Sona Ermesi Ve Sonuçları • Çalışma koşullarında değişiklik ve iş sözleşmesinin feshi • Madde 22 - İşveren, iş sözleşmesiyle veya iş sözleşmesinin eki niteliğindeki personel yönetmeliği ve benzeri kaynaklar ya da işyeri uygulamasıyla oluşan çalışma koşullarında esaslı bir değişikliği ancak durumu işçiye yazılı olarak bildirmek suretiyle yapabilir. Bu şekle uygun olarak yapılmayan ve işçi tarafından altı işgünü içinde yazılı olarak kabul edilmeyen değişiklikler işçiyi bağlamaz. İşçi değişiklik önerisini bu süre içinde kabul etmezse, işveren değişikliğin geçerli bir nedene dayandığını veya fesih için başka bir geçerli nedenin bulunduğunu yazılı olarak açıklamak ve bildirim süresine uymak suretiyle iş sözleşmesini feshedebilir. İşçi bu durumda 17 ila 21 inci madde hükümlerine göre dava açabilir. Taraflar aralarında anlaşarak çalışma koşullarını her zaman değiştirebilir. Çalışma koşullarında değişiklik geçmişe etkili olarak yürürlüğe konulamaz. • Askerlik ve kanundan doğan çalışma nedeniyle askıya alma • İK m. 31 - Muvazzaf askerlik ödevi dışında manevra veya herhangi bir sebeple silah altına alınan veyahut herhangi bir kanundan doğan çalışma ödevi yüzünden işinden ayrılan işçinin iş sözleşmesi işinden ayrıldığı günden başlayarak iki ay sonra işverence feshedilmiş sayılır. İşçinin bu haktan faydalanabilmesi için o işte en az bir yıl çalışmış olması şarttır. Bir yıldan çok çalışmaya karşılık her fazla yıl için, ayrıca iki gün eklenir. Şu kadar ki bu sürenin tamamı doksan günü geçemez. İş sözleşmesinin feshedilmiş sayılabilmesi için beklenilmesi gereken süre içinde işçinin ücreti işlemez. Ancak özel kanunların bu husustaki hükümleri saklıdır. Bu süre içinde iş sözleşmesinin Kanundan doğan başka bir sebebe dayanılarak işveren veya işçi tarafından feshedildiği öteki tarafa bildirilmiş olsa bile, fesih için Kanunun gösterdiği süre bu sürenin bitiminden sonra işlemeye başlar. Ancak iş sözleşmesi belirli süreli olarak yapılmış ve sözleşme yukarıda yazılı süre içinde kendiliğinden sona eriyorsa bu madde hükümleri uygulanmaz. • Sağlık nedenleriyle askıya alma • İK m. 25/ I- Sağlık sebepleri: a) İşçinin kendi kastından veya derli toplu olmayan yaşayışından yahut içkiye düşkünlüğünden doğacak bir hastalığa yakalanması veya engelli hâle gelmesi durumunda, bu sebeple doğacak devamsızlığın ardı ardına üç iş günü veya bir ayda beş iş gününden fazla sürmesi. (1) b) İşçinin tutulduğu hastalığın tedavi edilemeyecek nitelikte olduğu ve işyerinde çalışmasında sakınca bulunduğunun Sağlık Kurulunca saptanması durumunda. (a) alt bendinde sayılan sebepler dışında işçinin hastalık, kaza, doğum ve gebelik gibi hallerde işveren için iş sözleşmesini bildirimsiz fesih hakkı; belirtilen hallerin işçinin işyerindeki çalışma süresine göre 17 nci maddedeki bildirim sürelerini altı hafta aşmasından sonra doğar. Doğum ve gebelik hallerinde bu süre 74 üncü maddedeki sürenin bitiminde başlar. Ancak işçinin iş sözleşmesinin askıda kalması nedeniyle işine gidemediği süreler için ücret işlemez • İş sözleşmesinin zorlayıcı sebeplerle askıya alınması • İK m. 24/III - İşçinin çalıştığı işyerinde bir haftadan fazla süre ile işin durmasını gerektirecek zorlayıcı sebepler ortaya çıkarsa. İK m. 25/III - İşçiyi işyerinde bir haftadan fazla süre ile çalışmaktan alıkoyan zorlayıcı bir sebebin ortaya çıkması. İK m. 40 - 24 ve 25 inci maddelerin (III) numaralı bentlerinde gösterilen zorlayıcı sebepler dolayısıyla çalışamayan veya çalıştırılmayan