtalya ve Amerika kadar hızlı bir düşüşe işaret ediyor:
Son iki buçuk yılda %2'lik bir düşüş. Çok büyük bir rakam gibi görül-
meyebilir; ancak ulus imajlannın likit değerler değil de daha çok sabit
kıymetler olduğu düşünülürse, bu şekilde sabit bir düşüş ciddi bir endişe
nedeni olmalıdır.
İsviçre'yi dünyaya tanıtmak için spor uygun, güçlü ve anlaşılır bir "dil"
olabilir. 2007'de Kupası'na ev sahipliği yapan Almanya'nın gör-
düğü gibi, büyük olaylanna ev sahipliği yapmak ve bu organizas-
yonlarda yarışmak, ulusal derinliğini sıcaklığını diğer ülke-
anlatabilmek açısından oldukça başarılı bir araçtır. Dünyanın Avus-
bugünkü görüşlerinin ve hissettiği yakınlığın Sidney
JI.JI.c:.LJl'U"'-'-.1."-U«.I."'-'-
Letonya, civarındaki
birçok ülke ile ortak endişeyi taşıyor: Sovyetler
Birliği dağıldıktan sonra kendine ulusal bir yaratma çabası.
Sovyet rejiminin daha az bilinen etkilerinden birisi de dünyanın geri
kalanı ile ticaretini, kültürel ve insani kesen sistem, bu ülke-
lerin kimliklerini de yok etmiş durumda. bu ülkeler, kimiilderini
yeniden yaratmak zorundalar.
Bu ülkeler arasında güzel kentlere sahip olduklan için şanslı olanlar var-
Riga, Prag, Ljubljana, Krakowve Budapeşte gibi- çünkü bu sayede ciddi
oranda turist çekebUiyorlar ve Batı ile diyalog başlatabildiler.
Ryanair kuşağı için bu kentlerin çekiciliği tarihlerinde değil, gece hayatı,
ucuzluk ve "cool" faktöründe. Bu açıdan, açık turistik çekiciliği ve ucuz
hava yollan bağlantılan bulunmayan ülke ve kentlerin işi çok daha zor.
Bu durum kesinlikle çok çarpıcı, çünkü bu tür olaylar çok aşina olunan
şeyler değil. Ama aslında düşünülürse benzer bir yaygın, enerjik vatan-
severlik, her dünya kupasında, her olimpiyatta ve belki biraz daha az
olmakla beraber her "dünya güzeli" yarışmasında kendini gösteriyor. İn
sanlar, kentlerinin veya ülkelerinin profilini yükseltebilecekleri bir im-
kan verildiğinde, mutlaka bunu yapmaya çabalıyor ve kitleler halinde
işe girişiyor. Kişilerin kendi ülkelerine oy veremediği Eurovisian Şarkı
Yarışması'nda yüz binlerce insanın gerçek zamanlı kamusal diplomasi
uygulayışına tanık oluyoruz; mutlu etmek, gururlandırmak ya da fiört
etmek istedikleri ülkelere oy veriyorlar.
Bu tür olaylarda çok büyük güçlerin açığa çıktığı kesin ve bir anlamda
küreselleşme çağında vatanseverlik gibi basit ve temel bir duygunun hala
yaşıyor olduğunu görmek oldukça rahatlatıcı. Ve kendisini zararsız bir
eğlence olarak ifade edebiliyor olması daha da mutluluk verici.
Bu yarışmalar tabii ki katılan ve başarılı olan yerler için iyi bir markalaş
ma fırsatı doğuruyor. Bir şekilde profilin iyileştirilmesinde, turizm gelir-
lerinin artırılmasında, diğer ticari ilişkilerin - dış yatırım ve ticaret gibi
- yüreklendirilmesinde ve orada yaşamak, eğitim görmek ve çalışmak
isteyen insan sayısının artmasında etkili oluyor.
Ama bu kadar çok insan, turizm ofisi onlardan rica ettiği için vermiyor
bu kadar çok oyu (birçok insan aslında kentlerinde bir turizm ofisi oldu-
ğundan habersizler ve hatta bazıları, sokaklarda dolaşan turist çokluğun
dan şikayetçi bile olabiliyor). Birçok insanın bu oyların gelecekteki etki-
lerini düşünmesi de söz konusu değil. Tamamen içgüdüsel bir hareket,
toplumsal gururun neredeyse otomatik bir eylemi ve coğrafya aracılığı ile
kimliğimizin ifadesidir bu.
Gerçekte muhtemelen her ikisi aynı anda doğru ve bir tür geri besle-
me mekanizması işliyor. Dünyada en iyi 100 CE O'ya marka başanları
nın sırrını sorarsanız, yarısından fazlası size kendi markaya
ve kurum değerlerine olan inancı olduğunu söyleyecektir. Sadakat, başarı
inşa eder ve başarı sadakat getirir; dünyada hiçbir yer - kasaba,
ülke, köy veya bölge - öncelikle kendisine saygı ve hayranlık duymazsa,
başkalarının saygı ve hayranlık duymasını sağlayamaz.
ülkesine duyduğu
.:>vJ.vJ.'--''·'-'·J. UVJn>.VU:.tU..LJlUct kıvılcımlar çıkmasını sağ-
bu
78 Yerlerin Markalaşması Kimlik, imaj ve itibar
Ama yine de, görüş anketleri marka gücünü ölçmek için iyi bir yöntem
midir? Ulus Marka Dizini, pek de iyi bir yöntem olmayacağını göste-
riyor. Müslümanların ABD hükümeti ve son yıllardaki davranışları ile
ilgili duyduğu endişelere karşın dizindeki dört Müslüman ülkedekiler9
ABD'yi hala dünyanın genel anlamda (tüm büyük jeopolitik gruplar
içinde) en güçlü markası olarak değerlendiriyor. Üstelik de George W.
