You are on page 1of 6

PlATON’DA İDEA KAVRAMI

Arzu SİBAL

ÖZET

Bu çalışmamızda platonda ide kavramının ne anlama geldiğine, idenin ne olduğuna, platonun


varlık anlayışının nasıl bir şey olduğuna ve varlığın hakikatinin platon açısından nasıl
temellendirildiğine felsefi bir zemin açısından bakmaya çalışacağız.

Anahtar Kelimeler: Platon, İdea, varlık, Hakikat.

GİRİŞ

Varlığın hakikati hakkında tarih boyunca bir şeyler yazılmış ve bu kavramlar üzerinde
düşünülmüştür. Varlığın hakikatinin mahiyeti üzerine birçok teori ve inanç ortaya atılmıştır.
Aynı zamanda bu mahiyet hem felsefeciler hem teologlar arasında merak konusu olmuştur.
Varlığa dini ve kültürel düşünce yönünden birçok açıklama getirilmiştir. Biz bu çalışmamızda
hakikatin Platon tarafından -idea kavramı çerçevesinde- gerçekte ne olduğuna bakmaya ve bu
çerçevede hakikatin mahiyetini ortaya koymaya çalışacağız.

İdea etimolojik olarak Yunanca ide kelimesinden türemedir. İde ilk kez, fiil haliyle
“görmek”, isim haliyle “bir şeyin görüntüsü” anlamında kullanılmıştır. Yunanlılar tarafından,
aynı anlamı ifade etmek için ide ve eidos kelimeleri de kullanılmıştır. ( İlboğa, 2007, s. 13)

Platon düşüncesinde eidos/idea; dış görünüş, kurgu ya da yasa, kavramı belirleyen özellikler,
kavramın kendisi, cins ve tür, kavramların altında yatan objektif gerçeklik gibi anlamlarda
kullanılmaktadır (Akbay, 2017, s. 140).

Platon’un idealar evreni değişmez varlık alanına sahip ve gerçek varlığın bulunduğu yerdir.
Platon ideayı hakikat olarak tanımlar ide ezeli ve ebedi olan, akıl yoluyla bilenen ve hakikate
ilişkin bilginin nesnesi olan varlıklardır. Platon'un "ide" kavramı, onun felsefi düşüncesinin
temel taşlarından biridir. Platon'a göre, gerçeklik dünyasının asıl gerçekliği, duyusal
dünyanın ötesinde bulunan ‘‘idealar dünyasında’’ yer alır. İdealar, maddi varlıkların aslında
olan kusursuz ve değişmez formlarıdır. Platon'a göre, duyusal dünyadaki varlıklar, bu idealar
dünyasındaki kusursuz formların yansımalarıdır.
Platon’un evren tasavvuru Tanrı-dünya, akıl-madde, ruh-beden arasında kesin bir şekilde
ayırımı yapılmış düalizme dayanan İdealist bir sistemdir. Öyle ki bir yandan kendi başına var
olan değişmez, ezeli ve ebedi evreni meydana getiren ve ancak ruhun akledilir yanını
kullanmasıyla kavranabilen İdealar evreni, diğer yandan İdeaların göz kamaştırıcı dünyasının
gölgesi olmakla birlikte bu gölgelerin de yansımalarından ibaret olan her an değişerek, oluş
ve bozuluşa içkin duyulur evren onun varlık anlayışını oluşturmaktadır ( Yıldızdöken, 2017,
s. 442).

Platon’a göre idealar değişmezler. Onlar değişmez varlıklardır ve asıl hakiki olan idealar
alemidir. Buradaki alem ideaların yansıması sonucunda oluşmaktadır. Nasıl güneşin
oluşturduğu gölgeler gerçek ben değilse bu dünyada tıpkı güneşin yansımaları gibi idea
aleminin bir tezahürü yani bir yansımasıdır asıl hakikatin yansımaları gib Timaios’ta şöyle
dile getirmiştir; İdealar evreni sabit, değişmez, mutlu bir âlem olarak tasarlanırken, duyulur
evreni de mümkün olduğu kadar İdeaları taklit etmeye yönelik bir evren olarak gösterilmeye
çalışılmıştır (Yıldızdöken, 2017, s. 442).