işçiye bu bekleme süresi içinde bir haftaya kadar her gün için yarım ücret ödenir. • Gözaltı ve tutukluluk sebebiyle askıya alma • İK m. 25/IV- İşçinin gözaltına alınması veya tutuklanması halinde devamsızlığın 17 nci maddedeki bildirim süresini aşması. • Ailevi nedenlerle askıya alma • İK ek m. 2 – İşçiye; evlenmesi veya evlat edinmesi ya da ana veya babasının, eşinin, kardeşinin, çocuğunun ölümü hâlinde üç gün, eşinin doğum yapması hâlinde ise beş gün ücretli izin verilir. İşçilerin en az yüzde yetmiş oranında engelli veya süreğen hastalığı olan çocuğunun tedavisinde, hastalık raporuna dayalı olarak ve çalışan ebeveynden sadece biri tarafından kullanılması kaydıyla, bir yıl içinde toptan veya bölümler hâlinde on güne kadar ücretli izin verilir. İ • İşçi kuruluşu yöneticiliği sebebiyle askıya alma • STİSK m. 23 – (1) İşçi kuruluşunda yönetici olduğu için çalıştığı işyerinden ayrılan işçinin iş sözleşmesi askıda kalır. Yönetici dilerse işten ayrıldığı tarihte iş sözleşmesini bildirim süresine uymaksızın veya sözleşme süresinin bitimini beklemeksizin fesheder ve kıdem tazminatına hak kazanır. Yönetici, yöneticilik süresi içerisinde iş sözleşmesini feshederse kıdem tazminatı fesih tarihindeki emsal ücret üzerinden hesaplanır. (2) İş sözleşmesi askıya alınan yönetici; sendikanın tüzel kişiliğinin sona ermesi, seçime girmemek, yeniden seçilmemek veya kendi isteği ile çekilmek suretiyle görevinin sona ermesi hâlinde, sona erme tarihinden itibaren bir ay içinde ayrıldığı işyerinde işe başlatılmak üzere işverene başvurabilir. İşveren, talep tarihinden itibaren bir ay içinde bu kişileri o andaki şartlarla eski işlerine veya eski işlerine uygun bir diğer işe başlatmak zorundadır. Bu kişiler süresi içinde işe başlatılmadığı takdirde, iş sözleşmeleri işverence feshedilmiş sayılır. • Grev ve lokavt halinde askıya alma • TİSK m. 67 – (1) Kanuni greve katılan, greve katılmayan veya katılmaktan vazgeçip de grev nedeniyle çalıştırılamayan ve kanuni lokavta maruz kalan işçilerin iş sözleşmeleri grev ve lokavt süresince askıda kalır. (2) İşveren, grev ve lokavt nedeniyle iş sözleşmeleri askıda kalan işçilerin grev veya lokavtın başlamasından önce işleyen ücretlerini ve eklerini olağan ödeme gününde ödemek zorundadır. Ödemeyi yapacak personel de bunun için çalışmakla yükümlüdür. Aksi hâlde 65 inci maddenin beşinci fıkrası hükmü uygulanır. (3) Grev ve lokavt süresince iş sözleşmeleri askıda kalan işçilere bu dönem için işverence ücret ve sosyal yardımlar ödenemez, bu süre kıdem tazminatı hesabında dikkate alınmaz. Toplu iş sözleşmelerine ve iş sözleşmelerine bunların aksine hüküm konulamaz. • İş Sözleşmesinin Askıya Alınmasının Sonuçları • İş sözleşmesinin askıya alınması durumunda, iş akdi geçici olarak hüküm ifade etmemektedir. Askı sürecinin sona ermesinden sonra, askı sürecinden önceki dönemde olduğu gibi borçlar devam eder. Askı halinde işçinin iş görme borcu aşklıda kalır, ancak işverenin ücret ödeme borcu bazı hallerde saklıdır. İşverenin askı halinde dahi ödemesi öngörülen ücretler İş Kanunu’nun 40.Maddesinde hükmedilmiştir. Kanun uyarınca zorlayıcı sebebin varlığında ve askı süresinde, 1 haftalık ücretin yarım ücret olarak işçiye ödeneceği belirtilmiştir. • İş sözleşmesinin askıya alınmasının kıdem tazminatı yönünden etkisi de büyük önem arz etmektedir. Askı sürecinde işçinin aktif olarak çalışmadığından hareketle Yargıtay, askı sürecini kıdeme dahil etmemektedir. Ayrıca STİSK Madde 67/3 uyarınca grev