B us h hala görevde iken toplanan verilere göre ...
YATIRIM YÖNETIM
TURiZM KÜLTÜR
HALK
82 Yerlerin Markalaşması Kimlik, imaj ve itibar
Danimarka gibi daha düşük profıle sahip ülkelerde ya da İtalya gibi daha
basit imajlara sahip ülkelerde, bir veya daha fazla kilit marka boyutu-
nun düşük olması daha büyük zararlar doğurabiliyor. Danimarka' nın
2006'daki karikatür krizini takiben Mısır'daki marka imajının çöküşü
buna uç bir örnek. Danimarka' nın tüm altı kıstastaki skorları dibe vur-
du ve üç yıl sonra bile ancak kısmen eski yerine gelebildi. Çok sayı
da Müslüman'ın kendilerine hakaret edilmiş gibi hissetmelerine karşın
ABD'nin marka imajı, dört Müslüman ülkede "çökme" seviyesine gel-
miş değil!
Arnavutluk
Arnavutluk, tıpkı Amerika gibi olumsuz bir imaja karşı savaşıyor, hükü-
met yetkilileri "neden bizden nefret ediyorlar?" diye kendilerine soruyor
ve iyi hikayelerin bir şekilde neden yayılamadığını merak ediyor.
toplum algısı
öğrendiğim en önemli
ile
"Bana sembolik değeri olacak bir bina yap" demek bir mimar için geçerli
bir tanımlama değildir; ama belki "dünyaya hikayemizi anlatacak bir bina"
tarifi anlamlı olabilir. Binalar, kentler ve ilikeler hakkında bir şeyler anlata-
mıyorlarsa, sadece tuğla ve harçtan ibarettirler ya da çelik ve camdan.
Asya
lanmışlığı ve Tayvan ile Çin Halk Cumhuriyeti halkları arasındaki . . . . . .,J,........ J.J,A-0.
le . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Çin'in
başarısız olan ''ulus
zaman içinde belli
ve hayranlık
88 Yerlerin Markalaşması Kimlik, imaj ve itibar
Ulus Marka Dizini'nin sonuçları, Çin için pek rahatlatıcı değerler içer-
memektedir. Dizindeki 35 ülkeyi 2005 - 2007 arasında değerlendirirsek,
Çin en kötü trend içindedir. Bu sürede genel değerlendirmede skoru
%4 düşmüştür. Rakam çok ciddi görünmeyebilir ancak dizindeki diğer
ülkelerin yaklaşık iki katıdır.
Çin için daha da kötü olanı, uluslararası ekonomik arenada en çok ih-
tiyaç duyduğu alanlardaki düşüşünün, bu ortalamadan da fazla olma-
sı. En kötü rakamlar 'göç ve yatırım' alanlarında, özellikle de insanların
Çin'de yaşama ve çalışmayı isteyip istemeyecekleri konusunda,
mıknatısı" sorusunda oldu. Göç ve yatırım konusunda skor, 2005'in son
çeyreğinden 2007'nin ikinci çeyreğine %11,4 geriledi. Çin'de yaşama ve
çalışma arzusu konusunda ise neredeyse %14'lük bir gerileme söz
nusu. Bu düşüş, bu alanda en gerilerde bulunan diğer iki ülke Rusya ve
Endonezya'daki %9'luk gerileme yarışıyor. Yaşamak ve çalışmak iste-
nen yerler konusunda sadece İsrail, Çin'in gerisinde kalıyor.
Çin'in aldığı kötü haberler sadece göç ve yatırım konularında değil, ürün
satın almada ve üretim yeri konusunda da sonuçlar pek parlak değil. An-
keti yanıtlayan birçok kişi, bir ürünün Çin'de üretildiğini öğrendiklerinde
satın almaya daha az meyilli oldukları cevabını veriyor. Üstelik Çin'den
Ulusal imaj ve Kimlik Üzerine 89
eğerJaponya' nın
tüketici ürünlerindeki küresellider olarak 40 yıllık
yükselişinitaklit etmek, hatta geçmek arzusundaysa, bir yerde yanlış bir
yola sapmış gibi görünüyor. Sürecin ilk adımında, hızlı ve etkili şekil
de "Çin markası yaygın dağıtım ağı ile bilinir kılınmış. Ancak
aşama, yani bilinirlik ve tanınırlığın güvene dönüşmesi süreci ciddi
şekilde Çin'in şu sıralar yaygın bilinen sorunları, bu
basamağı aşmayı kesinlikle geciktiriyor. Son aşama yani güvenin arzu-
lamaya ve üst sıralarda konumlandırmaya dönüşümü, ancak ürünler ve
kurumlar gerçekten dünya standardına erişebilirlerse tamamlanabiliyor.
ürünlerinin çoğu için hala çok uzakta. Tabii
ve Lenovo, en yüksek profilli örnekler olmak üzere - ve
halihazırda güvenilen yabancı markaların satın alınması
... .~ . . . . . . .~u.., ............. bu seçeneği
90 Yerterin Markalaşması Kimlik, imaj ve itibar
sında dönemdir.
hatlatıcı klişeler, birbiriyle daha az bağlantılı, az
çağa klişelerdir. uygarlıklar ilişkilerin ..,. . . ._. .._.., . . . . .
Ulusal imaj ve Kimlik Üzerine 91
rl l lı
pazarlama iletişiminin-reklamlar ve grafik tasarım gibi- belirli
hedefkitleye yönelik satılık bir ürün veya hizmet varsa kanıtlanabilir
etkinliğinden bahsedilebilir; ancak bu iletişimin başka yönlerde de
kısmen olabileceğinden bahsetmiştim.