İdealar mekâna ve zamana bağlı olmayan değişmez ahlaki özlerdir. İkinci olarak, İdealar
kesin bilgi için gerekli olacak bilgi ölçütünü sağlayıp, epistemolojik kuşkuculuğa karşı
çıkarak kesin bilgiyi mümkün kılmıştır. Son olarak İdealar, varlığın nihai doğasına yönelik
metafiziksel sorunlara çözüm sunmuştur (Cevizci, 1999, s.285).

Platon’a göre idealar dış evrenin mahiyetini oluştururlar. Ve bu İdealar ise dış dünyada
bulunmayan değişmez, hakiki varlıklardır. Platon’a göre İdea var olan bir şey ya da kavram
değil, varlığın ta kendisi olarak bulunan, duyulur nesnenin özünü oluşturan gerçekliktir. İdea
şu durumda bir bilinç içeriği olmamakla birlikte akılla kendisini kavranılır kılan bilinçdışı
varlıktır (Cevizci, 1999, s. 289). Yani idea var olmak için bir şeye ihtiyaç duymayan
kendiliğinden var olan mükemmel ve hakiki bir varlıktır. Gerçekliğin özünü içinde barındıran
ve gerçek olan varlığa idea deriz. Bu varlık yani idea dış dünyada bulunmaz oraya ancak
yansıyabilir. Çünkü varlığın kendisi özü ancak ideada bulunur.

Platon ide alemini anlayabilmek için onun mağara metaforunu anlamakta fayda vardır
mağara metaforuna göre;

İnsanları yerin altındaki, mağaraya benzer bir mekânın içinde kafanda ve gözünde canlandır;
bu mekânın, ışığın geldiği yönde, mağaranın kendisi kadar geniş bir ağzı (girişi)
bulunmaktadır. Bu mağaranın içinde insanlar, çocukluktan itibaren orada yaşamak
mecburiyetinde kalmış ve sadece karşılarına (ön tarafa) bakabilecekleri, ama zincirlerden
ötürü başlarını (sağa sola) çeviremeyecekleri şekilde boyunlarından ve bacaklarından
zincirlenmiş halde yaşamaktadırlar; çok uzaklardan, arkalarından ve yüksekten bir ateşin ışığı
parlamaktadır; bu ışık ve zincirlenmiş insanların arasında, bir yol yukarılara gitmektedir; bu
yolun üzerinde, tıpkı kukla oynatanların seyircinin önüne çekmiş oldukları ve üzerindeki
sahnede sanatlarını icra ettikleri tahta-perdeye benzeyen alçak bir duvar düşün.” “Kafamda
canlandırabiliyorum,” dedi Glaukon. “Bu duvarda, bunu da canlandırmaya çalış, insanlar
(uçları duvar hizasından taşan) çeşitli araç gereci, insanların ve başka yaratıkların tahtadan ve
taştan heykellerini, kısaca sanat yoluyla (yapay yoldan) imal edilmiş her şeyi taşıyarak
geçsinler ve (duvarın arkasından yürüyüp giderken) yer yer konuşup, yer yer suskun
olsunlar.”

“Sözünü ettiğin benzetme ve şu zincirlenmiş olanlar çok ilginç.”

“Bizlere benziyorlar! Çünkü başlangıçta ateşin (ışığının) karşılarındaki duvara yansıttığı


kendi gölgelerinden ve öteki şeylerin gölgelerinden başka bir şey görmüyorlar, anlıyor
musun? (Platon, 2006, S. 219).

Platon ve Glaukon arasında geçen diyalogdan da anlıyoruz ki idea sadece hakikatin buraya
yansıdığı taraftır. Tıpkı o mağaradaki ateş gölgelerini gerçek zanneden o insanlar gibi biz de
bu evrendeki gölgeleri hakikat olarak görüyoruz ama asıl hakikat idea aleminde var olan
hakikattir. Yani görünenin bilgisi hakiki olan bilgi değildir.

Bu aşamanın mahkûmların hakikati gölgeler sanmasından ibaret olduğunu hatırlatmakta


fayda vardır (İpek, 2021, s.159).