ve lokavt askı süreleri de kıdeme dahil edilmemektedir. • İŞ SÖZLEŞMESİNİ SONA ERDİREN NEDENLER • • 1- İşçinin veya İşverenin Ölümü • • a) İş sözleşmesi işçinin ölümü ile kendiliğinden sona erer. (Borçlar Kanunu Md. 440) İşveren, işçinin sağ kalan eşine ve ergin olmayan çocuklarına, yoksa bakmakla yükümlü olduğu kişilere, ölüm gününden başlayarak bir aylık; hizmet ilişkisi beş yıldan uzun bir süre devam etmişse, iki aylık ücret tutarında bir ödeme yapmakla yükümlüdür. • • b) İşverenin ölümü (Borçlar Kanunu Md. 441) İşverenin ölümü halinde, yerini mirasçılar alır. Bu durumda işyerinin tamamının veya bir bölümünün devri ile gerçekleşen hizmet ilişkisinin devrine ilişkin hükümler kıyas yoluyla uygulanır. • • Hizmet sözleşmesi ağırlıklı olarak işverenin kişiliği dikkate alınmak suretiyle kurulmuşsa, onun ölümüyle kendiliğinden sona erer. Ancak, işçi sözleşmenin süresinden önce sona ermesi yüzünden uğradığı zarar için mirasçılarından hakkaniyete uygun bir tazminat isteminde bulunabilir. • • Kural olarak işverenin ölümü hizmet sözleşmesini sona erdirmemektedir. • 2- Tarafların Anlaşması (İkale-Bozma) • Taraflar, yani işçi ve işveren anlaşarak gerek belirli süreli, gerekse belirsiz süreli iş sözleşmesini anlaşarak her zaman sona erdirebilirler. Sözleşme yapılırken belli bir şekle bağlı olarak yapılmış ise, sona erdirme anlaşması da aynı şekilde yapılmalıdır. • “İKALE” Arapça kökenli bir kelime olup, hukuk alanında daha önce yapılmış olan bir sözleşmenin, iki tarafın karşılıklı anlaşması ile ortadan kaldırılması, sona erdirilmesi olarak tanımlanmaktadır. Dolayısıyla İKALE SÖZLEŞMESİ daha önce düzenlenmiş sözleşmeyi ortadan kaldıran bir sözleşmedir. İş hukuku açısından da ikale sözleşmesi, tarafların ortak iradeleri ile iş sözleşmesini sona erdirmek üzere aralarında anlaşarak yaptıkları sözleşmedir. • Taraflar, ikale sözleşmesinde akdin sona erme tarihini belirlememişlerse, ikalenin yapıldığı tarihte iş sözleşmesi sona erer. • Yargıtay’a göre ikale (bozma), tarafların ortak iradeleriyle sözleşmenin sona erdirilmesidir. İkale icabı (isteği) işverenden gelmişse, işçiye, kanuni tazminatlarına ilaveten ek bir menfaatin sağlanması (makul yarar) gerekir. • İkale, koşullarına uygun olarak yapılmış ise, işçi işe iade davasını açamaz ve kıdem ve ihbar tazminatı gibi feshe bağlı haklarını isteyemez. Yine 4447 Sayılı Yasa kapsamında işsizlik sigortasından da yararlanamayacaktır. Ancak ikale sözleşmesinde feshe bağlı hakların ödeneceğine dair kayıt konulmuş ise, bu kayıt geçerli sayılır. Bozma sözleşmesinde kıdem tazminatının ödenmesi kararlaştırıldığı takdirde, kıdem tazminatını 1475 Sayılı Yasanın 14 üncü maddesine göre hesaplanmak ve anılan maddedeki kıdem tazminatı tavan gözetilmelidir. Yasada düzenlenen kıdem tazminatı mutlak emredici niteliktedir. • Yargıtay bir kararında; somut olayda davacı işçi, 23.03.2009 tarihli davalı şirkete hitaben el yazısı ile yazdığı yazıda, “çalışmakta olduğu firmadan ailevi nedenlerden dolayı 23.03.2009 tarihinde işten ayrılmak istediğini” beyan etmiş ve bir miktar tazminatını alarak hizmet sözleşmesi sona ermiştir. Davacının iş akdinin kendisinin talebi üzerine sonlandırıldığı, davacıya bir miktar tazminat da ödendiği uyuşmazlık konusu olmadığında ve davacının iş akdinin sonlandırılmasına yönelik talebinin irade fesadına uğradığını kanıtlayamadığından, iş akdinin davacının talebi üzerine feshedilmesi karşısında, işe iadesine karar verilmesinin yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır. • 3- Belirli Sürenin Dolması • Belirli süreli iş sözleşmelerinde sürenin dolması halinde, herhangi bir ihbar ve bildirime gerek kalmadan sözleşme kendiliğinden sona erer. Sözleşmenin süresi belirli bir işin tamamlanmasına veya belirli bir olgunun ortaya çıkmasına bağlı olması halinde ise, işin tamamlanması veya öngörülen olgunun ortaya çıkmasıyla iş sözleşmesi sona erer. Taraflar, belirli süreli iş sözleşmesinin sona ermesini, bunun belli bir süre önceden bildirilmesi koşuluna bağlayabilirler. • Borçlar Kanunu Md. 430: Belirli süreli hizmet sözleşmesi, aksi kararlaştırılmadıkça, fesih bildiriminde bulunulmasına gerek olmaksızın, sürenin bitiminde kendiliğinden sona erer. • Belirli süreli sözleşme, süresinin bitiminden sonra örtülü olarak sürdürülüyorsa, belirsiz süreli sözleşmeye dönüşür. Ancak, esaslı bir sebebin varlığı halinde, üst üste belirli süreli hizmet sözleşmesi kurulabilir. • Taraflardan her biri, on yıldan uzun süreli hizmet sözleşmesini on yıl geçtikten sonra, altı aylık fesih bildirim süresine uyarak feshedebilir. Fesih, ancak bu süreyi izleyen aybaşında hüküm ifade eder. • Sözleşmenin fesih bildirimiyle sona ereceği kararlaştırılmış ve iki tarafda fesih bildiriminde bulunmamışsa, sözleşme belirsiz süreli sözleşmeye dönüşür. • Belirli süreli iş sözleşmesi esaslı bir neden olmadıkça, birden fazla üst üste (zincirleme) yapılamaz. Aksi halde iş sözleşmesi başlangıçtan itibaren belirsiz süreli kabul edilir. Ancak işçinin niteliği ve yaptığı iş göz önüne alınarak iş sözleşmesinin belirli süreli yapılması haklı kabul edilebilir. • Yargıtay’ın bir kararında, belirli süreli iş sözleşmesinin feshinde ihbar tazminatına hak kazanılamaz. Davacı işçinin davalıya ait dershane işyerinde belirli süreli iş sözleşmesi ile öğretmen olarak çalıştığı anlaşılmaktadır. • Belirli süreli iş sözleşmesinin feshinde ihbar tazminatına hak kazanabilmesi mümkün değildir. Mahkemece anılan isteğin kabulüne karar vermesi hatalıdır. (Yrg. 9.H.D.,08.02.2005, E:2004/9243, K.2005/3625) • Keza Yargıtay başka bir kararında; Davacının daha önce belirsiz süreli hizmet sözleşmesi ile çalıştığı daha sonra birer yıllık iki belirli süreli sözleşme yapıldığı anlaşılmaktadır. Davacının yaptığı iş özel okulda hizmetli görevi olup işin mahiyeti ve davacının konumu dikkate alındığında belirli süreli hizmet sözleşmesi ile çalışmasını gerektirir bir neden bulunmadığı, devamlılık arz eden ve fakat özel bir bilgi ve yetenek gerektirmeyen bu gibi işlerdeki hizmet akdinin belirsiz süreli olduğunun kabulü gerektiği düşünülmelidir. Bu gibi durumlarda aksini yorumlamak davacıyı ihbar tazminatı alacağından mahrum etmek sonucunu doğurur. Bu nedenlerle davacının ihbar tazminatı istemi de hüküm altına alınması gerekirken yazılı şekilde reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. (Yrg. 9.H.D.,18.02.2004, E:2003/12750, K.2004/2701) • BELİRLİ SÜRELİ İŞ SÖZLEŞMELERİNİN SÜRE UZATIMI VEYA SÖZLEŞMENİN YENİLENMESİ • Sözleşme özgürlüğü taraflara, aralarında anlaşmak suretiyle sözleşmeyi değiştirmek, bu kapsamda sözleşmede belirlenen süreyi kısaltmak veya uzatmak yetkisini de vermektedir [12]. • Tarafların “gün”, “hafta”, “ay”, “yıl” olarak serbest iradeleri ile kararlaştırdıkları hizmet süreleri, iş sözleşmesini belirli süreli kılar. Ancak, belirli süreli iş sözleşmesi süresinin bitimine rağmen taraflarca sürdürülebilir. Bir başka deyişle, dokuz ay süreli yapılan iş sözleşmesi dokuz ay süreyle, iki yıl