.,. .. n. rı ......,.,.,
bir reklam kampanyasının başansının şartı, hedef kitlenin
bir mesajın kendilerine sunulmasına izin vermesidir; yani bu
tişim hakkının verilmiş olması gerekir. Bu iletişim hakkı, kampanyanın
başansı için tek başına yeterli değildir; ama mutlaka gereklidir. İzin alın
dıktan sonra kampanyanın etkililiği teknik meseldere bağlıdır: Hedef
kitlenin konu hakkındaki fikirlerini ve davranışlarını değiştirmeye hazır
olmadığı, mesajın kalitesi, çekiciliği ve ikna gücü, mesajın uygun
kanallardan uygun şekilde yayılması gibi.
94 Yerlerin Markalaşması Kimlik, imaj ve itibar
teklifi olmayan, müşteri ile empat:i kurma olasılığı da pek bulunmayan mesaj
ne kadar incelikli düzenlenmiş olursa olsun, "ülkemizin harika bir yer olduğu
nu düşünüyoruz" söyleminden ileri gidemiyor. Bu tür bir mesaja en olası tepki
ise "tabii ki düşünürsünüz, neden düşünmeyesiniz ki" şeklinde olabiliyor.
tüm bunların bir ülke için ne derece doğru olduğu tartışılabilir. ulusun
bir seri renkli çiziktirmeye sığdırılabilmesi mümkün müdür? Hatta bu
istenilecek şey midir? Absürd şekilde, kısa ve kaba bir şeye dönüşmeden
(ki çoğunlukla ülkenin huzurlu tarihini büyük kitlelere vurgular) ve dış
'"".,ı-,.,....,., tanıtımı (ki ülkenin teknik geleceğini ve sayK:a az bir kitleye sunar)
h ................... rı.,. ...... çok farklı alanlan kapsayabilir ülkenin kültürü,
polıtıK:ası, doğal ve toplumunun İngilizce birkaç hecede
ozetıertebılll mi? Kurumun (ülkenin) çalışanlarına (vatandaşlarına) ve müşte-
rı ........., ......... geri kalanına) ülkenin değerlerinin ve misyonunun za-
şekilde sunulmasım sağlayabilir mi? Gerçekten de
edilmesini
aslında gerekli mi)? Gerçekten dünyasın-
...vv........... ~.............. bir "misyon duygusu" yaratabilir mi? Gerçekten de insan-
nadiren duyduklan ülke konusunda, boyunca sahip
oıuıllK.lam düşüncelerini değiştirmelerini sağlayabilir mi?
98 Yerlerin Markalaşması Kimlik, Imaj ve Itibar
Turizm tanıtım ofisi, ülkeyi hem uluslararası sıradan ve genel bir tüketici
kitlesine hem de uzmanlaşmış, alanlannda bilgili çekirdek tur operatör-
leri grubuna (ve benzer etkili gruplara) satınakla yükümlüdür. Ve ülkenin
itibarı bu "satış" sürecinin kolay mı zor mu, pahalı mı ucuz mu, basit mi
kompleks mi olacağını belirler ve gittikçe daha kolaylaşıp etkinleşeceği
mi, yoksa gittikçe daha büyük bir güçlük haline mi geleceği konusunda
da etkilidir. Bir ülkenin itibarı, bu ülkenin mesajlarının dinlenip dinlen-
meyeceğini ve inandıncı olup olmadığını belirler.
genellikle satış
. . . . . . ,. . . . .,"....... . . ,. . . bir marka stratejisi yoksa ülkenin bir ınarka
öz olasılığı çok düşüktür. Böyle olunca da tanıtım işi
hiçbir zaman daha az maliyetli olmaz, kolaylaşmaz. yüksek
ücret etmek, hiç bir zaman müşterilere "haklı" gösterilemez.
markalaştırmanın prensibi her tanıtım hareketinin,
temsilciliğin kendi başına bir değil, ülkenin ve
.u..u.a 1.u ...... güçlendirecek bir aksiyon olarak görülmesidir.
ürünlerinin satışı
söz konusuysa, pazarlama kesinlikle an-
olabilir, diğer
ve ihraç se.l<~torlenn.ın, . .u.ı-......................
sağlayacağından şüphe ~....,....... ,., . . . _
. . ....,...,.
l 1:
l rı
2007 yılının ayında
Wilton Birleşik Krallık Dışişleri
Bakanlığı'nda kamusal diplomasi konferansı gerçekleşti. Birçok ül-
keden kamusal diplomasi profesyonelleri ve akademisyenler, bu etkinliğe
katılarak kamusal diplomasinin geleceği hakkında tartıştılar. Bu tartış
manın dikkatimi özellikle çeken bir kısmı, kamusal diplomasi ve reka-
betçi kimlik arasındaki ilişkiydi.
Katılımcılar bu iki kavramın aslında aynı iki farklı bakış açısı olup
olmadığı konusunu anlamaya çabalıyorlardı; biri uluslararası ilişkiler, di-
ğeri ise ticari bakış açısıydı (ya da tamamen kavram). Ve eğer
tamamen farklı kavramlarsa, ne dereceye birbiriyle ilişkili veya
uyumlu oldukları konusunu açıklığa kavuşturmaya çalışıyorlardı. Benim
bu konferansta savunduğum fikir, kamusal diplomasinin, rekabetçi kim-
liğin bir alt kümesi olduğu idi. zaman için, bir ulusun kendini diğer
........... "_.. . . ,, ... bir olarak temsilinin "rekabetçi kimlik"; hükümet politi-
kalarının diğer toplurnlara sunumunun ise kamusal diplomasi olduğunu
ifade kamusal diplomasi '(halkla ilişkilerin" uluslararası
ır.,.,,"'.""' ....... diğer da de-
durum olduğunu söylemiştim.