Şöyle ki, mağaradaki insanlar mağaranın kapısından geçenlerin gölgelerinden başka bir şey
görmezler. Gölgeler onlar için bir sanı (doksa) değil, gerçektir. Bu şekilde, zincirli olan
insanlardan biri, başını kımıldatıp etrafına bakıp daha sonra zincirlerini çözüp dışarı çıkarsa
ilk olarak gölgelere, sonra eşyanın asıllarına bakacak sonra da geceleri, ayla yıldızların
ışığında gökleri seyredecek en sonunda da Güneşi seyredecektir. Böylece, zincirlerinden
kurtulan kişi görünen dünyada Güneşin idareci konumunda olduğunu kavrayıp onu şeylerin
sebebi, ilkesi olarak görecektir. Bir metafor olarak kullanılan mağara, insanların akıldan uzak
bir tavır sergileyerek duygulara, duyulara sarsılmaz bir şekilde güvenin oluşturulduğu
dünyadır.

Mağaradan çıkmak, ruhun akılsal yanıyla ideaları kavramaya başlamasının adımlarını


sunacaktır. Kendini mağaradan kurtaracak kişi güneşi görür. Güneşin aydınlattığı evren ise
açık, seçik, güzeldir. Güzel olan ise aynı zamanda iyi olandır. Burada değerin ve varlığın
çakıştığı anlaşılır. Güneşle ışık, aklın sebebi olarak iyi ideasıdır.

Platonun varlığa bu şekilde yaklaşmasının en önemli sebeplerinden biri bu dünyadaki


varlığın sürekli değişen bir şey olmasıdır. Fakat platona göre hakiki varlık sürekli değişen ve
farklılaşan bir şey olmamalıdır. Bunu şöyle açıklar; varlığın sağlam bir temele dayandırılması
şarttır. Bu dünyada, her şey gerçekten de değişiyor, dönüşüyor ve aynı kalmıyordur. O halde
değişmeyen, her şeyi ile aynı kalan, bu dünya da olamaz. Bu dünya duyularımızla
algıladığımız kadarıyla maddidir. Varlık sürekli değişen bir şeye nasıl bağlanabilir ve o şeyin
varlığından nasıl söz edilebilir (Ahmetoğlu, 2020, s. 23). İşte tam olarak bu noktada
değişmeyen ve var olmak için bir şeye ihtiyaç duymayan gerçek varlık olarak nitelendirilen
idea alemi ortaya atılmıştır. Salt varlığın var olduğu hakikatin içinde barındırıldığı yer.

SONUÇ

Platon da idealar alemi hakiki olan bir alemdir. Çünkü değişmez ve mükemmel olan
oradadır. Bizim dünyamız ise sürekli bir oluş bozuluş halindedir. Böyle bir dünya mükemmel
ve hakiki olmaz. Tıpkı mağara metaforundaki insanlar gibi biz de gölgeleri görmekteyiz fakat
bu gölgeler içerisinde bilgelerde bulunmaktadır. Her ne kadar hakiki olmayan bir varlık
aleminde yaşasak da bir gün belki mağarada zincirlerinden kurtulup güneşi görünce gerçek
hakikatin o gölgeler değil de güneş olduğunu anlayan o kişi olabiliriz. Platon burada bizlere
bunun imkan dahilinde olabileceğini göstermiş olur. İde alemi her ne kadar gerçek alem olsa
da onu fark etmemek imkansız değildir. Gölgelerin gerçekliğini görmekte mümkündür.
KAYNAKÇA

Cevizci, A. (1999). İdealar Kuramı, İkinci Baskı, Gündoğan Yayıncılık, Ankara.

Platon, (2006). Devlet. Bordo Siyah yayıncılık.

Platon, (1982). Diyaloglar, Birinci Baskı, Remzi Kitapevi Yayıncılık, İstanbul.

Akbay, Y. (2017). İdealar Teorisi Bağlamında Platon’da Akıl İlkelerinin Analizi. Süleyman
Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 3(23), 135-140.

Yıldızdöken, Ç. (2017). Platon Bağlamında Varlıktan Bilgiye Giden Yol. Uluslararası


Sosyal Araştırmalar Dergisi, 10(S50), 441-450.

Ahmetoğlu, T. (2020). Platon’da Varlık, İyi İdeası ve İslam Düşüncesine Etkileri, [Yüksek
Lisans Tezi]. İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.

İpek, M. (2021). Platon’da Hakikat, [Yüksek Lisans Tezi]. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü.

İlboğa, M. (2007). Platon’un İdeaları ile Whıtehead’ın Ezeli Objelerinin Ontolojik Bağlamda
Karşılaştırılması [Yüksek Lisans Tezi]. Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü.

You might also like