süreli yapılan iş sözleşmesi en çok bir yıl süreyle yenilenmiş sayılır. Bu gibi durumlarda yenilenen sözleşmenin belirli süreli mi, yoksa belirsiz süreli mi olduğu sorunu ortaya çıkabilir. Borçlar Kanununa göre; belirli bir süre için yapılan iş sözleşmesinin, bu sürenin dolmasından sonra tarafların susması (işçinin çalışmaya, işverenin de çalıştırmaya devam etmesi hali) ile yenilenmesi mümkündür. Bu durumda, iş sözleşmesi aynı süre, fakat en fazla bir sene için yenilenmiş sayılacaktır. Bu şekilde yenilenen sözleşmenin de belirli süreli bir sözleşme olduğu kabul edilmiştir. • Son olarak ifade etmek gerekirse, belirli süreli bir iş sözleşmesini taraflar açık veya kapalı irade beyanlarıyla yenileyebilirler. Örneğin taraflar, yedi ay için yaptıkları belirli süreli bir iş sözleşmesinin süresinin bitmesiyle, yedi aylık yeni bir iş sözleşmesi meydana getirebilirler. Zincirleme iş sözleşmeleri için irade açıklaması, açık olabileceği gibi, kapalı (zımni) olmasına da engel bir hal yoktur. Kapalı irade açıklaması ile sözleşme yenilendiğinde, eğer birincisi gibi ikinci sözleşmenin yapıldığı sırada objektif bir neden varsa sözleşme yine belirli sürelidir; aksi halde birinci sözleşme geçerliliğini korur, ikincisi yapılmasıyla belirsiz süreli sözleşme sayılır. • ZİNCİRLEME İŞ SÖZLEŞMELERİ • Birden fazla belirli süreli sözleşmenin, ardı ardına sıralanmasını ifade eden zincirleme sözleşme deyimi, hukukumuza yargı içtihatları ve doktrin tarafından benimsenerek[1], girmiştir. Zincirleme iş sözleşmesiyle ilgili düzenlemeler ilk kez 4857 sayılı İş Kanununda yer almıştır. İş Kanununun 11 inci maddesine göre “belirli süreli iş sözleşmesi, esaslı bir neden olmadıkça, birden fazla üst üste (zincirleme) yapılamaz. Aksi halde iş sözleşmesi başlangıçtan itibaren belirsiz süreli kabul edilir. Esaslı nedene dayalı zincirleme iş sözleşmeleri, belirli süreli olma özelliğini korurlar.” Önceki İş Kanununda belirli süreli iş sözleşmeleri konusunda bir düzenleme olmamasına karşın, haklı bir neden olmaksızın yenilenmesi durumunu Yargıtay, hakkın kötüye kullanılması esasından hareket ederek, zincirleme iş sözleşmesini başlangıcından itibaren belirsiz süreli kabul ediyordu. Yargıtay kararlarıyla istikrar kazanmış bu esas, 4857 sayılı İş Kanununda madde olarak yer almıştır • Zincirleme iş sözleşmesi, belirli süreli iş sözleşmesinin yenilenmesiyle ortaya çıkmakta, içinde birden fazla belirli süreli iş sözleşmeleri bulunan iş sözleşmesi olarak kabul edilmektedir. Uygulamada pek çok kez var olan belirli süreli iş sözleşmesinin yenilenerek uzatılmasından kaynaklı sorunlar yaşanmaktadır. Belirli süreli iş sözleşmeleri, işçiyi iş güvencesinden, ihbar ve kıdem tazminatından mahrum bıraktığı için pek çok ülkede ve ülkemizde işçiyi koruma amacıyla pek çok sınırlamalara tabi tutulmuştur. 1475 sayılı İş Kanununda olmayan zincirleme iş sözleşmelerine Yargıtay’ın verdiği kararlara uygun olarak 4857 sayılı İş Kanununda yer verilmiştir. Düzenlemeye göre belirli süreli iş sözleşmesi “esaslı bir neden” gereği kaç kez yenilenirse yenilensin belirsiz süreli iş sözleşmesine dönüşmeyecek, zincirleme iş sözleşmesi olacaktır. Zincirleme iş sözleşmeleri de belirli iş sözleşmeleri kapsamında değerlendirilecektir. Artık belirli iş sözleşmeleri ilk yapıldığı anda da, yenilenmelerinde de objektif neden şartı aranmakta, eğer objektif neden yokken belirli süreli iş sözleşmesi yapılmış ise ilk baştan itibaren belirsiz iş sözleşmesine dönüştüğü kabul edilmektedir.