104 Yerlerin Markalaşması Kimlik, imaj ve itibar
nin itibarı, özellikle de politika ile ilgili alanlarda zayıf veya kötüyse, o
zaman tanıtım anlamında ne kadar beceriidi olunursa olunsun politika-
nın hevesle kabul edilmesini sağlamak mümkün değildir. Ya görmezden
gelinecektir ya da ülkeye yakıştırılan kötülüğün bir kanıtı olarak kabul
edilecektir.
ıv.ı.ı..ı.v
..... v .... kamusal diplomasi .........'-u......... edilmiş disiplin-
Politikalarını temsil etmeye çalıştığı ülkenin plandaki .....................
u ... ....
etki etme gücü yoksa (ki bu itibar ancak ~-''"'J,......... ,,.................. değiştirilebilir),
tebliğler ile değil, kamusal diplomasi için başarı politika oluştu-
rulmasındaki etkisinin 'çift yönlü mü tek mü' olduğuna bağlıdır.
Kamusal diplomasinin, politika oluşturulması açık
çift yönlü bir mekanizma varsa ve bu '-' .....-............ ., . .
diye alınır, "pazar geri bildirimi" olarak kabul edilirse, o zaman kamusal
diplomasinin ülkenin "iyi şöhretini" daha da iyileştirebilmek için şan
sı, yani gelecekteki politikaların daha ılımlı karşılanmasını sağlayabilme
.................... J, ............ vardır. kendi kendini besleyen çünkü bu
.......................... ~-''"' . . . . . . . .,...,......... daha az "satışa" ihtiyaç duyarlar.
108 Yerlerin Markalaşması Kimlik, imaj ve itibar
açıkçası
111r>inTYFH.'1 ve
mo~aeı~n dünyada amaçlarına ulaşma umudu yok ~. . . . . . "-""'"'··
l r
112 Yerlerin Markalaşması Kimlik, Imaj ve itib~r
Altıgeni' nin
hiçbir spesifik noktasında en üst skorları almadı ama per-
formansı yeterince güçlü ve tutarlıydı, böylece toplamda skoru listedeki
tüm 35 ülkeden daha iyi oldu.
Ankette sadece '~vrupa" demek yerine '~vrupa Birliği" diye açıkça be-
lirtmemiz, bu algıyı pek değiştirmedi. Dünyadaki birçok gayriresmi
araştırma sonucuna göre "Avrupa Birliği" Avrupa'da bulunan ülkelerin
basitçe resmi bir ifadesi anlamına geliyor. İnsanlar aynı zamanda Av-
rupalı ülkelerle (Avrupa kıtasında bulunduklanndan dolayı) gerçekten
Avrupa Birliği üyesi olan ülkeler arasındaki ayırımı çok net bilemiyor.
Avrupalılar için '~vrupa Birliği" Avrupa Kıtası ile aynı şey değil ve en
güçlü bağlantı "bir kurum olarak Avrupa" yönünde. Onlar için '~vrupa
Birliği" ifadesi Avrupa'nın politik ve yönetsel mekanizmasını ifade edi-
yor. bu mekanizma bazı Avrupalılar tarafından yorucu ve beceriksiz,
hatta çarpık, delicesine bürokratik, burnunu sokmaya meraklı zayıf bir
yasama sistemi, çağın gerisinde kalmış ideolojiler vb. olarak algılanıyor.
algı, şüphesiz Hollanda ve Fransa'da seçmenierin çoğunun 2005'teki
Anayasa Antiaşması'nı reddetmesinin altında yatan algıyla aynı.
Yarışma bir anlamda eğlenceydi; ama aynı zamanda yerlerin itibarı ko-
nusunda önemli bir noktayı da ortaya koydu: Tıp kı ticari ve kurumsal
markalar gibi güçlü bir marka kimliği, organizasyonun içinden gelen
güçlü ve bütünleşik bir "ortak hedef" hissinden doğar. Herhangi bir ku-
ruma markasını sorduğunuzda size tanıtım ve halkla ilişkiler konuların
dan önce kurumsal kültüründen bahsedecektir (personelin markayı nasıl
yaşadığından).
Son olarak güçlü bir imaj, söz konusu altıgenin noktasında işi
nin ehli olduğunu, yenilikçi ve çekici olduğunu kanıtıayabilmesinin so-
nucu bir kurum olarak hedeflerden sadece birini vurabilmektedir.
Toplumlarını, onlara en büyük ilham kaynağı olacak noktalarda "'~'-··~ ua.._...
Bu nedenle Avrupa'nın kimlik meselesi daha çok bir iç meseledir. İşi, ge-
lecekteki 5Oyıl boyunca ne olacağını tanımlamak ve bu tanım çevresinde
fikir birliği, tutku ve hırs yaratmaktır. Bu hedef insanların en çok önem
"Marka Olarak Sıradaki Ne? 119
Yaşadığımız çağın ruhu budur ve öne sürülen yeni düşüncelere şöyle bir
göz atmak bunu destekleyecektir. Londra'daki Yeni Ekonomi Vakfı~nın
Ulusal "Well Being" konusunda yayınladığı makale, bir NATO yetkili-
sinin "Afganistan, kalplerin ve akılların savaşıdır" diye tekrarlaması, bir
başka yarumcunun Butan'ın ulusal mutluluk modelinden bahsetmesi
bunlara örnektir. Aslında tanık olduğumuz "kapitalizmin ölümü" değil
(genişlemekte olan küresel ortadirek sınıfı kendisini cezbeden zenginlik
olasılığı çok büyük, çok güçlü ve bağlayıcı olduğu için henüz bunu terk
etmeye hazır değil), dünyamız için daha insancıl ve daha insani bir mo-
deline, hatta bir post-neo-liberal çağa doğru ilerliyoruz.
isteyen bir süreç olsa da, son derece değerli; çünkü tanıdığınız bir insan-
dan nefret etmenizin çok daha zor olduğu ilkesine dayanıyor ve diğer
insanlan tanımanın en kolay ve doğru yolunun kültürleri aracılığı ile ol-
duğuna. tür bir çaba halklar arasındaki nefret ve cehaleti çözebilmek,
değiştirebilmek ve önleyebilmek için en gerekli, vazgeçilemez çözüm.
Sorun kültür ise çözüm de mutlaka kültür!
.u.ııw.-..
......... 11. orta vadede) elde ettiğinden daha belirgin, olumlu sonuçlar
üstelik bunu ucuza '"'"" .....""ri. ..
122 Yerlerin Markalaşması Kimlik, Imaj ve Itibar
"
7
"'"''..-n""·v durumunda olmak, vergi ve oy verenlere hesap vermekten daha
seçenek ve edilen yüksek gelir de kesinlikle kıs-
rol oynuyor. Üstelik işi becerebildiğiniz sürece, pozisyonu-
açıkçası cennet gibi.
ol-
entelektüel titizliği, araş-
lrY'I'"'r'"'' ... , ....
iletişim ve toplum
. _ .....,.,. . . . . . . ,. . . . ~veya sözde-ideolojik amaçlara bağlı-
L.' ........ ~.._ odaklanmış olmalanndan dolayı
...................
Dünyada iki tür şirket vardır: Temel odak noktası, insanların sürekli
"daha iyi olduğu için" almak isteyecekleri iyi ürünler geliştirmek olanlar
veya temel odak noktası, insanların sattıkları "daha çok a.L.u..........,......... , .......
ancak
taze disiplin "yerlerin markalaştınlması" endüstrisi ikinci
tip örneklerden bol miktarda bulundurmaktadır. birçoğu
imaj ve itibarlannın nasıl geliştirileceği yönünde
daha ve somut bir teklif sürme . .~.._,J, ... u.-.;•u. açıldığında or-
taya çıkmaktadırlar: Ülkeyi doğrudan basılı medya televizyon da ta-
nıtabilme teklifi.
çalışması gerektiğinin dayatılması; "fırsat" ın sadece kısa bir süre için ge-
çerli olması iddialan gibi.
satıcı
çok klasik bir kıskaç manevrası da uygulamıştır. Aynı anda
ülkenin başbakanına yazarak (oldukça dalkavukça bir kendisini
ülke konusundaki aydın vizyonu konusunda üstü kapalı cümlelerle öv-
müş, başbakanın son dönemlerdeki bir konuşmasından alıntılar . . r.-u"rY'\'"
ve bu tanıtım ekinin tam da önemli bir uluslararası tarihine denk
gelecek şekilde ayarlanmış olduğundan söz etmiştir. yetkilileri
görüşmelerinin aksine, ülkenin bu tanıtım ekine layık olabilmek
kendisini kanıtlamak durumunda olduğu gibi sözler kullanılmamıştır ve
yayınlama kararı oldubittiye getirilmiştir.
ve Ulusal
138 Yerlerin Markalaşması Kimlik, imaj ve itibar
İsrail'in yaşadığı durum söz konusu olur; bir ülkenin asla başarama
yacağı iki şey vardır: Toplum görüşü ile tartışmaya, girmek ve konuyu
değiştirmek.
Küresel medyada olumsuz reklamın tıpkı toplumda bir skandal gibi iş
lediğini hatırlamak gerekir. İngiliz romancı Wilkie Collins'in 1866'daki
kitabı Armadale'de dediği gibi:
... toplumsal bir skandalı n getirdiği sesin etkisi, mekaniği n sıradan kural-
larına karşı hareket eden bir güçtür. Yoğunluğu yüzünden değil, dağılımı
yüzünden en güçlüsüdür. İlk sese kulaklarımızı tıkayabiliriz, ancak bu se-
sin yankılarına karşı duramayız.
oluşturduğunu ve
başladığında
u..u."'''-'.1."-'.JL lrAn1nnı değiş-
değiş-
144 Yerlerin Markalaşması Kimlik, imaj ve itibar
Bu güçlüğe karşı planlama yaparken her zaman için ülkenin neden "mer-
kezde" olmadığını sormak gerekir ya da daha kaba söylemek gerekirse
"Madem bu kadar harikasınız neden hala ünlü değilsiniz?". Çünkü bu
şartlardan bazılarının değiştirile bileceği ortaya çıkarsa, o zaman ülke hak
ettiği tanınırlık için yol almaya başlayabilir.
Adı duyulmuş diğer ülkelerin çoğu pek hayranlık duyulan ülkeler değildir.
İsimleri biliniyordur, çünkü "sorun merkezi"dirler (herhangi bir anda bu ülke-
lerden yaklaşık 15 adet bulunınaktadır, Irak, Zimbabwe ve Kuzey Kore gibi);
bir zamanlar sahip oldukları yüksek profili insanlar artık hak etmediklerini
düşünüyordur (Yunanistan, Ttirkiye veya Mısır gibi) veya tartışılmaz derecede
önemlidirler ama pek sev:ilmezler, hayranlık uyandırmazlar ya da güvenilmezler
Medya ve Ulusal imaj 145
Geri kalan 160 ülke, çoğunlukla kendi işleriyle meşgul olur ve çoğunluk
la oraya tatile gitmek veya yerleşmek isteyen insanların haricinde kimse-
nin aklına gelmezler. Gezegen boyutunda "banliyö"lerdir.
1.
Bazı durumlarda bunun nedeni, ülkenin bağımsız bir devlet olarak geç-
mişinin çok kısa oluşudur. Birçok durumda ise ülke ekonomisinin veya
nüfusunun çok küçük oluşudur; yalnızca birkaçı gerçekten gelişmiş tu-
rizm merkezleridir. Neredeyse hiçbirinin yurt dışında belirgin bir mal
varlığı ya ilgisi yoktur ve sadece bazıları diğer ülkelerde "çizginin üs-
tünde" ticaret yaparlar . Ticaret alışkanlıkları genelde endüstriyeldir, iş
letmeciden işletmeciye hammadde veya işlenınemiş üründür. iliş
kiler birçok sıradan kişi ve medya için radarda görülmeyen noktalardır.
160 ülkenin çoğu diğer ülkelerin tarih kitaplannda hiç yer almazlar,
çünkü hiçbir zaman dünya standardarında bir devlet adamı yetiştirme
mişlerdir. Tarihteki rolleri genel olarak bölgesel anlam ile sınırlıdır; tarihi
başka bir yerde süregelen "büyük tarih" üzerinde ufak detaylardan
ibarettir; kültürel ürünleri nadiren dünya standartlarında niteliğe ve
celiğe ulaşır. Birçoğunun resmedilmeye değer bir monarşisi ve . . . . . . ~ . . v''"'-'-
sisi bile bu da endüstrisinin gelişmemesinde
146 Yerlerin Markalaşması Kimlik, imaj ve Itibar
Sıklıkla ifade ettiğim gibi ulusal itibarı yükseltmek, tıpası çekilmiş bir
küveti doldurmaya çalışmaya benzer. Bir ülke gerçekten de ileri düzeyde
uluslararası bir figür çıkarabilir, ancak bu kişinin ardından başkaları gel-
mezse bu şahsiyetin de çabucak unutulacağı açıktır.
şünmek, hoş bir düşüncedir. durum, aynı zamanda hepsi çok güzel
ülkeler olduğu halde neden dünya sadece %15'inin ünlü ol-
duğunu da açıklayabilir.
rnek ve uluslararası
televizyon kanallannda pahalı "ulus markalaştırma"
programları yayınlatmak "bir şey yapmak" anlamına gelmemektedir).
Ülkenin misyonu, vizyonu ve stili konusunda açık bir ulusal fikir birliği
yoktur. Bu tür kavramlar varsa bile genellikle yazılı olmayan havada ka-
lan kurallardır.
Birçok vakacia ise dış politika, iç politika, kültür ve sanat, spor, özel sek-
tör ve özellikle ihraç ürünleri, eğitim, turizm, yatırım tanıtımı, fınans
sektörü, enerji ve medya arasında daha sıkı, daha sık ve kaliteli iş birliği
ile çok şey kazanılabilir.
6. Sıkıcıdırlar
Bu 160 ülkenin çoğu büyük oranda durgun, büyük oranda barış içinde,
büyük oranda "heyecan uyandırmayan'' yerlerdir ve kendilerini hayranlık
uyanduacak veya lanedenecek bir pozisyona getirecek hiçbir şey yap-
mamışlardır. Diğer ülkelerdeki insanlar için hiçbir anlam ifade etmeme
başansı göstermişlerdir. İnsanların değerli dikkatlerini bu ülkelere yö-
neltmeleri için hiç bir geçerli sebep yoktur.
160 ülkenin çoğunda manşet değeri taşıyan bir rezalet veya uluslarara-
sı acımaveya sempati uyanduacak bir felaket olmamıştır. Burunlarını
diğer ülkelerin işlerine pek sokmazlar (soksalar da en fazla kendi kom-
şularının işlerine sokarlar), politik anlamda çoğu uluslararası alanda bir
hayli alçakgönüllü fakat görünmez oyunculardır ve uluslararası ortam-
larda hiç bulunmazlar.
Ve bu 160 ülkeden bazılannın zaman zaman 30 bilinen ülke ile aynı gün
ışığına çıkma olasılığı vardır; ama kesinlikle hafife alınmaması gereken
bir süreçtir bu. Muhtemelen bir ülkenin başarahileceği en güç şeydir.
Dünya medyası iki tipe ayrılabilir: Belirgin bir çoğunluk insanların mevcut
görüşlerini yeniden yansıtmayı hedefler, hatta alışkanlık haline getirmiştir
ve çok küçük bir azınlık da bu görüşlere meydan okur. Bu "bilinmeyen
160" içinden çıkıp asıl akışa katılmak isteyen ülkelerin medya stratejilerini
ikinci tip üstünde yoğunlaştırmaları gerekmektedir. Tabii ki sadece basit
bir medya stratejisi bu devasa yükün altından tek başına kalkamaz.
Bir ülkenin açık, basit, iyi tanımlanmış bir ulusal stereotipi varsa medya ül-
keden bahsetmek konusunda daha rahat olacaktır. Aslında temel gazete-
cilik formülü bu klişeyi haber niteliği taşıyan olaya göre yeniden değerlen
dirmek ve uyup uymadığını belirlemekten çok daha fazlası olsa da. Güçlü
imajlan olmayan ülkeler genel anlamda medyada kendilerinden .daha az
bahsedildiğini göreceklerdir; çünkü iyi bir hikayenin güçlü karakteriere
ihtiyacı vardır ve zayıf tanımlanmış bir ülke oyun dışı kalacaktır.
trüman gibidir. Şili güçlü bir imaja sahip olmadığından, çalınması daha
zor ve daha az ses çıkaran bir enstrümandır ve birçok yabancı gazeteci bu
güçlüğe soğuk bakacaktır.
İyi ülkeler, iyi şirketler gibi, öykü odaklı değil ürün odaklı olmalıdırlar.
Medya gerçekte taşıyıcıdır, daha iyi bir itibar elde etmenin kilit noktası
değil. Bu tam anlamıyla bir "doğruluk" meselesidir ve "seyirciye oynayan"
ülkelerin çoğunun da kısa sürede fark edeceği gibi toplum görüşü ilgi
meraklılanna karşı duyarlıdır ve onları gerçek doğruluğa, gerçek bir he-
defe ve kimliğe sahip ülkelerden ayırt etmekte oldukça başanlıdır.
İşin iyi yanı ise, gazeteciler her zaman için iyi içerik bulma sıkıntısı ya-
şamaktadırlar ve kendilerine, ihtiyaçlan olan kalitede, miktarda ve pro-
fesyonel özellikte içerik sunulduğu sürece ülkenin itibarının yayılması
için oldukça eticin (ve oldukça ucuz) bir yol olabilirler. Medyanın kaderi,
onların olduğu kadar bizim de elimizdedir.
ı~~"~-·~ı,sanato~~·~•o~•
önemli roller
11
l rı
ti
imajını değiştirmeye teşebbüs etmek, kısmen olsa savaşlan
doğru seçme ve planlama sağlayabildiği az
H . .l.LJ[\o. .......L .......... kaynağı şeylere
kullanmaya çalışmak
ettirilemez
(diğer ülkelerin yerleşmiş olumsuz algılara karşı gelmeye ya
bu algıları silmeye çalışmak gibi) aptalcadır ve üstelik tepebilir.
bahs et-
154 Yerlerin Markalaşması Kimlik, imaj ve itibar
daha zayıf olacaktır ama yine de ülkeyi bilinçli zihinde aktif bir değer
lendirme için doğru yere yaklaştırabilecektir.
Aslında bu iki etken çok yakın şekilde ilişkilidir; ülkenin hedef kitle için
anlamlılığı ne kadar düşükse, imajın değiştirilebilmesi için bu "kanıt ve
duygu akışının" o kadar sağlam, sürekli ve sürdürülür olması gerekmek-
tedir. Ülke, hedef kitle için ne kadar anlamlıysa, ülkenin algılanma bi-
çiminde daha hızlı ve kalıcı bir değişiklik için koşullar o kadar uygun
demektir.
Bir ülke hakkında yeni bir şey duyduğumuzcia her şey, sorduğumuz so-
runun, "Bunların benimle ne ilgisi var?" veya "Bu onlarla mı ilgili?" ol-
masına bağlıdır. Bir Meksika vatandaşı televizyoncia Amerika başkan
seçimleri ile ilgili bir haber izlediğinde veya mağazalarda Amerikan
ürünleri gördüğünde, Amerikan müziği dinlerken veya bir Amerikan ki-
Bütün Bunların Benimle Ne Ilgisi Var? Bağlarnın Hayati Önemi 157
tabıokurken "bu benimle ilgili" diye düşünebilir ve dolayısı ile daha çok
dikkat gösteriyor olabilir. Nesne arka plandan öne çıkmıştır ve bu kişinin
Amerika hakkında sahip olduğu imaja olumlu veya olumsuz etki ede-
bilme ihtimali doğmuştur. Yine de görece bu ihtimal oldukça küçüktür,
çünkü ABD hakkındaki görüşleri zaten oldukça sağlamdır. Bu nedenle
her küçük bilgi parçacığının bütünde aynı oranda küçük bir etkisi vardır.
tığı
gibi. Tüm bu etkiler günümüzdeki veya geçmişteki hükümdarlık 1
sömürge ilişkileri ile daha da karmaşıklaşır.
Geçmişte bir ülkeyi işgal etmiş olan bir ülke eski kolonisindeki halkın
dikkatini daha kolay çekebilir; ama o halkı motivasyonlan ve karakterleri
konusunda ikna etmek bir hayli güç olacaktır. Bu önyargıların bazıla
rı yüzyıllardır var olsa da hiç eskimemişlerdir. Britanya'nın günümüzde
Irak ve Afganistan'da kalpleri ve akılları kazanmada yaşadığı güçlüğün
Bütün Bunların Benimle Ne ilgisi Var? Bağlarnın Hayati Önemi 159
belli bir sektörü ile bağlantılı ise bu sektör ile ilgili alanlarda etkisi en
yüksek olacaktır. Endonezyalı kişinin Meksika konusundaki bilgisi te-
mel olarak domuz gribine dayalı ise Meksika ürünü bir bisiklet alması
konusundaki etkisi, Meksika yemekleri yemek istemesi veya Meksika'ya
tatile gitmesi konusundaki tercihlerine etkisinden daha az olacaktır.
Almanya'nın birçok Eritanyalı için anlamlılığı, iki ülkenin bir ya da iki
kuşak önce savaşta olduğu gerçeğine dayanmaktadır, ama anlamlılıktaki
bu olumsuz ton Eritanyalı tüketidierin Alman arabalarını ve beyaz eşya
larını beğenmesini engellememektedir.
Bir ulusal imajcia çok fazla değişken olduğu açıktır ve ülkelerin yabancı
toplumlar için anlamlılığı da bu denklemi bir kat daha karmaşıklaştır
maktadır. Yine de iki ülke arasında var olan anlamlılığa bağlı olarak, bir
ülkenin diğer toplum tarafından algılanma biçimini değiştirebilecek ve
değiştiremeyecek şeyler konusunda bazı belli kurallar oluşturabilmek
mümkündür.
İşe yarama ihtimali düşük olanlar: Doğrudan kişisel deneyim ile oluştu
rulmuş ancak çağlar boyunca sürdürülmemiş ve dolaylı uyaranlar tarafın-
Bütün Bunların Benimle Ne ilgisi Var? Bağiamın Hayati Önemi 161
Dolaylı
yollarla oluşmuş veya za-
imaj söz konusu iken ve doğrudan deneyimin kalitesine inanmak
için geçerli olumlu doğrudan
bir imaj oluşturmaya çalışmak. Örneğin St. Petersburg
(keşiş inzivası) şubesini Amsterdam'da . . . ,. ............,,. . .
162 Yerlerin Markalaşması Kimlik, imaj ve itibar
Tabii ki savaş çok sayıda insanda güçlü bir kişisel anlamlılık oluşturacak
oldukça göze batan bir yoldur. Ve bu anlamın olumsuz olması da gerek-
n1ez. İkinci Dünya Savaşı sırasında Amerika'nın Batı İttifakı ülkelerine
verdiği destek Birleşik Devletler'in geçen zamana ve arada oluşan fark-
Iara rağmen Avrupa'da sahip olduğu olumlu yerin önemli bir nedenidir.
Aynı şekilde bir ülke komşusunu işgal ettiğinde - hatta daha kötüsü
komşusuna karşı savaş suçlan işlediğinde - de "olumsuz anlamlılık"
boyunca güçlü ve değiştirilemez kalacaktır.
gibi.
ulı<~eıı:~rd1ek1 çok sayıda insan
rar:arıı1aa.n - doğrudan
çok dramatik bir örnektir.
imajın
zaten
ülkelerdeki insanların Danimarka bilgileri ge-
değil şekilde idi; ülkeyi bilmelerinin ve ülkeye saygı
duymalannın nedeni İskandinavya'da bir yer olduğunu biliyor ol-
varsayım, karikatür krizi ilk yaşandığında insanların Ulus
sorularda Danimarka ve N orveç için tamamen aynı
cevaplan vermiş olması ile kanıtlanmaktadır. Dolayısı ile Danimarka'nın
imajı olumlu olmuş olsa da oldukça basit ve hafif bir imaj olduğundan
Bütün Bunların Benimle Ne ilgisi Var? Bağiamın Hayati Önemi 163
askeri
164 Yerlerin Markalaşması Kimlik, imaj ve Itibar
Ama Danimarka' nın yaptığı bir şeyden dolayı keyif duyarsa bu keyfi na-
sıl ifade edebilir? ihtiyacı olandan çok daha fazla tereyağı alıp mutlaka
Danimarka malı olmasını sağlayarak mı? Saldırgan hareketlerin gerçek
bir olumlu karşıtlarının olmaması bir yana bu harekete verilen tepkinin
olumlu bir karşıtı da yoktur. "Boykot" kelimesinin zıttı bir anlama gelen
bir sözcük dahi bulunmamaktadır.
Sonuç olarak; belli bir ülke hakkında hillhazırda mevcut algıları incele-
mek kesinlikle temel bir önceliğe sahiptir ve bu ülkenin zevk alacağı şeyler
konusundaki seçenekler ve potansiyel konusunda diğer her şeyden daha
büyük bir etkisi vardır. Ancak her bir ülkenin diğerlerine baktığı sayısız ve
kompleks çerçevelerin detaylı bir analizi ile daha doğru, olumlu ve kulla-
nışlı bir imaj kazanabilmek için gerçekçi bir strateji oluşturulabilir.
Bir ülkenin diğer bir ülkenin gözünde belli bir şekilde algılanmasını sağ
layabilme çabasında hiçbir zaman üzerine kafamıza göre çizim yapa-
bileceğimiz boş bir tuval ile işe başlamıyoruz. Bu tuval zaten boyanmış
durumda ve birilerinin duvarında kuşaklar boyunca asılı kalmış ve ev
halkında bir aşinalık yaratmış. Basitçe o eve dalıp tablodakileri umur-
samadan istediğimiz gibi üstünü çiziktiremeyiz, ya da resmi alıp yerine
bize daha çok benzeyen bir resmi asamayız.
ll. Simon Anholt ve Jeremy Hildreth: Brand America: The Mother of All
Brands, Cyan Kitapları, Londra, 2003.
12. Soğuk Savaş döneminde ABD yetkilisi Paul Nitze (1907 - 2004)
tarafından Gordon Gray'e (Başkan Truman tarafından 'Amerikan
psikolojik operasyonlarını planlama noktasında birlik sağlamak' amacıyla
195l'de kurulan Psikolojik Strateji Kurulu'nun ilk direktörü); orijinal
olarak Kenneth Osgood tarafından 'Total Cold War: Eisenhower's Seeret
Propaganda Battle at Home and Abroad' (Lawrence, Kansas: Kansas
Üniversitesi Yayınları, 2006) kitabında atıfta bulunulmuştur.
16. "Skunkworks- Düşünce Tankı" sıra dışı sonuçlar elde etmek isteyen
bir grup kişinin sıradan kuralların oldukça dışında bir proje üstünde
çalışmasıdır. Genellikle minimum yönetim baskısı ile bir ürünü çok kısa
sürede geliştirme sorumluluğu verilen - veya bu sorumluluğu üstlenen -
küçük bir takımdır. Tipik olarak iletişim zorluklanndan kaçınmak için çok
az sayıda insandan oluşur. Zaman zaman daha ileri vadede normal süreçler
ile üretilmesine devam edilecek bir ürünün tasarımının hızlıca yapılabilmesi
Notlar 171
fabrikadan
alınmıştır.